DÖNEM : 21 CİLT : 56 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 66 ncı
Birleşim 28 . 2 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın, 2001 yılı tütün piyasası ve
tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı
Yüksel Yalova’nın cevabı 2. – Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, pancar üreticilerinin
sorunlarına ve şeker üretimine ilişkin gündemdışı konuşması 3. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Ermenilerin Azerbaycan -
Hocalı’da yaptıkları katliamın 9 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 22 arkadaşının, İstanbul’da su
havzalarının korunması ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken
önlemlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/182) C) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen’e, ödenek ve yolluklarının
verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/768) 2. – Aydın Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt’e, ödenek ve yolluklarının
verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/769) 3. – İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı’ya, ödenek ve yolluklarının
verilmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/770) 4. – Bazı milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin
verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/771) 5. – TBMM Başkanının, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve
Türkmenistan Parlamento Başkanlarının davetine, beraberinde beş kişilik bir
Parlamento heyetiyle icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772) V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve
Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları
(1/693) (S. Sayısı : 580) 3. – Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri
Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı : 418) VI. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, iflas etmiş bir firmaya
Ziraat Bankasınca kredi verildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3335) 2. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Emlak Bankasının son on
yıldaki görev zararlarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Faruk Bal’ın cevabı
(7/3403) 3. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, 2001 yılında Erzincan
İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (7/3460) 4. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, petrol şirketlerine haksız
ödeme yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın
cevabı (7/3415) 5. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, iflas etmiş bir firmaya Ziraat
Bankasınca kredi verilip verilmediğine, – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak’ın, Tasarruf Mevduat Sigorta
Fonuna devredilen bankalara Halk Bankası tarafından verilen kredilere, İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/3336, 3346) 6. – Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk’ün, Vakıfbank’ta işine son
verilen sözleşmeli personele ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın
cevabı (7/3377) 7. – Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik’in, Divriği Maden ve Sanayi
A.Ş.’nin açtığı tünel ihalesine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel
Yalova’nın cevabı (7/3393) 8. – Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, Ankara’da doğalgaz
aboneliğinin dondurulmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı
M. Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3351) 9. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, Bursa-İnegöl’e doğalgaz
verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M.
Cumhur Ersümer’in cevabı (7/3395) 10. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, elektrik faturalarına eklenen
güç bedeline ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur
Ersümer’in cevabı (7/3426) 11. – Adana Milletvekili Ali Gören’in, Türkiye’de sözde Ermeni soykırımı
yapıldığını ileri süren kitaba ödül verildiği iddialarına, – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, Ermeni meselesini ve
mezalimini konu alan bir filmin projesi olup olmadığına, İlişkin soruları ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın cevabı (7/3442,
3445) 12. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, Çorlu Migros Mağazasında tek
tırnaklı hayvan eti satıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman
Durmuş’un cevabı (7/3379) TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak dört oturum yaptı. Adıyaman Milletvekili Mahmut Nedim Bilgiç, Güneydoğu Anadolu Bölgesi
antepfıstığı üreticilerinin sorunları ile alınması gereken önlemlere ilişkin
gündemdışı bir konuşma yaptı. Hakkâri Milletvekili Mecit Piruzbeyoğlu'nun, Hakkâri İlinin sorunları
ile alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı
Osman Durmuş, Ankara Milletvekili Ayşe Gürocak'ın, Tevhidi Tedrisat Kanununun
kabulünün 77 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu, Cevap verdiler. Balıkesir Milletvekili Hüseyin Kalkan ve 21 arkadaşının, Balıkesir'in
Dursunbey İlçesinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi
(10/181) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı
ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı. Aksaray Milletvekili Murat Akın'ın (6/1170), Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın (6/1184), Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri
okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi. Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, 2547 sayılı Yükseköğretim
Kanununun Geçici 41 inci Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin
(2/443), Yozgat Milletvekili Mesut Türker'in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı
Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair
2809 sayılı Kanuna Bir Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/256), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 657 sayılı Devlet Memurları
Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifinin (2/581) İçtüzüğün 37 nci
maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesinin, yapılan
görüşmelerden sonra kabul edilmediği, Açıklandı. Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Kuzey Kıbrıs Türk
Cumhuriyeti Meclis Başkanı Ertuğrul Hasiboğlu ve beraberindeki heyete
Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi. Konya Milletvekili Veysel Candan ve 29 arkadaşının, deprem konutlarıyla
ilgili ihalelerin yapılış şekli ve altyapı hizmetlerinde uyguladığı yanlış
politikalarla devleti zarara uğrattığı ve afet kararnameleriyle belediyeler
arasında partizanlık yaptığı iddialarıyla Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray
Aydın hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/8) gündeme
alınmasının, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edilmediği bildirildi. Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli
Milletvekili Kemal Köse'nin, bakanlığı döneminde afet sebebiyle çıkarılan bir
kararname hakkında doğru olmayan beyanlarda bulunduğu iddiasıyla bir açıklama
yaptı. Manisa Milletvekili Bülent Arınç, MHP Grubu adına konuşan Kocaeli
Milletvekili Kemal Köse'nin, partisine, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin, Konya Milletvekili Veysel
Candan, Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk, Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin,
Bayındırlık ve İskân Bakanı Koray Aydın'ın, konuşmasında, şahıslarına, Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan: TBMM İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve
Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere
ilişkin Komisyon raporu henüz hazırlanmadığından, Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısının
görüşmeleri (1/693) (S. Sayısı: 580) ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda
hazır bulunmadıklarından, Ertelendi; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının (1/630) (S. Sayısı: 418) görüşmelerine
devam edilerek 2 nci maddesi kabul edildi, 3 üncü maddesinin görüşmelerinin
bitiminde, istem üzerine yapılan yoklama sonucunda Genel Kurulda toplantı
yetersayısı olmadığı ve yeni bir yoklama sonucunda da bulunamayacağı
görüldüğünden, Alınan karar gereğince, 28 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere, birleşime 21.13'te son verildi.
No. : 95 II. – GELEN
KÂĞITLAR 28 . 2 . 2001
ÇARŞAMBA Tezkere 1.– İstanbul İlinde Bulunan Kamu Taşınmazlarının Hukukî
ve Fiilî Durumları ile Yönetimlerine İlişkin Sayıştay Raporunun Sunulduğuna
Dair Sayıştay Başkanlığı Tezkeresi (3/767) (Plan ve Bütçe Komisyonuna)
(Başkanlığa geliş tarihi : 21.2.2001) Rapor 1.– Su Ürünleri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair
Kanun Tasarısı ve İçişleri, Tarım, Orman ve Köyişleri ve Adalet Komisyonları
Raporları (1/600) (S. Sayısı : 619) (Dağıtma tarihi: 28.2.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru Önergeleri 1.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, son ekonomik krize ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/1281) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 2.– Muğla Milletvekili Hasan Özyer'in, Bakanlığın 2/b
adlı çalışmaları durdurduğu iddialarına ilişkin Orman Bakanından sözlü soru
önergesi (6/1282) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 3.– Konya Milletvekili M. Sait Gönen'in, Konya'da
turistik işletme belgesi verilen işletmelere ilişkin Turizm Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1283) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) 4.– Konya Milletvekili M. Sait Gönen'in,Türk
vatandaşlığına geçmek isteyen soydaşlarımıza ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1284) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1.– İstanbul
Milletvekili Emre Kocaoğlu'nun, AİHM'nde Türkiye aleyhine açılan davalara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3752) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 2.– Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, 19 Şubat
2001 tarihli MGK toplantısı hakkında basında çıkan haberlere ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3753) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 3.– Muğla
Milletvekili Hasan Özyer'in, köylerde inşaatlara ruhsat izni verme
yetkisinin muhtarlardan alınmasına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3754) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 4.– Van Milletvekili Hüseyin Çelik'in, YÖK tarafından
denklik belgesi verilen yabancı
üniversitelere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3755)
(Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 5.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan
- İliç - Refahiye - Kemah Karayoluna ve İliç İlçesinin içme suyu sorununa
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3756) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2001) 6.– Erzincan
Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Sivas-Divriği Çaltı Çayın'da maden
yıkanmasının çevreye etkilerine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3757) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 7.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan
- Kemaliye Meslek Yüksek Okulu öğrencilerinin yurt sorununa ilişkin Millî
Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3758) Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2001) 8.– Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, tapu
tescil işlemlerinin geciktirildiği iddialarına ilişkin Maliye Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3759) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 9.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün,
Balıkesir-Körfez Havaalanı güvenlik projesine
ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3760) 10.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün,
Ankara-Balıkesir uçak seferlerinin ne zaman başlatılacağına ilişkin Devlet
Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3761) (Başkanlığa geliş
tarihi : 27.2.2001) 11.– Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Erzurum-Hınıs
Devlet Hastanesi ile ilgili iddialara ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3762) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 12.– Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, Bursa
İli İnegöl İlçesinin il olma talebine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3763) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.2.2001) 13.– Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, İstanbul
Adli Tıp Kurumu İhtisas Kurulu Üyelerinden birisinin görevden alınmasının
nedenine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3764) (Başkanlığa
geliş tarihi : 27.2.2001) 14.– Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın,
Ankara-Çankaya Atakule esnafının kira bedellerine ilişkin Devlet Bakanından
(Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3765) (Başkanlığa geliş tarihi :
27.2.2001) 15.– Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın,
Bandırma Limanının Gıda İthalat Gümrüğü kapsamından çıkarılmasının nedenlerine
ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3766) (Başkanlığa
geliş tarihi : 28.2.2001) 16.– Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz'in, Bakanlık,
bağlı ve ilgili kuruluşlarda yapılan atamalara ilişkin Tarım ve Köyişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3767) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) 17.– Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük'ün, Ankara
ve bazı ilçelerinde ipek böcekçiliği ve Ankara keçisi yetiştirilmesinin teşviki
yönünde bir çalışma olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3768) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) 18.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Futbol
Federasyonu üyelerinin aylıklarına ilişkin Devlet Bakanından (Fikret Ünlü)
yazılı soru önergesi (7/3769) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) 19.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Halk Bankası
ve Ziraat Bankasının görev zararlarına ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3770) (Başkanlığa geliş tarihi :
28.2.2001) 20.– Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, Medya holding
hisse senedi sahiplerine ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru
önergesi (7/3771) (Başkanlığa geliş tarihi : 28.2.2001) Meclis
Araştırması Önergesi 1.– İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel ve 22
arkadaşının, İstanbul'da su havzalarının korunması ve kirliliğin engellenmesi
için alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci,
İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına
ilişkin önergesi (10/182) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.2.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
14.00 28 Şubat 2001
Çarşamba BAŞKAN :
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER
: Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 66 ncı
Birleşimini açıyorum. Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır;
görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, 2001 yılı tütün piyasası ve tütün
üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Manisa Milletvekili Rıza
Akçalı'ya aittir. Buyurun Sayın Akçalı. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Manisa Milletvekili Rıza Akçalı’nın,
2001 yılı tütün piyasası ve tütün üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı RIZA AKÇALI (Manisa) - Sayın Başkan, çok değerli
milletvekilleri, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Erzurum Milletvekilimiz Sayın Zeki
Ertugay'a, bu gündemdışı konuşma sırasını bana verdiği için teşekkür etmek
istiyorum; çünkü, tütün üreticileriyle ilgili, piyasanın açılması dolayısıyla
çok gündemde olan bir konuyu bilgilerinize arz etmek için huzurlarınızdayım. Tütün önemli bir konu da, üç yıllık bir istikrar
programını devreye sokan ve ondördüncü ayında iki kriz çıkarmayı başaran bir
hükümetin, Türkiye'yi yüzde 40 oranında fakirleştiren bir hükümetin,
Türkiye'nin başına sardığı derdin boyutuna bakınca, belki tütüncününki bunun
yanında konuşulmaması lazım gibi düşünülebilir; ancak, büyük bir kesimimizi
ilgilendiren ve Türkiye'de 5 001 köyde ekimi yapılan, 575 996 ekicinin
bulunduğu ve bunun 303 000'inin Ege'de, 15 000'inin Marmara'da, 93 000'inin
Karadeniz'de, 26 000'inin Doğu'da ve 136 000'inin de Güneydoğu'da olduğu ve
yaklaşık bir hesapla 3 milyon kişinin ilgi sahasına giren, 3 milyon
üreticimizin, 3 milyon tütün çiftçimizin meselesi olması dolayısıyla da,
mutlaka, konuşulması gereken bir konu diye gündeme getirmek istiyorum. Ondört aylık bir çabanın ürünü... Tohumdan
başlıyorsunuz, fidesine, fideden tarlaya, çapasına, kırmasına, dizmesine,
kurutmasına, balyalamasına ve mubayaasına kadar geçen ondört aylık bir süre ve
tamamıyla elemeğinin, alınterinin, göznurunun mahsulü olan bir ürün ve piyasa
açılacağı zaman, herkesin gözlerinin ışıl ışıl olmayı beklediği ve acaba, iyi
bir fiyatla açılırsa, elemeğimin karşılığını alırsam, çocuğumun okul masrafını
karşılayabilir miyim, askerden gelen evladımın düğününü yapabilir miyim diye
büyük bir heyecanla piyasayı bekleyen insanlarımız... Geçtiğimiz yıllar içerisindeki fiyatlara baktığımızda,
1995'ten 1999'a kadar 4 dolarlar civarında bir fiyat; fakat, bu sene 2,4 dolara
düşen 2 200 000 liralık bir fiyat. Daha önce 1 960 000 lira olarak düşünülen,
ama, bu devalüasyonla birlikte 2 200 000 liraya çıkarılan bir fiyat. Sayın
Bakana burada yine teşekkür etmek istiyorum; onun müdahalesi olmasa, belki, 1
960 000 lirada kalacaktı; ama, 4 dolar üzerinden bakarsanız, geçmiş yıllardaki
tütüncünün hakkını verecek iseniz, 4 milyon lira vermeniz lazım. Hadi, 900 000
liradan doları hesap edersek, 3 600 000 lira; hadi, 800 000'den yapalım, 3 200
000 lira. Bu 2 200 000 lira ile aradaki 1 milyon liralık farkı, bir şekilde telafi
etmesini, hükümetten, üreticimiz bekliyor. Çünkü, tütüncünün sofrasında şu anda
dert kaynıyor, umutsuzluk var, geleceği karanlık görüyor. Ege'den gelen bütün
haberler bu... Tabiî, Tokat'ın Erbaasındaki tütüncünün halini de Ali
Şevki Erek'e bir sorsanız, bir ah, bin dert de ondan duyacaksınız... (DYP
sıralarından alkışlar) ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bravo!.. Bravo!.. RIZA AKÇALI (Devamla) - Balya parası olarak 15 milyon
liranın bayrama kadar verileceği müjdesi, nispeten, bayram öncesi bir
rahatlatmayı sağlayabilir; inşallah, bunun ödemesinde de sıkıntı yaşanmaz,
yoğunluk yaşanmaz. Tekel, bu sene 55 milyon kiloyu Ege Bölgesinden alıyor,
tüccarın ise bugünkü dolar kuru üzerinden kapattığı tütün, son derece ucuzdur
ve büyük kârlar elde etmesi söz konusudur. Bunun üzerinde de hükümetimizin,
özellikle durmasında fayda gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Özelleştirme
kuşkusu, çiftçimizin, acaba, ben, artık tütün ekemeyecek miyim, benim yerli
tütünüm para etmeyecek mi sorularını gündeme getirmektedir. Bunun da
rahatlatılması, çiftçimiz açısından son derece önem kazanmaktadır. Bu başfiyat
ile 4 dolar arasındaki farkın bir şekilde telafi edilmesi, bunun prim olarak
veyahut da telafi edici bir ücret olarak ödenmesi, hayatî önem arz etmektedir. BAŞKAN - Sayın Akçalı, 1 dakika içinde toparlayınız. RIZA AKÇALI (Devamla) - Her yıl davul zurnayla açılan
tütün piyasası, İzmir'de, Gâvurköy'de ve Manisa Akhisar'da açılan tütün
piyasası, maalesef, bu yıl İstanbul'da ve Tekel yetkilileri tarafından, siyasî
yetkililer olmadan açıklanmıştır ve Yeni Asır'ın manşeti "gelenek
bozuldu" şeklinde, üreticilerimizin mağduriyetini ve üzüntüsünü ifade
etmektedir. Ben, tekrar, bütün üreticiler adına, mağduriyetlerinin
giderilmesi talebimi sayın hükümetten ve Sayın Bakandan rica ediyorum, arz
ediyorum, hepinize saygılar sunuyorum.(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Efendim, bir cümleyle
konuşmaları desteklediğimi ifade
edebilir miyim... BAŞKAN - Sataşma mı efendim? ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Hayır, hayır; konuşmaya
iştirak ettiğimi söyleyebilir miyim... BAŞKAN - İştirak ettiğinizi kabul ettik efendim. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bir cümleyle Sayın Başkanım... Değerli Manisa Milletvekilimizin, çiftçimiz ve bugün
güncel olan tütün konusunda yaptığı konuşmaya aynen, milimine kadar iştirak
ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkan, ben de söz
istemiştim. BAŞKAN - Efendim, neyine iştirak ediyorsunuz? MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Tütünle ilgili fakslar var...
Ben de söz istemiştim... Yani, Sayın Bakan, cevap verir... BAŞKAN -Sayın Bakan, buyurun. DEVLET BAKANI YÜKSEL YALOVA (Aydın) - Sayın Başkanım,
muhterem milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli
Bakanımız Rıza Akçalı'ya da, bana bu vesileyi yarattığı için teşekkür ediyorum.
Değerli arkadaşlarım hiç merak buyurmasınlar, Sayın
Rıza Akçalı bakanımızın konuşmasına iştirak etmek isteyen milletvekili sayısı,
bu konuda talepte bulunanlarla sınırlı değil. Öyle inanıyorum ki, bu
Parlamentonun her bir değerli üyesi, tütünle ilgili Rıza Beyin kendi nezaketi
gereği eksik bıraktığı, esasen daha fazla söylenebilecek sözlerin olduğu bir
hususta, tütüncüden yana tavır koyar. Onun için, hiç endişeniz olmasın, Rıza
Beyden eksik kalan kısmını -alışılmışı, muhalefetin iktidara söylemesidir; ben,
şimdi, tersini yaparak- iktidar adına tamamlamak istiyorum. Değerli milletvekilleri, doğrudur, davulla zurnayla
açılır; gelenek denmiş adına. Bölgemizin Ege'nin- gazetesi - Yeni Asır'ın
başlığıyla da, manşetiyle de "gelenek bozuldu..." Bozulan ne; Bakan,
gidip, davulla zurnayla, o alışılmış siyasal kültürün gösteri unsurlarına bu
defa riayet etmedi. Acaba, bilerek mi bozuldu bu gelenek; yoksa, bilmeden,
farkında olmadan mı? Hemen söyleyeyim ki, ben, o geleneği kabul etmediğim için,
bilerek bu şekilde düşündüm. Yani, önce İzmir'e gidelim, seçelim oradan bir
mekân; sonra, Karadeniz'de bir bölge seçelim, Marmara'da bir bölge olsun;
orada, davulla zurnayla, Bakanın verdiği tütün başfiyatı nedeniyle de, belirli
bir siyasî prim algılaması... Bakın, eğer, alıştığımız düzen açısından
bakarsanız, yadırgamama neticesine varmamız doğaldır. Böyle olmuş, böyle
gidecek deriz. Peki, Bakan, kimin adına ve ne şekilde bir tütün
başfiyatı tespit eder diye sorgularsanız, işte, o zaman, yeni bir yapılanma
mecburiyetiyle karşı karşıya gelirsiniz. En kolayı şudur: Tütün başfiyatı
açıklanmadan önce, Ege'de şu kadar olsun; bir de hesap yaparız... KADİR BOZKURT (Sinop) - Karadeniz'i unutmayın Sayın
Bakan, hep Ege değil... MAHMUT NEDİM BİLGİÇ (Adıyaman) - Güneydoğuyu da... DEVLET BAKANI YÜKSEL YALOVA (Devamla) - Ben, izin verirseniz, tütündeki bozuk
düzeni, olması gereken -sizin sloganınızla- adil düzeni sizinle paylaşmak
istiyorum değerli milletvekilleri. Tütün dediğiniz vakit, bugüne kadar, siyasal iktidarlar
iyi kötü bir düzen getirmeye çalışmışlar. Örneğin, 1994 yılında, dönemin
iktidarı DYP-SHP hükümeti döneminde bir kota uygulaması gelmiş. 1997 yılında,
Refahyol dönemi, bu kota uygulamasını, o an için gereksiz bulmuş, elimizde 544
000 ton stok oluşmuş, herkes kendine göre bir düzen tutturmuş... Peki, vatandaşın -tütününü alırken- acaba, bir yıl
öncesinden neyi ekeceğini bilmek gibi bir hakkı olmamalı mı, içerisinde
yaşadığımız çağda? Vatandaş, gelecek yıl tütün ekme kararını, neye göre, hangi
bilgilere göre vermektedir? Alıştığımız kültüre bakarsanız, ya kasabadaki,
şehirdeki irtibatlı olduğu tüccar olacak, ihracatçıyla ilişkisi olan bir kasaba
eşrafı olacak, diyecek ki "gelecek sene şöyle ekelim, iyi para
getirir" ya bir mukayese yapacak ya havaya bakacak, geçen yılki hava
durumuna bakacak; sonuçta, koskoca coğrafyada, o yıl kaç bin ton, kaç milyon
ton tütün ekilecek meselesi, bilimsel bir ölçüye, uluslararası pazarların
muhtemel gelişmelerine bakılmaksızın ekilecek. O dönem işbaşında olan siyasal
iktidar da, duruma göre, ama, siyasî kriterlerin ağırlık kazandığı bir durum
değerlendirmesine göre, sözgelişi, erken seçim varsa, işte, tütüncüye şu kadar
para verirsem, onlar 10 lira veriyorsa, ben 15 lira verirsem daha fazla oy
alırım hesabı yapacak; ama, eğer, fiyat, üretici tarafından memnun
karşılanırsa, davullar zurnalar, eğer, fiyat, üretici tarafından yeterli
bulunmazsa, ağıtlar... Şimdi, ben, 6 Şubat tarihinde Resmî Gazetede yayımlanan
Özelleştirme Yüksek Kurulu kararıyla özelleştirme kapsam ve programına alınan
Tekelin, dolayısıyla, Türkiye'deki tütünün kaderiyle ilgili olması gerekenleri
-kendi görüşüm; hükümet adına elbette- sunmaya çalışacağım; çünkü, geçen hafta
içerisinde Hazine, Özelleştirme ve Tekel yetkilileriyle, aylardan bu yana,
benden önceki Değerli Bakanımız Rüştü Kâzım Yücelen zamanında sürdürülen
çalışmalara son şeklini verelim dedik -tabiî ki, kendi açımızdan son şekli- ve
önümüzdeki günlerde de, Bakanlar Kuruluna sunduktan sonra, Yüce Parlamentonun,
sizlerin takdirine sunacağız. Değerli milletvekilleri "26 Şubat 2001 tarihinde
açılsın ve açıklamayı Tekel Genel Müdürü yapsın" dedim. Oysa, mevcut
şartlar içerisinde, geçen yılki tütün fiyatlarının üzerine yüzde 12'lik bir
ilaveyle bulunan rakamın, Ege'de, Marmara'da, üreticinin ve ihracatçının
beklediği, ona göre de kendi düzenini sağladığı bir rakam olduğunun ben
bilincindeydim. Yani, 1 750 000 idi Ege'de, sözgelişi, 1 960 000 idi;
Karadeniz'de 1 812 500 idi geçen yılki rakamla; ona göre de bir hesapla, hep
yüzde 12, Hazinenin onay vereceği düşünülen yüzde 12'lik rakama göre bir düzen
oluşmuştu, bir tavır alış olmuştu. Sayın Rıza Akçalı bakanımızın da kabul
edeceği gibi, tütün alımıyla ilgili geleneksel dönemler belli olduğu için de,
tüccar, daha öncesinden, aylar öncesinden, köylüyle mukavelesini,
kavilleşmesini yapmış idi. Ben, birkaç yöntem izledim. Üreticilerle temasları
olan, sözgelişi il genel meclisi üyesi -hangi partiden olursa olsun- insanlara
ulaştım, talep getiren milletvekili arkadaşlarımla görüştüm, değişik
partilerden il başkanlarıyla görüştüm, Tekel bürokratlarıyla görüştüm,
ihracatçı birlikler yönetiminde Tekel adına görev yapan bürokratlarla görüştüm,
bundan önceki yıllara baktım, gelecek yıl dünya tütün gelişim çizgisine baktım;
sözgelişi, 1 960 000'le, Ege için herkesin kabul ettiği, kendini alıştırdığı
rakamla ilgili- açıkça size söyleyebilirim, isim isim de verebilirim- 2 000 000
yapsak, düz olsa, psikolojik olarak söylemesi de kolay olmaz mı talebini,
yaygın ve herkesin kabul edebildiği bir talep olarak, sizlere aktarmak
durumundayım. Oturduk, hesap yaptık; devalüasyondu, bilmem krizdi
-hangi tabiri kullanırsanız kullanın- bence, bununla hiçbir alakası yoktu;
çünkü, hepimiz biliriz ki, geçen yıldan bu yana, o alana, tütün üretimine emek
verilmiştir, alınteri verilmiştir, hesapları ona göre yapmak gerekir; ama, bir
yıl önceki ekonomik istikrar programında enflasyon oranı ile gerçekleşen oran
arasındaki farkı kale aldığımız için ve şimdi, elimizdeki, geçmişten kalan
stoklarla ilgili 100 000 tona yakın tütünün yakılması âdeta kaçınılmaz bir
işlemmiş gibi algılandığı için, o konuda yapabileceğimiz yeni bir değişiklikle,
ortalama yüzde 25'lik bir artışla, öyle üç beş tütün ihracatçısını, tüccarı
-yerli olur, yabancı olur- düşünmek yerine, 600 000 civarındaki tütün
üreticisine aktarmayı adalet anlayışımızın gereği saydık. (DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) Bir rakam sunayım, Tekelin, geçtiğimiz yıl üç bölgedeki
ortalama alım fiyatı 1 543 00 Türk Lirasıdır. Biz, şimdi, bu düzenlemeyle, 2
050 000 Türk Lirası civarında gerçekleşeceğini düşünüyoruz. 10 milyon lira olan
balya parası, evet, 15 milyon lira oldu. Biz, bayram sonrası açıklayalım, şimdi
kriz var -ne diyorsanız, hiç önemli değil, üzerinde tartışmayalım-
diyebilirdik, yasal bir mecburiyetimiz yoktu; ama, gelenek, esas orasıdır,
bayram öncesi, insanların kurbanlık alabilmesidir, çoluğuna çocuğuna üç kuruş
para verebilmesi konusudur dedik ve bayram öncesinde, 10 milyon lira olan balya
parasını 15 milyon liraya çıkardık. Orada, doğrusu tam düşündüğümü gerçekleştiremediğim
bir hususu da sizlerle paylaşayım. Karadeniz ve Marmara tütününe baktığımız
vakit, bir balyanın 25 kilo olduğunu, Ege'deki bir balyanın da 46, 47, 50, 52,
ortalama 50 kilo olduğunu görürüz; ama, geçmişte, 50 kiloluk bir balyaya 10
milyon lira öderken, 25 kiloluk bir balyaya da 10 milyon lira vermişiz.
