Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 63       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

99 uncu Birleşim

10 . 5 . 2001 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı

2.- Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca'nın, mahalle ve köy muhtarlarının sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı

3.- Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın, çiftçilerin uygulanmakta olan kredi faiz oranlarından ve prim ödemelerinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Fazilet Partisi Grubu önerisi

2.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

3.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş  Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592)

4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler  ve  Plan  ve  Bütçe  Komisyonları  Raporları  (1/755,  1/689,  2/699) (S. Sayısı: 666)

5.- Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S.Sayısı: 89)

6.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı: 599)

VI.- SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, YÖK tarafından Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3860)

2.- İstanbul Milletvekili Azmin Ateş'in, YÖK tarafından Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3861)

3.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, YÖK tarafından Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3864)

4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK tarafından Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3879)

5.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, , YÖK tarafından Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3886)

6.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Bakanlıkça yapılan yönetici seçme sınavına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3919)

7.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, giyim ve giyim aksesuarları satış elemanlarının 3308 sayılı kanun kapsamına alınmasına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3946)

8.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, öğretmenevlerindeki ücret dengesizliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3947)

9.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3988)

10.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin sorusu Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3992)

11.- Gaziantep Milletvekili Ali Özdemir'in, Bakanlık merkez teşkilâtlarındaki yönetici kadrolarına yapılacak atamalara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4046)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, Hatay ve ilçelerinde aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan belediyelerin durumuna ilişkin bir konuşma yaptı.

Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin gündemdışı konuşmasına Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis yapımı amacıyla bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına Çevre Bakanı Fevzi Aytekin,

Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet mülkiyeti sistemine ilişkin gündemdışı konuşmasına Orman Bakanı İ. Nami Çağan,

Cevap verdiler.

İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile,

İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye - Estonya Parlamentolararası Dostluk Grubunun kurulmasına;

Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin,

İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun,

Verilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin önergeleri kabul edildi; teklifin geri verildiği bildirildi.

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının:

1 inci sırasında bulunan (6/642),

2 nci      " "            (6/658),

3 üncü   " "             (6/659),

4 üncü   " "             (6/661),

5 inci     " "             (6/662),

7 nci      " "             (6/667),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi; soru sahibi de görüşlerini açıkladı.

6 ncı  sırasında bulunan (6/663),

8 inci     " "            (6/671),

9 uncu   " "            (6/672),

11 inci   " "            (6/675),

12 nci    " "            (6/676),

Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından yazılı soruya çevrildi.

10 uncu sırasında bulunan (6/673) esas numaralı sözlü soruya, Orman Bakanı İ. Nami Çağan,

13 üncü sırasında bulunan (6/678),

49 uncu     "            "        (6/732),

52 nci       "             "        (6/736),

Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk,

Cevap verdi;

14 üncü sırasında bulunan (6/679) esas numaralı sözlü soruya, Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu,

15 inci sırasında bulunan (6/680) esas numaralı sözlü soruya, Sağlık Bakanı Osman Durmuş,

Cevap verdi; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından ertelendi.

Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/772) (S. Sayısı: 593) üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamadan sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

10 Mayıs 2001 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.42'de son verildi.

                       

 

 

Murat Sökmenoğlu

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Hüseyin Çelik

 

Burhan Orhan

 

Van

 

Bursa

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye

 


                                         No. : 138

II. – GELEN KÂĞITLAR

10.5.2001 PERŞEMBE

Tasarı

1.- Telgraf ve Telefon Kanunu,  Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/859) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2001)

Teklifler

1.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın; Psikologlar ile Türk Psikologlar Birliği Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/761) (Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2001)

2.- Hatay Milletvekilleri Mehmet Nuri Tarhan, Mehmet Şandır ile Süleyman Turan Çirkin'in; Payas Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/762) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

3. - Hatay Milletvekilleri Mehmet Nuri Tarhan, Mehmet Şandır ve Süleyman Turan Çirkin'in; Aktepe Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/763) (İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

Tezkere

1.- İstanbul Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/821) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

Yazılı  Soru Önergeleri

1.-Afyon  Milletvekili  Halil İbrahim Özsoy'un, Afyon-Sandıklı-Karadirek Beldesi Tarım Kredi Kooperatifinde  yolsuzluk yapıldığı iddialarına  ilişkin  Tarım ve Köyişleri  Bakanından yazılı soru önergesi (7/4252) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

2.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, RTÜK ulusal televizyon kanalları sıralama ihalesinin durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/4253) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

3.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, İGSAŞ hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova)  yazılı soru önergesi (7/4254) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

4.- Aksaray  Milletvekili  Ramazan Toprak'ın, Merkez Bankasından döviz satın alan bankalar hakkındaki haberlere  ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4255) (Başkanlığa geliş tarihi. 8.5.2001)

5.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,  2000 yılı pancar ürün bedellerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından  yazılı soru önergesi (7/4256) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

6.- Erzincan  Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, şeker pancarı bedeli üzerinden yapılan kesintiye  ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4257) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

10 Mayıs 2001 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündemdışı ilk söz, Sakatlar Haftası münasebetiyle söz isteyen Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'a aittir.

Sayın Gürocak, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı

AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası dolayısıyla düşüncelerimi sizlerle paylaşmak için söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi "her insan, özgür, onur ve hakları bakımından eşit doğar; akıl ve vicdanla donatılmış olup, birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranır" der. İşte bu iki cümle, bu konuşmamda dile getireceğim düşüncelerin felsefî kaynağı.

Özürlüler, saygınlıkları zedelenmeden, özgüvenlerini geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran şartlar altında eksiksiz bir yaşama kavuşturulmalıdır.

Ülkemizde, yaklaşık 7,5 milyon özürlü vatandaşımız yaşıyor. Bu vatandaşlarımızın, doğdukları günden başlayarak, kendisine ve ailesine uzanacak dostluk eline ve sosyal devletin desteğine ihtiyacı var; bu, özürlünün, kendine yeterli, topluma katkısı tam, verimli insan olması için bir gereklilik; bu, özürlü ailelerinin bir duygu havuzundan beslenerek sağlıklı bir yaşam sürdürebilmesi için bir gereklilik.

Bakımdan eğitime, özelikle de meslekî eğitime, çalışmaya, özellikle de verimli çalışmaya, aile kurma ve ailesini sürdürebilme gücüne, yaşlının sorunlarını göğüsleyebilmeye, yani doğumdan ölüme bir destek ağı yaratmaya zorunluyuz. İhtiyaçları karşılamak da yetmiyor; bir anlayış olarak, binadan kaldırıma, yola, birlikte çalışmaktan korunmalı işyerinde çalışmaya, özürlülerin istisna değil, toplumun olağan bir parçası olduğunu kabul eden, içine sindiren bir yolda ilerlemeyiz.

Mensubu bulunduğum Demokratik Sol Parti, bu geniş yaklaşımı benimsemiş ve özürlülerin eğitimine ve eğitim yoluyla kişilik ve yeteneklerini geliştirmelerine, meslek veya sanat edinmelerine özen gösterileceğine; özürlülerin kültür, sanat ve spor çalışmalarına katılabilmelerinin sağlanacağına, programında yer vermiştir.

Bir eğitimci olarak, bugün, eğitim çağındaki özürlülerimizin çok azına eğitim verilebilmesinden, özürlülerin yüzde 10'unun okuryazar bile olmamasından; yüzde 55'inin ilkokulu bitirmiş, yüzde 20 civarındakilerinin ortaöğretim görmüş, ancak, yüzde 1,5'inin üniversite düzeyinde eğitim görmüş olmasından üzüntü duyuyorum.

Bu nedenle, öncelikle erken eğitimin güçlendirilmesi gerekliliğini vurgulamak istiyorum. Erken tanı ve erken eğitim, özürlülerin kendine yeterlilik kazanmasında ve verimli insan olarak yetişmesinde büyük önem taşıyor. Halen yürürlükte olan sosyal güvenlik kurumları desteğinin ne kadar büyük yarar sağladığını, bilmem, hatırlatmama gerek var mı.

Sonra, yine eğitim diyorum; temel eğitim ve özellikle de beceri, meslek kazandırma eğitimi diyorum. Özür türleri çok çeşitli olduğundan, özel eğitim gerektiren her durum için yöntem ve program geliştirmeye ve sadece 5 fakültede bulunan özel öğretim öğretmeni yetiştirme kontenjanlarımız artırılarak 2000'i aşkın özel öğretim öğretmeni açığımızı kapatmaya ihtiyacımız var.

Çalışma imkânı, özellikle de verimli çalışma imkânı çok önemli. Özürlülerin çalışmasına ilişkin yasal düzenlemelerimiz, verimli çalışma imkânı açısından, özürlü dostu olma ortamı yaratmak açısından yeterli değildir. Bu alanda, aktif işgücü politikalarının özel uygulamalarını, özel desteklerini yaratarak, işverenlerimizi de desteklemeliyiz. Özel araçla verimli çalışabilecek özürlülerin istihdamı için, özürlüye eğitim yoluyla, işverene de gerekli yatırımı gerçekleştirebilmesi için destek vermeliyiz.

Yeniden yapılanmakta olan istihdam kurumumuz İşkurun, başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Özürlüler İdaresi olmak üzere, ilgili diğer kurumlarla birlikte, bu çalışmalar başlatmasını ve gerçekleştirmesini istiyor, bekliyoruz. Korunmalı işyerine ihtiyaç duyanlar için de, bu ortak çalışma anlayışıyla mesafe alabileceğimize inanıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

AYŞE GÜROCAK (Devamla) - Son olarak, kanımca, en önemli husus olan ve sosyal kabul, ailenin desteklenmesi, özürlünün desteklenmesi açısından büyük önem taşıyan dost ortamlar yaratmaya, bir kez daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Çok özel ve büyük harcamalarla yaratılmış, özürlüyü yalıtan mekânlardan söz etmiyorum. Özürlü bireyi ve ailesini, ateşin düştüğü yeri yaktığı acı gerçeğinden ve yalnızlıktan koruyan toplumsal duyarlılıktan, gerçek ihtiyacımız olan duygu havuzlarından söz ediyorum. Hayatın her alanında yaratabileceğimiz bu havuzlar sayesinde, bir sinemaya gidebilen, kendine zaman ayırabilen özürlü anneleri, verimli çalışabilen özürlüler, aile sıcaklığını en sağlıklı şekilde hissederek büyüyen özürlü çocuklarından söz ediyorum.

Hepinizi saygıyla selamlarken, medyanın, hem sorunlara hem yeni dayanışma örneklerine hem de yaratıcı projelere destek vermesini, ilgi göstermesini beklediğimi kaydetmek istiyorum.

Saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Levent, buyurun; bir şey mi söyleyecektiniz efendim.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, bugün, Türkiye Sakatlar Haftasıyla ilgili bir programa da katıldık biz. 3 Aralıkta da, Sakatlar Gününde, bir gün, onlar gibi yaşayabilme zevkini bize tattırdılar. Dolayısıyla, buradan, bütün sakat kardeşlerimin Sakatlar Haftasını kutluyorum; ve inşallah, Türkiye'de de onların gerekli ihtimamı göreceklerine inanıyorum; kanunları da bugünlerde buraya gelecek; bütün milletvekili arkadaşlarımın da yardım edeceğini umarak, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Sait Gönen, siz de bir şey söyleyeceksiniz herhalde.

Buyurun efendim.

MUSTAFA SAİT GÖNEN (Konya) - Sayın Başkan, Sakatlar Haftası nedeniyle, özürlü vatandaşlarımızın problemlerine kamuoyunun bir nebze de olsa dikkatini çekebilmek amacıyla söz almış bulunuyorum; söz verdiğiniz için teşekkür ediyorum.

Bugün, ülkemizde, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 10'u oranında, görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel özürlü bulunmaktadır. Özürlü vatandaşlarımız, toplumsal dokumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca, yasalarımıza göre, özürlüler, diğer toplum kesimleriyle eşit hak ve yükümlülüklere sahiptir.

Özürlülerimiz, sosyal hayat içerisinde, kendilerine acınacak, yardım edilecek kimseler gözüyle bakılmasını istememektedirler; toplumu oluşturan diğer bireylerden geri olmadıklarının kabul edilmesini, haklarına saygı gösterilmesini, kısaca sosyal devlet olmanın gereğinin yerine getirilmesini beklemektedirler. Ayrıca, yasal hakları olan kamu kurumlarında belirli oranlarda istihdam edilmeleriyle ilgili duyarsızlık da özürlülerimizi üzmektedir.

Unutmayalım ki, her sağlam, potansiyel sakat adayıdır. Yunus'un deyimiyle "yaradılanı sev Yaradandan ötürü" sözcüğünü kendisine yüzyıllar boyu düstur edinen Türk Milleti, bunun en güzel örneklerini, tarih boyunca, hastaneler, huzurevleri ve devrinin en ileri rehabilitasyon merkezlerini kurarak göstermekle kalmamış, yardıma muhtaç hayvanlar için bile vakıflar kurmuştur.

Avrupa Birliğine geçiş sürecinin yaşandığı günümüz şartlarında ise, amacımız, özürlü vatandaşlarımıza, asgarî, Avrupa Birliğinde yaşayan benzerlerinin sahip olduğu seviyede engelsiz bir hayatı sağlamak olmalıdır.

Bugün, Devlet Bakanımız Sayın Şuayip Üşenmez'den, özürlülerle ilgili olarak hazırlanan yasa taslağının Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulma aşamasına geldiğini memnuniyetle öğrendik; Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bir an önce yasalaşması yönünde katkıda bulunmaya hazırız.

Bu düşüncelerle, bütün özürlü vatandaşlarımıza sağlık ve mutluluk temennisiyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Dedelek.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan, Yüce Meclisimizin değerli üyeleri; 1991-1992 yılları arasında, yani 19 uncu Dönem Türkiye Büyük Millet Meclisinde, o tarihte Refah Partisinin vermiş olduğu bir araştırma önergesi sonucu, özürlülerin sorunlarını inceleme ve araştırma komisyonu kurulmuştu. Bu komisyonun başkanlığını, o tarihlerde, ben bizzat yaptım ve bir yıl gibi bir süre içerisinde, 222 sayfalık bir raporu Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduk; o tarihlerde genel görüşmesi yapılan özürlülerin sorunlarını araştırma komisyonu raporu, fevkalade geniştir.

Ayrıca, siyasî partilerimizin konuyla ilgili kanun teklifleri Meclisimiz bünyesinde bulunmaktadır. Ancak, o günden bu güne geçen süre içerisinde, yılda bir sefer özürlülerin sorunlarını bu şekilde anmak, Yüce Meclise pek yakışmıyor; çünkü, tüm çalışmaları yapılan kanun teklifleriyle ilgili bu konudaki hassasiyeti bu dönem Meclisinin göstereceğini ve hazır olan yasa tekliflerinin birleştirilerek, ilgili devlet bakanının da desteğiyle önümüzdeki günlerde yasalaşmasının lazım geldiğine inandığımızı ANAP Grubu adına açıklıyorum; Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu gün, Sakatlar Haftasının başlangıç günüdür. Bilindiği gibi, Türkiyemizde 10-16 Mayıs tarihleri, Sakatlar Haftası olarak bilinir. Her yıl bu tarihler arasında, Sakatlar Haftası münasebetiyle, sakatların, yani engellilerin, başka bir deyişle özürlülerin meseleleri gündeme gelir ve detaylı bir şekilde görüşülür, dilek ve temenniler belirtilir. Böyle bir günde, özellikle özürlülerden sorumlu bir Devlet Bakanı olarak, sizlere hitap etmek, ekranları başında bulunan tüm vatandaşlarımızın bu konuda duyarlı hale gelmeleri için çağrıda bulunmak ve özürlü vatandaşlarımızın bu haftasını tebrik etmek için huzurdayım. Özürlü vatandaşlarımızın gönüllerince, mutlu, ailesiyle birlikte yaşamalarını temenni ediyor, buradan kendilerini en yüce duygularla, sevgilerle, saygılarla kucaklıyorum, selamlıyorum.

Değerli milletvekili arkadaşım Ayşe Gürocak Hanımefendi, sakatların konularıyla ilgili görüşlerini çok veciz bir şekilde bildirdiler; kendilerine teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, bugün saat 10.30'da, sakatlarla ilgili bir toplantı yaptık. Bu toplantıya, her gruptan milletvekili arkadaşlarımız geldiler; fevkalade yararlı oldu. Bu arkadaşlarımız, sakatların konularına ne kadar duyarlı olduklarını, kendi konuşma ve davranışlarıyla orada gösterdiler; sakatlara ve bendeniz Bakana da, gerçekten, büyük bir destek verdiler, umut verdiler; bu özverili çalışmalarından dolayı kendilerine teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Milletvekilimiz Sayın Ayşe Gürocak Hanımefendinin de belirttikleri gibi, nüfusumuzun yüzde 12'si, bugün, özürlü olarak bilinmektedir. Yaklaşık olarak, kimilerine göre 6-7 milyon, kimilerine göre 7-8 milyon özürlü olduğu bilinmektedir. Bu, yüksek bir rakamdır. Tabiîdir ki, bunun çeşitli sebepleri vardır. Gerek kendi bulundukları konumları, tahsilleri, yöreleri ve onunla birlikte, doğum öncesi, doğum esnasında, doğum sonrasındaki davranışlarla ilgili ve çeşitli kazalarla ilgili sakat kalmalar söz konusudur. Bu, bizim için sosyal bir yaradır. Bu sosyal yarayı tedavi etmek, özürlülerimizin meselelerini halletmek, biz özürsüz vatandaşlarımıza -hele hele parlamenter olunca- hepimize düşen en büyük görev diye düşünüyorum. Hiç kimse özürsüz olduğu için övünmesin ve özürlü vatandaşlarımız da yerinmesin; kimin ne zaman, ne şekilde, nerede özürlü olacağını Cenabı Hak - bizleri Yaradan- bilir. O bakımdan, özürlü vatandaşlarımızın meselelerine sahip çıkmanın hepimiz için bir görev olacağını düşünüyorum.

Bugün, özürlü vatandaşlarımızın çok meseleleri vardır; bunların başında, sağlık meseleleri vardır; sosyal güvenliklerden yoksun ve fevkalade sıkıntı içerisindeler. Eğitim meseleleri vardır. Gerçekten, her şeyin başı eğitim, cehaletin ortadan kalkmasını sağlayan eğitim, maalesef, oran itibariyle sakatlarımızda çok düşüktür; yüzde 2,5 civarındadır.

Memleketimizin, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar itibariyle değerlendirsek bile, hakikaten, geçmiş hükümetler ve mevcut, cumhuriyetin 57 nci hükümeti de, bu konuda, sakatlarımız için gereken desteği vermekte, gereken imkânları sağlamaktadır. Şöyle ki: Her bir özür grubunun eğitimi için, bugün, ayrılan para 155 milyon civarındadır ve tabiîdir ki, özürlülerin, başka bir deyişle engellilerin, eğitimleri çok pahalı olmaktadır. Sadece devlet eliyle bunu değerlendirdiğimiz zaman, devletin mevcut imkânları içerisinde bunu göz önüne aldığımız zaman, devletin dışında, gönüllü kuruluşların, hali vakti yerinde olanların, özürsüz olan vatandaşlarımızın da bu fedakârlığa katlanması gerektiğini ve katkıda bulunması gerektiğini buradan ifade etmek istiyorum.

Bu bakımdan, gerçekten, özürlülerimiz son derece sıkıntılıdır ve bize müracaat ettiklerinde ilk istedikleri şey, tabiîdir ki -yüzde 60'ı- iş, istihdam; diğer gelenlerin ise -yüzde 30'lar civarında- talepleri, eğitimle ilgilidir. Bu da gösteriyor ki, özürlülerimize imkân tanındığı zaman, devletimiz ve milletimiz şefkatli elini uzattığı zaman, özürlülerimiz, kendi durumlarını yenilemek suretiyle ve çağın icap ve icatlarına uygun bir şekilde eğitim verildiği zaman, toplumun her kesiminde, üretici kesime ve üretime katkı sağlamak suretiyle, harcayan, tüketen toplum değil, üreten, ürettiğini değerlendiren ve kazanan ve toplumun, bu manada ihtiyaçlarını karşılayabilen kitle olarak kendilerini görmek istiyorlar.

Diğer bir husus da, iş meselesi... Özürlülerin istihdamında, çeşitli yasal düzenlemelerle, ister kamuda ister özelde olsun, yüzde 3'ler civarında mecburiyet getirilmiştir; ancak, üzülerek belirtiyorum ki, kamu sektöründe bu oran binde 7'ler civarında ve özel sektörde ise -kamu sektörünün önündedir- yüzde 1,5'ler civarındadır. Eğer bu değerlendirilecek olunsa, bugün, bu mecburiyet sağlanacak olsa, özürlü vatandaşlarımızın 40 000-50 000 kadarı iş bulma imkânına kavuşacak ve ailesine, kendisine bakma imkânı, maddî imkânsızlıkları ortadan kaldırma imkânını bulacaktır.

Diğer bir husus da, ulaştırma meselesidir, ulaşımdır. Çeşitli özür gruplarına göre, kanunun kendilerine birtakım yaptırımlar getirmesi hususunda emredici olmasına rağmen, bazı yerel yönetimler, bunu dikkate almamakta ve ulaşım hususunda, maalesef, üzerlerine düşeni yapmamaktadır.

Sosyal hayata uyum hususu da yine diğer bir problemidir özürlülerin. Bugün, gerçekten, bu hususa duyarlılık gösteren milletvekillerimiz, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle, onu yaşayarak, bizatihi sosyal hayat içerisindeki zorlukları bir bir yaşayarak, özürlülerin meselesini dile getirmek istemişlerdir; ama, bazı çevreler bunu yanlış değerlendirmişlerdir. O arkadaşlarımı kutluyor, yürekten onları tebrik ediyor, bu katkılarından dolayı da teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekilleri, sokağa çıkıp baktığımız zaman, yürüdüğümüz zaman, biz özürsüzler için fevkalade imkânlar getirilmiş; fakat, özürsüzler, engel çıkarmak suretiyle, engellilerin önünü kesmiştir. Bugün, mimarî projelere baktığınız zaman, yeni oluşumlarda bile, bu hususta gereken mimarî tarzın yeniden organize olması ve dolayısıyla özürlülere göre yeniden yapılanmasını şekillendirmek maksadıyla çıkarılan yönetmeliklere uyulmamaktadır. Bu, tabiîdir ki, özürlülere, özürsüzler tarafından uygulanan en büyük engeldir. Aslında, özürlülerin, yani başka bir deyişle engellilerin önündeki engeller kaldırılsa, özürlüler, kendi kendilerine yetecek duruma geleceklerdir. Bu bakımdan, tabiîdir ki, hepimize çok büyük görev düşüyor, toplumun her kesimine büyük görev düşüyor. Zaten, Anayasamızın 61 inci maddesi de, özürlü haklarını güvence altına almıştır, devletin güvencesi altındadır; bu, devlet için bir görevse, özürlüler için de bir haktır.

Bugün, Avrupa Birliğine girmek için gayret ediyorsak, insan haklarından bahsediyorsak, Avrupalı olmak demek, medenî dünyada, çağın icat ve icaplarına uygun bir şekilde, özürlü haklarını vermeden geçmektedir.

Uyum yasaları çıkarılıyor; yarın bir gün, bu uyum yasaları özürlüler için kullanılmadığı takdirde, bir engel olarak da... Tabiî, Avrupa ülkeleriyle beraber olarak, yan yana yürümemizi sağlamamız için, bir güvence olarak özürlü haklarının kendilerine verilme mecburiyeti ortadadır.

