Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 85       YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

63 üncü Birleşim

12 . 2 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Gündemdişi Konuşmalar

1.– Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli'nin, Afyon Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi Sitesine ilişkin gündemdışı konuşması

2.–  Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın, Tunceli İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3.– Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına ve Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) Çeşıtlı İşler

1.– Genel Kurulu ziyaret eden İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denilmesi

C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve Meclıs Araştirmasi Önergelerı

1.– İstanbul Milletvekili Celal Adan ve 22 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255)

D) Tezkereler ve Önergeler

1.– Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/982)

2.– Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, bir heyetle birlikte Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete Elazığ Milletvekili Mustafa Gül'ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/983)

3.– Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/410) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/450)

4.– Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen'in, Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/714) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/451)

5.– Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın, Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/735) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/452)

IV.– GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) Öngörüşmeler

1.– Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25)

V.– SORULAR VE CEVAPLAR

A) Sözlü Sorular ve Cevaplari

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/912)

2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/913)

3.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/914)

4.– Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, terörist başı Abdullah Öcalan'ın idam kararının TBMM' ne sevk edilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/946)

5.– Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu Tasarısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/956)

6.– Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/920)

7.– Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921)

8.– Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri - Şemdinli - Derecik beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin Devlet Bakanından  sözlü soru önergesi (6/927)

9. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/928)

10.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/929)

11.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/930)

12.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931)

13.– Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/932)

14.– Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933)

15.– Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934)

16.– Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip edilemeyeceklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/936)

17.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/941)

18.– Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, geçici işçilere kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/937)

19.– Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/938)

20.– Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/939)

21.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940)

22.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942)

23.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/943)

24.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944)

25.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/945)

B) Yazili Sorular ve Cevaplari

1.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, çeşitli bakanlıklarda yürütülen soruşturmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5059)

2.– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Erzurum-Pazaryolu Endüstri Meslek Lisesi Projesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5363)

3.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in; Bolu Tüneli Projesine,

– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın; Yazılı ve sözlü soru önergeleri ile dilekçelerin cevaplandırılmasına,

Ankara-İstanbul otoyolunun Bolu Dağı geçişinin deprem hasarlarının sigorta güvencesine,

Bazı projelerin ödemelerine ve alacaklı-borçlu müteahhitlere,

İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5433, 5438, 5439, 5440)

4.– Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Pontusculuk ve Misyonerlik faaliyetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5446)

5.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Bakanlıkça yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5448)

6.– Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, Ahıska Türklerinin diploma denklik belgesi başvurularına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5454)

7.– Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, darp sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5462)

8.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Bafra Yoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5465)

9.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlinin bazı ilçelerinin devlet hastanelerine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5470)

10.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, bazı kurum başkanlarının harcırahlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5485)

11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5490)

12.– İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesinden bir heyetin Anıtkabire yaptığı ziyaret harcamalarına ve sonrasında yapıldığı iddia edilen ek ders ücreti ödemelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5494)

13.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yaptığı görüşmede kullandığı iddia edilen bir ifadeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5496)

14.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, teknik hizmetler sınıfındaki bazı personelin özlük haklarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5503)

15.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Bakanlıkça yapılan ihalelere, araç sayısına ve toplanan Eğitime Katkı Payına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5508)

16.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Halk, Ziraat ve Emlak bankalarına ait araç ve cep telefonlarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5510)

17.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, çiftçilerin desteklenmesi ile ilgili bazı kararnamelerin yürürlükten kaldırılma nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5512)

18.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, şeker pancarı üretimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5515)

19.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5517)

20.– Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın, Ziraat Bankasının Almanya'daki yapılanmasına ve Merkez Bankasının yurt dışı döviz hesaplarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5530)

21.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, cami, müezzin ve imam sayısı ile atamalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan'ın cevabı (7/5541)

22.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın'ın, memur maaş artışlarının enflasyon oranının altında kaldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5548)

23.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, koruma tahsis edilen basın mensuplarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5568)

24.– Adana Milletvekili Ali Gören'in, canlıların oluşumu hakkındaki Bilinçli Tasarım Teorisinin müfredata alınıp alınmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5578)

25.– Adana Milletvekili Ali Gören'in, Evrim Teorisinin müfredattaki yerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5579)

26.– İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, yasak yayınlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5587)

27.– Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Mardin İlindeki Doğrudan Gelir Desteği uygulamalarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5594)

28.– Giresun Milletvekili Rasim Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının kredi borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5596)

29.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara Üniversitesi Onkoloji Servisindeki cihaz kaynaklı yanlış tedavi iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5613)

30.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, görevden alınan ve yerleri değiştirilen personeline ve Kırıkkale Üniversitesine ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5620)

31.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale'deki MKE fabrikalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5624)

32.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, kurulacak MKE İmla Fabrikasının yerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5625)

33.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale İlindeki bazı yatılı bölge okulu ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5627)

34.– Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, öğrenci yurtlarına ve öğrenim ve harç kredisi alan öğrenci sayısına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5629)

35.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5641)

36.– Adana Milletvekili Yakup Budak'ın, Adana-Karataş İlçesi Tuzla Beldesi ve köylerinde sel baskınına uğrayan tarım alanlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5643)

37.– Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Alpaslan I ve Alpaslan II Barajı ve Hidroelektrik Santrali projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5646)

38.– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Yalova'da yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5650)

39.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, BOTAŞ'ın doğalgaz alım ve satım fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5654)

40.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, cep telefonu ve baz istasyonlarının insan sağlığına etkisine dair bilimsel araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5658)

41.– Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın banka hesaplarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5664)

42.– Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, doğalgaz ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5672)

43.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Karadeniz'de kurulması planlanan mobil santral projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5673)

44.– Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, Uluslararası Çocuk Olimpiyatlarına öncülük edilmesi konusunda bir çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (7/5674)

45.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, santral ve dağıtım tesislerinin işletme hakkı devir sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5677)

46.– Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, İstanbul'un, elektrik dağıtımının verildiği şirketle yapılan sözleşme hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5678)

47.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, elektriğin maliyetine ve satış fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5679)

48.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, Millî Prodüktivite Merkezine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5684)

49.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un, TODAİE'ye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5689)

50.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, doğalgaz ithalatına ve Mavi Akım Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5698)

51.– Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy'un, Afyon-İzmir Karayolu üzerinde DDY'na tahsis edilen bir araziye ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5704)

52.– Yozgat Milletvekili İlyas Aslan'ın, Yozgat İli ve ilçelerindeki doğalgaz boru hattı çalışmalarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5705)

53.– Yozgat Milletvekili İlyas Aslan'ın, Yozgat-Yerköy TİP-A-1 Kültür Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın cevabı (7/5707)

54.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir-Bandırma İlçesinde yapılan elektrik kesintilerinin nedenine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5712)

55.– Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, elektrik fiyatlarına ve kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5726)

56.– Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, DLH Genel Müdürlüğünün Giresun İli yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5736)

57.– Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, tarihi camilerin korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in cevabı (7/5743)

58.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5768)

59.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5772)

60.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın cevabı (7/5778)

61.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5779)

62.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara'nın bazı ilçelerindeki sokak ve cadde aydınlatmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5788)

63.– Şanlıurfa Milletvekili Züfikar İzol'un, Şanlıurfa-Siverek İlçesindeki elektrik kesintilerine ve Siverek TEDAŞ Şefliğinin personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5800)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Samsun Milletvekili Kemal Kabataş'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisini, Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliğinde temsil edecek Türk Grubunu oluşturmak üzere, DYP Grup Başkanlığınca aday gösterildiğine;

Moğolistan Meclis Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin,

Gürcistan Parlamento Başkanı ve beraberindeki parlamento heyetinin,

Ülkemize davet edilmelerine;

İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 22 arkadaşının, Ortadoğu'daki son gelişmeler konusunda genel görüşme,

İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 21 arkadaşının, gençliği tehdit eden satanizm ve benzeri akımların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç ve 29 arkadaşının, Elazığ'daki krom üretimi ve Ferrokrom İşletmesi ile ilgili sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve 20 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak güçlendirilmeleri için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler ve 21 arkadaşının, Bingöl İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 24 arkadaşının, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması,

Açılmasına ilişkin önergeleri (8/26, 10/250, 10/251, 10/252, 10/253, 10/254) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından;

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı : 786),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı : 433),

Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/593) (S. Sayısı : 643) üzerindeki görüşmeler tamamlandı; tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı.

12 Şubat 2002 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.

 

 

 

Mustafa Murat Sökmenoğlu

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Lütfi Yalman

 

Sebahattin Karakelle

 

Konya

 

Erzincan

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 

 

 

 

                                           No. : 84

II. – GELEN KÂĞITLAR

8.2.2002 Cuma

Tasarı

1.– İstihdamın Teşviki Amacıyla Ücret Dışı Yüklerden Bazılarının Ödenmesinin Ertelenmesi Hakkında Kanun Tasarısı (1/950) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2002)    

Teklif

1.– İstanbul Milletvekili Zafer Güler'in;  Darülaceze Müessesesi Müdürlüğünün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/891) (İçişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2002)

Sözlü  Soru  Önergeleri

1.– Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, YÖK'e sunulan Mardin'de Eğitim Fakültesi kurulması hakkındaki öneriye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1703) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

2.– İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, telefon abonesi sayısına ve konuşma ücretlerinden alınan vergi oranlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1704) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

3.– İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, ABD ziyaretinin sonuçlarına ilişkin Dışişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1705) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin depreme dayanıklılığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5978) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

2.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, kapatılan havaalanlarına  ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5979) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

3.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, su işletmelerinin faaliyetlerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5980) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

4.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, TBMM'ye içme suyu veren firmalara  ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5981) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

5.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Ankara Atatürk Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesi ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5982) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

6.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Bolu Tüneli inşaatına ve deprem hasarının sigorta bedeli ile ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5983) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

7.– Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, bir erin ölümü ve dayak olaylarıyla ilgili iddialara ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5984) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

8.– Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, altın ve döviz rezervlerimize ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5985) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)

9.– İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, okul müdürü adaylarının alındığı hizmet içi eğitim kurslarına  ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/5986) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

10.– Afyon  Milletvekili İsmet Attila'nın, bazı kamu bankalarının yönetim, denetim ve tasfiye kurulları üyeleri hakkındaki soruşturmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5987) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

11.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, AB Komisyonu Başkanına bildirildiği iddia edilen yeni terörist örgütlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5988) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

12.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı hakkındaki bazı iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan)  yazılı soru önergesi (7/5989) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

13.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Genelkurmay Başkanlığının yazılı basına verdiği ilanlarda nasıl bir değerlendirme yaptığına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5990) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

14.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, İKO-AB toplantısında KKTC'nin temsiline ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5991) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

15.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yüksek Denetleme Kurulu raporunda Ziraat Bankası yetkilileri tarafından bazı firmaların borçlarının silindiği hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5992) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

16.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, basında çıkan tehdit edildiği hakkındaki açıklamasına ilişkin Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5993) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

17.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Cumhurbaşkanının cezalarını kaldırdığı mahkûmlara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5994) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

18.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, tutuklu olarak yargılanan Dinç Bilgin ile Cavit Çağlar'ın hastane tedavilerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5995) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

19.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yargıtay Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5996) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

20.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, THY'nin 1982 yılında yaptığı uçak alım ve kiralama ihalesi ile ilgili iddialara ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5997) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

21.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Ziraat ve Emlak Bankasından kredi alan yabancı firmalara ilişkin  Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5998) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

22.– Konya  Milletvekili Lütfi Yalman'ın, kapatılan havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5999) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

23.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Filistin Devlet Başkanının Türkiye'den yardım talebine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6000) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

24.– İstanbul Milletvekili Ali Oğuz'un, İstanbul Lisesi Müdürlüğüne ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6001) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

                                                                                  No. : 85

11.2.2002 Pazartesİ

Tasarı

1.- Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı (1/951) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2002)    

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik, APK çalışanlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 11.2.2002 tarihinde geri almıştır (7/5776)

                                           No. : 86

12.2.2002 SalI

Teklif

1.– Saadet Partisi Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel Candan, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ile 9 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi (2/892) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)

Raporlar

1.– Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu ve 11 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önerge (2/92) (S. Sayısı: 815) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME)

2.– Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve  İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/417) (S. Sayısı: 816) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME)

3.– İçel Milletvekili Hidayet Kılınç ve 5 Arkadaşının, İki İlçe ve Bir İl Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önerge (2/578) (S. Sayısı: 817) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME)

4.– 354 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Tiyatroları Genel Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/936, 1/897) (S. Sayısı: 818) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME)

5.– İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 366 ncı  Maddelerine Uyduğu İddiasıyla Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı: 819)  (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1.– Manisa Milletvekili Mustafa Enöz'ün, Manisa İlinde bulunan tarihi eserlerin bakım, onarım ve restorasyonunun yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/1706) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1.– İstanbul Milletvekili Celâl Adan'ın, Altı Nokta Körler Derneği hizmet binasının tahsisinin sona ermesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/6002) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

2.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, şeker pancarı alımında uygulanan prim sistemine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

3.– Kayseri  Milletvekili Sevgi Esen'in, Sağlık İşleri Genel Müdürlüğü hizmet binasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

4.– Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, kamyon taşımacılığı yapan esnafın vergi yüküne ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

5.–Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, pancar ürün bedellerinin ödenmesi için yapılan çalışmalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

6.– İstanbul Milletvekili Zafer Güler'in, Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

7.–Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Fener Rum Ortodoks Patriğinin kültür anlaşmaları imzaladığı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

8.– Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek'in, Protestan mezhebi ve Bahailik faaliyetlerine ilişkin İçişleri Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

9.– Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, ilaç fiyatlarına ve alınan katılım payına ilişkin Sağlık Bakanından  yazılı soru önergesi (7/6010) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

10.– Adana Milletvekili Ali Gören'in, ABD Dışişleri Bakanı ile yazılı olmayan bir anlaşma yaptığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6011) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002)

Meclis Araştırması Önergesi

1.– İstanbul Milletvekili Celâl Adan ve 22 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

12 Şubat 2002 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER :Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşimini açıyorum.

Yeterli çoğunluğumuz vardır; çalışmalara başlıyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, sizin isteğinizi yarın yerine getirelim; bugün, nasıl olsa denetim günü, muhalefetin işine yarar. Kusura bakmayın. Yani, daha doğrusu, ben, salı günleri yoklama yapmak da pek istemiyorum; o gün, muhalefetin denetim hakkı var... Kanunlar... Yani, bence bir mantığı da var.

VEYSEL CANDAN (Konya) - O zaman, yarınki yoklama talebimizi not edin.

BAŞKAN - Peki, efendim. Neyse, onu da, şimdiden iktidar grubunun grup başkanvekilleri öğrenmiş oldular.

Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce gündemdışı söz talebinde bulunan üç arkadaşımız var; ancak, bugün, bir gazetede bir yazı var; deniyor ki: "Petrol İşleri Genel Müdürü Yusuf Çelik 'usule aykırı petrol ürünü ithalatı için, bakanlar, milletvekilleri aracı oluyor, geçit vermiyoruz, aracının da fiyatı 100 000 doları buluyor' diyor." Yani, eskiden, basın, tabiî, milletvekillerine, Parlamentoya saldırıyordu, şimdi, artık, bürokratlar saldırıyor; ama, bu kişiyi özellikle iddiasını ispata davet ediyorum, ben Meclis Başkanvekili olarak... Yani, eğer, ispat edemiyorsa, demek ki, kendisi iftiracıdır. Bu, özellikle iktidar partisi milletvekillerine karşı söylenmiş bir sözdür; çünkü, muhalefet partisi milletvekilleri olarak bakanlar bizim telefonlarımıza dahi çıkmıyorlar; yani, onun için, bizim böyle aracılık yapmamız söz konusu değil, iktidar partisi milletvekillerinin de aracılık yapması söz konusu değil; ama, maalesef, birileri ucuz kahramanlık yapmak için, böyle, işte, Parlamentoya, milletvekillerine iftira atmak suretiyle büyümeye çalışıyorlar.

Birinci gündemdışı söz, Afyon Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Çobanlar depremleri sonuçlarıyla ilgili ve Çay Küçük Sanayi Sitesiyle ilgili gündemdışı söz isteyen Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli'ye verilmiştir.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Afyon Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi Sitesine ilişkin gündemdışı konuşması.

MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 60 ıncı Birleşimde gündeme getirilen Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Çobanlar depreminin sonuçları hakkında söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, depremde hayatını kaybeden 43 hemşerimize Allah'tan rahmet, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum.

Sultandağı, Çay ve Çobanlar depremi, Afyon İlimizde, son rakamlara göre 48 beldeyi, 123 köyü ve 11 ilçemizi etkileyerek 525 000 vatandaşımızın yaşadığı bölgede zarar vermiştir. 210 resmî bina, 6 250 bina, 450 işyeri, 500 kadar çiftlik, ağır, orta ve hafif hasarlıdır. 4 350 ahırın yıkık ve ağır hasarlı olduğu tespit edilmiştir. 307 büyükbaş, 3 085 adet küçükbaş hayvan da telef olmuştur.

Bayındırlık Bakanlığından 128, Tarım Bakanlığından 62 teknik eleman, hasar tespit çalışmalarını devam ettirmektedir. Sağlık Bakanlığı, bölgeye 20 doktor göndermiştir.

Deprem bölgesinde, bugün itibariyle, 21 140 çadır, 76 325 battaniye, 12 500 katalitik soba ve 159 konteynerin dağıtımı yapılmış olup afetzedelere dağıtılmak üzere, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 600 milyar, Bayındırlık Bakanlığınca 500 milyar nakdî yardım yapılmıştır; ancak, gönderilen bu yardımlar yetmemektedir.

Vatandaşlarımız psikolojik bir şok yaşadığından, 800'e varan artçı depremlerden etkilendiği için, afetin ve krizin çehresi değişmiştir. Bu bakımdan, Afyon İl Kriz Merkezine acilen 1 trilyon gönderilmelidir. 3 000 adet katalitik sobaya, seyyar tuvaletlere, kuru gıda maddesine, sıcak yemeğe, temizlik maddesine ve ilaca acil ihtiyaç vardır.

Depremzedelerin, yağmurlu, karlı havada, acil barınma, ısınma ve temel gıda maddelerinin temininde süreklilik sağlanmalıdır.

Özellikle, depremde hasar gören 84 eğitim kurumunun onarımının ikinci yarıyıl eğitimine hazır hale getirilebilmesi için 2 trilyon 100 milyar, 31 sağlık tesisinin hizmete sunulması için 500 milyar, cami ve minarelerin Diyanet İşleri Başkanlığınca onarımı için 2 trilyon, 3 hükümet konağının hizmete açılabilmesi için 150 milyar ödeneğe ihtiyaç vardır.

216 işyeri kapasiteli Çay Küçük Sanayi Sitesi tamamen yerle bir olmuş, tüm iş makineleri ile tezgâhlar kullanılmaz hale gelmiştir. Çay Sanayi Sitesi esnafımızın, halen 16 milyar geri ödemeli borçları vardır; söz konusu borçlarının silinerek, faaliyetlerinin devamı için, düşük faizli ve uzun vadeli krediyle desteklenmeleri zaruret haline gelmiştir.

Çay İlçemizin en büyük gelir kaynağı olan, yanlış proje ve müteahhit hatasından yıkıldığı anlaşılan Çay sanayiini hızla ayağa kaldırmalıyız ve Eber Kasabası gibi yeniden inşa etmeliyiz.

Enkazları kaldırmada kullanılan vinçler Afyon'da olmadığından, en az 10 adet vinç, çevre illerden acele olarak temin edilmelidir.

Sap-saman, Eber Gölü kamışının selüloza dönüştürüldüğü, 458 vatandaşımızın çalıştığı Çay SEKA Fabrikası makinelerinin depremden büyük zarar görmesine rağmen, deprem raporlarında yer almaması dikkat çekicidir. Çay SEKA Fabrikasına yapmış olduğumuz ziyarette, buradaki makinelerin ne kadar zarar gördüğünü, bu fotoğraflar belirlemektedir.

Bu bölgedeki insanlarımız, fabrikaya kamış satarak geçimlerini kazanmaktadırlar. Hammadde olarak kamış alımının yapılması, Sultandağı, Bolvadin ve Çay İlçeleriyle, bu ilçelere bağlı kasaba ve köylerdeki kamış satıcılarının mağduriyetlerinin giderilmesi açısından önemlidir.

Nisan ayında ödenmesi gereken pancar paralarının, Bakanlar Kurulumuzun aldığı karar gereği, bu haftadan itibaren ödenmesi afetzede çiftçilerimizi sevindirmiştir.

Sonuç olarak, Marmara, Bolu ve Afyon depremlerinden ibret alarak ulusal afet planı çıkarmalıyız. Bölgede 171 000 yemek dağıtan, bölgede 1975 kişiyi muayene eden, günde 15 000 kişiye yemek veren, 5 ambulans, 12 seyyar mutfak, 21 000 çadır gönderen Kızılayın hizmetini de kutlayarak, ilimizde ve Türkiyemizin fay hatları kavşaklarında bulunan illere, Kızılay bölge depolarının ve lojistik destek koordinasyon merkezlerinin açılmasını gerçekleştirmeliyiz.

Afyon Belediyemizin, Sultandağı, Çay ve Çobanlar'da kurduğu aşevi hizmetlerini, vatandaşlarımız takdirle karşılamışlardır. Deprem bölgemize gelen bütün devlet adamlarımız alkışlarla karşılanıp alkışlarla uğurlanmışlardır. Devletimizin, 57 nci hükümetimizin depreme duyarlılığı, vatandaşlarımıza umut ve moral vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MÜJDAT KAYAYERLİ (Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım.

Deprem sigortası yaptıramayan depremzedelere, karşılıksız yardım yapılarak, evlerini yapmalarını teşvik etmenin en güzel yöntem olabileceğini ifade etmek istiyorum. Bunun için, 4 tip proje açıklanmalı ve bu projeler vatandaşlarımıza sunulmalı, seçilen projeler mutlaka orada inşa edilmelidir. Bununla ilgili olarak, toplu konut ile afet işleri ortak çalışma yapmalıdır.

Vatandaşlarımızı ziyaret eden, acılarını paylaşan bütün devlet erkânına, Sayın Başbakanımıza, Sayın Başbakan Yardımcılarımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Genelkurmay Başkanımıza, bakanlarımıza, milletvekillerimize ve muhalefet partilerinin liderlerine teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılarımı sunuyor, yaraların en yakın zamanda sarılacağına inanıyorum.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Kayayerli.

Efendim, depremzede vatandaşlarımıza, biz de geçmiş olsun diyoruz, hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diliyoruz, kendilerine de Allah'tan rahmet diliyoruz.

Gerçi bu konu, geçen hafta burada konuşulmuştu; ama, deprem çok önemli bir olay olduğu için, o yörenin insanlarının dertlerinin unutulmaması için, size yeniden söz verdim efendim.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek hükümet mensubu?.. Yok

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurulu ziyaret eden İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündemdışı ikinci konuşmaya geçmeden önce, şu anda, Türkiye Büyük Millet Meclisini, İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu ziyaret etmektedir. Kendilerine hoş geldiniz diyorum, Türkiye'de, iyi ve rahat bir ikamette bulunmalarını diliyorum efendim. (Alkışlar)

Gündemdışı ikinci söz, kendi ilinin sorunlarını dile getirmek üzere Tunceli Milletvekili Sayın Bekir Gündoğan'a verilmiştir.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sizin de iliniz Sayın Başkan, süreyi 10 dakika verin.

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - İkimizin de ili efendim.

BAŞKAN - Efendim, benim de ilim tabiî, zaten onun için söz verdim yani.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2. – Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan’ın, Tunceli İlinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli) - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; ilimle ilgili birkaç sorunu dile getirmek için şahsım adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçi, sorunlarımız çok; ama, burada birkaçını dile getirmek istedim.

Birincisi, birkaç defa gündeme getirdik, Pertek İlçemizde Pertek İplik Fabrikası diye bir fabrika vardı. Pertek, güzel bir ilçemizdir. Hepiniz biliyorsunuz, yıllardan beri iplik üreten bu fabrika birkaç seneden beri durdurulmuştur. Burada üretilen iplik, Diyarbakır Sümerhalının dokuma tezgâhına gidiyor. Tabiî, bu kapandıktan sonra Isparta'dan Diyarbakır'a iplik gönderilmeye başlandı. Bu, işin siyasî bir boyutu, bu ayrı bir konu; ama, burada çalışan bu işçi kardeşlerimizin, emekçi kardeşlerimizin bir durumu söz konusu; iki seneden beri boş evde oturuyorlar, strese kapılmışlar. Oysaki, o bölgede, hem Devlet Su İşleri hem Karayolları hem de Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerimizin, bu işçi, bu emekçi kardeşlerimize ihtiyacı vardır. Öyleyse, bunları bir an önce bu kurumlara aktarıp, hem bu insanları bu stresten kurtarmamız gerekir hem de bunların işgücünden faydalanmamız gerekir, bundan daha doğal bir şey olamaz sanıyorum; yetkililere bunu arz etmek istiyorum.

İkincisi, Pertek İplik Fabrikası 10 000 metrekare üzerine gölün kenarına kurulmuş çok güzel bir binadır; lojmanlarıyla, parkıyla, bahçesiyle, göldeki arıtma tesisleriyle, her yönüyle çok güzel bir binadır. Şimdi bu fabrikanın yeri Maliye Bakanlığımızdadır. Burayı, Maliye Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımıza devretmesiyle, su ürünlerine dayalı, Fırat Üniversitesine bağlı iki yıllık yüksekokul haline getirmek istiyoruz. Şu anda, bu fabrikamızın bir kısmında da askeriyemiz var. Gerçi, askeriyemiz kendisine yeteri kadar yer yapabilir, o güçtedir, o maddî olanaktadır; ama, bu fabrikanın yeri gerçekten Tunceli ve Pertek için çok önemlidir. En doğrusu, burayı yüksekokul haline getirmektir, hem öğrenci potansiyelimiz vardır hem baraj gölünün kenarıdır, sahası da güzeldir. Bunu bu şekilde değerlendirirsek, zannedersem Tunceli'ye en büyük iyiliklerden birisini, Pertek'e en büyük iyiliklerden birisini yapmış oluruz.

Bir diğer konu, Millî Eğitim Bakanlığımızla ilgili. Değerli arkadaşlar, 13 Ocak 1999 tarihli, 23582 sayılı, ilgili kararın 5 inci maddesinde "hapishane, umuma açık yerler ile içkili yerlerin öğretim kurumlarına en az 200 metre uzaklıkta bulunması zorunludur" deniliyor. Belki, metropoller için bu doğrudur, bu mantıklıdır; ama, bu, doğu, güneydoğuda, Tunceli gibi ufak yerlerde, Tunceli, Erzurum, Bitlis gibi yerlerde pek mantıklı değildir; çünkü, bu illerimizin, mesela, Tunceli'nin sekiz ilçesi vardır, bu ilçelerin çoğunda, gerçekten de, okullara 200 metre, 300 metre uzakta bina yoktur. Ha, şimdi, diyeceksiniz ki, oraya ayrı bir yasa mı uygulayalım?.. İyi güzel de, 20 yıldan beri orada olağanüstü halleri uyguluyoruz; bu, ayrı bir yasadır. Yani, bu uygulanıyor da, o zaman, okullara yakınlığı konusundaki bir yasa değişikliği veyahut da bir genelge kapsamındaki bir şeyi niye uygulayamıyoruz?!. Ben, bunu dile getirmek istiyorum ve Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bu konuda gereken hassasiyeti göstereceğine inanıyorum; çünkü, hem ruhsat almış lokantalar, içkili yerler kapanıyor, ruhsatı yenileyemiyor hem de yenisi açılamıyor. Öyleyse, buna mantıklı bir çözüm getirmemiz gerekiyor.

Bir diğer genelge, yine, hep yönetmelik, genelgelerle, kanun hükmünde kararnamelerle bugüne kadar ne yazık ki geldik; daha yeni yeni bunları değiştirmeye çalışıyoruz, gerçek yasaları yerine koymaya çalışıyoruz; ama, ne kadar gücümüz yeter tabiî o, hepinizin malumu. 27 Ocak 1998 tarihinde, boşalan köylerle ilgili genelge...

Değerli arkadaşlar, bu okuyacağım genelge, o günün koşullarında belki mantıklı olabilir; ama, bu genelgenin, bugün, miadı geçmiştir bana göre. Nasıl ki, miadı geçen bir ilaç bir şeye yaramaz, bu genelgenin de miadı geçmiştir; işin gerçeği budur.

Genelgenin kapsamı şu: "a) Güvenlik bakımından iskâna açılabilecek yerleşim merkezlerine geriye dönüş taleplerinin,

1- Yerleşim yerlerinin toplulaştırılması prensibine uygun olarak, köy altı yerleşim birimlerinin iskâna açılmasına izin verilmemelidir" deniliyor. Yani, burada ne demek isteniliyor biliyor musunuz; köye girersin; ama, köy alt birimine; yani, mezraa giremezsin diyor. Yani, böyle bir mantık olmaz!.. Yani, köye gidiyorsam, ben, köyümdeki mezrama da gitmeliyim, oraya da yerleşmeliyim. Eğer, onu yasaklıyorsan, ki, ben, bu sene, Tunceli'de, bu sorunla çok karşı karşıya geldim, Sayın İçişleri Bakanımıza daha önce de bunu arz ettim; yazacağı iki satır yazıyla, bu genelgeyi geri çekmediği sürece...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, size de, 1 dakika eksüre veriyorum; tamamlayın.

