DÖNEM
: 21 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK DERGİSİ CİLT : 65 110 uncu Birleşim 30 . 5 . 2001 Çarşamba İ
Ç İ N D E K İ L E R Sayfa
I.- GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ II.- GELEN
KÂĞITLAR III.-
YOKLAMALAR IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;
Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay
Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair
İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı : 527) 2. - Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri
İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı
: 669) 3. - Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) V.-
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. - Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in,
Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle
konuşması 2. - İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı
Ilıcak'ın, Ağrı Milletvekili Nidai Seven'in, konuşmasında, şahsına sataşması
nedeniyle konuşması VI.-
SORULAR VE CEVAPLAR A) YazILI Sorular ve CevaplarI 1. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
İstanbul-Eminönü-Mahmutpaşa Camii imamının gözaltına alınmasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/4069) 2. - Kırıkkale Milletvekili Kemal
Albayrak'ın, Halk Bankasından kredi alan esnafların borçlarına ilişkin sorusu
ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4143) 3. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın; TRT'nin reklam giderlerine ve bazı basın
mensuplarının yakınlarının TRT'ye alındığı iddiasına, TRT'ye ait gayrimenkullere, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Rüştü
Kazım Yücelen'in cevabı (7/4192, 4195) 4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
bazı holding ve firmalara ayrımcılık yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/4196) 5. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in,
TRT Kurumuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı
(7/4207) 6. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın,
SSK emekli aylıklarından kesilen aidatlara ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/4223) 7. - Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın; AKS-Televizyon firması hakkındaki
iddialara, Bir reklam şirketi ile ilgili iddialara, İlişkin soruları ve Maliye Bakanı Sümer
Oral'ın cevabı (7/4226, 4227) 8. - Hatay Milletvekili Namık Kemal
Atahan'ın, RTÜK ulusal televizyon kanalları sıralama ihalesinin durdurulmasına
ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen'in cevabı (7/4253) 9. - Nevşehir Milletvekili Mükremin
Taşkın'ın, Galatasaray-Leeds maçı öncesi meydana gelen olaylara ve
sorumlularına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/4267) 10. - İzmir Milletvekili Süha Tanık'ın,
Göztepe-Erzurum Spor maçında güvenlik görevlilerinin sergilediği tutuma ilişkin
sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın cevabı (7/4268) I. – GEÇEN
TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak
dört oturum yaptı. Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün, bor
madenlerinin ülkemiz açısından önemine ve bu konuda alınması gereken
tedbirlere, İstanbul Milletvekili Mehmet Pak,
İstanbul'un fethinin 548 inci yıldönümüne, Niğde Milletvekili Eyüp Doğanlar, bürokrasi
nedeniyle devlet çarkının yavaş işlediğine, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Bursa Milletvekili Teoman Özalp'ın
(6/1422) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu;
sözlü sorunun geri verildiği açıklandı. Kırıkkale Milletvekili Nihat Gökbulut'un
Plan ve Bütçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi; Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli ve 53
arkadaşının, otomotiv ana ve yan sanayiinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/201); Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis
araştırması önergesinin gündemdeki yerini alacağı, öngörüşmesinin, sırası
geldiğinde yapılacağı açıklandı. Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis
Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 99 uncu sırasında yer
alan, Bitlis-Ahlat İlçesinin tarihî, kültürel ve turistik değerlerinin
araştırılarak ekonomik ve sosyal yönden kalkınması için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi konusundaki (10/124) esas numaralı Meclis araştırması
açılmasına dair önergenin öngörüşmelerinin 5.6.2001 Salı günkü birleşimde
yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 263 üncü
sırasında yer alan 683 sıra sayılı kanun tasarısının, bu kısmın 12 nci sırasına
alınmasına; Genel Kurulun 29 Mayıs 2001 Salı günü
15.00-20.00, 30 Mayıs 2001 Çarşamba ve 31 Mayıs 2001 Perşembe günleri
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; 30 Mayıs 2001 Çarşamba günü sözlü
soruların görüşülmemesine, 29 Mayıs 2001 Salı günü sözlü sorular ile diğer
denetim konularının görüşülmeyerek, kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, 30 Mayıs 2001 Çarşamba günü gündemin 9 uncu sırasına kadar olan
tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin
uzatılmasına; İlişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının
müşterek önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı. Tunceli Milletvekili Kamer Genç, Eskişehir
Milletvekili İbrahim Yaşar Dedelek'in, şahsına sataşması nedeniyle bir konuşma
yaptı. Aydın Milletvekili Bekir Ongun'un, Bir
İlçe Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/284), Ordu Milletvekili Sefer Koçak'ın,
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Madde
Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/565), Adana Milletvekilleri M. Halit Dağlı, Musa
Öztürk ve Ali Halaman'ın, Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/495), Doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği açıklandı. Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve
Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Grubunca aday gösterilen Sinop
Milletvekili Yaşar Topçu seçildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232, 2/286,
2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha
önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından; Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanunu Tasarısının (1/851) (S. Sayısı : 669) görüşmeleri, ilgili komisyon
yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından; Ertelendi. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/705) (S.
Sayısı : 682) görüşmelerine devam olunarak 6 ncı maddesine kadar kabul edildi,
6 ncı maddesinin oylamasından önce istem üzerine elektronik cihazla yapılan
yoklamalar sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı
anlaşıldığından, 30 Mayıs 2001 Çarşamba günü, alınan karar
gereğince saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.35'te son verildi.
No.
: 153 II. – GELEN KÂĞITLAR 30. 5. 2001 ÇARŞAMBA Yazılı Soru Önergeleri 1.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, Bakanlık
müfettişlerince hazırlandığı iddia edilen yolsuzluk raporuna ilişkin Tarım ve
Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4385) (Başkanlığa geliş tarihi :
29.5.2001) 2.- Hatay Milletvekili Metin Kalkan'ın, gümrük yetkililerince TIR
taşımacılığının engellendiği iddialarına ilişkin Devlet Bakanından (Mehmet
Keçeciler) yazılı soru önergesi (7/4386) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 3.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, TPAO'nun yurt dışındaki yatırımlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4387) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 4.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Bingöl-Karlıova-Yiğitler
Köyünde bir çocuğun Jandarma Karakoluna ait köpekler tarafından öldürüldüğü
iddiasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4388) (Başkanlığa
geliş tarihi : 29.5.2001) 5.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, ÇAY-KUR'un yaş çay
alımlarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi
(7/4389) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 6.- Konya Milletvekili Hüseyin Arı'nın, yurt dışından yapılan stent
ithaline ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/4390)
(Başkanlığa geliş tarihi: 29.5.2001) 7.- Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, iç ve dış borçlara
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4391) (Başkanlığa geliş tarihi :
29.5.2001) 8.- Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, teröre yardım ve
yataklıktan hüküm giyen kişilere ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4392) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 9.- İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, Jandarma Teşkilâtının
görev ve yetkilerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4393)
(Başkanlığa geliş tarih : 29.5.2001) 10.- Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu'nun, İmam-Hatip Lisesi
mezunu emniyet personeline ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4394) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 11.- Konya Milletvekili
Lütfi Yalman'ın, Başbakanlık Tanıtma Fonu Başkanının eşi ve kızının TRT'deki
görevlerine ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru
önergesi (7/4395) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 12.- Karaman Milletvekili
Zeki Ünal'ın, ithal edilen tarım ürünlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4396) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 13.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, TRT'nin
personel alımlarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru
önergesi (7/4397) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.5.2001) 14.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, muhtarların sosyal
haklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4398) (Başkanlığa
geliş tarihi : 29.5.2001) 15.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, Van'dan giriş yapan
ithal gıda maddelerinin gümrük işlemlerinin Mersin'de yapılmasına ilişkin Tarım
ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4399) (Başkanlığa geliş tarihi
: 29.5.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 14.00 30 Mayıs
2001 Çarşamba BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşimini açıyorum. III. – YO K
L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama
yapacağım ve yoklama için 5 dakikalık süre vereceğim. Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda
bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini,
buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, aynı süre içerisinde yoklama
pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz. Alınan karar gereğince, sözlü soruları
görüşmüyor ve gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.- İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci
Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa
verilmediğinden, teklifin müzakeresini erteliyoruz. Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme
Kurulları Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.- Ceza
İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanunu Tasarısı ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/851) (S. Sayısı : 669) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa
Komisyonu raporunun müzakeresine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3. - Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. 6 ncı maddenin görüşmeleri tamamlanmıştı. Şimdi, 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 7. - 3984 sayılı Kanunun 12 nci
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 12. - Üst Kurulun gelirleri
şunlardır; a) Özel radyo ve televizyon
kuruluşlarından alınacak TV kanal ve radyo frekansı yıllık tahsis bedelleri, b) Özel radyo ve televizyon kuruluşlarının
yıllık brüt reklam gelirlerinden % 5 oranında ayrılacak paylar, c) Gerektiğinde Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığı bütçesinin transfer tertibinde yer alacak ödenek. Özel radyo ve televizyon kuruluşlarından
alınacak yayın izin ve lisans ücretleri Hazineye gelir kaydedilir. Üst Kurul, gerektiği takdirde her yıl için
yapacağı işlerin programını hazırlayarak Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığı bütçesinden verilmesi gereken ödenek tutarını Türkiye Büyük Millet
Meclisi Başkanlığına sunar. Üst Kurulun bütçesi ve kadro cetvelleri
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı bütçesi ile birlikte Türkiye Büyük
Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda incelenir ve Türkiye Büyük Millet
Meclisi Genel Kurulunda görüşülerek karara bağlanır. Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yıllık
bütçesinden harcanmayan miktar, yıl sonunda yurt içinde kültür ve tabiat
varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması ve ihyası
amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba aktarılır. Bu
hesaptan yapılacak harcamalara ilişkin usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 2886
sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tâbi değildir. Üst Kurulun alım-satım,
kiralama, taşıma ve sair tedarik işlerine ilişkin işlemleri bir yönetmelik ile
düzenlenir. Üst Kurul, radyo ve televizyonların reklam
gelirlerinin, aracı kurumların hesaplarıyla birlikte denetlenmesini Maliye
Bakanlığından talep eder." BAŞKAN- 7 nci maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Malkoç. FP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon)-
Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; görüşülmekte olan 682 sıra sayılı tasarının 7
nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere
huzurunuzdayım; Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, bu önümüzdeki
metnin, tasarının bir benzeri, 1998 yılında, Sayın Mesut Yılmaz Başbakanken
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi; ancak, Genel Kurulda, maddelerine
geçilip geçilmemesi oylandığında, maddelerine geçilmemesi üzerinde karar
verildi. Daha sonra, 57 nci hükümet döneminde, 2000 yılının haziran ayında, bu tasarı,
tekrar Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildi; yine, Anayasa Komisyonunda,
bu tasarının sakıncaları dikkate alınarak, tasarının iyileştirilmesi için alt
komisyon kuruldu ve aradan geçen sekiz ay zarfında gündeme alınmadı. Fakat, bu
ay içerisinde, alelacele Anayasa Komisyonunun gündemine geldi ve yıldırım
hızıyla Anayasa Komisyonundan geçerek, Türkiye Büyük Millet Meclisine
gönderildi. Değerli arkadaşlarım, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündeminde, bu milletin, acil sorunlarının çözümü için bekleyen çok
güzel tasarı veya teklifler var; ancak, bunlar dururken, ne hikmetse, medya
patronlarının devlet ihalelerine girmelerinin dışında, başka hiçbir kimseye
faydası olmayan bu tasarı gündeme geldi. Değerli arkadaşlarım, onbeş günden beri
Genel Kurulu hep beraber yaşıyoruz ve 72 milyonluk bu millet, Genel Kurulu
televizyonları başında takip ediyor. Genel Kurulun bu tasarıyla ilgili niyeti,
görüşü, aslında, onbeş günden beri burada sergileniyor; fakat, araya fasılalar
girdikçe, öyle zannediyorum ki, özellikle iktidar partilerine mensup
arkadaşlarımız, genel başkanlarının uyarıları sayesinde, ayakları kendilerini
Genel Kurula çekmese bile, istemeye istemeye geliyorlar. Değerli kardeşlerim, tekrar ifade
ediyorum; görüştüğümüz bu tasarının, medya patronlarının devlet ihalelerine
girmesinden başka kimseye faydası yoktur; ne inim inim inleyen esnafa faydası
vardır, ne köylüye vardır, ne memura vardır, ne de milyonlara varan işsize
bunun faydası vardır. O açıdan, ben öyle inanıyorum ki, yine, bu
tasarı bugün de görüşülemeyecek, karar yetersayısı bulunamayacak veya toplantı
yetersayısı bulunamayacaktır. Çünkü, bu Mecliste bulunan arkadaşlarımızın büyük
bir çoğunluğu, bu tasarının millete faydası olmadığı kanaatindedir. Üzerinde konuştuğum 7 nci madde, RTÜK'ün
gelirlerini belirlemektedir. Üst Kurulun gelirleri, radyo ve televizyon
kanallarından yıllık olarak alınacak olan gelirlerle ifade edilmiş. Benim asıl
üzerinde durmak istediğim husus, özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yıllık
brüt reklam gelirlerinden alınan yüzde 5 paylardır. Değerli arkadaşlarım, ulusal radyo veya
televizyonların gelirleri fena değildir; bunlar, öyle veya böyle, başka
kaynaklardan da finanse edilerek hayatiyetlerini devam ettirmektedirler. Anadolu'nun değişik yerlerinde; Karsından
Edirnesine, Hatayından Trabzonuna, Kayserisinden Amasyasına varıncaya kadar
yerel radyo ve televizyonlar zaten maddî sıkıntı içerisindedirler; kıt kanaat
geçinmektedirler; kasaplardan, manavlardan, bakkallardan aldıkları 2 kuruşluk
reklamları sayesinde ayakta durmaktadırlar. O açıdan, bu yüzde 5'lik payın
onlardan alınmaması gerekir. Değerli arkadaşlarım, bu konuda önergemiz
var; öyle umut ediyorum ki, bu önergeye vereceğiniz destekle, en azından,
devenin eğrilerine benzeyen bu tasarının bir bölümü düzeltilmiş olacak. Muhterem arkadaşlarım, bir hususu daha
belirtmek istiyorum. Bakın, bu tasarı, Anayasanın 2 nci maddesine, Anayasanın
133 üncü maddesine ve Anayasanın 167 nci maddesine kesin olarak aykırıdır. Bu
tasarının buradan geçmeyeceği kanaatindeyiz; şayet geçerse, Sayın
Cumhurbaşkanının bunu geri çevireceği kanaatindeyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar mısınız
efendim... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Eğer, Sayın
Cumhurbaşkanı bunu onaylamak mecburiyetinde kalırsa, açık ve net olarak ifade
ediyorum, biraz önce saydığım, Anayasanın üç maddesine aykırıdır. Değerli arkadaşlarım, biz, Anamuhalefet
Partisi olarak, bir grup hukukçu arkadaşla, haftanın günlerinin büyük bir
kısmı, sizin yaptığınız yanlışlar için Anayasa Mahkemesine dilekçe yazmakla
geçiyor. O açıdan, gelin, bu yanlışlıklardan vazgeçin. Bakın, çıkardığınız
kanun hükmündeki kararnamelerden veya kanunlardan 50 tanesi Anayasa Mahkemesine
gitti; 36'sı sonuçlandı, 33'ü aleyhinize bitti. O açıdan, yol yakınken,
kendinizi zora sokmayın, milletin zararına olan, aleyhine olan bu tasarıyı geri
çekin diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET BAYSARI (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci
maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Partim ve
şahsım adına hepinizi saygıyla selamlarım. Değerli milletvekilleri, yine, rüzgâr gibi
gelip, komisyondan jet hızıyla çıkan ve Genel Kurul gündemine alınan bir yasa
tasarısıyla karşı karşıya bulunuyoruz. Hükümet, bu defa da bizi şaşırtmadı, bu
kez de genel usulün dışına çıktı ve bu tasarıyı, Meclise sevk eder etmez
komisyondan geçirip, bir günde komisyondan geçirip, hemen basılıp dağıtıldıktan
sonra, 48 saat geçmeden gündeme alınamayacağına dair İçtüzük hükmüne rağmen,
Danışma Kurulunu toplayıp, grup önerisiyle gündeme aldırdı. Esasen, 14.6.2000 tarihinde Meclise sevk
edilen bu tasarı, o tarihte de öncelikle gündeme alınmış, Türkiye Büyük Millet
Meclisi Anayasa Komisyonunda tartışılmış ve konunun önemine binaen,
hassasiyetine binaen, daha detaylı incelenmesi, iddiaların değerlendirilmesi ve
AB normlarıyla uyumlu olup olmaması, özgürlüklere ve demokratik ilkelere uygun
olup olmaması, hatta bu konuda gelişmiş demokrasilerin kabul ettiği kriterlerin
neler olduğunun araştırılması amacıyla, Anayasa Komisyonumuzun çok değerli
hukukçularından oluşan bir alt komisyon kuruldu. Alt komisyon, araştırma ve incelemelerini
tamamlamadan, alt komisyon raporu beklenmeden, alt komisyondaki eksiklikler
dahi tamamlanmadan, bu kez, her ne hikmetse, her nasıl bir gelişme yaşanmışsa,
komisyon gündemine alınıp, aynı gün alelacele komisyondan geçirilmiş ve basıldıktan
sonra, 48 saat geçmeden de gündeme alınıp görüşmelere başlanmıştır. Değerli milletvekilleri, şimdi, kamuoyunda
kulaktan kulağa dolaşan, birilerinin, iktidarı oluşturan partilerin sayın genel
başkanlarına birer mektup yazarak, RTÜK Yasasının derhal çıkarılması
gerektiğini bildirdiği şeklindeki sözlere inanmak mümkün değildir; zira, bizim
hükümetimiz, bizim ülkemizde iktidar, kişilerden gelen istekleri ve
direktifleri kale almaz. Bizim ülkemizdeki iktidar, olsa olsa milletten gelen,
demokratik kitle örgütlerinden gelen, toplumun geniş halk kitlelerinden gelen,
kamu çalışanlarından gelen, sendikalardan gelen, esnaf kuruluşlarından gelen,
özellikle de çiftçilerden gelen istekleri dinler, onların sorunlarına çözüm
bulmaya çalışır ve onların dertlerine öncelikle çözüm arar; yoksa, tek tek
kişilerin istekleri, hiçbir zaman, çiftçimizin, esnafımızın sorunlarının önüne
geçemez. Değerli milletvekilleri, geçen hafta,
kürsüden gündemdışı söz alan Edirne Milletvekilimiz Sayın Evren Bulut
"çiftçilerimiz için çok gerekli olan tarım sigortası kanununun çıkarılması
için uzun yıllardan bu yana uğraş verdiğini, Trakya'nın Edirne İli Milletvekili
olarak, âdeta çırpındığını, dokuz yıldan bu yana Trakya çiftçisinin, yağmur ve
dolu nedeniyle canının yandığını, ürününün zarar gördüğünü, bu nedenle de,
çıkarılacak olan yasanın çiftçimizin dertlerine bir nebze olsun merhem
olacağını, Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın da kanunun çıkması için iki yıl
önce söz verdiğini, fakat, bugüne kadar, bir türlü sıra gelerek, kanunun Genel
Kurul gündemine alınmadığını" ifade etmiştir. Öyle anlaşılıyor ki,
hükümetimiz, çiftçinin bu acil ihtiyaç halini RTÜK'ten daha önemli
bulmamaktadır. Şu hale göre, hükümetimizin, bu kanunu önümüzdeki en yakın
zamanda, mesela, bir yirmi yıl içinde Genel Kurul gündemine alacağını
söyleyebiliriz. Değerli milletvekilleri, ülkemizin,
milletimizin bunlara layık olduğuna inanmıyorum. Değerli milletvekilleri, 7 nci maddeyle,
3984 sayılı RTÜK Kanununun 12 nci maddesinde değişiklik yapılmış, bu
değişikliklerle, RTÜK'ün gelirleri belirlenmiştir. Önceki yasada başlık
"malî kaynaklar ve bütçe" iken, şimdi "Üst Kurulun
gelirleri" adını almıştır. Düzenlemeyle, TRT'nin brüt reklam gelirlerinin
yüzde 5'i RTÜK gelirlerinden çıkarılmıştır. Böylece, TRT'ye, aynı işi yapan radyo
ve televizyonlar karşısında bir ayrıcalık tanınmıştır. İktidar, kendi
kontrolündeki bir televizyona bu ayrıcalığı tanıyarak, Anayasa önündeki
"eşitlik" ilkesini ihlal etmiştir. Tüm radyo ve televizyonlar, brüt
reklam gelirlerinin yüzde 5'ini Üst Kurula verirken, TRT bundan muaf tutulmak
istenmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Baysarı, 1 dakika
içerisinde toparlayınız. MEHMET BAYSARI (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, ülkemiz radyo ve televizyonlarının yıllık reklam gelirlerinin
450 milyon dolar olduğu, bunun yüzde 5'inin Üst Kurula aktarılacağı ve Üst
Kurulun, diğer bir geliri olarak radyo ve televizyonların frekansı yıllık
tahsis bedelleri de göz önüne alındığı takdirde çok büyük bir gelirinin olduğu
ve böyle bir kuruluşun, alım veya satımlarda ve yapacağı ihalelerde, şeffaflık
açısından, 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümlerine tabi olması gerektiği
kanaatini taşımaktayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
yukarıda anlattığım gerekçelerle, tasarının 7 nci maddesiyle değiştirilen 12
nci maddenin bu haliyle yasalaşması, hem eşitlik ilkesine aykırıdır hem de
hakkaniyete uygun değildir. Bu nedenle, bu konudaki uyarılarımızın göz önüne
alınması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baysarı. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 5
önerge verilmiştir; 1'i hükümete aittir. Milletvekillerinden gelen
önergelerden, geliş sırasına göre ilk 3'ünü işleme alacağım, İçtüzüğün 87 nci
maddesine göre 1'ini işleme alma şansımız yok. Şimdi, önergeleri, geliş sıralarına göre
okutup, aykırılık derecelerine göre işleme alacağım. Önergeleri okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinde yer alan "Üst Kurulun gelirleri
şunlardır" başlıklı ilgili 12 nci maddesinin "Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun yıllık bütçesinden harcanamayan miktar" şeklinde başlayan
beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
"Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yıllık bütçesinden harcanamayan miktarın yüzde 95'i, yıl sonunda, yurt içinde
kültür ve tabiat varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının
korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına, yüzde 5'i Anadolu
basınının güçlendirilmesi ve hizmetiçi eğitimi için Gazeteciler Federasyonu
adına bir kamu bankasına yatırılır. Bu hesaptan yapılacak harcamalara ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir." BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci
maddesiyle değiştirilen 12 nci maddeyle
düzenlenen Üst Kurulun gelirlerinin düzenlendiği maddede yer alan "Radyo
ve Televizyon Üst Kurulunun yıllık bütçesinden harcanmayan miktar, yıl sonunda,
yurt içinde kültür ve tabiat varlıklarının, yurt dışında Türk kültür
varlıklarının korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu
bankasında açılan hesaba aktarılır" şeklindeki fıkranın "Radyo ve
Televizyon Üst Kurulunun yıllık bütçesinden harcanmayan miktar, yıl sonunda
yurt içinde kültür ve tabiat varlıklarının, yurt dışında Türk kültür
varlıklarının korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu
bankasında açılan hesaba aktarılır. Bu hesaba aktarılan meblağın yüzde 10'u
Doğu ve Güneydoğu Anadolu'daki gazetecilerin eğitimi amacıyla Türkiye
Gazeteciler Federasyonuna aktarılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 7 nci maddesi (b) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Mehmet Çiçek Şeref
Malkoç Mehmet
Bekâroğlu Yozgat Trabzon Rize Şükrü Ünal Eyyüp
Sanay Osmaniye Ankara Teklif: "7/b) Ulusal yayın yapan özel radyo
ve televizyon kuruluşlarının yıllık brüt reklam gelirlerinden yüzde 5 oranında
ayrılacak paylar." BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanunun
çerçeve 7 nci maddesiyle düzenlenen 3984 sayılı Kanunun 12 nci maddesine
aşağıdaki (d) fıkrasının eklenmesini arz ve teklif ederiz. "d) Radyo ve televizyon kuruluşlarına
33 üncü madde uyarınca verilecek idarî para cezaları" Devlet
Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen İçel BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı için, katılamıyoruz. BAŞKAN - Komisyon takdire bırakıyor. Zaten, Hükümetin önergesi. Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Kanun hükümlerini ihlal eden radyo ve
televizyon kuruluşlarına verilecek para cezalarının RTÜK'ün gelirleri arasında
sayılmamasının yarattığı boşluk giderilmek istenmiştir. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı,
gerekçesini dinlediğiniz, Hükümete ait önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 7 nci maddesinde yer alan "Üst Kurulun giderleri
şunlardır" başlıklı ilgili 12 nci maddesinin "Radyo ve Televizyon Üst
Kurulunun yıllık bütçesinden harcanamayan miktar" şeklinde başlayan
beşinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saffet
Arıkan Bedük (Ankara)
ve
arkadaşları "Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yıllık bütçesinden harcanamayan miktarın yüzde 95'i yıl sonunda yurt içerisinde
kültür ve tabiat varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının
korunması ve ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına, yüzde 5'i Anadolu
basınının güçlendirilmesi ve hizmetiçi eğitimi için Gazeteciler Federasyonu
adına bir kamu bankasına yatırılır. Bu hesaptan yapılacak harcamalara ilişkin
usul ve esaslar yönetmelikle düzenlenir." BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılamıyoruz. BAŞKAN - Katılamıyorsunuz, sayınız yok. Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Katılmıyorsunuz. Önergesinin gerekçesini arz ve izah etmek
üzere Sayın Bedük; buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Teşekkür
ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 7 nci maddesi RTÜK ile ilgili gider
kalemlerini ihtiva etmektedir. Esasen, bu kanun tasarısıyla ilgili
çekincelerimizi müteaddit defalar ifade ettik. Türkiye'de en önemli sorun
demokratikleşmedir, demokrasi standartlarını geliştirmektir ve demokrasinin en
önemli unsuru olarak da siyaset ve basındır. Siyaset ve basın itibar
kaybetmektedir; dolayısıyla, siyaset ve basınla ilgili olarak yeni düzenlemeler
getirirken, onları güçlendirici; ama, hiçbir suretle onların çıkarları
istikametinde herhangi bir teklif veya bir düzenleme getirmeden yapılacak olan
bir değişikliği fevkalade olumlu buluyoruz; ama, getirilen bu değişiklik,
gerçekten bir taraftan bazı kesimlerle ilgili çıkar sağlayıcı; ama, medyayı
ise, ikiye bölen bir kanun tasarısıdır. Biri, genel basın, genel medya; biri de
yerel basın, yerel medya. Yerel medya veya genel medya diye ayırım yapmak;
aslında, demokrasiye aykırı, insan haklarına aykırıdır. Özgürce bilgi edinme
hakkını sağlayan basın, bir bütündür. Bir bütün olan basının, demokratik
bakımdan daha fazla güçlendirilmesi ve onların çalışanları dahil,
teknolojilerini geliştirecek, yenileyecek birkısım düzenlemelere de destek
olunması gerekirken, maalesef, yerel basını köstekleyici, yerel basının
gerçekten görevini yapamayacak bir duruma gelmesine neden olan birkısım düzenlemelerin
bulunmasını, doğrusunu isterseniz fevkalade yadırgıyoruz ve demokrasi açısından
da büyük bir darbe olduğu kanaatini taşıyoruz. Değerli milletvekilleri, bu tasarı, aynı
zamanda, medyayı siyasal iktidarların güdümüne sokmakta ve aynı zamanda, Avrupa
Birliği standartlarının da dışına çıkarmaktadır. Avrupa Birliği, tekelleşmeyle
ilgili, tekelleşmenin önünü alıcı birkısım düzenlemelerle ilgili çalışmalar
yapmaktayken, biz bunun önünü açıyorsak, o zaman bazı sıkıntılar da yaratıyoruz
demektir. Radyo ve televizyonlardan elde edilen para
cezalarının fazlalığı, özellikle yerel medyadan alınan 10 milyardan 125 milyara
kadar varan para cezaları fevkalade yanlıştır; ama, bütün bunlara rağmen, ben,
basında çalışanların sosyal güvenliklerinin olmamasını, aynı zamanda, Başbakanı
basın mensubu olan bir hükümetin eksikliği olarak değerlendirdiğim ve basının
hem kendi içinde kuvvetlenmesi hem de hizmetiçi eğitimlerle kendine dönük
birkısım düzenlemeler yapması ve standartlarını geliştirmesi için bir önerge
sunmuş oluyorum. Gazeteciler Federasyonu, Dernekler
Kanununun 59 uncu maddesine göre kurulmuş ve bu federasyon, insan hakları,
özgürlükçü ve çoğulcu demokrasi kuralları, millî, demokratik, laik ve sosyal
hukuk devleti anlayışı çerçevesinde, kendi çalışanlarına, kendi mensuplarına,
gerek hizmetiçi eğitim ve gerekse daha iyi standartta çalışmalarını sağlayacak
ortamı hazırlama açısından kurulmuş olan bir örgütlenmedir veya bir
federasyondur. Dolayısıyla, devletin, ülkesi ve milletiyle bölünmez
bütünlüğüne, halkın gerçekleri öğrenme hakkına sahip çıkmayı kendisine ilke
edinmiş olan Gazeteciler Federasyonu, kuruluşundan bu yana yaptığı genel
kurullarda sağlanan katılımlarla, Türkiye'nin her bölgesinden 58 gazeteciler
cemiyetini bir çatı altında toplamıştır. Bugün Gazeteciler Federasyonuna 7
000'den fazla basın mensubu üye bulunmaktadır. Türk basınını, özellikle Anadolu basınını
gerçek anlamda temsil eden üst kuruluş olan Gazeteciler Federasyonu,
omuzlarında taşıdığı bu sorumluluğun gereğini yerine getirebilmek için, başta,
üyelerinin meslekiçi ve yabancı dil eğitimleri olmak üzere, yaşadığımız çağın
gereği olan modern iletişim teknolojisinden yararlanmalarını sağlamak amacıyla
projeler hazırlamaktadır. Yaygın medya mensupları, kurumsal avantajlarından
yararlanarak, meslekte kendilerine ilerleme olanağı sağlayacak yabancı dil
öğrenme, meslekiçi eğitim ve teknolojik gelişimleri izleme ve uygulamalarını
yapabilme olanaklarına sahiptirler. Yerel medyamız ise, tüm bu olanaklardan
yoksun bir şekilde eğitim alamadan, kendini de yenileyememektedir. Gazeteciler
Federasyonu, bunların dışında, Avrupa Birliğine geçiş sürecinde ve Türkiye'nin
yurtdışı tanıtımı konusunda projeler geliştirmekte ve onlarla ilgili diyalog
kurmakta ve bir araya gelmek suretiyle meslekî sorunların tartışılmasına kadar
gitmektedir. İşte, değerli milletvekilleri, Türkiye'de
son yirmi yıldır sadece teknolojiye yatırım yapılmış, insana yatırım
yapılmamış, ben, Gazeteciler Federasyonuna, özellikle, RTÜK yasasının bu
"giderler" bölümünde yüzde 4 nispetinde, yüzde 5 nispetinde eğer bir
pay verilirse, çalışanlarımızın Avrupa Birliği standartlarında eğitim ve
öğretim göreceklerini ve kendi akranlarıyla... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bedük, 1 dakika içinde
toparlayınız efendim. Buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - ...kendi
meslektaşlarıyla yarışabilecek, yani, hem ulusal hem uluslararası bazda kendini
yetiştirecek bir noktaya ulaşabileceklerini değerlendirdiğimden, bu maddedeki değişiklik önergemi vermiş
bulunuyorum. Eğitim, tanıtım ve kamu yararı ağırlıklı olarak, Gazeteciler
Federasyonu tarafından tasarlanan projelerin gerçekleştirilmesi için ve
sağlıklı bir şekilde, gerçekten, demokrasimize hizmet edebilmeleri için,
Gazeteciler Federasyonu için getirmiş olduğum bu önergemi Yüce Heyetinizin ve
tüm partilerin, olumlu bir yaklaşımla destekleyecekleri inancını taşıyor ve
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bedük. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı,
gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler.. Önerge, kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 7 nci
maddesiyle değiştirilen 12 nci maddeyle düzenlenen Üst Kurulun gelirlerinin
düzenlendiği maddede yer alan "Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun yıllık
bütçesinden harcanamayan miktar, yıl sonunda yurt içinde kültür ve tabiat
varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması ve ihyası
amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba
aktarılır" şeklindeki fıkranın, "Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun
yıllık bütçesinden harcanamayan miktar, yıl sonunda yurt içinde kültür ve
tabiat varlıklarının, yurt dışında Türk kültür varlıklarının korunması ve
ihyası amacıyla Kültür Bakanlığı adına bir kamu bankasında açılan hesaba
aktarılır. Bu hesaba aktarılan meblağın yüzde 10'u Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'daki gazetecilerin eğitimi amacıyla Türkiye Gazeteciler Federasyonuna
aktarılır" Şeklinde değiştirilmesini arz ederiz. Aslan
Polat (Erzurum)
ve
arkadaşları. BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN -Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Polat... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, izin
verir misiniz, imzam var. BAŞKAN - Buyurun Sayın Hatiboğlu. (FP
sıralarından alkışlar) Süre 5 dakika efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, süre 5
dakika, dakikalar da 60 saniye mi? BAŞKAN - Aynen öyle efendim. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Keşke 120
olsaydı. Değerli Başkan, sayın milletvekilleri,
RTÜK'ü yeniden düzenlemeyi hedefleyen bir tasarı getirdik. Düşünüyor, kendi
kendime soruyorum: Gerçekten bu RTÜK'le, yani RTÜK'ün kuruluş tarzıyla bir yere
gidemediğimiz için mi, gereken denetlemeyi yapamadığımız için mi ve gerçekten,
Türkiye-AB ilişkileri açısından bir kusurumuz, eksiğimiz bulunduğu için mi, bir
başka ifadeyle, meşhur deyişiyle, her ne kadar galat ise de -"galatı
meşhur lügati sahihten evladır" derler- galat deyişiyle, Hammurabi Kanunlarının
içinde bir düzenleme midir bu?! Avrupa Birliği standartlarının ve
Türkiye'den beklentilerinin düzenlendiği Resmî Gazeteye bakıyoruz, deniliyor
ki: "RTÜK Üst Kurulunun Avrupa standartlarına ters düşen bir tarafı
yoktur." Gerekçemiz ne, bahanemiz ne?! Değerli milletvekilleri, şimdi, ben şuraya
gelmek istiyorum ve sayın Türkiye Büyük Millet Meclisinin Değerli Başkanına,
huzurunuzda seslenmek istiyorum, milletimin huzurunda seslenmek istiyorum,
egemenliğin gerçek sahibinin huzurunda seslenmek istiyorum: Değerli milletvekilleri,
İçtüzüğü kuşa döndürdük, muhalefet konuşmasın, sussun, biz ne istersek o geçsin
diye. O yetmedi, denetim yollarını tıkadık; salı günleri denetliyor muyuz,
denetleniyor muyuz; hayır. Peki, bu RTÜK Kanunu ne maksatla çıkarıldı, bu
kanunun, yani 3984 sayılı Yasanın kapsam ve amacı ne; denetleme değil mi? Yani,
biz, kendisi, denetlemeden; hükümet, denetlemekten kaçtığı bir ortamda;
kendisi, denetlemeyi bizzat yapması lazım gelirken yapmadığı ortamda
denetleyecek kurullar oluşturuyoruz!.. Kim inanır bize? Yapmayın değerli
milletvekilleri, değerli arkadaşlarım!.. İçtüzüğün 59 uncu maddesi açık. Biz
denetimden kaçtık; aylardır denetim yapmıyoruz. Beyler, sonra da hırsızlıktan
şikâyet ediyoruz, sonra hortumlamadan şikâyet ediyoruz, sonra vurgundan şikâyet
ediyoruz. Denetlemezseniz olmaz. Bakınız, insanın iki denetici gücü vardır:
Bir, hukukî düzenlemeler; iki, şuranıza, aha şuranıza, yüreğinize, vicdanınıza
yerleştirdiğiniz denetçidir. Bütün insanlara bu denetçiyi koyabildiyseniz, bir
diyeceğim yok. Bu, eğitimle olur; ama, bu eğitim sistemiyle olmaz, olmadı,
olmuyor, olmayacak. O zaman, kanunî düzenlemeler kalıyor. Kanunî düzenlemeleri
yaptınız, o kanunun gereğini yerine getirecek denetlemeyi yapmıyorsanız bunun
ne anlamı var?! Değerli milletvekilleri, o zaman,
hırsızdan, hırsızlıktan, hortumdan, hortumlamadan şikâyetçi olma hakkımız yok.
Milletimize derdimizi anlatamayız. Bir başka şey var; çok önemli: Bakınız,
İçtüzüğün 59 uncu maddesi... Anayasanın 95 inci maddesinde deniliyor ki:
"Türkiye Büyük Millet Meclisi, yaptığı İçtüzüğe göre çalışır." 59
uncu maddesinde "Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında zaruret görülen
olağanüstü acele hallerde beşer dakikayı geçmemek üzere, milletvekillerine
gündemdışı konuşma hakkı verilir, imkânı verilir" deniliyor; takdir sayın
başkanındır; ama, hayır, bu imkânı elimizden alamazsınız. Sayın Başkan Ali
Ilıksoy'u, Başkanlık kürsüsünden tecrit ederek bir kenara koyuyor, saygımın
mütemadi olduğunu ifade ederek, Başkanlığa sesleniyorum: Buna hakkınız yok
sizin!.. Hiçbir Başkanın buna hakkı yok!.. Ben milletvekiliyim... İçtüzüğü
değiştirdiniz; maddelerde milletvekili konuşamaz; tümü üzerinde milletvekili
konuşamaz; bir gündemdışı konuşması kaldı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Yani, elinde,
sadece bir dua ve temennisi kaldı; onu da siz alıyorsunuz; yani, Başkanlık
alıyor. Bunu yapmaya hakkınız yoktur. Bakınız değerli milletvekilleri, Samsun 19
Mayıs Üniversitesinde olaylar oluyor; orada birisi -nasıl söyleyeyim; edebim
müsaade etmiyor; aklımdan geçen kelimeleri, nitelendirmeleri kullanmaya edebim
müsaade etmiyor- çıkıyor, diyor ki öğrencilere: "Kur'an dersinden sınıf
geçmek istiyorsanız, Onuncu Yıl Marşını ezberleyin gelin, sonra, sizi Kur'an
dersinden imtihan edeyim; yahut, Kur'an dersini geçesiniz." Sayın Gülay
Göktür'e huzurunuzda teşekkür ederim; o yazıyor; ben söylemiyorum. Böyle bir
mantık olur mu?! Gerekçesi Sayın Dekanın neymiş biliyor musunuz: Devletiyle,
milletiyle barışık bir toplum yapmak istiyormuş!.. Bu ne kafa Allahınızı
severseniz, bu ne mantık?! İnsanların inancına tasallut ederek devletiyle
barıştırmak nerede görülmüştür?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan,
bir cümle okuyup bitireceğim. BAŞKAN - Efendim, süre uzatmıyorum. Bir
sefere mahsus, ek 1 dakika veriyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Hatiboğlu. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Söz benim
değil efendim, onun için... BAŞKAN - Efendim, ben, 1 dakika ilave
ediyorum; çünkü, Genel Kurulun belirlediği İçtüzük bu. Ben, yetkilerimi ve şeyi
biliyorum. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Peki
efendim... Üzmeyin kendinizi efendim... BAŞKAN - Hayır... Zatıâliniz her zaman
konuşabilirsiniz. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Teşekkür
ediyorum. Cenabı Allah o fırsatı verir. Saygı sunuyorum. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini Sayın Hatiboğlu'ndan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunacağım; Sayın Genç'in istemi üzerine, karar yetersayısı arayacağım. Önergenin oylama işlemini elektronik cihazla
yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, buna
bir esas koyalım. Birinde parmak hesabıyla, bir diğerinde elekronik cihazla
yapılıyor. BAŞKAN - Sayın Güven, o benim takdirimde. TURHAN GÜVEN (İçel) - Takdiri yanlış
yorumlamayalım. BAŞKAN - Yok, yok, yorumlamıyorum...
İhtilafa sebebiyet vermeyecek durumlarda... TURHAN GÜVEN (İçel) - Takdir doğru
olandır; yanlışın takdiri olmaz. BAŞKAN - Elektronik cihaz doğruyu söyler;
bilemiyorum... Acaba yanlış mı söylüyorum... TURHAN GÜVEN (İçel) - Zaman kazanmaktan
başka bir şey mi bu yani?! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bu süre
içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, belirlenen süre içerisinde
oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini, o arada vekâleten oy kullanacak
Sayın Bakan var ise, hangi Bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını havi oy pusulasını, yine, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bu
açıklamaları da, İçtüzüğe koyalım, 30 saniyeden fazla bu açıklama olmasın. 2
dakikadan beri bu anlatılıncaya kadar... BAŞKAN - Sayın Güven, aceleniz ne?!
İsteğinizin yerine getirilmesinden huzursuz musunuz? TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim. 30
saniyeden fazla açıklama olmasın diyorum. BAŞKAN - O zaman, konuşma süresini de
uzatmam. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir hakkın
suiistimalini kanun himaye etmez; ama, siz himaye ediyorsunuz... BAŞKAN - Kanun himaye etmez; neyi himaye
ediyorum... 3 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) KAMER GENÇ (Tunceli) - Medya patronları
size telefon ettiler herhalde Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Genç, size, ben, konuşma
imkânı vermedim. Yerinizden de sataşma hakkından vazgeçin; bu, size tarz değil;
Genel Kurula yakışmıyor, size yakışabilir. Siz, orada konuşmakla neyi yapmak
istediğinizi... KAMER GENÇ (Tunceli)- Benim konuşma hakkım
var... BAŞKAN - Konuşmayın efendim... Size, söz
hakkı verdim mi ben?! KAMER GENÇ (Tunceli)-Ben, sizin emrinizle
mi konuşacağım... Milletvekilinin konuşma hakkı var... BAŞKAN - Kibar olun bir sefer; şu Meclise
yakışın biraz, yakışın!.. KAMER GENÇ (Tunceli)- Meclisin o kürsüsüne
davranışlarınız hiç yakışıyor mu?! BAŞKAN - Siz, bu Meclise yakışmaya
çalışın, kendinizi zorlayın biraz, Meclisin adabına yakışmaya çalışın. (DSP
sıralarından "Bravo"sesleri,alkışlar; MHP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli)- Burada en keyfî
yönetimi siz gösteriyorsunuz. Bu Meclise kimin yakışmadığını Genel Kurul ve
Türk halkı takdir ediyor. BAŞKAN - Oylamaya sunalım... KAMER GENÇ (Tunceli)- Burada değil; halka
gidelim halka...Tabiî, iktidar grubu beni yakıştırmazsa ben bundan onur
duyarım. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 7 nci maddesi (b) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini teklif ediyoruz. Mehmet
Çiçek (Yozgat)
ve
arkadaşları Teklif: "(7/b) Ulusal yayın yapan özel radyo
ve televizyon kuruluşlarının yıllık brüt reklam gelirlerinden yüzde 5 oranında
ayrılacak paylar." BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Malkoç, buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce, Sayın Başkanıma
bir hatırlatmada bulunmak istiyorum: Özellikle yoklama yaparken, sistemi açmadan,
20 saniyeyi, 30 saniyeyi, 40 saniyeyi bulan uzun konuşmalar yapıyor. Sayın
Başkanım, bu tasarıda, bu gibi 20 saniyeler, 30 saniyeler ne iktidarı
kurtarabilir ne de sizi kurtarabilir; böyle yanlışları yapmayan lütfen. (FP
sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, 7 nci maddeyle
ilgili verdiğimiz önergede, biraz önce de ifade ettiğim gibi, yerel radyo ve
televizyonları, ulusal radyo ve televizyonlardan şu yönüyle ayırmak istiyoruz.
7 nci maddenin (b) bendinde, özel radyo ve televizyon kuruluşlarının yıllık
brüt reklam gelirlerinden yüzde 5 oranında pay alınıp, RTÜK'e gelir olarak
verileceği ifade edilmektedir. Ulusal televizyonların belli bir gücü var,
Türkiye'nin genel reklam pastasından çok büyük oranda pay almaktadırlar veya bu
aldıkları reklamlar yeterli olmuyorsa, arkalarındaki sermaye gücü sayesinde
gelirlerini, masraflarını dengelemektedirler; ancak, Anadolu'da bulunan,
sayıları binleri bulan radyo ve televizyonların ise doğru dürüst gelirleri yok.
Özellikle de 57 nci hükümetin uyguladığı ekonomik program neticesinde gelirleri
iyice perişan olmuştur, mahvolmuştur. Birkısım personelini de çıkarmış
durumdadırlar. O açıdan, yerel radyo ve televizyonlardan bu payın alınmamasını
teklif etmekteyiz. Değerli arkadaşlarım, biz, bu teklifimizi
şunun için yapıyoruz: Birçok yanlışlıklarla, eksikliklerle, hatalarla dolu olan
bu önergede en azından küçük bir miktar da olsa düzeltme yapmak istiyoruz. Biz,
bu tasarıya niçin karşı olduğumuzu çok açık ve net olarak günlerce burada ifade
ettik. Bu tasarı, eğer kanunlaşırsa, Türkiye'nin geleceğini karartacaktır; eğer
bu tasarı kanunlaşırsa, Türkiye'de demokrasiye en büyük darbeyi vuracaktır.
Sermayeyi arkasına almış olan medya, yasamayı da yürütmeyi de yargıyı da
inanılmayacak ölçüde baskı altına alacaktır. Şimdi, biz, bunları buradan söylüyoruz,
iktidara mensup olan arkadaşlar dinliyorlar, belki pek umursamıyorlar veya
biraz sonra kanunun geçmesi için oy kullanacaklar; ama, şunu da unutmayın: 4422
sayılı Kanun burada müzakere edilirken, görüşülürken aynı uyarılarda bulunduk;
ama, şimdi bakıyoruz, iktidarda bulunan partilerimizden bir tanesi, o kanunla
ilgili "yandım Allah!" diye bağırıyor. Özellikle, ben, Anavatan
Partisine mensup arkadaşlara bu tasarıyla ilgili bir şey söylemiyorum; çünkü,
onlar, zor durumdadırlar, onların belki bazı medya patronlarına ihtiyacı
vardır; fakat, şu MHP'li arkadaşlar, şu DSP'li arkadaşlar, sizin hangi medya
patronlarına borcunuz var; olmadığına inanmak istiyorum... İHSAN ÇABUK (Ordu) - Borcumuz yok bizim,
öyle bir borcumuz yok. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Borcunuz yoksa,
buna lütfen ret oyu verin. Ben de, medya patronlarına, borcunuz olmadığı
düşüncesiyle bunu söylüyorum; ama, eğer, bu tasarı böyle geçerse, bugün, nasıl,
4422 sayılı Yasadan şikâyet edenler varsa, yarın özellikle DSP'liler ve
hassaten MHP'li arkadaşlar da bundan şikâyet edecektir. Bizim vazifemiz
uyarmak; eğer, bu uyarılara kulak vermezseniz, siz bilirsiniz; ama, şu da açık
ki, bu tasarı böyle geçtiği halde, diğer yanlışlıklar da bunların üzerine
eklenince, öyle zannediyorum, milletvekili arkadaşlarımız sokakta rahat
dolaşamayacaklardır. Tıpkı, Bakan arkadaşlarımızın gittiği toplantılarda rahat
konuşamadıkları gibi; tıpkı, Sayın Başbakanın hükümetin iki yıllık icraatını
değerlendirirken, basın mensuplarına soru sorma hakkını, soru sorma imkânını
verme cesaretini ortaya koyamadığı gibi, bu tasarı geçerse, siz de sokakta
rahat dolaşamayacaksınız. Bu kürsüden açık ve net olarak ifade
ediyoruz, Fazilet Partililer olarak, Anadolu'da, köy köy, mahalle mahalle, ilçe
ilçe dolaşıp, çıkardığınız bu yanlış kanunları anlatıp, sizi halka şikâyet
edeceğiz. Göreceksiniz, seçimlerde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Malkoç, 1 dakika içinde
toparlayın. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bitiriyorum. Göreceksiniz, bizim bu şikâyetlerimiz,
halka bu şikâyetlerimiz tesirini gösterecek, seçimlerde de, çıkardığınız bu
yanlış kanunlar boynunuza takılan zil gibi olacak. Gittiğiniz köylerde,
gittiğiniz ilçelerde, gittiğiniz illerde, konuştukça boynunuzda sallanacak ve
suçluluğunuz ortaya çıkacak diyorum. (MHP sıralarından "Yaşa!..
Varol!.." sesleri) Gidin de Kızılay'da onu söyleyin, gidin de
köyünüzde onu söyleyin, gidin de ilinizde... Bakın, Tarım Bakanınız, Ziraat
Odaları Birliğinde konuşma cesaretini bulamadı; konuşturmadılar sizi. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Siz orada
mıydınız?! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) -
Konuşamayacaksınız; milletin içine çıkmaya yüzünüz kalmadı çünkü. (MHP
sıralarından gürültüler) Ama, yine de, biz uyarıyoruz; diyoruz ki, gelin bu
yanlıştan dönün. Sizi düşündüğümüz için söylüyoruz. (MHP sıralarından
gülüşmeler) O gülmelerinizi millet görüyor, çocuğuna
harçlık veremeyen insanlar da görüyor. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - İstismar ediyorsun! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Umarım, Genel
Kurul bu yanlıştan vazgeçer diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Hükümetin ve Komisyonun
katılmadığı, gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. III.–
YOKLAMA BAŞKAN - 7 nci maddenin oylanmasından önce
bir yoklama isteği var. İstemde bulunan arkadaşların salonda hazır bulunup
bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Ayşe Nazlı Ilıcak?.. Burada. Sayın Lütfi Yalman?.. Burada. Sayın Mehmet Bekâroğlu?.. Burada. Sayın Azmi Ateş?.. Burada. Sayın Eyüp Fatsa?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada. Sayın Mehmet Ali Şahin?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Mustafa Baş?.. Burada. Sayın İlyas Arslan?... NURETTİN AKTAŞ (Gaziantep) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Aktaş tekabbül ediyor. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Yakup Budak?.. Burada. Sayın Veysel Candan?.. Burada. Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada. Sayın İsmail Alptekin?.. Burada. Sayın Faruk Çelik?.. Burada. Değerli milletvekilleri, elektronik
sistemle yoklama yapacağım. İsmini okuduğum arkadaşlarımın sisteme
girmemelerini rica ediyorum. Yoklama 3 dakikalık süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımız olursa, belirlenen süre
içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor,
yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır. IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3.- Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam) BAŞKAN - 7 nci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 8. - 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Gelir ve cezaların tahsili Madde 13. - 12 nci maddenin birinci
fıkrasının (b) bendinde öngörülen reklam gelirlerinden ayrılacak paylar, elde
edildikleri ayı takip eden ayın en geç 20'sinde; (a) bendine göre ödenecek TV
kanal ve radyo frekansı yıllık kira bedeli her yılın Ocak ayının en geç
20'sinde; 33 üncü maddede belirtilen idarî para cezaları da cezaların tahakkukunu
müteakip ilgili yayın kuruluşları tarafından ödenir. Ödemede gecikilmesi halinde, ilgili yayın
kuruluşu uyarılarak 7 gün içinde ödeme yapması istenir. Yapılacak ihtara rağmen
ödeme yapılmaması halinde, Üst Kurulca ödeme yapılıncaya kadar yayının durdurulmasına
karar verilir. Yukarıdaki fıkrada belirtilen tarihlerden itibaren iki ay içinde
ödeme yapılmazsa, Üst Kurulca yayın izninin ve lisansın iptaline karar verilir
ve ödenmeyen kurum geliri icra yoluyla tahsil olunur. Gecikilen ödemeler için
6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun hükümleri
uygulanır." BAŞKAN - 8 inci maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin söz
istemiştir. Buyurun Sayın Şahin. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul)
- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinize saygılarımı sunuyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının
çerçeve 8 inci maddesiyle yeniden düzenlenen RTÜK Yasasının 13 üncü
maddesindeki değişiklik üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek
için huzurunuzdayım. Biraz önce de okunduğu gibi, bu madde
halen yürürlükteki kanunda değişik bir şekilde ifade ediliyor. "Reklam
gelirlerinin ödenmesi" şeklinde düzenlenmişken, tasarı "Gelir ve
cezaların tahsili" şeklinde bir kenar başlık ortaya koyuyor. Biraz önceki 12 nci maddede ifade edildiği
gibi, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunun gelirleri var. Bu gelirlerin içerisinde
en önemlilerinden bir tanesi, yıllık brüt reklam gelirlerinden yüzde 5 oranında
alınan pay. Şimdi, getirilen yeni düzenlemeyle, birtakım idarî para cezaları da
bu gelirler arasına alınıyor. Gelir ve cezaların tahsiliyle ilgili bu maddede,
bu paraların, bu gelirlerin, bu idarî para cezalarının zamanında ödenmemesi
halinde ne gibi yaptırımları olacağı yeniden düzenleniyor. Yedi gün içerisinde
ödenmemesi halinde yayın durdurulurken, şimdi, yedi gün içerisinde ödenmemesi
halinde yayın durdurulduğunda iki ay içerisinde de bu para ödenmezse, lisans
iptal ediliyor ve böylece, radyo ve televizyonlar için, bize göre, çok ağır bir
müeyyide getirilmiş oluyor. Gayet iyi biliyoruz ki, özellikle,
bölgesel yayın yapan, yerel yayın yapan radyo ve televizyon kuruluşları, bu
brüt reklam gelirlerinin üzerinden yüzde 5'i dahi ödemekte güçlük çekiyorlar.