Değerli milletvekilleri, hiç şüphe yok ki, şimdiye kadar çok değerli çalışmalar olmuştur. Tüm, katkısı olan bakanlarıma, milletvekillerime, bürokratlara huzurunuzda teşekkür ediyorum; ancak, her fani gibi, kanunlar da eskiyor biliyorsunuz. Bugün, çağa uygun yaptırım gücü olmayan -bugün, gerçekten, aktif faaliyetleri göz önüne alarak, yeni yeni değişikliklere ayak uydurma zarureti varken- bu yasalar eskimiştir ve bugün, özürlülerimizin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. Tabiîdir ki, bunun yanında, o tarihlerde, özellikle 1999 yılında çıkarılan 571, 572 ve 573 sayılı kanun hükmünde kararnameler, özürlülerimiz için çok değerli birtakım imkânlar getirmiştir; fakat, bu imkânlar, hiçbir şekilde, ilgili kuruma, yani, 571 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuş olan Özürlüler İdaresine, gerçekten, koordinasyon görevinin dışında herhangi bir yaptırım gücü vermemiştir. Bugün, Ankara'da, Başkentte çalışan Özürlüler İdaresi Başkanlığı, üzerine düşen görevi fevkalade yerine getirmektedir; ama, 7,5 milyon özürlüye sahip ülkemizde, kesinlikle, taşra teşkilatları kuramadığı için, taşraya uzanamadığı için, bu eksikleri gidermede yetersiz kalmaktadır.

Adına ne derseniz deyiniz, ne korsanız koyunuz, mutlak surette, bu kurumu yetkilerle donatmak mecburiyetindeyiz. Sözgelimi, bu kuruma başvuran herhangi bir özürlümüz geldiğinde, bu kurumun, bu özürlümüze verebilecek ne maddî imkânı vardır ne de elinde yaptırım gücü vardır. Bir özürlümüz gelip de, kendi çalıştığı kurumdan ya da içerisinde yaşadığı mahallî idarelerden şikâyetçi olduğu zaman ya da yasaların uygulanmamasından dolayı şikâyetçi olduğu zaman, bu kurumun herhangi bir yaptırım gücü yoktur. Bundan dolayı da, sadece koordinasyon görevi üstlenmiş bir kurum olarak görevini yürütmektedir.

İşte biz bunu değerlendirerek, bugün, çağa uygun, medenî dünyanın içerisinde bulunduğu şartlara uygun bir şekilde, özürlülerimizin meselelerinin yeniden ele alınması, mutlaka Avrupa standartlarında bir yasanın hazırlanması mecburiyetini kendimizde duyduk. Bunun için de "Birinci Özürlüler Şûrası" diye bir şûra yaptık; toplumun her kesiminden, üniversitesinden, sivil toplum örgütlerinden, gönüllü kuruluşlarından ve bürokratlarından 500'e yakın bilim adamını orada topladık; beş gün, enine boyuna, komisyonlar halinde, tartıştık ve bu tartışmamız sonucunda, 370 karar alındı. Bunlardan birisi -en önemlilerinden- özürlülerle ilgili bir yasa çıkarılması; çerçeve yasa tasarısı hazırlanıp Yüce Meclise sunulması bizlere emredilmiştir. İkincisi de, tabiîdir ki, özürlülerin günübirlik ihtiyaçlarını karşılamak için mutlaka bir özürlüler fonuna ihtiyaç duyulduğu şeklindeydi.

Biz, her iki konuda da, birbuçuk yıldan beri süren gayretlerle, değerli arkadaşlarımın, bilimadamlarının, bakanlarımızın, bakanlıklarımızın katkılarıyla bir yasa taslağı hazırladık. Bu yasa taslağı, Başbakanlığa, benim imzamla sunulmuştur. Kısmet olursa, bu, önce ilgili komisyonlarımıza, sonra da Yüce Meclise gelecektir.

Biz iddia etmiyoruz, en mükemmel kanun diyemiyoruz; çünkü, bu bir taslaktır, eksiği olabilir, fazlalığı olabilir; ama, bu Yüce Meclis, elbirliğiyle, gönülbirliğiyle, kafa birliğiyle, kendilerinden beklenen, özürlülerimizle ilgili bu yasa taslağını, gerçekten çok güzel bir şekle, günün şartlarına, ihtiyaca cevap verecek hale getirecek ve masum ve mazlum olan özürlülerimiz de, bu Yüce Meclisin değerli milletvekillerine saygılarını sunacak, minnettarlıklarını sunacak, hoşnutluklarını bildireceklerdir. İçinde bulunduğum için, iki yıldır fiilen uğraştığım için gördüm ki, özürlülerimiz, son derece vefakâr insanlardır; bunlar, kendilerine yapılan iyiliği hiçbir şekilde unutmayan insanlardır. Bu bakımdan, bu Yüce Meclis, kendilerine bu lütfu verecektir.

Bütün grupların, milletvekillerimizin, hiçbir siyasî parti farkı gözetmeksiniz, tek yumruk halinde birleşerek, en iyi şekilde, en güzel kanunu çıkaracağına ve Yüce Meclisimizin bu kararlılığını göstermek suretiyle de iradesine bildireceğine inanıyor; bu vesileyle de, Sayın Başkan, başta zatıâliniz olmak üzere, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim. (MHP, DSP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Buyurun Sayın Günbey.

SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, bilgi verirlerken, 570 ve 571 sayılı kanun hükmündeki kararnamelerin 1999 yılında çıkarıldığına dair bir ifade kullandılar zannediyorum; bu kanun hükmündeki kararnameler, 54 üncü hükümet döneminde 1997 yılında çıkarılmıştır.

Bu kanun hükmündeki kararnamelerle, cumhuriyet tarihinde ilk defa, özürlülerle ilgili, devletin içerisinde özürlüleri muhatap alacak bir kuruluş kurulmuştur. Bu kanun hükmündeki kararnamelerin eksikleri, noksanları olabilir; fakat, bu kanun hükmünde kararnamelerde, özürlülerin sorunlarını tespit edecek çalışmalar yapmak ve özürlülerin sorunlarıyla ilgili koordinasyon yapmakla ilgili çok geniş yetkiler vardır. Bütçesiyle ilgili de hem hükümetin bütçesinden hem de Sosyal Yardımlaşma Fonu bütçesinin yüzde 5'ine kadar bu kuruma para aktarılması mümkündür. Bakan Beyin ifade ettiği gibi, bu imkân yok değildir, vardır; yani, özürlülerle ilgili Sosyal Yardımlaşma Fonunun bütçesinin yüzde 5'i kullanılabilir.

Ayrıca "özürlülerle ilgili taşra teşkilatları yok" diye bir ifadede bulundular. Özürlülerle ilgili Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun taşra teşkilatları vardır, Millî Eğitim Bakanlığının ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, bu konuyla ilgili, özürlülerle ilgili teşkilatları vardır. Bu başkanlık, bunları koordine etmek için kurulmuştur; ayrıca bir taşra teşkilatı kurmak, devleti büyütmekten başka bir işe yaramaz.

Bunu arz etmek için fırsat verdiğiniz için teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, izin verirseniz, ben de bir iki konuyu arz edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Böyle önemli günlerde, sayın bakanlar, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre önce söz isteseler, gruplara da 10'ar dakika söz veririz, Sayın Turhan Tayan'ın da itirazı haklı olarak görülür; ama, ne yapalım ki, sayın bakanlar, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz istemediği için, bütün gruplar da...

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, nerede o hükümetler!

BAŞKAN - Ben bilemem.

Buyurun Sayın Ercan.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, kendileri için kabul edilen bu özel haftada, kalbimizi, sevgimizi ve saygımızı özürlü kardeşlerimize sunarak birkaç hususu ifade etmek istiyorum.

Malum, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belli kriterlere dayandırılır. Bu önemli kriterlerden biri de, bir ülkenin özürlülerine gösterdikleri ilgi ve yine, kendi özürlülerine sağladıkları imkânlar ölçüsünde değerlendirilir. Dolayısıyla, biz siyasilere, özürlü kardeşlerimiz açısından önemli görevler düşmekte; bu itibarla, toplumda yaşayan bireylerin eşit haklara sahip olduğu bilincinden de hareketle, bilhassa engelli kardeşlerimize, özürlü kardeşlerimize, temel haklardan, özgürlüklerden yararlanmak noktasında, çok daha değişik bir ifadeyle, toplumsal yaşama aktif katılabilmelerinin sağlanması açısından görevler düşmektedir. Bizim, daha önce, Doğru Yol Partisi Grubu olarak benim de imzamı taşıyan özürlülerin sorunlarını önemli ölçüde halledecek, Avrupa Standartlarına uygun bir düzenlemeyi içeren kanun teklifimiz de Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Ne yazık ki, teklifin, bugüne kadar, gerek ilgili komisyonda gerek Genel Kurulda ele alınması, müzakere edilmesi sağlanamamıştır. Avrupa normlarına uygun bir özürlüler yasasının, özürlülerin bütün sorunlarını halledecek bir yasanın en kısa zamanda Meclisten çıkmasını diliyoruz, temenni ediyoruz.

Bu duygularla, tekrar, özürlü kardeşlerimize saygılarımızı sunuyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercan.

Sayın Alçelik, zatı âliniz de aynı duyguları ifade edecektiniz; ama, grubunuza söz verdim. Müsaade ederseniz bu konuyu burada kapatmış olalım; nezaketinize de teşekkür ediyorum.

İkinci söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen Çorum Milletvekili Sayın Melek Denli Karaca'ya aittir.

Buyurun Sayın Karaca.(MHP sıralarından alkışlar)

2.- Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca'nın, mahalle ve köy muhtarlarının sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı

MELEK DENLİ KARACA (Çorum)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, huzurunuza, milletimiz tarafından seçimle işbaşına getirilen ve en küçük mahallî birimlerin idarecileri konumunda olan mahalle ve köy muhtarlarımızın sorunlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak üzere gelmiş bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, iki gün evvel Hatay'da vuku bulan sel felaketinde hayatını kaybeden iki vatandaşımıza rahmet, kalanlara başsağlığı, sabır diliyor, hepsine "geçmiş olsun" diyorum.

Ayrıca, yine sözlerime başlamadan evvel, içerisinde bulunduğumuz Özürlüler Haftası dolayısıyla kısaca bir hususa değinmek istiyorum. Biliyorsunuz, özürlü vatandaşlarımıza millet olarak hizmet etmek, onlara yardımcı olmak bir ibadet kadar değerlidir Ayrıca, çeşitli sebeplerle, gerek "herediter" dediğimiz doğuştan vuku gelen sakatlıklarda gerekse "spastik palsy dediğimiz beyin felcine bağlı meydana gelen özürlü ve sakatlı hallerinde ve gerekse "posttravmatik" dediğimiz kazalardan sonra meydana gelen sakatlıklarda özürlü durumlarında bunları tedavi edecek, hizmet edecek, hayata döndürecek ve rehabilite edecek müesseselerin memleketimizde çok az olduğuna inanıyorum. Bu düşünceler çerçevesinde, ben de, yöremde yirmibeş  senelik bir hayalim olan ve aynı zamanda programda da yerini almış olan bir rehabilitasyon merkezinin kurulması için bütün çabamla uğraşıyor ve çalışıyorum. Bu çalışmama, başta, Sağlık Bakanımız ve Bayındırlık Bakanımız olmak üzere, bütün hükümet erkânının yardımcı olacağına, gönülden destek vereceğine inanıyorum.

Şimdi, esas mevzumuza geçmek istiyorum: Mevzumuz, muhtarlarımızdır. Evet, muhtarlarımız, vatandaşlarımızın başvurduğu ilk devlet kapısıdır. Dolayısıyla, muhtarları seçen halkımız, muhtarından her konuda yardım istemekte ve beklemektedir. Yani, kısaca, muhtarlarımız, köy ve mahallelerde devleti temsil eden, vatandaş ile devlet kapısında köprü görevini üstlenen ve daima halkla iç içe olan kamu görevlileri konumundadırlar.

7 Nisan 1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunuyla, muhtarlar, köyünün veya mahallenin temsilcisi olarak, devlet adına kamu hizmetlerini yürütecek sorumluluk yüklenen görevli kişi olarak tanınmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, 77 yıldır yürürlükte olan 442 sayılı Kanun, günümüzün şartlarına göre, artık, muhtarlarımızın, gerek ekonomik ve gerekse sosyal ihtiyaçlarına cevap veremez bir duruma gelmiş olup, âdeta, kadük kalmıştır. Görev ve sorumlulukları gün be gün artan muhtarlarımızın ekonomik ve sosyal problemlerinin çözümlenebilmesi için yeni bazı yasal değişikliklere gidilebilmesi de şart olmuştur. Zira, halkın temsilcisi oldukları kadar, aynı zamanda, devletin de temsilcisi durumunda olan muhtarlarımız, kendilerini seçen halka karşı yasaların yüklediği görev ve sorumluluklarını yerine getirememenin sıkıntısını yaşamaktadırlar.

Muhtarlarımızı asgarî düzeyde rahatlatacak yasal değişiklikler neler olmalıdır; şöyle ki:

1- Muhtarlarımızın ödenekleri, yerine getirdikleri vazife ve sorumluluklarıyla orantılı olarak artırılmalıdır; zira, 2108 sayılı Yasaya istinaden, 52 milyon gibi komik bir rakam olan muhtar ödeneğiyle Bağ-Kur primlerinin dahi ödenemeyeceği gayet açıktır. Peki, böylesine hizmet götürebilmek için, il ve ilçe merkezlerindeki resmî dairelerle temas zarureti içerisinde bulunan köy muhtarları ile içerisinde hizmet verdikleri mekânın aydınlatma, kira, telefon ve sair giderlerinin baskısı altında bunalan mahalle muhtarları, bu masraflarını nasıl karşılayacaklardır? Netice itibariyle, muhtarların ödeneklerinin, en azından asgarî ücret seviyesine çıkarılması kaçınılmaz bir hale gelmiştir.

2- Köy muhtarlarının il genel meclisinin ihtisas komisyonları, mahalle muhtarlarının ise belediye meclisi ihtisas komisyonları toplantılarına katılımları sağlanmalıdır.

3- İl özel idarelerinin köy muhtarlarına, aynı şekilde, belediyelerin de mahalle muhtarlarına yardımda bulunabilmeleri için gerekli yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması, muhtarlarımıza nefes aldıracak girişimlerden olacaktır. İl merkezlerinde, muhtarlarımızın çoğu, sıhhî olmayan, yaptıkları hizmetle bağdaşmayan, yakışmayan barakalarda vatandaşlarımıza hizmet vermektedirler. Bu, devletimizin bir ayıbıdır. Köylerde il özel idarelerince, merkezlerde de belediyelerce sağlanacak imkânlarla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlıyorsunuz değil mi efendim?.. Sayın Bakan da size cevap verecek.

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - 1 dakika daha rica ediyorum.

...muhtarlık hizmet odalarının yapılmasının teminine çalışılmalıdır.

Ateşli Silahlar Hakkında Kanun ve yönetmelik gereğince, muhtarlara tabanca taşıma yetkisi verilmiştir; ancak, tabanca satışlarının resmî görevlilere satılan bedel üzerinden yapılması ve 5 senede bir alınan harcın makul bir seviyeye indirilmesi uygun olacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde parti farkı gözetilmeksizin, halkın direkt oyuyla seçilen tek müessese köy ve mahalle muhtarlarıdır. Bölgelerinin en güvenilir, sevilen ve hizmet yapabileceğine inanılan insanları arasından seçilen muhtarlar, maalesef siyasî iktidarlardan, istekleri ve beklentileri doğrultusunda alaka ve yardım görememişlerdir. Anadolumuzun temel direğini teşkil eden 52 000 muhtarımıza hak ettikleri gerekli ilgiyi göstermeli ve özlük haklarını düzeltecek yasal düzenlemeyi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeliyiz diye düşünüyorum. Bu düşünceyle de, muhtarlar için hazırladığım, Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifini, Meclisimizde görüşülmek üzere, gerekli mercilere teslim ettiğimi huzurlarınızda beyan ediyorum. Uzun meslek yıllarını, köylümüze, Anadolu insanımıza hizmetle geçirmiş, onların yaşantısını ve haleti ruhiyesini çok iyi bilen bir vekil olarak...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız...

MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - Bitti efendim.

...muhtarlarımızı memnun etmek halkımızı memnun etmektir düsturundan hareketle, kanun teklifimizin gündeme alınarak kanunlaşabilmesi için, bütün gücümüzle çalışacağımız hususunda, milletimizin huzurunda, muhtarlarımıza söz veriyorum.

İşte, bütün bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son verirken, sizleri, televizyon başında bizi dinleyen milletimizi ve milletimizin, köylümüzün temel direğini teşkil eden muhtarlarımızı tekrar selamlıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan, İçişleri Bakanımıza vekâleten, kendilerine niyabeten cevap verecekler efendim; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çorum Milletvekili Doktor Sayın Melek Denli Karaca'nın muhtar maaşlarındaki artışa ilişkin vermiş olduğu kanun teklifi nedeniyle yapmış olduğu konuşmaya, değerli İçişleri Bakanımızın cevaplarını vermek üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum. Tabiî, İçişleri Bakanımızın yurt dışında olduğunu da biliyorsunuz.

Ülkemizde, 35 113 adet köy, 16 750 mahalle bulunmaktadır. Köylerimiz, 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunuyla idare edilmektedir. Köy Kanunu, muhtarı, köy organlarından birisi ve köy idaresinin başı olarak kabul etmiştir. Kanuna göre muhtarın göreceği işler, devlet işleri ve köy işleri diye ikiye ayrılmakta, köy içerisinde kanun ve nizamları ilan etmek ve emniyet ve asayişi sağlamaktan köylülere öğüt vermeye kadar yüzlerce konuyu kapsamaktadır.

Bu kadar çok sayıda görev ve yetki verilmiş bulunan muhtarlarımız, köy idaresinde muhakkak ki önemli bir yere sahiptirler.

Mahalle muhtarları ise, 1944 yılında çıkarılan 4541 sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline Dair Kanunla kurulmuştur, ancak, mahallelerin Türk toplumundaki oynadığı rol ve tarihî çok eskilere dayanmaktadır. Kanunla, mahalle muhtarlarına da nüfus, askerlik, adlî görevlerin takibi gibi işlerden hayvan hırsızlarının takibine kadar çok sayıda görev yüklenmiş bulunmaktadır.

Mahallelerin toplum içinde daha mütecanis ve küçük birimler olduğu göz önüne alındığında, mahalle muhtarlarının, şehir ve kasabalarımızda, hem birlik ve dayanışmanın sağlanması açısından hem de belediye ve diğer kamu kuruluşlarına ait hizmetlerin görülmesi açısından ne kadar önemli oldukları kendiliğinden ortaya çıkacaktır.

Sayın milletvekilleri, bütün bu önemlerine rağmen, köy ve mahalle muhtarlarının, bugün, gerek maddî gerekse görevin yerine getirilmesi bakımından yeterli donanıma sahip oldukları söylenemez. Muhtarların durumlarının iyileştirilmesi için Bakanlığımızca çeşitli çalışmalar yapılmış olup, bu yönde, muhtar kuruluşlarından da sürekli olarak talep gelmektedir. Muhtarların sosyal güvenlik kapsamına alınması, aylık ödenek sağlanması, silah taşıma yetkisi verilmesi geçmişte yapılan çalışmaların başlıca örneklerindendir.

Sayın milletvekilleri, yeterli olmayan bu imkânları daha ileriye götürmek ve muhtarların toplum içindeki önemine yakışır şekilde görev yapmalarını sağlamak amacıyla, Bakanlığımızca hazırlanan ve 20 Nisan 2001 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilen, Merkezî İdare ile Mahallî İdareler Arasında Görev Bölüşümü ve Hizmet İlişkilerinin Esasları ile Mahallî İdarelere İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısında çeşitli düzenlemeler getirilmiştir. Tasarıyla, köy muhtarlarının il genel meclisleri, ihtisas komisyonları, mahalle muhtarlarının belediye meclisleri, ihtisas komisyonları toplantılarına katılması, görev alanlarıyla ilgili konularda görüş ve önerilerini bildirmesi sağlanmaktadır. İl özel idarelerine, köyler ve köylerin üyesi olduğu mahallî idare birlikleriyle işbirliği yaparak, içmesuyu, kullanma suyu, kanalizasyon ve benzeri ihtiyaçlarını karşılama, köyün ortak hizmetlerinde kullanılan bina ve tesislerin yapım ve onarımlarını sağlama görevi verilmektedir. En az 4 köyü olan ilçelerde, ilçe köy birlikleri kurulması ve bu birliklere, özel idare bütçesinden pay aktarılmak suretiyle köylülerin sorunlarının çözülmesinde muhtarın hizmet yapma imkânları genişletilmektedir.

Belediyelere, mahallelere yönelik hizmetlerin planlanması ve yürütülmesinde mahalle muhtarlığının ve halkın katılımını sağlayıcı tedbirleri almak, mahalle halkının önereceği ve katkı sağlayacağı projeleri öncelikle değerlendirme ve muhtar bina ve bürolarının temin ve tefrişine yardımcı olmak görevi verilmektedir. Böylece, mahallenin ve mahalle muhtarının şehir yönetimindeki etkisi artırılmaktadır.

Muhtarlar, halen, 3 000 gösterge rakamı üzerinden, net olarak 61 429 000 lira ödenek almakta olup, gösterge rakamı 4 000 olarak yeniden düzenlenmekte, Bağ-Kur primlerinin kaynaktan  kesilmesi sağlanmaktadır. Bu konuda, devletin imkânlarının da gözden uzak tutulmaması gerekmektedir.

Köy meraları ve emlak vergilerinin köylere bırakılması gibi hususların ise bu konulardaki mevzuatla bir bütün olarak uygulanması zorunluluğu vardır. Bu nedenle, muhtar ödenekleriyle ilgili düzenlemelerle değil, bu konudaki yasal düzenlemelerle birlikte ele alınmasının uygun olacağı  düşünülmektedir.

Saygılarımla. (DSP, MHP, ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Son söz, çiftçi borçlarının faizleri hakkında söz isteyen, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Gözlükaya. (DYP sıralarından alkışlar)

3.- Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın, çiftçilerin uygulanmakta olan kredi faiz oran-larından ve prim ödemelerinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de, sözlerimin başında, benden önce konuşan arkadaşlarımın dile getirdikleri, gerek sakat ve özürlülerimizle ilgili görüşlere gerek muhtarlarla ilgili getirilen tekliflere aynen katıldığımı ve Doğru Yol Partisi olarak da katıldığımızı ifade ediyorum. Sayın Başkan çiftçilerimizin borç faizleriyle ilgili zamanında söz verdiği için, kendisine ayrıca teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Evren Bulut'un bir sözü var, çiftçilerle ilgili konuşma yaparken Zeki Ertugay Hocamız "boşver, ölmüş insanın arkasından konuşulmaz; çiftçiler ölmüştür" dedi. Şimdi, ben de bunlara ilaveten şunu söylüyorum: Bakınız, bugün küçük Türk çiftçisi yüzde 118 faize muhataptır. İnşallah ilgili bakan buradadır, bu sorduğumuz soruların cevaplarını istiyoruz: Küçük işletmelere verilen kredilerde yüzde 118, bunların gecikme faizlerinde ise yüzde 180 uygulanıyor. Yani, Türk toplumunun, Türk çiftçisinin ağırlığını teşkil eden küçük çiftçiler, bugün itibariyle, yüzde 118, keza, büyük çiftçiler ise yüzde 125 faiz ödemektedir. Eğer, gecikmiş borçları varsa, üstüne basa basa söylüyorum, yüzde 180 faiz ödeniyor. Çiftçilerin bu faizle yaşaması, çiftçilik yapması mümkün mü?!

Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi dönemlerinde, çiftçimiz, hiçbir zaman bu faize muhatap olmadı. (DYP sıralarından alkışlar) Altın yıllarını yaşayan çiftçi, yüzde 55'in üzerinde faiz ödememiştir.

Sevgili arkadaşlarım -hepinizin malumu- hükümetin en yetkilileri şu açıklamada bulundular: "Çiftçi kredi faizleri yüzde 55 üzerinden tahsil edilecektir" denildi. Denildi mi denilmedi mi değerli arkadaşım?

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Evet.

Fakat, maalesef, Ziraat Bankasına soruyoruz: "Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkmadı veya ilgili bakandan herhangi bir yazılı talimat gelmedi" diyorlar ve günlerdir bu beklenmekte. Keza, esnafımız için de durum aynı; yüzde 197'den faiz ödüyor esnaf, gecikirse yüzde 250'den ödüyor. Halk Bankasına soruyoruz, onlar da aynı şekilde, "kararnameyi bekliyoruz" diyorlar. Kararnameyle ilgili bakanlara soruyoruz "biz Başbakanlığa sunduk" diyorlar; ama, maalesef, Bakanlar Kurulundan bir karar, bir kararname çıkmış değil. Ben, kendi kendime soruyorum; acaba Sayın Derviş mi engelliyor, acaba Sayın Bush mu engelliyor bu kararnameyi? Bu kararname ne zaman çıkacak? (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Tansu Hanıma sor, o bilir.

BAŞKAN - Kim bey?.. Derviş Beyi anladık da, Bush Beyi anlamadık efendim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım...

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Heyecanlanma!..

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Heyecanlanmamak mümkün değil.

Değerli arkadaşlarım, hükümetimizin bu konudaki yaklaşımları yanlıştır. Sanki çiftçilerle alay ediliyor. Bir an önce bu kararname hazırlanmalıdır. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Yoksa, prensip olarak yüzde 55'i söyledik; ama, inşallah, Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkacaktır gibi, çiftçiyi çelişki içerisinde, ıstırap içerisinde bulundurmaya hiçbir hükümetin, hiçbir yetkilinin hakkı yoktur.

Sevgili arkadaşlarım, çiftçi öyle perişan ki, çiftçi girdileri yüzde 200 artmış. Mazot nereden nereye gelmiş. 740 000 lira mazot. Biz iktidarı bıraktığımız 1997'de 64 000 liraydı. Bir ayda, en az 5 defa büyük zamlar yapıldı. Bu millet nasıl bunun altından kalkacak? Bu çiftçi tarlasındaki mahsulü kaldırabilir mi? Meksika'da bu model uygulanmış, orada çiftçi mahsulünü kaldıramamış, toprakta kalmış.

M. ZEKİ SEZER (Ankara) - 1997'de OPEC fiyatı 30 dolardı.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım, pancar parası hâlâ alınamamış, ödenememiş, ancak yarısı ödenebilmiş.

Keza, vaat edilen primler, pamuk primleri, pamukçuya verilecek primler, 9 sentler duruyor. Efendim, zeytinyağcıya verilecek primler duruyor, ayçiçeğine vaat edilen 6 sentler duruyor. Bunlar ne zaman verilecektir, 2001 yılı içerisinde acaba verilebilir mi?

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Toparlayacağım Sayın Başkan.

Lütfen, 2 dakika efendim...

Değerli arkadaşlarım, çiftçi o kadar zor durumda ki, 2 katrilyon lirayı geçkin borcu ve bunun da yüzde 50'si takibat altındadır. Çiftçinin, bu faizlerle bu takiplerden kurtulması mümkün değildir.

Sevgili arkadaşlarım, çok kısa kısa öneriler getiriyorum. Sayın hükümetin, burada, eğer bu konuya cevap verecek bakanı varsa... Ben ilgili bakanı göremedim; ama, inşallah vardır.

Hükümetin, acilen bu kararnameyi çıkarmasını diliyorum.

İkincisi, bu primler ödenmelidir diyoruz. Pancar ve tütün paralarında aksamalar olmamalı ve bunlar derhal ödenmelidir.

Ayrıca, Hatay'da, hepimizi üzen sel felaketine maruz kalan çiftçilerimizin de borçları ertelenmeli, faizsiz olarak ertelenmeli; hatta, bana göre, çok büyük zarar gören çiftçilerimizin borçlarının silinebilme imkânları araştırılmalıdır.

Çiftçi bunalım içerisinde, esnaf bunalım içerisinde, ülke bunalım içerisindedir ve maalesef, üzüntüyle ifade ediyorum, sanki, Türkiye idare etmiyor da Türkleri, Amerika idare ediyormuş gibi bir hava içerisine girilmiştir.

Bu bakımdan, ülkeyi bu bunalımdan kurtaralım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Gözlükaya, zatıâlinize cevap verecek Sayın Bakan -malum, Hatay'da bir sel felaketi oldu- Hatay'da olduğu için cevap veremediler. Onu arz etmek isterim.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Ekonomiden sorumlu Sayın Bakan da cevap verebilir Sayın Başkan.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) -  Sayın Başkan, Sayın Bakan burada olsa da cevap veremiyor. Geçen gün sorduk, Kemal Derviş ne zaman müsaade ederse, o zaman çıkacak kararname...

BAŞKAN - Yok efendim, öyle bir şey demedi...  Sayın Yılmazyıldız, 57 nci hükümetin bir tane Başbakanı var, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı bir tanedir; bir kere daha hatırlatırım efendim.

Teşekkür ederim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

KADİR BOZKURT (Sinop) - İşadamları bile Sayın Başbakanı muhatap almıyorlar, Derviş'le görüşüyorlar.

BAŞKAN - O, onların görgüsüzlüğü, densizliği efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Alçelik, bir şey mi buyurdunuz efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Kısaca bir hususu arz etmek istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Efendim, biraz önce zatıâlinize kürsüde arz ettim; burada, bugün, çok önemli bir konu, gündemdışı olarak gündeme getirildi: Özürlülerimizle ilgili ve tabiî, daha sonra da muhtarlarımızla ilgili. Özürlülerimizle ilgili çok önemli olan bir hususu, zatıâliniz aracılığıyla, çok kısaca, hükümete arz etmek istedim.

Malum olduğu üzere, kamu yararına dernekler, bazı kamusal haklardan özellikle istifade ediyorlar. Şu anda, hükümetin gündeminde, Bakanlar Kurulu kararı gerektiren, kamu yararına dernek statüsü arzu eden taleplerin, bir an önce, hükümet tarafından dikkate alınmasını istiyorum. Mesela, bunlardan bir tanesi de Giresun özürlülerinin talebidir; henüz cevaplanmamıştır.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan gelince verecek cevabını.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Hükümet bu konuyu acilen çözsün efendim; çünkü, sonuçta bir imzadır.

Bir konu daha efendim, izin verirseniz...

İki hükümet üyesi milletvekili -birisi Bakan olmak üzere- biraz önce, muhtarlarımızın sorunlarını dile getirdiler. Benim merak ettiğim konu; işi çözmesi gerekenlerin, burada şikâyet etmekle hangi sonucu almak istediklerini merak ediyorum; bütün kamuoyunun merakını lütfen gidersinler. Çözsünler efendim bu konuyu.

BAŞKAN - Hayır efendim, şikâyet etmediler; meseleyi anlattı Sayın Bakan.

Çok teşekkür ederim; anlaşılmıştır efendim.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Dört senedir bu konu gündemde...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Olsun... Yapamamışsınız, biz gündeme getiriyoruz.

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... Sayın Bakan getirdi gündeme. Sayın Bakan burada zaten...

Gündeme geçtik.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım.

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No:72                                                  Tarihi: 10.5.2001

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 253 üncü sırasında yer alan 667 sıra sayılı İnfaz Hâkimliği Kanunu Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 254 üncü sırasında yer alan 669 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanun Tasarısının 8 inci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

 

 

Ömer İzgi

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi

 

 

Başkanı

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

 

DSP Grubu Başkanvekili

MHP Grubu Başkanvekili

 

Yasin Hatiboğlu

İ. Yaşar Dedelek

 

FP Grubu Başkanvekili

ANAP Grubu Başkanvekili

 

                                                           Nevzat Ercan

 

                                                 DYP Grubu Başkanvekili

 

 

 

BAŞKAN - Söz isteyen yok herhalde...

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Fazilet Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım efendim.

B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Fazilet Partisi Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 10.5.2001 Perşembe günü saat 13.00'te yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, aşağıdaki önerimizin Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                              Yasin Hatiboğlu

                                                        FP Grubu Başkanvekili

Öneri:

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 5 inci sırasında yer alan, Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu ve 36 arkadaşının, telefonların yasadışı olarak dinlendiği iddialarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla verilen önergenin görüşmelerinin 15 Nisan 2001 Salı günü yapılmasının temini.

BAŞKAN - Lehinde Sayın Pamukçu, buyurun.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Danışma Kuruluna teklifimiz üzere kabul görmeyen ve ta iki yıl önce vermiş olduğumuz bir araştırma önergemizin, önümüzdeki salı günü gündeme alınıp görüşülmesi hususunda getirilmiş olan grup önerimiz üzerinde söz aldım; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevleri, hepimizin malumu olduğu üzere, yasama ve denetim görevlerini yapmaktır. Meclisimiz, yasama görevlerinin yanı sıra, denetim görevlerini ihmal edemez. Bunu niçin söylüyorum; uzunca bir süredir, ülkemiz bir ekonomik krizle çalkalanıyor. Şu anda mevcut 57 nci hükümet, önce ülkeyi krize sokuyor, sonra da Meclisi, bu krizden çıkmak için, neredeyse bir noter gibi kullanmaya kalkışıyor. Bizim bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu Meclis, elbette ki, gerektiği zaman gece sabahlara kadar da çalışıp yasama görevini yerine getirecektir; ancak, Meclisin, diğer çok önemli bir görevi olan denetim görevini ihmal etmesini asla kabul etmemiz mümkün değildir.

Şimdi, Türkiye'de, önce, hükümet, ekonomik krizin müsebbibi olarak, bu millete hesap vermeden, bu krizden çıkmak için 15 günde 15  yasanın çıkarılmasını istiyor; niçin; bu 15 yasa çıktığı takdirde dışarıdan 10 milyar dolar daha kredi alınacak. Arkadaşlar, bu kadar acelenin manasını anlamakta biz gerçekten zorluk çekiyoruz. Türkiye, 10 milyar dolarla bu krizi nasıl aşacak ben bir türlü anlamış değilim. Şu anda, ülkemizin dışborçları, nereden baksanız 160 milyar dolar civarında. 160 milyar dolarla düzlüğe çıkmamış bir ekonomi, 10 milyar dolarla nasıl düzlüğe çıkacak, bunu, birisi, bir Allah'ın kulu gelsin, lütfen burada bir izah etsin.

Meclis, denetim görevini ne zaman yapacak?! Son on gündür, basına baktığınız zaman, televizyonları izlediğiniz zaman, Türkiye, bir telekulak skandali veya telefonlar dinleniyor skandaliyle çalkalanıyor. Bu Meclis, bunu ne zaman görüşecek?

İki yıl önce verdiğimiz öneriye döneceğim; ancak, bugün yaşadığımız bu skandalin boyutları hakkında Yüce Heyetinize bilgi sunmak için birkaç hususu ifade etmem lazım. Sayın Mesut Yılmaz'ın grup toplantısındaki konuşmasında "yarın bir parti liderinin, öbür gün bir gazete idarehanesinin, bir sendika liderinin telefonu dinlense, bizim durumumuz daha iyi anlaşılır" cümleleriyle başlayan bir tartışmanın sonucudur yaşadığımız.

Şimdi, bu konuda basında yer alan birkaç hususu bilgilerinize arz etmek istiyorum: Bakınız, bir köşe yazarımız "bu yazıyı, telefonlarının dinlendiği kanıtlanmış bir telekulak mağduru olarak yazıyorum. Türkiye'de binlerce, onbinlerce kişi gibi ben de telefonumun hâlâ dinlendiğine eminim. Telefon dinleme olayı, bugün, ülkemizde onbinlerce insanın hayatını karartıyor, onlarda psikolojik sorunlara neden oluyor. Yine, acaba, dinleme aygıtlarının başındaki insanlar, bazı kişilere, ücret karşılığında özel hizmet mi sunmuştur; ne bileyim, mesela, eşinden şüphelenen birine özel bir hizmet mi verilmiştir veya bir işadamına para karşılığında rakibi hakkında özel bilgiler mi sağlanmıştır?" Bir başka konu, "Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz, önceki günkü konuşmasında şunları söyledi" dedikten sonra "bugünkü belge, bu olayın çoktan gerçekleştiğini, hem de Sayın Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Yılmaz'ın bundan ne kadar haberi var bilemiyorum; ama, bugün, yine, onlar iktidarda, onların telefonları da dinleniyor. Türkiye, artık bu toplumsal yarasını, bu ulusal ayıbını kapatmalı, gerekirse, bu konuda bir Meclis araştırması yapılmalı" diyor.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, basına yansıyan bilgiler, bu kadarla da kalsa yine bir şey değil. İçişleri Sayın Bakanının bilgi ve onayıyla, yasalara aykırı olarak dinleme, izleme ve kayda alma faaliyetleri devam ediyor.

22 Nisan tarihli Milliyet Gazetesinde, İstanbul Valisi Erol Çakır'ın "telefonlarım dinleniyor" diye, İçişleri Bakanına yazmış olduğu yazı hepimizin malumudur.

Bakınız, kimler dinlenmiş; dönemin Emniyet Genel Müdürü İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un ifadesinden size aktarıyorum. 3 Haziran 1999 tarihinde Mülkiye Baş Müfettişleri Cengiz Akın ve Can Dilekçi'ye ifadesinde, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun şunları söylüyor: "Dinlemenin yanında, bir de detay sorgulama işlemi yapıldı" diyor. Kimler için; Sayın Süleyman Demirel, 21.8.1998 tarihinde, dönemin Cumhurbaşkanı; Sayın Bülent Ecevit, 11.2.1999 tarihinde, dönemin Başbakan Yardımcısı; Sayın Işın Çelebi, 4.11.1998 tarihinde; Sayın Hasan Özdemir, Emniyet Müdürü, 1.7.1998 tarihinde; Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Doğru Yol Partisi Genel Merkezi, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği -tam 7 kere dinlenmiş- yani, bu olayın vahameti açısından bunları size arz ediyorum. Bu dinlemelerin arkasındaki gerekçe nedir; devletin yüksek çıkarlarını koruma kisvesi altında yapılan iş, gerçekte, maddî ve siyasî çıkar sağlamaktır. Bir hukuk ve demokrasi ayıbıyla karşı karşıyayız. Anayasa, yasalar ve uluslararası anlaşmalar çiğneniyor. Bu Meclis, mutlaka, bu konuyu görüşmelidir. Anayasanın 22 nci maddesine ve Türk Ceza Kanununun 195 inci maddesine aykırı işlemleri, bu Meclis ne zaman araştıracak?!

Değerli milletvekilleri, iş, sadece iddiayla da kalmış değil. Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Sayın Naci Ünver, telefonlarının dinlendiği iddiasıyla açmış olduğu tazminat davasını kazandı; 7,5 milyar liraya, İçişleri Bakanlığını mahkûm ettirdi ve bu mahkûmiyet kararı da, Danıştay 10. Ceza Dairesince, 6 Aralık 2000 tarihinde onaylandı. Bahsettiğimiz olay, bir iddia olayı değil, ayniyle vaki olaydır.

Şimdi, rezalet o dereceye varmış ki, dünkü gazetelere baktığınız zaman, başlık aynen şu: "Jandarmanın kulağı Meclise Uzandı" Bir sayın milletvekilimizin, ANAP Grubuna mensup bir milletvekilimizin, bir eski bakanımızın telefonları dinlenebiliyor; hem de yetkili olunmadan, yetki kararı alınmadan dinleniyor; yani, hukuka, Anayasaya aykırı olarak dinleniyor. Hatta, bu dinlemeler münasebetiyle, Genel Başkanımız Sayın Kutan da, Cumhurbaşkanlığına vaki ziyaretinde konuyu dile getirmişler ve Cumhurbaşkanımız da, bu tür dinlemelerin, kanuna, yasalara aykırı olarak yapılan dinlemelerin önüne geçilmesi hususundaki direktiflerini iletmişlerdir.

Şimdi, gelelim, önümüzdeki salı günü görüşülmesini arzu ettiğimiz önergemize. Bu önergemizi, 9 Haziran 1999 tarihinde vermişiz. O günlerde de yine telefon dinlemeleri gündemdeydi, telekulak olayı yine gündemdeydi. Şimdi, önergemizde ifade ettiğimiz hususların, tabiî, hepsini okuyacak değilim; ancak, üzerinde durmak istediğim birkaç hususu ifade edeyim.

Bakınız, ne demişiz: Asıl görevi Anayasa ihlallerini önlemek olan Anayasa Mahkemesine, âdeta, Anayasayı bir kere de siz ihlal edin dercesine, telekulak marifetiyle ve Anayasanın 22 nci maddesine aykırı bir şekilde elde edilen telefon dinleme bantları gönderildi bir kapatma davası münasebetiyle.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - 10 dakika oldu Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim 10 dakika olmadı, 8,5 dakika oldu; ben sayıyorum...

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Aynı konu, 20 nci Dönemde, geçtiğimiz dönemde, (10/108) No'lu Araştırma Komisyonunda görüşülmüştü. Komisyon raporuna bakıldığında, iki husus dikkati çekmektedir; bunlardan birincisi, komisyon çalışmaları sona erdiği sıralarda, daha önce, 2 Numaralı Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar, 10 Nisan 1997 tarih ve 1997/46 sayılı Kararıyla yürürlükten kaldırılmıştı; daha doğrusu iptal edilmişti. Bu iptal kararının içerisinde, daha önceki kararlara dayanılarak kurulan -varsa- dinleme tesislerinin sökülmeleri de öngörülmekteydi. Bu araştırmamızın amaçlarından birisi de, bu tesislerin sökülüp sökülmediğinin araştırılmasıdır. Yani, bu karar yerine getirilmiş midir; getirilmemiştir.

Diğer bir husus da, adı geçen komisyon -daha önemlisi- yasadışı telefon dinlemelerinin önlenmesi için gerekli yasal ve idarî düzenlemelerin neler olabileceğini de raporunda belirtmiş ve raporu Meclis Başkanlığına sunarak bu düzenlemelerin bir an önce bu Mecliste ele alınmasını istemiştir.

Suç örgütleriyle mücadele yasasına bir hüküm koyduk, üç yıl ceza getirdik... Bu, meseleyi çözmüyor. Bu meselenin teknik olarak önlenmesi hususu var, idarî olarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen...

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Bir cümleyle tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN - Tamamlayın efendim.

SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yani, bu raporda öngörülen konunun, telefon dinlemenin önüne geçilmesi için, o raporda belirtilen hangi teknik tedbirler alınmış, hangi yasal önlemler alınmış; bir kere bunun araştırılması zarureti doğmuştur. Bu bakımdan, önümüzdeki salı günü, bu konunun mutlaka görüşülmesi gerekir. Meclisin en önemli denetim görevlerinden birisi de araştırma görevi.

Önergemize destek bekliyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Sayın Genç, buyurun efendim.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

Lehte mi konuşacaksınız?

KAMER GENÇ (Tunceli) - Lehte konuşacağım. Herhalde iktidar değil ki Fazilet Partisi aleyhinde konuşayım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama başlamadan önce, Sakatlar Haftası dolayısıyla, bedensel ve zihinsel özürlü vatandaşlarımızın durumunun düzeltilmesi için, iktidar partisinin 350 milletvekilinin de özellikle icraat yapmasını bekliyorum, buraya gelip de laf olsun diye konuşma beklemiyorum. Aynı zamanda, muhtarlar için de icraat yapmasını bekliyorum. Kanun çıkarma yetkileri ellerindedir. Lütfen, çıkıp da burada konuşacağınıza evvela icraat yapın.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Milletvekilinin konuşma hakkı var, istediği gibi konuşur!

KAMER GENÇ (Devamla) - Bu itibarla, bu iki konuda bilgimi söyledim.

Ayrıca da, Hatay'da meydana gelen sel felaketi dolayısıyla Hataylı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza da başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasamıza göre haberleşmenin gizliliği esastır; ancak, kanunda zorunlu görülen hallerde, hâkimin, gecikmesinde sakınca görülen hallerde de kanunen yetkili kılınan merciin kararıyla haberleşmenin gizliliği ortadan kaldırılıyor. Fakat, ben, şuna inanmanızı istiyorum ki, baştan beri benim telefonlarım dinleniliyor, ben, bundan da hiç kuşku duymuyorum. Keşke bu gizlilik olmasa, herkes de dinlensin. Ben bundan kuşku duymuyorum; ama, bazı şeyleri de söylemek istiyorum. Bakın, Hürriyet Gazetesinde, 960 kişinin telefonlarının dinlendiği yazıldı. Ne zaman ki, ANAP'lı milletvekilinin telefonu dinlendi denildi, ANAP Grubunda bir ayaklanmak başladı. Hatta, bugün Grup Başkanvekilleri de bir basın toplantısı yaptılar. Peki, öteki vatandaşlar vatandaş da, haberleşmenin gizli yapılmadığı zaman hiç onların hakkına sahip çıkmıyorsunuz da, işin ucu size dokunduğu zaman mı sahip çıkıyorsunuz?!

Şimdi, Türkiye, o kadar kötü yönetiliyor ki. Bakın değerli milletvekilleri, inanmanızı istiyorum, ya siz farkında değilsiniz vahametin ya da, yani, ne bileyim, başka şekilde anlamak mümkün değil. Şimdi, Amerika Cumhurbaşkanı bize mektup yazıyor, şu şu kanunları çıkarın diyor, Telekomla Bankalar Kanununu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de, biraz sonra iktidar partisi milletvekilleri öneri getirecek, daha komisyonlarda hiç görüşülmemiş kanunların çıkması için öneri getiriyorlar. Bu, Türkiye'yi müstemleke devleti gibi kabul etmek demektir.

Değerli milletvekilleri, bu, çok ağır bir haldir ve Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarıyla oynamak demektir; bu, Anayasa suçu işlemek demektir. Ben anlamıyorum; yani, arkadaşlar, bizim menfaatımızı ancak biz Türk Halkı olarak koruyabiliriz. Başkaları, kendi ceplerindeki parayı bize, kendi menfaatımızı korumak için vermezler, vermezler, vermezler...

İki defa ekonomik kriz yaratmışsınız, bu krizi ödeyecek de yine bu halktır. Siz iktidardan çekilirseniz, ciddî bir hükümet gelir ve bu, yine halkın bulacağı çareyle çözülür.

14 milyar dolar, bilmem, 15 milyar dolar verecekler; ama, niye verecekler; kendilerinin Türkiye'den alacaklarını garanti altına almak, ayrıca da, Türkiye'yi kendileri için bir sömürü düzeni haline getirmek istiyorlar.

Değerli milletvekilleri, tarih boyunca görülmüştür ki, süper güçlerle küçük devletlerin yarışması mümkün değildir. Bir defa, süper güçlerin istekleri doğrultusunda herhangi bir işlem yaptığınız zaman, artık, yakanızı kurtaramazsınız. Lütfen, bu hükümet, bu yanlışlıklardan kendilerini kurtarsın ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk Milletinin itibarıyla bu kadar oynanmasın. Bu, bizi son derece yaralıyor, onurumuzu da son derecede rencide ediyor.