Birinden azaltıp ötekine vermek marifet değildir, önemli olan her ikisinde de
artışa gidebilmektir; 10'luk rakamı 15'e çıkararak, avans ödemesini de bayram
öncesi yapalım dedik. Şimdi, 2000 yılı ürünü için, ülke genelinde 189 000 ton
kota dağıtılmış, istihsalimiz de yüzde 10,3 fazlasıyla buraya gelmiş. Geçmiş
ekici tütün piyasalarında uygulanan başfiyat ile gerçekleşen alım ortalama
fiyatı arasındaki orana baktım; yüzde 75-76 bandına oturmuş. Diyelim, Tekel bir
başfiyat vermiş, alım fiyatında gerçekleşme oranı ne olmuş diye baktık; ikisi
arasındaki oran yüzde 75-76 iken, bu yıl -pazartesi alımına başladık, piyasa
açıldı diyelim- Ege, Karadeniz ve Marmara Bölgelerinde bu oran yüzde 90'lara
ulaşmaktadır. Değerli milletvekileri, dolayısıyla, şimdi, hep
birlikte karar vermemiz gereken husus, tütün üzerinden ne kadar başarılı
siyaset yapabileceğimizin yarışı içerisinde, siyaset kurumunu da, siyasetçiyi
de yaralayarak, yarışmaya girmek değildir. Artık, geldiğimiz noktada, Tekel
diyorsak, özelleştirme kapsamına almışsak, yanıtlamamız gereken soru şudur:
Ekonomik kararlarda politik mi davranacağız; yoksa, dünya gelişim çizgisine
uygun davranıp, ekonomik mi karar vereceğiz? Bakan o fiyatı verirken, kendi
cebinden mi veriyor, yoksa haysiyetiyle vergisini ödeyen milyonlarca vatandaşın
rızası bile alınmadan, paylarını belirli bir kesime; ama, daha da önemlisi,
geniş bir halk kitlesine, üretici kitlesine ödüyoruz derken, onun içerisindeki
o gizli tuzağı, sınırlı sayıdaki, bir elin parmakları oranındaki insana para
kazandırmaya, ummadığı, beklemediği paraları kazandırmaya devam mı edeceğiz?
Soru bu. Biz, bu dönemde, Tekele ilişkin, tütünün kaderine
ilişkin şöyle bir düzenlemeyi düşünüyoruz: Getireceğimiz yasa tasarısında da
bir tekel kurumu oluşturalım ve bu -aynı, Rekabet Kurumu gibi- politik
etkilerden arındırılabilmiş çağdaş bir kurum olsun. Tekelde, şu anda 38 000
personelimiz var, çalışanımız var, öyle bir özelleştirme modeli getirelim ki, o
alışılmış, hani, amiyane tabirle, işte, peşkeş edebiyatlarıyla yan yana
getirilemeyecek bir model olsun; 38 000 çalışanımız, kendi optimal sayısına,
kademeli bir geçişle, her türlü malî yükümlülükleri ödenmek kaydıyla, sosyal
boyutu kale alınmak kaydıyla o rakama ulaşsın; ama, onlar özelleşecek Tekelde
ortak olsunlar, hissedar olsunlar; 600 000 dediğimiz o üretici, belki gelecek
yıllarda üreteceği tütünden pay vermek şartıyla, yine o yeni kurumda hissedar
olsun. Bugün, 175 000 dağıtıcımız var. Türkiye Esnaf ve
Sanatkârlar Konfederasyonunun bünyesinde öyle bir organik bağ kuralım ki,
dağıtıcısı, üreticisi, pazarlayıcısı, çalışanı ve mutlaka, Tekelde de bir tek
kişinin hiçbir hukukî açıdan kapı önüne bırakılmamasını sağlayacak, hukukî
açıdan en küçük riski olmayacak bir modelle o piyasayı, ekonominin kendi
kurallarında, hem Türkiye'nin tütüncülük geleceğini düşünerek hem de ekonomi
içerisindeki, o, bu sene şu kadar ürün oldu, hadi 100 000 tonunu yakalım... Değerli milletvekilleri, yaktığınız vakit, hiç endişeniz
olmasın ki, ürünü yakılan, tütünü yakılan köylü, tütüncü daha fazla ıstırap
duyuyor. Şimdi, Türkiye'nin, o kadar para verip de, basit bir popülizmin devamı
uğruna, her sene 100 000 ton tütününü yakma hakkı, şansı, lüksü var mı, olmalı
mı; bence, olmamalı. Ha, o zaman, devlet olmanın bir başka sorumluluğunu da biz
yerine getirelim; diyelim ki tütüncüye, ey arkadaş, ben, gelecek yıl... İşte,
Tarım Bakanımız da burada. Bir yıldır, neredeyse gerçekleşme aşamasına
getirdiği ürün çeşitlemesi çalışmaları hazır vaziyette. İnşallah, önümüzdeki
birkaç ay içerisinde onları da hayata geçiririz. Biz, insanlara diyelim ki, bu
kurum söylesin, Türkiye olarak şu kadar tütün rasyoneldir, bu kadar ekilsin...
Herkes ona göre baksın; eğer, orada tütün olmayacaksa, soya mı olacak, başka
bir ürün mü olacak, onu bilsin. Türkiye olarak, bu kurum aracılığıyla
diyebilelim ki, ben, şu kadar destekleme alımı yapacağım ya da yapmayacağım. Ne
diyeceksek, bir yıl öncesinden tedbirini alabileceği bir şekilde, dürüstçe
söyleyelim diyorum. Ben de Sayın Rıza Akçalı'ya teşekkür ediyorum, bana
teşekkür ettiği için. Doğrudur, Ege'de 1 960 000 olan rakam, 2 200 000'dir;
Marmara'da ve Karadeniz'de 2 250 000'dir; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da, aynı
oransal artışla olacaktır; ama, hakkaniyet anlayışım gereği, açıkça söyleyeyim
ki, herkesin 1 960 000 diye beklediği bir rakamın daha üstüne çıkıp da kilo
başına 240 000 lira fazla olmasının, varsa şerefi, tek başına bana ait
değildir; bu konuda emek veren, kafa yoran, başta Rüştü Kâzım Yücelen Bakanımız
olmak üzere, bu konuyu gelip benimle görüşen, tartışan, Karadeniz'den,
Marmara'dan, Ege'den, değişik partilerden tüm değerli milletvekillerimizindir;
yine, değişik partilerden il başkanları, belediye başkanları gibi kamusal
sorumluluk taşıyan arkadaşlarımızındır. Bu çerçevede, alımların herkese hayırlı olmasını
diliyorum; hepinize, üstün saygılarımı sunuyorum. (ANAP, DSP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Buyurun Sayın Doğru. REŞAT DOĞRU (Tokat) - Sayın Başkanım, tütün üreticileri
piyasasının açılması dolayısıyla ben de söz istemiştim; ancak, gündemdışı
konuşmalar bittiği için söz verilmedi. Sayın Bakanımıza çok teşekkür ediyorum. Tütün
üreticileri, özellikle Karadeniz Bölgesinde 2 250 000 lira ile 2 500 000 lira
arasında fiyat bekliyordu; 2 250 000 lira olması çok iyi bir tablodur. Ancak,
önümüzdeki dönemlerde, ekonomik tablonun durumuna göre, fiyatların tekrar
değerlendirilmesini bekliyor, saygılar sunuyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Buyurun Sayın Göksu. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Sayın Başkanım, gündemdışı
konuşmada, bir milletvekilimiz tütün üreticilerinin sorunlarını dile getirdi;
Sayın Bakan cevap verdi. Ben, sadece, kısa bir katkıda bulunmak istiyorum.
Adıyaman'dan da, bu manada çok faks geliyor. Tütün depoları dolu; yani, yeni
alım yapabilmek için depoların boşaltılması lazım. Hassaten, Sayın Bakanımıza,
hükümete buradan duyuruyorum: Yeni alımla beraber bu depolar boşaltılmazsa,
alım şansı yoktur. Vatandaş tedirgin. Bu noktada önlem almalarını diliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Hükümetimiz onu düşünecektir efendim. Gündemdışı ikinci söz, pancar üreticisinin durumu
hakkında söz isteyen, Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'a aittir. Buyurun Sayın Doğan. Süreniz 5 dakika efendim. 2. –
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, pancar üreticilerinin sorunlarına ve
şeker üretimine ilişkin gündemdışı konuşması AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; pancar çiftçisinin durumu ve şeker üretimi konusunda
gündemdışı söz almış bulunuyorum; sözlerime, hepinizi saygıyla selamlayarak
başlıyorum. Biraz önce, benzer bir konuda, tütün üretimi, tütün
çiftçisinin durumuyla ilgili, Sayın Bakanı dinledik; doğrusu rahatladık.
Anladık ki, tütün çiftçisi rahat. Zaman zaman Sayın Tarım Bakanımız çıkıyor, o
da Türk çiftçisinin durumunu anlatıyor; onların da rahat olduğunu ve
çiftçilerin bir şikâyetinin olmadığını duyuyoruz. Doğrusu memnun oluyoruz da,
biz Fazilet Partililerin kötü bir huyumuz var; olaylara Ankara'dan bakamıyoruz,
sık sık çiftçinin arasına katılıyoruz, işte orada çok fena karamsarlığa
kapılıyoruz; ama, yine de Tarım Bakanımıza güveniyoruz, onu söyleyeyim. Değerli arkadaşlar, pancar, şekerpancarı stratejik bir
ürün. Stratejik olması şuradan geliyor: 60 - 65 milyon insan her sabah
kalkıyor, en azından bir bardak çay içiyor ve çayına bir çift şeker atıyor,
yani 65 milyon çift şeker. Bu, Türkiye için çok önemli, petrol gibi bir şey.
Tabiî, cumhuriyet döneminin ilk sanayi hareketini de şeker sanayii oluşturuyor.
Türkiye'nin teknik tarıma geçişi, sulu tarıma geçişi, ilaçlı tarıma geçişi de
aşağı yukarı şeker üretimiyle birlikte başlıyor; ama, son yıllarda, özellikle
57 nci hükümetin uygulamaları sonucu, pancar çiftçisinin ciddî şikâyetler
içerisinde olduğunu biliyoruz. Bir kota kondu, bu, IMF'nin isteklerine uyarak, şeker
üretimini 11 milyon tonda tutmak amacıyla kondu, bir ölçüde bu yabancı,
mısırdan şeker üreten Kargil Firması ve diğer dört fabrikayı aslında
desteklemek amacıyla kondu. Avrupa Birliğinde, biliniyor ki, mısırdan,
nişastadan şeker üretimi yüzde 2, hükümet bunu Türkiye'de yüzde 12'ye
yükseltmek istiyor, bunu niye yapmak istiyor bilmiyorum. Komisyonda yüzde 10'da
tutuldu, aslında yüzde 2'de bırakılması lazım Avrupa Birliği standartlarında;
çünkü, o mısır Türkiye'de yetişmiyor; yani, belki yetiştirmeye çalışmayı
düşünüyor olabilir hükümet; ama, pancar çiftçisine bunu yapmamak lazım. 30 fabrika şekerpancarından şeker üretiyor, bu 30
fabrikada yaklaşık 30 000 kişi çalışıyor. 500 000 çiftçi şekerpancarı ekiyor,
500 000 çiftçi de, 500 000 aile de, kazma yaparak, pancarı kazarak, sökerek
geçimini sağlıyor; yani, nereden bakarsanız bakın, Türkiye'de 10 milyon insan
şekerpancarı üretiminden ekmek yiyor. Şimdi, bu konuda karar alırken çok ciddî düşünmek
gerek, üzerinde ciddî ciddî durmak gerek. Pancar üretimi, Almanya'da 28,5
milyon ton, Fransa'da 34 milyon ton. Biz niye 11 milyon tonda tutmaya
çalışıyoruz, doğrusu anlamıyorum. Geçen gün Eskişehir'e gittim, pancar eken büyük bir
köyü ziyaret ettim. Orada diyorlardı ki: Sayın vekil, bu memlekette Yüksekova
çetesi vardı, biliyoruz, bu memlekette Susurluk çetesi vardı, bunu da
biliyoruz; ama, şimdi bir de kota çetesi çıktı, insanlar kota satmaya başladı.
Bakın, bu çok ciddî bir iddia, çok ciddî bir sıkıntı ve bu bir gerçek, bunu
hepimiz biliyoruz. Değerli arkadaşlar, gerçi, biz, pancar çiftçisinin
durumu düzelir mi diye burada konuşuyoruz; düzelmeyeceğini de biliyorum; çünkü,
bu arabanın rotu çıkmış, balans ayarı bozulmuş, araba duvara tosluyor. Böyle
IMF damgalı, 28 Şubat damgalı anlayışlarla Türkiye'ye bir şey vermek mümkün
görünmüyor. Oturup, aklımızı başımıza alalım, bu kota nereden çıkıyor... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AVNİ DOĞAN (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika... Neden Avrupa Birliği ülkelerinde nişasta kaynaklı şeker
üretimi yüzde 2 de, biz yüzde 12'ye yükseltmeye çalışıyoruz bunu?! Türk
çiftçisinin, Türk pancar üreticisinin bir kabahati var mı bu konuda; bir
kabahati yok; bir kabahati varsa, bugün başımızda bulunan anlayışı başımıza
getirmesidir. Onun dışında, onların bu memlekete verdiği hizmeti biliyoruz, bu
memleketin sanayiine verdiği hizmeti biliyoruz. Elimde "Pancar Destanı" başlığı altında
mahallî gazetede yayımlanan bir şiir var, buradan okumak istemiyorum; çünkü,
Meclis olarak hepimiz mahcup olacağız. Ancak, rahmetli Enver Behnan Şapolyo'nun
bize tarih dersinde okuduğu bir şiir vardı, Osmanlının son dönemini anlatan bir
şiir. Bu, Osmanlının son zamanında yaşamış bir halk şairinin şiiri. Orada
diyordu ki: "Kasari kaltak hükümet, Şalvarı şaltak hükümet... NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Avni Bey, o,
"hükümet" değil, "Osmanlı" diye geçer; doğru söyleyin
lütfen. AVNİ DOĞAN (Devamla) - Evet, Osmanlı. Peki, Osmanlı
diye okuyayım, ben Osmanlı diyeyim, siz hükümet deyin. Enver Behnan Şapolyo'nun, Osmanlının son zamanını
anlatan bir şiiri: "Kasari kaltak Osmanlı, Şalvarı şaltak Osmanlı, Ekende yok, biçende yok, Ekine ortak Osmanlı" Şimdi, ben, Osmanlı dedim, millet Osmanlı mı anladı, 57
nci hükümeti mi anladı?! Saygı sunuyorum, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Doğan. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Yani, Osmanlının son dönemi ile
hükümetin son dönemi aynı; benzeşiyor. BAŞKAN - Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın
Bakan?.. Yok. Gündemdışı üçüncü söz, Ermenilerin Azerbaycan-Hocalı'da
yaptıkları katliamın 9 uncu Yıldönümü nedeniyle söz isteyen Iğdır Milletvekili
Abbas Bozyel'e aittir. Buyurun Sayın Bozyel. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Bozyel. 3. – Iğdır
Milletvekili Abbas Bozyel’in, Ermenilerin Azerbaycan - Hocalı’da yaptıkları
katliamın 9 uncu yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Akdeniz, Karadeniz ve Hazar Denizi arasında kalan ve
özellikle Türklerin yaşadıkları topraklar üzerinde büyük Ermenistan hayallerini
hayata geçirmek isteyen Ermenilerin Silahlı Kuvvetleri, 366 ncı Rus Motorize
Zırhlı Birliğinin desteğiyle, 25 Şubatı 26 Şubata bağlayan gece, Azerbaycan'ın
Karabağ Bölgesinde bulunan 7 000 nüfuslu Hocalı'ya saldırmış ve bu saldırıda
çoluk-çocuk, yaşlı-genç, binlerce insan -6 400 insan- katledilmiştir. Bölgede, facia sonrası incelemelerde bulunan Fransız
Gazeteci Yunet: "Biz Hocalı trajedisine tanık olduk. Sivil halktan
öldürülmüş binlerce kadın, çocuk ve ihtiyarın yığınlar halinde cesetlerine
şahit olduk. 3, 5, 6 yaşlarındaki çocukları dahi vahşice katleden Ermeni ve Rus
katliamcıları, insanlığın unutamayacağı bir vahşeti sergilemişlerdi. Bunlara
insan denilmez. Savaşdışı usullerle işlenen bu cinayete ancak soykırım
denilir" diyor. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aslında, bu
olayların tamamında, son aylarda, Avrupa, Amerika ve bazı İslam ülkeleriyle
beraber Rusya'da gelişen Türk düşmanlığı ve Türkiye hedefli tehditlerin
temelinde, hayata geçirilmek istenen şark politikaları yatmaktadır. Millî mücadele sonunda, Mustafa Kemal Atatürk'ün ve
silah arkadaşlarının önderliğinde Türk Milletinin kazandığı zafer, Ermenilerin
ve Pontus Rumlarının Türkiye toprakları üzerinde devlet kurmalarını öngören Rus
ve Avrupa projesinin yenilgisi anlamını taşıyordu. Bu yenilginin hırsını ve
ezikliğini üzerinden atamayan, başta, Fransız, İngiliz ve diğer Avrupa
ülkeleriyle beraber, Kafkaslar ve Ortaasya'ya, hâlâ, tehditkâr gözle bakan
Rusların yanısıra, bu yalan ve mesnetsiz sözde Ermeni soykırımı
çığırtkanlığına, çok gariptir ki, Vatikan da katılmıştır. Papa John Paul, 1915
tehcir hadisesinde, güya, öldürülen Ermenilere karşı uygulanan şiddetten
bahsetmiştir. Bugüne kadar, kendine inananları, İslamiyete, dolayısıyla
Türklere karşı, hep, kinle doldurarak zehirleyen Kilise, tarihî gerçekleri
saptırarak, tarihi de inkâr etmesiyle kamufle ettiği, gerçek fikir ve
davranışını da ibret verici şekilde gözler önüne sermiştir. Bu durum, Ermeni millî kimliğini, soykırım iddiaları ve
Gregoryen Ortodoks millî kimliği üzerine oturtan Ermeni idealleri ile
Vatikan'ın ortaklığının ve hedef birliğinin adıdır. Büyük Ermenistan'ı kurmanın stratejik doktrini olan
HAYDAT ve bunu gerçekleştirmenin taktik aşaması olan 4T planının birincisi,
terörist eylemlerle sözde Ermeni soykırım yalanlarını milletlerarası siyasî
zemine çeken Ermeniler, şimdi de maşalığını yaptıkları ülkeler vasıtasıyla,
tanıma, tazminat ve toprak taleplerini hayata geçirmek için kiliselerin,
dolayısıyla Vatikan'ın şemsiyesi ve öncülüğünde bir güç kazanmışlardır. Bir taraftan medeniyetlerarası diyalog ve uzlaşma
yoluyla medeniyetlerarası muhtemel çatışmaların önüne geçme noktasında sahte
samimiyet pozları sergileyen Vatikan'ın, bugüne kadar, Balkanlarda,
Kafkaslarda, Ortadoğu'da öldürülen Müslümanlar için niçin sesini çıkarmadığı,
bu son fotoğrafıyla açığa çıkmıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öyle anlaşılıyor
ki "büyük Ermenistan" hayallerine destek veren ülkeler ve kilise, bu
iftira dolu meselenin dünyanın her tarafında kabul görmesi ve Türkiye'nin
mahkûm edilmesi için her türlü gayreti göstermekteler. Anlaşılıyor ki, bu
çağdaş ve medenî olduklarını söyleyen Batı medeniyetinin siyasî ve ahlakî
anlayışı, Batı'nın tarihçi ve ulemaları, dünyanın çeşitli ülkelerinde
akıttıkları kan ve talan ettikleri millî servetler karşısında özür
dileyeceklerine, hâlâ siyasî ve ekonomik vurgunculuk peşinde koşmaktalar.
