DÖNEM : 21 CİLT : 63 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 99 uncu
Birleşim 10 . 5 . 2001 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası
münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı 2.- Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca'nın, mahalle ve köy
muhtarlarının sorunlarına ve çözüm önerilerine ilişkin gündemdışı konuşması ve
Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı 3.- Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'nın, çiftçilerin uygulanmakta
olan kredi faiz oranlarından ve prim ödemelerinden kaynaklanan sorunlarına
ilişkin gündemdışı konuşması IV. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurul gündemindeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin
Danışma Kurulu önerisi B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Fazilet Partisi Grubu önerisi 2.- Genel Kurulun çalışma gün ve saatleriyle gündemdeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi
ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek önerisi V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1.- İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) 2.- Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 3.- Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan
ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili
Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar
Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun
Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları
(1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı: 592) 4.- Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç
Arkadaşının Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve
Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık,
Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689,
2/699) (S. Sayısı: 666) 5.- Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları
Raporları (1/393) (S.Sayısı: 89) 6.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde
Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve
Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun
Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan
ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405)
(S. Sayısı: 599) VI.- SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, YÖK tarafından Fatih
Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3860) 2.- İstanbul Milletvekili Azmin Ateş'in, YÖK tarafından Fatih
Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3861) 3.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, YÖK tarafından
Fatih Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3864) 4.- Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK tarafından Fatih Üniversitesi
hakkında alınan bazı kararlara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3879) 5.- Van Milletvekili Maliki Ejder Arvas'ın, , YÖK tarafından Fatih
Üniversitesi hakkında alınan bazı kararlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3886) 6.- Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Bakanlıkça yapılan
yönetici seçme sınavına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3919) 7.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, giyim ve giyim
aksesuarları satış elemanlarının 3308 sayılı kanun kapsamına alınmasına ilişkin
sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3946) 8.- Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, öğretmenevlerindeki
ücret dengesizliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3947) 9.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3988) 10.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, personel atamalarına ilişkin
sorusu Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3992) 11.- Gaziantep Milletvekili Ali Özdemir'in, Bakanlık merkez
teşkilâtlarındaki yönetici kadrolarına yapılacak atamalara ilişkin sorusu ve
Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/4046) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı. Oturum Başkanı TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, Hatay ve ilçelerinde
aşırı yağışlar nedeniyle meydana gelen sel felaketinde hayatını kaybedenlere
Tanrı'dan rahmet, yakınlarına başsağlığı dileğiyle, sel felaketine uğrayan
belediyelerin durumuna ilişkin bir konuşma yaptı. Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün, İstanbul-Silivri ve Tekirdağ-Çorlu
ile Çerkezköy'de yapılması planlanan (F) tipi cezaevlerine ilişkin gündemdışı
konuşmasına Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Ankara Milletvekili Oğuz Aygün'ün, Ankara Valiliğince sosyal tesis
yapımı amacıyla bir parkta ağaçların kestirilmesine ilişkin gündemdışı
konuşmasına Çevre Bakanı Fevzi Aytekin, Trabzon Milletvekili Nail Çelebi'nin, ormanlar üzerindeki devlet
mülkiyeti sistemine ilişkin gündemdışı konuşmasına Orman Bakanı İ. Nami Çağan, Cevap verdiler. İstifa eden ve istifası kabul edilen M. Cumhur Ersümer'den boşalan
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın
atandığına ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi ile, İspanya Parlamento Başkanı Luisa Fernada Rudi Ubed'in vaki davetine
icabetle, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen 15-19 Mayıs 2001 tarihlerinde
Madrid'de düzenlenecek "XII. EUREKA Parlamentolararası Konferansı"na
katılacak üç kişilik Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin
Başkanlık tezkeresi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1166, 6/1171, 6/1181) esas
numaralı sözlü sorularını geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü
soruların geri verildiği bildirildi. Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Türkiye - Estonya Parlamentolararası
Dostluk Grubunun kurulmasına; Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin, İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'na ödenek ve yolluğunun, Verilmesine, İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi. Hakkâri Milletvekilleri Evliya Parlak, Mecit Piruzbeyoğlu ve Hakkı
Töre'nin, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tekliflerini (2/450) (S. Sayısı: 543) geri aldıklarına ilişkin
önergeleri kabul edildi; teklifin geri verildiği bildirildi. Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının: 1 inci sırasında bulunan (6/642), 2 nci " " (6/658), 3 üncü " " (6/659), 4 üncü " " (6/661), 5 inci " " (6/662), 7 nci " " (6/667), Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından
yazılı soruya çevrildi; soru sahibi de görüşlerini açıkladı. 6 ncı sırasında bulunan (6/663), 8 inci " " (6/671), 9 uncu " " (6/672), 11 inci " " (6/675), 12 nci " " (6/676), Esas numaralı sözlü sorular üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından
yazılı soruya çevrildi. 10 uncu sırasında bulunan (6/673) esas numaralı sözlü soruya, Orman
Bakanı İ. Nami Çağan, 13 üncü sırasında bulunan (6/678), 49 uncu " " (6/732), 52 nci " " (6/736), Esas numaralı sözlü sorulara, Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk, Cevap verdi; 14 üncü sırasında bulunan (6/679) esas numaralı sözlü soruya, Millî
Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu, 15 inci sırasında bulunan (6/680) esas numaralı sözlü soruya, Sağlık
Bakanı Osman Durmuş, Cevap verdi; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından ertelendi. Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve
İdaresine İlişkin Kanun ile Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı
Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkûmlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında
Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/772) (S. Sayısı: 593)
üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamadan
sonra, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. 10 Mayıs 2001 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime
18.42'de son verildi.
No. : 138 II. – GELEN
KÂĞITLAR 10.5.2001
PERŞEMBE Tasarı 1.- Telgraf ve
Telefon Kanunu, Posta, Telgraf ve
Telefon İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısı (1/859) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Plan
ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 10.5.2001) Teklifler 1.- Balıkesir
Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın; Psikologlar ile Türk Psikologlar Birliği
Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/761) (Adalet ve Sağlık, Aile, Çalışma ve
Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 7.5.2001) 2.- Hatay
Milletvekilleri Mehmet Nuri Tarhan, Mehmet Şandır ile Süleyman Turan Çirkin'in;
Payas Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/762) (İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) 3. - Hatay
Milletvekilleri Mehmet Nuri Tarhan, Mehmet Şandır ve Süleyman Turan Çirkin'in;
Aktepe Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/763) (İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) Tezkere 1.- İstanbul
Milletvekili Aydın Ağan Ayaydın'ın; Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması
Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/821) (Anayasa ve Adalet Komisyonları
Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1.-Afyon
Milletvekili Halil İbrahim
Özsoy'un, Afyon-Sandıklı-Karadirek Beldesi Tarım Kredi Kooperatifinde yolsuzluk yapıldığı iddialarına ilişkin
Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/4252) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) 2.- Hatay
Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, RTÜK ulusal televizyon kanalları sıralama
ihalesinin durdurulmasına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen)
yazılı soru önergesi (7/4253) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) 3.- Karaman
Milletvekili Zeki Ünal'ın, İGSAŞ hakkındaki iddialara ilişkin Devlet Bakanından
(Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi
(7/4254) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) 4.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Merkez Bankasından döviz satın alan bankalar
hakkındaki haberlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4255) (Başkanlığa geliş tarihi. 8.5.2001) 5.- Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, 2000 yılı pancar ürün bedellerine ilişkin
Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/4256) (Başkanlığa geliş tarihi: 8.5.2001) 6.- Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, şeker pancarı bedeli üzerinden
yapılan kesintiye ilişkin Sanayi ve
Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/4257) (Başkanlığa geliş tarihi:
8.5.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
15.00 10 Mayıs 2001
Perşembe BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 99 uncu Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündemdışı ilk söz, Sakatlar Haftası münasebetiyle söz
isteyen Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'a aittir. Sayın Gürocak, buyurun efendim. (DSP sıralarından
alkışlar) III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1.- Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın,
10-16 Mayıs Sakatlar Haftası münasebetiyle gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Şuayip Üşenmez'in cevabı AYŞE GÜROCAK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 10-16 Mayıs Sakatlar Haftası dolayısıyla düşüncelerimi
sizlerle paylaşmak için söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi "her insan,
özgür, onur ve hakları bakımından eşit doğar; akıl ve vicdanla donatılmış olup,
birbirlerine kardeşlik anlayışıyla davranır" der. İşte bu iki cümle, bu
konuşmamda dile getireceğim düşüncelerin felsefî kaynağı. Özürlüler, saygınlıkları zedelenmeden, özgüvenlerini
geliştiren ve toplumsal yaşama etkin biçimde katılmalarını kolaylaştıran
şartlar altında eksiksiz bir yaşama kavuşturulmalıdır. Ülkemizde, yaklaşık 7,5 milyon özürlü vatandaşımız
yaşıyor. Bu vatandaşlarımızın, doğdukları günden başlayarak, kendisine ve
ailesine uzanacak dostluk eline ve sosyal devletin desteğine ihtiyacı var; bu,
özürlünün, kendine yeterli, topluma katkısı tam, verimli insan olması için bir
gereklilik; bu, özürlü ailelerinin bir duygu havuzundan beslenerek sağlıklı bir
yaşam sürdürebilmesi için bir gereklilik. Bakımdan eğitime, özelikle de meslekî eğitime,
çalışmaya, özellikle de verimli çalışmaya, aile kurma ve ailesini sürdürebilme
gücüne, yaşlının sorunlarını göğüsleyebilmeye, yani doğumdan ölüme bir destek
ağı yaratmaya zorunluyuz. İhtiyaçları karşılamak da yetmiyor; bir anlayış
olarak, binadan kaldırıma, yola, birlikte çalışmaktan korunmalı işyerinde
çalışmaya, özürlülerin istisna değil, toplumun olağan bir parçası olduğunu
kabul eden, içine sindiren bir yolda ilerlemeyiz. Mensubu bulunduğum Demokratik Sol Parti, bu geniş
yaklaşımı benimsemiş ve özürlülerin eğitimine ve eğitim yoluyla kişilik ve
yeteneklerini geliştirmelerine, meslek veya sanat edinmelerine özen
gösterileceğine; özürlülerin kültür, sanat ve spor çalışmalarına
katılabilmelerinin sağlanacağına, programında yer vermiştir. Bir eğitimci olarak, bugün, eğitim çağındaki
özürlülerimizin çok azına eğitim verilebilmesinden, özürlülerin yüzde 10'unun
okuryazar bile olmamasından; yüzde 55'inin ilkokulu bitirmiş, yüzde 20
civarındakilerinin ortaöğretim görmüş, ancak, yüzde 1,5'inin üniversite
düzeyinde eğitim görmüş olmasından üzüntü duyuyorum. Bu nedenle, öncelikle erken eğitimin güçlendirilmesi
gerekliliğini vurgulamak istiyorum. Erken tanı ve erken eğitim, özürlülerin
kendine yeterlilik kazanmasında ve verimli insan olarak yetişmesinde büyük önem
taşıyor. Halen yürürlükte olan sosyal güvenlik kurumları desteğinin ne kadar
büyük yarar sağladığını, bilmem, hatırlatmama gerek var mı. Sonra, yine eğitim diyorum; temel eğitim ve özellikle
de beceri, meslek kazandırma eğitimi diyorum. Özür türleri çok çeşitli
olduğundan, özel eğitim gerektiren her durum için yöntem ve program
geliştirmeye ve sadece 5 fakültede bulunan özel öğretim öğretmeni yetiştirme
kontenjanlarımız artırılarak 2000'i aşkın özel öğretim öğretmeni açığımızı
kapatmaya ihtiyacımız var. Çalışma imkânı, özellikle de verimli çalışma imkânı çok
önemli. Özürlülerin çalışmasına ilişkin yasal düzenlemelerimiz, verimli çalışma
imkânı açısından, özürlü dostu olma ortamı yaratmak açısından yeterli değildir.
Bu alanda, aktif işgücü politikalarının özel uygulamalarını, özel desteklerini
yaratarak, işverenlerimizi de desteklemeliyiz. Özel araçla verimli
çalışabilecek özürlülerin istihdamı için, özürlüye eğitim yoluyla, işverene de
gerekli yatırımı gerçekleştirebilmesi için destek vermeliyiz. Yeniden yapılanmakta olan istihdam kurumumuz İşkurun,
başta Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ve Özürlüler İdaresi olmak
üzere, ilgili diğer kurumlarla birlikte, bu çalışmalar başlatmasını ve
gerçekleştirmesini istiyor, bekliyoruz. Korunmalı işyerine ihtiyaç duyanlar
için de, bu ortak çalışma anlayışıyla mesafe alabileceğimize inanıyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. AYŞE GÜROCAK (Devamla) - Son olarak, kanımca, en önemli
husus olan ve sosyal kabul, ailenin desteklenmesi, özürlünün desteklenmesi
açısından büyük önem taşıyan dost ortamlar yaratmaya, bir kez daha dikkatinizi
çekmek istiyorum. Çok özel ve büyük harcamalarla yaratılmış, özürlüyü yalıtan
mekânlardan söz etmiyorum. Özürlü bireyi ve ailesini, ateşin düştüğü yeri
yaktığı acı gerçeğinden ve yalnızlıktan koruyan toplumsal duyarlılıktan, gerçek
ihtiyacımız olan duygu havuzlarından söz ediyorum. Hayatın her alanında
yaratabileceğimiz bu havuzlar sayesinde, bir sinemaya gidebilen, kendine zaman
ayırabilen özürlü anneleri, verimli çalışabilen özürlüler, aile sıcaklığını en
sağlıklı şekilde hissederek büyüyen özürlü çocuklarından söz ediyorum. Hepinizi saygıyla selamlarken, medyanın, hem sorunlara
hem yeni dayanışma örneklerine hem de yaratıcı projelere destek vermesini, ilgi
göstermesini beklediğimi kaydetmek istiyorum. Saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Levent, buyurun; bir şey mi söyleyecektiniz
efendim. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, bugün,
Türkiye Sakatlar Haftasıyla ilgili bir programa da katıldık biz. 3 Aralıkta da,
Sakatlar Gününde, bir gün, onlar gibi yaşayabilme zevkini bize tattırdılar.
Dolayısıyla, buradan, bütün sakat kardeşlerimin Sakatlar Haftasını kutluyorum;
ve inşallah, Türkiye'de de onların gerekli ihtimamı göreceklerine inanıyorum;
kanunları da bugünlerde buraya gelecek; bütün milletvekili arkadaşlarımın da
yardım edeceğini umarak, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Sait Gönen, siz de bir şey söyleyeceksiniz
herhalde. Buyurun efendim. MUSTAFA SAİT GÖNEN (Konya) - Sayın Başkan, Sakatlar
Haftası nedeniyle, özürlü vatandaşlarımızın problemlerine kamuoyunun bir nebze
de olsa dikkatini çekebilmek amacıyla söz almış bulunuyorum; söz verdiğiniz
için teşekkür ediyorum. Bugün, ülkemizde, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 10'u oranında,
görme, işitme, konuşma, ortopedik ve zihinsel özürlü bulunmaktadır. Özürlü
vatandaşlarımız, toplumsal dokumuzun ayrılmaz bir parçasıdır. Ayrıca,
yasalarımıza göre, özürlüler, diğer toplum kesimleriyle eşit hak ve
yükümlülüklere sahiptir. Özürlülerimiz, sosyal hayat içerisinde, kendilerine
acınacak, yardım edilecek kimseler gözüyle bakılmasını istememektedirler;
toplumu oluşturan diğer bireylerden geri olmadıklarının kabul edilmesini,
haklarına saygı gösterilmesini, kısaca sosyal devlet olmanın gereğinin yerine
getirilmesini beklemektedirler. Ayrıca, yasal hakları olan kamu kurumlarında
belirli oranlarda istihdam edilmeleriyle ilgili duyarsızlık da özürlülerimizi
üzmektedir. Unutmayalım ki, her sağlam, potansiyel sakat adayıdır.
Yunus'un deyimiyle "yaradılanı sev Yaradandan ötürü" sözcüğünü
kendisine yüzyıllar boyu düstur edinen Türk Milleti, bunun en güzel
örneklerini, tarih boyunca, hastaneler, huzurevleri ve devrinin en ileri
rehabilitasyon merkezlerini kurarak göstermekle kalmamış, yardıma muhtaç
hayvanlar için bile vakıflar kurmuştur. Avrupa Birliğine geçiş sürecinin yaşandığı günümüz
şartlarında ise, amacımız, özürlü vatandaşlarımıza, asgarî, Avrupa Birliğinde
yaşayan benzerlerinin sahip olduğu seviyede engelsiz bir hayatı sağlamak
olmalıdır. Bugün, Devlet Bakanımız Sayın Şuayip Üşenmez'den,
özürlülerle ilgili olarak hazırlanan yasa taslağının Türkiye Büyük Millet
Meclisine sunulma aşamasına geldiğini memnuniyetle öğrendik; Milliyetçi Hareket
Partisi olarak, bir an önce yasalaşması yönünde katkıda bulunmaya hazırız. Bu düşüncelerle, bütün özürlü vatandaşlarımıza sağlık
ve mutluluk temennisiyle saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Buyurun Sayın Dedelek. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkan, Yüce
Meclisimizin değerli üyeleri; 1991-1992 yılları arasında, yani 19 uncu Dönem
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, o tarihte Refah Partisinin vermiş olduğu bir
araştırma önergesi sonucu, özürlülerin sorunlarını inceleme ve araştırma
komisyonu kurulmuştu. Bu komisyonun başkanlığını, o tarihlerde, ben bizzat
yaptım ve bir yıl gibi bir süre içerisinde, 222 sayfalık bir raporu Türkiye
Büyük Millet Meclisine sunduk; o tarihlerde genel görüşmesi yapılan özürlülerin
sorunlarını araştırma komisyonu raporu, fevkalade geniştir. Ayrıca, siyasî partilerimizin konuyla ilgili kanun
teklifleri Meclisimiz bünyesinde bulunmaktadır. Ancak, o günden bu güne geçen
süre içerisinde, yılda bir sefer özürlülerin sorunlarını bu şekilde anmak, Yüce
Meclise pek yakışmıyor; çünkü, tüm çalışmaları yapılan kanun teklifleriyle
ilgili bu konudaki hassasiyeti bu dönem Meclisinin göstereceğini ve hazır olan
yasa tekliflerinin birleştirilerek, ilgili devlet bakanının da desteğiyle
önümüzdeki günlerde yasalaşmasının lazım geldiğine inandığımızı ANAP Grubu
adına açıklıyorum; Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI ŞUAYİP ÜŞENMEZ (Yozgat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu gün, Sakatlar Haftasının başlangıç günüdür.
Bilindiği gibi, Türkiyemizde 10-16 Mayıs tarihleri, Sakatlar Haftası olarak
bilinir. Her yıl bu tarihler arasında, Sakatlar Haftası münasebetiyle,
sakatların, yani engellilerin, başka bir deyişle özürlülerin meseleleri gündeme
gelir ve detaylı bir şekilde görüşülür, dilek ve temenniler belirtilir. Böyle
bir günde, özellikle özürlülerden sorumlu bir Devlet Bakanı olarak, sizlere
hitap etmek, ekranları başında bulunan tüm vatandaşlarımızın bu konuda duyarlı
hale gelmeleri için çağrıda bulunmak ve özürlü vatandaşlarımızın bu haftasını
tebrik etmek için huzurdayım. Özürlü vatandaşlarımızın gönüllerince, mutlu,
ailesiyle birlikte yaşamalarını temenni ediyor, buradan kendilerini en yüce
duygularla, sevgilerle, saygılarla kucaklıyorum, selamlıyorum. Değerli milletvekili arkadaşım Ayşe Gürocak
Hanımefendi, sakatların konularıyla ilgili görüşlerini çok veciz bir şekilde
bildirdiler; kendilerine teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, bugün saat 10.30'da, sakatlarla
ilgili bir toplantı yaptık. Bu toplantıya, her gruptan milletvekili
arkadaşlarımız geldiler; fevkalade yararlı oldu. Bu arkadaşlarımız, sakatların
konularına ne kadar duyarlı olduklarını, kendi konuşma ve davranışlarıyla orada
gösterdiler; sakatlara ve bendeniz Bakana da, gerçekten, büyük bir destek
verdiler, umut verdiler; bu özverili çalışmalarından dolayı kendilerine
teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, Milletvekilimiz Sayın Ayşe
Gürocak Hanımefendinin de belirttikleri gibi, nüfusumuzun yüzde 12'si, bugün,
özürlü olarak bilinmektedir. Yaklaşık olarak, kimilerine göre 6-7 milyon,
kimilerine göre 7-8 milyon özürlü olduğu bilinmektedir. Bu, yüksek bir
rakamdır. Tabiîdir ki, bunun çeşitli sebepleri vardır. Gerek kendi bulundukları
konumları, tahsilleri, yöreleri ve onunla birlikte, doğum öncesi, doğum
esnasında, doğum sonrasındaki davranışlarla ilgili ve çeşitli kazalarla ilgili
sakat kalmalar söz konusudur. Bu, bizim için sosyal bir yaradır. Bu sosyal
yarayı tedavi etmek, özürlülerimizin meselelerini halletmek, biz özürsüz vatandaşlarımıza
-hele hele parlamenter olunca- hepimize düşen en büyük görev diye düşünüyorum.
Hiç kimse özürsüz olduğu için övünmesin ve özürlü vatandaşlarımız da
yerinmesin; kimin ne zaman, ne şekilde, nerede özürlü olacağını Cenabı Hak -
bizleri Yaradan- bilir. O bakımdan, özürlü vatandaşlarımızın meselelerine sahip
çıkmanın hepimiz için bir görev olacağını düşünüyorum. Bugün, özürlü vatandaşlarımızın çok meseleleri vardır;
bunların başında, sağlık meseleleri vardır; sosyal güvenliklerden yoksun ve fevkalade
sıkıntı içerisindeler. Eğitim meseleleri vardır. Gerçekten, her şeyin başı
eğitim, cehaletin ortadan kalkmasını sağlayan eğitim, maalesef, oran itibariyle
sakatlarımızda çok düşüktür; yüzde 2,5 civarındadır. Memleketimizin, ülkemizin içinde bulunduğu şartlar
itibariyle değerlendirsek bile, hakikaten, geçmiş hükümetler ve mevcut,
cumhuriyetin 57 nci hükümeti de, bu konuda, sakatlarımız için gereken desteği
vermekte, gereken imkânları sağlamaktadır. Şöyle ki: Her bir özür grubunun
eğitimi için, bugün, ayrılan para 155 milyon civarındadır ve tabiîdir ki,
özürlülerin, başka bir deyişle engellilerin, eğitimleri çok pahalı olmaktadır.
Sadece devlet eliyle bunu değerlendirdiğimiz zaman, devletin mevcut imkânları
içerisinde bunu göz önüne aldığımız zaman, devletin dışında, gönüllü
kuruluşların, hali vakti yerinde olanların, özürsüz olan vatandaşlarımızın da
bu fedakârlığa katlanması gerektiğini ve katkıda bulunması gerektiğini buradan
ifade etmek istiyorum. Bu bakımdan, gerçekten, özürlülerimiz son derece sıkıntılıdır
ve bize müracaat ettiklerinde ilk istedikleri şey, tabiîdir ki -yüzde 60'ı- iş,
istihdam; diğer gelenlerin ise -yüzde 30'lar civarında- talepleri, eğitimle
ilgilidir. Bu da gösteriyor ki, özürlülerimize imkân tanındığı zaman,
devletimiz ve milletimiz şefkatli elini uzattığı zaman, özürlülerimiz, kendi
durumlarını yenilemek suretiyle ve çağın icap ve icatlarına uygun bir şekilde
eğitim verildiği zaman, toplumun her kesiminde, üretici kesime ve üretime katkı
sağlamak suretiyle, harcayan, tüketen toplum değil, üreten, ürettiğini
değerlendiren ve kazanan ve toplumun, bu manada ihtiyaçlarını karşılayabilen
kitle olarak kendilerini görmek istiyorlar. Diğer bir husus da, iş meselesi... Özürlülerin
istihdamında, çeşitli yasal düzenlemelerle, ister kamuda ister özelde olsun,
yüzde 3'ler civarında mecburiyet getirilmiştir; ancak, üzülerek belirtiyorum
ki, kamu sektöründe bu oran binde 7'ler civarında ve özel sektörde ise -kamu
sektörünün önündedir- yüzde 1,5'ler civarındadır. Eğer bu değerlendirilecek
olunsa, bugün, bu mecburiyet sağlanacak olsa, özürlü vatandaşlarımızın 40
000-50 000 kadarı iş bulma imkânına kavuşacak ve ailesine, kendisine bakma
imkânı, maddî imkânsızlıkları ortadan kaldırma imkânını bulacaktır. Diğer bir husus da, ulaştırma meselesidir, ulaşımdır.
