Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21    CİLT : 66   YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

118 inci Birleşim

15 . 6 . 2001 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                        Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Makedonya’daki iç çatışmalara ilişkin gündemdışı konuşması

2. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, atletizm spor dalına ilişkin gündemdışı konuşması

3. - İstanbul Milletvekili Hüseyin Kansu’nun, Makedonya’daki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının, demiryollarının modirnizasyonunu sağlamak için alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/846)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili MehmetSalih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük MilletMeclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :527)

2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı : 683)

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

4. - Sosyal GüvenlikKurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde DeğişiklikYapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal GüvenlikKurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı : 666)

5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Karar-name ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

7. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

8. - Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile 11.12.1936 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/380, 2/453) (S.Sayısı: 399)

9. - Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı: 681)

10. - Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin'in Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/797, 2/760) (S. Sayısı: 679)

11. - Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı: 695)

12. - Esnaf ve Sanatkarlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 714)

13. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/479) (S.Sayısı: 173)

14. - Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun, 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun ile Mülga 2613 ve 766 Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu ve 13 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun teklifleri ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/718, 2/263, 2/377) (S. Sayısı: 707)

15. - Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı: 702)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, DMS'nı kazanan adaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal'ın cevabı (7/4269)

2. - Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, K.K.T.C.'nin su sorununa ve Manavgat suyunun İsrail'e satılmasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı(7/4289)

3. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, İstanbul-Eyüp Belediyesine ait arazinin bir vakfa kiraya verildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/4373)

4. - Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in, DSİ'nin Bitlis İlindeki bazı projelerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Zeki Çakan'ın cevabı (7/4377)

5. - Karabük Milletvekili Mustafa Eren'in, basın çalışanlarının sendika haklarının verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Keçeciler'in cevabı (7/4423)


I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

Birinci, İkinci ve Üçüncü Oturumlar

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak altı oturum yaptı.

Ankara Milletvekili Mustafa Cihan Paçacı, kapatılan Ziraat Bankası şubelerine,

Ankara Milletvekili H. Uluç Gürkan, Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinin görüşeceği Türkiye raporuna,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun, çay üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı cevap verdi.

13 Haziran 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 710 sıra sayılı 2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına alınmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin DYP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği;

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmındaki sıralamanın yeniden düzenlenmesi ile Genel Kurulun çalışma saatlerine ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildiği;

Açıklandı.

Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla kurulacak (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu üyeliklerine, gruplarınca aday gösterilen milletvekilleri seçildiler. Başkanlıkça, Komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, yanlış ekonomik program ve uygulamalarla ülke ekonomisinde krize ve yoksullaşmaya yol açtığı iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/14), gündeme alınmasına ilişkin görüşmelerini müteakiben yapılan açık oylamadan sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi.

Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısının (1/851) (S. Sayısı: 669) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

 

Genel Kurulu ziyaret eden Nijerya dışişlerinden sorumlu Devlet Bakanı Dubem Onuıa Başkanlığındaki Parlamento heyetine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Şadan Şimşek

 

Van

Edirne

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

Dördüncü, Beşinci ve Altıncı Oturumlar

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının (1/418, 2/87) (S. Sayısı: 683),

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/53) (S. Sayısı: 433),

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666),

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675),

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676),

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısının (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685),

4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi ile 11.12.1963 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/380, 2/453) (S. Sayısı: 399),

Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/845) (S. Sayısı: 681),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

2001 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile Bağlı Cetvellerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/873) (S.Sayısı: 710) görüşmeleri tamamlanarak, yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Alınan karar gereğince, 15 Haziran 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 23.52'de son verildi.

Mustafa Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

 

Hüseyin Çelik

Şadan Şimşek

 

Van

Edirne

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                                                                                                           No. : 165

II. - GELEN KÂĞITLAR

15.6.2001 CUMA

Tasarı

1. - Uydular Aracılığı ile Haberleşme Uluslararası Teşkilâtı (INTELSAT) Anlaşmasının ve İşletme Anlaşmasında Yapılan Değişikliğin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/877) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.6.2001)

Sözlü Soru Önergeleri

1. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, Gümrük Vakfına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet Keçeciler) sözlü soru önergesi (6/1545) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001)

2. - İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, milletvekillerine ait LPG ile çalışan araçlara ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından  sözlü soru önergesi (6/1546) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık'ın, profesyonel ve ağır vasıta ehliyetli sürücülere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4521) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001)

2. - Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin'in, İçişleri Bakanının değiştirilmesi hakkındaki iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4522) (Başkanlığa geliş tarihi: 14.6.2001)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının, demiryollarının modernizasyonunu sağlamak için alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.6.2001)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

15 Haziran 2001 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşimini en iyi dileklerimle açıyor; saygılar sunuyorum.

 

III. - YOKLAMA

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Sayın grup başkanvekilleri, ne kadar ara verelim?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, 14.30'a kadar ara verin.

BAŞKAN - Turhan Bey ne diyorlar?..

TURHAN GÜVEN (İçel) - Ben karışmıyorum Sayın Başkan. İş başa düştüğü zaman beni arıyorlar...

BAŞKAN - Peki efendim.

14.30'a kadar, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati : 14.07


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Şadan ŞİMŞEK (Edirne), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 118 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, ad okumak suretiyle yoklama yapın.

BAŞKAN - Zannediyorum, çoğunluk var.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Herkes öyle istiyor Sayın Başkan, ad okuyarak yoklama yapın.

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapmıştık; ancak, toplantı yetersayısına ulaşılamamıştı.

Şimdi, yeniden yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Makedonya'daki iççatışmalar hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kemal Vatan'a aittir.

Buyurun Sayın Vatan. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - İzmir Milletvekili Kemal Vatan’ın, Makedonya’daki iç çatışmalara ilişkin gündemdışı konuşması

KEMAL VATAN (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bizi izleyen aziz vatandaşlarımız ve soydaşlarımız; Makedonya'daki son olaylar konusunda bilgi arz etmek üzere gündemdışı söz aldım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

29 Marttaki konuşmamda da, Makedonya'daki son olaylar, iç çatışmalar konusunda sizlere bilgi arz etmiştim ve hepinizin yakından izlediği üzere, şu anda Makedonya'daki durum her açıdan kaygı verici olma özelliğini artan bir oranda sürdürmektedir.

Makedonya'daki asker ve polis ile Arnavut milisler arasında yaklaşık dört ay önce başlayan çatışmalar ve halkın gergin ve endişeli bekleyişi sürüyor. Çatışmalar, Kalkandelen'den Kumanova'ya ve son günlerde Başkent Üsküp'ün çok yakınlarına kadar sıçramıştır. Üsküp Havaalanı da tehdit altındadır.

Önce 1 Mayısta ve ardından da 6 Haziranda, Hıristiyan Makedon gençleri, özellikle Manastır Kentinde ve Resne, Köprülü, İştip, Struga, Kalkandelen, Kumanova Şehirlerinde Türk ve Arnavut kökenli Müslüman Makedonya vatandaşlarının ev ve dükkânları ile Müslümanlara ait dinî mekânlara yönelik saldırılar gerçekleştirmişlerdir. Bu olaylarda yaralananlar ve ölenler de olmuştur. Kaygı verici bu gelişmelerden büyük üzüntü duymaktayız.

Makedonya Bilim ve Sanat Akademisi Namu'nun Başkanı Prof. Georgi Efremov, Arnavutların yoğun olduğu, ülkenin batısındaki bir bölgeyi Müslümanları yerleştirmek üzere Arnavutluk'a ve Arnavutluk'ta Makedon azınlığın yaşadığı Küçük Prespa olarak bilinen bölgenin de Makedonya'ya verilmesi teklifini ortaya attı. Bu teklife, Başbakan, Meclis Başkanı karşı geldiler; ancak, kınamadılar ve "toprak ve insan mübadeleleri yönünden ilginç bir teklif, ileride değerlendirilebilir" beyanlarında bulundular.

Şu anda en tehlikeli durum odur ki, bazı gayrimeşru grupların Makedon Hükümeti tarafından silahlandırıldıklarını öğreniyoruz. Bu, acı; fakat, bazı tespitlerimiz, bu olgunun gerçek olduğunu doğrulamaktadır. Hükümet buna izin verirse, içsavaş kaçınılmazdır.

Türkiye'nin, bu konuda, dinî kutuplaşmaya giden bu sürecin yanlış olduğunu Makedonya Hükümetine işaret etmesi uygun olacaktır ve bu konuda acilen girişimler gerekmektedir.

Bugünlerde Makedonya'ya resmî ağırlıklı ziyaret yararlı olabilecektir.

Makedonya'dan da bilgilendirme ve özellikle iktidar ve muhalefet partilerimizin genel başkanları tarafından kabul edilmek üzere Türklerin, daha güçlü olan Türk Demokrat Partisi Genel Başkanının davet edilmesi yararlı olabilecektir.

Bu hafta içerisinde, yani 13 Haziranda Brüksel'deki NATO merkezinde yapılan devlet başkanları toplantısında Makedonya'daki olaylar zirveye damgasını vurmuştur.

Sayın Başbakanımız Bülent Ecevit, NATO zirvesindeki genel görüşmelerde Makedonya sorununa ağırlık verildiğini ve bütün NATO üyelerinin Makedonya'da yaşananların bütün bölge için çok tehlikeli olduğunu açıkça ifade ettiklerini açıkladılar.

Makedonya ve Balkan kökenli göçmenlerin, muhacirleri Makedonya'daki akrabaları için psikolojik unsurlara, yani askerî önlemlerden de siyasal önlemlerden de önce psikolojik önlemlere özen göstererek, Makedonya'da ve bütün Balkanlarda bir barış ortamının gelişmesine elimizden geldiğince herkesin katkıda bulunması gerektiği düşüncesindeyim.

Makedonya'da doğmuş ve yirmi yaşına kadar orada yaşamış, halen orada yakın akrabaları bulunan, Makedonlardan da, köylere varıncaya kadar, birçok arkadaşı olan birisi olarak, tek Allah'a inanmamız, onların peygamberini tanımamıza ve Allah'ın elçileri, nebileri olan hiçbir peygamberin kavga, düşmanlık istememesine rağmen, Makedonya'da ve Balkanlarda Hıristiyanların, Müslümanlara olan dinlerarası uyuşmazlık hiç yok olmamış ve zaman zaman düşmanlığa kadar varmıştır ve Makedonya'da içsavaşa giden çatışmalar önlenemez ise, tarih içinde dedelerimizin, hatta babalarımızın başına gelen zulüm ve belalar ile, maalesef, katliamlar olabilecektir; yani, Türkler'e, Müslümanlara tarihte olan düşmanlıklar hortlayabilecektir.

Öte yandan, Müslüman Arnavutların evlenmelerle aile bağları da olan Türklere karşı asimilasyona kadar varan davranışları, Müslümanlıkla ve kardeşlikle asla bağdaşmamaktadır.

Makedonya'da Türkler ve Arnavutlar, Kosova ve Türkiye'ye tekrar kaçmaya başladılar. Savaştan kaçanları daha önce olduğu gibi, konaklatmak için hükümetimizin gerekli tedbirleri alması gerektiği ve sivil toplum örgütlerinin de daha önce olduğu gibi, üzerlerine düşeni yapacaklarına güvenmekteyiz. İçsavaşa giden durum önlenemezse temelli göçe de hazır olmalıyız.

 

Makedonya Hükümetinin, kendi içbarışına sahip çıkarak, her türlü saldırıyı, özellikle de savunmasız sivillere karşı yapılanları önlemek ve sorumluları adalete teslim etmek konusunda süratle gerekli girişimleri yapmalarını beklemekteyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen devam ediniz.

KEMAL VATAN (Devamla) - Bizler, Makedonya'da, sorunların barışçı yollardan kalıcı bir çözüme kavuşturulması için başlatılmış olan etnilerarası siyasî diyalog sürecinin yegâne uygun platformu oluşturduğu ve bu sürece tüm etnik grupların meşru siyasî temsilcilerinin katılmalarının ve yapıcı katkıda bulunmalarının gerekli olduğu inancındayız.

Balkan devletleri (Makedonya, Bulgaristan, Yunanistan, Romanya, Arnavutluk, Bosna-Hersek) dostluk grupları olarak tüm Balkanlarla ve tabiî ki Makedonya'yla ilgili gerekli çalışmaları yapmaktayız ve sıkı işbirliği içinde takip etmekteyiz.

Makedonya'daki olaylar geri dönülmez noktalara gelmeden ve yeni bir Bosna veya Kosova'ya dönüşmeden, Birleşmiş Milletler ve NATO ile diğer ilgili uluslararası teşkilatların üzerlerine düşeni en kısa sürede ve barışçıl yollarla yaparak, sorunun daha da büyümesine ve tüm Balkanları tehdit edebilecek boyutlara ulaşmasına müsaade etmemelidir.

(Mikrofon elektronik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Vatan, lütfen tamamlayınız.

KEMAL VATAN (Devamla) - Makedonya'daki iççatışmalarda iki ateş arasında kalan ve tüm Balkanlarda olduğu gibi, Makedonya'da da Türkiye Cumhuriyetinin nöbetçileri ve elçileri olan Türk kardeşlerimiz ile Arnavut ve diğer Müslümanlar ile sade sivil vatandaşların mal zararı ve can kaybı olmaması için ve Makedonya'nın toprak bütünlüğü ile bağımsızlığının tartışma konusu yapılmaması yönündeki Türkiye Cumhuriyeti Hükümetimizin ve devletimizin tavrını etkili olarak sürdürmesi ve bu hususlarda ilgili uluslararası teşkilatlar nezdinde azamî ve netice alıcı, etkili girişimlerde bulunulmasını beklemekteyiz; aksi takdirde, yarın çok geç olabilir.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Vatan.

TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, yerimden bir ilavede bulunmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın Başkan, Türkiye Makedonya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı Sayın Kemal Vatan'ın, çok güncel, ülkemiz için çok hayatî bir konuya teması, bize de, bu konu üzerinde bir görev üstlendirmiştir.

Türkiye Yunanistan Parlamentolararası Dostluk Grubu olarak, Makedonya'da olup bitenlerden dolayı duyduğumuz endişeye, Sayın Vatan'ın bu görüşleriyle birlikte katıldığımızı ve hükümetimizin bu konudaki gayretlerinin devamı hususunda Sayın Vatan'ın bu hatırlatmalarının çok yerinde olduğunu, Balkan dostluk grupları arasındaki dayanışma çerçevesinde arz ediyorum efendim. (Alkışlar) 

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Gündemdışı ikinci söz, atletizm konusunda söz isteyen, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven'e aittir. (MHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Seven.

2. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in, atletizm spor dalına ilişkin gündemdışı konuşması

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan evvel, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Atletizmde başarılı olabilmek için, doğal yeteneğin yanında, vücudun nasıl çalıştığı ve verimin nasıl artırılacağı, hızın ve gücün artırılması, yeteneklerin geliştirilmesi, şüphesiz, bu sorulara verilecek cevaplarla mümkündür. Nitekim, Anayasanın 59 uncu maddesi de, bu hususa işaret etmiştir.

Ülkemizde, atletizm, ilk olarak, Galatasaray Lisesi ve Robert Kolejinin ilgileriyle başlamış; Türkiye'de ilk idman cemiyetlerinin ittifakıyla, 1922 yılında ilk federasyon kurulmuştur. 1930 yılında, Balkan Oyunlarıyla, ilk defa uluslararası madalyaya sahip olan ülkemiz, 1948 yılında ilk olimpiyat madalyasını kazanmıştır. Olimpiyat oyunlarında, 138 madalyayla, dünyada, 24 branştan oluşan bu büyük spor dalı, 1980'lerden sonra, ne yazık ki, bir durgunluk dönemine girmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; atletizmin mutfağı olarak bilinen kros, uzun, orta ve diğer maraton dallarında Türk atletizmine damgasını vuran Ağrı İlimiz birçok atlet yetiştirmiş, yetiştirdiği atletler, Türkiye'yi en iyi şekilde uluslar arasında temsil etmesine sebebiyet vermiştir.

Balkan, Avrupa, dünya şampiyonalarında şeref kürsüsüne çıkarak, İstiklal Marşımızla ayyıldızlı bayrağımızın dalgalandırılmasına öncülük yapmışlardır.

Bundan altı yedi yıl önce, Ağrı'dan millî takıma seçilen 7 ilâ 10 sporcu bulunurken, bugün, maalesef, millî takıma, bu ilden, sadece 10 kişinin seçilmesi, yarışmalara katılması büyük bir üzüntü vermektedir.

On onbeş yıl öncesine kadar, Ağrı'daki atletizm başarısı, Türkiye'deki başarının yüzde 70'ini kapsar iken, bu oran, bugünlerde yüzde 30'lara düşmüştür.

Yılların ihmali ve ilgisizliğiyle, ülkemizde olduğu gibi, Ağrı İlinde de bu spor dalı gün geçtikçe kan kaybına uğramış, yetişen atletler çoğu kez kendi imkânlarıyla ayakları üzerinde durmuş ve bu imkânlar çerçevesinde ülkemizi temsil etmeye çalışmışlardır.

Bu temsil, millî duyguların vermiş olduğu güç ve kuvvetten doğmaktadır. Uygun olmayan kamp eğitim merkezleri, yetersiz beslenme ve yetersiz malzeme yardımı ile devlet güvencesinin olmayışı, atletizme duyulan sevgi ve millî heyecanın gün geçtikçe zayıflamasına sebep olmuştur.

Ağrı'da sponsorluk görevini üstlenecek, disiplinli, başarılı bir kulübün olmayışı da, millî atletleri ve bu spora ilgi duyanları gittikçe azaltmaktadır.

Kendi ayakları üzerinde duran atletler, müsabakalara katılmak üzere, Ağrı'dan İstanbul'a 1 600 kilometrelik yolu otobüsle katettikleri zaman, onlara diyoruz, ancak, sana, 5'er milyondan 4 adet yevmiye vereceğiz; fakat, bunu unutmayın ki, bu yevmiyelerin içerisinde, 5 milyonun içerisinde, sabah kahvaltısı vardır, öğlen yemeği vardır, akşam yemeği vardır, konaklama masrafı da bunun içindedir; ama, sen, yarışmaya katılırsan, nereye gidersen git, isterse 10 gün kal, 4 yevmiyeden fazla para vermeyeceğim sana demişizdir. Ayrıca, öğrenciyse, okuluna geldiği zaman, bir bakıyor ki, dersinden zayıf not alıp, sınıfta kalmıştır. Hocası ona "millî atlet olman beni pek fazla ilgilendirmez, dersine çalışsaydın da, sınıfını geçseydin" demektedir.

Şimdi, biz, bu insanlardan, millî formayı giymesini nasıl isteyebiliriz?! Bu insanlardan, ayyıldızlı bayrağı dalgalandırmasını nasıl isteyebiliriz?!

Bu yılın, atletizm yılı ilan edilmesi, gerçekten, takdirle karşılanan bir olaydır. Spordan sorumlu Devlet Bakanımızın, spora ve sporcuya yakınlık gösterdiğini de biliyoruz, Ağrı Dağına tırmandığını da biliyoruz, Ağrı'yı yakinen bildiğini de biliyoruz; ancak, olay, sadece Ağrı İlimiz de değildir, olay, Mersin'de de vardır, diğer illerimizde de vardır; fakat, Sayın Bakanımız, son iki sene içerisinde yapmış oldukları projelerle cevap vermekle beraber, bunun da yeterli olmayacağını belirtmek istiyorum. Olay, millî marşımızın, ayyıldızlı bayrağımızın uluslararası kazanacağı zaferdir; bu zaferin mutluluğunu hep beraber paylaşmak için atletizme ve atletizme gönül verenlere destek olmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seven, lütfen toparlayınız.

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Türkiye'de, atletizmin dünü, bugünü ve yarınını masaya yatırarak, alınması gereken tedbirleri mutlaka acilen almalıyız. Bu sporun gelişmesi için, iller bazında bir çalışma yapılarak, illerin özellik ve öncelik sırasına göre, atletizmin geliştirilmesi için her türlü katkıyı sağlamalıyız.

Her ile sözleşmeli antrenör sisteminin getirilerek, atletizme, bütçeden fazla paranın ayrılması için gereken katkıyı sağlamalıyız.

Bu manada, yıllardır, millî takımımıza atlet veren ve ülkemizi uluslararası temsil eden Ağrı İline layık olan hassasiyeti göstermeliyiz. Ağrı İline verilen kontenjan sayısı, kamp eğitim merkezi, malzeme yardımı ve yetişen millî sporcuların durumunu tekrar gözden geçirmeliyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Sayın Başkan, bir cümle...

BAŞKAN - Peki, son cümleniz için...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Millî formayı giyen tüm sporcuların devlet güvencesine alınması için gerekli yasal düzenlemeleri yapmalıyız. Bu olaylar, millî marşımıza, bayrağımıza, millî birlik ve beraberliğimize verilecek değer olacaktır. Bu değerler manzumesi, ayrıca bölücü, yıkıcı anarşiye ve her türlü şer odaklarına vurulacak en büyük tokat olacaktır.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyor, Başkana da söz hakkı verdiği için teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Sayın Karapaşaoğlu ve Sayın Levent'in söz talepleri var.

Bu konuda mı efendim?

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Evet Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Karapaşaoğlu.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, Nidai Seven arkadaşımızın yapmış olduğu konuşmayı destekliyoruz.

Spordan sorumlu Bakanımızdan talebimiz şudur: Amatör sporla ilgili sporcularımızın, amatör spora daha çok özendirilmesi için birtakım teşviklerin de getirilmesini talep ediyoruz. Bu arada, geleneksel spor dallarımızın, ata sporlarımızın, Geleneksel Spor Dalları Federasyonumuzun biraz daha fazla desteklenmesi gerekiyor; çünkü, bu federasyon üyesi amatör sporcularımız, uluslararası yarışmalara katılamıyorlar.

Konuya daha sıcak ve daha yakından ilgi gösterilirse, ülkemizin genç nüfusu da göz önüne alındığında, çok olumlu etkileri olacaktır, sporumuz daha çok kalkınacaktır, kardeşlik duyguları daha çok gelişecektir diye düşünüyorum.

Söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Levent, buyurun efendim.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım teşekkür ediyorum.

Nidai Seven arkadaşımıza da, spordan sorumlu Sayın Bakanımıza da göstermiş olduğu ilgiye, buradan, biz de teşekkür ediyoruz.

4 Temmuzda, başlayacak olan, Niğde'de bir tracking yürüyüşü var; Aladağlardan başlıyor ve Mersin'de son buluyor. Ben de, buradan, bütün Meclisi, bu yürüyüşe davet ediyorum. Bu yürüyüşlerin kardeşlik ve sevgiyi pekiştireceğini biliyorum ve Meclisin de buna önderlik edeceğine inanıyor, hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Mustafa Gül, buyurun.

MUSTAFA GÜL (Elazığ) - Sayın Başkanım, söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum.

Sayın Seven'in işaret buyurdukları hususlara aynen katılmakla birlikte, bir hususun da dile getirilmesinin faydasına değinmek istiyorum: Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde yer alan birçok federasyon var. Bunlardan, özellikle, amatör sporun geliştirilmesi ve güçlendirilmesi konusunda ciddî faaliyetler gösteren Üniversite Sporları Federasyonu Başkanlığına ciddî katkı ve destek sağlanması gerektiğini, bunun da yarınımızın teminatı olan gençlerimizin şer odaklarından ve anarşi odaklarından uzaklaşmasına yönelik ciddî katkı sağlayacağını işaret etmek istiyorum. Bunun çok önemli bir hadise olduğunu özellikle vurgulayarak, bu federasyona gerekli destek ve katkının sayın hükümet tarafından ve özellikle spordan sorumlu Devlet Bakanımız tarafından verilmesi gerektiğini işaret ederek, şunu vurgulamak istiyorum: Bu federasyonda, ülkemizde icra edilen tüm sportif faaliyetler yapılmaktadır ve gençlerimiz için çok önemli bir olaydır.