Arkadaşlar, her vesileyle buraya çıkıp söylüyoruz, bu ülkede insanlar, İstiklal Savaşında canlarını verdiler, bankaları hortumlayanlar ortada.  Gelin, bu bankaları kim hortumlamışsa, yakasına yapışalım, bu paraları getirelim. Niye gidelim de Amerika'nın, şunun bunun boyunduruğuna giren bir davranış içerisinde olalım, gelin, bunu çıkaralım; 350 milletvekiliniz var, bunu kim yapmışsa, getirin, burada ortaya çıkaralım.

Efendim, Amerika, tamam, dostumuz, saygı duyuyoruz, müttefikimiz; ama, lütfen, devletimizin itibarıyla da bu kadar oynanmasın; bizi, uluslararası düzeyde bu kadar itibarsız bir devlet haline koymasın.

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, öneri üzerinde konuşuyorum.

BAŞKAN - Hayır... Öneri üzerinde mi efendim?!

KAMER GENÇ (Devamla) - Rica ediyorum efendim... Öneri üzerinde konuşuyorum; haberleşmenin gizliliğiyle ilgili konuşuyorum...

BAŞKAN - Telekulağa gelseniz efendim. Telekulak, hepimizi alakadar eden bir mesele.

KAMER GENÇ (Devamla) - Rica ediyorum sözümü kesmeyin; haberleşmenin gizliliğiyle ilgili bir yere geleceğim buradan.

BAŞKAN - Takdir sizin efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Mesut Yılmaz'la, jandarma çatışıyor. Efendim, Sayın Mesut Yılmaz, birden bire bir demokrasi havarisi kesildi. Ben, size, bir hikâye anlatayım: Bir gün adamın birisi... (DSP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, rica ediyorum, ciddî bir şey konuşuyoruz.

Adamın birisi, arkadaşının evine gidiyor, bakıyor ki, eşi, adam ne diyorsa yapıyor "su getir" su getiriyor, "ekmek getir" ekmek getiriyor. "Yahu senin eşin seni çok iyi dinliyor; ama, bizim hanım beni hiç takmıyor" diyor. "Yahu, ben, ilk defa evlendiğim zaman, zifaf gecesinde, bir kediyi parçaladım, ondan sonra, hanım, benim her dediğimi yapıyor" diyor. Adam eve gidiyor, bir keçiyi buluyor...

BAŞKAN - Kediyi efendim...

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, rica ediyorum... Teşbihte hata olmaz.

Kediyi alıyor parçalıyor, hanımı da diyor ki "artık o çok geç, çok geç."

Sayın Mesut Bey, sen şimdi demokrasi havarisi kesildin; artık o çok geç, çok geç.

Şimdi, efendim, bakın, bu Meclisin ve demokrasimizin özüyle yakından ilgili şeyler var.

BAŞKAN - Tabiî; ama, kedi değil, ona Anadolu'da "püsük paçası" derler efendim. Evet "püsük paçası" derler Anadolu'da.

KAMER GENÇ (Devamla) - Birileri çıkıp da bu hırsızlıklar olmamış demiyor; bu suiistimaller olmamış demiyor, efendim, "jandarma niye araştırıyor?!." Yahu, sen, çık de ki, benim alnım açık, benim hiçbir suiistimalim yok, ister jandarma yapsın, ister nüfus memuru yapsın, ister tapu memuru yapsın, ister adliye yapsın; benim, alnım açık... Hayır, efendim, sen, karışamazsın... Yani, o zaman bunun bir gerekçesi olmaz.

Değerli milletvekilleri, şimdi, jandarma bir genelge yayımlıyor. İçişleri Bakanı İran'a gitmiş, gazetelere intikal eden şeye göre, güya vekaleti Turizm Bakanına bırakmış. Sayın Mesut Yılmaz, sen, o kadar yiğitsen, o zaman İçişleri Bakanının vekaletini kendi üzerine alsaydın, jandarmaya da o genelgeyi yayımlatsaydın diye demezler mi, sormazlar mı size yani.

Bakın, insanlar hep kandırılıyor. Bakın, aslında, ben milletvekili olarak, bildiğim gerçekleri, maalesef, burada dile getirmekte zorluk çekiyorum, çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilini görev yapamaz duruma düşürdünüz. Nerede konuşacağız; ancak Meclisin çalışmasıyla ilgili önerilerde konuşacağız, başka bir şey yok; ama, Türkiye elden gidiyor. Bir milletvekili olarak içimiz kan ağlıyor, ülke suiistimallere batmış, ondan sonra...

Şimdi, bir Telekom konusu var. Ulaştırma Bakanı diyor ki, lisans devir yetkisi bende olacak. Peki, eğer bu doğruysa, niye Genel Başkan Sayın Bahçeli araya girmeden bu çözülmedi? Şimdi, bu, ülkeseverlik duygusuyla yapılıyorsa, acaba Sayın Öksüz ülkesever değil de Sayın Bahçeli mi ülkesever?!. Sorarlar insana; eğer, ülke menfaatına ise, o zaman, niye Bakan kabul etmiyor; eğer, ülkenin aleyhine ise nasıl Bakan kabul etmiyor Genel Başkan kabul ediyor?!.

Değerli milletvekilleri, bakın, biz burada politika yapıyoruz. Politika yapan herkesin her hareketi, kamuoyunda, her yerde tartışılır. Burada ya Bakan ülke aleyhine hareket ediyor ya Genel Başkan ediyor; yani, bunu kabul etmek lazım.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Senin kafan almaz o işi!..

KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca da, şimdi, çok şey var söylenecek burada; bakın, bu gaz meselesi, Mavi Akım meselesi... Ben, Mavi Akım konusunda Sayın Nazlı Ilıcak'ı da tebrik ediyorum, çok da üzerine gitti bu olayın.

Mesut Yılmaz çıkıyor, diyor ki, ben, Gazpromun Genel Müdürüyle görüşmedim. Bir gazetenin başyazarı da "tamam görüşmedi" diyor. Arkasından, bugün, geliyor, diyor ki: "Tamam Genel Müdürle görüşmemiş; ama, yönetim kurulu başkanı..." Aynı kişi!.. Yahu, bir ülkenin Başbakan Yardımcısı bu kadar gerçekdışı bir beyanat verir mi?!. Bu kadar gerçekdışı beyanat veren bir insan, bir daha o kürsüde oturamaz. Biz nasıl bu insanlara güveneceğiz, halk nasıl bu insanlara güvenecek?!. Gerçekleri inkâr eden insanlar, halk içinde hangi yüzle gezecekler?!.

Değerli milletvekilleri, bu çok önemli bir sorun...

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; süreniz bitiyor.

KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, önergeyle ilgili konuşuyorum.

BAŞKAN - Toparlayın dedim efendim, bir şey demedim, vaktiniz doluyor dedim.

KAMER GENÇ (Devamla) - Vaktimiz doluyor; ama, arada siz de müdahale ettiniz.

Bakın, eğer, Türkiye'de, biz, çoğunluğun iradesine istinaden burada gerçekleri tartışmadan, gerçekleri görmeden hareket edersek, bu memlekete en büyük ihaneti yaparız. Bana göre, Türkiye, tam bir sömürge ülkesi haline getirildi. Yani, nedir; çiftçiyi desteklemeyeceksin, esnafı desteklemeyeceksin, kazandığın paraları yurtdışındaki insanlara vereceksin!.. Yahu, böyle bir şey olur mu?!.

Bakın, Avrupa Birliğinin, Amerika'nın, bizden istediği bu. Bizden çıkarmamızı istedikleri kanunun uygulanmasının bu ülkeye maliyeti bu; ama, bunları, tabiî, biz, burada söylüyoruz, zaman yetmediği için çok şeyleri ayrıntılı olarak dile getirmiyoruz; ama, gerçekten...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, zamanımı aldınız...

BAŞKAN - Efendim, ben almadım; lütfen bitirin.

KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu kürsülerde dahi gerçekler dile getirilmediği zaman, inanmanızı istiyorum ki, ülkede hiçbir gerçek ortaya çıkmıyor.

Bana göre, memlekette ciddî suiistimaller var. Bakın, doğalgazla ilgili, Mavi Akımla ilgili bir söz verilmiştir, 4 tane doğalgaz çevrim santralı yapılmıştır. Orada bir sözleşme yapılmıştır. Nisanın 15'inde gelecek denilmiştir Saipem isimli bir gemi, hâlâ ortada yok, nisan ayı içerisinde gelecekti, yok ortada; mayıs içinde...

Arkadaşlar, bakın, öyle bir anlaşma yapılmış ki, 4 tane santrala, eğer gaz vermezse devlet, aynen elektrik üretmiş gibi, devlet buna para ödeyecek. Bunların maliyetleri çok yüksektir. Bunları bir araştıralım. Kim bu memleketi böyle felaketlere sürükleyecek icraatlar içinde bulunmuşsa bunun hesabını soralım. Yoksa, gitmişsiniz Amerika'ya, Dünya Bankasından almışsınız 12 milyar dolar; ondan sonra, iki günde onu da harcarsınız, iki yandaş banka sahiplerine onu verirsiniz.

Onun için, bu Meclis, bu dönem çok yanlış çalışıyor. Bu Meclis, bu dönem halkın menfaatını gözardı ediyor. Bu Meclis, bu dönem gerçekten Türkiye'nin geleceğini karanlıklara sürükleyen düzenlemeler yapıyor. Bu Mecliste yapılan bu düzenlemeler sonucunda, Türkiye'de, gelecekte, insanların yaşaması çok zor, yabancılar gelip yaşayabilir burada rahatlıkla. Bunları biliyorsunuz; ama, benim görevim burada söylemektir; muhalefet partisi milletvekiliyim. Lütfen, iktidar partisi bunları düşünsün ve yapsın. (DSP sıralarından "Doğru Yol Partisi ne yaptı!" sesleri) Doğru Yol Partisi yanlış yaptıysa, üç senedir iktidardasınız, hodri meydan, gelin!.. Bu memleketi iflas ettirdiniz, burayı müstemleke memleketi haline çevirdiniz. Her zeminde sizinle tartışırız. Varsa, içinizde bir pislik, yaptığınız pisliklerin hepsini tek tek çıkaracağım ortaya.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim teşekkür ederim.

Aleyhinde, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki, 57 nci cumhuriyet hükümeti, özürlülerin sorunlarıyla da, muhtarlarımızın problemleriyle de, Hatay ve Konya'da meydana gelen sel felaketleriyle de, üstün bir gayretle uğraşmakta ve çözümler üretmektedir; saygıdeğer muhalefetimizden, bu konuda, 57 nci hükümete köstek değil, destek olmasını bekliyoruz.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Siz de bizim önerimizi destekleyin o zaman.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, daha önce, 4422 sayılı Yasa olmadan, yani, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Yasasının 3 ve 8 inci maddeleri olmadan, fiilî olarak vatandaşlarımızın telefonları dinleniyordu, bürokratların telefonu dinleniyordu ve bir kanunsuzluk, bir keyfîlik hâkimdi. 4422 sayılı Yasanın gerekçesini okursak, orada, bu keyfîliğe son vermek, telefon dinlemenin esaslarını ortaya koyabilmek için bu yasanın gerekli olduğu söylenmiştir. Yani, 1999 yılında verilen araştırma önergesinin, belki de sonucu olarak, bu yasa çıkarılmıştır. Bu yasa, 55 inci hükümet döneminde, Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Meclise sevk edilmiş; ancak, seçimler dolayısıyla kadük kalmış, daha sonra, Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit'in yenilemesiyle, geçen dönemde, geçen yasama yılında, 4422 sayılı Kanun yasalaşmıştır. İşte, bunun amacı, keyfîliği önlemektir, vatandaşlarımızı korumaktır; yoksa, iddia edildiği gibi, Anavatan Partililer, Anavatan Partisi Grubu, Sayın Cavit Kavak'ın telefonu dinlendiği zaman ayağa kalkıp, ona isyan etmemişlerdir. Onlar, vatandaşların telefonlarının keyfî dinlenmesinin önlenmesi için 4422 sayılı Yasayı gündeme taşımışlardır; yani, keyfîliği önlemenin çözümünü bu yasada bulmuşlardır; ama, maalesef, bu yasa uygulanırken, bazı uygulayıcılar -gerek kolluk kuvvetlerden gerekse hâkimlerden- bu yasanın ruhunu anlayamamışlar, yanlış uygulamışlardır.

Burada, telefon dinleyebilmek için, bu yasanın 3 ve 8 inci maddeleri açıkça belliyken; yani, çok güçlü şüphe ve telefon dinlemeye yeterli delilleri ortaya koyarak mahkemeden karar almak gerekirken, bu ilkeden sapılmış ve ezbere telefon dinlemeye başlanılmıştır. Âdeta, 4422 sayılı Yasa suiistimal edilmiştir, görevliler yetkilerini suiistimal etmişlerdir, görevliler görevlerini layıkıyla yapmamışlardır. Hele, kanunu uygulayanlar hakkında eğer bu görev yapılmamışsa, bu, daha da faciadır. Aslında, bu konunun bu Mecliste görüşülmesinden yanayız, açıkça onu destekliyoruz; ancak, bizim, önümüzdeki salı gününe kadar çıkaracağımız çok ciddi yasalar var ki, Meclisin gündemi buna müsait değildir.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sabaha kadar çalışalım, onları çıkaralım!

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Ancak, biz, grup başkanvekili arkadaşlarımızla da çeşitli temaslar yaptık, muhalefetle de görüşeceğiz; mutlaka, bu konuyu, burada, bu Mecliste, bir genel görüşme önerisi olarak, belki, arkasından Meclis araştırması olarak hep beraber getireceğiz. Ben, bunu, bu Meclis kürsüsünden, Anavatan Partisi Grubu adına söylüyorum.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sabaha kadar çalışalım, onları da çıkaralım. Biz, yine, sabaha kadar çalışmaya hazırız.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Bu gerekli görüşmeye de, gerekli araştırmaları yapma konusunda bizim bir itirazımız yoktur; çünkü, bu Meclisteki hiçbir grubun veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur; ben, buna inanıyorum. Nereye kadar giderse gitsin, her türlü yolsuzluk, hırsızlık araştırılmalıdır. Bu nedenle, biz, bu konunun araştırılmasına, bırakın gocunmayı, destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum; çünkü, ben, telefon dinlemeyi kural haline getirdiğimiz, bir yasanın suiistimali söz konusu ise, bunun burada görüşülmesi gerekir diye düşünüyorum.

Değerli arkadaşlar, iki ülkenin, Rusya ile Türkiye Parlamentolarının onayladığı, Rusya ile Türkiye arasındaki doğalgaz anlaşmasında -ki, halkımızın "Mavi Akım" diye tabir ettiği bu uluslararası sözleşme, iki Parlamento arasında imzalanmıştır- her şey açık ve seçiktir, şeffaftır. Kimse, iki Parlamentonun uzlaştığı, onayladığı bu anlaşmaların arkasında bir şey aramasın; kimse, abartılı, dedikodulu ve ülke menfaatına ters gelen beyanlarla ülke insanımızın kafasını karıştırmasın.

Anavatan Partisi, her yenilikte mahkemeye verilmiş, her yenilikte yargılanmıştır. Uyduyu fırlattığımız zaman da bürokratlara dava açtılar, otoyollar için de dava açtılar, renkli televizyon geldiği için de dava açtılar. Ee, şimdi, tabiî, bir baştan bir başa yurdu doğalgazla donatacağız ve Türkiye'den Avrupa'ya doğalgaz nakledeceğiz. Bu yeniliği de içine sindiremeyenlerin, buna aklı ermeyen 1970 model kafaların bu işe aklı ermesi mümkün değildir. Bu nedenle, her yeniliğe karşı çıkan, tutucu, statükocu anlayışın bu doğalgaz anlaşmasını da, bu Mavi Akım Projesini de sabote etmesi gayet doğaldır ve bunlar gerekli yerlere gerekli başvuruda da bulunsunlar; savcıların yeri bellidir, hâkimlerin yeri bellidir; ama, burada dedikodu şeklinde yaygara yapmasınlar.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Gaz nerede gaz?.. Gaz gelmiş mi?..

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Savcılık orada, belli; Sıhhiye'de adliye var, İstanbul'da adliye var; gidersiniz ve orada herkes boyunun ölçüsünü alır yargı karşısında.

KAMER GENÇ (Tunceli) - İyi de, baskı altında tutuyorsunuz.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Hiç kimsenin veremeyeceği bir hesap yoktur ve defalarca Genel Başkanım tarafından da söylenmiştir, aynı şekilde, dün basın toplantısıyla Sayın Cavit Kavak da söylemiştir, veremeyecek hesap yoktur; hodri meydan diye biz de söylüyoruz. Her türlü hırsızlığın, yolsuzluğun üzerine gitme noktasında, Genel Başkanım da dahil, tüm Anavatan Partililer olarak hodri meydan diyoruz; bu konuda yargı önünde de hodri meydan diyoruz, her açıdan hodri meydan diyoruz.

Bu konudaki spekülasyonlara, lütfen, daha fazla itibar etmeyin; ülkeyi bir çıkar kavgasına, ülkeyi bir sen ben kavgasına sokmayın. Bu ülkenin yatırıma ihtiyacı var, üretime ihtiyacı var, zenginliğe ihtiyacı var. Lütfen, bu konuları daha fazla dedikodu meselesi haline getirmeyin.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Yapın canım, yapın bunları...

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın Genel Başkanım Mesut Yılmaz Bey ile Turizm Bakanımız arasında, basında çıkan abartılı haberlerin gerçekle hiç alakası yoktur. Sayın Bakanım da buradadır.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Buraya çıksın, o cevap versin; sana ne!

BAŞKAN - Grup Başkanvekili efendim; cevap verir.

BEYHAN ASLAN (Devamla) - Sayın Genel Başkanımla Sayın Turizm Bakanım arasında hiçbir problem yoktur. Bu, bizim partimize, Genel Başkanımıza yapılmış bir sataşmadır; elbette ki, ben cevap vereceğim. Bunu da bilgilerinize arz ediyorum.

Tekrar ediyorum, bu Meclisin hiçbir grubu, bu konunun görüşülmesinden gocunmuyor, görüşmeye her an hazırız; genel görüşme de olabilir, araştırma da olabilir; ama, önümüzdeki gündem ve zamanlama açısından problemimiz var; o nedenle, sizin önerinize bugün ret oyu kullanacağız, kendi önerimizi destekleyeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, kendisi Grup Başkanvekili olarak cevap verdi. Kendi Genel Başkanı, Moskova'da, Gaspromun binasında, Gasprom Yönetim Kurulu Başkanıyla görüşmüş mü görüşmemiş mi? Ona da cevap versin.

BAŞKAN - Efendim, Hürriyet Gazetesini okusaydınız bunu sormazdınız.

Teşekkür ederim efendim.

Aleyhte başka söz var mı? Yok.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, yerimden bir hususu arz edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Yanlış anlaşılma olmasın diye bir konuyu açıklamak istiyorum.

Sayın Anavatan Partisi Sözcüsü, geçen dönem kurulan araştırma komisyonuna atıfla bir kanun düzenlemesi yapıldığını ifade ettiler; yani, 422 sayılı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu.

BAŞKAN - Öyle bir şey demedi ama...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Geçen dönem kurulmuş olan o komisyonun başkanı olarak, komisyon raporunda ifade ettiğimiz husus şudur: "Telefon dinlenmesinin önlenmesi için hem idarî hem de teknik birtakım düzenlemelerin yapılması gerekir." Getirilen kanunla sadece üç yılık bir ceza öngörülmüş; yani, şifreleme yoluyla dinlenmesi lazım, şifreleme yoluyla, idarî bir süzgeçten geçtikten sonra dinlenmesi lazım. Bu tür hususlar için bir düzenleme yok; onun için, araştırma önergemizi tekrarladık.

BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşılmıştır. Sayın Beyhan Aslan, zaten, böyle bir konu için Meclis araştırmasına ihtiyaç duyduğunu ifade ettiler. Onun için, o araştırma açılınca siz de fikrinizi söylersiniz.

Sayın Aslan, bir şey mi söyleyeceksiniz?

BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, ben "o kanunda, bu araştırmadan faydalanılmış olabilir" dedim.

BAŞKAN - Efendim, ben, sizin yerinize söyledim, sizin yerinize düzelttim. Mesele anlaşılmıştır.

Teşekkür ederim.

Fazilet Partisi Grubunun önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, önce okutmak lazım değil mi?..

BAŞKAN - Öneriyi okuttuk.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bazı arkadaşlar neyin ne olduğunu bilmiyor ki...Öneriyi okutmanız lazım.

BAŞKAN - Öneriyi okuduk ya daha evvel.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Yeni gelen arkadaşlar var; neyi oyladığınızı bilmiyorlar.

BAŞKAN - Öneri okundu efendim; bir daha okunmaz. Böyle bir âdet yok. 2 öneri olsaydı, okuyup, sonra da ayrı ayrı okutup, oyluyoruz efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, yeni gelen arkadaşların neye oy verdiklerini bilmeleri için tekrar okunması lazım.

BAŞKAN - Rica ederim... Böyle bir şey olur mu?.. İstirham ederim!.. Yapmayınız allahaşkına!.. İstirham ederim!..

Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir efendim.

Teşekkür ederim.

Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş müşterek önerileri vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım:

2.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 10 Mayıs 2001 Perşembe günü (bugün) yaptığı toplantıda, Siyasî Parti Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından, Gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin, Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

 

Aydın Tümen

İsmail Köse

İ.Yaşar Dedelek

DSP Grup Başkanvekili

MHP Grup Başkanvekili

ANAP Grup Başkanvekili

 

Öneriler:

 

 

 

1- Telgraf ve Telekom Kanunu, Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki görüşmelerine 48 geçmeden başlanmasının, İçtüzüğün 36 ncı maddesi gereğince tavsiye edilmesi önerilmiştir.

2- Genel Kurulun 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001 Cumartesi, 14 Mayıs 2001 Pazartesi, 15 Mayıs 2001 Salı, 16 Mayıs 2001 Çarşamba ve 17 Mayıs 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması; 15 Mayıs 2001 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 16 Mayıs 2001 Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesi; 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001 Cumartesi ve 14 Mayıs 2001 Pazartesi günleri de, kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN  Söz isteyen ?

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, aleyhinde...

BAŞKAN  Aleyhte Sayın Avni Doğan, buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya)  Sayın Başkan, aleyhinde...

BAŞKAN - Sayın Nevzat Ercan da aleyhte.

Lehte var mı efendim?..

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; her Danışma Kurulu toplantısından sonra gelen grup önerilerinde, aşağı yukarı üç yıldır, aynı şeyleri söylüyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi gündeminin çok fazla anlamının kalmadığı bir süreçten geçiyoruz. Siyasî partiler, hafta başı, yarın ne görüşeceğini bilmiyorlar; çünkü, gündeme ısrarla, inatla uyulmuyor.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir)  Onlar da bilmiyor.

AVNİ DOĞAN (Devamla) - Jet hızıyla bir tasarı geliyor, komisyonlardan jet hızıyla geçiriliyor, emirle geçiriliyor âdeta ve jet hızıyla Meclis Genel Kuruluna sunuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu dönem, aklı başında bir yasama faaliyeti gösterme şansını yitirdi. Şimdi aynı şekilde, yine bir oldubittiyle karşı karşı karşıyayız.

