DÖNEM : 21 CİLT : 58 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 79 uncu
Birleşim 5 . 4 . 2001 Perşembe İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli esnaf
ve üreticilerinin sorunlarına ve alınması gereken tedbirler ile bölgedeki
projelerin bir an evvel bitirilerek işletmeye açılmasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı 2. – İçel Milletvekili Edip Özgenç'in, 5 Nisan Avukatlar Gününe ilişkin
gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet Sami Türk'ün cevabı 3. – Sivas Milletvekili Musa Demirci'nin, esnaf ve sanatkârların
sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin
cevabı B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan ve 21 arkadaşının, vakıfların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/188) 2. – Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Sakarya
Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel
Milletvekili Turhan Güven'in, tarım ve hayvancılık sektöründe gerekli önlemleri
almayarak çiftçiyi yoksulluğa mahkûm ettiği iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit
hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 21 - 23 Şubat 2001 tarihlerinde Bulgaristan'a yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesinin
uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/798) IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)
3. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât,
Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
raporları (1/759) (S. Sayısı : 572) 4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve
Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı :
576) 5. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/752) (S.
Sayısı : 577) 6. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı :
591) 7. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş
Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri
Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir
Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı
Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) 8. – Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758) (S. Sayısı :
609) 9. – Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında
Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik
ve Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların
Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve
Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, Ankara
Milletvekili Yücel Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat Şampiyonluğu Kazanmış
Sporculara Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi ile Maaş Bağlanması ve
Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanması Hakkında Kanun Teklifi,
Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve Nişanlar Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mücahit
Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara ve
Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Teklifi, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve 10 Arkadaşının Avrupa
Futbol Kupalarında Başarılı Olmuş Türk Futbol Kulüplerinin Ödüllendirilmesine
Dair Kanun Teklifi, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, İçel Milletvekili
Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve
Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesi Hakkında Kanun Teklifi ve Millî Eğitim,
Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/724, 1/704,
2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S. Sayısı : 623) 10. – Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış,
Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Silahlı Kuvvetler İhtiyaç
Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer
Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek
Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
31.5.1989 Tarihli ve 3567 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu Raporu (1/382, 1/258) (S. Sayısı : 407) 11. – Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç, Gereç Mal ve Malzemenin Satış,
Hibe, HEK ve Hurda, Durum ve İşlemlerine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/618) (S. Sayısı : 406) 12. – Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı
Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir
Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/497,1/212) (S.Sayısı : 438) V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Suudi Arabistan'da
cep telefonlarının çalışmamasına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz'ün cevabı (7/3663) 2. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç'ın, Manisa İlinde yürütülen
yatırım projelerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün ce-vabı
(7/3671) 3. – Adana Milletvekili Ali Gören'in, İstanbul Atatürk Havalimanı için
yüklenici firmaya yolcu taahhüdü iddialarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı
Enis Öksüz'ün cevabı (7/ 3716) 4. – Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, baz istasyonlarının kontrol
ve ölçümlerine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün cevabı (7/3741) 5. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, demiryolu taşımacılığıyla
ilgili altyapı yatırım çalışmalarına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis
Öksüz'ün cevabı (7/3745) 6. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir Körfez Havaalanı
güvenlik projesine ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz'ün ce-vabı
(7/3760) 7. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, illerde meydana gelen
doğal afetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan'ın ce-vabı
(7/3788) 8. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş'in; Büyük ve küçükbaş hayvan sayısına ve hastalıklarına, Hayvan hastalıklarına, Hayvan hastalıklarının insan sağlığına etkilerine, İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in
cevabı (7/3789, 3790, 3791) 9. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, SSK işçi emeklilerinin
maaşlarından kesilen dernek aidatına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanı Yaşar Okuyan'ın cevabı (7/3793) 10. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman-Ermenek-Güneyyurt
Beldesi çiftçilerinin kredi borçlarına ilişkin sorusu ve ve Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in cevabı (7/3795) 11. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul Boğazındaki
köprülere ilişkin sorusu ve Turizm Bakanı Erkan Mumcu'nun cevabı (7/3798) 12. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın, Ulusal Program Belgesine
ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut
Yılmaz'ın cevabı (7/3810) 13. – Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Ulusal Programa ilişkin
sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mesut Yılmaz'ın cevabı (7/3889) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı. Ardahan Milletvekili Saffet Kaya'nın, Ardahan İlinin sorunları ve Ermeni
mezalimine ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Recep Önal cevap
verdi. Bilecik Milletvekili Sebahat Vardar, İkinci İnönü Zaferinin 80 inci
yıldönümüne, İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak da, medya-siyaset-para
ilişkisine, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Federal Almanya'ya resmî ziyarette bulunan Turizm Bakanı Erkan Mumcu'ya
refakat eden heyete, Antalya Milletvekili Kemal Çelik, Diyarbakır
Milletvekilleri Abdulbaki Erdoğmuş ve Osman Aslan, Elazığ Milletvekili Mustafa
Gül, İstanbul Milletvekili Osman Kılıç, Konya Milletvekili Ali Gebeş ve Muş
Milletvekili Mümtaz Yavuz'un da iştirak etmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
kabul edildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi. Şeker Kanunu Tasarısı (1/798) (S. Sayısı : 636) üzerindeki görüşmeler
tamamlandı, tasarının kabul edilip, kanunlaştığı açıklandı. Sağlık Bakanı Osman Durmuş, Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, konuşmasında, ilaç konusunda yanlış ifadeler ileri sürdüğü
iddiasıyla bir açıklamada bulundu. Genel Kurulu ziyaret eden Macaristan-Türkiye Parlamentolararası Dostluk
Grubuna, Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 5 Nisan 2001
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime
21.38'de son verildi.
No. : 115 II. – GELEN KÂĞITLAR 5 . 4 . 2001 PERŞEMBE Tasarı 1. – Doğal Gaz Piyasası Kanunu Tasarısı (1/836) (Adalet ve Sanayi,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) Teklifler 1. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanu-nunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/722) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş
tarihi : 29.3.2001) 2. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat
Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, İçel Milletvekili Turhan Güven ile
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; 10.6.1983 Tarih ve 2839 Sayılı
Milletvekili Seçimi Kanunu ve 298 Sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen
Kütükleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Fıkralar
Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/723) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş
tarihi : 30.3.2001) 3. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat
Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, İçel Milletvekili Turhan Güven ile
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; 2820 Sayılı Siyasi Partiler Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine, Bir Maddesinin Kısmen Yürürlükten Kaldırılmasına
Dair Kanun Teklifi (2/724) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi :
30.3.2001) 4. – Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat
Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül, İçel Milletvekili Turhan Güven ile
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Seçim Harcamalarında Şeffaflığın Sağlanması
Amacıyla 26.4.1961 Tarih, 298 Sayılı
Kanuna Bazı Hükümlerin Eklenmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/725) (Anayasa
Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.3.2001) 5. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Anayasa Mahkemesinin Kuruluş
ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanuna Bir Madde Eklenmesine İlişkin Kanun
Teklifi (2/726) (Anayasa Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.3.2001) 6. – Tokat Milletvekili Hasan Hüseyin Balak'ın; Polis Bakım ve Yardım
Sandığı Kanunu Teklifi (2/727) (İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile,
Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.4.2001) 7. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın; Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/728) (Millî
Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa
geliş tarihi : 4.4.2001) Tezkere 1. – Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt'un Yasama Dokunulmazlığının
Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/797) (Anayasa ve Adalet
Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) Sözlü Soru Önergeleri 1. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa-Uludağ yoluna ilişkin
Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1342) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) 2. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa İlindeki balıkçı
barınakları ödeneklerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1343) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 3. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa doğalgaz dağıtım şebekesi
ve kompresör istasyon projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1344) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 4. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa'daki okul inşaatı
projelerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından
sözlü soru önergesi (6/1345) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 5. – Bursa Milletvekili Teoman Özalp'in, Bursa-Merkez ve Yenişehir
meteoroloji istasyon binalarına ilişkin Devlet Bakanından (Ramazan Mirzaoğlu)
sözlü soru önergesi (6/1346) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 6. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, çevre düzeni planlarının
hangi bakanlıkça onaylanacağına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1347) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 7. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, belediyelerin çevre
düzeni planlarının onaylanmasına ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi
(6/1348) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, egzoz emisyon hacmi
ölçümlerinden sağlanan gelirlere ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3964) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, görevine son verilen öğretim
üyeleri olup olmadığına ve bir öğretim üyesi hakkındaki iddiaya ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3965) (Başkanlığa geliş tarihi :
4.4.2001) 3. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, ithal edilen ilaç ve hammaddelerine ilişkin Sağlık Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3966) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Manavgat Irmağı'nın İsrail'e
satılacağı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3967)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 5. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Tasarruf Mevduatı Sigorta
Fonuna devredilen bankalara ve Yaşar Bank ile ilgili iddialara ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3968) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 6. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata'nın, Bingöl Havaalanı
inşaatı projesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3969)
(Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 7. – Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata'nın, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu bölgelerindeki yatırım projelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru
önergesi (7/3970) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, tren istasyonlarının
özürlülerin ihtiyaçlarına uygun hale getirilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3971) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) 9. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Manavgat Irmağı'nın
İsrail'e satılacağı iddialarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3972) (Başkanlığa geliş tarihi : 4.4.2001) Meclis Araştırması Önergesi 1. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan ve 21 arkadaşının, vakıfların
sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla
anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis
araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/188) (Başkanlığa geliş tarihi :
3.4.2001) Gensoru Önergesi 1. – Doğru Yol Partisi Grubu Adına Grup Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve İçel Milletvekili Turhan
Güven'in, Tarım ve Hayvancılık Sektöründe gerekli önlemleri almayarak çiftçiyi
yoksulluğa mahkûm ettiği iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit hakkında Anayasanın
99 uncu ve İçtüzüğün 106 ncı Maddeleri uyarınca bir gensoru açılmasına ilişkin
önergesi (11/11) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.4.2001) (Dağıtma tarihi : 5.4.2001) Açılma Saati: 14.00 5 Nisan 2001 Perşembe BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK
(Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşimini en iyi
dileklerimle açıyor, saygılar sunuyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. Görüşmelere geçmeden önce, üç sayın milletvekiline gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Şanlıurfa İlinin sorunları hakkında söz isteyen
Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Yalçınkaya'ya aittir. Buyurun Sayın Yalçınkaya. Süreniz 5 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, toplantı yetersayısı olmadığını
belirterek yoklama talep etmiştim. Ben yanlış mı söyledim ki, yoklama yapmadan
açtınız. Ne anladınız yani?! Ben, burada toplantı yetersayısı olmadığını
söyledim. Beni yalancı mı çıkarıyorsunuz? Yoklama yapın; bakalım, toplantı
yetersayısı var mı yok mu. BAŞKAN - Estağfurullah, siz haklısınız her zaman. Buyurun efendim. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Yalçınkaya'nın, Şanlıurfa İli esnaf ve üreticilerinin sorunlarına ve alınması
gereken tedbirler ile bölgedeki projelerin bir an evvel bitirilerek işletmeye
açılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Edip Safder
Gaydalı'nın cevabı MEHMET YALÇINKAYA (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
Urfa'nın genel sorunları hakkında konuşmak üzere gündemdışı söz almış
bulunmaktayım. Başkanımı ve Değerli Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, esnaf, bugün Konya'da yürüyor, dün Siteler'de
yürüdü, geçen hafta Antakya'da yürüdü, önümüzdeki hafta Urfa'da yürüyecek.
Buralarda yürüyen bu esnaf Türkiye'nin en munis kesimi, en sakin kesimi. Peki,
bunlar neden yürüyor; verilen krediler yüzde 50 faizle başlamıştı, bugün yüzde
150'lerle geri alınmasını istiyor Halk Bankası, Ziraat Bankası. Çiftçi, mazot
fiyatlarıyla, girdi fiyatlarıyla çiftçilik yapamaz duruma geldi. İşte, Urfa da
bunlardan nasibini aldı. Bugün, 5 milyon esnaf var. Esnaf, en az üç kişiden
ibaret düşünürseniz işletmesini, 15 milyon insan ediyor. Böyle giderse, sokağa
çıkamaz hale geleceğiz. İktidarıyla, muhalefetiyle, buna mutlaka bir çare
bulmak zorundayız. Urfa'nın kurtuluşu 11 Nisan; bu hafta Urfa'nın kurtuluşu. Ben, Urfa'nın
kurtuluşuyla beraber Türkiye'nin kurtuluşuna inanıyorum. Urfa'nın bugün çok
ciddî sorunları var. Fıstık üreticilerinin sorunları var. Birecik'te, Urfa'da
üç yıl önce fıstığın kilosu 6 dolardı, bugün fıstığın kilosu 1 dolar
arkadaşlar. Bu çiftçinin, orada üretim yapması, ağacını beklemesi, ziraatına
devam etmesi mümkün değildir. Çok ciddî bir projeyi devlet burada deruhte
ediyor; 36 milyar dolar... GAP projesi dediğimiz olay, dünyanın sayılı
yatırımıdır ve bu projede bugüne kadar 16 milyar dolar harcamışız. Keban
Barajı, Karakaya Barajı, Atatürk Barajı, Birecik Barajı, Kargamış Barajı... Bu
barajlardan elde ettiğimiz enerjiyle bu para bu ülkeye geri dönmüştür. Bugün, Sayın Derviş, bu ülkenin dertlerine çare aramaktadır. Ben,
buradan, kendisine şu çareyi söylüyorum: Urfa, hem Türkiye'yi hem Derviş'i
kurtaracak bir potansiyeldir. Türkiye'de sulanacak arazilerin yüzde 22'si
Urfa'dadır ve bu projede bugün sulanan alan yüzde 12'dir. Yüzde 12'sini
suladığımız zaman buradan 590 000 ton pamuk almış bulunmaktayız. 590 000 ton
pamuk... Türkiye'nin bütün üretimi 1 milyon ton. Türkiye'nin ihracatı 25 milyar
dolar. 25 milyar dolar ihracatımızın 12 milyar doları pamuk, pamuk ipliği,
tekstil ve konfeksiyondur. Bu sebeple, Urfa'nın tamamını suladığınız zaman, bu,
11 milyon ton pamuk ediyor değerli arkadaşlar. 11 milyon ton pamuk 120 milyar
dolardır. 120 milyar dolar parası olan bir ülkenin, bugün, IMF kapılarında,
Batılı ülkelerde para aramasına gerek yoktur. Bugün, işin çok önemli kısmını,
Atatürk Barajını, Urfa tünellerinin T-1 tünelini bitirmiş durumdayız; ama,
gelin görün ki, Suruç sulamaları... Suruç su bekliyor, Bozova su bekliyor,
Viranşehir su bekliyor, Ceylanpınar su bekliyor, Mardin su bekliyor. Bir an
önce bu sulamaların mutlaka bitirilmesi lazım ve Türkiye'nin kurtuluşunun da
pamukta olması gerekir diyorum. Bu sebeple, bu sulama işine devlet ciddiyetle
eğilmelidir. Sınırda, üç Kıbrıs büyüklüğünde çok önemli tarım arazileri var. Bu tarım
arazileri mayınlı, değerli arkadaşlar. Sovyetler Birliği bile, bugün, sınırları
kaldırdı ve her ülkeye kapılarını açtı. Geçen hafta, Millî Savunma Bakanından
müjdeli bir haber aldım; bugün, bunu, Urfa'ya duyurmak istiyorum. Sayın
Genelkurmay Başkanımız diyor ki: "Bu yıl mayınlı sahaların yarısını
temizleyip, inşallah, ziraate açacağız." Bu çok güzel bir haber. Bunun
mutlaka yapılması lazım. Bu sınırdaki araziler çok kıymetli araziler ve taban araziler. Bugün,
Fırat'ın suyu, bütün bu arazilerin kenarına dayanmış; ama, çiftçi araziyi
seyrediyor, arazi de çiftçiyi seyrediyor ve biz, orada aç, çıplak, sefil halde
yaşamaya devam ediyoruz. Şimdi, Urfa'nın mevcut 500 yataklı hastanesi var; yüzde 80'i bitirilmiş,
yüzde 20'si... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yalçınkaya, sürenizin bir kısmını Sayın Polat'a cevap
vererek geçirdiğim için, size 2 dakika süre veriyorum. Buyurun efendim. MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bugün, bu mayınlı
sahaların temizlenmesi, Türkiye'ye çok büyük bir kaynak sağlayacaktır. Şimdi, Suriye'yle çok güzel gelişmeler var. Geçen hafta da Tarım
Bakanımız oradaydı. Ben, kendisinin de oradan intibalarını aldım. Bizimle
işbirliği, birlikte iş yapma arzusu içerisindeler. Bu sebeple, burada, bu çok
büyük yatırımın içerisinde, Akçakale sınır kapısı var; bunun mutlaka açılması
lazım. Geçmişte, sayın bakanlarımız bu konuda gereken hassasiyeti gösterdiler;
ama, bugüne kadar bir netice almış değiliz. Bu sebeple, Suriye'deki mevcut bu
potansiyelin Türkiye'nin lehine kullanılması ve burada ticarî ilişkilerin
başlaması gerekir. Bunun yanında, Irak'a uygulanan ambargo... Habur kapısının, mutlaka,
dediğimiz manada ve istediğimiz seviyede çalışması gerekir. Geçmişte 48 000
kamyoncu esnafı bu kapıdan ekmek yemekteydi. Mardin, Urfa, Antep, Mersin,
Adana, İskenderun, Antakya, bütün bu havza, bütün bu bölge, hatta Van da dahil
olmak üzere, bu kapıdan ekmek yemekteydi. Bugün, on yıldır uygulanan ambargo,
işte, bu bölgeye uygulanmıştır ve maalesef, orada, terör, anarşi hortlamıştır.
Bugün, bu barış ortamında, mutlaka, bu kapının da çalışması gerekir ve bu bölge
insanlarına, oradan, eski huzurun, eski güvenin, eski çalışma şevkinin gelmesi
gerekir. Urfa'nın mevcut uluslararası havaalanı inşaatı yarımdır; Urfa'nın
Antep-Urfa otobanı yarımdır; Urfa'da T2 tüneli yarımdır; Mardin sulamaları
yarımdır. Devlet Su İşlerinden üç gün önce gelen yazıda "GAP Aşağı Fırat
ikinci merhale sulaması, GAP yaylak sulaması, GAP Suruç Ovası pompaj sulaması,
GAP Bozova sulaması dışkredi temin edilirse yapılacaktır" denilmektedir.
Bütün Urfa milletvekili arkadaşlarımıza, yıllardır, aynı şekilde, bu cevaplar
gelmektedir. Dışkredi bulunamaz arkadaşlar; kimse bize dışkredi veremez. Biz,
kendi insanımızla kendi müteşebbisimizle kendi yağımızla kavrulmak zorundayız
ve bu projeleri bitirmek zorundayız (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümleniz için açıyorum. MEHMET TELEK (Afyon) - Doğru Yol Partisinden kimse yok; neredeler?! MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Efendim, Doğru Yol Partisinden kimse var,
kimse yok... Dün, KİT Komisyonunda Komisyon Başkanıma şunu söyledim: Ben, bir
muhalefet milletvekili olarak, bu ülkenin kurtulması için, bu ülkenin refaha
kavuşması için, Batı'da dilenci olmaması için, benim gece gündüz telefonlarım
açık, bu Mecliste ve komisyonlarda çalışmak istiyorum. Ülkeyi bu sıkıntıdan hep
beraber, DYP'siyle, ANAP'ıyla, DSP'siyle ve MHP'siyle kurtarmak zorundayız.
Vatandaş bugün kan ağlıyor. Bu sebeple, ben, gece gündüz çalışalım diyorum.
Çalışmak zorundayız; hem bu şekilde Urfa'yı Fransızlardan kurtaracağız...
Geçmişte, Fransızlar Urfa'yı işgal etmişti; bize, bugün, Ermenilerle ilgili
ders vermeye kalkıyorlar; biz Ermenilere zulmetmişiz... Oysa, Fransız'ın
Urfa'da işi ne, işi ne?! Bizi görmeye, bizi ziyaret etmeye gelmediler;
vatanımızı işgal etmeye geldiler. BAŞKAN - Sayın Yalçınkaya, lütfen... Lütfen... MEHMET YALÇINKAYA (Devamla) - Biz bu hafta hem Urfa'yı kurtarıyoruz hem
de, inşallah, hep birlikte Türkiye'yi kurtaracağız. Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yalçınkaya. Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Edip Safter
Gaydalı; buyurun efendim. Konuşma süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Mehmet Yalçınkaya'nın
gündemdışı yaptığı konuşmaya, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı adına cevap
üzere huzurlarınızdayım. Hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum. Şanlıurfa İli sulamaları: Yüzölçümü olarak, Türkiye'nin yüzde 0,8'ini
kapsayan Şanlıurfa İline düşen yıllık 470 milimetre yağış, Türkiye
ortalamasının -ki, 643 milimetredir- çok altındadır. Tarıma elverişli arazisi 1
155 805 hektardır. Şanlıurfa İli sulamalarının tamamı, GAP kapsamında yer
almaktadır. Cumhuriyet döneminin en büyük yatırım projesi olan GAP'ta, su ve
toprak kaynaklarının geliştirilmesi amacıyla, Dicle ve Fırat Nehirleri ve bu
nehirlerin kolları üzerinde 22 baraj ve 19 hidroelektrik santral yapılarak, 7
500 megavat kurulu güçle yılda 27 milyar kilovat/saat enerji üretimi ve
yaklaşık 1,7 milyon hektarlık brüt alanda sulama yapılması amaçlanmaktadır.
Üretilecek enerjinin yüzde 33'ü, sulanacak alanların ise yüzde 48'i (821 107
hektar) Şanlıurfa il sınırları içerisinde yer almaktadır. Şanlıurfa sulamalarının tek su kaynağı olan Atatürk Barajının dolgusu,
30 Ağustos 1990 tarihinde tamamlanmış, hidroelektrik santralı ise, 1 Aralık
1993 tarihinde üretime hazır hale getirilmiştir. Büyük oranda sulama amaçlı bir
baraj olan Atatürk Barajı, yaklaşık 3 milyar ABD Doları yatırım bedeliyle
tamamlanmış ve rezervuarında sulamalar için yeterli su biriktirilmiştir.
Atatürk Barajından yapılacak sulamalar, Şanlıurfa-Harran Ovaları sulamaları,
Mardin-Ceylanpınar sulaması, Suruç Ovası sulaması, Yaylak Ovası sulaması,
Bozova pompaj sulaması ve Siverek-Hilvan sulamalarıdır. Atatürk Barajı Gölünden suyu alan ve Şanlıurfa-Harran Ovalarına sulama
suyu sağlayan Şanlıurfa tünelleri için de 700 milyon ABD Doları harcanmış olup,
biri işletme halindedir, diğer tünelin de 2001 yılı sonunda işletmeye alınması
programlanmıştır. Tünellerden geçecek suyun bir kısmı Şanlıurfa-Harran
Ovalarına, geri kalan kısmı Mardin ana kanalı vasıtasıyla Mardin-Ceylanpınar
sulaması kapsamındaki 213 000 hektar alana sulama suyu olarak verilecektir. Şanlıurfa-Harran Ovasının 124 000 hektarı işletmede ve 28 000 hektarında
inşaat devam etmekte olup, 2002 yılında tamamlanması programlanmıştır.
