Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 56       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

66 ncı Birleşim

28 . 2 . 2001 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

 

 

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın, 2001 yılı tütün piyasası ve tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı

2. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, pancar üreticilerinin sorunlarına ve şeker üretimine ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Ermenilerin Azerbaycan - Hocalı’da yaptıkları katliamın 9 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 22 arkadaşının, İstanbul’da su havzalarının korunması ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/768)

2. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/769)

3. – İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’ya, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/770)

4. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/771)

5. – TBMM Başkanının, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Parlamento Başkanlarının davetine, beraberinde beş kişilik bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527)

2. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı : 580)

3. – Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı : 418)

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, iflas etmiş bir firmaya Ziraat Bankasınca kredi verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3335)

2. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Emlak Bankasının son on yıldaki görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın cevabı (7/3403)

3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 2001 yılında Erzincan İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3460)

4. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, petrol şirketlerine haksız ödeme yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3415)

5. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, iflas etmiş bir firmaya Ziraat Bankasınca kredi verilip verilmediğine,

– Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Tasarruf Mevduat Sigorta Fonuna devredilen bankalara Halk Bankası tarafından verilen kredilere,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3336, 3346)

6. – Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk’ün, Vakıfbank’ta işine son verilen sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/3377)

7. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Divriği Maden ve Sanayi A.Ş.’nin açtığı tünel ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/3393)

8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara’da doğalgaz aboneliğinin dondurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3351)

9. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa-İnegöl’e doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3395)

10. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, elektrik faturalarına eklenen güç bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3426)

11. – Adana Milletvekili Ali Gören’in, Türkiye’de sözde Ermeni soykırımı yapıldığını ileri süren kitaba ödül verildiği iddialarına,

– Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Ermeni meselesini ve mezalimini konu alan bir filmin projesi olup olmadığına,

İlişkin soruları ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/3442, 3445)

12. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Çorlu Migros Mağazasında tek tırnaklı hayvan eti satıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/3379)
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç, Güneydoğu Anadolu Bölgesi antepfıstığı üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Hakkâri Milletvekili Mecit Piruzbeyoğlu'nun, Hakkâri İlinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Osman Durmuş,

Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Tevhidi Tedrisat Kanununun kabulünün 77 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu,

Cevap verdiler.

Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan ve 21 arkadaşının, Balıkesir'in Dursunbey İlçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1170),

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1184),

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin (2/443),

Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/256),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri,

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/581) İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği,

Açıklandı.

Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ertuğrul Hasiboğlu ve beraberindeki heyete Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.

Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı yanlış politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/8) gündeme alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği bildirildi.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Kemal Köse'nin, bakanlığı döneminde afet sebebiyle çıkarılan bir kararname hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunduğu iddiasıyla bir açıklama yaptı.

Manisa Milletvekili Bülent Arınç, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Kemal Köse'nin, partisine,

İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Konya Milletvekili Veysel Candan, Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk, Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin, Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın, konuşmasında, şahıslarına,

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan:

TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından,

Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının görüşmeleri (1/693) (S. Sayısı: 580) ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından,

Ertelendi;

Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının (1/630) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine devam edilerek 2 nci maddesi kabul edildi, 3 üncü maddesinin görüşmelerinin bitiminde, istem üzerine yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı yetersayısı olmadığı ve yeni bir yoklama sonucunda da bulunamayacağı görüldüğünden,

Alınan karar gereğince, 28 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşime 21.13'te son verildi.

 

 

Ali Ilıksoy

 

 

 

Başkanvekili

 

 

Melda Bayer

 

Mehmet Batuk

 

Ankara

 

Kocaeli

 

Kâtip Üye

 

Kâtip Üye


           No. : 95

II. – GELEN KÂĞITLAR

28 . 2 . 2001 ÇARŞAMBA

Tezkere

1.– İstanbul İlinde Bulunan Kamu Taşınmazlarının Hukukî ve Fiilî Durumları ile Yönetimlerine İlişkin Sayıştay Raporunun Sunulduğuna Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/767) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001)

Rapor

1.– Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Adalet Komisyonları Raporları (1/600) (S. Sayısı : 619) (Dağıtma tarihi: 28.2.2001) (GÜNDEME)

 Sözlü Soru Önergeleri

1.– Samsun Milletvekili  Musa Uzunkaya'nın, son ekonomik krize ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1281) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

2.– Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Bakanlığın 2/b adlı çalışmaları durdurduğu iddialarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1282) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

3.– Konya Milletvekili M. Sait Gönen'in, Konya'da turistik işletme belgesi verilen işletmelere ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1283) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

4.– Konya Milletvekili M. Sait Gönen'in,Türk vatandaşlığına geçmek isteyen soydaşlarımıza ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1284) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

 1.– İstanbul Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, AİHM'nde Türkiye aleyhine açılan davalara  ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3752) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

2.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 19 Şubat 2001 tarihli MGK toplantısı hakkında basında çıkan haberlere ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3753) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

3.– Muğla  Milletvekili Hasan Özyer'in, köylerde inşaatlara ruhsat izni verme yetkisinin muhtarlardan alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3754) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

4.– Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, YÖK tarafından denklik  belgesi verilen yabancı üniversitelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3755) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

5.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan - İliç - Refahiye - Kemah Karayoluna ve İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi  (7/3756) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

6.– Erzincan  Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Sivas-Divriği Çaltı Çayın'da maden yıkanmasının çevreye etkilerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/3757) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

7.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan - Kemaliye Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3758) Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

8.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, tapu tescil işlemlerinin geciktirildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/3759) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

9.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Balıkesir-Körfez Havaalanı güvenlik projesine  ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3760)

10.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Ankara-Balıkesir uçak seferlerinin ne zaman başlatılacağına ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3761) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Erzurum-Hınıs Devlet Hastanesi ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3762) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

12.– Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa İli İnegöl İlçesinin il olma talebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3763) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

13.– Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, İstanbul Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu Üyelerinden birisinin görevden alınmasının nedenine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3764) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

14.– Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, Ankara-Çankaya Atakule esnafının kira bedellerine ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3765) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001)

15.– Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Bandırma Limanının Gıda İthalat Gümrüğü kapsamından çıkarılmasının nedenlerine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3766) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

16.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Bakanlık, bağlı ve ilgili kuruluşlarda yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3767) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

17.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara ve bazı ilçelerinde ipek böcekçiliği ve Ankara keçisi yetiştirilmesinin teşviki yönünde bir çalışma olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3768) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

18.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Futbol Federasyonu üyelerinin aylıklarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü) yazılı soru önergesi (7/3769) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

19.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Halk Bankası ve Ziraat Bankasının görev zararlarına ilişkin  Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3770) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

20.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Medya holding hisse senedi sahiplerine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3771) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001)

Meclis Araştırması Önergesi

1.– İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 22 arkadaşının, İstanbul'da su havzalarının korunması ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.2001)

 


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

28 Şubat 2001 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66 ncı Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, 2001 yılı tütün piyasası ve tütün üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'ya aittir.

Buyurun Sayın Akçalı. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın, 2001 yılı tütün piyasası ve tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı

RIZA AKÇALI (Manisa) - Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, Erzurum Milletvekilimiz Sayın Zeki Ertugay'a, bu gündemdışı konuşma sırasını bana verdiği için teşekkür etmek istiyorum; çünkü, tütün üreticileriyle ilgili, piyasanın açılması dolayısıyla çok gündemde olan bir konuyu bilgilerinize arz etmek için huzurlarınızdayım.

Tütün önemli bir konu da, üç yıllık bir istikrar programını devreye sokan ve ondördüncü ayında iki kriz çıkarmayı başaran bir hükümetin, Türkiye'yi yüzde 40 oranında fakirleştiren bir hükümetin, Türkiye'nin başına sardığı derdin boyutuna bakınca, belki tütüncününki bunun yanında konuşulmaması lazım gibi düşünülebilir; ancak, büyük bir kesimimizi ilgilendiren ve Türkiye'de 5 001 köyde ekimi yapılan, 575 996 ekicinin bulunduğu ve bunun 303 000'inin Ege'de, 15 000'inin Marmara'da, 93 000'inin Karadeniz'de, 26 000'inin Doğu'da ve 136 000'inin de Güneydoğu'da olduğu ve yaklaşık bir hesapla 3 milyon kişinin ilgi sahasına giren, 3 milyon üreticimizin, 3 milyon tütün çiftçimizin meselesi olması dolayısıyla da, mutlaka, konuşulması gereken bir konu diye gündeme getirmek istiyorum.

Ondört aylık bir çabanın ürünü... Tohumdan başlıyorsunuz, fidesine, fideden tarlaya, çapasına, kırmasına, dizmesine, kurutmasına, balyalamasına ve mubayaasına kadar geçen ondört aylık bir süre ve tamamıyla elemeğinin, alınterinin, göznurunun mahsulü olan bir ürün ve piyasa açılacağı zaman, herkesin gözlerinin ışıl ışıl olmayı beklediği ve acaba, iyi bir fiyatla açılırsa, elemeğimin karşılığını alırsam, çocuğumun okul masrafını karşılayabilir miyim, askerden gelen evladımın düğününü yapabilir miyim diye büyük bir heyecanla piyasayı bekleyen insanlarımız...

Geçtiğimiz yıllar içerisindeki fiyatlara baktığımızda, 1995'ten 1999'a kadar 4 dolarlar civarında bir fiyat; fakat, bu sene 2,4 dolara düşen 2 200 000 liralık bir fiyat. Daha önce 1 960 000 lira olarak düşünülen, ama, bu devalüasyonla birlikte 2 200 000 liraya çıkarılan bir fiyat. Sayın Bakana burada yine teşekkür etmek istiyorum; onun müdahalesi olmasa, belki, 1 960 000 lirada kalacaktı; ama, 4 dolar üzerinden bakarsanız, geçmiş yıllardaki tütüncünün hakkını verecek iseniz, 4 milyon lira vermeniz lazım. Hadi, 900 000 liradan doları hesap edersek, 3 600 000 lira; hadi, 800 000'den yapalım, 3 200 000 lira. Bu 2 200 000 lira ile aradaki 1 milyon liralık farkı, bir şekilde telafi etmesini, hükümetten, üreticimiz bekliyor. Çünkü, tütüncünün sofrasında şu anda dert kaynıyor, umutsuzluk var, geleceği karanlık görüyor. Ege'den gelen bütün haberler bu...

Tabiî, Tokat'ın Erbaasındaki tütüncünün halini de Ali Şevki Erek'e bir sorsanız, bir ah, bin dert de ondan duyacaksınız... (DYP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bravo!.. Bravo!..

RIZA AKÇALI (Devamla) - Balya parası olarak 15 milyon liranın bayrama kadar verileceği müjdesi, nispeten, bayram öncesi bir rahatlatmayı sağlayabilir; inşallah, bunun ödemesinde de sıkıntı yaşanmaz, yoğunluk yaşanmaz.

Tekel, bu sene 55 milyon kiloyu Ege Bölgesinden alıyor, tüccarın ise bugünkü dolar kuru üzerinden kapattığı tütün, son derece ucuzdur ve büyük kârlar elde etmesi söz konusudur. Bunun üzerinde de hükümetimizin, özellikle durmasında fayda gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Özelleştirme kuşkusu, çiftçimizin, acaba, ben, artık tütün ekemeyecek miyim, benim yerli tütünüm para etmeyecek mi sorularını gündeme getirmektedir. Bunun da rahatlatılması, çiftçimiz açısından son derece önem kazanmaktadır. Bu başfiyat ile 4 dolar arasındaki farkın bir şekilde telafi edilmesi, bunun prim olarak veyahut da telafi edici bir ücret olarak ödenmesi, hayatî önem arz etmektedir.

BAŞKAN - Sayın Akçalı, 1 dakika içinde toparlayınız.

RIZA AKÇALI (Devamla) - Her yıl davul zurnayla açılan tütün piyasası, İzmir'de, Gâvurköy'de ve Manisa Akhisar'da açılan tütün piyasası, maalesef, bu yıl İstanbul'da ve Tekel yetkilileri tarafından, siyasî yetkililer olmadan açıklanmıştır ve Yeni Asır'ın manşeti "gelenek bozuldu" şeklinde, üreticilerimizin mağduriyetini ve üzüntüsünü ifade etmektedir.

Ben, tekrar, bütün üreticiler adına, mağduriyetlerinin giderilmesi talebimi sayın hükümetten ve Sayın Bakandan rica ediyorum, arz ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.(DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Efendim, bir cümleyle konuşmaları  desteklediğimi ifade edebilir miyim...

BAŞKAN - Sataşma mı efendim?

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Hayır, hayır; konuşmaya iştirak ettiğimi söyleyebilir miyim...

BAŞKAN - İştirak ettiğinizi kabul ettik efendim.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bir cümleyle Sayın Başkanım...

Değerli Manisa Milletvekilimizin, çiftçimiz ve bugün güncel olan tütün konusunda yaptığı konuşmaya aynen, milimine kadar iştirak ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, ben de söz istemiştim.

BAŞKAN - Efendim, neyine iştirak ediyorsunuz?

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Tütünle ilgili fakslar var... Ben de söz istemiştim... Yani, Sayın Bakan, cevap verir...

BAŞKAN -Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI YÜKSEL YALOVA (Aydın) - Sayın Başkanım, muhterem milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli Bakanımız Rıza Akçalı'ya da, bana bu vesileyi yarattığı için teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım hiç merak buyurmasınlar, Sayın Rıza Akçalı bakanımızın konuşmasına iştirak etmek isteyen milletvekili sayısı, bu konuda talepte bulunanlarla sınırlı değil. Öyle inanıyorum ki, bu Parlamentonun her bir değerli üyesi, tütünle ilgili Rıza Beyin kendi nezaketi gereği eksik bıraktığı, esasen daha fazla söylenebilecek sözlerin olduğu bir hususta, tütüncüden yana tavır koyar. Onun için, hiç endişeniz olmasın, Rıza Beyden eksik kalan kısmını -alışılmışı, muhalefetin iktidara söylemesidir; ben, şimdi, tersini yaparak- iktidar adına tamamlamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, doğrudur, davulla zurnayla açılır; gelenek denmiş adına. Bölgemizin Ege'nin- gazetesi - Yeni Asır'ın başlığıyla da, manşetiyle de "gelenek bozuldu..." Bozulan ne; Bakan, gidip, davulla zurnayla, o alışılmış siyasal kültürün gösteri unsurlarına bu defa riayet etmedi. Acaba, bilerek mi bozuldu bu gelenek; yoksa, bilmeden, farkında olmadan mı? Hemen söyleyeyim ki, ben, o geleneği kabul etmediğim için, bilerek bu şekilde düşündüm. Yani, önce İzmir'e gidelim, seçelim oradan bir mekân; sonra, Karadeniz'de bir bölge seçelim, Marmara'da bir bölge olsun; orada, davulla zurnayla, Bakanın verdiği tütün başfiyatı nedeniyle de, belirli bir siyasî prim algılaması... Bakın, eğer, alıştığımız düzen açısından bakarsanız, yadırgamama neticesine varmamız doğaldır. Böyle olmuş, böyle gidecek deriz.

Peki, Bakan, kimin adına ve ne şekilde bir tütün başfiyatı tespit eder diye sorgularsanız, işte, o zaman, yeni bir yapılanma mecburiyetiyle karşı karşıya gelirsiniz. En kolayı şudur: Tütün başfiyatı açıklanmadan önce, Ege'de şu kadar olsun; bir de hesap yaparız...

KADİR BOZKURT (Sinop) - Karadeniz'i unutmayın Sayın Bakan, hep Ege değil...

MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Güneydoğuyu da...

DEVLET BAKANI YÜKSEL YALOVA (Devamla) -  Ben, izin verirseniz, tütündeki bozuk düzeni, olması gereken -sizin sloganınızla- adil düzeni sizinle paylaşmak istiyorum değerli milletvekilleri.

Tütün dediğiniz vakit, bugüne kadar, siyasal iktidarlar iyi kötü bir düzen getirmeye çalışmışlar. Örneğin, 1994 yılında, dönemin iktidarı DYP-SHP hükümeti döneminde bir kota uygulaması gelmiş. 1997 yılında, Refahyol dönemi, bu kota uygulamasını, o an için gereksiz bulmuş, elimizde 544 000 ton stok oluşmuş, herkes kendine göre bir düzen tutturmuş...

Peki, vatandaşın -tütününü alırken- acaba, bir yıl öncesinden neyi ekeceğini bilmek gibi bir hakkı olmamalı mı, içerisinde yaşadığımız çağda? Vatandaş, gelecek yıl tütün ekme kararını, neye göre, hangi bilgilere göre vermektedir? Alıştığımız kültüre bakarsanız, ya kasabadaki, şehirdeki irtibatlı olduğu tüccar olacak, ihracatçıyla ilişkisi olan bir kasaba eşrafı olacak, diyecek ki "gelecek sene şöyle ekelim, iyi para getirir" ya bir mukayese yapacak ya havaya bakacak, geçen yılki hava durumuna bakacak; sonuçta, koskoca coğrafyada, o yıl kaç bin ton, kaç milyon ton tütün ekilecek meselesi, bilimsel bir ölçüye, uluslararası pazarların muhtemel gelişmelerine bakılmaksızın ekilecek. O dönem işbaşında olan siyasal iktidar da, duruma göre, ama, siyasî kriterlerin ağırlık kazandığı bir durum değerlendirmesine göre, sözgelişi, erken seçim varsa, işte, tütüncüye şu kadar para verirsem, onlar 10 lira veriyorsa, ben 15 lira verirsem daha fazla oy alırım hesabı yapacak; ama, eğer, fiyat, üretici tarafından memnun karşılanırsa, davullar zurnalar, eğer, fiyat, üretici tarafından yeterli bulunmazsa, ağıtlar...

Şimdi, ben, 6 Şubat tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan Tekelin, dolayısıyla, Türkiye'deki tütünün kaderiyle ilgili olması gerekenleri -kendi görüşüm; hükümet adına elbette- sunmaya çalışacağım; çünkü, geçen hafta içerisinde Hazine, Özelleştirme ve Tekel yetkilileriyle, aylardan bu yana, benden önceki Değerli Bakanımız Rüştü Kâzım Yücelen zamanında sürdürülen çalışmalara son şeklini verelim dedik -tabiî ki, kendi açımızdan son şekli- ve önümüzdeki günlerde de, Bakanlar Kuruluna sunduktan sonra, Yüce Parlamentonun, sizlerin takdirine sunacağız.

Değerli milletvekilleri "26 Şubat 2001 tarihinde açılsın ve açıklamayı Tekel Genel Müdürü yapsın" dedim. Oysa, mevcut şartlar içerisinde, geçen yılki tütün fiyatlarının üzerine yüzde 12'lik bir ilaveyle bulunan rakamın, Ege'de, Marmara'da, üreticinin ve ihracatçının beklediği, ona göre de kendi düzenini sağladığı bir rakam olduğunun ben bilincindeydim. Yani, 1 750 000 idi Ege'de, sözgelişi, 1 960 000 idi; Karadeniz'de 1 812 500 idi geçen yılki rakamla; ona göre de bir hesapla, hep yüzde 12, Hazinenin onay vereceği düşünülen yüzde 12'lik rakama göre bir düzen oluşmuştu, bir tavır alış olmuştu. Sayın Rıza Akçalı bakanımızın da kabul edeceği gibi, tütün alımıyla ilgili geleneksel dönemler belli olduğu için de, tüccar, daha öncesinden, aylar öncesinden, köylüyle mukavelesini, kavilleşmesini yapmış idi.

Ben, birkaç yöntem izledim. Üreticilerle temasları olan, sözgelişi il genel meclisi üyesi -hangi partiden olursa olsun- insanlara ulaştım, talep getiren milletvekili arkadaşlarımla görüştüm, değişik partilerden il başkanlarıyla görüştüm, Tekel bürokratlarıyla görüştüm, ihracatçı birlikler yönetiminde Tekel adına görev yapan bürokratlarla görüştüm, bundan önceki yıllara baktım, gelecek yıl dünya tütün gelişim çizgisine baktım; sözgelişi, 1 960 000'le, Ege için herkesin kabul ettiği, kendini alıştırdığı rakamla ilgili- açıkça size söyleyebilirim, isim isim de verebilirim- 2 000 000 yapsak, düz olsa, psikolojik olarak söylemesi de kolay olmaz mı talebini, yaygın ve herkesin kabul edebildiği bir talep olarak, sizlere aktarmak durumundayım.

Oturduk, hesap yaptık; devalüasyondu, bilmem krizdi -hangi tabiri kullanırsanız kullanın- bence, bununla hiçbir alakası yoktu; çünkü, hepimiz biliriz ki, geçen yıldan bu yana, o alana, tütün üretimine emek verilmiştir, alınteri verilmiştir, hesapları ona göre yapmak gerekir; ama, bir yıl önceki ekonomik istikrar programında enflasyon oranı ile gerçekleşen oran arasındaki farkı kale aldığımız için ve şimdi, elimizdeki, geçmişten kalan stoklarla ilgili 100 000 tona yakın tütünün yakılması âdeta kaçınılmaz bir işlemmiş gibi algılandığı için, o konuda yapabileceğimiz yeni bir değişiklikle, ortalama yüzde 25'lik bir artışla, öyle üç beş tütün ihracatçısını, tüccarı -yerli olur, yabancı olur- düşünmek yerine, 600 000 civarındaki tütün üreticisine aktarmayı adalet anlayışımızın gereği saydık. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bir rakam sunayım, Tekelin, geçtiğimiz yıl üç bölgedeki ortalama alım fiyatı 1 543 00 Türk Lirasıdır. Biz, şimdi, bu düzenlemeyle, 2 050 000 Türk Lirası civarında gerçekleşeceğini düşünüyoruz. 10 milyon lira olan balya parası, evet, 15 milyon lira oldu. Biz, bayram sonrası açıklayalım, şimdi kriz var -ne diyorsanız, hiç önemli değil, üzerinde tartışmayalım- diyebilirdik, yasal bir mecburiyetimiz yoktu; ama, gelenek, esas orasıdır, bayram öncesi, insanların kurbanlık alabilmesidir, çoluğuna çocuğuna üç kuruş para verebilmesi konusudur dedik ve bayram öncesinde, 10 milyon lira olan balya parasını 15 milyon liraya çıkardık. Orada, doğrusu tam düşündüğümü gerçekleştiremediğim bir hususu da sizlerle paylaşayım. Karadeniz ve Marmara tütününe baktığımız vakit, bir balyanın 25 kilo olduğunu, Ege'deki bir balyanın da 46, 47, 50, 52, ortalama 50 kilo olduğunu görürüz; ama, geçmişte, 50 kiloluk bir balyaya 10 milyon lira öderken, 25 kiloluk bir balyaya da 10 milyon lira vermişiz. Birinden azaltıp ötekine vermek marifet değildir, önemli olan her ikisinde de artışa gidebilmektir; 10'luk rakamı 15'e çıkararak, avans ödemesini de bayram öncesi yapalım dedik.

Şimdi, 2000 yılı ürünü için, ülke genelinde 189 000 ton kota dağıtılmış, istihsalimiz de yüzde 10,3 fazlasıyla buraya gelmiş. Geçmiş ekici tütün piyasalarında uygulanan başfiyat ile gerçekleşen alım ortalama fiyatı arasındaki orana baktım; yüzde 75-76 bandına oturmuş. Diyelim, Tekel bir başfiyat vermiş, alım fiyatında gerçekleşme oranı ne olmuş diye baktık; ikisi arasındaki oran yüzde 75-76 iken, bu yıl -pazartesi alımına başladık, piyasa açıldı diyelim- Ege, Karadeniz ve Marmara Bölgelerinde bu oran yüzde 90'lara ulaşmaktadır.

Değerli milletvekileri, dolayısıyla, şimdi, hep birlikte karar vermemiz gereken husus, tütün üzerinden ne kadar başarılı siyaset yapabileceğimizin yarışı içerisinde, siyaset kurumunu da, siyasetçiyi de yaralayarak, yarışmaya girmek değildir. Artık, geldiğimiz noktada, Tekel diyorsak, özelleştirme kapsamına almışsak, yanıtlamamız gereken soru şudur: Ekonomik kararlarda politik mi davranacağız; yoksa, dünya gelişim çizgisine uygun davranıp, ekonomik mi karar vereceğiz? Bakan o fiyatı verirken, kendi cebinden mi veriyor, yoksa haysiyetiyle vergisini ödeyen milyonlarca vatandaşın rızası bile alınmadan, paylarını belirli bir kesime; ama, daha da önemlisi, geniş bir halk kitlesine, üretici kitlesine ödüyoruz derken, onun içerisindeki o gizli tuzağı, sınırlı sayıdaki, bir elin parmakları oranındaki insana para kazandırmaya, ummadığı, beklemediği paraları kazandırmaya devam mı edeceğiz? Soru bu.

Biz, bu dönemde, Tekele ilişkin, tütünün kaderine ilişkin şöyle bir düzenlemeyi düşünüyoruz: Getireceğimiz yasa tasarısında da bir tekel kurumu oluşturalım ve bu -aynı, Rekabet Kurumu gibi- politik etkilerden arındırılabilmiş çağdaş bir kurum olsun. Tekelde, şu anda 38 000 personelimiz var, çalışanımız var, öyle bir özelleştirme modeli getirelim ki, o alışılmış, hani, amiyane tabirle, işte, peşkeş edebiyatlarıyla yan yana getirilemeyecek bir model olsun; 38 000 çalışanımız, kendi optimal sayısına, kademeli bir geçişle, her türlü malî yükümlülükleri ödenmek kaydıyla, sosyal boyutu kale alınmak kaydıyla o rakama ulaşsın; ama, onlar özelleşecek Tekelde ortak olsunlar, hissedar olsunlar; 600 000 dediğimiz o üretici, belki gelecek yıllarda üreteceği tütünden pay vermek şartıyla, yine o yeni kurumda hissedar olsun.

Bugün, 175 000 dağıtıcımız var. Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun bünyesinde öyle bir organik bağ kuralım ki, dağıtıcısı, üreticisi, pazarlayıcısı, çalışanı ve mutlaka, Tekelde de bir tek kişinin hiçbir hukukî açıdan kapı önüne bırakılmamasını sağlayacak, hukukî açıdan en küçük riski olmayacak bir modelle o piyasayı, ekonominin kendi kurallarında, hem Türkiye'nin tütüncülük geleceğini düşünerek hem de ekonomi içerisindeki, o, bu sene şu kadar ürün oldu, hadi 100 000 tonunu yakalım...

Değerli milletvekilleri, yaktığınız vakit, hiç endişeniz olmasın ki, ürünü yakılan, tütünü yakılan köylü, tütüncü daha fazla ıstırap duyuyor. Şimdi, Türkiye'nin, o kadar para verip de, basit bir popülizmin devamı uğruna, her sene 100 000 ton tütününü yakma hakkı, şansı, lüksü var mı, olmalı mı; bence, olmamalı. Ha, o zaman, devlet olmanın bir başka sorumluluğunu da biz yerine getirelim; diyelim ki tütüncüye, ey arkadaş, ben, gelecek yıl... İşte, Tarım Bakanımız da burada. Bir yıldır, neredeyse gerçekleşme aşamasına getirdiği ürün çeşitlemesi çalışmaları hazır vaziyette. İnşallah, önümüzdeki birkaç ay içerisinde onları da hayata geçiririz. Biz, insanlara diyelim ki, bu kurum söylesin, Türkiye olarak şu kadar tütün rasyoneldir, bu kadar ekilsin... Herkes ona göre baksın; eğer, orada tütün olmayacaksa, soya mı olacak, başka bir ürün mü olacak, onu bilsin. Türkiye olarak, bu kurum aracılığıyla diyebilelim ki, ben, şu kadar destekleme alımı yapacağım ya da yapmayacağım. Ne diyeceksek, bir yıl öncesinden tedbirini alabileceği bir şekilde, dürüstçe söyleyelim diyorum.

Ben de Sayın Rıza Akçalı'ya teşekkür ediyorum, bana teşekkür ettiği için. Doğrudur, Ege'de 1 960 000 olan rakam, 2 200 000'dir; Marmara'da ve Karadeniz'de 2 250 000'dir; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, aynı oransal artışla olacaktır; ama, hakkaniyet anlayışım gereği, açıkça söyleyeyim ki, herkesin 1 960 000 diye beklediği bir rakamın daha üstüne çıkıp da kilo başına 240 000 lira fazla olmasının, varsa şerefi, tek başına bana ait değildir; bu konuda emek veren, kafa yoran, başta Rüştü Kâzım Yücelen Bakanımız olmak üzere, bu konuyu gelip benimle görüşen, tartışan, Karadeniz'den, Marmara'dan, Ege'den, değişik partilerden tüm değerli milletvekillerimizindir; yine, değişik partilerden il başkanları, belediye başkanları gibi kamusal sorumluluk taşıyan arkadaşlarımızındır.

Bu çerçevede, alımların herkese hayırlı olmasını diliyorum; hepinize, üstün saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğru.

REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, tütün üreticileri piyasasının açılması dolayısıyla ben de söz istemiştim; ancak, gündemdışı konuşmalar bittiği için söz verilmedi.

Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Tütün üreticileri, özellikle Karadeniz Bölgesinde 2 250 000 lira ile 2 500 000 lira arasında fiyat bekliyordu; 2 250 000 lira olması çok iyi bir tablodur. Ancak, önümüzdeki dönemlerde, ekonomik tablonun durumuna göre, fiyatların tekrar değerlendirilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Buyurun Sayın Göksu.

MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, gündemdışı konuşmada, bir milletvekilimiz tütün üreticilerinin sorunlarını dile getirdi; Sayın Bakan cevap verdi.

Ben, sadece, kısa bir katkıda bulunmak istiyorum. Adıyaman'dan da, bu manada çok faks geliyor. Tütün depoları dolu; yani, yeni alım yapabilmek için depoların boşaltılması lazım. Hassaten, Sayın Bakanımıza, hükümete buradan duyuruyorum: Yeni alımla beraber bu depolar boşaltılmazsa, alım şansı yoktur. Vatandaş tedirgin. Bu noktada önlem almalarını diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Hükümetimiz onu düşünecektir efendim.

Gündemdışı ikinci söz, pancar üreticisinin durumu hakkında söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'a aittir.

Buyurun Sayın Doğan.

Süreniz 5 dakika efendim.

2. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, pancar üreticilerinin sorunlarına ve şeker üretimine ilişkin gündemdışı konuşması

AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pancar çiftçisinin durumu ve şeker üretimi konusunda gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime, hepinizi saygıyla selamlayarak başlıyorum.

Biraz önce, benzer bir konuda, tütün üretimi, tütün çiftçisinin durumuyla ilgili, Sayın Bakanı dinledik; doğrusu rahatladık. Anladık ki, tütün çiftçisi rahat. Zaman zaman Sayın Tarım Bakanımız çıkıyor, o da Türk çiftçisinin durumunu anlatıyor; onların da rahat olduğunu ve çiftçilerin bir şikâyetinin olmadığını duyuyoruz. Doğrusu memnun oluyoruz da, biz Fazilet Partililerin kötü bir huyumuz var; olaylara Ankara'dan bakamıyoruz, sık sık çiftçinin arasına katılıyoruz, işte orada çok fena karamsarlığa kapılıyoruz; ama, yine de Tarım Bakanımıza güveniyoruz, onu söyleyeyim.

Değerli arkadaşlar, pancar, şekerpancarı stratejik bir ürün. Stratejik olması şuradan geliyor: 60 - 65 milyon insan her sabah kalkıyor, en azından bir bardak çay içiyor ve çayına bir çift şeker atıyor, yani 65 milyon çift şeker. Bu, Türkiye için çok önemli, petrol gibi bir şey. Tabiî, cumhuriyet döneminin ilk sanayi hareketini de şeker sanayii oluşturuyor. Türkiye'nin teknik tarıma geçişi, sulu tarıma geçişi, ilaçlı tarıma geçişi de aşağı yukarı şeker üretimiyle birlikte başlıyor; ama, son yıllarda, özellikle 57 nci hükümetin uygulamaları sonucu, pancar çiftçisinin ciddî şikâyetler içerisinde olduğunu biliyoruz.

Bir kota kondu, bu, IMF'nin isteklerine uyarak, şeker üretimini 11 milyon tonda tutmak amacıyla kondu, bir ölçüde bu yabancı, mısırdan şeker üreten Kargil Firması ve diğer dört fabrikayı aslında desteklemek amacıyla kondu. Avrupa Birliğinde, biliniyor ki, mısırdan, nişastadan şeker üretimi yüzde 2, hükümet bunu Türkiye'de yüzde 12'ye yükseltmek istiyor, bunu niye yapmak istiyor bilmiyorum. Komisyonda yüzde 10'da tutuldu, aslında yüzde 2'de bırakılması lazım Avrupa Birliği standartlarında; çünkü, o mısır Türkiye'de yetişmiyor; yani, belki yetiştirmeye çalışmayı düşünüyor olabilir hükümet; ama, pancar çiftçisine bunu yapmamak lazım.

30 fabrika şekerpancarından şeker üretiyor, bu 30 fabrikada yaklaşık 30 000 kişi çalışıyor. 500 000 çiftçi şekerpancarı ekiyor, 500 000 çiftçi de, 500 000 aile de, kazma yaparak, pancarı kazarak, sökerek geçimini sağlıyor; yani, nereden bakarsanız bakın, Türkiye'de 10 milyon insan şekerpancarı üretiminden ekmek yiyor.

Şimdi, bu konuda karar alırken çok ciddî düşünmek gerek, üzerinde ciddî ciddî durmak gerek. Pancar üretimi, Almanya'da 28,5 milyon ton, Fransa'da 34 milyon ton. Biz niye 11 milyon tonda tutmaya çalışıyoruz, doğrusu anlamıyorum.

Geçen gün Eskişehir'e gittim, pancar eken büyük bir köyü ziyaret ettim. Orada diyorlardı ki: Sayın vekil, bu memlekette Yüksekova çetesi vardı, biliyoruz, bu memlekette Susurluk çetesi vardı, bunu da biliyoruz; ama, şimdi bir de kota çetesi çıktı, insanlar kota satmaya başladı. Bakın, bu çok ciddî bir iddia, çok ciddî bir sıkıntı ve bu bir gerçek, bunu hepimiz biliyoruz.

Değerli arkadaşlar, gerçi, biz, pancar çiftçisinin durumu düzelir mi diye burada konuşuyoruz; düzelmeyeceğini de biliyorum; çünkü, bu arabanın rotu çıkmış, balans ayarı bozulmuş, araba duvara tosluyor. Böyle IMF damgalı, 28 Şubat damgalı anlayışlarla Türkiye'ye bir şey vermek mümkün görünmüyor. Oturup, aklımızı başımıza alalım, bu kota nereden çıkıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AVNİ DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika...

Neden Avrupa Birliği ülkelerinde nişasta kaynaklı şeker üretimi yüzde 2 de, biz yüzde 12'ye yükseltmeye çalışıyoruz bunu?! Türk çiftçisinin, Türk pancar üreticisinin bir kabahati var mı bu konuda; bir kabahati yok; bir kabahati varsa, bugün başımızda bulunan anlayışı başımıza getirmesidir. Onun dışında, onların bu memlekete verdiği hizmeti biliyoruz, bu memleketin sanayiine verdiği hizmeti biliyoruz.

Elimde "Pancar Destanı" başlığı altında mahallî gazetede yayımlanan bir şiir var, buradan okumak istemiyorum; çünkü, Meclis olarak hepimiz mahcup olacağız. Ancak, rahmetli Enver Behnan Şapolyo'nun bize tarih dersinde okuduğu bir şiir vardı, Osmanlının son dönemini anlatan bir şiir. Bu, Osmanlının son zamanında yaşamış bir halk şairinin şiiri. Orada diyordu ki:

"Kasari kaltak hükümet,

Şalvarı şaltak hükümet...

NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Avni Bey, o, "hükümet" değil, "Osmanlı" diye geçer; doğru söyleyin lütfen.

AVNİ DOĞAN (Devamla) - Evet, Osmanlı. Peki, Osmanlı diye okuyayım, ben Osmanlı diyeyim, siz hükümet deyin.

Enver Behnan Şapolyo'nun, Osmanlının son zamanını anlatan bir şiiri:

"Kasari kaltak Osmanlı,

Şalvarı şaltak Osmanlı,

Ekende yok, biçende yok,

Ekine ortak Osmanlı"

Şimdi, ben, Osmanlı dedim, millet Osmanlı mı anladı, 57 nci hükümeti mi anladı?!

Saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Doğan.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yani, Osmanlının son dönemi ile hükümetin son dönemi aynı; benzeşiyor.

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı üçüncü söz, Ermenilerin Azerbaycan-Hocalı'da yaptıkları katliamın 9 uncu Yıldönümü nedeniyle söz isteyen Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel'e aittir.

Buyurun Sayın Bozyel. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Bozyel.

3. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Ermenilerin Azerbaycan - Hocalı’da yaptıkları katliamın 9 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında kalan ve özellikle Türklerin yaşadıkları topraklar üzerinde büyük Ermenistan hayallerini hayata geçirmek isteyen Ermenilerin Silahlı Kuvvetleri, 366 ncı Rus Motorize Zırhlı Birliğinin desteğiyle, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece, Azerbaycan'ın Karabağ Bölgesinde bulunan 7 000 nüfuslu Hocalı'ya saldırmış ve bu saldırıda çoluk-çocuk, yaşlı-genç, binlerce insan -6 400 insan- katledilmiştir.

Bölgede, facia sonrası incelemelerde bulunan Fransız Gazeteci Yunet: "Biz Hocalı trajedisine tanık olduk. Sivil halktan öldürülmüş binlerce kadın, çocuk ve ihtiyarın yığınlar halinde cesetlerine şahit olduk. 3, 5, 6 yaşlarındaki çocukları dahi vahşice katleden Ermeni ve Rus katliamcıları, insanlığın unutamayacağı bir vahşeti sergilemişlerdi. Bunlara insan denilmez. Savaşdışı usullerle işlenen bu cinayete ancak soykırım denilir" diyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu olayların tamamında, son aylarda, Avrupa, Amerika ve bazı İslam ülkeleriyle beraber Rusya'da gelişen Türk düşmanlığı ve Türkiye hedefli tehditlerin temelinde, hayata geçirilmek istenen şark politikaları yatmaktadır.

