DÖNEM : 21 CİLT : 59 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 84 üncü
Birleşim 13 . 4 . 2001 Cuma İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – YOKLAMALAR IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1 – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/349) B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1 – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal ve 20 arkadaşının, Osmaniye
İlindeki orman köylülerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/190) 2 – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal ve 20 arkadaşının, Osmaniye
İlindeki yerfıstığı üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılarak
alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/191) V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda açık
bulunan üyeliğe seçim VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı : 527)
2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
3. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri
Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir
Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) 4. – Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı
Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin Değiştirilmesi
ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir İlave Yapılması
Hakkında 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde Kararname ve
Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve
Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/206, 1/779) (S. Sayısı :
639) 5. – Emniyet Teşkilatı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı :
438) VII. – SORULAR VE CEVAPLAR A)YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Kayseri Milletvekili Abdullah Gül'ün, İstanbul Lisesine öğrenci
kaydına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı
(7/3811) 2. – İstanbul Milletvekili Bozkurt Yaşar Öztürk'ün, YÖK'ün öğretmenlik
sertifikası ile ilgili kararına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3843) 3. – Ankara Milletvekili Eyyüp Sanay'ın, son ekonomik krizde Merkez
Bankasınca piyasaya sürülen döviz miktarına ilişkin sorusu ve DevletBakanı
Kemal Derviş'in cevabı (7/3871) 4. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Halk Eğitim Merkezlerindeki
usta öğreticilerin sorunlarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3874) 5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman'da Karamanoğlu Mehmet
Bey Üniversitesi kurulup kurulmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3876) 6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, YÖK tarafından rektörlere
gönderilen bir genelgeye ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin
Bostancıoğlu'nun cevabı (7/3881) 7. – Bursa Milletvekili Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, ABD vatandaşı
olup olmadığına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Kemal Derviş'in cevabı (7/3885) 8. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman'ın, bakanlığa bağlı bazı
kuruluşlardaki atamalara ve yöneticiler hakkındaki iddialara ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Ramazan Mirzaoğlu'nun cevabı (7/3891) 9. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, SSK'ya devredilen Vakıf Gureba
Hastanesi Başhekimi hakkındaki bazı iddialara ilişkin sorusu ve Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3895) 10. – Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin'in, RTÜK'ün Darwinist
öğretileri içeren yayınlara müsaade etmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Rüştü Kazım Yücelen'in cevabı (7/3905) 11. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Tanıtma Fonundan
aktarılan kaynaklara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı
Devlet Bahçeli'nin cevabı (7/3917) 12. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, Malatya-Hekimhan İlçesi
Kocaözü Sağlık Ocağı doktor ihtiyacına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş'nun cevabı (7/3926) 13. – Karaman Milletvekili Zeki
Ünal'ın, D.İ.E. tarafından yapıldığı iddia edilen ankete ilişkin sorusu ve
Devlet Bakanı Tunca Toskay'ın cevabı (7/3931) TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı. Çin Halkı Siyasî Danışma Konferansı Başkanının beraberindeki bir
parlamento heyetiyle ülkemizi ziyaretine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel
Kurulun bilgisine sunuldu. Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 81 inci yıldönümünün ve
Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının
belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye
Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2001 Pazartesi günü saat 14.00'te toplanmasına
ilişkin Danışma Kurulu önerisi ile, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 81 inci yıldönümü ve Ulusal
Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2001 Pazartesi günü Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılmasına; görüşmelerde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanı ve siyasî parti grupları başkanlarına 10'ar dakika
süreyle söz verilmesine; 23 Nisan 2001 Pazartesi günü Genel Kurulun yapacağı
toplantıda başkaca konunun görüşülmemesine ilişkin Başkanlık önerisi; Kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/53) (S. Sayısı: 433), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameye İlişkin (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592), Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206
Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin Değiştirilmesi ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir İlave Yapılması Hakkında 480
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet
Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair (1/206, 1/779) (S. Sayısı :
639), Kanun tasarılarının görüşmeleri, Komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında (1/728) (S. Sayısı : 591), Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin
(1/758) (S. Sayısı : 609), Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair
(1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S. Sayısı : 623), Kanun Tasarılarının, yapılan görüşmelerden sonra, Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç, Mal ve Malzemenin Satış,
Hibe, HEK ve Hurda Durum ve İşlemleri ile Hizmet Satışına Dair Kanun
Tasarısının (1/618) (S. Sayısı : 406) yapılan açık oylamadan sonra, Kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı; Devlet Bakanı Faruk Bal ve Devlet Bakanı Şuayip Üşenmez, Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararnamenin Kabulü Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde
FP Grubu adına konuşan İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin'in şahıslarına
sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar. Alınan karar gereğince, 13 Mart 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşime 23.33'te son verildi.
No. :121 II. – GELEN
KÂĞITLAR 13.4.2001
CUMA Teklifler 1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ile Aydın
Milletvekili Cengiz Altınkaya'nın; Yapım, Kira, Alım ve Satımlarda Şeffaflığın
Sağlanması Hakkında Kanun Teklifi (2/729) (Adalet ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
2.4.2001) 2. – Balıkesir Milletvekili Tamer Kanber'in; 8.3.1950
tarih ve 5590 Sayılı Kanunun Adı ile Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu
Kanuna Bir Ek ve Geçici Dört Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/730)
(Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 3. – Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in; Polatlı Adı
ile Bir İl Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/731) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) 4. – Ankara Milletvekili Aydın Tümen'in;
Şereflikoçhisar Adı ile Bir İl Kurulmasına Dair Kanun Teklifi (2/732) (İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) 5. – Denizli Milletvekili Salih Erbeyin'in; 657 Sayılı
Devlet Memurları Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması ve Bir Ek
Geçici Madde Eklenmesi Hakkında Kanun
Teklifi (2/733) (Plan ve Bütçe
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) Sözlü Soru
Önergeleri 1. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, Bartın Valisinin tutumuna ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1383) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.4.2001) 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Bankacılık
Düzenleme ve Denetleme Üst Kuruluna yapılan atamalara ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1384) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Bakanlık ek
hizmet binası inşaatlarına
ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1385) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.4.2001) 4. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Ay'ın, Özelleştirme İdaresince özelleştirilen
kurumlara ilişkin Devlet Bakanından
(Yüksel Yalova) sözlü soru önergesi (6/1386) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 5. – Kocaeli
Milletvekili Mehmet Batuk'un, İzmit İlindeki Karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1387)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 6. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
İzmit-Gebze-Sakarya arasındaki E-5 karayolu projesine ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1388) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.4.2001) 7. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, Kocaeli İlindeki yol sorunlarına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1389) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.4.2001) 8. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un,
Kocaeli-Gebze-Şile karayolu projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi (6/1390)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 9. – Kocaeli
Milletvekili Mehmet Batuk'un, iptal edilen Körfez Geçiş projesi ile
ilgili yeni bir çalışma yapılıp yapılmayacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından sözlü soru önergesi (6/1391) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 10. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, son üç ay
içinde Merkez Bankasınca satılan ABD dolarına
ilişkin Devlet Bakanından (Kemal Derviş) sözlü soru önergesi (6/1392)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 11. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, Tasarruf
Mevduatı Sigorta Fonuna devredilen banka yöneticilerinin ücretlerine
ilişkin Devlet Bakanından (Kemal
Derviş) sözlü soru önergesi (6/1393) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak'ın,
Halkbank, Egebank ve Etibank'la ilgili bazı iddialara ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4043) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 2. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, İspirto ve
İspirtolu İçkiler İnhisarı Kanununda yer alan bir ibareye ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/4044) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 3. – Muğla Milletvekili Nazif Topaloğlu'nun, önlisans
mezunu sağlık personelinin intibaklarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/4045) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.4.2001) 4. – Gaziantep Milletvekili Ali Özdemir'in, Bakanlık merkez teşkilâtlarındaki yönetici
kadrolarına yapılacak atamalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru
önergesi (7/4046) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.4.2001) 5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, özel radyo
ve TV kanalı sahiplerinin kamu bankalarından aldıkları kredilere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4047) (Başkanlığa geliş tarihi
: 12.4.2001) 6.– Hatay
Milletvekili Mustafa Geçer'in,
BAĞ-KUR ve SSK prim borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4048) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 7. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, Ankara'da
"Işık Evi" adı altında açılan kurslarda hristiyanlık propagandası
yapıldığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4049)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 8. – Tokat
Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun kayınvalidesiyle ilgili bazı
iddialara ilişkin Devlet Bakanı ve
Başbakan Yardımcısından (H.Hüsamettin Özkan)
yazılı soru önergesi (7/4050) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 9. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, okulların
onarım giderlerinin velilere ödettirileceği iddialarına ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi
(7/4051) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.4.2001) 10. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, lojman
satışlarıyla ilgili basında çıkan haberlere
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4052) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.4.2001) 11. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Irak'a
uygulanan ambargoya ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4053) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 12. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, Merkez Bankasınca satılan dövizlere ve dalgalı
kur politikasına ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/4054) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 13. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın,
Balıkesir İlinde Serbest Bölge kurulup kurulmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/4055) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.4.2001) 14. – Afyon Milletvekili İsmet Attila'nın, toplu iş
sözleşmesi yapmaya yetkili sendikalara ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/4056) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) 15. – Osmaniye
Milletvekili Birol Büyüköztürk'ün, İhtisas Komisyonlarının
toplantılarına ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından
yazılı soru önergesi (7/4057) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.4.2001) Meclis
Araştırması Önergeleri 1. – Osmaniye
Milletvekili Şükrü Ünal ve 20
arkadaşının, Osmaniye İlindeki orman
köylülerinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98
inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci
maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (l0/190) (Başkanlığa geliş
tarihi : 11.4.2001) 2. – Osmaniye
Milletvekili Şükrü Ünal ve 20
arkadaşının, Osmaniye ilindeki
yerfıstığı üretiminin ve üreticilerinin sorunlarının araştırılarak alınması
gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün
104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir
Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi
(l0/191) (Başkanlığa geliş tarihi :
11.4.2001) Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1. – Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, BAĞ-KUR ve
SSK alacaklarının tahsil edilememesinin nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3644) 2. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu'nun, esnaf,
sanatkâr ve sanayicinin SSK, BAĞ-KUR ve Halk Bankasına olan borçlarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından ( H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru
önergesi (7/3648) 3. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Fatih Sultan
Mehmet Köprüsünde yapılan onarım çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3659) 4. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
A.İ.H.M.'nde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Dışişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3660) 5. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Diyanet
İşleri Başkanlığının Darwin'in Evrim Teorisi ile ilgili bir çalışması olup
olmadığına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru
önergesi (7/3664) 6. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın,
Think-Thank Bilgi Bankası projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3665) 7. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa İlinde
yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3672) 8. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa İlinde
yürütülen yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından
(H.Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3679) 9. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa İlinde
yürütülen yatırım projelerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı
soru önergesi (7/3681) 10. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer'in, esnaf ve
sanatkâr ile küçük ve orta ölçekli sanayicilerin kredi borçlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3703) 11. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
Ankara-Kayseri Devlet Karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3712) 12. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, hükümetlerce hazırlanan Millî Siyaset İç
Güvenlik Belgesi'ne ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3718) 13. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
yurtdışına transfer edilen dövize ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3721) 14. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, belediyelere
tabiî afet sonrası yapılacak yardımlarla ilgili karara ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3734) 15. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
Aksaray-Nevşehir Karayoluna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3735) 16. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın,
Ankara-Pozantı-Aksaray otoyol projesine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3737) 17. – Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun,
Kütahya'da depremden zarar gören bazı ilçelerin sorunlarına ilişkin Bayındırlık
ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3738) 18. – Van Milletvekili
Fethullah Erbaş'ın, medya gruplarının kamu bankalarından kullandıkları
kredilere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3749) 19. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya'nın,
19 Şubat 2001 tarihli MGK toplantısı hakkında basında çıkan
haberlere ilişkin Başbakandan
yazılı soru önergesi (7/3753) 20. – Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in, köylerde inşaatlara ruhsat izni verme
yetkisinin muhtarlardan alınmasına ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3754) 21. – Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan - İliç - Refahiye - Kemah
Karayoluna ve İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3756) 22. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, tapu
tescil işlemlerinin geciktirildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3759) 23. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, doğal
afetlerde Genel Bütçeden belediyelere ayrılan paya ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3772) BİRİNCİ
OTURUM Açılma
Saati:14.00 13 Nisan 2001
Cuma BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 84 üncü Birleşimini açıyorum. Toplantı yetersayısı vardır; gündeme geçiyoruz. Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum: IV.. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın,
Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu üyeliğinden
çekildiğine ilişkin önergesi (4/349) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesapları İnceleme
Komisyonundan istifa ediyorum. Gereğini saygılarımla arz ederim. 12.4.2001 Veysel Candan Konya BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim. İki adet Meclis araştırması önergesi vardır;
okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal ve
20 arkadaşının, Osmaniye İlindeki orman köylüleri-nin sorunlarının
araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/190) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Osmaniye il sınırları içerisinde yaşayan orman
köylülerinin sorunlarının tespit edilmesi ve sorunların çözüm yollarının
araştırılması için, Anayasanın 98 inci ve Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105 inci
maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe: Ülkemizin güneyinde yer alan Osmaniye İlimizin
yüzölçümünün yüzde 42'si ormanlık alanla kaplıdır. Orandan da görüldüğü gibi,
Osmaniye İlimiz önemli bir orman potansiyeline sahiptir. 1 300 kilometrekarelik
ormanlık alan içindeki köylerdeki toplam hane sayısı 18 262'dir. 5 342 hanenin
de arazisi bulunmamaktadır. Orman köylerindeki kadastro çalışmaları henüz
tamamlanmadığından, mülkiyet sorunu bulunmaktadır. Orman köylerindeki gizli işsizlik oranı yüzde 60
civarındadır. Orman köylerindeki yerleşim birimlerinin parçalı olması
ve iklim şartları, eğitimi de olumsuz yönde etkilemektedir. Yolda geçen süre,
yol ve taşımada çıkan problemler nedeniyle eğitimin verimi düşmektedir. Orman köylülerinin geçim düzeyi, kullandıkları tarım
arazilerinin yetersiz ve verimsiz oluşu, hayvanların verimsiz alanlarda
otlatılması gibi birçok nedenlerle Türkiye ortalamasının altındadır. Orman köylülerinin altyapı sorunları, bazı problemleri
de beraberinde getirmektedir. Tarımsal girdilerin zamanında sağlanamaması veya
yok denecek kadar az karşılanması, eğitim, sağlık alanında ve diğer alanlarda
kamu görevlilerinin bu yörelere gitmek istememeleri, bu problemlerin
bazılarıdır. Köylerde üretime dönük ve istihdam sağlayıcı
yatırımların çok sınırlı olması, orman köylülerinin ormanlara olan baskısını
artırmakta, köylülerin gelir seviyesini yükseltmelerini imkânsız hale
getirmektedir. Kooperatifçilik, orman köylüleri için bir kaynak
sağlama aracı yönünde önemli bir yere sahip olması gerekirken, yeterli kaynak
ve teknik eleman yetersizliği nedeniyle olumlu ve verimli yönde
kullanılamamaktadır. Orman Köylüleri Kalkınma Fonu, bu amaç için yetersiz
kalmaktadır. Osmaniye'de orman köylüleri ve köyleri kalkındırmak,
orman köylülerinin gelir seviyesini Türkiye ortalaması seviyesine çıkarmak,
altyapı sorunlarını çözmek, acil sorunlar arasında yer almaktadır. Ayrıca,
orman köylülerinin ekonomik hayata katkıları açısından çeşitli iş alanları yaratmalarını
sağlayacak yolların gösterilmesi, sorunların acil çözümü için gerekli
tedbirlerin alınması kanaatindeyiz. Yüce Meclisin takdirine sunarız. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. İkinci önergeyi okutuyorum : 2. – Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal ve
20 arkadaşının, Osmaniye İlindeki yerfıstığı üretiminin ve üreticilerinin
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/191) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Osmaniye İlimiz ekonomisine katkısı en başta gelen
tarım ürünü yerfıstığıdır. Yerfıstığı tarımı, üretimi ve dağıtımı binlerce
kişiyi ilgilendirmektedir. Son yıllardaki ekonomik gelişmeler, yerfıstığı
üreticilerini ve işletmelerini sıkıntıya sokmuştur. Osmaniye ekonomisinin can
damarı olan yerfıstığı üreticilerinin, tüccar ve işletmelerin karşılaştıkları
zorlukların ve içinde bulundukları sıkıntıların araştırılarak, sorunların
tespit edilmesi ve sorunların çözüm yollarının araştırılması için, Anayasanın
98 inci ve Meclis İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis
araştırması açılmasını arz ederiz.
Gerekçe: Akdeniz Bölgesinde yer alan Osmaniye, 3 037
kilometrekarelik bir alana sahiptir. Çukurovanın son bölümünü oluşturan
Osmaniye İli topraklarının yaklaşık yüzde 42'si orman ve fundalıklarla, yüzde
39'u ekili-dikili alanlarla, yüzde 2'si diğer arazilerle kaplı olup, yüzde
17'si tarıma elverişsiz arazidir. Resmî olmayan son nüfus sayımına göre, Osmaniye İli
nüfusu, 206 000 merkez olmak üzere, toplam 514 000'dir. Osmaniye İli, kara, hava, demir ve deniz ulaşım yolları
bakımından önemli bir konuma sahip olmasına rağmen, ekonomik gelişmesi istenen
düzeye ulaşamamıştır. Büyük iller arasında yer almasına karşın, kişi başına
düşen millî gelir seviyesi 1 000 dolar civarındadır. Son yaşanan ekonomik krizi
de hesaba kattığımızda, millî gelir seviyesi çok küçük rakamlara inmiştir. Osmaniye İlinin GSYİH içerisinde tarımın payı yüzde 26
olmakla beraber, tarım ağırlıklı bir ekonomiye sahiptir. Tarım ürünleri
içerisinde de yerfıstığı, Osmaniye ekonomisine katkısı bakımından, başta
gelmektedir. Türkiye'de üretilen yerfıstığının yüzde 43'e yakını Osmaniye'de
üretilmektedir. Türkiye'de üretilen yerfıstığının yüzde 90'ı
Osmaniye'den pazarlanmaktadır. Yerfıstığı ticareti Osmaniye ekonomisinin
temeltaşı olarak karşımıza çıkmaktadır; fakat, yoğun üretime rağmen yerfıstığı
ticareti ve buna dayalı ekonomi de, Türkiye'de sürmekte olan olumsuz ekonomik
koşullardan nasibini almıştır. Yerfıstığı üreticisi artan girdi maliyetlerine
dayanamaz duruma gelmiş, üreticiler borçlarını ödemek için ekipmanlarını,
traktörlerini ve arazilerini satılığa çıkarmışlardır. Yerfıstığı üreticilerinin sorunları: Girdi maliyetinin
artması, kredi faizlerinin yüksekliği, tohumluk yerfıstığı, tabanfiyatlarının
belirlenmemesi, düşük kaliteli ithal yerfıstığının içpiyasaya girmesi. Yerfıstığı tüccarı ve işletmecilerinin sorunları:
Sermaye yetersizliği, örgütsüzlük ve dağınıklık, işletmelerin şehir içinde
olması, KOBİ şartlarına uyulmadığından Halkbanktan yüksek faizle kredi almak
zorunda kalmaları. Pazarlama sorunları: Yurt dışından getirilen ithal
yerfıstığının olumsuz etkileri, Osmaniye yerfıstığının tek yerde pazarlanmasına
rağmen iyi bir organizasyonunun olmaması, bu avantajı dezavantaja dönüştürmesi,
kayıtdışı ekonominin kayıt altına alınmaması, başlıca sorunlar arasında yer
almaktadır. Osmaniye ekonomisinin belkemiği olan, binlerce kişiye
istihdam imkânı sağlayan Osmaniye yerfıstığı üretici, tüccar ve
işletmecilerinin sorunlarının araştırılarak, acilen çözüm üretilmesi ve gerekli
tedbirlerin alınması kanaatindeyiz. Yüce Meclisin takdirine sunarız. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemde yerini alacak, Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim"
kısmına geçiyoruz. V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM 1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen bir üyelik
için, Tokat Milletvekili Ergün Dağcıoğlu aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim. Hayırlı olsun Sayın Dağcıoğlu'na. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce yarım kalan işlerden başlayacağız. VI.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S.Sayısı : 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün
88 inci maddesine göre komisyona geri verilen Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili Komisyon raporu Başkanlığa verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun
müzakerelerine başlayacağız. 2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı
Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu
Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakerelerine
başlayacağız. 3. – Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdi Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni
Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın
Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir
Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Milli Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik İşbirliği
Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki Maddesinin
Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellere Bir
İlave Yapılması Hakkında 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Bu Kanun
Hükmünde Kararname ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlayacağız. 4. – Ekonomik, Kültürel, Eğitim ve Teknik
İşbirliği Başkanlığı Kurulması, 206 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin İki
Maddesinin Değiştirilmesi ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellere Bir İlave Yapılması Hakkında 480 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile
Bu Kanun Hükmünde Kararname ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/206, 1/779) (S. Sayısı : 639) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve
190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı
Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine
başlıyoruz. 5. – Emniyet
Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonları raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı : 438) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Komisyon raporu, 438 sıra sayısıyla bastırılıp,
dağıtılmıştır. Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 438 sıra sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis
Yükseköğretim Kanunu ve 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Küreselleşen dünyamızda, enformasyon ve iletişim
teknolojilerinde meydana gelen hızlı gelişmeler, toplumları ve kurumları
zorlamakta, sosyal, kültürel yapımızda, suç ve suçluluk profilinde de meydana
gelen bu değişmeler, polis eğitim sistemimizi de yeniden düzenlemeyi zorunlu
hale getirmektedir. Bu doğru gerekçelerle, hükümet, Yüce Meclisin huzuruna, bu
kanun tasarısını getirmiştir. Tasarının gerekçesinde "polisin modern
dünyadaki yeni fonksiyonu değişmektedir. Polis, artık, hukukçuluğu yanında bir
sosyologtur. Polislik, amaç ve değerleri olan güvenlik mühendisliği haline
gelmiştir" denilerek, bir değişimden ve küreselleşen modern dünyaya
uyumdan söz edilmektedir. Sayın milletvekilleri, öncelikle belirtmek gerekir ki,
küreselleşmeyle birlikte, dünyamızda, hızlı bir değişim görülmektedir. Bu
değişime paralel yapısal oluşumlara gerek vardır. Her alanda olduğu gibi,
polislik mesleğinde de bu değişimin, uyumun olması da zorunludur ve tabiidir.
Ancak, hükümetin getirdiği bu tasarının, böyle bir değişimi getirmekten uzak
olduğunu ifade etmekten de geri duramıyorum. Bu tasarı, uyumu ve yetki
paylaşmasını gözardı ettiği gibi, merkeziyetçi anlayışı da pekiştirmiştir.
Zaten, hükümet, getirdiği her tasarının değişimi ve modern dünyaya uyumu
sağlayacağını iddia etmekte, ancak, merkezî otoriteyi daha kuvvetlendirmekte,
insanları tek tip anlayışla yetiştirmeye mahkûm etmektedir. Hükümetin bu
anlayışı, kendi toplumuna güvenmediğinin bir göstergesidir. Hükümetin bu
yaklaşımını, özellikle toplumsal yansıması daha çok olan alanlarda daha bariz
olarak görmek mümkündür. Mesela, eğitim alanında olduğu gibi, ailenin,
belirlenen alanlar dışında çocuğuna herhangi bir eğitim aldırması mümkün
değildir. Eğitim alanları belirlenirken, toplumun talepleri hiç göz önünde
bulundurulmamıştır. Aksine, toplumun kendi alınterleriyle yaptırdığı okullar
kapatılmış, kapatılan bu okulların derslikleri, bu okulları inşa eden halkın
arzusuna aykırı bir şekilde, başka eğitim alanlarında veya başka amaçlarla
kullanılmaktadır. Bir şekilde, mevcut sistemin toplumla kaynaşması
önlenmektedir. Aynı şey polis Teşkilâtı için de söz konusudur. Polisin
toplumla kaynaşması önlenmekte, toplumun değerlerini benimsemesi bir suç olarak
telakki edilmekte, böyle olanlar cezalandırılmaktadır. Genel olarak tüm devlet
memurları, özel olarak polisler üzerinde çok sıkı bir denetim ağı ve baskı
kurularak, onun çalışma zevki kırılmaktadır. Her aşamada, güvenilmez olduğu ona
hissettirilmektedir. Mesela, bu tasarının 25 inci maddesinin son bendinde
"Genel Müdür, öğretim elemanları hakkında, gerekli gördüğü hallerde ek
sicil düzenlemeye yetkilidir. Bu sicil, bütün değerlendirmelerde esas
alınır" denilmektedir. "Sicil raporlarının düzenlenmesi esasları,
emniyet Teşkilâtı mevzuatına uygun olarak yönetmelikle belirlenir"
denmesine rağmen; bu çıkan yönetmeliğe uygun olarak doldurulmuş bir sicil
raporu yok sayılarak, Genel Müdüre ek sicil düzenleme yetkisi verilmektedir.
Bu, öğretim üyelerinin bütün kariyerlerini, meslek hayatını Genel Müdürün iki
dudağı arasına bırakmak demektir. Modern eğitimde ve modern üniversite
anlayışında böyle bir şey söz konusu olamaz. Bu uygulanan yetkilerin tek elde
toplanması anlamına değil de, başka herhangi bir anlama gelmemektedir. Tasarıda bu anlamda birçok madde bulunmaktadır.