Ben, bu konuya, sayın parlamenterlerimizin ve hükümetimizin gerekli hassasiyeti göstererek destek sağlayacağını umut ediyor, size de söz verdiğiniz için saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gül.

Gündemdışı üçüncü söz, Makedonya'daki son gelişmeler hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüseyin Kansu'ya aittir.

Buyurun Sayın Kansu. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

3. - İstanbul Milletvekili HüseyinKansu’nun, Makedonya’daki son gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

HÜSEYİN KANSU (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Makedonya'da meydana gelen son gelişmeler üzerine gündemdışı söz almış bulunuyorum; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu yılın şubat ayı sonlarında başlayan, Üsküp yönetiminin Kosova'dan kaynaklandığını ileri sürdüğü ve başta Türkiye olmak üzere, bölge ülkelerinin kaygıyla takip ettiği Makedonya'da cereyan eden olaylar bir türlü durulmamaktadır.

 

NATO'nun Kosova operasyonundan sonra hukukî statüsü hâlâ belirlenmemiş bir Kosova'nın, olayların bölgesel amillerinin başında geldiği açıktır. Olaylar başlamadan bir ay önce, Sırbistan ile Makedonya arasında başlayan sınır görüşmelerinin 22 Mart 2001 tarihinde Üsküp'te imzalanan bir anlaşmayla neticelenmesi üzerine, Kosova, Makedonya sınırlarını kapsayan bu anlaşmayla, Sırbistan'ın, Kosova sınırına müdahale etmesi, olayların başlamasına en önemli etken olmuştur. Kosova'nın devletleşmesi ve bağımsızlığı yönünde başlayan, epeyce de mesafe kat eden konjonktürün, Makedonya sınırında meydana gelen bu olaylarla tersine çevrildiği ve bu noktanın Yunan - Sırp menfaatlarına uygunluğu ikinci bir bölgesel amil olarak zikredilebilir. Kısaca, Makedonya'daki bu olayların bölgesel ve hatta Avrasya dengelerini ilgilendiren küresel boyutları da vardır. Bunlar, detaylıca analiz edilebilir; ancak, bunlar, olayların Makedonya'nın iç yapısından kaynaklanan bazı önemli boyutlarını da görmezlikten gelmemizi gerektirmez.

Yugoslavya'nın dağılmasından sonra, Makedonya'nın etnik çatışmaların yaşanmadığı tek ülke olması, bu ülkenin çok etnisiteli olmasına rağmen, demokratik, insan haklarına saygılı örnek bir ülke olduğu imajını doğurmuştu; oysa, bu ülkedeki barış ve istikrarın, Müslüman halkın ikinci sınıf vatandaş statüsünde olmasına rağmen, bu durumun düzeleceği umuduyla, eşitsizliğe boyun eğmesi pahasına gerçekleştiğini Makedon hükümetleri görememiştir. Bunların başında Makedon Parlamentosunun 12 Ekim 1992'de çıkardığı vatandaşlık yasası gelmektedir. Makedon vatandaşlığını çok sıkı kriterlere bağlayan bu yasayla, 1994 rakamlarına göre -ki bu rakamlar Makedonya İçişleri Bakanlığının yapmış olduğu resmî açıklamalara dayanmaktadır- 150 000 kişi eski Yugoslavya ve hatta Makedonya kimlik kartına sahip olmasına rağmen, Makedonya vatandaşı olmaya hak kazanamamışlardır. Bunların büyük çoğunluğu Müslüman Arnavut'tur. Özellikle son onbeş yıl Makedonya'da ikamet etme mecburiyeti getirilmesi bu sorunun doğmasına sebep olmuştur. Oysa, bu insanlar, eski Yugoslavya döneminde, başka bölgelerden, özellikle Kosova'dan gelmiş ve yıllarca Makedonya'da yaşamış kişiler ile Makedonya doğumlu ya da onların çocukları olarak, Yugoslavya'nın dağılma sürecinde, nispeten daha güvenli buldukları Makedonya'ya geri dönen kişilerdir. Şimdi, Arnavutlar, dağılmış olan Federal Yugoslavya Cumhuriyeti Makedonya'sında yaşamış olan tüm Arnavutlara, Makedon vatandaşlığı hakkının verilmesini, Makedonya Devleti tarafından zorla sürülen tüm Arnavutların tekrar memleketlerine geri dönmesini, siyasal düşüncelerinden dolayı zulüm gören ve Makedonya'dan ayrılmak zorunda kalarak sürgünde yaşayan herkesin haklarının iade edilmesini talep etmektedirler.

Arnavutlar, ayrıca, Makedonya'daki sorunun can alıcı noktasını teşkil eden nüfus dengelerinin sağlıklı bir şekilde tespiti için, saygın bir uluslararası kuruluş gözetiminde, yeni bir nüfus sayımı yapılmasını talep etmektedirler. Gerçekten de, Makedonya'da, on yıldır, uluslararası gözlemcilerin izleyebileceği bir düzeyde nüfus sayımı yapılamamıştır. 1991 ve 1994'te yapılan ve Arnavutlar tarafından da protesto edilen nüfus sayımı sonuçlarına göre, halen 2 100 000 nüfusun yaşadığı Makedonya'nın, yüzde 22,9'unu Arnavutların, yüzde 66,7'sini Makedonların oluşturduğu ifade edilmektedir. Ancak uzmanlar, Arnavut nüfusun, ülke nüfusunun en az yüzde 40'ını oluşturduğu görüşündedirler. Daha eski Yugoslavya döneminde, 1981 yılında yapılan nüfus sayımında 378 000 olan Arnavut nüfusun, 1994 yılında 441 000 olması, Arnavut nüfus artış oranı göz önüne alındığında, gerçeği yansıtmadığı açıktır. Gerçek nüfus oranının tespiti, Arnavutların, Makedonya Anayasasında gerçekleştirilmesini istedikleri bazı değişikliklerin de maddî kriterini oluşturmaktadır.

Bunların başında, kurucu millet olma isteği gelmektedir. Yugoslavya döneminde anayasada, Arnavutlar ve Türkler, Makedonlarla birlikte devletin kurucu unsuruydular. Oysa, 1991'deki yeni anayasayla, Makedonya Anayasasında, Arnavut ve Türkler, artık, azınlık statüsündedirler; çünkü, bu anayasaya göre kurucu millet olabilmek için yüzde 24'lük bir nüfus oranına sahip olma şartı öngörülmektedir.

Arnavutların anayasal güvenceye bağlanmasını talep ettikleri bir diğer istekleri ise, ekonomik olarak ve devlet yönetimindeki etnik ayırımcılığın önlenmesidir. Gerçekten de, ortalama işsizliğin yüzde 35'lere dayandığı ülkede, bu oran, Arnavutlar arasında yüzde 50'lere kadar çıkmaktadır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen devam ediniz.

HÜSEYİN KANSU (Devamla) - Bunda, Arnavutların, devlet kurumlarında nüfusları oranında iş sahibi olamamaları etkili olmaktadır. Örneğin, devlet radyo televizyonunda çalışan 2 300 kişiden sadece 15'i Arnavut iken, polis teşkilatında yüzde 4, İçişleri Bakanlığında yüzde 8 oranında Arnavut istihdam edilmektedir.

Üniversite eğitiminin Makedon dilinde olması da, Arnavutların, üniversite mezunu olmalarını sınırlandırarak, resmî dairelerde iş bulmalarını zorlaştırmaktadır.

Siyasal sistemdeki ve karar alma süreçlerindeki etnik ayrımcılığın önlenmesiyse, bir diğer istekleridir. Seçme ve seçilmede, bir Makedon oyunun 3 Arnavut veya 3 Türk oyuna tekabül ettiği bir sistemden şikâyet edilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her  ne kadar demokrasi, insan haklarına saygı, dünyanın her köşesinde barış ve istikrarın sağlanması gibi güzel sözler, güzel prensipler, her yerde, herkes tarafından ifade ediliyorsa da, birçok yerde uygulamalar, bu güzel prensiplerin zıddını göstermektedir. Bu tablo, acı ve elem vericidir.

Son gelen bir-iki fotoğrafı göstermek istiyorum. Bakınız, bombalanan köyler... Yine, bombalanan bir köy ve göçte olan anneler, yaşlı teyzeler... Yine, göç konvoyları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kansu, lütfen tamamlayınız.

HÜSEYİN KANSU (Devamla) - Teşekkür ediyorum.

Yine, araç bulamadan, dağlardan göç eden Müslüman aileler... Bir baba ile evladı, birlikte, Kalkandelen'de öldürüldü. Bu görüntüyü televizyonlarda gördük. İşte, bu görüntüler devam ediyor.

Makedonya'da yaşanan bu üzücü olayların daha da fazla yayılmadan, demokrasi ve insan haklarına saygı çerçevesinde siyasî bir çözüme kavuşturulması dileğiyle, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kansu.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Şandır, bu konuda mı efendim?

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki, buyurun efendim.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Makedonya'da yaşananlar üzerine, konuşmacı arkadaşlarımızın, Meclisimizin ve Türk toplumunun dikkatine sundukları hususlara, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak, biz de katılıyoruz.

 

Gerçekten, Makedonya'da, Balkanlarda, bugün, yürekler acısı, 21 inci Yüzyıla, insanlığa yakışmayan bir insanlık dramı yaşanmaktadır. İnsanlar, yalnız ve yalnız inançlarından dolayı, millî kimliklerinden dolayı, hunharca katlediliyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Türkiye Cumhuriyeti hükümetinin yetkilerinin, bu vahşi katliamı insanlığın dikkatine sunmak gibi bir sorumluluğu vardır. Bu katliam, durdurulmalıdır. Bu katliam, kınanmalıdır. Bu katliam, karşılıksız kalmamalıdır. Buna, Türkiye, bigâne kalamaz; kalmamalıdır. Bunun için, biz de Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada yaşananları kınıyoruz ve çekilen ıstırapları, akıtılan gözyaşlarını, insanlığın ayıbı olarak, gelişmiş Batının, Avrupa'nın ayıbı olarak, Türk toplumuna ve tüm insanlığa sunuyoruz.

Gerçekten, bu dağlarda, buralarda yaşananlar tesadüf değildir. İngiltere Başbakanının kendi Dışişleri Bakanına yazılı olarak verdiği "Balkanları Müslümanlardan ve özellikle Türklerden arındıracaksınız" talimatının ne anlam taşıdığını bugün görmekteyiz. Buna bigâne kalamayız. Buna, Türk toplumu olarak ve bu toplumun Meclisi olarak, hükümeti olarak, görevlileri olarak, akılda kalıcı üslup neyse, yapılması gereken neyse, bunları eksiksiz olarak yerine getirip, karşı çıkmamız lazım.

Ben, bu yönde, Meclisimizin ve Değerli Başkanlığınızın, Divanınızın da bir bildiriyle, bir söylemle karşı çıkmasını talep ediyor; saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

Bu konuda Meclisimizin ittifak halinde olduğu bellidir.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan, Sayın Çetinkaya, Grubumuz adına, bu konuda konuşacaklar efendim.

BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, buyurun.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; dün, Bosna-Hersek'te, malum bir gaye için, sırf oradaki evladı fatihanın tamamen yok edilmesine matuf bir hareket, bugün -aynı durum- Makedonya'da, çoğunluğu Müslüman Türk ve Arnavut olan bu insanlara, Avrupa'nın göbeğinde, insan hakları havarisi geçinen devletlerin gözü önünde -yine, Bosna-Hersek'teki aynı oyun- tezgâhlanmaktadır.

Dünya buna bigânedir; fakat, Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve bugünkü iktidarın buna bigâne kalmadığını göstermesi için, her şeyden önce, bir tavır takınması gerekir. Bu tavrı takınmasının birinci müessiriyeti şu şekilde olacaktır: Ciddî bir şekilde, dışpolitikadaki müessiriyetimizi, burada, vakit geçirmeden göstermek durumundayız. Aksi takdirde, Bosna-Hersek'te, 220 000'in üzerinde, hiçbir günahı yokken, sebepsiz yere şehit edilen, tecavüz edilen, yaşlı, genç, çocuk denilmeden diri diri gömülen insanların dünyanın vicdanına haykıran feryatları, bugün, burada da aynen sergilenebilir. Bu korkulu rüyayı görmemek için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hiç olmazsa, görevini yapmayanların karşısında haykırarak, bu cesur sesi ve bu cesur tavrı göstermesi gerekir.

Saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür  ederim.

Sayın Karapaşaoğlu, aynı konuda mı?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Aynı konuda Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lütfen, çok kısa...

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Makedonya'da bugün oynanan oyun, tarihin derinliklerinden gelen ve daha önce de Bosna-Hersek'te oynanmış olan oyunun devamıdır. Türkiye cumhuriyeti hükümetinin, daha etkili bir şekilde, Makedonya konusuna eğilmesi, oradaki birtakım olumsuzluklar üzerinde etkili davranışlar sergilemesi gerekiyor. Aksi takdirde, tarihî bağlarımız olan, gerek inancımızdan gerekse ırkî bağlarımızdan birlikteliğimiz olan bu insanlar, tahrip edilecekler, tamamen bağlarımız koparılacak ve Avrupa içlerindeki birtakım soydaşlarımız, dindaşlarımız, ırkdaşlarımız tamamen asimile edilecekler.

Dolayısıyla, iktidarımızdan, hükümetimizden ve hatta Parlamentomuzdan, bu konuda, çok etkili görüşmeler yapılarak tedbirlerin alınmasını da talep ediyor, konuşma hakkı verdiğiniz için teşekkürlerimi sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Güner, buyurun efendim.

AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarımız, Türkiye'nin dışpolitikası açısından asla ihmal edilmemesi gereken, fevkalade önemli bir meseleyi ifade buyurdular. Bizim dışpolitikamız, Avrasya'yı çok iyi görmek zorundadır. Balkanlar ve Kafkaslar, her halükârda, Türkiye'nin savunma hattıdır. Makedonya'da cereyan eden olaylar ise, Bosna'da başlatılmış olan, Osmanlı mirasını silme, Müslüman Türk kimliğinin son insan varlığını ve mimarî eserlerini yok etme gayretlerinin bir uzantısıdır.

Diğer taraftan, üzülerek görüyoruz ki, Avrupa Birliği, Türkiye'den kendisine intikal eden herhangi bir şikâyeti Lahey Adalet Divanına ve İnsan Hakları Mahkemesine göndermekte gecikmezken, binlerce insanın top ateşiyle yok edilmesini, ilgisiz, sorumsuz bir biçimde seyredebilmekdedir. Zannediyorum, Yüce Meclisimizin, bu konuda, bütün grupların ifadesi olan müşterek bir metni Avrupa parlamentolarına göndermesinde ve Sayın Dışişleri Bakanımızın, bu konuda, Türkiye'nin görüşlerini, ciddî bir biçimde, dünya kamuoyuna, Avrupa Parlamentosuna ulaştırmasında sayısız faydalar vardır.

Bugün, savunma hakları yok edilmek istenen Türk Milletinin, fırsat bulduklarında, en kısa zamanda, vatan coğrafyasında da yok edilmesi için gayrete gireceğinden hiç şüphe etmediğimiz bu tarihî düşmanlık karşısında, birliğimizi, dirayetimizi göstermek zorundayız.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, size de şükranlarımı sunuyorum Aziz Başkanım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Sayın milletvekilleri, bu fevkalade önemli ve hassas konuda bütün grupların ittifakından doğan neticeyi Sayın Başkanlığa intikal ettireceğimizi bildirir; ayrıca, hepinize teşekkür ederim.

Başbakanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Divan kâtibinin sunuşları oturarak yapmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Şanlıurfa Milletvekili Yahya Akman ve 20 arkadaşının, demiryollarının modernizasyonunu sağlamak için alınması gereken önlemlerin araştırılması amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/205)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dünyamız son derece hızlı, etkin ve ekonomik bir demiryolu taşımacılığının zirvesine doğru tırmanırken, ülkemizde, yeni teknolojik gelişmelere ayak uydurma yerine, demiryollarının küçülmesi ve zaman içinde tasfiye edilmesi düşünülmektedir. Demiryollarının küçültülerek tasfiyesi yerine demiryollarının modern teknolojiyle bütünleştirilmesi, işletmecilik anlayışının modern bir temele oturtulması, köklü bir yapısal değişikliğin ortaya konulması ve çağdaş medeniyete ayak uydurulması, aklın gereği olarak kabul edilmelidir. Atatürk, daha 1923 yılında, İzmir'de topladığı iktisat kongresinde ve ilk trenle gittiği Malatya'da yaptığı konuşmada "Türkiye hükümetinin tespit ettiği projeler dahilinde muayyen zamanlar zarfında vatanın bütün mıntıkaları çelik raylarla birbirine bağlanacaktır. Demiryolları, bir memleketin toptan ve tüfekten daha mühim bir silahıdır" diyerek demiryollarının önemini belirtmiştir.

Kapitülasyonların kaldırılmasıyla yabancı şirketlerden demiryollarının devralındığında uzunluğu 3 714 km iken, 1923-1950 arası buna 3 780 km demiryolu eklenmiştir. Maalesef, başlarda uluslararası otomotiv sanayiinin gelişmesi, daha sonra da ulusal otomotiv sanayiinin dayatmaları ve uluslararası petrol ve petrokimya ve müteahhitlik şirketlerinin çabaları sonucu demiryolları âdeta dışlanmış ve 1950-2000 yılları arası sadece 1 117 km'lik demiryolu yapılmıştır. Bunun sonucu olarak demiryollarının yolcu taşımacılığındaki payı yüzde 42, yük taşımacılığındaki payı yüzde 78 iken, günümüzde bu oran yüzde 3,5 ile yüzde 7'ye inmiştir. Kent içi ve kentler arasındaki ulaşımda yolcu taşımacılığının yüzde 95,7'si, yük taşımacılığının yüzde 92'si karayollarıyla yapılmaktadır. Trafik kazalarında yılda 10 000 insanımız ölmekte ve 1995 verilerine göre mal mülk hasarı 128 milyon dolardır. Ayrıca, verimli topraklarımız da heba edilmektedir. Platform genişliği 13,7 metre olan çift hatlı bir demiryolu, 37,5 metre genişliğindeki otoyola eşdeğerdir.

Çevre kirliliği açısından demiryollarının hava kirliliğindeki payı yüzde 5, karayollarının payı ise yüzde 85'tir. Ayrıca, enerji tüketimi açısından da demiryollarında enerji bir birim olarak kabul edildiğinde, otoyollardaki enerji tüketimi 3 kat, havayollarındaki enerji tüketimi ise 5,2 kattır.

Demiryolları, Türk cumhuriyetleri ile Avrupa ülkeleri arasında bir ipekyolu olarak düşünülmesi, ülke ekonomisine tasavvur edilemeyecek ölçüde katkı sağlayacaktır.

Türkiye, GAP yatırımlarıyla son çeyrek yüzyılın en büyük tarımsal ve bölgesel kalkınma hareketini gerçekleştirmektedir. GAP, kitlesel tarım ürünü taşımacılığı demektir. Eğer bu ürünleri ülke içinde ve dışında en ucuz kitle taşımacılığıyla ulaştıracak bir donanıma sahip olunmazsa, ürünler pahalı dolaşacağından GAP'tan beklenen faydalar elde edilemeyecektir. GAP projesi çok hızlı bir şekilde modern demiryolu sistemiyle bütünleştirilmezse, ekonomik bakımdan yarım kalacaktır. Batı ülkeleri, insanları ve malları ucuz taşırken, Türkiye daha pahalıya taşıyamaz.

1995 yılı verilerine göre, gelişmiş ülkelerle demiryollarımızın altyapısı karşılaştırıldığı zaman, Almanya 54 056 kilometre, yüzde 45'i elektrikli; Fransa 74 000 kilometre, yüzde 30'u elektrikli; İngiltere 37 725 kilometre, yüzde 33,3'ü elektrikli; Türkiye ise 10 446 kilometre, yüzde 9,9'u elektriklidir. Bu da ülkemizin ne kadar geride olduğunu gösterir. Bunun yanı sıra, ülkemizde demiryollarının 1 000 kilometrekare yüzölçümüne ve milyon nüfusa düşen hat uzunluğu, Avrupa ülkelerindeki hat uzunluklarına göre çok düşüktür. İlk 50 ülke arasında Türkiye 47 nci sıradadır. Yolcu taşımacılığının yüzde 85'i Avrupa ülkelerinde trenle yapılırken, bizde ise, sadece yüzde 3,5 trenle yapılmaktadır.

 

Demiryollarının karayollarına göre avantajları pek çoktur:

1. - Demiryolları bugün bütün dünyada 3-3,5 saate varan yolculuklarda avantajlı bir ulaşım sistemidir.

2. - 1 000 kilometreye varan uzunluklar, demiryolunun avantajlı potansiyel taşıma mesafeleridir.

3. - Kitlesel yolcu ve yük taşımacılığında demiryolu ekonomik bir taşıma sistemidir.

4. - Demiryolu tabiat kaynaklarını en az tüketen, en fazla enerji tasarrufu yapan bir sistemdir.

5. - Demiryolları çevreyi koruyan, kirletmeyen, karayollarındaki kirli taşımacılığa karşı temiz taşımacılık alternatifidir.

6. - Demiryolu, hem konfor hem güvenlik açısından, karayollarını çok gerilerde bırakan bir sisteme sahiptir.

Yukarıda zikredilen bilgiler çerçevesinde, demiryollarının modernizasyonunun sağlanması için imkânların oluşturulması, demiryollarını küçülterek tasfiye etmek yerine modern teknolojiyle bütünleştirmek, işletmecilik anlayışını modern bir temele oturtmak, köklü bir yapısal değişikliği ortaya koymak için nelerin yapılabileceğinin araştırılması amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

1. - Yahya Akman                                                 (Şanlıurfa)

2. - Avni Doğan                                                 (Kahramanmaraş)

3. - Ali Sezal                                                 (Kahramanmaraş)

4. - Suat Pamukçu                                                 (Bayburt)

5. - Ömer Vehbi Hatipoğlu                                                 (Diyarbakır)

6. - Mehmet Bekâroğlu                                                 (Rize)

7. - Şükrü Ünal                                                 (Osmaniye)

8. - Mehmet Özyol                                                 (Adıyaman)

9. - Nezir Aydın                                                (Sakarya)

10. - Mehmet Zeki Okudan                                                 (Antalya)

11. - Şeref Malkoç                                                 (Trabzon)

12. - Salih Kapusuz                                                 (Kayseri)

13. - Dengir Mir Mehmet Fırat                                                 (Adıyaman)

14. - Musa Demirci                                                 (Sıvas)

15. - Osman Yumakoğulları                                                (İstanbul)

16. - Hüseyin Kansu                                                 (İstanbul)

17. - Sait Açba                                                 (Afyon)

18. - Maliki Ejder Arvas                                                 (Van)

19. - Hüseyin Arı                                                 (Konya)

20. - İrfan Gündüz                                                 (İstanbul)

21. - Mehmet Çiçek                                                 (Yozgat)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemdeki yerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin araştırılarak, ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken önlemlerin belirlemesi amacıyla kurulan (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu geçici başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - (10/124) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonun, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimine ilişkin tezkeresi (3/846)

Esas No: A.01.1.GEÇ.10/124-1

Karar No: 1                                                                                        15.6.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyelerini seçmek üzere, 15.6.2001 Cuma günü saat 11.00'de anabina PTT karşısı, araştırma komisyonları toplantı salonunda 9 üyeyle toplanmış ve aşağıda isimleri yazılı sayın üyeler belirtilen görevlere seçilmişlerdir.