Şimdi, bunlara yeni birtakım idarî para cezaları getirilmek suretiyle -33 üncü
maddede, ileride görülecektir- herhalde, bu tasarı, Türkiye'de, çeşitlilik,
çokseslilik ortadan kaldırılarak, medya dünyasında da bir tekelleşmeye doğru
gidişi amaçlamıştır diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, böyle bir durum,
sadece, medya dünyasında bir tekelleşmeyi doğurmaz; aynı zamanda, ekonomik
alanda da tekelleşmeyi getirir, siyasî alanda da tekelleşmeyi getirir ve
dolayısıyla, Türkiye'de çokseslilik ve çeşitlilik ortadan kalkar ve tek ses
halinde, bu ülkedeki insanlar yönlendirilmeye, bilgilendirilmeye çalışılır. Bu,
Türkiye'de demokrasinin de köküne kibrit suyu dökecek olan bir düzenlemedir. Değerli arkadaşlarım, eğer, bu tasarı bu
şekilde gerçekleşirse, kamu görevini istismar edenler ile basın görevini
çıkarları için kullananların işbirliğinde haksız birtakım kazanımlar elde
edilebilir, birbirlerini kollamalar söz konusu olur. Değerli arkadaşlarım, buna çok çarpıcı bir
örnek, dün, gazetelerde çıktı. "Arka bahçe alarmı" diye, dün, bir
gazete, çok satan gazetelerden biri manşet atmıştı ve devam ediyordu:
"İstanbul'da bir İslam cumhuriyeti." Bugün, bu gazete, bu yayınına
devam ediyor. Güya, İstanbul Valiliği bir araştırma yapmış. Bu araştırmaya
göre, İstanbul'da, 200 000 kişinin yaşadığı Sultanbeyli İlçesinde 100'den fazla
cami varken, ilçede 4 lise varmış. İstanbul Valiliğinin raporuna göre, bu,
orada irticanın varlığının bir deliliymiş. Şimdi, buradan Sayın Valiye sesleniyorum.
Siz, Sultanbeyli'ye lise yaptınız da, Sultanbeylililer "hayır,
yapmayın" mı dedi? (FP sıralarından alkışlar) Şuna bakınız; buna rağmen, şu çelişkiye
bakınız: Sarhoşluktan kaynaklanan suç oranı da çok yüksekmiş Sultanbeyli'de.
Hem camilerin sayısından şikâyet edeceksiniz; karşılığında da diyeceksiniz ki
"ya, burada sarhoş çok." Bu ne yaman çelişkidir allahaşkına!.. Şu ibarelere bakınız, şu cümlelere
bakınız: "Beyoğlu gibi yerlerde konsomatris veya bar kadını olarak
çalışanların yüzde 40'ının Sultanbeyli'de yaşadığı söyleniyor." İstanbul
Valiliğinin bu raporuna göre, Sultanbeyli'de yaşayan hanımların önemli bir
bölümü hayat kadını. Sayın Valiyi protesto ediyorum, bu raporu
hazırlayanları protesto ediyorum! (FP sıralarından alkışlar) Sultanbeyli'de yaşayan insanlar,
Gaziosmanpaşa'da yaşayan insanlar, Anadolumuzun değişik yerlerinden, Van'ından,
Trabzon'undan, Erzurum'undan gelmiş, orada nasıl yaşıyorlarsa, İstanbul'da da,
Sultanbeyli'de de, değişik ilçelerinde de öyle yaşayan insanlardır. Onların
kılık kıyafetlerine bakarak, şu cümleyi söylemekten utanmıyor musunuz? Diyorlar
ki: "Semt sakinlerine göre Sultanbeyli'de suç işleyen çok insan var;
ancak, çarşaf bunları örtüyor." Kadınların üstlerindeki kıyafetleri bu
suçları örtüyormuş. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Şahin, 1 dakika içerisinde
toparlayın. MEHMET ALİ ŞAHİN (Devamla) - Sayın
Başkanım, tamamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, birileri, bir şeyle,
bir şeyleri örtmek istiyorlar; ama, bu ülkede yaşayan insanlar değil, o
namuslu, dürüst insanlar değil, sabahtan akşama kadar çalışarak çocuklarının
nafakası peşinde koşan o namuslu insanlar değil. İstanbul Valisi,
üçkâğıtçılıklarının, soygunlarının üzerini, bu sözde irtica raporlarıyla örtmek
istiyor; amaç budur. (FP sıralarından alkışlar) Geçen gün de söyledim; 15 000 civarındaki
servis aracıyla ilgili almış olduğu karar, oradaki 15 000 aileyi perişan etmiştir. Trafik Vakfıyla topladığı
paraların hesabını verememektedir; sokak çocukları adına toplanmış olan
paraların hesabını verememektedir. Şimdi, İstanbul'da kalabilmek için,
böylesine sözde irtica raporlarıyla, irticayla en iyi mücadeleyi ben yaparım
demek suretiyle, birtakım medya patronlarını da kullanmak istemektedir. Sayın Başbakanı, Sayın Başbakan
yardımcılarını ve İçişleri Bakanını, İstanbul'da yaşanan bu durumla ilgili
göreve davet ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Şahin. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MEHMET BAYSARI (Antalya) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarının 8 inci
maddesi, 13.4.1994 tarihli 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanunun 13 üncü maddesinin içeriğinde ve başlığında
değişiklik yapan bir çerçeve maddedir. "Gelir ve cezaların tahsili"
başlığını taşıyan madde, televizyon gelirlerinden RTÜK'e ayrılacak olan paylar,
televizyon ve radyoların yıllık frekans kira bedelleri ile idarî para
cezalarının ödenmesinde uygulanacak usul ve esasları düzenlemektedir. Maddeyle,
Üst Kurulun gelirlerinin ne şekilde tahsil edileceği ve ödemede gecikme olması
halinde uygulanacak yaptırım öngörülmektedir. Buna göre, ilgili kuruluş,
ödemede gecikmesi halinde, önce uyarılacak ve yedi gün içerisinde borcunu ifa
etmesi istenilecektir. Bu uyarıya rağmen borcunu ödemeyen kuruluşun ise,
faaliyeti, ödemeyi yapana kadar durdurulacaktır; bilinen tabirle, ekranlar
kararacaktır. Nihayet, iki aylık bir süre zarfında da ilgili kuruluş
yükümlülüğünü yerine getirmezse, bu kez uygulanacak yaptırım, lisans iptaline
kadar gidecektir. Öncelikle, burada eleştirilecek ilk nokta,
RTÜK'ün ekran karartma uygulamaları ki, kamuoyunda hep haklı şikâyet ve
eleştirilere konu olmuştur; bu durum da sürmeye devam edecektir. Oysa, bunun
yerine, ağır para cezası veya eğitici trafik, sağlık gibi program yayınlama
zorunluluğu getirilebilirdi. Bu sonuncusu, ekran karartmaya göre, en azından
daha çağdaş bir yaklaşım olurdu; ancak, maddede Üst Kurul gelirlerinin
tahsilinde öngörülen sürelerin netleştirilmiş olması ve 2914 sayılı Kanuna göre
daha kısa ve belirgin hükümlere bağlanmış olması, olumlu bir değişiklik
olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüştüğümüz
bu tasarı, esas komisyon olarak Anayasa Komisyonu tarafından sonuçlandırılıp
rapora bağlanmıştır; ancak, burada, tam üzerinde söz aldığım 8 inci maddeyle
ilgili bir yanlışlığı dikkatinize sunmak istiyorum. Konuşmama hazırlık amacıyla
yaptığım incelemede, görüşmekte olduğumuz sıra sayısının 8 inci maddesinin
birinci fıkrasının son cümlesinde bir anlatım bozukluğu bulunmaktadır.
Hükümetin teklif ettiği metindeki "ilgili" sözcüğü, Komisyondan
geçerken, "ilgi" olarak, yanlış yazılmıştır. Kanun dili açısından son
derece önemli olan bu redaksiyon hatasının Genel Kurulda düzeltilmesi
gerekmektedir. Elimizdeki metinde, birinci fıkranın son cümlesi "müteakip
ilgi yayın kuruluşu tarafından ödenir" biçimindedir. Buradaki
"ilgi", "ilgili" biçiminde düzeltilmelidir. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; radyo ve
televizyon yayınlarının düzenlenmesi ve denetlenmesinde önemli roller üstlenen
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, 1994 tarihli kanunla, Meclisimizin sunduğu
çerçeve içerisinde ve bizim verdiğimiz görevleri yerine getirmektedir. Üst
Kurulun yönetim yapısından ve kuruluş yasasındaki hükümlerden kaynaklanan bazı
uygulamalarını eleştirmek yerine, kanunda yapacağımız değişikliklerle, kuruma
daha çağdaş bir hizmet anlayışı kazandırmak gerekmektedir. RTÜK Kanunundan kaynaklanan ekran karartma
cezaları, son çarede başvurulan bir yaptırım olmalı; öncelikle para cezası ve
benzeri yollar düşünülmelidir. Bunlar, kanundaki sadece teknik konulardaki
aksaklıklar olarak ifade etmek istediğim başlıklardır; ama, esas olarak, bugüne
kadar çıkardığımız kanunlarda ve soruşturma önergelerinde neler olmuş, kısaca,
ben, bir göz atmak istiyorum. Değerli arkadaşlar, bir Af Kanunu gündeme
getirdik; bir milletvekili arkadaşımız kanunun aleyhine konuştu diye partiden
ihraç edildi. Yine, bir bakan için verilen bir soruşturma önergesinde, iktidara
mensup 80 milletvekili arkadaşımızın bu önergenin lehinde veya aleyhinde oy
kullanmadığını ve Mecliste Genel Kurul çalışmalarına katılmadığını görüyoruz.
Yine, aynı soruşturma önergesinde, iktidar partilerine mensup 22 milletvekili
arkadaşımızın önergenin kabulü yönünde oy kullandığını biliyoruz. Bugünkü
tasarıda ise, günlerdir yaptığımız çalışmada, hâlâ, karar yetersayısı ve
toplantı yetersayısı bulamadığımız için, bu Meclisin tatile girip çıktığını
biliyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Baysarı, 1 dakika içinde
toparlayınız efendim. MEHMET BAYSARI (Devamla) - Demek ki,
ortada görünen bir yanlışlık var. Bu yanlışlık, çıkardığımız bu kanunlarda
iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımızın da içine sinmeyen noktalar veya
konular var demektir. O zaman, Yüce Meclisin bu kanunları çok daha titizlikle
ele alıp, özellikle iktidar partilerine mensup milletvekili arkadaşlarımızın,
bu tutumlarının neden böyle olduğunu araştırması gerektiği kanaatindeyim. Demek
ki, bu tasarının, hakikaten, milletin içine sinecek, hatta ve hatta, Meclisin
içine sinecek yapıda bir kanun tasarısı olmadığını düşünüyor, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Baysarı. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Sayın Baysarı'nın konuşmasında ifade ettiği birinci paragrafın son satırındaki
"ilgi" sözcüğü, hükümet tasarısında ve komisyondan gelen metinde
"ilgili" olarak yazılmasına rağmen, basım hatası olarak
"ilgi" yazılmıştır. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Baskı hatası "ilgili"
olarak düzeltildi efendim. Madde üzerinde üç adet önerge vardır.
Önergeleri, geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılık sıralarına göre
işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı
tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "12 nci maddenin birinci fıkrasının
(a) bendine göre ödenecek TV kanal ve radyo frekansı yıllık kira bedeli"
ibaresinden sonra gelen "...her yılın ocak ayının en geç 20'sinde"
ibaresinin "...her yılın ocak ayının sonu mesai saati bitimine kadar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı
tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesindeki birinci fıkrada yer alan "12 nci maddenin birinci fıkrasının
(b) bendinde öngörülen ... takip eden ayın en geç 20'sinde" ibaresinin
"...takip eden ayın en geç son günü mesai saati bitimine kadar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Okutacağım son önerge aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı tasarının
çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 13 üncü maddesinin
ikinci fıkrasında yer alan "Üst Kurulca yayın izninin ve lisansın iptaline
karar verilir" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Evet, Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge sahipleri... Sayın Candan,
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa tasarısı
üzerinde verdiğimiz önergeyle ilgili söz aldım. Muhterem Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Ben, değerli milletvekili arkadaşlarıma
bir hatırlatma yapmak istiyorum. Şimdi, Parlamentoya gelen yasa tasarılarını ya
IMF veya Dünya Bankası dayatmakta, IMF ile yapılan anlaşmalar doğrultusunda
hükümet tasarısı olarak gelmekte veya yerli sermaye piyasası dayatmakta,
böylece gelmekte; milletvekillerine, kala kala, 37 nci maddeye göre kanunî
süresi içerisinde komisyonda görüşülemeyen konular kalmakta, onlar buraya
gelmekte. Bu da seçmene temenna ve hiçbiri de kanunlaşmayan bir durumla karşı
karşıyayız. Yani, soruyu şöyle sormak mümkün: Acaba, iki dönem milletvekilliği
yapan ve bir tane kanun teklifini burada yasalaştıran bir tek milletvekili var
mı; yok. Değerli arkadaşlar, Sayın Başbakan da
buradayken ifade ediyorum; bu tasarı derhal geri çekilmelidir. Bakın, daha önce
bir milletvekili arkadaşım ifade etti. 4422 sayılı, suçlarla ilgili yasa
çıkarken, burada bu çok tartışıldı ve denildi ki, ileride bundan şikâyetçi
olacaksınız. Bugün burada görüşmeye çalıştığımız bu tasarı da, maalesef,
önümüzdeki günlerde, evvela bu tasarıyı çıkarmakta ısrar edenleri vuracaktır. Bakın, değerli arkadaşlar -Sayın Başbakan,
bir kere de siz dinleyin- şu anda Danıştayda bekleyen davalar var. Danıştayda
bekleyen davalar -İstanbul-Avrupa yakası, Gümüşhane-Bayburt- iki ayrı TEDAŞ
dağıtım ihaleleridir. Danıştay, bunları iptal etmiştir. Ayrıca, yine,
Bursa-Yalova arasındaki bölgedeki dağıtımı da Danıştay iptal etmiştir. Bu her
üç ihale de, ayrı ayrı, medya patronlarına aittir. Şimdi, Danıştayda yukarıya
doğru itiraz edildiği zaman, Danıştay İçtihadı Birleştirme Kurulu bu kararda
ısrar etmiş ve o da iptale katılmıştır; ancak, imzaya açılmamış ve
bekletilmektedir. Bu tasarı çıktığı andan itibaren, bu uygulama devam edecektir
ve o günkü yapılan hesaplara göre de, TEDAŞ'ın ciddî anlamda zararı söz
konusudur. Şimdi, değerli milletvekili arkadaşlarım,
burada, gerekçe ile maddeler arasında ciddî çelişkiler var. Özerk yapıya sahip,
Parlamentonun itibarını koruyacak bir seçimden bahsedilirken, siz, şöyle
söylüyorsunuz bu tasarıya "evet" oyu vermekle: Biz, Meclis olarak, 9
üyeyi seçmekten aciziz, seçemiyoruz. Peki, bunu kim seçsin? Şimdiye kadar, 18
üyeden 9'unu, Parlamentoda, bütün milletvekilleri seçiyorduk. Şimdi, bunun
4'ünü Bakanlar Kurulu, hem de o 4 üyeyi YÖK seçsin hem onu Millî Güvenlik
Kurulu göndersin ve biz, burada, noterlik yapalım. Milletvekili arkadaşlarım, bu sıraları
terk edeceksiniz bir gün. Daha önce, 20 nci Dönemde, ben, burada, öyle
milletvekilleri gördüm ki, tasarılar müzakere edilirken parti başkanlarının
yanında âdeta cenk ediyorlardı; ama, onlar, bugün, bu sıralarda yok. Burada, ben, ANAP sözcüsünü dinlerken,
biraz hayret, biraz dehşetle irkildim. Diyor ki: Bu televizyonların 450 trilyon
geliri var, 450 milyon dolar geliri var, 800 milyon dolar gideri var. Biz, bunu
açıklığa kavuşturmak istiyoruz. Peki, Maliye Bakanlığı ne güne duruyor, niye
bunları hesap uzmanlarıyla denetlemiyor; Anadolu'da, bir esnafın normal vergi
defterini inceliyor, arada bir 50 milyon, 100 milyon fark olduğu zaman 1 milyar
ceza yazıyor da, bu patronlar üzerine niye gidemiyor?! Bakın, açık ve net söyleyeyim: Bugün, medya patronları siyaseti yönlendiriyor ve Parlamentoda milletvekillerinin itibarı kalmadıysa, bu, medyayla ilgilidir. Bugün, esnaf, çarşıda pazarda, camına ve vitrinine "buraya milletvekili giremez" diye yazıyorsa, bütün Parlamentonun itibarıyla oynuyor, bütün milletvekillerini yolsuz gösteriyorsa, usulsüz gösteriyorsa, onların özel hayatlarına müdahale ediyorsa, bu, medyanın siyasete müdahalesi anlamına gelir; ama, siz, diyeceksiniz ki... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) VEYSEL CANDAN (Devamla) - 1 dakika daha
müsaade ederseniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, Parlamento, kendi itibarını kendi korumak durumundadır. Bakın, açık
ve net söyleyeyim: Ne DSP'lileri Sayın Bülent Ecevit, ne MHP'lileri Sayın
Bahçeli, ne de ANAP'lıları Sayın Yılmaz kurtaramaz. Her milletvekili, kendi
itibarına sahip çıkmak mecburiyetindedir. Bu tasarıdan sonra, hiçbir
milletvekili arkadaşım, bölgesine gittiği zaman yerel televizyonda konuşamaz;
çünkü, konuşulacak en ufak ceza 10 milyar lirayla başlıyor. Yerel televizyona
250 milyar lira ceza verdiğiniz zaman, zaten, hiçbir yerel televizyon ne o
parayı öder ne de o ulusal televizyonlarca satın alınır ve ülke, daha doğrusu,
uygulamalar, kaosa doğru gider. Değerli arkadaşlarım, o açıdan, ben,
hükümeti bir kere daha uyarıyorum. Bu tasarıyı mutlaka geri çekin; daha
detaylı, daha bilimsel, bu konunun ustalarıyla oturup müzakere ederek, iktidar
ve muhalefet işbirliğiyle, ülke yararına uygun olan bir tasarıda ittifak etmek
daha doğru olur diyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı, Sayın
Candan'dan gerekçesini dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı
tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesindeki birinci fıkrada yer alan "12 nci maddenin birinci fıkrasının
(b) bendinde öngörülen ...takip eden ayın en geç 20'sinde" ibaresinin
"...takip eden ayın en geç son günü mesai saati bitimine kadar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Geçer (Hatay)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Yalman, buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilli arkadaşlarım; 682 sıra sayılı yasa tasarının 8 inci
maddesiyle ilgili önergem üzerinde söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği
gibi, basın, kısa vadede toplumların yönetiminde ve yönlendirilmesinde, uzun
vadede ise, toplumların gelişmesinde, hatta, yasama, yürütme ve yargı
erklerinin güçlerini kullanma biçimlerinin şekillendirilmesinde en önemli
kuvvettir, hatta, Türkiye şartlarında, hemen hemen tek kuvvet haline gelmiştir. Sayın milletvekilleri, kanunların
hazırlanmasında ve yapılmasında birinci öncelik nedir, ne olmalıdır; önce, bu
soruyu kendimize sormamız ve üzerinde araştırmamız, tartışmamız gerekir.
Elbette ki, kanunların hazırlanmasında birinci öncelik, kamu yararıdır,
toplumsal menfaatlardır. Kanunlar hazırlanırken, toplum menfaatlarının
öncelikle göz önünde bulundurulması gerekir. Şimdi, bu yasa tasarısında, birkaç gündür
üzerinde tartıştığımız, hakikaten, iktidar partisi milletvekili
arkadaşlarımızın da içine sinmeyen bu yasa tasarısında, toplum menfaatı, kamu
menfaatı nerededir; bunu bir tartışmamız lazım. Hiç yok anlamında değil bu
tabiî ki; ama, öncelikli ve genel manada, toplum menfaatı mı ağırlıklı, yoksa,
belli kişilerin, medya patronlarının menfaatı mı ağırlıklı; bunun üzerinde
durulması gerekir. Şimdi, medya patronlarının belirlenmesiyle
ilgili bir madde var. Elbette ki, Türkiye'de, hakikaten, legal olmayan, illegal
tarzda, medya patronlarının birtakım televizyonların veya gazetelerin sahipleri
konumunda olduğu görülüyor, biliniyor. Bunu, araştırdığımız zaman hepimiz
görürüz. Nitekim, birkısım radyo ve televizyonların, hatta, gazetelerin satışı
konusundaki noter tutanakları incelendiği zaman -bunu, herkesin bildiği halde,
hükümetin bilmemesini, ayrıca yadırgıyoruz tabiî ki- bunların bile elde edilme
imkânı var; zira, bunlar elimizdedir. Bu yasa tasarısındaki bir diğer önemli
konu; RTÜK'ün değiştirilmesi, yönetim kurulunun değiştirilmesi, yeniden
yapılandırılması ve yönetim şeklinin, biçiminin, seçiminin farklı bir tarzda
yapılması. Burada da şunu görüyoruz: Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta, bir
yetki devri yapıyor. Sanki, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendisine güvenmiyor.
Peki, yetki devrini kime veriyor; YÖK'e veriyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi,
yetkilerinden bir kısmını, Türkiye'nin en tartışmalı kurumlarından bir
tanesine; herkesin, hemen hemen fikir birliği ettiği "değiştirilmesi
lazım, yeniden yapılandırılması lazım ve bir revizyona tabi tutulması
lazım" dediği YÖK'e devrediyor. Bir kısmını kime devrediyor; Gazeteciler
Cemiyetine devrediyor ve Basın Konseyine devrediyor. Bir diğer konu; medya patronlarına ihale
yasağının kaldırılması. Tabiî ki, aslında, bu yasa tasarısının en çok üzerinde
durulması gereken ve iktidarın da, belki, menfaatlanabiliriz diye üzerinde
durduğu ve asıldığı madde budur, bu konudur; ihale yasağının ortadan
kaldırılması; ama, göreceksiniz, yarın, ihale veremeyeceğiniz bazı konularda,
kendi çıkardığınız bu yasa, kendi aleyhinize dönecek ve sizin aleyhinize
kullanılacaktır. Nitekim, ANAP Genel Başkanı, bugün, bunu yaşıyor. Bir diğer konu; suç teşkil edecek yayınlar
yapan yayın organlarına ceza verilmesi. Değerli arkadaşlarım, bu cezalar,
hakikaten, özellikle bölgesel yayın yapan ve mahallî yayın yapan, yerel yayın
yapan radyo ve televizyonlar açısından, imkânsız haldedir. Bununla ilgili,
madde üzerinde de önergelerimiz var; ama, mutlak manada, değiştirilmesi, bu
cezaların değişik şekillere dönüştürülmesi gerekir. Şimdi, Türkiye Büyük Millet Meclisi, bir
şeye uğraşıyor; nedir bu; medya patronlarına ihale yasağını kaldırmak.
Allahaşkına, Türkiye Büyük Millet Meclisinin acil görevi mi bu arkadaşlar;
başka hiçbir işimiz yok mu bizim?! Günlerdir bunun üzerinde tartışıyoruz ve
birçok arkadaşımızın, biliyorum ki, içlerine sinmiyor. Niye, içlerine sinmeyen
bazı maddeleri düzeltme konusunda, en azından, bir araya gelmiyor, uzlaşmıyoruz
biz; böyle bir yanlışlığa asılıp duruyoruz?! O halde, bunun mutlak manada
değiştirilmesi lazım. Zira, bu yasa tasarısı, hepimizin bildiği gibi, 20 nci
Dönemde de geldi, reddedildi, komisyonlardan çekildi; 21 inci Dönemde de
komisyonlardan geriye çekildiği halde, hâlâ niye ısrarla üzerinde durulduğunu bir
türlü anlayabilmiş değilim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, 1 dakika içerisinde
toparlar mısınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, bu yasa tasarısı, ulusal medyadan bir kısmının alenen
desteklenmesi ve âdeta bir medya dukalığı oluşturulmasına yönelik bir
çalışmadır; bizim, bunun önüne geçmemiz lazım. Yerel radyo ve televizyonların
sesinin kısılmasına yönelik bir çalışmadır; âdeta yerel radyo ve televizyonlar
tamamen kapansın dercesine, özellikle cezaî müeyyidelerle ilgili... Bunların
dikkate alınması lazım. Burada, bir şeyi ifade etmeden, bir vebal
aldığım için, geçemeyeceğim: Değerli arkadaşlarım, değişik yerlerde,
Ziraat Bankası şubeleri kapatılıyor. Ziraat Bankası şubelerinin kapatılmasına
tabiî ki ticarî anlayışla bakıldığı zaman, kapatılır; ama, Ziraat Bankası bir
hizmet kurumudur aynı zamanda, bunun dikkate alınması lazım. Antalya Gebiz ve
Akçay'daki Ziraat Bankası şubelerinin kapatılması konusunda çok ciddî
rahatsızlık olduğunu arkadaşlarımız ifade ediyor. Değişik ilçe ve beldelerde de
bu tip rahatsızlıklar var; ilgili bakanımızın ve Bakanlar Kurulunun bu konuyu
da dikkate almasını özellikle istirham ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Arayacağım efendim. Önergeyi oylarınıza sunacağım; ancak,
karar yetersayısının aranılması istendiği için, oylamayı elektronik cihazla
yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen
olur ise, oy pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum. Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy
pusulasını Başkanlığımıza ulaştırmalarını da rica ediyorum bu arada. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı
tasarının çerçeve 8 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 13 üncü
maddesinin birinci fıkrasında yer alan "12 nci maddenin birinci fıkrasının
(a) bendine göre ödenecek TV kanal ve radyo frekansı yıllık kira bedeli"
ibaresinden sonra gelen "her yılın ocak ayının en geç 20'sinde"
ibaresinin "her yılın ocak ayı sonu mesai saati bitimine kadar"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Mustafa
Geçer (Hatay)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge sahibi sıfatıyla Sayın
Hatiboğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı tasarının 8 inci maddesiyle ilgili
değişiklik önergemi ıttılaınıza, takdirlerinize arz etmek üzere huzurunuzdayım. Değerli milletvekilleri, hangi konuda ve
hangi sahada bir haksızlık olursa onu hukukla düzeltebilirsiniz; ama, hukukun
keyfîliğe geçit verdiği yerde onu düzeltecek güç bulamazsınız, yöntem
bulamazsınız, usul bulamazsınız. Yani, hukuk devleti ilkelerinin cari, hukuk
devleti ilkelerinin geçerli olması lazım gelir ki, toplumsal huzur, toplumsal
dayanışma, toplumsal güvence insanların yüreğine yer etsin. Bunu, bu maddede yahut bu değişiklik
önergemde niye söylüyorum; çünkü, bu maddede, Üst Kurula öyle yetkiler
getiriyorsunuz ki, Anadolu halkının deyimiyle "Ali kıran, baş kesen"
oluyor. İhtar yapacak, 7 gün bekleyecek, gereği yerine getirilmezse, idam hükmü
verecek, yani lisansı iptal edecek, yani o kurumu kapatacak. Değerli milletvekilleri, iletişimin
dünyada sınır tanımadığı, iletişimin dünyada engel tanımadığı bir dönemde, bir
devirde bulunuyoruz. Bu iletişimi, 9 kişinin oluşturduğu ve o 9 kişinin de
nasıl oluşturulacağı tartışmalı olduğu halde, 9 kişinin arzusuyla, isteğiyle,
bir kurumu kapatacağız. Hani, çoğulcu demokrasi; hani, katılımcı demokrasi;
hani, Parlamentonun çok daha etkin oluşabilmesine hizmet edecek, katkı verecek
kurum ve kuruluşlara saygı?! Değerli milletvekilleri, bakınız, bu kadar
acele edilişin çok sebeplerinden belki bir tanesi de -çok üzülerek ifade
ediyorum- Danıştay Genel Kurulundan çıkan içtihadı birleştirme kararının
yayımlanarak yürürlüğe girmesinden önce yapılmak istenen el çabukluğudur.
Bakınız, bir örnek vereyim: 69 uncu maddenin, yani Anayasanın 69 uncu
maddesinin değiştirilmesini komisyonda görüşüyorduk. Kendileri yok; ama,
yardımcıları var, Sayın Anayasa Komisyonu Başkanımız şahittir, Komisyon üyeleri
şahittir; anayasa değişikliğini konuşuyoruz, biz onu konuşurken, Anayasa
Mahkemesinden, 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununun 103 üncü maddesiyle ilgili
bir iptal haberi geldi. "Orada bir iptal haberi vardır, gerekçesini bir
görelim; olabilir ki, bize ışık tutabilir; olabilir ki, bizim şimdi yapacağımız
düzenlemeyle ters düşebilir, böyle bir tersliğe düşmeyelim" denildi ve
hepimiz rıza gösterdik; çünkü, hukuk devletinde mantık bunu emreder; mantık
buna uymayı gerektirir ve onu durdurduk, Anayasa Mahkemesinin mantığını,
gerekçesini görelim diye. Şimdi -hiç alakası da yok- birisi 2820
sayılı Siyasî Partiler Kanunu, birisi Anayasa. Siyasî Partiler Kanununun
iptalinin gerekçesi ne olursa olsun, biz, Anayasayı, anayasa yapıcı olarak
istediğimiz gibi düzenleyebilir miyiz; düzenleriz; çünkü, en üst normdur o;
ama, buna rağmen, kurumlararası, millî egemenliğin aralarında taksim edildiği
kurumlararası uyuma çok saygı gösterdiğimiz için, biz erteledik; ama, şimdi
bakıyoruz ki, iktidar, ne hikmete mebnidir bilemiyorum -bildiğim doğru
olmayabilir; onun için ifade etmiyorum- bu içtihadı birleştirme kararının
yayımlanmasından önce, daha önce yapılmış ihaleleri kurtarma, medya
patronlarına bunu kotartma çabası içerisindedirler. Doğru değildir; bu, hukuka
uygun değildir. Bunun hesabını kimseye veremeyiz. Ben sizi çok seviyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, 1 dakika ilave ediyorum. Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, inanınız; yani, ben, sizden farklı bakmıyorum ülke yararına;
siz de benden farklı bakmıyorsunuz; ama, ne olursunuz, gelin, bunu anlayalım!
Hepinizi çok sevmeye mecburuz; çünkü, biz, meselelere, objelere bakarken,
müessirden esere gelerek bakarız; hepimizi, Allah halk etti ve müşerref halk
etti, onun için hepinizi seviyoruz; ama, ne olursunuz, geliniz, şu milleti
dinleyiniz, şu halkı dinleyiniz; şu enini dinleyiniz, şu ahı dinleyiniz. Bu,
kimseye bir şey getirmeyecek; benim ziraatçımın meselesini çözmüyor bu, işçimin
meselesini çözmüyor bu. Değerli milletvekilleri, ben, Sayın
Başkanın müsamahasını zorlamayayım, kendisinden 11 dakika alacağım olsun, o,
hamiyet erbabıdır, 11'i 4'le çarpabilir belki ileride süre verirken!.. Önergemin kabulüne oy vermenizi istirham
ediyor, hepinize teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, saygı sunuyorum. BAŞKAN - Efendim, o, 11 dakika değil,
saniyeydi; ama, maalesef o da tamamlandı!.. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. REMZİ ÇETİN (Konya) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır. 9 uncu maddeyi okutacağım; ancak, bu arada
Sayın Şahin'in bir düzeltmeyle ilgili söz isteği var. Buyurun Sayın Şahin. MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) - Sayın
Başkanım, çok teşekkür ederim. Biraz önce, çerçeve 8 inci maddede Grup
adına yapmış olduğum konuşma esnasında bir değerlendirme yaparken, irticalen
konuştuğum için, maksadımı aşan bir cümle de ağzımdan çıkmış oldu, onu tashih
etmek için Sayın Başkandan söz istedim, lütfettiler, ben de bu açıklamayı yapma
ihtiyacını hissettim. Zabıtlara geçen cümlelerim şunlar:
"Birileri, bir şeyle, bir şeyleri örtmek istiyorlar; ama, bu ülkede
yaşayan insanlar değil, o namuslu dürüst insanlar değil, sabahtan akşama kadar
çalışarak çocuklarının nafakası peşinde koşan o namuslu insanlar değil..."
Buraya kadar herhangi bir şey yok, şimdi okuyacağım "...İstanbul Valisi,
üçkâğıtçılıklarının, soygunlarının üzerini bu sözde irtica raporlarıyla örtmek
istiyor" cümlesi maksadını aşan bir cümle olarak ağzımdan çıkmıştır,
zabıtlardan çıkarılmasını istemek için söz almıştım. Sayın Başkan, teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Şahin. 9 uncu maddeyi okutuyorum: MADDE 9. - 3984 sayılı Kanunun 15 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Üst Kurulun Teşkilâtı ve personeli Madde 15. - Üst Kurul yardımcı
hizmetlerinin yürütülmesinde Başkana yardımcı olmak amacıyla bir Genel Sekreter
atanır. Genel Sekreterin en az 4 yıllık yükseköğrenim mezunu, 30 yaşını
doldurmuş, Devlet memuriyetinde veya ihtisas dalında 10 yıllık mesleki
tecrübeye ve Devlet memuriyeti için aranan koşullara sahip olması şarttır. Ana hizmet birimleri Başkana bağlı İzleme
Dairesi Başkanlığı, Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, İzin ve Tahsisler Dairesi
Başkanlığı, Araştırma ve Ölçme Dairesi Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı,
Savunma Sekreterliği ve Hukuk Müşavirliğinden teşekkül eder. Yardımcı hizmet birimleri, Genel Sekretere
bağlı İdarî ve Malî İşler Dairesi Başkanlığı, Personel Dairesi Başkanlığı ve
Teknik Hizmetler Dairesi Başkanlığıdır. Daire başkanlıkları, yeteri kadar uzman
istihdam eder ve uzmanlık esasına göre çalışır. Alt birimler kurulamaz. Daire başkanları ile daha üst düzeydeki
görevliler Kurul Başkanının önerisi ve Üst Kurulun kararı ile atanır. Üst Kurul personelinin özlük hakları,
çalışma usul ve esasları ile personelle ilgili diğer hususlar Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu personel rejimine tabidir. Üst Kurulun çalışma usul ve esasları ile
teşkilâtı ve atama usulleri, bu Kanuna uygun olarak Üst Kurul tarafından
çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir." BAŞKAN - 9 uncu maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya; buyurun.
(FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Uzunkaya. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun Tasarısının, adı kısaca
RTÜK olan yasa tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, önce, müsaadenizle,
Mustafa Kemal'in elyazısıyla, daha önce hiçbir basın-yayın organında da
yayınlanmadığı söylenen, Başkent Üniversitesi kültür yayını Bütün Dünya
Dergisinin Ocak 2001'deki yayınında çıkan, basınla ilgili bir değerlendirmesini
burada arkadaşlara hatırlatmak istiyorum; yazı uzun, ama, iki üç ana paragrafı
paylaşmak istiyorum sizlerle. Diyor ki "gerekli görülen fikirler,
toplumun iyiliği adına ortaya atılmalıdır. Bu fikir hareket noktası olunca,
tenkit ve münakaşa, devletin de iyiliği adına yapılmış ve vatandaşların sosyal
ve siyasî terbiyelerini yükseltmeye hizmet etmiş olur." Bir başka bölümde, yine Mustafa Kemal
"iyice bilinmesi gerekir ki, gazeteler, okul kitapları değildir. Aşağılık
insanların parayla yaptırdıkları basın mücadeleleri vardır. En adi yalanları
yaymada basının kullanıldığı olmuştur. Basın ve fikir hürriyetinin karşılaştığı
başka tehlikeler de vardır. Siyasî veya ekonomik gizli amaçlara alet olmasından
korkulur" diyor. Tekrar ediyorum: "Siyasî veya ekonomik gizli
amaçlara alet olmasından korkulur." Yine bir başka paragrafta "basının
parayla satın alınabilmesi, uluslararası yüksek para âleminin basın üzerinde
gizli tesiri veyahut sadece yabancı devletlerin örtülü ödeneklerinin etkisi;
işte, bunların kamuoyunu kandırma ve yanıltmasından tamamıyla korkulur; fakat,
bu kötülükler asla çaresiz değildir" diyor. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, son
dönemde basının, nelerin üzerinde ne kadar egemen olduğunun çok açık bir
fotoğrafıdır şu andaki Meclisin görüntüsü. Bugün bu yasanın, ne olursa olsun,
sabah vakitlerine kadar da uzasa, mutlaka, Parlamento tarafından çıkarılacağı
taahhüdü verildi. Günlerdir gazetelerde yazılıp çizilenler, köşeyazıları; hatta
hatta, az önce odama gittiğimde, çok enteresan; Meclis odalarımıza dağıtılan
basın bülteni vardır, değerli milletvekillerimizin çok kere yazıları da orada
bulunur; ama, bugün dikkatimi çeken çok farklı bir bülten dağıtımı oldu.
Bültenler dağıtıldıktan sonra, hemen akabinde, bir iki saat geçtikten sonra,
bir sayfalık bir belge ilave gönderildi. Bu, basın bülteniyle beraber, onun eki
olarak gönderilebilirdi, ama, Meclis Basın Bürosundan tekrar gönderildi.
"Şu Bizim Nazlı" diye devam eden ikinci yazısıyla, Sayın Çölaşan'ın
yazısının devamı gönderildi. Tuncay Özkan da "Bu Şıllık Şeytan" diye
başlık atılan bölümünde kim olduğunu tarif ediyor. Tabiî, bununla ilgili iddia, tazminat
davası, bana değil, Sayın Nazlı Ilıcak Hanımefendiye düşer; ancak, bir şey
dikkatimi çekti, yani, bugün Mecliste bu çalışma yapılacak, bu konunun üzerinde
Nazlı Hanım çok ısrarla durdu, medya da yüklenmeye çalışıyor. Köşe yazarları
duruyor, gazeteler, televizyonlar ha bire programlar yapıyor; çeşitli kurullar
bizlere yazılar gönderiyor; kimisi "aman bu yasa çıksın..." Ve en
son, Sayın Başbakan, birkısım sendikaların talep ettikleri görüşmelere, birkısım
kurumları dahi kabul etmeye vakit bulamadıkları halde -gerçi, az önce Genel
Kurulu terk ettiler ama- ne kadar önem atfettiler bilemiyorum, kalkıp teşrif
buyurdular, illa bu yasayı takip için, muhtemelen Grubu da etki altında tutmak
için. Değerli arkadaşlar, belli ki, emir yüksek
yerlerden geldi, ama, ben, bir şey soruyorum... Değerli arkadaşlar,
Karacaoğlan'ın dediği gibi "ne sevdiğin belli, ne sevmediğin..."
Yani, şu birkısım partili arkadaşlarıma, MHP'ye, ANAP'a, DSP'ye hayret
ediyorum, bu yasayı çıkaracaksanız, gelin, dimdik, kale gibi durun ve bu yasayı
biz çıkaracağız deyin. Bu yasanın, iyisiyle kötüsüyle faturası size aittir;
Anadolu'nun susturulan medyasının faturası da size aittir. Değerli arkadaşlar, bakın, şu yasada, 9
uncu maddede, personelin özlük hakları, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun (TRT'nin) personeliyle aynı durumda olacak
deniliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız 1 dakika içinde. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere, Devlet Denetleme Kurulunu
ve ilgili savcıları da bir hususta göreve davet ediyorum. Şu elimdeki kitap
"Koltuk Sevdası, Yücel Yener'in Bir Çiftliği var: TRT" Ahmet Erçakır,
kendisi bir ekonomist ve bu, kamu maliyesindeki, özellikle kamu kurumlarının
açıklarını incelerken, yaptığı bir çalışma; enteresan şeyler var. Kitap
hakkında değil, kitabın içeriği hakkında, içerisinde duyurulan suçlar hakkında,
ben, suç duyurusunda bulunuyorum. Şimdi, bakın, şurada neler var -şu kitabı,
bu hafta sonu iki defa üst üste okudum; bir değerli arkadaşım tarafından bana
intikal ettirildi; kendisine teşekkür ediyorum- Bilkent'te öğrenci olduğu halde
TRT'de çalışanlar... TRT'de milletvekili eşi, oğul ve kızlarından oluşan memur
patlaması... 17 sayfalık rapor için 500 000 dolar TRT tarafından nasıl
verildi?.. 2 996 000 dolarlık sadece sanat harikası yeni logonun nasıl
yapıldığı... TRT'den maaş alan TGRT mensupları... Özel hastane faturasını
TRT'nin nasıl ödediği... Böyle çok önemli konuları ihtiva eden bu eser, benzeri
bir personel anlayışıyla oluşturulacak olan Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna
aktarmaya çalışıyor... Yapmak istediğiniz yasa budur ve yapılan,
açıkça söylüyorum, yeni skandallara açık bir yasa davetiyesidir. Bu yasanın,
topluma hiçbir faydasının olmadığını, ancak, televizyonları, radyoları
susturmak amacıyla ve özellikle Anadolu medyasını susturmak amacıyla çıkarılmak
istenilen bir yasa olduğunu hatırlatıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bursa
Milletvekili Sayın Teoman Özalp; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA TEOMAN ÖZALP (Bursa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları
Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi
Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 9 uncu maddesi üzerinde
Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
ülkemizin içerisinde bulunduğu ekonomik sorunların ortadan kaldırılması için
ülkece elbirliğiyle çalışılması gerekirken, ani olarak RTÜK Kanununun gelmesi,
ülke gündeminde bomba etkisi yaratmıştır. Bugün, memur, maaşından; çiftçi,
taban fiyatlarından şikâyetçiyken, niçin bunlara çare aramıyoruz da,
değişmesine ihtiyaç duyulmayan bir kanunu bu Yüce Meclise getiriyoruz? Birkaç gün evvel Bursa'daydım. Yerel
televizyon ve radyoların bu kanuna tepkilerini dinledim. Hükümetin bu
tepkilerden haberi yok mu? Hadi, bunlardan haberiniz yok, zaten, hükümetin
gündeminde küçük girişimci ve halkın olmadığı malum da, kendi seçtikleri RTÜK
Başkanının uyarılarını dahi dikkate almamaları düşündürücüdür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
bakın, RTÜK Başkanı ne diyor: "Yayın kuruluşları, mevcut tasarıyla
güçlerini kullanarak, devlet ihalelerinde haksız rekabete yol açabileceklerdir;
borsada spekülatif olaylara neden olabileceklerdir; televizyonlarda tekelleşmeye
gidilebilecektir. Bu da, haberleşmede, çeşitlilikten ziyade, tekelleşmeye neden
olacaktır." Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
kamudaki KİT'lerin verimsizliğinden şikâyetçiyken, RTÜK'ü özerklikten
uzaklaştırıp KİT'leştirmenin manasını anlamakta güçlük çekiyorum. Ayrıca,
RTÜK'ün tüm üyelerinin Meclis tarafından seçilmesi mevcutken, üyelerin
yarısının seçiminin yürütmeye devredilmesindeki amaç nedir? Böyle bir düzenleme
gereğine neden ihtiyaç duyulmuştur? Yoksa, yasama, görevini layıkıyla yerine
getiremiyor mu? Bu, Yüce Meclise yapılan en büyük haksızlıktır. Ayrıca, bölgesel ve yerel yayın yapan
yayıncıların cezalarının ulusal yayıncılara nazaran azaltılması yerinde
olacaktır. Bu cezaları, yerel yayın yapan radyo ve televizyonların ödemeleri
mümkün değildir. Bu durum, yerel radyo ve televizyonların kapatılmalarına kadar
gidecektir. Bu tasarıyla, muhalefetin sesi tamamen
kısılmakta, ayrıca, toplumsal muhalefetin sesi de yok edilmektedir. İktidarın
aşırı denetim yetkisi, teksesliliğe neden olacaktır; bu da, ülkeyi, doğu bloku
ülkelerinin de gerisine götürecektir. Bunu yapmaya kimsenin hakkı yoktur
değerli arkadaşlarım. "Keser döner sap döner, gün gelir hesap döner"
sözünü dikkatle irdelemenizi istirham ediyorum. Bugün iktidar elimizde diyerek
yaptığınız bu yasayla yanınızda yer alan yayıncılar, yarın iktidarı
kaybettiğinizde nasıl davranacaktır; bunu hiç düşündünüz mü?! Ülkenin gelişmesi, tabandan başlayarak
büyümeyle mümkündür. Ülke basınının gelişmesi de, Anadolu'da var olan yerel
radyo ve televizyonların gelişmesiyle sağlanabilir. Bizim iktidarımız döneminde çıkarılan
yasalarla bugünkü yapısına kavuşan radyo ve televizyonları, tekrar tekelleşme
zihniyetiyle yok etmek, hiç kimsenin kabul edeceği bir husus değildir değerli
arkadaşlarım. Milletin lehine olan tasarıları ve küçük
sermayelerle kurulmuş yerel televizyonların ve radyoların sorunlarını burada
tartışalım; bunların düşüncelerini yok saymak, adalet kavramıyla da bağdaşmaz.
Daha kanunun başlarında sayılırız; toplumu germeden, bu kanunu geri çekeceğinizi
ümit ediyor, Yüce Heyete saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özalp. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Verkaya; buyurun efendim. (MHP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. MHP GRUBU ADINA MUSTAFA VERKAYA (İstanbul)
- Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; 682 sıra sayılı tasarının
9 uncu maddesiyle ilgili, Milliyetçi Hareket Partisi adına görüşlerimizi
aktarmak istiyorum. Değerli muhalefet milletvekillerimiz
kamuoyunun gündemine aşağı yukarı onüç günden beri intikal etmiş olan bu
tasarıyla ilgili görüşlerini serdettiler; hepsine saygı duyuyoruz, hepsini de
dikkatle dinliyoruz. Değerli muhalefet milletvekillerimiz bu tasarıyla ilgili
tenkitlerini ortaya koyarken, özellikle bir madde üzerinde gereğinden belki de
çok daha fazlasıyla yoğunlaşmışlardır. Doğru bir davranış olarak görmediğimi
burada beyan etmek istiyorum; çünkü, görüşülmekte olan bu kanun tasarısı bir
maddeden ibaret değildir. Dolayısıyla bir maddeyi çok aşırı biçimde
büyüttüğünüz takdirde, işin özünden ve gerçeğinden biraz uzaklaşmış olursunuz
diye düşünüyorum. 29 uncu madde üzerindeki tartışmalar,
yine, çok değerli muhalefet milletvekilimiz, değerli hukukçu Sayın Ahmet
İyimaya, burada yapmış oldukları konuşmalarda dile getirdikleri bir cümleyle,
aslında, bütün gerçeği çıplaklığıyla ortaya koymuştur. Sayın İyimaya "biz,
siyasette takıyyeci, özel işlerimizde de muvazaacıyız" diye ifadede
bulundular. Evet, gerçekten, siyasette takıyyecilikten kurtulabilmek için, özel
işlerimizde ve ticarette işadamlarımızı da muvazaadan kurtarabilmek için, her
şeyin, açık seçik, şeffaf bir biçimde ortaya konulması şarttır. Hiçbir yasayla,
ne siyasetçilerimize ne de değerli işadamlarımıza haksızlık yapmamızın doğru
olmadığı kanaatindeyiz, hiç kimseyi kanundışı yollara sevk etmenin çok da
ahlakî olmadığı kanaatindeyiz. Ondan dolayı, 29 uncu maddeyle ilgili yapılan,
önerilmiş olan, ortaya konulmuş olan teklif, doğru bir tekliftir, her şeyi açık
seçik, berrak hale getirecek olan bir tekliftir, doğrudur diye beyan ediyorum.
(FP sıralarından alkışlar [!]) Esasında, değerli muhalefetimizin Türkçe
üzerinde yoğunlaşması gereken bir yasa tasarısının görüşmelerini yapıyoruz.
Türkçenin üzerinde hiç durmadan, radyo ve televizyonlarımız Türkçeyi ne şekilde
kullanıyor diye hiç yorumlamadan, hiç tenkitler getirmeden, düzeltilmesi için
ortaya ciddî öneriler koymadan bu yasa tasarısını tartışıp geçmenin de doğru
olmadığına inanıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, burada
şunu dile getirmek istiyoruz: Bilindiği gibi, dünyada, 6 500 civarında dil
kullanılmakta, her yıl 24 tane dil de kaybolup gitmektedir. Türkçeyi, böyle bir
akıbete, hiç kimsenin, hiçbir kurumun mecbur etmemesi gerekmektedir. Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de, Türkçemize, her şeyden, herkesten, her kurumdan
daha ciddî bir şekilde sahip çıkması gerekiyor. Hepimizce bilindiği gibi, dilimiz ve dil
olayı çok önemlidir. Hazreti Ali diyor ki: "Dildeki bozukluk, yüzdeki
çıban gibidir." Öyleyse, düzgün bir dili nasıl kullanabileceksek, nasıl
kullandırabileceksek, öyle vaziyet almak, o doğrultuda yasalar çıkarmak ve
çıkardığımız yasaları uygularken, bu hassasiyetleri hiçbir zaman gözardı
etmemek mecburiyetindeyiz. Konfüçyüs'e soruyorlar "bir ülkenin
bütün yönetimi sizin elinize verilse, ne yapardınız" diyorlar. Verdiği
cevap, tek cümlelik olmasa bile, birinci cümlesinde "önce dili
düzeltirdim" diyor. Türkiye Cumhuriyeti banisi... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Verkaya, bir dakika
içerisinde toparlayın efendim. MUSTAFA VERKAYA (Devamla) - ... Mustafa
Kemal Atatürk, çeşitli ortamlarda, çeşitli şartlar altında, Türkçeye sahip
çıkılmasının bir mecburiyet olduğunu çok veciz ifadelerle dile getirmiştir. Değerli kahraman ve Türkiye Cumhuriyetinin
kurucusu, banisi Mustafa Kemal Atatürk, 1933'te şöyle diyor; yani, vaktin
kısalığı nedeniyle, uzun sözünü veya sözün diğer kısımlarını bir tarafa
bırakarak hemen belirtmek istiyorum "Türk Milletinin millî dili ve millî
benliği bütün hayatında hâkim ve esas kalacaktır" diyor. Bu düşüncelerle
Türklizceye dönüştürülmüş olan, argoya dönüştürülmüş olan, 75 000 kelimeden
daha fazla kelime haznesine sahip olmasına rağmen, 500 kelimeye indirilmiş olan
Türkçemizi zenginleştirmek mecburiyetindeyiz. Bir esperantoya dönüştürülmeye... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MUSTAFA VERKAYA (Devamla) - ... gayret
edilen Türkçemize sahip çıkmamız gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar
sunarken; Türkçeye hizmet etmiş olan değerli spikerlerimize, bilim adamlarımıza
tek tek teşekkür ediyorum, değerli parlamenterlerimize de ayrıca saygılarımı
sunuyorum. Sağolun, varolun. (MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Verkaya. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın İyimaya. AHMET İYİMAYA (Amasya)- Değerli Başkanım,
değerli milletvekili arkadaşım, benim bir bütün teşkil eden konuşmamın bir
cümlesine atıf yaparak, esasen anlam itibariyle bana ait olmayacak bir görüşü
ileri sürdüğü için, 69 uncu maddenin sataşma değil atıf versiyonuna bağlı
kalarak bir izahatta bulunacağım. O da şu... BAŞKAN- Buyurun, yerinizden izah edin
Sayın İyimaya. AHMET İYİMAYA (Amasya)- Tabiî, izah
ediyorum. Ben, konuşmamda, açıkça, televizyon
şirketi hissedarlarının, oranlar ne olursa olsun, özellikle Türkiye koşulları
bakımından kamu ihalelerine giremeyeceklerini ve borsada işlem
yapamayacaklarını ifade ettim. Hatta, öyle ki, bu madde, taşıyan bir maddedir,
bu maddenin Yüce Parlamentoca reddedilmesi halinde tasarının bir bütün olarak
hükümet tarafından geri çekileceğini, bunun kabulü, diğerlerinin reddi
halindeyse tasarının geri çekilmeyeceğini ifade ettim. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın İyimaya. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 6
adet önerge vardır. 1'i hükümete, 5'i de sayın milletvekillerimize aittir.
Ancak, İçtüzüğe göre, bu önergelerden sadece 4'ünü işleme alabiliyoruz. Bunları
da, geliş sırasına değerlendireceğiz. Milletvekillerinin verdiği 3, hükümetin verdiği 1 önergeyi; yani, 4
önergeyi işleme alacağız. Önergeleri, geliş sırasına göre okutup,
aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu maddesi birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Üst Kurul yardımcı hizmetlerinin
yürütülmesinde Başkana yardımcı olmak amacıyla Üst Kurul üyelerinin teklif
edeceği en az 3 aday arasından Başkanın belirleyeceği bir Genel Sekreter
atanır. Genel Sekreterin en az 4 yıllık yükseköğretim mezunu, 30 yaşını
doldurmuş, devlet memuriyetinde veya ihtisas dalında 10 yıllık meslekî
tecrübeye ve devlet memuriyeti için aranan koşullara sahip olması
şarttır."
