Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 4

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 85

 

60 ıncı Birleşim

5 . 2 . 2002 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Afyon - Sultandağı ve çevresinde meydana gelen depremde yaşamını yitirenlerin anısına 1 dakikalık saygı duruşu

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, Afyon-Sultandağı depremi konusunda gündemdışı açıklaması ve  DYP Manisa Milletvekili Rıza Akçalı, SP Konya Milletvekili Veysel Candan, AK Parti Van Milletvekili Hüseyin Çelik, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve MHP Afyon Milletvekili Mehmet Telek'in  grupları adına konuşmaları

 

2. - Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu'nun, satanizm akımının gençler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

3. - Ardahan Milletvekili  Faruk Demir'in, hayvancılık konusunda özel sektörün de yatırım yapmasına, çiftçi borcu faizlerinin dondurularak taksitlendirilmesine, doğalgaz çevrim santralının bu ilde kurulmasına, Aktaş Sınır Kapısının açılmasına, sınır ticareti yoluyla yurda mazot girişine izin verilmesine ve bölgedeki baraj projelerinin  bir an önce tamamlanmasına ilişkin gündemdışı konuşması

4. - Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın, çiftçilerimize doğrudan gelir desteğinin Adana İli ve ilçelerindeki üreticilere henüz verilmemiş olması nedeniyle çekilen sıkıntıya ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov'un davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Başkanı Ömer İzgi'ye refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/973)

2. - Hırvatistan Parlamento Başkanı Zlatko Tomcic'in, beraberindeki Parlamento heyetiyle Türkiye'ye davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/974)

3. - Avrupa Konseyinin Laeken Toplantısında aldığı karar uyarınca toplanması kararlaştırılan konvansiyona katılacak asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/975)

4. - (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/976)

5. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu'nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/92) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/447)

6. - İçel Milletvekili Hidayet Kılınç'ın, İki İlçe ve Bir İl Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/578) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/448)

7. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/417) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığını tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2001 ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/18) (S. Sayısı: 804)

VI. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VII. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/15)

IX. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5198)

2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TÜSİAD Başkanına ait bir şirketle ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5283)

3. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek miktarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5328)

4. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, 2001 kamu yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5352)

5. - Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda değişikliğe ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5406)

6. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, enerji işletme haklarının devredilmesine ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5408)

7. - Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, gazete promosyonlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı  Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5413)

8. - Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, Sabah Gazetesinin baskı tesislerine ve belediyelerin bazı işlemlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5417)

9. - Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, bazı holdinglerin faaliyetlerinin 3984 sayılı Kanuna uygun olup olmadığına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5418)

10. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, yatırım, üretim ve istihdam konusunda bir açıklama yapıp yapmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5443)

11. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi Zihnioğlu'nun, deprem bölgesinde çalışan personelin tazminatına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5452)

12. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, bankaların hesaplarının kontrolüne ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5468)

13. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman ve bazı illerin köylerine götürülen hizmetler ile su ve alt yapı sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5473)

14. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Tekel 2000 sigaraları ile ilgili basında çıkan ihraç yolsuzluğu iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/5475)

15. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman İlindeki kadastro çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5476)

16. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, araçlara, YÖK Araştırma Komisyonu Raporuna, ziyaretçilere ve basın bültenine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5482)

17. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Nemrut Dağı Millî Parkına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami Çağan'ın cevabı (7/5483)

18. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, üzüm üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5492)

19. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, SSK'nın sahip olduğu gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5493)

20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman  İlinde özürlüler için bir yurt yaptırılıp yaptırılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5497)

21. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Kırıkkale TUPRAŞ Rafinerisine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/5519)

22. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, ülkemizde Euroya çevrilen mark miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5523)

23. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Şereflikoçhisar Tapu Sicil Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5529)

24. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Samsun İlinin bazı ilçe ve köylerindeki elektrik kesintilerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5543)

25. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, TUPRAŞ Rafi-nerisinin vergi ödemesinin Kırıkkale'de yapılmamasının nedenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/5547)

26. - Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan'ın, hayvancılık sektörüne ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5550)

27. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, MKE'nin bir fabrikasının yaşlılar yurdu olarak kullanılıp kullanılmayacağına ve Silahsan A.Ş'ye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5551)

28. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa Ceylanpınar İlçesindeki Hazine arazileri üzerinden alınan ecrimisil bedellerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5558)

29. - Nevşehir Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, 57 nci Hükümet döneminde Mahallî İdareler Fonundan Nevşehir'deki belediyelere aktarılan kaynağa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5562)

30. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Başbakanlık tanıtma Fonuna yapılan müracaatların değerlendirilmesine ve Fon kaynaklarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5564)

31. - Bursa Milletvekili Orhan Şen'in, Sivil Savunma Arama Kurtarma Birlikleri personeline ve ücretlerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5567)

32. - Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt'un, köy içme sularındaki KDV oranının düşürülüp düşürülmeyeceğine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5576)

33. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, Sakarya-Aşırlar ve Karadavutlu köylerinde meydana gelen telefon arızalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5582)

34. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın, Adapazarı  Doğalgaz Çevrim Santralinin ÇED raporuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5583)

35. - Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün, bir milletvekilinin kendi seçim bölgesinin valisi tarafından hakarete uğradığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5595)

36. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in, Ayaş Tüneli Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5597)

37. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, genel nüfus sayımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/5601)

38. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in;

Doğalgazın Botaş'a maliyetine ve fiyatlandırılmasına,

Doğalgaz tüketimine,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5609, 5610)

39. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, doğalgaz fiyatlarındaki indirime ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5611)

40. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in;

İstanbul ve Ankara büyükşehir belediyelerince doğalgaza uygulanan fiyatlara,

Doğalgaz'ın fiyatlandırılmasına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5614, 5615)

41. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in;

Mazotun fiyatlandırılmasına,

Fueloilin fiyatlandırılmasına,

İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5616, 5617)

42. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, elektrik fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5618)

43. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, gübre çeşitleri ve fiyatlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5619)

44. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Kırıkkale Hamzalı Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5622)

45. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Yozgat-Gelingüllü Barajına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5623)

46. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün, Konya İlinde inşaatı devam eden sağlık kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5640)

47. - İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, TBMM Genel Sekreterliği merkez teşkilatında görevlendirilmek üzere açılan uzman yardımcılığı sınavına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin cevabı (7/5644)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Elektronik cihazla yapılan yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 5 Şubat 2002 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 14.20’de son verildi.

 

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

 

Melda Bayer

Kemal Albayrak

 

Ankara

Kırıkkale

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                           No. : 80

II. - GELEN KÂĞITLAR

4 . 2 . 2002 PAZARTESİ

Raporlar

1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin ve 13 Arkadaşının, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ile Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/345) (S. Sayısı: 812) (Dağıtma tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME)

2. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/418) (S. Sayısı: 813)  (Dağıtma tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME)

3. - Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız ve 16 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi  ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/692)  (S. Sayısı: 814)  (Dağıtma tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Mardin-Midyat-Batman karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1693) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

2. - Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Mardin-Midyat-Dargeçit karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1694) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

3. - Mardin  Milletvekili Veysi Şahin'in, Ilısu Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1695) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

4. - İstanbul Milletvekili Rıdvan Budak'ın, yargı kararı ile görevine iade edilen personele ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1696) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

5. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ilçe beledi-yelerine yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1697) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, kürtçe eğitim ve yayın tartışmalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5854) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

2. - Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, Konya İli Ereğli İlçesindeki emniyet personeli ihtiyacına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5855) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

3. - Rize  Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Hadep Silopi ilçe başkanı ve bir ilçe yönetim kurulu üyesinin kaybolduğu iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5856) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

4. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Hadep Silopi ilçe başkanı ve bir ilçe yönetim kurulu üyesinin kaybolduğu iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/5857) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

5. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, infaz hakimliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5858) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

6. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ceza infaz  kurumları ve tutukevleri izleme kurullarına  ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5859) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

7. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, IMF'den alınan kredi miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5860) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

8. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, yolsuzluklarla ilgili olarak yapılan bazı operasyonlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5861) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

9. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bazı bakanların yaptıkları atamalarla ilgili iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi (7/5862) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

10. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, iç ve dış borç miktarı ile istihdam ve yatırımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5863) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

11. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, özelleştirme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5864) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

12. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bir davalının duruşmalara getirilemediği iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5865) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

13. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Umre ve hac yolculuğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5866) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

14. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün İzmir-Urla'da yaptığı bir ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5867) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

15. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankaların verdiği kredilere ve Devlete maliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5868) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

16. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, vergi muafiyeti  bulunan vakıf ve derneklere  ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5869) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

17. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, kamu yararına çalışan vakıflara ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/5870) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

18. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Yapı Denetim Belgesi başvurusunda arandığı iddia edilen kılık kıyafet şartlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi (7/5871) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

19. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, Bursa SSK Hastanesinin tadilatıyla ilgili iddialara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5872) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

20. - Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç'un, Endüstri Bölgeleri Kanununun organize sanayi bölgelerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5873) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

21. - Elazığ Milletvekili Latif Öztek'in, Güney Doğalgaz İletim Hattı Projesine  ve Elazığ İline doğalgazın ne zaman verileceğine ilişkin Enerji ve Tabiî  Kaynaklar  Bakanından yazılı soru önergesi (7/5874) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

22. - Ankara  Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, bor madeninin değerlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/5875) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

23. - Antalya Milletvekili Nesrin Ünal'ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikasının  yol açtığı çevre sorunlarına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/5876) (Başkanlığa geliş  tarihi: 30.1.2002)  

Gensoru Önergesi

1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) (Dağıtma tarihi: 4.2.2002)

 

 

                                                                                                                        No. : 81

5 . 2 . 2002 SALI

Teklifler

1. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz ve Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün; Amatör Sporcuların Sosyal ve Mali Yönden Desteklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/885) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2002)

2. - Kırklareli Milletvekili Cemal Özbilen ve 5 Arkadaşının; Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/886) (Plan ve Bütçe ve İçişleri ve Çevre Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2002)

3. - Adana Milletvekili Ali Halaman'ın; Orman Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/887) (Anayasa ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2002)

4. - İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu ve Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün; 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/888) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

5. - Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri İçel Milletvekili Turhan Güven, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ile İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu'nun; 23.2.1995 tarih ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/889) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002)

6. - Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 2 Arkadaşının; 4.11.1981 tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 11.10.1983 tarihli ve 2914 sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/890) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

Sözlü  Soru  Önergesi

1. - Manisa  Milletvekili Mustafa Enöz'ün, Manisa ve bazı ilçelerinin lise binası ihtiyacına ilişkin  Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1698) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

Yazılı  Soru Önergeleri

1. - Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep'te SSK ile anlaşması iptal edilen bir özel hastaneye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5877) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, gençliği tehdit eden kötü alışkanlıklara ve akımlara ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5878) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

3. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kapatılan hava limanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5879) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TAEK ile ilgili bazı iddialar ile TAEK reaktörlerine ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/5880) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

5. - Karaman  Milletvekili Zeki Ünal'ın, kaçak elektrik kullanımına ve elektrik üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5881) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

6. - Karaman  Milletvekili  Zeki Ünal'ın, taciz olaylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5882) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

7. - Van  Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bazı ihtiyaçlarının karşılanma  yollarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

8. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, ülkemizde bulunan kiliselere ve görevlilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5884) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

9. - Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın, Kahramanmaraş'taki bazı yolların karayolu ağından çıkarıldığı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5885) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

10. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, satanizmle mücadeleye  yönelik çalışmalar yapılıp yapılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5886) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

11. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5887) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

 12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, TBMM'de çeşitli statülerde çalışan personelin özlük haklarına ilişkin Türkiye Büyük  Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5888) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

13. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Türkiye'nin dış ülkelere yaptığı teknik yardımlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5889) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

14. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Eskişehir ve Bursa doğalgaz dağıtım işletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5890) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

15. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yıllık yatırım programlarındaki proje değişikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5891) (Başkanlığa geliş tarihi. 31.1.2002)

16. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yatırım projelerinde kullanılan dış kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5892) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

17. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5893) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

18. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, önemli projelere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5894) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

19. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 4492 sayılı Kanunun 1 nci maddesi uyarınca iade edilen dava dosyalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5895) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

20. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Türkiye ve Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin AB üye adaylığıyla ilgili iddialara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5896) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

21. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, GSM ihalelerinin ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5897) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

22. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonuna Dünya Bankasınca verilen krediye ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5898) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

23. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, POAŞ'ın özelleştirme bedelinin ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5899) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

24. - Kayseri  Milletvekili Salih Kapusuz'un, Hazine arazilerinin satışıyla ilgili ihale açılıp açılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5900) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

25. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eminönü ilçesinde yıkıldığı iddia edilen camilere  ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/5901) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

26. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Ayasofya Müzesinin Hristiyanların ibadetine açılması için bir kampanya başlatıldığı iddiasına  ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5902) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

27. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Merkez Bankası Başkanı ve personeline ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5903) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

28. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Rusya'ya düzenlenen resmî ziyaretin yolluk ve harcırahının  dostluk  grubuna mensup muhalefet milletvekillerine verilmediği iddialarına ilişkin  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/5904) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

29. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Trabzon'daki bazı yol projelerinin istimlak bedelleriyle ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5905) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

30.- Bursa Milletvekili Kenan Sönmez'in, Trabzon-Rize-Hopa-Batum demiryolu hattı ile ilgili çalışma olup olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5906) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

31. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, BAĞ-KUR emeklilerinden istenen belgelere ilişkin  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5907) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

32. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, yeni personel alımlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5908) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

33. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, kamudaki araç sayısına  ve giderlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5909) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

34. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, üst kurul ve kurulların yurtdışına gönderdikleri personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5910) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

35. - İstanbul  Milletvekili Azmi Ateş'in, sosyal tesislere ve lojmanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5911) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002)

36. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, TEKEL Genel Müdürlüğü ile ES-DAĞ Dağıtım Şirketi hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5912)  (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

37. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, yurtdışına kaçırılan tarihi eserlere ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/5913) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

38. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, götürü bedelli sabit konut inşaatlarına ödenen fiyat farklarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5914) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

39. - Bursa  Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, yapılacak İKO-AB toplantısında KKTC'nin temsiline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5915) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

40. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, Irak ile ticaret yapan Türk firmalarla ilgili iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/5916) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

41. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, ABD ile Türkiye arasında uygulanmakta olan gümrük vergisi oranlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/5917) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)

42. - Ankara Milletvekili  Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara'nın su ihtiyacını karşılayacak Işıklı Sistemi Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî  Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5918) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

5 Şubat 2002 Salı

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli)

                       

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Yoklama talebimiz var Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bana gelmedi efendim.

VEYSEL CANDAN (Konya) - Kâtip üyeye söyledim, duydu; siz nasıl duymuyorsunuz?!

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. - Afyon - Sultandağı ve çevresinde meydana gelen depremde yaşamını yitirenlerin anısına   1 dakikalık saygı duruşu

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 53 üncü maddesine göre Başkanlık Divanınca alınan karar gereğince, 3.2.2002 tarihinde Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına Genel Kurulu 1 dakikalık saygı duruşuna davet ediyorum efendim.

(Saygı duruşunda bulunuldu)

BAŞKAN - Allah rahmet eylesin, ruhları şad olsun efendim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisimiz adına, depremde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, bu arada, Afyon ve ilçelerinde meydana gelen deprem gününde, hazin bir rastlantıyla, toprağa verdiğimiz İstanbul Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri Enstitüsü Başkanı Sayın Prof. Dr. Aykut Barka'yı da kaybetmenin acısını yaşadık. O Prof. Barka ki, beş sene evvel, Afyon ve civarında deprem olabileceğini bilmiş ve ikaz etmişti. Anadolu'nun her tarafında yaptığı deprem araştırma çalışmalarıyla sadece ülkemizde değil dünya bilim çevrelerinde de temayüz eden mümtaz bilim adamımız Prof. Aykut Barka'ya Cenabı Allah'tan rahmet, ailesine ve bilim dünyasına şahsım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi adına başsağlığı diliyorum efendim.

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, Afyon-Sultandağı depremi konusunda gündemdışı açıklaması ve  DYP Manisa Milletvekili Rıza Akçalı, SP Konya Milletvekili Veysel Candan, AK Parti Van Milletvekili Hüseyin Çelik, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve MHP Afyon Milletvekili Mehmet Telek'in  grupları adına konuşmaları

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, 3.2.2002 tarihinde Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen deprem felaketiyle ilgili olarak Bakanlığının yaptığı faaliyetler hakkında İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz talebi vardır; gündeme geçmeden önce bu talebi yerine getireceğim.

Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu olmayan milletvekillerinden 1 sayın üyeye söz vereceğim efendim.

Konuşma süreleri, siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan sayın milletvekili için 5 dakikadır.

Sayın Bakan, buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon İli ve ilçelerinde 3 Şubat 2002 tarihinde meydana gelen üzücü deprem felaketiyle ilgili olarak, gerek deprem hakkında ve gerekse Bakanlığımın ve diğer kamu kurum ve kuruluşlarının gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında Genel Kurulumuza bilgi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, huzurunuzda, Afyonlu hemşerilerime ve vatandaşlarımıza yaşadıkları bu deprem felaketinden dolayı geçmiş olsun dileklerimi sunarken, depremde yaşamlarını yitiren vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve sabırlar, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum.

Bakanlığımız Afet İşleri Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Merkezinin kayıtlarına göre, 3 Şubat 2002 Pazar günü saat 09.11'de, Afyon İlimizin doğusunda yer alan ve "Sultandağı fayı" olarak bilinen fay hattı üzerinde ve Sultandağı İlçesi ile Çay İlçesi arasında yer alan Eber Beldesi civarı merkezli 6,1 büyüklüğünde bir deprem oluşmuştur.

İlk ana şokta, Bolvadin, Çay ve Sultandağı İlçeleri ile bu ilçelere bağlı Yeşilçiftlik, Yakasinek, Deresinek, Eber, Dişli, Özburun Beldeleri ve civar köyleri etkilenmiştir. Daha sonra meydana gelen ve merkezi Çobanlar İlçesi civarı olan 5,2 şiddetli ikinci şokta ise, birinci şokta hafif hasar gören Çobanlar İlçe merkezi ile Kocaöz, Gebeceler, Sülümenli ve Işıklar Beldeleri ve Çavdarlı ve Hamidiye Köyleri ağır hasar görecek şekilde etkilenmişlerdir.

Ana şokun meydana geldiği tarihten bugün saat 11.00'e kadar, şiddeti 2,5 ile 5,5 arasında değişen 300'ün üzerinde artçı deprem kaydedilmiştir.

Söz konusu depremde, maalesef, 43 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 318 vatandaşımız da, çoğu hafif şekilde olmak üzere, yaralanmıştır. Çok sayıda konut, işyeri, kamu binası ile ahır ve samanlık gibi değişik barınaklar, farklı derecelerde hasara uğramıştır. Bunun yanı sıra, çok sayıda büyük ve küçükbaş hayvan telef olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünyanın en aktif fay hatları üzerinde bulunan ülkemiz, 17 Ağustos 1999 Marmara, 12 Kasım 1999 Düzce, 3 Aralık 1999 Erzurum-Şenkaya, 6 Haziran 2000 Çankırı, Ankara-Çubuk, 15 Aralık 2000 -yani, bundan yaklaşık onüçbuçukay önce- Bolvadin, Sultandağı, Akşehir ve 25 Haziran 2001 Osmaniye depremlerinin ardından bu defa da, biraz önce ifade ettiğim noktada 6,1 şiddetinde olan bir depremle, yine, maalesef derin bir üzüntü daha yaşamıştır. Yüce Allah'tan, milletimize bu tür doğal felaketleri bir daha yaşatmamasını niyaz ediyorum.

Hepimizce malum olduğu üzere, Türkiye, jeolojik yapısı itibariyle deprem kuşağında yer almaktadır. Onun için "deprem olur mu" ya da "olacak mı" düşüncesini bir kenara bırakarak, bu tür felaketlere karşı, ülkemizin her köşesinde hazırlıklı ve duyarlı olarak, gereken her türlü tedbiri almak mecburiyetindeyiz.

Ne yazık ki, deprem felaketlerinin nerede, ne zaman ve ne boyutta olacağı henüz bilinememektedir. Keşke, olacak olan depremleri daha önceden tespit etmeye yönelik bir teknolojiye ve teşkilatlanmaya sahip olunabilseydi.

Depreme karşı en önemli tedbirin, depreme dayanıklı yapı yapmak olduğu gerçeğinden hareketle, 57 nci cumhuriyet hükümeti döneminde hazırlanan Yapı Denetimi Kanunu ve Zorunlu Deprem Sigortasına Dair 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkarılmasıyla ne kadar isabetli davranıldığını burada bir kere daha belirtmek gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üzücü deprem felaket haberinin hemen ardından saat 09.15'te Bakanlığım Afet İşleri Genel Müdürlüğü tüm yetkili elemanlarıyla birlikte Genel Müdürlükteki görevinin başında bulunan kriz masası elemanlarıyla harekete geçerek ortak davranmaya başlamıştır.

Saat 10.00'da, Devlet Bakanı Sayın Reşat Doğru'yla beraber, Afet Kriz Merkezinden aldığım iki deneyimli elemanla, karayolunu takiben deprem bölgesine hareket ettim.

Saat 12.00'de, Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz ve İçişleri Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen helikopterle, bilahara, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit saat 14.00 civarında yine helikopterle ve Sağlık Bakanımız Osman Durmuş Bey de Adana-Konya hattından karayoluyla olmak üzere deprem bölgesine ulaşmışlardır.

Depremin ikinci günü, yani 4 Şubat 2002 tarihinde de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli, Devlet Bakanı Sayın Faruk Bal, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp ve  Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu bölgeyi ziyaret ederek gerekli tetkik ve incelemelerde bulunmuşlardır.

Bölgeye intikal eden tüm devlet erkânıyla deprem bölgesinin büyük bir bölümü gezilerek incelenmiştir. Alınması gereken tedbirlerle ilgili talimatlar, anında ilgililere verilmiştir.

Bir yandan Ankara'da Başbakanlık Kriz Merkezi alınması gereken önlemler üzerinde çalışırken, diğer yandan da ilde ve afetin yaşandığı 4 ilçede kriz merkezleri kurulmuştur. Bu merkezlerin başına deneyimli birer vali yardımcısı görevlendirilmiştir.

Afyon İl Kriz merkezi ile Başbakanlık Kriz Merkezi arasında koordinasyonu sağlamak üzere görevlendirilen Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici, aynı gün saat 16.00'dan itibaren sürekli olarak deprem bölgesinde çalışmaya başlamıştır.

Öncelikle, depremden hemen sonra, Sivil Savunma Teşkilatı, resmî ve özel arama-kurtarma ekipleri ile kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş makineleri afet bölgesine intikal ettirilmiş, gerekli çalışmalar başlatılmış ve depremin oluşundan itibaren on saat gibi bir süre içerisinde insanlarla ilgili arama ve kurtarma faaliyeti tamamen sonuçlandırılmıştır. Yani, saat 19.00 itibariyle ölü veya yaralı herhangi bir vatandaşımız enkaz altında bırakılmamış, tamamen enkaz altından çıkarılmışlardır.

Bu arada, Sağlık Bakanlığınca Bolvadin, Sultandağı, Çobanlar ve Çay ilçelerinde birer adet seyyar hastane kurulmuş, bölgeye ilk etapta Sağlık Bakanlığınca 17 hekim ve yeterli sayıda yardımcı sağlık personeli görevlendirilerek, Bakanlıktan ve çevre illerden temin edilen ambulanslar da bölgeye sevk edilmek suretiyle, sağlık sorunlarının üstesinden gelmek üzere harekete geçilmiştir.

Bölgedeki acil ihtiyaçların karşılanması amacıyla Bakanlığımızca Valilik emrine 500 milyar Türk Lirası gönderilmiştir. Bugünkü tarih itibariyle afetlerde hane başına 75 000 000 Türk Lirası olan âcil yardım ödeneği 150 000 000 Türk Lirasına çıkarılmıştır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan Afyon merkeze 200 milyar Türk Lirası, Bolvadin, Çay, Sultandağı, Çobanlar ilçelerinden her birine 100'er milyar lira olmak üzere, toplam 600 milyar gönderilmiştir.

Diğer iller ile Kızılay tarafından bölgeye gönderilen 3 250 çadır ve 20 000 adet battaniyenin dağıtımı sürdürülmektedir. Bugün itibariyle deprem bölgesine ulaştırılması hedeflenen çadır sayısı 12 000, battaniye sayısı 35 000 ve katalitik soba sayısı da 3 500'dür. Bölgede yeterli sayıda seyyar mutfak kurularak afetzede vatandaşlarımızın yemek ihtiyaçları karşılanmaktadır.

Bu arada, bölge için, afete etkililik olurunun bugün itibariyle onaylanarak yürürlüğe konulduğunu bilgilerinize sunmak istiyorum.

