DÖNEM
: 21 CİLT : 85 YASAMA YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ 63 üncü Birleşim 12 . 2 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. -
GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) Gündemdişi Konuşmalar 1.– Afyon Milletvekili Müjdat
Kayayerli'nin, Afyon Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi
Sitesine ilişkin gündemdışı konuşması 2.–
Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan'ın, Tunceli İlinin sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması 3.– Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına
ve Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin
gündemdışı konuşması B) Çeşıtlı İşler 1.– Genel Kurulu ziyaret eden
İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça "Hoş
geldiniz" denilmesi C) Gensoru, Genel Görüşme, Meclıs Soruşturmasi ve
Meclıs Araştirmasi Önergelerı 1.– İstanbul Milletvekili Celal Adan ve 22
arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin
dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi
amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255) D) Tezkereler ve Önergeler 1.– Aydın Milletvekili Yüksel Yalova
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin
Başbakanlık tezkeresi (3/982) 2.– Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir
Akcan'ın, bir heyetle birlikte Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete Elazığ
Milletvekili Mustafa Gül'ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/983) 3.– Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/410) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi
(4/450) 4.– Balıkesir Milletvekili Aydın
Gökmen'in, Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/714) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/451) 5.– Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın,
Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/735) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/452) IV.–
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) Öngörüşmeler 1.– Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya
ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini
ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/25) V.– SORULAR
VE CEVAPLAR A) Sözlü Sorular ve Cevaplari 1. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü İlçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/912) 2. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi
nedeniyle konuşması (6/913) 3.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet
Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(6/914) 4.– Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, terörist başı Abdullah Öcalan'ın idam kararının TBMM' ne sevk
edilmemesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk'ün cevabı (6/946) 5.– Antalya Milletvekili Salih Çelen'in,
Af Kanunu Tasarısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet
Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/956) 6.– Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi tahsilat
sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/920) 7.– Bursa Milletvekili Ahmet
Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Keles, Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol
sorunlarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921)
8.– Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri - Şemdinli - Derecik beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine
ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru
önergesi (6/927) 9. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
köy okullarının sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/928) 10.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/929) 11.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
ilköğretim masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/930) 12.– Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın,
zorunlu eğitim uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/931) 13.– Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, pancar üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/932) 14.– Erzincan Milletvekili Sebahattin
Karakelle'nin, ücretli usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü
soru önergesi (6/933) 15.– Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin,
Hakkâri Havaalanı Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/934) 16.– Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, kapatılan bankaların rehabilite edilip edilemeyeceklerine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/936) 17.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan
sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/941) 18.– Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, geçici işçilere kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/937) 19.– Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun geç oluşturulmasının
nedenine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/938) 20.– Trabzon Milletvekili Ali Naci
Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/939) 21.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/940) 22.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
kiralarda uygulanan artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/942) 23.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
kapatılan bankalarla ilgili olarak hazırlanan raporların ilgili Devlet
Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/943) 24.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında önceden bilgi sızdırıldığı
iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/944) 25.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in,
altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/945) B) Yazili Sorular ve Cevaplari 1.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
çeşitli bakanlıklarda yürütülen soruşturmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve
İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5059) 2.– Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Erzurum-Pazaryolu Endüstri Meslek Lisesi Projesine ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5363) 3.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in;
Bolu Tüneli Projesine, – Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın; Yazılı ve sözlü soru önergeleri ile dilekçelerin
cevaplandırılmasına, Ankara-İstanbul otoyolunun Bolu Dağı
geçişinin deprem hasarlarının sigorta güvencesine, Bazı projelerin ödemelerine ve
alacaklı-borçlu müteahhitlere, İlişkin soruları ve Bayındırlık ve İskân
Bakanı Abdülkadir Akcan'ın cevabı (7/5433, 5438, 5439, 5440) 4.– Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un,
Pontusculuk ve Misyonerlik faaliyetlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı
Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5446) 5.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Bakanlıkça yürütülen çalışmalara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'un cevabı (7/5448) 6.– Bursa Milletvekili Orhan Şen'in,
Ahıska Türklerinin diploma denklik belgesi başvurularına ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5454) 7.– Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, darp sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5462) 8.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Bafra Yoluna ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir
Akcan'ın cevabı (7/5465) 9.– Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman İlinin bazı ilçelerinin devlet hastanelerine ilişkin sorusu
ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5470) 10.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
bazı kurum başkanlarının harcırahlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye
Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5485) 11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
trafik kazalarının önlenmesine yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve
İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5490) 12.– İstanbul Milletvekili İrfan
Gündüz'ün, İstanbul Üniversitesinden bir heyetin Anıtkabire yaptığı ziyaret
harcamalarına ve sonrasında yapıldığı iddia edilen ek ders ücreti ödemelerine
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5494) 13.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
bazı sivil toplum kuruluşları temsilcileriyle yaptığı görüşmede kullandığı
iddia edilen bir ifadeye ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal
Derviş'in cevabı (7/5496) 14.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, teknik hizmetler sınıfındaki bazı personelin özlük haklarına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5503) 15.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
Bakanlıkça yapılan ihalelere, araç sayısına ve toplanan Eğitime Katkı Payına
ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5508) 16.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
Halk, Ziraat ve Emlak bankalarına ait araç ve cep telefonlarına ilişkin sorusu
ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5510) 17.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın, çiftçilerin desteklenmesi ile ilgili bazı kararnamelerin yürürlükten
kaldırılma nedenine ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf
Gökalp'in cevabı (7/5512) 18.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, şeker pancarı üretimine ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5515) 19.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, isteğe bağlı sigortalılığa ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5517) 20.– Bursa Milletvekili Ali Arabacı'nın,
Ziraat Bankasının Almanya'daki yapılanmasına ve Merkez Bankasının yurt dışı
döviz hesaplarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami
Çağan'ın cevabı (7/5530) 21.– Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, cami, müezzin ve imam sayısı ile atamalara ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan'ın cevabı (7/5541) 22.– Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin
Aydın'ın, memur maaş artışlarının enflasyon oranının altında kaldığı iddiasına
ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5548) 23.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
koruma tahsis edilen basın mensuplarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen'in cevabı (7/5568) 24.– Adana Milletvekili Ali Gören'in,
canlıların oluşumu hakkındaki Bilinçli Tasarım Teorisinin müfredata alınıp
alınmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/5578) 25.– Adana Milletvekili Ali Gören'in,
Evrim Teorisinin müfredattaki yerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5579) 26.– İstanbul Milletvekili Emre
Kocaoğlu'nun, yasak yayınlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kâzım
Yücelen'in cevabı (7/5587) 27.– Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Mardin İlindeki Doğrudan Gelir Desteği uygulamalarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5594) 28.– Giresun Milletvekili Rasim
Zaimoğlu'nun, Giresun Tarım Kredi Kooperatifleri ortaklarının kredi borçlarına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/5596) 29.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Ankara Üniversitesi Onkoloji Servisindeki cihaz kaynaklı yanlış tedavi
iddiasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/5613) 30.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
görevden alınan ve yerleri değiştirilen personeline ve Kırıkkale Üniversitesine
ayrılan ödeneğe ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun
cevabı (7/5620) 31.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
Kırıkkale'deki MKE fabrikalarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı
Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5624) 32.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
kurulacak MKE İmla Fabrikasının yerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5625) 33.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in,
Kırıkkale İlindeki bazı yatılı bölge okulu ihalelerine ilişkin sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5627) 34.– Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
öğrenci yurtlarına ve öğrenim ve harç kredisi alan öğrenci sayısına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/5629) 35.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Devlet Hastanesinin personel ihtiyacına ilişkin
sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5641) 36.– Adana Milletvekili Yakup Budak'ın,
Adana-Karataş İlçesi Tuzla Beldesi ve köylerinde sel baskınına uğrayan tarım
alanlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/5643) 37.– Muş Milletvekili Sabahattin
Yıldız'ın, Alpaslan I ve Alpaslan II Barajı ve Hidroelektrik Santrali
projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/5646) 38.– Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, Yalova'da yağışlardan etkilenen çiftçilerin sorunlarına ilişkin
sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5650) 39.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
BOTAŞ'ın doğalgaz alım ve satım fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5654) 40.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
cep telefonu ve baz istasyonlarının insan sağlığına etkisine dair bilimsel
araştırma yapılıp yapılmadığına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay
Vural'ın cevabı (7/5658) 41.– Nevşehir Milletvekili Mehmet
Elkatmış'ın, yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın banka hesaplarına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/5664) 42.– Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, doğalgaz ihalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5672) 43.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Karadeniz'de kurulması planlanan mobil santral projesine ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5673) 44.– Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz'un, Uluslararası Çocuk Olimpiyatlarına öncülük edilmesi konusunda bir
çalışma olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı
(7/5674) 45.– Tokat Milletvekili M.Ergün
Dağcıoğlu'nun, santral ve dağıtım tesislerinin işletme hakkı devir
sözleşmelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/5677) 46.– Tokat Milletvekili M.Ergün
Dağcıoğlu'nun, İstanbul'un, elektrik dağıtımının verildiği şirketle yapılan
sözleşme hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5678) 47.– Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, elektriğin maliyetine ve satış fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5679) 48.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
Millî Prodüktivite Merkezine ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5684) 49.– Kayseri Milletvekili Sadık Yakut'un,
TODAİE'ye ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5689) 50.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
doğalgaz ithalatına ve Mavi Akım Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5698) 51.– Afyon Milletvekili Halil İbrahim
Özsoy'un, Afyon-İzmir Karayolu üzerinde DDY'na tahsis edilen bir araziye
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5704) 52.– Yozgat Milletvekili İlyas Aslan'ın,
Yozgat İli ve ilçelerindeki doğalgaz boru hattı çalışmalarına ilişkin sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5705) 53.– Yozgat Milletvekili İlyas Aslan'ın,
Yozgat-Yerköy TİP-A-1 Kültür Merkezi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı
M. İstemihan Talay'ın cevabı (7/5707) 54.– Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, Balıkesir-Bandırma İlçesinde yapılan elektrik kesintilerinin nedenine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/5712) 55.– Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
elektrik fiyatlarına ve kaçak elektrik kullanımına ilişkin sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5726) 56.– Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, DLH Genel Müdürlüğünün Giresun İli yatırım projelerine ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5736) 57.– Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in,
tarihi camilerin korunmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Nejat Arseven'in
cevabı (7/5743) 58.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5768) 59.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5772) 60.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın cevabı
(7/5778) 61.– Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
APK çalışanlarına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki
Çakan'ın cevabı (7/5779) 62.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan
Bedük'ün, Ankara'nın bazı ilçelerindeki sokak ve cadde aydınlatmasına ilişkin
sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5788) 63.– Şanlıurfa Milletvekili Züfikar
İzol'un, Şanlıurfa-Siverek İlçesindeki elektrik kesintilerine ve Siverek TEDAŞ
Şefliğinin personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5800) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak
iki oturum yaptı. Samsun Milletvekili Kemal Kabataş'ın,
Türkiye Büyük Millet Meclisini, Barış İçin Asyalı Parlamentolar Birliğinde
temsil edecek Türk Grubunu oluşturmak üzere, DYP Grup Başkanlığınca aday
gösterildiğine; Moğolistan Meclis Başkanı ve beraberindeki
parlamento heyetinin, Gürcistan Parlamento Başkanı ve
beraberindeki parlamento heyetinin, Ülkemize davet edilmelerine; İlişkin Başkanlık tezkereleri Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Ankara Milletvekili Cemil Çiçek ve 22
arkadaşının, Ortadoğu'daki son gelişmeler konusunda genel görüşme, İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz ve 21
arkadaşının, gençliği tehdit eden satanizm ve benzeri akımların araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması, Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç ve 29
arkadaşının, Elazığ'daki krom üretimi ve Ferrokrom İşletmesi ile ilgili
sorunların araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması, İstanbul Milletvekili Aydın A. Ayaydın ve
20 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki
viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak güçlendirilmeleri için
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması, Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler ve 21
arkadaşının, Bingöl İlinin ekonomik, sosyal ve kentsel sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu ve 24
arkadaşının, intihar olaylarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması, Açılmasına ilişkin önergeleri (8/26,
10/250, 10/251, 10/252, 10/253, 10/254) Genel Kurulun bilgisine sunuldu;
önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırası geldiğinde
yapılacağı açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri
ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
Personeli Eğitim Merkezleri (1/744) (S. Sayısı : 786), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S.
Sayısı : 433), Kanun Tasarılarının görüşmeleri, ilgili
komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Denizcilik Müsteşarlığının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname, Devlet Memurları Kanunu, Harcırah
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/593) (S. Sayısı : 643) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı; tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı. 12 Şubat 2002 Salı günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşime 19.00'da son verildi.
No. : 84 II. – GELEN KÂĞITLAR 8.2.2002 Cuma Tasarı 1.– İstihdamın Teşviki
Amacıyla Ücret Dışı Yüklerden Bazılarının Ödenmesinin Ertelenmesi Hakkında
Kanun Tasarısı (1/950) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2002) Teklif 1.– İstanbul Milletvekili
Zafer Güler'in; Darülaceze Müessesesi
Müdürlüğünün Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğüne
Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/891) (İçişleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 4.2.2002) Sözlü Soru Önergeleri 1.– Mardin Milletvekili
Veysi Şahin'in, YÖK'e sunulan Mardin'de Eğitim Fakültesi kurulması hakkındaki
öneriye ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1703)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 2.– İstanbul Milletvekili
Osman Yumakoğulları'nın, telefon abonesi sayısına ve konuşma ücretlerinden
alınan vergi oranlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1704) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 3.– İstanbul Milletvekili
Osman Yumakoğulları'nın, ABD ziyaretinin sonuçlarına ilişkin Dışişleri
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1705) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1.– İstanbul Milletvekili
Emre Kocaoğlu'nun, boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki
viyadüklerin depreme dayanıklılığına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5978) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002) 2.– Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, kapatılan havaalanlarına
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5979) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.2.2002) 3.– Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, su işletmelerinin faaliyetlerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5980) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002) 4.– Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, TBMM'ye içme suyu veren firmalara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5981)
(Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002) 5.– Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Ankara Atatürk Acil Yardım ve Travmatoloji Hastanesi
ihalesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5982) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.2.2002) 6.– Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, Bolu Tüneli inşaatına ve deprem hasarının sigorta bedeli ile
ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5983) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002) 7.– Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, bir erin ölümü ve dayak olaylarıyla ilgili iddialara
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5984) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.2.2002) 8.– Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, altın ve döviz rezervlerimize ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5985) (Başkanlığa
geliş tarihi: 6.2.2002) 9.– İstanbul Milletvekili
Azmi Ateş'in, okul müdürü adaylarının alındığı hizmet içi eğitim
kurslarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5986) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 10.– Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, bazı kamu
bankalarının yönetim, denetim ve tasfiye kurulları üyeleri hakkındaki
soruşturmalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5987) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2002) 11.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, AB Komisyonu Başkanına bildirildiği iddia edilen yeni terörist
örgütlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5988) (Başkanlığa geliş
tarihi: 7.2.2002) 12.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Türk Diyanet Vakıf-Sen Genel Başkanı hakkındaki bazı iddialara
ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5989) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2002) 13.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Genelkurmay
Başkanlığının yazılı basına verdiği ilanlarda nasıl bir değerlendirme yaptığına
ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5990) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2002) 14.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, İKO-AB
toplantısında KKTC'nin temsiline ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5991) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 15.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Yüksek Denetleme Kurulu raporunda Ziraat Bankası yetkilileri
tarafından bazı firmaların borçlarının silindiği hakkındaki iddialara ilişkin
Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5992) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2002) 16.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, basında çıkan tehdit edildiği hakkındaki açıklamasına ilişkin
Devlet Bakanından (Şuayip Üşenmez) yazılı soru önergesi (7/5993) (Başkanlığa
geliş tarihi: 7.2.2002) 17.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Cumhurbaşkanının cezalarını kaldırdığı mahkûmlara ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5994) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.2.2002) 18.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, tutuklu olarak
yargılanan Dinç Bilgin ile Cavit Çağlar'ın hastane tedavilerine ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5995) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 19.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yargıtay
Cumhuriyet eski Başsavcısının oturmaya devam ettiği lojmana ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5996) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 20.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, THY'nin 1982
yılında yaptığı uçak alım ve kiralama ihalesi ile ilgili iddialara ilişkin
Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5997) (Başkanlığa geliş tarihi:
7.2.2002) 21.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Ziraat ve
Emlak Bankasından kredi alan yabancı firmalara ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru
önergesi (7/5998) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 22.– Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, kapatılan
havaalanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5999)
(Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 23.– Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Filistin Devlet Başkanının Türkiye'den yardım talebine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6000) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) 24.– İstanbul
Milletvekili Ali Oğuz'un, İstanbul Lisesi Müdürlüğüne ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6001) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002)
No.
: 85 11.2.2002 Pazartesİ Tasarı 1.- Astsubay Meslek Yüksek Okulları Kanunu Tasarısı (1/951) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 5.2.2002) Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi 1.- Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik, APK çalışanlarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 11.2.2002
tarihinde geri almıştır (7/5776) No. : 86 12.2.2002 SalI Teklif 1.– Saadet Partisi Grup Başkanvekilleri Çorum Milletvekili Yasin
Hatiboğlu, Konya Milletvekili Veysel Candan, Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi
Hatipoğlu ile 9 Milletvekilinin Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi (2/892) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.2.2002) Raporlar 1.– Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu ve 11 Arkadaşının,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önerge
(2/92) (S. Sayısı: 815) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME) 2.– Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan
Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/417) (S. Sayısı: 816) (Dağıtma tarihi:
12.2.2002) (GÜNDEME) 3.– İçel Milletvekili Hidayet Kılınç ve 5 Arkadaşının, İki İlçe ve
Bir İl Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci
Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önerge (2/578) (S. Sayısı:
817) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME) 4.– 354 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerin Devlet Tiyatroları Genel
Müdürlüğüne Ait Bölümünde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/936,
1/897) (S. Sayısı: 818) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME) 5.– İstanbul Milletvekili
Mehmet Ali Şahin ve 55 Arkadaşının, Bakanlığı Döneminde Usulsüzlük ve
Suiistimallere Yol Açtığı ve Göz Yumduğu, Gerekli Tedbirleri Almayarak Görevini
Kötüye Kullandığı ve Bu Eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 228, 230, 240 ve 366
ncı Maddelerine Uyduğu İddiasıyla
Bayındırlık ve İskân Eski Bakanı Koray Aydın Hakkında Anayasanın 100 üncü ve
İçtüzüğün 107 nci Maddeleri Uyarınca Bir Meclis Soruşturması Açılmasına İlişkin
Önergesi ve Meclis Soruşturması Komisyonu Raporu (9/4) (S. Sayısı: 819) (Dağıtma tarihi: 12.2.2002) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergesi 1.– Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz'ün, Manisa İlinde bulunan tarihi eserlerin bakım, onarım ve
restorasyonunun yapılıp yapılmayacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1706) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1.– İstanbul Milletvekili
Celâl Adan'ın, Altı Nokta Körler Derneği hizmet binasının tahsisinin sona
ermesine ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/6002)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) 2.– Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük'ün, şeker pancarı alımında uygulanan prim sistemine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6003) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.2.2002) 3.– Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Sağlık İşleri
Genel Müdürlüğü hizmet binasına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından
yazılı soru önergesi (7/6004) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) 4.– Bursa Milletvekili
Teoman Özalp'in, kamyon taşımacılığı yapan esnafın vergi yüküne ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/6005) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) 5.–Bursa Milletvekili
Teoman Özalp'in, pancar ürün bedellerinin ödenmesi için yapılan çalışmalara
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/6006) (Başkanlığa
geliş tarihi: 8.2.2002) 6.– İstanbul Milletvekili
Zafer Güler'in, Atatürk Orman Çiftliği Hayvanat Bahçesine ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6007) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.2.2002) 7.–Yozgat Milletvekili
Mehmet Çiçek'in, Fener Rum Ortodoks Patriğinin kültür anlaşmaları imzaladığı
iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6008) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.2.2002) 8.– Yozgat Milletvekili
Mehmet Çiçek'in, Protestan mezhebi ve Bahailik faaliyetlerine ilişkin İçişleri
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6009) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) 9.– Hatay Milletvekili
Mustafa Geçer'in, ilaç fiyatlarına ve alınan katılım payına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/6010) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) 10.– Adana Milletvekili
Ali Gören'in, ABD Dışişleri Bakanı ile yazılı olmayan bir anlaşma yaptığı
iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6011)
(Başkanlığa geliş tarihi: 8.2.2002) Meclis Araştırması Önergesi 1.– İstanbul Milletvekili
Celâl Adan ve 22 arkadaşının, Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları
üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık durumlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve
105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/255) (Başkanlığa geliş tarihi: 6.2.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 12 Şubat 2002 Salı BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ KÂTİP ÜYELER :Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Mehmet BATUK
(Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 63 üncü Birleşimini açıyorum. Yeterli çoğunluğumuz
vardır; çalışmalara başlıyoruz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, sizin
isteğinizi yarın yerine getirelim; bugün, nasıl olsa denetim günü, muhalefetin
işine yarar. Kusura bakmayın. Yani, daha doğrusu, ben, salı günleri yoklama
yapmak da pek istemiyorum; o gün, muhalefetin denetim hakkı var... Kanunlar...
Yani, bence bir mantığı da var. VEYSEL CANDAN (Konya) - O
zaman, yarınki yoklama talebimizi not edin. BAŞKAN - Peki, efendim.
Neyse, onu da, şimdiden iktidar grubunun grup başkanvekilleri öğrenmiş oldular. Sayın milletvekilleri,
gündeme geçmeden önce gündemdışı söz talebinde bulunan üç arkadaşımız var;
ancak, bugün, bir gazetede bir yazı var; deniyor ki: "Petrol İşleri Genel
Müdürü Yusuf Çelik 'usule aykırı petrol ürünü ithalatı için, bakanlar,
milletvekilleri aracı oluyor, geçit vermiyoruz, aracının da fiyatı 100 000
doları buluyor' diyor." Yani, eskiden, basın, tabiî, milletvekillerine,
Parlamentoya saldırıyordu, şimdi, artık, bürokratlar saldırıyor; ama, bu kişiyi
özellikle iddiasını ispata davet ediyorum, ben Meclis Başkanvekili olarak...
Yani, eğer, ispat edemiyorsa, demek ki, kendisi iftiracıdır. Bu, özellikle
iktidar partisi milletvekillerine karşı söylenmiş bir sözdür; çünkü, muhalefet
partisi milletvekilleri olarak bakanlar bizim telefonlarımıza dahi çıkmıyorlar;
yani, onun için, bizim böyle aracılık yapmamız söz konusu değil, iktidar
partisi milletvekillerinin de aracılık yapması söz konusu değil; ama, maalesef,
birileri ucuz kahramanlık yapmak için, böyle, işte, Parlamentoya,
milletvekillerine iftira atmak suretiyle büyümeye çalışıyorlar. Birinci gündemdışı söz,
Afyon Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Çobanlar depremleri sonuçlarıyla ilgili ve
Çay Küçük Sanayi Sitesiyle ilgili gündemdışı söz isteyen Afyon Milletvekili
Müjdat Kayayerli'ye verilmiştir. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Afyon Milletvekili Müjdat Kayayerli’nin, Afyon
Sultandağı depreminin sonuçlarına ve Çay Küçük Sanayi Sitesine ilişkin
gündemdışı konuşması. MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon)
- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 60 ıncı Birleşimde gündeme getirilen
Sultandağı, Çay, Bolvadin ve Çobanlar depreminin sonuçları hakkında söz almış
bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyor, depremde hayatını kaybeden 43
hemşerimize Allah'tan rahmet, milletimize ve ailelerine başsağlığı diliyorum. Sultandağı, Çay ve
Çobanlar depremi, Afyon İlimizde, son rakamlara göre 48 beldeyi, 123 köyü ve 11
ilçemizi etkileyerek 525 000 vatandaşımızın yaşadığı bölgede zarar vermiştir.
210 resmî bina, 6 250 bina, 450 işyeri, 500 kadar çiftlik, ağır, orta ve hafif
hasarlıdır. 4 350 ahırın yıkık ve ağır hasarlı olduğu tespit edilmiştir. 307
büyükbaş, 3 085 adet küçükbaş hayvan da telef olmuştur. Bayındırlık Bakanlığından
128, Tarım Bakanlığından 62 teknik eleman, hasar tespit çalışmalarını devam
ettirmektedir. Sağlık Bakanlığı, bölgeye 20 doktor göndermiştir. Deprem bölgesinde, bugün
itibariyle, 21 140 çadır, 76 325 battaniye, 12 500 katalitik soba ve 159
konteynerin dağıtımı yapılmış olup afetzedelere dağıtılmak üzere, Sosyal
Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan 600 milyar, Bayındırlık Bakanlığınca
500 milyar nakdî yardım yapılmıştır; ancak, gönderilen bu yardımlar
yetmemektedir. Vatandaşlarımız
psikolojik bir şok yaşadığından, 800'e varan artçı depremlerden etkilendiği
için, afetin ve krizin çehresi değişmiştir. Bu bakımdan, Afyon İl Kriz
Merkezine acilen 1 trilyon gönderilmelidir. 3 000 adet katalitik sobaya, seyyar
tuvaletlere, kuru gıda maddesine, sıcak yemeğe, temizlik maddesine ve ilaca
acil ihtiyaç vardır. Depremzedelerin,
yağmurlu, karlı havada, acil barınma, ısınma ve temel gıda maddelerinin
temininde süreklilik sağlanmalıdır. Özellikle, depremde hasar
gören 84 eğitim kurumunun onarımının ikinci yarıyıl eğitimine hazır hale
getirilebilmesi için 2 trilyon 100 milyar, 31 sağlık tesisinin hizmete
sunulması için 500 milyar, cami ve minarelerin Diyanet İşleri Başkanlığınca
onarımı için 2 trilyon, 3 hükümet konağının hizmete açılabilmesi için 150
milyar ödeneğe ihtiyaç vardır. 216 işyeri kapasiteli Çay
Küçük Sanayi Sitesi tamamen yerle bir olmuş, tüm iş makineleri ile tezgâhlar
kullanılmaz hale gelmiştir. Çay Sanayi Sitesi esnafımızın, halen 16 milyar geri
ödemeli borçları vardır; söz konusu borçlarının silinerek, faaliyetlerinin
devamı için, düşük faizli ve uzun vadeli krediyle desteklenmeleri zaruret
haline gelmiştir. Çay İlçemizin en büyük
gelir kaynağı olan, yanlış proje ve müteahhit hatasından yıkıldığı anlaşılan
Çay sanayiini hızla ayağa kaldırmalıyız ve Eber Kasabası gibi yeniden inşa
etmeliyiz. Enkazları kaldırmada
kullanılan vinçler Afyon'da olmadığından, en az 10 adet vinç, çevre illerden
acele olarak temin edilmelidir. Sap-saman, Eber Gölü
kamışının selüloza dönüştürüldüğü, 458 vatandaşımızın çalıştığı Çay SEKA
Fabrikası makinelerinin depremden büyük zarar görmesine rağmen, deprem
raporlarında yer almaması dikkat çekicidir. Çay SEKA Fabrikasına yapmış olduğumuz
ziyarette, buradaki makinelerin ne kadar zarar gördüğünü, bu fotoğraflar
belirlemektedir. Bu bölgedeki
insanlarımız, fabrikaya kamış satarak geçimlerini kazanmaktadırlar. Hammadde
olarak kamış alımının yapılması, Sultandağı, Bolvadin ve Çay İlçeleriyle, bu
ilçelere bağlı kasaba ve köylerdeki kamış satıcılarının mağduriyetlerinin
giderilmesi açısından önemlidir. Nisan ayında ödenmesi
gereken pancar paralarının, Bakanlar Kurulumuzun aldığı karar gereği, bu
haftadan itibaren ödenmesi afetzede çiftçilerimizi sevindirmiştir. Sonuç olarak, Marmara,
Bolu ve Afyon depremlerinden ibret alarak ulusal afet planı çıkarmalıyız.
