DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 4 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 85 60 ıncı Birleşim 5 . 2 . 2002 Salı İ
Ç İ N D E K İ L E R I. - GEÇEN TUTANAK
ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. -
YOKLAMALAR IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÇEŞİTLİ
İŞLER 1. - Afyon - Sultandağı ve çevresinde
meydana gelen depremde yaşamını yitirenlerin anısına 1 dakikalık saygı duruşu B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - Bayındırlık ve İskân Bakanı
Abdülkadir Akcan'ın, Afyon-Sultandağı depremi konusunda gündemdışı açıklaması
ve DYP Manisa Milletvekili Rıza Akçalı,
SP Konya Milletvekili Veysel Candan, AK Parti Van Milletvekili Hüseyin Çelik,
ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, DSP Afyon Milletvekili Gaffar
Yakın ve MHP Afyon Milletvekili Mehmet Telek'in grupları adına konuşmaları 2. - Antalya Milletvekili Osman
Müderrisoğlu'nun, satanizm akımının gençler üzerinde oluşturduğu olumsuz
etkilere ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Ardahan Milletvekili Faruk Demir'in, hayvancılık konusunda özel
sektörün de yatırım yapmasına, çiftçi borcu faizlerinin dondurularak
taksitlendirilmesine, doğalgaz çevrim santralının bu ilde kurulmasına, Aktaş
Sınır Kapısının açılmasına, sınır ticareti yoluyla yurda mazot girişine izin
verilmesine ve bölgedeki baraj projelerinin
bir an önce tamamlanmasına ilişkin gündemdışı konuşması 4. - Adana Milletvekili Halit Dağlı'nın,
çiftçilerimize doğrudan gelir desteğinin Adana İli ve ilçelerindeki üreticilere
henüz verilmemiş olması nedeniyle çekilen sıkıntıya ilişkin gündemdışı
konuşması C)
TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Azerbaycan Millî Meclis Başkanı
Murtuz Aleskerov'un davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Başkanı Ömer
İzgi'ye refakat edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/973) 2. - Hırvatistan Parlamento Başkanı Zlatko
Tomcic'in, beraberindeki Parlamento heyetiyle Türkiye'ye davetine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/974) 3. - Avrupa Konseyinin Laeken
Toplantısında aldığı karar uyarınca toplanması kararlaştırılan konvansiyona katılacak
asıl ve yedek üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/975) 4. - (10/13) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/976) 5. - Mardin Milletvekili Metin
Musaoğlu'nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin
(2/92) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/447) 6. - İçel Milletvekili Hidayet Kılınç'ın,
İki İlçe ve Bir İl Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/578) doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/448) 7. - Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun, Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Teklifinin (2/417) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449) D) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya
ve 22 arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini
ve hayvancılığını tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/25) V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2001 ayları hesabına ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/18) (S. Sayısı: 804) VI. -
ÖNERİLER A) DANIŞMA
KURULU ÖNERİLERİ 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma
Kurulu önerisi VII. -
SEÇİMLER A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim VIII. -
GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A)
ÖNGÖRÜŞMELER 1. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19
arkadaşının, işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/15) IX. -
SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI
SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankalara ilişkin sorusu ve Orman
Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5198) 2. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
TÜSİAD Başkanına ait bir şirketle ilgili iddiaya ilişkin sorusu ve Orman Bakanı
ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5283) 3. - Kayseri Milletvekili Salih
Kapusuz'un, 2002 yılında Kayseri'ye yapılacak yatırımlara ve ayrılan ödenek
miktarına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın
cevabı (7/5328) 4. - Bursa Milletvekili Ertuğrul
Yalçınbayır'ın, 2001 kamu yatırım projelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5352) 5. - Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun, Organize Sanayi Bölgeleri Kanununda değişikliğe ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5406) 6. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın,
enerji işletme haklarının devredilmesine ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve
Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5408) 7. - Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun, gazete promosyonlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret
Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı
(7/5413) 8. - Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun, Sabah Gazetesinin baskı tesislerine ve belediyelerin bazı işlemlerine
ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5417) 9. - Tokat Milletvekili M. Ergün
Dağcıoğlu'nun, bazı holdinglerin faaliyetlerinin 3984 sayılı Kanuna uygun olup
olmadığına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın
cevabı (7/5418) 10. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, yatırım, üretim ve istihdam konusunda bir açıklama yapıp yapmadığına
ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami
Çağan'ın cevabı (7/5443) 11. - Sakarya Milletvekili Osman Fevzi
Zihnioğlu'nun, deprem bölgesinde çalışan personelin tazminatına ilişkin sorusu
ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/5452) 12. - Ankara Milletvekili M. Zeki
Çelik'in, bankaların hesaplarının kontrolüne ilişkin sorusu ve Orman Bakanı ve
Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5468) 13. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman ve bazı illerin köylerine götürülen hizmetler ile su ve alt
yapı sorunlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5473) 14. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Tekel 2000 sigaraları ile ilgili basında çıkan ihraç yolsuzluğu
iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı
(7/5475) 15. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Adıyaman İlindeki kadastro çalışmalarına ilişkin sorusu ve Devlet
Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5476) 16. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, araçlara, YÖK Araştırma Komisyonu Raporuna, ziyaretçilere ve basın
bültenine ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin
cevabı (7/5482) 17. - Adıyaman Milletvekili Mahmut
Göksu'nun, Nemrut Dağı Millî Parkına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nami
Çağan'ın cevabı (7/5483) 18. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
üzüm üreticilerinin bazı sorunlarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı
Ahmet Kenan Tanrıkulu'nun cevabı (7/5492) 19. - Erzincan Milletvekili Tevhit
Karakaya'nın, SSK'nın sahip olduğu gayrimenkullere ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/5493) 20. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
Karaman İlinde özürlüler için bir yurt
yaptırılıp yaptırılmayacağına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in
cevabı (7/5497) 21. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Kırıkkale TUPRAŞ Rafinerisine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı
Yılmaz Karakoyunlu'nun cevabı (7/5519) 22. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, ülkemizde Euroya çevrilen mark miktarına ilişkin Başbakandan
sorusu ve Orman Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili Nami Çağan'ın cevabı (7/5523) 23. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Şereflikoçhisar Tapu Sicil Müdürlüğünün personel ihtiyacına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı (7/5529) 24. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, Samsun İlinin bazı ilçe ve köylerindeki elektrik kesintilerine
ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı
(7/5543) 25. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, TUPRAŞ Rafi-nerisinin vergi ödemesinin Kırıkkale'de yapılmamasının
nedenine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Yılmaz Karakoyunlu'nun
cevabı (7/5547) 26. - Diyarbakır Milletvekili Osman
Aslan'ın, hayvancılık sektörüne ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı
Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5550) 27. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın,
MKE'nin bir fabrikasının yaşlılar yurdu olarak kullanılıp kullanılmayacağına ve
Silahsan A.Ş'ye ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin
Çakmakoğlu'nun cevabı (7/5551) 28. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa
Niyazi Yanmaz'ın, Şanlıurfa Ceylanpınar İlçesindeki Hazine arazileri üzerinden
alınan ecrimisil bedellerine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın
cevabı (7/5558) 29. - Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın'ın, 57 nci Hükümet döneminde Mahallî İdareler Fonundan Nevşehir'deki belediyelere
aktarılan kaynağa ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in
cevabı (7/5562) 30. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat
Dayanıklı'nın, Başbakanlık tanıtma Fonuna yapılan müracaatların
değerlendirilmesine ve Fon kaynaklarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/5564) 31. - Bursa Milletvekili Orhan Şen'in,
Sivil Savunma Arama Kurtarma Birlikleri personeline ve ücretlerine ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/5567) 32. - Denizli Milletvekili Mustafa Kemal
Aykurt'un, köy içme sularındaki KDV oranının düşürülüp düşürülmeyeceğine
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz'ın cevabı (7/5576) 33. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Sakarya-Aşırlar ve Karadavutlu köylerinde meydana gelen telefon arızalarına
ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı (7/5582) 34. - Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan'ın,
Adapazarı Doğalgaz Çevrim Santralinin
ÇED raporuna ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/5583) 35. - Giresun Milletvekili Hasan Akgün'ün,
bir milletvekilinin kendi seçim bölgesinin valisi tarafından hakarete uğradığı
iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı
(7/5595) 36. - Tunceli Milletvekili Kamer Genç'in,
Ayaş Tüneli Projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Oktay Vural'ın cevabı
(7/5597) 37. - Samsun Milletvekili Musa
Uzunkaya'nın, genel nüfus sayımına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca
Toskay'ın cevabı (7/5601) 38. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in; Doğalgazın Botaş'a maliyetine ve
fiyatlandırılmasına, Doğalgaz tüketimine, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5609, 5610) 39. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in,
doğalgaz fiyatlarındaki indirime ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5611) 40. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in; İstanbul ve Ankara büyükşehir
belediyelerince doğalgaza uygulanan fiyatlara, Doğalgaz'ın fiyatlandırılmasına, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5614, 5615) 41. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in; Mazotun fiyatlandırılmasına, Fueloilin fiyatlandırılmasına, İlişkin soruları ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5616, 5617) 42. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, elektrik fiyatına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
Zeki Çakan'ın cevabı (7/5618) 43. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, gübre çeşitleri ve fiyatlarına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/5619) 44. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, Kırıkkale Hamzalı Barajı Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5622) 45. - Kırıkkale Milletvekili Hacı
Filiz'in, Yozgat-Gelingüllü Barajına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/5623) 46. - Konya Milletvekili Özkan Öksüz'ün,
Konya İlinde inşaatı devam eden sağlık kuruluşlarına ilişkin sorusu ve Sağlık
Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/5640) 47. - İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın,
TBMM Genel Sekreterliği merkez teşkilatında görevlendirilmek üzere açılan uzman
yardımcılığı sınavına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer
İzgi'nin cevabı (7/5644) I. - GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak
iki oturum yaptı. Elektronik cihazla yapılan yoklamalar
sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından, 5
Şubat 2002 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 14.20’de son
verildi. Ali Ilıksoy Başkanvekili
No. : 80 II. - GELEN KÂĞITLAR 4 . 2 . 2002 PAZARTESİ Raporlar 1.- Kütahya Milletvekili Ahmet Derin ve 13 Arkadaşının, Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu, Sosyal Sigortalar Kanunu ile Esnaf ve
Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre
Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/345) (S. Sayısı: 812) (Dağıtma
tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME) 2. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun, Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve
İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi
(2/418) (S. Sayısı: 813) (Dağıtma
tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME) 3. - Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız ve 16 Arkadaşının,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine
Göre Doğrudan Gündeme Alınmasına İlişkin Önergesi (2/692) (S. Sayısı: 814) (Dağıtma tarihi: 4.2.2002) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1. - Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Mardin-Midyat-Batman
karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1693) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 2. - Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Mardin-Midyat-Dargeçit
karayolunun yenilenmesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1694) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 3. - Mardin Milletvekili Veysi Şahin'in, Ilısu Projesine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/1695)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 4. - İstanbul
Milletvekili Rıdvan Budak'ın, yargı kararı ile görevine iade edilen personele
ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/1696)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 5. - İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Büyükşehir Belediyesinden ilçe
beledi-yelerine yapılan yardımlara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1697) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Aksaray Milletvekili
Sadi Somuncuoğlu'nun, kürtçe eğitim ve yayın tartışmalarına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5854) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 2. - Konya Milletvekili
Hüseyin Arı'nın, Konya İli Ereğli İlçesindeki emniyet personeli ihtiyacına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5855) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.1.2002) 3. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Hadep
Silopi ilçe başkanı ve bir ilçe yönetim kurulu üyesinin kaybolduğu iddiasına
ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/5856) (Başkanlığa geliş
tarihi: 30.1.2002) 4. - Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, Hadep Silopi ilçe başkanı ve bir ilçe yönetim kurulu üyesinin
kaybolduğu iddiasına ilişkin Devlet Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru
önergesi (7/5857) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 5. - Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, infaz hakimliklerine ilişkin Adalet Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5858) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 6. - Rize Milletvekili
Mehmet Bekaroğlu'nun, ceza infaz
kurumları ve tutukevleri izleme kurullarına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5859)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 7. - Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, IMF'den alınan kredi miktarına ilişkin Devlet Bakanından
(Kemal Derviş) yazılı soru önergesi (7/5860) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2002) 8. - Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, yolsuzluklarla ilgili olarak yapılan bazı operasyonlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5861) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2002) 9. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, bazı bakanların yaptıkları atamalarla ilgili iddialara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (Devlet Bahçeli) yazılı soru önergesi
(7/5862) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 10. - Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, iç ve dış borç miktarı ile istihdam ve yatırımlara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5863) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 11. - Ankara Milletvekili
M. Zeki Çelik'in, özelleştirme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz
Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5864) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 12. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, bir davalının duruşmalara getirilemediği iddiasına ilişkin
Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5865) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2002) 13. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Umre ve hac yolculuğuna ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5866) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 14. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğünün İzmir-Urla'da yaptığı bir
ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/5867) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.1.2002) 15. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen bankaların verdiği
kredilere ve Devlete maliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş)
yazılı soru önergesi (7/5868) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 16. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, vergi muafiyeti
bulunan vakıf ve derneklere
ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/5869) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.1.2002) 17. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, kamu yararına çalışan vakıflara ilişkin Devlet Bakanından
(Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/5870) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2002) 18. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Yapı Denetim Belgesi başvurusunda arandığı iddia edilen kılık
kıyafet şartlarına ilişkin Bayındırlık ve İskan Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5871) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 19. - Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Bursa SSK Hastanesinin tadilatıyla ilgili iddialara ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5872) (Başkanlığa
geliş tarihi: 30.1.2002) 20. - Trabzon
Milletvekili Şeref Malkoç'un, Endüstri Bölgeleri Kanununun organize sanayi
bölgelerine etkisine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi
(7/5873) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 21. - Elazığ Milletvekili
Latif Öztek'in, Güney Doğalgaz İletim Hattı Projesine ve Elazığ İline doğalgazın ne zaman verileceğine ilişkin Enerji
ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5874)
(Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 22. - Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, bor
madeninin değerlendirilmesine ilişkin Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı)
yazılı soru önergesi (7/5875) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 23. - Antalya
Milletvekili Nesrin Ünal'ın, İskenderun Demir Çelik Fabrikasının yol açtığı çevre sorunlarına ilişkin Çevre
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5876) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) Gensoru Önergesi 1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22 arkadaşının, tütün
üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye
etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99 ve İçtüzüğün 106 ncı maddeleri
uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/25) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.2.2002) (Dağıtma tarihi: 4.2.2002)
No. : 81 5 . 2 . 2002 SALI Teklifler 1. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz ve Ankara Milletvekili Saffet
Arıkan Bedük'ün; Amatör Sporcuların Sosyal ve Mali Yönden Desteklenmesine Dair
Kanun Teklifi (2/885) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2002) 2. - Kırklareli Milletvekili Cemal Özbilen ve 5 Arkadaşının; Bazı
Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/886) (Plan ve Bütçe
ve İçişleri ve Çevre Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 28.1.2002) 3. - Adana Milletvekili Ali Halaman'ın; Orman Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/887) (Anayasa ve Tarım, Orman ve Köyişleri
ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 29.1.2002) 4. - İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu ve Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük'ün; 4736 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Ürettikleri
Mal ve Hizmet Tarifeleri ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanunun 1. Maddesine Bir Fıkra Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/888) (Plan
ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 30.1.2002) 5. - Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri İçel Milletvekili Turhan
Güven, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan ile
İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu'nun; 23.2.1995 tarih ve 4077 sayılı
Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
ve Bu Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/889) (Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi:
30.1.2002) 6. - Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi ve 2 Arkadaşının; 4.11.1981
tarihli ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile 11.10.1983 tarihli ve 2914
sayılı Yükseköğretim Personel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi (2/890) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.2.2002) Sözlü Soru Önergesi 1. - Manisa Milletvekili
Mustafa Enöz'ün, Manisa ve bazı ilçelerinin lise binası ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1698) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) Yazılı Soru
Önergeleri 1. - Gaziantep
Milletvekili Nurettin Aktaş'ın, Gaziantep'te SSK ile anlaşması iptal edilen bir
özel hastaneye ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5877) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 2. - Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, gençliği tehdit eden kötü alışkanlıklara ve akımlara ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru
önergesi (7/5878) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 3. - Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, kapatılan hava limanlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı
soru önergesi (7/5879) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 4. - Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, TAEK ile ilgili bazı iddialar ile TAEK reaktörlerine ilişkin
Devlet Bakanından (Edip Safder Gaydalı) yazılı soru önergesi (7/5880)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 5. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, kaçak elektrik
kullanımına ve elektrik üretimine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5881) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 6. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, taciz olaylarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/5882) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.1.2002) 7. - Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, Türk Silahlı
Kuvvetlerinin bazı ihtiyaçlarının karşılanma
yollarına ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/5883)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 8. - Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, ülkemizde bulunan kiliselere ve görevlilerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5884) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 9. - Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan'ın, Kahramanmaraş'taki bazı yolların karayolu ağından
çıkarıldığı iddiasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5885) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 10. - Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, satanizmle mücadeleye yönelik çalışmalar yapılıp yapılmadığına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5886) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.1.2002) 11. - Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde Türkiye aleyhine
açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/5887)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 12. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
TBMM'de çeşitli statülerde çalışan personelin özlük haklarına ilişkin Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı
soru önergesi (7/5888) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 13. - Bursa Milletvekili
Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Türkiye'nin dış ülkelere yaptığı teknik yardımlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5889) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.1.2002) 14. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Eskişehir ve Bursa
doğalgaz dağıtım işletmelerinin özelleştirilmesine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5890) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 15. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yıllık yatırım
programlarındaki proje değişikliklerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5891) (Başkanlığa geliş tarihi. 31.1.2002) 16. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, yatırım
projelerinde kullanılan dış kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5892) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 17. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, Bursa İlindeki
yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5893)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 18. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, önemli projelere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5894) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.1.2002) 19. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 4492 sayılı Kanunun 1
nci maddesi uyarınca iade edilen dava dosyalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/5895) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 20. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Türkiye ve Güney
Kıbrıs Rum Yönetiminin AB üye adaylığıyla ilgili iddialara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5896) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 21. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, GSM ihalelerinin
ödemelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5897) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31.1.2002) 22. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonuna Dünya Bankasınca verilen krediye ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5898) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 23. - Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, POAŞ'ın özelleştirme
bedelinin ödenmesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5899)
(Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 24. - Kayseri Milletvekili
Salih Kapusuz'un, Hazine arazilerinin satışıyla ilgili ihale açılıp
açılmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5900) (Başkanlığa
geliş tarihi: 31.1.2002) 25. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Eminönü ilçesinde yıkıldığı
iddia edilen camilere ilişkin Devlet
Bakanından (Nejat Arseven) yazılı soru önergesi (7/5901) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31.1.2002) 26. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Ayasofya Müzesinin
Hristiyanların ibadetine açılması için bir kampanya başlatıldığı iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5902) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 27. - Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Merkez Bankası Başkanı
ve personeline ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) yazılı soru önergesi
(7/5903) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 28. - Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Rusya'ya
düzenlenen resmî ziyaretin yolluk ve harcırahının dostluk grubuna mensup
muhalefet milletvekillerine verilmediği iddialarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/5904) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 29. - Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Trabzon'daki bazı yol
projelerinin istimlak bedelleriyle ilgili iddialara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/5905) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.1.2002) 30.- Bursa Milletvekili Kenan Sönmez'in, Trabzon-Rize-Hopa-Batum
demiryolu hattı ile ilgili çalışma olup olmadığına ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/5906) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 31. - Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, BAĞ-KUR emeklilerinden
istenen belgelere ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/5907) (Başkanlığa geliş
tarihi: 31.1.2002) 32. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, yeni personel alımlarına
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5908) (Başkanlığa geliş tarihi:
31.1.2002) 33. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, kamudaki araç
sayısına ve giderlerine ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/5909) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 34. - İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in, üst kurul ve kurulların
yurtdışına gönderdikleri personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/5910) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 35. - İstanbul Milletvekili
Azmi Ateş'in, sosyal tesislere ve lojmanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/5911) (Başkanlığa geliş tarihi: 31.1.2002) 36. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, TEKEL Genel Müdürlüğü ile
ES-DAĞ Dağıtım Şirketi hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Yılmaz
Karakoyunlu) yazılı soru önergesi (7/5912)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 37. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, yurtdışına kaçırılan
tarihi eserlere ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/5913)
(Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 38. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, götürü bedelli sabit
konut inşaatlarına ödenen fiyat farklarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/5914) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 39. - Bursa Milletvekili
Ahmet Sünnetçioğlu'nun, yapılacak İKO-AB toplantısında KKTC'nin temsiline
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/5915) (Başkanlığa geliş tarihi:
1.2.2002) 40. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, Irak ile ticaret yapan Türk
firmalarla ilgili iddialara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru
önergesi (7/5916) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 41. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, ABD ile Türkiye arasında
uygulanmakta olan gümrük vergisi oranlarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/5917) (Başkanlığa geliş tarihi: 1.2.2002) 42. - Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara'nın su ihtiyacını karşılayacak Işıklı
Sistemi Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî
Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/5918) (Başkanlığa geliş
tarihi: 1.2.2002) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati: 15.00 5 Şubat 2002 Salı BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 60 ıncı Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı
vardır, görüşmelere başlıyoruz. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Yoklama talebimiz var Sayın Başkan. BAŞKAN - Bana gelmedi
efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) -
Kâtip üyeye söyledim, duydu; siz nasıl duymuyorsunuz?! IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) ÇEŞİTLİ İŞLER 1. - Afyon - Sultandağı ve çevresinde meydana gelen depremde
yaşamını yitirenlerin anısına 1
dakikalık saygı duruşu BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, İçtüzüğün 53 üncü maddesine göre Başkanlık Divanınca alınan
karar gereğince, 3.2.2002 tarihinde Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen
deprem felaketinde yaşamını yitirenlerin anısına Genel Kurulu 1 dakikalık saygı
duruşuna davet ediyorum efendim. (Saygı duruşunda
bulunuldu) BAŞKAN - Allah rahmet
eylesin, ruhları şad olsun efendim. Sayın milletvekilleri,
Türkiye Büyük Millet Meclisimiz adına, depremde hayatlarını kaybeden
vatandaşlarımıza Cenabı Hak'tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı,
yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum. Sayın milletvekilleri, bu
arada, Afyon ve ilçelerinde meydana gelen deprem gününde, hazin bir
rastlantıyla, toprağa verdiğimiz İstanbul Teknik Üniversitesi Yer Bilimleri
Enstitüsü Başkanı Sayın Prof. Dr. Aykut Barka'yı da kaybetmenin acısını
yaşadık. O Prof. Barka ki, beş sene evvel, Afyon ve civarında deprem
olabileceğini bilmiş ve ikaz etmişti. Anadolu'nun her tarafında yaptığı deprem
araştırma çalışmalarıyla sadece ülkemizde değil dünya bilim çevrelerinde de
temayüz eden mümtaz bilim adamımız Prof. Aykut Barka'ya Cenabı Allah'tan
rahmet, ailesine ve bilim dünyasına şahsım ve Türkiye Büyük Millet Meclisi
adına başsağlığı diliyorum efendim. B)
GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. -
Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir Akcan'ın, Afyon-Sultandağı depremi
konusunda gündemdışı açıklaması ve DYP
Manisa Milletvekili Rıza Akçalı, SP Konya Milletvekili Veysel Candan, AK Parti
Van Milletvekili Hüseyin Çelik, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy,
DSP Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve MHP Afyon Milletvekili Mehmet
Telek'in grupları adına konuşmaları BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, hükümet adına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Abdülkadir
Akcan'ın, 3.2.2002 tarihinde Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen deprem
felaketiyle ilgili olarak Bakanlığının yaptığı faaliyetler hakkında İçtüzüğün
59 uncu maddesine göre söz talebi vardır; gündeme geçmeden önce bu talebi
yerine getireceğim. Sayın Bakanın
açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu
olmayan milletvekillerinden 1 sayın üyeye söz vereceğim efendim. Konuşma süreleri, siyasî
parti grupları için 10, grubu bulunmayan sayın milletvekili için 5 dakikadır. Sayın Bakan, buyurun
efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon
İli ve ilçelerinde 3 Şubat 2002 tarihinde meydana gelen üzücü deprem
felaketiyle ilgili olarak, gerek deprem hakkında ve gerekse Bakanlığımın ve
diğer kamu kurum ve kuruluşlarının gerçekleştirdiği çalışmalar hakkında Genel
Kurulumuza bilgi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce
Meclisimizin siz değerli milletvekillerini saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, huzurunuzda,
Afyonlu hemşerilerime ve vatandaşlarımıza yaşadıkları bu deprem felaketinden
dolayı geçmiş olsun dileklerimi sunarken, depremde yaşamlarını yitiren
vatandaşlarımıza Yüce Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı ve
sabırlar, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Bakanlığımız Afet İşleri
Genel Müdürlüğü Deprem Araştırma Merkezinin kayıtlarına göre, 3 Şubat 2002
Pazar günü saat 09.11'de, Afyon İlimizin doğusunda yer alan ve "Sultandağı
fayı" olarak bilinen fay hattı üzerinde ve Sultandağı İlçesi ile Çay İlçesi
arasında yer alan Eber Beldesi civarı merkezli 6,1 büyüklüğünde bir deprem
oluşmuştur. İlk ana şokta, Bolvadin,
Çay ve Sultandağı İlçeleri ile bu ilçelere bağlı Yeşilçiftlik, Yakasinek,
Deresinek, Eber, Dişli, Özburun Beldeleri ve civar köyleri etkilenmiştir. Daha
sonra meydana gelen ve merkezi Çobanlar İlçesi civarı olan 5,2 şiddetli ikinci
şokta ise, birinci şokta hafif hasar gören Çobanlar İlçe merkezi ile Kocaöz,
Gebeceler, Sülümenli ve Işıklar Beldeleri ve Çavdarlı ve Hamidiye Köyleri ağır
hasar görecek şekilde etkilenmişlerdir. Ana şokun meydana geldiği
tarihten bugün saat 11.00'e kadar, şiddeti 2,5 ile 5,5 arasında değişen 300'ün
üzerinde artçı deprem kaydedilmiştir. Söz konusu depremde,
maalesef, 43 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 318 vatandaşımız da, çoğu hafif
şekilde olmak üzere, yaralanmıştır. Çok sayıda konut, işyeri, kamu binası ile
ahır ve samanlık gibi değişik barınaklar, farklı derecelerde hasara uğramıştır.
Bunun yanı sıra, çok sayıda büyük ve küçükbaş hayvan telef olmuştur. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; dünyanın en aktif fay hatları üzerinde bulunan ülkemiz, 17
Ağustos 1999 Marmara, 12 Kasım 1999 Düzce, 3 Aralık 1999 Erzurum-Şenkaya, 6
Haziran 2000 Çankırı, Ankara-Çubuk, 15 Aralık 2000 -yani, bundan yaklaşık
onüçbuçukay önce- Bolvadin, Sultandağı, Akşehir ve 25 Haziran 2001 Osmaniye
depremlerinin ardından bu defa da, biraz önce ifade ettiğim noktada 6,1
şiddetinde olan bir depremle, yine, maalesef derin bir üzüntü daha yaşamıştır.
Yüce Allah'tan, milletimize bu tür doğal felaketleri bir daha yaşatmamasını
niyaz ediyorum. Hepimizce malum olduğu
üzere, Türkiye, jeolojik yapısı itibariyle deprem kuşağında yer almaktadır.