Mesela, Telekom Yasası konusu... Türkiye'nin kafası karışık, herkesin kafası karışık. Cumhuriyet hükümetinin, 57 nci Hükümetin Ulaştırma Bakanı aylardır bir direniş sergiliyor, aylardır feryat ediyor. Maalesef, Türk basını, sürekli, Ulaştırma Bakanına vuruyor. Esasen biz, millet olarak, Meclis olarak, siyasî partiler olarak, iktidar olarak, muhalefet olarak kırk vursak bir dinlememiz lazım; ama, kırk kere vuruluyor Sayın Bakana, bir kere dinlenmiyor. O işin başındaki adam olarak, o meseleyi çok iyi bilen bir insan olarak "bu adam niye feryat ediyor, bu bakan niye feryat ediyor" diye düşünülmüyor. O "efendim, özelleştirmede bir sorun yoktur" diyor; Sayın Derviş'e soruyorlar "umarım yoktur" diyor, yani, zımnen tehdit ediyor. Hatta, zaman zaman, dün Amerika'dan gelmeden, bugün ayağının tozuyla, Türkiye'yi, neredeyse, ararejimle tehdit ediyor.

Bu Telekom Yasası, Ulaştırma Bakanını çok endişelendirdi; yalnız Ulaştırma Bakanını değil, Türkiye'nin savunmasını üstlenen kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerini de ciddî şekilde endişelendirdi. Efendim, sorun çözüldü; çözüldü mü bilmiyoruz; ama, bizim kafamızda muhalefet olarak bir endişe var. İktidarın kafasında bir endişe olduğunu biliyoruz, milletvekilleriyle dışarıda konuşuyoruz, sıkıntılılar, endişeliler. Türkiye, bir dayatmayla karşı karşıya.... Komisyona yarın gelecek, necip Türk basınının da desteğiyle süratle geçirilecek, ne olup ne bittiğini bilmeden, Türk Telekomu yabancılara devredeceğiz, Türkiye'nin haberleşme gücünü yabancılara devredeceğiz. Ben, bunu doğru bulmuyorum, parti olarak biz bunu doğru bulmuyoruz. En azından, Meclise, bir hafta zaman verilmeli, milletvekilleri, ne olup ne bittiğini ciddî şekilde araştırmalı, ondan sonra bu konuyu konuşmalıyız.

Şimdi, Bankalar Yasası, henüz alt komisyonda, şu saatlerde alt komisyonda bakın. Dışarıdan bir mektup geliyor Sayın Ecevit'e, mektupta, "bu yasalar geçirilsin" deniliyor. Mektubu gönderen, bir yabancı ülkenin cumhurbaşkanı, bu yasalar geçirilsin... Yasa tasarısı Meclise geliyor, henüz komisyondan çıkmamış; ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine, iktidarın teklifiyle almaya çalışıyoruz. Komisyon kabul mü edecek bilmiyoruz, ret mi edecek bilmiyoruz, komisyonun öyle bir hakkı var mı, yetkisi var mı, bunu da hiçe sayıyoruz. Şimdi, bu Meclise, bu dayatmayı kimse yapmamalı. Kaldı ki, eğer, Türkiye, gerçekten, IMF'den gelecek 15-16 milyar dolara kalmışsa, hapı yutmuştur. Türkiye bunu başka türlü de aşar; millî değerlerinden, bağımsızlığından, Türk Milletinin çok alıştığı bağımsızlığından, hiç kaybetmediği bağımsızlığından hiçbir taviz vermeden, hiçbir ödün vermeden de Türkiye bu badireyi aşar.

Arkadaşlar, bakın, yarın görüşeceğimiz tasarı henüz Türkiye Büyük Millet Meclisinde, alt komisyonda. Siz diyorsunuz ki "48 saat geçmeden görüşelim." Görüşelim de, komisyondan bir çıksın. Bu yanlış...

Bakın, bizim bugün gündeme getirdiğimiz ve biraz önce reddedilen mesele çok ciddî bir mesele. 1998'de bir önerge vermişiz; güncel olduğu için çok önemli, aktüel olduğu için çok önemli, bugünün meselesi olduğu için çok önemli. Demişiz ki "Türkiye'de, insanların telefonu, böyle, durup dururken dinlenmesin." Şimdi, bir duyuyoruz, emniyet müdürü, valinin telefonunu dinliyor; bir duyuyoruz, vali, emniyet müdürünün telefonunu dinliyor; bir duyuyoruz, 30 yılını Türk siyasetine vermiş bakanların telefonu dinleniyor. Türkçesi, hepimizin telefonu dinleniyor. Biz diyoruz ki, bu ülkede, kimse haddini aşmasın, kimse hukuk devleti normlarını aşmasın. Bunu bir görüşelim. Bakın, açık söylüyorum: Bunu bu Mecliste halletmezsek, hepinizin telefonu dinlenir, hepinizin özel hayatına uzanan bir göz olur, bir telekulak olur, Show TV'deki "Biri Bizi İzliyor" programına taş çıkartacak şekilde, hepimiz objektif altında kalırız.

Günün meselesi bu; bu Meclisin bunu araştırması... Belki "bu, 1998'de bizim meselemizdi" diyebilirsiniz; ama, bugün, ANAP'tan çok önemli birisinin, Başbakan Yardımcısı Sayın Mesut Yılmaz'a çok yakın birisinin, bakanlık yapmış birisinin de telefonlarının dinlenildiği ortaya çıktı. Jandarma Komutanlığından birisi bir yazı yazıyor "bunun telefonunu dinleyeceğim" diyor, onlar da "buyur, dinle" diyorlar. Türkiye, bu kadar ucuzlamadı.

Bakın, biz, kendi hukukumuzu değil, insanların hukukunu, Türk toplumunun hukukunu savunuyoruz, bunun üzerine gidelim diyoruz; ama, ANAP, çeşitli bahaneler uyduruyor; işte, iktidar kanadı çeşitli bahaneler uyduruyor. Eğer, bir toplum refleksini kaybetmişse, yönetici sınıflar refleksini kaybetmişse; kendini meşru yapan, kendini güçlü yapması gereken refleksini kaybetmişse, bu ülkenin geleceği yoktur; açık söylüyorum, bu ülkenin geleceği yoktur. Kendi bakanını dinlemeyen bir hükümet olamaz...

Bakın, biz muhalefetiz, iktidarın bir bakanı için söylüyoruz; Enis Öksüz haklıdır. Enis Öksüz, Türkiye'de yıllardır gösterilmeyen bir duyarlılığı gösteriyor.

Ben, şunu söylüyorum: Arkadaşlar, hepiniz, kulislerde Türkiye'ye, Meclise ciddî bir dayatma yapıldığının farkındasınız, bunu itiraf ediyorsunuz. Eğer bugün karşı koymazsak, yarın çok geç olacaktır. Onun için, bugün karşı koyalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Efendim, ikinci söz, Sayın Nevzat Ercan'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İktidar gruplarının, gündemin tanzimine ilişkin ve ayrıca, çalışma gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin önerisini görüşüyoruz. Danışma Kurulunda bu öneriyi görüştük, müzakere ettik. İktidar grupları, Meclis, cuma, cumartesi ve pazartesi günleri çalışsın istiyor. Meclis çalışsın; bu öneriye bir diyeceğimiz yok. Cuma çalışalım, cumartesi çalışalım, pazartesi de çalışalım; ancak, arkadaşımızın da söylediği gibi, henüz daha Plan ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda görüşülmekte olan, henüz komisyondan çıkmamış Bankalar Kanunu Tasarısının, bakın, bugünkü öneriyle, yarınki Genel Kurulun gündemine alınmasını istiyor iktidar grupları. Henüz daha komisyonda...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Başka bir şey yok...

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Size sorduk bunları, bunları sorduk... Hatta, cumartesi günü... Siz bunları açıkça belirtmiyorsunuz da, bir oldu- bittiye getirmek istiyorsunuz. Ben dedim ki "Siz, cumartesi günü de Genel Kurulu çalıştırmak istiyorsunuz, çalışalım; ama, cumartesi günü neyi görüşeceğiz; siz, bunu da belirleyin, bunu da söyleyin. Genel Kurulda, cumartesi günü,  bu Parlamento, bu milletvekilleri hangi kanun tasarısını, teklifini müzakere edecek ve arkadaşlarımız da, hiç olmazsa, yarın cuma, Genel Kurulda, Bankalar Kanunu Tasarısı gibi, önemli bir tasarı görüşülecek... Acaba, Telekom da cumartesi günü görüşülebilir mi" diye bu tereddüdümü ifade ettim ve denildi ki, arkadaşlar söyledi ki -zabıtlara geçti- "evet, cumartesi günü de, hatta, sabahleyin ayrı bir Danışma Kurulu önerisi getireceğiz ve Telekom Tasarısını da, cumartesi günü Genel Kurulun gündemine taşıyacağız." Öyle demediniz mi?.. Öyle dediniz...

Yani, bu örtülü yaklaşımlarınız falan ilk defa oluyor değil; siz, Meclisi bir otomatiğe bağlamışsınız; Meclis, âdeta bir noter mesabesinde, telefon muhabereleri işleyecek, dışarıdan birtakım dayatmalar, baskılar gelecek, vicdanınızı ve aklınızı esir etmişsiniz zaten; dolayısıyla, bu Meclisi, bütün Parlamentoyu, bütün milletvekillerini de kendinize alet edeceksiniz, bu Meclisi otomatiğe bağlayacaksınız; bu Meclis, hiçbir tasarıyı enine boyuna müzakere etmeyecek, komisyonlara bu imkânı tanımayacaksınız ve sonra da, birilerinin isteğine uygun, takvimine uygun, bu Meclisten tasarıları çıkaracaksınız ve böylece, dış kaynak sağlayacaksınız, ülkenin sıkıntılarını, problemlerini aşacaksınız. Siz, buna, kendiniz inanıyor musunuz?!.

Bakın arkadaşlar, yarın Genel Kurulda müzakeresini istediğiniz ve aslında, bugün öneri olarak getirdiğiniz Bankalar Kanunu Tasarısı, henüz daha Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, çıkmadı henüz daha. Bunu, bu Meclisin huzuruna yarın getireceksiniz; ama, farkında mısınız,  Bankalar Kanunundaki değişiklik talepleriniz üçüncü defadır geliyor bu Meclisin önüne. Biz her defasında söylüyoruz, diyoruz ki, siz, bu Meclisi yaz boz tahtasına çevirdiniz, sizin beceriksizliğiniz, sizin bilgisizliğiniz ortada da, ama, bu Meclisi de alet etmeye hakkınız yok.

Telekom yasasıyla ilgili, kendi aranızda altı aydır tartışıyorsunuz, tartışma tırmandı, bir noktaya vardı, ipler koptu, dışarıdan mektuplar geliyor; basın, manşetlerden verdi, bakın "Utandıran Mektup" deniliyor. Bush'un, Sayın Başbakana gönderdiği mektup, içeriği itibariyle gerçekten çok onur kırıcı. Anlaşamadınız haftalardır, aylardır; altı ay çok kısa size göre; ama, bu Parlamento için bir gün çok uzun, öyle mi?!

Bizim önerimiz oldu, "hiç olmazsa, Telekomla ilgili tasarıyı pazartesi gününe bırakın, arkadaşlarımız, cumartesi, pazar bunun üzerinde çalışsın. Katkı sağlamak istiyoruz, varsa eksiklik, yanlışlık, onları düzeltme fırsatı verin" dedik. Siz, bu iki günü çok uzun bir süre olarak değerlendiriyorsunuz.

Peki, özelleştirmenin altyapısıyla ilgili, telekomünikasyonla ilgili, onun altyapısıyla ilgili, bu Meclis, 2000 yılının başında bir tasarıyı görüştü ve kanunlaştırdı ve biz destek verdik. Neredesiniz bir yılı aşkın süredir, Telekomla ilgili bu kanun tasarısını niye getirmiyorsunuz Meclisin gündemine? Aylardır bakanlar birbiriyle tartışıyor, o onu suçluyor; bu, bunu suçluyor... Sonra, dışarıdan mektuplar geliyor. Niçin bunlara fırsat veriyorsunuz?

Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi bir oldubittiye getirmeye çalıştığınız, cumartesi günü, alelacele Meclisin gündemine getireceğiniz Telekomla ilgili tasarıyı 1994'te biz getirdik, Doğru Yol Partisinin iktidar olduğu dönemde. Uluslararası yatırımcıların ve danışmanlık firmalarının o tarihte Telekoma biçtiği değer 40 milyar dolar. Bunlar sizin elinizde de var, biz bunları takdim ettik. Bugün çok acele ediyorsunuz, doğru, bunu cumartesi günü gündeme aldıracaksınız da, acaba, uluslararası yatırımcıların, danışmanlık firmalarının bugün biçtiği değerin ne olduğunu biliyor musunuz?!. Bugün, yüzde 45'ini falan satsanız, 3 milyar doların üzerinde, hiçbir yatırımcının buna ilgi duymadığını, böyle bir pazar şansının olmadığını biliyor musunuz?! Türkiye'yi ne hale getirdiğinizi görüyor musunuz?!. 1994 yılında 11 milyon abonesi bulunan Telekomun, o günkü 40 milyar dolar olan değeriyle, Türkiye'nin içborçlarını -o tarihte içborçlar 20,8 milyar dolar idi- bir çırpıda kapatabilecek imkânı, o fırsatı, siz geçmişte engellediniz ve Türkiye'nin önünü tıkadınız. Eğer, o gün, Türkiye'yi  o yanlışın içine düşürmeseydiniz, bugün utandıran mektupların muhatabı olmazdınız; bu ülkeyi, bu onur kırıcı noktaya düşürmezdiniz.

Bakın, Derviş, Sayın Öksüz'e: "Buna direnme, ben IMF'ye söz verdim. Senin Genel Başkanının da, gönderdiğimiz mektubun altında imzası var" diyor.

MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Öyle bir şey yok, öyle demiyor...

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Öyle söylüyor, öyle diyor, basına açıklaması öyle...

Değerli arkadaşlarım, ben size şimdi soruyorum: Geçmişte, bunu bir bağımsızlık gerekçesine bağlayıp, vatana ihanet diye, Anayasa Mahkemesine gitti sizin arkadaşlarınız... "Sizin arkadaşlarınız gitti" derken, cumartesi günü Genel Kurulun gündemine getireceğiniz, yarın da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilecek olan ve orada müzakere edilecek olan Telekom Yasa Tasarısının bugün altında imzası bulunan birkısım bakanlarınız, geçmişte, Doğru Yol Partisi iktidarında, Telekom ile ilgili özelleştirme yasası bu Meclisten çıktığı zaman, Anayasa Mahkemesine iptal başvurusunun altına da imza koydular...

İster misiniz, o gerekçeyi okuyayım ben? (DSP sıralarından gürültüler) Okuyayım değil mi; okuyayım...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Oku da dinlesinler.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Bakınız, diyor ki "ancak, 40 milyar dolarlık bir kaynak yaratıyoruz, iç borçları tasfiye etmeye yönelik bir kaynak yaratıyoruz" ve bakınız, siz, Anayasa Mahkemesine iptal başvurusu dilekçesinin altına şu gerekçeyi koyuyorsunuz ve bugün, sizin bakanlarınız, halen 57 nci hükümetin birkısım bakanlarının da imzası var. İsmini de verebilirim.

Bakınız, diyor ki: "Ancak işgal kuvvetlerinin fiilî müsaderesiyle olmuşken Osmanlı Devleti döneminde, Mondros Mütarekesiyle Osmanlı Devletinin bütün haberleşme birimlerine el konulmuşken, ancak bir işgal sonrası bu birimlere el konulmuşken, siz, bir özelleştirme yasasıyla altın tepside sunuyorsunuz bunu yabancılara." Bu gerekçeyi düşüyorsunuz Anayasa Mahkemesine iptal başvuru dilekçesine ve vatana ihanetle eş anlamda görüyorsunuz, eş anlamda...

ÇETİN BİLGİR (Kars) - O yasayla bu yasa aynı değil.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Öyle mi?

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Siz, bugün ne yapıyorsunuz, desteklemiyorsunuz...

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hayır, sizi yaptıklarınızla baş başa bırakamayız arkadaşlar. Sizi yaptıklarınızla falan baş başa bırakamayız. (DYP sıralarından alkışlar)

Yani, sizin, bugün, böyle içine düşürdüğünüz bu felaketi, bu krizi, bu sosyal krizi, ekonomik krizi, siyasî krizi geçmişe yayma çalışmalarınızı falan ibretle izliyoruz. Bir bakıma, ona da cevap babında söylüyorum bunları. Türkiye'yi kimlerin bu hale getirdiğini milletimiz çok iyi biliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ercan, süreniz bitti; toparlayın lütfen.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Çomak sokuyorsun.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sizin Genel Başkanınız yapmadı mı?

BAŞKAN - Karşılıklı değil efendim...

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Elbette ki, uygar dünyayla; IMF ile de,  Dünya Bankasıyla da, uluslararası kuruluşlarla da, seviyeli, kendi ülkesinin,  Türkiye'nin hak ve çıkarlarını gözeten, her zaman, her devirde münasebetleri olmuştur; ama, sizin tarzınızla değil. Böyle onur kırıcı ilişkiler hiçbir dönemde olmamıştır, hiçbir hükümet döneminde olmamıştır.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Randevu alamıyor bildiğim kadarıyla.

NEVZAT ERCAN (Devamla) - Siz de gelin buradan söyleyin.

Şunu söylüyorum: Siz, zaten, bankalarla ilgili kanun tasarısı üzerinde de konuşmayacaksınız, Telekomla ilgili kanun tasarısı üzerinde de konuşmayacaksınız, başka tasarılar üzerinde de konuşmayacaksınız. Komisyonlar var; orada, eğer, arkadaşlarınızın biraz vicdanına sığmıyorsa; aklına, mantığına uygun düşmüyorsa; milletin değerlerine uygun düşmüyorsa, millî iradeye ters düşüyorsa... Bazı arkadaşlar, zaman zaman, bizimle hareket ediyorlar; ama, orada da ikna odaları devreye giriyor, ne ilgili komisyonlarda ne de Genel Kurulda, milletvekillerimizin, böyle, özgürce, gelip, buradan, ne düşüncelerini ifade etmek ne de oylarıyla, bunu, desteklemek veya desteklememek şeklinde tavırlarını görmediğimizi ifade etmek istiyorum.

İnşallah, umarım, böylesine önemli iki tasarıda, sizlerin değerli görüşlerini alma imkânını buluruz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Lehinde, Sayın İsmail Köse; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konuşulanların, üç grup başkanvekilinin önerisiyle getirilenlerle alakasının olmadığını Yüce Milletimizin bilmesi bakımından söz almış bulunuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması, ülkemize ve milletimize ekonomik ve sosyal faydası olan çok önemli tasarıların hayata geçirilmesiyle ilgili bir önerimiz vardır.

Burada, özellikle, muhalefetin üzerinde durduğu konu, cumartesi pazar çalışma süresi ve çalışma saatleriyle ilgili, rahat ve huzurlarının bozulmasıyla ilgilidir. (FP ve DYP sıralarından "hayır, hayır" sesleri)

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Hayır, hayır; hiç öyle bir iddiamız yok.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Doğrudur; çünkü, her zaman, bu Meclisin üzerine, ne zaman...  (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Köse, ayıp ediyorsunuz!.. Pazar günü de çalışalım; böyle bir itirazımız yok bizim.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - İzin verir misiniz... İzin verir misiniz... Ben sizi dinledim.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Anlayamamışsın sen!.. Böyle çarpıtma...

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Başka bir ülkenin devlet başkanının emriyle alıyorsunuz...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Dinle... Dinle...

BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Burada, getirilen kanunlar üzerinde ve maddeleri üzerinde, konunun dışına çıkarılarak, konular, sürekli olarak, kamuoyunu çarpıtarak, kamuoyunun düşüncesini çarpıtmak suretiyle, farklı düşünceler ortaya koyulmaya çalışılmaktadır.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Siz çarpıtıyorsunuz... Çalışmalarla ilgili konuyu siz çarpıtıyorsunuz...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hangi devlet hegemonya altına giriyor da, Milliyetçi Hareket Partisi buna karşı çıkmıyor, Anavatan Partisi buna karşı çıkmıyor ya da DSP buna karşı çıkmıyor?

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Kendi bakanınızı dinleyin... Kendi Bakanınızı dinleyin...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kim karşı çıkmıyor; kim?!.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Suç ortakları karşı çıkamaz... Suç ortağısınız!..

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bakın, Türkiye Büyük Millet Meclisi... Arkanızdaki ve karşınızdaki levhayı okuyun; milletin egemenliğini koruyan bir müessesede konuşma yaparken, biraz idraki düşüncenizi ve neyi savunduğunuzu düşünerek konuşma yapınız. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin egemenliğini savunan ve koruyan bir müessesedir. Bu egemenliğe halel getirmek üzere, ne hükümetin ne de başkalarının teklifleri bu Meclisten geçemez ve hiçbir grup da, burada, oylamada müspet oy kullanmaz. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, biraz, konuştuğunuzu kulağınız duysun; ne konuşuyorsunuz... Egemenliğin ne manaya geldiğini ve hangi meselenin egemenlikle ilgili olduğunu çok iyi düşünmeniz gerekiyor.

Şimdi, hükümetimiz iki tane tasarı hazırlıyor. Bir tanesi, bir süreç yaşıyor Türkiye... Ben, oranın, neden olduğunun, niçin olduğunun, nereden geldiğinin tartışmasına girmek istemiyorum. Konumuz o değil, konumuz o mesele değil; ama, Türkiye bir ekonomik sıkıntıdan geçiyor. Bu sıkıntıların içerisinde ve bu sıkıntılara sebep olan bir soygun olayını yaşamış Türkiye, soygun... Kimler soymuş; şu anda hapishanelerde, şu anda DGM'lerde yargılanmış... Fotoğraf belli; daha, o fotoğraf içerisine kimlerin gireceği ve hangi grupları ve kimleri ilgilendirdiği, bu fotoğraf netleştikçe, DGM'lerdeki dosyalar, yargıdaki meseleler aydınlığa kavuştukça, fotoğraf çok daha iyi önümüze çıkacaktır.

Bu gelen kanun neyi ilgilendiriyor, neyi getiriyor; soyanların, banka hortumlayanların, burada her gün istismar ettiğiniz ve sanki iki sene içerisinde soyulmuş gibi önümüze getirip milletin kafasını karıştırdığınız konularda...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Ne zaman soyuldu; ne zaman?!

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Ne zaman geldiğini ve ne yapmak istediğimizi, işte, yarın görüşeceğimiz kanun tasarısında göreceksiniz. Burada konuşacağız onları, yarın konuşacağız, kimler olduğunu ve niçin getirdiğimizi...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Neyi bekliyorsunuz?

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Ne yapacağız biliyor musunuz; parayı götürenler bu parayı getirinceye kadar, ne kadar götürmüş, kimin cebine girmiş, anasının, babasının ya da danasının, kimin cebindeyse onları çıkarıp bu yüce milletin kasasına, devletimizin kesesine koyacağız. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) İşte, o kanun, o bankalar kanunu bununla ilgili. Size tavsiye ediyorum, birkaç defa da buradan söyledim; gelen kanun tasarılarını inceleyiniz; ne getiriyor bakınız; bilgisiz konuşmayınız, belgesiz konuşmayınız dedim...

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Komisyonda, İsmail Bey...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Daha gelmedi... İncelemeden çıkarıyorsunuz kanunları. Siz incelediniz mi?!