                                                Erkan Kemaloğlu

                                    Komisyon Geçici Başkanı

                                                                           Muş

 

Adı ve Soyadı

Seçim Bölgesi

Aldığı Oy

Başkan             :

İbrahim Halil Oral                       Bitlis

9

 

Başkanvekili     :

Zeki Eker                                   Muş

9

 

Sözcü               :

Mustafa Gül                                Elazığ

9

 

Kâtip                :

Miraç Akdoğan                            Malatya

9

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu henüz Başkanlığa ulaşmadığından, teklifin müzakeresini erteliyoruz.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. - Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile İstanbul Milletvekili Tansu Çiller ve 3 Arkadaşının, Kamu Görevlileri Sendikaları Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/418, 2/87) (S. Sayısı: 683)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

4. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

5. - Türkiye İş Kurumunun Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 617 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Türkiye İş Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/754, 1/692) (S. Sayısı: 675)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

6. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu, Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 619 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyetteki Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal  İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/756, 1/691) (S. Sayısı: 676)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

7. - Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığının Kurulması ve Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 616 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/753, 1/690) (S. Sayısı: 685)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile 11.12.1936 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

8. - Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun 2 nci Maddesinin III Numaralı Bendinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ile Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse'nin; 4.6.1985 Tarih ve 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ile 11.12.1936 Tarihli ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (2/380, 2/453) (S. Sayısı: 399) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Burada.

Hükümet?.. Burada..

Komisyon raporu 399 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Şimdi, tasarının tümünün müzakerelerine başlıyoruz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, komisyon raporunun düzenleniş biçimiyle  ilgili büyük hatalar var; müsaade eder misiniz, yerimden kısaca izah edeyim?

BAŞKAN - Okumadığımız için dinliyoruz.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, burada, önce, iki arkadaşımızın verdiği teklif var. Bu raporun düzenlenmesi bakımından, önce, bu iki teklifin raporda yer alması lazımdı. Sayın İsmail Köse ile, Sayın Aydın Tümen'in tekliflerinin yer alması gerekirken, önce Sayın İsmail Köse'nin teklifi yer almış, ondan sonra komisyon raporu yer almış. Açarsanız, 3 üncü sayfasında... O komisyon raporunun arkasında da, yine... Komisyon raporu geçmiş ve 6 ncı sayfasında da Sayın Aydın Tümen'in teklifi yer almış ve onun altında da komisyonun kabul ettiği metin, kanun teklifi olarak geçmiş.

Bir defa, bu iki teklif, evvela, peş peşe, başta yazılacaktı, ondan sonra komisyon raporu yazılacaktı ve komisyon raporunun arkasına da 6 ncı sayfasındaki Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi değil de, Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu diye geçmesi, yazılması lazımdı. Bu, birinci ve çok önemli bir yanlış.

İkincisi, Sayın Aydın Tümen'in teklifinde Tuz Kanununun kaldırılması da olduğu halde, 6 ncı sayfada Tuz Kanununun kaldırılması yazılmamış.

Yani, bir komisyon bu kadar hata yapamaz, böyle bir rapor gönderemez Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna. Siz de takdir ederseniz...

BAŞKAN - Efendim, zabıtlara geçti...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bunun doğru olduğunu da Başkanlık Divanı kabul etsin. Bu, işin birinci tarafı.

İkinci tarafı da Sayın Başkanım, İçtüzüğün 35 inci maddesi var komisyonların yetkileriyle ilgili. Bu maddede deniliyor ki: "Komisyonlar, kendilerine havale edilen kanun tasarı ve tekliflerini aynen veya değiştirerek kabul veya reddedebilirler." Şimdi, getirilmiş, buraya yeni yeni maddeler ilave edilmiş. Yeni madde ilaveleri bazı komisyonlarda yapılıyor. Böyle yapılacaksa, önce, bir teklif getirsinler veya hükümet bir tasarı getirsin komisyona, komisyonda incelensin. Yani, komisyonlar kendi kendilerine madde üretmesinler; bu, çok sakıncalıdır.

Bunu arz ediyorum; takdir Başkanlığın efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Yalnız, bir hususu belirtmem lazım: Bu komisyon raporunda, Sayın Aydın Tümen'in teklifi esas alınmıştır; onu da dikkate alınız lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, düzeltilmesi yanlış; yani, raporun düzeltilmesi yanlış.

BAŞKAN - Peki efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Doğruyu söylüyoruz kabul etmiyorlar ki.

BAŞKAN - Peki efendim, teşekkür ederim.

Arzu ederseniz, şahsınız adına konuşma da yapabilirsiniz; boş bir yerimiz var.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam, konuşabilirim.

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde gruplar adına ilk söz, FP Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'e ait.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı, 3213 Sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifinin geneli üzerinde söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, hem şahsım hem Fazilet Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, tabiî, birçok kanun görüşüyoruz; ama, tabir yerindeyse, inanın, her şeyin tadı tuzu kaçtı. Et bozulunca, yağ bozulunca tuzlanır; ama, tuz bozulunca ne olur? İişte, asıl tehlike o zaman başlıyor. Şu anda, Şereflikoçhisar İlçemizde, Türkiye'nin en önemli tuz kaynaklarından biri olan Tuz Gölündeki tuz, çevredeki kimyasal atıklar sebebiyle bozulmaya başladı. İşte, belki, bir miktar da, bu kanun teklifi vesilesiyle bunları konuşacağız.

Tabiî, sahip olduğumuz doğal, zengin kaynaklardan verimli ve rasyonel bir şekilde istifade ettiğimizi söyleyemeyiz. Türkiye, bazı kaynaklar itibariyle, dünya çapında çok önemli rezervlere sahip; ama, dünyada, çoğu ülkede bulunmayan bu kaynaklardan, birtakım engeller nedeniyle, istifade ettiğimiz söylenemez. Mesela, bor gibi, trona gibi.

Değerli arkadaşlar, dünya ülkeleri, tuz rezervleri bakımından oldukça zengin kaynaklara sahiptir. Son yıllar itibariyle dünyadaki tuz tüketimi, yılda 150 ilâ 200 milyon ton arasında değişmekte, Amerika, tuz üretiminde dünyada birinci sırada yer almaktadır. Büyük tuz rezervlerine sahip olan Türkiye ise, yaklaşık 2 milyon ton tuz üretimiyle, 17 nci sırada yer almaktadır.

Tuz, tabiî ki, kullanım alanı itibariyle çok geniş imkânlara sahip bir hammaddedir. Gıda sektörünün yanı sıra, tarımda, hayvancılıkta, kimya sanayiinde, dericilikte; bilhassa karayollarında buzlanma ve kar mücadelesi çalışmalarında; tekstilde, deterjanda, sabunda, süt ürünlerinde, konserve, zeytincilik, metalurji gibi, daha sayabileceğimiz birçok konuda ve alanlarda kullanılmaktadır; fakat, Türkiye, sahip olduğu tuz potansiyelinde, istenildiği ölçüde, iç kullanım ve dışa satım imkânına, henüz kavuşamamıştır. Bunun sebebi, ülkemizde tuza dayalı sanayi dalının yeterince gelişmemiş olmasındandır. Ayrıca, 1936 yılında, tuzun devlet eliyle işletileceğiyle ilgili çıkarılan kanun sebebiyle bir gelişme olmamış ve bugüne gelinmiştir.

Tuz üretiminde, ihracatında, kaynakların verimli kullanımında beklenen düzeltmelerin gerçekleşmediği görülmüştür. Bu çerçeveden baktığımızda, zengin tuz kaynaklarından azamî faydayı sağlamanın, Tuz Kanunuyla devlet tekeline bırakılan tuz işletmeciliğinin tamamen kaldırılması ve serbest piyasa kurallarının tam olarak bu alanda işletilmesiyle mümkün olacağı ortaya çıkmıştır.

Değerli arkadaşlarımızın vermiş olduğu bu teklifle, böyle bir konu gündeme gelmiş ve hakikaten bir ihtiyaç da giderilmiş olacaktır. Bu piyasa-nın mümkün olması için de Tuz Kanununun yürürlükten kaldırılarak, Maden Kanununun içerisine alınması ve tuz işletmeciliğine yönelecek özel sektörün önündeki bürokratik engellerin kaldırılması zarurî olmaktadır. Böylece, tuz tekelinin ortadan kaldırılmasıyla, tuz piyasası serbestleşecek, bu alanda yapılacak yatırımlarla, beraberinde gelecek olan istihdam, Türkiye ekonomisine ümit ederiz ki, katkılar sağlayacaktır. Bu kanunun reel sektöre ve Türkiye ekonomisine hayırlı olmasını diliyorum.

Değerli arkadaşlar, tuzun, Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla, ruhsat sahibi işletmeci, Maden Kanunu hükümlerine göre yükümlülüklerini yerine getirecek, Maden Kanununun 14 üncü maddesi uyarınca yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 de madencilik fon iştirakini her yıl ödeyecektir. Yalnız, burada, bir haksızlık söz konusudur. Daha önce de bu konu gündeme gelmişti; ona, ben, daha sonra temas edeceğim ve bu konuda, eğer mümkün olursa, bir düzeltme talebinde bulunacağız.

Ayrıca, tuz işletmesinin belediye imar sahalarıyla mücavir alanlar içerisinde kalması durumunda, Belediye Gelirleri Yasasının 97 nci maddesine göre, yıllık brüt bilanço kârının yüzde 2'sini belediye payı olarak ilgili belediyeye ödeme durumu söz konusudur.

Dünyadaki iki tuz gölünden biri olan Ankara'nın Şereflikoçhisar İlçesinde Tuz Gölümüz bulunmaktadır. Ancak, bu kanun, günümüze cevap veremediği için, gereken imkânlar da elde edilememiş ve Türkiye'nin tuz ihtiyacına cevap veren Tuz Gölünün tüm sorunlarıyla ilgilenen Şereflikoçhisar Belediyesi, üretilen tuzdan bugüne kadar hiçbir hisse alamamıştır. Dolayısıyla, başka yerlerde de bu şekilde maden üretilen bölgelerde belediyeler üretimden hisse almaktadırlar. Tuzun maden olduğuna dair üniversite raporları da mevcuttur. İşte bu teklifle, 3078 sayılı Tuz Kanununda gerekli değişiklikler yapılıp, Maden Kanunu kapsamına alınarak, Şereflikoçhisar'ın, Tuz Gölünde üretilen tuzdan, belediye yasaları gereğince hisse alması konusunda bu kanun teklifinin kabul edilmesi, gelir itibariyle uygun olacaktır.

Değerli arkadaşlar, sözümün başında, bu gölün, tabiî ki Ankara için, Türkiye için çok önemli olduğunu ifade etmiştim. Biz, o bölgenin milletvekili olduğumuz için, Tuz Gölüyle ilgili Çevre Bakanımıza iletmiş olduğumuz "Tuz Gölündeki çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda herhangi bir çalışma var mıdır, yapılmış mıdır? Tuz Gölünü çevreleyen illerin valileri, belediye başkanları ve ilgili birimlerle bir araya gelinerek gerekli tedbirlerin alınıp alınmadığı ve Türkiye'deki göllerin ve nehirlerin kirlilik oranları ve sebepleriyle ilgili bir araştırma yapılmış mıdır" şeklindeki bir soru önergemize, Değerli Çevre Bakanımızın vermiş olduğu cevapta, Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 73'ünü karşılayan Tuz Gölünün dünyanın nadir doğal kaynaklarından biri olduğu ve önemli sulak alanlardan birisi olduğu; Tuz Gölündeki sorunlarla ilgili, bilhassa Konya İlinin evsel ve endüstriyel atıklarının arıtılmadan bu göle deşarj edilmesi sebebiyle göldeki kirliliğin arttığı ve tuz üretiminin de giderek düşmesiyle bugünkü kritik safhaya gelindiği ifade edilmiştir.

Tuz Gölündeki mevcut kirliliğin giderilmesi ve geleceğe yönelik bölgedeki faaliyetler ile gölün koruma ve kullanma dengesi de gözetilmek suretiyle bir Bakanlar Kurulu kararı çıkarılmış, daha sonra yapılan çalışmalarla "Tuz Gölü Entegre Projesi" adı altında Yüksek Planlama Kuruluna teklif yapılmış ve kurul tarafından dış kaynaklı krediyi getirme, yapma şartıyla böyle bir kabul öngörülmüştür.

Tabiî ki, 19.1.2001 tarihinde Sayın Çevre Bakanının bize verdiği cevapta, Bakanlık tarafından, önfizibilite raporları sonucunda 87,5 milyon dolarlık bir tespit yapıldığı ve bunun da dış krediyle sağlandığı ifade edildi; ancak, Tuz Gölünün kirlilik oranı ve 8 ilâ 10 yıl sonra burada tuz üretilemeyecek duruma geleceği de gözönüne alındığında, tedbirlerin bir an önce alınması, başlatılmasıyla ilgili, bu kredinin ülkeye getirilip, oradaki insanlarımızın, gölümüzün ve belediyelerimizin hizmetine sunulacağı ifade edilmiş olmasına rağmen, şu ana kadar Sayın Bakanımızdan, son durumla ilgili bir bilgi alamadık. Eğer, bu konuda bizi de bilgilendirirlerse, hem Ankaramız hem Türkiyemiz hem de Şereflikoçhisarlılar adına memnuniyetimizi ifade edeceğiz.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, Konya tahliye ana kanalının Tuz Gölüne verilmesinden dolayı, gölün doğal dengesi bozulmaktadır. Bu sebeple, gölde su seviyesi yükseldiğinden, buharlaşma haziran sonunda değil de ağustos ortasında tamamlanmaktadır. Üretime çok kısa bir zaman kaldığından dolayı, gölde ağır makineler üretim yapmaktadır. Bu da başlıbaşına bir problemdir. Ayrıca, buharlaşmayı hızlandırmak amacıyla, gölün içerisine, dağlardan kum ve taş çekilerek, havuzlar yapılmaktadır. Bundan dolayı yükselen su, göl kenarındaki arazileri çoraklaştırmaktadır. Bunun çözümü de, Konya tahliye ana kanalının Tuz Gölüne akmasının ivedilikle kesilmesiyle sağlanacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki tuzcu esnafının da sorunları var. Gölde yapılan üretim çok bilinçsiz ve kalitesizdir. Bir işçinin, tuzun ülkemiz sanayiine ne ölçüde katkı sağlayacağının bilincinde olarak bu işi yapması ayrıdır, öbür türlü yapması ayrıdır. Gelişigüzel ve çabuk üretim yapılmaya çalışılırken, taş ve kumlar tuza büyük oranda karışmaktadır. Bunlar, tuzun içerisindeki magnezyum ve kalsiyumu yükselttiğinden dolayı, tekstil sanayii üretimi esnasında ciddî problemler doğurmaktadır, ki bunlar ihraç mallarıdır.

Bu bakımdan, 1999 yılı içerisinde -tuz üreten bir ülke olmamıza rağmen- kaliteli tuz üretemediğimizden, yurt dışından 130 000 ton civarında tuz ithal edilmiştir. Bunun yanında, Tuz Gölü üretimi 1999 yılı içerisinde 800 000 tondur. Bu vesileyle, Tuz Gölünü yeterince değerlendiremediğimizi de, bu arada vurgulamak istiyorum.

Çözüm olarak, üretim yapan işçilerin, tuzun ülkemiz sanayiine olan katkısını sağlayacak derecede eğitilmesi, bilinçlendirilmesi ve modern üretim konusunda kendilerine gerekli bilgilerin verilmesi gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, tuz fiyatlarının belirlenmesinde de bazı haksızlıklar yapılmaktadır. Şimdi, Şereflikoçhisar'da, Tuz Gölünde maliyet ucuzdur; ama, Çamaltı gibi tuzlalarda daha değişik teknolojilerle tuz üretildiğinden, buradaki üretim pahalıya mal olmakta. Ama, Türkiye genelinde bütün tuzlalarda elde edilen fiyatlar paçal edildiğinden, buradaki tuzun düşük maliyetle elde edilmiş olmasına rağmen, Türkiye genelinde pahalı üretimle elde edilmesinden dolayı, buradaki fiyat da yükselmektedir. Dolayısıyla, bu bölgenin ekonomik ve sosyal durumuna göre daha ucuz fiyat uygulanması, aslında -burada elde edilen tuzun fiyatına göre- hakkaniyet gereğidir. Böylece, bölge insanının diğer taraflarla rekabet şansı da olmuş olacaktır.

Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki, maalesef, bütün müesseselerde olduğu gibi, bu tuzlalarda da, zaman zaman bazı sıkıntılar, hoş olmayan bazı uygulamalar ortaya çıkmaktadır. Mesela, geçenlerde bunu biz bir soru önergesiyle de yönelttik, basına da aksetti; Şereflikoçhisar'da Tekel'in Kayacık Tuz İşletmesindeki koçanlarda tahrifat yapılmak suretiyle, fazla tuz alındığı ve bu şekilde, kurumun zarara uğratıldığı şeklinde birtakım olaylarla da karşılaşıyor ve bundan dolayı da üzüntü duyuyoruz.

Bu arada, Şereflikoçhisar'la ilgili yapılan bir farklı uygulama var: Tabiî ki, bu Çevre Koruma Kurulu yeni gündeme alındı ve o gündeme getirildikten sonra, bir kıyı koruma çizgisi meydana getirildi; ancak, daha önceden, tuzculara, gölün kenarında, tesislerinizi buraya yapın diye bir müsaade verilmişti. Bu arkadaşlar da kooperatifleşmek suretiyle, o bölgede fabrika inşaatlarını başlattılar; ancak, tuz, Koruma Kuruluna geçince, bu sefer, o inşaatların durdurulması gündeme geldi. Tabiî, biz de, haklı olarak, bölgemizin de sorunu olduğu için sorduk. "Yani, mademki böyle bir kurul kararı alınacaktı, niçin daha önce böyle bir yola giriştiniz?.. Eğer böyle bir yasaklama getirilecek idiyse, daha uygun bir yer tespiti yapılmalı ve onlara burası gösterilmeliydi. Şimdi, yapılmış olan bu inşaatların ve tesislerin maliyeti ve orada meydana gelecek istihdamla ilgili zararların giderilmesi kimler tarafından yapılacaktır" diye. Tabiî ki, Çevre Koruma Kuruluyla yaptığımız görüşmelerde, bunu halledeceklerini, o insanların mağdur edilmeyeceklerini ve Şereflikoçhisar'ın tuz ile ilgilenen... Çünkü, orada hem tuz üretimi yapan hem onu paketleyen hem de istihdamla ilgili çalışmaları sağlarken, nakliye işleriyle ilgili orada bu işle ilgilenen bir yığın insan var, bunların da iş konularıyla ilgili sıkıntıya girmemeleri bu vesileyle sağlanmış olacak. Gene, biz, burada, Çevre Bakanımızdan o konuda da istirham ediyoruz; Çevre Kurulunun almış olduğu bu karar sebebiyle, orada tuz üretimi yapmak üzere sanayi tesisleri kuran ve istihdama yönelik çalışmalar yapan bu arkadaşlarımızın mağduriyetlerinin önlenmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, biz, tuz denilince, hep, Şereflikoçhisar'ı, Ankara'yı düşünüyoruz. Ankaramızın çok uzağında, 150 kilometre ilerisinde yer alan bir ilçemiz Şereflikoçhisar; ama, tabiî ki, Ankara'nın bütün ilçelerinin sorunları, maalesef, çok fazla. Dışarıdan bakılınca belki Ankara'nın sorunları halledilmiş gibi gözüküyorsa da, Anadolu şehirlerinden hiçbir farkı olmadığını görüyoruz. Tabiî ki, burada biz zaman zaman, gerek Meclis kürsüsünden gerekse soru önergelerimizle bu konuları gündeme getiriyoruz; ama, bu vesileyle, Şereflikoçhisar ve Tuz  Gölü görüşülürken, müsaade ederseniz, buranın en önemli sorunlarından birkaçına da temas etmek istiyorum:

Şu anda, Şereflikoçhisar'ın en büyük sorunlarından bir tanesi su sorunudur. Şehre verilen suyu -Belediye Başkanının ifadeleriyle söylüyorum- kuyulardan sağlamaktadırlar. 6 tane pompa, maalesef, tuzlu su basmaktadır, bu da insanların tansiyon hastası olmasına neden olmakta ve sağlıkları bozulmaktadır. Bu susuzluğun giderilmesi için, mutlaka Peçenek Barajının yapılması ve devreye sokulması gerekmektedir. Devlet Su İşleri tarafından planlanan, organize edilen ve tabiî ki, yatırım programına da alınan, ama, maalesef, geçen yılki ve bu yılki fiyatlarıyla 2,5 trilyon lira civarında bir yatırımı gerektiren Peçenek Barajı için konulan ödenekler, tabiî ki, böyle çok cüzî ve sadece temsil kabiliyeti olan çok düşük rakamlar. O yüzden, burada su probleminin halli noktasında çok ciddî bir çalışma yapılması gerekmektedir.

Afet kapsamına alınan belediyeler içerisinde Şereflikoçhisar Belediyesi de var; dolayısıyla, almış olduğu o pay sebebiyle biraz rahatladı. Ümit ederiz ki, bu tuz kanununun yürürlüğe girmesi ve oradan alacağı paylar sebebiyle, su sorununu da, DSİ'ye ihtiyaç duymadan, kendileri çözebilirler; yoksa, eğer böyle, DSİ'ye kalırsa, çok uzayacak.

Sayın Bakanımız, Enerji Bakanısınız, DSİ de size bağlı olduğuna göre, sizden istirham ediyoruz, Şereflikoçhisar'a su verecek olan Peçenek Barajına ciddî meblağlarda bir ödenek tahsisiyle bu işin bir an evvel başlatılması...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Proje daha yeni çıktı...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Ama, işte, yıllardır bekletiliyor. Biz, işte, bu vesileyle Sayın Bakandan rica ediyoruz.

Bu Peçenek Barajıyla, hiç olmazsa, Şereflikoçhisarlı halkımıza bir nefes aldırmış oluruz.

Değerli arkadaşlar, tabiî ki, bu su sorununun aciliyeti yanında, Şereflikoçhisar'ın, daha, çok problemleri var. Mesela, Ankara-Şereflikoçhisar karayolu, Türkiye'nin en yoğun yollarından bir tanesi; bütün batıyı ve kuzeyi, güneye ve doğuya bağlayan tek yol ve maalesef, sadece gidiş-geliş olarak kullanılmaktadır. Bu yolun daha iyi standartlara sahip olması, mutlaka bölünmüş yol olarak projelendirilmesi gerekir; bu konuda Sayın Bayındırlık Bakanından da çok ricalarımız oldu; kesim kesim bu işin yapıldığını biliyoruz, ama, tabiî, yeterli değil. Bir defa, bu yolda çok büyük trafik kazaları meydana gelmekte; bu kazalar sebebiyle de, çok ölümlü ve yaralanmalı, aynı zamanda maddî hasarlı kazalar ortaya çıkmaktadır. Bu yolun da çift yol olarak yapılmasıyla alakalı, Hükümetimizden destek bekliyoruz.

Tabiî, bu arada, öğretmen eksiği, doktor eksiği, buna benzer memur noktasında birçok sıkıntılar var. Bakınız, tapu dairesinde, gidip geldiğimizde gördük, bir müdür ve bir memur var. Koskoca Şereflikoçhisar'ın bütün tapu işlemleri bir müdür ve bir memurla götürülmeye çalışılıyor. Tabiî ki, bu da, çok sıkıntı. Mesela, emniyet teşkilatında çalışan memurların birçoğu geçici görevle oraya gönderiliyor; çoğu Ankara'da oturmakta ve oraya gidiş-geliş yapmaktadır; çünkü, ev bulma sıkıntısı var. Düşünün, her gün 150 kilometreyi gidip gelmek, hem riskli hem de verim açısından gerçekten sıkıntı ortaya koyacak bir şey.