Buyurun.

BEKİR GÜNDOĞAN (Devamla)- Gerçekten, Tunceli ve Tunceli gibi illerde, hele hele olağanüstü halin olduğu illerde bu sıkıntı oldukça yaşanmaktadır.

Bir diğer sorun, Erzurum-Pülümür-Mutu yolu.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bu yol o kadar önemli bir yol ki, kuzey ile güneyi birbirine bağlayan bir yol; ama, senelerden beri biz bu yolun bağlantısını bir türlü kuramadık. Bu yolun bağlantısını kurmak için yapılması gereken sadece 8 kilometrelik bir yer kalmıştır. Sadece 8 kilometrelik bir yolla, düşünün, eğer, siz Erzurum üzerinden Karadeniz Bölgesine giderseniz 450 kilometre yol katediyorsunuz. Eğer, Erzurum ve Sıvas üzerinden giderseniz 762 kilometre yol katediyorsunuz. Yani, 762 kilometre veya 450 kilometre yerine Pülümür-Mutu yolundan giderseniz sadece 232 kilometre yol kat ediyorsunuz. Bu kadar önemli, kuzeyi güneye bağlayan bu yolun kalan 8 kilometrelik kısmının bu sene bitirilmesini gerçekten Sayın Bakandan istirham ediyorum; çünkü, oldukça önemlidir. Diğer konuları da burada vurgulamak istiyordum; ama, sürem doldu.

Saygıdeğer bakanlarımızın gereken hassasiyeti göstereceklerine inanıyor, beni dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gündoğan.

Tabiî, Tunceli'nin sorunlarını böyle 5 dakikada, 10 dakikada dile getirmek mümkün değil, ama, Tunceli'nin en büyük sorunu, olağanüstü halin bir an önce kaldırılmasıdır. O kalkarsa, en azından çok önemli bir problem halledilmiş olur.

Sayın hükümetimizden Tunceli'nin sorunlarına ilgi duyup da cevap vermek isteyen var mı? Yok herhalde. Tabiî, sayın hükümetimizin işi çok, Tunceli İlinin sorunlarına herhalde ayıracak zamanları yok, onun için cevap vermiyorlar; ama, gerçekten çok sorunlu olan bir ilimizdir, çok sıkıntılar var. Burada arkadaşımız çok küçük bir bölümünü dile getirdi.

Buyurun Sayın Çalık.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, tabiî ki, geçtiğimiz hafta yaşadığımız depremle ilgili bir iki cümle söylemek için sizden izin rica ediyorum.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Sayın Başkanım, önce, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Önce, Sultandağı depreminde ve Marmara depreminde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, geride kalanlara başsağlığı diliyorum.

Şimdi, ben, burada, önemli bir konuyu dikkatinize arz etmek istiyorum. Bilim adamları veya herhangi bir yetkili veya etkili kişi, kim nerede bir televizyon kamerası görürse, bir mikrofon görürse gelişigüzel konuşma alışkanlığı elde etmiş ve bu konuda bizim bölgelerimiz çok ciddî şekilde sıkıntı çekiyor ve insanlarda infial yaratıyor, insanları psikolojik baskılar altına alıyor ve insanları -şu anda, Marmara'da bile- evine girmekte sıkıntı çeker hale getiriyor.

Ben, buradan, belediye başkanlarından da, bilim adamlarından da ve etkili, yetkili tüm kişilerden de bu konuda çok hassas davranmalarını ve bu konuda çok itinayla hareket etmelerini diliyorum, onlardan rica ediyorum ve bölge insanlarını hiç kimsenin sıkıntıya sokmaya hakkı olmadığını düşünüyorum.

Başkanım, çok teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çalık.

Aslında, hakikaten, çok önemli bir sorunu dile getirdiniz. Bir bakıyorsunuz, yok şurada hemen deprem olacak, burada hemen deprem olacak... Yani, yazık; orada yaşayan insanlara bu kadar sıkıntılı anlar yaşatmamak lazım.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bundan önce, Bakanlığıma bağlı Petrol İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili bir konuyu ifade ettiniz; ben, bir açıklık getirmek istiyorum.

BAŞKAN - Peki, yerinizden söyleyin.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Kürsüden de olabilir.

BAŞKAN - Peki, buyurun.

Çünkü, bütün milletvekillerini itham eden bir durum. Bir de fiyatını da biliyor, 100 000 dolar diyor yani.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı Petrol İşleri Genel Müdürü tarafından bugün söylendiği iddia edilen bir yazı, bir gazetede çıkmış.

Sabahleyin Petrol İşleri Genel Müdürüyle görüştüm, böyle bir şey söylemediğini; ancak, daha önce meydana gelen hadisede olayın yargıya intikal ettiğini, bazı görevlilerin, görevi suiistimalden, görevi kötüye kullanmalarından dolayı yargı işleminin devam ettiğini, böyle bir şeyin olmasının bu dönemde de mümkün olmadığını ve işlere hassasiyetle eğildiğini ifade etti.

Dün, yapmış olduğumuz petrol piyasası kanunuyla ilgili toplantıda Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesi olan Sayın Milletvekillerimiz Akif Serin, Eyüp Doğanlar, Halit Dikmen, Cengiz Altınkaya, Ali Serdengeçti o toplantıyı çok yakından izlediler. O toplantıya katılan bütün katılımcıların, hepsinin söylediği bir tek şey vardı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde -bunlar bantlarda ve o toplantıyı izleyen bütün basın mensupları tarafından da görüldü- bir evrak verildiğinde, en fazla üç gün içerisinde evraka cevap alındığını, her türlü işlemlerinin normal yürüdüğünü, en ufak bir suiistimalin olmadığını ve olmayacağını ve Genel Müdüre de teşekkür ettiklerini tek tek ifade ettiler.

Biraz önce Sayın Genel Müdüre de söyledim; olayı tekzip edecek, şu anda tekzip yazısını hazırlıyor, ilgili gazeteye gönderecek. Herhangi bir konuda, ne yeni ne eski, ne milletvekilimiz ne bakanımız için herhangi bir şeyin herhangi bir bürokrat tarafından söylenmesi sureti katiye mümkün değildir; söyleyen bürokrat da bunu ispat etmek mecburiyetindedir. Bu nedenle, Sayın Meclis Başkanımıza, konuyu gündeme getirdiği için ve bana açıklama fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum.

Sağ olun. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Ben, Meclisin itibarıyla yakın ilgisi olduğu için bunu dile getirdim.

Sayın milletvekilleri, üçüncü gündemdışı söz, Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarıyla ve doğrudan gelir desteği ödemelerinin daha fazla geciktirilmeden ödenmesiyle ilgili olarak Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a verilmiştir.

Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

3. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına ve Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılında çiftçilere ödeneceği bildirilen doğrudan gelir desteğinin Balıkesir İlinde ve pek çok ilde hâlâ ödenmemiş olması sebebiyle ve yine, 16-18 Aralık 2001 tarihinde, Yalova İlinde, önce, aşırı bir kar yağışı, daha sonra da, yağan yağmurlar neticesinde çok sayıda çiftçimizin ekili dikili alanlarının ve seralarının tahrip olması nedeniyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinize saygılar sunuyorum.

Yalova İlinde, Merkez İlçede, Altınova İlçesinde, Çınarcık İlçesinde, Çiftlikköy İlçesinde, Termal İlçesinde, Armutlu İlçesinde, Kumlu Beldesi ve Tavşanlı Beldesinde 302 çiftçimizin zararlarının mal varlığının yüzde 40'ını aşacak şekilde olduğu; ancak, 700 civarında çiftçimizin çok büyük hasarları olduğu, defterdar, vali yardımcısı ve il tarım müdürünün tespitlerinden anlaşılmış bulunmaktadır. Mal varlığının yüzde 40'ının üzerinde olan zararlarda, borçlar, bir şekilde, 2090 sayılı Kanun kapsamında ertelenmekle birlikte... Ancak, geçen hafta, Genel Başkanımız Prof. Dr. Tansu Çiller'e, çiftçi temsilcisi Mehmet Güneşler başkanlığında ve Yalova İl Başkanımız Sayın Fikri Turgut, DYP ilçe, belde belediye başkanlarının eşliğinde, yaptıkları ziyarette bunlar aktarılmış, iki önemli problem sunulmuştur. Bir tanesi, Yalova, deprem bölgesi olması hasebiyle, Dünya Bankasından kullandırılan krediler, 2090 sayılı Afet Kanunu kapsamında bile ertelenememiştir. Yani, burada, afet, üst üste, katmerli bir şekilde gelmiştir ve 700 civarında çiftçi, icra ve haciz tehlikesiyle karşı karşıyadır. Halbuki, buradaki çiftçilerimiz diyorlar ki; bize ilave kredi verilse, bunlar da ertelense, biz, tekrar, seralarımızı yaparız; çünkü, burası Türkiye'nin en büyük çiçekçilik üretim merkezî; ihracat buradan yapılıyor; borçlarımızı öderiz, yanımızda çalışan binlerce kişi işini kaybetmez, yoksa, yanımızda çalışanların dışında bizler de işimizi kaybedeceğiz. 2001 yılında yapılan resmî açıklamalardan 1,5 milyon kişinin işini kaybettiği dikkate alınırsa, hükümetin, mutlaka, bu konuda önlem alması lazım, gerekli tedbirleri alması lazım.

İkincisi, afetten, yüzde 40'tan fazla mal varlığını kaybetmeyen diğer çiftçiler hiçbir şekilde istifade edemiyor. Halbuki, bizim, daha doğrusu, benim, arkadaşlarımla birlikte Meclise verdiğim 13 Nisan 2000 tarihinde 2/493 sayılı yasa teklifimde, mal varlığının yüzde 40'ı değil, sadece, o yılki üretiminin yüzde 40'ını kaybettiği zaman istifade etmesiyle ilgili kanun teklifimin acilen yasalaştırılması bir zorunluluk haline gelmiştir. Bu konuda, sayın milletvekillerinin desteğini beklemekteyiz.

Dahası, Yalova İli, depremden sonra, bu afet kapsamında değerlendirilen iller içine alınmamış; birincisi, burada bir mağduriyet var. Bir diğer konu, bir de, burası, ikinci afetle iyice mağdur olmuştur. Bu konuda daha dikkatli olunmasını, buradaki doğrudan gelir desteği ödemelerinin de bir an önce tamamlanmasını talep etmekteyim.

Bir diğer konu, geçen yıl Balıkesir İlinde büyük kuraklık olmuş; ortalama 400-450 kilogram buğday alınan tarlalardan 200 kilogram civarında buğday alınmıştır. Bütün ısrarlarımıza rağmen, Anasol-M Hükümetine, Balıkesir İlini afet kapsamında değerlendirilen iller arasına aldıramadık.

Burhaniye, Bandırma ve diğer ilçelerin ziraat odası başkanları, bize çektikleri fakslarla, bunları, bu kapsamda değerlendirtmemizi istemektedirler ve demektedirler ki: "Hükümet, öncelikle bu afet bölgesindeki illere doğrudan gelir desteğini ödüyor, bize de ödesin." Haklıdırlar, Balıkesir İlinde de, çiftçilere, daha fazla geciktirilmeden, bu doğrudan gelir desteğinin ödenmesinde zaruret vardır; çünkü, geçen yıl, kuraklığın dışında, sel baskını, yangın, dolu gibi pek çok afet olmuştur. Zaten bu kanun teklifini de onun üzerine verdik.

Dahası, bu hükümet, maalesef, afette zarar gören vatandaşlarımızın yaralarını sarmak, dertlerini, ıstıraplarını hafifletmek yerine, duyarsızlığını, afetten bir müddet sonra ilgisizliğini göstererek, ıstıraplarını artırmaktadır.

Ben, Afyon depreminde hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, bütün afetzedelere de, Allah'tan sabır ve kolaylıklar diliyorum; inşallah, kısa sürede dertleri sarılır.

Ancak, bakınız, örneğin, Yalova İlinde, belediyeler arasında ayırım yapılmıştır. Deprem bölgesinde olduğu halde, Tavşanlı Belediyesi, afetten zarar gören belediyeler listesine ısrarla alınmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika eksüre veriyorum; tamamlayın efendim.

Buyurun.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu konuyu Sayın Bakana yazılı olarak sormamıza rağmen -hatta, önce alınıp, sonra çıkarılmıştı- burada dile getirmemize rağmen, yüzde 20 kesintinin dışında, bir de, Yalova İlinde Doğru Yol Partili belediyeler ve diğer deprem bölgesindeki belediyeler, katsayıları kasıtlı olarak düşük tutularak mağdur edilmiştir. Dilerim, Afyon'da, belediyeler partilerine göre tasnif edilerek, aynı duyarsızlık, aynı yanlışlık tekrar edilmez.

Dahası, yine, bu hükümet, aldığı önlemlerle... Örneğin, Balya İlçemizde Türkiye'nin 46 ncı şubesini açmıştır Ziraat Bankası, tek bankadır ve buranın bütün binasını, lojmanlarını Balyalı yapmıştır; kapatılacağına dair duyumlar alıyoruz; bazı beldelerimizde kapandı. Burada, belki, 4 000-5 000 Bağ-Kurlu, sigortalı, emekli vardır. Bu konularda da -800'e yakın şube kapanırken- o şubede bunların ne anlama geldiğini dikkate alarak da, dikkat edilmesinde fayda vardır.

Ben, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Yılmazyıldız.

Gündemdışı konuşmaya cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

Böylece, gündemdışı konuşmalar bitmiştir.

Sayın milletvekilleri, MHP Grup Başkanvekili Sayın Mehmet Şandır arkadaşımız, gönderdiği bir pusulada, Gaziantep'e, Türkiye Büyük Millet Meclisince, 8 Şubat 1921 tarihinde gazilik unvanının verilmesinin 81 inci yıldönümü münasebetiyle, Gaziantep Milletvekili Sayın Mehmet Hanifi Tiryaki'ye; Kahramanmaraş'ın kurtarılışının 82 nci yıldönümü münasebetiyle, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Edip Özbaş'a yerinden bir konuşma hakkı verilmesini istediler. Bu arkadaşlar, benden gündemdışı söz de istemişlerdi; ama, benim böyle bir uygulamam yok, kusura bakmayın. Yani, İçtüzüğü değiştirin, 3 kişi yerine 10 kişi gündemdışı konuşsun.

Böyle bir uygulama yapamayacağım için özür diliyorum.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Şandır, siz, Grup Başkanvekili olarak bir şey söyleyecekseniz, buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Benim sözüm  afetle ilgili. Bugün, Genel Kurulumuzda, deprem ve sel felaketinin getirdiği zararlar üzerinde 2 arkadaşımız konuşma yaptılar. Bundan faydalanarak ve sizin müsamahanıza da sığınarak, Hatay'da geçen sene yaşanan sel felaketi dolayısıyla, Hataylıların çığlığını Türkiye Büyük Millet Meclisinde tüm ilgililerin dikkatine bir daha sunmak istiyorum. Hatay...

BAŞKAN - Sayın Şandır, zatıâlinizi bakan tayin edelim..

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım... Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Bir dakika... Rica ediyorum... Bakın, hükümetiniz, gelip, bu işlere ilgi göstermiyor.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, sizinle bir diyalog değil... Bir çığlığı...

BAŞKAN - Ama rica ediyorum... Böyle bir şeyimiz yok ki... Böyle bir uygulamamız yok. Grup Başkanvekilisiniz; yani, bu konuda sizden rica ediyorum... Hükümetiniz çıksın, cevap versin.

Bakın, benim ilimde, 1991'den beri, depremzede olan insanlara yardım yapılmıyor; ben, burada söylemiyorum.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkanım, anlaşılıyor efendim.

Hatay'da yaşanan sel felaketini unutturmamamız gerekiyor. Yaklaşık 250 000 dekar arazideki ürünler su altında kaldı ve bunlara, devletimizin eli ulaşmadı. Belediyelerimize dönük kararname çıkarılmadı.

BAŞKAN - Peki efendim...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bunu, sizin müsamahanızla, bir daha, ilgililerin dikkatine sunuyorum.

Müsamahanıza teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, ben, bu depremzede insanlarımızın...

MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, sizin delaletinizle bunun olması lazım; onun için size söylüyoruz.

BAŞKAN - Efendim, anladım Sayın Başkan; ama, hükümet sizde; bakanlarınızı zorlayın, gelsinler, burada, gündemdışı konuşmalara cevap versinler.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Efendim, hükümetin bizde olduğunu biz biliyoruz; ama, burası Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu.

BAŞKAN - Peki efendim; teşekkür ederim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Ben teşekkür ederim.

BAŞKAN - Yani, hakikaten, Türkiye'de çok büyük sorunlar var; bunları, burada, arkadaşlarımız dile getiriyorlar.

Gündemdışı konuşmalar bitmiştir efendim.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Celâl Adan ve 22 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İstanbul'da bulunan boğaz köprüleri ile çevre yollarında yer alan viyadüklerin deprem sonrası tehlike arz ettiği bizzat Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara tarafından İstanbul Valiliğine rapor edilmiştir.

İstanbul halkı için bu kadar önem arz eden bu konunun incelenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını takdirlerinize arz ederiz.

 

1- Celal Adan                                (İstanbul)

2- Rıza Akçalı                                (Manisa)

3- Mustafa Örs                                (Burdur)

4- Oğuz Tezmen                                (Bursa)

5- Saffet Arıkan Bedük                                (Ankara)

6- Ali Şevki Erek                                (Tokat)

7- Ömer Barutçu                                (Zonguldak)

8- Hacı Filiz                                (Kırıkkale)

9- Mustafa Eren                                (Karabük)

10- Nurettin Atik                                (Diyarbakır)

11- Teoman Özalp                                (Bursa)

12- Metin Kocabaş                                (Kahramanmaraş)

13- Mehmet Sadri Yıldırım                                (Eskişehir)

14- Mehmet Gölhan                                (Konya)

15- Zeki Ertugay                                (Erzurum)

16- Metin Musaoğlu                                (Mardin)

17- Kemal Kabataş                                (Samsun)

18- İlyas Yılmazyıldız                                (Balıkesir)

19- Sevgi Esen                                (Kayseri)

20- Mustafa Kemal Aykurt                                (Denizli)

21- Ayfer Yılmaz                                (İçel)

22- İlhan Aytekin                                (Balıkesir)

23- İbrahim Konukoğlu                                (Gaziantep)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/982)

                                   6 Şubat 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:               a) 05.07.2000 tarih ve B.02.0.PPG.0.12-310-11584 sayılı yazımız.

b)Adalet Bakanlığının 24.01.2002 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02.-1.128.46.2000/3597 sayılı yazısı.

2908 sayılı Dernekler Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında tanzim edilen soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti.

Bu defa, adı geçen milletvekiline atfedilen eylemin 4616 sayılı Kanun kapsamında olup olmadığının değerlendirilmesi amacıyla soruşturma dosyasının iadesi talebini kapsayan ilgi (b) yazı ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                          Bülent Ecevit

                                                 Başbakan

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan dosya Hükümete geri verilmiştir.

Başbakanlığın Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

2. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan’ın, bir heyetle birlikte Cezayir’e yaptığı resmî ziyarete Elazığ Milletvekili Mustafa Gül’ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/983)

                                          8.2.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bayındırlık ve İskân Bakanı Prof. Dr. Abdülkadir Akcan'ın, müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri alanındaki işbirliğini geliştirmek ve Cezayir'de önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi planlanan projelerle ilgili görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 17-21 Ocak 2002 tarihlerinde Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete, Elazığ Milletvekili Mustafa Gül'ün de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır.

Birinci önergeyi okutuyorum:

3.- Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/410) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/450)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/410) esas numaralı teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

                            Mücahit Himoğlu

                                          Erzurum

BAŞKAN - Malumunuz, bu konuda, İçtüzüğe göre, hükümete, komisyona ve ayrıca, söz isterse, önerge sahibi bir milletvekiline söz verilecek.

Herhalde Hükümet ve Komisyonun bu konuda söz istekleri yok.

Sayın Himoğlu söz istiyorlar.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununun 32 nci maddesine eklenmek üzere 14.12.1999 tarihinde vermiş olduğum kanun teklifimin, 37 nci maddeye binaen doğrudan gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifimin içeriği, itfaiyeci ve zabıtaların fiilî hizmet sürelerindeki yıpranmalarından dolayı her bir yıl için üçer ay eklenmesi hususundaki talebimdir.

Belirli bir güç harcayarak, stresli bir çalışma ortamında, insanların canlarını ve mallarını kurtarma esnasında kazaya uğrayan, yaralanan ve hastalıklara maruz kalan itfaiyeciler için hazırlanan bir tıp fakültesi raporunun özet içeriğini bilgilerinize sunmak istiyorum.

Yangın ortamında karşı karşıya oldukları en önemli fiziksel risk, sıcak ve dumandır. Duman birleşimindeki birtakım kimyasallar, riskleri de beraberinde getirir. Duman birleşimindeki, yanma reaksiyonu sonucu oluşan çeşitli partiküller, amonyak, hidrojen, nitrojen oksitleri ve karbonmonoksit, karbondioksit gibi gazlardan zehirlenmeler meydana gelir. Bu gazların etkisinden koroner kalp hastalığı artı doğal çevre yangınlarında yine bu kimyasal maddelerle birleşen benzen gazından beyin kanseri ve lösemi hastalıklarının vuku bulması ve de yangın esnasında ağır eşya kaldırılması ve düşme neticesinde kas ve iskelet sisteminin bozulması meydana gelir.

Psikososyal yönden, her an bir yangın ihbarı gelecek diye, gece ve gündüz demeden görevinin başında giysileriyle hazır halde bekleyen itfaiye erlerinin, yalnız ve yalnız, postal ve montları giyili değildir. Üstleriyle, yarı uykulu, riskli bekleyen itfaiyecilerin, yangın ihbarı aldıklarında kalp atışları ilk 20 saniyede 47; 1 dakika sonra 30, yangın mahallindeyse 150'yi bulur.

Yangın esnasında, önce insanları, sonra mallarını kurtarma çabaları sırasında, o yaralı insanları bekleyen yakınlarının haykırışlarının verdiği duyguları, gördükleri hüzünlü tabloların verdiği psikolojik etkileri hiç kimse gözardı edemez.

Hele hele, enkaz altında canını kaybeden şehit itfaiye erlerini unutmamız mümkün değildir; örnek olarak, en son 23 Aralık 2001 tarihinde İstanbul Fatih'te meydana gelen yangında olduğu gibi. Tüm bu şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum.

İtfaiye erleri gibi, il, ilçe ve belde belediyelerinde, kayıtdışı ekonominin önlenmesi için bir malî polis gibi çalışan zabıtaların da hayatî tehlike riskleri vardır. Kaçanlarla yapılan kovalamacalar, itişip kakışmalar ve şiddete maruz kalmaları, hatta ve hatta, yerleşim planı olmayan bölgelerde yapılan gecekondu yapılaşmalarına karşı, bilfiil yıkım işlerinde görev almaları ve bu yıkım işlerinde maruz kaldıkları fiilî mukavemetteki psikolojik çöküntüleri de unutmamak gerekir.

İstenilen, itfaiyeci ve zabıtaların, geçmişte verilmeyen 3 aylık yıpranmalarının, aynı işte çalışanlara verilenler gibi verilmesidir. Geçmişte yıpranma verilen meslek grupları içerisinde iki çarpıcı örneği bilgilerinize sunmak istiyorum: Birincisi, 25.3.1957 tarih ve 6940 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle, Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrasının müzisyenlerine; ikincisi de, 11.8.1977 tarihli 2098'in 2 nci maddesiyle TRT Kurumunda haber hizmeti yapan ve yürüten daire başkanı, müdür ve müdür yardımcılarına verilen...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Himoğlu, size 1 dakika eksüre veriyorum; buyurun tamamlayın.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Devamla) - ...3 aylık fiilî hizmet zammının, şimdi, fiziksel ve ruhsal risk taşıyan bu itfaiyeci ve zabıtalara da, her 1 yıl için 3 ay fiilî hizmet zammı olarak verilmesini ve bu ayırımcı ikilemin ortadan kaldırılması için bu kanun teklifinin desteklenmesini, hassaten, Yüce Heyetinizden istirham ediyor, saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Himoğlu.

Efendim, kanun teklifini doğrudan gündeme alma önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

İkinci öneriyi okutuyorum:

4. – Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen’in, Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/714) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/451)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

22.3.2001 tarihinde vermiş olduğum Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim, 45 gün içerisinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre, doğrudan, gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.    23.5.2001

                               Aydın Gökmen

                                          Balıkesir

BAŞKAN - Efendim, bu konuda hükümet ve komisyonun bir söz isteği var mı?.. Yok.

Sayın Aydın Gökmen söz istediler; bir de, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız söz istediler.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

AYDIN GÖKMEN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş olduğum Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifimin konusu olan kurban kesimi nedeniyle söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Bir toplumu oluşturan en önemli unsurlardan birisi de töreler, âdetler ve geleneklerdir. Bunların devam etmesinde birlik ve bütünlüğümüzün devamlılığı açısından büyük yararlar vardır. Bayram günleri, toplum şuurunun bütünleştiği, fertlerin birbiriyle kaynaştığı, dargınlıkların sona erdiği günlerdir. Kurban, fert ve toplum açısından birçok yararlar sağlayan bir ibadettir. Kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma ruhunu canlı tutar. Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur. Millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve düşmanlıkların yok olmasında da etkili olan bir bayramdır. Kurban Bayramı, Allah'a yakınlaşmak ve yoksula yardım bayramıdır. Kurban Bayramında ülke genelinde bir yıl içerisinde mezbaha ve kombinalarda kesilen toplam kasaplık hayvan sayısının yaklaşık yüzde 25'i kadar hayvan kurban olarak kesilmektedir.

Ülkemizde bir yılda 25 milyon hayvan kesilmektedir. Bunun yüzde 25'inin üç günde ve seri olarak kesilmesi, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Allah rızası için yapılan bir uygulama sonunda ülke ve insanlarımızın zararına gelişen olumsuzluklar, bu ibadetini yerine getiren insanlarımızda da büyük manevî huzursuzluklar oluşturmaktadır.

Bu nedenle, yasa ve yönetmeliklerde gerekli değişiklikler ivedilikle yapılarak bu konunun çözümlenmesi gerektiğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliğinin de, kurban kesimini dikkatle izlediği Türkiye'de, Sağlık Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının "Sokaklar kan gölü olmasın" uyarılarına rağmen, evlerin önünde, sokaklarda kesim yapılmaya devam edilmektedir.

Uygun kesim yeri hazırlayan belediyelerdeki kesim yerlerine fazla ilgi olmadı. Ayrıca, hazırlanan bazı kesim yerlerinin de altyapısı yetersiz kalmıştır.

Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan TEM Otoyolunun kan gölüne dönüşmüş fotoğraflarını geçen yıl basından izledik. Özellikle büyük şehirlerde çocukların gözleri önünde kesilen kurbanın atıkları sokaklarda bırakılarak halk sağlığı tehdit altına alınmıştır.

Geleneksel bayram etkinlikleri içinde, insanlarımız, kurban kesmeyle ilgili zamanlarını kısaltma çabasındadırlar.

Ağırlıklı olarak, kurban etinin değerlendirilmesine önem verilmekte, deri ve sakatat gelişigüzel atılmakta, onların da birer ekonomik değer olduğu düşünülmemektedir.

Deride trilyonlarla ifade edilen ekonomik kayıplar oluşmakta ve halk sağlığı da olumsuz etkilenmektedir.

Gelişigüzel kesilen hayvanlardan atılan sakatat ve bağırsakların çevreye dağılması, değişik hastalıkların oluşması ve yayılmasına neden olur. Hidatit kist zinciri geliştirerek hayvan hastalıklarını artırır, verimi düşürür, insan sağlığı için büyük tehlikeler oluşturur, ayrıca ekonomimize de büyük darbe vurur.

Bu uygunsuz görüntüler, çocukların üzerinde psikolojik ve sosyolojik boyutları olan birçok olumsuz etkileşime neden olmakta. Mübarek bayramı, kanlı ve çevre kirliliğine, pis kokulara neden olan bir bayram olarak çocuklarımızın hatırlamasını istemiyoruz. Oysa, temiz bir yerde, insan sağlığını tehdit etmeyecek ve tiksindirmeyecek kesim işleminde, hayvana en az acı verecek ve kolay kesmeyi sağlayacak yöntemlerin kullanılması, her türlü temizlik kurallarının gözetilmesi ve hayvan kesen kişinin Müslüman olması veya ehli kitaptan olması, hayvan etinin yenilebilmesi için, dinimizin emir ve de tavsiye ettiği hususlardır.