Şanlıurfa Harran Ovalarındaki sulama inşaatları 10 ayrı ihale kapsamında
yürütülmektedir. Şanlıurfa Ovası sulaması inşaatı (Şanlıurfa hidroelektrik
santralı, Şanlıurfa Ovasında yaklaşık 50 000 hektara hizmet eden ana ve yedek
sulama kanalları ile tahliye kanalları), Şanlıurfa Ovası sulaması ikinci kısım
inşaatı, Şanlıurfa Ovası sulaması üçüncü kısım inşaatı (9 442 hektarı yenileme
olmak üzere, toplam 18 900 hektar alanın sulama ve drenaj şebekesi), Harran
Ovası sulaması bir ve ikinci kısım inşaatı (ki, yaklaşık 100 000 hektar alana
hizmet verecek Harran ana kanalının 118 kilometrelik kısmı), Harran Ovası
sulaması üçüncü kısım inşaatı (22 861 hektar alanın sulama ve drenaj şebekesi),
Harran Ovası sulaması dördüncü kısım inşaatı (23 738 hektar alanın sulama ve
drenaj şebekesi), Harran Ovası sulaması beşinci kısım inşaatı (22 045 hektar
alanın sulama ve drenaj şebekesi), Harran Ovası sulaması altıncı kısım inşaatı
(5 000 yenileme olmak üzere, toplam 28 683 hektarın sulama ve drenaj şebekesi),
Yukarı Harran ana kanalı (Mardin-Ceylanpınar Ovalarına 204 metreküp/saniye suyu
iletecek olan ve Yukarı Harran Ovası sulamasında 15 376 hektar alana hizmet
edecek 86 kilometre ana kanal), Yukarı Harran Ovası sulaması (15 376 hektara
hizmet edecek olan sulama-drenaj şebekesi) işlerinin bir kısmı tamamlanmış veya
çeşitli aşamalarda devam etmektedir. Şanlıurfa Ovası sulaması birinci kısım ve HES inşaatı: Atatürk Barajı
rezervuarından Şanlıurfa tünelleri vasıtasıyla, Şanlıurfa-Harran Ovalarına suyu
iletecek kilit yapıların büyük kısmı bu inşaat kapsamındadır. İsale kanalı,
Şanlıurfa HES birinci kademe inşaatı, dinlendirme havuzu, kuyruksuyu kanalı,
dolusavak şütleri tamamlanmıştır; 1994 yılından beri sulamaya hizmet
etmektedir, geçici kabulü yapılmıştır. Şanlıurfa Ovası sulaması ikinci kısım inşaatı: Şanlıurfa Ovası sulaması
ikinci kısım inşaatıyla sulanacak olan 35 192 hektar alandan, 11 Nisan 1995
tarihinden itibaren 30 000 hektarı sulamaya açılmış olup, tamamı bitirilmiştir. Şanlıurfa Ovası sulaması üçüncü kısım inşaatı: Şanlıurfa Ovası sulaması
üçüncü kısım inşaatı sayesinde 18 900 hektar alan sulanacak olup, inşaata devam
edilmektedir. 2000 yılı içinde 2 162 hektar işletmeye açılmış olup, 2001 yılı
içinde de 3 938 hektar hizmete açılacaktır. Böylece, toplam işletme alanı 6 100
hektar olacaktır. Harran Ovası sulaması bir ve ikinci kısım inşaatı, 97 327 hektar alana
hizmet edecek olan, 118 kilometrelik anakanal inşaatını içermektedir. Temmuz
1998 tarihi itibariyle inşaat tamamlanmış olup, geçici ve kesin kabulü
yapılmıştır. Harran Ovası sulaması üçüncü kısım inşaatı, 22 861 hektar alana hizmet
edecek sulama şebekesi inşaatını içermekte olup, halen, tamamı sulamaya açılmış
bulunmaktadır. Geçici kabulü yapılmıştır. Harran Ovası sulaması dördüncü kısım inşaatı, 23 738 hektar alana hizmet
edecek sulama şebekesi inşaatını içermekte olup, geçici kabulü 19.12.1997
tarihinde yapılmıştır. Halen, tamamı işletmeye açılmış bulunmaktadır. Kesin
kabulü tamamlanmıştır. Harran Ovası sulaması beşinci kısım inşaatı, 22 045 hektar alana hizmet
edecek sulama şebekesi inşaatını içermekte olup, tamamı işletmeye açılmıştır. Harran Ovası sulaması altıncı kısım inşaatı, 28 683 hektar alana hizmet
edecek sulama şebekesi inşaatını içermekte olup, 2000 yılı içinde 12 086
hektarı işletmeye açılmıştır. Yukarı Harran sulaması ana kanal inşaatı, Harran Ovasında 15 376 hektara
hizmet edecek olan 86 kilometrelik ana kanal inşaatını içermektedir. Söz konusu
kanal, aynı zamanda Mardin-Ceylanpınar Ovaları sulamasına isale kanalı görevini
görmektedir. Mart 2001 itibariyle, işin yaklaşık yüzde 40'ı bitirilmiştir. Yukarı Harran Ovası sulaması şebeke inşaatı, Yukarı Harran ana kanalı
altında kalan 15 376 hektarlık alanın şebeke inşaatını içermektedir. Mart 2001
itibariyle tahliye kazıları tamamlanmış şebeke inşaatına başlanacaktır. Şanlıurfa ve Harran Ovalarında 1995 yılında 30 000 hektar sulanırken,
1996 yılında 10 000 hektar ilave alan sulamaya açılmış ve 1996 yılında 20 000
hektar alanın daha inşaatı tamamlanarak 1997 sulama sezonunda hizmete
girmiştir. Böylece, 1996 yılına kadar 30 000 hektar alan sulanırken, 1997
yılında bu rakam 60 000 hektar alana ulaşmıştır. 1997 yılı içinde 20 000 hektar alanının sulama inşaatı bitirilerek, 1998
sulama mevsiminde 89 000 hektar alan sulamaya açılmıştır. 2000 yılı sulama
sezonu boyunca yapılan inşaatlarla; yaklaşık 124 000 hektara ulaşılmıştır. 152
000 hektar sulama şebekesinin tamamının bitirilmesi, 2001 yılı hedeflenmişken,
ödenek yetersizliği nedeniyle 2002 yılına ertelenmiştir. Mardin-Ceylanpınar Ovaları sulamalarına gelince: Şanlıurfa tünellerinden
geçecek suyun bir kısmı Şanlıurfa-Harran Ovalarına, geri kalan kısmı, Mardin
ana kanalı vasıtasıyla Mardin-Ceylanpınar Ovalarına verilecektir. Toplam
uzunluğu 222 kilometre olan Mardin anakanalının ilk 86 kilometresinin inşaatı
devam etmektedir. Mardin anakanalının geri kalanıyla95 000 hektarı cazibeli
sulamalar, 118 000 hektarı pompaj sulamaları olmak üzere toplam 317 bin hektar
alana su iletilecektir. Mardin-Ceylanpınar ana kanalı ve 67 000 hektar şebekenin
inşaatının, İsrail ile yapılan protokol çerçevesinde gerçekleştirilmesi
programlanmıştır. Böylece, Şanlıurfa-Harran Ovalarında yaşanan gelir seviyesindeki önemli
orandaki artış, Ceylanpınar, Viranşehir ve Kızıltepe İlçeleri ile Mardin İline
doğru yayılacaktır. Barajla birlikte yaklaşık 3,7 milyar ABD Doları tutarındaki
bir yatırım, ancak barajdan sulanacak alanların bir an önce işletmeye
açılmasıyla hedeflenen tarımsal yatırım faydasını sağlayacaktır. Bozova pompaj sulaması: Yaklaşık 46 000 hektar alana hizmet edecek
sulama projesinin birinci kısım inşaatı -8 600 hektarı- dış kredi imkânlarıyla
gerçekleştirilmekte olup, önümüzdeki aylarda temeli atılacak ve 2 yılda
tamamlanacaktır. Geri kalan kısımların da 2001 yılı içinde hükümetlerarası
ikili işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilmesi için görüşmelere başlanması
programlanmıştır. Yaylak Ovası sulaması: Yaklaşık 20 000 hektar alanın sulanmasını
sağlayacak projenin inşaatına başlanmak üzeredir. İsrail-Türkiye arasında
imzalanan ikili işbirliği çerçevesinde gerçekleştirilen proje 4 yılda
tamamlanacaktır. Suruç Ovası sulaması: GAP sulamasının yaklaşık yüzde 5,5'ini ve Atatürk
Barajından yapılacak sulamaların yaklaşık yüzde 11'ini oluşturan Suruç Ovası
sulaması da öncelikle projeler arasında yer almaktadır. Planlama çalışmaları
tamamlanmış olan projenin, kati proje ve inşaatının ABD'yle yapılan ikili
işbirliği anlaşması çerçevesinde 4 yılda gerçekleştirilmesi programlanmıştır. Siverek-Hilvan sulaması: Siverek-Hilvan sulamasının planlama çalışmaları
da devam etmekte olup, 2003 yılında tamamlanacaktır. GAP'ın 2010 yılına kadar tamamlanması hedefine uygun olarak, GAP'ta
yaklaşık 781 000 hektar sulama alanı inşaatı 3 proje paketi halinde
gerçekleştirilecektir. Bu nedenle, GAP Birinci Grup Proje Paketi için Devlet Su
İşleri Genel Müdürlüğü, GAP tarım projelerinden su kaynakları tamamlanmış olan
15 adet öncelikli proje belirlenmiş ve bu projelerin hükümetlerarası ikili
işbirliği çerçevesinde uluslararası kredi sağlamak suretiyle gerçekleştirilmesi
için Başbakanlık Devlet Planlama Müsteşarlığının uygun görüşü alınmıştır.
Yaklaşık 250 000 hektar tarım arazisini kapsayan 15 sulama projesi inşaatı için
gerekli dış kredinin temini maksadıyla çeşitli hükümetlerle görüşme ve protokol
yapılmış olup, halen İsrail ve Hollanda
hükümetleriyle anlaşma sağlanmıştır. Ayrıca, ABD'yle, sulama alanı yaklaşık 100
000 hektar olan Suruç Ovası pompaj sulaması için protokol imzalanmıştır. Bu
projelerin 2005-2006 yıllarına kadar peyderpey işletmeye alınması
öngörülmektedir. DPT onayı alınmış olan hükümetlerarası ikili işbirliği
anlaşmaları çerçevesinde gerçekleştirilecek alanlar GAP tarım projelerinin
yüzde 20'sini oluşturmaktadır. Söz konusu projeler 2002-2007 yılları arasında
peyderpey işletmeye açılacaktır. Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Gündemdışı ikinci söz, 5 Nisan Avukatlar Günü sebebiyle söz isteyen,
İçel Milletvekili Sayın Edip Özgenç'e aittir. Buyurun Sayın Özgenç. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. 2. – İçel Milletvekili Edip Özgenç’in, 5
Nisan Avukatlar Gününe ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Hikmet
Sami Türk’ün cevabı EDİP ÖZGENÇ (İçel) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bugün, 5
Nisan Avukatlar Günü olarak bilinen bir günü kutluyoruz ve aynı zamanda 5 Nisan
kararlarının seneyi devriyesi. Bu konuyla ilgili olarak düşüncelerimi,
duygularımı sizlerle paylaşmak istedim. Bu vesileyle söz almış bulunuyorum;
hepinize, en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu önemli günde, sayıları 40 000'i
aşan avukatların, avukatlık mesleğinin var olan ihtiyaçlarını dile getirme
konusunda, Parlamentoda bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımızın ve parti
gruplarının, bir konsensüs halinde, avukatlık yasasının çıkarılması yolunda
düşünce birliği yaptığını görüyorum. Bu vesileyle, tekrar, tüm arkadaşlarıma ve
grup başkanvekillerine en derin sevgilerimi ve saygılarımı ifade etmek
istiyorum. Avrupa Konseyi, avukatlık mesleğinin icrasında özgürlükler hakkında 9 numaralı
tavsiye kararı almış. Aralık 1990 yılında, Birleşmiş Milletler Genel Kurulu
tarafından da onaylanan avukatların rolüyle ilgili Birleşmiş Milletler temel
prensipleri dikkate alındığında, avukatların ve oluşturdukları meslekî
kuruluşların, insan haklarının ve temel hakların korunmasını sağlamakta
oynadıkları temel rolün önemini, altını çizerek ifade etmişlerdir; hukuk
devletinin güçlendirilmesinde, özellikle, bireysel özgürlüklerin korunmasındaki
görevleriyle yer alan avukatların, mesleğinin icrasındaki bağımsızlıklarının
desteklenmesi gerektiğini ifade etmişlerdir. Avrupa Birliğine girme sürecindeki ülkemizin önündeki engellerinden biri
de, hukuk alanında gerekli düzenlemelerin hâlâ yapılamamış olmasıdır. Bu
konuyla ilgili olarak Adalet Bakanlığımızın son derece ciddî bir çalışma
içerisinde olduğunu biliyorum. Avukatlık Yasasında yapılması düşünülen değişiklikler, sadece bir meslek
adına olmayıp, hukuk alanında çağdaş dünyayı yakalamanın göstergesi olarak
görülüyor. Birçok kişinin içine sindiremediği avukatlık mesleğinin mensuplarının
sorumlulukları sadece kendilerine değil, yaşadığı çağa, dünyaya ve ulusuna
karşıdır. Yargı bütünlüğü olarak ifade edilen iddia-savunma-karar üçlüsünün
olmazsa olmaz koşulu olan bağımsız savunmanın yer almadığı ülkelerde tam bir
demokrasiden ve insan haklarından bahsedebilmek mümkün değildir. Savunma hakkını temsil eden avukat, halkın yargılama sürecine
katılmasını sağlayan bir kişidir. Avukata yönelik saldırıların artması, yargı
bağımsızlığına verilen değerin de düştüğünü göstermektedir. Avukatlar "biz, hiçbir zaman köle kullanmadık, hiçbir zaman köle
olmadık" derken, kendi yaşamlarını anlatmazlar; bir tarihi, avukatlık
tarihini özetlerler. Tarih, malum olduğu üzere, bir mücadelenin ürünüdür.
Avukatlık tarihi de, savunmanın, yargının örgütlenmesinde temel bir kurum
olarak yer alması için verilen uzun bir mücadelenin ürünü olarak ortaya
çıkmıştır. Neden savunma, neden savunma için mücadele dediğimizde, hemen cevap
olarak; demokratik bir yargının söz konusu olduğunu ifade edebilmek içindir;
çünkü, savunma, halkın haklarının, özgürlüklerinin yargı içinde odaklaştığı,
anlam kazandığı en temel kurum olarak görülüyor. Yargılama, sonuçta hüküm kurulan, karar verilen bir süreçtir. Bu süreç,
örneğin, Anayasamızın 9 uncu maddesine göre, Türk Milleti adına mahkemelerce
yürütülür. Halkın, kendi adına yürütülen yargılama sürecine katılarak, sonuçta
verilecek kararda söz sahibi olabilmesi, en doğal hakkıdır, tüm hak ve
özgürlüklerin de güvencesidir. İşte, savunma ve avukatlık mesleği, halkın
yargılama sürecine katılımı yolunu açan, yargıdaki en önemli kurumdur. Savunmanın kurum olarak yer almadığı yargı, demokratik olamaz, bağımsız
olamaz; böyle bir yargıdan adalete ulaşılması beklenemez. Savunma, yargıda
kurum olarak örgütlenmemişse, yargılama koşulları sağlanamaz, hukukun
yaratılması yolları tıkanır; halk, haklarıyla, özgürlükleriyle yargıdan
dışlanır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. EDİP ÖZGENÇ (Devamla) - Sevgili arkadaşlar, yargıda, nasıl, hüküm
kurumunu yargıç, iddia kurumunu savcı temsil ediyorsa, savunma kurumunu da
avukat temsil eder. Yani, avukat, yargılama sürecin zeminini oluşturur, hukukun
evrensel boyutlarda yaratılmasının yolunu açar. Zor koşullarda hukuk mücadelesi vererek bugünün avukatlık tarihini yazan
tüm avukat arkadaşlarımı, Yüce Meclisimizde bulunan hukukçularımızı ve Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum; bir an evvel, Avukatlık Yasasının çıkarılması
yolunda grup başkanvekillerime önemle istirhamda ve ricada bulunuyorum. Hepinize en derin sevgi ve saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Özgenç. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu konuda bir cümle sarf edebilir miyim Sayın
Başkan? BAŞKAN - Buyurun Sayın Güven; oturduğunuz yerden. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Sayın Özgenç'in görüşlerine aynen
katıldığımı ifade etmekle birlikte, Parlamentoda grubu bulunan bütün partilerin
aşağı yukarı iki ay evvel, Danışma Kurulunda oybirliğiyle aldıkları kararın
bugüne kadar yerine getirilmemesinden ötürü duyduğum üzüntüyü ifade etmek
istiyorum. Yani, Avukatlık Kanununu görüşmek için oybirliğiyle karar aldık,
çıkarılması gereken kanunlarda temel kanun niteliğini haiz oldu, bir an evvel
-Genel Kurulun gündeminde en ön sırada bulunan ve durmadan geriye doğru
kaydırılmak temayülünde olan- bu kanunun çıkarılması en büyük temennimizdir. Saygılar sunarak, tekrar günlerini kutluyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Arınç, siz de bir şeyler söyleyeceksiniz zannediyorum; buyurun. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Teşekkür ederim. Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; İçel Milletvekili Sayın Özgenç'in 5
Nisan Avukatlar Günüyle ilgili yaptığı konuşmaya çok teşekkür ediyorum. Bir
meslektaş olarak, avukatların bugününü kutlamak, hepimizin görevidir. Ben de,
avukat arkadaşlarımıza mesleklerinde başarılar diliyorum. Sayın Güven'in de ifade ettiği ve Parlamentoda pek çok arkadaşımızın da
katılacağı gibi, avukat arkadaşlarımızın bizden beklediği çok önemli bir iş
var, o da, Avukatlık Kanununun çıkarılmasıdır. Avukatlık Kanunu, 1969 yılından
bu yana, günün şartlarına göre değiştirilmek isteniyor; uzun çabalar, gayretli
çalışmalar sonucunda güzel bir tasarı da hazırlandı. Bugün, aslında, Özgenç'in,
böyle bir günü kutlarken, vereceği müjde bu olmalıydı. En yakın zamanda,
geciktirmeden -ben de temennilere katılıyorum- 40 000'den fazla meslektaşımızın
ve hukuk fakültelerinde bugün mezun olma durumuna gelmiş pek çok gencimizin
avukatlık mesleğiyle ilgili beklediği iyileştirmeleri Parlamento olarak yerine
getirmeliyiz ve meslektaşlarımıza, dostlarımıza, arkadaşlarımıza, en önemli
görev yapan, savunma görevinin içinde bulunan değerli avukatlara, Parlamentodan
bu müjdeyi vermeliyiz. Tekrar teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Sayın Dedelek, buyurun. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar;
bugün, 5 Nisan Avukatlar Günü. En azından, Türkiye Büyük Millet Meclisi
grupları olarak, Avukatlar Gününde bir şeyler söyleyebiliyoruz; çünkü, gerek
iktidar partisi grup başkanvekilleri gerekse muhalefet partisi grup
başkanvekilleri bayram öncesi bir araya gelerek, avukatların sorunlarını
çözecek, durumlarını iyileştirecek olan Avukatlık Kanununu temel kanun olarak
kabul etmiştir. Şu anda, Meclisimizde hiçbir problem yoktur; önümüzdeki gündem
hafiflediğinde, mutlak surette, temel kanun olarak gelip görüşülecektir. Bugün de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak avukatlarımızın gününü
kutluyoruz; onların yasasına tüm siyasî partiler olarak önem verdiğimizi ifade
etmek istiyorum. Saygılarımla Başkanım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Salih Bey, buyurun; çok kısa lütfen. SALİH ERBEYİN (Denizli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçel
Milletvekili Sayın Edip Özgenç Beyin görüşlerine aynen katılıyorum.
Avukatların, Avukatlar Gününü kutluyorum. Hepimizin malumu olduğu üzere, Avukatlık Kanunu Tasarısı, Adalet
Komisyonundan Meclis Genel Kuruluna indirilmiştir; inşallah, en kısa zamanda
yasalaşacak, Türk hukukçularına bu yasa hayırlı olacaktır diyorum. Biz de, Milliyetçi Hareket Partisi olarak, bu yasayı en kısa zamanda
çıkarmak için elimizden gelen gayreti göstereceğiz. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Ünal söz istiyor; ama, müsaade ederseniz, bir yerde
keselim efendim... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Bir tek cümle efendim. BAŞKAN - Peki; tek cümle lütfen. Buyurun. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Eski bir ticaret ve sanayi erbabı olarak, 5 Nisan
günü yüreğimizi sızlatan bir gün; eskiden bir 5 Nisan kararları vardı.
Avukatlarımızı tebrik ediyorum; ama, bu 5 Nisan da, biraz, gönlümüzü rencide
etti, onu da burada hatırlatmak istiyorum. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Adalet Bakanımız Sayın Hikmet Sami Türk, Sayın Özgenç'in konuşmalarına
cevap verecektir. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. ADALET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Avukatlar Günü dolayısıyla söz alan İçel Milletvekili Sayın
Edip Özgenç'e, grup başkanvekillerimize ve diğer milletvekillerimize teşekkür
ediyorum. 5 Nisan günü, avukatlar bakımından özel bir anlam taşımaktadır; çünkü,
halen Türkiye'nin en eski ve en büyük barosu olan İstanbul Barosu, ilk genel
kurul toplantısını, 5 Nisan 1878 günü yapmıştır. Demek ki, bu günün,
avukatların meslekî örgütlenmesi bakımından özel bir anlamı vardır. O tarihten yetmiş yıl sonra, 5 Nisan 1958'de İzmir'de toplanan Türkiye
baroları temsilcileri de, baroların ortak bir çatı altında toplanmasını ve 5
Nisan gününün Avukatlar Günü olarak kutlanmasını kararlaştırmıştır. Türkiye
Barolar Birliği kurulduktan sonra, 5 Nisan gününün Avukatlar Günü olarak
kutlanması, 15-16 Mayıs 1987 günü Tekirdağ'da toplanan Türkiye Barolar Birliği
Genel Kurul Toplantısında kararlaştırılmıştır. Böylelikle, o zamana kadar ayrı
ayrı barolar tarafından Avukatlar Günü olarak kutlanan 5 Nisan, artık, Birlik
kararı uyarınca, Avukatlar Günü olarak kutlanmaktadır. Avukatlık, hukukî ilişkilerin düzenlenmesi, uyuşmazlıkların, hukukî
sorunların adalete ve hakkaniyete uygun bir çözüme kavuşturulması bakımından,
birinci derecede önem taşıyan bir meslektir. Bu bakımdan, avukatlık,
yürürlükteki Avukatlık Kanununda kamu hizmeti olarak nitelendirilmektedir. Gerçekten avukatların sorunlarından söz ettiğimiz zaman, sadece bir
meslek grubunun sorunlarından değil, ama, hepimizi ilgilendiren bir mesleğin
sorunlarından söz etmekteyiz. Çünkü, herkesin hukukî sorunları olabilir,
herkesin hakları tecavüze uğrayabilir. İşte, avukatlar herkesin haklarının
savunulması, hiç kimsenin haksızlığa uğramaması bakımından, vazgeçilmez bir
meslek olan bağımsız savunmayı temsil ederler. O nedenle de, avukatlar, kamu
kurumu niteliğinde bir meslekî kuruluş olan barolarda ve onların katılımıyla
Türkiye Barolar Birliğinde toplanmışlardır. Hak arama özgürlüğünün tam olarak gerçekleşmesi, adil yargılanma
hakkının tam anlamını bulabilmesi, ancak avukatlarımızın katkısıyla söz konusu
olabilir. Bu bakımdan, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun
Tasarısında da ifade edildiği gibi, savunma, yargının kurucu unsurlarındandır.
Savunma olmaksızın, yargı düşünülemez. Savunma olmaksızın, yargının kararlarını
tam isabetle vermesi düşünülemez. O nedenle, savunma mesleği, yargının ayrılmaz
bir parçasıdır. Bu mesleği icra eden insanlarımız avukatlardır. Avukatların,
mesleğin gereklerini en iyi şekilde yerine getirebilmesi için, bütün koşulların
sağlanması gerekir. Türkiye'de 1969'dan beri yürürlükte olan Avukatlık Kanununda zamanla
çeşitli değişiklikler yapılmakla birlikte, bu kanunda geniş çaplı bir
değişiklik yapılması artık bir zorunluluk haline gelmiştir. Hükümetin Türkiye Büyük Millet Meclisine sunduğu Avukatlık Kanununda
değişiklik yapılmasına ilişkin tasarılarla milletvekillerimizce verilen
tekliflerin birleştirilmesiyle hazırlanan metin 1 Mayıs 2000 günü dağıtılmış
bulunmaktadır. Demek ki, Avukatlık Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
Kanun Tasarısı bir yıla yakın bir süreden beri Meclisimizin gündemindedir. Bir
süre önce de, bu tasarının bir temel kanun olarak dört bölüm halinde
görüşülmesi Yüce Meclisinizce kararlaştırılmıştır. Umuyorum ki, avukatlığın
çeşitli sorunlarına çözüm getiren bu tasarı en kısa zamanda yasalaşır.
Şüphesiz, bu tasarıyla, avukatlık mesleğinin bütün sorunları çözüme
kavuşturulmuş değildir; ama, yıllardan beri dile getirilen sorunların önemli
bir bölümü bu tasarıda çözülmüş bulunmaktadır. Bu bakımdan, tasarının en kısa
zamanda görüşülmesi ve yasalaşması, sadece avukatların yararına değil, bütün
toplumun yararınadır. Ben, bu tasarının bütün gruplarımız tarafından
destekleneceğine inanıyorum. Zaten, biraz önce bütün gruplar adına ifade edilen
görüşler de bu yöndedir. Bu umutla, tasarının, en kısa zamanda Genel Kurulda görüşülmesi ve
yasalaştırılması dileğiyle, Avukatlar Gününü kutluyor, Yüce Meclisi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Biz de, avukatların bu güzel gününü kutluyoruz. Gündemdışı son söz, esnaf ve sanatkârların sorunları hakkında söz
isteyen Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci'ye aittir. Buyurun Sayın Demirci. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. 3. – Sivas Milletvekili Musa Demirci’nin,
esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Hasan Gemici’nin cevabı MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; esnaf ve
sanatkârlarımızın içine düştüğü kötü durumu arz etmek üzere söz aldım;
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve söz verdikleri için de Sayın Başkana
teşekkür ediyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizde esnaf ve sanatkârlar, hem sayı hem
istihdam hem de üretime yaptıkları katkılar bakımından fevkalade önemlidir. Bu
esnaf kesimi, devlete yük olmaz, vergisini verir, yanında üç beş kişiyi
çalıştırarak istihdama katkı sağlar ve en önemlisi de ağır, oturaklı, aynı
zamanda itidalli bir kesimdir. Sermayesinden çok emeğiyle geçimini sağlar.