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kanun tasarıları basında yazılıyor, televizyonlarda konuşuluyor; ama, muhalefetin haberi yok ve gelip burada konuşuyorsunuz, efendim, biz, daha incelemeden kanunu önümüze getiriyorsunuz diye. Peki, hükümet sizi mi bekleyecek; bu millet sizi mi bekleyecek?! (DSP sıralarından alkışlar) Muhalefet okuyacak, bilgilenecek, ondan sonra Meclise getireceğiz, kanunları çıkaracağız!.. İçtüzükte, Anayasada böyle bir hüküm yok; muhalefet, iktidardan önce bilgilenecek; siz, önceliği alacaksınız... Önceliği, getireceksin, milletin ihtiyaçları nelerdir, nelere öncelik vermemiz gerekiyor...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Getiriyoruz, dinlemiyorsunuz!

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, hükümet ne diyor, hükümeti destekleyen partiler ne diyor: Biz, önceliği, ekonomik meselelerin gündemden kaldırılmasıyla ilgili en önemli konuyu getiriyoruz; doğrudur...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Önce, krizin hesabını verin millete... Önce, krizin hesabını verin!..

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir dakika kardeşim!..

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Önce hesap verin, sonra konuşun!..

BAŞKAN - Sayın Pamukçu, rica ediyorum...

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Lütfen, Grup Başkanvekiline rica ediyorum... Ben, grup başkanvekili olarak konuşuyorum, dinle lütfen!.. Dinle lütfen!..

BAŞKAN - Sayın Köse, siz de  Genel Kurula hitap edin...

Sayın Pamukçu, tamam...

Buyurun efendim.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, neye karar vermişiz: Memleketimizin ekonomik sıkıntısı var, bu sıkıntıya karşı katkıda bulunabilecek Telekomla ilgili bir özelleştirme, Ulaştırma Bakanlığımızın teşkilat kanunuyla ilgili bir tasarı geliyor gündeme; ekonomiyle ilgili, en önemli konu, günümüzün meselesi... Bir başka konu nedir; işte, ekonomimizi sıkıntıya sokan; ama, uzun yıllar kanunsuz kalan ve uzun yıllar, bunun, denetleme kurulu, düzenleme kurulu, üst kurulu olmayan müesseseleri kuran bir siyasî iradenin, şimdi de, soygun yapanlardan hesap soracağı bir kanun tasarısı geliyor. Güncel konudur, gündemi yakalamıştır. Ben, hem hükümeti tebrik ediyorum hem de onu destekleyen grupları tebrik ediyorum ve kendimi de tebrik ediyorum ki, güncel bir meselenin önerisini getirmişiz milletimizin ve Meclisimizin huzuruna.

O itibarla, burada ileri geri konuşma yapmak suretiyle, yüce milletimizin kafasında çeşitli istifhamlar yaratmaya haddimiz ve hakkımız yoktur. Türkiye'de hiçbir güç, hiçbir kuvvet, içte ve dıştaki hiçbir güç, Türk Milletinin ve devletinin egemenliğini elinden alamaz. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar; FP sıralarından alkışlar [!]) Evet, bunun garantisi, Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

O itibarlar, birileri satıyor, birileri de buna göz yumuyor şeklinde veya ağızdan çıkanı kulağın duymadığı şekildeki konuşmalar, işte, Türkiye Büyük Millet Meclisinin prestijini sarsıyor, milletvekilliğinin prestijini sarsıyor. Biz, önce, şu Yüce Meclisin prestijini korumamız lazım. Nasıl koruyacağız; ciddî olacağız, ciddî... Konularımızda ciddî olacağız, konuşmalarımızda ciddî olacağız, tavırlarımızda ciddî olacağız. Birbirimizi yaralayarak, birbirimize hiç alakası olmayan sözleri söylerken...

Sayın Kamer Genç, sizinle hayatım boyunca davalıyım; hayatım boyunca... Başından davalıydım, hayatımın sonuna kadar davalı olacağım; çünkü, inançlarımız farklı, dünya görüşüm farklı, kültürüm farklı...

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Erzurum ile Tunceli komşu değil mi?..

İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...ama, buraya gelip, Sayın Genel Başkandan bahsederek Bakanı karşı karşıya getirmek suretiyle burada konuşmanın da manası yoktur. Kim vatansever, kim vatanperver; bunun ölçüsü de partiyle değildir, bunu da bil! Bunu da söylüyorum. Hiç kimsenin memleketseverliği, vatanseverliği veya inançlarının kuvvetliliği veya güçlülüğü partisiyle ölçülmez. Bulunduğu siyasî parti; o, bir hizmet müessesesidir. Burada oluruz, orada oluruz, başka yerde oluruz; bu, bir hizmet müessesesidir; ama, inançlarımız, kültürümüz, vatan sevgimiz ayrı bir konu. Bunu, dejenerasyon şekliyle milletin gözünün önüne getirmeye de kimsenin hakkı yoktur.

Netice itibariyle şunu söylemek istiyorum: Boş işle uğraşmıyoruz. Burada, Türkiye'nin çok önemli meselelerini gündeme getiriyoruz. Türkiye'de en acil -şu anda, çitçiye verilmesi gereken- az önce gündemdışı konuşan kardeşimizin ifade ettiği gibi, çiftçi borçlarının ertelenmesiyle ilgili karar var. Neyle ödeyeceğiz?! Esnafımızın bankalara olan birikmiş borçlarının faizleriyle ilgili, birikmiş bir miktar parası var; nasıl yapacağız; -ticaretçimiz bekliyor, sanayicimiz bekliyor, ihracatçımız bekliyor- kaynak bulacağız, kaynak... Kimseye de el açtığımız yok.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bu hale siz soktunuz; bu hale sokmasaydınız.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - İçerisinde bulunduğunuz siyasî partinin 17 defa yapmış olduğu IMF anlaşmalarından, bütün anlaşmalardan sonra 57 nci cumhuriyet hükümeti de 18 incisini yapıyor; ne var bunda?! Küreselleşme, globalleşme diyorsunuz, demokratikleşme diyorsunuz... Demokrasinin ana kuralları sizi bir yerlere götürüyorsa, o kurallara sırtınızı dönemezsiniz; ama, bir şartla döneriz; millî kimliğimizden taviz veremeyiz, inançlarımızdan taviz veremeyiz, egemenliğimizden taviz veremeyiz... (MHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

MUSTAF ÖRS (Burdur) - Onu, biz öyle yaptık; avuç açmadık dışarıya.

İSMAİL KÖSE (Devamla) - Onun dışında, ekonomik bir menfaat meselesidir; dışpolitikada devletlerarası bir menfaat konusudur. Bu konuları görüşürüz, bu konularla ilgili anlaşma yaparız, sözleşme yaparız; fakat, hiçbir şeklide, millî menfaatlarımızın dışında, egemenliğimiz, ülkemiz ve milletimizin aleyhine olacak herhangi bir şeye evet dememiz mümkün değildir. Önemli konular gündeme gelmiştir.

Yüce Milletimizin bilmesi bakımından, muhalefet, belki kendi düşüncelerini ifade edecektir; ama, getirmiş olduğumuz önerilerimizin isabetli olduğunu ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim Sayın Doğan.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Yerimden bir açıklama yapmak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse, öyle zannediyorum ki, bizi iyi dinlemedi. Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Yüce Meclisin, cuma, cumartesi günleri çalışmasından dolayı huzurumuz kaçmadı. Biz, her zaman çalışırız; Fazilet Partisi olarak her zaman çalışırız. Bizim huzurumuz, Milliyetçi Hareket Partili Sayın Bakan Enis Öksüz'ün iki aydır süren feryatlarından kaçtı; yani, ben, onu söylemek istedim. (FP sıralarından alkışlar)

Hiçbir IMF anlaşmasında bizim payımız yoktur. Sayın İsmail Köse'nin eski partisi ya da eski partileriyle olan ilişkisi de bizi ilgilendirmiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Efendim mesele anlaşıldı, çok teşekkür ederim; sağ olun.

Efendim, bunun eskisi yenisi kalmış mı?! Herkes, mensup olduğu partinin üyesi.

Efendim, önerileri, tekrar, ayrı ayrı okutup oylatacağım.

Öneriler:

1- Telgraf ve Telekom Kanunu, Posta, Telgraf ve Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının, İçtüzüğün 36 ncı maddesi gereğince tavsiye edilmesi önerilmiştir.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılması istenmiştir; oylamayı, elektronik cihazla yapacağım.

Oylama için 2 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, 1 inci öneri kabul edilmiştir; karar yetersayısı vardır.

2 nci öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım:

2.- Genel Kurulun, 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001 Cumartesi, 14 Mayıs 2001 Pazartesi, 15 Mayıs 2001 Salı, 16 Mayıs 2001 Çarşamba ve 17 Mayıs 2001 Perşembe günleri, 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması; 15 Mayıs 2001 Salı günü, sözlü sorular ile diğer denetim konularının; 16 Mayıs 2001 Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesi; 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001 Cumartesi ve 14 Mayıs 2001 Pazartesi günleri de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir.

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığımıza verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

2. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

3. - Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş  Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592)

BAŞKAN- Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatı Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız.

4. - Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699) (S. Sayısı: 666)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının görüşmelerine başlayacağız.

5. - Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S. Sayısı: 89)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının görüşmelerine başlıyoruz.

6. - Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı: 599)

BAŞKAN - Hükümet?.. Burada.

Komisyon?.. Yok.

10 dakika ara veriyorum efendim.

Kapanma Saati : 17.20


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.30

BAŞKAN: Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Burhan ORHAN (Bursa), Hüseyin ÇELİK (Van)

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 99 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

599 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

6.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin De-ğiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)  (S. Sayısı: 599) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporu 599 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; 599 sıra sayılı yasa tasarısının geneli üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuya girmeden, biraz önce burada yapılan tartışmayla ilgili bir hususu aktarmak istiyorum. Bazı arkadaşlarımızın, cuma ve cumartesi günü yapılacak olan çalışmalarla alakalı olarak bazı talihsiz sözleri oldu. Ben, şuna inanıyorum: 550 milletvekili arkadaşımızdan hiçbirisi, bu memleket için, ne cumartesi gününü esirger ne pazar gününü esirger ne de 24 saatinin herhangi bir saniyesini. Bunu bütün arkadaşlarımızın bilmesini istiyorum. Ancak, arkadaşlarımızın üzerinde durduğu husus şudur: Yabancı bir ülkenin devlet başkanı bizim Sayın Başbakanımıza mektup yazacak, Sayın Başbakanımızın eli ayağı birbirine dolaşacak ve alelacele...

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Nereden çıkarıyorsun bunu!

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar... Millet görüyor her şeyi, milletin gözünün önünde oluyor... Konuşacaksanız, buyurun buradan konuşun.

AYDIN TÜMEN (Ankara) - Doğru konuşun o zaman!

BAŞKAN - Sayın Malkoç, lütfen, karşılıklı konuşmayın efendim.

                                                

(1) 599 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Sayın Başbakanın eli ayağına dolaşıyor, komisyonlarda alelacele gece sabahlara kadar çalışılıyor ve ardından da Meclise geliniyor, milletvekillerine hakaret ediliyor.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sizin konuşma üslubunuz çok yanlış; daha nazik konuşun, bizi, size ders vermek zorunda bırakmayın.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Bush'un sözü, öyle zannediyorum ki, Türkiye'de geçtiği kadar Amerika'nın Teksas Eyaletinde bile geçmiyor. Bundan da üzüntülerimizi ifade etmek istiyorum. Bunu, onun için söyledim.

Değerli arkadaşlarım, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve benzeri kanunda değişiklik yapmak için, zamanında, 3990 sayılı Yetki Kanunu çıkarılmıştır. Bu Yetki Kanununa dayanılarak 529 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış ve bu kararnameyle 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılmıştır. Ancak, ardından, 3990 sayılı Yetki Kanunu Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş; bu sebeple, bu kanuna dayanılarak çıkarılan 529 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle Adalet Bakanlığı teşkilatında yapılan düzenleme de iptal edilmiştir. İşte, bu boşluğu doldurmak için ve diğer bazı konularda düzenleme yapmak için, bu tasarı hazırlanmış ve önümüze getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarının ilk haliyle, ceza ve tevkifevleriyle ilgili yeniden düzenleme yapılmak isteniyor. Avrupa Topluluğu Koordinasyon ve Daire Başkanlığı, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü olarak değiştirilip, görevleri yeniden düzenlenmek isteniliyor. Adalet Bakanlığının yüksek müşavirlikleriyle ilgili yeni düzenleme talep ediliyor. Bilgiişlem dairesi ile değerlendirme ve destekleme dairesi başkanlığı kurulması öneriliyor.

Yine, Adalet Bakanlığında oluşturulacak olan komisyonlarda görev alanlara huzur ücreti ve huzur hakkıyla ilgili düzenlemeler yeniden yapılıyor ve yine, il cumhuriyet savcılıklarında bilgiişlem merkezleri kurulması öneriliyor. Bunlar için de, Adalet Bakanlığının, tasarının ilk şeklinde talep ettiği kadrolar 1 200 civarındaydı.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu tasarıyla getirilen bazı yanlışlıklar, hükümet tarafından teklif edilen bazı yanlışlıklar komisyonlarda düzeltilmiştir. Adalet teşkilatında huzursuzluğa ve sıkıntıya yol açması muhtemel konular, Adalet Komisyonu üyesi değerli arkadaşlarımızın katkılarıyla, hatta muhalefet şerhlerini yazmalarıyla, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarımız tarafından düzeltilmiştir. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın düzelttiği bu yanlışlıkların başında, 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye, 22/B maddesiyle eklenmek istenen değerlendirme ve destekleme daire başkanlığı idi.

Bu değerlendirme ve destekleme daire başkanlığı, Adalet Komisyonunda birçok arkadaşımızın itirazına muhatap olmuş, ardından konu Plan ve Bütçe Komisyonunda müzakere edilirken, komisyonun değerli üyeleri, bu başkanlığın görev tanımının açık olmaması ve bu durumun adalet teşkilatında çalışan personel arasında huzursuzluk yaratacağı düşüncesiyle metinden çıkarılmasına karar vermiştir. Komisyonu bu hassasiyetinden dolayı tebrik ediyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz. Adalet teşkilatında huzursuzluğa ve sıkıntıya yol açacak böyle bir düzenlemeyi önlemişlerdir.

Ancak, benim asıl üzüldüğüm, anlamakta zorluk çektiğim husus, Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk Beyin tutum ve davranışıdır; adalet hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan bir teşkilatta huzursuzluğa, sıkıntıya yol açacak bir düzenlemeyi hükümete nasıl tavsiye edebilmiştir, Türkiye Büyük Millet Meclisine nasıl tavsiye edebilmiştir?! Doğrusu, Sayın Bakan adına üzüldüğümü ifade etmek istiyorum.

Sayın Bakan, siz, adalet teşkilatının başındaki bakansınız. Hâkim, savcı ve diğer adliye personeli üzerinde baskı, korku ve tehdit aracı olabilecek bir düzenlemeyi bu Yüce Meclise getirmemeniz gerekirdi.

Değerli arkadaşlarım, memurların sıkıntıları dolayısıyla 2000 yılının sonunda yapmış olduğu eylemlerden dolayı -özellikle 57 000 öğretmenin- soruşturma geçirdiğini biliyoruz. Aslında, bu durum, bu iktidar için iftihar edilecek bir olay değildir; tarihe yüzkarası olarak geçecek. 57 000 öğretmenin soruşturma geçirmesi, önümüzde, tarihi inceleyecek olanlarca okunduğunda, bu, hiç de bu iktidar için iftihar edilecek bir konu değildir; dediğim gibi, yüzkarası olarak tarihe geçecektir.

Ben, kendi ilimden biliyorum; Trabzon'da Bayındırlık İl Müdürlüğünde mühendis olarak çalışan bir arkadaşımızın gazetelerde yazdığı farklı yazılardan dolayı tayini Van'a çıkarıldı ve tayinini Van'a çıkaran arkadaşlar bununla da yetinmediler; Karayolları 10 uncu Bölge Müdürlüğünde mimar olan eşinin tayinini de Samsun'a çıkardılar.

Değerli arkadaşlarım, bir iktidarın, memurun kendisiyle, eşiyle bu kadar uğraşmaması gerekir. Ben umut ediyorum ki, bu sözler, bu kürsüden ifade edildikten sonra, o iktidar partisinin mensubu grup başkanvekili Sayın Bakanını uyaracaktır. Eğer uyarmazsa, öyle zannediyorum, bu yanlışlıkları yapanlara o iller ve halk gereken tepkiyi gösterecektir.

Sayın Bakanım, tekrar konuya dönmek istiyorum, siz, bu ülkede hâkimleri fişlemeye kalkarsanız, siz, savcılarınızı fişlemeye kalkarsanız, huzur ve güveni dinamitlemiş olursunuz, demokratik ve hukuk devlet anlayışından çıkıp, despot devlet anlayışına yönelme ihtimaliniz ortaya çıkar, hâkim ve savcılarımıza en büyük kötülüğü yapmış olursunuz -hâkim ve savcıları, âdeta, bu kanun geçseydi, esir almış olacaktınız- adliye teşkilatına ve adalete en büyük zararı vermiş olursunuz, âdeta, hukuk yönünden ülkeyi tahrip etmiş olursunuz. İşte, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarıma bu açıdan tekrar teşekkür etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlarım, yargının bağımsızlığı çok önemli olduğu için, Anayasanın birçok yerinde çok geniş olarak tanzim edilmiştir. Özellikle Anayasanın 9 uncu maddesinde, yargı yetkisinin, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ifade edilmiştir. Bununla yetinilmemiş, yine, beğenmediğimiz 1982 Anayasasında "Üçüncü Bölüm" bağımsız yargıya ayrılmıştır. Anayasanın 138 inci maddesi, mahkemelerin bağımsızlığını, 139 uncu maddesi, hâkim ve savcılarla ilgili teminatı düzenlemiştir. Anayasanın bu hükümlerini mutlaka herkesin bilmesi ve dikkatle okuması gerekir; ancak, Adalet Bakanının ve Adalet Bakanlığına mensup olan, orada görev yapan arkadaşlarımızın mutlaka, bu konuda daha hassas davranmaları gerekir.

Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanlığındaki bazı uygulamalar, zaman zaman, bu kürsüden dile getirildi, hayretle ve ibretle bazı konular dile getirildi ve özellikle bazı mahkemelerde hâkimlerin, verdiği kararlar sebebiyle, kendileri susturulmaya çalışıldı, kendilerine ceza verilmeye çalışıldı; üstelik, bu hâkimlerin vermiş olduğu kararlar temyiz mercilerinde onaylanmasına rağmen kendilerine cezalar verilmeye çalışıldı. Çok ilginçtir, belki de cumhuriyet tarihinde ilk defa, bazı hâkim ve savcılar, cuma namazını toplu kıldıkları için, teravih namazını toplu kıldıkları için soruşturma geçirmişlerdir.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ne alakası var?!.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Alakası var; bu sıkıntıyı çeken yargıdır. Doğrudur; siz, oturduğunuz yerden bu rahatsızlığı hissedemezsiniz.

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ne demek efendim hissedemeyiz?!.

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Dinlerseniz öğrenirsiniz!

YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Öğreniyoruz, biliyoruz ne olduğunu; sizden öğrenmeyeceğiz!

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu hâkimlerin, baktıkları davalarda veya mesailerinde veya çalışmalarında titiz olup olmadıklarına bakılmamış, sadece ve sadece bahsettiğim hususlar dikkate alınmıştır.

Değerli arkadaşlarım, sadece bununla yetinilse yine iyidir; Anayasanın 20 nci maddesindeki açık hükme rağmen, özel hayatın gizliliğine rağmen, Anayasayla teminat altına alınmış olmasına rağmen, bazı hâkim ve savcılara, dinlediği radyolar sebebiyle, dinlediği kasetler sebebiyle, dinlediği müzik sebebiyle soruşturma başlatılmıştır. Bununla da yetinilmemiş, hâkim veya savcı, evinde nasıl oturuyor diye sorguya çekilmiştir. Daha da garip olanı, hâkim ve savcılar, devlet memuru olmayan eşlerinin kılık ve kıyafetleriyle ilgili hesaba çekilmişlerdir.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanımızdan hassasiyetle ricamız şudur: Kendisi iyi bir hukukçudur, bu konularda hassas olan, hak ve adaletin gerçekleşmesinde hassas olan bir duyarlılığa sahiptir. Bu açıdan, Sayın Bakanın, Bakanlığında bu tür uygulamalara müsaade etmeyeceğine inanmak istiyoruz.

Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, özellikle, yolsuzlukların üzerine gidildikçe, hâkim ve savcılarla ilgili çok değişik şeyler yazılıp ve söylenmeye başladı. Âdeta, bu konuda, bazı medya organları veyahut da kamu yetkisini elinde bulunduranlar, Anayasanın açık hükmüne rağmen, yargıya müdahale eder bir tavır içerisine girdiler. Bu, son derece yanlış bir olaydır. Bunu ifade ettikten sonra, hemen şunu belirtmek istiyorum: Hâkim ve savcı olan arkadaşlarımız, elbette, bağımsızdır. Kararlarını verirken, başta  Anayasaya, kanunlara ve vicdanlarına göre karar vereceklerdir. Nasıl, siyasetin veya medyanın yargıya müdahalesi yanlışsa, sayın hâkimlerin veya savcıların herhangi bir kamu görevlisi gibi veya herhangi bir vatandaş gibi davranmaları da doğru değildir. Zira, kendilerine tanınan haklar olağanüstü haklardır. Bir hâkime tanınan hak, önüne çıkan insana "ben seni tutukluyorum" dedi mi, onun hak ve hürriyetinden mahrum edilmesi demektir veya bir hâkim veya savcıya tanınan hak "senin şu kadar paranı falancadan aldım filancaya verdim" deyince, vatandaşların malı üzerinde tasarruf yetkisi vardır. O açıdan, tutuklama kararı verirken veya diğer konularda karar verirken, mutlaka, daha hassas davranmaları gerekir. Özellikle de, Türkiye'nin içerisinden geçtiği bu hassas dönemi dikkate alarak daha titiz davranmaları gerekir.

Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yeniden düzenlenmekte, görev ve yetkileri yeniden düzenlenmektedir. Olumlu gelişmedir; ama, şunu hemen ifade etmek istiyorum: Özellikle, 57 nci hükümetin yapmış olduğu bu ekonomik uygulamalar neticesinde, bilgisi kıt, bilgisi noksan olan, basireti eksik olan, bereketsiz olan bu iktidarın yapmış olduğu uygulamalar neticesinde, binlerce esnafımızın çekinin arkası yazılmıştır, onbinlerce köylümüz, kredi borcunu ödeyemediği için, adliyelerde veya icralarda, âdeta, sürünmektedir.

Değerli arkadaşlarım, işte, hükümetin beceriksizliği ve bereketsizliği sonucu yaşanan bu ekonomik durumdan en fazla mağdur olan kesim esnaftır, işçidir, köylüdür, memurdur. Ceza ve tevkifevleriyle ilgili yeni düzenleme yapıyoruz; ancak, görebildiğimiz şudur ki, bu iktidar, artık, bütün Türkiye'yi yarı açık cezaevine çevirmiştir. Bunun için acaba ne gibi tedbir alacağız; onu da düşünmemiz gerekir.

Cezaevlerinde, eskiden, koğuşlar farklı isimlerle tarif edilirdi. Şimdi, cezaevlerinde o kadar çok köylü, o kadar çok çiftçi var ki, marangozlar koğuşu, mobilyacılar koğuşu, bakkallar koğuşu, tamirciler koğuşu oluştu. Bu, iktidar için, iftihar edilecek bir olay değildir. İnşallah, bu uyarılarımızı dikkate alır bu iktidar. Gerçi, hukuk yönünden, hukuk fukarasıdır bu iktidar.