Türk Milleti, artık, çağın gereklerine uymak zorundadır. Dünyamız hızla globalleşmektedir. Türkiye de, bu resim içerisinde en iyi yerde yerini almak zorundadır; ancak, şu var ki, hayvan haklarının korunması, kesimlerin hijyenik koşullarda yapılması, dinî emirlerimize uygun yapılması, dinimize, hem de Türk insanına saygı bakımından çok önemlidir.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda kurban kesimlerinin, ülkemizde, güzel görüntüler vermemesi, tüm millet olarak hepimizi üzmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, size de 1 dakika eksüre veriyorum.

AYDIN GÖKMEN (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Bizler, bu görüntüleri silmek için gerekli yasal düzenlemeleri elbette yapacağız; fakat, bunun yanında, halkımızın bu konudaki duyarlılığını ve bilincini artırmak için de çalışmalıyız. Bu konuda, gerek medya kuruluşlarında, gerek okullarda, ayrıca cuma ve bayram hutbelerinde, insanımıza, kurbanın nasıl kesileceği, atıklarının nasıl yok edileceği anlatılmalıdır. Sürekliliği olan eğitim programları hazırlanarak, halkımıza, kurban kesme bilinci yerleştirilmelidir. Bu bilinç toplumumuza yerleştiği zaman, dinimizin kutsal üstünlüğünde çağımızın koşullarını benimseyen bir sistemin yerleşeceğine inanıyorum.

Son birkaç gündür, bazı belediye başkanlarımızın bu konuya büyük bir duyarlılıkla yaklaştıklarını ve hükümetimizin, hijyen koşullar ve kesme kurallarına göre kesim yapmayanlara para cezası verileceğini açıklamasıyla çok olumlu adımlar atılmıştır. Bu hassasiyeti gösteren hükümetimize ve belediye başkanlarımıza buradan teşekkür ediyorum. Ayrıca, hacda kesilen kurbanların derileri ve etlerinin Türkiye'ye getirilmesi konusu da ekonomimiz ve halkımız için çok olumlu bir gelişmedir.

Kurban Bayramı, eti ve derisiyle, 250 trilyonluk bir pazar yaratmaktadır; fakat, bu ticaretin dörtte 3'ü hayvan pazarlarında gerçekleşiyor. Kurbanlık satış yerleri, yeni bir yasal düzenlemeyle disiplin altına alınmalıdır. Bunun sonucunda da, uygun hayvan satış yerleri tanzim edilecek, hijyen koşullarda ve kurbanların ehil kişilerce kesimi gerçekleştirilecek; hayvanların, gelişigüzel değil, veteriner kontrolleri yapılarak kesimi sağlanacak ve dolayısıyla da halk sağlığı tehdit altına alınmayacaktır.

Kurban, kelime olarak yakınlık demektir; Rabbimize yakınlık bağıdır; o yakınlığa erişmek için de, dinimizin insana verdiği önemle bu konuda gerekli yasal değişiklikler yapılarak, çağımızın koşullarına yakışır bir duruş sergileyeceğimize inanıyorum. Bu duygu ve düşüncelerimizle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gökmen.

Efendim, ikinci konuşmayı Sayın İlyas Yılmazyıldız istemiştir. 

Sayın milletvekilleri, bazı arkadaşlarımız, Genel Kurul salonunda, çok hoşa gitmeyen bir şekilde oturuyor; Meclis Başkanlığına arkasını çeviriyor ve kendi aralarında sohbet ediyorlar. Ben, bugün, onların isimlerini söylemiyorum; ama, bundan sonra söyleyeceğim. Bu Genel Kurul salonu sohbet yeri değildir, özel sohbet yeri değildir. Buraya, biz, kürsüde konuşulanları dinlemek için geliyoruz. Arkadaşlarımız, eğer, sohbet etmek istiyorlarsa, gitsinler kulislerde sohbet etsinler.

Hâlâ, arkadaşımız anlamadı lafı; hâlâ da, açılıştan beri, sırtını Başkanlık Divanına dönmüş, oturuyor. Böyle bir şey olmaz ki!.. Biraz Meclise saygı duyulur benim bildiğim kadarıyla. Böyle şey olmaz sayın milletvekilleri... Bir başka zamanda isimlerini söylemek suretiyle ikaz edeceğim. Onun için, rica ediyorum; benim Başkanlık yaptığım zamanda, herkes, Mecliste, kürsüde konuşulanları dinleyecek efendim, sohbet etmeyecek. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

Süreniz 5 dakikadır.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1580 sayılı Belediye Kanununda değişiklik yapan kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gerçekten, günümüz, bırakın insan haklarını, hayvan haklarının bile konuşulduğu bir gündür. Türkiye'nin imajının mutlaka düzeltilmesi lazımdır. Daha önce bu konuda benzer anlamda görüşleri kanunda ifade etmiştim. İkinci Dünya Savaşında 25 milyon kişi öldüğü halde, o günlerde yapılan anketlerde, savaşa girmediğimiz halde Türklerle ilgili kanaatler, işte "barbardır, kan dökücüdür" şeklinde belirtilirken; Almanlar, Japonlar ve İngilizlerle ilgili ise "çalışkan, sabırlı" gibi olumlu ifadeler yer  alıyordu. İşte, bu olay, bu tür olumsuz imajları da desteklediği için, gerçekten bir an önce bu  teklifin kanunlaşması lazımdır.

Ancak, burada bir konuya dikkat çekmek istiyorum. Bu, yine burada, olumlu bir kanun teklifi değişikliği olduğu için bizim oylarımızla kabul edilecek ve sıradaki yerini alacak

Bu, hepimize dağıtılan Gündem, biliyorsunuz. Burada bu tür,  doğrudan gündeme alınıp sıraya giren pek çok kanun var. Örneğin, 265 inci sıradaki, Balıkesir İlinin büyükşehir belediyesi olmasıyla ilgili bir kanun teklifi de  doğrudan gündeme alındı. Ancak, biliyoruz ki, şu anda, İçişleri Alt Komisyonunda, yerel yönetimlerle ilgili bir tasarı görüşülüyor. Bu tasarı kapsamına, bu tür konular da  dahil edilerek hızla çıkarılması gerekir; ancak, bu tasarı kapsamında, daha önce burada doğrudan gündeme  almayı kabul ettiğimiz  kanunun tam tersi kabul ediliyor. Deniyor ki:"Nüfusu 500 000'in altında olan yerler büyükşehir belediyesi olamayacak." O zaman, Balıkesir, büyükşehir belediyesi olmayı daha çok uzun süre bekleyecek, bu kanun teklifleri de, siyaseten gündemde sırasını alıp işlevini görmüş olacak.

O zaman diyorum ki, belediyelerle ilgili kanunlarda ne düşünüyorsak, gelin, şu anda İçişleri Komisyonunda görüşülen tasarıya bunları derç ettirelim. Eğer, biz, bunları bunun içine koyamazsak, sadece mesajımızı vermiş oluruz; ama, neticeyle ilgilenmemiş oluruz; bu da, yetersiz bir çalışma olur.

Ben, özellikle şunu vurgulamak istiyorum: Burada değerlendirilmesi gereken sadece nüfus olmamalı. Balıkesir gibi, Türkiye'nin 6 ncı büyük vilayeti, bir şekilde, sanayileşmede biraz geri kalmış; ama örneğin, endüstri bölgeleri gibi yasa tasarısıyla eğer, pek çok sanayi kuruluşu gelirse, çok kısa sürede büyük rakamlara ulaşabilecek bu illerin potansiyelleri de dikkate alınarak, belki başka kıstaslarla, bu illerin büyükşehir olmasının sağlanmasının önü açılması lazım. Eğer, bunu yapmazsak ne olur; yarın, çok sayıda sanayi yatırımı geldiğinde, hızlı büyüme neticesinde -şu anda pek çok baraj, sulu tarım gibi konular devam ediyor, bu yatırımlar tamamlandığında- hızlı nüfus artışı sonucunda, Balıkesir'in düzenli gelişimi, ucube bir gelişme haline gelir, bu ise, maalesef, güzel kentleşme yerine, iyi, sağlıklı kentler yerine, iyi gelişememiş, kötü gelişmiş kentler haline sokar.

Burada, pek çok arkadaşımızın, belediyelerle ilgili verdiği teklifler var, burada sıraya girmiş. Hiç olmazsa, burada sıraya giren, oylarımızla kabul ettiğimiz bu teklifleri de içine alacak şekilde, şu anda görüşülen Yerel Yönetimler Kanun Tasarısı içine derç edilmesinde fayda görüyorum. Yoksa, pek çok şey, ilk hızını kaybetti mi, heyecanını kaybetti mi unutulup gidiyor, aynen, afet olaylarına bakışımız gibi. Afet anında pek çok şey dikkatimizi çekiyor, ilgimiz oluyor, bir ay sonra... Geçen gün, bir televizyon kanalında, Sayın Bakana, depremzedelerin kurduğu derneklerin acılı ifadelerini dinlemekten başka bir şey kalmıyor; temennimiz, böyle olmaması...

Aynı şekilde, dediğim gibi, hükümetin uyguladığı politikalarda, mazota, gübreye, ilaca yüzde 100'ün üzerinde zam yapılırken, fındığa, çaya, pamuğa, tütüne, pancara, buğdaya, ayçiçeğine yüzde 35'ler civarında zam yapılması ve verimin de düşük olması sonucunda, afet gören bu insanlarımız, ilk ilgi kaybolunca, kendi başlarına bırakılıyor, haciz memurlarıyla, icra davalarıyla uğraşıyor. İşte, son günlerde de, pek çok avukatın veya icra memurunun hayatını kaybetmesi gibi durumlar ortaya çıkıyor. Ben, bunların olmamasını istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Peki efendim, tamamlar mısınız lütfen.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Kanun teklifiyle ne ilgisi var bunun?!

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Kanun teklifiyle ilgili diyeceklerimi en başta söyledim. Buna, biz, destek veriyoruz. Temennimiz, bu kanun teklifinin, şu gündemdeki yerini alıp, orada kalması değil; temennimiz, şimdi alt komisyonda görüşülmekte olan yerel yönetimlerle ilgili yasa tasarısının Balıkesir'i de, Balıkesir'in büyükşehir olmasıyla ilgili kanun teklifini de kapsayacak şartlarda çıkmasıydı. Eğer, 500 000 nüfustan küçük bir il büyükşehir olmazsa, o zaman, Balıkesir, belki daha 40 yıl, 50 yıl büyükşehir olamaz ve köy görüntüsünden, kötü gelişmeden kurtulamaz.

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Yılmazyıldız, komisyonda önerge verdik; sizin arkadaşlarınız reddetti.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Benim dediğim şudur: Bu kanun teklifleri, gündemdeki yerlerini almasıyla kalmasın, gündemdeki yerini alan teklifler, şimdi görüşülmekte olan Yerel Yönetimler Yasa Tasarısının içine derç edilsin, uygulamaya girsin. Olumlu bir tekliftir; destekliyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yılmazyıldız.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü önerge, Ankara Milletvekili Sayın Mehmet Arslan'ın önergesidir; okutuyorum:

5.- Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın, Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/735) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/452)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Nisan 2001 tarihinde Başkanlığa vermiş olduğum (2/735) esas numaralı Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifim, 45 günlük süre geçmesine rağmen, sevk edildiği İçişleri Komisyonunda görüşülmemiştir.

Adı geçen teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ve teklif ederim.

Saygılarımla. 7.6.2001

                               Mehmet Arslan

                                            Ankara

BAŞKAN - Bu konuda Komisyon ve Hükümetin bir isteği var mı? Yok.

Buyurun Sayın Arslan. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MEHMET ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru, 1917'de büyük bir yangın geçiren Ankara, başşehir olduğu sıralarda harap bir durumdaydı. Toz fırtınalarıyla tanınan, ağaçsız, suyu yetersiz, sıtma hastalığının kol gezdiği, sönük ve sadece kalesinin bulunduğu tepe ve etrafında yayılan bir kasaba durumundaki Ankara'nın, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, başkente yakışır şekilde imarına başlanmıştır.

1924'te, İstanbul'dakine benzer tarzda, Ankara Şehremaneti Kanunu çıkarılarak, şehrin imarı için yapı malzemeleri tesisleri kurulmuş ve şehrin gelişme yönü belirlenmiştir. Kale ve çevresindeki eski şehir, batıdaki istasyona doğru uzandığı gibi, Atatürk'ün Çankaya'da oturması da güney yanına doğru bir gelişmeye yol açmıştır.

1928 yılında kurulan Ankara İmar Müdürlüğünün açtığı yarışmayı kazanan Jansen'in hazırladığı plana göre, eski şehir orijinal, özelliğini koruyacak, yeni şehir, Meclis binası, Bakanlıklar, Bahçelievler'den ibaret mahalleler, yüksek tahsil kurumlarını bir araya toplayan kültür mahallesi, sanayi banliyösüyle, bunun etrafında gelişecekti. Hazırlanan plan 1932 yılında onaylanmıştır; ancak, bu plan, daha sonra yetersiz kalacak ve 1939 yılında Jansen'in görevine son verilecektir.

Bu plan sayesinde modern bir görünüm kazanan Ankara, şehir nüfusunu barındıracak yeni yerleşim yerleri bakımından yetersiz kalacaktır. Nüfus artışı sebebiyle Jansen Planı iyice yetersiz kalınca, yeni bir yarışma açılmış ve 2000 yılında nüfusun 750 000'e varacağı hesabına dayanan Nihat Yücel ve Raşit Uybadin'in yeni imar planı 1957'de onaylanmıştır; fakat, hedeflenen nüfus hacmi 1965'te aşılmış, 1970 yılında Ankara nüfusu 1 000 000'u aşmıştır.

1983'ten sonra, şehir, metropoliten özelliği sebebiyle yeni bir idarî yapıya kavuşmuş, yapılan düzenlemelerle büyükşehir ve ilçe belediyeleri kurulmuştur.

Ankara, nüfus yönünden de sürekli gelişmiş, 1927 yılında 74 784 olan nüfusu, 1940'ta 157 240 olmuş ve 1950-1975 döneminde, şehirleşmenin gereği olan artış, daha da hızlanmıştır. 1945'ten önce Ankara, İstanbul ve İzmir'den sonra Türkiye'nin üçüncü büyük şehri durumundayken, 1945'te yapılan nüfus sayımında İzmir'in önüne geçerek ikinci büyük şehir durumuna gelmiştir. 2002 yılına geldiğimizde, Ankara, metropol bir şehir olmuş, idarî yapı ilçe belediyeler şeklinde bölünmüş, hizmetlerin daha hızlı ve kaliteli olarak vatandaşlarımıza ulaşması hedeflenmişse de, hızla artan nüfus ve kentin sürekli genişleyerek büyümesi sonucunda, ilçe belediyelerin yükü hızlı bir şekilde artmıştır.

Bu hızlı büyüme, vatandaşlarımıza hizmetlerin götürülmesinde gecikme ve aksaklıklar olmasına neden olmaktadır. Özellikle şu anda, Çayyolu ve Ümitköy olarak adlandırdığımız bu bölge hızla gelişmekte, nüfus artış oranları ve yapılaşma gibi imar durumları da göz önüne alındığında, bir bölümü Yenimahalle bir bölümü de Çankaya İlçesi sınırları içinde kalmaktadır. Böyle bir bölünme, vatandaşlarımıza, belediye hizmetlerinin daha verimli ve koordineli ulaştırılmasını engellemektedir.

Sonuç olarak, iki ilçe arasında kalan bu bölgenin tek elden koordine edilmesi gerekmektedir. Son zamanlarda bu bölgeye yapılan konutların da tamamlanmasıyla nüfusun 200 000'li rakamlara ulaşması beklenmekte, vatandaşlarımız, kaymakamlık, belediye gibi resmî kurumlara ulaşabilmek için en az iki araç değiştirmek durumunda kalmaktadır.

En önemlisi, hızla gelişen bu bölgenin yeniden yapılandırılması, kişisel çıkarlara dönük, plan bütünlüğüne ve sağlıklı kentleşmeye aykırı mevzi imar plan taleplerinin önüne geçilmesi gerekmektedir.

Bölgenin bu hızlı gelişimi karşısında, bizlerin, zamanla yarışması gerekiyor.

Sonuç olarak, vaktimiz yok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Arslan, toparlar mısınız efendim; buyurun.

MEHMET ARSLAN (Devamla) - ...yeni imar planlamalarının tek elden, sadece bu bölgeyi kapsayacak şekilde yapılmasıyla, denetimin daha kolay olacağı, vatandaşlarımıza hizmetlerin kaliteli ve hızlı bir şekilde ulaştırılacağı malumlarınızdır.

Başkente yakışır, modern ve gelişmiş bir Ankara için desteklerinize şimdiden teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arslan.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz.

Bu kısmın 1 inci sırasında yer alan, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla, Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında (11/25) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunun öngörüşmelerine başlıyoruz.

IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25)

BAŞKAN - Hükümet yerini alacak mı efendim?

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Buradalar...

BAŞKAN - Hangi üye ise kendisinin dili vardır Sayın Bakanım, kendisi, ben buradayım desin.

DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Var, var.

BAŞKAN - Tamam, bakanlarımız burada da, hangisi yer alacaksa, biz bilelim.

Hükümet yerini aldı efendim.

Efendim, önerge daha önce bastırılıp dağıtıldığı ve okunduğu için tekrar okutmuyorum.

Sayın milletvekilleri, Anayasanın 99 uncu maddesine göre, gensoru görüşmelerinde önerge sahibi 1 milletvekiline, gruplara ve hükümete söz verilecektir.

Hükümet adına Başbakan veya herhangi bir bakan konuşabilir.

Önerge sahibi için süre 10 dakika, gruplar adına ve hükümet için 20 dakikadır.

Şimdi, sırasıyla önerge sahibi olarak Sayın Eyüp Aşık konuşacak.

Gruplar adına, bize şimdi intikal eden söz istemine göre, Doğru Yol Partisi Grubu adına yine Sayın Eyüp Aşık, Saadet Partisi Grubu adına ise Sayın Alaattin Sever Aydın konuşacaklar.

Sayın Aşık, herhalde Grup adına da siz konuşacaksınız?

EYÜP AŞIK (Trabzon) - Evet efendim.

BAŞKAN - Bu durumda, konuşma süreniz 30 dakika oluyor

Sayın Aşık, buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA EYÜP AŞIK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 160 ıncı maddeleri uyarınca, başta, tütün ve tütün üreticisi olmak üzere, tarımın tümünde yapılan hatalar sebebiyle bütün tarım üreticilerini büyük zarara uğrattığı gerekçesiyle hükümet hakkında verdiğimiz gensoruyla ilgili olarak önerge sahipleri ve Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün üreticisi, içinde bulunduğumuz bugünlerde iki hüsranı, maalesef, birlikte yaşamaktadır. Birisi, birkaç gün önce açıklanmış olan 2001 yılı tütün fiyatlarının verdiği büyük hüsran, büyük ıstırap; ama, belki, ondan daha önemlisi,  yakın bir süre önce çıkarılmış olan kanun sebebiyle geleceğinin belirsiz hale gelmiş olmasıdır. Bu sebepledir ki, ülkenin her tarafında, 42 vilayette, tütün üreticileri, bu mağduriyetlerini dile getirmek ve gelecekleriyle ilgili çözüm bulmak için çeşitli çarelere başvurmaktadırlar.

İzin verirseniz, önce, son ilan edilen tütün fiyatından başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi, bu sene tütün başfiyatı, destekleme fiyatı, son defa olmak üzere, 3 000 000 lira olarak ilan edildi. İlan edilen bu tütün fiyatı 2001 yılı ürünü tütün fiyatıdır; yani, önümüzdeki sene ekilecek olan tütünün değil, geçen sene ekilmiş, hasat edilmiş, ağustos-eylül aylarında toplanmış ve bugünlerden itibaren Tekel veya tüccara satılacak olan tütünün fiyatıdır. Bunu söylememin sebebi, evvelden beri, hükümetler, tütün fiyatını ilan ederken, hep, gelecekte hedefledikleri enflasyondan ziyade, o tütünün üretildiği yılda girdilerle ilgili, tütünle ilgili -örneğin, gübre, ilaç, vesaire- fiyatlardan ötürü, geçmiş enflasyonu dikkate alarak fiyat belirlerlerdi.

Nitekim, bendeniz, daha evvel hükümette, Tekelle ilgili görev aldığım sıralarda, hükümette görev aldığım sıralarda, iki kere tütün fiyatı belirlemiştim ve ikisinde de, hükümette bu konu tartışılırken, hep, gelecek yılın ekonomik şartları, enflasyonu dikkate alınmış; ama, esas itibariyle geçmiş yılın enflasyonu da dikkate alınmak suretiyle fiyat belirlenmişti. Örneğin, 1998'de hedef enflasyon yüzde 64, geçmiş enflasyon yüzde 100 idi, arada bir fiyat olarak yüzde 77 artış öngörülmüştü.

Şimdi, geçen sene, aynı hükümet, tütün fiyatını 2 200 000 lira olarak belirlerken, gelecek yılın enflasyonunu yüzde 25 olarak kabul etmiş ve bir evvelki yıla göre tütün üreticisine yüzde 25 fark vermişti; yani, tütün üreticisi, geçen sene, bir evvelki yıla göre yüzde 25 fark almış ve itirazlar yükseldiği zaman, muhalefet sesini yükselttiği zaman "tütün üreticisine haksızlık oluyor" denildiği zaman, denilmişti ki "bu, bir ekonomik programdır, gelecek sene enflasyon yüzde 25 olacak, herkes fedakârlık yapacak, tütün üreticisi de kendine düşeni yapsın, bu yüzde 25'e razı olsun." Yani, geçen seneki 2 200 000 liralık fiyat belirlenirken, alınan hedef yüzde 25'lik enflasyondu; ama, enflasyon yüzde 86 oldu. Geçen sene tütün üreticisi belki mahkemeye gitse, davayı kazanabileceği yüzde 60'lık bir zarara uğratıldı ve geçen sene alınan ürünlerin ortalama fiyatı; yani, 2 200 000 lira fiyat olarak ilan edildi; ama, alınan ürünlerin ortalama fiyatı 1 764 000 lira. Bu, 2 200 000 lira veya 2 250 000 lira tütün başfiyatı idi, ortalama fiyatı 1 764 000 liraya geldi. Bu para ne zaman ödendi; geçen sene mayıs, haziran ve temmuz aylarında. Geçen sene mayıs, haziran ve temmuz aylarında dolar kaç lira idi; 1 700 000 lira. Yani, tütün üreticisi, geçen sene, tütününü 1 dolara sattı. Beyler, geçen sene, tütün üreticisi, tütününü 1 dolara sattı. Cumhuriyet tarihinde -belki Osmanlı'da- hiçbir dönemde, tütün üreticisinin, dolar bazında aldığı böyle düşük bir fiyat olmamıştır; ne savaş yıllarında ne başka bir zamanda! (DYP sıralarından alkışlar)

Hükümetimiz, Parlamentomuz, hepimiz "yahu, Türkiye'nin en fakir kesimi olan bu tütün üreticisine biz haksızlık yaptık, doların patlayacağını, ekonominin patlayacağını, böyle bir kriz yaşayacağımızı bilmiyorduk, tahmin etmiyorduk, böyle bir olayla karşı karşıya kaldık; bari, şu tütün fiyatını belirlerken, geçen sene yaptığımız haksızlığı düzeltelim" derken, bu sene, tütün üreticisine, yüzde 35 fark vermişiz. Esasen, bu yüzde 35 fark, geçen seneki o yüzde 60'lık haksızlığın üzerine konulsa, yani 3 200 000 liradan başlasa, tütün, 4 500 000 lira olacaktı.

Sayın milletvekilleri, ben, açıkça şunu söyleyeyim: Ben, bu görevi yaptığım dönemlerde, tütün fiyatını belirlerken, tütün fiyatını etkileyen faktörleri araştırmışım. Bana da, o zamanlar, çeşitli bilgiler gelmiş, çeşitli araştırmalar gelmiş. Mesela, tütünün yarısından çoğunu, ürettiğinizin yarısından çoğunu ihraç edeceksiniz; ihracatı gözönüne almak zorundasınız. Onun için "hangi fiyatla tütünü ihraç edebilirim" diye, bakanlar, ilgili genel müdürler, bunu, hep gözönüne alırlar. Ben de almıştım. O zaman, bana da, yurt dışından büyük firmaların temsilcileri gelmişler "tütünü ihraç edebilmeniz için şu fiyatları koymanız lazım, şu fiyattan yukarı koyarsanız ihracatta zorluk çekeriz" demişlerdi. Bunu, sadece kendi kârları açısından değil, ülke menfaatı açısından söylemişlerdi. Ben de onun için dinlemiştim zaten ve onlarla da pazarlık etmiştim. Bana, o zaman, 1998 yılında demişlerdi ki "3 dolar 27 sentten, 3 dolar 30 sentten yukarı başfiyat ilan ederseniz, ihraç edemeyiz, tütün ihraç etmekte zorluk çekeriz; eğer, tütünün ihraç edilmesini istiyorsanız, kolay ihraç edilmesini istiyorsanız, 3 dolar 30 sentin altında bir fiyat verin. Bu, aynı zamanda, onların kâr edeceği fiyatlardı; bana göre, o zaman beni kandırdıkları fiyatlardı. Yani, gittik, Bakanı ikna ettik, Bakanı kandırdık. Belki de, benimle görüştükten sonra patronlarına müjde verdiler; Bakana 3 dolar 20 senti kabul ettirdik... Şimdi, dünyada tütün fiyatları değişmedi, dünya piyasaları değişmedi. 3 dolar 20 sent diye Bakanı kandırdık diyen adamlar, 1 dolara tütün fiyatı ilan ettirdiler geçen sene. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, bu sene ilan edilen başfiyat 3 000 000 lira; ortalama fiyat, büyük ihtimalle, 2 500 000 liranın altında olacak. Yani, bu sene, tütün üreticisi, yine, tütününü 1,5 dolara satacak.

Ben, tekrar söylüyorum; arkadaşlar, bu tütünün yarısından çoğu ihraç edilecek, bu tütün dünyaya satılacak ve bu tütünün dünyaya satış bedeli, şimdiye kadar, 3 dolar 30 sentin üzeridir. 3 dolar 30 sente, bana, iki kere, yabancı firmaların temsilcileri geldi, beni ikna etmeye çalıştılar 3 dolar 30 sentin altında fiyat ilan et, kolay ihraç edelim diye. Yani, tütünün kolay ihraç edilebilecek fiyatı 3 dolar 30 sent iken, hükümetimiz, bu sene, tütün fiyatını, yine, 2 doların altına, ortalama fiyatı da, büyük ihtimalle 1,5 dolara indirmiş oldu. Üstelik, bu fiyatın başka bir özelliği var; bu fiyat, ilan edilen son destekleme fiyatı. Yani, bundan sonra, bu, serbest piyasada oluşacak; yani, bundan sonra, hükümetimiz, devletimiz, tütün üreticisini piyasaya sürerken, boynuna bir de 1,5 dolarlık fiyat takarak göndermiş oluyor.

Değerli arkadaşlar, bu bir faciadır, bu bir yanlıştır. (DYP sıralarından alkışlar) Bunun, ne üreticiye ne memlekete ne devlete ne Hazineye bir faydası yoktur; bunun, Philip Morris'e faydası vardır, BAT'a faydası vardır, dünyadaki büyük sigara fabrikalarına faydası vardır; ama, bunun, Türk üreticisine ya da Türk hazinesine bir faydası yoktur. Evvela, bu fiyatın, böylece, son derece yanlış olduğunu ve bundan sonraki fiyatları belirlemede de baz alınacağı için Türk tütün üreticisini perişan edeceğini söylemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de 600 000 üretici tütün üretmektedir 42 vilayette ve aşağı yukarı, tütün üreticisi, Türkiye'nin en fakir kesimidir -zaten, bunda çok büyük kazanç olsaydı, tütün üreticileri zengin olurdu- en fakir kesimini temsil eden üreticidir. Şimdi, bu üretici kesimi ikinci bir tehlikeyle karşı karşıya kalmıştır: Önümüzdeki sene tütünü kime satacağız, nasıl satacağız? Ben tahmin ediyorum, bilhassa Ege Bölgesinde tüccar tarafından tütün alımı, bu yıl, geçmiş yıllardan fazla olacaktır; çünkü, böyle bir fiyatı her zaman bulamayacakları için, belki, fazla olacaktır. Belki, hükümet, bununla da övünecektir, göreceksiniz; işte, tütünü tüccar nasıl aldı götürdü... Ama, önümüzdeki yıl, bu fiyatı, tüccar kendi başına belirleyecek. Önümüzdeki yıl tütünde herhangi bir denge unsuru devlet tarafından yoktur. Destekleme falan kalkmıştır. Biraz sonra, o destekleme kısmına, tarımın genel sıkıntılarından, tarımla ilgili genel yanlışlardan bahsederken desteklemedeki yanlışlara değineceğim; ama, tütünde kalkan bu destekleme sebebiyle önümüzdeki yıl ayrıca bir belirsizlik vardır. Trabzon'da, Akçaabat'ta, Bafra'da, Muş'ta, Adıyaman'da, Besni'de, Burdur'da, Bucak'ta, Uşak'ta, Eşme'de, Erbağ'da... Bu saydığım yerler tütününü kolay satamayan yerler. Batman'da, Diyarbakır'da, Denizli'de... İnsanlar arayıp soruyorlar: "Biz, gelecek sene tütünü nasıl satacağız, kime satacağız, kaça satacağız?" Efendim, dilimizin döndüğü kadar diyoruz ki, işte, Denizli'ye tüccar zaten geliyor, yine gelecek, Bafra'ya yine gelecek; ama, Muş'a gitmeyecek; ama, Adıyaman'a gitmeyecek, Bucak'a gitmeyecek. Denizli'ye giderse, Tavas'a giderse, Akhisar'a giderse orada da kendi fiyatını kendi belirleyecek; çünkü, onun karşısında onu dengeleyecek herhangi bir kuvvet olmayacak.