 

Hastanede, temel branşlarda, hiç doktor olmadığını görüyoruz. Yani, burada, göz, dahiliye, kadın-doğum, buna benzer, aklınıza hangi branşta doktor gelirse gelsin, maalesef, bunlarla ilgili hiçbir doktor ihtiyacının giderilmediğini görüyoruz; işte, bu da, uzaklıkla alakalı olduğu için, maalesef, ortaya çıkmaktadır. Hatta, Ankara-Şereflikoçhisar yolu üzerinde çok trafik kazası olduğu için, bunu, Sayın Bakanımıza da teklif ettik; eğer, orayı, trafik hastanesi gibi işlev yapacak bir hale getirirseniz, hiç olmazsa, o trafik kazaları sebebiyle meydana gelen büyük sıkıntıyı da ortadan kaldırmış olursunuz.

Değerli arkadaşlar, bu arada, tabiî ki, bu sıkıntıların yanında ortaya atacağımız, ifade edeceğimiz daha çok sorunu var; ama, Şereflikoçhisar, şu anda, gerçekten, Ankara'nın uzağında, bütün imkânlardan istifade edemeyen, mahrumiyet içerisinde kalan bir ilçemiz; dolayısıyla, bu sıkıntılardan kurtulması için, belki, maddeler üzerinde bazı tekliflerimiz olacak Tuz Kanunuyla ilgili.

Değerli Aydın Tümen ve Değerli İsmail Köse'ye, halkımızı, sanayicimizi, ticaret erbabımızı rahatlatan bu teklifi getirdikleri için teşekkür ediyorum ve Fazilet Partisi olarak, bu kanun teklifine olumlu oy vereceğimizi, destekleyeceğimizi ifade ediyor, sayılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Gruplar adına ikinci söz, Anavatan Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Nejat Arseven'e aittir.

Buyurun Sayın Arseven. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA NEJAT ARSEVEN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlayarak sözlerime başlamak istiyorum.

399 sıra sayılı 3213 sayılı Maden Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi ve 3078 sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında" Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Sayın Aydın Tümen ve Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse'nin vermiş oldukları kanun teklifleri üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, tekraren, saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi yasalaştığında, 11.12.1936 gün ve 3078 sayılı Tuz Kanununun tüm maddeleri ve çıkarılan tüzük hükümleri yürürlükten kaldırılacaktır. Diğer bir deyimle, tuz istihsalinde tuz tekeli kaldırılmış olacaktır.

Nitekim, 3078 sayılı Tuz Kanununun 1 inci maddesi "Türkiye'de, her ne suretle olursa olsun, tuz istihsali devlet tekeli altındadır" şeklindedir. Küreselleşen, küçülen, bilgi ve iletişim çağındaki dünyamızda tuz istihsalinin tekel mahiyetindeki konumu, çağın ve ekonominin çok gerisindedir. Bu nedenle, mezkûr kanun teklifi doğrudur ve yerindedir. Ayrıca, Maden Kanununun kapsamına alınarak, ruhsat sahipleri, yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 madencilik fon iştirakini ödeyerek, devlet bütçesine de ayrıca katkıda bulunacaklardır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, deniz tuzlalarından 600 000 ton, göl tuzlalarından 1 500 000 ton, kaya tuzlalarından 100 000 ton ve kaynak tuzlalarından da 40 000 ton olmak üzere, yaklaşık 2,5 milyon ton tuz istihsal edilmesi mümkündür. Ancak, üretim, devlet tekelinde olduğundan, sadece 2 milyon ton üretim yapılabilmektedir. Oysa, sadece Tuz Gölünün tuz oluşturabilme kapasitesi, yılda 200 milyon tondur; bu miktar, dünya tüketiminin de yüzde 15'ine tekabül etmektedir.

Sayın milletvekilleri, bu kanunla ne gibi bir fayda sağlanacaktır; bu konuda, Yüce Heyetinize de bilgi arz etmek istiyorum. Devlet tekeli kalkacağından, yerli ve yabancı özel sektörün, yerel halkın tuz üretimine ilgisi artacaktır. Ayrıca, Tuz Gölü, Yozgat, Çankırı, Nevşehir, Kırşehir, Kars, Erzurum, Sıvas, Siirt gibi illerimizdeki kaya tuzu ve kaynak tuzlalarına verilecek ruhsatlarla üretim artacak ve ihracat imkânları da ortaya çıkacaktır.

Tekel Genel Müdürlüğü, ruhsatlarını kendi kullanabileceği gibi, bir başka kişi ve kuruluşa da devredilebilecek ve rödövans anlaşmaları yapabilecektir; böylece, özelleştirmenin altyapısı da oluşturulmuş olacaktır.

İşletmelerin bilanço brüt kârı üzerinden belediyelere ödenecek yüzde 2 payla, yöre halkının refahına da katkı sağlanacaktır. Ayrıca, bilanço brüt kârı üzerinden ödenecek yüzde 5 devlet hakkı ve yüzde 5 fon iştirak payıyla, devletin de gelirleri artmış olacaktır.

Sayın milletvekilleri, Tekel Genel Müdürlüğü, tuz konusundaki ruhsatları, üçüncü şahıslara da, bu çıkan kanun dolayısıyla devretme imkânına sahip olacaktır.

Biraz önce bu kürsüden konuşan değerli milletvekili arkadaşımın da ifade etmiş olduğu gibi, benim de milletvekilleri olma onurunu taşıdığım Şereflikoçhisar İlçesini de çok yakından ilgilendiren Tuz Kanunuyla ilgili konuşmamı sürdürürken, ayrıca, Peçenek Barajı gibi bölge için çok önemli bir konuda, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın, özellikle yatırım programı ve bütçe konusundaki desteğinin de artarak devam edeceğini ümit ediyorum.

Bu tasarının hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, Yüce Heyetinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum efendim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arseven.

Gruplar adına üçüncü söz, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade edecek olan Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e ait.

Buyurun Sayın Tümen. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AYDIN TÜMEN (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifimiz üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Tuz madenlerimiz, bilindiği gibi, 1936 yılında çıkarılmış bulunan 3078 sayılı Tuz Kanunuyla getirilen düzenlemelere tabidir. Bu düzenlemeler, ülkemizdeki tuzun devlet eliyle işletilmesini öngörmektedir; bu uygulama, günümüze kadar süregelmiştir.

3078 sayılı Yasa, zaman içerisinde bazı değişikliklere uğramışsa da, gerek ülkemizde gerekse bütün dünyada yaşanan gelişmeler ve ekonomideki yeniden yapılanmalar, tuz madenleriyle ilgili bu düzenlemeleri yetersiz hale getirmiştir.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifimizin amacı, 1936 yılında çıkarılan 3078 sayılı Tuz Kanununu ortadan kaldırarak, tuz üretiminin Maden Kanunu kapsamı içerisine alınması ve bu yasa hükümleri çerçevesinde değerlendirilmesinin sağlanmasıdır.

Hepinizin de bildiği gibi, ülkemiz, dünyanın önemli tuz kaynaklarına sahiptir. Ancak, bu sektördeki devlet tekeli nedeniyle, bugüne kadar, tuz işletmeleri verimli olamamış, tuz üretimimiz istenilen düzeye çıkarılamamıştır. Önemli bir ihracat potansiyeline de sahip olmamıza rağmen, bunun tersi olmuş ve sanayi işletmelerimizin birçoğu sanayi tuzunu ithal eder hale gelmiştir. Özel sektörümüz, birçok tuzlayı işletmeye talip olduğunu ve bu alanda kapasite artırma ve teknoloji yenileme yatırımlarını yapmaya hazır olduğunu sık sık dile getirmesine rağmen, yasalarımızın izin vermemesi nedeniyle, bugüne kadar bu mümkün olamamıştır.

Tuzun işletilmesinin özel sektöre devredilmesi halinde, hem kârlı ve verimli işletilemeyen tuz madenlerimizden maksimum yarar sağlanacak hem de Türkiye'nin tuz açığı olmayacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 21 inci Yüzyılda, piyasa denilen mekanizma, artık, ulusal değil küresel düzeyde işlemektedir. Bütün dünyada son yıllarda oluşan eğilim, devletin, artık, sanayi üretiminden elini çekmesi yönündedir. Ekonomide katı merkeziyetçiliğin sonuç vermediği ortaya çıkmıştır. Çağdaş bir ekonomide, devletin üretim işlevi azalmakta, bununla birlikte, devletin, hem gelir dağılımına müdahalesi hem de piyasayı düzenleyici işlevi artmaktadır. Başarılı olan, üstünlüğü kanıtlanan model, devlet ve piyasanın çelişmediği, birbirini tamamladığı bir yapıya dayanmaktadır.

Devletin en önemli fonksiyonu, güçlü bir hukuk devleti yaratarak, piyasaların sağlıklı bir rekabetle işlemesine, kaynakların etkin bir biçimde kullanılmasına yardımcı olmaktır.

Piyasanın ve özel girişimin, düzenleyici devlete daima ihtiyacı vardır. Yurt içinde etkili olmak ve dünyada sözünü geçirmek isteyen bir devlet, verimli çalışan, zenginlik yaratan bir piyasa ekonomisini yaratmak zorundadır. Getirdiğimiz teklif de, bu anlayıştan yola çıkılarak hazırlanmıştır.

Son yıllarda yapılan mevzuat değişiklikleriyle Tuz Kanununda bazı düzenlemeler yapılmışsa da, sektörde önemli bir gelişme sağlanamamıştır. Zengin tuz kaynaklarımızdan daha fazla üretim ve daha fazla ihracat olanağı sağlanması, devlet tekelinin tamamen kaldırılmasıyla mümkün olabilecektir. Böylece, yerli ve yabancı sermayenin sektöre ilgisinin artması da sağlanmış olacaktır.

Bilindiği gibi, 3078 sayılı Tuz Kanunu kapsamında işletilen tuzun, Bakanlar Kurulu kararıyla Maden Kanunu kapsamına alınması, yasa değişikliği olmadan olanaklı olmamaktadır. Yalnızca Maden Kanunu hükümlerine göre Tuz Kanununa tabi tuz ve Maden Kanununda belirtilen tuz tanımları dışındaki tuzlar, taşocağı ruhsatları varsa; bilinmeyen tuzlar, Bakanlar Kurulu kararıyla Maden Yasası kapsamına alınabilmektedir.

Getirilen yasa değişiklikleriyle tuzun Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla, ruhsat sahibi işletme, Maden Kanunu hükümlerine göre yükümlülüklerini yerine getirecek, Maden Yasasının 14 üncü maddesine göre, yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkını, yüzde 5 madencilik fon iştirakini her yıl ödeyecektir. Ayrıca, tuz işletmeleri belediye imar sahaları ile mücavir alanlar içerisinde kalırsa, Belediye Gelirleri Yasasının 97 nci maddesi gereğince, yıllık brüt bilanço kârının yüzde 2'sini belediye payı olarak ilgili belediyeye ödeyeceklerdir.

Bu teklifin yasalaşmasıyla, ülkemizde tuz tekeli ortadan kaldırılacak, dolayısıyla, bu piyasanın serbestleşmesi ve özel sektörün yatırım yapması teşvik edilecektir. Sektörün canlılık kazanmasıyla, istihdam olanakları artacak; böylece, bölge insanının refah düzeyi yükselerek, ekonomiye katkısı da artacaktır. Ayrıca, yine getirilen değişikliklerle tuzun serbestleşmesiyle, piyasaya giriş açısından diğerleriyle eşit haklara sahip olması sağlanacak ve özel sektörün rekabeti de kaliteyi getirecektir.

Tuz Kanunu yürürlükten kaldırılarak, tuzun Maden Kanunu kapsamına alınması, madencilik sektörünün yıllardan beri ortak arzusudur. Tuzun Maden Kanunu kapsamına alındığı tarihten itibaren, artık, tekel de, Maden Kanunu karşısında bir hak sahibi ve Maden Kanunu hükümlerine tabi olacaktır.

Devlet hakkı ve Madencilik Fonuna ödeyeceği ve Maden Kanununun getirdiği bütün hükümlerden istifade edebileceği gibi, tekel haricindeki kişiler de herhangi bir yerde gelip, müracaat ederek, tuz işletme ruhsatı alabileceklerdir.

Komisyonda getirilen bir düzenlemeyle deniz, göl ve kaynak sularından, tuz üretim şartlarına uygun olarak doğrudan işletme ruhsatı verilmesi sağlanmıştır. Ayrıca, kaynak, göl ve deniz havzalarının doğal dengelerinin bozulmaması için havzaların kapasitesini aşacak şekilde üretim yapılması da önlenmiştir.

Bugüne kadar ortaya çıkan problemler dikkate alınarak, madencilik faaliyetlerini sürekli kılmak amacıyla, önişletme ve işletme safhasında da intifa veya irtifak haklarının tanınması da sağlanmıştır.

Sonuç olarak söyleyebiliriz ki, doğal kaynak olarak bol miktarda tuza sahip olduğu halde, ihtiyacımız olan tuzun ithal edilmesi, ülkemiz için, bir savurganlıktır ve ulusal ekonomimize büyük zarar vermektedir. Bu nedenle, tuz madenlerinin işletilmesinde devlet tekelinin bir an önce kaldırılması ve özel sektöre de bu olanağın tanınması gerekmektedir.

Teklifimizin yasalaşmasıyla, tuz madenlerimizin daha verimli işletilmesi sağlanacak; dolayısıyla, ülke ekonomimiz de bundan büyük yarar sağlayacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu kanun teklifini vermemdeki öncelikli nedenlerden bir tanesi de, özellikle seçim bölgem olan Şereflikoçhisar İlçesinin ekonomik ve sosyal birtakım sıkıntılarının giderilmesi amacıyla olmuştur. Buradan özellikle belirtmek istiyorum ki, benden önce konuşan değerli iki konuşmacı arkadaşımız da bunu belirttiler insanların ekonomik açıdan sıkıntı çektiği Şereflikoçhisar'ın böyle bir olanaktan en yoğun bir şekilde, en iyi bir şekilde faydalanması için bu tuz kanununun mutlaka çıkması gerektiğini belirtiyor, hepinize en derin saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Tümen.

Milliyetçi Hareket Partisinin görüşlerini, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse ifade edecekler.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum)- Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok önemli bir kanun teklifini görüşüyoruz. İki yönüyle de beni fevkalade mutlu eden konudur.

Birincisi, bir milletvekili olarak vermiş olduğumuz bir kanun teklifi, Komisyonda görüşülerek, diğer arkadaşımızla birlikte tekliflerimiz birleştirilerek bir teklif haline getirilmiş ve bugün Meclisimizin gündemine gelmiştir. Sanayi Komisyonumuza ve Danışma Kuruluna iştirak eden tüm partilerimizin gruplarını temsil eden grup başkanvekili arkadaşlarıma huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum.

Şu anda da, görüşülmekte olan kanun teklifine çok büyük bir katkıda bulunacak milletvekillerimizin iradesi ortaya çıkmıştır. Bütün grupların desteğini almış bulunmaktayız. Bir milletvekili olarak, gerçekten bir mutluluktur.

İkincisi ise; tuz, insanoğlunun en önemli ihtiyaç maddelerinden birisidir. Esasen, Yüce Mevla, yaratmış olduğu insanın tüm ihtiyaçlarını karşılayacak her türlü maddeyi de kainatta yaratmıştır. Marifet de, insanın, kendisine ihtiyaç duyduğu bu maddeleri bulup ondan istifade etmesidir.

Tuz, gerçekten, insanoğlunu ayakta tutan, onu mutlu eden en önemli maddelerden birisidir. İşte onun için, ta insanoğlunun yaradılışından bugüne kadar da bu maddeyi kullanarak gelmiştir; çünkü, biyolojik yönüyle de ihtiyacı vardır ve insanlarımızın birbirlerine karşı kullandıkları en güzel sözlerden birisi de, ağız tatlılığıyla yaşamasını, onun temennisiyle ortaya koyacak bir cümlesidir. Ağız tatlılığını sağlayan, yalnız tatlı değil, aynı zamanda, tuzdur. Tuzsuz yemeğin insana ne kadar sıkıntı verdiğini de hepimiz bilmekteyiz. O itibarla, bugün Meclisimiz çok önemli bir teklifi hayata geçirmek suretiyle, özellikle, Türk insanımıza ve aynı zamanda, insanlarımıza değil, bu insanlarımıza yine katkıda bulunan, onun hayatını devam ettirme durumunda olan başka şeylerle de muhakkak surette irtibatlıdır. İlaç sanayiinden tutunuz, diğer başka konularda da, yine, faydası olan bir maddedir.

Tabiî, tuz, bugüne kadar, tekel mevzuatı çerçevesinde değerlendirilmiştir. Özellikle, benim bulunduğum ilde de ne kadar zorluklarla köydeki insanlarımızın bu tuzu temin ettiklerini gözümün önüne getirdiğimde, niçin geç kalmışız, neden bu insanlarımıza ulaşımını ve daha iyi sanayileşme imkânlarından istifade eden Türkiyemizin, daha güzel ürün haline getirerek onlara sunmamışız diye de kendime hayıflanıyorum ve bugüne kadar, bunun ihmalinden dolayı vebali olanlara da hayıflanıyorum.

O itibarla, Meclisimiz gerçekten çok önemli bir görevi yerine getirmektedir. Tabiî, bunun muhakkak surette üretimi artacaktır. Üretimi artarken rekabet gelecektir. Malumunuz, benden önce konuşan çok değerli  konuşmacı arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi, fazla da detaya girmek istemiyorum; bu serbest piyasa ekonomisi koşulları içerisinde tuz üretimi değerlendirildiğinde kalite yükselecektir ve aynı zamanda, Şereflikoçhisar başta olmak suretiyle deniz ve göllerimizde veya kayalarımızda mevcut tuzlarımızın verimi ve üretim miktarı da yükselecektir ve bir yerde de belki civarımızda bulunan ülkelere ihracat imkânımız da daha fazla olacaktır. O itibarla ekonomik yönüyle de bir katkı sağlamış olacağız. Yani, hem kendi insanımızı mutlu edecek, kendi insanımızın önündeki engeli ortadan kaldırmış olacağız ve dolayısıyla, bir taraftan da ekonomimize imkân sağlayan bir önemli kanunu ortaya çıkarmış olacağız.

Tabiî, serbest piyasa koşullarını yerine getirirken, yeni bir bürokratik engelle de karşılaşmamamız gerekiyor. Maden Kanununa tabi tutuyoruz. Bizim vermiş olduğumuz kanun teklifi ile Sayın Aydın Tümen'in vermiş olduğu kanun teklifini birleştirerek karma bir teklif olarak Sanayi Komisyonu Yüce Meclisin önüne getirmiştir; biz de olumlu yaklaşıyoruz. Her ne kadar bizim vermiş olduğumuz teklif aynen önümüze gelmemiş olsa dahi, üzerinde daha da tartışılarak ve iyi noktalar içerisine konularak, biraz daha genişletilmiş, mahiyeti itibariyle de bir şekle sokulmuştur.

Burada sanayi ürünlerinin tarifi yapılmıştır. O tarifler dolayısıyla Maden Kanunumuzun kapsamına alınmıştır. Tabiî, burada, iyi bir yön de şudur: Yeni Bakan olan çok değerli Enerji Bakanımızın, Anadolu insanımızın ihtiyacı olan bu tuz madenini, Maden Kanunu kapsamına alındıktan sonra, Maden Dairesinde ilgili arkadaşlarımızın çıkaracağı yönetmelikle, vatandaşlarımızın çok rahat kullanabileceği ve çok rahat üretebileceği, piyasa koşullarının oluşabileceği kriterlerin öne çıkarılması istikametinde muhakkak surette değerlendireceklerine ve böyle müspet bir sonucun alınacağına da inanıyorum.

Bu bakımdan, kanun teklifimizin ülkemize ve milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Yüce Meclisin vermiş olduğu destekten dolayı, tüm milletvekillerimize, gruplarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Köse.

Grupları adına son söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Sayın Saffet Kaya'ya ait.

Buyurun Sayın Kaya.

DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekili arkadaşlarım, görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Bahsi geçen kanun teklifi -gerek teklifte bulunan İsmail Köse Bey ve gerekse Aydın Tümen Bey tarafından komisyonlardan bu noktaya getirilmiştir- muhalefet partisi olarak, Doğru Yol Partisi olarak gerçekten desteklenen bir kanun teklifidir. Bu kanun teklifinin memleketimize, milletimize hayırlı olmasını Yüce Allah'tan niyaz ediyorum.

Hiç şüphesiz ki, gelişmekte olan ülkelerin ve gelişmiş ülkelerin yeraltı zenginliklerinin kullanılmasıyla, yerüstü zenginliklerinin kullanılmasıyla daha müreffeh, daha sanayileşmiş bir toplum, daha gelişmiş bir toplum ve millî gelire katkısı olan bir toplum, istihdamı yüksek olan bir toplum ve dünyayla boy ölçüşen bir toplum haline geldiğini çok iyi biliyoruz.

Bugün dünyada gelişmiş olan ülkelerin hemen hemen hepsi, yeraltı zenginliklerini atıl durumda değil, bizatihi aktivitelerle onları üretime, yarı üretime, pazarlamaya, rekabete, serbest piyasa şartlarına uygun hale getirerek, ülkelerinin gelişmesine çok önemli bir dinamik oluşması noktasında katkıda bulunmuştur.

Bugün, Türkiye'nin, belki, bu kanun teklifi görüşülürken, çok önemle ve Yüce Parlamentonun da bu bağlamda çok dikkatine sunduğum bir gerçeği var; hepimiz de bunu çok biliyoruz. Bu gerçek şudur değerli milletvekili arkadaşlarım: Türkiye'nin, yeraltı zenginliklerini kullanabilmesi halinde, atıl tutmaması halinde, Türkiye için potansiyeli 2 trilyon dolardır. Bu 2 trilyon dolarlık bir rezervin, bir yeraltı zenginliğinin, Türkiye adına çok büyük bir potansiyel olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz; ama, üzülerek görüyoruz ki, son dönemlerde, yeraltı zenginliklerimizle ilgili, Anasol-M hükümetiyle bağlantılı olarak, hükümetin icraatıyla bağlantılı olarak yeterli bir çalışmanın serdedilmediği çok açıktır. Yeraltı zenginliklerinin gayri safî millî hâsılada gelişmiş ülkelerdeki payı yüzde 14-15 nispetindedir; bu, Amerika'da yüzde 15, Kanada'da yüzde 7, Almanya'da yüzde 14,3; ama, Türkiye'de gayri safî millî hâsılaya yeraltı zenginliklerinin katkısı yüzde 1'dir. Kaldı ki, bu kadar ciddî bir rezervimiz var, bu kadar ciddî bir potansiyelimiz var, yeraltı zenginlikleriyle ilgili 2 trilyon dolarlık bir gücümüz var; Türkiye bunu kullanamaz haldedir.

Bugün kanunlaşacak olan bu yasa teklifi, şüphesiz ki, devletin hamiliği noktasında, özel sektörün, müteşebbis olabilmesi noktasında, çok büyük bir rolü vardır. Şüphesiz ki, böyle olmalıdır; çünkü, bugün, devlet, yeraltı zenginliklerinde yüzde 85'e hâkimdir veya yeraltı madenleriyle ilgili hamilik noktasında. Bu, dünyanın hiçbir yerinde böyle değildir. Dünyanın hiçbir yerinde, tabiî ki, devlet, elini yeraltı zenginliklerinden çekmemiştir; ama, devlet, daha da küçülerek, özel teşebbüsü yönlendirmiştir ve özel teşebbüs de, bu noktada yatırımlarını yapmıştır.