Biraz önce, deprem bölgesine gelen bakanlarımız arasında Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Aytekin Beyi anmayı unuttum, kendilerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum deprem bölgesine gösterdikleri hassasiyet için.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; depremin oluşundan 45 dakika sonra Kızılay Başkanıyla kurduğum irtibat sonrasında çadır ve battaniyelerin yüklenmesine hemen başlanmış olmasına rağmen yüklenen TIR'lar, Ankara-Afyon karayolundaki trafik yoğunluğu ve ağır sis nedeniyle ancak akşam saat 19.30 sularında bölgeye ulaşabilmiştir. Yoğun sisin yarattığı güçlük ve engel halen devam etmektedir. Çeşitli kurum ve kuruluşlarca bölgeye gönderilen gıda paketleri, katalitik soba ve diğer malzemelerin dağıtımı sürdürülmekte olup, herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır.

Arama ve kurtarma çalışmaları sürdürülürken Bakanlığımızca oluşturulan teknik ekiplerce ön hasar tespitlerine başlanılmış ve kısa sürede tamamlanmıştır. Deprem bölgesinde hasar tespitlerinde bulunmak ve konteynerlerin konuşlandırılması için ve geçici iskân alanlarının düzenlenmesi amacıyla, mahallindeki personele ilave olarak, Bakanlık merkezi ile diğer illerden, ilk etapta 73 personel bölgeye intikal ettirilmiştir. Mahallinde bulunan personelle birlikte deprem bölgesinde görev yapan personel sayısı -teknik personel olarak ifade etmek istiyorum- 100'ü bulmuştur. İhtiyaç duyulması halinde gerekli personel takviyesi yapılabilmesi için her türlü önlem alınmıştır; ancak, hasar seviyelerinin tespitinde kişisel hatalara yol açmamak için, mümkün olduğunca, konunun uzmanı olan ekiplerle dikkatli bir çalışma yürütülerek gerçekleştirilmesi düşüncesindeyiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımız teknik ekiplerince yapılan ön hasar tespit çalışmalarına göre ölü sayısı; Sultandağı'nda 19, Eber Kasabasında 15, Yakasinek'te 2, Deresinek'te 1, Çay'da 5, Bolvadin'de de 1 olmak üzere, toplam 43 vatandaşımız doğrudan depremden etkilenerek hayatlarını kaybetmişlerdir.

Bölgede büyük bir çoğunluğun ayakta tedavisi mümkün olan toplam 318 vatandaşımız da yaralanmıştır.

Afet bölgesinde yapılan ön hasar tespitlerine göre hasar gören konut, işyeri ve resmî binaların durumları şöyledir: Sultandağı'nda 40 konut, 3 işyeri, 8 resmî kurum; Çobanlar'da 75 konut, 5 işyeri, 2 resmî kurum; Çay'da 85 konut, 200 işyeri, 3 resmî bina; Sandıklı'da 6 konut, 3 resmî bina; Bolvadin'de 65 konut, 22 işyeri, 10 resmî kurum; Afyon merkezde 38 konut, 15 işyeri, 8 resmî kurum; Şuhut'ta 31 konut, 1 işyeri, 2 resmî kurum ve genel toplamda 340 konut, 246 işyeri ve 36 resmî kurum binası olmak üzere, 622 adet konut, işyeri ve kamuya ait bina hasar görmüştür. Bunlardan 71 adet bina ağır hasarlı ve yıkık durumdadır.

Kesin hasar tespit çalışmalarına başlanılmış olup, bu çalışmalar sürdürülmektedir ve hedefimiz, bu hafta sonuna kadar bu çalışmayı tamamen bitirmek ve takiben, enkazların kaldırılması çalışmasına başlamayı düşünüyoruz.

Ayrıca, Karayolları ve İller Bankası Genel Müdürlüklerimizden görevlendirilen yeterli sayıda teknik personelle, afet nedeniyle meydana gelen yol, kanalizasyon, içmesuyu ve diğer altyapı tesislerinde meydana gelen hasarların tespiti için çalışmalara başlanılmış ve bu çalışmalar sürdürülmektedir.

Değerli milletvekilleri, bölgede geçimin tarım ve hayvancılıkla sağlanması nedeniyle, hem bölgede yaşayanların hem de Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerin kurbanlık ihtiyacını karşılamaya yönelik hayvansal üretim faaliyetlerinin yapılıyor olması nedeniyle, çöken hayvan barınakları ile çöken sanayi sitesindeki işyerleri tamamen yok olan vatandaşlarımızın geçim kaynağı kaybı eşanlamlıdır. Bu nedenle, çöken hayvan barınaklarındaki hasar tespitinin en az meskenler kadar önemi vardır. Bu durumun idraki içinde olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız, ekipler kurarak, süratle inceleme başlatmıştır. Afet bölgesinde şu ana kadar yapılan tespitlere göre, 154 ahır tamamen yıkılmış, 532 adet ahır ağır hasarlı, 359 adet orta hasarlı ve aynı sayıda ahır ise hafif hasarlı konumndadır. Yine şu ana kadar yapılan tespitlere göre, 689 adet büyükbaş, 5 516 adet de küçükbaş hayvan, maalesef, telef olmuştur. Tarım il müdürlüğünce oluşturulan ekiplerce zarar ve ziyan tespit çalışmaları sürdürülmektedir. Yapılan tespitler, henüz, genelin yüzde 40'ı düzeyindedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, 27 Eylül 2000 tarihinde yürürlüğe giren Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname uyarınca zorunlu deprem sigortası yaptırılması mecburiyeti getirilmişti. Buna göre -Hazine Müsteşarlığından alınan bilgiye göre- 1 Şubat 2002 tarihî itibariyle Afyon İli dahilinde toplam 9 671 konut için zorunlu deprem sigorta poliçesi düzenlendiği tespit edilmiştir. Hasar gören konutlardan ne kadarının sigortalı olduğu konusunda şu an için herhangi bir detaylı bilgi mevcut değildir. Bu noktada, Türkiye genelinde, doğal afetlere karşı sigortalanan konutların oranının -Türkiye geneli için söylüyorum- yaklaşık yüzde 8 civarında, Afyon'da ise, bu oranın, bunun yarısı olan yüzde 4 civarında olduğunu dikkatlerinize arz etmek istiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; köylerdeki meskenlerin ve diğer yapıların sigorta ettirilmesi, Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname kapsamı içinde değildir; ancak, yöredeki beldelerin tamamı ile ilçe merkezlerinde hasar gören binaların tamamı, köylerdeki binalarla aynı nitelikte olup, yapı niteliği itibariyle aralarında hiçbir fark yoktur. Bu nedenle, ilçe merkezlerinde beldelerde ve  köylerde depremden etkilenme biçimi aynıdır. Şimdi hükümetimizin önünde duran en önemli sorun; nitelikleri aynı olan, fakat idare biçimi farklı olan bu yerlerdeki insanlardan köylerde yaşayanlara devletin, hiçbir engel olmaksızın, Marmara Deprem Bölgesinde  ne  yapıldıysa yapılanların aynısını yapma imkânı varken, belde ve ilçelerdeki  afetzedelere 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle yardım elini doğrudan uzatamayacak olmasıdır.

Zaten, bu beldeler, adı "belde" olmasına rağmen, ne altyapı ne de üstyapı yönünden köy statüsünden kurtulamamışlardır. Ben burada, 57 nci cumhuriyet hükümetinden önceki hükümetleri suçlamak niyetinde değilim; ancak, kabul etmek gerekir ki, özellikle seçimlere yaklaşılan dönemlerde, sadece nüfus kriteri ele alınarak, yani, nüfusu 2 000'i bulan her köy, belde yapılmıştır. Şimdi bu uygulamanın zararını aynı beldeler ve ilçeler çekme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır.

Bu noktada, halen üzerinde çalışılan Yerel Yönetimler Yasa Tasarısında bu tip komplikasyonları da göz önüne alarak çalışmanın tamamlanması gerektiğini  huzurlarınızda önemle  ifade etmek isterim.

Gerek hükümetimizin gerekse Bakanlığımızın, depremden zarar gören vatandaşlarımızın, daha önce Marmara depremleri ve diğer depremlerde olduğu gibi, Afyon İlindeki afetzede vatandaşlarımızın da yaralarının bir an önce sarılması ve hasar gören yerleşim yerlerinin altyapısıyla ve üstyapısıyla inşa edilmesi ve bu şekilde yaraların sarılması hususunda elinden gelen bütün gayreti göstereceğinden kimsenin şüphesinin bulunmamasını isterim.

Depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı tekrar geri getirmek mümkün değildir; ancak, zarar görmüş vatandaşlarımızın yaralarının sarılması, üzüntümüzü bir nebze de olsa hafifletecek yegâne yoldur.

Cenabı Allah'tan, bizi bir daha böyle acı olaylarla karşılaştırmamasını niyaz eder, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Bu konuda gruplara söz vereceğim.

İlk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı'nın. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika; arz ederim; süre uzatmam yok, yerinden söz vermem yok, haberiniz olsun; bugün gündem yüklü, onu da ifade etmek isterim efendim.

Buyurun Sayın Akçalı.

DYP GRUBU ADINA RIZA AKÇALI (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afyon İlimizin Sultandağı, Çay, Çobanlar ve Bolvadin ilçelerinin Yeşilçiftlik, Yakasinek, Eber ve Dereçine Beldeleri ile, bunlara bağlı köylerde meydana gelen deprem felaketi dolayısıyla hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, geride kalan ailelerine sabır niyaz ediyorum ve bu depremde şu veya bu şekilde malını kaybedenlere, birtakım rahatsızlıklara duçar kalanlara da Cenabı Allah'tan sabırlar niyazıyla, geçmiş olsun dileklerimi Grubum adına ifade etmek istiyorum.

Sayın Genel Başkanımız da, bugün itibariyle Afyon'da ve deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın acılarını paylaşmak üzere, heyetteki arkadaşlarımızla birlikte ziyaretteler.

Bu arada, tabiî ki, deprem üzerinde önemli çalışmaları olan değerli hoca Aykut Barka'ya da, Allah'tan rahmet niyaz ediyorum.

Tabiî, deprem bölgesinde hemen lazım olan çadır, battaniye, katalitik soba, ilaç, gıda, giyecek gibi ihtiyaçlar peyderpey bölgeye gönderiliyor, gidiyor. Bunlar, daha önceki depreme göre biraz daha tecrübe kazanılmış vaziyette yapılıyor, bundan dolayı memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum; ancak, ufak tefek arızalar yine var. Mesela, biraz önce televizyonlarda izledik, katalitik sobalar gitmiş, ancak tüpgaz yok; gaz olmadığı için de katalitik sobaları yakma imkânı olmamış. Bu gazın bir an önce gitmesi, dağıtılması ve sobaların bir işlev görmesinin sağlanması gerekir diye ifade etmek istiyorum. (DSP sıralarından "Onlar da gitti" sesleri) Gayet güzel, gittiyse...

İkincisi, geçici barınma yerlerinin acilen devreye sokulması gerekir. Çadırdan sonraki kısımda buna ihtiyaç vardır. Bunun planlamasının yapılması sanıyorum ki uygundur.

Yine, 17 Ağustos depreminin ışığı altında, koordinasyon meselesine, o günkü hatalara düşmeyecek şekilde dikkat etmek, Sayın Bakanın burada anlattıklarından nispeten rahatladığımızı da ifade ederek, ama, yine de buna dikkat etmek gerektiğini söylemek istiyorum.

Örneğin, geçer sefer yerine ulaşıp da ihtiyaç sahiplerine ulaşmayan yardım malzemeleri vardı, depolarda çürüdü bunlar. Hatta daha dün akşam, önceki gün akşam televizyonlarda gördük, bunlar depolarda duruyor. Hatta bir kısmının oradaki görevliler eliyle başkalarına satıldığını falan tespit etmiş bazı televizyonlarımız. Bunların Afyon'a yola çıktığını da öğrendik. Benzer tedbirlerin, oradaki tedbirsizlikleri önleyecek tedbirlerin alınmasına ihtiyaç var.

Tabiî ki, deprem bölgesine gönderiler yardımların, bölgede kullanımının sağlanması lazım. Bu, oradaki dağıtımla ilgili bir şeydir. Yine koordinasyona gelip dayanıyoruz. Vatandaşımızın himmeti, buraya pek çok yardımın gitmesine yol açıyor, bunlar gidiyor; ama, bunların dağıtılması, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması bir ayrı beceri işidir, bir plan, program işidir, bir koordinasyon işidir. Bunun üzerinde ehemmiyetle durulmasını, bir kere daha, bir kere daha, burada ifade etmek istiyorum.

Tabiî, bölgede zarar gören insanlarımızın vergi ve sigorta prim borçları vardır; bunlarla ilgili acilen bir ertelemenin yapılması, en azından tekrar normal hayata geçinceye kadar acilen bunun gerçekleştirilmesi lazım.

Esnaf ve çiftçilerimizin, tarım kredi kooperatiflerine, esnaf kredi kooperatiflerine ve bankalara olan kredi borçları vardır; bunların ertelenmesi, dondurulması işlemini derhal yapmak gerekir diye düşünüyorum.

Yine, telef olan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların tespiti, sayılması ve bunlarla ilgili, bu zararların giderilmesine dönük gerekli tedbirlerin hükümet tarafından behemehal alınması gereği vardır.

Bölge, pancar bölgesidir; pancar paralarının derhal ödenmesi konusu, sanıyorum ki, bölgedeki insanların yaralarını bir nebze olsun sarmak açısından önemlidir.

Sayın Bakan da ifade etti, deprem sigortasıyla ilgili husus; çıkan yönetmeliğe göre, beldelerdeki ve ilçelerdeki hasar gören binalardan eğer deprem sigortası yaptırmamış olanlar varsa, devlet tarafından, herhangi bir şekilde, bunların binalarına bir tazminat ödenmesi veya binalarının yapılması söz konusu olmayacak. Ancak, takdir edersiniz ki, iki yıldır, Türkiye, bir ekonomik krizin pençesinde boğuşuyor ve bu ekonomik kriz dolayısıyla, zaten hayatını idame ettirmekte müşkülat çeken bu fakir fukara insanların bir de deprem sigortasını yaptırabilmeleri son derece zordu ve yaptıramamışlardır. Bu bakımdan, bu kanun hükmünde kararnamenin derhal değiştirilmek suretiyle, bölgedeki insanlarımızın -köy, kasaba, ilçe farkı gözetmeden- bina ihtiyaçlarının karşılanması son derece önemlidir ve Doğru Yol Partisi olarak, biz, buna destek vermeye hazırız; bunu, buradan ifade etmek istiyorum.

Tabiî, bu deprem, eğer pazar günü yerine pazartesi günü olsaydı, sanayi sitesinde çalışan ve resmî kurumlarda çalışan pek çok insanla bu ölü sayısının çok daha fazla olma ihtimali vardı; bunu bir şans olarak değerlendirmek istiyorum; ama, hemen arkasından, bu sanayi sitesinin ve resmî kurum binalarının yıkılmasının nedenlerinin derhal ve ivedilikle araştırılması gereğini ifade etmek istiyorum.

Bir de kerpiç binalar var; kerpiç binalar tamam da, kamu binaları niye yıkıldı?! Sanayi sitesi niye yıkıldı 6 şiddetinde bir depremde?! Bana göre, esas sorunun özü bu.

Tabiî, Türkiye, yüzde 96'sı deprem kuşağında olan bir ülke; depremle yaşamayı öğrenmeliyiz önce. Deprem geldiği zaman değil, deprem gelmeden önce depreme hazırlıklı olmak, depremin etkilerini minimize edecek tedbirleri almak, depremden önceki tedbirler cümlesinde bunları yapmak lazım. Depremden önceki tedbirler ne kadar çok ve ne kadar sağlıklı bir şekilde alınırsa, deprem sonrası yapılacak işler de o derece az olur; çünkü, deprem anında yapılacak işler, hemen hemen sıfıra yakındır. Akıl, fen ve mühendislik önplanda olmak koşuluyla binaların yapımının sağlanması lazım. Yapı kalitelerinin son derece düzgün, gerek beton gerek demir gerek zemin ve -hazır beton burada son derece önemli- gerekse diğer işçiliklerin, mühendis odalarının gözetimi altında son derece ciddî bir denetimle yapılması lazım.

Yapı denetimi 19 ilde uygulanıyor; ama, yapı denetiminde şekil şartlarından öte, eskiye nazaran çok fazla bir değişiklik yok. Kafaları değiştirip, gerçekten depreme dayanıklı bina yapmayı, bunu doğru denetlemeyi ve bunun gereğinin bütün insanlar tarafından paylaşılmasını sağlayacak bir kamuoyu oluşturmayı Bayındırlık ve İskân Bakanlığımızın sağlaması lazım.

Kamu binalarıyla ilgili İhale Kanunu çıkarılırken burada da ifade etmiştim; müşavirlik hizmetlerinin mutlaka bu İhale Kanununda yer alması lazım. Bir tarafta işveren, kamu, diğer tarafta işi alan müteahhit ve bu ikisi arasında işin denetimini, kontrolünü yapan bir üçüncü kişi, bu da müşavirlik hizmetlerini yapacak firmadır. Bu, hakem görevini görecektir, denetim görevini görecektir ve kamu binalarının her depremde yerle bir olmasını, artık, seyretmekten bıkan insanlarımız bundan kurtulmuş olacaklardır.

Yine, arama kurtarma faaliyetleri yapan sivil toplum kuruluşlarımızın desteklenmesi, gönüllü insanların bu hizmeti yaparken gerekli araç gereç ve donanımla desteklenmesi, bunların verilmesi son derece önemlidir.

BAŞKAN - Sayın Akçalı, toparlar mısınız.

RIZA AKÇALI (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. 

Yine, iki kanunla ilgili düzenlemeyi söyleyerek konuşmamı bitiriyorum. Bu, depremle ilgili kurulan araştırma komisyonunun raporunda da var.

1580 ve 3030 sayılı belediye yasalarında düzenlemelerin yapılması suretiyle, doğal afet riskinin sorumluluğunun ve korunma tedbirlerinin mahallî idarelere intikali, bunlara uymayanlarla ilgili cezai müeyyidelerin yine buralarda ağırlaştırılarak konulması, mutlaka Mahallî İdareler Yasa Tasarısında gözönüne alınmalıdır.

5442 sayılı  İl İdaresi ve 3360 sayılı İl Özel İdaresi Yasalarında da yeniden inşa meselesinde, afet yönetimi faaliyetlerine bu yönetimlerin aktif olarak katılımını ve yerel kaynak kullanımını sağlamalıyız.

Türkiye, böyle bir felaketi tekrar yaşamasın temennisiyle, bütün Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

İkinci söz, Saadet Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Candan'da.

Buyurun Sayın Candan. (SP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

SP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afyon ve çevresinde meydana gelen depremde ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum ve yakınlarına sabır temenni ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, bölgeyi gezdim. Genel Başkanımız ve bazı milletvekili arkadaşlarımla birlikte, Bolvadin, Sultandağı, Eber, Çay, Gebeceler, Doğruöz, Çobanlar, Dişli, Salar, Sülümenli ve Hamidiye bölgelerini tamamen gezdik. Orada yapılan çalışmaları hem biraz önce Sayın Bakandan dinlemiş olduk hem de bölgede yerinde gördük.

Söyledikleri doğrudur. Orada birçok bakanlarımız bulunmuşlardır. Kendileri, devlet bakanlarımız, kriz merkezleri; hepsine şahit olduk.

Ben, burada, gördüğüm eksiklikleri ve yapılması gerekenleri, hükümete, bir kere daha hatırlatmakta fayda olacağı kanaatindeyim.

Evvela, değerli arkadaşlar, bu deprem 6 richter ölçeğinde. Dünyada, bu  ölçekte depremler olduğu zaman, hiç can kaybı olmadan, yıkılma olmadan, hasar olmadan atlatma imkânına sahipler. Bu açıdan değerlendirdiğimiz zaman, devletimiz ve toplum için, bu deprem hasarı, utanç verici bir olaydır; yani, insanlar, muhtemel bir katliamdan kurtulmuşlardır. Bu, deprem felaketi değil, sanki, geri kalmış bir ülkenin felaketi olarak maalesef karşımızdadır.

Değerli arkadaşlar, her şeyden evvel, şunu açık söyleyeyim: Sayın Bakan, burada birtakım tespitlerde bulundu; mesela, belde kuruluşlarıyla ilgili "doğrudan yardım yapılamaz" denildi. Buna katılmak mümkün değil. Zaten, gittiğimiz yörelerdeki olay şu: Betonarme binalardan ziyade, beldelerde, kerpiç ve topraktan yapılı, ahşaptan yapılı binalar yıkılmış, içerisinde oturulamaz durumda. Bu açıdan, buralara, zaten, zorunlu deprem sigortası yapma imkânına da sahip değilsiniz, yasalar buna elvermiyor; çünkü, ahşap var, toprak var. Burada sigorta yapamazsınız yani. Bu açıdan, eğer, doğrudan yardım yapmayı önleyici bir yasa varsa, getirin, burada, Parlamentoda, hemen bunu değiştirelim. Buraya, doğrudan yardım edilmesi gerekir. Kaldı ki, hatırlarsınız, beldelerin kuruluşu için siyasî iradeye gerek yok; yani, Parlamento hiçbir yeri belde yapmaz. Oranın halkı müracaat eder, il genel meclisi üyelerinin kararı ve İçişleri Bakanlığının onayıyla olur bu; yani, siyaseten verilmiş olsa bile, bence, geçmişte yapılan hatalardan çok, bundan sonra ne yapabileceğimizi söylemek durumundayız.

Sayın Bakan "tüm tedbirleri almaya mecburuz. Talimatlar verildi" dediler. Talimatların verildiği doğrudur; ancak, talimatları takip etmek daha doğrudur. Birçok konuda, bürokratik engellerle, işlerin tam sağlıklı yürümediğini yerinde gördük.

Bir kere bölgede şu var: Depremden önce ekonomi insanları vurmuş; yani, birçok sıkıntılar var. Şu anda -Sayın Bakan da ifade etti; 7 000 çadırdan bahsedildi-        20 000 çadıra ihtiyaç olduğu söyleniyor. Biraz sonra örnekler vereceğim. Özellikle ısınma, sorun. Değerli arkadaşlar, bulunduğumuz yerde gece saat 10 civarında eksi 12 idi. Bu insanlar bir çadırın içinde oturuyorlar. Zemin de topraktı. Onun için, burada mutlaka katalitik soba adedini artırmak lazım. Gıda, içmesuyu yardımı da mutlaka yapılıyor; ama, bunları daha akıllıca, daha hızlı yapmak lazım.

Değerli arkadaşlar, ben, önemli gördüğüm konular üzerinde durmak istiyorum:

1. Sayın Bakan da ifade ettiler; bölgede hayvancılık var ve bu besi damları yıkılmış ve hayvanlar ölmüş. Bu insanlar Bağ-Kur'ludur ve bunların Bağ-Kur primlerinin mutlaka ertelenmesi gerekir.Arz ettiğim bu notları hadise mahallinde insanlarla konuşarak yazdım. Mesela, bana bunu söyleyen vatandaşımız, ağlayarak, 40 büyükbaş hayvanı olduğunu ve hepsinin öldüğünü, kendisinin Bağ-Kur'lu olduğunu söylüyor. Dolayısıyla, Sayın Bakan not alır. Koordine edilirken Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığını yakından ilgilendirmektedir; yani, besicilik yapan ve Bağ-Kur'lu vatandaşlarımızın prim borçlarının ertelenmesi...

2. Bu vatandaşların genelde tarım kredi ve Ziraat Bankasına borçları var ve borçlarla ilgili, zaten, tarım kredilerde erteleme var. Kemal Derviş'in de gönlünü yapmanız lazım; öyle anlaşılıyor.

Değerli arkadaşlar, yine, bölgede ihracat yapılıyor; kiraz ihracatı yapılıyor. Bu insanların gübreye ve ilaca ihtiyacı olduğunu ve maddî kayıplarının bunun telafi edilmesi gerektiğini söylediler.

Bir diğer önemli konu Tarım Bakanlığıyla ilgili. Tarımdan doğrudan destek alan çiftçilerimize, hemen bunun öne alınması gerekir; ancak, burada karşımıza çıkan sorun, borçlara karşılık kesildiği yönünde. Daha önce tarım krediye ve Ziraat Bankasına olan diğer borçları kesilmektedir.

Yine, burada önemli konulardan biri, pancar parası ödemelerinin mutlaka öne alınmasıdır. Deniliyor ki, eylül ve ekime kalırsa, bizim alacaklarımız uzarsa sıkıntı artar; yani, buraya kadarki tespitlerimizde, hükümet kendi borçlarını zamanından önce ödemelidir, uzatmaları zamanından önce yapmalıdır.

