DÖNEM : 21 CİLT : 66 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 118 inci
Birleşim 15 . 6 . 2001 Cuma İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. - İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Makedonya’daki iç çatışmalara
ilişkin gündemdışı konuşması 2. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, atletizm spor dalına ilişkin
gündemdışı konuşması 3. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu’nun, Makedonya’daki son
gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının,
demiryollarının modirnizasyonunu sağlamak için alınması gereken önlemlerin
araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. - (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici
Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine
ilişkin tezkeresi (3/846) V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili MehmetSalih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili
Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat
Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye
Büyük MilletMeclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı :527) 2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul
Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun
Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683) 3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 4. - Sosyal GüvenlikKurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğişiklikYapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal GüvenlikKurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666) 5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) 6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Karar-name ile Aynı Mahiyetteki Kanun
Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal
İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı:
676) 7. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753,
1/690) (S. Sayısı: 685) 8. - Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı
Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket
Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; 4.6.1985 Tarih
ve 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Geçici
Madde Eklenmesi ile 11.12.1936 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten
Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/380, 2/453) (S.Sayısı: 399) 9. - Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde
Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı: 681) 10. - Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun
Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin'in Yükseköğretim Personel
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür,
Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/797, 2/760) (S.
Sayısı: 679) 11. - Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail
Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın Milletvekili
Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki
Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144,
2/466, 2/537) (S. Sayısı: 695) 12. - Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal
Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 714) 13. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/479) (S.Sayısı: 173) 14. - Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun, 3 Mart 1340
(1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan
Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun ile Mülga 2613 ve 766 Sayılı
Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının İlgililerine
Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir
Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu ve 13
Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun teklifleri ve Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/718, 2/263, 2/377) (S. Sayısı: 707) 15. - Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/614) (S. Sayısı: 702) VI. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS'nı kazanan adaylara
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/4269) 2. - Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, K.K.T.C.'nin su sorununa ve
Manavgat suyunun İsrail'e satılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı(7/4289) 3. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, İstanbul-Eyüp Belediyesine ait
arazinin bir vakfa kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral'ın cevabı (7/4373) 4. - Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in, DSİ'nin Bitlis İlindeki bazı
projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın
cevabı (7/4377) 5. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, basın çalışanlarının sendika
haklarının verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı
Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/4423) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturumlar TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı. Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı, kapatılan Ziraat Bankası
şubelerine, Ankara Milletvekili H. Uluç Gürkan, Avrupa Konseyi Parlamenter
Meclisinin görüşeceği Türkiye raporuna, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun, çay üreticilerinin sorunlarına
ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı
Edip Safder Gaydalı cevap verdi. 13 Haziran 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 710 sıra sayılı 2001
Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına
alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DYP Grubu
önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği; Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun
çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği; Açıklandı. Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin
araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulacak (10/124) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonu üyeliklerine, gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri
seçildiler. Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye
seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu. Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan
Güven'in, yanlış ekonomik program ve uygulamalarla ülke ekonomisinde krize ve
yoksullaşmaya yol açtığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında gensoru
açılmasına ilişkin önergesinin (11/14), gündeme alınmasına ilişkin
görüşmelerini müteakiben yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilmediği
açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının
(1/851) (S. Sayısı: 669) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği ve
kanunlaştığı açıklandı. Genel Kurulu ziyaret eden Nijerya dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı
Dubem Onuıa Başkanlığındaki Parlamento heyetine Başkanlıkça "hoş
geldiniz" denildi. Mehmet Vecdi Gönül Başkanvekili
Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Oturumlar Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının (1/418, 2/87) (S.
Sayısı: 683), Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/53) (S. Sayısı: 433), Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666), Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675), Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar
Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması
Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının
(1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676), Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685), 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III
Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi ile
11.12.1963 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun Teklifinin (2/380, 2/453) (S. Sayısı: 399), Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir
Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının (1/845) (S. Sayısı: 681), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır
bulunmadıklarından, ertelendi. 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/873) (S.Sayısı: 710) görüşmeleri
tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı
açıklandı. Alınan karar gereğince, 15 Haziran 2001 Cuma günü saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 23.52'de son verildi. Mustafa Murat Sökmenoğlu Başkanvekili
No. : 165 II. - GELEN
KÂĞITLAR 15.6.2001
CUMA Tasarı 1. - Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası
Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/877) (Bayındırlık,
İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi: 8.6.2001) Sözlü Soru
Önergeleri 1. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Gümrük
Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi
(6/1545) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001) 2. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in,
milletvekillerine ait LPG ile çalışan araçlara ilişkin Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi
(6/1546) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. - Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın,
profesyonel ve ağır vasıta ehliyetli sürücülere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521) (Başkanlığa geliş tarihi:
14.6.2001) 2. - Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in, İçişleri
Bakanının değiştirilmesi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001) Meclis
Araştırması Önergesi 1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20
arkadaşının, demiryollarının modernizasyonunu sağlamak için alınması gereken
önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)
(Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 14.00 15 Haziran
2001 Cuma BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci
Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor; saygılar sunuyorum. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla
yoklama yapacağız. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve süreyi
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur. Sayın grup başkanvekilleri, ne kadar ara verelim? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, 14.30'a kadar ara
verin. BAŞKAN - Turhan Bey ne diyorlar?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben karışmıyorum Sayın Başkan. İş
başa düştüğü zaman beni arıyorlar... BAŞKAN - Peki efendim. 14.30'a kadar, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 14.07 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati
: 14.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, ad okumak suretiyle
yoklama yapın. BAŞKAN - Zannediyorum, çoğunluk var. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Herkes öyle istiyor Sayın Başkan,
ad okuyarak yoklama yapın. III. - Y O K
L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapmıştık; ancak,
toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı. Şimdi, yeniden yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama
işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline
gündemdışı söz vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Makedonya'daki iççatışmalar
hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kemal Vatan'a aittir. Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI
KONUŞMALAR 1. - İzmir
Milletvekili Kemal Vatan’ın, Makedonya’daki iç çatışmalara ilişkin gündemdışı
konuşması KEMAL VATAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bizi izleyen aziz vatandaşlarımız ve soydaşlarımız;
Makedonya'daki son olaylar konusunda bilgi arz etmek üzere gündemdışı söz
aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. 29 Marttaki konuşmamda da, Makedonya'daki son olaylar,
iç çatışmalar konusunda sizlere bilgi arz etmiştim ve hepinizin yakından
izlediği üzere, şu anda Makedonya'daki durum her açıdan kaygı verici olma
özelliğini artan bir oranda sürdürmektedir. Makedonya'daki asker ve polis ile Arnavut milisler
arasında yaklaşık dört ay önce başlayan çatışmalar ve halkın gergin ve endişeli
bekleyişi sürüyor. Çatışmalar, Kalkandelen'den Kumanova'ya ve son günlerde
Başkent Üsküp'ün çok yakınlarına kadar sıçramıştır. Üsküp Havaalanı da tehdit
altındadır. Önce 1 Mayısta ve ardından da 6 Haziranda, Hıristiyan
Makedon gençleri, özellikle Manastır Kentinde ve Resne, Köprülü, İştip, Struga,
Kalkandelen, Kumanova Şehirlerinde Türk ve Arnavut kökenli Müslüman Makedonya
vatandaşlarının ev ve dükkânları ile Müslümanlara ait dinî mekânlara yönelik
saldırılar gerçekleştirmişlerdir. Bu olaylarda yaralananlar ve ölenler de
olmuştur. Kaygı verici bu gelişmelerden büyük üzüntü duymaktayız. Makedonya Bilim ve Sanat Akademisi Namu'nun Başkanı
Prof. Georgi Efremov, Arnavutların yoğun olduğu, ülkenin batısındaki bir
bölgeyi Müslümanları yerleştirmek üzere Arnavutluk'a ve Arnavutluk'ta Makedon
azınlığın yaşadığı Küçük Prespa olarak bilinen bölgenin de Makedonya'ya
verilmesi teklifini ortaya attı. Bu teklife, Başbakan, Meclis Başkanı karşı
geldiler; ancak, kınamadılar ve "toprak ve insan mübadeleleri yönünden
ilginç bir teklif, ileride değerlendirilebilir" beyanlarında bulundular. Şu anda en tehlikeli durum odur ki, bazı gayrimeşru
grupların Makedon Hükümeti tarafından silahlandırıldıklarını öğreniyoruz. Bu,
acı; fakat, bazı tespitlerimiz, bu olgunun gerçek olduğunu doğrulamaktadır.
Hükümet buna izin verirse, içsavaş kaçınılmazdır. Türkiye'nin, bu konuda, dinî kutuplaşmaya giden bu
sürecin yanlış olduğunu Makedonya Hükümetine işaret etmesi uygun olacaktır ve
bu konuda acilen girişimler gerekmektedir. Bugünlerde Makedonya'ya resmî ağırlıklı ziyaret yararlı
olabilecektir. Makedonya'dan da bilgilendirme ve özellikle iktidar ve
muhalefet partilerimizin genel başkanları tarafından kabul edilmek üzere
Türklerin, daha güçlü olan Türk Demokrat Partisi Genel Başkanının davet
edilmesi yararlı olabilecektir. Bu hafta içerisinde, yani 13 Haziranda Brüksel'deki
NATO merkezinde yapılan devlet başkanları toplantısında Makedonya'daki olaylar
zirveye damgasını vurmuştur. Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit, NATO zirvesindeki
genel görüşmelerde Makedonya sorununa ağırlık verildiğini ve bütün NATO
üyelerinin Makedonya'da yaşananların bütün bölge için çok tehlikeli olduğunu
açıkça ifade ettiklerini açıkladılar. Makedonya ve Balkan kökenli göçmenlerin, muhacirleri
Makedonya'daki akrabaları için psikolojik unsurlara, yani askerî önlemlerden de
siyasal önlemlerden de önce psikolojik önlemlere özen göstererek, Makedonya'da
ve bütün Balkanlarda bir barış ortamının gelişmesine elimizden geldiğince
herkesin katkıda bulunması gerektiği düşüncesindeyim. Makedonya'da doğmuş ve yirmi yaşına kadar orada
yaşamış, halen orada yakın akrabaları bulunan, Makedonlardan da, köylere
varıncaya kadar, birçok arkadaşı olan birisi olarak, tek Allah'a inanmamız,
onların peygamberini tanımamıza ve Allah'ın elçileri, nebileri olan hiçbir
peygamberin kavga, düşmanlık istememesine rağmen, Makedonya'da ve Balkanlarda
Hıristiyanların, Müslümanlara olan dinlerarası uyuşmazlık hiç yok olmamış ve
zaman zaman düşmanlığa kadar varmıştır ve Makedonya'da içsavaşa giden
çatışmalar önlenemez ise, tarih içinde dedelerimizin, hatta babalarımızın
başına gelen zulüm ve belalar ile, maalesef, katliamlar olabilecektir; yani,
Türkler'e, Müslümanlara tarihte olan düşmanlıklar hortlayabilecektir. Öte yandan, Müslüman Arnavutların evlenmelerle aile
bağları da olan Türklere karşı asimilasyona kadar varan davranışları,
Müslümanlıkla ve kardeşlikle asla bağdaşmamaktadır. Makedonya'da Türkler ve Arnavutlar, Kosova ve
Türkiye'ye tekrar kaçmaya başladılar. Savaştan kaçanları daha önce olduğu gibi,
konaklatmak için hükümetimizin gerekli tedbirleri alması gerektiği ve sivil
toplum örgütlerinin de daha önce olduğu gibi, üzerlerine düşeni yapacaklarına güvenmekteyiz.
İçsavaşa giden durum önlenemezse temelli göçe de hazır olmalıyız. Makedonya Hükümetinin, kendi içbarışına sahip çıkarak,
her türlü saldırıyı, özellikle de savunmasız sivillere karşı yapılanları
önlemek ve sorumluları adalete teslim etmek konusunda süratle gerekli
girişimleri yapmalarını beklemekteyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen devam ediniz. KEMAL VATAN (Devamla) - Bizler, Makedonya'da,
sorunların barışçı yollardan kalıcı bir çözüme kavuşturulması için başlatılmış
olan etnilerarası siyasî diyalog sürecinin yegâne uygun platformu oluşturduğu
ve bu sürece tüm etnik grupların meşru siyasî temsilcilerinin katılmalarının ve
yapıcı katkıda bulunmalarının gerekli olduğu inancındayız. Balkan devletleri (Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan,
Romanya, Arnavutluk, Bosna-Hersek) dostluk grupları olarak tüm Balkanlarla ve
tabiî ki Makedonya'yla ilgili gerekli çalışmaları yapmaktayız ve sıkı işbirliği
içinde takip etmekteyiz. Makedonya'daki olaylar geri dönülmez noktalara gelmeden
ve yeni bir Bosna veya Kosova'ya dönüşmeden, Birleşmiş Milletler ve NATO ile
diğer ilgili uluslararası teşkilatların üzerlerine düşeni en kısa sürede ve
barışçıl yollarla yaparak, sorunun daha da büyümesine ve tüm Balkanları tehdit
edebilecek boyutlara ulaşmasına müsaade etmemelidir. (Mikrofon elektronik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Vatan, lütfen tamamlayınız. KEMAL VATAN (Devamla) - Makedonya'daki iççatışmalarda
iki ateş arasında kalan ve tüm Balkanlarda olduğu gibi, Makedonya'da da Türkiye
Cumhuriyetinin nöbetçileri ve elçileri olan Türk kardeşlerimiz ile Arnavut ve
diğer Müslümanlar ile sade sivil vatandaşların mal zararı ve can kaybı olmaması
için ve Makedonya'nın toprak bütünlüğü ile bağımsızlığının tartışma konusu
yapılmaması yönündeki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetimizin ve devletimizin tavrını
etkili olarak sürdürmesi ve bu hususlarda ilgili uluslararası teşkilatlar
nezdinde azamî ve netice alıcı, etkili girişimlerde bulunulmasını
beklemekteyiz; aksi takdirde, yarın çok geç olabilir. Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vatan. TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, yerimden bir
ilavede bulunmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun. TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Makedonya
Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Kemal Vatan'ın, çok güncel,
ülkemiz için çok hayatî bir konuya teması, bize de, bu konu üzerinde bir görev
üstlendirmiştir. Türkiye Yunanistan Parlamentolararası Dostluk Grubu
olarak, Makedonya'da olup bitenlerden dolayı duyduğumuz endişeye, Sayın
Vatan'ın bu görüşleriyle birlikte katıldığımızı ve hükümetimizin bu konudaki
gayretlerinin devamı hususunda Sayın Vatan'ın bu hatırlatmalarının çok yerinde
olduğunu, Balkan dostluk grupları arasındaki dayanışma çerçevesinde arz
ediyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Gündemdışı ikinci söz, atletizm konusunda söz isteyen,
Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven'e aittir. (MHP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Seven. 2. - Ağrı
Milletvekili Nidai Seven’in, atletizm spor dalına ilişkin gündemdışı konuşması NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; konuşmama başlamadan evvel, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Atletizmde başarılı olabilmek için, doğal yeteneğin
yanında, vücudun nasıl çalıştığı ve verimin nasıl artırılacağı, hızın ve gücün
artırılması, yeteneklerin geliştirilmesi, şüphesiz, bu sorulara verilecek
cevaplarla mümkündür. Nitekim, Anayasanın 59 uncu maddesi de, bu hususa işaret
etmiştir. Ülkemizde, atletizm, ilk olarak, Galatasaray Lisesi ve
Robert Kolejinin ilgileriyle başlamış; Türkiye'de ilk idman cemiyetlerinin
ittifakıyla, 1922 yılında ilk federasyon kurulmuştur. 1930 yılında, Balkan
Oyunlarıyla, ilk defa uluslararası madalyaya sahip olan ülkemiz, 1948 yılında
ilk olimpiyat madalyasını kazanmıştır. Olimpiyat oyunlarında, 138 madalyayla,
dünyada, 24 branştan oluşan bu büyük spor dalı, 1980'lerden sonra, ne yazık ki,
bir durgunluk dönemine girmiştir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atletizmin
mutfağı olarak bilinen kros, uzun, orta ve diğer maraton dallarında Türk
atletizmine damgasını vuran Ağrı İlimiz birçok atlet yetiştirmiş, yetiştirdiği
atletler, Türkiye'yi en iyi şekilde uluslar arasında temsil etmesine sebebiyet
vermiştir. Balkan, Avrupa, dünya şampiyonalarında şeref kürsüsüne
çıkarak, İstiklal Marşımızla ayyıldızlı bayrağımızın dalgalandırılmasına
öncülük yapmışlardır. Bundan altı yedi yıl önce, Ağrı'dan millî takıma
seçilen 7 ilâ 10 sporcu bulunurken, bugün, maalesef, millî takıma, bu ilden,
sadece 10 kişinin seçilmesi, yarışmalara katılması büyük bir üzüntü
vermektedir. On onbeş yıl öncesine kadar, Ağrı'daki atletizm
başarısı, Türkiye'deki başarının yüzde 70'ini kapsar iken, bu oran, bugünlerde
yüzde 30'lara düşmüştür. Yılların ihmali ve ilgisizliğiyle, ülkemizde olduğu
gibi, Ağrı İlinde de bu spor dalı gün geçtikçe kan kaybına uğramış, yetişen
atletler çoğu kez kendi imkânlarıyla ayakları üzerinde durmuş ve bu imkânlar
çerçevesinde ülkemizi temsil etmeye çalışmışlardır. Bu temsil, millî duyguların vermiş olduğu güç ve
kuvvetten doğmaktadır. Uygun olmayan kamp eğitim merkezleri, yetersiz beslenme
ve yetersiz malzeme yardımı ile devlet güvencesinin olmayışı, atletizme duyulan
sevgi ve millî heyecanın gün geçtikçe zayıflamasına sebep olmuştur. Ağrı'da sponsorluk görevini üstlenecek, disiplinli,
başarılı bir kulübün olmayışı da, millî atletleri ve bu spora ilgi duyanları
gittikçe azaltmaktadır. Kendi ayakları üzerinde duran atletler, müsabakalara
katılmak üzere, Ağrı'dan İstanbul'a 1 600 kilometrelik yolu otobüsle
katettikleri zaman, onlara diyoruz, ancak, sana, 5'er milyondan 4 adet yevmiye
vereceğiz; fakat, bunu unutmayın ki, bu yevmiyelerin içerisinde, 5 milyonun
içerisinde, sabah kahvaltısı vardır, öğlen yemeği vardır, akşam yemeği vardır,
konaklama masrafı da bunun içindedir; ama, sen, yarışmaya katılırsan, nereye
gidersen git, isterse 10 gün kal, 4 yevmiyeden fazla para vermeyeceğim sana
demişizdir. Ayrıca, öğrenciyse, okuluna geldiği zaman, bir bakıyor ki,
dersinden zayıf not alıp, sınıfta kalmıştır. Hocası ona "millî atlet olman
beni pek fazla ilgilendirmez, dersine çalışsaydın da, sınıfını geçseydin"
demektedir. Şimdi, biz, bu insanlardan, millî formayı giymesini
nasıl isteyebiliriz?! Bu insanlardan, ayyıldızlı bayrağı dalgalandırmasını
nasıl isteyebiliriz?! Bu yılın, atletizm yılı ilan edilmesi, gerçekten,
takdirle karşılanan bir olaydır. Spordan sorumlu Devlet Bakanımızın, spora ve
sporcuya yakınlık gösterdiğini de biliyoruz, Ağrı Dağına tırmandığını da
biliyoruz, Ağrı'yı yakinen bildiğini de biliyoruz; ancak, olay, sadece Ağrı
İlimiz de değildir, olay, Mersin'de de vardır, diğer illerimizde de vardır;
fakat, Sayın Bakanımız, son iki sene içerisinde yapmış oldukları projelerle
cevap vermekle beraber, bunun da yeterli olmayacağını belirtmek istiyorum.
Olay, millî marşımızın, ayyıldızlı bayrağımızın uluslararası kazanacağı
zaferdir; bu zaferin mutluluğunu hep beraber paylaşmak için atletizme ve
atletizme gönül verenlere destek olmalıyız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Seven, lütfen toparlayınız. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Türkiye'de, atletizmin dünü,
bugünü ve yarınını masaya yatırarak, alınması gereken tedbirleri mutlaka acilen
almalıyız. Bu sporun gelişmesi için, iller bazında bir çalışma yapılarak,
illerin özellik ve öncelik sırasına göre, atletizmin geliştirilmesi için her
türlü katkıyı sağlamalıyız. Her ile sözleşmeli antrenör sisteminin getirilerek,
atletizme, bütçeden fazla paranın ayrılması için gereken katkıyı sağlamalıyız. Bu manada, yıllardır, millî takımımıza atlet veren ve
ülkemizi uluslararası temsil eden Ağrı İline layık olan hassasiyeti
göstermeliyiz. Ağrı İline verilen kontenjan sayısı, kamp eğitim merkezi,
malzeme yardımı ve yetişen millî sporcuların durumunu tekrar gözden
geçirmeliyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle... BAŞKAN - Peki, son cümleniz için... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Millî formayı giyen tüm
sporcuların devlet güvencesine alınması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıyız.
Bu olaylar, millî marşımıza, bayrağımıza, millî birlik ve beraberliğimize
verilecek değer olacaktır. Bu değerler manzumesi, ayrıca bölücü, yıkıcı
anarşiye ve her türlü şer odaklarına vurulacak en büyük tokat olacaktır. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor,
Başkana da söz hakkı verdiği için teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven. Sayın Karapaşaoğlu ve Sayın Levent'in söz talepleri
var. Bu konuda mı efendim? MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Evet Sayın
Başkanım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
Nidai Seven arkadaşımızın yapmış olduğu konuşmayı destekliyoruz. Spordan sorumlu Bakanımızdan talebimiz şudur: Amatör
sporla ilgili sporcularımızın, amatör spora daha çok özendirilmesi için
birtakım teşviklerin de getirilmesini talep ediyoruz. Bu arada, geleneksel spor
dallarımızın, ata sporlarımızın, Geleneksel Spor Dalları Federasyonumuzun biraz
daha fazla desteklenmesi gerekiyor; çünkü, bu federasyon üyesi amatör
sporcularımız, uluslararası yarışmalara katılamıyorlar. Konuya daha sıcak ve daha yakından ilgi gösterilirse,
ülkemizin genç nüfusu da göz önüne alındığında, çok olumlu etkileri olacaktır,
sporumuz daha çok kalkınacaktır, kardeşlik duyguları daha çok gelişecektir diye
düşünüyorum. Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Levent, buyurun efendim. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım teşekkür
ediyorum. Nidai Seven arkadaşımıza da, spordan sorumlu Sayın
Bakanımıza da göstermiş olduğu ilgiye, buradan, biz de teşekkür ediyoruz. 4 Temmuzda, başlayacak olan, Niğde'de bir tracking
yürüyüşü var; Aladağlardan başlıyor ve Mersin'de son buluyor. Ben de, buradan,
bütün Meclisi, bu yürüyüşe davet ediyorum. Bu yürüyüşlerin kardeşlik ve sevgiyi
pekiştireceğini biliyorum ve Meclisin de buna önderlik edeceğine inanıyor,
hepinize teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Mustafa Gül, buyurun. MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz
için çok teşekkür ediyorum. Sayın Seven'in işaret buyurdukları hususlara aynen
katılmakla birlikte, bir hususun da dile getirilmesinin faydasına değinmek
istiyorum: Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan birçok federasyon var.