Ermeniler, utanç verici ihanetleri ve nankörlüklerinin affedilmesi için özür
dileyeceklerine yeniden talepkâr oluyorlarsa, bizim de alacağımız tedbir ve
karşı siyasetlerin de devlet ve millet itibarımıza yakışır şekilde olması
gerekir. Geçmişte değişik anlaşmalar ve vasıtalarla Türkiye
üzerinde hayata geçirilmek istenilen bu Ermeni yayılmacılığı, bugün de değişik
oluşumlar ışığında, dayatmacı zihniyetlerle önümüze konulmaktadır. Sergilenen
bu çifte standart politikalara, ikiyüzlü politikalara bir bakınız. Milletlerarası uyuşturucuya karşı mücadelede, AIDS,
ekolojik dengelerin sarsılması, açlığa, yoksulluğa karşı ortak tavırda, insan
hakları, kadın ve çocukların, kimsesizlerin hakkının, hukukunun korunmasında,
nükleer serpintiler karşısında... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bozyel, 1 dakika içerisinde toparlayınız.
ABBAS BOZYEL (Devamla) - Sağolun, tamamlıyorum efendim.
...küresel ısınmanın meydana getirdiği tehlikelerle
ilgili yapılacak ortak çalışmalarda, bölgedeki ihtilafların, krizlerin
çözülmesinde, Türkiye'yi, vazgeçilmez bir müttefik, dost; lakin, bölüp,
parçalamak, zayıflatmak siyasetiyle, topraklarını Ermenilere ve kendinize
üzerinde oturulacak bir post olarak göreceksiniz. Böyle bir siyaset, dostluğun değil düşmanlığın
ifadesidir. Bu tavrın cezasını da, şu anda Ermeniler çekmektedir. Her gün
onlarca Ermeni yurdunu terk etmekte; ancak, terörist eylemlerle Avrupalının
dolarlarını ceplerine indiren Hınçak ve Taşnaktzutyun Ermeni teşkilatları
bundan yararlanmaktadır. Ermenilerin, aklını başına alması ve dünyaya
açılmasının yegâne yolu olan Türkiye'yle iyi ilişkiler kurarak bölgedeki barışa
ve huzura hizmet etmesi gerektiğine inanıyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP
sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, müsamahanıza teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bozyel. Sayın Seven, buyurun efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, çok teşekkür
ederim. Ermeni soykırımı iftiralarına karşı, nedense,
Türkiye'de, hep savunmaya geçmişiz. 1914, 1918 senelerinde, Doğu Anadolu'da
büyük katliamlar yapmışlardır. Bağımsızlık bildirgelerinde, Doğu Anadolu
Bölgesini, Batı Ermenistan olarak göstermektedirler. Yine, 1995 senesinde
düzenlemiş oldukları Anayasalarında, Ağrı Dağı'nı, Ararat olarak
göstermektedirler. Bayraklarının üzerinde, Büyük Ağrı ve Küçük Ağrı'yı
göstermektedirler. Ben, Meclis olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin tüm
üyeleri olarak, Türk Milleti olarak, sivil örgütler olarak, medya olarak, bu
konuya duyarlılık için, herkesi davet ediyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Seven. Ben de, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, 23 Nisan
kutlamaları çerçevesinde, Kars'ta, bir sempozyum düzenlediğimizi ve 20
Nisandaki bu sempozyuma katılmanızı, konunun Gümrü Anlaşması olduğunu
bilgilerinize sunuyorum; bu arada, bütün arkadaşlarımın da bilgisine sunuyorum.
(Alkışlar) Sayın Topçu, 58 inci maddeye göre bir söz isteminiz
var; ama -size ait olmadığı için- size, sadece oturduğunuz yerden görüşlerinizi
kısaca ifade etmek üzere, açıklama hakkı veriyorum. Buyurun efendim. YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Değerli arkadaşlar, dün, Genel Kurulda, Bayındırlık ve
İskân Bakanı Sayın Koray Aydın hakkında verilen gensoru önergesinin görüşmeleri
yapılırken, hükümet adına, gensorunun muhatabı bakan, cevap verirken -ben,
maalesef, Genel Kurulda yoktum- tam o sırada, bir tesadüf, televizyona
bakıyordum; hayretler içerisinde, Bakanın, Doğru Yol Partisi sözcüsü Sayın
Nevfel Şahin'in iddialarına cevap verirken, hiçbir alakası yokken, konuyu benim
üzerime getirip, aynen: "Değerli arkadaşlar, bakınız, Doğru Yol Partisi
adına, burada, benim çok sevdiğim, kıymet verdiğim arkadaşım Nevfel Şahin
konuştu. Biliyorsunuz, Nevfel Şahin, benden önce Bakanlık yapan Sayın Yaşar
Topçu hakkında verilen soruşturma önergesine 56 arkadaşıyla imza koymuş ve bu
işin öncülüğünü yapmış bir arkadaşımızdır. Kendisini kutluyorum; ama, aynı
soruşturma önergesi görüşülürken, bu DYP sıralarında bir Allah'ın kulu
oturmuyordu. Sayın Nevfel Şahin, siz neredeydiniz?! (MHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar)" Bu konuşmasından anladım ki, benim hakkımda verilen
soruşturma önergesinin Mecliste kabul edilmemesi, Sayın Bayındırlık Bakanının
içinde ukde kalmış; çünkü, kendisi hakkında verilen gensoru ile benim hakkımda
verilen ve geçen sene oylanıp, burada reddedilen soruşturmanın hiçbir alakası
yok. Sonra, burada bulunmadığım için, Sayın Nevfel Şahin ne
demiş, ona baktım. Sayın Nevfel Şahin ciddî iki şey söylemiş; bunlardan bir
tanesinde diyor ki: "Siz, 2000 yılında birim fiyatlarına, yüzde 39
enflasyon varken, 65 zam verdiniz." İkincisi: "Bayındırlık
Bakanlığında ihalelerin satıldığı, yüzde 10 peşinle satıldığı yaygın bir
şekilde söylenmektedir. Bunu, Anadolu'nun her köşesinde, Ankara'nın her
köşesinde görebilirsiniz" diyor. Şimdi, Sayın Bakan kendisi de burada -ben o konuşmanın
akabinde dinledim- diyor ki: "Bir bakanın müteahhitlere para aktarıp
aktarmadığı, haksız çıkar sağlayıp sağlamadığı, her yıl başında verdiği birim
fiyatlarla ortaya çıkar; eğer, bu gereğinden fazlaysa para aktarılmış
demektir." Yani, Nevfel Şahin'i doğruluyor; ama, bu konuda bir beyanda
bulunmuyor Nevfel Şahin'in sözü üzerine, bu yüzde 10 lafı üzerinde bir beyanda
bulunmuyor. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; ben, şunu söylemek
istiyorum: Benim hakkımda, kimse karnından konuşmasın. Ben, Adalet Partisi
kökenli bir politikacıyım. Biz, ölürüz; kuyruğu dik tutarız. Benim teklifim
şudur: O soruşturma önergesi burada reddedilmiştir, görevi kötüye kullanmaktan;
ama, ben buradayım. Anam beni milletvekili doğurmadı; ama, şerefli, haysiyetli
doğurdu. Her şeref ve haysiyetine düşkün insan gibi diyorum ki, benim hakkımda
Nevfel Şahin'in ithamı, Sayın Bakanın kutlamasına sebebiyet verecek kadar
ciddîyse, aynı Nevfel Şahin'in Sayın Bakan hakkında da ithamı var. BAŞKAN - Efendim, yeni bir şeye... YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Efendim, hayır, sataşmıyorum. O halde, ikimiz birden Başkanlığa bir dilekçe verelim.
Benimki hazır, imzalı; tarihi noksan. Aynen diyorum ki: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı yaptığım döneme ait
Bakanlıktaki tüm eylem ve işlemlerimden dolayı herhangi bir suç bulunması
halinde dokunulmazlıktan yararlanmaksızın yargılanmamı temin etmek için
milletvekilliğinden istifa ettiğimi, gereğinin yapılmasını arz ve talep ederim.
Saygılarımla." Bu dilekçeyi, aynen, Sayın Koray Aydın da veriyorsa,
beraberce Başkanlık Divanına gidelim, dilekçeleri verelim ve yeni bir çığır
açalım. Dokunulmazlıktan yararlanmayalım. Kim suçlu, kim değil ortaya çıksın. Saygılarla arz ederim. BAŞKAN - Sayın Topçu, teşekkür ederiz efendim. (MHP
sıralarından "cevap hakkı var" sesleri) Bir sayın milletvekilinin beyanlarında -ben mütemadiyen
söylüyorum- sataşmaya neden olmaması gerekir. YAŞAR TOPÇU (Sinop) - Ben kimseye sataşmadım. Sadece,
bana sorulana cevap verdim. BAŞKAN - Efendim, burada hazır olmayan bir
arkadaşımızla ilgili beyanda bulunmanız, o şekilde, doğru değil. Ben, konuya
açıklık getireceğinizi varsayarak söyledim. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan, aynı oturumda cevap verilmesi lazım. Cevap değil ki... MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Bu, cevap mıdır efendim?! Aynı
oturumda cevap verilmesi lazım. Hangi hakla... BAŞKAN - Efendim, gündeme geçiyoruz. ALİ GEBEŞ (Konya) - Bu böyle kalamaz Sayın Başkan; söz
ver. BAŞKAN - Kime söz vereyim? ALİ GEBEŞ (Konya) - Bir ithamda bulunuyor. Grup
Başkanvekili cevap versin. Bakan yok burada. Ne gereği vardı konuşulacak?! Öyle
şey mi olur?! BAŞKAN - Bir Meclis araştırma önergesi vardır; okutup
bilgilerinize sunacağım: B) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – İstanbul
Milletvekili Ahmet Güzel ve 22 arkadaşının, İstanbul’da su havzalarının
korunması ve kirliliğin engellenmesi için alınması gereken önlemlerin
belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/182) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Ülkemizin sorunları içinde İstanbul'un sorunları önemli
bir yer tutmaktadır. İstanbul'un en önemli sorunlarından bir tanesi de su
sorunudur. İstanbul'da oluşan orman yağması, su havzalarında
oluşmuş kaçak yapılaşma v.b nedenlerle su havzaları korunamamakta ve
İstanbul'da bu sorun önümüzdeki günlerde inanılmaz boyutta bir felakete
dönüşmektedir. İstanbul'da 7 adet (Ömerli Barajı, Alibey Barajı,
Elmalı Barajı, Büyükçekmece Gölü, Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı, Darlık Barajı)
su havzası mevcut olup, bu havzaların suyunun kirlenmesini önlemek ve su
havzalarında mevcut koruma bantlarını kontrol etmekle görevli olan İSKİ, bu
görevini yapmak yerine, 1998 yılında revize ettiği yeni yönetmelikle koruma
alanlarında yoğun yapılaşmaya sebep olmaktadır. Bu nedenle, İstanbul'da su sorununun çözümüne yönelik;
su havzalarının korunması, kirliliğin
önlenmesi ile su kalitesinin bozulmasını önleyici tedbirlerin araştırılması,
yoğun yapılaşma sonucunda kullanılamayacak derecede kirlenen Elmalı Havzası
suyunun ıslahına yönelik tedbirlerin araştırılarak çözüme kavuşturulması,
ayrıca ihmali görülenler hakkında uygulamada bulunmak üzere Anayasanın 98 inci,
TBMM İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırmasını arz
ve talep ederiz.
Gerekçe: İstanbul, 10 milyonu aşan nüfusuyla ülkemizin en büyük
kentidir. Bugün, İstanbulumuzdaki en önemli sorunlardan bir tanesi de su
sorunudur. İstanbul'daki su kaynaklarımıza göz attığımızda bu
kaynakların önemli bir kısmı halen yerleşim alanlarıyla çevrili kaynaklardır.
Su kaynaklarının çevresinde özellikle son yıllardaki hızlı yerleşim sonunda
İstanbulumuzun su kalitesi de bozulmuştur. Su havzalarında yapılaşma kontrol
altında ve kısıtlı oranda olması gerekirken, son yıllarda su havzalarının
çevresinde kontrolsüz yapılaşma sonucunda havzalardaki nüfus artışı çok büyük
olmuştur. İstanbul'daki toplam 7 havzada (Ömerli Barajı, Alibey Barajı, Elmalı
Barajı, Büyükçekmece Barajı, Terkos Gölü, Sazlıdere Barajı, Darlık Barajı) 1980 yılındaki nüfus 118 000 iken
İstanbul'da 1997 yılındaki nüfus 729 000 olmuştur. Gerçek bu iken, İstanbul'da su havzalarının korunması
amacıyla koruma bantları oluşturulmuştur. Bu koruma bantları: Mutlak koruma alanı: Su kaynağından 300 metre mesafeye
kadar olan alanda yapılaşma yasaktır. Kısa mesafeli koruma alanı: 300-1 000 metre arası
uzaklığı kaplayan bu alanda yapılaşma yalnızca sosyal yapılarla sınırlıdır. Orta mesafeli koruma alanı: 1 000-2 000 metre arası
uzaklıkta yapılaşmada sınırlamalar mevcuttur. Uzun mesafeli koruma alanı: Orta mesafe koruma alanı
sonrasında su havzasının su toplama alanı sınırına kadar uzayan alandır. Mutlak ve kısa mesafeli koruma alanlarında kısıntı
olmasına karşın yapılaşma kontrol edilmemiş ve bu alanların yağmalanmasına
İstanbul'da yerel yönetimler seyirci kalmış, daha kötüsü, bu yerleşme alanları
ilçe veya belde yapılarak ödüllendirilmiş, altyapı ve benzeri devlet
olanaklarının da sunulması havzalardaki yapılaşmayı teşvik etmiştir. Su havzalarının korunamadığı gerekçesiyle İSKİ 1995
yılında çıkardığı yönetmeliği, 1998 yılında revize etmek zorunda kalmıştır. Yeni İSKİ yönetmeliğiyle, havza nüfusunun 10 kat
artması gibi korkunç bir olasılık ortaya çıkmıştır. Şu anda yoğun yapılaşma nedeniyle kullanılamayacak
denli kirli hale gelen Elmalı havzası suyundan sonra hızla kirlenmekte olan
Ömerli, Terkos, Büyükçekmece ve Alibeyköy havzalarının suyunun kullanılması
olanağı da ortadan kalkacaktır. Böylece, İstanbulumuz da gelecek yıllarda büyük bir su
sorunuyla karşı karşıya kalacaktır. Bu
sorunu görüp çözmesi gereken İSKİ ise, 1995 yönetmeliğini değiştirerek, 1998
yılında yeni yönetmelik çıkararak, havzalarda yapılaşmayı yasal hale
getirmektedir. Bu nedenle, su havzasındaki yasal yerleşimlerden
kaynaklanan kirliliğin önlenmesi, ormanlarımızın korunması, su havzalarının
mevcut bitki örtüsünün korunması, yeraltı ve yerüstü sularının atıklarının
yarattığı kirlenmenin önlenmesi için Türkiye Büyük Millet Meclisinin konuyu
mutlaka araştırması ve incelemesi gerekmektedir. BAŞKAN - Önerge bilgilerinize sunulmuş olup, gündemde
yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda öngörüşme,
sırası geldiğinde yapılacaktır. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın
milletvekillerinin ödenek ve yolluklarının verilebilmesi için tezkereleri
vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım. C) TEZKERELER
VE ÖNERGELER 1. – Konya
Milletvekili Mustafa Sait Gönen’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/768)
28 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak
iki aydan fazla izin alan Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen'e İçtüzüğün 154
üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının
22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 2. – Aydın
Milletvekili Sema Tutar Pişkinsüt’e, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/769)
28 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak
iki aydan fazla izin alan Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt'e İçtüzüğün 154
üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının
22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Diğer tezkereyi okutuyorum: 3. – İstanbul
Milletvekili İsmail Aydınlı’ya, ödenek ve yolluklarının verilmesinin uygun
görüldüğüne ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/770)
28 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak
iki ay izin alan İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı'ya İçtüzüğün 154 üncü
maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi Başkanlık Divanının
22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bazı sayın
milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair bir tezkeresi vardır; okutup, ayrı
ayrı oylarınıza sunacağım. 4. – Bazı
milletvekillerine, belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/771)
28 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin
hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları Başkanlık
Divanının 22.2.2001 tarihli toplantısında uygun görülmüştür. Genel Kurulun onayına sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı "Aydın Milletvekili Sema Pişkinsüt, hastalığı
nedeniyle, 23.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 13.12.2000
tarihinden geçerli olmak üzere 43 gün; toplam 63 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Balıkesir Milletvekili İlhan Aytekin, mazereti
nedeniyle, 2.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Elazığ Milletvekili Ali Rıza Septioğlu, hastalığı
nedeniyle, 28.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 18 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Gaziantep Milletvekili Mehmet Hanifi Tiryaki,
hastalığı nedeniyle, 10.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İçel Milletvekili Edip Özgenç, hastalığı
nedeniyle, 14.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 13 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İçel Milletvekili Akif Serin, hastalığı
nedeniyle, 22.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili İsmail Aydınlı, hastalığı
nedeniyle, 2.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 60 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Mehmet Gül, hastalığı
nedeniyle, 18.2.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 53 gün ve 12.2.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili İsmail Kahraman, hastalığı
nedeniyle, 3.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 21 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Aydın Menderes, hastalığı
nedeniyle, 22.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve 9.1.2001
tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün ve 30.1.2001 tarihinden geçerli olmak
üzere 30 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İstanbul Milletvekili Güneş Taner, hastalığı
nedeniyle, 14.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 25 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu, hastalığı
nedeniyle, 12.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Kahramanmaraş Milletvekili Metin Kocabaş,
hastalığı nedeniyle, 1.12.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 27 gün ve
3.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün ve 7.2.2001 tarihinden geçerli
olmak üzere 20 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Kocaeli Milletvekili Meral Akşener, hastalığı
nedeniyle 21.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 58 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Konya Milletvekili Mustafa Sait Gönen, hastalığı
nedeniyle 8.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 90 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Ordu Milletvekili Yener Yıldırım, hastalığı
nedeniyle 12.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 19 gün ve 1.12.2000
tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün, toplam 49 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Şırnak Milletvekili Mehmet Sait Değer, hastalığı
nedeniyle 1.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 35 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık, hastalığı
nedeniyle 7.11.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Uşak Milletvekili Armağan Yılmaz, mazereti
nedeniyle 27.2.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Van Milletvekili Fetullah Gültepe, mazereti
nedeniyle 17.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Yozgat Milletvekili Ahmet Erol Ersoy, hastalığı
nedeniyle 29.10.2000 tarihinden geçerli olmak üzere 33 gün," BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. "Zonguldak Milletvekili Veysel Atasoy, hastalığı
nedeniyle 13.1.2001 tarihinden geçerli olmak üzere 31 gün." BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir diğer
tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım. 5. – TBMM
Başkanının, Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Parlamento
Başkanlarının davetine, beraberinde beş kişilik bir Parlamento heyetiyle
icabetine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/772)
28 Şubat 2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Ömer İzgi'nin,
Özbekistan, Kazakistan, Kırgızistan ve Türkmenistan Parlamento Başkanlarının
vaki davetlerine icabet etmek üzere, beraberinde beş milletvekilinden oluşan
Parlamento heyeti olduğu halde, söz konusu ülkelere resmî ziyarette bulunması
hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun
tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1.– İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün
88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen
maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Bireysel Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu
Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları
raporlarının görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2.– Bireysel
Emeklilik Tasarruf ve Yatırım Sistemi Kanunu Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve
Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonları Raporları (1/693) (S.
Sayısı: 580) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Ertelenmiştir. Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve
Köyişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz. 3.– Hayvan
Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630)
(S. Sayısı: 418) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. 3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştı. 3 üncü maddeyi oylarınıza... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Evet, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunacağım ve
karar yetersayısını arayacağım elbette ki, İçtüzük gereği. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. 5 dakika süre veriyorum. Bu arada, sisteme giremeyen arkadaşlarımızın teknik
personelden, her zaman olduğu gibi, yardım istemelerini; buna rağmen sisteme
giremeyen arkadaşlarımız olur ise, imzalarını havi oy pusulalarını, belirtilen
süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Genel Kurulda,
vekâleten oy kullanacak sayın bakanlar varsa, hangi bakana vekâleten oy kullandıklarını,
oylarının rengini ve imzalarını havi oy pusulalarını, yine aynı süre içerisinde
Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Karar yetersayısı vardır; 3 üncü madde kabul
edilmiştir. 4 üncü maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Hayvan Islahı Islah çalışması MADDE 4.– Her türden hayvanın ıslahı ile ilgili
çalışmaların belirli esas ve usullere göre yapılması hususunda tedbirler almaya
Bakanlık yetkilidir. Islah, yetiştirme ve pazarlama amacı ile tüzel kişiliğe
sahip, özel hukuk hükümlerine tabi kooperatif nitelikli birlikler kurulabilir.