Değerli arkadaşlarım, bakın, muhalefete mensup olan arkadaşlarımız buralara çıktığında, bu kürsüden, biraz önce söylendiği gibi, sizlere hep şunu söyledi: Yapmayın; belki zamanınız yoktur, belki tecrübeniz yoktur, belki bilgi konusunda eksikliğiniz vardır; muhalefet sözcülerinin sözünü dinleyin; dinleyin ki, yanlışlarınızı düzeltin. Yanlışlar düzelince, lazım değil, yapacağınız iyi şeyler yine sizin hesabınıza yapılsın, yine millet sizin hesabınıza yazsın; ama, bu memleket zarar görmesin. Bizim bu kadar yüksek sesle feryat etmemizin sebebi budur.

Bakın değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümet döneminde çıkan 50 tane kanun veya kanun hükmünde kararname, Anamuhalefet Partisi tarafından Anayasa Mahkemesine getirilmiştir. Biz, Anamuhalefet Partisi olarak, bu kanun veya kanun hükmünde kararnameleri Anayasa Mahkemesine getirmekle iftihar etmiyoruz; ama, mecbur kalıyoruz. Keşke burada sözümüzü dinleseniz, keşke Anayasaya uysanız, keşke Türk Halkının sesine kulak verseniz de, Anayasa Mahkemesine gitmese; çünkü, Anayasa Mahkemesinin, çıkan kanun veya kanun hükmünde kararnameyle ilgili verdiği her bozma kararı, belli ölçüde, Meclisin Anayasaya uygun çalışmadığını ortaya koyar.

50 tane dava açıldı, bunlardan 36 tanesi sonuçlandı. Çok ilginçtir, 36 davadan 32'si bizim taleplerimiz doğrultusunda sonuçlandı, 4 tanesi de usul yönünden eksik bulundu; onlar da tekrar gidecek. Yani, şunu söylemek istiyorum: Şu kürsüden konuşan muhalefete mensup arkadaşların sözüne kulak verin; Türk köylüsünün, çiftçisinin, memurunun, işçisinin, garibanının, fakirinin, fukaranın sesine kulak verin. IMF'nin patronlarının, Dünya Bankasının patronlarının sözlerine bugüne kadar kulak verdiniz de ne oldu?.. Köylüyü traktörleriyle miting alanlarında buldunuz, memuru Kızılay'da copladınız, esnafı iflas ettirdiniz. O açıdan, şu yanlışlardan dönün. Tekrar söylüyorum; Dünya Bankasının veyahut da IMF'nin veya Sayın Bush'un sözü Türkiye'de geçtiği kadar Amerika'da geçmiyor, Türkiye'de para ettiği kadar Amerika'da para etmiyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kürsüden haykırılan sözlere kulak vermeyince ne oluyor, biliyor musunuz; bakın, sayın başbakan yardımcılarından bir tanesi ve geçmişte de Türkiye'de iktidarda bulunan partilerin genel başkanlarından bir tanesi feryat ediyor, diyor ki: "Bu uygulamalar, gestapo uygulamalarıdır. Bu özel olarak çıkarılan kanun, genele uygulanıyor. Biz bundan rahatsızız. En yakınlarımızın telefonları dinleniyor."

Değerli arkadaşlarım; ama, bakın, 4422 sayılı Kanun, 1999 yılının haziranının sonunda, yine bu Mecliste görüşülürken, Fazilet Partisinin sözcüleri bu kürsüden neler söylemişti; onlardan birkaç cümle aktarmak istiyorum. 1999 yılının haziran ayında, Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Sayın Bülent Arınç diyor ki: "Vergi reformu dediniz, ekonomiyi mahvettiniz, esnafı perişan ettiniz, üreticiler sıkıntıda, yüksek faiz ve durgunluk var."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - "Şimdi affedersiniz diyeceksiniz, kanunları değiştirmek için getireceksiniz. Şu 4422 sayılı Kanunu çıkarıyorsunuz ya -yarın aynı şeyleri söyleyeceksiniz- yarın bu kanun için 'keşke çıkarmasaydık' diyeceksiniz." Sayın Bülent Arınç, bunları 1999 yılının haziran ayında söylüyor.

Fazilet Partisi Grubu adına yine başka bir arkadaşımız,Lütfü Esengün şunu söylüyor: "Şimdi bu kanuna gözü kapalı olarak evet oyu veriyorsunuz, muhalefetin sözlerine kulak tıkıyorsunuz... Yaşarsak göreceğiz; bu yasadan siz şikâyetçi olacaksınız ve büyük sıkıntılar çekeceksiniz."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- Efendim, toparlar mısınız lütfen... Rica edeceğim...

ŞEREF MALKOÇ (Devamla)- Bitiriyorum efendim.

Buna karşılık, iktidar partisine mensup arkadaşlarımızdan Grup Başkanvekili Sayın Beyhan Aslan şöyle söylüyor: "4422 sayılı Yasa, devletin âli menfaatlarını koruyacak bir yasadır. Bu yasa, devletin âli menfaatlarını koruduğu gibi, vatandaşın hak ve özgürlüklerini de dengeleyecektir."

Ben bunları şunun için söyledim: Burada çıkan bazı kanunlar için MHP'li arkadaşlar da yarın aynı şeyleri söyleyeceklerdir mutlaka; kulaklarına küpe olması açısından söyledim.

Sayın Başkan, sizi ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederim efendim.

Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Erdoğan Sezgin; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun)- Değerli Başkan, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa tasarısı üzerinde konuşmaya geçmeden önce şunu ifade edeyim: Biraz önce, burada, Grup Başkanvekili bir arkadaşımız, millî egemenlikten bahsettiler, muhalefetin bazı şeyleri öğrenmesi gerektiğinden bahsettiler. Millî egemenliğin ne demek olduğunu, burada, herkes çok iyi idrak etmiş durumda. Millî egemenliğe hassasiyet gösterenler, tavsiye üzerine bu Yüce Meclisten kanun çıkarmazlar. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin idarî yapısında, günün şartlarına uymayan, ihtiyaçlara cevap vermeyen birtakım kurum ve kuralları değiştirme, kaldırma çalışmaları, yapısal değişikliğin başladığının göstergesidir. Esasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklenen, bu yapısal değişikliğin bir an önce yapılarak, devletin kurum ve kurallarının günümüzün çağdaş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek hale getirilmesi, artık kaçınılmazdır.

Duyarsız, sağır, ferdin, vatandaşın hiçbir ihtiyacına cevap veremeyen, belli konularda vatandaşın taleplerini "benim yetkim yoktur" diye savsaklayan, her işi sürüncemede bırakan bir anlayışın, süratle terk edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Getirilen bu kanun değişikliği, hiç olmazsa, atıl vaziyette, çok fazla işe yaramayan, fertle, vatandaşla hiç ilgisi bulunmayan, varlığı ile yokluğu, idarî personel atamak dışında bir yetki ve işlevi olmayan sembolik bir bakanlık haline gelmiş olan Adalet Bakanlığına yeni bir hüviyet ve yeni bir işlev kazandıracaktır.

Adalet Bakanlığında böyle bir yapısal değişikliğe gidilmesi, Doğru Yol Partisi Grubunu son derece memnun etmektedir. Esasen, Adalet Bakanlığında yapısal değişikliği öngören bu tasarı, Doğru Yol Partisi-Refah Partisi koalisyonunda gündeme alınan, bir türlü şu ana kadar çıkarılamayan, kadük olan yasaların arasında bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin idarî yapısı içinde kurumların görev alanlarını sınırlandırmaktadır. Yasalar çıktığı zaman hesapta olmayan gelişmeler, sosyal gelişmeler uluslararası platformlarda devletin acil yapması gereken konularda âdeta bir yetkisizlik yarışı içine girilmiştir. Bu bağlamda örnek olarak, bölücü başı Abdullah Öcalan'ın dahi yıllardır gıyabî tevkifi yapılamamış, uluslararası ilişkiler bazında, hukukî anlamda, iadesinden tutun da ilgili devletler nezdinde iadesi dahi talep edilememiştir. İşte burada, Adalet Bakanlığının yetkilerinin günümüzün koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun hale getirilerek düzenlenmesi çok büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir.

Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne çok önemli görevler, yetkiler verilmiştir. Uluslararası alanda araştırma ve inceleme yapmak, bilgi alışverişiyle uluslararası alanda işbirliğinin düzenlenmesi konusunda yetki ve görev verilmesi gecikmiş olsa da bir ihtiyacın, bir zaruretin sonucudur. Bundan böyle Genel Müdürlüğün artık yetkisi vardır; uluslararası alanda bu konularda yapılması gereken  her şeyi yapmak görevidir diye düşünüyoruz.

Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Avrupa Birliği arasında gümrük birliği kurulmuştur. Bilhassa, ticarî ilişkiler açısından ihtilaflar, koordinasyonu sağlayacak yetki konusunda değişik bakanlıkların yurtdışı teşkilatlarında bir yetki karmaşası, daha başka bir deyimle, bir yetkisizlik ve bir sorumsuzluk yaşanmaktadır. Keza, 10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki Zirvesiyle ortaya yeni bir durum daha çıkmıştır. Ortaya çıkan bu durumun siyasî kriterlerine hepimizin katılması elbette ki mümkün değildir; ama, var olan bir şey var, o da, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üye adayı olarak kabul edilmesidir. Avrupa Birliğiyle karşılıklı ilişkiler yeni boyutlar kazanmıştır. Bu katılım süreci içinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yapması gereken çok şey vardır. İşin bu boyutunu, hatta siyasî kriterlerini bir tarafa bırakırsak, yüzlerce uyum yasası bulunmaktadır. Bu yasaların hazırlanması ve uluslararası alanda koordinasyonun sağlanması konusunda yeni bir teşkilata da ihtiyaç bulunmaktadır.

Adalet Bakanlığı bünyesi içinde Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü kurulmasının, Avrupa Birliğine giriş sürecinde Türkiye'ye bir ivme kazandıracağından kimsenin şüphesi olmasın. Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüne, bu yasa, çok ciddî görev ve yetkiler vermektedir. Avrupa Birliğiyle ilişkilerin, ulusal program ve planların yürütülmesi, uyum için de gerekli olan her konuda çalışma yaparak mevzuatları hazırlamada önemli görevler üstlenmektedir.

Şu ana kadar, Avrupa Birliğiyle her konuda iç içe yaşamamıza rağmen, geçmiş dönemde ilişkilerimizi düzenleyen, koordine eden, gerektiğinde mevzuat hazırlayan veya öneren bir kurumumuz olmamıştır. Bu ilişkileri, değişik bakanlıkların yurtdışı teşkilatları, kıyısından köşesinden bir parça tutarak, hatta yurt dışındaki vatandaşlarımızı dahi canından bezdirecek bir karmaşa dönemi yaşanmıştır. Dilerim, bu yetkiler tam anlamıyla kullanılır ve şimdiye kadar yaşadığımız olumsuzluklar da bir şekilde ortadan kaldırılmış olur.

Adalet Bakanlığında, yıllardır, adlî sicil belgesi çıkarmak ve bunlarla ilgili kayıtlarda sıkıntıları hep birlikte gördük ve yaşadık. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının kurularak bu bilgilerin otomasyona aktarılmasının yanında, istatistikî bilgilerin süratli bir şekilde kamuoyuna, ilgililere, sosyal bilimcilere aktarılarak değerlendirilmesi ayrı bir önem taşımaktadır.

Türkiye'de, köylerden, kentlerden büyük şehir varoşlarına göçler neticesinde yaşanan sosyal problemlerin getirdiği sonuçların ne olduğunu, hiç kimsenin, bilgi, belge ve ilmî esaslar çerçevesinde değerlendirme şansı yoktur. Türkiye'de tek bir suç haritası dahi çıkarılamamıştır. İçgüvenlik ve huzur için alınması gerekli tedbirlerin neler olabileceği yolunda hâlâ ciddî bir çalışma dahi yapılamamaktadır. İşte, Adalet Bakanlığında kurulan bu merkezin verilerinin, içhuzur ve emniyetimiz için çok önemli bir kaynak teşkil edeceğinden kuşkumuz bulunmamaktadır.

Adalet Bakanlığının, kendi teşkilatıyla ilgili, adaleti ilgilendirmeyen, bu yasa tasarısı hazırlanırken komisyonda reddedilen bir teklifi buraya niçin getirdiğini, hangi amaçla komisyona getirdiğini anlamakta çok zorlanıyorum. Komisyonda -değerli bir arkadaşım da teşekkür etti- 7 nci maddenin 22 (b) fıkrası, bu gelen metinden çıkarılmıştır. Esasında, Adalet Bakanlığının Türk adaletine gölge düşürecek bu tür yasalardan önemle kaçınması gerekmektedir. Adalet Bakanlığı, idarî bir birimdir, kazaî bir birim değildir; bağımsız yargıyı yürüten kişilerin üzerinde kara bulutlar dolaştıracak, onlara destek hizmetini yerine getirmek için getirilen bu tip tekliflerden kaçınılmasını önemle talep ediyor ve diliyorum.

Hukukun, yurdun her bölgesinde uygulamalarının aynı olması, yeknesaklığın sağlanması konusunda hâkimlere ve hukukçulara, ilgili herkese bilgi işlem müdürlükleri vasıtasıyla bilgi, belge, emsal, karar, mevzuat aktarmada görev verilmesini çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Son bir yıldır Adalet Bakanlığıyla ilgili gelen yasalarda ihdas edilen kadrolarla karşı karşıya bulunuyoruz. Modern ve şeffaf devlette devletin küçülmesini hepimiz talep ediyoruz. Esasen, bu anlamda, Ankara'nın, Başbakanlıktan tutun da diğer bütün birimlerine varana kadar, devletin küçülmesi manzumesi içinde, kadro açısından yarı yarıya indirilmesi, hepimizin dileğidir. Türkiye'de bu kadro şişirme olayları hâlâ daha devam etmektedir; ama, Adalet Bakanlığında bu ihdas edilen yeni kadroların bu şişkinliği daha da artıracağını, kamuya ek yük getireceğini hepimiz biliyoruz; ancak, buradaki getirilen kadrolar, en azından, Adalet Bakanlığının yeniden yapılanması, idarî yapılanmasında çok önemli görevler üstlenecektir. Onun için, Adalet Bakanlığına verilen bu kadroların yerine, başka birimlerden mutlaka kadro tenkisine giderek, kamudaki açıkların, devletin küçülmesi manzumesinde çalışmalar yapılmasını talep ediyoruz. Esasında, bu sene, Adalet Bakanlığı mensuplarını, buradan, Doğru Yol Partisi Grubu adına tebrik ediyorum. Getirilen yasalar, Adalet Bakanlığının reform niteliğindeki yapısal değişikliğindeki önemli yasalardır, bunların, hepimiz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, doğru olanlarının hepsini destekledik. O kadar destekledik ki, Yüce Mecliste, gerek komisyonlarda gerek Genel Kurul çalışmalarında lüzumsuz ifade ve beyanlardan daima kaçınmış bulunmaktayız.

Diğer bir konu, bu getirilen yasalar, Türkiye'deki adalet anlayışıyla ilgili herhangi bir şey getirmediği için, adalete olan güvensizliği burada dile getirmek istemiyorum ve bu meseleyi de burada karıştırmak istemiyorum. En azından, Adalet Bakanlığının, adaletin, yargının bağımsızlığı konusunda bundan sonra da değişik yasalar getirerek, hakikaten, yargı erkini güçlendireceği inancımı muhafaza ediyorum.

Bu itibarla, bu kanunun, adalet camiamıza hayırlı olması dileğiyle, Doğru Yol Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim teşekkür ederim.

Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Adana Milletvekili Yakup Budak?.. Yok.

Konya Milletvekili Lütfi Yalman?.. Yok.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ADALET BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN İLE GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN

EKİ CETVELLERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - 29.3.1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin, Anayasa Mahkemesince  iptal  edilen  (f)  bendi  aşağıdaki  şekilde yeniden düzenlenmiş, (g)  bendi ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"f) Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü,

g) Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü."

BAŞKAN - Efendim, 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, yapılmakta olan bu değişiklik, Anayasa Mahkemesinin yetki kanununu iptaliyle ortaya çıkan boşluğu doldurmayı amaçlamaktadır. Avrupa Birliğine girme hazırlığında ve çabasında olan ülkemiz, 1989 yılında kurulmuş olan Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi Başkanlığını, genel müdürlük seviyesine yükselterek, ileri yetkilerle teçhiz etme ihtiyacı duymuştur. Ayrıca, Adalet Bakanlığındaki, dış ilişkilerle ilgili görevlerin bir elden yürütülmesini sağlamak üzere, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü kurulmaktadır.

Genel gerekçede "Avrupa Birliği müktesebatına uyum ve Birlik müktesebatını uygulayabilecek bir adlî ve idarî yapılanmanın gerçekleştirilmesi konularında Adalet Bakanlığına önemli görevler düşmektedir" denilmektedir. Buna imkân verebilmek için, bu birimlerin kurulması bizce de uygun mütalaa edilmektedir. Ancak, bu iktidarın Avrupa Birliğine girmeyi arzu edip etmediği, Avrupa Birliği mevzuatının ülkede tatbikine razı olup olmadığı, Birliğin, demokrasi, laiklik, insan hak ve özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ve sivil idareyle ilgili tatbikatını içine sindirip sindirmeyeceği, yoksa bunları bize mahsus demokrasi, bize mahsus laiklik ve bize mahsus hukuk olarak algılamaya devam edip etmeyeceği belirlenmelidir. Aksi halde, kurulacak birimlerin amaca hizmet etmeyeceği ve yeni masraf kapısı açmaktan başka hiçbir şeye yaramayacağı bilinmelidir.

Değerli milletvekilleri, Sayın Adalet Bakanımız, mevzuat değişikliğiyle ilgili çalışmalara büyük bir hız vermektedir. Umuyor ve diliyorum ki, bu çalışmalar, yapılması gereken ve her şeyden daha önemli olan adalet reformunun birer parçası ve ön hazırlığı olsun. Adlî kolluğu, istinaf mahkemeleri kurulmuş, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmış, evrensel hukuk ilkeleri tümüyle benimsenmiş, savunmanın kutsallığı gerçek yerine oturtulmuş, siyasal, ideolojik, ekonomik baskı ve tehditlerden arındırılmış bir yargı reformuna ülke insanının ihtiyacı büyüktür.

Yazarları, çizerleri, siyasîleri, düşünen beyinleri, demokrasi ve hürriyet taleplerini dile getirenleri hapse atan bir ülkede, bu ihtiyaç son hadde ulaşmıştır.

Eğitim almak, ülkesine hizmet etmek, çağdaşlarıyla boy ölçüşmek isteyen, hiçbir yasaya aykırı davranmayan binlerce masum öğrenci, sırf bir inatlaşma ve birkısım evhamlar yüzünden sınıfta bırakılmakta, okullarından atılmaktadır. İktidar mensupları, bu vahim durumu bir daha vicdanî muhasebeden geçirmeli, insanımızın ıstırabını gidermelidir. Eğer, bunun bir siyasî rantı varsa, ona da kendileri sahip olmalıdır. Aksi halde bu haksız, kanunsuz uygulama birkaç ideolojik kafayı memnun etmekten başka bir şeye yaramayacak, ülkenin geleceği olan gençlik heba edilmiş olacaktır. Dolayısıyla, yapacağınız hiçbir yenilik, bu kaybı telafi etmeyecektir.

Kurulmakta olan Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığının dış ilişkilerle ilgili görevlerini tek elde toplamayı amaçlamaktadır. Bakanlığın görev alanına giren konularda, uluslararası anlaşma ve belgelerle ilgili görüş bildirmek, onları Türkçe'ye çevirmek ve arşivlemek; uluslararası adlî yardımlaşma, tebligat, suçluların iadesi gibi işlemleri yürütmek; uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki gelişmeleri izleyerek içhukuka yansıtmak gibi görevleri üstlenmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz aleyhine vermiş olduğu kararların çokluğu, bu birimin görevinin önemini daha da artırmaktadır. Yüzbin sayfadan daha fazla olan Avrupa Birliği mevzuatı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hayata geçirilmesinin sistemli ve hızlı bir çalışma gerektirdiği herkesçe malumdur.

BAŞKAN - Efendim toparlar mısınız.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bir yüksek yargıcımızın "eğer, ülkemiz mahkemelerinde verilmiş olan kararlar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlayın efendim; teşekkür ediyorum.

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - ...çağdaş hukuk ölçüsüyle değerlendirilse, tümüyle keenlemyekün sayılır" ifadesi, bulunduğumuz noktayı tespit bakımından fevkalade önemlidir. Bir taraftan çağdaş hukuka uyum sağlama çalışmaları yaparken, diğer taraftan buna tamamen ters uygulamalar yapmaya, var olan hürriyetleri daha da sınırlamaya çalışmak çelişkisinden bir an önce kurtulmak gerekir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, toparlamanızı rica ediyorum; çünkü, önünüzde 3 sayfa var; son sayfaya geçerseniz...

FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Tamamlıyorum efendim.

İnsan haysiyet ve onuruna yakışmayan hukukdışı uygulamalar, iktidar tarafından bilerek, isteyerek, sistemli ve yaygın bir şekilde sürdürülürken, yeni kurumlar, birimler kurmak, bilgisayar ağını genişletmek bir şeye yaramayacak; teknoloji, zulmün daha da yaygınlaşmasına yardımcı olacaktır diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili Sayın Sevgi Esen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere, söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesince iptal edilen kararnamelerin akıbeti hepinizce malumdur. Bugün, yine, bir yetki kararnamesinin iptaliyle doğan kanun boşluğunu doldurmak üzere gündeme getirilen bir tasarıyı görüşüyoruz. Hukuk sistemimizdeki boşlukları parça parça doldurarak adalet dağıtmak, bize, gerçekten üzüntü vermektedir. Yıllardır beklenen ve milletçe özlenen bir adalet reformu, maalesef, bugüne kadar gerçekleştirilememiştir. Adalet sistemimizi, 1926 yıllı yasaların artık taşıması imkânsız hale gelmiştir.

Her konudaki erozyonun, günlük gazete manşetlerinin birinci öncelikli konusu olarak adaleti içine alması, bardağı taşıran son damlalar olduğu gibi, milletin devletine olan güven duygusunun incinmesine, hatta incinmenin ötesinde yok olmasına neden olmaktadır. Savcılar, hâkimler üzerindeki baskılar, nedeni bilinmeyen soruşturma sapmaları, hukuk sisteminin esası olan tabiî hukuk, tabiî hâkim kavramlarının yok sayılması, millet cephesinden bakıldığında hiç de iç açıcı değildir. Milleti yıpratan esas konu, ekonomin yanında, adalet kılıcına vurulan darbedir. Bunları ifade ederken, bir tek isteğim, bana verilen konuşma süresinin adalet sistemimize ilişkin reformların yapılması yolunda bir tetikleme olması dileğidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları ve parlamenter sistemi, bir başka neden olmadan, kendi adalet düzenlemesi yapacak güçtedir. Eksik olan, bir başlangıç yapmamaktır. Bu hususu, milletimiz dikkatle takip etmektedir.