Şimdi, bu yetmiyormuş gibi, IMF'nın şart koşması sonucu, buradan çıkan birçok kanunda, hükümetimiz veyahut da belli çevreler, sürekli olarak, bütün bu kabahatleri geçmişe yüklemek suretiyle "geçmişten gelen hatalar bizi bu kararları almaya mecbur etti" demek suretiyle, biraz politikada gelenek haline gelmiş eskiyi kötüleme alışkanlığıyla işin içinden çıkmaya kalkmıştır. Acaba, tütünde, hakikaten, geçmişte öyle bir büyük zararlar mı vardır? Şimdi, kamuoyunun bildiği, efendim, tütün ekiliyor, yarısı yakılıyor; dolayısıyla, hazine zarar ediyor; bu duruma düşmemizin sebebi de bu.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, şimdiye kadar, bir kere, toplam 70 000 ton tütün yakmıştır; o da, yıllık üretimin 400 000 tona çıktığı 1994 yılında. Yani, 1994 yılında, bir defaya mahsus, toplam üretimin sadece yüzde 20'sine yakın bir tütün yakılmıştır, başka hiç yakılmamıştır. Kim olursa olsun... Bir defaya mahsus ve 70 000  ton... Bu, tütün üreticisini korumak için anormal bir fedakârlık değildir.

Örneğin, geçen sene, Türkiye, 150 000 ton tütün üretmiştir. Türkiye'nin bu seneki tüketimi de 150 000 tondur. Türkiye, yılda 80 000 ton tütün ihraç etmek suretiyle, 80 000 ton da özel sektör tarafından ihraç etmek suretiyle, yaklaşık 40 000 ton da Tekel tarafından tüketilmek suretiyle, zaten, 120 000 ton tütün tüketmektedir. Yani, tütün üreticisi, öyle, devletin üzerine yük olmuş falan değildir.

Türkiye'de tütün ekilebilen toplam 3 700 000 hektar arazinin yarısından çok fazlası kır taban arazidir. Kır taban arazi demek, bu arazide bundan başka -tütün açısından- bir ürün yetişmez demektir; yani, öyle alternatif ürün filan hikâyedir. (DYP sıralarından alkışlar) Onu söyleyenler, Manisa'nın Demircisine gitmemiş; oradaki tütün ekicisinin toprağını görmemiş; kıraç arazi ne demek, kır taban arazi ne demek, kır arazi ne demek, onu bilmediği için "alternatif ek" diyor. Ee, canım, pancar üreticisine "alternatif ek" fındık dikene "alternatif ek "çay dikene "alternatif ek"... Hangisi, hangisinin alternatifi?! (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Hangisi, hangisinin; tütün mü fındığın, fındık mı çayın, çay mı pancarın? Ee, hepsine birden alternatif!.. Alternatif ne ekecek?!

FARİS ÖZDEMİR (Batman) - Onlar Türkiye'yi bilmiyorlar.

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Ama, pancarla buğday arasında belki bir şeyler olabilir; fakat, tekrar söylüyorum: Tütün ekilen arazi... Tütünü, zaten, taban arazide ekmek yasaktır; yani, sizin, alternatif ürün ek dediğiniz arazide, zaten, tütün ekimi yasaktır. Alternatif ürün ek dediğiniz arazide, alternatif ürün ekimi falan mümkün değildir.

Şimdi, vaktim yetmeyecek; korkarım, bazı konulara giremeyeceğim; onun için, bunun hemen sebeplerine geleyim.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'nin, şu anda, 450 000 ton tütün stoku vardır. Amerika'nın 1,5 milyon ton tütün stoku vardır. Tekrar ediyorum: Öyle, dünyada tek tütün stoku yapan ülke, Türkiye falan değildir. Sigara fabrikaları, zaten, en az üç yıl stokla çalışır; yani, Tekel, ben, bugün, 7 tane sigara fabrikamı devam ettireceğim, 80 000 ton üretimime devam edeceğim diyorsa, zaten, en az üç yıllık stoku olan yaklaşık 300 000 ton tütünü stokunda tutmak mecburiyetindedir. Tütün üreticisinin hatırı için falan değil; kendine lazım olduğu için, teknolojisi açısından tutmak mecburiyetindedir. Tütün üreticisi, devletin üzerine yük falan değildir.

Ayrıca, desteklenmemesine rağmen, Türk tütününün hâlâ ihraç imkânları vardır. Hemen komşumuz Yunanistan'da, İtalya'da, tütün üreticisine kilo başına 4 euro destek verilmesine rağmen, Türk tütününün hâlâ ihraç imkânı vardır. Rusya'ya, Endonezya'ya, Malezya'ya, İsviçre'ye, İsveç'e, Belçika'ya, Japonya'ya, Amerika'ya, birçok ülkeye daha geçen yıl tütün ihraç ettik ve bu yıl da, halen, ihracatımız devam etmektedir; yani, tütünü, ayrıca ihraç etme imkânımız vardı.

Geçen yılki tütün ihraç fiyatlarının ortalamasını söyleyeyim mi; 3,91 dolar. Geçen sene Türkiye'nin ihraç ettiği yaklaşık 50 000 000 kilo, 55 000 ton tütünün ortalama ihraç fiyatı 3,91. Bunu işlenmiş olarak kabul ediyoruz; işlenme maliyetini çıktığın zaman 3 dolar eder. Geçen sene tütüne verdiğiniz para 1 dolar, sattığınız fiyat 3 dolar. Hazinenin bugünkü krizini tütün üreticisinin üzerine yüklüyorsunuz; bu, insafsızlıktır... (DYP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, tarımın genelinde benzer hatalar yapılmıştır. 57 inci hükümet göreve geldiği zaman, Türkiye, 30 000 000 ton tahıl, 21 000 000  ton sebze, 10 000 000 ton meyve, 10 000 000 ton süt, 1,2 milyon ton et, 2,2 milyon ton şeker üretimiyle, kendine yeterlilik bakımından, yüzde 100 yeterlilik bakımından Akdeniz ülkelerinde İtalya ve Fransa ile yarışıyordu.

Bu hükümet göreve geldiği zaman, Türkiye'de fert başına millî gelir    3 000 dolar, çiftçinin fert başına millî geliri 3 400 dolardı. Bu hükümet göreve geldiği zaman, Türkiye'nin tarımdan aldığı... Türkiye'nin millî ekonomisinden, tarım üreticisinin ekonomiden aldığı pay yüzde 23,5, yüzde 24 idi. Bugün, bu yıl, çiftçinin millî ekonomiden aldığı pay yüzde 12; yani, tam yarı yarıya düşmüş; ama, millî ekonomi de, üstelik, üçte 2 oranında düşmüş -üçte 1 oranında azalmış, üçte 2'ye düşmüş- yani, bu hükümet göreve başladığı zaman, 200 milyar dolarlık millî ekonominin yüzde 23'ü tarıma gidiyor idi, çiftçiye gidiyor idi; şimdi, 145 milyar dolara inmiş millî ekonomi, onun yüzde 12'si çiftçiye gidiyor; çiftçi fakirleşmiş. Bakınız, millet fakirleşmiş; ama, en başta çiftçi adım atamaz hale gelmiş. Niye; efendim, biz, IMF'yle anlaşma yaptık, çiftçiye doğrudan destek vereceğiz ve ürün bedellerini dünya fiyatlarına uyarlayacağız...

Değerli arkadaşlar, burada büyük bir hata yapılmaktadır. Dünya fiyatları, bizim gördüğümüz, bize gösterilen fiyatlar değildir. Siz elektriği Fransız çiftçisinin 3 misline vereceksiniz, gübreyi 3 misline vereceksiniz, mazotu 3 misline vereceksiniz; ondan sonra, buğdayı, Fransız buğdayına eşit yapacaksınız... (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Arkadaşlar, biz, geçen sene, Şeker Kanununu çıkardık. Şekerde bizim en büyük rakibimiz Fransa. Fransa'da fert başına millî gelir 22 000 dolar, Türkiye'de 2 000 dolar. Nasıl olur da Türk çiftçisi Fransız çiftçisiyle yarışamaz?! 22 000 dolar fert başına millî geliri olan bir Fransız çiftçisiyle nasıl olur da Türk çiftçisi rekabet edemez?! Burada bir hata yapıyoruz; ama... Katmadeğeri çiftçi, veriyor geri alamıyor, mazotu pahalı alıyor, elektriği pahalı alıyor; çiftçi, sulu tarımdan vazgeçiyor. Siz, elektriği çiftçiye, üzerine yüz türlü vergi koyarak veriyorsunuz, o yetmiyormuş gibi, bir de elektriğin kaçaklarını, gelip, tarımda kullanandan alıyorsunuz. Elektriğin kaçaklarını, tarımda kullanandan almaya kalkıyorsunuz; adam, sulu tarım yerine kuru tarıma geçiyor.

Bütün bu hatalar sonucu, şimdi, geldik doğrudan desteklemeye... İnşallah, başka bir zamanda, başka bir vesileyle bu doğrudan desteklemeyi anlatacağım. Tam bir ucubedir. Doğrudan destekleme asla bu işi görecek bir husus değildir. Zaten, toplam üreticisinin sadece yarısına ve sadece birkaç yıl ve sadece dönüm başına 10 000 000 lira hem de Türk parası olarak, birkaç sene sonra simit parası olacak bir destekleme verilecek; bu, desteklemekten vazgeçmek demektir. Dünyanın bütün ülkeleri, rakiplerimizin hepsi Katma Değer Vergisi iadesiyle, ucuz mazotla, ucuz elektrikle, vergi indirimleriyle, başka yollarla tarımı desteklerken, biz, alabildiğine üzerine yüklüyoruz; ondan sonra diyoruz ki, senin fiyatın dünya fiyatlarını tutmuyor. Bunun bütün sebebi, IMF'yle ilişkiler.

Değerli arkadaşlar, IMF'nin kurulduğu 1946 yılından beri, Türkiye, IMF'yle -1961'den başlayan- 18 defa anlaşma yapmıştır; yani, IMF'yle anlaşma yapan ilk hükümet bu hükümet değildir. IMF'yle anlaşma yapan ilk başbakan bu Başbakan değildir. IMF'nin bütün söylediklerini kabul eden ilk hükümet bu hükümettir. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Şimdiye kadar, 1961'den itibaren, 1947 yılında ilk defa ekonomik program uygulanmış; ama, IMF'yle 1961 yılından bu yana 18 anlaşma yapılmıştır. IMF'nin şartlarının hiçbiri Türkiye'ye uymuyor.

Bakınız, ben geçen sene bunun çok mücadelesini verdim. Birinci ekonomik programın bize uymadığını, zarar vereceğini söylüyordum; ama, o zamanlar, sayın liderlerimiz "bu programın alternatifi yok" diyorlardı. IMF'yle uygulanan, hani o doları sabit, 650 000 lirada tutan programın, asla alternatifi yok, biz bu programdan vazgeçersek batarız diyorlardı. Sonunda program kendi kendine alternatif buldu; patladı, çatladı, dolar fırladı ve aynı liderlerimiz, programla ilgili bakınız ne dedi: Sayın Ecevit "IMF'nin körlüğünü telafi edeceğiz." Yine, Sayın Ecevit "IMF çağdışı..." (DYP sıralarından alkışlar) Bunu ben söylemedim, geçen sene, Sayın Ecevit "IMF çağdışı, bizi yanılttı" dedi. Sayın Başbakan Yardımcısı "IMF programına harfiyen uyduk, çöktük" dedi. (DYP sıralarından alkışlar)

MEHMET CAVİT KAVAK (İstanbul) - İsmi ne?..

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Hangi Başbakan Yardımcısı?.. (DYP sıralarından "Dinle... Dinle..." sesleri)

EYÜP AŞIK (Devamla) - Sayın Başbakan Yardımcısı... Yani, IMF programına uymadığımız için değil, harfiyen uyduğumuz için çöktük dedi! Peki, geçen sene şubat ayına kadar IMF programına harfiyen uyduğumuz için çöktük de, şubat ayından sonra ne yaptık; IMF programına harfiyen değil noktasına virgülüne kadar uyduk, zararımıza da olsa uyduk, altından kalkamayacak şekilde de olsa uyduk (DYP sıralarından alkışlar) ve şimdi, bizi daha büyük tehlikeler beklemektedir.

Sayın milletvekilleri, bakınız, genellikle iktidarların yaptığı, geçmişte bizim de yaptığımız bir şey var; biraz başarısız olduk mu, eleştirildik mi, geçmiş hükümetleri eleştiririz; ama, kendi yaptıklarımızı ortaya koyarak, mukayese ederek eleştiririz. Şimdi, hükümetimiz diyor ki: "Bunların, bu krizin kabahati geçmiş hükümetlerdedir." Hangi hükümetler; Türkiye'ye 2 000 kilometre otoyol kazandıran, 20 000 000 kişinin evine otomatik telefon getiren, Keban Barajını, Atatürk Barajını, Boğazdaki köprüleri yapan, 14 000 000 öğrenciye okul yapan, Türkiye'nin, komşularına kredi açmasını sağlayan, 12 milyar dolar turizm geliri temin eden, 10 milyar dolar tekstil ihracatını sağlayan...

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Anavatan!..

EYÜP AŞIK (Devamla) - ...5 milyar dolar otomotiv sektörünü yaratan hükümetler midir...

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hangi hükümetler bunlar?!

BAŞKAN - Müdahale etmeyin arkadaşlar.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Hızını alamıyor, hangi hükümetler diyoruz; diyorlar ki: "Demireldir, Çillerdir, Menderestir." Hızını alamayan da "Abdülhamittir" diyor. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Değerli arkadaşlar, herkes kendine baksın. Bugünkü bu imkânları yaratan, 10 milyar dolar tekstil ihracatını, 12 milyar dolar turizm gelirini yaratan, bu otoyolları yapan, 4 milyar dolarlık elektronik ihracatını yaratan...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - 70 üniversite kuran...

EYÜP AŞIK (Devamla) - ...bu geçmiş hükümetlere bakmak yerine, herkes kendine baksın.

Bu hükümetin kendi hataları 51 milyar dolar. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu para nereye gitti? Ben, şimdi, bir vatandaş olarak sormak istiyorum; bu para nereye gitti; köprü mü yaptınız, baraj mı yaptınız, otoyol mu yaptınız, ne yaptınız?!

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Saç diktik, saç (!)

EYÜP AŞIK (Devamla) - 51 milyar dolarlık zarar verdiniz, borçları 32 milyar dolar artırdınız. (MHP ve ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Müdahale etmeyelim arkadaşlar; rica ediyorum.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Efendim, geçmişten kalan borçlar...

Değerli arkadaşlar, 57 nci hükümetin başlangıcına kadar, geçmişten kalan borçların -iç ve dış borçların- toplamı 110 milyar dolar, bugünkü borç 200 milyar dolar; tam 2 katına çıktı. (DYP sıralarından alkışlar) Yani, bunun karşılığında, çiftçiye verdik, memura verdik, baraj yaptık, otoyol yaptık, şu projeyi yaptık demek yok mu?!

Şimdi, gensoru önergesini niye verdik; ben, oraya geleyim, vaktim daraldı. Gensoru önergesini niye verdik; diyorlar ki...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Seni dinleyen vatandaş, şu anda siyasetten utanıyor.

EYÜP AŞIK (Devamla) - ...hükümetin söylediği bir tek şey var; deniliyor ki "efendim, biz, uyumlu bir hükümetiz, seçimi zamanında yapacağız, beş yılı dolduracağız." Üç yıl meydanda, üç yıllık fatura meydanda; 1,5 milyon insan işini kaybetmiş, 1,5 milyon insan telefonunu kapattırmış, 800 bin insan kredi kartını iptal ettirmiş, yaklaşık 200 bin esnaf iflas etmiş, bankalar ortada, vatandaş ortada, tütün üreticisi ortada, şekerpancarı üreticisi ortada... Bütün bunlar varken, diyorlar ki "biz, beş yılı dolduracağız." Niye dolduracaksınız; beşinci yıl için, yani, iki yıl sonrası için gösterdiğiniz bir hedef mi var; yani, iki yıl daha bekleyelim, enflasyonu şuraya indireceğiz, sizin gelirinizi şuraya çıkaracağız yahut da Boğaza üçüncü köprüyü yapacağız yahut da Ankara-Pozantı otoyolunu yapacağız; böyle bir hedef mi var; yok. Dolar çıkıyor, hükümetin haberi yok; dolar düşüyor, diyorlar ki, Allah Allah, bu niye düştü; hükümet birbirine soruyor. (DYP sıralarından alkışlar) Hükümet geliyor, Hazine Müsteşarına soruyor; bundan bizim niye haberimiz yok...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aşık, efendim, süreniz bitti, size birkaç dakika eksüre verdim; toparlayın.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, hükümet "alternatifimiz yok" diyor; ama, bunu, siz söylüyorsunuz. Alternatifim yok demek, benim hakkım değil. Alternatifinizi, sizi seçenlere soracaksınız. Haa, siz derseniz ki, bizim burada durmaktan başka alternatifimiz yok, olabilir; ama, milletin alternatifi vardır. Sizi seçenlerin alternatifi vardır. (DYP sıralarından alkışlar) Kendi kendinize "alternatifimiz yok" diyorsunuz. Totaliter rejim ile demokrasinin farkı nedir?!

M.ZEKİ SEZER (Ankara) - Seçim!..

EYÜP AŞIK (Devamla) - Totaliter rejimde, adam, alternatifim yok der, oturur; ama, alternatifi bulabilen, yani beceremeyen, yanlış yapan hükümetlere alternatif çıkarabilen rejimin adıdır demokrasi. (DYP sıralarından alkışlar)

Eğer, siz, alternatifimiz var mı diye millete sorarsanız, millet, size "alternatifiniz var" der. Ekrem Pakdemirli "var" diyor, Sayın Erkan Mumcu "var" diyor, millet "var" diyor, sivil toplum örgütleri "var" diyor, herkes "var" diyor; ama, sadece yüzde 1,7 kamuoyu desteği olan hükümet, benim alternatifim yok, ben burada oturacağım diyor! (DYP sıralarından alkışlar) Ne pahasına?! Yani, iki sene daha, bir hedef mi koyuyorsunuz? Hükümet gelip, iki sene sonra, ben, Türkiye'de şu projeleri gerçekleştireceğim, ekonomiyi şuraya getireceğim derse, millet de onu kabul ederse, Parlamento kabul ederse, hay hay; ama, hiçbir proje yok.

Değerli arkadaşlarım, samimî olarak size şunu söyleyeyim: Hepiniz iyi niyetlisiniz, hiçbirinizin iyi niyetinden en küçük bir şüphem yoktur.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Siz de iyi niyetli olun.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Samimiyetle söylüyorum, suçlamak için demiyorum; ama, bakınız, Türkiye'nin potansiyeline inanmadınız, Türkiye'nin imkânlarını takdir edemediniz, Türkiye'nin...

HALİL ÇALIK (Kocaeli) - Allah Allah!..

EYÜP AŞIK (Devamla) - Evet...

Hangi Türkiye?.. 1 milyar dolar dövizi yokken mucizeler yaratan Türkiye; bu otoyolları, barajları, bu turizm tesislerini, bu imkânları yaratan Türkiye. Türkiye, bugün, bunun 10 mislini yapardı.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - İtiraf et, kim yaptı?

EYÜP AŞIK (Devamla) - Türkiye'nin bugünkü ihracat hedefi 50 milyar dolar olmalıydı; ama, programlarınızda teşvik yok.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, süre dolmadı mı daha?!

EYÜP AŞIK (Devamla) - 2 dakika...

BAŞKAN - Efendim, lütfen toparlayın.

EYÜP AŞIK (Devamla) - Bakınız, programınızda teşvik yok, programınızda ihracat yok, yatırım yok, istihdam yok, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmıyor.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Üretim yok...

EYÜP AŞIK (Devamla) - Büyüme yok... Türkiye, yüzde 7'nin üzerinde büyüme sağlayamadığı müddetçe, bu sorunlarını aşamaz. (DYP sıralarından alkışlar) Programın birinci hedefinin, bütçenin birinci hedefinin, hükümetin birinci hedefinin "arkadaş, yüzde 7 kalkınma hızını koy, buna göre bütün rakamları ödeyelim" olması lazım. Üç senedir bu yapılamıyor, üç senedir ihracat teşvik edilmedi, yatırım yapılmadı. Yatırımcıyı, işadamını ürküttünüz. Bir yatırımcı Türkiye'den Bulgaristan'a niye göç eder, niçin gider?! Bulgaristan, bir yatırımcıya ne verir ki, Türkiye, bunu ona veremiyor?! Bu hatalar yüzünden kaybediyoruz ve bu hatalar yüzünden iki sene daha beklemeye tahammülümüz yoktur.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Bravo(!) Aferin sana; çok güzel konuştun(!)

EYÜP AŞIK (Devamla) -  Bu sebeple, eğer gensoru önergemiz gündeme alınırsa, gündemdeki görüşmeleri sırasında, her konuda, tarımda, sanayide, ihracatta, ekonomide neler yapılması gerektiğini anlatma imkânımız olacak.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aşık. (MHP sıralarından "süresini çok uzattın Sayın Başkan" sesleri)

Değerli arkadaşlar, şimdi, arkadaşımız, hem önerge sahibi olarak konuştu hem Grup adına konuştu. (MHP sıralarından gürültüler)

Bir dakika efendim, burayı ben yönetiyorum; sizden de emir alacak halim yok!

Şimdi -buraya, her kürsüye çıkan arkadaşa- biraz önce, MHP'li arkadaşa 2 dakika 20 saniye süre verdim.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Devam... Devam...

BAŞKAN - Şimdi, kendisi de hem kişisel konuşma yapıyor hem Grup adına konuşma yapıyor... 4 dakika fazla konuşturmak... Konuşmalardan korkmayın; önemli olan, siz, kendinize güvenin, tamam mı!.. Kendinize güvenin!.. Kendinize güveniyorsanız, kim ne derse desin...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sen işine bak!

BAŞKAN - Daima doğruları söylüyorum da anlayan az.

İkinci konuşma, Saadet Partisi Grubu adına, Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın'a aittir.

Buyurun efendim. (SP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

SP GRUBU ADINA ALAATTİN SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca, tütün üreticisinin mağduriyetiyle ilgili verilen gensoru hakkında Saadet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, çalışan nüfusun yüzde 45-50'si tarımla geçinmektedir ve tarım alanında, Türkiye, dünyada kendi kendini idare eden 7 ülkeden biriydi...

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Hangi ürünlerde?..

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) - Söyleyeceğim hangi ürünler olduğunu.

... ama, bu hükümetin çıkarmış olduğu kanunlarla, ülke, artık, tarım ürünlerini ithal eder duruma geldi.

Bakınız, buğday, pirinç, mercimek, nohut, kuru fasulye ve tütün ithal edilmektedir. Üreticisine para bulamayan bu hükümet, ithal ettiği bu ürünler için, her yıl, milyarlarca doları yabancılara vermektedir. Değerli milletvekilleri, bakınız, Türk köylüsüne, Ahmet'e ve Mehmet'e para yokken; para bulan bu hükümet, Hans'a ve Cony'e bol keseden para vermektedir.

Dünyada, bütün ülkelerde tarım desteklenmektedir. Bizde ise, maalesef, tarıma verilen destek kaldırılmaktadır. Destekleme, ekonomiye yük getirmez; bilakis, üretimin kat kat artmasına neden olur. Eğer destekleme ekonomiye yük getirmiş olsaydı, bugün, Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri kendi çiftçilerine destek vermezlerdi. Avrupa Birliği ülkelerinde tütüne kilogram başına 3-4 euro destek yapılırken, bizde, maalesef, kesilmektedir. 1 kilogram tütün, Avrupa ülkelerinde, en yakın komşumuz olan Yunanistan'da 607 euro iken, bizde -biraz önce, değerli arkadaşımızın ifade ettiği gibi- batıda 3 000 000, ama, güneydoğuda 2 500 000 liradır. Bu fiyata da almıyorlar. Su çürüğü gibi bahanelerle, çok düşük fiyatlar verilmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, dünyanın en kaliteli tütünü yetiştirilmektedir. Normal şartlarda, eğer tütün ithalatı yapılmazsa, tütünümüz ülkemize yeter. Siz, ithalat yapmakla tütün üreticisini de yok ettiniz. Buğday ithalatıyla, buğday üreticisini; Şeker Kanunuyla, şekerpancarı üreticisini; et ithalatıyla, hayvancılığı yok ettiniz.

Sayın milletvekilleri, IMF'ye verilen sözler ve ekniyet mektubunda, Türkiye'nin millî menfaatları ve millî değerleri yabancılara peşkeş çekilmiştir. Kanunların ne zaman ve nasıl çıkarılacağı IMF'ye bildirilmiştir. Hükümetin bu davranışı, millete ve Parlamentoya yapılan en büyük saygısızlıktır. Bu kanunlarla, Türkiye'nin ekonomik kaleleri birer birer çökertilmiştir.

Tekelin, tütün piyasasındaki hâkimiyeti yüzde 70'tir. Yine, Tekelin, gayri safî millî hâsıladaki payı yüzde 3, vergilerdeki payı ise yüzde 5-5,5, tarımsal ürün ihracatındaki payı ise yüzde 5'tir.

Tekel fabrikalarında çalışan, yaklaşık 40 000 personel vardır. Türkiye'de 42 ilde ve 183 ilçede toplam 500-600 000 aile -ki, bu, yaklaşık  3-4 000 000 kişiye tekabül eder- geçimlerini tütünle sağlamaktadırlar. Bu kanunu çıkarmakla, siz, bu kadar insanı perişan ettiniz, yoksulluğa ve sefalete sevk ettiniz; âdeta, bu insanları teröre teşvik ediyorsunuz.

Bu kanunla, bakın, Türk çiftçisi ağlıyor, yabancı çiftçinin yüzü ise gülüyor. Türkiye'yi, yabancı tekellere pazar haline getiriyorsunuz. Bakınız, İstanbul Tabip Odasının ifadesi şudur: "Tütün Yasası, ulusal çıkarlara ihanettir, yani, bir ihanet yasasıdır; Dünya Bankası ve IMF'ye tam teslimiyettir. Açlığa mahkûm edilen tütün üreticisinin hesabını kim verecek?" Ben, aynen bunlara katılıyorum.

Değerli milletvekilleri "Derviş yasaları" dediniz; Derviş yasalarından düyunu umumiye çıktı, kölelik sistemi geri getiriliyor. Yasayla, yabancı firmalara elbise biçiliyor, ülkenin geleceği ipotek altına alınıyor; haysiyetimiz ve şerefimizle oynanıyor.

Değerli milletvekilleri, yabancı tekeller, ellerindeki en kötü tütünleri Türkiye'ye getirecekler; hem ülkemizin milyarlarca dolar parasını emecekler hem de halkımızın sağlığını bozacaklar. Devlet Planlama Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu raporuna bakınız. Sayın Bakan, lütfen, o raporları inceleyiniz; Sayın Başbakan da incelesin. Bu komisyonda her kesimin yer alacağı söyleniyor; ama, bu komisyonda, sadece, uluslararası sigara temsilcileri ve bazı bürokratlar vardır, tütün üreticilerinden temsilciler yoktur. Üst komisyonda Devlet Planlamadan 2 kişi, Philip Morris'in de 1 temsilcisi vardır. Philip Morris'in temsilcisi, aynı zamanda, Özelleştirme Dairesinin raportörüymüş. Alt komisyonda Philip Morris'in 2, Reynolds'un da 4 temsilcisi vardır ve Philip Morris'in temsilcisi de alt komisyonun başkanıdır. Değerli hükümet, bunları siz takdir ediniz ve düşününüz; ama, haberiniz yoktur herhalde.

Değerli milletvekilleri, hükümetin bir yılda tütün üreticisine ödediği para yaklaşık 350 trilyondur; halbuki, devletin kazandığı ise 8 katrilyon liradır. Tütün üreten ailelerde, ailenin bütün fertleri tütünle iştigal etmektedir; yani, sanki, ailenin bütün fertleri bir fabrikada çalışıyor gibidirler.