Millî mücadele sonunda, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve silah arkadaşlarının önderliğinde Türk Milletinin kazandığı zafer, Ermenilerin ve Pontus Rumlarının Türkiye toprakları üzerinde devlet kurmalarını öngören Rus ve Avrupa projesinin yenilgisi anlamını taşıyordu. Bu yenilginin hırsını ve ezikliğini üzerinden atamayan, başta, Fransız, İngiliz ve diğer Avrupa ülkeleriyle beraber, Kafkaslar ve Ortaasya'ya, hâlâ, tehditkâr gözle bakan Rusların yanısıra, bu yalan ve mesnetsiz sözde Ermeni soykırımı çığırtkanlığına, çok gariptir ki, Vatikan da katılmıştır. Papa John Paul, 1915 tehcir hadisesinde, güya, öldürülen Ermenilere karşı uygulanan şiddetten bahsetmiştir. Bugüne kadar, kendine inananları, İslamiyete, dolayısıyla Türklere karşı, hep, kinle doldurarak zehirleyen Kilise, tarihî gerçekleri saptırarak, tarihi de inkâr etmesiyle kamufle ettiği, gerçek fikir ve davranışını da ibret verici şekilde gözler önüne sermiştir.

Bu durum, Ermeni millî kimliğini, soykırım iddiaları ve Gregoryen Ortodoks millî kimliği üzerine oturtan Ermeni idealleri ile Vatikan'ın ortaklığının ve hedef birliğinin adıdır.

Büyük Ermenistan'ı kurmanın stratejik doktrini olan HAYDAT ve bunu gerçekleştirmenin taktik aşaması olan 4T planının birincisi, terörist eylemlerle sözde Ermeni soykırım yalanlarını milletlerarası siyasî zemine çeken Ermeniler, şimdi de maşalığını yaptıkları ülkeler vasıtasıyla, tanıma, tazminat ve toprak taleplerini hayata geçirmek için kiliselerin, dolayısıyla Vatikan'ın şemsiyesi ve öncülüğünde bir güç kazanmışlardır.

Bir taraftan medeniyetlerarası diyalog ve uzlaşma yoluyla medeniyetlerarası muhtemel çatışmaların önüne geçme noktasında sahte samimiyet pozları sergileyen Vatikan'ın, bugüne kadar, Balkanlarda, Kafkaslarda, Ortadoğu'da öldürülen Müslümanlar için niçin sesini çıkarmadığı, bu son fotoğrafıyla açığa çıkmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor ki "büyük Ermenistan" hayallerine destek veren ülkeler ve kilise, bu iftira dolu meselenin dünyanın her tarafında kabul görmesi ve Türkiye'nin mahkûm edilmesi için her türlü gayreti göstermekteler. Anlaşılıyor ki, bu çağdaş ve medenî olduklarını söyleyen Batı medeniyetinin siyasî ve ahlakî anlayışı, Batı'nın tarihçi ve ulemaları, dünyanın çeşitli ülkelerinde akıttıkları kan ve talan ettikleri millî servetler karşısında özür dileyeceklerine, hâlâ siyasî ve ekonomik vurgunculuk peşinde koşmaktalar. Ermeniler, utanç verici ihanetleri ve nankörlüklerinin affedilmesi için özür dileyeceklerine yeniden talepkâr oluyorlarsa, bizim de alacağımız tedbir ve karşı siyasetlerin de devlet ve millet itibarımıza yakışır şekilde olması gerekir.

Geçmişte değişik anlaşmalar ve vasıtalarla Türkiye üzerinde hayata geçirilmek istenilen bu Ermeni yayılmacılığı, bugün de değişik oluşumlar ışığında, dayatmacı zihniyetlerle önümüze konulmaktadır. Sergilenen bu çifte standart politikalara, ikiyüzlü politikalara bir bakınız.

Milletlerarası uyuşturucuya karşı mücadelede, AIDS, ekolojik dengelerin sarsılması, açlığa, yoksulluğa karşı ortak tavırda, insan hakları, kadın ve çocukların, kimsesizlerin hakkının, hukukunun korunmasında, nükleer serpintiler karşısında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bozyel, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

ABBAS BOZYEL (Devamla) - Sağolun, tamamlıyorum efendim.

...küresel ısınmanın meydana getirdiği tehlikelerle ilgili yapılacak ortak çalışmalarda, bölgedeki ihtilafların, krizlerin çözülmesinde, Türkiye'yi, vazgeçilmez bir müttefik, dost; lakin, bölüp, parçalamak, zayıflatmak siyasetiyle, topraklarını Ermenilere ve kendinize üzerinde oturulacak bir post olarak göreceksiniz.

Böyle bir siyaset, dostluğun değil düşmanlığın ifadesidir. Bu tavrın cezasını da, şu anda Ermeniler çekmektedir. Her gün onlarca Ermeni yurdunu terk etmekte; ancak, terörist eylemlerle Avrupalının dolarlarını ceplerine indiren Hınçak ve Taşnaktzutyun Ermeni teşkilatları bundan yararlanmaktadır.

Ermenilerin, aklını başına alması ve dünyaya açılmasının yegâne yolu olan Türkiye'yle iyi ilişkiler kurarak bölgedeki barışa ve huzura hizmet etmesi gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozyel.

Sayın Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür ederim.

Ermeni soykırımı iftiralarına karşı, nedense, Türkiye'de, hep savunmaya geçmişiz. 1914, 1918 senelerinde, Doğu Anadolu'da büyük katliamlar yapmışlardır. Bağımsızlık bildirgelerinde, Doğu Anadolu Bölgesini, Batı Ermenistan olarak göstermektedirler. Yine, 1995 senesinde düzenlemiş oldukları Anayasalarında, Ağrı Dağı'nı, Ararat olarak göstermektedirler. Bayraklarının üzerinde, Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı'yı göstermektedirler.

Ben, Meclis olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm üyeleri olarak, Türk Milleti olarak, sivil örgütler olarak, medya olarak, bu konuya duyarlılık için, herkesi davet ediyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven.

Ben de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, 23 Nisan kutlamaları çerçevesinde, Kars'ta, bir sempozyum düzenlediğimizi ve 20 Nisandaki bu sempozyuma katılmanızı, konunun Gümrü Anlaşması olduğunu bilgilerinize sunuyorum; bu arada, bütün arkadaşlarımın da bilgisine sunuyorum. (Alkışlar)

Sayın Topçu, 58 inci maddeye göre bir söz isteminiz var; ama -size ait olmadığı için- size, sadece oturduğunuz yerden görüşlerinizi kısaca ifade etmek üzere, açıklama hakkı veriyorum.

Buyurun efendim.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, dün, Genel Kurulda, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmeleri yapılırken, hükümet adına, gensorunun muhatabı bakan, cevap verirken -ben, maalesef, Genel Kurulda yoktum- tam o sırada, bir tesadüf, televizyona bakıyordum; hayretler içerisinde, Bakanın, Doğru Yol Partisi sözcüsü Sayın Nevfel Şahin'in iddialarına cevap verirken, hiçbir alakası yokken, konuyu benim üzerime getirip, aynen: "Değerli arkadaşlar, bakınız, Doğru Yol Partisi adına, burada, benim çok sevdiğim, kıymet verdiğim arkadaşım Nevfel Şahin konuştu. Biliyorsunuz, Nevfel Şahin, benden önce Bakanlık yapan Sayın Yaşar Topçu hakkında verilen soruşturma önergesine 56 arkadaşıyla imza koymuş ve bu işin öncülüğünü yapmış bir arkadaşımızdır. Kendisini kutluyorum; ama, aynı soruşturma önergesi görüşülürken, bu DYP sıralarında bir Allah'ın kulu oturmuyordu. Sayın Nevfel Şahin, siz neredeydiniz?! (MHP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)"

Bu konuşmasından anladım ki, benim hakkımda verilen soruşturma önergesinin Mecliste kabul edilmemesi, Sayın Bayındırlık Bakanının içinde ukde kalmış; çünkü, kendisi hakkında verilen gensoru ile benim hakkımda verilen ve geçen sene oylanıp, burada reddedilen soruşturmanın hiçbir alakası yok.

Sonra, burada bulunmadığım için, Sayın Nevfel Şahin ne demiş, ona baktım. Sayın Nevfel Şahin ciddî iki şey söylemiş; bunlardan bir tanesinde diyor ki: "Siz, 2000 yılında birim fiyatlarına, yüzde 39 enflasyon varken, 65 zam verdiniz." İkincisi: "Bayındırlık Bakanlığında ihalelerin satıldığı, yüzde 10 peşinle satıldığı yaygın bir şekilde söylenmektedir. Bunu, Anadolu'nun her köşesinde, Ankara'nın her köşesinde görebilirsiniz" diyor.

Şimdi, Sayın Bakan kendisi de burada -ben o konuşmanın akabinde dinledim- diyor ki: "Bir bakanın müteahhitlere para aktarıp aktarmadığı, haksız çıkar sağlayıp sağlamadığı, her yıl başında verdiği birim fiyatlarla ortaya çıkar; eğer, bu gereğinden fazlaysa para aktarılmış demektir." Yani, Nevfel Şahin'i doğruluyor; ama, bu konuda bir beyanda bulunmuyor Nevfel Şahin'in sözü üzerine, bu yüzde 10 lafı üzerinde bir beyanda bulunmuyor.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, şunu söylemek istiyorum: Benim hakkımda, kimse karnından konuşmasın. Ben, Adalet Partisi kökenli bir politikacıyım. Biz, ölürüz; kuyruğu dik tutarız. Benim teklifim şudur: O soruşturma önergesi burada reddedilmiştir, görevi kötüye kullanmaktan; ama, ben buradayım. Anam beni milletvekili doğurmadı; ama, şerefli, haysiyetli doğurdu. Her şeref ve haysiyetine düşkün insan gibi diyorum ki, benim hakkımda Nevfel Şahin'in ithamı, Sayın Bakanın kutlamasına sebebiyet verecek kadar ciddîyse, aynı Nevfel Şahin'in Sayın Bakan hakkında da ithamı var.

BAŞKAN - Efendim, yeni bir şeye...

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Efendim, hayır, sataşmıyorum.

O halde, ikimiz birden Başkanlığa bir dilekçe verelim. Benimki hazır, imzalı; tarihi noksan. Aynen diyorum ki:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yaptığım döneme ait Bakanlıktaki tüm eylem ve işlemlerimden dolayı herhangi bir suç bulunması halinde dokunulmazlıktan yararlanmaksızın yargılanmamı temin etmek için milletvekilliğinden istifa ettiğimi, gereğinin yapılmasını arz ve talep ederim.

Saygılarımla."

Bu dilekçeyi, aynen, Sayın Koray Aydın da veriyorsa, beraberce Başkanlık Divanına gidelim, dilekçeleri verelim ve yeni bir çığır açalım. Dokunulmazlıktan yararlanmayalım. Kim suçlu, kim değil ortaya çıksın.

Saygılarla arz ederim.

BAŞKAN - Sayın Topçu, teşekkür ederiz efendim. (MHP sıralarından "cevap hakkı var" sesleri)

Bir sayın milletvekilinin beyanlarında -ben mütemadiyen söylüyorum- sataşmaya neden olmaması gerekir.

YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben kimseye sataşmadım. Sadece, bana sorulana cevap verdim.

BAŞKAN - Efendim, burada hazır olmayan bir arkadaşımızla ilgili beyanda bulunmanız, o şekilde, doğru değil. Ben, konuya açıklık getireceğinizi varsayarak söyledim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, aynı oturumda cevap verilmesi lazım. Cevap değil ki...

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bu, cevap mıdır efendim?! Aynı oturumda cevap verilmesi lazım. Hangi hakla...

BAŞKAN - Efendim, gündeme geçiyoruz.

ALİ GEBEŞ (Konya) - Bu böyle kalamaz Sayın Başkan; söz ver.

BAŞKAN - Kime söz vereyim?

ALİ GEBEŞ (Konya) - Bir ithamda bulunuyor. Grup Başkanvekili cevap versin. Bakan yok burada. Ne gereği vardı konuşulacak?! Öyle şey mi olur?!

BAŞKAN - Bir Meclis araştırma önergesi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 22 arkadaşının, İstanbul’da su havzalarının korunması ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizin sorunları içinde İstanbul'un sorunları önemli bir yer tutmaktadır. İstanbul'un en önemli sorunlarından bir tanesi de su sorunudur.

İstanbul'da oluşan orman yağması, su havzalarında oluşmuş kaçak yapılaşma v.b nedenlerle su havzaları korunamamakta ve İstanbul'da bu sorun önümüzdeki günlerde inanılmaz boyutta bir felakete dönüşmektedir.

İstanbul'da 7 adet (Ömerli Barajı, Alibey Barajı, Elmalı Barajı, Büyükçekmece Gölü, Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı, Darlık Barajı) su havzası mevcut olup, bu havzaların suyunun kirlenmesini önlemek ve su havzalarında mevcut koruma bantlarını kontrol etmekle görevli olan İSKİ, bu görevini yapmak yerine, 1998 yılında revize ettiği yeni yönetmelikle koruma alanlarında yoğun yapılaşmaya sebep olmaktadır.

Bu nedenle, İstanbul'da su sorununun çözümüne yönelik; su havzalarının korunması,  kirliliğin önlenmesi ile su kalitesinin bozulmasını önleyici tedbirlerin araştırılması, yoğun yapılaşma sonucunda kullanılamayacak derecede kirlenen Elmalı Havzası suyunun ıslahına yönelik tedbirlerin araştırılarak çözüme kavuşturulması, ayrıca ihmali görülenler hakkında uygulamada bulunmak üzere Anayasanın 98 inci, TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırmasını arz ve talep ederiz.

1.- Ahmet Güzel

(İstanbul)

2.- Hüseyin Mert

(İstanbul)

3.- Fadlı Ağaoğlu

(İstanbul)

4.- Erol Al

(İstanbul)

5.- Ayşe Gürocak

(Ankara)

6.- Sulhiye Serbest

(İstanbul)

7.- Şadan Şimşek

(Edirne)

8.- Perihan Yılmaz

(İstanbul)

9.- M. Hadi Dilekçi

(Kastamonu)

10.- Mustafa İlimen

(Edirne)

11.- Hasan Akgün

(Giresun)

12.- A. Ziya Aktaş

(İstanbul)

13.- Hasan Suna

(Yalova)

14.- Mehmet Çümen

(İzmir)

15.- Mustafa Güven Karahan

(Balıkesir)

16.- Tamer Kanber

(Balıkesir)

17.- M. Cihan Yazar

(Manisa)

18.- Bayram Fırat Dayanıklı

(Tekirdağ)

19.- Osman Kılıç

(İstanbul)

20.- Cahit Savaş Yazıcı

(İstanbul)

21.- Yekta Açıkgöz

(Samsun)

22.- Ahmet Sancar Sayın

(Antalya)

23.- Cafer Tufan Yazıcıoğlu

(Bartın)

Gerekçe:

İstanbul, 10 milyonu aşan nüfusuyla ülkemizin en büyük kentidir. Bugün, İstanbulumuzdaki en önemli sorunlardan bir tanesi de su sorunudur.

İstanbul'daki su kaynaklarımıza göz attığımızda bu kaynakların önemli bir kısmı halen yerleşim alanlarıyla çevrili kaynaklardır. Su kaynaklarının çevresinde özellikle son yıllardaki hızlı yerleşim sonunda İstanbulumuzun su kalitesi de bozulmuştur. Su havzalarında yapılaşma kontrol altında ve kısıtlı oranda olması gerekirken, son yıllarda su havzalarının çevresinde kontrolsüz yapılaşma sonucunda havzalardaki nüfus artışı çok büyük olmuştur. İstanbul'daki toplam 7 havzada (Ömerli Barajı, Alibey Barajı, Elmalı Barajı, Büyükçekmece Barajı, Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı, Darlık Barajı)  1980 yılındaki nüfus 118 000 iken İstanbul'da 1997 yılındaki nüfus 729 000 olmuştur.

Gerçek bu iken, İstanbul'da su havzalarının korunması amacıyla koruma bantları oluşturulmuştur.

Bu koruma bantları:

Mutlak koruma alanı: Su kaynağından 300 metre mesafeye kadar olan alanda yapılaşma yasaktır.

Kısa mesafeli koruma alanı: 300-1 000 metre arası uzaklığı kaplayan bu alanda yapılaşma yalnızca sosyal yapılarla sınırlıdır.

Orta mesafeli koruma alanı: 1 000-2 000 metre arası uzaklıkta yapılaşmada sınırlamalar mevcuttur.

Uzun mesafeli koruma alanı: Orta mesafe koruma alanı sonrasında su havzasının su toplama alanı sınırına kadar uzayan alandır.

Mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kısıntı olmasına karşın yapılaşma kontrol edilmemiş ve bu alanların yağmalanmasına İstanbul'da yerel yönetimler seyirci kalmış, daha kötüsü, bu yerleşme alanları ilçe veya belde yapılarak ödüllendirilmiş, altyapı ve benzeri devlet olanaklarının da sunulması havzalardaki yapılaşmayı teşvik etmiştir.

Su havzalarının korunamadığı gerekçesiyle İSKİ 1995 yılında çıkardığı yönetmeliği, 1998 yılında revize etmek zorunda kalmıştır.

Yeni İSKİ yönetmeliğiyle, havza nüfusunun 10 kat artması gibi korkunç bir olasılık ortaya çıkmıştır.

Şu anda yoğun yapılaşma nedeniyle kullanılamayacak denli kirli hale gelen Elmalı havzası suyundan sonra hızla kirlenmekte olan Ömerli, Terkos, Büyükçekmece ve Alibeyköy havzalarının suyunun kullanılması olanağı da ortadan kalkacaktır.

Böylece, İstanbulumuz da gelecek yıllarda büyük bir su sorunuyla karşı karşıya kalacaktır.  Bu sorunu görüp çözmesi gereken İSKİ ise, 1995 yönetmeliğini değiştirerek, 1998 yılında yeni yönetmelik çıkararak, havzalarda yapılaşmayı yasal hale getirmektedir.

Bu nedenle, su havzasındaki yasal yerleşimlerden kaynaklanan kirliliğin önlenmesi, ormanlarımızın korunması, su havzalarının mevcut bitki örtüsünün korunması, yeraltı ve yerüstü sularının atıklarının yarattığı kirlenmenin önlenmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyu mutlaka araştırması ve incelemesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin ödenek ve yolluklarının verilebilmesi için tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/768)

                                   28 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen'e İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/769)

                                         28 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt'e İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

3. – İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’ya, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/770)

                                 28 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin alan İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'ya İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının 22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

4. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/771)

                                 28 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık Divanının 22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

"Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, hastalığı nedeniyle, 23.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 13.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 43 gün; toplam 63 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin, mazereti nedeniyle, 2.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Elazığ Milletvekili Ali Rıza Septioğlu, hastalığı nedeniyle, 28.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Gaziantep Milletvekili Mehmet Hanifi Tiryaki, hastalığı nedeniyle, 10.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İçel Milletvekili Edip Özgenç, hastalığı nedeniyle, 14.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İçel Milletvekili Akif Serin, hastalığı nedeniyle, 22.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı, hastalığı nedeniyle, 2.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 60 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Mehmet Gül, hastalığı nedeniyle, 18.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 53 gün ve 12.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, hastalığı nedeniyle, 3.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı nedeniyle, 22.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve 9.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün ve 30.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İstanbul Milletvekili Güneş Taner, hastalığı nedeniyle, 14.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 25 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu, hastalığı nedeniyle, 12.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş, hastalığı nedeniyle, 1.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 27 gün ve 3.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve 7.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Kocaeli Milletvekili Meral Akşener, hastalığı nedeniyle 21.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 58 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen, hastalığı nedeniyle 8.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 90 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Ordu Milletvekili Yener Yıldırım, hastalığı nedeniyle 12.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 19 gün ve 1.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün, toplam 49 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Şırnak Milletvekili Mehmet Sait Değer, hastalığı nedeniyle 1.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 35 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık, hastalığı nedeniyle 7.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Uşak Milletvekili Armağan Yılmaz, mazereti nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Van Milletvekili Fetullah Gültepe, mazereti nedeniyle 17.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Yozgat Milletvekili Ahmet Erol Ersoy, hastalığı nedeniyle 29.10.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün,"

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

"Zonguldak Milletvekili Veysel Atasoy, hastalığı nedeniyle 13.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün."

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir diğer tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

5. – TBMM Başkanının, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Parlamento Başkanlarının davetine, beraberinde beş kişilik bir Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)

                                 28 Şubat 2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Parlamento Başkanlarının vaki davetlerine icabet etmek üzere, beraberinde beş milletvekilinden oluşan Parlamento heyeti olduğu halde, söz konusu ülkelere resmî ziyarette bulunması hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                        Ömer İzgi

                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                           Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.– İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2.– Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S. Sayısı: 580)

BAŞKAN - Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

3.– Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı: 418) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı.

3 üncü maddeyi oylarınıza...

MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Evet, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım elbette ki, İçtüzük gereği.

Oylamayı elektronik cihazla yapacağım.

5 dakika süre veriyorum.

Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik personelden, her zaman olduğu gibi, yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen arkadaşlarımız olur ise, imzalarını havi oy pusulalarını, belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Genel Kurulda, vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını, oylarının rengini ve imzalarını havi oy pusulalarını, yine aynı süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Hayvan Islahı

Islah çalışması

MADDE 4.– Her türden hayvanın ıslahı ile ilgili çalışmaların belirli esas ve usullere göre yapılması hususunda tedbirler almaya Bakanlık yetkilidir.

Islah, yetiştirme ve pazarlama amacı ile tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi kooperatif nitelikli birlikler kurulabilir. Bu birlikler merkez birliği şeklinde örgütlenebilirler. Birlikler ihtiyaç duyulan yerlerde şubeler açarak çalışabilir.

Birliklerin organları genel kurul, yönetim kurulu ve denetleme kurulundan oluşur. Bu Kanuna göre kurulan birlikler 24.4.1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanırlar. Birliklerin kuruluş, görev ve çalışma usulleri Bakanlıkça hazırlanan yönetmeliklerle düzenlenir. Birlikler asli görevlerini yürütmek üzere gerektiğinde ihtiyaçları olan teknik ve sağlık elemanı çalıştırırlar.

Ülkede hayvansal üretimi ve hayvan ıslahı çalışmalarını yönlendirecek kararlar almak, merkez birlikleri ve ıslah faaliyetlerinde bulunan özel sektör arasındaki dayanışmayı güçlendirmek, merkez birliklerine yol gösterici faaliyetlerde bulunmak üzere Hayvan Islahı Millî Komitesi kurulur. Hayvan Islahı Millî Komitesinin kuruluş ve işleyiş esasları Bakanlıkça çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir.

Bakanlık; birliklere teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek sağlar, birliklerin personel ve tesislerinden yararlanma talebinde bulunabilir. Birlikler Bakanlığın gözetim ve denetimine tabidir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci konuşacaklar.

Buyurun Sayın Demirci. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu olarak görüşlerimizi arz etmek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, bütün hayvanların ırk ıslahını sağladığı için, Fazilet Partisi olarak tasarının kanunlaşmasından yanayız ve bu tasarı, hakikaten, Türkiye hayvancılığının geleceği için fevkalade önemlidir.

Bu tasarı, geçtiğimiz dönemlerde de Genel Kurula kadar gelmiş; ancak, bazı sebeplerden dolayı görüşülememiştir. Yine bir önceki dönemde, bu tasarının bu şekle gelmesinde, gerçekten büyük gayretleri olan o günün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı rahmetli Ahmet Turan Bilge Beye, hizmetlerinden dolayı, kendilerine rahmet diliyorum ve minnetlerimi arz ediyorum.

Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesi, özü itibariyle yetiştirici birliklerin kurulmasını, hayvan ıslahı millî komitelerinin kurulmasını ve bu birliklerde sağlık elemanı veya teknik eleman istihdamının sağlanmasını öngörüyor. Bunlar, hakikaten, fevkalade yerinde düşünülmüş olan konulardır.

Değerli milletvekilleri, hayvanların ıslahı, bütün dünyada, bilhassa Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde, 19 uncu Asırdan itibaren başlamak suretiyle, bilhassa sivil kuruluşlar, birlikler tarafından; yani, çiftçi örgütleri tarafından yapılmıştır; ancak, ülkemizde, sivil örgütlerin bu işe başlaması... İşte, bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber, bu iş birliklere verilecektir. Bu, hakikaten fevkalade önemli bir durumdur.

Tabiî, Türkiye'de bugüne kadar hayvan ıslahı yapılmadı diyemeyiz. Bundan önce, 904 sayılı Hayvan Islahat Kanunu vardı. Cumhuriyetle yaşıt bir kanundur. O kanunun verdiği imkânlarla beraber, hayvan varlığımızın, bilhassa sığır ırkının yüzde 16'sı bugün kültür ırkı durumundadır, yüzde 47'si melez ve geriye kalan yüzde 37'si yerli ırklardır. Önemli olan, tabiî, bütün ırk hayvanlarımızın yahut hayvanlarımızın ırklarının kültür ırkına dönüştürülmesidir. Bu bakımdan fevkalade önemli.

Değerli milletvekilleri, ben, maddenin dışına çıkmak suretiyle, bilhassa, bugün süt üreticilerimizin içerisinde bulunduğu zor durumu, zor şartları huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Bir hafta önce, hatırlayacağınız gibi, Kırklareli İlinde bir miting yapıldı. Bu mitinge Türkiye'nin her tarafından üreticiler, çiftçiler iştirak ettiler. Hakikaten, gördüğümüz manzara, o gün sergilenen manzara hayvancılığımızın zor durumda olduğunu gözler önüne sermektedir. Bir defa, sütler caddelere dökülmüştür ve sağmal inekler, en kötüsü, damızlık hayvanlar kasaba gitmektedir. Bu, hayvancılığımızın geleceği için fevkalade tehlikeli. Bu nereden kaynaklanıyor; aslında, 1 kilogram sütle 2 kilogram yem alınması lazım, parite bu olması lazım; ancak, Türkiye'de, bugün, neredeyse 1 kilogram yem 1 kilogram sütle denk gelmiştir, aşağı yukarı 300 gram fazlasıyla. Bu bakımdan, çiftçilerimizin behemehal bu problemlerinin halledilmesi lazım.

Tabiî, ırk ıslahı ile hayvanların beslenmesi fevkalade önemli. Yani, hayvanlarınızı siz iyi besleyemezseniz, ırk ıslahından söz etmeniz de mümkün değil. Ancak, görüyoruz ki, Doğu Anadolu'da, Güneydoğu Anadolu'da, 2000 yılında, fevkalade kurak bir yıl yaşadık. Dolayısıyla, tedbir alınamadığı için, o yöredeki hayvancılığımız tehlikeye girdi, 1 kilogram ot 1 kilogram buğdaydan daha pahalı satılır oldu. Dün de ifade edildiği gibi, buğday samana katılmak suretiyle, maalesef, hayvanlara yedirilmeye çalışıldı; yani, daha doğrusu, açık kapatılmaya çalışıldı. Bu bakımdan, biz, Bakanlığın etkili tedbir almasını bekliyorduk; ama, bu tedbiri göremedik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirci.

MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Teşekkür ederim.

Ne olabilirdi? Bakın, bugün olmuş batıdan doğuya hâlâ ot ve saman nakli yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu da gösteriyor ki, etkili tedbir alınamadı. Alınabilirdi; yani, Orta Anadolu'da, Batı Anadolu'da ot fazlası, saman fazlası vardı; tedbir alınmak suretiyle, desteklenmek suretiyle veya kesif yem -yani, fabrika yemi- desteklenmek suretiyle bu açık kapatılabilirdi. Maalesef, bunu göremedik. Bu bakımdan, sıkıntı hâlâ devam ediyor. Bunun mutlaka halledilmesi lazım.

Bir başka konu da şudur: Kurban bayramının arifesindeyiz. Şu anda besilerini tamamlamış hayvanlar var. Dolayısıyla, bunların bir kısmı satılmayacaktır. Satılmayan hayvanlar, süratle et kaybına uğrayacaklardır. Bu bakımdan, Bakanın, bunların önünü açıcı beyanatlar vermesi lazım; satımı yapılmayan hayvanların mutlaka desteklenmesi, özel veya devletin kesimhanelerine gönderilmesi lazım. Aksi takdirde, çiftçiliğimiz, hayvancılığımız fevkalade yara alır diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Demirci.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Atik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA NURETTİN ATİK (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu itibarla, şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere hayvancılık, Türkiye'de yaşayan birçok vatandaşımızın tek geçim kaynağıdır. Özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, coğrafî ve iklim şartları bakımından hayvancılıkla uğraşan yöre insanına elverişli bir ortam sağlamaktadır. Ancak, bu yönde olumlu şartlar var iken, yörede yaşanan son on yıldaki huzur bozucu hadiseler, gerekli uygun ortamın ortadan kaldırılmasına sebep olmuş ve birçok hayvanımız telef olmuştur.

Muhterem milletvekilleri, bugün, hayvancılık sektörü Türkiye'de kan ağlamaktadır. Özellikle yöremizde, insanlarımız, bırakın hayvan yetiştirmeyi, geçimini bile zor temin eder hale gelmiştir.

Maliyetler o kadar yükseldi ki, yetiştirdiği hayvanı satsa üretici yine de zarar ediyor. 1 kilo yem 1 kilo buğdaydan daha pahalıdır. Bu durumda, köylü hayvanı nasıl beslesin?! Hayvan yemi altın değerinde; kepek, saman... Derken, üretici, hayvanının önüne koyacak yem bulamaz hale geliyor. Bu durumda, neden hayvancılıkla uğraşsın ki? Astarı yüzünden pahalıya geliyor. Bu, acınacak bir durumdur. Bir dönem Türkiye hayvan ihraç eden bir ülke iken, şimdi yurt dışından hayvan ithal eder duruma geldik. Yurda sokulan kaçak hayvanları da sayarsak, yerli üreticinin durumunun ne kadar vahim olduğunu görürüz. İthal edilen hayvanların maliyetinin çok ucuz olması, kaçak etlerin piyasada dolaşması, hayvancılığın iflasını hazırlamıştır.

Muhterem milletvekilleri, böyle ekonomik anlayış sürerse, nasıl birçok sektörde iflas etmişsek, hayvancılıkta da ahırlara kilit vurmak zorunda kalırız. Bu nasıl anlayıştır; üretemeyen bir toplum ne yapar, ne yer ne içer?! Siz, onlara, üretmeyin, yetiştirmeyin diyorsunuz; bir şekilde, onları kötü yola sürüklüyorsunuz.

Sizlere bir gerçeği ifade edeyim: Bugün, doğudaki insan, hayvan yetiştirmeyi bırakıp Karadeniz'e fındık toplamaya gidiyor. Bunun sorumluluğunu kim taşıyacak?

Değerli milletvekilleri, bütün bunlar, hayvancılığın içler acısı halinin küçük bir göstergesidir. Bugün, devlet, tekrar, özendirici, teşvik edici ve köylüyü cesaretlendirici tedbirler almak zorundadır; dağda koyun otlatmak maziye karışmadan bunun önlemini almalıdır. Mezraların güvenliğini sağlamalı ve üreticiye uygun ortam hazırlamalıyız. Ayrıca, hayvan üreticilerine faizsiz kredi desteği ya da uzun vadeli ödeme koşulları sağlanmalıdır.

Bizler, ne bu insanlara yeteri kadar destek verdik ne de teknolojinin imkânlarını onlara sunduk; onları makûs talihleriyle başbaşa bıraktık; bir de, üzerine, faizle, ithalatla ve zamla perişan ettik.

Bu millete yalan söyleye söyleye, ekonomiyi düzelteceğiz diye diye bu milletin canına okudunuz ve bu milleti iflas ettirdiniz.

Bu itibarla, şahsım ve Grubum adına saygılarımı sunarım.

Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Atik.

Madde üzerinde iki önerge vardır; geliş sırasına göre okutup,  aykırılık derecesine göre işleme alacağım. Okutacağım ikinci önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup, okuttuktan sonra işleme alacağım.

Şimdi, geliş sırasına göre, birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Bu Kanuna göre kurulan birlikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile bu Kanunun yayımı tarihinden önce kurulacak ve kurulan birliklerle" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

 

Musa Demirci

Fethullah Erbaş

Ali Sezal

 

Sıvas

Van

Kahramanmaraş

 

Mustafa Kamalak

 

Aslan Polat

 

Kahramanmaraş

 

Erzurum

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesinin son paragrafının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

"Bakanlık; birliklere teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek sağlar; birliklerin personel ve tesislerinden, bedelini ödemek şartıyla, yararlanma talebinde bulunabilir. Birlikler Bakanlığın gözetim ve denetimine tabidir."

 

Osman Aslan

Aslan Polat

İlyas Arslan

 

Diyarbakır

Erzurum

Yozgat

 

Azmi Ateş

 

M. Altan Karapaşaoğlu

 

İstanbul

 

Bursa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Hükümet?...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyorlar.

Önerge sahiplerinden Sayın Aslan Polat önergesini izah edecek.

Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tasarının bu maddesinde, ıslah, yetiştirme ve pazarlama amacıyla her türlü tüzelkişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi kooperatif birliklerinin kurulacağından ve bunlara, Bakanlığın nakdî yardım yapacağından bahsediliyor.

Son fıkrasında da "Bakanlık; bunlara teknik hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek sağlar" deniliyor. Emredici bir hüküm değil; ama "birliklerin personel ve tesislerinden yararlanma talebinde bulunabilir" deniliyor.

Şimdi, aynı konu, esasında, sanayi sitelerinde de var. Organize sanayi sitelerinde de, tesislerden, Bakanlık, istediği zaman sağlık hizmetleri için, eğitim hizmetleri için faydalanır deniliyor. Orada da aynı konu vardı; fakat, bir bedel öder ifadesi kullanılmıyordu.

Şimdi, biz, hem bu birliklerin mağdur olduğundan bahsedeceğiz, hem bu birliklere yardım edilmesi gerektiğinden bahsedeceğiz; ama, onların bir tesisini kullanmak icap ettiği zaman da bedel ödemekten kaçınacağız. İşte, burası yanlış. Biz, burada diyoruz ki: Bakanlık, bunlara yardım edecekse, o tesislerden yararlanacaksa -zaten, bunlara yardım etmek için geliyor bu tesislere- o halde onlara bir bedel ödesin, bir nevi yardım yapmış olsun. "Ben onların iyiliği için gidiyorum" diyor Bakanlık, doğrudur; ama, oraya bir bedel ödemek, o birliklere bir nakdî avantaj da sağlamış olur; çünkü, zaten, bu birlikleri, siz, son çıkardığınız kanunlarla her türlü teşviklerden de mahrum etmiştiniz, bari buradan bir avantaj sağlayın diyoruz.

Şimdi, Sayın Bakanım, esasında, burada, bir de şunu söyleyeceğim: Hayvan ıslahı ve yetiştirme derken, Erzurum Veterinerler Odası... Siz, yıllarca, 25 sene Erzurum'da hizmet gördünüz, hem de Erzurum'un suyunu içtiniz, orada profesör oldunuz; o halde, Erzurum'un isteklerini ve önerilerini de dinlemek zorundasınız. Şimdi, onun için, ben konuşurken de beni dinle lütfen; bunlar, Erzurum'un istekleri. Şimdi, Erzurum Veterinerler Odası "ülkemizin her yanında yaygın olarak hastalıklar var; bunlardan şap hastalıkları, bazen buralarda görülebiliyor" diyor. Brusellozdan ve şarbon hastalıklarından bahsediyor. Yine, onlar "Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu'da, İran ve Irak'tan kaçak gelen hayvanlardan bu hastalıklar bulaşıyor, bulaşma ihtimali oluyor. Bunların içerisinde bulaşanlardan bir kısmı, insanlara da geçen hastalıklar, işte, brusellozdur, Kuduzdur" falan diye bahsediyorlar ve bunlara gerekli yardımın yapılabilmesi için, bir, sınırlardan bu kaçakçılığın tamamen kapatılmasını arzu ediyor Erzurum Veterinerler Odası.

Sizden ikinci önemli bir istekleri de şu: Şap aşılamasında özel veteriner hekimlerle anlaşma yapılarak masrafların Bakanlıkça karşılanması. Dargelirli köylüler, maddî yönden imkânsızlıklarından dolayı bu aşılanma taleplerinde bulunamıyorlar. Bu yönden, Bakanlık bu özel veterinerlerle anlaşma yaparsa, bu konuda daha bir gelişim sağlanır diyorlar.

Şimdi, burada doğru olan bir konu var: Biz de Doğu Anadolu'yu gezdiğimiz zaman, çeşitli hayvan hastalıklarını -bilhassa kuraklıktan dolayı- görebiliyoruz. Halbuki, siz de biliyorsunuz ki, bu hastalıklar yaygınlaştığı zaman -bilhassa İngiltere'de falan da görülüyor; çünkü, bizde, Allah'a şükür, henüz, o kadar yaygın bir şey yok- bu hastalıklar hem ülkelerin buraya et ihracatını önlüyor hem de buradan yapılacak ihracata da mani oluyor. Onun için, sizden, bizim Erzurum halkının birinci derecede istediği, bu veterinerlik konusuna el atmanızdır.

Şimdi, sizden, bir de -yine, her zaman çıkmak istemiyorum- Erzurum Tarım İl Müdürlüğünün bir isteği var. Tarım İl Müdürlüğü de diyor ki: Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonunun desteğiyle, Doğu Anadolu'da, Sıvas, Bayburt, Ağrı, Kars ve Ardahan İllerinde uygulamaya başlanılacak olan projeye Erzurum'u da dahil edelim.

Şimdi, ben, bunu merak ettim gitti. Yani, yirmibeş sene sizi biz Erzurum'da eğittik, okuttuk, oradan asistanken aldık profesör ettik; siz, geliyorsunuz, Doğu Anadolu'nun 5 tane vilayetine... Hem de bakın, bir şey söylemiyorum; ama, bir daha, şurada tek tek bakalım. Tarımsal Kalkınma Fonuna Sıvas'ı, Bayburt'u, Ağrı'yı, Kars'ı, Ardahan'ı alıyorsunuz da Erzurum'u niye almıyorsunuz?! Yani, bunu merak ediyoruz ve mutlaka, şurada, bugün Erzurum'u da buna katmanızı bekliyoruz, söylüyoruz. Yoksa, biz sizi yirmibeş sene eğittik, profesör ettik, hata mı ettik diye düşünmek durumunda kalıyorum o zaman.