Onun için "deprem olur mu" ya da "olacak mı" düşüncesini
bir kenara bırakarak, bu tür felaketlere karşı, ülkemizin her köşesinde
hazırlıklı ve duyarlı olarak, gereken her türlü tedbiri almak
mecburiyetindeyiz. Ne yazık ki, deprem
felaketlerinin nerede, ne zaman ve ne boyutta olacağı henüz bilinememektedir.
Keşke, olacak olan depremleri daha önceden tespit etmeye yönelik bir
teknolojiye ve teşkilatlanmaya sahip olunabilseydi. Depreme karşı en önemli
tedbirin, depreme dayanıklı yapı yapmak olduğu gerçeğinden hareketle, 57 nci
cumhuriyet hükümeti döneminde hazırlanan Yapı Denetimi Kanunu ve Zorunlu Deprem
Sigortasına Dair 587 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin çıkarılmasıyla ne kadar
isabetli davranıldığını burada bir kere daha belirtmek gerekir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; üzücü deprem felaket haberinin hemen ardından saat 09.15'te
Bakanlığım Afet İşleri Genel Müdürlüğü tüm yetkili elemanlarıyla birlikte Genel
Müdürlükteki görevinin başında bulunan kriz masası elemanlarıyla harekete
geçerek ortak davranmaya başlamıştır. Saat 10.00'da, Devlet
Bakanı Sayın Reşat Doğru'yla beraber, Afet Kriz Merkezinden aldığım iki
deneyimli elemanla, karayolunu takiben deprem bölgesine hareket ettim. Saat 12.00'de, Devlet
Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz ve İçişleri Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen
helikopterle, bilahara, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit saat 14.00 civarında yine
helikopterle ve Sağlık Bakanımız Osman Durmuş Bey de Adana-Konya hattından
karayoluyla olmak üzere deprem bölgesine ulaşmışlardır. Depremin ikinci günü,
yani 4 Şubat 2002 tarihinde de Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın
Devlet Bahçeli, Devlet Bakanı Sayın Faruk Bal, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın
Hüsnü Yusuf Gökalp ve Millî Eğitim
Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu bölgeyi ziyaret ederek gerekli tetkik ve
incelemelerde bulunmuşlardır. Bölgeye intikal eden tüm
devlet erkânıyla deprem bölgesinin büyük bir bölümü gezilerek incelenmiştir.
Alınması gereken tedbirlerle ilgili talimatlar, anında ilgililere verilmiştir. Bir yandan Ankara'da
Başbakanlık Kriz Merkezi alınması gereken önlemler üzerinde çalışırken, diğer
yandan da ilde ve afetin yaşandığı 4 ilçede kriz merkezleri kurulmuştur. Bu
merkezlerin başına deneyimli birer vali yardımcısı görevlendirilmiştir. Afyon İl Kriz merkezi ile
Başbakanlık Kriz Merkezi arasında koordinasyonu sağlamak üzere görevlendirilen
Devlet Bakanımız Sayın Hasan Gemici, aynı gün saat 16.00'dan itibaren sürekli
olarak deprem bölgesinde çalışmaya başlamıştır. Öncelikle, depremden
hemen sonra, Sivil Savunma Teşkilatı, resmî ve özel arama-kurtarma ekipleri ile
kamu kurum ve kuruluşlarına ait iş makineleri afet bölgesine intikal
ettirilmiş, gerekli çalışmalar başlatılmış ve depremin oluşundan itibaren on
saat gibi bir süre içerisinde insanlarla ilgili arama ve kurtarma faaliyeti
tamamen sonuçlandırılmıştır. Yani, saat 19.00 itibariyle ölü veya yaralı
herhangi bir vatandaşımız enkaz altında bırakılmamış, tamamen enkaz altından
çıkarılmışlardır. Bu arada, Sağlık
Bakanlığınca Bolvadin, Sultandağı, Çobanlar ve Çay ilçelerinde birer adet
seyyar hastane kurulmuş, bölgeye ilk etapta Sağlık Bakanlığınca 17 hekim ve
yeterli sayıda yardımcı sağlık personeli görevlendirilerek, Bakanlıktan ve
çevre illerden temin edilen ambulanslar da bölgeye sevk edilmek suretiyle,
sağlık sorunlarının üstesinden gelmek üzere harekete geçilmiştir. Bölgedeki acil
ihtiyaçların karşılanması amacıyla Bakanlığımızca Valilik emrine 500 milyar
Türk Lirası gönderilmiştir. Bugünkü tarih itibariyle afetlerde hane başına 75
000 000 Türk Lirası olan âcil yardım ödeneği 150 000 000 Türk Lirasına
çıkarılmıştır. Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan Afyon merkeze
200 milyar Türk Lirası, Bolvadin, Çay, Sultandağı, Çobanlar ilçelerinden her
birine 100'er milyar lira olmak üzere, toplam 600 milyar gönderilmiştir. Diğer iller ile Kızılay
tarafından bölgeye gönderilen 3 250 çadır ve 20 000 adet battaniyenin dağıtımı
sürdürülmektedir. Bugün itibariyle deprem bölgesine ulaştırılması hedeflenen
çadır sayısı 12 000, battaniye sayısı 35 000 ve katalitik soba sayısı da 3
500'dür. Bölgede yeterli sayıda seyyar mutfak kurularak afetzede
vatandaşlarımızın yemek ihtiyaçları karşılanmaktadır. Bu arada, bölge için,
afete etkililik olurunun bugün itibariyle onaylanarak yürürlüğe konulduğunu
bilgilerinize sunmak istiyorum. Biraz önce, deprem
bölgesine gelen bakanlarımız arasında Çevre Bakanımız Sayın Fevzi Aytekin Beyi
anmayı unuttum, kendilerine huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum deprem
bölgesine gösterdikleri hassasiyet için. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; depremin oluşundan 45 dakika sonra Kızılay Başkanıyla kurduğum
irtibat sonrasında çadır ve battaniyelerin yüklenmesine hemen başlanmış
olmasına rağmen yüklenen TIR'lar, Ankara-Afyon karayolundaki trafik yoğunluğu
ve ağır sis nedeniyle ancak akşam saat 19.30 sularında bölgeye ulaşabilmiştir.
Yoğun sisin yarattığı güçlük ve engel halen devam etmektedir. Çeşitli kurum ve
kuruluşlarca bölgeye gönderilen gıda paketleri, katalitik soba ve diğer
malzemelerin dağıtımı sürdürülmekte olup, herhangi bir sıkıntı bulunmamaktadır. Arama ve kurtarma
çalışmaları sürdürülürken Bakanlığımızca oluşturulan teknik ekiplerce ön hasar
tespitlerine başlanılmış ve kısa sürede tamamlanmıştır. Deprem bölgesinde hasar
tespitlerinde bulunmak ve konteynerlerin konuşlandırılması için ve geçici iskân
alanlarının düzenlenmesi amacıyla, mahallindeki personele ilave olarak,
Bakanlık merkezi ile diğer illerden, ilk etapta 73 personel bölgeye intikal
ettirilmiştir. Mahallinde bulunan personelle birlikte deprem bölgesinde görev
yapan personel sayısı -teknik personel olarak ifade etmek istiyorum- 100'ü
bulmuştur. İhtiyaç duyulması halinde gerekli personel takviyesi yapılabilmesi
için her türlü önlem alınmıştır; ancak, hasar seviyelerinin tespitinde kişisel
hatalara yol açmamak için, mümkün olduğunca, konunun uzmanı olan ekiplerle
dikkatli bir çalışma yürütülerek gerçekleştirilmesi düşüncesindeyiz. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Bakanlığımız teknik ekiplerince yapılan ön hasar tespit
çalışmalarına göre ölü sayısı; Sultandağı'nda 19, Eber Kasabasında 15,
Yakasinek'te 2, Deresinek'te 1, Çay'da 5, Bolvadin'de de 1 olmak üzere, toplam
43 vatandaşımız doğrudan depremden etkilenerek hayatlarını kaybetmişlerdir. Bölgede büyük bir
çoğunluğun ayakta tedavisi mümkün olan toplam 318 vatandaşımız da
yaralanmıştır. Afet bölgesinde yapılan
ön hasar tespitlerine göre hasar gören konut, işyeri ve resmî binaların
durumları şöyledir: Sultandağı'nda 40 konut, 3 işyeri, 8 resmî kurum;
Çobanlar'da 75 konut, 5 işyeri, 2 resmî kurum; Çay'da 85 konut, 200 işyeri, 3
resmî bina; Sandıklı'da 6 konut, 3 resmî bina; Bolvadin'de 65 konut, 22 işyeri,
10 resmî kurum; Afyon merkezde 38 konut, 15 işyeri, 8 resmî kurum; Şuhut'ta 31
konut, 1 işyeri, 2 resmî kurum ve genel toplamda 340 konut, 246 işyeri ve 36
resmî kurum binası olmak üzere, 622 adet konut, işyeri ve kamuya ait bina hasar
görmüştür. Bunlardan 71 adet bina ağır hasarlı ve yıkık durumdadır. Kesin hasar tespit
çalışmalarına başlanılmış olup, bu çalışmalar sürdürülmektedir ve hedefimiz, bu
hafta sonuna kadar bu çalışmayı tamamen bitirmek ve takiben, enkazların
kaldırılması çalışmasına başlamayı düşünüyoruz. Ayrıca, Karayolları ve
İller Bankası Genel Müdürlüklerimizden görevlendirilen yeterli sayıda teknik
personelle, afet nedeniyle meydana gelen yol, kanalizasyon, içmesuyu ve diğer
altyapı tesislerinde meydana gelen hasarların tespiti için çalışmalara
başlanılmış ve bu çalışmalar sürdürülmektedir. Değerli milletvekilleri,
bölgede geçimin tarım ve hayvancılıkla sağlanması nedeniyle, hem bölgede
yaşayanların hem de Ankara, İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerin kurbanlık
ihtiyacını karşılamaya yönelik hayvansal üretim faaliyetlerinin yapılıyor
olması nedeniyle, çöken hayvan barınakları ile çöken sanayi sitesindeki
işyerleri tamamen yok olan vatandaşlarımızın geçim kaynağı kaybı eşanlamlıdır.
Bu nedenle, çöken hayvan barınaklarındaki hasar tespitinin en az meskenler kadar
önemi vardır. Bu durumun idraki içinde olan Tarım ve Köyişleri Bakanlığımız,
ekipler kurarak, süratle inceleme başlatmıştır. Afet bölgesinde şu ana kadar
yapılan tespitlere göre, 154 ahır tamamen yıkılmış, 532 adet ahır ağır hasarlı,
359 adet orta hasarlı ve aynı sayıda ahır ise hafif hasarlı konumndadır. Yine
şu ana kadar yapılan tespitlere göre, 689 adet büyükbaş, 5 516 adet de küçükbaş
hayvan, maalesef, telef olmuştur. Tarım il müdürlüğünce oluşturulan ekiplerce
zarar ve ziyan tespit çalışmaları sürdürülmektedir. Yapılan tespitler, henüz,
genelin yüzde 40'ı düzeyindedir. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bilindiği üzere, 27 Eylül 2000 tarihinde yürürlüğe giren
Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname uyarınca zorunlu
deprem sigortası yaptırılması mecburiyeti getirilmişti. Buna göre -Hazine
Müsteşarlığından alınan bilgiye göre- 1 Şubat 2002 tarihî itibariyle Afyon İli
dahilinde toplam 9 671 konut için zorunlu deprem sigorta poliçesi düzenlendiği
tespit edilmiştir. Hasar gören konutlardan ne kadarının sigortalı olduğu
konusunda şu an için herhangi bir detaylı bilgi mevcut değildir. Bu noktada,
Türkiye genelinde, doğal afetlere karşı sigortalanan konutların oranının
-Türkiye geneli için söylüyorum- yaklaşık yüzde 8 civarında, Afyon'da ise, bu
oranın, bunun yarısı olan yüzde 4 civarında olduğunu dikkatlerinize arz etmek
istiyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; köylerdeki meskenlerin ve diğer yapıların sigorta ettirilmesi,
Zorunlu Deprem Sigortasına Dair Kanun Hükmünde Kararname kapsamı içinde
değildir; ancak, yöredeki beldelerin tamamı ile ilçe merkezlerinde hasar gören
binaların tamamı, köylerdeki binalarla aynı nitelikte olup, yapı niteliği
itibariyle aralarında hiçbir fark yoktur. Bu nedenle, ilçe merkezlerinde
beldelerde ve köylerde depremden
etkilenme biçimi aynıdır. Şimdi hükümetimizin önünde duran en önemli sorun;
nitelikleri aynı olan, fakat idare biçimi farklı olan bu yerlerdeki insanlardan
köylerde yaşayanlara devletin, hiçbir engel olmaksızın, Marmara Deprem
Bölgesinde ne yapıldıysa yapılanların aynısını yapma imkânı varken, belde ve
ilçelerdeki afetzedelere 587 sayılı
Kanun Hükmünde Kararname nedeniyle yardım elini doğrudan uzatamayacak
olmasıdır. Zaten, bu beldeler, adı
"belde" olmasına rağmen, ne altyapı ne de üstyapı yönünden köy
statüsünden kurtulamamışlardır. Ben burada, 57 nci cumhuriyet hükümetinden
önceki hükümetleri suçlamak niyetinde değilim; ancak, kabul etmek gerekir ki,
özellikle seçimlere yaklaşılan dönemlerde, sadece nüfus kriteri ele alınarak,
yani, nüfusu 2 000'i bulan her köy, belde yapılmıştır. Şimdi bu uygulamanın
zararını aynı beldeler ve ilçeler çekme durumuyla karşı karşıya kalmaktadır. Bu noktada, halen
üzerinde çalışılan Yerel Yönetimler Yasa Tasarısında bu tip komplikasyonları da
göz önüne alarak çalışmanın tamamlanması gerektiğini huzurlarınızda önemle
ifade etmek isterim. Gerek hükümetimizin
gerekse Bakanlığımızın, depremden zarar gören vatandaşlarımızın, daha önce
Marmara depremleri ve diğer depremlerde olduğu gibi, Afyon İlindeki afetzede
vatandaşlarımızın da yaralarının bir an önce sarılması ve hasar gören yerleşim
yerlerinin altyapısıyla ve üstyapısıyla inşa edilmesi ve bu şekilde yaraların
sarılması hususunda elinden gelen bütün gayreti göstereceğinden kimsenin
şüphesinin bulunmamasını isterim. Depremde kaybettiğimiz
vatandaşlarımızı tekrar geri getirmek mümkün değildir; ancak, zarar görmüş
vatandaşlarımızın yaralarının sarılması, üzüntümüzü bir nebze de olsa
hafifletecek yegâne yoldur. Cenabı Allah'tan, bizi
bir daha böyle acı olaylarla karşılaştırmamasını niyaz eder, Yüce Heyetinizi
tekrar saygıyla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Bu konuda gruplara söz
vereceğim. İlk söz, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Rıza Akçalı'nın. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 10 dakika; arz
ederim; süre uzatmam yok, yerinden söz vermem yok, haberiniz olsun; bugün
gündem yüklü, onu da ifade etmek isterim efendim. Buyurun Sayın Akçalı. DYP GRUBU ADINA RIZA
AKÇALI (Manisa) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Afyon İlimizin
Sultandağı, Çay, Çobanlar ve Bolvadin ilçelerinin Yeşilçiftlik, Yakasinek, Eber
ve Dereçine Beldeleri ile, bunlara bağlı köylerde meydana gelen deprem felaketi
dolayısıyla hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet,
geride kalan ailelerine sabır niyaz ediyorum ve bu depremde şu veya bu şekilde
malını kaybedenlere, birtakım rahatsızlıklara duçar kalanlara da Cenabı
Allah'tan sabırlar niyazıyla, geçmiş olsun dileklerimi Grubum adına ifade etmek
istiyorum. Sayın Genel Başkanımız
da, bugün itibariyle Afyon'da ve deprem bölgesindeki vatandaşlarımızın
acılarını paylaşmak üzere, heyetteki arkadaşlarımızla birlikte ziyaretteler. Bu arada, tabiî ki,
deprem üzerinde önemli çalışmaları olan değerli hoca Aykut Barka'ya da,
Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Tabiî, deprem bölgesinde
hemen lazım olan çadır, battaniye, katalitik soba, ilaç, gıda, giyecek gibi
ihtiyaçlar peyderpey bölgeye gönderiliyor, gidiyor. Bunlar, daha önceki depreme
göre biraz daha tecrübe kazanılmış vaziyette yapılıyor, bundan dolayı
memnuniyetimizi ifade etmek istiyorum; ancak, ufak tefek arızalar yine var.
Mesela, biraz önce televizyonlarda izledik, katalitik sobalar gitmiş, ancak
tüpgaz yok; gaz olmadığı için de katalitik sobaları yakma imkânı olmamış. Bu
gazın bir an önce gitmesi, dağıtılması ve sobaların bir işlev görmesinin
sağlanması gerekir diye ifade etmek istiyorum. (DSP sıralarından "Onlar da
gitti" sesleri) Gayet güzel, gittiyse... İkincisi, geçici barınma
yerlerinin acilen devreye sokulması gerekir. Çadırdan sonraki kısımda buna
ihtiyaç vardır. Bunun planlamasının yapılması sanıyorum ki uygundur. Yine, 17 Ağustos
depreminin ışığı altında, koordinasyon meselesine, o günkü hatalara düşmeyecek
şekilde dikkat etmek, Sayın Bakanın burada anlattıklarından nispeten
rahatladığımızı da ifade ederek, ama, yine de buna dikkat etmek gerektiğini
söylemek istiyorum. Örneğin, geçer sefer
yerine ulaşıp da ihtiyaç sahiplerine ulaşmayan yardım malzemeleri vardı,
depolarda çürüdü bunlar. Hatta daha dün akşam, önceki gün akşam televizyonlarda
gördük, bunlar depolarda duruyor. Hatta bir kısmının oradaki görevliler eliyle
başkalarına satıldığını falan tespit etmiş bazı televizyonlarımız. Bunların Afyon'a
yola çıktığını da öğrendik. Benzer tedbirlerin, oradaki tedbirsizlikleri
önleyecek tedbirlerin alınmasına ihtiyaç var. Tabiî ki, deprem
bölgesine gönderiler yardımların, bölgede kullanımının sağlanması lazım. Bu,
oradaki dağıtımla ilgili bir şeydir. Yine koordinasyona gelip dayanıyoruz.
Vatandaşımızın himmeti, buraya pek çok yardımın gitmesine yol açıyor, bunlar
gidiyor; ama, bunların dağıtılması, ihtiyaç sahiplerine ulaştırılması bir ayrı
beceri işidir, bir plan, program işidir, bir koordinasyon işidir. Bunun
üzerinde ehemmiyetle durulmasını, bir kere daha, bir kere daha, burada ifade
etmek istiyorum. Tabiî, bölgede zarar
gören insanlarımızın vergi ve sigorta prim borçları vardır; bunlarla ilgili
acilen bir ertelemenin yapılması, en azından tekrar normal hayata geçinceye
kadar acilen bunun gerçekleştirilmesi lazım. Esnaf ve çiftçilerimizin,
tarım kredi kooperatiflerine, esnaf kredi kooperatiflerine ve bankalara olan
kredi borçları vardır; bunların ertelenmesi, dondurulması işlemini derhal
yapmak gerekir diye düşünüyorum. Yine, telef olan büyükbaş
ve küçükbaş hayvanların tespiti, sayılması ve bunlarla ilgili, bu zararların
giderilmesine dönük gerekli tedbirlerin hükümet tarafından behemehal alınması
gereği vardır. Bölge, pancar bölgesidir;
pancar paralarının derhal ödenmesi konusu, sanıyorum ki, bölgedeki insanların
yaralarını bir nebze olsun sarmak açısından önemlidir. Sayın Bakan da ifade
etti, deprem sigortasıyla ilgili husus; çıkan yönetmeliğe göre, beldelerdeki ve
ilçelerdeki hasar gören binalardan eğer deprem sigortası yaptırmamış olanlar
varsa, devlet tarafından, herhangi bir şekilde, bunların binalarına bir
tazminat ödenmesi veya binalarının yapılması söz konusu olmayacak. Ancak,
takdir edersiniz ki, iki yıldır, Türkiye, bir ekonomik krizin pençesinde
boğuşuyor ve bu ekonomik kriz dolayısıyla, zaten hayatını idame ettirmekte
müşkülat çeken bu fakir fukara insanların bir de deprem sigortasını
yaptırabilmeleri son derece zordu ve yaptıramamışlardır. Bu bakımdan, bu kanun
hükmünde kararnamenin derhal değiştirilmek suretiyle, bölgedeki insanlarımızın
-köy, kasaba, ilçe farkı gözetmeden- bina ihtiyaçlarının karşılanması son
derece önemlidir ve Doğru Yol Partisi olarak, biz, buna destek vermeye hazırız;
bunu, buradan ifade etmek istiyorum. Tabiî, bu deprem, eğer
pazar günü yerine pazartesi günü olsaydı, sanayi sitesinde çalışan ve resmî
kurumlarda çalışan pek çok insanla bu ölü sayısının çok daha fazla olma
ihtimali vardı; bunu bir şans olarak değerlendirmek istiyorum; ama, hemen
arkasından, bu sanayi sitesinin ve resmî kurum binalarının yıkılmasının
nedenlerinin derhal ve ivedilikle araştırılması gereğini ifade etmek istiyorum. Bir de kerpiç binalar
var; kerpiç binalar tamam da, kamu binaları niye yıkıldı?! Sanayi sitesi niye
yıkıldı 6 şiddetinde bir depremde?! Bana göre, esas sorunun özü bu. Tabiî, Türkiye, yüzde
96'sı deprem kuşağında olan bir ülke; depremle yaşamayı öğrenmeliyiz önce.
Deprem geldiği zaman değil, deprem gelmeden önce depreme hazırlıklı olmak,
depremin etkilerini minimize edecek tedbirleri almak, depremden önceki
tedbirler cümlesinde bunları yapmak lazım. Depremden önceki tedbirler ne kadar
çok ve ne kadar sağlıklı bir şekilde alınırsa, deprem sonrası yapılacak işler
de o derece az olur; çünkü, deprem anında yapılacak işler, hemen hemen sıfıra
yakındır. Akıl, fen ve mühendislik önplanda olmak koşuluyla binaların yapımının
sağlanması lazım. Yapı kalitelerinin son derece düzgün, gerek beton gerek demir
gerek zemin ve -hazır beton burada son derece önemli- gerekse diğer
işçiliklerin, mühendis odalarının gözetimi altında son derece ciddî bir
denetimle yapılması lazım. Yapı denetimi 19 ilde
uygulanıyor; ama, yapı denetiminde şekil şartlarından öte, eskiye nazaran çok
fazla bir değişiklik yok. Kafaları değiştirip, gerçekten depreme dayanıklı bina
yapmayı, bunu doğru denetlemeyi ve bunun gereğinin bütün insanlar tarafından
paylaşılmasını sağlayacak bir kamuoyu oluşturmayı Bayındırlık ve İskân
Bakanlığımızın sağlaması lazım. Kamu binalarıyla ilgili
İhale Kanunu çıkarılırken burada da ifade etmiştim; müşavirlik hizmetlerinin
mutlaka bu İhale Kanununda yer alması lazım. Bir tarafta işveren, kamu, diğer
tarafta işi alan müteahhit ve bu ikisi arasında işin denetimini, kontrolünü
yapan bir üçüncü kişi, bu da müşavirlik hizmetlerini yapacak firmadır. Bu,
hakem görevini görecektir, denetim görevini görecektir ve kamu binalarının her
depremde yerle bir olmasını, artık, seyretmekten bıkan insanlarımız bundan
kurtulmuş olacaklardır. Yine, arama kurtarma
faaliyetleri yapan sivil toplum kuruluşlarımızın desteklenmesi, gönüllü
insanların bu hizmeti yaparken gerekli araç gereç ve donanımla desteklenmesi,
bunların verilmesi son derece önemlidir. BAŞKAN - Sayın Akçalı,
toparlar mısınız. RIZA AKÇALI (Devamla) -
Toparlıyorum Sayın Başkanım. Yine, iki kanunla ilgili
düzenlemeyi söyleyerek konuşmamı bitiriyorum. Bu, depremle ilgili kurulan
araştırma komisyonunun raporunda da var. 1580 ve 3030 sayılı
belediye yasalarında düzenlemelerin yapılması suretiyle, doğal afet riskinin
sorumluluğunun ve korunma tedbirlerinin mahallî idarelere intikali, bunlara
uymayanlarla ilgili cezai müeyyidelerin yine buralarda ağırlaştırılarak
konulması, mutlaka Mahallî İdareler Yasa Tasarısında gözönüne alınmalıdır. 5442 sayılı İl İdaresi ve 3360 sayılı İl Özel İdaresi
Yasalarında da yeniden inşa meselesinde, afet yönetimi faaliyetlerine bu
yönetimlerin aktif olarak katılımını ve yerel kaynak kullanımını sağlamalıyız. Türkiye, böyle bir
felaketi tekrar yaşamasın temennisiyle, bütün Heyeti saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. İkinci söz, Saadet
Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Candan'da. Buyurun Sayın Candan. (SP
sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır. SP GRUBU ADINA VEYSEL
CANDAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmama başlarken,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Afyon ve çevresinde
meydana gelen depremde ölenlere Allah'tan rahmet diliyorum ve yakınlarına sabır
temenni ediyorum. Değerli arkadaşlarım,
ben, bölgeyi gezdim. Genel Başkanımız ve bazı milletvekili arkadaşlarımla
birlikte, Bolvadin, Sultandağı, Eber, Çay, Gebeceler, Doğruöz, Çobanlar, Dişli,
Salar, Sülümenli ve Hamidiye bölgelerini tamamen gezdik. Orada yapılan
çalışmaları hem biraz önce Sayın Bakandan dinlemiş olduk hem de bölgede yerinde
gördük. Söyledikleri doğrudur.
Orada birçok bakanlarımız bulunmuşlardır. Kendileri, devlet bakanlarımız, kriz
merkezleri; hepsine şahit olduk. Ben, burada, gördüğüm
eksiklikleri ve yapılması gerekenleri, hükümete, bir kere daha hatırlatmakta
fayda olacağı kanaatindeyim. Evvela, değerli
arkadaşlar, bu deprem 6 richter ölçeğinde. Dünyada, bu ölçekte depremler olduğu zaman, hiç can
kaybı olmadan, yıkılma olmadan, hasar olmadan atlatma imkânına sahipler. Bu
açıdan değerlendirdiğimiz zaman, devletimiz ve toplum için, bu deprem hasarı,
utanç verici bir olaydır; yani, insanlar, muhtemel bir katliamdan
kurtulmuşlardır. Bu, deprem felaketi değil, sanki, geri kalmış bir ülkenin
felaketi olarak maalesef karşımızdadır. Değerli arkadaşlar, her
şeyden evvel, şunu açık söyleyeyim: Sayın Bakan, burada birtakım tespitlerde
bulundu; mesela, belde kuruluşlarıyla ilgili "doğrudan yardım
yapılamaz" denildi. Buna katılmak mümkün değil. Zaten, gittiğimiz
yörelerdeki olay şu: Betonarme binalardan ziyade, beldelerde, kerpiç ve
topraktan yapılı, ahşaptan yapılı binalar yıkılmış, içerisinde oturulamaz
durumda. Bu açıdan, buralara, zaten, zorunlu deprem sigortası yapma imkânına da
sahip değilsiniz, yasalar buna elvermiyor; çünkü, ahşap var, toprak var. Burada
sigorta yapamazsınız yani. Bu açıdan, eğer, doğrudan yardım yapmayı önleyici
bir yasa varsa, getirin, burada, Parlamentoda, hemen bunu değiştirelim. Buraya,
doğrudan yardım edilmesi gerekir. Kaldı ki, hatırlarsınız, beldelerin kuruluşu
için siyasî iradeye gerek yok; yani, Parlamento hiçbir yeri belde yapmaz.