Bugün, çok değerli olacağını düşünerek, Atatürk'ün 1924 tarihinde, bundan yetmişyedi yıl önce, adaletle ilgili yaptığı bir konuşma metnini buradan okumak istiyorum: "Adalet konusunda, yeni kuruluşlara ve düzenleyicilere verdiğimiz önemin üzerinde durmak gerekecektir. Gerçi, bütçenin bugünkü halinde bile adliye için önemli kaynaklar ayrılmıştır ve bu kaynaklar gittikçe artırılacaktır; ama, daha önemli olan, adalet anlayışımızı, adalet kanunlarımızı, adalet kuruluşlarımızı, bizi, bilinçli bilinçsiz etkisi altında tutan ve çağdaş görüşlere hiç de uymayan bağlardan kurtarmaktır. Ulusumuz, bugünlerde, her uygar ülkede görülen ilerlemelerin, bizim ihtiyaçlarımızı karşılayacak uygulamalarını bizde de görmek istiyor. Ulusun isteklerine ve de gereksinmelerine uyarak adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca silkinmekten ve hızlı ilerlemelere, atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medenî hukukta, aile hukukunda yürüyeceğimiz yol, ancak uygarlık yolu olacaktır. Hukukta işi oluruna bağlamak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk Milleti, üzerine kâbus çökmesine izin veremez" diyor o Yüce Türk ve ben bu sözün bugün, burada çok anlamlı olduğunu düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, tabiî ki, Türkiye, imza koyduğu anlaşmaların gereğini yapacaktır. Bu anlamda 1987'de Avrupa Topluluğuna tam üyelik başvurusu sonucu 1989'da faaliyete geçen Avrupa Topluluğu Koordinasyon Daire Başkanlığının ihtiyaç duyulan biçimde örgütlenmesi, bir koordinasyon makamı olmaktan çok birtakım yetkilerle donatılması işin icabıdır. Ancak, Avrupa Birliği Genel Müdürlükleriyle yapılacak ciddî bir koordinasyona yetkili olması da yine işin doğal sonucu olmalıdır. Aksi halde, tasarının 1 inci maddesiyle yapılmak istenen Avrupa Birliği Koordinasyon Daire Başkanlığı adının, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi hiçbir şey ifade etmeyecektir.

"Adalet mülkün temelidir" diyen düşünceyi haklı çıkarmak bizlerin elindedir diyerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

1 inci madde üzerinde görüşmeler bitmiştir.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum efendim:

MADDE 2. - 2992 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin Anayasa Mahkemesince iptal edilen kenar başlığı ve başlangıç cümlesi ile (a), (b), (c) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, maddeye aşağıdaki (n) bendi eklenmiş ve mevcut (n) bendi (o) bendi olarak teselsül ettirilmiştir.

"Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü"

"Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görevleri şunlardır:

"a) Ceza infaz kurumları ve tutukevlerini yönetmek, denetlemek ve hesap işlerini izlemek, 4301 sayılı Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanunla verilen görevleri yerine getirmek,"

"b) Hükümlü ve tutukluların giydirilmesi, beslenmesi, yatırılması, eğitilmesi,  çalıştırılması ve muhtaç durumda bulunanların tedavi giderlerinin karşılanması işleri ile 2548 sayılı  Ceza  Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında Kanunda gösterilen her türlü işlemleri yapmak,"

"c) Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile küçüklerin cezalarının yerine getirileceği ıslah ve eğitimevlerinin, haklarında tedbir uygulanmış olan küçüklerin yerleştirileceği kurumların, müşahede merkezlerinin,  küçüklerin kısa sürelerde kabul edilecekleri kurumların ve küçüklere mahsus tutukevlerinin çağdaş ölçülere uygun tesis, yapım, onarım, satın alma ve kira işleri ile ilgili program ve projeleri hazırlamak, geliştirmek, uygulamak, bu kurumları sevk ve idare etmek ve buralara alınmış küçüklerin korunma, bakım ve eğitim işlerinin kontrolünü yapmak,"

"d) Ceza infaz kurumları ve tutukevleri, eğitim merkezleri, çocuk ıslah ve eğitimevleri ile müşahede merkezlerinde görevli personelden; atanmaları Bakanlığa ait olanların atanma, yükselme,  yer  değiştirme, kadro, izin, istifa, emeklilik, dava ve disiplin gibi her türlü özlük işlemlerini, atanmaları adlî yargı adalet komisyonlarına ait olanların kadro ve özlük işlemleri ile bunlara ilişkin adlî yargı adalet komisyonu kararlarının incelenmesi  ve  onaylanması  işlemlerini  yürütmek,   bu  kurumlardaki  bütün personelin  hizmet öncesi, adaylık, hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini yaptırmak, gerektiğinde özlük işlemlerine ilişkin olarak Personel Genel Müdürlüğü, eğitim faaliyetleri yönünden Eğitim Dairesi Başkanlığı ile koordinasyonu sağlamak,"

"n) Görev alanına giren konularda uluslararası alanda araştırma ve inceleme yapmak, bilgi alışverişini ve işbirliğini düzenlemek,"

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, 2992 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin Anayasa Mahkemesince bazı bentlerinin iptal edilmesi sonucu, bu bentlerin yeniden düzenlenmesi ve yeni bir bent eklenmesine ilişkindir.

Bu madde, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görevlerini saymaktadır. Görevleri ayrıntılı bir şekilde sayılan bu Genel Müdürlüğe, bu tasarıyla yeni bir görev de verilmektedir. Maddenin (n) bendiyle, Genel Müdürlüğe, görev alanına giren konularda, uluslararası alanda inceleme yapmak, bilgi alışverişini ve işbirliğini düzenlemek görevi verilmiştir.

Bu kanun tasarısının temel hedefinin, görüştüğümüz Genel Müdürlüğe verilen bu görevin yanı sıra, sonraki maddelerde düzenlenen Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü olduğu görülmektedir. Bizce de, bu düzenleme doğru ve hatta geç kalınmış bir düzenlemedir.

Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği sürecinde, Türkiye'nin, binlerce sayfalık mevzuatı kabul etme durumunda olduğu ifade edilmektedir. Eğer, çıkarmış olduğumuz kanunları, öncelikle, Avrupa Birliği mevzuatına uygunluk yönünden inceleyip, o şekilde hazırlamaya çalışsak, öyle zannediyorum ki, şu Meclisin gündemine getirilmiş olan birçok kanunla, biz daha sonra kabul etmek durumunda kalacağımız ve belki tek tek görüşme durumunda kalacağımız o mevzuatı, ayrıntılarıyla görüşme durumunda kalmayacağız, çok az bir kısmını görüşüp bu uyumu gerçekleştirme durumunda olacağız diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye gibi, kanunları, halkının iradesini tam olarak yansıtmayan ve çoğu zaman halka rağmen yapılan kanunları ve uygulamaları, suç ve suçluyu üretmek için çok mümbit bir alan yaratmaktadır. Böyle bir alanda, cezaevlerinde her zaman için ciddî miktarda insanlar bulunmaktadır. Arada bir çıkarılan af yasaları da, bu yoğunluğu azaltamamaktadır. Asıl amaç, sivrisinekle mücadele etmek yerine, bataklığı kurutmak olmalı diye düşünüyorum.

Bugün, cezaevlerimizde 60 000'e yakın tutuklu ve hükümlü vardır. Türkiye ölçeğinde, orta büyüklükte bir şehrin nüfusuna tekabül etmektedir bu sayı. Hatta, dünya ölçeğine baktığınız zaman, bağımsız devlet sıfatını kazanmış bazı ülkelerin ancak bu civarlarda nüfusa sahip olduğunu da görürsünüz.

Türkiye'de yaşayan insanların belli bir oranı hapishanede olduğuna göre, oralarla ilgili de detaylı çalışmalar yapmak gerekiyor elbette.

Bugün, alfabemizin birçok harfiyle anılan cezaevlerimiz vardır. En son (F) harfi kullanılmıştır. Öyle bir (F) harfi ki, son bir yıldır gündemin ilk sıralarındaki yerini korumaya devam etmektedir. Ölüm oruçları, cezaevi isyanları, koğuş, oda, hücre, (F) tipi gibi kavramları, artık, çocuklarımız da ezberledi; ama, ben, bu sözcükleri vatandaşa ezberleten hükümetin, bunları doğru okuyamadığı veya anlayıp da çözemediği kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, bu kadar çok sayıda insanı barındırdığımız cezaevleriyle ilgili, doğal olarak ayrıntılı düzenlemeler yapma gereği duyuyoruz. Görüştüğümüz bu tasarıdaki 2 nci madde de, ceza ve tevkif evleriyle ilgili olduğu için, doğrudan doğruya cezaevleriyle de ilgili bir maddedir. Keşke, Adalet Bakanlığımız, bu şekilde, şu gün getirmiş olduğu tasarı gibi ve bundan sonra da muhtemelen sıraya alınacak iki tasarı, dün görüştüğümüz diğer bir tasarı gibi birçok tasarıyı parça parça Yüce Meclisin gündemine getireceğine, belki, mesela Ceza İnfaz Kanunu gibi temel kanun kabul edilen kanunlardan bir tanesinin kapsamı içerisinde, bütün cezaevlerini, bir mahkûmun hüküm giymesinden itibaren tahliye oluncaya kadarki bütün ihtiyaçlarını karşılayacak ve kapsayacak nitelikte bir temel kanun önümüze getirseydi diye düşünüyorum ve böyle bir yolun daha isabetli olacağı kanaatindeyim.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet Bakanlığımız, geç kalınmış olmakla birlikte, cezaevleriyle ilgili birtakım yeni düzenlemeler yapmaktadır. Gerçekten, komisyondan, birçok yenilikçi yasa teklif ve tasarıları geçmiştir. Görüşmekte olduğumuz bu tasarı da, Anayasa Mahkemesinin eski yasanın 11 inci maddesinin bazı bentlerini iptal etmesi sebebiyle düzenlenmiş bir yasa tasarısıdır. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bu tasarıya olumlu baktığımızı ifade ediyorum.

Bu madde de, olumlu olarak düzenlenmiş maddelerden birisidir. Bu maddede en çok dikkati çeken, cezaevlerindeki küçüklerin durumlarıyla ilgili birtakım ıslah tedbirlerinin alınmasıdır ki, bunu, evleviyetle doğru buluyoruz. Yalnız, burada bir tereddütüm var; bunu, tam olarak izale edemedim kendi kendime. Acaba, bu küçük çocukların bulunduğu ıslah ve yetim evlerinde, yaş farklılıklarına göre -sanıyorum 12 - 18 yaş arasındaki çocuklar bu ıslahevlerine alınıyorlar; sanıyorum, çocukların yaşları arasında 6 yaş gibi bir fark var- yaş gruplarına göre bunları ayrı bölümlerde tutabilmek mümkün müdür diye düşünüyorum. Bunu, Sayın Bakan veya yetkililer açıklarlarsa memnun olacağımı ifade ediyorum.

Bu maddeyle, küçüklerin kısa sürelerde kabul edilecekleri kurumların, küçüklere mahsus tutukevlerinin, çağdaş ölçülere uygun tesis, yapım, onarım ve birtakım düzeltmelerini yapmak; yani, şahsiyetlerinin oluşmasıyla ilgili birtakım düzeltmeler yapmak, tedbirler almak amaçlanmıştır. Madde yerindedir. Özellikle, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini burada belirtmek istiyorum - ki, bu maddede de bu belirtilmiş- çünkü, hapisaneye düşen -özellikle- küçüklerin, orada tamamen yok olmasının yerine, mutlaka topluma kazandırılmaları gerektiğini hepimiz biliyoruz ve çok önemli olduğunu da biliyoruz. Zaten, cezaevlerindeki amaç, işkence çektirmek değil, oraya düşen insanları topluma yeniden kazandırmaktır.

Burada, yine, (d) bendinde, benim dikkatimi çeken ve olumlu bulduğum bir husus var: Personelin özlük haklarını düzenleyen maddeyle birlikte, personelin eğitimleriyle de ilgili birtakım faaliyetlerde bulunulacağı ifade edilmiştir. Bu da yerinde bir düzenlemedir. Gerçekten, gerek büyüklere mahsus ceza ve tevkif evlerinde gerekse küçüklerin bulunduğu ıslah ve eğitim evlerinde personelin yetersiz olduğu ve bazı yanlışların söylendiği hepimizce malumdur. Bu bakımdan, özellikle, küçüklere bakan personelin çok iyi eğitilmeleri gerektiğini ifade ediyorum.

Bu, iyi bir düzenlemedir; eski yasaya göre biraz daha açılmış ve madde madde, yapılması gereken hususlar derc edilmiştir.

Son olarak, olumlu bulduğumuzu ifade ediyor, yasanın hayırlı olmasını diliyorum.

Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

YAKUP BUDAK (Adana) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, 3 üncü maddede siz konuşacaksınız. Onun için, gelin, istememiş olun, siz 3 üncü maddede konuşun.

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... Sayın Başkan...

BAŞKAN - Söyledim, sordum efendim... Karar yetersayısı arayacağım tabiî.

Efendim, karar yetersayısının aranılması istendi.

2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım; kaç dakika süre vereyim efendim?

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - 3 dakika...

DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - 3 dakika...

MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - 5 dakika...

BAŞKAN - Oylama için 5 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı vardır; 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum ve mecburen, Adana Milletvekili Yakup Budak'a söz vereceğim.

MADDE 3. - 2992 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince iptal edilen 13/A maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü

Madde 13/A. - Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün görevleri, 31/05/1963 tarih ve 244 sayılı Kanun ile 05/05/1969 tarih ve 1173 sayılı Kanunla Dışişleri Bakanlığına verilen görev ve yetkiler saklı kalmak kaydıyla şunlardır:

a) Bakanlığın görev alanına giren konularda uluslararası antlaşmalar ve belgelerle ilgili olarak, gerektiğinde Bakanlığın diğer ilgili birimlerine de danışarak görüş bildirmek, yapılan çalışmalara ve görüşmelere katılmak, bu antlaşma ve belgeleri Türkçe'ye çevirtmek, derlemek, arşivlemek, bunları ilgili kurum ve birimlere iletmek,

b) Yurt dışında işlenen ve Türk yargı yetkisine giren suçlar konusunda adli makamlara bilgi ve belge sağlanmasına yardımcı olmak,

c) Hukukî ve cezaî konularda uluslararası adli yardımlaşma; tebligat, istinabe, suçluların iadesi, hükümlülerin transferi, kovuşturmaların aktarılması işlemlerini yapmak,

d) Nafakalara dair uluslararası antlaşmalarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek,

e) Bakanlığın uluslararası kuruluşlarla ilgili faaliyetlerini yürütmek,

f) Uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak, gelişmelerin iç hukuka yansıtılması için ilgili kurum ve birimleri bilgilendirmek,

g) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine yapılan başvurulara karşı yapılacak savunmalar için bilgi ve belge sağlamak, gerektiğinde oturumlara temsilci göndermek,

h) Görev alanına giren konularda personelin yurtiçi ve yurtdışı eğitimi ile ilgili işlemleri yapmak,

i) İştirak olunan yurtdışı faaliyetlere ilişkin olarak düzenlenecek raporları Bakanlığın ilgili birimlerine ve diğer ilgili kuruluşlara iletmek,

j) Görev alanına giren konularda tüzük ve yönetmelikler  hazırlamak ve izlemek; yargı yetkisinin kullanılma alanına girmeyen konularda görüş bildirmek ve genelge düzenlemek,

k) Kanunlarda gösterilen ve Bakanlıkça verilen diğer görevleri yapmak."

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğünün görevleri tadat edilmekte; hangi işlemlerin bu müdürlük tarafından yapılacağı ifade edilmektedir.

Tabiî, burada, kanun maddelerinde, bunları yazıyoruz, görevlerini bildiriyoruz. Elbette, dışa açılan Türkiye'de, Avrupa Birliği sürecinde olan Türkiye'de, Batı'yla bütünleşme sürecinde olan Türkiye'de bu müdürlüğün görevleri çok daha önem arz etmektedir; çünkü, bu uyum sürecinde, maalesef, Avrupa Birliğiyle ilgili sıkıntıların başında, bu müdürlüğün de görev alanı içerisine giren uluslararası hukukun iyi takip edilemediğini görüyoruz ve bundan dolayı da, gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Adalet Bakanlığımız gerekse devletimiz, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. İşte, bu genel müdürlüğün görevleri arasında, uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak, gelişmelerin iç hukuka yansıtılması için ilgili kurum ve birimleri bilgilendirmek şeklinde bazı görevler ifade edilmektedir. Diğer konularda da, görev alanına giren konularda da, yapacağı işler sıralanmaktadır.

Maalesef, Türkiye'de, hukukî açıdan, dünyayla bütünleşme noktasında, oldukça geri bir noktada bulunuyoruz ve Türkiye'deki vatandaşlarımızın büyük bir bölümü, mahkemelerde halledemedikleri konuyu Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürmektedirler; her yıl, binlerce dava, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılmaktadır.

Bunun temel sebeplerinden birisi, hukukî yetersizlikten daha ziyade, hukuku yorumlama noktasındaki, kanunları yorumlama noktasındaki hâkimlerimizin ve savcılarımızın -altını çizerek ifade ediyorum; Avrupa Birliğine gireceğiz diyoruz, ama- maalesef, mantalite itibariyle, kafa yapısı itibariyle hâlâ Batılılaşamamış olmalarıdır; hâlâ birtakım direnmelerle, 1930'ların, 1940'ların hukuk mantığıyla ve devlet anlayışıyla meseleye yaklaşmış olmaları, Türkiye Cumhuriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde zor durumlara sokmaktadır.

İşte, birkaç gün önce ülkemizi ziyaret eden Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Başkanı, ilgililerle dolaşırken "bizim önümüze çok dava geliyor, Türkiye'den binlerce şikâyet var ve bu şikâyeti gerçekleştirme noktasında, taleplerine cevap verme noktasında sıkıntıya giriyoruz. Onun için hâkimleri, savcıları bu noktada eğitin, tekrar hukukunuzu düzenleyin, uyum sürecinde hukukî gerçekleşmeleri sağlayın" diye bir tavsiyede bulunuyor.

Belki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Başkanının böyle bir ifadesi -gazetelerde yer aldığı şekliyle- onurumuza dokunuyor, zorumuza gidiyor; ama, İçişleri Bakanlığımızın da, adlî mercilere, güvenlik birimlerine ve devletin ilgili kurumlarına yayımladığı bir tamimde, yine gazetelere intikal ettiği şekliyle -arkadaşlarımız takip ettiler- ne diyor Dışişleri Bakanlığımız: "Biz, Avrupa karşısında çok zor durumdayız. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine binlerce dava açılıyor. Bu, devletimizi, cumhuriyetimizi, Avrupa'nın karşısında zor durumda bırakıyor." Bunun için yapılması lazım gelen, alınması lazım gelen tedbirleri ve uygulamaları da, Dışişleri Bakanlığımız, ilgili birimlerden, adlî mercilerden, güvenlik birimlerinden istiyor. Ne diyor; mahkemelerimiz karar verirlerken, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarını, uluslararası anlaşmalarımızı da dikkate alsınlar ve yasaları uygularken, Avrupa mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara ve altına imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere dikkat etsinler, kanunlarımızı ve yasalarımızı ona göre yorumlasınlar diyor. Ayrıca, verecekleri kararlarda, daha toleranslı davranmalarını da, Dışişleri Bakanlığımız -ne yapıyor- ilgili mercilerden, mahkemelerimizden istiyor. Bu da gösteriyor ki, yasaları çıkarıyoruz; ama, maalesef, yasaların uygulanma noktasında, adlî mercilerimizin gerekli hassasiyeti göstermesi noktasında, ciddî sıkıntılarımızın olduğunu, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem de Dışişleri Bakanlığımız ifade ediyor.

Yine, bu genel müdürlüğün, görevleri arasında, Türkiye Cumhuriyeti aleyhine açılacak davalara temsilci göndermek şeklinde bir görevi de var. Elbette, Türkiye Cumhuriyeti, kendisi aleyhine açılan davalarda, temsilci gönderecek, kendisini savunacaktır. Bizim iç hukukumuzda da, özellikle ceza mahkemelerinde, CMUK'ta da var; ne var; adlî müzaheret dediğimiz, şikâyetçiye veyahut da sanığa, adlî müzaheret şeklinde avukat yardımı yapılması var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, lütfen, bitirir misiniz.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Devlet olarak, nasıl kendi iç hukukumuzda, şikâyetçinin kendisini savunamadığı durumlarda avukat yardımı yapıyorsak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyette bulunan kendi vatandaşlarımızın da haklarını savunabilmeleri için, bilgi yetersizliğinden veya yanlış müracaattan dolayı zor durumlara düşmemeleri için de, devletin tedbir alması, onlara adlî müzaheret noktasında da yardımcı olması, hukuk devleti açısından, hukukun üstünlüğü açısından gereklidir. İç hukukumuzla dış hukukumuzu birbirine ayarlamak mecburiyetindeyiz diyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının bu bendinde, 3 üncü maddesinde, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü adı altında, Anayasa Mahkemesince iptal edilen eski yasamızdaki 13/a maddesinin yerine, yine 13/A olarak düzenlenmiş ve dışilişkilerle ilgili Adalet Bakanlığı görevine giren bir düzenleme getirilmiş. Olumlu bir düzenlemedir. Bugüne kadar, elçiliklerimizin veya diğer dış kurumlarımızın yaptığı organizasyonları ve bütün bakanlıklara vaki yardımlarını, Adalet Bakanlığına yardım edebilecek... Yani, Adalet Bakanlığı konusuna giren hususları düzenleyen bir maddedir. Bu, daha ziyade, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin görevi alanında yapmış olduğu işlerle ilgili, organizeyle ilgili, Adalet Bakanlığıyla ilgili konularda birtakım yenilikler getirmektedir ki, olumlu bakıyoruz. Bir kere, yurt dışında işlenen ve Türk yargı yetkisine giren suçlar konusunda, adlî makamları zamanında uyarmak, bilgi ve gerekli belgeleri toplamak gibi; keza, suçluların iadesinde, hükümlülerin transferi ve kovuşturmaların aktarılması işlemlerini de bizzat Adalet Bakanlığı adına yapmak gibi güzel görevleri vardır. Ayrıca, nafakalara dair... Tabiî ki, Türkiye'den verilen nafaka davalarının yurt dışında infazlarında sıkıntılar var. Türkiye, artık, Avrupa'nın birçok yerinde, dünyanın birçok yerinde insanı olan... Orada da, taraflardan birisinin Türkiye'de olduğu konumlarda, nafaka kararlarının yerine getirilmesinde birtakım müşkülatlar vardı. Bu bakımdan, nafakalara dair uluslararası antlaşmalarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek gibi bir görev verilmiş.

Bunun dışında, keza, hepimizi her zaman ilgilendiren, ülkemizi de birtakım sıkıntılara sokan, insan haklarıyla ilgili bir düzenleme var ki, bu da, tabiî, bugüne kadar diğer kurumlarca yerine getirilmiştir; ama, faydalı bir düzenlemedir. Uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak, gelişmelerin iç hukuka yansıtılmasıyla ilgili kurum ve birimleri bilgilendirmek. Gerçekten, bu, Türkiye için önemli bir düzenlemedir. Daha bilgili, daha derli toplu, daha ciddî olarak bu yöndeki gelişmeleri, bilgileri aktaracak bir kurum; yani, Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bunu da yerinde gördüğümüzü ifade ediyorum.

Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye Cumhuriyet Devleti aleyhine yapılan başvurulara karşı yapılacak savunmalar için bilgi ve belge toplamak, gerektiğinde oturumlara temsilci göndermek gibi, gerçekten, çağdaş Türkiye'de bulunması gereken, yapılması gereken düzenlemelerdir.

Bu düzenlemeyi, Doğru Yol Partisi olarak doğru bulduğumuzu, olumlu bulduğumuzu ifade ediyor; saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim.

3 üncü madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine 5 dakika var; başka bir madde görüşme imkânımız yok.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 11 Mayıs Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı akşamlar efendim.

Kapanma Saati : 19.54

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.