Çeşitli özür gruplarına göre, kanunun kendilerine birtakım yaptırımlar
getirmesi hususunda emredici olmasına rağmen, bazı yerel yönetimler, bunu
dikkate almamakta ve ulaşım hususunda, maalesef, üzerlerine düşeni
yapmamaktadır. Sosyal hayata uyum hususu da yine diğer bir problemidir
özürlülerin. Bugün, gerçekten, bu hususa duyarlılık gösteren
milletvekillerimiz, 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü münasebetiyle, onu yaşayarak,
bizatihi sosyal hayat içerisindeki zorlukları bir bir yaşayarak, özürlülerin
meselesini dile getirmek istemişlerdir; ama, bazı çevreler bunu yanlış
değerlendirmişlerdir. O arkadaşlarımı kutluyor, yürekten onları tebrik ediyor,
bu katkılarından dolayı da teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, sokağa çıkıp baktığımız zaman,
yürüdüğümüz zaman, biz özürsüzler için fevkalade imkânlar getirilmiş; fakat,
özürsüzler, engel çıkarmak suretiyle, engellilerin önünü kesmiştir. Bugün,
mimarî projelere baktığınız zaman, yeni oluşumlarda bile, bu hususta gereken
mimarî tarzın yeniden organize olması ve dolayısıyla özürlülere göre yeniden
yapılanmasını şekillendirmek maksadıyla çıkarılan yönetmeliklere
uyulmamaktadır. Bu, tabiîdir ki, özürlülere, özürsüzler tarafından uygulanan en
büyük engeldir. Aslında, özürlülerin, yani başka bir deyişle engellilerin
önündeki engeller kaldırılsa, özürlüler, kendi kendilerine yetecek duruma
geleceklerdir. Bu bakımdan, tabiîdir ki, hepimize çok büyük görev düşüyor,
toplumun her kesimine büyük görev düşüyor. Zaten, Anayasamızın 61 inci maddesi
de, özürlü haklarını güvence altına almıştır, devletin güvencesi altındadır;
bu, devlet için bir görevse, özürlüler için de bir haktır. Bugün, Avrupa Birliğine girmek için gayret ediyorsak,
insan haklarından bahsediyorsak, Avrupalı olmak demek, medenî dünyada, çağın icat
ve icaplarına uygun bir şekilde, özürlü haklarını vermeden geçmektedir. Uyum yasaları çıkarılıyor; yarın bir gün, bu uyum
yasaları özürlüler için kullanılmadığı takdirde, bir engel olarak da... Tabiî,
Avrupa ülkeleriyle beraber olarak, yan yana yürümemizi sağlamamız için, bir
güvence olarak özürlü haklarının kendilerine verilme mecburiyeti ortadadır. Değerli milletvekilleri, hiç şüphe yok ki, şimdiye
kadar çok değerli çalışmalar olmuştur. Tüm, katkısı olan bakanlarıma,
milletvekillerime, bürokratlara huzurunuzda teşekkür ediyorum; ancak, her fani
gibi, kanunlar da eskiyor biliyorsunuz. Bugün, çağa uygun yaptırım gücü olmayan
-bugün, gerçekten, aktif faaliyetleri göz önüne alarak, yeni yeni
değişikliklere ayak uydurma zarureti varken- bu yasalar eskimiştir ve bugün,
özürlülerimizin ihtiyaçlarını karşılayamaz durumdadır. Tabiîdir ki, bunun
yanında, o tarihlerde, özellikle 1999 yılında çıkarılan 571, 572 ve 573 sayılı
kanun hükmünde kararnameler, özürlülerimiz için çok değerli birtakım imkânlar
getirmiştir; fakat, bu imkânlar, hiçbir şekilde, ilgili kuruma, yani, 571
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle kurulmuş olan Özürlüler İdaresine,
gerçekten, koordinasyon görevinin dışında herhangi bir yaptırım gücü
vermemiştir. Bugün, Ankara'da, Başkentte çalışan Özürlüler İdaresi Başkanlığı,
üzerine düşen görevi fevkalade yerine getirmektedir; ama, 7,5 milyon özürlüye
sahip ülkemizde, kesinlikle, taşra teşkilatları kuramadığı için, taşraya
uzanamadığı için, bu eksikleri gidermede yetersiz kalmaktadır. Adına ne derseniz deyiniz, ne korsanız koyunuz, mutlak
surette, bu kurumu yetkilerle donatmak mecburiyetindeyiz. Sözgelimi, bu kuruma
başvuran herhangi bir özürlümüz geldiğinde, bu kurumun, bu özürlümüze
verebilecek ne maddî imkânı vardır ne de elinde yaptırım gücü vardır. Bir
özürlümüz gelip de, kendi çalıştığı kurumdan ya da içerisinde yaşadığı mahallî
idarelerden şikâyetçi olduğu zaman ya da yasaların uygulanmamasından dolayı
şikâyetçi olduğu zaman, bu kurumun herhangi bir yaptırım gücü yoktur. Bundan
dolayı da, sadece koordinasyon görevi üstlenmiş bir kurum olarak görevini
yürütmektedir. İşte biz bunu değerlendirerek, bugün, çağa uygun,
medenî dünyanın içerisinde bulunduğu şartlara uygun bir şekilde,
özürlülerimizin meselelerinin yeniden ele alınması, mutlaka Avrupa
standartlarında bir yasanın hazırlanması mecburiyetini kendimizde duyduk. Bunun
için de "Birinci Özürlüler Şûrası" diye bir şûra yaptık; toplumun her
kesiminden, üniversitesinden, sivil toplum örgütlerinden, gönüllü
kuruluşlarından ve bürokratlarından 500'e yakın bilim adamını orada topladık;
beş gün, enine boyuna, komisyonlar halinde, tartıştık ve bu tartışmamız
sonucunda, 370 karar alındı. Bunlardan birisi -en önemlilerinden- özürlülerle
ilgili bir yasa çıkarılması; çerçeve yasa tasarısı hazırlanıp Yüce Meclise sunulması
bizlere emredilmiştir. İkincisi de, tabiîdir ki, özürlülerin günübirlik
ihtiyaçlarını karşılamak için mutlaka bir özürlüler fonuna ihtiyaç duyulduğu
şeklindeydi. Biz, her iki konuda da, birbuçuk yıldan beri süren
gayretlerle, değerli arkadaşlarımın, bilimadamlarının, bakanlarımızın,
bakanlıklarımızın katkılarıyla bir yasa taslağı hazırladık. Bu yasa taslağı,
Başbakanlığa, benim imzamla sunulmuştur. Kısmet olursa, bu, önce ilgili
komisyonlarımıza, sonra da Yüce Meclise gelecektir. Biz iddia etmiyoruz, en mükemmel kanun diyemiyoruz;
çünkü, bu bir taslaktır, eksiği olabilir, fazlalığı olabilir; ama, bu Yüce
Meclis, elbirliğiyle, gönülbirliğiyle, kafa birliğiyle, kendilerinden beklenen,
özürlülerimizle ilgili bu yasa taslağını, gerçekten çok güzel bir şekle, günün
şartlarına, ihtiyaca cevap verecek hale getirecek ve masum ve mazlum olan
özürlülerimiz de, bu Yüce Meclisin değerli milletvekillerine saygılarını
sunacak, minnettarlıklarını sunacak, hoşnutluklarını bildireceklerdir. İçinde
bulunduğum için, iki yıldır fiilen uğraştığım için gördüm ki, özürlülerimiz,
son derece vefakâr insanlardır; bunlar, kendilerine yapılan iyiliği hiçbir
şekilde unutmayan insanlardır. Bu bakımdan, bu Yüce Meclis, kendilerine bu
lütfu verecektir. Bütün grupların, milletvekillerimizin, hiçbir siyasî
parti farkı gözetmeksiniz, tek yumruk halinde birleşerek, en iyi şekilde, en
güzel kanunu çıkaracağına ve Yüce Meclisimizin bu kararlılığını göstermek
suretiyle de iradesine bildireceğine inanıyor; bu vesileyle de, Sayın Başkan,
başta zatıâliniz olmak üzere, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum efendim.
(MHP, DSP, ANAP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Buyurun Sayın Günbey. SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum. Sayın Bakan, bilgi verirlerken, 570 ve 571 sayılı kanun
hükmündeki kararnamelerin 1999 yılında çıkarıldığına dair bir ifade kullandılar
zannediyorum; bu kanun hükmündeki kararnameler, 54 üncü hükümet döneminde 1997
yılında çıkarılmıştır. Bu kanun hükmündeki kararnamelerle, cumhuriyet
tarihinde ilk defa, özürlülerle ilgili, devletin içerisinde özürlüleri muhatap
alacak bir kuruluş kurulmuştur. Bu kanun hükmündeki kararnamelerin eksikleri,
noksanları olabilir; fakat, bu kanun hükmünde kararnamelerde, özürlülerin
sorunlarını tespit edecek çalışmalar yapmak ve özürlülerin sorunlarıyla ilgili
koordinasyon yapmakla ilgili çok geniş yetkiler vardır. Bütçesiyle ilgili de
hem hükümetin bütçesinden hem de Sosyal Yardımlaşma Fonu bütçesinin yüzde 5'ine
kadar bu kuruma para aktarılması mümkündür. Bakan Beyin ifade ettiği gibi, bu
imkân yok değildir, vardır; yani, özürlülerle ilgili Sosyal Yardımlaşma Fonunun
bütçesinin yüzde 5'i kullanılabilir. Ayrıca "özürlülerle ilgili taşra teşkilatları
yok" diye bir ifadede bulundular. Özürlülerle ilgili Sosyal Hizmetler ve
Çocuk Esirgeme Kurumunun taşra teşkilatları vardır, Millî Eğitim Bakanlığının
ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının, bu konuyla ilgili, özürlülerle
ilgili teşkilatları vardır. Bu başkanlık, bunları koordine etmek için
kurulmuştur; ayrıca bir taşra teşkilatı kurmak, devleti büyütmekten başka bir
işe yaramaz. Bunu arz etmek için fırsat verdiğiniz için teşekkür
ediyorum efendim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, izin verirseniz,
ben de bir iki konuyu arz edebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun efendim. Böyle önemli günlerde, sayın bakanlar, İçtüzüğün 59
uncu maddesine göre önce söz isteseler, gruplara da 10'ar dakika söz veririz,
Sayın Turhan Tayan'ın da itirazı haklı olarak görülür; ama, ne yapalım ki,
sayın bakanlar, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz istemediği için, bütün
gruplar da... YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan, nerede o
hükümetler! BAŞKAN - Ben bilemem. Buyurun Sayın Ercan. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Söz verdiğiniz için çok
teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, kendileri için
kabul edilen bu özel haftada, kalbimizi, sevgimizi ve saygımızı özürlü
kardeşlerimize sunarak birkaç hususu ifade etmek istiyorum. Malum, ülkelerin gelişmişlik düzeyleri belli kriterlere
dayandırılır. Bu önemli kriterlerden biri de, bir ülkenin özürlülerine
gösterdikleri ilgi ve yine, kendi özürlülerine sağladıkları imkânlar ölçüsünde
değerlendirilir. Dolayısıyla, biz siyasilere, özürlü kardeşlerimiz açısından
önemli görevler düşmekte; bu itibarla, toplumda yaşayan bireylerin eşit haklara
sahip olduğu bilincinden de hareketle, bilhassa engelli kardeşlerimize, özürlü
kardeşlerimize, temel haklardan, özgürlüklerden yararlanmak noktasında, çok
daha değişik bir ifadeyle, toplumsal yaşama aktif katılabilmelerinin sağlanması
açısından görevler düşmektedir. Bizim, daha önce, Doğru Yol Partisi Grubu
olarak benim de imzamı taşıyan özürlülerin sorunlarını önemli ölçüde
halledecek, Avrupa Standartlarına uygun bir düzenlemeyi içeren kanun teklifimiz
de Meclis Başkanlığına sunulmuştur. Ne yazık ki, teklifin, bugüne kadar, gerek
ilgili komisyonda gerek Genel Kurulda ele alınması, müzakere edilmesi
sağlanamamıştır. Avrupa normlarına uygun bir özürlüler yasasının, özürlülerin
bütün sorunlarını halledecek bir yasanın en kısa zamanda Meclisten çıkmasını
diliyoruz, temenni ediyoruz. Bu duygularla, tekrar, özürlü kardeşlerimize
saygılarımızı sunuyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ercan. Sayın Alçelik, zatı âliniz de aynı duyguları ifade
edecektiniz; ama, grubunuza söz verdim. Müsaade ederseniz bu konuyu burada
kapatmış olalım; nezaketinize de teşekkür ediyorum. İkinci söz, muhtarların sorunları hakkında söz isteyen
Çorum Milletvekili Sayın Melek Denli Karaca'ya aittir. Buyurun Sayın Karaca.(MHP sıralarından alkışlar) 2.- Çorum Milletvekili Melek Denli
Karaca'nın, mahalle ve köy muhtarlarının sorunlarına ve çözüm önerilerine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin'in cevabı MELEK DENLİ KARACA (Çorum)- Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bugün, huzurunuza, milletimiz tarafından seçimle işbaşına
getirilen ve en küçük mahallî birimlerin idarecileri konumunda olan mahalle ve
köy muhtarlarımızın sorunlarıyla ilgili görüşlerimi açıklamak üzere gelmiş
bulunuyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan evvel, iki gün evvel Hatay'da vuku
bulan sel felaketinde hayatını kaybeden iki vatandaşımıza rahmet, kalanlara
başsağlığı, sabır diliyor, hepsine "geçmiş olsun" diyorum. Ayrıca, yine sözlerime başlamadan evvel, içerisinde
bulunduğumuz Özürlüler Haftası dolayısıyla kısaca bir hususa değinmek
istiyorum. Biliyorsunuz, özürlü vatandaşlarımıza millet olarak hizmet etmek,
onlara yardımcı olmak bir ibadet kadar değerlidir Ayrıca, çeşitli sebeplerle,
gerek "herediter" dediğimiz doğuştan vuku gelen sakatlıklarda gerekse
"spastik palsy dediğimiz beyin felcine bağlı meydana gelen özürlü ve
sakatlı hallerinde ve gerekse "posttravmatik" dediğimiz kazalardan
sonra meydana gelen sakatlıklarda özürlü durumlarında bunları tedavi edecek,
hizmet edecek, hayata döndürecek ve rehabilite edecek müesseselerin
memleketimizde çok az olduğuna inanıyorum. Bu düşünceler çerçevesinde, ben de,
yöremde yirmibeş senelik bir hayalim
olan ve aynı zamanda programda da yerini almış olan bir rehabilitasyon
merkezinin kurulması için bütün çabamla uğraşıyor ve çalışıyorum. Bu çalışmama,
başta, Sağlık Bakanımız ve Bayındırlık Bakanımız olmak üzere, bütün hükümet
erkânının yardımcı olacağına, gönülden destek vereceğine inanıyorum. Şimdi, esas mevzumuza geçmek istiyorum: Mevzumuz,
muhtarlarımızdır. Evet, muhtarlarımız, vatandaşlarımızın başvurduğu ilk devlet
kapısıdır. Dolayısıyla, muhtarları seçen halkımız, muhtarından her konuda
yardım istemekte ve beklemektedir. Yani, kısaca, muhtarlarımız, köy ve
mahallelerde devleti temsil eden, vatandaş ile devlet kapısında köprü görevini
üstlenen ve daima halkla iç içe olan kamu görevlileri konumundadırlar. 7 Nisan 1924 tarihli 442 sayılı Köy Kanunuyla,
muhtarlar, köyünün veya mahallenin temsilcisi olarak, devlet adına kamu
hizmetlerini yürütecek sorumluluk yüklenen görevli kişi olarak tanınmıştır. Saygıdeğer milletvekilleri, 77 yıldır yürürlükte olan
442 sayılı Kanun, günümüzün şartlarına göre, artık, muhtarlarımızın, gerek
ekonomik ve gerekse sosyal ihtiyaçlarına cevap veremez bir duruma gelmiş olup,
âdeta, kadük kalmıştır. Görev ve sorumlulukları gün be gün artan
muhtarlarımızın ekonomik ve sosyal problemlerinin çözümlenebilmesi için yeni bazı
yasal değişikliklere gidilebilmesi de şart olmuştur. Zira, halkın temsilcisi
oldukları kadar, aynı zamanda, devletin de temsilcisi durumunda olan
muhtarlarımız, kendilerini seçen halka karşı yasaların yüklediği görev ve
sorumluluklarını yerine getirememenin sıkıntısını yaşamaktadırlar. Muhtarlarımızı asgarî düzeyde rahatlatacak yasal
değişiklikler neler olmalıdır; şöyle ki: 1- Muhtarlarımızın ödenekleri, yerine getirdikleri
vazife ve sorumluluklarıyla orantılı olarak artırılmalıdır; zira, 2108 sayılı
Yasaya istinaden, 52 milyon gibi komik bir rakam olan muhtar ödeneğiyle Bağ-Kur
primlerinin dahi ödenemeyeceği gayet açıktır. Peki, böylesine hizmet
götürebilmek için, il ve ilçe merkezlerindeki resmî dairelerle temas zarureti
içerisinde bulunan köy muhtarları ile içerisinde hizmet verdikleri mekânın
aydınlatma, kira, telefon ve sair giderlerinin baskısı altında bunalan mahalle
muhtarları, bu masraflarını nasıl karşılayacaklardır? Netice itibariyle,
muhtarların ödeneklerinin, en azından asgarî ücret seviyesine çıkarılması
kaçınılmaz bir hale gelmiştir. 2- Köy muhtarlarının il genel meclisinin ihtisas
komisyonları, mahalle muhtarlarının ise belediye meclisi ihtisas komisyonları
toplantılarına katılımları sağlanmalıdır. 3- İl özel idarelerinin köy muhtarlarına, aynı şekilde,
belediyelerin de mahalle muhtarlarına yardımda bulunabilmeleri için gerekli
yasal düzenlemelerin bir an önce yapılması, muhtarlarımıza nefes aldıracak
girişimlerden olacaktır. İl merkezlerinde, muhtarlarımızın çoğu, sıhhî olmayan,
yaptıkları hizmetle bağdaşmayan, yakışmayan barakalarda vatandaşlarımıza hizmet
vermektedirler. Bu, devletimizin bir ayıbıdır. Köylerde il özel idarelerince,
merkezlerde de belediyelerce sağlanacak imkânlarla... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlıyorsunuz değil mi efendim?.. Sayın
Bakan da size cevap verecek. MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - 1 dakika daha rica
ediyorum. ...muhtarlık hizmet odalarının yapılmasının teminine
çalışılmalıdır. Ateşli Silahlar Hakkında Kanun ve yönetmelik gereğince,
muhtarlara tabanca taşıma yetkisi verilmiştir; ancak, tabanca satışlarının
resmî görevlilere satılan bedel üzerinden yapılması ve 5 senede bir alınan
harcın makul bir seviyeye indirilmesi uygun olacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ülkemizde parti
farkı gözetilmeksizin, halkın direkt oyuyla seçilen tek müessese köy ve mahalle
muhtarlarıdır. Bölgelerinin en güvenilir, sevilen ve hizmet yapabileceğine
inanılan insanları arasından seçilen muhtarlar, maalesef siyasî iktidarlardan,
istekleri ve beklentileri doğrultusunda alaka ve yardım görememişlerdir.
Anadolumuzun temel direğini teşkil eden 52 000 muhtarımıza hak ettikleri
gerekli ilgiyi göstermeli ve özlük haklarını düzeltecek yasal düzenlemeyi
Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine getirmeliyiz diye düşünüyorum. Bu
düşünceyle de, muhtarlar için hazırladığım, Muhtar Ödenek ve Sosyal Güvenlik
Yasasının Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifini, Meclisimizde
görüşülmek üzere, gerekli mercilere teslim ettiğimi huzurlarınızda beyan
ediyorum. Uzun meslek yıllarını, köylümüze, Anadolu insanımıza hizmetle
geçirmiş, onların yaşantısını ve haleti ruhiyesini çok iyi bilen bir vekil
olarak... BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız... MELEK DENLİ KARACA (Devamla) - Bitti efendim. ...muhtarlarımızı memnun etmek halkımızı memnun
etmektir düsturundan hareketle, kanun teklifimizin gündeme alınarak
kanunlaşabilmesi için, bütün gücümüzle çalışacağımız hususunda, milletimizin
huzurunda, muhtarlarımıza söz veriyorum. İşte, bütün bu duygu ve düşüncelerle sözlerime son
verirken, sizleri, televizyon başında bizi dinleyen milletimizi ve
milletimizin, köylümüzün temel direğini teşkil eden muhtarlarımızı tekrar
selamlıyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Bakan, İçişleri Bakanımıza vekâleten, kendilerine
niyabeten cevap verecekler efendim; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Çorum Milletvekili Doktor Sayın Melek Denli Karaca'nın
muhtar maaşlarındaki artışa ilişkin vermiş olduğu kanun teklifi nedeniyle
yapmış olduğu konuşmaya, değerli İçişleri Bakanımızın cevaplarını vermek üzere
huzurunuzdayım; hepinize saygılar sunuyorum. Tabiî, İçişleri Bakanımızın yurt
dışında olduğunu da biliyorsunuz. Ülkemizde, 35 113 adet köy, 16 750 mahalle
bulunmaktadır. Köylerimiz, 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunuyla
idare edilmektedir. Köy Kanunu, muhtarı, köy organlarından birisi ve köy
idaresinin başı olarak kabul etmiştir. Kanuna göre muhtarın göreceği işler,
devlet işleri ve köy işleri diye ikiye ayrılmakta, köy içerisinde kanun ve
nizamları ilan etmek ve emniyet ve asayişi sağlamaktan köylülere öğüt vermeye
kadar yüzlerce konuyu kapsamaktadır. Bu kadar çok sayıda görev ve yetki verilmiş bulunan
muhtarlarımız, köy idaresinde muhakkak ki önemli bir yere sahiptirler. Mahalle muhtarları ise, 1944 yılında çıkarılan 4541
sayılı Şehir ve Kasabalarda Mahalle Muhtarları ve İhtiyar Heyetleri Teşkiline
Dair Kanunla kurulmuştur, ancak, mahallelerin Türk toplumundaki oynadığı rol ve
tarihî çok eskilere dayanmaktadır. Kanunla, mahalle muhtarlarına da nüfus,
askerlik, adlî görevlerin takibi gibi işlerden hayvan hırsızlarının takibine
kadar çok sayıda görev yüklenmiş bulunmaktadır. Mahallelerin toplum içinde daha mütecanis ve küçük
birimler olduğu göz önüne alındığında, mahalle muhtarlarının, şehir ve
kasabalarımızda, hem birlik ve dayanışmanın sağlanması açısından hem de
belediye ve diğer kamu kuruluşlarına ait hizmetlerin görülmesi açısından ne
kadar önemli oldukları kendiliğinden ortaya çıkacaktır. Sayın milletvekilleri, bütün bu önemlerine rağmen, köy
ve mahalle muhtarlarının, bugün, gerek maddî gerekse görevin yerine getirilmesi
bakımından yeterli donanıma sahip oldukları söylenemez. Muhtarların
durumlarının iyileştirilmesi için Bakanlığımızca çeşitli çalışmalar yapılmış
olup, bu yönde, muhtar kuruluşlarından da sürekli olarak talep gelmektedir.
Muhtarların sosyal güvenlik kapsamına alınması, aylık ödenek sağlanması, silah taşıma
yetkisi verilmesi geçmişte yapılan çalışmaların başlıca örneklerindendir. Sayın milletvekilleri, yeterli olmayan bu imkânları
daha ileriye götürmek ve muhtarların toplum içindeki önemine yakışır şekilde
görev yapmalarını sağlamak amacıyla, Bakanlığımızca hazırlanan ve 20 Nisan 2001
tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisine intikal ettirilen, Merkezî İdare ile
Mahallî İdareler Arasında Görev Bölüşümü ve Hizmet İlişkilerinin Esasları ile
Mahallî İdarelere İlişkin Çeşitli Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısında çeşitli düzenlemeler getirilmiştir. Tasarıyla, köy muhtarlarının il
genel meclisleri, ihtisas komisyonları, mahalle muhtarlarının belediye
meclisleri, ihtisas komisyonları toplantılarına katılması, görev alanlarıyla
ilgili konularda görüş ve önerilerini bildirmesi sağlanmaktadır. İl özel
idarelerine, köyler ve köylerin üyesi olduğu mahallî idare birlikleriyle
işbirliği yaparak, içmesuyu, kullanma suyu, kanalizasyon ve benzeri
ihtiyaçlarını karşılama, köyün ortak hizmetlerinde kullanılan bina ve
tesislerin yapım ve onarımlarını sağlama görevi verilmektedir. En az 4 köyü
olan ilçelerde, ilçe köy birlikleri kurulması ve bu birliklere, özel idare
bütçesinden pay aktarılmak suretiyle köylülerin sorunlarının çözülmesinde
muhtarın hizmet yapma imkânları genişletilmektedir. Belediyelere, mahallelere yönelik hizmetlerin
planlanması ve yürütülmesinde mahalle muhtarlığının ve halkın katılımını
sağlayıcı tedbirleri almak, mahalle halkının önereceği ve katkı sağlayacağı
projeleri öncelikle değerlendirme ve muhtar bina ve bürolarının temin ve
tefrişine yardımcı olmak görevi verilmektedir. Böylece, mahallenin ve mahalle
muhtarının şehir yönetimindeki etkisi artırılmaktadır. Muhtarlar, halen, 3 000 gösterge rakamı üzerinden, net
olarak 61 429 000 lira ödenek almakta olup, gösterge rakamı 4 000 olarak
yeniden düzenlenmekte, Bağ-Kur primlerinin kaynaktan kesilmesi sağlanmaktadır. Bu konuda, devletin imkânlarının da
gözden uzak tutulmaması gerekmektedir. Köy meraları ve emlak vergilerinin köylere bırakılması
gibi hususların ise bu konulardaki mevzuatla bir bütün olarak uygulanması
zorunluluğu vardır. Bu nedenle, muhtar ödenekleriyle ilgili düzenlemelerle
değil, bu konudaki yasal düzenlemelerle birlikte ele alınmasının uygun
olacağı düşünülmektedir. Saygılarımla. (DSP, MHP, ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Son söz, çiftçi borçlarının faizleri hakkında söz
isteyen, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya'ya aittir. Buyurun Sayın Gözlükaya. (DYP sıralarından alkışlar) 3.- Denizli Milletvekili Mehmet
Gözlükaya'nın, çiftçilerin uygulanmakta olan kredi faiz oran-larından ve prim
ödemelerinden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de, sözlerimin başında, benden önce konuşan arkadaşlarımın
dile getirdikleri, gerek sakat ve özürlülerimizle ilgili görüşlere gerek
muhtarlarla ilgili getirilen tekliflere aynen katıldığımı ve Doğru Yol Partisi
olarak da katıldığımızı ifade ediyorum. Sayın Başkan çiftçilerimizin borç
faizleriyle ilgili zamanında söz verdiği için, kendisine ayrıca teşekkür
ediyorum. Değerli arkadaşlarım, Sayın Evren Bulut'un bir sözü
var, çiftçilerle ilgili konuşma yaparken Zeki Ertugay Hocamız "boşver,
ölmüş insanın arkasından konuşulmaz; çiftçiler ölmüştür" dedi. Şimdi, ben
de bunlara ilaveten şunu söylüyorum: Bakınız, bugün küçük Türk çiftçisi yüzde
118 faize muhataptır. İnşallah ilgili bakan buradadır, bu sorduğumuz soruların
cevaplarını istiyoruz: Küçük işletmelere verilen kredilerde yüzde 118, bunların
gecikme faizlerinde ise yüzde 180 uygulanıyor. Yani, Türk toplumunun, Türk
çiftçisinin ağırlığını teşkil eden küçük çiftçiler, bugün itibariyle, yüzde
118, keza, büyük çiftçiler ise yüzde 125 faiz ödemektedir. Eğer, gecikmiş
borçları varsa, üstüne basa basa söylüyorum, yüzde 180 faiz ödeniyor.