Yine, ikinci olarak da şu var: Doğu Anadolu'da, sizin, Tarım Bakanlığının Orman Bakanlığıyla beraber "Fırat Vadisi Rehabilitasyon Projesi" var. buna da Erzurum İli dahil değil. Yine, bu da Erzurum'da çok konuşulan bir konu, basına da çok yansıyor. Çünkü, erozyona uğruyorsa, bizim Erzurum'da da barajlar başladı; işte, Daphan'da başladı, Serçeme Barajında başladı, Çoruh'ta yapacağınız barajlar ve güneye doğru Tercan Barajı diye başlıyor. O halde, bu kuzeydoğu Fırat bölgesinde olan Karasu Vadisinde de ağaçlandırmaya gitmemiz, Tarım Bakanlığının Orman Bakanlığı ile yaptığı bir entegrasyon.

Bunu da burada yapmanızı istiyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, bu arada şu hususu açıklamak zorunda kaldım: Kâtip Üye arkadaşlarımız, gönderilen önergeleri okumakta bir hayli güçlük çekmektedirler. Önerge gönderen arkadaşlarımız biraz daha açık ve okunaklı bir şekilde yazarlarsa, arkadaşlarımız da okumakta güçlük çekmezler.

Teşekkür ediyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 4 üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "bu Kanuna göre kurulan birlikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile bu Kanunun yayımı tarihinden önce kurulacak ve kurulan birliklerle" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Musa Demirci (Sıvas) ve arkadaşları

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Peki.

Sayın Demirci ve arkadaşları önergelerini geri çektikleri için, işleme almıyorum.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Damızlık belgesi

MADDE 5. - Soy kütüğüne kayıtlı, pedigri bilgileri bulunan ve Bakanlıkça veya Bakanlık ve damızlık yetiştirici birlikleri üst örgütlerince birlikte belirlenen kriterlere uygun damızlıklara damızlık belgesi, pedigri kayıtları olmayan fakat ana ve babası bilinen hayvanlara Bakanlık taşra kuruluşları ile yetiştirici birliklerinin ortaklaşa kuracakları komisyonların belirleyeceği kriterlere uygun olan hayvanlara damızlık sertifikası verilir.

Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için ferdi, kanatlı hayvanlar için sürü, arı ve ipekböceği için koloni, suda yetiştirilen hayvanlar için ferdi veya sürü bazında damızlık belgesi veya damızlık sertifikası verilir.

Suni ve tabiî tohumlamada kullanılan erkek damızlık ile erkek damızlıklara ebeveyn olacak dişiler, döl kontrolü ve embriyo transferinde kullanılacak hayvanların hastalıklar yönünden il müdürlüklerince kurulacak komisyonlarca Bakanlıkça hazırlanan yönetmeliklere uygun muayene ve kontrollerinin yapılması mecburidir. Genetik kusurlu ve yetiştirme yönünden hastalıklı olanların damızlık belgeleri Bakanlıkça iptal edilir ve damızlık olarak kullanılmalarına izin verilmez.

BAŞKAN - 5 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay; buyurun Sayın Ertugay. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

5 inci madde damızlık belgesi düzenlenmesi ve bu belgenin verilişiyle ilgili hususları kapsamaktadır. Burada, maddenin yerinde olduğunu söylemekle beraber, üzerinde esas durulacak hususun, bu damızlık belgesinin ve damızlık sertifikalarının düzenlenmesinde, verilmesinde, veren, düzenleyen kuruluşların -Tarım Bakanlığının ve damızlık yetiştirici birliklerinin- bu konuda gereken hassasiyeti, gereken titizliği göstermeleri ve güven verici birer kurul olmalarıdır ve bu işi ciddiye almalarıdır; çünkü, damızlık belgesinin düzenlenmesinde soy kütüğü ve pedigri ciddî olarak ele alınmazsa, bu genetik kusurlu hayvanların Türkiye'ye girmesi veya yetiştirilmesi sonucunda doğacak mahzurları gidermek son derece zordur.

Bu maddeyi benimsemekle birlikte, geneli üzerinde konuşmamda da ifade ettiğim gibi bir hususu özellikle dikkatlerinize tekrar arz etmek istiyorum: Ülkemizde, tarımdaki en önemli sorunlardan birisi, verimliliğin düşüklüğüdür; yani, verimsizliktir. Hayvandaki verimlilik de, genetik şartların ve çevre şartlarının iyi yerine getirilmesine bağlıdır; yani, meydana gelecek ürün miktarının artışı, hem genetik potansiyel hem de çevre şartlarına bağlıdır. Burada eğer genetik potansiyeli yüksek olan hayvanları yetiştirir ve çevre şartlarını, yani, bakım, besleme, pazarlama vesaire gibi diğer hususları ihmal ederseniz, arzu edilen sonucu almanız mümkün değil. Bugün Türkiyemizde noksan olan da maalesef budur.

Değerli arkadaşlarım, çeşitli vesilelerle ifade ettim; bugün Türkiye'de uygulanan tarım politikalarına, ben, politika demiyorum, politikasızlık diyorum. Zira, bu ülkede, üretim değil, âdeta, üretimsizlik desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Bu ülkede birbuçuk yıldan beri tarımda yeniden yapılanma ihtiyacı çok sürekli bir şekilde ortaya konulmasına rağmen, bu konuda en ufak bir adım atılamamıştır. 1,5 yıldan beri, 1999, 2000, 2001 yılları içerisinde yemin torbası 3,5 milyondan 7 milyona çıkmış; yani, yüzde 100'lük artış olmasına rağmen, üreticinin elde ettiği sütün fiyatı yerinde saymaktadır. Değerli arkadaşlarım da bunları defalarca dile getirdi.

Bakan beyin grupları dolaşarak dile getirdiği tarımsal destekleme ve garanti fonundan hiç bahsedilmemektedir. Halbuki, bu Mecliste büyük iddialarla bu husus dile getirildi. Yapamayacaklarını biliyorum; çünkü, IMF'nin öngördüğü, Türkiye'deki üretimi artırmak değil, Türkiye'deki tarımı tasfiye etmektir. Bilerek söylüyorum; çünkü, Dünya Ticaret Örgütünün öngördüğü esas politikalara göre, piyasa sistemine duyarlı hakça bir tarım ticareti oluşturma öngörülüyor. Bunun manası, bugünkü haliyle Türk tarımını tasfiye etmektir. Bunun için, esas konuşulacak konular bunlardır.

Bu Yüce Mecliste üç birleşimden beri bu tasarıyı görüşüyoruz değerli milletvekilleri. Çok önemli olduğunu defalarca belirtmemize rağmen, Meclisteki ilgisizliği hepimiz yakından takip ediyoruz; bu, tasarının önemsiz görülmesinden değil; ama, Türkiye'de öyle olağanüstü şeyler oluyor, öyle büyük ekonomik depremler oluyor ki, sokağın gündemiyle buranın gündemi o kadar farklı ki, bunları burada konuşmak, gerçekten, bizlere komik geliyor. Onun için, bu motivasyon olmayınca, tabiî, Meclis de, böyle, zoraki bir çalışma temposu içerisine giriyor.

Değerli milletvekilleri, bir hususu da dikkatlerinize arz etmek istiyorum. Geçen konuşmamda, 1994,1995,1996 yıllarında uygulanan hayvancılık projelerinden bahsetmiştim; yanlış olmasın, kabataslak bir hesap yaptım, bugünkü parayla aşağı yukarı 400 milyon dolarlık bir projeydi. O projeyi uygulamaya koyan siyasal iktidar,  tercihini köylüden ve hayvancılıktan yana koymuştur. Ancak, uygulamalarda hatalar olmuştur; ben de bu hataları dile getiren arkadaşlarınızdan biriyim. O dönemde, illerde valilerin, yöneticilerin emrine verildiği için... Burada, DSP'den bir milletvekili arkadaşımız "ben de bu hayvancılık kredisinden istifade ettim" demişti...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - İşte, o ifadeden de, ben, uygulamadaki çarpıklığı görüyorum. O zaman, maalesef, siyasi iradenin, hükümetlerin çok iyi niyetlerine rağmen, uygulamada ciddî istismarlar ve yanlışlıklar olmuştur. Uygulamadaki bu eksiklikler, yani, hükümetin çıkardığı bir destekleme politikasının insanlar tarafından istismar edileceği gerçeği veya problemi, bugünkü hükümetin de karşısındadır. Onun için, bu konularda dikkatli olunması gerekiyor.

Yalnız, DSP Grubu adına konuşan sözcü arkadaşımızın ifade ettiği gibi, o, başarısız bir proje değil, gerçekten çok başarılı bir projedir; ancak, daha sonra, ürünlerin pazarlanmasında üretici birlikleri yetersiz olduğu için, bazı problemler yaşanmıştır.

Ben arzu ediyorum ki, bu ülkede, gerçek bir tarım sayımı yapılsın; kim çiftçi kim değil belli olsun; bu ağır faturanın bedelini Erzurum'da ağır şartlarda çalışan üretici, çiftçi ödemesin ve bu kredileri, gerçek üretici alsın; burada mesleğinin öğretmenlik olduğunu ifade eden arkadaşlarımız değil de, gerçek üretici alsın.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay.

Anlaşıldı; çıkacak bu kanundan, en çok Erzurumlular etkilenecek galiba!..

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Doğru; hayvancılık yeri orası.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Lütfi Yalman. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Yalman, süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tabiî, biraz önce Sayın Ertugay'ın ifade ettiği gibi, Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında çok farklı gündemler var; ama, Türkiye'de konuşulan mesele farklı. Türkiye, ekonomik krizin içerisinde değil, âdeta, büyük bir çöküntünün, büyük bir kargaşanın ve büyük bir kaosun içerisinde; Türkiye'nin ekonomisi ıslahı bekliyor.

Tarım ve hayvancılık sektörü başta olmak üzere, takip edilen politikalar yüzünden, her meslek grubu ve her sektörde büyük bir çöküntü var; ıslahı bekliyor. Bunların çok ötesinde, hakikaten hepimizi üzen, bir başka, bir farklı boyutu var işin. Türkiye, âdeta, dünyada itibar kaybına uğramış, âdeta, şahsiyeti rencide olmuş bir konuma düşmüş ve düşürülmüş durumda, ıslahı bekliyor.

Tabiî, bu ifadeler, bizim, bu kanun tasarısına karşı olduğumuzdan dolayı söylenmiş ifadeler değil; bunu öncelikle tavzih etmiş olalım; ama, bunlar acil konular, öncelikli konulardır. Sanırım, 57 nci hükümet, öncelikleri tespit etme konusunda birtakım yanlışların içerisinde. Bugünkü çektiğimiz sıkıntılar, 57 nci hükümetin, öncelikleri tespitte yaptığı yanlışlıklardan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Evet; ülke ekonomisinin acil tedaviye ihtiyacı var, çok acil müdahale gerekiyor; biz, hayvan ıslahını konuşuyoruz.

Değerli arkadaşlar, hayvancılık konusunda, 1970'li yıllarda, Türkiye, ülkenin her tarafında et kombinaları açıyor, et ihracatı yapıyordu; şimdi, Türkiye'de büyük bir et açığı var. Hayvancılığa ve tarıma yeterince destek sağlanamadığından dolayı, üretim düştü, kapasiteler düştü, et ithal eder duruma geldik. Tabiî ki, tarım üreticisi, hayvan üreticisi, maliyet girdilerinin çok büyük boyutlarda artışlarından dolayı, sıkıntılarla, çöküntülerle karşı karşıya kaldı; dolayısıyla, üretimini, ürününü çok pahalıya mal ediyor; ama, satışta, aynı kolaylığı, aynı rahatlığı, aynı geniş imkânı göremiyoruz.

Çiftçi ve köylü, süt fiyatı ve taban fiyatları konusunda miting yapar hale geldiler. Geçen yıl süt fiyatının 250-300 bin lira civarında, şimdi ise 150-200 bin lira civarında olduğu dikkate alınırsa, hangi tür sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuz hepimizin malumudur. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de bir litre su 300 000 lira civarında; siz kıyaslayın!

 Tabiî, IMF'nin talepleri doğrultusunda yürütülen tarım ve hayvancılık politikaları, çiftçiyi, pancar üreticisini, tarımı ve hayvancılığı sıkıntıya sokmuştur. IMF'nin talepleri karşısında Sayın Bakanın da sıkıntılar duyduğunu tahmin ediyoruz, birkısım konularda karşı çıktığını da tahmin ediyoruz; ama, bunun yeterli olmadığının, bugünkü uygulamalar ortaya çıktıktan sonra, incelendikten sonra hepimizin dikkatinden kaçmaması gerekir.

Tabiî ki, damızlık hayvan neslinin devamı ve ıslahı için desteklemelerin artarak mutlak manada devam etmesi lazım.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, çiftçi, üretici desteklenerek, et ithalatının mutlaka durdurulması lazım. Hayvancılıkta yem konusunda teşviklerin artarak devam etmesi lazım. Yine, yemleme konusunda, hayvan barınağı konusunda, ilaçlama konusunda ve Türkiye'de hayvan üreticisinin sıkıntı çekmiş olduğu pazarlama konusunda desteklemelerin yapılması lazım.

Bakanlığımızın, mutlak manada, hayvan üreticilerine, pazarlama konusunda öncülük yapması ve ihracata dönük teşvik ve destek vermesi gerekir. Bu, hem Türkiye'deki hayvancılık sektörüne karşı ilgisizliği ortadan kaldıracak hem de şu anda hayvancılık sektöründeki zafiyeti ortadan kaldıracaktır.

Sayın Bakanımdan bir istirhamım var değerli arkadaşlar: Damızlık hayvan dağıtımı konusunda, ister beldeler arasında olsun ister şahıslar arasında olsun dağıtım yaparken, tercihler yaparken siyasî kriterlerin, siyasî tercihlerin önplanda olmaması gerekir diye düşünüyorum; bununla ilgili birtakım şikâyetler olduğunu ifade etmek istiyorum; yani, Türkiye'nin hangi köyünde, hangi beldesinde damızlık hayvan dağıtımı yapılmışsa, kimlere, hangi sebeplere dayalı verilmiştir ve dağıtım yapılmıştır; bunun iyi irdelenmesi, bu konuda siyasî kriterlerin ve siyasî tercihlerin önplana alınmaması gerektiğini hepiniz kabul edersiniz zannediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlarım, damızlık belgesinin önemli iki faydası olduğu kanaatindeyim. Bunlardan birincisi, hem temiz hem sağlıklı bir et ortamı sağlayacaktır diye düşünüyorum; bir diğer önemli faydası da, Türkiye'de, kaçak ve düzensiz et kesimini ve hatta kaçak hayvan ithalatını durduracaktır diye düşünüyorum; ayrıca, hayvancılığı disipline edecektir diye düşünüyorum. Çıkarılacak kanunun, milletimize ve memleketimize, özellikle tarım ve hayvancılık sektöründeki üreticimize faydalar getirmesini, yararlar getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yalman.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN -5 inci maddenin oylanmasından önce bir yoklama istemi vardır.

Öncelikle, yoklama isteğinde bulunan arkadaşların burada bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim:

Nezir Aydın?.. Burada.

Mahmut Göksu?.. Burada.

Lütfi Yalman?.. Burada.

Maliki Ejder Arvas?.. Burada.

Ali Oğuz?.. Burada.

Aslan Polat?.. Burada.

Ali Sezal?.. Burada.

İsmail Alptekin?.. Burada.

Ahmet Karavar?.. Burada.

Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada.

Azmi Ateş?.. Burada.

Salih Kapusuz?.. Burada.

Tevhit Karakaya?.. Burada.

Bekir Sobacı?.. Burada.

Nurettin Aktaş?.. Burada.

Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada.

İlyas Arslan?.. Burada.

Mehmet Dönen?.. Burada.

Yakup Budak?.. Burada.

Nevzat Yalçıntaş?.. Burada.

Sayın milletvekillerimiz burada, hazır.

Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 3 dakika süre vereceğim.

İsmini okuduğum, toplantı yetersayısı isteminde bulunan arkadaşlar sisteme girmesinler; onları var sayıyoruz.

Sisteme giremeyen arkadaşlarımız olur ise, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, Genel Kurulda hazır bulunduklarına ilişkin yoklama pusulalarını belirtilen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elbette ki, Genel Kurul çalışmalarının devam edebilmesi için, bütün milletvekili arkadaşlarımızın, Genel Kurul çalışmalarına iştirak etmesi gerekir. Ancak, hükümeti oluşturan siyasî partilerin sayın milletvekillerinin bu sorumluluğu, sanıyorum, biraz daha fazla olsa gerek. Eğer, Genel Kurul çalışmalarımızın verimli olmasını istiyor isek -özellikle grup başkanvekillerine sesleniyorum- arkadaşlarımızı burada temin etmeleriyle, çalışmaların daha verimli olacağının bilinmesini istiyorum.

Genel Kurul çalışmalarına, saat 16.30'da toplanmak üzere ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.55

 


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN: Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER: Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Daha önceki oturumda istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı.

Şimdi, yeniden yoklama yapacağım.

3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

 3. – Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı: 418)          (Devam)

BAŞKAN- Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Amaç dışı kullanma yasağı

MADDE 6. – Damızlık belgesi ve soy kütüğü kaydı bulunan ve yetiştirmede kullanılan hayvanlar damızlık özelliğini sürdürdüğü sürece amacı dışında kullanılamaz. Bu hayvanlar gerektiğinde illerde kurulan komisyon marifetiyle bedeli ödenmek üzere Bakanlıkça satın alınır.

BAŞKAN- 6 ncı maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)- Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hayvan varlığı gitgide azalmakta, hatta yok olma noktasına gelmektedir. Dünyanın kendi kendini besleyebilen yedi ülkesinden biri olarak anılan Türkiye, bu özelliğini hızla kaybetmektedir. Hayvan varlığının azalması, geçimini hayvancılıktan sağlayan nüfusun da azalması, kırsal kesimden kentlere göçün giderek artması demektir. 1 kişiye istihdam imkânı yaratabilmek için, asgarî 50 000 dolarlık bir yatırıma ihtiyaç varken, hayvancılıkta ise, bunun dörtte 1'i kadar bir kaynak yeterli olmaktadır. Bu nedenle, istihdam sorunu her geçen gün büyüyen Türkiye'nin, hem kentlere göçü azaltması hem de işsizlere kendi bölgelerinde iş imkânı bulabilmesi için, hayvancılığa mutlak surette önem vermesi gerekmektedir.

Canlı hayvan ve et üretimi, tamamen, besicilerin reel olarak kazanç temin etme durumuna göre değişir ve gelişir. Ülkemizde hayvancılığın gelişmesi ve istikrara kavuşması, hayvan sahiplerinin reel anlamda zarar etmemelerine bağlıdır; ama, ne var ki, son dönemde uygulanan hayvancılık politikaları, hayvancılığı tamamıyla bitirme noktasına getirmiştir. Bakınız, Kurban Bayramına birkaç gün kalmasına rağmen -televizyonlardan izliyoruz- hayvan yetiştiricileri kurbanlık satamadıklarından bahsetmektedirler. Bugün, samanın kilosu 170 000 lira, buğdayın kilosu ise, 90 000-100 000 lira arasında değişiyor. Bu nedenle, üreticilerin, samana buğday kattığını daha önceki konuşmacı arkadaşlar beyan ettiler. Ot pahalı; çünkü, kuraklık nedeniyle ot bulmak zordur.

Ayrıca, besiciler ve havyan üreticileri, Ziraat Bankasına olan borçlarını, artık, ödeyemeyecek duruma gelmiştir; çünkü, hayvan üreticileri gırtlaklarına kadar borca batmışlardır.

Değerli arkadaşlar, toplumun her kesimi şikâyetçi, işçiye ve memura vermediğiniz zaman farklı konumlar ortaya çıkar, ama, çiftçiye, hayvan üreticisine destek çıkmadığımız zaman bunun çok daha korkunç boyutları vardır. O zaman, toprağından kopan bu vatandaşlar, büyük kentlere göç edecek, varoşlar dediğimiz mahalleler, gecekondular oluşturacak ve buralarda birçok sağlık sorunları, eğitsel sorunlar meydana gelecektir. Gıda temini için, dışarıya milyarlarca dolar para akıtmak durumunda kalacağız. Ayrıca, köye yatırım yapan devletin, yapmış olduğu, su, elektrik, okul, sağlık ocağı gibi bütün yatırımlar da atıl durumda kalacaktır.

Değerli arkadaşlarım, vatandaş, ne olup bittiğini bizden çok iyi bilmektedir. Biz, burada hayvan ıslahını konuşurken, aslında olmayan hayvanın ıslahını konuşuyoruz. Dibe vuran ekonomiyi ıslah noktasında konuşmalar yapsak, sanıyorum vatandaşımız bu konuşmaları daha da ilgiyle dinleyecek ve izleyecektir.

Üreticilerimizin, daha önceki, genel başkanımızın ve bazı bakan arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu 54 üncü hükümet dönemindeki memnuniyetlerini, dinleyen her arkadaş duyabilir. Bir münasebetle Ağrı, Ardahan ve Kars'a gitmiştim, bir hayvan üreticisi aynen şunu diyordu: "O dönemde 2 tosun satıp 1 traktör alıyordum, şimdi traktörü satıyorum; ama, geçimimi sağlayamıyorum." Anamur'a gittik, seracılıkla meşgul olan bu insanlarımız da öyle diyor: "O dönemde -54 üncü hükümet döneminde- 1 kilo domates satarak 5 litre mazot alıyordum, şimdi 5 kilo domates satıyorum; ama, 1 litre mazot alamıyorum."

Değerli arkadaşlar, kısacası, o dönemle bu dönemi karşılaştırdığımız zaman, gerçekten durumun çok vahim olduğu ortadadır. Artık, hükümetimiz ağlayan, inleyen bu insanların sesine kulak vermeli ve bu çığlıkları duymalıdır. Meydanlarda, artık, insanlarımız "hükümet istifa" diye bağırıyor. Mağazalarda, artık, vatandaşlar kendi mallarını teşhir etmiyorlar "hükümet istifa" panolarını ortaya koyuyorlar. Dolayısıyla, Türkiye'yi yüzde 40 daha fakirleştiren bu hükümet, hal çaresini bulmalı ve mutlaka bu insanlarımızın sorunlarına eğilmelidir diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Göksu, 1 dakika içinde toparlar mısınız.

MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Tamam.

Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımızın da bu gidişattan memnun olmadığını zaman zaman basında okuyoruz; ama, ne var ki, IMF politikaları Türkiye'de tarımı tasfiye etmek içindir. Artık, şu IMF'den gelen reçeteleri elimizin tersiyle iterek bu milletin menfaatlarını öne alalım ve ağlayan, inleyen bu milletin sesine mutlaka kulak verelim diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Bitlis Milletvekili Yahya Çevik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesi üzerinde DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede "Damızlık belgesi ve soy kütüğü kaydı bulunan ve yetiştirmedekullanılan hayvanlar damızlık özelliğini sürdürdüğü sürece amacı dışında kullanılamaz. Bu hayvanlar gerektiğinde illerde kurulan komisyon marifetiyle bedeli ödenmek üzere Bakanlıkça satın alınır" denilmektedir.

Niye bir bakanlık hâlâ damızlık hayvan satın almaya gerek görür bunu anlamış değiliz. Bırakın artık devlete damızlık hayvan satın almayı da, bugün bitirdiğimiz hayvancılık sektörünü canlandırmaya, çiftçimizi ve hayvan üreticilerimizi destekleyerek onları geliştirmeye ve kalkındırmaya çalışalım.

IMF'ye teslim edilen tarım ve hayvancılık politikaları yüzünden, bugün, tarım ve hayvancılık sektörü bitme noktasına gelmiştir. Hayvan ıslahının amacı, birim hayvan başına verimin artırılmasıdır. Bu, gerçekten önemlidir; ama, bu politikalar uygulanmaya devam ederse, bırakın verimi artırmayı, hayvan üretimi yapacak insanı bulamayacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğu illerinden olan kendi ilimden bir örnek göstermek gerekirse, ilimizde, 4 adet suni tohumlama ekibi ve 2 adet boğa barınağı mevcuttur. Bu şartlarda, 2000 yılında 4 adet suni tohumlama ekibiyle 150 adet köyde toplam 250 adet sunî tohumlama yapılmıştır. Başarılı bir çalışma yapılamamasının ana nedeni, veteriner hekimi ve hayvan sağlığı teknisyeni yetersizliği ve elimizdeki mevcut 13 adet araçtan 11 adedinin ekonomik ömürlerini tamamlamaları nedeniyle zor şarlarda hizmet verilmesidir.

Ayrıca, ilimizde mevcut olan tarımsal amaçlı kooperatife sadece 200 baş damızlık süt inekçiliği projesi onaylanmış olmasına rağmen, çevre illerden ve Türkiye genelinden saf kültür montofon ırkı damızlık özelliğini taşıyan hayvan temin edilememiştir.

Hayvan hastalık ve zararlılarıyla mücadele programı, batı illerimizden geçici görevle görevlendirilen elemanlar kanalıyla yapılmaktadır. Bu da, bölgemizde hayvancılığın gelişmesini engellemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde sunî tohumlama yoluyla hayvan ıslahında başarılı bir çalışma yapılabilmesi için, şu hususlara dikkat etmemiz gerekmektedir:

Mevcut araçlar hizmeti karşılayamamaktadır. Bunun için her ilçeye 1 adet arazi aracı tahsis edilmesi gerekmektedir.

Sunî tohumlama ekibi oluşturabilmek için yeterli sayıda kalifiye elemanın görevlendirilmesi gerekmektedir.

Sunî tohumlama ekibine teşvik edici ek tazminat verilmlidir.

Sunî tohumlama neticesinde doğan buzağılar için yetiştiricilerimize, Bakanlıkça, destekleme ödemesi yapılması gerekmektedir.

Hayvancılığın geliştirilmesi için, kaba yem açığının giderilmesi amacıyla, yem bitkileri üretiminin teşviki gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece hayvan üreticileri değil, bugün tarımla uğraşan tüm kesimler, yani çiftçiler perişan haldedir. Gelir açısından tarımın diğer kesimlerine göre geliri biraz daha iyi olan narenciye ve sebze üreticileri bile, bugün, bitme noktasına gelmiştir. Böyle giderse, gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye, dışarıdan tarım ürünü ithal eden bir ülke durumuna gelecektir.

Ülkemizin yüzde 44'ünü oluşturan çiftçimizin altyapısını hazırlamadan kaderine terk ederseniz, siz istediğiniz kadar kanun çıkarın, bu üretimi yapacak insan bulamayacaksınız.

Tarım tekrar politikasının gözden geçirilmesi dileğiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Bir açıklama isteğiniz mi var Sayın Bakanım; buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Değerli milletvekilleri, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı özellikle, tüm hayvanları kapsamaktadır. Su ürünlerini, ipek böcekçiliğini, küçükbaş hayvanları (koyun, keçi) ve kümes hayvanlarını, hepsini kapsamaktadır. Bu nedenle, bu açıklamayı yapmakta bir ihtiyaç duydum.

Diğer taraftan, sayın milletvekillerimiz, konuşmalarında Doğu Anadolu'da bazı illerde çeşitli hayvan hastalıkları olduğunu belirttiler. Yalnız, bu hayvan hastalıkları, bilinmeyen hastalıklar değildir; bunlar tarafımızdan biliniyor, gerekli müdahaleler yapılıyor ve tedavileri de yapılıyor. Bunu, televizyonları başında bizi izleyen değerli izleyicilerimize ve özellikle medya mensuplarına da, bu oturumda -bundan bir önceki oturumda açıklandığı için- söylemekte yarar görüyorum. Türkiye'de üretilen hayvanlar, kasaplık hayvanlar, sağlık açısından emindir; çünkü, tüm canlı hayvanlar, kesimhaneye geldiği zaman veteriner hekim kontrolünden geçmektedir. Kesilen ve elde edilen her türlü et ve yan ürünleri veteriner hekim kontrolünden geçmektedir. Ben inanıyorum ki, özellikle, uygulamaya koyduğumuz yem bitkileri desteği, sunî tohumlama desteği, besiciye hayvan başına 20 700 000 lira kadar bir destek veriliyor. Bunları, ekonomik imkânlar ölçüsünde artıracağız, hükümetimiz bu görüştedir. Türkiye'nin ürettiği eti ve hayvanı, pek yakında -projemiz budur, azmimiz budur- Avrupa'ya dahi pazarlayacağız. Şu anda Türkiye kırmızı et, beyaz et ve hayvansal ürünler konusunda en sıhhi, en temiz ülkelerden birisidir. Bunu burada açıklamak istiyorum.

Saygılarımı arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

Soy kütüğüne kayıt

MADDE 7. -Soy kütüğü kayıtları Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetki verilmesi halinde ırk veya tür bazında her ilde yetki verilen bir kuruluşça veya üst örgütlerince tutulur. Hayvanlarını soy kütüğüne kayıt ettirmek isteyen her yetiştirici, soy kütüğü çalışmalarını yürüten kuruluşa müracaat eder. Bakanlık tarafından belirlenen kriterlere uygun görülen hayvanlar bu kuruluşlarca soy kütüğüne kayıt edilirler. Soy kütüğüne kayıt edilen hayvanlara soy kütüğü kayıt numarası ve pedigri belgesi verilir. Bilgi ve belgeleri eksik olan hayvanların soy kütüğü kaydı yapılmaz. Bakanlıkça uygun görülenler için ön soy kütüğü açılır ve kayıtları yapılır. Soy kütüğüne kayıtlı hayvanlardan belirlenen kriterlere uygun olanlara damızlık belgesi verilir.

Ancak, Türkiye'de doğan ana ve babası belirli olan, cetlerinin verim kayıtları olmayan hayvanlar, Bakanlık taşra kuruluşları ile yetiştirici birliklerinin ortaklaşa kuracakları komisyon kararı ile mensubu olduğu ırkın özelliklerini taşıyorsa soy kütüğüne kayıt edilir. Komisyon kararları Bakanlık onayı ile kesinleşir. Bu hayvanlara, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetki verilmesi halinde ırk veya tür bazında her ilde yetki verilen bir kuruluşça veya üst örgütlerince 5 inci maddedeki esaslara uygun olarak damızlık sertifikası verilir.

Soy kütüğüne kayıt edilip damızlık belgesi verilen damızlık hayvanlardan, lüzum görüldüğünde; Bakanlıkça görevlendirilecek uzman heyetçe yapılacak muayenelerinde safkan olmadıkları veya damızlık özelliklerini kaybetmiş oldukları anlaşılanların soy kütüğü kayıtları iptal edilerek damızlık belgeleri geri alınır. Bu hayvanlardan doğacak yavrulara damızlık belgesi verilmez.

Hayvan sahibinin, ölen hayvanına ait damızlık belgesini ölüm tarihinden itibaren iki ay içinde iade etmesi ve hayvanın başka bir şahsa satılması halinde satış tarihinden itibaren bir ay içinde alıcı şahıs tarafından değişikliğin soy kütüğüne ve pedigrisine işletilmesi mecburidir.

Safkan Arap ve safkan İngiliz atların soy kütüğü kayıtları Bakanlıkça, diğer at ırklarının kayıtları ise Bakanlıkça veya Bakanlık denetiminde yetki verilen diğer kuruluşlarca tutulur ve pedigrileri verilir. Soy kütüğü kayıtlarının tutulmasına ve pedigrilerinin verilmesine dair esas ve usuller bir yönetmelikle düzenlenir.

Türkiye soy kütüklerine kayıtlı ve pedigrili safkan Arap veya İngiliz ana ve babadan Türkiye'de doğan kendi ırk vasıflarını haiz tayların, doğum gününden itibaren üç ay içinde, yabancı ülkelerden ithal edilen safkan Arap ve safkan İngiliz atların gümrük girişlerinden itibaren iki ay içinde soy kütüğüne kaydedilmesi, Bakanlık il veya ilçe müdürlüklerine müracaat edilerek, yönetmelikte belirtilecek evraklarının teslimi ve muayene ettirilmesi şarttır.

Gebe olarak ithal edilen safkan kısrakların, kendi ırkından bir aygırla tohumlandığını gösteren menşe ülke yetkili makamlarınca verilmiş bir aşım sertifikası istenir. Safkan olmayan atlar, kastre edilmiş aygırlar, soy kütüğüne kayıt edilmemiş safkan Arap ve İngiliz ana ve babadan doğan fakat iyi gelişmemiş, ileride kendi ırkının gelişimini göstermeyeceği anlaşılan taylar ile yönetmelikte belirtilecek şartları haiz olmayan halk elindeki aygırlardan elde edilen taylar soy kütüğüne kayıt edilmez ve bunlara pedigri verilmez.

Soy kütüğüne kayıt edilip pedigrisi verilen atlardan, lüzum görüldüğünde Bakanlıkça görevlendirilen uzman heyetçe kan grubu ve/veya DNA testleri muayene raporu da dikkate alınarak yapılan muayenelerinde safkan olmadıkları veya kan grubu yönünden ana baba kan grubuna uygunluk gösterse dahi morfolojik yönden kendi ırk vasıflarını göstermediği tespit edilenlerin soy kütüğü kayıtları iptal edilir ve pedigrileri geri alınır. Bu hayvanların taylarına pedigri verilmez. Tespite ilişkin karar Bakanlığın tasdiki ile kesinleşir.

Soy kütüğüne kayıtlı atların sahip değişiklikleri bir ay, don değişiklikleri oniki ay içinde ilgili makamlara bildirilerek pedigrilerine işletilir. Ölen atların pedigrilerinin dört ay içinde iade edilmesi şarttır.

BAŞKAN - 7 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısıyla, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanununun birçok maddesinin güncelleştirilmesinin amaçlandığını sanıyorum.

Ülke nüfusunun yarıya yakını tarımla uğraşmakta ve bunların, yine yarısından fazlasını oluşturan kesim de, ancak karnını doyurabilmektedir. Yıldan yıla da, tarım ve hayvancılık bir yandan gerilemektedir. Nüfusumuz sürekli artarken, hayvancılığımız ve tarım da sürekli artması gerekirken, tam aksine, büyük oranlarda gerilemektedir. Yine, hızla büyüyen ekonomimizde, tarım ve hayvancılığın payının sanayie oranının düşmesi, tabiî ki iyidir. Bu da demek değildir ki, sanayi toplumu, tarım ve hayvancılığı dışlamalı, yok etmelidir. Bu gerilemenin nedeni, hükümetlerin yıllarca uyguladığı yanlış politikalardır.

Hayvancılık, çağımızda çiftçilerimizin bir yan uğraşı olmaktan çıkmış, bir sektör halini almıştır. Günümüzde etin, sütün ve bunların ürünlerinin yerini tutacak muadil sanayi ürünlerinin icat edilmemiş olması da, hayvancılığın devlet ekonomilerindeki yerini ve değerini ortaya koymaktadır. Bu da, gelişmiş sanayi ekonomilerinde bile hayvancılığın ayrı bir sektör olarak korunmasını ve ticarî bir rol üstlenmesini sağlamıştır.

Avrupa Topluluğunun bir üyesi ve ekonomisinde hayvancılığın ayrı bir yeri olan Hollanda'yı, iyi bir örnek olması açısından, örnek gösterebiliriz. Ülkemizde "Hollanda" adıyla anılan bir sığır ırkı bile vardır. Hollanda'da geliştirilen bu ırk, zamanla Türkiye şartlarına uyum sağlamış ve hayvancılığımızda ayrı bir yer edinmiştir.

Gelişmiş devletlerin yıllarca önce yaptığı bu çalışmaları, 2000'lerin başında bizim de gündeme almamız, hayvancılığa ve geçimini bu yolla sağlayan milyonlarca vatandaşımıza verilen değeri ortaya koymaktadır.

Et ve canlı hayvan ithalatıyla yok olma noktasına gelen hayvancılığa sahip çıkılması, modern bilimin ışığında yönlendirilmeye çalışılması, geç de olsa, takdir ettiğimiz bir düzenleme ve girişimdir.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adıyla bir icracı bakanlığın olması iyi; ancak, ülkemizde önemli bir kesimin uğraşı ve geçim kaynağı olan hayvancılığın bir bakanlığının olmaması çok büyük bir eksikliktir. Hiç olmazsa, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, içerisinde yeniden yapılandırılarak, Tarım, Hayvancılık ve Köyişleri Bakanlığı olarak düzenlenmesinin daha iyi sonuçlar doğuracağı kanaatindeyim.

Değerli milletvekilleri, 7 nci maddede düzenlenen soy kütüğüne kayıt işi yerinde bir düzenlemedir. Maddenin başında "soy kütüğü kayıtları Bakanlıkça ve Bakanlıkça yetki verilmesi halinde ırk veya tür bazında her ilde yetki verilen bir kuruluşça veya üst örgütlerince tutulur" denilmektedir. Buradaki "Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetki verilen" ifadesindeki yetki hükümlerinin daha açık olarak, bu kanunla, kuruluş, örgüt ve üst örgütlere doğrudan verilmesinin yerinde olacağı kanaatini taşıyorum.

Yine, 7 nci maddenin devam eden paragrafında "hayvanlarını soy kütüğüne kaydettirmek isteyen her yetiştirici, soy kütüğü çalışmalarını yürüten kuruluşa müracaat eder" denilmektedir. Devlet, tüm ülke çapında, acilen bir tarama yapmalı ve ön soy kütüğünü ve soy kütüğünü oluşturmalıdır. Tasarıdaki, maddedeki "her yetiştiricinin müracaatı" ifadesi değiştirilerek, bir yükümlülük, bir görev verilmeli, devlet de soy kütüğü kayıtlarını oluşturmalı ve damızlık belgesini vermelidir. Sonra da takipçisi olmalıdır.

Yine, Bakanlık, bir program dahilinde, soy kütüğü ve damızlık hayvan belgesinin takipçisi olmalı, özelliğini kaybeden hayvanlar, mutlaka, kütükten düşürülmelidir.