Bunlardan, özellikle, amatör sporun geliştirilmesi ve güçlendirilmesi konusunda
ciddî faaliyetler gösteren Üniversite Sporları Federasyonu Başkanlığına ciddî
katkı ve destek sağlanması gerektiğini, bunun da yarınımızın teminatı olan
gençlerimizin şer odaklarından ve anarşi odaklarından uzaklaşmasına yönelik
ciddî katkı sağlayacağını işaret etmek istiyorum. Bunun çok önemli bir hadise
olduğunu özellikle vurgulayarak, bu federasyona gerekli destek ve katkının
sayın hükümet tarafından ve özellikle spordan sorumlu Devlet Bakanımız
tarafından verilmesi gerektiğini işaret ederek, şunu vurgulamak istiyorum: Bu
federasyonda, ülkemizde icra edilen tüm sportif faaliyetler yapılmaktadır ve
gençlerimiz için çok önemli bir olaydır. Ben, bu konuya, sayın parlamenterlerimizin ve hükümetimizin
gerekli hassasiyeti göstererek destek sağlayacağını umut ediyor, size de söz
verdiğiniz için saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gül. Gündemdışı üçüncü söz, Makedonya'daki son gelişmeler
hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu'ya aittir. Buyurun Sayın Kansu. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 3. - İstanbul
Milletvekili HüseyinKansu’nun, Makedonya’daki son gelişmelere ilişkin
gündemdışı konuşması HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Makedonya'da meydana gelen son gelişmeler üzerine gündemdışı
söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bu yılın şubat ayı sonlarında başlayan, Üsküp
yönetiminin Kosova'dan kaynaklandığını ileri sürdüğü ve başta Türkiye olmak
üzere, bölge ülkelerinin kaygıyla takip ettiği Makedonya'da cereyan eden
olaylar bir türlü durulmamaktadır. NATO'nun Kosova operasyonundan sonra hukukî statüsü
hâlâ belirlenmemiş bir Kosova'nın, olayların bölgesel amillerinin başında geldiği
açıktır. Olaylar başlamadan bir ay önce, Sırbistan ile Makedonya arasında
başlayan sınır görüşmelerinin 22 Mart 2001 tarihinde Üsküp'te imzalanan bir
anlaşmayla neticelenmesi üzerine, Kosova, Makedonya sınırlarını kapsayan bu
anlaşmayla, Sırbistan'ın, Kosova sınırına müdahale etmesi, olayların
başlamasına en önemli etken olmuştur. Kosova'nın devletleşmesi ve bağımsızlığı
yönünde başlayan, epeyce de mesafe kat eden konjonktürün, Makedonya sınırında
meydana gelen bu olaylarla tersine çevrildiği ve bu noktanın Yunan - Sırp
menfaatlarına uygunluğu ikinci bir bölgesel amil olarak zikredilebilir. Kısaca,
Makedonya'daki bu olayların bölgesel ve hatta Avrasya dengelerini ilgilendiren
küresel boyutları da vardır. Bunlar, detaylıca analiz edilebilir; ancak,
bunlar, olayların Makedonya'nın iç yapısından kaynaklanan bazı önemli
boyutlarını da görmezlikten gelmemizi gerektirmez. Yugoslavya'nın dağılmasından sonra, Makedonya'nın etnik
çatışmaların yaşanmadığı tek ülke olması, bu ülkenin çok etnisiteli olmasına
rağmen, demokratik, insan haklarına saygılı örnek bir ülke olduğu imajını
doğurmuştu; oysa, bu ülkedeki barış ve istikrarın, Müslüman halkın ikinci sınıf
vatandaş statüsünde olmasına rağmen, bu durumun düzeleceği umuduyla,
eşitsizliğe boyun eğmesi pahasına gerçekleştiğini Makedon hükümetleri
görememiştir. Bunların başında Makedon Parlamentosunun 12 Ekim 1992'de
çıkardığı vatandaşlık yasası gelmektedir. Makedon vatandaşlığını çok sıkı
kriterlere bağlayan bu yasayla, 1994 rakamlarına göre -ki bu rakamlar Makedonya
İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu resmî açıklamalara dayanmaktadır- 150 000
kişi eski Yugoslavya ve hatta Makedonya kimlik kartına sahip olmasına rağmen,
Makedonya vatandaşı olmaya hak kazanamamışlardır. Bunların büyük çoğunluğu
Müslüman Arnavut'tur. Özellikle son onbeş yıl Makedonya'da ikamet etme
mecburiyeti getirilmesi bu sorunun doğmasına sebep olmuştur. Oysa, bu insanlar,
eski Yugoslavya döneminde, başka bölgelerden, özellikle Kosova'dan gelmiş ve
yıllarca Makedonya'da yaşamış kişiler ile Makedonya doğumlu ya da onların
çocukları olarak, Yugoslavya'nın dağılma sürecinde, nispeten daha güvenli
buldukları Makedonya'ya geri dönen kişilerdir. Şimdi, Arnavutlar, dağılmış olan
Federal Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya'sında yaşamış olan tüm Arnavutlara,
Makedon vatandaşlığı hakkının verilmesini, Makedonya Devleti tarafından zorla
sürülen tüm Arnavutların tekrar memleketlerine geri dönmesini, siyasal
düşüncelerinden dolayı zulüm gören ve Makedonya'dan ayrılmak zorunda kalarak
sürgünde yaşayan herkesin haklarının iade edilmesini talep etmektedirler. Arnavutlar, ayrıca, Makedonya'daki sorunun can alıcı
noktasını teşkil eden nüfus dengelerinin sağlıklı bir şekilde tespiti için,
saygın bir uluslararası kuruluş gözetiminde, yeni bir nüfus sayımı yapılmasını
talep etmektedirler. Gerçekten de, Makedonya'da, on yıldır, uluslararası
gözlemcilerin izleyebileceği bir düzeyde nüfus sayımı yapılamamıştır. 1991 ve
1994'te yapılan ve Arnavutlar tarafından da protesto edilen nüfus sayımı
sonuçlarına göre, halen 2 100 000 nüfusun yaşadığı Makedonya'nın, yüzde
22,9'unu Arnavutların, yüzde 66,7'sini Makedonların oluşturduğu ifade
edilmektedir. Ancak uzmanlar, Arnavut nüfusun, ülke nüfusunun en az yüzde
40'ını oluşturduğu görüşündedirler. Daha eski Yugoslavya döneminde, 1981
yılında yapılan nüfus sayımında 378 000 olan Arnavut nüfusun, 1994 yılında 441
000 olması, Arnavut nüfus artış oranı göz önüne alındığında, gerçeği
yansıtmadığı açıktır. Gerçek nüfus oranının tespiti, Arnavutların, Makedonya
Anayasasında gerçekleştirilmesini istedikleri bazı değişikliklerin de maddî
kriterini oluşturmaktadır. Bunların başında, kurucu millet olma isteği
gelmektedir. Yugoslavya döneminde anayasada, Arnavutlar ve Türkler,
Makedonlarla birlikte devletin kurucu unsuruydular. Oysa, 1991'deki yeni
anayasayla, Makedonya Anayasasında, Arnavut ve Türkler, artık, azınlık
statüsündedirler; çünkü, bu anayasaya göre kurucu millet olabilmek için yüzde
24'lük bir nüfus oranına sahip olma şartı öngörülmektedir. Arnavutların anayasal güvenceye bağlanmasını talep
ettikleri bir diğer istekleri ise, ekonomik olarak ve devlet yönetimindeki
etnik ayırımcılığın önlenmesidir. Gerçekten de, ortalama işsizliğin yüzde
35'lere dayandığı ülkede, bu oran, Arnavutlar arasında yüzde 50'lere kadar
çıkmaktadır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen devam ediniz. HÜSEYİN KANSU (Devamla) - Bunda, Arnavutların, devlet
kurumlarında nüfusları oranında iş sahibi olamamaları etkili olmaktadır.
Örneğin, devlet radyo televizyonunda çalışan 2 300 kişiden sadece 15'i Arnavut
iken, polis teşkilatında yüzde 4, İçişleri Bakanlığında yüzde 8 oranında
Arnavut istihdam edilmektedir. Üniversite eğitiminin Makedon dilinde olması da,
Arnavutların, üniversite mezunu olmalarını sınırlandırarak, resmî dairelerde iş
bulmalarını zorlaştırmaktadır. Siyasal sistemdeki ve karar alma süreçlerindeki etnik
ayrımcılığın önlenmesiyse, bir diğer istekleridir. Seçme ve seçilmede, bir
Makedon oyunun 3 Arnavut veya 3 Türk oyuna tekabül ettiği bir sistemden şikâyet
edilmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her ne kadar demokrasi, insan haklarına saygı,
dünyanın her köşesinde barış ve istikrarın sağlanması gibi güzel sözler, güzel
prensipler, her yerde, herkes tarafından ifade ediliyorsa da, birçok yerde
uygulamalar, bu güzel prensiplerin zıddını göstermektedir. Bu tablo, acı ve
elem vericidir. Son gelen bir-iki fotoğrafı göstermek istiyorum.
Bakınız, bombalanan köyler... Yine, bombalanan bir köy ve göçte olan anneler,
yaşlı teyzeler... Yine, göç konvoyları... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kansu, lütfen tamamlayınız. HÜSEYİN KANSU (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Yine, araç bulamadan, dağlardan göç eden Müslüman
aileler... Bir baba ile evladı, birlikte, Kalkandelen'de öldürüldü. Bu
görüntüyü televizyonlarda gördük. İşte, bu görüntüler devam ediyor. Makedonya'da yaşanan bu üzücü olayların daha da fazla
yayılmadan, demokrasi ve insan haklarına saygı çerçevesinde siyasî bir çözüme
kavuşturulması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kansu. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Şandır, bu konuda mı efendim? MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Evet Sayın Başkan. BAŞKAN - Peki, buyurun efendim. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Makedonya'da yaşananlar üzerine, konuşmacı arkadaşlarımızın,
Meclisimizin ve Türk toplumunun dikkatine sundukları hususlara, Milliyetçi
Hareket Partisi Grubu olarak, biz de katılıyoruz. Gerçekten, Makedonya'da, Balkanlarda, bugün, yürekler
acısı, 21 inci Yüzyıla, insanlığa yakışmayan bir insanlık dramı yaşanmaktadır.
İnsanlar, yalnız ve yalnız inançlarından dolayı, millî kimliklerinden dolayı,
hunharca katlediliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti
hükümetinin yetkilerinin, bu vahşi katliamı insanlığın dikkatine sunmak gibi
bir sorumluluğu vardır. Bu katliam, durdurulmalıdır. Bu katliam, kınanmalıdır.
Bu katliam, karşılıksız kalmamalıdır. Buna, Türkiye, bigâne kalamaz;
kalmamalıdır. Bunun için, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada
yaşananları kınıyoruz ve çekilen ıstırapları, akıtılan gözyaşlarını, insanlığın
ayıbı olarak, gelişmiş Batının, Avrupa'nın ayıbı olarak, Türk toplumuna ve tüm
insanlığa sunuyoruz. Gerçekten, bu dağlarda, buralarda yaşananlar tesadüf
değildir. İngiltere Başbakanının kendi Dışişleri Bakanına yazılı olarak verdiği
"Balkanları Müslümanlardan ve özellikle Türklerden arındıracaksınız"
talimatının ne anlam taşıdığını bugün görmekteyiz. Buna bigâne kalamayız. Buna,
Türk toplumu olarak ve bu toplumun Meclisi olarak, hükümeti olarak, görevlileri
olarak, akılda kalıcı üslup neyse, yapılması gereken neyse, bunları eksiksiz
olarak yerine getirip, karşı çıkmamız lazım. Ben, bu yönde, Meclisimizin ve Değerli Başkanlığınızın,
Divanınızın da bir bildiriyle, bir söylemle karşı çıkmasını talep ediyor;
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır. Bu konuda Meclisimizin ittifak halinde olduğu bellidir. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, Sayın Çetinkaya,
Grubumuz adına, bu konuda konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, buyurun. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; dün, Bosna-Hersek'te, malum bir gaye için, sırf oradaki evladı
fatihanın tamamen yok edilmesine matuf bir hareket, bugün -aynı durum-
Makedonya'da, çoğunluğu Müslüman Türk ve Arnavut olan bu insanlara, Avrupa'nın
göbeğinde, insan hakları havarisi geçinen devletlerin gözü önünde -yine,
Bosna-Hersek'teki aynı oyun- tezgâhlanmaktadır. Dünya buna bigânedir; fakat, Türkiye'de, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin ve bugünkü iktidarın buna bigâne kalmadığını göstermesi için,
her şeyden önce, bir tavır takınması gerekir. Bu tavrı takınmasının birinci
müessiriyeti şu şekilde olacaktır: Ciddî bir şekilde, dışpolitikadaki
müessiriyetimizi, burada, vakit geçirmeden göstermek durumundayız. Aksi
takdirde, Bosna-Hersek'te, 220 000'in üzerinde, hiçbir günahı yokken, sebepsiz
yere şehit edilen, tecavüz edilen, yaşlı, genç, çocuk denilmeden diri diri
gömülen insanların dünyanın vicdanına haykıran feryatları, bugün, burada da
aynen sergilenebilir. Bu korkulu rüyayı görmemek için, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, hiç olmazsa, görevini yapmayanların karşısında haykırarak, bu cesur
sesi ve bu cesur tavrı göstermesi gerekir. Saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür
ederim. Sayın Karapaşaoğlu, aynı konuda mı?.. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Aynı konuda Sayın
Başkan. BAŞKAN - Lütfen, çok kısa... MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım,
teşekkür ediyorum. Makedonya'da bugün oynanan oyun, tarihin
derinliklerinden gelen ve daha önce de Bosna-Hersek'te oynanmış olan oyunun
devamıdır. Türkiye cumhuriyeti hükümetinin, daha etkili bir şekilde, Makedonya
konusuna eğilmesi, oradaki birtakım olumsuzluklar üzerinde etkili davranışlar
sergilemesi gerekiyor. Aksi takdirde, tarihî bağlarımız olan, gerek
inancımızdan gerekse ırkî bağlarımızdan birlikteliğimiz olan bu insanlar,
tahrip edilecekler, tamamen bağlarımız koparılacak ve Avrupa içlerindeki
birtakım soydaşlarımız, dindaşlarımız, ırkdaşlarımız tamamen asimile
edilecekler. Dolayısıyla, iktidarımızdan, hükümetimizden ve hatta
Parlamentomuzdan, bu konuda, çok etkili görüşmeler yapılarak tedbirlerin
alınmasını da talep ediyor, konuşma hakkı verdiğiniz için teşekkürlerimi
sunuyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Güner, buyurun efendim. AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarımız, Türkiye'nin dışpolitikası
açısından asla ihmal edilmemesi gereken, fevkalade önemli bir meseleyi ifade
buyurdular. Bizim dışpolitikamız, Avrasya'yı çok iyi görmek zorundadır.
Balkanlar ve Kafkaslar, her halükârda, Türkiye'nin savunma hattıdır.
Makedonya'da cereyan eden olaylar ise, Bosna'da başlatılmış olan, Osmanlı
mirasını silme, Müslüman Türk kimliğinin son insan varlığını ve mimarî
eserlerini yok etme gayretlerinin bir uzantısıdır. Diğer taraftan, üzülerek görüyoruz ki, Avrupa Birliği,
Türkiye'den kendisine intikal eden herhangi bir şikâyeti Lahey Adalet Divanına
ve İnsan Hakları Mahkemesine göndermekte gecikmezken, binlerce insanın top
ateşiyle yok edilmesini, ilgisiz, sorumsuz bir biçimde seyredebilmekdedir.
Zannediyorum, Yüce Meclisimizin, bu konuda, bütün grupların ifadesi olan
müşterek bir metni Avrupa parlamentolarına göndermesinde ve Sayın Dışişleri
Bakanımızın, bu konuda, Türkiye'nin görüşlerini, ciddî bir biçimde, dünya
kamuoyuna, Avrupa Parlamentosuna ulaştırmasında sayısız faydalar vardır. Bugün, savunma hakları yok edilmek istenen Türk
Milletinin, fırsat bulduklarında, en kısa zamanda, vatan coğrafyasında da yok
edilmesi için gayrete gireceğinden hiç şüphe etmediğimiz bu tarihî düşmanlık
karşısında, birliğimizi, dirayetimizi göstermek zorundayız. Hepinizi saygıyla selamlıyor, size de şükranlarımı
sunuyorum Aziz Başkanım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner. Sayın milletvekilleri, bu fevkalade önemli ve hassas
konuda bütün grupların ittifakından doğan neticeyi Sayın Başkanlığa intikal
ettireceğimizi bildirir; ayrıca, hepinize teşekkür ederim. Başbakanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Divan kâtibinin sunuşları oturarak yapmasını oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman
ve 20 arkadaşının, demiryollarının modernizasyonunu sağlamak için alınması
gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/205) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Dünyamız son derece hızlı, etkin ve ekonomik bir
demiryolu taşımacılığının zirvesine doğru tırmanırken, ülkemizde, yeni
teknolojik gelişmelere ayak uydurma yerine, demiryollarının küçülmesi ve zaman
içinde tasfiye edilmesi düşünülmektedir. Demiryollarının küçültülerek tasfiyesi
yerine demiryollarının modern teknolojiyle bütünleştirilmesi, işletmecilik
anlayışının modern bir temele oturtulması, köklü bir yapısal değişikliğin
ortaya konulması ve çağdaş medeniyete ayak uydurulması, aklın gereği olarak
kabul edilmelidir. Atatürk, daha 1923 yılında, İzmir'de topladığı iktisat
kongresinde ve ilk trenle gittiği Malatya'da yaptığı konuşmada "Türkiye
hükümetinin tespit ettiği projeler dahilinde muayyen zamanlar zarfında vatanın
bütün mıntıkaları çelik raylarla birbirine bağlanacaktır. Demiryolları, bir
memleketin toptan ve tüfekten daha mühim bir silahıdır" diyerek
demiryollarının önemini belirtmiştir. Kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancı şirketlerden
demiryollarının devralındığında uzunluğu 3 714 km iken, 1923-1950 arası buna 3
780 km demiryolu eklenmiştir. Maalesef, başlarda uluslararası otomotiv
sanayiinin gelişmesi, daha sonra da ulusal otomotiv sanayiinin dayatmaları ve
uluslararası petrol ve petrokimya ve müteahhitlik şirketlerinin çabaları sonucu
demiryolları âdeta dışlanmış ve 1950-2000 yılları arası sadece 1 117 km'lik
demiryolu yapılmıştır. Bunun sonucu olarak demiryollarının yolcu
taşımacılığındaki payı yüzde 42, yük taşımacılığındaki payı yüzde 78 iken,
günümüzde bu oran yüzde 3,5 ile yüzde 7'ye inmiştir. Kent içi ve kentler
arasındaki ulaşımda yolcu taşımacılığının yüzde 95,7'si, yük taşımacılığının
yüzde 92'si karayollarıyla yapılmaktadır. Trafik kazalarında yılda 10 000
insanımız ölmekte ve 1995 verilerine göre mal mülk hasarı 128 milyon dolardır.
Ayrıca, verimli topraklarımız da heba edilmektedir. Platform genişliği 13,7
metre olan çift hatlı bir demiryolu, 37,5 metre genişliğindeki otoyola
eşdeğerdir. Çevre kirliliği açısından demiryollarının hava
kirliliğindeki payı yüzde 5, karayollarının payı ise yüzde 85'tir. Ayrıca,
enerji tüketimi açısından da demiryollarında enerji bir birim olarak kabul
edildiğinde, otoyollardaki enerji tüketimi 3 kat, havayollarındaki enerji
tüketimi ise 5,2 kattır. Demiryolları, Türk cumhuriyetleri ile Avrupa ülkeleri
arasında bir ipekyolu olarak düşünülmesi, ülke ekonomisine tasavvur
edilemeyecek ölçüde katkı sağlayacaktır. Türkiye, GAP yatırımlarıyla son çeyrek yüzyılın en
büyük tarımsal ve bölgesel kalkınma hareketini gerçekleştirmektedir. GAP,
kitlesel tarım ürünü taşımacılığı demektir. Eğer bu ürünleri ülke içinde ve
dışında en ucuz kitle taşımacılığıyla ulaştıracak bir donanıma sahip olunmazsa,
ürünler pahalı dolaşacağından GAP'tan beklenen faydalar elde edilemeyecektir.
GAP projesi çok hızlı bir şekilde modern demiryolu sistemiyle
bütünleştirilmezse, ekonomik bakımdan yarım kalacaktır. Batı ülkeleri,
insanları ve malları ucuz taşırken, Türkiye daha pahalıya taşıyamaz. 1995 yılı verilerine göre, gelişmiş ülkelerle
demiryollarımızın altyapısı karşılaştırıldığı zaman, Almanya 54 056 kilometre,
yüzde 45'i elektrikli; Fransa 74 000 kilometre, yüzde 30'u elektrikli;
İngiltere 37 725 kilometre, yüzde 33,3'ü elektrikli; Türkiye ise 10 446
kilometre, yüzde 9,9'u elektriklidir. Bu da ülkemizin ne kadar geride olduğunu
gösterir. Bunun yanı sıra, ülkemizde demiryollarının 1 000 kilometrekare
yüzölçümüne ve milyon nüfusa düşen hat uzunluğu, Avrupa ülkelerindeki hat
uzunluklarına göre çok düşüktür. İlk 50 ülke arasında Türkiye 47 nci sıradadır.
Yolcu taşımacılığının yüzde 85'i Avrupa ülkelerinde trenle yapılırken, bizde
ise, sadece yüzde 3,5 trenle yapılmaktadır. Demiryollarının karayollarına göre avantajları pek
çoktur: 1. - Demiryolları bugün bütün dünyada 3-3,5 saate varan
yolculuklarda avantajlı bir ulaşım sistemidir. 2. - 1 000 kilometreye varan uzunluklar, demiryolunun
avantajlı potansiyel taşıma mesafeleridir. 3. - Kitlesel yolcu ve yük taşımacılığında demiryolu
ekonomik bir taşıma sistemidir. 4. - Demiryolu tabiat kaynaklarını en az tüketen, en
fazla enerji tasarrufu yapan bir sistemdir. 5. - Demiryolları çevreyi koruyan, kirletmeyen,
karayollarındaki kirli taşımacılığa karşı temiz taşımacılık alternatifidir. 6. - Demiryolu, hem konfor hem güvenlik açısından,
karayollarını çok gerilerde bırakan bir sisteme sahiptir. Yukarıda zikredilen bilgiler çerçevesinde,
demiryollarının modernizasyonunun sağlanması için imkânların oluşturulması,
demiryollarını küçülterek tasfiye etmek yerine modern teknolojiyle
bütünleştirmek, işletmecilik anlayışını modern bir temele oturtmak, köklü bir
yapısal değişikliği ortaya koymak için nelerin yapılabileceğinin araştırılması
amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz. 1. - Yahya Akman (Şanlıurfa) 2. - Avni Doğan (Kahramanmaraş)
3. - Ali Sezal (Kahramanmaraş)
4. - Suat Pamukçu (Bayburt)
5. - Ömer Vehbi Hatipoğlu (Diyarbakır) 6. - Mehmet Bekâroğlu (Rize)
7. - Şükrü Ünal (Osmaniye)
8. - Mehmet Özyol (Adıyaman)
9. - Nezir Aydın (Sakarya)
10. - Mehmet Zeki Okudan (Antalya) 11. - Şeref Malkoç (Trabzon)
12. - Salih Kapusuz (Kayseri)
13. - Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman) 14. - Musa Demirci (Sıvas)
15. - Osman Yumakoğulları (İstanbul) 16. - Hüseyin Kansu (İstanbul)
17. - Sait Açba (Afyon)
18. - Maliki Ejder Arvas (Van) 19. - Hüseyin Arı (Konya)
20. - İrfan Gündüz (İstanbul)
21. - Mehmet Çiçek (Yozgat) BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemdeki yerine alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî,
kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak, ekonomik ve sosyal yönden
kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlemesi amacıyla kurulan
(10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu geçici başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER 1. - (10/124)
esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun,
başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/846) Esas No: A.01.1.GEÇ.10/124-1 Karar No: 1 15.6.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip
üyelerini seçmek üzere, 15.6.2001 Cuma günü saat 11.00'de anabina PTT karşısı,
araştırma komisyonları toplantı salonunda 9 üyeyle toplanmış ve aşağıda
isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir. Erkan Kemaloğlu Komisyon Geçici Başkanı Muş
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan
Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.