Çiftçilerin bu faizle yaşaması, çiftçilik yapması mümkün mü?! Değerli arkadaşlarım, Doğru Yol Partisi dönemlerinde,
çiftçimiz, hiçbir zaman bu faize muhatap olmadı. (DYP sıralarından alkışlar)
Altın yıllarını yaşayan çiftçi, yüzde 55'in üzerinde faiz ödememiştir. Sevgili arkadaşlarım -hepinizin malumu- hükümetin en
yetkilileri şu açıklamada bulundular: "Çiftçi kredi faizleri yüzde 55
üzerinden tahsil edilecektir" denildi. Denildi mi denilmedi mi değerli
arkadaşım? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Evet. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Evet. Fakat, maalesef, Ziraat Bankasına soruyoruz:
"Bakanlar Kurulu kararnamesi çıkmadı veya ilgili bakandan herhangi bir
yazılı talimat gelmedi" diyorlar ve günlerdir bu beklenmekte. Keza,
esnafımız için de durum aynı; yüzde 197'den faiz ödüyor esnaf, gecikirse yüzde
250'den ödüyor. Halk Bankasına soruyoruz, onlar da aynı şekilde,
"kararnameyi bekliyoruz" diyorlar. Kararnameyle ilgili bakanlara
soruyoruz "biz Başbakanlığa sunduk" diyorlar; ama, maalesef, Bakanlar
Kurulundan bir karar, bir kararname çıkmış değil. Ben, kendi kendime soruyorum;
acaba Sayın Derviş mi engelliyor, acaba Sayın Bush mu engelliyor bu
kararnameyi? Bu kararname ne zaman çıkacak? (DYP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Tansu Hanıma sor, o
bilir. BAŞKAN - Kim bey?.. Derviş Beyi anladık da, Bush Beyi
anlamadık efendim. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım... M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Heyecanlanma!.. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Heyecanlanmamak mümkün
değil. Değerli arkadaşlarım, hükümetimizin bu konudaki
yaklaşımları yanlıştır. Sanki çiftçilerle alay ediliyor. Bir an önce bu
kararname hazırlanmalıdır. Devlet ciddiyeti bunu gerektirir. Yoksa, prensip
olarak yüzde 55'i söyledik; ama, inşallah, Bakanlar Kurulu kararnamesi
çıkacaktır gibi, çiftçiyi çelişki içerisinde, ıstırap içerisinde bulundurmaya
hiçbir hükümetin, hiçbir yetkilinin hakkı yoktur. Sevgili arkadaşlarım, çiftçi öyle perişan ki, çiftçi
girdileri yüzde 200 artmış. Mazot nereden nereye gelmiş. 740 000 lira mazot.
Biz iktidarı bıraktığımız 1997'de 64 000 liraydı. Bir ayda, en az 5 defa büyük
zamlar yapıldı. Bu millet nasıl bunun altından kalkacak? Bu çiftçi tarlasındaki
mahsulü kaldırabilir mi? Meksika'da bu model uygulanmış, orada çiftçi mahsulünü
kaldıramamış, toprakta kalmış. M. ZEKİ SEZER (Ankara) - 1997'de OPEC fiyatı 30
dolardı. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Sevgili arkadaşlarım,
pancar parası hâlâ alınamamış, ödenememiş, ancak yarısı ödenebilmiş. Keza, vaat edilen primler, pamuk primleri, pamukçuya
verilecek primler, 9 sentler duruyor. Efendim, zeytinyağcıya verilecek primler
duruyor, ayçiçeğine vaat edilen 6 sentler duruyor. Bunlar ne zaman
verilecektir, 2001 yılı içerisinde acaba verilebilir mi? (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız. MEHMET GÖZLÜKAYA (Devamla) - Toparlayacağım Sayın
Başkan. Lütfen, 2 dakika efendim... Değerli arkadaşlarım, çiftçi o kadar zor durumda ki, 2
katrilyon lirayı geçkin borcu ve bunun da yüzde 50'si takibat altındadır.
Çiftçinin, bu faizlerle bu takiplerden kurtulması mümkün değildir. Sevgili arkadaşlarım, çok kısa kısa öneriler
getiriyorum. Sayın hükümetin, burada, eğer bu konuya cevap verecek bakanı
varsa... Ben ilgili bakanı göremedim; ama, inşallah vardır. Hükümetin, acilen bu kararnameyi çıkarmasını diliyorum.
İkincisi, bu primler ödenmelidir diyoruz. Pancar ve
tütün paralarında aksamalar olmamalı ve bunlar derhal ödenmelidir. Ayrıca, Hatay'da, hepimizi üzen sel felaketine maruz
kalan çiftçilerimizin de borçları ertelenmeli, faizsiz olarak ertelenmeli;
hatta, bana göre, çok büyük zarar gören çiftçilerimizin borçlarının silinebilme
imkânları araştırılmalıdır. Çiftçi bunalım içerisinde, esnaf bunalım içerisinde,
ülke bunalım içerisindedir ve maalesef, üzüntüyle ifade ediyorum, sanki,
Türkiye idare etmiyor da Türkleri, Amerika idare ediyormuş gibi bir hava
içerisine girilmiştir. Bu bakımdan, ülkeyi bu bunalımdan kurtaralım diyor,
hepinize saygılar sunuyorum. (DYP, FP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Gözlükaya, zatıâlinize cevap verecek Sayın Bakan
-malum, Hatay'da bir sel felaketi oldu- Hatay'da olduğu için cevap veremediler.
Onu arz etmek isterim. MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Ekonomiden sorumlu Sayın
Bakan da cevap verebilir Sayın Başkan. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, Sayın Bakan burada olsa da
cevap veremiyor. Geçen gün sorduk, Kemal Derviş ne zaman müsaade ederse, o
zaman çıkacak kararname... BAŞKAN - Yok efendim, öyle bir şey demedi... Sayın Yılmazyıldız, 57 nci hükümetin bir
tane Başbakanı var, Türkiye Cumhuriyetinin Başbakanı bir tanedir; bir kere daha
hatırlatırım efendim. Teşekkür ederim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) KADİR BOZKURT (Sinop) - İşadamları bile Sayın Başbakanı
muhatap almıyorlar, Derviş'le görüşüyorlar. BAŞKAN - O, onların görgüsüzlüğü, densizliği efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Alçelik, bir şey mi buyurdunuz efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Kısaca bir hususu arz etmek
istiyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkanım. Efendim, biraz önce zatıâlinize kürsüde arz ettim;
burada, bugün, çok önemli bir konu, gündemdışı olarak gündeme getirildi:
Özürlülerimizle ilgili ve tabiî, daha sonra da muhtarlarımızla ilgili.
Özürlülerimizle ilgili çok önemli olan bir hususu, zatıâliniz aracılığıyla, çok
kısaca, hükümete arz etmek istedim. Malum olduğu üzere, kamu yararına dernekler, bazı
kamusal haklardan özellikle istifade ediyorlar. Şu anda, hükümetin gündeminde,
Bakanlar Kurulu kararı gerektiren, kamu yararına dernek statüsü arzu eden
taleplerin, bir an önce, hükümet tarafından dikkate alınmasını istiyorum.
Mesela, bunlardan bir tanesi de Giresun özürlülerinin talebidir; henüz
cevaplanmamıştır. BAŞKAN - Efendim, Sayın Bakan gelince verecek cevabını. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Sayın Hükümet bu konuyu
acilen çözsün efendim; çünkü, sonuçta bir imzadır. Bir konu daha efendim, izin verirseniz... İki hükümet üyesi milletvekili -birisi Bakan olmak
üzere- biraz önce, muhtarlarımızın sorunlarını dile getirdiler. Benim merak
ettiğim konu; işi çözmesi gerekenlerin, burada şikâyet etmekle hangi sonucu almak
istediklerini merak ediyorum; bütün kamuoyunun merakını lütfen gidersinler.
Çözsünler efendim bu konuyu. BAŞKAN - Hayır efendim, şikâyet etmediler; meseleyi
anlattı Sayın Bakan. Çok teşekkür ederim; anlaşılmıştır efendim. TURHAN ALÇELİK (Giresun) - Dört senedir bu konu
gündemde... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Olsun... Yapamamışsınız, biz
gündeme getiriyoruz. BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın... Sayın Bakan
getirdi gündeme. Sayın Bakan burada zaten... Gündeme geçtik. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır. Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutup
işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım. IV. - ÖNERİLER A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurul gündemindeki sıralamanın
yeniden düzenlenmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi Danışma Kurulu Önerisi No:72 Tarihi: 10.5.2001 Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan
Gelen Diğer İşler kısmının 253 üncü sırasında yer alan 667 sıra sayılı İnfaz
Hâkimliği Kanunu Tasarısının bu kısmın 7 nci sırasına, 254 üncü sırasında yer
alan 669 sıra sayılı Ceza İnfaz Kurumları ve Tutukevleri İzleme Kurulları Kanun
Tasarısının 8 inci sırasına alınmasının Genel Kurulun onayına sunulması Danışma
Kurulunca uygun görülmüştür.
BAŞKAN - Söz isteyen yok herhalde... Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. Fazilet Partisi Grubunun, İçtüzüğün 19 uncu maddesine
göre verilmiş bir önerisi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza
sunacağım efendim. B) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ 1.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Fazilet
Partisi Grubu önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 10.5.2001 Perşembe günü saat 13.00'te
yaptığı toplantıda siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, aşağıdaki önerimizin Genel Kurulun onayına
sunulmasını saygılarımla arz ederim. Yasin Hatiboğlu FP Grubu Başkanvekili Öneri: Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması
Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmının 5 inci sırasında yer alan, Bayburt
Milletvekili Suat Pamukçu ve 36 arkadaşının, telefonların yasadışı olarak
dinlendiği iddialarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi
amacıyla verilen önergenin görüşmelerinin 15 Nisan 2001 Salı günü yapılmasının
temini. BAŞKAN - Lehinde Sayın Pamukçu, buyurun. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Danışma Kuruluna teklifimiz üzere kabul görmeyen ve ta iki yıl
önce vermiş olduğumuz bir araştırma önergemizin, önümüzdeki salı günü gündeme
alınıp görüşülmesi hususunda getirilmiş olan grup önerimiz üzerinde söz aldım;
bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin temel görevleri,
hepimizin malumu olduğu üzere, yasama ve denetim görevlerini yapmaktır.
Meclisimiz, yasama görevlerinin yanı sıra, denetim görevlerini ihmal edemez.
Bunu niçin söylüyorum; uzunca bir süredir, ülkemiz bir ekonomik krizle
çalkalanıyor. Şu anda mevcut 57 nci hükümet, önce ülkeyi krize sokuyor, sonra
da Meclisi, bu krizden çıkmak için, neredeyse bir noter gibi kullanmaya
kalkışıyor. Bizim bu anlayışı kabul etmemiz mümkün değildir. Bu Meclis, elbette
ki, gerektiği zaman gece sabahlara kadar da çalışıp yasama görevini yerine
getirecektir; ancak, Meclisin, diğer çok önemli bir görevi olan denetim
görevini ihmal etmesini asla kabul etmemiz mümkün değildir. Şimdi, Türkiye'de, önce, hükümet, ekonomik krizin
müsebbibi olarak, bu millete hesap vermeden, bu krizden çıkmak için 15 günde
15 yasanın çıkarılmasını istiyor;
niçin; bu 15 yasa çıktığı takdirde dışarıdan 10 milyar dolar daha kredi alınacak.
Arkadaşlar, bu kadar acelenin manasını anlamakta biz gerçekten zorluk
çekiyoruz. Türkiye, 10 milyar dolarla bu krizi nasıl aşacak ben bir türlü
anlamış değilim. Şu anda, ülkemizin dışborçları, nereden baksanız 160 milyar
dolar civarında. 160 milyar dolarla düzlüğe çıkmamış bir ekonomi, 10 milyar
dolarla nasıl düzlüğe çıkacak, bunu, birisi, bir Allah'ın kulu gelsin, lütfen
burada bir izah etsin. Meclis, denetim görevini ne zaman yapacak?! Son on
gündür, basına baktığınız zaman, televizyonları izlediğiniz zaman, Türkiye, bir
telekulak skandali veya telefonlar dinleniyor skandaliyle çalkalanıyor. Bu
Meclis, bunu ne zaman görüşecek? İki yıl önce verdiğimiz öneriye döneceğim; ancak, bugün
yaşadığımız bu skandalin boyutları hakkında Yüce Heyetinize bilgi sunmak için
birkaç hususu ifade etmem lazım. Sayın Mesut Yılmaz'ın grup toplantısındaki
konuşmasında "yarın bir parti liderinin, öbür gün bir gazete
idarehanesinin, bir sendika liderinin telefonu dinlense, bizim durumumuz daha
iyi anlaşılır" cümleleriyle başlayan bir tartışmanın sonucudur
yaşadığımız. Şimdi, bu konuda basında yer alan birkaç hususu
bilgilerinize arz etmek istiyorum: Bakınız, bir köşe yazarımız "bu yazıyı,
telefonlarının dinlendiği kanıtlanmış bir telekulak mağduru olarak yazıyorum.
Türkiye'de binlerce, onbinlerce kişi gibi ben de telefonumun hâlâ dinlendiğine
eminim. Telefon dinleme olayı, bugün, ülkemizde onbinlerce insanın hayatını
karartıyor, onlarda psikolojik sorunlara neden oluyor. Yine, acaba, dinleme
aygıtlarının başındaki insanlar, bazı kişilere, ücret karşılığında özel hizmet
mi sunmuştur; ne bileyim, mesela, eşinden şüphelenen birine özel bir hizmet mi
verilmiştir veya bir işadamına para karşılığında rakibi hakkında özel bilgiler
mi sağlanmıştır?" Bir başka konu, "Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz,
önceki günkü konuşmasında şunları söyledi" dedikten sonra "bugünkü
belge, bu olayın çoktan gerçekleştiğini, hem de Sayın Yılmaz'ın Başbakanlığı
döneminde gerçekleştiğini ortaya koyuyor. Yılmaz'ın bundan ne kadar haberi var
bilemiyorum; ama, bugün, yine, onlar iktidarda, onların telefonları da
dinleniyor. Türkiye, artık bu toplumsal yarasını, bu ulusal ayıbını kapatmalı,
gerekirse, bu konuda bir Meclis araştırması yapılmalı" diyor. Şimdi, değerli arkadaşlarım, basına yansıyan bilgiler,
bu kadarla da kalsa yine bir şey değil. İçişleri Sayın Bakanının bilgi ve
onayıyla, yasalara aykırı olarak dinleme, izleme ve kayda alma faaliyetleri
devam ediyor. 22 Nisan tarihli Milliyet Gazetesinde, İstanbul Valisi
Erol Çakır'ın "telefonlarım dinleniyor" diye, İçişleri Bakanına
yazmış olduğu yazı hepimizin malumudur. Bakınız, kimler dinlenmiş; dönemin Emniyet Genel Müdürü
İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun'un ifadesinden size aktarıyorum. 3 Haziran
1999 tarihinde Mülkiye Baş Müfettişleri Cengiz Akın ve Can Dilekçi'ye
ifadesinde, dönemin İstihbarat Daire Başkanı Sabri Uzun şunları söylüyor:
"Dinlemenin yanında, bir de detay sorgulama işlemi yapıldı" diyor.
Kimler için; Sayın Süleyman Demirel, 21.8.1998 tarihinde, dönemin
Cumhurbaşkanı; Sayın Bülent Ecevit, 11.2.1999 tarihinde, dönemin Başbakan
Yardımcısı; Sayın Işın Çelebi, 4.11.1998 tarihinde; Sayın Hasan Özdemir,
Emniyet Müdürü, 1.7.1998 tarihinde; Dışişleri Bakanlığı, Kültür Bakanlığı,
Doğru Yol Partisi Genel Merkezi, Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği -tam
7 kere dinlenmiş- yani, bu olayın vahameti açısından bunları size arz ediyorum.
Bu dinlemelerin arkasındaki gerekçe nedir; devletin yüksek çıkarlarını koruma
kisvesi altında yapılan iş, gerçekte, maddî ve siyasî çıkar sağlamaktır. Bir
hukuk ve demokrasi ayıbıyla karşı karşıyayız. Anayasa, yasalar ve uluslararası
anlaşmalar çiğneniyor. Bu Meclis, mutlaka, bu konuyu görüşmelidir. Anayasanın
22 nci maddesine ve Türk Ceza Kanununun 195 inci maddesine aykırı işlemleri, bu
Meclis ne zaman araştıracak?! Değerli milletvekilleri, iş, sadece iddiayla da kalmış
değil. Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanı Sayın Naci Ünver, telefonlarının
dinlendiği iddiasıyla açmış olduğu tazminat davasını kazandı; 7,5 milyar
liraya, İçişleri Bakanlığını mahkûm ettirdi ve bu mahkûmiyet kararı da,
Danıştay 10. Ceza Dairesince, 6 Aralık 2000 tarihinde onaylandı. Bahsettiğimiz
olay, bir iddia olayı değil, ayniyle vaki olaydır. Şimdi, rezalet o dereceye varmış ki, dünkü gazetelere
baktığınız zaman, başlık aynen şu: "Jandarmanın kulağı Meclise
Uzandı" Bir sayın milletvekilimizin, ANAP Grubuna mensup bir
milletvekilimizin, bir eski bakanımızın telefonları dinlenebiliyor; hem de
yetkili olunmadan, yetki kararı alınmadan dinleniyor; yani, hukuka, Anayasaya
aykırı olarak dinleniyor. Hatta, bu dinlemeler münasebetiyle, Genel Başkanımız
Sayın Kutan da, Cumhurbaşkanlığına vaki ziyaretinde konuyu dile getirmişler ve
Cumhurbaşkanımız da, bu tür dinlemelerin, kanuna, yasalara aykırı olarak
yapılan dinlemelerin önüne geçilmesi hususundaki direktiflerini iletmişlerdir. Şimdi, gelelim, önümüzdeki salı günü görüşülmesini arzu
ettiğimiz önergemize. Bu önergemizi, 9 Haziran 1999 tarihinde vermişiz. O
günlerde de yine telefon dinlemeleri gündemdeydi, telekulak olayı yine
gündemdeydi. Şimdi, önergemizde ifade ettiğimiz hususların, tabiî, hepsini
okuyacak değilim; ancak, üzerinde durmak istediğim birkaç hususu ifade edeyim. Bakınız, ne demişiz: Asıl görevi Anayasa ihlallerini
önlemek olan Anayasa Mahkemesine, âdeta, Anayasayı bir kere de siz ihlal edin
dercesine, telekulak marifetiyle ve Anayasanın 22 nci maddesine aykırı bir
şekilde elde edilen telefon dinleme bantları gönderildi bir kapatma davası
münasebetiyle. EVLİYA PARLAK (Hakkâri) - 10 dakika oldu Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim 10 dakika olmadı, 8,5 dakika oldu; ben
sayıyorum... SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Aynı konu, 20 nci Dönemde,
geçtiğimiz dönemde, (10/108) No'lu Araştırma Komisyonunda görüşülmüştü.
Komisyon raporuna bakıldığında, iki husus dikkati çekmektedir; bunlardan
birincisi, komisyon çalışmaları sona erdiği sıralarda, daha önce, 2 Numaralı
Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin vermiş olduğu bir karar, 10 Nisan 1997
tarih ve 1997/46 sayılı Kararıyla yürürlükten kaldırılmıştı; daha doğrusu iptal
edilmişti. Bu iptal kararının içerisinde, daha önceki kararlara dayanılarak
kurulan -varsa- dinleme tesislerinin sökülmeleri de öngörülmekteydi. Bu
araştırmamızın amaçlarından birisi de, bu tesislerin sökülüp sökülmediğinin
araştırılmasıdır. Yani, bu karar yerine getirilmiş midir; getirilmemiştir. Diğer bir husus da, adı geçen komisyon -daha önemlisi-
yasadışı telefon dinlemelerinin önlenmesi için gerekli yasal ve idarî
düzenlemelerin neler olabileceğini de raporunda belirtmiş ve raporu Meclis
Başkanlığına sunarak bu düzenlemelerin bir an önce bu Mecliste ele alınmasını
istemiştir. Suç örgütleriyle mücadele yasasına bir hüküm koyduk, üç
yıl ceza getirdik... Bu, meseleyi çözmüyor. Bu meselenin teknik olarak
önlenmesi hususu var, idarî olarak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. BAŞKAN - Lütfen... SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Bir cümleyle tamamlıyorum
efendim. BAŞKAN - Tamamlayın efendim. SUAT PAMUKÇU (Devamla) - Yani, bu raporda öngörülen
konunun, telefon dinlemenin önüne geçilmesi için, o raporda belirtilen hangi
teknik tedbirler alınmış, hangi yasal önlemler alınmış; bir kere bunun
araştırılması zarureti doğmuştur. Bu bakımdan, önümüzdeki salı günü, bu konunun
mutlaka görüşülmesi gerekir. Meclisin en önemli denetim görevlerinden birisi de
araştırma görevi. Önergemize destek bekliyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Genç, buyurun efendim. Konuşma süreniz 10 dakikadır. Lehte mi konuşacaksınız? KAMER GENÇ (Tunceli) - Lehte konuşacağım. Herhalde
iktidar değil ki Fazilet Partisi aleyhinde konuşayım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de konuşmama
başlamadan önce, Sakatlar Haftası dolayısıyla, bedensel ve zihinsel özürlü
vatandaşlarımızın durumunun düzeltilmesi için, iktidar partisinin 350
milletvekilinin de özellikle icraat yapmasını bekliyorum, buraya gelip de laf
olsun diye konuşma beklemiyorum. Aynı zamanda, muhtarlar için de icraat
yapmasını bekliyorum. Kanun çıkarma yetkileri ellerindedir. Lütfen, çıkıp da
burada konuşacağınıza evvela icraat yapın. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Milletvekilinin konuşma hakkı
var, istediği gibi konuşur! KAMER GENÇ (Devamla) - Bu itibarla, bu iki konuda
bilgimi söyledim. Ayrıca da, Hatay'da meydana gelen sel felaketi
dolayısıyla Hataylı vatandaşlarımıza geçmiş olsun diyorum, hayatını kaybeden
vatandaşlarımıza da başsağlığı diliyorum. Değerli milletvekilleri, Anayasamıza göre haberleşmenin
gizliliği esastır; ancak, kanunda zorunlu görülen hallerde, hâkimin,
gecikmesinde sakınca görülen hallerde de kanunen yetkili kılınan merciin
kararıyla haberleşmenin gizliliği ortadan kaldırılıyor. Fakat, ben, şuna
inanmanızı istiyorum ki, baştan beri benim telefonlarım dinleniliyor, ben,
bundan da hiç kuşku duymuyorum. Keşke bu gizlilik olmasa, herkes de dinlensin.