Sayın milletvekilleri, pedigrili yetiştiricilik dediğimiz usule, Avrupa devletleri ve ABD, çok önceleri geçmiştir. Avrupa devletleri ve Amerika Birleşik Devletlerinin, bugünkü durumuna kolayca ulaştığı kanısını edinmek yanlış olur. Yılmadan, yıllarca süren sabırlı bir uğraş ve devlet politikası sayesinde bugünlere gelinmiştir. Ülkemizde hayvancılık yapan insanlara, yaptıkları işin bir sistem olduğunun anlatılması gerekir. Yine, üniversitelerimizin ilgili bölümleri işin içerisine çekilmeli; hatta, görev verilmeli, desteklenmelidir.

Devletimizin hayvancılığı bir sektör olarak görmesi ve kabul etmesi, tam olmayan sanayi ve tarımın gerisinde, ilkel yöntemlerle, sosyal ve ekonomik kaybın bir an önce sona erdirilmesi bir zorunluluktur.

İşte bu görüş ve ifadeler ölçüsünde, çıkacak olan Hayvan Islahı Kanununun hayvancılığımız açısından ülkemize hayırlı olmasını diliyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arslan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi, Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde hayvan ıslahı, hayvan varlığının korunması ve bilhassa nesli tükenmekte olan hayvanlarımızın korunması için önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Dünya, toplumsal, ahlakî ve vicdanî açıdan, hayvan varlığının canlı olarak değerlendirildiği bir perspektifle, tüm hayvanların yaşamlarının güvence altına alınması yolunda önemli mesafeler katetmeye başlamıştır. Avrupa Topluluğu üye ülkeleri ise, hayvanları ıslah ve koruma açısından önemli adımlar atmışlardır.

Dünya ve Avrupa, ıslah ve hayvanların korunması yolunda yine önemli mesafeler alırken, ülkemizin bu konuda kayıtsız kalması düşünülemez. Tüm sorunların çözümünde olduğu gibi, hayvanların ıslah ve korunmasında tek yol eğitimdir. Bu konuda hükümetimize büyük görevler düşmektedir. Biyolojik zenginliğimizin bir parçası olan bütün hayvan türleri, nesillerinin devamı için mutlaka korunmalıdır ve hayvancılık geliştirilmelidir.

Ülkemizde, hayvancılığın, ekonomiye katkısı büyüktür. Hayvanların soykütüğüne kaydı mutlaka yapılmalıdır.

Değerli milletvekilleri, ancak, ülkemizde, hükümetimiz, çiftçinin ve hayvancının değerini bilmemekte ve IM F'nin emrine göre, Türk çiftçisini ve hayvancılığı, pancar çiftçisini, kısacası Türk tarımını gözden çıkarmıştır. Altı ay evvel pancarı söküp teslim eden pancar çiftçisine, halen, pancar bedelleri ödenmemiş ve mağdur edilmiştir. Zaten, hükümetin sayesinde, Türk çiftçisi de yok edilmiştir.

Özellikle de, ülke ekonomisinde büyük paya sahip olduğuna inandığımız hayvancılıkta ise, durum daha da kötüdür. Hükümetin yanlış politikaları yüzünden, memleketimizde, hayvancılık da ölmüştür ve bitmiştir. Sayın hükümetten, tarıma, hayvancılığa sahip çıkmasını, hayvancımıza ve çiftçimize gereken desteği vermesini istiyoruz.

Özellikle de, hayvancılığa sahip çıkarken, onu yaşatacak, geliştirecek, veteriner hekimliğine de sahip çıkılmalıdır. Veteriner hekimlik, hayvan sağlığıyla direkt ilgilidir. Hayvan varlığını, ıslah eden, artıran, tüm hayvansal ürünleri nicelik ve nitelik olarak iyileştiren ve günümüzde çok gelişmiş bir çalışma alanı olan önemli bir meslek grubudur. Teknik açıdan da, hayvancılık, doğayı sömürmeden, para ve işgücü plasmanını kolaylaştırır.

Ülkemizde, hayvan varlığının yüzde 30'una sağlık ve yetiştiricilik hizmeti yeterince  verilemezken, dünyanın en zor ve pahalı eğitimini görerek hayata atılan veteriner hekimlerimizin yüzde 38'i işsizdir. Öyleyse, hayvancılığı geliştirmek ve korumak istiyorsak, hayvancılıkla birlikte veterinerlere de sahip çıkmalıyız; ama, ne yazık ki, dört yıldan beri, hayvancılık, gün geçtikçe azalmakta, hatta yok olmaktadır. Bundan sonra da, durum daha da kötüye gidecek, ülkemizi, hayvan ithal edecek duruma getireceğiz.

Değerli milletvekilleri, bu hükümetin, tarım ve hayvancılığı geliştirmesini ve ıslahını beklemek hayal olur; çünkü, son iki yıldan beri, hükümetimiz, tarımı yok etmek için âdeta gayret sarf etmektedir. Dünyada, hayvancılıkta, başlarda iken, böyle giderse, hayvan ithal eden ülke olacağız.

İki yıldır, sayın hükümete, çiftçinin, hayvancının ve pancarcının dertlerini dinleyerek, Meclis kürsüsünden izah ettik; ama, maalesef, hükümet bizi dinlemedi; çiftçi yürüdü, dinlemedi; ama, şimdi de hükümeti dinleyen yok; çünkü, hükümetin, ülkeyi, ekonomiyi ve hayvancılığı ne hale getirdiğini gören vatandaş, artık, hükümetten umudunu kesmiştir, hükümete güvenmiyor.

Önce, hükümet, vatandaşa güven vermelidir diyor, Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sayılı tasarının 7 nci maddesinin son paragrafının son cümlesinde geçen "dört ay" yerine "iki ay" olarak düzeltilmesini arz ederiz.

 

Musa Demirci

Şükrü Ünal

İlyas Arslan

 

Sıvas

Osmaniye

Yozgat

 

Tevhit Karakaya

 

Maliki Ejder Arvas

 

Erzincan

 

Van

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Köy damızlıkları

MADDE 8. - Hayvan ırklarının ıslahı amacıyla, Bakanlıkça tespit edilen yörelerde köylere ariyet olarak tahsis edilecek yüksek verimli aygır, boğa, koç ve tekelerin temini ile sergi ve teşvik müsabakaları için Bakanlık ve il özel idare bütçelerine; ayrıca bu hayvanların bakım ve beslenme masraflarının karşılanması ve mahalli at yarışı ikramiyeleri için de il özel idare bütçelerine yeterli ödenek konulur.

BAŞKAN - 8 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar... (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemizde, sosyal ve ekonomik nedenlerle köyden kente göç halen devam etmekte ve büyük sorun olmaktadır. Kentlerde yaşanan işsizlik ise, ülkede, gelecek için büyük problemlere gebedir. Kentte yaşanan işsizliğin çözümünü, kentte olduğu gibi, kırsal alanda aramak gerekir. Bugün, ülkemizde, 1999 yılı itibariyle 12 milyon büyükbaş, 42 milyon küçükbaş hayvan bulunmaktadır. Ülke nüfusu göz önüne alındığında, 5 kişiye 1 tane büyükbaş, 2 kişiye 1,2 küçükbaş hayvan düşmektedir. Bu hayvan varlığına rağmen, genetik yetersizlik, yem, finansman, pazarlama ve ithalat politikalarındaki yanlışlıklar gibi nedenlerle yüzde 20 ilâ 25 gibi düşük bir kapasiteyle işlemektedir. Bu düşük verimliliğe karşın, ülke nüfusunun yüzde 45'inin tarım sektöründe istihdam edildiği düşünülürse, durumun ciddiyetini daha iyi kavramış oluruz.

Verimliliği artırmak için, birim hayvan başına verimi artırmak gerekir; bunun için, hayvan ıslahı en iyi yoldur. Bu tasarının 8 inci maddesinde "Bakanlıkça, geçici, ariyet olarak yüksek verimli damızlık hayvanlar köylere verilecek" denilmektedir. Ancak, ithal damızlık hayvanların bakım ve bilgi noksanlığı gibi sorunlardan dolayı telef oldukları ve trilyonlarca zarar edildiği unutulmamalıdır. Bakanlık, verdiği bu damızlıklarla birlikte, üreticiye bilgi verecek, yol gösterecek uzmanlar tahsis etmelidir. Köylere damızlık hayvanlar verilirken, GAP'ın merkezi olan Şanlıurfa'nın köylerinin yanı sıra GAP kapsamındaki köylerin öncelikle ele alınacağını umuyorum.

Köylere verilecek damızlık ve yerel at yarışları için, Bakanlık ve özel idare bütçelerine ödenek konulmasından bahsediliyor. Bakanlığın bütçeden aldığı pay göz önünde bulundurulursa, bu ödeneğin neye yeteceğini tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek. Bazı arkadaşlarımız ödeneğin yeterli olduğunu söyleyebilirler. Onun için, ödeneğin Bakanlığa ayrılanını açıklayacağım. 2001 yılı bütçesi 48 katrilyondur; bunun içinde Tarım Bakanlığına hükümetin ayırdığı pay, 316 trilyondur. Bununla Bakanlığın nasıl vazife yapacağı, hizmet yapacağı ortadadır.

Tarım Komisyonunda üye olduğum için, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkezi Birliğinin basın bildirisi elimizde var, bize gönderdiler. Ondan bir paragraf okumak istiyorum: "Türkiye'de kriz var mıdır sorusu birçok kesim tarafından farklı şekilde cevaplandırılabilir; fakat, aşağıdaki mukayeseler, durum hakkında oldukça açıklayıcıdır: Gelişmiş ülkelerde çiftçi, 1 kilogram çiğ sütle 2 kilogram kesif yem alabilirken, ülkemizde 1,3 kilogram kesif yem alabilmektedir. Yine, gelişmiş ülkelerde tüketici, 2 kilogram çiğ süt fiyatına 1 kilogram dayanıklı süt içebilirken, ülkemizde tüketici, ancak 3,9 kilogram çiğ süt fiyatına 1 kilogram dayanıklı süt içebilmektedir. Peynir ve tereyağı gibi diğer süt mamulleri de bu orandan daha da ürkütücü boyuttadır." Şöyle söylüyor: "Bu, kriz değil de nedir?"

Ülkenin büyük bir kesimini ilgilendiren tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarının asıl sorunlarımız olduğunun bilinciyle hareket etmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, bu sorunu çözmek için tedbirlerin bir an önce alınmasını diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karavar.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, saygılarımı sunuyorum.

Konuşmama başlamadan evvel, müsaade ederseniz, tüm esnafın beklediği durumu arz etmek istiyorum. Türkiye'de esnafın büyük sıkıntısı var. Halk Bankası, esnafa hem ilanla ve hem de tebliğ göndererek, borcunun vadesi gelsin veya gelmesin, 12 Marta kadar herkesin borcunu ödemesini istemiş; eğer ödemezse, gecikme faizi yüzde 1 000 alınacaktır. Ayrıca, 12 Marttan sonra normal kredi faizleri yüzde 250, gecikme faizi yüzde 500 olacakmış. Hükümetin çare bulması gerekir diyorum; çünkü, esnaf ve ülke çok sıkıntı içindedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir tarım ülkesidir. Bu tasarı çok önemlidir; haliyle, yasalaşacaktır; ancak, kanun çıksa dahi maksadına ulaşması mümkün değildir; çünkü, hükümet, tarımı bitirdi, hayvancılığı bitirdi. Bir de, hem sanayi ve hem de tarım ürünü olan pancar da can çekişmektedir; çünkü, hükümet, son iki yıldır kota çıkardı.

Bakınız, Günyüzü İlçesinden tarlası olan vatandaşlara 1 ton kota veriyor. Her yıl yarıya düşürerek, pancar çiftçisine "pancar ekme" denilmektedir. İki yıldan beri, çiftçinin, hayvancının ve pancarcının dert ve sıkıntılarını Meclis kürsüsünden dile getirdik; ama, maalesef, hükümet, bizi dinlemedi; çiftçi yürüdü, dinlemedi ve ortaya kota tüccarları türedi. Daha evvel de söylemiştim, pancar çiftçisini öldürüyorsunuz, kota tüccarları türetiyorsunuz. Vatandaş kendi tarlasını ekemiyor; ama, dinlemediniz. Eskişehir'in ilçelerinde gezerken, Alpu İlçesinde bir kahvenin camında ilan gördüm; alıp okuduğumda "1 000 ton pancar satılıktır" diye yazıyordu -Yüce Meclise gösteriyorum- ama dinleyen yok, nazara alan yok.

Bakınız, eylül ayında pancarını söküp teslim eden pancar çiftçisi halen parasını alamadı. Eskişehir Pancar Kooperatifi Başkanı ve çiftçiler aradı. Eskişehir pancar çiftçisinin 50 trilyon alacağı var; ama, çiftçinin cebinde çay parası yok, bayram geliyor cebinde harçlığı yok; verin bu çiftçinin alacağını, mağdur etmeyin diyorum.

Değerli milletvekilleri, 19 Şubat krizi, ülkeye ekonomik darbedir ve en büyük ihanettir, ülkede nüfus başına 600 dolar bu insanlara yük getirmiştir. İnsanlar perişandır. Milletin ve ülkenin bu zararını kim ödeyecek?.. İflas edenlerin, intihar edenlerin, yıkılan ailelerin vebalinden nasıl kurtulacaksınız?.. Kurban bayramı geliyor; millet evine, çocuk çocuğuna nasıl kurban alacak, nasıl şeker alacak hükümet farkında bile değil. O zaman, sayın hükümet çıkıp, millete ekonomik krizi anlatmalı hem de milletten özür dilemelidir. Hükümet, öncelikle de siyasî, ekonomik, sosyal istikrarı sağlamalıdır; yoksa, hesap veremezsiniz. Bu istikrar da, ancak demokrasiyi samimiyetle benimsemekle ve uymakla olur diyor; Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Damızlıkların köylere devri

MADDE 9. - Damızlıkta kullanılmak üzere köylere ariyet olarak verilen aygır, boğa, koç ve tekelerin; veriliş tarihinden itibaren bir yıl müddetle bakım, beslenme ve kullanılmasının usulüne uygun olarak yapıldığının tespitinden sonra talepleri halinde, damızlıklar bir protokolle bu köylerin mülkiyetine geçirilir.

Köylere ıslah amacı ile ariyet olarak verilen damızlık aygır, boğa, koç ve tekelerin; bakım ve beslenme ihmal ve noksanından dolayı öldüklerinin veya aynı sebeplerle damızlık vasfını kaybettiklerinin 7 nci maddede belirtilen uzman heyet tarafından tespiti halinde damızlıkların, teşkil edilecek kıymet takdiri komisyonlarınca belirlenecek bedeli, ihtiyar heyetine tazmin ettirilir. Tazmin edilen bedel, damızlıkların tedarikinde kullanılan tahsisatın kaynağına göre irad kaydolunur.

BAŞKAN - 9 uncu maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

904 sayılı Islahatı Hayvanat Kanununun değiştirilerek, güncelleştirilerek, geç de olsa, Meclisimizin huzuruna getirilmesi, inşallah, Türkiye'de hayvan varlığının geliştirilmesi, toplumumuzun ihtiyaçlarının karşılanması açısından önemli bir merhale teşkil edecektir; bundan dolayı da, hükümeti kutlamak istiyorum.

Muhterem arkadaşlar, malumlarınız olduğu üzere 9 uncu maddede, damızlık hayvanların köy ihtiyar heyetlerine teslim edilmesi bir karara bağlanmaktadır. Burada, bir yıl içerisinde güzel bir şekilde bakılacak hayvanlar, damızlıklar, köy ihtiyar heyetlerine teslim ediliyor ve bunların bakımları da sürekli olarak takip edilecektir. Bakanlıkça ve ilgili kurumlarca bunların takibi yapılacaktır. Aynı zamanda, eğer gerekli bakım yapılmıyorsa, 7 nci maddede ifadesini bulan kurullara, bu hayvanların tazmini konusunda gerekli görevler verilmektedir.

Elbette, bunlar, güzel gelişmelerdir. Hayvancılığımızın geliştirilmesi, toplumumuzun gıda ihtiyacının karşılanması, süt ve et üretiminin artırılması noktasından, böyle bir kanuna ihtiyaç vardı; Bakanlık, bu konuda güzel çalışmalar yapmaktadır; ama, Bakanlığın yaptığı bu güzel çalışmalar, maalesef, hayvan üreticilerimize, tarımımıza, çiftçimize ulaşma noktasında ciddî sıkıntıların içerisindedir. Dolayısıyla, üstün vasıflı hayvanların yetiştirilmesi ve mevcut hayvanlarımızın ıslah edilmesi, aynı zamanda, ekonomik açıdan da büyük bir önem atfetmektedir. Tabiî, ırkların geliştirilmesi önemlidir; ama, ırkların geliştirilmesi kadar, bu ırkların geliştirileceği ve sürdürüleceği altyapının sağlanması da ondan daha önemlidir. İnsanların eğitimi, fizikî altyapının gerçekleştirilmesi ve aynı zamanda gerekli eğitimin verilmesi ve damızlık hayvanların iklim koşullarına uygun şekilde beslenmesi de önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır.

Bu zamana kadar, maalesef, iyi bir imtihan verdiğimizi, sınav verdiğimizi söylemek mümkün değildir. 300 000'e yakın damızlık hayvan ithal edilmiştir. Maalesef, bunların verimlilik çetelesinin tutulabilmesi mümkün olamamış, 300 000 hayvandan ancak 17 000'inin verimlilik takibi yapılabilmiştir. Bu da, bu konuya ne kadar önem verdiğimizin, ayrıca bir göstergesidir. Bakanlık, bu konuda gerekli çalışmaları yapmaktadır.

Bu noktada arz etmek istediğim bir konu var. Gerçekten, Bakanlıkta süt sığırcılığının geliştirilmesi için önemli projeler yürütülüyor. Bu projelerin kapsamında olmak üzere, benim seçim bölgem Adana Çatalan Beldesinde de böyle bir proje yürütülmekteydi, Cevherli, Sarı Mehmetli, bunun yanında Hacımusalı Köylerinde bir proje yürütülüyordu. 200 baş sığır, düve verildi; fakat, maalesef, bu düvelerden birkısmının hastalıklı çıkması, köylümüzü, o bölgedeki çiftçimizi korkunç bir hastalık riskinin altına atmıştır; dolayısıyla, ilgililer o bölgeyi, karantina bölgesi olarak ilan etmişlerdir; fakat, benim üzerinde durmak istediğim bir konu, Bakanlığın verdiği hayvanlarda hastalık çıkarsa, o bölgedeki bütün hayvanlar riske atılırsa, acaba, buradaki sorumluluk kimin olacaktır; bu nasıl tazmin edilecektir, Kurban Bayramı öncesinde, buradaki hayvan sahiplerinin zararları nasıl giderilecektir?

Ben, özellikle bu konu üzerine, Sayın Bakanımızın dikkatini çekmek istiyorum. Bu köylülerimiz oldukça mağdur edilmişlerdir. Acaba, bu hayvanlar alınırken, köylümüze verilirken gerekli kontrollerden geçirilmemiş midir diye düşünüyorum ve burada ciddî bir ihmalin söz konusu olduğu kanaatini taşıyorum. O bölgedeki insanımız da bunu düşünmektedir. "Süt sığırcılığı için, Bakanlık güzel bir iş yaptı, bize düveler verdi; ama, elimizdeki ineklerden, evimizdeki hayvanlardan olma durumundayız" dediler.

Süt sığırcılığı için, belki 200'e yakın hayvan verildi; ama, bölgede 2 000'e yakın küçük ve büyük baş hayvanın geleceğini ve bölgedeki hayvan ıslahı konusunu da riske atmış bulunuyoruz. Sayın Bakanımızın dikkatini çekiyorum, bu bölgeyle ilgili hangi çalışmaları yapmaktadır? Hastalıklı hayvanlardan diğer hayvanlara da bulaşma riski vardır. Hastalığın diğer hayvanlara bulaşmaması için hangi tedbirler alınmıştır, özellikle bu bölgede? Çiftçilerimizin elindeki sağlam hayvanlara kooperatifçe alınan ineklerden dolayı hastalık bulaşması halinde, çiftçilerimizin zararlarını tazmin etmeyi düşünüyorlar mı; bu konuda hangi çalışmalar yapılmaktadır? Hastalıklı hayvanların bölgeye getirilmesi noktasında, ilgili sorumlular hakkında da muhakkak surette bir araştırma yapılması gerekir. Bu, sadece ihmal değil, aynı zamanda, o bölgedeki bütün hayvanların da riske atılması demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Söz konusu bölgenin karantina altına alınması nedeniyle, Kurban Bayramı için hazırlanan hayvanlar, bölge dışına çıkarılamamaktır. Dolayısıyla, çiftçilerimizin mağduriyeti daha da artmıştır. Bu mağduriyetin giderilmesi için, hangi tedbirler düşünülmektedir?

Elbette ki, Tarım Bakanlığı, hayvan ıslahına büyük önem göstermektedir; ama, böylesine büyük önem gösteren bir bakanlığın verdiği hayvanların hastalıklı çıkması, bölgedeki sağlıklı hayvanların da riske atılmasına neden olmuştur. Bu konu, oldukça dikkat çekicidir. İlgililerin, muhakkak suretle hesaba çekilmesi, bölgedeki çiftçilerimizin mağduriyetinin giderilmesi, özellikle bayram öncesinde giderilmesi, büyük bir önem arz etmektedir.

Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Budak.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın milletvekilimizin belirttiği husus, bizim tarafımızdan bilinmektedir. Şimdi, biz, kooperatiflere, damızlık hayvanı, Türkiye genelinden temin ediyoruz ve Türkiye'nin de menfaatı budur. Dışarıdan ithal edip kooperatiflere vereceğimiz yere, biz de, soy kütüğü kaydına tabi tutulmuş ve pedigri belgesi verilmiş veya sertifika verilmiş, damızlık sertifikası verilmiş -ki, bunu bu sene başlattık; bu kitapçık da ilk defa 2000 yılında yayımlanmıştır- hayvanlardan seçip veriyoruz. Hayvanlar seçilirken, sağlıklı hayvanlardan seçilmiştir. Belirttiğiniz hastalık -Türkiye'de de olabilir, var- şap hastalığıdır; yaygın değildir. Çıkan bölge, bizim tarafımızdan hemen karantina altına alınır; ancak, şap virüsünün taşıyıcısı sırf hayvan değildir, TIR'dır, oradaki herhangi bir ortamdır, o köyde gizli olarak taşıyan herhangi bir hayvandır ve bu hastalık söndürülmüştür, böyle bir tehlike yoktur. Artı, bu hayvanlar, bir yıl garanti kapsamındadır; hastalığa yakalanan, verim düşüklüğü olan hayvanların bu verim kaybı, şirket tarafından karşılanacaktır ve o bölgeden dışarıya kurbanlık hayvanların çıkışı konusunda da herhangi bir sakınca yoktur, serbestçe çıkabilirler.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Akın.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 9 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, büyükbaş besi hayvanları, genel olarak, mayıs ve eylül ayları arasında yapılmakta olan hasat dönemi içerisinde ahıra alınmakta ve besisi tamamlanarak, kesime intikalleri ocak ve mayıs arasında olmaktadır. Bu hayvan üretim bölgeleri ile hayvanın tüketiminin yapıldığı bölgelerin farklı yerlerde olması, bilhassa hayvanın ürünü olan etinde ve sütünde, maliyete fazla yükler getirmektedir.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık, bilhassa gelişmesinde, kredilere, destekleme kredilerine de ihtiyaç duymaktadır; bu krediler de, yıllar itibariyle, oldukça azalarak gelmiştir. Besiciliğin karkas ağırlıklı ve randıman yoluyla da genişletilerek, birim başına et üretiminin artırılmasını teşvik amacıyla, randıman prim sistemi tatbik edilmeye başlanarak, randımanı yüksek hayvana daha fazla fiyat verilmesi yoluna gidilmelidir. 1987 yılında 152 kilogram olan karkas ağırlık, 1988 yılında 180 kilograma, 1989 yılında, kuraklıktan dolayı, önceki yıllara göre daha fazla miktarda besi dışı hayvan getirilmiş olmasına rağmen 171 kilograma, 1990 yılında 173 kilograma, 1991 yılında 203 kilograma, 1992 yılında 208 kilograma yükselmiştir. 1993 yılında 204 kilogram, 1994 yılında 205 kilogram, 1995 yılında 211 kilogram şekliyle, nihayet, 1996 yılında, bu alanda yapılan Doğru Yol Partisi dönemindeki destekler neticesinde 235 kilograma kadar yükselmiştir.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık, uzun süreden beri Türkiye'de tarım sektörünün tali bir unsuru olarak görülmüştür ve bu çerçevede, bilhassa hayvancılıkta, hayvan ürünlerinde, süt/yıl itibariyle, 1 kilogram süte 1 kilogram yem alınır şekle gelmiştir. Bu yıl, sütün kilogramı 150 000 veya 175 000 lira civarında, yine, 1 kilogram yemin bedeli de 175 000 lira civarındadır. Dolayısıyla, dünya standartlarına göre 1 kilo sütün 2 kilo yem etmesi gerekir. Uygulanan bu politika, Türkiye'de, bilhassa hayvancılığı olumsuz yönde etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, hayvancılığı, elbette ki, sadece ülke ekonomisi içerisinde kendi başına bir unsur olarak düşünmek mümkün değildir. Ülke ekonomisinin fevkalade sıkıntılı ve kritik bir dönemde olduğu süre içerisinde, hiç şüphesiz ki, hayvanın, hayvan ürünlerinin gerçek bedelini bulması mümkün değildir.

Kaçırılan vergi yükünün veya vergi kayıp ve kaçağının, ilave yükün olduğu ya da ülke kaynaklarının yüzde 36'sının haksız olarak tüketildiği; dolayısıyla, 29-30 katrilyon liralık vergi içerisinde 9,5-10 katrilyonun çalındığı bir ülkede, hayvancılık alanında verilmiş olan, azamî 300-500 trilyonluk bir sübvansiyonun -böyle bir sübvansiyon da yoktur- hiçbir şekilde değer ifade etmesi mümkün değildir.

İlim Aksaray yöresinde, bilhassa, büyükbaş hayvan bakımının ve besiciliğinin yapıldığı Hasandağı ve Ekecik yöresi ile küçükbaş hayvan bakıcılığının ve besiciliğinin yapıldığı İncesu ve Sultanhanı gibi kasabalarda, hakikaten, hayvan üreticilerimiz çok zor durumdadırlar.

       (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız gayretleriyle bir şeyler yapmaya çalışıyor; ama, bu, hiçbir zaman yeterli değildir. Ülke ekonomisinin tamamının sıkıntılı, zor durumda olduğu bir dönemde, hayvancılıkta üç beş kooperatifin canlandırılması, üç beş kooperatife kredi verilmesi hiç sayılacak bir şeydir. Dolayısıyla, hükümetin, ilk önce, ülke ekonomisini bilhassa iyi bir noktaya getirmesi gerekmektedir. İşte, kurban bayramı arifesindeyiz, kurbanlık hayvanların satışı oldukça düşük düzeydedir; bu da, bilhassa hayvancılık sektörünün ne kadar kötü durumda olduğunun bir işaretidir; inşallah, yeni tedbirlerle bu alan düzeltilir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akın.

Madde üzerinde önerge yok.

9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Tohumlama ve Embriyo Transferi ve Döl Kontrolü

Tabiî tohumlama, suni tohumlama ve embriyo transferi

MADDE 10. - Lüzumlu bölgelerde suni tohumlama yaptırmaya, bu maksatla gereken yerlerde ihtisas kursu açmaya, suni tohumlama laboratuvar ve durakları kurmaya, kurdurmaya ve gerekli her türlü tedbiri almaya, damızlığa elverişli olmayan sığır ve manda boğalarının, koçları, tekeleri, at ve merkep aygırlarını iğdiş ettirmeye ve enemeye Bakanlık yetkilidir.

Hayvan ırklarının ıslahı amacı ile tabiî tohumlama, suni tohumlama, embriyo transferi, döl kontrolü ve yetiştirmeye yönelik biyoteknolojik faaliyetler; kamu kurum ve kuruluşları ile suni tohumlama yapmak üzere Bakanlıktan izin alan gerçek ve tüzel kişiler tarafından ücret mukabili yapılır.

Bakanlık ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından yapılacak tabiî tohumlama, suni tohumlama ve embriyo transferinin usul ve esasları Bakanlıkça belirlenir.

BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun.

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Hayvan Islahı Kanun Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi selamlıyorum; ancak, her ne kadar bu görüştüğümüz kanun tasarısıyla ilgisi yoksa da, tarımı ilgilendirdiği için, Sayın Tarım Bakanımız da aramızda olduğu için bir konuyu dile getirmek istiyorum.

Marmara Zeytin Satış Kooperatifleri Birliği, üyelerine şöyle bir faks göndermiş: "İkinci bir talimatımıza kadar ortak üreticilerimizin talebi halinde, ortağı olduğu kooperatiften, alım kampanyası ürün bedeli alacaklarına karşılık, dökme zeytin alıcılarımıza uygulanan satış koşulları çerçevesinde, cari fiyat listesi üzerinden, peşin olarak, sofralık salamura siyah zeytin satışı yapılacaktır." Yani, ben, sizin alacaklarınızı ödeyemiyorum, isteyen üyelerimiz, zeytin olarak bunları alabilirler diyor. Biz, yakın zamanda burada Birlikler Yasasını çıkarmıştık ve o zaman bunun mahzurlarını söylemiştik; şimdi geldiğimiz durum budur, hükümetin bilgilerine sunuyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu maddede, tabiî ve suni tohumlama ile embriyon transferinin usul ve esaslarının Bakanlıkça belirleneceği belirtiliyor. Bu konu, gerçekten, üzerinde titizlikle durulması gereken bir konudur; zira, embriyon transferi, suni ve tabiî tohumlama yoluyla, nesli tükenen hayvanların neslinin devamı sağlandığı gibi, özellikle et ve süt verimi bakımından üstün vasıflı hayvan yetiştirilmesi de sağlanabilir. Hatta, bu üstün vasıflar, melezleme yapmak suretiyle birkaç değişik ırkın özellikleri olarak elde edilebilir. Yalnız, burada hedeflenen hayvanların bölgeye adaptasyonu çok önemlidir. Üstün vasıflara rağmen, bölgelerin coğrafî özelliklerine göre uyumsuzluk neticesi, verim farklılığı, ayak ve tırnak hastalıkları ve meme rahatsızlıkları görüldüğü unutulmamalıdır.

Dünyada, yaklaşık 40 hayvan türü, çiftlik hayvanı, beslenme, giyinme, binek, çeki gücü amacıyla yetiştirilmekte ve bu 40 türe ait 4 500 ırk, gen kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bu ırklardan yüzde 30'dan fazlasının özellikle gelişmekte olan ülkelerde yok olma riski taşıdıkları, bu durumun yakın gelecekte dünya tarımını olumsuz etkileyeceği tahmin edilmektedir.

Dünyada birçok faktöre bağlı olarak, hayvan gen kaynaklarının, tür, ırk ve gen düzeyinde azalması veya yok olması nedeniyle biyolojik sistemlerin temel özelliği olan genetik varyasyon giderek azalmaktadır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Hayvancılığın yaygın olduğu ülkemizde 14 çeşit sığır ırkı yok olmuş, 6 çeşit sığır ırkı yok olma tehdidi altındadır. Gen kaynaklarının korunması, masraf, alan, bilgi, titizlik, işgücü ve örgütlenme beceresi gerektirmektedir. Bunlar ana hatlarıyla, ekonomik potansiyel, bilimsel kullanım, kültürel ilgi olarak sayılabilir.

Hayvancılık ve genetik ıslah alanlarında gelişmiş ülkelerin üstün özelliklerine sahip ineklerini, yine üstün özelliklere sahip damızlık boğaların spermleriyle dölleyerek, en iyi hayvanların embriyonlarını elde etmeleri mümkün olmaktadır. Söz konusu embriyonlar dondurularak dünyaya dağıtımı yapılabilir. Dondurulmuş embriyonlar küçük bir sıvı azot tankı içinde nakil edilebilirler ve tanka sıvı azot takviyesi yapıldığı sürece canlı kalabilirler.

Embriyonların elde edilmesi, dondurulması ve çözülmesi veteriner hekimliğinin özel eğitim gerektiren konularından biridir. Embriyon transferinde taşıyıcı annelerin seçimi çok önemlidir. Her taşıyıcı ananın en az iki üç kızgınlık tarihi kayıt edilmiş olmalıdır. Bu işlerin maliyeti oldukça yüksektir. Bu nedenle, belli bir seviyeye ulaşmış, özel veya devlet çiftliklerinde çekirdek sürü edinilmesi muhakkak gereklidir.

Sunî tohumlama ekiplerinin yetersizliği göz önüne alınarak, sunî tohumlama ve tabiî tohumlama ücretli hale getirilmiş, serbest veteriner hekimlerin bu ekiplere katılımı sağlanmıştır. Bu konuda eksiklikler giderilerek, birim başına düşen verimi artırmak ve yüksek verimli ırkların devamlılığı muhakkak sağlanmalıdır. Sunî tohumlama kursları, eleman sayısı ve eğitim kapasitesi de yükseltilmelidir. Şayet ıslah programı uygulanmazsa, sunî tohumlamada istenilen verimlilik sağlanamaz. Bu da, ancak soy kütüğü kayıtlarını tutan ıslah programı uygulayan kurum ve kuruluşlarla mümkündür, ıslah programı uygulanması şarttır.

Bu konuda soy kütüğüne kayıtlı gebe düve üretmesi, yurt genelinde Türkt hayvancılığına, hayvan yetiştiricisine öncülük etmesi, hayvancılığın işletme bazında gelişmesinde önayak olan ve çalışmalarını takdirle karşıladığımız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sünnetçioğlu, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - ...Damızlık Sığır Yetiştiricileri Birliği haklı olarak şikâyet ediyorlar. Ocak 1999 ile Ocak 2001 fiyatlarını karşılaştırdığınızda, dayanıklı sütte, süt fiyatlarında yüzde 117'lik bir artış varken, çiğ sütte bu artış yüzde 57 olmuştur.

Yine, bugün, Bursa'da, süt fiyatları 200 000 liradan 175 000 liraya düşmüştür. Bu bakımdan, bu kanunun, verimliliğin artırılması, kalite ve devamlılık ile beraberinde sadece satış fiyatlarında değil, girdiler ve satış fiyatları arasındaki oranda da dünya piyasalarına uydurulması dileğiyle, hayırlı olmasını diliyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Başka söz isteği?.. Yok.

10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Ticarî amaçla tohumlama ve embriyo transferi

MADDE 11. - Gerçek ve tüzel kişilerin tabiî tohumlama, sunî tohumlama, embriyo transferi, genetik kopyalama ve diğer biyoteknolojik faaliyetleri yapmaları, bu maksatla sperma ve embriyo üretim merkezi, laboratuvar ve müessese kurmaları, sperma ve embriyo üretme ve satmaları, bulundurmaları, taşımaları, ithal ve ihraç etmeleri; serbest veteriner hekimlerin hayvan sağlığında kullanılan ilaç ve müstahzarları muayenehanelerinde ve kliniklerinde bulundurmaları, taşımaları ve satmaları Bakanlığın iznine ve kontrolüne tabidir.

BAŞKAN - 11 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, 10 uncu madde üzerinde bizim sözcümüz konuşmadı.

BAŞKAN - Burada ismi yok efendim.

AHMET İYİMAYA (Amasya) - Mehmet Baysarı vardı...

BAŞKAN - Bana iletilmeyince...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Tabiî sizin kastınız olamaz da...

BAŞKAN - Bildirilmemiş efendim.

11 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal.

Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; huzurlarınızda, şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi ve Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüştüğümüz 11 inci maddede "Gerçek ve tüzelkişilerin tabiî tohumlama, sunî tohumlama, embriyo transferi, genetik kopyalama ve diğer biyoteknolojik faaliyetleri yapmaları, bu maksatla sperma ve embriyo üretim merkezî, laboratuvar ve müessese kurmaları, sperma ve embriyo üretme ve satmaları, bulundurmaları, taşımaları, ithal ve ihraç etmeleri; serbest veteriner hekimlerin hayvan sağlığında kullanılan ilaç ve müstahzarları muayenehanelerinde ve kliniklerinde bulundurmaları, taşımaları ve satmaları Bakanlığın iznine ve kontrolüne tabidir." denilmektedir.

Bu tasarı maddelerinin her biri, tek tek, elbette, çiftçilerimiz için çok büyük önem arz etmekte ve faydalı olduğuna da inanmaktayız; ancak, hayvanları besleyen veya tarımı bizzat fiilen yapan çiftçilerimizin hali nedir; biraz da buna bakmamız lazım.

Zaman zaman, bu kürsüden, çiftçilerimizin, Ziraat Bankasına olan borçlarından dolayı icraya verildiklerini, hatta mal beyanında bulunmamalarından dolayı hapse girdiklerini beyan ettik ve açıkladık. Son zamanlarda da, bilhassa Osmaniyemizin beldelerinde ve köylerinde, çiftçilerimizin traktörleri haczedilip, evlerinin önünden alınmaya başlanmıştır. Osmaniye'ye bağlı Cevdetiye Kasabasında, ismini vermek istemediğim bir çiftçimiz tarafından, 1997 model traktör -ki, 1997 yılında alınmış, o yılki peşin fiyatı 3 milyar 330 milyon liradır- 1 milyar lirası peşin 4 yıl vadeli olmak üzere satın alınmış; 1 milyar lirasını ödemiş, 2 milyar 330 milyon lira kalmış; bunun da 1 milyar lirasını ödemiş, 1 milyar 330 milyon lira kalmış. 1 milyar 330 milyon lira borcu kalan çiftçinin traktörünün şu anki hesabı, faizleriyle birlikte, 15 milyar liraya çıkmış ve çiftçinin bunu ödemesi mümkün değil; dolayısıyla, traktörü icrayla haczedilmiş ve evinin önünden alınıp götürülmüş. Bu çiftçimiz, bugün bizi arayarak "artık sokağa çıkamaz, köyün meydanına inemez, kahvehanesine giremez hale geldim" diye yakınmaktadır.