Küreselleşmeden, dünyadaki değişmeden söz edilmekte; ancak, iş uygulamaya
gidince, totaliter ülke yönetimleriyle yarışa girmekteyiz. Modern dünyada
akademik özgürlük esas iken ve öğretim üyelerinin her alanda inceleme ve
araştırma yapması teşvik edilirken, bizde her şey bir emir-komuta zincirine
tabi kılınmaktadır. Bu tasarının 25 inci maddesinin (a) bendinde, öğretim
üyelerinin araştırma yapması veya herhangi bir makale yayınlaması Genel
Müdürlüğün iznine bağlanmaktadır. Biz, bir emir-komuta zinciri içinde bilimsel
ve meslekî bir akademik çalışmanın olamayacağını bir türlü anlayamıyoruz. Belki bugün üniversiteleri bir kışla mantığıyla yönettiğimiz
için olsa gerek, polis akademisi öğretim üyelerinin emir-komuta zincirine göre
hareket etme zorunda olduğu hükmünü getirmektedir. Ancak, bu anlayışın bize
huzur ve mutluluk getirmeyeceği, çalışanımızı, öğretim üyelerimizi motive
etmeyeceği ortadadır. Bu anlayışın, bizi, totaliter, baskıcı yönetimlerin
grubuna sokacağı da yine kaçınılmazdır. Getirilen bu tasarı ve mevcut
uygulamalar, biz ne kadar karşı çıksak da, milletimiz ne kadar rahatsız olsa
da, bizi, oraya doğru, totaliter bir anlayışa doğru götürmeye devam etmekte. Seçimle gelmiş, milletin oylarıyla gelmiş insanlar,
toplumu dışlayıcı, paylaşmayı yok eden, merkezî otoriteyi kuvvetlendiren,
insanımızı tek tip düşünmeye ve yaşamaya mecbur eden yasaları nasıl hazırlar
veya hazırlayıp Meclisten geçmesini sağlarlar, bunu da anlamak mümkün değildir. Değerli milletvekilleri, modern dünyayla aramızdaki
önemli farklardan birisi, emniyet güçlerinin vatandaşla ilişki biçimidir. Bunun
pratikteki karşılığı ise, kötü muamele ve işkencedir. Kötü muamele ve işkencenin
sistematik bir hal aldığı, bizzat devlet belgelerinde yer almaktadır. Mevcut
hükümet de, polis davranışlarında sorunlar olduğunu kabul etmiş olacak ki,
dokuz aylık eğitim süresini iki yıla çıkarmış, bu eğitimin de polis
yüksekokullarında verilmesini uygun bulmuştur. Bu, yerinde ve doğru bir
karardır. Bu maddenin gerekçesinde "polise verilen
yetkilerin istenilen nitelikte ve insan haklarına uygun olarak kullanılması ve
örgütlü suçlarla mücadele edilebilmesinin dokuz aylık eğitimle mümkün olmadığı,
mevcut polis okullarının öğretim programları üzerinde yapılan detaylı
incelemeler ve bilimsel araştırmalarda, eğitimin teori ağırlıklı olduğu,
öğretilen bilgilerin davranışa dönüştürülemediği ve istenilen verimin
alınamadığı, ideal bir eğitimde olması gereken bazı temel boyutların
bulunmadığı tespit edilmiştir" denilerek, eğitimin iki yıla çıkarılarak,
polise davranış kazandırılacağı varsayılmaktadır. Bu varsayıma katılıyoruz.
Diliyoruz ki, polis davranışlarının geliştirilebilmesi için güçlü bir davranış
programı yapılır ve burada, davranış bilimleri devreye konulur. Bu tespitler genel olarak doğru tespitler, doğru
teşhislerdir; ancak, getirilen çözümlere bakılınca, şekilsel bazı farklılıklar
dışında, öze yönelik bir yenilik de bulunmamaktadır. Verilen yeniliklerin,
insan haklarına uygun şekilde kullanılmasının dokuz ay içerisinde
öğretilemediği veya bir davranış haline getirilemediği kabul ediliyor. Peki,
iki yıl içinde ne yapılacak da, polis, dokuz ayda kazanamadığı davranışı
kazanacaktır?. Bu, bir zihniyet meselesidir; bu, ülkenin politik, siyasal bir
sorunudur; buna, siyasetin çözüm getirmesi gerekir. Nasıl bir yol çizeceğiz,
nasıl bir siyasî yol takip edeceğiz, amacımız nedir, insan haklarından yana bir
tavır mı, özgürlüklerden yana bir tavır mı, her türlü engeli kaldıran,
özgürlükleri yaygın hale getiren bir amaç mı izlenecek; bunu, işte,
politikacılar burada belirleyecek, okullarımız da ona göre eğitimlerini
yapacaklar. Bu okulların "amaç, görev ve ana ilkeleri"
başlıklı 3 üncü maddesinde sayılan özellikler, millî eğitim temel amaçlarının
bir benzeridir. İdeal bazı ilkelerin sıralanması, her zaman, o ilkelerin hayata
geçmesini sağlayamıyor, maalesef; çünkü, çıkardığınız kanunlar da Anayasamıza
benziyor. Anayasada temel hak ve hürriyetler tanınırken "ancak"
denilerek, bu hak ve hürriyetler kullanılamaz hale getiriliyor; bu yasa
tasarısında da, zaman zaman aynı şeyleri görmek mümkündür. Sayın milletvekilleri, eğitimde önemli olan, program ve
uygulamadır. Bu tasarıda, bu iş, mevcut yönetimin inisiyatifine bırakılarak,
"çağdaş, bilimsel ve teknolojik esaslara, ülke ve Teşkilâtın ihtiyaçlarına
göre hazırlanır" deniliyor ve yetki Genel Müdürlüğe bırakılıyor.
Programların hazırlanıp uygulanmasının, emir-komuta zinciri içerisinde oluşması
isteniyor. Öğretim üyelerine herhangi bir inisiyatif bırakılmıyor. Oysa,
müfredatlar, üniversitelerde olduğu gibi, öğretim üyelerince belirlenmelidir.
Yasa, bütün inisiyatifi Genel Müdüre veriyor; öğretim üyeleri, danışman
konumuna indirgeniyor. Biz, bu tür yaklaşımla, sağlıklı bir nesil
yetiştirilemeyeceği gibi, insan haklarına duyarlı bir polis yetiştiremeyiz;
çünkü, biz bunu Millî Eğitimden biliyoruz. Orada da, hemen hemen bütün yetki,
Bakana ve yetkili müdüre verilmiştir. Eğitim sıralamasında dünyadaki kalitemiz ortadadır.
Öğrencilerimize hangi davranışı kazandırdığımız ise, sürekli tartışma
konusudur. Her gün, yeni bir uygulamayla karşı karşıya kalıyoruz. Buna rağmen,
gençlerimiz, bölücü, mürteci, terörist olmaktan da kurtarılamıyor. İstenilen
özellikte bir nesil bir türlü tutturulamıyor. Sürekli bir dejenerasyon ve
bozulma yaşandığı için de, toplumdaki yabancılaşma ve toplumsal değerlerimizden
uzaklaşma yaşanıyor. Ancak, mevcut anlayış, gerçek anlamda bir toplumsal
kaynaşma ve barış ortamı için, program ve uygulamaları da o yönde toplumu kendi
değerlerinden koparmak için mücadele ediyor. Hatta, bu konuda, toplumla
inatlaşıyor. Bunun en bariz örneklerini de eğitim politikalarında, okulların
müfredat programlarında görüyoruz ve sık sık müfredatların değişmesi, sık sık
okul programlarının, ders kitaplarının değişmesi bunu gösterir. Halbuki, çağdaş
eğitimde, okullarda kullanılan araç-gereç ve kitaplar, uzun yıllar
kullanılabilmektedir. Oysa, bizim ülkemizde, her sene başı, veliler, yeni
kitaplarla karşı karşıya kalmaktadır. Bu da, işte, bizim eğitime bakışımızı
gösterir. Değerli milletvekilleri, polis akademilerinin de böyle
olmayacağına dair hiçbir güvencemiz yok. Aksine, uygulamanın, alışılagelen
şeklinde olacağının birçok işaretini bu tasarı içerisinde bile görüyoruz. Zaten, bu hükümet, hazırladığı yasalarla,
yönetmeliklerle antidemokratik bir tavır içerisinde olduğu göstermiştir.
Dolayısıyla, bu yönetimin hazırlayacağı programlarla Avrupa standartlarını
yakalamamız mümkün değildir. Sonuçta, bu yönetim, Millî Eğitimde veya başka
kurumlarda yaptığını, burada da yapacaktır. Bu hükümetin, Avrupa standardını
yakalamak, insan temel hak ve hürriyetlerini korumak gibi bir kaygısı da,
zaten, yoktur; çünkü, bu tasarı içerisinde antidemokratik yaklaşımlarını ortaya
koymuştur. Ayırımcılık ve bölücülük yapmaktan geri durmamıştır. Hükümet,
milletimizi mutlu edecek yasalar çıkarmak zorunda olduğu halde, bunun aksine
hareket etmektedir. Uygulamaları ortada, Meclis çoğunluğuna güvenerek
çıkardıkları yasalar ortada, ülkenin durumuysa ortada! Bu hükümet, daha önce, imam-hatip liselerinin orta
kısımlarını kapatmış, lise kısımlarının üniversitelere girişini de engellemiş,
bu okullara öğrenci kayıtları durma noktasına gelmiştir; ancak, hükümetin
bununla yetinmediği anlaşılıyor. Meclisin huzuruna Polis Yükseköğretim Kanun
Tasarısıyla geliyorlar. Burada, şekilciliğin ötesinde bir yenilik
getirmiyorlar; fakat, halkın önünü kesecek, toplumu kamplara ayıracak adaletsiz
uygulamalar devam ediyor. Bu tasarının birçok maddesinde bu yaklaşımı gördüğümüzü
biraz önce ifade ettiğim gibi, 10 uncu ve 15 inci maddelerinde de açıkça yine
görmek mümkündür. Şöyle ki: 10 uncu maddesinde "polis meslek
yüksekokullarına, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan
öğrenci seçme sınavını kazanan ve Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel ve
teknik lise mezunları arasında yapılacak özel yetenek sınavında başarılı
olanlar alınır" deniliyor. 15 inci maddesinde ise "fakültenin esas
öğrenci kaynağı polis kolejidir. İhtiyaç halinde, genel ve teknik liseleri
bitiren ve yönetmelikle belirtilecek şartları taşıyan öğrenciler de fakülteye
alınabilir" deniliyor. Bir endüstri meslek lisesi, bir ticaret, turizm meslek
lisesi, bir imam-hatip lisesi ve kız liseleri mezunu bir gencimizin polis
olmasında ne gibi bir sakınca bulunabilir; bunu anlamak mümkün değildir.
Aslında, gerçek niyet burada açık görünüyor. Alabildiğine budanmasına rağmen,
imam-hatip liselerinin önünü tümüyle kapamak, bu okullardan mezun olan
öğrencilerin polis olmasını engellemek. Bu amaca ulaşmak için sekiz yıllık
kesintisiz eğitimde nasıl çırak okulları ve meslek liseleri feda edildiyse,
burada da imam-hatip liselerinin önünü kesmek pahasına endüstri, ticaret,
turizm liselerinin önünü de kesiyorlar ve Anayasamıza aykırı olarak eğitimde
fırsat eşitliği engelleniyor ve böylece, bu maddeler Anayasaya, Tevhit-i
Tedrisat Kanununa da aykırıdır. Onların da polis olması engelleniyor. Bir
teknik lise öğrencisi ile bir endüstri meslek lisesi öğrencisi arasında nitelik
açısından ne fark var?.. Zaten ÖSS şartını getirmişsiniz. ÖSS engelini aşmış
bir öğrenci zekâ, yetenek ve becerisini ispatlamış demektir. Amaç, imam-hatip
liselerini dışarıda bırakmak olunca, bu tür komiklikler de, hukuksuzluklar da
ortaya çıkmaktadır. Şu an, polis Teşkilâtı içerisinde çok sayıda imam - hatip
lisesi mezunu polis var. Bu polislerimiz ne yapmışlar, hangi suçu işlemişler
ki, şimdi, aynı okullardan mezun olan gençlerimizin polis olması engelleniyor?
Aslında, bu gençlerin suçu büyük; devletine, milletine, büyüklerine saygılı,
yanlış işlerden alabildiğine uzak duruyorlar; bir de, namazında niyazındalar,
belki de bir kısmının eşlerinin başları örtülü. Şimdi, ben, İçişleri Bakanına
soruyorum, bunu açıklasın: Teşkilât içerisinde suç işleyenlerin oranı nedir ve
bunların kaçı imam-hatip lisesi mezunudur? Bu gençlerin, bir suç işleme eğilimi
varsa, bu açıkça söylensin, önlemi de hemen alınsın, ilahiyat fakültesine
gitmeleri de engellensin; eğer, böyle bir şey söz konusu değilse, bu gençleri
de, yani tüm meslek lisesi mezunlarını da bu kapsam içerisine alalım. Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, bu hükümetin,
muasır medeniyet seviyesine çıkmak gibi bir derdi de yok. Bunlar
"batılılaşma" kavramını, sadece toplumun değerlerine saldırarak,
yaşam biçimini ve alışkanlıklarını değiştirmek için kullanıyorlar; ne polis
Teşkilâtını ne de başka bir Teşkilâtı, Avrupa standartlarına göre yeniden
oluşturmak diye bir sorunları yok; bunlar, sadece kelimelerle oynayarak,
kendilerine dikte ettirilen şeyleri yapmaya ve yaptırmaya çalışıyorlar. Bunun
için de, toplum anlamasın diye, doğru ile yanlışı iç içe getiriyorlar; ancak ve
çok iyi yapıyorlarmış gibi bir hava yayıyorlar. İktidar partilerinin sözcüleri, zaten, bu tasarının ne
kadar önemli ve gerekli olduğunu anlatırlar, anlatacaklar da; ancak, tasarının
eksik ve yanlışlarına hiç değinmeyeceklerdir. Biz de, polisin daha iyi
eğitilmesinin gerektiğine, eğitimin de Avrupa standartlarına ulaşmasının
mecburiyetine inanıyoruz ve bunu yürekten destekliyoruz. Polisimizin, milletin,
eli, kolu ve gözü olduğunu, bu sebeple toplumla daha da kaynaşması gerektiğini
biliyoruz. İnsan hakları ihlalinin, kötü muamele ve... BAŞKAN - Sayın Sanay, lütfen toparlar mısınız efendim. EYYÜP SANAY (Devamla) - Bunun yegâne yolunun da
eğitimden geçtiğine şüphe yoktur. Bu anlamda, akademinin yeniden yapılanması, polislerin
eğitimlerinin iki yıla çıkarılması, tasarının olumlu yanıdır; ancak,
akademisyenlerimize yetki verilmemesi ise bizi endişelendirmekte; bu kısmı da,
tasarının olumsuz yanıdır. Evet, kaliteli bir yükseköğrenim polisimiz için
elzemdir; ancak, bu okullarda verilecek eğitim programlarının çağdaş
standartlarda olması gerekir. Polisin görevinin, öncelikle, genelde toplumun, özelde
bireyin hak ve hukukunu korumak olduğu öğretilmeli ve bu, davranış haline
dönüştürülmelidir. Dünyadaki polis sistemlerinde, polis, meslekte uzmanlaşmanın
yanında, vatandaş merkezli olmak yolundadır. Artık, polisler, hukukçu olmaktan
çok, bir sosyologtur, bir psikologtur ve bir sosyal psikolog olmak
durumundadır. Bireyi anlamak, olayları, birey odaklı, onu çevreleyen
tüm sosyal etmenlerle birlikte değerlendirmektir. Suç işleyeni... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) EYYÜP SANAY (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun. EYYÜP SANAY (Devamla) - Zaten bitmek üzere... Bu noktada, Polis Akademisine büyük görev ve
sorumluluklar düşmektedir. Günümüzde iyi bir polis, kanunları iyi uygulayacak,
aynı zamanda, vatandaşın hak ve hukukunun sınırını aşmayan bir polistir. İktidar partilerine bağlı milletvekillerinin inisiyatif
kullanmayacaklarını, tasarıyı komisyondan geldiği gibi oylayacaklarını
biliyorum; ancak, yine de, yukarıdaki ikazlar dikkate alınarak, önergelerle bu
tasarı düzeltilirse, çok daha iyi hale, yararlı hale getirilebilir. Bu tasarının, memleketimize, milletimize, polis Teşkilâtımıza
faydalı olmasını, hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
(FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Sanay. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili
Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 438 sıra sayılı, Emniyet
Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkındaki Kanun değişikliğiyle ilgili kanun tasarısının geneli üzerinde Doğru
Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; şahsım ve Doğru
Yol Partisi Grubu adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkan, konuya geçmeden önce, iki hassasiyetimi,
özellikle, huzurlarınıza getirmek istiyorum ve bu konudaki duyarlılığınızı da
biliyorum. Birincisi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanının
himayelerinde, Türk Parlamenterler Birliğinin düzenlediği, tarih boyunca
Türk-Ermeni ilişkileriyle ilgili sempozyumun sabahki oturumunu dikkatle
izledim. Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak Türk Milletini tahkir
edecek kadar ileri giden dünyadaki birkısım ülkelere cevap teşkil edecek bu
gibi toplantıları olumlu buluyorum. Bürokratik hayatımda da bütün bu
toplantıları takip etmekle birlikte, Ermeni soykırımı şeklindeki sözde
soykırımla ilgili birkısım iddiaları içeren, buna karşı olan yazı ve kitapları
da okudum. Bu toplantılar hep yapılır; ama, bu toplantıları yapmakla birlikte,
Türk Milleti de, tarihî gerçekleri, kendi insanlarından kendi
araştırmacılarından kendi tarihçilerinden öğrenir ve öğrenmeye devam eder. Her
toplantının, bize birkısım daha katkılarda bulunduğunu kabul ediyorum; ancak,
artık, Türkiye'de değil, Fransa'da, İngiltere'de, Almanya'da, Amerika Birleşik
Devletlerinde, ister üniversite bazında isterse televizyonlar veya yine,
parlamentoyla ilişkiler çerçevesinde benzeri birkısım toplantılar yapmak
suretiyle, artık, dünyaya gerçeği haykırmak ve Türk tarihinin arşivlerini,
gerçeğini, gerçek arşiv belgelerini, mutlaka, dünyaya tanıtmak ve anlatmak
mecburiyetinde olduğumuzu unutmamamız lazım. Her seferinde, burada, kendi
kendimize konuşmak yerine, bunu dünyaya haykırmanın zamanının geldiğini ve
aleyhimize alınan birkısım kararlara karşı da tepkimizi ortaya koymamız
gerektiğini hatırlatmak istiyorum. Meclis Başkanlığının bu konuyu gündeme
getirmesini ve uluslararası parlamenterlerle, parlamentolarla ilişkiler çerçevesinde
konuyu gündeme getirmelerini diliyorum. İkinci hassasiyetim de, son zamanlarda siyasetçilere
karşı fevkalade çirkin güvensizlik ve itimatsızlık had boyu olmuştur; öylesine
artmıştır ki, artık, buna bizim de ve hatta, milletimizin bir kısmının da
tepkisi vardır. Onun için diyorum ki, bugün siyasetçinin içerisinde bulunduğu
durum ve beklediğimiz, yapmamız gereken konular nelerse, siyasetle ilgili
kendini yenilemeye yönelik birkısım tedbirleri almak mecburiyetindeyiz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuya el atmasını
diliyorum ve siyasetçiye karşı acımasız bir şekilde yapılan saldırıların
durdurulması istikametinde hem bizim şu andaki mevcut durumumuz hem de olması
gereken noktaların neler olduğunun artık gündeme gelmesi gerektiğine
inanıyorum. BAŞKAN - Sayın Bedük, bir dakika efendim. Efendim, hassasiyetle durduğunuz önerilerinizi
Başkanlığımız dikkate alacak. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Ancak, bugün başlayan sempozyum, bunun bir
örneğidir. İkincisi, siyasetçiye, Türkiye Büyük Millet Meclisine
karşı yapılan vaki suçlamalar karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı
Sayın Ömer İzgi, kanunî ve sosyal işlemleri başlatmıştır efendim. Teşekkür ederim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tarihi şan ve
şerefle dolu aziz Türk Milletinin hizmetinde 156 yıl -devletinin de emrinde
olmak suretiyle- hizmet vermiş olan Türk Emniyet Teşkilâtının, özellikle onurlu
bir tarihi ve gerçekten şerefle anılabilecek bir geçmişi vardır. Bu geçmişi içerisinde, özellikle diyebiliriz ki,
geldiği nokta itibariyle, uluslararası ilişkilerde ve uluslararası polis
Teşkilâtlarıyla işbirliği çerçevesinde, hizmette rekabet edebilecek bir konuma
gelmiştir ve küreselleşen dünyada, Türk Milleti olarak, Türkiye Cumhuriyeti
Devleti olarak, kendimizi yenilemek mecburiyetinde olduğumuz gibi, suç ve
suçluları takiple ilgili olarak da, yeni birkısım metotları ve teknolojileri de
gündeme getirmek mecburiyetinde olduğumuzu unutmamak mecburiyetindeyiz. Değerli milletvekilleri, teknolojiyi, hem emniyet
hizmetlerinin, özellikle, standardını geliştirmek, daha başarılı hizmetler
yapmak için kullanmak hem de gelişen teknolojinin ve bilimin getirdiği birkısım
suç ve suçlu tiplerini ve özellikle, hareket tarzlarını ortadan kaldırabilmek
için de, mutlaka kendini yenilemek mecburiyetindedir diyorum emniyet Teşkilâtı.
Bu itibarla, emniyet Teşkilâtını, biz, şu manada
değerlendirmek mecburiyetindeyiz: Birincisi, personel anlayışı, yetişme tarzı
ve eğitimi. İkincisi, teknolojinin emniyet Teşkilâtının emrine verilmesi
hadisesi. Eğer, biz, bu değişen şartlara paralel olarak, özellikle, bilgisayar
çağına girdiğimiz bir dönemde, gerek ekonomik gerek sosyal ve siyasal birkısım
suç tiplerini takip edebilecek şekilde, emniyet Teşkilâtını modernize etmezsek
ve onun eğitim ve öğretimini güçlendirecek birkısım yeni düzenlemelere
gitmezsek, o zaman, yurtta huzur ve güvenliği sağlamakta gecikmiş oluruz.
Ülkede huzuru ve güvenliği sağlamadığımız sürece, emniyet ve asayişi temin
etmediğimiz sürece, ne cumhuriyetimizi koruyabilir ne demokrasi standartlarımızı
geliştirebilir ne de Avrupa Birliğine girmede başarılı olabiliriz. Avrupa
Birliği veya uluslararası birkısım ilişkilerimiz ve sözleşmelerimiz
çerçevesinde, emniyet Teşkilâtının da, özellikle kendisini yenilemesi gerektiği
muhakkaktır. Bu anlayıştan hareket etmek suretiyle, Türkiye Büyük Millet
Meclisi olarak, özellikle, emniyet Teşkilâtımızın, öncelik ve ivedilikle,
eğitim ve öğretiminin yükseltilmesi konusunda getirilecek olan her türlü düzenlemeye
olumlu katkıda bulunmak, hepimizin boynunun borcudur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ne güzel bir
tesadüf ki, bugün, milletvekilleri olarak hakkında konuştuğumuz kanun
tasarısına mesnet teşkil eden 610 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
yürürlükten kaldırılmış olan 3087 sayılı Polis Yükseköğretim Kanunu, benim
Emniyet Genel Müdürlüğüm sırasında hazırlanmış ve Yüce Meclisin onayından da
geçmek suretiyle yasalaşmıştı. Yürürlüğe girmiş olan o yasa, 3087 sayılı Yasa,
gerçekten, fevkalade önemli ve sadece emniyet Teşkilâtının içerisinde değil,
Yükseköğretim Kurulundan özellikle birkısım bilim adamlarını çağırmak
suretiyle, son derece uzun bir zaman süreci içerisinde üzerinde çalışmalar
yapılmış ve o kanun, o tasarı yasalaşmış ve onyedi yıllık süre içerisinde
hiçbir değişikliğe maruz kalmadan, Türk Emniyet Teşkilâtının başarısını sağlama
istikametinde, amir yetiştirilmesinde önemli katkıda bulunmuştu. İşte, 3087
sayılı Yasa hazırlanırken gösterilmiş olan hassasiyetle birlikte, bugün,
karşımıza getirilmiş olan bu tasarı, gerçekten üzerinde durulması gereken bir
tasarıdır. Esasen, polis memurlarının yetiştirilmesini sağlamak
maksadıyla, özellikle, polis okullarının eğitim ve öğretim süresinin iki yıla
kadar çıkarılmasıyla ilgili getirilmiş olan kanun teklifinin görüşülmesi
sırasında, komisyonda Doğru Yol Partisini temsil eden Sayın Mehmet Sağlam,
emniyet Teşkilâtında, özellikle, Yüksek Öğretim Kanununun gündeme
getirilmesinin yararlı olacağı konusunda da teklifini ifade etmişti. Bu
noktadan hareket etmek suretiyle şunu özellikle belirtmek istiyorum: Silahlı
Kuvvetlerimizin harp okullarını içerisine alan bir yükseköğretim kurumu
kuruldu. Buna paralel olarak da, polis Teşkilâtımızın, özellikle, eğitim ve
öğretimini artırmak, amir ve memurlarını günün şartlarına uygun olarak
yetiştirmek üzere böylesine bir yükseköğretim kanununa ihtiyacı vardı.