Şimdiye kadar söylenen ifadeyle, hakikaten, devletin temel direğidir. Bu
bakımdan, bunların problemleri üzerinde önemle durmak gerekir. Maalesef,
hükümetin, bugüne kadar uygulamış olduğu yanlış, sermayeden ve rantiyeciden
yana, IMF teslimiyetçi politikaları neticesinde, esnaf ve sanatkârlarımız,
bugün nefes alamaz duruma gelmişlerdir. Türkiye'nin her yanından esnaf ve
sanatkârlarımızın seslerini işitiyoruz artık. Bu uygulanan yanlış politikalar
sonucunda gerçekten bu kesim, en çok etkilenen kesim olmuştur ve bu kesimi kriz
vurmuştur. Bu da yetmiyormuş gibi, kuruluş amacı esnaf ve sanatkârlarımızı
desteklemek olan Halk Bankası, âdeta bu kesimi arkadan hançerlemiştir. Gereksiz
yere ülkenin her tarafında, bilhassa Ankara'nın göbeğinde devasa binalar
yaparak, esnaflarımızı desteklemesi gereken paraları har vurup harman
savuranlar, şimdi bütün hınçlarını, maalesef, esnaftan alıyorlar. Cumhuriyet tarihi boyunca esnafımıza Halk Bankası tarafından verilen
kredilerin toplamı 420 trilyon; ama, gelin görün ki, bir gecede esnaf ve
sanatkârdan 420 trilyon gibi bir para istenmektedir. Buna ne can dayanır ne
esnaf dayanır, hiçbir kesimin dayanması mümkün değil. Değerli milletvekilleri, esnaf, ek vergiyi, hayat standardı verginizi,
aklınıza gelen veya gelmeyen pek çok vergiyi ve yine her gün değişen SSK ve
Bağ-Kur primlerini ödemek için eşinin bileziklerini sattı. Bugün bilesiniz ki,
esnafımızın satacak hiçbir şeyi kalmadı. Bu esnaf ve sanatkârlarımız, bir
gecede neyi satacaklar, nasıl kazanacaklar ki -bugüne kadar almış oldukları,
yüzde 55'lerde olan borç faizlerini, bir gecede yüzde 250'ye, yüzde 500'e
çıkarıyorsunuz- bunu ödesinler; nasıl ödeyecekler?!.. Bunların mutlaka
düzeltilmesi lazım. Bir mahkeme karar verdi, ama banka uygulamıyor "her kişinin gidip
yeni bir karar getirmesi lazım" diyor. Öyleyse bu yanlıştır, mutlaka
düzeltilmesi lazım. Birilerinin yanlışını, birilerinin soygununu, birilerinin
vurgununu bu kesime yükleyemeyiz, kimsenin hakkı yoktur buna. Değerli milletvekilleri, sayın hükümete buradan soruyorum: Bu bankaya
dur diyecek bir siyasî irade yok mu? Bunlar hakikaten kendi başlarına buyruklar
mı? O bakımdan, mutlaka bu yanlışın düzeltilmesi lazım. Yine, hükümete diyoruz ki, 1999 yılı aralığında IMF'ye teslim ettiğiniz
ekonomi yönetimini ve siyasî iradeyi mutlaka geri alınız; ama, mutlaka alınız;
çünkü, planlarınızı, programlarınızı, bu milletin gerçeklerine göre yapmak
mecburiyetindesiniz. Yapamazsanız, işte, bu milletin bünyesine uymayan, bu
milletin gerçeklerine uymayan programlar, esnafımızı da, köylümüzü de, bütün
kesimleri de bu duruma getirir. Demokrasi tarihimiz boyunca, dikkat edin, ne
esnafımız ne köylümüz sokağa çıkmamıştır; ilk defa sokağa çıkıyorlar. Fevkalade
önemli, fevkalade uyarıcı olan bu durumu dikkate almak mecburiyetindeyiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız efendim. MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Bazı konuşmacı arkadaşlarımız, hakikaten,
buradan, belki üsluplarını sertleştirmek suretiyle o tonda konuşuyorlar ve bazı
arkadaşlarımızın da zoruna gidiyor. Evet; hakikaten, esnaflarımız,
köylülerimiz, çiftçilerimiz, bugün bilesiniz ki, bir stres içerisindeler ve
böyle bir şeyi arzu ediyorlar, ama, mutlaka bu Meclisin, sertleştirmeden de bu
meselenin üzerinde durması lazım. Bu bakımdan, hükümete, ilgililere diyoruz ki; sokağı mutlaka görünüz ve
bunu iyi okuyunuz; gelecek sesleri, gelen sesleri duyunuz, gerçekleri fark
ediniz ve kendinizi mutlaka sorgulayınız;yani, akşam yatakta yastığa başınızı
koyduğunuz zaman, hakikaten rahat mısınız, rahat oluyor musunuz; inanıyorum ki,
bu sorulara cevap vermeniz mümkün değil;çünkü, hakikaten, sokakta bugün yangın
var; bu yangını biz söndüreceğiz; bu yangını bu Meclis söndürecek; bu yangını
demokrasiye verdiğimiz değerlerle söndüreceğiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Son cümleniz için mikrofonu açıyorum Sayın Demirci. MUSA DEMİRCİ (Devamla) - O bakımdan, konu ciddidir ve dolayısıyla, bunun
üzerinde durulması gerekir. Bilhassa, Sayın Yılmaz, bu hafta grup toplantısında çok önemli şeyler
söyledi, altını çizerek söyledi ve bu güzel konuşmasını biz destekliyoruz;
ancak, diyoruz ki: "Kula dünyada adalet gibi irfan olamaz, kişi noksanını
bilmek gibi irfan olamaz." Mademki bunları söylüyorsunuz, mademki ülkede
demokrasinin üzerine gidilmiştir, demokrasinin üzerine şal atılmıştır, öyle
ise, hükümet olarak, hükümetin Başbakan Yardımcısı olarak size diyoruz ki; bu
sözünüzün arkasında durunuz, icraat yapınız; çünkü, millet sizden umut
bekliyor, ümit bekliyor. Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Demirci. Sayın Musa Demirci'nin konuşmasına, Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici
cevap verecekler. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci'nin gündemdışı
konuşmasıyla ilgili söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Hükümet programımızda "esnaf ve sanatkârlar ile küçük ve orta boy
işletmelerin geliştirilmesi için daha fazla kaynak tahsisine
çalışılacaktır" denilmektedir. Bu temel yaklaşım doğrultusunda,
hükümetimiz, esnaf ve sanatkârlarımızı desteklemeye, kuruluşundan bu yana büyük
özen göstermektedir. Bunlardan bazılarına burada değinmek istiyorum. Türkiye Halk Bankasınca son üç yılda esnaf ve sanatkâra verilen
krediler, yüzde 234,6 artışla, 420 trilyon liraya çıkarılmıştır. Kredi
limitlerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Türkiye Halk Bankası kaynaklarından
kullandırılan 50 milyar lira limitli KOBİ kredileri, Nisan 1998'de 100, Temmuz
1999'da 150; 2000 yılı başında 250, Mayıs 2000'de ise 400 milyar liraya
çıkarılmıştır. KOBİ'lerde istihdamı artırmayı ve teknolojiyi yenilemeyi amaçlayan KOBİ
teşvik kredileri, 1997 yılında 17,6 trilyon lira iken, 2000 yılı sonunda 132
trilyon liraya ulaştırılmıştır. Bu süreçte krediden yararlanan firma sayısı, 1
401'den 6 366'ya yükseltilmiştir. Böylece, yaklaşık 50 000 kişiye ek istihdam
sağlanmıştır. Türkiye Halk Bankası tarafından küçük ve orta boy işletmelere
açılan kredi tutarı, 1997 yılında 96,5 trilyon lira iken, 2000 yılı sonunda bu
rakam 757 trilyon liraya yükseltilmiştir. KOBİ teşvik kredi limitlerinde önemli artışlar sağlanmıştır. Sektörel
büyüme kredisi, ürün geliştirme kredisi, bilgisayar yazılım kredisi, spot
kredi, işyerini yenileme ve edindirme kredisi adıyla, KOBİ'lere yönelik yeni
krediler verilmeye başlanmıştır. Ayrıca, yurt dışından KOBİ'ler için önemli
kaynaklar sağlanarak, işletmelerin gelişmesine önemli katkılar sağlanmıştır. Deprem bölgesindeki esnaf ve sanatkârlar, KOBİ'ler, serbest meslek
mensupları ile sanayi ve ticaret erbabının mevcut kredi borçları, Halk Bankası
tarafından, ilk yılı faizsiz ve anapara ödemesi olmak üzere, üç yıl süreyle
ertelenmiştir. Bu doğrultuda, 2000 yılı sonu itibariyle, toplam 12 244 firmanın
15 trilyon lira tutarındaki kredisi ertelenmiştir. Ayrıca, bu işletmelerin yeniden
ekonomiye kazandırılması ve yıkılan işyerlerinin açılmasında ihtiyaç
duyacakları finansmanın karşılanması amacıyla, Halk Bankasınca, uygun koşullu
yeni krediler açılmıştır. 60 trilyon lira tutarındaki bu kredilerden, 23 000
esnafımız, sanatkârımız ve küçük ve orta boy işletme yararlanmıştır. Halk Bankasının doğu ve güneydoğudaki iller ile acil destek kapsamındaki
illerde esnaf ve sanatkârlara verdiği plasmanlar, 1997 yılında 24,7 trilyon
lira iken, 2000 yılı sonunda bu miktar 83 trilyon liraya yükselmiştir. Bu
bölgelerdeki esnaf ve sanatkârlar, KOBİ'ler ve diğer işletmelere Halk Bankası
tarafından açılan krediler ise, 45,7 trilyon liradan 241,7 trilyon liraya
çıkarılmıştır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bugüne kadar çeşitli toplum
kesimlerine sağlanan destekler gerekli ve önemli olmakla birlikte, bunların,
karşılığı olmadan yapılması durumunda büyük sorunlara yol açtığı görülmektedir.
Çeşitli alanlarda uzun yıllardan bu yana süregelen destekler, zamanında
Hazineden karşılanmadığı için, kamu bankalarında önemli görev zararlarının
oluşmasına yol açmıştır; dolayısıyla, bu bankalar büyük açıklarla karşı
karşıyadır. Bu açıkların karşılanması için yapılan günlük borçlanmalar ise,
faizlerin önemli ölçüde yükselmesine yol açmakta ve sonuçta bu durum, genel
olarak ekonomik sistemi tehdit eder boyutlara varmaktadır. Bu nedenle, hükümetimiz tarafından, kamu bankalarının ıslahı için
kapsamlı bir program uygulanmakta, 3 kamu bankasının ortak bir yönetime
bağlanması konusunda adımlar atılmaktadır. Bu bankaların, gerçek bankacılık
işlemlerine döndürülerek, özelleştirilmeye hazırlanması konusunda
çalışmalarımız hızlandırılmıştır. Elbette, bundan sonra da çiftçilerimiz, esnaf ve sanatkârlarımız da
desteklenecektir; ancak, bu desteğin karşılığı, bundan böyle, bütçeye
konulacaktır. Bütçedeki ödenekler, ilgili bankalar aracılığıyla söz konusu
toplum kesimlerine dağıtılacak, bu toplum kesimleri desteklenecektir. Ekonomide yaşamakta olduğumuz kritik dönemin bir sonucu olarak öteki
toplum kesimleriyle birlikte esnaf ve sanatkârlarımızın da büyük sıkıntılar
içerisinde olduğunu biliyoruz; ancak, hükümetimiz, elbirliğiyle, aynı zamanda
tüm toplum kesimlerinin temsilcilerinin de görüşünü alarak, yeni ekonomik
programı oluşturmak üzere çalışmalarını yoğun bir şekilde sürdürmektedir.
Önümüzdeki hafta itibariyle ekonomik program açıklanmış olacaktır. Bundan sonra
piyasalardaki dalgalanmaların durulacağına inanmaktayız. Bu bağlamda, mart ayı
sonunda olduğu gibi, önümüzdeki birkaç ayda enflasyonun yüksek çıkması
beklenebilir; ancak, bundan sonra
enflasyonun yeniden düşüş eğilimine gireceğini umuyoruz. Aynı şekilde, 2000
yılındaki yüzde 6,1'lik yüksek büyümeden sonra ekonomide başlayan daralmanın da
yılın sonlarına doğru yeniden büyümeye döneceğini tahmin etmekteyiz. Ekonomik programda temel hedeflerimizden biri de, istikrarlı büyüme
ortamının kurulmasıdır. Bu arada, bankacılık sektöründeki sorunlar nedeniyle
malî sektör ile reel sektör arasındaki uyumsuzluğun bir an önce giderilmesi
amaçlanmaktadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sayıları 4,5 milyonu aşan,
aileleriyle birlikte ülke nüfu-sumuzun üçte 1'ini teşkil eden esnaf ve
sanatkârlarımızın, ekonomimizin, demokrasimizin belkemiği olduğunu biliyoruz.
Diğer toplum kesimleriyle birlikte esnaf ve sanatkârlarımızın çok büyük
sıkıntılar içerisinde olduğunu da biliyoruz; ancak, sabırlı olmalıyız, bu
sorunları elbirliğiyle aşacağız. Hatırlarsınız, 17 Ağustos 1999 Marmara depreminin hemen sonrasında,
Türkiye'de yine böyle bir kriz havası, bir panik havası yaşanmıştı ve bütün
toplum kesimleri büyük sıkıntıya girmişti; ama, hükümetimizin kararlı bir
şekilde ürettiği çözümlerle, o krizi, o paniği ve o zor günleri çok kısa sürede
aştığımızı; hükümetimizin -milletimizin de desteğiyle- o bölgede, gerçekten,
insanlarımızın sorunlarının çözümüyle ilgili çok başarılı çalışmalar yaptığını
biliyoruz ve bu çalışmaların sonuçlarını da bugünlerde bir bir alıyoruz. Hükümet olarak, ekonomik ve sosyal yaşamın bütün kurumları olarak,
millet olarak, bu krizden de dersler çıkarmalıyız. Olayları dramatize etmek
yerine, soğukkanlı bir şekilde çözümler üretmeliyiz. Bugün yaşadığımız
sorunların bir günde ya da bir senede meydana gelmediğinin ve uzun yıllardır
sürdürülen yanlış ekonomik politikaların bir sonucu olduğunun -hep birlikte-
bilincinde olmalıyız. İşte, hükümetimiz -57 nci hükümet- son birbuçuk yılda
Türkiye'de, peş peşe yaptığı yapısal değişikliklerle bu yanlışlara son vermeye
çalışmaktadır. Belki de çektiğimiz bu sıkıntılar bu değişikliğin bir sonucudur. En önemlisi, ülkemize ve milletimize güvenmeliyiz. Hükümetimiz bütün bu
olumsuzlukların üstesinden gelebilecek güce, iradeye ve kararlılığa sahiptir.
Biraz önce, milletvekilimiz Sayın Demirci bize bir çağrıda bulundu, bu yangını
söndürmemiz çağrısında bulundu. Bu yangını hep birlikte söndüreceğiz.
Hükümetimizle, siyasî partilerimizle; koalisyon ortağı partilerimiz le,
muhalefet partilerimizle, Parlamentomuzla, Türkiye'deki tüm kurum ve
kuruluşlarımızla ve bütün milletimizle bu sorunları aşacağız. Bu düşünce ve bu inançla hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz. Bir araştırma önergesi vardır, okutuyorum: B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan ve
21 arkadaşının, vakıfların sorunlarının araştırılarak alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/188) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 5 500'e yakın mazbut vakfın doğal yöneticisi olan 4 500 yeni ve 350
civarındaki mülhak vakfın denetim ve teftişi ile yetkili olan Vakıflar Genel
Müdürlüğü, gerek kendi varlığının ve gerekse tüm vakıfların tarihinde en
karanlık, en olumsuz günlerini yaşamakta ve yaşatmaktadır. Vakıflar Genel
Müdürlüğünün hukuksuz uygulamalarını ve tarihî mirasımız olan vakıflarımızın
içinde bulunduğu sıkıntıları araştırmak ve çözüm önerileri sunmak üzere
Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis
araştırması açılması hususunu arz ederiz.
Gerekçe: 5 500'e yakın mazbut vakfın doğrudan yöneticisi olduğu 4 500 yeni ve 350
civarındaki mülhak vakfın denetim ve teftişi ile yetkili olan Vakıflar Genel
Müdürlüğü, gerek kendi varlığının ve gerekse tüm vakıfların tarihinde en
karanlık, en olumsuz günlerini yaşamaktadır ve yaşatmaktadır. 1.- Vakıflar mevzuatı baştan sona yetersizdir. Düzeltilmesi için ne
bağlı olduğu Devlet Bakanlığınca ne de Vakıflar Genel Müdürlüğünce en ufak bir
gayret ve çalışma yoktur. Medeni Kanunun vakıflarla ilgili hükümlerinin
değiştirilmesi hususundaki komisyon çalışmalarına ilgili bakan ve genel müdür
gerekli ilgi ve özeni göstermemişlerdir. 2.- Vakıflarla ilgili hukuk işletilmeyerek, keyfi tebliğ ve
yönetmeliklerle hareket edilmektedir. 3.- 5 500 mazbut vakfın gelirleri katma bütçeli bir hesapta toplanmakta,
vakfiyelerin amaçları dışında kullanılmaktadır. Hiçbir vakfiye şartı yerine
getirilmemektedir. Oysa her mazbut vakfın ayrı bir hesabı olması ve bu gelirlerin
mazbut vakfın vakfiyesine göre harcanması gerekmektedir. 4.- Vakıfların en önemli hizmetlerinden olan 65'e yakın yurt, hukuksuz
bir şekilde Millî Eğitim Bakanlığına devredilmiştir. 5- Bezmiâlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi, vakfiyesine rağmen,
hukuka aykırı olarak Sosyal Sigortalar Kuruma devredilmiştir. 6- Sermayesinin yüzde 75'i mazbut ve mülhak vakıflara ait olup, tamamen
özel olan bir statüye tabi olan Vakıfbank, hukuk dışı bir anlayışla
özelleştirilmeye çalışılmaktadır. 7- Vakıflar Genel Müdürlüğü personeliyle son dönemde politik
mülahazalarla oynanmış, vakıfların manasına, misyonuna ve mevzuatına vâkıf olan
personel bir bir görevden alınmış; buna karşılık, yandaş atama politikası bu
kurumda da uygulanmıştır. 8- Vakıflar Genel Müdürlüğü Personel Vakfına (PERVAK), Genel Müdürlüğe
ait işletmelerin mahsullerinin satışı devredilmiş, bu uygulamayla, dolaylı
olarak, PERVAK'a hukuka aykırı olarak kaynak aktarılması yoluna gidilmiştir. 9 - Vakıflar Genel Müdürlüğü, 3 000 civarındaki personeliyle sadece
vakıf mallarının gelirlerini toplayıp, tüketen; topluma ve üretime hiçbir
katkıda bulunmayan, vakıf eserlerinin yıkılıp harap olmasını seyreden bir
kuruluş haline gelmiştir. 10 - Son yıllarda, Vakıflar Genel Müdürlüğü, birçok vakfın şubelerini
hukuksuz olarak kapatırken, ilgili vakıfların genel merkezleri aleyhine de
davalar açmıştır. Bu uygulamayı yaparken hukuk dışılık mahkemeler tarafından da
tescil edilmesine rağmen, hukuksuz uygulamalar devam etmektedir. Bununla
birlikte, Vakıflar Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulunda görevli müfettişlere, bu
hukuk dışı uygulamaya karşı çıktıkları gerekçesiyle, çeşitli baskılar
uygulanmaktadır ve haklarında soruşturmalar açılmaktadır. 11 - Teftiş Kurulunun personel yapısı değiştirilmiş ve mevcut
müfettişlerin uzmanlık kadrosuna atanmaları için hazırlanan kanun hükmünde
kararname imzaya açılmıştır. Bu nedenlerden dolayı, vakıfların içinde bulunduğu sorunlar ve
sorumlular araştırılarak çözüm önerileri sunulmalıdır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması
konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Bir gensoru önergesi vardır; önerge, bastırılıp, sayın üyelere
dağıtılmıştır. Şimdi, önergeyi okutuyorum: 2. – Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup
Başkanvekilleri Sakarya Milletvekili Nevzat Ercan, Aydın Milletvekili Ali Rıza
Gönül ve İçel Milletvekili Turhan Güven'in, tarım ve hayvancılık sektöründe
gerekli önlemleri almayarak çiftçiyi yoksulluğa mahkûm ettiği iddiasıyla
Başbakan Bülent Ecevit hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/11) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Bilindiği gibi, ülkemizde istihdamın yüzde 45'i tarım sektöründedir.
Nüfusumuzun yüzde 50-55'i tarımla ilişkilidir. 4 milyon civarındaki tarım
işletmelerinin yüzde 67'si, 5 hektardan daha küçük araziye sahiptir. 28,5
milyon hektarlık tarım alanlarının, ancak yüzde 15'i sulanabilmektedir.
Dolayısıyla, büyük çapta kuru tarım yapılmakta olup, dekara verim ortalama 180
kilogram civarındadır. Kişi başına düşen gelir ise, diğer sektörlerde
çalışanlara düşen gelirin ancak 1/5'i kadardır. Yine bilindiği gibi, ülkemizde henüz bu alanda yeterli üretici örgütleri
oluşmamış, bu konularla ilgili yasal düzenlemeler de henüz bitirilememiştir.
Kadastro çalışmaları tamamlanmamış, çiftçi kayıt sistemi ise yok denecek
durumdadır. Dolayısıyla, tarımda istihdam edilen nüfusun büyüklüğü, işletmelerin
yapısı, kişi başına gelir seviyesinin düşüklüğü, kırsal kesimden kente göçün
önemi, tarım dışı sektörde istihdam imkânlarının yetersizliği, girdi artışları,
yıllık enflasyon gibi hususlar gözönünde bulundurulmadan tarımsal politikaları,
özellikle de tarımsal destekleme politikalarıyla ilgili kararların alınmaması
gerekir. Türk tarımındaki bu yapı kargaşasında zorunlu olan köklü reformlar
yapılmadan, gerekli altyapı oluşturulmadan, her türlü altyapısını tamamlamış
AB'nin dahi kendi çiftçisine uygulamadığı IMF modeli, maalesef, 2000 yılında
IMF ile yapılan bir anlaşmayla ülkemizde uygulanmış; dolayısıyla, can çekişen
tarım sektörü ve üreticilerimizin daha da yoksullaştırılmasına neden
olunmuştur. Bugün, maalesef, tarım, hayvancılık ve Türk çiftçisi tarihinin en kötü
dönemini yaşamaktadır. Ekonominin ve bozulan dengelerin en ağır faturası bu
kesime çıkarılmış ve Avrupa Birliği öncesi, Türk tarımı yanlış politikalarla
feda edilmiştir. Son üç yıldır tarım ve hayvancılıkla ilgili olarak bir tek
olumlu proje uygulanabilmiş değildir. Aksine, uygulanmakta olan hububat taban
fiyatları sonucunda çiftçi, satın alma gücünün yüzde 45'ini kaybetmiştir. Son
yaşanan ekonomik kriz sonucunda çiftçi önünü görememekte, tarım kesimi can
çekişmektedir. Çiftçinin ürettiği ürünlere hedeflenen enflasyona göre fiyat verilirken,
kullanılan temel girdi fiyatları yüzde 200 oranında artmıştır. Millî hâsıladan
ve teşviklerden hiçbir destek, hiçbir pay Türk çiftçisine ayrılmamış, çiftçiye
bu iktidar tarafından ambargo uygulanmıştır.
2000'li yıllar, dünyada tarımın önplana çıkacağı yıllar olacaktır.
Türkiye bu gerçeği gözardı ettiği sürece, istikrarlı bir kalkınmadan söz etmek
mümkün değildir. Avrupa Birliğine giriş sürecinde gördüğümüz en büyük engel, tarımımızın
perişanlığı ve desteklemeden yoksun bırakılmasıdır. Hükümetin IMF ile
imzaladığı stand-by anlaşmasına ve 2001 yılı bütçesine baktığımızda, tarıma ve
hayvancılığa olan ilgisizliğin devam edeceği anlaşılmaktadır. Oysa, sadece 12 - 13 milyon tarım nüfusu olan 370 milyonluk Avrupa
Birliğinin tarımına ayırdığı destek 80 milyar ECU'luk bütçesinin, 47 - 48
milyar ECU'luk kısmıdır ve bu destek 2006 yılına kadar da devam edecektir. Şu anda Avrupa Birliğinin en önemli konularından biri tarıma verilen
zorunlu desteklerdir. Hal böyle iken Türk tarımının desteksiz bırakılması
mevcut desteklemelerin neredeyse tamamen kaldırılması kabul edilebilir
değildir. Tarım ürünlerinin verimini ve kalitesini artırmak için Türk çiftçisinin
yıllık 1,5 milyon tona yakın bahar gübresine ihtiyacı vardır. Ancak,
koalisyondaki iç pazarlık ve anlaşmazlık nedeniyle vatandaşa zamanında ucuz ve
kaliteli gübre verilememiş, çiftçinin gübre sorununu çözmesi gereken sayın
bakanlar, bu aslî görevlerini bir kenara bırakarak birbirlerini suçlama
yarışına girmişlerdir. Son yılların en ağır fakirleşmesini yaşayan çiftçiler, tarımda tam bir
açmaza ve kaosa sürüklenmişlerdir. Bağ-Kur, Ziraat Bankası ve tarım kredi
Kooperatiflerine olan borçlarını ödeyemeyen tarım kesimi icra takibine maruz
bırakılmış, tarlasını ve traktörünü kaybetme noktasına getirilmiştir. Gerekli tedbirleri almayarak, Türk çiftçisini cumhuriyet tarihinin en
büyük yoksulluğuna mahkûm eden, 57 nci hükümetin başı Sayın Başbakan Bülent
Ecevit hakkında Anayasanın 99, İçtüzüğün 106 ncı maddesi gereğince bir gensoru
açılmasını Grubumuz adına arz ve teklif ederiz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Teşekkür ederim. Bilgilerinize sunulmuştur. Önergenin görüşme günü Danışma Kurulunca daha
sonra tespit edi-lerek oylarınıza sunulacaktır. Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre
verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım. C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın
görüşmelerde bulunmak üzere bir heyetle birlikte 21-23 Şubat 2001 tarihlerinde
Bulgaristan’a yaptığı resmî ziyarete, ekli listede adları yazılı
milletvekillerinin de iştirak etmesinin uygun bulunduğuna ilişkin Başbakanlık
tezkeresi (3/798) 4.4.2001 Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İçişleri Bakanı Saadettin Tantan'ın görüşmelerde bulunmak üzere bir
heyetle birlikte 21 - 23 Şubat 2001 tarihlerinde Bulgaristan'a yaptığı resmî
ziyarete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun
görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte
gönderilmiştir. Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.