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan yasanın 9 uncu
maddesinin ikinci fıkrasındaki "İzleme Daire Başkanlığı"nın
kaldırılarak, fıkranın "İzleme ve Değerlendirme Daire Başkanlığı"
şeklinde düzeltilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayısıyla görüşülen tasarının 9
uncu maddesiyle yeniden düzenlenen hükmün ikinci fıkrasındaki "İzin ve
Tahsisler Dairesi Başkanlığı" ibaresinden sonra "Uluslararası
İlişkiler Dairesi Başkanlığı" ibaresi eklenmiştir. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, okutacağım
son önerge, hükümetin önergesi; ancak,
Sayın Doğan Baran ve arkadaşları ile Sayın Ali Rıza Gönül ve arkadaşları
tarafından verilen önergeler ile Hükümetin önergesi aynı mahiyettedir... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Aynı mahiyette değil, hükümetin önergesi, onları da kapsıyor. BAŞKAN - Evet, onları da kapsadığı için
birlikte değerlendireceğiz. Buyurun okuyun: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayısında kayıtlı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 9 uncu maddesinin ikinci ve üçüncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Rüştü
Kâzım Yücelen Devlet
Bakanı İçel Ana hizmet birimleri, Üst Kurul Başkanına
bağlı, Hukuk Müşavirliği, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Savunma Sekreterliği,
İzleme ve Değerlendirme Dairesi Başkanlığı, Kamuoyu, Yayın Araştırmaları ve
Ölçme Dairesi Başkanlığı, İzin ve Tahsisler Dairesi Başkanlığı, Uluslararası
İlişkiler Dairesi Başkanlığı, Araştırma ve Geliştirme Dairesi Başkanlığından
teşekkül eder. Yardımcı hizmet birimleri, Genel Sekretere
bağlı, Personel Dairesi Başkanlığı, Eğitim Dairesi Başkanlığı, İdarî ve Malî
İşler Dairesi Başkanlığı ve Teknik Hizmetler Dairesi Başkanlığıdır. BAŞKAN - Bu üç önergeyi birlikte
değerlendireceğiz. Sayın Gözlükaya, söz isteğiniz varsa
yerine getireceğim; takdir sizin. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Kabul
ediliyorsa gerek yok. BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz. Sayın Gözlükaya, konuşmak isterseniz
buyurun. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Gerek yok
efendim, hükümetin önergesini oylayalım. BAŞKAN - Hükümetin önergesi diğer iki
önergeyi kapsadığı için hükümetin önergesini oylamaya tabi tutacağım. Hükümetin önergesindeki gerekçeyi
okutuyorum: Gerekçe: İzleme ve Değerlendirme Dairesi
Başkanlığının, Tasarıda, İzleme Dairesi Başkanlığı ve Değerlendirme Dairesi
Başkanlığı olarak iki daire başkanlığı şeklinde ayrılması, değerlendirme
yapacak birimin izleme yapmadan (görmeden) değerlendirme yapması sonucunu
doğurur. İzleme ve değerlendirme işinin aynı birimce yapılması zorunluluğu
açıktır. Dolayısıyla iki dairenin birleştirilerek tasarının bu şekilde
değiştirilmesinde yarar görülmektedir. Tasarıda değişikliğe uğramış olan
"Görev ve Yetkiler" başlıklı 8 inci maddesinin (h), (k), (n) ve (p)
bentlerinde yer alan görevlerin yerine getirilebilmesi, yurt dışından ülkemize
karşı yapılan zararlı yayınların takibi ve önlenmesi için, Üst Kurul benzeri
yayın otoriteleriyle görüşmelerin yürütülebilmesi ve Avrupa Birliği adaylık
sürecinde medya sektörüyle ilgili çalışmaların yapılabilmesi amacıyla, tasarı
metnine Uluslararası İlişkiler Dairesi Başkanlığının eklenmesi zarureti vardır.
Üst Kurulun, öncelikle hizmetiçi eğitimle
kendi personelini eğitmesi suretiyle teşkilatını sağlam yapılandırması
zorunludur. Ayrıca, personelin, yurtiçi ve yurtdışı eğitim projelerine
katılmalarını sağlayacak girişimlerde bulunması gereklidir. Bu şekilde,
personelin eğitiminden sonra yayın kuruluşlarının eğitimini sağlaması, RTÜK
Kanununun uygulanması yanında, teknolojik gelişmeleri yayın kuruluşlarına
aktarması yararlı olacaktır. Tasarıyla, Üst Kurula, ulusal izlenme
oranlarını tespit etme görevi verilmiştir. Söz konusu görevin gereği gibi ifa
edilebilmesi için araştırma dairesi başkanlığı ile ölçme dairesi başkanlığı
olarak ayrılması gerekmektedir. Zira, araştırma dairesi, genelde kamuoyu
araştırmalarına yönelik bir daire olup, ölçme dairesi ise izlenme oranlarını
tespit edecek dairedir. Tamamen birbirinden farklı görevleri üstlenen
dairelerin ayrılmasında fayda mülahaza edilmektedir. BAŞKAN - Bu arada, diğer önergelerin
gerekçelerini de tutanaklara geçmesi bakımından okutacağım. Sayın Doğan Baran'ın önergesinin
gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: İdarî yapılanma şeması ve görev
tarifi bakımından zorunlu bir daire noksanlığı tamamlanmış olmaktadır. BAŞKAN - Sayın Gözlükaya'nın önergesinin
gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: İzleme Daire Başkanlığı fuzulî
bir dairedir. İzleme Dairesi yayını tespit edecektir. İzlenenler de
Değerlendirme Dairesi olacaktır. Bu bakımdan, İzleme Dairesi israftır. BAŞKAN - Hükümetin önergesini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının 9 uncu maddesi birinci paragrafının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. "Üst Kurul yardımcı hizmetlerinin
yürütülmesinde Başkana yardımcı olmak amacıyla Üst Kurul üyelerinin teklif
edeceği en az 3 aday arasından Başkanın belirleyeceği bir Genel Sekreter
atanır. Genel Sekreterin en az 4 yıllık yükseköğretim mezunu, 30 yaşını
doldurmuş, devlet memuriyetinde veya ihtisas dalında 10 yıllık meslekî
tecrübeye ve devlet memuriyeti için aranan koşullara sahip olması
şarttır." M.
Ergün Dağcıoğlu (Tokat)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Lütfi Yalman, buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 682 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önerge hakkında görüşlerimi arz etmek üzere
huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısı
Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edildiği zaman, tabiî ki, komisyon da
gerekçe yazıyor, hükümet de gerekçe yazıyor. Gerekçeden birkaç maddeyi okumak
istiyorum: "Bu düzenleme yapılırken, Avrupa Birliği normları gözden uzak
tutulmamalıdır. Ancak, tasarının pek çok hükmü Avrupa Birliği normlarına
aykırılık içermektedir." Bir diğer maddede "bu kurullar, kendi
içinde problemli -yani, YÖK, Millî Güvenlik Kurulu, Avrupa Birliği Katılım
Ortaklığı belgesinde birkısım kurumlar üzerinde bazı tekliflerimiz,
ifadelerimiz, iradelerimiz olmuş, bu kurullar kendi içinde problemli-
tartışılan ve revizyonu istenen kurullardır. Demokrasiye, insan hak ve
özgürlüklerine katkısı iyi değerlendirilmelidir. Avrupa Birliğine uyum
programında, RTÜK'de yapısal bir değişiklik öngörülmemektedir. Tasarı, bu
iradeyle çelişmektedir." Bir diğer madde üzerinde gerekçe: "Türkiye
Büyük Millet Meclisinin üye seçiminde yetkisini devretmesi doğru değildir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin üye seçimi RTÜK'ü siyasetten uzak tutan bir
durumdur." Yine gerekçedeki bir diğer madde: "Sermayenin medyayı
yönlendirmesi sıkıntı yaratacak, bu alanda tekelleşmeyi doğuracaktır." Bir
diğer maddeyi de okuyorum: "Radyo ve televizyon frekans planlaması,
Telekomünikasyon Kurumuna devredilmektedir." Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu
gerekçeleri ben niye okudum; şunun için okudum: Türkiye Büyük Millet Meclisi
Anayasa Komisyonunda da, demek ki, bu yasa tasarısı, komisyon üyelerinin içine
sinmemektedir. Bu ifadeler, bunun açıkça beyanıdır. Türkiye Büyük Millet
Meclisinde, birçok milletvekili arkadaşımızın hakikaten rahatsız olduğu,
gönlünden kabul etmediği; ama, ya hükümetin arzusu doğrultusunda ya
yönetimlerinin arzusu doğrultusunda oy vermek mecburiyetinde kaldığı bir
durumdur. Şimdi, bu yasa tasarısı böyle olduğu halde, niye, hâlâ diretiliyor;
bunu anlayabilmiş değiliz. Bakınız, sermayenin medyayı yönlendirmesi,
bir devlet için, bir toplum için hakikaten büyük riskler taşır. Sermayenin
medyayı maddî menfaatları doğrultusunda, siyasî emelleri uğrunda kullanmasını,
bu çerçeve içerisinde, bu tasarı yasalaştığı zaman kim engelleyecek? Bunun kötü
örneklerini daha önce de gördük. Aynı tehlike, medya patronlarının devlet
ihalelerine girmesinde de yaşanacaktır; rekabet ortamı, mutlak manada olumsuz
olarak etkilenecektir. Yasa tasarısında, medya patronlarına gelen
ihale yasağı ortadan kalkıyor. Bundan böyle, medya gücünü de kullanarak, medya
patronları, artık, ihalelere, devlet ihalelerine girecekler. Değerli arkadaşlarım, keçisi çalınan müftü
için "müftü keçi çaldı" diye manşet atan medya, bundan böyle, artık,
kaç tane firmanın, rakip firmanın "keçi çaldı" diye manşetini
atacaktır; kim bilir... Değerli arkadaşlar, Sayın İçişleri Bakanı
Sadettin Tantan'ın, medyaya da yansıyan bir beyanını okuyorum "medyanın
tehdit terörü, siyaseti ve bürokrasiyi kilitledi" diyor. Evet, bunu diyor
da Sayın Bakan, niye bu tasarıya imza attı, hâlâ, onu anlayabilmiş değilim.
Medyanın tehdit terörü, sermayeyi de yönlendiriyordu şu ana kadar; bundan sonra
sermayeyi yönlendirmeyecek artık; medyanın tehdit terörü, mutlak manada, sermayeyi
bilfiil yönetecek. Görüştüğümüz yasa tasarısı bunu içeriyor. Değerli arkadaşlarım, bakınız, Türkiye
Büyük Millet Meclisine gelmiş olan bu yasa tasarısının ana gerekçelerinden bir
tanesi şu: Medya patronları şu anda belli değil; şoförün üzerinde, kapıcının
üzerinde, odacının üzerinde, sekreterin üzerinde gözüküyor... Aslında, böyle
değil, nasıl; asıl, patron, falan, filan... Değerli arkadaşlarım, eğer, bir devlet,
bir sermayenin, bir gazetenin, bir televizyonun sahibini tespit edemiyorsa,
vah, vah bu devlete!.. Çok küçük demektir bu!.. Yazık olur!.. Böyle bir ifade,
devlet haysiyetini ve ciddiyetini de rencide eder. Türkiye Büyük Millet
Meclisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyesi olan arkadaşlarım... BEKİR ONGUN (Aydın)- Sabancı gibi
konuşuyorsun. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bana, konuşmama
atıfta bulunan arkadaşıma soruyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) LÜTFİ YALMAN (Devamla) - İçinize siniyor
mu bu yasa tasarısı? BEKİR ONGUN (Aydın)-Sabancı gibi
konuşuyorsun. BAŞKAN - Sayın Yalman, 1 dakika içinde
toparlayın. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bakınız, demek
ki, devlet, ciddiyetle ya da devletin kurumları ciddiyetle herhangi bir konunun
üzerine gitse, çok kolaylıkla bu bilgileri, belgeleri elde etme imkânına sahip. Elimde bir hisse senedi satış sözleşmesi
var. İki medya patronu arasında yapılmış olan hisse satış sözleşmesi; burada
"yüzde 80'i bana aittir; ben, bu yüzde 80'ini sana devrediyorum"
diyor. Ama, bu satışın gizliliği konusunda sözleşmenin sonuna bir madde
eklemişler. Orada da "bu alıcılar şirket hisselerinin değerlendirme konusu
materyallere erişim haklarına sahip olup, bunun mukabilinde şirketlere ve
satıcılara, bütün bilgileri gizli tutacaklarını ve kendilerince yetkilendirilen
kişilerin dışında hiç kimseye bu bilgi ve belgeleri vermeyeceklerini ve ifşa
etmeyeceklerini taahhüt ederler" diyor. Aralarında böyle anlaşma
yapıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, bunu tespit
etme imkânından aciz mi arkadaşlar? Böyle bir gerekçeyle bu yasa tasarısının
kanunlaşmasını sağlamak hakikaten çok üzücüdür ve özellikle, kanun tasarısının
bazı maddeleri yerel basın konusunda ciddî tehlikeler arz ediyor, hele hele
bunların dikkate alınmasını arz ediyor, saygıyla selamlıyorum hepinizi. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yalman. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 9 uncu
maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 10. - 3984 sayılı Kanunun 24 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Telekomünikasyon Kurumunun
yükümlülüğü Madde 24. - Türkiye'de ulusal, bölgesel ve
yerel çapta TV kanal ve radyo frekans planları ile radyo ve televizyon yayınlarına
esas olan frekans bantları ile ilgili çalışmalar yapma yetkisi, 2813 sayılı
Telsiz Kanunu uyarınca Telekomünikasyon Kurumuna aittir. Telekomünikasyon Kurumu, 2813 sayılı
Telsiz Kanununa uygun olarak Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Genel Müdürlüğü ve diğer ilgili
kurum ve kuruluşlar ile işbirliği yaparak hazırlayacağı ulusal, bölgesel ve
yerel çaptaki planları Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunar. Haberleşme Yüksek Kurulu hazırlanan planı
aynen onaylayabileceği gibi lüzum gördüğü değişikliklerin yapılmasını talep
edebilir. Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Meteoroloji
Radyosu ile Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Polis Radyosuna
ulusal, bölgesel ve yerel bazda kullandıkları frekanslar ücretsiz olarak tahsis
edilir. Kalan TV kanal ve radyo frekansları belli bir plan dahilinde özel
kuruluşlara kullandırılmak üzere Üst Kurulca ihaleye çıkarılır. TV kanal ve
radyo frekanslarının ne kadarının hangi takvime göre ihaleye çıkarılacağına
ilişkin plan Haberleşme Yüksek Kurulu tarafından saptanarak, bu çerçevede
ihaleye çıkarılmak üzere Üst Kurula bildirilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna tahsis
edilen TV kanallarından biri olan TRT-3'ten TBMM TV aracılığıyla Türkiye Büyük
Millet Meclisi faaliyetleri, bir diğer kanaldan da açıköğretim yayınları
yansıtılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi faaliyetlerinin hangi ölçüde
yansıtılacağına Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, açıköğretim yayınları
için ise eğitim programlarını hazırlamakla yükümlü kurumlar Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumu ile birlikte karar verir. Yayın ile diğer hususlar
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ile Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
arasında bir protokolle belirlenir. Açıköğretim ve TBMM TV yayınlarından ücret
alınmaz. Telekomünikasyon Kurumu, Üst Kurulun
bildireceği ve bu Kanun hükümlerine uygun olarak TV kanal ve radyo frekansı
tahsis edilip, kablosuz radyo ve televizyon yayın izni ve lisansı verilen
kuruluşlara TV kanal ve radyo frekans tahsislerini uygular, ulusal ve
uluslararası alanda tescil ettirir. Ulusal ve uluslararası hava ve deniz
seyrüsefer sistemlerine radyo ve televizyon sistemlerinden zararlı
enterferanslar gelmesi halinde, Telekomünikasyon Kurumu can ve mal güvenliğini
tehlikeye düşürmemek amacıyla enterferansa sebep olan vericileri geçici olarak
kapatarak mühürler ve sorumlular hakkında Türk Ceza Kanununun 391 inci maddesi
hükmü uygulanır. Yapılan işler aynı zamanda Üst Kurula bildirilir. Haberleşme Yüksek Kurulu, 2813 sayılı
Telsiz Kanunu gereğince Üst Kurul, Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi Genel
Müdürlüğü, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ve Telekomünikasyon Kurumu
arasındaki koordinasyonun yanı sıra konuyla ilgili olarak Üst Kurula verilmiş
görevlerin takibini de yürütür." BAŞKAN - 10 uncu maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ
(Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı yasa
tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 10 uncu madde, tamamen
teknik bir konuyu içermektedir. Özellikle, frekans ihalesine çıkılmadan önce,
teknik bir altyapının oluşturulması için, telekomünikasyon kurumunun
işlevlerini, fonksiyonlarını izah etmektedir. Değerli arkadaşlar, ulusal, bölgesel,
yerel radyo ve televizyonların frekans bantlarının tespiti için, Türk Telekomünikasyon
AŞ Genel Müdürlüğü, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu ve ilgili birtakım
kuruluşlarca tespit çalışmaları, plan çalışmaları yapılıyor. Bu çalışmalar,
haberleşme yüksek kuruluna sunuluyor; orada da olgunlaştırıldıktan sonra, Üst
Kurul tarafından, frekans ihalesinin gün tespitine gidiliyor. Değerli arkadaşlar, bu arada, özellikle
Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı Polis Radyosuna ve Meteoroloji İşleri Genel
Müdürlüğüne bağlı Meteoroloji Radyosuna frekans tahsisi ücretsiz kılınıyor.
Bizim de, buradan bir teklifimiz var; özellikle iletişim fakültelerinde de bu
tür yayın çalışmaları yapılmaktadır; iletişim fakültelerinin radyolarına da
frekans tahsisinin ücretsiz olması gerekir. Değerli arkadaşlar, Radyo Televizyon Üst
Kurulu Yasası, 1994 yılında çıkarılmış; üzerinden aşağı yukarı yedi yıl geçmiş. İktidarın mantalitesi,
anlayışı odur ki, bu yasa, günümüz şartlarında yeterli değildir, ihtiyaca cevap
vermiyor, bir tıkanıklık söz konusu. O yüzden, önümüze yeni bir yasa getirildi.
Biz, muhalefet olarak diyoruz ki, bu yasa, değil günümüz şartlarına cevap
vermek, daha beter, medyamızın önünü tıkayacaktır. Değerli arkadaşlar, şimdi, elimde iki tane
yazı var; bunlar hepinizin odasına gelmiştir. Biri, Türkiye Gazeteciler
Cemiyetinin yazısı -milletvekillerinin tümüne göndermişler- bir diğeri,
Televizyon Yayıncıları Derneğinin bir yazısı. Televizyon Yayıncıları Derneği,
ısrarla, vurgu yaparak, bu kanunun çıkarılması gerektiğini, bu kanunla
ülkemizdeki medya hayatının çok daha sağlıklı bir zemine geçeceğini vurgulamaktadır.
Oysa, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, özellikle yerel bazda, yazılı ve görsel
basının bundan çok etkileneceğini, âdeta kıyıma uğrayacağını, bu cezaî
müeyyidelerin altından kalkamayacağını savunuyor. Türkiye'de, özellikle 21 inci
Yüzyılda, çok sesliliğin, demokrasinin çok daha olgunlaşması, kemale ermesi
gerektiği bir noktada, basın hayatımızın güdük kalacağı noktasında bir anlayış
var. Arkadaşlar, aşağı yukarı on gündür
Türkiye'nin gündeminde, Parlamentomuzun gündeminde bu yasa vardır. Biz, burada
bir fikir birliği oluşturmuş değiliz. Medyanın kendi arasında bir fikir birliği
oluşturulmuş değil. Özellikle biraz önce değerli milletvekilimizin izah ettiği
gibi, 29 uncu madde üzerinde ısrarla durulmasının sebebi, geçmişte medyamızın
sicilinin çok bozuk olduğu yüzündendir. Türkbankla ilgili ülkemiz geçmişinde bir
ihale söz konusu olmuştur. Bu ihale konusunda bir işadamının ifadesi aynen
şudur: "Benim bir bankam oldu, sonra işadamıyım, düşündüm ki, bu tür
işadamlarının Türkiye şartlarında ille basına girmesi, medya sahibi olması
gerekiyor. Aksi takdirde eziliyor." Değerli arkadaşlar, burada dikkat
çekilmesi gereken bir başka husus şudur. Özellikle geçtiğimiz altı ay
içerisinde, ülkemizde medya sahipleri birer birer, çok da rencide edici bir
şekilde, onur kırıcı bir şekilde hapislere girmekte, tutuklanmakta ve ülkemizin
âdeta altı boşalmakta, havuzun altındaki, dibindeki delik ha bire para
kaybetmekte finans kaybetmekte ve ülkemiz de, bugün, bu içinden çıkılmaz hale
gelmektedir. Özellikle 57 nci hükümetin başkanı
geçtiğimiz gün 57 nci hükümetin iki yılı hakkında icraatlarını sergileyen bir
konuşma yaptı, basını bu konuda bilgilendirdi. Değerli arkadaşlar, bu çerçeve içerisinde,
Parlamentomuzdan 285 yasa geçirmekle övündü; ancak, olayın gerçek yüzü hiç öyle
değil. Bir yasa geliyor, arkasından o yasa... Mesela, Bankalar Yasası
Parlamentoya en az üç defa geldi. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız
efendim. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Vergi
yasası yine aynı şekilde. Bu yasaların böyle sık sık gelmiş olması, bugün RTÜK
yasasında da olduğu gibi, olayları enine boyuna tartışmamamızdan, kamuoyunun
tam oluşmamasından, fikir ayrılıklarından ve o an için, konjonktür icabı,
palyatif tedbirlerle, palyatif çözümlerle meseleyi hallettiğimizi
zannettiğimizden oluyor. Halbuki, biz, bu konuyu, toplumsal konsensüsle,
Parlamentodaki konsensüsle, medyanın kendi arasındaki birlikteliğiyle çözüme
kavuştursak, ben inanıyorum ki, çok güzel, sağlıklı bir medya hayatımız olur ve
bunun sayesinde, ülkemizde de demokrasi çok daha gelişir, bu vesileyle, kamuoyu
doğrudan bilgilenmiş olur, insanlarımız da huzurlu olurlar; ancak, gelin görün
ki, ısrarla, inatla... Hükümetin bu tutumunu anlamış değiliz. Değerli arkadaşlar, özellikle, iktidar
partisi gruplarından ısrarla rica ediyoruz, istirham ediyoruz ki, bu yasa
tasarısı komisyona geri çekilsin, enine boyuna tartışılsın, bir fikir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Hepinizi
saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Yanmaz. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Balıkesir
Milletvekili İlyas Yılmazyıldız; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ
(Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı yasa
tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle, bu yasa tasarısında, frekans
planlaması tamamlandığı halde, üstelik Bilkent Üniversitesiyle birlikte hazırlandığı
halde, 1997'de ve bu yıl 26 Nisan'da ihaleye çıkılacağı belli olduğu halde,
bunun, ayrıyeten, tekrar telekomünikasyon kurumuna neden verilmek istendiği hiç
net değil. Buradan anlaşılıyor ki, herhalde, bu konunun yeniden
düzenlenmesiyle, bu ihaleler yapılsın istenmiyor. Bakınız, şu kitap herhalde hepinize geldi;
Ulusal Program. Şimdi, bu yasa tasarısına baktığımız zaman, bu tasarıyla, bu
Ulusal Programa bir kalemde çarpı atmış oluyoruz; yani, bu Ulusal Programı
uygulamayacağımızı, şimdiden, bütün Avrupa Birliği üyelerine ilan etmiş
oluyoruz; bu ayıptır! Bakınız, bu programın
"görsel-işitsel" bölümünde 3984 sayılı Yasanın bazı hükümleri şu şu
Avrupa Birliği müktesebatına uygundur denildikten sonra, daha önemli bir konu
var "Radyo ve Televizyon Üst Kurulunda, mevcut aşamada, kurumsal bir
değişikliğe ihtiyaç yoktur" deniliyor. Bu programın yayımlanma tarihi 24
Marttır. Üzerinden daha iki ay geçmeden, tümüyle sil baştan yaparsanız, bu
kitapta yazılanların hiçbirine kimseyi inandıramazsınız. Onun için, bu tasarı
geri çekilmelidir. Değerli arkadaşlarım -maalesef çok
söylendi, bir arkadaşımız da söyledi- bakınız "bu tasarıda bir maddeye
takılınıyor" dedi, doğrudur. 29 uncu maddeden vazgeçtiğiniz anda bu
yasanın bir anlamı yoktur; çünkü, bu yasaya destek veren bütün patronlar, 29
uncu maddeye, sözde, şeffaflık adına destek vermektedir. Nedir; işte:
"Devlet ihalelerine girebilmek için asıl sahipler belli değil, hisseler,
odacının, kapıcının, çalışanın üzerine; eğer bu yüzde 25 izlenme oranları gibi izlenme
oranları olursa gerçek ortaya çıkacaktır" deniliyor. Şimdi sorarım size;
mevcut duruma uymayan bu patronların, yüzde 25 izlenme oranını aştığı zaman,
diğer televizyon kanallarındaki hisselerini yine odacılarına, kapıcılarına
aktarmayacaklarını nereden biliyorsunuz?! Şeffaflık diye bir şey yok. Önemli
olan, bu yasaya uyumun sağlanmasıdır. Bu yasanın amacı, özellikle, zaten
medyanın aşırı gücü var, bunu denetim altına almak, Maliyeyi kullanarak, bu
sözde patronların ne kadar vergi verdiği, bunlara nasıl sahip oldukları
soruşturularak, gerçekleri ortaya çıkarmak olmalıdır. Şimdi, örneğin, sigara içme cezası
çıkardık; kulislerde sigara içiliyor diye bunu iptal edelim! Bazıları kaçak
haşhaş ekimi yapıyor diye, haşhaş ekimini serbest bırakalım, herkes istediği gibi
eksin! Böyle şey olur mu! Doğru çıkan bir yasayı, sözde gerekçelerle
uygulamamakta ısrar etmek, bu ülkeye yapılan en büyük ayıptır, yazıktır. Bu yasa tasarısı, medya patronlarına kıyak
yasasıdır, başka hiçbir şey değildir! Bazıları, belli diyetlerden dolayı bunu
yapabilirler; ancak, bu kıyak yasasıyla varılacak bir nokta yoktur. Günümüzde,
soygunlar kaleşnikoflarla değil, bir yazarımızın bir gazetede belirttiği gibi,
teleşnikoflarla yapılmaktadır. TV ve radyo veya gazetelerde baskı altına
alınarak, bunlar sağlanmaktadır. Bakınız, bir zamanlar, maç yayınlarıyla ilgili
televizyon kanallarının neler yaptığını hatırlayın. Çok sayıda Futbol
Federasyonu başkanı, bir sürü iftira ve tehdit üzerine görevini bırakmak
zorunda kalmıştır. Değerli arkadaşlarım, Murphy'nin bir altın
kuralı vardı, biliyorsunuz -bunu,
Van Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik arkadaşımız sık kullanırdı- "altını
olan kuralı koyar." Maalesef, günümüzde, altın yerine dolar geçiyor. Şimdi,
doları olan, herhalde, bu Meclisten yasayı çıkarıyor mu diyelim, çıkaracak mı
diyelim?! Bunu, içimize nasıl sindirebiliriz?! Uzaktan birileri dolarları
sallıyor "bu 15 yasa çıksın; yoksa, gelmez." Çatır çatır çıkıyor.
Bakıyoruz, yine, belli patronlar teleşnikoflarını sallıyor, bu yasa çıkmazsa,
sizin hakkınızda her türlü iftiraya maruz kalıyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlar
mısınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bugün,
gazetede "vekili koltuğundan eden tasarı" diye yazıyordu. Bir
komisyon başkanımız, açıkça tehdit edilebiliyor ve bakıyoruz, açıkoturumlarda,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri açıkça tahkir edilebiliyor. Bir zamanlar "bize Marx yetmez, Lenin
yetmez; Mao Yoldaşın yolundan gidelim" diyenler, ne yazık ki, boynuz kulağı
geçer misali, kulağı da geçmişler ve kapitalistlerden daha vahşi kapitalizmi
savunur hale gelmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, bu, gerçekten üzücü
bir durumdur. Bu yasa tasarısının acilen çekilmesi lazım. Bakınız, internette ticaret ve hukuksal
sorunlar, bilişim ve internet teknolojilerinde cezalar; gelin, bu yasa tasarı
ve tekliflerini görüşelim. Gelin, memur sendikasıyla ilgili konuları görüşelim,
gelin, çiftçinin sorunlarıyla ilgili konuları görüşelim. Bu yasa, sadece
ihaleleri geciktirme yasasıdır. Daha önce, 27 Aralık 1997 tarihinde yapılacak
ihalelerde, yine o zaman bu yasa depreşti; yine ihaleler gündeme geldi, yine
depreşti. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Yılmazyıldız. Madde üzerinde 3 adet önerge vardır;
önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme
alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hak-kında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 10
uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3984 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin
üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Haberleşme Yüksek Kurulu, hazırlanan
planı aynen onaylayabileceği gibi, lüzum gördüğü değişikliklerin yapılmasını
talep edebilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ait radyo ve televizyonlar
ile Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Meteoroloji
Radyosu, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Polis Radyosuna ulusal,
bölgesel ve yerel, radyo-televizyon bölümleri bulunan iletişim fakültelerine
yerel bazda frekanslar ve kanallar ücretsiz olarak tahsis edilir. Kalan
televizyon kanal ve radyo frekansları, belli bir plan dahilinde özel
kuruluşlara kullandırılmak üzere Üst Kurulca ihaleye çıkarılır. Televizyon
kanal ve radyo frekanslarının ne kadarının hangi takvime göre ihaleye
çıkarılacağına ilişkin plan Haberleşme Yüksek Kurulu tarafından saptanarak bu
çerçevede ihaleye çıkarılmak üzere Üst Kurula bildirilir." BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı tasarının 10 uncu
maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim. Ertuğrul
Yalçınbayır Bursa BAŞKAN - Son önergeyi okutacağım; ancak,
bu okutacağım önerge ile biraz önce okuttuğum önerge, aykırılık itibariyle aynı
mahiyettedir. İkisini birlikte işleme alacağım. Önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısında, 3984 sayılı Kanunun 24 üncü maddesinin değiştirilmesini öngören 10 uncu maddenin tasarı metninden çıkarılmasını arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon
katılmıyor. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar
yetersayısının aranmasını istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, oylamaya geçilmeden
karar yetersayısı istenmez; önce, önergenin gerekçesini dinleyelim. Buyurun Sayın Ilıcak, gerekçenizi izah
edin. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekileri; mevcut kanuna göre, Üst Kurul, frekans
planlaması yapmak ve frekans için başvuran kuruluşlara yayın izni, lisans
vermekle yükümlüdür. Tasarının 10 uncu maddesiyle, RTÜK'ün bu
yetkisi elinden alınıyor, mevcut 24 üncü madde kaldırılıyor, yerine başka bir
24 üncü madde getiriliyor. Frekans planlamasının yapılması, hangi
takvime göre bu frekans ihalesine çıkılacağı hususları, telekomünikasyon kurumu
ve haberleşme yüksek kuruluna bırakılıyor. Bu frekansların, ne kadarının hangi
takvime göre ihaleye çıkarılacağının kararı, haberleşme yüksek kuruluna ait
yeni tasarıya göre. Bu çerçeve içinde ihaleye çıkarılmak üzere, haberleşme
yüksek kurulu, Radyo ve Televizyon Üst Kurulunu görevlendiriyor. Haberleşme
yüksek kurulu, aynı zamanda, RTÜK'e verilmiş görevlerin de takibini yürütüyor;
dolayısıyla, RTÜK, bir anlamda, haberleşme yüksek kurulunun vesayeti altına
giriyor. Haberleşme yüksek kurulunun oluşumuna
baktığımızda, İçişleri ve Ulaştırma Bakanları, Başbakanın görevlendireceği ve
onun adına hareket eden bir Devlet Bakanı, Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreteri, Genelkurmay Muhabere Elektronik Başkanından oluşuyor. Böyle bir
kurumun, hem siyasî etkilere hem de demokratik olmayan etkilere açık olduğu
aşikârdır. Dikkatinizi çekmek isterim; haberleşme yüksek kurulu, aynı zamanda,
Üst Kurula verilmiş görevlerin de takibini yürütüyor; böylece, müstakil bir
otorite gibi Üst Kurulun çalışması, özerk olması engellenmiş oluyor. Ne yazık
ki, yine, Meclisimiz siyaseti arka plana atıyor, askerî ve sivil bürokratik
yapılanmayı önplana çıkarıyor. Avrupa Birliği normlarına baktığımızda, orada,
radyo ve televizyonları denetleyen özel kuruluşlar var; ama, onların tepesinde,
millî güvenlik kurulu genel sekreteri veya genelkurmay muhabere elektronik
başkanı veya ulaştırma ve içişleri bakanları yok. Değerli arkadaşlar, RTÜK lisansı yedi
yıldır ertelendi. Tam frekans ihalesine çıkılacakken, 26 Nisanda, bazı yayın
kuruluşları, yine, yargıdan durdurma kararı aldılar. Aslında, RTÜK, çarçabuk,
yeniden bir frekans ihalesine çıkabilirdi; fakat, bu kanun yetkiyi
telekomünikasyon kurumu ve haberleşme yüksek kuruluna devrettiği için, en az 1
yıl daha frekans ihalesine çıkılamayacak; çünkü, telekomünikasyon kurumu dört
ay inceleme yapacak, altı ay da haberleşme yüksek kurulu bu frekans planlarını
inceleyebilecek, daha sonra da RTÜK'ü görevlendirebilecek. Daha bir iki yıl bu
ihale geciktiği takdirde, dijital yayın sistemi geçerlilik kazanacak ve yapılan
ihalelerin de hiçbir önemi kalmayacak. Değerli arkadaşlar, şeffaflık deniliyor.
Burada, değerli arkadaşımız Mustafa Verkaya da şeffaflıktan söz etti. Bakın,
ben sadece bir örnek vermek istiyorum. Tam da kasım krizinin öncesinde Sabah
Gazetesinde yayımlanan bir haber: "Nereden nereye; feryadın yerini güven aldı,
on yıl sonrasını görebiliyoruz, işler yolunda." Bu haberin yayımlandığı 24
Ekim 2000 tarihinden hemen yedi sekiz gün sonra, Türkiye, büyük bir ekonomik
kriz yaşadı. Sonra öğrendik ki, meğer, perde arkasında, Etibankı kurtarmak
için, Etibankın hesaplarını kapatmak için hükümetle birtakım pazarlıklar
yürütülüyormuş. Dolayısıyla, burada bir şeffaflık söz konusu değil; bunu
hepimizin anlaması lazım. Bakın, ben, bu kürsüde sadece gerçekleri
konuştum ve o medya patronlarından korkmadığım için bana en ağır saldırılarda
bulunuyorlar; ama, benim için o saldırıların hiçbir ehemmiyeti yok; çünkü,
milletimizin teşekkürü ve onların duaları benim için yeter. Şimdi, değerli
arkadaşlar, sevgili arkadaşım Musa Uzunkaya biraz önce bundan söz etti. Bakın,
bir medya patronunun, Aydın Doğan'ın iki gazetesinde birden... Bunu, ben, sizin
vicdanınıza hitap ederek söylemek istiyorum. Eğer, sizin eşiniz, sizin
kardeşleriniz böyle bir muameleye maruz kalsaydı ne şekilde davranacaksanız
öyle bir tepki göstermenizi rica ederek şu satırları okumak istiyorum: Bana
hitaben "şıllık sürtünür, bulaşır, siftinir, her dakika kendisini sorun
yapmak ister..." Bu, bir gazetede çıkıyor. Diğer gazetede "tükürseniz
kâr etmez, sövseniz kâr etmez; şimdi, kürsüde kusuyor bu yalanlarını..."
Bunlar benim için önemli değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ilıcak, 1 dakika içinde
toparlayın efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, ben, mücadelenin içinden gelmiş bir insanım; ama, bu medya terörünü
görüyorsunuz. Ellerine ne kadar büyük bir imkân verdiğimizi görüyorsunuz.
Elimizdeki bütün kozları teker teker kaybediyoruz değerli arkadaşlar. Ben,
burada vazifemi yaparak sizlere sesleniyorum. Gelin, hep birlikte hareket
edelim. Bugün bana hakaret ediyorlar; bu, mühim değil. Ben alışığım; çünkü, çok
önemli bir mücadeleden geliyorum; ama, yarın, yine, doğruları kürsü masuniyeti
içinde burada söylemeye teşebbüs eden arkadaşlar aynı muamelelere, aynı ağır
muamelelere maruz kalabilirler. Gelin, el ele verelim. Şeffaflık bir
aldatmacadır. Bunlar, bütün gerçeklerin üstünü örterek, banka soygunlarını,
devlet ihalesindeki soygunları yürütüyorlar. O bakımdan, ben, hepinizi saygıyla
selamlıyorum ve bu önemli davada el ele bu güçlükleri aşacağımıza inanıyorum.
Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ilıcak. Sayın Yalçınbayır, buyurun. Süre 5 dakika. ERTUĞRUL YALÇINBAYIR (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği gibi, RTÜK, bağımsız, tarafsız ve
özerk bir kurumdur. Biz, kanunların yapılmasında, öncelikle Anayasaya
uygunluğu, daha sonra kalkınma planlarına ve daha sonra, giderek -reel politika
gereği- ulusal programlara uygunluğunu gözetmek durumundayız. 24 Mart 2001
tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Ulusal Programda RTÜK'ün yapısının
değiştirilmeyeceğine dair bir hükmün olduğunu, biraz önce, Sayın Yılmazyıldız
açıkladılar. Aynı programın 2.1.1 maddesinde, düşünce ve ifade özgürlüğü
belirtilmektedir ve bunun gerçekleştirilmesiyle ilgili olarak, ifade özgürlüğünün
daha da geliştirilmesine yönelik anayasal ve yasal güvencelerin güçlendirilmesi
amacıyla kısa vadede yapılacak işler belirtilmiştir. Bunlar, 312'dir, Terörle
Mücadele Kanunu 7'dir, 8'dir ve RTÜK Kanununun temel hak ve özgürlüklerle,
düşünce özgürlüğüyle bağdaşmayan maddelerini değiştirmektir ve yine, orada
"Basın suçlarının kapsamı ve öngörülen cezalarla ilgili olarak Basın
Kanununun gözden geçirilmesi planlanmaktadır" denilmektedir. Yapılan
düzenlemeler, bu iki hususa aykırıdır. Ne RTÜK'ün yapısının değiştirilmeyeceğine
dair hükme ne de düşünce ve ifade özgürlüğünün gerçekleştirilmesiyle ilgili
taahhütlere uygunluk arz etmektedir. Değerli milletvekilleri, 3984 sayılı
Yasanın 8 inci maddesi, görsel, işitsel iletişim alanında temel teknik
düzenleme ve buna bağlı olarak gerekli izinleri verme ve bunları denetleme
görevini RTÜK'e vermiştir. Buna göre, RTÜK, frekans planlaması yapmak, başvuran
kuruluşlara yayın izni ve lisansı vermek ve bu frekansların bir kısmını TRT
Kurumuna tahsis etmek ve aynı alanda diğer izinleri vermek ve bunları
denetlemekle görevlidir. Bu kuraldan sarfınazar edilerek, RTÜK'ün
bağımsızlığını zedeleyecek biçimde yeniden yapılandırılma söz konusudur.
Devreye telekomünikasyon kurulu ile haberleşme yüksek kurulu sokulmaktadır. Bu
kurulların atanma prosedürüne bakıldığında, bu kurullar yürütmeye bağlıdır.
Yürütmeye bağlılık, bağımsızlıkla, tarafsızlıkla ve özerklikle bağdaşmaz. Hatırlayınız, bu Meclisin ilk kanunu,
Anayasanın 143 üncü maddesindeki DGM'lerde görevli bulunan asker kişilerin
Anayasadan çıkarılmasıydı. O, bir prosedürün gereği idi. Atanma usulündeki
hukuka aykırılık, evrensel hukuka aykırılık ve bağımsızlıkla ilgiliydi. Şimdi,
siz, yine, bağımsızlıkla çelişen bu iki kurulu devreye sokmaya çalışıyorsunuz. Frekans planlaması, yayın izni kadar
önemli olan bir hadisedir. Böylesine bir konuda RTÜK'ün devre dışı bırakılması,
bağımsız otoriteyi sarsacak bir konudur. Ayrıca, birçok kurulun devreye
girmesi, bir karmaşayı da beraberinde getirecektir; muhatapları bakımından da
karmaşayı beraberinde getirecek, görev ve yetki bakımından da bir karmaşayı
beraberinde getirecektir. Bu arada şunu belirtmek istiyorum: Bugün,
bazı basın organlarında yer alan eski komisyon başkanının tehdit edildiği doğru
değildir. Herhangi bir tehdit değil, belki, olsa olsa tespit yapılmıştır. Ben,
konunun, yeterince müzakere edilmediğini, özgürlükçü bir anlayışla, demokratik
ve katılımcı bir anlayışla hazırlanmadığını ifade ediyor, tasarının geri
çekileceği umudumu belirtiyor; saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan "Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesiyle değiştirilmesi öngörülen 3984 sayılı Kanunun 24
üncü maddesinin üçüncü fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz. Emrehan
Halıcı (Konya)
ve
arkadaşları "Haberleşme Yüksek Kurulu, hazırlanan planı aynen
onaylayabileceği gibi, lüzum gördüğü değişikliklerin yapılmasını talep
edebilir. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumuna ait radyo ve televizyonlar ile
Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Meteoroloji Radyosu,
Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde yayın yapan Polis Radyosuna ulusal, bölgesel
ve yerel, radyo-televizyon bölümleri bulunan iletişim fakültelerine yerel bazda
frekanslar ve kanallar ücretsiz olarak tahsis edilir. Kalan televizyon kanal ve
radyo frekansları, belli bir plan dahilinde özel kuruluşlara kullandırılmak
üzere Üst Kurulca ihaleye çıkarılır. Televizyon kanal ve radyo frekanslarının
ne kadarının hangi takvime göre ihaleye çıkarılacağına ilişkin plan Haberleşme
Yüksek Kurulu tarafından saptanarak bu çerçevede ihaleye çıkarılmak üzere Üst
Kurula bildirilir." BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz yoktur; katılamıyoruz. BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz... Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Katılıyorsunuz... Evet, önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. III.-
YOKLAMA BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunacağım;
ancak, 10 uncu maddenin oylanması sırasında toplantı yetersayısının olup
olmadığına ilişkin bir istem var; istemde bulunan arkadaşların Genel Kurul
salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım: Sayın Lütfi Yalman?.. Burada. Sayın Eyüp Fatsa?.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Takabbül
ediyorum. BAŞKAN - Takabbül ediyorsunuz. Sayın Nazlı Ilıcak?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada Sayın Mehmet Elkatmış?.. Burada Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Takabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Toprak takabbül ediyor. Sayın Nezir Aydın?.. Burada Sayın Rıza Ulucak?.. Burada Sayın Zeki Çelik?.. Burada Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada Sayın Nurettin Aktaş?.. Burada Sayın Veysel Candan?.. Burada Sayın İsmail Alptekin?.. Burada Sayın Azmi Ateş?.. Burada Sayın Musa Demirci?.. Burada Sayın Remzi Çetin?.. Burada Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada Sayın Akif Gülle?.. Burada Sayın milletvekilleri, yoklama talebinde
bulunan bu 20 arkadaşımız cihaza girmesinler. Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. Bu
süre içerisinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden yardım
istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, yoklama
için öngörülen bu 3 dakikalık süre içinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan,
17.15 uygun efendim. BAŞKAN - Saat 17.25'te toplanmak üzere,
birleşime ara veriyorum. Kapanma
Saati: 17.08 İKİNCİ
OTURUM Açılma
Saati: 17.25 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III.- Y O K
L A M A BAŞKAN - Toplantı yetersayısının olup
olmadığına ilişkin bir istek vardı; o isteği yerine getiriyoruz ve yoklama için
3 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen arkadaşımız olur ise, aynı süre içerisinde, yoklama pusulalarını
Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor ve yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır. Görüşmelere devam ediyoruz. IV.- KANUN TASARI VE
TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. - Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet hazır. 10 uncu maddenin oylanması işleminde
kalmıştık. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Maddenin dördüncü paragrafının beşinci satırının sonunda "Yayın
ile..." ifadesinden sonra "ilgili" kelimesi unutulmuş. BAŞKAN - O redaksiyon yetkisiyle birlikte
10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 10 uncu madde
kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 11. - 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Yeniden iletim Madde 26. - Bu Kanuna aykırı olmamak
kaydıyla, süreklilik arz etmeyen yayınların iletim ve yeniden iletimi
serbesttir. İletim ve yeniden iletimin usul ve esasları Üst Kurulca düzenlenen
yönetmelikle belirlenir. Yeniden iletimi yapılan yayınlarla ilgili
olarak Üst Kurula bilgi verilir. İletim ve yeniden iletim yoluyla yapılan
yayınlar hakkında, 25 ve 33 üncü madde hükümleri saklıdır." BAŞKAN - 11 inci maddeyle ilgili olarak
Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay
konuşacaklardır. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz RTÜK Yasa
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Elbette, bu görüşmekte olduğumuz kanun
tasarısının olumlu yanları da var, tamamen, hepsi olumsuz değil. Bu olumlu
yanlarından biri de bu 11 inci maddedir; çünkü, daha önceki 26 ncı maddede,
yeniden iletime izin verilmezken, yeni yapılan 11 inci madde değişikliğiyle,
yeniden iletime fırsat verilmekte ve izin çıkmaktadır. Bu madde, yeniden
iletimi sürekli olmayan yayınların, tekrar, yeniden yayınlanabilmesi imkânı
veren bir maddedir; ancak, tabiî, burada, ister istemez, tasarının birçok
tutarsızlığının yanı sıra ve hatta, ısrarla, özellikle 29 uncu madde üzerinde
ağırlıkla durulmasına rağmen, böyle olumlu bir maddenin bu tasarıya konulması
da, hakikaten, kuşkuları artırmaktadır. Bu madde, daha önceki kanunla yeniden
iletim yasaklandığı halde, izin verilmediği halde, sanki, âdeta, 29 uncu
maddenin geçirilebilmesi için, rüşvet kabilinden verilen bir madde gibi geliyor
insana; çünkü, tasarının diğer maddelerine baktığımız zaman, burada bir
tutarsızlık görüyoruz. Değerli milletvekilleri, görüşmekte
olduğumuz bu tasarı çok önemli bir tasarıdır; çünkü, çağımız, bilgi toplumu ve
aynı zamanda iletişim çağıdır; bilgi toplumunun temelini de iletişim teşkil
eder. Bilgiye ulaşabilmek iletişimden geçer ve iletişim araçlarının
yoğunlaşması, çoğalması bilgi toplumuna ulaşmayı, hem de ucuz yoldan ulaşmayı
kolaylaştırır. Küreselleşmenin, globalleşmenin yolu da iletişim araçlarından
geçmektedir. Bu sebeple, üzerinde görüştüğümüz bu tasarının sadece ekonomik
yönüne bakarak birtakım fırsat ve imkânlar hazırladığının düşünülmesi çok
önemlidir; ancak, bunun yanı sıra, bu tasarı kanunlaştığı zaman, ileride,
toplumumuza nelere mal olabileceğini, ekonomik yönden, siyasal yönden, kültürel
yönden bize neler getireceğini çok dikkatli bir şekilde düşünmek
mecburiyetindeyiz; ama, görüyorum ki, özellikle iktidara mensup partilerin
milletvekili arkadaşlarımız -çıkıp burada bizi ikna etmeleri gerekirken- susmak
suretiyle, âdeta, bizim dediklerimizi doğru kabul eder gibi "ama mecburuz,
ne yapalım, ellerimizi müspet yönde kaldırmak zorundayız" der gibi bir
tavır içindeler; çünkü, bizde bir söz var, sükût ikrardan sayılır. Halbuki,
eğer, biz burada milleti temsil ediyorsak -ki, milleti temsil ediyoruz-
egemenlik de bilakaydüşart milletin olduğuna göre, milletimizin geleceğini
ipotek altına alamayız bu yasalarla. Bu yasa tasarısından, herkes, âdeta şikâyetçi.
Bu yasa tasarısı, Nasrettin Hocanın deyimiyle, bazılarını tamamen serbest
bırakıyor, bazılarını da yasaklıyor; taşları ise, bir nevi, bağlıyor. Yeni RTÜK Yasa Tasarısı hakkında, bakınız,
neler deniliyor: Televizyoncular ve Meslek Birliği Genel Sekreteri, 3984 sayılı
Mevcut RTÜK Yasasını aratacak bir tasarıyla karşı karşıya olduğumuzu söylüyor. Yine, iletişim kongresinin
düzenleyicilerinden Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dekanı Prof. Dr.
Ersan İlal, RTÜK Yasası gibi çok önemli düzenlemeler gerçekleştirilirken işin
uzmanlarına hiç danışılmadığından yakınıyor. Avrupa Birliği Genel Sekreterliği ise,
Meclisten alelacele çıkarılmak istenilen bu yasanın, daha sonra yeniden ele
alınmak zorunda kalınacağını belirtiyor. Türkiye Gazeteciler Sendikası Yönetim
Kurulu ise, bu yasa tasarısıyla ilgili olarak şunları ifade ediyor:
"Devlet ihaleleri karşılığında basın özgürlüğünün satın alınması
amaçlanmaktadır" dedikten sonra şöyle devam ediyor "radyo ve
televizyon sahibi sermaye gruplarına devlet ihalelerine girme kapısının
açılması çok tehlikeli bir yolun başlangıcı olacaktır." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sanay, konuşmanızı, 1
dakika içerisinde toparlayınız efendim. Buyurun. EYYÜP SANAY (Devamla) - "Tasarı yasalaştığı
takdirde, tekelleşmeye olanak sağlayacak, medya sahiplerinin çıkarlarına uygun
yayıncılığa, dolayısıyla, yeni iç sansür uygulamalarına yol açacaktır. Böyle
bir tasarının yasalaşması halinde, medya sahiplerinin, Parlamentonun ve
devletin üzerinde mutlak ekonomik ve siyasal bir güç haline gelmesi kaçınılmaz
olacaktır" denilmektedir. Değerli milletvekilleri, mademki, bizi dinlemiyorsunuz, keşke,
onları; yani, biraz önce bahsetmiş olduğum ilim adamlarını, meslek
kuruluşlarını, uzmanları, sahanın elemanlarını dinleseydiniz de, Avrupa'yı ve
dünyayı dinleseydiniz ve hiç değilse, böylece, Avrupa Birliğine girmeye
uğraştığımız bugünlerde, gerçekten, Avrupa Birliğinin de kabullenebileceği bir
yasa çıkarsaydık. Burada sadece şeffaflıktan bahsetmek yeterli değildir;
ileride, bize ağıra mal olabilecek sakıncaları da çok dikkatli şekilde izlemek
zorundayız. Bütün üyeleri saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Sanay. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Gaziantep
Milletvekili Sayın İbrahim Konukoğlu. (DYP sıralarından alkışlar) Sayın Konukoğlu, süreniz 5 dakika. Buyurun. DYP GRUBU ADINA İBRAHİM KONUKOĞLU
(Gaziantep) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyo-rum. Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, millî iradenin
temsil edildiği bu Yüce Meclisten, ne yazıktır ki, son günlerde, iktidar
partilerine mensup pek çok arkadaşımızın bile içine sindiremediği Anayasaya
aykırı, demokratik devlet ilkeleriyle bağdaşmayan tasarılar iktidar
partilerinin dayatmasıyla süratle kanunlaşmaktadır. Bu tasarı da, Genel
Kuruldan, öncelikle ve ivedilikle görüşülerek geçirilmek istenen bir tasarıdır
ve ne yazıktır ki, Anayasaya ve hukuk devleti ilkelerine aykırılıklar
taşımaktadır. Bu kanunla, iletişim özgürlüğü alanında
önemli bir gücün hukukî çerçevesinin düzenlenmesi gerekirken, aksine, medyanın,
devletle, ihale, taahhüt ilişkisine girebilmesinin önü açılmaktadır. Özel radyo
ve televizyon kanallarının yasallaşmasıyla geçen süreç içerisinde tespit edilen
olumsuzlukların giderilmesini amaçlayan, Avrupa Birliği normlarına uygun bir
yasal düzenlemenin yapılamamış olduğunu görmekteyiz. İktidar sıralarında oturan
değerli milletvekilleri, ülkemiz, cumhuriyet tarihinin en zor ve sıkıntılı
döneminden geçmektedir; vatandaşımız, siyasî ve ekonomik krizin etkisiyle evine
ekmek götüremez hale gelmiştir. Yaşanan tüm bu sıkıntılara çözüm getirmek
yerine, sıkıntıların daha da artmasını körükleyen birtakım kişi ve kuruluşları
kayırıcı yasalar çıkarmak bu Meclisin görevi değildir. Tarım sektöründe buğday ve arpa hasadının
başladığı bugünlerde, ne yazık ki, çiftçilerimiz, açıklanan ürün taban
fiyatının düşüklüğünden dolayı sıkıntı içerisindedir. Esnafımız kepenk kapatmak
zorunda kalmış, çalışanlarımızın mağduriyetleri ise katlanarak artmıştır.