Akademiye bağlı bir fakülte ve yine, eğitim ve öğretim elemanlarını yetiştirmek
üzere bir enstitü; ayrıca, polis memurlarını yetiştirmek üzere de iki yıllık
polis meslek yüksekokulları özellikle açılmaktadır bu tasarıya göre. Değerli arkadaşlar, bir üniversite seviyesindeki kurum,
sadece bir fakülteyle değerlendirilmemeliydi. Onun için, ben, burada, şunu
özellikle ifade etmek istiyorum: Akademi başkanlığına bağlı sadece bir fakülte
değil, günün şartlarına uygun olarak bir taraftan güvenlik, bir taraftan
asayiş, bir taraftan da istihbarat ve benzeri birkısım hizmetleri de içerisine
alacak ilave birkısım fakültelerin açılmasında da zaruret vardır ve sadece bir
fakülte yeterli değildir. Bunu bir eksiklik olarak değerlendiriyorum ve eğer,
yine bunlar yerine getirilirse, ümit ediyorum ki, getirilmiş olan bu tasarı
daha anlamlı olacaktır. Değerli milletvekilleri, iki yıllık polis meslek
yüksekokullarıyla ilgili olarak da bir tereddüdümü, özellikle gündeme getirmek
mecburiyetindeyim. Polis meslek yüksekokullarına alınacak olan genel ve teknik
lise mezunları, askerliğini yapmış mı olacak, yoksa askerliğini yapmadan da bu
okullara alınacak mı? Geçmişteki uygulamalarda son derece büyük sıkıntısını
çekmiş olan Türk Emniyet Teşkilâtının, polis memurları alımında askerlik
şartının aranmaması uygulaması daha sonra ortadan kaldırılmıştı. Bugün de, yine
özellikle altını çizerek belirtmek istiyorum: Askerliğini yapmamış olanların,
polis meslek yüksekokullarına alınması halinde, 2 yıldan sonra, polisler,
emniyet Teşkilâtına intisap ettiklerinde karşılarına bir askerlik meselesi
çıkacak, böylece kuvvette bir düşüş olacak ve bu sebeple de, özellikle
hizmetlerde aksama olacaktır. Askerliğini yapma şartını, ümit ediyorum ki, arar
ve yönetmelikle de bu düzenlemeyi yapmış olurlar. Polis meslek yüksekokulları, polis akademisi veya
fakülteler de dahil olmak üzere, üzerinde hassasiyetle durulması gereken diğer
bir nokta da, dünyada yükselen değer olarak gördüğümüz insanın hak ve
hürriyetlerinin geliştirilmesi istikametinde birkısım bilgilerin
aktarılmasıdır. Anayasa ve yasalarla ilgili olarak yeteri kadar eğitim ve
öğretim yapıldığını biliyorum, ayrıca, polisimizin, uluslararası ilişkilerde de
etkili olabilmesini temin etmek maksadıyla, yabancı dil eğitimine de önem
verildiğini biliyorum; ancak, bütün bunlara rağmen, Türk Polis Teşkilâtıyla
ilgili fevkalade acımasız değerlendirmeler yapıldığını dikkate alarak, insan
hak ve hürriyetleriyle ilgili olarak, özellikle insanlara yönelik birkısım
tavır ve davranışları ortadan kaldırıcı ve halkla ilişkilere önem verici
düzenlemelerin hassasiyetle uygulanması temennimizdir ve dileğimizdir. Bir
emniyet Teşkilâtının başarılı olması şansı, ancak halkla münasebetlerini en üst
seviyeye çıkarmasıyla mümkündür. Eğer, halkını severse; eğer, halkının
isteklerini yerine getirirse; eğer, halkının özellikle karşılaşmış olduğu bir
kısım olaylarda tarafsızlığını muhafaza ederse, hak ve hürriyetlerine saygılı
hareket ederse o, polis Teşkilâtı baştacı edilir ve böylece bugüne kadarki
yapmış olduğu hizmetlerde çok daha fazla kendi tarihî geçmişine şerefli,
başarılı sayfaları da eklemiş olacaktır. Değerli milletvekilleri, tasarı kamuoyuna takdim
edilirken "üniversite haline getiriyoruz", "özerk hale
getiriyoruz" ifadeleri kullanılıyor. Tek fakülteli üniversite durumunu az
önce açıkladım. Özerkliğe gelince, tasarının 2 nci maddesinin (l) fıkrası
bilimsel özerklikten bahsederken, 13 üncü maddesinde "akademik seviyedeki
kurullar genel müdürlükçe kurulur; eğitim yönünden genel müdürlükçe
denetlenir" deniliyor. Bu hükümler mevcutken, burada bilimsel özerklik
biraz zedeleniyor. Onun için, ben, bilimsel özerklikte, bu kurumun, fakültedeki
eğitim ve öğretim kurullarının, Yükseköğretim Kurulunun bilhassa kendi bilimsel
özerkliğine dikkat etmesi hususunda, kendilerine imkân verilmesinin daha
yararlı olacağını özellikle belirtmek istiyorum. Polisin eğitimini -özellikle
lafla değil, önem vererek yürekten destekleyecek birkısım müfredat
programlarına dikkat edilmesi gerektiğine inanıyorum. Dünyanın globalleştiği
bir çağda, özellikle polis Teşkilâtımızın çağdaş normlara uygun olarak
yetişmesi gerektiğine inanıyorum. Bakın, bir taraftan ekonomik istikrar programı
uygulanıyor; bu ekonomik istikrar programının getirdiği birkısım yenilikler
var, getirdiği birkısım düzenlemeler var ve nihayet, bu düzenlemelerden
etkilenen iş çevreleri, esnaf ve sanatkâr, köylü, çiftçi, memur, işçi, emekli
var. Dolayısıyla, burada, Türk polisinin yapması gereken şey nedir; bu konuyu,
çok iyi belirlemek lazım. Malî polis Teşkilâtıyla ilgili kamuoyunda son derece
çirkin söylemler dolaşmaya başladı. Bunu, kabullenmek mümkün değildir; ama,
ekonomik politikaların uygulandığı, serbest piyasa ekonomisine geçildiği bir
dönemde, acaba, ekonomik suça ekonomik ceza formülü getirilmeyecek midir ve
böylece, polis Teşkilâtımıza, her türlü ithamdan kurtulma imkânı sağlanabilecek
midir; bu da üzerinde durulması gereken bir diğer noktadır. Değerli milletvekilleri, değişik fakültelerle ilgili
görüşlerimi ifade etmeye çalıştım; özellikle şunu belirtmek istiyorum: İki
yıllık yüksekokullar konusunu gündeme getirmekle birlikte, polisin, bir
taraftan temel eğitimi, bir taraftan da görevde eğitimini mutlaka dikkate
almak, birkısım düzenlemeler yapmak mecburiyetinde olduğumuz muhakkaktır. Bugün, çağdaş ülkelerde polis Teşkilâtı, bir taraftan
fakülte ve yüksekokullarla ve okullarla kendi polislerini yetiştirirken,
özellikle görev sırasında eğitimine fevkalade ehemmiyet verilmektedir; yani,
polis görevi sırasında karşılaştığı olaylar, uyguladığı sistemler, karşılaştığı
zorluklar bir dönem sonunda yeniden bir hizmetiçi eğitime tabi tutmak suretiyle
kendini yenileme durumundadır. Eğer, sadece polis akademileri veya fakülteleri
veya enstitüleriyle kalırsak veya polis yüksekokulunda verilen derslerle iktifa
edersek, korkarım ki, gelecekte, polisler, görev yaptıkları sırada birkısım
sıkıntılarla karşılaşır ve kendini yenileme gibi bir ihtiyacı karşılayamama
gibi bir sonuçla baş başa kalırlar. Onun için diyorum ki, polis Teşkilâtımızın
hem temel eğitimi önemlidir hem de hizmetiçi eğitimleri fevkalade önemlidir; bu
bağlamda da -polis yükseköğretim kurumunun bir diğer dalı- hizmetiçi eğitimler
konusunda daha fazla duyarlı hareket edebilmeleri gerekir. Süremi aşmamak için kısaca önerimi söyleyeceğim. Bu
kriz ortamında devlete yeni bir harcama kalemi açmamak suretiyle, özellikle,
mevcut imkânların en güzel şekilde değerlendirilmesini bilhassa diliyorum ve
kıdemli memur anlayışının gündeme getirilmesinin yararlı olacağına inanıyorum.
Amerika Birleşik Devletlerinde, Almanya'da ve Fransa'da, polisler arasında
kıdem sistemi esas alınmaktadır ve bir taraftan da, özellikle olaylara
müdahalede fevkalade etkili olmaktadırlar. Polisin iki ayrı görevi vardır: Biri, önleyici zabıta
tedbiri, biri de, adlî görev. Önleyici zabıta tedbirinde valilere, mülkî idare
amirlerine bağlıdırlar, adlî görevlerde ise, bir suçun vuku bulmasından sonra
savcıya niyabeten görev yapılır. Dolayısıyla, ister savcıya niyabeten
yapacakları görevlerle ilgili olarak adlî hizmetlerin süratli ve etkili bir
şekilde gerçekleştirilmesi ve adaletin açılan ilk kapısı olarak karakolların
görülmesi dikkate alınarak, bilhassa, daha etkili hale getirilmesi ve gerekse
önleyici zabıta tedbirleriyle, gelişen teknolojinin modern araç ve gereçlerini
emniyet Teşkilâtının emrine vermek suretiyle yeni suç tiplerine ve suç
olaylarına meydan vermemek için birkısım düzenlemeleri yapmak ve takviyeleri
gerçekleştirmek, araç ve gereçlerle teçhiz etmek mecburiyetinde olduğumuzun
muhakkak olduğunu bilhassa belirtmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, Türk polisinin hizmetlerini
gerçekleştirebilmesi için, sadece eğitimin ve verilecek olan birkısım insan
hakları, anayasa, yasa veya diğer birkısım bilimsel anlamdaki derslerin yeterli
olmayacağı inancını taşıyorum. Türk polisinin moral güce ihtiyacı vardır. Türk
polisinin -bugüne kadar eğer başarılı olmuşsa- en önemli gücü ve kaynağı,
heyecanı, Türk Milletinin verdiği destektir. Türk Milleti, Türk polisinin,
destek vermek suretiyle, başarılı olmasına imkân sağlamıştır. Türk Milletinin
temsilcisi olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi de... Özellikle polislerimizin,
hem hizmet standardını geliştirmek ve başarılarını daha üst seviyeye
çıkarabilmek için hem de işkence iddialarına karşı daha da fazla duyarlı hale
getirebilmek bakımından eğitimine önem verilmesi gerektiği gibi, eğitim araç ve
gereçlerine, modern araç ve gereçlerine önem verildiği gibi, moral gücünü
destekleyecek sosyal tesislerinin de yapılmasında fevkalade önemli zaruret
vardır ve gereklilik vardır. Onun için, diyorum ki, polisimizin ekonomik gücünü
artırmak gerekir, sosyal ihtiyaçlarını karşılamak gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Araya da girdiğinizi
dikkate alarak, zannediyorum, anlayış göstereceksiniz Sayın Başkan ve sözlerimi
bitiriyorum. Değerli milletvekilleri, polis akademileri ve polis
okullarına girişlerde, özellikle polis çocuklarına öncelik veya onlara birkısım
imkânların verilmesinin zarurî olduğunu değerlendiriyorum. Yine, polisimizin ekonomik gücünün artırılmasında,
yani, ücretlerinin artırılmasında, çalışma standartlarının geliştirilmesinde
mutlak surette fayda olduğu kanaatini taşıyorum. Düşünün, bir taraftan, 12 saat
görev yapacak, hatta, bazen 24 saat görev yapacak, bir taraftan da, ailesinin
maişetini, evdeki yaşlısını, çoluk çocuğunu düşünecek... Dolayısıyla, böyle bir
anlayış içerisinde hizmet vermekte olan polisin moral gücünün sağlam olması
mümkün olmayacak, psikolojisi de bozulacak; dolayısıyla, başarısını da menfî
yönde etkileyecektir. Bu sebeple, polis Teşkilâtlarında görev yapan emniyet
mensuplarının ücretlerinin artırılmasında fevkalade önem ve zaruret vardır. Bakın, aynı hizmeti yapmakta olan jandarma Teşkilâtına
verilen maaş skalası ile emniyet Teşkilâtı mensuplarına verilen ücretler
arasında fevkalade büyük farklılık vardır; dolayısıyla, o dengeyi mutlaka
sağlamak gerekir ve bunu yapmadığımız sürece de, gerçekten, sıkıntılar
çekebileceğimizi, polisimizin sıkıntı çekeceğini düşünüyorum. Tabiî, polis, her şeye rağmen, milletinin emrindedir;
devletine hizmet etmek, devletini korumak, cumhuriyetini kollamak boynunun
borcudur, onu mutlaka yapacaktır; ama, daha başarılı olabilmesi için, mutlaka,
bu düzenlemelere ihtiyaç vardır. POLZAR'ın geliştirilerek POLYAK adı altında, hiç
olmazsa, yine, polis Teşkilâtımıza hizmet yapacak, ekonomik ve sosyal hayatında
kendisini destekleyecek bir düzenlemeyi, mutlaka, gündeme getirmek gerekir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Efendim, toparlarsanız minnettar kalırım; 2
dakika fazla süre vermiştim size. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Bu anlayış içerisinde, çalışma metotları bakımından bir
hususu daha ifade etmek istiyorum: Karakolların kaldırılarak, ilçelerde büyük
polis merkezleri oluşturmanın, olaylara daha süratli bir şekilde müdahale
etmek, önleyici tedbirleri almak, gücü birleştirmek suretiyle, maliyet unsurunu
düşürmek bakımından da faydalı olacağını düşünüyorum. Trafik hizmetlerinin de, özellikle, polis Teşkilâtından
alınıp, başka bir müstakil Teşkilâta verilmesinin zaruretine inanıyorum. İki yıllık yüksekokulu bitirmiş olan diğer kurum ve
kuruluşlarda birinci dereceye kadar yükselebilmekteyken, maalesef, emniyet
Teşkilâtında birinci dereceye yükseltilememektedir, ikinci derecede kalmaktadır.
O sebeple, polisimizin, yükseköğrenim görmüş ve hizmet sırasında başarılı olan,
yükseköğrenimi bitirmiş olan mensuplarının birinci dereceye yükselmesini
sağlayacak bir önerge de verdik; buna, olumlu yaklaşılacağını ümit ediyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Gruplar adına başka söz isteyen yok. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat?.. Yok. İstanbul Milletvekili Masum Türker?.. Yok. Adana Milletvekili Yakup Budak?.. Yok. Konya Milletvekili Lütfi Yalman?.. Yok. Niğde Milletvekili Mükerrem Levent?... MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Soru kısmına geçiyorum. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan suallere cevap
verecek; lütfen, Sayın Bakanı rahat bırakalım. Sayın Vahit Kayrıcı Beyin sorusu var. Buyurun Sayın Kayrıcı. VAHİT KAYRICI (Çorum) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanımıza şu soruyu yöneltmek istiyorum: Sayın Bakanım, yapımı devam eden ve yıllardır bitirilemeyen
Çorum Polis Okulunu bitirmeyi düşünüyor musunuz? Ne zaman bitirebilirsiniz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben teşekkür ederim efendim. Sayın Bülent Arınç, buyurun efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakana sorularım var. Birinci sorum: Polis yüksekokulları öğrenci kaynağının
genel lise ve teknik lise olarak kabul edilip, diğer lise mezunlarını kabul
etmemek, lise ve dengi okullar arasında ayırım yapmak, Anayasadaki genel
eşitlik ilkesine ve eğitimdeki fırsat eşitliği ilkesine aykırı değil midir? Bu
ayırıma niçin gerek duyulmuştur, hukukî gerekçesi nedir? İkinci sorum: Batı ülkelerinde polis sayısının ölçütü
nedir; kaç kişiye polis düşmektedir? Türkiye için kentlerde bu sayı nedir?
Mevcut sistem, her yıl ne kadar polisi mesleğe kazandırmaktadır? Üçüncü sorum: Polis alımlarında, belli bir kontenjan
dahilinde, şehit veya malul polis çocuklarının başarı durumları da dikkate
alınarak ayrıcalık tanınması mümkün mü? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Akın, buyurun efendim. MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Bakanımıza aşağıdaki sorularımı tevcih ediyorum. Sayın Bakanım, Aksaray Polis Okulunun polis
yüksekokuluna dönüştürülmesi mümkün mü? İkinci sorum: Aksaray Polis Okulu 1 000, 1 500, 2 000
kişiyi istihdam edecek şekilde, eğitim verecek şekilde hazırlanmıştır; şimdi
ise, 800'den fazla öğrenci alınmamaktadır. Acaba, buranın öğrenci sayısını
artırmak mümkün müdür? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Başka sorusu olan?.. Yok. Sayın Bakanım, buyurun. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; soruların büyük bir bölümüne yazılı cevap
vereceğim. Şehit polis çocuklarıyla ilgili de bir çalışma var;
önümüzdeki günlerde o gündeme gelecektir. Diğer konularda da yazılı cevap verilecektir. Arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Tasarının tümü üzerinde görüşmeler bitmiştir. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Tasarının 1 inci maddesini okutuyorum: POLİS YÜKSEK
ÖĞRETİM KANUNU TASARISI BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam ve Tanımlar Amaç ve kapsam MADDE 1- Bu kanunun amacı, Türk Polis Teşkilâtının en
yüksek öğretim kurumu olan polis akademisi ve bağlı fakülteler, enstitüler ile
polis meslek yüksekokullarındaki yüksek öğretim ile ilgili amaç ve ilkeleri
belirlemek, bu okulların Teşkilâtlanmasını, görev ve sorumluluklarını, eğitim
öğretim, araştırma, yayın, öğretim elemanları ve öğrenciler ile ilgili esasları
düzenlemektir. Bu kanun, akademi ve buna bağlı eğitim öğretim
kurumlarını, yönetim ve öğretim organlarını, bunların işleyişini, görev, yetki
ve sorumluluklarını, eğitim ve öğretim esaslarını ve bu konulara ilişkin diğer
hususları kapsar. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 438 sıra sayılı Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis
Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1
inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin
ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınması, o ülkenin eğitim seviyesinin yüksek
olmasıyla çok yakından ilişkilidir. Çağdaş demokratik sistemin oturmuş olması,
devletin bütün personelinin eğitim seviyesinin yüksek ve kaliteli olmasına
bağlıdır. Şu anki eğitim durumumuza baktığımızda,
yükseköğretimden mezun olanların oranları dünya ortalamasının gerisinde
kalmakla beraber, mezun olanların istihdamı sorunu da, ayrıca, karşımızda
dağlar gibi durmaktadır. Öğrenim oranını yükseltmek yeterli olmayıp, kaliteli
ve verimli eğitimin verilmesi, çağdaş eğitim standartlarını yakalamak da
amacımız olmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte
olduğumuz tasarıyla, ülkemizin her tarafını, toplumun bütün kesimlerini
ilgilendiren, içgüvenliğimizin temel Teşkilâtı olan polis Teşkilâtında birtakım
düzenlemeler yapılmakta, yapılan düzenlemelerin çağa uygun, etkin ve
profesyonel bir Teşkilât profili sergilemesi amaçlanmaktadır. Tasarıyla, Türk
polis Teşkilâtının polis anlayışındaki değişmeler, demokratik sistemi oturtma
ve teknolojinin durmadan değişmesiyle birlikte bazı düzenlemelerin kaçınılmaz
olduğu vurgulanmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değişen şartlar
içerisinde, Türk polis Teşkilâtımızın etkin ve verimli çalışmasını sağlayacak
her türlü düzenlemenin yanında olduğumuzu belirtmek isterim. Artık, çağımızda,
insan hakları, demokrasi ve adalet duyguları üstün değerler haline gelmiştir;
insanlık, bu değerlerin arayışı içerisindedir. Ülkemizde yaşanan üzüntü verici gelişmeler ve çıkan
olaylar, ister istemez, emniyet Teşkilâtı ile toplumu karşı karşıya gelmek
zorunda bırakmaktadır. Bu kadar olay karşısında emniyet Teşkilâtımızın bazı
mensuplarının uygulamaları, toplumun eleştirisine, uluslararası gözlemcilerin
olumsuz raporlarına neden olmakta, bu da tüm Teşkilâtı rencide etmektedir. Bu tip olayların önüne geçebilmek için, polis
yüksekokulunun kurulması ve eğitim süresinin uzatılması öngörülmekte; suç
çeşitlerinin çokluğu, yeni suç çeşitlerinin ortaya çıkması ve yeni teknolojik
gelişmeler, Teşkilâtın, her zaman, yeni koşullara ayak uydurmasını zorunlu
kılmaktadır. Bu sebeplerle, polislik öncesi eğitim süresinin
uzatılmasının emniyet Teşkilâtını daha sağlıklı bir yapıya kavuşturacağı
kanaatindeyiz; fakat, bu düzenlemenin yürürlüğe girmesiyle polis açığını
beraberinde getireceği, içgüvenliğin sağlanmasında ciddî sorunlar doğuracağı
kaygıları da göz önünde tutularak, idarî, malî ve hukukî önlemlerin de alınması
gerekmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarıda öyle
bir madde var ki, tasarının amacının saptırıldığı, insan hakları ve
demokrasinin rafa kaldırıldığı görülmektedir. Maddede, emniyet Teşkilâtına
polis alımlarında, genel ve teknik liselerin dışındaki diğer mezunları kabul
etmemek ayrımcılıktır, tasarının amacına aykırıdır, Anayasanın eşitlik ilkesine
aykırıdır. Hâlâ bu yasaklayıcı ve önyargılı kafayla bir yerlere
varamayacağımızı görmemiz lazım. Hiç kimsenin, insanları, eğitim hakkından,
meslek edinme hakkından ve mesleğini seçme hakkından mahrum bırakmaya hakkı
yoktur. Bu maddeyle böyle bir düzenlemeye gidilmesinin hiçbir gerekçesi olamaz,
mantıkî açıklaması da yoktur. Hiçbir lisede, polislik eğitimi, lise öğrenimi
süresince verilmemektedir. Bu yüzden bütün lise mezunları polislik hakkı
kazanmada aynı yetenektedir ve eşit mesafededir. Devlet, kendi okulları ve bu
okullardan mezun olan insanları arasında hiçbir zaman ayırım yapmamalıdır. Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum, tasarının ülkemize ve emniyet camiamıza hayırlı olmasını
diliyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya'da. Buyurun Sayın Çetinkaya. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce şahsım ve Doğru Yol
Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. 156 ncı kuruluş yıldönümünü gururla kutladığımız,
ülkemizin huzurunu, güvenliğini, emniyetini, asayişini, can ve mal güvenliğini,
namusunu koruyan ve kollayan, Türkiye'nin, yarınlarına güvenlikle ve esenlikle
bakmasını sağlayan en önemli güvenlik gücü olan polis Teşkilâtımızın
yükseköğretim kanunu tasarısını görüşüyoruz. Bence, 2000'li yılların, 21 inci
Asra girerken, Türk polisinin 156 ncı yılıyla birlikte önemli bir aşamaya
ulaşmasının da en güzel bir örneği. Niye; dün Cibali Karakolu örneğiyle
başlayan ve bugün dünyadaki emsalleriyle, meslektaşlarıyla boy ölçüşecek duruma
gelmenin gayreti içinde olan bir Teşkilât, eğitim ve öğretimle istenilen
seviyeye ve çağı yakalamaya, Türkiye'nin geleceğinin daha emin ve daha güvenli
olması için gereken en büyük silahı olan eğitim silahıyla donanmaya çalışacak
bir kuruluş. İşte, bunu sağlayacak olan, bugün Yüce Meclisimizde çıkaracağımız
bu kanunla fevkalade önemli bir adım atılmış olacak. Değerli arkadaşlar, takdir buyurursunuz ki, ben, bu
meslekte, arkadaşlarıma, eğitim toplantılarında hep bunu tavsiye ederdim. Türk
polisi, dışarıda bu ülkenin bir aynasıdır. İlk olarak gelen yerli ve yabancının
muhatap olduğu, devletin sokaktaki, en uçtaki temsilcisi, Türk polisidir. Sizin
aynanızda ülkenizi görecektir kendisi, sizin aynanızda o ülkeyi tanıyacaktır ve
siz nasıl bir görüntü verirseniz, işte, yerli ve yabancıya da o şekilde bu
ülkeyi tanıtır ve bir noktada, temsil görevini bihakkın yerine getirmiş
olursunuz. O sebeple, bunu yapabilmenin
en önemli yolu, temsil gücünü, temsil kabiliyetini yeterli bir şekilde ifa
etmenin yolu eğitimden geçer, öğretimden geçer. İşte, bu sebepledir ki, bu eğitim, akademiyle başlamış,
bu akademinin bünyesinde değişik fakülteler manzumesiyle âdeta bir eğitim ve
öğretim kampusu haline gelerek, her
konuda, Türk polisi, daha güçlü, daha kuvvetli, çağın şartlarına daha uygun
ve... BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, toparlar mısınız efendim. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Peki Sayın Başkanım. ... daha nitelikli vasıflara sahip, donanımlı, her
şeyden önce, araç gereç donanımıyla birlikte fikrî hamulesi tam olarak teçhiz
edilmiş bir çağın insanı, insana hitap eden, insan unsurunu devamlı muhatap
olarak gören bu Teşkilât, her çeşit şartlarda sabırla, metanetle, aldığı eğitim
ve ocaktaki o disiplinin gereği... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, lütfen efendim... M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - ...ülkesinin
insanlarını ve ülkesinin huzur ve güvenliğini en iyi bir şekilde sağlayan
müstesna bir güç. İşte, o mükemmeliyetiyle ülke de daha fazla güvenlik içinde
olacak. Polisine güvenen bir millet, bir topluluk, o gücün kendisinin can ve
mal güvenliğini sağlayan en güçlü bir kuruluş olduğunu görecek ve böylelikle,
huzur içinde olacak, rahat uyuyacak, rahat kalkacak ve yarınlara emin adımlarla
yürüyecek. Bunu sağlayan Türk polisi olacak; yetişmiş, eğitimli ve kafa yapısı
sapasağlam bir Teşkilât. Bu Teşkilât, inşallah, bu kanunla hedeflenen o amaca ulaşarak, daha mükemmeliyeti
yakalamış olacaktır. Bu temennilerle, bu kanunun Türk polisine hayırlı ve
uğurlu olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 1 inci madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok. 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Tanımlar MADDE 2- Bu kanunda geçen kavram ve terimler: a) Bakan :
İçişleri Bakanını, b) Bakanlık :
İçişleri Bakanlığını, c) Genel Müdür :
Emniyet Genel Müdürünü, d) Genel Müdürlük : Emniyet Genel Müdürlüğünü, e) Başkan :
Polis Akademisi Başkanını, f) Başkanlık :
Polis Akademisi Başkanlığını, g) Dekan : İlgili
Fakülte Dekanını, h) Dekanlık :
İlgili Fakülte Dekanlığını, ı) Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürü: Polis akademisine
bağlı ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan Polis Meslek Yüksek Okul
Müdürünü, i) Yükseköğretim Kurulu: 4.11.1981 tarihli ve 2547
sayılı Yüksek Öğretim Kanununun 6'ncı maddesine göre oluşturulan kurulu, j) Üniversitelerarası Kurul: 2547 sayılı Yüksek Öğretim
Kanununun 11 inci maddesine göre oluşturulan kurulu, k) Yükseköğretim Kurumları: Üniversiteler, yüksek
teknoloji enstitüleri, polis akademisi, harp okulları ve bunların bünyesinde
yer alan fakülteler, enstitüler, yüksekokullar, konservatuvarlar, meslek
yüksekokulları ile uygulama ve araştırma merkezlerini, l) Polis Akademisi: Emniyet Teşkilâtının memur, amir ve
yönetici ihtiyacını karşılamak üzere ön lisans, lisansüstü eğitim-öğretim,
bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapan, bünyesinde fakülte, enstitü ve
polis meslek yüksekokulları bulunan bilimsel özerkliğe sahip yüksek öğretim
kurumunu, m) Enstitü: Başkanlığa bağlı olarak ilgili bilim
dallarında lisansüstü eğitim-öğretim, bilimsel araştırma inceleme ve yayın
faaliyetlerinde bulunan ve öğretim elemanı yetiştiren yüksek öğretim kurumunu, n) Güvenlik Bilimleri Fakültesi: Lisans düzeyinde
eğitim-öğretim, bilimsel araştırma ve yayın yapan; kendisine birimler
bağlanabilen yüksek öğretim kurumunu, o) Bölüm: Akademinin eğitim ve öğretiminde, Teşkilâtın
hizmet konularına göre amaç, kapsam ve nitelik yönünden bir bütün teşkil eden
bilim, teknik ve uygulama dallarından oluşan eğitim, araştırma ve uygulama
yapan akademik birimi, ö) Anabilim Dalı: Bölümü oluşturan ve en az bir bilim
dalını kapsayan eğitim-öğretim, uygulama ve araştırma faaliyetlerinin
yürütüldüğü akademik birimi, p) Bilim Dalı: Anabilim dalı içinde eğitim-öğretim,
uygulama ve araştırma yapan akademik birimi, r) Polis Meslek Yüksek Okulu: Emniyet Teşkilâtının
polis memuru ihtiyacını karşılamak üzere ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim ve
uygulama yapan yüksek öğretim kurumunu, s) Öğretim Elemanları: Akademi, fakülte, enstitü ve
polis meslek yüksekokullarında görevli öğretim üye ve yardımcıları ile öğretim
görevlileri ve okutmanları, ş) Öğretim Üyeleri: Akademi, fakülte, enstitü ve polis
meslek yüksekokullarında devamlı veya geçici olarak görevlendirilen Türk ya da
yabancı uyruklu veya emniyet hizmetleri sınıfından profesör, doçent ve yardımcı
doçentleri, 1) Profesör: En yüksek düzeydeki akademik unvana sahip
kişiyi, 2) Doçent: Doçentlik sınavını başarmış akademik unvana
sahip kişiyi, 3) Yardımcı Doçent: Doktora çalışmalarını başarı ile
tamamlamış, ilk kademedeki akademik unvana sahip kişiyi, t) Öğretim Görevlisi: Geçici veya sürekli olarak
görevlendirilen ders vermek ve uygulama yaptırmakla yükümlü öğretim elemanını, u) Okutman: Geçici veya sürekli olarak görevlendirilen
eğitim-öğretim süresince çeşitli öğretim programlarında ortak zorunlu ders
olarak belirlenen dersleri okutan veya uygulayan öğretim elemanını, ü) Öğretim Yardımcıları: Polis yüksek öğretim
kurumlarında belirli süreler için görevlendirilen araştırma görevlileri,
uzmanlar, çeviriciler ve eğitim-öğretim planlamacılarını, 1) Araştırma Görevlileri: Polis yüksek öğretim
kurumlarında yapılan araştırma, inceleme, uygulama ve deneylerde yardımcı olan
ve yetkili organlarca verilen diğer görevleri yapan öğretim yardımcılarını, 2) Uzmanlar: Eğitim-öğretimle doğrudan doğruya veya
dolaylı olarak ilgili olan, özel bilgi ve uzmanlığa ihtiyaç gösteren bir
faaliyetle belirli süreler için görevlendirilen öğretim yardımcılarını, 3) Çeviriciler: Sözlü veya yazılı çeviri işlerinde
belirli süreler için çalıştırılan öğretim yardımcılarını, 4) Eğitim-Öğretim Planlamacıları: Eğitim-öğretim
planlaması ile görevli öğretim yardımcılarını, v) Diğer kavram ve terimler: 2547 sayılı Yüksek Öğretim
Kanununun, 3 üncü maddesinde tanımlanan ve bu Kanunun uygulanması ile ilgili
olan diğer kavram ve terimleri, ifade eder. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak. Buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu
ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 2 nci maddesi
üzerinde, Fazilet Partimizin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve değerli milletvekillerini
saygıyla selamlıyorum. Bilindiği üzere, tasarının 2 nci maddesinde, kanunda
geçen kavram ve terimler açıklanmaktadır. Bu kavram ve terimlerin büyük
çoğunluğu ya kelimenin anlamıyla belirlenmiş; bakan, bakanlık, genel müdür,
başkan, başkanlık, dekan, vesaire gibi ya da terimler için kısa açıklamalar
yapılmıştır. Bazı kavramların ise açıklanması yapılmayarak, 4.11.1981 tarihli
ve 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununa atıfta bulunulmakla yetinilmiştir.