Oranın halkı müracaat eder, il genel meclisi üyelerinin kararı ve İçişleri
Bakanlığının onayıyla olur bu; yani, siyaseten verilmiş olsa bile, bence,
geçmişte yapılan hatalardan çok, bundan sonra ne yapabileceğimizi söylemek
durumundayız. Sayın Bakan "tüm
tedbirleri almaya mecburuz. Talimatlar verildi" dediler. Talimatların
verildiği doğrudur; ancak, talimatları takip etmek daha doğrudur. Birçok
konuda, bürokratik engellerle, işlerin tam sağlıklı yürümediğini yerinde
gördük. Bir kere bölgede şu var:
Depremden önce ekonomi insanları vurmuş; yani, birçok sıkıntılar var. Şu anda
-Sayın Bakan da ifade etti; 7 000 çadırdan bahsedildi- 20 000 çadıra ihtiyaç olduğu
söyleniyor. Biraz sonra örnekler vereceğim. Özellikle ısınma, sorun. Değerli
arkadaşlar, bulunduğumuz yerde gece saat 10 civarında eksi 12 idi. Bu insanlar
bir çadırın içinde oturuyorlar. Zemin de topraktı. Onun için, burada mutlaka
katalitik soba adedini artırmak lazım. Gıda, içmesuyu yardımı da mutlaka
yapılıyor; ama, bunları daha akıllıca, daha hızlı yapmak lazım. Değerli arkadaşlar, ben,
önemli gördüğüm konular üzerinde durmak istiyorum: 1. Sayın Bakan da ifade
ettiler; bölgede hayvancılık var ve bu besi damları yıkılmış ve hayvanlar
ölmüş. Bu insanlar Bağ-Kur'ludur ve bunların Bağ-Kur primlerinin mutlaka
ertelenmesi gerekir.Arz ettiğim bu notları hadise mahallinde insanlarla
konuşarak yazdım. Mesela, bana bunu söyleyen vatandaşımız, ağlayarak, 40
büyükbaş hayvanı olduğunu ve hepsinin öldüğünü, kendisinin Bağ-Kur'lu olduğunu
söylüyor. Dolayısıyla, Sayın Bakan not alır. Koordine edilirken Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanlığını yakından ilgilendirmektedir; yani, besicilik yapan
ve Bağ-Kur'lu vatandaşlarımızın prim borçlarının ertelenmesi... 2. Bu vatandaşların genelde
tarım kredi ve Ziraat Bankasına borçları var ve borçlarla ilgili, zaten, tarım
kredilerde erteleme var. Kemal Derviş'in de gönlünü yapmanız lazım; öyle
anlaşılıyor. Değerli arkadaşlar, yine,
bölgede ihracat yapılıyor; kiraz ihracatı yapılıyor. Bu insanların gübreye ve
ilaca ihtiyacı olduğunu ve maddî kayıplarının bunun telafi edilmesi gerektiğini
söylediler. Bir diğer önemli konu
Tarım Bakanlığıyla ilgili. Tarımdan doğrudan destek alan çiftçilerimize, hemen
bunun öne alınması gerekir; ancak, burada karşımıza çıkan sorun, borçlara
karşılık kesildiği yönünde. Daha önce tarım krediye ve Ziraat Bankasına olan
diğer borçları kesilmektedir. Yine, burada önemli
konulardan biri, pancar parası ödemelerinin mutlaka öne alınmasıdır. Deniliyor
ki, eylül ve ekime kalırsa, bizim alacaklarımız uzarsa sıkıntı artar; yani,
buraya kadarki tespitlerimizde, hükümet kendi borçlarını zamanından önce
ödemelidir, uzatmaları zamanından önce yapmalıdır. Biraz önce konuşmacı
arkadaşım da ifade etti. Maalesef, Çay'ın yakınında ve 256 işyeri bulunan
sanayi sitesini yerinde gördük değerli arkadaşlar. Burada, eğer, deprem hafta
içinde olsaydı, rahatlıkla bir katliam olurdu. Tek kat olmasına rağmen,
yıkımdan sonra baktığımız zaman, yapım hatası, çimento azlığı, beton azlığı, demirlerinin
doğru ve sağlıklı olmadığı açık. Mutlaka, bu konuyla ilgili de bir araştırma
yapılması gerekir. Şimdi, burada, konut
sorunu çok önemli. Şimdi, bir konuyu da hemen ifade edeyim. Daha çok, giden
görevli Bakanlar, milletvekilleri, Başbakan ve Başbakan Yardımcıları hep hat
üzerinden gitmişler. Halbuki, içeride, beldelere indiğimiz zaman, kerpiç
evlerin hep yıkıldığı görülüyor; yani, betonarmeyi birtakım tedbirlerle ıslah
edebiliyorsunuz; ama, bunları ıslah imkânı yok. O zaman, bizim, burada önerimiz;
bu vatandaşlara doğrudan para yardımı yapıp, ufak evlerini kendilerinin
yapmalarının daha doğru olacağı yönündedir. Yine, bu bölgede,
icralar, mutlaka durdurulmalıdır; yani, icra işlemlerinin, mutlaka beklemeye
alınması gerekir. Çiftlikler ve çardaklar da yıkıldığı için -burada kredi
kullananlar var- onlarla ilgili bir çalışma yapılması lazım. Bir kere, her şeyden
evvel, Zorunlu Deprem Sigortasıyla ilgili
uygulamayı burada, yapmak isteseniz de yapamazsanız. O da çok önemli bir
konu. Şimdi, ben, burada,
hükümet yetkililerinin bazı açıklamalarına da değinmek istiyorum. Sayın
Başbakan "deneyimliydik, çabuk organize olmayı başardık" dediler.
Yani, olay yerine gittiğiniz zaman, çadırlar, işte kriz merkezleri, doktorlar,
birtakım acil yardımlar var; ama, şunu açık ve net söyleyeyim: Bu, merkezlerde
var; ama, beldelere gittiğiniz zaman hiç yok. Mesela -biraz sonra ifade etmeye
çalışacağım- hiç gidilmeyen, yani devletin hiç ulaşmadığı beldeler var. İşte,
buralara gitmek lazım diye ben düşünüyorum; ama, gittiğimiz yerlerde, Sayın
Devlet Bakanını, bölge milletvekillerini çalışır halde gördüğümüzü memnuniyetle
ifade edeyim. Şimdi, buraya kadar
anlatmaya çalıştığım konularda, Tarım Bakanlığı, Bayındırlık Bakanlığı, Çalışma
ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Devlet Bakanlığı, hazineden sorumlu Devlet
Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Enerji Bakanlığı; yani, bu bakanlıklarla ilgili
yasal düzenlemeler veya yönetmelik düzenlemeleri yapılmalıdır. Mutlaka ve
mutlaka, buralarla, bu koordinenin acilen sağlanması gerekir. Değerli arkadaşlarım,
açık ve net söylüyorum, saat 21.30-22.00 civarında, dışarıda da, çadırda da ısı
eksi 11'di ve bu insanlar, üç dört aile bir çadırda. Onun için, ben, bunu ajite
etmek için söylemiyor, hükümetin hızlı hareket etmesi için söylüyorum. Bakın, şimdi, hiç
uğranılmayan beldelerden birkaç misal vermek istiyorum. Mesele, Dişli
Beldesinde -kimse gelmedi, vatandaşın söylediğini söylüyorum- ahşap, toprak
evlerin yüzde 90'ı yıkılmış durumda. Halk geceyi dışarıda geçiriyor. Çadır ve
katalitik soba acilen istenmektedir. Mesela, Salar Beldesine
uğradık, borçların taksitlendirilmesi talebi var ve çok enteresan bir cümle
sarf etti, aynen vatandaşın cümlesini aldım "bankadan yüzde 55'le kredi
aldık, borcu ödemeye gittik, yüzde 200 faiz uygulanmış çoluğumuzun çocuğumuzun
rızkını, bankacılar elimizden aldı" diyor. Yani, vatandaşın cümlesini,
aynen buradan ifade ettim. Sülümenli Beldesinde
"nüfus 6 000. Yardım çok az geldi. Hayvanlarımız öldü. Ahşap, toprak
evlerin yüzde 90'ı yıkıldı. Çadır yetersiz, aşevi gerekli; 1 000 haneye 700
çadır lazım, 70 tane çadır geldi" deniyor. Yani, ihtiyacın ne kadar açık
olduğu ortadadır. Değerli arkadaşlar,
buranın, mutlaka afet kapsamına alınması konusu değerlendirilmelidir. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Tamamlayınız. VEYSEL CANDAN (Devamla) -
Tamamlıyorum. Değerli arkadaşlarım,
ben, konuşmamı tamamlarken, Allah, bu millete acısın diyorum. Ben, hükümette
yetkili arkadaşlarımın görevinin zor olduğunu biliyorum; ama, hızlı hareket
etsinler. Bakın, birçok konuları
buraya, hemen gündeme getiriyorsunuz. Getirin, yazın bir maddelik bir kanun
tasarısı; eğer, bu beldelere doğrudan yardım yapamıyorsanız, yapma imkânını
beraber sağlayalım. Hemen, müzakeresiz, dışarıda komisyonda konuşup burada
kabul edelim. Birçok konuları okumadan oyladığımıza göre, demek ki,
parlamentonun bunu yapma imkânı var. Ben, hükümete kolay
gelsin derken, bölgedeki halkımızın, bir kere daha, ölenlerine Cenabı Hak'tan
rahmet, hayatta kalanlarına sabır diliyorum. Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası, Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Hüseyin
Çelik'te. Buyurun efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. AK PARTİ GRUBU ADINA
HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon depreminde,
3 Şubat Pazar günü Afyon'da meydana gelen depremde hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ve musibetzede ailelerine ve
yakınlarına sabır dileyerek sözlerime başlamak istiyorum. Bayındırlık ve İskân
Bakanımız Sayın Abdülkadir Akcan Beye de, böyle önemli bir konuyu Meclisin
gündemine taşıdığı için ve böylelikle, gruplara da konu üzerinde müzakere yapma
imkânı hazırladığı için, huzurunuzda teşekkür etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, şu
anda, Genel Başkan Vekilimiz Abdüllatif Şener'in başkanlığında bir grup
milletvekili arkadaşımız -içlerinde, Afyon Milletvekilimiz Doç. Dr. Sait
Açba'nın da bulunduğu bir grup milletvekilimiz- deprem bölgesinde, halkımıza
başsağlığı diliyor ve orada incelemelerde bulunuyor. Genel Başkanımız Sayın
Recep Tayyip Erdoğan, Amerika gezisinden bugün döndü. Yarın, kendileri de
deprem bölgesine intikal edecekler; halkımıza başsağlığı dileyerek, oradaki
musibeti yerinde inceleme şansı elde edecekler. Değerli arkadaşlarım, 17
Ağustos depreminden sonra, biliyorsunuz, âdeta, devletin eli ayağı birbirine
dolandı. Bu deprem esnasında -aslında, bu, her ne kadar, küçük çaplı bir deprem
olsa da- bu olayların yaşanmamış olması, devletin zamanında meseleye müdahale
etmesi, gerekli tedbirlerin alınmış olması, bizi büyük çapta sevindirmiştir,
teselli etmiştir. Bundan dolayı, gayretleri olan bütün yetkilileri huzurunuzda
kutlamak istiyorum. Değerli arkadaşlar, buna
rağmen, zamanında tedbirler alınmasına rağmen, daha kürsüye çıkmadan önce,
bölgede inceleme yapan milletvekili arkadaşlarımızla telefonla görüştüm; orada
tespit ettikleri bazı eksiklikleri, aksaklıkları bana bildirdiler ve bunları,
huzurunuzda yetkililere iletmek istiyorum. Özellikle, can kaybının olmadığı
yerlerin ciddî anlamda ihmal edildiğini ifade ettiler. Genellikle, can kaybının
olduğu ilçelerimize ve beldelerimize yardımlar yoğunlaştırılmış; ama, mesela,
Çobanlar İlçesi, Sülümenli Beldesi, Kocaöz Beldesi henüz çadır bile alamamış
durumda. Sultandağı'nın yanı başındaki Yeşilçiftlik Kasabasında hâlâ sıcak
yemek verilememiş ve köylerin birçoğuna da ulaşılamadığı ifade edilmektedir.
Bunları, huzurunuzda dile getiriyorum ve başta Sayın Bakanım olmak üzere,
yetkililerin buralara da en kısa zamanda el uzatmalarını istirham ediyorum. Vatandaşın, ciddî anlamda
ısıtıcı talebi vardır. Malumunuz, kış şartları, soğuklar iyice bastırdı o
bölgede de. Çay İlçesinde 1 500 çadır dağıtılmış, kaymakam 3 500 çadıra daha
ihtiyaç olduğunu ifade etmiştir. Bolvadin'e 7 tane sahra çadırı gönderilmiş;
belediye başkanı dert yanıyor "biz, bu çadırları kuramadık, buradaki
askerler de kuramadı" diyor. Aslında, depremden önce, sivil savunma
ekipleriyle birlikte, özellikle bu çadırlarla, malzemelerle ilgili bir tatbikat
yapılmamış olmalı ki, orada ciddî bir acemilik yaşanıyor ve gereken şekilde, bu
çadırlar maalesef henüz kurulamamış. Bu depremden alacağımız
çok önemli dersler var değerli arkadaşlarım. Her depremden sonra, biz,
genellikle, hayıflanırız; keşke şöyle olsaydı, eğer şöyle olsaydı, meğer şöyle
olsaydı deriz. Biliyorsunuz, Türkçede güzel bir atasözü var "eğerle meğer
evlendirilmiş, keşke diye, nurtopu gibi bir çocukları olmuş" denilir. Bu
eğerle, meğerle, keşkeyle bunlar olmaz. Bizim, millet olarak, en iyi
başardığımız, becerdiğimiz şey, ağıt yakmaktır. Değerli arkadaşlarım,
benden önceki konuşmalarda ifade edildi; Araplar "bade harab-ül
Basra" der, biz "atı alan Üsküdar'ı geçtikten sonra" deriz veya
at çalındıktan sonra, ahıra kilit vurmanın bir anlamı yoktur. Biz, genellikle,
koruyucu hekimlik mantığıyla çalışmayız. Orman yangını çıktıktan sonra, orman
yangınının yaptığı tahribatın maliyeti, söndürmenin maliyeti, her zaman, orman
yangınına karşı alınacak önlemlerin maliyetinden 1 000 kat daha fazladır. Bu
anlamda, depremle ilgili en ufak bir önlem almıyoruz. Bakınız, Japonya'da 6
şiddetinde bir deprem olduğu zaman, Japonları, belki, 6 şiddetindeki bu deprem
gök gürültüsü kadar rahatsız eder; ancak, bizim ülkemizde 6 şiddetinde bir
deprem olduğu zaman, bu, ocakların sönmesine ve yüreklerin yanmasına yetiyor;
biz, buralarda yüzlerce insanımızı kaybedebiliyoruz ve milyarlarca veya
trilyonlarca liralık kayıplar söz konusu olabiliyor. Niçin; çünkü, genellikle,
bizim yapılarımız sağlam değil ve özellikle devlet yapıları, hırsızlıktan
dolayı, çalmadan dolayı, kayırma sisteminden dolayı, maalesef, depremde en önce
yıkılan binalardır. Bakınız, bugün, Yavuz Donat yazıyor; tarihî bina
sapasağlam, en ufak bir çatlak olmadan ayakta duruyor, hemen yanıbaşındaki
devlet hastanesi kullanılmaz durumda. Anadolu'da da aynı şeyi görürsünüz; Mimar
Sinan'ın yaptığı köprüler sapasağlam ayaktadır; ama, ilkbaharda sular
kabarınca, Köy Hizmetlerinin, çimentoyla, demirle, modern teknolojiyle
yaptırdığı köprülerin yerinde yeller esiyor. Niçin bu böyledir; çünkü, o eski
yapılarda -bakınız, çimento da yoktu, çimento bir mucize- çimentonun bile
olmadığı dönemde, horasan dediğimiz o harcın içinde ahlak vardı, iman vardı,
samimiyet vardı, dürüstlük vardı; ama, şu andaki çimentonun içinde ne var,
çalma var, çırpma var, hortumlama var, sahtekârlık var. Bakın, Çay İlçesinde 216
işyeri -Küçük Sanayi Sitesi- tek katlı olmalarına rağmen, 6 şiddetindeki bir
depremde yerle bir olmuştur. Orada, 600 aile, geçim kapısı olan, ekmek teknesi
olan işyerlerini kaybetmiştir ve gariptir ki, bu sanayi sitesini inşa eden
Tavşanoğlu firması, Afyon'un merkezindeki ikinci sanayi sitesini de inşa eden
aynı firmadır. Burada, başta Sayın Bakanıma ve yetkililere sesleniyorum: Bu
firmanın yaptığı bütün yapılarla ilgili yeniden ciddî bir denetimin yapılması lazım
ve Afyon'daki Küçük Sanayi Sitesinin de yeniden gözden geçirilmesi gerekiyor.
Allah korusun, demek ki, en ufak sallantıda, yine, aynı şeyler orada da
olabilecek. Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Türkiye'de olmayan bir şeyi huzurunuzda arz etmek istiyorum: Liberal
ekonomide insan tarif edilirken, insan "homo economicous" olarak
tarif edilir; yani, ekonomik varlık... Kendisi için ekonomik olan neyse onu
tercih eden varlık olarak isimlendirilir. Bakınız, bu liberal ekonomide, daha
doğrusu etiği olmayan ekonomide, insanlar, genellikle, yumurtasını pişirmek
için komşusunun evinin yanmasına razı olurlar. Biz, homo economicousla; yani,
ekonomik varlık olan insanla homo eticous dediğimiz; yani, ahlakî varlık olan
insanı birleştirmek, onları bir araya getirmek zorundayız. Bizde serbest piyasa
ekonomisi denildiği zaman, çalmanın, çırpmanın, köşe dönücülüğün serbest olduğu
şeklinde yanlış bir tefsir vardır. Aslında, serbest piyasa ekonomisi,
hırsızlığın serbest olduğu piyasa ekonomisi anlamına falan asla gelmez, gelmemelidir.
Onun için mutlaka, ekonomimize ahlakî boyut katmak zorundayız, başka türlü
ayakta duramayız. Bakınız, bilim adamları,
birkaç günden beri bas bas bağırıyorlar -deprem vesile oldu-
"İstanbul'daki yapıların yüzde 70'i gayrinizamî, çoğunlukla kaçak olan
binalardır. Allah korusun, İstanbul'da meydana gelecek bir depremde, belki 100
milyarlarca dolarlık zarar meydana gelecek, belki 100 binlerce insanımızı
kaybedeceğiz." Bakınız, daha dün bir bilim adamı diyor ki: "Bugün,
hükümetler, bu gayrinizamî olan yapıları bir taraftan yıkıp yapmaya
başlasınlar, bunun toplam maliyeti devletimize 5 milyar dolardır; ama, deprem
olduktan sonra, siz, eğer bunu telafi etmeye çalışırsanız, korkarım ki bunu
yapamayız." Değerli arkadaşlar,
depremle ilgili olarak hukukî altyapımız da hazır değildir; hukukî, fizikî ve
ekonomik altyapı mevcut değildir. Deprem oluyor, yara sıcakken üç gün, beş gün,
Meclis Genel Kurulunda, televizyonda, toplantılarda, salonlarda ah vah
ediyoruz, şunlar yapılmalıydı, şunlar edilmeliydi diyoruz, teessüf ediyoruz;
ancak, bu teessüflerimiz, o ölen canları geri getirmiyor, o kaybettiğimiz
servetlerin geri gelmesine ne yazık ki yetmiyor. Musibetten ders çıkarmak
akıllı insanların işidir; ama, değerli arkadaşlar, biz 17 Ağustos depremi gibi
bir deprem geçirdik; ama, bu musibetten ne yazık ki ders çıkaramadık. Bu
"tevekkül" dediğimiz şey, aslında, tevekkül falan değil, İslamî
olarak da bu, tevekkül değil; bu, tembelliğin kendisidir. Siz, ihmalkârlığın
kendisine tevekkül adı takamazsınız. Bakınız, Eber
Beldesindeki evler kerpiç olduğu için yerle bir oldular. Niçin... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Sayın Başkanım, müsaade eder misiniz. BAŞKAN - Toparlar
mısınız... HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Çünkü, oradaki yapı teknolojisi 2 000 yıl önceki yapı teknolojisidir. Bu
vatandaşlarımız fakirdir, bu vatandaşlarımızın maddî durumları ancak buna
elveriyor. Biz, depremle birlikte yaşayalım derken, sanki, bizim, depremle
muaşaka etmemiz gerektiği falan gibi bir sonuç çıkarılıyor. Belki, birileri,
bununla da, bizi, sanki, halkla dalga geçiyormuşuz gibi algılayabilir; depremle
birlikte yaşamak, depreme alışmak demek, bir sefer, depreme karşı tedbirli
olmak, depreme karşı dayanıklı yapılar inşa etmekle başlar. Biz, elbette depremle
birlikte yaşamaya alışacağız; çünkü, biraz önce de ifade edildi, ülkemizin
yüzde 96'sı deprem bölgesidir. Bakınız, şimdi, çadır
dağıtıyoruz. Eksi 10, eksi 15 derecede, dağıttığınız çadırın, o insanlara,
elbette bir faydası olur; ama, o insanların, o çadırlarda nasıl yaşadığını,
nasıl yaşayabileceğini düşünebiliyor musunuz. Bugün, dünyanın modern
ülkelerinde konteyner tipi evler vardır. Bakınız, özellikle Marmara Bölgesinde
geçici prefabrik evler yapıldı, bunların tanesi iki üç milyar liraya mal oldu;
onlar bir süre sonra kullanılmaz hale gelecekler. Halbuki, konteyner tipi evler
olursa, Afyon'da deprem oldu, onları, TIR'lara koyup Afyon'a götürürsünüz,
başka bir yerde deprem oldu oraya götürürsünüz. Değerli arkadaşlarım,
ben, bir hususu daha belirterek huzurunuzdan ayrılmak istiyorum. Şimdi,
depremde maddî rehabilitasyon; depreme uğramış, musibete uğramış, depremzede
olmuş insanların maddî olarak rahatlatılması, onlara barınak, yiyecek
sağlanması elbette önemlidir. Bence, çok daha önemli bir husus vardır ve ülkece
ihmal ettiğimiz bir şey daha vardır, o da manevî rehabilitasyondur. Ben, deprem
psikolojisini, daha yatılı bölge okulundayken, ilkokuldayken, Varto ve Bingöl
depreminde annesini, babasını, akrabalarını yitirmiş olan insanların ruh
halinde, daha çocukluğumda yaşamış bir insanım. 1976'da Çaldıran - Muradiye'de
meydana gelen depremde bir lise öğrencisi olarak, kurtarma ekiplerine gönüllü
katılmış birisi olarak şunu gördüm orada: İnsanların, ekmek kadar, barınak
kadar orada manevî teselliye ihtiyaçları vardır. Dolayısıyla, manevî
rehabilitasyon kapsamında, mutlaka, psikologlardan oluşan, din adamlarından
oluşan ekiplerin o insanları manevî olarak teselli etmesi lazım; onları, yaşama
sevincini yitirmiş, dünyaları altüst olmuş bu insanları manevî olarak da
takviye edecek ekiplerin oluşturulması gerekiyor. Bana göre, bu, maddî
rehabilitasyon kadar önemli olan ve mutlaka yapılması gereken bir şeydir. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, üç
dakika olmuş, ben de atladım; diğer arkadaşlarıma bu imkânı vermedim,
toparlarsanız memnun olurum, lütfen. Buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) -
Ben de diğer arkadaşlarıma katılıyorum, özellikle bu Çay'da işyerlerini
kaybeden vatandaşlarımızın vergi borçlarının ertelenmesinin, bunların
kooperatife olan borçlarının ertelenmesinin, hayvancılık yapan insanların ve
kaybı olan insanların bu kayıplarının telafi edilmesinin de gerekli olduğunu
söylüyoruz. AK Parti olarak, bu konuda getireceğiniz bütün önerilere hazır
olduğumuzu ve katkıda bulunmak istediğimizi huzurunuzda arz etmek istiyorum. En derin saygılarımı
sunuyor ve yine vefat eden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet ve yaralılara
şifalar diliyorum. Saygılarımla efendim. (AK
Parti sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Söz sırası, Anavatan
Partisi Grubunda. Afyon Milletvekili Sayın
Halil İbrahim Özsoy; buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA HALİL
İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Afyon'da meydana
gelen deprem dolayısıyla Yüce Meclise bilgi veren ve gruplara da konuşma hakkı
tanınmasına vesile oldukları için Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanına teşekkür
ediyorum. Ben, bu konuda Anavatan Partisi Grubunun ve şahsımın düşüncelerini
arz etmeye çalışacağım; Grubum ve şahsım adına da hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Lafgelimi "ayağının
tozuyla" derler, ben, ayağımın çamuruyla bugün saat 14.00'te helikopterle
hareket ederek bu toplantıya yetişmeye çalıştım. Hepinizin bildiği gibi ve benden
evvelki konuşan arkadaşlarımın da ifade ettikleri gibi, Afyon, 3 Şubat 2002
Pazar günü saat 9.11'de, Richter ölçeğiyle 6 şiddetinde bir deprem yaşamıştır.