Yine, az önce, Ceylanpınar'dan bir çiftçimiz arayarak "Ceylanpınar Tarım İşletmesi var bizim bölgemizde; ama, maalesef, çevremizdeki çiftçilere, buradaki teknik elemanların, Tarım Bakanlığına bağlı teknik elemanların hiçbir faydası olmamakta ve sunî tohumlama olsun, hayvan yetiştiriciliği olsun, bu konularda bize rehberlik etmemektedirler" diye yakınmaktadır.

Yine, Değerli Bakanımız zaman zaman bu kürsüye çıkarak, gerek milletvekillerinin konuşmalarına cevaben gerekse kendi faaliyetlerini anlatma babında, Türkiye'nin pek çok ilini, ilçesini, köyünü gezdiğini anlatmaktadır. Şimdi, Nasrettin Hocaya "Hocam, sizin hanım çok geziyor" demişler. Nasrettin Hoca da "efendim, bizim hanım çok gezse, ara sıra bizim eve de uğrardı; yalan söylemeyin" demiş. Değerli Tarım Bakanımız, madem bu kadar çok geziyorsa, herhalde, bir gün de bizim Osmaniyemize uğrardı. Osmaniye halkının, Osmaniye'nin köylülerinin, çiftçilerinin ne halde olduklarını görürdü.

Şimdi, gerek Osmaniye'de ve gerekse Türkiyemizin diğer yerlerinde, ilçelerinde, illerinde, beldelerinde, köylerinde çiftçiler perişan ise ve bu perişanlık devam ediyor ise, Tarım Bakanımız da bu kadar geziyorlarsa, neden öyleyse bu problemler bitmiyor ve halen devam ediyor? Demek ki, Sayın Bakanımızın bu gezileri, turistik bir seyahatten öte bir mana ifade etmiyor. Ya geziler sonunda problemler tespit edilecek ve dönüşte çözülecek, yahut da çözülmediğine göre, bunun adı turistik seyahatten başka bir şey olmayacak.

Şimdi, bu madde içerisindeki, gerek sunî tohumlama gerek embriyo üretimi ve gerekse köylülerimize yönelik faydalı bulduğumuz konulara inanıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Seyahatten embriyona zaman kalmadı.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - 1 dakika uzatır mısınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) -.Yani, sunî tohumlamayla, çiftçilerimize daha verimli hayvan ırkının sağlanması, artı, yine, sunî tohumlamayla hayvanlardan hayvanlara bulaşan hastalıkların önünün alınması gibi pek çok faydalar, elbette vardır. Biz bu kanun tasarısının çiftçilerimiz açısından faydalı olduğuna inanıyoruz; hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili Saffet Kaya?... Yok.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, onun yerine Sayın Mehmet Baysarı konuşacaklar.

BAŞKAN - Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı; buyurun.

DYP GRUBU ADINA MEHMET BAYSARI (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanun Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde üzerinde yapılan çalışmalar gayet olumlu olup, laboratuvarların, ilaç satımının ve sperma üretim merkezlerinin devlet kontrolünde kurulmasını ve denetiminin yapılmasını gayet olumlu olarak görüyoruz, bu maddenin olumlu bir şekilde hazırlandığını düşünüyoruz.

Yalnız, tabiî ki, sadece kanun çıkarmak yetmiyor; bunu, daha önce de vurgulamaya çalışmıştım. Eğer, çıkardığımız kanunları, biz, çiftçinin gündemiyle, vatandaşın gündemiyle çakıştıramazsak, maalesef, bugün olduğu gibi, Türkiye'de, vatandaşlarımızın, şu andaki siyasî iradeye olan güvenlerinin zedelenmiş olduğunu görürüz.

Değerli milletvekilleri, bugün, neredeyse, sokağın gündemiyle, vatandaşın gündemiyle Meclisimizin gündemi çakışmamakta. Sokağa çıktığınız zaman, insanlar, burada, bizim yaptığımız konuşmaları, neredeyse hayretle izlemekte ve bugün, geçinme zorluğu çeken, iş bulamayan vatandaşımız, buradaki konuşmaları, hakikaten, teessüfle ve esefle izlemekte diye düşünüyorum.

Biz, bir an önce, bunları çakıştırmadığımız sürece, Meclisin gündemini vatandaşın gündemiyle aynı paralele getirmediğimiz sürece, bu güvensizlik, bu olumsuzluk, bugünkü ekonomik istikrara yansıdığı gibi, piyasalarda kriz ortamını devam ettirecektir diye düşünüyorum.

Eğer bizler, bugünkü ekonomik ortamı, bugünkü kriz ortamını, yaptığımız uygulamalarla güven verecek hale getiremezsek, yarın, çıkaracağımız bu kanunların, uygulamadan çok uzak ve tamamen, uygulanması mümkün olmayan bir duruma düşeceğine inanıyorum. Onun için, bir an önce, bizlerin, Meclis olarak ülkenin bugünkü gündemini, gerçek gündemini ortaya koyan bir tabloyu ortaya koymamız gerektiğine inanıyorum. Bu şartlar altında bunu sağlayamadığımız takdirde, bugün Türkiye'de yaşadığımız ortamın ve ekonomik politikanın çok daha ağırlaşarak devam edeceğine inanıyorum.

Bunun Yüce Mecliste bir an önce görüşülmeye başlanması dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Madde üzerinde önerge yok.

11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 11 inci madde kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Sunî tohumlama ve embriyo transferi primi

MADDE 12.- Bakanlık ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları tarafından yapılan sunî tohumlama veya embriyo transferi tatbikatında fiilen sunî tohumlama veya embriyo transferi yaparak, tespit edilecek sayı ve oranlar üzerinde gebelik sağlayanlara, her gebelik için, alınan ücretin % 60'ını geçmemek üzere prim ödenebilir. Ancak, bu şekilde yapılacak ödemenin yıllık tutarı, ek gösterge dahil en yüksek Devlet memuru aylığının brüt tutarının kalkınmada öncelikli yörelerde altı katını, diğer yörelerde dört katını geçemez. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi değildir.

Prim ödemelerine ilişkin usul ve esasları ile her gebelik için ödenecek prim miktarı ve bölge farkları da dikkate alınmak sureti ile bu primin aylık azami tutarı Maliye Bakanlığı ve Bakanlıkça müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir.

BAŞKAN - 12 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Aslan Polat.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, tasarının bu maddesinde, sunî tohumlama ve embriyo transferi priminden bahsediliyor. Burada "Gebelik için, alınan ücretin yüzde 60'ını geçmemek üzere prim ödenebilir" diyor ve bu prim ödemeye de bir sınır koyuyor "...ek gösterge dahil en yüksek Devlet memuru aylığının normal bölgelerde dört katını, kalkınmada öncelikli yörelerde altı katını aşamaz" diyor. Şimdi, burada, ikisi de doğru bir uygulama. Birincisi, devlet memurlarını bir primle teşvik etmek de doğrudur. İkincisi de, buradaki, kalkınmada öncelikli yöreler daha çok teşvike muhtaç olduğu için, orada da teşvik miktarını altı kat, diğerini de dört kat yapıp; yani, diğer bölgelerden daha fazla teşviki Doğu Anadolu'da ve kalkınmada öncelikli yörelerde vermek doğru bir uygulama. Doğru uygulama da; şimdi, bu hükümet bunu demiş, tamam demiş de, bir de yaptığı işlere bakalım; ne işler yapmış, ona da azıcık böyle bakmakta fayda var.

Birincisi, bu hükümetin yaptığı olayların aslı nedir? Hayvancılık için bu sene bütçeden ne kadar para koymuş, ona bakmak isterseniz; hepsi 50 trilyon liradır. İşte, bunların listesi bende var. Hayvancığı desteklemek amacıyla 2001 yılı Hazine Müsteşarlığı Bütçesine konan para 50 trilyon lira,. hepsi bu. Yani, bu 50 trilyon lira dendiği zaman, belki Sayın Bakanım önemseyebilir de, sadece şu 21-22 şubat tarihinde sizin bu devlete verdiğiniz zararın yüzde 1'i değil, binde 1'i bile değildir. Bunu, burada belirtmek istiyorum.

İkincisi, Sayın Bakanım, önemli olan bir konu var. Şimdi, Avrupa'da, bilhassa İngiltere'de, bu delidana hastalığı, şap hastalığı yaygınlaştıktan sonra, bu Avrupa ülkelerinde bir panik başladı ve öncelikle İngiltere'de başladı, dışarıya hayvan ihraç etmemek, oradan şu an hayvan giriş çıkışını durdurmak da oldu.

Şimdi, bundan faydalanma imkânımız da var. Nedir?.. Delidana hastalığı, bilhassa hepimiz biliyoruz ki -siz de bu işin hocasısınız, en iyisi siz bilirsiniz- meralarda ot yiyen hayvanlarda bu en az miktarda olur. Doğu Anadolu'da meraları çok olan bir yer, yani tabiî beslenmenin çok olduğu bir yer. O halde, Doğu Anadolu'da yetişen hayvanlarda, bu mera hayvancılığı çok önemli olduğu için, burada çıkan hayvanları, yani, damgalı et dediğimiz, marka et dediğimiz,  organik et dediğimiz, sertifikalı et dediğimiz et üretimini teşvik edersek, burada garanti verirsek, "hayvanlar hormonlu besin almamışlardır. İthal gelen -bu delidana hastalığını taşıyacak olan- yemlerden alınmamıştır, tabiî beslenmiştir ve tabiî üretim yapılmıştır" dersek ve bunlara bir damga vurabilirsek, buradaki hayvanlarımızı, biz, Batı bölgelerine; yani, Avrupa'ya çok rahat ihraç edebiliriz.

Zaten, sizin, bir iki gün önce Avrupa Birliği için yapmış olduğunuz Katılım Ortaklığı Belgesi var. Onda da, tarımla ilgili bölümleriniz var. Tarımla ilgili bölümünüzde de, sizin söylediğiniz konu zaten çok kısa ve daha ziyade, gıda sağlığına önem vereceğinizden bahsediyorsunuz. Ne demişsiniz, aynen okuyalım: "Hayvansal ve bitkisel hastalıklarla mücadele için mevzuatın uyumlaştırılması birinci önceliği oluşturacak şekilde, Topluluğun, hayvan ve bitki sağlığı mevzuatı için uygun bir uyum stratejisinin kurulması ve laboratuvar testleri, teftiş düzenlemeleri ve kurumları başta gelmek üzere, uygulama kapasitesinin yükseltilmesi." Yani, siz de, Avrupa Birliğiyle yapmış olduğunuz anlaşmalarda, hayvan sağlığına, gıda sağlığına çok önem verdiğinize göre, burada birtakım teşvikler getirmelisiniz; ama, siz getiriyor musunuz, bir de buna bakalım.

Yani, hep böyle orada oturuyorsunuz da, hükümetiniz hakkında söyleyeyim: İşte, yine, sizin MHP'ye bağlı Devlet İstatistik Enstitüsünün yayınları. Orada "Türkiye'de, 2000 yılı ocak ayından 2001 yılı ocak ayına kadar ortalama 12 aylık tüketici fiyat artışı yüzde 52 olmuştur" deniliyor. Yine aynı Devlet İstatistik Enstitüsü diyor ki: "2000 yılında, 1 yıl içerisinde çiftçinin eline geçen fiyatlarda artış yüzde 40,3 olmuştur." Yani, sizin anketlerinize göre, çiftçiler, geçen yıl yüzde 12 fakirleşti. Yüzde 12 fakirleştikten sonra, yüzde 30'un üzerindeki bu devalüasyonu da üzerine koyarsanız, bütün çiftçiler yüzde 40 fakirleşti. Yine Devlet İstatistik raporlarına göre, çiftçinin eline geçen gelir ortalama 1 100 dolardı. Yüzde 40 fakirleşti, 600 dolara düştü. 600 dolar ne demektir; bütün dünyanın kabul ettiği gibi, açlık sınırının altında demektir. Yani, hükümetiniz döneminde, Türkiye'deki bütün çiftçiler açlık sınırının altına düştüler demektir Sayın Bakanım; bu, o kadar basit...

Şimdi, yine, ben, size şunu da söylemek istiyorum: Burada, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliğinin, bütün milletvekillerine bir bildirisi var. Burada da diyorlar ki: "Çiğ süt üreticileri, dayanıklı süt fiyatlarındaki artışa göre ezilmişlerdir. Dayanıklı süt fiyatlarında iki yılda; yani, 1999 ve 2000 yıllarında yüzde 117 artış olmasına rağmen, çiğ süt fiyatlarında yüzde 57 artış oldu. Biz daha çok mağdur olduk, burada da bizi bir destekleyin." Yalnız, biz bunları burada diyoruz, Sayın Bakanım dinliyor, çok güzel konuşuyor da, eylem diye bir şey göremiyoruz; onu ben burada belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika daha müsaade ederseniz bitiriyorum.

BAŞKAN - Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla)- Sayın Bakanım, bir de, size, şunu tekrar burada bir sorayım, bunu bin defa sordum, bir defa daha sorayım: Şimdi, Doğu Anadolu'da, Erzurum'da, bizim hayvan yetiştiricilerinin en büyük problemi, 9 uncu Kolordunun et ihtiyacını vermektir. Şimdi, siz gelinceye kadar, Kolordunun et ihtiyacını Erzurum Et Kombinası veriyordu devletin tespit ettiği fiyattan. 2000 yılında 8 trilyon liralık canlı hayvan alınmıştır; onu da Erzurum'daki halk kesip verince, hayvan üreticilerine bir meblağ geliyordu. Siz geldiniz, hemen bunları ihaleye çıkardınız; alan özel firmalar da, bu etleri ya ithal edip getirdiler ya da Batı bölgelerinden getirdiler ve tespitlere göre, şimdi, bu etlerin dörtte 1'i bile Erzurum'dan alınmıyor.

Şimdi, sizin burada kendi hükümetiniz; yani, Millî Savunma Bakanı da size bağlı, Tarım Bakanı da sizsiniz. Siz, şimdi, gelip de, Erzurum Et ve Balık Kombinasındaki askerin et ihalesini, Erzurum Et ve Balık Kurumuna verecek misiniz? Buradan bir destek sağlayacak mısınız? Sonra, şu Veteriner Odalarının dediği hastalıklarla mücadelede ne desteğiniz olacak? Bunlara cevap bekliyoruz.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Polat.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Aksaray Milletvekili Murat Akın konuşacaklar.

BAŞKAN - Aksaray Milletvekili Murat Akın.

Süreniz 5 dakika Sayın Akın.

Buyurun.

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı tasarının 12 nci maddesi üzerinde, Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

12 nci madde, hayvan ıslahı faaliyetinde bulanan ve kamu sektöründe çalışan ve tespit edilecek sayı ve oranlar üzerinde gebelik sağlayan personele verilecek primin esas ve usullerini Maliye Bakanlığı ve Tarım Bakanlığının müşterek tespit edeceğine dair hükmü ihtiva etmektedir.

Değerli milletvekilleri, ülkemizde, hayvanlarımızın sayısal çoğunluğuna rağmen, insanlarımızı besleyecek düzeyde hayvansal ürün elde ettiğimizi söylememiz mümkün değildir. Zira, yerli ırklarımızda birim başına verim, gelişmiş ülkelerle mukayese edilmeyecek kadar düşüktür. Yerli ırklarımızın ıslahı için, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulanacak en uygun yöntem, sunî tohumlama olmalıdır. Ancak, yıllardan beri uygulanmasına rağmen, arzu edilen sonuca ulaşılmaması, uygulamadaki yanlışlık ve eksikliklerden kaynaklanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, sunî tohumlama, sabır isteyen, kesintisiz uygulanması gereken ve en az on yıl süreyle uygulanabilirse sonuç alınabilinen bir ıslah metodudur. Bu nedenle, vakit geçirmeden, aşağıda belirtilen kriterler göz önüne alınarak, yurdumuzda, yeniden bir organizasyonla hayata geçirilmesinde fayda vardır.

Birincisi, öncelikle, bölgelerin, hatta, illerin, iklim, bitki örtüsü, sosyoekonomik yapısı ve üreticilerin eğitim düzeyi dikkate alınarak, bölgesel projeler geliştirilmelidir.

İkincisi, yapılan projelere uygun olarak, yıllık programlara yeterli kaynak konulmalı; araç, alet ve ekipman temin edilmeli ve bunlardan hiçbir şekilde kısıntı yapılmamalıdır.

Üçüncüsü, sunî tohumlama hizmetlerinde çalıştırılacak teknik elemanlar çok iyi bir eğitim ve tatbiki uygulamadan geçirilmeli; işin zorluğu dikkate alınarak, bu elemanlara, günün koşullarına göre tatminkâr malî destekler sağlanmalı ve ayrıca, doğum oranına göre prim ve ikramiye uygulama sistemi getirilmelidir ki, bu tasarıda yer almaktadır. Hakikaten, bir eksikliği, bu tasarı, kanunlaştığı takdirde giderecektir.

Dördüncüsü, sunî tohumlama çalışmaları, yılın oniki ayında, cumartesi pazar günleri de dahil olmak üzere, kesintisiz sürdürülmelidir. Kayıt sisteminin ciddî ve titiz bir şekilde tutulması özendirilerek desteklenmeli, sunî tohumlama hizmetleri için tefrik edilen boğalar, belli aralıklarla projeli teste tabi tutularak, uygun olmayanlar reforme edilmelidir.

Özel kişi ve kuruluşlar tarafından yapılan sunî tohumlama hizmeti çok iyi bir denetime tabi tutulmalı, ülkemizin boğa altı inek sayısı da dikkate alınarak, yıllık, en az 1 800 000 baş ineği tohumlayacak şekilde organizasyon yapılmalıdır.

Islah çalışmalarımızda arzu edilen sonucun alınmasında en önemli husus, soy kütüğü ve kayıt çalışmalarının çok sağlıklı bir şekilde tutulup takip edilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır; ancak, bu sayede belli bir zaman diliminde yerli ırkımızın tamamının kültür ırkı ve melezlemeye çevrilmesi mümkündür.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin hayvancılıkta gündemi, hiç şüphesiz ki, tohumlama ve ıslah çalışmalarıdır; ancak, bilhassa Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 yılı bütçe ödenekleriyle, biraz önce özetlemeye çalıştığım hususların, bırakın beş on yılı, yirmi yirmibeş yıl içerisinde ifa edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bilhassa bütçe ödeneklerinin artırılarak bu çalışmaların süratle yapılması gerekir; ancak, 2001 yılı bütçesi, ocak ayı itibariyle, tahsilatına baktığımızda, bütçeye konulan tahsisatın da sarf edilmesi mümkün değildir. 2001 yılı ocak ayı tahsilatı 2 katrilyon, tahakkuk ise 7 katrilyon; yani, yedide 2'si tahsil edilmemiştir.

Sayın Bakanımızın burada dikkatini çekmek istiyorum! Bilhassa bu ödeneklerin artırılması ve tahsis edilen ödeneklerin zamanında serbest bırakılmasını sağlamak suretiyle çalışmaların inkıtaa uğratılmaması lazımdır. Aksaray İlinde TİGEM'e bağlı Koçaş Üretme Çiftliğinde de bu çalışmalar yapılmaktadır ve Sayın Bakanımız da oraya gelip teftiş ve denetimlerde bulunmuştur. Orada, bilhassa cins hayvanlar üretilmektedir. Sayın Bakanımız, TİGEM'e olan katkılarını biraz daha artırırsa memnun oluruz. Çünkü, geçmişi olan bir çiftliktir, ufak tefek de maddî sıkıntıları vardır.

Sayın Bakanımın, ilimdeki, TİGEM'e bağlı bu çiftliğin maddî sıkıntılarını da izale edecek şekilde katkı sağlaması ve bu maddenin, bu tasarının hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akın.

12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

İthalat ve İhracat, Gen Kaynaklarının Korunması, Yeni Irkların Tescili

İthalat ve ihracat

MADDE 13. - Her türlü damızlık hayvan, sperma, ovum, embriyo, damızlık yumurta, larva, ipekböceği tohumu ve biyolojik materyalin ithalinde, Bakanlıkça tespit edilecek sağlık şartlarına ve teknik şartlara uyulması ve kontrol belgesi alınması mecburidir.

Türkiye soy kütüklerine kayıtlı safkan atlar, Ankara keçisi, Türkiye'ye özgü ve diğer damızlık hayvanlar ile bunların sperma ve embriyolarının ihracı Bakanlığın iznine tabi olup ihraçla ilgili diğer hususlar Bakanlıkça belirlenir.

BAŞKAN - 13 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan.

Buyurun Sayın Aslan. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Ülkemiz hayvancılığının gelişmesinde bir ihtiyaç olan 904 sayılı Hayvan Islahı Kanunu günün şartlarına uygun hale getirilmelidir. Hayvancılık alanında ortaya çıkan gelişmeler tanımlanmalı, soy kütüğü ve verim kayıtları tutulmalı, yetiştiricilerin örgütlenmesine ve hayvan ıslahıyla ilgili çalışmalara gereken önem verilmelidir. Ayrıca, hayvancılığın geliştirilmesi, teknolojik, biyolojik ve genetik gelişmelerin yeni kanunda yer alması sağlanmalıdır.

Türkiye'de tarım kesiminin genel nüfus içinde yüzde 35, istihdamda yüzde 43, gayri safî millî hâsılada yüzde 14, ihracatta yüzde 11 paya sahip bulunduğu, yılda ortalama yüzde 1,5 artan nüfusun gıda maddeleri talebini karşıladığı, ekonomik gelişmeyi artıracak kaynak transferini de sağlamaya çalıştığı dikkate alınırsa hayvancılığın ülke ekonomisindeki önemi kolaylıkla anlaşılacaktır.

Ülkemizde tarımla uğraşan nüfusun tamamına yakın bir bölümünde hayvancılık yapılmaktadır. Türkiye'de hayvancılık, ulusal ekonomide ve tarım sektöründe önemli bir yere ve potansiyele sahip bulunmaktadır.

Hayvancılık devletten yeterli desteği görememektedir. Ülkemiz, sahip olduğu hayvan varlığı açısından dünyada ilk sıralarda olmasına rağmen, gerek verim gerekse üretim bakımından istenilen düzeyde değildir.

1980'li yıllardan sonra bitkisel ve hayvansal üretimde büyük oranda gerileme olmuştur. 1980 yılında 16 milyon baş olan sığır varlığımız, bugün 11,9 milyon başa, 68 milyon küçükbaş hayvan varlığımız ise, maalesef, 42 milyon başa düşmüştür. Bu gerilemenin nedeni, son yıllarda uygulanan yanlış politikalardır.

Her türlü damızlık hayvan, sperma, ovum, embriyo, damızlık, yumurta, larva, ipekböceği tohumu, biyolojik materyalin ithalat için teknik şartnamede istenilecek vasıflar, sonraki maddelerle kesinleştirilmeli; bunun için, ithal edilecek hayvanlarda aranacak vasıflara dünya standartları örnek alınmalı, oluşacak yeni şartlar için engin görüşler tekrar gözden geçirilmelidir.

Ülkemizde son onbeş yılda hayvancılığı teşvik etmek amacıyla değişik paketler uygulanmış, sektörü canlandırmak amacıyla günümüz fiyatlarıyla katrilyonlarca Türk Lirası harcanmış, maalesef, istenen sonuçlar elde edilememiş, hayvan sayısı ve veriminde inanılmaz kayıplar yaşanmıştır.

Hayvancılık sektörünün bu duruma gelmesine:

Hayvan ıslahının gerektiği şekilde ele alınmaması sonucu, hayvan sayısı ve verimde büyük düşüşler,

Sunî tohumlamaya yeterli kaynak ayrılamaması,

Üreticilere hayvancılık eğitimi verilememesi,

Soy kütüğü çalışmalarına gereken önem verilememesi, neden olmuştur.

Bütün bu sebeplerle, ülke hayvancılığının gelişmesi için soy kütüğü kayıtları tutulmalıdır. Belli aralıklarla sağlık kontrollerinin yapılmış olması şartıyla yeterli damızlık bulundurulmalıdır.

Devletin imkânları dardır; imkânlarımızı en rantabl şekilde kullanmak gerekiyor. Bunun için, soruyorum: Türkiye'nin ne kadar damızlık hayvan ihtiyacı vardır? Türkiye'nin ne kadar damızlık işletmesine ihtiyacı var? Türkiye, ne kadar damızlık hayvan üretiyor?

Türkiye'nin damızlık hayvan ithal etmesi, maddeten çok pahalıya  mal olmaktadır. Eğer damızlık gelecekse, mutlaka gelmelidir; ancak, en kolay ve en ucuz şekilde, sperma halinde gelmelidir. Ne amaçla olursa olsun tek bir canlı hayvan girmemelidir. Potansiyel olarak, Türkiye, hayvansal ürün ithalinden çok, ihraç yapma gücüne sahip bir ülkedir. Ancak, hayvancılık sorunlarının çözümlenmesi yerine, ithalata karar verilmesi, ülke hayvancılığını olumsuz yönde etkilemiştir. Örneğin; Türkiye 1985-1995 yılları arasında yalnız et ve süt ürünleri ithalatına 100 milyon doların üzerinde döviz harcamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

OSMAN ASLAN (Devamla) - Bu miktar, Türkiye hayvancılığının geliştirilmesi noktasında, programlı bir şekilde iç piyasaya harcansa idi, bugün, ciddî boyutlarda hayvan ve hayvansal ürün ihraç eder konuma gelebilirdi.

Geçmiş yıllarda kontrolsüz bir şekilde canlı hayvan ve hayvansal ürünlerin ithalatı, ülke hayvancılığını olumsuz yönde etkilemiştir. 1980 yılına kadar tarım ve hayvancılık sürekli bir gelişme içindeydi; halkımız ucuz ve sağlıklı et yiyebiliyordu; hatta, günün birinde, Türkiye gibi bir tarım ülkesinde hayvancılığın darboğaza gireceği, et sıkıntısı çekileceği hiç kimsenin aklından bile geçmiyordu. Çünkü, tarım ve hayvancılığı koruyan SEK, Et ve Balık Kurumu, Yem Sanayii gibi devlet kuruluşları vardı ve üçü de görevlerini başarıyla sürdürüyorlardı. Hem bu kuruluşlar para kazanıyorlardı hem de tüccar ve sanayicilerin sömürüsüne karşı hayvan üreticilerini koruyorlardı.

Alım-satım fiyatları dengede tutulabildiği için de, tüketiciler fazla para ödemek zorunda kalmıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN ASLAN (Devamla) -Sayın Başkan 1 dakika daha süre verir misiniz.

BAŞKAN - İkinci 1 dakika yok efendim; bir sefer 1 dakika süre verebiliyoruz.

Teşekkür ederim Sayın Aslan.

OSMAN ASLAN (Devamla)- Üreticiyi, tüketiciyi özel sektör sömürüsüne karşı koruyan Süt Endüstrisi ve Et ve Balık Kurumu gibi KİT'ler, özelleştirme bahanesiyle yok olma pahasına satıldılar.

Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.(FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Musa Konyar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MUSA KONYAR (Ağrı)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Yasa Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddenin esprisi, projeyi uygulayacak kamu kurum ve kuruluşlarına prim ödeme esasıdır. Emeği geçen bu insanlarımızı maddî yönden güçlendirmek elbette genel arzumuzdur; ancak, bu tasarı bugün gerçekleşecek;ama, uygulaması nasıl olacak; bizim esas sıkıntımız bu. Türkiye, nüfus sayımını yapamadığına göre, hayvan sayımını nasıl yapacak, bunların kütükleri nasıl tutacak; esas bizim itirazımız buna. Ayrıca, bu, benim yörem Doğu Anadolu Bölgesi Ağrı'da olduğu gibi, bürokratik sıkıntıları bir kat daha artıracaktır

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık sektörü, ülkemiz çiftçisinin ana geçim kaynağıdır. Özellikle, seçim bölgem olan Ağrı İlinin de bulunduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlarımızın tamamına yakını bu sektörden geçimini sağlamaktadır. Yöremiz insanının ekonomik ve sosyal yaşantısında bu söktürün önemi çok büyüktür. Hayvancılık ve tarım, Doğu Anadolu'nun âdeta, karakteri ve kültürü olmuştur. Dolayısıyla, her köyün, bir fabrika olduğunu düşünebiliriz. Hayvancılık ve tarım, bu insanlarımız için birer istihdam sahasıdır. Köylü, aile bireyleriyle tarlasında, çayırında çalışır, kendi hayvanına bakar; bununla birlikte, et, süt, yağ, peynir, yün ve dericilik gibi ürünlerle de ülkemiz ekonomisine olumlu katkılarda bulunuyor. Maalesef, bu kadar önemli bir sektörün ciddiyeti anlaşılamadığından, çökme noktasına gelen bu sektörü, şimdi, nasıl kurtaralım diye kara kara düşünüyoruz.

Değerli arkadaşlar, yine, bölgemiz hayvancılık sektörünü olumsuz etkileyen nedenlerden birisi de, 1986-1999 yılları arasındaki talihsiz terör olaylarıdır. Güvenlik gerekçesiyle yaylaların yasaklanması sebebiyle, bu sektörde geçimi sağlayan köylü vatandaşlar şehir merkezlerine göç etmek mecburiyetinde kaldılar. Bunun doğal sonucu olarak, şehirlerde gecekondular, varoşlar meydana geldi. Aynı zamanda, bu varoşlarda, terör örgütlerine militan yetiştiren ortamlar oluşturuldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör bitti, burada meydana gelen tahribatları ve yaraları sarma zamanı. İşini kaybeden, köyünü terk eden bu insanlarımıza gerekli maddî ve manevî desteği mutlaka sağlamalıyız, tekrar, üreten sektör haline mutlaka getirmeliyiz. Bunu, en kısa zamanda yapmalıyız, hemen şimdi yapmalıyız; çünkü, bu insanlarımız aç, sefil ve perişan. Ben, burada, duygu sömürüsü de yapmak istemiyorum, bu insanlara acımanızı da istemiyorum, sadaka da istemiyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yöre coğrafyasının bir de avantajları var. Karakışın dışında, bizim illerimiz, biliyorsunuz, komşu ülkelerle sınır, sınır kapılarımız var. Lütfen, bu sınır kapılarını bize açık tutun. 55 inci hükümet döneminde, vatandaşlarımız, bu sınır ticaretini çok rahat kullanıyordu; ama, maalesef, 57 nci hükümet, bu vatandaşlarımıza, bu kapıları şu anda kapattı. Doğu halkı diyor ki; bize sadece köy yapın, bize sadece doktor gönderin; yeter ki, sınır ticaretimizi serbest bırakın.

Sayın Bakanıma da burada sormak istiyorum. Bugün, yem fiyatları pahalı, her şey pahalı; hayvan alınamıyor. Ekonomimiz de battığına göre, biz, üreticiye yardım edemiyorsak, o zaman sınır kapılarınızı bize açık tutun. Şöyle veya böyle, değişik yollardan, yurt dışından, kaçak yollardan, maalesef, yöremize kaçak hayvan giriyor. Bunlar, hastalıklı da olabilir; ama, sizin denetiminizde -mademki bizim veterinerlerimiz var- bunlara, vergi kaydı altında, çok rahatça sınır kapılarını açabilirsiniz. Bugün, Türkiyemizden 600 milyona alacağımız bir hayvanı, İran'dan -tabiî ki, orada hayvan sirkülasyonu var- çok rahatlıkla 200 milyona alabiliriz. Aradaki farkı, hayvan başı 100-150 milyon lira, vergi olarak alın; kayıt altında olsun, veteriner kontrolünde olsun. Batıdaki vatandaşlarımız, eğer, bundan etkilenecekse, buradan topladığınız paraları da o vatandaşlara prim olarak ödeyelim. Başka türlü ne yapacağız buradaki vatandaşlarımıza; sanayi yok, hayvancılık sektörü de bittiğine göre, bu insanlar ne yapsın, tekrar dağa mı çıksın?! Bu konuda Sayın Bakanımızdan özellikle rica ediyorum, doğudaki bu kapıları mutlaka açtırmalıdır.

Değerli arkadaşlar, bir de, hayvancının diğer bir yönünü size anlatmak istiyorum: Kendi ilçemden bahsedeyim; maalesef, üretim yapan bu sektör, yaylaya çıktığı zaman, bir sürü bürokratik engellerle karşılaşıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Konyar, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

MUSA KONYAR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Şimdi, bir vatandaş yaylaya çıkmak için kaymakamlığa dilekçe veriyor. Kaymakamlık, dilekçesini jandarmaya havale ediyor. Jandarmadan, nüfus müdürlüğüne gidiyor, nüfus müdürlüğü tablosu isteniyor. Nüfus müdürlüğüne gittikten sonra, tapu kadastroya git, yaylan var mı yok mu; yaylan yoksa, acaba, yaylayı kiraladın mı; bu işlemleri yapıyorsun. Tarım il ve ilçe müdürlüklerine gidiyorsunuz, buradan hayvanların menşe kâğıdını alıyorsunuz. Bunlar da yetiyor mu; yetmiyor; bu sefer, Ağrı Valiliğinde -kendi ilçemden bahsediyorum, ki, doğunun genelinde böyledir- büyükbaş hayvan için 750 000 lira -geçen seneki uygulamayı diyorum- küçükbaş hayvan için 300 000 lira para alınıyor. Bunu, hangi şartlarda, niçin alıyorsunuz?

Değerli arkadaşlar, bugün, yurtdışına çıkmak için, pasaport almak için savcılığa gidiyorsunuz; bir dilekçeyle güvenlik soruşturması yapılıyor, hemen pasaportunuz veriliyor. Peki, bu vatandaşlar, bu kadar işlemden sonra yaylasına nasıl gidecek, bu kadar parayı nasıl verecek?! Lütfen, bu işlemleri, bundan sonra -madem ki, Bakanımız bunu üstlenmiş- halkın avukatı olarak kendileri yapsın, bu uygulamayı başlatsın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA KONYAR (Devamla) - Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Konyar.

13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

Gen kaynaklarının korunması

MADDE 14. - Gen kaynaklarının korunması amacıyla hayvan tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür.

BAŞKAN- 14 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yasa tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 14 üncü madde, son zamanlarda insan geni dahil değişik genler üzerinde çokça bilimsel oynamanın yapıldığı bir dönemde tartışılıyor. Muhtemeldir ki, bu tasarı, birkaç hükümetten beri gelen bir tasarıdır; ama, son aktüaliteyi, son gelişmeyi arifane bir ön tespitle ortaya koyan bir maddedir. Dolayısıyla, gerçekten, bu maddeyi yasaya koyanları tebrik ediyorum, bu yasanın ehemmiyetini burada tekrar vurgulamak istiyorum:

Ne diyor madde: "Gen kaynaklarının korunması amacıyla hayvan tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür." Korunması lazım...

Anadolu, bir anlamda, âdeta, genlerin istasyonudur. Çok öz, kendine has bir Ankara tiftik keçisini dünyanın hiçbir yerinde bulmanız, yetiştirmeniz mümkün değil; tıpkı, iki gözünün ayrı ayrı renkleri olan Van kedisini bulamayacağınız gibi. Bunların özel korumaya alınması ve benzeri hayvanların özel koruma içerisinde olması, elbette, hükümetimizin ve Türkiye Cumhuriyeti hükümetlerinin ilelebet muhafaza etmesi gereken politikalardan olmalıdır.

Ancak, ben bir hususu burada ifade etmek durumundayım: Tabiî, hükümetlerin görevi; yani, bütünüyle beraber, bizim, bu yasaya zaten destek verdiğimizi iktidar partili arkadaşlarımız da biliyorlar. Bu maddenin de farklı ve fevkalade bir önemi olduğunu burada tekrar ifade ettim; fakat, tabiî, bilimsel bir çalışmadır. Son dönemde koyunlar üzerinde, hatta insanlar üzerinde Amerika'da genler üzerinde yapılan çalışmalarda gen haritasının çözülmesiyle kopyalama sistemine doğru gidilmesi, bilimsel çalışma olarak böyle bir tehlike, Türkiye'yi ne şekilde etkileyecek, Türkiye'ye ne şekilde sirayet edecek ve dünya ülkelerini ne ölçüde etkileyecek, bunu, önümüzdeki günler gösterecektir. Ancak, bu maddenin, mutlaka, ciddî bir koruma alanı olarak, uygulanma zemininin, Bakanlık ve bürokratları düzeyinde, devamlı hale getirilmesi, elbette, beklenir; fakat, ben, bir hususu burada arz edeyim. Geçen gün burada konuşurken, bir arkadaşım, sataşma amaçlı "siyaset yapıyorsun" dedi.

Değerli arkadaşlar, biz, burada siyaset içen varız. Siyaset, fialet vezninden mastar bir kelimedir. Ferdi ve milleti idare etme ve yönetme bilim ve sanatıdır siyaset; siyasetin anlamı bu. Dolayısıyla, her birimiz, buraya, siyaset için geldik, siyaset yapıyoruz ve siyaset yapmak durumundayız. İyi bir aile reisi, iyi bir siyasetçidir; eğer, ekonomisini denk götürebiliyorsa. İyi bir devlet yönetimi de, iyi bir siyaset uyguluyor ve milleti bir gecede yüzde 40 fakirleştirmiyorsa; değil mi? Hadise bu.

Şimdi, bir gecede milleti yüzde 40 fakirleştirip, sizin, dışarıdan müdahaleye gerek kalmaksızın kimyası ve geni bozulan milletin, bu genleri nasıl koruyabileceğini düşünmek lazım. Mesela, bakın, Sevgili Bakanım, dün tütün piyasası açıldı. Ben, tütün üreten bir bölgenin -Samsun İlinin- milletvekiliyim, bu bölgede insanlar, aynı zamanda, hayvancılık yapıyorlar. Kendi kimyası bozulan, geni bozulan insanın, allahaşkına, tütüne verdiğiniz fiyat 2 dolar 30 sent. Toplumun büyük bir övgüyle yâd ettiği 54 üncü hükümet döneminde verilen fiyat 4 dolar 70 sent, bugün, sizin verdiğiniz 2 dolar 30 sent ve bu da başfiyattır, ne olacağı belli değil.