Kanaatimizce, maddede zikrolunan kavram
ve terimlerin tümünün bu maddede kısaca da olsa açıklanması kanun tekniği
yönünden daha uygun olacaktı. Bu eksikliğin giderilmesi bakımından, başka bir
kanuna atıfta bulunan bentlerin kısaca açıklanması faydalı olacaktır. Mezkûr maddede adı geçen yükseköğretim kurulunun, 2547
sayılı Yükseköğretim Kanununun 6 ncı maddesine göre oluşturulması
öngörülmektedir. Bu kurul, Cumhurbaşkanı tarafından, rektörlük ve öğretim
üyeliğinde başarılı hizmet yapmış profesörlere öncelik verilmek suretiyle
seçilen 7, Bakanlar Kurulunca temayüz etmiş üst düzeydeki devlet görevlileri
veya emeklileri arasından seçilen 7, Genelkurmay Başkanınca seçilen 1,
Üniversitelerarası Kurulca kurul üyesi olmayan profesör öğretim üyelerinden
seçilen 7 kişiden oluşur. Seçilenlerin üyelikleri Cumhurbaşkanının onayıyla
kesinleşecektir. Bu bentlerde belirtilenlerin seçimleri bir ay içinde,
Cumhurbaşkanı tarafından onaylanmayanların yerine yeni adayların seçimleri ise,
iki hafta içinde yapılmadığı takdirde, Cumhurbaşkanınca doğrudan atama yapılır.
Kamu kurum ve kuruluşlarında görevli olanlardan üyeliğe seçilenlerin
kurumlarıyla ilişkileri devam eder. Bu hükümlerin yanında, kurul üyeliğinin
süresi, organları, başkanının seçilmesi, yürütme kurulunun oluşumu, huzur hakkı
vesair kurallar belirlenmektedir. Ayrıca, aynı maddede adı geçen Üniversitelerarası
Kurulun da, Yükseköğretim Kanununun 11 inci maddesine göre oluşacağı
belirlenmiş olup, bu maddede, kurulun kuruluş ve işleyişi ile görevleri
belirlenmiştir. Bu maddenin sonunda "diğer kavram ve
terimler" başlığıyla, yine, 2547 sayılı Kanunun 3 üncü maddesine atıfta
bulunulmaktadır; ancak, mezkûr 3 üncü maddede belirlenen kavram ve terimlerin
çoğu, esasen bu tasarının 2 nci maddesinde belirlenmiştir. Kanun tekniği
bakımından bu tekrarlar uygun olmamakla beraber, herhalde, bu saatten sonra
düzeltilmesi olanaksızdır; çünkü, yapılan en haklı öneriler dahi, gerek
Bakanlıkça gerekse komisyonca -bir nevi kural haline getirilmiş- nazara
alınmamaktadır. Bütün bunlara rağmen, kuruluşunun 106 ncı yılını kutlayan polis teşkilâtımıza bu
kanunun hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisimizi ve emniyet mensuplarımızı
tekrar saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van
Milletvekili Sayın Hüseyin Çelik'te. Buyurun efendim. DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısı, polisimizin eğitim
seviyesini yükseltmeyi amaçlayan ve bu bağlamda polis akademisini üniversite
düzeyine getiren, polis okullarını da polis yüksekokullarına dönüştüren bir
yasa tasarısıdır. Doğru Yol Partisi Grubu olarak, bunu son derece olumlu
buluyoruz. Öğretmen okullarını, ilköğretmen okullarını eğitim
enstitülerine, ardından 2 yıllık eğitim yüksekokullarına ve ardından da 4
yıllık fakültelere dönüştürdüğümüz gibi, sağlık meslek liselerini sağlık
yüksekokullarına dönüştürdüğümüz gibi, polis okullarının da polis meslek
yüksekokuluna dönüşmesi ve polis akademisinin üniversite düzeyine getirilmesi
olumlu bir gelişmedir. Bu tasarıyı bu yönden destekliyoruz. Değerli milletvekilleri, polisimizin eğitim seviyesinin
yüksek olmadığı, düşük olduğu ve genellikle polis memurlarının dar gelirli
Anadolu ailelerinden geldiği bilinmektedir; ancak, zaman zaman, polis
memurlarımızın, bu evlatlarımızın yaptığı bazı yanlışlar olsa bile, her kurumda
olduğu gibi, her kurumda yanlış insanlar bulunduğu gibi, bu Teşkilâtta da bazı
yanlış insanlar olsa bile, bunların bazı taşkınlıkları olsa bile, polis
memurlarının toptan bir karalamaya tabi tutulduğu, bunların çoğu zaman tahkir
ve tezyif edildiği de dikkatlerden kaçmamaktadır. Bakınız, ben, burada, sizlere, eski bir Emniyet Genel
Müdürünün Susurluk Komisyonunda verdiği ifadeden bazı bölümler okumak
istiyorum. Bakınız, şu anda İzmir Valisi olan Sayın Alaattin Yüksel, 1996
yılında Susurluk Komisyonuna verdiği ifadede, polisin teşekkülüyle ilgili,
polis memurlarının gelmiş oldukları sosyal sınıflar ve tabakalarla ilgili
olarak neler söylüyor. Alaattin Yüksel ifadesinde diyor ki: "Üç kardeş;
birincisi Bayrampaşa Cezaevinde, ikincisi Ümraniye Cezaevinde hırsızlıktan
yatıyor; üçüncü kardeşi polis yapmışız. Bir kardeş Sıvas'ta otel yakma
olayından dört yıl ceza almış, öbür kardeş bir başka suçtan üç yıl ceza almış,
üçüncü kardeşi polis yapmışız. Annesi fuhuştan kayıtlı, babası onyedi yıldır
cezaevinde; oğlunu sokakta kalmasın diye polis yapmışız." Alaattin Yüksel
devam ediyor: "Öyle zamanlar olmuş ki, askerliğini yapmayan ve tamamen
sokaktan istihdam amacıyla insanlar alınmış. 10 000'er 10 000'er bunları alıp,
dört ay sonra sokağa salmışsınız. Nereye; Kızılay Meydanına... Nereye; Taksim
Meydanına... Sizinle, benimle, bununla karşılaşmışız. Yozgat'ın, Van'ın
köyünden alıp getirmişiz..." Özellikle, burada, Yozgatlı ve Vanlı milletvekillerinin
de dikkatini çekmek istiyorum. Yozgat'tan, Van'dan gelmek bir nakısa mıdır, Van
ve Yozgat bu ülkenin sınırları içerisinde değil midir?.. Değerli milletvekilleri, işte, polis devleti kafası
budur. Sayın Yüksel'in kendisi beyzade, paşazade olabilir. Herhalde Şişli
sosyetesinden polis yapmamızı filan beklemiyor Sayın Vali. Bu ifadeleri hele
hele Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış bir insanın... Hukuktaki temel
prensiplerden birisi, suçların ferdiliği, kişiselliği prensibidir. Bir insanın
annesi fuhuştan dolayı tasdiknameli olabilir, birisinin kardeşi şu veya bu
şekilde teröre de bulaşmış olabilir; ama, suçların kişiselliği prensibinden hareket
ederek, siz, o insanı sen niye polis oldun diye karalayamazsın ve polisi, böyle
toptan bir karalamaya tabi tutamazsınız. Nitekim, 15.12.2000 tarihli bu ifadeler, 15.12.2000
tarihli Milliyet Gazetesinde yayımlandıktan sonra, Kâmil Koyungiloğlu isimli
emekli bir polis memuru, Sayın Alaattin Yüksel'i, bütün polis camiasına hakaret
ettiği gerekçesiyle mahkemeye vermiştir. Özellikle, devlet adamlarımız
verdikleri beyanlarda çok dikkatli olmak durumundadırlar. Değerli arkadaşlar, biraz önce ifade ettim. Polisimizin
eğitim düzeyi düşük olabilir; ama, bu, memleketimizdeki genel bir sıkıntıdır.
Polisimizin yaptığı yanlışlar vardır; bundan sonraki maddelerde, bunlar
üzerinde duracağım ve bu konularda da görüşlerimizi arz edeceğim. Saygılarımla efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - 1 adet önerge vardır; okutup, işleme
koyacağım. EYYÜP SANAY (Ankara) - Geri alıyoruz efendim. BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Genel Hükümler Akademinin kuruluş, amaç, görev ve ana ilkeleri MADDE 3 - Emniyet Teşkilâtının memur, amir ve yönetici
ihtiyacını karşılamak, ön lisans, lisans ve lisansüstü eğitim-öğretim yapmak,
bilimsel araştırma, yayın ve danışmanlık yapmak üzere bilimsel özerkliğe sahip
ve bünyesinde fakülte, enstitü ve polis meslek yüksekokulları bulunan bir
yüksek öğretim kurumu olarak polis akademisi kurulmuştur. Akademinin görevi, bu Kanunda belirtilen amaç, nitelik
ve genel müdürlüğün görev ve sorumluluklarına uygun olarak: a) Temel bilimler ve sosyal bilim alanlarından birinde
lisans düzeyinde bilgi ve beceriye sahip, mezuniyetten sonra verilecek
görevleri yapabilecek, emrindeki personeli veya birimi eğitebilecek ve
yönetebilecek düzeyde emniyet Teşkilâtına amir ve yönetici yetiştirmek, b) Başkanlığın bünyesinde kurulacak fakülte, enstitü
veya enstitülerde emniyet hizmetleri sınıfından en az lisans düzeyinde
eğitim-öğretim görmüş amir ve yöneticilerle, aynı eğitim ve öğretim düzeyindeki
diğer kişilere, ilgili bilim dallarında lisansüstü eğitim ve öğretim vermek, c) Ön lisans düzeyinde eğitim-öğretim yapan polis
meslek yüksekokullarında, polis memuru yetiştirilmesini sağlamaktır. Akademideki eğitim-öğretimin plan ve programlanmasında
ve uygulanmasında aşağıdaki ana ilkeler göz önünde bulundurulur: a) Öğrencilere Atatürk ilke ve inkılapları
doğrultusunda Atatürk milliyetçiliği, demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti
ilkelerine bağlı hizmet bilincinin ve mesleki değerlerin kazandırılması
sağlanır. b) Millî kültürümüz, örf ve adetlerimize bağlı şekil ve
özellikleri ile evrensel kültür içinde korunarak geliştirilir ve öğrencilere
millî birlik ve beraberliği güçlendirici ruh ve irade gücü kazandırılır. c) Eğitim-öğretim plan ve programları, çağdaş, bilimsel
ve teknolojik esaslara, ülke ve Teşkilâtın ihtiyaçlarına ve ayrıca öğrencinin
lisansüstü düzeyde eğitim ve öğretim almasına imkan sağlayacak şekilde
hazırlanır. Sürekli olarak geliştirilen bu plan ve programların koordinasyonu
genel müdürlükçe yapılır. d) Akademi, fakülte, enstitü ve polis meslek yüksek
okullarının eğitim-öğretimdeki verimliliklerinin artırılması, geliştirilmesi ve
öğretim elemanlarının yetiştirilmeleri, Başkanlığın önerileri ile genel
müdürlükçe planlanır ve gerçekleştirilir. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına Şanlıurfa Milletvekili Sayın Niyazi Yanmaz; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 438 sıra sayılı yasa tasarısı üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 3 üncü madde, akademi hakkında,
akademinin fonksiyonları hakkındadır. Biz, bu maddeye katılmaktayız; fakat,
değerli arkadaşlar, emniyet Teşkilâtımızla ilgili, bugün itibariyle, bu hafta
içerisinde, bu yasayla, üçüncü yasa çıkıyor. Bu demektir ki, emniyet
Teşkilâtımız yeniden bir yapılanma içerisinde. Biz de, ülkemizin iç güvenliğini,
iç huzurunu temin eden böyle bir Teşkilâtın yanındayız ve dolayısıyla, dokuz
aylık kurslarla bu işin olmadığında, polislik eğitiminin, özellikle gelişen
çağımızda, bilgi teknolojisinin hüküm sürdüğü bir çağda, dokuz aylık kurslarla
bu işin olmadığında, yine, hepimiz hemfikiriz. Ancak, değerli arkadaşlar, ülkemizin bugün içine
düştüğü sıkıntının yegâne sebebi, toplumsal konsensüsün olmayışı, barışın,
toplumsal barışın temin edilemeyişidir. Her ne kadar, bugün, gündemde ekonomik
kriz ağırlıktaysa da, bunun altında yatan gerçek neden, biraz önce ifade
ettiğim gibi, toplumsal barışın olmayışıdır. Şimdi, bu yasada, yine, bizi tereddüde sevk eden bir
konu var. Polis yüksekokullarına öğrenci alınırken, genel lise ve teknik lise
mezunları alınıyor; burada meslek lisesi mezunları ayırt ediliyor. Şimdi, soruyorum arkadaşlar, yani bu genel liselerde ve
teknik liselerde polis eğitimi mi veriliyor; iç huzurumuzu, iç güvenliğimizi
temin edecek herhangi bir ders mi var? Arkadaşlar, bu tamamen bir ayrıcalıktır;
bu, ülkede birinci sınıf ve ikinci sınıf vatandaş meydana getirme arzusudur.
İşte ülkemizin bugün içine düştüğü sıkıntının yegane sebebi budur. Eğer biz, bu
kaostan, bu polemiklerden, bu problemlerden kurtulmak istiyorsak sevgili
arkadaşlar, devlet ile milleti birbiriyle barışık hale getirmemiz lazım; aksi
takdirde, sonumuz hüsran olur. Bir diğer konu; özellikle hafta içerisinde Ankara'da
yapılan esnaf yürüyüşünde provokatörlerin karıştığı noktasında hepimiz aşağı
yukarı hemfikiriz; fakat, emniyet güçlerinin vazifesi, bu provokatörleri bulup
deklare etmek, deşifre etmektir. Fakat, bunun ötesinde, benim anlayamadığım,
basın, birtakım çevreler "provokatörler karışmıştır..." Ee, kim
karışmıştır; "birtakım partilerden..." Partilerden derken, özellikle
muhalefet partileri söyleniliyor. Arkadaşlar, bu Parlamentoda muhalefet partileri de var,
iktidar partileri de var; yalnız iktidarlar, totaliter rejimlerde olur,
diktatörlüklerde olur; ama, demokrasilerde hem iktidar vardır hem muhalefet
vardır. Muhalefet partileri, bu krizli ortamda esnafın derdine derman olmak
için, esnafın meselesini dillendirmek için meydana çıktığında büyük gazeteler
hemen sürmanşet atıyor: "Kriz tacirleri." Halka gidiyorsunuz; halk
"niye gelmiyorsunuz; ey muhalefet, sesimizi siz de mi duymuyorsunuz; hele,
iktidar partilerinin basireti bağlanmış, siz niye aramıza katılıp
meselelerimize tercüman olmuyorsunuz" diyor. Değerli arkadaşlar, burada emniyet Teşkilâtımızın
görevi, iyi ile kötüyü ayırt etmek, provokatörleri alıp, halka, insanlığa, kamuoyuna
deklare etmek, deşifre etmektir; ama onun ötesinde, işte bundan sonra, yasal
yürüyüşleri de kısıtlamak, işte muhalefeti töhmet altında, şaibe altında
bırakıp, meydanlara inmesini engellemek; bunlarla, arkadaşlar, bu ülkeye yazık
edilir, bu anlayışla, bu mantaliteyle bir yere varılması mümkün değil. Değerli arkadaşlar, yine, biz, bu noktada, ülkemizin
içgüvenliğini temin eden, huzurunu temin eden emniyet Teşkilâtımızın halkla
bütünleşen bir Teşkilât olduğunu, bu Teşkilâtın da bu anlayışının, bu mantalitesinin
böyle devam etmesini istiyoruz; ancak, her ne kadar karakollarda filistin
askıları bulunsa da, hortumla dövmeler olsa da, işkenceler olsa da, biz
inanıyoruz ki bu Teşkilâtın içinden gelen, çıraklığını yaptığı işin ustalığına
soyunan Sayın Bakanımız bu işlerin üstesinden gelecektir; ümidimiz ve inancımız
odur; çünkü, Türkiye'nin kurtuluşu da ancak demokratik bir anlayışla,
demokratik bir mantaliteyle mümkün olur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Bu bağlamda, biz,
esnaf yürüyüşlerine -provokatörlerin karışmaması sağlanarak- müsaade
edilmesini, esnafımızın, halkımızın, gerçekten, çileli tavırlarını dile
getirmelerini arzu ediyoruz; ancak, provokatörleri desteklemek, yakıp yıkmaları
desteklemek, onların yanında olmak, hiçbir aklıselim insanın kabulleneceği bir
iş değildir. Bu noktada, herkes böyle yapar anlayışıyla, yasal olan, demokratik hak olan, esnafın demokratik hakkı
olan bu tür yürüyüşleri engellemek ve muhalefete de çamur atmak anlayışı,
değerli arkadaşlar, bizi iyi bir noktaya götürmez. BAŞKAN - Efendim, toparlar mısınız. MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Devamla) - Ben, bu noktada, Sevgili Bakanımızın, hafta
içerisinde, esnaf yürüyüşünde provokatörlük yapan kimselerin menşeini,
mihrakını, mihverini belirtmesini arzu ediyorum. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi en derin saygıyla
selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Temenninizi duyduk; ama, Sayın Bakanın etrafı
çok kalabalıktı, inşallah o da duymuştur. Bekleyeceğim, Sayın Bakanın etrafındaki kalabalık
dağılana kadar başka arkadaşıma söz vermeyeceğim. OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Ara verelim Sayın Başkan. BAŞKAN - Ara vermeyeceğim de, bekleyeceğim efendim. OĞUZ TEZMEN (Bursa) - Görüşme bitsin, ondan sonra...
Meclisin bir adabı var. BAŞKAN - Telaş bitsin, görüşme değil efendim. Efendim, isterseniz 5 dakika ara vereyim. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Affedersiniz Sayın Başkan. BAŞKAN - Estağfurullah efendim. Sayın Bakanım,
size sual soruyorlardı, ondan kesmedim; önemli bir şey, yarın Türkiye'nin her
tarafında esnaf yürüyüşü var. Sayın Yanmaz önemli bir temennide bulundu, size
gelip söyleyecektir; zabıtlara geçti ama, siz kaçırdınız. Sayın Yanmaz'a, Sayın Bakana ve diğer arkadaşlara
teşekkür ediyorum. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Sayın
Hüseyin Çelik'e söz veriyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA HÜSEYİN ÇELİK (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısının gerekçesinde, ülkemizde suç ve
suçluluk profilinin değiştiğinden, dolayısıyla polis memurlarının ve polis
amirlerinin, hukukçu, aynı zamanda sosyolog, aynı zamanda güvenlik mühendisi
olmaları gerektiği ifade ediliyor; biz de buna yürekten katılıyoruz. Gerçekten, polisimizin, toplumsal dokuyu çok iyi bilen,
toplumsal refleksleri çok iyi okuyabilen bir Teşkilât olması gerektiğinde
hepimiz hemfikiriz; ancak, değerli milletvekilleri, burada üzerinde durulması
gereken çok önemli bir husus vardır, o da, bilginin davranış haline getirilip
getirilmediği meselesidir. Bugün, ülkemizde yanlış yapan insanlar, diplomasız
insanlar değildir; bankaların içini boşaltanlar, ülkedeki kalpazanlar, fakir
fukaranın, yetimin hakkını yiyenlerin çoğunun çifter çifter diplomaları vardır,
bunların çoğu da üniversite mezunlarıdır. Onun için, bir fakülteden mezun
olmak, bir akademiyi bitirmiş olmak, diploma sahibi olmak, doğru adam, dürüst
adam olmak için yeterli değildir. Dolayısıyla, polisimiz eğitilirken, polise
sabır öğretilirken, polise, vatandaşa şefkatle muamele edilmesi gerektiği öğretilirken
ve polise, özellikle toplumsal olaylar karşısında nasıl refleks ve tepki
göstermesi gerektiği öğretilirken, mutlaka, bu bilgilerin, onlara kavratılması
gerekmektedir ve bunların bir ahlak haline, bir yaşama biçimi haline, bir
davranış biçimi haline gelmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, bir diskete
bilgilerin yüklenmesi gibi, bir teyp kasetine yapılan kayıt gibi, bilgilerin,
insanların kafasına depolanmasının hiçbir anlamı olmayacaktır. Bugün, bakıyorsunuz, birçok illegal örgütün başında,
doktora yapmış, mastır yapmış insanlar bulunmaktadır. Dolayısıyla, insanın,
ahlak ve fazilet sahibi olması, manevî değerlere sahip olması, karşısındaki
insanın değerini anlaması, ona saygı duyması, çok daha önemli bir eğitim,
terbiye ve talim gerektirir diye düşünüyorum.
Değerli arkadaşlarım, bakınız, sadece polisin kendisi
sonuçlarla ilgilenebilir; ancak, polis akademisi, yapacağı araştırmalarla,
suçun sebebi üzerinde, suçun kaynakları üzerinde ve insanları suça iten amiller
üzerinde araştırmalar yapmak; bu konuda, Emniyet Genel Müdürlüğüne, İçişleri
Bakanlığına danışmanlık yapmak durumundadır. Dolayısıyla, polis akademisindeki
öğretim elemanlarının, öğretim üyelerinin hür iradeye sahip olmaları
gerekmektedir; her türlü baskıdan uzak, gerçekten üniversal anlamda bir
anlayışa ve bir hür düşünceye sahip olmaları gerekiyor; üzerlerinde, bugün
mevcut üniversitelerimizde bulunan baskının olmaması gerekiyor. Bakınız, üniversitelerimizde bugünkü uygulamalarla
ilgili olarak, size, çok çarpıcı bir örnek vermek istiyorum: Bir üniversitemizde, bir hanımefendi
"Ortadoğu'daki İslamî Hareketler ve Modernizm" diye bir doktora tezi
hazırlıyor. Bu doktora tezinde, Ortadoğu'daki bütün ülkelerdeki bu hareketleri
inceliyor ve doktora tezi, 5 profesör tarafından "pekiyi" dereceyle
kabul ediliyor. Daha sonra, bu tez basılırken, bu hanımefendi, doktora teziyle
ilgili olarak, kitabı zenginleştirmek için bazı resimler kullanıyor ve bu
doktora tezinin İran bölümünde de Humeyni'nin resmini koyuyor. Üniversite, bu
hanımefendiyi "sen Humeyni'nin propagandasını yapıyorsun"
gerekçesiyle, 2547 sayılı Kanuna göre bir gerekçe buldu ve öğretim mesleğinden
bu hanımefendiyi menetti. Bakın, polis akademisinde yapılacak araştırmalarda da
aynı meselenin göz önünde bulundurulması lazım. Alev Erkilet Başar son derece
başarılı, ödüller almış bir sosyolog olduğu halde, yaptığı araştırmadan dolayı,
düşüncelerinden dolayı, fikirlerinden dolayı üniversiteden uzaklaştırılmıştır.