Ben bundan kuşku duymuyorum; ama, bazı şeyleri de söylemek istiyorum. Bakın,
Hürriyet Gazetesinde, 960 kişinin telefonlarının dinlendiği yazıldı. Ne zaman
ki, ANAP'lı milletvekilinin telefonu dinlendi denildi, ANAP Grubunda bir
ayaklanmak başladı. Hatta, bugün Grup Başkanvekilleri de bir basın toplantısı
yaptılar. Peki, öteki vatandaşlar vatandaş da, haberleşmenin gizli yapılmadığı
zaman hiç onların hakkına sahip çıkmıyorsunuz da, işin ucu size dokunduğu zaman
mı sahip çıkıyorsunuz?! Şimdi, Türkiye, o kadar kötü yönetiliyor ki. Bakın
değerli milletvekilleri, inanmanızı istiyorum, ya siz farkında değilsiniz
vahametin ya da, yani, ne bileyim, başka şekilde anlamak mümkün değil. Şimdi,
Amerika Cumhurbaşkanı bize mektup yazıyor, şu şu kanunları çıkarın diyor,
Telekomla Bankalar Kanununu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi de, biraz sonra
iktidar partisi milletvekilleri öneri getirecek, daha komisyonlarda hiç
görüşülmemiş kanunların çıkması için öneri getiriyorlar. Bu, Türkiye'yi
müstemleke devleti gibi kabul etmek demektir. Değerli milletvekilleri, bu, çok ağır bir haldir ve
Türkiye Cumhuriyeti Devletinin itibarıyla oynamak demektir; bu, Anayasa suçu
işlemek demektir. Ben anlamıyorum; yani, arkadaşlar, bizim menfaatımızı ancak
biz Türk Halkı olarak koruyabiliriz. Başkaları, kendi ceplerindeki parayı bize,
kendi menfaatımızı korumak için vermezler, vermezler, vermezler... İki defa ekonomik kriz yaratmışsınız, bu krizi ödeyecek
de yine bu halktır. Siz iktidardan çekilirseniz, ciddî bir hükümet gelir ve bu,
yine halkın bulacağı çareyle çözülür. 14 milyar dolar, bilmem, 15 milyar dolar verecekler;
ama, niye verecekler; kendilerinin Türkiye'den alacaklarını garanti altına
almak, ayrıca da, Türkiye'yi kendileri için bir sömürü düzeni haline getirmek
istiyorlar. Değerli milletvekilleri, tarih boyunca görülmüştür ki,
süper güçlerle küçük devletlerin yarışması mümkün değildir. Bir defa, süper
güçlerin istekleri doğrultusunda herhangi bir işlem yaptığınız zaman, artık,
yakanızı kurtaramazsınız. Lütfen, bu hükümet, bu yanlışlıklardan kendilerini
kurtarsın ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve Türk Milletinin itibarıyla bu
kadar oynanmasın. Bu, bizi son derece yaralıyor, onurumuzu da son derecede
rencide ediyor. Arkadaşlar, her vesileyle buraya çıkıp söylüyoruz, bu
ülkede insanlar, İstiklal Savaşında canlarını verdiler, bankaları
hortumlayanlar ortada. Gelin, bu
bankaları kim hortumlamışsa, yakasına yapışalım, bu paraları getirelim. Niye gidelim
de Amerika'nın, şunun bunun boyunduruğuna giren bir davranış içerisinde olalım,
gelin, bunu çıkaralım; 350 milletvekiliniz var, bunu kim yapmışsa, getirin,
burada ortaya çıkaralım. Efendim, Amerika, tamam, dostumuz, saygı duyuyoruz,
müttefikimiz; ama, lütfen, devletimizin itibarıyla da bu kadar oynanmasın;
bizi, uluslararası düzeyde bu kadar itibarsız bir devlet haline koymasın. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, öneri üzerinde
konuşuyorum. BAŞKAN - Hayır... Öneri üzerinde mi efendim?! KAMER GENÇ (Devamla) - Rica ediyorum efendim... Öneri
üzerinde konuşuyorum; haberleşmenin gizliliğiyle ilgili konuşuyorum... BAŞKAN - Telekulağa gelseniz efendim. Telekulak,
hepimizi alakadar eden bir mesele. KAMER GENÇ (Devamla) - Rica ediyorum sözümü kesmeyin;
haberleşmenin gizliliğiyle ilgili bir yere geleceğim buradan. BAŞKAN - Takdir sizin efendim. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, Sayın Mesut Yılmaz'la,
jandarma çatışıyor. Efendim, Sayın Mesut Yılmaz, birden bire bir demokrasi
havarisi kesildi. Ben, size, bir hikâye anlatayım: Bir gün adamın birisi...
(DSP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, rica ediyorum, ciddî bir şey konuşuyoruz. Adamın birisi, arkadaşının evine gidiyor, bakıyor ki,
eşi, adam ne diyorsa yapıyor "su getir" su getiriyor, "ekmek
getir" ekmek getiriyor. "Yahu senin eşin seni çok iyi dinliyor; ama,
bizim hanım beni hiç takmıyor" diyor. "Yahu, ben, ilk defa evlendiğim
zaman, zifaf gecesinde, bir kediyi parçaladım, ondan sonra, hanım, benim her
dediğimi yapıyor" diyor. Adam eve gidiyor, bir keçiyi buluyor... BAŞKAN - Kediyi efendim... KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, rica ediyorum...
Teşbihte hata olmaz. Kediyi alıyor parçalıyor, hanımı da diyor ki
"artık o çok geç, çok geç." Sayın Mesut Bey, sen şimdi demokrasi havarisi kesildin;
artık o çok geç, çok geç. Şimdi, efendim, bakın, bu Meclisin ve demokrasimizin
özüyle yakından ilgili şeyler var. BAŞKAN - Tabiî; ama, kedi değil, ona Anadolu'da
"püsük paçası" derler efendim. Evet "püsük paçası" derler
Anadolu'da. KAMER GENÇ (Devamla) - Birileri çıkıp da bu
hırsızlıklar olmamış demiyor; bu suiistimaller olmamış demiyor, efendim,
"jandarma niye araştırıyor?!." Yahu, sen, çık de ki, benim alnım
açık, benim hiçbir suiistimalim yok, ister jandarma yapsın, ister nüfus memuru
yapsın, ister tapu memuru yapsın, ister adliye yapsın; benim, alnım açık... Hayır,
efendim, sen, karışamazsın... Yani, o zaman bunun bir gerekçesi olmaz. Değerli milletvekilleri, şimdi, jandarma bir genelge
yayımlıyor. İçişleri Bakanı İran'a gitmiş, gazetelere intikal eden şeye göre,
güya vekaleti Turizm Bakanına bırakmış. Sayın Mesut Yılmaz, sen, o kadar
yiğitsen, o zaman İçişleri Bakanının vekaletini kendi üzerine alsaydın,
jandarmaya da o genelgeyi yayımlatsaydın diye demezler mi, sormazlar mı size
yani. Bakın, insanlar hep kandırılıyor. Bakın, aslında, ben
milletvekili olarak, bildiğim gerçekleri, maalesef, burada dile getirmekte
zorluk çekiyorum, çünkü, Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekilini görev
yapamaz duruma düşürdünüz. Nerede konuşacağız; ancak Meclisin çalışmasıyla
ilgili önerilerde konuşacağız, başka bir şey yok; ama, Türkiye elden gidiyor.
Bir milletvekili olarak içimiz kan ağlıyor, ülke suiistimallere batmış, ondan
sonra... Şimdi, bir Telekom konusu var. Ulaştırma Bakanı diyor
ki, lisans devir yetkisi bende olacak. Peki, eğer bu doğruysa, niye Genel
Başkan Sayın Bahçeli araya girmeden bu çözülmedi? Şimdi, bu, ülkeseverlik
duygusuyla yapılıyorsa, acaba Sayın Öksüz ülkesever değil de Sayın Bahçeli mi
ülkesever?!. Sorarlar insana; eğer, ülke menfaatına ise, o zaman, niye Bakan
kabul etmiyor; eğer, ülkenin aleyhine ise nasıl Bakan kabul etmiyor Genel
Başkan kabul ediyor?!. Değerli milletvekilleri, bakın, biz burada politika
yapıyoruz. Politika yapan herkesin her hareketi, kamuoyunda, her yerde
tartışılır. Burada ya Bakan ülke aleyhine hareket ediyor ya Genel Başkan
ediyor; yani, bunu kabul etmek lazım. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Senin kafan almaz o işi!.. KAMER GENÇ (Devamla) - Ayrıca da, şimdi, çok şey var
söylenecek burada; bakın, bu gaz meselesi, Mavi Akım meselesi... Ben, Mavi Akım
konusunda Sayın Nazlı Ilıcak'ı da tebrik ediyorum, çok da üzerine gitti bu
olayın. Mesut Yılmaz çıkıyor, diyor ki, ben, Gazpromun Genel
Müdürüyle görüşmedim. Bir gazetenin başyazarı da "tamam görüşmedi"
diyor. Arkasından, bugün, geliyor, diyor ki: "Tamam Genel Müdürle
görüşmemiş; ama, yönetim kurulu başkanı..." Aynı kişi!.. Yahu, bir ülkenin
Başbakan Yardımcısı bu kadar gerçekdışı bir beyanat verir mi?!. Bu kadar
gerçekdışı beyanat veren bir insan, bir daha o kürsüde oturamaz. Biz nasıl bu
insanlara güveneceğiz, halk nasıl bu insanlara güvenecek?!. Gerçekleri inkâr
eden insanlar, halk içinde hangi yüzle gezecekler?!. Değerli milletvekilleri, bu çok önemli bir sorun... BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız; süreniz bitiyor. KAMER GENÇ (Devamla) - Efendim, önergeyle ilgili
konuşuyorum. BAŞKAN - Toparlayın dedim efendim, bir şey demedim,
vaktiniz doluyor dedim. KAMER GENÇ (Devamla) - Vaktimiz doluyor; ama, arada siz
de müdahale ettiniz. Bakın, eğer, Türkiye'de, biz, çoğunluğun iradesine
istinaden burada gerçekleri tartışmadan, gerçekleri görmeden hareket edersek,
bu memlekete en büyük ihaneti yaparız. Bana göre, Türkiye, tam bir sömürge
ülkesi haline getirildi. Yani, nedir; çiftçiyi desteklemeyeceksin, esnafı
desteklemeyeceksin, kazandığın paraları yurtdışındaki insanlara vereceksin!.. Yahu,
böyle bir şey olur mu?!. Bakın, Avrupa Birliğinin, Amerika'nın, bizden istediği
bu. Bizden çıkarmamızı istedikleri kanunun uygulanmasının bu ülkeye maliyeti
bu; ama, bunları, tabiî, biz, burada söylüyoruz, zaman yetmediği için çok
şeyleri ayrıntılı olarak dile getirmiyoruz; ama, gerçekten... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, zamanımı
aldınız... BAŞKAN - Efendim, ben almadım; lütfen bitirin. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bu kürsülerde dahi
gerçekler dile getirilmediği zaman, inanmanızı istiyorum ki, ülkede hiçbir
gerçek ortaya çıkmıyor. Bana göre, memlekette ciddî suiistimaller var. Bakın,
doğalgazla ilgili, Mavi Akımla ilgili bir söz verilmiştir, 4 tane doğalgaz
çevrim santralı yapılmıştır. Orada bir sözleşme yapılmıştır. Nisanın 15'inde
gelecek denilmiştir Saipem isimli bir gemi, hâlâ ortada yok, nisan ayı
içerisinde gelecekti, yok ortada; mayıs içinde... Arkadaşlar, bakın, öyle bir anlaşma yapılmış ki, 4 tane
santrala, eğer gaz vermezse devlet, aynen elektrik üretmiş gibi, devlet buna
para ödeyecek. Bunların maliyetleri çok yüksektir. Bunları bir araştıralım. Kim
bu memleketi böyle felaketlere sürükleyecek icraatlar içinde bulunmuşsa bunun
hesabını soralım. Yoksa, gitmişsiniz Amerika'ya, Dünya Bankasından almışsınız
12 milyar dolar; ondan sonra, iki günde onu da harcarsınız, iki yandaş banka
sahiplerine onu verirsiniz. Onun için, bu Meclis, bu dönem çok yanlış çalışıyor. Bu
Meclis, bu dönem halkın menfaatını gözardı ediyor. Bu Meclis, bu dönem
gerçekten Türkiye'nin geleceğini karanlıklara sürükleyen düzenlemeler yapıyor.
Bu Mecliste yapılan bu düzenlemeler sonucunda, Türkiye'de, gelecekte,
insanların yaşaması çok zor, yabancılar gelip yaşayabilir burada rahatlıkla.
Bunları biliyorsunuz; ama, benim görevim burada söylemektir; muhalefet partisi
milletvekiliyim. Lütfen, iktidar partisi bunları düşünsün ve yapsın. (DSP
sıralarından "Doğru Yol Partisi ne yaptı!" sesleri) Doğru Yol Partisi
yanlış yaptıysa, üç senedir iktidardasınız, hodri meydan, gelin!.. Bu memleketi
iflas ettirdiniz, burayı müstemleke memleketi haline çevirdiniz. Her zeminde
sizinle tartışırız. Varsa, içinizde bir pislik, yaptığınız pisliklerin hepsini
tek tek çıkaracağım ortaya. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim teşekkür ederim. Aleyhinde, Denizli Milletvekili Sayın Beyhan Aslan;
buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar) BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; öncelikle şunu ifade etmek istiyorum ki, 57 nci cumhuriyet
hükümeti, özürlülerin sorunlarıyla da, muhtarlarımızın problemleriyle de, Hatay
ve Konya'da meydana gelen sel felaketleriyle de, üstün bir gayretle uğraşmakta
ve çözümler üretmektedir; saygıdeğer muhalefetimizden, bu konuda, 57 nci
hükümete köstek değil, destek olmasını bekliyoruz. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Siz de bizim önerimizi
destekleyin o zaman. BEYHAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, daha önce,
4422 sayılı Yasa olmadan, yani, Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele
Yasasının 3 ve 8 inci maddeleri olmadan, fiilî olarak vatandaşlarımızın
telefonları dinleniyordu, bürokratların telefonu dinleniyordu ve bir
kanunsuzluk, bir keyfîlik hâkimdi. 4422 sayılı Yasanın gerekçesini okursak,
orada, bu keyfîliğe son vermek, telefon dinlemenin esaslarını ortaya koyabilmek
için bu yasanın gerekli olduğu söylenmiştir. Yani, 1999 yılında verilen
araştırma önergesinin, belki de sonucu olarak, bu yasa çıkarılmıştır. Bu yasa,
55 inci hükümet döneminde, Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde Meclise sevk
edilmiş; ancak, seçimler dolayısıyla kadük kalmış, daha sonra, Başbakanımız
Sayın Bülent Ecevit'in yenilemesiyle, geçen dönemde, geçen yasama yılında, 4422
sayılı Kanun yasalaşmıştır. İşte, bunun amacı, keyfîliği önlemektir,
vatandaşlarımızı korumaktır; yoksa, iddia edildiği gibi, Anavatan Partililer,
Anavatan Partisi Grubu, Sayın Cavit Kavak'ın telefonu dinlendiği zaman ayağa
kalkıp, ona isyan etmemişlerdir. Onlar, vatandaşların telefonlarının keyfî
dinlenmesinin önlenmesi için 4422 sayılı Yasayı gündeme taşımışlardır; yani,
keyfîliği önlemenin çözümünü bu yasada bulmuşlardır; ama, maalesef, bu yasa
uygulanırken, bazı uygulayıcılar -gerek kolluk kuvvetlerden gerekse
hâkimlerden- bu yasanın ruhunu anlayamamışlar, yanlış uygulamışlardır. Burada, telefon dinleyebilmek için, bu yasanın 3 ve 8
inci maddeleri açıkça belliyken; yani, çok güçlü şüphe ve telefon dinlemeye
yeterli delilleri ortaya koyarak mahkemeden karar almak gerekirken, bu ilkeden
sapılmış ve ezbere telefon dinlemeye başlanılmıştır. Âdeta, 4422 sayılı Yasa
suiistimal edilmiştir, görevliler yetkilerini suiistimal etmişlerdir,
görevliler görevlerini layıkıyla yapmamışlardır. Hele, kanunu uygulayanlar
hakkında eğer bu görev yapılmamışsa, bu, daha da faciadır. Aslında, bu konunun
bu Mecliste görüşülmesinden yanayız, açıkça onu destekliyoruz; ancak, bizim,
önümüzdeki salı gününe kadar çıkaracağımız çok ciddi yasalar var ki, Meclisin
gündemi buna müsait değildir. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sabaha kadar çalışalım, onları
çıkaralım! BEYHAN ASLAN (Devamla) - Ancak, biz, grup başkanvekili
arkadaşlarımızla da çeşitli temaslar yaptık, muhalefetle de görüşeceğiz;
mutlaka, bu konuyu, burada, bu Mecliste, bir genel görüşme önerisi olarak,
belki, arkasından Meclis araştırması olarak hep beraber getireceğiz. Ben, bunu,
bu Meclis kürsüsünden, Anavatan Partisi Grubu adına söylüyorum. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sabaha kadar çalışalım, onları
da çıkaralım. Biz, yine, sabaha kadar çalışmaya hazırız. BEYHAN ASLAN (Devamla) - Bu gerekli görüşmeye de,
gerekli araştırmaları yapma konusunda bizim bir itirazımız yoktur; çünkü, bu
Meclisteki hiçbir grubun veremeyeceği hiçbir hesabı yoktur; ben, buna
inanıyorum. Nereye kadar giderse gitsin, her türlü yolsuzluk, hırsızlık
araştırılmalıdır. Bu nedenle, biz, bu konunun araştırılmasına, bırakın
gocunmayı, destek verdiğimizi ifade etmek istiyorum; çünkü, ben, telefon
dinlemeyi kural haline getirdiğimiz, bir yasanın suiistimali söz konusu ise,
bunun burada görüşülmesi gerekir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlar, iki ülkenin, Rusya ile Türkiye
Parlamentolarının onayladığı, Rusya ile Türkiye arasındaki doğalgaz
anlaşmasında -ki, halkımızın "Mavi Akım" diye tabir ettiği bu
uluslararası sözleşme, iki Parlamento arasında imzalanmıştır- her şey açık ve
seçiktir, şeffaftır. Kimse, iki Parlamentonun uzlaştığı, onayladığı bu
anlaşmaların arkasında bir şey aramasın; kimse, abartılı, dedikodulu ve ülke
menfaatına ters gelen beyanlarla ülke insanımızın kafasını karıştırmasın. Anavatan Partisi, her yenilikte mahkemeye verilmiş, her
yenilikte yargılanmıştır. Uyduyu fırlattığımız zaman da bürokratlara dava
açtılar, otoyollar için de dava açtılar, renkli televizyon geldiği için de dava
açtılar. Ee, şimdi, tabiî, bir baştan bir başa yurdu doğalgazla donatacağız ve
Türkiye'den Avrupa'ya doğalgaz nakledeceğiz. Bu yeniliği de içine
sindiremeyenlerin, buna aklı ermeyen 1970 model kafaların bu işe aklı ermesi
mümkün değildir. Bu nedenle, her yeniliğe karşı çıkan, tutucu, statükocu
anlayışın bu doğalgaz anlaşmasını da, bu Mavi Akım Projesini de sabote etmesi
gayet doğaldır ve bunlar gerekli yerlere gerekli başvuruda da bulunsunlar;
savcıların yeri bellidir, hâkimlerin yeri bellidir; ama, burada dedikodu
şeklinde yaygara yapmasınlar. KAMER GENÇ (Tunceli) - Gaz nerede gaz?.. Gaz gelmiş
mi?.. BEYHAN ASLAN (Devamla) - Savcılık orada, belli;
Sıhhiye'de adliye var, İstanbul'da adliye var; gidersiniz ve orada herkes
boyunun ölçüsünü alır yargı karşısında. KAMER GENÇ (Tunceli) - İyi de, baskı altında
tutuyorsunuz. BEYHAN ASLAN (Devamla) - Hiç kimsenin veremeyeceği bir
hesap yoktur ve defalarca Genel Başkanım tarafından da söylenmiştir, aynı
şekilde, dün basın toplantısıyla Sayın Cavit Kavak da söylemiştir, veremeyecek
hesap yoktur; hodri meydan diye biz de söylüyoruz. Her türlü hırsızlığın,
yolsuzluğun üzerine gitme noktasında, Genel Başkanım da dahil, tüm Anavatan
Partililer olarak hodri meydan diyoruz; bu konuda yargı önünde de hodri meydan
diyoruz, her açıdan hodri meydan diyoruz. Bu konudaki spekülasyonlara, lütfen, daha fazla itibar
etmeyin; ülkeyi bir çıkar kavgasına, ülkeyi bir sen ben kavgasına sokmayın. Bu
ülkenin yatırıma ihtiyacı var, üretime ihtiyacı var, zenginliğe ihtiyacı var.
Lütfen, bu konuları daha fazla dedikodu meselesi haline getirmeyin. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Yapın canım, yapın bunları... BEYHAN ASLAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, Sayın
Genel Başkanım Mesut Yılmaz Bey ile Turizm Bakanımız arasında, basında çıkan
abartılı haberlerin gerçekle hiç alakası yoktur. Sayın Bakanım da buradadır. KAMER GENÇ (Tunceli) - Buraya çıksın, o cevap versin;
sana ne! BAŞKAN - Grup Başkanvekili efendim; cevap verir. BEYHAN ASLAN (Devamla) - Sayın Genel Başkanımla Sayın
Turizm Bakanım arasında hiçbir problem yoktur. Bu, bizim partimize, Genel
Başkanımıza yapılmış bir sataşmadır; elbette ki, ben cevap vereceğim. Bunu da
bilgilerinize arz ediyorum. Tekrar ediyorum, bu Meclisin hiçbir grubu, bu konunun
görüşülmesinden gocunmuyor, görüşmeye her an hazırız; genel görüşme de
olabilir, araştırma da olabilir; ama, önümüzdeki gündem ve zamanlama açısından
problemimiz var; o nedenle, sizin önerinize bugün ret oyu kullanacağız, kendi
önerimizi destekleyeceğiz. Teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar) KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, kendisi Grup
Başkanvekili olarak cevap verdi. Kendi Genel Başkanı, Moskova'da, Gaspromun
binasında, Gasprom Yönetim Kurulu Başkanıyla görüşmüş mü görüşmemiş mi? Ona da
cevap versin. BAŞKAN - Efendim, Hürriyet Gazetesini okusaydınız bunu
sormazdınız. Teşekkür ederim efendim. Aleyhte başka söz var mı? Yok. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Sayın Başkan, yerimden bir
hususu arz edebilir miyim. BAŞKAN - Buyurun efendim. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Yanlış anlaşılma olmasın diye
bir konuyu açıklamak istiyorum. Sayın Anavatan Partisi Sözcüsü, geçen dönem kurulan
araştırma komisyonuna atıfla bir kanun düzenlemesi yapıldığını ifade ettiler;
yani, 422 sayılı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu. BAŞKAN - Öyle bir şey demedi ama... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Geçen dönem kurulmuş olan o
komisyonun başkanı olarak, komisyon raporunda ifade ettiğimiz husus şudur:
"Telefon dinlenmesinin önlenmesi için hem idarî hem de teknik birtakım
düzenlemelerin yapılması gerekir." Getirilen kanunla sadece üç yılık bir
ceza öngörülmüş; yani, şifreleme yoluyla dinlenmesi lazım, şifreleme yoluyla,
idarî bir süzgeçten geçtikten sonra dinlenmesi lazım. Bu tür hususlar için bir
düzenleme yok; onun için, araştırma önergemizi tekrarladık. BAŞKAN - Efendim, mesele anlaşılmıştır. Sayın Beyhan
Aslan, zaten, böyle bir konu için Meclis araştırmasına ihtiyaç duyduğunu ifade
ettiler. Onun için, o araştırma açılınca siz de fikrinizi söylersiniz. Sayın Aslan, bir şey mi söyleyeceksiniz? BEYHAN ASLAN (Denizli) - Sayın Başkan, ben "o
kanunda, bu araştırmadan faydalanılmış olabilir" dedim. BAŞKAN - Efendim, ben, sizin yerinize söyledim, sizin
yerinize düzelttim. Mesele anlaşılmıştır. Teşekkür ederim. Fazilet Partisi Grubunun önerisini oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, önce okutmak
lazım değil mi?.. BAŞKAN - Öneriyi okuttuk. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Bazı arkadaşlar neyin ne
olduğunu bilmiyor ki...Öneriyi okutmanız lazım. BAŞKAN - Öneriyi okuduk ya daha evvel. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Yeni gelen arkadaşlar var;
neyi oyladığınızı bilmiyorlar. BAŞKAN - Öneri okundu efendim; bir daha okunmaz. Böyle
bir âdet yok. 2 öneri olsaydı, okuyup, sonra da ayrı ayrı okutup, oyluyoruz
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, yeni gelen
arkadaşların neye oy verdiklerini bilmeleri için tekrar okunması lazım. BAŞKAN - Rica ederim... Böyle bir şey olur mu?..
İstirham ederim!.. Yapmayınız allahaşkına!.. İstirham ederim!.. Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir efendim. Teşekkür ederim. Demokratik Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve
Anavatan Partisi Gruplarının, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş
müşterek önerileri vardır; önce, tümünü okutup işleme alacağım, sonra ayrı ayrı
okutup oylarınıza sunacağım: 2.- Genel Kurulun çalışma gün ve
saatleriyle gündemdeki sıralamanın yeniden düzenlenmesine ilişkin Demokratik
Sol Parti, Milliyetçi Hareket Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarının müşterek
önerisi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Danışma Kurulunun 10 Mayıs 2001 Perşembe günü (bugün)
yaptığı toplantıda, Siyasî Parti Grupları arasında oybirliği sağlanamadığından,
Gruplarımızın ekteki müşterek önerilerinin, Genel Kurulun onayına sunulmasını
arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
1- Telgraf ve Telekom Kanunu, Posta, Telgraf ve Telefon
İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki
görüşmelerine 48 geçmeden başlanmasının, İçtüzüğün 36 ncı maddesi gereğince
tavsiye edilmesi önerilmiştir. 2- Genel Kurulun 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001
Cumartesi, 14 Mayıs 2001 Pazartesi, 15 Mayıs 2001 Salı, 16 Mayıs 2001 Çarşamba
ve 17 Mayıs 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması; 15
Mayıs 2001 Salı günü sözlü sorular ile diğer denetim konularının, 16 Mayıs 2001
Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesi; 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs
2001 Cumartesi ve 14 Mayıs 2001 Pazartesi günleri de, kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir. BAŞKAN Söz
isteyen ? AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, aleyhinde... BAŞKAN Aleyhte
Sayın Avni Doğan, buyurun. (FP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya)
Sayın Başkan, aleyhinde... BAŞKAN - Sayın Nevzat Ercan da aleyhte. Lehte var mı efendim?.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; her Danışma Kurulu toplantısından sonra gelen grup
önerilerinde, aşağı yukarı üç yıldır, aynı şeyleri söylüyoruz. Türkiye Büyük
Millet Meclisi gündeminin çok fazla anlamının kalmadığı bir süreçten geçiyoruz.