Bölgede 171 000 yemek dağıtan, bölgede 1975 kişiyi muayene eden, günde 15 000
kişiye yemek veren, 5 ambulans, 12 seyyar mutfak, 21 000 çadır gönderen
Kızılayın hizmetini de kutlayarak, ilimizde ve Türkiyemizin fay hatları
kavşaklarında bulunan illere, Kızılay bölge depolarının ve lojistik destek
koordinasyon merkezlerinin açılmasını gerçekleştirmeliyiz. Afyon Belediyemizin,
Sultandağı, Çay ve Çobanlar'da kurduğu aşevi hizmetlerini, vatandaşlarımız
takdirle karşılamışlardır. Deprem bölgemize gelen bütün devlet adamlarımız
alkışlarla karşılanıp alkışlarla uğurlanmışlardır. Devletimizin, 57 nci
hükümetimizin depreme duyarlılığı, vatandaşlarımıza umut ve moral vermiştir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, 1
dakika eksüre veriyorum, lütfen tamamlayın. MÜJDAT KAYAYERLİ
(Devamla) - Tamamlıyorum Başkanım. Deprem sigortası
yaptıramayan depremzedelere, karşılıksız yardım yapılarak, evlerini yapmalarını
teşvik etmenin en güzel yöntem olabileceğini ifade etmek istiyorum. Bunun için,
4 tip proje açıklanmalı ve bu projeler vatandaşlarımıza sunulmalı, seçilen
projeler mutlaka orada inşa edilmelidir. Bununla ilgili olarak, toplu konut ile
afet işleri ortak çalışma yapmalıdır. Vatandaşlarımızı ziyaret
eden, acılarını paylaşan bütün devlet erkânına, Sayın Başbakanımıza, Sayın
Başbakan Yardımcılarımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza, Sayın Genelkurmay
Başkanımıza, bakanlarımıza, milletvekillerimize ve muhalefet partilerinin
liderlerine teşekkür ediyor, Yüce Meclise saygılarımı sunuyor, yaraların en
yakın zamanda sarılacağına inanıyorum. Saygılarımı sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Kayayerli. Efendim, depremzede
vatandaşlarımıza, biz de geçmiş olsun diyoruz, hayatını kaybedenlerin
yakınlarına başsağlığı diliyoruz, kendilerine de Allah'tan rahmet diliyoruz. Gerçi bu konu, geçen
hafta burada konuşulmuştu; ama, deprem çok önemli bir olay olduğu için, o
yörenin insanlarının dertlerinin unutulmaması için, size yeniden söz verdim
efendim. Gündemdışı konuşmaya cevap
verecek hükümet mensubu?.. Yok B) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. – Genel Kurulu ziyaret eden İsrail-Türkiye
Parlamentolararası Dostluk Grubuna Başkanlıkça “Hoş geldiniz” denilmesi BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, gündemdışı ikinci konuşmaya geçmeden önce, şu anda, Türkiye
Büyük Millet Meclisini, İsrail-Türkiye Parlamentolararası Dostluk Grubu ziyaret
etmektedir. Kendilerine hoş geldiniz diyorum, Türkiye'de, iyi ve rahat bir
ikamette bulunmalarını diliyorum efendim. (Alkışlar) Gündemdışı ikinci söz,
kendi ilinin sorunlarını dile getirmek üzere Tunceli Milletvekili Sayın Bekir
Gündoğan'a verilmiştir. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sizin de iliniz Sayın Başkan, süreyi 10 dakika verin. BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli)
- İkimizin de ili efendim. BAŞKAN - Efendim, benim
de ilim tabiî, zaten onun için söz verdim yani. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam) 2. – Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan’ın, Tunceli İlinin
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması BEKİR GÜNDOĞAN (Tunceli)
- Teşekkür ederim efendim. Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; ilimle ilgili birkaç sorunu dile getirmek için şahsım adına
söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçi, sorunlarımız
çok; ama, burada birkaçını dile getirmek istedim. Birincisi, birkaç defa
gündeme getirdik, Pertek İlçemizde Pertek İplik Fabrikası diye bir fabrika
vardı. Pertek, güzel bir ilçemizdir. Hepiniz biliyorsunuz, yıllardan beri iplik
üreten bu fabrika birkaç seneden beri durdurulmuştur. Burada üretilen iplik,
Diyarbakır Sümerhalının dokuma tezgâhına gidiyor. Tabiî, bu kapandıktan sonra
Isparta'dan Diyarbakır'a iplik gönderilmeye başlandı. Bu, işin siyasî bir
boyutu, bu ayrı bir konu; ama, burada çalışan bu işçi kardeşlerimizin, emekçi
kardeşlerimizin bir durumu söz konusu; iki seneden beri boş evde oturuyorlar,
strese kapılmışlar. Oysaki, o bölgede, hem Devlet Su İşleri hem Karayolları hem
de Köy Hizmetleri bölge müdürlüklerimizin, bu işçi, bu emekçi kardeşlerimize
ihtiyacı vardır. Öyleyse, bunları bir an önce bu kurumlara aktarıp, hem bu
insanları bu stresten kurtarmamız gerekir hem de bunların işgücünden
faydalanmamız gerekir, bundan daha doğal bir şey olamaz sanıyorum; yetkililere
bunu arz etmek istiyorum. İkincisi, Pertek İplik
Fabrikası 10 000 metrekare üzerine gölün kenarına kurulmuş çok güzel bir
binadır; lojmanlarıyla, parkıyla, bahçesiyle, göldeki arıtma tesisleriyle, her
yönüyle çok güzel bir binadır. Şimdi bu fabrikanın yeri Maliye
Bakanlığımızdadır. Burayı, Maliye Bakanlığımızın Millî Eğitim Bakanlığımıza
devretmesiyle, su ürünlerine dayalı, Fırat Üniversitesine bağlı iki yıllık
yüksekokul haline getirmek istiyoruz. Şu anda, bu fabrikamızın bir kısmında da
askeriyemiz var. Gerçi, askeriyemiz kendisine yeteri kadar yer yapabilir, o
güçtedir, o maddî olanaktadır; ama, bu fabrikanın yeri gerçekten Tunceli ve
Pertek için çok önemlidir. En doğrusu, burayı yüksekokul haline getirmektir,
hem öğrenci potansiyelimiz vardır hem baraj gölünün kenarıdır, sahası da
güzeldir. Bunu bu şekilde değerlendirirsek, zannedersem Tunceli'ye en büyük
iyiliklerden birisini, Pertek'e en büyük iyiliklerden birisini yapmış oluruz. Bir diğer konu, Millî
Eğitim Bakanlığımızla ilgili. Değerli arkadaşlar, 13 Ocak 1999 tarihli, 23582
sayılı, ilgili kararın 5 inci maddesinde "hapishane, umuma açık yerler ile
içkili yerlerin öğretim kurumlarına en az 200 metre uzaklıkta bulunması
zorunludur" deniliyor. Belki, metropoller için bu doğrudur, bu
mantıklıdır; ama, bu, doğu, güneydoğuda, Tunceli gibi ufak yerlerde, Tunceli,
Erzurum, Bitlis gibi yerlerde pek mantıklı değildir; çünkü, bu illerimizin, mesela,
Tunceli'nin sekiz ilçesi vardır, bu ilçelerin çoğunda, gerçekten de, okullara
200 metre, 300 metre uzakta bina yoktur. Ha, şimdi, diyeceksiniz ki, oraya ayrı
bir yasa mı uygulayalım?.. İyi güzel de, 20 yıldan beri orada olağanüstü
halleri uyguluyoruz; bu, ayrı bir yasadır. Yani, bu uygulanıyor da, o zaman,
okullara yakınlığı konusundaki bir yasa değişikliği veyahut da bir genelge
kapsamındaki bir şeyi niye uygulayamıyoruz?!. Ben, bunu dile getirmek istiyorum
ve Sayın Millî Eğitim Bakanımızın bu konuda gereken hassasiyeti göstereceğine
inanıyorum; çünkü, hem ruhsat almış lokantalar, içkili yerler kapanıyor,
ruhsatı yenileyemiyor hem de yenisi açılamıyor. Öyleyse, buna mantıklı bir
çözüm getirmemiz gerekiyor. Bir diğer genelge, yine,
hep yönetmelik, genelgelerle, kanun hükmünde kararnamelerle bugüne kadar ne
yazık ki geldik; daha yeni yeni bunları değiştirmeye çalışıyoruz, gerçek
yasaları yerine koymaya çalışıyoruz; ama, ne kadar gücümüz yeter tabiî o,
hepinizin malumu. 27 Ocak 1998 tarihinde, boşalan köylerle ilgili genelge... Değerli arkadaşlar, bu
okuyacağım genelge, o günün koşullarında belki mantıklı olabilir; ama, bu
genelgenin, bugün, miadı geçmiştir bana göre. Nasıl ki, miadı geçen bir ilaç
bir şeye yaramaz, bu genelgenin de miadı geçmiştir; işin gerçeği budur. Genelgenin kapsamı şu:
"a) Güvenlik bakımından iskâna açılabilecek yerleşim merkezlerine geriye
dönüş taleplerinin, 1- Yerleşim yerlerinin
toplulaştırılması prensibine uygun olarak, köy altı yerleşim birimlerinin
iskâna açılmasına izin verilmemelidir" deniliyor. Yani, burada ne demek
isteniliyor biliyor musunuz; köye girersin; ama, köy alt birimine; yani, mezraa
giremezsin diyor. Yani, böyle bir mantık olmaz!.. Yani, köye gidiyorsam, ben,
köyümdeki mezrama da gitmeliyim, oraya da yerleşmeliyim. Eğer, onu
yasaklıyorsan, ki, ben, bu sene, Tunceli'de, bu sorunla çok karşı karşıya
geldim, Sayın İçişleri Bakanımıza daha önce de bunu arz ettim; yazacağı iki
satır yazıyla, bu genelgeyi geri çekmediği sürece... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Efendim, size de,
1 dakika eksüre veriyorum; tamamlayın. Buyurun. BEKİR GÜNDOĞAN (Devamla)-
Gerçekten, Tunceli ve Tunceli gibi illerde, hele hele olağanüstü halin olduğu
illerde bu sıkıntı oldukça yaşanmaktadır. Bir diğer sorun,
Erzurum-Pülümür-Mutu yolu. Sayın Başkan, saygıdeğer
milletvekilleri; bu yol o kadar önemli bir yol ki, kuzey ile güneyi birbirine
bağlayan bir yol; ama, senelerden beri biz bu yolun bağlantısını bir türlü
kuramadık. Bu yolun bağlantısını kurmak için yapılması gereken sadece 8
kilometrelik bir yer kalmıştır. Sadece 8 kilometrelik bir yolla, düşünün, eğer,
siz Erzurum üzerinden Karadeniz Bölgesine giderseniz 450 kilometre yol
katediyorsunuz. Eğer, Erzurum ve Sıvas üzerinden giderseniz 762 kilometre yol
katediyorsunuz. Yani, 762 kilometre veya 450 kilometre yerine Pülümür-Mutu
yolundan giderseniz sadece 232 kilometre yol kat ediyorsunuz. Bu kadar önemli,
kuzeyi güneye bağlayan bu yolun kalan 8 kilometrelik kısmının bu sene
bitirilmesini gerçekten Sayın Bakandan istirham ediyorum; çünkü, oldukça
önemlidir. Diğer konuları da burada vurgulamak istiyordum; ama, sürem doldu. Saygıdeğer bakanlarımızın
gereken hassasiyeti göstereceklerine inanıyor, beni dinlediğiniz için hepinize
teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gündoğan. Tabiî, Tunceli'nin
sorunlarını böyle 5 dakikada, 10 dakikada dile getirmek mümkün değil, ama,
Tunceli'nin en büyük sorunu, olağanüstü halin bir an önce kaldırılmasıdır. O
kalkarsa, en azından çok önemli bir problem halledilmiş olur. Sayın hükümetimizden
Tunceli'nin sorunlarına ilgi duyup da cevap vermek isteyen var mı? Yok
herhalde. Tabiî, sayın hükümetimizin işi çok, Tunceli İlinin sorunlarına
herhalde ayıracak zamanları yok, onun için cevap vermiyorlar; ama, gerçekten
çok sorunlu olan bir ilimizdir, çok sıkıntılar var. Burada arkadaşımız çok
küçük bir bölümünü dile getirdi. Buyurun Sayın Çalık. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, tabiî ki, geçtiğimiz hafta yaşadığımız depremle ilgili bir iki
cümle söylemek için sizden izin rica ediyorum. BAŞKAN - Peki, buyurun. HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Sayın Başkanım, önce, söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum. Önce, Sultandağı
depreminde ve Marmara depreminde hayatını kaybeden tüm yurttaşlarımıza
Allah'tan rahmet diliyorum, geride kalanlara başsağlığı diliyorum. Şimdi, ben, burada,
önemli bir konuyu dikkatinize arz etmek istiyorum. Bilim adamları veya herhangi
bir yetkili veya etkili kişi, kim nerede bir televizyon kamerası görürse, bir
mikrofon görürse gelişigüzel konuşma alışkanlığı elde etmiş ve bu konuda bizim
bölgelerimiz çok ciddî şekilde sıkıntı çekiyor ve insanlarda infial yaratıyor,
insanları psikolojik baskılar altına alıyor ve insanları -şu anda, Marmara'da
bile- evine girmekte sıkıntı çeker hale getiriyor. Ben, buradan, belediye
başkanlarından da, bilim adamlarından da ve etkili, yetkili tüm kişilerden de
bu konuda çok hassas davranmalarını ve bu konuda çok itinayla hareket
etmelerini diliyorum, onlardan rica ediyorum ve bölge insanlarını hiç kimsenin
sıkıntıya sokmaya hakkı olmadığını düşünüyorum. Başkanım, çok teşekkür
ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Çalık. Aslında, hakikaten, çok
önemli bir sorunu dile getirdiniz. Bir bakıyorsunuz, yok şurada hemen deprem
olacak, burada hemen deprem olacak... Yani, yazık; orada yaşayan insanlara bu
kadar sıkıntılı anlar yaşatmamak lazım. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bundan önce,
Bakanlığıma bağlı Petrol İşleri Genel Müdürlüğüyle ilgili bir konuyu ifade
ettiniz; ben, bir açıklık getirmek istiyorum. BAŞKAN - Peki, yerinizden
söyleyin. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Kürsüden de olabilir. BAŞKAN - Peki, buyurun. Çünkü, bütün
milletvekillerini itham eden bir durum. Bir de fiyatını da biliyor, 100 000
dolar diyor yani. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR
BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, söz verdiğiniz için teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı Petrol İşleri Genel
Müdürü tarafından bugün söylendiği iddia edilen bir yazı, bir gazetede çıkmış. Sabahleyin Petrol İşleri
Genel Müdürüyle görüştüm, böyle bir şey söylemediğini; ancak, daha önce meydana
gelen hadisede olayın yargıya intikal ettiğini, bazı görevlilerin, görevi
suiistimalden, görevi kötüye kullanmalarından dolayı yargı işleminin devam
ettiğini, böyle bir şeyin olmasının bu dönemde de mümkün olmadığını ve işlere
hassasiyetle eğildiğini ifade etti. Dün, yapmış olduğumuz
petrol piyasası kanunuyla ilgili toplantıda Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu üyesi olan Sayın Milletvekillerimiz
Akif Serin, Eyüp Doğanlar, Halit Dikmen, Cengiz Altınkaya, Ali Serdengeçti o
toplantıyı çok yakından izlediler. O toplantıya katılan bütün katılımcıların,
hepsinin söylediği bir tek şey vardı, Petrol İşleri Genel Müdürlüğünde -bunlar
bantlarda ve o toplantıyı izleyen bütün basın mensupları tarafından da görüldü-
bir evrak verildiğinde, en fazla üç gün içerisinde evraka cevap alındığını, her
türlü işlemlerinin normal yürüdüğünü, en ufak bir suiistimalin olmadığını ve
olmayacağını ve Genel Müdüre de teşekkür ettiklerini tek tek ifade ettiler. Biraz önce Sayın Genel
Müdüre de söyledim; olayı tekzip edecek, şu anda tekzip yazısını hazırlıyor,
ilgili gazeteye gönderecek. Herhangi bir konuda, ne yeni ne eski, ne
milletvekilimiz ne bakanımız için herhangi bir şeyin herhangi bir bürokrat
tarafından söylenmesi sureti katiye mümkün değildir; söyleyen bürokrat da bunu
ispat etmek mecburiyetindedir. Bu nedenle, Sayın Meclis Başkanımıza, konuyu
gündeme getirdiği için ve bana açıklama fırsatı verdiği için teşekkür ediyorum. Sağ olun. (ANAP, DSP ve
MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Ben, Meclisin itibarıyla
yakın ilgisi olduğu için bunu dile getirdim. Sayın milletvekilleri,
üçüncü gündemdışı söz, Yalova İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin
sorunlarıyla ve doğrudan gelir desteği ödemelerinin daha fazla geciktirilmeden
ödenmesiyle ilgili olarak Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'a
verilmiştir. Buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) 3. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın,
çiftçilere doğrudan gelir desteği uygulamasına henüz başlanılmamasına ve Yalova
İlinde afetten zarar gören çiftçilerimizin sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2001 yılında çiftçilere
ödeneceği bildirilen doğrudan gelir desteğinin Balıkesir İlinde ve pek çok ilde
hâlâ ödenmemiş olması sebebiyle ve yine, 16-18 Aralık 2001 tarihinde, Yalova
İlinde, önce, aşırı bir kar yağışı, daha sonra da, yağan yağmurlar neticesinde
çok sayıda çiftçimizin ekili dikili alanlarının ve seralarının tahrip olması
nedeniyle gündemdışı söz almış bulunmaktayım; hepinize saygılar sunuyorum. Yalova İlinde, Merkez
İlçede, Altınova İlçesinde, Çınarcık İlçesinde, Çiftlikköy İlçesinde, Termal
İlçesinde, Armutlu İlçesinde, Kumlu Beldesi ve Tavşanlı Beldesinde 302
çiftçimizin zararlarının mal varlığının yüzde 40'ını aşacak şekilde olduğu;
ancak, 700 civarında çiftçimizin çok büyük hasarları olduğu, defterdar, vali
yardımcısı ve il tarım müdürünün tespitlerinden anlaşılmış bulunmaktadır. Mal
varlığının yüzde 40'ının üzerinde olan zararlarda, borçlar, bir şekilde, 2090
sayılı Kanun kapsamında ertelenmekle birlikte... Ancak, geçen hafta, Genel
Başkanımız Prof. Dr. Tansu Çiller'e, çiftçi temsilcisi Mehmet Güneşler
başkanlığında ve Yalova İl Başkanımız Sayın Fikri Turgut, DYP ilçe, belde
belediye başkanlarının eşliğinde, yaptıkları ziyarette bunlar aktarılmış, iki
önemli problem sunulmuştur. Bir tanesi, Yalova, deprem bölgesi olması
hasebiyle, Dünya Bankasından kullandırılan krediler, 2090 sayılı Afet Kanunu
kapsamında bile ertelenememiştir. Yani, burada, afet, üst üste, katmerli bir
şekilde gelmiştir ve 700 civarında çiftçi, icra ve haciz tehlikesiyle karşı
karşıyadır. Halbuki, buradaki çiftçilerimiz diyorlar ki; bize ilave kredi
verilse, bunlar da ertelense, biz, tekrar, seralarımızı yaparız; çünkü, burası
Türkiye'nin en büyük çiçekçilik üretim merkezî; ihracat buradan yapılıyor;
borçlarımızı öderiz, yanımızda çalışan binlerce kişi işini kaybetmez, yoksa, yanımızda
çalışanların dışında bizler de işimizi kaybedeceğiz. 2001 yılında yapılan resmî
açıklamalardan 1,5 milyon kişinin işini kaybettiği dikkate alınırsa, hükümetin,
mutlaka, bu konuda önlem alması lazım, gerekli tedbirleri alması lazım. İkincisi, afetten, yüzde
40'tan fazla mal varlığını kaybetmeyen diğer çiftçiler hiçbir şekilde istifade
edemiyor. Halbuki, bizim, daha doğrusu, benim, arkadaşlarımla birlikte Meclise
verdiğim 13 Nisan 2000 tarihinde 2/493 sayılı yasa teklifimde, mal varlığının
yüzde 40'ı değil, sadece, o yılki üretiminin yüzde 40'ını kaybettiği zaman
istifade etmesiyle ilgili kanun teklifimin acilen yasalaştırılması bir
zorunluluk haline gelmiştir. Bu konuda, sayın milletvekillerinin desteğini
beklemekteyiz. Dahası, Yalova İli,
depremden sonra, bu afet kapsamında değerlendirilen iller içine alınmamış;
birincisi, burada bir mağduriyet var. Bir diğer konu, bir de, burası, ikinci
afetle iyice mağdur olmuştur. Bu konuda daha dikkatli olunmasını, buradaki
doğrudan gelir desteği ödemelerinin de bir an önce tamamlanmasını talep
etmekteyim. Bir diğer konu, geçen yıl
Balıkesir İlinde büyük kuraklık olmuş; ortalama 400-450 kilogram buğday alınan
tarlalardan 200 kilogram civarında buğday alınmıştır. Bütün ısrarlarımıza
rağmen, Anasol-M Hükümetine, Balıkesir İlini afet kapsamında değerlendirilen
iller arasına aldıramadık. Burhaniye, Bandırma ve
diğer ilçelerin ziraat odası başkanları, bize çektikleri fakslarla, bunları, bu
kapsamda değerlendirtmemizi istemektedirler ve demektedirler ki: "Hükümet,
öncelikle bu afet bölgesindeki illere doğrudan gelir desteğini ödüyor, bize de
ödesin." Haklıdırlar, Balıkesir İlinde de, çiftçilere, daha fazla
geciktirilmeden, bu doğrudan gelir desteğinin ödenmesinde zaruret vardır;
çünkü, geçen yıl, kuraklığın dışında, sel baskını, yangın, dolu gibi pek çok
afet olmuştur. Zaten bu kanun teklifini de onun üzerine verdik. Dahası, bu hükümet,
maalesef, afette zarar gören vatandaşlarımızın yaralarını sarmak, dertlerini,
ıstıraplarını hafifletmek yerine, duyarsızlığını, afetten bir müddet sonra
ilgisizliğini göstererek, ıstıraplarını artırmaktadır. Ben, Afyon depreminde
hayatını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır, bütün afetzedelere
de, Allah'tan sabır ve kolaylıklar diliyorum; inşallah, kısa sürede dertleri
sarılır. Ancak, bakınız, örneğin,
Yalova İlinde, belediyeler arasında ayırım yapılmıştır. Deprem bölgesinde
olduğu halde, Tavşanlı Belediyesi, afetten zarar gören belediyeler listesine
ısrarla alınmamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika eksüre
veriyorum; tamamlayın efendim. Buyurun. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Bu konuyu Sayın Bakana yazılı olarak sormamıza rağmen -hatta, önce
alınıp, sonra çıkarılmıştı- burada dile getirmemize rağmen, yüzde 20 kesintinin
dışında, bir de, Yalova İlinde Doğru Yol Partili belediyeler ve diğer deprem
bölgesindeki belediyeler, katsayıları kasıtlı olarak düşük tutularak mağdur
edilmiştir. Dilerim, Afyon'da, belediyeler partilerine göre tasnif edilerek,
aynı duyarsızlık, aynı yanlışlık tekrar edilmez. Dahası, yine, bu hükümet,
aldığı önlemlerle... Örneğin, Balya İlçemizde Türkiye'nin 46 ncı şubesini
açmıştır Ziraat Bankası, tek bankadır ve buranın bütün binasını, lojmanlarını
Balyalı yapmıştır; kapatılacağına dair duyumlar alıyoruz; bazı beldelerimizde
kapandı. Burada, belki, 4 000-5 000 Bağ-Kurlu, sigortalı, emekli vardır. Bu
konularda da -800'e yakın şube kapanırken- o şubede bunların ne anlama
geldiğini dikkate alarak da, dikkat edilmesinde fayda vardır. Ben, teşekkür ediyor,
saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Yılmazyıldız. Gündemdışı konuşmaya
cevap verecek sayın bakan?.. Yok. Böylece, gündemdışı
konuşmalar bitmiştir. Sayın milletvekilleri,
MHP Grup Başkanvekili Sayın Mehmet Şandır arkadaşımız, gönderdiği bir pusulada,
Gaziantep'e, Türkiye Büyük Millet Meclisince, 8 Şubat 1921 tarihinde gazilik
unvanının verilmesinin 81 inci yıldönümü münasebetiyle, Gaziantep Milletvekili
Sayın Mehmet Hanifi Tiryaki'ye; Kahramanmaraş'ın kurtarılışının 82 nci
yıldönümü münasebetiyle, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Edip Özbaş'a yerinden
bir konuşma hakkı verilmesini istediler. Bu arkadaşlar, benden gündemdışı söz
de istemişlerdi; ama, benim böyle bir uygulamam yok, kusura bakmayın. Yani,
İçtüzüğü değiştirin, 3 kişi yerine 10 kişi gündemdışı konuşsun. Böyle bir uygulama
yapamayacağım için özür diliyorum. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Şandır,
siz, Grup Başkanvekili olarak bir şey söyleyecekseniz, buyurun efendim. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum. Benim sözüm afetle ilgili. Bugün, Genel Kurulumuzda,
deprem ve sel felaketinin getirdiği zararlar üzerinde 2 arkadaşımız konuşma
yaptılar. Bundan faydalanarak ve sizin müsamahanıza da sığınarak, Hatay'da
geçen sene yaşanan sel felaketi dolayısıyla, Hataylıların çığlığını Türkiye
Büyük Millet Meclisinde tüm ilgililerin dikkatine bir daha sunmak istiyorum.
Hatay... BAŞKAN - Sayın Şandır,
zatıâlinizi bakan tayin edelim.. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkanım... Sayın Başkanım... BAŞKAN - Bir dakika...
Rica ediyorum... Bakın, hükümetiniz, gelip, bu işlere ilgi göstermiyor. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkanım, sizinle bir diyalog değil... Bir çığlığı... BAŞKAN - Ama rica
ediyorum... Böyle bir şeyimiz yok ki... Böyle bir uygulamamız yok. Grup
Başkanvekilisiniz; yani, bu konuda sizden rica ediyorum... Hükümetiniz çıksın,
cevap versin. Bakın, benim ilimde,
1991'den beri, depremzede olan insanlara yardım yapılmıyor; ben, burada
söylemiyorum. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Sayın Başkanım, anlaşılıyor efendim. Hatay'da yaşanan sel
felaketini unutturmamamız gerekiyor. Yaklaşık 250 000 dekar arazideki ürünler
su altında kaldı ve bunlara, devletimizin eli ulaşmadı. Belediyelerimize dönük
kararname çıkarılmadı. BAŞKAN - Peki efendim... MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Bunu, sizin müsamahanızla, bir daha, ilgililerin dikkatine sunuyorum. Müsamahanıza teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Efendim, ben, bu
depremzede insanlarımızın... MUSTAFA MURAT SÖKMENOĞLU
(İstanbul) - Sayın Başkanım, sizin delaletinizle bunun olması lazım; onun için
size söylüyoruz. BAŞKAN - Efendim, anladım
Sayın Başkan; ama, hükümet sizde; bakanlarınızı zorlayın, gelsinler, burada,
gündemdışı konuşmalara cevap versinler. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Efendim, hükümetin bizde olduğunu biz biliyoruz; ama, burası Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulu. BAŞKAN - Peki efendim;
teşekkür ederim. MEHMET ŞANDIR (Hatay) -
Ben teşekkür ederim. BAŞKAN - Yani, hakikaten,
Türkiye'de çok büyük sorunlar var; bunları, burada, arkadaşlarımız dile
getiriyorlar. Gündemdışı konuşmalar
bitmiştir efendim. Bir Meclis araştırması
önergesi vardır; okutuyorum: C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – İstanbul Milletvekili Celâl Adan ve 22 arkadaşının,
Boğaz köprüleri, bağlantı ve çevre yolları üzerindeki viyadüklerin dayanıklılık
durumlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/255) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İstanbul'da bulunan boğaz
köprüleri ile çevre yollarında yer alan viyadüklerin deprem sonrası tehlike arz
ettiği bizzat Prof. Dr. Ahmet Mete Işıkara tarafından İstanbul Valiliğine rapor
edilmiştir. İstanbul halkı için bu
kadar önem arz eden bu konunun incelenmesi amacıyla Anayasanın 98, TBMM
İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını
takdirlerinize arz ederiz. 1- Celal Adan (İstanbul) 2- Rıza Akçalı (Manisa) 3- Mustafa Örs (Burdur) 4- Oğuz Tezmen (Bursa) 5- Saffet Arıkan Bedük (Ankara) 6- Ali Şevki Erek (Tokat) 7- Ömer Barutçu (Zonguldak) 8- Hacı Filiz (Kırıkkale) 9- Mustafa Eren (Karabük) 10- Nurettin Atik (Diyarbakır) 11- Teoman Özalp (Bursa) 12- Metin Kocabaş (Kahramanmaraş) 13- Mehmet Sadri Yıldırım (Eskişehir) 14- Mehmet Gölhan (Konya) 15- Zeki Ertugay (Erzurum) 16- Metin Musaoğlu (Mardin) 17- Kemal Kabataş (Samsun) 18- İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir) 19- Sevgi Esen (Kayseri) 20- Mustafa Kemal Aykurt (Denizli) 21- Ayfer Yılmaz (İçel) 22- İlhan Aytekin (Balıkesir) 23- İbrahim Konukoğlu (Gaziantep) BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önerge gündemde yerini
alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmeler, sırası
geldiğinde yapılacaktır. Başbakanlığın bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: D) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Aydın Milletvekili Yüksel Yalova hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/982) 6
Şubat 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına İlgi: a) 05.07.2000 tarih ve
B.02.0.PPG.0.12-310-11584 sayılı yazımız. b)Adalet Bakanlığının
24.01.2002 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02.-1.128.46.2000/3597 sayılı yazısı. 2908 sayılı Dernekler
Kanununa muhalefet suçunu işlediği iddia olunan Aydın Milletvekili Yüksel
Yalova hakkında tanzim edilen soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde
gönderilmişti. Bu defa, adı geçen
milletvekiline atfedilen eylemin 4616 sayılı Kanun kapsamında olup olmadığının
değerlendirilmesi amacıyla soruşturma dosyasının iadesi talebini kapsayan ilgi
(b) yazı ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Bülent
Ecevit Başbakan BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Anayasa ve Adalet
Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonda bulunan dosya Hükümete geri
verilmiştir. Başbakanlığın Anayasanın
82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza
sunacağım: 2. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan’ın, bir
heyetle birlikte Cezayir’e yaptığı resmî ziyarete Elazığ Milletvekili Mustafa
Gül’ün de dahil edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/983) 8.2.2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Bayındırlık ve İskân
Bakanı Prof. Dr. Abdülkadir Akcan'ın, müteahhitlik ve müşavirlik hizmetleri
alanındaki işbirliğini geliştirmek ve Cezayir'de önümüzdeki dönemde
gerçekleştirilmesi planlanan projelerle ilgili görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 17-21 Ocak 2002 tarihlerinde Cezayir'e yaptığı resmî ziyarete,
Elazığ Milletvekili Mustafa Gül'ün de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu
konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci
maddesine göre gereğini arz ederim. Bülent
Ecevit Başbakan BAŞKAN - Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır. Birinci önergeyi
okutuyorum: 3.- Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/410) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/450) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (2/410) esas numaralı
teklifimin İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını
saygılarımla arz ederim. Mücahit
Himoğlu Erzurum BAŞKAN - Malumunuz, bu
konuda, İçtüzüğe göre, hükümete, komisyona ve ayrıca, söz isterse, önerge
sahibi bir milletvekiline söz verilecek. Herhalde Hükümet ve
Komisyonun bu konuda söz istekleri yok. Sayın Himoğlu söz
istiyorlar. Buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 5434 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Emekli
Sandığı Kanununun 32 nci maddesine eklenmek üzere 14.12.1999 tarihinde vermiş
olduğum kanun teklifimin, 37 nci maddeye binaen doğrudan gündeme alınması için
söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Kanun teklifimin içeriği,
itfaiyeci ve zabıtaların fiilî hizmet sürelerindeki yıpranmalarından dolayı her
bir yıl için üçer ay eklenmesi hususundaki talebimdir. Belirli bir güç
harcayarak, stresli bir çalışma ortamında, insanların canlarını ve mallarını
kurtarma esnasında kazaya uğrayan, yaralanan ve hastalıklara maruz kalan
itfaiyeciler için hazırlanan bir tıp fakültesi raporunun özet içeriğini
bilgilerinize sunmak istiyorum. Yangın ortamında karşı
karşıya oldukları en önemli fiziksel risk, sıcak ve dumandır. Duman
birleşimindeki birtakım kimyasallar, riskleri de beraberinde getirir. Duman
birleşimindeki, yanma reaksiyonu sonucu oluşan çeşitli partiküller, amonyak,
hidrojen, nitrojen oksitleri ve karbonmonoksit, karbondioksit gibi gazlardan
zehirlenmeler meydana gelir. Bu gazların etkisinden koroner kalp hastalığı artı
doğal çevre yangınlarında yine bu kimyasal maddelerle birleşen benzen gazından
beyin kanseri ve lösemi hastalıklarının vuku bulması ve de yangın esnasında
ağır eşya kaldırılması ve düşme neticesinde kas ve iskelet sisteminin bozulması
meydana gelir. Psikososyal yönden, her
an bir yangın ihbarı gelecek diye, gece ve gündüz demeden görevinin başında
giysileriyle hazır halde bekleyen itfaiye erlerinin, yalnız ve yalnız, postal
ve montları giyili değildir. Üstleriyle, yarı uykulu, riskli bekleyen
itfaiyecilerin, yangın ihbarı aldıklarında kalp atışları ilk 20 saniyede 47; 1
dakika sonra 30, yangın mahallindeyse 150'yi bulur. Yangın esnasında, önce
insanları, sonra mallarını kurtarma çabaları sırasında, o yaralı insanları
bekleyen yakınlarının haykırışlarının verdiği duyguları, gördükleri hüzünlü
tabloların verdiği psikolojik etkileri hiç kimse gözardı edemez. Hele hele, enkaz altında
canını kaybeden şehit itfaiye erlerini unutmamız mümkün değildir; örnek olarak,
en son 23 Aralık 2001 tarihinde İstanbul Fatih'te meydana gelen yangında olduğu
gibi. Tüm bu şehitlere Allah'tan rahmet diliyorum. İtfaiye erleri gibi, il,
ilçe ve belde belediyelerinde, kayıtdışı ekonominin önlenmesi için bir malî
polis gibi çalışan zabıtaların da hayatî tehlike riskleri vardır. Kaçanlarla
yapılan kovalamacalar, itişip kakışmalar ve şiddete maruz kalmaları, hatta ve
hatta, yerleşim planı olmayan bölgelerde yapılan gecekondu yapılaşmalarına
karşı, bilfiil yıkım işlerinde görev almaları ve bu yıkım işlerinde maruz
kaldıkları fiilî mukavemetteki psikolojik çöküntüleri de unutmamak gerekir. İstenilen, itfaiyeci ve
zabıtaların, geçmişte verilmeyen 3 aylık yıpranmalarının, aynı işte çalışanlara
verilenler gibi verilmesidir. Geçmişte yıpranma verilen meslek grupları
içerisinde iki çarpıcı örneği bilgilerinize sunmak istiyorum: Birincisi,
25.3.1957 tarih ve 6940 sayılı Kanunun 21 inci maddesiyle, Cumhurbaşkanlığı
Senfoni Orkestrasının müzisyenlerine; ikincisi de, 11.8.1977 tarihli 2098'in 2
nci maddesiyle TRT Kurumunda haber hizmeti yapan ve yürüten daire başkanı,
müdür ve müdür yardımcılarına verilen... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Himoğlu,
size 1 dakika eksüre veriyorum; buyurun tamamlayın. MÜCAHİT HİMOĞLU (Devamla)
- ...3 aylık fiilî hizmet zammının, şimdi, fiziksel ve ruhsal risk taşıyan bu
itfaiyeci ve zabıtalara da, her 1 yıl için 3 ay fiilî hizmet zammı olarak
verilmesini ve bu ayırımcı ikilemin ortadan kaldırılması için bu kanun
teklifinin desteklenmesini, hassaten, Yüce Heyetinizden istirham ediyor,
saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Himoğlu. Efendim, kanun teklifini
doğrudan gündeme alma önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. İkinci öneriyi
okutuyorum: 4. – Balıkesir Milletvekili Aydın Gökmen’in, Belediye
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/714) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/451) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 22.3.2001 tarihinde
vermiş olduğum Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifim,
45 gün içerisinde ilgili komisyonda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre, doğrudan, gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. 23.5.2001 Aydın
Gökmen Balıkesir BAŞKAN - Efendim, bu
konuda hükümet ve komisyonun bir söz isteği var mı?.. Yok. Sayın Aydın Gökmen söz
istediler; bir de, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız söz
istediler. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. AYDIN GÖKMEN (Balıkesir)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına vermiş olduğum Belediye Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Teklifimin konusu olan kurban kesimi nedeniyle söz almış bulunmaktayım;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Bir toplumu oluşturan en
önemli unsurlardan birisi de töreler, âdetler ve geleneklerdir. Bunların devam
etmesinde birlik ve bütünlüğümüzün devamlılığı açısından büyük yararlar vardır.