Humeyni'nin propagandasını falan da yapmıyordu. Bugün Türk inkılabı üzerine doktora
yapan bir insanın, Atatürk'ün resmini kitabına koyması ne kadar tabiî ise, İran
üzerinde araştırma yapan bir insanın da Humeyni'nin resmini koyması o kadar
tabiîdir. Ben şimdi soruyorum: Bu hanımefendi, diyelim ki
Ortadoğu'daki İslami hareketler üzerine bir araştırma yapmayıp da Türkiye'deki
hayat kadınları üzerinde bir araştırma yapsaydı ve doktora tezinin bir yerine
Manukyan'ın resmini koysaydı, acaba aynı şekilde üniversiteden uzaklaştırılır
mıydı? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. HÜSEYİN ÇELİK (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
bakınız, Şadi Eren diye bir doçent, Dokuzuncu Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman
Demirel'e, ilahiyat fakültelerinde uygulanan başörtüsü yasağıyla ilgili, bir
evladın babasına yazdığı saygı üslubu içerisinde bir mektup yazdığı için
üniversiteden atıldı ve kamu mesleğinden menedildi. Sayın Millî Eğitim Bakanına
buradaki bir arkadaşımız bunu sorduğunda, YÖK'ün vermiş olduğu cevabı getirdi,
mahkeme mübaşiri gibi burada sadece bize okumakla yetindi. Sayın Millî Eğitim
Bakanına bunun doğru olup olmadığı sorulmuştu; Sayın Bakanımız ise, sadece
getirip, kürsüden bize bunu okudu. Dolayısıyla, polis akademisinde, diğer
üniversitelerimizdeki baskıcı tutumun, özellikle akademik hürriyetin üzerindeki
baskıcı tutumun olmaması gerektiğini temenni ediyorum ve bu düşüncelerle Yüce
Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerinde başka söz isteği?.. Yok. Efendim, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Akademinin Organları, Görev, Yetki ve Sorumlulukları Organlar MADDE 4 - Akademinin eğitim-öğretim ve yönetim işleri; a) Başkan, b) Dekan, c) Akademi Yönetim Kurulu d) Enstitü Müdürü, e) Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu, f) Bilimsel Denetleme Kurulu, g) Polis Meslek Yüksekokulu Müdürü, h) Fakülte Öğretim Kurulu, ı) Fakülte Yönetim Kurulu, i) Disiplin Kurulları, j) Genel Yönetim Birimleri tarafından yürütülür. Hizmetin gerektirdiği hallerde,
diğer birim ve kurullar teşkil edilebilir. 28.03.1983 tarihli ve 2809 sayılı
Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Kanunu uyarınca gerekli hallerde başka
fakülteler kurulabilir. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. 438 sıra
sayılı kanun tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade
edeceğim. Değerli arkadaşlarım, son günlerde, hepimizin bildiği
gibi, ekonomik krizin en fazla etkilediği kesimlerin sokağa dökülme noktasına
gelmesini, tepkilerini ve demokratik ve insanî ölçüler içerisinde bu
tepkilerini dile getirmelerini, elbette ki, anlayışla karşılıyoruz; çünkü, 57
nci hükümetin her kesimi mağdur etmiş olması ve bundan da en fazla esnafın
etkilenmiş olması, belki de, esnafı sokaklara çeken en büyük etkenlerden bir
tanesidir ve sokaklara çıkan bu esnafımızın arasında, her siyasî partiden, her
görüşten, farklı kesimlerden insanların olduğu da hepimizin malumudur. Zira, en
azından Ankara'da gözaltına alınan insanlar arasında, iktidar partisi
üyelerinin bile bulunduğunu, Emniyet Genel Müdürlüğü açıklamıştır; ancak, her
ne sebeple olursa olsun, bu demokratik tepkilerin provoke edilmesine fırsat
verilmemelidir. Bu sebeple, son günlerde sokak gösterileri sırasında polislere
yapılan saldırıyı tasvip etmemiz mümkün değildir ve bunları kınıyoruz,
öncelikle bunu ifade etmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, kamu hizmetinde bulunan
insanların eğitimli olması çok büyük önem arz eder. Bu vesileyle, bu kanun
tasarısı üzerinde görüşlerimizi ifade ederken, özellikle, halkın her kesimiyle,
her yönden sürekli görüşme durumunda olan polislerin eğitilmesi çok daha büyük
önem arz etmektedir. Küreselleşen dünyada eğitimin önemi gittikçe daha da
artmaktadır. Dünyada ve Türkiye'de suçluluk oranları, suçluluk çeşitleri de
gittikçe artmıştır, bu da hepimizin malumu; ancak, yine, bu çerçeve içerisinde,
kanun tasarısının genel gerekçesinden birkaç cümle okumak istiyorum hızla: "Polis
okullarındaki eğitimin teori ağırlıklı olduğu, öğretilen bilgilerin davranışa
dönüştürülemediği ve istenilen verimin alınamadığı, ideal bir eğitimde olması
gereken bilgi, teknik, taktik ve davranış boyutlarında, polis okullarındaki
eğitimlerde sadece bilgi ve teknik boyutlarının mevcut olduğu, uygulama
yeteneği kazandırmaya yönelik taktik ve davranış boyutlarının ise bulunmadığı
tespit edilmiştir." Değerli arkadaşlarım, dikkat ederseniz, buradaki
yaklaşımda bir eksiklik ve aksaklık var; çok materyalist bir duyguyla,
materyalist bir ruhla yaklaşılmıştır. Materyalist yaklaşımlarla ve duygularla
yetiştirilen insanların yetiştirilme tarzında birtakım eksikliklerin olduğu
hepimizin malumudur. İnsanlarla iç içe yaşayan, insanlarla değişik
platformlarda diyalog kurmak mecburiyetinde kalan kamu hizmetlilerinin gönül
eğitiminin, ruh eğitimin aksatılmaması gerekir; çünkü, gönül eğitiminde, ruh
eğitiminde, insanlara sevgiyle yaklaşmak, saygıyla yaklaşmak vardır; insanları
sevme ve sayma duygusunun geliştirilmesi söz konusudur. Burada, bu eksikliği,
öncelikle tespit etmiş olalım. Değerli arkadaşlarım, bir diğer açıdan, dün, hepimizin
bildiği gibi, buradan, insan hakları başkanlığı tasarısı geçti, kanunlaştı.
İnsan haklarını işlerken, zannedersem, biz, sadece teorik bazda bunları
işliyoruz; ama, şu tasarıda, ilk defa, resmî bir ayırımcılığı gerçekleştirmiş
oluyoruz. Değerli arkadaşlarım, emniyet Teşkilâtına polis alımlarında,
genel lise ve teknik liselerin dışındaki meslekî liselerden öğrenci kabul
edilmemektedir; hepsi, Türkiye Cumhuriyetinin okullarıdır ve Türkiye
Cumhuriyeti Millî Eğitim Bakanlığının denetiminden geçen okullardır, buralarda
farklı eğitim verilmemektedir; ama, değişik alanlarda eğitim, değişik
mesleklerde eğitim verilmektedir. Eğer buralarda bir aksaklık, bir yanlışlık
varsa, devlet, işin bu boyutuna bakmak mecburiyetindedir. Sen kalkacaksın,
Türkiye'de genel lise ve teknik liseden bu okullara öğrenci alacaksın; ama,
meslek liselerinden almayacaksın; belli bir önyargıyla, belli meslek gruplarını
hedef alarak, bir ayırımcılık yapacaksın. BAŞKAN - Sayın Yalman, toparlar mısınız efendim. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bu, Anayasamızın eşitlik
ilkesine de aykırıdır. Eğitim gören... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Eksüre veriyorum efendim. Buyurun. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Lise ve dengi okullarda
okuyanlar ile meslek liselerinde eğitim gören yavrularımız, çocuklarımız,
insanlarımız, bir ayırıma tabi tutulmuşlardır burada. Bu yanlışlığın mutlaka
düzeltilmesi gerekir; bu konuda önerge de verdik. Bir diğer madde üzerinde
bununla ilgili bir iki misal de vererek konuşmalarıma devam edeceğim. Saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri, Sayın Bakan şu önergeler
meselesini halletsin; çünkü, konuşmacıların hiçbir konuşmasını algılayamıyor. Birleşime, 5 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 15.55 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
16.10 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 84 üncü Birleşimin
İkinci Oturumunu açıyorum. 438 sıra sayılı kanun tasarısının görüşülmesine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER
(Devam) 5. – Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis
Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı : 438) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde Hükümet?.. Yerinde. Tasarının 4 üncü maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay konuşacaklar. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 438 sıra sayılı Polis Yükseköğretim Kanunuyla ilgili
tasarının 4 üncü maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere huzurunuzdayım.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. Cumhuriyetin kuruluşundan bugüne kadar, çok fedakâr
hizmetleriyle, içgüvenliğin sağlanmasında özverili hizmetlerde bulunan değerli
Türk polisinin, elbette ki, 21 inci Yüzyılın gelişen şartlarına göre, yeni
bilgilerle, yeni teknolojilerle, yeni eğitim ve öğretim imkânlarıyla mücehhez
kılınması bir ihtiyaçtır. Grubumuz adına konuşan değerli arkadaşlarımız da
ifade ettiler; bu nedenle, bu yasa tasarısını, elbette ki, destekliyoruz;
çünkü, eğitim, öğretim bir haktır ve bu hakkın, mümkün olduğu kadar, en ileri
derecede kullanılması, o toplumun geleceği açısından önemli bir teminattır.
Bugün, polisimizin hangi şartlarda, toplumun çok çeşitli kesimleriyle, ne tip
zorluklarla, zaman zaman, karşı karşıya kaldığını çok iyi bilmekteyiz. Sadece,
meslekî bilgiler değil, meslekî bilgilerin yanında, iyi bir toplum psikolojisi,
iyi bir sosyoloji ilminin esaslarına sahip olan yetişmiş insan kesitiyle,
bugünkü şartlarda çok daha iyi hizmet edeceği kanaatindeyiz. Bu vesileyle, özellikle, son yıllarda, iç güvenliğin
sağlanmasında, halkımızın huzur ve güveninin sağlanmasında fedakârca hizmet
eden ve hayatını feda eden şehit polislerimizi, rahmetle, şükranla anıyorum. Burada, getirilen kanun tasarısıyla, getirilen yeni
uygulamayla, gerçekten, âdeta, bir polis YÖK'ü kurulmaktadır; yani, polis
Teşkilâtının, yeniden, eğitim, öğretiminin her kademesinin planlanmasıyla
ilgili olarak, çok kapsamlı bir düzenleme getirilmektedir. Bir polis
üniversitesi -akademi olarak burada ifade edilmiş- ve ona bağlı fakülteler,
yüksekokullar, eğitim, öğretim kurumları, disiplin kurulları öngörülmüş;
bunları destekliyoruz. Burada, bir hususu, dikkatlerinize özellikle sunmak
istiyorum değerli milletvekilleri. 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu çıktığı
zaman, Türkiye'deki bütün yükseköğretim kurumları bir çatı altında toplanmıştı.
Bugün, dünyada gelişen şartlara paralel olarak, harp okullarımızın yeniden daha
iyi eğitim öğretim şartlarına kavuşturulması ve akademik bilgilere daha kolay
sahip olabilmesi bakımından yeni bir eğitim kanunu onlar için çıkmıştı; yine,
aynı şekilde, polisimiz için de çıkıyor. Bunları da memnuniyetle karşılıyoruz,
ancak, bu, bize şunu gösteriyor ki; bugünkü uygulamasıyla Yükseköğretim Kanunu
da, toplumun ihtiyaçlarına cevap verebilmekten uzak hale gelmiş bulunmaktadır.
Onun için, Yüce Meclisin, bu açıdan da, Yükseköğretim Kanununu yeniden ele
alabilecek bir çalışmayı da yapmasının çok gerekli olduğuna inanıyorum. Bugün, Türkiye'de, bilgiye duyulan ihtiyacın, bilgiye
duyulan talebin karşılanmasında yaşadığımız toplumsal sıkıntıları hepimiz çok
iyi biliyoruz. Bunun için, üniversitelerimizin, yükseköğretim sistemimizin, bu
çerçeve içerisinde yeniden ele alınmasının da çok gerekli olduğuna inanıyorum.
Aynı şekilde, geçmiş örneklerden birini verecek olursak, eskiden, öğretmen
yetiştiren kurumlar olarak yüksek öğretmen okulları vardı. Bunlar, orta
dereceli okullara, öğretmen okullarına dayalı olarak eğitim öğretimi
sürdürüyorlardı ve çok kaliteli, çok nitelikli öğretmen yetiştiriyorlardı. Yeni
YÖK Kanunundan sonra, öğretmen niteliğinde maalesef bir düşme olmuştur. Değerli milletvekili arkadaşlarım, insan için gerekli
olan sadece bilgi değildir, bilginin kullanımı önemlidir ve en önemlisi,
pedagojik formasyondur, en önemlisi topluma cevap verecek, insana düzgün bakan,
insanı iyi yönleriyle ele alan ve toplumun gerçek ihtiyaçlarını tespit eden
ciddî bir eğitime sahip olabilmektir. Sadece öğretim değil, eğitim boyutuyla da
meselenin ele alınması gerekir diye düşünüyorum. Kanun tasarısını desteklediğimizi ifade ediyorum. Bir teknik ayrıntıya müsaadenizle değinmek istiyorum. O
da, bu tasarıda, her ne kadar yükseköğretimin haricinde, özellikle idarî
yapılanma bakımından kendi içerisinde ayrı bir yapı oluşturuyorsa da, polis
akademisi ve ona bağlı fakülteler yönünden -en azından terminoloji bütünlüğü
olması bakımından- bazı düzeltmelerin yapılmasının gerekli olduğu
kanaatindeyim. Mesela 4 üncü maddede, akademinin eğitim, öğretim ve yönetim
işleri ve buna ait organlar zikrediliyor, orada "fakülte öğretim
kurulu" ifadesi var. Yüksek Öğretim Kanununda, bu "fakülte
kurulu" olarak zikredilmektedir; çünkü, fakülte kurulu, hem eğitimle hem
de öğretimle ilgili bir kuruluştur, sadece bir öğretim kurulu değildir. Bu düşüncelerle, bu kanun tasarısının hayırlı olmasını
temenni ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - 4 üncü maddeyi, karar yetersayısıyla birlikte
oylarınıza sunacağım ve bunun için de elektronik cihazla oylama yapacağım. Oylama için 5 dakika mühlet veriyor ve oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, aştık... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, sayıyı söyler
misiniz. BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, rakamı söyler
misiniz... Rakamı öğreneyim. BAŞKAN - Usulümüze aykırı. Ben, size pusula yazacağım
efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır... Söyleyin canım, ne
olacak? BAŞKAN - Kâtip üyeler size söyleyecek efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ne olacak yani?! BAŞKAN - İşarî oy olduğu için söylemiyorum; size pusula
yazacağım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Söyleyin oradan efendim. BAŞKAN - Söyleyemem efendim... KAMER GENÇ ( Tunceli) - Bulamadınız o zaman. BAŞKAN - Buldum... İki Kâtip var efendim, biri muhalefetten biri
iktidardan; bir de bendeniz varım; yeter. Efendim, 4 üncü madde kabul edilmiştir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, bazı arkadaşlar karar
yetersayısı-nı 119 olarak biliyorlar. BAŞKAN - Hayır efendim... İstirham ederim... 139'u bilmiyorsam, bu kürsüde başkanlık yapmam. Ama, 139'dan fazla efendim. 5 inci maddeyi okutuyorum : Başkan, Dekan, Enstitü ve Polis Meslek Yüksek Okulu
Müdürü MADDE 5- Başkan, akademi, fakülte, enstitü, polis
meslek yüksekokulları ve bağlı birimlerinin bütün faaliyetlerinin yönetim,
göze-tim ve denetiminden sorumludur. Başkan profesör ise kendisi, değilse başkanın
görevlendireceği bir profesör üniversitelerarası kurulun üyesidir. Dekan, akademideki lisans düzeyinde eğitim-öğretim
yapan fakültelerin faaliyetlerinin yönetim, gözetim ve denetiminden başkana
karşı sorumlu profesördür. Enstitü müdürü, enstitüdeki bütün idari ve bilimsel
faaliyetlerin yönetim, denetim ve gözetiminden başkana karşı sorumlu öğretim
üyesidir. Polis meslek yüksekokulu müdürü, okulun eğitim-öğretim,
disiplin, yönetim ve diğer hizmetlerini yürütmede başkana karşı sorumlu
kişidir. BAŞKAN - Efendim, 5 inci madde üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Dengir Fırat konuşacaklar. Buyurun efendim. FP GRUBU ADINA DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Adıyaman) -
Sayın Başkan, değerli üyeler; 438 sıra sayılı tasarının 5 inci maddesi
üzerinde, Fazilet Partisi adına söz almış bulunuyorum, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bugüne kadar gelmiş olan birçok tasarılarda olduğu
gibi, doğru olan bir şeyi yanlışta arama ısrarımızı sürdürdüğümüzü bu tasarıyla
da tasdik etmiş oluyoruz. Bu, doğrudur, mutlak surette, polisin eğitiminin üst
düzeye çıkarılması, yeterli hale getirilmesi şarttır. Bunda, hiç kimsenin
tereddüdü olmadığı kanısındayım; ancak, bunu, yanlış bir yerle
irtibatlandırarak -ki, bu yanlışın temelinde yatan şey YÖK- YÖK'le
irtibatlandırarak, polis akademilerini ve polis fakültelerini YÖK'le
birleştirerek, Türkiye'deki bilimsel disiplini, bilimsel araştırmayı ortadan
yok etmiş olan bir kuruma, polis akademilerinin bugüne kadarki verimli
çalışmalarını, onunla entegre ederek, ortadan kaldırmaya da kimsenin hakkı
olduğu kanısında değilim; bu bir. İkincisi, bugüne kadar polis eğitim sistemine
baktığımız zaman, en altta, polis okulları, polis koleji ve polis akademisi
olduğunu görüyoruz. Polis okullarından mezun olan, altı ay içerisinde mezun
olan polis memurlarının eğitiminin yeterli olmadığını tespit edebilmek mümkün;
bunu görebiliyoruz; olaylarda görebiliyoruz, polisin çalışmalarında
görebiliyoruz. Bunların birer yüksekokul haline getirilerek iki yıla
çıkarılmasını doğru buluyoruz; ancak, dünyanın hiçbir yerinde, bilimsel
disipline dayanmayan, fakülte adı altında bir kurumun kurulduğunu görebilmek
mümkün değildir; çünkü, polislik, bir meslektir. Bu mesleğin gereği de,
okullarda, yüksekokullarda ve akademilerde, bu eğitim sistemi içerisinde eğitilebilmesidir.
Bunun dışında ihtiyaçlar yok mudur? Bilimsel olarak,
bir psikoloğa ihtiyacı yok mudur; vardır. Bir sosyoloğa ihtiyacı yok mudur;
vardır; hukukçuya ihtiyacı vardır, siyasal bilgilerden idareciye ihtiyacı
vardır, üst düzey yöneticilere ihtiyacı vardır. Dünyada da, genellikle, bu nevi
akademilerde üstün performans gösteren kişilerin, bu üniversitelere devam
ederek, gerekli araştırmaları yaparak, lisans ve lisansüstü çalışmaları
desteklenmektedir ve doğru olan da budur. Amerika'daki sisteme, Avrupa'daki
sisteme baktığımız zaman da, meslek olarak gözüken -harp okullarında- güvenlik
birimlerinin bu şekildeki bir eğitim sistemi içerisinde eğitildiklerini tespit
edebilmek mümkündür. Ancak, bunların içerisinde, sosyoloji doktorları,
kriminoloji doktorları, hatta daha üst seviyede profesörler, doçentler olduğunu
da görüyoruz ve bu ihtiyaçlarını da, ancak üniversite seviyesinde bilim
disiplinine dayanan, o disiplinler içerisinde yetiştirilmiş olan insanlar
vasıtasıyla o ihtiyacın... BAŞKAN - Sayın Fırat, bir dakika efendim... Sayın Fırat'ın konuşmasını biz dahi duyamıyoruz
efendim; salonda sükûneti sağlayalım lütfen. Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Fırat. DENGİR MİR MEHMET FIRAT (Devamla) - ... hakikaten,
bilimsel disipline dayanan, bilimsel araştırma yapan üniversite ve
fakültelerden gidermesi mümkündür. Buraları bitirmiş olan insanları da
alabileceğiniz gibi, polis olarak yetiştirmiş olduğunuz insanları da, bir yerde
teşvik ederek, üniversitelere yöneltip -hatta, lisansüstü çalışmalarını da
sağlayarak- netice almak, bence doğru olandır. Ancak, nedense, Türkiye'de,
hemen hemen bütün eğitim kurumlarının YÖK bünyesi içine alınarak, belki, bir
yerde, özlük haklarının daha üst seviyeye çıkarılması neticesini elde etmek
istiyoruz; aslında, bu özlükle ilgili bir problemse, bunun başka bir şekilde
halledilmesi gerekir. Ancak, nedense, daha evvel, harp akademilerinin
üniversite haline dönüştürülmesi, bundan sonra da, polis akademilerinin fakülte
haline dönüştürülmesi şeklindeki bir eğilimin, giderek Türkiye'de
yaygınlaşacağını ve zaten çarpık olan eğitim sistemini, daha da çarpıklaştıracağı,
meslekî eğitim görmek durumunda olan güvenlik güçlerimizin de daha güçlü
olmasını, daha iyi eğitim görmesini sağlamayacağı kanısındayız. Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubunda. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Çorum Milletvekili Sayın
Bekir Aksoy; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA BEKİR AKSOY (Çorum) - Muhterem
Başkanım, muhterem milletvekili arkadaşlarım; Yüce Heyetinizi selamlıyorum. Bir ülkede iktisadî, sosyal ve kültürel alanda her
ileri hamlenin çekirdeğinde, o ülkedeki kamu düzeni, kamu güvenliği ve kamu
esenliğinin esası vardır. Bunlar birbirleriyle doğru orantılıdır. Eğer, ülkede,
kamu düzeni, kamu esenliği, kamu güvenliği olmazsa, ileri bir hamleden de söz
etmek mümkün değildir. Devlet, kamu düzenini, kamu güvenliğini ve kamu
esenliğini, meşru güçleri olan polis ve jandarmayla temin eder. Bu noktada,
jandarmanın ve polisin önemi ortaya çıkıyor. Her ileri hamlenin çekirdeği olan
bu söylemiş olduğumuz düzen, esenlik ve güveni devlet temin ederken, hangi
nitelikte polisle temin edecek; bu soruya cevap vermek lazım. Kanaatim odur ki,
güven veren kimlik ve kişiliği teşekkül etmiş, yanlışa teslim olmayan,
kendisini Anayasa, kanun, tüzük ve yasal emirlerin çizgisiyle ihata etmiş,
beşerî zaaflarından sıyrılmış, uzaklaşmış, sürat ve intikali yüksek ve
inisiyatifli polis memuruyla, amiriyle ancak bu söylemiş olduğumuz şeyleri
tanzim eder. Peki, bunları yaparken, bu kimlikleri, bu nitelikleri
polise hangi usulle kazandıracağız? Güven veren kimlik ve kişiliği, yanlışa
teslim olmamayı, meşru çizgiyle kendisini ihata etmiş bir kimliği ve yine,
beşerî zaaflarından sıyrılmış bir polisi, ancak, iyi bir eğitim-öğretim ve
arkasından da iktisadî ve sosyal haklarla yaratmamız mümkün olur. İşte, bu tasarıyla, bunun birinci ayağı olan eğitim ve
öğretim meselesi, kanaatim odur ki, halledilmiş durumda. İnşallah, bu tasarı
kanunlaştığında, gerçekten polise kimlik veren, kişilik veren, onu ihata eden,
vatandaşıyla iç içe yapan kimlikteki polisin yetişmesi mümkün olacaktır. İkinci ayağını unutmamamız lazım. İkinci ayağı,
iktisadî ve sosyal haklardır. Sen ne kadar eğitim ve öğretim verirsen ver,
eğer, polisi iktisadî ve sosyal açıdan belli bir noktaya getirmezsen, bir gün
gelir, korkarım yanlışa teslim olur. Yanlışa teslim etmemek için de mutlaka bu
konuda dikkatli olmak mecburiyetindeyiz. Yine, bu eğitim anında, akademi görevlilerinden,
profesörlerinden, emniyet müdürlerinden en büyük ricam, polisin aslî görevi
olan mâni zabıta konusunda polisi ısrarla eğitmeleri. Bugün, mâni zabıta
görevi, âdeta ikinci plan gibi görülmekte. Mâni zabıtayı yaptığı zaman, asayişi
muhill suçlar, milleti kargaşaya götüren suçlar, mutlaka önlenecektir. Sayın
Bakanımızdan da ricamız, polisin mâni zabıta görevinin ısrarla üzerinde
durulması ve bunun tam teşekküllü sağlanmasıdır. Muhterem arkadaşlarım, tasarıyla ilgili teknik bir
hususu arz edip, konuşmamı bitireceğim. Tasarının 5 inci maddesinde, akademi
başkanlığına, "Başkan profesör ise kendisi, değilse başkanın
görevlendireceği bir profesör üniversitelerarası kurulun üyesidir" diyor.
Şimdi, kadro cetvelini inceliyoruz, akademi başkanı emniyet hizmetleri
sınıfından ve atama şeklini de üçlü kararname olarak belirtmiş. Şimdi, akademik
kadrolara ikinci bir akademisyen başkan kadrosu koymazsak, ileride İçişleri
Bakanlığı, profesör kadrosundaki birini atamada kesinlikle güçlük çekecektir.