Biraz önce konuşmacı arkadaşım da ifade etti. Maalesef, Çay'ın yakınında ve 256 işyeri bulunan sanayi sitesini yerinde gördük değerli arkadaşlar. Burada, eğer, deprem hafta içinde olsaydı, rahatlıkla bir katliam olurdu. Tek kat olmasına rağmen, yıkımdan sonra baktığımız zaman, yapım hatası, çimento azlığı, beton azlığı, demirlerinin doğru ve sağlıklı olmadığı açık. Mutlaka, bu konuyla ilgili de bir araştırma yapılması gerekir.

Şimdi, burada, konut sorunu çok önemli. Şimdi, bir konuyu da hemen ifade edeyim. Daha çok, giden görevli Bakanlar, milletvekilleri, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları hep hat üzerinden gitmişler. Halbuki, içeride, beldelere indiğimiz zaman, kerpiç evlerin hep yıkıldığı görülüyor; yani, betonarmeyi birtakım tedbirlerle ıslah edebiliyorsunuz; ama, bunları ıslah imkânı yok. O zaman, bizim, burada önerimiz; bu vatandaşlara doğrudan para yardımı yapıp, ufak evlerini kendilerinin yapmalarının daha doğru olacağı yönündedir.

Yine, bu bölgede, icralar, mutlaka durdurulmalıdır; yani, icra işlemlerinin, mutlaka beklemeye alınması gerekir. Çiftlikler ve çardaklar da yıkıldığı için -burada kredi kullananlar var- onlarla ilgili bir çalışma yapılması lazım.

Bir kere, her şeyden evvel, Zorunlu Deprem Sigortasıyla ilgili  uygulamayı burada, yapmak isteseniz de yapamazsanız. O da çok önemli bir konu.

Şimdi, ben, burada, hükümet yetkililerinin bazı açıklamalarına da değinmek istiyorum. Sayın Başbakan "deneyimliydik, çabuk organize olmayı başardık" dediler. Yani, olay yerine gittiğiniz zaman, çadırlar, işte kriz merkezleri, doktorlar, birtakım acil yardımlar var; ama, şunu açık ve net söyleyeyim: Bu, merkezlerde var; ama, beldelere gittiğiniz zaman hiç yok. Mesela -biraz sonra ifade etmeye çalışacağım- hiç gidilmeyen, yani devletin hiç ulaşmadığı beldeler var. İşte, buralara gitmek lazım diye ben düşünüyorum; ama, gittiğimiz yerlerde, Sayın Devlet Bakanını, bölge milletvekillerini çalışır halde gördüğümüzü memnuniyetle ifade edeyim.

Şimdi, buraya kadar anlatmaya çalıştığım konularda, Tarım Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Bakanlığı, hazineden sorumlu Devlet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Enerji Bakanlığı; yani, bu bakanlıklarla ilgili yasal düzenlemeler veya yönetmelik düzenlemeleri yapılmalıdır. Mutlaka ve mutlaka, buralarla, bu koordinenin acilen sağlanması gerekir.

Değerli arkadaşlarım, açık ve net söylüyorum, saat 21.30-22.00 civarında, dışarıda da, çadırda da ısı eksi 11'di ve bu insanlar, üç dört aile bir çadırda. Onun için, ben, bunu ajite etmek için söylemiyor, hükümetin hızlı hareket etmesi için söylüyorum.

Bakın, şimdi, hiç uğranılmayan beldelerden birkaç misal vermek istiyorum. Mesele, Dişli Beldesinde -kimse gelmedi, vatandaşın söylediğini söylüyorum- ahşap, toprak evlerin yüzde 90'ı yıkılmış durumda. Halk geceyi dışarıda geçiriyor. Çadır ve katalitik soba acilen istenmektedir.

Mesela, Salar Beldesine uğradık, borçların taksitlendirilmesi talebi var ve çok enteresan bir cümle sarf etti, aynen vatandaşın cümlesini aldım "bankadan yüzde 55'le kredi aldık, borcu ödemeye gittik, yüzde 200 faiz uygulanmış çoluğumuzun çocuğumuzun rızkını, bankacılar elimizden aldı" diyor. Yani, vatandaşın cümlesini, aynen buradan ifade ettim.

Sülümenli Beldesinde "nüfus 6 000. Yardım çok az geldi. Hayvanlarımız öldü. Ahşap, toprak evlerin yüzde 90'ı yıkıldı. Çadır yetersiz, aşevi gerekli; 1 000 haneye 700 çadır lazım, 70 tane çadır geldi" deniyor. Yani, ihtiyacın ne kadar açık olduğu ortadadır.

Değerli arkadaşlar, buranın, mutlaka afet kapsamına alınması konusu değerlendirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayınız.

VEYSEL CANDAN (Devamla) - Tamamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ben, konuşmamı tamamlarken, Allah, bu millete acısın diyorum. Ben, hükümette yetkili arkadaşlarımın görevinin zor olduğunu biliyorum; ama, hızlı hareket etsinler.

Bakın, birçok konuları buraya, hemen gündeme getiriyorsunuz. Getirin, yazın bir maddelik bir kanun tasarısı; eğer, bu beldelere doğrudan yardım yapamıyorsanız, yapma imkânını beraber sağlayalım. Hemen, müzakeresiz, dışarıda komisyonda konuşup burada kabul edelim. Birçok konuları okumadan oyladığımıza göre, demek ki, parlamentonun bunu yapma imkânı var.

Ben, hükümete kolay gelsin derken, bölgedeki halkımızın, bir kere daha, ölenlerine Cenabı Hak'tan rahmet, hayatta kalanlarına sabır diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik'te.

Buyurun efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

AK PARTİ GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon depreminde, 3 Şubat Pazar günü Afyon'da meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ve musibetzede ailelerine ve yakınlarına sabır dileyerek sözlerime başlamak istiyorum.

Bayındırlık ve İskân Bakanımız Sayın Abdülkadir Akcan Beye de, böyle önemli bir konuyu Meclisin gündemine taşıdığı için ve böylelikle, gruplara da konu üzerinde müzakere yapma imkânı hazırladığı için, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, şu anda, Genel Başkan Vekilimiz Abdüllatif Şener'in başkanlığında bir grup milletvekili arkadaşımız -içlerinde, Afyon Milletvekilimiz Doç. Dr. Sait Açba'nın da bulunduğu bir grup milletvekilimiz- deprem bölgesinde, halkımıza başsağlığı diliyor ve orada incelemelerde bulunuyor.

Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, Amerika gezisinden bugün döndü. Yarın, kendileri de deprem bölgesine intikal edecekler; halkımıza başsağlığı dileyerek, oradaki musibeti yerinde inceleme şansı elde edecekler.

Değerli arkadaşlarım, 17 Ağustos depreminden sonra, biliyorsunuz, âdeta, devletin eli ayağı birbirine dolandı. Bu deprem esnasında -aslında, bu, her ne kadar, küçük çaplı bir deprem olsa da- bu olayların yaşanmamış olması, devletin zamanında meseleye müdahale etmesi, gerekli tedbirlerin alınmış olması, bizi büyük çapta sevindirmiştir, teselli etmiştir. Bundan dolayı, gayretleri olan bütün yetkilileri huzurunuzda kutlamak istiyorum.

Değerli arkadaşlar, buna rağmen, zamanında tedbirler alınmasına rağmen, daha kürsüye çıkmadan önce, bölgede inceleme yapan milletvekili arkadaşlarımızla telefonla görüştüm; orada tespit ettikleri bazı eksiklikleri, aksaklıkları bana bildirdiler ve bunları, huzurunuzda yetkililere iletmek istiyorum. Özellikle, can kaybının olmadığı yerlerin ciddî anlamda ihmal edildiğini ifade ettiler. Genellikle, can kaybının olduğu ilçelerimize ve beldelerimize yardımlar yoğunlaştırılmış; ama, mesela, Çobanlar İlçesi, Sülümenli Beldesi, Kocaöz Beldesi henüz çadır bile alamamış durumda. Sultandağı'nın yanı başındaki Yeşilçiftlik Kasabasında hâlâ sıcak yemek verilememiş ve köylerin birçoğuna da ulaşılamadığı ifade edilmektedir. Bunları, huzurunuzda dile getiriyorum ve başta Sayın Bakanım olmak üzere, yetkililerin buralara da en kısa zamanda el uzatmalarını istirham ediyorum.

Vatandaşın, ciddî anlamda ısıtıcı talebi vardır. Malumunuz, kış şartları, soğuklar iyice bastırdı o bölgede de. Çay İlçesinde 1 500 çadır dağıtılmış, kaymakam 3 500 çadıra daha ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. Bolvadin'e 7 tane sahra çadırı gönderilmiş; belediye başkanı dert yanıyor "biz, bu çadırları kuramadık, buradaki askerler de kuramadı" diyor. Aslında, depremden önce, sivil savunma ekipleriyle birlikte, özellikle bu çadırlarla, malzemelerle ilgili bir tatbikat yapılmamış olmalı ki, orada ciddî bir acemilik yaşanıyor ve gereken şekilde, bu çadırlar maalesef henüz kurulamamış.

Bu depremden alacağımız çok önemli dersler var değerli arkadaşlarım. Her depremden sonra, biz, genellikle, hayıflanırız; keşke şöyle olsaydı, eğer şöyle olsaydı, meğer şöyle olsaydı deriz. Biliyorsunuz, Türkçede güzel bir atasözü var "eğerle meğer evlendirilmiş, keşke diye, nurtopu gibi bir çocukları olmuş" denilir. Bu eğerle, meğerle, keşkeyle bunlar olmaz. Bizim, millet olarak, en iyi başardığımız, becerdiğimiz şey, ağıt yakmaktır.

Değerli arkadaşlarım, benden önceki konuşmalarda ifade edildi; Araplar "bade harab-ül Basra" der, biz "atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra" deriz veya at çalındıktan sonra, ahıra kilit vurmanın bir anlamı yoktur. Biz, genellikle, koruyucu hekimlik mantığıyla çalışmayız. Orman yangını çıktıktan sonra, orman yangınının yaptığı tahribatın maliyeti, söndürmenin maliyeti, her zaman, orman yangınına karşı alınacak önlemlerin maliyetinden 1 000 kat daha fazladır. Bu anlamda, depremle ilgili en ufak bir önlem almıyoruz. Bakınız, Japonya'da 6 şiddetinde bir deprem olduğu zaman, Japonları, belki, 6 şiddetindeki bu deprem gök gürültüsü kadar rahatsız eder; ancak, bizim ülkemizde 6 şiddetinde bir deprem olduğu zaman, bu, ocakların sönmesine ve yüreklerin yanmasına yetiyor; biz, buralarda yüzlerce insanımızı kaybedebiliyoruz ve milyarlarca veya trilyonlarca liralık kayıplar söz konusu olabiliyor. Niçin; çünkü, genellikle, bizim yapılarımız sağlam değil ve özellikle devlet yapıları, hırsızlıktan dolayı, çalmadan dolayı, kayırma sisteminden dolayı, maalesef, depremde en önce yıkılan binalardır. Bakınız, bugün, Yavuz Donat yazıyor; tarihî bina sapasağlam, en ufak bir çatlak olmadan ayakta duruyor, hemen yanıbaşındaki devlet hastanesi kullanılmaz durumda. Anadolu'da da aynı şeyi görürsünüz; Mimar Sinan'ın yaptığı köprüler sapasağlam ayaktadır; ama, ilkbaharda sular kabarınca, Köy Hizmetlerinin, çimentoyla, demirle, modern teknolojiyle yaptırdığı köprülerin yerinde yeller esiyor. Niçin bu böyledir; çünkü, o eski yapılarda -bakınız, çimento da yoktu, çimento bir mucize- çimentonun bile olmadığı dönemde, horasan dediğimiz o harcın içinde ahlak vardı, iman vardı, samimiyet vardı, dürüstlük vardı; ama, şu andaki çimentonun içinde ne var, çalma var, çırpma var, hortumlama var, sahtekârlık var.

Bakın, Çay İlçesinde 216 işyeri -Küçük Sanayi Sitesi- tek katlı olmalarına rağmen, 6 şiddetindeki bir depremde yerle bir olmuştur. Orada, 600 aile, geçim kapısı olan, ekmek teknesi olan işyerlerini kaybetmiştir ve gariptir ki, bu sanayi sitesini inşa eden Tavşanoğlu firması, Afyon'un merkezindeki ikinci sanayi sitesini de inşa eden aynı firmadır. Burada, başta Sayın Bakanıma ve yetkililere sesleniyorum: Bu firmanın yaptığı bütün yapılarla ilgili yeniden ciddî bir denetimin yapılması lazım ve Afyon'daki Küçük Sanayi Sitesinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor. Allah korusun, demek ki, en ufak sallantıda, yine, aynı şeyler orada da olabilecek.

Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye'de olmayan bir şeyi huzurunuzda arz etmek istiyorum: Liberal ekonomide insan tarif edilirken, insan "homo economicous" olarak tarif edilir; yani, ekonomik varlık... Kendisi için ekonomik olan neyse onu tercih eden varlık olarak isimlendirilir. Bakınız, bu liberal ekonomide, daha doğrusu etiği olmayan ekonomide, insanlar, genellikle, yumurtasını pişirmek için komşusunun evinin yanmasına razı olurlar. Biz, homo economicousla; yani, ekonomik varlık olan insanla homo eticous dediğimiz; yani, ahlakî varlık olan insanı birleştirmek, onları bir araya getirmek zorundayız. Bizde serbest piyasa ekonomisi denildiği zaman, çalmanın, çırpmanın, köşe dönücülüğün serbest olduğu şeklinde yanlış bir tefsir vardır. Aslında, serbest piyasa ekonomisi, hırsızlığın serbest olduğu piyasa ekonomisi anlamına falan asla gelmez, gelmemelidir. Onun için mutlaka, ekonomimize ahlakî boyut katmak zorundayız, başka türlü ayakta duramayız.

Bakınız, bilim adamları, birkaç günden beri bas bas bağırıyorlar -deprem vesile oldu- "İstanbul'daki yapıların yüzde 70'i gayrinizamî, çoğunlukla kaçak olan binalardır. Allah korusun, İstanbul'da meydana gelecek bir depremde, belki 100 milyarlarca dolarlık zarar meydana gelecek, belki 100 binlerce insanımızı kaybedeceğiz." Bakınız, daha dün bir bilim adamı diyor ki: "Bugün, hükümetler, bu gayrinizamî olan yapıları bir taraftan yıkıp yapmaya başlasınlar, bunun toplam maliyeti devletimize 5 milyar dolardır; ama, deprem olduktan sonra, siz, eğer bunu telafi etmeye çalışırsanız, korkarım ki bunu yapamayız."

Değerli arkadaşlar, depremle ilgili olarak hukukî altyapımız da hazır değildir; hukukî, fizikî ve ekonomik altyapı mevcut değildir. Deprem oluyor, yara sıcakken üç gün, beş gün, Meclis Genel Kurulunda, televizyonda, toplantılarda, salonlarda ah vah ediyoruz, şunlar yapılmalıydı, şunlar edilmeliydi diyoruz, teessüf ediyoruz; ancak, bu teessüflerimiz, o ölen canları geri getirmiyor, o kaybettiğimiz servetlerin geri gelmesine ne yazık ki yetmiyor.

Musibetten ders çıkarmak akıllı insanların işidir; ama, değerli arkadaşlar, biz 17 Ağustos depremi gibi bir deprem geçirdik; ama, bu musibetten ne yazık ki ders çıkaramadık. Bu "tevekkül" dediğimiz şey, aslında, tevekkül falan değil, İslamî olarak da bu, tevekkül değil; bu, tembelliğin kendisidir. Siz, ihmalkârlığın kendisine tevekkül adı takamazsınız.

Bakınız, Eber Beldesindeki evler kerpiç olduğu için yerle bir oldular. Niçin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz.

BAŞKAN - Toparlar mısınız...

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Çünkü, oradaki yapı teknolojisi 2 000 yıl önceki yapı teknolojisidir. Bu vatandaşlarımız fakirdir, bu vatandaşlarımızın maddî durumları ancak buna elveriyor. Biz, depremle birlikte yaşayalım derken, sanki, bizim, depremle muaşaka etmemiz gerektiği falan gibi bir sonuç çıkarılıyor. Belki, birileri, bununla da, bizi, sanki, halkla dalga geçiyormuşuz gibi algılayabilir; depremle birlikte yaşamak, depreme alışmak demek, bir sefer, depreme karşı tedbirli olmak, depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etmekle başlar. Biz, elbette depremle birlikte yaşamaya alışacağız; çünkü, biraz önce de ifade edildi, ülkemizin yüzde 96'sı deprem bölgesidir.

Bakınız, şimdi, çadır dağıtıyoruz. Eksi 10, eksi 15 derecede, dağıttığınız çadırın, o insanlara, elbette bir faydası olur; ama, o insanların, o çadırlarda nasıl yaşadığını, nasıl yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz. Bugün, dünyanın modern ülkelerinde konteyner tipi evler vardır. Bakınız, özellikle Marmara Bölgesinde geçici prefabrik evler yapıldı, bunların tanesi iki üç milyar liraya mal oldu; onlar bir süre sonra kullanılmaz hale gelecekler. Halbuki, konteyner tipi evler olursa, Afyon'da deprem oldu, onları, TIR'lara koyup Afyon'a götürürsünüz, başka bir yerde deprem oldu oraya götürürsünüz.

Değerli arkadaşlarım, ben, bir hususu daha belirterek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. Şimdi, depremde maddî rehabilitasyon; depreme uğramış, musibete uğramış, depremzede olmuş insanların maddî olarak rahatlatılması, onlara barınak, yiyecek sağlanması elbette önemlidir. Bence, çok daha önemli bir husus vardır ve ülkece ihmal ettiğimiz bir şey daha vardır, o da manevî rehabilitasyondur. Ben, deprem psikolojisini, daha yatılı bölge okulundayken, ilkokuldayken, Varto ve Bingöl depreminde annesini, babasını, akrabalarını yitirmiş olan insanların ruh halinde, daha çocukluğumda yaşamış bir insanım. 1976'da Çaldıran - Muradiye'de meydana gelen depremde bir lise öğrencisi olarak, kurtarma ekiplerine gönüllü katılmış birisi olarak şunu gördüm orada: İnsanların, ekmek kadar, barınak kadar orada manevî teselliye ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla, manevî rehabilitasyon kapsamında, mutlaka, psikologlardan oluşan, din adamlarından oluşan ekiplerin o insanları manevî olarak teselli etmesi lazım; onları, yaşama sevincini yitirmiş, dünyaları altüst olmuş bu insanları manevî olarak da takviye edecek ekiplerin oluşturulması gerekiyor. Bana göre, bu, maddî rehabilitasyon kadar önemli olan ve mutlaka yapılması gereken bir şeydir.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, üç dakika olmuş, ben de atladım; diğer arkadaşlarıma bu imkânı vermedim, toparlarsanız memnun olurum, lütfen.

Buyurun.

HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Ben de diğer arkadaşlarıma katılıyorum, özellikle bu Çay'da işyerlerini kaybeden vatandaşlarımızın vergi borçlarının ertelenmesinin, bunların kooperatife olan borçlarının ertelenmesinin, hayvancılık yapan insanların ve kaybı olan insanların bu kayıplarının telafi edilmesinin de gerekli olduğunu söylüyoruz. AK Parti olarak, bu konuda getireceğiniz bütün önerilere hazır olduğumuzu ve katkıda bulunmak istediğimizi huzurunuzda arz etmek istiyorum.

En derin saygılarımı sunuyor ve yine vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yaralılara şifalar diliyorum.

Saygılarımla efendim. (AK Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Anavatan Partisi Grubunda.

Afyon Milletvekili Sayın Halil İbrahim Özsoy; buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon'da meydana gelen deprem dolayısıyla Yüce Meclise bilgi veren ve gruplara da konuşma hakkı tanınmasına vesile oldukları için Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanına teşekkür ediyorum. Ben, bu konuda Anavatan Partisi Grubunun ve şahsımın düşüncelerini arz etmeye çalışacağım; Grubum ve şahsım adına da hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Lafgelimi "ayağının tozuyla" derler, ben, ayağımın çamuruyla bugün saat 14.00'te helikopterle hareket ederek bu toplantıya yetişmeye çalıştım. Hepinizin bildiği gibi ve benden evvelki konuşan arkadaşlarımın da ifade ettikleri gibi, Afyon, 3 Şubat 2002 Pazar günü saat 9.11'de, Richter ölçeğiyle 6 şiddetinde bir deprem yaşamıştır. Bu depremde 15'i Çay-Eber Kasabamızda, 8'i Sultandağı'nda, 4'ü Yeşilçiftlik'te, 2'si Çay'da, 2'si Bolvadin'de ve diğerleri de başka kasaba ve köylerde olmak üzere 43 vatandaşımızı kaybettik. Ben, bu depremde vefat eden Afyonlu hemşerilerime Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Ayrıca, bu arada, 380 vatandaşımız, şu veya bu şekilde, ya kaçarken ya enkaz altında kalarak yaralandı. Şu an itibariyle, bugün saat 14.00 itibariyle bunların büyük bir kısmı ayakta tedavi olarak sağlıklarına kavuştular. 19'u Afyon Devlet Hastanesinde ve 3'ü de yoğun bakımda olmak üzere 22 vatandaşımız tedavi altındadır. Onlara da huzurlarınızda acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, pazar günü meydana gelen depremde, yalnız can kaybı değil, aynı zamanda mal kaybı, özellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvan kaybı ve binalarda büyük hasarlar meydana geldi. 380 mesken, 246 işyeri ve kamuya ait 36 bina hasar gördü. 6 şiddetindeki bir depremde bu kadar büyük hasar oldu! 4 ilçemiz, 7 beldemiz ve 30 köyümüz bundan zarar gördü.

Ben, pazar gününden itibaren, depremi haber alır almaz gittiğim Afyon'dan bugün saat 14.00'te döndüm. 4 ilçe, 10 belde ve 30 köye, tek tek ulaşarak, hem geçmiş olsun dedim hem de devletin, hükümetin ve Yüce Meclisin Afyonluların yanında olduğunu ifade etmeye çalıştım.

Tabiî, Türkiye büyük depremler geçirdi, 1999'da 2 büyük deprem geçirdi ve o zaman hükümetin geç intikali birçok eleştiriye sebep olmuştu; ama, bu defa, gerek hükümet gerekse muhalefet ve siyasîler, aynı gün olmak üzere, Afyonlulara geçmiş olsun demek, onların acılarını paylaşmak için âdeta seferber oldular. Başta, Sayın Başbakan Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli ve bugün de sabahtan saat 14.00'e kadar köy köy, belde belde beraber dolaştığım Başbakan Yardımcısı Genel Başkanım Sayın Mesut Yılmaz ve bakanlar... Pek çok bakan arkadaşımız, gerek genel başkanıyla gerekse tek olarak geldiler. Aynı bölgeye üç gün içerisinde iki defa gelen Sayın İçişleri Bakanına ve dün, pazartesi itibariyle, bütün beldeleri benimle beraber dolaşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına ve diğer bakanlara, huzurlarınızda, bir Afyonlu olarak, Afyon halkı adına teşekkürlerimi arz etmek istiyorum.

Tabiî ki, her gelen "yaralar sarılacak" diyor. Biraz evvel ayrıldığım Afyon'da halkın hâlâ pek çok ihtiyacı karşılanamadı. Karşılamayan müesseseler bir tarafa, vatandaş, muhatap olarak siyasîleri sorumlu tutuyor ve onlardan talep ediyor. Şurası Afyon... Sesinizi biraz yükseltseniz duyulacak yer. Kızılayın depoları Ankara'da. Valinin talebi 20 000 çadır, bugün saat 14.00'e kadar Afyon'a giden 4 000 çadır; yani, beşte 1 oranında. Deprem Afyon'da oldu, Muş'ta değil, Kars'ta değil, Erzincan'da değil, Hakkâri'de değil; normal bir vasıtayla ikibuçuk saatlik bir yerde oldu.

Gönül isterdi ki, ilk günden itibaren geldiler; ama, bu üçüncü günü tamamlamak üzere olan, gece eksi 11-12 derecelere düşen hava şartlarında o afetzedelerin tüm ihtiyaçları sağlanabilsin; fazla bir şey talep ettikleri yok, hiç olmazsa, karınlarını doyurabilsinler ve -korkularından giremedikleri meskenlerine, evlerine-  dışarıda, çadır içerisinde hayatlarını koruma altına alabilsinler. Bunu da, devlet olarak, hükümet olarak, Kızılay olarak, sivil toplum örgütleri olarak, her şeyden evvel bir vatandaş olarak karşılamak mecburiyetindeyiz.

Bütün bunlara rağmen, 1 Ekim 1995'te, Afyon, büyük bir depremi Dinar'da yaşadı. İlk gidenlerden birisi bendim ve orada 97 vatandaşımızı kaybettik, 4 000'den fazla da mesken ve işyeri yerle bir oldu; ama, o günkü hava bugün yok. O gün "devlet nerede" diye bağıranlar, bugün "Allah razı olsun, geldiler; inşallah, ihtiyaçlarımız da karşılanır" diye, sabırla, sağduyuyla, devletinden, hükümetinden, Kızılayından ve diğer kurum ve kuruluşlardan yardımları beklemeye devam etmektedirler.