Bayram günleri, toplum şuurunun bütünleştiği, fertlerin birbiriyle kaynaştığı,
dargınlıkların sona erdiği günlerdir. Kurban, fert ve toplum açısından birçok
yararlar sağlayan bir ibadettir. Kurban, toplumda kardeşlik, yardımlaşma ve
dayanışma ruhunu canlı tutar. Sosyal adaletin gerçekleşmesine katkıda bulunur.
Millî birlik ve beraberliğin sağlanmasında ve toplumu rahatsız eden ayrılık ve
düşmanlıkların yok olmasında da etkili olan bir bayramdır. Kurban Bayramı,
Allah'a yakınlaşmak ve yoksula yardım bayramıdır. Kurban Bayramında ülke
genelinde bir yıl içerisinde mezbaha ve kombinalarda kesilen toplam kasaplık
hayvan sayısının yaklaşık yüzde 25'i kadar hayvan kurban olarak kesilmektedir. Ülkemizde bir yılda 25
milyon hayvan kesilmektedir. Bunun yüzde 25'inin üç günde ve seri olarak
kesilmesi, birçok sorunu da beraberinde getirmektedir. Allah rızası için
yapılan bir uygulama sonunda ülke ve insanlarımızın zararına gelişen
olumsuzluklar, bu ibadetini yerine getiren insanlarımızda da büyük manevî
huzursuzluklar oluşturmaktadır. Bu nedenle, yasa ve
yönetmeliklerde gerekli değişiklikler ivedilikle yapılarak bu konunun
çözümlenmesi gerektiğine inanıyorum. Değerli milletvekilleri,
Avrupa Birliğinin de, kurban kesimini dikkatle izlediği Türkiye'de, Sağlık
Bakanlığı ve Diyanet İşleri Başkanlığının "Sokaklar kan gölü olmasın"
uyarılarına rağmen, evlerin önünde, sokaklarda kesim yapılmaya devam
edilmektedir. Uygun kesim yeri
hazırlayan belediyelerdeki kesim yerlerine fazla ilgi olmadı. Ayrıca,
hazırlanan bazı kesim yerlerinin de altyapısı yetersiz kalmıştır. Türkiye'yi Avrupa'ya
bağlayan TEM Otoyolunun kan gölüne dönüşmüş fotoğraflarını geçen yıl basından
izledik. Özellikle büyük şehirlerde çocukların gözleri önünde kesilen kurbanın
atıkları sokaklarda bırakılarak halk sağlığı tehdit altına alınmıştır. Geleneksel bayram
etkinlikleri içinde, insanlarımız, kurban kesmeyle ilgili zamanlarını kısaltma
çabasındadırlar. Ağırlıklı olarak, kurban
etinin değerlendirilmesine önem verilmekte, deri ve sakatat gelişigüzel
atılmakta, onların da birer ekonomik değer olduğu düşünülmemektedir. Deride trilyonlarla ifade
edilen ekonomik kayıplar oluşmakta ve halk sağlığı da olumsuz etkilenmektedir. Gelişigüzel kesilen
hayvanlardan atılan sakatat ve bağırsakların çevreye dağılması, değişik
hastalıkların oluşması ve yayılmasına neden olur. Hidatit kist zinciri
geliştirerek hayvan hastalıklarını artırır, verimi düşürür, insan sağlığı için
büyük tehlikeler oluşturur, ayrıca ekonomimize de büyük darbe vurur. Bu uygunsuz görüntüler,
çocukların üzerinde psikolojik ve sosyolojik boyutları olan birçok olumsuz
etkileşime neden olmakta. Mübarek bayramı, kanlı ve çevre kirliliğine, pis
kokulara neden olan bir bayram olarak çocuklarımızın hatırlamasını istemiyoruz.
Oysa, temiz bir yerde, insan sağlığını tehdit etmeyecek ve tiksindirmeyecek
kesim işleminde, hayvana en az acı verecek ve kolay kesmeyi sağlayacak
yöntemlerin kullanılması, her türlü temizlik kurallarının gözetilmesi ve hayvan
kesen kişinin Müslüman olması veya ehli kitaptan olması, hayvan etinin
yenilebilmesi için, dinimizin emir ve de tavsiye ettiği hususlardır. Türk Milleti, artık,
çağın gereklerine uymak zorundadır. Dünyamız hızla globalleşmektedir. Türkiye
de, bu resim içerisinde en iyi yerde yerini almak zorundadır; ancak, şu var ki,
hayvan haklarının korunması, kesimlerin hijyenik koşullarda yapılması, dinî
emirlerimize uygun yapılması, dinimize, hem de Türk insanına saygı bakımından
çok önemlidir. Değerli milletvekilleri,
son yıllarda kurban kesimlerinin, ülkemizde, güzel görüntüler vermemesi, tüm
millet olarak hepimizi üzmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim,
size de 1 dakika eksüre veriyorum. AYDIN GÖKMEN (Devamla) -
Teşekkür ediyorum. Bizler, bu görüntüleri
silmek için gerekli yasal düzenlemeleri elbette yapacağız; fakat, bunun
yanında, halkımızın bu konudaki duyarlılığını ve bilincini artırmak için de
çalışmalıyız. Bu konuda, gerek medya kuruluşlarında, gerek okullarda, ayrıca
cuma ve bayram hutbelerinde, insanımıza, kurbanın nasıl kesileceği, atıklarının
nasıl yok edileceği anlatılmalıdır. Sürekliliği olan eğitim programları
hazırlanarak, halkımıza, kurban kesme bilinci yerleştirilmelidir. Bu bilinç
toplumumuza yerleştiği zaman, dinimizin kutsal üstünlüğünde çağımızın
koşullarını benimseyen bir sistemin yerleşeceğine inanıyorum. Son birkaç gündür, bazı
belediye başkanlarımızın bu konuya büyük bir duyarlılıkla yaklaştıklarını ve
hükümetimizin, hijyen koşullar ve kesme kurallarına göre kesim yapmayanlara
para cezası verileceğini açıklamasıyla çok olumlu adımlar atılmıştır. Bu
hassasiyeti gösteren hükümetimize ve belediye başkanlarımıza buradan teşekkür
ediyorum. Ayrıca, hacda kesilen kurbanların derileri ve etlerinin Türkiye'ye
getirilmesi konusu da ekonomimiz ve halkımız için çok olumlu bir gelişmedir. Kurban Bayramı, eti ve
derisiyle, 250 trilyonluk bir pazar yaratmaktadır; fakat, bu ticaretin dörtte
3'ü hayvan pazarlarında gerçekleşiyor. Kurbanlık satış yerleri, yeni bir yasal
düzenlemeyle disiplin altına alınmalıdır. Bunun sonucunda da, uygun hayvan
satış yerleri tanzim edilecek, hijyen koşullarda ve kurbanların ehil kişilerce
kesimi gerçekleştirilecek; hayvanların, gelişigüzel değil, veteriner
kontrolleri yapılarak kesimi sağlanacak ve dolayısıyla da halk sağlığı tehdit
altına alınmayacaktır. Kurban, kelime olarak
yakınlık demektir; Rabbimize yakınlık bağıdır; o yakınlığa erişmek için de,
dinimizin insana verdiği önemle bu konuda gerekli yasal değişiklikler
yapılarak, çağımızın koşullarına yakışır bir duruş sergileyeceğimize inanıyorum.
Bu duygu ve düşüncelerimizle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Gökmen. Efendim, ikinci konuşmayı
Sayın İlyas Yılmazyıldız istemiştir. Sayın milletvekilleri,
bazı arkadaşlarımız, Genel Kurul salonunda, çok hoşa gitmeyen bir şekilde
oturuyor; Meclis Başkanlığına arkasını çeviriyor ve kendi aralarında sohbet
ediyorlar. Ben, bugün, onların isimlerini söylemiyorum; ama, bundan sonra
söyleyeceğim. Bu Genel Kurul salonu sohbet yeri değildir, özel sohbet yeri
değildir. Buraya, biz, kürsüde konuşulanları dinlemek için geliyoruz.
Arkadaşlarımız, eğer, sohbet etmek istiyorlarsa, gitsinler kulislerde sohbet
etsinler. Hâlâ, arkadaşımız
anlamadı lafı; hâlâ da, açılıştan beri, sırtını Başkanlık Divanına dönmüş,
oturuyor. Böyle bir şey olmaz ki!.. Biraz Meclise saygı duyulur benim bildiğim
kadarıyla. Böyle şey olmaz sayın milletvekilleri... Bir başka zamanda
isimlerini söylemek suretiyle ikaz edeceğim. Onun için, rica ediyorum; benim
Başkanlık yaptığım zamanda, herkes, Mecliste, kürsüde konuşulanları dinleyecek
efendim, sohbet etmeyecek. (AK Parti sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Buyurun Sayın
Yılmazyıldız. Süreniz 5 dakikadır. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1580 sayılı Belediye
Kanununda değişiklik yapan kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili
olarak söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Gerçekten, günümüz,
bırakın insan haklarını, hayvan haklarının bile konuşulduğu bir gündür.
Türkiye'nin imajının mutlaka düzeltilmesi lazımdır. Daha önce bu konuda benzer
anlamda görüşleri kanunda ifade etmiştim. İkinci Dünya Savaşında 25 milyon kişi
öldüğü halde, o günlerde yapılan anketlerde, savaşa girmediğimiz halde
Türklerle ilgili kanaatler, işte "barbardır, kan dökücüdür" şeklinde
belirtilirken; Almanlar, Japonlar ve İngilizlerle ilgili ise "çalışkan,
sabırlı" gibi olumlu ifadeler yer
alıyordu. İşte, bu olay, bu tür olumsuz imajları da desteklediği için,
gerçekten bir an önce bu teklifin
kanunlaşması lazımdır. Ancak, burada bir konuya
dikkat çekmek istiyorum. Bu, yine burada, olumlu bir kanun teklifi değişikliği
olduğu için bizim oylarımızla kabul edilecek ve sıradaki yerini alacak Bu, hepimize dağıtılan
Gündem, biliyorsunuz. Burada bu tür,
doğrudan gündeme alınıp sıraya giren pek çok kanun var. Örneğin, 265
inci sıradaki, Balıkesir İlinin büyükşehir belediyesi olmasıyla ilgili bir
kanun teklifi de doğrudan gündeme alındı.
Ancak, biliyoruz ki, şu anda, İçişleri Alt Komisyonunda, yerel yönetimlerle
ilgili bir tasarı görüşülüyor. Bu tasarı kapsamına, bu tür konular da dahil edilerek hızla çıkarılması gerekir;
ancak, bu tasarı kapsamında, daha önce burada doğrudan gündeme almayı kabul ettiğimiz kanunun tam tersi kabul ediliyor. Deniyor
ki:"Nüfusu 500 000'in altında olan yerler büyükşehir belediyesi
olamayacak." O zaman, Balıkesir, büyükşehir belediyesi olmayı daha çok
uzun süre bekleyecek, bu kanun teklifleri de, siyaseten gündemde sırasını alıp
işlevini görmüş olacak. O zaman diyorum ki,
belediyelerle ilgili kanunlarda ne düşünüyorsak, gelin, şu anda İçişleri
Komisyonunda görüşülen tasarıya bunları derç ettirelim. Eğer, biz, bunları
bunun içine koyamazsak, sadece mesajımızı vermiş oluruz; ama, neticeyle
ilgilenmemiş oluruz; bu da, yetersiz bir çalışma olur. Ben, özellikle şunu
vurgulamak istiyorum: Burada değerlendirilmesi gereken sadece nüfus olmamalı.
Balıkesir gibi, Türkiye'nin 6 ncı büyük vilayeti, bir şekilde, sanayileşmede
biraz geri kalmış; ama örneğin, endüstri bölgeleri gibi yasa tasarısıyla eğer,
pek çok sanayi kuruluşu gelirse, çok kısa sürede büyük rakamlara ulaşabilecek
bu illerin potansiyelleri de dikkate alınarak, belki başka kıstaslarla, bu
illerin büyükşehir olmasının sağlanmasının önü açılması lazım. Eğer, bunu
yapmazsak ne olur; yarın, çok sayıda sanayi yatırımı geldiğinde, hızlı büyüme
neticesinde -şu anda pek çok baraj, sulu tarım gibi konular devam ediyor, bu
yatırımlar tamamlandığında- hızlı nüfus artışı sonucunda, Balıkesir'in düzenli
gelişimi, ucube bir gelişme haline gelir, bu ise, maalesef, güzel kentleşme
yerine, iyi, sağlıklı kentler yerine, iyi gelişememiş, kötü gelişmiş kentler
haline sokar. Burada, pek çok
arkadaşımızın, belediyelerle ilgili verdiği teklifler var, burada sıraya
girmiş. Hiç olmazsa, burada sıraya giren, oylarımızla kabul ettiğimiz bu
teklifleri de içine alacak şekilde, şu anda görüşülen Yerel Yönetimler Kanun
Tasarısı içine derç edilmesinde fayda görüyorum. Yoksa, pek çok şey, ilk hızını
kaybetti mi, heyecanını kaybetti mi unutulup gidiyor, aynen, afet olaylarına
bakışımız gibi. Afet anında pek çok şey dikkatimizi çekiyor, ilgimiz oluyor,
bir ay sonra... Geçen gün, bir televizyon kanalında, Sayın Bakana,
depremzedelerin kurduğu derneklerin acılı ifadelerini dinlemekten başka bir şey
kalmıyor; temennimiz, böyle olmaması... Aynı şekilde, dediğim
gibi, hükümetin uyguladığı politikalarda, mazota, gübreye, ilaca yüzde 100'ün
üzerinde zam yapılırken, fındığa, çaya, pamuğa, tütüne, pancara, buğdaya,
ayçiçeğine yüzde 35'ler civarında zam yapılması ve verimin de düşük olması
sonucunda, afet gören bu insanlarımız, ilk ilgi kaybolunca, kendi başlarına
bırakılıyor, haciz memurlarıyla, icra davalarıyla uğraşıyor. İşte, son günlerde
de, pek çok avukatın veya icra memurunun hayatını kaybetmesi gibi durumlar
ortaya çıkıyor. Ben, bunların olmamasını istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Peki efendim,
tamamlar mısınız lütfen. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK
(İstanbul) - Kanun teklifiyle ne ilgisi var bunun?! İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Kanun teklifiyle ilgili diyeceklerimi en başta söyledim. Buna, biz,
destek veriyoruz. Temennimiz, bu kanun teklifinin, şu gündemdeki yerini alıp,
orada kalması değil; temennimiz, şimdi alt komisyonda görüşülmekte olan yerel
yönetimlerle ilgili yasa tasarısının Balıkesir'i de, Balıkesir'in büyükşehir
olmasıyla ilgili kanun teklifini de kapsayacak şartlarda çıkmasıydı. Eğer, 500
000 nüfustan küçük bir il büyükşehir olmazsa, o zaman, Balıkesir, belki daha 40
yıl, 50 yıl büyükşehir olamaz ve köy görüntüsünden, kötü gelişmeden kurtulamaz. HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Afyon) - Sayın Yılmazyıldız, komisyonda önerge verdik; sizin arkadaşlarınız
reddetti. İLYAS YILMAZYILDIZ
(Devamla) - Benim dediğim şudur: Bu kanun teklifleri, gündemdeki yerlerini
almasıyla kalmasın, gündemdeki yerini alan teklifler, şimdi görüşülmekte olan
Yerel Yönetimler Yasa Tasarısının içine derç edilsin, uygulamaya girsin. Olumlu
bir tekliftir; destekliyoruz. Teşekkür ediyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyoruz Sayın Yılmazyıldız. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü önerge, Ankara
Milletvekili Sayın Mehmet Arslan'ın önergesidir; okutuyorum: 5.- Ankara Milletvekili Mehmet Arslan'ın, Ankara İlinde
Çayyolu Adında Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/735) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/452) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 9 Nisan 2001 tarihinde
Başkanlığa vermiş olduğum (2/735) esas numaralı Ankara İlinde Çayyolu Adında
Bir İlçe Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifim, 45 günlük süre geçmesine rağmen,
sevk edildiği İçişleri Komisyonunda görüşülmemiştir. Adı geçen teklifimin,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını arz ve teklif
ederim. Saygılarımla. 7.6.2001 Mehmet
Arslan Ankara BAŞKAN - Bu konuda
Komisyon ve Hükümetin bir isteği var mı? Yok. Buyurun Sayın Arslan.
(MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET ARSLAN (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ankara İlinde Çayyolu Adında Bir İlçe
Kurulması Hakkındaki Kanun Teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan
gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Birinci Dünya Savaşı sonlarına doğru, 1917'de büyük bir yangın geçiren Ankara,
başşehir olduğu sıralarda harap bir durumdaydı. Toz fırtınalarıyla tanınan,
ağaçsız, suyu yetersiz, sıtma hastalığının kol gezdiği, sönük ve sadece
kalesinin bulunduğu tepe ve etrafında yayılan bir kasaba durumundaki
Ankara'nın, cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren, başkente yakışır şekilde
imarına başlanmıştır. 1924'te, İstanbul'dakine
benzer tarzda, Ankara Şehremaneti Kanunu çıkarılarak, şehrin imarı için yapı
malzemeleri tesisleri kurulmuş ve şehrin gelişme yönü belirlenmiştir. Kale ve
çevresindeki eski şehir, batıdaki istasyona doğru uzandığı gibi, Atatürk'ün
Çankaya'da oturması da güney yanına doğru bir gelişmeye yol açmıştır. 1928 yılında kurulan
Ankara İmar Müdürlüğünün açtığı yarışmayı kazanan Jansen'in hazırladığı plana
göre, eski şehir orijinal, özelliğini koruyacak, yeni şehir, Meclis binası,
Bakanlıklar, Bahçelievler'den ibaret mahalleler, yüksek tahsil kurumlarını bir
araya toplayan kültür mahallesi, sanayi banliyösüyle, bunun etrafında
gelişecekti. Hazırlanan plan 1932 yılında onaylanmıştır; ancak, bu plan, daha
sonra yetersiz kalacak ve 1939 yılında Jansen'in görevine son verilecektir. Bu plan sayesinde modern
bir görünüm kazanan Ankara, şehir nüfusunu barındıracak yeni yerleşim yerleri
bakımından yetersiz kalacaktır. Nüfus artışı sebebiyle Jansen Planı iyice
yetersiz kalınca, yeni bir yarışma açılmış ve 2000 yılında nüfusun 750 000'e
varacağı hesabına dayanan Nihat Yücel ve Raşit Uybadin'in yeni imar planı
1957'de onaylanmıştır; fakat, hedeflenen nüfus hacmi 1965'te aşılmış, 1970
yılında Ankara nüfusu 1 000 000'u aşmıştır. 1983'ten sonra, şehir,
metropoliten özelliği sebebiyle yeni bir idarî yapıya kavuşmuş, yapılan
düzenlemelerle büyükşehir ve ilçe belediyeleri kurulmuştur. Ankara, nüfus yönünden de
sürekli gelişmiş, 1927 yılında 74 784 olan nüfusu, 1940'ta 157 240 olmuş ve
1950-1975 döneminde, şehirleşmenin gereği olan artış, daha da hızlanmıştır.
1945'ten önce Ankara, İstanbul ve İzmir'den sonra Türkiye'nin üçüncü büyük
şehri durumundayken, 1945'te yapılan nüfus sayımında İzmir'in önüne geçerek
ikinci büyük şehir durumuna gelmiştir. 2002 yılına geldiğimizde, Ankara,
metropol bir şehir olmuş, idarî yapı ilçe belediyeler şeklinde bölünmüş,
hizmetlerin daha hızlı ve kaliteli olarak vatandaşlarımıza ulaşması
hedeflenmişse de, hızla artan nüfus ve kentin sürekli genişleyerek büyümesi
sonucunda, ilçe belediyelerin yükü hızlı bir şekilde artmıştır. Bu hızlı büyüme,
vatandaşlarımıza hizmetlerin götürülmesinde gecikme ve aksaklıklar olmasına
neden olmaktadır. Özellikle şu anda, Çayyolu ve Ümitköy olarak adlandırdığımız
bu bölge hızla gelişmekte, nüfus artış oranları ve yapılaşma gibi imar
durumları da göz önüne alındığında, bir bölümü Yenimahalle bir bölümü de
Çankaya İlçesi sınırları içinde kalmaktadır. Böyle bir bölünme,
vatandaşlarımıza, belediye hizmetlerinin daha verimli ve koordineli
ulaştırılmasını engellemektedir. Sonuç olarak, iki ilçe
arasında kalan bu bölgenin tek elden koordine edilmesi gerekmektedir. Son
zamanlarda bu bölgeye yapılan konutların da tamamlanmasıyla nüfusun 200 000'li
rakamlara ulaşması beklenmekte, vatandaşlarımız, kaymakamlık, belediye gibi
resmî kurumlara ulaşabilmek için en az iki araç değiştirmek durumunda
kalmaktadır. En önemlisi, hızla
gelişen bu bölgenin yeniden yapılandırılması, kişisel çıkarlara dönük, plan
bütünlüğüne ve sağlıklı kentleşmeye aykırı mevzi imar plan taleplerinin önüne
geçilmesi gerekmektedir. Bölgenin bu hızlı
gelişimi karşısında, bizlerin, zamanla yarışması gerekiyor. Sonuç olarak, vaktimiz
yok... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arslan,
toparlar mısınız efendim; buyurun. MEHMET ARSLAN (Devamla) -
...yeni imar planlamalarının tek elden, sadece bu bölgeyi kapsayacak şekilde
yapılmasıyla, denetimin daha kolay olacağı, vatandaşlarımıza hizmetlerin
kaliteli ve hızlı bir şekilde ulaştırılacağı malumlarınızdır. Başkente yakışır, modern
ve gelişmiş bir Ankara için desteklerinize şimdiden teşekkür eder, saygılarımı
sunarım. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Arslan. Başka söz isteyen?.. Yok. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri,
şimdi, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçiyoruz. Bu kısmın 1 inci
sırasında yer alan, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının,
tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı
tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla, Başbakan Bülent
Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında (11/25) esas numaralı gensoru
önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususunun öngörüşmelerine başlıyoruz. IV. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22
arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve
hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan
Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/25) BAŞKAN - Hükümet yerini
alacak mı efendim? DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Buradalar... BAŞKAN - Hangi üye ise
kendisinin dili vardır Sayın Bakanım, kendisi, ben buradayım desin. DEVLET BAKANI MEHMET
KEÇECİLER (Konya) - Var, var. BAŞKAN - Tamam,
bakanlarımız burada da, hangisi yer alacaksa, biz bilelim. Hükümet yerini aldı
efendim. Efendim, önerge daha önce
bastırılıp dağıtıldığı ve okunduğu için tekrar okutmuyorum. Sayın milletvekilleri, Anayasanın
99 uncu maddesine göre, gensoru görüşmelerinde önerge sahibi 1 milletvekiline,
gruplara ve hükümete söz verilecektir. Hükümet adına Başbakan
veya herhangi bir bakan konuşabilir. Önerge sahibi için süre
10 dakika, gruplar adına ve hükümet için 20 dakikadır. Şimdi, sırasıyla önerge
sahibi olarak Sayın Eyüp Aşık konuşacak. Gruplar adına, bize şimdi
intikal eden söz istemine göre, Doğru Yol Partisi Grubu adına yine Sayın Eyüp
Aşık, Saadet Partisi Grubu adına ise Sayın Alaattin Sever Aydın konuşacaklar. Sayın Aşık, herhalde Grup
adına da siz konuşacaksınız? EYÜP AŞIK (Trabzon) -
Evet efendim. BAŞKAN - Bu durumda,
konuşma süreniz 30 dakika oluyor Sayın Aşık, buyurun
efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA EYÜP AŞIK
(Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 99 ve İçtüzüğün
160 ıncı maddeleri uyarınca, başta, tütün ve tütün üreticisi olmak üzere,
tarımın tümünde yapılan hatalar sebebiyle bütün tarım üreticilerini büyük
zarara uğrattığı gerekçesiyle hükümet hakkında verdiğimiz gensoruyla ilgili
olarak önerge sahipleri ve Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tütün üreticisi, içinde bulunduğumuz bugünlerde iki hüsranı,
maalesef, birlikte yaşamaktadır. Birisi, birkaç gün önce açıklanmış olan 2001
yılı tütün fiyatlarının verdiği büyük hüsran, büyük ıstırap; ama, belki, ondan
daha önemlisi, yakın bir süre önce
çıkarılmış olan kanun sebebiyle geleceğinin belirsiz hale gelmiş olmasıdır. Bu
sebepledir ki, ülkenin her tarafında, 42 vilayette, tütün üreticileri, bu
mağduriyetlerini dile getirmek ve gelecekleriyle ilgili çözüm bulmak için
çeşitli çarelere başvurmaktadırlar. İzin verirseniz, önce,
son ilan edilen tütün fiyatından başlamak istiyorum. Bildiğiniz gibi, bu sene
tütün başfiyatı, destekleme fiyatı, son defa olmak üzere, 3 000 000 lira olarak
ilan edildi. İlan edilen bu tütün fiyatı 2001 yılı ürünü tütün fiyatıdır; yani,
önümüzdeki sene ekilecek olan tütünün değil, geçen sene ekilmiş, hasat edilmiş,
ağustos-eylül aylarında toplanmış ve bugünlerden itibaren Tekel veya tüccara
satılacak olan tütünün fiyatıdır. Bunu söylememin sebebi, evvelden beri,
hükümetler, tütün fiyatını ilan ederken, hep, gelecekte hedefledikleri
enflasyondan ziyade, o tütünün üretildiği yılda girdilerle ilgili, tütünle
ilgili -örneğin, gübre, ilaç, vesaire- fiyatlardan ötürü, geçmiş enflasyonu dikkate
alarak fiyat belirlerlerdi. Nitekim, bendeniz, daha
evvel hükümette, Tekelle ilgili görev aldığım sıralarda, hükümette görev
aldığım sıralarda, iki kere tütün fiyatı belirlemiştim ve ikisinde de,
hükümette bu konu tartışılırken, hep, gelecek yılın ekonomik şartları,
enflasyonu dikkate alınmış; ama, esas itibariyle geçmiş yılın enflasyonu da
dikkate alınmak suretiyle fiyat belirlenmişti. Örneğin, 1998'de hedef enflasyon
yüzde 64, geçmiş enflasyon yüzde 100 idi, arada bir fiyat olarak yüzde 77 artış
öngörülmüştü. Şimdi, geçen sene, aynı
hükümet, tütün fiyatını 2 200 000 lira olarak belirlerken, gelecek yılın enflasyonunu
yüzde 25 olarak kabul etmiş ve bir evvelki yıla göre tütün üreticisine yüzde 25
fark vermişti; yani, tütün üreticisi, geçen sene, bir evvelki yıla göre yüzde
25 fark almış ve itirazlar yükseldiği zaman, muhalefet sesini yükselttiği zaman
"tütün üreticisine haksızlık oluyor" denildiği zaman, denilmişti ki
"bu, bir ekonomik programdır, gelecek sene enflasyon yüzde 25 olacak,
herkes fedakârlık yapacak, tütün üreticisi de kendine düşeni yapsın, bu yüzde
25'e razı olsun." Yani, geçen seneki 2 200 000 liralık fiyat
belirlenirken, alınan hedef yüzde 25'lik enflasyondu; ama, enflasyon yüzde 86
oldu. Geçen sene tütün üreticisi belki mahkemeye gitse, davayı kazanabileceği
yüzde 60'lık bir zarara uğratıldı ve geçen sene alınan ürünlerin ortalama
fiyatı; yani, 2 200 000 lira fiyat olarak ilan edildi; ama, alınan ürünlerin
ortalama fiyatı 1 764 000 lira. Bu, 2 200 000 lira veya 2 250 000 lira tütün
başfiyatı idi, ortalama fiyatı 1 764 000 liraya geldi. Bu para ne zaman ödendi;
geçen sene mayıs, haziran ve temmuz aylarında. Geçen sene mayıs, haziran ve
temmuz aylarında dolar kaç lira idi; 1 700 000 lira. Yani, tütün üreticisi,
geçen sene, tütününü 1 dolara sattı. Beyler, geçen sene, tütün üreticisi,
tütününü 1 dolara sattı. Cumhuriyet tarihinde -belki Osmanlı'da- hiçbir
dönemde, tütün üreticisinin, dolar bazında aldığı böyle düşük bir fiyat
olmamıştır; ne savaş yıllarında ne başka bir zamanda! (DYP sıralarından
alkışlar) Hükümetimiz,
Parlamentomuz, hepimiz "yahu, Türkiye'nin en fakir kesimi olan bu tütün
üreticisine biz haksızlık yaptık, doların patlayacağını, ekonominin
patlayacağını, böyle bir kriz yaşayacağımızı bilmiyorduk, tahmin etmiyorduk,
böyle bir olayla karşı karşıya kaldık; bari, şu tütün fiyatını belirlerken,
geçen sene yaptığımız haksızlığı düzeltelim" derken, bu sene, tütün
üreticisine, yüzde 35 fark vermişiz. Esasen, bu yüzde 35 fark, geçen seneki o
yüzde 60'lık haksızlığın üzerine konulsa, yani 3 200 000 liradan başlasa,
tütün, 4 500 000 lira olacaktı. Sayın milletvekilleri,
ben, açıkça şunu söyleyeyim: Ben, bu görevi yaptığım dönemlerde, tütün fiyatını
belirlerken, tütün fiyatını etkileyen faktörleri araştırmışım. Bana da, o
zamanlar, çeşitli bilgiler gelmiş, çeşitli araştırmalar gelmiş. Mesela, tütünün
yarısından çoğunu, ürettiğinizin yarısından çoğunu ihraç edeceksiniz; ihracatı
gözönüne almak zorundasınız. Onun için "hangi fiyatla tütünü ihraç
edebilirim" diye, bakanlar, ilgili genel müdürler, bunu, hep gözönüne
alırlar. Ben de almıştım. O zaman, bana da, yurt dışından büyük firmaların
temsilcileri gelmişler "tütünü ihraç edebilmeniz için şu fiyatları
koymanız lazım, şu fiyattan yukarı koyarsanız ihracatta zorluk çekeriz"
demişlerdi. Bunu, sadece kendi kârları açısından değil, ülke menfaatı açısından
söylemişlerdi. Ben de onun için dinlemiştim zaten ve onlarla da pazarlık
etmiştim. Bana, o zaman, 1998 yılında demişlerdi ki "3 dolar 27 sentten, 3
dolar 30 sentten yukarı başfiyat ilan ederseniz, ihraç edemeyiz, tütün ihraç
etmekte zorluk çekeriz; eğer, tütünün ihraç edilmesini istiyorsanız, kolay ihraç
edilmesini istiyorsanız, 3 dolar 30 sentin altında bir fiyat verin. Bu, aynı
zamanda, onların kâr edeceği fiyatlardı; bana göre, o zaman beni kandırdıkları
fiyatlardı. Yani, gittik, Bakanı ikna ettik, Bakanı kandırdık. Belki de,
benimle görüştükten sonra patronlarına müjde verdiler; Bakana 3 dolar 20 senti
kabul ettirdik... Şimdi, dünyada tütün fiyatları değişmedi, dünya piyasaları
değişmedi. 3 dolar 20 sent diye Bakanı kandırdık diyen adamlar, 1 dolara tütün
fiyatı ilan ettirdiler geçen sene. (DYP sıralarından alkışlar) Şimdi, bu sene
ilan edilen başfiyat 3 000 000 lira; ortalama fiyat, büyük ihtimalle, 2 500 000
liranın altında olacak. Yani, bu sene, tütün üreticisi, yine, tütününü 1,5
dolara satacak. Ben, tekrar söylüyorum;
arkadaşlar, bu tütünün yarısından çoğu ihraç edilecek, bu tütün dünyaya
satılacak ve bu tütünün dünyaya satış bedeli, şimdiye kadar, 3 dolar 30 sentin
üzeridir. 3 dolar 30 sente, bana, iki kere, yabancı firmaların temsilcileri
geldi, beni ikna etmeye çalıştılar 3 dolar 30 sentin altında fiyat ilan et,
kolay ihraç edelim diye. Yani, tütünün kolay ihraç edilebilecek fiyatı 3 dolar
30 sent iken, hükümetimiz, bu sene, tütün fiyatını, yine, 2 doların altına, ortalama
fiyatı da, büyük ihtimalle 1,5 dolara indirmiş oldu. Üstelik, bu fiyatın başka
bir özelliği var; bu fiyat, ilan edilen son destekleme fiyatı. Yani, bundan
sonra, bu, serbest piyasada oluşacak; yani, bundan sonra, hükümetimiz, devletimiz,
tütün üreticisini piyasaya sürerken, boynuna bir de 1,5 dolarlık fiyat takarak
göndermiş oluyor. Değerli arkadaşlar, bu
bir faciadır, bu bir yanlıştır. (DYP sıralarından alkışlar) Bunun, ne üreticiye
ne memlekete ne devlete ne Hazineye bir faydası yoktur; bunun, Philip Morris'e
faydası vardır, BAT'a faydası vardır, dünyadaki büyük sigara fabrikalarına
faydası vardır; ama, bunun, Türk üreticisine ya da Türk hazinesine bir faydası
yoktur. Evvela, bu fiyatın, böylece, son derece yanlış olduğunu ve bundan
sonraki fiyatları belirlemede de baz alınacağı için Türk tütün üreticisini
perişan edeceğini söylemek istiyorum. Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de 600 000 üretici tütün üretmektedir 42 vilayette ve aşağı yukarı,
tütün üreticisi, Türkiye'nin en fakir kesimidir -zaten, bunda çok büyük kazanç
olsaydı, tütün üreticileri zengin olurdu- en fakir kesimini temsil eden
üreticidir. Şimdi, bu üretici kesimi ikinci bir tehlikeyle karşı karşıya
kalmıştır: Önümüzdeki sene tütünü kime satacağız, nasıl satacağız? Ben tahmin
ediyorum, bilhassa Ege Bölgesinde tüccar tarafından tütün alımı, bu yıl, geçmiş
yıllardan fazla olacaktır; çünkü, böyle bir fiyatı her zaman bulamayacakları
için, belki, fazla olacaktır. Belki, hükümet, bununla da övünecektir,
göreceksiniz; işte, tütünü tüccar nasıl aldı götürdü... Ama, önümüzdeki yıl, bu
fiyatı, tüccar kendi başına belirleyecek. Önümüzdeki yıl tütünde herhangi bir
denge unsuru devlet tarafından yoktur. Destekleme falan kalkmıştır. Biraz
sonra, o destekleme kısmına, tarımın genel sıkıntılarından, tarımla ilgili
genel yanlışlardan bahsederken desteklemedeki yanlışlara değineceğim; ama,
tütünde kalkan bu destekleme sebebiyle önümüzdeki yıl ayrıca bir belirsizlik
vardır. Trabzon'da, Akçaabat'ta, Bafra'da, Muş'ta, Adıyaman'da, Besni'de,
Burdur'da, Bucak'ta, Uşak'ta, Eşme'de, Erbağ'da... Bu saydığım yerler tütününü
kolay satamayan yerler. Batman'da, Diyarbakır'da, Denizli'de... İnsanlar arayıp
soruyorlar: "Biz, gelecek sene tütünü nasıl satacağız, kime satacağız,
kaça satacağız?" Efendim, dilimizin döndüğü kadar diyoruz ki, işte,
Denizli'ye tüccar zaten geliyor, yine gelecek, Bafra'ya yine gelecek; ama,
Muş'a gitmeyecek; ama, Adıyaman'a gitmeyecek, Bucak'a gitmeyecek. Denizli'ye
giderse, Tavas'a giderse, Akhisar'a giderse orada da kendi fiyatını kendi
belirleyecek; çünkü, onun karşısında onu dengeleyecek herhangi bir kuvvet
olmayacak. Şimdi, bu yetmiyormuş
gibi, IMF'nın şart koşması sonucu, buradan çıkan birçok kanunda, hükümetimiz
veyahut da belli çevreler, sürekli olarak, bütün bu kabahatleri geçmişe
yüklemek suretiyle "geçmişten gelen hatalar bizi bu kararları almaya
mecbur etti" demek suretiyle, biraz politikada gelenek haline gelmiş
eskiyi kötüleme alışkanlığıyla işin içinden çıkmaya kalkmıştır. Acaba, tütünde,
hakikaten, geçmişte öyle bir büyük zararlar mı vardır? Şimdi, kamuoyunun
bildiği, efendim, tütün ekiliyor, yarısı yakılıyor; dolayısıyla, hazine zarar
ediyor; bu duruma düşmemizin sebebi de bu. Değerli arkadaşlar,
Türkiye, şimdiye kadar, bir kere, toplam 70 000 ton tütün yakmıştır; o da,
yıllık üretimin 400 000 tona çıktığı 1994 yılında. Yani, 1994 yılında, bir
defaya mahsus, toplam üretimin sadece yüzde 20'sine yakın bir tütün yakılmıştır,
başka hiç yakılmamıştır. Kim olursa olsun... Bir defaya mahsus ve 70 000 ton... Bu, tütün üreticisini korumak için
anormal bir fedakârlık değildir. Örneğin, geçen sene,
Türkiye, 150 000 ton tütün üretmiştir. Türkiye'nin bu seneki tüketimi de 150
000 tondur. Türkiye, yılda 80 000 ton tütün ihraç etmek suretiyle, 80 000 ton
da özel sektör tarafından ihraç etmek suretiyle, yaklaşık 40 000 ton da Tekel
tarafından tüketilmek suretiyle, zaten, 120 000 ton tütün tüketmektedir. Yani,
tütün üreticisi, öyle, devletin üzerine yük olmuş falan değildir. Türkiye'de tütün
ekilebilen toplam 3 700 000 hektar arazinin yarısından çok fazlası kır taban
arazidir. Kır taban arazi demek, bu arazide bundan başka -tütün açısından- bir
ürün yetişmez demektir; yani, öyle alternatif ürün filan hikâyedir. (DYP
sıralarından alkışlar) Onu söyleyenler, Manisa'nın Demircisine gitmemiş;
oradaki tütün ekicisinin toprağını görmemiş; kıraç arazi ne demek, kır taban
arazi ne demek, kır arazi ne demek, onu bilmediği için "alternatif
ek" diyor. Ee, canım, pancar üreticisine "alternatif ek" fındık
dikene "alternatif ek "çay dikene "alternatif ek"...