Sayısı: 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili Komisyon raporu henüz Başkanlığa ulaşmadığından, teklifin müzakeresini
erteliyoruz. Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. - Kamu
Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller
ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87)
(S. Sayısı: 683) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 3. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve
Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 4. - Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun
Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 5. - Türkiye
İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş
Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde
Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız. 6. - Esnaf ve
Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu,
Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve
Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının
müzakeresine başlayacağız. 7. - Sosyal
Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S.
Sayısı: 685) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve
3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin
Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail
Köse'nin; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin
Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile 11.12.1936 Tarihli ve 3078
Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi,
Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun
görüşmelerine başlıyoruz. 8. - Ankara
Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2
nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili
Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden
Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile
11.12.1936 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında
Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonu Raporu (2/380, 2/453) (S. Sayısı: 399) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada.. Komisyon raporu 399 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır. Şimdi, tasarının tümünün müzakerelerine başlıyoruz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, komisyon raporunun
düzenleniş biçimiyle ilgili büyük
hatalar var; müsaade eder misiniz, yerimden kısaca izah edeyim? BAŞKAN - Okumadığımız için dinliyoruz. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, burada, önce,
iki arkadaşımızın verdiği teklif var. Bu raporun düzenlenmesi bakımından, önce,
bu iki teklifin raporda yer alması lazımdı. Sayın İsmail Köse ile, Sayın Aydın
Tümen'in tekliflerinin yer alması gerekirken, önce Sayın İsmail Köse'nin
teklifi yer almış, ondan sonra komisyon raporu yer almış. Açarsanız, 3 üncü
sayfasında... O komisyon raporunun arkasında da, yine... Komisyon raporu geçmiş
ve 6 ncı sayfasında da Sayın Aydın Tümen'in teklifi yer almış ve onun altında
da komisyonun kabul ettiği metin, kanun teklifi olarak geçmiş. Bir defa, bu iki teklif, evvela, peş peşe, başta
yazılacaktı, ondan sonra komisyon raporu yazılacaktı ve komisyon raporunun
arkasına da 6 ncı sayfasındaki Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz
Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi değil de, Maden
Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına
İlişkin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu
Raporu diye geçmesi, yazılması lazımdı. Bu, birinci ve çok önemli bir yanlış. İkincisi, Sayın Aydın Tümen'in teklifinde Tuz Kanununun
kaldırılması da olduğu halde, 6 ncı sayfada Tuz Kanununun kaldırılması
yazılmamış. Yani, bir komisyon bu kadar hata yapamaz, böyle bir
rapor gönderemez Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna. Siz de takdir
ederseniz... BAŞKAN - Efendim, zabıtlara geçti... KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bunun doğru olduğunu da
Başkanlık Divanı kabul etsin. Bu, işin birinci tarafı. İkinci tarafı da Sayın Başkanım, İçtüzüğün 35 inci
maddesi var komisyonların yetkileriyle ilgili. Bu maddede deniliyor ki:
"Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı ve tekliflerini aynen
veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler." Şimdi, getirilmiş, buraya
yeni yeni maddeler ilave edilmiş. Yeni madde ilaveleri bazı komisyonlarda
yapılıyor. Böyle yapılacaksa, önce, bir teklif getirsinler veya hükümet bir
tasarı getirsin komisyona, komisyonda incelensin. Yani, komisyonlar kendi
kendilerine madde üretmesinler; bu, çok sakıncalıdır. Bunu arz ediyorum; takdir Başkanlığın efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Yalnız, bir hususu belirtmem lazım: Bu komisyon
raporunda, Sayın Aydın Tümen'in teklifi esas alınmıştır; onu da dikkate alınız
lütfen. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, düzeltilmesi yanlış;
yani, raporun düzeltilmesi yanlış. BAŞKAN - Peki efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Doğruyu söylüyoruz kabul
etmiyorlar ki. BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ederim. Arzu ederseniz, şahsınız adına konuşma da
yapabilirsiniz; boş bir yerimiz var. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam, konuşabilirim. BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde gruplar adına ilk söz,
FP Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'e ait. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı, 3213 Sayılı Maden Kanununun
Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında Kanun Teklifinin geneli üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu
vesileyle, hem şahsım hem Fazilet Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, tabiî, birçok kanun görüşüyoruz;
ama, tabir yerindeyse, inanın, her şeyin tadı tuzu kaçtı. Et bozulunca, yağ
bozulunca tuzlanır; ama, tuz bozulunca ne olur? İişte, asıl tehlike o zaman
başlıyor. Şu anda, Şereflikoçhisar İlçemizde, Türkiye'nin en önemli tuz
kaynaklarından biri olan Tuz Gölündeki tuz, çevredeki kimyasal atıklar
sebebiyle bozulmaya başladı. İşte, belki, bir miktar da, bu kanun teklifi
vesilesiyle bunları konuşacağız. Tabiî, sahip olduğumuz doğal, zengin kaynaklardan
verimli ve rasyonel bir şekilde istifade ettiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye, bazı
kaynaklar itibariyle, dünya çapında çok önemli rezervlere sahip; ama, dünyada,
çoğu ülkede bulunmayan bu kaynaklardan, birtakım engeller nedeniyle, istifade
ettiğimiz söylenemez. Mesela, bor gibi, trona gibi. Değerli arkadaşlar, dünya ülkeleri, tuz rezervleri
bakımından oldukça zengin kaynaklara sahiptir. Son yıllar itibariyle dünyadaki
tuz tüketimi, yılda 150 ilâ 200 milyon ton arasında değişmekte, Amerika, tuz
üretiminde dünyada birinci sırada yer almaktadır. Büyük tuz rezervlerine sahip
olan Türkiye ise, yaklaşık 2 milyon ton tuz üretimiyle, 17 nci sırada yer
almaktadır. Tuz, tabiî ki, kullanım alanı itibariyle çok geniş
imkânlara sahip bir hammaddedir. Gıda sektörünün yanı sıra, tarımda,
hayvancılıkta, kimya sanayiinde, dericilikte; bilhassa karayollarında buzlanma
ve kar mücadelesi çalışmalarında; tekstilde, deterjanda, sabunda, süt
ürünlerinde, konserve, zeytincilik, metalurji gibi, daha sayabileceğimiz birçok
konuda ve alanlarda kullanılmaktadır; fakat, Türkiye, sahip olduğu tuz
potansiyelinde, istenildiği ölçüde, iç kullanım ve dışa satım imkânına, henüz
kavuşamamıştır. Bunun sebebi, ülkemizde tuza dayalı sanayi dalının yeterince
gelişmemiş olmasındandır. Ayrıca, 1936 yılında, tuzun devlet eliyle
işletileceğiyle ilgili çıkarılan kanun sebebiyle bir gelişme olmamış ve bugüne
gelinmiştir. Tuz üretiminde, ihracatında, kaynakların verimli
kullanımında beklenen düzeltmelerin gerçekleşmediği görülmüştür. Bu çerçeveden
baktığımızda, zengin tuz kaynaklarından azamî faydayı sağlamanın, Tuz Kanunuyla
devlet tekeline bırakılan tuz işletmeciliğinin tamamen kaldırılması ve serbest
piyasa kurallarının tam olarak bu alanda işletilmesiyle mümkün olacağı ortaya
çıkmıştır. Değerli arkadaşlarımızın vermiş olduğu bu teklifle,
böyle bir konu gündeme gelmiş ve hakikaten bir ihtiyaç da giderilmiş olacaktır.
Bu piyasa-nın mümkün olması için de Tuz Kanununun yürürlükten kaldırılarak,
Maden Kanununun içerisine alınması ve tuz işletmeciliğine yönelecek özel
sektörün önündeki bürokratik engellerin kaldırılması zarurî olmaktadır.
Böylece, tuz tekelinin ortadan kaldırılmasıyla, tuz piyasası serbestleşecek, bu
alanda yapılacak yatırımlarla, beraberinde gelecek olan istihdam, Türkiye
ekonomisine ümit ederiz ki, katkılar sağlayacaktır. Bu kanunun reel sektöre ve
Türkiye ekonomisine hayırlı olmasını diliyorum. Değerli arkadaşlar, tuzun, Maden Kanunu kapsamına
alınmasıyla, ruhsat sahibi işletmeci, Maden Kanunu hükümlerine göre
yükümlülüklerini yerine getirecek, Maden Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca
yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 de madencilik fon
iştirakini her yıl ödeyecektir. Yalnız, burada, bir haksızlık söz konusudur.
Daha önce de bu konu gündeme gelmişti; ona, ben, daha sonra temas edeceğim ve
bu konuda, eğer mümkün olursa, bir düzeltme talebinde bulunacağız. Ayrıca, tuz işletmesinin belediye imar sahalarıyla
mücavir alanlar içerisinde kalması durumunda, Belediye Gelirleri Yasasının 97
nci maddesine göre, yıllık brüt bilanço kârının yüzde 2'sini belediye payı
olarak ilgili belediyeye ödeme durumu söz konusudur. Dünyadaki iki tuz gölünden biri olan Ankara'nın
Şereflikoçhisar İlçesinde Tuz Gölümüz bulunmaktadır. Ancak, bu kanun, günümüze
cevap veremediği için, gereken imkânlar da elde edilememiş ve Türkiye'nin tuz
ihtiyacına cevap veren Tuz Gölünün tüm sorunlarıyla ilgilenen Şereflikoçhisar
Belediyesi, üretilen tuzdan bugüne kadar hiçbir hisse alamamıştır. Dolayısıyla,
başka yerlerde de bu şekilde maden üretilen bölgelerde belediyeler üretimden
hisse almaktadırlar. Tuzun maden olduğuna dair üniversite raporları da
mevcuttur. İşte bu teklifle, 3078 sayılı Tuz Kanununda gerekli değişiklikler
yapılıp, Maden Kanunu kapsamına alınarak, Şereflikoçhisar'ın, Tuz Gölünde
üretilen tuzdan, belediye yasaları gereğince hisse alması konusunda bu kanun
teklifinin kabul edilmesi, gelir itibariyle uygun olacaktır. Değerli arkadaşlar, sözümün başında, bu gölün, tabiî ki
Ankara için, Türkiye için çok önemli olduğunu ifade etmiştim. Biz, o bölgenin
milletvekili olduğumuz için, Tuz Gölüyle ilgili Çevre Bakanımıza iletmiş
olduğumuz "Tuz Gölündeki çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda herhangi
bir çalışma var mıdır, yapılmış mıdır? Tuz Gölünü çevreleyen illerin valileri,
belediye başkanları ve ilgili birimlerle bir araya gelinerek gerekli
tedbirlerin alınıp alınmadığı ve Türkiye'deki göllerin ve nehirlerin kirlilik
oranları ve sebepleriyle ilgili bir araştırma yapılmış mıdır" şeklindeki
bir soru önergemize, Değerli Çevre Bakanımızın vermiş olduğu cevapta,
Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 73'ünü karşılayan Tuz Gölünün dünyanın nadir
doğal kaynaklarından biri olduğu ve önemli sulak alanlardan birisi olduğu; Tuz
Gölündeki sorunlarla ilgili, bilhassa Konya İlinin evsel ve endüstriyel
atıklarının arıtılmadan bu göle deşarj edilmesi sebebiyle göldeki kirliliğin
arttığı ve tuz üretiminin de giderek düşmesiyle bugünkü kritik safhaya
gelindiği ifade edilmiştir. Tuz Gölündeki mevcut kirliliğin giderilmesi ve geleceğe
yönelik bölgedeki faaliyetler ile gölün koruma ve kullanma dengesi de
gözetilmek suretiyle bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmış, daha sonra yapılan
çalışmalarla "Tuz Gölü Entegre Projesi" adı altında Yüksek Planlama
Kuruluna teklif yapılmış ve kurul tarafından dış kaynaklı krediyi getirme,
yapma şartıyla böyle bir kabul öngörülmüştür. Tabiî ki, 19.1.2001 tarihinde Sayın Çevre Bakanının
bize verdiği cevapta, Bakanlık tarafından, önfizibilite raporları sonucunda
87,5 milyon dolarlık bir tespit yapıldığı ve bunun da dış krediyle sağlandığı
ifade edildi; ancak, Tuz Gölünün kirlilik oranı ve 8 ilâ 10 yıl sonra burada
tuz üretilemeyecek duruma geleceği de gözönüne alındığında, tedbirlerin bir an
önce alınması, başlatılmasıyla ilgili, bu kredinin ülkeye getirilip, oradaki
insanlarımızın, gölümüzün ve belediyelerimizin hizmetine sunulacağı ifade
edilmiş olmasına rağmen, şu ana kadar Sayın Bakanımızdan, son durumla ilgili
bir bilgi alamadık. Eğer, bu konuda bizi de bilgilendirirlerse, hem Ankaramız
hem Türkiyemiz hem de Şereflikoçhisarlılar adına memnuniyetimizi ifade
edeceğiz. Değerli arkadaşlar, tabiî ki, Konya tahliye ana
kanalının Tuz Gölüne verilmesinden dolayı, gölün doğal dengesi bozulmaktadır.
Bu sebeple, gölde su seviyesi yükseldiğinden, buharlaşma haziran sonunda değil
de ağustos ortasında tamamlanmaktadır. Üretime çok kısa bir zaman kaldığından
dolayı, gölde ağır makineler üretim yapmaktadır. Bu da başlıbaşına bir problemdir.
Ayrıca, buharlaşmayı hızlandırmak amacıyla, gölün içerisine, dağlardan kum ve
taş çekilerek, havuzlar yapılmaktadır. Bundan dolayı yükselen su, göl
kenarındaki arazileri çoraklaştırmaktadır. Bunun çözümü de, Konya tahliye ana
kanalının Tuz Gölüne akmasının ivedilikle kesilmesiyle sağlanacaktır. Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki tuzcu esnafının
da sorunları var. Gölde yapılan üretim çok bilinçsiz ve kalitesizdir. Bir
işçinin, tuzun ülkemiz sanayiine ne ölçüde katkı sağlayacağının bilincinde olarak
bu işi yapması ayrıdır, öbür türlü yapması ayrıdır. Gelişigüzel ve çabuk üretim
yapılmaya çalışılırken, taş ve kumlar tuza büyük oranda karışmaktadır. Bunlar,
tuzun içerisindeki magnezyum ve kalsiyumu yükselttiğinden dolayı, tekstil
sanayii üretimi esnasında ciddî problemler doğurmaktadır, ki bunlar ihraç
mallarıdır. Bu bakımdan, 1999 yılı içerisinde -tuz üreten bir ülke
olmamıza rağmen- kaliteli tuz üretemediğimizden, yurt dışından 130 000 ton
civarında tuz ithal edilmiştir. Bunun yanında, Tuz Gölü üretimi 1999 yılı
içerisinde 800 000 tondur. Bu vesileyle, Tuz Gölünü yeterince
değerlendiremediğimizi de, bu arada vurgulamak istiyorum. Çözüm olarak, üretim yapan işçilerin, tuzun ülkemiz
sanayiine olan katkısını sağlayacak derecede eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve
modern üretim konusunda kendilerine gerekli bilgilerin verilmesi gerekmektedir.
Değerli arkadaşlar, tuz fiyatlarının belirlenmesinde de
bazı haksızlıklar yapılmaktadır. Şimdi, Şereflikoçhisar'da, Tuz Gölünde maliyet
ucuzdur; ama, Çamaltı gibi tuzlalarda daha değişik teknolojilerle tuz
üretildiğinden, buradaki üretim pahalıya mal olmakta. Ama, Türkiye genelinde
bütün tuzlalarda elde edilen fiyatlar paçal edildiğinden, buradaki tuzun düşük
maliyetle elde edilmiş olmasına rağmen, Türkiye genelinde pahalı üretimle elde
edilmesinden dolayı, buradaki fiyat da yükselmektedir. Dolayısıyla, bu bölgenin
ekonomik ve sosyal durumuna göre daha ucuz fiyat uygulanması, aslında -burada
elde edilen tuzun fiyatına göre- hakkaniyet gereğidir. Böylece, bölge insanının
diğer taraflarla rekabet şansı da olmuş olacaktır. Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki, maalesef, bütün
müesseselerde olduğu gibi, bu tuzlalarda da, zaman zaman bazı sıkıntılar, hoş
olmayan bazı uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Mesela, geçenlerde bunu biz bir
soru önergesiyle de yönelttik, basına da aksetti; Şereflikoçhisar'da Tekel'in
Kayacık Tuz İşletmesindeki koçanlarda tahrifat yapılmak suretiyle, fazla tuz
alındığı ve bu şekilde, kurumun zarara uğratıldığı şeklinde birtakım olaylarla
da karşılaşıyor ve bundan dolayı da üzüntü duyuyoruz. Bu arada, Şereflikoçhisar'la ilgili yapılan bir farklı
uygulama var: Tabiî ki, bu Çevre Koruma Kurulu yeni gündeme alındı ve o gündeme
getirildikten sonra, bir kıyı koruma çizgisi meydana getirildi; ancak, daha
önceden, tuzculara, gölün kenarında, tesislerinizi buraya yapın diye bir
müsaade verilmişti. Bu arkadaşlar da kooperatifleşmek suretiyle, o bölgede
fabrika inşaatlarını başlattılar; ancak, tuz, Koruma Kuruluna geçince, bu
sefer, o inşaatların durdurulması gündeme geldi. Tabiî, biz de, haklı olarak,
bölgemizin de sorunu olduğu için sorduk. "Yani, mademki böyle bir kurul
kararı alınacaktı, niçin daha önce böyle bir yola giriştiniz?.. Eğer böyle bir
yasaklama getirilecek idiyse, daha uygun bir yer tespiti yapılmalı ve onlara
burası gösterilmeliydi. Şimdi, yapılmış olan bu inşaatların ve tesislerin
maliyeti ve orada meydana gelecek istihdamla ilgili zararların giderilmesi
kimler tarafından yapılacaktır" diye. Tabiî ki, Çevre Koruma Kuruluyla
yaptığımız görüşmelerde, bunu halledeceklerini, o insanların mağdur
edilmeyeceklerini ve Şereflikoçhisar'ın tuz ile ilgilenen... Çünkü, orada hem
tuz üretimi yapan hem onu paketleyen hem de istihdamla ilgili çalışmaları
sağlarken, nakliye işleriyle ilgili orada bu işle ilgilenen bir yığın insan
var, bunların da iş konularıyla ilgili sıkıntıya girmemeleri bu vesileyle
sağlanmış olacak. Gene, biz, burada, Çevre Bakanımızdan o konuda da istirham
ediyoruz; Çevre Kurulunun almış olduğu bu karar sebebiyle, orada tuz üretimi
yapmak üzere sanayi tesisleri kuran ve istihdama yönelik çalışmalar yapan bu
arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi gerekir. Değerli arkadaşlar, tabiî, biz, tuz denilince, hep,
Şereflikoçhisar'ı, Ankara'yı düşünüyoruz. Ankaramızın çok uzağında, 150
kilometre ilerisinde yer alan bir ilçemiz Şereflikoçhisar; ama, tabiî ki,
Ankara'nın bütün ilçelerinin sorunları, maalesef, çok fazla. Dışarıdan
bakılınca belki Ankara'nın sorunları halledilmiş gibi gözüküyorsa da, Anadolu
şehirlerinden hiçbir farkı olmadığını görüyoruz. Tabiî ki, burada biz zaman
zaman, gerek Meclis kürsüsünden gerekse soru önergelerimizle bu konuları
gündeme getiriyoruz; ama, bu vesileyle, Şereflikoçhisar ve Tuz Gölü görüşülürken, müsaade ederseniz,
buranın en önemli sorunlarından birkaçına da temas etmek istiyorum: Şu anda, Şereflikoçhisar'ın en büyük sorunlarından bir
tanesi su sorunudur. Şehre verilen suyu -Belediye Başkanının ifadeleriyle
söylüyorum- kuyulardan sağlamaktadırlar. 6 tane pompa, maalesef, tuzlu su
basmaktadır, bu da insanların tansiyon hastası olmasına neden olmakta ve
sağlıkları bozulmaktadır. Bu susuzluğun giderilmesi için, mutlaka Peçenek
Barajının yapılması ve devreye sokulması gerekmektedir. Devlet Su İşleri
tarafından planlanan, organize edilen ve tabiî ki, yatırım programına da
alınan, ama, maalesef, geçen yılki ve bu yılki fiyatlarıyla 2,5 trilyon lira
civarında bir yatırımı gerektiren Peçenek Barajı için konulan ödenekler, tabiî
ki, böyle çok cüzî ve sadece temsil kabiliyeti olan çok düşük rakamlar. O
yüzden, burada su probleminin halli noktasında çok ciddî bir çalışma yapılması
gerekmektedir. Afet kapsamına alınan belediyeler içerisinde
Şereflikoçhisar Belediyesi de var; dolayısıyla, almış olduğu o pay sebebiyle
biraz rahatladı. Ümit ederiz ki, bu tuz kanununun yürürlüğe girmesi ve oradan
alacağı paylar sebebiyle, su sorununu da, DSİ'ye ihtiyaç duymadan, kendileri
çözebilirler; yoksa, eğer böyle, DSİ'ye kalırsa, çok uzayacak. Sayın Bakanımız, Enerji Bakanısınız, DSİ de size bağlı
olduğuna göre, sizden istirham ediyoruz, Şereflikoçhisar'a su verecek olan
Peçenek Barajına ciddî meblağlarda bir ödenek tahsisiyle bu işin bir an evvel
başlatılması... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Proje daha yeni çıktı... MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Ama, işte, yıllardır
bekletiliyor. Biz, işte, bu vesileyle Sayın Bakandan rica ediyoruz. Bu Peçenek Barajıyla, hiç olmazsa, Şereflikoçhisarlı
halkımıza bir nefes aldırmış oluruz. Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bu su sorununun aciliyeti
yanında, Şereflikoçhisar'ın, daha, çok problemleri var. Mesela,
Ankara-Şereflikoçhisar karayolu, Türkiye'nin en yoğun yollarından bir tanesi;
bütün batıyı ve kuzeyi, güneye ve doğuya bağlayan tek yol ve maalesef, sadece
gidiş-geliş olarak kullanılmaktadır. Bu yolun daha iyi standartlara sahip
olması, mutlaka bölünmüş yol olarak projelendirilmesi gerekir; bu konuda Sayın
Bayındırlık Bakanından da çok ricalarımız oldu; kesim kesim bu işin yapıldığını
biliyoruz, ama, tabiî, yeterli değil. Bir defa, bu yolda çok büyük trafik
kazaları meydana gelmekte; bu kazalar sebebiyle de, çok ölümlü ve yaralanmalı,
aynı zamanda maddî hasarlı kazalar ortaya çıkmaktadır. Bu yolun da çift yol
olarak yapılmasıyla alakalı, Hükümetimizden destek bekliyoruz. Tabiî, bu arada, öğretmen eksiği, doktor eksiği, buna
benzer memur noktasında birçok sıkıntılar var. Bakınız, tapu dairesinde, gidip
geldiğimizde gördük, bir müdür ve bir memur var. Koskoca Şereflikoçhisar'ın
bütün tapu işlemleri bir müdür ve bir memurla götürülmeye çalışılıyor. Tabiî
ki, bu da, çok sıkıntı. Mesela, emniyet teşkilatında çalışan memurların birçoğu
geçici görevle oraya gönderiliyor; çoğu Ankara'da oturmakta ve oraya
gidiş-geliş yapmaktadır; çünkü, ev bulma sıkıntısı var. Düşünün, her gün 150
kilometreyi gidip gelmek, hem riskli hem de verim açısından gerçekten sıkıntı
ortaya koyacak bir şey. Hastanede, temel branşlarda, hiç doktor olmadığını
görüyoruz. Yani, burada, göz, dahiliye, kadın-doğum, buna benzer, aklınıza
hangi branşta doktor gelirse gelsin, maalesef, bunlarla ilgili hiçbir doktor
ihtiyacının giderilmediğini görüyoruz; işte, bu da, uzaklıkla alakalı olduğu
için, maalesef, ortaya çıkmaktadır. Hatta, Ankara-Şereflikoçhisar yolu üzerinde
çok trafik kazası olduğu için, bunu, Sayın Bakanımıza da teklif ettik; eğer,
orayı, trafik hastanesi gibi işlev yapacak bir hale getirirseniz, hiç olmazsa,
o trafik kazaları sebebiyle meydana gelen büyük sıkıntıyı da ortadan kaldırmış
olursunuz. Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki, bu sıkıntıların
yanında ortaya atacağımız, ifade edeceğimiz daha çok sorunu var; ama,
Şereflikoçhisar, şu anda, gerçekten, Ankara'nın uzağında, bütün imkânlardan
istifade edemeyen, mahrumiyet içerisinde kalan bir ilçemiz; dolayısıyla, bu
sıkıntılardan kurtulması için, belki, maddeler üzerinde bazı tekliflerimiz
olacak Tuz Kanunuyla ilgili. Değerli Aydın Tümen ve Değerli İsmail Köse'ye,
halkımızı, sanayicimizi, ticaret erbabımızı rahatlatan bu teklifi getirdikleri
için teşekkür ediyorum ve Fazilet Partisi olarak, bu kanun teklifine olumlu oy
vereceğimizi, destekleyeceğimizi ifade ediyor, sayılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik. Gruplar adına ikinci söz, Anavatan Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Nejat Arseven'e aittir. Buyurun Sayın Arseven. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak
istiyorum. 399 sıra sayılı 3213 sayılı Maden Kanununun Bir
Maddesinin Değiştirilmesi ve 3078 sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması
Hakkında" Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Sayın Aydın Tümen ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse'nin vermiş
oldukları kanun teklifleri üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce
Heyetinizi, tekraren, saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi yasalaştığında,
11.12.1936 gün ve 3078 sayılı Tuz Kanununun tüm maddeleri ve çıkarılan tüzük
hükümleri yürürlükten kaldırılacaktır. Diğer bir deyimle, tuz istihsalinde tuz
tekeli kaldırılmış olacaktır. Nitekim, 3078 sayılı Tuz Kanununun 1 inci maddesi
"Türkiye'de, her ne suretle olursa olsun, tuz istihsali devlet tekeli
altındadır" şeklindedir. Küreselleşen, küçülen, bilgi ve iletişim
çağındaki dünyamızda tuz istihsalinin tekel mahiyetindeki konumu, çağın ve
ekonominin çok gerisindedir. Bu nedenle, mezkûr kanun teklifi doğrudur ve
yerindedir. Ayrıca, Maden Kanununun kapsamına alınarak, ruhsat sahipleri,
yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 madencilik fon
iştirakini ödeyerek, devlet bütçesine de ayrıca katkıda bulunacaklardır. Değerli milletvekilleri, ülkemizde, deniz tuzlalarından
600 000 ton, göl tuzlalarından 1 500 000 ton, kaya tuzlalarından 100 000 ton ve
kaynak tuzlalarından da 40 000 ton olmak üzere, yaklaşık 2,5 milyon ton tuz
istihsal edilmesi mümkündür. Ancak, üretim, devlet tekelinde olduğundan, sadece
2 milyon ton üretim yapılabilmektedir. Oysa, sadece Tuz Gölünün tuz
oluşturabilme kapasitesi, yılda 200 milyon tondur; bu miktar, dünya tüketiminin
de yüzde 15'ine tekabül etmektedir. Sayın milletvekilleri, bu kanunla ne gibi bir fayda
sağlanacaktır; bu konuda, Yüce Heyetinize de bilgi arz etmek istiyorum. Devlet
tekeli kalkacağından, yerli ve yabancı özel sektörün, yerel halkın tuz
üretimine ilgisi artacaktır. Ayrıca, Tuz Gölü, Yozgat, Çankırı, Nevşehir,
Kırşehir, Kars, Erzurum, Sıvas, Siirt gibi illerimizdeki kaya tuzu ve kaynak
tuzlalarına verilecek ruhsatlarla üretim artacak ve ihracat imkânları da ortaya
çıkacaktır. Tekel Genel Müdürlüğü, ruhsatlarını kendi
kullanabileceği gibi, bir başka kişi ve kuruluşa da devredilebilecek ve
rödövans anlaşmaları yapabilecektir; böylece, özelleştirmenin altyapısı da
oluşturulmuş olacaktır. İşletmelerin bilanço brüt kârı üzerinden belediyelere
ödenecek yüzde 2 payla, yöre halkının refahına da katkı sağlanacaktır. Ayrıca,
bilanço brüt kârı üzerinden ödenecek yüzde 5 devlet hakkı ve yüzde 5 fon
iştirak payıyla, devletin de gelirleri artmış olacaktır. Sayın milletvekilleri, Tekel Genel Müdürlüğü, tuz
konusundaki ruhsatları, üçüncü şahıslara da, bu çıkan kanun dolayısıyla
devretme imkânına sahip olacaktır. Biraz önce bu kürsüden konuşan değerli milletvekili
arkadaşımın da ifade etmiş olduğu gibi, benim de milletvekilleri olma onurunu
taşıdığım Şereflikoçhisar İlçesini de çok yakından ilgilendiren Tuz Kanunuyla
ilgili konuşmamı sürdürürken, ayrıca, Peçenek Barajı gibi bölge için çok önemli
bir konuda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın, özellikle yatırım
programı ve bütçe konusundaki desteğinin de artarak devam edeceğini ümit
ediyorum. Bu tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor,
Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arseven. Gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Sol Parti Grubunun
görüşlerini ifade edecek olan Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e ait. Buyurun Sayın Tümen. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifimiz üzerinde söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Tuz madenlerimiz, bilindiği gibi, 1936 yılında
çıkarılmış bulunan 3078 sayılı Tuz Kanunuyla getirilen düzenlemelere tabidir.