Hayvancılık ve ziraat bölgesi olması nedeniyle ve özellikle de depremin büyük hasar verdiği beldelerde -Eber, Yeşilçiftlik, Sultandağı Merkez; ayrıca, Çay, Akkonak, Koçbeyli, Karamık, Karacaören ve Pazarağaç; ayrıca, merkeze bağlı Salar ve Gebeceler beldelerinde- büyük miktarlarda küçük ve büyükbaş hayvan telef oldu. Vatandaş "mal canın yongasıdır; canımı kurtardım, Allah'a şükür" diyor; ama, devletinden de, bu kayıplarına karşılık bir şeyler bekliyor.

Ben, hükümetimizin, en kısa sürede, dünkü Bakanlar Kurulunda alınan bazı kararlarla beraber, deprem bölgesindeki afetzedelere yine yardım elini, gerek vergi yönünden... O müjdeyi bugün Maliye Bakanımız Sayın Genel Başkanıma telefonla ilettiler; Gelir Vergisi ve Kurumlar Vergisinin ertelenmesi konusunda çalışmaların başlatıldığını ifade ettiler.

Ayrıca, konutların yapılması, o bölgenin, afet bölgesi gibi, afet bölgesine münhasır olanaklardan ve diğer şeylerden faydalanmasının sağlanması ve ayrıca, özellikle ifade etmek istiyorum, bundan sonra yapılacak binalarda yapı kullanım ruhsatının mutlaka ve mutlaka alınması, belediye ve Bayındırlığın, bunu, teknik olarak, çok yakından takip etmeleri... Ayrıca, özellikle camilerimiz büyük hasar gördü. Sadece Bolvadin Merkez'de 7 tane camiin minaresi ve 2 tanesinin de kubbesi ve girilmeyecek halde kolonları çatladı. O yüzden, özellikle, ibadethanelerin yapımında, teknik olarak, Bayındırlığın ve diğer müesseselerin yardımcı olmaları lazım; çünkü, çoğu, dernekler tarafından yapılmaktadır; o yüzden, camilerimizde de, yapı kullanma izninin, oturma kullanma izninin mutlaka aranmasının şart olduğunu, bu deprem, bize, bir kere daha hatırlattı.

Evet, Çay Merkez İlçemizde, maalesef, 200'den fazla dükkânın bir arada olduğu küçük sanayi sitesi yerle bir oldu. Orada, bu işi yapan müteahhit için gerekli talimat verilerek araştırma, soruşturma yapılacaktır; o, işin adlî yönü; ama, işyerlerini ellerinden kaybetmiş, şu anda, çırağıyla, ustasıyla, kalfasıyla eli boş kalmış, Bağ-Kur primini, sigorta primini ödemeyi düşünen vatandaşlarımıza da, Çaylı vatandaşlarımıza da, hükümetimizin, karar alarak, bir an evvel, yardım elini uzatmasını bekliyoruz.

Ben, özellikle, bu depremde, daha evvel Dinar depreminde de başarılı çalışmalarıyla Dinarlıların kısa zamanda normale dönmesini sağlayan, başta Sayın Valimize ve Afyon'da çalışan daire müdürlerine, bürokratlara teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

HALİL İBRAHİN ÖZSOY (Devamla) - Şunu ifade etmek istiyorum: Artık, Afyon'da bir deprem olmuştur, bir yara açılmıştır. Bu yarayı sarmak için, sadece, maddî destek değil, siyasîlerin, milletvekili, muhalefet, iktidar, bakanların ve diğerlerinin, mutlaka ve mutlaka manevî olarak yanlarında olduklarını ifade etmek için, mutlaka, onların aralarına gitmelerini istiyorum. Bir iş, sadece, parayla, Sosyal Dayanışma Fonundan gönderilen 600 milyarla falan hallolmaz. Bu, bir gönül meselesidir. Gönülleri kırılmıştır. O yüzden, bunların bu gönül kırıklığını ortadan kaldırmak, yine eski hayatlarına şevkle, heyecanla döndürmek için, insan olarak, Türk olarak, vatandaş olarak hepimizin görevidir diyorum.

Tekrar, Afyon halkına geçmiş olsun diyorum ve hepinizi, Grubum ve şahsın adına saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi söz sırası Demokratik Sol Partide.

Afyon Milletvekili Sayın Gaffar Yakın, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA GAFFAR YAKIN (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum ve bu depremde canlarını kaybeden hemşerilerimize Cenabı Allah'tan rahmet, kalanlarına başsağlığı diliyorum. Allah, bir daha, böyle acıları kimseye, ülkemize göstermesin.

Böyle bir acıyı yaşamak istemezdik; ama, yaşandı ve bu sefer, devletimiz, hükümetimiz, tüm insanlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız, Gölcük ve Sakarya depremlerinden çok daha etkili bir tarzda Afyon'a koştular. Sayın Başbakanımıza, başbakan yardımcılarımıza, bakanlarımıza; Sağlık Bakanımıza, köy hizmetlerinden sorumlu Devlet Bakanımıza, Çevre Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza ve özellikle, son 50 saat devamlı beraber olduğum Devlet Bakanımız Hasan Gemici'ye Afyonlular ve şahsım adına teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, bu deprem, Gölcük veya diğer depremlerle kıyaslandığında o çapta büyük bir deprem değildi ve bu depremin ana hattı Sultandağı fay hattında insanlarımızı yıkan fakirlik oldu. Bugün, belki, 43 insan yerine, çok daha az bir sayıda insanımız hayatını kaybedecekti. İnsanlarımız, Eber'de, Sultandağı'nda, kerpiç evlerde oturdukları için, o evlerin altında kaldılar.

Bir taraftan fakirlik belimizi kırdı, diğer taraftan -hep birlikte görmüş olduğumuz şey ve artık sona ermesini canı gönülden arzu ettiğimiz şey- bazı müteahhitlerimizin hırsızlıkları bizi bir kere daha utandırdı. Arkadaşlarımız baktılar ki, kolonlardaki bağlantı telleri dahi bağlanmamış. İşte, bu tip müteahhitler... Dua edelim ki, bu deprem pazar günü oldu, yoksa, çok daha büyük bir facia olacaktı. İnşallah, bu son olur ve Türkiye'nin fakirlik kaderi ve yolsuzluk kaderi, bu depremle birlikte gömülmüş olur.

Son Gölcük depreminden sonra Başbakanlıkta kurulan Acil Hizmet Genel Müdürlüğünün ve İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün... Acil kurtarmada, Afyon'da, herhangi bir sorun yaşanmadı. Pazar akşamına geldiğimizde, kurtarılamayan, ulaşılamayan bir enkaz yoktu ve enkazların altında kalan canlı veya ölü de yoktu. İçişleri Bakanlığının sivil savunma hizmetleri sonucu -kurtarma ekipleri Ankara'dan geldi, Bursa'dan geldi, hatta, başka sivil kuruluşlar da geldi- Afyon bölgesinde, kurtarma aşamasında herhangi bir sorun yaşamadık, hatta, çok fazla insan vardı ve bu, kargaşaya sebebiyet veriyordu. Devlet ve hükümet duruma hâkimdi, Gölcük depremindeki herhangi bir sıkıntı Afyon'da yaşanmadı.

İnsanları kurtardıktan sonra, ikinci aşama, yardım malzemeleri ulaştırmak; yani, bu insanlara barınak bulacaksınız, çadır bulacaksınız, karınlarını doyuracak sıcak bir aş vereceksiniz ve ısıtacaksınız. Bu aşamada, Türkiye'de, Kızılay görevlendirilmiş ve Kızılay -hakkını da teslim etmek gerekir- kendi kapasitesi ve çapları içerisinde, yapabileceğinin maksimumunu yaptı. Biz, Afyon'da maksimum 12 000 çadır hesapladık, dün akşam itibariyle 7 000 çadır bölgeye sevk edilmiş ve 5 000 çadır da insanlarımıza dağıtılmış vaziyetteydi.

Bütün bu görevlerin tek başına Kızılaya devredilmesinin, Kızılayla ilgili Meclis araştırmasının tekrar gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyorum; ama, Kızılay yöneticilerine ve dün akşam da aramızda olan Yönetim Kurulundan Fadıl Beye de, burada özellikle teşekkür etmek istiyorum.

Kızılay, kendi çapında, depremin, evet can kaybının az olduğu yerlere, olmadığı yerlere... Bizim yapılarımızın çürüklüğünden dolayı birçok binamız tahribat gördü ve insanlarımız evlerine giremediler; ama, Kızılay, depremin asıl merkezi olan Eber bölgesinde, Sultandağı'nda hemen yemek çıkarmaya başladı ve bölge de, 10 000 kapasiteli bir yemek imkânına kavuşmuştu; Sultandağı'nda ve Eber bölgesinde Kızılay yemek veriyordu. Dün akşam Fadıl Beyle tekrar görüştüğümüzde, bugün için Çobanlar'da Sülümenli'de, Gebeceler'de ve Yeşilçiftlik'te, tekrar sahra tipindeki yemek imkânını sağlayacaklarının da sözünü verdiler; bugün gerçekleştirilecekti.

Kızılay, bugün itibariyle bölgeye 35 000 battaniye sevk etti. Ayrıca, Sayın Bakanımız Hasan Gemici'nin Uşak Valisine direktifleriyle, Uşak'tan -Uşak Valiliği kanalıyla alınarak- 20 000 tane battaniye geldi. Yani, bugün itibariyle toplam battaniye sayısı 55 000'dir.

Yine Kızılayın hedeflerine göre, bugün 10 000 çadıra -dün akşam 7 000 civarındaydı- ulaşılacaktı. Sayın Bakanımızla sabahleyin gelirken, Ankara'dan Afyon'a doğru giden 30'dan fazla TIR gördük. Bir TIR 75 çadır alıyor. Yani, buna göre hesap yapılacak olursa, asgarî 130-140 TIR'a ihtiyaç vardı. TIR bulmakta sıkıntı çektikleri için askerî TIR'lar devreye girdi. Bu bakımdan, askeriyemize de tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Katalitik soba... 4 000 katalitik soba bölgeye sevk edildi. Evet, denilenler doğrudur, bu katalitikler geldiğinde tüpleri yoktu. Yani, şunu söylemiyorum: Organizasyonda süperdik, en ufak bir hatamız yoktu... Böyle çaptaki bir depremde Türkiye geneli şartlarındaki Türkiye bürokrasisini ve sistemini organizasyon açısından değerlendirdiğinizde normalin üzerindeydi; ama, dakik ve saat tarzında işleyen hatasız bir organizasyon vardı da diyemiyorum; çünkü, katalitiklerin tüpü yoktu. Afyon Valiliğinin 4 - 5 000 tüpü aynı anda bulması zordu. Sağdan soldan, Genel Müdürlüklerden Sayın Bakanımız Hasan Gemici'nin direktifiyle tüp temin edildi.

Yemek sorununda Kızılay 10 000'i hedeflemişti, dediğim gibi; Sultandağı ve Eber'de insanlarımıza yemek verdi. Çay - Merkezde ise 2  000 yemeklik bir aşhaneyi kuran İzmir Büyükşehir Belediyesine de ayrıca teşekkür etmek istiyorum.

AKUT olarak Antalya'dan gelen kurtarıcılara, Akşehir izcilerine, Eber'deki yemekhaneyi gönderen Afyon Belediye Başkanlığına buradan teşekkür etmek istiyorum.

Sayın milletvekilleri, bir konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben, bölgenin bir milletvekili olarak -Sayın Hasan Gemici bu konularda çok tecrübeli bir bakanımız- Sayın Bakanla konuşmalarımızdaki tespitlerimiz şu oldu: Biz, diğer illerden ve halktan, beklediğimiz oranda bir yardım göremedik; yani, yiyecek noktasında beklediğimiz oranda bir yardım yoktu. Dün akşam yiyecek dağıtma merkezinde elimizde hiçbir gıda kalmamıştı. Yiyecek dağıtma noktasında sıkıntıya düşünce, Sayın Bakanımızın verdiği direktifle Afyon Borsasına telefon açtık ve 1 kilo peynir, 1 kilo zeytin, 1 litre süt ve helvadan oluşan bir paket hazırlattık. 5 000 paket dedik; ama, 1 000 paket geldi; akşam dağıtıldı. Yani, halkımızın, Gölcük depreminde görmüş olduğumuz hassasiyetini ve durumunu bu depremde göremedik.

Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici ile birlikte pazar günü saat 16.00'dan bugün saat 09.30'a kadar bölgedeydik; Sultandağı'nın Yeşilçiftlik'ini, Eber'i, Çobanlar'ı, Sülümenli'yi, birlikte, pazar akşamı gece 01.30'a kadar dolaştık. Kriz masası oluşturuldu. Biraz  sonra ona tekrar döneceğim; çünkü, kriz yönetimiyle ilgili birtakım tespitlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Pazartesi günü Sayın Bakanımız 600 milyarlık bir yardım gönderdi, tüm belediye başkanlarıyla durum tespiti yaptı, çadır ve yemek durumlarını ayarlamak üzere koordinasyonu gerçekleştirildi, Bolu'dan ve İzmit'ten de TIR'larla 75 tane konteyner bölgeye sevk edildi. Şu anda bölgede katalitiğe, yemeğe, gıdaya ihtiyacımız var; yok dersem yalan olur; çünkü, ben, gidip o insanlarla tekrar yüzyüze geleceğim.

Esnaflarımızın ve köylülerimizin borçlarının vergileri için hükümet tarafından gerekli önlemlerin alındığına inanıyorum. Deprem sigortası sonucuyla sorun çıkacaktır, bunu aşmamız lazım. O Eber'deki insanlara yeni bir Eber kurmak zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız efendim...

GAFFAR YAKIN (Devamla) - Sayın milletvekilleri, Konya Büyükşehir, Meram, Selçuklu Belediyeleri de ekmek ve gıda gönderdiler, onlara da teşekkür ediyorum.

Çıkarılacak dersler: Fakirlik ve müteahhit hırsızlıklarına artık bir son vermek gerekiyor. Türkiye depremle yaşayacak; ama, yapmış olduğumuz konutların sağlam olması ve sıkı kontrolden geçirilmesi gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak çok önemli olan iki konuyu bilhassa belirtmek istiyorum; bunlardan ders çıkaralım.

Birincisi, kriz yönetimlerinde, mutlaka, acil, profesyonel yöneticilere ihtiyacımız var. Yani, hiç o tip bir olayla karşılaşmamış yöneticilerle bu krizleri götürebilme imkânınız yok.

İkinci bir husus; evet, siyasîlere ve bütün liderlere, ben, teşekkürlerimi sunuyorum; ama, şunun da altını çizmek istiyorum ki, deprem olmuş, siz, tıpkı yoğun bakımda yatıyorsunuz ve bir taraftan halkı kurtarmak, gıda götürmek çadır bulmak zorundasınız ve Türkiye'nin bürokratik işleyişinde de en tepede vali var veya bir yönetici var. Şimdi, gelen siyasetçilerin, gelen misafirlerin başımızın üstünde yeri var; ama, gelen misafirler tamamen valinin vaktini alıyorlar, krizde karar mekanizması işlemiyor. Onun için, biz, deprem üzerinde bir siyaset, içtenlikle olmasını istemiyoruz, hiçbirimiz bunu istemiyoruz; ama, bunun bir yöntemini bulup çözmemiz lazım. İnanın, yeminle söylüyorum, o gelen ziyaretçiler, faydadan çok zarar veriyor; karar mercileri işlemiyor, sorunlar çözülemiyor, profesyonel yöneticiler yok, valilerimiz iş yapamaz duruma geliyor.

Çobanlar'a dün akşam itibariyle 225, Yeşil Çiftlik'e 100, Sülümenli'ye 70 çadır gönderdik. Buradaki hasarlı raporlarını bizatihi Sayın Bakanımız kendi elleriyle tuttu; ama, dediğimiz gibi, geçmişe nazaran daha iyi bir yönetim sergilendi, geçmişe nazaran, devletimiz ve hükümetimiz çok daha iyiydi; ama, gönlümüz, çok daha ideallerini istiyor, çok daha güzellerini yapmak istiyor ve bunu yapmaya da mahkumuz, bunu gerçekleştirmeye mecburuz diyorum.

Cenabı Allah'tan, tekrar, ölenlere rahmet diliyorum ve Cenabı Allah, bir daha böyle depremleri ülkemize göstermesin.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Müsavi oldu efendim; 2,5 dakika size, 2,5 dakika iktidara eksüre verdim.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) -Ona bir şey demiyorum.

BAŞKAN - Adaletime bir şey söylüyorsanız...

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Adaletinize sözümüz yok efendim.

Sayın Yakın, genellikle, Afyon dışındaki halktan, gerekli şekilde gıda ve ısıtıcı gibi desteklerin yeterince alınmadığı söyledi.

BAŞKAN - Sayın Yalman da burada itiraz etti; ama, Kâtip Üye olarak görevli olduğu için söyleyemedi; Konya gönderdi.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Değerli Başkanım, Gölcük depreminde, hayırsever vatandaşlarımız ve sivil toplum örgütleri yardıma koştular; fakat, devlet, orada da merkeziyetçi ve tekelci anlayış sergileyerek onları men etti. Dolayısıyla, orada men edilen insanlar, bu sefer bu teşebbüste bulunmadılar. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda.

Afyon Milletvekili Sayın Mehmet Telek; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MEHMET TELEK (Afyon) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 3 Şubatta Afyon çevresinde meydana gelen depremi en fazla hisseden ve deprem bölgesine en erken ulaşan aranızdan birisi olarak tespitlerimi sizlerle paylaşmak, Afyonlu hemşerilerimin durumlarını ve yaşadıkları koşulları sizlere aktarmak üzere söz almış bulunmaktayım. Kaybettiklerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve depremzede hemşerilerime de sabır dileklerimle, Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bendeniz, 1995 yılında Dinar'da yaşanan depreme Afyon'dan giden ilk hekim, daha sonra, Marmara ve Düzce depremlerinde de milletvekilliği sıfatımı bırakıp üç hekim arkadaşımla beraber hekimlik yapan ve bu nedenle, depremin ilk günlerindeki paniğe alışkın deprem tecrübesi olan bir milletvekili arkadaşınızım.

3 Şubat saat 9.10'da sarsıntıyla uyandıktan sonra, 9.30 civarında Afyon Belediyesinden merkez üssün Bolvadin ve çevresi olduğunu öğrendikten sonra, bölgeye intikal ettim; üç saat öncesine kadar bölgede hemşerilerimin dertlerini bizzat dinleyerek, müşahede ederek huzurlarınıza geldim. Depremin boyutları, kapsamı, verdiği hasar, Sayın Bakan ve milletvekili arkadaşlarımca fevkalade güzel anlatıldı; fakat, şunu aktarmak, şunu belirtmek isterim ki, deprem, düşündüğümüzden ve anlatılanlardan farklı olarak, maalesef, ikinci ve üçüncü artçıl depremlerden sonra özellikle Çobanlar, Kocaöz, Kale, Maltepe Köylerimiz, Işıklar, Sülümenli, Gebeceler, Değirmenayvalı ve Salar çevresinde, can kaybı olmamakla beraber, şiddetli büyük hasar meydana getirmiştir. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum.

Ben, sizlere, bu zamana kadar yapılanlardan değil yapılması gerekenlerden bahsedilmesi gerektiğinin, yöre halkının beklentilerini iletmemem gerektiğinin ve bu sayede, hükümete, taleplerimizi bildirmem gerektiğinin bilinci içerisindeyim; fakat, bu depremde yaşananları bu kürsüden dile getirmemek; çalışanları, görevlileri ve hükümet yetkililerinin başarılarını dile getirmemek vefasızlık olur diye düşünüyorum. Bu nedenle, birkaç dakika içerisinde neler yapıldığını özetlemek istiyorum.

Basın kuruluşlarımızda, televizyonlarımızda, hatta, bugün dış basında da yer aldığı gibi, deprem bölgesinde ilk dönemde, gerek kurtarma gerekse ilk yardım elinin uzatılmasında sadece hükümet değil, Kızılay, Sivil Savunma Acil Kurtarma Birliği, Afyon Belediyesinin Akkurt kurtarma ekiplerinin bilinçli ve çağdaş kurtarma çalışmaları sayesinde can kaybımız azalmıştır. Hatta, şunu iftiharla söylemek istiyorum; o kadar ki, deprem, saat 09.10'da olmasına rağmen akşam saat 17.00 civarında enkaz altında ne ölü  ne canlı bir hemşerimizin olmaması bizi fevkalade mutlu etmiştir.

Acımızı paylaşmak, yerinde tespit etmek amacıyla bizleri yalnız bırakmayan Sayın Başbakanımıza, Başbakan Yardımcımız Devlet Bahçeli'ye; Afyonlu hemşerim, ağabeyim, iki gününü beraber geçirdiğim  Bayındırlık ve İskân Bakanım Sayın Abdülkadir Akcan Beye; biraz önce Sayın Yakın'ın bahsettiği gibi, Kriz Merkezinde bizlerle beraber olan Sayın Gemici'ye  ve yine bizi yalnız bırakmayan sayın bakanlarımıza -ki, kabinenin hemen hemen yarısından çok fazlası, saymam mümkün değil, vakit almasın diye de saymıyorum- hatta duyup da, Uşak'tan, Niğde'den gelen milletvekili arkadaşlarıma, dostlarımıza da buradan teşekkür etmek isterim. Bunun yanı sıra, tecrübesiyle gerçekten koordineyi sağlayan başta Afyon Valimize, kaymakamlarımıza, Afyon Belediye Başkanımıza, sivil kurtarma ekiplerine de teşekkür etmek isterim.

"Yapılması gerekenler; Afyonlu hemşerilerimin beklentileri neler olabilir" diye baktığımızda, açık ve samimi olarak şunu söylemek isterim: Biraz önce Sayın Yakın'ın da belirttiği gibi, Afyon'daki bu depremde, fukaralık, en büyük hasarı meydana getiren temel sebeptir. Yıkılan evlerimizin çoğu, ahşaptır, topraktır ve maalesef, düzgün yapılar değildir.

Biz, daha önce, Mecliste, deprem sigortasıyla ilgili bir kanun çıkardık; bu kanunu burada çıkarırken, bu kanunun gerektiğine inanarak "evet" oyu verdim, bunu, açıkça söylemek gerekir; ama, burada şartlar değişmiştir. Gerek ekonomik kriz nedeniyle gerekse sürenin kısalığı, tam anlatılamaması nedeniyle, deprem sigortası yaptırmayan hemşerilerimiz çok fazladır. bunların yaraları mutlaka sarılmalı. Nasıl, Sakarya'da, Düzce'de, Yalova'da, Kocaeli'ndeki depremzedelere devletin eli uzatılmışsa, Afyonlu hemşerilerime de bu yardım elinin uzatılması gerektiğine inanıyorum. Öyle zannediyorum ki, hükümetimizin, bu konuda, bir geçici maddeyle bir düzenleme yaparak, Afyon depreminde mağdur olan insanlara yardım elini uzatmayı da düşündüğüne inanıyorum.

O arada, yine, deprem bölgesinde, bazı uygulamalarla, depremzedelerin, hiç olmazsa maddî imkânsızlıklarını azaltma doğrultusunda, ek deprem vergilerinin kaldırılmasını, kira yardımı, Bağ-Kur, esnaf kredi borçları, Ziraat Bankası borçları, Tarım Kredi borçlarının ertelenmesini, mutlaka yapılması gerekenler arasında saymamız gerekir.

Onun dışında, konutunu kendisi tamir ettirmek veya yapmak isteyenlere konut yardımının yapılmasının da fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum.

Özellikle, bu kürsüden bugün konuşan sayın vekillerimizin bahsetmediği afet kararnamesinin, mutlaka, en az üç dönem içerisinde çıkması gerekir. O yörede çarpık olan kentleşme vardır. Maalesef, çarpık kentleşme örneği olan dar sokaklı ahşap yapılardan oluşmuş beldelerin yeniden çağdaş norma kavuşturulmasının gerektiğini de unutmamamız gerektiğine inanıyorum.

Biraz önce sayın vekil arkadaşlarım, özellikle yöre milletvekillerim bahsettiler. Gerçekten o bölge, hayvancılıkla geçimini sağlayan bir bölge ve ve mutlaka... Hayvanların telafisi konusunda, Sayın Tarım Bakanımız, Afyon'da yüreğimize su serpmişler ve "telef olan bütün hayvanlar yerine getirilecektir" sözünü vermişlerdir. Bu bakımdan, ben, kendilerine şükran borcum olduğunu da belirtmek istiyorum.