Bu depremde 15'i Çay-Eber Kasabamızda, 8'i Sultandağı'nda, 4'ü Yeşilçiftlik'te,
2'si Çay'da, 2'si Bolvadin'de ve diğerleri de başka kasaba ve köylerde olmak
üzere 43 vatandaşımızı kaybettik. Ben, bu depremde vefat eden Afyonlu
hemşerilerime Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ayrıca, bu arada, 380
vatandaşımız, şu veya bu şekilde, ya kaçarken ya enkaz altında kalarak
yaralandı. Şu an itibariyle, bugün saat 14.00 itibariyle bunların büyük bir
kısmı ayakta tedavi olarak sağlıklarına kavuştular. 19'u Afyon Devlet
Hastanesinde ve 3'ü de yoğun bakımda olmak üzere 22 vatandaşımız tedavi
altındadır. Onlara da huzurlarınızda acil şifalar diliyorum. Değerli milletvekilleri,
pazar günü meydana gelen depremde, yalnız can kaybı değil, aynı zamanda mal
kaybı, özellikle büyükbaş ve küçükbaş hayvan kaybı ve binalarda büyük hasarlar
meydana geldi. 380 mesken, 246 işyeri ve kamuya ait 36 bina hasar gördü. 6
şiddetindeki bir depremde bu kadar büyük hasar oldu! 4 ilçemiz, 7 beldemiz ve
30 köyümüz bundan zarar gördü. Ben, pazar gününden
itibaren, depremi haber alır almaz gittiğim Afyon'dan bugün saat 14.00'te
döndüm. 4 ilçe, 10 belde ve 30 köye, tek tek ulaşarak, hem geçmiş olsun dedim
hem de devletin, hükümetin ve Yüce Meclisin Afyonluların yanında olduğunu ifade
etmeye çalıştım. Tabiî, Türkiye büyük
depremler geçirdi, 1999'da 2 büyük deprem geçirdi ve o zaman hükümetin geç
intikali birçok eleştiriye sebep olmuştu; ama, bu defa, gerek hükümet gerekse
muhalefet ve siyasîler, aynı gün olmak üzere, Afyonlulara geçmiş olsun demek,
onların acılarını paylaşmak için âdeta seferber oldular. Başta, Sayın Başbakan
Bülent Ecevit, Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli ve bugün de sabahtan
saat 14.00'e kadar köy köy, belde belde beraber dolaştığım Başbakan Yardımcısı
Genel Başkanım Sayın Mesut Yılmaz ve bakanlar... Pek çok bakan arkadaşımız,
gerek genel başkanıyla gerekse tek olarak geldiler. Aynı bölgeye üç gün
içerisinde iki defa gelen Sayın İçişleri Bakanına ve dün, pazartesi itibariyle,
bütün beldeleri benimle beraber dolaşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına ve
diğer bakanlara, huzurlarınızda, bir Afyonlu olarak, Afyon halkı adına
teşekkürlerimi arz etmek istiyorum. Tabiî ki, her gelen
"yaralar sarılacak" diyor. Biraz evvel ayrıldığım Afyon'da halkın
hâlâ pek çok ihtiyacı karşılanamadı. Karşılamayan müesseseler bir tarafa,
vatandaş, muhatap olarak siyasîleri sorumlu tutuyor ve onlardan talep ediyor.
Şurası Afyon... Sesinizi biraz yükseltseniz duyulacak yer. Kızılayın depoları
Ankara'da. Valinin talebi 20 000 çadır, bugün saat 14.00'e kadar Afyon'a giden
4 000 çadır; yani, beşte 1 oranında. Deprem Afyon'da oldu, Muş'ta değil,
Kars'ta değil, Erzincan'da değil, Hakkâri'de değil; normal bir vasıtayla
ikibuçuk saatlik bir yerde oldu. Gönül isterdi ki, ilk
günden itibaren geldiler; ama, bu üçüncü günü tamamlamak üzere olan, gece eksi
11-12 derecelere düşen hava şartlarında o afetzedelerin tüm ihtiyaçları
sağlanabilsin; fazla bir şey talep ettikleri yok, hiç olmazsa, karınlarını
doyurabilsinler ve -korkularından giremedikleri meskenlerine, evlerine- dışarıda, çadır içerisinde hayatlarını
koruma altına alabilsinler. Bunu da, devlet olarak, hükümet olarak, Kızılay
olarak, sivil toplum örgütleri olarak, her şeyden evvel bir vatandaş olarak
karşılamak mecburiyetindeyiz. Bütün bunlara rağmen, 1
Ekim 1995'te, Afyon, büyük bir depremi Dinar'da yaşadı. İlk gidenlerden birisi
bendim ve orada 97 vatandaşımızı kaybettik, 4 000'den fazla da mesken ve işyeri
yerle bir oldu; ama, o günkü hava bugün yok. O gün "devlet nerede"
diye bağıranlar, bugün "Allah razı olsun, geldiler; inşallah,
ihtiyaçlarımız da karşılanır" diye, sabırla, sağduyuyla, devletinden,
hükümetinden, Kızılayından ve diğer kurum ve kuruluşlardan yardımları beklemeye
devam etmektedirler. Hayvancılık ve ziraat
bölgesi olması nedeniyle ve özellikle de depremin büyük hasar verdiği
beldelerde -Eber, Yeşilçiftlik, Sultandağı Merkez; ayrıca, Çay, Akkonak,
Koçbeyli, Karamık, Karacaören ve Pazarağaç; ayrıca, merkeze bağlı Salar ve
Gebeceler beldelerinde- büyük miktarlarda küçük ve büyükbaş hayvan telef oldu.
Vatandaş "mal canın yongasıdır; canımı kurtardım, Allah'a şükür"
diyor; ama, devletinden de, bu kayıplarına karşılık bir şeyler bekliyor. Ben, hükümetimizin, en
kısa sürede, dünkü Bakanlar Kurulunda alınan bazı kararlarla beraber, deprem
bölgesindeki afetzedelere yine yardım elini, gerek vergi yönünden... O müjdeyi
bugün Maliye Bakanımız Sayın Genel Başkanıma telefonla ilettiler; Gelir Vergisi
ve Kurumlar Vergisinin ertelenmesi konusunda çalışmaların başlatıldığını ifade
ettiler. Ayrıca, konutların
yapılması, o bölgenin, afet bölgesi gibi, afet bölgesine münhasır olanaklardan
ve diğer şeylerden faydalanmasının sağlanması ve ayrıca, özellikle ifade etmek
istiyorum, bundan sonra yapılacak binalarda yapı kullanım ruhsatının mutlaka ve
mutlaka alınması, belediye ve Bayındırlığın, bunu, teknik olarak, çok yakından
takip etmeleri... Ayrıca, özellikle camilerimiz büyük hasar gördü. Sadece
Bolvadin Merkez'de 7 tane camiin minaresi ve 2 tanesinin de kubbesi ve
girilmeyecek halde kolonları çatladı. O yüzden, özellikle, ibadethanelerin
yapımında, teknik olarak, Bayındırlığın ve diğer müesseselerin yardımcı
olmaları lazım; çünkü, çoğu, dernekler tarafından yapılmaktadır; o yüzden,
camilerimizde de, yapı kullanma izninin, oturma kullanma izninin mutlaka
aranmasının şart olduğunu, bu deprem, bize, bir kere daha hatırlattı. Evet, Çay Merkez
İlçemizde, maalesef, 200'den fazla dükkânın bir arada olduğu küçük sanayi
sitesi yerle bir oldu. Orada, bu işi yapan müteahhit için gerekli talimat
verilerek araştırma, soruşturma yapılacaktır; o, işin adlî yönü; ama,
işyerlerini ellerinden kaybetmiş, şu anda, çırağıyla, ustasıyla, kalfasıyla eli
boş kalmış, Bağ-Kur primini, sigorta primini ödemeyi düşünen vatandaşlarımıza
da, Çaylı vatandaşlarımıza da, hükümetimizin, karar alarak, bir an evvel,
yardım elini uzatmasını bekliyoruz. Ben, özellikle, bu
depremde, daha evvel Dinar depreminde de başarılı çalışmalarıyla Dinarlıların
kısa zamanda normale dönmesini sağlayan, başta Sayın Valimize ve Afyon'da
çalışan daire müdürlerine, bürokratlara teşekkür ediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) HALİL İBRAHİM ÖZSOY
(Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim.
HALİL İBRAHİN ÖZSOY
(Devamla) - Şunu ifade etmek istiyorum: Artık, Afyon'da bir deprem olmuştur,
bir yara açılmıştır. Bu yarayı sarmak için, sadece, maddî destek değil,
siyasîlerin, milletvekili, muhalefet, iktidar, bakanların ve diğerlerinin,
mutlaka ve mutlaka manevî olarak yanlarında olduklarını ifade etmek için,
mutlaka, onların aralarına gitmelerini istiyorum. Bir iş, sadece, parayla,
Sosyal Dayanışma Fonundan gönderilen 600 milyarla falan hallolmaz. Bu, bir
gönül meselesidir. Gönülleri kırılmıştır. O yüzden, bunların bu gönül
kırıklığını ortadan kaldırmak, yine eski hayatlarına şevkle, heyecanla
döndürmek için, insan olarak, Türk olarak, vatandaş olarak hepimizin görevidir
diyorum. Tekrar, Afyon halkına
geçmiş olsun diyorum ve hepinizi, Grubum ve şahsın adına saygıyla selamlıyorum.
Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Şimdi söz sırası
Demokratik Sol Partide. Afyon Milletvekili Sayın
Gaffar Yakın, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA GAFFAR
YAKIN (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla
selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum ve bu depremde canlarını kaybeden
hemşerilerimize Cenabı Allah'tan rahmet, kalanlarına başsağlığı diliyorum.
Allah, bir daha, böyle acıları kimseye, ülkemize göstermesin. Böyle bir acıyı yaşamak
istemezdik; ama, yaşandı ve bu sefer, devletimiz, hükümetimiz, tüm
insanlarımız, sivil toplum kuruluşlarımız, Gölcük ve Sakarya depremlerinden çok
daha etkili bir tarzda Afyon'a koştular. Sayın Başbakanımıza, başbakan
yardımcılarımıza, bakanlarımıza; Sağlık Bakanımıza, köy hizmetlerinden sorumlu
Devlet Bakanımıza, Çevre Bakanımıza, İçişleri Bakanımıza, Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanımıza ve özellikle, son 50 saat devamlı beraber olduğum Devlet
Bakanımız Hasan Gemici'ye Afyonlular ve şahsım adına teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri,
bu deprem, Gölcük veya diğer depremlerle kıyaslandığında o çapta büyük bir
deprem değildi ve bu depremin ana hattı Sultandağı fay hattında insanlarımızı
yıkan fakirlik oldu. Bugün, belki, 43 insan yerine, çok daha az bir sayıda
insanımız hayatını kaybedecekti. İnsanlarımız, Eber'de, Sultandağı'nda, kerpiç
evlerde oturdukları için, o evlerin altında kaldılar. Bir taraftan fakirlik
belimizi kırdı, diğer taraftan -hep birlikte görmüş olduğumuz şey ve artık sona
ermesini canı gönülden arzu ettiğimiz şey- bazı müteahhitlerimizin
hırsızlıkları bizi bir kere daha utandırdı. Arkadaşlarımız baktılar ki,
kolonlardaki bağlantı telleri dahi bağlanmamış. İşte, bu tip müteahhitler...
Dua edelim ki, bu deprem pazar günü oldu, yoksa, çok daha büyük bir facia
olacaktı. İnşallah, bu son olur ve Türkiye'nin fakirlik kaderi ve yolsuzluk
kaderi, bu depremle birlikte gömülmüş olur. Son Gölcük depreminden
sonra Başbakanlıkta kurulan Acil Hizmet Genel Müdürlüğünün ve İçişleri
Bakanlığı bünyesinde oluşturulan Sivil Savunma Genel Müdürlüğünün... Acil
kurtarmada, Afyon'da, herhangi bir sorun yaşanmadı. Pazar akşamına
geldiğimizde, kurtarılamayan, ulaşılamayan bir enkaz yoktu ve enkazların
altında kalan canlı veya ölü de yoktu. İçişleri Bakanlığının sivil savunma
hizmetleri sonucu -kurtarma ekipleri Ankara'dan geldi, Bursa'dan geldi, hatta,
başka sivil kuruluşlar da geldi- Afyon bölgesinde, kurtarma aşamasında herhangi
bir sorun yaşamadık, hatta, çok fazla insan vardı ve bu, kargaşaya sebebiyet
veriyordu. Devlet ve hükümet duruma hâkimdi, Gölcük depremindeki herhangi bir
sıkıntı Afyon'da yaşanmadı. İnsanları kurtardıktan
sonra, ikinci aşama, yardım malzemeleri ulaştırmak; yani, bu insanlara barınak
bulacaksınız, çadır bulacaksınız, karınlarını doyuracak sıcak bir aş
vereceksiniz ve ısıtacaksınız. Bu aşamada, Türkiye'de, Kızılay görevlendirilmiş
ve Kızılay -hakkını da teslim etmek gerekir- kendi kapasitesi ve çapları
içerisinde, yapabileceğinin maksimumunu yaptı. Biz, Afyon'da maksimum 12 000
çadır hesapladık, dün akşam itibariyle 7 000 çadır bölgeye sevk edilmiş ve 5
000 çadır da insanlarımıza dağıtılmış vaziyetteydi. Bütün bu görevlerin tek
başına Kızılaya devredilmesinin, Kızılayla ilgili Meclis araştırmasının tekrar
gözden geçirilmesi gerektiğini belirtiyorum; ama, Kızılay yöneticilerine ve dün
akşam da aramızda olan Yönetim Kurulundan Fadıl Beye de, burada özellikle
teşekkür etmek istiyorum. Kızılay, kendi çapında,
depremin, evet can kaybının az olduğu yerlere, olmadığı yerlere... Bizim
yapılarımızın çürüklüğünden dolayı birçok binamız tahribat gördü ve
insanlarımız evlerine giremediler; ama, Kızılay, depremin asıl merkezi olan
Eber bölgesinde, Sultandağı'nda hemen yemek çıkarmaya başladı ve bölge de, 10
000 kapasiteli bir yemek imkânına kavuşmuştu; Sultandağı'nda ve Eber bölgesinde
Kızılay yemek veriyordu. Dün akşam Fadıl Beyle tekrar görüştüğümüzde, bugün
için Çobanlar'da Sülümenli'de, Gebeceler'de ve Yeşilçiftlik'te, tekrar sahra
tipindeki yemek imkânını sağlayacaklarının da sözünü verdiler; bugün
gerçekleştirilecekti. Kızılay, bugün itibariyle
bölgeye 35 000 battaniye sevk etti. Ayrıca, Sayın Bakanımız Hasan Gemici'nin
Uşak Valisine direktifleriyle, Uşak'tan -Uşak Valiliği kanalıyla alınarak- 20
000 tane battaniye geldi. Yani, bugün itibariyle toplam battaniye sayısı 55
000'dir. Yine Kızılayın
hedeflerine göre, bugün 10 000 çadıra -dün akşam 7 000 civarındaydı-
ulaşılacaktı. Sayın Bakanımızla sabahleyin gelirken, Ankara'dan Afyon'a doğru
giden 30'dan fazla TIR gördük. Bir TIR 75 çadır alıyor. Yani, buna göre hesap
yapılacak olursa, asgarî 130-140 TIR'a ihtiyaç vardı. TIR bulmakta sıkıntı
çektikleri için askerî TIR'lar devreye girdi. Bu bakımdan, askeriyemize de
tekrar teşekkür etmek istiyorum. Katalitik soba... 4 000
katalitik soba bölgeye sevk edildi. Evet, denilenler doğrudur, bu katalitikler
geldiğinde tüpleri yoktu. Yani, şunu söylemiyorum: Organizasyonda süperdik, en
ufak bir hatamız yoktu... Böyle çaptaki bir depremde Türkiye geneli
şartlarındaki Türkiye bürokrasisini ve sistemini organizasyon açısından
değerlendirdiğinizde normalin üzerindeydi; ama, dakik ve saat tarzında işleyen
hatasız bir organizasyon vardı da diyemiyorum; çünkü, katalitiklerin tüpü
yoktu. Afyon Valiliğinin 4 - 5 000 tüpü aynı anda bulması zordu. Sağdan soldan,
Genel Müdürlüklerden Sayın Bakanımız Hasan Gemici'nin direktifiyle tüp temin
edildi. Yemek sorununda Kızılay
10 000'i hedeflemişti, dediğim gibi; Sultandağı ve Eber'de insanlarımıza yemek
verdi. Çay - Merkezde ise 2 000
yemeklik bir aşhaneyi kuran İzmir Büyükşehir Belediyesine de ayrıca teşekkür
etmek istiyorum. AKUT olarak Antalya'dan
gelen kurtarıcılara, Akşehir izcilerine, Eber'deki yemekhaneyi gönderen Afyon
Belediye Başkanlığına buradan teşekkür etmek istiyorum. Sayın milletvekilleri,
bir konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum. Ben, bölgenin bir milletvekili
olarak -Sayın Hasan Gemici bu konularda çok tecrübeli bir bakanımız- Sayın
Bakanla konuşmalarımızdaki tespitlerimiz şu oldu: Biz, diğer illerden ve
halktan, beklediğimiz oranda bir yardım göremedik; yani, yiyecek noktasında
beklediğimiz oranda bir yardım yoktu. Dün akşam yiyecek dağıtma merkezinde
elimizde hiçbir gıda kalmamıştı. Yiyecek dağıtma noktasında sıkıntıya düşünce,
Sayın Bakanımızın verdiği direktifle Afyon Borsasına telefon açtık ve 1 kilo
peynir, 1 kilo zeytin, 1 litre süt ve helvadan oluşan bir paket hazırlattık. 5
000 paket dedik; ama, 1 000 paket geldi; akşam dağıtıldı. Yani, halkımızın,
Gölcük depreminde görmüş olduğumuz hassasiyetini ve durumunu bu depremde
göremedik. Devlet Bakanımız Sayın
Hasan Gemici ile birlikte pazar günü saat 16.00'dan bugün saat 09.30'a kadar
bölgedeydik; Sultandağı'nın Yeşilçiftlik'ini, Eber'i, Çobanlar'ı, Sülümenli'yi,
birlikte, pazar akşamı gece 01.30'a kadar dolaştık. Kriz masası oluşturuldu.
Biraz sonra ona tekrar döneceğim;
çünkü, kriz yönetimiyle ilgili birtakım tespitlerimi sizlerle paylaşmak
istiyorum. Pazartesi günü Sayın
Bakanımız 600 milyarlık bir yardım gönderdi, tüm belediye başkanlarıyla durum
tespiti yaptı, çadır ve yemek durumlarını ayarlamak üzere koordinasyonu
gerçekleştirildi, Bolu'dan ve İzmit'ten de TIR'larla 75 tane konteyner bölgeye
sevk edildi. Şu anda bölgede katalitiğe, yemeğe, gıdaya ihtiyacımız var; yok
dersem yalan olur; çünkü, ben, gidip o insanlarla tekrar yüzyüze geleceğim. Esnaflarımızın ve
köylülerimizin borçlarının vergileri için hükümet tarafından gerekli önlemlerin
alındığına inanıyorum. Deprem sigortası sonucuyla sorun çıkacaktır, bunu
aşmamız lazım. O Eber'deki insanlara yeni bir Eber kurmak zorundayız. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız
efendim... GAFFAR YAKIN (Devamla) -
Sayın milletvekilleri, Konya Büyükşehir, Meram, Selçuklu Belediyeleri de ekmek
ve gıda gönderdiler, onlara da teşekkür ediyorum. Çıkarılacak dersler:
Fakirlik ve müteahhit hırsızlıklarına artık bir son vermek gerekiyor. Türkiye
depremle yaşayacak; ama, yapmış olduğumuz konutların sağlam olması ve sıkı
kontrolden geçirilmesi gerekiyor. Değerli milletvekilleri,
Sayın Başkanın müsamahasına sığınarak çok önemli olan iki konuyu bilhassa
belirtmek istiyorum; bunlardan ders çıkaralım. Birincisi, kriz yönetimlerinde,
mutlaka, acil, profesyonel yöneticilere ihtiyacımız var. Yani, hiç o tip bir
olayla karşılaşmamış yöneticilerle bu krizleri götürebilme imkânınız yok. İkinci bir husus; evet,
siyasîlere ve bütün liderlere, ben, teşekkürlerimi sunuyorum; ama, şunun da
altını çizmek istiyorum ki, deprem olmuş, siz, tıpkı yoğun bakımda yatıyorsunuz
ve bir taraftan halkı kurtarmak, gıda götürmek çadır bulmak zorundasınız ve
Türkiye'nin bürokratik işleyişinde de en tepede vali var veya bir yönetici var.
Şimdi, gelen siyasetçilerin, gelen misafirlerin başımızın üstünde yeri var;
ama, gelen misafirler tamamen valinin vaktini alıyorlar, krizde karar
mekanizması işlemiyor. Onun için, biz, deprem üzerinde bir siyaset, içtenlikle
olmasını istemiyoruz, hiçbirimiz bunu istemiyoruz; ama, bunun bir yöntemini
bulup çözmemiz lazım. İnanın, yeminle söylüyorum, o gelen ziyaretçiler,
faydadan çok zarar veriyor; karar mercileri işlemiyor, sorunlar çözülemiyor,
profesyonel yöneticiler yok, valilerimiz iş yapamaz duruma geliyor. Çobanlar'a dün akşam
itibariyle 225, Yeşil Çiftlik'e 100, Sülümenli'ye 70 çadır gönderdik. Buradaki
hasarlı raporlarını bizatihi Sayın Bakanımız kendi elleriyle tuttu; ama,
dediğimiz gibi, geçmişe nazaran daha iyi bir yönetim sergilendi, geçmişe
nazaran, devletimiz ve hükümetimiz çok daha iyiydi; ama, gönlümüz, çok daha
ideallerini istiyor, çok daha güzellerini yapmak istiyor ve bunu yapmaya da
mahkumuz, bunu gerçekleştirmeye mecburuz diyorum. Cenabı Allah'tan, tekrar,
ölenlere rahmet diliyorum ve Cenabı Allah, bir daha böyle depremleri ülkemize
göstermesin. Teşekkür ediyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Müsavi oldu
efendim; 2,5 dakika size, 2,5 dakika iktidara eksüre verdim. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -Ona
bir şey demiyorum. BAŞKAN - Adaletime bir
şey söylüyorsanız... HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Adaletinize sözümüz yok efendim. Sayın Yakın, genellikle,
Afyon dışındaki halktan, gerekli şekilde gıda ve ısıtıcı gibi desteklerin
yeterince alınmadığı söyledi. BAŞKAN - Sayın Yalman da
burada itiraz etti; ama, Kâtip Üye olarak görevli olduğu için söyleyemedi;
Konya gönderdi. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Değerli Başkanım, Gölcük depreminde, hayırsever vatandaşlarımız ve sivil toplum
örgütleri yardıma koştular; fakat, devlet, orada da merkeziyetçi ve tekelci
anlayış sergileyerek onları men etti. Dolayısıyla, orada men edilen insanlar,
bu sefer bu teşebbüste bulunmadılar. Bunu da özellikle belirtmek istiyorum. BAŞKAN - Şimdi, söz
sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubunda. Afyon Milletvekili Sayın
Mehmet Telek; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA MEHMET
TELEK (Afyon) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; 3 Şubatta Afyon
çevresinde meydana gelen depremi en fazla hisseden ve deprem bölgesine en erken
ulaşan aranızdan birisi olarak tespitlerimi sizlerle paylaşmak, Afyonlu
hemşerilerimin durumlarını ve yaşadıkları koşulları sizlere aktarmak üzere söz
almış bulunmaktayım. Kaybettiklerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı
ve depremzede hemşerilerime de sabır dileklerimle, Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bendeniz, 1995 yılında Dinar'da yaşanan depreme Afyon'dan
giden ilk hekim, daha sonra, Marmara ve Düzce depremlerinde de milletvekilliği
sıfatımı bırakıp üç hekim arkadaşımla beraber hekimlik yapan ve bu nedenle,
depremin ilk günlerindeki paniğe alışkın deprem tecrübesi olan bir milletvekili
arkadaşınızım. 3 Şubat saat 9.10'da
sarsıntıyla uyandıktan sonra, 9.30 civarında Afyon Belediyesinden merkez üssün
Bolvadin ve çevresi olduğunu öğrendikten sonra, bölgeye intikal ettim; üç saat
öncesine kadar bölgede hemşerilerimin dertlerini bizzat dinleyerek, müşahede
ederek huzurlarınıza geldim. Depremin boyutları, kapsamı, verdiği hasar, Sayın
Bakan ve milletvekili arkadaşlarımca fevkalade güzel anlatıldı; fakat, şunu
aktarmak, şunu belirtmek isterim ki, deprem, düşündüğümüzden ve anlatılanlardan
farklı olarak, maalesef, ikinci ve üçüncü artçıl depremlerden sonra özellikle
Çobanlar, Kocaöz, Kale, Maltepe Köylerimiz, Işıklar, Sülümenli, Gebeceler,
Değirmenayvalı ve Salar çevresinde, can kaybı olmamakla beraber, şiddetli büyük
hasar meydana getirmiştir. Bunun altını özellikle çizmek istiyorum. Ben, sizlere, bu zamana
kadar yapılanlardan değil yapılması gerekenlerden bahsedilmesi gerektiğinin,
yöre halkının beklentilerini iletmemem gerektiğinin ve bu sayede, hükümete,
taleplerimizi bildirmem gerektiğinin bilinci içerisindeyim; fakat, bu depremde
yaşananları bu kürsüden dile getirmemek; çalışanları, görevlileri ve hükümet
yetkililerinin başarılarını dile getirmemek vefasızlık olur diye düşünüyorum.
Bu nedenle, birkaç dakika içerisinde neler yapıldığını özetlemek istiyorum. Basın kuruluşlarımızda,
televizyonlarımızda, hatta, bugün dış basında da yer aldığı gibi, deprem
bölgesinde ilk dönemde, gerek kurtarma gerekse ilk yardım elinin uzatılmasında
sadece hükümet değil, Kızılay, Sivil Savunma Acil Kurtarma Birliği, Afyon
Belediyesinin Akkurt kurtarma ekiplerinin bilinçli ve çağdaş kurtarma
çalışmaları sayesinde can kaybımız azalmıştır. Hatta, şunu iftiharla söylemek
istiyorum; o kadar ki, deprem, saat 09.10'da olmasına rağmen akşam saat 17.00
civarında enkaz altında ne ölü ne canlı
bir hemşerimizin olmaması bizi fevkalade mutlu etmiştir. Acımızı paylaşmak,
yerinde tespit etmek amacıyla bizleri yalnız bırakmayan Sayın Başbakanımıza,
Başbakan Yardımcımız Devlet Bahçeli'ye; Afyonlu hemşerim, ağabeyim, iki gününü
beraber geçirdiğim Bayındırlık ve İskân
Bakanım Sayın Abdülkadir Akcan Beye; biraz önce Sayın Yakın'ın bahsettiği gibi,
Kriz Merkezinde bizlerle beraber olan Sayın Gemici'ye ve yine bizi yalnız bırakmayan sayın bakanlarımıza -ki, kabinenin
hemen hemen yarısından çok fazlası, saymam mümkün değil, vakit almasın diye de
saymıyorum- hatta duyup da, Uşak'tan, Niğde'den gelen milletvekili
arkadaşlarıma, dostlarımıza da buradan teşekkür etmek isterim. Bunun yanı sıra,
tecrübesiyle gerçekten koordineyi sağlayan başta Afyon Valimize,
kaymakamlarımıza, Afyon Belediye Başkanımıza, sivil kurtarma ekiplerine de
teşekkür etmek isterim. "Yapılması
gerekenler; Afyonlu hemşerilerimin beklentileri neler olabilir" diye
baktığımızda, açık ve samimi olarak şunu söylemek isterim: Biraz önce Sayın
Yakın'ın da belirttiği gibi, Afyon'daki bu depremde, fukaralık, en büyük hasarı
meydana getiren temel sebeptir. Yıkılan evlerimizin çoğu, ahşaptır, topraktır
ve maalesef, düzgün yapılar değildir. Biz, daha önce, Mecliste,
deprem sigortasıyla ilgili bir kanun çıkardık; bu kanunu burada çıkarırken, bu
kanunun gerektiğine inanarak "evet" oyu verdim, bunu, açıkça söylemek
gerekir; ama, burada şartlar değişmiştir. Gerek ekonomik kriz nedeniyle gerekse
sürenin kısalığı, tam anlatılamaması nedeniyle, deprem sigortası yaptırmayan
hemşerilerimiz çok fazladır. bunların yaraları mutlaka sarılmalı. Nasıl, Sakarya'da,
Düzce'de, Yalova'da, Kocaeli'ndeki depremzedelere devletin eli uzatılmışsa,
Afyonlu hemşerilerime de bu yardım elinin uzatılması gerektiğine inanıyorum.