Bu birlikler merkez birliği şeklinde örgütlenebilirler. Birlikler ihtiyaç
duyulan yerlerde şubeler açarak çalışabilir. Birliklerin organları genel kurul, yönetim kurulu ve
denetleme kurulundan oluşur. Bu Kanuna göre kurulan birlikler 24.4.1969 tarihli
ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulan kooperatiflere sağlanan her
türlü vergi ve harç muafiyetinden aynı koşullarla yararlanırlar. Birliklerin
kuruluş, görev ve çalışma usulleri Bakanlıkça hazırlanan yönetmeliklerle
düzenlenir. Birlikler asli görevlerini yürütmek üzere gerektiğinde ihtiyaçları
olan teknik ve sağlık elemanı çalıştırırlar. Ülkede hayvansal üretimi ve hayvan ıslahı çalışmalarını
yönlendirecek kararlar almak, merkez birlikleri ve ıslah faaliyetlerinde
bulunan özel sektör arasındaki dayanışmayı güçlendirmek, merkez birliklerine
yol gösterici faaliyetlerde bulunmak üzere Hayvan Islahı Millî Komitesi
kurulur. Hayvan Islahı Millî Komitesinin kuruluş ve işleyiş esasları Bakanlıkça
çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenir. Bakanlık; birliklere teknik hizmetler, sağlık
hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek sağlar,
birliklerin personel ve tesislerinden yararlanma talebinde bulunabilir.
Birlikler Bakanlığın gözetim ve denetimine tabidir. BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci konuşacaklar. Buyurun Sayın Demirci. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; tasarının 4 üncü maddesi üzerinde Fazilet Partisi
Grubu olarak görüşlerimizi arz etmek istiyorum; bu vesileyle, hepinizi
saygıyla, sevgiyle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz tasarı, bütün
hayvanların ırk ıslahını sağladığı için, Fazilet Partisi olarak tasarının
kanunlaşmasından yanayız ve bu tasarı, hakikaten, Türkiye hayvancılığının
geleceği için fevkalade önemlidir. Bu tasarı, geçtiğimiz dönemlerde de Genel Kurula kadar
gelmiş; ancak, bazı sebeplerden dolayı görüşülememiştir. Yine bir önceki
dönemde, bu tasarının bu şekle gelmesinde, gerçekten büyük gayretleri olan o
günün Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı rahmetli Ahmet Turan Bilge
Beye, hizmetlerinden dolayı, kendilerine rahmet diliyorum ve minnetlerimi arz
ediyorum. Değerli milletvekilleri, tasarının 4 üncü maddesi, özü
itibariyle yetiştirici birliklerin kurulmasını, hayvan ıslahı millî
komitelerinin kurulmasını ve bu birliklerde sağlık elemanı veya teknik eleman
istihdamının sağlanmasını öngörüyor. Bunlar, hakikaten, fevkalade yerinde
düşünülmüş olan konulardır. Değerli milletvekilleri, hayvanların ıslahı, bütün
dünyada, bilhassa Avrupa ülkelerinde ve Amerika Birleşik Devletlerinde, 19 uncu
Asırdan itibaren başlamak suretiyle, bilhassa sivil kuruluşlar, birlikler
tarafından; yani, çiftçi örgütleri tarafından yapılmıştır; ancak, ülkemizde,
sivil örgütlerin bu işe başlaması... İşte, bu tasarının kanunlaşmasıyla beraber,
bu iş birliklere verilecektir. Bu, hakikaten fevkalade önemli bir durumdur. Tabiî, Türkiye'de bugüne kadar hayvan ıslahı yapılmadı
diyemeyiz. Bundan önce, 904 sayılı Hayvan Islahat Kanunu vardı. Cumhuriyetle
yaşıt bir kanundur. O kanunun verdiği imkânlarla beraber, hayvan varlığımızın,
bilhassa sığır ırkının yüzde 16'sı bugün kültür ırkı durumundadır, yüzde 47'si
melez ve geriye kalan yüzde 37'si yerli ırklardır. Önemli olan, tabiî, bütün
ırk hayvanlarımızın yahut hayvanlarımızın ırklarının kültür ırkına
dönüştürülmesidir. Bu bakımdan fevkalade önemli. Değerli milletvekilleri, ben, maddenin dışına çıkmak
suretiyle, bilhassa, bugün süt üreticilerimizin içerisinde bulunduğu zor
durumu, zor şartları huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Bir hafta önce,
hatırlayacağınız gibi, Kırklareli İlinde bir miting yapıldı. Bu mitinge
Türkiye'nin her tarafından üreticiler, çiftçiler iştirak ettiler. Hakikaten,
gördüğümüz manzara, o gün sergilenen manzara hayvancılığımızın zor durumda
olduğunu gözler önüne sermektedir. Bir defa, sütler caddelere dökülmüştür ve
sağmal inekler, en kötüsü, damızlık hayvanlar kasaba gitmektedir. Bu,
hayvancılığımızın geleceği için fevkalade tehlikeli. Bu nereden kaynaklanıyor;
aslında, 1 kilogram sütle 2 kilogram yem alınması lazım, parite bu olması
lazım; ancak, Türkiye'de, bugün, neredeyse 1 kilogram yem 1 kilogram sütle denk
gelmiştir, aşağı yukarı 300 gram fazlasıyla. Bu bakımdan, çiftçilerimizin
behemehal bu problemlerinin halledilmesi lazım. Tabiî, ırk ıslahı ile hayvanların beslenmesi fevkalade
önemli. Yani, hayvanlarınızı siz iyi besleyemezseniz, ırk ıslahından söz
etmeniz de mümkün değil. Ancak, görüyoruz ki, Doğu Anadolu'da, Güneydoğu
Anadolu'da, 2000 yılında, fevkalade kurak bir yıl yaşadık. Dolayısıyla, tedbir
alınamadığı için, o yöredeki hayvancılığımız tehlikeye girdi, 1 kilogram ot 1
kilogram buğdaydan daha pahalı satılır oldu. Dün de ifade edildiği gibi, buğday
samana katılmak suretiyle, maalesef, hayvanlara yedirilmeye çalışıldı; yani,
daha doğrusu, açık kapatılmaya çalışıldı. Bu bakımdan, biz, Bakanlığın etkili
tedbir almasını bekliyorduk; ama, bu tedbiri göremedik. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Demirci. MUSA DEMİRCİ (Devamla) - Teşekkür ederim. Ne olabilirdi? Bakın, bugün olmuş batıdan doğuya hâlâ
ot ve saman nakli yapılmaktadır. Dolayısıyla, bu da gösteriyor ki, etkili
tedbir alınamadı. Alınabilirdi; yani, Orta Anadolu'da, Batı Anadolu'da ot
fazlası, saman fazlası vardı; tedbir alınmak suretiyle, desteklenmek suretiyle
veya kesif yem -yani, fabrika yemi- desteklenmek suretiyle bu açık
kapatılabilirdi. Maalesef, bunu göremedik. Bu bakımdan, sıkıntı hâlâ devam
ediyor. Bunun mutlaka halledilmesi lazım. Bir başka konu da şudur: Kurban bayramının
arifesindeyiz. Şu anda besilerini tamamlamış hayvanlar var. Dolayısıyla,
bunların bir kısmı satılmayacaktır. Satılmayan hayvanlar, süratle et kaybına
uğrayacaklardır. Bu bakımdan, Bakanın, bunların önünü açıcı beyanatlar vermesi
lazım; satımı yapılmayan hayvanların mutlaka desteklenmesi, özel veya devletin
kesimhanelerine gönderilmesi lazım. Aksi takdirde, çiftçiliğimiz,
hayvancılığımız fevkalade yara alır diyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Demirci. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Atik; buyurun.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA NURETTİN ATİK (Diyarbakır) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, Hayvan Islahı
Kanunu Tasarısının 4 üncü maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; bu itibarla,
şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere hayvancılık,
Türkiye'de yaşayan birçok vatandaşımızın tek geçim kaynağıdır. Özellikle Doğu
ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, coğrafî ve iklim şartları bakımından
hayvancılıkla uğraşan yöre insanına elverişli bir ortam sağlamaktadır. Ancak,
bu yönde olumlu şartlar var iken, yörede yaşanan son on yıldaki huzur bozucu
hadiseler, gerekli uygun ortamın ortadan kaldırılmasına sebep olmuş ve birçok
hayvanımız telef olmuştur. Muhterem milletvekilleri, bugün, hayvancılık sektörü
Türkiye'de kan ağlamaktadır. Özellikle yöremizde, insanlarımız, bırakın hayvan
yetiştirmeyi, geçimini bile zor temin eder hale gelmiştir. Maliyetler o kadar yükseldi ki, yetiştirdiği hayvanı
satsa üretici yine de zarar ediyor. 1 kilo yem 1 kilo buğdaydan daha pahalıdır.
Bu durumda, köylü hayvanı nasıl beslesin?! Hayvan yemi altın değerinde; kepek,
saman... Derken, üretici, hayvanının önüne koyacak yem bulamaz hale geliyor. Bu
durumda, neden hayvancılıkla uğraşsın ki? Astarı yüzünden pahalıya geliyor. Bu,
acınacak bir durumdur. Bir dönem Türkiye hayvan ihraç eden bir ülke iken, şimdi
yurt dışından hayvan ithal eder duruma geldik. Yurda sokulan kaçak hayvanları
da sayarsak, yerli üreticinin durumunun ne kadar vahim olduğunu görürüz. İthal
edilen hayvanların maliyetinin çok ucuz olması, kaçak etlerin piyasada
dolaşması, hayvancılığın iflasını hazırlamıştır. Muhterem milletvekilleri, böyle ekonomik anlayış
sürerse, nasıl birçok sektörde iflas etmişsek, hayvancılıkta da ahırlara kilit
vurmak zorunda kalırız. Bu nasıl anlayıştır; üretemeyen bir toplum ne yapar, ne
yer ne içer?! Siz, onlara, üretmeyin, yetiştirmeyin diyorsunuz; bir şekilde,
onları kötü yola sürüklüyorsunuz. Sizlere bir gerçeği ifade edeyim: Bugün, doğudaki
insan, hayvan yetiştirmeyi bırakıp Karadeniz'e fındık toplamaya gidiyor. Bunun
sorumluluğunu kim taşıyacak? Değerli milletvekilleri, bütün bunlar, hayvancılığın
içler acısı halinin küçük bir göstergesidir. Bugün, devlet, tekrar, özendirici,
teşvik edici ve köylüyü cesaretlendirici tedbirler almak zorundadır; dağda
koyun otlatmak maziye karışmadan bunun önlemini almalıdır. Mezraların
güvenliğini sağlamalı ve üreticiye uygun ortam hazırlamalıyız. Ayrıca, hayvan
üreticilerine faizsiz kredi desteği ya da uzun vadeli ödeme koşulları
sağlanmalıdır. Bizler, ne bu insanlara yeteri kadar destek verdik ne
de teknolojinin imkânlarını onlara sunduk; onları makûs talihleriyle başbaşa
bıraktık; bir de, üzerine, faizle, ithalatla ve zamla perişan ettik. Bu millete yalan söyleye söyleye, ekonomiyi
düzelteceğiz diye diye bu milletin canına okudunuz ve bu milleti iflas
ettirdiniz. Bu itibarla, şahsım ve Grubum adına saygılarımı
sunarım. Teşekkür ederim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Atik. Madde üzerinde iki önerge vardır; geliş sırasına göre
okutup, aykırılık derecesine göre
işleme alacağım. Okutacağım ikinci önerge, aynı zamanda en aykırı önerge olup,
okuttuktan sonra işleme alacağım. Şimdi, geliş sırasına göre, birinci önergeyi
okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Kanun Tasarısının 4
üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "Bu Kanuna göre kurulan
birlikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile bu Kanunun yayımı
tarihinden önce kurulacak ve kurulan birliklerle" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısının 4 üncü maddesinin son paragrafının aşağıdaki şekilde düzenlenmesini
arz ve teklif ederiz. "Bakanlık; birliklere teknik hizmetler, sağlık
hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî destek sağlar;
birliklerin personel ve tesislerinden, bedelini ödemek şartıyla, yararlanma
talebinde bulunabilir. Birlikler Bakanlığın gözetim ve denetimine
tabidir."
BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR
(Eskişehir) - Katılmıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Hükümet?... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmıyorlar.
Önerge sahiplerinden Sayın Aslan Polat önergesini izah
edecek. Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, tasarının bu maddesinde, ıslah, yetiştirme ve
pazarlama amacıyla her türlü tüzelkişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi
kooperatif birliklerinin kurulacağından ve bunlara, Bakanlığın nakdî yardım
yapacağından bahsediliyor. Son fıkrasında da "Bakanlık; bunlara teknik
hizmetler, sağlık hizmetleri ve eğitim konusunda gerektiğinde aynî ve nakdî
destek sağlar" deniliyor. Emredici bir hüküm değil; ama "birliklerin
personel ve tesislerinden yararlanma talebinde bulunabilir" deniliyor. Şimdi, aynı konu, esasında, sanayi sitelerinde de var.
Organize sanayi sitelerinde de, tesislerden, Bakanlık, istediği zaman sağlık
hizmetleri için, eğitim hizmetleri için faydalanır deniliyor. Orada da aynı
konu vardı; fakat, bir bedel öder ifadesi kullanılmıyordu. Şimdi, biz, hem bu birliklerin mağdur olduğundan
bahsedeceğiz, hem bu birliklere yardım edilmesi gerektiğinden bahsedeceğiz;
ama, onların bir tesisini kullanmak icap ettiği zaman da bedel ödemekten
kaçınacağız. İşte, burası yanlış. Biz, burada diyoruz ki: Bakanlık, bunlara
yardım edecekse, o tesislerden yararlanacaksa -zaten, bunlara yardım etmek için
geliyor bu tesislere- o halde onlara bir bedel ödesin, bir nevi yardım yapmış
olsun. "Ben onların iyiliği için gidiyorum" diyor Bakanlık, doğrudur;
ama, oraya bir bedel ödemek, o birliklere bir nakdî avantaj da sağlamış olur;
çünkü, zaten, bu birlikleri, siz, son çıkardığınız kanunlarla her türlü
teşviklerden de mahrum etmiştiniz, bari buradan bir avantaj sağlayın diyoruz. Şimdi, Sayın Bakanım, esasında, burada, bir de şunu
söyleyeceğim: Hayvan ıslahı ve yetiştirme derken, Erzurum Veterinerler Odası...
Siz, yıllarca, 25 sene Erzurum'da hizmet gördünüz, hem de Erzurum'un suyunu
içtiniz, orada profesör oldunuz; o halde, Erzurum'un isteklerini ve önerilerini
de dinlemek zorundasınız. Şimdi, onun için, ben konuşurken de beni dinle
lütfen; bunlar, Erzurum'un istekleri. Şimdi, Erzurum Veterinerler Odası
"ülkemizin her yanında yaygın olarak hastalıklar var; bunlardan şap
hastalıkları, bazen buralarda görülebiliyor" diyor. Brusellozdan ve şarbon
hastalıklarından bahsediyor. Yine, onlar "Doğu Anadolu ve Güneydoğu
Anadolu'da, İran ve Irak'tan kaçak gelen hayvanlardan bu hastalıklar bulaşıyor,
bulaşma ihtimali oluyor. Bunların içerisinde bulaşanlardan bir kısmı, insanlara
da geçen hastalıklar, işte, brusellozdur, Kuduzdur" falan diye
bahsediyorlar ve bunlara gerekli yardımın yapılabilmesi için, bir, sınırlardan
bu kaçakçılığın tamamen kapatılmasını arzu ediyor Erzurum Veterinerler Odası. Sizden ikinci önemli bir istekleri de şu: Şap
aşılamasında özel veteriner hekimlerle anlaşma yapılarak masrafların Bakanlıkça
karşılanması. Dargelirli köylüler, maddî yönden imkânsızlıklarından dolayı bu
aşılanma taleplerinde bulunamıyorlar. Bu yönden, Bakanlık bu özel
veterinerlerle anlaşma yaparsa, bu konuda daha bir gelişim sağlanır diyorlar. Şimdi, burada doğru olan bir konu var: Biz de Doğu
Anadolu'yu gezdiğimiz zaman, çeşitli hayvan hastalıklarını -bilhassa
kuraklıktan dolayı- görebiliyoruz. Halbuki, siz de biliyorsunuz ki, bu
hastalıklar yaygınlaştığı zaman -bilhassa İngiltere'de falan da görülüyor;
çünkü, bizde, Allah'a şükür, henüz, o kadar yaygın bir şey yok- bu hastalıklar
hem ülkelerin buraya et ihracatını önlüyor hem de buradan yapılacak ihracata da
mani oluyor. Onun için, sizden, bizim Erzurum halkının birinci derecede
istediği, bu veterinerlik konusuna el atmanızdır. Şimdi, sizden, bir de -yine, her zaman çıkmak
istemiyorum- Erzurum Tarım İl Müdürlüğünün bir isteği var. Tarım İl Müdürlüğü
de diyor ki: Uluslararası Tarımsal Kalkınma Fonunun desteğiyle, Doğu
Anadolu'da, Sıvas, Bayburt, Ağrı, Kars ve Ardahan İllerinde uygulamaya
başlanılacak olan projeye Erzurum'u da dahil edelim. Şimdi, ben, bunu merak ettim gitti. Yani, yirmibeş sene
sizi biz Erzurum'da eğittik, okuttuk, oradan asistanken aldık profesör ettik;
siz, geliyorsunuz, Doğu Anadolu'nun 5 tane vilayetine... Hem de bakın, bir şey
söylemiyorum; ama, bir daha, şurada tek tek bakalım. Tarımsal Kalkınma Fonuna
Sıvas'ı, Bayburt'u, Ağrı'yı, Kars'ı, Ardahan'ı alıyorsunuz da Erzurum'u niye
almıyorsunuz?! Yani, bunu merak ediyoruz ve mutlaka, şurada, bugün Erzurum'u da
buna katmanızı bekliyoruz, söylüyoruz. Yoksa, biz sizi yirmibeş sene eğittik,
profesör ettik, hata mı ettik diye düşünmek durumunda kalıyorum o zaman. Yine, ikinci olarak da şu var: Doğu Anadolu'da, sizin,
Tarım Bakanlığının Orman Bakanlığıyla beraber "Fırat Vadisi Rehabilitasyon
Projesi" var. buna da Erzurum İli dahil değil. Yine, bu da Erzurum'da çok
konuşulan bir konu, basına da çok yansıyor. Çünkü, erozyona uğruyorsa, bizim
Erzurum'da da barajlar başladı; işte, Daphan'da başladı, Serçeme Barajında
başladı, Çoruh'ta yapacağınız barajlar ve güneye doğru Tercan Barajı diye
başlıyor. O halde, bu kuzeydoğu Fırat bölgesinde olan Karasu Vadisinde de
ağaçlandırmaya gitmemiz, Tarım Bakanlığının Orman Bakanlığı ile yaptığı bir
entegrasyon. Bunu da burada yapmanızı istiyor; hepinize saygılar
sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Polat. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, bu arada şu hususu açıklamak
zorunda kaldım: Kâtip Üye arkadaşlarımız, gönderilen önergeleri okumakta bir
hayli güçlük çekmektedirler. Önerge gönderen arkadaşlarımız biraz daha açık ve
okunaklı bir şekilde yazarlarsa, arkadaşlarımız da okumakta güçlük çekmezler. Teşekkür ediyorum. Diğer önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 4
üncü maddesinin üçüncü fıkrasındaki "bu Kanuna göre kurulan
birlikler" ibaresinden sonra gelmek üzere "ile bu Kanunun yayımı
tarihinden önce kurulacak ve kurulan birliklerle" ibaresinin eklenmesini
arz ve teklif ederiz. Musa Demirci
(Sıvas) ve arkadaşları MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan, önergemizi geri
çekiyoruz. BAŞKAN - Peki. Sayın Demirci ve arkadaşları önergelerini geri
çektikleri için, işleme almıyorum. 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 5 inci maddeyi okutuyorum: Damızlık belgesi MADDE 5. - Soy kütüğüne kayıtlı, pedigri bilgileri
bulunan ve Bakanlıkça veya Bakanlık ve damızlık yetiştirici birlikleri üst
örgütlerince birlikte belirlenen kriterlere uygun damızlıklara damızlık
belgesi, pedigri kayıtları olmayan fakat ana ve babası bilinen hayvanlara
Bakanlık taşra kuruluşları ile yetiştirici birliklerinin ortaklaşa kuracakları
komisyonların belirleyeceği kriterlere uygun olan hayvanlara damızlık
sertifikası verilir. Büyükbaş ve küçükbaş hayvanlar için ferdi, kanatlı
hayvanlar için sürü, arı ve ipekböceği için koloni, suda yetiştirilen hayvanlar
için ferdi veya sürü bazında damızlık belgesi veya damızlık sertifikası
verilir. Suni ve tabiî tohumlamada kullanılan erkek damızlık ile
erkek damızlıklara ebeveyn olacak dişiler, döl kontrolü ve embriyo transferinde
kullanılacak hayvanların hastalıklar yönünden il müdürlüklerince kurulacak
komisyonlarca Bakanlıkça hazırlanan yönetmeliklere uygun muayene ve
kontrollerinin yapılması mecburidir. Genetik kusurlu ve yetiştirme yönünden
hastalıklı olanların damızlık belgeleri Bakanlıkça iptal edilir ve damızlık
olarak kullanılmalarına izin verilmez. BAŞKAN - 5 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol
Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay; buyurun Sayın Ertugay.
(DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. 5 inci madde damızlık belgesi düzenlenmesi ve bu
belgenin verilişiyle ilgili hususları kapsamaktadır. Burada, maddenin yerinde
olduğunu söylemekle beraber, üzerinde esas durulacak hususun, bu damızlık
belgesinin ve damızlık sertifikalarının düzenlenmesinde, verilmesinde, veren,
düzenleyen kuruluşların -Tarım Bakanlığının ve damızlık yetiştirici
birliklerinin- bu konuda gereken hassasiyeti, gereken titizliği göstermeleri ve
güven verici birer kurul olmalarıdır ve bu işi ciddiye almalarıdır; çünkü,
damızlık belgesinin düzenlenmesinde soy kütüğü ve pedigri ciddî olarak ele
alınmazsa, bu genetik kusurlu hayvanların Türkiye'ye girmesi veya
yetiştirilmesi sonucunda doğacak mahzurları gidermek son derece zordur. Bu maddeyi benimsemekle birlikte, geneli üzerinde
konuşmamda da ifade ettiğim gibi bir hususu özellikle dikkatlerinize tekrar arz
etmek istiyorum: Ülkemizde, tarımdaki en önemli sorunlardan birisi,
verimliliğin düşüklüğüdür; yani, verimsizliktir. Hayvandaki verimlilik de,
genetik şartların ve çevre şartlarının iyi yerine getirilmesine bağlıdır; yani,
meydana gelecek ürün miktarının artışı, hem genetik potansiyel hem de çevre
şartlarına bağlıdır. Burada eğer genetik potansiyeli yüksek olan hayvanları
yetiştirir ve çevre şartlarını, yani, bakım, besleme, pazarlama vesaire gibi
diğer hususları ihmal ederseniz, arzu edilen sonucu almanız mümkün değil. Bugün
Türkiyemizde noksan olan da maalesef budur. Değerli arkadaşlarım, çeşitli vesilelerle ifade ettim;
bugün Türkiye'de uygulanan tarım politikalarına, ben, politika demiyorum,
politikasızlık diyorum. Zira, bu ülkede, üretim değil, âdeta, üretimsizlik
desteklenmekte ve teşvik edilmektedir. Bu ülkede birbuçuk yıldan beri tarımda
yeniden yapılanma ihtiyacı çok sürekli bir şekilde ortaya konulmasına rağmen,
bu konuda en ufak bir adım atılamamıştır. 1,5 yıldan beri, 1999, 2000, 2001
yılları içerisinde yemin torbası 3,5 milyondan 7 milyona çıkmış; yani, yüzde
100'lük artış olmasına rağmen, üreticinin elde ettiği sütün fiyatı yerinde
saymaktadır. Değerli arkadaşlarım da bunları defalarca dile getirdi. Bakan beyin grupları dolaşarak dile getirdiği tarımsal
destekleme ve garanti fonundan hiç bahsedilmemektedir. Halbuki, bu Mecliste
büyük iddialarla bu husus dile getirildi. Yapamayacaklarını biliyorum; çünkü,
IMF'nin öngördüğü, Türkiye'deki üretimi artırmak değil, Türkiye'deki tarımı
tasfiye etmektir. Bilerek söylüyorum; çünkü, Dünya Ticaret Örgütünün öngördüğü
esas politikalara göre, piyasa sistemine duyarlı hakça bir tarım ticareti
oluşturma öngörülüyor. Bunun manası, bugünkü haliyle Türk tarımını tasfiye
etmektir. Bunun için, esas konuşulacak konular bunlardır. Bu Yüce Mecliste üç birleşimden beri bu tasarıyı
görüşüyoruz değerli milletvekilleri. Çok önemli olduğunu defalarca belirtmemize
rağmen, Meclisteki ilgisizliği hepimiz yakından takip ediyoruz; bu, tasarının
önemsiz görülmesinden değil; ama, Türkiye'de öyle olağanüstü şeyler oluyor,
öyle büyük ekonomik depremler oluyor ki, sokağın gündemiyle buranın gündemi o
kadar farklı ki, bunları burada konuşmak, gerçekten, bizlere komik geliyor.
Onun için, bu motivasyon olmayınca, tabiî, Meclis de, böyle, zoraki bir çalışma
temposu içerisine giriyor. Değerli milletvekilleri, bir hususu da dikkatlerinize
arz etmek istiyorum. Geçen konuşmamda, 1994,1995,1996 yıllarında uygulanan
hayvancılık projelerinden bahsetmiştim; yanlış olmasın, kabataslak bir hesap
yaptım, bugünkü parayla aşağı yukarı 400 milyon dolarlık bir projeydi. O
projeyi uygulamaya koyan siyasal iktidar,
tercihini köylüden ve hayvancılıktan yana koymuştur. Ancak,
uygulamalarda hatalar olmuştur; ben de bu hataları dile getiren
arkadaşlarınızdan biriyim. O dönemde, illerde valilerin, yöneticilerin emrine
verildiği için... Burada, DSP'den bir milletvekili arkadaşımız "ben de bu
hayvancılık kredisinden istifade ettim" demişti... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayınız efendim. ZEKİ ERTUGAY (Devamla) - İşte, o ifadeden de, ben,
uygulamadaki çarpıklığı görüyorum. O zaman, maalesef, siyasi iradenin,
hükümetlerin çok iyi niyetlerine rağmen, uygulamada ciddî istismarlar ve
yanlışlıklar olmuştur. Uygulamadaki bu eksiklikler, yani, hükümetin çıkardığı
bir destekleme politikasının insanlar tarafından istismar edileceği gerçeği
veya problemi, bugünkü hükümetin de karşısındadır. Onun için, bu konularda
dikkatli olunması gerekiyor. Yalnız, DSP Grubu adına konuşan sözcü arkadaşımızın
ifade ettiği gibi, o, başarısız bir proje değil, gerçekten çok başarılı bir
projedir; ancak, daha sonra, ürünlerin pazarlanmasında üretici birlikleri
yetersiz olduğu için, bazı problemler yaşanmıştır. Ben arzu ediyorum ki, bu ülkede, gerçek bir tarım
sayımı yapılsın; kim çiftçi kim değil belli olsun; bu ağır faturanın bedelini
Erzurum'da ağır şartlarda çalışan üretici, çiftçi ödemesin ve bu kredileri,
gerçek üretici alsın; burada mesleğinin öğretmenlik olduğunu ifade eden
arkadaşlarımız değil de, gerçek üretici alsın. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay. Anlaşıldı; çıkacak bu kanundan, en çok Erzurumlular
etkilenecek galiba!.. ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Doğru; hayvancılık yeri orası. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Lütfi Yalman. (FP
sıralarından alkışlar) Sayın Yalman, süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla
selamlarım. Tabiî, biraz önce Sayın Ertugay'ın ifade ettiği gibi,
Türkiye'de, Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında çok farklı gündemler var; ama,
Türkiye'de konuşulan mesele farklı. Türkiye, ekonomik krizin içerisinde değil,
âdeta, büyük bir çöküntünün, büyük bir kargaşanın ve büyük bir kaosun
içerisinde; Türkiye'nin ekonomisi ıslahı bekliyor. Tarım ve hayvancılık sektörü başta olmak üzere, takip
edilen politikalar yüzünden, her meslek grubu ve her sektörde büyük bir çöküntü
var; ıslahı bekliyor. Bunların çok ötesinde, hakikaten hepimizi üzen, bir
başka, bir farklı boyutu var işin. Türkiye, âdeta, dünyada itibar kaybına
uğramış, âdeta, şahsiyeti rencide olmuş bir konuma düşmüş ve düşürülmüş
durumda, ıslahı bekliyor. Tabiî, bu ifadeler, bizim, bu kanun tasarısına karşı
olduğumuzdan dolayı söylenmiş ifadeler değil; bunu öncelikle tavzih etmiş
olalım; ama, bunlar acil konular, öncelikli konulardır. Sanırım, 57 nci
hükümet, öncelikleri tespit etme konusunda birtakım yanlışların içerisinde.
Bugünkü çektiğimiz sıkıntılar, 57 nci hükümetin, öncelikleri tespitte yaptığı
yanlışlıklardan kaynaklanıyor diye düşünüyorum. Evet; ülke ekonomisinin acil
tedaviye ihtiyacı var, çok acil müdahale gerekiyor; biz, hayvan ıslahını
konuşuyoruz. Değerli arkadaşlar, hayvancılık konusunda, 1970'li
yıllarda, Türkiye, ülkenin her tarafında et kombinaları açıyor, et ihracatı
yapıyordu; şimdi, Türkiye'de büyük bir et açığı var. Hayvancılığa ve tarıma
yeterince destek sağlanamadığından dolayı, üretim düştü, kapasiteler düştü, et
ithal eder duruma geldik. Tabiî ki, tarım üreticisi, hayvan üreticisi, maliyet
girdilerinin çok büyük boyutlarda artışlarından dolayı, sıkıntılarla,
çöküntülerle karşı karşıya kaldı; dolayısıyla, üretimini, ürününü çok pahalıya
mal ediyor; ama, satışta, aynı kolaylığı, aynı rahatlığı, aynı geniş imkânı
göremiyoruz. Çiftçi ve köylü, süt fiyatı ve taban fiyatları
konusunda miting yapar hale geldiler. Geçen yıl süt fiyatının 250-300 bin lira
civarında, şimdi ise 150-200 bin lira civarında olduğu dikkate alınırsa, hangi
tür sıkıntılarla karşı karşıya olduğumuz hepimizin malumudur. Değerli
arkadaşlarım, Türkiye'de bir litre su 300 000 lira civarında; siz kıyaslayın! Tabiî, IMF'nin
talepleri doğrultusunda yürütülen tarım ve hayvancılık politikaları, çiftçiyi,
pancar üreticisini, tarımı ve hayvancılığı sıkıntıya sokmuştur. IMF'nin
talepleri karşısında Sayın Bakanın da sıkıntılar duyduğunu tahmin ediyoruz,
birkısım konularda karşı çıktığını da tahmin ediyoruz; ama, bunun yeterli
olmadığının, bugünkü uygulamalar ortaya çıktıktan sonra, incelendikten sonra
hepimizin dikkatinden kaçmaması gerekir. Tabiî ki, damızlık hayvan neslinin devamı ve ıslahı
için desteklemelerin artarak mutlak manada devam etmesi lazım. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'de, çiftçi, üretici
desteklenerek, et ithalatının mutlaka durdurulması lazım. Hayvancılıkta yem
konusunda teşviklerin artarak devam etmesi lazım. Yine, yemleme konusunda,
hayvan barınağı konusunda, ilaçlama konusunda ve Türkiye'de hayvan üreticisinin
sıkıntı çekmiş olduğu pazarlama konusunda desteklemelerin yapılması lazım. Bakanlığımızın, mutlak manada, hayvan üreticilerine,
pazarlama konusunda öncülük yapması ve ihracata dönük teşvik ve destek vermesi
gerekir. Bu, hem Türkiye'deki hayvancılık sektörüne karşı ilgisizliği ortadan
kaldıracak hem de şu anda hayvancılık sektöründeki zafiyeti ortadan
kaldıracaktır. Sayın Bakanımdan bir istirhamım var değerli arkadaşlar:
Damızlık hayvan dağıtımı konusunda, ister beldeler arasında olsun ister
şahıslar arasında olsun dağıtım yaparken, tercihler yaparken siyasî
kriterlerin, siyasî tercihlerin önplanda olmaması gerekir diye düşünüyorum;
bununla ilgili birtakım şikâyetler olduğunu ifade etmek istiyorum; yani,
Türkiye'nin hangi köyünde, hangi beldesinde damızlık hayvan dağıtımı
yapılmışsa, kimlere, hangi sebeplere dayalı verilmiştir ve dağıtım yapılmıştır;
bunun iyi irdelenmesi, bu konuda siyasî kriterlerin ve siyasî tercihlerin
önplana alınmaması gerektiğini hepiniz kabul edersiniz zannediyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız. LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Değerli arkadaşlarım, damızlık belgesinin önemli iki
faydası olduğu kanaatindeyim. Bunlardan birincisi, hem temiz hem sağlıklı bir
et ortamı sağlayacaktır diye düşünüyorum; bir diğer önemli faydası da,
Türkiye'de, kaçak ve düzensiz et kesimini ve hatta kaçak hayvan ithalatını
durduracaktır diye düşünüyorum; ayrıca, hayvancılığı disipline edecektir diye
düşünüyorum. Çıkarılacak kanunun, milletimize ve memleketimize, özellikle tarım
ve hayvancılık sektöründeki üreticimize faydalar getirmesini, yararlar
getirmesini diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yalman. Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. III. –
YOKLAMA BAŞKAN -5 inci maddenin oylanmasından önce bir yoklama
istemi vardır. Öncelikle, yoklama isteğinde bulunan arkadaşların
burada bulunup bulunmadıklarını tespit edeceğim: Nezir Aydın?.. Burada. Mahmut Göksu?.. Burada. Lütfi Yalman?.. Burada. Maliki Ejder Arvas?.. Burada. Ali Oğuz?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. İsmail Alptekin?.. Burada. Ahmet Karavar?.. Burada. Mehmet Altan Karapaşaoğlu?.. Burada. Azmi Ateş?.. Burada. Salih Kapusuz?.. Burada. Tevhit Karakaya?.. Burada. Bekir Sobacı?.. Burada. Nurettin Aktaş?.. Burada. Ahmet Sünnetçioğlu?.. Burada. İlyas Arslan?.. Burada. Mehmet Dönen?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Nevzat Yalçıntaş?.. Burada. Sayın milletvekillerimiz burada, hazır. Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 3 dakika süre vereceğim. İsmini okuduğum, toplantı yetersayısı isteminde bulunan
arkadaşlar sisteme girmesinler; onları var sayıyoruz. Sisteme giremeyen arkadaşlarımız olur ise, teknik
personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşlarımızın, Genel
Kurulda hazır bulunduklarına ilişkin yoklama pusulalarını belirtilen süre
içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyor, yoklama işlemini
başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, elbette ki, Genel Kurul
çalışmalarının devam edebilmesi için, bütün milletvekili arkadaşlarımızın,
Genel Kurul çalışmalarına iştirak etmesi gerekir. Ancak, hükümeti oluşturan
siyasî partilerin sayın milletvekillerinin bu sorumluluğu, sanıyorum, biraz
daha fazla olsa gerek. Eğer, Genel Kurul çalışmalarımızın verimli olmasını
istiyor isek -özellikle grup başkanvekillerine sesleniyorum- arkadaşlarımızı
burada temin etmeleriyle, çalışmaların daha verimli olacağının bilinmesini
istiyorum. Genel Kurul çalışmalarına, saat 16.30'da toplanmak
üzere ara veriyorum. Kapanma
Saati: 15.55 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
16.30 BAŞKAN:
Başkanvekili Ali ILIKSOY KÂTİP ÜYELER:
Melda BAYER (Ankara), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 66 ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Daha önceki oturumda istem üzerine yapılan
yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. Şimdi, yeniden yoklama yapacağım. 3 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 3. – Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı ve Tarım,
Orman ve Köyişleri Komisyonu Raporu (1/630) (S. Sayısı: 418) (Devam) BAŞKAN- Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. 5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir. 6 ncı maddeyi okutuyorum: Amaç dışı kullanma yasağı MADDE 6. – Damızlık belgesi ve soy kütüğü kaydı bulunan
ve yetiştirmede kullanılan hayvanlar damızlık özelliğini sürdürdüğü sürece
amacı dışında kullanılamaz. Bu hayvanlar gerektiğinde illerde kurulan komisyon
marifetiyle bedeli ödenmek üzere Bakanlıkça satın alınır. BAŞKAN- 6 ncı maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA MAHMUT GÖKSU (Adıyaman)- Sayın Başkan,
değerli arkadaşlar; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 6 ncı maddesinde Fazilet
Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye'de hayvan varlığı
gitgide azalmakta, hatta yok olma noktasına gelmektedir. Dünyanın kendi kendini
besleyebilen yedi ülkesinden biri olarak anılan Türkiye, bu özelliğini hızla
kaybetmektedir. Hayvan varlığının azalması, geçimini hayvancılıktan sağlayan
nüfusun da azalması, kırsal kesimden kentlere göçün giderek artması demektir. 1
kişiye istihdam imkânı yaratabilmek için, asgarî 50 000 dolarlık bir yatırıma
ihtiyaç varken, hayvancılıkta ise, bunun dörtte 1'i kadar bir kaynak yeterli
olmaktadır. Bu nedenle, istihdam sorunu her geçen gün büyüyen Türkiye'nin, hem
kentlere göçü azaltması hem de işsizlere kendi bölgelerinde iş imkânı
bulabilmesi için, hayvancılığa mutlak surette önem vermesi gerekmektedir. Canlı hayvan ve et üretimi, tamamen, besicilerin reel
olarak kazanç temin etme durumuna göre değişir ve gelişir. Ülkemizde
hayvancılığın gelişmesi ve istikrara kavuşması, hayvan sahiplerinin reel
anlamda zarar etmemelerine bağlıdır; ama, ne var ki, son dönemde uygulanan
hayvancılık politikaları, hayvancılığı tamamıyla bitirme noktasına getirmiştir.
Bakınız, Kurban Bayramına birkaç gün kalmasına rağmen -televizyonlardan
izliyoruz- hayvan yetiştiricileri kurbanlık satamadıklarından
bahsetmektedirler. Bugün, samanın kilosu 170 000 lira, buğdayın kilosu ise, 90
000-100 000 lira arasında değişiyor. Bu nedenle, üreticilerin, samana buğday
kattığını daha önceki konuşmacı arkadaşlar beyan ettiler. Ot pahalı; çünkü,
kuraklık nedeniyle ot bulmak zordur. Ayrıca, besiciler ve havyan üreticileri, Ziraat
Bankasına olan borçlarını, artık, ödeyemeyecek duruma gelmiştir; çünkü, hayvan
üreticileri gırtlaklarına kadar borca batmışlardır. Değerli arkadaşlar, toplumun her kesimi şikâyetçi,
işçiye ve memura vermediğiniz zaman farklı konumlar ortaya çıkar, ama,
çiftçiye, hayvan üreticisine destek çıkmadığımız zaman bunun çok daha korkunç
boyutları vardır. O zaman, toprağından kopan bu vatandaşlar, büyük kentlere göç
edecek, varoşlar dediğimiz mahalleler, gecekondular oluşturacak ve buralarda
birçok sağlık sorunları, eğitsel sorunlar meydana gelecektir. Gıda temini için,
dışarıya milyarlarca dolar para akıtmak durumunda kalacağız. Ayrıca, köye
yatırım yapan devletin, yapmış olduğu, su, elektrik, okul, sağlık ocağı gibi
bütün yatırımlar da atıl durumda kalacaktır. Değerli arkadaşlarım, vatandaş, ne olup bittiğini
bizden çok iyi bilmektedir. Biz, burada hayvan ıslahını konuşurken, aslında
olmayan hayvanın ıslahını konuşuyoruz. Dibe vuran ekonomiyi ıslah noktasında
konuşmalar yapsak, sanıyorum vatandaşımız bu konuşmaları daha da ilgiyle
dinleyecek ve izleyecektir. Üreticilerimizin, daha önceki, genel başkanımızın ve
bazı bakan arkadaşlarımızın da içinde bulunduğu 54 üncü hükümet dönemindeki
memnuniyetlerini, dinleyen her arkadaş duyabilir. Bir münasebetle Ağrı, Ardahan
ve Kars'a gitmiştim, bir hayvan üreticisi aynen şunu diyordu: "O dönemde 2
tosun satıp 1 traktör alıyordum, şimdi traktörü satıyorum; ama, geçimimi
sağlayamıyorum." Anamur'a gittik, seracılıkla meşgul olan bu insanlarımız
da öyle diyor: "O dönemde -54 üncü hükümet döneminde- 1 kilo domates
satarak 5 litre mazot alıyordum, şimdi 5 kilo domates satıyorum; ama, 1 litre
mazot alamıyorum." Değerli arkadaşlar, kısacası, o dönemle bu dönemi
karşılaştırdığımız zaman, gerçekten durumun çok vahim olduğu ortadadır. Artık,
hükümetimiz ağlayan, inleyen bu insanların sesine kulak vermeli ve bu
çığlıkları duymalıdır. Meydanlarda, artık, insanlarımız "hükümet
istifa" diye bağırıyor. Mağazalarda, artık, vatandaşlar kendi mallarını
teşhir etmiyorlar "hükümet istifa" panolarını ortaya koyuyorlar.
Dolayısıyla, Türkiye'yi yüzde 40 daha fakirleştiren bu hükümet, hal çaresini
bulmalı ve mutlaka bu insanlarımızın sorunlarına eğilmelidir diyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Göksu, 1 dakika içinde toparlar mısınız. MAHMUT GÖKSU (Devamla) - Tamam. Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımızın da bu gidişattan
memnun olmadığını zaman zaman basında okuyoruz; ama, ne var ki, IMF
politikaları Türkiye'de tarımı tasfiye etmek içindir. Artık, şu IMF'den gelen
reçeteleri elimizin tersiyle iterek bu milletin menfaatlarını öne alalım ve
ağlayan, inleyen bu milletin sesine mutlaka kulak verelim diyor, hepinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Bitlis
Milletvekili Yahya Çevik; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 6 ncı
maddesi üzerinde DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum. Grubum ve şahsım adına
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Bu maddede "Damızlık belgesi ve soy kütüğü kaydı
bulunan ve yetiştirmedekullanılan hayvanlar damızlık özelliğini sürdürdüğü
sürece amacı dışında kullanılamaz. Bu hayvanlar gerektiğinde illerde kurulan
komisyon marifetiyle bedeli ödenmek üzere Bakanlıkça satın alınır"
denilmektedir. Niye bir bakanlık hâlâ damızlık hayvan satın almaya
gerek görür bunu anlamış değiliz. Bırakın artık devlete damızlık hayvan satın almayı
da, bugün bitirdiğimiz hayvancılık sektörünü canlandırmaya, çiftçimizi ve
hayvan üreticilerimizi destekleyerek onları geliştirmeye ve kalkındırmaya
çalışalım. IMF'ye teslim edilen tarım ve hayvancılık politikaları
yüzünden, bugün, tarım ve hayvancılık sektörü bitme noktasına gelmiştir. Hayvan
ıslahının amacı, birim hayvan başına verimin artırılmasıdır. Bu, gerçekten
önemlidir; ama, bu politikalar uygulanmaya devam ederse, bırakın verimi
artırmayı, hayvan üretimi yapacak insanı bulamayacağız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doğu illerinden
olan kendi ilimden bir örnek göstermek gerekirse, ilimizde, 4 adet suni
tohumlama ekibi ve 2 adet boğa barınağı mevcuttur. Bu şartlarda, 2000 yılında 4
adet suni tohumlama ekibiyle 150 adet köyde toplam 250 adet sunî tohumlama
yapılmıştır. Başarılı bir çalışma yapılamamasının ana nedeni, veteriner hekimi
ve hayvan sağlığı teknisyeni yetersizliği ve elimizdeki mevcut 13 adet araçtan
11 adedinin ekonomik ömürlerini tamamlamaları nedeniyle zor şarlarda hizmet verilmesidir. Ayrıca, ilimizde mevcut olan tarımsal amaçlı
kooperatife sadece 200 baş damızlık süt inekçiliği projesi onaylanmış olmasına
rağmen, çevre illerden ve Türkiye genelinden saf kültür montofon ırkı damızlık
özelliğini taşıyan hayvan temin edilememiştir. Hayvan hastalık ve zararlılarıyla mücadele programı,
batı illerimizden geçici görevle görevlendirilen elemanlar kanalıyla
yapılmaktadır. Bu da, bölgemizde hayvancılığın gelişmesini engellemektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgemizde sunî
tohumlama yoluyla hayvan ıslahında başarılı bir çalışma yapılabilmesi için, şu
hususlara dikkat etmemiz gerekmektedir: Mevcut araçlar hizmeti karşılayamamaktadır. Bunun için
her ilçeye 1 adet arazi aracı tahsis edilmesi gerekmektedir. Sunî tohumlama ekibi oluşturabilmek için yeterli sayıda
kalifiye elemanın görevlendirilmesi gerekmektedir. Sunî tohumlama ekibine teşvik edici ek tazminat
verilmlidir. Sunî tohumlama neticesinde doğan buzağılar için
yetiştiricilerimize, Bakanlıkça, destekleme ödemesi yapılması gerekmektedir. Hayvancılığın geliştirilmesi için, kaba yem açığının
giderilmesi amacıyla, yem bitkileri üretiminin teşviki gerekmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sadece hayvan
üreticileri değil, bugün tarımla uğraşan tüm kesimler, yani çiftçiler perişan
haldedir. Gelir açısından tarımın diğer kesimlerine göre geliri biraz daha iyi
olan narenciye ve sebze üreticileri bile, bugün, bitme noktasına gelmiştir.