Bu düzenlemeler, ülkemizdeki tuzun devlet eliyle işletilmesini öngörmektedir;
bu uygulama, günümüze kadar süregelmiştir. 3078 sayılı Yasa, zaman içerisinde bazı değişikliklere
uğramışsa da, gerek ülkemizde gerekse bütün dünyada yaşanan gelişmeler ve
ekonomideki yeniden yapılanmalar, tuz madenleriyle ilgili bu düzenlemeleri
yetersiz hale getirmiştir. Görüşmekte olduğumuz kanun teklifimizin amacı, 1936
yılında çıkarılan 3078 sayılı Tuz Kanununu ortadan kaldırarak, tuz üretiminin
Maden Kanunu kapsamı içerisine alınması ve bu yasa hükümleri çerçevesinde
değerlendirilmesinin sağlanmasıdır. Hepinizin de bildiği gibi, ülkemiz, dünyanın önemli tuz
kaynaklarına sahiptir. Ancak, bu sektördeki devlet tekeli nedeniyle, bugüne
kadar, tuz işletmeleri verimli olamamış, tuz üretimimiz istenilen düzeye
çıkarılamamıştır. Önemli bir ihracat potansiyeline de sahip olmamıza rağmen,
bunun tersi olmuş ve sanayi işletmelerimizin birçoğu sanayi tuzunu ithal eder
hale gelmiştir. Özel sektörümüz, birçok tuzlayı işletmeye talip olduğunu ve bu
alanda kapasite artırma ve teknoloji yenileme yatırımlarını yapmaya hazır
olduğunu sık sık dile getirmesine rağmen, yasalarımızın izin vermemesi
nedeniyle, bugüne kadar bu mümkün olamamıştır. Tuzun işletilmesinin özel sektöre devredilmesi halinde,
hem kârlı ve verimli işletilemeyen tuz madenlerimizden maksimum yarar
sağlanacak hem de Türkiye'nin tuz açığı olmayacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 inci Yüzyılda,
piyasa denilen mekanizma, artık, ulusal değil küresel düzeyde işlemektedir.
Bütün dünyada son yıllarda oluşan eğilim, devletin, artık, sanayi üretiminden
elini çekmesi yönündedir. Ekonomide katı merkeziyetçiliğin sonuç vermediği
ortaya çıkmıştır. Çağdaş bir ekonomide, devletin üretim işlevi azalmakta,
bununla birlikte, devletin, hem gelir dağılımına müdahalesi hem de piyasayı
düzenleyici işlevi artmaktadır. Başarılı olan, üstünlüğü kanıtlanan model,
devlet ve piyasanın çelişmediği, birbirini tamamladığı bir yapıya
dayanmaktadır. Devletin en önemli fonksiyonu, güçlü bir hukuk devleti
yaratarak, piyasaların sağlıklı bir rekabetle işlemesine, kaynakların etkin bir
biçimde kullanılmasına yardımcı olmaktır. Piyasanın ve özel girişimin, düzenleyici devlete daima
ihtiyacı vardır. Yurt içinde etkili olmak ve dünyada sözünü geçirmek isteyen
bir devlet, verimli çalışan, zenginlik yaratan bir piyasa ekonomisini yaratmak
zorundadır. Getirdiğimiz teklif de, bu anlayıştan yola çıkılarak
hazırlanmıştır. Son yıllarda yapılan mevzuat değişiklikleriyle Tuz
Kanununda bazı düzenlemeler yapılmışsa da, sektörde önemli bir gelişme
sağlanamamıştır. Zengin tuz kaynaklarımızdan daha fazla üretim ve daha fazla
ihracat olanağı sağlanması, devlet tekelinin tamamen kaldırılmasıyla mümkün
olabilecektir. Böylece, yerli ve yabancı sermayenin sektöre ilgisinin artması
da sağlanmış olacaktır. Bilindiği gibi, 3078 sayılı Tuz Kanunu kapsamında
işletilen tuzun, Bakanlar Kurulu kararıyla Maden Kanunu kapsamına alınması,
yasa değişikliği olmadan olanaklı olmamaktadır. Yalnızca Maden Kanunu
hükümlerine göre Tuz Kanununa tabi tuz ve Maden Kanununda belirtilen tuz
tanımları dışındaki tuzlar, taşocağı ruhsatları varsa; bilinmeyen tuzlar,
Bakanlar Kurulu kararıyla Maden Yasası kapsamına alınabilmektedir. Getirilen yasa değişiklikleriyle tuzun Maden Kanunu
kapsamına alınmasıyla, ruhsat sahibi işletme, Maden Kanunu hükümlerine göre
yükümlülüklerini yerine getirecek, Maden Yasasının 14 üncü maddesine göre,
yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 madencilik fon
iştirakini her yıl ödeyecektir. Ayrıca, tuz işletmeleri belediye imar sahaları
ile mücavir alanlar içerisinde kalırsa, Belediye Gelirleri Yasasının 97 nci
maddesi gereğince, yıllık brüt bilanço kârının yüzde 2'sini belediye payı
olarak ilgili belediyeye ödeyeceklerdir. Bu teklifin yasalaşmasıyla, ülkemizde tuz tekeli
ortadan kaldırılacak, dolayısıyla, bu piyasanın serbestleşmesi ve özel sektörün
yatırım yapması teşvik edilecektir. Sektörün canlılık kazanmasıyla, istihdam
olanakları artacak; böylece, bölge insanının refah düzeyi yükselerek, ekonomiye
katkısı da artacaktır. Ayrıca, yine getirilen değişikliklerle tuzun
serbestleşmesiyle, piyasaya giriş açısından diğerleriyle eşit haklara sahip
olması sağlanacak ve özel sektörün rekabeti de kaliteyi getirecektir. Tuz Kanunu yürürlükten kaldırılarak, tuzun Maden Kanunu
kapsamına alınması, madencilik sektörünün yıllardan beri ortak arzusudur. Tuzun
Maden Kanunu kapsamına alındığı tarihten itibaren, artık, tekel de, Maden
Kanunu karşısında bir hak sahibi ve Maden Kanunu hükümlerine tabi olacaktır. Devlet hakkı ve Madencilik Fonuna ödeyeceği ve Maden
Kanununun getirdiği bütün hükümlerden istifade edebileceği gibi, tekel
haricindeki kişiler de herhangi bir yerde gelip, müracaat ederek, tuz işletme
ruhsatı alabileceklerdir. Komisyonda getirilen bir düzenlemeyle deniz, göl ve
kaynak sularından, tuz üretim şartlarına uygun olarak doğrudan işletme ruhsatı
verilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, kaynak, göl ve deniz havzalarının doğal
dengelerinin bozulmaması için havzaların kapasitesini aşacak şekilde üretim
yapılması da önlenmiştir. Bugüne kadar ortaya çıkan problemler dikkate alınarak,
madencilik faaliyetlerini sürekli kılmak amacıyla, önişletme ve işletme
safhasında da intifa veya irtifak haklarının tanınması da sağlanmıştır. Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, doğal kaynak olarak bol
miktarda tuza sahip olduğu halde, ihtiyacımız olan tuzun ithal edilmesi, ülkemiz
için, bir savurganlıktır ve ulusal ekonomimize büyük zarar vermektedir. Bu
nedenle, tuz madenlerinin işletilmesinde devlet tekelinin bir an önce
kaldırılması ve özel sektöre de bu olanağın tanınması gerekmektedir. Teklifimizin yasalaşmasıyla, tuz madenlerimizin daha
verimli işletilmesi sağlanacak; dolayısıyla, ülke ekonomimiz de bundan büyük
yarar sağlayacaktır. Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifini vermemdeki
öncelikli nedenlerden bir tanesi de, özellikle seçim bölgem olan
Şereflikoçhisar İlçesinin ekonomik ve sosyal birtakım sıkıntılarının
giderilmesi amacıyla olmuştur. Buradan özellikle belirtmek istiyorum ki, benden
önce konuşan değerli iki konuşmacı arkadaşımız da bunu belirttiler insanların
ekonomik açıdan sıkıntı çektiği Şereflikoçhisar'ın böyle bir olanaktan en yoğun
bir şekilde, en iyi bir şekilde faydalanması için bu tuz kanununun mutlaka
çıkması gerektiğini belirtiyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Tümen. Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Erzurum
Milletvekili Sayın İsmail Köse ifade edecekler. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde görüşlerimi arz
etmek üzere huzurunuzdayım; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Çok önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz. İki yönüyle
de beni fevkalade mutlu eden konudur. Birincisi, bir milletvekili olarak vermiş olduğumuz bir
kanun teklifi, Komisyonda görüşülerek, diğer arkadaşımızla birlikte
tekliflerimiz birleştirilerek bir teklif haline getirilmiş ve bugün
Meclisimizin gündemine gelmiştir. Sanayi Komisyonumuza ve Danışma Kuruluna
iştirak eden tüm partilerimizin gruplarını temsil eden grup başkanvekili
arkadaşlarıma huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum. Şu anda da, görüşülmekte olan kanun teklifine çok büyük
bir katkıda bulunacak milletvekillerimizin iradesi ortaya çıkmıştır. Bütün
grupların desteğini almış bulunmaktayız. Bir milletvekili olarak, gerçekten bir
mutluluktur. İkincisi ise; tuz, insanoğlunun en önemli ihtiyaç
maddelerinden birisidir. Esasen, Yüce Mevla, yaratmış olduğu insanın tüm
ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü maddeyi de kainatta yaratmıştır. Marifet
de, insanın, kendisine ihtiyaç duyduğu bu maddeleri bulup ondan istifade
etmesidir. Tuz, gerçekten, insanoğlunu ayakta tutan, onu mutlu
eden en önemli maddelerden birisidir. İşte onun için, ta insanoğlunun
yaradılışından bugüne kadar da bu maddeyi kullanarak gelmiştir; çünkü,
biyolojik yönüyle de ihtiyacı vardır ve insanlarımızın birbirlerine karşı
kullandıkları en güzel sözlerden birisi de, ağız tatlılığıyla yaşamasını, onun
temennisiyle ortaya koyacak bir cümlesidir. Ağız tatlılığını sağlayan, yalnız
tatlı değil, aynı zamanda, tuzdur. Tuzsuz yemeğin insana ne kadar sıkıntı
verdiğini de hepimiz bilmekteyiz. O itibarla, bugün Meclisimiz çok önemli bir
teklifi hayata geçirmek suretiyle, özellikle, Türk insanımıza ve aynı zamanda,
insanlarımıza değil, bu insanlarımıza yine katkıda bulunan, onun hayatını devam
ettirme durumunda olan başka şeylerle de muhakkak surette irtibatlıdır. İlaç
sanayiinden tutunuz, diğer başka konularda da, yine, faydası olan bir maddedir.
Tabiî, tuz, bugüne kadar, tekel mevzuatı çerçevesinde
değerlendirilmiştir. Özellikle, benim bulunduğum ilde de ne kadar zorluklarla
köydeki insanlarımızın bu tuzu temin ettiklerini gözümün önüne getirdiğimde,
niçin geç kalmışız, neden bu insanlarımıza ulaşımını ve daha iyi sanayileşme
imkânlarından istifade eden Türkiyemizin, daha güzel ürün haline getirerek
onlara sunmamışız diye de kendime hayıflanıyorum ve bugüne kadar, bunun
ihmalinden dolayı vebali olanlara da hayıflanıyorum. O itibarla, Meclisimiz gerçekten çok önemli bir görevi
yerine getirmektedir. Tabiî, bunun muhakkak surette üretimi artacaktır. Üretimi
artarken rekabet gelecektir. Malumunuz, benden önce konuşan çok değerli konuşmacı arkadaşlarımın da ifade ettiği
gibi, fazla da detaya girmek istemiyorum; bu serbest piyasa ekonomisi koşulları
içerisinde tuz üretimi değerlendirildiğinde kalite yükselecektir ve aynı
zamanda, Şereflikoçhisar başta olmak suretiyle deniz ve göllerimizde veya
kayalarımızda mevcut tuzlarımızın verimi ve üretim miktarı da yükselecektir ve
bir yerde de belki civarımızda bulunan ülkelere ihracat imkânımız da daha fazla
olacaktır. O itibarla ekonomik yönüyle de bir katkı sağlamış olacağız. Yani,
hem kendi insanımızı mutlu edecek, kendi insanımızın önündeki engeli ortadan
kaldırmış olacağız ve dolayısıyla, bir taraftan da ekonomimize imkân sağlayan
bir önemli kanunu ortaya çıkarmış olacağız. Tabiî, serbest piyasa koşullarını yerine getirirken,
yeni bir bürokratik engelle de karşılaşmamamız gerekiyor. Maden Kanununa tabi
tutuyoruz. Bizim vermiş olduğumuz kanun teklifi ile Sayın Aydın Tümen'in vermiş
olduğu kanun teklifini birleştirerek karma bir teklif olarak Sanayi Komisyonu
Yüce Meclisin önüne getirmiştir; biz de olumlu yaklaşıyoruz. Her ne kadar bizim
vermiş olduğumuz teklif aynen önümüze gelmemiş olsa dahi, üzerinde daha da
tartışılarak ve iyi noktalar içerisine konularak, biraz daha genişletilmiş,
mahiyeti itibariyle de bir şekle sokulmuştur. Burada sanayi ürünlerinin tarifi yapılmıştır. O
tarifler dolayısıyla Maden Kanunumuzun kapsamına alınmıştır. Tabiî, burada, iyi
bir yön de şudur: Yeni Bakan olan çok değerli Enerji Bakanımızın, Anadolu
insanımızın ihtiyacı olan bu tuz madenini, Maden Kanunu kapsamına alındıktan
sonra, Maden Dairesinde ilgili arkadaşlarımızın çıkaracağı yönetmelikle,
vatandaşlarımızın çok rahat kullanabileceği ve çok rahat üretebileceği, piyasa
koşullarının oluşabileceği kriterlerin öne çıkarılması istikametinde muhakkak
surette değerlendireceklerine ve böyle müspet bir sonucun alınacağına da
inanıyorum. Bu bakımdan, kanun teklifimizin ülkemize ve milletimize
hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisin vermiş olduğu destekten dolayı, tüm
milletvekillerimize, gruplarımıza şükranlarımı sunuyorum. Teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse. Grupları adına son söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya ait. Buyurun Sayın Kaya. DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan,
çok değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi en derin sevgi
ve saygılarımla selamlıyorum. Bahsi geçen kanun teklifi -gerek teklifte bulunan
İsmail Köse Bey ve gerekse Aydın Tümen Bey tarafından komisyonlardan bu noktaya
getirilmiştir- muhalefet partisi olarak, Doğru Yol Partisi olarak gerçekten
desteklenen bir kanun teklifidir. Bu kanun teklifinin memleketimize,
milletimize hayırlı olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum. Hiç şüphesiz ki, gelişmekte olan ülkelerin ve gelişmiş
ülkelerin yeraltı zenginliklerinin kullanılmasıyla, yerüstü zenginliklerinin
kullanılmasıyla daha müreffeh, daha sanayileşmiş bir toplum, daha gelişmiş bir
toplum ve millî gelire katkısı olan bir toplum, istihdamı yüksek olan bir
toplum ve dünyayla boy ölçüşen bir toplum haline geldiğini çok iyi biliyoruz. Bugün dünyada gelişmiş olan ülkelerin hemen hemen
hepsi, yeraltı zenginliklerini atıl durumda değil, bizatihi aktivitelerle
onları üretime, yarı üretime, pazarlamaya, rekabete, serbest piyasa şartlarına
uygun hale getirerek, ülkelerinin gelişmesine çok önemli bir dinamik oluşması
noktasında katkıda bulunmuştur. Bugün, Türkiye'nin, belki, bu kanun teklifi
görüşülürken, çok önemle ve Yüce Parlamentonun da bu bağlamda çok dikkatine
sunduğum bir gerçeği var; hepimiz de bunu çok biliyoruz. Bu gerçek şudur
değerli milletvekili arkadaşlarım: Türkiye'nin, yeraltı zenginliklerini
kullanabilmesi halinde, atıl tutmaması halinde, Türkiye için potansiyeli 2
trilyon dolardır. Bu 2 trilyon dolarlık bir rezervin, bir yeraltı
zenginliğinin, Türkiye adına çok büyük bir potansiyel olduğunu hepimiz çok iyi
biliyoruz; ama, üzülerek görüyoruz ki, son dönemlerde, yeraltı
zenginliklerimizle ilgili, Anasol-M hükümetiyle bağlantılı olarak, hükümetin
icraatıyla bağlantılı olarak yeterli bir çalışmanın serdedilmediği çok açıktır.
Yeraltı zenginliklerinin gayri safî millî hâsılada gelişmiş ülkelerdeki payı
yüzde 14-15 nispetindedir; bu, Amerika'da yüzde 15, Kanada'da yüzde 7,
Almanya'da yüzde 14,3; ama, Türkiye'de gayri safî millî hâsılaya yeraltı zenginliklerinin
katkısı yüzde 1'dir. Kaldı ki, bu kadar ciddî bir rezervimiz var, bu kadar
ciddî bir potansiyelimiz var, yeraltı zenginlikleriyle ilgili 2 trilyon
dolarlık bir gücümüz var; Türkiye bunu kullanamaz haldedir. Bugün kanunlaşacak olan bu yasa teklifi, şüphesiz ki,
devletin hamiliği noktasında, özel sektörün, müteşebbis olabilmesi noktasında,
çok büyük bir rolü vardır. Şüphesiz ki, böyle olmalıdır; çünkü, bugün, devlet,
yeraltı zenginliklerinde yüzde 85'e hâkimdir veya yeraltı madenleriyle ilgili
hamilik noktasında. Bu, dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Dünyanın hiçbir
yerinde, tabiî ki, devlet, elini yeraltı zenginliklerinden çekmemiştir; ama,
devlet, daha da küçülerek, özel teşebbüsü yönlendirmiştir ve özel teşebbüs de,
bu noktada yatırımlarını yapmıştır. Benim, burada, zamanımız olduğu için, biraz da
geçmişten alıntı yaparak arz etmek istediğim bir konu var. Geçmişte, işte,
Paris Antlaşması; 1860'larda, Osmanlı döneminde, Osmanlı döneminin sonlarında,
maalesef, o günün şartlarında bile, biz, yeraltı zenginliklerimizi Fransızlara,
İngilizlere ve Almanlara peşkeş çektik. Yabancı bir azınlık, Osmanlı
coğrafyasına hâkim oldu; bor madenlerimize, altın rezervlerimize, yeraltı
zenginliklerimize, maalesef ki, o günkü Osmanlı şartlarında, hâkim oldu ve gün
geldi, hepimizin de tarihçesini çok iyi bildiği veçhile, genç Türkiye
Cumhuriyetiyle birlikte, Ulu Önder Atatürk'ün talimatıyla MTA kuruldu ve
kurulan MTA'yla birlikte, ilk yeraltı bilimleriyle ilgili bir kurumumuz oldu,
yasallaştı. 1940 yılında, devlet, ilk defa, petrol buldu ve yeraltı
zenginliklerimizi, yine, 1923 İzmir İktisat Kongresiyle birlikte -maalesef
üzülerek söylüyorum ki- yerli müteşebbislerimizin gücünün olmaması nedeniyle
de, devlet yatırımları resesif kaldı, yeterli olmadı ve olmadığı için de,
yeraltı zenginliklerimizi, ta 1980'lere kadar, 1983'lere kadar, 1978'de
çıkarılan yasaya binaen doğru dürüst çıkaramadık ve yeraltı zenginliklerimizi
kullanamadık; halen daha kullanmış değiliz ve bununla ilgili de çok çarpıcı bir
örnektir; yine, ben veya KİT Komisyonundaki arkadaşlarımız, bunu, bu kürsüden
seslendirdik; bir bor madenimiz var Türkiye'de -çok önemli, herkesin dikkatine
nazır bir konudur bu- ve dünya rezervinin yüzde 67'sini, yüzde 65'ini içeren
bir bor rezervi ve bu bor rezervini, bugünkü Anasol-M Hükümeti, eğer, gerçekten
işleyebilecek olsa, Türkiye'ye ihracattaki katkısı yıllık 300 milyon dolar
civarındadır. O 300 milyon dolar civarındaki hammaddeyi Amerika'ya
pazarladığımız zaman, Amerika, bizim 300 milyon dolarlık ihracatımız
karşılığında, 8 milyar dolar para kazanabilecek durumdadır. Sayın Bakanıma da, ben, yeni görevinde de başarılar
dilerken, çok önemli bir konunun altını çizerek arz ediyorum Yüce Parlamentoda.