Türkiye'nin içine düştüğü bu sıkıntılardan kurtaracak yasal düzenlemeleri
yapmak yerine, medyada kartelleşmeyi yasallaştırma çabalarını anlamak mümkün
değildir. Bu tasarıyla, RTÜK üyelerinin belirlenmesi
ve denetlenmesi Yüce Meclisin elinden alınarak siyasî iradeye bağlanmaktadır,
büyük sermayenin medyayı yönlendirmesi sağlanmaktadır. Bu da, medyanın siyasî
iradeyi, siyasî iradenin ise medyayı yönlendirmesiyle, medya devletinin
oluşumunu sağlayacaktır, toplumun doğru ve özgün haber alma hakkını yok
edecektir. Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla,
Türk medyasındaki tekelleşme olgusu ivme kazanacak, medya, zaman içinde kontrol
edilemez bir güç haline dönüşecektir; radyo ve televizyon sahiplerinin devlet
ihalelerine girmelerinin önündeki tüm engeller de ortadan kaldırılmak
istenmektedir. Böylece, yayın kuruluşları, medya güçlerini ihaleleri kazanmak
için kullanabilecektir. Günümüzde bazı medya kuruluşları, zaten, kendilerini,
yasamanın da yürütmenin de yargının da üstünde bir güç olarak görmektedir. Yüce
Meclisin önüne getirilen bu tasarıyla, medyanın mevcut gücünün dizginlenmesi
için gereken düzenlemelerin yapılması yerine, mevcut medya patronlarının daha
da güçlenmesine katkı sağlamak bu Meclisin işi değildir. Ulusal düzeyde yayın
yapan televizyon kanalları koruma altına alınırken, Anadolu'da çok zor koşullar
altında yayın faaliyetini sürdürmeye çalışan yüzlerce televizyon kanalı,
getirilen ağır para cezalarıyla yok edilmek istenmektedir. Basın özgürlüğünden, halkın, doğru,
çarpıtılmamış, özgür haber alma hakkı anlaşılmalıdır. Bu hükümetin bir sayın
bakanının "medyanın tehdit ve terörü siyaseti ve bürokrasiyi
kilitledi" ifadeleri, basın özgürlüğü adı altında ülkemizin bugün geldiği
noktayı açıkça göstermektedir. Türk medyası, artık, teşvikle, kredilerle,
devlet imkânlarıyla değil, milletine dayanarak ayakta durmayı öğrenmelidir. Üzerinde söz aldığım bu maddeyle, bir
televizyon kanalında yayınlanan programın yeniden başka bir televizyon
kanalında yayınlanması sağlanmaktadır; mevcut hüküm bunu yasaklıyordu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Konukoğlu, 1 dakika içinde
toparlar mısınız. Buyurun. İBRAHİM KONUKOĞLU (Devamla) - Şimdi, bu,
serbest bırakılmaktadır. Bu, bütçesi sınırlı yerel televizyonlar için faydalı
olabilir. Bu kanun tasarısında çok az olumlu; ancak,
fazlasıyla olumsuz maddeler vardır. Anadolu'daki yüzlerce yerel televizyon
kanalı bu tasarıyı endişeyle izlemektedir. Biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu
tasarıya karşıyız. Ülkemiz için gelecekte büyük sıkıntılara yol açacağını
düşünüyoruz. Yüce Meclisin değerli milletvekillerinin bu kanun tasarısına
gerekli cevabı vereceği umuduyla Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Konukoğlu. Madde üzerinde 3 önerge vardır; önergeleri
geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin "iletim ve yeniden iletim
usul ve esasları Üst Kurulca en geç üç yıl içerisinde düzenleyecekleri
yönetmelikle belirlenir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum: Okutacağım bu son önergeyle, biraz önce
okuttuğum önerge aynı mahiyettedir; okutup, işleme alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının 11 inci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını saygılarımızla
arz ederiz.
BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa)- Katılmıyoruz. BAŞKAN- Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN- Sayın Genç, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Bu üçüncü önergeyi tek başına işleme
alıyoruz; çünkü, farklılık varmış. KAMER GENÇ (Tunceli)- Öteki, son fıkranın
kaldırılmasını istiyor. BAŞKAN- Evet, son fıkraymış; sizinkini müstakilen
işleme alıyoruz; buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; RTÜK Kanunuyla ilgili getirilen tasarının 11 inci
maddesinin tasarı metninden çıkarılması için önerge verdim. Bunun yürürlükte
olan hükmü, yeniden iletişim yasağıdır. Burada, yeniden iletişime, bazı, yeni
birtakım imkânlar, yeni yayın için bazı kurallar getirilmişti; bu kurallar
buradan kaldırılıyor. Tabiî, bu kanun enine boyuna
tartışılmadığı için, niye kaldırılıyor?.. Mesela, paralı spor yayını yapan
televizyon kanalları var. Bunlar, bundan sonra, farz edelim ki, bir maçın
birinci devresi bitti, yeniden iletim yasağını kaldırdıktan sonra, hemen,
ikinci devreye geçince, eğer, diğer televizyonlar da onu paralı
yayınlıyorsa ki, yayınlayabilecek midir?.. Kanun tasarısı, tabiî, enine boyuna
tartışılarak gelmediği için, çok aceleyle geldiği için, bence, yerinde bir
uygulama değil, yerinde bir metin değil. Yani, yürürlükte olan 3984 sayılı
Kanunun 26 ncı maddesinin bu şekilde değiştirilmesiyle yeniden iletişim yasağı
ortadan kalkıyor, yalnız, 33 üncü madde kalıyor; ama, bunlar da o amacı
sağlıyor mu, sağlamıyor mu belli değil. Değerli milletvekilleri, bu kanun
tasarısını burada müzakere ediyoruz, ama, bu kanun tasarısı, iktidar grubu
tarafından yanlış anlaşılıyor. Şimdi, düşünebiliyor musunuz, ben, hem bir
gazetenin patronuyum hem bir televizyonun patronuyum hem de bir bankanın
patronuyum. Bu durumda, ben, beğenmediğim her şeyi yapabilirim. Şimdi, bir basın patronu devlet
ihalelerine girecek, ihalelere girdiği zaman, acaba, hangi bürokrat bu basın
patronunun ihale isteğini geri çevirebilir? İhaleyi aldı, yine, hangi teknik
eleman bu basın patronunun şişirilmiş istihkaklarını kesebilir? Yine, ben,
basın patronuyum, borsaya giriyorum; bir sabah "şu kâğıt çok kıymetlidir"
diye korsan bir haber yazdım, ondan sonra, millet hücum etti; hemen ertesi gün
tersine bir haber... Bunlar oldu geçmişte ve insanlar büyük zarar gördü. Biraz önce Mustafa Bey konuştu -Mustafa
Bey, çok saygı duyduğum bir arkadaşımdır, hatta bir gün televizyon programında
ismimden iyi bahsetti, kendisine teşekkür ediyorum buradan- fakat, olayı, bana
göre yanlış anlattınız Mustafa Bey. Şimdi, diyorsunuz ki, "efendim, 29
uncu madde..." Bu 29 uncu maddede şeffaflık getirilmiyor; 29 uncu maddede,
bugün yürürlükte olan maddede deniliyor ki, bir kişi, bir televizyon kanalının
sermayesinin yüzde 10'undan fazlasına sahipse, bu kişi, devlet ihalelerine
girmesin. Şimdi, bugünkü basın patronlarının bir
kısmı hile yapıyor, adamın yüzde 50 sermaye grubu var, getiriyor yüzde 5'ini
birisine veriyor, yüzde 8'ini birisine veriyor, yüzde 9'unu birisine veriyor.
Şimdi, burada önemli olan şu: Burada önemli olan, basın patronu müteahhitlik
yapacak mı, ihalelere girecek mi, borsada oynayacak mı? Bunu getiriyoruz. Değerli milletvekilleri, bakın, bu
memleketin bu kadar büyük ekonomik krize girdiği bir dönemde 100 küsur maddelik
Avukatlık Kanununu çıkardık 20 000 avukatın ekonomik durumunu düzeltmek için;
ama, bizi ilgilendiren 20 000 avukat mı, yoksa 65-70 milyon insan mı? Bu
kanunla da 8-10 basın patronunun önündeki engelleri kaldırıyoruz. Bakın, ben, geçen gün, 19 Mayısta New
York'a gittim, kendi imkânlarımla, Türk yürüyüşüne katıldım; bir tek gazetede
yer almadı. Niye; çünkü, belirli kişiler bizi bu kimlikte görmek istemiyorlar,
bizim özümüzü başka göstermek istiyorlar. Çünkü, biz, Türk Halkının, Türk
Milletinin sahip olduğu millî duyguları, düşünceleri her zeminde dile
getiriyoruz, bunların hoşuna gitmiyor. Niye gitmiyor; çünkü, biz, bunların,
işte, yaptığı suiistimalleri dile getiriyoruz, aldığı haksız kredileri dile
getiriyoruz ve bunlar, bizi bitirmek için her türlü tedbirin içinde. Yarın,
seçim arifesinde de bizlere en büyük iftiraları atacaklar. Ben, bundan da
çekinmiyorum; ama, bu kanun çıktığı zaman, Türkiye Büyük Millet Meclisinden
çıkacak hükümetin ve dürüst çalışan milletvekilinin, imkânı yok, basın
patronları karşısında kişiliğini, kimliğini korumasının. Değerli milletvekilleri, bakın, sizden
önce, 2 dönem, Parlamentoda bu kanun reddedildi; bunlar söylenildi; uygulamaya
bakmak lazım. Basın patronu elbette ki kendisini düşünür, köşe yazarları
kendisini düşünür... Bu kadar ideal düşünen bu basın patronları, köşe
yazarlarının bazıları, patronları, bankaları dolandırmış, hâlâ içeride; ama,
onlar öyle yiğit, öyle dürüstçe, öyle şeyler yazıyorlar ki!.. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlar
mısınız... KAMER GENÇ (Devamla) - Yahu, arkadaşım,
demezler mi ki, sen, evvela, başkasına laf atarken bir bak bakalım arkanda ne
var, ne ayıplar var! Demezler mi; derler. Bundan sonra, bu kanunlar çıktıktan sonra,
bakın, inanmanızı istiyorum, siyaset yapmak, namuslu insanların işi olmaktan
çıkar. Devleti yönetmenin, devlette basiretli bir denge oluşturacak, özellikle,
belirli konularda, sağlıklı, ülke yararına, halk yararına karar almanın
olanakları ortadan kalkacak; artık, geçmişte, bir basın patronunun, bir
başbakanı pijamayla karşıladığı gibi, belki, başbakanlar, bakanlar, basın
patronlarının villalarına özel çağrılacaklar ve orada talimat verilerek,
Türkiye yönetilecek; bunları bilmenizi istiyorum. Biz, burada, muhalefet yapmıyoruz değerli
milletvekilleri. Bu ülke hepimizin. Bu ülkeyi, bakın, çok zor duruma düşürdük.
Bunu, tabiî, burada konuşma imkânımız olmadığı için, başka önergelerde de söz
hakkım var; onlarda daha bazı ciddî şeyler söyleyeceğim. Ben, burada, siyaset
yapmıyorum, Türkiye'nin geleceğini koruyorum; takdirlerinize bırakıyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi, oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarının çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin ikinci fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif
ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye
katılıyor musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Candan. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; şimdi, bir tasarıyı müzakere ediyoruz; bir de, ülkenin
profiline baktığımız zaman, Türkiye'de, bir medya kuruluşu, daha sonra, bir
banka kurma izni, arkasından, devlet ihaleleri; sonra, bu ihaleleri almak için
şantajlar ve daha sonra, yönlendirme ve daha sonra, Parlamentoda dayatmayla bir
yasa çıkarma... Şimdi, banka özelleştirmesinden tutuklu birtakım medya
patronları; Dinç Bilgin, Cavit Çağlar, vesaire... Bu hafta bu tasarı görüşülmeye
başlanırken, medyayı takip ettiğimiz zaman, enteresan gördüğüm bir haber vardı;
yani, bir yerde, hükümeti de tehdit ediyor, birtakım olayları yarım vererek, ha
"bak, bunun da arkası gelecek" diyor. Şimdi "Siyaset-Medya İlişkisi"
başlığıyla Milliyet Gazetesinde çıkan bir haberden bahsedeceğim. Burada, beyaz
enerji soruşturması gündeme getiriliyor; sanıklardan Devlet eski Bakanı Birsel
Sönmez ile ANAP Genel Başkan Yardımcısının bir özel telefon görüşmesini gündeme
getiriyor. Bunu şunun için vermeye çalışacağım: Yani, burada, acaba, şantajla,
tehdit altında, sonra, başka şeyler getireceğiz yoksa, bu yasayı çıkarın mı
deniliyor! Şimdi, bu görüşmeler devam ederken, Sönmez
özetle diyor ki: "Bak, güzel kardeşim, biz, bir tasa kaşık sallamış
insanlarız -Genel Başkan Yardımcısına söylüyor- bu bürokratları kurtaramazsak
-rüşvet iddiasıyla gözaltına alınan bürokratları söylüyor- ANAP'ın çevirdiği
bütün dümenler ortaya çıkar." Akarcalı "orada millet malı götürüyor;
biz, hak hukuk dediğimiz zaman parti zararı yok -Sayın Genel Başkan Yardımcısı
gayet hukukî bir davranışta bulunuyor- çıksın bütün pislikler, parti, asıl
bunlar gizlendiği için zarar görüyor..." Bu cümlelere baktığımız zaman,
parti, bir şantajla ve beyaz enerjinin sonunda, bu bürokratlar kurtarılmazsa,
bir tehlikeye doğru gidildiğini söylüyor. Şimdi, bunu aldıktan sonra, bunu bir
tarafa bırakıyoruz. ANAP sözcüsü arkadaşımın konuşmasında, çok önemli, buna
bağlı sözler var. MHP'li arkadaşım dedi ki: "Efendim,
siz bir madde üzerinde duruyorsunuz." Size bir madde daha söyleyeyim
madem, iki olsun. Borsada bir işlem yasağı kaldırılıyor medya patronlarına bu uygulamada.
Deniliyor ki, işte, bir medya patronu borsada işlem yapamaz. Bakın, bu yasak
varken ne oluyor Türkiye'de? Bir banka patronu, Yaşarbank patronu Ali Balkaner
-Yurtbank'ın sahibidir, el konulan bankalardandır- Milliyet Gazetesinin
hisselerini satın alıyor. Satın aldığı zaman, bu hisseler 2 ayda yüzde 715
artıyor; aynı dönemde, borsa, yüzde 12,5 artıyor. Bu artış değerleri, aynı
firmanın, yani, Milliyet Grubunun Born Holding, ülke dışındaki şirketleri
tarafından satın alınıyor ve ertesi günü, bütün hisseler, Prodüksiyon Bank'a
satılıyor. Yani, burada, spekülatif amaçla, takribi 500 milyar liralık bir oyun
oynanılıyor ve enteresandır, hisse senedinin 2 ayda artan değeri yüzde 715. Değerli milletvekili arkadaşıma, şimdi, şu
soruyu soruyorum: Yasak olduğu halde yüzde 715'le spekülatif hareketler
yapanlar, yasağı kaldırdığınız zaman ne yapacaklar?! Şimdi, deminki örneğe dönüyorum: Bu özel
telefon görüşmesini yarım olarak verip de, arkasından, bunun devamı gelecek
mantığıyla hükümet ortaklarını tehdit edenlere, siz, banka kurma izni
veriyorsunuz ve onların ihalelere girmesi de serbest olsun diyorsunuz. Bir
milletvekili arkadaşım da diyor ki, niye böyle bir tek konunun üzerinde dönüp
dönüp duruyorsunuz? Aslında, Türkiye'nin iki konusu var; bir tanesi ekonomi,
bir tanesi yolsuzluk, usulsüzlük, hırsızlık... Şimdi bunları söyledik, buradan gitmeden
odamıza bir faks geliyor, siz bunları nasıl söylüyorsunuz, bunlar, şöyledir,
böyledir... Bir milletvekili arkadaşımızla ilgili de, bir hafta içerisinde,
arka arkaya çok yakışıksız yazılar yazılıyor. Bu milletvekili arkadaşımız,
burada çıkıyor, hakkını savunuyor; ama, bakıyoruz, bir milletvekilimiz veya
Meclis Başkanlığımız çıkıp milletvekilimizin hakkını savunmuyor. Değerli arkadaşlar, bu Parlamentoda
bulunan milletvekilleri kendi haklarını savunmaz, dolar ve sermaye çevrelerinin
emrine girerse, bu tür haberleri, daha çok, daha kötüsü... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız
Sayın Candan. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Peki, biz,
tasarı boyunca burada neyi söylemeye çalışıyoruz veya nede ısrar etmeye
çalışıyoruz? Sermayeye karşı filan değiliz, televizyon patronlarına filan da
karşı değiliz; ama, bir şeye karşıyız; o bulundurdukları güçleri, ülkenin millî
menfaatlarının aleyhine; yani, millî değerlerimizin aleyhine, ekonominin
aleyhine kullanmalarına, yani, fakir fukaranın hakkının gasp edilmesine
karşıyız. Burada, baştan beri, bütün maddelerde ısrarla söylediğimiz bu. Onun
için, ben, ısrarla tekrar söylüyorum ki, bu tasarı, bu hükümetçe mutlaka geri
çekilmelidir. Saygılarımla. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. Sayın Candan, şunu söyleyeyim: Meclis
Başkanlığımız, bu tür yayınlarda hakları rencide olan arkadaşlarla ilgili bir
büro oluşturdu; milletvekili arkadaşlarımız o bürodan gerekli yardımı
alabilirler. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 11 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 26 ncı
maddesinin birinci fıkrasının ikinci cümlesinin "iletim ve yeniden iletim
usul ve esasları, Üst Kurulca, en geç üç yıl içerisinde düzenleyecekleri yönetmelikle
belirlenir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Hükümet
önergeye katılmıyor. Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Lütfi Yalman
konuşacaklar. BAŞKAN - Sayın Yalman, buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 682 sıra sayılı yasa tasarısının 11 inci
maddesi üzerinde vermiş olduğumuz önergeyle ilgili söz aldım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Tabiî, üç gündür, burada, RTÜK tasarısıyla
ilgili, farklı siyasî partilerden arkadaşlarımız, hem grupları adına hem
şahısları adına hem önergeleri üzerinde sözler aldı. Bu sözlerde çok farklı
şeyleri ifade ettiler; ama, maalesef, istenilen netice alınamadı, hâsıl olamadı
gibi bir düşünce var bizde. Hepimizin bildiği gibi, bir toplumda
çoksesliliğe ihtiyaç vardır. Ülkemizde çoksesliliğe her zamankinden daha çok
ihtiyaç vardır. Yani, farklı düşüncelerin konuşulmadığı toplumların
ilerlemesine imkân yoktur; ama, mevcut yasa tasarısıyla ortaya koyduğumuz
tavır, mevcut yasa tasarısında ortaya koyduğumuz cezaî müeyyideler,
çoksesliliğin, çok farklı görüntülerin tamamen kapatılmasına taalluk ediyor.
Yani, belki bir ay, iki ay, üç ay içerisinde değil ama, bir yılın içerisinde,
çok sayıda radyonun, çok sayıda televizyon kanalının, yerel bazdaki kanallar da
dahil, kapatıldığını görürsek, şaşırmamak gerekir. Böyle bir şeye alet
olmamamız lazım. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu yasa
tasarısında, saydamlık, şeffaflık gerekçe gösteriliyor. Bu gerekçe altında,
aslında, var olan sermaye çarpıklığı ve bazı çarpıklıkların yasalaştırılması
isteniliyor. Yine -bazı gazetelerde kullanılan ifadeler üzerinde durarak
söylüyorum- kanalımın sahibini öğrenmek istiyorum bahanesiyle, bir tek patronun
birden fazla televizyon kanalına veya radyo kanalına sahip olmasına imkân
hazırlıyoruz. Bu yol, gelecekte, medyada bir
tekelleşmeye, bir tröstleşmeye sebep olacak ve buna resmî bir zemin
hazırlayacaktır; adeta, birkısım medya patronlarının gücü, beraberinde dukalığı
getirecektir. Şu anda, mevcut tekelleşme çabalarının olduğunu hepimiz
biliyoruz. Zaten, belli bir noktada, tekelleşme noktasında da mesafe alınmış
durumdadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, âdeta, böyle bir kanunsuzluğa, böyle
bir hukuksuzluğa yasal kılıf hazırlamakla meşgul. Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği
gibi, bu yasa tasarısında, fazla kanala sahip kişilerle ilgili, sermaye ölçüsü
yerine, yüzde 25 izlenme payı ölçü olarak getiriliyor. Türkiye'de, yüzde 25
izlenme payına ulaşabilecek bir kanalın, mevcut şartlar içerisinde, bulunması
mümkün değil. Hatta, hepimizin bildiği gibi, bütün illere, bütün ilçelere ve
köylere kadar ulaşabilen TRT bile, bu yüzde 25 oranına ulaşamamaktadır. O
halde, bu tasarıyla, acaba, biz, birilerine imtiyaz mı sağlamak istiyoruz ya da
bu tasarı birilerine imtiyaz sağlamanın altyapısını mı oluşturuyor? Bu gidişat
böyle; çünkü, daha önceki yasanın 29 uncu maddesinde "bir kanalın yüzde
10'dan fazla hissesine sahip özel veya tüzelkişiler devlet ihalelerine veya
özelleştirmelere giremezler" deniliyordu; şimdi, bu yeni yasa tasarıyla,
bu ölçü değiştirildi, oranı, yüzde 25 izlenme payına sahip olma şartına
bağlıyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu demektir ki,
hiçbir kanal sahibi bu izleme oranına sahip olamaz, bu izleme oranını
yakalayamaz. O halde, elinde medya tekelini bulunduran, medya dukalığını kurmuş
olabilen birisi bile, hem devlet ihalelerine hem ihalelere hem özelleştirmelere
rahatlıkla girebilme imkânına sahip olacak demektir. Halbuki, bu, hakikaten,
büyük bir haksız rekabet ortamının sağlanmasına sebep olacaktır. Haksız rekabet
beraberinde haksız kazancı getirir. Herhalde, bu haksızlıklara sebep olmak
istemeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi de bu haksızlıkların elde edilmesine
alet edilmemelidir. Türkiye Büyük Millet Meclisine son
zamanlarda getirilen yasa tasarılarının birçoğu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesini âdeta, yavaş yavaş tasfiye ediyor, millî irade yavaş yavaş
tasfiye ediliyor. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de yasalarla
birtakım kurullar oluşturuluyor. Oluşturulmuş olan bu kurullar, özellikle Türkiye
Büyük Millet Meclisinin de denetiminden uzak bir durum arz ediyor, Türkiye
Büyük Millet Meclisi denetiminin dışına çıkılıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, 1 dakika içerisinde
tamamlayınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Böylelikle,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesi, millî irade, âdeta, tasfiye ediliyor.
Belki birçoğumuz bu işin farkında değiliz; ama, hele şu yasa tasarısında,
değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisine, sanki Türkiye Büyük Millet
Meclisi üyeleri güvenmiyor, YÖK'e daha fazla güveniyor. Türkiye Büyük Millet
Meclisinin iradesi devre dışı bırakılıyor, YÖK'ün iradesi ortaya konuluyor.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine, YÖK, tercih ediliyor, Basın Konseyi
tercih ediliyor, Millî Güvenlik Kurulu tercih ediliyor. Bu, ne manaya gelir
allahaşkına, işi düşünüp, değerlendirdik mi; bu, Türkiye Büyük Millet Meclisi
iradesinin tasfiyesi demektir, devre dışı bırakılması demektir, Türkiye Büyük
Millet Meclisi iradesine güvenmemek demektir. YÖK üzerinde kavga yapan
arkadaşlarımızın, nasıl olur da bu yasa tasarısına "evet" demelerini
aklım kabul etmiyor, aklım almıyor. Onun için, gerçekten, çok samimî ve içten
duygularla, Komisyon Başkanımıza, Değerli Bakanımıza ricada bulunuyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) LÜTFİ YALMAN (Devamla)- Gelin, bu yasa
tasarısını geri çekin; üzerinde tartışılsın, konuşulsun, değerlendirme
yapılsın; aleyhte ve yanlış gördüğümüz konularda düzeltmeler yapılsın, bir gün
içerisinde bu yasa tasarısı Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçirilsin. Bu duygularla, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN- Arayacağım. Sayın Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı,
gerekçesini Sayın Yalman'dan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı, elektronik oylama cihazıyla
yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 11 inci madde, kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 12. - 3984 sayılı Kanunun 28 inci
maddesinin altıncı ve sekizinci fıkraları aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve
maddeye aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "Yayını yapmayan veya karara uygun
şekilde yapmayan veya geciktiren kuruluşun yayınlarından sorumlu en üst
yöneticisi ile kuruluşun sahibi olan anonim şirketin yönetim kurulu başkanına
otuz milyar liradan doksan milyar liraya kadar ağır para cezası verilir.
Ayrıca, kuruluşa Üst Kurulca eylemin ağırlığına göre üç aya kadar gelir
getirici yayın yapma yasağı verilebilir.
İkinci kez tekrarı halinde yayın izni iptal edilir ve en yüksek para
cezasına hükmolunur. Bu cezalar ertelenemez. Hangi yayınların gelir getirici
yayınlar olduğu Üst Kurul tarafından belirlenir." "Gerçek ve tüzel kişilerin ayrıca
genel hükümlere göre ilgili yayın kuruluşuna karşı tazminat davası açma hakkı
saklıdır. Yayın kuruluşu ile birlikte şirketin yönetim kurulu başkanı da
müştereken ve müteselsilen sorumludur. Zarar doğuğurcu fiilin işlenmesinden
sonra yayın kuruluşunun devredilmesi, başka bir kuruluşla birleşmesi veya
sahibi olan şirketin herhangi bir surette değişmesi halinde yayın kuruluşunu
devralan, birleşen ve her ne suretle olursa olsun yayın kuruluşunun sahibi veya
hissedarı olan şirket ve şirketin yönetim kurulu başkanı da bu fiil nedeniyle
hükmedilen tazminattan yayın kuruluşu ile birlikte müştereken ve müteselsilen
sorumludur. Tazminat talebinin haklı görülmesi halinde tazminat miktarı, on
milyar liradan az olmamak üzere fiilin ağırlık derecesine göre belirlenir. On
milyar liralık alt sınır her yıl Maliye Bakanlığınca ilan edilen yeniden
değerleme oranında artırılır. Bu maddeye göre açılacak manevi tazminat
davalarında hâkim tensip kararı ile birlikte bilirkişiyi de tayin eder ve
davayı en geç altı ay içinde karara bağlar." "Bu maddeye göre açılan davalarda
tazminata hükmedilmesi halinde, bankalarca uygulanan en yüksek işletme kredisi
faizi üzerinden temerrüt faizine de hükmedilir." BAŞKAN - 12 nci maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süre 5 dakika. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) -
Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının bu maddesi, yayın kuruluşlarına
verilecek cezalarda, bundan böyle, yayın sahipleri kadar, bu kuruluşun veya
tüzelkişiliğin de tazminattan sorumlu tutulmasını içeren bir maddedir. Değerli milletvekilleri, bu vesileyle,
ben, bu tasarıyla neyin öngörülmek istendiğini çok somut olarak ortaya koymak
istiyorum. GSM ihaleleriyle ilgili, Türk Telekomla ilgili üç aşamalı bir tezgâh
var. GSM 1 800 ihalesinde, Sayın Ulaştırma Bakanı, 70 milyon Türk Milletinin
hakkını koruduğu ve GSM 1 800 ihalesiyle 3 milyar doları millî gelire
dönüştürdüğü için, bazı çevreler, bundan sonra, bazı olayları şekillendirmek
istediler. Üç aşamalı bir plandı bu. Birinci aşaması, 4673 sayılı Telekom
Yasasıydı. Bu yasa, Sayın Ulaştırma Bakanını by-pass etme yasasıdır. GSM 1 800
ihalesinde Sayın Ulaştırma Bakanının direncini görenler, bizzat Sayın Enis
Öksüz'ü by-pass edebilmek amacıyla bu yasayı çıkardılar. Şimdi, Sayın Öksüz bir
kenara itildi, Telekomünikasyon Kurumu ve Üst Kurulu oluşturuldu. Bundan böyle,
GSM ihaleleriyle ilgili son sözü söyleyecek olan, en etkili ve yetkili sözü
söyleyecek olan kurum bu kurumdur. Sayın Enis Öksüz, çığlıklarını, 70 milyon
Türk Milletine duyurdu, ama 35 kişilik Bakanlar Kuruluna ve 350 kişilik iktidar
partilerine duyuramadı. Bu, birinci aşamaydı, geçildi. Bunun ikinci aşaması, RTÜK değişikliğidir.
Medya patronlarının ihale engellerini ortadan kaldırmaktı. Bir arkadaşımız
ifade etti; peki, bunların da parası var, bunlar ihaleye giremez mi?.. Değerli milletvekilleri, bundan üç dört
yıl önce, bu Mecliste bir soruşturma önergesi görüşülürken, medya patronlarına,
o günün rakamlarıyla 16,5 trilyon aktarıldığı ifade edilmişti. Medya
patronları, hazinenin parasıyla Türk Milletinin kurumlarını bedavaya satın
almanın hesabıyla, şimdi RTÜK'te bir düzenlemeye gidiyorlar; ihale engelini
aşmak... Bu ikinci aşamasıydı. Üçüncü aşamasında hedeflerine varacaklar. Beş ay önce, Türk Telekomun, bugün itibariyle rutin gelirlerinin 5 yıllık toplamı alt alta yazıldı ve tutan rakam 25 milyar dolar arkadaşlar; resmî rakamlar 25 milyar dolar. Şimdi, 25 milyar dolarlık Türk Telekom için, bazıları "beş para etmez" diyor. Görüyorsunuz değil mi değerli milletvekilleri -bakın, bunların siyasî yorumla hiç ilgisi yok; çok somut veriler- üçüncü aşamada, Türk Telekomu yok pahasına satın almaya çalışıyorlar. Kim? Sayın Enis Öksüz, iki sayın bakanla görüşmesi akabinde, kapı önünde, basın mensuplarının Telekomla ilgili soruları üzerine, hiç alakasız bir cevap verdi. Neydi bu cevap -Sayın Enis Öksüz'ün ifadesiyle aynen aktarıyorum- "ayılar balı sever." Bir basın bildirisiyle, ben, Sayın Enis Öksüz'e, "Sayın Bakan, Telekom balını biliyoruz da, bu balı yemeye hangi ayılar hevesleniyor, hazırlanıyor; onu da söyler misiniz" diye sordum; iki hafta geçti, henüz buna bir cevap alabilmiş değilim. Değerli milletvekilleri, MHP'li
arkadaşlarım, lütfen, Sayın Öksüz'den bu işin ayrıntılarını öğrenin. Burada,
siyasî bir çığlık yok; 70 milyon Türk insanının, bir avuç saygın (!) soyguncuya
peşkeş çekilmek istenen kurum ve kuruluşları var. Kendi parasıyla da
almıyorlar; işin en acı tarafı bu. Şubat krizinde, krizin hemen öncesinde,
Hazineden 5 katrilyon civarında Türk Lirasını alıp, hemen gidip, Hazineden 5
milyar doları, evet 5 milyar doları 687
000 liradan alan kesimler, bir günde 4 katrilyon aldılar. O katrilyonlar, şu
an, Telekom için hazırlandı değerli arkadaşlar. Lütfen, bu tezgâhı görelim.
Lütfen, Türk Milletinin size verdiği yetkiyi doğru kullanın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Bağlıyorum
efendim. BAŞKAN - Sayın Toprak, 1 dakika içinde
toparlayın efendim. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Hiç kimse,
burada, siyasî gailelerle hareket etmiyor. Hiç kimsenin eleştirisinin
arkasında, bir siyasî düşünce, rant hedefi yok değerli arkadaşlar. Bakın, bu sonbaharda çok ciddî bir kriz,
iç ve dışborç ödeme dönemecine giriyoruz. Bu dönem de, beş paranın çok değer
ifade edeceği bir dönem. Borçla yaşıyoruz, sonbahar en kritik dönem. Kasım ve
şubat krizine rahmet okutturacak sinyaller var. Resmî veriler bunlar. Lütfen
arkadaşlar, o dönemi bekleyen yerli tefecilerimiz yetmiyormuş gibi,
uluslararası tefeciler de sonbaharı bekliyorlar. Bir tanesi de Telekomdur.
Bundan sonraki ilk hedef, Telekomu beş paraya satın alma heveslileridir; yine,
bizim paramızla satın alan kişilerin beklentileridir. Lütfen, bu beklentileri
boşa çıkaralım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Toprak. Madde üzerinde üç önerge vardır;
önergeleri geliş sırasına göre okutacağım, aykırılık derecesine göre işleme
alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki
"ikinci kez" ibaresinin "üçüncü kez" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesindeki "30
milyar liradan 90 milyar liraya kadar" ibaresinin "10 milyar liradan
aşağı olmamak üzere" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN -Okutacağım son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki
"yayın izni iptal edilir ve" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını
arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa)- Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ(Van)- Sayın Bülent Arınç
konuşacak efendim. BAŞKAN -Sayın Arınç, buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 12 nci maddenin önergeleri var; bu
önergeler okundu; hepinizin malumu. Ben, şunları söylemek istiyorum: 15 günden
bu yana RTÜK'le ilgili tasarı görüşülmeye çalışılıyor. Zaman zaman toplantı
yetersayısı, karar yetersayısı bulanamıyor; bulunduğu zamanlarda belli bir
tempoyla gidiyoruz. Değerli arkadaşlarım, gördüğümüz odur ki, bu tasarı, içlere sinmemiştir. Milletvekili arkadaşlarımızın büyük bir kısmı, özel olarak görüştüğümüzde, bu tasarıdan şu veya bu sebeple sıkıntı duyduklarını, kendi vicdanî kanaatlerini bunun doğru olmadığı şeklinde ifade ediyorlar. Bazı bakan arkadaşlarla görüşüyoruz; onlar da "keşke gelmeseydi, biz de bulunmak zorunda kalmasaydık"diye aynı şeyi söylüyorlar. Yerel televizyonlardan, radyolardan
geliyorlar, bu yanlıştır diyorlar. Ulusal basından, radyo ve televizyonlardan
geliyorlar, bu yanlıştır diyorlar. RTÜK temsilcileriyle konuşuyoruz, onlar,
zaten, yazılı olarak düşüncelerini sizlere de gönderdiler, ifade ettiler. Bu
söylediklerim doğru, siz de buna inanıyorsunuz, zaten manzara da onu
gösteriyor. Eğer, zaman zaman sayın genel başkanlar gelmese, sayın bakanlar
gelmek zorunda kalmasa, burada çoğunluk temin edilemeyecek ve bu tasarı,
geçmişte olduğu gibi, tekrar, geldiği yere gönderilecek. Şu anda görüyorum ki,
buna devam etmek gibi bir kararla karşı karşıyayız. Söylediklerim, sadece iktidar partileri
milletvekillerini kapsamıyor. Şüphesiz, koalisyon ortağı üç parti var, bu
partilerden arkadaşlarımızın büyük bir kısmı, bu görüşmelerden
rahatsızlıklarını ifade ediyorlar; ama, muhalefet partilerine de bakınız,
onlardan da şu veya bu sebeple katılmayan milletvekilleri var. Belki bunu
onaylıyorlar, partinin siyaseti açısından kabul oyu vermemek için bu toplantıya
katılmıyorlar veya başka sebepler var. Bunu, şunun için ifade ediyorum:
Rahatlık içinde olmalıyız. Milletvekilleri, hem kendi bilgi ve düşüncelerine
göre hem de vicdanî kanaatlerine göre hareket etmeli; oylamaya katılarak, ret
veya kabul oyu verebileceği gibi, oylamaya katılmayarak da, bu düşünce ve tavırlarını
ifade edebilmeli. Gördüğüm kadarıyla da, zaten, arkadaşlarımızın büyük bir
kısmı, katılmamak suretiyle, ret oyu vermek yerine, bu tutum ve davranışlarını
daha uygun görüyorlar. Çok önemli maddeler görüşüldü, önemli
maddeler var önümüzde; bu açıdan, Meclisimizin, baskı ve dayatmalardan uzak,
milletvekillerinin iradeleriyle bir neticeyi ortaya koyması lazım. Sadece bunu
hatırlatmak için, bu birkaç cümleyi sizlere arz etmek zorunda kaldım. Kati kanaatim şudur ki, eğer, bu oylamalar
gizli olsa, 550 kişilik Parlamentodan 100 milletvekili bile, bu, RTÜK
tasarısına oy vermez, kabul oyu vermez. Bunu, hepiniz vicdanlarınıza sorun,
evet diyeceksiniz; ben bu kanaatteyim;ama, bugün buraya belli bir düşünceyle
geliyoruz. "iktidar kanadı sevk etmiş, bizim tasarımızdır, sahip çıkmamız
gerekir" diyorlar bazı arkadaşlarımıza; onlar da bunu doğru kabul
ediyorlar; ama, vicdanlarıyla başbaşa kaldıklarında veya bu çatının dışına
çıktıklarında, elbette, aynı kanaati ifade etmiyorlar ve söylemiyorlar. Burada, her madde üzerinde konuşan
arkadaşlarımız, maddeyle sınırlı kalmadılar, geneli üzerinde durdular;
özerkliğin zedeleneceğinden bahsettiler, medya patronlarının kamu ihalelerine
girmesinin serbest olacağından, bunun sakıncalar doğuracağından bahsettiler.
Doğru Yol Partili arkadaşlarımızın birisi çok önemli bir örnek verdi,
Danıştayın, içtihatları birleştirme kararından bahsetti, "böyle bir karar
varken, bizim, böyle bir yasa yapmamız çok yanlış anlaşılır" dedi. Bir
kişinin, bir televizyon kuruluşunda yüzde 20'den fazla hisse sahibi olması
mümkün değil iken, şimdi, bunun, mümkün hale gelebileceğinden bahsedildi. Yani,
hepimiz, bu RTÜK tasarısının, daha 12 nci maddesinde olmamıza rağmen, neleri
kapsadığı çok iyi biliyoruz. Dolayısıyla, yapacağımız iş, vereceğimiz karar fevkalade
önemlidir. Bu önemli kararı, Meclisimizin yüzakı olacak bir başarıyla
sonuçlandırmamız lazım. Değerli arkadaşlarım, yurtdışına gidip
gelen arkadaşlarımıza şunu soruyoruz: Gittiğin yerden Türkiye nasıl görünüyor?
Eğer, dışarı çıkıp da bu soru "Meclis nasıl görünüyor?" diye sorulsa
ve bir cevap aransaydı, bakınız herhalde şunları söyleyecekler... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Konuşma sürenize 1 dakika ilave
ediyorum, buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım, şimdi, burada öyle
konuşmalar yapılıyor ki -ben, çok tecrübeli ve eski bir arkadaşınız değilim-
açıkça suçlanıyor, hırsızlık deniliyor, hırsızlığa ortak olmak deniliyor, çete
suçlamaları söyleniyor. Bazı sebeplerle ya bunlara karşı duyarsız kalınıyor
veya gerekli tepki gösterilmiyor, bazen de o arkadaşlarımıza aynı şekilde
mukabele ediliyor. Bunların hepsi tutanaklarda var; argo konuşmalar var,
hakaretler var, çok açık suçlamalar var. Bunlar çok yanlış şeyler. Egemenlik
milletin, millet iradesinin de temsil edildiği yer Parlamento ise, yarın bu
tutanakları okuyacak insanların hem yüzü kızaracaktır hem de onlar, bu dönemde
milletvekilliği yapan bizler için çok iyi şeyler düşünmeyeceklerdir. Çok nezih,
çok doğru, çok sade, çok anlaşılır bir tarzda bu müzakereleri yürütmemiz lazım;
böyle gitmiyor. Bunu hak ettiğimiz için midir bilmiyorum; ama, burada, sizin
tavrınız ve davranışlarınız, özellikle hükümet ortağı partilere mensup
milletvekili arkadaşlarım için söylüyorum, Parlamentonun itibarını kurtaracak
niteliktedir. Önergemize desteğinizi bekliyor, saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arınç. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin
katılmadığı, gerekçesini Sayın Arınç'tan dinlediğiniz önergeyi oylarınıza
sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. Oylamayı, elektronik oylama cihazıyla
yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen
arkadaşların, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen de
giremezlerse oy pusulalarını, belirtilen sürede, Başkanlığımıza
ulaştırmalarını; bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa, hangi
bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy
pusulalarını yine aynı sürede Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum ve
oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 nci maddesinin birinci fıkrasının üçüncü cümlesindeki
"ikinci kez" ibaresinin "üçüncü kez" olarak
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa)
- Katılamıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Komisyon katılamıyor, Sayın
Hükümet katılmıyor. Buyurun Sayın Arınç. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; biraz evvel kaldığım yerden devam etmek istiyorum. Meclisteki bu müzakerelerimiz sırasında,
konuşulanların, davranışların, konuşma tarzlarının ne kadar incitici,
aşağılayıcı olduğunu ifade ettim ve maalesef, bunlara karşı, belli bir seviyeyi
muhafaza edemediğimizi, bunun da hepimize utanç verecek bir gelişme olduğunu
ifade ettim. Bakınız, bunun neticesinde, Meclisimiz
itibar kaybetmektedir, milletvekillerimiz itibar kaybetmektedir, daha geniş
anlamıyla siyaset kurumu itibar kaybetmektedir. Bizim bu şekilde didişmemiz,
bizim bu şekilde hakarete varan ölçülerdeki ağır ve argo konuşmalarımız,
maalesef, içinde bulunduğumuz kurumu da, yaptığımız işi de fevkalade
yaralamakta ve küçültmektedir. Değerli arkadaşlarım, Parlamentodaki bu
tartışmalar yetmiyormuş gibi, birkısım basının köşelerinde, âdeta tetikçiler,
bu tasarının aleyhinde bulunanları lekelemek için, kurşunlamak için ellerinden
gelenleri yapıyorlar. Kendilerine patronlar görev vermiş, onlar da, gözlerini
kırpmadan yerine getiriyorlar. Evet, medyamızın bir kısmında, asgarî 20 000-25
000 dolarla köşe yazısı yazanlar ile 2 milyon dolar transfer ücreti, aylık 100
000 dolar maaş alan "ancorman" denilen insanlar, televizyon
ekranlarında, yaptıkları işi hak etmek için, bu tasarının aleyhinde bulunan,
ama, gerekçelerini de çok iyi ortaya koyan, hem Meclisimizin değerli simalarına
hem milletvekillerine mitralyözle âdeta ateş ediyorlar. Değerli arkadaşlarım, bunlarla, eğer
sadece bu tasarıyı buradan geçirmeye çalışıyorsak, bunun neticesi, Pirus zaferi gibi bir şey olur; ne kazanana
ne kaybedene hiçbir faydası olmaz; ama, kaybettiğimiz çok büyük değerler
olabilir. Bakınız, farkında olmadan ayağımızın
altındaki zeminin kaydığını fark etmemiz lazım. Biz, buradan, RTÜK tasarısını
bu kadar zorlamayla çıkarsak bile, o kadar vahim olaylar yaşıyoruz ki, o
olaylar ne bu hükümeti ayakta tutmak için yeterli olacaktır ne Türkiye'nin
itibarını kurtarmak ne de bu krizden kurtulabilmek için. Değerli arkadaşlarım, mefhum, devlet
yönetimi, devlet mefhumu ve devlet geleneği, maalesef alaşağı ediliyor.
Bakınız, biz burada RTÜK ile uğraşırken... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) -
Maalesef! BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Evet, Sayın
Karahan, her zamanki gibi bir şeyler atıyor karşıdan. Benim vaktimi alma, bu
konuları, ben, merak içinde olan ve dinlemek isteyen arkadaşlarım için
söylüyorum; sizin başka şeylere ihtiyacınız var. Değerli arkadaşlarım, hububat fiyatının
açıklanması ne kadar büyük bir zahmete yol açtı biliyorsunuz. Bakanlar Kurulu
kendi içinde anlaşamadı ve bunu radyolar, televizyonlar ilan ettiler. Daha
sonra üç lider bir araya geldi, hububat fiyatını onlar tespit ettiler, onlar
açıkladılar ve bakanlara da sadece imza atmak kaldı. "Ne var bunda"
diyeceksiniz; hiçbir demokraside, hiçbir devlet geleneğinde, koalisyonu
oluşturan partilerin genel başkanları Bakanlar Kurulunun yerine geçerek karar
alamaz ve bunu, bakanlara, zorla "biz kararı aldık, siz
imzalayacaksınız" diyemez. O kadar şeyi tahrip ediyoruz ki, RTÜK çıksın
diye yalınkılıç kalem sallayanlar, kılıç sallayanlar, aslında devlet
geleneğinin veya demokratik devlet düşüncesinin ne büyük ölçüde, maalesef,
tahrip edildiğinin farkına bile varmıyorlar. Dünkü MGK'da ne oldu?.. Sayın Ecevit'e
bakılırsa, jandarmanın operasyonlarından rahatsızlık duyduğunu ifade eden bir
siyasetçiye karşı, Jandarma Genel Komutanı "bu böyle olmamalıydı"
diye tarizde ve tenkitte bulundu; ama, koalisyonda Başbakan Yardımcılığı yapan
Sayın Yılmaz'a bugün soruyorlar "hayır, dün MGK'da öyle bir şey
olmadı" diyor. Oldu mu olmadı mı; ikisinden biri yalan söylüyor; ama,
hangisi?.. Ona da millet karar verecek; bugün olmasa bile, belki bir başka gün. Şu anda hükümetin ne yaptığı, neye karar
verdiğini kimse merak etmiyor. Herkes, Ankara Sanayi Odasında konuşma yapan
Derviş'in peşinde; "dolar yükseldi, borsa düşüyor; Derviş, ne olacak bu
memleketin hali" diyor. Biz, Sayın Derviş'i hükümetin bir protez organı
gibi görmüştük; ama, görülüyor ki, hükümetin yerine geçmiş. Böylesine iki
başlı, iki başbakanlı, iki hükümetli bir parlamento ve bir hükümet geleneği,
herhalde, hiçbir zaman olmadı; bundan sonra da olmayacak. Türkiye Cumhuriyeti
hükümetini savunmak hepimizin görevidir; ama, içerisine düştüğümüz şu durumlar,
bizi, burada günlük şeylerle meşgul ederken, gök kubbenin başımıza çökecek olmasının
da işareti olmalı. Lütfen, bunlarla da biraz ilgilenerek... Şimdi, 13 üncü
madde geliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Arınç, toparlar mısınız. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Medya
patronlarına, kamu ihalelerine serbestçe girme imkânı tanınacak. Buna da el
kaldıracaksınız. Vicdanî kanaat bunu emrediyorsa, eyvallah; ama, içimize
sinmeden, böyle bir mecburiyeti kendiliğimizden ortaya koymuşsak, arkadaşlar,
gök kubbenin altında hepimiz kalırız; ne hükümeti ne muhalefeti ne iktidarı
düşünmüyorum. Böyle bir tasarının çıkmış olması veya çıkacak olması,
muhalefetin işine yarar; bunun rantını, şu veya bu şekilde almaya çalışır; ama,
rant peşinde koşacak ve bunu takip edecek durumda değiliz. Olan milletimize
oluyor; milletimizin, içinden çıkamadığı krizlerle daha çok yorulmasına, daha
çok örselenmesine yol açıyor. Değerli arkadaşlarım, çok haklı, çok makul
gerekçelerle verilen önergelere sadece inat yüzünden aykırı çıkmak veya karşı
çıkmak ne kadar doğrudur, takdirlerinize arz ederim. Kaldı ki, sayın grup
başkanvekillerinin büyük bir kısmıyla,
bazı maddelerin yumuşatılması konusundaki girişimler de, hükümetin "ille
böyle çıkacak" şeklindeki dayatmasına takılıyor. Kararı siz vereceksiniz,
vicdanlar verecek. Hepinize kolaylıklar diliyor, saygılar
sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Arınç. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının 12 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesindeki "30
milyar liradan 90 milyar liraya kadar" ibaresinin "10 milyar liradan
aşağı olmamak üzere" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Veysel
Candan konuşacak efendim. BAŞKAN - Evet, komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergenin gerekçesini Sayın Candan izah edecek. Buyurun. Süreniz 5 dakikadır. VEYSEL CANDAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; İçtüzüğün verdiği bütün imkânları kullanarak, bu
tasarının bu haliyle geçmesine engel olmaya çalışıyoruz. Burada, önemli olan sorun şu: Mevcut
yasaları çiğneyenleri af mı edeceğiz, burada onların yaptıkları yanlışlara
kılıf mı bulacağız, yoksa onlarda mevcut yasa çerçevesinde doğru istikamette
düzeltmeler mi yapacağız veya başka bir ifadeyle, bu ülkede herkesin yaptığı
yanına kâr mı kalacak? Türkiye'de hepimizin özlediği nedir;
tarafsız, dürüst bir medya. Kamuoyunun haber almasını engellemeyen, kendi
kanaat ve görüşlerini öne çıkarmayan bir medya. Öyle bir medya ki, medya-devlet ilişkilerinde
kamunun hakkını koruyacak. Öyle bir tasarı müzakeresi ki, milletvekilleri hür
iradeleriyle oylarını kullanabilsinler. Öyle bir yasa tasarısı çıkaralım ki,
toplumun bütün kesimlerince kabul görsün, tekrar tekrar Parlamentoya getirme
durumunda olmayalım, ulusal ve yerel medya rahatlamış olsun, kamuoyu tatmin
edilmiş olsun, Türkiye'de, herkes oyunu kuralına göre oynasın. Tutuklanan medya
patronları olmasın. Gece yarısı özelleştirmeler, kamu zararı bulunmasın. Banka
hortumcuları ve arkasından da ekonomik krizler olmasın. Buraya kadar söylediklerime itiraz edecek
bir milletvekili arkadaşımın olduğunu kabul etmiyorum; ama, gelin görün ki,
Türkiye'deki medya yapılanması, her zaman ve her halükârda hükümetleri tehdit
etmiş ve şantaj aracı olarak kullanmış; birçok köşe yazarı da, devlet ile medya
arasında iş bağlama noktasında işler görür olmuşlardır. İşte, elimde, meşhur
Doğan Grubunun bir köşe yazarının yazıları var. ANAP Genel Başkanı için,
Gölcük'te verilen SEKA arazisiyle ilgili olarak, çok enteresan bir yazı yazmış
ve orada, ANAP Genel Başkanı hakkında söylediği cümleler şunlar: "Yurdunu
seven bir Türk vatandaşı." Arkasından "Sayın Yılmaz'ın o günkü cesur
tavrı hâlâ gözlerimin önünde" diyor ve devam edip gidiyor. Arkasından da,
beyaz enerji konusunda "çizin bu bakanın altını..." Yani, şimdi,
buradan ne çıkıyor: İşine geldiği zaman, istediği gibi kamuoyunu
yönlendirebiliyor. Arkasından, aynı köşe yazarının, o zaman, ekonomiden sorumlu
Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner'le ilgili bir telefon konuşmasında "vatan
evladı" dediği, göklere çıkardığı ANAP Genel Başkanı hakkında, ağza
alınmayacak, küfür niteliğindeki sözleri telefondan dinleniyor ve basına
intikal ediyor. O zaman, telefon konuşmasındaki konu nedir: Aynı medya grubunun
200 milyon dolarlık bir yatırımına teşvik alamadığı için o sözleri söylemiştir. Şimdi, mevcut yasalar ihaleleri
engellerken, mevcut yasalar borsada oynamayı engellerken bunu yapan medya,
önümüzdeki günlerde bakalım daha neler yapacak. İşte, onun için, bu tasarıda ANAP'ın ısrar
etmesi ve ANAP Sözcüsünün burada söylediği sözleri, bu psikolojide
değerlendirmek lazım. Bakın, Sayın Sözcü ne diyor: "Yedi yıldır bu yasa
olumlu sonuç getirememiş. Biz, yasayı niçin yaparız, yasaları niçin uygularız;
adil olsun, kamuoyu vicdanını ve toplumu rahatlatsın diye." Halbuki, aynı
sözcünün partisinin Genel Başkan Yardımcısı "bu yasa tekelleşmeyi meydana
getirir" diyor ve aynı partinin sıralarında oturan milletvekili
arkadaşlarım, bu tasarıya oy vermemekte ve oturumlara katılmamaktadır. Yine
aynı Sözcü arkadaşım "hiçbir televizyonun sahibi bilinmiyorsa, inanılmaz
bir yanlışlık var" diyor. Değerli arkadaşlarım, bakın, aslında, bu
televizyon patronları yasalara uysalardı, sahipleri hepsi belliydi; ama,
yasaları delmek için sahipleri belli olmadı. Kaldı ki, kamuoyunda... Ben size
okuyayım: Doğan Grubu, Hürriyet, Milliyet, Radikal, Posta, Fanatik, 36 tane
dergi, Kanal D, CNN Türk, Dışbank -Dışbankın devletle ekonomik bağlantısı var-
Doğan Otomobilcilik, Doğan Yayıncılık, Ditaş, Ray Sigorta, Zigana Elektrik -bunun
da devletle, TEDAŞ'la ilişkisi var- Çelik Halat, Petrol Ofisi, Yaysat, Hürgüç,
Raks, Rekpa... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, 1 dakika içinde
toparlayın efendim. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bu saydığım
firmaların birkaç tanesi devletle doğrudan ticarî ilişki içerisinde. Şimdi,
hangi milletvekili arkadaşım, mevcut yasada yüzde 10'u kaldıran maddeye bu
şartlarda oy verecektir? Bunların hepsi yargıya intikal etmiştir ve Danıştayda
verilen kararlar da kanun hükmündedir. Danıştayın aldığı bu karara da saygı
duymak mecburiyetindeyiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... 12 nci madde kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 13. - 3984 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Madde 29. - Radyo ve Televizyon
yayın izni verilen veya verilecek anonim şirketlerin hisse oranları ve şirket
yapısıyla ilgili uyulması gereken diğer hususlar şunlardır: a) Siyasî partiler, dernekler, sendikalar,
meslek kuruluşları, kooperatifler, vakıflar, mahallî idareler ile bunlar
tarafından kurulan veya bunların ortak oldukları şirketler, iş ortakları,
birlikler ile üretim, yatırım, ihracat, ithalat, pazarlama ve finans kurum ve
kuruluşlarına radyo ve televizyon yayın izni verilmez; bu kuruluşlar radyo ve
televizyon yayın izni almış şirketlere ortak olamazlar. b)Bu Kanuna göre radyo ve televizyon yayın
izni, Türk Ticaret Kanunu hükümlerine göre sadece radyo ve televizyon
yayıncılığı, haberleşme, eğitim, kültür ve sanat amacıyla kurulmuş anonim
şirketlere verilir. Aynı şirket ancak bir radyo ve bir televizyon işletmesi
kurabilir. c)Özel radyo ve yayın kuruluşlarının
hisseleri nama yazılı olmak zorundadır. Bu şirketlerde herhangi bir kişi lehine
intifa senedi ihdas edilemez. d) Üst Kurul tarafından düzenlenecek
yönetmeliğe uygun olarak her yıl yapılacak yıllık ortalama izlenme oranı
ölçümlerine göre yıllık ortalama izlenme veya dinlenme oranı % 25'i geçen bir
televizyon veya radyo kuruluşunda bir gerçek veya tüzel kişinin veya bir
sermaye grubunun sermaye payı % 50'yi geçemez. Gerçek kişinin hisselerinin
hesaplanmasında üçüncü derece dahil olmak üzere üçüncü dereceye kadar kan ve
sıhri hısımlara ait hisseler de aynı kişiye aitmiş gibi hesaplanır. e)Bir gerçek veya tüzelkişi veya bir
sermaye grubu % 50'den fazla hissesine sahip olduğu bir televizyon veya
radyonun yıllık ortalama izlenme veya dinlenme payı % 25'i geçerse Üst Kurul
tarafından yapılan bildirimden itibaren 90 gün içinde, ortağı bulunduğu
televizyon veya radyodaki hisselerinin
bir bölümünü halka arz ederek veya
bir kısım hisselerini satarak,
sermaye payını % 50'nin altına indirir. Yıllık izlenme veya dinleme
oranının aşımı birden fazla televizyon ve radyodaki hisselerin toplamı
nedeniyle meydana gelmişse, bu oranı % 50'nin altına indirecek biçimde yeterli
sayıda şirketi satar. Bu yükümlülüğün ihlali durumunda kuruluşun yayın izni
iptal edilir. f) Ulusal izlenme oranları, Üst Kurul
tarafından her takvim yılı için tespit edilir ve o yılı izleyen Ocak ayı içinde
açıklanır. g) Özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının hisse senetlerinin halka arzında 2499 sayılı Sermaye Piyasası
Kanununa göre Sermaye Piyasası Kurulundan izin almadan önce Üst Kurulun
onayının alınması şarttır. h)Bir özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşunda yabancı sermayenin payı ödenmiş sermayenin % 25'ini geçemez. ı) Bir özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşunda ortak olan gerçek veya tüzel yabancı kişi bir başka radyo ve
televizyon kuruluşuna ortak olamaz. i)Yerli veya yabancı hissedarlar hiçbir
şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamazlar. j)Radyo ve televizyon yayını izni verilen
bir anonim şirketin hisse devirleri, devir tarihinden itibaren bir ay içinde,
ortakların ad ve soyadları ile şirketin devri sonucunda oluşan ortaklık yapısı
ve oy payları hakkındaki bilgilerle Üst Kurula bildirilir. Bu şirketlerin bir
başka şirkete devri, bir başka şirketin devralınması, bir başka şirketle
birleşme işlemlerinden önce, Üst Kuruldan gerekli bilgi ve belgelerle izin
alınması zorunludur. Bu işlemler sonucunda şirket yapısında bu Kanun
hükümlerinde öngörülen hususlara aykırılık oluştuğu takdirde Üst Kurulun
vereceği süre zarfında bu aykırılık giderilmek zorundadır. Aksi halde yayın
izni iptal edilir. k)Radyo ve televizyon yayın izni verilen
veya verilecek anonim şirketlerde bulunması gereken diğer asgarî, idarî, malî
ve teknik şartlarla yayın alanı, yayın saat ve süreleri ile ilgili esaslar her
yıl Üst Kurul tarafından tespit olunur. Şirketler yapılarını verilen süre
içinde tespit olunan şartlara uydurmak zorundadır. Aksi halde yayın izni iptal
edilir. l) Radyo ve televizyon yayın kuruluşları,
yayın izninin verilmesinden sonra da esas sözleşmelerine bu Kanundaki esaslara
aykırı hükümler koyamazlar; iştigal konularına, radyo ve televizyon yayıncılığı
ile bağdaşmayan faaliyetleri dahil edemezler. m) Yurt dışından Türkiye'ye yönelik yayın
yapan radyo ve televizyon kuruluşlarına kanal, frekans ve kablo kapasitesi
tahsis edilemez. Bunlara Türkiye'de vergi mükellefi olanlar tarafından verilen
reklam ve ilan bedelleri vergi matrahlarından düşülemez. Ancak, uydu platformu ve
kablo sisteminden iletilen ve yurt dışından yapılan yabancı kaynaklı yayınların
Türkçe seslendirilmelerine, birkaç dilden aynı anda yayın yapılmasına ve Türkçe
reklam girişine olanak tanınır. Türkçe reklam girişi yapılan yayınlar için Üst
Kurulun ilgili reklam yönetmeliği uygulanır." BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 13 üncü
madde okundu. Saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum. Kapanma
Saati: 18.57 ÜÇÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 20.05 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. Tasarının müzakeresine kaldığımız yerden
devam ediyoruz. IV.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. - Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. 13 üncü madde okunmuştu. 13 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA AYŞE NAZLI ILICAK
(İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 13 üncü maddesi, 29 uncu maddeyi değiştiriyor, bu kanun
tasarısının en önemli maddesi. Getirilen değişiklikle, yüzde 25 izlenme
oranına kadar, bir kişi birden fazla televizyonun sahibi olabilecek. Mesela,
TRT 1'in, Türkiye'nin yüzde 90'ına hitap etmiş olmasına rağmen, izlenme
oranının, yıllık ortalama olarak yüzde 7 olduğu düşünülebilirse, demek, bir
medya patronu, 3 tane, TRT'ye benzer televizyon kanalına sahip olabilecek; aynı
zamanda -bölge televizyonları, diyelim ki, yüzde 0,1, 1 gibi daha da düşük
izlenme oranlarına sahiptir- bu, bölge televizyonlarından belki 50, 60 tanesine
sahip olabilecek; daha doğrusu, hem ülkenin hem bizim hem Meclisin sahibi
olabilecek. Dikkatinizi çekmek istiyorum. Geçen hafta, Değerli Bakanımız Sayın Rüştü
Kâzım Yücelen konuşurken, Japonya'dan örnek verdi ve dedi ki "Japonya'da
yayın kuruluşu sahiplerinin başka işlerle meşgul olması mümkündür." Evet,
katılıyorum; ama, aynı Japonya'da, bir yayın istasyonu sahibi kişi ya da
kuruluşun, aynı zamanda bir gazetenin sahibi olmasına imkân yoktur. Keşke,
Sayın Yücelen, Japonya örneğini verirken, "medya patronları başka iş
yapabilir" derken, bir gazete sahibinin aynı zamanda televizyon sahibi
olamayacağı gerçeğini de hatırlasaydı. Yine, geçen hafta, Sayın Işın Çelebi,
burada konuşurken, Fransa örneğini verdi ve Fransa'da bir televizyon
sahipliğinin yüzde 35 izlenme oranıyla sınırlı olduğunu söyledi. Geçen hafta,
burada, Sayın Işın Çelebi'ye acaba, bu bilgilerinizin kaynağı nedir diye
sordum. Bugün kendisi burada; herhalde bana cevap verecek. O bilgilerinin
kaynağı, Hürriyet ve Milliyet Gazeteleridir. Burada, bir bilgi manipülasyonu,
bilgi kirlenmesi vardır. Fransa'da durum şöyle: Bir kişi, ulusal
bir kanalda hisselerin ancak yüzde 49'una sahip olabiliyor, ulusal iki kanalda
yüzde 15'er hisseye sahip olabiliyor, üç kanalda -ulusal kanal olmak şartıyla-
yüzde 5'er hisseye sahip olabiliyor. Yine, Fransa'da, kapsama alanı 4 milyon
kişiye ulaşan bir televizyon iznine sahip olan kişi, bir de radyonun sahibiyse,
ulusal kanala sahip olamıyor veyahut günlük bir gazete satışının yüzde
20'sinden fazlasına sahip olan kişi, aynı zamanda bir kablolu yayının da
sahibiyse, bir ulusal kanalın sahibi olamıyor. Bu sınırlamalara bakıp,
Fransa'da kimse demiyor ki, bizim yüzde 49'a kadar iznimiz var; ama, biz,
açgözlüyüz, hepsini istiyoruz, bir televizyon yetmez, iki televizyon, işte,
gazetelerin yüzde 70'ini istiyoruz; biz kanuna uymuyoruz, kanun bize uysun...