Kanun, Türkiye düşünülmeden çıkarılmıştır. IMF öyle emretti diye çıkarıldı ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de, maalesef, üzülerek söylüyorum, noter gibi, tasdik makamı oldu. Eğer, 42 ilin milletvekilleri -samimî olarak söylüyorum- baskı altında kalmamış olsalardı ve kendi hür iradeleriyle oy kullanabilselerdi, bu kanun da, diğer Derviş kanunları gibi, bu Meclisten çıkmayacaktı. Çıkardığınız bu kanun da, diğer kanunlar gibi, Anayasaya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi, bunu mutlaka iptal edecektir kanaatindeyim. Anayasaya aykırı olduğunu, zaten, Sayın Cumhurbaşkanı, ret gerekçesinde çok güzel bir şekilde de açıklamıştır. Sendikalar, sivil toplum örgütleri, çiftçiler ve muhalefetin feryadına kulak asmadınız, halka rağmen, bu kanunu, noktasına virgülüne dokunmadan, tekrar çıkardınız. Türkiye'yi yabancı tekellere pazar yapmak, ne milliyetçilikle ne vatanseverlikle ve ne de demokrasiyle bağdaşmaz. Seksen yıl önce Kurtuluş Savaşı verilirken, Ankara'da top sesleri duyulurken, Fransız reji idaresinin, mebuslar adına sigara yapmasına, Türkiye Cumhuriyetinin o zamanki mebusları dayanamamıştır ve büyük tepki göstermiştir.

Değerli milletvekilleri, aynı tepkinin bu kanunlar için de gösterilmesi gerekirdi; ama, maalesef, hükümet bunu yapmadı, Meclisteki milletvekilleri de kendi liderlerinin baskısı altında kaldılar.

Şimdi, şunu söylüyorum: Meclis, tarihî bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Milletin temsilcileri olarak milletin dediklerini yapmalıyız. Halkı yoksulluğa, perişanlığa ve sefalete sürükleyen hükümeti, halkımız dikkatle takip etmektedir.

"Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" diye burada yazıyor; ki, biz buna inanıyoruz; ama, siz itibar etmiyorsunuz. Size göre egemenlik kayıtsız şartsız dış güçlerindir, IMF'nindir ve çokuluslu şirketlerindir. 1970'lerdeki Sayın Ecevit ile şu andaki Ecevit arasında çok büyük fark vardır.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Aynı, aynı!

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) - Bakınız, 1970'lerde ekonomik tedbirler alındığında, Sayın Ecevit zamanın Maliye Bakanına ne diyordu: Zamanın Maliye Bakanı Sayın Müezzinoğlu'nun kulağına fısıldayarak "siz, bu tedbirleri IMF'yle görüşecek mi yaptınız" diye soruyor, rahatsızlığını beyan ediyor Sayın Ecevit o zaman. Ve yine, 1970'lerde, haşhaş üretimi için ABD'ye meydan okuyan Sayın Ecevit, bugün, maalesef, IMF'nin, Dünya Bankasının ve Amerika Birleşik Devletlerinin emrindedir. Bush'tan selam gelince, âdeta hükümet bayram yapıyor; müstemleke ülke gibi hareket ediliyor; Türk çiftçisini ve Türk ekicisini ABD'nin esiri haline getirmiştir. Sanki düyunu umumiye devrini yeniden yaşıyoruz. 1890-1914 yılları arasında, 74 milyon sterlin için Türkiye gelirlerinin tümüne nasıl el konulduğunu biliyoruz.

Hükümetin başarılı olduğu bir nokta vardır; evet, o da şudur: Her gün zam yapmak, her gün yeni vergiler getirmek, vatandaşın aleyhinde kanunlar çıkarmak, zulüm yapmak, öz kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çekmek, rüşvet ve yolsuzluklara göz yummaktır; bakanlıklarda yeni birimler oluşturmak, yandaşlarını işe almak ve kadrolaşmaktır. Rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle üç bakan görevini bırakmak zorunda kalmış, bakanlık bürokratları ise, maalesef, zimmet ve irtikap suçundan yargılanmaktadırlar. Hükümet üyeleri yolsuzluk ve rüşvetle baş edemediklerini dile getirmektedirler. Hükümet, şikâyet makamı değildir; hükümet, icra makamıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de, halk, gün geçtikçe fakirleşiyor. İşçi, memur, emekli ve çiftçi zor durumdadır. Esnaf perişan olmuştur. Milyonlarca insan işsiz ve açlık sınırındadır. Fabrikalar peş peşe kapanmaktadır. İntihar ve boşanmaların ardı arkası kesilmiyor.

Bakın, Devlet Planlama Teşkilatı raporuna göre söylüyorum: Ekonomi, 2001'de, eksi 11,5 oranında, yüzde 11,5 küçülmüştür; üretim durmuş, reel sektör batmış, 3 000'e yakın fabrika kapanmış, 5 000'e yakın fabrika kapanmak üzeredir ve yüzbinlerce kişi de işten çıkarılmıştır.

Bakın, değerli milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanına daha önce de sormuştum "bugüne kadar, IMF reçetesiyle ekonomisini düzelten bir ülke var mıdır" diye ve bana "hayır" cevabı gelmiştir. Bütçe görüşmeleri sırasında bunu sordum.

Peki "hayır" cevabını veren Maliye Bakanı, niçin, IMF reçeteleriyle Türkiye ekonomisini idare ediyor?! Burada, hükümete soruyorum: Biraz önce, değerli arkadaşımız da dedi; hani, Sayın Ecevit, IMF'ye çağdışı demiştir; niçin, sözünün arkasında durmuyor?!

Değerli milletvekilleri, Sayın Başbakan ve sayın hükümete şunu soruyorum, yine, şu bilgileri veriyorum: Bakınız, Nobel ödülü alan Prof. Miller ne diyor IMF'yle ilgili: "Siz, IMF'yi bırakın, IMF'yi unutun. IMF'den size hiçbir fayda gelmez." Zannediyorum ki, Sayın Başbakan "IMF çağdışıdır" dediği zaman, belki bunu dinlemişti; ama, şimdi unutmuş olabilir. Sayın Miller, yine, aynen şunu diyor " sizin, Türkiye'nin çok iyi imkânları vardır, çok bilgili insanlarınız vardır; sizin IMF'ye ihtiyacınız yoktur.

Değerli milletvekilleri, IMF her zaman Türkiye'ye tahakküm etmek istemiş; ama bir zaman hariç. 54 üncü Sayın Erbakan Hükümeti zamanında IMF, Türkiye ekonomisine yine müdahale etmek istemiş, ancak, zamanın Başbakanı çok dirayetli bir şekilde şu cevabı vermiştir:"Hayır, bizim IMF'ye ihtiyacımız yoktur. Ülke olarak biz, kendi özkaynaklarımızla ekonomimizi düzeltiriz."

İşte, biz, o günkü dirayeti bugünkü hükümetten de talep ediyoruz. O dönemde ekonominin düzeldiğini, çiftçinin yüzünün güldüğünü, memurun, işçinin ve esnafın yüzünün güldüğünü gördünüz. Bunu 70 000 000 insan gördü, dünya buna şahit oldu. Vatandaş, o hükümeti ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaları mumla aramaktadır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, IMF, âdeta bir virüs gibi ülkemizin özkaynaklarını da kemirip yok etmektedir. Borçla verdiği krediye karşılık, sizin vücudunuzun en önemli organlarını istiyor. Yarın bor madenlerini de isteyecek, yine sesiniz çıkmayacak; ama, biz, Saadet Partisi olarak kesinlikle buna müsaade etmeyeceğiz inşallah.

Değerli milletvekilleri, verilen son niyet mektubunda, kamu iktisadî teşekküllerinde çalışan işçilerin üçte ikisinin işlerine son verilecek, takriben 50 000 devlet memuru zorla emekli edilecek; boş kadroların tümü iptal edilecek. Ayrıca, bundan sonra, memur ve işçilerin maaşları da artan enflasyon oranında zamlanmayacaktır. Yani, bir yerde pahalılık olacak, fiyatlar artacak; ama, memur ve işçinin maaşı yerinde sayacak. Devletin halka hizmet götüren sektörleri de, maalesef, kapatılacak. İşte, bunlardan biri de Köy Hizmetleridir ve yine, kalkınma hızı da yüzde 3'ü aşmayacaktır. Bunlar, IMF'ye verilen niyet mektubundakiler.

Değerli milletvekilleri, hükümetin yapmış olduğu bu zulüm ve kıyım nereye kadar ve ne zamana kadar sürecek? Bu halkın ekmeğiyle oynamaya hakkınız yoktur. Halka ihanet ediyorsunuz. Seçimlerde, halkın tokadı ağır olacaktır ve halk, mutlaka, sizi sandığa gömecek. Siz, Türkiye'deki insanların, Arjantin halkı gibi sokağa dökülmesini mi istiyorsunuz?.. Memleketin ve halkın feryadını işitmiyor musunuz?.. Ama, maalesef, işitmiyorsunuz ve görmüyorsunuz.

Bakınız, çıkarmış olduğunuz Tütün Yasasına bütün halk karşı çıktı. Elimde, şurada, yüzlerce, binlerce faks vardır, binlerce faks benim odamdadır; ama, siz, bunlara da aldırış etmediniz, IMF'nin emridir diye bu yasayı çıkardınız. Şimdi, soruyorum size: Batman'daki tütün ekicisi, Diyarbakırlı, Muşlu, Samsunlu, Adıyamanlı, Manisalı, Trabzonlu, Tokatlı, Hataylı ve sayamadığım diğer illerdeki üreticilerimiz ne yapsın?.. Avaz avaz bağırıyorlar, feryat ediyorlar "biz bundan sonra ne ekeceğiz?.." Cevap yok. Hükümetin verdiği cevap, alternatif ürün... Alternatif ürün de aldatmacadan başka bir şey değildir. Biraz önce değerli arkadaşım izah ettiği için ben burada izah etmiyorum.

Değerli milletvekilleri, bakınız, önümüzdeki yıldan itibaren tütünün fiyatını artık Tekel de belirleyemeyecek, sadece yabancı tekeller belirleyecek. Halbuki, daha önce, Tekel sayesinde, üretici, satacağı fiyatı az çok biliyordu, elindeki fazla tütünü de satabiliyordu; ama, şimdi, artık, onu da satamayacak, açık artırmayla pazarlara götürecek ve bu açık artırmada da fiyatı yine yabancı yatırımcı bildirecek.

Siz, bu sene, geçen seneki tütün için yüzde 5 fiyat artışı yaptınız. Değerli milletvekilleri, enflasyon geçen sene yüzde 88,6 idi, sizin yaptığınız zam, hükümetin yaptığı zam yüzde 35'tir. Hani vatandaşı, işçiyi, çiftçiyi ezdirmeyecektiniz! Bu, ezdirme değil de nedir?..

Bakınız, Ziraat Odaları Genel Başkanı Sayın Faruk Yücel ne diyor: "1999 yılında 1 kilo tütünle, çiftçi, 3 paket Amerikan sigarası alabiliyordu; ama, şimdi, ancak 1 veya azamî 1,5 paket sigara alabiliyor."

Şimdi, Sayın Hükümet, siz, gidip, sağdan soldan, IMF'den borç para alacağınıza, dileneceğinize, kendi özkaynaklarınıza niçin sahip çıkmıyorsunuz? Bunlara sahip çıkın. Yolsuzluk, hırsızlık ve hortumlamayı önleyiniz. Sadece 19 Şubat 2001 tarihinde 12 milyar dolar hortumlanmıştır ve bunu, burada, siz açıklamadınız. Siz, kimin parasını kime verdiniz? Doları 670 000 Türk Lirasından 1 600 000 bin Türk Lirasına çıkardınız; birilerini zengin ettiniz; ama, 70 000 000 insanı fakir ettiniz. Şimdi de, Irak mektubu yüzünden piyasaları yine allak bullak ettiniz; borsayı düşürdünüz, doları yükselttiniz, yine birileri zengin oldu. Mademki memleketi IMF idare ediyor, o zaman size ne gerek var? Niçin burada oturuyorsunuz? IMF sizin amiriniz midir? (SP sıralarından alkışlar) Siz, seçim meydanlarında, vatandaşın karşısında "IMF'nin emrinde olacağız" diye mi söz verdiniz; elbette ki hayır. Halka huzur, refah vaat etmiştiniz; ama, sözlerinizin arkasında değilsiniz.

Değerli milletvekilleri, bu hükümetin karnesini IMF doldurmayacak, elbette ki, karneyi halk dolduracak ve bunları da sandığa gömecek.

Sayın Başbakan, bu IMF kanunlarını, Derviş'in kanunlarını çıkarmadan Amerika gezisine dahi çıkamadı.

Değerli milletvekilleri, bakınız, problemlerin çözüleceği tek bir yer vardır, o da, Türkiye Büyük Millet Meclisidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız, size eksüre veriyorum.

ALAATTİN SEVER AYDIN (Devamla) - Teşekkür ederim.

..IMF ve Amerika değildir, Dünya Bankası değildir. Vatandaş, bunun için bizleri Meclise gönderdi. Hükümetin zihniyetiyle Türk ekonomisi yoğun bakımdan çıkmaz ve ekonomi, her zaman yoğun bakıma muhtaç olacaktır, bu zihniyetle.

Bu hükümet, birtakım belgeleri halktan ve halkın temsilcilerinden saklıyor. Bakın, biraz önce bahsetmiştim, belgeleri niçin temsilciler bilmiyor, yalnız bürokratlar biliyor; hükümet, kendi bürokratına güvendiği kadar, halkı bırakınız bir kenara, şu 550 temsilciye dahi güvenemiyor. Milletin sesine kulak veriniz, milletle inatlaşmayınız, intihar eden ve kendini yakan insanları görünüz; IMF, bizi, bizim kadar düşünmez. Çıkarılan bu yasa ve diğer yasalar, kapitalist sistemin Türkiye ekonomisini kontrol altına alma yasalarıdır. Millî bir tarım politikası izlemeliyiz. Çalışmalarımızı, milletimizin refahı ve ülkemizin kalkınması için yapmalıyız, IMF için değil. IMF ve yabancıları sevindirmek için değil, kendi çiftçimizi sevindirmek için çalışmalıyız.

Değerli milletvekilleri, bütün bu nedenlerle ve samimî olarak söylüyorum; bu nedenlerden dolayı gensoruya destek vermenizi bekler, Yüce Meclise saygılar sunarım.

Müsamahanıza teşekkür ederim Sayın Başkanım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Aydın.

AK Parti Grubu adına Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Özyol; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta Afyon ve bazı ilçelerinde meydana gelen depremde canlarını kaybeden kardeşlerimize Allah'tan rahmet, kalanlara sabır, yaralılara da şifa diliyorum.

Değerli Başkan, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya ve arkadaşlarının verdikleri gensoru önergesi üzerinde Partim adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla ve hürmetle selamlıyorum.

Tarım, dünyanın her tarafında korunan, devlet desteğine de ihtiyaç duyulan bir sektördür. Dünyanın ileri ülkeleri, kendi tarımlarına akıl almaz destek ve sübvansiyonlar sağlarken, onların sözcüleri durumundaki IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'den, tarıma yönelik desteklerin azaltılmasını istemektedir. Son zamanlarda, belirli çevrelerde, tarıma yönelik destekler konusunda, detaylı bir inceleme yapılmadan, tartışmalar yapılmakta, kamuoyu da yanıltılmaktadır.

Halen, ülkemizde, 42 il ve 180 ilçede 260 000 hektar alanda tütün tarımı yapılmaktadır. 600 000 çiftçiyi ve 3 000 000 vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren tütün tarımı, 57 nci hükümetin uyguladığı IMF'ye bağımlılık politikasının, âdeta, bir göstergesidir. Bu hükümetin yanlış uygulamaları sonucunda, tütün üreticisi son yıllarda mağdur duruma düşürülmüş, çıkarılan yasalarla üreticinin eli kolu bağlanmıştır. Tarımdan destek çekilmiştir. Primin kaldırılması ve son çıkarılan Tütün Yasası bunun en belirgin örneğidir. Yüzbinlerce aileyi, milyonlarca vatandaşı kapsayan bir üretim alanı, hiçbir ikame yapılmadan tasfiye edilmiştir. Çıkarılan yasa, Türkiye'yi, dışticaret sektörünün sigara pazarı haline getirmekte, Türk çiftçisinin hukukunu yok etmektedir.

Hükümet, uyguladığı yanlış tarım politikası sonucunda, sadece tütün üreticilerini mağdur etmekle kalmamış, buğday, pamuk, şekerpancarı, fındık gibi ürünlerde de üreticiye yeterli desteği vermeyerek, Türk tarımını ve çiftçisini tasfiye etmiştir.

Kırsal kesimdeki köylümüz ile illerin varoşlarındaki insanlar, geçimlerini sağlamak için, bulundukları yerlerden, değişik sebeplerle, civar illere, kendi ihtiyaçlarını ve rızklarını karşılamak için göç etmektedirler. Bunun bariz bir örneğini kendi seçim bölgem olan Adıyaman'da yaşadık. Sayımın yapıldığı bir dönemde, diğer illere, kayısı, pamuk ve benzeri şeyleri toplamak için giden insanların o gidişleri sebebiyle Adıyaman nüfusunda bir azalma olmuştur. Münhasıran, 81 ilin içerisinde Adıyaman İli, âdeta, seçilmiş; oradaki insanları mağdur edecek tarzda, 1997 sayımlarının altında olan bir rakam belirlenmiş. Bu ise, ilin 1 milletvekilliğinin gitmesine bile neden olmuştur. Bu ve benzeri hareketlerin, insanlarda nasıl mağduriyetler meydana getirdiğine en güzel bir misaldir diye verdim.

Tarımsal üretimin ne büyük bir önem taşıdığı herkesçe bilinen bir gerçek. Beslenmemizde, giyinmemizde, dışticaretimizde ve günlük yaşamımızda, pek çok konuda tarımla karşılaşırız. Türkiye, bir zamanlar, tarımsal üretimi kendine yeten ülkelerin başındaydı; ama, heyhat, şimdi ondan bahsedemiyoruz. Çiftçimiz zavallı durumdadır. Devleti yönetenler, politikacılar ve her düzeydeki vatandaş bu konu üzerinde düşünmeli ve tarımı gelişmiş, üreticileri mutlu Batı ülkeleri ile Türkiye arasında nasıl bir fark olduğunu sorgulamalıdır; sadece sorgulamakla kalmamalı, çözümlerini de getirmelidir.

Avrupa Birliği, Türkiye'nin yapısında kendilerine uymayan yönler bulunduğunu her fırsatta öne sürmüştür; ancak, öne sürülen bu gerçekler karşısında bunu duymazdan gelen ülkemizi yöneten hükümet, inadına, kendilerine, Avrupa Birliğine, buraya gireceğiz diye, kene gibi yapışmışlardır; ama, onlar bize diyorlar ki: "Demokrasi ve insan haklarında eksikleriniz var. Sosyal, ekonomik ve tarımsal yapınızda bazı uymayan taraflarınız var."

Çok geniş ve çeşitli ayrıntıları olan bu konuda sadece iki önemli noktaya değinmek istiyorum. Türkiye'de, değişik kesimler arasında, gelir dağılımında çok büyük farklılıklar var. Büyük adaletsizlikler ve tarımsal üretim yapısında bozuk düzen süregelmektedir. Türk köylüsünün üçte 1'i yoksulluk sınırındadır. Bunlar, az topraklı küçük çiftçiler ve hiç toprağa sahip olmayan üreticilerdir. Kendisini doyuramayan, toprağını terk ederek varoşlara koşan, gecekondulara sığınan insanların yarattığı çirkin manzaralar vardır. Bu, manzaralar karşısında, biz, hâlâ, Avrupa'ya, Ortak Pazarına gireceğiz diye gayret etmekteyiz.

Gelişmenin yolunun tarımdan geçtiğini bilen her bağımsız ülke, hem geçmişte hem de günümüzde tarım sektörlerini ve çiftçisini yoğun olarak desteklerken, zaten yetersiz bir destekleme sistemine sahip olan ülkemiz, tüm desteklerden vazgeçip, doğrudan gelir desteğine geçmesi, sektörün giderek yok olmasına göz yummaktadır.

Türkiye, dünya şark tipi tütün üretiminin yüzde 43'ünü üretmektedir. Ülkemizde üretilmeye başlanan tütünler, iklim, toprak şartları ve ekici mahareti nedeniyle üstün kaliteli olmuş, ihraç edilerek Avrupa'da aranılan duruma gelmiştir. Sigara ve paket tütün üretimi yapılan fabrikalar kurulmuştur. Bu dönemde tütün tarımı serbest olarak devam etmekte, tütün satış fiyatları ise kayıtlara tabi tutulmaktaydı.

1883 yılında yapılan bir sözleşme ile tütün inhisarlarının işletilmesi hakkı otuz sene süreyle "Memaliki Mahruse-i Şahane Duhanları Müşterek-ül Menfaa Reji Şirketi" adlı Fransız Anonim Şirketine teslim edilmiştir. Reji Şirketi, 13 Haziran 1921 tarihine kadar Türkiye'de faaliyetini yürütmüş; ama, daima bu Reji Şirketinin etkileri ülkemizde devam etmiştir.

Ülkemizde tütün üretimi Ege, Marmara, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, yaklaşık 50 ilimizde yapılmaktadır. Ülkemiz tütün üretiminin yaklaşık yüzde 50'sini Ege Bölgesi, yüzde 13'ünü Karadeniz Bölgesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi yüzde 33'ünü, Marmara Bölgesi ise yüzde 4'ünü karşılamaktadır. Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Adıyaman, Batman, Hatay, Diyarbakır, Bitlis, Muş, Malatya, Adana, Gaziantep, Siirt, Bingöl, Hakkâri, Mardin il ve ilçelerinde üretilen tütün ayrı bir özellik arz etmektedir. Her tarafa verilen yüksek destekleme fiyatları, maalesef, burada ihmal edilmiştir. Bu yasa da, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun kaderinin bir kere daha değişmediğinin ve olağan halin tekrar tekrar devam edeceğinin sinyallerini vermektedir.

Değerli arkadaşlar, dünyada böyle bir pazar var mı? Beş altı alıcı, 600 000 satıcı ve bu pazar sistemi içerisinde, dünyadaki o güzelim tütünü üreten, o zahmetli ziraatı yapan, o işkenceyi, o cefayı çeken insanlarımız, hak ettikleri fiyatı alacaklar mı? Buna inanan var mı?.. Dünyadaki bu tekelci piyasa sistemi içerisinde, devletin her türlü desteğinden yoksun 600 000 üretici üretimden vazgeçecek. Zaten, biraz, yapılmak istenen de bu. Yani, bu kanun, bir anlamda, tütün üretiminin tasfiyesi anlamındadır; dolayısıyla, tütüncüyü de tasfiye etmektir.

Başbakanlık tel örgülerle korunmakta. Açlıktan, soğuktan donarak ölen insanlar, kendini yakan insanlar, 55, 56, 57 nci dönem hükümetlerin devri iktidarlarında, maddî ve manevî topyekûn bir çöküş, IMF'ye teslimiyet... Teslimiyet ki, ne teslimiyet; programın biri gidiyor, öbürü geliyor. Önce, döviz çıpası, olmadı, bu yanlışmış, dalgalı kur deniliyor. IMF dayatıyor; Telekom Yasası çıkacak, hem de şu tarihe kadar çıkacak. Sayın Bakan bunu göğüsleyemiyor. Bakan gidiyor, yeni bir bakan geliyor. Enerji Yasası çıkacak, yoksa kredi yok deniliyor. Sonra Tütün Yasası... Ve maalesef, Tütün Yasası da çıktı.

Tütün Yasası, haziran ayında apar topar getirildi ve çıkarıldı. Kamuoyu karşı çıktı, Cumhurbaşkanı iade etti; ama, IMF de, derhal çıkmalı diye bastırdı; yoksa krediyi unutun diye, Türkiye'ye önemli yaptırımlarda bulundu.

Değerli milletvekilleri, 57 nci hükümet döneminde, Meclis büyük oranda yasama fonksiyonunu kaybetmiştir; âdeta, hükümetin noteri gibi çalışmaktadır. Bu hükümet zamanında ülke "liderler zirvesi" diye bir terim kazanmıştır. IMF, Dünya Bankası "böyle olacak" diyor, hemen liderler toplanıyor; Meclis gündemi ve çalışma saatleri değiştiriliyor; kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir... Hazırlanan tasarılar, tabiî seyrinde görüşülmesi gereken komisyonlarda görüşülmüyor, çoğunluğu bulunan Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilerek, istedikleri süratle komisyondan geçiriliyor.

Değerli milletvekilleri, ne yapılmak isteniyor allahaşkına!.. Bu yasa, çok, pek çok yönlü mahzurlar içeriyor. Hazırlanışı millî iradeye aykırı, hedefler millî ekonomiye aykırı... Ne deniliyor: "Türkiye, ihtiyacından fazla tütün üretiyor." Soruyorum: Amerika Birleşik Devletleri'nde de üretilen tütün çok fazla... Sayın eski bakanımız "450 000 ton stoklarımızda var" diyor. Şimdi, Türkiye'de mevcut tütün üretiminin fazla olması, ithalatımızın önlenmesi manasınadır. Yetiştireceğimiz tütünlerin satacağımız ürünleri, bizim ülkemize döviz getirecektir. Dövizin gelmesinin önü kesilmiştir bu uygulamayla. Şekerde de böyle olmuştur, fındıkta da böyle olmuştur. Pazar arayacağınız yerde, ihraç etmek için gayret sarf edeceğiniz yerde, üretimi kısmanın yollarını arıyorsunuz. Bu nasıl mantıktır allahaşkına?!

Çok ilginçtir; Osmanlı, borçlarını ödeyemez hale geldiği dönemde, Düyun-i Umumiye sürecine girildiğinde, el atılan kaynakların başında tütün ve tuz gelmekte idi. Durum değişmemiştir; Türkiye'yi post modern Düyun-i Umumiye sürecine sokan 57 nci hükümetten de aynı şeyler talep edilmekte, alınmaktadır; tuz yerine bu defa şeker ve tütün yeniden gündeme gelmiştir.

Bu yasa hazırlanırken sosyal boyut kesinlikle düşünülmemiştir. "Sosyal maliyet" diye bir mefhumdan haberiniz var mı? Bakınız, tütünden geçimini sağlayan 3 000 000 üreticimiz perişan oldu, ağlıyor; öz yurdunda parya muamelesi gördüğüne inanıyor. Adıyaman'da kendisini yakan tütün üreticisini, lütfen, hafızalarınızda canlandırınız. Bu ve benzeri şeyler, önümüzdeki günlerde çokça yaşayacağımız hadiselerdir diye korkuyorum.

Değerli milletvekilleri, İzmir'de, Samsun'da, Adıyaman'da, Tokat'ta, Diyarbakır'da, Bitlis'te, Muş'ta, ülkenin pek çok yerinde tütün üreticileri, "biz ne olacağız" diye soruyorlar; fabrikada çalışan 200 000 emekçi akıbetlerini merak ediyorlar.

Bakınız, iki hafta sonra, müstahsil, tütün fideleri için tarlaya inecek. Vatandaş önünü göremiyor; eksin mi, ekmesin mi?.. "Alternatif ürün eksin" deniyor; vatandaş soruyor "bu alternatif ürün nedir?.." Tokat'ta, Samsun'da, Adıyaman'daki üretici, çok büyük bir sıkıntıdadır. Hangi alternatif ürünü vatandaşın önüne getirdiniz?! Yok, ne gezer; IMF'nin dediği olsun, gerisi önemli değil. Siz kendi mukadderatınızı IMF'ye teslim etmişsiniz; ama, bu milletin mukadderatını IMF'ye, lütfen, teslim etmeyin ve buna hakkınız yok. Cumhurbaşkanı uyardı, millet ikaz etti; dinlemiyorsunuz. Ülke sosyal patlamaya hazır ve hızla ilerliyor; buna hakkınız yok. Şekerde, tütünde de desteklemeyi kaldırdınız; sırada fındık, çay ve siz merak etmeyin, bu memlekette üretilen her şey için, sırasıyla, IMF'den "bu ürünleri yetiştirmeyin" talimatını alacaksınız.

Tarımsal destekten bahsediliyor; ancak, bu konuda net bir şey yok, hiçbir çalışma yok; ama, öbür taraftan cezaî hükümler bir bir sayılmış, âdeta, Düyun-i Umumiye sonrası uygulanmakta olan Reji dönemi yaşanıyor. Reji dönemini bu millet unutmadı. Binlerce insan takibata uğradı ve bir kilo tütünü üzerinde gezdirdi, bulundurdu, kolluk görevlileri üzerinde bir paket kaçak tütünü yakaladılar diye büyük cezalara çaptırıldı ve sıkıntılara sokuldu. Daha geçen gün Adıyaman'da içinde tütün bulunan bir taksi müsadere edildi. Hani özelleştirme, hani serbest piyasa?! Hayır beyler, sadece IMF şartları var bu memlekette.