IMF bir zamanlar -Cottarelli- tutturdu; bor madenleri, Eti Holding özelleşecek.
Eti Holdingin özelleşme bedeli olarak -hepinizin de çok iyi bildiği gibi- 5
milyar dolar gibi bir rakamla özelleşebileceğine dair bir afakî tahmin ortaya
kondu. Burada, yeraltı zenginliklerimiz millî kaynaklarımızdır, millî
değerlerimizdir" diyerek, gerçekten sesini haykıran, ülkenin millî
değerlerine yanlış yapılmasın diye gerçekten o konuda duyarlı olan DYP'li
arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum. Ayrıca, o günkü şartlarda, Şükrü Sina Gürel'e de
teşekkür etmek istiyorum huzurunuzda; çünkü, Eti Holdingin özelleşmesi
noktasındaki tavrı çok doğru bir tavırdır. Doğru Yol Partisi olarak da, biz, bu
tavrı kutluyoruz. Evet, biz, bor madenlerini gerçek manada işletebilecek olsak,
bugün, 15 milyon dolarlık bir harcamayla özerk bir hale getirerek teknolojik
şartları Eti Holdinge sunmamız halinde -bakın, çok önemli bir rakamı
söylüyorum- bor madenleriyle ilgili Türkiye'nin ihracattaki girdisi, yaklaşık
olarak 200 milyar dolar, 300 milyar dolar civarında olacaktır. Eğer, biz, bunu,
teknolojik olarak daha iyi bir noktaya getirip, yabancı sermayeyi de bu noktada
Türkiye'ye çekebilecek yasal değişiklikleri gerçekleştirirsek, yalnızca bor
madeninin, Türkiye'nin millî gelirine üç dört yıl içinde 1 trilyon dolar
girdisi olacak. Yüce Parlamentoda, bunu, bir defa, çok açık olarak söylemek
lazım. Benim böyle ciddî bir yeraltı rezervim varken, en azından bir bor
madenini, maalesef işletemeyip, gayri safî millî hâsılamıza, millî hâsılamıza
mal edemeyip de, bunun, ürün halinde, ucuz fiyata, tonunu 200 dolara satarak
niçin Türkiye'nin millî kaynaklarını peşkeş çekelim bir başkalarına?! Ben,
Anasol-M Hükümetinin, bu noktada dikkatini çekmek istiyorum. Başka bir noktada da dikkatini çekmek istiyorum; işte,
Bergama'da, hepimizin de çok yakından takip ettiği gibi, bir, siyanürle altın
arama hadisesi var. Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu arz ediyorum,
belki hepinizin bilgisi dahilindedir; ama, burada bizi dinleyenlerin de
dikkatine sunmak istiyorum, bir, altın arama hadisesi var. Altın arama
hadisesinde, bir bakıyoruz ki, çok ciddî bir halk hareketi var. Dünyanın her
yerinde, altın siyanürle aranır. Doğrudur, bugünkü şartlarda, yarınki
şartlarda, oradaki ekolojik dengenin bozulmasına, asla, hiç kimse izin vermez,
biz de, oradaki ekolojik dengenin bozulması noktasında halkın gösterdiği
tepkiyi doğru karşılıyoruz, kabul; ama, orada başka bir tezgâh var Türkiye
adına, çok ciddî bir tezgâh. İşte, bugün Avrupa'nın, en başta Almanya'nın
elinde, 1 trilyon marklık altın rezervi var. Türkiye, yeni yeni, altın
rezervlerini öğrenir oldu, altın rezervimiz de var denilir oldu ve dolayısıyla,
altın rezervlerimizin Türkiye'de kullanılması noktasında, rezervlerimizin
işletilmesi konusunda, birileri, kesinlikle, hadiseyi provoke etmeye başladı.
Yüce Parlamentodan bunu sesleniyorum, bu, bir vakıa, yaşadığımız bir gerçek.
Türkiye'nin, yeraltı zenginlikleri kullanılmasın, Türkiye'nin yeraltı
zenginlikleri işlenmesin; Türkiye, gitsin, IMF'ye el açsın; Türkiye, gitsin,
Dünya Bankasına el açsın; Türkiye, gitsin, Fransa'ya el açsın! Yok böyle bir
şey. Bu yasa burada konuşulurken, hiç şüphesiz ki, iktidarın ve Sayın
Bakanımızın dikkatine sunmak istediğim ana bir konudur; özellikle bunun
değerlendirilmesini arz ediyorum. Türkiye, yeraltı zenginliklerini en iyi şekilde
kullanmalıdır. Anasol-M Hükümeti, bugün 10 milyar dolara, 15 milyar dolara,
gidip, IMF'ye boyun eğeceğine, gidip, Fransa'ya boyun eğeceğine, gidip,
Yunanistan'a boyun eğeceğine; gelsin, yeraltı zenginliklerini, en iyi şekilde,
atıl durumdan aktif duruma geçirsin, işte, az önce söylediğimiz gibi, rakamlarla
sabit olan 2 trilyon dolarlık bir gelirin üç-beş yıl içinde sahibi olsun
Türkiye; güçlensin, büyükler arasında yer alsın Türkiye. Burada, hiçbir arkadaşımızın bu konuda aksi bir düşünce
içinde olacağını düşünmüyorum. Gelin, devletin, yeraltı zenginlikleriyle ilgili
yüzde 85 hâkimiyetini -doğrudur, yine devletin menfaatlarına zarar getirmeden-
en ciddî manada kullanmanın gereğini yapalım. Bugünkü hükümetten beklenen,
istenen de budur ve bunun yapılması mecburidir kesinlikle. 3213 sayılı Maden Yasasının değiştirilmesi
gerekmektedir, daha fleksibil bir hale getirilmesi zorunludur; yabancı
sermayenin gelmesine imkân sağlama noktasında yeniden yasanın düzeltilmesi
zorunludur. Devletin bu noktada hamiliğinin tasfiye edilmesi; ama, devletin
elinin de, meselenin üstünde olmasında yarar vardır hiç şüphesiz, kesinlikle. O bakımdan, bu yasa değişikliğini Doğru Yol Partisi
olarak destekliyoruz; ama, yeterli bir teklif değildir. Gelin, bu Maden
Yasasını, silbaştan Türkiye'nin menfaatlarına uygun olarak yeniden getirelim,
Doğru Yol Partisi olarak biz buna varız, açık olarak söylüyoruz. Yeraltı
zenginliklerimizi, gelin Türkiye'nin geleceğine, ikbaline sunalım. Hiçbir ülke, yeraltı zenginliklerini kullanmadan,
yeraltı zenginliklerini işlemeden, yeraltı zenginliklerini pazarlamadan
gelişmişliği elde etme şansına sahip değildir. Kaldı ki, Türkiye'nin, buna çok
fazlasıyla sahip olmasına rağmen; yani, 135 ülke arasında yaklaşık olarak
yeraltı zenginliklerinde ilk 20'ye, 23'e giren bir ülke adıyla da bunu
söylemesi çok kolay; ama, maalesef, bunları değerlendiremememiz çok üzüntü
verici. Evet, tuz da dünya rezervlerinde çok önemlidir, atıl
potansiyelimiz açısından. Bunu ihraç edebilecek noktaya çıkacak bu yasayla
gelinebilir. Eğer, pozitif olarak bu yasa kullanılırsa -yalnızca yasa olarak
değil de pozitif manada kullanılırsa- hiç şüphesiz ki, Türkiye'nin, önümüzdeki
yıllar içinde -tahmini rakamları söylüyorum- 200 milyon dolarlık bir ihracat
yapabilme dinamikleri gelişir, mekanizması gelişir ve bunun gerçekleşmesi
noktasında da hükümet başarılı bir iş yapmış olur, biz de kutlarız hükümeti.
Doğru bir yasadır, kutluyoruz da; yani, muhalefetiz diye hükümetin her
çıkardığı yasayı tenkit etmek gibi bir hakkımız yok; ama, eksiklerini söylemek,
eleştirmek hakkımızdır. Doğru bir yasadır; ben, burada, hükümeti tekrar
kutluyorum, tekrar ifade ediyorum; ama, yeterli midir; az önce saydığım
donelere göre, kesinlikle yeterli değildir. Geçmişte, maalesef,
topraklarımızdaki yeraltı zenginliklerinin çok hunharca kullanılması ve Türkiye'nin
millî gelirine, geleceğine, sanayileşmesine hiçbir katkısı olmaması, bizi, son
derece üzüntü içine sokmuştur ve ülkemizin geleceği, maalesef, geçmiş
dönemlerde -Osmanlının son dönemi de dahil- peşkeş çekilmiştir. Değerli arkadaşlar, benim buradan arz etmek istediğim
konu şudur: Evet, doğru bu yasa teklifi getirildi. Bu, Karsımızda var,
Siirtimizde var, Şereflikoçhisarımızda var. Ankara Milletvekillerimizden Saffet
Arıkan Bedük Beyin de, bu noktada, zannediyorum, kanun teklifinin maddelerinde
konuşması olacak; kendisinin, Şereflikoçhisar'la ve Ankara'yla ilgili
hassasiyetini de çok iyi biliyorum. Şereflikoçhisar da, hiç şüphesiz ki, en
fazla göç veren bir yerdir, yatırımların olmadığı bir yerdir; hele son dönemde
yatırım almamıştır, bunu da üzülerek söylüyorum. İnşallah, bu olay, oradaki
iptidaî bir olguyu yıkar ve umarım ki, bu yasayla, orada, özel teşebbüsü
özendirilerek, müteşebbis bir noktaya gelmesi sağlanır. Arkadaşlar, kaldı ki, müteşebbis bir noktaya
gelebilmesini arz etmemdeki sebep şudur: Maden sektöründe, bugün, toplumumuzun
çalışan kesiminin yaklaşık olarak yüzde 1'i, 180 000'e yakın insanımız
çalışmaktadır. Son dönemlerde, son iki, üç yılda, maalesef, yeraltı
zenginliklerimizde veya maden sektöründe istihdam sahamızda artma olmamıştır;
yüzde 24, yüzde 25 gerileme olmuştur. Bu da, hükümetin dikkatine sunulur. Yani,
aslında, bu sektörde, her geçen gün yüzde 1 istihdam değil de, bu rezervimize
göre, bu potansiyelimize göre, yüzde 2, yüzde 5 bir istihdam sahası olması
gerekirken, istihdam sahamızda yüzde 24 nispetinde gerileme olmuştur. Bu da,
Anasol-M hükümetinin dikkate alması gereken çok önemli bir unsurdur. Bakın, ben, meseleye daha başka bir perspektifle bakmak
istiyorum. Huzurunuzda arz ediyorum, bugün, eğer, biz yeraltı rezervlerimizi
tam manasıyla, az önce söylediğim değerlere göre, kullanabilecek olsak, bırakın
onu, tam kullanmasak da, yüzde 50'sini veya yüzde 25'ini kullanabilecek olsak
bile, bugün, istihdam noktasında, yüzde 25'ini kullanmamız halinde, yaklaşık
olarak 2 milyon insanın iş sahası bulması anlamına geliyor arkadaşlar.
Türkiye'nin önünde ciddî bir madde var; yeraltı zenginliklerimiz, metamız var.
Zenginliğimiz çok büyük; ama, bunu kullanmak da hükümetlerin başarısıyla çok
orantılı, çok paralel bir olay. Umarım ki, bu olay gerçekleşir ve
Şereflikoçhisar da, inşallah, bu güzel oluşumdan, bu güzel sonuçtan nasibini
alır ve ben, buradan, tekrar seslenmek istiyorum; inşallah yeraltı
zenginliklerimizi en iyi şekilde kullanır... Yeraltı zenginliklerimizle ilgili az önce arz ettiğim 2
trilyon doları, bir daha tekrar ifade ederken, bunun ancak binde 1'ini, biz,
Türkiye olarak kullanabiliyoruz. Yani, yeraltı zenginliklerimizden ihraç
payımız veya Türkiye'nin millî gelirinde payı, üzülerek söylüyorum, binde 1
nispetindedir. Bunun, gelişmiş ülkelerdeki payı yüzde 15'tir kesinlikle. Biz,
eğer, yüzde 15 seviyesine çıkabilsek, bugün, Türkiye olarak içborcumuzu,
dışborcumuzu tamamıyla tasfiye ederiz arkadaşlar; bu da rakamlarla sarih -afakî
bir ifade değil bu söylediğim- rakamlarla ortada. Eğer, biz, gelişmiş ülkeler
gibi, bırakın yüzde 15'i, yüzde 10 nispetinde yeraltı zenginliklerimizi
kullanabilecek olsak, hiç şüphesiz ki, biz, dışborçlarımızı ve içborçlarımızı
tasfiye ederiz. Türkiye'nin önünde böyle bir gerçek var. Anasol-M hükümetinin
de, bu gerçeğe, en ciddî manada bir neşter vurması şart. Eğer,
vurabiliyorsanız, açık söylüyorum, biz Doğru Yol Partisi olarak, her zaman bu
yasaların yanındayız, emrindeyiz. Bu yasa taklifinin başlangıç olarak gelmesi
bile, Aydın Tümen Beyin, İsmail Köse Beyin gruplarının getirmesi bile, tekrar
ifade ediyorum, çok büyük bir şanstır. Bunu gündeme getirdikleri için, tekrar
teşekkür etmek istiyorum; çünkü, gerçekten, Maden Yasası, Türkiye için çok
önemlidir. Bugüne kadar, Türkiye gerçeklerini bildiğimiz halde, köklü
değişiklikleri maalesef, bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Kesinlikle Meclis tek
yumruk, tek vücut olsun, bu yasa da, buna öncelik teşkil etsin, simge teşkil
etsin; gelin, biz bunu çözmeye çalışalım. Değerli arkadaşlar, fazla vaktinizi almak istemiyorum.
Çıkacak yasanın, memleketimize, milletimize hayırlı olmasını dilerken; bu
yasamızın, yeraltı zenginliklerimizle birlikte, ülkemizin gelişmesini,
ülkemizin büyümesini, büyük bir Türkiye olmasını, yeraltı zenginliklerimizin en
iyi şekilde kullanılmasını, yeraltı zenginliklerimizin kullanılarak millî
gelirimize ve geleceğimize en iyi şekilde ikbal teşkil etmesinı, istikbal
teşkil etmesini gönülden arzu ediyorum. Anasol-M Hükümetinin getireceği bu tür
kanun tekliflerinde her zaman Doğru Yol Partisi olarak yanınızda yer
alınacağını bir kez daha arz ediyorum. Bu teklifi getirenlere teşekkür ediyorum, iktidara
teşekkür ediyorum, tüm destekleyenlere teşekkür ediyorum, Sayın Bakana da -genç
ve böyle yakışıklı bakanımız- yeni görevinde başarılar diliyoruz; bize de iyi
baksın. Saygılarımı sunuyorum, hürmet ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya. Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi şahısları adına söz taleplerini arz ediyorum.
Sayın Tümen, Sayın Genç, Sayın Arıkan Bedük. İlk söz, Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e ait. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Görüşmeyeceksiniz. Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tuzda tekelin kaldırılmasına ilişkin kanun teklifi üzerinde
kişisel söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, bir iki tane usulî meseleyi belirtmek istiyorum.
Sayın Başkan, biraz önce ANAP Grubu adına konuşan Sayın Nejat Arseven, bana
göre ANAP Grubu adına konuşamaz; çünkü, İçtüzüğümüzün 64 üncü maddesinde
"Başkan ve Başkanvekilleri Meclisteki tartışmalara katılmazlar"
denir. Birleşimi yönetmediği zaman da oyunun rengini belirtmek üzere çıkıp
konuşabilir. Şimdi, eğer bir Meclis Başkanı veya Başkanvekili İçtüzüğü
dinlemezse, o zaman nasıl olur bu uygulamalar? Bu İçtüzüğün bir değeri olması
lazım. Değerli milletvekilleri, biz bunları söyledikten sonra,
birilerinin, bunları öğrenmesi lazım. Şimdi, biraz önce yerimden belirttim değerli
milletvekilleri. İki tane değerli arkadaşımız teklif vermişler; birisi Sayın
İsmail Köse, birisi Sayın Aydın Tümen. Rapor o kadar kötü düzenlenmiş ki, önce,
tekliflerin üst üste yazılması lazımdı, ondan sonra komisyonumuzun bunu
incelemesi ve komisyon raporunun yer alması lazımdı ve ondan sonra da,
komisyonun kabul ettiği metnin yazılması lazımdı. O kadar karma karışık
yapılmış, komisyon raporu ileriye kaymış, araya teklif girmiş ve arkasından da,
bizim şu anda müzakere ettiğimiz metinde de "Maden Kanununda Değişiklik
Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun
Teklifi" deniliyor; kanun teklifi değil ki" kaldırılmasına ilişkin şu
komisyonun raporu" denilmesi lazım; yani, bunlar önemli şeyler. Bunları
okumadan tutanağa ekliyoruz; ama, bu şekilde düzeltilmesi lazım. Sayın Başkana biraz önce söyledim, kendisi doğrusunuz
veya yanlışsınız diye bir şey demedi. Halbuki, "doğrusunuz, bu şekilde
düzeltme yapmamız lazım" demesi lazımdı; ama, sözler bizden çıkınca pek
değer ifade etmiyor. Değerli milletvekilleri, benim, bu kanun teklifi
üzerinde söz almamın nedeni, bizim bölgemizde, Tunceli'de, Pülümür'de dört
yerde çok kaliteli tuz dağları var; ama, terör o kadar büyük bir tahribat yaptı
ki, bu tuz dağları uzun zaman metruk kaldı ve şimdi belediye aldı bunları.
Belediye, tekel idaresinden, herhalde Bakanlar Kurulu kararıyla, 10 yıllığına
kiraladı. Şimdi, bu kanun teklifiyle tuzda tekel kaldırılıyor,
Maden Kanunu kapsamına alınıyor. Dolayısıyla, belediye bunları kiralarken, iki
yeni mükellefiyet gelecek burada; birisi, yüzde 5 devlet hakkı, yüzde 5 de
Madencilik Fonu hakkı dolayısıyla, belediyeye ek bir külfet geliyor. Bence, bu,
yerinde bir davranış değil. Bir de, bazı yerlerde, köye hizmet getirme
birlikleri bu tuz işletmelerini yapıyorlar, özellikle doğu ve güneydoğu
bölgelerinde. Bence, bunların da düşünülmesi lazımdı. Böyle, terörün olduğu
yerlerde, zaten fertler tarafından işletilmeyen, metruk kalan bu yerlerde,
belediyeler hem üç beş kuruş para kazanmak hem de bazı işsiz vatandaşlara iş
bulmak konusunda -çok da kıt kaynaklara sahip oldukları için- bu tuz
işletmelerine bir kolaylık sağlayıp, hiç olmazsa -Sayın Komisyon ve hükümet katılırsa, bir önerge de verdim-
bunların kira sözleşmeleri süresince, kiraladıkları bu yerler, yüzde 5 Maden
Fonundan, yüzde 5 de devlet hakkından muaf tutulmaları... Ayrıca, tabiî, bu
tasarıya göre, geçici maddelerle, eski ruhsatların hepsi iptal ediliyor;
herhalde, yeni yeni ruhsatlar alacaklar, yeni yeni harçlar ödeyecekler;
bunlardan da muaf tutulurlarsa daha iyi olacağına inanıyorum. Tabiî, tuzdaki tekeli kaldırmak doğru mudur değil
midir, bunu uygulamalar gösterecektir. Her şeyi özelleştiriyoruz; inşallah,
özel sektörümüz, güzel sektörümüz iyi hizmetler yapar, rekabete açılır,
rekabette de, özellikle tuz gibi, insanların gıdasında çok önemli bir rol
oynayan bir madde en iyi şekilde üretilir, temiz şekilde üretilir. Fiyat
rekabeti de olunca, fiyatlar belli bir seviyede oturur. Benim özellikle vurgulamak istediğim, bizim Pülümür
bölgesindeki tuz kadar kaliteli bir tuz yok; ben, o beyazlıkta başka bir yerde
tuz görmedim. İnşallah, bu kanun çıktıktan sonra oralara talip çıkar, oralara
da ciddî bir işletmecilik girer. Dolayısıyla da bölgeye kazanç getirici bir
faaliyet girer. Biliyoruz, terör yavaş yavaş kalktı, kalkınca da tabiî
bu yerlere yeni yeni birtakım şeyler yapmak lazım; işte, iş sahaları açmak
lazım... Sayın hükümetimize de her vesileyle dile getiriyoruz, rica ediyoruz.
Terörün yumuşadığı bu bölgelerde, devletin zaten hiçbir yatırımı yok -ben kendi
ilimi kastediyorum- hiçbir fabrika yok. Hiç olmazsa, bu köye dönüş projesine
biraz para aktarılmak suretiyle, bu insanlardan, köye dönmeleri konusunda bize
talepte bulunan arkadaşlarımız var; bunlara bir kolaylık sağlansın. Yeniden
olağanüstü hal geliyor. Değerli milletvekilleri, vatandaşların o kadar değişik
talepleriyle karşılaşıyorum ki, mesela Pülümür'ün Boğalı Köyünden bir vatandaş
bana telefon ediyor, diyor ki: "Ben, deprem evimde kalıyorum, büyükbaş
hayvan besliyorum, hayvanlarımı oraya getirmişim." Jandarma "hayır,
burada, bu evinde kalmayacaksın, gideceksin, orada, karşıda, 5 kilometre
ileride çadır kuracaksın" diyor.
Yani, olağanüstü halin bölgede yarattığı sıkıntıları bu vesileyle de
belirtmek istiyorum. Diliyorum ki, bu sıkıntıları gidereceğiz. Fazla zamanınızı almak da istemiyorum. Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Son sözü vermeden evvel, Sayın Genç'in Sayın Nejat
Arseven'in grup adına konuşmasına
itirazıyla ilgili Başkanlık Divanının tutumunu arz etmek istiyorum. Elimizde, Anayasa Mahkemesinin 1970/32 esas 1971/22
karar sayılı bir kararı var; burada, şöyle deniyor: "Anayasa, yasama
meclisleri başkan ve başkanvekillerinin görüşmelerde tarafsız kalmalarını
öngörmüş ve bu konuyu, 84 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan -ki, Sayın
Genç ona işaret etmişti- 'başkanlar ve başkanvekilleri üyesi bulundukları
siyasî partilerin veya siyasî parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi
içinde ve dışındaki faaliyetlerine ve görevlerinin yerine getirilmesini
gerektiren haller dışında Meclis tartışmalarına katılamazlar -bu, Anayasamızda
da ifadesini bulmaktadır- Başkan oy kullanamaz' hükümleriyle saptamıştır."