Benim, burada, zamanımız olduğu için, biraz da geçmişten alıntı yaparak arz etmek istediğim bir konu var. Geçmişte, işte, Paris Antlaşması; 1860'larda, Osmanlı döneminde, Osmanlı döneminin sonlarında, maalesef, o günün şartlarında bile, biz, yeraltı zenginliklerimizi Fransızlara, İngilizlere ve Almanlara peşkeş çektik. Yabancı bir azınlık, Osmanlı coğrafyasına hâkim oldu; bor madenlerimize, altın rezervlerimize, yeraltı zenginliklerimize, maalesef ki, o günkü Osmanlı şartlarında, hâkim oldu ve gün geldi, hepimizin de tarihçesini çok iyi bildiği veçhile, genç Türkiye Cumhuriyetiyle birlikte, Ulu Önder Atatürk'ün talimatıyla MTA kuruldu ve kurulan MTA'yla birlikte, ilk yeraltı bilimleriyle ilgili bir kurumumuz oldu, yasallaştı. 1940 yılında, devlet, ilk defa, petrol buldu ve yeraltı zenginliklerimizi, yine, 1923 İzmir İktisat Kongresiyle birlikte -maalesef üzülerek söylüyorum ki- yerli müteşebbislerimizin gücünün olmaması nedeniyle de, devlet yatırımları resesif kaldı, yeterli olmadı ve olmadığı için de, yeraltı zenginliklerimizi, ta 1980'lere kadar, 1983'lere kadar, 1978'de çıkarılan yasaya binaen doğru dürüst çıkaramadık ve yeraltı zenginliklerimizi kullanamadık; halen daha kullanmış değiliz ve bununla ilgili de çok çarpıcı bir örnektir; yine, ben veya KİT Komisyonundaki arkadaşlarımız, bunu, bu kürsüden seslendirdik; bir bor madenimiz var Türkiye'de -çok önemli, herkesin dikkatine nazır bir konudur bu- ve dünya rezervinin yüzde 67'sini, yüzde 65'ini içeren bir bor rezervi ve bu bor rezervini, bugünkü Anasol-M Hükümeti, eğer, gerçekten işleyebilecek olsa, Türkiye'ye ihracattaki katkısı yıllık 300 milyon dolar civarındadır. O 300 milyon dolar civarındaki hammaddeyi Amerika'ya pazarladığımız zaman, Amerika, bizim 300 milyon dolarlık ihracatımız karşılığında, 8 milyar dolar para kazanabilecek durumdadır.

Sayın Bakanıma da, ben, yeni görevinde de başarılar dilerken, çok önemli bir konunun altını çizerek arz ediyorum Yüce Parlamentoda. IMF bir zamanlar -Cottarelli- tutturdu; bor madenleri, Eti Holding özelleşecek. Eti Holdingin özelleşme bedeli olarak -hepinizin de çok iyi bildiği gibi- 5 milyar dolar gibi bir rakamla özelleşebileceğine dair bir afakî tahmin ortaya kondu. Burada, yeraltı zenginliklerimiz millî kaynaklarımızdır, millî değerlerimizdir" diyerek, gerçekten sesini haykıran, ülkenin millî değerlerine yanlış yapılmasın diye gerçekten o konuda duyarlı olan DYP'li arkadaşlarıma da teşekkür ediyorum.

Ayrıca, o günkü şartlarda, Şükrü Sina Gürel'e de teşekkür etmek istiyorum huzurunuzda; çünkü, Eti Holdingin özelleşmesi noktasındaki tavrı çok doğru bir tavırdır. Doğru Yol Partisi olarak da, biz, bu tavrı kutluyoruz. Evet, biz, bor madenlerini gerçek manada işletebilecek olsak, bugün, 15 milyon dolarlık bir harcamayla özerk bir hale getirerek teknolojik şartları Eti Holdinge sunmamız halinde -bakın, çok önemli bir rakamı söylüyorum- bor madenleriyle ilgili Türkiye'nin ihracattaki girdisi, yaklaşık olarak 200 milyar dolar, 300 milyar dolar civarında olacaktır. Eğer, biz, bunu, teknolojik olarak daha iyi bir noktaya getirip, yabancı sermayeyi de bu noktada Türkiye'ye çekebilecek yasal değişiklikleri gerçekleştirirsek, yalnızca bor madeninin, Türkiye'nin millî gelirine üç dört yıl içinde 1 trilyon dolar girdisi olacak. Yüce Parlamentoda, bunu, bir defa, çok açık olarak söylemek lazım. Benim böyle ciddî bir yeraltı rezervim varken, en azından bir bor madenini, maalesef işletemeyip, gayri safî millî hâsılamıza, millî hâsılamıza mal edemeyip de, bunun, ürün halinde, ucuz fiyata, tonunu 200 dolara satarak niçin Türkiye'nin millî kaynaklarını peşkeş çekelim bir başkalarına?! Ben, Anasol-M Hükümetinin, bu noktada dikkatini çekmek istiyorum.

Başka bir noktada da dikkatini çekmek istiyorum; işte, Bergama'da, hepimizin de çok yakından takip ettiği gibi, bir, siyanürle altın arama hadisesi var.

Değerli arkadaşlar, çok önemli bir konuyu arz ediyorum, belki hepinizin bilgisi dahilindedir; ama, burada bizi dinleyenlerin de dikkatine sunmak istiyorum, bir, altın arama hadisesi var. Altın arama hadisesinde, bir bakıyoruz ki, çok ciddî bir halk hareketi var. Dünyanın her yerinde, altın siyanürle aranır. Doğrudur, bugünkü şartlarda, yarınki şartlarda, oradaki ekolojik dengenin bozulmasına, asla, hiç kimse izin vermez, biz de, oradaki ekolojik dengenin bozulması noktasında halkın gösterdiği tepkiyi doğru karşılıyoruz, kabul; ama, orada başka bir tezgâh var Türkiye adına, çok ciddî bir tezgâh. İşte, bugün Avrupa'nın, en başta Almanya'nın elinde, 1 trilyon marklık altın rezervi var. Türkiye, yeni yeni, altın rezervlerini öğrenir oldu, altın rezervimiz de var denilir oldu ve dolayısıyla, altın rezervlerimizin Türkiye'de kullanılması noktasında, rezervlerimizin işletilmesi konusunda, birileri, kesinlikle, hadiseyi provoke etmeye başladı. Yüce Parlamentodan bunu sesleniyorum, bu, bir vakıa, yaşadığımız bir gerçek. Türkiye'nin, yeraltı zenginlikleri kullanılmasın, Türkiye'nin yeraltı zenginlikleri işlenmesin; Türkiye, gitsin, IMF'ye el açsın; Türkiye, gitsin, Dünya Bankasına el açsın; Türkiye, gitsin, Fransa'ya el açsın! Yok böyle bir şey. Bu yasa burada konuşulurken, hiç şüphesiz ki, iktidarın ve Sayın Bakanımızın dikkatine sunmak istediğim ana bir konudur; özellikle bunun değerlendirilmesini arz ediyorum.

Türkiye, yeraltı zenginliklerini en iyi şekilde kullanmalıdır. Anasol-M Hükümeti, bugün 10 milyar dolara, 15 milyar dolara, gidip, IMF'ye boyun eğeceğine, gidip, Fransa'ya boyun eğeceğine, gidip, Yunanistan'a boyun eğeceğine; gelsin, yeraltı zenginliklerini, en iyi şekilde, atıl durumdan aktif duruma geçirsin, işte, az önce söylediğimiz gibi, rakamlarla sabit olan 2 trilyon dolarlık bir gelirin üç-beş yıl içinde sahibi olsun Türkiye; güçlensin, büyükler arasında yer alsın Türkiye.

Burada, hiçbir arkadaşımızın bu konuda aksi bir düşünce içinde olacağını düşünmüyorum. Gelin, devletin, yeraltı zenginlikleriyle ilgili yüzde 85 hâkimiyetini -doğrudur, yine devletin menfaatlarına zarar getirmeden- en ciddî manada kullanmanın gereğini yapalım. Bugünkü hükümetten beklenen, istenen de budur ve bunun yapılması mecburidir kesinlikle.

3213 sayılı Maden Yasasının değiştirilmesi gerekmektedir, daha fleksibil bir hale getirilmesi zorunludur; yabancı sermayenin gelmesine imkân sağlama noktasında yeniden yasanın düzeltilmesi zorunludur. Devletin bu noktada hamiliğinin tasfiye edilmesi; ama, devletin elinin de, meselenin üstünde olmasında yarar vardır hiç şüphesiz, kesinlikle.

O bakımdan, bu yasa değişikliğini Doğru Yol Partisi olarak destekliyoruz; ama, yeterli bir teklif değildir. Gelin, bu Maden Yasasını, silbaştan Türkiye'nin menfaatlarına uygun olarak yeniden getirelim, Doğru Yol Partisi olarak biz buna varız, açık olarak söylüyoruz. Yeraltı zenginliklerimizi, gelin Türkiye'nin geleceğine, ikbaline sunalım.

Hiçbir ülke, yeraltı zenginliklerini kullanmadan, yeraltı zenginliklerini işlemeden, yeraltı zenginliklerini pazarlamadan gelişmişliği elde etme şansına sahip değildir. Kaldı ki, Türkiye'nin, buna çok fazlasıyla sahip olmasına rağmen; yani, 135 ülke arasında yaklaşık olarak yeraltı zenginliklerinde ilk 20'ye, 23'e giren bir ülke adıyla da bunu söylemesi çok kolay; ama, maalesef, bunları değerlendiremememiz çok üzüntü verici.

Evet, tuz da dünya rezervlerinde çok önemlidir, atıl potansiyelimiz açısından. Bunu ihraç edebilecek noktaya çıkacak bu yasayla gelinebilir. Eğer, pozitif olarak bu yasa kullanılırsa -yalnızca yasa olarak değil de pozitif manada kullanılırsa- hiç şüphesiz ki, Türkiye'nin, önümüzdeki yıllar içinde -tahmini rakamları söylüyorum- 200 milyon dolarlık bir ihracat yapabilme dinamikleri gelişir, mekanizması gelişir ve bunun gerçekleşmesi noktasında da hükümet başarılı bir iş yapmış olur, biz de kutlarız hükümeti. Doğru bir yasadır, kutluyoruz da; yani, muhalefetiz diye hükümetin her çıkardığı yasayı tenkit etmek gibi bir hakkımız yok; ama, eksiklerini söylemek, eleştirmek hakkımızdır. Doğru bir yasadır; ben, burada, hükümeti tekrar kutluyorum, tekrar ifade ediyorum; ama, yeterli midir; az önce saydığım donelere göre, kesinlikle yeterli değildir. Geçmişte, maalesef, topraklarımızdaki yeraltı zenginliklerinin çok hunharca kullanılması ve Türkiye'nin millî gelirine, geleceğine, sanayileşmesine hiçbir katkısı olmaması, bizi, son derece üzüntü içine sokmuştur ve ülkemizin geleceği, maalesef, geçmiş dönemlerde -Osmanlının son dönemi de dahil- peşkeş çekilmiştir.

Değerli arkadaşlar, benim buradan arz etmek istediğim konu şudur: Evet, doğru bu yasa teklifi getirildi. Bu, Karsımızda var, Siirtimizde var, Şereflikoçhisarımızda var. Ankara Milletvekillerimizden Saffet Arıkan Bedük Beyin de, bu noktada, zannediyorum, kanun teklifinin maddelerinde konuşması olacak; kendisinin, Şereflikoçhisar'la ve Ankara'yla ilgili hassasiyetini de çok iyi biliyorum. Şereflikoçhisar da, hiç şüphesiz ki, en fazla göç veren bir yerdir, yatırımların olmadığı bir yerdir; hele son dönemde yatırım almamıştır, bunu da üzülerek söylüyorum. İnşallah, bu olay, oradaki iptidaî bir olguyu yıkar ve umarım ki, bu yasayla, orada, özel teşebbüsü özendirilerek, müteşebbis bir noktaya gelmesi sağlanır.

Arkadaşlar, kaldı ki, müteşebbis bir noktaya gelebilmesini arz etmemdeki sebep şudur: Maden sektöründe, bugün, toplumumuzun çalışan kesiminin yaklaşık olarak yüzde 1'i, 180 000'e yakın insanımız çalışmaktadır. Son dönemlerde, son iki, üç yılda, maalesef, yeraltı zenginliklerimizde veya maden sektöründe istihdam sahamızda artma olmamıştır; yüzde 24, yüzde 25 gerileme olmuştur. Bu da, hükümetin dikkatine sunulur. Yani, aslında, bu sektörde, her geçen gün yüzde 1 istihdam değil de, bu rezervimize göre, bu potansiyelimize göre, yüzde 2, yüzde 5 bir istihdam sahası olması gerekirken, istihdam sahamızda yüzde 24 nispetinde gerileme olmuştur. Bu da, Anasol-M hükümetinin dikkate alması gereken çok önemli bir unsurdur.

Bakın, ben, meseleye daha başka bir perspektifle bakmak istiyorum. Huzurunuzda arz ediyorum, bugün, eğer, biz yeraltı rezervlerimizi tam manasıyla, az önce söylediğim değerlere göre, kullanabilecek olsak, bırakın onu, tam kullanmasak da, yüzde 50'sini veya yüzde 25'ini kullanabilecek olsak bile, bugün, istihdam noktasında, yüzde 25'ini kullanmamız halinde, yaklaşık olarak 2 milyon insanın iş sahası bulması anlamına geliyor arkadaşlar. Türkiye'nin önünde ciddî bir madde var; yeraltı zenginliklerimiz, metamız var. Zenginliğimiz çok büyük; ama, bunu kullanmak da hükümetlerin başarısıyla çok orantılı, çok paralel bir olay. Umarım ki, bu olay gerçekleşir ve Şereflikoçhisar da, inşallah, bu güzel oluşumdan, bu güzel sonuçtan nasibini alır ve ben, buradan, tekrar seslenmek istiyorum; inşallah yeraltı zenginliklerimizi en iyi şekilde kullanır...

Yeraltı zenginliklerimizle ilgili az önce arz ettiğim 2 trilyon doları, bir daha tekrar ifade ederken, bunun ancak binde 1'ini, biz, Türkiye olarak kullanabiliyoruz. Yani, yeraltı zenginliklerimizden ihraç payımız veya Türkiye'nin millî gelirinde payı, üzülerek söylüyorum, binde 1 nispetindedir. Bunun, gelişmiş ülkelerdeki payı yüzde 15'tir kesinlikle. Biz, eğer, yüzde 15 seviyesine çıkabilsek, bugün, Türkiye olarak içborcumuzu, dışborcumuzu tamamıyla tasfiye ederiz arkadaşlar; bu da rakamlarla sarih -afakî bir ifade değil bu söylediğim- rakamlarla ortada. Eğer, biz, gelişmiş ülkeler gibi, bırakın yüzde 15'i, yüzde 10 nispetinde yeraltı zenginliklerimizi kullanabilecek olsak, hiç şüphesiz ki, biz, dışborçlarımızı ve içborçlarımızı tasfiye ederiz. Türkiye'nin önünde böyle bir gerçek var. Anasol-M hükümetinin de, bu gerçeğe, en ciddî manada bir neşter vurması şart. Eğer, vurabiliyorsanız, açık söylüyorum, biz Doğru Yol Partisi olarak, her zaman bu yasaların yanındayız, emrindeyiz. Bu yasa taklifinin başlangıç olarak gelmesi bile, Aydın Tümen Beyin, İsmail Köse Beyin gruplarının getirmesi bile, tekrar ifade ediyorum, çok büyük bir şanstır. Bunu gündeme getirdikleri için, tekrar teşekkür etmek istiyorum; çünkü, gerçekten, Maden Yasası, Türkiye için çok önemlidir. Bugüne kadar, Türkiye gerçeklerini bildiğimiz halde, köklü değişiklikleri maalesef, bir türlü gerçekleştiremiyoruz. Kesinlikle Meclis tek yumruk, tek vücut olsun, bu yasa da, buna öncelik teşkil etsin, simge teşkil etsin; gelin, biz bunu çözmeye çalışalım.

Değerli arkadaşlar, fazla vaktinizi almak istemiyorum. Çıkacak yasanın, memleketimize, milletimize hayırlı olmasını dilerken; bu yasamızın, yeraltı zenginliklerimizle birlikte, ülkemizin gelişmesini, ülkemizin büyümesini, büyük bir Türkiye olmasını, yeraltı zenginliklerimizin en iyi şekilde kullanılmasını, yeraltı zenginliklerimizin kullanılarak millî gelirimize ve geleceğimize en iyi şekilde ikbal teşkil etmesinı, istikbal teşkil etmesini gönülden arzu ediyorum. Anasol-M Hükümetinin getireceği bu tür kanun tekliflerinde her zaman Doğru Yol Partisi olarak yanınızda yer alınacağını bir kez daha arz ediyorum.

Bu teklifi getirenlere teşekkür ediyorum, iktidara teşekkür ediyorum, tüm destekleyenlere teşekkür ediyorum, Sayın Bakana da -genç ve böyle yakışıklı bakanımız- yeni görevinde başarılar diliyoruz; bize de iyi baksın.

Saygılarımı sunuyorum, hürmet ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kaya.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi şahısları adına söz taleplerini arz ediyorum. Sayın Tümen, Sayın Genç, Sayın Arıkan Bedük.

İlk söz, Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e ait.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Konuşmayacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Görüşmeyeceksiniz.

Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tuzda tekelin kaldırılmasına ilişkin kanun teklifi üzerinde kişisel söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bir iki tane usulî meseleyi belirtmek istiyorum. Sayın Başkan, biraz önce ANAP Grubu adına konuşan Sayın Nejat Arseven, bana göre ANAP Grubu adına konuşamaz; çünkü, İçtüzüğümüzün 64 üncü maddesinde "Başkan ve Başkanvekilleri Meclisteki tartışmalara katılmazlar" denir. Birleşimi yönetmediği zaman da oyunun rengini belirtmek üzere çıkıp konuşabilir. Şimdi, eğer bir Meclis Başkanı veya Başkanvekili İçtüzüğü dinlemezse, o zaman nasıl olur bu uygulamalar? Bu İçtüzüğün bir değeri olması lazım.

Değerli milletvekilleri, biz bunları söyledikten sonra, birilerinin, bunları öğrenmesi lazım.

Şimdi, biraz önce yerimden belirttim değerli milletvekilleri. İki tane değerli arkadaşımız teklif vermişler; birisi Sayın İsmail Köse, birisi Sayın Aydın Tümen. Rapor o kadar kötü düzenlenmiş ki, önce, tekliflerin üst üste yazılması lazımdı, ondan sonra komisyonumuzun bunu incelemesi ve komisyon raporunun yer alması lazımdı ve ondan sonra da, komisyonun kabul ettiği metnin yazılması lazımdı. O kadar karma karışık yapılmış, komisyon raporu ileriye kaymış, araya teklif girmiş ve arkasından da, bizim şu anda müzakere ettiğimiz metinde de "Maden Kanununda Değişiklik Yapılmasına ve Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi" deniliyor; kanun teklifi değil ki" kaldırılmasına ilişkin şu komisyonun raporu" denilmesi lazım; yani, bunlar önemli şeyler. Bunları okumadan tutanağa ekliyoruz; ama, bu şekilde düzeltilmesi lazım.

Sayın Başkana biraz önce söyledim, kendisi doğrusunuz veya yanlışsınız diye bir şey demedi. Halbuki, "doğrusunuz, bu şekilde düzeltme yapmamız lazım" demesi lazımdı; ama, sözler bizden çıkınca pek değer ifade etmiyor.

Değerli milletvekilleri, benim, bu kanun teklifi üzerinde söz almamın nedeni, bizim bölgemizde, Tunceli'de, Pülümür'de dört yerde çok kaliteli tuz dağları var; ama, terör o kadar büyük bir tahribat yaptı ki, bu tuz dağları uzun zaman metruk kaldı ve şimdi belediye aldı bunları. Belediye, tekel idaresinden, herhalde Bakanlar Kurulu kararıyla, 10 yıllığına kiraladı.

 

Şimdi, bu kanun teklifiyle tuzda tekel kaldırılıyor, Maden Kanunu kapsamına alınıyor. Dolayısıyla, belediye bunları kiralarken, iki yeni mükellefiyet gelecek burada; birisi, yüzde 5 devlet hakkı, yüzde 5 de Madencilik Fonu hakkı dolayısıyla, belediyeye ek bir külfet geliyor. Bence, bu, yerinde bir davranış değil. Bir de, bazı yerlerde, köye hizmet getirme birlikleri bu tuz işletmelerini yapıyorlar, özellikle doğu ve güneydoğu bölgelerinde. Bence, bunların da düşünülmesi lazımdı. Böyle, terörün olduğu yerlerde, zaten fertler tarafından işletilmeyen, metruk kalan bu yerlerde, belediyeler hem üç beş kuruş para kazanmak hem de bazı işsiz vatandaşlara iş bulmak konusunda -çok da kıt kaynaklara sahip oldukları için- bu tuz işletmelerine bir kolaylık sağlayıp, hiç olmazsa   -Sayın Komisyon ve hükümet katılırsa, bir önerge de verdim- bunların kira sözleşmeleri süresince, kiraladıkları bu yerler, yüzde 5 Maden Fonundan, yüzde 5 de devlet hakkından muaf tutulmaları... Ayrıca, tabiî, bu tasarıya göre, geçici maddelerle, eski ruhsatların hepsi iptal ediliyor; herhalde, yeni yeni ruhsatlar alacaklar, yeni yeni harçlar ödeyecekler; bunlardan da muaf tutulurlarsa daha iyi olacağına inanıyorum.

Tabiî, tuzdaki tekeli kaldırmak doğru mudur değil midir, bunu uygulamalar gösterecektir. Her şeyi özelleştiriyoruz; inşallah, özel sektörümüz, güzel sektörümüz iyi hizmetler yapar, rekabete açılır, rekabette de, özellikle tuz gibi, insanların gıdasında çok önemli bir rol oynayan bir madde en iyi şekilde üretilir, temiz şekilde üretilir. Fiyat rekabeti de olunca, fiyatlar belli bir seviyede oturur.

Benim özellikle vurgulamak istediğim, bizim Pülümür bölgesindeki tuz kadar kaliteli bir tuz yok; ben, o beyazlıkta başka bir yerde tuz görmedim. İnşallah, bu kanun çıktıktan sonra oralara talip çıkar, oralara da ciddî bir işletmecilik girer. Dolayısıyla da bölgeye kazanç getirici bir faaliyet girer.

Biliyoruz, terör yavaş yavaş kalktı, kalkınca da tabiî bu yerlere yeni yeni birtakım şeyler yapmak lazım; işte, iş sahaları açmak lazım... Sayın hükümetimize de her vesileyle dile getiriyoruz, rica ediyoruz. Terörün yumuşadığı bu bölgelerde, devletin zaten hiçbir yatırımı yok -ben kendi ilimi kastediyorum- hiçbir fabrika yok. Hiç olmazsa, bu köye dönüş projesine biraz para aktarılmak suretiyle, bu insanlardan, köye dönmeleri konusunda bize talepte bulunan arkadaşlarımız var; bunlara bir kolaylık sağlansın. Yeniden olağanüstü hal geliyor.

Değerli milletvekilleri, vatandaşların o kadar değişik talepleriyle karşılaşıyorum ki, mesela Pülümür'ün Boğalı Köyünden bir vatandaş bana telefon ediyor, diyor ki: "Ben, deprem evimde kalıyorum, büyükbaş hayvan besliyorum, hayvanlarımı oraya getirmişim." Jandarma "hayır, burada, bu evinde kalmayacaksın, gideceksin, orada, karşıda, 5 kilometre ileride çadır kuracaksın" diyor.  Yani, olağanüstü halin bölgede yarattığı sıkıntıları bu vesileyle de belirtmek istiyorum. Diliyorum ki, bu sıkıntıları gidereceğiz.

Fazla zamanınızı almak da istemiyorum.

Kanunun hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Son sözü vermeden evvel, Sayın Genç'in Sayın Nejat Arseven'in  grup adına konuşmasına itirazıyla ilgili Başkanlık Divanının tutumunu arz etmek istiyorum.

Elimizde, Anayasa Mahkemesinin 1970/32 esas 1971/22 karar sayılı bir kararı var; burada, şöyle deniyor: "Anayasa, yasama meclisleri başkan ve başkanvekillerinin görüşmelerde tarafsız kalmalarını öngörmüş ve bu konuyu, 84 üncü maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan -ki, Sayın Genç ona işaret etmişti- 'başkanlar ve başkanvekilleri üyesi bulundukları siyasî partilerin veya siyasî parti gruplarının Türkiye Büyük Millet Meclisi içinde ve dışındaki faaliyetlerine ve görevlerinin yerine getirilmesini gerektiren haller dışında Meclis tartışmalarına katılamazlar -bu, Anayasamızda da ifadesini bulmaktadır- Başkan oy kullanamaz' hükümleriyle saptamıştır."