Şimdi, bu insanların, hayvanlarının ırklarını, nesillerini koruyabilmesi, tarımı canlı hale getirebilmesi, tarım alanında işiyle iştigal edebilmesi, daha çok üretim, daha çok verim ve mümkünse, daha çok ihracata dönük çalışmaların yapılabilmesi için, önce, devleti yönetenlerin, hükümet edenlerin, daha açığı siyaset yapmak üzere buraya gelenlerin, halkın bütün meselelerine sahip çıkması, ciddî bir zaruret arz edecektir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, hayvan ıslahı, onların nesillerinin, ırklarının korunması -az önce değerli Ağrı milletvekili arkadaşımızın söylediği gibi- onların hâlâ bürokrasi kapılarında sürüm sürüm süründürülmesini giderecek bir kısım tedbirlerin behemehal uygulamaya konulmasını gerektirecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan.

O bakımdan, hayvan ırklarının korunması, ıslahı düşünülürken, önce, insanların muslih olmasını; yani, ıslah edici olabilmesini; kendilerinin bu konudaki ciddî eksiklerinin, toplumsal barışı tersine, negatif olarak etkileyecek yanlışların giderilmesini temin edecek bir mantığı önplana çıkarmalarının gerektiğini düşünüyorum. Bu maddenin önemli bir madde olduğunu tekrar vurgulayarak, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili Sayın Yahya Çevik. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çevik.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

14 üncü maddede "gen kaynaklarının korunması amacıyla hayvan tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almak zorundadır" denilmektedir. Tasarının bu maddesi olumludur, olması gereken de budur. Bakanlığımız, özellikle genetik biliminin son derece gelişmiş olması nedeniyle bu konuya gerçekten çok önem vermelidir. Genetik araştırmaları geliştirecek bir birimin Bakanlık tarafından geliştirilmesi, hayvan ıslahı ve hayvancılıkta verimin artması açısından gerçekten ülkemiz ekonomisine ve hayvancılığına büyük katkı sağlayacaktır ve sağlayacağına da inanıyoruz.

Eğer, damızlık hayvanlarımızı ıslah edip, yeni ırklar yaratabilirsek veya şu andaki potansiyelimizi ıslah edebilirsek, uzun vadede, hayvancılığımızı geliştirebilme imkânımız olacaktır; ancak, bugünkü uygulama zihniyeti, hayvancılığı ve tarımı kaderine terk ettiği için, uygulamanın çok sağlıklı olacağı kanaatinde değilim.

Bakanlığın şu andaki hantal yapısı ve ekonomik şartların kötü olması dolayısıyla genetik konusuna gerekli yatırımın yapılamayacağına inanıyorum. Bakanlığın, acilen, bu konuda özel sektörü teşvik edecek tedbirleri alması gerekmektedir. Genetik araştırmalar konusunda özel sektöre destek verilerek, bu konuda, acilen araştırma laboratuvarları istasyonları kurdurması yönünde tedbirler alınmalıdır.

Sayın Bakanım, biraz önce Ağrı Milletvekilimiz Sayın Musa Konyar'ın değindiği konular, gerçekten doğu illerimizde acilen çözülmesi gereken sorunlardır. Doğuda hayvancılıkla ilgilenen vatandaşlarımız, bu konuda gerçekten mağdur durumdalar. Bu vesileyle, o konuşmayı yapan arkadaşımızın uyarısının da dikkate alınacağını umuyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çevik.

Madde üzerinde verilmiş önerge yok.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, izin verir misiniz efendim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekillerimize çok teşekkür ediyorum. Türkiye'de, hem bitkisel hem de hayvansal gen kaynaklarının korunması hususunda, geçmişte, Tarım Bakanlığı güzel çalışmalar başlatmıştı ve biz de dönemimizde, özellikle bu gen kaynaklarının korunmasına büyük ehemmiyet veriyoruz. Örnek olarak: Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsünde, Doğu Anadolu kırmızısı sığırları, saf olarak toplanmış, bunların çeşitli melezleme çalışmaları yapılırken genotipik kaynakta korunmaya devam ettirilecektir.

Yine, Ankara Lalahan'da, maalesef, nesli tükenmeye başlayan yerli kara sığırları saf olarak toplanmıştır.

Adana araştırma istasyonumuzda ise, Güneydoğu Anadolu'nun tüm illerini gezmemize ve tetkik etmemize rağmen, çok az sayıda ve nesli bitmiş genotip karışımlar olmuş, saf, 30 kadar Kilis sığırı bulabildik. Bu Kilis sığırı, ben inanıyorum ki, Yüce Mevla'nın Türk Milletine bir lütfudur; çünkü, bunun, genotipik özelliklerinin çok geliştirildiği zaman, et ve süt verimi açısından müstesna bir ırk olacağına inanıyorum.

Yine, ilk defa olmak üzere, Menemen'de döl kontrol merkezi kurulmuştur. Bu kanunun çıkması beklenmeden de, progeny test çalışmalarına başlanmış; 5 000 alaca hayvandan 500 tanesi kayıtlardan seçilmiş, bu 500 hayvan içinden 40 erkek hayvan seçilmiştir; 40 erkek hayvandan da 20 erkek hayvan seçilecek ve bunlardan doğacak dişi yavrular, verimlerine göre damızlık olarak kullanılacaktır. Bu, bir genetik mühendisliğidir ve Türk Milleti, Türk uzmanları, bu genetik mühendisliğini Türkiye'de başarılı bir şekilde uygulayacak bilgi birikimine ve kararlılığa sahiptir.

Onun için, Değerli Musa Uzunkaya'nın konuşmasının bir kısmına katılırken, bir kısmına açıklık getirmek istiyorum. Milletimiz bunu yapacak güçtedir, milletimize güvenimiz vardır; ancak, milletin genetiğinin bozulması diye bir husus yoktur; milletin genetiğinde bir bozulma olmaz. Beşerî bilimlerde ırkçılık yapmak, telafisi mümkün olmayan tehlikeli sonuçlar doğurur; onu da, burada belirtmek istiyorum.

Sınır ticareti konusunda, kaçak hayvan girişi konusunda aldığımız kararlardan hayvan üreticimiz memnundur. Bunu, bizzat, yerinde yaptığımız çalışmalarla da görüyoruz. Biz, ancak, sağlıklı hayvan girişine belirli ölçüde müsaade ederiz. Sınır ticaretiyle, bugün, dünyada pek çok tehlikeli hastalık yaygınken, sınır ticaretine hayvancılığı açamayız; açtığımız takdirde, Allah vermesin, çok tehlikeli hastalıklarla karşı karşıya kalma ihtimalimiz vardır.

Bunları açıklama mecburiyetini hissettim.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Yeni ırkların tescili

MADDE 15. - Islah edilen, ortaya çıkarılan veya geliştirilen yeni ve farklı hayvan ırkları, hatları ve hibritleri, Bakanlık tarafından oluşturulacak ve çalışma esasları belirlenecek Irk Tescil Komitesi tarafından tescil edilir.

Tescil edilen hayvan ırklarının sınaî mülkiyet hakları, bunları ıslah eden veya bulup geliştiren gerçek ve tüzelkişilere veya onların kanunî haleflerine aittir.

BAŞKAN - 15 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun efendim.

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Ayhan konuşacak.

BAŞKAN - Sayın Ayhan mı?.. Peki efendim.

Yalnız, bize bildirilen isim Sayın Demirci...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Değişiklik yaptık.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz, eskiden grup başkanvekiliydiniz...

Bir dakikanızı rica ediyorum efendim.

Bir dakika Sayın Ayhan...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İsterseniz, bizim grup adına konuşmadan sonra söz verin; bu arada, herhalde, diğer grup başkanvekili arkadaşımız da gelir.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan, siz devam edin de...

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Peki, teşekkür ederim.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum.

Bir teknik düzenlemedir. İnşallah, ihtiyaca en uygun hale getirilmiştir ve uygulamada da başarılı olur. Tabiî, maddeler üzerinde arkadaşlarımız değişik hususları dile getirdiler, Sayın Bakan da bilgi lütfetti, tasarıyı destekliyoruz, hayvancılığın gelişmesini istiyoruz.

Hayvan ırklarının tesciliyle ilgili bu madde de bir teknik düzenlemedir.

Muhterem üyeler, hayvancılığın gelişmesi çok mühim. Gelişmiş ülkelerde tarım gelirlerinin yüzde 60'ı, yüzde 70'i hayvancılıktandır. Hayvancılıkta, hayvancılık ürünlerinde katmadeğer yüksektir; etinde, sütünde, peynirinde, diğerlerinde çiftçi için yüksek gelir kaynağıdır bunlar. Türkiye'de de, maalesef, üçte 1'i hayvancılıktan, üçte 2'si bitkisel üretimdendir; bunun ters dönmesi lazım. Bilhassa, yeşil bitki örtüsünün bol olduğu bölgelerde, arazinin de küçük olduğu bölgelerde, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz Bölgelerinde hayvancılığın gelişmesi için müsait bir yapı da var. Tabiî, hayvancılıkta karşılaşılan bir sıkıntı yemin pahalı olmasıdır. Bakanlık, yem bitkilerinin üretimini de destekliyor, memnuniyetle takip ediyorum. Bunun, tabiî, çiftçiye bilgi olarak verilmesi, benimsetilmesi, sevdirilmesi çok mühim. Yani, birtakım teşvikler muhtelif hükümetler zamanlarında uygulamaya konuluyor; ama, bunun tabana kadar indirilmesi mühim, yani çiftçiye anlatılması mühim.

Ben, geçenlerde bir ilçeme gittim; Taraklı'da, tabiî, orada, vatandaşlar sütçülük yapmak istiyor; arazi küçük, engebeli arazi; ancak, tabiî, ot ve slajla ilgili müşkülatları var. 10 dönüm, 20 dönüm, 5 dönüm, 15 dönüm araziler bunlar, küçük yerler, o makineleri, teçhizatı kendisinin alması mümkün değil. Bunları, kaymakamlık nezdinde, köy hizmet birlikleri nezdinde bir yapı oluşturarak, ilçe tarım müdürlükleriyle beraber, bu tip ortak teçhizatları kullanıma açacak olan bir düzen getirmek lazım. Yani, o küçük çiftçilerin 10 dönümde de hayvancılıkla geçinmesi mümkün değil; ot yapabilmesi lazım, balyalayabilmesi lazım. Eski sistem kazıklara dizdiğiniz zaman, kışın ot çürüyor tabiî yağmur altında. Yani, bu tip desteklere ihtiyaç var; onu ifade edeyim. Valilikler de bunları yapabilirler, özel idare kaynaklarından yapabilirler, fonlardan, birtakım imkânlardan.

Bir diğer husus da -tabiî, onu zaman zaman konuştuk- büyükbaş hayvanlarda da, tavukçulukta olduğu gibi, entegre tesisleri teşvik etmek lazım. Şimdi, Ata-Koç Grubunun GAP bölgesinde bir projesi var, bendeniz de yakından takip ediyorum, gidip yerinde de göreceğim inşallah ilk fırsatta, o projenin başarılı olması lazım ve o modelin, tavukçulukta olduğu gibi, entegre tesis olarak Türkiye'nin her yerine yayılması lazım; çünkü, entegre tesis olmadığı zaman, verdiğiniz paralar arazide kayboluyor, geriye dönmüyor; yani, bu dağıtılan finansman desteklerini entegre tesislerin yapması lazım.

Tavukçulukta bu güzel örnek var, yirmi yılda Türkiye belli bir noktaya geldi beyaz ette. Entegre tesis civcivi verir, yemi verir ve pilici alır, işler, pazarlar. Entegre tesisi kaldırdığınız zaman, sistem çöker, esas itibariyle. Bunun büyükbaşa taşınması lazım. Bu, çok acil bir projedir; inşallah, büyük sermaye grupları da, hatta yabancı sermayeyle beraber, hatta hatta, eski devlet üretme çiftlikleri, şimdi TİGEM dediğimiz tarım işletmelerini uzun süreli kiraya vererek, ortak hisse koyacaksa hisse koyarak, ama, eğer olmuyorsa kiraya vererek, yerli yabancı sermaye gruplarına açıp, buralarda modern hayvancılığı geliştirecek projeleri cesaretle desteklemek lazım. Bu büyük tarım üretme çiftliklerinin birçoğu, tamamına yakını rantabl değildir, verimsizdir; yani, masrafını dahi kurtarmayan bir üretim... Bunları, hem modern tarımın, hayvancılığın giriş kapısı hem de üretim merkezleri haline getirmek lazım.

Tavukçulukta bir sıkıntı var, bugünlerde yaşadığımız. Muhterem Bakan da, hükümet de haberdardır zannediyorum. 750 000 ton civarında tavuk eti, beyaz et üretimi var...

Maalesef, bu yeni İçtüzükte de, daha selam verirken zaman bitiyor. İnşallah, Anayasa Mahkemesi düzeltir de, derli toplu konuşma imkânına  kavuşuruz. Başkan, lütfederseniz bitireceğim konuşmamı.

Tavukçulukta sıkıntı, 750 bin ton civarında üretimin...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayın lütfen...

CEVAT AYHAN (Devamla) - Beyaz etin, beslenme imkânı bakımından getirdiği büyük şey var, kırmızı etin üçte 1'ine, dörtte 1'ine vatandaş, protein ihtiyacını karşılıyor; bir tarafı bu. İkinci tarafı, tabiî, onbinlerce kümesle, köylerde çiftçileri daha yüksek gelir imkânına kavuşturuyor. Bunlar, kendi ilimde de yaygın olduğu için yakinen müşahede ediyorum ve fevkalade takdir ettiğim projeler; ancak, bunların sıkıntıları, daralan iç pazar sebebiyle, stokları birikti, satamıyorlar. Nitekim, basında görmüşsünüzdür, Mudurnu Tavukçuluk kapandı ve 2 milyon piliç yemsizlikten öldü. Bu, aşağı yukarı 4 000 ton civarında beyaz et yapar. Yani, burada istenen, ihracatın desteklenmesidir. İhraçta eğer 300 dolar/ton teşvik primi verilirse, ihracat kısmen açılacak ve sektör rahatlayacaktır. Bunun bir an önce yapılması lazımdır.

Bir de, serbest veterinerliğin teşvik edilmesi, süt birliklerinin kendi veterinerini tutması bakımından, destek imkânlarının getirilmesi lazım. Yani, Bakanlık bütçesine para koyalım; bunu yapan süt birliklerine veteriner ücretlerinde yardımcı olalım, özel sektör kendi kendini organize etsin.

Teşekkür eder, hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Kaya; buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Kaya.

DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 15 inci maddeyle ilgili Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli hatiplerimizin de ifade etmeye çalıştığı üzere, hayvancılık, tarım sektörümüz, hiç şüphesiz, Türkiye'nin omurgası ve iç dinamiklerimiz noktasında da çok önem arz eden bir dinamik. Maalesef, görüyoruz ki, son dönemlerde, tarım sektöründe yüzde 40-45'lere varan bir gerileme söz konusu; ancak, Sayın Bakanın ve bürokrat arkadaşlarımızın bu teknik konuyla ilgili çalışmalarını, Doğru Yol Grubu adına gerçekten başarılı buluyoruz, doğru buluyoruz. Hiç şüphesiz ki, muhalefet olmak demek, iktidarın yaptığı güzel şeyleri tenkit etmek demek değildir. Bu manada, bunun, amacına uygun bir şekilde, inşallah, hayatiyete geçmesini, gönülden arzu ediyorum. Onu da tekrar ifade etmek istiyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Diğer şekliyle de...

Sayın Bakanıma da buradan, özellikle seslenmek istiyorum. Az önce de değindiğim gibi, yine, Avrupa Birliği ülkelerinde, tarım sektörüne, hiç şüphesiz, çok ciddî destek veriliyor; ama, Türkiye'de verilen son destekler, çok ciddî manada düşündürücüdür. Kaldı ki, 2001 yılı bütçesinde -yine, çok değerli bir milletvekilimizin de burada, sizlere serdettiği üzere- hayvancılıkla ilgili üreticinin desteklenmesi için 50 trilyon liralık çok cüzi bir miktar konmuş bütçemize. Bunun, yeterli olduğunu söyleyebilmek, hiç şüphesiz, mümkün değildir. Bu olay, bu konan rakam, hiç şüphesiz ki, kesinlikle, yeterli değildir. Bugün, hayvancılıkla iştigal eden insanlarımıza ciddî destek verilmesi gerekirken, millî gelire, gayri safî millî hâsılaya çok ciddî bir etken oluşturması düşünülen hayvancılığın, maalesef, böyle yüzeysel bütçelerle bir noktaya taşınması, çok açık olarak görülüyor ki, söz konusu değildir.

Ancak, tabiî, burada, son araştırmaları Sayın Bakan da gözlemiştir, izlemiştir, tüm arkadaşlarımız da biliyor; en başta, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki, coğrafyasıyla yüzde 65 karakterize olmuş, hayvancılıkla iştigal eden insanlarımızdan aldığımız kanaatleri, milletvekilimiz de buradan, kürsüye getirdiler. -Ağrı Milletvekilimiz Musa Konyar, Bitlis Milletvekilimiz Yahya Çevik'in söyledikleri gibi, bunun altını özellikle çizmek istiyorum, Sayın Bakanın, hükümetin dikkatine sunmak istiyorum- bugün, 10 çiftçiden 8'i icralık durumdadır. Bu, çok ciddî manada, ekonomik politikalar noktasında, hayvancılığa verilmesi gereken hassasiyet noktasında, çok yetersiz olduğunun çok açık olarak işaretidir, çok açık olarak ispatıdır, göstergesidir.

Bu manadan yola çıkarsak, hiç şüphesiz ki, önümüzdeki günlerde oluşturulacak bütçelerin, 50 trilyon lira gibi çok yüzeysel bütçelerde değil, bir anlamda... Avrupa'dan örnek veriyorum, Almanya'da, Belçika'da, normal, genel bütçeden tarım sektörü için verilen pay, yüzde 20'ler nispetindedir; ama, bizdeyse, yüzde 1'lere kadar düşük nispette tutulmuştur. Belki, Bakanlığın, bu noktada, çalışmaları yeterli değildir; huzurunuzda, Sayın Bakanımın dikkatini çekmek istiyorum.

Tabiî, tarım sektörü ve hayvancılığı yalnızca bununla desteklemek de yetmeyecek hiç şüphesiz. Bunun en büyük faktörlerinden birisi, bugün, hayvancılıkla ilgili eğitim müesseselerimiz yeterli ölçüde değil, üretici yeterli ölçüde eğitilemiyor; eğitilemediği için de, ancak üniversitelerde eğitim verilebiliyor, üniversitelerin dışında, Türkiye'nin tarım sektörüyle uğraşan  yüzde 46 nüfusuna, maalesef, bilgilendirme, enformasyon verilmediği çok açıktır. Sayın Bakanımızın bu noktada çok ciddî bir hassasiyet gündeme getirmesi, olmazsa olmaz şartıdır.

Bugün, yine, Avrupa ülkelerinde, gelişmiş olan ülkelerde, örgütlenme, olmazsa olmaz şartıdır; fakat, örgütlenme noktasında görüyoruz ki, halen daha kooperatiflerimiz yeterli değildir, kooperatiflerimiz, bu konuda gerekli hassasiyeti gösterebilecek düzeye taşınmamıştır; Sayın Bakanımın, bu noktada özellikle dikkatini çekmek istiyorum.

Tabiî, bunlar yeter mi; bunlar yetmez. Hiç şüphesiz ki, ihracat noktasında, tarım sektöründe çok çok gerilerdeyiz; yani, hemen hemen üçüncü dünya ülkesi olmuş durumdayız. Bu da çok karanlık bir tablodur. Bugün, maalesef, hayvan üretimimizin veya tarım sektörümüzün ihracattaki payı, hemen hemen yüzde 1 nispetindedir; bu da çok düşündürücü bir faktördür; Sayın Bakanımızın burada dikkatine sunmak istiyorum.

Millî gelirimize, ihracatımıza katkısı olması gereken ve toplumumuzun yüzde 46'sının iştigal ettiği bir konuda, yüzde 1'lere varmayan bir ihracatla, maalesef, çok kısır bir döngüyle karşı karşıya olduğumuz da çok açık bir gerçektir.

Tabiî, az önce ifade ettiğim gibi, en önemli yanlardan birisi de, hiç şüphesiz ki, üreticimize plasman konusunda çok ciddî destekler vermek, mutlaka üreticimizi en iyi hale getirebilecek destekler vermek zorundayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Kaya.

SAFFET KAYA (Devamla) - Çok teşekkürler.

Şimdi, ben, buradan, Sayın Bakanımın da özellikle hassasiyetine sığınarak, hükümetin de hassasiyetine sığınarak sormak istiyorum. Son, 22 Şubatta yaşanan, devalüasyon adıyla, değişken, geçici kur adıyla tabir ettiğimiz olayda, her ay 118 trilyon liraya yakın bir zararın olduğu açık, çiftçinin yüzde 40 fakirleştiği çok açık; buna nispet olarak, hiç şüphesiz ki, çok acilen, üreticiye, çok büyük bir destek verilmesi gerektiğini, zannediyorum ki, Bakanlık olarak dikkate almalılar. Ardahan İlinden örnek veriyorum, kendi ilimde, insanımızın yüzde 65'i hayvancılıkla iştigal ediyor; ama, iki yıl önce 200 milyon liraya sattığı hayvanını, bugün, üzülerek söylüyorum -bu bir mübalağa değil Sayın Bakanım- 150 milyon liraya satamaz haldedir. Kaldı ki, son yaşanan bu ekonomik kriz de, çiftçimizi perişan etmiştir.

Bu kanun tasarınızı destekliyoruz; ancak, iyi bir kanun çıkarmak, altını doldurmak için de, hiç şüphesiz, az önce saydığım argümanları yerine getirmek lazımdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaya.

15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

16 ncı maddeyi okutuyorum:

BEŞİNCİ BÖLÜM

Ceza Hükümleri

Muayene ettirmeme ve belgesiz damızlık kullanma

MADDE 16. - Suni ve tabiî tohumlamada kullanılan ve damızlık belgesi bulunan erkek damızlıklarını, hastalık ve damızlık özellikleri bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik gereğince muayene ettirmeyenler ile belgesiz damızlık kullananlar, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun.

Süreniz 5 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 16 ncı madde, cezaî hükümlerle alakalı.

Tabiî, damızlıklar, belgesiz kullanıldığı takdirde veya hastalıklı oldukları takdirde, cezaî müeyyideleri var. Bu bakımdan, teknik bir konu ve böyle de olması gerekir;  ancak, ben, tekrar, ülkemizin bir problemi olan, süt üreticilerinin problemlerinden bahsetmek istiyorum.

Değerli milletvekilleri, üreticiler ve sanayicilerin birbirini tamamlaması lazım. Yani, süt üreticisi olan vatandaşlarımızın, köylülerimizin, aynı zamanda, bu sütleri işleyen sanayicinin, mutlaka, birbirini desteklemeleri ve birbirini gözetmeleri gerekir. Aksi takdirde, süt üreticileri biterse, elbette, sanayici de bundan zarar görür. Bu bakımdan, hassas dengenin çok iyi korunması lazım; hem üreticiler bakımından hem de bu sütü işleyen sanayiciler bakımından fevkalade önemli.

Değerli milletvekilleri, hakikaten, süt sığırcılığı, damızlık yetiştiriciliği fevkalade zor, fevkalade meşakkatli bir sektördür, meşakkatli bir meslektir. Bu bakımdan, mutlaka, bunun problemlerinin üzerinde durulması lazım. Bir üretici, sahip olduğu damızlık hayvanlarına bir çocuk meşakkatiyle bakmak mecburiyetindedir; çünkü, geçimini bununla sağlar. Bu bakımdan, fevkalade önemli. Sanayicinin de bunu böyle düşünmesi lazım, böyle görmesi lazım.

Sayın Bakanımızın, aslında, 22 Ocak 2001 tarihinde Süt Konseyini toplaması gerekirdi; ama, bakın, bir ay geçmesine rağmen, Süt Konseyi toplanamadı, bir araya gelmedi. Şimdi, Sayın Bakanın, aslında, Süt Konseyini toplamak suretiyle, üreticilerle sanayiciler arasında hakem olması lazım. Bugün, Türkiye'de sütün şu andaki fiyatı 150 000 Türk Lirası. Bununla, üretici, üreticiliğini devam ettiremez, sütçülüğünü devam ettiremez. O bakımdan, konu fevkalade hassastır. Şayet bu konu çözümlenmezse, elbette üretim düşecektir, damızlıklar yok olacaktır, kasaba gidecektir. Bunun neticesi nedir; bunun neticesi, yeniden hayvan ithal edeceğiz, süttozu ithal edeceğiz ve dolayısıyla, bakın, hayvancılığımızı kendi elimizle perişan etmiş olacağız. O bakımdan, bu konseyin toplanması lazım, Bakanın ağırlığını koyması lazım. Ben, üretici tutulsun, sanayici yerilsin demiyorum; her ikisi de hassas olarak terazide tartılmalı ve dolayısıyla, dünya, bu işi, nasıl, hangi noktada, hangi oranda götürüyorsa, bizim de, mutlaka, bu orana dikkat etmek suretiyle, üreticimizi de sanayicimizi de kollamamız ve önünü açmamız lazım. O bakımdan, konu fevkalade önemli.

Şimdi, bakınız, gelişmiş ülkelerde 2 kilogram çiğ sütle 1 kilogram dayanıklı süt alınabilir, kullanılabilir; ancak, bizim ülkemizde bu oran tamamen ters; 4 kilogram çiğ sütle 1 kilogram dayanıklı süt alınabiliyor ve bu kullanılabiliyor. Bu bakımdan, denge fevkalade bozuktur. O bakımdan, dengeyi hassas olarak tesis etmek lazım. Aksi takdirde, biraz önce söylediğim gibi, üreticilerimiz, çiftçilerimiz fevkalade perişan ve bu işi böylece götürmeleri mümkün değil. Yem pahalı; aynı zamanda, bir de sanayici kendisini böyle naza çekerse, alım yapmazsa... Tabiî, almaz; niye; güvencesi vardır. Süttozu ithal ederim, ben bununla mamullerimi üretirim diyorsa -ki, o noktada yoğunlaşıyor- o bakımdan, bu dengenin mutlaka korunması lazım. Üretici ve sanayicinin mutlaka bir araya getirilmesi gerekir ki, bu hassas denge korunmuş olsun. Aksi takdirde, hayvancılığımız bundan fevkalade zarar görecektir. Bakanın, yine, tekrar, bu konuda dikkatlerini çekmek istiyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Demirci.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, hayvanların ıslahı ve özellikle hayvancılığımızın geliştirilmesi istikametindeki böyle bir kanun tasarısını, Doğru Yol Partisi olarak destekliyoruz ve önemli bir kanun tasarısı olduğunu da kabul ediyoruz; ancak, sözlerimin başında bilhassa belirtmek istediğim, tarım kredi kooperatiflerinden köylümüzün, çiftçimizin, hayvancılık veya ziraî bakımdan almış oldukları krediler sebebiyle, ödememekten kaynaklanan nedenlerle takibe uğradığını birkaç sefer ifade ettim, yine ifade ediyorum. Elmadağ'da, Polatlı'da, Haymana'da, Balâ'da, halen daha hapsen tazyik kararına maruz kalan çiftçilerimizi görmenin üzüntüsü içerisindeyim. Bu itibarla, köylümüze ve çiftçimize ödenebilir bir planın getirilmesi ve onlarla ilgili, daha düzgün bir şekilde birkısım düzenlemelerin yapılması şarttır. Getirilen bir sistem var; ama, yetersizdir.

Değerli milletvekilleri, güncel konuya gelmek istiyorum. Nasıl olsa bunu destekliyoruz ve bu madde de teknik bir maddedir, teknik madde olarak da buna "evet" diyeceğiz; ama, acaba, ülkenin bugün içerisinde bulunduğu gündem bu mudur? Üzerinde durulması gereken bu. Esnaf ve ticaret erbabını dolaştım. Biraz evvel, bana, esnaf ve ticaret erbabı, hayvan ıslahıyla ilgili kanunu görüşüyorsunuz; esnaf olarak bittik, mahvolduk, ticaret erbabı masaya yatmış, can çekişiyor, siz, halen bizi düşünmüyorsunuz diye, inanın, feryat ediyor ve büyük bir tepki koyuyor. Biz ne olacağız, nasıl kurtulacağız diye bize soruyorlar.

Değerli milletvekilleri, esnaf ve ticaret erbabı ekonomimizin temel direğidir. Esnaf, soluk alamaz duruma düşmüş ve maalesef, ülkede, konunun önemini idrak eden, piyasayı rahatlatacak birkısım söylemlerde bulunabilecek bir yönetim boşluğunu yaşıyoruz. Yönetemeyen bir demokrasinin ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar var.

Sayın milletvekilleri, merkezî hükümette, Cumhurbaşkanlığı Köşkünün, Başbakanlık Konutunun 100 metre mesafesinde, hepinizin bildiği, "Atakule" diye bir merkez var, ticaret merkezi. Bu Atakule Ticaret Merkezi, Ankara'nın gözbebeğiydi, çok önemli bir ticaret merkeziydi. Bu ticaret merkezi, âdeta, Ankara'nın canlılığını da gösteriyor ve bu itibarla da Ankara'nın, bir nevi, gerçekten sembolüydü. Dün ve bugün ve daha sonra da göreceğiz ki, maalesef, buradaki ticaret erbabı kepenk kapatmak durumunda kalıyor. Atakule kapanıyor. Atakule'deki esnaf ve ticaret erbabı büyük bir sıkıntı içerisinde. Neden dolayı; hükümete güvendi, devlete güvendi. Devlete güvenmesi lazım; ama, hükümetin uyguladığı ekonomik politika, maalesef, oradaki esnaf ve ticaret erbabını perişan etti. Devalüasyon yapılmayacak denildi, kur politikasına güvendi, sabit kur politikası uygulanıyor denildi ve nihayet, ekonomik kriz doğdu.

Bu ekonomik istikrar programının Türkiye'nin gerçeklerine uygun olmadığını müteaddit defalar ifade etmiş olmamıza rağmen, ısrar edildi. Uygulanan kur politikasının getirdiği şey ne, biliyor musunuz? Burada kiralanan dükkânların kirası 1 000 ile 7 000 dolar arasında ve buradaki dükkânlar Vakıflar Bankasının bir yan kuruluşunun. İlave olarak, buradaki masraflarla ilgili, 100 milyon ile 300 milyon lira arasında para alınıyor. Dikkat buyurun, dolar üzerinden kiralanıyor, devlete güveniliyor, sabit kur politikasına dayalı olarak özellikle kiralama yapılıyor, buna evet diyor; ama, bugün, dolardaki bu dalgalanma sebebiyle, yüzde 100'ün üzerinde, maalesef, bir masrafla karşı karşıya kalınıyor. 1 000 doların, 7 000 doların, özellikle esnaf ve ticaret erbabına getireceği yükü bir düşünün. Şu anda Atakule'de alışveriş yapan insan yoktur. Esnaf ve ticaret erbabı gibi, özellikle memuru, işçisi, emeklisi, köylüsü, çiftçisi büyük bir sıkıntı içerisindedir. Şimdi, Atakule esnafı diyor ki "ben ne yacağım, beni kim kurtaracak."

Sayın Bakan burada. -Hükümetteki müşterek sorumluluk esası içerisinde söylüyorum- Vakıflar Bankasından sorumlu Sayın Bakana, lütfen, konuyu izah etsin. Hükümete güvenmek suretiyle dolar üzerinden dükkân kiralamış olan bu esnaf ve ticaret erbabının bu yıkıntısını, bu baskısını, bu can çekişini kurtarmak için ne yapacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yani, ticareti mi ıslah etsin diyorsunuz?..

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dolardaki bu kur politikasından kaynaklanan zararı ve batma noktasına gelen ticaret erbabına yönelik, özellikle Vakıflar Bankasından sorumlu olan Bakan dahil olmak üzere, hükümetin, nasıl doları serbest bıraktıysa, dolar üzerinden yapılan kiralamalarda da mutlaka tedbir alması lazım.

Değerli milletvekilleri, Meclisten kanun çıktı. Bu hükümet, 2000 yılında yüzde 25 kira artışı yaptı -Türk Lirası üzerinde yapılan kiralarla ilgili olarak söylüyorum- ve 2001 yılı için de yüzde 10 artışı öngördü. Şimdi, dolara bakıyorsunuz, dolar, bırakın yüzde 10'u, çok daha fazlasıyla geçti ve nihayet, şu Meclis koridorlarında, bakın, basın mensubu kardeşlerimizin 3 000'i işsiz kaldı, 3 000 kişi... Yine, Ankara ilaveleri vardı, Ankara'nın sorunlarını dile getiriyorlardı; Ankara ilaveleri de kaldırıldı. Basın mensubu bu genç çocuklarımızın, genç kardeşlerimizin işsiz kalması bile halen hükümete bir şeyler hatırlatmıyor mu?..

Sayın Başbakanın da basın mensubu olduğunu düşünerek hatırlatıyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

MURAT AKIN (Aksaray) - Düzelecek!.. Düzelecek!..

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Atakule'nin hayvan ıslahıyla ne alakası var?!.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Çiftçi pazara inemiyor... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma...

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yoklama mı talep edelim yani...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Yoklama talep et!..

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yoklama talep et!..

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Hayvan ıslahıyla ne alakası vardı konuşmanın?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin sonuna geldik; ancak, grup başkanvekilleri...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Atakule sizi rahatsız etmiyor mu?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Ne bağırıyorsun?!

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Olayları ciddiye alın biraz, ciddiye!..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çiftçi bakacak, Atakule'den alışveriş yapacak; onu diyorum. Git Kuğulu Parka bak!.. Git Ulusa bak!.. Git Ulus İş Hanına bak!.. Hepsine bak!.. (DSP ve MHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN -  Efendim, çalışma süremizin sonuna geldik; ancak, gruplarda mutabakat var gibi bir izlenim edindim. Doğru mu değil mi bilemiyorum; grup başkanvekillerinin görüşünü alacağım.

Bu tasarının bitimine kadar sürenin uzatılması ve tasarının bitimini müteakip birleşimin kapatılması yönünde bir anlayış birliği var.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Görüşmelere devam ediyoruz.

Maddeyle ilgili bir önerge var; okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 16 ncı maddesinde yer alan "60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile cazalandırılır" ibaresinin "30 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

İsmail Özgün

Aslan Polat

Osman Aslan

 

Balıkesir

Erzurum

Diyarbakır

 

Maliki Ejder Arvas

 

Ali Oğuz

 

Van

 

İstanbul

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Olumsuz görüşle takdire bırakıyoruz; çoğunluğumuz yok.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Komisyonun takdire bıraktığı, Sayın Bakanın katılmadığı önergenin gerekçesini Sayın Aslan Polat'tan dinleyeceğiz.

Buyurun Sayın Polat.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, buraya bir tasarı gelmiş, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı; teknik olarak kimse buna itiraz etmiyor; ama, hayvancılığın geneli üzerinde konuşmak istiyorum.

Şimdi, Sayın Bakan burada diyor ki: "Sunî ve tabiî tohumlamada kullanılan ve damızlık belgesi bulunan erkek damızlıklarını, hastalık ve damızlık özellikleri bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik gereğince muayene ettirmeyenler ile belgesiz damızlık kullananlar, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezasıyla cezalandırılır." Şimdi, ben de Sayın Bakana soruyorum, mesela, Erzurum'un ilçelerinden -sayayım- İspir'de, Pazaryolu'nda, Hınıs'da, Tekman'da veteriner yoksa, hayvanını götürüp orada muayene ettiremiyorsa, o zaman size ne ceza vereceğiz? Şimdi, siz, getirmişsiniz madde yazmışsınız, burada demişsiniz ki, damızlık hayvan olacak, eğer bunu muayene ettirmiyorsanız... Ben bu hayvanı, o ilçelerde nerede muayene ettireceğim? Siz, Erzurum'da, doğudaki bütün ilçelerde veterinerleri yerine koydunuz mu; hepsine veteriner getirdiniz mi ki, hemen ceza yazıyorsunuz? Cezayı yazmaya gelince, öyle her şeyi düşünüyorsunuz da, oralara veteriner tayin etmeye gelince niye düşünmüyorsunuz;  hükümetinize soruyorum ben bunu. Tabiî, burada en önemli maddesi... Gidelim, Doğu Anadolu'da gezelim, bakalım kaç ilçede kaç tane veteriner var? Veterinere gelince, tayin etmezsiniz, Erzurum Veterinerler Odasının bahsettiği gibi, bari özel olarak veterinerler varken, çiftçiler burada muayene ettiremiyorsa, bunların muayene edilmesi için devletten yardım istediler; buna da evet demezsiniz; ama, bir ceza istemeye geldiği zaman hemen köylüden ceza istersiniz.

Yine, siz, bu hayvancılık tasarısıyla övünüyorsunuz da, şunu söyleyeyim: Hazineden bula bula hayvancılığa ayırdığınız bütün para 50 trilyon lira sübvansiyon olarak, yardım olarak 50 trilyon lira.

Şimdi, siz, hayvancılığa gelince ayırdığınız para 50 trilyon lira, veterinere gelince veteriner tayin etmem; ama, cezaya gelince, cezayı öncelikle tahsil ederim dediğiniz zaman, biz de buna itiraz ederiz.

Bakın, şimdi, yine, hayvancılıkta teoriyi değil, pratiği konuşalım. Erzurum Et ve Balık Kombinasında -bende rakam var- tam 29 Mart 2000 tarihinden 22 Şubat 2001 tarihine kadar et fiyatlarındaki zam miktarı yüzde 25; yani, 2 000 000 liradan, 2 500 000 liraya gelmiş. 11 ayda et fiyatlarına yaptığınız zam yüzde 25; 11, 12 aydaki ortalama enflasyon yüzde 52. Şimdi, gelmişsiniz, çiftçilerin bu problemlerini hep unutmuşsunuz; ama, cezaya gelince, 60 milyon liradan az olmamak üzere diyorsunuz; 100 de, 200 de...

Şimdi, bakın, siz, götürür oraya veterineri koyarsınız. Siz, o veterineri  oraya koyduktan sonra, çiftçilerin gerek et ücretlerini gerek parasını verirsin; çiftçilere de, en az enflasyon oranı kadar, et fiyatlarında artış yaparsın; hudutlardan gelen kaçak hayvancılığı da önlersin; hudutlardan gelen kaçak ilaçları da doğuda önlersin...