Hangisi, hangisinin alternatifi?! (DYP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Hangisi, hangisinin; tütün mü fındığın, fındık mı çayın, çay mı
pancarın? Ee, hepsine birden alternatif!.. Alternatif ne ekecek?! FARİS ÖZDEMİR (Batman) -
Onlar Türkiye'yi bilmiyorlar. BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim arkadaşlar. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Ama, pancarla buğday arasında belki bir şeyler olabilir; fakat, tekrar
söylüyorum: Tütün ekilen arazi... Tütünü, zaten, taban arazide ekmek yasaktır;
yani, sizin, alternatif ürün ek dediğiniz arazide, zaten, tütün ekimi yasaktır.
Alternatif ürün ek dediğiniz arazide, alternatif ürün ekimi falan mümkün
değildir. Şimdi, vaktim yetmeyecek;
korkarım, bazı konulara giremeyeceğim; onun için, bunun hemen sebeplerine
geleyim. Değerli arkadaşlar,
Türkiye'nin, şu anda, 450 000 ton tütün stoku vardır. Amerika'nın 1,5 milyon
ton tütün stoku vardır. Tekrar ediyorum: Öyle, dünyada tek tütün stoku yapan
ülke, Türkiye falan değildir. Sigara fabrikaları, zaten, en az üç yıl stokla
çalışır; yani, Tekel, ben, bugün, 7 tane sigara fabrikamı devam ettireceğim, 80
000 ton üretimime devam edeceğim diyorsa, zaten, en az üç yıllık stoku olan
yaklaşık 300 000 ton tütünü stokunda tutmak mecburiyetindedir. Tütün üreticisinin
hatırı için falan değil; kendine lazım olduğu için, teknolojisi açısından
tutmak mecburiyetindedir. Tütün üreticisi, devletin üzerine yük falan değildir.
Ayrıca, desteklenmemesine
rağmen, Türk tütününün hâlâ ihraç imkânları vardır. Hemen komşumuz
Yunanistan'da, İtalya'da, tütün üreticisine kilo başına 4 euro destek
verilmesine rağmen, Türk tütününün hâlâ ihraç imkânı vardır. Rusya'ya, Endonezya'ya,
Malezya'ya, İsviçre'ye, İsveç'e, Belçika'ya, Japonya'ya, Amerika'ya, birçok
ülkeye daha geçen yıl tütün ihraç ettik ve bu yıl da, halen, ihracatımız devam
etmektedir; yani, tütünü, ayrıca ihraç etme imkânımız vardı. Geçen yılki tütün ihraç
fiyatlarının ortalamasını söyleyeyim mi; 3,91 dolar. Geçen sene Türkiye'nin
ihraç ettiği yaklaşık 50 000 000 kilo, 55 000 ton tütünün ortalama ihraç fiyatı
3,91. Bunu işlenmiş olarak kabul ediyoruz; işlenme maliyetini çıktığın zaman 3
dolar eder. Geçen sene tütüne verdiğiniz para 1 dolar, sattığınız fiyat 3
dolar. Hazinenin bugünkü krizini tütün üreticisinin üzerine yüklüyorsunuz; bu,
insafsızlıktır... (DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar,
tarımın genelinde benzer hatalar yapılmıştır. 57 inci hükümet göreve geldiği
zaman, Türkiye, 30 000 000 ton tahıl, 21 000 000 ton sebze, 10 000 000 ton meyve, 10 000 000 ton süt, 1,2 milyon
ton et, 2,2 milyon ton şeker üretimiyle, kendine yeterlilik bakımından, yüzde
100 yeterlilik bakımından Akdeniz ülkelerinde İtalya ve Fransa ile yarışıyordu. Bu hükümet göreve geldiği
zaman, Türkiye'de fert başına millî gelir
3 000 dolar, çiftçinin fert başına millî geliri 3 400 dolardı. Bu
hükümet göreve geldiği zaman, Türkiye'nin tarımdan aldığı... Türkiye'nin millî
ekonomisinden, tarım üreticisinin ekonomiden aldığı pay yüzde 23,5, yüzde 24
idi. Bugün, bu yıl, çiftçinin millî ekonomiden aldığı pay yüzde 12; yani, tam
yarı yarıya düşmüş; ama, millî ekonomi de, üstelik, üçte 2 oranında düşmüş
-üçte 1 oranında azalmış, üçte 2'ye düşmüş- yani, bu hükümet göreve başladığı
zaman, 200 milyar dolarlık millî ekonominin yüzde 23'ü tarıma gidiyor idi,
çiftçiye gidiyor idi; şimdi, 145 milyar dolara inmiş millî ekonomi, onun yüzde
12'si çiftçiye gidiyor; çiftçi fakirleşmiş. Bakınız, millet fakirleşmiş; ama,
en başta çiftçi adım atamaz hale gelmiş. Niye; efendim, biz, IMF'yle anlaşma
yaptık, çiftçiye doğrudan destek vereceğiz ve ürün bedellerini dünya
fiyatlarına uyarlayacağız... Değerli arkadaşlar,
burada büyük bir hata yapılmaktadır. Dünya fiyatları, bizim gördüğümüz, bize
gösterilen fiyatlar değildir. Siz elektriği Fransız çiftçisinin 3 misline
vereceksiniz, gübreyi 3 misline vereceksiniz, mazotu 3 misline vereceksiniz;
ondan sonra, buğdayı, Fransız buğdayına eşit yapacaksınız... (DYP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Arkadaşlar, biz, geçen
sene, Şeker Kanununu çıkardık. Şekerde bizim en büyük rakibimiz Fransa.
Fransa'da fert başına millî gelir 22 000 dolar, Türkiye'de 2 000 dolar. Nasıl
olur da Türk çiftçisi Fransız çiftçisiyle yarışamaz?! 22 000 dolar fert başına
millî geliri olan bir Fransız çiftçisiyle nasıl olur da Türk çiftçisi rekabet
edemez?! Burada bir hata yapıyoruz; ama... Katmadeğeri çiftçi, veriyor geri
alamıyor, mazotu pahalı alıyor, elektriği pahalı alıyor; çiftçi, sulu tarımdan
vazgeçiyor. Siz, elektriği çiftçiye, üzerine yüz türlü vergi koyarak
veriyorsunuz, o yetmiyormuş gibi, bir de elektriğin kaçaklarını, gelip, tarımda
kullanandan alıyorsunuz. Elektriğin kaçaklarını, tarımda kullanandan almaya
kalkıyorsunuz; adam, sulu tarım yerine kuru tarıma geçiyor. Bütün bu hatalar sonucu,
şimdi, geldik doğrudan desteklemeye... İnşallah, başka bir zamanda, başka bir
vesileyle bu doğrudan desteklemeyi anlatacağım. Tam bir ucubedir. Doğrudan
destekleme asla bu işi görecek bir husus değildir. Zaten, toplam üreticisinin
sadece yarısına ve sadece birkaç yıl ve sadece dönüm başına 10 000 000 lira hem
de Türk parası olarak, birkaç sene sonra simit parası olacak bir destekleme
verilecek; bu, desteklemekten vazgeçmek demektir. Dünyanın bütün ülkeleri,
rakiplerimizin hepsi Katma Değer Vergisi iadesiyle, ucuz mazotla, ucuz
elektrikle, vergi indirimleriyle, başka yollarla tarımı desteklerken, biz,
alabildiğine üzerine yüklüyoruz; ondan sonra diyoruz ki, senin fiyatın dünya
fiyatlarını tutmuyor. Bunun bütün sebebi, IMF'yle ilişkiler. Değerli arkadaşlar,
IMF'nin kurulduğu 1946 yılından beri, Türkiye, IMF'yle -1961'den başlayan- 18
defa anlaşma yapmıştır; yani, IMF'yle anlaşma yapan ilk hükümet bu hükümet
değildir. IMF'yle anlaşma yapan ilk başbakan bu Başbakan değildir. IMF'nin
bütün söylediklerini kabul eden ilk hükümet bu hükümettir. (DYP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) Şimdiye kadar, 1961'den itibaren, 1947
yılında ilk defa ekonomik program uygulanmış; ama, IMF'yle 1961 yılından bu
yana 18 anlaşma yapılmıştır. IMF'nin şartlarının hiçbiri Türkiye'ye uymuyor. Bakınız, ben geçen sene
bunun çok mücadelesini verdim. Birinci ekonomik programın bize uymadığını,
zarar vereceğini söylüyordum; ama, o zamanlar, sayın liderlerimiz "bu
programın alternatifi yok" diyorlardı. IMF'yle uygulanan, hani o doları
sabit, 650 000 lirada tutan programın, asla alternatifi yok, biz bu programdan
vazgeçersek batarız diyorlardı. Sonunda program kendi kendine alternatif buldu;
patladı, çatladı, dolar fırladı ve aynı liderlerimiz, programla ilgili bakınız
ne dedi: Sayın Ecevit "IMF'nin körlüğünü telafi edeceğiz." Yine,
Sayın Ecevit "IMF çağdışı..." (DYP sıralarından alkışlar) Bunu ben
söylemedim, geçen sene, Sayın Ecevit "IMF çağdışı, bizi yanılttı"
dedi. Sayın Başbakan Yardımcısı "IMF programına harfiyen uyduk,
çöktük" dedi. (DYP sıralarından alkışlar) MEHMET CAVİT KAVAK
(İstanbul) - İsmi ne?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) -
Hangi Başbakan Yardımcısı?.. (DYP sıralarından "Dinle... Dinle..."
sesleri) EYÜP AŞIK (Devamla) -
Sayın Başbakan Yardımcısı... Yani, IMF programına uymadığımız için değil,
harfiyen uyduğumuz için çöktük dedi! Peki, geçen sene şubat ayına kadar IMF
programına harfiyen uyduğumuz için çöktük de, şubat ayından sonra ne yaptık;
IMF programına harfiyen değil noktasına virgülüne kadar uyduk, zararımıza da
olsa uyduk, altından kalkamayacak şekilde de olsa uyduk (DYP sıralarından
alkışlar) ve şimdi, bizi daha büyük tehlikeler beklemektedir. Sayın milletvekilleri,
bakınız, genellikle iktidarların yaptığı, geçmişte bizim de yaptığımız bir şey
var; biraz başarısız olduk mu, eleştirildik mi, geçmiş hükümetleri eleştiririz;
ama, kendi yaptıklarımızı ortaya koyarak, mukayese ederek eleştiririz. Şimdi,
hükümetimiz diyor ki: "Bunların, bu krizin kabahati geçmiş
hükümetlerdedir." Hangi hükümetler; Türkiye'ye 2 000 kilometre otoyol
kazandıran, 20 000 000 kişinin evine otomatik telefon getiren, Keban Barajını,
Atatürk Barajını, Boğazdaki köprüleri yapan, 14 000 000 öğrenciye okul yapan,
Türkiye'nin, komşularına kredi açmasını sağlayan, 12 milyar dolar turizm geliri
temin eden, 10 milyar dolar tekstil ihracatını sağlayan... BEYHAN ASLAN (Denizli) -
Anavatan!.. EYÜP AŞIK (Devamla) -
...5 milyar dolar otomotiv sektörünü yaratan hükümetler midir... NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Hangi hükümetler bunlar?! BAŞKAN - Müdahale etmeyin
arkadaşlar. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Hızını alamıyor, hangi hükümetler diyoruz; diyorlar ki: "Demireldir,
Çillerdir, Menderestir." Hızını alamayan da "Abdülhamittir" diyor.
(DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlar,
herkes kendine baksın. Bugünkü bu imkânları yaratan, 10 milyar dolar tekstil
ihracatını, 12 milyar dolar turizm gelirini yaratan, bu otoyolları yapan, 4
milyar dolarlık elektronik ihracatını yaratan... İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - 70 üniversite kuran... EYÜP AŞIK (Devamla) -
...bu geçmiş hükümetlere bakmak yerine, herkes kendine baksın. Bu hükümetin kendi
hataları 51 milyar dolar. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Bu para nereye gitti? Ben, şimdi, bir vatandaş olarak sormak
istiyorum; bu para nereye gitti; köprü mü yaptınız, baraj mı yaptınız, otoyol
mu yaptınız, ne yaptınız?! NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Saç
diktik, saç (!) EYÜP AŞIK (Devamla) - 51
milyar dolarlık zarar verdiniz, borçları 32 milyar dolar artırdınız. (MHP ve
ANAP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Müdahale
etmeyelim arkadaşlar; rica ediyorum. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Efendim, geçmişten kalan borçlar... Değerli arkadaşlar, 57
nci hükümetin başlangıcına kadar, geçmişten kalan borçların -iç ve dış
borçların- toplamı 110 milyar dolar, bugünkü borç 200 milyar dolar; tam 2
katına çıktı. (DYP sıralarından alkışlar) Yani, bunun karşılığında, çiftçiye
verdik, memura verdik, baraj yaptık, otoyol yaptık, şu projeyi yaptık demek yok
mu?! Şimdi, gensoru önergesini
niye verdik; ben, oraya geleyim, vaktim daraldı. Gensoru önergesini niye
verdik; diyorlar ki... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Seni
dinleyen vatandaş, şu anda siyasetten utanıyor. EYÜP AŞIK (Devamla) -
...hükümetin söylediği bir tek şey var; deniliyor ki "efendim, biz, uyumlu
bir hükümetiz, seçimi zamanında yapacağız, beş yılı dolduracağız." Üç yıl
meydanda, üç yıllık fatura meydanda; 1,5 milyon insan işini kaybetmiş, 1,5
milyon insan telefonunu kapattırmış, 800 bin insan kredi kartını iptal
ettirmiş, yaklaşık 200 bin esnaf iflas etmiş, bankalar ortada, vatandaş ortada,
tütün üreticisi ortada, şekerpancarı üreticisi ortada... Bütün bunlar varken,
diyorlar ki "biz, beş yılı dolduracağız." Niye dolduracaksınız;
beşinci yıl için, yani, iki yıl sonrası için gösterdiğiniz bir hedef mi var;
yani, iki yıl daha bekleyelim, enflasyonu şuraya indireceğiz, sizin gelirinizi
şuraya çıkaracağız yahut da Boğaza üçüncü köprüyü yapacağız yahut da
Ankara-Pozantı otoyolunu yapacağız; böyle bir hedef mi var; yok. Dolar çıkıyor,
hükümetin haberi yok; dolar düşüyor, diyorlar ki, Allah Allah, bu niye düştü;
hükümet birbirine soruyor. (DYP sıralarından alkışlar) Hükümet geliyor, Hazine
Müsteşarına soruyor; bundan bizim niye haberimiz yok... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Aşık,
efendim, süreniz bitti, size birkaç dakika eksüre verdim; toparlayın. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, hükümet "alternatifimiz yok" diyor; ama, bunu,
siz söylüyorsunuz. Alternatifim yok demek, benim hakkım değil. Alternatifinizi,
sizi seçenlere soracaksınız. Haa, siz derseniz ki, bizim burada durmaktan başka
alternatifimiz yok, olabilir; ama, milletin alternatifi vardır. Sizi seçenlerin
alternatifi vardır. (DYP sıralarından alkışlar) Kendi kendinize
"alternatifimiz yok" diyorsunuz. Totaliter rejim ile demokrasinin
farkı nedir?! M.ZEKİ SEZER (Ankara) -
Seçim!.. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Totaliter rejimde, adam, alternatifim yok der, oturur; ama, alternatifi
bulabilen, yani beceremeyen, yanlış yapan hükümetlere alternatif çıkarabilen
rejimin adıdır demokrasi. (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, siz, alternatifimiz
var mı diye millete sorarsanız, millet, size "alternatifiniz var"
der. Ekrem Pakdemirli "var" diyor, Sayın Erkan Mumcu "var"
diyor, millet "var" diyor, sivil toplum örgütleri "var"
diyor, herkes "var" diyor; ama, sadece yüzde 1,7 kamuoyu desteği olan
hükümet, benim alternatifim yok, ben burada oturacağım diyor! (DYP sıralarından
alkışlar) Ne pahasına?! Yani, iki sene daha, bir hedef mi koyuyorsunuz? Hükümet
gelip, iki sene sonra, ben, Türkiye'de şu projeleri gerçekleştireceğim,
ekonomiyi şuraya getireceğim derse, millet de onu kabul ederse, Parlamento
kabul ederse, hay hay; ama, hiçbir proje yok. Değerli arkadaşlarım,
samimî olarak size şunu söyleyeyim: Hepiniz iyi niyetlisiniz, hiçbirinizin iyi
niyetinden en küçük bir şüphem yoktur. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Siz de iyi niyetli olun. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Samimiyetle söylüyorum, suçlamak için demiyorum; ama, bakınız, Türkiye'nin
potansiyeline inanmadınız, Türkiye'nin imkânlarını takdir edemediniz,
Türkiye'nin... HALİL ÇALIK (Kocaeli) -
Allah Allah!.. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Evet... Hangi Türkiye?.. 1 milyar
dolar dövizi yokken mucizeler yaratan Türkiye; bu otoyolları, barajları, bu
turizm tesislerini, bu imkânları yaratan Türkiye. Türkiye, bugün, bunun 10
mislini yapardı. NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - İtiraf et, kim yaptı? EYÜP AŞIK (Devamla) -
Türkiye'nin bugünkü ihracat hedefi 50 milyar dolar olmalıydı; ama,
programlarınızda teşvik yok. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Sayın Başkan, süre dolmadı mı daha?! EYÜP AŞIK (Devamla) - 2
dakika... BAŞKAN - Efendim, lütfen
toparlayın. EYÜP AŞIK (Devamla) -
Bakınız, programınızda teşvik yok, programınızda ihracat yok, yatırım yok,
istihdam yok, Türkiye gerçekleriyle bağdaşmıyor. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) -
Üretim yok... EYÜP AŞIK (Devamla) -
Büyüme yok... Türkiye, yüzde 7'nin üzerinde büyüme sağlayamadığı müddetçe, bu
sorunlarını aşamaz. (DYP sıralarından alkışlar) Programın birinci hedefinin,
bütçenin birinci hedefinin, hükümetin birinci hedefinin "arkadaş, yüzde 7
kalkınma hızını koy, buna göre bütün rakamları ödeyelim" olması lazım. Üç
senedir bu yapılamıyor, üç senedir ihracat teşvik edilmedi, yatırım yapılmadı.
Yatırımcıyı, işadamını ürküttünüz. Bir yatırımcı Türkiye'den Bulgaristan'a niye
göç eder, niçin gider?! Bulgaristan, bir yatırımcıya ne verir ki, Türkiye, bunu
ona veremiyor?! Bu hatalar yüzünden kaybediyoruz ve bu hatalar yüzünden iki
sene daha beklemeye tahammülümüz yoktur. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Bravo(!) Aferin sana; çok güzel konuştun(!) EYÜP AŞIK (Devamla)
- Bu sebeple, eğer gensoru önergemiz
gündeme alınırsa, gündemdeki görüşmeleri sırasında, her konuda, tarımda,
sanayide, ihracatta, ekonomide neler yapılması gerektiğini anlatma imkânımız
olacak. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aşık. (MHP sıralarından "süresini çok uzattın Sayın Başkan"
sesleri) Değerli arkadaşlar,
şimdi, arkadaşımız, hem önerge sahibi olarak konuştu hem Grup adına konuştu.
(MHP sıralarından gürültüler) Bir dakika efendim,
burayı ben yönetiyorum; sizden de emir alacak halim yok! Şimdi -buraya, her
kürsüye çıkan arkadaşa- biraz önce, MHP'li arkadaşa 2 dakika 20 saniye süre verdim.
MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Devam... Devam... BAŞKAN - Şimdi, kendisi
de hem kişisel konuşma yapıyor hem Grup adına konuşma yapıyor... 4 dakika fazla
konuşturmak... Konuşmalardan korkmayın; önemli olan, siz, kendinize güvenin,
tamam mı!.. Kendinize güvenin!.. Kendinize güveniyorsanız, kim ne derse
desin... MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sen işine bak! BAŞKAN - Daima doğruları
söylüyorum da anlayan az. İkinci konuşma, Saadet
Partisi Grubu adına, Batman Milletvekili Sayın Alaattin Sever Aydın'a aittir. Buyurun efendim. (SP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20
dakikadır. SP GRUBU ADINA ALAATTİN
SEVER AYDIN (Batman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kısaca, tütün
üreticisinin mağduriyetiyle ilgili verilen gensoru hakkında Saadet Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de, çalışan nüfusun yüzde 45-50'si tarımla geçinmektedir ve tarım
alanında, Türkiye, dünyada kendi kendini idare eden 7 ülkeden biriydi... YÜCEL ERDENER (İstanbul)
- Hangi ürünlerde?.. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Devamla) - Söyleyeceğim hangi ürünler olduğunu. ... ama, bu hükümetin
çıkarmış olduğu kanunlarla, ülke, artık, tarım ürünlerini ithal eder duruma
geldi. Bakınız, buğday, pirinç,
mercimek, nohut, kuru fasulye ve tütün ithal edilmektedir. Üreticisine para
bulamayan bu hükümet, ithal ettiği bu ürünler için, her yıl, milyarlarca doları
yabancılara vermektedir. Değerli milletvekilleri, bakınız, Türk köylüsüne,
Ahmet'e ve Mehmet'e para yokken; para bulan bu hükümet, Hans'a ve Cony'e bol
keseden para vermektedir. Dünyada, bütün ülkelerde
tarım desteklenmektedir. Bizde ise, maalesef, tarıma verilen destek
kaldırılmaktadır. Destekleme, ekonomiye yük getirmez; bilakis, üretimin kat kat
artmasına neden olur. Eğer destekleme ekonomiye yük getirmiş olsaydı, bugün,
Amerika ve Avrupa Birliği ülkeleri kendi çiftçilerine destek vermezlerdi.
Avrupa Birliği ülkelerinde tütüne kilogram başına 3-4 euro destek yapılırken,
bizde, maalesef, kesilmektedir. 1 kilogram tütün, Avrupa ülkelerinde, en yakın
komşumuz olan Yunanistan'da 607 euro iken, bizde -biraz önce, değerli
arkadaşımızın ifade ettiği gibi- batıda 3 000 000, ama, güneydoğuda 2 500 000
liradır. Bu fiyata da almıyorlar. Su çürüğü gibi bahanelerle, çok düşük fiyatlar
verilmektedir. Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, dünyanın en kaliteli tütünü yetiştirilmektedir. Normal şartlarda,
eğer tütün ithalatı yapılmazsa, tütünümüz ülkemize yeter. Siz, ithalat yapmakla
tütün üreticisini de yok ettiniz. Buğday ithalatıyla, buğday üreticisini; Şeker
Kanunuyla, şekerpancarı üreticisini; et ithalatıyla, hayvancılığı yok ettiniz. Sayın milletvekilleri,
IMF'ye verilen sözler ve ekniyet mektubunda, Türkiye'nin millî menfaatları ve
millî değerleri yabancılara peşkeş çekilmiştir. Kanunların ne zaman ve nasıl
çıkarılacağı IMF'ye bildirilmiştir. Hükümetin bu davranışı, millete ve
Parlamentoya yapılan en büyük saygısızlıktır. Bu kanunlarla, Türkiye'nin
ekonomik kaleleri birer birer çökertilmiştir. Tekelin, tütün
piyasasındaki hâkimiyeti yüzde 70'tir. Yine, Tekelin, gayri safî millî
hâsıladaki payı yüzde 3, vergilerdeki payı ise yüzde 5-5,5, tarımsal ürün
ihracatındaki payı ise yüzde 5'tir. Tekel fabrikalarında
çalışan, yaklaşık 40 000 personel vardır. Türkiye'de 42 ilde ve 183 ilçede
toplam 500-600 000 aile -ki, bu, yaklaşık
3-4 000 000 kişiye tekabül eder- geçimlerini tütünle sağlamaktadırlar.
Bu kanunu çıkarmakla, siz, bu kadar insanı perişan ettiniz, yoksulluğa ve
sefalete sevk ettiniz; âdeta, bu insanları teröre teşvik ediyorsunuz. Bu kanunla, bakın, Türk
çiftçisi ağlıyor, yabancı çiftçinin yüzü ise gülüyor. Türkiye'yi, yabancı
tekellere pazar haline getiriyorsunuz. Bakınız, İstanbul Tabip Odasının ifadesi
şudur: "Tütün Yasası, ulusal çıkarlara ihanettir, yani, bir ihanet
yasasıdır; Dünya Bankası ve IMF'ye tam teslimiyettir. Açlığa mahkûm edilen
tütün üreticisinin hesabını kim verecek?" Ben, aynen bunlara katılıyorum. Değerli milletvekilleri
"Derviş yasaları" dediniz; Derviş yasalarından düyunu umumiye çıktı,
kölelik sistemi geri getiriliyor. Yasayla, yabancı firmalara elbise biçiliyor,
ülkenin geleceği ipotek altına alınıyor; haysiyetimiz ve şerefimizle oynanıyor.