Siyasî partiler, hafta başı, yarın ne görüşeceğini bilmiyorlar; çünkü, gündeme
ısrarla, inatla uyulmuyor. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) Onlar da bilmiyor. AVNİ DOĞAN (Devamla) - Jet hızıyla bir tasarı geliyor,
komisyonlardan jet hızıyla geçiriliyor, emirle geçiriliyor âdeta ve jet hızıyla
Meclis Genel Kuruluna sunuluyor. Türkiye Büyük Millet Meclisi, bu dönem, aklı
başında bir yasama faaliyeti gösterme şansını yitirdi. Şimdi aynı şekilde, yine
bir oldubittiyle karşı karşı karşıyayız. Mesela, Telekom Yasası konusu... Türkiye'nin kafası
karışık, herkesin kafası karışık. Cumhuriyet hükümetinin, 57 nci Hükümetin
Ulaştırma Bakanı aylardır bir direniş sergiliyor, aylardır feryat ediyor. Maalesef,
Türk basını, sürekli, Ulaştırma Bakanına vuruyor. Esasen biz, millet olarak,
Meclis olarak, siyasî partiler olarak, iktidar olarak, muhalefet olarak kırk
vursak bir dinlememiz lazım; ama, kırk kere vuruluyor Sayın Bakana, bir kere
dinlenmiyor. O işin başındaki adam olarak, o meseleyi çok iyi bilen bir insan
olarak "bu adam niye feryat ediyor, bu bakan niye feryat ediyor" diye
düşünülmüyor. O "efendim, özelleştirmede bir sorun yoktur" diyor;
Sayın Derviş'e soruyorlar "umarım yoktur" diyor, yani, zımnen tehdit ediyor.
Hatta, zaman zaman, dün Amerika'dan gelmeden, bugün ayağının tozuyla,
Türkiye'yi, neredeyse, ararejimle tehdit ediyor. Bu Telekom Yasası, Ulaştırma Bakanını çok
endişelendirdi; yalnız Ulaştırma Bakanını değil, Türkiye'nin savunmasını
üstlenen kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerini de ciddî şekilde endişelendirdi.
Efendim, sorun çözüldü; çözüldü mü bilmiyoruz; ama, bizim kafamızda muhalefet
olarak bir endişe var. İktidarın kafasında bir endişe olduğunu biliyoruz,
milletvekilleriyle dışarıda konuşuyoruz, sıkıntılılar, endişeliler. Türkiye,
bir dayatmayla karşı karşıya.... Komisyona yarın gelecek, necip Türk basınının
da desteğiyle süratle geçirilecek, ne olup ne bittiğini bilmeden, Türk Telekomu
yabancılara devredeceğiz, Türkiye'nin haberleşme gücünü yabancılara
devredeceğiz. Ben, bunu doğru bulmuyorum, parti olarak biz bunu doğru
bulmuyoruz. En azından, Meclise, bir hafta zaman verilmeli, milletvekilleri, ne
olup ne bittiğini ciddî şekilde araştırmalı, ondan sonra bu konuyu
konuşmalıyız. Şimdi, Bankalar Yasası, henüz alt komisyonda, şu
saatlerde alt komisyonda bakın. Dışarıdan bir mektup geliyor Sayın Ecevit'e,
mektupta, "bu yasalar geçirilsin" deniliyor. Mektubu gönderen, bir
yabancı ülkenin cumhurbaşkanı, bu yasalar geçirilsin... Yasa tasarısı Meclise
geliyor, henüz komisyondan çıkmamış; ama, biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi
gündemine, iktidarın teklifiyle almaya çalışıyoruz. Komisyon kabul mü edecek
bilmiyoruz, ret mi edecek bilmiyoruz, komisyonun öyle bir hakkı var mı, yetkisi
var mı, bunu da hiçe sayıyoruz. Şimdi, bu Meclise, bu dayatmayı kimse
yapmamalı. Kaldı ki, eğer, Türkiye, gerçekten, IMF'den gelecek 15-16 milyar
dolara kalmışsa, hapı yutmuştur. Türkiye bunu başka türlü de aşar; millî
değerlerinden, bağımsızlığından, Türk Milletinin çok alıştığı bağımsızlığından,
hiç kaybetmediği bağımsızlığından hiçbir taviz vermeden, hiçbir ödün vermeden
de Türkiye bu badireyi aşar. Arkadaşlar, bakın, yarın görüşeceğimiz tasarı henüz
Türkiye Büyük Millet Meclisinde, alt komisyonda. Siz diyorsunuz ki "48
saat geçmeden görüşelim." Görüşelim de, komisyondan bir çıksın. Bu
yanlış... Bakın, bizim bugün gündeme getirdiğimiz ve biraz önce
reddedilen mesele çok ciddî bir mesele. 1998'de bir önerge vermişiz; güncel
olduğu için çok önemli, aktüel olduğu için çok önemli, bugünün meselesi olduğu
için çok önemli. Demişiz ki "Türkiye'de, insanların telefonu, böyle, durup
dururken dinlenmesin." Şimdi, bir duyuyoruz, emniyet müdürü, valinin
telefonunu dinliyor; bir duyuyoruz, vali, emniyet müdürünün telefonunu dinliyor;
bir duyuyoruz, 30 yılını Türk siyasetine vermiş bakanların telefonu dinleniyor.
Türkçesi, hepimizin telefonu dinleniyor. Biz diyoruz ki, bu ülkede, kimse
haddini aşmasın, kimse hukuk devleti normlarını aşmasın. Bunu bir görüşelim.
Bakın, açık söylüyorum: Bunu bu Mecliste halletmezsek, hepinizin telefonu
dinlenir, hepinizin özel hayatına uzanan bir göz olur, bir telekulak olur, Show
TV'deki "Biri Bizi İzliyor" programına taş çıkartacak şekilde,
hepimiz objektif altında kalırız. Günün meselesi bu; bu Meclisin bunu araştırması...
Belki "bu, 1998'de bizim meselemizdi" diyebilirsiniz; ama, bugün,
ANAP'tan çok önemli birisinin, Başbakan Yardımcısı Sayın Mesut Yılmaz'a çok
yakın birisinin, bakanlık yapmış birisinin de telefonlarının dinlenildiği
ortaya çıktı. Jandarma Komutanlığından birisi bir yazı yazıyor "bunun
telefonunu dinleyeceğim" diyor, onlar da "buyur, dinle"
diyorlar. Türkiye, bu kadar ucuzlamadı. Bakın, biz, kendi hukukumuzu değil, insanların
hukukunu, Türk toplumunun hukukunu savunuyoruz, bunun üzerine gidelim diyoruz;
ama, ANAP, çeşitli bahaneler uyduruyor; işte, iktidar kanadı çeşitli bahaneler
uyduruyor. Eğer, bir toplum refleksini kaybetmişse, yönetici sınıflar
refleksini kaybetmişse; kendini meşru yapan, kendini güçlü yapması gereken
refleksini kaybetmişse, bu ülkenin geleceği yoktur; açık söylüyorum, bu ülkenin
geleceği yoktur. Kendi bakanını dinlemeyen bir hükümet olamaz... Bakın, biz muhalefetiz, iktidarın bir bakanı için
söylüyoruz; Enis Öksüz haklıdır. Enis Öksüz, Türkiye'de yıllardır gösterilmeyen
bir duyarlılığı gösteriyor. Ben, şunu söylüyorum: Arkadaşlar, hepiniz, kulislerde
Türkiye'ye, Meclise ciddî bir dayatma yapıldığının farkındasınız, bunu itiraf
ediyorsunuz. Eğer bugün karşı koymazsak, yarın çok geç olacaktır. Onun için,
bugün karşı koyalım diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Efendim, ikinci söz, Sayın Nevzat Ercan'da. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. İktidar gruplarının, gündemin tanzimine ilişkin ve
ayrıca, çalışma gün ve saatlerinin yeniden belirlenmesine ilişkin önerisini
görüşüyoruz. Danışma Kurulunda bu öneriyi görüştük, müzakere ettik. İktidar
grupları, Meclis, cuma, cumartesi ve pazartesi günleri çalışsın istiyor. Meclis
çalışsın; bu öneriye bir diyeceğimiz yok. Cuma çalışalım, cumartesi çalışalım,
pazartesi de çalışalım; ancak, arkadaşımızın da söylediği gibi, henüz daha Plan
ve Bütçe Komisyonunun alt komisyonunda görüşülmekte olan, henüz komisyondan
çıkmamış Bankalar Kanunu Tasarısının, bakın, bugünkü öneriyle, yarınki Genel
Kurulun gündemine alınmasını istiyor iktidar grupları. Henüz daha komisyonda...
MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Başka bir şey yok... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Size sorduk bunları, bunları
sorduk... Hatta, cumartesi günü... Siz bunları açıkça belirtmiyorsunuz da, bir
oldu- bittiye getirmek istiyorsunuz. Ben dedim ki "Siz, cumartesi günü de
Genel Kurulu çalıştırmak istiyorsunuz, çalışalım; ama, cumartesi günü neyi
görüşeceğiz; siz, bunu da belirleyin, bunu da söyleyin. Genel Kurulda,
cumartesi günü, bu Parlamento, bu
milletvekilleri hangi kanun tasarısını, teklifini müzakere edecek ve arkadaşlarımız
da, hiç olmazsa, yarın cuma, Genel Kurulda, Bankalar Kanunu Tasarısı gibi,
önemli bir tasarı görüşülecek... Acaba, Telekom da cumartesi günü görüşülebilir
mi" diye bu tereddüdümü ifade ettim ve denildi ki, arkadaşlar söyledi ki
-zabıtlara geçti- "evet, cumartesi günü de, hatta, sabahleyin ayrı bir
Danışma Kurulu önerisi getireceğiz ve Telekom Tasarısını da, cumartesi günü
Genel Kurulun gündemine taşıyacağız." Öyle demediniz mi?.. Öyle dediniz...
Yani, bu örtülü yaklaşımlarınız falan ilk defa oluyor
değil; siz, Meclisi bir otomatiğe bağlamışsınız; Meclis, âdeta bir noter
mesabesinde, telefon muhabereleri işleyecek, dışarıdan birtakım dayatmalar,
baskılar gelecek, vicdanınızı ve aklınızı esir etmişsiniz zaten; dolayısıyla,
bu Meclisi, bütün Parlamentoyu, bütün milletvekillerini de kendinize alet
edeceksiniz, bu Meclisi otomatiğe bağlayacaksınız; bu Meclis, hiçbir tasarıyı
enine boyuna müzakere etmeyecek, komisyonlara bu imkânı tanımayacaksınız ve
sonra da, birilerinin isteğine uygun, takvimine uygun, bu Meclisten tasarıları
çıkaracaksınız ve böylece, dış kaynak sağlayacaksınız, ülkenin sıkıntılarını,
problemlerini aşacaksınız. Siz, buna, kendiniz inanıyor musunuz?!. Bakın arkadaşlar, yarın Genel Kurulda müzakeresini
istediğiniz ve aslında, bugün öneri olarak getirdiğiniz Bankalar Kanunu
Tasarısı, henüz daha Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülüyor, çıkmadı henüz
daha. Bunu, bu Meclisin huzuruna yarın getireceksiniz; ama, farkında
mısınız, Bankalar Kanunundaki
değişiklik talepleriniz üçüncü defadır geliyor bu Meclisin önüne. Biz her
defasında söylüyoruz, diyoruz ki, siz, bu Meclisi yaz boz tahtasına çevirdiniz,
sizin beceriksizliğiniz, sizin bilgisizliğiniz ortada da, ama, bu Meclisi de
alet etmeye hakkınız yok. Telekom yasasıyla ilgili, kendi aranızda altı aydır
tartışıyorsunuz, tartışma tırmandı, bir noktaya vardı, ipler koptu, dışarıdan
mektuplar geliyor; basın, manşetlerden verdi, bakın "Utandıran
Mektup" deniliyor. Bush'un, Sayın Başbakana gönderdiği mektup, içeriği
itibariyle gerçekten çok onur kırıcı. Anlaşamadınız haftalardır, aylardır; altı
ay çok kısa size göre; ama, bu Parlamento için bir gün çok uzun, öyle mi?! Bizim önerimiz oldu, "hiç olmazsa, Telekomla
ilgili tasarıyı pazartesi gününe bırakın, arkadaşlarımız, cumartesi, pazar
bunun üzerinde çalışsın. Katkı sağlamak istiyoruz, varsa eksiklik, yanlışlık,
onları düzeltme fırsatı verin" dedik. Siz, bu iki günü çok uzun bir süre
olarak değerlendiriyorsunuz. Peki, özelleştirmenin altyapısıyla ilgili,
telekomünikasyonla ilgili, onun altyapısıyla ilgili, bu Meclis, 2000 yılının
başında bir tasarıyı görüştü ve kanunlaştırdı ve biz destek verdik. Neredesiniz
bir yılı aşkın süredir, Telekomla ilgili bu kanun tasarısını niye
getirmiyorsunuz Meclisin gündemine? Aylardır bakanlar birbiriyle tartışıyor, o
onu suçluyor; bu, bunu suçluyor... Sonra, dışarıdan mektuplar geliyor. Niçin
bunlara fırsat veriyorsunuz? Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi bir oldubittiye
getirmeye çalıştığınız, cumartesi günü, alelacele Meclisin gündemine
getireceğiniz Telekomla ilgili tasarıyı 1994'te biz getirdik, Doğru Yol
Partisinin iktidar olduğu dönemde. Uluslararası yatırımcıların ve danışmanlık
firmalarının o tarihte Telekoma biçtiği değer 40 milyar dolar. Bunlar sizin
elinizde de var, biz bunları takdim ettik. Bugün çok acele ediyorsunuz, doğru,
bunu cumartesi günü gündeme aldıracaksınız da, acaba, uluslararası
yatırımcıların, danışmanlık firmalarının bugün biçtiği değerin ne olduğunu
biliyor musunuz?!. Bugün, yüzde 45'ini falan satsanız, 3 milyar doların
üzerinde, hiçbir yatırımcının buna ilgi duymadığını, böyle bir pazar şansının
olmadığını biliyor musunuz?! Türkiye'yi ne hale getirdiğinizi görüyor
musunuz?!. 1994 yılında 11 milyon abonesi bulunan Telekomun, o günkü 40 milyar
dolar olan değeriyle, Türkiye'nin içborçlarını -o tarihte içborçlar 20,8 milyar
dolar idi- bir çırpıda kapatabilecek imkânı, o fırsatı, siz geçmişte
engellediniz ve Türkiye'nin önünü tıkadınız. Eğer, o gün, Türkiye'yi o yanlışın içine düşürmeseydiniz, bugün
utandıran mektupların muhatabı olmazdınız; bu ülkeyi, bu onur kırıcı noktaya
düşürmezdiniz. Bakın, Derviş, Sayın Öksüz'e: "Buna direnme, ben
IMF'ye söz verdim. Senin Genel Başkanının da, gönderdiğimiz mektubun altında
imzası var" diyor. MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Öyle bir şey yok, öyle
demiyor... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Öyle söylüyor, öyle diyor,
basına açıklaması öyle... Değerli arkadaşlarım, ben size şimdi soruyorum:
Geçmişte, bunu bir bağımsızlık gerekçesine bağlayıp, vatana ihanet diye,
Anayasa Mahkemesine gitti sizin arkadaşlarınız... "Sizin arkadaşlarınız
gitti" derken, cumartesi günü Genel Kurulun gündemine getireceğiniz, yarın
da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilecek olan ve orada müzakere edilecek
olan Telekom Yasa Tasarısının bugün altında imzası bulunan birkısım
bakanlarınız, geçmişte, Doğru Yol Partisi iktidarında, Telekom ile ilgili
özelleştirme yasası bu Meclisten çıktığı zaman, Anayasa Mahkemesine iptal
başvurusunun altına da imza koydular... İster misiniz, o gerekçeyi okuyayım ben? (DSP
sıralarından gürültüler) Okuyayım değil mi; okuyayım... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Oku da dinlesinler. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Bakınız, diyor ki "ancak,
40 milyar dolarlık bir kaynak yaratıyoruz, iç borçları tasfiye etmeye yönelik
bir kaynak yaratıyoruz" ve bakınız, siz, Anayasa Mahkemesine iptal
başvurusu dilekçesinin altına şu gerekçeyi koyuyorsunuz ve bugün, sizin
bakanlarınız, halen 57 nci hükümetin birkısım bakanlarının da imzası var.
İsmini de verebilirim. Bakınız, diyor ki: "Ancak işgal kuvvetlerinin
fiilî müsaderesiyle olmuşken Osmanlı Devleti döneminde, Mondros Mütarekesiyle
Osmanlı Devletinin bütün haberleşme birimlerine el konulmuşken, ancak bir işgal
sonrası bu birimlere el konulmuşken, siz, bir özelleştirme yasasıyla altın
tepside sunuyorsunuz bunu yabancılara." Bu gerekçeyi düşüyorsunuz Anayasa
Mahkemesine iptal başvuru dilekçesine ve vatana ihanetle eş anlamda
görüyorsunuz, eş anlamda... ÇETİN BİLGİR (Kars) - O yasayla bu yasa aynı değil. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Öyle mi? MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Siz, bugün ne
yapıyorsunuz, desteklemiyorsunuz... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Hayır, sizi yaptıklarınızla
baş başa bırakamayız arkadaşlar. Sizi yaptıklarınızla falan baş başa
bırakamayız. (DYP sıralarından alkışlar) Yani, sizin, bugün, böyle içine düşürdüğünüz bu
felaketi, bu krizi, bu sosyal krizi, ekonomik krizi, siyasî krizi geçmişe yayma
çalışmalarınızı falan ibretle izliyoruz. Bir bakıma, ona da cevap babında
söylüyorum bunları. Türkiye'yi kimlerin bu hale getirdiğini milletimiz çok iyi
biliyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ercan, süreniz bitti; toparlayın lütfen. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Çomak sokuyorsun. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sizin Genel Başkanınız
yapmadı mı? BAŞKAN - Karşılıklı değil efendim... NEVZAT ERCAN (Devamla) - Elbette ki, uygar dünyayla;
IMF ile de, Dünya Bankasıyla da,
uluslararası kuruluşlarla da, seviyeli, kendi ülkesinin, Türkiye'nin hak ve çıkarlarını gözeten, her
zaman, her devirde münasebetleri olmuştur; ama, sizin tarzınızla değil. Böyle
onur kırıcı ilişkiler hiçbir dönemde olmamıştır, hiçbir hükümet döneminde
olmamıştır. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Randevu alamıyor
bildiğim kadarıyla. NEVZAT ERCAN (Devamla) - Siz de gelin buradan söyleyin.
Şunu söylüyorum: Siz, zaten, bankalarla ilgili kanun
tasarısı üzerinde de konuşmayacaksınız, Telekomla ilgili kanun tasarısı
üzerinde de konuşmayacaksınız, başka tasarılar üzerinde de konuşmayacaksınız.
Komisyonlar var; orada, eğer, arkadaşlarınızın biraz vicdanına sığmıyorsa;
aklına, mantığına uygun düşmüyorsa; milletin değerlerine uygun düşmüyorsa,
millî iradeye ters düşüyorsa... Bazı arkadaşlar, zaman zaman, bizimle hareket
ediyorlar; ama, orada da ikna odaları devreye giriyor, ne ilgili komisyonlarda
ne de Genel Kurulda, milletvekillerimizin, böyle, özgürce, gelip, buradan, ne
düşüncelerini ifade etmek ne de oylarıyla, bunu, desteklemek veya desteklememek
şeklinde tavırlarını görmediğimizi ifade etmek istiyorum. İnşallah, umarım, böylesine önemli iki tasarıda,
sizlerin değerli görüşlerini alma imkânını buluruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Lehinde, Sayın İsmail Köse; buyurun efendim. (MHP
sıralarından alkışlar) İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, konuşulanların, üç grup başkanvekilinin
önerisiyle getirilenlerle alakasının olmadığını Yüce Milletimizin bilmesi
bakımından söz almış bulunuyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışması, ülkemize ve
milletimize ekonomik ve sosyal faydası olan çok önemli tasarıların hayata
geçirilmesiyle ilgili bir önerimiz vardır. Burada, özellikle, muhalefetin üzerinde durduğu konu,
cumartesi pazar çalışma süresi ve çalışma saatleriyle ilgili, rahat ve
huzurlarının bozulmasıyla ilgilidir. (FP ve DYP sıralarından "hayır,
hayır" sesleri) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Hayır, hayır; hiç öyle bir
iddiamız yok. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Doğrudur; çünkü, her zaman, bu
Meclisin üzerine, ne zaman... (FP ve
DYP sıralarından gürültüler) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Köse, ayıp
ediyorsunuz!.. Pazar günü de çalışalım; böyle bir itirazımız yok bizim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - İzin verir misiniz... İzin
verir misiniz... Ben sizi dinledim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Anlayamamışsın sen!.. Böyle
çarpıtma... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Başka bir ülkenin
devlet başkanının emriyle alıyorsunuz... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Dinle... Dinle... BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Burada, getirilen kanunlar
üzerinde ve maddeleri üzerinde, konunun dışına çıkarılarak, konular, sürekli
olarak, kamuoyunu çarpıtarak, kamuoyunun düşüncesini çarpıtmak suretiyle,
farklı düşünceler ortaya koyulmaya çalışılmaktadır. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Siz çarpıtıyorsunuz...
Çalışmalarla ilgili konuyu siz çarpıtıyorsunuz... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Hangi devlet hegemonya altına
giriyor da, Milliyetçi Hareket Partisi buna karşı çıkmıyor, Anavatan Partisi
buna karşı çıkmıyor ya da DSP buna karşı çıkmıyor? SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Kendi bakanınızı dinleyin...
Kendi Bakanınızı dinleyin... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kim karşı çıkmıyor; kim?!. ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Suç ortakları karşı çıkamaz...
Suç ortağısınız!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bakın, Türkiye Büyük Millet
Meclisi... Arkanızdaki ve karşınızdaki levhayı okuyun; milletin egemenliğini
koruyan bir müessesede konuşma yaparken, biraz idraki düşüncenizi ve neyi
savunduğunuzu düşünerek konuşma yapınız. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin
egemenliğini savunan ve koruyan bir müessesedir. Bu egemenliğe halel getirmek
üzere, ne hükümetin ne de başkalarının teklifleri bu Meclisten geçemez ve
hiçbir grup da, burada, oylamada müspet oy kullanmaz. (MHP sıralarından
alkışlar) Onun için, biraz, konuştuğunuzu kulağınız duysun; ne
konuşuyorsunuz... Egemenliğin ne manaya geldiğini ve hangi meselenin
egemenlikle ilgili olduğunu çok iyi düşünmeniz gerekiyor. Şimdi, hükümetimiz iki tane tasarı hazırlıyor. Bir
tanesi, bir süreç yaşıyor Türkiye... Ben, oranın, neden olduğunun, niçin
olduğunun, nereden geldiğinin tartışmasına girmek istemiyorum. Konumuz o değil,
konumuz o mesele değil; ama, Türkiye bir ekonomik sıkıntıdan geçiyor. Bu
sıkıntıların içerisinde ve bu sıkıntılara sebep olan bir soygun olayını yaşamış
Türkiye, soygun... Kimler soymuş; şu anda hapishanelerde, şu anda DGM'lerde
yargılanmış... Fotoğraf belli; daha, o fotoğraf içerisine kimlerin gireceği ve
hangi grupları ve kimleri ilgilendirdiği, bu fotoğraf netleştikçe, DGM'lerdeki
dosyalar, yargıdaki meseleler aydınlığa kavuştukça, fotoğraf çok daha iyi
önümüze çıkacaktır. Bu gelen kanun neyi ilgilendiriyor, neyi getiriyor;
soyanların, banka hortumlayanların, burada her gün istismar ettiğiniz ve sanki
iki sene içerisinde soyulmuş gibi önümüze getirip milletin kafasını
karıştırdığınız konularda... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Ne zaman soyuldu; ne zaman?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Ne zaman geldiğini ve ne yapmak
istediğimizi, işte, yarın görüşeceğimiz kanun tasarısında göreceksiniz. Burada
konuşacağız onları, yarın konuşacağız, kimler olduğunu ve niçin
getirdiğimizi... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Neyi bekliyorsunuz? İSMAİL KÖSE (Devamla) - Ne yapacağız biliyor musunuz;
parayı götürenler bu parayı getirinceye kadar, ne kadar götürmüş, kimin cebine
girmiş, anasının, babasının ya da danasının, kimin cebindeyse onları çıkarıp bu
yüce milletin kasasına, devletimizin kesesine koyacağız. (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) İşte, o kanun, o bankalar kanunu bununla ilgili. Size
tavsiye ediyorum, birkaç defa da buradan söyledim; gelen kanun tasarılarını
inceleyiniz; ne getiriyor bakınız; bilgisiz konuşmayınız, belgesiz konuşmayınız
dedim... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Komisyonda, İsmail Bey... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Daha gelmedi... İncelemeden
çıkarıyorsunuz kanunları. Siz incelediniz mi?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kanun tasarıları basında
yazılıyor, televizyonlarda konuşuluyor; ama, muhalefetin haberi yok ve gelip
burada konuşuyorsunuz, efendim, biz, daha incelemeden kanunu önümüze
getiriyorsunuz diye. Peki, hükümet sizi mi bekleyecek; bu millet sizi mi
bekleyecek?! (DSP sıralarından alkışlar) Muhalefet okuyacak, bilgilenecek,
ondan sonra Meclise getireceğiz, kanunları çıkaracağız!.. İçtüzükte, Anayasada
böyle bir hüküm yok; muhalefet, iktidardan önce bilgilenecek; siz, önceliği
alacaksınız... Önceliği, getireceksin, milletin ihtiyaçları nelerdir, nelere
öncelik vermemiz gerekiyor... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Getiriyoruz, dinlemiyorsunuz! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, hükümet ne diyor,
hükümeti destekleyen partiler ne diyor: Biz, önceliği, ekonomik meselelerin
gündemden kaldırılmasıyla ilgili en önemli konuyu getiriyoruz; doğrudur... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Önce, krizin hesabını verin
millete... Önce, krizin hesabını verin!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir dakika kardeşim!.. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Önce hesap verin, sonra
konuşun!.. BAŞKAN - Sayın Pamukçu, rica ediyorum... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Lütfen, Grup Başkanvekiline
rica ediyorum... Ben, grup başkanvekili olarak konuşuyorum, dinle lütfen!..