Doğu Anadolu'ya gidin bakın -Sayın Hocam, siz de profesörsünüz, gelin Doğu Anadolu'yu gezelim- bir sürü kaçak ilaçlar var orada, veteriner ilaçları var. Çiftçi de bunlar ucuz diye almaya çalışıyor ve hayvanına çare de bulamıyor. Siz, burada çiftçiye gerekli meblağı verdiğiniz zaman, o çiftçi de hayvanını canından çok korumak ister; çünkü, ondan para kazanıyor, ondan besi kazanıyor. Onu veterinere de götürür, her türlü tedaviyi de ettirir.

Şimdi, siz düşünün ki -ben size bir gerçekten, realiteden bahsediyorum- Pazaryolu'nda veteriner yok; Tekman'da yok, Erzurum'un, Kars'ın çoğu ilçelerinde yok. Şimdi, adam ne yapacak; tutacak bir araba, hayvanını arabaya bindirip, getirip Erzurum'da muayene ettirip öyle mi götürecek yani?! Sizin, bu akaryakıta yaptığınız zamlardan haberiniz yok mu?!

Niye bunları söylüyorum biliyor musunuz; sizin yaptığınız, getirdiğiniz teklifler, ayağı yere basmayan teklifler. Şimdi, bakın, bu hükümetin yaptığı en iyi tekliflerden bir tanesi, besicilere, hayvan başına 20'şer milyon lira para vermeleri. Orada da şart koştular; erkek olacak, en az 5 tane olacak, 50'den fazla olmayacak. Peki, 5'ten az hayvanı olanlara niye vermediniz? Yani, bir köyde hayvanları erkek olanlara verdiniz de, 5 tane hayvanı olanlara verdiniz de 3 tane hayvanı olana niye vermediniz? 50'den fazlaya vermem dediniz; yani, senin et fazlan mı var? Sütte açığın var, et beside açığın var. Desteklemek istiyorsun; eğer, 20 milyon lira hayvan başına vermeyi düşünüyorsanız, onu o köyde bulunan bütün çiftçilere verin, adil olun.

Sonra, ikincisi, para vereceğim diyorsunuz -gelin, beraber Erzurum'da gezelim- ilçelerin en az yarısı o parayı almadı. Bir de, bir devalüasyon yaptınız, yüzde 40; şimdi, verdiğiniz ilçe ile vermediğiniz ilçe arasında en azından yüzde 40, enflasyonu da göz önüne alırsanız, yüzde 50 zarar oldu. Peki, niye yani, şimdi, birtakım ilçeye verdiniz, birtakım ilçeye niye vermediniz?! Sırf Erzurum'da değil, bütün Türkiye'de bu böyle.

Burada neyi getirmek istiyorum; şunu getirmek istiyorum: Hükümet, getirdiğiniz teoriler... Hoca iyi bir profesör, onu kabul ediyorum, ona itirazım yok; iyi bir üniversite hocası olduğunu da hepimiz kabul ediyoruz. Getirdiği, hep teoride doğru, pratikte zayıf. Ben de ona diyorum ki, Sayın Hocam, üniversitedeki hocalığının yüzde 10'u kadar siyasetçi ol, yine kabul edeceğim. Siyasette sınıfta kaldınız yahu! Yani, siyasette, siz, hükümet olarak sınıfta kaldınız, hepiniz kaldınız...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum.

Şimdi, ben burada ciddî olarak şunu söylüyorum: Getirdiğiniz tasarılar, üniversitelere ayrılan raflarda kalan teori kitapları değil; pratiğe gitmek istiyorsanız, evvela, çiftçilerin geçim derdine bakın. Bugün yayımlamışsınız; Halk Bankası, esnaf krediyi ödeyemezse, yüzde 500 temettü faizi verecek. Şimdi, merak ediyorum, Allah korusun, çiftçilerin Ziraat Bankasına ödeyemedikleri borçlarda da yüzde 500 temettü mü yapacaksınız; yani, şimdi, hayır, bunları açıklayın. Bunlar, bu konu önemli. Bütün milletin de artık boğazından bir şey gitmiyor. Yüzde 500 temettü ne demek yani?!

Şimdi, bütün gazetelerde, bütün basında var, sanayie getirdiniz; bunu, çiftçiye de getiriyor musunuz? Bir taraftan getiriyorsunuz, bir kanun tasarısı veriyorsunuz bir sayın milletvekilimin imzasıyla; çiftçi borçlarını ödüyorum diyorsunuz, gidip bütün Erzurum gazetelerine beyanat veriyorsunuz, çiftçi borçlarını ödüyorum diye, bir taraftan da, yüzde 500'lerde temettüler getiriyorsunuz. Onun için, ben, diyorum ki, sizin yaptığınız bütün tasarılar, belki bilimsel olarak güzel; ama, pratiği sıfır olan tasarılar.

Hepinize saygılar sunuyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Aslan Polat'a teşekkür ediyorum; ancak, maddede bir açıklama gerek; bu, yeteri kadar anlaşılmamış. Burada, sunî ve tabiî tohumlamada kullanılan boğaların yanlış kullanımı; çünkü, bu köydeki boğalar halen kullanılmaya devam edilecektir. Bizim tabiî tohumlamada kullandığımız 1 000 adet boğa var Türkiye'de ve sunî tohumlamada kullandığımız boğaların yanlış kullanımı; testten geçmemişler için eğer böyle hileli bir yol seçilirse, bu ceza onun içindir. Yoksa, köydeki normal vatandaşın ineğini tohumlayacağı herhangi bir boğayla bu işin ilişkisi yoktur ve biz, bu işin pratiğini de bildiğimizi, bu maddeyle de özellikle açıklamış oluyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı, Sayın Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Başkanlık olarak, Sayın Bakanın ve Komisyonun dikkatine bir hususu sunmak istiyorum: Hukuk tekniği bakımından, buradaki cezaî müeyyidenin alt sınırı belirtilmiş; ama, üst sınır belirtilmemiştir. O nedenle, takdir hakkı çok geniş rakamlara baliğ olabilir, hukuk tekniği bakımından da pek uygun değildir. 10 liradan 20 liraya kadar diyebilirsiniz; ama, 60 milyon liradan az olmamak üzere dediğiniz zaman, 1 milyar da kesebilir cezayı. Bu, pek uygun düşmüyor. Bu nedenle, bir önergeyle bu hususun düzeltilmesini arkadaşlarım eğer uygun görürlerse veya 1 dakikalık bir şeydir, bir eksikliği gidermiş olalım. Hukuk tekniğine, kanun tekniğine uygun olsun derim. Takdir sizin.

MURAT AKIN (Aksaray) - Her yıl artışları nasıl olacak Sayın Başkan?

BAŞKAN - Efendim, sadece alt ve üst sınırların belirtilmesini isterim; o artış ayrı bir olay. Ceza Kanununda artış şekilleri belirtilmiştir, ona girmeyelim.

MURAT AKIN (Aksaray) - Yıllık artışlar Devlet İstatistik Enstitüsünün verdiği oranlara göre ayarlanırsa...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - En alt sınırının 60 milyon lira, en üst sınırının da 200 milyon lira olmasında...

BAŞKAN - Efendim, o hususu yazılı olarak verirseniz.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Yazılı olarak verelim.

BAŞKAN - 18 inci maddede de aynı husus var; onu da aynı şekilde düzeltelim.

Sayın milletvekilleri, hükümetin bir önergesi var.

Görüşülmekte olan tasarının 16 ncı maddesindeki para cezasının "60 milyon liradan 200 milyon liraya kadar ağır para cezası verilir" şeklinde değiştirilmesi yönündedir.

Bu hususa Sayın Komisyon katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Takdire sunuyoruz.

Sayın Bakan katılıyor.

Bu hususu Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir, redaksiyon yetkisiyle.

Kabul edilen bu önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

Evrakta tahrifat

MADDE 17. - Safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının soy kütüğüne kayıt edilmesi için yönetmeliğe göre verilmesi gereken evrakı tahrif edenler, sahte evrak tanzim edenler, sahte ve tahrif edilmiş evrakı bilerek kullananlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 nci kitabının 6 ncı babındaki hükümler uygulanır.

Soy kütüğüne giren damızlık hayvanlar ile safkan Arap ve safkan İngiliz atları hakkında gerçeğe uymayan evrak tanzim edenler veya başka bir hayvana ait belgeleri kullananlar veya bu belgelerde ve hayvanın eşkali üzerinde değişiklik yapanlar, bir aydan altı aya kadar hapis ve yüz milyon liradan ikiyüz elli milyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır. Mahkumiyet halinde söz konusu hayvanların soy kütüğünden kayıtları silinir, pedigrileri iptal edilerek geri alınır.

BAŞKAN - 17 nci maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün konuşacaktır.

Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Tasarının bu maddesi evrakta tahrifatla ilgili. Soy kütüğüne kayıt edilmesi için yönetmeliğe göre verilmesi gereken evraklarda sahtecilik yapıldığı takdirde karşılaşılacak olan cezaları anlatmaktadır bu madde.

Değerli milletvekilleri, tabiî, hükümet, bu tasarıyla hayvancılığı geliştirmeyi ve verimi artırmayı amaçlıyor, onun için bu tasarıyı buraya getirmiş; ancak, tabiî, Türkiye'nin bugünkü gündemiyle örtüşen bir konu değil bu. Bugün, Türkiye'de ekonomi yangın yerine dönmüş, esnaf ve sanatkâr perişan vaziyette, çiftçi perişan vaziyette, biz, burada hayvan ıslahından bahsediyoruz; bence, burada asıl konuşulması gereken, ekonominin nasıl ıslah edileceği olmalıdır.

Bakınız, Halk Bankası, Esnaf Kefalet Kooperatifleri Birliklerine bir genelge gönderdi; genelgede, 19 Şubat 2000 tarihinden itibaren kredi taksitlerinin yüzde 250 faizle tahsil edileceği, yüzde 500 de temerrüt faizi uygulanacağı söyleniyor. Esnaf büyük bir perişanlık içerisinde, sıkıntı içerisinde; şimdi bu meselelerin burada konuşulması lazım gelir. Çiftçi, aynı şekilde, büyük bir perişanlık içerisinde.

Benim, Balıkesir İlinin Kepsut İlçesinin Piyade Köyündeki tarım krediye borcu olan insanım "acaba, tarım kredi kooperatiflerine olan borçlar ne olacak, bunların ödenmesi için hükümet bir kolaylık getirecek mi" bunu bekliyor; ama, hükümetten bu yönde bir açıklama gelmiyor ve çiftçi, haciz ile hapis arasında gidip geliyor, büyük bir sıkıntı içerisinde geçimini sağlamaya çalışıyor. Balıkesir, tarım ve hayvancılık bakımından, çiftçilik bakımından, hayvan üreticiliği bakımından Türkiye'de sayılı illerden biridir; ama, gidin, görün, 200 000 lira olan süt, bugün, 150 000-160 000 liraya inmiştir. Televizyon ekranlarından izledik, Trakya'da çiftçiler sütleri yollara döktüler, bunlar unutulmaması gereken hususlar; o bakımdan, hükümetin yapması gereken, çiftçiyi, üreticiyi desteklemektir, çiftçinin, üreticinin elinden tutmaktır. Bugün, çiftçi ve üretici emeğinin karşılığını alamamaktadır. Tabiî ki hayvan ıslahı yapılsın, yapılsın; ama, memlekette hayvan kalmıyor, kesime gidiyor hayvanlar. O bakımdan, bu gidişle eğer hayvan bulunursa, tabiî ki ıslah edeceksiniz önümüzdeki günlerde; ama, şu bilinsin ki, hayvancılık giderek yok olmakta ve hayvan üreticileri çok perişanlık içerisinde mazota yetişemiyor, yem fiyatlarına yetişemiyor. Daha bugün petrol ürünlerine yüzde 10 zam yaptınız. O bakımdan, bu gidişle hayvancılık çok büyük  sıkıntı içerisine düşecek. Hükümetin mutlaka üreticinin elinden tutması lazım gelir, üreticiyi destekleyici politikaları orta yere koyması gerekir.

Şimdi, bakın, Bandırma Limanı gıda ithalat gümrüğü kapsamından çıkarılmak isteniyor. Şimdi, Balıkesir, Bandırma deyip geçmeyin. Biraz önce de söyledim, bu bölge tavuk ve büyükbaş hayvan konusunda, süt üretimi konusunda fevkalade önemli bir yere sahiptir. Siz Bandırma Limanını tahıl ithalatı, gümrüğü kapsamından çıkarırsanız, buradaki üreticilere iyilik mi yapmış olacaksınız; hayır, buradaki üretimi köstekleyici, engelleyici bir uygulamayı getirmiş olacaksınız. Burada, üretimde kullanılan girdilerin, tahıl girdilerinin bir kısmı ithal ediliyor. İthal edilen bu mallar da bu limandan girişi yapılacak. Şimdi siz bunu iptal ettiğiniz takdirde -Sayın Bakanımızın da dikkatine arz ediyorum- bu bölgeye, buradaki üreticiye en büyük kötülüğü yapmış olacaksınız; böyle bir yanlışlığın mutlaka önüne geçilmesi lazım gelir diye düşünüyorum.

Tavukçulukta gerçekten büyük sıkıntı vardır son zamanlarda. Mudurnu örneği önümüzdedir. Bu konuda diğer bölgelerde de sıkıntılar giderek artmaktadır. Beyaz et ve yumurta üretimi konusunda üreticiler desteğe muhtaçtır. İhracatın önü açılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Bu konuda ihracatı destekleyici tedbirlerin mutlaka alınması gerekir; ama, hükümette öyle bir anlayış görmüyoruz. Hükümetin kulağı ne yazık ki, çiftçide ve üreticide değildir; hükümetin kulağı, IMF'dedir; IMF'den gelen tekliflerde, direktiflerdedir.

O bakımdan, tabiî ki, Türkiye, önemli bir hayvan potansiyeline, tarım potansiyeline sahiptir; ama, eksik olan, bunu geliştirecek, bunu destekleyecek olan hükümetin olmayışıdır. Bu bakımdan, hükümete buradan, tarımı ve hayvancılığı köstekleyici tedbirleri bir tarafa bırakın da, hayvancılığın, tarımın önünü açıcı destekleyici tedbirleri alın diye sesleniyorum.

Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün.

NEVZAT ERCAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Fetullah Gültepe konuşacak Sayın Başkan. 

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Van Milletvekili Sayın Fetullah Gültepe... (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Gültepe.

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA FETULLAH GÜLTEPE (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı konuşulurken, memleketim olan Van İlinde hayvancılıkla alakalı birçok sorun yaşanmaktadır. Bu sorun, sadece Van İlini değil, tüm doğu ve güneydoğuyu kapsamaktadır. Hayvancılıkla geçinen vatandaşlarımızın tek beklentisi olan Kurban Bayramı da görünüyor ki, Van halkına ve doğu ve güneydoğu halkına zehir olacaktır. Başlatmış oldukları menşe uygulamasıyla bölge insanını çileden çıkarmışlardır; bölgede, bölge insanını bile nüfus kütüğüne kaydedemeyen bu hükümet, hayvan nüfus kütüğü çıkarmıştır. (DYP sıralarından alkışlar)

Hayvanlar, ahırda, birbirlerinin kulaklarına yapıştırılmış olan küpeleri koparıp  yiyor, yediği zaman, bunları nüfustan nasıl düşürecek; Sayın Bakanın, bana buradan, lütfen, cevap vermesini bekliyorum.

SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Bakan, cevap verin.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Bu uygulamanın eziyetini bir çeken bilir bir de Allah bilir. Küpeleme işlemi vatandaşa yeterince anlatılamamış, bir de bu uygulamanın bürokratik ayağında meydana gelen suiistimaller ortalığı arapsaçına döndürmüştür. Van İlinde hayvan ticareti yerine küpe ticareti yapılır duruma gelmiştir. Üretici, beslediği hayvanları değişik pazarlara götürememektedir. Sayın Bakan ve Sayın Başbakandan rica ediyorum; bu eziyete son versinler, bu insanları bu ıstıraptan kurtarsınlar; bu sayede, perişan olmuş üreticimizin hiç olmazsa yüzleri gülmüş olur, sizler de bizler de bu azaptan kurtulmuş oluruz.

Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler.

OKTAY VURAL (İzmir)- Sayın Başkan, Grup adına konuşmak istiyorum.

BAŞKAN -Buyurun.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Oktay Vural; buyurun.(MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Tabiatıyla, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısını görüşüyoruz; ama, maddelerle ilgili olmamasına rağmen, bazı hususlarda milletvekillerimizin verdikleri beyanlara ilişkin bir ufak bilgi arz etmek istiyorum 

Esnaf Kefalet Kooperatiflerinin faiz  oranlarıyla ilgili ifade ettiler. Esnaf Kefalet Kooperatifleri faiz oranları, eskisi gibi yüzde 55'tir ve temerrüt faizi yüzde 110'dur; uygulama başlamıştır. Bu vesileyle, hem halkımızı hem milletvekillerimizi bilgilendirmek istedim.

Saygılar sunarım. (MHP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar; MHP ve DSP sıralarından  alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)- Sayın Başkan, Grubumuz adına Evren Bulut konuşacaklar.

BAŞKAN -Buyurun Sayın Evren Bulut.(ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA EVREN BULUT (Edirne) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, bu kanun tasarısı görüşülmeye başladığından beri değerli arkadaşlarımızı dinliyoruz. Bu kanun, aynı, bu Meclisin, bundan evvelki dönemdeki Meclisin, 5 partisinin, bütün gruplarıyla, üzerinde anlaştığı Mera Kanunu gibi çok önemli bir kanundur.

Hayvancılığımız 1985 ile 1995 arası... 1985'te 70 milyona yakın hayvan varlığımız vardı; 1995'te, bu, 50 milyonlara düşmüştü. Bu Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı içindeki dört tane önemli olan hayvancılığın gelişmesini, biz, 1995 senesinde, Tarım Bakanlığımızın bürokratlarına tavsiye ettik ve bu kanun, bugün, ancak Meclise gelebildi.

Bunun özü şudur: Bundan evvelki hayvan ithalatlarını özel sektör yapıyordu. Bankadan, Ziraat Bankasından parayı alıyordu, Ziraat Bankası yüksek faizlerle çiftçiye veriyordu, arada süt fiyatlarını düşürüyorlardı, hayvanlar kesiliyordu. Onun için, Türkiye'deki hayvan ırkının gelişmesi bu şekilde olmuyordu.

Ben, burada, bazı arkadaşlarımı, işte pancar işi konuşanı, şunu konuşanı... Tabiî, çiftçinin durumunu biz burada söyledik hepimiz, söylüyoruz da; ama, bu kanun, hayvancılığı geliştirmesi için önemliyse, bunun sistemini dahi, burada konuşanların çoğu izah edemez; bu nasıl işler... Bu hayvan yetiştirici birlikleri, ilk defa, 6 ilde kuruldu: Edirne, Sakarya, Bursa, Burdur... Bugün, 40 ilde bu birlikler kurulmuştur. Bunları üreticiler yetiştirmektedir; yetiştirilen bu hayvanları, 100 çarpı 2 denen köy kooperatiflerine satmaktadırlar.

Yani "hayvan küpesi" dedi değerli arkadaşım. Bizim bir hayvan soy kütüğümüz yoktu, hayvanlarımızın menşei yoktu. Bugün, bu soy kütüğü 1 milyona ulaşmıştır ve Sayın Bakanımız, bu kaçak hayvanların yasaklanmasını da bu soy kütüğü vasıtasıyla yapmıştır.

Şimdi, şunu anlatmak istiyoruz: Bu, 1995'den beri yürürlükte olan bir yasadır. Yani, Bakanlar Kurulunun imzaladığı bir kararname olarak görülür. Peki, niye bugüne kadar gelişmemiş? Gelmiş geçmiş 6 hükümetin içinde bulundum; bunlara kaynak aktarılmıyor. Bugüne kadar köy kooperatiflerimizin 400 tanesi... 1997 senesine kadar 400 köyümüze bunlardan vermiştik. O günden beri, 1 760 köyümüzün kooperatifleri, bu damızlık hayvanlardan almak için sıradadır. Ben soruyorum, o günden beri kaç hükümet geçti, niye buraya kaynak aktarılmadı? Bu hükümet de, iki senede, ancak 70-80 kooperatifimize kaynak bulabilmiştir.

Benim burada söylemek istediğim, Maliye Bakanımız, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız ve Tarım Bakanımızın tavsiyelerine uyarak, senede en az 100 trilyon lira buraya kaynak aktarırsak, bu hayvancılığı ancak dört beş senede geliştirebiliriz. Burada, hepimiz siyaset yapalım, yapalım; ama, o iki inek sağıp da geçinen insanları da kendi siyasetimize alet etme hakkımız yoktur. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Bu kanun tasarısının hazırlayıcısı olan bir kimseyim. Bu kanun tasarısını komisyondan çıkaran, bugün rahmetli olan Konya Milletvekili Sayın Turan Bilge'ye de Allah'tan rahmet diliyorum. Bu kanuna hakkı geçenlerin hepsinden Allah razı olsun; ama, Türkiye'de yalnız fikir üretiyorsunuz, arkasını bırakıyorsunuz. Burada hayvan soy kütüğü olmadığı müddetçe, bu işi düzeltemezsiniz. Biz, yerli hayvan ırklarını, ancak bu sistem arasında... Bu paralar, direkt çiftçiye giden paralardır.

Hayvan yetiştirici birlikleri... Diyelim ki, Balıkesir-Gönen hayvancılık bölgesidir, Burdur hayvancılık bölgesidir, Kars hayvancılık bölgesidir, Erzurum hayvancılık bölgesidir... Ben, o zaman, bu tahsisleri yapan biriydim. Edirne İlinde iki kooperatife verilmişken, Kars'a 27 tanedir; Burdur'a öyledir, Balıkesir'e öyledir. Bunların dağıtımını adaletli yapmamız lazım. İşte, Çevre Bakanı bazı belediyelere verecek, işte, Tarım Bakanı bazı belediyelere, Maliye Bakanı bazı belediyelere; bunların siyasetüstü olması lazımdır.

İHSAN ÇABUK (Ordu) - Bayındırlık Bakanı bazı belediyelere...

EVREN BULUT (Devamla) - İşte onların hepsini bir araya koyuyorum sevgili hemşerim.

Bu Hayvan Islahı Yasası -tarım sigortası yasası gibi, bugün hükümet programındadır, iki senedir görüşemiyoruz- Türk çiftçisine çok önemli hizmet verecek bir yasadır. Biz, bu yasayı çıkarırken, ister muhalefet milletvekilleri ister iktidar milletvekilleri olsun, Bakanlığa bu paraları aktarmamız lazımdır; yoksa, 3000 yılına kadar... 38 000 köyümüz var, 70 000 mezramız var...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN- 1 dakikada toparlayınız...

EVREN BULUT (Devamla)- 1-2 dakika daha verirseniz; çünkü, bu kanun tasarısı cuma günü görüşülürken, Grup adına benim konuşmam lazımdı; ama, dışarıdaydım.

BAŞKAN- Sayın Evren, 1 dakikada toparlayınız.

EVREN BULUT (Devamla)- Bunun işleyiş şekli, hiçbir hırsızlığa, hiçbir yolsuzluğu mahal vermeyen bir yasadır. Ben biliyorum ki, bütün hayvan ithalatçıları getirip, iki senedir de süt fiyatlarını kesip, ondan sonra, hayvanları yine kestirip, yine devam etti bu, senelerce devam etti.

Bu kanun hem yolsuzluklara, haksızlıklara aykırı bir kanundur hem de adil bir kanundur. Bunun arkasında destekleyici tedbirleri vardır. Nedir onlar; süte prim. 1997 senesinde 2 000 lira, 1994 senesinde de 3 000 lira, süte 5 000 lira primle bu destekleniyordu. Sayın Bakanımızın da görüşüdür; bizim geçen sene süte 25 000 lira prim vermemiz lazımdı. Ver süte 25 000 lira prim; o, otu da bulur, hayvanı da bulur, üretir de.

Onun için, bu kanunun ülkemize, hayvancılara hayırlı olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bulut.

17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

Amaç dışı kullanma ve eşkal değişikliğini bildirmeme

MADDE 18. -6 ncı maddeye aykırı hareket edenler ile soy kütüğüne kayıtlı damızlıkların, safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının ölmeleri halinde pedigrilerini 7 nci maddedeki süreler içinde geri vermeyen veya sahip ve don değişikliğini bildirmeyen ve pedigrisine işletmeyen hayvan sahipleri, 60 milyon Liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile cezalandırılır.

Mahkûmiyet halinde söz konusu hayvanların soy kütüğünden kaydı silinir ve pedigrileri iptal edilerek geri alınır.

BAŞKAN- 18 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Hüseyin Arı.

Buyurun Sayın Arı. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 18 inci maddesi üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gelişmiş ülkelerde hayvancılık, her şeyden önce, gıda ve tarım sektörlerinin bir alt birimi olarak algılanmakta ve geliştirilmesi, en azından mevcut durumun korunması için desteklenmektedir; destek tutarı, bazı ülkelerde yılda milyarlarca dolara ulaşmaktadır. Ülkemizde de, hayvancılık, desteklenmeye ve geliştirilmeye çalışılmaktadır; ancak, ne yazık ki, bugüne kadar uygulanan politikalarla gelişmiş ülkelerdekine, örneğin, Avrupa Birliği üyesi ülkelerdekine benzer ilerleme sağlanamamıştır. Bugün, Avrupa Birliğinde tarımsal nüfusun payı yüzde 5, Türkiye'de ise yüzde 45'tir. Buna mukabil, Avrupa ülkelerinde, kişi başına, yılda, ortalama, 326 kilo süt, 91 kilo et ve 13 kilo yumurta üretilirken, Türkiye'de ise, 156 kilo süt, 24 kilo et, 13 kilo yumurta üretilmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, süt, et ve yumurta üretimi bakımından, genellikle, ihtiyaçlarının üzerinde üretim yaparken, Türkiye, özellikle, et üretimi bakımından dışa bağımlı hale gelmiş ve bu açığını, maalesef, ülkeye kaçak yollardan sokulan ve toplumun sağlığını tehdit eden buffalo veya deli dana etleriyle gidermeye çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, hayvancılık, ekonomik amaçlı bir faaliyettir. Oldukça zahmetli, yoğun emek ve yatırım gerektiren hayvancılık faaliyetlerinden yeterli gelir elde edemeyen yetiştiricilerimiz, yani, besiciler, hayvancılığı terk etmek veya bu konuda yatırım yapmaktan kaçınmaktadırlar. Bugüne kadar ülkemizde uygulanan hayvancılık politikaları, rekabet edebilir, ekonomik açıdan güçlü işletmelerin oluşturulması ve geliştirilmesi amacına yönelik olmamıştır. Hayvancılık, genellikle, kırsal kalkınma programları içinde değerlendirilmiş; köylü, çiftçi ve besici kavramları birbirine karıştırılmıştır. Bunun sonucu olarak, ne desteklenen köylüye ne de yetiştiriciye yarar sağlanamamaktadır.

Ülkemizde, süt ve et sanayicilerinin köklü çözümlere yanaşmadıklarının ve kısa vadeli çıkarlarını önplanda tuttuklarının önemli bir göstergesi de, son yıllarda yapılan özelleştirme uygulamasının sonuçlarıdır. Bilindiği gibi, 1990'lı yıllarda, kamuya ait Süt Endüstrisi Kurumu fabrikalarının tamamı, Et ve Balık Kurumu tesislerinin çoğunluğu özelleştirilmiştir. Bundan amaç, bu tesislerin daha verimli çalıştırılmasıdır. Yetiştiricilerin güçsüz ve örgütsüz olmaları nedeniyle, bu tesisler, genellikle et ve süt sanayicileri tarafından, oldukça düşük sayılacak bedellerle satın alınmıştır.

1999'da yapılan bir araştırmada, özelleştirilen 32 süt fabrikasından yalnızca 13'ünün faaliyetini sürdürdüğü, işgücü istihdamının yüzde 60 azaldığı, işlenen süt kapasitesinin de yüzde 19 düştüğü belirlenmiştir. Kısacası, bu alanda yapılan özelleştirmelerden beklenen yarar sağlanamamıştır.

Bugün, bırakın çiftçinin, besicinin teşvik ve desteklenmesini, ağır ekonomik şartlarda bilhassa akaryakıt, gübre ve yem fiyatlarına yapılan zamlarla, çiftçi ve besicilerimiz, ellerindeki mallarını, traktörlerini dahi satarak yaşam savaşı vermektedirler. Tarımda ise, yetmiş sene önceki karasabana dönülmektedir.

Sayın Bakanım, bu ıslah kanunu, ileriye dönük, zorunlu ve iyi bir kanundur; ama, biz, bugünkü hayvancılığımızın can çekişmekte olduğunu bilerek, bulunduğumuz bu en kötü şartlardan nasıl kurtarırız, bu konudaki acil tedbirleriniz nelerdir; onu bize izah ederseniz, size şükran borçlu oluruz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Arı.

18 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Yahya Çevik. (DYP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Çevik.

DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 18 inci maddesi üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, maddeye geçmeden önce, Bitlis'le ilgili Sayın Bakanımdan bir istirhamda bulunacağım. Biraz önce, kendisine Bitlis'in ufak bir sorununu ilettik ve Sayın Bakanın, Bitlis'le ilgili bu sorunları bildiğine çok sevindik, çok mutlu olduk; ancak, malum, bu kış ayında bir yem sıkıntısı olmuştur. Biz, sadece, Bitlis'teki hayvanları, hazırda bulunan hayvanları güneydoğuya, Siirt, Batman, Diyarbakır illerine getirmek kaydıyla -oralar daha verimlidir- zatıâlinizin, jandarmayla ve emniyetle devreye girerek, bu faydayı sağlamanızı istirham ediyoruz ve yararlı görüyoruz.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu madde, 6 ncı maddeye aykırı hareket edenler ile soy kütüğüne kayıtlı damızlıkların, safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının ölmeleri halinde pedigrilerini 7 nci maddedeki süreler içinde geri vermeyen veya sahip ve don değişikliğini bildirmeyen ve pedigrisine işletmeyen hayvan sahiplerine, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası getirmekte; ayrıca, muhkûmiyet halinde söz konusu hayvanların soy kütüğünden kaydının silinmesini ve pedigrilerinin iptal edilmesini getirmektedir.

Elbette, devlet, çıkardığı kanunlarda aykırı hareket edenler için ceza getirecek, bunları da kanunların içinde düzenleyecektir; ancak, bu cezalar hem caydırıcı önem taşımalı hem de belirgin olmalıdır. Bu kanuna uymayan hayvan sahiplerine, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası verileceği ifade edilmektedir; ama, buna bir üst sınır konulmamıştı, biraz önce Sayın Başkanımın uyarısıyla bu sorun da halledildi.

Hangi ölçüye göre 60 milyon, hangi ölçüye göre de daha fazla para cezası verilecektir? Bu para cezası ve soy kütüğünden kaydının silinmesi -kurulacak bir denetimle- kurumunun sağlanması, acaba uygulamanın daha süratli ve adil olarak yapılmasını getirmez mi?

Yine, sonuçta aynı noktalara geliyoruz. Bugün yapılan ve halkın yanında olmayan uygulamalar, vatandaşın devlete olan güvenini sarsmaktadır. Onun için, bizlere düşen, bu güveni tekrar kazanmaktır diyor, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çevik.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "60 milyon liradan az olmamak üzere" ibaresinin "60 milyon liradan 1 milyar liraya kadar" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

                        Hüsnü Yusuf Gökalp

                        Tarım ve Köyişleri Bakanı

BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR (Eskişehir) - Çoğunluğumuz olmadığı için, uygun görüşle takdire bırakıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümetin verdiği önergeyi, Komisyon uygun görüşle takdire bırakıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 18 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 18 inci madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

İzinsiz faaliyette bulunma

MADDE 19. - Bakanlıktan izin almadan suni tohumlama ve embriyo transferi faaliyetinde bulunanlar veya aynı maksatla sperma üretimi merkezi ve embriyo transfer laboratuvarı kuranlar veya sperma ve embriyo satanlar beşyüz milyon liradan iki milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır ve bunların faaliyetlerine son verilir.

BAŞKAN - 19 uncu maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Zeki Okudan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlk önce, Fazilet Partisi olarak bizim bu kanuna destek verdiğimizi, Mecliste bulunan parlamenter sayısına rağmen Meclisin çalışması göstermektedir; bunu bilmiş olalım. Biz, bu kanunun çıkmasını istiyoruz.

Şimdi, 19 uncu maddede "Bakanlıktan izin almadan suni tohumlama ve embriyo transferi faaliyetinde bulunanlar veya aynı maksatla sperma üretimi merkezi ve embriyo transfer laboratuvarı kuranlar veya sperma ve embriyo satanlar beşyüz milyon liradan iki milyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır ve bunların faaliyetlerine son verilir" denilmektedir; madde bu.

Arkadaşlar, bir işletme, kârlılık ve verimlilik esasına göre kurulur. Siz, işletmeyi kuruyorsunuz; kurduğunuz işletme eğer kârlı değilse, isteseniz de yaşatamazsınız. Bu bakımdan, uygulanan iktisadî programlar çok önemli.

Bu, Alanya ve Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odasından aldığım bir faks. Burada, 12.3.2001 günü akşamına kadar tamamen kapatılması durumunda, mevcut faiz oranları üzerinden Esnaf Kredi Kefalet Kooperatiflerince yüzde 55 faiz tahakkuk ettirileceğini açıklamışlardır. 12.3.2001 günü akşamına kadar mevcut kredileri tamamen kapatmayan işletmelerin kredilerine, 19.2.2001 tarihinden itibaren yüzde 250 kredi faizi, yüzde 500 temerrüt faizi uygulanacağı bildirilmiştir.

Değerli arkadaşlar, az önce, hükümet tarafından olan arkadaşlarımız, bu faizin ertelendiğini, tekrar değiştirildiğini ifade ettiler; ama, hangi tarihten itibaren değiştirildiğini bilmiyoruz. Diyelim ki, yürürlük bir sene sonra, bu değişiklik bir sene sonraki tarihte uygulanacak denilirse... Bunu da neden diyorum; alınan karar şu: Türkiye Halk Bankası Genel Müdürlüğümüzün 27.2.2001 tarihinde aldığı ve uygulamaya koyduğu bu karar esnaf ve sanatkâra büyük yaralar açacağından, ülkemizin ve ekonomimizin istikrarı açısından bu uygulamaya müdahale edilmesi ve durdurulması talebi var. Yani, siz, dün bu kararı alıyorsunuz, bugün bu karardan vazgeçiyorsunuz; bir. Ekonomi, bu kadar yaz-boz tahtası yapılmamalı. Kararı alırken enine boyuna düşünmeniz gerekirdi.

İki; değişikliği yaptınız, uygulayacağınız tarihi bildirmediniz. Bugünden mi geçerli?.. Eğer, bugünden geçerliyse, dünden bugüne olan bu değişikliği nasıl izah edersiniz.

Bir üçüncüsü; diyelim, bu rakamlar geçerli, yani, yüzde 250 temerrüt faiziniz var. Buna göre yaptırdığım bir hesap; az önce arkadaşlarla hesapladık. 1 milyar lira kredi alıyorsunuz, bir buzağı aldığınızı düşünün. Buzağının bir yıldan, iki yıldan, üç yıldan önce verim vermesi mümkün değil. Hele hele, yavrulaması hiç mümkün değil. Üç sene sonra 1 milyar lira para, yüzde 250 faizle, 30 milyar 625 milyon lira yapıyor. Arkadaşlar, bu ise, bir buzağının üç sene içerisinde otuz defa doğurması anlamına gelir. Böyle bir şey mümkün mü?!. Eğer ekonomi böyle yönetilirse, ülke de böyle batar. Ölçü, bunun ölçüsü ne? En güzel göstergesi, ülkemizde bulunan hayvan sayısının, 1995'lerde -az önce arkadaşlarımız ifade ettiler- 85 milyon civarından, bugünlerde 55 milyona düşmüş olması. Bu 30 milyonluk açığı kaç senede kapatacağız? Bu, sırf uygulanan ekonomik politikanın yanlışlığından dolayı.

Arkadaşlar, ülke hepimizin. Et ithal eden ülke durumundayız şu anda. Ülkemizden kaçak etler yurtdışına götürülüyor idi, şimdi kaçak etler yurtiçine getiriliyor. Lütfen, ekonomimizi bir kere daha, çok sağlıklı bir şekilde gözden geçirmek zorundayız; bir. İkincisi, bu faiz oranlarında yapılan değişikliğin hangi tarihten itibaren geçerli olduğunun, bugün, bu akşam seyircilerimize, dinleyicilerimize, vatandaşlarımıza izah edilmesi lazım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum, hürmet ediyorum. Sağolun, varolun. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Okudan.

MEHMET EMREHAN HALICI  (Konya) - Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim yerimden?

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubunun sözcüsünden sonra, siz, grubunuz adına konuşabilirsiniz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Musa Konyar.

NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, Van Milletvekili Fetullah Gültepe konuşacaklar.

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van Milletvekili Fetullah Gültepe.

Buyurun Sayın Gültepe. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA FETULLAH GÜLTEPE (Van) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Türkiye, her alanda ağır bir buhran geçirmektedir. Devletin sıkıntılarını çözecek, konuşulacak tek kürsü burasıdır.

Biz, hepimiz, bu Meclisten, bu kürsüden, Türk halkına, Türk Milletine yemin ettik. Önce, gelin, Allah rızası için, şu ettiğimiz yemine bir sadık olalım.

Aslında, bugün, Türkiye'de Hayvan Islahı Kanununun görüşülmemesi gerekiyordu; fakat, bugünkü iktidar, kendinden habersiz, kendini kaybetmiş durumda. Türkiye yanıyor, kan ağlıyor. Esnafı, çiftçisi, memuru, işçisi feryat içindeyken, biz gelmişiz, hangi meseleyi konuşuyoruz. Bana göre, bugün, muhalefetiyle iktidarıyla, hep birlikte, gecemizi gündüzümüzü şu Mecliste çalışarak, şu milleti ekonomide düştüğümüz şu krizden nasıl çıkarırız, ne yaparız, onu konuşmamız gerekiyordu; fakat, demek ki, iktidar, halkın feryadından habersizdir.