Değerli milletvekilleri,
yabancı tekeller, ellerindeki en kötü tütünleri Türkiye'ye getirecekler; hem
ülkemizin milyarlarca dolar parasını emecekler hem de halkımızın sağlığını
bozacaklar. Devlet Planlama Teşkilatının Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma
Planında, Tütün ve Tütün Mamulleri Sanayii Özel İhtisas Komisyonu raporuna
bakınız. Sayın Bakan, lütfen, o raporları inceleyiniz; Sayın Başbakan da
incelesin. Bu komisyonda her kesimin yer alacağı söyleniyor; ama, bu komisyonda,
sadece, uluslararası sigara temsilcileri ve bazı bürokratlar vardır, tütün
üreticilerinden temsilciler yoktur. Üst komisyonda Devlet Planlamadan 2 kişi,
Philip Morris'in de 1 temsilcisi vardır. Philip Morris'in temsilcisi, aynı
zamanda, Özelleştirme Dairesinin raportörüymüş. Alt komisyonda Philip Morris'in
2, Reynolds'un da 4 temsilcisi vardır ve Philip Morris'in temsilcisi de alt
komisyonun başkanıdır. Değerli hükümet, bunları siz takdir ediniz ve düşününüz;
ama, haberiniz yoktur herhalde. Değerli milletvekilleri,
hükümetin bir yılda tütün üreticisine ödediği para yaklaşık 350 trilyondur;
halbuki, devletin kazandığı ise 8 katrilyon liradır. Tütün üreten ailelerde,
ailenin bütün fertleri tütünle iştigal etmektedir; yani, sanki, ailenin bütün
fertleri bir fabrikada çalışıyor gibidirler. Kanun, Türkiye
düşünülmeden çıkarılmıştır. IMF öyle emretti diye çıkarıldı ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi de, maalesef, üzülerek söylüyorum, noter gibi, tasdik makamı
oldu. Eğer, 42 ilin milletvekilleri -samimî olarak söylüyorum- baskı altında
kalmamış olsalardı ve kendi hür iradeleriyle oy kullanabilselerdi, bu kanun da,
diğer Derviş kanunları gibi, bu Meclisten çıkmayacaktı. Çıkardığınız bu kanun
da, diğer kanunlar gibi, Anayasaya aykırıdır. Anayasa Mahkemesi, bunu mutlaka
iptal edecektir kanaatindeyim. Anayasaya aykırı olduğunu, zaten, Sayın
Cumhurbaşkanı, ret gerekçesinde çok güzel bir şekilde de açıklamıştır.
Sendikalar, sivil toplum örgütleri, çiftçiler ve muhalefetin feryadına kulak asmadınız,
halka rağmen, bu kanunu, noktasına virgülüne dokunmadan, tekrar çıkardınız.
Türkiye'yi yabancı tekellere pazar yapmak, ne milliyetçilikle ne
vatanseverlikle ve ne de demokrasiyle bağdaşmaz. Seksen yıl önce Kurtuluş
Savaşı verilirken, Ankara'da top sesleri duyulurken, Fransız reji idaresinin,
mebuslar adına sigara yapmasına, Türkiye Cumhuriyetinin o zamanki mebusları
dayanamamıştır ve büyük tepki göstermiştir. Değerli milletvekilleri,
aynı tepkinin bu kanunlar için de gösterilmesi gerekirdi; ama, maalesef,
hükümet bunu yapmadı, Meclisteki milletvekilleri de kendi liderlerinin baskısı
altında kaldılar. Şimdi, şunu söylüyorum:
Meclis, tarihî bir sorumlulukla karşı karşıyadır. Milletin temsilcileri olarak
milletin dediklerini yapmalıyız. Halkı yoksulluğa, perişanlığa ve sefalete
sürükleyen hükümeti, halkımız dikkatle takip etmektedir. "Egemenlik, kayıtsız
şartsız milletindir" diye burada yazıyor; ki, biz buna inanıyoruz; ama,
siz itibar etmiyorsunuz. Size göre egemenlik kayıtsız şartsız dış güçlerindir,
IMF'nindir ve çokuluslu şirketlerindir. 1970'lerdeki Sayın Ecevit ile şu andaki
Ecevit arasında çok büyük fark vardır. HASAN GÜLAY (Manisa) -
Aynı, aynı! ALAATTİN SEVER AYDIN
(Devamla) - Bakınız, 1970'lerde ekonomik tedbirler alındığında, Sayın Ecevit
zamanın Maliye Bakanına ne diyordu: Zamanın Maliye Bakanı Sayın Müezzinoğlu'nun
kulağına fısıldayarak "siz, bu tedbirleri IMF'yle görüşecek mi
yaptınız" diye soruyor, rahatsızlığını beyan ediyor Sayın Ecevit o zaman.
Ve yine, 1970'lerde, haşhaş üretimi için ABD'ye meydan okuyan Sayın Ecevit,
bugün, maalesef, IMF'nin, Dünya Bankasının ve Amerika Birleşik Devletlerinin
emrindedir. Bush'tan selam gelince, âdeta hükümet bayram yapıyor; müstemleke
ülke gibi hareket ediliyor; Türk çiftçisini ve Türk ekicisini ABD'nin esiri
haline getirmiştir. Sanki düyunu umumiye devrini yeniden yaşıyoruz. 1890-1914
yılları arasında, 74 milyon sterlin için Türkiye gelirlerinin tümüne nasıl el
konulduğunu biliyoruz. Hükümetin başarılı olduğu
bir nokta vardır; evet, o da şudur: Her gün zam yapmak, her gün yeni vergiler
getirmek, vatandaşın aleyhinde kanunlar çıkarmak, zulüm yapmak, öz
kaynaklarımızı yabancılara peşkeş çekmek, rüşvet ve yolsuzluklara göz
yummaktır; bakanlıklarda yeni birimler oluşturmak, yandaşlarını işe almak ve
kadrolaşmaktır. Rüşvet ve yolsuzluk nedeniyle üç bakan görevini bırakmak
zorunda kalmış, bakanlık bürokratları ise, maalesef, zimmet ve irtikap suçundan
yargılanmaktadırlar. Hükümet üyeleri yolsuzluk ve rüşvetle baş edemediklerini
dile getirmektedirler. Hükümet, şikâyet makamı değildir; hükümet, icra
makamıdır. Değerli milletvekilleri,
Türkiye'de, halk, gün geçtikçe fakirleşiyor. İşçi, memur, emekli ve çiftçi zor
durumdadır. Esnaf perişan olmuştur. Milyonlarca insan işsiz ve açlık
sınırındadır. Fabrikalar peş peşe kapanmaktadır. İntihar ve boşanmaların ardı
arkası kesilmiyor. Bakın, Devlet Planlama
Teşkilatı raporuna göre söylüyorum: Ekonomi, 2001'de, eksi 11,5 oranında, yüzde
11,5 küçülmüştür; üretim durmuş, reel sektör batmış, 3 000'e yakın fabrika
kapanmış, 5 000'e yakın fabrika kapanmak üzeredir ve yüzbinlerce kişi de işten
çıkarılmıştır. Bakın, değerli
milletvekilleri, Sayın Maliye Bakanına daha önce de sormuştum "bugüne
kadar, IMF reçetesiyle ekonomisini düzelten bir ülke var mıdır" diye ve
bana "hayır" cevabı gelmiştir. Bütçe görüşmeleri sırasında bunu
sordum. Peki "hayır"
cevabını veren Maliye Bakanı, niçin, IMF reçeteleriyle Türkiye ekonomisini
idare ediyor?! Burada, hükümete soruyorum: Biraz önce, değerli arkadaşımız da
dedi; hani, Sayın Ecevit, IMF'ye çağdışı demiştir; niçin, sözünün arkasında durmuyor?! Değerli milletvekilleri,
Sayın Başbakan ve sayın hükümete şunu soruyorum, yine, şu bilgileri veriyorum:
Bakınız, Nobel ödülü alan Prof. Miller ne diyor IMF'yle ilgili: "Siz,
IMF'yi bırakın, IMF'yi unutun. IMF'den size hiçbir fayda gelmez." Zannediyorum
ki, Sayın Başbakan "IMF çağdışıdır" dediği zaman, belki bunu
dinlemişti; ama, şimdi unutmuş olabilir. Sayın Miller, yine, aynen şunu diyor
" sizin, Türkiye'nin çok iyi imkânları vardır, çok bilgili insanlarınız
vardır; sizin IMF'ye ihtiyacınız yoktur. Değerli milletvekilleri,
IMF her zaman Türkiye'ye tahakküm etmek istemiş; ama bir zaman hariç. 54 üncü
Sayın Erbakan Hükümeti zamanında IMF, Türkiye ekonomisine yine müdahale etmek
istemiş, ancak, zamanın Başbakanı çok dirayetli bir şekilde şu cevabı
vermiştir:"Hayır, bizim IMF'ye ihtiyacımız yoktur. Ülke olarak biz, kendi
özkaynaklarımızla ekonomimizi düzeltiriz." İşte, biz, o günkü
dirayeti bugünkü hükümetten de talep ediyoruz. O dönemde ekonominin
düzeldiğini, çiftçinin yüzünün güldüğünü, memurun, işçinin ve esnafın yüzünün
güldüğünü gördünüz. Bunu 70 000 000 insan gördü, dünya buna şahit oldu. Vatandaş,
o hükümeti ve hükümetin uyguladığı ekonomik politikaları mumla aramaktadır. Değerli milletvekilleri,
bakınız, IMF, âdeta bir virüs gibi ülkemizin özkaynaklarını da kemirip yok
etmektedir. Borçla verdiği krediye karşılık, sizin vücudunuzun en önemli
organlarını istiyor. Yarın bor madenlerini de isteyecek, yine sesiniz
çıkmayacak; ama, biz, Saadet Partisi olarak kesinlikle buna müsaade etmeyeceğiz
inşallah. Değerli milletvekilleri,
verilen son niyet mektubunda, kamu iktisadî teşekküllerinde çalışan işçilerin
üçte ikisinin işlerine son verilecek, takriben 50 000 devlet memuru zorla
emekli edilecek; boş kadroların tümü iptal edilecek. Ayrıca, bundan sonra,
memur ve işçilerin maaşları da artan enflasyon oranında zamlanmayacaktır. Yani,
bir yerde pahalılık olacak, fiyatlar artacak; ama, memur ve işçinin maaşı
yerinde sayacak. Devletin halka hizmet götüren sektörleri de, maalesef,
kapatılacak. İşte, bunlardan biri de Köy Hizmetleridir ve yine, kalkınma hızı
da yüzde 3'ü aşmayacaktır. Bunlar, IMF'ye verilen niyet mektubundakiler. Değerli milletvekilleri,
hükümetin yapmış olduğu bu zulüm ve kıyım nereye kadar ve ne zamana kadar
sürecek? Bu halkın ekmeğiyle oynamaya hakkınız yoktur. Halka ihanet
ediyorsunuz. Seçimlerde, halkın tokadı ağır olacaktır ve halk, mutlaka, sizi
sandığa gömecek. Siz, Türkiye'deki insanların, Arjantin halkı gibi sokağa
dökülmesini mi istiyorsunuz?.. Memleketin ve halkın feryadını işitmiyor
musunuz?.. Ama, maalesef, işitmiyorsunuz ve görmüyorsunuz. Bakınız, çıkarmış
olduğunuz Tütün Yasasına bütün halk karşı çıktı. Elimde, şurada, yüzlerce,
binlerce faks vardır, binlerce faks benim odamdadır; ama, siz, bunlara da
aldırış etmediniz, IMF'nin emridir diye bu yasayı çıkardınız. Şimdi, soruyorum
size: Batman'daki tütün ekicisi, Diyarbakırlı, Muşlu, Samsunlu, Adıyamanlı,
Manisalı, Trabzonlu, Tokatlı, Hataylı ve sayamadığım diğer illerdeki
üreticilerimiz ne yapsın?.. Avaz avaz bağırıyorlar, feryat ediyorlar "biz
bundan sonra ne ekeceğiz?.." Cevap yok. Hükümetin verdiği cevap,
alternatif ürün... Alternatif ürün de aldatmacadan başka bir şey değildir.
Biraz önce değerli arkadaşım izah ettiği için ben burada izah etmiyorum. Değerli milletvekilleri,
bakınız, önümüzdeki yıldan itibaren tütünün fiyatını artık Tekel de
belirleyemeyecek, sadece yabancı tekeller belirleyecek. Halbuki, daha önce,
Tekel sayesinde, üretici, satacağı fiyatı az çok biliyordu, elindeki fazla
tütünü de satabiliyordu; ama, şimdi, artık, onu da satamayacak, açık artırmayla
pazarlara götürecek ve bu açık artırmada da fiyatı yine yabancı yatırımcı
bildirecek. Siz, bu sene, geçen
seneki tütün için yüzde 5 fiyat artışı yaptınız. Değerli milletvekilleri,
enflasyon geçen sene yüzde 88,6 idi, sizin yaptığınız zam, hükümetin yaptığı
zam yüzde 35'tir. Hani vatandaşı, işçiyi, çiftçiyi ezdirmeyecektiniz! Bu,
ezdirme değil de nedir?.. Bakınız, Ziraat Odaları
Genel Başkanı Sayın Faruk Yücel ne diyor: "1999 yılında 1 kilo tütünle,
çiftçi, 3 paket Amerikan sigarası alabiliyordu; ama, şimdi, ancak 1 veya azamî
1,5 paket sigara alabiliyor." Şimdi, Sayın Hükümet,
siz, gidip, sağdan soldan, IMF'den borç para alacağınıza, dileneceğinize, kendi
özkaynaklarınıza niçin sahip çıkmıyorsunuz? Bunlara sahip çıkın. Yolsuzluk,
hırsızlık ve hortumlamayı önleyiniz. Sadece 19 Şubat 2001 tarihinde 12 milyar
dolar hortumlanmıştır ve bunu, burada, siz açıklamadınız. Siz, kimin parasını
kime verdiniz? Doları 670 000 Türk Lirasından 1 600 000 bin Türk Lirasına
çıkardınız; birilerini zengin ettiniz; ama, 70 000 000 insanı fakir ettiniz.
Şimdi de, Irak mektubu yüzünden piyasaları yine allak bullak ettiniz; borsayı
düşürdünüz, doları yükselttiniz, yine birileri zengin oldu. Mademki memleketi
IMF idare ediyor, o zaman size ne gerek var? Niçin burada oturuyorsunuz? IMF
sizin amiriniz midir? (SP sıralarından alkışlar) Siz, seçim meydanlarında,
vatandaşın karşısında "IMF'nin emrinde olacağız" diye mi söz
verdiniz; elbette ki hayır. Halka huzur, refah vaat etmiştiniz; ama,
sözlerinizin arkasında değilsiniz. Değerli milletvekilleri,
bu hükümetin karnesini IMF doldurmayacak, elbette ki, karneyi halk dolduracak
ve bunları da sandığa gömecek. Sayın Başbakan, bu IMF
kanunlarını, Derviş'in kanunlarını çıkarmadan Amerika gezisine dahi çıkamadı. Değerli milletvekilleri,
bakınız, problemlerin çözüleceği tek bir yer vardır, o da, Türkiye Büyük Millet
Meclisidir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
toparlar mısınız, size eksüre veriyorum. ALAATTİN SEVER AYDIN
(Devamla) - Teşekkür ederim. ..IMF ve Amerika
değildir, Dünya Bankası değildir. Vatandaş, bunun için bizleri Meclise
gönderdi. Hükümetin zihniyetiyle Türk ekonomisi yoğun bakımdan çıkmaz ve
ekonomi, her zaman yoğun bakıma muhtaç olacaktır, bu zihniyetle. Bu hükümet, birtakım
belgeleri halktan ve halkın temsilcilerinden saklıyor. Bakın, biraz önce
bahsetmiştim, belgeleri niçin temsilciler bilmiyor, yalnız bürokratlar biliyor;
hükümet, kendi bürokratına güvendiği kadar, halkı bırakınız bir kenara, şu 550
temsilciye dahi güvenemiyor. Milletin sesine kulak veriniz, milletle
inatlaşmayınız, intihar eden ve kendini yakan insanları görünüz; IMF, bizi,
bizim kadar düşünmez. Çıkarılan bu yasa ve diğer yasalar, kapitalist sistemin
Türkiye ekonomisini kontrol altına alma yasalarıdır. Millî bir tarım politikası
izlemeliyiz. Çalışmalarımızı, milletimizin refahı ve ülkemizin kalkınması için
yapmalıyız, IMF için değil. IMF ve yabancıları sevindirmek için değil, kendi
çiftçimizi sevindirmek için çalışmalıyız. Değerli milletvekilleri,
bütün bu nedenlerle ve samimî olarak söylüyorum; bu nedenlerden dolayı
gensoruya destek vermenizi bekler, Yüce Meclise saygılar sunarım. Müsamahanıza teşekkür
ederim Sayın Başkanım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Aydın. AK Parti Grubu adına
Adıyaman Milletvekili Sayın Mehmet Özyol; buyurun efendim. (AK Parti sıralarından
alkışlar) Süreniz 20 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA
MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta
Afyon ve bazı ilçelerinde meydana gelen depremde canlarını kaybeden
kardeşlerimize Allah'tan rahmet, kalanlara sabır, yaralılara da şifa diliyorum. Değerli Başkan, Denizli
Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya ve arkadaşlarının verdikleri gensoru
önergesi üzerinde Partim adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla ve hürmetle selamlıyorum. Tarım, dünyanın her
tarafında korunan, devlet desteğine de ihtiyaç duyulan bir sektördür. Dünyanın
ileri ülkeleri, kendi tarımlarına akıl almaz destek ve sübvansiyonlar
sağlarken, onların sözcüleri durumundaki IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'den,
tarıma yönelik desteklerin azaltılmasını istemektedir. Son zamanlarda, belirli
çevrelerde, tarıma yönelik destekler konusunda, detaylı bir inceleme
yapılmadan, tartışmalar yapılmakta, kamuoyu da yanıltılmaktadır. Halen, ülkemizde, 42 il
ve 180 ilçede 260 000 hektar alanda tütün tarımı yapılmaktadır. 600 000
çiftçiyi ve 3 000 000 vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren tütün tarımı, 57 nci
hükümetin uyguladığı IMF'ye bağımlılık politikasının, âdeta, bir göstergesidir.
Bu hükümetin yanlış uygulamaları sonucunda, tütün üreticisi son yıllarda mağdur
duruma düşürülmüş, çıkarılan yasalarla üreticinin eli kolu bağlanmıştır.
Tarımdan destek çekilmiştir. Primin kaldırılması ve son çıkarılan Tütün Yasası
bunun en belirgin örneğidir. Yüzbinlerce aileyi, milyonlarca vatandaşı kapsayan
bir üretim alanı, hiçbir ikame yapılmadan tasfiye edilmiştir. Çıkarılan yasa,
Türkiye'yi, dışticaret sektörünün sigara pazarı haline getirmekte, Türk
çiftçisinin hukukunu yok etmektedir. Hükümet, uyguladığı
yanlış tarım politikası sonucunda, sadece tütün üreticilerini mağdur etmekle
kalmamış, buğday, pamuk, şekerpancarı, fındık gibi ürünlerde de üreticiye
yeterli desteği vermeyerek, Türk tarımını ve çiftçisini tasfiye etmiştir. Kırsal kesimdeki köylümüz
ile illerin varoşlarındaki insanlar, geçimlerini sağlamak için, bulundukları
yerlerden, değişik sebeplerle, civar illere, kendi ihtiyaçlarını ve rızklarını
karşılamak için göç etmektedirler. Bunun bariz bir örneğini kendi seçim bölgem
olan Adıyaman'da yaşadık. Sayımın yapıldığı bir dönemde, diğer illere, kayısı,
pamuk ve benzeri şeyleri toplamak için giden insanların o gidişleri sebebiyle
Adıyaman nüfusunda bir azalma olmuştur. Münhasıran, 81 ilin içerisinde Adıyaman
İli, âdeta, seçilmiş; oradaki insanları mağdur edecek tarzda, 1997 sayımlarının
altında olan bir rakam belirlenmiş. Bu ise, ilin 1 milletvekilliğinin gitmesine
bile neden olmuştur. Bu ve benzeri hareketlerin, insanlarda nasıl mağduriyetler
meydana getirdiğine en güzel bir misaldir diye verdim. Tarımsal üretimin ne
büyük bir önem taşıdığı herkesçe bilinen bir gerçek. Beslenmemizde,
giyinmemizde, dışticaretimizde ve günlük yaşamımızda, pek çok konuda tarımla
karşılaşırız. Türkiye, bir zamanlar, tarımsal üretimi kendine yeten ülkelerin
başındaydı; ama, heyhat, şimdi ondan bahsedemiyoruz. Çiftçimiz zavallı durumdadır.
Devleti yönetenler, politikacılar ve her düzeydeki vatandaş bu konu üzerinde
düşünmeli ve tarımı gelişmiş, üreticileri mutlu Batı ülkeleri ile Türkiye
arasında nasıl bir fark olduğunu sorgulamalıdır; sadece sorgulamakla kalmamalı,
çözümlerini de getirmelidir. Avrupa Birliği,
Türkiye'nin yapısında kendilerine uymayan yönler bulunduğunu her fırsatta öne
sürmüştür; ancak, öne sürülen bu gerçekler karşısında bunu duymazdan gelen
ülkemizi yöneten hükümet, inadına, kendilerine, Avrupa Birliğine, buraya
gireceğiz diye, kene gibi yapışmışlardır; ama, onlar bize diyorlar ki:
"Demokrasi ve insan haklarında eksikleriniz var. Sosyal, ekonomik ve
tarımsal yapınızda bazı uymayan taraflarınız var." Çok geniş ve çeşitli
ayrıntıları olan bu konuda sadece iki önemli noktaya değinmek istiyorum.
Türkiye'de, değişik kesimler arasında, gelir dağılımında çok büyük farklılıklar
var. Büyük adaletsizlikler ve tarımsal üretim yapısında bozuk düzen
süregelmektedir. Türk köylüsünün üçte 1'i yoksulluk sınırındadır. Bunlar, az
topraklı küçük çiftçiler ve hiç toprağa sahip olmayan üreticilerdir. Kendisini
doyuramayan, toprağını terk ederek varoşlara koşan, gecekondulara sığınan insanların
yarattığı çirkin manzaralar vardır. Bu, manzaralar karşısında, biz, hâlâ,
Avrupa'ya, Ortak Pazarına gireceğiz diye gayret etmekteyiz. Gelişmenin yolunun
tarımdan geçtiğini bilen her bağımsız ülke, hem geçmişte hem de günümüzde tarım
sektörlerini ve çiftçisini yoğun olarak desteklerken, zaten yetersiz bir
destekleme sistemine sahip olan ülkemiz, tüm desteklerden vazgeçip, doğrudan
gelir desteğine geçmesi, sektörün giderek yok olmasına göz yummaktadır. Türkiye, dünya şark tipi
tütün üretiminin yüzde 43'ünü üretmektedir. Ülkemizde üretilmeye başlanan
tütünler, iklim, toprak şartları ve ekici mahareti nedeniyle üstün kaliteli
olmuş, ihraç edilerek Avrupa'da aranılan duruma gelmiştir. Sigara ve paket
tütün üretimi yapılan fabrikalar kurulmuştur. Bu dönemde tütün tarımı serbest
olarak devam etmekte, tütün satış fiyatları ise kayıtlara tabi tutulmaktaydı. 1883 yılında yapılan bir
sözleşme ile tütün inhisarlarının işletilmesi hakkı otuz sene süreyle
"Memaliki Mahruse-i Şahane Duhanları Müşterek-ül Menfaa Reji Şirketi"
adlı Fransız Anonim Şirketine teslim edilmiştir. Reji Şirketi, 13 Haziran 1921
tarihine kadar Türkiye'de faaliyetini yürütmüş; ama, daima bu Reji Şirketinin
etkileri ülkemizde devam etmiştir. Ülkemizde tütün üretimi
Ege, Marmara, Karadeniz, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizde, yaklaşık 50
ilimizde yapılmaktadır. Ülkemiz tütün üretiminin yaklaşık yüzde 50'sini Ege
Bölgesi, yüzde 13'ünü Karadeniz Bölgesi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi
yüzde 33'ünü, Marmara Bölgesi ise yüzde 4'ünü karşılamaktadır. Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Adıyaman, Batman, Hatay, Diyarbakır, Bitlis, Muş,
Malatya, Adana, Gaziantep, Siirt, Bingöl, Hakkâri, Mardin il ve ilçelerinde
üretilen tütün ayrı bir özellik arz etmektedir. Her tarafa verilen yüksek
destekleme fiyatları, maalesef, burada ihmal edilmiştir. Bu yasa da, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu'nun kaderinin bir kere daha değişmediğinin ve olağan halin
tekrar tekrar devam edeceğinin sinyallerini vermektedir. Değerli arkadaşlar,
dünyada böyle bir pazar var mı? Beş altı alıcı, 600 000 satıcı ve bu pazar
sistemi içerisinde, dünyadaki o güzelim tütünü üreten, o zahmetli ziraatı
yapan, o işkenceyi, o cefayı çeken insanlarımız, hak ettikleri fiyatı alacaklar
mı? Buna inanan var mı?.. Dünyadaki bu tekelci piyasa sistemi içerisinde,
devletin her türlü desteğinden yoksun 600 000 üretici üretimden vazgeçecek. Zaten,
biraz, yapılmak istenen de bu. Yani, bu kanun, bir anlamda, tütün üretiminin
tasfiyesi anlamındadır; dolayısıyla, tütüncüyü de tasfiye etmektir. Başbakanlık tel örgülerle
korunmakta. Açlıktan, soğuktan donarak ölen insanlar, kendini yakan insanlar,
55, 56, 57 nci dönem hükümetlerin devri iktidarlarında, maddî ve manevî
topyekûn bir çöküş, IMF'ye teslimiyet... Teslimiyet ki, ne teslimiyet;
programın biri gidiyor, öbürü geliyor. Önce, döviz çıpası, olmadı, bu
yanlışmış, dalgalı kur deniliyor. IMF dayatıyor; Telekom Yasası çıkacak, hem de
şu tarihe kadar çıkacak. Sayın Bakan bunu göğüsleyemiyor. Bakan gidiyor, yeni
bir bakan geliyor. Enerji Yasası çıkacak, yoksa kredi yok deniliyor. Sonra
Tütün Yasası... Ve maalesef, Tütün Yasası da çıktı. Tütün Yasası, haziran
ayında apar topar getirildi ve çıkarıldı. Kamuoyu karşı çıktı, Cumhurbaşkanı
iade etti; ama, IMF de, derhal çıkmalı diye bastırdı; yoksa krediyi unutun
diye, Türkiye'ye önemli yaptırımlarda bulundu. Değerli milletvekilleri,
57 nci hükümet döneminde, Meclis büyük oranda yasama fonksiyonunu kaybetmiştir;
âdeta, hükümetin noteri gibi çalışmaktadır. Bu hükümet zamanında ülke
"liderler zirvesi" diye bir terim kazanmıştır. IMF, Dünya Bankası
"böyle olacak" diyor, hemen liderler toplanıyor; Meclis gündemi ve
çalışma saatleri değiştiriliyor; kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir... Hazırlanan tasarılar, tabiî seyrinde görüşülmesi gereken
komisyonlarda görüşülmüyor, çoğunluğu bulunan Plan ve Bütçe Komisyonuna
getirilerek, istedikleri süratle komisyondan geçiriliyor. Değerli milletvekilleri,
ne yapılmak isteniyor allahaşkına!.. Bu yasa, çok, pek çok yönlü mahzurlar
içeriyor. Hazırlanışı millî iradeye aykırı, hedefler millî ekonomiye aykırı...
Ne deniliyor: "Türkiye, ihtiyacından fazla tütün üretiyor."
Soruyorum: Amerika Birleşik Devletleri'nde de üretilen tütün çok fazla... Sayın
eski bakanımız "450 000 ton stoklarımızda var" diyor. Şimdi,
Türkiye'de mevcut tütün üretiminin fazla olması, ithalatımızın önlenmesi
manasınadır. Yetiştireceğimiz tütünlerin satacağımız ürünleri, bizim ülkemize
döviz getirecektir. Dövizin gelmesinin önü kesilmiştir bu uygulamayla. Şekerde
de böyle olmuştur, fındıkta da böyle olmuştur. Pazar arayacağınız yerde, ihraç
etmek için gayret sarf edeceğiniz yerde, üretimi kısmanın yollarını
arıyorsunuz. Bu nasıl mantıktır allahaşkına?! Çok ilginçtir; Osmanlı,
borçlarını ödeyemez hale geldiği dönemde, Düyun-i Umumiye sürecine
girildiğinde, el atılan kaynakların başında tütün ve tuz gelmekte idi. Durum
değişmemiştir; Türkiye'yi post modern Düyun-i Umumiye sürecine sokan 57 nci
hükümetten de aynı şeyler talep edilmekte, alınmaktadır; tuz yerine bu defa
şeker ve tütün yeniden gündeme gelmiştir. Bu yasa hazırlanırken
sosyal boyut kesinlikle düşünülmemiştir. "Sosyal maliyet" diye bir
mefhumdan haberiniz var mı? Bakınız, tütünden geçimini sağlayan 3 000 000
üreticimiz perişan oldu, ağlıyor; öz yurdunda parya muamelesi gördüğüne inanıyor.
Adıyaman'da kendisini yakan tütün üreticisini, lütfen, hafızalarınızda
canlandırınız. Bu ve benzeri şeyler, önümüzdeki günlerde çokça yaşayacağımız
hadiselerdir diye korkuyorum. Değerli milletvekilleri,
İzmir'de, Samsun'da, Adıyaman'da, Tokat'ta, Diyarbakır'da, Bitlis'te, Muş'ta,
ülkenin pek çok yerinde tütün üreticileri, "biz ne olacağız" diye
soruyorlar; fabrikada çalışan 200 000 emekçi akıbetlerini merak ediyorlar. Bakınız, iki hafta sonra,
müstahsil, tütün fideleri için tarlaya inecek. Vatandaş önünü göremiyor; eksin
mi, ekmesin mi?.. "Alternatif ürün eksin" deniyor; vatandaş soruyor
"bu alternatif ürün nedir?.." Tokat'ta, Samsun'da, Adıyaman'daki üretici,
çok büyük bir sıkıntıdadır. Hangi alternatif ürünü vatandaşın önüne
getirdiniz?! Yok, ne gezer; IMF'nin dediği olsun, gerisi önemli değil. Siz
kendi mukadderatınızı IMF'ye teslim etmişsiniz; ama, bu milletin mukadderatını
IMF'ye, lütfen, teslim etmeyin ve buna hakkınız yok. Cumhurbaşkanı uyardı,
millet ikaz etti; dinlemiyorsunuz. Ülke sosyal patlamaya hazır ve hızla
ilerliyor; buna hakkınız yok. Şekerde, tütünde de desteklemeyi kaldırdınız;
sırada fındık, çay ve siz merak etmeyin, bu memlekette üretilen her şey için,
sırasıyla, IMF'den "bu ürünleri yetiştirmeyin" talimatını
alacaksınız. Tarımsal destekten
bahsediliyor; ancak, bu konuda net bir şey yok, hiçbir çalışma yok; ama, öbür
taraftan cezaî hükümler bir bir sayılmış, âdeta, Düyun-i Umumiye sonrası
uygulanmakta olan Reji dönemi yaşanıyor. Reji dönemini bu millet unutmadı.
Binlerce insan takibata uğradı ve bir kilo tütünü üzerinde gezdirdi,
bulundurdu, kolluk görevlileri üzerinde bir paket kaçak tütünü yakaladılar diye
büyük cezalara çaptırıldı ve sıkıntılara sokuldu. Daha geçen gün Adıyaman'da
içinde tütün bulunan bir taksi müsadere edildi. Hani özelleştirme, hani serbest
piyasa?! Hayır beyler, sadece IMF şartları var bu memlekette. Gelin, milletle
inatlaşmayın, milletin sesine kulak verin, Adıyaman'da kendini yakan müstahsili
görün, o ıstırabı birazcık olsun hissedin. Millî bir çözüm üretemez miydiniz?!