Öyle zannediyorum ki, hükümetimizin, bu konuda, bir geçici maddeyle bir
düzenleme yaparak, Afyon depreminde mağdur olan insanlara yardım elini uzatmayı
da düşündüğüne inanıyorum. O arada, yine, deprem
bölgesinde, bazı uygulamalarla, depremzedelerin, hiç olmazsa maddî
imkânsızlıklarını azaltma doğrultusunda, ek deprem vergilerinin kaldırılmasını,
kira yardımı, Bağ-Kur, esnaf kredi borçları, Ziraat Bankası borçları, Tarım
Kredi borçlarının ertelenmesini, mutlaka yapılması gerekenler arasında saymamız
gerekir. Onun dışında, konutunu
kendisi tamir ettirmek veya yapmak isteyenlere konut yardımının yapılmasının da
fevkalade önemli olduğunu düşünüyorum. Özellikle, bu kürsüden
bugün konuşan sayın vekillerimizin bahsetmediği afet kararnamesinin, mutlaka,
en az üç dönem içerisinde çıkması gerekir. O yörede çarpık olan kentleşme
vardır. Maalesef, çarpık kentleşme örneği olan dar sokaklı ahşap yapılardan
oluşmuş beldelerin yeniden çağdaş norma kavuşturulmasının gerektiğini de
unutmamamız gerektiğine inanıyorum. Biraz önce sayın vekil
arkadaşlarım, özellikle yöre milletvekillerim bahsettiler. Gerçekten o bölge,
hayvancılıkla geçimini sağlayan bir bölge ve ve mutlaka... Hayvanların telafisi
konusunda, Sayın Tarım Bakanımız, Afyon'da yüreğimize su serpmişler ve
"telef olan bütün hayvanlar yerine getirilecektir" sözünü
vermişlerdir. Bu bakımdan, ben, kendilerine şükran borcum olduğunu da belirtmek
istiyorum. Sadece bu değil, onun
dışında, biliyorsunuz yöremizde o insanlar ekmeklerini evde yaparlar ve
evlerinin altında buğdaylarını saklarlar. Gerek tohumluk gerekse yiyecek
şeklinde buğdaylarını, erzaklarını da aynı depremde kaybettikleri nedeniyle, bu
konuda da herhalde yardıma ihtiyaçları vardır. Bu konuda, Sayın Candan
çok güzel bir uyarı yaptı, kendisine teşekkür ediyorum; ama, belirtiyorum ki,
doğrudan destekleme, dekar başına 10 000 000 lira, bugünden itibaren bölgede
dağıtılmaya başlanmıştır. Ziraat Bankası genel müdür muavinlerinden iki
arkadaşımız, özellikle deprem bölgesinde seyyar bankalar, seyyar bankalar,
seyyar şubeler kurarak, bunları bugünden itibaren dağıtmaya başlamışlardır.
Bunun da mutluluğunu yaşıyorum. Ayrıca, pancar
paralarının bir an önce ödenmesi için, bizim, Sayın Sanayi Bakanımıza
teklifimiz olmuş, kendisi, pancar paralarının ilk defa o bölgede dağıtılacağı
konusunda bizlere söz vermişlerdir. Bunu da, buradan hem sizlere hem de sayın
milletime, Afyonlulara bildirmek isterim. Çay Küçük Sanayi
Sitemizden epeyce bahsedildi. Gerçekten 1994 yılında bitmiş, 1995'te kesin
kabulü yapılmış olan sanayi sitemiz, anlatılması mümkün olmayacak bir yapıda.
Ben, bunu, Sayın Sanayi Bakanlığımızla görüşmemde, Sanayi Bakanlığımızda böyle
bir fonun olmadığını, bunu yapmanın müsait olmadığını; ama, hükümetin ek bir
fon vererek, sanayi sitesinin yapılması konusunda kendilerinin de gayretleri
olacağını belirtmişlerdir. Bu konu fevkalade önemlidir; zaten, daralan, bunalan
esnafımıza, mutlaka dükkânlarını açmak, aşlarını kazanacak imkânı sağlamak
zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Bu arada, sağlık
çalışmaları konusuna da özellikle değinmek istiyorum. Dün itibariyle, gece saat
03.00'te sağlık müdürümüzden aldığımız rapor gereği, Afyon'da bütün
beldelerimizin suları kontrol edilmiş ve herhangi bir enfeksiyona
rastlanılmayacak şekilde temiz çıkmıştır. Yani, tüm kamu kuruluşlarımız, bu
depremde, Afyon'da fevkalade fedakârane çalışmışlar, yapılması gerekenleri azamî
şekilde yapmaya çalışmışlardır. Tabiî ki, biraz önce
Sayın Gaffar Yakın bahsetti; Kızılay da, bu depremde, açıkça, sınıfı geçmiştir.
Ben, deprem komisyonu üyesi olarak, hazırlayıp sizin huzuruna getirdiğimiz,
eksiklerini bildirdiğimiz Kızılay'a, kısa dönem içerisinde toparlanması ve kısa
süre içerisinde gerçekten başarıyı yakalaması nedeniyle de, şahsım adına,
Afyonlu hemşerilerim adına, yöneticilerine, Sayın Genel Müdüre teşekkür
ediyorum. Sayın Hasan Gemici
Bakanımızın gönderdiği 600 milyarlık yardım, ilk anda, Afyon'da, valiliğimize
ve kaymakamlarımıza, hiç olmazsa, tüp konusu gibi acil yardımlar konusunda
fevkalade etkili olmuştur. Sayın Bayındırlık
Bakanımız biraz önce açıkladılar; daha önce deprem fonundan yapılan aile başına
75 000 000 lira olan yardım, 150 000 000 liraya çıkarılarak, bize, fevkalade
büyük bir... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET TELEK (Devamla) -
Sayın Başkanım, bitiriyorum. BAŞKAN - Efendim, lütfen;
sizin sürenizi de 2,5 dakika uzattım; toparlayın. MEHMET TELEK (Devamla) -
Bağlıyorum Sayın Başkan; teşekkür ederim. O nedenle de, kendisine
teşekkür ediyorum. Beldelere gidilmediğinden
bahsedildi; gerçekten, orada bir hata var, bunu belirtmek zorundayım. Hatayı
yapan bizleriz; çünkü, ilk anda, ben, saat 10.30 civarında Çobanlar'da
herhangi bir hasar olmadığını, bizzat
Çobanlar'a giderek öğrendim. Daha sonra, deprem bölgesi olan Sultandağ ve Çay'a
gittiğimizde, telefonlar kilitliydi; ama, o ismi sayılan beldeler, maalesef,
ikinci ya da üçüncü artçı depremlerde -ki, şiddetli depremler olmuştu-
yıkılmışlardı. Gerek ben gerekse oradaki acil kriz yönetimi,
o beldelere ulaşmakta biraz geciktik; ilk gün gece saat 03.00'te Sayın
Bakanımızla beraber o beldelerdeydik; ama, o eksiklikler bugünden itibaren
gideriliyor ve yöremize, şu anda, 12 000 çadırın, 50 000 battaniyenin geldiğini
biliyorum, belki, dağıtımda biraz aksamalar vardır; ama, iyiniyetle
çalışılmıştır. Ben, bu arada, gerçekten,
Afyon'a gelen, bugün teşrif eden Doğru Yol Partisi Sayın Başkanına, dün teşrif
eden Saadet Partisi Sayın Başkanına ve AK Partinin bugün gelen heyetine de,
Afyonlu olarak teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim, gruplar
adına... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim? BAŞKAN - Bendeniz bir
şeyi arz edeyim, sonra size söz vereyim. Efendim, bağımsız
milletvekilleri adına bir arkadaşımıza da 5 dakikalık söz vereceğim. Bağımsız sayın
milletvekillerinden söz isteyen var mı? Yok. Sayın Hatiboğlu, buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) -
Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. Anayasanın 80 inci
maddesine göre, her birimiz, tüm Türkiye'nin milletvekiliyiz, nereden seçilmiş
olursak olalım. Dolayısıyla, bu gerekçeyle, ben, kendimi Afyon Milletvekili
sayıyorum ve şu söze çok itibar ederim; marifet iltifata tabidir. Şimdi,
konuşan arkadaşlarımızın -son sözcü arkadaşımız hariç- hepsi, kaç bakan
gittiyse kerratla tekrar ettiler. Tabiî, olabilir, bu, bakanların görevidir,
doğaldır, tabiîdir, teşekkür edilmelidir; ama, muhalefet partisi genel başkanı,
bizim genel başkanımız, dün 10 bölgeye ayrı ayrı gitmiştir. Beklerdim ki,
konuşan arkadaşlarımız, muhalefetten gidenlere de teşekkür etsin. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) -
Etti ya, etmedi mi?! YASİN HATİBOĞLU (Devamla)
- Zannediyorum, şimdi Sayın Çiller de oradadır. Ben, şimdi, Afyon
milletvekili olarak, seyahate giden bütün parti temsilcilerine huzurunuzda
teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Sayın Bakan, görüşecek
misiniz? BAYINDIRLIK VE İSKÂN
BAKANI ABDÜLKADİR AKCAN (Afyon) - Hayır. BAŞKAN - Peki. Efendim, mesele
anlaşıldı; tekrar başsağlığı diliyorum. Bu arada, Sayın
Akarcalı'nın gündemdışı bir söz talebi vardı; ama, sonra, böyle bir acılı günde
lüzum yok diye geri çekti. Ben ifade edeceğim, bugün, hepimizin arkadaşı,
muhterem bakanımız merhum Adnan Kahveci'nin ölüm yıldönümü idi; Sayın Akarcalı,
onun için bir söz istedi. Yerinizden buyurun
efendim. BÜLENT AKARCALI
(İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; teşekkür ediyorum. Benim gündemdışı söz isteme
talebim, yıllar önce, ailesiyle birlikte seçim bölgesine giderken, bir yerde,
görevi başında şehit olmuş, rahmetli Adnan Kahveci arkadaşımızın anısına
konuşmak ve bu vesileyle, aynı şekilde, görevi esnasında vefat eden, bir yerde
şehit kabul edilmesi gereken tüm eski milletvekillerimizi de anmaktı. Türkiye'de her meslek
grubu, kendi insanına çok ciddî bir şekilde sahip çıkar. Hatta, bazı meslek
grupları, normal olarak yaptıklarını, sürekli, büyük bir başarı olarak
gösterirler; ama, nedense, milletvekillerimiz bundan muaf tutulurlar. Tek
yapabildiğimiz, vefat ettiklerinde, Meclis önündeki cenaze törenine
katılabilmektir; o da, zamanında haberimiz olursa. Bu acılı günde,
Afyon'daki bütün acılara iştirak ederken, ben de bu vesileyle, Adnan Kahveci
arkadaşımızın ailesine ve çocuklarına rahmet, sağ kalanlara uzun ömürler
dilerken; bu çatı altında yaşamış, bu ülkeye, bu millete, partilerine hizmet
etmiş bütün milletvekili arkadaşlarımıza, hem geçmişteki çalışmaları için
teşekkür ediyor hem de onlara rahmet diliyor; ailelerine de aynı şekilde bir
teşekkür gönderiyorum. Verdiğiniz söz için
teşekkür ederim. Sağ olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum. Başta Adnan Kahveci olmak
üzere, mümtaz arkadaşlarımızın, ve bu kürsüde bizi hep iyi yönlendiren Yılmaz
Hocaoğlu'nun da ruhu şad olsun diyor, saygı sunuyorum efendim. Rahmet
istemiştir; herkesin pirleri var, o da bizim pirlerimizden. Gündeme geçmeden önce, üç
arkadaşıma söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, son
günlerde gençlerimiz arasında infiale sebep olan satanizm akımı konusunda söz
isteyen Antalya Milletvekili Sayın Osman Müderrisoğlu'na aittir. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. Buyursunlar efendim. 2. - Antalya Milletvekili Osman Müderrisoğlu’nun, satanizm
akımının gençler üzerinde oluşturduğu olumsuz etkilere ve alınması gereken
tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Afyon
İlimiz Bolvadin, Sultandağı, Çay, Çobanlar İlçelerimizde ve köylerinde depremde
hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar,
yakın akrabalarına baş sağlığı ve yüce milletimize geçmiş olsun dileklerimi arz
eder; bir daha, böyle bir felaket göstermemesini Cenabı Hak'tan niyaz eder, millet
olarak, tedbirde kusur edip, takdire bühtan etmememizi de hatırlatırım. Sayın milletvekilleri,
ülkemizin bazı gençlerini kontrolü altına alan ve her geçen gün hızla yayılarak
intihar olaylarına sebebiyet veren "satanizm" diye adlandırılan
akımın, gençler üzerinde oluşturduğu infialler üzerinde görüşlerimi ifade etmek
üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. Saygıdeğer
milletvekilleri, şeytana tapma olarak nitelendirilen satanizm, çok eski çağlara
dayanmakla birlikte, geçmişte tektanrılı dinlere karşı alternatif bir inanç
sistemi olarak ortaçağ Avrupasında ortaya çıkmıştır. Bu inanış, temelde
Hıristiyanlığı kendine düşman olarak görmekte, bu sebeple de kilise ve İncil
neyi yasaklarsa bunu bizzat işleme yoluna gitmektedir. Bu inanış, cinsel
sapmalar, cinayetler, kara büyü gibi temellere dayanmakta olup; uyuşturucu
kullanımı, hayvanların kurban edilmesi ve kan içme gibi davranışlar bu yöndeki
belirtileridir. Günümüzde satanist
düşünce Norveç'te yaygın olarak görülüyor. Satanizmin bireysel kurucusu olarak,
Amerika'da, Macar asıllı göçmen bir ailenin çocuğu olan La Vey gösteriliyor.
Yazdığı kitap birkaç maneviyatsız tarafından benimsenmiş. Kitapta, satanizmin
felsefesi kısaca şöyle özetleniyor: "Sonsuz kişisel tatmin için çalış.
Hayatı dolu dolu yaşa. Düşmanlarından nefret et. Sana vuranı yok et. Basit bir
hayat yaşa. Hayvanlar gibi ol. Şeytan, günah adı verilen düşünsel ve duygusal
yücelikleri savunur. İstemedikçe kimseye akıl verme. Kendini sakın kandırma.
Şefkat gibi duygulara sakın kapılma. Kendin dahil, hiç kimseye acıma." Değerli milletvekilleri,
ülkemizde, satanizmle ilgili olarak, İstanbul emniyetinin hazırladığı raporda,
satanizme yönelen gençlerin, dinî bilgilerinin yetersizliğine kurban gittikleri
vurgulanıyor. Rapora göre, Türkiye'de satanist görüşü benimseyen -sempatizan
dahil- 3 000 - 3 500 kişinin olduğu tahmin edilmekte. Modernleşme sürecindeki
bütün topluluklarda olduğu gibi, ülkemizde de, bu sürecin ortaya koyduğu
birtakım sıkıntılar yaşanmaktadır. Sanayileşme ve kentleşmeyle beraber
geleneksel aile yapısında meydana gelen köklü değişim, toplumsal yapımızda ve
özellikle de çocuklar ve gençler üzerinde önemli tesirler oluşturmuştur. Bunun
yanında, medyanın, gençler üzerinde yanlış tesir yapan yazılı ve görsel
yayınları, eğitimdeki olumsuzluklar ve özellikle de, dinî eğitim verilmesi
noktasında yaşanan zaaflar ve yetersizlik ve daha birçok neden, ülkemiz
gençliğinin ruhen sıkıntı içerisine girmesine sebep olmuştur. Son yıllarda, henüz lise
çağında olan gençler arasında sıkça rastlanan uyuşturucu kullanımı, intihar,
çete oluşturma ve cinayet gibi olaylar ve bunların bir kısmının şeytana
tapınmayla irtibatlı oluşu, satanizm denilen bu akımı gündeme getirmiştir.
Köklü bir eğitim ve aile terbiyesi olmayan çocuklar... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Devamla) - ... ve gençlerin, satanizme meylettiği aşikârdır. Yapılan
araştırmalarda, 14 - 25 yaş arasındaki gençlerin bu tuzaklara düştüğü tespit
edildi. Bu dönem, kimlik ve kişilik probleminin en çok yaşandığı dönemdir. Bugün, dünyanın pek çok
yerinde, eğitim yaşının 8 - 10 olduğu ve bu yaşların, din eğitimi de dahil her
türlü eğitim için elverişli yaşlar olduğunu unutmayalım. Eğer bizler,
çocuklarımıza, 15 yaşından sonra dinî eğitim vermeye çalışırsak, onlar adına
yapılabilecek yanlışların en büyüğünü yapmış oluruz. Büyük Meclisin değerli
milletvekilleri, inanç, boşluk kabul etmiyor. Siz boş bırakırsanız birileri
dolduruyor. Yüce dinimizi, ilahî ve peygamberî çizgilerini asla zedelemeden,
Türk insanının iyi vatandaş, ailesine, ülkesine, devletine, bayrağına candan
bağlı, faydalı bilgi ve hizmetlere sevdalı bireyler olmalarının şartlarını
hazırlamalıyız. Türk toplumunu diğer milletlerden ayıran, ona tarihî ihtişamını,
hamasi mehabetini veren, örf, âdet, ahlak, vicdanî değerleri, manevî inançları
ve mukaddesleridir. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Devamla) - Bunun tek çaresi, Allah'ın insanlığa son mesajı olan Kur'an-ı
Kerim'i ilkokul dördüncü sınıftan lise son sınıfa kadar, okullarımızda, ehil
öğretmenlerle okutmaktır. O zaman, gençlerimiz satanizme meyletmeyeceklerdir.
Devlet ve millet olarak gençliğimize güvenle bakabilmemiz, bu önlemlerin
gecikmeden tam olarak zamanında alınmasıyla mümkündür. Muhterem milletvekilleri,
modern Türkiye'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk bir vecizelerinde
"gençler, cesaretimizi güçlendiren ve sürdüren sizlersiniz; siz, almakta
olduğunuz terbiye ve irfanla insanlık ve medeniyetin, vatan sevgisinin, fikir hürriyetinin
en kıymetli timsali olacaksınız; yükselen yeni nesil, istikbal sizindir"
diyerek gençliğin nasıl olması gerektiğini ifade etmişlerdir. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Devamla) - Mevlana Hazretleri "genç, su gibidir; neyin içine girerse onun
şeklini alır" der. Yarınların sahibi olarak görüldüğü için, yarını
şekillendirmek isteyenler, gençleri yaşken eğmeye, birtakım kalıpların içine
sokmaya çalışmaktadırlar. Bu nedenle, herkes ona olta atarak elde etmek
istemektedir. Gençlik, bir toplumun geleceği olduğu gibi, aynı zamanda da bir
aynasıdır. Toplumun ruhundaki sıkıntıları, kaosları, buhranları, umutları,
umutsuzlukları görebileceğimiz bir ayna. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. OSMAN MÜDERRİSOĞLU
(Devamla) - Bir dakika, Sayın Başkanım. Bu ayna, yakından
izlenmeli ve bugünden, toplumumuzun geleceğini tehdidi altına alabilecek
birtakım hastalıklara, zamanında teşhis konularak tedavisi yapılmalıdır. Bu
husus, milletin seçilmişleri olarak bizlerin görevidir muhterem
milletvekilleri. İnançsızlık konusunda
gerekli tedbirin alınacağı ümidiyle, Yüce Heyetinize saygılarımı sunuyorum;
teşekkür ederim. (MHP, ANAP ve SP sıralarından alkışlar) HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Osman Hocam, ağzınıza sağlık. BAŞKAN - Efendim, ikinci
söz, doğu illerindeki sınır ticareti, Aktaş Sınır Kapısının açılması ve çiftçi
borçlarıyla ilgili söz isteyen, Ardahan Milletvekili Sayın Faruk Demir'e
aittir. Buyurun Sayın Demir. (DSP
sıralarından alkışlar) Sayın Demir, süreniz 5
dakika; ama, konunuz üç tane; nasıl idare edeceksiniz bilemiyorum. 3. - Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, hayvancılık
konusunda özel sektörün de yatırım yapmasına, çiftçi borcu faizlerinin
dondurularak taksitlendirilmesine, doğalgaz çevrim santralının bu ilde
kurulmasına, Aktaş Sınır Kapısının açılmasına, sınır ticareti yoluyla yurda
mazot girişine izin verilmesine ve bölgedeki baraj projelerinin bir an önce
tamamlanmasına ilişkin gündemdışı konuşması FARUK DEMİR (Ardahan) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; serhat ilimiz Ardahan'ın bazı sorunlarını sizlerle paylaşmak
üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; sözlerime başlamadan önce, Yüce
Heyetinizi ve bana bu şansı veren Sayın Başkanımızı saygıyla selamlıyor;
Afyon'da meydana gelen depremde hayatlarını kaybeden yurttaşlarımıza Allah'tan
rahmet, yakınlarına başsağlığı ve yaralılara da acil şifalar diliyorum.
Hükümetimizin ve devletimizin yaptığı çalışmaları da takdirle karşılıyorum. Değerli milletvekili
arkadaşlarım, Ardahan'da doğan bir çocuğun Ardahan'da yaşabilmesi için, iki
temel öğede çok iyi hazırlanması lazım. Birincisi, eğitim; diğeri de iklim ve
coğrafya şartlarından kaynaklanan, tek geçim kaynağı olan hayvancılığın, çağın
koşullarına göre yapılandırılıp devam etmesidir. Eğitim-öğretimde son iki üç
yılda geldiğimiz nokta, Ardahan anlamında çok önemli bir noktadadır. Millî
Eğitim Bakanlığının uygulamış olduğu programlar sayesinde, özellikle norm kadro
sayesinde, tarihinde ilk defa, öğretmen açığının, branş ve sınıf öğretmeni
açığının giderildiği bir noktaya geldik. Eğitim altyapısı olarak da, yapılan
yurtlar, okullar ve kapalı spor salonlarıyla, altyapı eksiğimiz, otuz yıla
yakın, Ardahan'da olmayacaktır; ancak, ben, Ardahan'ın eğitiminde, Yüce
Heyetinizden, Ardahan'a bir üniversite kurulması konusunda verdiğim kanun
teklifine -isminin de yüzü suyu hürmetine- Genel Kurula indiğinde
desteklerinizi bekleyeceğim. Doğu komutanımız, Önder Atatürkümüzün silah
arkadaşı ve cumhuriyetimizin kurucularından "Boğazlar, boğazımız; Kars,
Ardahan belkemiğimizdir" diyen Kâzım Karabekir Paşa adına, Ardahan'da
Kâzım Karabekir Paşa üniversitesi kurulmasıyla ilgili yasa teklifim var; buna,
Genel Kurula geldiğinde, sizin büyük desteklerinizi bekliyorum. Ardahan'da ata dede
yöntemiyle yapılan hayvancılığı, önümüzdeki nisan ayından itibaren
değiştiriyoruz. Göle'deki TİGEM işletmelerinin Koç-Ata Grubuyla, devlet-özel
sektör işbirliğiyle yeniden hayatiyet kazanması, Ardahan'ı, Göle'yi doğunun
ayrıca hayvancılık alanındaki en uzman bölgesi yapmak için, Tarım Bakanlığımız,
hükümetimiz, gerekli çalışmaları yapmış ve Koç-Ata Grubuyla ortak yeni bir
şirket kurularak, Koç'un Ardahan'da hayvancılık sektörü üzerinde yatırım
yapması sağlanmıştır. Nisan ayında inşallah yatırım başlayacaktır. Çiftçi borçlarımız çok
önemlidir. Daha önce, Tarım Kredi Kooperatiflerinin ve Ziraat Bankasının takibe
girmiş çiftçi borçlarına yapılan 36 aylık faizlerinin dondurularak
taksitlendirilmesi, kuraklıktan dolayı geçen sene hükümetimizin yapmış olduğu,
bir yıl ertelenen borçlara da aynı sistemin getirilmesi için Hazinedeki
çalışmayı biliyoruz. Bunun bir an önce sonuçlandırılıp, çiftçimizin Ziraat
Bankasına olan hayvancılık borçlarının da bir nizama girmesini istiyoruz. Son iki yılda âdeta Kars'tan
ayrılan Ardahan İlimizin Köy Hizmetlerinin, Kars'tan aldığımız eski makinelerle
hizmet vermeye çalıştığını hepimiz biliyoruz; fakat, Devlet Bakanımız Sayın
Mustafa Yılmaz'ın ve hükümetimizin gayretli çalışmaları sonucu, son iki yılda
Ardahan Köy Hizmetlerine 30'a yakın sıfır, yeni araç gereç alınmıştır. Asfalt
şantiyesi ilk defa kurulmuştur; ancak, yeterli ödenekler ayrılamadığından,
asfalt çalışması ve sularımız istediğimiz seviyede değildir. Yatırım
programında, Ardahan'a özel, yeni il oluşu sebebiyle, altyapısını yeni
oluşturma çabası içinde olan ilimize özel ilgi bekliyoruz. Sanayi Bakanlığımız,
maalesef, Ardahan'da organize sanayi bölgesini henüz bitirememiştir. Beş yıldır
kamulaştırma çalışması devam etmektedir. Sanayi Bakanlığımızın Ardahan'a özel
ilgisi gerekmektedir. Yine, Türkiye'ye
Ardahan'dan girecek olan, Posof, Damal, Hanak, Ardahan ve Göle üzerinden
Erzurum'a, Anadolu'ya açılan doğalgazın çevrim santralının mutlaka, teklifimiz
üzerine bir an önce Ardahan'da kurulmasını bekliyoruz. Ardahan'da süt ve süt
ürünlerinin işlenmesi, dağıtılması, en bakir alan olan ve maalesef, bugüne
kadar el atılmamış en önemli geçim kaynağıdır. Ardahan halkı, henüz, sütün
ticarî bir meta olarak kullanılabileceğini keşfetmemiştir. Ardahan'da yılda 169
000 ton süt üretilmektedir, bunun yaklaşık yüzde 30'u yerel küçük mandıralar
tarafından işletilmekte, gerisi atıl olarak beklemektedir. Yeni başlattığımız süt
toplama merkezleri projesine, özellikle Sosyal Yardımlaşma Fonundan sorumlu
Sayın Bakanımız Hasan Gemici... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) FARUK DEMİR (Devamla) -
Sayın Bakanım, müsaade ederseniz... BAŞKAN - Evet... İki
aydır söz istiyordunuz, onun için, müsamaha etmiyorum, hakkınızı veriyorum. Buyurun. FARUK DEMİR (Devamla) -
Teşekkür ediyorum. Süt toplama merkezleri
projemize hükümetimizin, Maliye Bakanlığının, Tarım Bakanlığının ve Orman
Bakanlığının Or-Köyler vasıtasıyla yardımını bekliyoruz; çünkü, Ardahan'da
yıllık üretilen 169 000 ton süt atıl vaziyette durmaktadır. Bu mevcut hayvan
ırkıyla, Ardahan'da yaklaşık beş-altı ay süt üretilmektedir. Türkiye Cumhuriyetinin
çıkarlarını ve Türk cumhuriyetleriyle ilişkilerimizi güçlendirecek Kars-Tiflis
demiryolu projesi, Ulaştırma Bakanlığında yatırım aşamasında beklemektedir.