Bu tespitten sonra şöyle deniyor:
"Başkanvekillerinin oturumlara başkanlık etmedikleri zamanlarda da Meclis
tartışmalarına katılmamaları, onları, yasama meclisi üyesi olmalarından gelen
asıl hak ve yetkilerini kullanma olanağından yoksun bırakmak demek olur ki,
böyle bir tutum, Anayasanın 88,89,90 ve 91 inci maddeleriyle bağdaştırılmaz.
" Bizim uygulamamız, Anayasa Mahkemesinin bu görüşünden
hareketledir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, o, 1961
Anayasasına göredir. Bu, 1982 Anayasasına göre. BAŞKAN - Hüküm aynı. Benim yorumum bu, katılmayabilirsiniz. Ben, Sayın
Meclise yorumumu arz etmek için söyledim, zatıâlinize cevap vermek için değil. Son sözü vermeden evvel Sayın Bakana söz veriyorum. Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 20 dakika. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 399 sıra sayılı
kanun teklifi üzerinde Hükümet adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. 3078 sayılı Tuz Kanunu 1936 yılında çıkarılmış olup, bu
kanuna göre, tuz, devlet tekeli altında işletilmiştir. Kanun, her ne kadar
devletin işletmediği veya işletmesinden vazgeçtiği tuzları ihraç etmek
şartıyla, Bakanlar Kurulu kararıyla özel sektör tarafından işletilmesine imkân
sağlamış ise de, özel sektörün tuz üretim alanına ilgisi sağlanamamıştır. Ülkemiz de, tuz potansiyeli açısından oldukça zengin
ülkeler arasındadır. Bu potansiyeli, deniz tuzları, göl tuzları, kaya tuzları
ve kaynak tuzları oluşturur. Türkiye'nin kurulu yıllık tuzla kapasitesi, deniz
tuzlaları yılda 600 000 ton, göl tuzlaları yılda 1 500 000 ton, kaya tuzlaları
100 000 ton, kaynak tuzlaları ise 40 000 ton; toplam 2 240 000 ton
civarındadır. Ülkemizde tuz üretiminin uzun yıllardır önemli bir
artış gösterdiği söylenemez. 1980 yılında 1 200 000 ton civarında olan üretim,
1992 yılında 1 400 000 tona yükselmiştir, günümüzde ise 2 000 000 ton
civarındadır. Bu üretimin önemli bir kısmı, Tuz Gölündeki tuzlalar ile Çamaltı
tuzlalarında, daha az bir kısmı ise Ayvalık (20 000 ton), 5 adet kaya tuzu;
Yozgat, Çankırı, Kars, Kırşehir tuzlalarından (90 000 ton) ve kaynak
tuzlalarından (20 000 ton), Tekel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır. Ülkemizin en önemli tuz kaynaklarının başında,
hepimizin bildiği gibi Tuz Gölü gelmektedir. Bu gölde, Yavşan, Kaldırım ve
Kayacık tuzlalarında üretim yapılmaktadır. Bu üç tuzlanın, mevcut tesislerle
üretim kapasitesi 1 500 000 ton civarındadır. Halbuki, Tuz Gölünün yıllık tuz
oluşabilme kapasitesi 200 000 000 ton olarak hesaplanmaktadır. Bu miktar, dünya
tüketiminin yüzde 15'ine tekabül eden yüksek bir potansiyeli oluşturmaktadır. Günümüzün değişen şartlarında, devletin tekelini
getiren 3078 sayılı Tuz Kanunu yetersiz kalmıştır. Tuzun, 3213 sayılı Maden
Kanununa dahil edilmesi, böylece üretim faaliyetlerinin bu kanun hükümlerine
göre yürütülmesiyle devlet tekeli kaldırılacak, ruhsat alınması işlemleri basitleştirilecek,
bürokratik işlemler azaltılacaktır. Kanunla, Tekel Genel Müdürlüğünün üretim
yaptığı tuzlalarla ilgili hakları korunacak ve 3213 sayılı Maden Kanunu
hükümlerine göre, özel sektörle eşit şartlarda faaliyetlerini
sürdürebilecektir. Bu kapsamda, Tekel Genel Müdürlüğü, ruhsatını kendisi
kullanabileceği gibi, yerli ve yabancı özel sektörle ortaklık kurabilecek,
rödovans anlaşmaları yapabilecek veya haklarını bir başka kişi veya kuruluşa
tamamen devredebilecektir. Kanunla, sektörde halen üretim yapan özel sektörün
hakları korunduğu gibi, yeni ruhsatlar alabilmeleri de imkân dahilinde
olacaktır. Yerli ve yabancı özel sektörün tuz üretim alanına
girmesiyle, rekabetin ve üretimin artarak kalitenin yükselmesi beklenmektedir.
Üretim artışının, ülkeye sağlayacağı ekonomik faydalar yanında, bölgesel
kalkınmaya ve istihdama önemli katkıları olacaktır. Tuz üreticilerinin de diğer madenciler gibi 3213 sayılı
Maden Kanunu hükümlerine göre bilanço brüt gelirleri üzerinden ödeyecekleri
yüzde 5 devlet hakkı ve yüzde 5 Madencilik Fonu payıyla devletin gelirleri
artacak, yine aynı şekilde, belediyelere ödenecek yüzde 2'lik payla, yerel
yönetimlerin hizmetlerine ve yöre halkının refahına katkı sağlanacaktır. Diğer
taraftan, arama ve ön işletme ruhsat döneminde tesis edilen irtifak veya intifa
hakkının kullanılmasına bağlı olarak yapılan madencilik faaliyetlerine yönelik
tesis ve yapılar, irtifak hakkı ön işletme ruhsat süresi sona erince
kullanılmamakta, madencilik faaliyeti kesintiye uğramaktadır. Madencilik
faaliyetlerini sürekli kılmak amacıyla, ön işletme ve işletme safhasında da
intifa veya irtifak hakkının tanınmasını temin etmek için, 3213 sayılı Maden
Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılması, madenciliğe
önemli ölçüde fayda sağlayacaktır. Grupları adına konuşan değerli milletvekillerimiz Zeki
Çelik, Nejat Arseven, Aydın Tümen, Saffet Kaya arkadaşlarıma huzurlarınızda
teşekkür ediyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ve İsmail Köse... ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Sayın İsmail Köseye, özellikle, teklifinden dolayı da teşekkür ediyorum. Şahsî
düşüncelerini dile getiren bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Çabuk unuttunuz... ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Sayın İsmail Köse, sizi unutmamız mümkün değil. Çok teşekkür ediyorum... Ayrıca, konuşmacı arkadaşlarım, özellikle, Peçenek
Barajına değindiler. Bu konuyla ilgili, müsaade ederseniz, kendilerine, cevap
niteliğinde, küçük bir açıklamada bulunmak istiyorum. Peçenek Barajının 22 trilyon lira keşif bedeli var.
Kati projesi hazırlanmıştır. Şu anda, tabiî ki, yüzde 10 bulunduğu takdirde,
yani, 2,2 trilyon lira ödenek bulunduğu takdirde ihale yapılabilecek şekle
gelmiştir. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu bütün arkadaşlarımız biliyorlar.
Ödenek yetersizliği nedeniyle ihale edilememiştir; ancak, 2,2 trilyon lira
bulma konusunda, çok değerli Ankara Milletvekillerim de bana yardımcı
olurlarsa, ihalesini Bakanlık olarak yapacak hale geldik. Ödenek bulunduğu
takdirde ihalesi yapılacaktır. Sayın Milletvekili Kamer Genç Bey komisyon raporu
üzerinde konuştular. Mevcut kanun teklifleri birleştirilerek, komisyonda, Maden
Kanunu formatına uydurularak düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, o, dile
getirdiği konuyla ilgili olarak da, ben kısa bir açıklama yapma gereğini
duydum. Daha detaylı açıklamayı, gerektiğinde, herhalde, komisyon başkanı
arkadaşım, komisyon üyesi arkadaşım yaparlar. KAMER GENÇ (Tunceli) - Düzenlenmiş; ama, yanlış
düzenleme. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1995 Yılı Geçiş Programı İcra Planı 59
Numaralı Tedbirde, aynen "3213 sayılı Maden Kanunu, Tuz Kanunu ve Taş
Ocakları Nizamnamesiyle ilgili hususları da kapsayacak şekilde yeniden
düzenlemeye yönelik çalışmalar yapılacaktır" denilmiş ve tedbir, yıllık
icra planlarında devamlı yer almıştır. Tuz Kanununda yer alan hususların Maden
Kanununa aktarılması çalışmalarına başlanılmış, değişik tarihlerde kanun
tasarıları hazırlanmış, ancak, bugüne kadar kanunlaşamamıştır. Dolayısıyla, bu
teklifin kanunlaşmasıyla Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan bir
tedbirin de gereği yapılmış olacaktır. Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum,
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum. Son konuşma, şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın
Saffet Arıkan Bedük'e ait. Buyurun Sayın Bedük. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, bu kanun tekliflerini gündeme getiren ve
fevkalade önemli olduğuna inandığım bu düzenlemeyi şu anda görüşmeye imkân
verdikleri için arkadaşlarıma, Sayın Tümen'e, Sayın Köse'ye teşekkür ediyorum
ve hükümetin yaklaşımını da olumlu olarak değerlendiriyorum. Doğru Yol Partisi olarak da, biz, zaten, bu kanun
teklifinin, bu tasarının, bu düzenlemenin uzun bir zamandan beri,
gerçekleştirilmesini arzu ediyorduk. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının
düzenlenmesi sırasında, Tuz Kanununun ortadan kaldırılması ve Maden Kanunu
kapsamına alınmasıyla ilgili olarak bir tavsiye kararı vardı ve nitekim, o
tavsiyeyle birlikte birkısım teklifler de yapılmıştı; ama, ne yazık ki, burada
görüşme fırsatı bulunamamıştı. Bugün bunu gündeme getirmekle ve bu görüşmeye
imkân sağlamakla, gerçekten, önemli bir eksikliği gidermiş oluyoruz. Değerli milletvekilleri, ülkemizin, gerçekten, yeraltı
zenginlikleri bakımından en fazla zengin olan bir ülke olduğunu gözden uzak
tutmamak lazım; ama, 2 trilyon dolar yeraltı zenginliğine sahip olan, varlığı
bulunan ülkemiz, maalesef, yeraltı zenginliklerini ve madenleri istenilen
anlamda kullanamamakta ve dolayısıyla, bunlar, ekonomiye katkı sağlayacak bir
noktaya getirilememektedir. İşte, bu, bir eksiklikti ve halen de bu eksiklikler
devam ediyor. Nitekim, 2 trilyon varlığa karşılık 2 milyar dolarlık yeraltı
zenginliklerinden ve madenlerinden istifade edebiliyoruz. Oysa, içerisinde
bulunduğumuz ekonomik şartlar itibariyle ve madenin de daha ziyade kırsalda
olduğunu dikkate aldığımızda, kırsal bölgede yaşayan köylümüzün, çiftçimizin ve
vatandaşlarımızın yeni birkısım alternatif ürünler elde etme, gelir
kaynaklarını sağlama noktasında birkısım arayışlara girme mecburiyetimiz ortaya
çıkmıştır. Nitekim, köylünün durumunu gördük; köylü, gerçekten güç durumda.
Esnaf, sanatkârların durumu keza aynı şekilde; güç durumdalar. O halde,
alternatif ürün ne olmalıdır; yeraltı zenginliklerinin, özellikle
madenlerimizin istenilen anlamda işletilmesi, kullanılması ve ihracata dönük
olarak özellikle birkısım düzenlemelerin ve hizmetlerin yapılması bir ihtiyaç
olarak gündeme gelmiştir. O sebeple, bu kanun teklifi, bir taraftan genel
ekonomiyi doğrudan doğruya etkileyeceği gibi, bir taraftan da bölgesel bazda,
özellikle, Ankara Milletvekili olarak temsil ettiğim ve bundan da şeref
duyduğum, Şereflikoçhisar bölgesini de çok yakından ilgilendirdiğini ve bu
bölgeye büyük hizmetler olacağı inancını taşıyorum. Değerli milletvekilleri, Tuz Gölü, dünyanın en büyük
ikinci tuz rezervine sahip, üretimine müsait bir göl. Tuz Gölü böyle bir göl;
ama, ne yazık ki, biraz evvel Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, 200 000 000
ton tuzun bulunduğu Tuz Gölünden şu anda 1 000 000 ton alınabilmektedir.
İçerisinde bulunduğumuz ekonomik şartlar ve dışarıya avuç açtığımız bir
dönemde, böyle bir kaynağı ekonomiye kazandırma, gerçekten, fevkalade önemli. O
sebeple de, bir an evvel yasalaşması gerektiğini ifade ediyoruz. Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Tabiî ki, işin
başlangıcında, tuz madeni, Tuz Kanunuyla, Maden Kanununun dışında mütalaa
edilmiş. "Tuz hariç, bunun dışında bütün madenler Maden Kanununa
tabidir" denilmiş. Tuz kanuna tabi olunca, Tekel gündeme gelmiş. Tabiî ki,
Tekel, bugüne kadar yapmış olduğu hizmetleriyle, tuzdan yeteri kadar olmasa
bile, gerçekten, ekonomiye kazandırması, sosyal hayatımıza, ihtiyaçların
giderilmesi açısından emeği olmuştur. Onun için de, Tekelde özellikle tuz
sektöründe çalışan bütün personele ve bugüne kadar çalışmış olan herkese
teşekkür ediyorum; ama, günümüz şartlarında, artık, tuz, maden kapsamına
girmesiyle birlikte, hem ekonomiye katkı sağlayacak hem de bölgesel bazda,
mutlak surette birkısım ihtiyaçları gidermiş olacaktır. Bu ihtiyaçlar nelerdir; mesela, Şereflikoçhisar'da
büyük bir tuz kaynağımız (Tuz Gölü) var, tuz üretimi var; ama, maalesef,
belediye, gerek altyapı ve gerekse üstyapıyla ilgili hizmetlerini giderebilecek,
fakirlik düzeyinde sayılabilecek bir gelirden yoksun. Oraya herhangi bir
şekilde bir imkân gitmemekte, sağlanmamaktadır. Oysa, bu kanun teklifiyle
birlikte, özellikle belediyemize yüzde 2 nispetinde bir gelir sağlanmış olacak.
Böylece, Şereflikoçhisar'ın yerel ve müşterek ihtiyaçlarının giderilmesi
istikametinde bir katkıda bulunulmuş olunacaktır. Ancak, benim üzerinde durduğum nokta var ve yıllarca bu
ilde valilik yapmış olan bir arkadaşınız olarak da özellikle seslenmek
istiyorum ve Sayın Bakanımıza da hatırlatmak istiyorum. Tuz Gölü'nün son derece
önemli meseleleri var. Bu kadar önemli, gerçekten ekonomiye kazandırılması
bakımdan, bölgesel bakımdan, insanlarımıza katkı sağlayacağını söylemekle
birlikte, buranın sorunları üzerinde durmayı ve hükümetin de bir an evvel
bununla ilgili birkısım çözümler bulması gerektiğini özellikle hatırlatmak
istiyorum. 1977 yılından itibaren Konya'nın ana tahliye kanalının
buradan geçmesi sebebiyle, maalesef, Tuz Gölü kirlenme noktasına gelmiştir.
Birkısım kimyasal atıkların ve artıkların burada bataklığa neden olduğu gibi,
deterjandan tutun da değişik birkısım kimyasal maddelerin buraya akıtılmasıyla
birlikte, doğrudan doğruya, Tuz Gölünün, burada üretilen tuzu kalite ve
standart itibariyle bozduğu gibi, bu, bölgede birkısım çevre sorunlarını da
gündeme getirmektedir. Bu itibarla, bu kanalın mutlak surette buradan alınması
gerekir. Kanal yapılmış, kanalın yapılmasıyla birlikte bir erozyon başlamış ve
böylece, erozyonla birlikte, Tuz Gölü dolma tehlikesiyle karşı kaşıya kalmış.
Bir taraftan kirlilik, bir taraftan erozyon, bir taraftan da Konya'dan gelen
atıksu kanallarının suları buraya akıyor ve dolayısıyla, Şereflikoçhisar'ın da,
keza, aynı şekilde, sıkıntısı gündeme gelmiş oluyor. İşte, benim üzerinde
durduğum nokta, üretimi daha üst seviyeye çıkarmak mümkün iken, maalesef, işte,
burada havuzlama sistemi yapıldığından dolayı maliyet artıyor. Maliyet arttığı
zaman, 35 dolar/ ton olarak hesapladığımızda, dışarıdan alım 25 dolar/ ton,
özellikle ithal ediliyor tuz. Dolayısıyla, bizim Şereflikoçhisarımızın hem
tuzunun maliyeti artıyor hem kalite standardına menfi yönde etki yapmış oluyor.