Bunu, kimse demiyor; çünkü, orası medenî bir ülke. Mesela, Fransa'yı ele
alalım. Fransa'da, Bernard Tapie -bir bakan, aynı zamanda, bir işadamı- tekne
giderlerini şirket giderleri gibi gösterdiği için hapse atıldı. İşler bu kadar
ciddî uygulanıyor o gibi ülkelerde. Japonya'da, dedim ki, bir gazete sahibi,
aynı zamanda, bir televizyon kanalının sahibi olamıyor. Avustralya'da, bir
kişi, aynı zamanda, bir radyonun, bir televizyonun, bir gazetenin sahibi
olamıyor. Bakın, Amerika'dan örnek vermek istiyorum. Amerika, daha ziyade,
düzenlemesini yerel televizyonlara göre yaptı ve şöyle diyor:
"Bünyelerinde bulunan televizyon istasyonlarının yayınlarının ulaştığı
kitle, ülke nüfusunun yüzde 35'ini geçmediği sürece, kişi ve kuruluşların sahip
olacağı istasyon sayısına sınırlama getirilemez." Burada, bir laf
cambazlığı yaparak, yüzde 35, izlenme oranı gibi gösterilmek isteniyor. Oysa,
yüzde 35, kapsama alanıdır, nüfus oranıdır. Amerika'da, bir yerel televizyon
söz konusudur. Amerika, yerel televizyonculuğu göz önüne alarak düzenlemeler
yapmıştır. Geçen gün, bir televizyon kanalında, bir
genel yayın müdürü "General Electric, NBC televizyonunun sahibi"
dedi. Ben, şunu sormak istiyorum: Peki, General Electric'in bir sahibi var mı;
hayır, yok. General Electric'in sahibi halktır. Oradaki bütün ulusal
televizyonların sahibi de halktır; binlerce ortağı vardır, hepsi halka
açılmıştır. Onların, böyle, born holdingleri veyahut Sarıyer Adliyesinde
kaybettikleri dosyalar da yoktur değerli arkadaşlar. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Sayın
Başkan, 1 dakika müsaade ederseniz... BAŞKAN - Buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Amerika
Birleşik Devletlerinde 3 ulusal kanal var; NBC, ABC, CBS. Bu kanal halka açık.
Evet, NBC'nin sahibi General Electric, ABC'nin sahibi de Disney şirketi; ama,
demin de söylediğim gibi, General Electric'in veya Disney şirketinin, belirli
tek bir patronu yok. Üstelik, Amerika'da, General Electric, mesela, gidip
enerji bakanlığını muhatap alarak devlet ihalesine girmiyor veyahut General
Electric'in sahibi, NBC televizyonunun yöneticisine telefonlar edip, enerji
bakanı bizi kolluyor, onu sık sık NBC televizyonuna çıkaralım demiyor, dağıtım
santrallarını ele geçirmeye çalışmıyor veyahut Disney şirketi, ben banka
özelleştirmesine katılacağım, lütfen, bir ayrıcalık yapıp bankayı bana verin
demiyor. Değerli arkadaşlar, biz, tekelleşmeden
şikâyet ediyorsak, tekelleşmeyi yoğunlaştıracak bu kanunu buradan geçirmememiz
lazım. Hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ilıcak. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Çetinkaya. DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA
(Manisa) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Çok değerli arkadaşlarım, kişiler veyahut
da toplumlar, bir fiil ve harekete teşebbüs ettikleri zaman, dönüp de
arkalarına baktıklarında, yaptıkları eserle övünüyor ve onunla kıvanç
duyuyorlarsa, kendi iç âlemlerindeki muhasebesinde varmış oldukları netice
müspetse, o zaman yaptıkları iş de doğrudur; ama, gelin görün ki, bu Yüce
Meclis... Kim ne derse desin, bu Yüce Meclisi nasıl tavsif ve nasıl tarif
ederlerse etsinler, bu Yüce Meclis, Türk Milletinin en yüce makamı, mebdei ve
melceidir. Çözüme kavuşturulması gereken bütün meselelerin çözüm organı da
burasıdır. Bu Yüce Meclis, dün, Türkiye'nin kurtuluşunun yegâne kararını veren
Büyük Millet Meclisi. Bugün de, Türkiye'nin önündeki engelleri kaldıracak,
doğruyu bulacak ve Türkiye'yi, her konuda, ekonomide ve saplanmış olduğu bu
korkunç tablodan çıkarıp, kurtuluşa kavuşturacak yegâne yer, yine burasıdır.
İşte, bugün tartıştığımız konuda, eğer, bütün gruplar, iktidarıyla
muhalefetiyle, toplanıp da geriye baktığı zaman "arkadaş, benim yaptığım
bu iş doğrudur" diyebiliyorsa ki, ben, ferden ferda, birçok arkadaşımla...
İktidarıyla muhalefetiyle, hepimiz, burada birbirimizin kardeşiyiz, bu ülkenin
insanlarıyız. (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bu ülkenin
meselelerinde her zaman ittifak etmişiz. Ülkenin çözüme kavuşması gereken
sıkıntıları, hepimizi rahatsız eder. Ferden ferda bütün arkadaşlarımızla
konuştuğumuz zaman, şu önümüzdeki yasanın hiçbirisi için memnuniyet ifade
ettiğini görmedim. Gözlerinizden, hepinizin sıkıntı içinde olduğunuzu
biliyorum. Öyleyse, geliniz, her şeyi bir tarafa bırakalım, bir sefere mahsus
olarak, bu ülke, bu ülkenin Yüce Meclisi çok iyi bir şekilde düşünsün, çok iyi
bir şekilde tahlil etsin, dünyanın bu konudaki mevzuatlarını çok iyi incelesin.
RTÜK incelemiş, önümüze koymuş. Bize gönderdikleri raporlarda ve yine,
Gazeteciler Cemiyetinin bugün hepinize gönderdiği raporlarda ve yazılarda diyor
ki "yanlışlık içinde olmayınız, yapılan iş yanlıştır, tekelciliğe
gidiyor." Değerli arkadaşlar, bakınız, yüzde 25
izleme oranı. Nasıl yüzde 25 izlenme oranı? Kim tespit edecek, kim bunu tayin
edecek? RTÜK diyor ki "şimdiye kadar bu rakama, bu orana ulaşılmadı;
yıllardır, biz bunu tahlil ediyoruz" ama, gelin görün ki, yüzde 25 izlenme
oranına sahip olan kişi, tekelci bir durumda, yüzde 50 hisseye sahip olacak;
ama, bugün, Türkiye'deki, izlenme oranı yüzde 25'in altında olan 260 televizyon
ve 1 200 radyonun da sahibi olmakta hiç beis yok. Sorarım size: Kanunda bir
engel var mı? Böyle kanun olur mu? Değerli arkadaşlarım, bu tasarı, aynı
zamanda, ihale konusunda da bazıları için bir rahatlama getiriyor. Bakınız,
değiştirilmek istenilen kanunun maddesinde deniliyordu ki: "Yüzde 10'dan
fazla hisseye sahip olanlar kamuya ait ihalelere giremez ve sermaye piyasasında
-ne yapmazlar- menkul kıymetler borsasında herhangi bir eylem ve işleme
giremezler." Bunun da önünü açıyorsunuz. Niye yani?.. Sebep neydi ki, bu
şekilde acul davrandık ve bu kolaylıkları getiriyoruz? Değerli arkadaşlarım -biraz önce işaret
ettiğim gibi, arz ettiğim gibi- her şeyin burada halledilmesi gerekirken, Yüce
Meclisin, millî iradenin temsilcisi olan bu Meclisin iradesine tasallut
ediliyor. Kendi elimizle diyoruz ki "ben bu yetkiyi kullanamıyorum, bu
yetkiyi size devrediyorum." Daha önce 9 RTÜK üyesini seçen bu Meclis, 4
üye seçme hakkını kendisinden alıyor. Daha önce denetleme yetkisine sahip olan
bu Meclis, bir memur zihniyetiyle, bu yetkisini Başbakanlık Yüksek Denetleme
Kuruluna devrediyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, 1 dakika içinde
toparlayın efendim. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Teşekkür
ederim. Efendim, olacak iş midir bu?! Eğer, bu iş,
Meclise külfet getiriyorsa, fazla geliyorsa, Meclisin adına bu işi yapan
Sayıştay var; Sayıştay bunu yapabilir. MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Yüksek
Denetleme yapıyor Meclis adına. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Hayır,
hayır... Yüksek Denetleme, hükümet adına, Başbakanlık adına yapar. MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Hayır. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Evet. Değerli arkadaşlarım, ben, bu Meclisin, şu
anda, içinde bulunduğu şu durumda doğruyu bulma mecburiyetinde olduğuna
inanıyorum. Konuşmamın başında da dediğim gibi, geriye baktığı zaman, ben doğru
iş yaptım diyebiliyorsa, o zaman doğruyu bulmanın gayreti içinde olacaktır ve
doğruyu bulmanın erdemine erişecektir. Yüce Meclisin en doğruyu bulacağına
inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çetinkaya. Anavatan Partisi Grubu adına, İzmir
Milletvekili Sayın Işın Çelebi. Buyurun Sayın Çelebi. Süreniz 5 dakika. ANAP GRUBU ADINA IŞIN ÇELEBİ (İzmir) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bir kere, şu anda uygulanan, mevcut yasanın
durumu çok açık. Bu yasanın kalitesine ve uygulamasına baktığımızda, bu yasaya
göre, sözü edilen bütün yanlış işler bu yasanın çatısı altında, şemsiyesi
altında olmuş. O zaman, bu yasanın kalitesi bozuk demektir. Bu yasanın
uygulamasına baktığımızda, bütün o sözü edilen hortumlamalar, yanlışlıklar,
yine bu yasanın çatısı ve himayesi altında olmuş. O zaman, bu yasanın
uygulaması da yanlış demektir. Kanun tekniği açısından hem kalitesi hem
uygulaması yanlış olan bir yasayı, bile bile yanlışı savunmak, inanılmaz
derecede akıl almaz bir mesele. Medyanın özgürlüklerinin kısıtlanmaması için
bir ölçüt geliştirmek gerekiyor; medyanın haber alma özgürlüğünün
kısıtlanmaması ve vatandaşın düşünce, din, vicdan ve müteşebbis girişim özgürlüğünün kısıtlanmaması için, Anayasadan
doğan haklarının kısıtlanmaması için bir ölçüt gerekiyor. Bu ölçüt, basın
organlarında tiraj; medyada, televizyonda, bütün dünyada izlenme oranı. Sayın Ilıcak, biraz önce sordu bana:
Fransa'da neyle ölçülüyor bu? Fransa'da yüzde 35; "Media Metrix" diye
devletin bir kuruluşuyla ölçülüyor. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sahiplik
yüzde 35'le sınırlı değil, yanlış. IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Media Metrix. Le
Figaro'da, izlenme oranları her gün veriliyor ve sahipliği de, TF-1'in sahibi
bir tek kuruluş, izlenme oranı yüzde 33. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - O başka.
Hayır... IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Değerli
arkadaşlarım, burada ciddî incelemeler yaparak tartışmamız yararlı olacak ve bu
tartışmaların yararlı sonuçlar getireceğine inanıyorum. Eğer, bir yasanın dolaylı etkilerini o
yasa içerisinde çözmeye kalkarsak, kanun tekniği içerisinde bu mümkün değil;
doğrudan etkilerini o yasa içerisinde çözebiliriz. Devlet ihalelerinde problem
yaratacaksa, devlet ihale kanununu tasarısını hükümet hazırlamış, gönderecek,
orada çözeriz veya bir başka sorun çıkacaksa, orada çözeriz. Şimdi, Amerika'da, rekabet ortamının
güçlendirilmesi için bütün sınırlamalar kaldırıldı. Almanya'da yüzde 30 izlenme
oranı. Bakın, burada, Fransa'da, Almanya'da, İngiltere'de yüzde 15 izlenme
oranı. Bu izlenme oranları neden önemli; kamuoyunu etkileme gücünü belirttiği
için önemli. Türkiye bu ölçümü yapmak zorunda. Mevcut yasada yüzde 20, yüzde 10
gibi hisse payı oranları çalışmadı ve bir yığın yolsuzluğa ve yanlışlığa yol
açtı. Değerli arkadaşlarım, şimdi, medyada
çoğulculuk ilkesinin hayata geçirilmesine yönelik olarak çok önemli olan bu
izleme oranlarının yanı sıra, özellikle, size kısaca bir bilgi vereceğim:
Show-TV'nin izlenme oranı yüzde 16; Star'ın, ATV'nin, Kanal-D'nin yüzde 15,
TGRT'nin yüzde 10. Hiçbir kurum, yüzde 25 izlenme oranıyla iki televizyona
sahip olamaz; böyle bir tekel olma özelliği yok. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Kanal-D ile
CNN birlikte olabilir mi? IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Şimdi, Avrupa
Birliğinde, 1989 yılında, sınır ötesi televizyon direktifinin yürürlüğe girmesi
sonucu, medya sahipliğinin regüle edilmesi, düzenlenmesi yoluyla çoğulculuğun
korunması ve rekabet kurumunun görevlerinin yanı sıra, medya sahipliğinin
düzenlenmesi konusunda yasalar çıkarıldı, uygulamalar yapıldı. Bizim görevimiz,
burada, medya sahipliğine ilişkin düzenlemelerin yapılmasına dönük çalışmalara
da baz teşkil edecektir. En önemli konu, medya sahipliğine ilişkin
düzenlemelerin Türkiye'de başıboş kalmasıdır. Ayrıca, önemli olarak kimin erişim
teknolojilerini kontrol ettiği, kimin program kataloglarını kontrol ettiği;
kimlerin program üreticisi şirketlere sahip olduğu, kimlerin telefon
şebekelerine sahip olduğu da, bu anlamda, medya sahipliğine ilişkin
düzenlemelerin içerisinde yer almaktadır. Medyada kontrol sorununun tek başına
hisse sahipliğine müdahale edilerek çözülmeyeceği anlaşılmıştır bütün
Avrupa'da, özellikle 1990 sonrasında. Bu nedenle, hem -Rekabet Kurumunun- 4054
sayılı Yasanın 7 nci maddesi hem burada, 29 uncu maddenin (j) bendinde üst
kurula gelen görevler, bir koordinasyonu da gerekli kılmaktadır. Burada çok net bir şey söyleyeceğim: Medya
sahipliğinin düzenlenmesi çok temeldir. Bütün Avrupa Birliği ülkelerinde,
Avrupa'da ve dünyada uygulanan medya sahipliğinin düzenlenmesi, bu televizyon
yayıncılığının haber alma özgürlüğünü kısıtlamaması ve doğru haber verme
açısından, bütün dünyada üzerinde durulan önemli kriterlerden bir tanesidir.
Bunun, açık ve net biçimde, bütün toplum tarafından bilinmesi gerekir. Medya
sahipliğinin düzenlenmesinde kaç televizyon kanalı olduğunun, bunların izlenme
oranlarının ne olduğunun, medyadaki sermaye gruplarının kimler olduğunun... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Sayın Başkan, 1
dakika rica ediyorum. BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız
efendim. IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - ...medya
sahipliğinin kimin denetiminde olduğunun şeffaf biçimde anlatılması, medyada
çoğulculuğu ve piyasada etkinliği sağlama açısından önemlidir. "Açıklık ne oluyor" diye burada
soruyorlar. Açıklık demokrasinin temeli, açıklık hukuk devletinin temel kuralı
ve eğer, birtakım dolaylı etkilerini önleyeceksek, gideriz, ana kanunlarında
düzeltiriz. Bu özel kanunlarda bunlara çözüm aranmaz, kanun tekniği açısından yanlıştır
ve eğer, bu ülkede demokratikleşmeyi istiyorsak, mutlaka açıklığı sağlamamız
lazım. Bu anlamda, 16 ncı maddenin, özellikle
beşinci paragrafın, mutlaka yeniden düzenlenmesi gerekmektedir. Bunu da,
huzurunuzda, bütün açıklığımla söylüyorum. 16 ncı maddedeki bu beşinci
paragraf, ciddî sorunlara yol açacaktır. Burada gruplardan rica ediyorum; bu
konuda bütün grup başkanvekillerinin bir araya gelip, mutlaka, bu maddeyi
düzenlemesi gerekmektedir. Hepinize saygılar sunarım. (ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Çelebi. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 9
adet önerge vardır; ancak, İçtüzüğümüz gereği, burada, sayın milletvekillerinin
3 önergesini ve hükümetin 1 önergesini işleme alabileceğiz. Şimdi, önergeleri, geliş sırasına göre
okutup, aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının çerçeve 13 üncü maddesiyle düzenlenen 3984 sayılı Kanunun 29 uncu
maddesinin (d) ve (e) bentlerinde yer alan
"yüzde 25" ibaresinin "yüzde 20" şeklinde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Rüştü
Kâzım Yücelen Devlet
Bakanı İçel BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
13 üncü maddesinin (e) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ederiz.
"Bir televizyon kanalında yüzde
10'dan fazla hisseye sahip olan gerçek veya tüzel kişiler, devlet ihalesine
giremez. Gerçek kişinin hesaplanmasında, üçüncü derece dahil olmak üzere,
üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımlarına ait hisseler de aynı kişiye
aitmiş gibi hesaplanır" BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3984
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde değişiklik yapan 13 üncü maddesinin (c) ve
(d) fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi; (e) ve (f) fıkralarının ise
tasarı metninden çıkarılması için gereğini dilerim. Saygılarımla. Uluç
Gürkan Ankara c) Özel radyo ve televizyon kuruluşları
anonim şirket olarak kurulurlar. Bu kuruluşların hisseleri nama yazılı olmak
zorundadır. Sermaye Piyasası Kurulu bu anonim şirketlerden ortak diğer
şirketlerin hamiline yazılı hisse senetlerini nama yazılı hale getirmelerini
ister. Bu şirketlerde herhangi bir kişi lehine intifa senedi tesis edilemez. d) Belirli bir özel radyo ve televizyon
kuruluşunda yüzde 50'den fazla hissesi olanlar, devlet kuruluşları, diğer kamu
tüzelkişileri ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve
ortaklıklarla herhangi bir iş bağlantısını doğrudan doğruya ya da dolaylı
olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsasında faaliyet gösteremezler. BAŞKAN- Okutacağım bu son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu İle
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 3984
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde değişiklik yapan 13 üncü maddesinin (c) ve
(d) fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi; (e) ve (f) fıkralarının ise
tasarı metninden çıkarılması için gereğini dileriz. Saygılarımızla. Ali Arabacı Uluç Gürkan Bursa Ankara c) Özel radyo ve televizyon kuruluşları
anonim şirket olarak kurulurlar. Bu kuruluşların hisseleri nama yazılı olmak
zorundadır. Sermaye Piyasası Kurulu bu anonim şirketlerden ortak diğer
şirketlerin hamiline yazılı hisse senetlerini nama yazılı hale getirmelerini
ister. Bu şirketlerde herhangi bir kişi lehine intifa senedi tesis edilemez. d) Aynı şirket ancak bir radyo ve bir
televizyon işletmesi kurabilir. Bir hissedarın bir kuruluştaki hisse
miktarı ödenmiş sermayenin yüzde 40'ından ve birden fazla kuruluşta hisse
sahibi olanların bu kuruluşlardaki tüm hisselerinin toplamı da yüzde 50'den
fazla olamaz. Aynı özel radyo ve televizyon kuruluşunda bir ile üçüncü dereceye
kadar (dahil) kan ve sıhrî hısımlar birlikte hisse sahibi olamazlar. Radyo ve televizyon kuruluşlarındaki
yabancı sermaye payı yüzde 40'ı geçemez. Yerli ve yabancı hissedarlar hiçbir
şekilde imtiyazlı hisse senedine sahip olamazlar. Belirli bir özel radyo ve
televizyon kuruluşunda yüzde 10'dan fazla hissesi olanlar, devlet kuruluşları,
diğer kamu tüzelkişileri ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak katıldıkları
teşebbüs ve ortaklıklarla herhangi bir iş bağlantısını doğrudan doğruya ya da
dolaylı olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsasında faaliyet
gösteremezler. BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa)- Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önergesinin gerekçesini izah
etmek üzere, Sayın Uluç Gürkan, buyurun efendim.(DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Gürkan. H. ULUÇ GÜRKAN (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Türkiye'de, 16'sı ulusal, 15'i bölgesel, toplam 251
televizyon kanalı var. Bu bir dünya rekorudur; ne Fransa'da ne İngiltere'de ne
de Almanya'da, bu kadar televizyon kanalı yok. Bu televizyonları işletmek için
her yıl 850 000 000 dolar harcanıyor; ancak, gelirler 450 000 000 doları
aşmıyor, 400 000 000 dolarlık bir açık söz konusu. Bu açığı kim kapatıyor,
niçin kapatıyor?! Televizyon sahipleri bu kadar parayı nereden buluyor?! Mevcut yasanın değişmesinden yana olanlar,
adresi, mafya ve irtica olarak gösteriyorlar; mevcut yasa daha fazlasına izin
vermediğinden, hissenin yüzde 20'yi aşan kısmı için maskeli sahiplik yoluna
gidildiğini, bunun da hem mafyanın hem de irticaın işine yaradığını söylüyorlar
"yasa değişince, şeffaflık sağlanacak, sahiplik saydam hale gelecek"
diyorlar. Yasa değişirse, bazı medya kuruluşları maskelerini çıkarabilir. Peki,
ya sektöre yüzlerce milyon dolarlık karapara akıttığı söylenen mafya, o ne
yapacak?! O da maskesini çıkaracak mı?! Yasada böyle bir zorunluluk yok; tam
aksine, öngörülen değişiklikle, maske takmak daha da kolaylaşıyor. (FP ve DYP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Mevcut yasa, radyo ve televizyon
kuruluşlarının ortak şirketlerinin hamiline yazılı hisse senetlerini nama
yazılı hale getirmek için Sermaye Piyasası Kurulunu görevlendiriyor.
Değişiklik, bu görevi ortadan kaldırıyor; yani, sözün özü, ortak diğer
şirketlerin hamiline yazılı hisselerini bir tür yasal maskeye dönüştürüyor. Ötesinde, bu tasarı, medyada yatay ve
dikey tekelleşmenin yolunu da ardına kadar açıyor: Birincisi, dünyada İtalya dışında fazlaca
uygulaması olmayan, birden fazla radyo ve televizyon sahipliğini
yasallaştırıyor. İkincisi, yürürlükteki yasanın, bir radyo
veya televizyonda yüzde 10'dan fazla hissesi olanların kamu ihalelerine
girmelerini ve borsada oynamalarını yasaklayan hükmü yürürlükten kaldırılıyor;
radyo ve televizyon sahipliği, deyim yerindeyse, imtiyazlı bir müteahhitlik
karnesine çevriliyor. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, Hürriyet Gazetesi
Başyazarı Oktay Ekşi, 22.5.2001 günlü yazısında "bu yanlıştır" diyor "bu
yanlıştır..." "Radyo, televizyon ve gazete gibi kitle iletişim organı
sahiplerinin elindeki güç o kadar büyüktür ki, kamusal yarar, böyle bir yasağın
sürdürülmesini gerektirir." Evet, bu yasak sürmelidir. Medya, bankacılık yapmamalıdır, kamu
ihalelerine girmemelidir, borsada oynamamalıdır. Kamu ihalelerine giren bir
medya kuruluşu, rakiplerini yayın yoluyla defterden silebilir, devlet
görevlileri üzerinde baskı kurabilir, borsada spekülasyon yapabilir. Medya, bir
kamu hizmetidir, bireysel çıkarların odağında ticarîleşmemelidir, dünyada da
ticarileşmesine izin verilmemektedir. Medyanın ticarîleşmesi, Türkiye için ise
ciddî bir tehlikedir. Son yedi yılda gazetesi ve televizyonu olup da bankası,
bankası olup da gazetesi ve televizyonu olmayan kalmadı. Böylece bütünleşen
sermaye, şu sırada, enerji ihaleleriyle ilgileniyor; başta telekom, iletişim
sektörü ile savunma sanayii de çok yakından izleniyor. Bu tehlikenin karşısında
çağdaş bir oluşum olarak "yayıncılığın bağımsızlığı" ilkesine de
maalesef güvenemiyoruz. Çünkü, Türkiye'de, yayıncılar, bağımsız, özgür
olamıyorlar. Çünkü, çağdaş demokrasilerdeki sendikal haklarından ve iş
güvencelerinden yoksunlar. Yayının ticarîleşmesine bedel ödemeden
direnemezler. Sayın milletvekilleri, işte bu ortamda,
medyanın kamu yararı ile kişisel çıkarlar arasında var olan çelişkilerini kamu
yararı lehine çözecek yasal düzenlemeleri yok ediyoruz. Medyayı, siyasetin de
üzerinde egemen bir kartel gücü olarak kendi elimizle örgütlüyoruz. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Tasarı, bu yönüyle, hem Avrupa Birliği
ölçülerine hem de dünya demokrasisi standartlarına açıkça aykırıdır. İtirazı
olanlara, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 19.1.1999 gün ve 99/1 sayılı
kararını anımsatmak istiyorum: Üye devletler, ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde
medyada çoğulculuğu tehlikeye düşürebilecek yoğunlaşmaya karşı koyan veya
önleyen mevzuatın hazırlamasını düşünebilmelidirler, yani, tekelleşmeye karşı
çıkabilmelidirler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gürkan, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. H. ULUÇ GÜRKAN (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, dünya demokrasilerinde bu yönde tekelleşmeye karşı arayışlar,
medya imparatoru Berlusconi'nin hakkındaki 12 yolsuzluk soruşturmasına karşı
İtalya'da başbakanlığı yeniden eline geçirmesinin ardından daha da
hızlanmıştır. Çağdaş dünya demokrasisi standartlarında, çoğulculuğu tehlikeye
düşürecek yoğunlaşmalara, tekelleşmeye, kartelleşmeye yer yoktur. Önergemizin bu anlayışla destekleneceğini
umuyor, sizleri saygıyla selamlıyorum efendim. (DSP, FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. (FP ve DYP sıralarından
"Sayın Başkan, yeniden sayın" sesleri, gürültüler) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın
Başkan, yeniden sayın. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan,
sayacaksınız... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) -
Sayacaksınız... RAMAZAN GÜL (Isparta) - Oylamanın
tekrarını istiyorum Sayın Başkan. BEKİR SOBACI (Tokat) - Ayıp!.. Ayıp!.. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Talimatla
yönetilmez Sayın Başkan... Lütfen sayın; demokrasi adına yeniden saymanızı
istiyorum. BAŞKAN - Efendim, bir dakika, bakayım...
(FP ve DYP sıralarından gürültüler) AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan,
oylamayı elektronik cihazla yapın. BAŞKAN - Oylamayı elektronik cihazla da
yaparım; sorun değil. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Lütfen, yeniden
sayın. BAŞKAN - Bir dakika ama, dinleyin... Ben, içerideki arkadaşları saydım;
muhalefet sıralarında şu anda 61 kişi var, iktidar sıralarında 140 kişi var; 8
kişi oy verdi orada... (FP ve DYP sıralarından gürültüler) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Burada 61
kişiden fazla var. RAMAZAN GÜL (Isparta) - 83 kişi iktidar
sıralarında; 34 kişi DSP sıralarında, 33 kişi de MHP sıralarında var... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - 140 kişiden
az... BAŞKAN - Hayır; 140 kişi var efendim. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - İktidar
sıralarında oy vermeyenler var, çekimser kalanlar var. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Yeniden sayın... BAŞKAN - Gerek yok efendim. (FP ve DYP
sıralarından gürültüler) İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Oy
vermeyenler var Sayın Başkan. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Hayır
efendim; elektronik cihazla yeniden sayın. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Oy
vermeyenler var; yeniden sayın, İçtüzüğü uygulayın. BAŞKAN - Bir dakika efendim... (FP ve DYP
sıralarından gürültüler) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sadece
bizde 80 kişi var. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Çekimser
kalanlar var Sayın Başkan; İçtüzüğü uygulayıp, yeniden sayın. BAŞKAN - Bakın, Sayın Yılmazyıldız,
İçtüzüğü uyguluyoruz. İçtüzüğe göre, eğer... (FP ve DSP sıralarından
gürültüler) İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın;
çekimser kalanlar var, oy vermeyenler var. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Yeniden sayın. BAŞKAN - Bir dakika dinleyin efendim... RAMAZAN GÜL (Isparta) - Niçin saymaktan
kaçınıyorsunuz?! BAŞKAN - Ben saydım... Bakın, eğer istiyorsanız, beş kişi ayağa
kalkar, tekrar oylama isterdi; bunu yapmıyorsunuz, İçtüzüğün uygulanmasını... RAMAZAN GÜL (Isparta) - Lütfen, yeniden
sayın. BAŞKAN - Önergeyi kabul edenler... İki arkadaş arasında ihtilaf var; bu
nedenle, oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 2 dakika süre veriyorum. Bu arada, vekaleten oy kullanan sayın
bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını belirten oy pusulasını Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Önerge kabul edilmemiştir. MEHMET PAK (İstanbul) - Netice Sayın
Başkan?.. BAŞKAN - Netice söylemek gibi bir
zorunluluk yok Sayın Pak. SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Olsun; söyleyin!.. BAŞKAN - Yok; merak giderme yeri değil
burası efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Galiba öyle
talepler de var Sayın Başkan!.. BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Radyo ve Televizyonların
Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile
Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının, 3984
sayılı Kanunun 29 uncu maddesinde değişiklik yapan 13 üncü maddesinin (c) ve
(d) fıkralarının aşağıdaki şekilde değiştirilmesi, (e) ve (f) fıkralarının ise
tasarı metninden çıkarılması için gereğini dilerim. Saygılarımla. Uluç
Gürkan Ankara "c) Özel radyo ve televizyon kuruluşları
anonim şirket olarak kurulurlar. Bu kuruluşların hisseleri nama yazılı olmak
zorundadır. Sermaye Piyasası Kurulu, bu anonim şirketlerden ortak diğer
şirketlerin hamiline yazılı hisse senetlerini nama yazılı hale getirmelerini
ister. Bu şirketlerde herhangi bir kişi lehine intifa senedi tesis edilemez. d) Belirli bir özel radyo ve televizyon
kuruluşunda yüzde 50'den fazla hissesi olanlar, devlet kuruluşları, diğer kamu
tüzelkişileri ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve
ortaklıklarla herhangi bir iş bağlantısını doğrudan doğruya ya da dolaylı
olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsasında faaliyet
gösteremezler." BAŞKAN - Sayın Komisyon, katılıyor
musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Gürkan, buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. H. ULUÇ GÜRKAN (Ankara) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; bu kez fazla vaktinizi almayacağım. Bu önergede -önceki önergemiz reddedildiği
için- madem talep şeffaflık, isteyen istediği kadar hisse sahibi olsun, isteyen
istediği kadar televizyon, gazete, radyo sahibi olsun; ama, bir radyo ve
televizyon kuruluşunda yüzde 50'den fazla -yüzde 10'dan değil, yüzde 50'den
fazla- yani, o radyo ve televizyon kuruluşunu ticarî çıkarları lehine
yönlendirebilecek orana sahip olanlar, ihalelere katılamasın, borsada
oynayamasın diyoruz. Bu önergenin kabul edilmesi, Türkiye'de, çağdaş
demokrasinin, demokraside çağdaş oluşumların kabulüyle de eşanlamlı. Yüce Meclis bunu kabul etmezse ne olur?
Bunu düşünmek dahi istemiyorum. İyisi mi, bu konuda, bugün için özgür olan ve
bu tasarıda da önümüzdeki maddelerde gerekli değişikliği yaparak özgür
kalmasını sağlayacağımıza inandığım internet ortamında bana yeni ulaştırılan
yaşanmış bir öyküyü sizlerle paylaşmak istiyorum. İngiltere'de ünlü bir virtüöz, piyanonun
başına oturmuş ve salonu hıncahınç dolduran seyircilerin önünde konserine başlamış.
Ancak, tuşlara basıp çalıyor görünmesine rağmen, telleri önceden sökülmüş olan
piyanodan hiçbir ses çıkmıyormuş. Dinleyiciler birbirine göz ucuyla bakarak ne
yapmaları gerektiğini araştırıyor; fakat, nedense tepki gösteremiyormuş. 2 saat
süren konserden sonra, ünlü virtüöz, oturduğu yerden kalkarak, büyük bir
ciddiyetle dinleyicileri selamlamış. Salon sürekli alkış sesleriyle çınlamış.
İngiltere'de yaşanmış bu olaydan sonra, piyanist, kendisiyle röportaj yapan
televizyon spikerine "insanlardaki tepkisizliğin nereye kadar varacağını
öğrenmek istedim" demiş ve eklemiş: "Meğer, sınırı yokmuş." Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Etmeyenler... TURHAN GÜVEN (İçel) - Karar yetersayısına
bakın. BAŞKAN - Efendim, o geçti; başlangıçta
olacaktı. Önerge kabul edilmemiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - 114 kişi oy kullandı
Sayın Başkan, 114 kişi vardı karşıda. BAŞKAN - 20 kişi de burada, vekâleten oy
geldi efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bırakın vekâleti!
Kim var; 20 kişi var mı orada canım?! Sayı saymayı da öğrenin bari. BAŞKAN - Biraz da siz öğrenirseniz, iyi
olur. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve
13 üncü maddesinin (e) bendinin sonuna aşağıdaki cümlenin eklenmesini arz
ederiz. Ayşe
Nazlı Ilıcak (İstanbul)
ve
arkadaşları "Bir televizyon kanalında yüzde
10'dan fazla hisseye sahip olan gerçek veya tüzelkişiler, devlet ihalesine
giremez. Gerçek kişinin hesaplanmasında, üçüncü derece dahil olmak üzere,
üçüncü dereceye kadar kan ve sıhrî hısımlarına ait hisseler de aynı kişiye
aitmiş gibi hesaplanır." BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. Sayın Ilıcak, buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 682 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü
maddesiyle ilgili verdiğimiz önergede "medya patronları kamu ihalelerine
girmesin" dedik. Burada, değerli milletvekilimiz Işın
Çelebi "efendim, bütün yolsuzluklar bu yasanın çerçevesinde olmuştur; o
zaman, değiştirelim" gibi bir teklif ileri sürüyor. Oysa, bu yolsuzluklar,
biz patronu bilmediğimiz için gerçekleşmedi; burada bir mantık hatası var.
Aldınız Kanal 6'nın patronu Korkmaz Yiğit'i, onunla Türkbank pazarlığı
yaptınız; aldınız Cavit Çağlar'ı, Dinç Bilgin'i, onunla Etibank pazarlığı
yaptınız; yani, patronlar meydandaydı. Türkiye'de, bir tekelleşme sıkıntısı, bir
sermaye yoğunlaşması sıkıntısı çekilmektedir. Bunun da çözümü, tekelleşmeyi
daha da artırmak değildir. Haberin özgürleşmesidir şeffaflık. Burada, Sayın
Uluç Gürkan basından geliyor, burada ben basından geliyorum, hepinizden bunu
daha iyi bilirim ve Gazeteciler Cemiyetinin de açıklaması aynı istikamette "durdurun
bu kanunu" diyor. Basını felakete sürüklüyor, basın çalışanlarını, basın
emekçilerini felakete sürüklüyor bu yoğunlaşma, onları patronun elinde esir
haline düşürüyor. Geçen hafta, bir değerli arkadaşımız
burada "medya patronları eğer kamu ihalesine girmezse, devletin malı ucuza
gider" dedi. Ertuğrul Özkök de aynı gerekçeyi ortaya sürmüştü. Acaba kim
kimden kopya çekiyor, bunu pek anlayamadık!.. Ama, ben şu teklifi yapıyorum: Odalar
Birliğinin yayınladığı en büyük 500 firmayı alın ve 500 firmanın içerisinde,
acaba, kaç tane medya sermayesi var? Çok şükür, Türkiye'de kamu ihalelerine
girecek sadece medya sermayesi yok; aksine, medyanın dışında çok zenginlerimiz
var. O bakımdan, aksine, eğer medya kamu ihalelerine girmezse, devlet daha
yüksek gelir elde edebilir. Şu medya sermayesinin düştüğü durumu da
inceleyin: Cavit Çağlar, NTV'nin sahibi, hapiste; Dinç Bilgin, atv'nin sahibi,
hapiste; C-TV'nin sahibi Ceylan Holding, bankasına el konuldu, hakkında suç
duyurusu yapıldı; Kanal-6'nın sahibi Korkmaz Yiğit hapisten yeni çıktı; BRT'nin
sahibi Bayındır Holding, işleri bütünüyle bozuldu, bütün mükellefiyetlerini
devlete devretti; İhlas Finansa el konuldu; Erol Aksoy, Show-TV'nin sahibi,
bankasına el konuldu; bütün yükler yine kamuya ve halkın omuzlarına kaldı;
dolayısıyla, bu yanlış bilgilerle, kamuoyunu yanıltmayalım değerli arkadaşlar.
Aksine, medya patronu kamu ihalesine girince, kamu denetimini yerine
getiremiyor; orada çalışan gazeteciler de, genel yayın yönetmenleri de, Ankara
temsilcileri de iş takipçisi konumuna düşüyorlar; hem kendi yolsuzluk yapmaya
çalışıyor hem diğerlerinin hem de iktidarın yolsuzluğuna göz yumuyor. Yayın ilkelerinin... Efendim, bir (c)
bendi varmış da, eğer bu (c) bendi doğrultusunda televizyonu kendi çıkarına
kullanırsa patron, o zaman lisansına dahi el konulacakmış!.. Değerli arkadaşlar, bir kere, bu kişiler,
yayın organlarını dolaylı olarak, gizli olarak kullanıyorlar. Mesela, diyelim
ki, bir bakanı televizyona sık sık çıkarıyorlar veya başka türlü kullanıyorlar.
Sonra, bizim gücümüz veya iktidarın gücü, mevcut kanunu uygulamaya dahi
yetmedi. Bu (c)'ye dayanarak nasıl siz lisansını iptal edebileceksiniz?
Edemezsiniz. Şimdi, bu, şeffaflık, maskeli yayıncılık filan, hepsi bunların,
amiyane tabirle palavra. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Bunlar, kamuoyunu
aldatmak üzere ortaya atılan birtakım gerekçeler. Şimdi Türkiye'de o patronların kim olduğu
biliniyor; ama, Türkiye'de bir de maskeli gazeteciler var. Kendileri gazeteci
kılığında geziyor; ama, basın çalışanını korumuyor; ama, halkın gerçekleri
öğrenme hakkını korumuyor. Onlar, patronun tetikçiliğini yapıyor, patronun
işini takip ediyor. Eğer biz bu kanunu böyle çıkarırsak değerli arkadaşlar, bu
iş takipçilerinin sayısı artacak. Değerli arkadaşlar, siz diyorsunuz ki:
"Şeffaflık." Şeffaflık nasıl olur; hamiline yazılı senetlerin nama
yazılı hale getirilmesiyle! İşte NTV'nin el değiştirmesi üzerine, RTÜK'ün eski
başkanı Sayın Kutlu Savaş, bir rapor, bir mektup yazdı Sayın Başbakana; dedi
ki: "NTV'nin el değiştirmesi esnasında para hareketleri, hile yapıldığı
ihtimalini akla getiriyor. Başbakanlık Teftiş Kurulu, ilgili holdingler
nezdinde araştırma yapsın." Cevap dahi alamadı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla)- Değerli
arkadaşlar, tabiî, vaktim daraldığı için... Mesela, Yunanistan'da yüzde 25 ortaklıkla
sınırlıdır sahiplik. Her yerde sınırlamalar vardır. Ben, yalnız, şu basındaki
ahlak konusunda bir şey anlatmak istiyorum. Malum, İngiltere'de Murdoch ve
Maxwell'i hepimiz tanıyoruz. Murdoch, hem The Times'ın hem Sunday Times'ın
sahibi hem SKY-TV'nin sahibi hem de Çin'de bir uydu televizyon yapmak isterken,
Chris Patten -İngiltere'nin son Hong Kong valisi- bir kitap yazıyor Çin'in
aleyhinde. Bu kitabın yayımlanması gerekiyor. Murdoch'un da bir yayın şirketi
var. Murdoch, bu yayın şirketinde bunu yayımlamak istemiyor; diyor ki: "Bu
benim menfaatıma aykırı düşmektedir." Bunu reddedince, Times ve Sunday
Times'ın yazı işleri, bir bildiri yayımlıyor, Çin'deki çıkarları uğruna düşünce
hürriyetinin sınırlanamayacağını söyleyerek, ifade hürriyetini tehlikeye
atmıştır deyip, patronlarını eleştiriyorlar. Bizde daha basın ahlakı bu
mertebeye gelmeden, biz bir de tekelleşmeyi eğer derinleştirirsek, işte
bugünkünden daha beter bir hale geliriz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ilıcak. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge, kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Kanunun
çerçeve 13 üncü maddesiyle düzenlenen 3984 sayılı Kanunun 29 uncu maddesinin
(d) ve (e) bentlerinde yer alan "yüzde 25" ibaresinin "yüzde
20" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Rüştü
Kâzım Yücelen Devlet
Bakanı İçel BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Hükümet zaten katılıyor. Gerekçesini okutmaya da gerek yok. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - 13 üncü maddenin oylanması
sırasında yeterli çoğunluk bulunmadığından bahisle yoklama isteği var; istemde
bulunan arkadaşların Genel Kurulda hazır olup olmadıklarını arayacağım. Sayın Ilıcak?.. Burada. Sayın Zeki Çelik?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Şükrü Ünal?.. İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada. Sayın Azmi Ateş?.. Burada. Sayın Veysel Candan?.. Burada. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Sait Açba?.. ASLAN POLAT (Erzurum) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Kemal Albayrak?.. Burada. Sayın Osman Pepe?.. Burada. Sayın Sabahattin Yıldız?.. İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Özgün tekabbül ediyor. Sayın Yakup Budak?.. Burada. Sayın Nezir Aydın?.. Burada. Sayın Akif Gülle?.. Burada. Sayın Mehmet Çiçek?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Tekabbül ediyorum. BAŞKAN - Sayın Yalman tekabbül ediyor. Sayın Lütfi Doğan?.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Avni Doğan tekabbül ediyor. Sayın Bülent Arınç?.. Burada. Sayın milletvekilleri, bu arkadaşlarımız
sisteme girmesinler. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum ve
yoklama işlemini başlatıyorum. Bu arada, sisteme giremeyen
arkadaşlarımızın teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme
giremeyen arkadaşımız olur ise, aynı süre içerisinde Başkanlığımıza yoklama
pusulalarını göndermelerini rica ediyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır;
görüşmelere devam ediyoruz IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S.Sayısı 682) (Devam) BAŞKAN - 13 üncü maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 14. - 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Program hizmetinin içeriği ve yeni
yayın tekniklerinin kullanımı Madde 31. - Radyo ve televizyon
kuruluşları, yayınlarında belli oran ve saatlerde eğitim, kültür, Türk halk ve
Türk sanat müziği programlarına yer vermek zorundadırlar. Bu programların tür
ve oranlarıyla ilgili esaslar Üst Kurul tarafından tespit edilir. Tematik
kanallar, bu zorunluluktan muaf tutulur. Tematik yayın yapmak isteyen
kuruluşlar, başvuru sırasında bu hususu belirtir. Bu kanallar, Üst Kurulun izni
olmadan yayın türünü değiştiremez. Tematik kanallarla ilgili usul ve esaslar
Üst Kurulca belirlenir. Her türlü teknoloji ile her tür iletişim
ortamında yapılacak yayın ve hizmetlerin usul ve esasları, Haberleşme Yüksek
Kurulunun belirleyeceği strateji çerçevesinde Üst Kurulca tespit edilip,
Haberleşme Yüksek Kurulunun onayına sunulur. Bu yayın ve hizmetlerin mevzuata
uygunluğu, Üst Kurulca denetlenir." BAŞKAN - 14 üncü madde üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay, buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz RTÜK kanun
tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Bu madde daha önceki maddenin aynısı;
ancak, ona bir ekleme yapıldı. Daha önceki maddede de yine -eski kanundaki 31
inci madde de- radyo ve televizyon
kurumlarının, eğitim, kültür, Türk halk müziği, Türk sanat müziği konusunda,
belli saatlerde, belli oranlarda yayın yapma mecburiyetleri vardı; bu, aynen
yine korunuyor; ancak, yeni getirilen tasarıyla, tematik yayın yapan radyo ve
televizyonlara imkân verilmiş oluyor. Daha önceki yasada tematik yayın yapan
radyo ve televizyonlar söz konusu değildi; ama, fiilen vardı bunlar; yani,
doğrudan doğruya belirli bir konuda, tıp alanında, müzik alanında veya haber
alanında veya spor alanında yayın yapan televizyon ve radyolar vardı; bunlar da
kanun kapsamına alındı. Ancak, ne hikmettir ki, burada, yine, kanunun mantığı
çelişkisiyle açığa çıkıyor. Tematik yayın yapan radyo ve televizyon
kuruluşlarına nedense eğitim, kültür, Türk halk müziği ve Türk sanat müziği
konularında yayın yapma mecburiyetleri getirilmiyor, onlar bu konuda serbest bırakılıyorlar, kendi iradelerine terk
ediliyorlar. Eğer, bunlar yayın yapıyorlarsa, elbette
ki, zamanlarının bir kısmını da bu programlarla doldurmaları mümkün olabilirdi.