Dinle lütfen!.. BAŞKAN - Sayın Köse, siz de Genel Kurula hitap edin... Sayın Pamukçu, tamam... Buyurun efendim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, neye karar vermişiz:
Memleketimizin ekonomik sıkıntısı var, bu sıkıntıya karşı katkıda bulunabilecek
Telekomla ilgili bir özelleştirme, Ulaştırma Bakanlığımızın teşkilat kanunuyla
ilgili bir tasarı geliyor gündeme; ekonomiyle ilgili, en önemli konu, günümüzün
meselesi... Bir başka konu nedir; işte, ekonomimizi sıkıntıya sokan; ama, uzun
yıllar kanunsuz kalan ve uzun yıllar, bunun, denetleme kurulu, düzenleme
kurulu, üst kurulu olmayan müesseseleri kuran bir siyasî iradenin, şimdi de,
soygun yapanlardan hesap soracağı bir kanun tasarısı geliyor. Güncel konudur,
gündemi yakalamıştır. Ben, hem hükümeti tebrik ediyorum hem de onu destekleyen
grupları tebrik ediyorum ve kendimi de tebrik ediyorum ki, güncel bir meselenin
önerisini getirmişiz milletimizin ve Meclisimizin huzuruna. O itibarla, burada ileri geri konuşma yapmak suretiyle,
yüce milletimizin kafasında çeşitli istifhamlar yaratmaya haddimiz ve hakkımız
yoktur. Türkiye'de hiçbir güç, hiçbir kuvvet, içte ve dıştaki hiçbir güç, Türk
Milletinin ve devletinin egemenliğini elinden alamaz. (MHP ve DSP sıralarından
alkışlar; FP sıralarından alkışlar [!]) Evet, bunun garantisi, Türkiye Büyük
Millet Meclisidir. O itibarlar, birileri satıyor, birileri de buna göz yumuyor
şeklinde veya ağızdan çıkanı kulağın duymadığı şekildeki konuşmalar, işte,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin prestijini sarsıyor, milletvekilliğinin
prestijini sarsıyor. Biz, önce, şu Yüce Meclisin prestijini korumamız lazım.
Nasıl koruyacağız; ciddî olacağız, ciddî... Konularımızda ciddî olacağız,
konuşmalarımızda ciddî olacağız, tavırlarımızda ciddî olacağız. Birbirimizi
yaralayarak, birbirimize hiç alakası olmayan sözleri söylerken... Sayın Kamer Genç, sizinle hayatım boyunca davalıyım;
hayatım boyunca... Başından davalıydım, hayatımın sonuna kadar davalı olacağım;
çünkü, inançlarımız farklı, dünya görüşüm farklı, kültürüm farklı... NECMİ HOŞVER (Bolu) - Erzurum ile Tunceli komşu değil
mi?.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...ama, buraya gelip, Sayın
Genel Başkandan bahsederek Bakanı karşı karşıya getirmek suretiyle burada
konuşmanın da manası yoktur. Kim vatansever, kim vatanperver; bunun ölçüsü de
partiyle değildir, bunu da bil! Bunu da söylüyorum. Hiç kimsenin
memleketseverliği, vatanseverliği veya inançlarının kuvvetliliği veya güçlülüğü
partisiyle ölçülmez. Bulunduğu siyasî parti; o, bir hizmet müessesesidir.
Burada oluruz, orada oluruz, başka yerde oluruz; bu, bir hizmet müessesesidir;
ama, inançlarımız, kültürümüz, vatan sevgimiz ayrı bir konu. Bunu, dejenerasyon
şekliyle milletin gözünün önüne getirmeye de kimsenin hakkı yoktur. Netice itibariyle şunu söylemek istiyorum: Boş işle
uğraşmıyoruz. Burada, Türkiye'nin çok önemli meselelerini gündeme getiriyoruz.
Türkiye'de en acil -şu anda, çitçiye verilmesi gereken- az önce gündemdışı
konuşan kardeşimizin ifade ettiği gibi, çiftçi borçlarının ertelenmesiyle
ilgili karar var. Neyle ödeyeceğiz?! Esnafımızın bankalara olan birikmiş
borçlarının faizleriyle ilgili, birikmiş bir miktar parası var; nasıl
yapacağız; -ticaretçimiz bekliyor, sanayicimiz bekliyor, ihracatçımız bekliyor-
kaynak bulacağız, kaynak... Kimseye de el açtığımız yok. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Bu hale siz soktunuz; bu hale
sokmasaydınız. İSMAİL KÖSE (Devamla) - İçerisinde bulunduğunuz siyasî
partinin 17 defa yapmış olduğu IMF anlaşmalarından, bütün anlaşmalardan sonra
57 nci cumhuriyet hükümeti de 18 incisini yapıyor; ne var bunda?! Küreselleşme,
globalleşme diyorsunuz, demokratikleşme diyorsunuz... Demokrasinin ana
kuralları sizi bir yerlere götürüyorsa, o kurallara sırtınızı dönemezsiniz;
ama, bir şartla döneriz; millî kimliğimizden taviz veremeyiz, inançlarımızdan
taviz veremeyiz, egemenliğimizden taviz veremeyiz... (MHP sıralarından
alkışlar) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. MUSTAF ÖRS (Burdur) - Onu, biz öyle yaptık; avuç
açmadık dışarıya. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Onun dışında, ekonomik bir
menfaat meselesidir; dışpolitikada devletlerarası bir menfaat konusudur. Bu
konuları görüşürüz, bu konularla ilgili anlaşma yaparız, sözleşme yaparız;
fakat, hiçbir şeklide, millî menfaatlarımızın dışında, egemenliğimiz, ülkemiz
ve milletimizin aleyhine olacak herhangi bir şeye evet dememiz mümkün değildir.
Önemli konular gündeme gelmiştir. Yüce Milletimizin bilmesi bakımından, muhalefet, belki
kendi düşüncelerini ifade edecektir; ama, getirmiş olduğumuz önerilerimizin
isabetli olduğunu ifade ediyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP,
DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Efendim Sayın Doğan. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Yerimden bir açıklama
yapmak istiyorum. BAŞKAN - Buyurun. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlar; Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse,
öyle zannediyorum ki, bizi iyi dinlemedi. Bizim, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin, Yüce Meclisin, cuma, cumartesi günleri çalışmasından dolayı
huzurumuz kaçmadı. Biz, her zaman çalışırız; Fazilet Partisi olarak her zaman
çalışırız. Bizim huzurumuz, Milliyetçi Hareket Partili Sayın Bakan Enis
Öksüz'ün iki aydır süren feryatlarından kaçtı; yani, ben, onu söylemek istedim.
(FP sıralarından alkışlar) Hiçbir IMF anlaşmasında bizim payımız yoktur. Sayın
İsmail Köse'nin eski partisi ya da eski partileriyle olan ilişkisi de bizi
ilgilendirmiyor. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Efendim mesele anlaşıldı, çok teşekkür ederim;
sağ olun. Efendim, bunun eskisi yenisi kalmış mı?! Herkes, mensup
olduğu partinin üyesi. Efendim, önerileri, tekrar, ayrı ayrı okutup
oylatacağım. Öneriler: 1- Telgraf ve Telekom Kanunu, Posta, Telgraf ve Telefon
İdaresinin Biriktirme ve Yardım Sandığı Hakkında Kanun ile Ulaştırma
Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının Başkanlıkça havale edildiği komisyonlardaki
görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının, İçtüzüğün 36 ncı maddesi
gereğince tavsiye edilmesi önerilmiştir. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılması istenmiştir;
oylamayı, elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 2 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, 1 inci öneri kabul edilmiştir; karar
yetersayısı vardır. 2 nci öneriyi okutup, oylarınıza sunacağım: 2.- Genel Kurulun, 11 Mayıs 2001 Cuma, 12 Mayıs 2001
Cumartesi, 14 Mayıs 2001 Pazartesi, 15 Mayıs 2001 Salı, 16 Mayıs 2001 Çarşamba
ve 17 Mayıs 2001 Perşembe günleri, 14.00-20.00 saatleri arasında çalışması; 15
Mayıs 2001 Salı günü, sözlü sorular ile diğer denetim konularının; 16 Mayıs
2001 Çarşamba günü de sözlü soruların görüşülmemesi; 11 Mayıs 2001 Cuma, 12
Mayıs 2001 Cumartesi ve 14 Mayıs 2001 Pazartesi günleri de kanun tasarı ve
tekliflerinin görüşülmesi önerilmiştir. BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S. Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.01.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün
88 inci maddesine göre Komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığımıza verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine
başlayacağız. 2. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine
başlayacağız. 3. - Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının;
Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya
Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri,
Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S.
Sayısı: 592) BAŞKAN- Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilatı Kurulması ile Bazı
Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının görüşmelerine başlayacağız. 4. - Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında 618 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname; Sosyal Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Tasarısı; Kayseri Milletvekili Hasan Basri Üstünbaş ve Üç Arkadaşının Sosyal
Güvenlik Kurumu Teşkilâtının Kurulması ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile,Çalışma
ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/755, 1/689, 2/699)
(S. Sayısı: 666) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının görüşmelerine
başlayacağız. 5. -
Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları
(1/393) (S. Sayısı: 89) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine,
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
görüşmelerine başlıyoruz. 6. - Adalet
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ile Adalet Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı:
599) BAŞKAN - Hükümet?.. Burada. Komisyon?.. Yok. 10 dakika ara veriyorum efendim. Kapanma Saati
: 17.20 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
17.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Mustafa Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Burhan ORHAN (Bursa), Hüseyin ÇELİK (Van) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 99 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. 599 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6.- Adalet Bakanlığının Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin De-ğiştirilerek Kabulü Hakkında
Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına ve Bu Kanuna Bazı Maddeler
Eklenmesine, Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Adalet Bakanlığının
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/742, 1/405) (S. Sayısı: 599) (1) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Komisyon raporu 599 sıra sayısıyla bastırılıp
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; 599 sıra sayılı yasa tasarısının geneli üzerinde Fazilet
Partisinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; Grubum ve
şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Konuya girmeden, biraz önce burada yapılan tartışmayla
ilgili bir hususu aktarmak istiyorum. Bazı arkadaşlarımızın, cuma ve cumartesi
günü yapılacak olan çalışmalarla alakalı olarak bazı talihsiz sözleri oldu.
Ben, şuna inanıyorum: 550 milletvekili arkadaşımızdan hiçbirisi, bu memleket
için, ne cumartesi gününü esirger ne pazar gününü esirger ne de 24 saatinin
herhangi bir saniyesini. Bunu bütün arkadaşlarımızın bilmesini istiyorum.
Ancak, arkadaşlarımızın üzerinde durduğu husus şudur: Yabancı bir ülkenin
devlet başkanı bizim Sayın Başbakanımıza mektup yazacak, Sayın Başbakanımızın
eli ayağı birbirine dolaşacak ve alelacele... AYDIN TÜMEN (Ankara) - Nereden çıkarıyorsun bunu! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Müsaade edin arkadaşlar...
Millet görüyor her şeyi, milletin gözünün önünde oluyor... Konuşacaksanız,
buyurun buradan konuşun. AYDIN TÜMEN (Ankara) - Doğru konuşun o zaman! BAŞKAN - Sayın Malkoç, lütfen, karşılıklı konuşmayın
efendim. (1) 599 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Sayın Başbakanın eli ayağına
dolaşıyor, komisyonlarda alelacele gece sabahlara kadar çalışılıyor ve ardından
da Meclise geliniyor, milletvekillerine hakaret ediliyor. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sizin konuşma üslubunuz
çok yanlış; daha nazik konuşun, bizi, size ders vermek zorunda bırakmayın. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın,
Amerika Birleşik Devletleri Başkanı Sayın Bush'un sözü, öyle zannediyorum ki,
Türkiye'de geçtiği kadar Amerika'nın Teksas Eyaletinde bile geçmiyor. Bundan da
üzüntülerimizi ifade etmek istiyorum. Bunu, onun için söyledim. Değerli arkadaşlarım, 2992 sayılı Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve benzeri kanunda
değişiklik yapmak için, zamanında, 3990 sayılı Yetki Kanunu çıkarılmıştır. Bu
Yetki Kanununa dayanılarak 529 sayılı Kanun Hükmünde Kararname çıkarılmış ve bu
kararnameyle 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede değişiklik yapılmıştır.
Ancak, ardından, 3990 sayılı Yetki Kanunu Anayasa Mahkemesince iptal edilmiş;
bu sebeple, bu kanuna dayanılarak çıkarılan 529 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameyle Adalet Bakanlığı teşkilatında yapılan düzenleme de iptal
edilmiştir. İşte, bu boşluğu doldurmak için ve diğer bazı konularda düzenleme
yapmak için, bu tasarı hazırlanmış ve önümüze getirilmiştir. Değerli arkadaşlarım, bu tasarının ilk haliyle, ceza ve
tevkifevleriyle ilgili yeniden düzenleme yapılmak isteniyor. Avrupa Topluluğu
Koordinasyon ve Daire Başkanlığı, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü olarak
değiştirilip, görevleri yeniden düzenlenmek isteniliyor. Adalet Bakanlığının
yüksek müşavirlikleriyle ilgili yeni düzenleme talep ediliyor. Bilgiişlem
dairesi ile değerlendirme ve destekleme dairesi başkanlığı kurulması
öneriliyor. Yine, Adalet Bakanlığında oluşturulacak olan
komisyonlarda görev alanlara huzur ücreti ve huzur hakkıyla ilgili düzenlemeler
yeniden yapılıyor ve yine, il cumhuriyet savcılıklarında bilgiişlem merkezleri
kurulması öneriliyor. Bunlar için de, Adalet Bakanlığının, tasarının ilk
şeklinde talep ettiği kadrolar 1 200 civarındaydı. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu tasarıyla
getirilen bazı yanlışlıklar, hükümet tarafından teklif edilen bazı yanlışlıklar
komisyonlarda düzeltilmiştir. Adalet teşkilatında huzursuzluğa ve sıkıntıya yol
açması muhtemel konular, Adalet Komisyonu üyesi değerli arkadaşlarımızın
katkılarıyla, hatta muhalefet şerhlerini yazmalarıyla, Plan ve Bütçe Komisyonu
üyesi arkadaşlarımız tarafından düzeltilmiştir. Komisyon üyesi arkadaşlarımızın
düzelttiği bu yanlışlıkların başında, 2992 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye,
22/B maddesiyle eklenmek istenen değerlendirme ve destekleme daire başkanlığı
idi. Bu değerlendirme ve destekleme daire başkanlığı, Adalet
Komisyonunda birçok arkadaşımızın itirazına muhatap olmuş, ardından konu Plan
ve Bütçe Komisyonunda müzakere edilirken, komisyonun değerli üyeleri, bu
başkanlığın görev tanımının açık olmaması ve bu durumun adalet teşkilatında
çalışan personel arasında huzursuzluk yaratacağı düşüncesiyle metinden
çıkarılmasına karar vermiştir. Komisyonu bu hassasiyetinden dolayı tebrik
ediyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz. Adalet teşkilatında huzursuzluğa ve
sıkıntıya yol açacak böyle bir düzenlemeyi önlemişlerdir. Ancak, benim asıl üzüldüğüm, anlamakta zorluk çektiğim
husus, Adalet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk Beyin tutum ve davranışıdır; adalet
hizmetlerinin yerine getirilmesinden sorumlu olan bir teşkilatta huzursuzluğa,
sıkıntıya yol açacak bir düzenlemeyi hükümete nasıl tavsiye edebilmiştir,
Türkiye Büyük Millet Meclisine nasıl tavsiye edebilmiştir?! Doğrusu, Sayın
Bakan adına üzüldüğümü ifade etmek istiyorum. Sayın Bakan, siz, adalet teşkilatının başındaki
bakansınız. Hâkim, savcı ve diğer adliye personeli üzerinde baskı, korku ve
tehdit aracı olabilecek bir düzenlemeyi bu Yüce Meclise getirmemeniz gerekirdi. Değerli arkadaşlarım, memurların sıkıntıları
dolayısıyla 2000 yılının sonunda yapmış olduğu eylemlerden dolayı -özellikle 57
000 öğretmenin- soruşturma geçirdiğini biliyoruz. Aslında, bu durum, bu iktidar
için iftihar edilecek bir olay değildir; tarihe yüzkarası olarak geçecek. 57
000 öğretmenin soruşturma geçirmesi, önümüzde, tarihi inceleyecek olanlarca
okunduğunda, bu, hiç de bu iktidar için iftihar edilecek bir konu değildir;
dediğim gibi, yüzkarası olarak tarihe geçecektir. Ben, kendi ilimden biliyorum; Trabzon'da Bayındırlık İl
Müdürlüğünde mühendis olarak çalışan bir arkadaşımızın gazetelerde yazdığı
farklı yazılardan dolayı tayini Van'a çıkarıldı ve tayinini Van'a çıkaran
arkadaşlar bununla da yetinmediler; Karayolları 10 uncu Bölge Müdürlüğünde
mimar olan eşinin tayinini de Samsun'a çıkardılar. Değerli arkadaşlarım, bir iktidarın, memurun
kendisiyle, eşiyle bu kadar uğraşmaması gerekir. Ben umut ediyorum ki, bu
sözler, bu kürsüden ifade edildikten sonra, o iktidar partisinin mensubu grup
başkanvekili Sayın Bakanını uyaracaktır. Eğer uyarmazsa, öyle zannediyorum, bu
yanlışlıkları yapanlara o iller ve halk gereken tepkiyi gösterecektir. Sayın Bakanım, tekrar konuya dönmek istiyorum, siz, bu
ülkede hâkimleri fişlemeye kalkarsanız, siz, savcılarınızı fişlemeye
kalkarsanız, huzur ve güveni dinamitlemiş olursunuz, demokratik ve hukuk devlet
anlayışından çıkıp, despot devlet anlayışına yönelme ihtimaliniz ortaya çıkar,
hâkim ve savcılarımıza en büyük kötülüğü yapmış olursunuz -hâkim ve savcıları,
âdeta, bu kanun geçseydi, esir almış olacaktınız- adliye teşkilatına ve adalete
en büyük zararı vermiş olursunuz, âdeta, hukuk yönünden ülkeyi tahrip etmiş
olursunuz. İşte, Plan ve Bütçe Komisyonu üyesi arkadaşlarıma bu açıdan tekrar
teşekkür etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, yargının bağımsızlığı çok önemli
olduğu için, Anayasanın birçok yerinde çok geniş olarak tanzim edilmiştir.
Özellikle Anayasanın 9 uncu maddesinde, yargı yetkisinin, Türk Milleti adına
bağımsız mahkemelerce kullanılacağı ifade edilmiştir. Bununla yetinilmemiş,
yine, beğenmediğimiz 1982 Anayasasında "Üçüncü Bölüm" bağımsız yargıya
ayrılmıştır. Anayasanın 138 inci maddesi, mahkemelerin bağımsızlığını, 139 uncu
maddesi, hâkim ve savcılarla ilgili teminatı düzenlemiştir. Anayasanın bu hükümlerini
mutlaka herkesin bilmesi ve dikkatle okuması gerekir; ancak, Adalet Bakanının
ve Adalet Bakanlığına mensup olan, orada görev yapan arkadaşlarımızın mutlaka,
bu konuda daha hassas davranmaları gerekir. Değerli arkadaşlarım, Adalet Bakanlığındaki bazı
uygulamalar, zaman zaman, bu kürsüden dile getirildi, hayretle ve ibretle bazı
konular dile getirildi ve özellikle bazı mahkemelerde hâkimlerin, verdiği
kararlar sebebiyle, kendileri susturulmaya çalışıldı, kendilerine ceza
verilmeye çalışıldı; üstelik, bu hâkimlerin vermiş olduğu kararlar temyiz
mercilerinde onaylanmasına rağmen kendilerine cezalar verilmeye çalışıldı. Çok
ilginçtir, belki de cumhuriyet tarihinde ilk defa, bazı hâkim ve savcılar, cuma
namazını toplu kıldıkları için, teravih namazını toplu kıldıkları için
soruşturma geçirmişlerdir. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ne alakası var?!. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Alakası var; bu sıkıntıyı
çeken yargıdır. Doğrudur; siz, oturduğunuz yerden bu rahatsızlığı
hissedemezsiniz. YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Ne demek efendim
hissedemeyiz?!. ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Dinlerseniz öğrenirsiniz! YÜCEL ERDENER (İstanbul) - Öğreniyoruz, biliyoruz ne
olduğunu; sizden öğrenmeyeceğiz! ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - Bu hâkimlerin, baktıkları
davalarda veya mesailerinde veya çalışmalarında titiz olup olmadıklarına
bakılmamış, sadece ve sadece bahsettiğim hususlar dikkate alınmıştır. Değerli arkadaşlarım, sadece bununla yetinilse yine
iyidir; Anayasanın 20 nci maddesindeki açık hükme rağmen, özel hayatın
gizliliğine rağmen, Anayasayla teminat altına alınmış olmasına rağmen, bazı
hâkim ve savcılara, dinlediği radyolar sebebiyle, dinlediği kasetler sebebiyle,
dinlediği müzik sebebiyle soruşturma başlatılmıştır. Bununla da yetinilmemiş,
hâkim veya savcı, evinde nasıl oturuyor diye sorguya çekilmiştir. Daha da garip
olanı, hâkim ve savcılar, devlet memuru olmayan eşlerinin kılık ve kıyafetleriyle
ilgili hesaba çekilmişlerdir. Değerli arkadaşlarım, Sayın Adalet Bakanımızdan
hassasiyetle ricamız şudur: Kendisi iyi bir hukukçudur, bu konularda hassas
olan, hak ve adaletin gerçekleşmesinde hassas olan bir duyarlılığa sahiptir. Bu
açıdan, Sayın Bakanın, Bakanlığında bu tür uygulamalara müsaade etmeyeceğine
inanmak istiyoruz. Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda, özellikle,
yolsuzlukların üzerine gidildikçe, hâkim ve savcılarla ilgili çok değişik
şeyler yazılıp ve söylenmeye başladı. Âdeta, bu konuda, bazı medya organları
veyahut da kamu yetkisini elinde bulunduranlar, Anayasanın açık hükmüne rağmen,
yargıya müdahale eder bir tavır içerisine girdiler. Bu, son derece yanlış bir
olaydır. Bunu ifade ettikten sonra, hemen şunu belirtmek istiyorum: Hâkim ve
savcı olan arkadaşlarımız, elbette, bağımsızdır. Kararlarını verirken, başta Anayasaya, kanunlara ve vicdanlarına göre
karar vereceklerdir. Nasıl, siyasetin veya medyanın yargıya müdahalesi
yanlışsa, sayın hâkimlerin veya savcıların herhangi bir kamu görevlisi gibi
veya herhangi bir vatandaş gibi davranmaları da doğru değildir. Zira,
kendilerine tanınan haklar olağanüstü haklardır. Bir hâkime tanınan hak, önüne
çıkan insana "ben seni tutukluyorum" dedi mi, onun hak ve
hürriyetinden mahrum edilmesi demektir veya bir hâkim veya savcıya tanınan hak
"senin şu kadar paranı falancadan aldım filancaya verdim" deyince,
vatandaşların malı üzerinde tasarruf yetkisi vardır. O açıdan, tutuklama kararı
verirken veya diğer konularda karar verirken, mutlaka, daha hassas davranmaları
gerekir. Özellikle de, Türkiye'nin içerisinden geçtiği bu hassas dönemi dikkate
alarak daha titiz davranmaları gerekir. Değerli arkadaşlarım, bu tasarıyla, Ceza ve
Tevkifevleri Genel Müdürlüğü yeniden düzenlenmekte, görev ve yetkileri yeniden
düzenlenmektedir. Olumlu gelişmedir; ama, şunu hemen ifade etmek istiyorum:
Özellikle, 57 nci hükümetin yapmış olduğu bu ekonomik uygulamalar neticesinde,
bilgisi kıt, bilgisi noksan olan, basireti eksik olan, bereketsiz olan bu
iktidarın yapmış olduğu uygulamalar neticesinde, binlerce esnafımızın çekinin
arkası yazılmıştır, onbinlerce köylümüz, kredi borcunu ödeyemediği için, adliyelerde
veya icralarda, âdeta, sürünmektedir. Değerli arkadaşlarım, işte, hükümetin beceriksizliği ve
bereketsizliği sonucu yaşanan bu ekonomik durumdan en fazla mağdur olan kesim
esnaftır, işçidir, köylüdür, memurdur. Ceza ve tevkifevleriyle ilgili yeni
düzenleme yapıyoruz; ancak, görebildiğimiz şudur ki, bu iktidar, artık, bütün
Türkiye'yi yarı açık cezaevine çevirmiştir. Bunun için acaba ne gibi tedbir
alacağız; onu da düşünmemiz gerekir. Cezaevlerinde, eskiden, koğuşlar farklı isimlerle tarif
edilirdi. Şimdi, cezaevlerinde o kadar çok köylü, o kadar çok çiftçi var ki,
marangozlar koğuşu, mobilyacılar koğuşu, bakkallar koğuşu, tamirciler koğuşu
oluştu. Bu, iktidar için, iftihar edilecek bir olay değildir. İnşallah, bu
uyarılarımızı dikkate alır bu iktidar. Gerçi, hukuk yönünden, hukuk fukarasıdır
bu iktidar. Değerli arkadaşlarım, bakın, muhalefete mensup olan
arkadaşlarımız buralara çıktığında, bu kürsüden, biraz önce söylendiği gibi,
sizlere hep şunu söyledi: Yapmayın; belki zamanınız yoktur, belki tecrübeniz
yoktur, belki bilgi konusunda eksikliğiniz vardır; muhalefet sözcülerinin
sözünü dinleyin; dinleyin ki, yanlışlarınızı düzeltin. Yanlışlar düzelince,
lazım değil, yapacağınız iyi şeyler yine sizin hesabınıza yapılsın, yine millet
sizin hesabınıza yazsın; ama, bu memleket zarar görmesin. Bizim bu kadar yüksek
sesle feryat etmemizin sebebi budur. Bakın değerli arkadaşlarım, 57 nci hükümet döneminde
çıkan 50 tane kanun veya kanun hükmünde kararname, Anamuhalefet Partisi
tarafından Anayasa Mahkemesine getirilmiştir. Biz, Anamuhalefet Partisi olarak,
bu kanun veya kanun hükmünde kararnameleri Anayasa Mahkemesine getirmekle
iftihar etmiyoruz; ama, mecbur kalıyoruz. Keşke burada sözümüzü dinleseniz,
keşke Anayasaya uysanız, keşke Türk Halkının sesine kulak verseniz de, Anayasa
Mahkemesine gitmese; çünkü, Anayasa Mahkemesinin, çıkan kanun veya kanun hükmünde
kararnameyle ilgili verdiği her bozma kararı, belli ölçüde, Meclisin Anayasaya
uygun çalışmadığını ortaya koyar. 50 tane dava açıldı, bunlardan 36 tanesi sonuçlandı.