Bu tespitten sonra şöyle deniyor: "Başkanvekillerinin oturumlara başkanlık etmedikleri zamanlarda da Meclis tartışmalarına katılmamaları, onları, yasama meclisi üyesi olmalarından gelen asıl hak ve yetkilerini kullanma olanağından yoksun bırakmak demek olur ki, böyle bir tutum, Anayasanın 88,89,90 ve 91 inci maddeleriyle bağdaştırılmaz. "

Bizim uygulamamız, Anayasa Mahkemesinin bu görüşünden hareketledir.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, o, 1961 Anayasasına göredir. Bu, 1982 Anayasasına göre.

BAŞKAN - Hüküm aynı.

Benim yorumum bu, katılmayabilirsiniz. Ben, Sayın Meclise yorumumu arz etmek için söyledim, zatıâlinize cevap vermek için değil.

Son sözü vermeden evvel Sayın Bakana söz veriyorum.

Buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 399 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde Hükümet adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

3078 sayılı Tuz Kanunu 1936 yılında çıkarılmış olup, bu kanuna göre, tuz, devlet tekeli altında işletilmiştir. Kanun, her ne kadar devletin işletmediği veya işletmesinden vazgeçtiği tuzları ihraç etmek şartıyla, Bakanlar Kurulu kararıyla özel sektör tarafından işletilmesine imkân sağlamış ise de, özel sektörün tuz üretim alanına ilgisi sağlanamamıştır.

Ülkemiz de, tuz potansiyeli açısından oldukça zengin ülkeler arasındadır. Bu potansiyeli, deniz tuzları, göl tuzları, kaya tuzları ve kaynak tuzları oluşturur. Türkiye'nin kurulu yıllık tuzla kapasitesi, deniz tuzlaları yılda 600 000 ton, göl tuzlaları yılda 1 500 000 ton, kaya tuzlaları 100 000 ton, kaynak tuzlaları ise 40 000 ton; toplam 2 240 000 ton civarındadır.

Ülkemizde tuz üretiminin uzun yıllardır önemli bir artış gösterdiği söylenemez. 1980 yılında 1 200 000 ton civarında olan üretim, 1992 yılında 1 400 000 tona yükselmiştir, günümüzde ise 2 000 000 ton civarındadır. Bu üretimin önemli bir kısmı, Tuz Gölündeki tuzlalar ile Çamaltı tuzlalarında, daha az bir kısmı ise Ayvalık (20 000 ton), 5 adet kaya tuzu; Yozgat, Çankırı, Kars, Kırşehir tuzlalarından (90 000 ton) ve kaynak tuzlalarından (20 000 ton), Tekel Müdürlüğü tarafından yapılmaktadır.

Ülkemizin en önemli tuz kaynaklarının başında, hepimizin bildiği gibi Tuz Gölü gelmektedir. Bu gölde, Yavşan, Kaldırım ve Kayacık tuzlalarında üretim yapılmaktadır. Bu üç tuzlanın, mevcut tesislerle üretim kapasitesi 1 500 000 ton civarındadır. Halbuki, Tuz Gölünün yıllık tuz oluşabilme kapasitesi 200 000 000 ton olarak hesaplanmaktadır. Bu miktar, dünya tüketiminin yüzde 15'ine tekabül eden yüksek bir potansiyeli oluşturmaktadır.

Günümüzün değişen şartlarında, devletin tekelini getiren 3078 sayılı Tuz Kanunu yetersiz kalmıştır. Tuzun, 3213 sayılı Maden Kanununa dahil edilmesi, böylece üretim faaliyetlerinin bu kanun hükümlerine göre yürütülmesiyle devlet tekeli kaldırılacak, ruhsat  alınması işlemleri basitleştirilecek, bürokratik işlemler azaltılacaktır. Kanunla, Tekel Genel Müdürlüğünün üretim yaptığı tuzlalarla ilgili hakları korunacak ve 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre, özel sektörle eşit şartlarda faaliyetlerini sürdürebilecektir. Bu kapsamda, Tekel Genel Müdürlüğü, ruhsatını kendisi kullanabileceği gibi, yerli ve yabancı özel sektörle ortaklık kurabilecek, rödovans anlaşmaları yapabilecek veya haklarını bir başka kişi veya kuruluşa tamamen devredebilecektir. Kanunla, sektörde halen üretim yapan özel sektörün hakları korunduğu gibi, yeni ruhsatlar alabilmeleri de imkân dahilinde olacaktır.

Yerli ve yabancı özel sektörün tuz üretim alanına girmesiyle, rekabetin ve üretimin artarak kalitenin yükselmesi beklenmektedir. Üretim artışının, ülkeye sağlayacağı ekonomik faydalar yanında, bölgesel kalkınmaya ve istihdama önemli katkıları olacaktır.

Tuz üreticilerinin de diğer madenciler gibi 3213 sayılı Maden Kanunu hükümlerine göre bilanço brüt gelirleri üzerinden ödeyecekleri yüzde 5 devlet hakkı ve yüzde 5 Madencilik Fonu payıyla devletin gelirleri artacak, yine aynı şekilde, belediyelere ödenecek yüzde 2'lik payla, yerel yönetimlerin hizmetlerine ve yöre halkının refahına katkı sağlanacaktır. Diğer taraftan, arama ve ön işletme ruhsat döneminde tesis edilen irtifak veya intifa hakkının kullanılmasına bağlı olarak yapılan madencilik faaliyetlerine yönelik tesis ve yapılar, irtifak hakkı ön işletme ruhsat süresi sona erince kullanılmamakta, madencilik faaliyeti kesintiye uğramaktadır. Madencilik faaliyetlerini sürekli kılmak amacıyla, ön işletme ve işletme safhasında da intifa veya irtifak hakkının tanınmasını temin etmek için, 3213 sayılı Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrasında değişiklik yapılması, madenciliğe önemli ölçüde fayda sağlayacaktır.

Grupları adına konuşan değerli milletvekillerimiz Zeki Çelik, Nejat Arseven, Aydın Tümen, Saffet Kaya arkadaşlarıma huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Ve İsmail Köse...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın İsmail Köseye, özellikle, teklifinden dolayı da teşekkür ediyorum. Şahsî düşüncelerini dile getiren bütün arkadaşlarıma çok teşekkür ediyorum.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Çabuk unuttunuz...

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın İsmail Köse, sizi unutmamız mümkün değil. Çok teşekkür ediyorum...

Ayrıca, konuşmacı arkadaşlarım, özellikle, Peçenek Barajına değindiler. Bu konuyla ilgili, müsaade ederseniz, kendilerine, cevap niteliğinde, küçük bir açıklamada bulunmak istiyorum.

Peçenek Barajının 22 trilyon lira keşif bedeli var. Kati projesi hazırlanmıştır. Şu anda, tabiî ki, yüzde 10 bulunduğu takdirde, yani, 2,2 trilyon lira ödenek bulunduğu takdirde ihale yapılabilecek şekle gelmiştir. İçinde bulunduğumuz ekonomik durumu bütün arkadaşlarımız biliyorlar. Ödenek yetersizliği nedeniyle ihale edilememiştir; ancak, 2,2 trilyon lira bulma konusunda, çok değerli Ankara Milletvekillerim de bana yardımcı olurlarsa, ihalesini Bakanlık olarak yapacak hale geldik. Ödenek bulunduğu takdirde ihalesi yapılacaktır.

Sayın Milletvekili Kamer Genç Bey komisyon raporu üzerinde konuştular. Mevcut kanun teklifleri birleştirilerek, komisyonda, Maden Kanunu formatına uydurularak düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla, o, dile getirdiği konuyla ilgili olarak da, ben kısa bir açıklama yapma gereğini duydum. Daha detaylı açıklamayı, gerektiğinde, herhalde, komisyon başkanı arkadaşım, komisyon üyesi arkadaşım yaparlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Düzenlenmiş; ama, yanlış düzenleme.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1995 Yılı Geçiş Programı İcra Planı 59 Numaralı Tedbirde, aynen "3213 sayılı Maden Kanunu, Tuz Kanunu ve Taş Ocakları Nizamnamesiyle ilgili hususları da kapsayacak şekilde yeniden düzenlemeye yönelik çalışmalar yapılacaktır" denilmiş ve tedbir, yıllık icra planlarında devamlı yer almıştır. Tuz Kanununda yer alan hususların Maden Kanununa aktarılması çalışmalarına başlanılmış, değişik tarihlerde kanun tasarıları hazırlanmış, ancak, bugüne kadar kanunlaşamamıştır. Dolayısıyla, bu teklifin kanunlaşmasıyla Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında yer alan bir tedbirin de gereği yapılmış olacaktır.

Katkısı bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Son konuşma, şahsı adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük'e ait.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, bu kanun tekliflerini gündeme getiren ve fevkalade önemli olduğuna inandığım bu düzenlemeyi şu anda görüşmeye imkân verdikleri için arkadaşlarıma, Sayın Tümen'e, Sayın Köse'ye teşekkür ediyorum ve hükümetin yaklaşımını da olumlu olarak değerlendiriyorum.

Doğru Yol Partisi olarak da, biz, zaten, bu kanun teklifinin, bu tasarının, bu düzenlemenin uzun bir zamandan beri, gerçekleştirilmesini arzu ediyorduk. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının düzenlenmesi sırasında, Tuz Kanununun ortadan kaldırılması ve Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla ilgili olarak bir tavsiye kararı vardı ve nitekim, o tavsiyeyle birlikte birkısım teklifler de yapılmıştı; ama, ne yazık ki, burada görüşme fırsatı bulunamamıştı. Bugün bunu gündeme getirmekle ve bu görüşmeye imkân sağlamakla, gerçekten, önemli bir eksikliği gidermiş oluyoruz.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin, gerçekten, yeraltı zenginlikleri bakımından en fazla zengin olan bir ülke olduğunu gözden uzak tutmamak lazım; ama, 2 trilyon dolar yeraltı zenginliğine sahip olan, varlığı bulunan ülkemiz, maalesef, yeraltı zenginliklerini ve madenleri istenilen anlamda kullanamamakta ve dolayısıyla, bunlar, ekonomiye katkı sağlayacak bir noktaya getirilememektedir. İşte, bu, bir eksiklikti ve halen de bu eksiklikler devam ediyor. Nitekim, 2 trilyon varlığa karşılık 2 milyar dolarlık yeraltı zenginliklerinden ve madenlerinden istifade edebiliyoruz. Oysa, içerisinde bulunduğumuz ekonomik şartlar itibariyle ve madenin de daha ziyade kırsalda olduğunu dikkate aldığımızda, kırsal bölgede yaşayan köylümüzün, çiftçimizin ve vatandaşlarımızın yeni birkısım alternatif ürünler elde etme, gelir kaynaklarını sağlama noktasında birkısım arayışlara girme mecburiyetimiz ortaya çıkmıştır. Nitekim, köylünün durumunu gördük; köylü, gerçekten güç durumda. Esnaf, sanatkârların durumu keza aynı şekilde; güç durumdalar. O halde, alternatif ürün ne olmalıdır; yeraltı zenginliklerinin, özellikle madenlerimizin istenilen anlamda işletilmesi, kullanılması ve ihracata dönük olarak özellikle birkısım düzenlemelerin ve hizmetlerin yapılması bir ihtiyaç olarak gündeme gelmiştir. O sebeple, bu kanun teklifi, bir taraftan genel ekonomiyi doğrudan doğruya etkileyeceği gibi, bir taraftan da bölgesel bazda, özellikle, Ankara Milletvekili olarak temsil ettiğim ve bundan da şeref duyduğum, Şereflikoçhisar bölgesini de çok yakından ilgilendirdiğini ve bu bölgeye büyük hizmetler olacağı inancını taşıyorum.

Değerli milletvekilleri, Tuz Gölü, dünyanın en büyük ikinci tuz rezervine sahip, üretimine müsait bir göl. Tuz Gölü böyle bir göl; ama, ne yazık ki, biraz evvel Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, 200 000 000 ton tuzun bulunduğu Tuz Gölünden şu anda 1 000 000 ton alınabilmektedir. İçerisinde bulunduğumuz ekonomik şartlar ve dışarıya avuç açtığımız bir dönemde, böyle bir kaynağı ekonomiye kazandırma, gerçekten, fevkalade önemli. O sebeple de, bir an evvel yasalaşması gerektiğini ifade ediyoruz.

Şunu özellikle belirtmek istiyorum: Tabiî ki, işin başlangıcında, tuz madeni, Tuz Kanunuyla, Maden Kanununun dışında mütalaa edilmiş. "Tuz hariç, bunun dışında bütün madenler Maden Kanununa tabidir" denilmiş. Tuz kanuna tabi olunca, Tekel gündeme gelmiş. Tabiî ki, Tekel, bugüne kadar yapmış olduğu hizmetleriyle, tuzdan yeteri kadar olmasa bile, gerçekten, ekonomiye kazandırması, sosyal hayatımıza, ihtiyaçların giderilmesi açısından emeği olmuştur. Onun için de, Tekelde özellikle tuz sektöründe çalışan bütün personele ve bugüne kadar çalışmış olan herkese teşekkür ediyorum; ama, günümüz şartlarında, artık, tuz, maden kapsamına girmesiyle birlikte, hem ekonomiye katkı sağlayacak hem de bölgesel bazda, mutlak surette birkısım ihtiyaçları gidermiş olacaktır.

Bu ihtiyaçlar nelerdir; mesela, Şereflikoçhisar'da büyük bir tuz kaynağımız (Tuz Gölü) var, tuz üretimi var; ama, maalesef, belediye, gerek altyapı ve gerekse üstyapıyla ilgili hizmetlerini giderebilecek, fakirlik düzeyinde sayılabilecek bir gelirden yoksun. Oraya herhangi bir şekilde bir imkân gitmemekte, sağlanmamaktadır. Oysa, bu kanun teklifiyle birlikte, özellikle belediyemize yüzde 2 nispetinde bir gelir sağlanmış olacak. Böylece, Şereflikoçhisar'ın yerel ve müşterek ihtiyaçlarının giderilmesi istikametinde bir katkıda bulunulmuş olunacaktır.

Ancak, benim üzerinde durduğum nokta var ve yıllarca bu ilde valilik yapmış olan bir arkadaşınız olarak da özellikle seslenmek istiyorum ve Sayın Bakanımıza da hatırlatmak istiyorum. Tuz Gölü'nün son derece önemli meseleleri var. Bu kadar önemli, gerçekten ekonomiye kazandırılması bakımdan, bölgesel bakımdan, insanlarımıza katkı sağlayacağını söylemekle birlikte, buranın sorunları üzerinde durmayı ve hükümetin de bir an evvel bununla ilgili birkısım çözümler bulması gerektiğini özellikle hatırlatmak istiyorum.

1977 yılından itibaren Konya'nın ana tahliye kanalının buradan geçmesi sebebiyle, maalesef, Tuz Gölü kirlenme noktasına gelmiştir. Birkısım kimyasal atıkların ve artıkların burada bataklığa neden olduğu gibi, deterjandan tutun da değişik birkısım kimyasal maddelerin buraya akıtılmasıyla birlikte, doğrudan doğruya, Tuz Gölünün, burada üretilen tuzu kalite ve standart itibariyle bozduğu gibi, bu, bölgede birkısım çevre sorunlarını da gündeme getirmektedir. Bu itibarla, bu kanalın mutlak surette buradan alınması gerekir. Kanal yapılmış, kanalın yapılmasıyla birlikte bir erozyon başlamış ve böylece, erozyonla birlikte, Tuz Gölü dolma tehlikesiyle karşı kaşıya kalmış. Bir taraftan kirlilik, bir taraftan erozyon, bir taraftan da Konya'dan gelen atıksu kanallarının suları buraya akıyor ve dolayısıyla, Şereflikoçhisar'ın da, keza, aynı şekilde, sıkıntısı gündeme gelmiş oluyor. İşte, benim üzerinde durduğum nokta, üretimi daha üst seviyeye çıkarmak mümkün iken, maalesef, işte, burada havuzlama sistemi yapıldığından dolayı maliyet artıyor. Maliyet arttığı zaman, 35 dolar/ ton olarak hesapladığımızda, dışarıdan alım 25 dolar/ ton, özellikle ithal ediliyor tuz. Dolayısıyla, bizim Şereflikoçhisarımızın hem tuzunun maliyeti artıyor hem kalite standardına menfi yönde etki yapmış oluyor. Oysa, hem yurtiçi hem yurtdışı bakımından, ihracat bakımından da önemli bir gelir kaynağı olarak düşündüğümüz bu mamul maddemizi, bu hammaddemizi, bu kaynağımızı, gerçekten, en iyi şartlarda düzenleme ihtiyacı gündemdedir ve olmalıdır; devlet bütçesine de son derece önemli ölçüde imkân sağlayacaktır.

Değerli arkadaşlar, üretimde sıkıntısı vardır. Yine, Tuz Gölü, Tekelin bütçesine ve ülke ekonomisine önemli bir katkı sağlamasına karşın, her türlü külfetini çekmek zorunda kalan Şereflikoçhisarlıların işsizliği, geri kalmışlığı da gündemdedir. Buraya organize sanayi bölgesi açılması hususunda bir program çalışması yapıldı. Şu anda da programda; ama, ne yazık ki, özel sektör buraya gelmiyor. Özellikle, özel sektöre seslenmek istiyorum, Türkiye'deki bütün özel sektöre, hatta yabancı özel sektörlere de seslenmek istiyorum; ümit ediyorum ki, Tuz Gölünün, özellikle tuz üretiminin maden kapsamına alınmasından sonra, organize sanayi bölgesinde açacakları ve yapacakları birkısım yatırımlarla, hem teşvik indirimlerinden yararlanmış olacaklar hem de Şereflikoçhisar'daki işsizliğin giderilmesine imkân sağlamış olacaklardır. Onun için diyorum ki, organize sanayi bölgesinin de, keza, aynı şekilde takviye edilmesi gerekir.

Sayın Bakanımıza, yine, ben, birkaç çözüm ifade etmek istiyorum. Madencilik kapsamına girdikten sonra birkısım sıkıntıları yaşayacağımızı biraz evvel ifade ettim. Çözüm var; çözüm ne; çözüm, özellikle, buradaki Konya kanalının başka bir yere aktarılması, modern arıtma sistemlerinin mutlak surette gerçekleştirilmesi. Bunun için para bulamayız demeyin; çünkü, bulacağınız ve buraya yatıracağınız ödenekle, yatırım tutarıyla özellikle tuzdan elde edeceğiniz gelir arasında eğer bir mukayese yapılırsa, çok daha fazla gelir elde etmiş olacaksınız. O sebeple, Konya'nın atıksularıyla ilgili, arıtma sistemleriyle ilgili modern sistemlerin gerçekleştirilmesi, kanalların kesinlikle ortadan kaldırılması ve Tuz Gölünde kirlilik yaratacak o sistemi tamamen ortadan kaldırmak gerekir ve yine, Şereflikoçhisar'ın bu bölgedeki hem sulamasıyla ilgili hem içmesuyunun karşılanmasıyla ilgili hem de birkısım suların buraya akıtılmasını sağlayacak Peçenek barajının, mutlak surette gerçekleştirilmesi lazım.

Sayın Bakanımız, her ne kadar 2 trilyonluk bir ödenekten bahsediyor ise de, ümit ediyorum ki, yeni göreve başlayan Sayın Bakanımız, ilk iş olarak, Şereflikoçhisar'a bu hizmet için, yeteri kadar ödeneği bulacaktır; çünkü, kaynak mı arıyorsunuz; işte, kaynak, bu yapacağınız yatırımdan elde edeceğiniz gelir olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bedük, lütfen toparlayınız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Değerli milletvekilleri, Şereflikoçhisar-Aksaray atıksuları da, yine, bu bağlamda çözümlenebilecektir; çünkü, Karapınar Hotamış Gölü baraj haline getirildiğinde, keza, aynı şekilde, kirliliği de önleyecektir ve yine, Konya'nın atıksularıyla birlikte gölün kalite ve standardını da artırmış olacaktır.

Değerli milletvekilleri, tuzun daha kaliteli ve standardı yüksek ürün olarak elde edilmesini temin etmek ve ihracatını da gerçekleştirebilmek maksadıyla özelleştirilmesinin ve özel sektör tarafından işletilmesinin fevkalade önemli bir hizmet olacağı inancını taşıyor; bu kanun teklifini, Doğru Yol Partisi olarak desteklediğimizi belirtiyor, bizim de, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planındaki hedeflerimizin arasında olduğunu ifade ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bedük.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

Şimdi, sorulara geçiyoruz.

İlk soru Sayın Bedük'e ait.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakanıma biraz evvelki konuşmamda ifade ettiğim Peçenek barajının bir an evvel gerçekleştirilmesi için ödenek temininde bize Ankara milletvekilleri olarak düşen bir görev varsa, istediğiniz yere gidelim, hem de sizi de beraberimize alalım ve böylece bu işi gerçekleştirelim; çünkü, siz hükümetsiniz ve siz bakansınız, özellikle ilk defa, daha yeni başladınız bu göreve, Peçenek barajını yapmak size nasip olsun diyorum ve temenni ediyorum ki bunu gerçekleştirirsiniz; onu bekliyoruz.

İkinci sorum da, Konya atıksularının ortadan kaldırılması ve kanalların düzenlenmesi, erozyonu da önlemek bakımından, bugüne kadar, devlet bütçesinden buraya trilyonlarca ödenek sarf edildi; ama ne yazık ki, ne erozyon önlenebildi ne de kirlilik önlenebildi. Bununla ilgili çalışmalarda Çevre Bakanlığıyla da eğer bir koordine etme imkânınız olursa, ümit ediyorum ki, hedefe ulaşmış olacaksınız. Size, bu konuda herhangi bir konu intikal etti mi? Enerji Bakanı olarak özellikle kirliliği ortadan kaldıracak bir düzenleme düşünüyor musunuz? Bu konuda çalışmalarınız var mı?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Nidai Seven; buyurun.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

Doğu Anadolu'da, özellikle kaya tuzlarına ait yataklar mevcuttur. Tuz yataklarının geleceğinin teminat altına alınması ve bölge ekonomisine katkı sağlanması için ne gibi projeleriniz mevcuttur?

İkinci sorum, Ağrı'daki maden yatakları için bir envanteriniz var mıdır? Başta ponza yatakları olmak üzere mevcut rezervler için ne gibi çalışmalar düşünmektesiniz?

Üçüncü sorum, Yazıcı barajı ödenek beklemektedir. Murat barajı ne zaman ihaleye verilecektir?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Akın; buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumu tevcih ediyorum:

Şereflikoçhisar'da bulunan Tekele ait Tuz İşletmeleri, Maden Kanununa dahil edilince özelleştirme kapsamına alınacaktır. Bilindiği üzere, Şereflikoçhisar, oldukça geri bir yöremizdir. Bu işletmelerin -geçmişte, Er-Demirin, özelleştirme kapsamında, Ticaret Odasına devredilmesi gibi- Şereflikoçhisar Belediyesine, Ticaret Odasına ve bu tuz fabrikasında çalışan işçilere devredilmesinin, buraların kalkınmasına ve çalışanlara bir katkı olacağı düşüncesindeyiz. Bakanlar Kurulunda bunu sağlamanız, temin etmeniz mümkün olacak mıdır?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Doğru, buyurun.

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma sormak istiyorum:

Tokat-Yozgat yöresindeki Süreyya Bey Barajı bu bölge için çok önemli yatırımlardan bir tanesidir, şu ana kadar çok fazla bir gelişme olmamıştır. Bu barajın ne zaman bitirileceği noktasında bir soru önergem vardı, cevap verilmesini arzu ediyorum.