Burada da yeni bir kayırmacılık hemen göze çarpıyor; çünkü, tematik yayıncılık
yapan televizyon ve radyoculuk çok daha farklıdır, çok daha değişik bir
özelliğe sahiptir. Mademki, eğitime önem veriyoruz, mademki, kültüre önem
veriyoruz, mademki, Türk sanatının gelişmesine, Türk halk müziğinin gelişmesine
önem veriyoruz, katkıda bulunmak istiyoruz, niçin bu televizyonlara da aynı
mecburiyeti getirmiyoruz; bunu anlamak mümkün değil. Diğer yandan, öyle durumlar var ki, bu
tasarı "şeffaflık" adı altında 312 nci maddeyi monte etmek suretiyle
tekrar yine bir kısıtlama getiriyor. Daha önceki kanundan şikâyet edilirken,
özellikle karartmalardan şikâyet edilirken, öyle maddeler, öyle ifadeler
tasarıda yer alıyor ki, insan, hakikaten ürperiyor; sorulmadan, kuruluşu ihtar
bile etmeden bir ay veya belli süreler yayını kesilebiliyor. Hatta, yayın
hayatına tamamen son bile verilebiliyor. Biraz önce verilen önergeler de vardı.
Milletvekili arkadaşlarımızın hareketlerine, oylarına saygılıyız ama, anlamak
da mümkün değil. "İnsan istediği kadar televizyona sahip olsun, ama,
ihalelere girmesin" denildiği zaman; hayır, ille girecek... O zaman ister
istemez insan soruyor; niçin diğer televizyonlardan bu tematik televizyonları
ayırıyorsun? Yine, insan soruyor; ellerinde bu iletişim aracı bulunan insanlar,
insanları yönlendirebilirler, kamuoyu oluşturabilirler, gündemi değiştirebilirler
ve demokratik sistemde de, demokratik yönetimle idare edilen toplumlarda da,
radyo, televizyon, basın gibi medya, kaçınılmaz zarurî şarttır ve esas, halkın
kulağı, gözüdür, kültürün aktarıcısıdır, halk adına bir nevi denetim yapar; o
zaman, ihalelerdeki suiistimalleri, ihaleye bizzat patron girdiği takdirde,
bunu kim yapacak millet adına, onu sormak istiyorum, kim yapacak?.. Meclisin
elinden zaten denetim alınmış durumda, Meclis bir denetim yapamıyor. Kendi
eliyle seçtiği RTÜK üyelerini, şimdi birilerine havale ediyor; o zaman, Meclise
güven mi yok? Eğer güven yoksa, Meclis güven tazelesin, erken seçime gitsin.
Aksi takdirde, bu kanun tasarısı geri çekilmelidir. Bu, milletvekillerinin,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin iradesine ipotek koymaktır. Sadece sayın
bakanların, gelip, üyeler üzerinde etkili olması, kuşbakışı bakarak,
hareketleri tayin ederek, insanları etki altında bırakmaları yetmez. Eğer,
açıklık varsa, buyursunlar... Diyoruz ki, istediği televizyona sahip olsun,
istediği hisseye sahip olsun; ama, borsada işlem yapamasın, ihalelere
giremesin, buyursun yapsın. O zaman bakalım, bu patronlar ortaya çıkacaklar mı,
bu kadar pahalı yatırımları yapacaklar mı? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Sanay. EYYÜP SANAY (Devamla) - Anadolu basını ve
Anadolu'da yayın yapan yerel televizyonlar, radyolar, zaten küçük
kuruluşlardır, bu ağır cezalar altında bunlar ezilecektir, çoğu da amatör ruhla
yapmaktadırlar. O zaman artık, zaten Anadolu'nun sermayesi de bir kenara yıllardır
dışlandığına göre, fikirleri de dışlanacaktır, radyoları da dışlanacak,
televizyonları da dışlanacak. Anadolu basınının, zaten içinde olduğu
buhranları, sıkıntıları milletvekili arkadaşlarım yakinen biliyorlar.
Dolayısıyla, artık bundan böyle televizyonlar ve radyolar da bu duruma
katlanmak mecburiyetinde kalacaklar. Ben burada, iktidar kanadında bulunan
milletvekili arkadaşlarıma sesleniyorum; lütfen, çok iyi düşünelim, bu kanun
tasarısının geri çekilmesi konusunda ne işlem yapmak gerekiyorsa, onu yapalım
ve bu kanun tasarısı, kesinlikle bu haliyle çıkarsa, inanın, yarın bunun
cezasını milletvekilleri bizzat kendileri çekecektir, o insanlar çekecektir.
Bizim görevimiz, insanlara ıstırap çektirmek değil, onları mutlu kılmaktır. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Sanay. Doğru Yol Partisi Grubu adına Denizli
Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika Sayın Gözlükaya,
buyurun. DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)
- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Doğru Yol Grubu
adına sizleri saygıyla selamlıyorum. Bu tasarının şu ana kadar geçirdiğimiz
maddeleri içerisinde, belki de en olumlu olan maddesi bu. Burada, 14 üncü
maddede -herhalde bütün televizyonlara demek istiyorlar- bütün televizyonlara
millî ve manevî değerlere dair, eğitime dair, kültür hizmetleri babında Türk
halk ve Türk sanat müziği açısından birtakım yayınlar yapınız deniliyor; yani,
bir mecburiyet getiriyorlar. Tabiî, bunun süresi ne kadar olur; bunu Üst Kurul
tespit edecekmiş. Bu maddenin özelliği bu; ama, bugün, bizim konuşmacılarımızın
-Doğru Yol Partisinin ve Fazilet Partisinin- itiraz ettiği konu, bu tasarının
tümü; yani, biraz önce geçirdiğiniz 13 üncü maddeyle artık, Türkiye'de, bugüne
kadar şu veya bu şekilde muvazaalı yollarla, kurdukları şirketlerle ihalelere
girebilen medya patronları, maalesef, açık olarak girecekler. Sayın Çelebi'nin
anladığı şeffaflık bu. Sayın Çelebi diyor ki "Şeffaf oluyoruz." Tamam,
ihalelere serbestçe girilecek. Şimdi, soruyorum, Türkiye'de basında tekel var
mı yok mu?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Çelebi,
Sabancı'nın adamı; tabiî olacak... Sabancı'nın yönetim kurulu üyesi. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Basının,
okunan basının büyük bir kısmı, onlarca gazete ve dergi belli kişilerin elinde
mi, belli grupların elinde mi; en az 2 tane, en çok 3 tane, 4 tane televizyon
kanalı olanlar var mı; bunları inkar edebilir miyiz?! Şimdi, değerli arkadaşlarım, Türkiye'de,
basın, hükümet indirir, hükümet çıkarır. Bu, geçmişte yaşanmıştır. Türkiye'de
demokrasi bana göre -bu,benim şahsî kanaatimdir- özgür değildir; bu Meclis de
özgür değildir. Bu Meclisi 3 kral idare eder; yasaları getirirler, diğer
arkadaşlarımız kerhen de olsa buna uyarlar, uymak zorundadırlar. Bakın, af
yasasında, biz "etmeyin eylemeyin, bu affı çıkarmayınız; bu yasa, adil
değil, objektif değil, demokratik değil" dedik; ama, maalesef,
anlatamadık. İktidar partisi gruplarından birçok arkadaşımız affa karşı oldukları
halde, maalesef, af yasası çıktı; şimdi, gittikleri bölgelerinde, seçim
bölgelerinde bunun hesabını veriyorlar. Bugün de aynı şeyi söylüyoruz. Bu
yasayı kerhen desteklemekten vazgeçiniz. Biraz önce, Sayın Uluç Gürkan'ın
verdiği önergelere oy vermemek için dışarı çıkan iktidar mensubu
milletvekillerini gördük; elinizi vicdanınıza koyun. Artık, Türkiye'de,
demokrasi -bana göre- özgür değil dedim, vesayet altında diyorum; şimdi,
ihalelere giren, tekelleşen, iktidar değiştiren patronların vesayeti altına
giriyor. Zaten, bu vardı; ama, bugün resmîleşiyor. Onun için, elinizi
vicdanınıza koymanızı istirham ediyorum; bu, çok basit bir mesele değil. Sevgili arkadaşlarım, devletin içinde olan
belli basın grupları, belli patronlar, artık, açık ve seçik olarak, her yerde
devlet ihalelerine girebilme imkânına sahip olmuşlardır. Şimdi, Sayın Çelebi,
burada, dedi ki, izlenme oranları yüzde 25'i... atv'nin ve Show-TV'nin şu
kadarmış. Türkiye'de en çok izlenen televizyon TRT; TRT'nin izlenme oranı yüzde
6; yani, bugün biraz önce kabul edilen yüzde 20 izlenme oranına hangi
televizyon ulaşabilir? Sevgili arkadaşlarım, rekabet de değildir
bu. Zaten belli patronların elinde olan medya kuruluşlarıyla, o güçlü
kuruluşlarla hangi televizyonlar rekabet edebilecek, hangi basın kuruluşları rekabet
edebilecek, bugüne kadar ettiler mi?! Onun için, gelin, elinizi vicdanınıza
koyun, son olarak ihtar ediyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sayın Başkan,
toparlıyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Gözlükaya. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Fikirlerine
saygı duyduğum Sayın Verkaya, efendim, bu tasarı şeffaflığı getiriyor, vesaire
gibi birtakım savunmalarda bulundular. Sevgili arkadaşlarım, bu tasarı hiçbir
şekilde şeffaflığı getirmiyor. Ayrıca, bu yasa ile Meclis de kendi otoritesini
kaybetmiş bir pozisyona düşmüştür. Bu sebeple, bu tasarının mutlaka geri
çekilmesi lazım. Oturalım, birlikte, bu yasayı daha makul, daha çağdaş, daha
akıllıca ve tekelleşmeyi önleyecek şekilde çıkarmamız gerektiğini ifade ediyorum. Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gözlükaya. ANAP Grubu adına, İzmir Milletvekili Sayın
Işın Çelebi; buyurun. ANAP GRUBU ADINA IŞIN ÇELEBİ (İzmir) -
Değerli arkadaşlarım, burada bir kanunun sonuçlarını incelemek, burada
belirttim, kalitesi ve uygulamasıyla değerlendirilir ve mukayeseli hukuk
vardır; dünyadaki uygulamalar nedir ve de bu mukayeseli hukuka göre, orada
yapılan uygulamaları değerlendirip, Türkiye'deki uygulamalardaki yanlışları düzeltmek
ve bunu düzeltilirken de geleceğe dönük bir vizyon kazandırmak gerekir. Şimdi, bu izlenme oranlarıyla ilgili
bilgiyi, bu yasayı... Rekabet Kurulundan bir inceleme rica ettim, o inceleme sonunda bu rakamları aldım. Bu
rakamlar, bana verilen rakamlar. Şimdi, bu rakamlara göre söylenen yüzde 25
izlenme payına göre, iki büyük televizyon sahibi olmak mümkün değil. Piyasaların gücüne inanmak lazım, rekabet
ortamının gücünü artırmaya inanmak lazım. İzlenme payı sıfır olan 100 tane televizyona 2'şer milyon dolardan para
yatırıp, 200 milyon dolarlık bir parayı sokağa atıp da, hiçbir gelir elde
etmemek; niye yapılsın ki?! AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Bölge
televizyonları var... IŞIN ÇELEBİ (Devamla) - Bugün
televizyonlarda, 400 milyon dolarlık geliri, 800 milyon dolarlık gideri
gözüküyor; 400 milyon dolarlık bir karapara aklanması var ve bugüne kadar, 89
yayın kuruluşuna 12 166 gün kapatma cezası verilmiş, yani 33 yıl kapatma cezası verilmiş. Böyle bir yasa olabilir
mi... Bu yasa, 1994'te çıkmış ve bugüne kadar
uygulanıyor. O günden bu yana olan hadiseleri, lütfen, hepimiz, bir film şeridi
gibi gözümüzün önünden geçirelim, bütün olanları, o bankaları, burada bu
tartışılan, verilen isimleri, hepsini gözümüzün önünden geçirelim. Bu yasa ve
beraberinde çıkan yasaların, son 7 yılda Türkiye'ye çok yarar getirmediği
görülüyor. Hepinize saygılar sunarım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Peki, bu yasa
onları siliyor mu ortadan?! BAŞKAN - Madde üzerinde 4 adet önerge
vardır; ancak, madde üzerinde milletvekillerince verilen 3 önergeyi işleme alabileceğiz. Önergeleri, geliş sırasına göre okutup,
aykırılık derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki "Haberleşme Yüksek Kurulu" ibaresinin
"Ulaştırma Bakanlığı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki "Haberleşme Yüksek Kurulu" ibaresinin
"Bakanlar Kurulu" olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Okutacağım bu önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesindeki "eğitim, kültür"
ibaresinden sonra gelmek üzere "din ve ahlak" ibaresinin de
eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Önerge üzerinde, Sayın Lütfi
Yalman, buyurun efendim. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 682 sıra sayılı yasa tasarısının çerçeve 14
üncü maddesi üzerine vermiş olduğumuz önergeyle ilgili konuşmak üzere söz
aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, 14 üncü maddede
"radyo ve televizyon kuruluşları, yayınlarında belli oran ve saatlerde
eğitim, kültür, Türk halk ve Türk sanat müziği programlarına yer vermek
zorundadırlar" cümlesinin içerisine, "eğitim, kültür"
kelimelerinden sonra gelmek üzere "din ve ahlak" ibaresinin de
eklenmesini teklif ediyoruz. Şimdi, Türkiye'de hepimiz, dinin
merkezinden, kaynağından öğrenilmediği konusunda, değişik yerlerde, farklı,
gizli yerlerde öğrenildiği konusunda birtakım şikâyetlerle karşı karşıya
kalıyoruz ve Türkiye'deki ahlakî yozlaşmadan da hepimiz haberdarız.
Televizyonlarda din ve ahlak konularıyla ilgili programlara da yer verilmesi
için bu teklifi verdik; kabul edeceğinizi umuyorum. Değerli arkadaşlarım, genel çerçeve içerisinde birkaç şey üzerinde durmak istiyorum: Gazetelerin ve televizyonların aslî görevleri haber vermektir, biliyorsunuz. Eskiden haberler verirlerdi millete. Televizyonlarda haberler okunurdu. Spikerlerin yüz ifadeleri, jest ve mimikleri, haberin letafetine göre ve şenaatine göre şekil değiştirirdi. Takdir görürlerdi. Herkes, bitaraf işlerdi haberleri. Şimdi, bir kısım insanlar, en tatlı haberleri bile felaket tellalı edasıyla sunuyorlar; ama, medya onları popüler yapıyor. Gazetelerde, eskiden, mütefekkirler yazı
yazardı. Fikrî akımlar oluşurdu, misyonlar oluşurdu. Fikirler okunurdu,
okuyanların ufukları genişlerdi, fikirler çarpışırdı ufuklarda. Eskiden,
şairler yazar, şiirler okunurdu. Mütefekkirlerin, şairlerin yazdıkları
okunurdu. Mütefekkirler ve şairler yetişirdi. Necip Fâzıllar, Nâzım Hikmetler,
Nurettin Topçular, Şevket Süreyya Aydemirler, Kemal Tahirler, Ahmet Kabaklılar... Medyada, şeyhül şuaralar vardı, şeyhül
muharririnler vardı. Şimdi, cılız bir ses olarak, Atilla İlhan var. Sonra, gazeteciler çanak dağıtmaya
başladılar. Tabak ticaretine, tencere seti vermeye başladılar. Televizyonlar,
buzdolabı, arabalar vesaireler vermeye başladılar. Değerli arkadaşlar, bunlara kısıtlama
getirilince, hileli yollara başvurarak işlemler devam etti, pazarlama
şirketleri kurdular. Sonra, gazeteler, televizyonlar, magazine
yöneldiler, şantajlara yöneldiler. Gazete ve televizyonlarda ana haberler,
magazinlerle dolup taşıyor şimdi. Televizyonlar, aile mahremiyeti ve aile ciddiyetini ortadan kaldırmak için her
şeyi yapıyor. Şimdi, medya, ihale patronluğuna
soyunuyor. Medya, sermaye konuşacak ve medyada, bundan böyle sermaye konuşulacak.
Medyaya güven bitti. Türkiye'de daha önce
10 adet ulusal gazete yayınlanıyordu, tiraj 6 milyondu; şimdi, 25 civarında
ulusal gazete var, tiraj 3 milyon. Gazeteciler Cemiyeti Başkanı bağırıyor:
"Türkiye'de, medya, ticaretin tanıtım aracı olarak kullanılmaya
başladı." Ben ekliyorum; ticaretin alımını ve tanıtımını yapıyor medya
artık. Türkiye'de, eskiden, patronuyla aynı düşünmeyen yazarlar, patronların
hoşlanmadığı yazılar vardı gazetelerde. Şimdi, patronlara "hayır"
diyebilen bir tek genel yayın yönetmeni yok. O yok; ama, patronların ihale
işlerini takip eden genel yayın yönetmenleri var. Türkiye Büyük Millet Meclisi
de, âdeta, bu oluşuma, bu yapıya çanak tutar bir durum arz ediyor. Değerli arkadaşlar, medyanın vazifesi
haber toplamak ve haber dağıtmak olmalıdır. Şimdi fikrî yazılar yazan kaç köşe
yazarımız var acaba? Köşe yazarlarının yazdığı yazılara bir bakın. Mavi Akım,
Beyaz Enerji, enerji ihaleleri. Patronları ilgilendiren yatırımlar var
yazılarda. Değerli arkadaşlarım, bizim vermiş olduğumuz
önergelerden, tekliflerden, tahmin ediyorum, bu yasa tasarısındaki sıkıntılarla
ilgili etkilenme oldu ki, Sayın Bakan, hükümet adına 13 üncü madde üzerinde de
bir önerge verdi ve vermiş olduğu önerge kabul edilerek yüzde 25 izlenme oranı
yüzde 20'ye çekildi. Keşke daha aşağıya çekilebilmiş olsaydı. 16 ncı madde üzerinde de, cezalarla ilgili
birkısım önergelerin varlığı hepimiz tarafından biliniyor. Tahmin ediyorum,
Sayın Bakan onunla ilgili de bir önerge verdi; ama, bu, bu tasarının genel
yapısını değiştirmiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Tasarının bünyesi
içerisinde bulunan aslî aykırılıkları, maalesef gidermiyor. Şimdi, bu yasa tasarısında 312 nci
maddenin bir versiyonu var. Bu daha önceki maddeler içerisinde geçti; ama, iş,
hep medya patronlarına, ihalelere odaklandığından dolayı gözardı edildi. Şu 14 üncü madde üzerinde vermiş olduğumuz
önergede bari, hiç değilse, sağduyu sahibi arkadaşlarımızı -ki, herkesin
sağduyu sahibi olduğuna inanıyoruz, ama- kendi iradesini kullanabilen
arkadaşlarımızı bu önergeye oy vermeye çağırıyorum ve rica ediyorum. Zira "eğitim ve kültür"
ibaresinden sonra eklenecek olan programlarda din ve ahlak eğitimine de yer
verilmesi konusu, herhalde, hiçbir arkadaşımızın karşı geleceği bir konu
değildir diyor, destekleyeceğinizi umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki "Haberleşme Yüksek Kurulu" ibaresinin
"Bakanlar Kurulu" olarak düzeltilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon katılıyor
mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. Sayın Polat, buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Konuşmamın başında iktidar gruplarından
arkadaşlarıma bir şey söyleyeyim; bundan sonra bütün maddelerde karar
yetersayısını isteyeceğim. Hepiniz burada oturacaksınız, biz konuşacağız siz de
dinleyeceksiniz; öyle, dışarıya gitmek yok. Şimdiden haber veriyorum, hiçbir
yere gitmek yok. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar [!]) Baştan, peşin peşin
söyleyeyim; sabaha kadar hepiniz burada oturacaksınız, biz anlatacağız -size
vicdan muhasebesi yaptıracağım- dinleyeceksiniz. (FP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, tasarıyla yine,
bazı kurullar getirildi. Yine, burada da, haberleşme yüksek kurulu diye bir
kurul var. Elektrik Yüksek Kurulu, Haberleşme Yüksek Kurulu... Yeni bir moda
belirdi: Ekonomiden hükümet elini çeksin; ama, ekonominin içine, elini, bütün
gücüyle medya soksun. Sizin hazırladığınız tasarının bütün amacı bu. Ekonomiden
hükümet elini çeksin; fakat, bütün devlet ihalelerini medya eline alsın
deniliyor, söylenen bu. Biraz önce, burada, Demokratik Sol Parti Grubundan
Sayın Uluç Gürkan arkadaşımız, önergesi üzerinde bir konuşma yaptı ve
"medya kuruluşları devlet ihalelerine girmesin" dedi. Neden kamu
ihalelerine girmesin; çünkü, bugün, kamu ihalelerinde, elektrik ihaleleri gibi
birtakım ihaleler çok şaibeli ihaleler, hem de çok araştırma yapılan ihaleler.
Acaba kimin hakkı yenildi, kimin yenilmedi... Çünkü, ihalede, sadece bir
tenzilat oranı yok ki, bir sürü şey var "yok, kısıntıları keseceğim, fazla
para vereceğim, tez zamanda işletmeye sokacağım" gibi çok karışık şeyler
var. Burada, medya kuruluşları bu ihalelere girip de kamuyu yönlendirmesin
diye, kamudaki ihalelere medya girmesin denildi; ama, siz bunu reddettiniz,
edeceğiniz belliydi; çünkü, orada, Demokratik Sol Parti adına, Uluç Gürkan
ferdî konuşmasını yaptı; ama, Demokratik Sol Parti, sosyal demokratlar, burada,
tercihini bu grup konuşmasında yapmıştı zaten. Bunu bir daha okuyacağım
dinlemeyenlere. Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan arkadaşımız burada
dedik, sizin Grubunuzun adına dedi... HASAN GÜLAY (Manisa) - Kim o, kim o?.. ASLAN POLAT (Devamla) - Erol Al... Sizin
adınıza konuştu. Bakın, söyleyeyim: Birleşim 107, Tarih:
23.5.2001, Grup: Mehmet, Giriş: 4, Sayfa: 20... Aç, sen de bak. Kamu
ihalelerine girme yasağı konusu... "3984 sayılı Yasadaki bu
sınırlama" diyor ve devam ediyor: "Böyle bir hüküm, girişim
özgürlüğünü açıkça sınırlamaktadır" diyor. Nedir burada; medya patronları
kamu ihalesine girmediği zaman, girişim özgürlüğü sınırlanıyormuş. Bunu diyen
kim; Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan arkadaşımız. Devam ediyor
"Koç Grubu, Sabancı Grubu gibi diğer bütün grupların, hemen hemen radyo ve
televizyonları vardır" diyor. "Hal böyleyken, sermaye birikimi olan
her grubu kamu ihalelerine girme yasağı koyarsanız, özelleştirmeyi kimlerle
yapacaksınız" diyor. Sanki, bu memlekette özelleştirme sadece medyayla mı
yapılıyor?! Medyayla yapılan özelleştirmelerin hepsi DGM'de bitiyor hemen
hemen; büyük çoğunluğu DGM'de, açın da bakın... Şimdi, bakın, bugün internette yine var;
Emlak Bankasından kredi alıp da ödeyemeyenlerin listesini yayınladılar. Yine,
burada da, 34,1 milyon doları bir medya grubu almış ve ödeyememiş. Kime; Emlak
Bankasına ödeyememiş. Bunun sonunda, Emlak Bankasının çalışanları hep kapıya
atılıyor banka zarar etti diye; ama, onu bir medya grubu alıyor, bütün
işçilerin payını alıyor ve bundan siz sosyal demokratlar rahatsız olmuyorsanız,
kim rahatsız olacak?! Yani, bunu ben bir türlü hazmedemiyorum; siz hazmetseniz
bile, gençlik yıllarımda size sempati duyan ben bile hazmedemiyorum bunu. Bakın arkadaşlar, siz, burada yine bir
yanlışlık yapıyorsunuz, bunu da size söyleyeyim. Şimdi, medya kuruluşlarına
niye böyle diyorsunuz; çünkü, ekonominiz yine batmaya başladı. Bakın, bugün
dolar 40 000 lira arttı, iki günde 50 000 lira arttı; IMKB endeksi 10600'e
düştü. Niye bunları düşürüyorsunuz?! Çünkü, sizin ekonominiz battı; belki medya
destekler de ayakta dururuz diyorsunuz. Medyanın desteğiyle olmaz bu. Siz, reel
sektörü ihmal ettiğiniz müddetçe, sizi hangi medya tutarsa tutsun, sizin bu
kuruluşlarla ayağınız yere basmaz; tutamazsınız; işte, tutmuyor. Dolar 1 160
000 lirayı geçti ve emlak fiyatları düştü. Siz, borsada medya kuruluşlarını
spekülasyona açarsanız... Bir ara başlamıştı geçen sene. Bir medya şişirdi
borsayı, 20 000'e kadar çıktı. Ondan sonra medya 7 000'e düşürdü. Bütün
Anadolu'da acemice borsaya girenlerin bütün paraları yurt dışına gitti ve
Anadolu'daki en büyük fakirliği sebep ettiniz. Niye sebep ettiniz; biz dedik...
Bakın, arkadaşlar, medya girsin, ben bir şey demiyorum. Medya özel iş yapsın,
market açsın; ama, kamu ihalesine girmesin, borsayı yönlendirmesin, bizim
istediğimiz bu. Yoksa, biz, bunları niye söylüyoruz, halkın istekleri için
söylüyoruz. Halk haber alsın diyoruz. Bugün Türkiye'de -size bir şey
söyleyeceğim- dolar almış başını gidiyor, borsa düşüyor; bir büyük gazete ile
basın almış; yok, Sultanbeyli'de okuldan çok cami var, yok, bilmem ne var!
Şimdi, Türkiye'nin derdi bu mu Allah'ını seversen?! İki günden beri radyo ve
gazetelerde bunu işleme sebebi ne; halkı yönlendirmeye kaçıyor. Buğday taban
fiyatlarında fiyatı veremediniz, bütün Anadolu çiftçisi ağlamaya başladı. Bunu
yönlendirmeniz için, yok, Sultanbeyli'de cami sayısı okuldan fazlaymış! Cami
seni niye rahatsız ediyor? Gidersen gidersin, gitmezsen gitmezsin. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Devamla) - Bakın, sayın
milletvekilleri, şimdi, burada "Haberleşme Kurulu" demiş. Bakın, şimdi, RTÜK'ün bir şeyi var, bir de
ondan bahsedeyim. RTÜK diyor ki, son yıllar içerisinde en çok RTÜK'e şikâyet
1998'de haber kanallarından, 1999'da yarışma programlarından gelmiş ve 6
000'den fazla genel ahlaka aykırı yayın, cinsellik konusu, ahlaka aykırı
hareketler ve davranış konusunda en çok şikâyet 5 000'er, 6 000'er adetlerle
bunlardan gelmiş. Bunların da düzeltilmesini biz istiyoruz; ama, esas
istediğimiz sizden şu: Medya kuruluşları özgürce halka haber versin. Sanal
haber yaratmasın. Bugün Türkiye'nin problemi nedir; buğday fiyatları mı,
çiftçinin problemi mi, borsanın veya sermayenin durmaması mı? 11 puan bir günde
bono fiyatlarınız arttı; bunun getirdiği katkılara bakın. İşçilere, memurlara
verilmeyen parayı buralarda kaybediyor devlet. Bunları dert edinmiyoruz;
neymiş, Sultanbeyli'de cami çokmuş! Böyle gazetecilik olmaz, böyle medya olmaz.
Bunun için, siz, gelin, bu tasarıyı tekrar Anayasa Komisyonuna çekin, orada
düzeltin. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Karar
yetersayısının aranmasını istiyoruz. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunacağım;
karar yetersayısını da arayacağım. Elektronik cihazla oylama yapacağız... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Görülüyor, sayı
belli, elektronik oylama gerek yok Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, ihtilafa düşülüyor. Komisyonun ve hükümetin katılmadığı,
gerekçesini Sayın Polat'tan dinlediğimiz önergeyi oylarınıza sunuyorum. Oylama için 3 dakikalık süre vereceğim. Vekâleten oy kullanacak sayın bakan varsa,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını taşıyan oy
pusulalarını, yine belirlenen sürede Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylama işlemini başlatıyoruz. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı da vardır, karar yetersayısı da vardır; önerge reddedilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: 29.5.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 14 üncü maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 31 inci
maddesinin ikinci fıkrasındaki "Haberleşme Yüksek Kurulu" ibaresinin
"Ulaştırma Bakanlığı" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Musa Uzunkaya
konuşacaklar. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri... ŞENEL KAPICI (Samsun) - Bir kere de iktidarın lehine konuşun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - İktidar, lehine
konuşulacak iş yapsa da hep lehinde konuşsak. Lehinde konuşulacak bir iş
yapsanız, samimî söylüyorum, hep sizi alkışlayacağız; ama, allahaşkına, içiniz
kan ağlıyor şu yasa çıkarken. Şu bakanlar burada olmasa, oturacağınız yok.
Yani, Mesut Beyin, Sayın Yılmaz'ın burada ne işi var bu saatte?.. (FP
sıralarından alkışlar) Şu bakanların ne işi var bu saatte?.. Ülkenin bu kadar
sorunu var; ne işiniz var burada?.. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Olmadıkları zaman,
burada yok diyorsunuz. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Hangi yasayı
sipariş aldınız da geldiniz?.. Bir de bana diyorsunuz ki,
"dokunmayın..." Sevgili Özkan, nerede Özkanımız; nasıl
dokunmayalım?.. SÜLEYMAN YAĞIZ (İstanbul) - Önüne bak...
Önüne bak... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Evet, biz
önümüze de bakıyoruz, arkamıza da. Sen önüne bak, sen ne konuştuğunu bil! SÜLEYMAN YAĞIZ (İstanbul) - Hadi, hadi... MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, tabiî, gazetelerinin köşelerinden patronlarına yağ yakmak zorunda
olan birkısım yazarlar eğer burada konuşmak durumunda olursa, sonuçta, elbette,
böyle yasalar her gün önümüze gelecektir. (FP sıralarından alkışlar) Arkadaşlar, bakın, enteresan bir şey,
demin de bir arkadaşımız söyledi, Meşhur yazar Beydeba var, biliyorsunuz,
Hindistanlı meşhur hikâye yazarı. La Fontaine, hikâyelerini ondan aldı, Kelile
ve Dimne'sinden. Orada enteresan bir hikâyeden bahseder; der ki, kurt, aslan ve
tilkinin bir arkadaşlığı var, ava çıkmışlar. Biliyorsunuz hikâyeyi; ama, burada
yeri geldiği için arz etmekte yarar var. Avladıkları hayvanları -af buyurun-
aslan kral olduğu için kurda der ki "bir taksim yap." O da taksim
yapıyor, kendine göre, boylarına göre, "şu, zatıâlinizin, kralımızın; bu,
benim; bu da, tilki kardeşimize düşer" diyor. Tabiî, bu taksimattan,
aslan, pay olarak memnun olmadığı için, bir pençeyle kurdu ikiseksen uzatır.
Tilkiye "sen yap taksimatı" der. Tabiî, o, taksimatı yapar. Nasıl;
çok adil(!) bir taksimat yapar. Nasıl bir taksimat; yapılan taksimatta, işte,
zebra sabah kahvaltısı, geyik öğlen yemeği, tavşanı da her ikisinin arasında
kahve üstü olarak istimal etmesini, tüketmesini tavsiye eder. "Aferin
tilki, nereden öğrendin bu adaletli taksimatı" der aslan; "şurada
yatan kurt kardeşten" der tilki. Değerli arkadaşlar, galiba, son İtalya
seçimleri birkısım medya patronlarının iştahını kabarttı; inanıyorum, hatta
buradaki uzantılarının da iştahını kabarttı ve sonuçta, siz, çok enteresan bir
yasa getirdiniz. Şimdi, biz, önergemizde şunu teklif ettik,
dedik ki; hiç olmazsa, bunu Üst Kurul... Efendim, zaten o kurula kimleri
getirdiğiniz; haberleşme yüksek kurulunun içinde tüm bürokratlar var; ama,
siyaset yok, siyaseti sırtında taşıyıp millete hesap vermesi gerekenler yok;
hiç olmazsa, Ulaştırma Bakanına verin. Geçen gün, 1 inci madde üzerindeki
önergemde de söyledim: Eğer, şu yasa çıktıktan sonra, Telekoma, medya
patronlarından birisi talip olursa, bilesiniz ki, bu hükümet de o medya
patronları da bu yasanın çıkması için işbirliği yapmışlardır. Değerli arkadaşlar, Parlamentoyu mehabeti
açısından bu duruma düşürmeye kimsenin hakkı yok. Böyle bir yasanın çıkması
gerekiyor olabilir; böyle bir yasanın bir kısım maddelerinin çıkmasına gerek de
olabilir; ama, gelin, burada, sizin partilerinizden, iktidar partilerinden
değişiklik önergeleri verenler var; sessiz, oy kullanmayanlar, kulislerde kan
ağlayanlar var; hiç olmazsa, gelin, onları dinleyin; hiç olmazsa, o
değişikliklere itibar edin. Ama, görüyoruz ki, ısrarla ve kararlılık
içerisinde, bu tasarıda en ufak bir değişikliğe taraftar olmayan bir iktidar
anlayışıyla karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlar, bu tasarıda, az önce
verilen önergede de dikkati çeken bir husus vardı: Bakın, muhtelif yayınların
takip edilmesi isteniyor, Türk sanat müziği, Türk halk müziği... Eğitici,
öğretici ve toplumu bilinçlendirici birkısım programların yapılmasına dair
hiçbir kayıt burada getirilmemektedir. Daha önce, hatta, trafik yasasıyla
ilgili, trafikte halkı bilinçlendirmek için, gelin, şu televizyonlara reklam
mesabesinde birkısım programları devlet yapsın; trafik canavarı diye tavsif
ettiğimiz bu oluşumu, Türkiye'deki trafik karmaşasını ve canavarının
canavarlığını önleyici tedbirleri özel ve devlet televizyonlarıyla yaygın bir
program halinde getirin, programların içerisine monte edelim diye vaktiyle de
söylenmişti; Karayolları Yasasında da söylenilmişti, Trafik Kanununda da
söylenilmişti; ama, burada da eğitim amaçlı programlar içerisine bunların monte
edilmediğini görüyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan,
bitiriyorum. Tekrar ediyorum: Ahlakî ve dinî eğitimler,
mesela, 10 uncu madde içerisinde, haddizatında Türkiye Diyanet İşleri
Başkanlığının, bugüne kadar Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumuna, TRT'ye ve
hatta, yanlış hatırlamıyorsam RTÜK'e bir dinî yayınlar kanalının tanınması
konusunda talebi olmuştu. Bu, Batı ülkelerinde var; Almanya'da, özel dinî yayın
yapan, pazar günleri özel ayinlerini televizyonlardan naklen yayınlayan
televizyonların var olduğunu, o bölgelerde çalışan değerli arkadaşlarım çok iyi
bilirler. En azından, Türkiye Diyanet İşleri Başkanlığına, böyle bir imkân,
anayasal bir kuruluş olan böyle bir kuruma, böyle bir imkân verilebilirdi.
Böyle bir değişiklik önergesini dahi az önce kabul etmeyen Parlamentonun,
özellikle, hükümet kanadının bu değerlere saygılı olduğunu iddia edenlerini de,
Yüce Milletimize şikâyet ediyor, önergemin kabulü istikametinde oy vermeniz
umuduyla saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Arayalım efendim; az önce aradık. ASLAN POLAT (Erzurum) - Her maddede
aranılmasını isteyeceğiz. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı
vardır. 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 15. - 3984 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Seçim dönemlerinde yayınlar Madde 32. - Seçim dönemlerindeki yayınlara
ilişkin usul ve esaslar kanunla Yüksek Seçim Kuruluna verilen yetkiler
çerçevesinde Yüksek Seçim Kurulu tarafından düzenlenir. Üst Kurul radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının seçim dönemlerindeki yayınlarını Yüksek Seçim Kurulunun
kararları doğrultusunda izler, denetler ve değerlendirir. Seçimlerde oy verme gününden önceki
yedinci günden itibaren her türlü haber, röportaj gibi programlar veya
reklamlar yoluyla kamuoyu araştırmaları, anketler, tahminler, bilgi iletişim
telefonları yoluyla mini referandum gibi adlarla siyasî bir partinin veya
adayın lehinde veya aleyhinde veya vatandaşın oyunu etkileyecek yayınlarda
bulunulmasına izin verilemez. Bu yasaklara uymayanlar yayın ilkelerini ihlal
etmiş sayılırlar. 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve
Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 149/A maddesinde düzenlenen hükümler, Yüksek
Seçim Kurulu kararlarını müteakip Üst Kurulca yerine getirilir." BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi
Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Musa
Uzunkaya konuşacaklar efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Uzunkaya. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) -
Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; yasa tasarısının 15 inci maddesi
üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Geçen hafta, ülke gündemine yıldırım
hızıyla indirilen bu yasanın değiştirilmesi çalışması, iktidar ve muhalefet
partilerinin, bilindiği gibi, destek ve gayretleriyle, üzerinden bir haftasonu
geçebilecek kadar ertelenmeye bırakılmış ve dolayısıyla da, umuyorduk ki, Genel
Kurulda, tasarı indiği esnada, mahiyetinden bihaber olan saygıdeğer parlamenter
arkadaşlarımız, hem tasarıyı inceleme fırsatı bulmuş hem de kartel dışındaki
medya sahiplerinin, özellikle, yerel radyo ve televizyonların sahiplerinin
haklı şikâyetlerine kulak verebilmiş, onların taleplerini nazarı itibara alarak
Genel Kurula gelmişlerdir diye düşünüyorduk. Kanaatimiz, bu doğrultuda, 5 partinin grup
başkanvekilleri bir araya gelir; her kesimin, özellikle, medyayı çıkar amaçlı
ve siyasî baskı aracı olarak kullanmakta olan kartelin değil, Anadolu'nun çok
ağır şartları altında yerel ve bölgesel bağlamda yayın yapan kuruluşların
taleplerini de göz önünde bulundurarak, tasarı metnine, tüm Parlamentonun
kabulüne mazhar olabilecek bir şekil vererek, hükümet Genel Kurulun huzuruna
öyle çıkardı diye umuyorduk. Maalesef, hiçbir zeminde güven verici olamayan 57
nci hükümet, bir taraftan Avrupa Birliği için yol haritası ve taahhütleri
arasına 312 nci maddenin değişikliğini de dahil ettiği bir demokratikleşme
paketinden bahsederken, fikir ve düşüncelerin günün her saat ve dakikasında
ifade edilme zemini olan radyo ve televizyonlar için gerektirdiği bu yeni
tasarının maddeleri, özellikle şu madde içerisindeki milletvekillerinin
seçilmesine dair olan seçim yasakları ve seçimlerle alakalı olan hususlarda da
milletimizin demokratikleşme arzularına uygun bir yapılanma, yasa değişikliği
içerisinde maalesef getirilememiştir. Bu yasa, tümüyle ve önü alınmaz bir
biçimde hukuksuzlukların, mahkûmiyet ve mağduriyetlerin nedeni olacak, kartelleşen
medyanın egemenliği altına giren ekonomimizin yanında, siyasetin de kartele
teslim olmasına maalesef sebep olunacaktır. Değerli arkadaşlar, bakınız, özellikle
seçimler döneminde, seçim yasaklarının, zaman zaman çeşitli televizyonlar
tarafından ihlal edildiği bir gerçektir. Tabiî, Türkiye'de hukukun
siyasallaştığı veyahut da biraz daha değişik bir söylemle ifade edilecek
olursa, hukukun ideolojik bir kisveye büründüğü zeminde, tabiatıyla medyanın da
diğer kurum ve kuruluşların da şekli ve mahiyeti değişmiş olacaktır. Değerli arkadaşlar, bu maddenin ve diğer
maddelerin, toplum açısından yapılması gereken değişiklikler bazında
bakıldığında, gerekeni ve toplumun beklentilerini yeterince karşıladığını
söylemek oldukça zordur. Demin, bir arkadaşımız da ifade ettiler;
mesela, geçtiğimiz seçimlerden birinde, seçim yasaklarını, logosunu gizleyerek
gecenin geç saatlerinde delen yerel televizyon veya birkısım oturumları, yani
çeşitli programları, özellikle, açık oturumları düzenleyen televizyonların,
yine seçim saatlerini, yasakların başlatıldığı saatte, yasakları deldiğini
zaman zaman görmekteydik. Temenni ederiz ki, en azından, bu 32 nci maddede
yapılan değişiklikle bu yasaklar ihlal edilmemiş olsun ve yasakların önleyici
tedbirleri hiç olmazsa burada yeterince uygulanabilmiş olsun. Ancak, mini
referandumların, diğer büyük referandumların, gazetelerin, son ana kadar, bir
hafta süreyle yasak hükmü getirilmesine rağmen, geçmişteki uygulamalarda da
görülmüştür ki, çeşitli manipülasyonları, seçmeni yönlendirmeleri hadisesinin
bir türlü önüne geçilememiştir, geçilememektedir; belki, internet ortamında bu
dönemde de geçilemeyecektir; ancak, şunu ifade etmek lazım, yasanın tümü
içerisinde belki en olumlu maddelerinden birisi olarak bu maddenin
değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyor; hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya. Doğru Yol Partisi Grubu adına Adıyaman
Milletvekili Sayın Nedim Bilgiç konuşacaklardır. Buyurun Sayın Bilgiç. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MAHMUT NEDİM BİLGİÇ
(Adıyaman) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugün, hakikaten, ülkemiz için son derece önemli olan bir yasa
tasarısı görüşülüyor. Bu yasa tasarısının da görüşülmekte olan 15 inci maddesi,
hemen bütün grupların üzerinde mutabık kalacağı bir madde, deminki değerli
arkadaşımın buyurduğu gibi olumlu bir madde. Seçimlerin başlamasından bir gün
önce, geriye doğru yedi gün içerisinde, kamuoyunu yönlendirme ve seçmenin hür
iradesiyle rey vermesine imkân verebilmek için birtakım yasaklar getiriliyor;
yani, yasaklarda birleşiliyor yedi gün için. Bunun da olumlu olduğunu
söylüyoruz; çünkü, yazılı ve görsel medya, hakikaten, son yıllarda yapılan
seçimlerde, kamuoyu yoklamaları ve anketler gibi birtakım araştırmalar yapmak
suretiyle kamuoyunu yönlendirmiş ve zihinleri karıştırarak -yasak olduğu halde-
seçimlerin neticesini etkilemiştir. Umut ediyoruz ki, bu tasarı yasalaştıktan
sonra, bu caydırıcı maddeyle, basınımıza böyle bir imkân verilmeyecektir. Değerli arkadaşlarım, keşke, bu işi,
doksan günlük veyahut da çıkarılacak seçim kanununa göre, altmış günlük süre
içinde yapabilsek, en azından, yasakta eşitliği, adaleti sağlayabilsek; yani,
küçük parti, büyük parti, iktidar, muhalefet demeden, eşit ve adil bir seçim
sathı mailini altmış gün için temin edebilsek, herhalde, daha iyi olur diye
düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz
tasarının can alıcı noktası geçti. Tabiî, tekelleşmeyle ilgili madde, tasarının
en önemlisi maddesiydi. Gönül istiyordu ki, hiç olmazsa bu madde üzerinde bir
uzlaşma sağlansın, bu madde biraz daha yumuşatılsın, hükümet tarafından ve
hükümeti teşkil eden partiler tarafından verilen önergelerle bu madde
yumuşatılsın veya muhalefetin vermiş olduğu önergelere biraz olumlu bakmak
suretiyle tekelleşmeyi önlemek ve bundan sonra, tasarının yasalaşmasıyla
gelecek yeni sıkıntıları, zorlukları bu ülkenin önüne koymayalım isterdik;
fakat, maalesef, o madde de geçti. Bundan sonra önemli bir madde, cezalarla
ilgili madde. Umut ediyoruz ki, bilhassa yerel televizyon ve radyolar için çok
ağır müeyyideler getiren, para cezaları getiren o maddede mutlaka bir yumuşatma
yapılır.1 milyon nüfusu olan bir ilde veya ilçede 125 milyara kadar bir ceza,
oradaki radyonun veya televizyonun bu görevi yapmaması, radyonun ve
televizyonun kapanması anlamına gelir. Değerli milletvekilleri, tasarının
sonuna doğru görüşeceğimiz bu maddeyi, yerel basın için hayatî önem taşıyan bu
maddeyi mutlaka yumuşatmak suretiyle -caydırıcı olsun; fakat, böyle öldürücü
olmasın; biz, vur deyince öldürüyoruz, maalesef- bunu göz önüne almak
suretiyle, yerel basını yaşatacak, onları büyük ölçüde sıkıntıya sokmayacak,
verilebilir, ödenebilir cezalar getirilmesi, her halde bu Meclisin yapacağı en
doğru iş olacaktır. Keşke, bu tasarı, uzlaşma kültürünün bir
örneği olarak buraya gelseydi. Yerel ve ulusal basının, televizyonların,
radyoların temsilcilerinin, Anadolu'nun çeşitli sathı mailinde, bu tasarı için
görüşlerini ortaya koyup, doğruyu arayıp doğruyu bulmaları için bir zemin
hazırlanabilseydi, geniş ölçüde tartışılsaydı. Ülkede siyasî geleceğin varlığı
ve devamı için son derece önemli olan bu tasarının bir uzlaşma kültürüyle
çıkmasında büyük fayda olacağına inanıyorduk. Ümit ediyorduk ki, bu fırsatı
kaçıran hükümet, bunu Parlamento zemininde yapar, uzlaşma zeminini burada arar.
Bu önleme için yapılan sıkıntıların, ülke geleceğinin menfaatına olduğunu
anlar, birtakım düzeltmelerle, önergelerle tasarıyı daha kullanılabilir, daha
uygulanabilir ve kamuoyunun benimseyebileceği bir hale getirebilir diye
düşünüyorduk. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) -
Bitiriyorum Sayın Başkanım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bilgiç. MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Devamla) - Maalesef,
o fırsatı da kaçırmış olduk. Bundan sonra yapılacak şey, bu tasarının
getirmiş olduğu sıkıntıları, ülke olarak ve bütün siyasî partiler olarak hep
beraber çekeceğiz. Ümit ediyoruz ve yine de temenni ediyoruz ki, bu tasarı
iyiye kullanılır, ülkenin geleceğiyle ilgili eşitlik ve adalet ilkesine uygun
yayınlar yapılır ve bu yayınların sonunda da bu tasarının çıkmasında çok gayret
gösteren hükümet partileri fazla sıkıntıya girmezler. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bilgiç. Madde üzerinde verilmiş olan 4 önerge var;
ancak, İçtüzük gereği bunların 3'nü işleme alabiliyoruz. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutacağım, aykırılık derecesine göre de işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 32 nci
maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin "Bu yasaklara uymayanlar yayın
ilkelerini ihlal etmiş sayılırlar. İhlalin adedince cezalar artırılarak tatbik
edilir." olarak değiştiril-mesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 15 inci maddesi ile değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin sonundaki "Bulunulmasına izin
verilmez" ibaresinin "bulunulamaz" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Okutacağım son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci çerçeve maddesine bağlı olarak Kanunun 32 nci maddesinin
üçüncü paragrafının birinci cümlesinden sonra gelmek üzere "Bu amaçla
logolu veya logosuz yayın yapan kanalların yayın lisansı iptal edilir."
ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyo-ruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KAZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efen-dim. BAŞKAN - Sayın Erbaş?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Efendim, Sayın
Yanmaz konuşacaklar. BAŞKAN - Buyurun Sayın Yanmaz. Süreniz 5 dakika. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; önerge sahipleri adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, özellikle seçim
döneminde yapılan yayınlarla ilgili, seçim yasaklarının başladığı dönemle
ilgili bir önerge vermiş bulunuyoruz. Değerli arkadaşlar, bu kanun tasarısı
yaklaşık on gündür gündemimizde, kamuoyunda tartışılıyor; fakat, bir türlü
fikir birliği sağlanamadı. Özellikle biz, muhalefet partisi olarak tasarının
tamamına karşı değiliz, mesela bu 15 inci maddede mutabık kaldığımız noktalar
çok; fakat -tasarının karşı olduğumuz maddelerin noktalarında odaklandığımız-
bu 15 maddeye gelinceye kadar arkadaşlarımızın konuştuğu ve herkes tarafından
anlaşılan konular. Özellikle üst kurulun oluşumunda Meclis iradesinin, millî
iradenin yansımasının olmadığı, Meclisin bu yetkisini başka kesimlere devrettiği
noktasında endişelerimiz var. Bu da, milletin vekâletini almış olan bizlerin,
millî iradeyi temsil noktasında bir eksikliği olduğu düşüncemiz var. Bu
düşüncemiz, inanıyorum ki, sizler tarafından da paylaşılıyordur; ancak, gelin
görün ki, fiiliyata yansıması bu değil. Değerli arkadaşlar, bir diğer konu, cezaî
müeyyidelerin, para cezalarının çok ağır olduğu noktasında. Burada diğer
arkadaşlar da hemfikir. Basında da, televizyonlardaki tartışma programlarında
da para cezalarının çok ağır olduğu, özellikle yerel basının, görsel ve yazılı
medyanın bundan çok fazla etkileneceği, âdeta çoksesliliğin gideceği noktasında
endişelerimiz var. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla güçlü
olanlar ayakta kalacak, diğerleri silinecek. Bu da, özellikle, ülkemizde demokratik
bir oluşumun meydana gelmesi noktasında çok ciddî sıkıntılara sebebiyet
verecektir. Değerli arkadaşlar, özellikle para
cezalarının ağır olması, muhtevası olan konuların, tartışmaların işlenmesi
açısından televizyonlarda arzu edilen programlar olmayacak. Daha çok, televole
türü programlar gündeme gelecek ve bunların da ne eğitimimize ne kültürümüze ne
de toplumumuza hiçbir katkısı olmayacak. Değerli arkadaşlar, zaten, bu tasarının
gelmesindeki öncelik sırasını da anlamış değiliz. Özellikle, ülkemizde her
kesimden insanın düşüncesi şudur: Daha ileri bir demokratik ülke olabilmek
için, sivil toplum örgütlerinin, yerel yönetimlerin yeri tartışılmaz. Biz,
yerel yönetimler yasa tasarısını beklerken, Meclis açıldığı günden bu güne, iki
yıldır bu dillere pelesenk edilmişken, ağızlara sakız edilmişken; Anadolu'ya
gittiğimizde, herkes, ha bire, yerel yönetimler yasa tasarısını bizden
soruyorken, bir anda RTÜK Yasa Tasarısını önümüzde bulduk. Gelen RTÜK Yasa
Tasarısı da, kesinlikle, demokratik hayatımıza, siyasî hayatımıza, sosyal
hayatımıza, ülkemize ve kamuoyumuza, doğrudan bilgilendirme noktasında hiçbir
katkısı olmayacak bir tasarıdır. Değerli arkadaşlar, biz, muhalefet olarak,
sizinle belli bir konsensüsün olmasını istiyoruz, bu ihtilafların giderilmesini
istiyoruz. Medyanın kendi arasında da ihtilaflar var; bunların çözülmesini
istiyoruz. Hepinizin malumu, bildiğiniz gibi, RTÜK Başkanı da, özellikle, yeni
gelen, önümüzdeki bu tasarının, ülkenin, RTÜK'ün problemlerine çare
olmayacağını, çözüm olmayacağını ısrarla ifade etmekte. Yani, bir diğer
ifadeyle, bu işin kompetanı olanlar, bu işe derinliğine nüfuz edenler bu
tasarının dertlerimize çare olmayacağını söylemekteler. Değerli arkadaşlar, sizin bu ısrarınızı ve
inadınızı bir türlü anlamış da değiliz. Bu tasarıdan hiç kimseye bir fayda
çıkmayacak ve bu çerçeve içerisinde, ben bunu da bir hükümet klasiği olarak
nitelendiriyorum. Geçmişteki kanunlar gibi, bunu da bir hükümet klasiği olarak
değerlendiriyorum. Zaten, siz bu tür klasikleri yaptıkça, emin olun, Anadolu'yu
gezdiğimizde, size oy veren seçmenleriniz -ha, bizim lehimize, biz kabul
ediyoruz- diyorlar ki "keşke elimiz kırılsaydı, şu iktidar partilerine oy
vermeseydik." Değerli arkadaşlar, siz, milleti ortopedi
hastanesine çevirdiniz, ha bire insanların eli kırılıyor. Biz, bu durumun
husule gelmesini istemiyoruz; ancak, sizin de bu tavır ve davranışlarınızdan,
edanızdan vazgeçmeniz icap ediyor. Değerli arkadaşlar, bu tasarı,
kamuoyumuzu, ülkemizi çok yakından ilgilendiren bir tasarı. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla)-
Kamuoyumuzun, insanlarımızın doğrudan bilgilendirilmesi için, enforme edilmesi
için yeni baştan düşünülmesi, revizyona tabi tutulması gereken bir tasarı.