Sayın milletvekilleri, iktidarda ekonomiyi bilen de var, bilmeyen de var; fakat, bu ülkede, muhalefetteki milletvekillerimizden, kendi grubumuzdaki arkadaşlarımızdan ekonomiyi çok iyi bilenler de var. Düşününüz ki, Türkiye'de, ekonomiden anlamayan bir başbakanla beraber çalışıyoruz; ama, ne olur, şu Başbakanla çalıştığımızı hep beraber görüyoruz, nefesimiz kâfi gelmiyor ki, ona ulaşalım; çünkü, her şeyini kaybetmiş, bitirmiş, perişan olmuş durumda bir iktidar... Üç muhalefet partisi bir araya geliyor, bir konuyu anlaşıp şu topluma anlatamıyor. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun, gelin, bu konuda iktidar partisiyle...

NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Muhalefet partisi 3 tane değil, 2 tane.

GÜLER ASLAN (İzmir) - Sen ne dediğinin farkında değilsin.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - İleri geri konuşmaya gerek yok. Şimdi, burada, muhalefetteki insanlar sizden iyi anlıyor, ekonomiyi çok iyi biliyor. Türkiye'de yirmibeş yılını bu işe vermiş ekonomist insanlar var. Türkiye'de, bu ekonomiden sizleri kurtaracak bizleriz; ancak, imdadınıza da yetişecek bizleriz.

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Türkiye'nin hali ortada.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Türkiye'yi siz bu hale getirdiniz; bizler mi getirdik?!

MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Siz yönettiniz yirmibeş sene.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Efendim, sizler perişan ettiniz, kendinizden haberiniz yok. Sokağa çıkma cesaretine sahip değilsiniz. (DYP sıralarından alkışlar) Gelin bakalım, beraber gezelim; göbeğiniz varsa buyurun dışarıya!

ALİ GEBEŞ (Konya) - Yirmibeş yılı sıfırlıyor musun?!

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim.

FETHULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Ama, başka şey de konuşamıyorsunuz. Böyle, Mecliste konuşurken ağlamaya benzemez. Vatandaş dışarıda ağlıyor. O vatandaşın ağlamasına kulak veremiyorsanız, burada oturmak sizlere de haram olmuştur. Bunu bilmeniz lazım.  (DSP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından alkışlar)

Bu millet, sizden, bu kürsüde ettiğiniz yeminin hesabını soracaktır. Onlar sormazsa, bizler soracağız; hiç merak etmeyin. Sandalyeniz gıcırdamaya başladı, onun feryadıyla ağlıyorsunuz, yoksa, Sayın Başbakanın Gruptaki konuşmasına ağlamıyorsunuz. Sandalye elden gidiyor, ona ağlıyorsunuz; ama, vatandaş dışarıda ağlıyor. (DYP sıralarından alkışlar)  Siz o vatandaşın ağlamasına kulak verme cesaretine, merhametine sahip olabiliyor musunuz...

YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Haydi sen ver...

MEHMET ÇÜMEN (İzmir) - Masal anlatıyorsun.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Önce, gelin, şu kürsüde bunu konuşalım. Aslında -yine başa dönmek istiyorum- bugün, bu Mecliste bu konuların konuşulmaması gerekiyordu, feryat içinde yanan insanların haklarını konuşmamız gerekiyordu. (DSP sıralarından gürültüler) Türkiye perişan olmuş. Çiftçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla halkı perişan ettiniz...

NECATİ ALBAY (Eskişehir) - 1995'te siz perişan ettiniz çiftçiyi.

FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - ...Mevla da sizi perişan edecektir; hiç merak etmeyiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gültepe, 1 dakika içinde toparlayınız.

FETHULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Halıcı?..

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konuşmayacağım.

BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz.

Önerge yok.

19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

ALTINCI BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Yönetmelik

MADDE 20. - Her türlü hayvan ıslahı çalışmalarına ilişkin usul ve esasları, soy kütüğü kayıtlarının tutulması veya tutturulması esasları ile tescil işlemleri, damızlıkların köylere devri, tabiî ve suni tohumlama ve embriyo transferi uygulama usulleri ile bu Kanunun uygulanmasına ilişkin diğer hususlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.

BAŞKAN - 20 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum.

Hızlı nüfus artışının getirmiş olduğu problemlerin başında, ülkelerin ve o ülkelerde yaşayan insanların beslenme problemleri geliyor. Türkiye'nin bu beslenme probleminin halledilmesi noktasında, bu kanunun büyük bir merhale katedeceğine inanıyorum. Sayın Bakanlığın bu konuda güzel çalışmalar yaptığını da biraz önceki konuşmamızda ifade etmiştim; fakat, hayvan ıslahı konusunda çok dikkatli olması gereken Bakanlığın başındaki Sayın Bakanımızın biraz önceki açıklamaları, gerçekten, hiç tatminkâr değildi. Efendim, devlet süt sığırcılığı için 200 tane hayvan veriyor, bunların bir kısmı -Sayın Bakanın ifade ettiği gibi- hastalıklı çıkıyor; ama, Sayın Bakan, kendi teşkilatının hastalıklı hayvan verdiğini kabullenmiyor da "o köyde gizli birisinin gizli şapı varmış da..." diyor. Ben, bunu, bakanlık ciddiyetiyle bağdaştıramıyorum. Olayın üzerine gidilecektir, araştırılacaktır, ihmali görülenler üzerinde gerekli müeyyide uygulanacaktır demesi gerektiği yerde, vatandaşın sığırının birisinde çok gizli bir hastalığın olduğunu, Sayın Bakan, oturduğu yerden, herhalde, teşhis ediyorlar. Bunu anlamak mümkün değil; bu mantıkla da bu sorunları çözmek mümkün değil. Onun için, zaten, Türkiye'nin tarım politikası, maalesef, 56 ncı, 57 nci hükümetler zamanında iflas etmiştir. Niye iflas etmiştir? Tarım Bakanlığının bütçesine bakıyoruz; ne kadar alıyor? 54 üncü hükümet zamanında tarımdaki düşüş durdurulmuştu, tarıma kaynaklar aktarılıyordu, yüzde 1 mesabesine getirilmişti. Şimdi, 2001 yılında bütçeden tarımın aldığı, Bakanlığın aldığı pay nedir; binde 6'dır. Binde 6 alıyor, 317 trilyon lira yapıyor. Bunun 55 trilyon lirası yatırıma ayrılmış. Acaba, hayvan ıslahı için bunun ne kadarı yatırılacak, ne kadarı ortaya konulacak; hiç belli değil.

Yönetmelik çıkarılacak deniliyor. Bu ülkede yönetmelikler çıkarılıyor; ama -her zaman ifade ediyorum- Türkiye'nin sorunu, yönetmelik, kanun, mevzuat değildir; bu mevzuatın uygulanması sorunudur, bu mevzuatı uygulayacak olan insanların mantalitesidir, düşüncesidir, olaylara yaklaşımıdır. Türkiye'deki soygunlar, vurgunlar kanun olmadığı için mi yapılıyor; hayır. Kanunlar var, mahkemeler var, yargıçlar var; ama, olayların önüne geçilemiyor.

İşte, çiftçimizin durumu düzelsin diye de tarım kredi kooperatifleriyle ilgili yeni bir düzenleme yaptık; çiftçimizin sorunları çözülecekti, kredileri verilecekti, gübresi alınacaktı; ama, maalesef, bu sorunların hiçbiri çözümlenememiştir; çünkü, bu hükümet, tarım politikasını kendisi belirlemiyor; tarım politikasını, maalesef, IMF'nin talepleri ve yönlendirmeleriyle ortaya koyuyor. Onun için de, ben, Sayın Tarım Bakanının da içine sinmeye sinmeye birtakım işleri yaptığı kanaatimi ifade ediyorum, kendilerinde bunu görüyorum; bundan dolayı da, bu kıskaçtan kurtulmaları gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum.

Muhterem arkadaşlar, burada yapılan konuşmaları, elbette sizler de izliyorsunuz, çok değerli vatandaşlarımız da izliyorlar. İşte, geçen gün Niğde'ye gittik. Niğde'ye gittiğimizde, Kayırlı Belediye Başkanımız önümüzü kesti "ille Kayırlı'ya gideceğiz, Kayırlı'da çiftçilerimizin sorunları var" dedi. "Sayın Başkan, her yerde çiftçinin sorunu var, her yerde çiftçi kan ağlıyor, her yerde gübre bulamıyor" dedim; ama "bizim derdimiz başka" dedi. Nihayet, köye gittik. Köyde vatandaşlarımız toplanmışlardı, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Mesut Yılmaz'a, Sayın Başbakana ve Sayın Tarım Bakanına ulaştırılmak üzere de yüzlerce mektup hazırlamışlardı. "Bunları götürebilir misiniz" dediler, "Sayın Bakanların elbette makamları var, mevkileri var" dedim, "ama, biz ulaşamıyoruz" dediler, "yine, sağır olsa da bir hükümetimiz var, onlara gönderin" dedim, "duymuyorlar sesimizi, bu mektubumuzu okur musunuz" dediler; ben de onlara söz verdim. Mehmet Ali Torumtay, Arif Yiğit... Bir sürü mektup var da, sadece bir tanesini okuyacağım; çünkü, belediye başkanımız Nisani Kaplan, özellikle bu konunun üzerinde durulmasını da ifade ettiler. O istediği için değil, millet istediği için, çiftçi istediği için, çiftçinin sesini size duyurabilmek için, bu mektubu baştan sona okumak istiyorum.

"Bizler, bu toprakları, savaşta kanlarıyla, barışta alınteriyle sulayan Türk çiftçisiyiz. Çiftçilikten başka gelirimiz bulunmamaktadır. Bu yıl, topraklarımızı ekememek gibi büyük bir sorunla karşı karşıyayız; çünkü, toprağa atacak bir kilo gübremiz yok, peşin parayla gübre alabilmemiz imkânsız. Bu seneye kadar, bizim, her türlü ihtiyacımızı karşılayan tarım kredi kooperatifimiz vardı; fakat, şimdi, kooperatifte gübre yok. Yöneticilerimize soruyoruz 'devlet bir kararname çıkardı, çiftçi borcunu ödemediği için Ziraat Bankasından para alamıyoruz, para alamayınca gübre de alamıyoruz; yetkililerle görüştük, çiftçimizin dertlerini anlatıp, uyum süresi istedik; yardımcı olunacak, bekledik' diyorlar." Tabiî, çiftçiler, tarım kredi kooperatifleri, kanunun uygulanması için uyum süresi istiyorlar; ama, Tarım Bakanlığı da, Cottarelli'nin tavsiyelerine uyabilmek için, ayrı bir uyum süresi istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Budak.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Fakat, çiftçimiz, meselesini, inanın, Tarım Bakanımızdan çok daha güzel ifade ediyor; oldukça yalın ve içten bir şekilde "toprak beklemez, toprak gübre ister, tohum ister, ilaç ister, en önemlisi ekilmek ister. Tarım kredi kooperatifinde gübre olmazsa, bu sene, tarlaların yarısından fazlası ekilemeyecek. Kendi çiftçisine en çok faizle kredi veren ülkeler, Türkiye'ye gelince, ziraî kredi olmaz, kredi kredidir diyorlar. Türkiye'de enflasyonun sebebi biz çiftçiler değiliz. Buğdayı biz ekiyoruz, evimizde ekmek yok; tarım kredi kooperatifine borçlarımızı ödeyemiyoruz. Yıllarca, borçlar affedilecek dediler, mahkûmlara af çıkardılar. Bize af yok mu; mahkûmlar kadar da bizim değerimiz yok mu; ülkeyi biz beslemiyor muyuz; bu topraklar için biz can vermiyor muyuz?! Bu ülkede, Ziraî Donatım Kurumunu batıranlar, gözlerini tarım kredi kooperatiflerine diktiler. Tarım kredi kooperatifi olmazsa bizim halimiz ne olur."

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAKUP BUDAK (Devamla) - "Milletin efendisi olamadık; ama, bizi, hiç değilse, birilerinin kölesi yapmayın" diyor çiftçilerimiz.

Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, Niğde ile ilgili olduğu için, izah etmem gereken bir husus var.

BAŞKAN - Efendim, grup adına konuşursanız, açıklarsınız.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Musa Konyar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA MUSA KONYAR (Ağrı) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 20 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Dünyada gelişen hayvancılık teknolojisiyle ilgili yenilikleri ülkemiz hayvancılık sektörüne kazandırmak, elbette hepimizin temel arzusudur; ancak, bu yasayla, ülkemizde can çekişen hayvancılık sektörünün yeniden ekonomimize kazandırılması sağlanabilecek mi? Hiç sanmıyorum; çünkü, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunuyla çözümlenebilirdi, o kanunda da çok önemli maddeler ve hükümler mevcuttu; ancak, yanlış politikalarla, bu sektör yeterince önemsenmedi ve ilgilenilmedi.

Değerli arkadaşlar, tasarı çok iyi ve teknik; ama, uygulama nasıl yapılacak; halkın sosyal ve kültürel yapısı buna uygun mu; altyapı bu konuda hazır mı? Bir önceki konuşmamda belirttiğim gibi, doğu ve güneydoğuda bu projenin ayağı yok. Nasıl olacak ki?! Yayla ve mera ıslahı yok, ucuz hayvan ve yem kredisi yok; sınır ticaretiyle, veteriner denetiminde hayvan ithalatı yapalım diyoruz, Sayın Bakanımız buna da "yok" diyor. Peki, eğer hükümet destek vermeyecekse ne olacak? Bence, Allah bu sektöre rahmet eylesin, ruhuna Fatiha okumaktan başka çarem kalmıyor. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üretici, hayvanına yedirdiği yemin karşılığını alamıyor. Yem pahalı, et ve süt ucuz. İstediğiniz hayvanı ıslah edin; o hayvanın kaliteli kaba yem ihtiyacını karşılayamıyorsanız, hayvancılığı geliştirmeniz mümkün değildir. Çiftçinin hayvancılık yapmasını istiyorsanız, üretim maliyetlerini düşürerek o sektörü kârlı hale getirmelisiniz. Bunun yolu da, kaliteli kaba yem kaynaklarının geliştirilmesidir.

Hayvancılık sektöründe, üretim maliyetlerinin yüzde 75'ini yem giderleri oluşturmaktadır. Siz, en verimli hayvanı bile tekniğine uygun besleyemiyorsanız, yeterli verimi almanız mümkün değildir. Bunun çözümünü Yüce Meclis bulmuştu. Bu Meclisin iradesi, 4342 sayılı Mera Kanununu Türk çiftçisine hediye etmiştir. Kırkbir yıldır yasalaşamayan bu kanunun çıkmasında emeği geçen bütün siyasetçi ve bürokratlara gerçekten teşekkür ediyorum.

Kanunun uygulaması için Mera Fonu kuruldu; trilyonlarca lira gelir bu fonda toplandı. Sayın Bakana sormak istiyorum: İki yıldır görevdesiniz; hayvancılık ve meranın en önemli kaynaklarının yer aldığı Ağrı ve Erzurum İllerimizde 1 metrekare mera ıslahı acaba yaptınız mı, Türk hayvancılığının hizmetine sundunuz mu? (DYP sıralarından alkışlar) Var mı Sayın Bakanım; elbette ki, yok. Daha da önemlisi, ıslahla ilgili ne teknik alanda ne de yasal anlamda herhangi bir hazırlık yok. Mera Fonu kaynaklarının yerinde ve amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı en büyük merak konusudur; kullanılmadığı açıkça meydandadır. Amacına uygun kullanılsaydı, mera ıslah çalışmalarının yapılması gerekirdi. Mera ıslahını Bakanlık imkânlarıyla yapmanız da mümkün değil. Özel sektörün bu işe girmesi mutlaka özendirilmelidir. Bunun hukukî altyapısı hazırlanarak zaman geçirilmeden ıslah çalışmalarına başlanmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demek ki, her şey kanun çıkarmakla çözülmüyor. İşte kanun, işte para...Niye bekliyorsunuz? Meraları ıslah etmezseniz, hayvancılığı nasıl geliştireceksiniz?! Yüce Meclisin iradesiyle çıkarılan yasaların uygulanması için irade gereklidir, ehil kadrolar gereklidir.

Türk hayvancılığının ikinci en önemli sorunu ıslahtır. Kültür hayvanının oranı mutlaka yüzde 100'lere çıkarılarak et ve süt üretimi artırılmalıdır. Bunun da yolu, hayvan ırkının genetik ıslahı ile meraların ıslahından geçmektedir. Bugün üzerinde konuştuğumuz Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının başarılı olması, günün koşullarına uygun olması ile uygulanabilir olmasına bağlıdır.

Tasarıyı incelediğimizde görülecektir ki, yaptırım hükümlerinin hemen hepsinde hapis ve para cezası öngörülmektedir. Herhalde, Bakanlık, hazır hapishaneler boşaldı, oraları dolduralım diye düşünmektedir! Bu yanlıştır. Bu işi yapmak isteyenleri, yatırım yapacakları, bu işe başlamadan korkutuyorsunuz. İleride, bu işi yapacak yatırımcı bulamazsınız. Zaten yapanı da bu şartlarda cezalarla çökertiyorsunuz.

Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

SAFFET KAYA (Ardahan) - Bravo Musa!

BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Konyar.

Sayın Levent, çok kısa olmak üzere, buyurun.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Her şeyden önce, Yakup Beye de teşekkür ediyorum. Kayırlı Kasabasına, biz, gereken hizmetlerin hepsini yaptık, yapmaya da devam edeceğiz. Bu sene güzel hizmet aldı. Geçmiş zamanlardan daha iyi hizmet, farklı bir hizmet olduğunu kendisi de biliyor. Kasabaya da buradan teşekkür ediyorum. Yakın bir zamanda iyi hizmet gideceğine de inanıyorum.

Hepinize teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Levent.

İnşallah, bütün Türkiye'ye iyi hizmetler gider.

MURAT AKIN (Aksaray) - Nerede?!

BAŞKAN - Maddeyle ilgili önerge yok.

20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 20 nci madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

Yürürlükten kaldırılan kanunlar

MADDE 21. - 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunu ile 11 Nisan 1334 tarihli Damızlık Tiftik Keçilerinin Harice Men'i İhraç ve Teksiri Adadı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - 21 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Hayvan Islahı Kanun Tasarısının 21 inci maddesiyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubumuzun görüşlerini iletmek üzere söz almış bulunuyorum.

Yetmişüç yıl önce çıkarılan ve 1995 yılına kadar 10 defa değişikliğe uğramış olan bu Hayvan Islahı Kanununun yeni bir düzenlemeyle, yeni bir anlayışla, günün gereklerine uygun bir anlayışla düzenlenmesi, elbette, güzel bir girişim. Bu girişimi de desteklemek bizim boynumuzun borcu.

Hayvansal üretimi artırmak için bilim adamlarının ortaya koyduğu teori ikidir. Birisi, sayısaldır; birisi de verim artırımıdır. İkinci yol seçilmiştir; akılcıdır, mantıklıdır. Verimin artırılması istikametinde düzenlemeler yapılmıştır. Hayvan sayısı istenildiği kadar artırılamaz. Bu yüzden, hayvan sayısını artırmayla, üretim artışı sağlamak oldukça zor; üretimde devamlılık arz eden birim başına verimin artırılmasıyla mümkündür. Bu durum, genetik çalışmalarına hız verilmesine ve ıslah çalışmalarının önplana çıkmasına sebep olmuştur.

Değerli arkadaşlar, bu noktada, hayvancılığımız konusunda çok çeşitlilik arz eden Anadolu toprakları üzerinde bugün artık unutulmuş olan, mesela, ipekböcekçiliği konusunun gündeme getirilmesi lazımdır, ıslah edilmesi ve canlandırılması gerekir. Ayrıca, bunun yanında, merinos koyunu dediğimiz koyun tipinin, yününden dolayı, sanayie vermiş olduğu yararlı hizmetlerden dolayı geliştirilmesi gerekir.

Bu arada, tavukçuluğumuz çok önemli bir tehlike içindedir. Özellikle yumurta tavukçuluğundan bahsetmek istiyorum.  1995 yılında 10,2 milyon günlük yumurta olan kapasitemiz, 2000 yılında 4,8 milyona, 2001 yılı için de -söylentilere göre- 2,5-3 milyon gün/adede düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. İran'dan yumurta ithal ediyoruz. Türkiye, 1995 yılında yumurta ihraç eden bir ülke iken, 2001 yılında, maalesef yumurta ithal eden bir ülke durumuna gelme konumundadır. Bu konu üzerinde hassasiyetle çalışmak gerekiyor.

Değerli arkadaşlar, hayvansal üretim ekonomisinin ayrıca desteklenmesi lazım. Bir ekonomik program uygulanması lazım. Bu, bir taraftan kredilendirme yönüyle, bir taraftan da alımlarının desteklenmesi yönüyle, mutlaka ayrı bir programla, ayrı bir yasayla desteklenmek mecburiyetindedir. Yasa tasarısı gündemdedir; ancak, gelmemiştir; ama, doğal afetlere karşı hayvancılığı ve diğer tarım ürünlerini kapsayacak şekilde tarım sigortası kanunu mutlaka çıkarılmalıdır. Zira bu projenin arkasından böyle bir desteğe ihtiyaç vardır.

Değerli arkadaşlar, geleceğin dünyasında en çok ihtiyacını duyacağımız üretim, topraktan ve toprağa bağlı unsurlardan olacaktır. Tarım Bakanlığı bütçesini ve yapısını mutlaka geliştirmek mecburiyetindeyiz. Tarım ve hayvancılıkta bir geçiş dönemini mutlaka gündeme getirmemiz gerekiyor. Bakın, bugünlerde ortalıkta birdenbire köylümüzü, tarım sektörünü, hayvancılığımızı felç eden bir durum ortaya gelmiştir; bu durumun giderilmesi lazımdır. Elbette düşünülen ve düzenlenen istikamete gelinmesi için bir geçiş döneminin önplanda tutulması lazım. Bu geçiş döneminde, gerekli desteklemeler gerekli kredilendirmeler ve gerekli kredi ertelemeleri en uygun biçimde yapılmalıdır.

Değerli arkadaşlar, sanayii ve tarımıyla ülke ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan Bursa İli, son yıllarda hayvancılık konusunda da çok ciddî adımlar attı. Bursa İli holstein damızlık süt sığırı yetiştiricileri birliğinin soy kütüğüne kayıtlı gebe düve üretmesi, Türk Hayvan Yetiştiricileri Birliğinde kayıtlı gebe düve yetiştirmesi, yurt genelinde yetiştiricilikte öncülük etmesi, Bursa'da hayvancılığın işletme bazında gelişmesine de önayak olmuştur; ancak, bu noktada şunu itiraf etmek lazım, bunu söylemek lazım ve Bakanlığımızın da bu konuda bir tedbir alması lazım: Sütçülük her geçen gün büyük bir sıkıntı içine girmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bugün süt üreticilerimiz çok güç durumdadır. Sütçülüğümüze mutlaka ve mutlaka bir destekleme primi verilmesi gerekiyor. Bu destekleme priminin de biz verileceğini umuyoruz, verileceğini ümit ediyoruz. Zira Sayın Bakanımızın da bu istikamette bir görüş taşıdığını biliyoruz; ancak, ödenekleri konusunda, kendisine, Hazinemizin yardımcı olması gerekiyor. Hazineden sorumlu Bakanımızın da bu konuyu dikkate alacağını bekliyor; saygılarımı sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının sonuna geldik. Yürütme ve yürürlük maddeleri üzerinde konuşmayacağımızı ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, Hayvan Islahı Kanunu önemli bir kanun ve bununla ilgili kanunun bizatihi kendisi önemli olduğu kadar, uygulamaları daha büyük önem arz etmektedir. Umarım, bunun akıbeti Mera Kanunu gibi olmaz; çünkü, Mera Kanunu da büyük ümitlerle çıkarılmıştı; ancak, daha sonra, yönetmeliklerin geç çıkarılması, bilahara, uygulamada Mera Fonunun doğru dürüst işletilememesi ve birbuçuk yıldan beri de verimli bir uygulamanın olmaması, âdeta, bizleri, gittiğimiz her yerde, Mera Kanunu konusunda "dağ fare doğurdu" şeklindeki sitemlerle karşı karşıya bırakmıştır.

Bu görüştüğümüz tasarı, elbette ki önemli; ama, bakın değerli milletvekilleri, şimdi, damızlık yetiştirecek müessesenin kalmadığı veya hayvancılıkla uğraşanın, besicinin elindeki hayvanı yok pahasına sattığı bir dönemde, bu kanunun çıkması ne kadar fonksiyon icra edecektir, ne kadar işe yaracaktır; doğrusu, herkesin kafasındaki soru işareti budur.

Sayın Bakanın, bir gün, iki gün sonra, şu pazarlara inip de kurbanlık fiyatlarını görmesini istiyorum. Elbette ki, tüketiciyi düşünmek bizim görevimizdir; ama, üreten insanın alınterini karşılayamıyorsanız, aynı şekilde, önümüzdeki yıllar, tüketiciyi de cezalandıracaksınız anlamına gelmektedir. Bugün kurban fiyatları, neredeyse, geçtiğimiz yılın fiyatları düzeyindedir. Üreticinin bu feryadını duymak lazım; duymak için de, mutlak suretle onların içerisinde olmak lazım.

Dün, gübre satışlarının durdurulduğunu, mazot satışlarının durdurulduğunu duymuştum. Biraz önce bir arkadaşım ifade etti -şimdi rakamları getirdim- maalesef, bugün gübreye zam gelmiş. Esas vaveyla, muhtemelen bayramdan sonra kopacak. Bu fiyatlarla, bu girdi artışlarıyla... Sabahtan beri bu Yüce Mecliste söylenen bu sözlere lütfen kulak verin. Yani, ham sütün, çiğ sütün fiyatı yerinde sayıyor, kutu süt veya pastörize süt veya dayanıklı süt, bunun 4 misli fiyata satılıyor ve pazarlamada bir problemi yok. Yem fiyatı, dünden bugüne 2 misline katlanmış vaziyette. Bütün girdilerin bu kadar fahiş fiyatlarla artığı bir Türkiye'de, ne işe yarar bu kanun diye düşünüyorum; gerçekten, temel problem, buradadır.

Değerli milletvekilleri, birçok şeyi konuştuk, tekrara da düşmek istemiyorum; ama, bir hususun da üzerinde, Yüce Mecliste, hayvan ıslahının konuşulduğu bir mecliste, yeteri kadar durulmadı diye düşünüyorum. Türkiye'de kırmızı et deyince, hep sığırcılık üzerinde durduk; besicilik deyince, büyükbaş hayvan üzerinde durduk; ama, koyun ve keçi yetiştiriciliğini biraz ihmal ettik gibi geliyor. Esasında, kırmızı etin kaynağı, biliyorsunuz, koyun ve keçi yetiştiriciliğidir ve Türkiye'de yok olan ve gerçekten dramatik derecede sıkıntılarla karşı karşıya bulunan temel, önemli sektörlerden biri de bu koyun ve keçi yetiştiriciliğidir. Bunun için, bu kanunun çıkması ve bilahara uygulanması sırasında, bunun yeniden ihya edilmesi konusunda, uygulamada, Bakanlık yetkililerine büyük görev düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, bir hususu daha dikkatlerinize arz etmek istiyorum: Buffalo Operasyonlarından bahsedildi, Türkiye'ye kaçak et girişinden bahsedildi; ama, kaçak hayvan girişi, biraz gözardı edildi ve örtüldü diye düşünüyorum. Türkiye'ye, halen kaçak hayvan girişi, maalesef, vardır ve düne kadar, şap aşısı üretip ihraç potansiyeline sahip olan Türkiye, bugün, maalesef, bu aşıyı üretemez duruma düşmüştür. Bunun için, buna da bakanlığın dikkatini özellikle çekmek istiyorum. Hayvan hastalıklarıyla mücadele, en az, Islah Kanunu kadar önemlidir. Türkiye'de de, deli danayla ilgili ifade ettik; Türkiye'de bir deli dana riski yoktur; ama, rutin, normal hayvan hastalıkları bakımından da, asla tedbiri elden bırakmamak gerekir diye düşünüyorum.

Bu kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay.

21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. -Bu Kanuna göre çıkarılacak yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanununa göre çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?..

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan konuşacaklar.

BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; hayvan ıslahıyla ilgili kanun tasarısının geçici 1 inci maddesinde söz almış bulunuyorum.

Bu madde, çıkarılacak olan yönetmelikle ilgili olan bir maddedir. Bu maddede söylemek istediğim husus, tabiî, yenisi çıkıncaya kadar eskisi yürürlüktedir diye, teknik bir düzenleme getirmektedir; ancak, burada, asıl söylenmesinde fayda olan husus olarak arz etmek istediğim şudur:

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu tasarı, kanunlaşacak bir iki madde sonra, hayırlı olsun; ancak, kanunu çıkarmak yetmiyor, güzel kanun çıkarmak da yetmiyor, güzel uygulama olması lazım ve kaynak olması lazım. Şimdi, bu istikrar programı, IMF vesaire diye, 2000 yılında tarıma verdiğimiz desteği 550 milyon dolara kadar düşürdük. Tabiî, inşallah -bu IMF programı iflas ettiğine göre- yeni programda, hükümet, üretimi artıran programları destekleyecek, tarımı öncelikle destekleyecek, hayvancılığı öncelikle destekleyecek ekbütçe getirirken bunları dikkate alır. Yoksa, hayvancılığın da çiftçiliğin de hali haraptır.

Bakın, bundan önceki hükümetler döneminde, burada, uzun çalışmalarla Mera Kanununu çıkardık. Fevkalade güzel bir kanun tasarısı idi; ama, maalesef, o Mera Kanunu, haziran ayına kadar iptal edilecek. Niye; IMF'yle yapılan anlaşmalar çerçevesinde, daha yeni yürürlüğe giren Mera Kanunu, Mera Fonu iptal edilecek. Tabiî, bu, kabul edilebilir bir husus değil. Ben, değerli milletvekillerine bunu duyuruyorum. Hayvancılığın temeli, meraların geliştirilmesindedir, yani hayvanların beslenebileceği, otlayabileceği yerlerin ıslah edilmesindedir. Meseleye bu gözle bakmakta fayda var.

Yine, tabiî, hayvancılıkla ilgili hemen söylemem gerekiyor. Hayvancılıkta besi yemi desteği var. Herhalde Hazine para vermiyor; ama, Bakanlığın bütün şeyleri ödenmiyor, ilçelerde, illerde, bu şikâyetleri alıyoruz. Besi yemi destekleri, Ziraat Bankası tarafından, para yok diye ödenmiyor. Bu da, genel bir şikâyettir. Bir şeyi söylediysek, ağzımızdan çıktıysa, bunu yerine getirmemiz lazım. Bu, devlet ciddiyetidir, hükümet ciddiyetidir. Bunu ifade edeyim.

Bir diğer husus da şudur: Benim seçim çevremde, pancar bedelleri hâlâ ödenmedi; bayrama gidiyoruz, inşallah bugün yarın ödenir de, seçmenler ve Türkiye genelinde de çiftçilerimiz ferahlar. Zaten, pancar fiyatları düşüktü, masrafını kurtarmazdı, hiç olmazsa paralarını peşin öderseniz, bayramda duasını alırsınız çiftçinin.

Bir diğer hususu da burada özellikle söylemek istiyorum: Tabiî, hayvanları ıslah edelim, hububatta, hayvancılıkta daha kaliteli üretime yönelelim; ama, eğer bunların ihracat pazarlarına yönelmesini desteklemezsek, dış pazarlara ulaşma imkânlarını sağlamazsak, talebi doğurmazsak, üretim olmaz. Mesela, süt fiyatları düşük olduğu zaman, kurtarmadığı zaman, gayet kıymetli süt ineklerini, vatandaş, doğru kasaba yollayıp kestirmektedir; çünkü, onların beslenmesi de büyük masraftır. Bizim kara sığırlar gibi tarladan gelecek talaşla, samanla sağda solda otlatarak onlara bakmanız mümkün değil, onların hepsi, fevkalade yüksek tüketim masrafı olan, ama, üretimi de yüksek olan cins ırklardır, kaliteli hayvanlardır; onun için, pazarı geliştirmeniz lazım.

Bakın, misal olarak arz ediyorum, zihni açmak için. Amerika'da ve Avrupa'da ihracatı destekleyen belli fonlar, kurumlar var. Şimdi, önümde, mesela, Amerika Export Enlargement Program var; yani, İhracatı Artırma Programı. Bu, Tarım Bakanlığının bünyesinde kurulmuş. Commodity Credit Corporation, yani, Emtia Kredi Şirketi dediğimiz, ihracatı artırmak için ihracat yapacak olan geliştirilmiş kurumlar var; bir ihracatçı, ticarî emtia veya beyaz et veya diğer bir tarım ürününü ihraç edecek, karşı pazarda rekabet bakımından destekleme ihtiyacı var, projesini derhal faksla bildirdiği zaman, onların da fonlarında, ödeneklerinde olan paradan derhal bu desteği veriyor ve ihracata malı süratle intikal ettiriyor. İşte, önümde faksla alınmış, internetten alınmış şeyler var, daha yeni, hemen, son günlerin şubat ayına ait şeyler var Amerika'da; yani, Ortadoğu'ya, Rusya'ya ve Birleşik Devletler Topluluğuna, bu bölgelere ihracatı destekleyen özel programlar var. Beyaz ette, tavuk etinde, tonunda 625 dolara kadar destek var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum.

Bunlar hibedir doğrudan doğruya. Yani, bu projeleri getirmezsek, bu programları getirmezsek, bu kaynakları, ödenekleri tahsis etmezsek, en iyi ırkı da yetiştirsek, tarımda da, hayvancılıkta da ıslah etsek, pazara ulaşamayınca, talep olmayınca, üretim olmaz; yani, Türkiye'nin bugünkü sıkıntısı, talebi doğurmaktır. Daralan iç pazar, ihracat da yok, ihracatta döviz kuru ve enflasyon makası açılmış, ihracat da zorlanmış; tabiî, o zaman, ekonomi geriye doğru tepiyor, şişiyor, stoklar doluyor, fabrikalar çalışamaz hale geliyor, üretim de geriliyor, işsizlik de artıyor. Yani, bu güzel kanunları güzel politikalarla desteklemek lazım, onu söylüyorum; bu da, hükümetlerin işidir. Kanun kendi kendine çalışıp üretim yapmaz, kanun kendi kendine çalışıp ihracat yapmaz; dinamik bir yaklaşımla bunları düzenleyen siyasî iradenin ortaya çıkması lazım diyorum.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim.

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Tekrar, Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu maddede, kanunla öngörülen yönetmelikler çıkarılana kadar, önceki kanuna göre çıkarılmış yönetmeliklerin uygulanması hususu belirtilmektedir. Bununla ilgili olarak Yüce Heyetinize şunu arz etmek istiyorum: Yönetmelikte her ne kadar bir süre öngörülmüşse de, bu yönetmeliklerin bir an önce çıkarılması çok büyük ehemmiyet arz etmektedir; çünkü, yasanın uygulanabilirliğini sağlayan, halkımıza, üreticiye yararlı hale getiren, yönetmeliklerdir. Onun için, Bakanlığın, çeşitli meslek kuruluşlarının da -elbette ki kanun çerçevesi içerisinde- görüşlerini alarak, işleyebilir, makul bir yönetmeliği bir an evvel çıkarması gerekmektedir.

Bugüne kadar bu tasarı birkaç komisyonda görüşüldü, tasarının bu kadar güzel hale gelmesinde komisyonların çok büyük katkısı oldu; bu vesileyle, bütün komisyonlara, komisyon başkanlarına teşekkür ediyorum. Tasarının bu hale gelmesinde şimdiye kadar hükümetin fazla bir katkısı olmadı; ama, bundan sonra, esas, uygulamada teşekkürü hak edecek uygulamalar olduğu takdirde, Hayvan Islahı Kanunu başarılı bir şekilde uygulandığı takdirde, o zaman, yine, çıkıp, bu kürsüden teşekkür etmekten asla imtina etmeyiz.

Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bugün, bayram arifesi; bu kadar sıkıntının yaşandığı, ekonomik darboğazın olduğu ve de bu ağır ekonomik faturaların en ağırının köylü tarafından, çiftçi tarafından ödendiği şartlarda değil de, biraz daha iyi şartlarda, güzel şartlarda bu kanun tasarısını bu Yüce Kurulda görüşmeyi arzu ederdik.

Hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay.

Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum:

Yürürlük

MADDE 22.- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

Yürütme

MADDE 23.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 23 üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre lehte bir söz vereceğim.

Balıkesir Milletvekili Sayın Numan Gültekin, buyurun.

2 dakika içerisinde görüşlerinizi arz ve ifade ediniz.

NUMAN GÜLTEKİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı, gerçekten, önemli bir kanun tasarısı. İnanıyorum ki, biraz sonra değerli oylarınızla kanunlaşacak. Buradaki amaç, tabiî ki, mevcut hayvan ırklarımızın değişik ıslah yöntemleriyle geliştirilmesi ve birim hayvan başına alınan verimin artırılmasıdır.

Biraz önce, özellikle muhalefete mensup milletvekili arkadaşlarım "bugün burada başka konuları görüşmemiz lazımdı" dediler. Halbuki bugün burada, gerçekten, hem Demokratik Sol Partinin hem de hükümetimizin çok önem verdiği köylümüzün sorununu görüşüyoruz, köylümüzün uğraştığı hayvancılığı görüşüyoruz ve önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz.

Ben bu kanun tasarısının Türk köylüsüne, Türk çiftçisine hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gültekin.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve oylama için 5 dakikalık süre vereceğim.

Bu süre içinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın, teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşımız olur ise, yine aynı süre içerisinde pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica ediyorum.

Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise, hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy pusulasını, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı) 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının yapılan açık oylamasına 216 sayın üye katılmış ve 214 kabul ve 2 mükerrer oy kullanılmıştır.

Böylece, tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri, biraz önce Genel Kurulun onayıyla, tasarının bitimine kadar çalışılması ve müteakiben, bugün için birleşimin kapatılması yönünde karar alınmıştı.

Alınan karar gereği, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 1 Mart 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.33

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.