Böyle giderse, gıda üretiminde kendi kendine yeten 7 ülkeden biri olan Türkiye,
dışarıdan tarım ürünü ithal eden bir ülke durumuna gelecektir. Ülkemizin yüzde 44'ünü oluşturan çiftçimizin
altyapısını hazırlamadan kaderine terk ederseniz, siz istediğiniz kadar kanun
çıkarın, bu üretimi yapacak insan bulamayacaksınız. Tarım tekrar politikasının gözden geçirilmesi
dileğiyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Bir açıklama isteğiniz mi var Sayın Bakanım; buyurun. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) - Değerli
milletvekilleri, kısa bir açıklama yapmak istiyorum. Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısı özellikle, tüm hayvanları kapsamaktadır. Su ürünlerini, ipek
böcekçiliğini, küçükbaş hayvanları (koyun, keçi) ve kümes hayvanlarını, hepsini
kapsamaktadır. Bu nedenle, bu açıklamayı yapmakta bir ihtiyaç duydum. Diğer taraftan, sayın milletvekillerimiz,
konuşmalarında Doğu Anadolu'da bazı illerde çeşitli hayvan hastalıkları
olduğunu belirttiler. Yalnız, bu hayvan hastalıkları, bilinmeyen hastalıklar
değildir; bunlar tarafımızdan biliniyor, gerekli müdahaleler yapılıyor ve
tedavileri de yapılıyor. Bunu, televizyonları başında bizi izleyen değerli
izleyicilerimize ve özellikle medya mensuplarına da, bu oturumda -bundan bir
önceki oturumda açıklandığı için- söylemekte yarar görüyorum. Türkiye'de
üretilen hayvanlar, kasaplık hayvanlar, sağlık açısından emindir; çünkü, tüm
canlı hayvanlar, kesimhaneye geldiği zaman veteriner hekim kontrolünden
geçmektedir. Kesilen ve elde edilen her türlü et ve yan ürünleri veteriner
hekim kontrolünden geçmektedir. Ben inanıyorum ki, özellikle, uygulamaya
koyduğumuz yem bitkileri desteği, sunî tohumlama desteği, besiciye hayvan
başına 20 700 000 lira kadar bir destek veriliyor. Bunları, ekonomik imkânlar
ölçüsünde artıracağız, hükümetimiz bu görüştedir. Türkiye'nin ürettiği eti ve
hayvanı, pek yakında -projemiz budur, azmimiz budur- Avrupa'ya dahi
pazarlayacağız. Şu anda Türkiye kırmızı et, beyaz et ve hayvansal ürünler
konusunda en sıhhi, en temiz ülkelerden birisidir. Bunu burada açıklamak istiyorum. Saygılarımı arz ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. 6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 6 ncı madde kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi okutuyorum: Soy kütüğüne kayıt MADDE 7. -Soy kütüğü kayıtları Bakanlıkça veya
Bakanlıkça yetki verilmesi halinde ırk veya tür bazında her ilde yetki verilen
bir kuruluşça veya üst örgütlerince tutulur. Hayvanlarını soy kütüğüne kayıt
ettirmek isteyen her yetiştirici, soy kütüğü çalışmalarını yürüten kuruluşa
müracaat eder. Bakanlık tarafından belirlenen kriterlere uygun görülen
hayvanlar bu kuruluşlarca soy kütüğüne kayıt edilirler. Soy kütüğüne kayıt
edilen hayvanlara soy kütüğü kayıt numarası ve pedigri belgesi verilir. Bilgi
ve belgeleri eksik olan hayvanların soy kütüğü kaydı yapılmaz. Bakanlıkça uygun
görülenler için ön soy kütüğü açılır ve kayıtları yapılır. Soy kütüğüne kayıtlı
hayvanlardan belirlenen kriterlere uygun olanlara damızlık belgesi verilir. Ancak, Türkiye'de doğan ana ve babası belirli olan, cetlerinin
verim kayıtları olmayan hayvanlar, Bakanlık taşra kuruluşları ile yetiştirici
birliklerinin ortaklaşa kuracakları komisyon kararı ile mensubu olduğu ırkın
özelliklerini taşıyorsa soy kütüğüne kayıt edilir. Komisyon kararları Bakanlık
onayı ile kesinleşir. Bu hayvanlara, Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetki verilmesi
halinde ırk veya tür bazında her ilde yetki verilen bir kuruluşça veya üst
örgütlerince 5 inci maddedeki esaslara uygun olarak damızlık sertifikası
verilir. Soy kütüğüne kayıt edilip damızlık belgesi verilen
damızlık hayvanlardan, lüzum görüldüğünde; Bakanlıkça görevlendirilecek uzman
heyetçe yapılacak muayenelerinde safkan olmadıkları veya damızlık özelliklerini
kaybetmiş oldukları anlaşılanların soy kütüğü kayıtları iptal edilerek damızlık
belgeleri geri alınır. Bu hayvanlardan doğacak yavrulara damızlık belgesi
verilmez. Hayvan sahibinin, ölen hayvanına ait damızlık belgesini
ölüm tarihinden itibaren iki ay içinde iade etmesi ve hayvanın başka bir şahsa
satılması halinde satış tarihinden itibaren bir ay içinde alıcı şahıs
tarafından değişikliğin soy kütüğüne ve pedigrisine işletilmesi mecburidir. Safkan Arap ve safkan İngiliz atların soy kütüğü
kayıtları Bakanlıkça, diğer at ırklarının kayıtları ise Bakanlıkça veya
Bakanlık denetiminde yetki verilen diğer kuruluşlarca tutulur ve pedigrileri
verilir. Soy kütüğü kayıtlarının tutulmasına ve pedigrilerinin verilmesine dair
esas ve usuller bir yönetmelikle düzenlenir. Türkiye soy kütüklerine kayıtlı ve pedigrili safkan
Arap veya İngiliz ana ve babadan Türkiye'de doğan kendi ırk vasıflarını haiz
tayların, doğum gününden itibaren üç ay içinde, yabancı ülkelerden ithal edilen
safkan Arap ve safkan İngiliz atların gümrük girişlerinden itibaren iki ay
içinde soy kütüğüne kaydedilmesi, Bakanlık il veya ilçe müdürlüklerine müracaat
edilerek, yönetmelikte belirtilecek evraklarının teslimi ve muayene ettirilmesi
şarttır. Gebe olarak ithal edilen safkan kısrakların, kendi
ırkından bir aygırla tohumlandığını gösteren menşe ülke yetkili makamlarınca
verilmiş bir aşım sertifikası istenir. Safkan olmayan atlar, kastre edilmiş
aygırlar, soy kütüğüne kayıt edilmemiş safkan Arap ve İngiliz ana ve babadan
doğan fakat iyi gelişmemiş, ileride kendi ırkının gelişimini göstermeyeceği
anlaşılan taylar ile yönetmelikte belirtilecek şartları haiz olmayan halk
elindeki aygırlardan elde edilen taylar soy kütüğüne kayıt edilmez ve bunlara
pedigri verilmez. Soy kütüğüne kayıt edilip pedigrisi verilen atlardan,
lüzum görüldüğünde Bakanlıkça görevlendirilen uzman heyetçe kan grubu ve/veya
DNA testleri muayene raporu da dikkate alınarak yapılan muayenelerinde safkan
olmadıkları veya kan grubu yönünden ana baba kan grubuna uygunluk gösterse dahi
morfolojik yönden kendi ırk vasıflarını göstermediği tespit edilenlerin soy
kütüğü kayıtları iptal edilir ve pedigrileri geri alınır. Bu hayvanların
taylarına pedigri verilmez. Tespite ilişkin karar Bakanlığın tasdiki ile
kesinleşir. Soy kütüğüne kayıtlı atların sahip değişiklikleri bir
ay, don değişiklikleri oniki ay içinde ilgili makamlara bildirilerek
pedigrilerine işletilir. Ölen atların pedigrilerinin dört ay içinde iade
edilmesi şarttır. BAŞKAN - 7 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Yozgat Milletvekili İlyas Arslan; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA İLYAS ARSLAN (Yozgat) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi
üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken, Yüce Meclisi
saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısıyla, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanununun birçok maddesinin
güncelleştirilmesinin amaçlandığını sanıyorum. Ülke nüfusunun yarıya yakını tarımla uğraşmakta ve
bunların, yine yarısından fazlasını oluşturan kesim de, ancak karnını
doyurabilmektedir. Yıldan yıla da, tarım ve hayvancılık bir yandan
gerilemektedir. Nüfusumuz sürekli artarken, hayvancılığımız ve tarım da sürekli
artması gerekirken, tam aksine, büyük oranlarda gerilemektedir. Yine, hızla
büyüyen ekonomimizde, tarım ve hayvancılığın payının sanayie oranının düşmesi,
tabiî ki iyidir. Bu da demek değildir ki, sanayi toplumu, tarım ve hayvancılığı
dışlamalı, yok etmelidir. Bu gerilemenin nedeni, hükümetlerin yıllarca
uyguladığı yanlış politikalardır. Hayvancılık, çağımızda çiftçilerimizin bir yan uğraşı
olmaktan çıkmış, bir sektör halini almıştır. Günümüzde etin, sütün ve bunların
ürünlerinin yerini tutacak muadil sanayi ürünlerinin icat edilmemiş olması da,
hayvancılığın devlet ekonomilerindeki yerini ve değerini ortaya koymaktadır. Bu
da, gelişmiş sanayi ekonomilerinde bile hayvancılığın ayrı bir sektör olarak
korunmasını ve ticarî bir rol üstlenmesini sağlamıştır. Avrupa Topluluğunun bir üyesi ve ekonomisinde
hayvancılığın ayrı bir yeri olan Hollanda'yı, iyi bir örnek olması açısından,
örnek gösterebiliriz. Ülkemizde "Hollanda" adıyla anılan bir sığır
ırkı bile vardır. Hollanda'da geliştirilen bu ırk, zamanla Türkiye şartlarına
uyum sağlamış ve hayvancılığımızda ayrı bir yer edinmiştir. Gelişmiş devletlerin yıllarca önce yaptığı bu
çalışmaları, 2000'lerin başında bizim de gündeme almamız, hayvancılığa ve
geçimini bu yolla sağlayan milyonlarca vatandaşımıza verilen değeri ortaya
koymaktadır. Et ve canlı hayvan ithalatıyla yok olma noktasına gelen
hayvancılığa sahip çıkılması, modern bilimin ışığında yönlendirilmeye
çalışılması, geç de olsa, takdir ettiğimiz bir düzenleme ve girişimdir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı adıyla bir icracı
bakanlığın olması iyi; ancak, ülkemizde önemli bir kesimin uğraşı ve geçim kaynağı
olan hayvancılığın bir bakanlığının olmaması çok büyük bir eksikliktir. Hiç
olmazsa, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının, içerisinde yeniden yapılandırılarak,
Tarım, Hayvancılık ve Köyişleri Bakanlığı olarak düzenlenmesinin daha iyi
sonuçlar doğuracağı kanaatindeyim. Değerli milletvekilleri, 7 nci maddede düzenlenen soy
kütüğüne kayıt işi yerinde bir düzenlemedir. Maddenin başında "soy kütüğü
kayıtları Bakanlıkça ve Bakanlıkça yetki verilmesi halinde ırk veya tür bazında
her ilde yetki verilen bir kuruluşça veya üst örgütlerince tutulur"
denilmektedir. Buradaki "Bakanlıkça veya Bakanlıkça yetki verilen"
ifadesindeki yetki hükümlerinin daha açık olarak, bu kanunla, kuruluş, örgüt ve
üst örgütlere doğrudan verilmesinin yerinde olacağı kanaatini taşıyorum. Yine, 7 nci maddenin devam eden paragrafında
"hayvanlarını soy kütüğüne kaydettirmek isteyen her yetiştirici, soy
kütüğü çalışmalarını yürüten kuruluşa müracaat eder" denilmektedir.
Devlet, tüm ülke çapında, acilen bir tarama yapmalı ve ön soy kütüğünü ve soy
kütüğünü oluşturmalıdır. Tasarıdaki, maddedeki "her yetiştiricinin
müracaatı" ifadesi değiştirilerek, bir yükümlülük, bir görev verilmeli,
devlet de soy kütüğü kayıtlarını oluşturmalı ve damızlık belgesini vermelidir.
Sonra da takipçisi olmalıdır. Yine, Bakanlık, bir program dahilinde, soy kütüğü ve
damızlık hayvan belgesinin takipçisi olmalı, özelliğini kaybeden hayvanlar,
mutlaka, kütükten düşürülmelidir. Sayın milletvekilleri, pedigrili yetiştiricilik
dediğimiz usule, Avrupa devletleri ve ABD, çok önceleri geçmiştir. Avrupa
devletleri ve Amerika Birleşik Devletlerinin, bugünkü durumuna kolayca ulaştığı
kanısını edinmek yanlış olur. Yılmadan, yıllarca süren sabırlı bir uğraş ve
devlet politikası sayesinde bugünlere gelinmiştir. Ülkemizde hayvancılık yapan
insanlara, yaptıkları işin bir sistem olduğunun anlatılması gerekir. Yine,
üniversitelerimizin ilgili bölümleri işin içerisine çekilmeli; hatta, görev
verilmeli, desteklenmelidir. Devletimizin hayvancılığı bir sektör olarak görmesi ve
kabul etmesi, tam olmayan sanayi ve tarımın gerisinde, ilkel yöntemlerle,
sosyal ve ekonomik kaybın bir an önce sona erdirilmesi bir zorunluluktur. İşte bu görüş ve ifadeler ölçüsünde, çıkacak olan
Hayvan Islahı Kanununun hayvancılığımız açısından ülkemize hayırlı olmasını
diliyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Arslan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili
Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi
Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen
aziz milletimizi, Partim ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum. Ülkemizde hayvan ıslahı, hayvan varlığının korunması ve
bilhassa nesli tükenmekte olan hayvanlarımızın korunması için önemli bir kanun
tasarısını görüşüyoruz. Dünya, toplumsal, ahlakî ve vicdanî açıdan, hayvan
varlığının canlı olarak değerlendirildiği bir perspektifle, tüm hayvanların
yaşamlarının güvence altına alınması yolunda önemli mesafeler katetmeye
başlamıştır. Avrupa Topluluğu üye ülkeleri ise, hayvanları ıslah ve koruma
açısından önemli adımlar atmışlardır. Dünya ve Avrupa, ıslah ve hayvanların korunması yolunda
yine önemli mesafeler alırken, ülkemizin bu konuda kayıtsız kalması
düşünülemez. Tüm sorunların çözümünde olduğu gibi, hayvanların ıslah ve
korunmasında tek yol eğitimdir. Bu konuda hükümetimize büyük görevler
düşmektedir. Biyolojik zenginliğimizin bir parçası olan bütün hayvan türleri,
nesillerinin devamı için mutlaka korunmalıdır ve hayvancılık geliştirilmelidir.
Ülkemizde, hayvancılığın, ekonomiye katkısı büyüktür.
Hayvanların soykütüğüne kaydı mutlaka yapılmalıdır. Değerli milletvekilleri, ancak, ülkemizde, hükümetimiz,
çiftçinin ve hayvancının değerini bilmemekte ve IM F'nin emrine göre, Türk çiftçisini ve hayvancılığı, pancar
çiftçisini, kısacası Türk tarımını gözden çıkarmıştır. Altı ay evvel pancarı
söküp teslim eden pancar çiftçisine, halen, pancar bedelleri ödenmemiş ve
mağdur edilmiştir. Zaten, hükümetin sayesinde, Türk çiftçisi de yok edilmiştir.
Özellikle de, ülke ekonomisinde büyük paya sahip
olduğuna inandığımız hayvancılıkta ise, durum daha da kötüdür. Hükümetin yanlış
politikaları yüzünden, memleketimizde, hayvancılık da ölmüştür ve bitmiştir.
Sayın hükümetten, tarıma, hayvancılığa sahip çıkmasını, hayvancımıza ve
çiftçimize gereken desteği vermesini istiyoruz. Özellikle de, hayvancılığa sahip çıkarken, onu
yaşatacak, geliştirecek, veteriner hekimliğine de sahip çıkılmalıdır. Veteriner
hekimlik, hayvan sağlığıyla direkt ilgilidir. Hayvan varlığını, ıslah eden,
artıran, tüm hayvansal ürünleri nicelik ve nitelik olarak iyileştiren ve
günümüzde çok gelişmiş bir çalışma alanı olan önemli bir meslek grubudur.
Teknik açıdan da, hayvancılık, doğayı sömürmeden, para ve işgücü plasmanını
kolaylaştırır. Ülkemizde, hayvan varlığının yüzde 30'una sağlık ve
yetiştiricilik hizmeti yeterince
verilemezken, dünyanın en zor ve pahalı eğitimini görerek hayata atılan
veteriner hekimlerimizin yüzde 38'i işsizdir. Öyleyse, hayvancılığı geliştirmek
ve korumak istiyorsak, hayvancılıkla birlikte veterinerlere de sahip
çıkmalıyız; ama, ne yazık ki, dört yıldan beri, hayvancılık, gün geçtikçe
azalmakta, hatta yok olmaktadır. Bundan sonra da, durum daha da kötüye gidecek,
ülkemizi, hayvan ithal edecek duruma getireceğiz. Değerli milletvekilleri, bu hükümetin, tarım ve
hayvancılığı geliştirmesini ve ıslahını beklemek hayal olur; çünkü, son iki
yıldan beri, hükümetimiz, tarımı yok etmek için âdeta gayret sarf etmektedir.
Dünyada, hayvancılıkta, başlarda iken, böyle giderse, hayvan ithal eden ülke
olacağız. İki yıldır, sayın hükümete, çiftçinin, hayvancının ve
pancarcının dertlerini dinleyerek, Meclis kürsüsünden izah ettik; ama,
maalesef, hükümet bizi dinlemedi; çiftçi yürüdü, dinlemedi; ama, şimdi de
hükümeti dinleyen yok; çünkü, hükümetin, ülkeyi, ekonomiyi ve hayvancılığı ne
hale getirdiğini gören vatandaş, artık, hükümetten umudunu kesmiştir, hükümete
güvenmiyor. Önce, hükümet, vatandaşa güven vermelidir diyor, Yüce
Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım. Madde üzerinde verilmiş bir önerge vardır; okutup,
işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 418 sayılı tasarının 7 nci maddesinin
son paragrafının son cümlesinde geçen "dört ay" yerine "iki
ay" olarak düzeltilmesini arz ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT
ERDİR (Eskişehir) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge
kabul edilmiştir. 7 nci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 8 inci maddeyi okutuyorum: Köy damızlıkları MADDE 8. - Hayvan ırklarının ıslahı amacıyla,
Bakanlıkça tespit edilen yörelerde köylere ariyet olarak tahsis edilecek yüksek
verimli aygır, boğa, koç ve tekelerin temini ile sergi ve teşvik müsabakaları
için Bakanlık ve il özel idare bütçelerine; ayrıca bu hayvanların bakım ve
beslenme masraflarının karşılanması ve mahalli at yarışı ikramiyeleri için de
il özel idare bütçelerine yeterli ödenek konulur. BAŞKAN - 8 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar... (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA AHMET KARAVAR (Şanlıurfa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 8 inci
maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; Yüce
Meclisi saygıyla selamlıyorum. Ülkemizde, sosyal ve ekonomik nedenlerle köyden kente
göç halen devam etmekte ve büyük sorun olmaktadır. Kentlerde yaşanan işsizlik
ise, ülkede, gelecek için büyük problemlere gebedir. Kentte yaşanan işsizliğin
çözümünü, kentte olduğu gibi, kırsal alanda aramak gerekir. Bugün, ülkemizde,
1999 yılı itibariyle 12 milyon büyükbaş, 42 milyon küçükbaş hayvan
bulunmaktadır. Ülke nüfusu göz önüne alındığında, 5 kişiye 1 tane büyükbaş, 2
kişiye 1,2 küçükbaş hayvan düşmektedir. Bu hayvan varlığına rağmen, genetik yetersizlik,
yem, finansman, pazarlama ve ithalat politikalarındaki yanlışlıklar gibi
nedenlerle yüzde 20 ilâ 25 gibi düşük bir kapasiteyle işlemektedir. Bu düşük
verimliliğe karşın, ülke nüfusunun yüzde 45'inin tarım sektöründe istihdam
edildiği düşünülürse, durumun ciddiyetini daha iyi kavramış oluruz. Verimliliği artırmak için, birim hayvan başına verimi
artırmak gerekir; bunun için, hayvan ıslahı en iyi yoldur. Bu tasarının 8 inci
maddesinde "Bakanlıkça, geçici, ariyet olarak yüksek verimli damızlık hayvanlar
köylere verilecek" denilmektedir. Ancak, ithal damızlık hayvanların bakım
ve bilgi noksanlığı gibi sorunlardan dolayı telef oldukları ve trilyonlarca
zarar edildiği unutulmamalıdır. Bakanlık, verdiği bu damızlıklarla birlikte,
üreticiye bilgi verecek, yol gösterecek uzmanlar tahsis etmelidir. Köylere
damızlık hayvanlar verilirken, GAP'ın merkezi olan Şanlıurfa'nın köylerinin
yanı sıra GAP kapsamındaki köylerin öncelikle ele alınacağını umuyorum. Köylere verilecek damızlık ve yerel at yarışları için,
Bakanlık ve özel idare bütçelerine ödenek konulmasından bahsediliyor.