Oysa, hem yurtiçi hem yurtdışı bakımından, ihracat bakımından da önemli bir
gelir kaynağı olarak düşündüğümüz bu mamul maddemizi, bu hammaddemizi, bu
kaynağımızı, gerçekten, en iyi şartlarda düzenleme ihtiyacı gündemdedir ve
olmalıdır; devlet bütçesine de son derece önemli ölçüde imkân sağlayacaktır. Değerli arkadaşlar, üretimde sıkıntısı vardır. Yine,
Tuz Gölü, Tekelin bütçesine ve ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlamasına
karşın, her türlü külfetini çekmek zorunda kalan Şereflikoçhisarlıların
işsizliği, geri kalmışlığı da gündemdedir. Buraya organize sanayi bölgesi
açılması hususunda bir program çalışması yapıldı. Şu anda da programda; ama, ne
yazık ki, özel sektör buraya gelmiyor. Özellikle, özel sektöre seslenmek
istiyorum, Türkiye'deki bütün özel sektöre, hatta yabancı özel sektörlere de
seslenmek istiyorum; ümit ediyorum ki, Tuz Gölünün, özellikle tuz üretiminin
maden kapsamına alınmasından sonra, organize sanayi bölgesinde açacakları ve
yapacakları birkısım yatırımlarla, hem teşvik indirimlerinden yararlanmış
olacaklar hem de Şereflikoçhisar'daki işsizliğin giderilmesine imkân sağlamış
olacaklardır. Onun için diyorum ki, organize sanayi bölgesinin de, keza, aynı
şekilde takviye edilmesi gerekir. Sayın Bakanımıza, yine, ben, birkaç çözüm ifade etmek
istiyorum. Madencilik kapsamına girdikten sonra birkısım sıkıntıları
yaşayacağımızı biraz evvel ifade ettim. Çözüm var; çözüm ne; çözüm, özellikle,
buradaki Konya kanalının başka bir yere aktarılması, modern arıtma
sistemlerinin mutlak surette gerçekleştirilmesi. Bunun için para bulamayız
demeyin; çünkü, bulacağınız ve buraya yatıracağınız ödenekle, yatırım tutarıyla
özellikle tuzdan elde edeceğiniz gelir arasında eğer bir mukayese yapılırsa,
çok daha fazla gelir elde etmiş olacaksınız. O sebeple, Konya'nın atıksularıyla
ilgili, arıtma sistemleriyle ilgili modern sistemlerin gerçekleştirilmesi,
kanalların kesinlikle ortadan kaldırılması ve Tuz Gölünde kirlilik yaratacak o
sistemi tamamen ortadan kaldırmak gerekir ve yine, Şereflikoçhisar'ın bu
bölgedeki hem sulamasıyla ilgili hem içmesuyunun karşılanmasıyla ilgili hem de
birkısım suların buraya akıtılmasını sağlayacak Peçenek barajının, mutlak
surette gerçekleştirilmesi lazım. Sayın Bakanımız, her ne kadar 2 trilyonluk bir
ödenekten bahsediyor ise de, ümit ediyorum ki, yeni göreve başlayan Sayın
Bakanımız, ilk iş olarak, Şereflikoçhisar'a bu hizmet için, yeteri kadar
ödeneği bulacaktır; çünkü, kaynak mı arıyorsunuz; işte, kaynak, bu yapacağınız
yatırımdan elde edeceğiniz gelir olur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen toparlayınız. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, Şereflikoçhisar-Aksaray atıksuları da, yine, bu bağlamda
çözümlenebilecektir; çünkü, Karapınar Hotamış Gölü baraj haline getirildiğinde,
keza, aynı şekilde, kirliliği de önleyecektir ve yine, Konya'nın atıksularıyla
birlikte gölün kalite ve standardını da artırmış olacaktır. Değerli milletvekilleri, tuzun daha kaliteli ve
standardı yüksek ürün olarak elde edilmesini temin etmek ve ihracatını da
gerçekleştirebilmek maksadıyla özelleştirilmesinin ve özel sektör tarafından
işletilmesinin fevkalade önemli bir hizmet olacağı inancını taşıyor; bu kanun
teklifini, Doğru Yol Partisi olarak desteklediğimizi belirtiyor, bizim de,
Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planındaki hedeflerimizin arasında olduğunu ifade
ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük. Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlandı. Şimdi, sorulara geçiyoruz. İlk soru Sayın Bedük'e ait. Buyurun Sayın Bedük. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım,
delaletinizle Sayın Bakanıma biraz evvelki konuşmamda ifade ettiğim Peçenek
barajının bir an evvel gerçekleştirilmesi için ödenek temininde bize Ankara
milletvekilleri olarak düşen bir görev varsa, istediğiniz yere gidelim, hem de
sizi de beraberimize alalım ve böylece bu işi gerçekleştirelim; çünkü, siz
hükümetsiniz ve siz bakansınız, özellikle ilk defa, daha yeni başladınız bu
göreve, Peçenek barajını yapmak size nasip olsun diyorum ve temenni ediyorum ki
bunu gerçekleştirirsiniz; onu bekliyoruz. İkinci sorum da, Konya atıksularının ortadan
kaldırılması ve kanalların düzenlenmesi, erozyonu da önlemek bakımından, bugüne
kadar, devlet bütçesinden buraya trilyonlarca ödenek sarf edildi; ama ne yazık
ki, ne erozyon önlenebildi ne de kirlilik önlenebildi. Bununla ilgili çalışmalarda
Çevre Bakanlığıyla da eğer bir koordine etme imkânınız olursa, ümit ediyorum
ki, hedefe ulaşmış olacaksınız. Size, bu konuda herhangi bir konu intikal etti
mi? Enerji Bakanı olarak özellikle kirliliği ortadan kaldıracak bir düzenleme
düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmalarınız var mı? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Nidai Seven; buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum. Doğu Anadolu'da, özellikle kaya tuzlarına ait yataklar
mevcuttur. Tuz yataklarının geleceğinin teminat altına alınması ve bölge
ekonomisine katkı sağlanması için ne gibi projeleriniz mevcuttur? İkinci sorum, Ağrı'daki maden yatakları için bir
envanteriniz var mıdır? Başta ponza yatakları olmak üzere mevcut rezervler için
ne gibi çalışmalar düşünmektesiniz? Üçüncü sorum, Yazıcı barajı ödenek beklemektedir. Murat
barajı ne zaman ihaleye verilecektir? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Akın; buyurun. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum: Şereflikoçhisar'da bulunan Tekele ait Tuz İşletmeleri,
Maden Kanununa dahil edilince özelleştirme kapsamına alınacaktır. Bilindiği
üzere, Şereflikoçhisar, oldukça geri bir yöremizdir. Bu işletmelerin -geçmişte,
Er-Demirin, özelleştirme kapsamında, Ticaret Odasına devredilmesi gibi-
Şereflikoçhisar Belediyesine, Ticaret Odasına ve bu tuz fabrikasında çalışan
işçilere devredilmesinin, buraların kalkınmasına ve çalışanlara bir katkı
olacağı düşüncesindeyiz. Bakanlar Kurulunda bunu sağlamanız, temin etmeniz
mümkün olacak mıdır? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Doğru, buyurun. REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma sormak istiyorum: Tokat-Yozgat yöresindeki Süreyya Bey Barajı bu bölge
için çok önemli yatırımlardan bir tanesidir, şu ana kadar çok fazla bir gelişme
olmamıştır. Bu barajın ne zaman bitirileceği noktasında bir soru önergem vardı,
cevap verilmesini arzu ediyorum. İkincisi, Yeşilırmak etrafında, Kazova ıslah projesi
noktasında, Yeşilırmak'ın geçmiş olduğu yerlerde çalışma yapılmaktaydı; fakat,
son iki yıldan beri hiçbir çalışma yapılmamıştır. İki sene önce burada büyük
bir sel felaketiyle karşılaşılmıştı. Çalışmalar, sel felaketiyle tekrar
karşılaşıldıktan sonra mı yapılacaktır? Bu noktadaki sorunun
cevaplandırılmasını istiyorum. Bir de, ayrıca, Erbaa'da, Kelkit'in yukarıhavza sulama
projesi vardır, buna da henüz başlanmamıştır. Bu noktada da cevap verilmesini
arzu ediyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Çelik, buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ederim. Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakandan şu
sorularıma cevap istiyorum: Birincisi, işsizlik sebebiyle çok büyük göç veren
Şereflikoçhisar'da zengin kömür, mermer, granit ve alçı yatakları olduğunu
biliyoruz. Bu tabiî kaynaklardan istifade edilmesi ve bunların harekete
geçirilmesiyle, Şereflikoçhisar'ın önemli bir madencilik merkezi olması söz
konusudur. Bu konuda, Bakanlık olarak ne tür bir çalışmaları var? Bu konuda
bizi bilgilendirirlerse memnun olacağız. İkincisi; BOTAŞ'ın, doğalgaz depolamasıyla ilgili, Tuz
Gölü domlarından istifade etmesiyle alakalı bir çalışması vardı. Burada
mühendislik çalışmalarının başlatılacağını ve olumlu sonuçlar alınması halinde,
doğalgazın depolanmasıyla ilgili depolar inşa edileceği ifade edilmişti. Bu
konudaki çalışmalar hangi safhadadır? Bu konuda bilgi edinmemizi sağlarlarsa
sevineceğim. Üçüncüsü; Ankara, Türkiye'nin başkenti, çok büyük su
ihtiyacı olan bir ilimiz. Eğer ileriye yönelik tedbirler alınmazsa, belki,
birkaç yıl sonra, Ankara'nın susuz kalması söz konusu olabilir. Ankara'ya su
temin edecek Gerede sistemiyle ilgili -tabiî ki, büyük bir yatırım
gerektiriyor- çalışmaları var mıdır? Son sorum: Sayın Bedük'ün de ifade ettiği gibi, Peçenek
Barajı, gerçekten -konuşmamda da ifade ettim- Şereflikoçhisar İlçemiz için çok
önemli bir yatırımdır. Bu konuda, Ankara milletvekilleri olarak, bize ne
düşüyorsa her zaman Sayın Bakanın yanında olduğumuzu ifade ediyor, saygılar
sunuyorum. BAŞKAN - Sayın Saffet Kaya, buyurun efendim. SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, delaletinizle,
Sayın Bakanımdan, bölgemle ilgili bir sualim olacak, beni bağışlarlarsa. Bölgemiz için Kura Nehri Projesi var. Kura Nehri
Projesi, 4 baraj üzerine inşa edilmesi noktasında, 1996 yılında Yüksek
Planlamanın kabulüyle Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiştir. Ardahan'da, şu
anda master çalışmalarının bitmesiyle birlikte, yatırım olmaması nedeniyle,
maalesef, hayatiyete geçirilmesi noktasında bir başlangıç yok. Bu noktada, Kura
Nehri Projesi kapsamında olan Burmadere, Durançam, Beşikkaya, Köroğlu
Barajlarının yapılması aşamasında, Sayın Bakanımızın himmetine, bölgemizin çok
büyük ihtiyacı var. Bu projeyi yıllardan beri bekliyoruz. Kaldı ki, 1996
yılında -tekrar söylüyorum- Plan ve Bütçe Komisyonundan özellikle çıkardığım
bir projedir. Bu konuda, Ardahan halkı adına, Sayın Bakanımızdan himmet
bekliyoruz. Saygı sunuyorum kendisine. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Toprak, buyurun. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum: Bilindiği üzere, Tuz Gölü, Aksaray İliyle de
örtüşmektedir. Özellikle Tuz Gölünün Sarayhan ve Altınkaya Beldeleriyle olan
sınırlarında kuzey ve doğu istikametinde Tuz Gölü havzasında bir genişleme söz
konusudur. Bu genişleme özel mülkiyete de sirayet etmiştir. Kuzey ve doğu
havzasında yüzlerce dönüm alan, Tuz Gölü havzası içerisinde kalmış ve
kullanılmamaktadır. Teklifle belli bir sınır çiziliyor. Acaba bu çizilen sınır
içerisinde kalan ve özel mülkiyete tabi arazilerle ilgili herhangi bir
düzenleme getirilmiş midir? Bu konuda ne tür bir düzenleme öngörülmektedir? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Son soru Sayın Ramazan Gül'e aittir. Buyurun efendim. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım, delaletinizle
Sayın Bakana arz etmek istiyorum. Baktım ki, arkadaşlarım, DSİ yatırımlarıyla ilgili
olarak da Sayın Bakana soru tevcih ediyorlar, ben de bu görüşten ilham alarak,
Sayın Bakanıma sorumu iletiyorum. Birincisi: Senirkent Üçüncü Kademe Sulama Projesi,. bu
seneki bütçe plan ve programına baktım ödenek son derece yetersiz, bu duruma
göre ancak 20 yılda biter. Keza, Gelendost ilçesi Çaltı Sulama Projesi de aynı
vaziyette. Bunun yanında, Keçiborlu Sulama Projesi de aynı durumda. Sayın Bakanım, bu, aşağı yukarı inşaatı 10 seneden beri
devam eden bir projedir. Bu projenin
bir an evvel bitmesi noktasında -zatıaliniz de yeni atandınız, hayırlı, uğurlu
olsun- buraya yeniden önem verir misiniz? Eğer, bu, böyle devam edecek olursa
çok kötü bir duruma düşer; çünkü, bazı inşaatlar çürümeye terk edilmiştir. Bu
millî kaynağımızın heder olma noktasında önem arz etmektedir. Bu konuda gerekli
hassasiyetin gösterileceğine inanıyorum. Şimdiden teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Mehmet Aslan da sonradan söz talep etmişler. Sayın Aslan, buyurun; çok kısa yalnız, lütfen... MEHMET ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu yöneltmek istiyorum. Ankaramızın su ihtiyacı, umumiyetle Kızılcahamam ve
Çamlıdere tarafında kurulmuş 4 tane baraj aracılığıyla karşılanıyor.
Kızılcahamam ve Çamlıdere yüksek dağlık vadide oluşan bir bölge, köylerimiz de
bu dağlık kısımlarda ve dere kenarlarında yerleşim olarak bulunmakta. Çıkan bir
yasayla, barajlara iki kilometre mesafedeki köylerimizde yapılaşma müsaadesi
bulunmamakta, buradaki insanlarımız büyük sıkıntı yaşamakta. Bu arazilerin ya
istimlak edilmesini ya da suya zarar vermeyecek, suyun kirlenmesini
sağlamayacak köylerimizde yapılaşma müsaadesinin verilmesini talep ediyorum
Sayın Bakanımızdan. Bir de, bu su, sanıyorum, Ankara Belediyesi ASKİ
aracılığıyla insanlarımıza parayla satılıyor; ama, bu sulardan oradaki
köylerimiz istifade edemiyor. Eskiden pirinç ekilirdi, meyvecilik yapılırdı,
tarım arazisi olarak kullanılırdı. Şimdi buralara su verilemediği için buradaki
bütün ağaçlar kurumakta, tarım arazisi olarak kullanılamamakta. En azından, bu
suyu alıp kullanan, parayla satan ASKİ'nin buradaki köylere maddî bir yardım
yapması mümkün mü diye Sayın Bakanımıza soruyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Bakan. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerekli açıklamalarda bulunan,
katkıda bulunan ve soru soran bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Takdir
buyurursunuz ki, Bakanlığımın diğer genel müdürlüklerini ilgilendiren, kanun
kapsamı dışında olan sorular da geldi. Milletvekili arkadaşlarımın sorduğu tüm
sorulara, daha detaylı, yazılı olarak cevap vereceğimi arz ediyorum. Çok teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: MADEN
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA VE TUZ KANUNUNUN YÜRÜRLÜKTEN
KALDIRILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ MADDE 1. - 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden
Kanununun 2 nci maddesinin 3382 sayılı Kanunla değişik Sanayi madenleri
başlıklı III numaralı bendinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "III. - SANAYİ MADENLERİ : Bileşiminde en az % 30 A12O3 ihtiva eden killer,
kaolen, şiforton, bentonit (İllit, loglinit, montmorillonit, notronit, saponit,
hektorit, baydilit), atapuljit, (Poligorskit), alünit (şap), sodyum, potasyum,
lityum, kalsiyum, magnezyum, klor, nitrat, iyot, flor, brom vb. tuzları,
vollastonit, talk, steattit, pirofillit, diatomit dunit, zeolit, sillimanit,
andaluzit, dumortiorit, disten (kyanit), fosfat, apatit, amyant, manyezit,
trona (tabiî soda), perlit, grafit, kükürt, flüorit, Kriyolit, Zımpara taşı
(Diyaspor), Barit Stronsiyum tuzu (Selestin), Kuvars, kuvarsit ve bileşiminde
en az % 99 SIO2 ihtiva eden kuvars kumu, bor tuzları (kolemanit, ulexit,
borasit, tinkal, pandermit) veya bünyesinde en az % 10 B2O3 bulunan diğer bor
mineralleri, feldispat (feldispat ve feldispatoid grubu mineraller), mika
(biyotit, muskovit, serisit, lepidolit, flogopit, vermikülit), kesilip
parlatılarak kullanılacak olan mermer, oniks mermeri ve diğer taşlar, dolomit,
nefenli siyenit, pomza, kalsedon." BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'a ait; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 399 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesi
üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; teklifle, Tuz Kanunu ve ilgili
yönetmelikler ortadan kaldırılmaktadır. Zaten, bu, aynı zamanda, Yedinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında da mevcut idi, ifade ediliyor idi. Tuzun, Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla, deniz, göl
ve kaynak suyundan tuz üretim şartlarına uygun olarak, doğrudan işletme ruhsatı
verilmesinin sağlanması, kaynak, göl ve deniz havzalarının tabiî dengelerinin
bozulmaması ve havzalarının kapasitelerini aşacak şekilde üretim yapılmasını bu
teklif önlemeyi amaçlamaktadır; böylece, tuz, tekel maddeleri kapsamından
çıkarılarak, maden kapsamına alınmaktadır. Değerli milletvekilleri, insanlığın ilk çağlarından
beri besin ve katkı maddesi olarak kullandığı tuz, ilk defa, Milattan Önce
10000 inci yıllarda kullanılmaya başlanmış ve yine, Milattan Önce 3000 inci
yıllardan itibaren de, Çin'de üretilerek, ticaret hayatına girmiştir. Türkiye'de ise, ham tuz üretimi de, yine, oldukça
eskidir. Sırasıyla, önce, zengin ve güçlü aileler tarafından üretimi yapılmaya
başlanmış, sonra vakıflar, sonra mültezimler kanalıyla tuzlalar üretilmiştir.
1930'da, Tuz İnhisarı Kanunu çıkmış ve 1932'den itibaren de tamamen
tekelleştirilmiş; bugüne kadar da, bu tekel kapsamında tuz üretimi devam
etmiştir. 19 uncu Yüzyıla kadar besin ve katkı maddesi olarak
kullanılan tuzun kullanım alanı, son yıllarda hızla genişlemiş; günümüzde ise,
kimya sanayiinin ana hammaddelerinden birisi haline getirilmiştir. Yine,
günümüzde, dünyada üretilen tuzun yaklaşık yüzde 60'ı kimyasal hammadde olarak
kullanılmaktadır. Bunun dışında, tarımda, tıpta, ulaşımda, konservecilik,
dericilik, kozmetik, gübre gibi, küçük sanayide; çeliğe sertlik verilmesi,
emaye yapımı, cam, soda ve soğutma gibi, büyük sanayide; sodyum hidroksit
üretiminde, sodyum üretiminde, sodyum sülfat üretiminde ve tekstil sanayiinde
kullanılmaktadır. Bu nedenle, tuzun önemi, özellikle, endüstriyel sanayide
kullanılması hasebiyle gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye, yıllık 2 200 000 ton
tuz üretimiyle, maalesef, dünya klasmanında yer alamamaktadır. Buna karşılık
ülkemizin, yıllık tuz tüketimi, 1 800 000 ton civarındadır. Ülkemizde hamtuz
ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölü tuzlalarından, yüzde 35'i ise Çamaltı Tuzlası
üretim sahasından elde edilmektedir. Değerli arkadaşlar, Tuz Gölü, 211 000 000 ton
rezerviyle dünyada tuz üretiminde ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz
üretimi bakımından son derece önemli tabiî kaynak durumunda olan Tuz Gölünün
konumu ve durumu gözardı edilmemelidir. Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl, sadece,
Amerika'da bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve Konya İlimiz için,
Cihanbeyli İlçesi ve yöresi için, Şereflikoçhisar İlçesi ve yöresi için,
Aksaray İli için çok değerli olan Tuz Gölü, son yıllarda çok hızlı bir şekilde
kirlenmektedir. Uzmanlar, eğer, kirlenme böyle devam ederse, on onbeş yıl
içerisinde Tuz Gölünün yok olacağını belirtmektedirler. 1960'lı yıllarda
tarımsal alanların sulanması amacıyla sulama kanallarının yapılması ve 1973
yılından itibaren bu kanalların Tuz Gölüne bağlanması, Tuz Gölünü kirletmeye
başlamıştır. Ayrıca, 1974 yılından itibaren evsel ve endüstriyel nitelikli atık
suların da arıtılmadan Tuz Gölüne verilmesi, bu kirlenmeyi hızlandırmıştır. Değerli arkadaşlar, 1992 yılı verilerine göre Tuz
Gölüne akıtılan, aktarılan sanayii atıkları şöyle: 1949 ton deterjan, 90 000
ton yağ ve gres, 1 500 ton organik madde, 28 ton nitrat, 18 000 ton sülfat, 276
kilo cıva. Bunların yanında, yıllık olarak, Tuz Gölüne yaklaşık 200 000 ton
civarında da çamur akmaktadır. Görüldüğü gibi, Tuz Gölü âdeta kokmakta, kokmaya
itilmektedir veya kokma noktasına gelmiştir. Tuz Gölüne boşalan evsel ve
endüstriyel atıklar ve su dengesindeki bozulmalar nedeniyle gölün havzası her
geçen yıl daralmakta ve tuz tabakasının altında âdeta bir bataklık
oluşmaktadır. Değerli milletvekilleri, Tuz Gölünde mevcut kirliliğin
giderilmesi ve Tuz Gölünün korumasıyla ilgili olarak, Tuz Gölü entegre
tesisleri projesi hazırlanmışsa da, bu proje bir türlü hayata geçirilememiştir.
Bu projenin tamamlanması için gerekli dışkaynak, maalesef, çok geç bulunmuştur.
Ayrıca, projeyi yürütecek ve ihale edecek makamın sürekli değişiklik göstermesi
nedeniyle de, bürokratik işlemler uzamış ve proje hâlâ hayata geçirilememiştir.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, lütfen, toparlayınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Tuz Gölü, hızla kirlenmeye
devam etmektedir. Kirlenme bir an evvel durdurulmazsa eğer, ülkemizin en önemli
tuz kaynakları yok olacaktır. Besin maddelerinin kokmaması için tuz
kullanılmakta ve kokuşma önlenmektedir; şimdi ise, âdeta, Tuz Gölü kokmaya
itilmektedir. Bir an önce bunun çaresinin bulunması gerekir. Tuz Gölünün ölmesi, aynı zamanda, geçimini bu gölden
sağlayan 5 000 civarında insanın
da işsiz kalması demektir. Buradan, özellikle, Hükümet ilgililerine ve Sayın
Bakana bir ricada bulunuyoruz; Tuz Gölü entegre projesinin bir an önce hayata
geçirilmesi için, gerekli işlemlerin bir an önce tamamlanması gerekir. Değerli milletvekilleri, ayrıca, bölgeyle ilgili güncel
bir konuyu da dile getireceğim. Konya İli sınırları içerisinde, Türk Silahlı
Kuvvetleri tarafından, alçak irtifa uçuşu ve taklidî savaş alanları
oluşturulmuş bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Türkiye
burada ortak tatbikat yapacaktır. Bu durum, yörenin ekolojik dengesinin
bozulması, çevre kirliliğinin artması, bu yörede yaşayan insan ve hayvanların
sağlığı açısından da, gerçekten, çok büyük tehlike arz etmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bundan on yıl kadar önce de
böyle bir teşebbüste bulunulmuş; ancak, tepkiler üzerine vazgeçilmiş idi;
çünkü, burada yapılacak taklidî savaş provaları sırasında kazaen düşecek bir
uçağın veya bu uçaklardan düşecek bir merminin açacağı zarar, zannedersem,
hepimizin malumudur. Değerli arkadaşlar, bu nedenle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi kürsüsünden ilgililere ve yetkililere sesleniyor, bu kararın bir kez
daha gözden geçirilmesini, orada, gerçekten, insan sağlığını ve hayvan
sağlığını tehlikeye sokacak bu uygulamanın ortadan kaldırılmasının bir kez daha
düşünülmesini istirham ediyoruz. Biliyorsunuz, Kanada'da böyle bir tatbikat gündeme
gelmiş; ancak, rengeyiklerini ürkütüyor veya korkutuyor, zarar veriyor diyerek
bu alçak uçuş eğitimine müsaade edilmemiş idi. Birkaç yıl kadar önce, Çumra'dan
bir alçak uçuş gerçekleştiren uçak çok sayıda camın kırılmasına sebep olmuş
idi. Bu konunun da bu bölgede verebileceği zararları dikkate almaları
açısından, ilgililere, yetkililere, bakanlık makamına ve Türk Silahlı
Kuvvetlerine özellikle istirham ediyor ve kanunun hayırlı olması dileğiyle,
saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalman. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Burdur
Milletvekili Sayın Mustafa Örs ifade edecekler. Buyurun Sayın Örs. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 399 sıra sayılı kanun
teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına sizleri ve aziz milletimizi
saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, 3213 sayılı Maden Kanunu, ülkemizde
madenlerin özelleştirilmesini düzenlemektedir. Bu kanunun 2 nci maddesinin
üçüncü bendi, Tuz Kanununu koruyan -Tuz Kanunu hükümleri mahfuzdur- hükümler
içermektedir. Bu değişiklikle, bu hüküm kaldırılarak, sodyum klorür bileşimli
tuzun da, Maden Kanununa tabi tutulması, bizce de uygun mütalaa edilmektedir,
yani, doğrudur. Tuzun, Maden Kanununa dahil edilmesiyle, hem mevcut
haklar, intibak yapılmak suretiyle korunacak hem de yeni müracaatlara, göl,
deniz ve kaynak sularında yeni ruhsat verilebilecek olması, doğru bir
uygulamadır. Maden Kanunu ile Tuz Kanunu sistematiğinde bazı farklar
bulunmaktadır. Maden Kanununa göre, ruhsatlar, madenin bulunduğu alanın
büyüklüğü dikkate alınarak, bununla sınırlı araziye (yeryüzü parçasına)
verilmektedir; buna karşılık, göl, deniz ve kaynak sularından tuz elde
edilmesinde kullanılacak suyun miktarı önem arz etmektedir. Bu uyumsuzluğu gidermek için, 3213 sayılı Kanunun
ilgili maddelerinde değişiklik öngörülmüş ve tuz üretim tarzına uygun düzenleme
getirilmiştir. Bu durumda, tuz ruhsatları, alana göre değil, tuzun elde
edilmesinde kullanılacak suyun miktarı esas alınarak ve doğrudan işletme
ruhsatına bağlamak suretiyle verilmesi yönüne gidilmektedir ki, bu uygulama
isabetlidir. Kanun teklifinde, mevcut hakların korunarak intibakını
öngören düzenleme getirilmiştir. Buna göre, Tekel Genel Müdürlüğü ve diğer hak
sahipleri, zorunlu olarak intibak yaptırarak, bundan sonraki faaliyetleri Maden
Kanunu hükümlerine göre sürdürülmeleri imkânı verilmektedir ki, bu da uygundur.
Maden Kanununa göre verilmiş Acıgöl ve bunun gibi
sahalardaki haklar korunacak, bu sahalar üzerinde tuz adı altında başka ruhsat
verilmeyecek olması, mevcut hakların korunması açısından da yerindedir. Bu kanunun sağlayacağı faydalar aşağıda
belirtilmektedir. Bu faydaların, ülkemizin menfaatları yönünde ve yerinde
kullanılmasının sağlanması büyük önem arz etmektedir. 1. Devlet tekeli kalkacağından, yerli ve yabancı özel
sektör ile yerel halkın tuz üretimine
ilgisi artacaktır. 2. Kapasiteden tam olarak yararlanılarak, denizler ile
Tuz Gölü, Yozgat, Çankırı, Nevşehir, Kırşehir, Kars, Erzurum, Sıvas, Siirt gibi
illerimizdeki kaya tuzu ve kaynak tuzlarına verilecek ruhsatlarla üretim
artacak ve ihracat imkânları ortaya çıkacaktır. 3. Tekel Genel Müdürlüğü ruhsatlarını kendileri
kullanabileceği gibi, bir başka kişi ve kuruluşa devredebilecek, rödovans
anlaşmaları yapabilecektir. Böylece, tuz işletmelerinin özelleştirilmesinin alt
yapısı oluşturulmuş ve önü açılmış olacaktır. 4. Belediyelere, işletmelerin bilanço brüt kârı
üzerinden ödenecek yüzde 2 payla, yöre halkının refahına katkı sağlanacaktır. 5. Bilanço brüt kârı üzerinden ödenecek yüzde 5 devlet
hakkı ve yüzde 5 Fon iştirak payıyla da devletin gelirleri artırılmış
olacaktır. Bütün bunlar olumlu bulunmakla birlikte, bu kanunun
uygulanmasında bazı çekincelerimizin olduğunu da belirtmekte fayda görmekteyiz.
Şöyle ki, bu kanunla, tuz sahalarının devlet tekelinden kurtarılarak, özel
sektöre açılmasını doğru bulmaktayız. Ancak, bu işlem yapılırken, Maden Kanunu
çerçevesinde bu sahaların iktidar yandaşlarına peşkeş çekilerek, yeni Mavi Akım
veya beyaz enerji operasyonlarına meydan verilmemesini ve yeni beyaz maden
operasyonunun yaratılmamasını diliyoruz. Doğru Yol Partisi olarak, bu konuların
takipçisi olacağımızı da bildiriyoruz. Teklifi desteklediğimizi
belirterek, milletimize hayırlı
olmasını diliyor; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, sizleri ve aziz
milletimizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Örs. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Maden Kanununun 16 ncı maddesinin birinci
fıkrasındaki "göl sularının ihtiva ettiği madenler için 2000 hektara kadar
ayrı ayrı" ibaresi çıkarılmıştır. BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Maden Kanununun 24 üncü maddesine ikinci
fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Deniz, göl ve kaynak suyundan tuz eldesi için
yapılan müracaatlara doğrudan işletme ruhsatı ve izni verilir. Bu ruhsatta
projede üretilmesi öngörülen tuz için gerekli su miktarı esas alınır. İşletme
ruhsatlarının bulunduğu göl ve deniz havzalarına havzanın tabiî dengesini
bozacak ve kapasitesini aşacak şekilde başka işletme ruhsatı verilemez.