Türkiye'yi niye IMF'ye teslim ettiniz?! IMF'nin şartlarından bir harf, bir
virgül dahi değiştirmeden geri getiriyorsunuz. Bu yasayla, Türk çiftçisi
bitmiştir; buna bağlı olarak esnaf da Şubat 2001 kriziyle dibe vurmuştur,
kepenklerini indirmiştir. Yaklaşık 3 000 000 tütün üreticisi perişan olmuştur.
Sadece tütün üreticisi mi; tütünü işleyip pazara getiren, sattığı zaman
kesesine para giren bu üreticinin piyasada yapacağı alışlarla, esnaf, bir hayli
pazar faaliyetlerinde bulunabiliyor, geçimini sağlayabiliyordu; ama, heyhat,
bugün onun akar gelirleri kesilmiştir. Dolayısıyla, esnafın da iş yapması
mümkün değil. Tütün üretimi, seçim
bölgem olan Adıyaman için daha da bir önem kazanmaktadır. Var olan kıraç
arazilerde sulu tarım yapılamadığı için, tütünden başka herhangi bir ikinci
ürün yetiştirilememektedir. Burada şunu özellikle
ifade etmek, hafızalarınıza mutlaka nakşedilmesi için bir misal vermek
istiyorum: Adıyaman'ın dağ köyleri tamamen sarp yerlerdir; ama, bulabildikleri
belirli bölümlere duvarlar örmektedirler. Örülen bu duvarların arasına toprak
doldurulmaktadır. 150 -200 metrekare kadar bir arazi kazanılıyor. Kazanılan bu
arazi üzerine yedi sekiz nüfusa sahip olan bu köylümüz, bu tütün ekicisi,
buradan bir yıl içerisindeki elde ettiği geliriyle ancak geçimini sağlıyor.
Şimdi getirilen bu yasa tedbirleri çerçevesinde, bu vatandaş, bundan mahrum
kalacak. Dolayısıyla, bu insanlar, bu memleketimizin içerisinde, bize çeşitli
sıkıntıların olmasında daima dikkat edilecek noktadadırlar. Toprağın geniş olduğu
yerlerde ise, sulama olmadığı için, sulama bulunmadığından dolayı da, tütün
ekiminde büyük zorluklar yaşanmaktadır. Gelin, milletle
inatlaşmayalım; milletin sesine kulak verelim. Adıyaman'da kendini yakan
müstahsili görün, o ıstırabı birazcık olsun hissedin. Millî bir çözüm üretemez
miydik? Türkiye'yi niye IMF'ye teslim ettik? IMF'nin şartlarından bir harf, bir
virgül niçin bırakmıyoruz? Başta iktidar partileri
olmak üzere tüm milletvekillerine sesleniyorum: Bu bir hayat kavgasıdır. Sadece
bizim için değil, sizler için... Geldiğiniz yöreleri düşünün, insanların yaşam
kavgasını düşünün. Bugüne kadar her türlü meşakkate, salt kendi toprağında
kendi efendisi olduğu için katlanan bu fedakâr köylüye ve işçiye kendinizden
bir şey katmadınız, hiç olmazsa elindekini almaya kalkmayın; buna hakkınız yok.
Devletin bütçesinden, işçiye, esnafa bir şey yok; ama, dışborç ve faiz ödemesi
var. Bizler, dolaylı vergilerle bunlara para transfer ediyoruz. Kendi insanının
ekonomik, sosyal ve ruhsal yapısında hayatî zararlara sebep olabilen
-tütündeki- 57 nci hükümetin istifası ülkemiz ve milletimiz için bir kazanç olacaktır. Meclisimizin değerli
üyeleri, tütünde bu kadar tedbirler alınırken, üreticinin önü kesilirken,
23.1.2002 tarihli Resmî Gazetede, dün itibariyle Arjantin'den ve Brezilya'dan
11 000 000 kilogram tütün alınmasıyla ilgili ihale açılmıştır. Madem ki tütüne
ihtiyacımız var, Türkiye'de tütün ve kaliteli tütün üreten bu insanlarımızın,
çiftçilerimizin önünü niçin kesiyoruz? Onları destekleyelim, onlara fırsat
verelim, toprakları yoksa topraklarından dolayı kendilerini takviye edelim. Bakın, bugüne kadar tütün
ekimi yapılan yerlerde, kendi bölgemde gördüğümüz bir şey var: Toprak sahibine,
devlet, dönüm başına 10 000 000 Türk Lirası bir destekleme veriyor. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Özyol,
toparlayın efendim, ek süre verdim size. Buyurun. MEHMET ÖZYOL (Devamla) -
Teşekkür ederim. Peki, bu, yarıya vermiş
olduğu topraklarda geçimini sağlayan, tütün ekimi yapmak suretiyle münhasıran
geçimini sağlayan bu insanların kendilerine yansıyan herhangi bir devlet
katkısı yoktur, herhangi bir yan ürün yoktur. Mevcut ürüne karşılık, tütüne
karşılık alternatif bir ürün teklifi de yoktur. Soruyorlar insana: "Ben
tütünün ekilmesinden yasaklanıyorum; peki, bunun yerine neyi ekeceğim?" Şimdi, böylesine büyük
çıkmazlardan ve açmazlardan sonra, bütün bunlara sebebiyet veren bu hükümet,
acaba, bu memleketin başına daha ne gibi kötülükler yapacak diye endişelerim
var. Bundan dolayı, temenni ediyorum ki, iyi şeyler yapılır. Bu Mecliste iyi
şeylerin de yapıldığını ümit etmek istiyorum. Bu iyi şeylerden bir tanesi de bu
gensoruya hepinizin oy vermenizdir. Beyaz oy vermenizi
diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Özyol. Anavatan Partisi Grubu
adına Sayın Ekrem Pakdemirli; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır
efendim. ANAP GRUBU ADINA EKREM
PAKDEMİRLİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle,
prensiple ilgili görüşlerimi sizinle paylaşmak istiyorum. Gensoru müessesesi, hakikaten,
bu Mecliste istismar ediliyor ve ihtiyacı yokken, bazı konularda, evvelden
söylediğimizin tam tersine olmasına rağmen, gensoru verebiliyoruz ve o
gensoruyla, sonuçta, reddedilmesiyle birlikte, hükümete bir güvenoyu olmuş
oluyor. Anayasal bir müessesedir; doğru; denetim için de kullanılacak; ama,
böyle sık kullanırsanız, her gün, bu hükümete, güven tazeletmiş olacaksınız.
Halbuki, iddianız farklı; "bu hükümete güvenilmez" diyorsunuz, ondan
sonra da her hafta bu hükümet güvenilir bir hükümetmiş diye bir netice ortaya
çıkıyor. Burada bir çelişki var; o çelişkiyi sizinle paylaşmak istedim. Şimdi, bu gensoruyla
ilgili bazı gerçekleri, daha önce bu konudan sorumlu olmam sıfatıyla sizinle
paylaşmak istiyorum. Öncelikle tütün köylüsü
fakir bir köylüdür; yıllara göre 500 000 ilâ 600 000 aile bu ziraatı yaparak
bundan geçim sağlamaya çalışıyor ve maalesef, Türkiye'de bu kesim üzerinden
politika yapmak âdet olmuş ve hemen hemen bütün partiler, tütün köylüsünü
istismar etmiş, meseleye siyaset sokmuştur. Şunu açıkça söylemek istiyorum ki:
Bu partiler içerisinde tütün köylüsünü en az istismar eden parti Anavatan
Partisi olmuştur; devamlı olarak gerçekleri söylemiş ve burada biraz evvel bir
parti sözcüsü arkadaşımızın söylediklerinin tam aksine, tütün köylüsüne hak
ettiği parayı vermiş; ama, karşı taraf bunu istismar edebilmiştir. Sırası
geldiğinde onu söyleyeceğim. Değerli arkadaşlar,
tütünün 2000'li yıllarda eski haliyle
kalması mümkün değildi. Şöyle bir evveliyatına bakarsanız, tütün, Amerika'da
çıkmış, işte, patlıcangiller familyasından bir bitki, müskirat olarak
kullanılmış, keyif verici bir madde olarak kullanılmış, bir zamanlar gelmiş
"küllün müskirün haramdır" denmiş ve hatta, bir fetvayla da içenler
de idam edilme cezasıyla cezalandırılmış; ama, bakılmış ki, bunlar, çözüm
getirmiyor; yavaş yavaş bu ağır cezalar ortadan kaldırılmış, tütün üretimi ve
ziraatı serbest bırakılmış, bundan sonra, iyi bir gelir kaynağı olacağı
düşüncesiyle, hükümetler vergi koymaya
başlamışlar. Hatta, Osmanlının borçları
ödenemeyince, Düyun-i Umumiye İdaresi tütüne ağır bir vergi koyarak, bu
verginin toplanmasını ve Osmanlı borçlarının ödenmesinde ana unsur olarak kabul
etmiş. Evet, tütünden, büyük bir
gelir kaynağı elde ediliyor; ama,
şurası da bir gerçek ki -Türkiye de bu gerçeğe uydu- sağlığa zararlı ve bunun
her yönüyle mücadele edilmesi ve alışkanlık kesbeden insanların azaltılması esas
alınmış. Bizde de, işte, umumî yerlerde sigara içilemez, sigara içilirse
cezaları bunlardır... Batı ülkelerinde sigara içen insanlar, hemen hemen ikinci
sınıf insan olarak görülmüş ve görülmekte. Önemli olan burada,
500-600 000 tütün köylüsünün istismar edilmeden, işe siyaset sokulmadan
alternatif ürünlere geçilmesidir. Burada, Manisa, bir örnek ildir. Manisa, çok
süratle, başta Akhisar olmak üzere, alternatif ürünlere geçiyor ve hakikaten
taban araziye dikilen tütünden imtina ediliyor. Neden; taban arazideki tütün,
hakiki manada şark tipi tütün değil, dolayısıyla da, kullanılmıyor. Bildiğiniz
gibi, şark tipi tütün, yani, tip olarak, Batı ülkelerinde üretilen sigaranın
içinde azamî formülasyonda yüzde 17'ye kadar kullanılabiliyor. Yani, biz,
tütünü bedava bile versek, bir yerde, işte, o, Amerikan, İngiliz, Fransız
sigaralarının içinde yüzde 17'den fazla bulamayacaksınız. Ha, öyle bir gelişme
yapılır, geliştirme yapılır ve farklı bir üretim getirilebilir; ama, bu
yapılmamış. Değerli arkadaşlar, yapılmamasının ana sebebi de, Osmanlıdan sonra,
cumhuriyet idaresinde de, monopolün yaratılması olmuştur. Monopolü yaratmışız
"Tekel" adını vermişiz, doğru; ama, araştırmamışız, yeni yeni
ihtiyaçlara cevap verecek sigara türleri üretmemişiz yıllarca ve vatandaş,
Batıda gördüğüne imrenmiş ve kaçak olarak Türkiye'ye getirmiş. O kaçakçılık
sebebiyle büyük rantlar el değiştirmiş. Sonuçta, Anavatan Partisi
hükümet olduktan sonra, buraya fon koyarak ithalatını serbest bırakmış, bu
ithalatın serbestliğiyle birlikte tütün tekelini ortadan kaldırarak, Tekelin,
hakiki manada, insanın ihtiyacı olduğu veya damak zevkine göre, içim zevkine
göre bir sigara üretmesi imkânları ortaya çıkmıştır. Halen, bana göre, içinde
bulunduğumuz durumun sıkıntısı, monopolü ortadan kaldırmak, tekeli ortadan
kaldırmak ve tütünün, daha kaliteli, şark tipi tütün halinde üretilmesi için
yapılmış olan mücadelenin sıkıntılarıdır. Yani, bugün bir sıkıntı varsa ve
istismar ediliyorsa; bir, monopolü ortadan kaldıracağız, bu monopol devasa bir
şey, her monopolün kalkışı, toplumlarda problem yaratmıştır. İkincisi, hakiki manada
şark tipi tütünü üreterek, bunun, işte, su çürüğüydü, nevi bozukluğuydu,
efendim, yanıktı, kırılmıştı ibarelerinin dışında, hakikaten, sigara üretiminde
kullanılacak tütünün üretilmesi esastı. Değerli arkadaşlar,
Türkiye'de bir kanun çıkardık ve dedik ki, tütün tekeli ortadan kalkmıştır,
sözleşmeli üretim yapılacaktır. Muhalefet dedi ki, efendim, siz, IMF böyle
istediği için yaptınız; gördünüz mü, yanlış şey yaptınız. Beyler, bu Meclisten
yanlış kanunlar ilk defa geçmiyor; bu kanunda da mutlaka yanlışlıklar vardır,
uygulama yapıldıkça yanlışlardan döneriz; ama, ben, size bir şey söyleyeyim:
1995'te, burada, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı tartışıldı. O zamanki
hükümet, bugünkü muhalefet. Ne deniliyor o planda; tütün tekeli kalkacak, Tekel
de özelleşecek deniliyor. Siz, buna oy vermediniz mi; verdiniz. Bu teklifi siz
getirmediniz mi; getirdiniz. Arkadan, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı
burada müzakere edildi; o da kanunlaştı. Onun da getiricileri şimdiki hükümet.
Orada siz de oy verdiniz. Denildi ki, evet, tütün özelleşecek, ekim dikim bir
kontrata bağlanacak, Tekelin monopollüğü de ortadan kalkacak. Şimdi, bunları
söyledikten sonra, burada, köylüye şöyle yapıldı, IMF böyle istedi... Benim
hatırladığım kadarıyla, 1995'te, burada plan müzakere edilirken, IMF'nin öyle
bir şartı yoktu, IMF böyle bir şey istememişti; ama, siz getirdiniz, plan hükmü
olarak getirdiniz ve geçirdiniz yani. Onun için, tenkit ederken, işte, siz
şöyle yaptınız, bakın biz böyle yapmıştık diyebilmeniz lazım; diyemiyorsunuz.
Siz diyorsunuz ki, tencere dibin kara. Birisi de kalkıyor, senin ki de benden kara;
çünkü, ilk defa sen getirdin bu konuyu, diyebiliyor. Burada, tütün köylüsü
üzerinden siyaset yapmayalım; fukaradır, 500 000 - 600 000 ailedir; bu ailelere
sahip çıkalım; Manisa'da yaptığımız gibi, alternatif ürünler üzerinde
çalışalım, buna Tekel de kaynak ayırsın, diğer sigara üretim firmalarından
toplanan fonla da buraya destek verelim ve alternatif ürünlerde hızla
ilerleyelim. Şimdi, son kanunla ne
çıkarıldı; efendim, sen bir anlaşma yapacaksın, bu anlaşmaya göre, tütününü,
anlaştığın insana vereceksin, anlaştığın firmaya vereceksin; anlaşmanın dışında
tütün ekme. Haa "ben ekerim..." Ekersin... Ekersen, o zaman, açık
artırma mahallerine götürürsün, satarsın tütünü. Ee, satamadım... Satamadıysan
beklet, bir yıl beklet, ikinci yıl bir daha sakla. Çünkü, tütün, bildiğiniz
gibi, yani, iyi bakıldığı zaman, üç dört sene bekletilebiliyor, ondan sonra
harmana girebiliyor. Bakın, benim, biraz evvel
burada konuşan muhalefet partisi sözcülerine bir sözüm var. Tütün köylüsü
istismar ediliyor, istismara çok açıktır ve bunu yapmayın. 1989 ve 1991 yılı;
ben, tütünden sorumlu bakanım ve 6 dolar 25 sent vermiştik, bugünün parasıyla 9
dolardır. O zamanki muhalefet, yolları kestirdi, hatta, iki belediye başkanımız
esir edildi, esir alındı resmen, arabalarından çıkarıldı, 6 saat bir yere
kapatıldı. "Az verdiniz, böyle olmamalıydı, tütün köylüsü fakirdir, onu
korumamız lazımdır" dediler, 6 dolar 25 sente isyan çıkardılar âdeta,
silahlar patladı; fevkalade üzüldük. 6 dolar 25 sent de o güne kadar verilen en
yüksek fiyattı. Onu da yabancı sigara üreticileriyle pazarlık etmiş, anlaşmaya
bağlamış, dönmüş, o fiyatı burada vermiştik. Bir sorumsuz çıktı "onlar ne
verirse, ben 5 000 lira fazla veririm" dedi. İşte, tütüncüyü o zaman
öldürdü; işte, tütüncü, o zaman siyasete sokularak, sokaklara dökülmek istendi.
(ANAP ve DSP sıralarından alkışlar) Ondan sonra, kendisi, 5 000 lira fazla
veren, iki sene sonra, bu tütüncüye 2,5 dolar verdi. Böyle yaparsanız, elbette
ki... (DSP sıralarından "dün dündür, bugün bugündür" sesleri) Doğru, dün
dündür, bugün bugündür; ama, halk unutmuyor. Halk buradan söylenenleri de
dinliyor, ondan sonra, karşısına çıktığımız zaman, zamanında söylediklerimizi
yüzümüze de vurabiliyor. Allah'a çok şükür, ben,
hiçbir zaman, bu 15 yıllık siyaset döneminde, köylünün karşısına çıkıp da,
efendim, ben size şöyle söylemiştim, bak bu böyle oldu demedim veya şöyle
söylemiştik, bunu yapamadık demedik; çünkü, vaat etmedik, sorumsuzluk içine
girmedik. Bunlar, tütüncüye bir
yardım değil. Bizim, gerçekleri kabul edip, alternatif ürünlere geçmemiz şart.
Yani, dünyada tütün üretimi azalacak, tüketimi azalacak; bu bir gerçek. Bu
gerçeği, biz, 15 sene evvel gördük, yavaş yavaş bunu yapmaya çalıştık; ama,
arkasında hep bir istismar var. Arkadaşımız çıktı, burada konuştu, ben üzüldüm.
Zamanında Tekelden sorumlu bakan; beni kandırdılar... Niye kandın arkadaşım?
Yani, sende, Allah'a çok şükür, bu var; dışarıya da gitmişsin, görmüşsün; seni
3 dolarla kandırıyorlarsa, kanmayacaksın. Biz 6 dolar nasıl alabildiysek, siz
de alacaktınız onu. Efendim, vermiyorlar... Vermiyorlar, doğrudur. Niye
vermiyorlar; yavaş yavaş tüketim azalacak ve hakikî manada şark tütününe
geçilecek. Bir tabir vardı benim
zamanımda; "tütünü dik tabana, ver devlet babana." Yani, sula, taban
arazide, tütüne uygun olmayan arazide büyüt, sonra devlete sat bunu. Neden;
böyle alıştırılmış çünkü. Alıştıranlar, ondan sonra altında kaldı; ama, zararı
yok; yani, dün dündür deniliyor, mesele kalmamış oluyor. Değerli arkadaşlar,
tütüncüyle ilgili getirilen düzenleme, belki zamanlama yönünden IMF'yle
çakıştı; ama, bu yanlış. Bunu 15 senedir düşünüyoruz. Bunu, 1995 yılında, bu
Mecliste müzakere ettik, geçirdik; ondan sonra, bir daha müzakere ettik, bir
daha geçirdik 2000 yılında Sekizinci Plan için. Demek ki, doğru olan yapılıyor.
Ha, arada yanlışlıklar yok mu; mutlaka vardır, her olayda, her monopolde, her
tekelde mutlaka yanlışlıklar vardır. Neden tekel kalksın deniliyor; fiyatta
yanlış yapar, üretimde yanlış yapar, araştırmada yanlış yapar, vatandaşa
yaklaşmada yanlış yapar... Bu yanlışlar ortadan kalksın; ama, bunun başı,
monopolün ortadan kaldırılmasıyla başlar denildiği için bu noktaya geldi. Bu
noktaya gelirken, sen öyle yaptın da ben böyle yapmazdım, diye bir şey yok.
Yani, burada, görünen köy kılavuz istemiyor. O görünen köye ulaşılacaksa,
bunlar yapılacaktı. Yanlışlıklar var, ben de görüyorum; kanunda yanlışlıklar
var; ama, çıksın ortaya bu yanlışlıklar, tekrar toplanır, düzeltiriz. Bu,
Kur'an ahkâmı değil, peygamber lafı da değil. Oturulmuş bir yerde hazırlanmış;
Tekel böyle demiş, burada da fazla değiştirememişiz... Eh, bir daha
değiştiririz. Ancak, bunu yaparken, köylüyü istismar etmeden, köylüye yardımcı
olma hedefiyle, tütün köylüsünün geçim seviyesinin, yaşam seviyesinin süratle
iyileştirilmesi istikametinde düzenleme yapılabilir, yapmamız gerekir diye
düşünüyorum. Ben, aslında, bazı
rakamlar yanlış verildiği için çıktım, bu konuşmayı yaptım; çünkü, maalesef,
bugünkü muhalefet tarafından tütün köylüsü istismarı çok yapıldı. Bunu
zabıtlara geçirmek için söz aldım. Beni sabırla dinlediğiniz
için hepinize teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum efendim. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Pakdemirli. Gruplar adına başka söz
isteyen var mı? Yok. Hükümet söz istiyor mu?..
(DSP sıralarından "yok, yok" sesleri) Yahu, hükümet konuşsun
kardeşim, siz hükümetin vekili misiniz? Söz alacak mısınız Sayın
Bakan? DEVLET BAKANI YILMAZ
KARAKOYUNLU (İstanbul) - Evet efendim. BAŞKAN - Bakın, yok
dediniz, hükümet söz istedi. Buyurun Sayın Bakan. Süreniz 20 dakikadır. DEVLET BAKANI YILMAZ
KARAKOYUNLU (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; değerli
arkadaşımız Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının hükümet
üzerine vermiş olduğu gensoruyla ilgili yapılan görüşmeleri ve ileriye sürülen
fikir ve önerileri de dikkate alarak cevap arz etmek üzere huzurunuzdayım;
hepinize sevgiler, saygılar sunarım. Değerli arkadaşlar,
genellikle, gensoruda ileriye sürülen görüşler, siyaset yapma ihtiyacından
kaynaklandığı için... BAŞKAN - Sayın Bakan,
sesiniz tam duyulmuyor. Mikrofonu ayarlasınlar da... DEVLET BAKANI YILMAZ
KARAKOYUNLU (Devamla) - Evet efendim, bendeniz elimden gelen bütün gayreti
gösteriyorum da, bu aletle ilgili olan ihtilaf bir türlü çözülemediği için,
sorunların tamamı benimle izah ediliyor. Lütfen, talihsizliğimle izah edin. Değerli arkadaşlar,
genellikle, gensorularda siyaset yapılma ihtiyacı ağır bastığı için, gensorunun
özündeki konuyu yeteri ölçüde tartışma fırsatı bulunmaz. Bunu da, geleneğimiz
böyle olduğu için, anlayışla karşılarız. Zaman zaman, tütün fiyatlarından söz
ederken çok gerilere gideriz, meseleyi Sultan Hamit'e kadar uzattığımız bile
olur; ama, bir türlü, dönüp, içerisinde bulunduğumuz gerçeğe nasıl ulaşırız,
nasıl bu gerçeği tasarruf ederiz, bundan ülkenin yararına, siyaset yararına
hangi sonuçları çıkarırız konuları pek fazla dikkate alınmaz, daha açıkçası,
ehemmiyet de verilmez; ama, bunun yanı sıra, bazı meselelerin gündeme gelmesine
ve ayrıntılı biçimde tartışılmasına da fırsat sağlanır. Şimdi, bu anlayış
içerisinde, bu fırsatın sağlandığı varsayımına dayalı olarak da herhangi bir
şekilde polemik yapma ihtiyacını hiç duymadım ve çeşitli vesilelerle bu kürsüye
çıktığımda, hepinizin kolayca hatırlayıp, adilane ölçüde hakkımı teslim
edeceğiniz üzere, bugüne kadar da polemik yapmadım. Bundan sonra da, bir
polemik ihtiyacıyla, bu kürsüde, hiç kimseyi istihdaf eden bir tek cümle sarf
etmemeye de özel gayret göstereceğim; ancak, meselenin tartışılması, bazı
iddiaların ortaya konulması ve o iddialarla ilgili sağlıklı istatistikler ifade
etmek mecburiyetinde kalışımdan kaynaklanan bir iki isim zikredilmesinin de,
asla şahsiyetlerini muhatap alan bir polemik iması olarak değerlendirilmemesini
bilhassa rica edeceğim. Değerli milletvekilleri,
Tütün Kanunu, bu ülkede fevkalade önemli birtakım düzenlemeler getirdi. Bu
düzenlemeler, doğrudan doğruya, Tekel İdaresinin bugüne kadar olan
uygulamalarına son veriyor; yani, tütünle ilgili meseleyi, bundan sonra, artık,
devletin destekleme alımı yaparak, devletin kaynaklarının tahsisinde uzun
süreden beri yapılmış olan eleştirilere son vermeyi amaçlıyor. Bunu yaparken
de, 1997 tarihinden bu yana, birdenbire, hızlı şekilde artmakta olan tütün
stoklarının getirdiği sorunlara da çare üretmeyi amaçlıyor. Uzun uzun siyaset
sözcükleri etrafında cevap arz etmek yerine, kanunun derpiş ettiği ve kısa süre
içerisinde de öngördüğü mekanizmaya ulaşmayı amaçladığı bazı temel konuları
burada tekrar ederek ve yararlarına işaret edip, üreticimiz, ülkemiz adına
menfaat sağlayan noktalarının altını çizerek tekrarlayacağım. Tütünde devlet desteğinin
kaldırılması, Hazinemiz için fevkalade önemli bir gelir imkânı; daha doğrusu,
büyük, kaldırılması zor zararları sona erdirecektir. Şimdi, biz, iki tane
çelişki içerisinde yaşıyoruz. Bir yandan, tütüne çok yüksek fiyat veriyoruz.
İşte, biraz evvel Sayın Pakdemirli'nin söylediği gibi, birisi çıkıyor diyor ki,
ne verirlerse, ben 5 000 daha fazlasını vereceğim. Böylelikle, tütünü, üretici
açısından güya desteklediğimizi zannederken, Tekel kasasından sonuçta Hazinenin
kaynaklarına rücu eden masraflarda önemli artışlar sağlıyoruz. Sonra, pahalıya
olan bu ürünün ihracatını yaparken yeteri kadar dünya fiyatları çerçevesinde
ihracat yapma imkânlarıyla donanmış olmadığımızdan, sınırlı kaldığımız ihracat
çerçevesi içerisindeki zararlarımızı ekliyoruz. Buna ilaveten, bir de,
kalkıyoruz, sigaranın fiyatını, oluştuğu fiyat üzerinden değil, aman sigara
fiyatı artmasın, ülkede kontrol benim elimdedir diye düşük tutunca -Tekel'de,
tütüne bağlı endüstriler de dahil olmak üzere- Hazineye çok önemli yükler
getiriyoruz. Yapılmış bir istatistiği ifade ediyorum: Tütünün maliyetindeki 1
rakamına bütün bu söylediklerimi ilave ettiğinizde, masraf, zarar olarak
Hazineye yükü, 5 katına ulaşıyor. Bu itibarla, bu kanunla, artık, bu
mekanizmaya son veriyoruz. Ha, bu mekanizmaya son verişimizi, çeşitli
vesilelerle -bu kanun, iki defa, aynı metinler çerçevesinde burada tartışıldığı
için- muhalefete mensup değerli milletvekilleri, görüş olarak ortaya getirdiler
ve zaman zaman da bunu eleştirdiler, haklı olarak bunları eleştirdiler. İkinci bir unsur: Tütün
ihracatının önünü açabilecek bir mekanizmayı getiriyoruz; çünkü, fiyat
mekanizmasını, artık, bundan sonra, destekleme yaparak belli bir üretici kesime
hoş görünme ihtiyacıyla, devletin, kaynaklarını, siyasî amaçlara yönelik
olarak, bir nevi istismar edilmiş harcama türünden kullanmasına son verince,
teşekkül edecek fiyatlarla tütün ihracatı için yeni imkânlar yaratıyoruz.
Bundan da ülke ekonomisinin çok istifade edeceği gerçeği ortadadır. Diğer önemli bir nokta da
şu: Artık, bundan sonra, hükümet politikası diye bir şey söz konusu değil
tütünde, sigarada; bundan böyle devlet politikası geçerli olacak ve bunun için
de, bildiğiniz gibi, oylarınızla kabul edilmiş yasaya göre Tütün Kurulu
teşekkül edecek ve yürüyecek. Değerli arkadaşlar, Tütün
Yasasıyla ilgili olarak, buradaki müzakereler sırasında, ben yine burada
otururken, muhalefete mensup değerli milletvekili arkadaşlarımızın
eleştirilerini yoğunlaştırdıkları konuların başında -ona, zaman zaman, iktidara
mensup milletvekillerinin de görüş ve önerileri ortaya konulmuştu, ileriye sürülmüştü- üzerinde en fazla, en duyarlı
davranılan konuların başında, yapılacak olan sözleşme ve açık artırma
ilişkileri geliyordu. Şimdi, bu gensorunun içeriğinde bu konuya temas edilmemiş
olmakla beraber, değerli parti sözcüsü arkadaşlarımızın bu konuya temas etmemiş
olmalarına rağmen, ülkemizin geleceği açısından fevkalade ehemmiyeti haiz bir
konu olduğundan, süremin birkaç dakikasını buna ayırmak istiyorum. Böylelikle,
gensoruyu veren değerli arkadaşlarımız, seçim bölgelerine gittiklerinde,
kendilerine gelişmelerin ne olduğunu soran tütün üreticilerine karşı, resmî bir
ağızdan, sözleşmenin hazır olduğunu ve bu sözleşmenin -aşağı yukarı bir yıl
öncesinden söylüyorum- hangi esasları ihtiva ettiğini ve 2002 yılı içerisinde
sözleşmeye dayalı olarak alınacak olan tütünlerde uygulanacak ilkelerin ne
olduğu hususunu rahatça öğrenebilirler. Tekel idaremiz, bu konuda, sayın
milletvekillerimizin arzularını hemen karşılayabilecek durumda, hazırlığını
tamamlamıştır ve istedikleri anda bunu verebilecek durumdayız. Tekel idaresi
bunu yaptığı gibi, aynı şekilde, artık, Tekelin destekleme alımı söz konusu
olmayacağına göre, otomatik olarak, ihracatçı veya üreticilerin de yaptırmış
olduğu mukavelelerle kıyasını yapmak suretiyle, kendi yolunu takip edebilecek,
tayin edebilecek durumdadırlar. Bu itibarla, bu kanun,
Türkiye'de yepyeni bir değişiklik getirmesi nedeniyle fevkalade önemli
olmuştur. Bu kanunda, bütün Meclisin değerli üyelerinin emekleri vardır;
çıkılmamış tatilleri vardır, soğumuş sofraları vardır, uykusuz geceleri vardır,
çürümüş destekleri vardır; muhalefetiyle, muvafakatıyla, hiçbir ayrım
yapmaksızın, bu kanunun oluşumunda, çıkmasında emeği geçen hepinize, samimî
şükranlarımı, saygılarımı ve teşekkürlerimi burada ifade ediyorum. Fakat, şimdi,
konunun ikinci bir noktası var. İkinci noktası da, alternatif ürün projesiyle
ilgili olarak bir değerli milletvekili arkadaşımız kürsüde konuşurken "bu
ucube" dedi ve kendisi bu ucubeyle ilgili bir açıklama yapacak diye
bekliyordum, sadece bir sıfat izafesiyle yetindi; ama, o sıfat izafesini
doğrulayacak nitelikte sayısal herhangi bir destek ifade etmediği için, ben,
yine, polemik ihtiyacıyla değil, Yüce Meclisin değerli üyelerinin
bilgilendirilmesi, aydınlanması ihtiyacıyla ifade ediyorum. Değerli milletvekilleri,
2001 yılı içerisinde doğrudan destek ödemeleri için yaklaşık 1,2 katrilyon lira
ayrılmıştır. Doğrudan destek kapsamında yapılacak ödemeler 2002 Nisan ayı
sonuna kadar tamamlanacaktır ve kabaca 1 katrilyon 200 trilyon ödeme
gerçekleştirilecektir. Bugün, doğu bölgesinde olup da onbir ilde tütünle ilgili
ihtilaf olduğu noktada da harcanması öngörülen rakam, 140 trilyondur.