Gelin, milletle inatlaşmayın, milletin sesine kulak verin, Adıyaman'da kendini yakan müstahsili görün, o ıstırabı birazcık olsun hissedin. Millî bir çözüm üretemez miydiniz?! Türkiye'yi niye IMF'ye teslim ettiniz?! IMF'nin şartlarından bir harf, bir virgül dahi değiştirmeden geri getiriyorsunuz. Bu yasayla, Türk çiftçisi bitmiştir; buna bağlı olarak esnaf da Şubat 2001 kriziyle dibe vurmuştur, kepenklerini indirmiştir. Yaklaşık 3 000 000 tütün üreticisi perişan olmuştur. Sadece tütün üreticisi mi; tütünü işleyip pazara getiren, sattığı zaman kesesine para giren bu üreticinin piyasada yapacağı alışlarla, esnaf, bir hayli pazar faaliyetlerinde bulunabiliyor, geçimini sağlayabiliyordu; ama, heyhat, bugün onun akar gelirleri kesilmiştir. Dolayısıyla, esnafın da iş yapması mümkün değil.

Tütün üretimi, seçim bölgem olan Adıyaman için daha da bir önem kazanmaktadır. Var olan kıraç arazilerde sulu tarım yapılamadığı için, tütünden başka herhangi bir ikinci ürün yetiştirilememektedir.

Burada şunu özellikle ifade etmek, hafızalarınıza mutlaka nakşedilmesi için bir misal vermek istiyorum: Adıyaman'ın dağ köyleri tamamen sarp yerlerdir; ama, bulabildikleri belirli bölümlere duvarlar örmektedirler. Örülen bu duvarların arasına toprak doldurulmaktadır. 150 -200 metrekare kadar bir arazi kazanılıyor. Kazanılan bu arazi üzerine yedi sekiz nüfusa sahip olan bu köylümüz, bu tütün ekicisi, buradan bir yıl içerisindeki elde ettiği geliriyle ancak geçimini sağlıyor. Şimdi getirilen bu yasa tedbirleri çerçevesinde, bu vatandaş, bundan mahrum kalacak. Dolayısıyla, bu insanlar, bu memleketimizin içerisinde, bize çeşitli sıkıntıların olmasında daima dikkat edilecek noktadadırlar.

Toprağın geniş olduğu yerlerde ise, sulama olmadığı için, sulama bulunmadığından dolayı da, tütün ekiminde büyük zorluklar yaşanmaktadır.

Gelin, milletle inatlaşmayalım; milletin sesine kulak verelim. Adıyaman'da kendini yakan müstahsili görün, o ıstırabı birazcık olsun hissedin.

Millî bir çözüm üretemez miydik? Türkiye'yi niye IMF'ye teslim ettik? IMF'nin şartlarından bir harf, bir virgül niçin bırakmıyoruz?

Başta iktidar partileri olmak üzere tüm milletvekillerine sesleniyorum: Bu bir hayat kavgasıdır. Sadece bizim için değil, sizler için... Geldiğiniz yöreleri düşünün, insanların yaşam kavgasını düşünün. Bugüne kadar her türlü meşakkate, salt kendi toprağında kendi efendisi olduğu için katlanan bu fedakâr köylüye ve işçiye kendinizden bir şey katmadınız, hiç olmazsa elindekini almaya kalkmayın; buna hakkınız yok. Devletin bütçesinden, işçiye, esnafa bir şey yok; ama, dışborç ve faiz ödemesi var. Bizler, dolaylı vergilerle bunlara para transfer ediyoruz. Kendi insanının ekonomik, sosyal ve ruhsal yapısında hayatî zararlara sebep olabilen -tütündeki- 57 nci hükümetin istifası ülkemiz ve milletimiz için bir kazanç olacaktır.

Meclisimizin değerli üyeleri, tütünde bu kadar tedbirler alınırken, üreticinin önü kesilirken, 23.1.2002 tarihli Resmî Gazetede, dün itibariyle Arjantin'den ve Brezilya'dan 11 000 000 kilogram tütün alınmasıyla ilgili ihale açılmıştır. Madem ki tütüne ihtiyacımız var, Türkiye'de tütün ve kaliteli tütün üreten bu insanlarımızın, çiftçilerimizin önünü niçin kesiyoruz? Onları destekleyelim, onlara fırsat verelim, toprakları yoksa topraklarından dolayı kendilerini takviye edelim.

Bakın, bugüne kadar tütün ekimi yapılan yerlerde, kendi bölgemde gördüğümüz bir şey var: Toprak sahibine, devlet, dönüm başına 10 000 000 Türk Lirası bir destekleme veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Özyol, toparlayın efendim, ek süre verdim size.

Buyurun.

MEHMET ÖZYOL (Devamla) - Teşekkür ederim.

Peki, bu, yarıya vermiş olduğu topraklarda geçimini sağlayan, tütün ekimi yapmak suretiyle münhasıran geçimini sağlayan bu insanların kendilerine yansıyan herhangi bir devlet katkısı yoktur, herhangi bir yan ürün yoktur. Mevcut ürüne karşılık, tütüne karşılık alternatif bir ürün teklifi de yoktur. Soruyorlar insana: "Ben tütünün ekilmesinden yasaklanıyorum; peki, bunun yerine neyi ekeceğim?"

Şimdi, böylesine büyük çıkmazlardan ve açmazlardan sonra, bütün bunlara sebebiyet veren bu hükümet, acaba, bu memleketin başına daha ne gibi kötülükler yapacak diye endişelerim var. Bundan dolayı, temenni ediyorum ki, iyi şeyler yapılır. Bu Mecliste iyi şeylerin de yapıldığını ümit etmek istiyorum. Bu iyi şeylerden bir tanesi de bu gensoruya hepinizin oy vermenizdir.

Beyaz oy vermenizi diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Özyol.

Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Ekrem Pakdemirli; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır efendim.

ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, prensiple ilgili görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum.

Gensoru müessesesi, hakikaten, bu Mecliste istismar ediliyor ve ihtiyacı yokken, bazı konularda, evvelden söylediğimizin tam tersine olmasına rağmen, gensoru verebiliyoruz ve o gensoruyla, sonuçta, reddedilmesiyle birlikte, hükümete bir güvenoyu olmuş oluyor. Anayasal bir müessesedir; doğru; denetim için de kullanılacak; ama, böyle sık kullanırsanız, her gün, bu hükümete, güven tazeletmiş olacaksınız. Halbuki, iddianız farklı; "bu hükümete güvenilmez" diyorsunuz, ondan sonra da her hafta bu hükümet güvenilir bir hükümetmiş diye bir netice ortaya çıkıyor. Burada bir çelişki var; o çelişkiyi sizinle paylaşmak istedim.

Şimdi, bu gensoruyla ilgili bazı gerçekleri, daha önce bu konudan sorumlu olmam sıfatıyla sizinle paylaşmak istiyorum.

Öncelikle tütün köylüsü fakir bir köylüdür; yıllara göre 500 000 ilâ 600 000 aile bu ziraatı yaparak bundan geçim sağlamaya çalışıyor ve maalesef, Türkiye'de bu kesim üzerinden politika yapmak âdet olmuş ve hemen hemen bütün partiler, tütün köylüsünü istismar etmiş, meseleye siyaset sokmuştur. Şunu açıkça söylemek istiyorum ki: Bu partiler içerisinde tütün köylüsünü en az istismar eden parti Anavatan Partisi olmuştur; devamlı olarak gerçekleri söylemiş ve burada biraz evvel bir parti sözcüsü arkadaşımızın söylediklerinin tam aksine, tütün köylüsüne hak ettiği parayı vermiş; ama, karşı taraf bunu istismar edebilmiştir. Sırası geldiğinde onu söyleyeceğim.

Değerli arkadaşlar, tütünün 2000'li  yıllarda eski haliyle kalması mümkün değildi. Şöyle bir evveliyatına bakarsanız, tütün, Amerika'da çıkmış, işte, patlıcangiller familyasından bir bitki, müskirat olarak kullanılmış, keyif verici bir madde olarak kullanılmış, bir zamanlar gelmiş "küllün müskirün haramdır" denmiş ve hatta, bir fetvayla da içenler de idam edilme cezasıyla cezalandırılmış; ama, bakılmış ki, bunlar, çözüm getirmiyor; yavaş yavaş bu ağır cezalar ortadan kaldırılmış, tütün üretimi ve ziraatı serbest bırakılmış, bundan sonra, iyi bir gelir kaynağı olacağı düşüncesiyle,  hükümetler vergi koymaya başlamışlar. Hatta, Osmanlının  borçları ödenemeyince, Düyun-i Umumiye İdaresi tütüne ağır bir vergi koyarak, bu verginin toplanmasını ve Osmanlı borçlarının ödenmesinde ana unsur olarak kabul etmiş.

Evet, tütünden, büyük bir gelir kaynağı elde  ediliyor; ama, şurası da bir gerçek ki -Türkiye de bu gerçeğe uydu- sağlığa zararlı ve bunun her yönüyle mücadele edilmesi ve alışkanlık kesbeden insanların azaltılması esas alınmış. Bizde de, işte, umumî yerlerde sigara içilemez, sigara içilirse cezaları bunlardır... Batı ülkelerinde sigara içen insanlar, hemen hemen ikinci sınıf insan olarak görülmüş ve görülmekte.

Önemli olan burada, 500-600 000 tütün köylüsünün istismar edilmeden, işe siyaset sokulmadan alternatif ürünlere geçilmesidir. Burada, Manisa, bir örnek ildir. Manisa, çok süratle, başta Akhisar olmak üzere, alternatif ürünlere geçiyor ve hakikaten taban araziye dikilen tütünden imtina ediliyor. Neden; taban arazideki tütün, hakiki manada şark tipi tütün değil, dolayısıyla da, kullanılmıyor. Bildiğiniz gibi, şark tipi tütün, yani, tip olarak, Batı ülkelerinde üretilen sigaranın içinde azamî formülasyonda yüzde 17'ye kadar kullanılabiliyor. Yani, biz, tütünü bedava bile versek, bir yerde, işte, o, Amerikan, İngiliz, Fransız sigaralarının içinde yüzde 17'den fazla bulamayacaksınız. Ha, öyle bir gelişme yapılır, geliştirme yapılır ve farklı bir üretim getirilebilir; ama, bu yapılmamış. Değerli arkadaşlar, yapılmamasının ana sebebi de, Osmanlıdan sonra, cumhuriyet idaresinde de, monopolün yaratılması olmuştur. Monopolü yaratmışız "Tekel" adını vermişiz, doğru; ama, araştırmamışız, yeni yeni ihtiyaçlara cevap verecek sigara türleri üretmemişiz yıllarca ve vatandaş, Batıda gördüğüne imrenmiş ve kaçak olarak Türkiye'ye getirmiş. O kaçakçılık sebebiyle büyük rantlar el değiştirmiş.

Sonuçta, Anavatan Partisi hükümet olduktan sonra, buraya fon koyarak ithalatını serbest bırakmış, bu ithalatın serbestliğiyle birlikte tütün tekelini ortadan kaldırarak, Tekelin, hakiki manada, insanın ihtiyacı olduğu veya damak zevkine göre, içim zevkine göre bir sigara üretmesi imkânları ortaya çıkmıştır.

Halen, bana göre, içinde bulunduğumuz durumun sıkıntısı, monopolü ortadan kaldırmak, tekeli ortadan kaldırmak ve tütünün, daha kaliteli, şark tipi tütün halinde üretilmesi için yapılmış olan mücadelenin sıkıntılarıdır. Yani, bugün bir sıkıntı varsa ve istismar ediliyorsa; bir, monopolü ortadan kaldıracağız, bu monopol devasa bir şey, her monopolün kalkışı, toplumlarda problem yaratmıştır.

İkincisi, hakiki manada şark tipi tütünü üreterek, bunun, işte, su çürüğüydü, nevi bozukluğuydu, efendim, yanıktı, kırılmıştı ibarelerinin dışında, hakikaten, sigara üretiminde kullanılacak tütünün üretilmesi esastı.

Değerli arkadaşlar, Türkiye'de bir kanun çıkardık ve dedik ki, tütün tekeli ortadan kalkmıştır, sözleşmeli üretim yapılacaktır. Muhalefet dedi ki, efendim, siz, IMF böyle istediği için yaptınız; gördünüz mü, yanlış şey yaptınız. Beyler, bu Meclisten yanlış kanunlar ilk defa geçmiyor; bu kanunda da mutlaka yanlışlıklar vardır, uygulama yapıldıkça yanlışlardan döneriz; ama, ben, size bir şey söyleyeyim: 1995'te, burada, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı tartışıldı. O zamanki hükümet, bugünkü muhalefet. Ne deniliyor o planda; tütün tekeli kalkacak, Tekel de özelleşecek deniliyor. Siz, buna oy vermediniz mi; verdiniz. Bu teklifi siz getirmediniz mi; getirdiniz. Arkadan, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı burada müzakere edildi; o da kanunlaştı. Onun da getiricileri şimdiki hükümet. Orada siz de oy verdiniz. Denildi ki, evet, tütün özelleşecek, ekim dikim bir kontrata bağlanacak, Tekelin monopollüğü de ortadan kalkacak. Şimdi, bunları söyledikten sonra, burada, köylüye şöyle yapıldı, IMF böyle istedi... Benim hatırladığım kadarıyla, 1995'te, burada plan müzakere edilirken, IMF'nin öyle bir şartı yoktu, IMF böyle bir şey istememişti; ama, siz getirdiniz, plan hükmü olarak getirdiniz ve geçirdiniz yani. Onun için, tenkit ederken, işte, siz şöyle yaptınız, bakın biz böyle yapmıştık diyebilmeniz lazım; diyemiyorsunuz. Siz diyorsunuz ki, tencere dibin kara. Birisi de kalkıyor, senin ki de benden kara; çünkü, ilk defa sen getirdin bu konuyu, diyebiliyor. Burada, tütün köylüsü üzerinden siyaset yapmayalım; fukaradır, 500 000 - 600 000 ailedir; bu ailelere sahip çıkalım; Manisa'da yaptığımız gibi, alternatif ürünler üzerinde çalışalım, buna Tekel de kaynak ayırsın, diğer sigara üretim firmalarından toplanan fonla da buraya destek verelim ve alternatif ürünlerde hızla ilerleyelim.

Şimdi, son kanunla ne çıkarıldı; efendim, sen bir anlaşma yapacaksın, bu anlaşmaya göre, tütününü, anlaştığın insana vereceksin, anlaştığın firmaya vereceksin; anlaşmanın dışında tütün ekme. Haa "ben ekerim..." Ekersin... Ekersen, o zaman, açık artırma mahallerine götürürsün, satarsın tütünü. Ee, satamadım... Satamadıysan beklet, bir yıl beklet, ikinci yıl bir daha sakla. Çünkü, tütün, bildiğiniz gibi, yani, iyi bakıldığı zaman, üç dört sene bekletilebiliyor, ondan sonra harmana girebiliyor.

Bakın, benim, biraz evvel burada konuşan muhalefet partisi sözcülerine bir sözüm var. Tütün köylüsü istismar ediliyor, istismara çok açıktır ve bunu yapmayın. 1989 ve 1991 yılı; ben, tütünden sorumlu bakanım ve 6 dolar 25 sent vermiştik, bugünün parasıyla 9 dolardır. O zamanki muhalefet, yolları kestirdi, hatta, iki belediye başkanımız esir edildi, esir alındı resmen, arabalarından çıkarıldı, 6 saat bir yere kapatıldı. "Az verdiniz, böyle olmamalıydı, tütün köylüsü fakirdir, onu korumamız lazımdır" dediler, 6 dolar 25 sente isyan çıkardılar âdeta, silahlar patladı; fevkalade üzüldük. 6 dolar 25 sent de o güne kadar verilen en yüksek fiyattı. Onu da yabancı sigara üreticileriyle pazarlık etmiş, anlaşmaya bağlamış, dönmüş, o fiyatı burada vermiştik. Bir sorumsuz çıktı "onlar ne verirse, ben 5 000 lira fazla veririm" dedi. İşte, tütüncüyü o zaman öldürdü; işte, tütüncü, o zaman siyasete sokularak, sokaklara dökülmek istendi. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ondan sonra, kendisi, 5 000 lira fazla veren, iki sene sonra, bu tütüncüye 2,5 dolar verdi. Böyle yaparsanız, elbette ki... (DSP sıralarından "dün dündür, bugün bugündür" sesleri) Doğru, dün dündür, bugün bugündür; ama, halk unutmuyor. Halk buradan söylenenleri de dinliyor, ondan sonra, karşısına çıktığımız zaman, zamanında söylediklerimizi yüzümüze de vurabiliyor.

Allah'a çok şükür, ben, hiçbir zaman, bu 15 yıllık siyaset döneminde, köylünün karşısına çıkıp da, efendim, ben size şöyle söylemiştim, bak bu böyle oldu demedim veya şöyle söylemiştik, bunu yapamadık demedik; çünkü, vaat etmedik, sorumsuzluk içine girmedik.

Bunlar, tütüncüye bir yardım değil. Bizim, gerçekleri kabul edip, alternatif ürünlere geçmemiz şart. Yani, dünyada tütün üretimi azalacak, tüketimi azalacak; bu bir gerçek. Bu gerçeği, biz, 15 sene evvel gördük, yavaş yavaş bunu yapmaya çalıştık; ama, arkasında hep bir istismar var. Arkadaşımız çıktı, burada konuştu, ben üzüldüm. Zamanında Tekelden sorumlu bakan; beni kandırdılar... Niye kandın arkadaşım? Yani, sende, Allah'a çok şükür, bu var; dışarıya da gitmişsin, görmüşsün; seni 3 dolarla kandırıyorlarsa, kanmayacaksın. Biz 6 dolar nasıl alabildiysek, siz de alacaktınız onu. Efendim, vermiyorlar... Vermiyorlar, doğrudur. Niye vermiyorlar; yavaş yavaş tüketim azalacak ve hakikî manada şark tütününe geçilecek.

Bir tabir vardı benim zamanımda; "tütünü dik tabana, ver devlet babana." Yani, sula, taban arazide, tütüne uygun olmayan arazide büyüt, sonra devlete sat bunu. Neden; böyle alıştırılmış çünkü. Alıştıranlar, ondan sonra altında kaldı; ama, zararı yok; yani, dün dündür deniliyor, mesele kalmamış oluyor.

Değerli arkadaşlar, tütüncüyle ilgili getirilen düzenleme, belki zamanlama yönünden IMF'yle çakıştı; ama, bu yanlış. Bunu 15 senedir düşünüyoruz. Bunu, 1995 yılında, bu Mecliste müzakere ettik, geçirdik; ondan sonra, bir daha müzakere ettik, bir daha geçirdik 2000 yılında Sekizinci Plan için. Demek ki, doğru olan yapılıyor. Ha, arada yanlışlıklar yok mu; mutlaka vardır, her olayda, her monopolde, her tekelde mutlaka yanlışlıklar vardır. Neden tekel kalksın deniliyor; fiyatta yanlış yapar, üretimde yanlış yapar, araştırmada yanlış yapar, vatandaşa yaklaşmada yanlış yapar... Bu yanlışlar ortadan kalksın; ama, bunun başı, monopolün ortadan kaldırılmasıyla başlar denildiği için bu noktaya geldi. Bu noktaya gelirken, sen öyle yaptın da ben böyle yapmazdım, diye bir şey yok. Yani, burada, görünen köy kılavuz istemiyor. O görünen köye ulaşılacaksa, bunlar yapılacaktı. Yanlışlıklar var, ben de görüyorum; kanunda yanlışlıklar var; ama, çıksın ortaya bu yanlışlıklar, tekrar toplanır, düzeltiriz. Bu, Kur'an ahkâmı değil, peygamber lafı da değil. Oturulmuş bir yerde hazırlanmış; Tekel böyle demiş, burada da fazla değiştirememişiz... Eh, bir daha değiştiririz. Ancak, bunu yaparken, köylüyü istismar etmeden, köylüye yardımcı olma hedefiyle, tütün köylüsünün geçim seviyesinin, yaşam seviyesinin süratle iyileştirilmesi istikametinde düzenleme yapılabilir, yapmamız gerekir diye düşünüyorum.

Ben, aslında, bazı rakamlar yanlış verildiği için çıktım, bu konuşmayı yaptım; çünkü, maalesef, bugünkü muhalefet tarafından tütün köylüsü istismarı çok yapıldı. Bunu zabıtlara geçirmek için söz aldım.

Beni sabırla dinlediğiniz için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Pakdemirli.

Gruplar adına başka söz isteyen var mı? Yok.

Hükümet söz istiyor mu?.. (DSP sıralarından "yok, yok" sesleri)

Yahu, hükümet konuşsun kardeşim, siz hükümetin vekili misiniz?

Söz alacak mısınız Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Bakın, yok dediniz, hükümet söz istedi.

Buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 20 dakikadır.

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; değerli arkadaşımız Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının hükümet üzerine vermiş olduğu gensoruyla ilgili yapılan görüşmeleri ve ileriye sürülen fikir ve önerileri de dikkate alarak cevap arz etmek üzere huzurunuzdayım; hepinize sevgiler, saygılar sunarım.

Değerli arkadaşlar, genellikle, gensoruda ileriye sürülen görüşler, siyaset yapma ihtiyacından kaynaklandığı için...

BAŞKAN - Sayın Bakan, sesiniz tam duyulmuyor. Mikrofonu ayarlasınlar da...

DEVLET BAKANI YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) - Evet efendim, bendeniz elimden gelen bütün gayreti gösteriyorum da, bu aletle ilgili olan ihtilaf bir türlü çözülemediği için, sorunların tamamı benimle izah ediliyor. Lütfen, talihsizliğimle izah edin.

Değerli arkadaşlar, genellikle, gensorularda siyaset yapılma ihtiyacı ağır bastığı için, gensorunun özündeki konuyu yeteri ölçüde tartışma fırsatı bulunmaz. Bunu da, geleneğimiz böyle olduğu için, anlayışla karşılarız. Zaman zaman, tütün fiyatlarından söz ederken çok gerilere gideriz, meseleyi Sultan Hamit'e kadar uzattığımız bile olur; ama, bir türlü, dönüp, içerisinde bulunduğumuz gerçeğe nasıl ulaşırız, nasıl bu gerçeği tasarruf ederiz, bundan ülkenin yararına, siyaset yararına hangi sonuçları çıkarırız konuları pek fazla dikkate alınmaz, daha açıkçası, ehemmiyet de verilmez; ama, bunun yanı sıra, bazı meselelerin gündeme gelmesine ve ayrıntılı biçimde tartışılmasına da fırsat sağlanır.

Şimdi, bu anlayış içerisinde, bu fırsatın sağlandığı varsayımına dayalı olarak da herhangi bir şekilde polemik yapma ihtiyacını hiç duymadım ve çeşitli vesilelerle bu kürsüye çıktığımda, hepinizin kolayca hatırlayıp, adilane ölçüde hakkımı teslim edeceğiniz üzere, bugüne kadar da polemik yapmadım. Bundan sonra da, bir polemik ihtiyacıyla, bu kürsüde, hiç kimseyi istihdaf eden bir tek cümle sarf etmemeye de özel gayret göstereceğim; ancak, meselenin tartışılması, bazı iddiaların ortaya konulması ve o iddialarla ilgili sağlıklı istatistikler ifade etmek mecburiyetinde kalışımdan kaynaklanan bir iki isim zikredilmesinin de, asla şahsiyetlerini muhatap alan bir polemik iması olarak değerlendirilmemesini bilhassa rica edeceğim.

Değerli milletvekilleri, Tütün Kanunu, bu ülkede fevkalade önemli birtakım düzenlemeler getirdi. Bu düzenlemeler, doğrudan doğruya, Tekel İdaresinin bugüne kadar olan uygulamalarına son veriyor; yani, tütünle ilgili meseleyi, bundan sonra, artık, devletin destekleme alımı yaparak, devletin kaynaklarının tahsisinde uzun süreden beri yapılmış olan eleştirilere son vermeyi amaçlıyor. Bunu yaparken de, 1997 tarihinden bu yana, birdenbire, hızlı şekilde artmakta olan tütün stoklarının getirdiği sorunlara da çare üretmeyi amaçlıyor.

Uzun uzun siyaset sözcükleri etrafında cevap arz etmek yerine, kanunun derpiş ettiği ve kısa süre içerisinde de öngördüğü mekanizmaya ulaşmayı amaçladığı bazı temel konuları burada tekrar ederek ve yararlarına işaret edip, üreticimiz, ülkemiz adına menfaat sağlayan noktalarının altını çizerek tekrarlayacağım.

Tütünde devlet desteğinin kaldırılması, Hazinemiz için fevkalade önemli bir gelir imkânı; daha doğrusu, büyük, kaldırılması zor zararları sona erdirecektir.

Şimdi, biz, iki tane çelişki içerisinde yaşıyoruz. Bir yandan, tütüne çok yüksek fiyat veriyoruz. İşte, biraz evvel Sayın Pakdemirli'nin söylediği gibi, birisi çıkıyor diyor ki, ne verirlerse, ben 5 000 daha fazlasını vereceğim. Böylelikle, tütünü, üretici açısından güya desteklediğimizi zannederken, Tekel kasasından sonuçta Hazinenin kaynaklarına rücu eden masraflarda önemli artışlar sağlıyoruz. Sonra, pahalıya olan bu ürünün ihracatını yaparken yeteri kadar dünya fiyatları çerçevesinde ihracat yapma imkânlarıyla donanmış olmadığımızdan, sınırlı kaldığımız ihracat çerçevesi içerisindeki zararlarımızı ekliyoruz. Buna ilaveten, bir de, kalkıyoruz, sigaranın fiyatını, oluştuğu fiyat üzerinden değil, aman sigara fiyatı artmasın, ülkede kontrol benim elimdedir diye düşük tutunca -Tekel'de, tütüne bağlı endüstriler de dahil olmak üzere- Hazineye çok önemli yükler getiriyoruz. Yapılmış bir istatistiği ifade ediyorum: Tütünün maliyetindeki 1 rakamına bütün bu söylediklerimi ilave ettiğinizde, masraf, zarar olarak Hazineye yükü, 5 katına ulaşıyor. Bu itibarla, bu kanunla, artık, bu mekanizmaya son veriyoruz. Ha, bu mekanizmaya son verişimizi, çeşitli vesilelerle -bu kanun, iki defa, aynı metinler çerçevesinde burada tartışıldığı için- muhalefete mensup değerli milletvekilleri, görüş olarak ortaya getirdiler ve zaman zaman da bunu eleştirdiler, haklı olarak bunları eleştirdiler.

İkinci bir unsur: Tütün ihracatının önünü açabilecek bir mekanizmayı getiriyoruz; çünkü, fiyat mekanizmasını, artık, bundan sonra, destekleme yaparak belli bir üretici kesime hoş görünme ihtiyacıyla, devletin, kaynaklarını, siyasî amaçlara yönelik olarak, bir nevi istismar edilmiş harcama türünden kullanmasına son verince, teşekkül edecek fiyatlarla tütün ihracatı için yeni imkânlar yaratıyoruz. Bundan da ülke ekonomisinin çok istifade edeceği gerçeği ortadadır.

Diğer önemli bir nokta da şu: Artık, bundan sonra, hükümet politikası diye bir şey söz konusu değil tütünde, sigarada; bundan böyle devlet politikası geçerli olacak ve bunun için de, bildiğiniz gibi, oylarınızla kabul edilmiş yasaya göre Tütün Kurulu teşekkül edecek ve yürüyecek.

Değerli arkadaşlar, Tütün Yasasıyla ilgili olarak, buradaki müzakereler sırasında, ben yine burada otururken, muhalefete mensup değerli milletvekili arkadaşlarımızın eleştirilerini yoğunlaştırdıkları konuların başında -ona, zaman zaman, iktidara mensup milletvekillerinin de görüş ve önerileri ortaya konulmuştu, ileriye  sürülmüştü- üzerinde en fazla, en duyarlı davranılan konuların başında, yapılacak olan sözleşme ve açık artırma ilişkileri geliyordu. Şimdi, bu gensorunun içeriğinde bu konuya temas edilmemiş olmakla beraber, değerli parti sözcüsü arkadaşlarımızın bu konuya temas etmemiş olmalarına rağmen, ülkemizin geleceği açısından fevkalade ehemmiyeti haiz bir konu olduğundan, süremin birkaç dakikasını buna ayırmak istiyorum. Böylelikle, gensoruyu veren değerli arkadaşlarımız, seçim bölgelerine gittiklerinde, kendilerine gelişmelerin ne olduğunu soran tütün üreticilerine karşı, resmî bir ağızdan, sözleşmenin hazır olduğunu ve bu sözleşmenin -aşağı yukarı bir yıl öncesinden söylüyorum- hangi esasları ihtiva ettiğini ve 2002 yılı içerisinde sözleşmeye dayalı olarak alınacak olan tütünlerde uygulanacak ilkelerin ne olduğu hususunu rahatça öğrenebilirler. Tekel idaremiz, bu konuda, sayın milletvekillerimizin arzularını hemen karşılayabilecek durumda, hazırlığını tamamlamıştır ve istedikleri anda bunu verebilecek durumdayız. Tekel idaresi bunu yaptığı gibi, aynı şekilde, artık, Tekelin destekleme alımı söz konusu olmayacağına göre, otomatik olarak, ihracatçı veya üreticilerin de yaptırmış olduğu mukavelelerle kıyasını yapmak suretiyle, kendi yolunu takip edebilecek, tayin edebilecek durumdadırlar.