Çok ilginçtir, 36 davadan 32'si bizim taleplerimiz doğrultusunda sonuçlandı, 4
tanesi de usul yönünden eksik bulundu; onlar da tekrar gidecek. Yani, şunu
söylemek istiyorum: Şu kürsüden konuşan muhalefete mensup arkadaşların sözüne
kulak verin; Türk köylüsünün, çiftçisinin, memurunun, işçisinin, garibanının,
fakirinin, fukaranın sesine kulak verin. IMF'nin patronlarının, Dünya
Bankasının patronlarının sözlerine bugüne kadar kulak verdiniz de ne oldu?..
Köylüyü traktörleriyle miting alanlarında buldunuz, memuru Kızılay'da
copladınız, esnafı iflas ettirdiniz. O açıdan, şu yanlışlardan dönün. Tekrar
söylüyorum; Dünya Bankasının veyahut da IMF'nin veya Sayın Bush'un sözü
Türkiye'de geçtiği kadar Amerika'da geçmiyor, Türkiye'de para ettiği kadar
Amerika'da para etmiyor. Değerli arkadaşlarım, bu kürsüden haykırılan sözlere
kulak vermeyince ne oluyor, biliyor musunuz; bakın, sayın başbakan
yardımcılarından bir tanesi ve geçmişte de Türkiye'de iktidarda bulunan
partilerin genel başkanlarından bir tanesi feryat ediyor, diyor ki: "Bu
uygulamalar, gestapo uygulamalarıdır. Bu özel olarak çıkarılan kanun, genele
uygulanıyor. Biz bundan rahatsızız. En yakınlarımızın telefonları
dinleniyor." Değerli arkadaşlarım; ama, bakın, 4422 sayılı Kanun,
1999 yılının haziranının sonunda, yine bu Mecliste görüşülürken, Fazilet
Partisinin sözcüleri bu kürsüden neler söylemişti; onlardan birkaç cümle
aktarmak istiyorum. 1999 yılının haziran ayında, Fazilet Partisi Grup
Başkanvekili Sayın Bülent Arınç diyor ki: "Vergi reformu dediniz,
ekonomiyi mahvettiniz, esnafı perişan ettiniz, üreticiler sıkıntıda, yüksek
faiz ve durgunluk var." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız... ŞEREF MALKOÇ (Devamla) - "Şimdi affedersiniz
diyeceksiniz, kanunları değiştirmek için getireceksiniz. Şu 4422 sayılı Kanunu
çıkarıyorsunuz ya -yarın aynı şeyleri söyleyeceksiniz- yarın bu kanun için
'keşke çıkarmasaydık' diyeceksiniz." Sayın Bülent Arınç, bunları 1999
yılının haziran ayında söylüyor. Fazilet Partisi Grubu adına yine başka bir
arkadaşımız,Lütfü Esengün şunu söylüyor: "Şimdi bu kanuna gözü kapalı
olarak evet oyu veriyorsunuz, muhalefetin sözlerine kulak tıkıyorsunuz...
Yaşarsak göreceğiz; bu yasadan siz şikâyetçi olacaksınız ve büyük sıkıntılar
çekeceksiniz." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Efendim, toparlar mısınız lütfen... Rica
edeceğim... ŞEREF MALKOÇ (Devamla)- Bitiriyorum efendim. Buna karşılık, iktidar partisine mensup
arkadaşlarımızdan Grup Başkanvekili Sayın Beyhan Aslan şöyle söylüyor:
"4422 sayılı Yasa, devletin âli menfaatlarını koruyacak bir yasadır. Bu
yasa, devletin âli menfaatlarını koruduğu gibi, vatandaşın hak ve özgürlüklerini
de dengeleyecektir." Ben bunları şunun için söyledim: Burada çıkan bazı
kanunlar için MHP'li arkadaşlar da yarın aynı şeyleri söyleyeceklerdir mutlaka;
kulaklarına küpe olması açısından söyledim. Sayın Başkan, sizi ve Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim efendim. Söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili
Sayın Erdoğan Sezgin; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ERDOĞAN SEZGİN (Samsun)- Değerli
Başkan, Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Yasa Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Yasa tasarısı üzerinde konuşmaya geçmeden önce şunu
ifade edeyim: Biraz önce, burada, Grup Başkanvekili bir arkadaşımız, millî
egemenlikten bahsettiler, muhalefetin bazı şeyleri öğrenmesi gerektiğinden
bahsettiler. Millî egemenliğin ne demek olduğunu, burada, herkes çok iyi idrak
etmiş durumda. Millî egemenliğe hassasiyet gösterenler, tavsiye üzerine bu Yüce
Meclisten kanun çıkarmazlar. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti Devletinin idarî yapısında, günün
şartlarına uymayan, ihtiyaçlara cevap vermeyen birtakım kurum ve kuralları
değiştirme, kaldırma çalışmaları, yapısal değişikliğin başladığının
göstergesidir. Esasında, Türkiye Büyük Millet Meclisinden beklenen, bu yapısal
değişikliğin bir an önce yapılarak, devletin kurum ve kurallarının günümüzün
çağdaş dünyasının ihtiyaçlarına cevap verecek hale getirilmesi, artık
kaçınılmazdır. Duyarsız, sağır, ferdin, vatandaşın hiçbir ihtiyacına
cevap veremeyen, belli konularda vatandaşın taleplerini "benim yetkim
yoktur" diye savsaklayan, her işi sürüncemede bırakan bir anlayışın,
süratle terk edilmesi gerektiğini düşünüyoruz. Getirilen bu kanun değişikliği,
hiç olmazsa, atıl vaziyette, çok fazla işe yaramayan, fertle, vatandaşla hiç
ilgisi bulunmayan, varlığı ile yokluğu, idarî personel atamak dışında bir yetki
ve işlevi olmayan sembolik bir bakanlık haline gelmiş olan Adalet Bakanlığına yeni
bir hüviyet ve yeni bir işlev kazandıracaktır. Adalet Bakanlığında böyle bir yapısal değişikliğe
gidilmesi, Doğru Yol Partisi Grubunu son derece memnun etmektedir. Esasen,
Adalet Bakanlığında yapısal değişikliği öngören bu tasarı, Doğru Yol
Partisi-Refah Partisi koalisyonunda gündeme alınan, bir türlü şu ana kadar
çıkarılamayan, kadük olan yasaların arasında bulunmaktadır. Türkiye Cumhuriyeti
Devletinin idarî yapısı içinde kurumların görev alanlarını sınırlandırmaktadır.
Yasalar çıktığı zaman hesapta olmayan gelişmeler, sosyal gelişmeler uluslararası
platformlarda devletin acil yapması gereken konularda âdeta bir yetkisizlik
yarışı içine girilmiştir. Bu bağlamda örnek olarak, bölücü başı Abdullah
Öcalan'ın dahi yıllardır gıyabî tevkifi yapılamamış, uluslararası ilişkiler
bazında, hukukî anlamda, iadesinden tutun da ilgili devletler nezdinde iadesi
dahi talep edilememiştir. İşte burada, Adalet Bakanlığının yetkilerinin
günümüzün koşullarına ve ihtiyaçlarına uygun hale getirilerek düzenlenmesi çok
büyük bir ihtiyaç haline gelmiştir. Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğüne çok önemli
görevler, yetkiler verilmiştir. Uluslararası alanda araştırma ve inceleme
yapmak, bilgi alışverişiyle uluslararası alanda işbirliğinin düzenlenmesi
konusunda yetki ve görev verilmesi gecikmiş olsa da bir ihtiyacın, bir
zaruretin sonucudur. Bundan böyle Genel Müdürlüğün artık yetkisi vardır;
uluslararası alanda bu konularda yapılması gereken her şeyi yapmak görevidir diye düşünüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Avrupa Birliği arasında
gümrük birliği kurulmuştur. Bilhassa, ticarî ilişkiler açısından ihtilaflar,
koordinasyonu sağlayacak yetki konusunda değişik bakanlıkların yurtdışı
teşkilatlarında bir yetki karmaşası, daha başka bir deyimle, bir yetkisizlik ve
bir sorumsuzluk yaşanmaktadır. Keza, 10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki
Zirvesiyle ortaya yeni bir durum daha çıkmıştır. Ortaya çıkan bu durumun siyasî
kriterlerine hepimizin katılması elbette ki mümkün değildir; ama, var olan bir
şey var, o da, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine tam üye adayı olarak kabul edilmesidir.
Avrupa Birliğiyle karşılıklı ilişkiler yeni boyutlar kazanmıştır. Bu katılım
süreci içinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yapması gereken çok şey vardır.
İşin bu boyutunu, hatta siyasî kriterlerini bir tarafa bırakırsak, yüzlerce
uyum yasası bulunmaktadır. Bu yasaların hazırlanması ve uluslararası alanda
koordinasyonun sağlanması konusunda yeni bir teşkilata da ihtiyaç
bulunmaktadır. Adalet Bakanlığı bünyesi içinde Avrupa Birliği Genel
Müdürlüğü kurulmasının, Avrupa Birliğine giriş sürecinde Türkiye'ye bir ivme
kazandıracağından kimsenin şüphesi olmasın. Avrupa Birliği Genel Müdürlüğüne,
bu yasa, çok ciddî görev ve yetkiler vermektedir. Avrupa Birliğiyle
ilişkilerin, ulusal program ve planların yürütülmesi, uyum için de gerekli olan
her konuda çalışma yaparak mevzuatları hazırlamada önemli görevler
üstlenmektedir. Şu ana kadar, Avrupa Birliğiyle her konuda iç içe
yaşamamıza rağmen, geçmiş dönemde ilişkilerimizi düzenleyen, koordine eden,
gerektiğinde mevzuat hazırlayan veya öneren bir kurumumuz olmamıştır. Bu
ilişkileri, değişik bakanlıkların yurtdışı teşkilatları, kıyısından köşesinden
bir parça tutarak, hatta yurt dışındaki vatandaşlarımızı dahi canından
bezdirecek bir karmaşa dönemi yaşanmıştır. Dilerim, bu yetkiler tam anlamıyla
kullanılır ve şimdiye kadar yaşadığımız olumsuzluklar da bir şekilde ortadan
kaldırılmış olur. Adalet Bakanlığında, yıllardır, adlî sicil belgesi
çıkarmak ve bunlarla ilgili kayıtlarda sıkıntıları hep birlikte gördük ve
yaşadık. Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığının kurularak bu bilgilerin otomasyona
aktarılmasının yanında, istatistikî bilgilerin süratli bir şekilde kamuoyuna,
ilgililere, sosyal bilimcilere aktarılarak değerlendirilmesi ayrı bir önem
taşımaktadır. Türkiye'de, köylerden, kentlerden büyük şehir
varoşlarına göçler neticesinde yaşanan sosyal problemlerin getirdiği sonuçların
ne olduğunu, hiç kimsenin, bilgi, belge ve ilmî esaslar çerçevesinde
değerlendirme şansı yoktur. Türkiye'de tek bir suç haritası dahi
çıkarılamamıştır. İçgüvenlik ve huzur için alınması gerekli tedbirlerin neler
olabileceği yolunda hâlâ ciddî bir çalışma dahi yapılamamaktadır. İşte, Adalet
Bakanlığında kurulan bu merkezin verilerinin, içhuzur ve emniyetimiz için çok
önemli bir kaynak teşkil edeceğinden kuşkumuz bulunmamaktadır. Adalet Bakanlığının, kendi teşkilatıyla ilgili, adaleti
ilgilendirmeyen, bu yasa tasarısı hazırlanırken komisyonda reddedilen bir
teklifi buraya niçin getirdiğini, hangi amaçla komisyona getirdiğini anlamakta
çok zorlanıyorum. Komisyonda -değerli bir arkadaşım da teşekkür etti- 7 nci
maddenin 22 (b) fıkrası, bu gelen metinden çıkarılmıştır. Esasında, Adalet
Bakanlığının Türk adaletine gölge düşürecek bu tür yasalardan önemle kaçınması
gerekmektedir. Adalet Bakanlığı, idarî bir birimdir, kazaî bir birim değildir;
bağımsız yargıyı yürüten kişilerin üzerinde kara bulutlar dolaştıracak, onlara
destek hizmetini yerine getirmek için getirilen bu tip tekliflerden
kaçınılmasını önemle talep ediyor ve diliyorum. Hukukun, yurdun her bölgesinde uygulamalarının aynı
olması, yeknesaklığın sağlanması konusunda hâkimlere ve hukukçulara, ilgili
herkese bilgi işlem müdürlükleri vasıtasıyla bilgi, belge, emsal, karar,
mevzuat aktarmada görev verilmesini çok olumlu bulduğumuzu ifade etmek
istiyorum. Son bir yıldır Adalet Bakanlığıyla ilgili gelen yasalarda ihdas
edilen kadrolarla karşı karşıya bulunuyoruz. Modern ve şeffaf devlette devletin
küçülmesini hepimiz talep ediyoruz. Esasen, bu anlamda, Ankara'nın,
Başbakanlıktan tutun da diğer bütün birimlerine varana kadar, devletin
küçülmesi manzumesi içinde, kadro açısından yarı yarıya indirilmesi, hepimizin
dileğidir. Türkiye'de bu kadro şişirme olayları hâlâ daha devam etmektedir;
ama, Adalet Bakanlığında bu ihdas edilen yeni kadroların bu şişkinliği daha da
artıracağını, kamuya ek yük getireceğini hepimiz biliyoruz; ancak, buradaki
getirilen kadrolar, en azından, Adalet Bakanlığının yeniden yapılanması, idarî
yapılanmasında çok önemli görevler üstlenecektir. Onun için, Adalet Bakanlığına
verilen bu kadroların yerine, başka birimlerden mutlaka kadro tenkisine
giderek, kamudaki açıkların, devletin küçülmesi manzumesinde çalışmalar
yapılmasını talep ediyoruz. Esasında, bu sene, Adalet Bakanlığı mensuplarını,
buradan, Doğru Yol Partisi Grubu adına tebrik ediyorum. Getirilen yasalar,
Adalet Bakanlığının reform niteliğindeki yapısal değişikliğindeki önemli
yasalardır, bunların, hepimiz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, doğru
olanlarının hepsini destekledik. O kadar destekledik ki, Yüce Mecliste, gerek
komisyonlarda gerek Genel Kurul çalışmalarında lüzumsuz ifade ve beyanlardan
daima kaçınmış bulunmaktayız. Diğer bir konu, bu getirilen yasalar, Türkiye'deki
adalet anlayışıyla ilgili herhangi bir şey getirmediği için, adalete olan
güvensizliği burada dile getirmek istemiyorum ve bu meseleyi de burada
karıştırmak istemiyorum. En azından, Adalet Bakanlığının, adaletin, yargının
bağımsızlığı konusunda bundan sonra da değişik yasalar getirerek, hakikaten,
yargı erkini güçlendireceği inancımı muhafaza ediyorum. Bu itibarla, bu kanunun, adalet camiamıza hayırlı
olması dileğiyle, Doğru Yol Partisi Grubu adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Efendim teşekkür ederim. Gruplar adına başka söz isteyen?.. Yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat?.. Yok. Adana Milletvekili Yakup Budak?.. Yok. Konya Milletvekili Lütfi Yalman?.. Yok. Başka söz isteyen?.. Yok. Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum: ADALET
BAKANLIĞININ TEŞKİLÂT VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN
DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ HAKKINDA KANUN İLE GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN
HÜKMÜNDE KARARNAMENİN EKİ
CETVELLERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 29.3.1984 tarihli ve 2992 sayılı Adalet
Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun 8 inci maddesinin, Anayasa
Mahkemesince iptal edilen
(f) bendi aşağıdaki
şekilde yeniden düzenlenmiş, (g)
bendi ise aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "f) Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğü, g) Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü." BAŞKAN - Efendim, 1 inci madde üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Fahrettin Kukaracı; buyurun
efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan tasarının 1 inci maddesi
üzerinde, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Muhterem milletvekilleri, yapılmakta olan bu
değişiklik, Anayasa Mahkemesinin yetki kanununu iptaliyle ortaya çıkan boşluğu
doldurmayı amaçlamaktadır. Avrupa Birliğine girme hazırlığında ve çabasında
olan ülkemiz, 1989 yılında kurulmuş olan Avrupa Topluluğu Koordinasyon Dairesi
Başkanlığını, genel müdürlük seviyesine yükselterek, ileri yetkilerle teçhiz
etme ihtiyacı duymuştur. Ayrıca, Adalet Bakanlığındaki, dış ilişkilerle ilgili
görevlerin bir elden yürütülmesini sağlamak üzere, Uluslararası Hukuk ve Dış
İlişkiler Genel Müdürlüğü kurulmaktadır. Genel gerekçede "Avrupa Birliği müktesebatına uyum
ve Birlik müktesebatını uygulayabilecek bir adlî ve idarî yapılanmanın
gerçekleştirilmesi konularında Adalet Bakanlığına önemli görevler
düşmektedir" denilmektedir. Buna imkân verebilmek için, bu birimlerin
kurulması bizce de uygun mütalaa edilmektedir. Ancak, bu iktidarın Avrupa
Birliğine girmeyi arzu edip etmediği, Avrupa Birliği mevzuatının ülkede
tatbikine razı olup olmadığı, Birliğin, demokrasi, laiklik, insan hak ve
özgürlükleri, hukukun üstünlüğü ve sivil idareyle ilgili tatbikatını içine
sindirip sindirmeyeceği, yoksa bunları bize mahsus demokrasi, bize mahsus
laiklik ve bize mahsus hukuk olarak algılamaya devam edip etmeyeceği
belirlenmelidir. Aksi halde, kurulacak birimlerin amaca hizmet etmeyeceği ve
yeni masraf kapısı açmaktan başka hiçbir şeye yaramayacağı bilinmelidir. Değerli milletvekilleri, Sayın Adalet Bakanımız,
mevzuat değişikliğiyle ilgili çalışmalara büyük bir hız vermektedir. Umuyor ve
diliyorum ki, bu çalışmalar, yapılması gereken ve her şeyden daha önemli olan
adalet reformunun birer parçası ve ön hazırlığı olsun. Adlî kolluğu, istinaf
mahkemeleri kurulmuş, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı sağlanmış, evrensel
hukuk ilkeleri tümüyle benimsenmiş, savunmanın kutsallığı gerçek yerine
oturtulmuş, siyasal, ideolojik, ekonomik baskı ve tehditlerden arındırılmış bir
yargı reformuna ülke insanının ihtiyacı büyüktür. Yazarları, çizerleri, siyasîleri, düşünen beyinleri,
demokrasi ve hürriyet taleplerini dile getirenleri hapse atan bir ülkede, bu
ihtiyaç son hadde ulaşmıştır. Eğitim almak, ülkesine hizmet etmek, çağdaşlarıyla boy
ölçüşmek isteyen, hiçbir yasaya aykırı davranmayan binlerce masum öğrenci, sırf
bir inatlaşma ve birkısım evhamlar yüzünden sınıfta bırakılmakta, okullarından
atılmaktadır. İktidar mensupları, bu vahim durumu bir daha vicdanî muhasebeden
geçirmeli, insanımızın ıstırabını gidermelidir. Eğer, bunun bir siyasî rantı
varsa, ona da kendileri sahip olmalıdır. Aksi halde bu haksız, kanunsuz
uygulama birkaç ideolojik kafayı memnun etmekten başka bir şeye yaramayacak,
ülkenin geleceği olan gençlik heba edilmiş olacaktır. Dolayısıyla, yapacağınız
hiçbir yenilik, bu kaybı telafi etmeyecektir. Kurulmakta olan Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler
Genel Müdürlüğü, Adalet Bakanlığının dış ilişkilerle ilgili görevlerini tek
elde toplamayı amaçlamaktadır. Bakanlığın görev alanına giren konularda,
uluslararası anlaşma ve belgelerle ilgili görüş bildirmek, onları Türkçe'ye
çevirmek ve arşivlemek; uluslararası adlî yardımlaşma, tebligat, suçluların
iadesi gibi işlemleri yürütmek; uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki
gelişmeleri izleyerek içhukuka yansıtmak gibi görevleri üstlenmektedir. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinin ülkemiz aleyhine vermiş olduğu kararların çokluğu,
bu birimin görevinin önemini daha da artırmaktadır. Yüzbin sayfadan daha fazla
olan Avrupa Birliği mevzuatı ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının
hayata geçirilmesinin sistemli ve hızlı bir çalışma gerektirdiği herkesçe
malumdur. BAŞKAN - Efendim toparlar mısınız. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Bir yüksek yargıcımızın
"eğer, ülkemiz mahkemelerinde verilmiş olan kararlar... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlayın efendim; teşekkür ediyorum. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - ...çağdaş hukuk
ölçüsüyle değerlendirilse, tümüyle keenlemyekün sayılır" ifadesi,
bulunduğumuz noktayı tespit bakımından fevkalade önemlidir. Bir taraftan çağdaş
hukuka uyum sağlama çalışmaları yaparken, diğer taraftan buna tamamen ters
uygulamalar yapmaya, var olan hürriyetleri daha da sınırlamaya çalışmak
çelişkisinden bir an önce kurtulmak gerekir... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlamanızı rica ediyorum; çünkü,
önünüzde 3 sayfa var; son sayfaya geçerseniz... FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Tamamlıyorum efendim. İnsan haysiyet ve onuruna yakışmayan hukukdışı
uygulamalar, iktidar tarafından bilerek, isteyerek, sistemli ve yaygın bir
şekilde sürdürülürken, yeni kurumlar, birimler kurmak, bilgisayar ağını
genişletmek bir şeye yaramayacak; teknoloji, zulmün daha da yaygınlaşmasına
yardımcı olacaktır diyor, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Kayseri Milletvekili
Sayın Sevgi Esen; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SEVGİ ESEN (Kayseri) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 599 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesi
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini bildirmek üzere, söz almış
bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Anayasa Mahkemesince iptal
edilen kararnamelerin akıbeti hepinizce malumdur. Bugün, yine, bir yetki
kararnamesinin iptaliyle doğan kanun boşluğunu doldurmak üzere gündeme
getirilen bir tasarıyı görüşüyoruz. Hukuk sistemimizdeki boşlukları parça parça
doldurarak adalet dağıtmak, bize, gerçekten üzüntü vermektedir. Yıllardır
beklenen ve milletçe özlenen bir adalet reformu, maalesef, bugüne kadar
gerçekleştirilememiştir. Adalet sistemimizi, 1926 yıllı yasaların artık
taşıması imkânsız hale gelmiştir. Her konudaki erozyonun, günlük gazete manşetlerinin
birinci öncelikli konusu olarak adaleti içine alması, bardağı taşıran son
damlalar olduğu gibi, milletin devletine olan güven duygusunun incinmesine,
hatta incinmenin ötesinde yok olmasına neden olmaktadır. Savcılar, hâkimler
üzerindeki baskılar, nedeni bilinmeyen soruşturma sapmaları, hukuk sisteminin
esası olan tabiî hukuk, tabiî hâkim kavramlarının yok sayılması, millet
cephesinden bakıldığında hiç de iç açıcı değildir. Milleti yıpratan esas konu,
ekonomin yanında, adalet kılıcına vurulan darbedir. Bunları ifade ederken, bir
tek isteğim, bana verilen konuşma süresinin adalet sistemimize ilişkin
reformların yapılması yolunda bir tetikleme olması dileğidir. Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşları ve parlamenter sistemi, bir başka neden olmadan, kendi
adalet düzenlemesi yapacak güçtedir. Eksik olan, bir başlangıç yapmamaktır. Bu
hususu, milletimiz dikkatle takip etmektedir. Bugün, çok değerli olacağını düşünerek, Atatürk'ün 1924
tarihinde, bundan yetmişyedi yıl önce, adaletle ilgili yaptığı bir konuşma
metnini buradan okumak istiyorum: "Adalet konusunda, yeni kuruluşlara ve
düzenleyicilere verdiğimiz önemin üzerinde durmak gerekecektir. Gerçi, bütçenin
bugünkü halinde bile adliye için önemli kaynaklar ayrılmıştır ve bu kaynaklar
gittikçe artırılacaktır; ama, daha önemli olan, adalet anlayışımızı, adalet
kanunlarımızı, adalet kuruluşlarımızı, bizi, bilinçli bilinçsiz etkisi altında
tutan ve çağdaş görüşlere hiç de uymayan bağlardan kurtarmaktır. Ulusumuz,
bugünlerde, her uygar ülkede görülen ilerlemelerin, bizim ihtiyaçlarımızı
karşılayacak uygulamalarını bizde de görmek istiyor. Ulusun isteklerine ve de
gereksinmelerine uyarak adliyemizde her türlü eski etkiden korkusuzca
silkinmekten ve hızlı ilerlemelere, atılmaktan geri kalmamak zorundayız. Medenî
hukukta, aile hukukunda yürüyeceğimiz yol, ancak uygarlık yolu olacaktır.