Teminatlar 2 000 hektar üzerinden hesaplanarak tespit edilir." OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, 3 üncü madde
üzerinde, MHP Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ali Gebeş konuşacaktır
efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Gebeş. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. MHP GRUBU ADINA ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde
Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tuz Gölü, dünyada doğa güzelliği olan harika göllerden
bir tanesi; ama, maalesef, yıllardır, bu göle, Konya'nın atık sularını vermişiz
ve bu haliyle de devam ederse, Konya Tuz Gölü 2010 yılında yok olmakla karşı
karşıya. Şu anda Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 64'ünü karşılıyoruz. İşte,
yıllardır, bu Tuz Gölünü kurtarmak için bazı projeler, bazı çalışmalar olmuş;
ama, çokbaşlı olduğu için bir türlü mesafe alınamamıştır. Mesela, Çevre
Bakanlığı sorumlu, DSİ Genel Müdürlüğü sorumlu, Tekel Genel Müdürlüğü sorumlu
ve bir de, Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü sorumlu; ama,
finansman sorunu bir türlü çözülemediği için, bugüne kadar devam etmiştir. Çevre Bakanlığımızın çalışmaları neticesinde, 82 milyon
dolar İspanyol kredisi temin edilmiştir. Şu anda, fizibilite çalışmaları
tamamlanmıştır, Devlet Planlama tarafından da 30 Temmuza kadar onaylanacaktır
ve eylül ya da ekim ayı içerisinde ihale edilecektir. Bu projeyle, arıtma, katı atık, Aksaray ve
Şereflikoçhisar'dan gelen bütün atık sular rehabilite edilecek ve irili ufaklı
ne varsa, çöp depolama alanları da olmak üzere, o şekilde Tuz Gölüne
gidecektir. Velhâsıl, artık, Tuz Gölü kurtarılmış diyebilirim. Şu anda,
finansman konusunda en ufak bir sıkıntı da yoktur. Bu çalışmalarımız devam
ediyor. Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor; hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gebeş. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü
fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Arama süresi sonunda ön işletme ve/veya işletme
talebi söz konusu olduğu takdirde tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının
süresi ön işletme ve işletme süresini geçmemek kaydıyla uzatılabildiği gibi
yeni irtifak ve/veya intifa hakkı talebinde de bulunulabilir." BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 399 sıra sayılı, Ankara Milletvekili Sayın
Aydın Tümen ile Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse tarafından 3213 Sayılı
Maden Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesiyle, Bazı Maddelerin Eklenmesi
ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun
Tekliflerinin 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partimiz adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve siz değerli
üyelerini saygıyla selamlıyorum. Şimdiye kadar söz alan değerli arkadaşlarımız
genellikle, hakikaten çok önemli olan Tuz Kanunu ve tuzun önemi üzerinde
durmuşlardır. Ben, bu madde ile, maden üzerinde durmak istiyorum. Mezkûr madde ile, yani bu 4 üncü madde ile, Maden
Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmektedir. Halen yürürlükte
olan bu madde "Arama süresi sonunda ön işletme talebi söz konusu olduğu
takdirde, tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının süresi ön işletme
süresini geçmemek kaydıyla uzatılabilir" şeklindedir. Madencilik faaliyetinin özelliği itibarıyla,
devamlılığını sağlayamayan ve kesintiler sebebiyle de telafisi kabil olmayacak
zararlar meydana getirmesine imkân veren bu kısıtlayıcı madde hükmünün
mahzurlarını ortadan kaldırmak için değiştirilmesi gerekmiştir. Bu değerli iki arkadaşımızın tekliflerinin
birleştirilerek yapılan incelemesinde, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunda, mezkûr 4 üncü maddesiyle
ilgili olarak yapılan açıklamada, arama ve ön işletme ruhsat döneminde tesis
edilen irtifak ve/veya intifa hakkının kullanılmasına bağlı olarak yapılan
madencilik faaliyetlerine yönelik tesis ve yapılar, irtifak hakkı ön işletme
ruhsat süresi sona erince kullanılamadığı, madencilik faaliyetinin kesintiye
uğradığı ve bu durumun telafisi imkânsız zararlar doğurduğu belirtilmektedir. Ayrıca, bugüne kadar ortaya çıkan problemler ve tuza
doğrudan işletme ruhsatı verilmesine cevaz veren, az önce kabul edilen 3 üncü
maddede yapılan değişiklik de nazara alınarak, madencilik faaliyetinin
kesintiye uğramadan sürekliliğini sağlamak amacıyla, ön işletme ve işletme
safhasında da, intifa ve/veya irtifak hakkı tanınması için bu değişikliğin
getirildiği ifade olunmaktadır. Tabiî kaynaklar bakımından dünyanın en zengin
ülkelerinden biri olan ülkemizin zenginliklerinin servete dönüştürülmemesi ve
bu sebeple de, maalesef, dünya milletleri arasında layık olduğumuz seviyeye
gelememiş olması çok acıdır. Bu bakımdan, biraz ihmal, biraz bilgisizlik ve
nemelazımcılık sebebiyle zaten yeterli şekilde işletilemeyen madencilik
sahasında meydana gelebilecek zararları önleyecek 4 üncü madde değişikliğini
olumlu karşılıyor, iki değerli arkadaşımızın, Sayın Aydın Tümen ve Sayın İsmail
Köse'nin gündeme getirdikleri ve birleştirilerek huzurlarınıza gelen
tekliflerin kanunlaşmasını ve madencilik ve dolayısıyla, sanayi sektörümüze
hayırlar getirmesini diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir. Çerçeve 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - Maden Kanununa aşağıdaki geçici maddeler
eklenmiştir. "GEÇİCİ MADDE 9. - Tekel Genel Müdürlüğü uhdesinde
bulunan tuz işletme hakları Tekel Genel Müdürlüğü adına, bu Kanunun yürürlük
tarihine kadar 3078 sayılı Tuz Kanunu ve ilgili Tüzük uyarınca verilmiş veya
uzatma talebinde bulunulmuş tuz işletme izinleri hak sahipleri adına, işletme
izni müracaatları müracaat sahibi adına intibak ettirilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen hak sahipleri bu Kanunun
uygulamasına dair Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde harç
ve teminatlarını yatırarak ve işletme projesi vererek ilgili Daireye müracaat
ettikleri takdirde işletme ruhsatı almaya hak kazanırlar. Tuz Kanununa göre yatırılmış yıllık harçlar
mükerrerliği önlemek için intibaktan sonra maden yıllık harçları ile mahsup
edilir. Süresi içinde intibak için başvuruda bulunulmayan
haklar iptal edilir ve 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir. İntibakların yapılmasına dair esas ve usuller
yönetmelikle belirlenir. BAŞKAN- Geçici madde 9 üzerinde ilk söz, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'ün. Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 399 sıra sayılı Kanun Tasarısının
çerçeve 5 inci maddesine bağlı geçici 9 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve
Aziz Milletimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz,
madenler yönünden oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Bu madenlerin
işletilmesinde ve değerlendirilmesinde, maalesef, yeterli hassasiyet bugüne
kadar gösterilememiş ve rezerv yönünden zengin olmamıza rağmen, ekonomik yönden
fakirliğimiz devam edegelmiştir. Örneğin -bazı arkadaşlarımızın da bahsettiği
gibi- bor madenlerinde dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 80'ine sahip olmamıza
rağmen, Amerika Birleşik Devletlerinin ihracat gelirine ulaşamamış olmamız,
aslında, durumumuzun ne kadar vahim olduğunu göstermesi açısından kötü bir
örnektir. Taşkömürü, linyit gibi fosil özellikli madenler ve jeotermal
kaynaklar ülkemizde bol bulunan değerlerimizdendir; fakat, bu kaynaklarımız
bile yeterince değerlendirilememektedir. Bu tür kanunlar çıkarılırken, ülke
kaynaklarının sonuna kadar nasıl değerlendirebileceğinin de dikkate alınması
gerekir. Biz, Doğru Yol Partisi olarak kaynaklarımızın sonun
kadar ve rantabl değerlendirilerek, ülke ekonomisine katkıda bulunulması ve
dışa bağımlılığın ortadan kaldırılarak, güçlü ekonomiye geçişin sağlanması
gereğine inanıyoruz. Burada her türlü tedbirler alınarak, örneğin, altın
madenlerinin işletilmesinin, doğalgaz, petrol yataklarımızın tespit edilerek
işletilmesinin, güçlü bir Türkiye ve dışa bağımlı olmayan bir Türkiye açısından
gerekli olduğuna inanıyoruz. Sayın Başkan değerli milletvekilleri; geçici 9 uncu
maddede "Tekel Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan tuz işletme hakları Tekel
Genel Müdürlüğü adına, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 3078 sayılı Tuz
Kanunu ve ilgili Tüzük uyarınca verilmiş veya uzatma talebinde bulunulmuş tuz
işletme izinleri hak sahipleri adına, işletme izni müracaatları müracaat sahibi
adına intibak ettirilir" denilmektedir. Getirilen bu tasarıya
bakıldığında, tuz üzerindeki tekelin kaldırılmasıyla özel sektör yatırımlarına
imkân sağlanacağı ve bu sayede yöre insanının ekonomik durumuna da katkıda
bulunulacağı aşikârdır. Bu nedenle, kanun teklifinin, gecikmiş olarak Genel
Kurulumuza geldiği inancındayız. Tuz, yüzyıllardır üretimi yapılan madensel bir
maddemizdir. Yöre insanlarımızın da önemli geçim kaynaklarındandır. Üretimin ve
dağıtımın tekelden kurtarılması, burada üretim yapan işletme sayısını artıracak
ve doğal olarak istihdam artışı sağlanacaktır. Bu Konya-Şereflikoçhisar ve
diğer tuz üretimi yapılan merkezlerimiz için önemli bir gelişmedir. Biraz önce
de arz ettiğim gibi, bu diğer illerimizin bazıları, Yozgat, Çankırı, Nevşehir,
Kırşehir, Kars, Erzurum, Sivas ve Siirt'tir. Ekmeğin aslanın midesinde olduğu, son ekonomik
krizlerle iflasların ve işsizliğin hızla arttığı ülkemizde, sadece tuzda değil,
diğer tüm madensel kaynaklarımızda da bu tür düzenlemelerin hızla yapılması
gerekmektedir. Yalnız, şu anda, Tuz Gölü, kirlilik açısından tehlike sinyalleri
vermektedir. Göle akıtılan sanayi atıkları ve kanalizasyon atıkları, burada
yapılan üretimi durma noktasına getirmiştir. Bu kanunla yapılması gereken
düzenlemelerden birinin de, bu tür kirliliklerin engellenmesi olmalıdır. Çevre
belediyelerle ortak projeler geliştirilmeli, Çevre Bakanlığı da bu işleri
organize etmelidir. İleride dışarıdan tuz ithal etmek istemiyorsak, bu
düzenlemeleri mutlaka yapmalıyız. Bir de, Tuz Gölünün su rezervi son yıllarda yaşanan
kuraklığa bağlı olarak -ki, bu, Türkiyemizin genelinde vardır- hızla
azalmaktadır. Kirliliğin bir noktada artmasının nedeni de, su seviyesinin hızla
azalmasıdır. Buna da bir çözüm bulunması konusunda projeler şimdiden
üretilmelidir. Burada, son dönemde, Dünya Bankasından Tuz Gölünün
ıslahı için sağlanan proje finansman desteğinin akıllı bir şekilde kullanılarak
Tuz Gölüne bırakılan kirli atıkların arıtılması projesi de
sonuçlandırılmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kanunu, tuz
üretim ve işletmelerinin düzenlenmesine sağlayacağı katkının önemine binaen
desteklediğimizi belirtir, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi ve aziz
milletimizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Örs. Geçici 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici 10 uncu maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 10. - Kaya tuzu ruhsatlarının intibakının
yapılacağı alanda maden veya göl suyu ruhsatları mevcut ise intibak, sadece tuz
işletme hakkına sahip olmak kaydıyla, söz konusu ruhsat üzerine gelecek şekilde
yapılır. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'e aittir. Buyurun Sayın Çelik. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli
Başkan, değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 10
uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Demin, geneli üzerine yaptığım konuşmada, Maden
Kanununun 14 üncü maddesi gereğince, yıllık işletme brüt kârından yüzde 5
devlet hakkının, yüzde 5 de Madencilik Fon İştirakinin alınmasında bir
haksızlık olduğunu ifade etmiştim. Buraya bir açıklık getirmek istiyor ve Sayın
Bakanımızdan da destek bekliyoruz. Biliyorsunuz, tuzla beraber madencilik
sektörü, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden bir tanesi. Daha önce, Madencilik
Fonuyla birlikte, yüzde 5'i, madenciler kendi aralarında topluyor ve onu
kullanıyorlardı; bu fonların kaldırılmasıyla bu imkân ortadan kalkınca, bu,
devlete bir gelir olarak sağlanmış oldu. Gerçi, devlet, elbette gelir elde
etmesi gerekiyor; ama, mesela, geçtiğimiz gün, burada, LPG ile elektrik üreten
seramik sektörüne 80 trilyon gibi bir imkân tanınmışken, hem üretim yapan hem
ihracat yapan maden sektörüne de herhalde böyle yüzde 5 gibi bir katkı
sağlanması yerinde olur diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, bu kanun sayesinde, Tuz Gölünden
tuz üretiminin rantabl hale getirilmesiyle çok büyük gelir elde edilmesi
beklenmektedir. Tabiî ki, tuzun özelleştirilmesi, işte, bu kanunla mümkün
olacak. Bu durumda, bu sahada faaliyet gösteren Şereflikoçhisar'daki işadamları
ve diğer kuruluşların bir araya gelmesiyle oluşacak çözüm faaliyetlerine,
bizlerin de siyasî olarak katkıda bulunmamız gerekmektedir. Şu anda, ülkenin, yatırıma, üretime, istihdama ve
ihracata ihtiyacı var. Gerçekten, bu konuda, bu kanun, inşallah bir işlerlik
getirir diye düşünüyorum. Tabiî ki, bunun olabilmesi için; yani, bu kanunla
birlikte, Tuz Kanunuyla birlikte, sanayileşmenin mümkün olabilmesi için,
bilhassa Tuz Gölünden elde edilen bu tuzun kullanılabilmesi için,
Şereflikoçhisar'daki organize sanayi bölgesinin altyapısının süratle
hazırlanarak faaliyete geçirilmesi gerekmektedir. Tabiî ki, burada, Ankara'nın konumu önemli. Ankara,
kalkınmada öncelikli bir il değil. Dolayısıyla, yatırım indirimlerinden, vergi
muafiyetlerinden istifade edememektedir. Tabiî ki, Ankara'nın ilçeleri arasında
da çok büyük farklılıklar var; yani, 5 000 nüfuslu bir Evren İlçemiz, 50 000
nüfuslu bir Şereflikoçhisarımız, 100 000'i aşkın bir Polatlımız, 800 000 nüfus
civarında Çankaya gibi bir ilçemiz var; dolayısıyla, burada, ilçeler arasında
çok büyük bir dengesizlik söz konusu. Bu yatırımların gerçekleşebilmesi için,
kalkınmada öncelikli il değil de, bunun, ilçeler bazına indirilmesi gerekmekte
ve hiç olmazsa, Şereflikoçhisar'ın da, buradan istifade etmesi gerekmektedir. Ben, daha önceden de, Şereflikoçhisar'ın, konumu
itibariyle il olmasıyla ilgili bir teklifte bulunmuştum; aynı şekilde
Polatlı'nın, aynı şekilde Beypazarı'nın da il olmasıyla ilgili tekliflerimiz,
bu arada, diğer değerli arkadaşlarımızla birlikte, Ankara'nın Batıkent,
Bahçelievler, Çayyolu, Çayırhan gibi beldelerinin de ilçe olmasıyla ilgili
tekliflerimiz söz konusuydu. Burada, partilerinde, konumu çok iyi durumda olan
çok değerli Ankara milletvekilleri var; bakan, genel başkan yardımcısı, grup
başkanvekili ve Meclis Başkanvekili statüsünde Ankara milletvekili
arkadaşlarımız var. Bu konuda, arkadaşlarımızın bir araya gelerek, bilhassa bu
konuyla ilgili, Ankara'nın ilçelerin il
olma noktasında ve beldelerin ilçe olma noktasındaki gayretlerini bir kat daha
artırması gerekmektedir. Ayrıca, yeni hazırlanan bu mahalli idareler yasasında,
eğer böylesi bir imkân yoksa; yani, beldelerin ilçe olmasıyla ilgili bir imkân
sağlanamayacaksa, o zaman, beldelere, ilçe olmadan belediye olmasıyla alakalı
bir imkân tanınması gerekmektedir. Değerli arkadaşlar, bu arada, bir de Şereflikoçhisar'ın
-bu konuda, tuzla ilgili tabiî ki hareketlilik söz konusu olacaktır- karayolu
imkânsızlığını biraz evvel ifade ettim; bu arada, Ankara-Gölbaşı ve
Şereflikoçhisar'ı içine alıp da Konya'ya bağlantı sağlayan bir demiryolu
çalışmasının da mutlaka yapılması, bu
tuz nakliyesinin, bu vasıtayla, daha kolay ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi
gerekmektedir. Ayrıca, bu yöremizde, yine, işlerlik kazanması açısından
Şereflikoçhisar'ın, Tuz Gölünün, turizm amaçlı olarak kullanılması
gerekmektedir ve değerlendirilmesi mümkündür. Tuz Gölü, İç Anadolu turizminin merkezi haline
getirilebilir. Gerek güneşin doğuşu gerekse güneşin batışı, Tuz Gölünde,
gerçekten doyumsuz bir manzara ortaya koymaktadır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Çelik. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu
manada, orada altyapı tesislerinin oluşturulmasıyla büyük bir turizm hareketliliği
de sağlanabileceği düşünülmektedir. Tıpkı, Van Gölünde güneşin doğuşunu,
batışını seyretmeye gelen turistler olabileceği gibi, Şereflikoçhisar'da Tuz
Gölünün de bu manzarasını seyretmeye gelebilecek insanlar olabileceğini
düşünüyoruz. Ayrıca, tabiî ki, bu da, oradaki göçü önleme noktasında yeni bir
gelir kaynağı olacaktır. Ben, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor; hepinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik. Geçici 10 uncu madde üzerinde bir değişiklik önergesi
vardır; okutuyorum: Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 399 sıra sayılı yasa teklifinin
geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygılarımızla
arz ederiz. Fıkra: Belediyelerin ve köye hizmet getirme
derneklerinin tek elden sözleşme ile kiraladıkları tuzlaların kira
sözleşmesindeki mükellefiyetleri dışında bu kanunla getirilen
mükellefiyetlerden kira müddeti sonuna kadar muaf tutulurlar.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE
TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Katılamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Genç, konuşacak mısınız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bizim önergemizin amacı şu: Bizim Pülümür İlçemizde, yine,
haber aldığımıza göre, Erzurum ve Erzincan'ın bazı ilçelerinde... Pülümür'de 3
tane tuzla var; bunları belediye işletiyor. Erzincan ve Erzurum'da da, köye
hizmet getirme dernekleri bazı tuzlaları işletiyor. Tabiî, burası, terör
nedeniyle o kadar çok zor duruma düştü ki, bu tuzlaların hepsi kapandı;
belediyeler, gitti, burayı, Bakanlar Kurulu kararıyla Tekelden kiraladılar.
Mesela, bizim, Pülümür'deki 3 tane tuzla, on yıllığına kiralanmış. O zaman
yapılan mukavelede, yüzde 2 Tekele bir pay veriliyordu; ama, şimdi, bu kanunla,
yüzde 5 devlet hakkı, yüzde 5 de Madencilik Fonu olmak üzere yüzde 10... Gayri
safî iradının yüzde 10'unu oraya verecek, yüzde 2'sini de belediyeye verecek.
Dolayısıyla, zaten, buraları, belediyeler ve köye hizmet getirme dernekleri
dışında kimse, gelip de işletmez. Bu kadar zor şartlarda işletiyor belediye
bunları, hiç olmazsa, bu mukavele süreleri gereğince, yani, on yıllık süre
gereğince, bu kanunla getirilen mükellefiyetlerden muaf tutulmasını istiyoruz.
Bunlar, resmî kuruluşlardır. Yani, tabiî, bu kanun çıkınca, eski imtiyaz
sahipleri gelecek, yeniden sözleşme imzalayacak, yeni birtakım harçlar
ödeyecek. Biliyorsunuz, zaten, bu belediyeler çok zor durumdalar. Bizim
önergemizin amacı budur; uygun görürseniz, seviniriz. Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Geçici 10 uncu maddeyi, geldiği şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 10 uncu madde kabul
edilmiştir. Geçici 11 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 11. - Bu Kanunun uygulamasına ilişkin esas
ve usulleri belirtmek üzere Kanunun yayım tarihinden itibaren altı ay içinde
bir yönetmelik çıkarılır." BAŞKAN - Geçici 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Bu haliyle, çerçeve 5 inci maddeyi, geçici 9 uncu,
geçici 10 uncu ve geçici 11 inci maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 6. - 11.12.1936 tarihli ve 3078 sayılı Tuz Kanunu
ile ek ve değişiklikleri ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan "Devlet
Tekeli Dışında İşletilecek Tuzlalar Hakkında Tüzük" yürürlükten
kaldırılmıştır. BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir. Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince oyunun
rengini belli etmek üzere Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e söz
veriyorum... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Görüşmek istemiyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Lehte mi aleyhte mi konuşacaksınız diye
soracaktım yoksa!.. Teşekkür ederim efendim. Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır. Ülkemize ve camiaya hayırlı olsun diyorum. Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacak, buyurun
efendim. ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; siyasî parti gruplarından katkıda bulunan
bütün arkadaşlarıma teşekkür ederken, bütün siyasî parti gruplarına bu kanuna
verdikleri destekten dolayı ayrıca teşekkür ediyorum, ülkemiz için hayırlı
olmasını diliyorum. Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim. Sayın milletvekilleri, görüşmelere devam ediyoruz. Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurulmasına İlişkin Çerçeve Protokolün
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine
başlayacağız. 9. - Ortadoğu Teknik Üniversitesinin
Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurma-sına İlişkin Çerçeve
Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve
Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları
Raporları (1/845) (S. Sayısı: 681) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. Yükseköğretim Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Sayın Necdet Tekin'in Yükseköğretim
Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin
müzakerelerine başlayacağız. 10. - Yükseköğretim Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin'in
Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve
Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/797, 2/760) (S. Sayısı: 679) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. Vakıflar kanununda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun
tasarısı ile Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın Balıkesir
milletvekili Sayın İsmail Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Güven
Karahan'ın ve Aydın milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Gözlükaya'nın aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Komisyon
raporunun müzakeresine başlayacağız. 11. - Vakıflar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili
Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, Denizli
Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı:
695) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar
Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ile komisyon raporunun müzakeresine başlayacağız. 12. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer
Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve
Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler
Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 714) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve komisyon
raporlarının müzakeresine başlayacağız. 13. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/479) (S. Sayısı: 173) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun,
3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz
Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun İle Mülga 2613 ve 766
Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının
İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
ile İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu
ve 13 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile komisyon raporlarının
müzakeresine başlayacağız. 14. - Hazineye Ait Tarım Arazilerinin
Satışı Hakkında Kanun, 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla
Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun
ile Mülga 2613 ve 766 Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar
Fazlalıklarının İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili
Levent Mıstıkoğlu ve 13 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Adalet
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/718, 2/263, 2/377) (S. Sayısı: 707) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından,
müzakeresi ertelenmiştir. Gündemimizde yer alan son kanun tasarısı olan Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve komisyon raporlarının müzakeresine
başlayacağız. 15. - Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı: 702) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerini almadığından, müzakeresi
ertelenmiştir. Böylece, 14.6.2001 tarihli 117 nci Birleşimde
kararlaştırılan çalışma programımız tamamlanmış olmaktadır. Aynı gün alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 18 Haziran 2001 Pazartesi günü saat
14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. Kapanma Saati
: 17.53 |
|