İkincisi, Yeşilırmak etrafında, Kazova ıslah projesi noktasında, Yeşilırmak'ın geçmiş olduğu yerlerde çalışma yapılmaktaydı; fakat, son iki yıldan beri hiçbir çalışma yapılmamıştır. İki sene önce burada büyük bir sel felaketiyle karşılaşılmıştı. Çalışmalar, sel felaketiyle tekrar karşılaşıldıktan sonra mı yapılacaktır? Bu noktadaki sorunun cevaplandırılmasını istiyorum.

Bir de, ayrıca, Erbaa'da, Kelkit'in yukarıhavza sulama projesi vardır, buna da henüz başlanmamıştır. Bu noktada da cevap verilmesini arzu ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Çelik, buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakandan şu sorularıma cevap istiyorum:

Birincisi, işsizlik sebebiyle çok büyük göç veren Şereflikoçhisar'da zengin kömür, mermer, granit ve alçı yatakları olduğunu biliyoruz. Bu tabiî kaynaklardan istifade edilmesi ve bunların harekete geçirilmesiyle, Şereflikoçhisar'ın önemli bir madencilik merkezi olması söz konusudur. Bu konuda, Bakanlık olarak ne tür bir çalışmaları var? Bu konuda bizi bilgilendirirlerse memnun olacağız.

İkincisi; BOTAŞ'ın, doğalgaz depolamasıyla ilgili, Tuz Gölü domlarından istifade etmesiyle alakalı bir çalışması vardı. Burada mühendislik çalışmalarının başlatılacağını ve olumlu sonuçlar alınması halinde, doğalgazın depolanmasıyla ilgili depolar inşa edileceği ifade edilmişti. Bu konudaki çalışmalar hangi safhadadır? Bu konuda bilgi edinmemizi sağlarlarsa sevineceğim.

Üçüncüsü; Ankara, Türkiye'nin başkenti, çok büyük su ihtiyacı olan bir ilimiz. Eğer ileriye yönelik tedbirler alınmazsa, belki, birkaç yıl sonra, Ankara'nın susuz kalması söz konusu olabilir. Ankara'ya su temin edecek Gerede sistemiyle ilgili -tabiî ki, büyük bir yatırım gerektiriyor- çalışmaları var mıdır?

Son sorum: Sayın Bedük'ün de ifade ettiği gibi, Peçenek Barajı, gerçekten -konuşmamda da ifade ettim- Şereflikoçhisar İlçemiz için çok önemli bir yatırımdır. Bu konuda, Ankara milletvekilleri olarak, bize ne düşüyorsa her zaman Sayın Bakanın yanında olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Sayın Saffet Kaya, buyurun efendim.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanımdan, bölgemle ilgili bir sualim olacak, beni bağışlarlarsa.

Bölgemiz için Kura Nehri Projesi var. Kura Nehri Projesi, 4 baraj üzerine inşa edilmesi noktasında, 1996 yılında Yüksek Planlamanın kabulüyle Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiştir. Ardahan'da, şu anda master çalışmalarının bitmesiyle birlikte, yatırım olmaması nedeniyle, maalesef, hayatiyete geçirilmesi noktasında bir başlangıç yok. Bu noktada, Kura Nehri Projesi kapsamında olan Burmadere, Durançam, Beşikkaya, Köroğlu Barajlarının yapılması aşamasında, Sayın Bakanımızın himmetine, bölgemizin çok büyük ihtiyacı var. Bu projeyi yıllardan beri bekliyoruz. Kaldı ki, 1996 yılında -tekrar söylüyorum- Plan ve Bütçe Komisyonundan özellikle çıkardığım bir projedir. Bu konuda, Ardahan halkı adına, Sayın Bakanımızdan himmet bekliyoruz.

Saygı sunuyorum kendisine.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Toprak, buyurun.

RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana sorumu yöneltiyorum:

Bilindiği üzere, Tuz Gölü, Aksaray İliyle de örtüşmektedir. Özellikle Tuz Gölünün Sarayhan ve Altınkaya Beldeleriyle olan sınırlarında kuzey ve doğu istikametinde Tuz Gölü havzasında bir genişleme söz konusudur. Bu genişleme özel mülkiyete de sirayet etmiştir. Kuzey ve doğu havzasında yüzlerce dönüm alan, Tuz Gölü havzası içerisinde kalmış ve kullanılmamaktadır. Teklifle belli bir sınır çiziliyor. Acaba bu çizilen sınır içerisinde kalan ve özel mülkiyete tabi arazilerle ilgili herhangi bir düzenleme getirilmiş midir? Bu konuda ne tür bir düzenleme öngörülmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Son soru Sayın Ramazan Gül'e aittir.

Buyurun efendim.

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkanım, delaletinizle Sayın Bakana arz etmek istiyorum.

Baktım ki, arkadaşlarım, DSİ yatırımlarıyla ilgili olarak da Sayın Bakana soru tevcih ediyorlar, ben de bu görüşten ilham alarak, Sayın Bakanıma sorumu iletiyorum.

Birincisi: Senirkent Üçüncü Kademe Sulama Projesi,. bu seneki bütçe plan ve programına baktım ödenek son derece yetersiz, bu duruma göre ancak 20 yılda biter. Keza, Gelendost ilçesi Çaltı Sulama Projesi de aynı vaziyette. Bunun yanında, Keçiborlu Sulama Projesi de aynı durumda.

Sayın Bakanım, bu, aşağı yukarı inşaatı 10 seneden beri devam eden  bir projedir. Bu projenin bir an evvel bitmesi noktasında -zatıaliniz de yeni atandınız, hayırlı, uğurlu olsun- buraya yeniden önem verir misiniz? Eğer, bu, böyle devam edecek olursa çok kötü bir duruma düşer; çünkü, bazı inşaatlar çürümeye terk edilmiştir. Bu millî kaynağımızın heder olma noktasında önem arz etmektedir. Bu konuda gerekli hassasiyetin gösterileceğine inanıyorum.

Şimdiden teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Mehmet Aslan da sonradan söz talep etmişler.

Sayın Aslan, buyurun; çok kısa yalnız, lütfen...

MEHMET ARSLAN (Ankara) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma aşağıdaki sorumu yöneltmek istiyorum.

Ankaramızın su ihtiyacı, umumiyetle Kızılcahamam ve Çamlıdere tarafında kurulmuş 4 tane baraj aracılığıyla karşılanıyor. Kızılcahamam ve Çamlıdere yüksek dağlık vadide oluşan bir bölge, köylerimiz de bu dağlık kısımlarda ve dere kenarlarında yerleşim olarak bulunmakta. Çıkan bir yasayla, barajlara iki kilometre mesafedeki köylerimizde yapılaşma müsaadesi bulunmamakta, buradaki insanlarımız büyük sıkıntı yaşamakta. Bu arazilerin ya istimlak edilmesini ya da suya zarar vermeyecek, suyun kirlenmesini sağlamayacak köylerimizde yapılaşma müsaadesinin verilmesini talep ediyorum Sayın Bakanımızdan.

Bir de, bu su, sanıyorum, Ankara Belediyesi ASKİ aracılığıyla insanlarımıza parayla satılıyor; ama, bu sulardan oradaki köylerimiz istifade edemiyor. Eskiden pirinç ekilirdi, meyvecilik yapılırdı, tarım arazisi olarak kullanılırdı. Şimdi buralara su verilemediği için buradaki bütün ağaçlar kurumakta, tarım arazisi olarak kullanılamamakta. En azından, bu suyu alıp kullanan, parayla satan ASKİ'nin buradaki köylere maddî bir yardım yapması mümkün mü diye Sayın Bakanımıza soruyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Bakan.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; gerekli açıklamalarda bulunan, katkıda bulunan ve soru soran bütün arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. Takdir buyurursunuz ki, Bakanlığımın diğer genel müdürlüklerini ilgilendiren, kanun kapsamı dışında olan sorular da geldi. Milletvekili arkadaşlarımın sorduğu tüm sorulara, daha detaylı, yazılı olarak cevap vereceğimi arz ediyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MADEN KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA VE TUZ KANUNUNUN

YÜRÜRLÜKTEN KALDIRILMASINA İLİŞKİN KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. - 4.6.1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun 2 nci maddesinin 3382 sayılı Kanunla değişik Sanayi madenleri başlıklı III numaralı bendinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"III. - SANAYİ MADENLERİ :

Bileşiminde en az % 30 A12O3 ihtiva eden killer, kaolen, şiforton, bentonit (İllit, loglinit, montmorillonit, notronit, saponit, hektorit, baydilit), atapuljit, (Poligorskit), alünit (şap), sodyum, potasyum, lityum, kalsiyum, magnezyum, klor, nitrat, iyot, flor, brom vb. tuzları, vollastonit, talk, steattit, pirofillit, diatomit dunit, zeolit, sillimanit, andaluzit, dumortiorit, disten (kyanit), fosfat, apatit, amyant, manyezit, trona (tabiî soda), perlit, grafit, kükürt, flüorit, Kriyolit, Zımpara taşı (Diyaspor), Barit Stronsiyum tuzu (Selestin), Kuvars, kuvarsit ve bileşiminde en az % 99 SIO2 ihtiva eden kuvars kumu, bor tuzları (kolemanit, ulexit, borasit, tinkal, pandermit) veya bünyesinde en az % 10 B2O3 bulunan diğer bor mineralleri, feldispat (feldispat ve feldispatoid grubu mineraller), mika (biyotit, muskovit, serisit, lepidolit, flogopit, vermikülit), kesilip parlatılarak kullanılacak olan mermer, oniks mermeri ve diğer taşlar, dolomit, nefenli siyenit, pomza, kalsedon."

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman'a ait; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 399 sıra sayılı teklifin 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri; teklifle, Tuz Kanunu ve ilgili yönetmelikler ortadan kaldırılmaktadır. Zaten, bu, aynı zamanda, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında da mevcut idi, ifade ediliyor idi.

Tuzun, Maden Kanunu kapsamına alınmasıyla, deniz, göl ve kaynak suyundan tuz üretim şartlarına uygun olarak, doğrudan işletme ruhsatı verilmesinin sağlanması, kaynak, göl ve deniz havzalarının tabiî dengelerinin bozulmaması ve havzalarının kapasitelerini aşacak şekilde üretim yapılmasını bu teklif önlemeyi amaçlamaktadır; böylece, tuz, tekel maddeleri kapsamından çıkarılarak, maden kapsamına alınmaktadır.

Değerli milletvekilleri, insanlığın ilk çağlarından beri besin ve katkı maddesi olarak kullandığı tuz, ilk defa, Milattan Önce 10000 inci yıllarda kullanılmaya başlanmış ve yine, Milattan Önce 3000 inci yıllardan itibaren de, Çin'de üretilerek, ticaret hayatına girmiştir.

Türkiye'de ise, ham tuz üretimi de, yine, oldukça eskidir. Sırasıyla, önce, zengin ve güçlü aileler tarafından üretimi yapılmaya başlanmış, sonra vakıflar, sonra mültezimler kanalıyla tuzlalar üretilmiştir. 1930'da, Tuz İnhisarı Kanunu çıkmış ve 1932'den itibaren de tamamen tekelleştirilmiş; bugüne kadar da, bu tekel kapsamında tuz üretimi devam etmiştir.

19 uncu Yüzyıla kadar besin ve katkı maddesi olarak kullanılan tuzun kullanım alanı, son yıllarda hızla genişlemiş; günümüzde ise, kimya sanayiinin ana hammaddelerinden birisi haline getirilmiştir. Yine, günümüzde, dünyada üretilen tuzun yaklaşık yüzde 60'ı kimyasal hammadde olarak kullanılmaktadır. Bunun dışında, tarımda, tıpta, ulaşımda, konservecilik, dericilik, kozmetik, gübre gibi, küçük sanayide; çeliğe sertlik verilmesi, emaye yapımı, cam, soda ve soğutma gibi, büyük sanayide; sodyum hidroksit üretiminde, sodyum üretiminde, sodyum sülfat üretiminde ve tekstil sanayiinde kullanılmaktadır. Bu nedenle, tuzun önemi, özellikle, endüstriyel sanayide kullanılması hasebiyle gün geçtikçe artmaktadır. Türkiye, yıllık 2 200 000 ton tuz üretimiyle, maalesef, dünya klasmanında yer alamamaktadır. Buna karşılık ülkemizin, yıllık tuz tüketimi, 1 800 000 ton civarındadır. Ülkemizde hamtuz ihtiyacının yüzde 55'i Tuz Gölü tuzlalarından, yüzde 35'i ise Çamaltı Tuzlası üretim sahasından elde edilmektedir.

Değerli arkadaşlar, Tuz Gölü, 211 000 000 ton rezerviyle dünyada tuz üretiminde ikinci en büyük kaynaktır. Bu nedenle, tuz üretimi bakımından son derece önemli tabiî kaynak durumunda olan Tuz Gölünün konumu ve durumu gözardı edilmemelidir. Dünyada Tuz Gölü gibi bir göl, sadece, Amerika'da bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz ve Konya İlimiz için, Cihanbeyli İlçesi ve yöresi için, Şereflikoçhisar İlçesi ve yöresi için, Aksaray İli için çok değerli olan Tuz Gölü, son yıllarda çok hızlı bir şekilde kirlenmektedir. Uzmanlar, eğer, kirlenme böyle devam ederse, on onbeş yıl içerisinde Tuz Gölünün yok olacağını belirtmektedirler. 1960'lı yıllarda tarımsal alanların sulanması amacıyla sulama kanallarının yapılması ve 1973 yılından itibaren bu kanalların Tuz Gölüne bağlanması, Tuz Gölünü kirletmeye başlamıştır. Ayrıca, 1974 yılından itibaren evsel ve endüstriyel nitelikli atık suların da arıtılmadan Tuz Gölüne verilmesi, bu kirlenmeyi hızlandırmıştır.

Değerli arkadaşlar, 1992 yılı verilerine göre Tuz Gölüne akıtılan, aktarılan sanayii atıkları şöyle: 1949 ton deterjan, 90 000 ton yağ ve gres, 1 500 ton organik madde, 28 ton nitrat, 18 000 ton sülfat, 276 kilo cıva. Bunların yanında, yıllık olarak, Tuz Gölüne yaklaşık 200 000 ton civarında da çamur akmaktadır. Görüldüğü gibi, Tuz Gölü âdeta kokmakta, kokmaya itilmektedir veya kokma noktasına gelmiştir. Tuz Gölüne boşalan evsel ve endüstriyel atıklar ve su dengesindeki bozulmalar nedeniyle gölün havzası her geçen yıl daralmakta ve tuz tabakasının altında âdeta bir bataklık oluşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Tuz Gölünde mevcut kirliliğin giderilmesi ve Tuz Gölünün korumasıyla ilgili olarak, Tuz Gölü entegre tesisleri projesi hazırlanmışsa da, bu proje bir türlü hayata geçirilememiştir. Bu projenin tamamlanması için gerekli dışkaynak, maalesef, çok geç bulunmuştur. Ayrıca, projeyi yürütecek ve ihale edecek makamın sürekli değişiklik göstermesi nedeniyle de, bürokratik işlemler uzamış ve proje hâlâ hayata geçirilememiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yalman, lütfen, toparlayınız.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Tuz Gölü, hızla kirlenmeye devam etmektedir. Kirlenme bir an evvel durdurulmazsa eğer, ülkemizin en önemli tuz kaynakları yok olacaktır. Besin maddelerinin kokmaması için tuz kullanılmakta ve kokuşma önlenmektedir; şimdi ise, âdeta, Tuz Gölü kokmaya itilmektedir. Bir an önce bunun çaresinin bulunması gerekir.

Tuz Gölünün ölmesi, aynı zamanda, geçimini bu gölden sağlayan       5 000 civarında insanın da işsiz kalması demektir. Buradan, özellikle, Hükümet ilgililerine ve Sayın Bakana bir ricada bulunuyoruz; Tuz Gölü entegre projesinin bir an önce hayata geçirilmesi için, gerekli işlemlerin bir an önce tamamlanması gerekir.

Değerli milletvekilleri, ayrıca, bölgeyle ilgili güncel bir konuyu da dile getireceğim. Konya İli sınırları içerisinde, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, alçak irtifa uçuşu ve taklidî savaş alanları oluşturulmuş bulunmaktadır. Amerika Birleşik Devletleri, İsrail ve Türkiye burada ortak tatbikat yapacaktır. Bu durum, yörenin ekolojik dengesinin bozulması, çevre kirliliğinin artması, bu yörede yaşayan insan ve hayvanların sağlığı açısından da, gerçekten, çok büyük tehlike arz etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bundan on yıl kadar önce de böyle bir teşebbüste bulunulmuş; ancak, tepkiler üzerine vazgeçilmiş idi; çünkü, burada yapılacak taklidî savaş provaları sırasında kazaen düşecek bir uçağın veya bu uçaklardan düşecek bir merminin açacağı zarar, zannedersem, hepimizin malumudur.

Değerli arkadaşlar, bu nedenle, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ilgililere ve yetkililere sesleniyor, bu kararın bir kez daha gözden geçirilmesini, orada, gerçekten, insan sağlığını ve hayvan sağlığını tehlikeye sokacak bu uygulamanın ortadan kaldırılmasının bir kez daha düşünülmesini istirham ediyoruz.

Biliyorsunuz, Kanada'da böyle bir tatbikat gündeme gelmiş; ancak, rengeyiklerini ürkütüyor veya korkutuyor, zarar veriyor diyerek bu alçak uçuş eğitimine müsaade edilmemiş idi. Birkaç yıl kadar önce, Çumra'dan bir alçak uçuş gerçekleştiren uçak çok sayıda camın kırılmasına sebep olmuş idi. Bu konunun da bu bölgede verebileceği zararları dikkate almaları açısından, ilgililere, yetkililere, bakanlık makamına ve Türk Silahlı Kuvvetlerine özellikle istirham ediyor ve kanunun hayırlı olması dileğiyle, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalman.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs ifade edecekler.

Buyurun Sayın Örs.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz 399 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği üzere, 3213 sayılı Maden Kanunu, ülkemizde madenlerin özelleştirilmesini düzenlemektedir. Bu kanunun 2 nci maddesinin üçüncü bendi, Tuz Kanununu koruyan -Tuz Kanunu hükümleri mahfuzdur- hükümler içermektedir. Bu değişiklikle, bu hüküm kaldırılarak, sodyum klorür bileşimli tuzun da, Maden Kanununa tabi tutulması, bizce de uygun mütalaa edilmektedir, yani, doğrudur.

Tuzun, Maden Kanununa dahil edilmesiyle, hem mevcut haklar, intibak yapılmak suretiyle korunacak hem de yeni müracaatlara, göl, deniz ve kaynak sularında yeni ruhsat verilebilecek olması, doğru bir uygulamadır.

Maden Kanunu ile Tuz Kanunu sistematiğinde bazı farklar bulunmaktadır. Maden Kanununa göre, ruhsatlar, madenin bulunduğu alanın büyüklüğü dikkate alınarak, bununla sınırlı araziye (yeryüzü parçasına) verilmektedir; buna karşılık, göl, deniz ve kaynak sularından tuz elde edilmesinde kullanılacak suyun miktarı önem arz etmektedir.

Bu uyumsuzluğu gidermek için, 3213 sayılı Kanunun ilgili maddelerinde değişiklik öngörülmüş ve tuz üretim tarzına uygun düzenleme getirilmiştir. Bu durumda, tuz ruhsatları, alana göre değil, tuzun elde edilmesinde kullanılacak suyun miktarı esas alınarak ve doğrudan işletme ruhsatına bağlamak suretiyle verilmesi yönüne gidilmektedir ki, bu uygulama isabetlidir.

Kanun teklifinde, mevcut hakların korunarak intibakını öngören düzenleme getirilmiştir. Buna göre, Tekel Genel Müdürlüğü ve diğer hak sahipleri, zorunlu olarak intibak yaptırarak, bundan sonraki faaliyetleri Maden Kanunu hükümlerine göre sürdürülmeleri imkânı verilmektedir ki, bu da uygundur.

Maden Kanununa göre verilmiş Acıgöl ve bunun gibi sahalardaki haklar korunacak, bu sahalar üzerinde tuz adı altında başka ruhsat verilmeyecek olması, mevcut hakların korunması açısından da yerindedir.

Bu kanunun sağlayacağı faydalar aşağıda belirtilmektedir. Bu faydaların, ülkemizin menfaatları yönünde ve yerinde kullanılmasının sağlanması büyük önem arz etmektedir.

1. Devlet tekeli kalkacağından, yerli ve yabancı özel sektör ile yerel  halkın tuz üretimine ilgisi artacaktır.

2. Kapasiteden tam olarak yararlanılarak, denizler ile Tuz Gölü, Yozgat, Çankırı, Nevşehir, Kırşehir, Kars, Erzurum, Sıvas, Siirt gibi illerimizdeki kaya tuzu ve kaynak tuzlarına verilecek ruhsatlarla üretim artacak ve ihracat imkânları ortaya çıkacaktır.

3. Tekel Genel Müdürlüğü ruhsatlarını kendileri kullanabileceği gibi, bir başka kişi ve kuruluşa devredebilecek, rödovans anlaşmaları yapabilecektir. Böylece, tuz işletmelerinin özelleştirilmesinin alt yapısı oluşturulmuş ve önü açılmış olacaktır.

4. Belediyelere, işletmelerin bilanço brüt kârı üzerinden ödenecek yüzde 2 payla, yöre halkının refahına katkı sağlanacaktır.

5. Bilanço brüt kârı üzerinden ödenecek yüzde 5 devlet hakkı ve yüzde 5 Fon iştirak payıyla da devletin gelirleri artırılmış olacaktır.

Bütün bunlar olumlu bulunmakla birlikte, bu kanunun uygulanmasında bazı çekincelerimizin olduğunu da belirtmekte fayda görmekteyiz. Şöyle ki, bu kanunla, tuz sahalarının devlet tekelinden kurtarılarak, özel sektöre açılmasını doğru bulmaktayız. Ancak, bu işlem yapılırken, Maden Kanunu çerçevesinde bu sahaların iktidar yandaşlarına peşkeş çekilerek, yeni Mavi Akım veya beyaz enerji operasyonlarına meydan verilmemesini ve yeni beyaz maden operasyonunun yaratılmamasını diliyoruz. Doğru Yol Partisi olarak, bu konuların takipçisi olacağımızı da bildiriyoruz. Teklifi desteklediğimizi belirterek,  milletimize hayırlı olmasını diliyor; şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına, sizleri ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -Teşekkür ediyorum Sayın Örs.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Maden Kanununun 16 ncı maddesinin birinci fıkrasındaki "göl sularının ihtiva ettiği madenler için 2000 hektara kadar ayrı ayrı" ibaresi çıkarılmıştır.

BAŞKAN - 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Maden Kanununun 24 üncü maddesine ikinci fıkrasından sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra eklenmiştir.

"Deniz, göl ve kaynak suyundan tuz eldesi için yapılan müracaatlara doğrudan işletme ruhsatı ve izni verilir. Bu ruhsatta projede üretilmesi öngörülen tuz için gerekli su miktarı esas alınır. İşletme ruhsatlarının bulunduğu göl ve deniz havzalarına havzanın tabiî dengesini bozacak ve kapasitesini aşacak şekilde başka işletme ruhsatı verilemez. Teminatlar 2 000 hektar üzerinden hesaplanarak tespit edilir."