Sadece bu değil, onun dışında, biliyorsunuz yöremizde o insanlar ekmeklerini evde yaparlar ve evlerinin altında buğdaylarını saklarlar. Gerek tohumluk gerekse yiyecek şeklinde buğdaylarını, erzaklarını da aynı depremde kaybettikleri nedeniyle, bu konuda da herhalde yardıma ihtiyaçları vardır.

Bu konuda, Sayın Candan çok güzel bir uyarı yaptı, kendisine teşekkür ediyorum; ama, belirtiyorum ki, doğrudan destekleme, dekar başına 10 000 000 lira, bugünden itibaren bölgede dağıtılmaya başlanmıştır. Ziraat Bankası genel müdür muavinlerinden iki arkadaşımız, özellikle deprem bölgesinde seyyar bankalar, seyyar bankalar, seyyar şubeler kurarak, bunları bugünden itibaren dağıtmaya başlamışlardır. Bunun da mutluluğunu yaşıyorum.

Ayrıca, pancar paralarının bir an önce ödenmesi için, bizim, Sayın Sanayi Bakanımıza teklifimiz olmuş, kendisi, pancar paralarının ilk defa o bölgede dağıtılacağı konusunda bizlere söz vermişlerdir. Bunu da, buradan hem sizlere hem de sayın milletime, Afyonlulara bildirmek isterim.

Çay Küçük Sanayi Sitemizden epeyce bahsedildi. Gerçekten 1994 yılında bitmiş, 1995'te kesin kabulü yapılmış olan sanayi sitemiz, anlatılması mümkün olmayacak bir yapıda. Ben, bunu, Sayın Sanayi Bakanlığımızla görüşmemde, Sanayi Bakanlığımızda böyle bir fonun olmadığını, bunu yapmanın müsait olmadığını; ama, hükümetin ek bir fon vererek, sanayi sitesinin yapılması konusunda kendilerinin de gayretleri olacağını belirtmişlerdir. Bu konu fevkalade önemlidir; zaten, daralan, bunalan esnafımıza, mutlaka dükkânlarını açmak, aşlarını kazanacak imkânı sağlamak zorunda olduğumuzu düşünüyorum.

Bu arada, sağlık çalışmaları konusuna da özellikle değinmek istiyorum. Dün itibariyle, gece saat 03.00'te sağlık müdürümüzden aldığımız rapor gereği, Afyon'da bütün beldelerimizin suları kontrol edilmiş ve herhangi bir enfeksiyona rastlanılmayacak şekilde temiz çıkmıştır. Yani, tüm kamu kuruluşlarımız, bu depremde, Afyon'da fevkalade fedakârane çalışmışlar, yapılması gerekenleri azamî şekilde yapmaya çalışmışlardır.

Tabiî ki, biraz önce Sayın Gaffar Yakın bahsetti; Kızılay da, bu depremde, açıkça, sınıfı geçmiştir. Ben, deprem komisyonu üyesi olarak, hazırlayıp sizin huzuruna getirdiğimiz, eksiklerini bildirdiğimiz Kızılay'a, kısa dönem içerisinde toparlanması ve kısa süre içerisinde gerçekten başarıyı yakalaması nedeniyle de, şahsım adına, Afyonlu hemşerilerim adına, yöneticilerine, Sayın Genel Müdüre teşekkür ediyorum.

Sayın Hasan Gemici Bakanımızın gönderdiği 600 milyarlık yardım, ilk anda, Afyon'da, valiliğimize ve kaymakamlarımıza, hiç olmazsa, tüp konusu gibi acil yardımlar konusunda fevkalade etkili olmuştur.

Sayın Bayındırlık Bakanımız biraz önce açıkladılar; daha önce deprem fonundan yapılan aile başına 75 000 000 lira olan yardım, 150 000 000 liraya çıkarılarak, bize, fevkalade büyük bir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET TELEK (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen; sizin sürenizi de 2,5 dakika uzattım; toparlayın.

MEHMET TELEK (Devamla) - Bağlıyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim.

O nedenle de, kendisine teşekkür ediyorum.

Beldelere gidilmediğinden bahsedildi; gerçekten, orada bir hata var, bunu belirtmek zorundayım. Hatayı yapan bizleriz; çünkü, ilk anda, ben, saat 10.30 civarında Çobanlar'da herhangi  bir hasar olmadığını, bizzat Çobanlar'a giderek öğrendim. Daha sonra, deprem bölgesi olan Sultandağ ve Çay'a gittiğimizde, telefonlar kilitliydi; ama, o ismi sayılan beldeler, maalesef, ikinci ya da üçüncü artçı depremlerde -ki, şiddetli depremler olmuştu- yıkılmışlardı.

 Gerek ben gerekse oradaki acil kriz yönetimi, o beldelere ulaşmakta biraz geciktik; ilk gün gece saat 03.00'te Sayın Bakanımızla beraber o beldelerdeydik; ama, o eksiklikler bugünden itibaren gideriliyor ve yöremize, şu anda, 12 000 çadırın, 50 000 battaniyenin geldiğini biliyorum, belki, dağıtımda biraz aksamalar vardır; ama, iyiniyetle çalışılmıştır.

Ben, bu arada, gerçekten, Afyon'a gelen, bugün teşrif eden Doğru Yol Partisi Sayın Başkanına, dün teşrif eden Saadet Partisi Sayın Başkanına ve AK Partinin bugün gelen heyetine de, Afyonlu olarak teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, gruplar adına...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim?

BAŞKAN - Bendeniz bir şeyi arz edeyim, sonra size söz vereyim.

Efendim, bağımsız milletvekilleri adına bir arkadaşımıza da 5 dakikalık söz vereceğim.

Bağımsız sayın milletvekillerinden söz isteyen var mı? Yok.

Sayın Hatiboğlu, buyurun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Anayasanın 80 inci maddesine göre, her birimiz, tüm Türkiye'nin milletvekiliyiz, nereden seçilmiş olursak olalım. Dolayısıyla, bu gerekçeyle, ben, kendimi Afyon Milletvekili sayıyorum ve şu söze çok itibar ederim; marifet iltifata tabidir. Şimdi, konuşan arkadaşlarımızın -son sözcü arkadaşımız hariç- hepsi, kaç bakan gittiyse kerratla tekrar ettiler. Tabiî, olabilir, bu, bakanların görevidir, doğaldır, tabiîdir, teşekkür edilmelidir; ama, muhalefet partisi genel başkanı, bizim genel başkanımız, dün 10 bölgeye ayrı ayrı gitmiştir. Beklerdim ki, konuşan arkadaşlarımız, muhalefetten gidenlere de teşekkür etsin.

YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Etti ya, etmedi mi?!

YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Zannediyorum, şimdi Sayın Çiller de oradadır.

Ben, şimdi, Afyon milletvekili olarak, seyahate giden bütün parti temsilcilerine huzurunuzda teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, görüşecek misiniz?

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Hayır.

BAŞKAN - Peki.

Efendim, mesele anlaşıldı; tekrar başsağlığı diliyorum.

Bu arada, Sayın Akarcalı'nın gündemdışı bir söz talebi vardı; ama, sonra, böyle bir acılı günde lüzum yok diye geri çekti. Ben ifade edeceğim, bugün, hepimizin arkadaşı, muhterem bakanımız merhum Adnan Kahveci'nin ölüm yıldönümü idi; Sayın Akarcalı, onun için bir söz istedi.

Yerinizden buyurun efendim.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; teşekkür ediyorum.

Benim gündemdışı söz isteme talebim, yıllar önce, ailesiyle birlikte seçim bölgesine giderken, bir yerde, görevi başında şehit olmuş, rahmetli Adnan Kahveci arkadaşımızın anısına konuşmak ve bu vesileyle, aynı şekilde, görevi esnasında vefat eden, bir yerde şehit kabul edilmesi gereken tüm eski milletvekillerimizi de anmaktı.

Türkiye'de her meslek grubu, kendi insanına çok ciddî bir şekilde sahip çıkar. Hatta, bazı meslek grupları, normal olarak yaptıklarını, sürekli, büyük bir başarı olarak gösterirler; ama, nedense, milletvekillerimiz bundan muaf tutulurlar. Tek yapabildiğimiz, vefat ettiklerinde, Meclis önündeki cenaze törenine katılabilmektir; o da, zamanında haberimiz olursa.

Bu acılı günde, Afyon'daki bütün acılara iştirak ederken, ben de bu vesileyle, Adnan Kahveci arkadaşımızın ailesine ve çocuklarına rahmet, sağ kalanlara uzun ömürler dilerken; bu çatı altında yaşamış, bu ülkeye, bu millete, partilerine hizmet etmiş bütün milletvekili arkadaşlarımıza, hem geçmişteki çalışmaları için teşekkür ediyor hem de onlara rahmet diliyor; ailelerine de aynı şekilde bir teşekkür gönderiyorum.

Verdiğiniz söz için teşekkür ederim.

Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum.

Başta Adnan Kahveci olmak üzere, mümtaz arkadaşlarımızın, ve bu kürsüde bizi hep iyi yönlendiren Yılmaz Hocaoğlu'nun da ruhu şad olsun diyor, saygı sunuyorum efendim. Rahmet istemiştir; herkesin pirleri var, o da bizim pirlerimizden.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, son günlerde gençlerimiz arasında infiale sebep olan satanizm akımı konusunda söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Osman Müderrisoğlu'na aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

Buyursunlar efendim.

2. - Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu’nun, satanizm akımının gençler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Afyon İlimiz Bolvadin, Sultandağı, Çay, Çobanlar İlçelerimizde ve köylerinde depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar, yakın akrabalarına baş sağlığı ve yüce milletimize geçmiş olsun dileklerimi arz eder; bir daha, böyle bir felaket göstermemesini Cenabı Hak'tan niyaz eder, millet olarak, tedbirde kusur edip, takdire bühtan etmememizi de hatırlatırım.

Sayın milletvekilleri, ülkemizin bazı gençlerini kontrolü altına alan ve her geçen gün hızla yayılarak intihar olaylarına sebebiyet veren "satanizm" diye adlandırılan akımın, gençler üzerinde oluşturduğu infialler üzerinde görüşlerimi ifade etmek üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, şeytana tapma olarak nitelendirilen satanizm, çok eski çağlara dayanmakla birlikte, geçmişte tektanrılı dinlere karşı alternatif bir inanç sistemi olarak ortaçağ Avrupasında ortaya çıkmıştır. Bu inanış, temelde Hıristiyanlığı kendine düşman olarak görmekte, bu sebeple de kilise ve İncil neyi yasaklarsa bunu bizzat işleme yoluna gitmektedir. Bu inanış, cinsel sapmalar, cinayetler, kara büyü gibi temellere dayanmakta olup; uyuşturucu kullanımı, hayvanların kurban edilmesi ve kan içme gibi davranışlar bu yöndeki belirtileridir.

Günümüzde satanist düşünce Norveç'te yaygın olarak görülüyor. Satanizmin bireysel kurucusu olarak, Amerika'da, Macar asıllı göçmen bir ailenin çocuğu olan La Vey gösteriliyor. Yazdığı kitap birkaç maneviyatsız tarafından benimsenmiş.

Kitapta, satanizmin felsefesi kısaca şöyle özetleniyor: "Sonsuz kişisel tatmin için çalış. Hayatı dolu dolu yaşa. Düşmanlarından nefret et. Sana vuranı yok et. Basit bir hayat yaşa. Hayvanlar gibi ol. Şeytan, günah adı verilen düşünsel ve duygusal yücelikleri savunur. İstemedikçe kimseye akıl verme. Kendini sakın kandırma. Şefkat gibi duygulara sakın kapılma. Kendin dahil, hiç kimseye acıma."

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, satanizmle ilgili olarak, İstanbul emniyetinin hazırladığı raporda, satanizme yönelen gençlerin, dinî bilgilerinin yetersizliğine kurban gittikleri vurgulanıyor. Rapora göre, Türkiye'de satanist görüşü benimseyen -sempatizan dahil- 3 000 - 3 500 kişinin olduğu tahmin edilmekte.

Modernleşme sürecindeki bütün topluluklarda olduğu gibi, ülkemizde de, bu sürecin ortaya koyduğu birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Sanayileşme ve kentleşmeyle beraber geleneksel aile yapısında meydana gelen köklü değişim, toplumsal yapımızda ve özellikle de çocuklar ve gençler üzerinde önemli tesirler oluşturmuştur. Bunun yanında, medyanın, gençler üzerinde yanlış tesir yapan yazılı ve görsel yayınları, eğitimdeki olumsuzluklar ve özellikle de, dinî eğitim verilmesi noktasında yaşanan zaaflar ve yetersizlik ve daha birçok neden, ülkemiz gençliğinin ruhen sıkıntı içerisine girmesine sebep olmuştur.

Son yıllarda, henüz lise çağında olan gençler arasında sıkça rastlanan uyuşturucu kullanımı, intihar, çete oluşturma ve cinayet gibi olaylar ve bunların bir kısmının şeytana tapınmayla irtibatlı oluşu, satanizm denilen bu akımı gündeme getirmiştir. Köklü bir eğitim ve aile terbiyesi olmayan çocuklar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Devamla) - ... ve gençlerin, satanizme meylettiği aşikârdır. Yapılan araştırmalarda, 14 - 25 yaş arasındaki gençlerin bu tuzaklara düştüğü tespit edildi. Bu dönem, kimlik ve kişilik probleminin en çok yaşandığı dönemdir.

Bugün, dünyanın pek çok yerinde, eğitim yaşının 8 - 10 olduğu ve bu yaşların, din eğitimi de dahil her türlü eğitim için elverişli yaşlar olduğunu unutmayalım. Eğer bizler, çocuklarımıza, 15 yaşından sonra dinî eğitim vermeye çalışırsak, onlar adına yapılabilecek yanlışların en büyüğünü yapmış oluruz.

Büyük Meclisin değerli milletvekilleri, inanç, boşluk kabul etmiyor. Siz boş bırakırsanız birileri dolduruyor. Yüce dinimizi, ilahî ve peygamberî çizgilerini asla zedelemeden, Türk insanının iyi vatandaş, ailesine, ülkesine, devletine, bayrağına candan bağlı, faydalı bilgi ve hizmetlere sevdalı bireyler olmalarının şartlarını hazırlamalıyız. Türk toplumunu diğer milletlerden ayıran, ona tarihî ihtişamını, hamasi mehabetini veren, örf, âdet, ahlak, vicdanî değerleri, manevî inançları ve mukaddesleridir.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Devamla) - Bunun tek çaresi, Allah'ın insanlığa son mesajı olan Kur'an-ı Kerim'i ilkokul dördüncü sınıftan lise son sınıfa kadar, okullarımızda, ehil öğretmenlerle okutmaktır. O zaman, gençlerimiz satanizme meyletmeyeceklerdir. Devlet ve millet olarak gençliğimize güvenle bakabilmemiz, bu önlemlerin gecikmeden tam olarak zamanında alınmasıyla mümkündür.

Muhterem milletvekilleri, modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bir vecizelerinde "gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz; siz, almakta olduğunuz terbiye ve irfanla insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin en kıymetli timsali olacaksınız; yükselen yeni nesil, istikbal sizindir" diyerek gençliğin nasıl olması gerektiğini ifade etmişlerdir.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Devamla) - Mevlana Hazretleri "genç, su gibidir; neyin içine girerse onun şeklini alır" der. Yarınların sahibi olarak görüldüğü için, yarını şekillendirmek isteyenler, gençleri yaşken eğmeye, birtakım kalıpların içine sokmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle, herkes ona olta atarak elde etmek istemektedir. Gençlik, bir toplumun geleceği olduğu gibi, aynı zamanda da bir aynasıdır. Toplumun ruhundaki sıkıntıları, kaosları, buhranları, umutları, umutsuzlukları görebileceğimiz bir ayna.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

OSMAN MÜDERRİSOĞLU (Devamla) - Bir dakika, Sayın Başkanım.

Bu ayna, yakından izlenmeli ve bugünden, toplumumuzun geleceğini tehdidi altına alabilecek birtakım hastalıklara, zamanında teşhis konularak tedavisi yapılmalıdır. Bu husus, milletin seçilmişleri olarak bizlerin görevidir muhterem milletvekilleri.

İnançsızlık konusunda gerekli tedbirin alınacağı ümidiyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum; teşekkür ederim. (MHP, ANAP ve SP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Osman Hocam, ağzınıza sağlık.

BAŞKAN - Efendim, ikinci söz, doğu illerindeki sınır ticareti, Aktaş Sınır Kapısının açılması ve çiftçi borçlarıyla ilgili söz isteyen, Ardahan Milletvekili Sayın Faruk Demir'e aittir.

Buyurun Sayın Demir. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Demir, süreniz 5 dakika; ama, konunuz üç tane; nasıl idare edeceksiniz bilemiyorum.

3. - Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, hayvancılık konusunda özel sektörün de yatırım yapmasına, çiftçi borcu faizlerinin dondurularak taksitlendirilmesine, doğalgaz çevrim santralının bu ilde kurulmasına, Aktaş Sınır Kapısının açılmasına, sınır ticareti yoluyla yurda mazot girişine izin verilmesine ve bölgedeki baraj projelerinin bir an önce tamamlanmasına ilişkin gündemdışı konuşması

FARUK DEMİR (Ardahan) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; serhat ilimiz Ardahan'ın bazı sorunlarını sizlerle paylaşmak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi ve bana bu şansı veren Sayın Başkanımızı saygıyla selamlıyor; Afyon'da meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar diliyorum. Hükümetimizin ve devletimizin yaptığı çalışmaları da takdirle karşılıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Ardahan'da doğan bir çocuğun Ardahan'da yaşabilmesi için, iki temel öğede çok iyi hazırlanması lazım. Birincisi, eğitim; diğeri de iklim ve coğrafya şartlarından kaynaklanan, tek geçim kaynağı olan hayvancılığın, çağın koşullarına göre yapılandırılıp devam etmesidir. Eğitim-öğretimde son iki üç yılda geldiğimiz nokta, Ardahan anlamında çok önemli bir noktadadır. Millî Eğitim Bakanlığının uygulamış olduğu programlar sayesinde, özellikle norm kadro sayesinde, tarihinde ilk defa, öğretmen açığının, branş ve sınıf öğretmeni açığının giderildiği bir noktaya geldik. Eğitim altyapısı olarak da, yapılan yurtlar, okullar ve kapalı spor salonlarıyla, altyapı eksiğimiz, otuz yıla yakın, Ardahan'da olmayacaktır; ancak, ben, Ardahan'ın eğitiminde, Yüce Heyetinizden, Ardahan'a bir üniversite kurulması konusunda verdiğim kanun teklifine -isminin de yüzü suyu hürmetine- Genel Kurula indiğinde desteklerinizi bekleyeceğim. Doğu komutanımız, Önder Atatürkümüzün silah arkadaşı ve cumhuriyetimizin kurucularından "Boğazlar, boğazımız; Kars, Ardahan belkemiğimizdir" diyen Kâzım Karabekir Paşa adına, Ardahan'da Kâzım Karabekir Paşa üniversitesi kurulmasıyla ilgili yasa teklifim var; buna, Genel Kurula geldiğinde, sizin büyük desteklerinizi bekliyorum.

Ardahan'da ata dede yöntemiyle yapılan hayvancılığı, önümüzdeki nisan ayından itibaren değiştiriyoruz. Göle'deki TİGEM işletmelerinin Koç-Ata Grubuyla, devlet-özel sektör işbirliğiyle yeniden hayatiyet kazanması, Ardahan'ı, Göle'yi doğunun ayrıca hayvancılık alanındaki en uzman bölgesi yapmak için, Tarım Bakanlığımız, hükümetimiz, gerekli çalışmaları yapmış ve Koç-Ata Grubuyla ortak yeni bir şirket kurularak, Koç'un Ardahan'da hayvancılık sektörü üzerinde yatırım yapması sağlanmıştır. Nisan ayında inşallah yatırım başlayacaktır.

Çiftçi borçlarımız çok önemlidir. Daha önce, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve Ziraat Bankasının takibe girmiş çiftçi borçlarına yapılan 36 aylık faizlerinin dondurularak taksitlendirilmesi, kuraklıktan dolayı geçen sene hükümetimizin yapmış olduğu, bir yıl ertelenen borçlara da aynı sistemin getirilmesi için Hazinedeki çalışmayı biliyoruz. Bunun bir an önce sonuçlandırılıp, çiftçimizin Ziraat Bankasına olan hayvancılık borçlarının da bir nizama girmesini istiyoruz.

Son iki yılda âdeta Kars'tan ayrılan Ardahan İlimizin Köy Hizmetlerinin, Kars'tan aldığımız eski makinelerle hizmet vermeye çalıştığını hepimiz biliyoruz; fakat, Devlet Bakanımız Sayın Mustafa Yılmaz'ın ve hükümetimizin gayretli çalışmaları sonucu, son iki yılda Ardahan Köy Hizmetlerine 30'a yakın sıfır, yeni araç gereç alınmıştır. Asfalt şantiyesi ilk defa kurulmuştur; ancak, yeterli ödenekler ayrılamadığından, asfalt çalışması ve sularımız istediğimiz seviyede değildir. Yatırım programında, Ardahan'a özel, yeni il oluşu sebebiyle, altyapısını yeni oluşturma çabası içinde olan ilimize özel ilgi bekliyoruz.

Sanayi Bakanlığımız, maalesef, Ardahan'da organize sanayi bölgesini henüz bitirememiştir. Beş yıldır kamulaştırma çalışması devam etmektedir. Sanayi Bakanlığımızın Ardahan'a özel ilgisi gerekmektedir.

Yine, Türkiye'ye Ardahan'dan girecek olan, Posof, Damal, Hanak, Ardahan ve Göle üzerinden Erzurum'a, Anadolu'ya açılan doğalgazın çevrim santralının mutlaka, teklifimiz üzerine bir an önce Ardahan'da kurulmasını bekliyoruz.

Ardahan'da süt ve süt ürünlerinin işlenmesi, dağıtılması, en bakir alan olan ve maalesef, bugüne kadar el atılmamış en önemli geçim kaynağıdır. Ardahan halkı, henüz, sütün ticarî bir meta olarak kullanılabileceğini keşfetmemiştir. Ardahan'da yılda 169 000 ton süt üretilmektedir, bunun yaklaşık yüzde 30'u yerel küçük mandıralar tarafından işletilmekte, gerisi atıl olarak beklemektedir.

Yeni başlattığımız süt toplama merkezleri projesine, özellikle Sosyal Yardımlaşma Fonundan sorumlu Sayın Bakanımız Hasan Gemici...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FARUK DEMİR (Devamla) - Sayın Bakanım, müsaade ederseniz...

BAŞKAN - Evet... İki aydır söz istiyordunuz, onun için, müsamaha etmiyorum, hakkınızı veriyorum.

Buyurun.

FARUK DEMİR (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Süt toplama merkezleri projemize hükümetimizin, Maliye Bakanlığının, Tarım Bakanlığının ve Orman Bakanlığının Or-Köyler vasıtasıyla yardımını bekliyoruz; çünkü, Ardahan'da yıllık üretilen 169 000 ton süt atıl vaziyette durmaktadır. Bu mevcut hayvan ırkıyla, Ardahan'da yaklaşık beş-altı ay süt üretilmektedir.

Türkiye Cumhuriyetinin çıkarlarını ve Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi güçlendirecek Kars-Tiflis demiryolu projesi, Ulaştırma Bakanlığında yatırım aşamasında beklemektedir. Bunun bir an önce yapılması lazımdır ve Anadolu'yla Türkiye'yle Türk cumhuriyetlerinin daha sağlam ilişki kurabilmeleri için, Kars-Tiflis demiryolu, bölgenin büyük beklentisidir ve Türkiye'nin büyük çıkarınadır.

Ayrıca, Gürcistan'la aramızdaki ikinci sınır kapısı olan Çıldır İlçemizdeki Aktaş sınır kapısının, Türkiye tarafından bütün altyapısı tamamlanmış, ancak, Gürcistan'la olan problemlerimiz yüzünden -bizim ülke olarak problemlerimiz değil- Gürcistan'ın içişlerindeki problemlerinden dolayı kapı bir türlü açılamamaktadır; bu konuya da, tekrar, Ulaştırma Bakanlığımızdan ve gümrüklerden sorumlu Bakanımızdan ilgilerini rica ediyorum.

Tabiî, ülkemizde yıllarca yanlış yapılan sınır ticaretinin birden kesilmesi, bölgedeki, Ardahan'daki, yaklaşık 1 600 karne sahibini mağdur etmiştir. Bunların, şu anda, SSK'ya, Bağ-Kura ve özellikle  vergi  dairesine,  yaklaşık  22  trilyon  borcu  beklemekte  ve  faizleri  devam  etmektedir.  Bu 1 600 karne sahibinin, hiç olmazsa, borçlarını ödeyebilmeleri için, hükümetimizin, tekrar, ilin ve çevre illerin ihtiyacı kadar, sınır ticaretinden mazota, geçici bir süre için izin vermesi gerekmektedir.