Liste Evren Bulut (Edirne) Ali Serdengeçti (Manisa) BAŞKAN - Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce yarım kalan işlerden başlayacağız. IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat
Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili
Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili
Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya
Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul
Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin
ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu
Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı
: 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci
maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu henüz Başkanlığa intikal etmediğinden, teklifin
müzakeresini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız. 2. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde yok. Görüşmeleri erteliyoruz. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma, İçişleri, Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlıyoruz. 3. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel
Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanu-nunda Değişiklik
Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma,
İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/759) (S. Sayısı : 572) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerini aldı. Hükümet?.. Yerini aldı. Komisyon raporu 572 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Şimdi, tasarının tümünün görüşmelerine başlıyoruz. Tasarının tümü üzerindeki ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına Şırnak
Milletvekili Sayın Sait Değer'e aittir. Buyurun Sayın Değer. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; gündemimizde yer alan Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu
ile Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısı üzerinde Doğru Yol
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz tasarı, bir taraftan Türk Silahlı Kuvvetleri
personeline ödenmekte olan kadrosuzluk tazminatı oranının, diğer taraftan
jandarma personeline ödenmekte olan asayiş tazminatı oranının artırılmasını
öngörmektedir. Çok değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri, bugün, bu ülkenin
karasında, denizinde, havasında özgürce ve insanca yaşama olanağını sağlayan,
Büyük Önder Atatürk ve silah arkadaşlarının kurduğu laik, demokratik Türkiye
Cumhuriyetinin ve onun ilkelerinin koruyucusu ve kollayıcısı olduğunu hepimiz
çok iyi biliyoruz. Ayrıca, çağdaş eğitim ve öğretim yöntemleriyle yetiştirilen ve Türk
Silahlı Kuvvetlerinin çeşitli kademelerdeki komutanları olacak gençlerin,
Atatürk'ün gösterdiği çağdaş uygarlık düzeyine, aldıkları bilgileri nerede ve
nasıl kullanacaklarını bilerek ve bunu yaşam tarzı yaparak ulaşacaklarından
kuşkumuz hiç yoktur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin hizmet aşkı, Atatürk ilke ve inkılaplarıyla
birleşmiş, ayrım yapmadan, vatan ve millet sevgisi duyan ve cumhuriyetin temel
kanunlarına sadık olanlarla beraberdir. Ayrıca, Türkiye Cumhuriyeti Jandarması, emniyet ve asayiş ile kamu
düzeninin korunmasını sağlayan, diğer kanun ve nizamların verdiği görevleri
yerine getiren silahlı ve askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir. Jandarma
Teşkilatımızın görev alanlarından birkaçını belirterek, bu teşkilatımızın
önemini vurgulamak istiyorum. Jandarma Teşkilatının temel görevi, halkımızın
refah, huzur ve güvenliğini sağlamaktır. Ayrıca, Jandarma, trafik timleriyle
kazalara müdahale eder, kurtarma ve sıhhi tahliye konularında hizmet yapar. Güç
durumda kalmış hasta ve yaralıların naklinden, tabiî afetlerde yardımların
ulaştırılmasına kadar, bu, çok yönlü görevlerini, jandarma okulları ve Jandarma
eğitim birliklerinde yetiştirdiği subay, assubay, uzman jandarma erbaş ve
erlerle yerine getirmektedir. (1) 572 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir. Değerli milletvekilleri, her ne kadar, 2000'li yıllar bilgi ve teknoloji
çağı olsa da bu bilgi ve teknolojiyi kullanacak olan insan faktörünün gittikçe
önem kazandığı, insana değer verilmesini ilke edinmenin ve hedefi insan olan
personel politikasını izlemenin çok büyük önem taşıdığı bir süreçteyiz. Bu
düşünceler doğrultusunda, bu kadar önemli görevleri yerine getiren kadrolar
için çalışmalar yapmak, elbette, bizleri sevindirmektedir. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu, ordudaki subay ve
assubayların sicil, terfi, tayin ve özlük haklarının çerçevesini belirten bir
kanun. Ülkemizde, kamu personeline ödenen ücretler yetersizdir. Bu tasarıyla,
hükümet, bazı iyileştirmeler yapmayı amaçlamaktadır. Bu kararnameyle, 926
Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununun 49 uncu maddesinin birinci
fıkrasının (f) bendi uyarınca, kadrosuzluk nedeniyle yaş haddinden önce
emekliye sevk edilen subaylara, orgeneral brüt aylığının belirli oranlarında
kadrosuzluk tazminatı ödenmektedir. Bu kararnameyle, orgeneral brüt aylığının,
yüzbaşılara verilen yüzde 9'u, yüzde 30'u olarak; binbaşılara verilen yüzde
10'u yüzde 50'si olarak; yarbaylara verilen yüzde 11'i yüzde 55'i olarak;
albaylara verilen yüzde 12'si yüzde 70'i olarak; tuğgeneral ve tuğamirallere
verilen yüzde 15'i yüzde 75'i olarak; tümgeneral ve tümamirallere verilen yüzde
20'si yüzde 80'i olarak; korgeneral ve koramirallere verilen yüzde 25'i yüzde
90'ı olarak ve orgeneral ve oramirallere verilen yüzde 30'u yüzde 100'ü olarak
artırılmıştır. Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetleri personel yapısı oldukça
farklıdır. Her rütbede yeteri kadar personel bulundurmak amacıyla, 31 yıl
hizmet etmiş albaylar 49 ilâ 52 yaşında, kadrosuzluktan emekli olmaktadırlar. Ayrıca,
emekli olmuş bir kıdemli albay ile çalışan bir kıdemli albayın maaşı arasında
çok büyük bir fark bulunmaktadır. Jandarma personelimiz, ülkemizin en ücra köşelerinde yirmidört saat
görev yaparak devletimizi temsil etmektedir. Özellikle, doğu ve güneydoğuda
Jandarma Teşkilatımızın yaptığı hizmetler, özel bir önem taşımaktadır. Bu
personelimizin, hayatları pahasına gece gündüz verdikleri hizmet karşılığında,
asayiş tazminatının, komando ve diğer birlikler için yüzde 15'ten yüzde 52'ye;
yüzde 13'ten yüzde 40'a artırılması, bu personelimizin ekonomik sıkıntılarını,
bir nebze dahi olsa giderecektir. Bu düzenlemeler, beraberinde, daha etkin ve daha verimli bir çalışma
düzeni getirecektir; yani, ordumuzun devamlı zinde olması, ekonomik imkânları
sağlamakla mümkündür. Günümüz ekonomik koşulları, özellikle kamuda görev yapan
personelimiz için, artık, çekilmez hale gelmiştir. Enflasyon karşısında yapılan
yüzde 10'luk zamlar, bu insanlarımızın ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma
gelmiştir. Hükümetin öncelikli hedefi, sosyal devlet anlayışıyla gelir bölüşümünün
iyileştirilmesi, refahın topluma yayılması olmalıdır. Memurundan doktoruna,
avukatından askerine, öğretmenine, her kesim için gelir dağılımının adaletli ve
dengeli bir şekilde artırılarak, kronik enflasyon karşısında ezdirmemek için,
acil önlemler almak mecburiyetindeyiz. Bu tasarıyı, biz, Doğru Yol Partisi Grubu olarak destekliyoruz; ancak,
aynı şekilde, bu ülke için hizmet veren diğer kamu personelimizin ücretlerinde
iyileştirmeler yapılması gereğine de işaret etmek istiyorum. Yapılan bu düzenlemenin, tüm Türk Silahlı Kuvvetleri ve Jandarma
personelimiz için hayırlı olmasını temenni eder, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (DYP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer. Fazilet Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç
görüşecekler. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; he-pinizi saygıyla selamlıyorum, çalışmalarımızın hayırlı
olmasını diliyorum. 572 sıra sayılı, Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve
Jandarma Teşkilatı Kanununda yapılacak değişiklikle ilgili tasarı üzerinde söz
aldım. Değerli arkadaşlarım, bugün, Millî Savunma Bakanlığımızdan hazırlanan ve
gönderilen üç kanun tasarısını görüşeceğiz. Bunların her biri üzerinde
arkadaşlarımız söz alacaklar. Bu tasarı üzerinde de, bendeniz, birkaç konuya
dikkatinizi çekmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, sözlerimin başında, öncelikle Sayın Millî Savunma
Bakanımıza teşekkür etmek isterim. Sayın Bakan, hem bu üç kanun tasarısı
üzerinde hem de bundan önceki, kendi Bakanlığını ilgilendiren kanun tasarıları
üzerinde güzel bir uygulaması var. Parti gruplarını ziyaret ediyorlar ve
tasarılar üzerinde, gerek kendileri gerekse askerî bürokrasideki arkadaşlarımız
bilgi veriyorlar. Ben, bunu çok olumlu buluyorum. Belki yapılması gereken
budur; ancak, Sayın Bakanımız ve onunla birlikte birkaç sayın bakan bu işi
yapıyorlar; biz, siyasî parti olarak, bundan dolayı memnuniyet duyuyoruz. Değerli arkadaşlarım, konuyu, biraz evvel konuşan Sayın Değer de ortaya
koydu; ben de kısaca özetlemek istiyorum. 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun bir maddesine göre, kadrosuzluk sebebiyle yaş haddinden önce
emekli edilen subaylara belli nispette kadrosuzluk tazminatı ödeniyor. Bu
tazminatlarda baz alınan rakam, orgeneral brüt aylığı. Bunun belli
nispetlerinde, yüzde 9'u yüzbaşılardan başlamak üzere orgenerallere kadar devam
ediyor. Bu nispetlerin günün şartlarına uygun olarak değiştirilmesi düşünülmüş.
Yüzde 9, yüzde 30 olarak; en büyük orgeneral payı da yüzde 30 iken, yüzde 100
olarak öngörülmüş. Değerli arkadaşlarım, burada dikkat etmemiz gereken konu, kadrosuzluk
tazminatının 65 yaşın bitimine kadar ödenmesidir. Belki, bu, yüzbaşılarda,
binbaşılarda, yarbaylarda sayısal olarak çoğunluktur; ama, yaş itibariyle
orgenerallerde ve korgenerallerde daha azdır. Teorik olarak, onlar da
kadrosuzluk tazminatı alıyorlar; ama, sayıları, yaşları itibariyle belki
azalmış olabilir. Günün şartları, şüphesiz herkes için geçerli. Bütün kamu çalışanları
maaşlarının yetmediğinden, geçinemediklerinden şikâyet ediyorlar ve esasen,
sayın hükümet de, bundan üç dört ay önce Meclisten aldığı bir yetkiyle kamu
çalışanlarının malî ve sosyal haklarını iyileştirmek için yetki almıştı; ama,
herhalde başka önemli işleri çıktı ki, üç ayın sonunda bu yetkinin süresi de
bitmiş oldu. Şimdi, bu yetkinin süresini uzatmak için, yeni bir tasarıyla
Meclis komisyonlarına gelmiş bulunuyor. Daha önce, yani, haziran ayı sonu itibariyle alınan yetkiye dayanılarak,
ağustos, eylül aylarında kararnameler çıkarılmıştı. O yetki kanununun iptal
edilmesiyle, buna dayalı olarak çıkarılan kararnameler de -ki, sayıları 20
civarındadır- iptal edildi. Onlardan bir tanesi, bu görüştüğümüz kanun
tasarısıdır. Eğer altı ay içerisinde çıkmadığı takdirde hükümsüz kalacaktır, Anayasa Mahkemesinin kararına göre. Bu altı
aylık süre de sekiz on gün sonra bitmektedir. Dolayısıyla, Sayın Bakan
kendisine düşen görevi yapmış, bir hazırlığı önümüze getirmiş bulunmaktadır. Değerli arkadaşlarım, bu nispetlerin ne olduğuna gelince, aldığım
bilgiler itibariyle, şunu arz edeyim: İlk okunduğu zaman genel gerekçede,
orgeneral brüt aylığı -ki "ekgösterge dahil" denili-yor parantez içerisinde-
çok yüksek bir rakam aklıma gelmişti; yani, bir orgeneral aylığını düşünmüştüm,
bunun 1 milyarın üzerinde olacağını biliyordum. Halbuki, kanun gereğince, bu
miktar, şu anda 173 280 000 liradır; yani, orgeneral brüt aylığı ekgösterge
dahil 173 milyon küsur. Bunun nispetleri, biraz evvel saydığım gibidir. Mesela, bu böyle kanunlaşacak olursa, bir emekli orgeneral, diyelim ki,
60 yaşında veya 62 yaşında ise, aldığı aylığa ilaveten 173 280 000 lirada da
ayrıca kadrosuzluk tazminatı alacaktır. Değerli arkadaşlarım, hazırlanan tasarı itibariyle söyleyeceklerimi
belki biraz sonra ifade ede-rim; ama, öncelikle birkaç konuya temas etmek
istiyorum. Bunlardan bir tanesi, genel gerekçede yer alan bir ifade dikkatimi
çekti; deniliyor ki: "Türk Silahlı Kuvvetlerindeki prensip şudur: Bizim
personel politikamızın temeli, halinden memnun, geleceğinden emin
personel." Bu, sadece Türk Silahlı
Kuvvetlerinin kendi personel politikası olarak belirlemesi gereken bir ilke
olarak düşünülmemeli. Bu, bütün kamu çalışanlarını ilgilendiren, hem halinden
memnun olacak hem geleceğinden emin olacak bir politika olmalıdır. Yoksa, sivil
ve asker ayırımı içerisinde "biz halimizden memnun olalım, başkaları ne
hali varsa görsün" demek, belki yanlış bir yorum olur; ama, bunun, böyle
genel gerekçeye yazılmış olmasını, doğrusu, tuhaf karşıladım. Bütün çalışanlarımızın
asgarî geçim düzeyi içerisinde, çalışmalarına uygun olarak, verdikleri emek
karşılığında... Gerçekten, bugün, yoksulluk sınırının 600 milyon liradan
başladığı bir ülkede, ortalama maaşların 200-250 milyon civarında olduğunu
düşünürsek, bunun, bırakınız yoksulluk sınırını, belki açlık sınırına daha
yakın olduğunu göreceğiz. Kamu çalışanlarının, sivil ve asker ayırımı olmaksızın, temel prensibi,
halinden memnun ve geleceğinden de emin olarak çalışmasıdır. Bunun şartları var
mı şu anda Türkiye'de; maalesef, yok. Dolayısıyla, hükümetin, personelin,
çalışanların malî ve sosyal durumlarını iyileştirmek için aldığı yetki, süresi
bitti ve kullanılamadı. Acaba yeni yetkide, bu personelin ayırım yapılmaksızın
bugünkü durumları iyileştirilecek miydi, bunun hükümet tarafından ortaya
konması ve belki de, bu önümüze getirilen tasarının, o mesele içerisinde
halledilmesi daha uygun olurdu. Yoksa, bugün, ele, Türk Silahlı Kuvvetleriyle
ilgili bir tasarıyı aldık; ama, sivil personel bekliyor; yani, sivil personel
dediğim şey de, öğretmeniyle, hâkimiyle, savcısıyla, kamu avukatlığı yapan
avukatlarımızla ve diğer bütün memurlarımızla... Onların maaş durumlarında,
sosyal durumlarında henüz bir iyileştirme olmamışken, biz, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizle ilgili malî yükümlülük getiren yeni bir tasarıyı görüşüyoruz.
Bu, acaba yanlış anlaşılır mı diye, doğrusu, merak ediyorum ve endişe ediyorum.
Değerli arkadaşlarım, yetki yasasıyla düzenleme yapılacaksa, bu, bütün
personeli kapsamalıydı ve eğer bu tasarı bugün önümüze gelmişse, en kısa
zamanda da, sivil personelimizle ilgili, çalışanlarımızla ilgili yeni
düzenlemeler de mutlaka gündeme hem de acilen gelmelidir; vatandaşımızın
içerisinde bulunduğu durum, gerçekten, bunu böyle gerektirmektedir. Siviliyle,
askeriyle milletimiz bir bütündür, bu bütünlüğün muhafaza edilmesi de, hem
moral değerlere ihtiyaç gösterir hem adalete hem de eşitliğe ihtiyaç gösterir.
Dolayısıyla, bugün çıkması için de gayret sarf edeceğimiz bu 3 tane kanunun
kamuoyunda yanlış algılanmasından, doğrusu, endişe ediyorum. Değerli arkadaşlarım, şimdi, önümüze getirilen tasarı, iki maddeden
müteşekkil; bir tanesi, Türk Silahlı Kuvvetlerinin personeli, emekli
olanlarıyla ilgili; bir diğeri de, jandarmayla ilgilidir. Orada, bir adaletli
düzenleme var; çünkü, daha evvel, emniyet teşkilatıyla ilgili olarak çıkarılmış
bir kanun ile ikisi arasında bir eşitsizlik meydana getirilmiş; bu eşitsizliğin
telafi edilmesi düşünülüyor. Değerli arkadaşlarım, yine, böyle bir tasarının bugünlerde önümüze
gelmiş olması, acaba, sokaklarda yürüyen esnafıyla, çiftçisiyle, çalışanlarıyla
halkımızın dikkatine şöyle gelebilir mi; mesela, biz biliyoruz ki, IMF ile
yapılan stand-by anlaşmaları ve en son aralık ayında imzalanan ek niyet
mektubundan sonra gazeteler, IMF'ye verilen 62 maddelik sözleri alt alta
getirmiş ve kamuoyuna sunmuştu: Bunların başlığında: "Kemerler
sıkılacak" diyor. Kemerler sıkılacak derken de, mesela, kamu
çalışanlarıyla ilgili olarak, "Refah payı yok" başlıklı, birkaç
maddenin içerisinde "2001'de, personel, sosyal güvenlik transferleri,
vergi iadeleri dışındaki tüm bütçe harcamaları yüzde 2 oranında
azaltılacak" deniliyor. Memur maaş zammının en fazla yüzde 10 olacağı
belirtiliyor ve diğerleri devam ediyor; yani, bu yıl, bir tasarruf dönemi olması gerekir, bu krizin
içerisinden milletvekillerimizle, askerimizle, sivilimizle 65 milyon insanın el
ele vermek suretiyle tasarruf ederek ve
fedakârlık ederek çıkmasını, elbette, hem teşvik etmeli hem de denetlemeliyiz.
Dolayısıyla, bugün, yine bütçeye malî yükümlülükler getirecek olan bir tasarıyı görüşürken -ki, bunun portresinin
yılda 3,5-4 trilyon arasında bir harcamaya yol açacağı söyleniyor- bu tasarruf
dönemiyle ilgili olarak yaptığımız, acaba, bir çelişki temin eder mi diye
düşünüyorum. Yine, gazetelerimizde, şüphesiz, kamuda seferberlik denildiği zaman,
Türk Silahlı Kuvvetlerinin de buna öncülük ve önderlik ettiği yazılı. Kendi
harcamalarını da kısacaklar; bunun için sarf malzemeleri yarı yarıya
azaltılacak, personelin servislere ilaç yazdırmalarına sınırlama getirilecek,
ellerindeki uçak ve helikopterler kiralanacak, vesaire... Yani, Türk Silahlı
Kuvvetleri, Türkiye'nin içerisinde bulunduğu bu kriz döneminde, kendisini örnek
hale getirebilecek birtakım tedbirleri almış ve uygulamaya koymuş. Bugün
önümüze getirilen ve nereden baksanız, memur maaş katsayısıyla sürekli
artabilecek olan bu kadrosuzluk tazminatının bütçeye getireceği ek yükün bu
konuda dikkate alınması gerekir diye düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, bütün bunlar içerisinde, bir de nispetsizlik
olduğunu görüyorum. Yüzde 9 yüzde 30'a çıkarılırken en alt kademede, yüzde 30
yüzde 100'e çıkarılıyor; bazılarında 3 misli, bazılarında 4 misli, bazılarında
5 misli artış getirilmiş. Şüphesiz, bu değerli subayların aldıkları emekli
aylıkları da, aşağıdan yukarıya doğru gelmek suretiyle, mutlaka yükselmektedir.
Yüksek aylık alana yüksek kadrosuzluk tazminatının bir çelişki olduğunu
düşünüyorum. Bununla ilgili, sanırım, 1 inci madde üzerinde bazı önergeler
olacak. Bunların da dikkate alınmasının ve belki, adalet ve eşitliği gerektiren
bir düzenleme yapılmasının daha faydalı olacağını düşünüyorum. Değerli arkadaşlarım, kadrosuzluk sebebiyle emekli olan personelin,
başka bir işte çalıştığı takdirde, kadrosuzluk tazminatının kesilip
kesilmeyeceğini sordum; değerli bürokratlar "hayır, devam edecek,
kesilmeyecek" buyurdular. Şüphesiz, zaten ne veriyorsunuz ki, keselim
diyebilirsiniz; ama, çalışan insanların böyle bir tazminata hakları olmaması
gerektiğini düşünüyorum. Eşitliği, adaleti, mutlaka göz önünde tutmalıyız.
Buna, şuradan geldim: Değerli arkadaşlarım, hepimiz, Türk Silahlı Kuvvetleri
üzerinde hassasiyet göstermeye mecburuz. Bizim ordumuza, elbette, hepimiz
güveniyoruz, gözbebeğimizdir; ona yöneltecek hiçbir tenkitimiz ve eleştirimiz
olamaz. O, bizim yurdumuzun, bağımsızlığımızın sembolü, vatanımızın,
bayrağımızın bekçisidir. Millet olarak, Türk Silahlı Kuvvetlerine olan
bağlılığımızı, herhalde, hepimiz en iyi bir şekilde biliyoruz. Değerli arkadaşlarım, son zamanlarda özellikle -ifade etmekten hicap
duyarak söylüyorum; ama, bir gerçektir, maalesef- emekli olan
orgenerallerimizin, kuvvet komutanlarımızın, korgenerallerimizin bir kısmının,
bankalarda yönetim kurulu üyeleri olarak veya özel sektörde danışman olarak
görev yaptığını hepimiz biliyoruz. Efendim, yapabilirler, herhangi bir engel
var mı; hayır, hiçbir engel yok belki; ama, bankacılık sektörüyle en küçük bir
ilgisi veya bilgisi bile bulunmayan bu değerli emekli komutanlarımızın,
bankaların yönetim kurullarında dolar karşılığı maaş aldıklarını da çok iyi
biliyoruz. Yani, bir Cavit Cağlar'ın, bir başkasının, bir değerli komutanı
bankasının yönetim kuruluna koyarken, herhalde finans bilgisinden istifade
etmek için bu görevlendirmeyi yapmadığını yeni doğan çocuklar da çok iyi
biliyorlar. Bunun arkasından şöyle bir tehlike geliyor: Ordumuzda yıllarca
komutanlık yapmış olan bu değerli zevat, bugün, ağır cezalarda, devlet güvenlik
mahkemelerinde yargılanıyor ve maalesef, yurtdışına çıkış yasakları bile var.
Ben, bundan üzüntü duyuyorum; sağ olsun ki, Sayın Genelkurmay Başkanımız da
bundan üzüntü duyuyor ve muhtelif yerlerde yaptığı konuşmalarda, emekli
orgenerallerin, kuvvet komutanlarının, korgenerallerin bu tür işlerde
çalışmaması gerektiğini de çok güzel biçimde ortaya koyuyor. Bugün, Muhittin
Füsunoğlu'ndan Teoman Koman'a, Vural Beyazıt'tan Ahmet Çörekçi'ye kadar hepsi,
bir bankanın, batmış bankanın, içinde milletin emanetlerinin batırıldığı
bankaların -ne hikmetse- yönetim kurulu üyeliklerini yapmışlardır. Belki, bugün
üzüntü duyuyorlar, belki pişmanlık duyuyorlar; ama, Türk Silahlı Kuvvetlerine
gelebilecek en küçük bir tenkiti bile, bu vesileyle hak etmiş ve yerine
getirmiş oluyorlar. O bakımdan değerli kardeşlerim, aldıkları emekli aylıklarına
ilaveten, dolar karşılığı bu tür işlerde çalışan veya çalıştırılan kişilere bir
de kadrosuzluk tazminatı vermek, doğrusu bana pek de hoş gelmiyor ve uygun
gelmiyor. Olabilir ki, çalışırlar, çalıştıklarının karşılığını da mutlaka
alacaklardır; bir de, bu fakir milletin bütçesinden, onlara ayrıca bir kadrosuzluk
tazminatı vermek -yüzbaşı için de aynı şeyi söylüyorum, orgeneral için de aynı
şeyi söylüyorum- doğru olmasa gerektir. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de tartışılan önemli konulardan birisi de
Yüksek Askerî Şûra kararlarıdır. Bu Şûranın kararları, Anayasanın 125 inci
maddesine uygun hale getirilmiş ve maalesef, yargı yolu kapatılmıştır.