Bunun bir an önce yapılması lazımdır ve Anadolu'yla Türkiye'yle Türk
cumhuriyetlerinin daha sağlam ilişki kurabilmeleri için, Kars-Tiflis demiryolu,
bölgenin büyük beklentisidir ve Türkiye'nin büyük çıkarınadır. Ayrıca, Gürcistan'la
aramızdaki ikinci sınır kapısı olan Çıldır İlçemizdeki Aktaş sınır kapısının,
Türkiye tarafından bütün altyapısı tamamlanmış, ancak, Gürcistan'la olan
problemlerimiz yüzünden -bizim ülke olarak problemlerimiz değil- Gürcistan'ın
içişlerindeki problemlerinden dolayı kapı bir türlü açılamamaktadır; bu konuya
da, tekrar, Ulaştırma Bakanlığımızdan ve gümrüklerden sorumlu Bakanımızdan
ilgilerini rica ediyorum. Tabiî, ülkemizde yıllarca
yanlış yapılan sınır ticaretinin birden kesilmesi, bölgedeki, Ardahan'daki,
yaklaşık 1 600 karne sahibini mağdur etmiştir. Bunların, şu anda, SSK'ya,
Bağ-Kura ve özellikle vergi dairesine,
yaklaşık 22 trilyon
borcu beklemekte ve
faizleri devam etmektedir.
Bu 1 600 karne sahibinin, hiç olmazsa, borçlarını ödeyebilmeleri için,
hükümetimizin, tekrar, ilin ve çevre illerin ihtiyacı kadar, sınır ticaretinden
mazota, geçici bir süre için izin vermesi gerekmektedir. Bölgenin en önemli
yatırımı olan, bölgede sulu tarıma geçirecek, Türkiye'nin enerji ihtiyacını
karşılayacak olan 4 baraj projesi, bizim hükümetimiz döneminde
projelendirilmiş, yatırım aşamasına gelmiştir. Dolayısıyla, bölge, Devlet
Planlama Teşkilatının 2002-2003 yıllarındaki yatırım programına, Kura master
projesinin, Durançam, Köroğlu, Beşikkaya, Burmadere Barajları projelerinin
girmesine beklemektedir. Çevre Bakanlığının, Kura Nehrinin Ardahan'daki
bölümünü mutlaka rehabilite etmesi -Sayın Bakanımız Fevzi Aytekin'in Ardahan'a
kadar geldiği, gördüğü- Kura Nehrinin Ardahan'ın içerisinden geçen bölümünü,
Alabalık Deresiyle birlikte ıslah etmesi gerekmektedir. Valilik binamızın,
maalesef ki, Türkiye'de hep yanlış yapılan yatırımlar gibi, temeli atılmış;
fakat, bütçesi ayrılmadığından, 1994 yılında temeli atılan valilik binasının
ödeneği daha tam sağlanmamıştır. Bu sene aldığımız sözle, inşallah, Maliye
Bakanlığımız ve DPT'nin desteğiyle, Ardahan il oldu, fakat, valilik binası
henüz yok; bizim, üç yıldır çabalarımızla, inşallah, önümüzdeki yıl sonuç
verecek. Sayın Başkana ve beni
dinlediğiniz için hepinize, Ardahan halkı adına çok teşekkür ediyor, saygılarımı
sunuyorum. Sağ olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Tabiî, Ardahan
önemli bir ilimiz; ancak, baraj ve göletler için Hatay da sırada; ama, Hazine
onay vermiyor. Hazine de size bağlı olduğuna göre, mektubu gönderirsiniz
efendim. Hatay da bekliyor o işi. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim... TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Sayın Başkan, geçen hafta da, bu Mecliste, yine, sınır ticaretini konuştuk.
Yine, bir iktidar milletvekili arkadaşımız, bu sorunu burada dile getirdiler. Sayın Başkanım, bu işin
çözümü kendilerinde. Niye şikâyet ediyorlar, ben bunu anlamıyorum! BAŞKAN - Burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Efendim, kabul de... BAŞKAN - Hükümet başka,
Meclis başka. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Yani, iktidar... BAŞKAN - O zaman,
gündemdışının mahiyeti kalmaz. TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Çözüm görevi oradadır Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim, mektup
yazıyorlar... TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben, iyi bir
postacıyım; adres nereye gidiyor, gönderdim zaten! TURHAN ALÇELİK (Giresun)
- Posta vasıtasıyla ulaşmış oldu böylece! BAŞKAN - Gündemdışı
üçüncü söz, çiftçilerimizin genel durumu ve doğrudan gelir desteği konusunda
söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Halit Dağlı'ya aittir. Sayın Dağlı, buyurun.
(DYP sıralarından alkışlar) 4. - Adana Milletvekili Halit Dağlı’nın, çiftçilerimize
doğrudan gelir desteğinin Adana İli ve ilçelerindeki üreticilere henüz
verilmemiş olması nedeniyle çekilen sıkıntıya ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET HALİT DAĞLI
(Adana) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Resmî Gazetede yayımlanarak
yürürlüğe giren çiftçilerimize doğrudan gelir desteği ve çiftçilerimizin genel
durumu hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum. Başta, bana bu imkânı veren Sayın
Başkana teşekkür ediyor, bu vesileyle, Yüce Meclisi ve ekran başında bizleri
izleyen, artık sabrı kalmamış, ümidi tükenmiş değerli vatandaşlarımızı sevgi ve
saygıyla selamlıyorum. Geçtiğimiz pazar günü,
Afyon İlimizin bazı ilçelerinde meydana gelen deprem felaketinde hayatını
kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar
diliyorum. Afyonlulara ve yüce milletimize geçmiş olsun diyor, Cenabı
Allah'tan, yüce milletimize bir daha böyle tabiî afetler göstermemesini niyaz
ediyorum. Hayatın gerçekleriyle
hiçbir zaman karşılaşmamış, ticareti, esnaflığı, halkın ne durumda olduğunu
bilmeyen zihniyetlerle yönetildiğimiz için, ülkemiz krizlerden bir türlü
çıkamıyor. Bırakın geçmişte yaşananları, gün geçmiyor ki, yeni bir sorun, yeni
bir kriz patlak vermesin. Hesap verecek seçmeni bulunmayanlar, halkın içine
çıkmaya cesareti olmayanlar, Meclis duvarını aşamayanlar, kahramanlık
türkülerini söyleyenler, nasıl, halkın dilinden anlayabilirler ki?! Değerli milletvekilleri,
içim o kadar dolu, kalbim o kadar buruk ki, her hafta üç gün Adana ve köylerini
geziyorum; halkımla sohbet ediyorum diyemiyorum; çünkü, kimsenin, sıkıntıdan,
sohbeti düşünecek hali kalmamış. Günbegün durum kötüleşiyor. Sunî gündemlerle
halk uyutuluyor. Dolar kuru düşüyor, akaryakıt fiyatları artıyor. Bu nasıl
ekonomik istikrar, bu nasıl düzlüğe çıkmak?! Her defasında söylüyoruz, eğer
beceremiyorsanız, bir bilene bırakın. Yapamadığınız zaman, suçu, hemen, geçmişe
yüklüyorsunuz; oysaki, geçmişin içinde boğulursunuz. Halk, geçmişini mumla
arıyor. Bu halk kime güvensin, kime sığınsın? Allah, millet olarak, bizler
dahil, hepimizin yardımcısı olsun. Yarın ne olacağımız bile belli değil. Hiç
kimse önünü göremiyor. Neye, ne kadar zam ve vergi geleceği belli değil. Millet
şaşkınlık içinde. Milleti, vergi manyağı yaptınız; yetmedi, zam manyağı
yaptınız! (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Estağfurullah...
Estağfurullah... MEHMET HALİT DAĞLI
(Adana) - 21 Haziran 2002 tarihinde yayımlanan Resmî Gazetede, çiftçiye,
doğrudan... (MHP sıralarından "Sayın Başkan" sesleri. BAŞKAN - Efendim,
sürçülisandır o!.. "Manyak" kelimesini öyle kullanmadı... Yerinde
değil... CAHİT SAVAŞ YAZICI
(İstanbul) - Ayıp ama!.. BAŞKAN - Evet, buyurun
Sayın Dağlı. MEHMET HALİT DAĞLI
(Devamla) - ... üç ay içinde, arazisi 200 dekara kadar olan çiftçilerimize
dekarbaşı 10 000 000 Türk Lirası ödenecekti. Bu başvuru üç ay içerisinde
tamamlanacaktı; tamamlandı. Bu üç ayın üzerinden bile tam altı ay geçti; fakat,
birçok yere ödendiğini duyduğumuz halde, Adana ve ilçelerine ödeme hâlâ
başlamadı. Duyumlarımız, öncelikle, afet olan bölgelere bu paranın ödendiğidir;
ama, bu para, sonuçta, çitçilere verilmiş kanunî bir haktır. Bu hakkı
alabilmesi için, çiftçilerimizin başına illâ ki bir felaket mi gelmesi lazım?!
Ayrıca, sizin, çiftçilere para veriyoruz diye övünmenize gerek yoktur; çünkü,
bu paranın kaynağı Dünya Bankasına aittir. Dünya Bankası, İspanya çiftçisine,
kuru ziraatta 27 000 000, sulu ziraatta ise 54 000 000 Türk Lirası ödemektedir;
hem de sizin gibi altı ay sonra değil, peşin olarak ödemektedir. Siz, bu hakkı,
kendi inisiyatiflerinizle yönlendiremezsiniz; verin bu garip çiftçinin hakkını.
Ayrıca, Eylül 2001'de verilecek olan 10 000 000 lira, yüzde 90 enflasyon
yüzünden, neredeyse 5 500 000 liraya düşmüştür. Tarımda kendi kendine
yeten 7 ülkeden biriyiz diye övünürken, şimdi, dışarıya el açmış vaziyetteyiz.
Dışarıdan tahıl, sebze ve meyve ithal ediyoruz; çiftçiler perişan... Gübre fiyatları, bir
senede ikiye katlandı, pamuk deseniz o da öyle... Rakamlarla kafanızı
karıştırmak istemiyorum; ama, maalesef, tablo bu. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MEHMET GÖZLÜKAYA
(Denizli) - Sayın Başkan, 3 dakika... BAŞKAN - Pazarlık yok. MEHMET HALİT DAĞLI
(Devamla) - Tamam Başkanım, tamam, takdirinize... Gübre üreticilerinden
alınan bilgiye göre, geçen yıla oranla gübre satışlarında yüzde 30 azalma var;
bu da, yüzde 30 üretim düşüşü demektir. Hani, krizden üretimi artırarak
çıkacaktık?!. Aslında, üretimi düşüren siz ve yanlış politikalarınızdır. Ziraat Bankası, güya,
çiftçinin bankası, çiftçiye yüzde 75 faizle kredi veriyor; oysa, özel bankalar
yüzde 60-65 arası kredi veriyor. Bu mu ziraatın bankası olmak?!. Her gün kapımıza gelen,
bizleri arayan çiftçi ve köylü arkadaşlarımıza cevap veremez hale geldik;
çünkü, ne kadar konuşursak konuşalım, hâlâ kalıplaşmış laflarla uyutuluyoruz. Şimdi, bu kadar
konuşmadan sonra Sayın Bakan çıkıp "merak etmeyin, bütün sorunlar
tarafımızdan çözülecektir" masallarına lütfen girmesin; çünkü, artık,
milletin, inanın, bu masallara karnı tok. Millet, artık sizden icraat da
beklemiyor; millet, sizlerden bir an önce kurtulmak istiyor. Bunu, dışarıdan
başka güçlerle değil, legal yollardan, önlerindeki sandıkla yapmak istiyor;
ama, sizin, sandık getirecek bile gücünüz kalmamış. İşte, o yüzden diyorum ki,
Allah milletimize yardım ve sabır ihsan eylesin. Yüce Meclise saygılar
sunarım. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Dağlı,
teşekkür ediyorum. HALİT DAĞLI (Devamla) -
Ben teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri,
diğer sunuşlara geçiyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığının 3 adet tezkeresi vardır; okutuyorum. C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz Aleskerov’un
davetine icabetle bu ülkeye gidecek olan TBMM Başkanı Ömer İzgi’ye refakat
edecek milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/973) 1
Şubat 2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Azerbaycan Millî Meclis Başkanı Murtuz
Aleskerov'un davetine icabetle, beraberinde 6 milletvekilinden oluşan
Parlamento heyeti olduğu halde, 6-10 Şubat 2002 tarihleri arasında Azerbaycan'a
resmî ziyarette bulunması Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel
Kurulun 16 Ocak 2002 tarihindeki 52 nci Birleşiminde kabul edilmiştir. Anılan Kanunun 2 nci
maddesi uyarınca, heyetimizi oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca
bildirilen isimler Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur efendim. Diğer tezkereyi
okutuyorum: 2. - Hırvatistan Parlamento Başkanı Zlatko Tomcic’in,
beraberindeki Parlamento heyetiyle Türkiye’ye davetine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/974) 1 Şubat 2002 Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna TBMM Başkanlık Divanının
11 Ocak 2002 tarih ve 95 sayılı kararı ile Hırvatistan Parlamento Başkanı
Zlatko Tomcic ve beraberindeki parlamento heyetinin ülkemizi ziyaret etmesi
kararlaştırılmıştır. Söz konusu heyetin
ülkemizi ziyareti, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 7 nci maddesi gereğince Genel
Kurulun bilgisine sunulur. Ömer
İzgi Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Efendim,
bilgilerinize sunarken, ben de bir bilgi vereyim. Maalesef, bürokrasiye
bakın, Meclisin içerisinde nasıl çalışıyor. Dışilişkiler, yeni gönderdiği için,
biz, burada yeni okuduk, Hırvatistan Meclis Başkanı, bugün, Meclis Başkanımızın
davetlisi olarak buradalar efendim. Bilgilerinize sunarım. 3. - Avrupa Konseyinin Lâeken Toplantısında aldığı karar
uyarınca toplanması kararlaştırılan konvansiyona katılacak asıl ve yedek
üyelere ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/975) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kuruluna Laeken Avrupa Konseyi
geçtiğimiz aralık ayında Birliğin geleceğine ilişkin tartışmalara katılan
başlıca taraflardan oluşan bir Konvansiyon toplamayı kararlaştırmıştır. Aday
ülkelerin Konvansiyonun çalışmalarına bütünüyle katılmalarına ve üye ülkelerle
aynı biçimde temsil edilmelerine karar verilmiştir. Buna göre, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin Dışilişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun
2 nci maddesi uyarınca Konvansiyona katılması öngörülen 2 asıl, 2 yedek üyenin
isimleri Genel Kurulun bilgilerine sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur efendim. Türkiye Büyük Millet
Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu raporu var, okutuyorum: V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım
ve Aralık 2001 ayları hesabına ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonu Raporu (5/18) (S. Sayısı : 804) (1) TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET
MECLİSİ BAŞKANLIĞINA
Türkiye Büyük Millet
Meclisi Saymanlığının 2001 Yılı Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları incelendi; 2001 Yılı Ekim ayında
Ziraat Bankasındaki 1 118 635 280 000.- TL. mevcudu ile Ekim-Kasım-Aralık 2001
aylarında Hazineden 34 792 953 283 000.- TL. alınarak Bankadaki hesaba
yatırılan meblağ 35 911 588 563 000.- TL. olduğu, mevcuttan sarf olunan 35 209
832 732 000.- TL. tenzil edildikten sonra Ocak 2002 başında kasa mevcudunun 701
755 831 000.- TL'den ibaret olduğu Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının
birbirine uygun olduğu görülmüştür. Genel Kurulun bilgisine
arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur efendim. Sayın milletvekilleri,
bir gensoru önergesi vardır. Önerge daha önce bastırılıp, sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi, önergeyi
okutuyorum efendim: IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) D) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS
ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve 22
arkadaşının, tütün üreticilerini mağdur ettiği, Türk tarımını, çiftçisini ve
hayvancılığını tasfiye etmeye yönelik politikalar uyguladığı iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına
ilişkin önergesi (11/25) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Geçimini, toprağı
işleyerek, hayvan besleyerek sağlayan çiftçilerimiz, Türkiye'nin iktisadî yapısına
damgasını vuran bir kesimdir. İlaçtan giyime, besin
kaynaklarına kadar her türlü alanda yararlanabildiğimiz toprak ve dolayısıyla
onu işleyen çiftçi, bizlerin millî servetidir. Tarım, dünyanın her
tarafında korunan, devlet desteğine de ihtiyaç duyulan bir sektördür. Dünyanın
ileri ülkeleri kendi tarımlarına akıl almaz destek ve sübvansiyonlar sağlarken,
onların sözcüleri durumundaki IMF ve Dünya Bankası, Türkiye'den tarıma yönelik
desteklerin azaltılmasını istemektedirler. Son zamanlarda, belirli çevrelerde,
tarıma yönelik destekler konusunda detaylı bir inceleme yapılmadan tartışmalar
yapılmakta, kamuoyu da yanıltılmaktadır. İktidar, her alandaki
başarısızlığını, geçmiş iktidarlar döneminde uygulandığı iddia edilen popülist
politikalara bağlamıştır. Oysa, 1993 yılında Doğru Yol Partisinin iktidarı
döneminde yeni bir yaklaşımla, büyük bir politik risk alarak, uygulamadaki
zorluğuna rağmen, tütünde uluslararası düzeyde kaliteyi yakalamak ve dünya
piyasalarında rekabet edebilmek amacıyla kota uygulamasına geçilmiştir. Bu
uygulamayla birlikte, üreticilerin kayıplarını telafi etmek ve gelir
dağılımında dengesizliklere engel olmak amacıyla prim sistemi başlatılmıştır.
Böylece, hedef ve müdahale fiyatı arasındaki fark, üreticilere doğrudan prim
olarak ödenmiştir. Kota artı prim uygulamasıyla tütünde kalite yükselmiş,
üreticiler alternatif ürün ekimine yönlendirilmiş, tütünün ihracat imkânı
artırılmış, üretim miktarında ve fiyatında istikrar sağlanmış, tütünde stoklar
eritilmiş ve bu dönemde tütün yakılmamıştır. Yabancı tekeller, popülist
politikalar uygulandığı iddia edilen yıllarda 4 dolar/kilogramdan aldıkları
Türk tütününü, bu iktidar döneminde 2 dolar/kilogramdan almaya başlamışlardır.
Tütün çiftçimizin cebine girmesi gereken alın terinin karşılığı yabancı tütün
tekellerinin cebine girmiştir. Halen ülkemizde 42 il ve
183 ilçede 260 000 hektar alanda tütün tarımı yapılmaktadır. 600 000 çiftçiyi
ve 3 000 000 vatandaşımızı doğrudan ilgilendiren tütün tarımı, 57 nci hükümetin
uyguladığı IMF bağımlı politikalar sonucunda bitme noktasına gelmiştir. Tütün üretiminde dünyada
ikinci sırada yer alan ABD'de tütün üreticileri fiyat ve miktar yönünden
desteklenmekte, Avrupa Birliği ülkelerinde ise, kilogram başına 4,2 euro'ya kadar varan destekleme primi uygulanmaktadır.
Buna karşılık, Türkiye, 30 Ocak 2001 tarihli IMF niyet mektubunda verilen
taahhüt doğrultusunda destekleme alımlarını 2001 ürünüyle sona erdirecektir. Bu
durumda tütün üreticisi bir boşluğa ve belirsizliğe itilmiştir. Zira, piyasa
şartlarının asla oluşmayacağı, tüccarın gitmeyeceği Siirt, Muş, Hatay, Bitlis,
Diyarbakır gibi illerde fiyatın nasıl oluşacağı, Tekel'in ve Tekel'e taraf olan
kurumların ne olacağı, Türkiye'deki sigara üretiminde yabancı kurumlarının
payının ne olacağı bilinmemektedir. Tüm bu belirsizlikler sonucunda tütün üreticisi, yabancı tütün tekellerinin
insafına terk edilmiştir. Ziraî ürünlerde
"planlı üretim" uygulayacağını söyleyip uygulayamayan hükümet, üretim
fazlalığı, kalitesiz ürün, stok birikmesi ve tütün yakılması gibi bahanelerle,
plansızlık ve kendi yönetim hatasının kötü neticelerinin faturasını, yine,
tütün üreticisine çıkarmıştır. Bu hükümetin yanlış
uygulamaları sonucunda, tütün üreticisi son yıllarda mağdur duruma düşürülmüş,
çıkarılan yasalarla üreticinin eli kolu bağlanmış ve dünya pazarlarında rekabet
edemez hale getirilmiştir. Tarımdan desteğin çekilmesi, primin kaldırılması ve
en son çıkarılan Tütün Yasası bunun en belirgin örneğidir. Yüzbinlerce aileyi,
milyonlarca vatandaşı kapsayan bir üretim alanı, hiçbir ikâme yapılmadan
tasfiye edilmektedir. Çıkarılan yasayla, Türkiye'yi dışticaret sektörünün
sigara pazarı haline getirmekte, Türk çiftçisinin hukukunu yok etmektedir. Hükümet, uyguladığı
yanlış tarım politikası sonucunda sadece tütün üreticilerini mağdur etmekle
kalmamış; buğday, pamuk, şekerpancarı, fındık gibi ürünlerde de üreticiye
yeterli desteği vermeyerek, Türk tarımını ve çiftçisini tasfiye etmiştir. Türk tütününü ve tütün
üreticisini dışa bağımlı hale getiren, 600 000 üreticiyi ve 3 000 000 vatandaşımızı
kaderiyle başbaşa bırakan, Türk tarımını, çiftçisini ve hayvancılığı tasfiye
etmeye yönelik politikalar uygulayan, Başbakan Sayın Bülent Ecevit ve Bakanlar
Kurulu üyeleri hakkında Anayasanın 99, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri gereğince
bir gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Bilgilerinize
sunulmuştur. Önergenin görüşme günü,
Danışma Kurulunca daha sonra belirlenecek ve oylarınıza sunulacaktır. Sayın milletvekilleri, 2
tane araştırma önergesi var; ancak, gündem çok uzadığı için, onları atlıyorum,
yarın okuyacağım. Yeraltı ve yerüstü su
kaynaklarımızın daha etkin kullanımını sağlamak ve komşu ülkelerle olan su
sorununa çözüm bulmak amacıyla kurulan (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun görev süresinin uzatılmasına dair bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 4. - (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu
Başkanlığının süre uzatımına ilişkin tezkeresi (3/976) 31.1.2002 Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına Yeraltı ve yerüstü su
kaynaklarımızın daha etkin kullanımını sağlamak ve komşu ülkelerle olan su
sorununa çözüm bulmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 üncü maddeleri
gereğince kurulan (10/13) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonumuzun,
görev süresi 2.2.2002 tarihinde sona ermektedir. Ancak, çalışmaların tamamlanıp
raporun hazırlanabilmesi için eksüreye ihtiyaç duyulmuş ve 29.1.2002 tarihli
toplantıda bu konuda karar alınmıştır. Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün 105 inci maddesinin 2 nci fıkrasına göre, Komisyonumuza
3.2.2002 tarihinden itibaren (1) bir aylık eksüre verilmesini arz ederim. Saygılarımla. Necati
Albay Eskişehir Komisyon
Başkanı BAŞKAN - Efendim,
İçtüzüğün 105 inci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan "araştırmasını üç
ay içinde bitiremeyen komisyona bir aylık kesin süre verilir" hükmü
gereğince, Komisyona (1) aylık süre verilmiştir. Danışma Kurulunun bir
önerisi vardır; önce okutacağım, sonra oylarınıza sunacağım. VI. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1. - Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki
sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No: 100 Tarihi : 5.2.2002 Genel Kurulun 5.2.2002
Salı günü 15.00-20.00; 6.2.2002 Çarşamba ve 7.2.2002 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin; 5.2.2002 Salı ve
6.2.2002 Çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesinin; 5.2.2002 Salı günkü
birleşimde işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılması konusundaki (10/15)
esas numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından
sonra, gündemin Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair
Öngörüşmeler kısmının 124 üncü sırasında yer alan Boğazlardaki deniz trafiğinin
yarattığı tehlikeler ve alınması gereken önlemler konusundaki (10/158) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin görüşmelerinin 84 üncü sırada yer alan
(10/113) esas numaralı Meclis araştırması önergesiyle birlikte yapılmasının ve
görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasının Genel Kurulun
onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Danışma Kurulu
Önergesini kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir efendim. Sayın milletvekilleri,
İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, doğrudan gündeme alınma önergeleri
var 3 adet; ayrı ayrı okutup, işleme alacağım, oylarınıza sunacağım. İlk önergeyi okutuyorum: IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 5. - Mardin Milletvekili Metin Musaoğlu’nun, Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/92) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/447) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına 23.6.1999 tarihinde
vermiş olduğum "Mardin Üniversitesi Kuruluşu" hakkındaki kanun
teklifim, ilgili komisyonlarda süresi içinde görüşülmemiştir. Bu nedenle, Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesine göre kanun teklifimin doğrudan
Genel Kurul gündemine alınmasını saygılarımla arz ederim. 29.9.2000 Metin
Musaoğlu Mardin BAŞKAN - Önerge sahibi
Sayın Metin Musaoğlu; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Sonra, ikinci söz, Mardin
Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Tuğmaner'de. Sayın Musaoğlu, süreniz 5
dakika. METİN MUSAOĞLU (Mardin) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mardin üniversitesinin kurulması gayesiyle
vermiş bulunduğum kanun teklifimin, ilgili komisyonda kırkbeş günde görüşülmediğinden
dolayı, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması için
huzurunuzda bulunuyorum; hepinize saygılarımı sunarım. Mardin, sosyal, kültürel,
ekonomik ve stratejik konumundan dolayı, üniversite kurulması yönünden,
gerçekten, tamamen haklıdır. Irak ve Suriye kavşağında, tarihî ipek yolu
üzerinde bir serhat şehrimiz olan Mardin'in, tarihî kazanımları açısından
önemli bir ilimiz olduğu aşikârdır. Dünyanın ilk medeniyetlerinin kurulduğu
Mezopotamya bölgesinde bulunan, dinler ve diller kenti olan Mardin, gerçekten,
kültürel zenginlik ve hoşgörü merkezi olmuştur. Yüzyıllar boyunca,
Müslüman, Süryanî-i Kadim, Kildani gibi dinlerin kaynaştığı Mardin'de, iyi
günde, kötü günde yan yana olabilmiş vatandaşlarımız, bu kazanımlarını tarihin
derinliklerinden almışlardır. Milattan 4 000-5 000 yıl
öncesine dayanan tarihine baktığımızda, Pers, Babil, Memlûk ve Asur
medeniyetleri yanında, Osmanlı İmparatorluğu öncesinde, Büyük Selçuklu
İmparatorluğuna bağlı Artukoğlu Krallığının üçyüz yıl başkentliğini yapmıştır
bu ilimiz. Mardin'de, bugüne kadar intikal eden tarihî yapıtlardan Kasımiye,
Zinciriye, Şehidiye Medreseleri ile Süryanî-i Kadimin önemli eğitim merkezî
Deyr-ül Zafaran'a bakıldığında, mazide, Mardin'in bir eğitim merkezi olduğu
görülmektedir. Bugün, Mardin merkezinde,
yüzelli ikiyüz yıllık, taş işlemeli, tarihî konaklarda büyükdedelerinin
yaşantılarını devam ettiren Mardinlilerin bu gizemli yaşantısı, artık,
Türkiye'de, yeniden fark edilmiş ve son zamanlarda, bildiğiniz gibi, Mardin, bir
film platosu haline gelmiştir. Sayın milletvekilleri,
Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, 9 000 kilometrekare alana sahip ve 705 000
nüfuslu bu ilimiz, millî gelirden, ancak, kişi başına 1 100 dolar
alabilmektedir. Adana-Habur otoyolu
üzerinde yer alan Mardin'de, havaalanı iki yıl önce tamamlanmış ve Ankara'ya,
haftanın beş günü, devamlı seferler yapılmaktadır. Ayrıca,
İstanbul-Haydarpaşa'dan kalkan tren Nusaybin İlçesine kadar gidebilmekte ve
Nusaybin'den de Bağdat'a kadar uzanabilmektedir. Güneydoğu Anadolu
Projesinin merkezi olan Mardin'de, bu projenin tamamlanmasıyla, 2 000 000
dönümü aşkın arazimiz sulu tarıma açılacaktır ve böylece, yapılacak olan sulu
tarımla, ülke ekonomisine büyük katkılar sağlanacaktır. "Kalem, kılıçtan
keskindir" atasözü dikkate alındığında, terörün artık bittiği ilimizde,
eğitim seferberliğinin yapılmasının gerektiği malumunuzdur. Halen, Dicle
Üniversitesine bağlı olarak Mardin Meslek Yüksekokulu, Sağlık Meslek
Yüksekokulu eğitim vermektedir. 407 öğrencimiz, halen, bu okullarda eğitim
almaktadırlar ve ayrıca, Yurt-Kur'a ve diğer özel birimlere bağlı yurtlarımızda
öğrencilerimiz barınmaktadırlar. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) METİN MUSAOĞLU (Devamla)
- Sayın Başkan, 1 dakika... BAŞKAN - Efendim,
buyurun. METİN MUSAOĞLU (Devamla)
- Üniversite kurulması için aranan yüzde 20'lik okullaşma oranının çok üzerinde
okullaşma oranımız mevcuttur. Üniversite kuruluşu için
gereken arsaların dahi hibe yoluyla temin edileceğine inanıyorum ve şunu da
huzurunuzda arz ediyorum: Şayet benim kanun teklifim kabul edildiği takdirde,
Mardin merkezinde bana ait olan genişçe bir arsamı Mardin üniversitesine hibe
edeceğimi taahhüt ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
Sayın Bakan; bravo!.. METİN MUSAOĞLU (Devamla)
- Sayın milletvekilleri, yıllardır süregelen terörden dolayı istenilen seviyede
eğitim alamayan halkımız, artık, çağdaş manada eğitim görmek ve medenî dünyaya
açılmak istemektedir. Bu isteğin, millî birlik ve beraberliğin de gereği olduğu
malumunuzdur. Tarihî kazanımları,
nüfusu, ulaşımı, okullaşma oranı, yüzölçümü ve stratejik konumuyla üniversite
kuruluşu için gerekli tüm fizikî imkânlara sahip olan Mardin ve Mardinlilerin,
yıllardır süregelen üniversite isteğine olumlu yaklaşacağınız temennisiyle,
hepinize, sonsuz saygılarımı sunarım. Sağ olun, var olun.
(Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Musaoğlu,
teşekkür ediyorum. Sayın Mirzaoğlu, geçmiş
olsun efendim. DEVLET BAKANI RAMAZAN
MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Teşekkür ederim, sağ olun. BAŞKAN - İkinci söz,
Mardin Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Tuğmaner'de. (DSP sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın Tuğmaner. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER
(Mardin) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, 3
Şubat 2002 tarihinde Afyon İlimiz ve civarında meydana gelen deprem felaketi
nedeniyle hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli
ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar dilerim. Görüşülmekte olan
Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin önerge hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; değil Türkiye'nin, dünyanın en eski antik kentlerinden ve
medeniyetlerinden olan Mardin, aynı zamanda tarihten gelen geçmişiyle bilim
yuvasına beşiklik yapmıştır. Günümüzde yabancı dilde eğitim yapan kolej
seviyesinde İngilizce ve Fransızca ağırlıklı eğitim kurumlarını 1924 yılına
kadar bağrında yaşatmış bir ilimizdir. Nitekim, Artukoğulları ve Akkoyunlular döneminde Hatuniye, Kasımpaşa,
Marufiye, Şehidiye, Zinciriye Medreseleri gibi, günümüz üniversite muadili
eğitim kurumlarını da içinde barındırmıştır. Bu medreseler de, matematik,
hukuk, tıp, fıkıh, edebiyat ve astronomi dallarında, eğitim kurumu niteliğinde
faaliyet göstermişlerdir. Bilhassa ortopedi dalında, tanı, teşhis ve tedavi
konularında, Mardin, yörenin merkezi konumu durumundaydı. Bilimsel ve kültürel
mimarî yapısıyla tarihe tanıklık yapan Mardin İlimizin, bu özelliğiyle, tarihte
çeşitli medeniyetleri içinde barındırmanın yanında, stratejik önemi tartışılmaz
boyuttadır. Öte yandan, kurulacak, başta tıp fakültesi olmak üzere, sağlık
amaçlı fakülte ve yüksekokulların sağlayacağı olanaklarla Mardin, bir sağlık
hizmetleri kentine dönüşecektir. Bu konumundan dolayı,
Mardin üniversitesinin kurulması durumunda, komşu ülkelerden, Suriye'den ve Irak'tan
tedavi için gelecek hastaların Mardin'e ve ülkemize ekonomik yönden ivme
kazandıracakları muhakkaktır. Çağdaş uygarlık Batı
dünyasının etkisinde geliştikçe ve Türkiye'nin sanayi toplumu niteliği
geliştikçe, Mardin geri kalmış bir yöre durumuna gelmiş, Türkiye'nin
katmadeğerinden aldığı pay her geçen gün azalmış, eğitim ve sağlık
hizmetlerinden yeterince faydalanamamıştır. Buna rağmen, Mardin gençleri,
fırsat olmamasına ve zor yaşam koşullarına rağmen eğitimlerini sürdürmüş,
yükseköğrenim yapma olanağı bulanlardan, kamu yönetiminde, özel sektörde,
akademisyen dünyasında önemli görevler üstlenmiş, özellikle, ekonomi ve sosyal
hayatımızın yanı sıra bilimsel alanda büyük başarı elde edenlerin sayısı ve
oranı yüksektir. Bu nedenle, yükseköğretim bazında nasibini alamayan
Mardinimizin gelişebilmesi için, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında yerini bulan
"çağdaş eğitim, öğretim esaslarına dayanan bir düzen içinde, milletin ve
ülkenin ihtiyaçlarına uygun insangücü yetiştirmek amacıyla, ortaöğretime dayalı
çeşitli düzeylerde eğitim, öğretim, bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık
yapmak, ülkeye ve insanlığa hizmet etmek üzere çeşitli birimlerden oluşan kamu
tüzelkişiliğine ve bilimsel özerkliğe sahip üniversiteler devlet tarafından
kanunla kurulur ve ülke sathına dengeli şekilde yayılmasını gözetir" hükmü
çerçevesinde bir bölgenin veya ilin gelişmesi, o bölgede ve ilde ilim
kurumlarının kurulması ve geliştirilmesiyle mümkündür. Üniversitelerin girdiği
her yerde birtakım değişiklikler olmakta, yenilikler getirmektedir. Mardin'in sosyal ve
ekonomik gelişmesinin sağlanması ve bunun sürdürelebilir ortamda oluşması,
Mardinli gençler için fırsat eşitliğinin sağlanabilmesi amacıyla, eğitim
hizmetlerinin kalitesinin artırılması yönünde, ben ve 13 milletvekili arkadaşım
tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğumuz kanun
teklifiyle, Mardin üniversitesi bünyesinde kurulacak tıp, mühendislik, ziraat,
orman, eczacılık, diş hekimliği, fen-edebiyat, hukuk, iktisadî ve idarî
bilimler ile eğitim fakültelerinin hayata geçirilmesiyle, Mardin, yukarıda
izahına çalıştığım geçmişteki eğitim ve kültür hazinesine tekrar kavuşacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) MUSTAFA KEMAL TUĞMANER
(Devamla) - Başkanım, lütfen... Bu bağlamda, büyük
Türkiye hayalini gerçekleştirebilmek, büyük eserler ortaya koyabilmek, eğitime
gereği gibi yatırım yapabilmek için, Mardin İlimizde, Mardin üniversitesi adı
altında bir üniversitenin kurulmasına öncülük eden sivil toplum örgütlerinden
MAREV merkez ve şubelerine, her konuda Mardin'in sesi durumunda olan ve her
fırsatta eğitim konusunu işleyen Güney Hâkimiyet Gazetesine, bu
duyarlılıklarından ve yardımlarından dolayı şükranlarımı sunuyorum. Ayrıca, Mardin
üniversitesi adı altında, benim de altına imza koyduğum ve halen ilgili
komisyonlarda bekleyen 2/575 sayılı kanun teklifinde imzası bulunan DSP'den
İstanbul Milletvekilleri Masum Türker ve Zafer Güler, Diyarbakır Milletvekili
Abdulsamet Turgut, ANAP'tan Mardin Milletvekilleri Süleyman Çelebi ve Ömer
Ertaş, İstanbul Milletvekilleri Aydın Ayaydın, Nesrin Nas ve Cavit Kavak,
DYP'den Mardin Milletvekili Veysi Şahin, Şırnak Milletvekili Sait Değer, Saadet
Partisinden Fehim Adak, AK Partiden Abdülkadir Aksu'nun desteklediği kanun
teklifinin ilgili komisyonlarda görüşülmesini bekliyoruz. Bu konuda, Millî Eğitim,
Gençlik ve Spor Komisyonu Başkanı Sayın Abdurrahman Küçük ile Plan ve Bütçe
Komisyonu Başkanı Sayın Metin Şahin'in destek olmalarını bekliyorum. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; söz konusu kanun teklifimizde, yukarıda kısaca değindiğim
hususlar yanında, Mardin üniversitesinin hiyerarşik kadro dağılımında 130
profesör, 200 doçent, 215 yardımcı doçent, 950 öğretim görevlisi-okutman,
çeşitli sınıflardan toplam 310 personelle teşkilatlanmaktadır. Görüşülmekte olan ve
Mardin Milletvekili Sayın Metin Musaoğlu tarafından teklif edilen söz konusu
kanun değişikliği teklifi, arkadaşımla verdiğim Mardin üniversitesi kurulmasına
ilişkin teklifimin bir bölümünü kapsamakla birlikte, benzerlik ve paralellik
arz ettiğinden, bu bütünlük içerisinde, Sayın Musaoğlu'nun teklifine destek
verdiğimi belirtmek istiyorum. Nitekim, Mardin İli için
yapılacak her faydalı yasa teklifini aynı şekilde destekleyeceğimi ve katkı
sağlayacağımı ayrıca belirtmek isterim. Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize sevgilerimi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Fehim
Adak, buyurun efendim. FEHİM ADAK (Mardin) -
Muhterem Başkan, teşekkür ediyorum. Sayın Musaoğlu'nun
getirdiği teklife ben de iştirak ediyorum; ancak, iki sene evvel, Mardin'de bir
fakülte kurulması için Diyarbakır Senatosu karar aldığı halde, bu, YÖK'te
bekletilmekte ve lüzumsuz bir şekilde buralar ihmal edilmektedir. Esasen, Mardin, her
bakımdan, uzun seneler ihmal edilmiş durumdadır. Habur Kapısı, şu anda
işletilmemektedir. Nusaybin Kapısı, maalesef, ilan edilmeyen bir kararname
nedeniyle, işletilmemektedir. Sanayi sitelerinin durumu, hepimizin malumudur.
Mazıdağı fosfatlarında fabrika binaları inşa edildiği halde, sonradan çürümeye
terk edilmiş, fabrika kurulmamıştır. Şeker fabrikasının yeri istimlak edildi;
onların, hepsi, yeniden sahiplerine geri verildi ve şeker fabrikası için
herhangi bir şey olmadı. GAP gibi büyük bir sulama projesi için lüzumlu olan
kanallara, programda her sene bulunmasına rağmen hiçbir tahsisat verilmemesi ve
Ilısu Barajının ele alınmaması, ayrıca, bizim büyük problemlerimizdendir. Bundan sonra, inşallah,
Mardin üniversitesi için gerekli adımlar atılacak -tabiî, biz de, bu teklifin
lehinde bulunuyoruz- ancak, bu teklif, maalesef, 315 inci sıradan sonra gündeme
girecek. 315 inci sıradan sonra gündeme girecek olan bu teklifin, Mecliste
görüşülmesinin ne derece zor olduğu hepimizin malumudur. Temenni ederiz ki,
gruplar, bunu ön sıralara almak için gerekli teşebbüsü yapacaklardır. Hepinize saygılarımı,
sevgilerimi sunarım. (SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ederim
efendim. Ne de olsa ilk adım...
İlk adım olduktan sonra gerisi kolay gelir. Sayın Türker, buyurun. Çok kısa rica edeceğim. MASUM TÜRKER (İstanbul)-
Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Metin Musaoğlu'nun
verdiği bu teklifi destekliyorum. Esasen, komisyonlarda, bir kampus
çerçevesinde üniversite kurulmasıyla ilgili bir çalışma var; inşallah, o çalışma da bu teklife yetişir; bir
birliktelik ve bütünlük içinde, Mardin'de doğmuş, Mardin'de büyümüş, Mardin'den
kız almış ya da Mardin'e gelin olmuş kişilerin imzaladığı bu teklifle,
Türkiye'de 1900'lü yıllardan sonra ihmal edilen bu şehir, ekonomik canlanmasını
alır. Ben, bu vesileyle, bizden
önce milletvekili olan Sayın Süleyman
Çelebi ve Sayın Ertaş'ın daha önceden böyle çalışmaları olduğu için, bize
altyapı oluşturdukları için, Sayın Cavit Kavak'la birlikte devrettikleri hizmet
için de teşekkür ediyor, bu teklifi desteklediğimizi belirtiyorum. BAŞKAN -Teşekkür ediyorum
efendim. Sayın Veysi Şahin;
buyurun. Çok kısa rica edeceğim,
lütfen... VEYSİ ŞAHİN
(Mardin)-Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Sayın Şahin,
ayrıca, başınız sağ olsun. VEYSİ ŞAHİN (Mardin)- Sağ
olun, teşekkür ediyorum; sizler sağ olun. UNESCO'nun, dünya kültür
mirası içine almayı planladığı; şiirlere, efsanelere ve kitaplara konu olan,
dillerin ve dinlerin kavşak noktası Mardin, bir eğitim şehri olmayı çoktan hak etmiştir. İktidar ve muhalefet
partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımın bizlere destek olmalarını rica
ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu arada, doğu ve
güneydoğu illerinde kurulacak fakülte ve üniversitelerle ilgili çalışmalarda,
YÖK Başkanını daha duyarlı olmaya davet ediyor, tekrar saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - İnşallah sizin
sesinizi duyarlar. Sayın Ertaş, buyurun. ÖMER ERTAŞ (Mardin) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mardin Milletvekili Sayın Metin
Musaoğlu'nun, Mardin'de üniversite kurulmasıyla ilgili doğrudan gündeme alınma
önergesi hakkında söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Meclise, 30 Haziran 2000
tarihinde, 12 milletvekilinin imzasıyla, Mardin'de üniversite kurulmasıyla
ilgili aynı mahiyette bir teklifte bulunduk. Sayın Musaoğlu'nun
verdiği teklifin doğrudan gündeme alınmasını destekliyorum. Üniversiteler, çağın
gerektirdiği koşulların oluşumunda, artan etkinlikleriyle geleceğin
Türkiyesinin oluşumunda çok önemli bir yere sahiptirler. İlimiz, Anadolu tarihinde
köklü bir geçmişe sahip olmakla birlikte, çeşitli uygarlıkların oluşumunda, her
devirde etkin bir rol oynamıştır. Mardin, geçmiş uygarlıkların beşiğidir;
çeşitli dinlerin ve dillerin birbirleriyle kaynaştığı, kucaklaştığı bir kültür
şehridir; ancak, ülkemiz, sanayi toplumu olma yolunda ilerlediği halde, Mardin,
birçok konuda geri kalmış, gayri safî millî hâsıladan yeterince pay almamış,
eğitim ve sağlık hizmetlerinden yeterince yararlanmamıştır. Gençlerimizin bir bölümü,
imkânların yetersizliğinden ya eğitimine hiç başlayamamış ya da eğitim maliyetlerini
karşılayamadıkları için yükseköğrenimlerini tamamlayamamıştır. Mardin üniversitesi,
girişimci bir düşünceye sahip, misafirperver ve sıcakkanlı vatandaşlarımızın
ufkunu geliştirerek, onları yeni hedeflerle buluşturmaları konusunda öncülük
edecek ve bu üniversite sayesinde tarım, sanayi, kültür ve turizm potansiyeli
artış gösterecek, siyasî ve teknolojik alanda önemli yenilikler getirilecektir.
Bu düşüncelerle, destek
vereceğinizi umut ederek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum. Yalnız, istirham
edeceğim; biz, Mardin'e, böyle bir ilim - irfan yuvası açılması münasebetiyle
bu imkânı veriyoruz; selam vermeden... Mardin kökenli; ama -Sayın Hatiboğlu'nun
kulağı çınlasın- 80 inci maddeye göre herkes Türkiye milletvekili; bölge insanı
olmanızdan dolayı veriyorum. Şimdi, iş, tabiî gittikçe uzuyor. Haklı olarak da
içinizden, bu Başkan nasıl bir Başkandır diyorsunuzdur... MUKADDER BAŞEĞMEZ
(İstanbul) - Yok, yok; iyi bir Başkan! BAŞKAN - Mardinli olmayanlara
söylüyorum... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ben
de söz istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Bir dakika...
Vereceğim efendim; bitirmedim. Sayın Süleyman Çelebi de
buradaydı, sıkıldı, gitti. Mardin Milletvekili Sayın Süleyman Çelebi de aynı
şekilde iştirak ediyor. Bingöl Milletvekili Sayın
Hüsamettin Korkutata da aynı hislerle söz istedi ve iştirakini ifade ettiler. Kendi partilerinden
Mardin milletvekili olmadığı için, Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik iştirak
edecek... NAZİF OKUMUŞ (İstanbul) -
Biz de söz istemiştik... BAŞKAN - Bir dakika
efendim... İstirham ederim... Size de gelecek sıra. Buyurun Sayın Çelik. HÜSEYİN ÇELİK (Van) -
Sayın Başkanım, biz, Mardin milletvekili arkadaşlarımızın ve Mardin halkının
üniversite talebini ve özlemini AK Parti olarak yürekten destekliyoruz. Sayın
Musaoğlu'nun bu teklifinin de gündeme alınmasını destekliyoruz, lehte oy
kullanacağız. Saygılarımla. BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum. Efendim, tabiî,
Milliyetçi Hareket Partisinin de Mardin milletvekilli yok; ama, Ağrı
Milletvekili Sayın Nidai Seven burada. Buyursunlar efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) -
Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim. Demin, cep telefonumdan,
Milliyetçi Hareket Partisi Mardin İl Başkanı aradılar ve Sayın Vekilimizin
Mardin'de üniversite açılmasına ilişkin vermiş olduğu önergelerini Milliyetçi
Hareket Partisi olarak desteklediğimizi söylememi rica ettiler. Bu konuyu
söylemek için söz aldım. Teşekkür ediyoruz ve
önergeyi destekliyoruz. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Ayaydın İstanbul
Milletvekilidir; ama, Mardinlilerin önderlerindendir. Buyurun efendim. Son söz olarak veriyorum,
daha başka kimseye vermem. AYDIN A. AYAYDIN
(İstanbul) - Sayın Başkan, Sayın Metin Musaoğlu tarafından Mardin üniversitesi
kurulmasıyla ilgili kanun teklifine destek vermek istediğimi belirtmek istedim. Size de teşekkür
ediyorum. BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Ancak, ben, bu önergeyi
oylamadan önce, Sayın Fehim Adak'ın ifade buyurduğu, temenni ettiği gibi,
gelecek haftalarda, teklifin 315 inci sıradan -madem ki bu kadar önemli- ön
sıraya alınmasını Yüce Meclisten rica ediyorum. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Hayırlı olsun. İkinci önergeyi
okutuyorum: 6. - İçel Milletvekili Hidayet Kılınç’ın, İki İlçe ve Bir İl
Kurulması Hakkında 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/578) doğrudan gündeme
alınmasına ilişkin önergesi (4/448) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 4.10.2000 tarihinde Plan
ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/578) no'lu kanun teklifimin, İçtüzüğün 37
nci maddesi gereği doğrudan gündeme alınmasını arz ederim. 24.4.2001 Hidayet
Kılınç İçel BAŞKAN - Önerge sahibi,
İçel Milletvekili Sayın Hidayet Kılınç; buyurun. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. HİDAYET KILINÇ (İçel) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anamur adıyla bir il, Kazancı ve Anıtlı
adıyla iki ilçe kurulması konusunda İçel milletvekilleri olarak verdiğimiz
kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması konusunda söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Afyon'daki deprem
neticesinde hayatlarını kaybedenlere Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve
geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. Akdeniz Bölgemizin en
güneyinde bulunan Anamur, doğusunda Bozyazı, batısında Antalya'nın Gazipaşa,
kuzeyinde Karaman'ın Ermenek İlçeleriyle komşu durumdadır. İlçe merkezi, İçel
il merkezine 240 kilometre, Antalya il merkezine 260 kilometre ve Karaman il
merkezine 220 kilometre uzaklıktadır; ayrıca, Kıbrıs Adasına 76 kilometre
mesafededir. Orta Toroslarda yer alan Anamur'un merkez nüfusu 80 000, belde ve
köyleriyle 160 000'dir; yaz mevsiminde bu rakam 2, hatta bazen 3 katına
çıkmaktadır. Hızla gelişen, büyüyen ilçenin nüfus artış hızı, Türkiye nüfus
artış hızının 2 katıdır. Bunun nedeni, bölgenin dışarıdan göç almasıdır. Anamur, tarihte pek çok
medeniyetlere ev sahipliği etmiştir; Finikeliler, Hititler, Asurlular,
İranlılar, Romalılar, Bizanslılar, Selçuklular, Karamanlılar ve Osmanlıların
idarelerini görmüştür. Osmanlı Döneminde, 1869 yılında Kaymakamlık olmuştur. Yörede karakteristik
Akdeniz iklimi hüküm sürmektedir; Türkiye'nin en ılıman bölgesidir. Buna
paralel olarak, ekonomide ilk sırayı tarım almaktadır. Gelişen seracılıkla
birlikte, her mevsim turfanda meyve ve sebze üretilebilmektedir. Bunlardan
bazıları; domates, patlıcan, çilek, kivi, avokado ve adı Anamur'la özdeşleşen
muzdur. Ayrıca, narenciye, yerfıstığı, susam, hububat, baklagiller önemli
miktarda üretilmektedir. Dağlık bölgelerinde hayvancılık geleneksel olarak
devam etmekle birlikte, son zamanlarda bilinçli besi çiftliği önem kazanmıştır.
Kıyı ilçesi olması ve akarsu bakımından zengin olması nedeniyle, deniz ve
kültür balıkçılığı, son zamanlarda ekonomiye büyük katkı sağlamaktadır. Tarıma
dayalı sanayi kuruluşları, bölgede, son zamanlarda hızla çoğalmaktadır. Orman
gelirinin de bölgeye büyük katkısı vardır. Ayrıca, son yıllarda, turizm
sektörü, bölgedeki yıldızlı otellerin artışıyla paralellik göstermiş, ilçe,
Orta Akdeniz'de turizm merkezi olma konumuna gelmiştir. İlçede tüm kamu kurum ve
kuruluşları kendilerine ait binalarda hizmet vermektedirler. Müstakil hükümet
binası, emniyet müdürlüğü, adliye sarayı, 100 yataklı devlet hastanesi, müzesi,
kütüphanesi, Mersin Üniversitesine bağlı yüksekokulları, her türlü eğitim
kuruluşları bu genellemenin içindedir. Ayrıca, ilçede küçük sanayi sitesi
mevcut olup, ilçe ihtiyacına cevap vermektedir. Organize sanayi bölgesi
çalışması devam etmektedir. Türkiye haritasına
bakıldığında, kendi il merkezine bu kadar uzak bir ilçe bulunmamaktadır. İl
merkezinde çözülmesi gereken çok küçük işi olan insanımız, iki iş gününde ancak
bunu başarabilmektedir; çünkü, otobüsle gidiş dönüş 10 saatini, özel
otomobiliyle 8 saatini almaktadır. Bu da insanımıza bıkkınlık vermekte, çok
zarurî olmadığı sürece, kendi il merkezine gitmemektedir; yani, kendi iliyle
kopuk bir ilçe durumundadır. Yıllardır süregelen
Kıbrıs meselesi, Kıbrıs - Anamur mesafesi ve Orta Akdenizin kontrolü beraber
düşünüldüğünde, Anamur'un il olmasının önemi biraz daha artmaktadır. Kurulacak
-il merkezlerine bağlanacak- ilçeler Bozyazı, Aydıncık, Kazancı ve Anıtlı’nın,
köyleri ve merkeziyle beraber nüfusunun yeterli olduğunu zannetmekteyim.
Anamur, il yapılması halinde, devlete ek yük getirmeyecektir; çünkü, yukarıda
arz ettiğim gibi, binaya ihtiyaç duyulmamaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız lütfen. HİDAYET KILINÇ (Devamla)
- "Kaymakamlık" tabelasının yerine "Valilik" tabelası
asılması yeterli olacaktır. Coğrafî konumu, stratejik önemi ve nüfus yoğunluğu
il olmasını gerektirmektedir. Bu durumda, Anamur'un il
olmasına ilişkin yasa teklifimizin doğrudan gündeme alınması konusunun, olumlu
oylarınızla gerçekleşeceğini umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Efendim,
teşekkür ediyorum Sayın Hidayet Kılınç'a. İkinci söz isteyen, İçel
Milletvekilimiz Sayın Edip Özgenç. Buyurun efendim. (DSP
sıralarından alkışlar) EDİP ÖZGENÇ (İçel) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
Bugün, İçel Milletvekili
Sayın Hidayet Bey tarafından hazırlanıp sunulan, İçel'de oldukça önemli bir
mevkide bulunan Anamur İlçemizin il olmasıyla ilgili duygu ve düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak istedim. İçel'in coğrafyasını
izlediğimizde, yaklaşık 330 kilometrelik uzun bir kıyı şeridi içerisinde, 70
tane beldesiyle oldukça büyük bir yerleşim alanı içerisinde bulunduğunu
görüyoruz. Anamur ilçe merkezine
baktığımızda, İçel'e yaklaşık 240
kilometre, Antalya'ya yaklaşık 260 kilometre, Karaman'a 220 kilometre ve
arkadaşımın arz ettiği gibi, Kıbrıs'a 76 kilometre uzaklıkta bulunan, merkez
itibariyle 80 000, köyleriyle birlikte 160 000 nüfusu barındıran, tarihsel ve
kültürel yapısıyla her an değişime uğrayan, her an, bölgede turizm açısından
değer arz eden birçok özelliği bünyesinde toplayan bir ilçe. Bu nedenle, gerek
idarî teşkilatı gerek kamu kurumu binaları itibariyle, bu ilçenin vilayet
olması, gerçekten, son derece mütenasip olarak kabul ettiğimiz bir bölgemiz.