Bakanlığın bütçeden aldığı pay göz önünde bulundurulursa, bu ödeneğin neye
yeteceğini tahmin etmek o kadar zor olmasa gerek. Bazı arkadaşlarımız ödeneğin
yeterli olduğunu söyleyebilirler. Onun için, ödeneğin Bakanlığa ayrılanını
açıklayacağım. 2001 yılı bütçesi 48 katrilyondur; bunun içinde Tarım
Bakanlığına hükümetin ayırdığı pay, 316 trilyondur. Bununla Bakanlığın nasıl
vazife yapacağı, hizmet yapacağı ortadadır. Tarım Komisyonunda üye olduğum için, Türkiye Damızlık
Sığır Yetiştiricileri Merkezi Birliğinin basın bildirisi elimizde var, bize
gönderdiler. Ondan bir paragraf okumak istiyorum: "Türkiye'de kriz var
mıdır sorusu birçok kesim tarafından farklı şekilde cevaplandırılabilir; fakat,
aşağıdaki mukayeseler, durum hakkında oldukça açıklayıcıdır: Gelişmiş ülkelerde
çiftçi, 1 kilogram çiğ sütle 2 kilogram kesif yem alabilirken, ülkemizde 1,3
kilogram kesif yem alabilmektedir. Yine, gelişmiş ülkelerde tüketici, 2
kilogram çiğ süt fiyatına 1 kilogram dayanıklı süt içebilirken, ülkemizde
tüketici, ancak 3,9 kilogram çiğ süt fiyatına 1 kilogram dayanıklı süt
içebilmektedir. Peynir ve tereyağı gibi diğer süt mamulleri de bu orandan daha
da ürkütücü boyuttadır." Şöyle söylüyor: "Bu, kriz değil de
nedir?" Ülkenin büyük bir kesimini ilgilendiren tarım ve
hayvancılık sektörünün sorunlarının asıl sorunlarımız olduğunun bilinciyle
hareket etmemiz gerekmektedir. Bu nedenle, bu sorunu çözmek için tedbirlerin
bir an önce alınmasını diler, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Karavar. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili
Sayın Mehmet Sadri Yıldırım; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısının 8 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinize, Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına,
saygılarımı sunuyorum. Konuşmama başlamadan evvel, müsaade ederseniz, tüm
esnafın beklediği durumu arz etmek istiyorum. Türkiye'de esnafın büyük
sıkıntısı var. Halk Bankası, esnafa hem ilanla ve hem de tebliğ göndererek,
borcunun vadesi gelsin veya gelmesin, 12 Marta kadar herkesin borcunu ödemesini
istemiş; eğer ödemezse, gecikme faizi yüzde 1 000 alınacaktır. Ayrıca, 12
Marttan sonra normal kredi faizleri yüzde 250, gecikme faizi yüzde 500
olacakmış. Hükümetin çare bulması gerekir diyorum; çünkü, esnaf ve ülke çok sıkıntı
içindedir. Değerli milletvekilleri, ülkemiz bir tarım ülkesidir.
Bu tasarı çok önemlidir; haliyle, yasalaşacaktır; ancak, kanun çıksa dahi
maksadına ulaşması mümkün değildir; çünkü, hükümet, tarımı bitirdi,
hayvancılığı bitirdi. Bir de, hem sanayi ve hem de tarım ürünü olan pancar da
can çekişmektedir; çünkü, hükümet, son iki yıldır kota çıkardı. Bakınız, Günyüzü İlçesinden tarlası olan vatandaşlara 1
ton kota veriyor. Her yıl yarıya düşürerek, pancar çiftçisine "pancar
ekme" denilmektedir. İki yıldan beri, çiftçinin, hayvancının ve
pancarcının dert ve sıkıntılarını Meclis kürsüsünden dile getirdik; ama,
maalesef, hükümet, bizi dinlemedi; çiftçi yürüdü, dinlemedi ve ortaya kota
tüccarları türedi. Daha evvel de söylemiştim, pancar çiftçisini öldürüyorsunuz,
kota tüccarları türetiyorsunuz. Vatandaş kendi tarlasını ekemiyor; ama,
dinlemediniz. Eskişehir'in ilçelerinde gezerken, Alpu İlçesinde bir kahvenin
camında ilan gördüm; alıp okuduğumda "1 000 ton pancar satılıktır"
diye yazıyordu -Yüce Meclise gösteriyorum- ama dinleyen yok, nazara alan yok. Bakınız, eylül ayında pancarını söküp teslim eden
pancar çiftçisi halen parasını alamadı. Eskişehir Pancar Kooperatifi Başkanı ve
çiftçiler aradı. Eskişehir pancar çiftçisinin 50 trilyon alacağı var; ama,
çiftçinin cebinde çay parası yok, bayram geliyor cebinde harçlığı yok; verin bu
çiftçinin alacağını, mağdur etmeyin diyorum. Değerli milletvekilleri, 19 Şubat krizi, ülkeye
ekonomik darbedir ve en büyük ihanettir, ülkede nüfus başına 600 dolar bu
insanlara yük getirmiştir. İnsanlar perişandır. Milletin ve ülkenin bu zararını
kim ödeyecek?.. İflas edenlerin, intihar edenlerin, yıkılan ailelerin
vebalinden nasıl kurtulacaksınız?.. Kurban bayramı geliyor; millet evine, çocuk
çocuğuna nasıl kurban alacak, nasıl şeker alacak hükümet farkında bile değil. O
zaman, sayın hükümet çıkıp, millete ekonomik krizi anlatmalı hem de milletten
özür dilemelidir. Hükümet, öncelikle de siyasî, ekonomik, sosyal istikrarı
sağlamalıdır; yoksa, hesap veremezsiniz. Bu istikrar da, ancak demokrasiyi
samimiyetle benimsemekle ve uymakla olur diyor; Yüce Heyetinize, Doğru Yol
Partisi Grubu ve şahsım adına, saygılarımı sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 8 inci madde kabul edilmiştir. 9 uncu maddeyi okutuyorum: Damızlıkların köylere devri MADDE 9. - Damızlıkta kullanılmak üzere köylere ariyet
olarak verilen aygır, boğa, koç ve tekelerin; veriliş tarihinden itibaren bir
yıl müddetle bakım, beslenme ve kullanılmasının usulüne uygun olarak
yapıldığının tespitinden sonra talepleri halinde, damızlıklar bir protokolle bu
köylerin mülkiyetine geçirilir. Köylere ıslah amacı ile ariyet olarak verilen damızlık
aygır, boğa, koç ve tekelerin; bakım ve beslenme ihmal ve noksanından dolayı
öldüklerinin veya aynı sebeplerle damızlık vasfını kaybettiklerinin 7 nci
maddede belirtilen uzman heyet tarafından tespiti halinde damızlıkların, teşkil
edilecek kıymet takdiri komisyonlarınca belirlenecek bedeli, ihtiyar heyetine
tazmin ettirilir. Tazmin edilen bedel, damızlıkların tedarikinde kullanılan
tahsisatın kaynağına göre irad kaydolunur. BAŞKAN - 9 uncu maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde söz
almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum. 904 sayılı Islahatı Hayvanat Kanununun değiştirilerek,
güncelleştirilerek, geç de olsa, Meclisimizin huzuruna getirilmesi, inşallah,
Türkiye'de hayvan varlığının geliştirilmesi, toplumumuzun ihtiyaçlarının
karşılanması açısından önemli bir merhale teşkil edecektir; bundan dolayı da,
hükümeti kutlamak istiyorum. Muhterem arkadaşlar, malumlarınız olduğu üzere 9 uncu
maddede, damızlık hayvanların köy ihtiyar heyetlerine teslim edilmesi bir
karara bağlanmaktadır. Burada, bir yıl içerisinde güzel bir şekilde bakılacak
hayvanlar, damızlıklar, köy ihtiyar heyetlerine teslim ediliyor ve bunların
bakımları da sürekli olarak takip edilecektir. Bakanlıkça ve ilgili kurumlarca
bunların takibi yapılacaktır. Aynı zamanda, eğer gerekli bakım yapılmıyorsa, 7
nci maddede ifadesini bulan kurullara, bu hayvanların tazmini konusunda gerekli
görevler verilmektedir. Elbette, bunlar, güzel gelişmelerdir. Hayvancılığımızın
geliştirilmesi, toplumumuzun gıda ihtiyacının karşılanması, süt ve et
üretiminin artırılması noktasından, böyle bir kanuna ihtiyaç vardı; Bakanlık,
bu konuda güzel çalışmalar yapmaktadır; ama, Bakanlığın yaptığı bu güzel
çalışmalar, maalesef, hayvan üreticilerimize, tarımımıza, çiftçimize ulaşma
noktasında ciddî sıkıntıların içerisindedir. Dolayısıyla, üstün vasıflı
hayvanların yetiştirilmesi ve mevcut hayvanlarımızın ıslah edilmesi, aynı
zamanda, ekonomik açıdan da büyük bir önem atfetmektedir. Tabiî, ırkların
geliştirilmesi önemlidir; ama, ırkların geliştirilmesi kadar, bu ırkların
geliştirileceği ve sürdürüleceği altyapının sağlanması da ondan daha önemlidir.
İnsanların eğitimi, fizikî altyapının gerçekleştirilmesi ve aynı zamanda
gerekli eğitimin verilmesi ve damızlık hayvanların iklim koşullarına uygun
şekilde beslenmesi de önemli bir konu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu zamana kadar, maalesef, iyi bir imtihan verdiğimizi,
sınav verdiğimizi söylemek mümkün değildir. 300 000'e yakın damızlık hayvan
ithal edilmiştir. Maalesef, bunların verimlilik çetelesinin tutulabilmesi
mümkün olamamış, 300 000 hayvandan ancak 17 000'inin verimlilik takibi yapılabilmiştir.
Bu da, bu konuya ne kadar önem verdiğimizin, ayrıca bir göstergesidir.
Bakanlık, bu konuda gerekli çalışmaları yapmaktadır. Bu noktada arz etmek istediğim bir konu var. Gerçekten,
Bakanlıkta süt sığırcılığının geliştirilmesi için önemli projeler yürütülüyor.
Bu projelerin kapsamında olmak üzere, benim seçim bölgem Adana Çatalan
Beldesinde de böyle bir proje yürütülmekteydi, Cevherli, Sarı Mehmetli, bunun
yanında Hacımusalı Köylerinde bir proje yürütülüyordu. 200 baş sığır, düve
verildi; fakat, maalesef, bu düvelerden birkısmının hastalıklı çıkması,
köylümüzü, o bölgedeki çiftçimizi korkunç bir hastalık riskinin altına
atmıştır; dolayısıyla, ilgililer o bölgeyi, karantina bölgesi olarak ilan
etmişlerdir; fakat, benim üzerinde durmak istediğim bir konu, Bakanlığın
verdiği hayvanlarda hastalık çıkarsa, o bölgedeki bütün hayvanlar riske
atılırsa, acaba, buradaki sorumluluk kimin olacaktır; bu nasıl tazmin
edilecektir, Kurban Bayramı öncesinde, buradaki hayvan sahiplerinin zararları
nasıl giderilecektir? Ben, özellikle bu konu üzerine, Sayın Bakanımızın
dikkatini çekmek istiyorum. Bu köylülerimiz oldukça mağdur edilmişlerdir.
Acaba, bu hayvanlar alınırken, köylümüze verilirken gerekli kontrollerden
geçirilmemiş midir diye düşünüyorum ve burada ciddî bir ihmalin söz konusu
olduğu kanaatini taşıyorum. O bölgedeki insanımız da bunu düşünmektedir.
"Süt sığırcılığı için, Bakanlık güzel bir iş yaptı, bize düveler verdi;
ama, elimizdeki ineklerden, evimizdeki hayvanlardan olma durumundayız"
dediler. Süt sığırcılığı için, belki 200'e yakın hayvan verildi;
ama, bölgede 2 000'e yakın küçük ve büyük baş hayvanın geleceğini ve bölgedeki
hayvan ıslahı konusunu da riske atmış bulunuyoruz. Sayın Bakanımızın dikkatini
çekiyorum, bu bölgeyle ilgili hangi çalışmaları yapmaktadır? Hastalıklı
hayvanlardan diğer hayvanlara da bulaşma riski vardır. Hastalığın diğer
hayvanlara bulaşmaması için hangi tedbirler alınmıştır, özellikle bu bölgede?
Çiftçilerimizin elindeki sağlam hayvanlara kooperatifçe alınan ineklerden
dolayı hastalık bulaşması halinde, çiftçilerimizin zararlarını tazmin etmeyi
düşünüyorlar mı; bu konuda hangi çalışmalar yapılmaktadır? Hastalıklı
hayvanların bölgeye getirilmesi noktasında, ilgili sorumlular hakkında da
muhakkak surette bir araştırma yapılması gerekir. Bu, sadece ihmal değil, aynı
zamanda, o bölgedeki bütün hayvanların da riske atılması demektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. YAKUP BUDAK (Devamla) - Söz konusu bölgenin karantina
altına alınması nedeniyle, Kurban Bayramı için hazırlanan hayvanlar, bölge
dışına çıkarılamamaktır. Dolayısıyla, çiftçilerimizin mağduriyeti daha da
artmıştır. Bu mağduriyetin giderilmesi için, hangi tedbirler düşünülmektedir? Elbette ki, Tarım Bakanlığı, hayvan ıslahına büyük önem
göstermektedir; ama, böylesine büyük önem gösteren bir bakanlığın verdiği
hayvanların hastalıklı çıkması, bölgedeki sağlıklı hayvanların da riske
atılmasına neden olmuştur. Bu konu, oldukça dikkat çekicidir. İlgililerin,
muhakkak suretle hesaba çekilmesi, bölgedeki çiftçilerimizin mağduriyetinin
giderilmesi, özellikle bayram öncesinde giderilmesi, büyük bir önem arz
etmektedir. Bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve MHP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Budak. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın milletvekilimizin belirttiği husus, bizim tarafımızdan bilinmektedir.
Şimdi, biz, kooperatiflere, damızlık hayvanı, Türkiye genelinden temin ediyoruz
ve Türkiye'nin de menfaatı budur. Dışarıdan ithal edip kooperatiflere
vereceğimiz yere, biz de, soy kütüğü kaydına tabi tutulmuş ve pedigri belgesi
verilmiş veya sertifika verilmiş, damızlık sertifikası verilmiş -ki, bunu bu
sene başlattık; bu kitapçık da ilk defa 2000 yılında yayımlanmıştır-
hayvanlardan seçip veriyoruz. Hayvanlar seçilirken, sağlıklı hayvanlardan
seçilmiştir. Belirttiğiniz hastalık -Türkiye'de de olabilir, var- şap
hastalığıdır; yaygın değildir. Çıkan bölge, bizim tarafımızdan hemen karantina
altına alınır; ancak, şap virüsünün taşıyıcısı sırf hayvan değildir, TIR'dır,
oradaki herhangi bir ortamdır, o köyde gizli olarak taşıyan herhangi bir
hayvandır ve bu hastalık söndürülmüştür, böyle bir tehlike yoktur. Artı, bu
hayvanlar, bir yıl garanti kapsamındadır; hastalığa yakalanan, verim düşüklüğü
olan hayvanların bu verim kaybı, şirket tarafından karşılanacaktır ve o
bölgeden dışarıya kurbanlık hayvanların çıkışı konusunda da herhangi bir
sakınca yoktur, serbestçe çıkabilirler. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili
Sayın Murat Akın; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika Sayın Akın. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 9 uncu madde üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, ülkemizde, büyükbaş besi
hayvanları, genel olarak, mayıs ve eylül ayları arasında yapılmakta olan hasat
dönemi içerisinde ahıra alınmakta ve besisi tamamlanarak, kesime intikalleri
ocak ve mayıs arasında olmaktadır. Bu hayvan üretim bölgeleri ile hayvanın
tüketiminin yapıldığı bölgelerin farklı yerlerde olması, bilhassa hayvanın
ürünü olan etinde ve sütünde, maliyete fazla yükler getirmektedir. Değerli milletvekilleri, hayvancılık, bilhassa
gelişmesinde, kredilere, destekleme kredilerine de ihtiyaç duymaktadır; bu
krediler de, yıllar itibariyle, oldukça azalarak gelmiştir. Besiciliğin karkas
ağırlıklı ve randıman yoluyla da genişletilerek, birim başına et üretiminin
artırılmasını teşvik amacıyla, randıman prim sistemi tatbik edilmeye
başlanarak, randımanı yüksek hayvana daha fazla fiyat verilmesi yoluna
gidilmelidir. 1987 yılında 152 kilogram olan karkas ağırlık, 1988 yılında 180
kilograma, 1989 yılında, kuraklıktan dolayı, önceki yıllara göre daha fazla
miktarda besi dışı hayvan getirilmiş olmasına rağmen 171 kilograma, 1990
yılında 173 kilograma, 1991 yılında 203 kilograma, 1992 yılında 208 kilograma yükselmiştir.
1993 yılında 204 kilogram, 1994 yılında 205 kilogram, 1995 yılında 211 kilogram
şekliyle, nihayet, 1996 yılında, bu alanda yapılan Doğru Yol Partisi
dönemindeki destekler neticesinde 235 kilograma kadar yükselmiştir. Değerli milletvekilleri, hayvancılık, uzun süreden beri
Türkiye'de tarım sektörünün tali bir unsuru olarak görülmüştür ve bu çerçevede,
bilhassa hayvancılıkta, hayvan ürünlerinde, süt/yıl itibariyle, 1 kilogram süte
1 kilogram yem alınır şekle gelmiştir. Bu yıl, sütün kilogramı 150 000 veya 175
000 lira civarında, yine, 1 kilogram yemin bedeli de 175 000 lira civarındadır.
Dolayısıyla, dünya standartlarına göre 1 kilo sütün 2 kilo yem etmesi gerekir.
Uygulanan bu politika, Türkiye'de, bilhassa hayvancılığı olumsuz yönde
etkilemektedir. Değerli milletvekilleri, hayvancılığı, elbette ki,
sadece ülke ekonomisi içerisinde kendi başına bir unsur olarak düşünmek mümkün
değildir. Ülke ekonomisinin fevkalade sıkıntılı ve kritik bir dönemde olduğu
süre içerisinde, hiç şüphesiz ki, hayvanın, hayvan ürünlerinin gerçek bedelini
bulması mümkün değildir. Kaçırılan vergi yükünün veya vergi kayıp ve kaçağının,
ilave yükün olduğu ya da ülke kaynaklarının yüzde 36'sının haksız olarak
tüketildiği; dolayısıyla, 29-30 katrilyon liralık vergi içerisinde 9,5-10
katrilyonun çalındığı bir ülkede, hayvancılık alanında verilmiş olan, azamî
300-500 trilyonluk bir sübvansiyonun -böyle bir sübvansiyon da yoktur- hiçbir
şekilde değer ifade etmesi mümkün değildir. İlim Aksaray yöresinde, bilhassa, büyükbaş hayvan
bakımının ve besiciliğinin yapıldığı Hasandağı ve Ekecik yöresi ile küçükbaş
hayvan bakıcılığının ve besiciliğinin yapıldığı İncesu ve Sultanhanı gibi
kasabalarda, hakikaten, hayvan üreticilerimiz çok zor durumdadırlar. (Mikrofon
otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun Sayın Akın. MURAT AKIN (Devamla) - Şimdi, Sayın Bakanımız
gayretleriyle bir şeyler yapmaya çalışıyor; ama, bu, hiçbir zaman yeterli
değildir. Ülke ekonomisinin tamamının sıkıntılı, zor durumda olduğu bir
dönemde, hayvancılıkta üç beş kooperatifin canlandırılması, üç beş kooperatife
kredi verilmesi hiç sayılacak bir şeydir. Dolayısıyla, hükümetin, ilk önce,
ülke ekonomisini bilhassa iyi bir noktaya getirmesi gerekmektedir. İşte, kurban
bayramı arifesindeyiz, kurbanlık hayvanların satışı oldukça düşük düzeydedir;
bu da, bilhassa hayvancılık sektörünün ne kadar kötü durumda olduğunun bir
işaretidir; inşallah, yeni tedbirlerle bu alan düzeltilir. Bu duygu ve düşüncelerle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Akın. Madde üzerinde önerge yok. 9 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler...