Şüphesiz, Silahlı Kuvvetler, bir disiplin kurumudur. Disiplinin muhafaza
edilmesi esastır. Böylesine bir kurumun içerisine, yabancı ideoloji sahibi,
bölücü, yıkıcı veya irticacı -adını ne koyarsanız koyunuz- birtakım insanlar
sızmış olabilir. Bu insanlarla ilgili olarak o kurumun tedbir almasından daha
doğal da hiçbir şey bulunamaz. Ama, savunma hakkı kutsaldır. Savunma hakkı da,
kendisi suçlanan insanlara düşer. Savunma hakları ellerinden alınarak, son
günlere kadar takdirname verilmiş insanların, son günde disiplinsizlik
sebebiyle, yıllarca emek verdikleri kurumdan atılmış ve ayrılmış olmaları,
hatta ayrılmak zorunda bırakılmaları, vicdanlara da hukukun temel prensiplerine
de uygun değildir. Dolayısıyla "idarenin bütün eylem ve işlemleri yargı
denetimine tabi olacaktır" şeklindeki Anayasanın temel kuralı esas
alınmalı, Yüksek Askerî Şûra kararları, sadece terfilerle ilgili olmalıdır;
çünkü, terfilerle ilgili olması o kurumdaki disiplinin bir gereğidir. Aynı
durumda olan dört tane orgeneralden birisi yükselecek veya korgeneralden birisi
orgeneral olacaksa, diğerlerinin "ben, niye olmadım" diye dava
açmaları silahlı kuvvetler içerisindeki hiyerarşiyi zedeleyebilir; buna yargı
yolunun kapalı olması doğrudur. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu da, zaten,
bunu düşünerek, kendi içerisindeki işlemlere yargı yolunu kapatmıştır. Ya
açarsak ikisini birden açalım -doğru olan budur- veya Yüksek Askerî Şûra
kararlarını sadece, söylediğim gibi, terfilerle ilgili, bir üst dereceye
yükselmelerle ilgili olarak kabul etmeli, yargı yolunun kapalı olmasını bu
noktaya hasretmeliyiz. Yoksa, mesleğinde çok başarılı, tabip albaylarından
generallerine kadar, havacılarına, assubaylarına kadar, onları burada
tekrarlamayacağım, zabıtlara geçmesini istemiyorum; ama, hepinizin bildiği
ithamlarla; yani, eşinden, çocuğundan, inancından, hangi radyoyu dinlediğinden,
hangi televizyona baktığından, evine hangi gazete girdiğinden yola çıkarak,
eğer, birtakım cezalandırmalar yapılıyorsa, bu, belki de içinde yaşadığımız
sosyal ve ekonomik felaketlerin de bir sebebi olabilir. Kimsenin gözyaşı,
kimsenin yükselmesi için bir vesile olamaz. Adaletsizliği ve hukuksuzluğu
gidermek, hepimizin üzerine düşen bir borçtur. Merak ediyorum, mesela, YAŞ kararlarıyla orduyla ilişiği kesilenler
kadrosuzluk tazminatından istifade edebiliyorlar mı? Zannetmiyorum ki etsinler;
çünkü, ellerinden kazanılmış olan bütün hakları da alınıyor, askerî hastanelere
bile gidemez duruma geliyorlar. Böyle bir adaletsizliğe bizim taraf olmamız beklenemez. En azından,
bunları, kahraman ordumuz diye bahsederken, altında da milletin sesine tercüman
olacak bir kardeşinizin ifadesi olarak kullanmak istiyorum. Değerli arkadaşlarım, ben de bir jandarma assubayının oğluyum. Hukuk
fakültesindeki talebeliğimi, babamdan bana intikal eden 90 liralık yetim
maaşımla kazanabildim. Dolayısıyla, bu rütbelerin ve Silahlı Kuvvetler
içerisinde kazanılan kuruşların ne kadar şerefli, ne kadar bereketli olduğunu
bilirim. İçinde yaşadığımız konumda da, Silahlı Kuvvetlerimizin, hem sosyal hem
sübjektif hem objektif hem de moral şartları itibariyle, Türk Milletinin
hassasiyetlerine, duyarlılıklarına dikkat etmesini arzu ve temenni ederim. Değerli arkadaşlarım, bu düşüncelerim içerisinde birinci talebim; acaba,
bu tasarı geri çe-kilebilir mi? Çekilmesinde, bence yarar var. Eğer
çekilmeyecekse, 1 inci maddede özellikle, mutlaka bir iyileştirme yapmamız
lazım. Takdirlerinize sunuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, ANAP ve DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Şahıslar adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait. Buyurun Sayın Polat. Süreniz 10 dakikadır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 572 sıra
sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilat, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle
İlgili Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi
saygıyla selamlarım. Tasarıyla ücretlerine zam yapılması istenen jandarma kuvvetlerimiz ve
vazifeleri hakkındaki görüşlerimizi kısaca açıklamak isterim. Jandarmanın
anlamı, umumî emniyete nezaret eden, amme nizamını muhafaza ve kanunların
yürütülmesini teminle görevli mükellef askerî bir kuvvettir. Jandarmanın
tanımı, 2803 sayılı Jandarma Kanununun 3 üncü maddesinde yapılmıştır. Buna
göre, Türkiye Cumhuriyeti jandarması, emniyet ve asayiş ile kamu düzeninin
korunmasını sağlayan ve diğer kanun ve nizamların verdiği görevleri yerine
getiren silahlı, askerî bir güvenlik ve kolluk kuvvetidir. Jandarma Genel Komutanlığı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçası olup,
silahlı kuvvetlerle ilgili görevleri; eğitim ve öğretim bakımından Genelkurmay
Başkanlığına, emniyet ve asayiş işleriyle diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden
İçişleri Bakanlığına bağlıdır; ancak, Jandarma Genel Komutanı Bakana karşı
sorumludur. Jandarma Genel Komutanlığı, silahlı kuvvetlerle ilgili görevleri ile
eğitim ve öğretim bakımından Genelkurmay Başkanlığına bağlıdır. Bu makamla olan
ilişkisini İçişleri Bakanının aracılığı olmadan sürdürür. Yazışma, emir ve
komuta bakımından askerî kurallara ve askerî hiyerarşiye uyulur. Emniyet ve asayiş işleri ile diğer görev ve hizmetlerin ifası yönünden
İçişleri Bakanlığına bağlı olan jandarmanın, aslî görevi itibariyle bağlı
olduğu makam İçişleri Bakanlığıdır. Diğer sivil kurum veya kuruluşlarla
ilişkilerde doğrudan yazışma ve haberleşmesi söz konusu değildir. Burada 16.7.1999 tarihinde, canlı hayvan kaçakçılığıyla ilgili olarak
İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan'a sorduğumuz soruya, 11 Ağustos 1999
tarihinde "İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı" başlığıyla
verilen cevabın sonunda "Jandarma Genel Komutanı namına" denilip,
herhangi bir imza veya paraf olmadan altında sadece "Sadettin Tantan,
İçişleri Bakanı" imzasıyla bize cevap verilmesinde, sanki İçişleri
Bakanının, kendisine karşı sorumlu olan Jandarma Genel Komutanı namına cevap
verdiği anlaşılmaktadır ki, tarafımızdan, bu yazı şeklinin, bu hiyerarşi
sistemine uymadığı kanaati hâkim olmuştur. Jandarma Genel Komutanlığı Teşkilatı, İçişleri Bakanlığının hiyerarşik
yapısı içerisinde, Emniyet Genel Müdürlüğü ile denk bir kuruluş olarak yer
alır; ancak, bu iki kuruluş, aynı yapı ve bağlılık düzeninde statüleri
farklıdır. Jandarma Genel Komutanı doğrudan doğruya Bakana karşı sorumludur;
Bakanlık Müsteşarının, Genel Komutan üzerinde her hangi bir yetkisi bulunmamaktadır. Emniyet Genel Müdürü ise, Müsteşara karşı
sorumludur. Jandarma Genel Komutanlığına verilen görevler oldukça fazla olup, bir
kısmının yeniden gözden geçirilmesi, bize göre şarttır. Bunlar arasında,
özellikle yaz aylarında açık bulunan tatil köyleri ile yine bu turistik
bölgelerdeki içkili lokanta, site, otel, motel gibi kamuya açık yerlerin turizm
polislerince korunmaya alınması gerekmektedir. Avrupa Topluluğuna girmeye çalıştığımız bugünlerde, bilhassa yaz
aylarında turistlerin akın ettiği turizm bölgelerinde askerî bir ülke görüntüsü
vermemek için bu gibi yerlerin denetiminin, turistleri tedirgin etmeyecek
şekilde ve sivil giyimli polis kuvvetlerince yapılması, yine 2918 sayılı Kanun
gereğince jandarmaya trafik kontrolü yapma görevi verilen takriben 78 000
kilometre yol uzunluğu da tekrar gözden geçirilmelidir; çünkü, devlet
karayollarında trafik konusunda eğitimli olan trafik polislerinin yanında bu
konuda yeterli eğitim almamış jandarma kuvvetlerince trafik kontrolü yapılması,
hem sürücüleri tedirgin etmekte hem de ülkemize belki olduğundan fazla polis
devleti görüntüsü vermekte ve bilhassa yaz aylarında yabancı turistler nezdinde
hiç de olumlu bir görüntü vermemektedir. Mesela, ben, Erzurum İlimizde,
Erzurum-Artvin yolunun takriben 15 inci kilometre mesafesinde, Erzurum Ovasında
Dumlu Beldemiz sınırları içerisinde o güzergâh her zaman trafik denetimine
açıkken ve o yolun trafik denetimi varken, hemen hemen her akşam jandarmaca
yolda trafik denetimi yapılmasının trafik kontrolü açısından gereğini bir türlü
anlayamamışımdır. Bu tip denetimler, artık jandarmadan kesinlikle alınıp,
trafik polislerine ve turizm güvenlik güçlerine verilmelidir. Böylece, jandarma
teşkilatı, asıl görevi olan kaçakçılıkla yeterli mücadeleyi yapma imkânına
kavuşabilir. Jandarma teşkilatına, emniyet ve asayişin sağlanma sorumluluğunun
yanında, sınırlarımızın korunması, güvenliğin sağlanması ve her türlü
kaçakçılığın önlenmesi, takibi ve tahkiki görevi de verilmiştir. Jandarma
Yönetmeliğinin 159 uncu maddesinde de "Jandarma Teşkilatı sorumluluğuna
verilmiş devlet sınırlarının korunması, güvenliğinin sağlanması ve her türlü
kaçakçılığın önlenmesi, takibi ve soruşturulması ile görevlidir" hükmüne
yer verilmiştir. Kaçakçılık ile bu kadar önemli görevler verilen jandarma kuvvetlerimiz,
acaba son günlerde çok medyatik olan beyaz enerji operasyonunda gösterdikleri
başarıyı, bilhassa Doğu ve Güneydoğu Anadolu sınırlarımızdan yapılan canlı
hayvan kaçakçılığı konusunda da yapabilmişler midir? Yapamamışlar ise neden
yapamamışlardır? Bu konu üzerinde biraz durup düşünmek isteriz. Bizim, defalarca, Plan ve Bütçe Komisyonunda -mesela 15.7.1999 tarihinde
Plan ve Bütçe Komisyonunda- bir sorumuz üzerine, Tarım ve Köyişleri Bakanı
Sayın Hüsnü Yusuf Gökalp, verdiği cevapta, "evet, günde ülkemiz
sınırlarından tahminen 3 000 ile 4 000 civarında canlı hayvan kaçak olarak
girmektedir. Güvenlik güçlerimize çeşitli müracaatlarımız olmasına rağmen,
henüz, maalesef, önemli bir netice alınamamış ve sadece Doğu ve Güneydoğu
Anadolu Bölgelerinde değil; mesela, Ankara'nın yakınlarında Çubuk İlçesinde
dahi bu kaçak hayvanlar getirilip beslenebilmektedir" demekte, yine Tarım
Bakanı, 15 Şubat 2000 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda
gündemdışı bir konuşmaya cevap verirken, "göreve geldiğimiz zaman
Güneydoğu Anadolu sınırlarından her gün 4 000 hayvan kaçak giriyordu. Bu
hayvanları kimin soktuğunu da biliyorum, gerekirse bunun listesini bu milletin
kürsüsünden açıklarım" diyor ve devam ediyordu "burada bir vakum var,
burada bir boşluk var, bu boşluğu dolduramadığımız müddetçe, hayvancılığımızı
ayağa kaldıramadığımız müddetçe bu kaçakçılığı böylesi tedbirlerle durdurmak
zor" diyordu. Sayın İçişleri Bakanlığına bu konularda sorduğumuz soruya verilen 8
Kasım 1999 tarihli cevapta, "ancak, uygulamada bölgede kolluk kuvvetleri
dışında anılan kanunun 23 üncü maddesinde belirtilen ve mücadeleyle yükümle
olan birimlerin aynı hassasiyeti göstermedikleri ve hatta kaçak yollardan
sınıra yakın bir köye getirilen hayvanlara ilgililerce kolaylıkla menşe
şahadetnamesi ve sağlık raporu tanzim edildiği belirtilmektedir. Buna mukabil,
madde 44 ve madde 45'te belirtilen ceza hükümleri caydırıcılıktan çok
uzaktır" denilmekte ve bir liste sunularak, 1995 yılından 05.11.1999
tarihine kadar beş yılda toplam 19 426 adet büyükbaş hayvan, 138 085 adet
küçükbaş hayvan yakalandığı belirtilmektedir. Bizim bu konuda tatmin
olmadığımız sorularımız şunlardır: 1- Sayın Bakanın ve basının ısrarla belirttiği üzere günde 4 000 hayvan
yurda kaçak giriyor ise ve bu, yılda 4 000x365= 1 460 000, beş yılda da 7 300
000 adet yurda kaçak hayvan girişine te-kabül eder ki, Doğu ve Güneydoğu
Anadolu'da son yıllarda eriyen hayvancılığa bakıldığında bu rakamların
realiteyle uyuştuğu görülür. Peki, beş yılda yakalanan toplam kaçak canlı havan
miktarı ise, Bakanlığın cevabında 157
511 adettir. Yani, yurda kaçak olarak giren 7 300 000 hayvanın ancak yüzde 2'si
yakalanmıştır. Yani, iki bakanın ifadesine göre, beş yılda, yurda kaçak olarak
giren hayvanların ancak yüzde 2'si yakalanmış ve yüzde 98'i yurda kaçak olarak
girmiştir. Ayrıca, bu kaçak hayvanlar sınırda kalmamış, yine, Bakanın
ifadeleriyle, Ankara'nın Çubuk İlçesine kadar da gelmiştir. 2- Beyaz enerjiyle en üst devlet görevlilerini dahi başarıyla sorgulayan
ve adalete teslim eden jandarma kuvvetlerimiz, nasıl oluyor da, sınırda sahte
menşe şahadetnamesi verdiğinden şüphelendikleri muhtarları yakalayıp
sorgulayamamaktadırlar. 3- Devlet yollarında, trafik kontrolünü, trafik polislerinden daha sık
yapmaya başlayan jandarma kuvvetlerimiz, bu kaçak hayvanların, Ankara'nın Çubuk
İlçesine kadar gelmesini nasıl önleyememişlerdir?!. Son olarak, tasarıyla getirilen iyileştirmelerin bir önemli rakam
olmadığını; fakat, işsizlikte, pahalılıkta buradan devlet memurları için bir
iyileştirme yapmak için yetki alan hükümetimize, dün, Plan ve Bütçe
Komisyonunda verilen yetkinin içerisinde 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanunu da var idi, tüm devlet memurları, bilhassa bu şubat krizinden
sonra, bir afet şeklinde gelen zamlarla bunalmış iken, yalnızca Silahlı
Kuvvetlerin, o da, yalnızca bir kesimine getirilen iyileştirmenin zaman
yönünden uygun olmadığı kanaatimizi de ayrıca burada belirtmek isteriz. Tasarının hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Şahısları adına ikinci söz, Trabzon Milletvekili Sayın Orhan
Bıçakçıoğlu'na ait. Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;
hepinizi şahsım adına selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile
Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporları üzerinde söz almış bulunuyorum. Değerli milletvekilleri, tabiî ki, ülkemizin mümtaz kuruluşlarından olan
Türk Silahlı Kuvvetleri personelinin hak ettiği maaşı almasına hepimiz tarafız;
fakat, benim, söz almama gerek olan şey, bu tasarıyı hazırlayanların genel
gerekçede yazmış oldukları birtakım cümleleri sizlerin huzurunuzda okumak
istiyorum. Şimdi, burada, İçişleri Bakanlığının diğer bir birimi olan emniyet
teşkilatı personeli ile bunların kıyaslanmasını yadırgıyorum. Tasarının genel
gerekçesinde, 1998 ve 2000 yıllarında iki defa polise sağlanan artıştan
bahsedildiği halde ve yine, bu artışın Türk Silahlı Kuvvetlerinin jandarma
personeline verilmediği söylendiği halde... Ben, bugün aldığım rakamları da
söylüyorum: 22 yıllık hizmeti olan 1/1'inde bir ilçe emniyet amiri 463 milyon
Türk Lirası net -tazminatlar dahil- maaş alırken, yine 16 yıllık hizmeti ve
4/1'inde derecesi olan bir assubay başçavuş 585 milyon lira maaş almaktadır. Şimdi, ülkenin genelinde seyahat halinde bulunuyoruz, hepimiz seçim
bölgelerine gidip gelirken. Yollarda trafik kontrolü yapan trafik polislerinin,
bizi her durduruşlarında, bizden özellikle istedikleri, ekonomik yönden
durumlarının düzeltilmesi talebidir. Şimdi, Sayın İçişleri Bakanının, emniyet
personelinin de maaşlarını mutlaka ve mutlaka artırması lazımdır,
tazminatlarını artırması lazımdır. Tasarının genel gerekçesinde, bu kadrosuzluk nedeniyle emekliye sevk
edilen albayların ve yarbayların emekliliğe ayrıldıktan sonra ki -burası çok
manidar geldi bana. Tasarının gerekçesinden okuyorum- askerlik döneminde elde
ettikleri bilgi ve becerileri emeklilik dönemlerinde kullanamadıklarından
bahsediliyor, ki, bu, albaylarımız için ve yarbaylarımız için bir haksızlıktır
diye düşünüyorum; bunu, burada, yadırgadığımı belirtmek istiyorum. Yine, bekçiler dahil, Türkiye'nin en ücra sınır karakolunda, gece ve
gündüz mevhumu gözetmeksizin 24 saat görev yapan... Tabiî, askerimiz, ülkenin
sınırlarında 24 saat görev yapmaktadır; ama, kamuda çalışıp da 24 saat görev
yapan başka personel de vardır; öğretmenler vardır, dağ başlarında, bu milletin
istikbalinin teminatı olacak gençleri yetiştiren, yine, polisi vardır, diğer
kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan personel vardır; onların hepsi, ekonomik
yönden, inanın, sıkıntı içerisindedir. Hükümetimiz, bu konuyu bildiği için,
kanun hükmünde bir kararnameyle, personel arasındaki maaş dengesizliklerini
gidermek için Meclisten yetki almıştır; fakat, süresi içerisinde bu yetkisini
kullanamamıştır. Şu anda, Plan ve Bütçe Komisyonunda, böyle bir yetki, tekrar,
hükümete verilmek üzere hazırlandı. İnşallah, kısa zamanda, hükümetin, bu
yetkiyi kullanarak, devlet personeli arasındaki -polis olsun, asker olsun- bu
maaş farklılığını giderecek bir düzenlemeyi yapması şarttır diye düşünüyorum. Ortaya konulan tabloda son derece müreffeh bir emniyet teşkilatı
portresi çizilmiştir, bu böyle değildir. Ailesinde ve yakınında emniyet
teşkilatında görev yapan polisi, başkomiseri olan bir kişi olarak söylüyorum;
polis teşkilatının o şekilde müreffeh gösterilmesini yadırgadım. En azından,
bir ilçe emniyet amiriyle assubay başçavuşun maaşlarının denk olması gerekir
diye düşünüyorum. Yıllık 3-4 trilyon lira deniliyor; fakat, benim tahminim, 10 trilyon
lira civarında bütçeye ek bir yük getirecek olan bu tazminat artışının da hayırlara
vesile olmasını diliyor; bu duygu ve düşüncelerle, Sayın Başkanıma, söz verdiği
için teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bıçakçıoğlu. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerinde başka söz talebi yoktur. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Soru sorabilir miyiz Sayın Başkan? BAŞKAN - Tabiî. Buyurun Sayın Karapaşaoğlu. 10 dakikalık süremiz var biliyorsunuz; onu, tasarruflu olarak
kullanalım. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, görüşülmekte olan
tasarıyla ilgili olarak bir ilkeden söz etmek istiyorum. Tasarının genel
gerekçesinde, bir ilke olarak şu ifade edilmiş: "Türk Silahlı Kuvvetleri
personel politikasının temelini 'halinden memnun, geleceğinden emin personel'
ilkesi oluşturmaktadır" deniliyor. Bu ilkeye katılıyoruz, bütün kalbimizle
katılıyoruz. Ancak, bütün ülke evlatlarının bu ilke istikametinde, korunup
kollanması istikametinde çalışmaları görmek istiyoruz. Bugün, gerek Silahlı Kuvvetlerimizin gerek polis kuvvetlerimizin gerek
devletin hizmetini yürüten memurlarımızın büyük bir sıkıntı içerisinde olduğunu
görüyoruz. Biz, bu tasarının tek başına olarak değil de, devletin kurum ve
kuruluşlarının bütününü kapsayan biçimde buraya gelmesini arzu ederdik ve o
takdirde de, bütün kalbimizle desteklerdik. Ben, bir milletvekili olarak, şahsım adına, devlet memuruna nasıl hesap
verileceğinin endişesi ve telaşını taşıyorum. Geçtiğimiz günlerde, illerde
yapılan birtakım gösterilerde, gerek esnafımızın gerek köylümüzün, bunların
arasında da memurumuzun toplantılar yaptığını gördüm. Gönül arzu eder ki,
devletimizin yönetimini elinde bulunduran iktidar, buradan çıkıp
"efendiler, biz, bu düzenlemeyi, bütün memur kadromuzla ilgili olarak,
bütün görevlilerimizle ilgili olarak yapacağız" diye bir beyanda bulunsun.
Bugün, Anadolu'nun çeşitli yerlerinde görev yapan memurlarımızın açlık
ve sefalet içerisinde olduğu aşikârdır. Bunu inkâr edecek hiçbir merci ve makam
yoktur. Bu sefaletin giderilmesi konusunda bir gayret gerekir. Bu gayreti,
maalesef, bu iktidarda göremiyoruz. BAŞKAN - Sorunuz efendim... MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Silahlı Kuvvetlerimizin biraz önce
ifade ettiğimiz bu ilkesi, diğer memurlarımız için, diğer görevlilerimiz için,
devletin işçisi için de düşünülecek mi, onlara da bu imkânlar hazırlanacak mı;
bunu, hükümet adına, Sayın Bakanımız ağzından duymak istiyoruz; ne zaman hazır
olacak ve Parlamentomuza ne zaman gelecek diyoruz efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Başka soru var mı efendim? Olmadığı anlaşıldı. Sayın Bakan, cevap verecek misiniz efendim? DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Efendim, hem değerli
arkadaşımızın sorusuna cevap vermek istiyorum, hem de müsaade ederseniz, burada
küçük bir açıklama yapmak istiyorum. BAŞKAN - Hay hay; buyurun efendim. DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) - Yüce Meclisten istediğimiz
yetki tasarısı çerçevesinde, sayın milletvekili arkadaşımızın gündeme getirdiği
bu hususlara cevap verilmeye çalışılacak. Ayrıca, elimizdeki kanun tasarı ve teklifleri: 3 üncü sırada emniyet
teşkilatı, 5 nci sırada Hâkimler ve Savcılar Kanunu değişikliği, 7 nci sırada
Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararname.
Bu düzenlemeler, zaten, Meclisin gündemindedir; onu da bilgilerine arz etmek
istiyorum efendim. Özellikle, bugün getirilen tasarıyla yapılan ödemeler, 5 Ekim 2000
tarihinden itibaren şu ana kadar fiilen yapılmaktadır. Kanun hükmünde
kararnamenin Anayasa Mahkemesince iptal edilmesi sebebiyle, bu tasarı, bugün
huzurlarınıza getirilmiştir. Kanunla, bütçeye herhangi bir yük değil,
jandarmaya ödenilen asayiş tazminatının düşülmesi nedeniyle 4,1 trilyon Türk
Lirası kadar tasarruf imkânı da sağlanacaktır; bunu arz etmek istiyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz
Sayın Başkan. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylayacağım ve oylarken de,
karar yetersayısını arayacağım. Herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için, oylamayı elektronik
cihazla yapacağız. Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama
yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve tasarının
maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum: TÜRK
SİLÂHLI KUVVETLERİ PERSONEL KANUNU İLE JANDARMA TEŞKİLÂT, GÖREV VE YETKİLERİ
KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN
DEĞİŞTİRİLEREK KABULÜ İLE SAHİL GÜVENLİK KOMUTANLIĞI KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK
YAPILMASINA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasının değişik (f) bendinde
geçen "% 9'u" ibaresi "% 30'u", "% 10'u" ibaresi
"% 50'si", "% 11'i" ibaresi "% 55'i", "%
12'si" ibaresi "% 70'i", " % 15'i" ibaresi "%
75'i", "% 20'si" ibaresi "% 80'i", "% 25'i"
ibaresi "% 90'ı" ve "% 30'u" ibaresi "% 100'ü"
olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini, Manisa
Milletvekili Sayın Bülent Arınç ifade edecekler. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; biraz evvel getirilen tasarının hem özetini yapmaya çalışmış hem
de içinde bulunduğumuz şartlar içerisinde, zamanlama açısından çok yanlış bir
güne denk geldiğini ifade etmiştim. Pek çok arkadaşımız da bunun böyle olduğunu
söylüyorlar; ancak, hükümet ortağı partilerimizin değerli milletvekilleri
"çok haklısınız" demekle birlikte hükümetten gönderilen bu tasarının
çıkması gerektiğini ifade ediyorlar. Bu, kerhen destekler ne zamana kadar devam
eder bilmiyorum; ama, zamanlama açısından yanlış olduğunu, Türkiye'nin içinde
bulunduğu şartlar itibariyle, her vicdan sahibi insanın kabul ve tasdik etmesi
lazım. Bütün kamu çalışanlarının, işçilerin, işsizlerin, esnafın, çiftçilerin,
dul, yetim ve emeklilerin geçim sıkıntısı çektiği bir zamanda, böylesine bir
ayrıcalıklı malî imkân getiren tasarının görüşülmekte olmasını, ben, gerçekten
çok yanlış buluyorum. Elbette böyle bir düzenlemeye ihtiyaç var; ama, bu
düzenleme, bütün çalışanları içerisine alacak bir genel düzenleme içerisinde
yapılabilir. Kaldı ki, biraz evvel de arkadaşlarımız ifade ettiler; yeni yetki
yasası çıkaracak hükümet, bu yeni yetki yasasıyla çalışanların malî durumlarını
iyileştireceğini ifade ediyor. Bugün, kadrosuzluk sebebiyle tazminat
miktarlarını artırdığımız kişiler yarın yeni yetki yasasıyla birtakım ek
imkânlara da kavuşacak olurlarsa veya Silahlı Kuvvetler personeliyle ilgili
olarak çıkarılacak bir yetki kanununa dayalı kanun hükmünde kararnamelerle, bu
imkânlar, diğer çalışanlar aleyhine, makasın daha da çok açılacağını önümüze
koyarsa, bunun sorumlusu herhalde biz olmayacağız. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, gürültüden ne konuşulduğunu
anlayamıyoruz; lütfen, ikaz edin. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bir noktayı da ifade
etmek istiyorum: Biraz evvel yaptığım konuşmada, emekli orgeneral ve kuvvet
komutanlarımızdan bazılarının bankalarda ve özel sektörde çalıştıklarını,
bunların bir kısmı hakkında da, maalesef, ağır cezalarda, DGM'lerde dava
açıldığını ifade etmiştim. Biraz önce önüme bir not getirdiler, Sayın Ahmet
Çörekçi Paşamız, Grubumuzu aramışlar hem konuşmamız için teşekkür etmişler hem
de kendisiyle ilgili olarak "ben, Turgay Ciner'in Park Holdinginde görev
teklifi almıştım, fakat, bunu kabul etmedim; yine, HAVAŞ'la ilgili olarak da
bir davam yoktur. Açıklarsanız, görevi kabul etmediğim ve dolayısıyla hakkımda
açılmış bir dava da olmaması sebebiyle bir düzeltmeye ihtiyaç var"
demişler; severek yapıyorum; kendilerine teşekkür ediyorum. (FP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bakınız, yine, pek çok telefonlarla veya daha
önceden bize ulaştırılan tekliflerde, astsubayların da, özellikle emeklilerinin
çok büyük sıkıntıları var, intibak meseleleri var, yıllardan beri bekleyen
kanun teklifleri var; ama, Mecliste, biz, bunları henüz görüşmedik ve bunlar
üzerinde de bir iyileştirme yapmayı, maalesef, hükümet olarak önümüze
getirmedik. Hangi kademede olursa olsun, Silahlı Kuvvetlerimizin bütün personelinin,
başta da söylenen ilkeye uygun olarak çalışması ve çalıştıktan sonra da
emeklilik hayatlarında huzur ve güvenlik içerisinde yaşamaları asıldır.
Dolayısıyla, bütün bu düzenlemeleri, bir tefrik yapmadan, eşitlik ve adalet ölçüsü
içerisinde yerine getirmemiz gerekir. 1 inci maddedeki, yüzbaşıdan başlayarak, yüzde 9 -yani, orgeneral brüt
aylığı, ekgösterge dahil, onun yüzde 9'u- yüzde 30'a çıkarılıyor, orgeneralin
yüzde 30 olan nispeti yüzde 100'e çıkarılıyor. Piramit tam ortaya çıkmış.