Ancak, gecenin bu saatinde, ben inanıyorum ki, sizin de, hükümetimizin de
sağduyusu hâkim olur, bu tasarıyı komisyona geri çekersiniz ve çok daha
sağlıklı bir tasarıyla Meclis Genel Kuruluna gelmiş olur diye düşünüyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Yasanın 32 nci
maddesinin üçüncü fıkrasının son cümlesinin "bu yasaklara uymayanlar yayın
ilkelerini ihlal etmiş sayılırlar. İhlalin adedince cezalar artırılarak tatbik
edilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa)- Katılmıyoruz. BAŞKAN- Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Sayın Erbaş?.. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Ben konuşacağım
Sayın Başkan. BAŞKAN- Buyurun Sayın Hatiboğlu. (FP
sıralarından alkışlar) Süre 5 dakika; dakika 60 saniye, toplam
300 saniye... Buyurun efendim. YASİN HATİBOĞLU (Çorum)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; gecenin bu saatinde Parlamentomuz çalışıyor. Umulurdu
ki, bu saatte, milletvekillerimiz, gerçekten, milletimiz için birinci öncelikli
meseleleri görüşsün. Şimdi, ben, merak ediyorum, görüştüğümüz
RTÜK'le ilgili tasarı kanunlaştı; ne yapacak, ne getirecek? Bu, çiftçiye verdiğiniz
164 000 lirayı 264 000 liraya mı çıkaracak?! Peki, niye getiriyorsunuz?
Öncelikli mesele mi bu; hayır. Getirdiniz, hayrını görün diyemiyorum; çünkü,
hayır yok bunda; benim temennim yetmiyor ki... Değerli milletvekilleri, biz, Parlamentoya
kıyıyoruz bununla. Ben, dünyanın hiçbir yerinde ve Türkiye'de "beyler,
benim şu yetkilerimin gereğini ben yerine getiremiyorum, buyurun, size
devrediyorum" diyen bir kurul görmedim, duymadım, işitmedim, okumadım. 9
üyeli RTÜK'ün 4 üyesinden 1'ini, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreteri 2 üye
arasından seçtirecek, diğer 1 üyesini de YÖK seçtirecek. Memnun musunuz
YÖK'ten?! Sayın parlamenterler, ülke memnun mu YÖK'ten?! Sayın Dokuzuncu
Cumhurbaşkanına burada âdeta kıyam etmedik mi hep beraber; bizim istemediğimiz,
milletin istemediği, kimsenin rıza göstermediği, öğrencinin istemediği, öğretim
görevlisinin istemediği insanı yeniden YÖK Başkanı yaptı diye burada kıyam
etmedik mi? Peki, biz, bu YÖK'ün nesine, neresine, nasıl, hangi ameline, hangi
makbul ameline güvenip de yetkiyi ona veriyoruz; yapmayın... Bunu, bu
Parlamentondan alıp veriyorsunuz. Sayın Hükümet, siyasî iktidarın işine gelmiş
olabilir; biz Parlamentoyuz. Bu hükümet bizim hükümetimizdir; Parlamento, bu
hükümetin Parlamentosu değildir; yani, parlamenter hükümet sistemi hâkimdir,
bize tabidir. Değerli milletvekilleri, 13 üncü maddeyi
geçirdik, peki, tekelleşmelerine imkân verdik, tekelleşecek, kamu ihalelerine
girecek, gelişecek, şişmanlayacak, fil hastalığına yakalanmış gibi, hormonlu
gibi büyüyecek. Ondan sonra da, siz, 15 inci maddedeki denetimin altına
alacaksınız öyle mi? Nasıl denetleyeceksiniz söyler misiniz bana? Seçimlere
girerken, radyo, televizyon kurumları, partilerden birinden yana davranırsa, bu
RTÜK, bunu önleyecek, önleyemezse ceza verecek. Nasıl gücü yetecek? Eğer öyle
yeten gücünüz vardıysa, bugün gazeteler yazıyor, burada da arkadaşlarımız
söyledi, tabiri caizse tırnak içi arz ifade ediyorum, beni bağışlayınız
"hülle hisseler" dediler; yani, kapıcı hissedar, kâtip hissedar,
sekreter hissedar, falan hissedar, falan hissedar... Peki, kanuna karşı hile
bilindiği halde -bu hile- neden etkililer, yetkililer bu hilenin önüne
geçmediler? Geçemiyorsanız, demek ki, burada da başarılı ve becerili
olamayacaksınız. Bunun önüne nasıl geçeceksiniz? Radyo ve televizyon
sahiplerini, gazete sahiplerini bu kadar güçlendirdikten sonra, zararlarını
nasıl önleyeceksiniz? Bunu ben söylemiyorum... Değerli milletvekilleri, bakın, kendi
imkânlarımızı, yetkilerimizi devrediyoruz; görülmemiş şey bu!.. Milletin rıza
göstermediği biçimde devrediyoruz. Biz, milletten emanet aldık bunu, milletin
rızası olmadan nasıl devrederiz?! Bunu sadece ben söylemiyorum. Bakınız, sosyaldemokrat, demokratik sol...
Ben arada karıştırıyorum Sayın Halıcı kusura bakmayın. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Demokratik
Sol... YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Peki, öyle
olsun. Ne anlama gelir, onu da, hâlâ, siz de anlayamadınız, biz de anlayamadık
ya!.. Bakınız, size çok yakın olan, fikirbirliği
içinde olduğunuz bir gazeteci diyor ki... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - İsim verir
misiniz? YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Vereyim
efendim, Yalçın Doğan. EROL AL (İstanbul) - Nereden bize yakın
oluyor?!. YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Neyse efendim,
ben söyleyeyim de... "Meclis... Yargı... Siyasal
iktidar... Halk egemenliği... Hepsi laf!.. Yeni RTÜK Yasasıyla birlikte, bizim
demokrasimizde birinci güç, artık, medya oluyor. Siyasetçiler birer figürandan
ibaret!.. Çıkarılması için, medya patronları tarafından iki yıldır müthiş uğraş
verilen RTÜK Yasasındaki değişiklik, durup dururken, Meclise geliyor değil;
ancak -atlayarak gidiyorum- ne yaparsa yapsın, bu yasa, siyasetçiyi, ülkeyi ve
demokrasiyi, tekelleşen medyanın ipoteği altına sokacak" diyor. Bunu gazeteler
söylüyor, basın mensupları söylüyor. Değerli milletvekilleri, biz, bir kere
daha söylüyoruz; yapmayın... Bakınız, İçtüzüğün 89 uncu maddesi gayet açık;
Komisyonumuz, bu tasarıyı çekip yeniden gözden geçirebilir; gelin, bu erdemi
gösterin, bu anlayışı gösterin; millete saygı gereğidir bu. Rica ediyorum
Komisyondan, çekin, oturalım konuşalım baştan aşağıya; elbette, görevimiz,
kanun yapmaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) YASİN HATİBOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkanım, anlaşılıyor ki, sürem bitti. Teşekkür ediyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Hatiboğlu. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Arayacağım Sayın Polat. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı, gerekçesini
Sayın Hatiboğlu'ndan dinlediğiniz önergeyi, elektronik oylama cihazıyla
oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Elektronik
cihazla oylamaya gerek var mı; durum ortada?.. BAŞKAN - Oylama için 3 dakikalık süre
vereceğim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir hakkın
suiistamilini kanun himaye etmez. BAŞKAN - Sayın Güven, biz, burada,
İçtüzüğün gereklerini yapıyoruz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir hakkın
suiistimalini kanun himaye etmez; bunu, size, fakülte birinci sınıfta öğrettiler;
yapmayın canım!.. BAŞKAN - Öyle mi; İçtüzük de böyle
emrediyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bir hakkın
suiistimalini kanun himaye etmez; bunu öğrenin. Başkanlığın tarafsızlığı esası
vardır. BAŞKAN - Vekâleten oy kullanacak sayın
bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve
imzasını taşıyan oy pusulasını belirtilen süre içerisinde Başkanlığa
ulaştırmalarını rica ediyorum. KAMER GENÇ (Tunceli) - Bakanlar Kurulu
üyeleri şimdiye kadar niye gelmiyorlardı Sayın Başkan, bu Meclise? Herhalde
basın patronlarına hoş görünmek için geliyorlar değil mi? BAŞKAN - Efendim, sayın hükümet üyeleri de
Parlamentonun değerli birer temsilcisidirler. Buraya gelme hakları her zaman
vardır; saygı duyarız, gelmelerinden de onur duyarız. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır, bundan önce
gelmiyorlardı. Burada sözlü sorulara cevap verecek bir hükümet üyesi
bulamıyorduk. Basın patronları telefon etmişler, sizi
orada göreceğiz demişler, onun için gelmişler!.. BAŞKAN - Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge
kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 15 inci maddesiyle değiştirilen 3984 sayılı Kanunun 32 nci
maddesi üçüncü fıkrasının birinci cümlesinin sonundaki "bulunulmasına izin
verilmez" ibaresinin "bulunulamaz" olarak değiştirilmesini arz
ve teklif ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor
mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önerge üzerinde, Sayın Aslan
Polat; buyurun. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, iktidar partisi milletvekillerine
söyleyeyim; tekrar karar yetersayısı isteyeceğim, dışarı çıktınız; ama, boşuna
çıktınız, geleceksiniz buraya. Şimdi, sayın milletvekilleri, bu
önergedeki maksat şu: Burada vurgulamak istiyoruz; yani, bunun bulunulmasına
izin... İHSAN ÇABUK (Ordu) - Siz, tasarıya karşı
mısınız? ASLAN POLAT (Devamla) - Hayır, istemiyoruz
çıkmasını. Bunu "bulunamaz" olarak
değiştiriyoruz. Sayın milletvekili, bizim, burada, neye
evet, neye hayır dediğimizi herkes öğrendi, Türkiye öğrendi; en azından, Uluç
Gürkan Beyin verdiği önergeyle öğrendi, Erol Al'ın konuşmasıyla öğrendi. Sizin,
Grubunuz adına yapılan konuşmada, medya patronlarının kamu ihalelerine girmesi
vurgulandı. Sizin partinize mensup bir milletvekilinin bile, bunun çok yanlış
olduğunu söylemesine rağmen, reddettiniz. Şimdi, burada görüldü ki, bu kanunun
görüşülmesinde, Demokratik Sol Parti Grubunun gecenin bu saatlerine kadar
burada durmasındaki bütün maksat, bu kanunun ruhu olarak, medya patronları kamu
ihalelerine girsin ve iktisaden, kamudan siyasetçi elini çeksin; ama, kamunun
bütün iktisadî durumlarına medya elini soksun diye çalışıyorsunuz. Bunu da,
bütün halk anladı, bütün dünya anladı; ama, bunu, 30 maddede tek tek
vurgulayacağız ki, yine, duymayan, televizyonunu açmayan varsa, öğrensin. Bunu,
bütün seçim meydanlarında, Sayın Erol Al'ın konuşmasını da, Uluç Beyinkini de
herkese göstereceğim; ama, Erzurum'da bir DSP milletvekili yok, ben de,
MHP'lilere göstereceğim; ne yapayım! İHSAN ÇABUK (Ordu) - Hangi birine
göstereceksin? ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, şimdi burada şöyle bir konu var; yönlendirmeden bahsediliyor.
Bu maddenin en önemli tarafı bu. O da şu: Son yedi gün kalıncaya kadar, son
yedi gün içerisinde, röportajlarla, araştırmalarla, anketlerle halk
yönlendirilmesin. Zaten, şimdi sizin yapacağınız bu büyük çalışmadan sonra,
medya patronları son yedi gün kalıncaya kadar... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Aslan Bey, yavaş
yavaş konuş, anlamıyoruz. ASLAN POLAT (Devamla) - Ağrı'dan beni
dinlesinler. Ağrılı hemşerilerim, burada Nidai Seven'in verdiği oyun maksadı
şu; Ağrılılar, iyi dinleyin: Diyor ki Nidai Seven, medya patronları ihalelere
girsin, kamu ihalelerinin sahibi olsun, borsada istediği gibi yönlendirme
yapsın; ama, buradan dolayı, fona intikal eden bankalar zarar edermiş, onların
zararını biz 45 katrilyon olarak ödeyelim; ama, Ağrı'daki hemşerilerim,
Bulanık'taki hemşerilerim, Malazgirtli hemşerilerim, sizin buğday taban fiyatlarınız
verilmemiş, o, dert değil; hayvancılıkla uğraşanlar, size destek verilmemiş, o,
dert değil; yeter ki, medya patronlarının dediği olsun. Bu oy verme budur.
Bütün Ağrılı hemşerilerime bunu rahat rahat söyleyeyim, dinlesinler. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Cevap hakkı doğdu. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın
milletvekilleri, bakın, bir şey daha söyleyeyim size ben. Şimdi, yönlendirmeden
bahsediliyor, bu son yedi günlük yönlendirmeyi önleseniz bile burada, sizin
yaptığınız bu mücadeleden sonra, bütün yıl boyunca, televizyon sahipleri,
gazete sahipleri, medya sa-hipleri size büyük bir destek verecek; ama, bu, sizi
kurtarmayacak. Bugün belli oldu bu. Nasıl belli oldu; Sayın Derviş buraya
geldiği günden beri "Derviş adımını attı, başını kaldırdı" diye ne
kadar reklam ederseniz edin, bakın, iki günde dolar 50 000 lira birden
yükseldi, bono fiyatları 11 puan arttı, menkul kıymetler, İMKB düşmeye başladı.
Buradan görülüyor ki, size, 10 milyar
dolar değil 20 milyar dolar da verseler, siz, bu uygulamayla bu işin altından
kalkamazsınız; çünkü, size, artık, piyasaların da, bankaların da, halkın da
güveni kalmadı. Bir ihalede 7 trilyonluk satış yaptınız; bu nedir yahu?! Bunu,
bugün, herhangi bir holding yapsa, bu kadar satış yapar. Size ne bankalar
güvenmeye başladı ne piyasa güvenmeye başladı, Derviş de sizi kurtaramadı...
Bunu görün artık, görün diye söylüyorum. Sayın milletvekilleri, bakın, basını
arkanıza almakla her şeyi halledemezsiniz. Burada çok önemli bir şey söyleyeyim;
RTÜK'ün yaptığı bir araştırmada -bunun üzerinde durmak isterim- 1998 senesinde
en fazla itiraz haber programlarına gelmiş. Neden; çünkü, haber programlarında,
bu medya kuruluşları, sürekli olarak, hele, bilhassa 28 Şubattan sonra, tamamen
sanal haberlerle milleti yönlendiriyorlar, gerçekleri gerçekten konuşmuyorlar.
Bunun için de -işte, burada anketler var- halkın en çok şikâyet ettiği konu
haber kanallarıdır. Neden; çünkü, haberleri hep yorumlu ve tek taraflı
veriyorlar. Bunu, geçen sene çok net gördük. Size geldiler "ekonomik
politikanız kurtuldu, on yıl önümüzü görüyoruz" dediler. TÜSİAD sahipleri
"on yıl önümüzü görüyoruz" dediler, on gün sonra battılar. Hiçbir
medya sahibi bu kadar olabilir mi? Niye; işte, anketlerin hepsi öyle gösterdi;
anketleri açtılar "bu program müthiş tutuyor, dünya bizi destekliyor,
Türkiye bizi destekliyor, kurtardık, on yıl önümüzü gördük" dediler.
Anketlerle kurtuluş olmaz; kurtuluş için, reel sektöre ehemmiyet vermeniz
lazım; ama, siz tutmuşsunuz, halktan kopmuşsunuz, halkın içine giremiyorsunuz
"ben, oturayım, televizyonda halka anlatayım derdimi" diyorsunuz. Şimdi, Tarım Bakanı bana bakıyor. Biliyor
musunuz Sayın Bakanım, Erzurum Et Kombinası, bir haftadan beri, 10'un altında
sığır kesmeye başladı; bitti, daha sığır da kesemiyor; senin ondan haberin var
mı? Erzurum'da hayvancılık bitti, bundan haberin var mı? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1
dakika müsaade eder misiniz. Sayın Bakanım, bakın, şimdi, söylüyorum,
siz, hayvancılık konusunda, et konusunda doktora yaptınız, yirmibeş sene
Atatürk Üniversitesinde önemli bir hocalık yaptınız; yani, hocalığınız iyiydi,
böyle değildi;ama, ne var ki, bu, reklamla olmuyor. Öyle bir hükümete geldiniz
ki, Derviş'in olduğu bu hükümetten size bir hayır yok. Ne isteseniz, para yok.
Bütün paralar bankalara gidecek. Şanssız oldunuz, dediğinizi de yapamadınız.
Bak, hayvancılık öldü, kurtar haydi! Reklamla kurtulursa, kurtar haydi! 10'dan
aşağı hayvan kesiliyor, kurtar haydi! Buğday tabanfiyatlarını
destekleyemediniz, kurtar haydi! Niye; çünkü, bir tek konu var;
yönlendirmelerle bu iş olmaz, sanal haberlerle bu iş olmaz. İstediğiniz kadar
sanal haber yapın, istediğiniz kadar yönlendirme yapın, bittiniz. Yanında oturan milletvekili televizyonlara
"Derviş de 36 bakandan biridir" diyor. O nasıl 36 bakandan biri ki,
hep onun dediği oluyor?! Niye, sizin dediğiniz olmuyor? Telekomda onun dediği
oluyor, buğday tabanfiyatında onun dediği oluyor, niye sizin bir dediğiniz
olmuyor; niye olmuyor? Bunu anlamanız lazım. Demek ki, o, 36 bakandan biri
değil; 36'nız bir yere, Derviş bir yere... Uygulamanız bu oldu. Hepinize saygılar sunarım. (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, söz
hakkı istiyorum, adıma sataşma var. BAŞKAN - Adınıza mı?.. Tutanağı
getirteyim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hayır efendim...
"Nidai Seven" dedi. BAŞKAN - Ben duymadım sataşmasını. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, ben
sataştım, çıksın buraya anlatsın, konuşsun, tamam, müsaade et. BAŞKAN - Sataşmadığını ifade ediyor. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hayır efendim,
sataştı. BAŞKAN - Neyle ilgili sataştı efendim? NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Hükümete sataştı,
herkes şahit burada efendim. BAŞKAN - Hükümet cevap versin efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Nidai Seven ismi
geçiyor efendim, ismim geçtiği için söz hakkı istiyorum. BAŞKAN - Peki, Ağrılılar, size sataşmadan
dolayı, Sayın Nidai Seven'e söz veriyorum; ama, Ağrılıları ikna edecek
konuşmayı yapmazsanız bu tür sataşmalarda bir daha söz vermeyeceğim. Buyurun Sayın Seven. (Alkışlar) V. –
AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Ağrı
Milletvekili Nidai Seven’in Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, konuşmasında,
şahsına sataşması nedeniyle konuşması NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Ağrılıların boş laflara, polemiklere ihtiyacı yoktur; yani,
onu ben belirtmek istiyorum. (Alkışlar) Ağrılılar, seçmiş olduğu vekillerinin,
yazın sıcağında, herkes deniz kenarında dolaşırken, köy köy gezdiğini de
biliyor, onun için, Ağrılılar hakkında burada kimsenin söz söyleme hakkı
yoktur. Yalnız, şu konuyu belirtmek istiyorum:
Burada, Sayın Polat, birkısım insanları, RTÜK'ten dolayı, gerek hırsızlıklarına
gerekse bazı yolsuzluklarına cevaz verildiği noktasında bizlerin desteklediğini
belirttiler. Ben buna açıklık getirmek istiyorum... ASLAN POLAT (Erzurum) - Hırsız demedim. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Neyse, siz öyle
deyin... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) - Yanlış
anlaşıldı. NİDAİ SEVEN (Devamla) -Yanlış anlaşılma
değil. Bütün konuşmacılarınızın da belirttiği
gibi, siz demin şikâyet ediyordunuz, diyordunuz ki, medya sahiplerinin şoförü,
medya sahiplerinin sekreteri hissedar. Medya sahipleri... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım,
İhaleye girmeye oy verdi mi, vermedi mi? Ona cevap versin. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Müsaade et...
Dinlemesini bil... ASLAN POLAT (Erzurum) - Tamam, cevap
versin, ona cevap versin. NİDAİ SEVEN (Devamla) - Şimdi, bakınız,
burada Türk Milletinin hâkim olduğu bir Türkiye'de, eğer, RTÜK yıllar önce
kurulduysa, siz bu medya sahiplerinin hissedarlığına şoförleri, sekreterleri
getirip, bunlara devletin imkânlarını hortumladıysanız, bugün bunlar ortaya
çıkarılıyor şeffaf bir yapıyla. Kimin, hangi televizyona sahip olduğunu Türk
Milleti tamamen bilecektir. Biz, bu manada... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Bilmiyor
musunuz canım, bilmiyor musunuz?!. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Seven, 1 dakika içerisinde
bitiriniz efendim. Buyurun. NİDAİ SEVEN (Devamla)- Bakınız Sayın
Ilıcak, siz, gidin Çölaşan'ın dünkü yazısını okuyun. Her patrona
yalvarıyorsunuz: "Ne olur bana yazı yazdırın!.. Ne olur affedin beni!.. Ne
olur!.." AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Şimdi doğru
konuş! Yalan konuşuyorsun... Yalan konuşuyorsun... Öyle bir mektup yok. NİDAİ SEVEN (Devamla)- Hayır, siz,
patronlara yalvarıyorsunuz. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Sayın
Başkan, sataşmadan dolayı söz istiyorum. BAŞKAN- Sayın Seven, siz, Sayın Polat'la
ilgili konuya cevap verin. Buyurun. NİDAİ SEVEN (Devamla)- Ama, sataşmasın. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Yok öyle bir
şey. Hayır, yalan konuşuyorsunuz. NİDAİ SEVEN (Devamla)- Burada, güneş ne
tarafa dönerse ona dönüyorsunuz. Özellikle... ASLAN POLAT (Erzurum)- Sayın Başkan, hâlâ
soruma cevap alamadım. Lütfen, ikaz edin, soruma cevap versin. NİDAİ SEVEN (Devamla)- Cevap veriyorum. Türkiye'de, Milliyetçi Hareket Partisi
olarak hırsızların ensesinde biz varız, yolsuzluk yapanların ensesinde biz
varız... (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!]) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) NİDAİ SEVEN (Devamla)- Bu memleketin en
ücra köşesine kadar, tüyü bitmemiş yetimin hakkını alanlardan hesap soracak
bizler varız. Onun için, memleketi soyanlara hiçbir zaman ne Milliyetçi Hareket
Partisi milletvekilleri ne de parti olarak destek vermedik, bundan sonra da
vermeyeceğiz. Bunları getirip demir parmaklıklar arkasına sokacağız ve bunları
da sizlerin gözü önünde yapacağız. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Sayın
Başkan, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre sataşma var. İsmim söylenerek hakarete
uğradım ve yalan beyanda bulunuldu. O bakımdan, iki cümleyle... BAŞKAN- Sayın Ilıcak, yeni bir sataşmaya
sebebiyet vermemek suretiyle, size 2 dakikalık süre veriyorum. Buyurun efendim. 2. –
İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, Ağrı Milletvekili Nidai Seven’in,
konuşmasında, şahsına sataşması nedeniyle konuşması AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Değerli
milletvekilleri, çok ayıplı yazı bu üzerinde, doğrusu, böyle bir söz
beklemiyordum; fakat, gerçekler çarpıtılmıştır. O mektup, tam tersine; ben
gazeteden ayrılıyorum, gidiyorum Akşam'da çalışmaya, bir nezaket mektubu
yazıyorum, bir veda mektubu yazıyorum ve Tercüman Gazetesini çıkarmaya
gittiğimi beyan ederek, ancak bu şekilde cümlemi tamamlıyorum. Değerli arkadaşlar, orada bir yalvarma
yok, tam tersine, ben orada kalayım diye... Son Havadis o zaman çıkarılmak
üzere, bana yığınla para teklif ettiler; ben o parayı terk ettim ve sırf,
Tercüman Gazetesi çıkarılabilir umuduyla, bir ideale hizmet etmek üzere
gazeteden ayrıldım. Doğrusu budur; o gün okursanız o gazetede, böyle bir şey
yok; yani, lütfen, yanınızda çalışayım, yalvar yakar diye bir mektup söz konusu
değil. Lütfen, gerçekleri çarpıtmayınız. Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 15 inci
maddenin oylanmasından önce bir yoklama isteği var; istemde bulunan
arkadaşların Genel Kurul salonunda hazır bulunup bulunmadıklarını arayacağım. Sayın Avni Doğan?.. Burada. Sayın Nazlı Ilıcak?.. Burada. Sayın Zeki Okudan?.. Burada. Sayın Yahya Akman?.. Burada. Sayın Ramazan Toprak?.. Burada. Sayın Nevzat Yalçıntaş?.. Burada. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Rıza Ulucak?.. Burada. Sayın Eyyüp Sanay?.. LÜTFİ YALMAN (Konya ) - Tekabbül ediyorum BAŞKAN - Sayın Ahmet SÜnnetçioğlu?..
Burada. Sayın Faruk Çelik?.. EYÜP FATSA (Ordu) - Tekabbül ediyorum BAŞKAN - Sayın Fahrettin Kukaracı?..
Burada. Sayın Aslan Polat?.. Burada. Sayın Akif Gülle?.. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Tekabbül
ediyorum. BAŞKAN - Sayın Cevat Ayhan?.. Burada. Sayın Niyazi Yanmaz?.. Burada. Sayın Veysel Candan?.. Burada. Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada. Sayın İlyas Arslan?.. Burada. Bu arkadaşlarımız sisteme girmesinler. Elektronik cihazla yoklama yapacağım.
Yoklama için 3 dakikalık süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum. Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen sisteme giremeyen
arkadaşlarımız olur ise, bu süre içerisinde yoklama pusulalarını Başkanlığımıza
ulaştırmalarını rica ediyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız vardır. Görüşmelere devam ediyoruz IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Radyo
ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Anayasa Komisyonu Raporu (1/705) (S. Sayısı : 682) (Devam) BAŞKAN - 15 inci maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 15 inci madde kabul edilmiştir. 16 ncı maddeyi okutuyorum: MADDE 16. - 3984 sayılı Kanunun 33 üncü
maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Uyarı, para cezası, durdurma ve
iptal Madde 33. - Üst Kurul, öngördüğü
yükümlülükleri yerine getirmeyen, izin şartlarını ihlal eden, yayın ilkelerine
ve bu Kanunda belirtilen diğer esaslara aykırı yayın yapan özel radyo ve
televizyon kuruluşlarını uyarır veya aynı yayın kuşağında açık şekilde özür
dilemesini ister. Bu talebe uyulmaması veya aykırılığın tekrarı halinde ihlale
konu olan programın yayını, bir ila oniki kez arasında durdurulur. Bu süre
içinde programın yapımcısı ve varsa sunucusu hiçbir ad altında başka bir
program yapamaz. Yayını durdurulan programların yerine, aynı yayın kuşağında ve
reklamsız olarak, ilgili kamu kurum ve kuruluşlarına Üst Kurulca
hazırlattırılacak eğitim, kültür, trafik, kadın ve çocuk hakları, gençlerin
fiziksel ve ahlakî gelişimi, uyuşturucu ve zararlı alışkanlıklarla mücadele
Türk dilinin güzel kullanımı konularında programlar yayınlanır. Aykırılığın tekrarı halinde; a) Ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara
250 milyar lira, b) Yerel ve bölgesel yayın yapan
kuruluşlara; 1. Nüfusu 1 milyondan fazla olan il ve
ilçelere yayın yapanlara 125 milyar lira, 2. Nüfusu 500 bin ila 1 milyon arasında
olan il ve ilçelere yayın yapanlara 65 milyar lira, 3. Nüfusu 250 bin ila 500 bin arasında
olan il ve ilçelere yayın yapan kuruluşlara 45 milyar lira, 4. Nüfusu 250 binden az olan il veya
ilçeye yayın yapan kuruluşa 10 milyar lira, c) Radyo yayınları için yukarıdaki miktarların
yarısı kadar, İdarî para cezası uygulanır. Bu maddedeki para cezaları, her yıl Maliye
Bakanlığınca ilan edilen yeniden değerleme oranında artırılır. İhlalin bir takvim yılı içinde tekrarı
halinde bu idarî para cezaları yüzde elli oranında artırılır. İhlalin bir
takvim yılı içinde üçüncü kez tekrarında ihlalin ağırlığına göre izin
uygulaması bir yıla kadar geçici olarak durdurulur. 4 üncü maddenin ikinci fıkrasının (a), (b)
ve (c) bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılması halinde uyarı yapılmaz ve
yayın kuruluşunun yayını bir ay durdurulur. İhlalin tekrarı halinde yayın
süresiz olarak durdurulur ve yayın lisans izni iptal edilir. Yayın izninin verilmesi için gerekli
şartlardan birini kaybeden veya şartların uygunluğunu hile ile elde eden kuruluşların
yayın lisans izni iptal edilir. Uyarı cezasını gerektiren haller dışındaki
ihlallerde ilgili tarafın savunması alınır. Cezaların uygulanış usulleri ile gerekçeli
olarak kamuoyuna duyuruluş şekli yönetmelikle belirlenir." BAŞKAN - 16 ncı maddeyle ilgili olarak,
Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. Buyurun. FP GRUBU ADINA VEYSEL CANDAN (Konya) -
Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan 3984 sayılı Kanunda
değişiklik yapılmasına dair yasa tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına söz aldım; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Tabiî, burada görüşmeler uzadıkça,
partiler temizlik yarışına girdiler. İnşallah, ümit ediyoruz ki, Mavi Akım ve
beyaz enerjide ANAP, karayolları ve İller Bankasındaki savcılık
soruşturmalarında MHP temize çıkar ve ondan sonra, burada, kürsüye çıkar, daha
net konuşurlar. Şimdi, bir kere şunu açık ve net ifade
edeyim: Bu tasarı, sevabıyla günahıyla bu hükümete aittir; yani, içeride,
Bakanlar Kurulunda kavga edip, buğday fiyatlarını dışarıda başka anlatmak yok.
Bu tasarıya, birinci derecede ANAP, ikinci derecede MHP ve aynı derecede de DSP
ortaktır. Şimdi, konuyu, şöyle, kısaca
hafızalarımızı yoklayarak özet halinde geçersek; muhalefet olarak biz dedik ki,
gelin, bu medya patronları ihalelere girmesin; siz dediniz ki, hayır,
girecekler. Maalesef, geçmişte girdiler; şimdi, birileri hapiste, birileri
iflasta, birileri banka hortumlamasından sanık. İki tane kötü örnek var: Bir tanesi,
Türkbank; geceyarısı ihale yapılırken, özelleştirilirken, hükümet düştü, Başbakan düştü. Şu memleketteki
demokrasiye bakın; böyle düşen bir Başbakan, hâlâ Başbakan Yardımcılığı yapıyor
ve ANAP Genel Başkanlığı yapıyor! Bir diğeri; Etibank soruşturmasında, bugün
aldığımız bilgilere göre, Yargıtay Başsavcısı, zamanın Hazineden sorumlu Hazine
Müsteşarı ve o günkü ekonomiden sorumlu Sayın Güneş Taner'le ilgili fezleke
hazırlığındadır. Şimdi, siz, bu ihalelerde oranları
kaldırmakla, aslında, medya patronlarına, bir yerde, kötülük de yaptınız;
ülkeye de kötülük yapıyorsunuz. Biz dedik ki, gelin bu borsa işlemleri
olmasın; hatta, örnek de verdik, bakın, Milliyet Grubunda iki ayda yüzde
715'lik artış olmuş, milyarlar götürülmüş; yurtdışındaki birtakım bankalara,
şirketlere paralar aktarılmış diye; siz dediniz ki, hayır, yapsınlar, devam
etsin; şimdiye kadar yapılıyordu, bundan sonra da olsun... Biz, TV'lerde yüzde 20 hisse aşımı
tehlikelidir dedik; siz dediniz ki, yüzde 25'lik izleme oranıyla biz bunu
önleriz... Türkiye'de 15 milyon televizyon var. Peki,
hepsine bir tane cihaz takacaksınız ve .ben, bunun toplam maliyetini sordum, 1
milyar doların üzerinde deniliyor; demek ki, pratikte uygulaması olmayan bir
konumu buraya getirdiniz ve hata ettiniz. Yine, biz, gelin, Parlamentonun
görevlerini devretmeyin, siz, millî iradeyi milletten aldınız;
beceremiyorsanız, dönün millete teslim edin; Millî Güvenlik Kurulu üyesinden,
YÖK üyesinden seçim olmaz; Parlamentoda daha önce nasıl seçim yapılıyorsa, öyle
yapalım dedik; siz, biz, Millî Güvenlik Kurulu üyesi istiyoruz, YÖK üyesi
istiyoruz dediniz. Şimdi, MHP'ye sormak istiyorum: YÖK'le
ilgili rapor bir yıldır bekliyor, neden, bu, Genel Kurula getirilip, YÖK'teki
yolsuzluklar konuşulmuyor ve o komisyonun başkanı, zannediyorum, MHP'li bir
arkadaşımız. Bir yıl rapor hazırlanır da ve orada, birçok iddialar,
yolsuzluklar, hırsızlıklardan bahsediliyor da, o rapor, neden, buraya getirilip
görüşülmüyor da, hâlâ, böyle bir kurumdan üye isteniyor?! Biz, YÖK değil, Millî Güvenlik Kurulu
değil, gelin, bu Parlamento seçsin diyoruz; siz, hayır, bizim irademiz yok;
biz, seçmesini zaten bilmiyoruz, şimdiye kadar seçtiklerimiz de hep yanlıştı,
onun için, varsın, bizim adımıza başkaları seçsin diyorsunuz. Biz, gelin, bu özerk kurumun özerkliğini
yitirmeyin dedik; siz, Yüksek Denetleme Kurulu denetlesin diyorsunuz. Halbuki,
biz, Meclis adına Sayıştay denetlemelidir diyoruz. Dünyanın hiçbir parlamentosunda, hiçbir
milletvekili, kendi yetkisini, kendi oylarıyla devretmez arkadaşlar; bu nasıl
iş anlamak mümkün değil! Biz, bakın, frekans ihaleleri tamamlandı,
RTÜK yaptı ve bu iş bitti dedik; siz, hayır, bu planlamalar yetersiz
diyorsunuz. Yeniden planlama demek, frekans ihalelerinin, bir yıl, iki yıl geri
itilmesi demek; o zamana kadar medya patronları, şimdiye kadar olduğu gibi,
bundan sonra da, birkaç yıl daha bedel ödemeden yayın yapacaklar. Bunların
vebali size aittir. Yarın seçmenin karşısına çıkıp, illere
gidip, illerde, vatandaşın karşısında, efendim, biz, RTÜK yasa tasarısını böyle
istemiyorduk, böyle değildi; ama, hükümetten geldi, ne yapalım deme şansına
sahip değilsiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Candan, bir dakika içinde
toparlayın. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, bir cümleyle sözlerimi tamamlamak istiyorum. Değerli arkadaşlar, siyasetçi, medya ve
işadamı üçgenini çözmeden, Türkiye'de bir şeyi çözemezsiniz. Bakın, bugün milletvekili olan, daha önce
Doğan Grubunda yönetim kurulu başkanlığı yapan bir vatandaşın, bir milletvekili
arkadaşımızın sözlerine bakın: "Cumhur Ersümer'in üzerine gitmeyin; bize,
enerji ihalelerinde yardımcı oldu." Söyler misiniz, böyle bir siyasetçi bu
koltukta oturuyor ve burada, bu yasa tasarısı müzakere edilirken hısım, akraba,
birtakım ilişkiler dolayısıyla maddeler görüşülüyor... KAMER GENÇ (Tunceli) - Canım, ismini
söylesenize! VEYSEL CANDAN (Devamla) - Bir milletvekili
de çıkmış, diyor ki "Biz, yolsuzlukların arkasındayız." Bu cümlenin
de arkasında mı onu söyleyen arkadaş?.. Onu söyleyen MHP'li milletvekili buraya
çıksın, bu cümlenin neresinde olduğunu söylesin. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sen iftiracı
mısın; hepsi yalan; Allah'tan kork. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Değerli
arkadaşlar, çok önemli bir konu daha söylemek istiyorum... KADİR BOZKURT (Sinop) - Kim o?.. Kim o?.. VEYSEL CANDAN (Devamla) - Onu hepiniz
biliyorsunuz... KADİR BOZKURT (Sinop) - Kim o?.. Kim o?.. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Kim o? İsim söyle,
isim söyle... VEYSEL CANDAN (Devamla) - TRT de, bu RTÜK
Yasasının dışında denetim dışı bırakılıyor. Halbuki, biz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BEYHAN ASLAN (Denizli) - Yok öyle bir şey. RAMAZAN GÜL (Isparta) - Açıklayın Sayın
Candan, burası serbest kürsü. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Candan. EROL AL(İstanbul) - İftira... Hayatı
iftira... VEYSEL CANDAN (Devamla) - Niye efendim? Ek
süre vermeyecek misiniz? EROL AL (İstanbul) - Yok öyle bir şey; oku
da çık, okumadan çıkıyorsunuz oraya. BAŞKAN - Bitti efendim, süresi mi var; tamamladık! VEYSEL CANDAN (Devamla) -Tamam efendim,
diğer maddede konuşuruz... BEYHAN ASLAN (Denizli) - 16 ncı maddenin
bir A'sını söyleseydin keşke! VEYSEL CANDAN (Devamla) - Ne var A'sında? BEYHAN ASLAN (Denizli) - Ee, niye
söylemedin o zaman? BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Trabzon Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar) Sayın Tuncer, konuşma süreniz 5 dakika
efendim; buyurun. DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 16 ncı
maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, on günü geçen
bir müddettir bu kanun üzerinde müzakereler yapmaktayız. Bu kanunu hiç
okumayan, görmeyen, hem milletvekili arkadaşlarım hem de bizi dinleyen, izleyen
izleyiciler, artık, kanunu ezberlediler; çok irdeledik. Kanun, 1994 yılının
dördüncü ayında çıkmıştı; yani, yedi yıl bir aydır tatbikatta. Bütün medyayı
araştırdım, o günden beri neler tenkit edildi diye yayınları izledim. Ana
tenkitler: Ekranın karartılması ve yayınlandığı günden itibaren de 29 uncu
maddeyle getirilen yüzde 10 ve yüzde 20 yasaklar, artık ezberlendiği için ne
anlama geldiğini ifade etmiyorum; yani, ihale yasağı ve tekelleşme. Zaman içerisinde yasalar yıpranabilir,
yeni düzenlemelere ihtiyaç duyulabilir; ama, bakıyorum, bütün yoğunluk 29 uncu
madde üzerine getirilmiş. Gerekçe de ne; hükümetin parti mensupları burada
çıkıyor, bu yüzde 10'un ve yüzde 20'nin yararlı olmadığını açıkça ifade etmiyorlar;
şunu ifade diyorlar: Efendim, buna rağmen, hile ve desiseyle bunlar
televizyonlarını kurdular, sahipleri de belli olmadı. Kanunu tatbik etmemek bir
mazeret mi oluyor arkadaşlar?! Bu felsefeyle gittiğimizde, yarın,
dolandırıcılığı önleyemeyiz; Ceza Kanunundaki dolandırıcılık fiillerini suç
olmaktan çıkaralım mı diyeceğiz veya hırsızlıkları önleyemedik, Ceza
Kanunundaki hırsızlık fiillerini suç olmaktan çıkaralım mı diyeceğiz?! Eksik
nokta varsa, onu tamamlarız. Saygıdeğer milletvekilleri, 16 ncı maddede,
yayın ilkelerine ve izne aykırı hareket etmenin müeyyideleri getiriliyor ve
başlığı da değiştiriliyor. Ne getiriliyor; bugüne kadar olmayan mevzuatımızdaki
para cezası getiriliyor; ama, çok şikâyet edilen ekran karartması halen
yürürlükte. Saygıdeğer milletvekilleri, 1994 yılını
düşünelim, o günkü şartlara göre, ilkeleri, 20 bentte, 20 fıkrada tadat
etmişiz. Terörün en üst düzeyde olduğu, yayın yoluyla teröre teşvik edecek bir
yayın olmaması için kısıtlamalar getirilmesine rağmen, 20 fıkrada bunları
tahdit etmiş bu Yüce Meclis. Şimdi, Avrupa Birliğine gireceğiz; daha özgürlükçü
olmamız gerekirken, daha demokratik düşünmemiz gerekirken, a dan başlayan
yasaklar, z'ye kadar gelmiş; alfabede başka rakam kalmamış! Öyle bir tahditler
koyuyoruz ki, (v) bendine bakın arkadaşlar "yapılan yayın karamsarlık
meydana getirmeyecek". Bu kadar geniş kapsamlı karamsarlık hangi anlamda
kullanılıyor? Saygıdeğer milletvekilleri, bugün basında
bir manşet görüyoruz, inşallah doğru değildir. Sayın Başbakanın beyanatına karşı
bir komutan "ben bunu ciddiye almıyorum" diyor. Yine söylüyorum,
doğru olmadığına inanmak istiyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, bunu bir
programda alsa da; efendim, bu komutan kime bağlı Genelkurmay Başkanına,
Genelkurmay Başkanı kime bağlı, Başbakana. Vatandaş, buradan bir karamsarlığa
kapılsa, acaba Sayın Cumhurbaşkanı ile Başbakan arasında çıkan uyuşmazlık gibi
uyuşmazlık mı çıkacak; yeniden bir krize mi kapılacağız dese, bu yorumla, biz,
o ekrana ceza vereceğiz! Aradan yedi sene geçmiş, daha geniş, daha özgürlükçü
olmamız gerekirken, daha tahditkâr bir tavır içerisindeyiz. Bugün, hepiniz, bu
Mecliste yaşıyorsunuz; ne köşe yazarı bundan memnun -birkaç patronun emrinde
olanların dışında- ne basının alın teri döken işçisi bundan memnun ne Gazeteciler
Cemiyeti memnun, vatandaş zaten bununla hiç ilgilenmiyor; peki, biz neye hizmet
ediyoruz arkadaşlar?! Hiç olmazsa bu düzenlemelerde biraz daha özgürlükçü
hareket edelim. Başlığını değiştiriyoruz, para cezalarını
ilave ediyoruz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - 1 dakika daha
istirham ediyorum. BAŞKAN - Buyurun Sayın Tuncer. ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - Şimdi, madde
metnini okuduğumuzda "uyarma cezası veya özür dileme" diyor. Sayın
Bakan, oradan, Sayın Kâtip Üyeye müdahale etti "ve" olacak o diyor.
Ben, hükümet teklifine de baktım, Anayasa Komisyonunun metnine de baktım
"veya" tabiri var. Ne demektir bu; ya uyarma verecek veya aynı
kuşakta özür dileme cezası verecek. Ee, başlığı değiştiriyoruz, başlığa bu
cezayı bile koymuyoruz. Demek ki, 29 uncu maddenin dışındakiler çok ciddî bir
çalışma ürünü değil, önemli olan onun geçmesiydi, yüksek oylarınızla kabul
edildi. Bundan sonraki maddede de konuşacağım,
kalan süremi orada kullanacağım; çünkü, sürem bitmiş vaziyette. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Tuncer. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde 5
adet önerge var; ancak, 4'ünü işleme alacağım; 1'i sayın hükümete, diğer 3
önerge de milletvekillerine ait. Önergeleri önce geliş sırasına göre
okutup, aykırılık derecesine göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı çerçeve maddesine bağlı olarak, kanunun 33 üncü maddesinin
son cümlesindeki "Türk dilinin güzel kullanımı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ve çevre eğitimi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3484 sayılı Kanunun 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki "aykırılığın tekrarı halinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ihlalin ağırlığına göre bir aylık reklam
gelirinin yüzde 3'ü ile yüzde 7'si arasında bir idarî para cezası
uygulanır" olarak, dördüncü fıkrasının ise "Bu Kanunun 4 üncü
maddesinin (a),(b),(c) bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılması durumunda
yukarıda belirtilen müeyyideler uygulanır. Bir takvim yılı içinde ihlalin
tekrarı halinde mahkeme kararıyla yayın süresiz olarak durdurulur ve yayın izni
iptal edilir" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı tasarının 16 ncı maddesi
(b) bendindeki "yerel ve bölgesel yayın yapan kuruluşlara"
cümlesinden sonraki maddelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 1- Nüfusu 1 milyondan fazla olan il ve
ilçelere yayın yapanlara 15 milyar TL, 2- Nüfusu 500 000 ilâ 1 milyon arasında
olan il ve ilçelere yayın yapanlara 8 milyar TL, 3- Nüfusu 250 000 ile 500 000 arasında
olan il ve ilçelere yayın yapanlara 5 milyar TL, 4- Nüfusu 250 000'den az olan il ve
ilçelere yayın yapanlara 2 milyar TL, 5- Radyo yayınları için yukarıdaki
miktarların yarısı kadar idarî para cezası uygulanır.
BAŞKAN - Okutacağımız son önerge, aynı
zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayısında kayıtlı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Devlet
Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen İçel Aykırılığın tekrarı halinde; a) Ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara,
ihlalin ağırlığına göre, 125 milyardan az olmamak kaydıyla 250 milyara kadar, b) Yerel ve bölgesel ve kablo ortamından
yayın yapan kuruluşlara; 1- Kapsadığı
yayın alanı itibariyle, 1 milyondan fazla nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın
yapanlara, ihlalin ağırlığına göre, 60 milyardan az olmamak kaydıyla 100
milyara kadar, 2. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 500
bin ilâ 1 milyon arasında nüfusa ulaşan
il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin ağırlığına göre, 30 milyardan az
olmamak kaydıyla 60 milyara kadar, 3. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 250
bin ilâ 500 bin arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin
ağırlığına göre, 20 milyardan az olmamak kaydıyla 40 milyara kadar, 4. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 250
binden az nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin ağırlığına
göre, 5 milyardan az olmamak kaydıyla 10 milyara kadar, c) Radyo yayınları için yukarıdaki
miktarların yarısı kadar, d) Sayısal ortamda yayın yapan
kuruluşlarla, kablolu yayın kuruluşlarına uygulanacak cezalarda nüfus yerine
yayın alanındaki abone sayısı esas alınarak, idarî para cezası uygulanır. İhlalin, ihlal tarihinden itibaren, takip
eden bir yıl içinde tekrarı halinde bu idarî para cezaları yüzde 50 oranında
artırılır. İhlalin, ihlal tarihinden itibaren takip eden bir yıl içinde üçüncü
kez tekrarında ihlalin ağırlığına göre izin uygulaması bir yıla kadar geçici
olarak durdurulur. BAŞKAN - Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Efendim, öncelikle, bir hususu hatırlatmak istiyorum. Tasarının aslında, cezaların sonunda
"lira" olduğu belirtilmektedir. Önergede, sanıyorum, sehiv var. Bunun
"lira" olduğunun belirtilmesinde yarar görüyoruz. Ekseriyetimiz olmadığı için,
katılamıyoruz. BAŞKAN - Ekseriyet yok, takdire bırakıyor.
Hükümet?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
aykırılık sıralamasında, zannedersem, bir yanlışlık var. BAŞKAN - Yok efendim. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Hayır. BAŞKAN - Bu aykırı efendim. LÜFTİ YALMAN (Konya) - Efendim, Sayın
Bakanın vermiş olduğu önerge, 250 milyarı, 125 ilâ 250 milyar diye
değiştiriyor. Bizim önergelerimizde 15 milyara kadar düşürülüyor. Hangisi daha
aykırıdır yasa tasarısına?! BAŞKAN - Bu daha aykırı efendim. Bu aykırı
olarak... KAMER GENÇ (Tunceli) - En aza indiren
aykırıdır. LÜTFİ YALMAN (Konya)- Sayın Başkan, bir
yanlışlık var. En az olan daha aykırıdır. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sapma ne kadar
çoksa, aykırı olan odur. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım,
bütün önergeler dikkate alındığında, bizim, hükümetin verdiği önergeden iki
farklı önergemiz var, ikisi de hükümetten çok farklı olarak düzenleme istiyor.
Dolayısıyla, arkadaşlarımız bir daha dikkat etsinler bu konuya. BAŞKAN - Burada, hem yerel hem ulusal
bazda; yani, (a) ve (b) fıkralarında değişiklik yarattığı için... LÜTFİ YALMAN (Konya) - Efendim, bizde de
(a) ve (b) fıkraları var. BAŞKAN - İlave (d) fıkrası var ayrıca. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Apayrı bir madde
olarak teklif edilen bir başka önerge var; siz, nasıl onu aykırı alırsınız?..
Sayın Fethullah Erbaş'ın önergesine bir bakın... BAŞKAN - Onların işlemi ayrıca yapılacak. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
önergemiz, yasa tasarısındaki ilgili maddeyi çok daha farklı bir şekilde arz
ediyor. Sadece rakamlarda ufak değişiklikler yapan önerge nasıl daha aykırı
olur?.. Aykırılıkta üçüncü dereceye düşer. Yasa tasarısının maddesi çok farklı
değiştiriliyor. Yanlışlığınız var. Aykırılıkta, Sayın Bakanın önergesi ancak
üçüncü sıraya gelir. Rica ediyorum... BAŞKAN - Sayın Yalman'ın önergesini okutup
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayılı tasarının 16 ncı maddesi
(b) bendindeki "Yerel ve bölgesel yayın yapan kuruluşlara"
cümlesinden sonraki maddelerin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. 1. Nüfusu 1 milyondan fazla olan il ve
ilçelere yayın yapanlara 15 milyar TL, 2. Nüfusu 500 bin ilâ 1 milyon arasında
olan il ve ilçelere yayın yapanla-ra 8 milyar TL, 3. Nüfusu 250 bin ilâ 500 bin arasında
olan il ve ilçelere yayın yapanla-ra 5 milyar TL, 4. Nüfusu 250 binden az olan il veya
ilçelere yayın yapanlara 2 milyar TL, 5. Radyo yayınları için yukarıdaki
miktarların yarısı kadar, İdarî para cezası uygulanır. Lütfi
Yalman (Konya)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor
musunuz? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (içel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Yalman. (FP
sıralarından alkışlar) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 16 ncı madde üzerinde vermiş olduğumuz
önergeyle ilgili konuşmak üzere söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerimin başında, yanlışlıktan döndüğü
için de Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Değerli arkadaşlar, bu yasa tasarısının 2
nci maddesindeki cümleyle başlayarak, 16 ncı maddeyle bir bağlantı yapmak
istiyorum. 2 nci maddenin (b) fıkrasında deniliyor ki: "Halkı, sınıf, ırk,
dil, din, mezhep ve bölge farkı gözeterek kin ve düşmanlığa tahrik eden veya
toplumda nefret duyguları oluşturan yayınlara imkân verilmemesi..." Bu,
yayınlar konusunda benimsenmiş olan ilkelerle alakalı bir madde. Bu, üzerinde
çok tartışılan, inanç ve fikir özgürlüğünün önündeki en büyük engeli teşkil
ettiğini ifade ettiğimiz, herkesin de hemen hemen kabul etmiş ve benimsemiş
olduğu 312 nci maddenin aynısıdır. Hepimizin bildiği gibi, şiir okuyan
siyasetçiler bu cümlelerle, bu cümleler çerçevesinde hapse girdi; birçok siyasî
parti genel başkanı, belediye başkanları, yazarlar, bu ifadeler çerçevesinde
hapse atıldı ve siyasî yasaklı hale getirildi. Şimdi, Avrupa Birliğine girme
süreci içerisindeki Türkiye'de düzeltilmeye çalışılan, inanç ve fikir
özgürlüğünün önündeki ortadan kaldırılmaya çalışılan bu engeller, RTÜK Yasasına
dikte ediliyor, RTÜK Yasasına monte ediliyor. Bazı şeyler yaşadı Türkiye; ayet okundu
diye, hadis okundu diye ya da bazı yazarların yazıları okundu diye, radyo ve
televizyonlar, hatta 1 yıllığına kapatıldı. Şimdi, Milliyetçi Hareket Partili
arkadaşlarımız, Anavatan Partili arkadaşlarımız, DSP'li arkadaşlarımız bu
maddeye kabul oyu verdiler. Önümüzdeki günlerde, herhangi bir kimse, radyoda
bir konuşma yaptığı zaman veya televizyonda bir konuşma yaptığı zaman dinî
argümanlar kullansa, manevî argümanlar kullansa, herhangi bir konuyu manevî
argümanlarla, dinî argümanlarla işleyiverse, karşısına bu madde çıkacak.