Önümüzdeki sene için, şimdi, asıl önemli olanı söylüyorum; çünkü, önümüzdeki
sene, artık, devletin tütün desteklemesi söz konusu olmayacağından, daha çok
himaye edilebilir bir tütün kesimi, üretici kesimi için, bu rakam, aşağı yukarı
2,4 katrilyona gelecektir. 2,4 katrilyon için kaynaklar ayrılmıştır, imkânlar
ayrılmıştır, hemen tahsisleri de yapılmıştır ve 2002 yılından itibaren burada
da ödemeye geçilecektir. Dolayısıyla, tütün üreticisinin mağdur durumda
bırakıldığı, zor durumda bırakıldığı, çaresiz hale düşürüldüğü iddiasını doğru
kabul etmek, geçerli kabul etmek mümkün değildir. Şimdi, birtakım sayısal
değerlendirmeler yapıldığı için, o sayısal değerlendirmelerle ilgili olarak da
kısa malumat arz etmek ihtiyacındayım. Değerli arkadaşlar,
Adıyaman milletvekili arkadaşımızın kendi bölgesiyle ilgili olarak ileriye
sürdüğü ve çok endişekâr olduğunu ifade ettiği noktalarda üretilmiş bir çare,
kanunun 6 ncı maddesindeki tariflere dayanılarak kolayca çözülebilecek
durumdadır ve idare, bu noktada da, zaten, gerekli önlemlerini almıştır. O
önlem şudur: Kanunun 6 ncı maddesine göre -Adıyaman'da söylendiği için
söylüyorum- Adıyaman'ın dağ köylerindeki tütün üreticileri serbestçe ürettikleri
tütünlerini 15 ton/yıl olmak üzere kıyabilirler, fiyatlandırabilirler ve
Türkiye'de satabilirler; buna herhangi bir şekilde bir engel yoktur. Eğer, bu
noktada endişekâr olduğunu ısrarla devam ettiren, sürdüren milletvekilimiz varsa,
kulise çıktığımızda, kendisine kanundaki yerini gösteririm, Tekel Genel Müdürü
de gerekli açıklamayı yapabilir; dolayısıyla, o bölgeyle ilgili iddia varit
değildir. Değerli arkadaşlar, Doğru Yol Partisi adına görüşlerini
açıklayan Sayın Eyüp Aşık'ın ileriye sürdüğü sayısal değerlendirmeleri
cevaplamak zorundayım. Eyüp Bey, asla, sizi
muhatap alan bir polemiğin içinde değilim; dolayısıyla, bir polemik ihtiyacı
içerisinde hitap eden birisi gibi değerlendirmeyin; farklı istatistiklerinize
doğrusunu söylemek ihtiyacıyla söylüyorum. Evvela, bir kadirşinas davranış
içinde olmam lazım. Her ne kadar kendileri burada yoklarsa da, kendisini
temsilen grup başkanvekilleri var, genel başkanvekilleri buradalar. Türkiye'de, tütün
konusunda çok ciddî adımlardan birisini dönemin Başbakanı Sayın Çiller attı.
Tansu Hanımın o tarihte almış olduğu karar, aşağı yukarı, bugünkü, bizim
kanunumuzun paralelindeki kararlardır. Bir siyasî kadirşinaslık, aynı zamanda o
kadirşinaslığın içermesi gerekli olan dürüst davranışın da ispatının vesilesi
olarak değerlendirilmelidir. Dolayısıyla, Doğru Yol Partisine mensup değerli
arkadaşlarım beni bu anlamda dinlemeliler, beni bu sözlerim itibariyle
değerlendirmeliler. O da şu: Tansu Hanım, 93/4443 sayılı karara dayalı olarak
Bakanlıklararası Tütün Kurulu tarafından kota koydu; çünkü, ülkede, o tarihte,
tütün üretimi inanılmaz ölçüde yüksekti ve herkes bir yiğitlik gösterisine
çıkmış, fiyatı keyfine göre artırarak tütüncüye hoş görünüyordu. Tansu Hanımın
getirmiş olduğu, Sayın Başbakanın o tarihte getirmiş olduğu kota koyma kararı,
bizim Tekeldeki destekleme fiyatları mekanizmamızın işletilmesindeki ciddî
dönüm noktalarından birini teşkil eder. Ona bağlı olarak, üretimi de yasakladı.
Dedi ki: "Bu tarihten itibaren dikim fiyatının yarısına yakın kısmını,
ben, tazminat olarak ödeyeceğim." Doğru Yol Partisinin değerli
milletvekilleri, bunu çok iyi hatırlayacaksınız. 1994, 1995, 1996 yıllarında,
bu mekanizmayla da ödemelerini sürdürdü ve o tarihlerde, 500 000-550 000 ton
civarında olan stoklarımız, kotanın konulması, artı, o tarihte Sayın Başbakan
Tansu Hanım, bir de ideal üretim rakamını tespit etti -180 000 tonla sınırlamak
üzere- bunun da gerçekleştirilmesi için gerekli önlemleri aldı, uyguladı ve
sistem, 280 000 ton stoka kadar indi. Sonra, hükümet değişti ve Sayın Aşık,
Tekelden sorumlu Bakan oldu. Şimdi, biraz evvel eleştirdiği ve sanki, bu, benim
demin anlattıklarım yokmuşçasına, Doğru Yol Grubunun değerli milletvekillerinin
fevkalade celadet dolu coşkun alkışlarıyla da teyit ettikleri mekanizma
işlemeye başladı. Nedir o mekanizma; Tansu Hanımın koyduğu kotayı kaldırdı;
Eyüp Bey kaldırdı. Ona bağlı olarak da, bir de, stok patlaması için bir tedbir
almadı. Biraz evvel iftihar sadedinde söylediği "3 doların üzerinde, 4
dolara yakın fiyat da teklif ettim" dedi. Böylelikle, yaklaşık olarak 534
000 tona doğru hızla giden bir stok mekanizması başladı. Şimdi, Tekelin sıkıntıları
budur. Tütün Kanununun getirdiği çözüm arayışlarının gerisinde bunlar var;
fakat, bunları yaparken, elbette, bir yere, geriye dönüp bir referans
kullanması lazımdı; Sayın Eyüp Aşık arkadaşımız bu referansı da kullandı. O
referansı kullanırken de, kadirşinas bir hatırlatma değil, inkâr edilmez bir
hayranlık içindeki ifadelerini belirtti ve bir zamanlar mensubiyetiyle övündüğü
partinin başarılı yıllarına atıfta bulunarak mevcudu izah edebilmek noktasına
geldi. Bu da, tabiî, siyasette insan kaderi için garip bir talihtir. (ANAP ve
MHP sıralarından alkışlar) Bu talihi, burada, hep birlikte gördük. Bu nedenle,
sizlere verdiğim izahat çerçevesinde, meseleyi, sadece ve sadece teknik malumat
arz etmiş bir arkadaşınız olarak değerlendirin. Vereceğiniz kararınızı, elbette
ki, hükümetimiz saygıyla karşılayacaktır. Beni dinlediğiniz için
hepinize şükranlarımı arz ederim, hayırlı günler dilerim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri,
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkındaki (11/25) esas
numaralı gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmaması konusundaki görüşmeler
tamamlanmıştır. Şimdi, önergenin gündeme
alınıp alınmayacağı hususunu oylarınıza sunuyorum: Önergenin gündeme alınmasını
kabul edenler... Kabul etmeyenler... Efendim, önergenin gündeme alınması kabul
edilmemiştir. Değerli milletvekilleri,
gündemimize devam ediyoruz. Arkadaşlar, yalnız,
yerlerimize oturalım; çalışmalarımıza devam ediyoruz. Lütfen... Sayın milletvekilleri
otururlarsa veyahut da çıkmak isteyenler çıkarlarsa, çalışmalarımıza devam
edeceğiz. Gündemin "Sözlü
Sorular" kısmına geçiyoruz. V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü
İlçesinde yürütülen hizmetlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/912) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru, daha önceki iki
birleşimde de cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesine göre yazılı
soru haline dönüştürülecek ve gündemden çıkarılacaktır. Sayın Uzunkaya, konuşmak
mı istiyorsunuz? MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Evet Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika Sayın
Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan takriben bir yıl
önce verdiğim ilimizin Vezirköprü İlçesinde başta ilçe su projesi olmak üzere
Bayındırlık Bakanlığının yapması gereken hizmetlerle alakalı sorumdu ve bu
soruma bir yıl içinde cevap verilmediği gibi, hükümeti aklamak, gensoruları
Yüce Parlamentoda reddetmek için hükümetin tüm üyelerinin hazır olduğu bir
mekânda ve milletvekillerimizin de kahir ekseriyetinin bulunduğu bir zeminde,
hükümet üyelerimizin tenezzül buyurup milletin vekillerinin suallerine cevap
vermemesini yadırgadığımı, kınadığımı buradan itiraf ediyor, ifade ediyor ve
Yüce Millete, kendi sorunları adına sorduğumuz sorularımıza cevap vermeyen
hükümeti şikâyet ediyorum. Değerli arkadaşlar, az
önce oylanarak reddedilen tütünle alakalı gensoru da gösteriyor ki, hükümet
sadece buradaki parmaklarının çokluğuna güvenerek, hem milletvekillerinin
sorularına cevap verme gereği duymuyor hem de 600 000'den fazla tütün
üreticisinin sanki hiç sorunu yokmuş gibi, bu gensoruyu reddetmiş olmakla,
tütün üreticilerinin... Ki, üzerinde sorunlarıyla ilgili konuştuğum ilçelerden
birisi Vezirköprü'dür; Vezirköprü, Havza, Samsun'un büyük bir kesimi, Bafra,
Alaçam, Yakakent, tütün üreticisi il ve ilçelerimiz arasında yer almaktadır;
Türkiye'de 42 civarında il tütünle
meşgul oluyor. Değişik bölgelerden
arkadaşlarımız gensoru üzerinde az önce konuştular, hükümet de cevap verdi.
Sayın Bakan "polemik yapmıyorum" dedi; ama, çok ince, kendisine ait
olan edebî dehasıyla, üslubuyla,
haddizatında polemikleri de oluşturarak, hükümetin arkasındaki sayısal
desteğe -ama, halkın desteğinin yüzde
2'lere düştüğü- güvenerek, gensoru
burada reddedilmiş oldu. Ben soruyorum şimdi
bölgemdeki tütün üreticisinin sorununu: Sayın Bakan ve hükümet, alternatif ürün
olarak önümüzdeki yıl destekleme olmayacağı, Tekelin devreye girmeyeceği bu
noktada, Vezirköprü köylüsünün, tütün üreten köylüsünün, malî sıkıntılar
içerisinde bunalan köylüsünün sorununu çözecek alternatifi burada ortaya
koyabilmeliydi. Kaldı ki, bu hükümet, bu sene tütün üreticisine en büyük zararı
şu anlamda verdi: Değerli arkadaşlar, fevkalade düşük bir fiyat vermiştir;
tütün üreticisine 2 dolar 20 sent civarında başfiyat veren hükümet, son üç
yılın ortalamasıyla, bundan sonra, özel sektörün, özellikle Batılı sektörün
gireceği piyasada, tütün üreticisini, sadece kendi iç güçlerine karşı değil,
yabancı tröstlere karşı da perişan etmiştir; çünkü, çok düşük bir ücret
belirlemiştir. Değerli arkadaşlar, soru
önergemde ısrarla üzerinde durduğum bir husus vardı: Karadeniz Bölgesi, gerek
devlet karayolları gerekse köy hizmetleri açısından köy yolları itibariyle,
Türkiye'nin en problemli bölgesidir ve özelde de Samsun İlimizin 10 000
kilometreye ulaşan bir köy yolu ağı vardır. Yollarımızın çok büyük bir
ekseriyeti stabilize bile değildir, ham yoldur, hatta bazı köylerimizde ulaşım
âdeta imkânsızdır. Bu bağlamda, birkısım ilçelerimiz arasında, mesela,
Ayvacık-Erbaa arası, Asarcık-Lâdik arası, Vezirköprü'nün ana arterlerindeki
birkısım karayolları ağının özelikle Alaçam'a bağlanması düşünülen yollarının
bugüne kadar yapılamamış olması, ulaşım açısından yöre insanımıza büyük sıkıntılar
getirmektedir. Köy yolları fevkalade perişandır. Sadece siyasî yatırım olarak,
seçim döneminde, özellikle de Köy Hizmetleri araçlarımızın... Üzülerek söylemek
lazım gelir, elbette, Köy Hizmetlerinin lağvı konusunda bugüne kadar çeşitli
spekülasyonlar yapıldı, görüşler ileri sürüldü; ama, maalesef, geçtiğimiz
günlerde bir partinin grup toplantısında, değerli bir milletvekili arkadaşımız
"seçimlerde köylere gidebileceğimiz, tek üstüne binip çıkabileceğimiz araçlar,
bu araçlardır; eğer Köy Hizmetleri lağvedilirse, bu imkân da elimizden
alınırsa, fevkalade müteessir oluruz" diye, iptal edilmesinin karşısına... AYDIN TÜMEN (Ankara) -
Çarpıtmayın Sayın Uzunkaya, öyle bir konuşma olmamıştır. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Hürriyet Gazetesinde neşredildi ve bugüne kadar tekzip edilmedi. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen tamamlayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Değerli arkadaşlar, ben basından aldım, Hürriyet Gazetesinden aldım. Grupta
yapılan bir konuşma. Kaldı ki, ben "bir grup" dedim, Değerli Grup
Başkanvekilimizin alınmasına da gerek yok; yoksa sizin Grupta mı oldu? Değerli arkadaşlar,
hadise şudur: Köy yollarımız perişandır, şehirlerarası yollarımız perişandır ve
özellikle de Vezirköprü İlçemizin su sıkıntısı fevkalade ciddî boyuttadır;
planı, projesi, fizibilitesi hazırlanan bu projeye, acilen İller Bankası
aracılığıyla Bayındırlık Bakanlığımızın yatırım yapması gerektiğini
düşünüyoruz. Bakanlık, mümkün olduğu
kadar, hizmetlerini, özellikle karayolu ulaşımı açısından sıkıntılı olan
bölgelere aktarmalıdır. Az önce de arz ettiğim gibi, Karadeniz Bölgesine
buradan, yani Ankara'dan Samsun'a, Samsun'dan Sarp'a kadar ve Samsun'dan
Sinop'a kadar, ilçeleri dahil, yolları hususundaki ciddî sıkıntının
giderilmesinde, Bayındırlık Bakanlığının yeni bir program geliştirmesini
umuyor, saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum
Sayın Uzunkaya. Efendim, Sayın Adalet
Bakanımız gönderdiği bir pusulada, gündemin 3, 24 ve 33 üncü sıralarındaki
sözlü soruları arka arkaya cevaplandıracaklarını bildirmişlerdir. 3 üncü soruya gelince
işleme koyalım efendim. 2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
Samsun-Vezirköprü'nün okul, lojman ve öğretmen ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması
(6/913) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, sözlü soru, gündemden çıkarılıp yazılı soru haline
dönüştürülecektir; ama, Sayın Uzunkaya da konuşmak istiyor. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika Sayın
Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; hükümetin iki ayrı ortağının iki ayrı bakanlığına ait hizmetlerle
alakalı, genelde Türkiye, özelde Samsunla alakalı olmak üzere -Vezirköprü'deki
hizmetlerle alakalı- yine, Sayın Bakanımıza uzun zaman önce yönelttiğim
sorularıma, maalesef, bugüne kadar cevap alınamamıştır. Sayın Bakanımız, 1997
yılından bugüne kadar, Temeleğitim Kanununda yapılan değişiklikle, Türkiye'deki
eğitimde ciddî bir reform yaptığı iddiasını, her vesileyle, bulunduğu her
zeminde ifade etmektedir. Sayın Bakan, gerek kendilerinin selefleri olan bir
diğer Millî Eğitim Bakanının gerekse bizatihi kendilerinin -ki, üç yıldan
fazladır bu icraatta bulunuyorlar; yani, Millî Eğitim Bakanlığı görevini
deruhte ediyorlar- dönemlerinde reformların büyük oranda tahakkuk ettiğini,
çeşitli programlarda ifade ediyor, iddialı konuşuyor. Hatta, iddianın çıtasını
o kadar yükseltmişlerdir ki, sanki sekiz yıllık eğitimin sorunlarını halletmiş
gibi, Sayın Bakan, oniki yılık hedefleri gösteriyor. Bir kere, şunu çok açıklıkla
ifade edeyim; oniki yıllık eğitim konusunda, bizim, şahsen Musa Uzunkaya olarak
benim ve Partim olarak hiçbir arkadaşımızın itirazı yoktur. Türkiye'de zorunlu
eğitim, benim anlayışıma göre, beşikten mezara kadar devam eder; yani, doğumla
başlar, ölümle biter. İnsan, her zaman bir şeyler öğrenmek, her zaman eğitimle
iç içe olmak zorundadır; ister örgün eğitimde olsun ister yaygın eğitimde olsun
ister bu olgun yaşta olsun; hangi yaşta olursa olsun, eğitimin sınırının
olmaması lazım; ama, zorunlu eğitim diye düşünüyorsanız, önce, devlet olarak
zorunlu eğitimin imkânlarını bu milletin önüne hazırlayıp sunmak zorundasınız. Mesela, Vezirköprü
İlçemizde ve Samsun genelinde, ilçelerimizde, yüzlerce dershaneye ihtiyaç var;
yani, dersliğe ihtiyaç var. Özellikle, 140 köyü olan, dağılım alanı fevkalade
geniş, şehir merkezine 78 kilometre, 80 kilometre uzakta köyleri bulunan bir
ilçenin bu bölgelerde yapılması gereken yatılı ilköğretim okulları hemen hemen
hizmete açılamamış, hatta planlanamamış; ama, Sayın Bakan ve onun kabinesinin
başında bulunan Değerli Başbakanımızın vaadi olarak ifade edilen, bir değerli
DSP Samsun milletvekili arkadaşımızın geçtiğimiz hafta Samsun'daki bir
programda söylediği gibi, köykent projelerinden birisinin de Samsun
Vezirköprü'de uygulamaya konulacağı söylenilmiştir. Allahaşkına bakınız,
geçtiğimiz günlerde, Vezirköprü'de, 2001'in mayıs ayında yapılan ve teslim
alınan, o gün 500 milyara yapıldığı ifade edilen okula ait olan bir spor salonu
çatır çatır çökmüştür. Bu Bakanlık tarafından ihaleye verilmiş, bu Bakanlık
tarafından inşaatı yaptırılmış ve daha içerisine doğru dürüst yerleşilmemiş, 22
Mayıs 2001 tarihinde açılışı yapılan bu binanın ek bloku tamamen yerle bir
olmuştur. Sevincimiz, içerisinde bir can kaybı olmayışıdır; ama, esasen, bu
millî eğitim sistemi, fizikî anlamda değil, ruhî anlamda, bütün çocuklarımızı
zaten katletmiştir, yok etmiştir. Binalar açısından fizikî imkânları yok,
verdikleri ihaleyi takip de doğru dürüst yok. İşte, dediğim gibi, 22 Mayısta
açılışı yapılan bina bugün çöküvermiştir. Ben, bu soru önergesini verdiğim
zaman, bu müesseselerin sağlamlığı, sıhhati değil, yapılsın ve yetiştirilsin
diye umut ederken, meğer verdiğiniz, yani ülke adına yaptırılan bu eserlerin
büyük bir çoğunluğunun, karton bina gibi, ufacık bir kar ve benzeri birkısım
sıkıntıları görür görmez çökmesi fevkalade gariptir. Ben, bu arada, sayın
bakanlık yetkililerinin, bu binanın neden çöktüğünü, çöküşüne sebep olan bir
müteahhitlik hatasının olup olmadığını ve bu alandaki diğer sıkıntıların
giderilmesi konusunda yaptıkları çalışmanın da Yüce Meclise getirilmesini
beklemekteyim; çünkü, zaman zaman, benzeri felaketleri başka yerlerde
görmekteyiz. Değerli arkadaşlar,
Vezirköprü'de öğretmen açığımız vardır, branş öğretmeni açığımız vardır, sınıf
öğretmeni açığımız vardır. Samsun'un tüm ilçelerinde aynı sıkıntıları
çekmekteyiz, ülkemizin belki genelinde aynı sıkıntıları çekmekteyiz. Bakanlık,
sanki hiçbir şey yokmuş gibi, bu kadar basit bir şekilde... Geçtiğimiz hafta,
Ankara-Yenimahalle'ye bir vesileyle gittim; bitmiş, her şeyi tamam bir
ilköğretim okulu, camları takılacak noktaya gelmiş, ama... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya,
lütfen toparlar mısınız. MUSA UZUNKAYA (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkan. Bütün eksikleri
giderilmiş bir binanın belki çok az bir giderle açılması mümkünken, hâlâ,
Yenimahalle'deki bu ilköğretim okulunu niçin açamadığını merak etmekteyim.
Belli ki, Bakanlık, kaynakları çarçur etti, yerli yersiz kullandı. İmkânlardan
bu kadar mahrum olan bir bakanlığın, kalkıp, hedef büyüterek oniki yıllık
eğitimi göstereceğine, sekiz yıllık eğitimin gerçek ihtiyacı olan öğretmenleri,
derslikleri bir araya getirip, sıkıntıları giderme konusunda gayret
göstermesini bekliyorduk. Özellikle de, son
günlerde, satanizmle alakalı -basında da çıktı- ailelere -14 000 aileye- bilgi
vereceğini söyledi. Bugüne kadar, birçok aileye bu mektuplar gönderilmedi. Esas
sıkıntının nereden kaynaklandığı konusunda da, zaten, umuyorum, önümüzdeki
günlerde, bununla ilgili, Mecliste de, diğer zeminlerde de, Sayın Bakanımızın
bulunduğu zeminlerde tartışmalar yapılacaktır. Bölgemin bu
sıkıntılarının giderilmesi konusunda Bakanlığımızın gayretlerini umuyor;
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunkaya. Sayın milletvekilleri,
lütfen, sırtını Divana çevirerek Genel Kurulda oturanlar doğru otursunlar.
Bakın, daha önce ikaz ettim, hâlâ, Divana karşı aynı saygısızlık yapılmaktadır.
Bundan sonra, burada isimlerini anons edeceğim. Rica ediyorum!.. Burası Meclis
salonu arkadaşlar!.. ORHAN ŞEN (Bursa) - Sen
de burada otururken aynısını yapıyordun! BAŞKAN - Olur mu canım!
Divana niye sırtını çeviriyorsun! Burası Genel Kurul salonu!.. MUSTAFA ZORLU (Isparta) -
Burada biraz daha nazik ikaz edebilirsiniz! BAŞKAN - Yani, hem
usulüne uygun oturmuyorsunuz hem itiraz ediyorsunuz, ben anlamıyorum ki!..
Bakın, isminizi de ben anons etmedim... 3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü
Adliye Sarayı ve hizmet içi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü
soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/914) 4.- Trabzon Milletvekili
Ali Naci Tuncer'in, terörist
başı Abdullah Öcalan'ın idam kararının TBMM' ne sevk edilmemesine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı
(6/946) 5.- Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu
Tasarısına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi ve Adalet Bakanı
Hikmet Sami Türk'ün cevabı (6/956) BAŞKAN - 3 üncü sırada,
Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ve
hizmetiçi eğitim merkezine ilişkin Adalet Bakanından sözlü sorusu vardır. Sayın Bakan?.. Burada. Üçünü birden mi okutalım,
ayrı ayrı mı?.. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ
TÜRK (Trabzon) - Üçünü birden okutalım. BAŞKAN - Peki, üçünü
birden okutalım; Sayın Bakan, siz de ayrı ayrı cevap verirsiniz efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorularıma
Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk'ün sözlü cevap vermesini delaletlerinize
arz ederim. Musa
Uzunkaya Samsun Soru 1- Vezirköprü Adliye
Sarayında ihtiyaç fazlası olan kat ve bölümlerin atıl kalması karşısında
Bakanlık olarak bu mekânın değerlendirilmesi düşünülmekte midir? Soru 2- Söz konusu
ihtiyaç fazlası mekânların Bakanlıkça hizmetiçi eğitim programlarında
kullanılacağı yönünde, geçtiğimiz yıllar ve önceki adalet bakanları döneminde
yapılan açıklama ve vaatlerin döneminizde gerçekleşmesi söz konusu olacak mıdır? Soru 3- Vezirköprü
İlçemizin sosyoekonomik yapısına büyük katkı sağlayacağı şüphesiz olan Adalet
Bakanlığı Hizmet İçi Eğitim Merkezinin bugüne kadar açılmamış olmasının bizce
bilinmeyen sebepleri var mıdır? BAŞKAN - Öteki soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali
Naci Tuncer Trabzon Teröristbaşı Abdullah
Öcalan'ın idam cezası Yargıtayca onaylanmış ve yargıca yapılacak bir şey
kalmadığına göre, bu kararın Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmesi gerekirken,
Başbakanlıkta bekletilmesini hangi yasaya dayanarak yapıyorsunuz? BAŞKAN - Öteki soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Başkanlığına Aşağıdaki soruların
Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından sözlü olarak
cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. Salih
Çelen Antalya 1- Hazırlanmakta olan af
tasarısı kapsamında, a. Mafya ve çeteler b. Bankaları
hortumlayanlar yer alacak mıdır? 2- Taslağı siyasî parti
gruplarına göndermeyi ve bu konudaki görüş ve temennilerini almayı düşünüyor
musunuz? 3- Koalisyonu oluşturan
siyasî partilerin taslak üzerinde ittifakı mevcut mudur? Varsa çekinceler
nelerdir? 4- Af tasarısının
kanunlaşması halinde cezaevlerindeki rahatlama yüzdesi ne kadar tahmin
olunmaktadır? BAŞKAN - Sayın Bakan,
aslında bu son sorunun konusu kalmamış; ama, size, yine de, üçüne birden cevap
vermeniz için 15 dakika süre veriyorum. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ
TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekili
Musa Uzunkaya'nın, Samsun-Vezirköprü Adliye Sarayı ile hizmetiçi eğitim
merkezine ilişkin (6/914) esas numaralı soru önergesine cevap vermek üzere
huzurunuza gelmiş bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Hizmetiçi eğitim merkezi
olarak kullanılmak üzere Vezirköprü Adliyesinin yerinde incelenmesi için
22.7.1999 tarihli onayla Bakanlığımızdan görevlendirilen elemanların Vezirköprü
Adliye binasında yaptıkları inceleme ve araştırmalar sonucunda; binanın fizikî
yapısının eğitim merkezine çevrilmeye elverişli olmadığı, binanın odalarının
yeterli ve tadilata uygun bulunmadığı, yeterli bahçe, kapalı spor salonu ve
uygulamalı eğitime elverişli odası olmadığı, binanın fizikî yapısının kapasite
açısından yetersizliği nedeniyle az sayıda personelin eğitime alınabileceği,
eğitim hizmetlerine tahsis edilebilmesi için yapılacak tadilatın zorluğu ve
yüksek miktarda ödeneğe ihtiyaç bulunduğu, ilçede öğretmen desteği alınabilecek
üniversite, hukuk fakültesi, yüksekokul ve polis okulu bulunmadığı, adliyede
görevli hâkim ve cumhuriyet savcılarından öğretmen olarak yeterince
yararlanılamayacağı tespit edilmiştir. Bu değerlendirmede, Vezirköprü'nün,
konumu ve kapasitesi itibariyle, büyük bir ağır ceza merkezi olmaması, bölge
merkezi olma özelliğinin bulunmaması dikkate alınarak, Vezirköprü'de bir
hizmetiçi eğitim merkezi kurulmasının yararlı olamayacağı sonucuna varılmıştır.
Bu nedenlerle, Vezirköprü'de bir eğitim merkezi kurulması çalışmalarına devam
edilememiştir. Öte yandan, hâkim ve
cumhuriyet savcılarıyla adliye personelinin, ayrıca isteyen avukat ve
noterlerin hizmet ve meslekiçi eğitimlerini sağlamak, hukuk ve adalet alanında
inceleme ve araştırmalar yapmak amacıyla hazırlanan Türkiye Adalet Akademisi
Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda
bulunmaktadır. Bunun yanında, ceza infaz
kurumları ile tutukevlerinin nitelikli personel ihtiyacını meslek öncesi
eğitimle karşılamak, mevcut personelin bilgi ve eğitim düzeyini hizmetiçi
eğitimle yükselterek bu kurumlardaki hizmet kalitesini iyileştirmek amacıyla
Bakanlığımız Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne bağlı eğitim merkezleri
kurulmasını amaçlayan Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim
Merkezleri Kanunu Tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündeminde
bulunmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Sayın Başbakana yöneltilen ve Bakanlığımızca
cevaplandırılması istenilen, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, (6/946)
esas numaralı soru önergesinin cevabına geçiyorum: Ankara 2 Numaralı Devlet
Güvenlik Mahkemesince, soru önergesinde adı geçen hakkında verilen ölüm
cezasına ilişkin hüküm, Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 22.11.1999 gün ve Esas:
1999/1296, Karar: 1999/3623 sayılı kararıyla onanmış ve hükümlünün dosyası,
Anayasanın 87 nci madde hükmü çerçevesinde gereğinin yapılması için
Bakanlığımız Ceza İşleri Genel Müdürlüğünün 3.1.2000 gün ve 0001 sayılı yazısı
ekinde Başbakanlığa sunulmuştur. Yargıtay tarafından
verilen idam cezasının onandığının açıklandığı gün, adı geçen adına, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine başvuru yapan avukatları, kesinleşen idam hükmünün
infazına hemen karar verilebileceğini ileri sürerek, cezanın infazının
ertelenmesi yönünde ihtiyatî tedbir kararı verilmesini talep etmişlerdir.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 30.11.1999 tarihinde verdiği ihtiyatî tedbir
kararıyla, başvuru hakkında mahkemece bir karar verilinceye kadar idam cezasının
yerine getirilmemesini sağlayacak tedbirlerin alınmasını istemiştir. Bu karara
uyulması Hükümetimizce kabul edilmiştir. Bilindiği üzere,
uygulamada kısaca "Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi" olarak
adlandırılan İnsan Haklarını ve Ana Hürriyetleri Korumaya Dair Avrupa
Sözleşmesi, 4 Kasım 1950 tarihinde Roma'da imzalanmış ve 3 Eylül 1953 tarihinde
yürürlüğe girmiştir. Usulüne göre yürürlüğe konulmuş diğer uluslararası
sözleşmeler gibi, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin de Türk iç hukukundaki
yeri, Anayasanın 90 ıncı maddesinde belirlenmiştir. Bu maddenin son fıkrasında,
usulüne göre yürürlüğe konulmuş milletlerarası antlaşmaların kanun hükmünde
olduğu, bunlar hakkında Anayasaya aykırılık iddiasıyla Anayasa Mahkemesine
başvurulamayacağı öngörülmüştür. Avrupa İnsan Hakları
Sözleşmesi, 10 Mart 1954 tarihli ve 6366 sayılı Kanunla ülkemiz tarafından
onaylanmıştır. Anayasanın 90 ıncı maddesine göre, sözleşme, Türk iç hukukunun
bir parçası olmuştur. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinde 1.11.1998
tarihinde yürürlüğe giren 11 numaralı
protokolle yapılan değişiklikler sonucunda Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi
bugünkü yapısına kavuşmuştur. Bu mahkemenin verdiği bir ihtiyatî tedbir
kararının Türkiye açısından uygulanması Anayasa ve uluslararası
taahhütlerimizden kaynaklanmaktadır. Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 1. Dairesi, başvuruyla ilgili olarak 21.11.2000 günü Strasbourg'ta
yaptığı duruşmada, başvuran avukatlarını ve hükümetimiz temsilcilerini dinlemiş
ve tarafları, başvurunun esasına ilişkin görüşlerini sunmaya davet etmiştir.