Halbuki, bu makaslar eskiden beri açıktır; adalet, bu makasın biraz daha
daraltılmasını gerektirir; yani, az ücret alana, biraz daha fazla vermek
suretiyle, çok ücret alana veya emeklilik maaşı alana, nispeti biraz daha
azaltmak suretiyle belki bir adalet sağlanabilir. Burada çok yüksek bir
adaletsizlik var. Ben, biraz evvel, genel gerekçede ve komisyon raporunda gördüğüm için 3
trilyon civarında yıllık bir masraf getirecek diye söylemiştim. 2 maddenin
sağlayacağı masraf 5 trilyon civarında, memur maaş katsayıları itibariyle de bu
sürekli artacağı için, bunun daha da artması muhtemel. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz şartlar, tasarrufu, harcamaların
kesinti ve kısıntıya uğramasını ve milletçe fedakârlık yapmayı gerektiriyorsa,
bunda önergelerimiz var, lütfen bu önergelerde desteğinizi bekleyeceğiz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen, toparlayınız. BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Böylece, tümü üzerindeki görüşmeleri kabul
ettiğinize ve maddelere geçtiğimize göre, biraz daha adaletli olmamız, belki de
bu ölçeğin biraz daha küçültülmesiyle mümkün olabilecektir. Üç beş trilyon
diyerek bunlara dudak bükemeyiz. Üç beş trilyon esnafa sağlanacak bir kredi
olabilir, birkaç hastanenin masrafı olabilir, birkaç yoksula sağlanacak imkân
olabilir. Bunu da Silahlı Kuvvetlerimizin değerli emeklileri herhalde seve seve
yaparlar. Onları da bu nimetten mahrum etmeyelim. Hepinizin takdirlerine arz ediyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Madde üzerinde başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde verilmiş 2 adet önerge var; önergeleri geliş sırasına
göre okutacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 572 sıra sayılı kanun tasarısının 1 inci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla. Madde 1.- 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasının değişik (f) bendinde
geçen "yüzde 9'u" ibaresi "yüzde 35'i", "yüzde
10'u" ibaresi "yüzde 55'i", "yüzde 11'i" ibaresi
"yüzde 60'ı", "yüzde 12'si" ibaresi "yüzde 70'i",
"yüzde 15'i" ibaresi "yüzde 75'i", "yüzde 20'si"
ibaresi "yüzde 80'i", "yüzde 25'i" ibaresi "yüzde
90'ı" ve "yüzde 30'u" ibaresi "yüzde 100'ü" olarak
değiştirilmiştir.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 572 sıra sayılı tasarının birinci maddesinin aşağıdaki
şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Madde 1.- 27.7.1967 tarihli ve 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri
Personel Kanununun 49 uncu maddesinin birinci fıkrasının değişik (f) bendinde
geçen yüzde 9 ibaresi yüzde 35, yüzde 10 ibaresi yüzde 45, yüzde 11 ibaresi
yüzde 50, yüzde 12 ibaresi yüzde 55, yüzde 15 ibaresi yüzde 60, yüzde 20
ibaresi yüzde 65, yüzde 15 ibaresi yüzde 60, yüzde 20 ibaresi yüzde 65, yüzde
25 ibaresi yüzde 70; yüzde 30 ibaresi yüzde 75 olarak değiştirilmiştir. Teklif edenler :
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) -
Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum)- Katılmıyoruz efendim. Sayın Arınç, zatıâliniz mi konuşacaksınız? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Evet. BAŞKAN - Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; konuşmamda da
ifade ettim; verdiğimiz önerge, yüzbaşıdan başlayarak orgeneral rütbesinde
kadrosuzluk sebebiyle emekli olmuş değerli personele, kadrosuzluk tazminatının
hangi nispetlerde yükseltileceğiyle ilgili. Teklifte bunlar -biraz evvel de söylemiştim- 3, 4 ve 5 misli
artırılıyor. Benim önergemden önce Milliyetçi Hareket Partili değerli
arkadaşlarımın önergesi okundu. Orada, üst, muhafaza edilmiş büyük ölçüde, alt
kademedeki personelinki 5 puan civarında artırılmış. Ben, tam tersini düşündüm;
benim önergem, hem aşağıdakileri biraz artırmak hem de yukarıdakileri biraz
aşağıya doğru yaklaştırmak hedefini güdüyor. Dolayısıyla, yüzde 100'lük artış üst kademede; benim teklifimde yüzde
75'tir; 75, 70, 65, 60 olarak geliyor. Bunu, ben, hakkaniyete daha uygun,
eşitliğe, adalete ve personel politikasına daha uygun buluyorum; bir, bu. İkincisi, bununla belli bir tasarruf da sağlanmış olacaktır. 5 trilyon
civarında yıllık harcamayı öngören böyle teklif, eğer, maddede geldiği gibi
kabul edilirse, benim teklifimle bu, belki, 2 trilyon kadar da inecektir. 2 trilyonu da kimse azımsamasın. Gerçi, bir kriz anında gecede yüzde
20'lik faizle, rantla, repoyla haksız kazanç temin edenler için çok fazla bir
şey ifade etmeyebilir:; ama, 100 küsur milyonluk asgarî ücret içerisinde,
125-150 milyonluk emekli maaşı içerisinde, 200 milyonluk memur maaşı
içerisinde, bunun üçte 2'sini kiraya vermek suretiyle, dört çocuğunu büyütmeye
çalışan insanların içerisinde bulunduğu şartları düşünelim ve umalım ki, bu 2
trilyonluk kısıntı veya tasarruf, belki, onlara verebileceğimiz bir imkân
olabilir. Desteğinizi bekliyorum; saygılar sunuyorum.(FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Arınç. Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, diğer önerge, sahipleri tarafından geri
çekilmiştir; bilgilerinize sunuyorum. Sayın milletvekilleri, şimdi, maddeyi, komisyondan geldiği şekliyle
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, karar yetersayının aranmasını
istiyorum. BAŞKAN - ...Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Oylamaya geçmeden evvel talep ederseniz, karar yetersayısı aranacaktır. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 10.3.1983 tarihli ve 2803 sayılı Jandarma Teşkilât, Görev ve
Yetkileri Kanununun 21 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendinde geçen
"% 15" ibaresi "% 52", (b) bendinde geçen "%13"
ibaresi "% 40" ve 9.7.1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik
Komutanlığı Kanununun 16 ncı maddesinin değişik beşinci fıkrasının (a)
bendindeki "%15" ibaresi "%52", (b) bendindeki
"%13" ibaresi "%40" olarak değiştirilmiştir. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Madde üzerinde konuşma talebi?.. Yok. Ancak, bir önerge var. Önergeyi geri çekip çekmeyeceklerini öğrenmek için soruyorum. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Herhalde onu da geri çekeceklerdir. Dolgu
malzemesi bunlar... BAŞKAN - Sayın Çınaroğlu, buradalar mı efendim? Yok. Vahit Kayrıcı?.. Yok. Sayın Çevik?.. Yok. Sayın Aydın?.. Yok. Sayın Arslan?.. Burada. MEHMET ARSLAN (Ankara)- Önergeyi geri çekiyorum efendim. BAŞKAN- Evet, önergeyi, geri çektiğiniz için işleme koymuyorum. 2 nci maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN- Maddeyi kabul edenler... SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum
Sayın Başkan. BAŞKAN- Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Efendim, bu madde için karar yetersayısının aranılmasını istiyorsanız;
arayacağım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri)- Evet efendim, karar yetersayısının aranılmasını
istiyoruz. BAŞKAN- Peki. Müteakip maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN- 4 üncü maddeyi oylarınıza sunarken karar yetersayısını
arayacağım: Kabul edenler... MUSTAFA NİYAZİ YANMAZ (Şanlıurfa)- Başkan, tamamını yok sayın bunların;
çünkü, millet yok sayıyor Sayın Başkanım, siz de yok sayın!.. BAŞKAN- ...Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır ve madde kabul
edilmiştir. Karar yetersayısı aramanın bir sakıncası oluyor; kulisteki
arkadaşlarımız sohbetlerini içeriye taşıyorlar ve Salih Bey de haklı oluyor.
Lütfen, sükûneti muhafaza edelim efendim... Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce, İçtüzüğün 86 ncı maddesine
göre, oyunun rengini belirtmek için, Samsun Milletvekili Sayın Vedat Çınaroğlu
ve Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu lehte söz istemişlerdir. Lehte bir arkadaşımıza söz verebileceğimize göre, Samsun Milletvekili
Sayın Vedat Çınaroğlu'na söz veriyorum. Sayın Çınaroğlu?... Yok. Adana Milletvekili Sayın Çulhaoğlu?.. MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) - Lehinde oy vereceğim ve
konuşmayacağım Sayın Başkan. BAŞKAN - Konuşmayacaksınız, peki, efendim. Böylece, lehte oy
vereceğinizi ifade etmiş oluyorsunuz. Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Tasarı kabul edilmiştir. Ülkemize, Silahlı
Kuvvetlerimize ve faydalanacaklara hayırlı olsun efendim. Sayın milletvekilleri, Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 611 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun
Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının müzakelerine
başlayacağız. 4. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı
Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları
(1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) BAŞKAN - Komisyon?... Yok. Ertelenmiştir. Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma, Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakeresine başlıyoruz. 5. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt
İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri
Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/752) (S.Sayısı 577) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu, 577 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. (1) 577 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir. Yeni İçtüzük değişikliğimiz sebebiyle, raporun okutulup okutulmaması
hususunu oylamayacağım. Tasarının tümü üzerindeki müzakerelere başlıyoruz. Tasarının tümü
üzerinde, gruplar adına ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şırnak
Milletvekili Sayın Sait Değer'e ait. Buyurun Sayın Değer. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım;
Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, kanun hükmünde kararnameyle ilgili görüşlerimi
arz etmeden önce, birkaç hususun altını çizmek istiyorum. Günümüzde
uluslararası güvenlik ortamında meydana gelen değişiklikler, askerî gücün
kullanabileceği boyutu ve intikal edebileceği hareket alanlarını son derece
genişletmiştir. Yakın geçmişte olduğu gibi, gelecekte de, askerî gücün
kullanımı, genellikle uluslararası örgütlerin girişimiyle, insanî operasyonlar,
barışı koruma operasyonları ve barışı koruma görevleri esas olmak üzere
çokuluslu güçlerin katılımı ve müşterek operasyonlar temelinde yer almaktadır. NATO, şu andaki dünya düzensizliği içinde sahip olduğu hazır, etkin,
güçlü askerî potansiyeliyle dünyanın en önemli güvenlik gücünü oluşturan
ittifak olarak etkisini artırarak gelecekte de devam edecektir. Ayrıca,
unutulmaması gereken bir nokta da, ittifakların yok olması için görevlerini
tamamlamış veya yerlerine, en az bir önceki kadar etkin bir başkasının kurulmuş
olması gereğidir; ancak, NATO, ne misyonunu tamamlamıştır -aksine, kendine yeni
görevler yaratarak bu misyonunun alan ve niteliğini genişletmiştir- ve ne de
NATO'nun yerine geçebilecek çokuluslu bir güvenlik ittifakı uluslararası
sisteme dahil olabilmiştir. Bu gerçeklerden yola çıkarak Türkiye, NATO ile
bütünleşmeli ve onun caydırıcı güç ve desteğini yanına alarak aktif bir rol
üslenmelidir. Bilindiği gibi, barışta ve savaşta Türk Silahlı Kuvvetleri ve dış
Türkiye kuvvetlerinin akaryakıt ihtiyacını karşılamak için NATO tarafından
finanse edilerek kurulan NATO boru hatlarıyla, akaryakıt depolama tesislerinin
işletme, bakım ve korunmasının sağlanması amacıyla 1957 yılında Petrol Ofisi
Anonim Şirketi görevlendirilmiştir. Bu kurumun bünyesinde giderleri Millî
Savunma Bakanlığınca karşılanan Askerî İkmal ve NATO Tesisleri, yani ANT
Başkanlığı kurulmuştur. Hepimizin bildiği gibi, Petrol Ofisi Anonim Şirketinin özelleştirilmesi
kararı, bu kuruluşun bünyesinde olan ve stratejik güvenliği açısından
özelleştirme kapsamı dışında tutulan ANT Başkanlığına yeni bir statü
belirlenmesi ihtiyacını doğurmuştur. Çok değerli milletvekilleri, şu anda görüşmekte olduğumuz kanun hükmünde
kararname, bu zorunluluklardan ortaya çıkmaktadır. Buna göre, ANT Başkanlığının, Millî Savunma Bakanlığına bağlanarak, kamu
tüzelkişiliğine sahip, özel bütçeli olarak kurulması öngörülmektedir. Bu
kararnameyle, Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri teşkilat yapısında yeni bir
yapılandırmaya gidilmektedir. Bu kanunun amacı, barışta ve savaşta Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve dış
takviye kuvvetlerinin akaryakıt ve madenî yağ stoklarını muhafaza etmek ve
bunları akaryakıt boru hattı ve diğer nakliye araçlarıyla askerî birliklere
ulaştırmak ve Türkiye NATO boru hattı ile akaryakıt tesislerinin işletme, bakım
ve çalışır halde bulundurulmasını sağlamak için ANT Başkanlığının kurulması ve
işletilmesine ilişkin esas ve usullerin belirlenmesidir. ANT Başkanlığının Yönetim Kurulu, Millî Savunma Bakanlığı tarafından
belirlenecek müsteşar yardımcısı başkanlığında, NATO Enfrastrüktür Dairesi
Başkanı, Maliye Dairesi Başkanı ile Genelkurmay Başkanı tarafından Genelkurmay
Lojistik Daire Başkanlığından, Millî Savunma Bakanı tarafından Millî Savunma
Bakanlığından iki yıllık süre için seçilecek üyelerden oluşmaktadır. Bu konuda
en üst kademedeki ehil kişilerin seçeceği kişilerden oluşturulan yönetim
kurulunun, bu kuruluş için faydalı olacağına inanıyorum. ANT Başkanlığının gelirleri ise, NATO akaryakıt tesislerinin yurtiçi
petrol şirketleri ile askerî amaçlı olarak müttefik ülkelere kiralanmasından
elde edilecek kira gelirleri, barışta ve savaşta Türkiye'ye intikal edecek
müttefik ülkelerin askerî kuvvetlerinin ihtiyacına binaen alınan akaryakıt ve
hizmet bedelleri, akaryakıt ve madenî yağların dağıtım hizmeti ile sistemin
işletme ve bakım hizmetleri karşılığı Türk Silahlı Kuvvetlerine ait
ödeneklerden alınacak bedel ile akaryakıtla ilgili diğer kuruluşlara yapılan
işletme ve bakım hizmetlerinin satışından elde edilecek gelirlerin tümü
Başkanlığın geliri olarak kaydedilmektedir. Bu gelirler, Katma Değer Vergisi
hariç olmak üzere, Hazineye, katma bütçeli idarelere, belediyelere ve özel
idarelere ait her türlü resim, harç, fon, zam ve ardiye ücretlerinden muaf
tutulmaktadır. Maalesef, kısıtlı bütçe imkânlarıyla uluslararası arenada yer
alan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin böyle bir muafiyetinin olması, mutlaka katkı
sağlayacaktır. Hükümetin, özellikle kendi bünyesinde her gün aldığı tasarruf
tedbirlerine karşılık, görüşmekte olduğumuz bu kararnamede yeni kadrolar ihdas
edilmektedir. Oysa, 5.9.1990 tarihinde özelleştirme kararı alınan Petrol
Ofisinin bünyesindeki bu kurum, bu tarihten şimdiye kadar, görevini mevcut
kadrosuyla sürdürmektedir. Halen ANT Başkanlığının, 1 650 kilometre uzunluğunda
doğu bölgesi NATO boru hattı, 1 200 kilometre uzunluğundaki batı bölgesi NATO
boru hattı olmak üzere, yaklaşık toplam 3 000 kilometre boru hattı; merkez
teşkilatında 2 daire başkanlığı, 6 şube müdürlüğü ve savunma uzmanlığı, taşra
teşkilatında ise 2 bölge müdürlüğü ve bunlara bağlı 10 işletme müdürlüğü ve 37
tank çiftliği, 59 pompa istasyonu ve 26 meydan ikmal şefliğinden oluşan hizmet
birimleriyle görevini sürdürmektedir. Doğru Yol Partisi olarak, gerek personel gerekse araç gereç gibi
savunmayla ilgili konularda Millî Savunma Bakanlığının ödün vermemesi, her
zaman savunduğumuz bir konudur. Türk Silahlı Kuvvetlerinin, güçlü bir yapıyla,
bölgesinde bir güç unsuru olması hepimizin arzusudur; fakat, şimdi, ülkemiz
ekonomik olarak tarihî bir dönemeci yaşamaktadır. Böyle bir zamanda, halkımızın
çok hassas olduğu bu dönemde, ek maliyet gerektiren, merkez için 123, taşra
teşkilatı için 1260 kadronun zamanlaması konusunu tekrar düşünmeliyiz. Ayrıca,
yeni yapılanmada, stok amacıyla yeni depolara da ihtiyaç duyulacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gecikmiş bir düzenleme olarak
görüştüğümüz Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt, İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki Kanun Hükmünde
Kararnamenin hayırlı olmasını temenni ediyor; grubum ve şahsım adına hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer. Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini ifade
edecek olan Ankara Milletvekili Sayın Rıza Ulucak'a ait. Buyurun Sayın Ulucak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. FP GRUBU ADINA RIZA ULUCAK (Ankara) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt, İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluş ve Görevleri Hakkındaki 613 sayılı Kanun Hükmünde
Kararname üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Yüce Meclisimizin Sayın Başkanını ve siz değerli
milletvekillerimizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, NATO savunma ittifakına girdiğimiz 1952 yılından
itibaren, 1957 yılında NATO tarafından finanse edilerek kurulan NATO boru
hatlarıyla AKYA depolama tesisleri, o tarihten beri, başta, Silahlı
Kuvvetlerimizin jet yakıtı olmak üzere, akaryakıt ve yağ ikmalinde büyük bir
destek sağlamıştır. Ayrıca, barış şartlarında her yıl ülkemizin Batı ve Doğu
bölgelerinde Türk Silahlı Kuvvetleri birlikleriyle NATO üyeleri ülkeleri
arasında yapılmakta olan müşterek planlı tatbikatlarında Türk Silahlı
Kuvvetleri birliklerinin yanı sıra, NATO'nun dış takviye kuvvetleri için de kesintisiz
bir akaryakıt ikmali sağlanmaktadır. Muharebede, harekâtın devamı için, istenilen yer ve zamanda kesintisiz
bir lojistik destek gereklidir. Bugünün muharebelerinin Kara, Hava ve Deniz
Kuvvetleri boyutu değerlendirildiğinde, uçaklar, gemiler ve tanklardan oluşan,
yüzler ve binlerle ifade edilen bu kesafetteki harekât halindeki bir gücün
ihtiyaç duyacağı akaryakıtın ikmalinin kesintisiz olarak akışının
sağlanabilmesi gerekliliği, bilhassa harp şartlarında, NATO POL ve depolama
tesislerinin stratejik önemini ortaya
koymaktadır. Değerli milletvekilleri, onun içindir ki, bu tesisler, NATO'nun
ülkemizde öncelikle gerçekleştirdiği önemli yatırımlardandır. Bu tesisler
yapılırken, ülkemizin muhtemel harekât alanları müştereken değerlendirilmiştir.
Buna göre, NATO boru hattı ve depolama tesisleri batı ve doğu bölgeleri olarak
iki bölgede tesis edilmiştir. Batı bölge tesisleri, Antalya'dan başlayarak
Eskişehir üzerinden İstanbul'a; doğu bölgesindeki, İskenderun'dan başlayarak
Erzurum'a uzanmaktadır; toplam 3 000 kilometre uzunluğundadır. Bu hatların
güzergâhlarında tank çiftlikleri ile depolama tesisleri mevcuttur. Tesislerin
bu konuşlanmasına uygun olarak da, bir teşkilatlanma yapılmıştır. NATO boru
hatları ve depolama tesislerinin işletilmesi, koordinasyon ve emniyetinin
sağlanması amacıyla, 1957 yılında, Bakanlar Kurulu kararı gereğince Petrol
Ofisi Anonim Şirketi bünyesinde Askerî İkmal ve NATO Tesisleri, yani ANT
Başkanlığı kurulmuştur. Bu Başkanlığa bağlı olarak da yeterli sayıda taşra
teşkilat birimleri mevcuttur. Değerli milletvekilleri, görüldüğü gibi, bu önemli tesisler ve teşkilat,
başta, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin olmak üzere, zaman zaman sivil havacılık
olmak üzere, kiralama suretiyle de, ekonomimize, kurulduğundan beri büyük
katkılar sağlamıştır ve halen de sağlamaya devam etmektedir. Günümüz koşulları gereği, ülke menfaatları da gözönüne alınarak, Petrol
Ofisi, hepimizin bildiği gibi, özelleştirme kapsamına alınmıştır ve şu anda da
özelleştirilmiştir. Bünyesindeki ANT Başkanlığı, özelleştirme kapsamı dışında
bırakılmıştır. Stratejik önemi haiz NATO boru hatları ve depolama tesislerinin
işletilmesinden sorumlu ANT Başkanlığının, taşra teşkilatlarıyla birlikte Millî
Savunma Bakanlığı bünyesine alınması da 613 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle
sağlanmıştır; ancak, 4588 sayılı Kanunun Anayasa Mahkemesince iptaliyle, 613
sayılı Kanun Hükmündeki Kararname de iptal edilmiştir. Konunun önemine binaen,
ANT Başkanlığını, Millî Savunma Bakanlığına bağlı, kamu tüzelkişiliğini haiz
özel bütçeli olarak yeniden düzenleyen bu kanun tasarısının öncelikli olarak
kanunlaşması önem arz ettiğinden, desteklenmesi Grubumuzca uygun görülmüştür. Bu vesileyle, Grubumuzun görüşlerini arz etmiş bulunuyorum. Bu kanunun
hayırlı olmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ulucak. Gruplar adına başka söz talebi yok. Şahıslar adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat?.. Yoklar. Böylece, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmış oldu. Soru sormak isteyen sayın milletvekilimiz?.. Yok. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum: MİLLÎ SAVUNMA
BAKANLIĞI AKARYAKIT İKMAL VE NATO POL TESİSLERİ İŞLETME BAŞKANLIĞININ KURULUŞU
VE GÖREVLERİ HAKKINDA KANUN TASARISI (Millî Savunma
Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü ve Devlet Memurları
Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı) BİRİNCİ
BÖLÜM Genel
Hükümler Amaç ve kapsam MADDE 1. - Bu Kanunun amacı; barışta ve savaşta Türk Silâhlı
Kuvvetlerinin ve dış takviye kuvvetlerinin akaryakıt ve madenî yağ stoklarını
muhafaza etmek ve bunları akaryakıt boru hattı veya diğer nakliye araçları ile
askerî birliklere ulaştırmak ve Türkiye NATO boru hattı ile akaryakıt
tesislerinin işletme, bakım ve çalışır halde bulundurulmasını sağlamak üzere
Millî Savunma Bakanlığına bağlı, kamu tüzel kişiliğini haiz, özel bütçeli Millî
Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının
kurulması ve işletilmesine ilişkin esas ve usulleri belirlemektir. Bu Kanun, Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının; kuruluş, teşkilât, kadro, görev, yetki, gelir, gider,
mal ve hakları, denetim ile personelin özlük ve sosyal haklarına ilişkin esas
ve usulleri kapsar. BAŞKAN - Madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Önerge yok. Maddeyi, Komisyondan geldiği şekilde oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: Tanımlar MADDE 2. - Bu Kanunda geçen; Bakanlık : Millî Savunma Bakanlığını, Bakan : Millî Savunma Bakanını, Başkanlık : Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL
Tesisleri İşletme Başkanlığını, Başkan : Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanını, Şirket : Petrol Ofisi Anonim Şirketi (POAŞ)'ni, NATO : Kuzey Atlantik Andlaşması Organizasyonunu, POL : Petrol, yakıt ve yağlayıcılarını İfade eder. BAŞKAN - Madde üzerinde söz
talebi?.. Yok. Önerge yok. Maddeyi, bu haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Görev ve yetkiler MADDE 3. - Başkanlığın görevleri aşağıda belirtilmiş olup, bu görevler
Yönetim Kurulunun alacağı kararlar çerçevesinde yerine getirilir. a) NATO enfrastrüktür programı gereğince veya bütçeden askerî ihtiyaçlar
için inşa edilmiş veya edilecek olan akaryakıt tesisleri ile boru hatlarını
Türk Silâhlı Kuvvetlerinin akaryakıt ihtiyacına cevap verecek şekilde işletmek. b) Akaryakıt tesisleri ile boru hatlarının her türlü bakım, onarım ve
korunmasına dair tüm hizmetleri yürütmek, ihtiyaç duyulan ilâve tesisleri
kurmak veya kurdurmak. c) Hazarda ve seferde Türk Silâhlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan ve
Bakanlıkça protokol ve sözleşmeye bağlanmış olan veya Bakanlık tarafından
Başkanlığın temin ile görevlendirdiği akaryakıt ve madenî yağları, sözleşme
veya protokolde belirtilen yerlerden teslim alarak depolamak ve dağıtımını
sağlamak. d) Atıl kapasitenin Ülke ekonomisi yararına değerlendirilmesi amacıyla
görevleri ile ilgili hizmet sunmak ve gelir sağlamak. e) Akaryakıt tesislerine ilişkin yapılacak veya planlanacak faaliyetler
konusunda ilgili kurum ve kuruluşlarla bilgi alış verişinde bulunmak. f) Teşkil edeceği tanker filoları veya sivil nakliye ve petrol kuruluşları
vasıtasıyla boru hattı dışındaki akaryakıt naklini sağlamak, gerektiğinde deniz
aşırı nakliyatlar için deniz tankeri satın almak veya kiralamak. g) POL tesislerine ait haberleşme sisteminin işletme ve idamesini
sağlamak. h) Başkanlık emrinde çalışan personele ilişkin idarî, sosyal ve malî her
türlü işlemleri yürütmek. ı) Diğer akaryakıt boru hattı işletmesiyle uğraşan kuruluşlara işletme
ve bakım hizmetleri satışı yapmak. i) İşletme ve bakımın idamesi ile Başkanlığı harbe hazır durumda
bulundurmak; akaryakıt, madenî yağ ve türevleri ile gerekli her türlü araç,
gereç, teçhizat, demirbaş malzeme, yedek parçayı yurt içi ve yurt dışı
kaynaklardan satın almak, kiralamak, depolamak ve dağıtımını yapmak, Başkanlık
tesislerinin korunmasını Bakanlıkça tahsis edilen silâhlarla sağlamak. j) NATO makamlarından sarf müsaadesi sağlanması mümkün görülmeyen
projeler için hizmetin gerektirdiği bina ve buna bağlı olarak alt yapı
inşaatını veya tadilat işlerini yaptırmak, kiralamak veya satın almak, ayni
haklar tesis etmek, ettirmek ve kaldırmak. k) Başkanlığın mal ve hizmetlerinin fiyatlarını belirlemek. l) Bakan tarafından kendisine verilen diğer görevleri yerine getirmek. BAŞKAN - Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ
BÖLÜM Teşkilât
ve Görevleri Teşkilât MADDE 4. - Başkanlık, Millî Savunma Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliği
haiz, özel bütçesi olan bir teşkilâttır. Başkanlık, merkez teşkilâtı ile taşra
teşkilâtından oluşur. Başkanlığın teşkilâtı, Ek-1 sayılı cetvelde
gösterilmiştir. Ek-1 sayılı cetvelde yer verilen birimlerin alt birimleri, Başkanlığın
teklifi üzerine Yönetim Kurulunun Kararı ve Bakanın onayı ile belirlenir. BAŞKAN - Cetvelleriyle birlikte maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Merkez teşkilatı ve görevleri MADDE 5. - Başkanlığın merkezi Ankara'dadır. Merkez teşkilâtı; Yönetim Kurulu ve bu Kurula Bağlı Başkan, Başkan
Yardımcısı, Hukuk Müşavirliği, Savunma Uzmanlığı, Teftiş Kurulu başkanlığı,
daire başkanlıkları ile şube müdürlüklerinden oluşur. Merkez teşkilâtının görevleri aşağıda belirtilmiştir: a) NATO boru hatlarının işletme ve bakımını yaptırmak, çalışır halde
bulundurulmasını sağlamak ve projeleri yürütmek. b) NATO standardizasyon ve dokümantasyonu ile ilgili koordine ve
çalışmaları yapmak. c) Bakanlıkça protokol ve sözleşmeye bağlanmış olan veya Bakanlık
tarafından Başkanlığın temin ile görevlendirildiği akaryakıt ve madenî yağları,
protokol veya sözleşmesinde belirtilen yerlerden teslim alarak, belli bir
program dahilinde stoklanması ve ihtiyaç makamlarına dağıtım ve teslimatı için
her türlü işlem ve uygulamaları yapmak. d) Başkanlığın ihtiyacı olan iç ve dış alımları yapmak. e) NATO boru hattı sistemini kiraya vermek ve buradan elde edilen
gelirleri bütçesine gelir kaydetmek. f) Başkanlık faaliyetlerinin gerektirdiği sözleşme ve protokolleri
yapmak. g) Bütçe, bilanço ve finansman işlemlerini yürütmek. h) Yönetim Kurulunca onaylanan plan, program ve bütçenin uygulamasını
sağlamak. ı) Yönetim Kurulunun kararını gerektiren konularda Yönetim Kuruluna
teklifte bulunmak. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: Yönetim Kurulu, görev ve yetkileri MADDE 6. - Yönetim Kurulu; Millî Savunma Bakanı tarafından belirlenecek
müsteşar yardımcısı başkanlığında; Millî Savunma Bakanlığı NATO Enfrastrüktür Dairesi
Başkanı ve Maliye Dairesi Başkanı ile Genelkurmay Başkanı tarafından Genelkurmay
Lojistik Dairesi Başkanlığından, Millî Savunma Bakanı tarafından Millî Savunma
Bakanlığından iki yıllık süre için seçilecek birer üyeden oluşur. Yönetim Kurulu, Başkanının daveti üzerine ayda en az bir defa toplanır.