Diyecekler ki, siz, dil, din, ırk, mezhep tahriki yaptınız, kin ve düşmanlığı
tahrik ettiniz; al sana... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Yapmayın... LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Sayın Köse, ayet
ve hadis okundu diye, Türkiye'de 1 yıllığına radyo kapatıldı; siz takip
etmediniz mi?! Siz bilmiyor musunuz, hukukçusunuz; bu, 312 nci maddenin
aynısıdır; sizin benden iyi bilmeniz lazım. Lütfen... Siz bari itiraz etmeyin
yani... Vicdanımız sızlıyor; sızlamıyor mu sizin vicdanınız?! Değerli arkadaşlar, bir radyo veya
televizyon, dinî içerikli yayın yaptığı zaman -şimdi, 16 ncı maddeyle ilgili,
Sayın Beyhan, geliyorum bakınız- veya manevî argümanlar kullanarak bir yayın yaptığı
zaman, al sana 250 milyar lira -ulusal yayın yaparsa- bir ceza... Tekrarı
olursa, tekerrür ederse, televizyonlar için ekran karartma cezaları; tekrarı
olursa, lisansının iptali... Şimdi, hedefin nereye doğru gittiğini ve
bu yasanın hangi art niyetli hedefleri taşıdığını dikkate aldınız mı, dikkat
ettiniz mi?.. Tabiî, çok arkadaşımız dikkat etmedi; belki dikkat ederler diye
bu sözleri söylüyorum. Değerli arkadaşlar, 14 üncü madde üzerinde
yine bir önerge verdik burada. Hiç değilse, 2 nci maddedeki bu (b) fıkrasıyla
ilgili konuları belki düzeltir, yasa çerçevesinde bir yol açar, imkân tanır
düşüncesiyle o önergeyi vermiştim. Biliyorsunuz, 14 üncü maddenin birinci
fıkrasında deniyor ki: "Yayın kuruluşları, medya, televizyonlar, radyolar,
eğitim, kültür, Türk sanat müziği, Türk halk müziği yayınları yapmak
mecburiyetindedirler, günlük belli bir süreyle." Biz, buraya bir cümlenin,
bir kelimenin ilave edilmesini istedik; dedik ki: "Din ve ahlakla ilgili
yayınlar da yapmak mecburiyetindedirler." Biz, bunu keyfî vermedik, 2 nci
maddenin (b) fıkrasını dikkate alarak verdik; ki, hiç değilse, bu maddeye
sığınılarak, bazı art niyetli kişiler, şiir okudu diye birisini
cezalandırmasın, ömür boyu siyasî yasaklı hale getirmesin ya da herhangi bir
dinî argüman kullandığı bir konuşmayı yaptı diye ömür boyu siyasî yasaklı hale
gelmesin. Değerli arkadaşlarım, kaldı ki, bir diğer
bölümüyle ilgili şunu söylemek istiyorum. Maalesef, zaman yeterli değil. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, toparlayın efendim.
LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Tabiî, burada en
büyük sıkıntı, değerli arkadaşlar, yerel basın yayın kuruluşlarına geliyor.
Hiçbir basın yayın kuruluşu, yerel basın yayın kuruluşu -hatta, ulusal basın
yayın kuruluşlarında da aynı sıkıntı olabilir- 125 milyar ya da 250 milyar
cezayı ödeme imkânına sahip değildir. Siz, bununla, televizyonları, radyoları
cezalandırmıyorsunuz; siz, bununla, televizyon ve radyoları kapatıyorsunuz,
köreltiyorsunuz, öldürüyorsunuz. Onun için bu önergeyi verdim. Dikkat
ederseniz, özellikle yerel bazdaki radyo ve televizyonların konumu ve maddî
durumlarını dikkate alarak ben bu önergeyi verdim. 15 milyar liradan başlayan
ceza, yerel televizyon ve radyolarda 2 milyar, 5 milyar, 8 milyar şeklinde,
nüfus oranına göre değişiyor. Bunu dikkate alacağınızı, yerel radyo ve
televizyonların konumunu, durumunu dikkate alacağınızı ve ekranların, radyo ve
televizyonların kapatılmamasını, özellikle yerel haber mekanizmalarının
kapatılmamasını sağlayacağınızı, vereceğiniz destekle ümit ediyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Arayacağız... Aslında,
önergenizin kabulü için muhalefet yekvücut gelse daha rahat olacak. Olayı
birazcık da öyle görelim. Önergenize sahip çıkacak sayıyı getirmiyorsunuz... ASLAN POLAT (Erzurum) - Bütün maddelerde
isteyeceğiz. Madem biz buradayız, onlar da otursunlar. BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir; karar yetersayısı
vardır. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 682 sıra sayısında kayıtlı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi
Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesinin ikinci ve dördüncü fıkralarının aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Devlet
Bakanı Rüştü
Kâzım Yücelen İçel Aykırılığın tekrarı halinde; a) Ulusal düzeyde yayın yapan kuruluşlara,
ihlalin ağırlığına göre, 125 milyardan az olmamak kaydıyla 250 milyara kadar, b) Yerel ve bölgesel ve kablo ortamından
yayın yapan kuruluşlara; 1. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 1
milyondan fazla nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin
ağırlığına göre, 60 milyardan az olmamak kaydıyla 100 milyara kadar, 2. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 500
bin ilâ 1 milyon arasında nüfusa ulaşan
il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin ağırlığına göre, 30 milyardan az
olmamak kaydıyla 60 milyara kadar, 3. Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 250
bin ilâ 500 bin arasında nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin
ağırlığına göre, 20 milyardan az olmamak kaydıyla 40 milyara kadar, 4.- Kapsadığı yayın alanı itibariyle, 250
binden az nüfusa ulaşan il ve ilçelere yayın yapanlara, ihlalin ağırlığına
göre, 5 milyardan az olmamak kaydıyla 10 milyara kadar, c) Radyo yayınları için yukarıdaki
miktarların yarısı kadar, d) Sayısal ortamda yayın yapan
kuruluşlarla, kablolu yayın kuruluşlarına uygulanacak cezalarda, nüfus yerine
yayın alanındaki abone sayısı esas alınarak idarî para cezası uygulanır. İhlalin, ihlal tarihinden itibaren, takip
eden bir yıl içinde tekrarı halinde, bu idarî para cezaları yüzde 50 oranında
artırılır. İhlalin, ihlal tarihinden itibaren takip eden bir yıl içinde üçüncü
kez tekrarında ihlalin ağırlığına göre, izin uygulaması, bir yıla kadar geçici
olarak durdurulur. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Sayın Başkan, bu, (b) fıkrasında (d) ile mükerrerlik olduğu için, (d)
fıkrasının işleme alınmamasını, (b) fıkrasında "kablolu yayın"
yazıldığı için, mükerrer olduğu için, (d) fıkrasının işleme alınmadan önergenin
oylanmasını arz ediyorum. BAŞKAN - Önergenizi o şekilde
düzeltiyorsunuz... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Evet. BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Takdire bırakıyorsunuz... "Lira" kelimesini de ekliyoruz;
değil mi? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Evet... BAŞKAN - "lira" kelimesinin de
eklenmesi suretiyle önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 16 ncı maddesiyle değiştirilen 3484 sayılı Kanunun 33 üncü
maddesinin birinci fıkrasındaki "aykırılığın tekrarı halinde"
ibaresinden sonra gelmek üzere "ihlalin ağırlığına göre bir aylık reklam
gelirinin yüzde 3'ü ile yüzde 7'si arasında bir idarî para cezası uygulanır"
olarak, dördüncü fıkrasının ise "Bu Kanunun 4 üncü maddesinin (a),(b),(c)
bentlerindeki ilkelere aykırı yayın yapılması durumunda yukarıda belirtilen
müeyyideler uygulanır. Bir takvim yılı içinde ihlalin tekrarı halinde, mahkeme
kararıyla, yayın, süresiz olarak durdurulur ve yayın izni iptal edilir"
olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Nazlı
Ilıcak (İstanbul)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Ilıcak?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Nevzat
Yalçıntaş konuşacaklar. BAŞKAN - Buyurun Sayın Yalçıntaş. (FP
sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) - Sayın
Başkan, çok değerli milletvekilleri; bilenen bir şey, yanlış hesap, Bağdat'tan
döner; ama, faturası ağır olur. Bankacılık alanında yapılan yanlış hesaplar,
işte, Türkiye'yi nasıl bir krize soktu. Burada da bir yanlış kanun gelmiştir. Bu
da, bir demokrasi krizine yol açacaktır; ama, ne zaman açacak; herhalde,
maalesef, çok uzun sürmeyecek; çünkü, yanlışlıklar o kadar çok ki, kanundaki üç
şifreyi çözsek, anlaşılıyor. Çerçeve 3 üncü madde, Meclisin salahiyetlerini,
yetkilerini azaltıyor ve yerine ikame ediyor; şaşılacak, iki müesseseyi ikame
ediyor. Yani, demokraside, adalette ve her şeyde, Türkiye'de fevkalade
performans yapmış iki müessese: YÖK ve Millî Güvenlik Kurulu!.. Ne Türkiye
içerisinde bu müesseselerin bu niteliklerini benimsemiş bir kamuoyu var ne de
dünyada. Bizim ilişkide bulunduğumuz Avrupa, ulusal programı veriyor. İşte,
düşülen bir tezat... Ulusal programda, biz, antidemokratik hususları izale
edeceğimize... RTÜK de var; girmiyorum, vakit çok dar. Bu konuyla ilgili
müesseseye soruyorum, yani Avrupa Birliği Sekreteryasına, "bizim
mütalaamız alınmadı" diyorlar. Peki, meslek kuruluşları?.. Feryat
ediyorlar. İşte, yine bugün söylemişler, Orhan Erinç ve Türkiye Gazeteciler
Cemiyeti eski Başkanı Nail Güreli... Türkiye Yerel Televizyonlar Birliği var;
"bizim, hiç haberimiz olmadı" diyorlar. Yani, demokrasiyi nasıl
işleteceğiz; demokrasiyi sekteye uğratmış müesseseleri mükâfatlandırarak!
Burada, bir kere, demokrasi konusunda bir yanlışlık... Bunu, Uluç Beyefendi
anlattı. Yani, ben zannediyordum ki, biz ne dersek aksini koalisyondaki
arkadaşlarımız yapar; hayır, kendilerinden de... Beni bağışlasınlar, üçlü
idarede, yani, meşhur politik lisanla triumvirat'ta kararlaştırılanlara
uyulması mecburiyeti, sanki, ortada duruyor. Sonra, yanlışlık; işte, meşhur ana
maddelerden biri olan 13 üncü çerçeve madde; yani, ihale meseleleri. Neyi,
kimleri biz koruyoruz?. Türkiye'de, gelişmiş, sosyal hale gelmiş bir kapitalizm
mi var?. Neokapitalizm mi doğmuş?.. İlkel kapitalizmin en kötü örneklerini
yaşıyoruz. Yüzlerce insanı kapı dışarı ediyorlar, içeride kalanlar bir satır
yazamıyor. Daha bugün yaşadık; şu şerefli
Parlamentonun şerefli bir üyesine, hanım üyesine, ağza alınmayacak sözler
söylüyorlar. Kim söylüyor; işte, menfaatının zarar göreceğini düşündüğü yayın
organları. Bir hanıma bunu söyleyen, yarın bizlere daha ağırını söyleyebilir.
Niçin söylediği de bellidir, çok açık. Bu kişileri, bu müteşebbisleri
tanıyanlar, şahsen tanıyanlar, gayelerinin ne olduğunu gayet iyi biliyor ve bu
kadar zaman uyumuş olan bir tasarı, maalesef, Danıştayımızın, içtihadı
birleştirme kararının hemen ardından -o, 10 Nisanda oldu zannediyorum- mayısta
geliyor. Şurada da görülüyor ki, tekelci... Bütün
dünyada, bu, kontrol altına alınıyor. Amerika'da tekel ve kartel yapmış olan en
büyük müesseselerin sahiplerini kolları kelepçeli götürüyorlar. Gizli kartel
yapıyorlar. Biz, bunları mükâfatlandıracak hususlar yapıyoruz; bütün argümanlar
burada anlatıldı. Sonra, bu madde... Yerel televizyonlar
nerede arkadaşlar; yerel televizyonlar, büyük ekseriyetle, işte, Anadolu'da.
Hani, meşhur Bektaşi fıkrasında demiş ki zaptiyebaşına, ya sen sayı saymasını
bilmiyorsun yahut ömründe dayak yemedin; 80-90 değnek deyince. Arkadaşlar, 250 milyar... O, tabiî, ulusal
olacak herhalde. Öyle... Aşağı iniyoruz; bunların hepsi mahallî, hepinizin
gidip konuştuğu televizyonlar; güçleri ne ki?! Etleri ne ki, butları ne olsun?!
Efendim, dayamışız 125 milyar Türk
Lirasından, işte 10 milyara... Bir kere, iki kere, bu cezaları... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalçıntaş, 1 dakika
içerisinde toparlayınız efendim. NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Bir de,
sonuncu nokta, iznin iptali, lisansın iptali... Lisans iptal ediliyor! Ne
mahkeme var ne hâkim var ne hukuk var! İşte, bazı maddelere atıflar var. O
maddelerin bir kısmının içeriğini, ben Anayasa Komisyonunda anlattım. Bunlar,
mahkeme kararıyla... Bizim verdiğimiz önerge o... İdam hükmünü veriyoruz. Yani,
tesisleriyle, adamlarıyla, her şeyiyle, bir anda yok olacak. Ne yapmışlar;
onlar da burada yazılıyor; ki, tespiti objektif olarak zordur. Yani, kaseti
vermiş veyahut... NECDET SARUHAN (İstanbul) - İdarî yargıya
giderler... NEVZAT YALÇINTAŞ (Devamla) - Efendim,
tabiî, kapattıktan sonra gitsin! İdam ettikten sonra, suçsuzluğunun ispatına
çalışsın! Böyle şey olmaz. Ben asayım, ondan sonra gitsin! Ben kapatayım, ondan
sonra gitsin! Bu kanun önemli; temel kanunlardan biri
Sayın Başkan. Rejimi ilgilendiren kanunlardan birisidir bu; çünkü, bütün insan haklarını,
ifade özgürlüğünü, din ve vicdan hürriyetini içeriyor. Bunlara ağır cezalar
getiriyoruz. Teşekkür ediyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı çerçeve maddesine bağlı olarak, kanunun 33 üncü maddesinin
son cümlesindeki "Türk dilinin güzel kullanımı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "ve çevre eğitimi" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif
ederiz. Ahmet
Sünnetçioğlu (Bursa)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Ekseriyetimiz olmadığı için katılamıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılıyoruz efendim. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı
Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Maddeyi... ASLAN POLAT (Erzurum) - Karar
yetersayısının aranılmasını istiyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Maddeyi, kabul edilen önergeler
doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 17. - 3984 sayılı Kanuna aşağıdaki
maddeler eklenmiştir. "EK MADDE 1. - Bu Kanuna göre yayın
izni verilen özel radyo ve televizyon kuruluşlarının, kendilerine tahsis edilen
TV kanal ve radyo frekansından yapacakları yayınlarını, Türkiye
Radyo-Televizyon Kurumunun veya bu amaçla özel yayın kuruluşlarıyla ortak
kura-cağı şirketin görev ve sorumluluğunda işletilen verici tesislerinden
yapmaları asıldır. Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu, verici tesislerinin
kurulması, işletilmesi, yenilenmesi ve bu tesislerde değişiklik yapılması
sırasında özel yayın kuruluşlarının ihtiyaçlarını da göz önünde tutar. Kurulmasına izin verilen tesislerin bu
Kanunda ve izin belgesinde öngörülen amaçlar için kullanılıp kullanılmadığı Üst
Kurul tarafından denetlenir. Özel radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun verici tesislerinden
yararlanma usul ve esasları ile yıllık kira bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon
Kurumu tarafından belirlenerek Üst Kurulun onayıyla yürürlüğe konulur. BAŞKAN - Çerçeve 17 nci maddenin ek 1 inci
maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın
Şükrü Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve
Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir Vergisi Kanunu ile Kurumlar
Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 17 nci
maddesinin 1 inci ek maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 17 nci maddesinin ek 1 inci maddesinin
gerekçesinde, özet olarak, özel televizyonların vericilerinin TRT vericileriyle
birleştirilmesi; daha doğrusu, TRT'nin vericilerinin özel televizyonlara
kiralanması öngörülmektedir. Yine, bu kanun tasarısının genel gerekçesinde de
"kanunda belirtilen yayın ilkeleri ile bu ilkelere uymayan radyo ve
televizyon kuruluşları hakkında uygulanacak yaptırımların bölücü, yıkıcı ve
irticaî yayınların engellenmesi konusunda etkili olmadığı görülmüştür"
denilerek, irticaî yayınlarla nasıl mücadele edileceğini, herhalde, özel televizyonların
TRT'ye mahkûm edilmesi neticesinde irticaî yayınlarla mücadele edebileceklerini
savunmaktadırlar. Şimdi, burada, peşin bir yargı önümüze
çıkmaktadır; o da şudur: Bugün, elinin altında birkaç televizyon kanalı, birkaç
büyük gazetesi olan bir medya kuruluşunun sahibinin gazetelerinden birinin, bu
kanun tasarısının Mecliste görüşülmesi nedeniyle verdiği haberde aynen şöyle
söyleniyor: "Mafya ve tarikat sermayesinin önünü tıkayan yasa tasarısı
bugün görüşülecek. Medya sahipliğinde şeffaflık öngören hükümleriyle, sektörde
ağırlık kazanmaya çalışan mafya ve tarikat sermayesinin önünü tıkayan RTÜK Yasa
Tasarısı, TBMM Genel Kurulunun gündemine alındı" diye haber veriyor. Şimdi, siz, bir tarafta, çok farklı yayın
politikası izleyeceksiniz, öbür tarafta da, vatanına, milletine, dinine,
maneviyatına bağlı yayın yapan televizyonları veya kuruluşları peşinen mahkûm
edeceksiniz; yani, darağacını kuracak ve onları idam edeceksiniz. Diğer
taraftan da, bunları, büyük ve ağır para cezalarıyla altından kalkamayacakları bir
yükün altına sokacak, arkasından da bir bir kapanmalarına vesile olacaksınız. Memleketinize gittiğinizde, sohbetlere,
programlara katıldığınız mahallî yerel televizyonlar var. Bu kanun tasarısı
yasalaştıktan sonra bunlar birer birer kapanacak. Az önce konuşan değerli hocam
bunları söylediğinde, aklıma, Osmaniye'de yayın yapan bir tek televizyon geldi.
Bu televizyonun sahibi, değerli Milliyetçi Hareket Partisi milletvekili
arkadaşlarımızın fikirleri doğrultusunda fikir taşıyan, o düşüncede çok kıymetli
bir arkadaşımız. O, televizyonuna herkesi davet eder, herkesi çıkarır, hoca
efendileri, âlimleri çıkarır, sohbet ettirir. Bir gün, bir vaazından dolayı
veya bir sohbetinden dolayı o değerli arkadaşımızın televizyonu kapanırsa ve
çok değerli MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli Bey, Osmaniye'ye geldiğinde,
programa çıkabileceği bir televizyon göremediğinde, acaba, hep beraber ne
düşüneceğiz, bunu düşünmemiz lazım. ALİ GEBEŞ (Konya) - Hata yapmasınlar... ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Bunu, hayalî olarak
kafadan da atmıyorum. "İşte, RTÜK'te irtica paranoyası" diye verilen
bir başka haber. Ne diyor;"Kur'an-ı Kerim mealini bile kapatma sebebi
sayan RTÜK, dinî yayınlara toplam 3 051 gün, ahlaksız yayınlara ise 277 gün
kapama cezası verdi." NİDAİ SEVEN (Ağrı) - İrtica ayrı, Kur'an-ı
Kerim ayrıdır; bunları birbirine karıştırmamak lazım. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - Değerli
milletvekilleri, irticanın tarifi yapılmamış ki Türkiye'de!. Kafasına irticayı koyan adamlar "150
yıldan beri, Osmanlının son döneminden, Tanzimattan bu yana Türkiye'de irtica
tehlikesi var" derler; bir türlü hortlamadı, bir hortlasa da görsek yani
nedir, nasıl bir şey? Tarifi yok, burada da tarifi yok. Buyurun, az önce okudum
"irticaî yayınların önüne geçilmesi için" ama, irtica nedir, ortada
müşahhas bir tarifi var mı ve mürteci kim? Adam, aklına estiği zaman,
Müslümana, size de, bana da, bir başka arkadaşımıza değerli bir hoca efendiye
de mürteci damgasını bal gibi vuruyor, arkasından da, onu mahkûm ediyor. Yani,
Türkiye, bu konuda, artık, bir şeyleri yıkmalı. ANAP'ın değerli Genel Başkanı Sayın Mesut
Yılmaz Bey -şu anda bu-radalar- zaman zaman beyanat veriyorlar, göğsümüz
kabarıyor. Türkiye'de fikir, düşünce hürriyetinin olmadığını, bunların olması
gerektiğini haykırıp söylüyorlar, göğsümüz kabarıyor, memnun oluyoruz; ama,
uygulamaya da baktığımız zaman gerçekten üzülüyoruz, mahzun oluyoruz. Avrupa
Birliğine gireceğiz; bu kafayla girmemiz mümkün değil. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Ünal. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Trabzon
Milletvekili Sayın Ali Naci Tuncer. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Tuncer. Buyurun. DYP GRUBU ADINA ALİ NACİ TUNCER (Trabzon)
- Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bundan önceki maddede yaptığım bir konuşma
üzerine, Sayın Bakanım, bana, Anadolu Ajansının iki açıklamasını verdi; çok
duyarlı hareket ettiği için Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum. Ben, orada, yayın
ilkelerinin belirlenmesinde çok kısıtlayıcı düzenlemeler yapıldığını ve (v)
fıkrasında karamsarlık ve umutsuzluk doğuracak bir yayının cezalandırılacağını
ifade ettim. Buna örnek olarak da, bugün, medyada yayınlanan bir haberi bir
televizyon kanalı işlediği takdirde "halkı umutsuzluğa ve karamsarlığa sevk
edebilir düşüncesiyle Üst Kurul bir ceza tertip edebilir" diye ifade
ettim. Yoksa, ben "sayın komutan bunu söylemiştir" diye bir şey
söylemedim, "ümit ediyorum bu haber doğru değildir" dedim. Bunu bu
şekilde düzeltmek istiyorum. Bana verilen Anadolu Ajansının haberine göre,
Sayın Başbakan ve Sayın Başbakan Yardımcısı böyle bir olayın olmadığını ifade
ediyorlar. Tabiî, bundan mutluluk duyuyorum; ama, bu fiili icra eden komutandan
veya onun bağlı olduğu kurumdan da böyle bir açıklama gelmemiştir. Saygıdeğer milletvekilleri, görüşülmekte
olan çerçeve 17 nci maddenin ek 1 inci maddesinin birinci fıkrası, özel
kuruluşların Radyo-Televizyon Kurumunun vericilerinden istifade edebileceğini
veya birlikte bir şirket kurup buradan yayın yapabileceğinin asıl olduğunu vurgulamaktadır.
Bir sonraki fıkrada da, Radyo-Televizyon Kurumu, verici tesislerini inşa
ederken, özel yayın kuruluşlarının da taleplerini dikkate almak zorundadır diye
bir hüküm getiriliyor ve devam ediyor, deniyor ki: Radyo-Televizyon Kurumu, bu
vericilerden nasıl istifa edileceğinin usul ve esaslarını belirtir, yıllık
kiralarını tespit eder; ancak, bu tespitler Üst Kurulun tasdikiyle tekamül
eder. Saygıdeğer milletvekilleri, tasarının ne
kadar düzensiz, ne kadar ciddî bir inceleme yapılmadan düzenlendiğinin en güzel
örneğinden biri -demin de ifade ettim- yasa tasarısının belkemiği 29 uncu
maddeydi, bütün dikkatler oraya verilmiş diğer taraflara bakılmamış. Neden bunu
ifade ediyorum; bugün yürürlükte olan RTÜK Yasasının 35 inci maddesinde,
Radyo-Televizyon Kurumunun, bu kanunun yayın ilkelerine uymak zorunda olduğunu
ifade eder ve buna uyulmadığı takdirde de müeyyidesini getirmektedir. Bu, yasa
tasarısıyla tamamen metinden çıkarıldı; yani, Türkiye Radyo- Televizyon Kurumu,
çıkardığımız bu yasanın yayın ilkelerine bağlı değildir. Buraya aykırı bir
hareketi olsa dahi cezalandıramıyoruz. Peki, bunu yapamıyoruz da, kendi
özparasıyla kurduğu bir verici tesisinden istifade edecek özel televizyonlar
geldiğinde -parasını kendisi vermiş, kendisi kurmuş- "benim yıllık kiram
budur" der, ilan eder; isteyen gelir alır, istemeyen kendisi kurar.
Burada, bu usul ve esaslar ile yıllık kira bedelini, bu kanunla düzenlediğimiz
RTÜK'ün tasdiki şartını getiriyoruz. İlkelerine uymak mecburiyetinde değil,
kendi parasıyla kurduğu bir tesis için "gel arkadaş, kiracı olarak buradan
istifade et" diyoruz; "hayır, sen bunu yapamazsın; RTÜK bunu tasdik
edecek" diyor. Bir kanun içinde bu kadar çelişki olur mu arkadaşlar?! "İstifade ettirebilir"
diyebilirsin, mademki burada sen kurdun, tasarruf tedbirleri içinde, yeniden
kurmasın; ama, bu kira tespitlerini kendisi belirlesin. Radyo- Televizyon
Kurumunu bu kadar bağımsız hale getirdiniz, hiç bu kanuna tabi tutmuyorsunuz;
ama, tesislerini kullandırmaya geldiğinde veya usul ve esaslarını tespite
geldiğinde, bu kurul tasdik etmezse geçerli değildir diyeceksiniz... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. ALİ NACİ TUNCER (Devamla) - Bu, kendi
içerisinde bir çelişkidir. Demek ki, 29 uncu maddenin dışındakiler, gelişigüzel
yazılmış, Anadolu tabiriyle, doldurma maddelerdir; bu haliyle de inşallah
memlekete yararlı olur. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Tuncer. Madde üzerinde 4 adet önerge vardır;
ancak, 3 önergeyi işleme alabiliyoruz. Önergeleri geliş sırasına göre okutup,
aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek
madde 1'in birinci fıkrasının sonundaki "göz önünde tutar" ibaresinin
"göz önünde tutmak zorundadır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz.
BAŞKAN- Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının çerçeve 17 nci maddesi ile 3984 sayılı Kanuna eklenen ek madde 1'in
son cümlesinden sonra gelmek üzere "ancak Türkiye Radyo - Televizyon
Kurumunun verici tesisleri yeterli olmaz ise özel radyo ve televizyonlar
diledikleri radyo ve televizyon istasyonlarından ve vericilerinden yayınlarını
yapmakta serbesttirler" ibaresinin eklenmesini arz ederiz.
BAŞKAN- Diğer önergeyi okutacağım; bu
önerge, aynı zamanda, en aykırı önergedir; okuttuktan sonra, işleme alacağım. Sayın Başkanlığa Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı yasa
tasarısının ek 1 inci maddesinin sonuna aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz
ederiz.
Fıkra: Tespit edilecek yıllık kira bedeli,
ilgili radyo ve televizyon kuruluşunun yıllık gayri safî hâsılatının yüzde
20’sinden az olamaz. BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa)- Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Sayın Genç, buyurun. (DYP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; ek 1 inci madde üzerinde verdiğim önergemi izah etmek
üzere burada bulunuyorum. Burada, "radyo ve televizyon yayın
kuruluşlarının Türkiye Radyo-Televizyon Kurumunun verici tesislerinden yararlanma
usul ve esasları ile yıllık kira bedelleri Türkiye Radyo-Televizyon Kurumu
tarafından belirlenir" kelimesinden sonra... Bu yıllık kira ne olacak? Aslında, yasa koyucunun bu gibi konularda
rakam belirlemesi lazım; yani, bu konu yönetmelikle belirlenmez. Bunu
yönetmeliğe bıraktığınız zaman bu yönetmeliği çıkaracak icraî nitelikteki, yani
idare içindeki kuruluşlar zayıf durumda olur. Dolayısıyla, buraya asgarî bir
taban getiriyorum, yani, o radyo ve televizyon kurumundan elde edilecek kira
miktarının, asgarî yıllık gayri safî hâsılatının yüzde 20'sinden aşağı olmama
koşulunu getiriyorum, yani, bu bir kriterdir. Bunu yasama Meclisinin
belirlemesi lazım. Tabiî, bu tasarı üzerinde konuşma imkânını
bulamadık, İçtüzük değişikliği nedeniyle bulamadık. Hiçbir zaman da burada bu
saatlerde 8-10 bakanın olduğunu görmedik. Bunlar gelmişler buraya... Şimdi,
tabiî, patronlar "Sayın Bakan -tabiî, hepsi için değil, bir ikisi hariç-
bak ha, seninle ilgili elimde kozum var, hepiniz orada bulunacaksınız, yoksa, sizinle
ilgili elimizdeki belgeleri açıklarız" tehdidinde bulunuyor; onun için, bu
saatte burada bulunmak zorundalar... Her biri iktidar partisine mensup 5-10
milletvekili getirirse, tabiî, sabaha kadar da burada çoğunluk sağlanabilir. Değerli milletvekilleri, bakın, bir kanun tasarısı getiriyorsunuz. Getirdiğiniz bu kanun tasarısı keşke üç beş basın patronuna menfaat sağlamasaydı da, Türkiye'ye, demokrasiye hizmet etseydi, işsize iş bulsaydı, esnafın durumunu rahatlatsaydı, köylünün durumunu rahatlatsaydı, o zaman, sabaha kadar değil de, 24 saat uyumadan konuşabilirdik, çalışabilirdik; çünkü, bizim görevimiz burada Türk Halkına, Türk Ulusuna hizmet etmektir; ama, biz burada belirli bir azınlığa, belirli güç odaklarına hizmet etmek için, âdeta, iktidar grubu seferber olmuş. Şimdi, hatırlar mısınız, Türkbank'ın
İhalesinde, sabaha kadar izledik, Mesut Yılmaz, Bank Ekspresin sahibi Korkut
Yılmaz'a bankasının içi boşaldığı için 390 milyon dolar verdi devlet
bankasından. Sabaha kadar pazarlık yaptılar. Kendisi Başbakan, işte, Korkmaz
Yiğit, bilmem, Ali Şener, bilmem... Neydi o? Bir kişi daha vardı, unuttum
onu... BRT'nin sahibi vardı ya... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Çörtük... MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) -
Çörtük... KAMER GENÇ (Devamla) - Çörtük... Çörtük...
Tamam, Çörtük. Çörtük'le beraber pazarlık ettiler.
Evvela, Türkbankı 600 milyon dolara Korkmaz Yiğit'e vereceklerdi. Kendisi... RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Bu kadar
yanlıştan sonra, Başbakan olabilirsin!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Tabiî, Başbakan,
siz oy verirseniz olabiliriz; şimdi nasıl olacağız? Neyse, Genel Başkanımızla
aramızı bozmayın. Türkbankı 600 milyon dolara
özelleştireceklerdi. Bakın, verdiler... 600 milyon dolara bunu
özelleştirmediler. Yani, anlaşmayı yaptılar; fakat, işin içine birtakım şeyler
girdi, 600 milyon dolar almadıkları gibi, 600 milyon dolar devletten de para
verdiler. Bu ihale işinde devletin kaybı 1,5 milyar dolardı ve burada Sayın
Mesut Yılmaz bu Meclisin oyuyla Başbakanlıktan düşürüldü. 390 milyon dolara
Bankeksprese verildi, 600 milyon dolar Türk Ticaret Bankasına verildi, 600
milyon dolar da oradan gelmedi. Ayrıca, o gün, Milliyet Gazetesi satıldı,
tam onbeş gün sonra geri alındı, 40 milyon dolar Milliyet Gazetesinin sahibi
kâr etti. Şimdi, ben, Maliye Bakanına soruyorum burada:
Sayın Bakan, bu 40 milyon dolar, yani, bugünkü parayla 45 trilyon liranın
vergisini aldınız mı almadınız mı; soruyorum size. Banka patronlarına ve basın patronlarına
bu kadar yetkiyi verirseniz, hangi inceleme elemanı gidecek de, basın
patronunun hesabını inceleyecek?! Hangi inceleme elemanı gidecek, hangi Maliye
Bakanı gidecek de bunların paralarını tahsil edecek?! Değerli milletvekilleri, şimdi, ne
derseniz deyin. Bakın, Osmanlı Devletinin 600 senesinde 3 veya 5 hain yetişti;
ama, Türkiye Cumhuriyetinin 80 senesinde yüzlerce hain yetişti canım; bu,
devleti kısa zamanda batırır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın
Sayın Genç. KAMER GENÇ (Devamla) - Osmanlı Devleti,
hiç olmazsa 600 sene yaşadı; ama, bırakın da şu Türkiye Cumhuriyeti Devletini,
hele Atatürk gibi, dünyada, 20 nci Yüzyılın en büyük lideri olan bir zatın
ilkeleriyle, düşünceleriyle, gösterdiği hedefleriyle kurulan bu Türkiye
Cumhuriyeti Devletini hiç olmazsa 200 sene, 300 sene yaşatalım. Bu getirdiğiniz
kanunlarla, bu devleti batırıyoruz, batırıyoruz, batıyoruz.... Yani, bunu
bilmenizi istiyorum. Halk bizi dinliyor. Yani, burada, bu saatte, üç beş basın
patronunu... Efendim, bütün devlet ihalelerini bunlara vermek için, devletin
paralarını bunlara vermek için, halkın vergisini bunlara vermek için niye
uğraşıyoruz; niye vergi almıyoruz?! (DYP ve FP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Bugün, devletin bütçesi iflas etmiş, devlet iflas etmiş
arkadaşlar, devlet iflas etmiş. Yani, yarın, Amerika "Antalya'yı bana
vermek zorundasın; yoksa, 100 milyar dolar benim alacağımı ver" derse,
karşı koyacak mısınız?! Arkadaşlar, çağımızda, ekonomiyi elinde
kaçıran devletler, muhakkak ki, müstemleke devleti olmaya mahkûm devletlerdir.
Bu, benim bağrışımı, haykırışımı içten gelen vatanseverlik duygusuyla
söylediğimi anlamanızı istiyorum. Ben, satılmış adam değilim... BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Genç. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sen satılmışsın! BAŞKAN - Sayın Genç, inşallah, Türkiye
Cumhuriyeti ilelebet payidar olacaktır; merak etmeyin. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ama, bu kanunlarla
yaşayamaz, sizin bu idarenizle hiç yaşamaz... BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. BEYHAN ASLAN (Denizli) - Türk devleti, 200
yıl yaşamayacak, ilelebet yaşayacak... KAMER GENÇ (Tunceli) - Bu, milliyetçilik
midir; devleti sermaye gruplarına satmak milliyetçilik midir?! BAŞKAN - Lütfen Sayın Genç... BEYHAN ASLAN (Denizli) - Ayık çık oraya! BAŞKAN - Sayın Aslan, lütfen... Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Yasa
Tasarısının Çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenen ek madde 1'in
son cümlesinden sonra gelmek üzere "Ancak Türkiye Radyo Televizyon
Kurumunun verici tesisleri yeterli olmaz ise özel radyo ve televizyonlar
diledikleri radyo ve televizyon istasyonlarından ve vericilerinden yayınlarını
yapmakta serbesttirler" ibaresinin eklenmesini arz ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon?... ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN
(Bursa) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Erbaş?... FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Cevat Ayhan
konuşacaklar. BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan,
muhterem üyeler; 682 sıra sayılı Radyo Televizyon Yüksek Kurulu Kanununda
değişiklik yapan kanun tasarısının ek madde 1'inde vermiş olduğumuz önergeyle
ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Önergenin mahiyeti, maddede, yayın
kuruluşlarının TRT'nin vericilerinden faydalanacağı veya TRT'nin özel
şirketlerle ortak olarak kuracağı verici hatlarından faydalanacağı ifade
edilmektedir. Bizim önergemizde, TRT hatlarının yetmemesi halinde, özel
şirketlerin kuracağı verici hatların da kullanılmasına imkân verilmesini derpiş
eden bir değişiklik teklifimiz var; bunun da kabul edilmesini istiyoruz.
TRT'nin hatları yetmezse, o da, özel şirketlerle ortaklıklar kurup, bu
kapasitelerini artırmazsa, o zaman yayın yapan kuruluşlar verici darboğazıyla
karşı karşıya kalırlar; bunu açmak lazım. Bu ihtiyaç olduğu zaman, tasarı bu
haliyle geçerse, buna imkân bulamazsınız; yani, özel şirketlere bunları
kurduramazsınız ve yayın kuruluşlarının da bunlardan faydalanma imkânı olmaz
Getirdiğimiz teklifin, önergenin mahiyeti budur. Önümüzdeki dönemde doğacak
ihtiyaçları dikkate alarak düzenleme yapmakta fayda var; böyle alelacele
getirilen bir kanun tasarısında, maalesef, bunlar, çoğu zaman ihmal ediliyor,
sonra da ortaya bir ucube çıkıyor ve kendi kendimize şikâyete başlıyoruz. Bu kanunun, aslında, niye böyle aceleye
getirildiğini de anlamak mümkün değil; ama, herhalde, hükümetin, bu medya patronlarına
verdiği bir söz var, bunu acele yerine getirmesi lazım ki, bu kanunu böyle
sabahlara kadar konuşuyoruz. Değerli arkadaşlar, bizim, burada,
memleketin asıl sıkıntılarını konuşmamız lazım. Hükümet geldi gitti, geldi
gitti denildi; buğday fiyatı verildi. Ne verdiniz buğdaya; 164 000 lira
verdiniz. Sizin hükümet olduğunuz 1999'un mayıs ayı sonundan, haziran ayından
bugüne kadar iki yıl geçti, iki yılı doldurdunuz. Peki, iki yıl önce buğday kaç
liraydı; 80 000 liraydı. Geçen sene ne yaptınız; 102 000 lira yaptınız
geçtiğimiz yıl; takriben yüzde 25 zam verdiniz. Şimdi ne verdiniz; yüzde 64.
Verdiğiniz zamla, buğdayda, aşağı yukarı yüzde 100 fiyat artışı oldu, hükümeti
kurduğunuz zamandan beri. Peki, o zamandan bu zamana gübre ne olmuş;
kompoze gübre 30 000 liradan 210 000 liraya çıkmış. Üre ne olmuş; 200 000
liraya çıkmış. Mazot ne olmuş; 194 000 liradan 718 000 liraya çıkmış; yani,
aşağı yukarı 3,5-4 misli artmış. Tüp ne olmuş?.. Çiftçi de tüp kullanıyor,
tezek kullanmıyor herhalde evinde; onun, tarım girdileri gibi, aile geçiminin
ihtiyacı olan masrafları da var. Tüp, 2 350 000 liradan, 12 500 000 liraya
çıkmış; yani, aşağı yukarı 6 misli artmış. Buğday fiyatına yüzde 100 zam gelirken,
çiftçinin diğer kullandıkları, gerek tarım girdisi olarak gerek diğer
ihtiyaçları olarak, 3 misli, 5 misli, 6 misli artmış. İşte, basının bunları gündeme getirmesi
lazım; ama, maşallah, bizde bir sarı basın var, bu medya patronlarının sarı
basını, hükümetin canı sıkılmasın diye, ha bire hükümetin hoşuna gidecek sayfalar
çekiyorlar ve iktidar milletvekilleri bile feryat ediyorlar. Bu tarım
politikası karşısında Tarım Bakanının istifa etmesi lazım, hükümetin istifa
etmesi lazım. Zaten, hükümet yok da ortada; yani, cismiyle yok ama, hiç
olmazsa, ismiyle de istifa etmesi lazım. Hükümet bunları yaparken, tabiî,
bunları görmezken ne yapıyor; işte, bakın, dünkü Resmî Gazetede Bankalar Kanunu
çıktı. Bu Kanunun 9 uncu maddesinde getirilen hüküm nedir; hazinenin Fon
vasıtasıyla batık bankalara verdiği paraları hükümet bir kararnameyle
affedebilecek. Ne diyor burada; "Hazine Müsteşarlığınca, Fona ikrazen
ihraç edilmiş bulunan devlet iç borçlanma senetlerinden doğan borçlar Bakanlar
Kurulu kararıyla tasfiye edilebilir." Nedir bu alacaklar aşağı yukarı; 30
Nisan itibariyle, 12 katrilyon 400 trilyon lira bu batık bankalara gitmiş. Bu,
daha, 25-30 katrilyonu bulacak. Bunların hepsinde, hükümet, şöyle bir sayfalık
bir kararnameyle... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum. HASAN GÜLAY (Manisa) - Uzatma, boş ver... CEVAT AYHAN (Devamla) - Uzatayım ki, siz
bunları bilin. Okumuyorsunuz, bakmıyorsunuz. BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayın. CEVAT AYHAN (Devamla) - Hükümet, bunların,
şöyle bir sayfalık kararnameyle, 20 katrilyonunu, 30 katrilyonunu bağışladım
diyecek. Yani, çiftçiye 2001 yılında ayırdığınız para 400 trilyon; ama,
bankalara, rantiyenin şeylerine ayırdığınız onlarca katrilyon liradır. İşte, basının bunları gündeme getirmesi
lazım. Basın, maalesef, tabiî, başka şeylere ayarlı olduğu için, bunları
yazmıyor, çizmiyor; ama, millet bunları not ediyor. Siz de, tabiî, bu rantiye
basınını bu şekilde himaye ediyorsunuz. Bunlar da, Amerikan zenginleri için
olduğu gibi, size mavi gazete çıkarıyorlar. Bakalım nereye kadar gideceksiniz diyor,
hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
önergenin oylamasında karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan,
karar yeter sayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Arayacağız efendim, merak
etmeyin. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan,
oylama için yarım saat süre verebilirsiniz. BAŞKAN - Siz biraz sabırlı olursanız her
şey olacak Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben sabırlıyım, ben
her zaman sabır gösteriyorum. BAŞKAN - Maşallah (!) Evet!.. Evet, önergenin oylamasını elektronik
cihazla yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - 2 dakika süre
yeter Sayın Başkan. BAŞKAN - Hiç vermesek daha iyi olmaz mı
Sayın İyimaya!? AHMET İYİMAYA (Amasya) - Yasa biraz
süratle çıksın, geciktirmeyin!.. CEVAT AYHAN (Sakarya) -Hepsini elektronik
cihazla yapmanız lazım. BAŞKAN - O takdir Başkanlığa ait. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı
önergeyi oylarınıza sunacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3
dakika süre vereceğim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, karar
yetersayısı vardır, önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 682 sıra sayılı Radyo ve
Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun, Basın Kanunu, Gelir
Vergisi Kanunu ile Kurumlar Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısının çerçeve 17 nci maddesiyle 3984 sayılı Kanuna eklenmiş bulunan ek
madde 1'in birinci fıkrasının sonundaki "göz önünde tutar" ibaresinin
"göz önünde tutmak zorundadır" olarak değiştirilmesini arz ve teklif
ederiz. Fethullah
Erbaş (Van)
ve
arkadaşları BAŞKAN- Sayın Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa)-
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)-
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN- Sayın Erbaş?.. FETHULLAH ERBAŞ (Van)- Sayın Aslan Polat
konuşacak. BAŞKAN- Komisyonun ve hükümetin
katılmadığı önergenin gerekçesini Sayın Polat'tan dinleyeceğiz. Buyurun Sayın Polat. Süreniz 5 dakikadır efendim. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)-
Yorulmasaydın! ASLAN POLAT (Erzurum)- Siz yorulmazsanız,
biz de yorulmayız. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bizi bu saatte dinleyen sayın
vatandaşlarımız varsa, merak ediyorlardır; yani, Meclis bu kadar niye
çalışıyor; bizim dertlerimizle ilgili mi çalışacaklar, memurlar varsa onlara
zam mı verilecek, işçiler varsa onlarla toplusözleşme mi yapılacak, Orta
Anadolu'da buğday ekenler buğdaylarına fiyat mı alacaklar veya hayvan
yetiştiricileri hayvan kredileri mi alacaklar? Öyle bir şey yok. Sizinle ilgili
konuşma olduğu zaman bu Mecliste bir bakan bulamazsınız. İsterseniz bakın sayın
vatandaşlar. Yani, bu konuları dile getirdiğimiz zaman, gündemdışı konuşma
yapıldığı zaman, sözlü soru sorulduğu zaman -kimse bana alınmasın, bütün sayın
bakanlara saygım var; ama- burada kaç bakan görebiliyorsunuz?! Bugün saat 24.00
olmuş, burada en aşağı 10 tane bakan
oturuyor; niye oturuyor?.. Niye oturuyor; dört tane medya patronu ihalelere
girecekler, o ihaleleri almaları için bu kanunun çıkması lazım. Danıştay Genel
Kurulu bile karar vermiş, ihaleler iptal edilecek. Dört tane medya patronunun
almış olduğu ihale iptal edilmesin diye bütün iktidar partisi milletvekilleri,
bütün bakanlar burada sabaha kadar bekliyorlar. İşte, buna üzülüyorum ben;
üzüldüğüm, inanın ki, bütün nokta bu yani. Buna... Şimdi, bakın, sayın milletvekilleri, hiç
birbirimizi yanıltmayalım; bütün millet de burada sizi dinliyor ve görüyor.
Yani, bu saatlere kadar burada oturduğunuz zaman, bu yaptığınız hareketin sonun
da, nedir; bütün maddesi... İşte, belli oldu 13 üncü maddede. 13 üncü maddede
denildi ki, kamu işyerleri, medya sahipleri, tamam kardeşim, şeffaf olsun, bir
tane televizyonu da olsun; ama, devlet ihalesine girmesin. Niye devlet
ihalesine girmesin; çünkü, elindeki basınla yönlendirme yapar. Borsaya
girmesin; çünkü, vatandaşı yanıltır. İşte, yanıltıyor vatandaşı; 20 000'e çıkan
borsa, bir anda 7 000'e düşüyor. Bunları yapmasın denildiği zaman, siz
reddettiniz DSP'liler. Bunu ömür
boyunca söyleyeceğim, ben ölene kadar söyleyeceğim, her yerde söyleyeceğim ve
siz bir daha bulunmayacaksınız bu Türkiye'de. Sizi Erzurum'da seçtirmedik,
Türkiye'de de seçilmeyeceksiniz. (DSP sıralarından gürültüler) Göreceksiniz...
Göreceksiniz... Göreceksiniz siz. Size, bak, şu kadarını söyleyeyim DSP'liler:
Sayın Bülent Ecevit, en genç zamanında, en iyi zamanında İsmet Paşayla mücadele
ettiği zaman, Türkiye'nin 66 vilayetinde seçimi kazandı, bir tek Erzurum'da
benim amcama karşı kaybetti. Öyle, o kadar kolay değil bu iş. (Gürültüler)
Şimdi, bakın, dinleyin beni... Dinleyin beni, dinleyin. Şimdi, siz, burada, bu saatlere kadar,
gelmişsiniz, ceza çıkardınız. Neydi çıkardığınız ceza... Hükümet azalttım dedi;
neyi azalttınız? Nüfusu 250 000 ile 500 000 arasındaki il ve ilçelere yayın
yapan şeylere en az 20 milyar ile 40 milyar arası ceza vereceğiz. Şimdi,
Erzurum'da 2 tane televizyon kanalı var. Bu televizyon kanalları, bir tane...
Yayın ilkesi dedikleri nedir? İşte, birisi dinî yayın yaptı veya öyle yaptı,
böyle yaptı. Bu yayınlardan dolayı, en az 20 milyar veya 40 milyar arası...
Şimdi, ben, burada, Erzurum milletvekillerine de soruyorum: Erzurum'da,
hangisinin bu parayı ödeyecek durumu var?! Daha ilk ihtarda o televizyonlar
kapanacak. Şimdi, o ilk ihtarda o televizyonların kapanması ne demektir;
oradaki yerel televizyonların sesi kesilecek demektir milletvekilim. FARUK DEMİR (Ardahan) - Kesilsin... ASLAN POLAT(Devamla) - Şimdi, siz...
Tabiî, yerel televizyonların sesi kesilsin, genel televizyonlar sadece sizin
yayınınızı yapsın; sizin istediğiniz de bu mu sayın milletvekili? FARUK DEMİR (Ardahan) - Konuş... Konuş... ASLAN POLAT (Devamla) - Hiç böyle
söylemeyin sayın milletvekili. Ardahan'da 5 milyar lira ceza alacak olan hangi
radyo ve televizyon kuruluşu ayakta kalacak, hangi televizyon kuruluşu ayakta
kalacak?! FARUK DEMİR (Ardahan) - Kanuna uygun yayın
yapsın. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın milletvekili
sen, bu lafı, gel Ardahan'a, haftaya ben oradayım, orada beraber konuşalım. Bu cezaları içeren yasa, mahallî
televizyonların sesini kesme yasasıdır. Oraya MGK'dan bir üye atıyorsunuz. Bak,
bir taraftan Demokratik Sol Parti diyorsunuz... Demokrat Hukukçular Platformu
bütün milletvekillerine yayın gönderdi. Ne diyorlar burada; diyorlar ki -belki
de bunlar seçimlerde size veriyor oylarını- "Millî Güvenlik Kurulu Genel
Sekreteri aday gösterecektir. Bu da, 1992 yılında imzalanan Budapeşte Belgesinin
hükümleri gereğince askerin sivil karar mekanizmasından çıkarılması ilkesine de
aykırıdır" Kim diyor; Demokrat Hukukçular Derneği diyor. Siz geldiniz, bu
tasarıyla, MGK'nın göstereceği 1, YÖK'ün de göstereceği 2 üyeyle 9 üyenin
3'ünü, Mecliste de tenkit edilen, sivil olsun denilen yerden aday
göstereceksiniz. Bunlar da, her televizyon için "yok bu 312'ye
aykırıdır", "bir şiir okudu, ebedî kapat", "okul açtı,
ebedî kapat" diyecekler. İşte arkadaşım, Türkiye'de İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanı niye yasaklandı; bir şiirden dolayı yasaklandı. İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - 312 nci
maddeye siz sahip çıktınız, siz. ASLAN POLAT (Devamla) - Bunlar oldu
Türkiye'de, bunları yaşadık Türkiye'de. Onun için, ben size şunu söylüyorum: Bu
getirdiğiniz yasa tasarısının ciddiyeti yok. Şimdi, siz, burada, saat... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından
kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, 1
dakika daha müsaade eder misiniz? BAŞKAN - Buyurun Sayın Polat. FARUK DEMİR (Ardahan) - Yargı yasakladı,
biz yasaklamadık. ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın
milletvekilim, yargı şöyle yasakladı: Getirdiniz, 312 nci maddeyi buraya da
soktunuz. 312 nci madde o kadar muğlak ki... İşte bütün dünyada görüyoruz.
Dünyanın hangi medenî ülkesinde, şiir okuyan bir belediye başkanına ceza
verilmiştir?! Burada, böyle, laf demeyle değil... Bütün Türkiye sizi dinledi.
Sizin bu saatlere kadar burada kalmanızın bir tek sebebi var; dört tane medya
patronu kamu ihalesi alsın, kamu... Bir taraftan, bu kamu ihalelerini alıyorlar
diye zarara uğruyorlar, DGM'ye sevk ediyorsunuz, diğer taraftan, bunlara
ihaleleri veriyorsunuz. Bunda tutarsızsınız. Ne kadar derseniz, deyin
tutarsınız. Bu tutarsızlığınızın cezasını da ömür boyu ödeyeceksiniz; sen
ödeyemezsen çocuğun ödeyecek, sen ödeyemezsen torunun ödeyecek. Saat 1'e kadar,
2'ye kadar burada niye varsınız; buğday taban fiyatlarını artırmak için mi
varsınız, hayvancılığı kurtarmak için mi varsınız, Ardahan'ın bir sorununu
çözmek için mi, sınır ticaretini çözmek için mi varsınız?! Ne için varsınız
burada; dört tane medya sahibi ihaleye girsin diye varsınız. Sayın milletvekilleri, önergelerimizi
kabul edin. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. FARUK DEMİR (Ardahan) - Sayın Başkan,
Ardahan'a sataşma var. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa)
-Ardahan'a sataşma var! ASLAN POLAT (Erzurum) - Var, var; sataşma
var; ben ismini verdim. BAŞKAN - Siz, sataşma yapacak bir
konuşmacı değilsiniz; siz, konuşmanın adabını bilirsiniz Sayın Polat. III.-YOKLAMA BAŞKAN - 17 nci maddenin ek 1 inci
maddesinin oylanmasından önce yoklama isteği var. Yoklama isteminde bulunan
arkadaşlarımızın Genel Kurulda hazır olup olmadıklarını arayacağım. Sayın Nazlı Ilıcak?.. Burada. Sayın Ramazan Toprak?.. Burada. Sayın Musa Uzunkaya?.. Burada. Sayın Aslan Polat?.. Burada. Sayın Mukadder Başeğmez?.. Burada. Sayın Fethullah Erbaş?.. Burada. Sayın Şükrü Ünal?.. Burada. Sayın Eyyüp Sanay?.. Burada. Sayın İsmail Özgün?.. Burada. Sayın Mehmet Elkatmış?.. Burada. Sayın Cevat Ayhan?.. Burada. Sayın Hüseyin Karagöz?.. Burada. Sayın Ali Sezal?.. Burada. Sayın Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Sayın Mehmet Zeki Okudan?.. Burada. Sayın Turhan Alçelik?.. Burada. Sayın Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. Sayın Hüseyin Kansu?.. Burada. Sayın Suat Pamukçu?.. Burada. Sayın İsmail Kahraman?.. Burada. Yoklamayı elektronik oylama cihazıyla
yapacağım ve 3 dakikalık süre vereceğim. Yoklama pusulası gönderen arkadaşların
Genel Kuruldan ayrılmamaları gerekir Yoklama İşlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayısı yoktur. Saat 00.30'da toplanmak üzere, birleşime
ara veriyorum. Kapanma
Saati :00.12 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma
Saati: 00.25 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP
ÜYELER: Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Levent MISTIKOĞLU (Hatay) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 110 uncu Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum. III.-Y O K
L A M A BAŞKAN - Toplantı yetersayısını
arayacağız. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan,
takdirlerinize sunuyoruz; gözle görülüyor... Bu defa da takdir kullanın lütfen;
yok çünkü... BAŞKAN - Yoklama için 3 dakikalık süre
veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı
yetersayımız yoktur. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla
görüşmek için, 31 Mayıs 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 00.30 |
|