Anılan Daire, 14.12.2000 günü açıklanan kabul edilebilirlik kararında, Avrupa
İnsan Hakları Sözleşmesinin 2 ve 3 üncü maddeleri, 5 inci maddesinin 1, 3 ve 4
numaralı fıkraları ile 6, 7, 8, 9, 10, 13, 14, 18 ve 34 üncü maddelerinin ihlal
edildiğine ilişkin iddiaları esastan incelemeyi kabul edilebilir bulmuştur.
Mahkeme, yakalanma nedenlerinin başvurana bildirilmediği iddiasının açıkça
dayanaktan yoksun olduğu, gözaltı süresinin uzunluğuna karşı başvurabileceği
herhangi bir hukuk yolu bulunmadığı iddiasını ise, gözaltının sona ermesinden
itibaren altı ay içinde ileri sürülmediği gerekçesiyle reddetmiştir. Mahkeme, ayrıca, 2 ve 3
üncü maddelere ilişkin iddiaların yeni bir yorum gerektirdiği gerekçesiyle,
başvurunun 17 kişilik büyük dairede görülmesine karar vermiştir. Bu karara
Hükümetimizce itiraz edilmiştir. Bunun üzerine, başvurunun Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesi 1. Dairesinde görülmeye devam edilmesi kararlaştırılmıştır.
Başvurunun esastan incelenmesi halen 1.
Dairede devam etmektedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; şimdi, Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, Af Kanunu
Tasarısına ilişkin (6/956) esas numaralı soru önergesine cevaba geçiyorum: Bilindiği gibi,
Anayasanın 87 nci maddesine göre, genel ve özel af ilanına karar vermek,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin görev ve yetkileri arasında bulunmaktadır. Bu
bağlamda, 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıverilmeye,
Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair 4616 sayılı Kanun, 22.12.2000 tarihli
Resmî Gazetede yayımlanarak, aynı gün yürürlüğe girmiştir. Ancak, Kanunun 1 inci
maddesinin bazı bentleri, Anayasa Mahkemesince, 18.7.2001 tarihli, esas 2001/4
ve karar 2001/332 sayılı kararla iptal edilmiş olup; bu karar, 22.10.2001
tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır. Söz konusu kararda, 1 inci maddenin 2, 4
ve 9 uncu bentlerinin iptal edilen kurallarının doğuracağı hukukî boşluk, kamu
düzenini tehdit ve kamu yararını ihlal edici nitelikte görüldüğünden, iptal
hükmünün, kararın Resmî Gazetede yayımlanmasından başlayarak altı ay sonra
yürürlüğe girmesi öngörülmüştür. Bakanlığımızca, Anayasa
Mahkemesinin iptal gerekçeleri dikkate alınarak hazırlanan kanun tasarısı
Başbakanlığa sunulmuştur. Tasarı, Anayasa Mahkemesi iptal gerekçeleri
çerçevesinde hükümler getirmekte olup, Bakanlar Kurulunca uygun görüldüğü
takdirde, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulacaktır. Öte yandan, söz konusu
Kanunun yürürlüğe girmesinden önce, cezaevlerinde bulunan hükümlü ve
tutukluların sayısı 72 546 iken, bu Kanunun yürürlüğe girmesinden sonra,
1.1.2001 tarihi itibariyle, 49 512 kişi olmuştur. Buna göre, cezaevlerinde daha
önce yüzde 100,3 olan doluluk oranı, yüzde 67,4'e düşmüştür. Söz konusu
Kanundan 18.1.2002 tarihine kadar 39 796 kişi yararlanmış, 27 427 hükümlü ve
tutuklu, cezaevinden tahliye edilmiştir. 31.1.2002 tarihi itibariyle,
cezaevlerinde, 29 381 tutuklu, 28 300 hükümlü olmak üzere, toplam 57 681 kişi
bulunmaktadır. Bu tarih itibariyle cezaevlerindeki doluluk oranı yüzde 80'dir. Bilgilerinize arz eder,
Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri,
böylece, 3 üncü, 24 üncü ve 33 üncü sıralardaki sorular cevaplandırılmıştır. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, izin verir misiniz... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Uzunkaya; lütfen kısa olsun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, Sayın Bakanıma, bu nezaketinden dolayı teşekkür ediyorum. Bir
kere, hakikaten, Sayın Bakanımızın sorulara cevap verme konusundaki
hassasiyetini biliyorum ve özellikle de kendilerine teşekkür ediyorum; ancak,
uzun zamandan beri -sorumda da ifade etmiştim, Bakanımız da ifade ettiler-
Vezirköprü'deki bu talebi, daha çok 55 inci ve 56 ncı hükümetler döneminde
Sayın Bakanımızın içinde bulunduğu kabine üyesi olan o günkü Adalet Bakanları
yüksek sesle söylediler, yörede böyle bir kamuoyu oluşturuldu hükümetiniz
tarafından ve biz de konunun takipçisi olmak durumunda olduk haklı olarak;
çünkü, Sayın Bakanım da çok iyi biliyorlar, Vezirköprü Adliye Sarayı, belki
birkaç ilçe halkını içine alabilecek kadar fevkalade büyük. Şimdi diyorlar ki
"tadilat konusunda sıkıntı olabilir." Sayın Bakanım, siz
İstanbul'da bir imam-hatip binasını, el koyarak değil, ama, usulüne uydurarak
adliye sarayına tahvil ettiniz ve orada ciddî revizyonlar yapıldı; yine
ifadenize göre, 500 milyar civarında da bir harcama yapıldı. Tersinden böyle
bir harcama yapılarak, hazır bir bina... Gündemin 7 nci sırada Ceza İnfaz
Kurumları ve Tutukevleri Personeli Eğitim Merkezleri Kanunu Tasarısı var -ki,
okulların, eğitim merkezlerinin yapılması söz konusu- yapılması söz konusu
olacak 7 veya 8 tane eğitim merkezinden birisinin, muhtemelen, Karadeniz'de ve
Samsun'da... Ki hazır bir binanız varken -bütçelerinizin darlığını çok iyi
biliyoruz- revizyona çok müsait, etrafındaki alanı müsait, ek binaların
yapılması için -sosyal hizmetler açısından- müsait olmasına rağmen, ilgili
uzmanlarınızın veya müfettişlerinizin, bu anlamda verdiği raporun hikmetini
doğrusu fazla anlayamadım. Kaldı ki, arz ettiğim
gibi, diğer alanlarda da zaman zaman değişiklikler yaptınız. En basit örneği,
geçtiğimiz yılın sonlarında, bir okulun, adliye sarayına çevrilmesidir. Bir
adliye sarayından eğitim müessesesinin çıkmaması, bina müsait olduğu halde
neden imkânsız oldu; ben, onu, doğrusu anlayamadım. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Uzunkaya. Soru cevaplandırılmıştır. Sayın milletvekilleri,
Devlet Bakanı Sayın Recep Önal, gönderdiği bir tezkerede 14, 19, 21 ve 23 üncü
sıralardaki soruları birlikte cevaplandıracağını belirtmişlerdir. 14 üncü
soruya geldiğimizde konuyu değerlendireceğim. 6.- Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediye ve tapu müdürlüklerinde yaşanan vergi
tahsilat sorunlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/920) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline
dönüştürülmüştür. 7.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa-Keles,
Harmancık, Büyükorhan, Orhaneli İlçelerinin yol sorunlarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/921) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline
dönüştürülmüştür. 8.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri - Şemdinli
- Derecik beldesi arasında yapılacak karayolu ihalesine ilişkin Devlet
Bakanından sözlü soru önergesi (6/927) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, İçtüzüğün 98 inci maddesine
göre, yazılı soru haline dönüştürülmüştür. 9.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, köy okullarının
sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve yazılı
soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/928) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrasına göre,
gündemden çıkarılarak, yazılı soru haline dönüştürülmüştür. Sayın Fethullah Erbaş'ın
da konuşma talebi vardır. Buyurun Sayın Erbaş. Süreniz 5 dakikadır
efendim. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; köy okullarının sorunlarına ilişkin
Millî Eğitim Bakanına sormuş olduğum soru önergesine şu ana kadar bir cevap
alabilmiş değilim. Değerli arkadaşlar, bir
öğretmen babası olarak şunlara şahit oldum: Balâ'nın yakın bir köyünde
öğretmenlik yapan çocuğumun okuluna gidip baktığımda, üç sınıf -birinci,
ikinci, üçüncü sınıflar- tek bir derslikte ders görüyordu. Birinci sınıftaki
daha okumaya geçmeyen çocuklarla uğraşırken, ikinci sınıfın çocukları başka
havada, üçüncü sınıflar zaten başka havada... Yani, bu, doğudaki bir okul
değil, hemen yakınımızdaki bir okul ve bu şekilde bir eğitim sürdürülüp gidiyordu.
Akşamdan, çocuk, tembih ediyor "sen, yarın, ısınmak için bir şeyler
getireceksin ki, yarın soba yansın, sınıf ısıtılsın..." Bir öğretmen,
yanında müstahdemi falan yok; öğretmen, aynı zamanda, okulun camlarını tamir
edecek, çocukların döktüklerini toplayacak, hademelik yapacak; ondan sonra,
birinci sınıflara dadılık yapacak, ikinci sınıflara bir şeyler öğretmeye
çalışacak... Yani, bu öğretmenlerin sorunlarını gördükten sonra, Sayın
Bakanıma, acaba, bunlara bir çözüm bulunabilir mi diye sordum; soruyu sorduğum
günden bugüne kadar, bunlar aynen devam ediyor. Doğudaki çocuklara gidip
baktım; onlarda, sorun, biraz daha büyük. Ayrıca, orada, öğretmen -Türkçe
biliyor- okula gelenler Türkçe bilmediği için, zamanının çok büyük bir bölümünü
onlara Türkçe öğretmek için harcıyor. Bu sorunları çözmenin bir yolu olmalıdır.
Sekiz yıllık kesintisiz
eğitim getirildi; çok güzeldi. Dedik ki, yatılı bölge okulları artırılsın;
hakikaten çok önemli bir ihtiyaç. Yatılı bölge okulları artırılmış olsaydı, şu
anda, o öğrenciler bir tek öğretmene muhtaç olmayacaklardı. Birinci sınıftaki
öğrenciler, hakikaten, çok daha iyi bir netice alacaktı. Şimdi, burada, fırsat
eşitsizliği de var. Üç sınıfın tek derslikte öğretim gördüğü bir okuldaki
öğrencilerin başarısıyla... Özel okul diye... Şu anda her tarafta var, yani,
benim memleketimde bile şu anda 3 tane özel okul var ve her sınıfta 20 kişi...
Bu çocuklar, şimdiden, anaokulunda İngilizce öğrenmiş, birbirleriyle İngilizce
konuşurken, bizim çocuklarımız daha yeni yeni Türkçe öğrenmeyi sökmeye
çalışıyorlar. Bunlarla diğerlerini aynı kulvarda yarıştırmanın da, herhalde,
insaf ölçülerine uygun olmadığını tahmin ediyorum. Değerli arkadaşlar, daha
fazla konuşmak istemiyorum. Bundan sonraki soru önergemde de söz alacağım için,
sözümü burada bitiriyorum. Hepinizi saygıyla
selamlarım. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erbaş. 10.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretimde
önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
ve yazılı soruya çevrilmesi nedeniyle konuşması (6/929) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Bu soru da, üç birleşimde
cevaplandırılmadığı için, gündemden çıkarılarak, İçtüzüğün 98 inci maddesinin
son fıkrasına göre yazılı soru haline dönüştürülmüştür. Buyurun Sayın Erbaş. FETHULLAH ERBAŞ (Van) -
Efendim, ilköğretimde önerilen ders kitaplarına ilişkin Millî Eğitim Bakanına
sormuş olduğumuz soru, bugüne kadar cevaplandırılmadı. Değerli milletvekilleri,
hakikaten, ders kitapları şu anda bir problem halindedir. Bizler okuduğumuz
zaman Millî Eğitim yayınevleri vardı. Her sınıfa, aşağı yukarı, 5 sene, 6 sene,
10 sene aynı kitaplar okutulurdu. Biz, yayınevinden aldığımız bir kitabı,
bizden sonraki çocuklara devrederdik; ama, şimdi öyle değil. 1980'lerden sonra,
bilhassa 1990'lardan sonra, her sınıfın ders kitabı, her sene değişiyor.
Çocukların aynı kitabı birkaç dönem okumaları gerekirken, her sene yeni bir
kitap okunuyor; çünkü, ders kitapları değişiyor, onlar çöpe atılıyor, yenisi
alınıyor. Bu, büyük bir israftır. Şu anda velilerimizin büyük bir çoğunluğu
ders kitabı almaktan âciz durumdalar. Bu ders kitapları
hakkında basında da çeşitli söylentiler çıktı, çeşitli rant kavgalarının olduğu
belirlendi. Tevhidi Tedrisat Kanunu çıktıktan sonra, tek tip eğitime geçtikten
sonra, her gün bir yazar çıkıp yeni bir kitap hazırlarsa, o zaman durumumuz ne
olacak?! Millî Eğitim Bakanımız, bir heyet kurarak, her sınıf için; yani, en
güzel şekilde, en tafsilatlı şekilde, en pedagojik şekilde bir kitap hazırlasa,
acaba daha iyi olmaz mıydı diye düşündük. Bunları çeşitli platformlarda dile
getirdiğimiz zaman, haklısın da denildi; ama, her nedense, bugüne kadar önlem
alınamadı. Bizler, eskiden, sekiz
kardeş aynı yerde okuyan insanlar olarak, büyüğümüz 1 inci sınıfı geçtikten
sonra, ikinci çocuk aynı kitabı okuyordu, üçüncü çocuk yine aynı kitabı
okuyordu veya komşunun ders kitaplarını almak suretiyle okuyorduk; eski kitap
pazarları vardı, eski kitap pazarlarından çok ucuza kitap alıp,
okuyabiliyorduk, o ders yılını atlatabiliyorduk; ama, şu anda heyhat!.. Zaten bugün
dargelirlilerin çoğunlukta olduğu ülkemizde, bu kitap israfına bir çözüm
bulunmasını, Sayın Millî Eğitim Bakanımızdan ve millî eğitim camiasından
istirham ediyoruz. Bu soru önergesine Sayın
Bakanımız cevap vermedi; ama, şu anda dile getirdiğimiz konulara inşallah
duyarlı davranırlar, bundan sonra tek tip ders kitabı haline dönüştürürler
diyorum. Hepinizi saygıyla
selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Erbaş. Yazılı olarak da cevap
verebilir; çünkü, yazılı soru haline dönüştü. 11.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, ilköğretim
masraflarının devlet tarafından karşılanmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/930) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 12.- Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, zorunlu eğitim
uygulamasına uymayan velilerin cezalandırılmalarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından sözlü soru önergesi (6/931) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 13.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, pancar
üreticilerinin kredi borçlarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi
(6/932) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 14.- Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, ücretli
usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/933) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 15.- Hakkâri Milletvekili Hakkı Töre'nin, Hakkâri Havaalanı
Projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/934) BAŞKAN - Soruyu
cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok. Soru ertelenmiştir. 16.- Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, kapatılan
bankaların rehabilite edilip edilemeyeceklerine ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/936) BAŞKAN - Şimdi, 14, 19,
21 ve 23 üncü sıralarında bulunan soruları Sayın Bakan cevaplandıracağını
bildirdiği için, 14 üncü sırada, Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in,
kapatılan bankaların rehabilite edilip edilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi vardır; soruyu okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali
Naci Tuncer Trabzon El konulan bankaların
eski Bankalar Kanununun 64 üncü, yeni Bankalar Kanununun 14 üncü maddesine göre
rehabilite edilip edilemeyeceği araştırılmış mıdır? Araştırılmış ise ne gibi
sonuçlara ulaşılmıştır? 17. - Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst
Kurulunun oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı
Recep Önal'ın cevabı (6/941) BAŞKAN - Kayseri
Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme ve Denetleme Üst Kurulunun
oluşumuna ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi vardır; yine, 19 uncu
sıradaki soruyu Sayın Bakan cevaplandıracak; onu da okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Bankacılık sisteminde
ciddî sorunlar yaşanırken ve Bankalar Yasası altı ay arayla iki kere Meclise
getirilmesine rağmen, işbu yasada öngörülen Bankalar Denetleme Üst Kurulunun
oluşturulması için ve hangi gerekçeyle bir yıl bekletilmiştir? BAŞKAN - Herhalde, 22 nci
sıradaki soruyu da cevaplandıracaksınız? DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Bursa) - Sayın Başkan, 14'ten 19 uncu sıraya kadar olanları, bankacılıkla
ilgili olanları... BAŞKAN - Öyle mi?.. O
zaman, onların hepsini... Sizin bize gönderdiğiniz 14-19; doğru... O zaman, 15 inci sıradaki
soruyu da okutalım. 18. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, geçici
işçilere kadro verilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (6/937) BAŞKAN - Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali
Naci Tuncer Trabzon Farklı iş kollarında
yüzbinlerce geçici işçi varken, neden sadece 45 000 işçinin daimî kadroya
geçirilmesini gündeme getirdiniz? Bu durumu eşitlik ve hakkaniyet ilkeleriyle
nasıl bağdaştırıyorsunuz? Yıllarca daimî kadroya geçebilmek ümidiyle geçici
işçi statüsünde çalışan diğer yüzbinlerce işçinin de daimî kadroya geçirilmesi
yönünde hükümetinizin herhangi bir çalışması var mıdır? 19. - Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, Bankalar
Düzenleme ve Denetleme Üst Kuru-lunun geç oluşturulmasının nedenine ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/938) BAŞKAN - Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali
Naci Tuncer Trabzon Bankalar Denetleme Üst
Kurulunun oluşturulmasının bir yıl süreyle gecikmesine koalisyon ortaklarının
siyasî rekabeti mi sebep olmuştur? Siyasî rekabetten doğduysa, bunun maddî ve
manevî sorumluluğunu kim taşıyacaktır? 20. - Trabzon Milletvekili
Ali Naci Tuncer'in, kapatılan bankalara verilen kredilere ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/939) BAŞKAN - Soruyu
okutuyorum... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) -
Kaçıncı soru Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim,
gündemin başında Bakan talep edebilir; ama, yani... VEYSEL CANDAN (Konya) -
Tamam Sayın Başkan. BAŞKAN - Olsun canım,
şurada hepsini cevaplandırsın, ne olacak yani?! Bir beş dakika, on dakika
gecikelim. Ne var? TURHAN GÜVEN (İçel) -
Efendim, 6 ay sonra 1 yıl sonra
cevaplandırılsa ne olur cevaplandırılmasa ne olur; zaten kanun çıktı. BAŞKAN - Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Ali
Naci Tuncer Trabzon El konulan bankalara veya
mensup oldukları holding şirketlerine devlet bankalarından son iki yıl
içerisinde ne kadar kredi verilmiştir? Verilen bu kredilerin ne
kadarı geri dönmüştür? 21.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, Bankalar Düzenleme
ve Denetleme Üst Kurulunca denetlenen bankalara ilişkin Başbakandan sözlü soru
önergesi (6/940) BAŞKAN - Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Bankalar Kanunu çıkmasına
rağmen, Bankalar Denetleme Üst Kurulu oluşturulmadığından dolayı, bankaların
denetlenmesinde bir zafiyet meydana gelmiş midir? 22.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kiralarda uygulanan
artış oranlarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/942) BAŞKAN - Diğer soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Hukukumuzda temel
haklardan olan mülkiyet hakkına ait ve akit serbestisine müdahale edilerek
kiralar yüzde 25 ve yüzde 10'larda dondurulmuştur; ancak, enflasyon yüzde
50'ler civarında seyretmektedir. Bu durum karşısında hak sahiplerinin zararları
kim tarafından ve ne şekilde karşılanacaktır? TURHAN GÜVEN (İçel) -
Sayın Başkan, veriliş tarihî nedir bunların efendim?.. Sayın Başkan, bunların
veriliş tarihine bir bakar mısınız?.. Hangi tarihte verilmişler efendim? Kanun
Anayasa Mahkemesine gitmiş, iptal olmuş, yeni kanun çıkmış; ondan sonra Sayın
Bakan soruya cevap verse ne olur, vermese ne olur? 23.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, kapatılan bankalarla ilgili olarak
hazırlanan raporların ilgili Devlet Bakanınca bekletildiği iddialarına ilişkin
Başbakandan sözlü soru önergesi (6/943) BAŞKAN- Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda
gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Basında yer alan
bilgilere göre, batırılan bankalarla ilgili, banka yeminli murakıplarınca
hazırlanan raporların, aylarca, ekonomiden sorumlu Devlet Bakanının masasında
bekletildiği ve unutulduğu iddiaları yer almıştır. Bu iddialar doğru mudur?
Doğru ise, ihmali veya kastı görülenler hakkında yasal işlem yapılmış mıdır?
Yapılmamış ise, yasal işlem yapmayı düşünüyor musunuz? 24.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, faaliyetleri durdurulan bankalar hakkında
önceden bilgi sızdırıldığı iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/944) BAŞKAN- Soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Bankalara el koymadan
önce bazı bilgilerin banka sahiplerine ulaştığı ve gece yarısı bankaların
içinin boşaltıldığı görsel ve yazılı basında yer almıştır. Bu bilgilerin banka
sahiplerine kimler tarafından ulaştırıldığı tespit edilmiş midir? Edilmiş ise,
ne gibi işlemler yapılmıştır? 25.- Kayseri Milletvekili Sevgi Esen'in, altı yeni bankaya kuruluş izni verilmesine
ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/945) BAŞKAN- Diğer soruyu
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Aşağıdaki sorumun
Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılması
hususunda gereğini arz ederim. Saygılarımla. Sevgi
Esen Kayseri Türk ekonomisinin
kaldıramayacağı sayıda banka varken ve sistemle ilgili sıkıntılar had safhada
iken, hangi gerekçelerle yeni 6 bankaya kurulma izni verilmiştir? BAŞKAN- Şimdi, Sayın
Bakan, 14 ile 19 arası ve 21 ile 23 arasındaki sorulara cevap vereceksiniz. Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Bursa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer'in kapatılan
bankalara ilişkin olarak Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği (6/936)
sayılı sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınıza gelmiş
bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hisse senetlerinin mülkiyeti, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna
devredilmiş olan bankalar, fona devredilmeden önce, malî bünyelerindeki
olumsuzluklar nedeniyle, mülga 3182 sayılı Bankalar Kanununun 64 üncü maddesi
ve meri 4389 sayılı Bankalar Kanununun 14 üncü maddesi kapsamında yakın gözetim
altında bulundurulmuşlardır. Yakın gözetim altında
bulunduruldukları süre zarfında, bu bankaların malî bünyelerindeki
olumsuzlukların giderilmesi için alınması gerekli görülen tedbirler, bankanın
eski yöneticileri ve sahiplerinden defaatle istenilmiştir. İdarece alınması istenen
tedbirlerin bu bankaların eski sahip ve yöneticileri tarafından kısmen veya
tamamen yerine getirilmemesi sonucunda bankaların malî bünyelerinde zafiyet
artarak devam etmiş ve sistemin istikrarını tehdit eden boyutlara ulaşmıştır. Sonuç olarak, eski
sahiplerinin mülkiyetinde kaldığı sürece sağlıklı bir yapıya kavuşturulması
imkânsız hale gelen, zararları özkaynaklarını aşan ve faaliyetlerinin devamının
mevduat sahiplerinin hakları ve malî sistemin güven ve istikrarı bakımından
tehlike arz ettiği tespit edilen bu bankaların hisse senetlerinin mülkiyeti
fona devredilmiştir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemde yer alan sözlü soruların yoğunluğu dikkate alınarak,
önergenin güncelliğini kaybetmeden cevaplandırılabilmesini teminen, burada arz
ettiğim cevapların yazılı olarak 15.12.2000 tarih ve 100518 sayılı yazıyla
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca
bilgilerinize arz eder, Yüce Meclise saygılarımı sunarım. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - Şimdi efendim, ikinci soruya geçiyorum. Yine, Trabzon
Milletvekilimiz Sayın Ali Naci Tuncer'in geçici işçilere kadro verilmesine
yönelik çalışmalara ilişkin Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'e yönelttiği 6/937
sayılı sözlü soru önergesini cevaplıyorum: Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; kamu kurum ve kuruluşlarının daimî kadrolarına ilk defa işçi
olarak alınacaklar hakkında uygulanacak sınav yönetmeliğine eklenen geçici
maddeyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy Hizmetleri Genel
Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün, 2000 yılında belirli süreli
hizmet akdiyle geçici mevsimlik ve muayyen süreli işçi pozisyonlarında istihdam
edilen ve 26.10.2000 tarihi itibariyle çalışmakta olanların, daimî işçi olarak
tescillerinin kurumca yapılması kaydıyla, 2.2.2001 tarihinden itibaren üç ay
içerisinde adı geçen kurumlarca daimî işçi kadrolarına geçirilebilecekleri, bu
durumda olanlar için yönetmeliğe ek 1 inci ve ek 3 üncü madde hükümlerinin
uygulanmayacağı öngörülmüştür. 26.10.2000 tarihli
protokolde de Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy Hizmetleri
Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü bütçelerinde öngörülen 66
programında yer alan ödenekler kapsamında 2000 yılında belirli süreli hizmet
akdiyle geçici ve mevsimlik işçi pozisyonlarında istihdam edilmiş veya 26 Ekim
2000 tarihi itibariyle, çalışanların uzun süredir bu kurumlarda çalışmış
olmaları ve iş deneyimleri dikkate alınarak sürekli işçi kadrolarına
intibaklarının yapılacağı hüküm altına alınmıştır. Bu değerlendirmeler
çerçevesinde, münhasıran, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, Orman Bakanlığı, Köy
Hizmetleri Genel Müdürlüğü ve Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünde geçici veya
mevsimlik işçi pozisyonlarında istihdam edilenler, belirtilen şartları
taşımaları kaydıyla yönetmeliğin ek 1 inci ve ek 3 üncü maddelerindeki hükümler
uygulanmaksızın sürekli işçi olarak tescilleri yapılarak sürekli işçi
kadrolarına geçirilmişlerdir. Diğer kamu kurum ve
kuruluşlarında yıllardır çalışan geçici işçilerin mağduriyetinin önlenmesi
amacıyla, bunların sürekli işçi kadrolarına geçirilmeleri yönündeki çalışmalar,
uygulanan ekonomik istikrar programı ve kamu harcamalarına ilişkin tasarruf
tedbirleri çerçevesinde sürdürülmekle birlikte, konunun ancak bütçe
olanaklarının elverdiği ölçü ve takvim içinde değerlendirileceği aşikârdır. Gündemde yer alan sözlü
soruların yoğunluğu dikkate alınarak, burada arz ettiğim cevapların, yazılı
olarak, 22.1.2001 tarih ve 3350 sayılı yazımız ile Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına sunulmuş olduğunu da ayrıca bilginize arz eder, Yüce Meclise
saygılarımı sunarım. BAŞKAN - Böylece, 14 ve
15 inci sıralardaki soruları cevaplandırdınız. Yalnız, Sayın Bakan, siz
başlangıçta İçtüzüğe göre, birleşimin başında kaç soruyu cevaplandıracağınızı
bildirseydiniz, biz bunu okurduk, Genel Kurulu bilgilendirirdik; çünkü, soru
sahibi arkadaşımızın da sizin verdiğiniz cevaba karşı açıklama hakkı var. Soru sorma süremiz de
doluyor. Genel Kurulda olmayan diğer soru sahibi arkadaşlarımız var. Soruları
okutup yarın cevap verebilirsiniz. O arkadaşların da konuşma hakları var. Sayın Ali Naci Tuncer bu
iki soruya karşı bir şey söyleyecek misiniz. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Bankaların rehabilitasyonu hakkında verdiği cevaba karşı bir açıklamada
bulunmak istiyorum. BAŞKAN - O zaman,
mikrofonunuzu bir açalım. Ek bir açıklama olabilir. ADNAN FATİN ÖZDEMİR
(Adana) - Zamanımız doldu BAŞKAN - Saat 19.00'da
birleşimi kapatırız; çünkü öteki arkadaşlar... MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Bakan kürsüde bekliyor. BAŞKAN - Efendim, doğru;
çünkü İçtüzüğü incelerseniz.. Usul böyle. Buyurun Sayın Tuncer. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Bakan kürsüde bekletilir mi, bu doğru mu? BAŞKAN - Efendim, Bakan
kürsüde bekler; çünkü, sözlü soruya bakanın verdiği cevaba karşı milletvekili
yerinden küçük bir açıklama yapabilir, ona karşı da bakan ek bir cevap
verebilir. Usul böyle yani. YÜCEL ERDENER (İstanbul)
- Ama Bakan bekletilir mi? BAŞKAN - Efendim, usul böyle. Daha önce de böyle
uygulama yaptık. TURHAN GÜVEN (İçel) - İki
sene olmuş sorulalı. BAŞKAN - Neyse,
uzatmayalım da... Efendim, Sayın Ali Naci
Tuncer'in açıklamasını ve Sayın Bakanın buna vereceği cevabın bitimine kadar
çalışma süresinin uzatılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Buyurun Sayın Tuncer. ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkan, Sayın
Bakanıma teşekkür ediyorum yazılı olarak da bana cevap vermişti; ancak, çok
gecikmiş tabiî, güncelliğini kaybetmiş. Bu Fona alınan bankaların
o günkü mevzuatımıza göre ilkönce rehabilete edilmeleri yönünde mülga kanuna
göre 64 üncü madde kapsamına alınması lazımdı. 64 üncü madde kapsamına
alındığında Hazine, yönetim kuruluna elemanlar veriyor ve denetletiyordu onu.
Sayın Bakanım daha önceden denetlettiklerini, bu kanuna uyduklarını ifade
ettiler; ama, fiiliyatta hiçbir banka 64 kapsamına alındıktan sonra el
konulmadı, direkt el konuldu; bendeki bilgiler öyle. Yanlışsa Bakanım
bağışlasın beni. Çünkü, daha önce de, bugün hayatiyetini sürdüren, Sayın
Bakanım herhalde biliyorlardır, üç dört banka 64 kapsamına alınmıştı ve
rehabilite edilerek bugünkü krize rağmen halen bankacılık faaliyetlerine devam
edebilmektedirler. Biz, o günkü ortamda, bunların rehabilite edilmesi amacıyla,
Hazinenin daha yakın takibine alınması için 64 kapsamına alınmasını istemiştik;
maalesef, bu yapılmadı direkt el konuldu ve son çıkan Bankalar Kanununda da
-ki, biz, Anayasa Mahkemesine götürdük- bu hatalara bir daha düşülmemesi
amaçlanmış; ama, bazı noksanlıklar var, herhalde bu noksanlıklar da yargıdan
dönecektir. Teşekkür ediyorum
efendim. BAŞKAN - Sayın Bakan, bir
şey söyleyecek misiniz? DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - Söyleyeceğim efendim. BAŞKAN - Buyurun. DEVLET BAKANI RECEP ÖNAL
(Devamla) - 64 üncü madde kapsamına -eski mülga kanuna göre- alınan bankalarla
ilgili, bilgi sır kapsamına girdiği için, bu, kamuoyuna sadece tahmin olarak
yansımıştı. Bizim göreve geldiğimiz dönemde aşağı yukarı yirmiye yakın banka 64
kapsamındaydı ve bunlardan büyük çoğunluğu da bildiğiniz gibi fona devredildi.
Tabiî, Sayın Tuncer'in bunu sağlıklı durumda bilmesi mümkün değil. Çünkü, gizli
bilgilerdi; ama, gerçek, bugün fona alınmış bu bankaların tamamı 64 kapsamından
geçmiş bankalardır. Tabiî, 64'ün çeşitli kademeleri var; birinci kademesi,
ikinci kademesi, üçüncü kademesi, bunlar muhtelif kademelerdeydi. Onun için,
burada söylediklerimiz ve kendilerine yazılı ilettiklerimizin hepsi gerçektir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan. Efendim, artık o geriye
kalan 16, 17, 18, 19, 21, 22 ve 23 üncü soruları bir başka birleşimde
cevaplandıralım. Çünkü, bir saatlik soru sorma süremiz de doldu. Sayın milletvekilleri,
bugünkü çalışma süremiz dolmuştur. Sözlü soru önergeleriyle
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 13 Şubat 2002 Çarşamba
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma saati: 19.00 |
|