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, 3 üncü madde üzerinde, MHP Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Ali Gebeş konuşacaktır efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gebeş. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

MHP GRUBU ADINA ALİ GEBEŞ (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tuz Gölü, dünyada doğa güzelliği olan harika göllerden bir tanesi; ama, maalesef, yıllardır, bu göle, Konya'nın atık sularını vermişiz ve bu haliyle de devam ederse, Konya Tuz Gölü 2010 yılında yok olmakla karşı karşıya. Şu anda Türkiye'nin tuz ihtiyacının yüzde 64'ünü karşılıyoruz. İşte, yıllardır, bu Tuz Gölünü kurtarmak için bazı projeler, bazı çalışmalar olmuş; ama, çokbaşlı olduğu için bir türlü mesafe alınamamıştır. Mesela, Çevre Bakanlığı sorumlu, DSİ Genel Müdürlüğü sorumlu, Tekel Genel Müdürlüğü sorumlu ve bir de, Konya Büyükşehir Belediyesi KOSKİ Genel Müdürlüğü sorumlu; ama, finansman sorunu bir türlü çözülemediği için, bugüne kadar devam etmiştir.

Çevre Bakanlığımızın çalışmaları neticesinde, 82 milyon dolar İspanyol kredisi temin edilmiştir. Şu anda, fizibilite çalışmaları tamamlanmıştır, Devlet Planlama tarafından da 30 Temmuza kadar onaylanacaktır ve eylül ya da ekim ayı içerisinde ihale edilecektir.

Bu projeyle, arıtma, katı atık, Aksaray ve Şereflikoçhisar'dan gelen bütün atık sular rehabilite edilecek ve irili ufaklı ne varsa, çöp depolama alanları da olmak üzere, o şekilde Tuz Gölüne gidecektir. Velhâsıl, artık, Tuz Gölü kurtarılmış diyebilirim. Şu anda, finansman konusunda en ufak bir sıkıntı da yoktur. Bu çalışmalarımız devam ediyor.

Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gebeş.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. - Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Arama süresi sonunda ön işletme ve/veya işletme talebi söz konusu olduğu takdirde tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının süresi ön işletme ve işletme süresini geçmemek kaydıyla uzatılabildiği gibi yeni irtifak ve/veya intifa hakkı talebinde de bulunulabilir."

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 399 sıra sayılı, Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen ile Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse tarafından 3213 Sayılı Maden Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesiyle, Bazı Maddelerin Eklenmesi ve 3078 Sayılı Tuz Kanununun Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Tekliflerinin 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partimiz adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve siz değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Şimdiye kadar söz alan değerli arkadaşlarımız genellikle, hakikaten çok önemli olan Tuz Kanunu ve tuzun önemi üzerinde durmuşlardır. Ben, bu madde ile, maden üzerinde durmak istiyorum.

Mezkûr madde ile, yani bu 4 üncü madde ile, Maden Kanununun 46 ncı maddesinin üçüncü fıkrası değiştirilmektedir. Halen yürürlükte olan bu madde "Arama süresi sonunda ön işletme talebi söz konusu olduğu takdirde, tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının süresi ön işletme süresini geçmemek kaydıyla uzatılabilir" şeklindedir.

Madencilik faaliyetinin özelliği itibarıyla, devamlılığını sağlayamayan ve kesintiler sebebiyle de telafisi kabil olmayacak zararlar meydana getirmesine imkân veren bu kısıtlayıcı madde hükmünün mahzurlarını ortadan kaldırmak için değiştirilmesi gerekmiştir.

Bu değerli iki arkadaşımızın tekliflerinin birleştirilerek yapılan incelemesinde, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporunda, mezkûr 4 üncü maddesiyle ilgili olarak yapılan açıklamada, arama ve ön işletme ruhsat döneminde tesis edilen irtifak ve/veya intifa hakkının kullanılmasına bağlı olarak yapılan madencilik faaliyetlerine yönelik tesis ve yapılar, irtifak hakkı ön işletme ruhsat süresi sona erince kullanılamadığı, madencilik faaliyetinin kesintiye uğradığı ve bu durumun telafisi imkânsız zararlar doğurduğu belirtilmektedir.

Ayrıca, bugüne kadar ortaya çıkan problemler ve tuza doğrudan işletme ruhsatı verilmesine cevaz veren, az önce kabul edilen 3 üncü maddede yapılan değişiklik de nazara alınarak, madencilik faaliyetinin kesintiye uğramadan sürekliliğini sağlamak amacıyla, ön işletme ve işletme safhasında da, intifa ve/veya irtifak hakkı tanınması için bu değişikliğin getirildiği ifade olunmaktadır.

Tabiî kaynaklar bakımından dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan ülkemizin zenginliklerinin servete dönüştürülmemesi ve bu sebeple de, maalesef, dünya milletleri arasında layık olduğumuz seviyeye gelememiş olması çok acıdır. Bu bakımdan, biraz ihmal, biraz bilgisizlik ve nemelazımcılık sebebiyle zaten yeterli şekilde işletilemeyen madencilik sahasında meydana gelebilecek zararları önleyecek 4 üncü madde değişikliğini olumlu karşılıyor, iki değerli arkadaşımızın, Sayın Aydın Tümen ve Sayın İsmail Köse'nin gündeme getirdikleri ve birleştirilerek huzurlarınıza gelen tekliflerin kanunlaşmasını ve madencilik ve dolayısıyla, sanayi sektörümüze hayırlar getirmesini diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, kabul edilmiştir.

Çerçeve 5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. - Maden Kanununa aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

"GEÇİCİ MADDE 9. - Tekel Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan tuz işletme hakları Tekel Genel Müdürlüğü adına, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 3078 sayılı Tuz Kanunu ve ilgili Tüzük uyarınca verilmiş veya uzatma talebinde bulunulmuş tuz işletme izinleri hak sahipleri adına, işletme izni müracaatları müracaat sahibi adına intibak ettirilir.

Yukarıdaki fıkrada belirtilen hak sahipleri bu Kanunun uygulamasına dair Yönetmeliğin yürürlük tarihinden itibaren üç ay içinde harç ve teminatlarını yatırarak ve işletme projesi vererek ilgili Daireye müracaat ettikleri takdirde işletme ruhsatı almaya hak kazanırlar.

Tuz Kanununa göre yatırılmış yıllık harçlar mükerrerliği önlemek için intibaktan sonra maden yıllık harçları ile mahsup edilir.

Süresi içinde intibak için başvuruda bulunulmayan haklar iptal edilir ve 30 uncu madde hükümlerine göre ihale edilir.

İntibakların yapılmasına dair esas ve usuller yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN- Geçici madde 9 üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Burdur Milletvekili Sayın Mustafa Örs'ün. 

Buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 399 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 5 inci maddesine bağlı geçici 9 uncu maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve Aziz Milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, madenler yönünden oldukça zengin bir yapıya sahiptir. Bu madenlerin işletilmesinde ve değerlendirilmesinde, maalesef, yeterli hassasiyet bugüne kadar gösterilememiş ve rezerv yönünden zengin olmamıza rağmen, ekonomik yönden fakirliğimiz devam edegelmiştir. Örneğin -bazı arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi- bor madenlerinde dünya rezervlerinin yaklaşık yüzde 80'ine sahip olmamıza rağmen, Amerika Birleşik Devletlerinin ihracat gelirine ulaşamamış olmamız, aslında, durumumuzun ne kadar vahim olduğunu göstermesi açısından kötü bir örnektir. Taşkömürü, linyit gibi fosil özellikli madenler ve jeotermal kaynaklar ülkemizde bol bulunan değerlerimizdendir; fakat, bu kaynaklarımız bile yeterince değerlendirilememektedir. Bu tür kanunlar çıkarılırken, ülke kaynaklarının sonuna kadar nasıl değerlendirebileceğinin de dikkate alınması gerekir.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak kaynaklarımızın sonun kadar ve rantabl değerlendirilerek, ülke ekonomisine katkıda bulunulması ve dışa bağımlılığın ortadan kaldırılarak, güçlü ekonomiye geçişin sağlanması gereğine inanıyoruz. Burada her türlü tedbirler alınarak, örneğin, altın madenlerinin işletilmesinin, doğalgaz, petrol yataklarımızın tespit edilerek işletilmesinin, güçlü bir Türkiye ve dışa bağımlı olmayan bir Türkiye açısından gerekli olduğuna inanıyoruz.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; geçici 9 uncu maddede "Tekel Genel Müdürlüğü uhdesinde bulunan tuz işletme hakları Tekel Genel Müdürlüğü adına, bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 3078 sayılı Tuz Kanunu ve ilgili Tüzük uyarınca verilmiş veya uzatma talebinde bulunulmuş tuz işletme izinleri hak sahipleri adına, işletme izni müracaatları müracaat sahibi adına intibak ettirilir" denilmektedir. Getirilen bu tasarıya bakıldığında, tuz üzerindeki tekelin kaldırılmasıyla özel sektör yatırımlarına imkân sağlanacağı ve bu sayede yöre insanının ekonomik durumuna da katkıda bulunulacağı aşikârdır. Bu nedenle, kanun teklifinin, gecikmiş olarak Genel Kurulumuza geldiği inancındayız.

Tuz, yüzyıllardır üretimi yapılan madensel bir maddemizdir. Yöre insanlarımızın da önemli geçim kaynaklarındandır. Üretimin ve dağıtımın tekelden kurtarılması, burada üretim yapan işletme sayısını artıracak ve doğal olarak istihdam artışı sağlanacaktır. Bu Konya-Şereflikoçhisar ve diğer tuz üretimi yapılan merkezlerimiz için önemli bir gelişmedir. Biraz önce de arz ettiğim gibi, bu diğer illerimizin bazıları, Yozgat, Çankırı, Nevşehir, Kırşehir, Kars, Erzurum, Sivas ve Siirt'tir.

Ekmeğin aslanın midesinde olduğu, son ekonomik krizlerle iflasların ve işsizliğin hızla arttığı ülkemizde, sadece tuzda değil, diğer tüm madensel kaynaklarımızda da bu tür düzenlemelerin hızla yapılması gerekmektedir. Yalnız, şu anda, Tuz Gölü, kirlilik açısından tehlike sinyalleri vermektedir. Göle akıtılan sanayi atıkları ve kanalizasyon atıkları, burada yapılan üretimi durma noktasına getirmiştir. Bu kanunla yapılması gereken düzenlemelerden birinin de, bu tür kirliliklerin engellenmesi olmalıdır. Çevre belediyelerle ortak projeler geliştirilmeli, Çevre Bakanlığı da bu işleri organize etmelidir. İleride dışarıdan tuz ithal etmek istemiyorsak, bu düzenlemeleri mutlaka yapmalıyız.

Bir de, Tuz Gölünün su rezervi son yıllarda yaşanan kuraklığa bağlı olarak -ki, bu, Türkiyemizin genelinde vardır- hızla azalmaktadır. Kirliliğin bir noktada artmasının nedeni de, su seviyesinin hızla azalmasıdır. Buna da bir çözüm bulunması konusunda projeler şimdiden üretilmelidir.

Burada, son dönemde, Dünya Bankasından Tuz Gölünün ıslahı için sağlanan proje finansman desteğinin akıllı bir şekilde kullanılarak Tuz Gölüne bırakılan kirli atıkların arıtılması projesi de sonuçlandırılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, kanunu, tuz üretim ve işletmelerinin düzenlenmesine sağlayacağı katkının önemine binaen desteklediğimizi belirtir, şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Örs.

Geçici 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 10 uncu maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 10. - Kaya tuzu ruhsatlarının intibakının yapılacağı alanda maden veya göl suyu ruhsatları mevcut ise intibak, sadece tuz işletme hakkına sahip olmak kaydıyla, söz konusu ruhsat üzerine gelecek şekilde yapılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik'e aittir.

Buyurun Sayın Çelik.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; 399 sıra sayılı kanun teklifinin geçici 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Demin, geneli üzerine yaptığım konuşmada, Maden Kanununun 14 üncü maddesi gereğince, yıllık işletme brüt kârından yüzde 5 devlet hakkının, yüzde 5 de Madencilik Fon İştirakinin alınmasında bir haksızlık olduğunu ifade etmiştim. Buraya bir açıklık getirmek istiyor ve Sayın Bakanımızdan da destek bekliyoruz. Biliyorsunuz, tuzla beraber madencilik sektörü, Türkiye'nin lokomotif sektörlerinden bir tanesi. Daha önce, Madencilik Fonuyla birlikte, yüzde 5'i, madenciler kendi aralarında topluyor ve onu kullanıyorlardı; bu fonların kaldırılmasıyla bu imkân ortadan kalkınca, bu, devlete bir gelir olarak sağlanmış oldu. Gerçi, devlet, elbette gelir elde etmesi gerekiyor; ama, mesela, geçtiğimiz gün, burada, LPG ile elektrik üreten seramik sektörüne 80 trilyon gibi bir imkân tanınmışken, hem üretim yapan hem ihracat yapan maden sektörüne de herhalde böyle yüzde 5 gibi bir katkı sağlanması yerinde olur diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun sayesinde, Tuz Gölünden tuz üretiminin rantabl hale getirilmesiyle çok büyük gelir elde edilmesi beklenmektedir. Tabiî ki, tuzun özelleştirilmesi, işte, bu kanunla mümkün olacak. Bu durumda, bu sahada faaliyet gösteren Şereflikoçhisar'daki işadamları ve diğer kuruluşların bir araya gelmesiyle oluşacak çözüm faaliyetlerine, bizlerin de siyasî olarak katkıda bulunmamız gerekmektedir.

Şu anda, ülkenin, yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata ihtiyacı var. Gerçekten, bu konuda, bu kanun, inşallah bir işlerlik getirir diye düşünüyorum. Tabiî ki, bunun olabilmesi için; yani, bu kanunla birlikte, Tuz Kanunuyla birlikte, sanayileşmenin mümkün olabilmesi için, bilhassa Tuz Gölünden elde edilen bu tuzun kullanılabilmesi için, Şereflikoçhisar'daki organize sanayi bölgesinin altyapısının süratle hazırlanarak faaliyete geçirilmesi gerekmektedir.

Tabiî ki, burada, Ankara'nın konumu önemli. Ankara, kalkınmada öncelikli bir il değil. Dolayısıyla, yatırım indirimlerinden, vergi muafiyetlerinden istifade edememektedir. Tabiî ki, Ankara'nın ilçeleri arasında da çok büyük farklılıklar var; yani, 5 000 nüfuslu bir Evren İlçemiz, 50 000 nüfuslu bir Şereflikoçhisarımız, 100 000'i aşkın bir Polatlımız, 800 000 nüfus civarında Çankaya gibi bir ilçemiz var; dolayısıyla, burada, ilçeler arasında çok büyük bir dengesizlik söz konusu. Bu yatırımların gerçekleşebilmesi için, kalkınmada öncelikli il değil de, bunun, ilçeler bazına indirilmesi gerekmekte ve hiç olmazsa, Şereflikoçhisar'ın da, buradan istifade etmesi gerekmektedir.

Ben, daha önceden de, Şereflikoçhisar'ın, konumu itibariyle il olmasıyla ilgili bir teklifte bulunmuştum; aynı şekilde Polatlı'nın, aynı şekilde Beypazarı'nın da il olmasıyla ilgili tekliflerimiz, bu arada, diğer değerli arkadaşlarımızla birlikte, Ankara'nın Batıkent, Bahçelievler, Çayyolu, Çayırhan gibi beldelerinin de ilçe olmasıyla ilgili tekliflerimiz söz konusuydu. Burada, partilerinde, konumu çok iyi durumda olan çok değerli Ankara milletvekilleri var; bakan, genel başkan yardımcısı, grup başkanvekili ve Meclis Başkanvekili statüsünde Ankara milletvekili arkadaşlarımız var. Bu konuda, arkadaşlarımızın bir araya gelerek, bilhassa bu konuyla ilgili, Ankara'nın ilçelerin  il olma noktasında ve beldelerin ilçe olma noktasındaki gayretlerini bir kat daha artırması gerekmektedir.

Ayrıca, yeni hazırlanan bu mahalli idareler yasasında, eğer böylesi bir imkân yoksa; yani, beldelerin ilçe olmasıyla ilgili bir imkân sağlanamayacaksa, o zaman, beldelere, ilçe olmadan belediye olmasıyla alakalı bir imkân tanınması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, bu arada, bir de Şereflikoçhisar'ın -bu konuda, tuzla ilgili tabiî ki hareketlilik söz konusu olacaktır- karayolu imkânsızlığını biraz evvel ifade ettim; bu arada, Ankara-Gölbaşı ve Şereflikoçhisar'ı içine alıp da Konya'ya bağlantı sağlayan bir demiryolu çalışmasının da mutlaka yapılması,  bu tuz nakliyesinin, bu vasıtayla, daha kolay ve sağlıklı bir şekilde yürütülmesi gerekmektedir.

Ayrıca, bu yöremizde, yine, işlerlik kazanması açısından Şereflikoçhisar'ın, Tuz Gölünün, turizm amaçlı olarak kullanılması gerekmektedir ve değerlendirilmesi mümkündür.

Tuz Gölü, İç Anadolu turizminin merkezi haline getirilebilir. Gerek güneşin doğuşu gerekse güneşin batışı, Tuz Gölünde, gerçekten doyumsuz bir manzara ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Çelik.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bu manada, orada altyapı tesislerinin oluşturulmasıyla büyük bir turizm hareketliliği de sağlanabileceği düşünülmektedir. Tıpkı, Van Gölünde güneşin doğuşunu, batışını seyretmeye gelen turistler olabileceği gibi, Şereflikoçhisar'da Tuz Gölünün de bu manzarasını seyretmeye gelebilecek insanlar olabileceğini düşünüyoruz. Ayrıca, tabiî ki, bu da, oradaki göçü önleme noktasında yeni bir gelir kaynağı olacaktır.

Ben, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çelik.

Geçici 10 uncu madde üzerinde bir değişiklik önergesi vardır; okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Görüşülmekte olan 399 sıra sayılı yasa teklifinin geçici 10 uncu maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygılarımızla arz ederiz.

Fıkra: Belediyelerin ve köye hizmet getirme derneklerinin tek elden sözleşme ile kiraladıkları tuzlaların kira sözleşmesindeki mükellefiyetleri dışında bu kanunla getirilen mükellefiyetlerden kira müddeti sonuna kadar muaf tutulurlar.

 

Kamer Genç

Mehmet Gölhan

Saffet Arıkan Bedük

 

Tunceli

Konya

Ankara

 

Mehmet Sadri Yıldırım

 

Doğan Baran

 

Eskişehir

 

Niğde

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI HASAN KAYA (Konya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

ENERJİ VE TABİî KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Katılamıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Genç, konuşacak mısınız.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim önergemizin amacı şu: Bizim Pülümür İlçemizde, yine, haber aldığımıza göre, Erzurum ve Erzincan'ın bazı ilçelerinde... Pülümür'de 3 tane tuzla var; bunları belediye işletiyor. Erzincan ve Erzurum'da da, köye hizmet getirme dernekleri bazı tuzlaları işletiyor. Tabiî, burası, terör nedeniyle o kadar çok zor duruma düştü ki, bu tuzlaların hepsi kapandı; belediyeler, gitti, burayı, Bakanlar Kurulu kararıyla Tekelden kiraladılar. Mesela, bizim, Pülümür'deki 3 tane tuzla, on yıllığına kiralanmış. O zaman yapılan mukavelede, yüzde 2 Tekele bir pay veriliyordu; ama, şimdi, bu kanunla, yüzde 5 devlet hakkı, yüzde 5 de Madencilik Fonu olmak üzere yüzde 10... Gayri safî iradının yüzde 10'unu oraya verecek, yüzde 2'sini de belediyeye verecek. Dolayısıyla, zaten, buraları, belediyeler ve köye hizmet getirme dernekleri dışında kimse, gelip de işletmez. Bu kadar zor şartlarda işletiyor belediye bunları, hiç olmazsa, bu mukavele süreleri gereğince, yani, on yıllık süre gereğince, bu kanunla getirilen mükellefiyetlerden muaf tutulmasını istiyoruz. Bunlar, resmî kuruluşlardır. Yani, tabiî, bu kanun çıkınca, eski imtiyaz sahipleri gelecek, yeniden sözleşme imzalayacak, yeni birtakım harçlar ödeyecek. Biliyorsunuz, zaten, bu belediyeler çok zor durumdalar. Bizim önergemizin amacı budur; uygun görürseniz, seviniriz.

Saygılar sunarım efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Genç.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 10 uncu maddeyi, geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Geçici 10 uncu madde kabul edilmiştir.

Geçici 11 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 11. - Bu Kanunun uygulamasına ilişkin esas ve usulleri belirtmek üzere Kanunun yayım tarihinden itibaren altı ay içinde bir yönetmelik çıkarılır."

BAŞKAN - Geçici 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Bu haliyle, çerçeve 5 inci maddeyi, geçici 9 uncu, geçici 10 uncu ve geçici 11 inci maddelerle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 6. - 11.12.1936 tarihli ve 3078 sayılı Tuz Kanunu ile ek ve değişiklikleri ve bu Kanuna dayalı olarak çıkarılan "Devlet Tekeli Dışında İşletilecek Tuzlalar Hakkında Tüzük" yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 7. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 8. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

Şimdi, İçtüzüğün 86 ncı maddesi gereğince oyunun rengini belli etmek üzere Ankara Milletvekili Sayın Aydın Tümen'e söz veriyorum...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Görüşmek istemiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Lehte mi aleyhte mi konuşacaksınız diye soracaktım yoksa!..

Teşekkür ederim efendim.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklifin tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Ülkemize ve camiaya hayırlı olsun diyorum.

Sayın Bakan teşekkür konuşması yapacak, buyurun efendim.

ENERJİ VE TABİÎ KAYNAKLAR BAKANI ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; siyasî parti gruplarından katkıda bulunan bütün arkadaşlarıma teşekkür ederken, bütün siyasî parti gruplarına bu kanuna verdikleri destekten dolayı ayrıca teşekkür ediyorum, ülkemiz için hayırlı olmasını diliyorum.

Çok teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz efendim.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere devam ediyoruz.

Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurulmasına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakerelerine başlayacağız.

9. - Ortadoğu Teknik Üniversitesinin Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Bir Kampus Kurma-sına İlişkin Çerçeve Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/845) (S. Sayısı: 681)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Yükseköğretim Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Sayın Necdet Tekin'in Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin müzakerelerine başlayacağız.

10. - Yükseköğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ile Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin'in Yükseköğretim Personel Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/797, 2/760) (S. Sayısı: 679)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Vakıflar kanununda Değişiklik yapılmasına Dair Kanun tasarısı ile Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız'ın Balıkesir milletvekili Sayın İsmail Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Güven Karahan'ın ve Aydın milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya'nın aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile Komisyon raporunun müzakeresine başlayacağız.

11. - Vakıflar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül'ün, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/823, 2/6, 2/126, 2/144, 2/466, 2/537) (S. Sayısı: 695)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ile komisyon raporunun müzakeresine başlayacağız.

12. - Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/861) (S. Sayısı: 714)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve komisyon raporlarının müzakeresine başlayacağız.

13. - 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bir Geçici Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/479) (S. Sayısı: 173)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun, 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun İle Mülga 2613 ve 766 Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu ve 13 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ile komisyon raporlarının müzakeresine başlayacağız.

14. - Hazineye Ait Tarım Arazilerinin Satışı Hakkında Kanun, 3 Mart 1340 (1924) Tarihli ve 431 Sayılı Kanunla Hazineye Kalan Taşınmaz Mallardan Bazılarının Zilyedlerine Devri Hakkında Kanun ile Mülga 2613 ve 766 Sayılı Kanunlarla Hazine Adına Tescil Edilen Miktar Fazlalıklarının İlgililerine Devrine Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu ve 13 Arkadaşının Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/718, 2/263, 2/377) (S. Sayısı: 707)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Gündemimizde yer alan son kanun tasarısı olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve komisyon raporlarının müzakeresine başlayacağız.

15. - Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/614) (S. Sayısı: 702)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerini almadığından, müzakeresi ertelenmiştir.

Böylece, 14.6.2001 tarihli 117 nci Birleşimde kararlaştırılan çalışma programımız tamamlanmış olmaktadır.

Aynı gün alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek üzere, 18 Haziran 2001 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 17.53

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.