Ancak, ben, burada, duygularımı farklı yönden sizlerle paylaşmak istiyorum ve
diyorum ki, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde birçok belde ve
ilçe, ilçe yapılmak için, il yapılmak için gündemde. Bunların hepsini
izlediğimiz zaman, 25'e yakın il ve ilçenin kurulması ve görüşülmesi
düşünülüyor. Bu açıdan baktığımızda,
Bartın'da Kozcağız ve Kumluca'nın ilçe yapılması, Sıvas'ta Suşehri'nin il
yapılması, Alacahan'ın ilçe yapılması, Adana'da Seyhan adıyla bir il kurulması,
Malatya'da iki ilçe kurulması, Kocaeli'nde Darıca namıyla bir ilçe kurulması,
Kastamonu'da İğdir'in ilçe yapılması, Bursa'da 5 tane ilçe yapılması, İnegöl'ün
il yapılması, Giresun'da Şebinkarahisar'ın il yapılması, Hatay'da İskenderun'un
il yapılması, Ankara'da Batıkent, Pursaklar, Ümitköy, Bilimkent ve Çayırhan
isimleriyle ilçelerin kurulması ve benim de içinde doğup büyüdüğüm İçel'in
Tarsus İlçesinin il yapılmasıyla ilgili teklifler söz konusu. Bunların, hep
birlikte ele alınarak, ilçe olacak olanları veya il olacak olanları belli bir
kriter içerisinde değerlendirmenin zamanı geldiğini düşünüyorum. Her gelen siyasî lider,
popülist bir düşünceyle, bulundukları yerde veya seçim bölgelerinde, sizi il
yapacağız, sizi ilçe yapacağız, oyunuzu bize verin şeklindeki sözlerle, yüce
milletimizi, yüce fertlerimizi ve il ve ilçe olma durumunda bulunan bölge
sakinlerini, devamlı olarak bu konuyla ilgili oyalamışlardır. Bu, bir
gerçektir. Bu bölgede yaşayan
insanlar niçin il olmak istiyor, niçin ilçe olmak istiyor; bunları çok önemle vurgulamamız
gerekiyor. İl olmak istiyor, ilçe olmak istiyor; çünkü, bölgesine olabildiğince
hizmetin getirilmesini istiyor; orada iş istiyor, fabrika istiyor, imkân
istiyor ve bunun yolu olarak da il ve ilçe olma yolundaki düşüncelerini devamlı
olarak büyük bir beklenti halinde değerlendiriyor. Bu nedenle, görüşmekte
olduğumuz Mahallî İdareler Tasarısında
buna uygun bir kriterin getirilerek, bu konuda beklenti içerisinde
bulunan il ve ilçelerin durumlarının gözden geçirilerek, bu kriter içerisinde,
icap eden bölgelerin il veya ilçe yapılmasında son derece büyük bir fayda
olduğunu görüyoruz. Bu açıdan, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündeminde bulunan ve görüşülmeyi bekleyen bu il ve
ilçelerin durumlarının bir an evvel
görüşülerek sonuçlandırılması ve belli bir kriter halinde bunların
değerlendirilmesi... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Ben, sürenizi
otomatik uzatmıştım; ama, toparlarsanız memnun olurum. Teşekkür ediyorum. EDİP ÖZGENÇ (Devamla) -
Peki. Bu değerlendirme içerisinde,
bu bölgelerin beklentilerine cevap vermenin zaruretini sizlere arz etmek
istiyorum. Bu nedenle, Anamur'un,
gerçekten, il olma yolundaki düşünce ve davranışlarını da saygıyla
karşılıyoruz. Bu nedenle de bu teklife
"evet" oyu vereceğimizi arz etmek istiyorum. Hepinize teşekkür
ediyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Ayfer Yılmaz,
buyurun. AYFER YILMAZ (İçel) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçel İlimize bağlı Anamur İlçesine il
statüsü verilerek, iki ilçe oluşturulması hakkındaki kanun teklifinin doğrudan
gündeme alınmasına ilişkin İçel Milletvekili Sayın Hidayet Kılınç'ın teklifini
desteklediğimizi ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum. Biraz önce de ifade
edildiği gibi, belki, Genel Kurulumuzun dikkatini çekmiştir; il merkezine 240
kilometre uzaklıkta olan ve düz yol değil, virajlarla dolu olan bu çerçevedeki
bir ulaşım, gerek kamu hizmetlerinin gerekse yatırım programına alınan birçok
yatırımın zamanında yerine getirilmesini engellediği bir ortam yaratmaktadır.
Bunu, vatandaşlarımız açısından ve iş sahipleri açısından düşündüğümüz zaman,
merkeze gidiş ve gelişlerin bütün bir günü aldığı ve iş günü kayıplarının da
ortaya çıktığı ilçemizin, gerçekte bir tarım, bir ormancılık, her şeyden önce
bağrında barındırdığı kültür ve tarih hazineleri ve doğal güzellikleriyle Orta
Akdenizin bir turizm incisi olma yolundaki gelişimi için, bu il talebi son
derece haklı görülmektedir. En yakın il olan Antalya'ya 260 kilometre
uzaktadır. Ayrıca, il yapacağımız ve
il teklifi verdiğimiz bütün ilçelerimizle ilgili olarak, ülke ekonomisine katkı
da gözardı edilmemelidir; Anamur İlçemizin ulaşım altyapısı tamamlandığında, bu
katkıyı gerçekleştirecek bir il olacağı gözden kaçırılmamalıdır. Son olarak şunu ifade
etmek istiyorum: Kendimin de önerisi bulunduğu ve Tarsus İlinin kurulması da
dahil olmak üzere gündemimizde bekleyen birçok ilçenin il yapılmasına ilişkin
tekliflerin bir an önce ele alınarak, bunların sadece bir siyasî vaat değil,
bunların gerçekte Meclisimiz tarafından ele alındığını ve ülke ekonomimize ve
ülkenin yönetimine daha kolaylıklar sağlayacak şekilde düzenlendiğini halkımıza
bir an önce göstermemiz gerekmektedir. Teşekkür ederim. (DYP ve
DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Ben teşekkür
ediyorum efendim. Sayın Yalçın Kaya,
buyurun efendim. YALÇIN KAYA (İçel) -
Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Anamur İlçemizin il
olması ve ayrıca Kazancı ve Anıtlı adıyla iki ilçe kurulması konusunda bölge
milletvekilleri olarak verdiğimiz kanun teklifinin doğrudan gündeme alınması
hususunda söz almış bulunuyorum; ancak, bundan önce, Afyon İlimizde meydana
gelen depremde hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum,
geride kalanlara sabır diliyorum ve milletimize, Afyonlulara geçmiş olsun
dileklerimi iletiyorum. Cenabı Allah, bizi, böyle bir felaketle, bir kez daha
karşı karşıya bırakmasın diyorum. Geçmişi antik çağlara
kadar uzanan Anamur İlçesinin adı, Latincede "rüzgârlı burun"
anlamına gelmektedir. Tarih boyunca birçok uygarlıklara şehir olan Anamur,
Selçuklular, Karamanoğulları ve Osmanlı İmparatorluğu birliğine katılmış, 1869
yılında da kaymakamlık haline gelmiştir. İçel - Antalya devlet
karayolu üzerinde kurulmuş olan Anamur, 1 241 kilometrekare yüzölçüme sahiptir.
İçel merkeze -benden önce konuşan arkadaşların da ifade ettiği gibi- 230
kilometre, yine, hemen bitişik il olan, batıdaki ilimiz, turizm diyarı
Antalya'ya 260 kilometre, Karaman'a 230 kilometre uzaklıktadır. İl merkezine bu
kadar uzaklıkta olan başka hiçbir ilçemiz bulunduğunu sanmıyorum. Ayrıca,
karayolu ulaşımında, yolun büyük bölümünün çok dar ve virajlı olması da,
ulaşımı güçleştirmektedir. Anamur'un, 1997 yılında
yapılan genel nüfus sayımına göre, merkez nüfusu 80 000'dir; belde ve
köyleriyle birlikte toplam 160 000 civarında nüfusu barındırmaktadır. Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tarihi, turizmi; yaş sebze ve meyvede turfanda merkezi olan,
özellikle de muzuyla ün yapmış olan Anamurumuzun, sanayii ve altyapısı, fizikî
mekânları, coğrafî konumu ve stratejik önemiyle il olması gerekmektedir. Bu konuyla ilgili
teklifin, diğer siyasî partilerimizin de desteğiyle doğrudan gündeme
alınacağına inanıyorum. Hepinize saygılara
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür
ediyorum efendim. Diğer İçel
milletvekilleri de iştirak etmiştir; Sayın Tekelioğlu da burada, inşallah,
Sayın Bakan İstemihan Talay da ister. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun
efendim. Üçüncü önergeyi
okutuyorum: 7. - Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu’nun, Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/417)
doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/449) Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına (2/417) esas numaralı teklifimin, İçtüzüğün
37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasını saygılarımla arz ederim. Mücahit
Himoğlu Erzurum BAŞKAN - Önerge sahibi,
Erzurum Milletvekili Sayın Mücahit Himoğlu; buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 657 sayılı Kanunun 102 nci maddesini
ihtiva eden, izinler hakkında vermiş olduğum 417 sıra sayılı kanun teklifimin,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 37 nci maddesine binaen doğrudan
gündeme alınması için söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. 3 Şubat 2002 tarihinde
Afyon İli ve ilçelerinde meydana gelen depremde hayatını kaybeden yurttaşlarıma
Cenabı Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar dilerim. 657 sayılı Kanunun 102
nci maddesinin içeriğini belirtmek istiyorum: 657 sayılı Kanunun içeriğinde,
bir devlet memuru, bir yıl ile on yıl arasında çalışmış ise yirmi gün izin
kullanır deniliyor. Bir devlet memuru, bir yıl ilâ 10 yıl dahil çalışmış ise
otuz gün izin kullanır deniliyor. Şimdi, bu izinlerin
tahdidiyle beraber ortaya konulan bir gerçeği bilgilerinize sunmak istiyorum.
Hastalık izinlerinde, bu kıstasın daha da çarpıcı bir şekilde göz önüne
çıktığını belirtmek istiyorum. Şöyle ki, devlet memurlarının, hastalıklarından
dolayı almış oldukları raporlarının bir kısmı, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununun 108 inci maddesine binaen, sıhhî izne sayılıyor, bir kısmı ise sıhhî
izne sayılmıyor. Örneğin, bir devlet memuru hastalandığında oniki aylık bir
rapor aldığı zaman, biraz önce belirttiğim tahdit gereğince, on yılı dahil
olursa, bu oniki aylık raporu sayılıyor; ancak, bir yıldan on yıla kadar olan
sürede çalışmış ise bu raporun altı ayı sayılıyor; bu devlet memuru, diğer altı
aylık kısmı tahditten dolayı kullanamıyor sıhhî izin için. Bu kıstasın
kaldırılmaması, eşit iş, eşit hizmet ve eşit izin anlayışına terstir. Bu durumu
şu iki örnekle belirtmek istiyorum: Öğretmenler, stajyerlikle başlayan hizmet
yıllarında yarı yıl ve yaz tatillerinde izinli sayılırlar; bu, öğretmenlerin en
tabiî hakkıdır; çünkü, bunların, fiziksel ve zihinsel yorgunluklarının
karşılığında bu yarı yıl tatili ile yaz tatilinde izinli sayılmaları çok
doğrudur; bu, başka bir konu; ama, burada dikkatimizi çeken bir konu,
öğretmenlerde on yıl, yirmi yıl gibi bir tahdit söz konusu değil. Stajyer bir
öğretmen, başladığı günden itibaren bu yarı yıl ve yaz tatilinde iznini
kullanabilir. İkinci bir özellikte bir
örnek vermek istiyorum; o da şu: Özel kanuna tabi, 2802 sayılı Kanunda
belirtilen hâkim ve savcıların adlî tatilleri 20 Temmuz-5 Eylül arası sürer.
Bunlar bu süre içerisinde kırkbeş gün izinli sayılırlar. Bunlarda da tahdit tek
bir ifadeyle belirtilmiştir. Stajyerlik kalktıktan sonra bu adlî tatilin
sürecini kullanırlar. Adlî tatil döneminde nöbetçi olan hâkim ve savcılar, aynen
memurların on yılını tamamlamış olanları gibi, stajyerlikten sonra otuz gün
izin kullanırlar. Bu iki örnekte ortaya koymuş olduğum ve memurlar üzerine
konulan tahdidin, yani bir yıl ilâ on yılını tamamlamışın kullanmak istediği
kanunen otuz günlük iznini, bir yıldan beş yıla, yani on yıldan beş yıla
indirmek için bu kanun teklifini vermiş bulunuyorum... (Mikrofon otomatik cihaz
tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Himoğlu... MÜCAHİT HİMOĞLU (Devamla)
- Bu tahdidin, otuz gün izin kullanması, yani yıllık izinlerin, on yılını
tamamlama ibaresinin beş yıla indirilmesi için bu kanun teklifini verdim. Bu
durumu bilgilerinize sunarım. Direkt gündeme alınmasını
Yüce Heyetinizden istirham eder; bu memurlarımızın mağduriyetinin giderilmesini
oylarınızla teyit ederseniz memnuniyet duyarım. Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim
efendim. Başka söz isteyen?.. Yok. Önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Yalnız, Sayın Başkanım, yine, bunu, eğer mümkünse -memurlar büyük bir umuda
kapılacaklardır- iktidar cenahından rica ediyoruz, alelacele gündeme
getirsinler. Memurlar adına ben de teşekkür edeceğim. BAŞKAN - Ben, bu sefer
bir şey demeyeyim. RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Sayın Başkanım, bu konuda kanun hükmünde kararname hazırlandı; fakat, malî
hükümler yürürlüğe girmedi. Malî hükümlerin de yürürlüğe girmesi noktasında
sayın hükümete... BAŞKAN - Efendim, ben bir
şey demeyeceğim, müsaade ederseniz... Siz, söyleyin; buyurun. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Bakın, ulusal bir gazetede bu kanun çıkmış gibi yansıdı; yani, ulusal bir
gazetede bu kanun çıkmış gibi yansıdı, sevindirici bir şey... Ben de Sayın
Himoğlu'na teşekkür ediyorum... BAŞKAN - 316 ncı sıraya
girdi. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Ancak, bakın "normal sıraya girsin" dedi; ama, 300 üncü sırada mı, 3
üncü sırada mı? BAŞKAN - 316 şimdilik. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
316'ya girdi... BAŞKAN - Bu da bir ilk
adım canım. İyi niyetle düşünmek lazım; bu da bir ilk adım. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Elbette. Bütün kamu personeli
adına istirhamım benim de; bir an önce, iktidardaki arkadaşlarımız grup
başkanvekillerini ikna etsinler, hemen önümüzdeki hafta gündeme getirsinler. RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun Sayın
Gül. RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Malumunuz olduğu üzere, kanun hükmünde kararname hazırlandı; bu ocak ayında
bitmesi lazımdı; çerçeve kararname hazırlandı; fakat, malî hükümleri halen daha
yürürlüğe girmedi. Bütün devlet memurları bunu dört gözle beklemektedirler.
Acaba, sayın hükümet yetkilileri bu konuda bir açıklama yapsalar daha iyi değil
mi? Çünkü... BAŞKAN - Hükümet, sırası
gelince açıklama yapacak efendim. Teşekkür ediyorum. SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Sayın Başkan, grup başkanvekili arkadaşlarımızın hepsi burada.
Öğretmenlerin böylesine önemli bir sorununun giderilmesi için verilmiş olan
teklifin gündeme alınmış olması, sizin zamanınızda gündeme alınmış olması ayrı
bir anlam ifade ediyor ve çok güzel... BAŞKAN - Estağfurullah...
SAFFET ARIKAN BEDÜK
(Ankara) - Ama, lütfen, bu teklifi bir an evvel öne alalım, görüşelim ve
öğretmenlerin sıkıntısını giderelim; yani, bunu göstermelik olarak gündeme
koymanın bir anlamı yoktur. Teşekkür ediyorum. RAMAZAN GÜL (Isparta) -
Yani, samimî olalım Sayın Başkanım. BAŞKAN - Efendim,
milletvekilimiz samimî... Milletvekili görevini yapıyor, hükümet de bu
önerileri duydu; inşallah, yapacak. Efendim, gündemin
"Seçim" kısmına geçiyoruz. VII. - SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. - Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grubuna düşen 1 üyelik için Afyon Milletvekili Mehmet Telek aday
gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Teşekkür ederim. Hayırlı olsun diyorum. Alınan karar gereğince,
sözlü soruları görüşmüyoruz ve gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçerken, birleşime 5
dakika ara veriyorum efendim. Teşekkür ederim. Kapanma Saati: 18.21 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati: 18.35 BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN (Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - 60 ıncı
Birleşimin İkinci Oturumunu açıyorum efendim. Sayın milletvekilleri, 1
inci sırada yer alan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının,
işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. VIII. - GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI A) ÖNGÖRÜŞMELER 1. Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve 19 arkadaşının,
işsizlik ve yoksulluk sorununun araştırılarak alınması gereken tedbirlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/15) BAŞKAN - Hükümet?.. Burada. Daha önce, Doğru Yol
Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi
Grupları adına konuşmalar tamamlanmıştı. Şimdi, söz sırası, Adalet
ve Kalkınma Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'da. (AK Parti
sıralarından alkışlar) ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Sayın Başkan, biz grup adına konuşma yaptık; ben önerge sahibi olarak... BAŞKAN - Efendim,
affedersiniz... "Adalet ve Kalkınma
Partisi Grubu adına, Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal" diyor. ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Grup adına daha evvel konuşmuştuk; şimdi önerge sahibi olarak konuşacağım. BAŞKAN - Adalet ve
Kalkınma Partisi Grubu, konuşmasını bitirdi mi efendim? REMZİ ÇETİN (Konya) -
Bitirdi. ALİ COŞKUN (İstanbul) -
Zeki Beyle bitecek... BAŞKAN - Hayır, anlaşın
da... Bir dakika efendim... Efendim, siz konuştunuz
mu? ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Grup adına konuştum. BAŞKAN - O zaman, lütfen,
yerinize oturursanız, Saadet Partisine söz vereceğim. ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Onlar da konuştu. BAŞKAN - Efendim, Sayın
Turhan Alçelik de konuştu mu? ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Hepsi konuştu Başkanım. NİHAT GÖKBULUT
(Kırıkkale) - Hepsi konuştu. MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, Zeki Bey önerge sahibi olarak konuşacak. BAŞKAN - Efendim, önerge
sahibi olarak sizi çağırmış olayım. Ancak, tabiî, geçen haftadan, diğer
başkandan bize intikal ettiği için, bizim takip etme imkânımız yok. Böyle bir
yanlışlığa maruz kaldığım için de özür dilerim. Yine suçu ben üstüme alayım.
Çok çirkin yani!.. Buyurun efendim. ZEKİ ÜNAL (Karaman) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Afyon
depreminde vefat eden vatandaşlarımıza Cenabı Haktan rahmet, geride kalanlara
sabır ve başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Sayın milletvekilleri,
yoksulluk ve işsizlikle ilgili olarak vermiş olduğumuz araştırma önergesi
üzerindeki görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bildiğiniz gibi, daha
önce, grubu olan bütün arkadaşlarımız, burada görüşlerini belirttiler ve hepsi,
bir noktada birleştiler; gerçekten, Türkiye'de yoksulluk ile işsizliğin çok
önemli boyutlara ulaştığını vurguladılar, toplumumuzun sosyal yapısını ve
manevî dokusunu sarsacak boyutlara ulaştığını belirttiler. İktidar kanadına
mensup bazı arkadaşlarımız, bu sorunların yeni olmadığını, eskiden beri
süregeldiğini ifade ettiler. Bu tespitler doğru olabilir; ama, bir doğru daha
vardır ki, o da, bu sorunların son ekonomik krizlerle birlikte daha da
derinleştiğidir. Özellikle, Şubat Krizinden sonra, makro ve mikro ekonomik
dengeler altüst olmuştur. Bunu herkes, her kesim ve her sektör yaşamıştır ve
yaşamaktadır. Hükümetin iki ortağı dört
buçuk yıldan beri, bir ortağı da yaklaşık üç yıldan beri iktidarda
bulunmaktadırlar; yani, icranın başındadırlar. İktidarın görevi, geçmiş
hükümetlerin ve iktidarların hatalarını sayarak, bunları ortaya dökerek
başarısızlıklarına mazeret aramak değildir, çözüm üretmektir, çözüm bulmaktır;
aksi halde, bu mantıkla düşünülecek olursa, hiçbir hükümet sorumluluklarını
üstlenmez. Kaldı ki, her hükümet, vaat ve programlarıyla, kendi iradesiyle
iktidara talip olmuştur. O halde, şikâyete ve sızlanmaya hakkı yoktur. Nasıl
ki, direksiyonun başındaki bir şoför yolcularından sorumlu ise, iktidardaki
hükümet de, tabiî ki, milletten sorumludur, milletin sorunlarından sorumludur.
Herhangi bir kaza olduğu zaman hesap nasıl ki şoförden soruluyorsa, elbette ki,
siyasette de hesap iktidardan sorulur, milletten değil. Değerli milletvekilleri,
hükümet pembe bir tablo çizmiş olsa da, ortada saklanamayacak bir gerçek
vardır; bu da, ülkemizin, maalesef, küme düştüğüdür, yani, daha da
fakirleştiğidir. Daha önceki hükümetler döneminde sorunlar yok muydu; elbette
ki vardı; ama, Başbakanlık, bu yoğunlukta protestoların odağı haline
gelmemişti; Başbakanlık ile halk arasına bu denli demir parmaklıklar
çekilmemişti; yoksulluk, işsizlik, boşanmalar, intiharlar ve ruhsal bozukluklar
bu boyutlara gelmemişti; Mecliste dama çıkanlara ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Parkında intihar edenlere pek rastlanmamıştı; soğuktan donan insanlara,
açlıktan ölen insanlara pek rastlanmamıştı; aşevleri ve ucuz ekmek kuyrukları
bu derece uzamamıştı; çöplerden ve pazar artıklarından yiyecek toplayan
vatandaşlarımızın sayısında, bu oranda bir artış meydana gelmemişti. Değerli arkadaşlar, sizin
de ilginizi çeker düşüncesiyle, semt pazarlarından sonra kurulan yoksul
pazarlarını dokunaklı bir şekilde tasvir eden bir yazıdan, sizlere birkaç pasaj
sunmak istiyorum. Avukat Sibel Eraslan'ın,
şimdi kapatılmış bulunan Akit Gazetesinde çıkan yazısının başlığı şöyle: "Tenis topu çürük
bir elmaya benzer mi? Bir kere de siz seyredin.
Pazar tentelerinin sökülüp, birer panayır otağına benzeyen neşeli tezgâhların
dağıtılıp toplanmasından sonraki saatleri; ezik domatesler ile parlaklarının,
çürük kirazlar ile sağlamlarının, pörsümüş ıspanaklar ile dirilerinin
ayıklandığı saatleri. Pazar çadırları ve halatları sökülürken, sanki sihirli
bir dünyanın da bittiğini hatırlatırcasına çıkardıkları yorgun iniltiler.
Sonra, birkaç küçük meyve sandığının kırılıp tutuşturulmasından doğan küçük ve
mutlu ateş başları. İşte, tam o anda, ateşin çevresini saran pazarcı halkasının
etrafında birdenbire bitiveren değişik bir ahali. Onlara pırtıcı diyorlar.
Pazar artıklarından yenebilecek olanları ayırıp evlerine taşıyabilmek tüm
dertleri. Tam da pazarlar toplanırken, sanki yeraltından zuhur ediveriyorlar,
korku filmlerindeki zombiler gibi. Ne kim olduklarını bilen var ne seslerini
tanıyan; ama, varlar işte, pırtıcılar. Henüz, çöp işçilerinin
girmediği ve pazar artıklarının dağlar gibi sokakların her iki tarafını da
kapladığı o anlardan birinde, o sokaklardan birinden geçmek zorunda kalıyoruz.
Arkadaşım, insiyakî olarak, arabanın kapısını kilitleyen otomatiğe basıyor.
Dışarıda, başları ve çoğu kez ağızları da bağlı pırtıcı ahalisi işbaşında.
Onları kastederek 'aman dikkat' diyor. 'Onlar hırsız değil, korkma; bu ülkenin
hırsızları, pazar artığı peşinde değil, milyarları götürme hesabında olan
zengin ihaleciler' diyorum. Camdan dışarı kederle bakıyorum. Pazarcıların
yaktığı ateş başlarında, avuçlarını ovuşturuyor çocuklar. Çöpçülerle gizlice
anlaşmışlar, pırtıcılar nevalelerini toplayıncaya kadar girmiyorlar; öylece,
pazar başlarında bekliyorlar işçiler. Herkes halden anlıyor vesselam. Pazar
sonraları pırtıcılık yapanlar arasında, giderek, daha iyi giyimli insanların
bir bir arttığını görüyorum. Aksansız, güzel bir şehir lisanıyla konuşuyorlar,
onurdan bahsediyorlar. Evlerine taşıdıkları pazar artıklarını, nasıl
çocuklarına hissettirmeden yıkayıp, çürük yerlerini kesip, sofraya nasıl
taşıdıklarının macerasını anlatıyorlar. Geçen gün, ağzını burnunu
sarıp sarmalamış bir kadının, yanındaki diğer pırtıcı kadına, döküntü
domatesler arasında şöyle dediğine şahit oldum: Ekonomiyi düzeltecekmiş. Tenis
topuyla oynayacağına, bir akşam pazar yoluna iniversin. Öğrencilerimden biri
görüp tanıyacak diye ödüm kopuyor." Değerli milletvekilleri,
fazla söze gerek yok. Bu öğretmen kardeşimiz, durumu olduğu gibi ortaya
koyuyor. İnşallah, bu önergemiz desteklenir. Bu duygu ve düşüncelerle,
hepinize saygılar sunuyorum. (AK Parti ve SP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler
tamamlanmıştır. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - Şimdi, Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım; ancak, oylamaya
sunmadan evvel, Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş bir yoklama talebi
vardır. Arkadaşlarımın salonda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım efendim. Veysel Candan?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Osman Yumakoğulları?..
Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?..
Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Vehbi Hatipoğlu?..
Burada. Bahri Zengin?.. Burada. Cemil Tunç?.. Burada. Mukadder Başeğmez?..
Burada. Yasin Hatiboğlu?..
Burada. Arif Emre?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Hüsamettin Korkutata?..
Burada. Fahrettin Kukaracı?..
Burada. Latif Öztek?.. Burada. Musa Demirci?.. Burada. Yaşar Canbay?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?..
Burada. Efendim, 20 arkadaşımızı
tespit ettik. Yoklama için 5 dakika
süre veriyorum. (Yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Birleşime 10 dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati: 18.53 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati: 19.07 BAŞKAN: Başkanvekili
Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER: Lütfi YALMAN
(Konya), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, 60 ıncı Birleşimin Üçüncü Oturumunu açıyorum. III. - Y O K L A M A BAŞKAN - (10/15) esas
numaralı Meclis araştırması önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştı. Meclis
araştırması açılıp açılmaması hususundaki oylamaya geçmeden önce yoklama
istenilmişti; toplantı yetersayısı olmadığı için, ara verdik. Şimdi, yoklamayı
tekrarlıyorum. (Elektronik cihazla
yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın
milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur, bundan sonra da olacağını tahmin
etmiyorum, çalışma süremiz de dolmak üzeredir. Alınan karar gereğince,
kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Şubat 2002 Çarşamba
günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati: 19.12 |
|