Bu itibarla, bu kanun, Türkiye'de yepyeni bir değişiklik getirmesi nedeniyle fevkalade önemli olmuştur. Bu kanunda, bütün Meclisin değerli üyelerinin emekleri vardır; çıkılmamış tatilleri vardır, soğumuş sofraları vardır, uykusuz geceleri vardır, çürümüş destekleri vardır; muhalefetiyle, muvafakatıyla, hiçbir ayrım yapmaksızın, bu kanunun oluşumunda, çıkmasında emeği geçen hepinize, samimî şükranlarımı, saygılarımı ve teşekkürlerimi burada ifade ediyorum. Fakat, şimdi, konunun ikinci bir noktası var. İkinci noktası da, alternatif ürün projesiyle ilgili olarak bir değerli milletvekili arkadaşımız kürsüde konuşurken "bu ucube" dedi ve kendisi bu ucubeyle ilgili bir açıklama yapacak diye bekliyordum, sadece bir sıfat izafesiyle yetindi; ama, o sıfat izafesini doğrulayacak nitelikte sayısal herhangi bir destek ifade etmediği için, ben, yine, polemik ihtiyacıyla değil, Yüce Meclisin değerli üyelerinin bilgilendirilmesi, aydınlanması ihtiyacıyla ifade ediyorum.

Değerli milletvekilleri, 2001 yılı içerisinde doğrudan destek ödemeleri için yaklaşık 1,2 katrilyon lira ayrılmıştır. Doğrudan destek kapsamında yapılacak ödemeler 2002 Nisan ayı sonuna kadar tamamlanacaktır ve kabaca 1 katrilyon 200 trilyon ödeme gerçekleştirilecektir. Bugün, doğu bölgesinde olup da onbir ilde tütünle ilgili ihtilaf olduğu noktada da harcanması öngörülen rakam, 140 trilyondur. Önümüzdeki sene için, şimdi, asıl önemli olanı söylüyorum; çünkü, önümüzdeki sene, artık, devletin tütün desteklemesi söz konusu olmayacağından, daha çok himaye edilebilir bir tütün kesimi, üretici kesimi için, bu rakam, aşağı yukarı 2,4 katrilyona gelecektir. 2,4 katrilyon için kaynaklar ayrılmıştır, imkânlar ayrılmıştır, hemen tahsisleri de yapılmıştır ve 2002 yılından itibaren burada da ödemeye geçilecektir. Dolayısıyla, tütün üreticisinin mağdur durumda bırakıldığı, zor durumda bırakıldığı, çaresiz hale düşürüldüğü iddiasını doğru kabul etmek, geçerli kabul etmek mümkün değildir.

Şimdi, birtakım sayısal değerlendirmeler yapıldığı için, o sayısal değerlendirmelerle ilgili olarak da kısa malumat arz etmek ihtiyacındayım.

Değerli arkadaşlar, Adıyaman milletvekili arkadaşımızın kendi bölgesiyle ilgili olarak ileriye sürdüğü ve çok endişekâr olduğunu ifade ettiği noktalarda üretilmiş bir çare, kanunun 6 ncı maddesindeki tariflere dayanılarak kolayca çözülebilecek durumdadır ve idare, bu noktada da, zaten, gerekli önlemlerini almıştır. O önlem şudur: Kanunun 6 ncı maddesine göre -Adıyaman'da söylendiği için söylüyorum- Adıyaman'ın dağ köylerindeki tütün üreticileri serbestçe ürettikleri tütünlerini 15 ton/yıl olmak üzere kıyabilirler, fiyatlandırabilirler ve Türkiye'de satabilirler; buna herhangi bir şekilde bir engel yoktur. Eğer, bu noktada endişekâr olduğunu ısrarla devam ettiren, sürdüren milletvekilimiz varsa, kulise çıktığımızda, kendisine kanundaki yerini gösteririm, Tekel Genel Müdürü de gerekli açıklamayı yapabilir; dolayısıyla, o bölgeyle ilgili iddia varit değildir.

Değerli arkadaşlar,  Doğru Yol Partisi adına görüşlerini açıklayan Sayın Eyüp Aşık'ın ileriye sürdüğü sayısal değerlendirmeleri cevaplamak zorundayım.

Eyüp Bey, asla, sizi muhatap alan bir polemiğin içinde değilim; dolayısıyla, bir polemik ihtiyacı içerisinde hitap eden birisi gibi değerlendirmeyin; farklı istatistiklerinize doğrusunu söylemek ihtiyacıyla söylüyorum. Evvela, bir kadirşinas davranış içinde olmam lazım. Her ne kadar kendileri burada yoklarsa da, kendisini temsilen grup başkanvekilleri var, genel başkanvekilleri buradalar.

Türkiye'de, tütün konusunda çok ciddî adımlardan birisini dönemin Başbakanı Sayın Çiller attı. Tansu Hanımın o tarihte almış olduğu karar, aşağı yukarı, bugünkü, bizim kanunumuzun paralelindeki kararlardır. Bir siyasî kadirşinaslık, aynı zamanda o kadirşinaslığın içermesi gerekli olan dürüst davranışın da ispatının vesilesi olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, Doğru Yol Partisine mensup değerli arkadaşlarım beni bu anlamda dinlemeliler, beni bu sözlerim itibariyle değerlendirmeliler. O da şu: Tansu Hanım, 93/4443 sayılı karara dayalı olarak Bakanlıklararası Tütün Kurulu tarafından kota koydu; çünkü, ülkede, o tarihte, tütün üretimi inanılmaz ölçüde yüksekti ve herkes bir yiğitlik gösterisine çıkmış, fiyatı keyfine göre artırarak tütüncüye hoş görünüyordu. Tansu Hanımın getirmiş olduğu, Sayın Başbakanın o tarihte getirmiş olduğu kota koyma kararı, bizim Tekeldeki destekleme fiyatları mekanizmamızın işletilmesindeki ciddî dönüm noktalarından birini teşkil eder. Ona bağlı olarak, üretimi de yasakladı. Dedi ki: "Bu tarihten itibaren dikim fiyatının yarısına yakın kısmını, ben, tazminat olarak ödeyeceğim." Doğru Yol Partisinin değerli milletvekilleri, bunu çok iyi hatırlayacaksınız. 1994, 1995, 1996 yıllarında, bu mekanizmayla da ödemelerini sürdürdü ve o tarihlerde, 500 000-550 000 ton civarında olan stoklarımız, kotanın konulması, artı, o tarihte Sayın Başbakan Tansu Hanım, bir de ideal üretim rakamını tespit etti -180 000 tonla sınırlamak üzere- bunun da gerçekleştirilmesi için gerekli önlemleri aldı, uyguladı ve sistem, 280 000 ton stoka kadar indi. Sonra, hükümet değişti ve Sayın Aşık, Tekelden sorumlu Bakan oldu. Şimdi, biraz evvel eleştirdiği ve sanki, bu, benim demin anlattıklarım yokmuşçasına, Doğru Yol Grubunun değerli milletvekillerinin fevkalade celadet dolu coşkun alkışlarıyla da teyit ettikleri mekanizma işlemeye başladı. Nedir o mekanizma; Tansu Hanımın koyduğu kotayı kaldırdı; Eyüp Bey kaldırdı. Ona bağlı olarak da, bir de, stok patlaması için bir tedbir almadı. Biraz evvel iftihar sadedinde söylediği "3 doların üzerinde, 4 dolara yakın fiyat da teklif ettim" dedi. Böylelikle, yaklaşık olarak 534 000 tona doğru hızla giden bir stok mekanizması başladı.

Şimdi, Tekelin sıkıntıları budur. Tütün Kanununun getirdiği çözüm arayışlarının gerisinde bunlar var; fakat, bunları yaparken, elbette, bir yere, geriye dönüp bir referans kullanması lazımdı; Sayın Eyüp Aşık arkadaşımız bu referansı da kullandı. O referansı kullanırken de, kadirşinas bir hatırlatma değil, inkâr edilmez bir hayranlık içindeki ifadelerini belirtti ve bir zamanlar mensubiyetiyle övündüğü partinin başarılı yıllarına atıfta bulunarak mevcudu izah edebilmek noktasına geldi. Bu da, tabiî, siyasette insan kaderi için garip bir talihtir. (ANAP ve MHP sıralarından alkışlar) Bu talihi, burada, hep birlikte gördük. Bu nedenle, sizlere verdiğim izahat çerçevesinde, meseleyi, sadece ve sadece teknik malumat arz etmiş bir arkadaşınız olarak değerlendirin. Vereceğiniz kararınızı, elbette ki, hükümetimiz saygıyla karşılayacaktır.

Beni dinlediğiniz için hepinize şükranlarımı arz ederim, hayırlı günler  dilerim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/25) esas numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması konusundaki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, önergenin gündeme alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Önergenin gündeme alınmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, önergenin gündeme alınması kabul edilmemiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemimize devam ediyoruz.

Arkadaşlar, yalnız, yerlerimize oturalım; çalışmalarımıza devam ediyoruz. Lütfen...

Sayın milletvekilleri otururlarsa veyahut da çıkmak isteyenler çıkarlarsa, çalışmalarımıza devam edeceğiz.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/912)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru, daha önceki iki birleşimde de cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı soru haline dönüştürülecek ve gündemden çıkarılacaktır.

Sayın Uzunkaya, konuşmak mı istiyorsunuz?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bundan takriben bir yıl önce verdiğim ilimizin Vezirköprü İlçesinde başta ilçe su projesi olmak üzere Bayındırlık Bakanlığının yapması gereken hizmetlerle alakalı sorumdu ve bu soruma bir yıl içinde cevap verilmediği gibi, hükümeti aklamak, gensoruları Yüce Parlamentoda reddetmek için hükümetin tüm üyelerinin hazır olduğu bir mekânda ve milletvekillerimizin de kahir ekseriyetinin bulunduğu bir zeminde, hükümet üyelerimizin tenezzül buyurup milletin vekillerinin suallerine cevap vermemesini yadırgadığımı, kınadığımı buradan itiraf ediyor, ifade ediyor ve Yüce Millete, kendi sorunları adına sorduğumuz sorularımıza cevap vermeyen hükümeti şikâyet ediyorum.

Değerli arkadaşlar, az önce oylanarak reddedilen tütünle alakalı gensoru da gösteriyor ki, hükümet sadece buradaki parmaklarının çokluğuna güvenerek, hem milletvekillerinin sorularına cevap verme gereği duymuyor hem de 600 000'den fazla tütün üreticisinin sanki hiç sorunu yokmuş gibi, bu gensoruyu reddetmiş olmakla, tütün üreticilerinin... Ki, üzerinde sorunlarıyla ilgili konuştuğum ilçelerden birisi Vezirköprü'dür; Vezirköprü, Havza, Samsun'un büyük bir kesimi, Bafra, Alaçam, Yakakent, tütün üreticisi il ve ilçelerimiz arasında yer almaktadır; Türkiye'de  42 civarında il tütünle meşgul oluyor.

Değişik bölgelerden arkadaşlarımız gensoru üzerinde az önce konuştular, hükümet de cevap verdi. Sayın Bakan "polemik yapmıyorum" dedi; ama, çok ince, kendisine ait olan edebî dehasıyla, üslubuyla,  haddizatında polemikleri de oluşturarak, hükümetin arkasındaki sayısal desteğe   -ama, halkın desteğinin yüzde 2'lere düştüğü- güvenerek, gensoru  burada reddedilmiş oldu.

Ben soruyorum şimdi bölgemdeki tütün üreticisinin sorununu: Sayın Bakan ve hükümet, alternatif ürün olarak önümüzdeki yıl destekleme olmayacağı, Tekelin devreye girmeyeceği bu noktada, Vezirköprü köylüsünün, tütün üreten köylüsünün, malî sıkıntılar içerisinde bunalan köylüsünün sorununu çözecek alternatifi burada ortaya koyabilmeliydi. Kaldı ki, bu hükümet, bu sene tütün üreticisine en büyük zararı şu anlamda verdi: Değerli arkadaşlar, fevkalade düşük bir fiyat vermiştir; tütün üreticisine 2 dolar 20 sent civarında başfiyat veren hükümet, son üç yılın ortalamasıyla, bundan sonra, özel sektörün, özellikle Batılı sektörün gireceği piyasada, tütün üreticisini, sadece kendi iç güçlerine karşı değil, yabancı tröstlere karşı da perişan etmiştir; çünkü, çok düşük bir ücret belirlemiştir.

Değerli arkadaşlar, soru önergemde ısrarla üzerinde durduğum bir husus vardı: Karadeniz Bölgesi, gerek devlet karayolları gerekse köy hizmetleri açısından köy yolları itibariyle, Türkiye'nin en problemli bölgesidir ve özelde de Samsun İlimizin 10 000 kilometreye ulaşan bir köy yolu ağı vardır. Yollarımızın çok büyük bir ekseriyeti stabilize bile değildir, ham yoldur, hatta bazı köylerimizde ulaşım âdeta imkânsızdır. Bu bağlamda, birkısım ilçelerimiz arasında, mesela, Ayvacık-Erbaa arası, Asarcık-Lâdik arası, Vezirköprü'nün ana arterlerindeki birkısım karayolları ağının özelikle Alaçam'a bağlanması düşünülen yollarının bugüne kadar yapılamamış olması, ulaşım açısından yöre insanımıza büyük sıkıntılar getirmektedir. Köy yolları fevkalade perişandır. Sadece siyasî yatırım olarak, seçim döneminde, özellikle de Köy Hizmetleri araçlarımızın... Üzülerek söylemek lazım gelir, elbette, Köy Hizmetlerinin lağvı konusunda bugüne kadar çeşitli spekülasyonlar yapıldı, görüşler ileri sürüldü; ama, maalesef, geçtiğimiz günlerde bir partinin grup toplantısında, değerli bir milletvekili arkadaşımız "seçimlerde köylere gidebileceğimiz, tek üstüne binip çıkabileceğimiz araçlar, bu araçlardır; eğer Köy Hizmetleri lağvedilirse, bu imkân da elimizden alınırsa, fevkalade müteessir oluruz" diye, iptal edilmesinin karşısına...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Çarpıtmayın Sayın Uzunkaya, öyle bir konuşma olmamıştır.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hürriyet Gazetesinde neşredildi ve bugüne kadar tekzip edilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli arkadaşlar, ben basından aldım, Hürriyet Gazetesinden aldım. Grupta yapılan bir konuşma. Kaldı ki, ben "bir grup" dedim, Değerli Grup Başkanvekilimizin alınmasına da gerek yok; yoksa sizin Grupta mı oldu?

Değerli arkadaşlar, hadise şudur: Köy yollarımız perişandır, şehirlerarası yollarımız perişandır ve özellikle de Vezirköprü İlçemizin su sıkıntısı fevkalade ciddî boyuttadır; planı, projesi, fizibilitesi hazırlanan bu projeye, acilen İller Bankası aracılığıyla Bayındırlık Bakanlığımızın yatırım yapması gerektiğini düşünüyoruz.

Bakanlık, mümkün olduğu kadar, hizmetlerini, özellikle karayolu ulaşımı açısından sıkıntılı olan bölgelere aktarmalıdır. Az önce de arz ettiğim gibi, Karadeniz Bölgesine buradan, yani Ankara'dan Samsun'a, Samsun'dan Sarp'a kadar ve Samsun'dan Sinop'a kadar, ilçeleri dahil, yolları hususundaki ciddî sıkıntının giderilmesinde, Bayındırlık Bakanlığının yeni bir program geliştirmesini umuyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Efendim, Sayın Adalet Bakanımız gönderdiği bir pusulada, gündemin 3, 24 ve 33 üncü sıralarındaki sözlü soruları arka arkaya cevaplandıracaklarını bildirmişlerdir.

3 üncü soruya gelince işleme koyalım efendim.

2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/913)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılıp yazılı soru haline dönüştürülecektir; ama, Sayın Uzunkaya da konuşmak istiyor.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hükümetin iki ayrı ortağının iki ayrı bakanlığına ait hizmetlerle alakalı, genelde Türkiye, özelde Samsunla alakalı olmak üzere -Vezirköprü'deki hizmetlerle alakalı- yine, Sayın Bakanımıza uzun zaman önce yönelttiğim sorularıma, maalesef, bugüne kadar cevap alınamamıştır.

Sayın Bakanımız, 1997 yılından bugüne kadar, Temeleğitim Kanununda yapılan değişiklikle, Türkiye'deki eğitimde ciddî bir reform yaptığı iddiasını, her vesileyle, bulunduğu her zeminde ifade etmektedir. Sayın Bakan, gerek kendilerinin selefleri olan bir diğer Millî Eğitim Bakanının gerekse bizatihi kendilerinin -ki, üç yıldan fazladır bu icraatta bulunuyorlar; yani, Millî Eğitim Bakanlığı görevini deruhte ediyorlar- dönemlerinde reformların büyük oranda tahakkuk ettiğini, çeşitli programlarda ifade ediyor, iddialı konuşuyor. Hatta, iddianın çıtasını o kadar yükseltmişlerdir ki, sanki sekiz yıllık eğitimin sorunlarını halletmiş gibi, Sayın Bakan, oniki yılık hedefleri gösteriyor. Bir kere, şunu çok açıklıkla ifade edeyim; oniki yıllık eğitim konusunda, bizim, şahsen Musa Uzunkaya olarak benim ve Partim olarak hiçbir arkadaşımızın itirazı yoktur. Türkiye'de zorunlu eğitim, benim anlayışıma göre, beşikten mezara kadar devam eder; yani, doğumla başlar, ölümle biter. İnsan, her zaman bir şeyler öğrenmek, her zaman eğitimle iç içe olmak zorundadır; ister örgün eğitimde olsun ister yaygın eğitimde olsun ister bu olgun yaşta olsun; hangi yaşta olursa olsun, eğitimin sınırının olmaması lazım; ama, zorunlu eğitim diye düşünüyorsanız, önce, devlet olarak zorunlu eğitimin imkânlarını bu milletin önüne hazırlayıp sunmak zorundasınız.

Mesela, Vezirköprü İlçemizde ve Samsun genelinde, ilçelerimizde, yüzlerce dershaneye ihtiyaç var; yani, dersliğe ihtiyaç var. Özellikle, 140 köyü olan, dağılım alanı fevkalade geniş, şehir merkezine 78 kilometre, 80 kilometre uzakta köyleri bulunan bir ilçenin bu bölgelerde yapılması gereken yatılı ilköğretim okulları hemen hemen hizmete açılamamış, hatta planlanamamış; ama, Sayın Bakan ve onun kabinesinin başında bulunan Değerli Başbakanımızın vaadi olarak ifade edilen, bir değerli DSP Samsun milletvekili arkadaşımızın geçtiğimiz hafta Samsun'daki bir programda söylediği gibi, köykent projelerinden birisinin de Samsun Vezirköprü'de uygulamaya konulacağı söylenilmiştir.

Allahaşkına bakınız, geçtiğimiz günlerde, Vezirköprü'de, 2001'in mayıs ayında yapılan ve teslim alınan, o gün 500 milyara yapıldığı ifade edilen okula ait olan bir spor salonu çatır çatır çökmüştür. Bu Bakanlık tarafından ihaleye verilmiş, bu Bakanlık tarafından inşaatı yaptırılmış ve daha içerisine doğru dürüst yerleşilmemiş, 22 Mayıs 2001 tarihinde açılışı yapılan bu binanın ek bloku tamamen yerle bir olmuştur. Sevincimiz, içerisinde bir can kaybı olmayışıdır; ama, esasen, bu millî eğitim sistemi, fizikî anlamda değil, ruhî anlamda, bütün çocuklarımızı zaten katletmiştir, yok etmiştir. Binalar açısından fizikî imkânları yok, verdikleri ihaleyi takip de doğru dürüst yok. İşte, dediğim gibi, 22 Mayısta açılışı yapılan bina bugün çöküvermiştir. Ben, bu soru önergesini verdiğim zaman, bu müesseselerin sağlamlığı, sıhhati değil, yapılsın ve yetiştirilsin diye umut ederken, meğer verdiğiniz, yani ülke adına yaptırılan bu eserlerin büyük bir çoğunluğunun, karton bina gibi, ufacık bir kar ve benzeri birkısım sıkıntıları görür görmez çökmesi fevkalade gariptir. Ben, bu arada, sayın bakanlık yetkililerinin, bu binanın neden çöktüğünü, çöküşüne sebep olan bir müteahhitlik hatasının olup olmadığını ve bu alandaki diğer sıkıntıların giderilmesi konusunda yaptıkları çalışmanın da Yüce Meclise getirilmesini beklemekteyim; çünkü, zaman zaman, benzeri felaketleri başka yerlerde görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, Vezirköprü'de öğretmen açığımız vardır, branş öğretmeni açığımız vardır, sınıf öğretmeni açığımız vardır. Samsun'un tüm ilçelerinde aynı sıkıntıları çekmekteyiz, ülkemizin belki genelinde aynı sıkıntıları çekmekteyiz. Bakanlık, sanki hiçbir şey yokmuş gibi, bu kadar basit bir şekilde... Geçtiğimiz hafta, Ankara-Yenimahalle'ye bir vesileyle gittim; bitmiş, her şeyi tamam bir ilköğretim okulu, camları takılacak noktaya gelmiş, ama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, lütfen toparlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bütün eksikleri giderilmiş bir binanın belki çok az bir giderle açılması mümkünken, hâlâ, Yenimahalle'deki bu ilköğretim okulunu niçin açamadığını merak etmekteyim. Belli ki, Bakanlık, kaynakları çarçur etti, yerli yersiz kullandı. İmkânlardan bu kadar mahrum olan bir bakanlığın, kalkıp, hedef büyüterek oniki yıllık eğitimi göstereceğine, sekiz yıllık eğitimin gerçek ihtiyacı olan öğretmenleri, derslikleri bir araya getirip, sıkıntıları giderme konusunda gayret göstermesini bekliyorduk.

Özellikle de, son günlerde, satanizmle alakalı -basında da çıktı- ailelere -14 000 aileye- bilgi vereceğini söyledi. Bugüne kadar, birçok aileye bu mektuplar gönderilmedi. Esas sıkıntının nereden kaynaklandığı konusunda da, zaten, umuyorum, önümüzdeki günlerde, bununla ilgili, Mecliste de, diğer zeminlerde de, Sayın Bakanımızın bulunduğu zeminlerde tartışmalar yapılacaktır.

Bölgemin bu sıkıntılarının giderilmesi konusunda Bakanlığımızın gayretlerini umuyor; hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Sayın milletvekilleri, lütfen, sırtını Divana çevirerek Genel Kurulda oturanlar doğru otursunlar. Bakın, daha önce ikaz ettim, hâlâ, Divana karşı aynı saygısızlık yapılmaktadır. Bundan sonra, burada isimlerini anons edeceğim. Rica ediyorum!.. Burası Meclis salonu arkadaşlar!..

ORHAN ŞEN (Bursa) - Sen de burada otururken aynısını yapıyordun!

BAŞKAN - Olur mu canım! Divana niye sırtını çeviriyorsun! Burası Genel Kurul salonu!..

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Burada biraz daha nazik ikaz edebilirsiniz!

BAŞKAN - Yani, hem usulüne uygun oturmuyorsunuz hem itiraz ediyorsunuz, ben anlamıyorum ki!.. Bakın, isminizi de ben anons etmedim...

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/914)

4.- Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in,  terörist başı Abdullah Öcalan'ın idam kararının TBMM' ne sevk edilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/946)

5.- Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu Tasarısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/956)

BAŞKAN - 3 üncü sırada, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve hizmetiçi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü sorusu vardır.

Sayın Bakan?.. Burada.

Üçünü birden mi okutalım, ayrı ayrı mı?..

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Üçünü birden okutalım.

BAŞKAN - Peki, üçünü birden okutalım; Sayın Bakan, siz de ayrı ayrı cevap verirsiniz efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün sözlü cevap vermesini delaletlerinize arz ederim.

                             Musa Uzunkaya

                                            Samsun

Soru 1- Vezirköprü Adliye Sarayında ihtiyaç fazlası olan kat ve bölümlerin atıl kalması karşısında Bakanlık olarak bu mekânın değerlendirilmesi düşünülmekte midir?

Soru 2- Söz konusu ihtiyaç fazlası mekânların Bakanlıkça hizmetiçi eğitim programlarında kullanılacağı yönünde, geçtiğimiz yıllar ve önceki adalet bakanları döneminde yapılan açıklama ve vaatlerin döneminizde gerçekleşmesi söz konusu olacak mıdır?

Soru 3- Vezirköprü İlçemizin sosyoekonomik yapısına büyük katkı sağlayacağı şüphesiz olan Adalet Bakanlığı Hizmet İçi Eğitim Merkezinin bugüne kadar açılmamış olmasının bizce bilinmeyen sebepleri var mıdır?

BAŞKAN - Öteki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                              Ali Naci Tuncer

                                          Trabzon

Teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın idam cezası Yargıtayca onaylanmış ve yargıca yapılacak bir şey kalmadığına göre, bu kararın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi gerekirken, Başbakanlıkta bekletilmesini hangi yasaya dayanarak yapıyorsunuz?

BAŞKAN - Öteki soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

                                      Salih Çelen

                                           Antalya

1- Hazırlanmakta olan af tasarısı kapsamında,

a. Mafya ve çeteler

b. Bankaları hortumlayanlar yer alacak mıdır?

2- Taslağı siyasî parti gruplarına göndermeyi ve bu konudaki görüş ve temennilerini almayı düşünüyor musunuz?

3- Koalisyonu oluşturan siyasî partilerin taslak üzerinde ittifakı mevcut mudur? Varsa çekinceler nelerdir?

4- Af tasarısının kanunlaşması halinde cezaevlerindeki rahatlama yüzdesi ne kadar tahmin olunmaktadır?

BAŞKAN - Sayın Bakan, aslında bu son sorunun konusu kalmamış; ama, size, yine de, üçüne birden cevap vermeniz için 15 dakika süre veriyorum.

ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ile hizmetiçi eğitim merkezine ilişkin (6/914) esas numaralı soru önergesine cevap vermek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hizmetiçi eğitim merkezi olarak kullanılmak üzere Vezirköprü Adliyesinin yerinde incelenmesi için 22.7.1999 tarihli onayla Bakanlığımızdan görevlendirilen elemanların Vezirköprü Adliye binasında yaptıkları inceleme ve araştırmalar sonucunda; binanın fizikî yapısının eğitim merkezine çevrilmeye elverişli olmadığı, binanın odalarının yeterli ve tadilata uygun bulunmadığı, yeterli bahçe, kapalı spor salonu ve uygulamalı eğitime elverişli odası olmadığı, binanın fizikî yapısının kapasite açısından yetersizliği nedeniyle az sayıda personelin eğitime alınabileceği, eğitim hizmetlerine tahsis edilebilmesi için yapılacak tadilatın zorluğu ve yüksek miktarda ödeneğe ihtiyaç bulunduğu, ilçede öğretmen desteği alınabilecek üniversite, hukuk fakültesi, yüksekokul ve polis okulu bulunmadığı, adliyede görevli hâkim ve cumhuriyet savcılarından öğretmen olarak yeterince yararlanılamayacağı tespit edilmiştir. Bu değerlendirmede, Vezirköprü'nün, konumu ve kapasitesi itibariyle, büyük bir ağır ceza merkezi olmaması, bölge merkezi olma özelliğinin bulunmaması dikkate alınarak, Vezirköprü'de bir hizmetiçi eğitim merkezi kurulmasının yararlı olamayacağı sonucuna varılmıştır. Bu nedenlerle, Vezirköprü'de bir eğitim merkezi kurulması çalışmalarına devam edilememiştir.

Öte yandan, hâkim ve cumhuriyet savcılarıyla adliye personelinin, ayrıca isteyen avukat ve noterlerin hizmet ve meslekiçi eğitimlerini sağlamak, hukuk ve adalet alanında inceleme ve araştırmalar yapmak amacıyla hazırlanan Türkiye Adalet Akademisi Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunmaktadır.

Bunun yanında, ceza infaz kurumları ile tutukevlerinin nitelikli personel ihtiyacını meslek öncesi eğitimle karşılamak, mevcut personelin bilgi ve eğitim düzeyini hizmetiçi eğitimle yükselterek bu kurumlardaki hizmet kalitesini iyileştirmek amacıyla Bakanlığımız Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne bağlı eğitim merkezleri kurulmasını amaçlayan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminde bulunmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Sayın Başbakana yöneltilen ve Bakanlığımızca cevaplandırılması istenilen, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, (6/946) esas numaralı soru önergesinin cevabına geçiyorum:

Ankara 2 Numaralı Devlet Güvenlik Mahkemesince, soru önergesinde adı geçen hakkında verilen ölüm cezasına ilişkin hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.11.1999 gün ve Esas: 1999/1296, Karar: 1999/3623 sayılı kararıyla onanmış ve hükümlünün dosyası, Anayasanın 87 nci madde hükmü çerçevesinde gereğinin yapılması için Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 3.1.2000 gün ve 0001 sayılı yazısı ekinde Başbakanlığa sunulmuştur.