Bölgenin en önemli yatırımı olan, bölgede sulu tarıma geçirecek, Türkiye'nin enerji ihtiyacını karşılayacak olan 4 baraj projesi, bizim hükümetimiz döneminde projelendirilmiş, yatırım aşamasına gelmiştir. Dolayısıyla, bölge, Devlet Planlama Teşkilatının 2002-2003 yıllarındaki yatırım programına, Kura master projesinin, Durançam, Köroğlu, Beşikkaya, Burmadere Barajları projelerinin girmesine beklemektedir. Çevre Bakanlığının, Kura Nehrinin Ardahan'daki bölümünü mutlaka rehabilite etmesi -Sayın Bakanımız Fevzi Aytekin'in Ardahan'a kadar geldiği, gördüğü- Kura Nehrinin Ardahan'ın içerisinden geçen bölümünü, Alabalık Deresiyle birlikte ıslah etmesi gerekmektedir.

Valilik binamızın, maalesef ki, Türkiye'de hep yanlış yapılan yatırımlar gibi, temeli atılmış; fakat, bütçesi ayrılmadığından, 1994 yılında temeli atılan valilik binasının ödeneği daha tam sağlanmamıştır. Bu sene aldığımız sözle, inşallah, Maliye Bakanlığımız ve DPT'nin desteğiyle, Ardahan il oldu, fakat, valilik binası henüz yok; bizim, üç yıldır çabalarımızla, inşallah, önümüzdeki yıl sonuç verecek.

Sayın Başkana ve beni dinlediğiniz için hepinize, Ardahan halkı adına çok teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. Sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Tabiî, Ardahan önemli bir ilimiz; ancak, baraj ve göletler için Hatay da sırada; ama, Hazine onay vermiyor. Hazine de size bağlı olduğuna göre, mektubu gönderirsiniz efendim. Hatay da bekliyor o işi.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim...

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkan, geçen hafta da, bu Mecliste, yine, sınır ticaretini konuştuk. Yine, bir iktidar milletvekili arkadaşımız, bu sorunu burada dile getirdiler.

Sayın Başkanım, bu işin çözümü kendilerinde. Niye şikâyet ediyorlar, ben bunu anlamıyorum!

BAŞKAN - Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Efendim, kabul de...

BAŞKAN - Hükümet başka, Meclis başka.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Yani, iktidar...

BAŞKAN - O zaman, gündemdışının mahiyeti kalmaz.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Çözüm görevi oradadır Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, mektup yazıyorlar...

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben, iyi bir postacıyım; adres nereye gidiyor, gönderdim zaten!

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Posta vasıtasıyla ulaşmış oldu böylece!

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü söz, çiftçilerimizin genel durumu ve doğrudan gelir desteği konusunda söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı'ya aittir.

Sayın Dağlı, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

 

4. - Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, çiftçilerimize doğrudan gelir desteğinin Adana İli ve ilçelerindeki üreticilere henüz verilmemiş olması nedeniyle çekilen sıkıntıya ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren çiftçilerimize doğrudan gelir desteği ve çiftçilerimizin genel durumu hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum. Başta, bana bu imkânı veren Sayın Başkana teşekkür ediyor, bu vesileyle, Yüce Meclisi ve ekran başında bizleri izleyen, artık sabrı kalmamış, ümidi tükenmiş değerli vatandaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Geçtiğimiz pazar günü, Afyon İlimizin bazı ilçelerinde meydana gelen deprem felaketinde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Afyonlulara ve yüce milletimize geçmiş olsun diyor, Cenabı Allah'tan, yüce milletimize bir daha böyle tabiî afetler göstermemesini niyaz ediyorum.

Hayatın gerçekleriyle hiçbir zaman karşılaşmamış, ticareti, esnaflığı, halkın ne durumda olduğunu bilmeyen zihniyetlerle yönetildiğimiz için, ülkemiz krizlerden bir türlü çıkamıyor. Bırakın geçmişte yaşananları, gün geçmiyor ki, yeni bir sorun, yeni bir kriz patlak vermesin. Hesap verecek seçmeni bulunmayanlar, halkın içine çıkmaya cesareti olmayanlar, Meclis duvarını aşamayanlar, kahramanlık türkülerini söyleyenler, nasıl, halkın dilinden anlayabilirler ki?!

Değerli milletvekilleri, içim o kadar dolu, kalbim o kadar buruk ki, her hafta üç gün Adana ve köylerini geziyorum; halkımla sohbet ediyorum diyemiyorum; çünkü, kimsenin, sıkıntıdan, sohbeti düşünecek hali kalmamış. Günbegün durum kötüleşiyor. Sunî gündemlerle halk uyutuluyor. Dolar kuru düşüyor, akaryakıt fiyatları artıyor. Bu nasıl ekonomik istikrar, bu nasıl düzlüğe çıkmak?! Her defasında söylüyoruz, eğer beceremiyorsanız, bir bilene bırakın. Yapamadığınız zaman, suçu, hemen, geçmişe yüklüyorsunuz; oysaki, geçmişin içinde boğulursunuz. Halk, geçmişini mumla arıyor. Bu halk kime güvensin, kime sığınsın? Allah, millet olarak, bizler dahil, hepimizin yardımcısı olsun. Yarın ne olacağımız bile belli değil. Hiç kimse önünü göremiyor. Neye, ne kadar zam ve vergi geleceği belli değil. Millet şaşkınlık içinde. Milleti, vergi manyağı yaptınız; yetmedi, zam manyağı yaptınız! (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Estağfurullah... Estağfurullah...

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) - 21 Haziran 2002 tarihinde yayımlanan Resmî Gazetede, çiftçiye, doğrudan... (MHP sıralarından "Sayın Başkan" sesleri.

BAŞKAN - Efendim, sürçülisandır o!.. "Manyak" kelimesini öyle kullanmadı... Yerinde değil...

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Ayıp ama!..

BAŞKAN - Evet, buyurun Sayın Dağlı.

MEHMET HALİT DAĞLI (Devamla) - ... üç ay içinde, arazisi 200 dekara kadar olan çiftçilerimize dekarbaşı 10 000 000 Türk Lirası ödenecekti. Bu başvuru üç ay içerisinde tamamlanacaktı; tamamlandı. Bu üç ayın üzerinden bile tam altı ay geçti; fakat, birçok yere ödendiğini duyduğumuz halde, Adana ve ilçelerine ödeme hâlâ başlamadı. Duyumlarımız, öncelikle, afet olan bölgelere bu paranın ödendiğidir; ama, bu para, sonuçta, çitçilere verilmiş kanunî bir haktır. Bu hakkı alabilmesi için, çiftçilerimizin başına illâ ki bir felaket mi gelmesi lazım?! Ayrıca, sizin, çiftçilere para veriyoruz diye övünmenize gerek yoktur; çünkü, bu paranın kaynağı Dünya Bankasına aittir. Dünya Bankası, İspanya çiftçisine, kuru ziraatta 27 000 000, sulu ziraatta ise 54 000 000 Türk Lirası ödemektedir; hem de sizin gibi altı ay sonra değil, peşin olarak ödemektedir. Siz, bu hakkı, kendi inisiyatiflerinizle yönlendiremezsiniz; verin bu garip çiftçinin hakkını. Ayrıca, Eylül 2001'de verilecek olan 10 000 000 lira, yüzde 90 enflasyon yüzünden, neredeyse 5 500 000 liraya düşmüştür.

Tarımda kendi kendine yeten 7 ülkeden biriyiz diye övünürken, şimdi, dışarıya el açmış vaziyetteyiz. Dışarıdan tahıl, sebze ve meyve ithal ediyoruz; çiftçiler perişan...

Gübre fiyatları, bir senede ikiye katlandı, pamuk deseniz o da öyle... Rakamlarla kafanızı karıştırmak istemiyorum; ama, maalesef, tablo bu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, 3 dakika...

BAŞKAN - Pazarlık yok.

MEHMET HALİT DAĞLI (Devamla) - Tamam Başkanım, tamam, takdirinize...

Gübre üreticilerinden alınan bilgiye göre, geçen yıla oranla gübre satışlarında yüzde 30 azalma var; bu da, yüzde 30 üretim düşüşü demektir. Hani, krizden üretimi artırarak çıkacaktık?!. Aslında, üretimi düşüren siz ve yanlış politikalarınızdır.

Ziraat Bankası, güya, çiftçinin bankası, çiftçiye yüzde 75 faizle kredi veriyor; oysa, özel bankalar yüzde 60-65 arası kredi veriyor. Bu mu ziraatın bankası olmak?!.

Her gün kapımıza gelen, bizleri arayan çiftçi ve köylü arkadaşlarımıza cevap veremez hale geldik; çünkü, ne kadar konuşursak konuşalım, hâlâ kalıplaşmış laflarla uyutuluyoruz.

Şimdi, bu kadar konuşmadan sonra Sayın Bakan çıkıp "merak etmeyin, bütün sorunlar tarafımızdan çözülecektir" masallarına lütfen girmesin; çünkü, artık, milletin, inanın, bu masallara karnı tok. Millet, artık sizden icraat da beklemiyor; millet, sizlerden bir an önce kurtulmak istiyor. Bunu, dışarıdan başka güçlerle değil, legal yollardan, önlerindeki sandıkla yapmak istiyor; ama, sizin, sandık getirecek bile gücünüz kalmamış. İşte, o yüzden diyorum ki, Allah milletimize yardım ve sabır ihsan eylesin.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Dağlı, teşekkür ediyorum.

HALİT DAĞLI (Devamla) - Ben teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, diğer sunuşlara geçiyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 adet tezkeresi vardır; okutuyorum.

 

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov’un davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Başkanı Ömer İzgi’ye refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/973)

                                   1 Şubat 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov'un davetine icabetle, beraberinde 6 milletvekilinden oluşan Parlamento heyeti olduğu halde, 6-10 Şubat 2002 tarihleri arasında Azerbaycan'a resmî ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 16 Ocak 2002 tarihindeki 52 nci Birleşiminde kabul edilmiştir.

Anılan Kanunun 2 nci maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

Milletvekilleri isim listesi

 

 

Adı Soyadı:

Seçim İli:

 

M. Zeki Sezer

Ankara

 

Yahya Çevik

Bitlis

 

Zeki Ergezen

Bitlis

 

Aslan Polat

Erzurum

 

Mustafa Verkaya

İstanbul

 

Nihat Gökbulut

Kırıkkale

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. - Hırvatistan Parlamento Başkanı Zlatko Tomcic’in, beraberindeki Parlamento heyetiyle Türkiye’ye davetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/974)

                                                                   1 Şubat 2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

TBMM Başkanlık Divanının 11 Ocak 2002 tarih ve 95 sayılı kararı ile Hırvatistan Parlamento Başkanı Zlatko Tomcic ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi kararlaştırılmıştır.

Söz konusu heyetin ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Efendim, bilgilerinize sunarken, ben de bir bilgi vereyim.

Maalesef, bürokrasiye bakın, Meclisin içerisinde nasıl çalışıyor. Dışilişkiler, yeni gönderdiği için, biz, burada yeni okuduk, Hırvatistan Meclis Başkanı, bugün, Meclis Başkanımızın davetlisi olarak buradalar efendim. Bilgilerinize sunarım.

3. - Avrupa Konseyinin Lâeken Toplantısında aldığı karar uyarınca toplanması kararlaştırılan konvansiyona katılacak asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/975)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Laeken Avrupa Konseyi geçtiğimiz aralık ayında Birliğin geleceğine ilişkin tartışmalara katılan başlıca taraflardan oluşan bir Konvansiyon toplamayı kararlaştırmıştır. Aday ülkelerin Konvansiyonun çalışmalarına bütünüyle katılmalarına ve üye ülkelerle aynı biçimde temsil edilmelerine karar verilmiştir.

Buna göre, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Konvansiyona katılması öngörülen 2 asıl, 2 yedek üyenin isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

Asıl Üyeler:

Seçim İli:

 

Ali Tekin

Adana

 

Ayfer Yılmaz

İçel

 

Yedek Üyeler:

 

 

Kürşat Eser

Aksaray

 

A. Emre Kocaoğlu

İstanbul

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu var, okutuyorum:

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2001 ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/18) (S. Sayısı : 804) (1)

 

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

 

2001 Yılı Ekim ayı başında mevcut para

:

1 118 635 280 000.-

2001 Yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında

 

 

Ziraat Bankasının aldığı para

:

34 792 953 283 000.-

 

        +                                

 

                                               Toplam

:

35 911 588 563 000.-

2001 Yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarında

 

 

Ziraat Bankasının harcadığı para

:

35 209 832 732 000.-

                                                                        =                                

 

 

2002 Yılı Ocak ayı başında Bankada

 

 

mevcut para

:

701 755 831 000.-

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2001 Yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları incelendi;

2001 Yılı Ekim ayında Ziraat Bankasındaki 1 118 635 280 000.- TL. mevcudu ile Ekim-Kasım-Aralık 2001 aylarında Hazineden 34 792 953 283 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba yatırılan meblağ 35 911 588 563 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 35 209 832 732 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ocak 2002 başında kasa mevcudunun 701 755 831 000.- TL'den ibaret olduğu Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

 

Başkan

Denetçi

Sözcü

 

 

Nazif Okumuş

Çetin Bilgir

Nural Karagöz

 

 

İstanbul

Kars

Kırklareli

 

 

Üye

Üye

Üye

 

 

Sefer Koçak

Fikret Tecer

Mehmet Arslan

 

 

Ordu

Kırşehir

Ankara

 

 

Üye

 

Üye

 

 

Alaattin Sever Aydın

 

Mehmet Ergün Dağcıoğlu

 

 

Batman

 

Tokat

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim.

Sayın milletvekilleri, bir gensoru önergesi vardır. Önerge daha önce bastırılıp, sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, önergeyi okutuyorum efendim:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığını tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Geçimini, toprağı işleyerek, hayvan besleyerek sağlayan çiftçilerimiz, Türkiye'nin iktisadî yapısına damgasını vuran bir kesimdir.

İlaçtan giyime, besin kaynaklarına kadar her türlü alanda yararlanabildiğimiz toprak ve dolayısıyla onu işleyen çiftçi, bizlerin millî servetidir.

Tarım, dünyanın her tarafında korunan, devlet desteğine de ihtiyaç duyulan bir sektördür. Dünyanın ileri ülkeleri kendi tarımlarına akıl almaz destek ve sübvansiyonlar sağlarken, onların sözcüleri durumundaki IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'den tarıma yönelik desteklerin azaltılmasını istemektedirler. Son zamanlarda, belirli çevrelerde, tarıma yönelik destekler konusunda detaylı bir inceleme yapılmadan tartışmalar yapılmakta, kamuoyu da yanıltılmaktadır.

İktidar, her alandaki başarısızlığını, geçmiş iktidarlar döneminde uygulandığı iddia edilen popülist politikalara bağlamıştır. Oysa, 1993 yılında Doğru Yol Partisinin iktidarı döneminde yeni bir yaklaşımla, büyük bir politik risk alarak, uygulamadaki zorluğuna rağmen, tütünde uluslararası düzeyde kaliteyi yakalamak ve dünya piyasalarında rekabet edebilmek amacıyla kota uygulamasına geçilmiştir. Bu uygulamayla birlikte, üreticilerin kayıplarını telafi etmek ve gelir dağılımında dengesizliklere engel olmak amacıyla prim sistemi başlatılmıştır. Böylece, hedef ve müdahale fiyatı arasındaki fark, üreticilere doğrudan prim olarak ödenmiştir. Kota artı prim uygulamasıyla tütünde kalite yükselmiş, üreticiler alternatif ürün ekimine yönlendirilmiş, tütünün ihracat imkânı artırılmış, üretim miktarında ve fiyatında istikrar sağlanmış, tütünde stoklar eritilmiş ve bu dönemde tütün yakılmamıştır. Yabancı tekeller, popülist politikalar uygulandığı iddia edilen yıllarda 4 dolar/kilogramdan aldıkları Türk tütününü, bu iktidar döneminde 2 dolar/kilogramdan almaya başlamışlardır. Tütün çiftçimizin cebine girmesi gereken alın terinin karşılığı yabancı tütün tekellerinin cebine girmiştir.

Halen ülkemizde 42 il ve 183 ilçede 260 000 hektar alanda tütün tarımı yapılmaktadır. 600 000 çiftçiyi ve 3 000 000 vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren tütün tarımı, 57 nci hükümetin uyguladığı IMF bağımlı politikalar sonucunda bitme noktasına gelmiştir.

Tütün üretiminde dünyada ikinci sırada yer alan ABD'de tütün üreticileri fiyat ve miktar yönünden desteklenmekte, Avrupa Birliği ülkelerinde ise,  kilogram başına 4,2 euro'ya kadar varan destekleme primi uygulanmaktadır. Buna karşılık, Türkiye, 30 Ocak 2001 tarihli IMF niyet mektubunda verilen taahhüt doğrultusunda destekleme alımlarını 2001 ürünüyle sona erdirecektir. Bu durumda tütün üreticisi bir boşluğa ve belirsizliğe itilmiştir. Zira, piyasa şartlarının asla oluşmayacağı, tüccarın gitmeyeceği Siirt, Muş, Hatay, Bitlis, Diyarbakır gibi illerde fiyatın nasıl oluşacağı, Tekel'in ve Tekel'e taraf olan kurumların ne olacağı, Türkiye'deki sigara üretiminde yabancı kurumlarının payının ne olacağı bilinmemektedir. Tüm bu belirsizlikler sonucunda  tütün üreticisi, yabancı tütün tekellerinin insafına terk edilmiştir.

Ziraî ürünlerde "planlı üretim" uygulayacağını söyleyip uygulayamayan hükümet, üretim fazlalığı, kalitesiz ürün, stok birikmesi ve tütün yakılması gibi bahanelerle, plansızlık ve kendi yönetim hatasının kötü neticelerinin faturasını, yine, tütün üreticisine çıkarmıştır.

Bu hükümetin yanlış uygulamaları sonucunda, tütün üreticisi son yıllarda mağdur duruma düşürülmüş, çıkarılan yasalarla üreticinin eli kolu bağlanmış ve dünya pazarlarında rekabet edemez hale getirilmiştir. Tarımdan desteğin çekilmesi, primin kaldırılması ve en son çıkarılan Tütün Yasası bunun en belirgin örneğidir. Yüzbinlerce aileyi, milyonlarca vatandaşı kapsayan bir üretim alanı, hiçbir ikâme yapılmadan tasfiye edilmektedir. Çıkarılan yasayla, Türkiye'yi dışticaret sektörünün sigara pazarı haline getirmekte, Türk çiftçisinin hukukunu yok etmektedir.

Hükümet, uyguladığı yanlış tarım politikası sonucunda sadece tütün üreticilerini mağdur etmekle kalmamış; buğday, pamuk, şekerpancarı, fındık gibi ürünlerde de üreticiye yeterli desteği vermeyerek, Türk tarımını ve çiftçisini tasfiye etmiştir.

Türk tütününü ve tütün üreticisini dışa bağımlı hale getiren, 600 000 üreticiyi ve 3 000 000 vatandaşımızı kaderiyle başbaşa bırakan, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye etmeye yönelik politikalar uygulayan, Başbakan Sayın Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri gereğince bir gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.

  Saygılarımızla.

  1.- Mehmet Gözlükaya

(Denizli)

  2.- Ali Rıza Gönül

(Aydın)

  3.- Mehmet Yalçınkaya

(Şanlıurfa)

  4.- Turhan Güven

(İçel)

  5.- Rıza Akçalı

(Manisa)

  6.- Necati Yöndar

(Bingöl)

  7.- Fetullah Gültepe

(Van)

  8.- Mehmet Dönen

(Hatay)

  9.- Mümtaz Yavuz

(Muş)

10.- Nurettin Atik

(Diyarbakır)

11.- Saffet Arıkan Bedük

(Ankara)

12.- Ramazan Gül

(Isparta)

13.- Sevgi Esen

(Kayseri)

14.- Zeki Ertugay

(Erzurum)

15.- Kemal Çelik

(Antalya)

16.- Oğuz Tezmen

(Bursa)

17.- İlhan Aytekin

(Balıkesir)

18.- Eyüp Aşık

(Trabzon)

19.- Hakkı Töre

(Hakkâri)

20.- Nevzat Ercan

(Sakarya)

21.- Mustafa Kemal Aykurt

(Denizli)

22.- Necmettin Cevheri

(Şanlıurfa)

23.- Murat Akın

(Aksaray)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önergenin görüşme günü, Danışma Kurulunca daha sonra belirlenecek ve oylarınıza sunulacaktır.

Sayın milletvekilleri, 2 tane araştırma önergesi var; ancak, gündem çok uzadığı için, onları atlıyorum, yarın okuyacağım.

Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın daha etkin kullanımını sağlamak ve komşu ülkelerle olan su sorununa çözüm bulmak amacıyla kurulan (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

4. - (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/976)

                                        31.1.2002

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yeraltı ve yerüstü su kaynaklarımızın daha etkin kullanımını sağlamak ve komşu ülkelerle olan su sorununa çözüm bulmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü maddeleri gereğince kurulan (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuzun, görev süresi 2.2.2002 tarihinde sona ermektedir. Ancak, çalışmaların tamamlanıp raporun hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 29.1.2002 tarihli toplantıda bu konuda karar alınmıştır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesinin 2 nci fıkrasına göre, Komisyonumuza 3.2.2002 tarihinden itibaren (1) bir aylık eksüre verilmesini arz ederim.

Saygılarımla.

                                   Necati Albay

                                         Eskişehir

                        Komisyon Başkanı

BAŞKAN - Efendim, İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "araştırmasını üç ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü gereğince, Komisyona (1) aylık süre verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

VI. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 100                                                Tarihi : 5.2.2002

Genel Kurulun 5.2.2002 Salı günü 15.00-20.00; 6.2.2002 Çarşamba ve 7.2.2002 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin; 5.2.2002 Salı ve 6.2.2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesinin; 5.2.2002 Salı günkü birleşimde işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılması konusundaki (10/15) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler kısmının 124 üncü sırasında yer alan Boğazlardaki deniz trafiğinin yarattığı tehlikeler ve alınması gereken önlemler konusundaki (10/158) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin 84 üncü sırada yer alan (10/113) esas numaralı Meclis araştırması önergesiyle birlikte yapılmasının ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

TBMM Başkanı

 

Aydın Tümen

Mehmet Şandır

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Nevzat Ercan

Nihat Gökbulut

 

DYP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Veysel Candan

 

AK Parti Grubu Başkanvekili

Saadet Partisi Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Danışma Kurulu Önergesini kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri var 3 adet; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/92) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/447)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

23.6.1999 tarihinde vermiş olduğum "Mardin Üniversitesi Kuruluşu" hakkındaki kanun teklifim, ilgili komisyonlarda süresi içinde görüşülmemiştir.

Bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre kanun teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim. 29.9.2000

                             Metin Musaoğlu

                                            Mardin

BAŞKAN - Önerge sahibi Sayın Metin Musaoğlu; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Sonra, ikinci söz, Mardin Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Tuğmaner'de.

Sayın Musaoğlu, süreniz 5 dakika.

METİN MUSAOĞLU (Mardin) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mardin üniversitesinin kurulması gayesiyle vermiş bulunduğum kanun teklifimin, ilgili komisyonda kırkbeş günde görüşülmediğinden dolayı, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması için huzurunuzda bulunuyorum; hepinize saygılarımı sunarım.

Mardin, sosyal, kültürel, ekonomik ve stratejik konumundan dolayı, üniversite kurulması yönünden, gerçekten, tamamen haklıdır. Irak ve Suriye kavşağında, tarihî ipek yolu üzerinde bir serhat şehrimiz olan Mardin'in, tarihî kazanımları açısından önemli bir ilimiz olduğu aşikârdır. Dünyanın ilk medeniyetlerinin kurulduğu Mezopotamya bölgesinde bulunan, dinler ve diller kenti olan Mardin, gerçekten, kültürel zenginlik ve hoşgörü merkezi olmuştur.

Yüzyıllar boyunca, Müslüman, Süryanî-i Kadim, Kildani gibi dinlerin kaynaştığı Mardin'de, iyi günde, kötü günde yan yana olabilmiş vatandaşlarımız, bu kazanımlarını tarihin derinliklerinden almışlardır.

Milattan 4 000-5 000 yıl öncesine dayanan tarihine baktığımızda, Pers, Babil, Memlûk ve Asur medeniyetleri yanında, Osmanlı İmparatorluğu öncesinde, Büyük Selçuklu İmparatorluğuna bağlı Artukoğlu Krallığının üçyüz yıl başkentliğini yapmıştır bu ilimiz. Mardin'de, bugüne kadar intikal eden tarihî yapıtlardan Kasımiye, Zinciriye, Şehidiye Medreseleri ile Süryanî-i Kadimin önemli eğitim merkezî Deyr-ül Zafaran'a bakıldığında, mazide, Mardin'in bir eğitim merkezi olduğu görülmektedir.