Toplantı yeter ve karar sayısı üçtür. Yönetim Kurulu Başkanının katılamadığı
toplantılara, en kıdemli üye başkanlık eder. Yönetim Kurulunun sekretarya
hizmetleri, Başkanlık tarafından yerine getirilir. Yönetim Kurulu üyelerine, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Yönetim Kurulunun
kamu görevlisi üyeleri için Yüksek Planlama Kurulunca belirlenen miktarın
yarısı tutarında aylık ücret ödenir. Yönetim Kurulunun çalışma usul ve esasları ile diğer hususlar
yönetmelikle düzenlenir. Yönetim Kurulunun görev ve yetkileri aşağıda belirtilmiştir : a) Başkanlığın yıllık plan, program ve bütçesini onaylamak. b) Başkanlığın merkez ve taşra birimlerinin kurulması, kaldırılıp
birleştirilmesi, ayrılması ve yetki alanlarının belirlenmesi ile teşkilât
yapısındaki değişikliklere ilişkin teklifleri, Bakanın onayına sunmak ve onayı
müteakip, uygulanmasını sağlamak. c) Başkanlığın mal ve hizmetlerinin fiyatlarını belirlemek. d) Başkanlığın idarî, malî ve teknik yönden düzenli, verimli ve etkin
faaliyette bulunabilmesi için gerekli kararları almak. e) Hazırlanan faaliyet raporu ve malî raporu görüşüp karara bağlamak. BAŞKAN - Okunan 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Taşra teşkilâtı ve görevleri MADDE 7. - Taşra teşkilâtı, bölge müdürlüklerinden oluşur. Bölge müdürlükleri; sorumluluk sahasında her türlü akaryakıt ikmalini
yapmak, boru hatlarını işletmek, bakımını ve hüsnü muhafazasını sağlamakla
görevlidirler. BAŞKAN - Okunan 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Malî Hükümler Başkanlığın gelir ve giderleri MADDE 8. - A) Başkanlığın gelirleri aşağıda belirtilmiştir: a) NATO akaryakıt tesislerinin yurt içi petrol şirketleri ile askerî
amaçlı olarak müttefik ülkelere kiralanmasından elde edilecek kira gelirleri. b) Barışta ve savaşta Türkiye'ye intikal edecek müttefik ülkelerin
askerî kuvvetlerinin ihtiyacının tedariki neticesi alınan akaryakıt ve hizmet
bedelleri. c) Akaryakıt ve madenî yağların dağıtım hizmeti ile sistemin işletme
veya bakım hizmeti karşılığı Türk Silâhlı Kuvvetlerine ait ödeneklerden
alınacak bedel. d) Akaryakıt ile ilgili diğer kuruluşlara yapılan işletme ve bakım
hizmetleri satışı karşılığında elde edilen bedeller. Başkanlığın gelirleri, Devlet bankaları nezdinde açılan Türk Lirası ve
döviz hesaplarına kaydedilir. Açılan bu hesaplardan harcama yapılması, Başkanın
bu bankalara vereceği ödeme talimatı ile gerçekleştirilir. B) Başkanlığın giderleri aşağıda belirtilmiştir : a) Personel ücretleri. b) Yedek parça alımı da dahil olmak üzere, NATO akaryakıt tesislerinin
bakım ve onarım giderleri ile hizmetin gerektirdiği her türlü yatırım
giderleri. c) Navlun giderleri. d) Mal ve hizmet alımlarına ilişkin giderler. e) Her türlü idarî giderler. Gelirler ve giderlerin kaydı, giderlerin yapılması ve bunlara ilişkin
muhasebe kayıtlarının tutulması ve muhafazası sorumluluğu Başkanlığa aittir. Bu Kanun hükümlerine göre yapılacak her türlü işlemlerde; Başkanlık
açısından 1050 sayılı Muhasebei Umumiye Kanunu, 832 sayılı Sayıştay Kanununun
tescil ile ilgili hükümleri ve 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu hükümleri
uygulanmaz. Başkanlığın her türlü faaliyet ve gelirleri; katma değer vergisi hariç
olmak üzere Hazineye, katma bütçeli idarelere, belediyelere ve özel idarelere
ait her türlü vergi, resim, harç, fon, zam ve ardiye ücretlerinden muaftır. BAŞKAN - Okunan 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum: Ödeneklerin kullanılması MADDE 9. - Bakanlığın ihtiyacı olan; petrol ve madeni yağ istihsalinde
kullanılan kimyevi müstahzarlar ve katkı maddeleri de dahil olmak üzere, her
türlü akaryakıt ve madeni yağ alımlarında Muhasebei Umumiye Kanununun 50 nci
maddesi hükümleri uygulanır. BAŞKAN - Okunan 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: DÖRDÜNCÜ
BÖLÜM Personel
ile İlgili Hükümler Personel rejimi MADDE 10. - Başkanlık hizmetleri, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa
tâbi Devlet memurları, sözleşmeli personel ve işçiler eliyle yürütülür. Başkan
ve Başkanlığın her kademesindeki yöneticileri, sınırlarını açıkça ve yazılı
olarak belirlemek şartıyla, yetkilerinin bir kısmını astlarına devredebilirler.
Yetki devri, yetki devredenin sorumluluğunu ortadan kaldırmaz. Başkan ve Başkan Yardımcısı, Yönetim Kurulunun teklifi ve Bakanın onayı
ile; diğer personel, Başkanın teklifi üzerine Yönetim Kurulu kararı ile atanır. Başkan ile Başkan Yardımcısı, daire başkanları, bölge müdürleri, şube
müdürleri ve işletme müdürlerinin atanmalarında yüksek öğrenim görmüş olmaları
şartı aranır. Bu kadrolara atanacaklarda aranacak diğer nitelikler,
yönetmelikle belirlenir. Başkanlıkta; özel bilgi ve ihtisas gerektiren konularda sözleşmeli
personel çalıştırılabilir. Sözleşmeli personelin çalıştırılmasına ilişkin esas
ve usuller ile ücretleri Bakanlar Kurulunca belirlenir. Bu fıkra hükümlerine
göre çalıştırılacak olanlar, sosyal güvenlik açısından Türkiye Cumhuriyeti
Emekli Sandığı veya Sosyal Sigortalar Kurumu ile ilgilendirilir. Başkanlıkta; Başkan, Başkan Yardımcısı, Daire Başkanı ile bölge müdürü
kadroları karşılık gösterilmek kaydıyla, Devlet Memurları Kanununun ve diğer
kanunların sözleşmeli personel çalıştırılması hakkındaki hükümlerine bağlı olmaksızın,
sözleşmeli personel çalıştırılabilir. Bu suretle çalıştırılacakların sözleşme
esas ve usulleri ile ücretleri, Bakanlar Kurulunca tespit edilir. Başkanlıkta çalışan Devlet memurlarına, 22.6.1978 tarihli ve 2155 sayılı
Kanun esaslarına göre tayin bedeli ödenir. Mahkeme ve icra dairelerinde Başkanlık lehine hükmedilip, karşı taraftan
tahsil olunan vekâlet ücretlerinin dağıtımında, Devlet Memurları Kanununun
ilgili hükümleri uygulanır. Başkanlıkta çalışan personel ile sözleşmeli olarak çalıştırılan
personel, Türk Ceza Kanununun 279 uncu maddesinde yazılı memurdan sayılırlar ve
bu personelin ifa ettikleri görevlerinden doğan suçlardan dolayı haklarında
Türk Ceza Kanununun İkinci kitap üçüncü ve altıncı bablarındaki hükümler
uygulanır. Başkanlığa ait tesislerin koruma hizmeti 22.7.1981 tarihli ve 2495
sayılı Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması
Hakkında Kanun hükümleri gereğince yerine getirilir. Başkanlık kadrolarının tespiti, ihdası ve iptali ile kadrolara ilişkin
diğer hususlar 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname hükümlerine göre düzenlenir. BAŞKAN - Okunan 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: BEŞİNCİ BÖLÜM Çeşitli Hükümler Denetim MADDE 11. - Başkanlığın idarî, malî ve diğer her türlü işlemleri, Millî
Savunma Bakanlığının denetimine tâbidir. Bu denetim, Bakan tarafından en az iki
yıl için seçilen ve beş kişiden teşekkül eden Denetim Kurulu tarafından yerine
getirilir. Denetim Kurulu üyelerine, Yönetim Kurulu üyelerinin aldığı ücret
ödenir. BAŞKAN - Okunan 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Yönetmelik MADDE 12. - Başkanlığın faaliyet alanları ile idarî, malî, bütçe ve
denetim işlemlerinin yürütülme şekli, muhasebe usulleri, Yönetim Kurulunun
çalışma esas ve usulleri ve bu Kanunun uygulanması ile ilgili diğer hususlar,
bu Kanunun yayımı tarihini takip eden altı ay içinde Bakanlıkça çıkartılacak
bir yönetmelikle düzenlenir. BAŞKAN - Okunan 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: Menkul ve gayrimenkuller MADDE 13. - Türkiye NATO Askerî Boru hattı ve Akaryakıt Tesisleri
(depolar, deniz terminalleri, tanker ve vagon dolum tesisleri, pompa
istasyonları ve bunların müştemilatı olan diğer bütün unsurlar) Bakanlığın
mülkiyetindedir. Başkanlığın malları ve her türlü mevcutları aleyhine işlenen suçlar,
Devlet malı aleyhine işlenmiş sayılır. Bu eylemler hakkında, Türk Ceza Kanunu
hükümleri uygulanır. Başkanlığın taşınır ve taşınmaz malları ile diğer aynî hak
ve malî varlıkları haczedilemez. BAŞKAN - 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: Değiştirilen hükümler MADDE 14. - Devlet Memurları Kanununun; a) 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" bölümünün (A) bendinin
(11) numaralı fıkrasına "İçişleri Bakanlığı Planlama Uzman
Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Millî Savunma Bakanlığı
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı Müfettiş
Yardımcıları" ibaresi, b) 213 üncü maddesinden sonra gelen "Zam ve Tazminatlar"
başlıklı ek maddenin II nci bölümünün (A) bendinin (g) fıkrasına "Sigorta
Müfettişi ve Sigorta Müfettiş Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere
"Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığı Müfettiş ve Müfettiş Yardımcıları" ibaresi, c) Ekli I sayılı ek gösterge cetvelinin "I- Genel İdare Hizmetleri
Sınıfı" bölümünün (d) bendine "Türk Patent Enstitüsü Başkanı"
ibaresinden sonra gelmek üzere "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve
NATO POL Tesisleri İşletme Başkanı" ibaresi ile aynı bölümün (g) bendine
"Sigorta Müfettişleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Millî
Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı
Müfettişleri" ibaresi, d) Ekli II sayılı ek gösterge cetvelinin "2- Yargı Kuruluşları,
Bağlı ve İlgili Kuruluşlar ile Yükseköğretim Kuruluşları" bölümüne
"Atatürk Kültür Merkezi Başkan Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek
üzere "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkan Yardımcısı" ibaresi, e) Ekli IV sayılı makam tazminatı cetvelinin (3) numaralı sırasının
sonuna "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanı" ibaresi, aynı cetvelin (5) numaralı sırasının (c) bendine
"Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkan Yardımcısı" ibaresinden sonra
gelmek üzere "Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt ikmal ve NATO POL
Tesisleri İşletme Başkan Yardımcısı" ibaresi ile anılan cetvelin (8)
numaralı sırasının (a) bendine "Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı İş
Müfettişleri" ibaresinden sonra gelmek üzere "Millî Savunma Bakanlığı
Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığı Müfettişleri"
ibaresi, Eklenmiştir. BAŞKAN - Okunan 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Geçici madde 1'i okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. - A) Bakanlığa ait gayrimenkuller üzerinde Şirket
tarafından inşa edilen ve ekonomik ömrünü tamamlamış bulunan Etimesgut deposu,
bedelsiz olarak Bakanlığa devredilir. B) Bakanlık tarafından yapılan Merzifon tesislerinin kurulu bulunduğu 15
970 metrekare arsa, maliki olan Şirket tarafından rayiç değeri üzerinden bu
Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç ay içinde Bakanlığa devredilir. BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 2. - Şirket uhdesinde bulunup, Askerî İkmal ve NATO
Tesisleri hizmetlerinde kullanılan her türlü araç, malzeme, lojman, bina ve tüm
demirbaşlardan; a) Bakanlık tarafından ton/km. adı altında bedelleri Şirkete ödenmiş
olanlar bedelsiz olarak, b) Bakanlık tarafından ton/km. adı altında bedellerinin bir kısmı
şirkete ödenmiş olanların ise bakiye borcu şirkete ödenmek suretiyle, Başkanlıkça kullanılmak üzere Bakanlığa devredilir ve kamu kurumları
nezdinde gerekli tesciller yapılır. BAŞKAN - Okunan geçici 2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 3. - A) Askerî İkmal ve NATO Tesisleri hizmetlerinin
yürütülmesinde Şirket bünyesinde çalışan işçiler, kadro ve pozisyonları ile
birlikte Başkanlığa nakledilir ve nakledilen kadro ve pozisyonlar genel
hükümlere göre vize ettirilir. Nakledilen işçilerin her türlü ücret, ikramiye
ile diğer özlük hakları, yeni sözleşme imzalanıncaya kadar devam eder. Başkanlıkta çalışan tüm personel için kıdem tazminatı karşılığı olarak
ödenen meblağın tamamı, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren en geç
bir ay içinde Şirket tarafından Başkanlığa aktarılır. B) Şirket bünyesindeki Askerî İkmal ve NATO Tesisleri hizmetlerinin
yürütülmesinde çalışan sözleşmeli personel, Başkanlığa nakledilir. Nakledilen
sözleşmeli personelin her türlü zam, tazminat ve sözleşmeden doğan ücret,
ikramiye ile diğer özlük hakları, unvanlarına uygun yeni kadro veya görevlerine
atanıncaya kadar şahıslarına bağlı olarak saklı tutulur. Bu personelden bir ay
içinde diğer kamu kurum ve kuruluşlarına naklen atama isteyenler ile ilgili
kamu kurum ve kuruluşların isteklerine, Başkanlıkça muvafakat verilir. Ancak, bunların atandıkları yeni kadrolarda kaldıkları sürece alacakları
her türlü ödemeler dahil maaşın net tutarı, eski kadrolarında en son ayda almış
oldukları maaşlarının veya sözleşme ücretlerinin net tutarından az olduğu takdirde,
bu durum giderilinceye kadar aradaki fark, herhangi bir kesintiye tâbi
tutulmaksızın tazminat olarak ödenir. BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 4. - Millî Savunma Bakanlığının Devlet Memurları Kanununa
tâbi Devlet memuru kadrolarından 1405 adedi iptal edilmiştir. İptal edilen
kadroların hangi unvan ve hangi dereceden olacağı, Millî Savunma Bakanı
tarafından tespit edilir ve Maliye Bakanlığı ile Başbakanlık Devlet Personel
Başkanlığına bildirilir. Ekli listelerde yer verilen kadrolar ihdas edilerek, 190 sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin eki III sayılı cetvele
"Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığı" bölümü olarak eklenmiştir. BAŞKAN - Okunan geçici 4 üncü maddeyi ekli cetvelleriyle beraber
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul
edilmiştir. Geçici 5 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 5. - Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl süre ile
Yönetim Kurulu; Millî Savunma Bakanlığı Müsteşarı Başkanlığında, Genelkurmay
Başkanlığı Lojistik Dairesi Başkanı, Millî Savunma Bakanlığı Kanunlar ve
Kararlar Dairesi Başkanı, NATO Enfrastrüktür Dairesi Başkanı, İç Tedarik
Dairesi Başkanı, Maliye Dairesi Başkanı ve Hukuk Müşavirliği ve Davalar Dairesi
Başkanından oluşur. Yönetim Kurulu, Yönetim Kurulu Başkanının daveti üzerine ayda en az bir
defa toplanır. Toplantı yeter ve karar sayısı dörttür. Yönetim Kurulu
Başkanının katılamadığı toplantılara, en kıdemli üye başkanlık eder. Yönetim
Kurulunun sekretarya hizmetleri, Başkanlık tarafından yerine geti-rilir. Yönetim Kurulu üyelerine, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Yönetim Kurulunun
kamu görevlisi üyeleri için Yüksek Planlama Kurulunca belirlenen miktarın
yarısı tutarında aylık ücret ödenir. BAŞKAN - Okunan geçici 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 15. - Bu Kanun 4 Ekim 2000 tarihinden geçerli olmak üzere yayımı
tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Yürürlük maddesi kabul edilmiştir. Müteakip maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 16. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Yürütme maddesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre, oyunun rengini belli etmek amacıyla,
Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu söz istemiştir. Lehte görüşlerini ifade etmek üzere, buyurun Sayın Çulhaoğlu. (MHP
sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnameye İlişkin Kanun Tasarısıyla ilgili oyumun rengini belirtmek üzere
şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Tasarının bu kadar hızlı görüşülmesine katkıda bulunan bütün
milletvekili arkadaşlarıma şükranlarımı arz ediyorum. Değerli vaktinizi fazla almamak
için, oyumun kabul olduğunu belirtiyor, hepinize saygılarımı sunuyorum. (MHP,
DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Çulhaoğlu. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım: Açık
oylamanın elektronik cihazla yapılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Açık oylama için 3 dakikalık süre veriyor ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur. Açık
oylama, aynı zamanda yoklama niteliğindedir. 10 dakika sonra toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati : 17.17 İKİNCİ OTURUMAçılma Saati: 17.27 BAŞKAN: Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK
(Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 79 uncu Birleşiminin İkinci
Oturumunu açıyorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 5. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt
İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri
Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı : 577) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz 577 sıra sayılı kanun
tasarısının tümünün oylamasında, açık oylama gereği olan rakama ulaşılamamıştı. Şimdi, açık oylama işlemini tekrarlayacağız. Oylama için 3 dakika süre veriyorum ve süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, oylama sonucunu arz ediyorum: Açık oylamaya 231 sayın milletvekili katılmış, 230 kabul ve 1 mükerrer
oy kullanılmıştır. (DSP sıralarından alkışlar) Böylece, görüşmekte olduğumuz tasarı kanunlaşmıştır; Millî Savunma
Bakanlığımıza, onun personeline, yeni teşkilata ve ülkemize hayırlı olmasını
diliyorum. Sayın milletvekilleri, Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının
müzakerelerine başlayacağız. 6. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet
Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı: 591) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Hükümet?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız. 7. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı
Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup
Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan
Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli
Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ.Yaşar Dedelek ile Antalya
Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri,
Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S.
Sayısı : 592) BAŞKAN - Komisyon?... Mevcut değil. Hükümet?... Mevcut değil. Ertelenmiştir. Başbakanlık Teşkilatı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine başlayacağız. 8. – Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik
Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu
Raporu (1/758) (S. Sayısı: 609) BAŞKAN - Komisyon?... Mevcut değil. Hükümet?... Mevcut değil. Ertelenmiştir. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun,
Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor
Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı Gösteren Kişi ve Kuruluşların
Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu ile 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının
müzakerelerine başlayacağız. 9. – Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün
Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, Devlet Memurları Kanunu ve 190 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında 608 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ile Gençlik ve Spor Hizmet ve Faaliyetlerinde Üstün Başarı
Gösteren Kişi ve Kuruluşların Ödüllendirilmesi, 3289 Sayılı Gençlik ve Spor
Genel Müdürlüğünün Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun, 657 Sayılı Devlet
Memurları Kanunu ile 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Tasarısı, Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner'in Dünya ve Olimpiyat
Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Cumhurbaşkanlığı Onur Madalyası Verilmesi ile
Maaş Bağlanması ve Avrupa Şampiyonluğu Kazanmış Sporculara Maaş Bağlanması
Hakkında Kanun Teklifi, Erzurum Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Madalya ve
Nişanlar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi, Erzurum
Milletvekili Mücahit Himoğlu'nun Dünya, Olimpiyat ve Avrupa Şampiyonluğu
Kazanmış Sporculara ve Bunların Ailelerine Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi, Afyon Milletvekili Gaffar Yakın ve
10 Arkadaşının Avrupa Futbol Kupalarında Başarılı Olmuş Türk Futbol
Kulüplerinin Ödüllendirilmesine Dair Kanun Teklifi, Doğru Yol Partisi Grup
Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Sakarya Milletvekili
Nevzat Ercan, İçel Milletvekili Turhan Güven ve 2 Arkadaşının Ülkemizin
Tanıtımında Katkısı Olan Gençlik ve Spor Kulüplerinin Ödüllendirilmesi Hakkında
Kanun Teklifi ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/724, 1/704, 2/68, 2/386, 2/387, 2/492, 2/535) (S.