Akademik kadrodaki bir profesörün, emniyet hizmetleri sınıfından başkanlığa
tayini de mümkün değildir. Şimdi, arkadaşlarla temasımız oldu; "maliye karşı
çıkıyor" diyorlar. Buna gerek yok; "görevlendirmeyle yapılır"
deniyormuş; oysa, kanun akademi başkanının nasıl atanacağını söylemiş
"üçlü kararla atanır" diyor. Üçlü kararla atananı -kanunda
belirtildiğine göre- görevlendirmek mümkün değildir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BEKİR AKSOY (Devamla) - 1 sayılı cetvelde profesörler
kısmına kadro unvanı, akademik kadro, arkasından da akademi başkanı (profesör)
yazılmak suretiyle, bir inisiyatif tanınmasında fayda vardır. Maliyenin buna
karşı çıkmasına gerek yoktur. Bu, Emniyet Genel Müdürlüğü kadrosunda da
böyledir; hem emniyet hizmetleri sınıfından hem mülkî idare hizmetleri
sınıfından 2 tane kadro vardır; akademi başkanlığı kadrosunun da 2 tane olması,
Bakanlığa inisiyatif sağlayacaktır. Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Efendim, teşekkür ederim. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum efendim : Akademi Başkanı, Dekan, Enstitü Müdürü ve Yardımcıları
ile Polis Meslek Yüksek Okulu Müdürünün Atanması MADDE 6 - Başkan en az yüksek lisans düzeyinde akademik
kariyere sahip 1 inci sınıf emniyet müdürlerinden veya profesör öğretim
üyelerinden, genel müdürün teklifi, bakanın uygun görmesi üzerine dört
yıllığına, müşterek kararname ile atanır. Dekan, başkanın teklifi, genel müdürün uygun görmesi
üzerine bakan tarafından gösterilecek üç profesör arasından Yüksek Öğretim
Kurulunca üç yıllığına atanır. Başkana yardımcı olmak üzere üç, dekana yardımcı olmak
üzere iki yardımcı atanır. Başkan yardımcılarından birisi eğitim işlerinden
sorumlu olmak üzere öğretim üyelerinden, diğerleri ise 1 inci sınıf
emniyet müdürlerinden; genel müdürün teklifi bakanın onayı ile atanır. Dekan
yardımcılarının ise birisi öğretim üyelerinden, dekanın önerisi başkanın uygun
görmesi üzerine genel müdürün onayı ile atanır, diğeri ise 1 inci sınıf emniyet
müdürlerinden, genel müdürün teklifi bakanın onayı ile atanır. Enstitü müdürü ve iki yardımcısı öğretim üyelerinden,
başkanın teklifi genel müdürün uygun görmesi üzerine bakanın onayı ile atanır. Polis meslek yüksek okulu müdürü 1 inci sınıf emniyet
müdürlerinden üç yıllığına genel müdürün teklifi ve Bakanın onayı ile atanır. BAŞKAN - 6 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; 438 sıra sayılı kanun tasarısının 6 ncı
maddesi üzerinde, Grubum adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, elimizdeki kanun tasarısında,
üzülerek ifade edeyim -kamuya hizmet veren insanların eğitimi gibi önem arz
eden bir konu olması hasebiyle, elbette ki, desteklediğimiz, tasvip ettiğimiz
bir konu olmakla beraber- maalesef, bir ayrımcılığı da görüyoruz. Bunun
dikkatlerden kaçmaması ve mutlaka ortadan kaldırılması gerekir. Değerli arkadaşlar, Türkiye'de, polis kolejleri dışında
hiçbir lisede ve dengi okulda polis eğitimi yapılmamaktadır, bunu hepimiz
biliyoruz. Yani, Türkiye'deki bütün liseler -genel liseler olsun meslek
liseleri olsun- bilgi ve beceri bakımından, kanun tasarısında söz konusu olan
okullara, akademilere, enstitülere ya da polis Teşkilâtına karşı aynı eşit
mesafededirler. Belki -hangi okuldan mezun olursa olsun- kabiliyetler insanları
öne çıkarabilir. Yani, (A) okulundan mezun olan, polis Teşkilâtında görev alma
konusunda, kabiliyeti icabı, biraz daha öne çıkabilir. Meslek lisesi
mezunlarının bu okullara alınmamasının, allahaşkına, hukukî gerekçesi nedir
değerli arkadaşlar? Bunun bir ortaya konulması lazım. Hiçbir mantıkî, hiçbir hukukî, vicdanî dayanağı
olmayan, sadece belli bir kesimi bu Teşkilâtlara sokmamaya yönelik bir çaba
görüyoruz bu kanun tasarısında. Halbuki, direkt olarak bir hedef gösterilebilir
"imam hatip lisesi mezunları polis Teşkilâtlarına alınmasın"
diyebilirdiniz. Yani, böyle dolandırmaya da gerek yoktu; ama, bunun
yanlışlığını hepimiz biliyoruz, hepimiz bildiği gibi, bu doğruyu ifade etme
cesaretini de hiçbirimiz gösteremiyoruz. Değerli arkadaşlar, bu, toplumsal kini
ve toplumsal husumeti körükler, millî bütünlüğü zedeler. Polis Teşkilâtına ve polis akademisine aynı eşit
mesafede olan liselerden meslekî liseleri bu haktan mahrum bırakmak, bu hakkı
hem de kanunla ellerinden almak, hukuksuzluğun, kanunsuzluğun, Anayasanın
eşitlik ilkesine aykırılığın hayata geçirilmesi demektir. Anayasa Mahkemesine
müracaat edildiği zaman büyük ihtimalle de iptal edilecektir. Meslek lisesi,
imam hatip lisesi mezunu olmak, allahaşkına, ikinci sınıf vatandaş olmak demek
midir? Bu, adaletsizliğin, hukuksuzluğun, maalesef, Türkiye Büyük Millet
Meclisi eliyle ifası demektir. Bunun telafisi zordur. Bu, toplumsal haksızlığa,
suçluluğa çanak tutmak demektir, teşvik etmek demektir. Böyle bir uygulama;
yani, ben, Türkiye'de falan okul mezunuyum, o halde, devlet bana kucak açsın ya
da filan okul mezunuysan devlet sana kucak açar, devlet sana iyi bakar, iyi çocuğum,
iyi evladım der; ama, bir başka okul mezunuysan tu kaka! Değerli arkadaşlar,
bu, hukukî olmadığı gibi, insanî de değildir. Değerli arkadaşlar, bakın, size çok ilginç bir örnek
vereceğim, dikkatlerinize özellikle arz etmek istiyorum. Kendi ilçemden bir
arkadaşımız polis okulları sınavını kazanmış; sınava kabul edilmiş, sınava
girmiş ve sınavı kazanmış; ama, dosyası alınmamış ve geri gönderilmiş. Dosyanın
üzerine de yazılıyor "siz imam hatip lisesi mezunu olduğunuz için dosyanız
kabul edilmemiştir" diye. Bakınız, bunun belgesi de burada. Değerli arkadaşlar, hangi siyasî partiden olursak
olalım, hiçbir arkadaşımızın bunu kabullenmesi, böyle bir ayırımcılığı, böyle
bir adaletsizliği, böyle bir hukuksuzluğu tasvip etmesi mümkün değildir. Eğer,
bir kişi "bu doğrudur" derse, bunu, ben, sizlerin takdirlerine havale
ediyorum. Bir başka misal söylüyorum. Meslek lisesi mezunu bir
öğrenci TEDAŞ'ı kazanmış ve Afyon'a müracaat ediyor, dosyasını götürüyor,
dosyası kabul edilmiyor. Niye biliyor musunuz; endüstri meslek lisesi mezunu
olduğu için. Bu nasıl mantık allahaşkına; hem TEDAŞ'ı kazanacak, hem endüstri
meslek lisesi mezunu olacak hem de dosyası kabul edilmeyecek! Gerekçe bu.
Bununla ilgili belgeler de burada. Türkiye bunlarla uğraşmak zorunda değildir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi böyle bir yasayı çıkarmak mecburiyetinde değildir değerli
arkadaşlarım. Bu yasa çıksın da bu ayırımcılık ortadan kaldırılarak çıksın.
Birkısım arkadaşlarımızın, özellikle 10 ve 15 inci maddelerdeki bu
ayırımcılıkla ve adaletsizlikle ilgili önerge çabalarını biliyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalman, buyurun efendim. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - ... ve takdirle de
karşılıyorum; çünkü, her gruptan arkadaşımızın bu konuda bir rahatsızlığı var.
Bunu anlayışla karşılamak, bunu kabul etmek mümkün değildir. Hangi arkadaşımız,
allahaşkına, hukuksuzluğu, yanlışlığı, ayırımcılığı, çarpıklığı kabul edebilir;
hiçbirimiz kabul etmiyoruz, bir rahatsızlığımız var. O zaman, Sayın Bakanım, istirham ediyorum; bakın,
değişik gruplardan arkadaşlarımızın bu konuyla ilgili çok müspet yaklaşımları
var. Bunu dikkate alın lütfen. Dikkate almazsanız, bu kanun, bu Türkiye Büyük
Millet Meclisinden çıksa bile, vicdanlarda rahatsızlıklar meydana getirecektir,
bir ayırımcılığa çanak tutulacaktır, bir adaletsizlik, bir hukuksuzluk, Türkiye
Büyük Millet Meclisi eliyle ifa edilecektir. Siz bunu topluma anlatamazsınız,
siz bunu bu millete anlatamazsınız allahaşkına! Hangi siyasî parti, hangi düşünceyi benimserse benimsesin, böyle bir
ayırımcılığı hiç kimse kabul etmeyecektir. Bunu dikkate almanızı arz eder, hepinizi saygıyla
selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Bekir Aksoy. BEKİR AKSOY (Çorum) - Konuşmayacağım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum efendim: Akademi Yönetim Kurulunun Kuruluş, İşleyiş ve Görevleri MADDE 7- Başkanın başkanlığında, dekan, enstitü müdürü,
başkanın polis meslek yüksekokulu müdürleri arasından seçeceği beş, öğretim
elemanları arasından seçeceği bir üyeden oluşur. Akademi yönetim kurulu akademinin idari
faaliyetlerinde; a) Faaliyet plan ve programlarının uygulanmasını
sağlamak, b) Akademinin bütçe ve kadro tekliflerini hazırlamak, c) Eğitim-öğretim çalışmalarını değerlendirmek ve
alınacak tedbirler hakkında teklifler hazırlamak, d) Başkanın akademi yönetimi ile ilgili olarak kurula
getireceği yönetime ilişkin diğer işleri görüşerek karara bağlamak, e) Bu kanun ile verilen diğer görevleri yapmak, ile görevlidir. BAŞKAN - 7 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar, görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu tasarısının 7
nci maddesi üzerinde görüşlerimi arz etmeden önce Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Öncelikle şunu belirtmek istiyorum: Muhalefetin görevi
iktidarın Meclis gündemine getirdiği kanun tekliflerini mutlak surette
eleştirmek değildir, olmamalıdır; ancak, mevcut iktidarın bu Yüce Meclisin
gündemine getirdiği kanun teklifleri, nedense, hep sakat doğuyor. Gönül isterdi
ki, bu tekliflerin arkasında muhalefetin de desteği olsun, lehte konuşmalar
yapılsın. Emniyet araç ve gereçlerinin satışıyla ilgili kanun üzerinde yaptığım
konuşmada da ifade ettiğim gibi, "ben yaptım oldu" mantığıyla,
dayatmayla kanun yapılmaz. Altyapısını sağlam temellere dayandırmadan,
gerekiyorsa, finansman kaynaklarını temin etmeden, muhalefetin sesine kulak
vermeden çıkardığınız her kanun, ya Köşkten ya Anayasa Mahkemesinden ya da çok
kısa sürede uygulamadan doğan sıkıntılar nedeniyle değişiklikler için geri
dönmektedir. Bu da Meclisin zaten yoğun olan iş hacmini daha da artırmakta ve
Meclisi tıkamaktadır. Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu Tasarısı,
çıkarılması elzem olan ve çıkarılmasında, esasen, çok geç kalınmış bir
tasarıdır. Çünkü, malumunuz olduğu üzere, adına bilgi çağı denilen günümüz
dünyasında, özellikle, iletişim teknolojisinde çok hızlı gelişmeler olmaktadır.
Bu gelişmeler toplumları ve kurumları değişime zorladığı gibi, sosyal ve
kültürel yapılarda suç ve suçluluk profilinde de değişmelere yol açmaktadır. Bu
değişmelere paralel olarak, polisin de yeni görev ve fonksiyonları ortaya
çıkmaktadır. Emniyet Teşkilâtımızın, gelişen teknoloji ve buna bağlı
olarak ortaya çıkan yeni suç ve suçluluk türleriyle mücadele etmesi, alacağı
eğitimin çağın gereklerine uygun olmasına bağlıdır. İşte bu kanun tasarısı,
ülkemizde giderek, çeşitlilik kazanan suç ve suçlularla mücadele yöntemlerini
geliştirmek üzere, polis Teşkilâtımızı gerekli hukukî altyapıya ve eğitime
ilişkin donanımlara kavuşturmak zorunluluğundan doğmuştur. Böyle büyük bir
zorunluluk ve ihtiyaçtan doğan bu kanun tasarısı da, maalesef, sakattır,
eksiktir, çelişkilerle doludur. Kanun, köşkten ve Anayasa Mahkemesinden
dönmeyebilir; ancak, çok kısa sürede uygulamada sıkıntılar yaratacak ve
değişiklikler için geri dönebilir. Kanun tasarısının tümü üzerinde arkadaşlar görüşlerini
dile getirdiler, tasarıdaki çelişkilere ve eksikliklere değindiler, Ben, 7 nci
madde üzerinde biraz durmak istiyorum. Bu madde, polis akademisi yönetim
kurulunun kuruluş ve görevlerini düzenlemektedir Buna göre, yönetim kurulu 9 kişiden oluşmaktadır. Akademi
başkanı, aynı zamanda kurulun başkanıdır; dekan, enstitü müdürü, başkanın polis
meslek yüksekokulu müdürleri arasında seçeceği 5 ve öğretim elemanları -yani,
öğretim üyeleri değil- arasından seçeceği 1 üyeden oluşmaktadır. Maddedeki çelişki ve sakatlıkları ortaya koyabilmek
için öncelikle kurulda yer alan üyeleri tanımlamakta fayda vardır. Tasarının 6
ncı maddesine göre, yüksek lisans yapmış 1 inci sınıf bir emniyet müdürü
akademi başkanı olabilmektedir. Dekan ise, profesör olmak zorundadır. Enstitü
müdürü, öğretim üyeleri arasından; polis meslek yüksekokulu müdürleri ise, 1
inci sınıf emniyet müdürleri arasından seçilmektedir. Esasen, Polis Akademisinin, gerek statü olarak gerekse
verdiği eğitim bakımından Siyasal Bilgiler veya Hukuk Fakültesinden hiçbir
farkı yoktur; ancak, bu kanunla büyük bir fark yaratılmaktadır. Yüksek lisans,
biliyorsunuz, akademik kariyerin veya öğretim üyeliğinin ilk adımıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN -
Toparlarsanız memnun olurum efendim. OSMAN ASLAN (Devamla) -Yüksek lisanstan itibaren
profesörlüğe yükselebilmek için en az, 15 yıllık bir süre lazımdır ama, siz,
henüz araştırma görevlisi statüsünde,yani, akademik kariyerin en alt
kademesindeki kişiyi en tepeye yerleştiriyorsunuz. Polis Akademisi, devasa bir yükseköğretim kurumudur.
Mevcut tasarıyla, yüksek lisans eğitimi vermek üzere bir sosyal bilimler
enstitüsü ve en az 10 tane polis meslek yüksekokulu bu akademiye
bağlanmaktadır. İhdas edilen kadrolarla, halen, 46 olan öğretim üyesi sayısı
170 civarında olacaktır. Bu sayıda profesör, doçent veya yardımcı doçenti bir
emniyet müdürünün emrinde istihdam etmek çok zor olsa gerek; dikkatinizi
çekerim. Burası, emniyet Teşkilâtının her kademesine yönetici yetiştiren bir
eğitim ve öğretim kurumudur, karakol değildir. Mülkî idare amiri yetiştiren
siyasal bilgiler veya hukuk fakültesine bir araştırma görevlisini dekan tayin
edebilir misiniz? BAŞKAN - Sayın Aslan, toparlar mısınız lütfen. OSMAN ASLAN (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkanım. Diğer bir husus da şudur: Akademi yönetim kurulunun
dağılımına baktığınız zaman, enstitü müdürü ve dekan haricindeki bütün üyeler
emniyet kökenlidir. Emniyet müdürlerine hiçbir diyeceğimiz yoktur, yaptıkları
hizmetler her türlü övgüye layıktır. İtirazımız şudur: Emniyet ya da polislik
bir meslektir ve kendi içinde branşlara ayrılır; kaçakçılık, trafik, narkotik
vesaire, bunlar gibi. Hal böyle iken, bu kurulun görevlerine bakıldığında,
faaliyet plan ve programlarının uygulanmasını sağlamak, akademinin bütçe ve
kadro tekliflerini hazırlamak, eğitim-öğretim çalışmalarını değerlendirmek ve
alınacak tedbirler hakkında teklifler hazırlamak gibi görevler yer almaktadır. Bu görevlere bakıldığında, ekonomi, maliye, personel
hukuku, eğitim-öğretim hizmetleri gibi uzmanlık gerektiren konulardır.
Dolayısıyla, bu kurulda akademi kadrosunun çoğunlukta olması gerekirken, 7
tanesinin emniyet hizmetleri sınıfından, sadece 2'sinin öğretim üyesinden
oluşması büyük bir yanlışlık ve çelişkidir. Kanunun, emniyet Teşkilâtımıza hayırlı olmasını temenni
eder; Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa
Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun. DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa)- Sayın
Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Biraz önce de arz ettiğim gibi, ülkelerin kalkınması,
eğitim seviyeleriyle doğru orantılıdır. Bakınız, tarihte cihanşümul
imparatorluklar kurmuş olan bu milletin zirveye yükseldiği dönemler, hepsi,
eğitim seviyesinin en yüksek olduğu dönemlerdir. Bir zihniyet düşünün ki, üç
kıtaya sahip olmuş; fakat, nasıl sahip olmuş; bunu inceleyip, araştırdığımız bu
konu, akademisyenlerimizin fevkalade büyük araştırmalar yapması gereken bir
konu zaman göreceksiniz, öyle bir irade ki, bir ilim adamı, dönemin en büyük
âlimi, Ali Kuşçu'nun, taa Maveraünnehir'den İstanbul'a gelişi mesafesinde, her
attığı adım için 1 altın vaat eden ve veren bir irade. İşte bu irade, semaniye
üniversitelerini kuran ve dolayısıyla, ülkeyi ilimle zirveye çıkartan bir
irade. İlim ve irfandan ne kadar geriye doğru adım atıldığında izmihlâl
başlamıştır; çöküntü başlamıştır, felaket başlamıştır. O sebeple, polis de,
işte bu eğitim sürecinde, ülkelerin, kalkınan ve güçlenen bu bilgi çağında, o
kesitin bir güzel örneği. Polis eğitiminde temel amaç, polisin, bilgisini,
becerisini, yeteneğini, kavrayışını ve muhakeme gücünü artırmaktır. İnsan
unsurunun en güzel nüfuz edici vasıflarına sahip olan bir kişilik
yetiştirmek... Devletin sağlamlığı için, ülkenin huzuru için, bu, son derece
önemlidir. Ülkeye bekçilik edecek kişiler, dürüst olacak, erdemli olacak,
bilgili olacak, nitelikli olacak, yetenekli, ahlaklı, faziletli ve sorumlu
olacak. İşte, eğitim akademimizin yönetimi, programını düzenlerken ülkenin bu
önemli üstün hasletlerine, insanlığı insan eden vasıflara en uygun bir model,
bir tip yaratmak ve o tipi yetiştirmekle mükelleftir. Onun için akademisyen bir
kafayla o çağın gerekleri ne ise, onu polisimize vermek mecburiyetindeyiz.
Dünyanın gelişen şartlarına, eğer, onu uydurmazsanız, o polisten başarı
beklemezsiniz. Çünkü, globalleşen bir dünyada yalnız güvenlik aynı ülkenin
sınırlarıyla kaim değildir. Küreselleşen bir dünyada buradan başlayan bir
operasyon ta dünyanın öbür ucuna kadar gider. Bir uyuşturucu operasyonunu
düşünün, işte, bu uyuşturucu operasyonundaki başarı, dünya emniyet güçlerinin
-ki, biz, buna interpol diyoruz- birbirleriyle ilişki içinde olması ve gelişen
şartları ve onunla mücadele edecek bilgi ve cihazlarla o Teşkilâtı mücehhez
kılarsanız ancak orada başarı kazanırsınız ve insanlık suçu işleyen bu korkunç
insanlık düşmanlarıyla başa çıkmış olursunuz. Bu sebeple, ilim ve bilgi çağında, ona uygun olan
güvenlik gücünü yetiştirmek bu Teşkilâtın aslî görevidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Çetinkaya, toparlar mısınız efendim. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Biraz sonra, 8 inci
madde üzerinde de konuşmalarıma devam edeceğim. Bu duygularla Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.
(Alkışlar) BAŞKAN - Efendim, 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Eğitim ve Öğretim Yüksek Kurulu MADDE 8- Kurul, başkanın başkanlığında, dekan, enstitü
müdürü, başkanın görevlendireceği üç polis meslek yüksek okulu müdürü ve bölüm
başkanlarından oluşur. Başkanın bulunmadığı hallerde kurula akademik yönden en
kıdemli üye başkanlık eder. Eğitim ve öğretim yüksek kurulu, her eğitim ve
öğretim yılı başında ve sonunda olmak üzere, yılda en az iki defa toplanır.
Başkan, gerekli gördüğü hallerde de eğitim ve öğretim yüksek kurulunu
kendiliğinden toplantıya çağırabilir. Eğitim ve öğretim yüksek kurulu genel müdürlükçe
belirlenen temel esaslar doğrultusunda; akademinin eğitim ve öğretimi ile
ilgili uygulama ve geliştirmeye yönelik usul ve esasları tespit eden, bilimsel
araştırma ve yayım faaliyetleri hakkında kararlar alan, akademi, fakülte,
enstitü ve polis meslek yüksek okullarının bütününü ilgilendiren kanun,
yönetmelik ve yönerge ihtiyaçları ile mevcut mevzuatın uygulanmasından doğan
hususları inceleyip genel müdürlüğe görüş bildiren, yıllık eğitim-öğretim
programının uygunluğu hususunu ve eğitim-öğretim programlarında ortaya
çıkabilecek sorunları görüşüp karara bağlayan en yüksek eğitim ve öğretim
organıdır. BAŞKAN - Efendim, 8 inci madde üzerinde, Fazilet
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 438 sıra sayılı tasarının 8 inci maddesi üzerinde,
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Bu madde, gerçekten, bu tasarının oldukça çok önemli
maddelerinden birisi. YÖK'e paralel şekilde bir kurul oluşturuluyor ve bu
kurulla ilgili olarak "...akademinin eğitim ve öğretimi ile ilgili
uygulama ve geliştirmeye yönelik usul ve esasları tespit eden, bilimsel
araştırma ve yayım faaliyetleri hakkında kararlar alan..." deniliyor. Bu konu, hakikaten çok önemli. Gönül arzu ediyor ki, bu
kurul da, gerçekten özgürlükçü kararlar alsın. Polis Akademisinde okuyan
öğrencilerin -gerekçenin başında da belirtildiği gibi- küreselleşen dünyada,
enformasyon ve iletişim teknolojisinin meydana getirdiği hızlı gelişmelerin
toplumda yarattığı huzursuzlukları anlayabilsin. Onlara göre tedbirler
alabilen, gerçekten yetenekli öğrencilerden oluşacak bir eğitim sistemine sahip
olmamız lazım ve en önemlisi, bu "bilimsel" dedikleri araştırma ve
yayım faaliyetlerinde de, özgürlüğü öne çıkarması lazım. Korkuyorum, kendisi YÖK'ü örnek alıp da -biraz önce
arkadaşlar söyledi- Kırıkkale Üniversitesinde eğitim yapan bir doçent hanımın
bir tez alırken koyduğu bir fotoğraf veya bir yayından dolayı, hiçbir suçu
olmamasına rağmen, bütün profesörlerin onaylamasına rağmen, sırf
"şüphelendim, endişe ettim, öyle bir izlenim aldım" diye öğretim
üyelerini yasaklayan, kitapları yasaklayan, hatta üniversiteyi yasaklayan bir
zihniyete gitmez. Bunun tam zıddına, gençlerin ve Polis Akademisinde
okuyanların her türlü fikrî akımlar hakkında bilgi edinebilmesi için onların
her türlü yayınları okumasını sağlayan, özgürlüklerin önünü açan; ama,
araştıran; ama, sorgulayan; ama kendisini rahatsız dahi etse, bir fikir hakkında
önfikirli olmadan okuyup, ona kendi yönünde çözüm bulan, araştıran bir gençlik
yetiştirebilmesi için eğitimde ve öğretimde bilimsel araştırmalarda bulunması,
gençlerin bu yönde önünü açması kanaatindeyim. Yoksa, bunları aşmaz da sadece böyle dar bir
çerçeveden, sadece belirttiğimiz bir ideolojik görüş doğrultusunda yayım
okutan, başka görüşler okutmayan, başka dünyadan haberi olmayan bir polis
enstitüsü oluşturmaya çalışırsak, korkarım ki, o zaman, bu yetiştirdiğimiz
gençler, bu globalleşen çağda, durmadan bütün dünyanın iletişim ve
haberleşmeyle artık, bir anda eylemlerini ve fikirlerini birleştirdiği bir
dünyada meydana gelen olaylar karşısında, bu olayları çözme karşısında yetersiz
kalabilir, duyarsız kalabilir ve olaylara cevap veremez diye düşünüyorum,
olayları çözemez diye düşünüyorum. Şimdi, burada, bir konunun üzerinde çok durmak
istiyorum, o da şu: Bundan iki gün önce Ankara'da çok üzücü bir eylem oldu.
Esnaf eylemi olmasına rağmen bayağı terörimsi bir hareket meydana geldi ve herkes
çok üzüldü; çünkü, Türk toplumunun en duyarlı kesimi olan, en mutaassıp kesimi
olan esnafın yapmaması gereken bir eylem yapıldı. Şimdi, bugün gazetelere
bakıyorum; gazetelerde deniliyor ki -yanlışsa, bilhassa, Genel Müdürün bunu
düzeltmesini istiyorum- "polis, eyleme karışan DYP, Fazilet ve Büyük
Birlik Partilileri tespit ediyor." Şimdi, bakın, bu çok yanlış bir şey;
eğer, orada suç işleyenler varsa, onlar, bütün partilerden, DSP'den de
olabilir, MHP'den de olabilir, ANAP'dan da olabilir, DYP'den de, Fazilet
Partisinden de, her partiden olabilir. Eğer -o gazetelerin dediği doğruysa-
siz, sadece muhalefet partisinden olup bu olaylara karışanları incelemeye
kalkarsanız, eşitliğinizi, adaletinizi ve halkın size olan güvenini
kaybedersiniz. Onun için, önyargısız, suça karışanlar kimse, onları fotoğrafla
mı tespit ediyorsunuz, nereden tespit ediyorsanız edin, bulun ve onların
suçlarını ortaya çıkarın; "yok, sen şu partiye oy vermiştin" demekle
olmaz ki! Bir insan, seçimlerde (A) partisine oy verebilir, (B) partisine oy
verebilir; iktidardan olabilir, muhalefetten olabilir. Bugün, ekonomisi
bozulmuştur, bir buhrana girmiştir, problem yaratmıştır; ondan dolayı
"yok, sen (A) partilisin, (A) partililer böyle" demenin hiçbir manası
yok. Burada, çok duyarlı olmak gerekir; birincisi bu. İkincisi de; benim, Emniyet Genel Müdürüne diyeceğim
bir konu var: Çok çok zor bir durumdasınız. Neden çok zor durumdasınız onu izah
edeyim: Dünyada en zor şey, insanın işini kaybetmesidir. İşini kaybeden insan
için; yani, ücret alamayan, şu an ücret alamayan insan için enflasyon
sonsuzdur. İstersen 1 sayısını 0'a bölün sonsuzdur, 100'ü de 0'a bölsen
sonsuzdur, 1 000'i de 0'a bölsen sonsuzdur; yani, bir insanın işi yoksa, onun
için enflasyon sonsuzdur, 10; 100; 1 000 değil; sonsuzdur. Elinde işi olmayan,
yakın bir zamanda iş bulma şansı olmayan bir insanın gireceği psikolojik durum
çok korkunçtur. Bunu önlemenin tek yolu, sosyal yardım kuruluşlarımızın
işsizlik sigortalarının genişletilmesi ve sosyal devleti devreye sokmaktır.
Biz, sosyal devleti devreye sokamadığımız zaman, bu şahısların yapacağı
hareketlerden dolayı, o yönde çok iyi eğitim almış, onları çok iyi gözleyen,
anarşiye gitmeden önce onları takip eden, ona göre bir çerçeve içerisinde
suçluları tespit edip görev alan bir polis Teşkilâtı yapmak zorundayız. Yoksa,
bunları yapmadan, sadece önfikirlerinden "siz, şu suçları
işlediniz, yok illa muhalefet
partilerini araştıracağım" derseniz
-eğer, gazetelerdeki doğruysa- bunun, polis Teşkilâtımız için bir bühtan
olacağı kanaatindeyim. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika
verirseniz... Bir de, biraz sonra, 10 uncu madde gelecek. Zaten,
bizim en çok üzerinde durduğumuz bu madde. Bu maddede, okula alınacaklar
sayılırken "genel ve teknik lise" denilerek, meslek liseleri arasında
bir ayırım yapılıyor. Bu, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır ve bu maddeden
dolayı, ben, bunun Çankaya'dan döneceğine inanıyorum. Niye inanıyorum; çünkü,
bundan bir iki ay önce, Sayın Cumhurbaşkanımız, bir defin işini, Anayasaya,
Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı diye onaylamamıştı. Şimdi, defin işleminde,
ölülerde, anayasal eşitliği arayan Cumhurbaşkanımızın, dirilerde de, eğitim
hakkında anayasal eşitliği arayacağına inandığım için, bu tasarının, en azından
bu maddesinin Çankaya'dan döneceğini düşünüyorum. Onun için, düzeltilmesi
yolundaki bizim önergelerimize, o yönde gayret edeceğinizi düşünüyorum ve
hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubunda
efendim. Doğru Yol Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın
Necati Çetinkaya; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce de arz ettiğim üzere, devletin
genel güvenlik ve asayişini koruyan ve kollayan güvenlik güçlerimizin, emniyet
Teşkilâtımızın yetişmesinde ve çağın gereklerine uygun olarak hizmet
sergilemesinde en önemli husus, onu mükemmel bir şekilde yetiştirmektir
demiştim. Bir taraftan, Anayasa ve hukuk çerçevesinde sağlanan
kişi hak ve hürriyetlerini bu güçler korurken, diğer taraftan da, suç ve
suçluluğun önlenmesinde, Anayasanın sağladığı bu hakların sınırlandırılması,
hassas durumlar doğurmaktadır. İşte, son yıllarda özel bir ağırlık kazanan,
gittikçe branşlaşmaya giden ve görevleri emniyet ve asayiş hizmetleri sunmak
olan bu polis Teşkilâtımız için eğitim daha da büyük bir önem taşımaktadır.