Yargıtay tarafından verilen idam cezasının onandığının açıklandığı gün, adı geçen adına, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapan avukatları, kesinleşen idam hükmünün infazına hemen karar verilebileceğini ileri sürerek, cezanın infazının ertelenmesi yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 30.11.1999 tarihinde verdiği ihtiyatî tedbir kararıyla, başvuru hakkında mahkemece bir karar verilinceye kadar idam cezasının yerine getirilmemesini sağlayacak tedbirlerin alınmasını istemiştir. Bu karara uyulması Hükümetimizce kabul edilmiştir.

Bilindiği üzere, uygulamada kısaca "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" olarak adlandırılan İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa Sözleşmesi, 4 Kasım 1950 tarihinde Roma'da imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş diğer uluslararası sözleşmeler gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de Türk iç hukukundaki yeri, Anayasanın 90 ıncı maddesinde belirlenmiştir. Bu maddenin son fıkrasında, usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde olduğu, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine başvurulamayacağı öngörülmüştür.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi, 10 Mart 1954 tarihli ve 6366 sayılı Kanunla ülkemiz tarafından onaylanmıştır. Anayasanın 90 ıncı maddesine göre, sözleşme, Türk iç hukukunun bir parçası olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde 1.11.1998 tarihinde  yürürlüğe giren 11 numaralı protokolle yapılan değişiklikler sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi bugünkü yapısına kavuşmuştur. Bu mahkemenin verdiği bir ihtiyatî tedbir kararının Türkiye açısından uygulanması Anayasa ve uluslararası taahhütlerimizden kaynaklanmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1. Dairesi, başvuruyla ilgili olarak 21.11.2000 günü Strasbourg'ta yaptığı duruşmada, başvuran avukatlarını ve hükümetimiz temsilcilerini dinlemiş ve tarafları, başvurunun esasına ilişkin görüşlerini sunmaya davet etmiştir. Anılan Daire, 14.12.2000 günü açıklanan kabul edilebilirlik kararında, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 2 ve 3 üncü maddeleri, 5 inci maddesinin 1, 3 ve 4 numaralı fıkraları ile 6, 7, 8, 9, 10, 13, 14, 18 ve 34 üncü maddelerinin ihlal edildiğine ilişkin iddiaları esastan incelemeyi kabul edilebilir bulmuştur. Mahkeme, yakalanma nedenlerinin başvurana bildirilmediği iddiasının açıkça dayanaktan yoksun olduğu, gözaltı süresinin uzunluğuna karşı başvurabileceği herhangi bir hukuk yolu bulunmadığı iddiasını ise, gözaltının sona ermesinden itibaren altı ay içinde ileri sürülmediği gerekçesiyle reddetmiştir.

Mahkeme, ayrıca, 2 ve 3 üncü maddelere ilişkin iddiaların yeni bir yorum gerektirdiği gerekçesiyle, başvurunun 17 kişilik büyük dairede görülmesine karar vermiştir. Bu karara Hükümetimizce itiraz edilmiştir. Bunun üzerine, başvurunun Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 1. Dairesinde görülmeye devam edilmesi kararlaştırılmıştır. Başvurunun esastan incelenmesi halen 1.  Dairede devam etmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu Tasarısına ilişkin (6/956) esas numaralı soru önergesine cevaba geçiyorum:

Bilindiği gibi, Anayasanın 87 nci maddesine göre, genel ve özel af ilanına karar vermek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında bulunmaktadır. Bu bağlamda, 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 4616 sayılı Kanun, 22.12.2000 tarihli Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı gün yürürlüğe girmiştir.

Ancak, Kanunun 1 inci maddesinin bazı bentleri, Anayasa Mahkemesince, 18.7.2001 tarihli, esas 2001/4 ve karar 2001/332 sayılı kararla iptal edilmiş olup; bu karar, 22.10.2001 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu kararda, 1 inci maddenin 2, 4 ve 9 uncu bentlerinin iptal edilen kurallarının doğuracağı hukukî boşluk, kamu düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, iptal hükmünün, kararın Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra yürürlüğe girmesi öngörülmüştür.

Bakanlığımızca, Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınarak hazırlanan kanun tasarısı Başbakanlığa sunulmuştur. Tasarı, Anayasa Mahkemesi iptal gerekçeleri çerçevesinde hükümler getirmekte olup, Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğü takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır.

Öte yandan, söz konusu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların sayısı 72 546 iken, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra, 1.1.2001 tarihi itibariyle, 49 512 kişi olmuştur. Buna göre, cezaevlerinde daha önce yüzde 100,3 olan doluluk oranı, yüzde 67,4'e düşmüştür. Söz konusu Kanundan 18.1.2002 tarihine kadar 39 796 kişi yararlanmış, 27 427 hükümlü ve tutuklu, cezaevinden tahliye edilmiştir. 31.1.2002 tarihi itibariyle, cezaevlerinde, 29 381 tutuklu, 28 300 hükümlü olmak üzere, toplam 57 681 kişi bulunmaktadır. Bu tarih itibariyle cezaevlerindeki doluluk oranı yüzde 80'dir.

Bilgilerinize arz eder, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, böylece, 3 üncü, 24 üncü ve 33 üncü sıralardaki sorular cevaplandırılmıştır.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, izin verir misiniz...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya; lütfen kısa olsun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Bakanıma, bu nezaketinden dolayı teşekkür ediyorum. Bir kere, hakikaten, Sayın Bakanımızın sorulara cevap verme konusundaki hassasiyetini biliyorum ve özellikle de kendilerine teşekkür ediyorum; ancak, uzun zamandan beri -sorumda da ifade etmiştim, Bakanımız da ifade ettiler- Vezirköprü'deki bu talebi, daha çok 55 inci ve 56 ncı hükümetler döneminde Sayın Bakanımızın içinde bulunduğu kabine üyesi olan o günkü Adalet Bakanları yüksek sesle söylediler, yörede böyle bir kamuoyu oluşturuldu hükümetiniz tarafından ve biz de konunun takipçisi olmak durumunda olduk haklı olarak; çünkü, Sayın Bakanım da çok iyi biliyorlar, Vezirköprü Adliye Sarayı, belki birkaç ilçe halkını içine alabilecek kadar fevkalade büyük. Şimdi diyorlar ki "tadilat konusunda sıkıntı olabilir."

Sayın Bakanım, siz İstanbul'da bir imam-hatip binasını, el koyarak değil, ama, usulüne uydurarak adliye sarayına tahvil ettiniz ve orada ciddî revizyonlar yapıldı; yine ifadenize göre, 500 milyar civarında da bir harcama yapıldı. Tersinden böyle bir harcama yapılarak, hazır bir bina... Gündemin 7 nci sırada Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı var -ki, okulların, eğitim merkezlerinin yapılması söz konusu- yapılması söz konusu olacak 7 veya 8 tane eğitim merkezinden birisinin, muhtemelen, Karadeniz'de ve Samsun'da... Ki hazır bir binanız varken -bütçelerinizin darlığını çok iyi biliyoruz- revizyona çok müsait, etrafındaki alanı müsait, ek binaların yapılması için -sosyal hizmetler açısından- müsait olmasına rağmen, ilgili uzmanlarınızın veya müfettişlerinizin, bu anlamda verdiği raporun hikmetini doğrusu fazla anlayamadım.

Kaldı ki, arz ettiğim gibi, diğer alanlarda da zaman zaman değişiklikler yaptınız. En basit örneği, geçtiğimiz yılın sonlarında, bir okulun, adliye sarayına çevrilmesidir. Bir adliye sarayından eğitim müessesesinin çıkmaması, bina müsait olduğu halde neden imkânsız oldu; ben, onu, doğrusu anlayamadım.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Uzunkaya.

Soru cevaplandırılmıştır.

Sayın milletvekilleri, Devlet Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir tezkerede 14, 19, 21 ve 23 üncü sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracağını belirtmişlerdir. 14 üncü soruya geldiğimizde konuyu değerlendireceğim.

6.- Bursa Milletvekili  Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/920)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

7.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

8.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri - Şemdinli - Derecik beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/927)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

9.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/928)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

Sayın Fethullah Erbaş'ın da konuşma talebi vardır.

Buyurun Sayın Erbaş.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanına sormuş olduğum soru önergesine şu ana kadar bir cevap alabilmiş değilim.

Değerli arkadaşlar, bir öğretmen babası olarak şunlara şahit oldum: Balâ'nın yakın bir köyünde öğretmenlik yapan çocuğumun okuluna gidip baktığımda, üç sınıf -birinci, ikinci, üçüncü sınıflar- tek bir derslikte ders görüyordu. Birinci sınıftaki daha okumaya geçmeyen çocuklarla uğraşırken, ikinci sınıfın çocukları başka havada, üçüncü sınıflar zaten başka havada... Yani, bu, doğudaki bir okul değil, hemen yakınımızdaki bir okul ve bu şekilde bir eğitim sürdürülüp gidiyordu. Akşamdan, çocuk, tembih ediyor "sen, yarın, ısınmak için bir şeyler getireceksin ki, yarın soba yansın, sınıf ısıtılsın..." Bir öğretmen, yanında müstahdemi falan yok; öğretmen, aynı zamanda, okulun camlarını tamir edecek, çocukların döktüklerini toplayacak, hademelik yapacak; ondan sonra, birinci sınıflara dadılık yapacak, ikinci sınıflara bir şeyler öğretmeye çalışacak... Yani, bu öğretmenlerin sorunlarını gördükten sonra, Sayın Bakanıma, acaba, bunlara bir çözüm bulunabilir mi diye sordum; soruyu sorduğum günden bugüne kadar, bunlar aynen devam ediyor.

Doğudaki çocuklara gidip baktım; onlarda, sorun, biraz daha büyük. Ayrıca, orada, öğretmen -Türkçe biliyor- okula gelenler Türkçe bilmediği için, zamanının çok büyük bir bölümünü onlara Türkçe öğretmek için harcıyor. Bu sorunları çözmenin bir yolu olmalıdır.

Sekiz yıllık kesintisiz eğitim getirildi; çok güzeldi. Dedik ki, yatılı bölge okulları artırılsın; hakikaten çok önemli bir ihtiyaç. Yatılı bölge okulları artırılmış olsaydı, şu anda, o öğrenciler bir tek öğretmene muhtaç olmayacaklardı. Birinci sınıftaki öğrenciler, hakikaten, çok daha iyi bir netice alacaktı.

Şimdi, burada, fırsat eşitsizliği de var. Üç sınıfın tek derslikte öğretim gördüğü bir okuldaki öğrencilerin başarısıyla... Özel okul diye... Şu anda her tarafta var, yani, benim memleketimde bile şu anda 3 tane özel okul var ve her sınıfta 20 kişi... Bu çocuklar, şimdiden, anaokulunda İngilizce öğrenmiş, birbirleriyle İngilizce konuşurken, bizim çocuklarımız daha yeni yeni Türkçe öğrenmeyi sökmeye çalışıyorlar. Bunlarla diğerlerini aynı kulvarda yarıştırmanın da, herhalde, insaf ölçülerine uygun olmadığını tahmin ediyorum.

Değerli arkadaşlar, daha fazla konuşmak istemiyorum. Bundan sonraki soru önergemde de söz alacağım için, sözümü burada bitiriyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarım.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

10.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/929)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu soru da, üç birleşimde cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre yazılı soru haline dönüştürülmüştür.

Buyurun Sayın Erbaş.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Efendim, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanına sormuş olduğumuz soru, bugüne kadar cevaplandırılmadı.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, ders kitapları şu anda bir problem halindedir. Bizler okuduğumuz zaman Millî Eğitim yayınevleri vardı. Her sınıfa, aşağı yukarı, 5 sene, 6 sene, 10 sene aynı kitaplar okutulurdu. Biz, yayınevinden aldığımız bir kitabı, bizden sonraki çocuklara devrederdik; ama, şimdi öyle değil. 1980'lerden sonra, bilhassa 1990'lardan sonra, her sınıfın ders kitabı, her sene değişiyor. Çocukların aynı kitabı birkaç dönem okumaları gerekirken, her sene yeni bir kitap okunuyor; çünkü, ders kitapları değişiyor, onlar çöpe atılıyor, yenisi alınıyor. Bu, büyük bir israftır. Şu anda velilerimizin büyük bir çoğunluğu ders kitabı almaktan âciz durumdalar.

Bu ders kitapları hakkında basında da çeşitli söylentiler çıktı, çeşitli rant kavgalarının olduğu belirlendi. Tevhidi Tedrisat Kanunu çıktıktan sonra, tek tip eğitime geçtikten sonra, her gün bir yazar çıkıp yeni bir kitap hazırlarsa, o zaman durumumuz ne olacak?! Millî Eğitim Bakanımız, bir heyet kurarak, her sınıf için; yani, en güzel şekilde, en tafsilatlı şekilde, en pedagojik şekilde bir kitap hazırlasa, acaba daha iyi olmaz mıydı diye düşündük. Bunları çeşitli platformlarda dile getirdiğimiz zaman, haklısın da denildi; ama, her nedense, bugüne kadar önlem alınamadı.

Bizler, eskiden, sekiz kardeş aynı yerde okuyan insanlar olarak, büyüğümüz 1 inci sınıfı geçtikten sonra, ikinci çocuk aynı kitabı okuyordu, üçüncü çocuk yine aynı kitabı okuyordu veya komşunun ders kitaplarını almak suretiyle okuyorduk; eski kitap pazarları vardı, eski kitap pazarlarından çok ucuza kitap alıp, okuyabiliyorduk, o ders yılını atlatabiliyorduk; ama, şu anda heyhat!..

Zaten bugün dargelirlilerin çoğunlukta olduğu ülkemizde, bu kitap israfına bir çözüm bulunmasını, Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan ve millî eğitim camiasından istirham ediyoruz.

Bu soru önergesine Sayın Bakanımız cevap vermedi; ama, şu anda dile getirdiğimiz konulara inşallah duyarlı davranırlar, bundan sonra tek tip ders kitabı haline dönüştürürler diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erbaş.

Yazılı olarak da cevap verebilir; çünkü, yazılı soru haline dönüştü.

11.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/930)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

12.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

13.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/932)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

14.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

15.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934)

BAŞKAN - Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

16.- Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip edilemeyeceklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/936)

BAŞKAN - Şimdi, 14, 19, 21 ve 23 üncü sıralarında bulunan soruları Sayın Bakan cevaplandıracağını bildirdiği için, 14 üncü sırada, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır; soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                              Ali Naci Tuncer

                                          Trabzon

El konulan bankaların eski Bankalar Kanununun 64 üncü, yeni Bankalar Kanununun 14 üncü maddesine göre rehabilite edilip edilemeyeceği araştırılmış mıdır? Araştırılmış ise ne gibi sonuçlara ulaşılmıştır?

17. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,  Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/941)

BAŞKAN - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır; yine, 19 uncu sıradaki soruyu Sayın Bakan cevaplandıracak; onu da okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Bankacılık sisteminde ciddî sorunlar yaşanırken ve Bankalar Yasası altı ay arayla iki kere Meclise getirilmesine rağmen, işbu yasada öngörülen Bankalar Denetleme Üst Kurulunun oluşturulması için ve hangi gerekçeyle bir yıl bekletilmiştir?

BAŞKAN - Herhalde, 22 nci sıradaki soruyu da  cevaplandıracaksınız?

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Sayın Başkan, 14'ten 19 uncu sıraya kadar olanları, bankacılıkla ilgili olanları...

BAŞKAN - Öyle mi?.. O zaman, onların hepsini... Sizin bize gönderdiğiniz 14-19; doğru...

O zaman, 15 inci sıradaki soruyu da okutalım.

18. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, geçici işçilere kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/937)

BAŞKAN - Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                              Ali Naci Tuncer

                                          Trabzon

Farklı iş kollarında yüzbinlerce geçici işçi varken, neden sadece 45 000 işçinin daimî kadroya geçirilmesini gündeme getirdiniz? Bu durumu eşitlik ve hakkaniyet ilkeleriyle nasıl bağdaştırıyorsunuz? Yıllarca daimî kadroya geçebilmek ümidiyle geçici işçi statüsünde çalışan diğer yüzbinlerce işçinin de daimî kadroya geçirilmesi yönünde hükümetinizin herhangi bir çalışması var mıdır?

19. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kuru-lunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/938)

BAŞKAN - Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                              Ali Naci Tuncer

                                          Trabzon

Bankalar Denetleme Üst Kurulunun oluşturulmasının bir yıl süreyle gecikmesine koalisyon ortaklarının siyasî rekabeti mi sebep olmuştur? Siyasî rekabetten doğduysa, bunun maddî ve manevî sorumluluğunu kim taşıyacaktır?

20. - Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/939)

BAŞKAN - Soruyu okutuyorum...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Kaçıncı soru Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, gündemin başında Bakan talep edebilir; ama, yani...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN - Olsun canım, şurada hepsini cevaplandırsın, ne olacak yani?! Bir beş dakika, on dakika gecikelim. Ne var?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, 6 ay sonra 1 yıl sonra  cevaplandırılsa ne olur cevaplandırılmasa ne olur; zaten kanun çıktı.

BAŞKAN - Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                              Ali Naci Tuncer

                                          Trabzon

El konulan bankalara veya mensup oldukları holding şirketlerine devlet bankalarından son iki yıl içerisinde ne kadar kredi verilmiştir?

Verilen bu kredilerin ne kadarı geri dönmüştür?

21.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940)

BAŞKAN - Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Bankalar Kanunu çıkmasına rağmen, Bankalar Denetleme Üst Kurulu oluşturulmadığından dolayı, bankaların denetlenmesinde bir zafiyet meydana gelmiş midir?

22.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942)

BAŞKAN - Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Hukukumuzda temel haklardan olan mülkiyet hakkına ait ve akit serbestisine müdahale edilerek kiralar yüzde 25 ve yüzde 10'larda dondurulmuştur; ancak, enflasyon yüzde 50'ler civarında seyretmektedir. Bu durum karşısında hak sahiplerinin zararları kim tarafından ve ne şekilde karşılanacaktır?

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, veriliş tarihî nedir bunların efendim?.. Sayın Başkan, bunların veriliş tarihine bir bakar mısınız?.. Hangi tarihte verilmişler efendim? Kanun Anayasa Mahkemesine gitmiş, iptal olmuş, yeni kanun çıkmış; ondan sonra Sayın Bakan soruya cevap verse ne olur, vermese ne olur?

23.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,  kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/943)

BAŞKAN- Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Basında yer alan bilgilere göre, batırılan bankalarla ilgili, banka yeminli murakıplarınca hazırlanan raporların, aylarca, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının masasında bekletildiği ve unutulduğu iddiaları yer almıştır. Bu iddialar doğru mudur? Doğru ise, ihmali veya kastı görülenler hakkında yasal işlem yapılmış mıdır? Yapılmamış ise, yasal işlem yapmayı düşünüyor musunuz?

24.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,  faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944)

BAŞKAN- Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Bankalara el koymadan önce bazı bilgilerin banka sahiplerine ulaştığı ve gece yarısı bankaların içinin boşaltıldığı görsel ve yazılı basında yer almıştır. Bu bilgilerin banka sahiplerine kimler tarafından ulaştırıldığı tespit edilmiş midir? Edilmiş ise, ne gibi işlemler yapılmıştır?

25.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,  altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/945)

BAŞKAN- Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                                       Sevgi Esen

                                           Kayseri

Türk ekonomisinin kaldıramayacağı sayıda banka varken ve sistemle ilgili sıkıntılar had safhada iken, hangi gerekçelerle yeni 6 bankaya kurulma izni verilmiştir?

BAŞKAN- Şimdi, Sayın Bakan, 14 ile 19 arası ve 21 ile 23 arasındaki sorulara cevap vereceksiniz.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in kapatılan bankalara ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/936) sayılı sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hisse senetlerinin mülkiyeti, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilmiş olan bankalar, fona devredilmeden önce, malî bünyelerindeki olumsuzluklar nedeniyle, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi ve meri 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında yakın gözetim altında bulundurulmuşlardır.

Yakın gözetim altında bulunduruldukları süre zarfında, bu bankaların malî bünyelerindeki olumsuzlukların giderilmesi için alınması gerekli görülen tedbirler, bankanın eski yöneticileri ve sahiplerinden defaatle istenilmiştir.

İdarece alınması istenen tedbirlerin bu bankaların eski sahip ve yöneticileri tarafından kısmen veya tamamen yerine getirilmemesi sonucunda bankaların malî bünyelerinde zafiyet artarak devam etmiş ve sistemin istikrarını tehdit eden boyutlara ulaşmıştır.

Sonuç olarak, eski sahiplerinin mülkiyetinde kaldığı sürece sağlıklı bir yapıya kavuşturulması imkânsız hale gelen, zararları özkaynaklarını aşan ve faaliyetlerinin devamının mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından tehlike arz ettiği tespit edilen bu bankaların hisse senetlerinin mülkiyeti fona devredilmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz ettiğim cevapların yazılı olarak 15.12.2000 tarih ve 100518 sayılı yazıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilgilerinize arz eder, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - Şimdi efendim, ikinci soruya geçiyorum.

Yine, Trabzon Milletvekilimiz Sayın Ali Naci Tuncer'in geçici işçilere kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği 6/937 sayılı sözlü soru önergesini cevaplıyorum:

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşlarının daimî kadrolarına ilk defa işçi olarak alınacaklar hakkında uygulanacak sınav yönetmeliğine eklenen geçici maddeyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, 2000 yılında belirli süreli hizmet akdiyle geçici mevsimlik ve muayyen süreli işçi pozisyonlarında istihdam edilen ve 26.10.2000 tarihi itibariyle çalışmakta olanların, daimî işçi olarak tescillerinin kurumca yapılması kaydıyla, 2.2.2001 tarihinden itibaren üç ay içerisinde adı geçen kurumlarca daimî işçi kadrolarına geçirilebilecekleri, bu durumda olanlar için yönetmeliğe ek 1 inci ve ek 3 üncü madde hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştür.

26.10.2000 tarihli protokolde de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçelerinde öngörülen 66 programında yer alan ödenekler kapsamında 2000 yılında belirli süreli hizmet akdiyle geçici ve mevsimlik işçi pozisyonlarında istihdam edilmiş veya 26 Ekim 2000 tarihi itibariyle, çalışanların uzun süredir bu kurumlarda çalışmış olmaları ve iş deneyimleri dikkate alınarak sürekli işçi kadrolarına intibaklarının yapılacağı hüküm altına alınmıştır.

Bu değerlendirmeler çerçevesinde, münhasıran, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde geçici veya mevsimlik işçi pozisyonlarında istihdam edilenler, belirtilen şartları taşımaları kaydıyla yönetmeliğin ek 1 inci ve ek 3 üncü maddelerindeki hükümler uygulanmaksızın sürekli işçi olarak tescilleri yapılarak sürekli işçi kadrolarına geçirilmişlerdir.

Diğer kamu kurum ve kuruluşlarında yıllardır çalışan geçici işçilerin mağduriyetinin önlenmesi amacıyla, bunların sürekli işçi kadrolarına geçirilmeleri yönündeki çalışmalar, uygulanan ekonomik istikrar programı ve kamu harcamalarına ilişkin tasarruf tedbirleri çerçevesinde sürdürülmekle birlikte, konunun ancak bütçe olanaklarının elverdiği ölçü ve takvim içinde değerlendirileceği aşikârdır.

Gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak, burada arz ettiğim cevapların, yazılı olarak, 22.1.2001 tarih ve 3350 sayılı yazımız ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilginize arz eder, Yüce Meclise saygılarımı sunarım.

BAŞKAN - Böylece, 14 ve 15 inci sıralardaki soruları cevaplandırdınız. Yalnız, Sayın Bakan, siz başlangıçta İçtüzüğe göre, birleşimin başında kaç soruyu cevaplandıracağınızı bildirseydiniz, biz bunu okurduk, Genel Kurulu bilgilendirirdik; çünkü, soru sahibi arkadaşımızın da sizin verdiğiniz cevaba karşı açıklama hakkı var.

Soru sorma süremiz de doluyor. Genel Kurulda olmayan diğer soru sahibi arkadaşlarımız var. Soruları okutup yarın cevap verebilirsiniz. O arkadaşların da konuşma hakları var.

Sayın Ali Naci Tuncer bu iki soruya karşı bir şey söyleyecek misiniz.

ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Bankaların rehabilitasyonu hakkında verdiği cevaba karşı bir açıklamada bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - O zaman, mikrofonunuzu bir açalım. Ek bir açıklama olabilir.

ADNAN FATİN ÖZDEMİR (Adana) - Zamanımız doldu

BAŞKAN - Saat 19.00'da birleşimi kapatırız; çünkü öteki arkadaşlar...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Bakan kürsüde bekliyor.

BAŞKAN - Efendim, doğru; çünkü İçtüzüğü incelerseniz.. Usul böyle.

Buyurun Sayın Tuncer.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Bakan kürsüde bekletilir mi, bu doğru mu?

BAŞKAN - Efendim, Bakan kürsüde bekler; çünkü, sözlü soruya bakanın verdiği cevaba karşı milletvekili yerinden küçük bir açıklama yapabilir, ona karşı da bakan ek bir cevap verebilir. Usul böyle yani.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ama Bakan bekletilir mi?

BAŞKAN -  Efendim, usul böyle. Daha önce de böyle uygulama yaptık.

TURHAN GÜVEN (İçel) - İki sene olmuş sorulalı.

BAŞKAN - Neyse, uzatmayalım da...

Efendim, Sayın Ali Naci Tuncer'in açıklamasını ve Sayın Bakanın buna vereceği cevabın bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun Sayın Tuncer.

ALİ NACİ TUNCER (Trabzon) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum yazılı olarak da bana cevap vermişti; ancak, çok gecikmiş tabiî, güncelliğini kaybetmiş.

Bu Fona alınan bankaların o günkü mevzuatımıza göre ilkönce rehabilete edilmeleri yönünde mülga kanuna göre 64 üncü madde kapsamına alınması lazımdı. 64 üncü madde kapsamına alındığında Hazine, yönetim kuruluna elemanlar veriyor ve denetletiyordu onu. Sayın Bakanım daha önceden denetlettiklerini, bu kanuna uyduklarını ifade ettiler; ama, fiiliyatta hiçbir banka 64 kapsamına alındıktan sonra el konulmadı, direkt el konuldu; bendeki bilgiler öyle. Yanlışsa Bakanım bağışlasın beni. Çünkü, daha önce de, bugün hayatiyetini sürdüren, Sayın Bakanım herhalde biliyorlardır, üç dört banka 64 kapsamına alınmıştı ve rehabilite edilerek bugünkü krize rağmen halen bankacılık faaliyetlerine devam edebilmektedirler. Biz, o günkü ortamda, bunların rehabilite edilmesi amacıyla, Hazinenin daha yakın takibine alınması için 64 kapsamına alınmasını istemiştik; maalesef, bu yapılmadı direkt el konuldu ve son çıkan Bankalar Kanununda da -ki, biz, Anayasa Mahkemesine götürdük- bu hatalara bir daha düşülmemesi amaçlanmış; ama, bazı noksanlıklar var, herhalde bu noksanlıklar da yargıdan dönecektir.

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir şey söyleyecek misiniz?

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - Söyleyeceğim efendim.

BAŞKAN - Buyurun.

DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL (Devamla) - 64 üncü madde kapsamına -eski mülga kanuna göre- alınan bankalarla ilgili, bilgi sır kapsamına girdiği için, bu, kamuoyuna sadece tahmin olarak yansımıştı. Bizim göreve geldiğimiz dönemde aşağı yukarı yirmiye yakın banka 64 kapsamındaydı ve bunlardan büyük çoğunluğu da bildiğiniz gibi fona devredildi. Tabiî, Sayın Tuncer'in bunu sağlıklı durumda bilmesi mümkün değil. Çünkü, gizli bilgilerdi; ama, gerçek, bugün fona alınmış bu bankaların tamamı 64 kapsamından geçmiş bankalardır. Tabiî, 64'ün çeşitli kademeleri var; birinci kademesi, ikinci kademesi, üçüncü kademesi, bunlar muhtelif kademelerdeydi. Onun için, burada söylediklerimiz ve kendilerine yazılı ilettiklerimizin hepsi gerçektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Efendim, artık o geriye kalan 16, 17, 18, 19, 21, 22 ve 23 üncü soruları bir başka birleşimde cevaplandıralım. Çünkü, bir saatlik soru sorma süremiz de doldu.

Sayın milletvekilleri, bugünkü çalışma süremiz dolmuştur.

Sözlü soru önergeleriyle kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Şubat 2002 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma saati: 19.00

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.