Hukukta işi oluruna bağlamak, eski masalımsı göreneklere bağlı kalmak, ulusları
uyanmaktan alıkoyan en ağır bir kâbustur. Türk Milleti, üzerine kâbus çökmesine
izin veremez" diyor o Yüce Türk ve ben bu sözün bugün, burada çok anlamlı
olduğunu düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, tabiî ki, Türkiye, imza
koyduğu anlaşmaların gereğini yapacaktır. Bu anlamda 1987'de Avrupa Topluluğuna
tam üyelik başvurusu sonucu 1989'da faaliyete geçen Avrupa Topluluğu
Koordinasyon Daire Başkanlığının ihtiyaç duyulan biçimde örgütlenmesi, bir
koordinasyon makamı olmaktan çok birtakım yetkilerle donatılması işin icabıdır.
Ancak, Avrupa Birliği Genel Müdürlükleriyle yapılacak ciddî bir koordinasyona
yetkili olması da yine işin doğal sonucu olmalıdır. Aksi halde, tasarının 1 inci
maddesiyle yapılmak istenen Avrupa Birliği Koordinasyon Daire Başkanlığı
adının, Avrupa Birliği Genel Müdürlüğü olarak değiştirilmesi hiçbir şey ifade
etmeyecektir. "Adalet mülkün temelidir" diyen düşünceyi
haklı çıkarmak bizlerin elindedir diyerek, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 1 inci madde üzerinde görüşmeler bitmiştir. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum efendim: MADDE 2. - 2992 sayılı Kanunun 11 inci maddesinin
Anayasa Mahkemesince iptal edilen kenar başlığı ve başlangıç cümlesi ile (a),
(b), (c) ve (d) bentleri aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiş, maddeye
aşağıdaki (n) bendi eklenmiş ve mevcut (n) bendi (o) bendi olarak teselsül
ettirilmiştir. "Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğü" "Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün görevleri
şunlardır: "a) Ceza infaz kurumları ve tutukevlerini
yönetmek, denetlemek ve hesap işlerini izlemek, 4301 sayılı Ceza İnfaz
Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin
Kanunla verilen görevleri yerine getirmek," "b) Hükümlü ve tutukluların giydirilmesi,
beslenmesi, yatırılması, eğitilmesi,
çalıştırılması ve muhtaç durumda bulunanların tedavi giderlerinin karşılanması
işleri ile 2548 sayılı Ceza Evleriyle Mahkeme Binaları İnşası Karşılığı
Olarak Alınacak Harçlar ve Mahkumlara Ödettirilecek Yiyecek Bedelleri Hakkında
Kanunda gösterilen her türlü işlemleri yapmak," "c) Ceza infaz kurumları ve tutukevleri ile
küçüklerin cezalarının yerine getirileceği ıslah ve eğitimevlerinin, haklarında
tedbir uygulanmış olan küçüklerin yerleştirileceği kurumların, müşahede
merkezlerinin, küçüklerin kısa
sürelerde kabul edilecekleri kurumların ve küçüklere mahsus tutukevlerinin çağdaş
ölçülere uygun tesis, yapım, onarım, satın alma ve kira işleri ile ilgili
program ve projeleri hazırlamak, geliştirmek, uygulamak, bu kurumları sevk ve
idare etmek ve buralara alınmış küçüklerin korunma, bakım ve eğitim işlerinin
kontrolünü yapmak," "d) Ceza infaz kurumları ve tutukevleri, eğitim
merkezleri, çocuk ıslah ve eğitimevleri ile müşahede merkezlerinde görevli
personelden; atanmaları Bakanlığa ait olanların atanma, yükselme, yer
değiştirme, kadro, izin, istifa, emeklilik, dava ve disiplin gibi her
türlü özlük işlemlerini, atanmaları adlî yargı adalet komisyonlarına ait
olanların kadro ve özlük işlemleri ile bunlara ilişkin adlî yargı adalet
komisyonu kararlarının incelenmesi ve onaylanması
işlemlerini yürütmek, bu
kurumlardaki bütün
personelin hizmet öncesi, adaylık,
hizmet içi ve görevde yükselme eğitimlerini yaptırmak, gerektiğinde özlük
işlemlerine ilişkin olarak Personel Genel Müdürlüğü, eğitim faaliyetleri
yönünden Eğitim Dairesi Başkanlığı ile koordinasyonu sağlamak," "n) Görev alanına giren konularda uluslararası
alanda araştırma ve inceleme yapmak, bilgi alışverişini ve işbirliğini
düzenlemek," BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Yahya Akman; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz madde, 2992 sayılı Kanunun 11 inci
maddesinin Anayasa Mahkemesince bazı bentlerinin iptal edilmesi sonucu, bu
bentlerin yeniden düzenlenmesi ve yeni bir bent eklenmesine ilişkindir. Bu madde, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürlüğünün
görevlerini saymaktadır. Görevleri ayrıntılı bir şekilde sayılan bu Genel
Müdürlüğe, bu tasarıyla yeni bir görev de verilmektedir. Maddenin (n) bendiyle,
Genel Müdürlüğe, görev alanına giren konularda, uluslararası alanda inceleme
yapmak, bilgi alışverişini ve işbirliğini düzenlemek görevi verilmiştir. Bu kanun tasarısının temel hedefinin, görüştüğümüz
Genel Müdürlüğe verilen bu görevin yanı sıra, sonraki maddelerde düzenlenen
Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü ile Avrupa Birliği Genel
Müdürlüğü olduğu görülmektedir. Bizce de, bu düzenleme doğru ve hatta geç
kalınmış bir düzenlemedir. Değerli milletvekilleri, Avrupa Birliği sürecinde,
Türkiye'nin, binlerce sayfalık mevzuatı kabul etme durumunda olduğu ifade
edilmektedir. Eğer, çıkarmış olduğumuz kanunları, öncelikle, Avrupa Birliği
mevzuatına uygunluk yönünden inceleyip, o şekilde hazırlamaya çalışsak, öyle
zannediyorum ki, şu Meclisin gündemine getirilmiş olan birçok kanunla, biz daha
sonra kabul etmek durumunda kalacağımız ve belki tek tek görüşme durumunda
kalacağımız o mevzuatı, ayrıntılarıyla görüşme durumunda kalmayacağız, çok az
bir kısmını görüşüp bu uyumu gerçekleştirme durumunda olacağız diye düşünüyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye gibi, kanunları,
halkının iradesini tam olarak yansıtmayan ve çoğu zaman halka rağmen yapılan
kanunları ve uygulamaları, suç ve suçluyu üretmek için çok mümbit bir alan
yaratmaktadır. Böyle bir alanda, cezaevlerinde her zaman için ciddî miktarda
insanlar bulunmaktadır. Arada bir çıkarılan af yasaları da, bu yoğunluğu
azaltamamaktadır. Asıl amaç, sivrisinekle mücadele etmek yerine, bataklığı
kurutmak olmalı diye düşünüyorum. Bugün, cezaevlerimizde 60 000'e yakın tutuklu ve
hükümlü vardır. Türkiye ölçeğinde, orta büyüklükte bir şehrin nüfusuna tekabül
etmektedir bu sayı. Hatta, dünya ölçeğine baktığınız zaman, bağımsız devlet
sıfatını kazanmış bazı ülkelerin ancak bu civarlarda nüfusa sahip olduğunu da
görürsünüz. Türkiye'de yaşayan insanların belli bir oranı
hapishanede olduğuna göre, oralarla ilgili de detaylı çalışmalar yapmak
gerekiyor elbette. Bugün, alfabemizin birçok harfiyle anılan cezaevlerimiz
vardır. En son (F) harfi kullanılmıştır. Öyle bir (F) harfi ki, son bir yıldır
gündemin ilk sıralarındaki yerini korumaya devam etmektedir. Ölüm oruçları,
cezaevi isyanları, koğuş, oda, hücre, (F) tipi gibi kavramları, artık,
çocuklarımız da ezberledi; ama, ben, bu sözcükleri vatandaşa ezberleten
hükümetin, bunları doğru okuyamadığı veya anlayıp da çözemediği kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, bu kadar çok sayıda insanı
barındırdığımız cezaevleriyle ilgili, doğal olarak ayrıntılı düzenlemeler yapma
gereği duyuyoruz. Görüştüğümüz bu tasarıdaki 2 nci madde de, ceza ve tevkif
evleriyle ilgili olduğu için, doğrudan doğruya cezaevleriyle de ilgili bir
maddedir. Keşke, Adalet Bakanlığımız, bu şekilde, şu gün getirmiş olduğu tasarı
gibi ve bundan sonra da muhtemelen sıraya alınacak iki tasarı, dün görüştüğümüz
diğer bir tasarı gibi birçok tasarıyı parça parça Yüce Meclisin gündemine
getireceğine, belki, mesela Ceza İnfaz Kanunu gibi temel kanun kabul edilen
kanunlardan bir tanesinin kapsamı içerisinde, bütün cezaevlerini, bir mahkûmun
hüküm giymesinden itibaren tahliye oluncaya kadarki bütün ihtiyaçlarını
karşılayacak ve kapsayacak nitelikte bir temel kanun önümüze getirseydi diye
düşünüyorum ve böyle bir yolun daha isabetli olacağı kanaatindeyim. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli
Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
görüşmekte olduğumuz yasa tasarısıyla ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu
adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Adalet Bakanlığımız, geç kalınmış olmakla birlikte,
cezaevleriyle ilgili birtakım yeni düzenlemeler yapmaktadır. Gerçekten,
komisyondan, birçok yenilikçi yasa teklif ve tasarıları geçmiştir. Görüşmekte
olduğumuz bu tasarı da, Anayasa Mahkemesinin eski yasanın 11 inci maddesinin
bazı bentlerini iptal etmesi sebebiyle düzenlenmiş bir yasa tasarısıdır. Doğru
Yol Partisi Grubu olarak, bu tasarıya olumlu baktığımızı ifade ediyorum. Bu madde de, olumlu olarak düzenlenmiş maddelerden
birisidir. Bu maddede en çok dikkati çeken, cezaevlerindeki küçüklerin
durumlarıyla ilgili birtakım ıslah tedbirlerinin alınmasıdır ki, bunu,
evleviyetle doğru buluyoruz. Yalnız, burada bir tereddütüm var; bunu, tam
olarak izale edemedim kendi kendime. Acaba, bu küçük çocukların bulunduğu ıslah
ve yetim evlerinde, yaş farklılıklarına göre -sanıyorum 12 - 18 yaş arasındaki
çocuklar bu ıslahevlerine alınıyorlar; sanıyorum, çocukların yaşları arasında 6
yaş gibi bir fark var- yaş gruplarına göre bunları ayrı bölümlerde tutabilmek
mümkün müdür diye düşünüyorum. Bunu, Sayın Bakan veya yetkililer açıklarlarsa
memnun olacağımı ifade ediyorum. Bu maddeyle, küçüklerin kısa sürelerde kabul
edilecekleri kurumların, küçüklere mahsus tutukevlerinin, çağdaş ölçülere uygun
tesis, yapım, onarım ve birtakım düzeltmelerini yapmak; yani, şahsiyetlerinin
oluşmasıyla ilgili birtakım düzeltmeler yapmak, tedbirler almak amaçlanmıştır.
Madde yerindedir. Özellikle, eğitim çalışmalarına ağırlık verilmesi gerektiğini
burada belirtmek istiyorum - ki, bu maddede de bu belirtilmiş- çünkü,
hapisaneye düşen -özellikle- küçüklerin, orada tamamen yok olmasının yerine,
mutlaka topluma kazandırılmaları gerektiğini hepimiz biliyoruz ve çok önemli
olduğunu da biliyoruz. Zaten, cezaevlerindeki amaç, işkence çektirmek değil,
oraya düşen insanları topluma yeniden kazandırmaktır. Burada, yine, (d) bendinde, benim dikkatimi çeken ve
olumlu bulduğum bir husus var: Personelin özlük haklarını düzenleyen maddeyle
birlikte, personelin eğitimleriyle de ilgili birtakım faaliyetlerde
bulunulacağı ifade edilmiştir. Bu da yerinde bir düzenlemedir. Gerçekten, gerek
büyüklere mahsus ceza ve tevkif evlerinde gerekse küçüklerin bulunduğu ıslah ve
eğitim evlerinde personelin yetersiz olduğu ve bazı yanlışların söylendiği
hepimizce malumdur. Bu bakımdan, özellikle, küçüklere bakan personelin çok iyi
eğitilmeleri gerektiğini ifade ediyorum. Bu, iyi bir düzenlemedir; eski yasaya göre biraz daha
açılmış ve madde madde, yapılması gereken hususlar derc edilmiştir. Son olarak, olumlu bulduğumuzu ifade ediyor, yasanın
hayırlı olmasını diliyorum. Saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) YAKUP BUDAK (Adana) - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorum. BAŞKAN - Efendim, 3 üncü maddede siz konuşacaksınız.
Onun için, gelin, istememiş olun, siz 3 üncü maddede konuşun. YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Sayın Başkan... Sayın
Başkan... BAŞKAN - Söyledim, sordum efendim... Karar yetersayısı
arayacağım tabiî. Efendim, karar yetersayısının aranılması istendi. 2 nci maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar
yetersayısını arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım; kaç dakika süre
vereyim efendim? İSMAİL AYDINLI (İstanbul) - 3 dakika... DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) - 3 dakika... MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) - 5 dakika... BAŞKAN - Oylama için 5 dakika süre veriyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, karar yetersayısı vardır; 2 nci madde
kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum ve mecburen, Adana
Milletvekili Yakup Budak'a söz vereceğim. MADDE 3. - 2992 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince
iptal edilen 13/A maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden
düzenlenmiştir. "Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğü Madde 13/A. - Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğünün görevleri, 31/05/1963 tarih ve 244 sayılı Kanun ile 05/05/1969
tarih ve 1173 sayılı Kanunla Dışişleri Bakanlığına verilen görev ve yetkiler
saklı kalmak kaydıyla şunlardır: a) Bakanlığın görev alanına giren konularda
uluslararası antlaşmalar ve belgelerle ilgili olarak, gerektiğinde Bakanlığın
diğer ilgili birimlerine de danışarak görüş bildirmek, yapılan çalışmalara ve
görüşmelere katılmak, bu antlaşma ve belgeleri Türkçe'ye çevirtmek, derlemek,
arşivlemek, bunları ilgili kurum ve birimlere iletmek, b) Yurt dışında işlenen ve Türk yargı yetkisine giren
suçlar konusunda adli makamlara bilgi ve belge sağlanmasına yardımcı olmak, c) Hukukî ve cezaî konularda uluslararası adli
yardımlaşma; tebligat, istinabe, suçluların iadesi, hükümlülerin transferi,
kovuşturmaların aktarılması işlemlerini yapmak, d) Nafakalara dair uluslararası antlaşmalarla ilgili iş
ve işlemleri yürütmek, e) Bakanlığın uluslararası kuruluşlarla ilgili
faaliyetlerini yürütmek, f) Uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki
gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak, gelişmelerin iç
hukuka yansıtılması için ilgili kurum ve birimleri bilgilendirmek, g) Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine Türkiye Cumhuriyeti
Devleti aleyhine yapılan başvurulara karşı yapılacak savunmalar için bilgi ve
belge sağlamak, gerektiğinde oturumlara temsilci göndermek, h) Görev alanına giren konularda personelin yurtiçi ve
yurtdışı eğitimi ile ilgili işlemleri yapmak, i) İştirak olunan yurtdışı faaliyetlere ilişkin olarak
düzenlenecek raporları Bakanlığın ilgili birimlerine ve diğer ilgili
kuruluşlara iletmek, j) Görev alanına giren konularda tüzük ve
yönetmelikler hazırlamak ve izlemek;
yargı yetkisinin kullanılma alanına girmeyen konularda görüş bildirmek ve
genelge düzenlemek, k) Kanunlarda gösterilen ve Bakanlıkça verilen diğer
görevleri yapmak." BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; 599 sıra sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkındaki Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum;
Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu maddeyle, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel
Müdürlüğünün görevleri tadat edilmekte; hangi işlemlerin bu müdürlük tarafından
yapılacağı ifade edilmektedir. Tabiî, burada, kanun maddelerinde, bunları yazıyoruz,
görevlerini bildiriyoruz. Elbette, dışa açılan Türkiye'de, Avrupa Birliği
sürecinde olan Türkiye'de, Batı'yla bütünleşme sürecinde olan Türkiye'de bu
müdürlüğün görevleri çok daha önem arz etmektedir; çünkü, bu uyum sürecinde,
maalesef, Avrupa Birliğiyle ilgili sıkıntıların başında, bu müdürlüğün de görev
alanı içerisine giren uluslararası hukukun iyi takip edilemediğini görüyoruz ve
bundan dolayı da, gerek Dışişleri Bakanlığımız gerek Adalet Bakanlığımız
gerekse devletimiz, büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmaktadır. İşte, bu
genel müdürlüğün görevleri arasında, uluslararası hukuk ve insan hakları
konusundaki gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak,
gelişmelerin iç hukuka yansıtılması için ilgili kurum ve birimleri
bilgilendirmek şeklinde bazı görevler ifade edilmektedir. Diğer konularda da,
görev alanına giren konularda da, yapacağı işler sıralanmaktadır. Maalesef, Türkiye'de, hukukî açıdan, dünyayla
bütünleşme noktasında, oldukça geri bir noktada bulunuyoruz ve Türkiye'deki
vatandaşlarımızın büyük bir bölümü, mahkemelerde halledemedikleri konuyu Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine götürmektedirler; her yıl, binlerce dava, Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesinde, Türkiye Cumhuriyeti Devleti aleyhine açılmaktadır. Bunun temel sebeplerinden birisi, hukukî yetersizlikten
daha ziyade, hukuku yorumlama noktasındaki, kanunları yorumlama noktasındaki
hâkimlerimizin ve savcılarımızın -altını çizerek ifade ediyorum; Avrupa
Birliğine gireceğiz diyoruz, ama- maalesef, mantalite itibariyle, kafa yapısı
itibariyle hâlâ Batılılaşamamış olmalarıdır; hâlâ birtakım direnmelerle,
1930'ların, 1940'ların hukuk mantığıyla ve devlet anlayışıyla meseleye
yaklaşmış olmaları, Türkiye Cumhuriyetini Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde zor
durumlara sokmaktadır. İşte, birkaç gün önce ülkemizi ziyaret eden Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesi Sayın Başkanı, ilgililerle dolaşırken "bizim
önümüze çok dava geliyor, Türkiye'den binlerce şikâyet var ve bu şikâyeti
gerçekleştirme noktasında, taleplerine cevap verme noktasında sıkıntıya
giriyoruz. Onun için hâkimleri, savcıları bu noktada eğitin, tekrar hukukunuzu
düzenleyin, uyum sürecinde hukukî gerçekleşmeleri sağlayın" diye bir
tavsiyede bulunuyor. Belki, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Başkanının
böyle bir ifadesi -gazetelerde yer aldığı şekliyle- onurumuza dokunuyor,
zorumuza gidiyor; ama, İçişleri Bakanlığımızın da, adlî mercilere, güvenlik
birimlerine ve devletin ilgili kurumlarına yayımladığı bir tamimde, yine
gazetelere intikal ettiği şekliyle -arkadaşlarımız takip ettiler- ne diyor
Dışişleri Bakanlığımız: "Biz, Avrupa karşısında çok zor durumdayız. Avrupa
İnsan Hakları Mahkemesine binlerce dava açılıyor. Bu, devletimizi, cumhuriyetimizi,
Avrupa'nın karşısında zor durumda bırakıyor." Bunun için yapılması lazım
gelen, alınması lazım gelen tedbirleri ve uygulamaları da, Dışişleri
Bakanlığımız, ilgili birimlerden, adlî mercilerden, güvenlik birimlerinden
istiyor. Ne diyor; mahkemelerimiz karar verirlerken, Avrupa İnsan Hakları
Mahkemesinin kararlarını, uluslararası anlaşmalarımızı da dikkate alsınlar ve
yasaları uygularken, Avrupa mahkemelerinin vermiş olduğu kararlara ve altına
imza atmış olduğumuz uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere dikkat etsinler,
kanunlarımızı ve yasalarımızı ona göre yorumlasınlar diyor. Ayrıca, verecekleri
kararlarda, daha toleranslı davranmalarını da, Dışişleri Bakanlığımız -ne
yapıyor- ilgili mercilerden, mahkemelerimizden istiyor. Bu da gösteriyor ki,
yasaları çıkarıyoruz; ama, maalesef, yasaların uygulanma noktasında, adlî
mercilerimizin gerekli hassasiyeti göstermesi noktasında, ciddî
sıkıntılarımızın olduğunu, hem Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi hem de Dışişleri
Bakanlığımız ifade ediyor. Yine, bu genel müdürlüğün, görevleri arasında, Türkiye
Cumhuriyeti aleyhine açılacak davalara temsilci göndermek şeklinde bir görevi
de var. Elbette, Türkiye Cumhuriyeti, kendisi aleyhine açılan davalarda,
temsilci gönderecek, kendisini savunacaktır. Bizim iç hukukumuzda da, özellikle
ceza mahkemelerinde, CMUK'ta da var; ne var; adlî müzaheret dediğimiz,
şikâyetçiye veyahut da sanığa, adlî müzaheret şeklinde avukat yardımı yapılması
var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak, lütfen, bitirir misiniz. YAKUP BUDAK (Devamla) - Devlet olarak, nasıl kendi iç
hukukumuzda, şikâyetçinin kendisini savunamadığı durumlarda avukat yardımı
yapıyorsak, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine şikâyette bulunan kendi
vatandaşlarımızın da haklarını savunabilmeleri için, bilgi yetersizliğinden
veya yanlış müracaattan dolayı zor durumlara düşmemeleri için de, devletin
tedbir alması, onlara adlî müzaheret noktasında da yardımcı olması, hukuk
devleti açısından, hukukun üstünlüğü açısından gereklidir. İç hukukumuzla dış
hukukumuzu birbirine ayarlamak mecburiyetindeyiz diyor, saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili
Sayın Mehmet Gözlükaya; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının bu bendinde, 3
üncü maddesinde, Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü adı
altında, Anayasa Mahkemesince iptal edilen eski yasamızdaki 13/a maddesinin
yerine, yine 13/A olarak düzenlenmiş ve dışilişkilerle ilgili Adalet Bakanlığı
görevine giren bir düzenleme getirilmiş. Olumlu bir düzenlemedir. Bugüne kadar,
elçiliklerimizin veya diğer dış kurumlarımızın yaptığı organizasyonları ve
bütün bakanlıklara vaki yardımlarını, Adalet Bakanlığına yardım edebilecek...
Yani, Adalet Bakanlığı konusuna giren hususları düzenleyen bir maddedir. Bu,
daha ziyade, Avrupa Birliği Genel Sekreterliğinin görevi alanında yapmış olduğu
işlerle ilgili, organizeyle ilgili, Adalet Bakanlığıyla ilgili konularda
birtakım yenilikler getirmektedir ki, olumlu bakıyoruz. Bir kere, yurt dışında
işlenen ve Türk yargı yetkisine giren suçlar konusunda, adlî makamları
zamanında uyarmak, bilgi ve gerekli belgeleri toplamak gibi; keza, suçluların
iadesinde, hükümlülerin transferi ve kovuşturmaların aktarılması işlemlerini de
bizzat Adalet Bakanlığı adına yapmak gibi güzel görevleri vardır. Ayrıca,
nafakalara dair... Tabiî ki, Türkiye'den verilen nafaka davalarının yurt
dışında infazlarında sıkıntılar var. Türkiye, artık, Avrupa'nın birçok yerinde,
dünyanın birçok yerinde insanı olan... Orada da, taraflardan birisinin
Türkiye'de olduğu konumlarda, nafaka kararlarının yerine getirilmesinde
birtakım müşkülatlar vardı. Bu bakımdan, nafakalara dair uluslararası
antlaşmalarla ilgili iş ve işlemleri yürütmek gibi bir görev verilmiş. Bunun dışında, keza, hepimizi her zaman ilgilendiren,
ülkemizi de birtakım sıkıntılara sokan, insan haklarıyla ilgili bir düzenleme
var ki, bu da, tabiî, bugüne kadar diğer kurumlarca yerine getirilmiştir; ama,
faydalı bir düzenlemedir. Uluslararası hukuk ve insan hakları konusundaki
gelişmeleri izlemek, bu konulardaki çalışmalara katılmak, gelişmelerin iç
hukuka yansıtılmasıyla ilgili kurum ve birimleri bilgilendirmek. Gerçekten, bu,
Türkiye için önemli bir düzenlemedir. Daha bilgili, daha derli toplu, daha
ciddî olarak bu yöndeki gelişmeleri, bilgileri aktaracak bir kurum; yani,
Adalet Bakanlığına bağlı bir kurum olarak düzenlenmiştir. Bunu da yerinde
gördüğümüzü ifade ediyorum. Ayrıca, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin Türkiye
Cumhuriyet Devleti aleyhine yapılan başvurulara karşı yapılacak savunmalar için
bilgi ve belge toplamak, gerektiğinde oturumlara temsilci göndermek gibi,
gerçekten, çağdaş Türkiye'de bulunması gereken, yapılması gereken
düzenlemelerdir. Bu düzenlemeyi, Doğru Yol Partisi olarak doğru
bulduğumuzu, olumlu bulduğumuzu ifade ediyor; saygılar sunuyorum. (DYP ve DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 3 üncü madde üzerindeki görüşmeler bitmiştir. 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine 5
dakika var; başka bir madde görüşme imkânımız yok. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 11 Mayıs Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum. Hayırlı akşamlar efendim. Kapanma Saati
: 19.54 |
|