Bugün, Mardin merkezinde, yüzelli ikiyüz yıllık, taş işlemeli, tarihî konaklarda büyükdedelerinin yaşantılarını devam ettiren Mardinlilerin bu gizemli yaşantısı, artık, Türkiye'de, yeniden fark edilmiş ve son zamanlarda, bildiğiniz gibi, Mardin, bir film platosu haline gelmiştir.

Sayın milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, 9 000 kilometrekare alana sahip ve 705 000 nüfuslu bu ilimiz, millî gelirden, ancak, kişi başına 1 100 dolar alabilmektedir.

Adana-Habur otoyolu üzerinde yer alan Mardin'de, havaalanı iki yıl önce tamamlanmış ve Ankara'ya, haftanın beş günü, devamlı seferler yapılmaktadır. Ayrıca, İstanbul-Haydarpaşa'dan kalkan tren Nusaybin İlçesine kadar gidebilmekte ve Nusaybin'den de Bağdat'a kadar uzanabilmektedir.

Güneydoğu Anadolu Projesinin merkezi olan Mardin'de, bu projenin tamamlanmasıyla, 2 000 000 dönümü aşkın arazimiz sulu tarıma açılacaktır ve böylece, yapılacak olan sulu tarımla, ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanacaktır.

"Kalem, kılıçtan keskindir" atasözü dikkate alındığında, terörün artık bittiği ilimizde, eğitim seferberliğinin yapılmasının gerektiği malumunuzdur. Halen, Dicle Üniversitesine bağlı olarak Mardin Meslek Yüksekokulu, Sağlık Meslek Yüksekokulu eğitim vermektedir. 407 öğrencimiz, halen, bu okullarda eğitim almaktadırlar ve ayrıca, Yurt-Kur'a ve diğer özel birimlere bağlı yurtlarımızda öğrencilerimiz barınmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

METİN MUSAOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika...

BAŞKAN - Efendim, buyurun.

METİN MUSAOĞLU (Devamla) - Üniversite kurulması için aranan yüzde 20'lik okullaşma oranının çok üzerinde okullaşma oranımız mevcuttur.

Üniversite kuruluşu için gereken arsaların dahi hibe yoluyla temin edileceğine inanıyorum ve şunu da huzurunuzda arz ediyorum: Şayet benim kanun teklifim kabul edildiği takdirde, Mardin merkezinde bana ait olan genişçe bir arsamı Mardin üniversitesine hibe edeceğimi taahhüt ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan; bravo!..

METİN MUSAOĞLU (Devamla) - Sayın milletvekilleri, yıllardır süregelen terörden dolayı istenilen seviyede eğitim alamayan halkımız, artık, çağdaş manada eğitim görmek ve medenî dünyaya açılmak istemektedir. Bu isteğin, millî birlik ve beraberliğin de gereği olduğu malumunuzdur.

Tarihî kazanımları, nüfusu, ulaşımı, okullaşma oranı, yüzölçümü ve stratejik konumuyla üniversite kuruluşu için gerekli tüm fizikî imkânlara sahip olan Mardin ve Mardinlilerin, yıllardır süregelen üniversite isteğine olumlu yaklaşacağınız temennisiyle, hepinize, sonsuz saygılarımı sunarım.

Sağ olun, var olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Musaoğlu, teşekkür ediyorum.

Sayın Mirzaoğlu, geçmiş olsun efendim.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Teşekkür ederim, sağ olun.

BAŞKAN - İkinci söz, Mardin Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Tuğmaner'de. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Tuğmaner.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 3 Şubat 2002 tarihinde Afyon İlimiz ve civarında meydana gelen deprem felaketi nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilerim.

Görüşülmekte olan Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önerge hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değil Türkiye'nin, dünyanın en eski antik kentlerinden ve medeniyetlerinden olan Mardin, aynı zamanda tarihten gelen geçmişiyle bilim yuvasına beşiklik yapmıştır. Günümüzde yabancı dilde eğitim yapan kolej seviyesinde İngilizce ve Fransızca ağırlıklı eğitim kurumlarını 1924 yılına kadar bağrında yaşatmış bir ilimizdir. Nitekim, Artukoğulları ve  Akkoyunlular döneminde Hatuniye, Kasımpaşa, Marufiye, Şehidiye, Zinciriye Medreseleri gibi, günümüz üniversite muadili eğitim kurumlarını da içinde barındırmıştır. Bu medreseler de, matematik, hukuk, tıp, fıkıh, edebiyat ve astronomi dallarında, eğitim kurumu niteliğinde faaliyet göstermişlerdir. Bilhassa ortopedi dalında, tanı, teşhis ve tedavi konularında, Mardin, yörenin merkezi konumu durumundaydı.

Bilimsel ve kültürel mimarî yapısıyla tarihe tanıklık yapan Mardin İlimizin, bu özelliğiyle, tarihte çeşitli medeniyetleri içinde barındırmanın yanında, stratejik önemi tartışılmaz boyuttadır. Öte yandan, kurulacak, başta tıp fakültesi olmak üzere, sağlık amaçlı fakülte ve yüksekokulların sağlayacağı olanaklarla Mardin, bir sağlık hizmetleri kentine dönüşecektir.

Bu konumundan dolayı, Mardin üniversitesinin kurulması durumunda, komşu ülkelerden, Suriye'den ve Irak'tan tedavi için gelecek hastaların Mardin'e ve ülkemize ekonomik yönden ivme kazandıracakları muhakkaktır.

Çağdaş uygarlık Batı dünyasının etkisinde geliştikçe ve Türkiye'nin sanayi toplumu niteliği geliştikçe, Mardin geri kalmış bir yöre durumuna gelmiş, Türkiye'nin katmadeğerinden aldığı pay her geçen gün azalmış, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince faydalanamamıştır. Buna rağmen, Mardin gençleri, fırsat olmamasına ve zor yaşam koşullarına rağmen eğitimlerini sürdürmüş, yükseköğrenim yapma olanağı bulanlardan, kamu yönetiminde, özel sektörde, akademisyen dünyasında önemli görevler üstlenmiş, özellikle, ekonomi ve sosyal hayatımızın yanı sıra bilimsel alanda büyük başarı elde edenlerin sayısı ve oranı yüksektir. Bu nedenle, yükseköğretim bazında nasibini alamayan Mardinimizin gelişebilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yerini bulan "çağdaş eğitim, öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde, milletin ve ülkenin ihtiyaçlarına uygun insangücü yetiştirmek amacıyla, ortaöğretime dayalı çeşitli düzeylerde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından kanunla kurulur ve ülke sathına dengeli şekilde yayılmasını gözetir" hükmü çerçevesinde bir bölgenin veya ilin gelişmesi, o bölgede ve ilde ilim kurumlarının kurulması ve geliştirilmesiyle mümkündür. Üniversitelerin girdiği her yerde birtakım değişiklikler olmakta, yenilikler getirmektedir.

Mardin'in sosyal ve ekonomik gelişmesinin sağlanması ve bunun sürdürelebilir ortamda oluşması, Mardinli gençler için fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi amacıyla, eğitim hizmetlerinin kalitesinin artırılması yönünde, ben ve 13 milletvekili arkadaşım tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğumuz kanun teklifiyle, Mardin üniversitesi bünyesinde kurulacak tıp, mühendislik, ziraat, orman, eczacılık, diş hekimliği, fen-edebiyat, hukuk, iktisadî ve idarî bilimler ile eğitim fakültelerinin hayata geçirilmesiyle, Mardin, yukarıda izahına çalıştığım geçmişteki eğitim ve kültür hazinesine tekrar kavuşacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Devamla) - Başkanım, lütfen...

Bu bağlamda, büyük Türkiye hayalini gerçekleştirebilmek, büyük eserler ortaya koyabilmek, eğitime gereği gibi yatırım yapabilmek için, Mardin İlimizde, Mardin üniversitesi adı altında bir üniversitenin kurulmasına öncülük eden sivil toplum örgütlerinden MAREV merkez ve şubelerine, her konuda Mardin'in sesi durumunda olan ve her fırsatta eğitim konusunu işleyen Güney Hâkimiyet Gazetesine, bu duyarlılıklarından ve yardımlarından dolayı şükranlarımı sunuyorum.

Ayrıca, Mardin üniversitesi adı altında, benim de altına imza koyduğum ve halen ilgili komisyonlarda bekleyen 2/575 sayılı kanun teklifinde imzası bulunan DSP'den İstanbul Milletvekilleri Masum Türker ve Zafer Güler, Diyarbakır Milletvekili Abdulsamet Turgut, ANAP'tan Mardin Milletvekilleri Süleyman Çelebi ve Ömer Ertaş, İstanbul Milletvekilleri Aydın Ayaydın, Nesrin Nas ve Cavit Kavak, DYP'den Mardin Milletvekili Veysi Şahin, Şırnak Milletvekili Sait Değer, Saadet Partisinden Fehim Adak, AK Partiden Abdülkadir Aksu'nun desteklediği kanun teklifinin ilgili komisyonlarda görüşülmesini bekliyoruz.

Bu konuda, Millî Eğitim, Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Abdurrahman Küçük ile Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Sayın Metin Şahin'in destek olmalarını bekliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; söz konusu kanun teklifimizde, yukarıda kısaca değindiğim hususlar yanında, Mardin üniversitesinin hiyerarşik kadro dağılımında 130 profesör, 200 doçent, 215 yardımcı doçent, 950 öğretim görevlisi-okutman, çeşitli sınıflardan toplam 310 personelle teşkilatlanmaktadır.

Görüşülmekte olan ve Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu tarafından teklif edilen söz konusu kanun değişikliği teklifi, arkadaşımla verdiğim Mardin üniversitesi kurulmasına ilişkin teklifimin bir bölümünü kapsamakla birlikte, benzerlik ve paralellik arz ettiğinden, bu bütünlük içerisinde, Sayın Musaoğlu'nun teklifine destek verdiğimi belirtmek istiyorum.

Nitekim, Mardin İli için yapılacak her faydalı yasa teklifini aynı şekilde destekleyeceğimi ve katkı sağlayacağımı ayrıca belirtmek isterim.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Fehim Adak, buyurun efendim.

FEHİM ADAK (Mardin) - Muhterem Başkan, teşekkür ediyorum. 

Sayın Musaoğlu'nun getirdiği teklife ben de iştirak ediyorum; ancak, iki sene evvel, Mardin'de bir fakülte kurulması için Diyarbakır Senatosu karar aldığı halde, bu, YÖK'te bekletilmekte ve lüzumsuz bir şekilde buralar ihmal edilmektedir.

Esasen, Mardin, her bakımdan, uzun seneler ihmal edilmiş durumdadır. Habur Kapısı, şu anda işletilmemektedir. Nusaybin Kapısı, maalesef, ilan edilmeyen bir kararname nedeniyle, işletilmemektedir. Sanayi sitelerinin durumu, hepimizin malumudur. Mazıdağı fosfatlarında fabrika binaları inşa edildiği halde, sonradan çürümeye terk edilmiş, fabrika kurulmamıştır. Şeker fabrikasının yeri istimlak edildi; onların, hepsi, yeniden sahiplerine geri verildi ve şeker fabrikası için herhangi bir şey olmadı. GAP gibi büyük bir sulama projesi için lüzumlu olan kanallara, programda her sene bulunmasına rağmen hiçbir tahsisat verilmemesi ve Ilısu Barajının ele alınmaması, ayrıca, bizim büyük problemlerimizdendir.

Bundan sonra, inşallah, Mardin üniversitesi için gerekli adımlar atılacak -tabiî, biz de, bu teklifin lehinde bulunuyoruz- ancak, bu teklif, maalesef, 315 inci sıradan sonra gündeme girecek. 315 inci sıradan sonra gündeme girecek olan bu teklifin, Mecliste görüşülmesinin ne derece zor olduğu hepimizin malumudur. Temenni ederiz ki, gruplar, bunu  ön sıralara almak için  gerekli teşebbüsü yapacaklardır.

Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunarım. (SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ederim efendim.

Ne de olsa ilk adım... İlk adım olduktan sonra gerisi kolay gelir.

Sayın Türker, buyurun.

Çok kısa rica edeceğim.

MASUM TÜRKER (İstanbul)- Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Metin Musaoğlu'nun verdiği bu teklifi destekliyorum. Esasen, komisyonlarda, bir kampus çerçevesinde üniversite kurulmasıyla ilgili bir  çalışma var; inşallah, o çalışma da bu teklife yetişir; bir birliktelik ve bütünlük içinde, Mardin'de doğmuş, Mardin'de büyümüş, Mardin'den kız almış ya da Mardin'e gelin olmuş kişilerin imzaladığı bu teklifle, Türkiye'de 1900'lü yıllardan sonra ihmal edilen bu şehir, ekonomik canlanmasını alır.

Ben, bu vesileyle, bizden önce milletvekili olan  Sayın Süleyman Çelebi ve Sayın Ertaş'ın daha önceden böyle çalışmaları olduğu için, bize altyapı oluşturdukları için, Sayın Cavit Kavak'la birlikte devrettikleri hizmet için de teşekkür ediyor, bu teklifi desteklediğimizi belirtiyorum.

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Veysi Şahin; buyurun.

Çok kısa rica edeceğim, lütfen...

VEYSİ ŞAHİN (Mardin)-Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Şahin, ayrıca, başınız sağ olsun.

VEYSİ ŞAHİN (Mardin)- Sağ olun, teşekkür ediyorum; sizler sağ olun.

UNESCO'nun, dünya kültür mirası içine almayı planladığı; şiirlere, efsanelere ve kitaplara konu olan, dillerin ve dinlerin kavşak noktası Mardin, bir eğitim şehri olmayı çoktan  hak etmiştir. İktidar ve muhalefet partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımın bizlere destek olmalarını rica ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu arada, doğu ve güneydoğu illerinde kurulacak fakülte ve üniversitelerle ilgili çalışmalarda, YÖK Başkanını daha duyarlı olmaya davet ediyor, tekrar saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - İnşallah sizin sesinizi duyarlar.

Sayın Ertaş, buyurun.

ÖMER ERTAŞ (Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu'nun, Mardin'de üniversite kurulmasıyla ilgili doğrudan gündeme alınma önergesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Meclise, 30 Haziran 2000 tarihinde, 12 milletvekilinin imzasıyla, Mardin'de üniversite kurulmasıyla ilgili aynı mahiyette bir teklifte bulunduk.

Sayın Musaoğlu'nun verdiği teklifin doğrudan gündeme alınmasını destekliyorum.

Üniversiteler, çağın gerektirdiği koşulların oluşumunda, artan etkinlikleriyle geleceğin Türkiyesinin oluşumunda çok önemli bir yere sahiptirler.

İlimiz, Anadolu tarihinde köklü bir geçmişe sahip olmakla birlikte, çeşitli uygarlıkların oluşumunda, her devirde etkin bir rol oynamıştır. Mardin, geçmiş uygarlıkların beşiğidir; çeşitli dinlerin ve dillerin birbirleriyle kaynaştığı, kucaklaştığı bir kültür şehridir; ancak, ülkemiz, sanayi toplumu olma yolunda ilerlediği halde, Mardin, birçok konuda geri kalmış, gayri safî millî hâsıladan yeterince pay almamış, eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanmamıştır.

Gençlerimizin bir bölümü, imkânların yetersizliğinden ya eğitimine hiç başlayamamış ya da eğitim maliyetlerini karşılayamadıkları için yükseköğrenimlerini tamamlayamamıştır.

Mardin üniversitesi, girişimci bir düşünceye sahip, misafirperver ve sıcakkanlı vatandaşlarımızın ufkunu geliştirerek, onları yeni hedeflerle buluşturmaları konusunda öncülük edecek ve bu üniversite sayesinde tarım, sanayi, kültür ve turizm potansiyeli artış gösterecek, siyasî ve teknolojik alanda önemli yenilikler getirilecektir.

Bu düşüncelerle, destek vereceğinizi umut ederek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Yalnız, istirham edeceğim; biz, Mardin'e, böyle bir ilim - irfan yuvası açılması münasebetiyle bu imkânı veriyoruz; selam vermeden... Mardin kökenli; ama -Sayın Hatiboğlu'nun kulağı çınlasın- 80 inci maddeye göre herkes Türkiye milletvekili; bölge insanı olmanızdan dolayı veriyorum. Şimdi, iş, tabiî gittikçe uzuyor. Haklı olarak da içinizden, bu Başkan nasıl bir Başkandır diyorsunuzdur...

MUKADDER BAŞEĞMEZ (İstanbul) - Yok, yok; iyi bir Başkan!

BAŞKAN - Mardinli olmayanlara söylüyorum...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben de söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Bir dakika... Vereceğim efendim; bitirmedim.

Sayın Süleyman Çelebi de buradaydı, sıkıldı, gitti. Mardin Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi de aynı şekilde iştirak ediyor.

Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata da aynı hislerle söz istedi ve iştirakini ifade ettiler.

Kendi partilerinden Mardin milletvekili olmadığı için, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik iştirak edecek...

NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) - Biz de söz istemiştik...

BAŞKAN - Bir dakika efendim... İstirham ederim... Size de gelecek sıra.

Buyurun Sayın Çelik.

HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkanım, biz, Mardin milletvekili arkadaşlarımızın ve Mardin halkının üniversite talebini ve özlemini AK Parti olarak yürekten destekliyoruz. Sayın Musaoğlu'nun bu teklifinin de gündeme alınmasını destekliyoruz, lehte oy kullanacağız.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Efendim, tabiî, Milliyetçi Hareket Partisinin de Mardin milletvekilli yok; ama, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven burada.

Buyursunlar efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Demin, cep telefonumdan, Milliyetçi Hareket Partisi Mardin İl Başkanı aradılar ve Sayın Vekilimizin Mardin'de üniversite açılmasına ilişkin vermiş olduğu önergelerini Milliyetçi Hareket Partisi olarak desteklediğimizi söylememi rica ettiler. Bu konuyu söylemek için söz aldım.

Teşekkür ediyoruz ve önergeyi destekliyoruz.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Ayaydın İstanbul Milletvekilidir; ama, Mardinlilerin önderlerindendir.

Buyurun efendim.

Son söz olarak veriyorum, daha başka kimseye vermem.

AYDIN A. AYAYDIN (İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Metin Musaoğlu tarafından Mardin üniversitesi kurulmasıyla ilgili kanun teklifine destek vermek istediğimi belirtmek istedim.

Size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Ancak, ben, bu önergeyi oylamadan önce, Sayın Fehim Adak'ın ifade buyurduğu, temenni ettiği gibi, gelecek haftalarda, teklifin 315 inci sıradan -madem ki bu kadar önemli- ön sıraya alınmasını Yüce Meclisten rica ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Hayırlı olsun.

İkinci önergeyi okutuyorum:

6. - İçel Milletvekili Hidayet Kılınç’ın, İki İlçe ve Bir İl Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/578) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/448)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

4.10.2000 tarihinde Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/578) no'lu kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereği doğrudan gündeme alınmasını arz ederim. 24.4.2001

                                Hidayet Kılınç

                                                  İçel

BAŞKAN - Önerge sahibi, İçel Milletvekili Sayın Hidayet Kılınç; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

HİDAYET KILINÇ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anamur adıyla bir il, Kazancı ve Anıtlı adıyla iki ilçe kurulması konusunda İçel milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Afyon'daki deprem neticesinde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum.

Akdeniz Bölgemizin en güneyinde bulunan Anamur, doğusunda Bozyazı, batısında Antalya'nın Gazipaşa, kuzeyinde Karaman'ın Ermenek İlçeleriyle komşu durumdadır. İlçe merkezi, İçel il merkezine 240 kilometre, Antalya il merkezine 260 kilometre ve Karaman il merkezine 220 kilometre uzaklıktadır; ayrıca, Kıbrıs Adasına 76 kilometre mesafededir. Orta Toroslarda yer alan Anamur'un merkez nüfusu 80 000, belde ve köyleriyle 160 000'dir; yaz mevsiminde bu rakam 2, hatta bazen 3 katına çıkmaktadır. Hızla gelişen, büyüyen ilçenin nüfus artış hızı, Türkiye nüfus artış hızının 2 katıdır. Bunun nedeni, bölgenin dışarıdan göç almasıdır.

Anamur, tarihte pek çok medeniyetlere ev sahipliği etmiştir; Finikeliler, Hititler, Asurlular, İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanlılar ve Osmanlıların idarelerini görmüştür. Osmanlı Döneminde, 1869 yılında Kaymakamlık olmuştur.

Yörede karakteristik Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir; Türkiye'nin en ılıman bölgesidir. Buna paralel olarak, ekonomide ilk sırayı tarım almaktadır. Gelişen seracılıkla birlikte, her mevsim turfanda meyve ve sebze üretilebilmektedir. Bunlardan bazıları; domates, patlıcan, çilek, kivi, avokado ve adı Anamur'la özdeşleşen muzdur. Ayrıca, narenciye, yerfıstığı, susam, hububat, baklagiller önemli miktarda üretilmektedir. Dağlık bölgelerinde hayvancılık geleneksel olarak devam etmekle birlikte, son zamanlarda bilinçli besi çiftliği önem kazanmıştır. Kıyı ilçesi olması ve akarsu bakımından zengin olması nedeniyle, deniz ve kültür balıkçılığı, son zamanlarda ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır. Tarıma dayalı sanayi kuruluşları, bölgede, son zamanlarda hızla çoğalmaktadır. Orman gelirinin de bölgeye büyük katkısı vardır. Ayrıca, son yıllarda, turizm sektörü, bölgedeki yıldızlı otellerin artışıyla paralellik göstermiş, ilçe, Orta Akdeniz'de turizm merkezi olma konumuna gelmiştir.

İlçede tüm kamu kurum ve kuruluşları kendilerine ait binalarda hizmet vermektedirler. Müstakil hükümet binası, emniyet müdürlüğü, adliye sarayı, 100 yataklı devlet hastanesi, müzesi, kütüphanesi, Mersin Üniversitesine bağlı yüksekokulları, her türlü eğitim kuruluşları bu genellemenin içindedir. Ayrıca, ilçede küçük sanayi sitesi mevcut olup, ilçe ihtiyacına cevap vermektedir. Organize sanayi bölgesi çalışması devam etmektedir.

Türkiye haritasına bakıldığında, kendi il merkezine bu kadar uzak bir ilçe bulunmamaktadır. İl merkezinde çözülmesi gereken çok küçük işi olan insanımız, iki iş gününde ancak bunu başarabilmektedir; çünkü, otobüsle gidiş dönüş 10 saatini, özel otomobiliyle 8 saatini almaktadır. Bu da insanımıza bıkkınlık vermekte, çok zarurî olmadığı sürece, kendi il merkezine gitmemektedir; yani, kendi iliyle kopuk bir ilçe durumundadır.

Yıllardır süregelen Kıbrıs meselesi, Kıbrıs - Anamur mesafesi ve Orta Akdenizin kontrolü beraber düşünüldüğünde, Anamur'un il olmasının önemi biraz daha artmaktadır. Kurulacak -il merkezlerine bağlanacak- ilçeler Bozyazı, Aydıncık, Kazancı ve Anıtlı’nın, köyleri ve merkeziyle beraber nüfusunun yeterli olduğunu zannetmekteyim. Anamur, il yapılması halinde, devlete ek yük getirmeyecektir; çünkü, yukarıda arz ettiğim gibi, binaya ihtiyaç duyulmamaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN  - Efendim, toparlar mısınız lütfen.

HİDAYET KILINÇ (Devamla) - "Kaymakamlık" tabelasının yerine "Valilik" tabelası asılması yeterli olacaktır. Coğrafî konumu, stratejik önemi ve nüfus yoğunluğu il olmasını gerektirmektedir.

Bu durumda, Anamur'un il olmasına ilişkin yasa teklifimizin doğrudan gündeme alınması konusunun, olumlu oylarınızla gerçekleşeceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum Sayın Hidayet Kılınç'a.

İkinci söz isteyen, İçel Milletvekilimiz Sayın Edip Özgenç.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.

Bugün, İçel Milletvekili Sayın Hidayet Bey tarafından hazırlanıp sunulan, İçel'de oldukça önemli bir mevkide bulunan Anamur İlçemizin il olmasıyla ilgili duygu ve düşüncelerimi sizlerle paylaşmak istedim.

İçel'in coğrafyasını izlediğimizde, yaklaşık 330 kilometrelik uzun bir kıyı şeridi içerisinde, 70 tane beldesiyle oldukça büyük bir yerleşim alanı içerisinde bulunduğunu görüyoruz.