Muhatabınız, toplumdaki her sınıftan insan ve o insan en üst düzeyde eğitim
görmüş veyahut da hiç eğitim görmemiş insan tipi... İşte, bunların hepsini rahatsız etmeden; ama, görevini
bihakkın yerine getirecek bilgi, beceri ve ferasete sahip, üstün ve mükemmel
bir şekilde onu yetiştirebilmek... Öyle bir yetişme tarzı ki, hiçbir zaman
sinirlenmeyen, görevi sırasında en ağır tepkiler, dirençler ve karşı koymalara
rağmen, ülkesinin birlik ve bütünlük, güvenlik ve huzuru ve bekası için, sonuna
kadar sinirlenmeden, moralini bozmadan, mükemmel bir şekilde, karşısındakinin
sevgisini fethederek görevini yapan, gönlünü fethederek görevini yapan... İşte,
o zaman, milletiyle bütünleşen bir polis tipi, halkıyla bütünleşen, yüce
halkının, yüce milletinin içinden gelmiş, onun bir evlâdı ve o milletine en
güzel hizmeti vermeyi kendisine amaç edinmiş bir görevli, sıradan bir görevli
değil, devletin, sokaktaki, caddedeki temsilcisi... Gören, onu, devletin bir
gücü olarak görüyor, devlet olarak onu tesmiye ediyor... Öyle ise, mükemmel bir
şekilde, eğitim müesseselerimizin, onu yetiştirmesi, kendisinin birinci hedefi
olmalıdır. Onun için, eğitim öğretim, polis Teşkilâtımızın en önemli, en hassas
konusudur. Hizmet özelliklerine uygun personel yetiştirme işlemi,
bittabi eğitim ve öğretim kurumlarına verilmiştir. İşte, bu öğretim kurumları,
biraz önce saydığım esaslara uygun olarak, kendisine o insanı yetiştirmeyi gaye
edinirse, toplum huzurunun sağlanması ve güvenliğin en iyi şekilde tesis
edilmesinde de amil olacaktır. Aksi takdirde, toplumuyla barışık olmayan bir
Teşkilât ne kadar başarılı olursa olsun, ne kadar mükemmel bir şekilde yetiştim
derse desin, hiçbir şekilde, gereken güvenliği sağlaması, gereken asayişi
sağlaması mümkün değildir. Milletinden ve insanından destek almayan -biz de bu
Teşkilâtın içinden geldik- bir Teşkilâtın başarıya ulaşması mümkün değildir. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız lütfen. M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) - Toparlıyorum Sayın
Başkan. Ben inanıyorum ki, Türk polis Teşkilâtının hedefi hep
budur; milletiyle bütünleşmiş, toplumunun huzur ve güvenliğini en iyi şekilde
sağlamayı kendisine amaç edinmiş, gece gündüz ülkesinin hizmetinde olmayı
kutsal bir gaye ve ideal olarak kafasına ve beynine yerleştirmiş, insan
sevgisiyle halhamur olmuş güzel bir tip, yetişmiş güzel bir Teşkilât... İşte bu
Teşkilât, en güzel bir şekilde, güvenlik ve asayişi koruyacak ve kollayacaktır.
Eğitim müesseseleri, bunun için, en önemli hizmetleri ifa edecek ocaklardır.
Bunların muvaffakıyetlerini diliyor ve inşallah, bu kanunun, onlara bunu
sağlamasını diliyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 8 inci maddeden önce
evvela bir yoklama yapacağız. HASAN GÜLAY (Manisa) - Niye efendim? BAŞKAN - Gelecekler efendim, çaresi yok; cuma günü bizi
getiriyorsanız, siz de geleceksiniz... Musa Uzunkaya?.. Burada. Osman Aslan?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Mehmet Elkatmış?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Mehmet Batuk?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Bekir Sobacı?.. Burada. Eyüp Fatsa?.. Burada. Azmi Ateş?.. Burada. İlyas Arslan?.. Yok. ZEKİ ÜNAL (Karaman) - Takabbül ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Turhan Alçelik?.. Burada. Eyyüp Sanay?.. Burada. Hüseyin Karagöz?.. Burada. Mahfuz Güler?.. Burada. Zeki Okudan?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Bahri Zengin?.. Burada. Murat Akın?.. Yok. LATİF ÖZTEK (Elazığ) - Takabbül ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Mehmet Çiçek?.. Burada. Salih Kapusuz?.. Burada. BAŞKAN - 21 kişi burada efendim. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İlyas Arslan Bey yok Sayın
Başkan, 20 kişi. BAŞKAN - Başkası takabbül etti efendim, 21 kişi saydım,
yazdım onu; kaçırmam. Yoklama için kaç dakika süre vereyim?.. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Gruplara sorun Sayın Başkan,
10 dakika da isteyebilirler!.. BAŞKAN - Çarem yok, birisine soracağım efendim. Sizin talebiniz çok yasal, doğrudur; hele cuma günü
bizi buraya getirdiklerine göre, onlar da gelecek, çaresi yok; değil mi? Yoklama için 5 dakika süre veriyorum efendim; buyurun. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; müzakerelere devam ediyoruz. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 5. – Emniyet
Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik
Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/497, 1/212) (S. Sayısı : 438) (Devam) BAŞKAN - 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum : Bilimsel Denetleme Kurulu MADDE 9- Kurula, her bölümdeki öğretim elemanları
tarafından, bölümde en üst akademik kariyere sahip öğretim üyeleri arasından,
bir yıl için gizli oyla biri asil, diğeri yedek olmak üzere iki üye seçilir.
Seçilen asil üyeler arasından kıdemce en büyük olan bu kurula başkanlık eder. Bu kurul öğretim faaliyetlerinin ve öğretim
elemanlarının bilimsel yönden denetlenmesi ve öğretim elemanlarının
eğitim-öğretim, bilimsel araştırma, yayın, seminer ve uygulama faaliyetlerinin
denetimini yapar. Kurul denetim sonuçlarını her yıl bir rapor ile başkana
bildirir. Bu kurul bilimsel denetleme faaliyeti için gerek görüldüğünde genel
müdür ya da başkan tarafından görevlendirilebilir. BAŞKAN - 9 uncu madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış; buyurun efendim. (FP
sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ELKATMIŞ (Nevşehir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Emniyet Teşkilâtımız, ülkemizde çok önemli yeri olan,
çok saygıdeğer bir Teşkilâtımızdır, iç güvenliğimizi sağlamaktadır ve günlük
hayatımızda, hepimiz, emniyet Teşkilâtıyla mutlaka karşı karşıya kalırız,
hizmetlerinden istifade ederiz. Emniyet Teşkilâtı, iç güvenliğin dışında, kolluk
kuvveti olarak da çalışmakta, adlî görev de ifa etmektedir. Özellikle, hazırlık
tahkikatında ilk tahkikatı yapan, emniyet Teşkilâtımızdır, yani
polislerimizdir. O bakımdan, emniyet Teşkilâtımızın çok önemli bir yeri vardır. Değerli arkadaşlar, polislerimiz, emniyet Teşkilâtı
mensuplarımız, gerçekten de fedakârane bir çalışma yapmaktadırlar. Bu uğurda
şehit de vermişlerdir, gaziler de vermişlerdir. Ben, buradan, görevi başında
şehit olan emniyet Teşkilâtı mensuplarımıza Allah'tan rahmet diliyorum, görevde
olan, hayatta olanlara da uzun ömürler, sağlık ve saadetler diliyorum; keza,
bütün şehitlerimize de burada rahmet diliyorum. Değerli arkadaşlar, polislik, gerçekten de zor bir
meslek ve ihmal edilen bir meslek; çünkü, öyle ince bir yoldadır ki, görev
yapıldığı zaman, birçok kere, polislere, işte, görevi suiistimal ediyor veya
yargısız infazlar yapıyor deniliyor. Belki yapanlar da vardır, yani, yargısız
infaz yapan yok da demek istemiyorum veya kötüsü yok demek istemiyorum, mutlaka
vardır, sadece poliste değil, başka mesleklerde de vardır. Ancak, şahsen,
polislerimize haksızlık yapıldığı kanaatindeyim; çünkü, özellikle Susurluk
olaylarıyla cereyan eden olaylar cümlesinde, polislerimizin iş durumlarıyla
biraz daha fazla yakinen ilgilendiğim için biliyorum; polis Teşkilâtında
görevini ihmal edenler hakkında, gerçekten de, zamanında gerekli işlemler
yapılmış ve görevden atılmışlardır. Başka mesleklerde belki ondan daha fazla
suç işleyenler vardır, polis Teşkilâtından daha fazla suç işleyenler vardır;
ama, her nedense, polise hakaret etmek, polisi küçük düşürmek, polise karşı
gelmek bir meziyet haline gelmiştir veya öyle görünüyor cemiyette. Bu bakımdan,
polislerimize haksızlık edildiği kanaatindeyim. Polislerimiz -tabiî, polis
derken, burada, sadece polislerimizi kastetmiyorum- emniyet Teşkilâtımız,
gerçekten de, çok zor şartlar altında görev ifa etmektedirler. Değerli arkadaşlar, bakınız, bir polis memuru
arkadaşımız, gece gündüz demeden, 10 saatin üzerinde, hatta, bazen öyle oluyor
ki, mesela, bir miting düşünelim veya bir devlet adamı geliyordur, yollarda, o
sıcağın karşısında, susuz, ekmeksiz, aşsız, saatlerce hazır ol vaziyetinde
bekler; bu kolay bir mesele değil. Polisin tatili yoktur, bayramı yoktur seyranı yoktur, cumartesisi yoktur pazarı
yoktur; ama, bütün bu fedakârane çalışmaları karşısında kendisinin ihmal edilmesinden
dolayı da, bugün, polislerimiz moral bozukluğu içerisindedir. Moral bozukluğu
içerisinde olan kişilerden de, layıkı vechile görev beklemek de biraz haksızlık
olur kanaatindeyim. Polislerimizin, bugün, ücret yönünden büyük sıkıntıları
vardır; geçim sıkıntısı içerisindedirler. Geçim sıkıntısı içerisinde olan bir
polisin, çocuğuna gerekli ihtimamı gösteremeyen onun ihtiyaçlarını
karşılayamayan bir polisin, gerekli şekilde, tam manasıyla görev yapmasını
düşünmek mümkün değildir. Özlük hakları yönünden sıkıntıları vardır; bunların
mutlaka giderilmesi gerekir. Eğitim ve öğretimde de -işte bu kanunla, o da
getiriliyor; o bakımdan, olumlu buluyorum- büyük sıkıntıları vardır; inşallah,
bu kanun onlara da bir çare olur. Değerli arkadaşlar, son yıllarda çıkar amaçlı suç
örgütleri çoğalmıştır; suçlular ve suç çeşitleri de çoğalmıştır. O bakımdan,
emniyet Teşkilâtının, çıkar amaçlı bu suç örgütleriyle baş edebilecek şekilde
dizayn edilmesi, yetiştirilmesi gerekir. İnşallah, bu kanunla o sağlanabilir. Değerli arkadaşlar, polislerimiz ihmal ediliyor dedim.
Bakınız, yakın bir zamanda, bir Af Kanunu çıkardık buradan. Birçok insan af
kapsamı içerisine alındı; hırsızı, haini hepsi içerisine girdi; ama, nedense,
polislerimiz bunun dışında tutuldu; bunu anlamak mümkün değildir. Bu durumdan,
polislerimiz çok rahatsız oldu ve yürüyüşler de yaptı. Tabiî ki,
polislerimizin, yani, güvenlik gücü olarak görev yapanların böyle bir tavır
içerisinde bulunmalarını tasvip etmek mümkün değil; ama, buradaki bütün
kabahati, polislere yüklemek de doğru değildir. Onların da, af kapsamı
içerisine alınmaları gerekirdi diye düşünüyorum. İnşallah, bu eksiklik de
böylelikle giderilir ve polislerimiz de bu sıkıntıdan kurtarılır, bir daha da
suç işleyen insanlar, bu Teşkilâtın içerisinde barınamazlar. Ben, bu maddeyle ilgili de bir iki cümle söylemek
istiyorum. 9 uncu maddesin son cümlesinde "Bu kurul bilimsel denetleme
faaliyeti için gerek görüldüğünde genel müdür ya da başkan tarafından
görevlendirilebilir" diyor. Şimdi, sayın genel müdür -buradaki kasıt
Emniyet Genel Müdürü tabiî- burada, bu kurul üyesi gözükmüyor. Bu, bir
eksiklik. Bu kurul, bilimsel olduğuna göre dışarıda kalması doğru olabilir;
şayet, genel müdür, böyle bir kurula, bir görev verebilecekse, o zaman, genel
müdürün de, bu kurulun içerisinde behemehal yer alması lazım gelir. Şayet görev
verilmiyorsa -ki, burada verilmiyor- o zaman, genel müdürün de, böyle bir
bilimsel denetleme kuruluna görev vermesini düşünemiyorum; yani, mantıksız
oluyor. Bu eksikliğin giderileceğini düşünüyorum. Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum ve kanunun
hayırlı olmasını diliyorum.(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Antalya
Milletvekili Sayın Kemal Çelik konuşacaklar. Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu
ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı hakkında, Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, diğer maddelerde de
konuşacağımdan, konuyu, bir bütünlük içerisinde, maddelere yayarak arz etmeye
çalışacağım. Dünya hızla değişiyor. Özellikle, enformasyon
teknolojileriyle oluşan yeni suç ve suçlu türleri karşısında, polisimiz de
yeniden yapılandırılmaya ihtiyaç duymaktadır. Artık, dünyada yaşıyoruz ve
dünyadan ayrı bir yol izlememiz mümkün değildir. Polis-demokrasi ilişkisi çok
önemlidir. Eğer, bir ülkede demokrasi varsa, orada, polis Teşkilâtı, halkın
güvenliği açısından, en önemli kurum özelliğini korur. Halk, polisini,
demokrasinin teminatı olarak görür. Bu bakımdan, gelişen demokrasiye ve
teknolojiye uygun olarak, polis de, sürekli olarak kendisini yenilemelidir.
Demokratik ve çağdaş ülkelerde, suç, suçlu ve polisle ilgili anlayışlar sürekli
olarak değişmektedir. Buna bazı örnekler vererek konuyu açmak istiyorum. Değerli milletvekilleri, artık, devlet polisliği
fonksiyonu yerine, hem devlet hem millet polisliği fonksiyonu, dünyada yaygın
hale gelmiştir. Polis, halk için, insan için, insan haklarının güvencesi için
vardır. Bireyin haklarını, devlete karşı da güvence altına alacaktır. Suçu
önleme anlayışı, artık, önplana çıkmıştır. Tüm yatırımlar, önleyici kolluk
görevinin ifası içindir. Bir polis Teşkilâtının başarısı da, suç işlenmesini
önlemesinde gösterilen başarıyla ölçülmektedir; yani, suç işlendikten sonra,
başarının hiçbir anlamı yoktur. Önemli olan, suçun, işlenmeden önce
önlenmesidir. Bu kapsamda, ödüllendirme ve ıslah etme gibi bazı teşvik edici
önlemler, daima, polis tarafından dünyada benimsenen yöntemlerdir. Suç ve suçluluk, toplumsal yapının bir ürünü olarak
görülmektedir. Öyle ki, suç işleyen, hasta muamelesi görmektedir diğer
demokratik ülkelerde. Bu nedenle, çağdaş ülkelerde suç işleme sebepleri
araştırılmakta ve ortadan kaldırılmaya çalışılmaktadır; yani, olay, sadece bir
polisiye suç ve suçlu olayı olarak görülmemektedir. Görevlilerin varlık sebeplerinin halk olduğu,
ücretlerini halktan kesilen vergilerden aldıklarını, bu nedenle, halkın gücü,
güvenliği ve esenliğinin çok önemli olduğu, artık, dünyada ısrarla
vurgulanmaktadır. İnsan hakları ise, sadece suç işleyen örgüt üyelerinin ve
suçluların hakları olmadığı anlayışı hem poliste hem de halkta, artık,
gelişmektedir; yani, insan, insan olduğu için insan haklarına saygı
gösterilecektir. İnsan hakları denilince, aklımıza, sadece suçlular ve örgüt
mensupları gelmemeli. Özellikle, Türkiye açısından, bu, son derece önemlidir.
Maalesef, insan hakları denildiği zaman, suçluların, örgüt üyelerinin ve terör
örgütüne bulaşmışların hakları olarak görülmektedir. Bu konu son derece
önemlidir ve dünyada da, insan hakları, tüm insanların hakkı olarak ve polis
tarafından güvence altına alınması gereken haklar olarak görülür. Polis, artık, dünyadaki polis temel hak ve
hürriyetlerdeki sınırlamaların giderek azaldığını görmektedir ve öğrenmektedir.
Hizmeti halkın ayağına götürme önplanda tutulmaktadır. Bu kapsamda mobilize
polis ekipleri, artık, dünyada daha önplana çıkmıştır. Bugün, temel güvenlik
hizmeti olarak görülen bazı hizmetler, özelleşmekte. Evet, özelleştirme,
özellikle ekonomik alanda değil, poliste de dünyada özelleşme olayına ağırlık
verilmektedir. Bu kapsamda, koruma ücretleri özellikle ücretli hale gelmekte,
özel dedektiflik hizmetleri zorunlu hale getirilmektedir. Bütün bu saydığım
hizmetler, hâlâ, Türkiye'de, maalesef, polis tarafından yerine getirilen
hizmetlerdir. Bu bakımdan, polisin özelleşme gibi olaylarda yeniden yapılanmaya
ihtiyacı vardır. Polisin, dünyada, hizmet sunmada uluslararası
standartları esas alınacak görev, tutum, davranış ve uygulamaları daima
uluslararası standartlara göre yapılacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KEMAL ÇELİK (Devamla) - Artık, dünyada, polis de,
uluslararası standartları göz önünde bulundurmaktadır ve Türk polisi de,
elbette, bundan geriye kalmamalıdır. Dünyada gizlilik yerine, açıklık ilkesi hâkimdir.
Artık, kapalı kapılar açılmış, verimlilik önplana çıkarılmaktadır;
değerlendirmeler de, açıklık ilkesi çerçevesinde objektif esaslara göre
yapılmaktadır. Hak arama hürriyetini kullananlar değil, hak arama hürriyetini
kullanmayanlar, artık, dünyada yadırganmaktadır. Polisimiz de, kendisini bu
çerçevede değerlendirmektedir. Değerli milletvekilleri, işte, Türk polisinin dünyadaki
bu standartlara göre yeniden yapılanma ihtiyacı ortaya çıkmış, bu kapsamda,
daha önce, özellikle 9 aylık eğitimden sonra polislik mesleğine başlayan
meslektaşlarımız, bundan sonra, artık, yüksekokul seviyesinde hizmetlere devam
edeceklerdir. Bu bakımdan, bu tasarı, son derece yararlı, geciktirilmiş bir
tasarıdır. Polisle ilgili önerilerimi bundan sonraki maddelerde de
arz edeceğimi ifade ediyor ve en samimi duygularımla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: Polis Meslek Yüksek Okullarının kuruluş, öğrenci
kaynakları ve öğretim süresi MADDE 10- Emniyet Teşkilâtının ihtiyacı olan polis
memurlarını yetiştirmek üzere; Maliye Bakanlığının görüşü alınarak Bakanlığın
teklifi ve Bakanlar Kurulu kararı ile polis akademisine bağlı, ön lisans
düzeyinde, mesleki eğitim-öğretim ve uygulama yapan polis meslek yüksek
okulları açılır. Polis meslek yüksekokullarına, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan Öğrenci Seçme Sınavını kazanan ve
bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel ve teknik lise mezunları arasında
yapılacak özel yetenek sınavında başarılı olanlar alınır. Polis meslek yüksek okullarında eğitim-öğretim süresi
iki yıldır. İki yıllık eğitim-öğretim dönemini başarıyla
tamamlayamayanlar ile sağlık ve disiplin yönünden polis olamayacağına yetkili
kurullarca karar verilenlerin okulla ilişiği kesilir. Polis meslek yüksek okulu öğrencileri parasız yatılı ve
resmi üniformalıdır. Öğrencilerin iaşe, ibate ve sağlık giderleri ile diğer
istihkakları Devletçe karşılanır. Öğrenimlerini süresi içerisinde başarı ile
tamamlayanlar, Emniyet Teşkilâtı kadrolarına aday polis memuru olarak
atanırlar. BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak konuşacaklar. Buyurun Sayın Budak. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlarken hepinize saygılar sunuyorum. Polis Teşkilâtımızın daha da güçlendirilmesi, eğitim
seviyesinin yükseltilmesi, verdiği hizmetin kalitesinin artırılması noktasında
birtakım buna benzer gerekçelerde de ifade edildiği gibi, yeni bir yasa
çıkarıyoruz. Elbette, bu yasa, polis Teşkilâtımızın birtakım hizmetlerinin
görülmesinde büyük hizmetler ifa edecektir; fakat, özellikle üzerinde söz almış
olduğum ve Grubumun sözlerini temsil ettiğim 10 uncu maddede, gerçekten,
tasarının gerekçesinde belirtilen hedefleri yakalamada ciddî sıkıntılar
çıkaracak, bu milletin çocukları arasında ayırımcılığa ve bu milletin çocukları
arasında -altını çizerek ifade ediyorum- bölücülüğe yol açacak ayrı bir madde
de bu maddeyle eklenmiştir. Polis meslek yüksekokulları kuruyoruz. Elbette,
polisimizin 9 aylık eğitimden iki yıllık bir önlisans eğitimine çıkarılması
güzel bir olay; ama, bu güzellik gerçekleştirilirken, maalesef, bir artniyet
görmemek de mümkün değil. Niye, sadece lise ve teknik liselerin ilgili
branşlarından mezun olanlar bu okullara kabul edilecek diyoruz? Bu memleketin
meslek liselerinden, imam hatip okullarından ve lise dengi meslek okullarından
mezun olacak çocuklar bu ülkenin çocukları değil mi? Bu Millî Eğitim
Bakanlığının okullarında ve ortaya koymuş olduğu müfredat çerçevesinde
eğitimlerini almıyorlar mı? Neden bu ülkenin çocuklarından korkuyoruz, bu
ülkenin çocukları arasında bir ayırımcılık yapıyoruz? Şunu anlamakta da güçlük çekiyorum: Milletin iradesiyle
seçilmiş milletvekillerinin, millet çocukları arasında ayırımcılık yapan bir
yasaya evet demelerini de kabul etmekte güçlük çekiyorum. Biz, buraya bu
milletin çocukları arasında ayırımcılık yapmamaya söz vererek geldik, hepsine
hizmet edeceğiz diye, hepsinin hakkını ve hukukunu koruyacağız diye geldik.
Anayasanın üzerine yemin ettik, eğitimde fırsat eşitliğini savunacağımızı ifade
ettik -Anayasamızda da öyle yazıyor- maalesef, getirilen bu tasarının bu
maddesi, Türkiye'de, birtakım ayrımcılıkları beraberinde getirmektedir.
Ülkesindeki vatandaşının düşüncesinden, inancından, aldığı eğitimi, hangi okula
göre aldığından dolayı ve temel hak ve özgürlüklerini kullanmasını talep
etmesinden korkan bir iktidar, bir devlet, demokratik devlet olamaz. Nihayet, meslek liselerinden, lise dengi meslek
okullarından mezun olanlar da bu ülkenin çocuklarıdır. Şöyle diyebilirsiniz:
Gerçekten, liselerde, genel liselerde, teknik liselerde polislik mesleğiyle
ilgili özel bilgiler verilmiş olsa, efendim, onlar, birtakım özel eğitimlerden
geçiyorlar, artı dersler alıyorlar, dolayısıyla da polis meslek
yüksekokullarına kayıtları gerekir diyebilirsiniz; ama, polislik mesleği
açısından gerek lise dengi meslek okulları, endüstri meslek liseleri, imam
hatip okulları ve diğer liseler aynı eğitimi almaktadırlar, aynı
mesafededirler; dolayısıyla, bu mantığı anlamak mümkün değildir. Bu mantık,
milletle bağdaşmak istemeyen, kucaklaşmak istemeyen bir düşüncenin ürünüdür.
Dolayısıyla, milletle devleti kaynaştırmak istiyorsak, özellikle polislik
mesleğine büyük bir sevgi besleyen ülkemizin gençleriyle, devletimizi
bağdaştırmak istiyorsak, kucaklaştırmak istiyorsak, gençlerimiz arasında bu
ayrımı ortadan kaldırmamız gerekir. Bu ayrıma evet diyenler, bu milletin
bütünlüğüne, sosyal yaşamına, sosyal barışına da hayır deme durumunda kalırlar.
Onun için, ben, değerli milletvekillerine diyorum ki,
biraz sonra önergeler verilecek, gelin, o önergelerle, bu ayrımcılığı
kaldıralım. Toplumun değişik sosyal katmanlarından gelen bütün gençlerin,
güvenlik güçlerimiz içerisinde yer almasını sağlayacak bir yapıyı birlikte oluşturalım;
fakat, maalesef, bu noktada, iktidara mensup arkadaşlarımız, bu zamana kadar
yeterli adımı atmamışlardır; şimdi, onları göreve davet ediyorum. Biraz sonra göreceğiz, bu milletvekilleri, milletin
bütün gençlerini ve çocuklarını, gerçekten, bir bütün olarak mı tutuyorlar,
yoksa, mezun oldukları okullara göre bir ayrıma mı tabi tutuyorlar; biraz sonra
kalkan parmaklar bunu ortaya koyacak. Onun için, ben, millet iradesiyle,
milletin oyuyla gelmiş milletvekillerinin, milletin çocuklarını birbirinden ayırmayacaklarını
düşünüyorum. Eğer bir milletin çocuklarını mezun oldukları okula göre ayıracak
olursak, o okullarda okuyan çocuklar, sokaklarda dolaşan insanlar, onlar, daha
başka renklere, tonlara göre birbirlerini ayrıştırırlar, kamplara bölerler.
Onun için, devlet, ayırım yapmamak mecburiyetindedir, birliği ve bütünlüğü
sağlamak mecburiyetindedir. Eğer, bu sosyal bütünlüğü sağlayamayacak olursak,
zaten sokağın tansiyonu yüksektir, ülkenin tansiyonu yüksektir, Meclisimizde
tansiyon yüksektir, bu tansiyonun yükselmesine buradan katkıda bulunmuş oluruz.