Sayısı : 623) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe,
Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Silahlı Kuvvetler İhtiyaç
Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer
Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek
Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair
31.5.1989 Tarihli ve 3567 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince
Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve
Bütçe Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz. 10. – Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası
Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler
Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı
Personel Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun
Tasarısı ve Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe,
Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi
Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair 31.5.1989 Tarihli ve 3567 Sayılı Kanun ve
Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere
Geri Gönderme Tezkeresi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/382, 1/258)
(S.Sayısı: 407)(1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Komisyon raporu 407 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır. Tasarının tümünün müzakerelerine başlıyoruz. Tasarının tümü üzerinde ilk söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Şırnak
Milletvekili Sayın Sait Değer'e aittir. Buyurun Sayın Değer. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 407 sıra sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç Fazlası Mal ve
Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer Devletler Adına
Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek Yabancı Personel
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının tümü
üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum ve
şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Sayın Değer, biraz müsaade eder misiniz... M. SAİT DEĞER (Devamla) - Tabiî efendim. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen, yerlerimize oturalım ve sükûnu
da sağlayalım efendim. Buyurun Sayın Değer. M. SAİT DEĞER (Devamla) - Sağ olun Sayın Başkanım. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; günümüzde, globalleşme ve
bloklaşma olguları birlikte yaşanmaktadır. Bir yandan, uluslararası serbest
ticaret anlaşmaları imzalanırken, diğer yandan, bloklariçi dayanışma ve
blokların kendilerini dış dünyaya karşı koruma için aldıkları önlemlere
tanıklık yapmaktayız. Ancak, değişmeyen bir şey vardır; o da, savunma sanayii
ve savunma ürünleri tedarikinin, devletler tarafından, millî egemenliği
önplanda tutacak şekilde yapılmasıdır. (1) 407 S. Sayılı Basmayazı tutanağa
eklidir. Bildiğiniz gibi, önümüzdeki yirmibeş otuz yıllık dönemde, Türk Silahlı
Kuvvetleri envanterinde bulunan harp silah ve araçlarının büyük bölümünün
modernize edilmesine, envanterden çıkarılanların ise, yeni teknolojiye sahip
sistemlerle değiştirilmesine ihtiyaç duyulmaktadır. Elbette ki, bütün bunların maliyeti çok fazladır. Ayrıca, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin, savunma sanayimizin geliştirilmesi için hayata geçirilmesi
gereken projeleri bulunmaktadır. Bu projeler, bütçeden ayrılan payla
karşılanmaya çalışılmaktadır. Bu bütçeye katkı sağlayacak düzenlemeleri
yaparak, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin her açıdan güçlü konuma gelmesine katkıda
bulunmak, Doğru Yol Partisi olarak bizleri sevindirecektir. Bu kanun tasarısını yasalaştırdığımız takdirde, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin gelir kaynaklarından olan ihtiyaç fazlası malların satışından
elde edilen geliri artırmış olacağız. Defalarca bu kürsüden de belirttiğim
gibi, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin oldukça önem arz eden ve altyapısı
oluşturulan projeleri vardır. Bu projeler yatırım beklemektedir. Bu projelerin
bir kısmının da yapımına başlanmıştır. Bunlar, Türkiye'nin çağdaş dünyada
yerini alması için gerçekleştirmek zorunda olduğu teknolojik atılımlardır. Hepimizin bildiği gibi, ekonomik istikrar programımız çerçevesinde,
bütçeden Millî Savunma Bakanlığına ayrılan paylarla, çok yüksek maliyeti olan
bu projeleri hayata geçirmek elbette ki çok zordur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3212 numaralı Kanunun 2 nci
maddesine göre, Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından üretilen, yurt içinden veya
yurt dışından çeşitli yollarla elde edilen her cins ve sınıf ikmal
maddelerinden, onarımı yapılmayan ordu malları ve hurdaya ayrılanlar ile
ihtiyaç fazlası bulunan veya çeşitli sebeplerle kadro dışı bırakılanların, Türkiye'deki
kamu ve özel kurum ve kuruluşlarına bedelsiz olarak devredilmesi, satılması
veya bunların ürettikleri veya sahip oldukları malzeme ile mübadelesi, Türkiye
Cumhuriyetinin siyasî tutum ve menfaatlarına aykırı olmamak şartıyla, dost veya
müttefik devletlere bağışlanması, değerinden az bir bedel karşılığında yardım
olarak verilmesi, maliyet değerinden veya bunun üzerinden belirli bir kârla
satılması, satılan silah ve malzemenin diğer devlet, kurum ve kuruluşlarına
satışı konusunda alıcı devlete, kurum ve kuruluşlara yetki verilmesi, bu
kanunun 2 nci maddesinde açık bir şekilde belirtilmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin elinde bulunan mal ve hizmetler, 2886 sayılı
Kanuna göre, ihaleye çıkarılarak satılmaktadır. Tabiî, bu malları daha çok NATO
ülkeleri almak istiyor; dolayısıyla, satışımızı bu devletlere yapıyoruz; ancak,
zaman içerisinde, bu malzemelere, yabancı devletlerden çok, yabancı özel
kuruluşların daha fazla talepte bulunduğu gözlenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetlerinin satışa sunduğu mal ve hizmetler nelerdir diye
düşündüğümüzde, bunlar, yemek artıkları dahil olmak üzere, alüminyum, çelik
hurdası, araç hurdası, uçak ve gemi hurdaları, miadı dolmuş mallar, teknik ve
teknolojinin gelişmesi karşısında, tip, kapasite ve mahiyetleri itibariyle
kullanılışında ekonomik fayda olmayan mallardır. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısına ülkemiz çıkarları açısından
baktığımızda, son derece geç kalınmış bir kanun tasarısı olarak kabul ediyorum
bu tasarıyı. Bu tasarıyı yasalaştırdığımız takdirde, Türk Silahlı Kuvvetleri,
ihtiyaç fazlası mal ve hizmetlerin satışı için ihaleye çıktığında daha fazla
müşteri olacak ve dolayısıyla, bu malları yüksek fiyattan satma imkânına sahip
olacaktır. Örneğin, hurda bir gemiyi satışa sunduğumuzda, bu hurda gemiyi -çok
cazip fiyatlarla- lokanta olarak kullanmak isteyen dost ve müttefik özel
kuruluşlara, yüksek bir fiyatla alıcı olması imkânı verilmiş olacaktır. Bunun
gibi, hurda bir uçağı veya silahı sembolik, süs olarak kullanmak isteyen özel
sektör talepleri karşılanarak daha yüksek bir fiyattan satış yapılması olanağı
elde edilmiş olacaktır. Oysa, mevcut kanundaki düzenlemeye göre, bu özel
kuruluşlara satış yapılamıyordu; yani, bu malzemeler için gelen cazip fiyat
tekliflerini değerlendiremiyorduk. Talep var; ama, kanundaki düzenlemeye bağlı
kalındığında bu talepler karşılanamıyordu. Biz, hurda bir silahı Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumuna sattığımızda,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu, bu silahı eriterek çeliğinden faydalanıyor;
oysa, bu tasarıyla sağlanacak olan imkânlarla, yurtdışına antika değeriyle veya
turistik amaçlı kullanılmak üzere yüksek fiyattan satılacak ve ülkemize daha
fazla katkı sağlanmış olacaktır. Sonuç olarak, bu mallar yüksek fiyattan satıldığında, Türk Silahlı
Kuvvetlerimizin elde edeceği gelir böylelikle artmış olacaktır. Bu yolla elde
edilen gelirler, Millî Savunma Bakanlığı bütçesinde toplanmakta ve savunma
sanayiinin geliştirilmesinde, araştırma ve geliştirme hizmetleri ve Silahlı
Kuvvetlerin ihtiyacı bulunan silah ve malzemelerin tedarik edilmesinde
kullanılmaktadır. Hepinizin bildiği gibi, bu gelir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin
projelerinde kullanılmaktadır; böylece, bu projelerin çabuklaştırılması ve
erken bitmesi sağlanmış olacaktır. Bu yolla, yılda 800 milyar civarında gelir
elde edilirken, bu miktar, bu tasarı yasalaştığı takdirde 2-3 katına çıkmış
olacaktır; yani, bu düzenlemeyle, ülkemizin en önemli ihtiyacı olan dışsatımı
ve dolayısıyla döviz girdileri artırılarak, ülkemiz çıkarları ve Türk Silahlı
Kuvvetleri için büyük fayda sağlanmış olacaktır; çünkü, güçlü savunma, ülkemiz
için hayatî önem taşımaktadır. Yine, hazırlanmış olan tasarıya baktığımızda, 3212 sayılı Kanunun 3 üncü
maddesinin 5 numaralı bendi, 1 inci maddeyle paralellik sağlamak için yeniden
düzenlenmiştir. Ayrıca, bu maddede, mülkiyeti elde olmak kaydıyla da olsa,
yabancı devletlerin kamu veya özel nitelikteki kuruluşlarına kara, deniz ve
hava araçları, gereç, silah, bina ve arazilerin tahsis edilmesinin mümkün
olmadığı belirtilmektedir. Tasarının 3 üncü maddesinde ise, 3212 sayılı Kanunun
8 inci maddesine göre, bu kanunla sağlanacak ihtiyaçlar ve bunlarla ilgili
muameleler her türlü vergi, resim, harç ve resmî kuruluşlara ait ardiye
ücretinden muaf olduğu belirtilmektedir. Bilindiği gibi, vergi, resim, harç ve benzeri malî yükümlülükler kanunla
konulur, değiştirilir ve kaldırılır. Bu nedenle 3212 sayılı Kanunun 8 inci
maddesi de değiştirilerek, satılacak mal ve malzemelerden elde edilecek gelirin
Katma Değer Vergisi ve Damga Vergisine tabi olması sağlanmıştır. Bu da elbette
vergi sistemimizin bütünlüğü açısından yerinde bir düzenleme olmuştur; ancak,
burada belirtmeden geçemeyeceğim konu, Anayasamızın "Vergi ödevi"
başlıklı 73 üncü maddesi, verginin tanımından çok amacını ve bu amaca nasıl
ulaşılacağını açıklamaktadır. "Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı,
maliye politikasının sosyal amacıdır." Ülkemizde, maalesef, vergi dağılımı
adaleti bu şekilde paylaştırılamıyor ve sürekli çalışan kesime yüklenilerek
artırılan bu vergilerin de faize gitmesi, ayrıca, yeniden üzücü bir durumu
meydana getirmesi söz konusudur. Bu duygularımla, tasarının Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve ülkemiz için
hayırlı olmasını temenni eder, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Değer. Gruplar adına ikinci söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray
Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a aittir. Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin
değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Bu tasarının hükümete iki şekilde örnek olmasını diliyorum: Birincisi,
Sayın Millî Savunma Bakanınca, beş parti grubunu tek tek gezerek ve olurlarını
alarak, düşüncelerini alarak getirilen bir tasarı. Yarım gün içinde üç tasarı
çıkmış vaziyette. Bu anlamda örnek olmasını diliyorum. İçeriğinde ne olduğu
bilinmeyen, tepeden inme, bana göre kontra tasarılarla Meclis gündemini işgal
edenlere gerçek anlamda örnek olmasını diliyorum; birincisi bu. Bir diğer konuda açıklama yapmak istiyorum. Sayın hükümetin, askerimiz
söz konusu olduğunda gösterdiği hassasiyeti, kendi çıkardığı yangında cayır
cayır yanan sokaktaki sade vatandaşımız, köylümüz, çiftçimiz, memurumuz için de
göstermelidir. Hükümet açısından bu bir çifte standarttır. Askerimiz başımızın
tacı, üreticimiz ve köylümüz de başımızın tacı. Bu konuda, hükümeti, Anayasanın
2 ve 10 uncu maddeleri doğrultusunda hareket etmeye davet ediyorum. Bu tasarı, Silahlı Kuvvetlerdeki ihtiyaç fazlası mal ve hizmetlerin
satışlarıyla, yurtdışı yabancı dost ülkelere satışlarıyla ilgili hususları
düzenlemektedir. Tabiî, tasarı, Silahlı Kuvvetlerle ilgili olduğundan, bu
vesileyle ifade edeceğimiz bazı hususlar elbette olacaktır. Şimdi, ülkemizin batı sınırından, Yunanistan'dan başlayarak Bulgaristan,
Romanya, Ukrayna, Çeçenistan, Rusya, Gürcistan, Ermenistan, Nahcivan nedeniyle
Azerbaycan, İran, Irak, Suriye ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti olmak üzere 13 ülkeyle
çevrili bir ülke olduğunu ifade edelim ve bu 13 ülke içerisinde iki üç tanesini
bir kenara bıraktığımız zaman, diğer ülkelerle herhalde çok dostane ilişkiler
içinde olduğumuzu söyleyemeyiz; tabir caizse, çember halinde yanan bir ateşin
ortasına düşmüş ülke gibiyiz. Hani insan insana beddua eder "Allah seni
bilmem ne yapsın" diye. Ülke ülkeye beddua edecek olsaydı "Allah size
Türkiye gibi komşular nasip etsin" olurdu herhalde bu beddua. Böyle bir
jeostratejik ve jeopolitik konuma sahip ülkenin üzerinde elbette pek çok göz
olacaktır. Peki, böyle bir olağanüstü jeostratejik konuma, üstün özelliklere, her
anlamda, enerji anlamında, konum anlamında olağanüstü bir değere sahip ülke
üzerinde iştah kabartanlar, dünya durdukça var olacaktır. Peki, bizim yapmamız gereken nedir? Şimdi, ülkemiz üzerinde oynanan çok
kirli oyunlar olduğunu hepimiz ifade ediyoruz. Kırk elli yıllık zaman dilimine
baktığımız zaman, ülke insanımız sağ-sol, Alevî-Sünnî, Türk-Kürt,
laik-antilaik, dinci-dinsiz şeklinde kategorize etmelerle, ülkenin dinamiğini
oluşturan bu güçler, karşı karşıya getiriliyor. Aslında, bu şekilde ifade
edilen kesimler bir araya getirildiğinde, hepsi birbirinin kardeşi olduğunu,
kısa bir diyalogdan sonra fark ediyor; ama, bu kesimleri kategorize ettikleri
zaman iletişim kopacaktır, diyalog kopacaktır. Sonuç mu: Sonuç işine geldiğimiz
durumlarda... Bu kesimler sürekli birbirlerine kışkırtılarak, varsayılan
tehlikelerle birbirleri üzerine sürülerek ülke dinamikleri sürekli yok
edilmekte. Aslında, zenginliğimiz olan farklılığımız, bir ayrıştırma nedeni
gibi sürekli kullanılmakta ve maalesef, onlarca yıldır Türk Milleti bu tezgâha
gelmekte; buna karşı duyarlı olmalıyız. Ülke dinamikleri içinde biraz önce
bahsettiğim kesimler, insan grupları olduğu kadar, ülkenin dinamiklerini
oluşturan başka oluşumlar da, yani, kurumlar da, kuruluşlar da vardır. Ülke
dinamiklerinden birisi Türk Silahlı Kuvvetleridir; bir diğeri Türkiye Büyük
Millet Meclisidir; bir diğeri bu çatı altında veya bu çatı altına girememiş
siyasî partilerdir; ülke dinamiklerini oluşturan kuruluşlar ve kurumlar. Bu
kesimler Türk Milletinin teveccühünü kazanarak, bu Mecliste o kesimin sesini
dile getirecektir. Bu bahsettiğim
kurumlar, Türk Milletinin dinamikleridir. Biraz önce, değişik insan grupları arasında ayrıştırma şeklinde
uygulanan ve bu kesimleri birbirine kırdıran anlayışın, aynı şekilde, ülkenin
diğer dinamiklerini oluşturan kurum ve kuruluşlarımızı da karşı karşıya getirme
gibi bir tezgâhı vardır ve zaman zaman, maalesef, bu tezgâha gelinmektedir. Bu
tezgâha gelmememiz lazım. Hiçbir zaman düşmanlık, elde yalın kılıç saldırmak suretiyle
olmaz; bu, geçmiş çağlarda kalan bir anlayış. Şimdi, kalemler silah olarak kullanılıyor,
düşünceler silah olarak kullanılıyor. Ne gibi; şimdi, 1984-1999 arasındaki onbeş yıllık zaman dilimi içinde
güneydoğuda örtülü veya açık harcamalarla, takriben, 200 milyar dolar civarında
bir millî kaynak ya toprak altına gömüldü veya barut oldu, buharlaştı. 200
milyar dolar... 3-5 milyar dolar için atılmadık takla kalmıyor. Bir millî kaynak yok edildi; gerçek anlamda
bir millî kaynak yok edildi. Bu düşüncenin devamı olarak, elbette, Türk Silahlı Kuvvetleri her
anlamda güçlü olmak zorunda. Böyle bir komşu ülke silsilesine sahipseniz, çok
güçlü olmak zorundasınız. Savunma harcamalarınız, bir İsviçre'nin harcamasına
benzemez, bir Fransa'nın harcamasına benzemez; çevresinde düşman yok. Ülkenin
çevresindeki 13 ülkeden 3 tanesini alın, 10 tanesi ne yapacağı belli olmayan
ülkeler. Ha, böyle bir psikoza girmek amacında da değiliz; potansiyel düşman
olarak görmüyoruz; ama, potansiyel dost olarak da görmüyoruz. Bu iki düşünce
arasındaki dengeyi oluşturmak, yöneticilerin görevidir. Bu kadar önemli bir konumdaki Silahlı Kuvvetlerin güçlü olma
gerekliliği, örneğin "bu kadar savunma harcaması fazla" şeklinde bir
eleştiriyle dumura uğratılmak isteniyor; yani, ülkenin bu dinamiği
güçsüzleştirilmek suretiyle, pek çok temel konuda kararlı tutum sergileyen
Silahlı Kuvvetleri, zaman zaman, ülkenin diğer dinamikleriyle, kişileriyle,
kuruluşlarıyla veya kurumlarıyla karşı karşıya getirilmek isteniyor ve bunda da
-üzülerek ifade edeyim- zaman zaman başarılı olunuyor. Bunun faturasını, sadece
o kişiler değil, 70 milyon Türk Milleti ve Türk Devleti ödüyor. Yöneticiler ve
ülkenin önünde lider olma sevdasında olan insanlar, bunun faturasını 70 milyon
Türk Milleti ödemeden, bu hassas dengeleri en iyi şekilde korumak, gözetmek
zorundalar. 200 milyar dolar harcandı. Benim aklıma Mao'nun bir sözü geliyor. Mao
der ki: "Savaş, kanlı politikadır; politika ise, kansız savaştır."
Yani, 1984-1999 arası, güneydoğuda kanlı bir politika uygulandı; 200 milyar
dolar uçuruldu, yok... Acaba, bundan sonraki, 1999'dan sonraki onbeş yıllık
dönem içerisinde kansız savaş mı uygulanacak; yani, politika mı uygulanacak
diyorum. Bu, elbette, elde -yine bahsettiğim gibi- tanklarla, tüfeklerle,
silahlarla yürütülecek bir savaş değil. Bunun yolu nedir -en kibar şekliyle ve
hukuka uygun şekliyle ifade edeyim- diplomasidir. Diplomasi, çıkar esasına
dayalıdır; ülkenizin çıkarı varsa, her birlikteliğin içinde yer alırsınız,
çıkarınıza ters ise karşı çıkarsınız. Avrupa Birliğinin de, bu anlamda, çıkarımıza uygun düştüğü sürece
yanındayız. Yani, Avrupa Birliğine evet; ama, ne pahasına olursa olsun AB'ye
evet değildir. Ne pahasına olursa olsun Avrupa Birliğine gireceğiz düşüncesi,
milenyum mandacılığıdır. Ulusal Kurtuluş Savaşını veren Mustafa Kemal Atatürk,
bu mandacı zihniyeti kovmuştur. 21 inci Yüzyılda bu mandacılık anlayışına yer
vermemek gerekir. Avrupa Birliğiyle ilişkiler, karşılıklı güven, saygı, çıkar
esasına dayalı olmalıdır. Tek taraflı değil, iki taraflı; kuru sevda şeklinde
de değil, iki taraflı; benim ülkemin çıkarına uyar "evet" derim,
benim ülkemin çıkarına ters düşer "hayır" derim. Bu anlayışın ortaya
konulması lazım. Geçtiğimiz aylar içerisinde, bu konular söz konusu edildi. Yüksek
malumlarınız, 8 Kasım tarihinde, bir Katılım Ortaklığı Belgesi ilk kez
açıklandığında, kısa vadeli öncelikler arasında, siyasî kriterler arasında,
Kıbrıs, kısa vadede çözülmesi gerekli bir sorun olarak ifade edilmişti; yani,
2001 yılı içerisinde çözülmesi gerekli sorun olarak ifade edilmişti. Gerek
Sayın Başbakanın gerekse Sayın Dışişleri Bakanının bu konuda çok sert tepkileri
oldu ve hatta, Sayın Başbakanın bu konudaki konuşması önümde, bu 8 Kasım
tarihli Katılım Ortaklığı Belgesiyle ilgili olarak "Avrupa Birliği, Kıbrıs
ve Ege konularında bize vermiş olduğu sözü çiğnemiştir; yani, bizi aldatmıştır.
Bir sonuca varılmazsa, Türkiye'nin tepkisi, herhalde, sözde kalmayacaktır"
dedi. Aradan altı ay geçti; Türkiye'nin tepkisi hâlâ sözde... Hâlâ sözde... Tek
taraflı bir aşka dönüşmüş gibi görüyorum. Yine, izninizle... Ancak böyle, genel görüşmeyle, zorunlu nedenlerle
Yüce Meclisin huzuruna getirebildiğimiz bazı temel konuları, Sayın Dışişleri
Bakanımız keşke burada olsa da, gerektiği yerde rahatlıkla konuşabilsek. Bu
imkândan mahrumuz. Önümde, Avrupa Parlamentosunun 2000 yılında aldığı bir karar var. Bu
kararın içerisinde, örneğin (j) paragrafında, Türk Silahlı Kuvvetleri işgal
kuvvetleri olarak nitelenmiş. Yine, 10 uncu paragrafından bir pasaj okumak istiyorum: "Bu
nedenle, Türk Hükümeti ve Türkiye Büyük Millet Meclisine, Türk toplumunun
önemli bir parçası olan Ermeni azınlığa, özellikle, bu azınlığın modern Türkiye
Devletinin kurulmasından önce maruz kaldığı soykırımı resmen kabul ederek, yeni
bir destek sağlamaları için çağrıda bulunmaktadır." Kürt sorunu için siyasî bir çözüm bulunması çağrısı, yine, 2000
yılındaki bir Avrupa Parlamentosu kararıdır. Yine, 19 uncu paragrafta, aynen şu ibareyi okuyorum: "Türk
Hükümetine işgal kuvvetlerini Kuzey Kıbrıs'tan çekmesi çağrısında bulunmaktadır." Tabiî, Avrupa Birliği, bu hükümleri, bu kararları Parlamentosunda kabul
ediyor, benim Türkiye Büyük Millet Meclisime bu kararları bildirme konusunda da
âdeta telkin, talimat ve tavsiyede bulunuyor; bu konular, Türkiye'nin gündemine
hiç gelmiyor. Değerli milletvekilleri, önümde daha pek çok not var. Ben, süreyi
bunlarla doldurmak istemiyorum. Gelmek istediğim nokta şu: Ne Türkiye Büyük
Millet Meclisinin gündemine ne de Türk kamuoyunun gündemine getirilmeyen
hususlar var. Bakın, Katılım Ortaklığı Belgesinde dile geti-rilen hususlar,
akabinde, yani, Nis Zirvesinden sonra nihaî şeklini aldı; sayın hükümet bu
konuda bir de Ulusal Program hazırladı. Ulusal Programı getirttim, inceledim.
Az önce değindiğim, beni doğrudan suçlayan, töhmet altında bırakan hususlarla
ilgili, evet, hiçbir düzenleme yapmamış. Acaba, önümüze son derece zararlı bir
yemek getirildi de bunun üzerini bezle mi örtüyoruz, neden bundan sakınıyoruz
diyorum. Neden bu hususları Türk Milletinin gözbebeği olan Türkiye Büyük Millet
Meclisinin gündemine getirmiyoruz veya getiremiyoruz diyeceğim; çünkü, bunların
hiçbirini bu Mecliste göremeyince, ben, artık, iyiniyetimi kaybetme noktasına
geldim. Büyük iddialarla hazırlanmış bir Ulusal Program; ancak, Avrupa
Parlamentosunun, Avrupa Konseyinin, benim ülkem hakkındaki doğrudan suçlayıcı,
telkinde bulunan, ültimatom veren, benim egemenliğimi hiçe sayan hususlardaki
kararlarına karşı tek bir cümle göremiyorum. İşte, işin ilginç noktası bundan sonra başlıyor. Türk Silahlı Kuvvetleri
bu hususlarla ilgili çekincelerini muhtelif toplantılarda dile getirdiği zaman
bazı siyasîler ayağa kalkıyor ve Türk Silahlı Kuvvetlerini AB karşıtı bir kurum
gibi gösterme gayretine girişiyor. Bunun hiç kimseye yarar sağlamayacağını
ifade edeyim. Bugüne kadar bu tarz davranışta bulunanlar hep zarar getirdi,
bundan sonra da zarar getirecektir. AB karşıtı gibi göstermek suretiyle, acaba,
birileri bundan başka şekilde siyasî rant elde etme amaçlı olarak böyle bir
faaliyete, gayrete mi girişiyor diyoruz. Ben, bu vesileyle, Sayın Meclis Başkanının, benim "tarihte Türk ve
Ermeni ilişkileri" konulu genel görüşmemi de ülke gündemine sokmasını arzu
ediyorum. Önümüzdeki günlerde yine bu konu alevlenecek; Avrupa Birliği üyesi
ülkelerde ve aday ülkelerde, Ermeni soykırımıyla ilgili ciddî iddialar yeniden
gündeme gelecek. Genel görüşmedeki amacımız, bu hususta, Türk Milletinin
gözbebeği Türkiye Büyük Millet Meclisinde grubu bulunan 5 siyasî partinin,
ortak, millî bir politika şeklinde tavrını ortaya koyması ve Parlamento kararı
düzeyinde, bunu tüm dünya ülkelerine duyurmak suretiyle, Türk Devletinin
kararlılığını göstermesidir. Aradan bir ayı aşkın bir süre geçti, hâlâ Meclis
gündemine alınmıyor. Ne sokaktaki gündem yakalanıyor, ne ülkedeki gündem
yakalanıyor. Sadece, yasak savma şeklinde, gündemler doldurulmakla meşgul.
Gelinen nokta ortada; ülke yangın yerine dönmüş. Hani bir söz var; şaşkına
"kar yağacak" demişler, o da "ben titremeye hazırım" demiş.
Ortada kar yok, ufacık bir kriz fırtınası var; hükümet tir tir titriyor, bu
sıcacık günlerde hükümet tir tir titriyor. Titremesine gerek yok, Sayın
Başbakan evine çekilsin, 70 milyon Türk Milleti arasında bu işi daha mükemmel
icra edecek binlerce insan vardır, yerini onlara tevdi etsin, titremesin,
sıhhat bulsun; biz de bu vesileyle vatandaşımızın yüreğine bir su serpelim. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sen kendi yüreğine su serp. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Toprak. Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat?.. Yok. Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman?.. Yok. Herhangi bir soru?.. Yok. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. İlk maddeyi okutuyorum: SİLAHLI KUVVETLER İHTİYAÇ FAZLASI MAL VE HİZMETLERİNİN
SATIŞ, HİBE, DEVİR VE ELDEN ÇIKARILMASI; DİĞER DEVLETLER ADINA YURT DIŞI VE
YURT İÇİ ALIMLARIN YAPILMASI VE EĞİTİM GÖRECEK YABANCI PERSONEL HAKKINDA
KANUNUN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - 30.5.1985 tarihli ve 3212 sayılı Silahlı Kuvvetler İhtiyaç
Fazlası Mal ve Hizmetlerinin Satış, Hibe, Devir ve Elden Çıkarılması; Diğer
Devletler Adına Yurt Dışı ve Yurt İçi Alımların Yapılması ve Eğitim Görecek
Yabancı Personel Hakkında Kanunun 2 nci maddesinin (B) bendi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "B) Türkiye Cumhuriyetinin dış siyasî tutum ve menfaatlerine aykırı
olmadığının Dışişleri Bakanlığının mütalaasıyla belirlenmesi şartıyla dost veya
müttefik devletlere; ayrıca, (a) ve (b) alt bentlerinde öngörülen hususlar
hariç olmak üzere, bu devletlerde bulunan kamu veya özel nitelikteki kurum ve
kuruluşlara; a) Bağışlanmasını, b) Usulüne uygun olarak belirlenen değerinden az bedel karşılığında
yardım olarak verilmesini, c) Maliyet değerinden veya maliyetin üzerinde bir değerden satılmasını, d) Satılan silah ve malzemenin diğer devlet, kurum ve kuruluşlara satışı
konusunda alıcı devlete, kurum ve kuruluşlara yetki verilmesini," BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde verilmiş önerge?.. Yok. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde
kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - 3212 sayılı Kanunun 3 üncü maddesinin (5) numaralı bendi
aşağıdaki şekilde değiştirilmiş ve maddenin sonuna aşağıdaki fıkra eklenmiştir. "5. Hizmet : Taraflar (kamu veya özel nitelikteki kuruluş ve şahıslar ile dost veya
müttefik devletler, bu devletlerde bulunan kamu veya özel nitelikteki kurum
veya kuruluşlar) arasındaki anlaşmaya göre; bir işin yapılması için verilecek
eğitim, teknik bilgi, bakım, onarım, kurtarma, liman ve müşavirlik desteği ile
mülkiyeti elde olmak kaydıyla tahsis edilebilecek kara, deniz ve hava araçları,
gereç, silah, bina ve araziyi;" "Ancak, dost veya müttefik devletlerde bulunan kamu veya özel
nitelikteki kurum veya kuruluşlar hakkında birinci fıkranın (5) numaralı
bendindeki tahsis hükmü uygulanmaz." BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - 3212 sayılı Kanunun 8 inci maddesi aşağıdaki şekilde
değiştirilmiştir. "Madde 8. - Bu Kanun hükümlerine göre sağlanacak ihtiyaçlar ve
bunlarla ilgili muameleler, Katma Değer Vergisi ve Damga Vergisi hariç, her
türlü vergi, resim, harç ve resmî kuruluşlara ait ardiye ücretinden
muaftır." BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 4. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Okunan maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: MADDE 5. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamayı elektronik cihazla yapmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylama için 5 dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 407 sıra sayılı
kanun tasarısının açıkoylamasına 205 sayın milletvekili katılmış; 1 ret, 2
mükerrer, 202 kabul oyuyla kanun tasarısı kabul edilmiştir; kurumlarımıza ve
ülkemize hayırlı olsun. Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Emniyet Genel Müdürlüğüne
Ait Araç Gereç, Mal ve Malzemenin Satış, Hibe, HEK ve Hurda, Durum İşlemlerine
Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporlarının
müzakeresine başlayacağız. 11. – Emniyet Genel Müdürlüğüne Ait Araç,
Gereç Mal ve Malzemenin Satış, Hibe, HEK ve Hurda, Durum ve İşlemlerine Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/618) (S.
Sayısı : 406) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Emniyet Teşkilatı Kanunu, Polis Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel
Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde
Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve
Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlayacağız. 12. – Emniyet Teşkilâtı Kanunu, Polis
Yükseköğretim Kanunu ve 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ile
Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/497,1/212) (S.Sayısı : 438) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Hükümet?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Hükümet burada Sayın
Başkan; komisyon gelirse, biz buradayız. Tutanaklara geçmesi açısından... BAŞKAN - Efendim, hükümet, sıralarında var; ancak, müzakere sırasında
yok. DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) - Komisyon gelirse, biz varız
Sayın Başkan. DEVLET BAKANI MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Gruplar arasında anlaşma var
herhalde... BAŞKAN - Peki efendim. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Komisyon başkanları olmadığı için, maalesef...
Yarın, inşallah, üç kanun çıkaracağız. BAŞKAN - Efendim, komisyonun bundan sonraki tasarılar için de
oturmayacağı anlaşıldığından, alınan karar gereğince, kanun tasarı ve
tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 6 Nisan 2001 Cuma günü saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşimi kapatıyor, hepinize iyi günler diliyorum. Kapanma Saati : 18.25 V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI |
|