Anamur ilçe merkezine baktığımızda,  İçel'e yaklaşık 240 kilometre, Antalya'ya yaklaşık 260 kilometre, Karaman'a 220 kilometre ve arkadaşımın arz ettiği gibi, Kıbrıs'a 76 kilometre uzaklıkta bulunan, merkez itibariyle 80 000, köyleriyle birlikte 160 000 nüfusu barındıran, tarihsel ve kültürel yapısıyla her an değişime uğrayan, her an, bölgede turizm açısından değer arz eden birçok özelliği bünyesinde toplayan bir ilçe. Bu nedenle, gerek idarî teşkilatı gerek kamu kurumu binaları itibariyle, bu ilçenin vilayet olması, gerçekten, son derece mütenasip olarak kabul ettiğimiz bir bölgemiz. Ancak, ben, burada, duygularımı farklı yönden sizlerle paylaşmak istiyorum ve diyorum ki, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde birçok belde ve ilçe, ilçe yapılmak için, il yapılmak için gündemde. Bunların hepsini izlediğimiz zaman, 25'e yakın il ve ilçenin kurulması ve görüşülmesi düşünülüyor.

Bu açıdan baktığımızda, Bartın'da Kozcağız ve Kumluca'nın ilçe yapılması, Sıvas'ta Suşehri'nin il yapılması, Alacahan'ın ilçe yapılması, Adana'da Seyhan adıyla bir il kurulması, Malatya'da iki ilçe kurulması, Kocaeli'nde Darıca namıyla bir ilçe kurulması, Kastamonu'da İğdir'in ilçe yapılması, Bursa'da 5 tane ilçe yapılması, İnegöl'ün il yapılması, Giresun'da Şebinkarahisar'ın il yapılması, Hatay'da İskenderun'un il yapılması, Ankara'da Batıkent, Pursaklar, Ümitköy, Bilimkent ve Çayırhan isimleriyle ilçelerin kurulması ve benim de içinde doğup büyüdüğüm İçel'in Tarsus İlçesinin il yapılmasıyla ilgili teklifler söz konusu. Bunların, hep birlikte ele alınarak, ilçe olacak olanları veya il olacak olanları belli bir kriter içerisinde değerlendirmenin zamanı geldiğini düşünüyorum.

Her gelen siyasî lider, popülist bir düşünceyle, bulundukları yerde veya seçim bölgelerinde, sizi il yapacağız, sizi ilçe yapacağız, oyunuzu bize verin şeklindeki sözlerle, yüce milletimizi, yüce fertlerimizi ve il ve ilçe olma durumunda bulunan bölge sakinlerini, devamlı olarak bu konuyla ilgili oyalamışlardır. Bu, bir gerçektir.

Bu bölgede yaşayan insanlar niçin il olmak istiyor, niçin ilçe olmak istiyor; bunları çok önemle vurgulamamız gerekiyor. İl olmak istiyor, ilçe olmak istiyor; çünkü, bölgesine olabildiğince hizmetin getirilmesini istiyor; orada iş istiyor, fabrika istiyor, imkân istiyor ve bunun yolu olarak da il ve ilçe olma yolundaki düşüncelerini devamlı olarak büyük bir beklenti halinde değerlendiriyor. Bu nedenle, görüşmekte olduğumuz Mahallî İdareler Tasarısında  buna uygun bir kriterin getirilerek, bu konuda beklenti içerisinde bulunan il ve ilçelerin durumlarının gözden geçirilerek, bu kriter içerisinde, icap eden bölgelerin il veya ilçe yapılmasında son derece büyük bir fayda olduğunu görüyoruz.

Bu açıdan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde bulunan ve görüşülmeyi bekleyen bu il ve ilçelerin  durumlarının bir an evvel görüşülerek sonuçlandırılması ve belli bir kriter halinde bunların değerlendirilmesi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Ben, sürenizi otomatik uzatmıştım; ama, toparlarsanız memnun olurum. Teşekkür ediyorum.

EDİP ÖZGENÇ (Devamla) - Peki.

Bu değerlendirme içerisinde, bu bölgelerin beklentilerine cevap vermenin zaruretini sizlere arz etmek istiyorum.

Bu nedenle, Anamur'un, gerçekten, il olma yolundaki düşünce ve davranışlarını da saygıyla karşılıyoruz. Bu  nedenle de bu teklife "evet" oyu vereceğimizi arz etmek istiyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Ayfer Yılmaz, buyurun.

AYFER YILMAZ (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçel İlimize bağlı Anamur İlçesine il statüsü verilerek, iki ilçe oluşturulması hakkındaki kanun teklifinin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin İçel Milletvekili Sayın Hidayet Kılınç'ın teklifini desteklediğimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Biraz önce de ifade edildiği gibi, belki, Genel Kurulumuzun dikkatini çekmiştir; il merkezine 240 kilometre uzaklıkta olan ve düz yol değil, virajlarla dolu olan bu çerçevedeki bir ulaşım, gerek kamu hizmetlerinin gerekse yatırım programına alınan birçok yatırımın zamanında yerine getirilmesini engellediği bir ortam yaratmaktadır. Bunu, vatandaşlarımız açısından ve iş sahipleri açısından düşündüğümüz zaman, merkeze gidiş ve gelişlerin bütün bir günü aldığı ve iş günü kayıplarının da ortaya çıktığı ilçemizin, gerçekte bir tarım, bir ormancılık, her şeyden önce bağrında barındırdığı kültür ve tarih hazineleri ve doğal güzellikleriyle Orta Akdenizin bir turizm incisi olma yolundaki gelişimi için, bu il talebi son derece haklı görülmektedir. En yakın il olan Antalya'ya 260 kilometre uzaktadır.

Ayrıca, il yapacağımız ve il teklifi verdiğimiz bütün ilçelerimizle ilgili olarak, ülke ekonomisine katkı da gözardı edilmemelidir; Anamur İlçemizin ulaşım altyapısı tamamlandığında, bu katkıyı gerçekleştirecek bir il olacağı gözden kaçırılmamalıdır.

Son olarak şunu ifade etmek istiyorum: Kendimin de önerisi bulunduğu ve Tarsus İlinin kurulması da dahil olmak üzere gündemimizde bekleyen birçok ilçenin il yapılmasına ilişkin tekliflerin bir an önce ele alınarak, bunların sadece bir siyasî vaat değil, bunların gerçekte Meclisimiz tarafından ele alındığını ve ülke ekonomimize ve ülkenin yönetimine daha kolaylıklar sağlayacak şekilde düzenlendiğini halkımıza bir an önce göstermemiz gerekmektedir.

Teşekkür ederim. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Ben teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Yalçın Kaya, buyurun efendim.

YALÇIN KAYA (İçel) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Anamur İlçemizin il olması ve ayrıca Kazancı ve Anıtlı adıyla iki ilçe kurulması konusunda bölge milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması hususunda söz almış bulunuyorum; ancak, bundan önce, Afyon İlimizde meydana gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, geride kalanlara sabır diliyorum ve milletimize, Afyonlulara geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Cenabı Allah, bizi, böyle bir felaketle, bir kez daha karşı karşıya bırakmasın diyorum.

Geçmişi antik çağlara kadar uzanan Anamur İlçesinin adı, Latincede "rüzgârlı burun" anlamına gelmektedir. Tarih boyunca birçok uygarlıklara şehir olan Anamur, Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu birliğine katılmış, 1869 yılında da kaymakamlık haline gelmiştir.

İçel - Antalya devlet karayolu üzerinde kurulmuş olan Anamur, 1 241 kilometrekare yüzölçüme sahiptir. İçel merkeze -benden önce konuşan arkadaşların da ifade ettiği gibi- 230 kilometre, yine, hemen bitişik il olan, batıdaki ilimiz, turizm diyarı Antalya'ya 260 kilometre, Karaman'a 230 kilometre uzaklıktadır. İl merkezine bu kadar uzaklıkta olan başka hiçbir ilçemiz bulunduğunu sanmıyorum. Ayrıca, karayolu ulaşımında, yolun büyük bölümünün çok dar ve virajlı olması da, ulaşımı güçleştirmektedir.

Anamur'un, 1997 yılında yapılan genel nüfus sayımına göre, merkez nüfusu 80 000'dir; belde ve köyleriyle birlikte toplam 160 000 civarında nüfusu barındırmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihi, turizmi; yaş sebze ve meyvede turfanda merkezi olan, özellikle de muzuyla ün yapmış olan Anamurumuzun, sanayii ve altyapısı, fizikî mekânları, coğrafî konumu ve stratejik önemiyle il olması gerekmektedir.

Bu konuyla ilgili teklifin, diğer siyasî partilerimizin de desteğiyle doğrudan gündeme alınacağına inanıyorum.

Hepinize saygılara sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Diğer İçel milletvekilleri de iştirak etmiştir; Sayın Tekelioğlu da burada, inşallah, Sayın Bakan İstemihan Talay da ister.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun efendim.

Üçüncü önergeyi okutuyorum:

7. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu’nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/417) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 (2/417) esas numaralı teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim.

                            Mücahit Himoğlu

                                          Erzurum

BAŞKAN - Önerge sahibi, Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Himoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 657 sayılı Kanunun 102 nci maddesini ihtiva eden, izinler hakkında vermiş olduğum 417 sıra sayılı kanun teklifimin, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesine binaen doğrudan gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3 Şubat 2002 tarihinde Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden yurttaşlarıma Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim.

657 sayılı Kanunun 102 nci maddesinin içeriğini belirtmek istiyorum: 657 sayılı Kanunun içeriğinde, bir devlet memuru, bir yıl ile on yıl arasında çalışmış ise yirmi gün izin kullanır deniliyor. Bir devlet memuru, bir yıl ilâ 10 yıl dahil çalışmış ise otuz gün izin kullanır deniliyor.

Şimdi, bu izinlerin tahdidiyle beraber ortaya konulan bir gerçeği bilgilerinize sunmak istiyorum. Hastalık izinlerinde, bu kıstasın daha da çarpıcı bir şekilde göz önüne çıktığını belirtmek istiyorum. Şöyle ki, devlet memurlarının, hastalıklarından dolayı almış oldukları raporlarının bir kısmı, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 108 inci maddesine binaen, sıhhî izne sayılıyor, bir kısmı ise sıhhî izne sayılmıyor. Örneğin, bir devlet memuru hastalandığında oniki aylık bir rapor aldığı zaman, biraz önce belirttiğim tahdit gereğince, on yılı dahil olursa, bu oniki aylık raporu sayılıyor; ancak, bir yıldan on yıla kadar olan sürede çalışmış ise bu raporun altı ayı sayılıyor; bu devlet memuru, diğer altı aylık kısmı tahditten dolayı kullanamıyor sıhhî izin için. Bu kıstasın kaldırılmaması, eşit iş, eşit hizmet ve eşit izin anlayışına terstir. Bu durumu şu iki örnekle belirtmek istiyorum: Öğretmenler, stajyerlikle başlayan hizmet yıllarında yarı yıl ve yaz tatillerinde izinli sayılırlar; bu, öğretmenlerin en tabiî hakkıdır; çünkü, bunların, fiziksel ve zihinsel yorgunluklarının karşılığında bu yarı yıl tatili ile yaz tatilinde izinli sayılmaları çok doğrudur; bu, başka bir konu; ama, burada dikkatimizi çeken bir konu, öğretmenlerde on yıl, yirmi yıl gibi bir tahdit söz konusu değil. Stajyer bir öğretmen, başladığı günden itibaren bu yarı yıl ve yaz tatilinde iznini kullanabilir.

İkinci bir özellikte bir örnek vermek istiyorum; o da şu: Özel kanuna tabi, 2802 sayılı Kanunda belirtilen hâkim ve savcıların adlî tatilleri 20 Temmuz-5 Eylül arası sürer. Bunlar bu süre içerisinde kırkbeş gün izinli sayılırlar. Bunlarda da tahdit tek bir ifadeyle belirtilmiştir. Stajyerlik kalktıktan sonra bu adlî tatilin sürecini kullanırlar. Adlî tatil döneminde nöbetçi olan hâkim ve savcılar, aynen memurların on yılını tamamlamış olanları gibi, stajyerlikten sonra otuz gün izin kullanırlar. Bu iki örnekte ortaya koymuş olduğum ve memurlar üzerine konulan tahdidin, yani bir yıl ilâ on yılını tamamlamışın kullanmak istediği kanunen otuz günlük iznini, bir yıldan beş yıla, yani on yıldan beş yıla indirmek için bu kanun teklifini vermiş bulunuyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Himoğlu...

MÜCAHİT HİMOĞLU (Devamla) - Bu tahdidin, otuz gün izin kullanması, yani yıllık izinlerin, on yılını tamamlama ibaresinin beş yıla indirilmesi için bu kanun teklifini verdim. Bu durumu bilgilerinize sunarım.

Direkt gündeme alınmasını Yüce Heyetinizden istirham eder; bu memurlarımızın mağduriyetinin giderilmesini oylarınızla teyit ederseniz memnuniyet duyarım.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yalnız, Sayın Başkanım, yine, bunu, eğer mümkünse -memurlar büyük bir umuda kapılacaklardır- iktidar cenahından rica ediyoruz, alelacele gündeme getirsinler. Memurlar adına ben de teşekkür edeceğim.

BAŞKAN - Ben, bu sefer bir şey demeyeyim.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım, bu konuda kanun hükmünde kararname hazırlandı; fakat, malî hükümler yürürlüğe girmedi. Malî hükümlerin de yürürlüğe girmesi noktasında sayın hükümete...

BAŞKAN - Efendim, ben bir şey demeyeceğim, müsaade ederseniz... Siz, söyleyin; buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Bakın, ulusal bir gazetede bu kanun çıkmış gibi yansıdı; yani, ulusal bir gazetede bu kanun çıkmış gibi yansıdı, sevindirici bir şey... Ben de Sayın Himoğlu'na teşekkür ediyorum...

BAŞKAN - 316 ncı sıraya girdi.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Ancak, bakın "normal sıraya girsin" dedi; ama, 300 üncü sırada mı, 3 üncü sırada mı?

BAŞKAN - 316 şimdilik.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - 316'ya girdi...

BAŞKAN - Bu da bir ilk adım canım. İyi niyetle düşünmek lazım; bu da bir ilk adım.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Elbette.

Bütün kamu personeli adına istirhamım benim de; bir an önce, iktidardaki arkadaşlarımız grup başkanvekillerini ikna etsinler, hemen önümüzdeki hafta gündeme getirsinler.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gül.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Malumunuz olduğu üzere, kanun hükmünde kararname hazırlandı; bu ocak ayında bitmesi lazımdı; çerçeve kararname hazırlandı; fakat, malî hükümleri halen daha yürürlüğe girmedi. Bütün devlet memurları bunu dört gözle beklemektedirler. Acaba, sayın hükümet yetkilileri bu konuda bir açıklama yapsalar daha iyi değil mi? Çünkü...

BAŞKAN - Hükümet, sırası gelince açıklama yapacak efendim.

Teşekkür ediyorum. 

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, grup başkanvekili arkadaşlarımızın hepsi burada. Öğretmenlerin böylesine önemli bir sorununun giderilmesi için verilmiş olan teklifin gündeme alınmış olması, sizin zamanınızda gündeme alınmış olması ayrı bir anlam ifade ediyor ve çok güzel...

BAŞKAN - Estağfurullah...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Ama, lütfen, bu teklifi bir an evvel öne alalım, görüşelim ve öğretmenlerin sıkıntısını giderelim; yani, bunu göstermelik olarak gündeme koymanın bir anlamı yoktur.

Teşekkür ediyorum.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Yani, samimî olalım Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Efendim, milletvekilimiz samimî... Milletvekili görevini yapıyor, hükümet de bu önerileri duydu; inşallah, yapacak.

Efendim, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VII. - SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için Afyon Milletvekili Mehmet Telek aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

Hayırlı olsun diyorum.

Alınan karar gereğince, sözlü soruları görüşmüyoruz ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçerken, birleşime 5 dakika ara veriyorum efendim.

Teşekkür ederim.

Kapanma Saati: 18.21

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 18.35

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - 60 ıncı Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, 1 inci sırada yer alan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/15)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Daha önce, Doğru Yol Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı.

Şimdi, söz sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'da. (AK Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, biz grup adına konuşma yaptık; ben önerge sahibi olarak...

BAŞKAN - Efendim, affedersiniz...

"Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal" diyor.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Grup adına daha evvel konuşmuştuk; şimdi önerge sahibi olarak konuşacağım.

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu, konuşmasını bitirdi mi efendim?

REMZİ ÇETİN (Konya) - Bitirdi.

ALİ COŞKUN (İstanbul) - Zeki Beyle bitecek...

BAŞKAN - Hayır, anlaşın da... Bir dakika efendim...

Efendim, siz konuştunuz mu?

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Grup adına konuştum.

BAŞKAN - O zaman, lütfen, yerinize oturursanız, Saadet Partisine söz vereceğim.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Onlar da konuştu.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Turhan Alçelik de konuştu mu?

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Hepsi konuştu Başkanım.

NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Hepsi konuştu.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, Zeki Bey önerge sahibi olarak konuşacak.

BAŞKAN - Efendim, önerge sahibi olarak sizi çağırmış olayım. Ancak, tabiî, geçen haftadan, diğer başkandan bize intikal ettiği için, bizim takip etme imkânımız yok. Böyle bir yanlışlığa maruz kaldığım için de özür dilerim. Yine suçu ben üstüme alayım. Çok çirkin yani!..

Buyurun efendim.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Afyon depreminde vefat eden vatandaşlarımıza Cenabı Haktan rahmet, geride kalanlara sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Sayın milletvekilleri, yoksulluk ve işsizlikle ilgili olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.

Bildiğiniz gibi, daha önce, grubu olan bütün arkadaşlarımız, burada görüşlerini belirttiler ve hepsi, bir noktada birleştiler; gerçekten, Türkiye'de yoksulluk ile işsizliğin çok önemli boyutlara ulaştığını vurguladılar, toplumumuzun sosyal yapısını ve manevî dokusunu sarsacak boyutlara ulaştığını belirttiler. İktidar kanadına mensup bazı arkadaşlarımız, bu sorunların yeni olmadığını, eskiden beri süregeldiğini ifade ettiler. Bu tespitler doğru olabilir; ama, bir doğru daha vardır ki, o da, bu sorunların son ekonomik krizlerle birlikte daha da derinleştiğidir. Özellikle, Şubat Krizinden sonra, makro ve mikro ekonomik dengeler altüst olmuştur. Bunu herkes, her kesim ve her sektör yaşamıştır ve yaşamaktadır.

Hükümetin iki ortağı dört buçuk yıldan beri, bir ortağı da yaklaşık üç yıldan beri iktidarda bulunmaktadırlar; yani, icranın başındadırlar. İktidarın görevi, geçmiş hükümetlerin ve iktidarların hatalarını sayarak, bunları ortaya dökerek başarısızlıklarına mazeret aramak değildir, çözüm üretmektir, çözüm bulmaktır; aksi halde, bu mantıkla düşünülecek olursa, hiçbir hükümet sorumluluklarını üstlenmez. Kaldı ki, her hükümet, vaat ve programlarıyla, kendi iradesiyle iktidara talip olmuştur. O halde, şikâyete ve sızlanmaya hakkı yoktur. Nasıl ki, direksiyonun başındaki bir şoför yolcularından sorumlu ise, iktidardaki hükümet de, tabiî ki, milletten sorumludur, milletin sorunlarından sorumludur. Herhangi bir kaza olduğu zaman hesap nasıl ki şoförden soruluyorsa, elbette ki, siyasette de hesap iktidardan sorulur, milletten değil.

Değerli milletvekilleri, hükümet pembe bir tablo çizmiş olsa da, ortada saklanamayacak bir gerçek vardır; bu da, ülkemizin, maalesef, küme düştüğüdür, yani, daha da fakirleştiğidir. Daha önceki hükümetler döneminde sorunlar yok muydu; elbette ki vardı; ama, Başbakanlık, bu yoğunlukta protestoların odağı haline gelmemişti; Başbakanlık ile halk arasına bu denli demir parmaklıklar çekilmemişti; yoksulluk, işsizlik, boşanmalar, intiharlar ve ruhsal bozukluklar bu boyutlara gelmemişti; Mecliste dama çıkanlara ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Parkında intihar edenlere pek rastlanmamıştı; soğuktan donan insanlara, açlıktan ölen insanlara pek rastlanmamıştı; aşevleri ve ucuz ekmek kuyrukları bu derece uzamamıştı; çöplerden ve pazar artıklarından yiyecek toplayan vatandaşlarımızın sayısında, bu oranda bir artış meydana gelmemişti.

Değerli arkadaşlar, sizin de ilginizi çeker düşüncesiyle, semt pazarlarından sonra kurulan yoksul pazarlarını dokunaklı bir şekilde tasvir eden bir yazıdan, sizlere birkaç pasaj sunmak istiyorum.

Avukat Sibel Eraslan'ın, şimdi kapatılmış bulunan Akit Gazetesinde çıkan yazısının başlığı şöyle:

"Tenis topu çürük bir elmaya benzer mi?

Bir kere de siz seyredin. Pazar tentelerinin sökülüp, birer panayır otağına benzeyen neşeli tezgâhların dağıtılıp toplanmasından sonraki saatleri; ezik domatesler ile parlaklarının, çürük kirazlar ile sağlamlarının, pörsümüş ıspanaklar ile dirilerinin ayıklandığı saatleri. Pazar çadırları ve halatları sökülürken, sanki sihirli bir dünyanın da bittiğini hatırlatırcasına çıkardıkları yorgun iniltiler. Sonra, birkaç küçük meyve sandığının kırılıp tutuşturulmasından doğan küçük ve mutlu ateş başları. İşte, tam o anda, ateşin çevresini saran pazarcı halkasının etrafında birdenbire bitiveren değişik bir ahali. Onlara pırtıcı diyorlar. Pazar artıklarından yenebilecek olanları ayırıp evlerine taşıyabilmek tüm dertleri. Tam da pazarlar toplanırken, sanki yeraltından zuhur ediveriyorlar, korku filmlerindeki zombiler gibi. Ne kim olduklarını bilen var ne seslerini tanıyan; ama, varlar işte, pırtıcılar.

Henüz, çöp işçilerinin girmediği ve pazar artıklarının dağlar gibi sokakların her iki tarafını da kapladığı o anlardan birinde, o sokaklardan birinden geçmek zorunda kalıyoruz. Arkadaşım, insiyakî olarak, arabanın kapısını kilitleyen otomatiğe basıyor. Dışarıda, başları ve çoğu kez ağızları da bağlı pırtıcı ahalisi işbaşında. Onları kastederek 'aman dikkat' diyor. 'Onlar hırsız değil, korkma; bu ülkenin hırsızları, pazar artığı peşinde değil, milyarları götürme hesabında olan zengin ihaleciler' diyorum. Camdan dışarı kederle bakıyorum. Pazarcıların yaktığı ateş başlarında, avuçlarını ovuşturuyor çocuklar. Çöpçülerle gizlice anlaşmışlar, pırtıcılar nevalelerini toplayıncaya kadar girmiyorlar; öylece, pazar başlarında bekliyorlar işçiler. Herkes halden anlıyor vesselam. Pazar sonraları pırtıcılık yapanlar arasında, giderek, daha iyi giyimli insanların bir bir arttığını görüyorum. Aksansız, güzel bir şehir lisanıyla konuşuyorlar, onurdan bahsediyorlar. Evlerine taşıdıkları pazar artıklarını, nasıl çocuklarına hissettirmeden yıkayıp, çürük yerlerini kesip, sofraya nasıl taşıdıklarının macerasını anlatıyorlar.

Geçen gün, ağzını burnunu sarıp sarmalamış bir kadının, yanındaki diğer pırtıcı kadına, döküntü domatesler arasında şöyle dediğine şahit oldum: Ekonomiyi düzeltecekmiş. Tenis topuyla oynayacağına, bir akşam pazar yoluna iniversin. Öğrencilerimden biri görüp tanıyacak diye ödüm kopuyor."

Değerli milletvekilleri, fazla söze gerek yok. Bu öğretmen kardeşimiz, durumu olduğu gibi ortaya koyuyor. İnşallah, bu önergemiz desteklenir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak, oylamaya sunmadan evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bir yoklama talebi vardır.

Arkadaşlarımın salonda bulunup bulunmadıklarını arayacağım efendim.

Veysel Candan?.. Burada.

Mustafa Geçer?.. Burada.

Osman Yumakoğulları?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Vehbi Hatipoğlu?.. Burada.

Bahri Zengin?.. Burada.

Cemil Tunç?.. Burada.

Mukadder Başeğmez?.. Burada.

Yasin Hatiboğlu?.. Burada.

Arif Emre?.. Burada.

Rıza Ulucak?.. Burada.

Hüsamettin Korkutata?.. Burada.

Fahrettin Kukaracı?.. Burada.

Latif Öztek?.. Burada.

Musa Demirci?.. Burada.

Yaşar Canbay?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada.

Efendim, 20 arkadaşımızı tespit ettik.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.53


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.07

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 60 ıncı Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

 

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - (10/15) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştı. Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki oylamaya geçmeden önce yoklama istenilmişti; toplantı yetersayısı olmadığı için, ara verdik.

Şimdi, yoklamayı tekrarlıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur, bundan sonra da olacağını tahmin etmiyorum, çalışma süremiz de dolmak üzeredir.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Şubat 2002 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.12

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.