Bu tansiyonun yükselmesini istemiyorsak, gençlerimiz arasındaki ayırımı,
gayrımı ortadan kaldırmamız gerekiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun efendim. YAKUP BUDAK (Devamla) - Şunu da ifade etmek istiyorum:
Gerçekten, bazı insanlar, ne olur ne olmaz diye birtakım kaygılarla hareket
edebilirler; ama, bir devlet, kendi okullarından mezun olmuş... Daha açık
ifadesiyle, bir ülke, kendi çocuklarından nasıl korkar?!. Eğer, bir ülke kendi
çocuklarından korkuyorsa, bu, kendisinin bir zafiyeti olarak algılanır. Onun
için, bu imajın, dış dünyada, Türkiye'nin gerekli iyi görüntüsüne de gölge
düşüreceği kanaatini ifade ediyorum. Gerçi, bu kanunları çıkarırken, Avrupa'ya
uyum yasalarından söz ediyoruz, onun da gerekçeleri arasında var, o uyumun da
gerçekleşebilmesi için, toplumdaki insanları renklerine, dillerine, mezun
oldukları okullara göre ayırt etmeden, milletin çocuklarını birleştirmemiz,
bütünleştirmemiz gerekiyor. Değerli arkadaşlarım, biraz sonra oylamaya tabi
tutulacaktır bu madde. Gelin, milletin sesini dinleyelim, Meclisimizi dinleyen
ve Meclisimizden eşitlik isteyen, fırsat eşitliği isteyen bu halkın çocuklarına
bir ayırımcılığı yapmayalım diyorum. Bunun yanında, tabiî ki, polislerimizin eğitim
kalitesinin yükseltilmesi, aynı zamanda, ülkemizin ekonomisinin kalkınmasına,
sosyal hayatında sosyal barışın sağlanmasında da büyük katkı sağlayacaktır
diyorum ve hepinizi göreve davet ediyorum. Bu ülkenin birliği ve bütünlüğü için,
bu ülkenin kendi çocuklarından korkmaması için, çocukların da devletinden
korkmaması için, gelin, lise ve dengi meslek okullarının polis meslek yüksek
okullarına kabulüne evet diyelim diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Budak. DYP Grubu adına, Antalya Milletvekili Sayın Kemal
Çelik; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA KEMAL ÇELİK (Antalya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; konuşmama, daha önceki madde üzerinde konuşmam
çerçevesinde devam edeceğim. Değerli milletvekilleri, polis Teşkilâtı, hukukun
üstünlüğünü ve insan haklarını esas alan, çağdaş ve demokratik bir örgüt
yapısına kavuşturulması için yeniden yapılandırılmalıdır gerçeği çerçevesinde
yapılan bu düzenleme son derece yerindedir; ama, asla da yeterli değildir. Değerli milletvekilleri, belki de yakinen biliyorsunuz
veya bilmiyorsunuz, ama, Emniyet Genel Müdürlüğümüz, bugün, personel sayısı
açısından son derece fazladır; benim bildiğim kadarıyla, 5 000-6 000 civarında
personeli vardır. Bu, bizim merkeziyetçi yapımızın da anlayışının bir
sonucudur. Özellikle, biliyorsunuz, bakanlıklarımız kadro şişkinidir.
Başbakanlık, sürekli kadro artışındadır; ama, merkezî idare, nedense, taşra Teşkilâtına
görev vermeyi, taşrayı güçlendirmeyi her zaman dikkate almamıştır, bu konuyu
her zaman es geçmiştir. Bu kapsamda, ben diyorum ki, Emniyet Genel Müdürlüğünün
5 000 olan personel sayısı son derece fazladır. Biz görevdeyken, bir çalışma
yaptık; orada gördük ki, bu hizmetlerin birçoğu taşraya devredilebilir, bu
hizmetlerin birçoğu taşradaki emniyet müdürleri tarafından yapılabilir ve
Emniyet Genel Müdürlüğü 1 000 veya 1 500 personelle kolayca da idare
edilebilir. Örneğin, o zaman, meşhur, tartışılan yeşil pasaport olayı vardı.
Yeşil pasaport, Ankara'dan, Genel Müdürlükçe verilirdi. Bizim zamanımızda, biz,
bunu illere devrettik ve gayet güzel de işliyor; üstelik, suiistimaller de bu
şekilde önlenmiş oluyor. Eğer, bir olayı, bir hizmeti taşradan alıp merkezde
yapmaya kalkarsanız, suiistimaller de kolaylıkla yapılabilir. Bu nedenle,
özellikle taşranın yapabileceği, il müdürlüklerinin yapabileceği bazı
hizmetleri il müdürlüklerine vermek ve böylece, personelimizi Genel Müdürlükte
atıl vaziyette bekletmekten öteye, taşrada aktif hale getirmek çok doğrudur
diye düşünüyorum ve bunu, Sayın Bakanın ve Genel Müdürlüğün takdirine
sunuyorum. Değerli arkadaşlarım, polis meslek okullarına geçtik;
yerinde bir uygulama, çok geç kalınmış bir uygulama. Maalesef, liseyi bitirmiş
bir öğrencimiz, bir gencimiz, 9 aylık bir uygulamadan sonra hemen sokağa
çıkıyor ve eğitim yetersizliği nedeniyle kolayca suç işleyebiliyordu. Bu
bakımdan, polis meslek yüksekokullarında verilecek eğitim, son derece
önemlidir. Burada, branşlaşma ve uzmanlaşmayı esas alan bir sistem
getirilmelidir. Polis meslek okullarından mezun olan öğrencilerimiz,
polislerimiz, mutlaka, branşlaşmış ve uzmanlaşmış bir şekilde meslek hayatına
atılmalı ve orada, mesleğini, kendi uzmanlık dalında ve kendi branşı dalında
yürütmelidir; aksi takdirde, çeşitli hizmet alanlarına veya çeşitli branşlara
atamaları yapılmakta, böylece, verimlilik, etkinlik ve hızlılık da düşmektedir.
Bu konuyu, özellikle, eğitim müfredatı hazırlanırken dikkate alınması
bakımından, Sayın Bakanın takdirlerine sunuyorum. Şöyle yapılabilir: Birinci yıl genel eğitim yapılır,
ikinci yıl, tamamen, branşlaşma ve uzmanlaşmayı esas alan bir yapılanmaya
gidilebilir. Değerli arkadaşlarım, yine, okullarımızda, demokrasi,
insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi evrensel standartlara çok ağırlık
verilmelidir. Bugün, normal liselerimizde ve üniversitelerimizde, özellikle,
demokrasi konusunda, eğitimimiz son derece yetersizdir. Biz, okullarımızda
cumhuriyet konusunda eğitimi veriyoruz; ama, dünyanın önem verdiği demokrasi
konusunda eğitimimiz son derece yetersiz ve özellikle, insanla, insan
haklarıyla ilgili olan polisimiz, demokrasi konusunda, insan hakları konusunda,
hukukun üstünlüğü konusunda, mutlaka, ağırlıklı olarak eğitim görmelidir, bu
konularda bilgili olmalıdır; insan nedir, insan hakları nedir, hukuk nedir,
hukukun üstünlüğü nedir, demokrasi nedir; bütün polislerimiz bunları en iyi
şekilde bilmelidir. Yine, çağımız bilgi çağı; bilgi çağında, artık, bilgi
teknolojisi vardır. Bilgi teknolojisinin de, suçları da değişiyor, hukuku da
değişiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MURAT AKIN (Aksaray) - Kürsüdeki hatibi hiç takip
etmiyorsunuz Sayın Başkan. BAŞKAN - Efendim, hatibin sözünü uzatıp uzatmamak benim
şahsıma ait. MURAT AKIN (Aksaray) - Hiç takip etmiyorsunuz Sayın
Başkan. BAŞKAN - Takip ediyorum; 5 dakika süre bitince,
mikrofon otomatik olarak kesiliyor efendim. MURAT AKIN (Aksaray) - Bakan Bey, kanun bir an evvel
çıksın diye bekliyor KEMAL ÇELİK (Devamla) - Hayır... Başkanımız gayet
demokratik; Başkanımız o işi iyi bilir. BAŞKAN - Lütfen efendim... İstirham ederim... Buyurun Sayın Çelik. KEMAL ÇELİK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. Bilgi toplumunda, biliyorsunuz, artık, enformasyon öne
çıktı, enformasyon hukuku, enformasyon teknolojileri gelişti. Eskiden, banka
soygunları, biliyorsunuz, filmlerde görüldüğü gibi olurdu; ama, şimdi,
kartlarla, internetle banka soygunları olabilmekte. O halde, polisimiz, bilgi
teknolojisi konusunda, enformasyon hukuku konusunda, daha doğrusu, dünyanın
önem verdiği, bilgiyle daha çok mücehhez bir şekilde topluma kazandırılmalıdır
diyorum ve diğer önerilerimi diğer maddelerde söyleyeceğimi ifade ediyor;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın milletvekilleri, madde üzerinde, 1'i hükümet
adına, 4'ü milletvekillerince verilmiş 5 adet önerge vardır; ancak, madde
üzerinde milletvekillerince sadece 3 önerge verileceğinden, önce geliş
sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum efendim: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 438 sıra sayılı kanunun 10 uncu
maddesinin ikinci fıkrasında geçen "genel ve teknik lise" ibaresinin
"lise ve dengi okul" biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunun
Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
"Polis meslek yüksek okullarına Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezî tarafından yapılan öğrenci seçme sınavını kazanan ve
Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel lise, erkek teknik öğretim, kız teknik
öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul ve imam hatip lisesi
mezunları arasından yapılacak özel yetenek sınavında başarılı olanlar
alınır." BAŞKAN - Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz.
"Bu şekilde atananlar ile yüksekokul mezunu
olanlar rütbe şartı aranmaksızın 1 inci derecenin son kademesine, yüksekokul
mezunları dışında ka-lanlar 2 nci derecenin son kademesine kadar
yükselebilirler." BAŞKAN - Müteakip önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu
Tasarısının 10 uncu maddesinin 2 nci fıkrasını aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve talep ederim. Sadettin Tantan İçişleri Bakanı MADDE 10. - Polis Yüksek Öğretim Kanunu Tasarısının 10
uncu maddesinin 2 nci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir. "Polis meslek yüksek okullarına Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezî tarafından yapılan öğrenci seçme sınavını kazanan ve
Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel lise, erkek teknik öğretim, kız teknik
öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul mezunları arasından
yapılacak özel yetenek sınavında başarılı olanlar alınır." BAŞKAN - Efendim, şimdi, aykırılık... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Bir önergemiz daha
vardı, onu okumadınız Sayın Başkan. BAŞKAN - Biraz evvel söyledim, 3 sayın milletvekilinin
önerge verme imkânı var, 1 tane de hükümetin, 4; sizinkiyle beraber 5'ti; geliş
sırasına göre olduğu için, sizinki çıkmış oluyor efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - En son vermiş olduğumuz
önerge çıkmış mı oluyor? BAŞKAN - Evet; geliş sırasına göre efendim... Saatle
aldığımız için önergeleri... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Lise ve dengi okullardan
girme imkânı sağlayan bir önergemiz vardı; işleme koymuyorsunuz efendim. BAŞKAN - Evet; o önerge, on gelen önerge olduğu için,
işleme koymuyoruz. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, aslında,
önergelerin okunması lazım; işleme koymayabilirsiniz ama... BAŞKAN - Efendim, malum, yeni İçtüzük böyle; onun için,
okutamıyoruz. Önergeleri, aykırılık derecelerine göre tekrar okutup
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu
Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Latif Öztek (Elazığ) ve arkadaşları "Polis meslek yüksek okullarına Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan öğrenci seçme sınavını kazanan ve
Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar genel lise, erkek teknik öğretim, kız teknik
öğretim ve ticaret ve turizm öğretimine bağlı okul ve imam hatip lisesi
mezunları arasından yapılacak özel yetenek sınavında başarılı olanlar
alınır." BAŞKAN - Komisyon katılıyor mu?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Arınç buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Önergede imzanız var değil mi Sayın Arınç? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Önergeleri imzaladım; var olması lazım. BAŞKAN - Vardır efendim, vardır... İmzalar okunmuyor da onun için... Tamam efendim; biraz
okunaksız olduğu için, zatıâlinizin ismini okuyamamışlar. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Polis Yükseköğretim Kanunu ve Emniyet Teşkilâtı
Kanunuyla ilgili tasarının 10 uncu maddesindeyiz. 10 uncu maddesi ve 15 inci
maddesi, birbirine paralel düzenlemedir. Bu düzenlemede en çok dikkati çeken
konu, polis meslek yüksekokullarına kaynak olabilecek okulların sayılmış
olmasıdır. Burada "genel ve teknik lise mezunları arasından seçilir"
deniliyor. Alt komisyonlarda, genel lise mezunları olarak, daha sonra Plan ve
Bütçe Komisyonundan genel ve teknik lise mezunları olarak geçti. Burada bir
ayırımcılık var, bir eşitsizlik var, bu eşitsizliğin giderilmesi, yani
Anayasanın işaret ettiği eşitliğin sağlanabilmesi için bir önerge verdik. Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 10 uncu maddesi genel
eşitlik ilkesiyle ilgili hususları ihtiva eder. Anayasanın 70 inci maddesi de
"Her Türk, kamu hizmetlerine girme hakkına sahiptir. Hizmete alınmada, görevin gerektirdiği niteliklerden
başka hiçbir ayırım gözetilemez" demektedir. Burada "genel lise ve teknik lise"
denilirken, meslek liseleri ihmal edilmiştir. Meslek liselerinin tümünün ihmal
edilmesi de, imam hatip lisesi mezunlarına bu yolun kapatılması amacıyla,
maalesef, konulmuştur. Biraz evvel okunan önergelerden -dikkatinizi çekmek
için söylüyorum- Milliyetçi Hareket Partisi Adıyaman Milletvekili Hasari Güler
ve arkadaşları tarafından verilen önerge bu eksikliği ve eşitsizliği
giderebilecek bir önergedir. Gerçi, burada imzası bulunan beş değerli
arkadaşımızın salonda olmadığını görüyorum. Geçtiğimiz günlerde de, kanunlaşan
bazı tasarılarda bu şekilde dolgu malzemesi önergeler vardı; ama, ne gariptir
ki, imza sahiplerinden birisi uzun yıllar imam hatip lisesi müdürlüğü yapmış
bir değerli arkadaşımızdır! Biraz sonra kendi önergelerinin oylamasında da
samimiyet derecelerini göreceğiz ve hep beraber, bir sınav vereceğiz. Değerli arkadaşlarım, bizim önergemiz, diğer bütün
okulların da sayılarak, suretiyle polis meslek yüksekokullarının, kaynağını,
eşit ve adaletli olarak, lise düzeyini bitiren öğrencilerin tamamından alınması
suretiyledir. Bakınız, bu okunan önergeler içerisinde Sayın Bakanın
da hükümet adına bir önerge verdiğini görüyoruz. Bu önergede acaba eşitsizlik
giderildi mi diye merakla ve heyecanla önergeyi okuduk!.. Hayır, hepsi sayılmış;
ama, imam hatip lisesi mezunları sayılmamış. Bu, fevkalade üzüntü verici bir
olaydır. Ben, imam hatip lisesi mezunu değilim, bir meslek
asabiyeti içerisinde de konuşmuyorum; ama, imam hatip lisesinde okuyan ve mezun
olan binlerce öğrenci, pırıl pırıl, milletine, vatanına, memleketine bağlı
insanlar olarak mezun oldu ve çok şükür biz onlarla iftihar ediyoruz. Bugüne
kadar da, sadece imam hatip liselerini değil, orada, liselerde verilen bütün
dersleri de fazlasıyla okuyarak, girdikleri üniversite imtihanlarında başarılı
oldular, doktor olarak, kaymakam olarak, savcı ve hâkim olarak gayet güzel
noktalarda hizmet ettiler. İmam-hatip lisesi mezunları, bu ülkede vebalı ve
cüzamlı değildir, pırıl pırıl evlatlarımızdır, hepimizin çocuklarıdır. Bunlara
karşı böyle bir ayırımcılık gözetilmesini fevkalade yanlış buluyorum. (FP
sıralarından alkışlar) Elbette, sekiz yıllık kesintisiz zorunlu eğitimin
yasalaştığı günleri gören ve hatırlayan bir arkadaşınızım. Orada, meslek
okullarının orta derecelerinin kapatılması ramına, imam-hatip liselerinin
kaynak olmaktan çıkarılması amacıyla oy kullananları da onların mensup olduğu
siyasî partileri de biliyorum. Herkes, burada, elini vicdanına koymak ve milletini,
memleketini sevmek zorundadır. Bu liseler, başından tırnağına kadar millet
evlatlarının verdiği paralarla ve yardımlarla yapıldı; içinde, bu ülkenin
anayasasına, hukukuna, kanunlarına bağlı öğretmenler tarafından yetiştirildi ve
çok şükür, iftihar edeceğimiz evlatlar bu okullardan mezun oldu; ama, bir
rüzgâr esti, önleri kesilmek istendi, kaynakları kurutuldu, mezunlarına iş
imkânı verilmedi, üniversite giriş sınavlarında ayrıcalıklar getirildi, bütün
soruları yapmış olmalarına rağmen katsayıları düşük tutuldu, alan kısıtlaması
yapıldı. Bu, bu ülke için büyük bir felakettir. Bunu hiçbir zaman tasvip
etmedik ve etmeyeceğiz ve günü gelince de, demokratik yoldan bu adaletsizliği
hep beraber gidereceğiz. Buna dair ümidim tamdır değerli kardeşlerim. Sayın Bakan da bir büyük vebalin altındadır. Kırk tane
okul mezununu sayıp da imam-hatip lisesi mezunlarını bunun dışında tutmak,
Sayın Tantan için bu ülkede beslenen hüsnü zannın da gitmesine ve kaybolmasına
yol açacaktır. (FP sıralarından alkışlar) MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Aynen öyle. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu
ülkede TÜSİAD diye bir kuruluş bile, ülke yangın yerine dönmüşken, maalesef,
sosyal patlamalar sokağa taşmışken, yayınladığı raporda, yine imam-hatip
liselerini hedef alarak birtakım herzeler yayınlıyor. (FP sıralarından
alkışlar) Bu ülkenin evlatları, imam-hatip liselerinden yetişmiş
ve yetişecek gençlerimizin, vatanımıza, milletimize, Bayrağımıza, devletimize
en güzel hizmetleri yapacak gençler olduğunu biliyor. Lütfen, bu önergeler
oylanırken ve madde oylanırken, vebal ve sorumluluğumuzu bir kez daha
düşünelim. Önergemize, bu anlayışla, destek olmanızı, yardımcı olmanızı
bekliyoruz. Bize destek olmazsanız, biraz sonra MHP'nin önergesi
gelecek; yerinde, doğru ve haklı bir önergedir; ellerinizi havada bekliyorum. Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Arınç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Karar yetersayısını arayacağım. KAMER GENÇ (Tunceli) - Geri alıyorum efendim;
vazgeçtim. BAŞKAN - Peki efendim. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum efendim: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... İhtilaf var efendim, elektronik cihazla oylama
yapacağım. Oylama için 2 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Önerge kabul edilmemiştir efendim. İkinci önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan Polis Yükseköğretim Kanunu
Tasarısının 10 uncu maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederim. Sadettin Tantan İçişleri Bakanı Polis meslek yüksekokullarına, Öğrenci Seçme ve
Yerleştirme Merkezi tarafından yapılan
öğrenci seçme sınavını kazanan ve Bakanlıkça ihtiyaç duyulduğu kadar
genel lise, erkek tekniköğretim, kız tekniköğretim ve ticaret ve turizm öğretimine
bağlı okul mezunları arasından yapılacak özel yetenek sınavında başarılı
olanlar alınır. BAŞKAN - Komisyon ?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkanım, çoğunluğumuz hazır değil, takdire bırakıyoruz efendim. BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum: Gerekçe: Emniyet Teşkilâtının ihtiyaç duyduğu alanlarda
elektrik, elektronik, bilgisayar ve benzeri alanlarda çalıştırılmak üzere
meslekî teknik öğrenim görmüş personel ihtiyacının karşılanması amaçlanmıştır. MUSTAFA BAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, aykırılık
sırasına göre okutmuyor musunuz?! BAŞKAN - Aykırılık sırasına göre okutuyorum.... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - MHP'ninki önce değil miydi
Sayın Başkan? BAŞKAN - Hayır efendim ; o, daha sonra aykırı. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Yani, bunu kabul
ettireceksiniz, onu hiç oylatmayacaksınız,vebalden kurtaracaksınız!
(Gürültüler) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Bir yanlışlık var Sayın Başkan. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, sizin, normalde
MHP'ninkini oylatmanız gerekmiyor muydu şu anda? BAŞKAN - Efendim istirham ederim... Aykırılık sırasına
göre okutuyorum... Demin de söyledik... Burada, ben, tarafsız görev
yapıyorum. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - O zaman, MHP çekti mi
önergesini? BAŞKAN - Efendim, ister MHP versin, ister CHP versin;
netice itibariyle, hukuk, hukuktur; iki kere olmaz ki bu iş, istirham ederim
yani... Yapmayın allahaşkına! Efendim, Komisyonun takdire bıraktığı Hükümetin
önergesini oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir efendim. Sayın milletvekilleri, 3 üncü önergeyi, Hasari Güler ve
arkadaşlarının önergesini, kabul edilen önerge doğrultusunda işleme
koyamıyorum. Sayın milletvekilleri, kabul edilen önergeyle Meclisin
iradesi tecelli etmiş ve 10 uncu maddenin ikinci fıkrasının tamamı
değiştirilmiş olduğundan, bu fıkrada bir ibare değişikliği öneren Sayın
Güler'in önergesini işleme koyamıyorum efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye? BAŞKAN - İşte, anlattım efendim niye olduğunu; zapta da
geçti... Son önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 10
uncu maddesine aşağıdaki fıkranın eklenmesini arz ve teklif ederiz. Saffet Arıkan Bedük (Ankara) ve arkadaşları "Bu şekilde atananlar ile Yüksekokul mezunu
olanlar, rütbe şartı aranmaksızın 1 inci derecenin son kademesine, Yüksekokul
mezunları dışında kalanlar 2 nci derecenin son kademesine kadar
yükselebilirler." BAŞKAN - Komisyon?.. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın
Başkanım, bu öneri, 657 sayılı Kanunla ilişkili ve bu maddeyle de bağlantısı
yok; o nedenle katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Bakan?.. İÇİŞLERİ BAKANI SADETTİN TANTAN (İstanbul) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, söz almak
istiyorum. BAŞKAN - Siz, daima, makulünü yaparsınız efendim;
buyurun. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; vermiş olduğum önerge, emniyet Teşkilâtı içerisinde çalışmakta
olan birkısım personelin, yüksekokulu bitirdikten sonra, maalesef, terfi
edememesinden kaynaklanan sebeplerle bir haksızlığın giderilmesine yönelikti.
Konuyu, aslında, biz, dile getirmiştik, olumlu yaklaşılmıştı. Ancak, Plan ve
Bütçe Komisyonu Başkanı arkadaşımızın, bunu 657 sayılı Devlet Memurları
Kanunuyla getirebilirsiniz şeklindeki değerlendirmesine katılmıyorum. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu, doğru, bunları
düzenliyor; ama, benzeri birkısım kanunlarda, böylesine birkısım eksikliklerin,
yanlışlıkların düzeltilmesine yönelik önergeler verildi ve kabul edildi; bu da
kabul edilebilirdi. Onun için, buna, 657'ye atıf yapmak suretiyle katılmamayı,
tabiî, kendi takdirleri ve değerlendirmelerine bırakıyorum; ama, emniyet
Teşkilâtı mensuplarının, uygulamada farklı bir şekilde terfilerine, derece
yükselmelerine neden olunduğu noktasından hareketle, bir haksızlık yapıldığını
özellikle belirtmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, kamu kurum ve kuruluşlarında iki
yıllık yüksekokulu bitirenler birinci dereceye kadar yükselebiliyor, lise
mezunları da, keza, aynı şekilde yükselebiliyor; ama, ne yazık ki, emniyet
Teşkilâtına gelince, bu yükselemiyor. Dolayısıyla, burada bir yanlışlık vardı;
aslında, bu, giderilebilirdi. Giderilememesinin tamamen bir ısrarın üzerine
yapıldığını düşünüyorum ve ümit ediyorum ki, oylarınızla bu önergemiz kabul
edilir. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, siz, konuşmaları
dinleseniz daha uygun olmaz mı!.. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Kaldı ki, daha
evvelden, biz de bir önerge vermiştik; bu önergemiz hiç de okunmadı. Biz,
bilseydik o zaman, bunu mademki kabul etmiyorlardı, o zaman, önergemizi de geri
çekebilirdik: Halbuki, bize, olumlu yaklaşıldığı ifade edilmişti. Çok üzüntü
içerisinde olduğumu belirtiyorum ve emniyet Teşkilâtının içerisindeki bu terfi
haksızlığının giderilmemesinden üzüntü duyduğumu belirtiyor; özellikle,
milletvekili arkadaşlarımızın önergeme olumlu oy vermelerini temenni ediyor,
hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmemiştir. III. –
YOKLAMA BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, 10 uncu maddenin
oylamasına geçmeden önce, bir yoklama talebi vardır. Şimdi, yoklama talebinde bulunan arkadaşların salonda
bulunup bulunmadıklarını arayacağım: Bülent Arınç?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Mahmut Göksu?..Burada. Mehmet Batuk?.. Burada. Sacit Günbey?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Zeki Ergezen?.. Burada. Osman Aslan?.. Burada. Eyyüp Sanay?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. Eyüp Fatsa?. Burada. Mahfuz Güler?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Musa Uzunkaya?.. Burada. Fahrettin Kukaracı?.. Burada. Lütfi Yalman?... Burada. İlyas Arslan?.. Burada. Yoklama isteyen 20 arkadaşımız burada. Sayın milletvekilleri, yoklama için 5 dakika süre
veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Efendim, çoğunluğumuz yoktur. Saat 19.00'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 18.21 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma
Saati:18.54 BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Yahya AKMAN (Şanlıurfa), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 84 üncü Birleşimin
Üçüncü Oturumunu açıyorum. 438 sıra sayılı kanun tasarısının... M. ZEKİ SEZER (Ankara) - Saat 19.00'da açılacağını
söylemiştiniz; daha 5 dakika var Sayın Başkan. BAŞKAN - Bizim saat 19.00'u gösteriyor efendim. Üçüncü Oturumu açıyorum. 438 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmelerine
kaldığımız yerden devam ediyoruz. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 5. – Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim
Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet
Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/497,
1/212) (S. Sayısı: 438) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Hükümet?.. Burada. Tasarının 10 uncu maddesinin oylamasından önce yoklama
talebi vardı; toplantı yetersayısını bulamamıştık. Şimdi, yoklamayı tekrarlıyorum efendim. Yoklama için 5 dakika süre veriyorum. III. –
YOKLAMA (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın Arınç, 10 uncu maddeyle ilgili bir
açıkoylama talebiniz var; ama, bu oturumda geçersiz kılıyoruz; çünkü, bu oturum
için vermiş oluyorsunuz. Bunu iptal ediyorum efendim; zapta geçsin diye
söyledim. Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
bulunamadığından, sözlü sorular ile diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 17 Nisan 2001 Salı
günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 19.02 |
|