Etmeyenler... 9 uncu madde kabul edilmiştir. 10 uncu maddeyi okutuyorum: ÜÇÜNCÜ BÖLÜM Tohumlama ve Embriyo Transferi ve Döl Kontrolü Tabiî tohumlama, suni tohumlama ve embriyo transferi MADDE 10. - Lüzumlu bölgelerde suni tohumlama
yaptırmaya, bu maksatla gereken yerlerde ihtisas kursu açmaya, suni tohumlama
laboratuvar ve durakları kurmaya, kurdurmaya ve gerekli her türlü tedbiri
almaya, damızlığa elverişli olmayan sığır ve manda boğalarının, koçları,
tekeleri, at ve merkep aygırlarını iğdiş ettirmeye ve enemeye Bakanlık
yetkilidir. Hayvan ırklarının ıslahı amacı ile tabiî tohumlama,
suni tohumlama, embriyo transferi, döl kontrolü ve yetiştirmeye yönelik
biyoteknolojik faaliyetler; kamu kurum ve kuruluşları ile suni tohumlama yapmak
üzere Bakanlıktan izin alan gerçek ve tüzel kişiler tarafından ücret mukabili
yapılır. Bakanlık ile gerçek ve tüzel kişiler tarafından
yapılacak tabiî tohumlama, suni tohumlama ve embriyo transferinin usul ve
esasları Bakanlıkça belirlenir. BAŞKAN - 10 uncu madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu; buyurun. Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Bursa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan Hayvan Islahı Kanun
Tasarısının 10 uncu maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Meclisi selamlıyorum; ancak, her ne kadar bu
görüştüğümüz kanun tasarısıyla ilgisi yoksa da, tarımı ilgilendirdiği için,
Sayın Tarım Bakanımız da aramızda olduğu için bir konuyu dile getirmek
istiyorum. Marmara Zeytin Satış Kooperatifleri Birliği, üyelerine
şöyle bir faks göndermiş: "İkinci bir talimatımıza kadar ortak
üreticilerimizin talebi halinde, ortağı olduğu kooperatiften, alım kampanyası
ürün bedeli alacaklarına karşılık, dökme zeytin alıcılarımıza uygulanan satış
koşulları çerçevesinde, cari fiyat listesi üzerinden, peşin olarak, sofralık
salamura siyah zeytin satışı yapılacaktır." Yani, ben, sizin
alacaklarınızı ödeyemiyorum, isteyen üyelerimiz, zeytin olarak bunları
alabilirler diyor. Biz, yakın zamanda burada Birlikler Yasasını çıkarmıştık ve
o zaman bunun mahzurlarını söylemiştik; şimdi geldiğimiz durum budur, hükümetin
bilgilerine sunuyorum. Görüşmekte olduğumuz bu maddede, tabiî ve suni
tohumlama ile embriyon transferinin usul ve esaslarının Bakanlıkça
belirleneceği belirtiliyor. Bu konu, gerçekten, üzerinde titizlikle durulması
gereken bir konudur; zira, embriyon transferi, suni ve tabiî tohumlama yoluyla,
nesli tükenen hayvanların neslinin devamı sağlandığı gibi, özellikle et ve süt
verimi bakımından üstün vasıflı hayvan yetiştirilmesi de sağlanabilir. Hatta,
bu üstün vasıflar, melezleme yapmak suretiyle birkaç değişik ırkın özellikleri
olarak elde edilebilir. Yalnız, burada hedeflenen hayvanların bölgeye
adaptasyonu çok önemlidir. Üstün vasıflara rağmen, bölgelerin coğrafî
özelliklerine göre uyumsuzluk neticesi, verim farklılığı, ayak ve tırnak
hastalıkları ve meme rahatsızlıkları görüldüğü unutulmamalıdır. Dünyada, yaklaşık 40 hayvan türü, çiftlik hayvanı,
beslenme, giyinme, binek, çeki gücü amacıyla yetiştirilmekte ve bu 40 türe ait
4 500 ırk, gen kaynağı olarak kabul edilmektedir. Bu ırklardan yüzde 30'dan
fazlasının özellikle gelişmekte olan ülkelerde yok olma riski taşıdıkları, bu
durumun yakın gelecekte dünya tarımını olumsuz etkileyeceği tahmin
edilmektedir. Dünyada birçok faktöre bağlı olarak, hayvan gen
kaynaklarının, tür, ırk ve gen düzeyinde azalması veya yok olması nedeniyle
biyolojik sistemlerin temel özelliği olan genetik varyasyon giderek
azalmaktadır. Bu durum Türkiye için de geçerlidir. Hayvancılığın yaygın olduğu
ülkemizde 14 çeşit sığır ırkı yok olmuş, 6 çeşit sığır ırkı yok olma tehdidi
altındadır. Gen kaynaklarının korunması, masraf, alan, bilgi, titizlik, işgücü
ve örgütlenme beceresi gerektirmektedir. Bunlar ana hatlarıyla, ekonomik
potansiyel, bilimsel kullanım, kültürel ilgi olarak sayılabilir. Hayvancılık ve genetik ıslah alanlarında gelişmiş
ülkelerin üstün özelliklerine sahip ineklerini, yine üstün özelliklere sahip
damızlık boğaların spermleriyle dölleyerek, en iyi hayvanların embriyonlarını
elde etmeleri mümkün olmaktadır. Söz konusu embriyonlar dondurularak dünyaya
dağıtımı yapılabilir. Dondurulmuş embriyonlar küçük bir sıvı azot tankı içinde
nakil edilebilirler ve tanka sıvı azot takviyesi yapıldığı sürece canlı
kalabilirler. Embriyonların elde edilmesi, dondurulması ve çözülmesi
veteriner hekimliğinin özel eğitim gerektiren konularından biridir. Embriyon
transferinde taşıyıcı annelerin seçimi çok önemlidir. Her taşıyıcı ananın en az
iki üç kızgınlık tarihi kayıt edilmiş olmalıdır. Bu işlerin maliyeti oldukça
yüksektir. Bu nedenle, belli bir seviyeye ulaşmış, özel veya devlet
çiftliklerinde çekirdek sürü edinilmesi muhakkak gereklidir. Sunî tohumlama ekiplerinin yetersizliği göz önüne
alınarak, sunî tohumlama ve tabiî tohumlama ücretli hale getirilmiş, serbest
veteriner hekimlerin bu ekiplere katılımı sağlanmıştır. Bu konuda eksiklikler
giderilerek, birim başına düşen verimi artırmak ve yüksek verimli ırkların
devamlılığı muhakkak sağlanmalıdır. Sunî tohumlama kursları, eleman sayısı ve
eğitim kapasitesi de yükseltilmelidir. Şayet ıslah programı uygulanmazsa, sunî
tohumlamada istenilen verimlilik sağlanamaz. Bu da, ancak soy kütüğü
kayıtlarını tutan ıslah programı uygulayan kurum ve kuruluşlarla mümkündür,
ıslah programı uygulanması şarttır. Bu konuda soy kütüğüne kayıtlı gebe düve üretmesi, yurt
genelinde Türkt hayvancılığına, hayvan yetiştiricisine öncülük etmesi,
hayvancılığın işletme bazında gelişmesinde önayak olan ve çalışmalarını
takdirle karşıladığımız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Sünnetçioğlu, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. AHMET SÜNNETÇİOĞLU (Devamla) - ...Damızlık Sığır
Yetiştiricileri Birliği haklı olarak şikâyet ediyorlar. Ocak 1999 ile Ocak 2001
fiyatlarını karşılaştırdığınızda, dayanıklı sütte, süt fiyatlarında yüzde
117'lik bir artış varken, çiğ sütte bu artış yüzde 57 olmuştur. Yine, bugün, Bursa'da, süt fiyatları 200 000 liradan
175 000 liraya düşmüştür. Bu bakımdan, bu kanunun, verimliliğin artırılması,
kalite ve devamlılık ile beraberinde sadece satış fiyatlarında değil, girdiler
ve satış fiyatları arasındaki oranda da dünya piyasalarına uydurulması
dileğiyle, hayırlı olmasını diliyor ve Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Başka söz isteği?.. Yok. 10 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 10 uncu madde kabul edilmiştir. 11 inci maddeyi okutuyorum: Ticarî amaçla tohumlama ve embriyo transferi MADDE 11. - Gerçek ve tüzel kişilerin tabiî tohumlama,
sunî tohumlama, embriyo transferi, genetik kopyalama ve diğer biyoteknolojik
faaliyetleri yapmaları, bu maksatla sperma ve embriyo üretim merkezi,
laboratuvar ve müessese kurmaları, sperma ve embriyo üretme ve satmaları,
bulundurmaları, taşımaları, ithal ve ihraç etmeleri; serbest veteriner
hekimlerin hayvan sağlığında kullanılan ilaç ve müstahzarları
muayenehanelerinde ve kliniklerinde bulundurmaları, taşımaları ve satmaları
Bakanlığın iznine ve kontrolüne tabidir. BAŞKAN - 11 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, 10 uncu madde
üzerinde bizim sözcümüz konuşmadı. BAŞKAN - Burada ismi yok efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Mehmet Baysarı vardı... BAŞKAN - Bana iletilmeyince... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Tabiî sizin kastınız olamaz
da... BAŞKAN - Bildirilmemiş efendim. 11 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu
adına, Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal. Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım; huzurlarınızda,
şahsım ve Grubum adına, Yüce Meclisi ve Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Görüştüğümüz 11 inci maddede "Gerçek ve
tüzelkişilerin tabiî tohumlama, sunî tohumlama, embriyo transferi, genetik
kopyalama ve diğer biyoteknolojik faaliyetleri yapmaları, bu maksatla sperma ve
embriyo üretim merkezî, laboratuvar ve müessese kurmaları, sperma ve embriyo
üretme ve satmaları, bulundurmaları, taşımaları, ithal ve ihraç etmeleri;
serbest veteriner hekimlerin hayvan sağlığında kullanılan ilaç ve müstahzarları
muayenehanelerinde ve kliniklerinde bulundurmaları, taşımaları ve satmaları
Bakanlığın iznine ve kontrolüne tabidir." denilmektedir. Bu tasarı maddelerinin her biri, tek tek, elbette,
çiftçilerimiz için çok büyük önem arz etmekte ve faydalı olduğuna da
inanmaktayız; ancak, hayvanları besleyen veya tarımı bizzat fiilen yapan
çiftçilerimizin hali nedir; biraz da buna bakmamız lazım. Zaman zaman, bu kürsüden, çiftçilerimizin, Ziraat
Bankasına olan borçlarından dolayı icraya verildiklerini, hatta mal beyanında
bulunmamalarından dolayı hapse girdiklerini beyan ettik ve açıkladık. Son
zamanlarda da, bilhassa Osmaniyemizin beldelerinde ve köylerinde,
çiftçilerimizin traktörleri haczedilip, evlerinin önünden alınmaya
başlanmıştır. Osmaniye'ye bağlı Cevdetiye Kasabasında, ismini vermek
istemediğim bir çiftçimiz tarafından, 1997 model traktör -ki, 1997 yılında
alınmış, o yılki peşin fiyatı 3 milyar 330 milyon liradır- 1 milyar lirası
peşin 4 yıl vadeli olmak üzere satın alınmış; 1 milyar lirasını ödemiş, 2
milyar 330 milyon lira kalmış; bunun da 1 milyar lirasını ödemiş, 1 milyar 330
milyon lira kalmış. 1 milyar 330 milyon lira borcu kalan çiftçinin traktörünün
şu anki hesabı, faizleriyle birlikte, 15 milyar liraya çıkmış ve çiftçinin bunu
ödemesi mümkün değil; dolayısıyla, traktörü icrayla haczedilmiş ve evinin
önünden alınıp götürülmüş. Bu çiftçimiz, bugün bizi arayarak "artık sokağa
çıkamaz, köyün meydanına inemez, kahvehanesine giremez hale geldim" diye
yakınmaktadır. Yine, az önce, Ceylanpınar'dan bir çiftçimiz arayarak
"Ceylanpınar Tarım İşletmesi var bizim bölgemizde; ama, maalesef,
çevremizdeki çiftçilere, buradaki teknik elemanların, Tarım Bakanlığına bağlı
teknik elemanların hiçbir faydası olmamakta ve sunî tohumlama olsun, hayvan
yetiştiriciliği olsun, bu konularda bize rehberlik etmemektedirler" diye
yakınmaktadır. Yine, Değerli Bakanımız zaman zaman bu kürsüye çıkarak,
gerek milletvekillerinin konuşmalarına cevaben gerekse kendi faaliyetlerini
anlatma babında, Türkiye'nin pek çok ilini, ilçesini, köyünü gezdiğini
anlatmaktadır. Şimdi, Nasrettin Hocaya "Hocam, sizin hanım çok
geziyor" demişler. Nasrettin Hoca da "efendim, bizim hanım çok gezse,
ara sıra bizim eve de uğrardı; yalan söylemeyin" demiş. Değerli Tarım
Bakanımız, madem bu kadar çok geziyorsa, herhalde, bir gün de bizim Osmaniyemize
uğrardı. Osmaniye halkının, Osmaniye'nin köylülerinin, çiftçilerinin ne halde
olduklarını görürdü. Şimdi, gerek Osmaniye'de ve gerekse Türkiyemizin diğer
yerlerinde, ilçelerinde, illerinde, beldelerinde, köylerinde çiftçiler perişan
ise ve bu perişanlık devam ediyor ise, Tarım Bakanımız da bu kadar
geziyorlarsa, neden öyleyse bu problemler bitmiyor ve halen devam ediyor? Demek
ki, Sayın Bakanımızın bu gezileri, turistik bir seyahatten öte bir mana ifade
etmiyor. Ya geziler sonunda problemler tespit edilecek ve dönüşte çözülecek,
yahut da çözülmediğine göre, bunun adı turistik seyahatten başka bir şey
olmayacak. Şimdi, bu madde içerisindeki, gerek sunî tohumlama
gerek embriyo üretimi ve gerekse köylülerimize yönelik faydalı bulduğumuz
konulara inanıyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Seyahatten embriyona zaman kalmadı. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) - 1 dakika uzatır mısınız Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) -.Yani, sunî tohumlamayla,
çiftçilerimize daha verimli hayvan ırkının sağlanması, artı, yine, sunî
tohumlamayla hayvanlardan hayvanlara bulaşan hastalıkların önünün alınması gibi
pek çok faydalar, elbette vardır. Biz bu kanun tasarısının çiftçilerimiz
açısından faydalı olduğuna inanıyoruz; hayırlı olmasını diliyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ünal. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ardahan Milletvekili
Saffet Kaya?... Yok. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, onun yerine
Sayın Mehmet Baysarı konuşacaklar. BAŞKAN - Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Baysarı;
buyurun. DYP GRUBU ADINA MEHMET BAYSARI (Antalya) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı, Hayvan Islahı Kanun
Tasarısının 11 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Parti Grubu adına söz almış
bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; bu madde
üzerinde yapılan çalışmalar gayet olumlu olup, laboratuvarların, ilaç satımının
ve sperma üretim merkezlerinin devlet kontrolünde kurulmasını ve denetiminin
yapılmasını gayet olumlu olarak görüyoruz, bu maddenin olumlu bir şekilde
hazırlandığını düşünüyoruz. Yalnız, tabiî ki, sadece kanun çıkarmak yetmiyor; bunu,
daha önce de vurgulamaya çalışmıştım. Eğer, çıkardığımız kanunları, biz,
çiftçinin gündemiyle, vatandaşın gündemiyle çakıştıramazsak, maalesef, bugün
olduğu gibi, Türkiye'de, vatandaşlarımızın, şu andaki siyasî iradeye olan
güvenlerinin zedelenmiş olduğunu görürüz. Değerli milletvekilleri, bugün, neredeyse, sokağın
gündemiyle, vatandaşın gündemiyle Meclisimizin gündemi çakışmamakta. Sokağa
çıktığınız zaman, insanlar, burada, bizim yaptığımız konuşmaları, neredeyse
hayretle izlemekte ve bugün, geçinme zorluğu çeken, iş bulamayan vatandaşımız,
buradaki konuşmaları, hakikaten, teessüfle ve esefle izlemekte diye
düşünüyorum. Biz, bir an önce, bunları çakıştırmadığımız sürece,
Meclisin gündemini vatandaşın gündemiyle aynı paralele getirmediğimiz sürece,
bu güvensizlik, bu olumsuzluk, bugünkü ekonomik istikrara yansıdığı gibi,
piyasalarda kriz ortamını devam ettirecektir diye düşünüyorum. Eğer bizler, bugünkü ekonomik ortamı, bugünkü kriz
ortamını, yaptığımız uygulamalarla güven verecek hale getiremezsek, yarın,
çıkaracağımız bu kanunların, uygulamadan çok uzak ve tamamen, uygulanması
mümkün olmayan bir duruma düşeceğine inanıyorum. Onun için, bir an önce,
bizlerin, Meclis olarak ülkenin bugünkü gündemini, gerçek gündemini ortaya
koyan bir tabloyu ortaya koymamız gerektiğine inanıyorum. Bu şartlar altında
bunu sağlayamadığımız takdirde, bugün Türkiye'de yaşadığımız ortamın ve
ekonomik politikanın çok daha ağırlaşarak devam edeceğine inanıyorum. Bunun Yüce Mecliste bir an önce görüşülmeye başlanması
dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Madde üzerinde önerge yok. 11 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 11 inci madde kabul edilmiştir. 12 nci maddeyi okutuyorum: Sunî tohumlama ve embriyo transferi primi MADDE 12.- Bakanlık ve ilgili kamu kurum ve kuruluşları
tarafından yapılan sunî tohumlama veya embriyo transferi tatbikatında fiilen
sunî tohumlama veya embriyo transferi yaparak, tespit edilecek sayı ve oranlar
üzerinde gebelik sağlayanlara, her gebelik için, alınan ücretin % 60'ını
geçmemek üzere prim ödenebilir. Ancak, bu şekilde yapılacak ödemenin yıllık
tutarı, ek gösterge dahil en yüksek Devlet memuru aylığının brüt tutarının
kalkınmada öncelikli yörelerde altı katını, diğer yörelerde dört katını
geçemez. Bu ödemeler damga vergisi hariç herhangi bir vergi ve kesintiye tabi
değildir. Prim ödemelerine ilişkin usul ve esasları ile her
gebelik için ödenecek prim miktarı ve bölge farkları da dikkate alınmak sureti
ile bu primin aylık azami tutarı Maliye Bakanlığı ve Bakanlıkça müştereken
hazırlanacak bir yönetmelikle belirlenir. BAŞKAN - 12 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Erzurum Milletvekili Aslan Polat. Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, tasarının bu maddesinde, sunî tohumlama ve
embriyo transferi priminden bahsediliyor. Burada "Gebelik için, alınan
ücretin yüzde 60'ını geçmemek üzere prim ödenebilir" diyor ve bu prim
ödemeye de bir sınır koyuyor "...ek gösterge dahil en yüksek Devlet memuru
aylığının normal bölgelerde dört katını, kalkınmada öncelikli yörelerde altı
katını aşamaz" diyor. Şimdi, burada, ikisi de doğru bir uygulama.
Birincisi, devlet memurlarını bir primle teşvik etmek de doğrudur. İkincisi de,
buradaki, kalkınmada öncelikli yöreler daha çok teşvike muhtaç olduğu için,
orada da teşvik miktarını altı kat, diğerini de dört kat yapıp; yani, diğer
bölgelerden daha fazla teşviki Doğu Anadolu'da ve kalkınmada öncelikli
yörelerde vermek doğru bir uygulama. Doğru uygulama da; şimdi, bu hükümet bunu
demiş, tamam demiş de, bir de yaptığı işlere bakalım; ne işler yapmış, ona da
azıcık böyle bakmakta fayda var. Birincisi, bu hükümetin yaptığı olayların aslı nedir?
Hayvancılık için bu sene bütçeden ne kadar para koymuş, ona bakmak isterseniz;
hepsi 50 trilyon liradır. İşte, bunların listesi bende var. Hayvancığı
desteklemek amacıyla 2001 yılı Hazine Müsteşarlığı Bütçesine konan para 50
trilyon lira,. hepsi bu. Yani, bu 50 trilyon lira dendiği zaman, belki Sayın
Bakanım önemseyebilir de, sadece şu 21-22 şubat tarihinde sizin bu devlete
verdiğiniz zararın yüzde 1'i değil, binde 1'i bile değildir. Bunu, burada
belirtmek istiyorum. İkincisi, Sayın Bakanım, önemli olan bir konu var.
Şimdi, Avrupa'da, bilhassa İngiltere'de, bu delidana hastalığı, şap hastalığı
yaygınlaştıktan sonra, bu Avrupa ülkelerinde bir panik başladı ve öncelikle
İngiltere'de başladı, dışarıya hayvan ihraç etmemek, oradan şu an hayvan giriş
çıkışını durdurmak da oldu. Şimdi, bundan faydalanma imkânımız da var. Nedir?..
Delidana hastalığı, bilhassa hepimiz biliyoruz ki -siz de bu işin hocasısınız,
en iyisi siz bilirsiniz- meralarda ot yiyen hayvanlarda bu en az miktarda olur.
Doğu Anadolu'da meraları çok olan bir yer, yani tabiî beslenmenin çok olduğu
bir yer. O halde, Doğu Anadolu'da yetişen hayvanlarda, bu mera hayvancılığı çok
önemli olduğu için, burada çıkan hayvanları, yani, damgalı et dediğimiz, marka
et dediğimiz, organik et dediğimiz,
sertifikalı et dediğimiz et üretimini teşvik edersek, burada garanti verirsek,
"hayvanlar hormonlu besin almamışlardır. İthal gelen -bu delidana
hastalığını taşıyacak olan- yemlerden alınmamıştır, tabiî beslenmiştir ve tabiî
üretim yapılmıştır" dersek ve bunlara bir damga vurabilirsek, buradaki
hayvanlarımızı, biz, Batı bölgelerine; yani, Avrupa'ya çok rahat ihraç
edebiliriz. Zaten, sizin, bir iki gün önce Avrupa Birliği için
yapmış olduğunuz Katılım Ortaklığı Belgesi var. Onda da, tarımla ilgili
bölümleriniz var. Tarımla ilgili bölümünüzde de, sizin söylediğiniz konu zaten
çok kısa ve daha ziyade, gıda sağlığına önem vereceğinizden bahsediyorsunuz. Ne
demişsiniz, aynen okuyalım: "Hayvansal ve bitkisel hastalıklarla mücadele
için mevzuatın uyumlaştırılması birinci önceliği oluşturacak şekilde,
Topluluğun, hayvan ve bitki sağlığı mevzuatı için uygun bir uyum stratejisinin
kurulması ve laboratuvar testleri, teftiş düzenlemeleri ve kurumları başta
gelmek üzere, uygulama kapasitesinin yükseltilmesi." Yani, siz de, Avrupa
Birliğiyle yapmış olduğunuz anlaşmalarda, hayvan sağlığına, gıda sağlığına çok
önem verdiğinize göre, burada birtakım teşvikler getirmelisiniz; ama, siz
getiriyor musunuz, bir de buna bakalım. Yani, hep böyle orada oturuyorsunuz da, hükümetiniz
hakkında söyleyeyim: İşte, yine, sizin MHP'ye bağlı Devlet İstatistik
Enstitüsünün yayınları. Orada "Türkiye'de, 2000 yılı ocak ayından 2001
yılı ocak ayına kadar ortalama 12 aylık tüketici fiyat artışı yüzde 52
olmuştur" deniliyor. Yine aynı Devlet İstatistik Enstitüsü diyor ki:
"2000 yılında, 1 yıl içerisinde çiftçinin eline geçen fiyatlarda artış
yüzde 40,3 olmuştur." Yani, sizin anketlerinize göre, çiftçiler, geçen yıl
yüzde 12 fakirleşti. Yüzde 12 fakirleştikten sonra, yüzde 30'un üzerindeki bu
devalüasyonu da üzerine koyarsanız, bütün çiftçiler yüzde 40 fakirleşti. Yine
Devlet İstatistik raporlarına göre, çiftçinin eline geçen gelir ortalama 1 100
dolardı. Yüzde 40 fakirleşti, 600 dolara düştü. 600 dolar ne demektir; bütün
dünyanın kabul ettiği gibi, açlık sınırının altında demektir. Yani, hükümetiniz
döneminde, Türkiye'deki bütün çiftçiler açlık sınırının altına düştüler demektir
Sayın Bakanım; bu, o kadar basit... Şimdi, yine, ben, size şunu da söylemek istiyorum:
Burada, Türkiye Damızlık Sığır Yetiştiricileri Merkez Birliğinin, bütün
milletvekillerine bir bildirisi var. Burada da diyorlar ki: "Çiğ süt
üreticileri, dayanıklı süt fiyatlarındaki artışa göre ezilmişlerdir. Dayanıklı
süt fiyatlarında iki yılda; yani, 1999 ve 2000 yıllarında yüzde 117 artış
olmasına rağmen, çiğ süt fiyatlarında yüzde 57 artış oldu. Biz daha çok mağdur
olduk, burada da bizi bir destekleyin." Yalnız, biz bunları burada diyoruz,
Sayın Bakanım dinliyor, çok güzel konuşuyor da, eylem diye bir şey göremiyoruz;
onu ben burada belirtmek istiyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika daha
müsaade ederseniz bitiriyorum. BAŞKAN - Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla)- Sayın Bakanım, bir de, size,
şunu tekrar burada bir sorayım, bunu bin defa sordum, bir defa daha sorayım:
Şimdi, Doğu Anadolu'da, Erzurum'da, bizim hayvan yetiştiricilerinin en büyük problemi,
9 uncu Kolordunun et ihtiyacını vermektir. Şimdi, siz gelinceye kadar,
Kolordunun et ihtiyacını Erzurum Et Kombinası veriyordu devletin tespit ettiği
fiyattan. 2000 yılında 8 trilyon liralık canlı hayvan alınmıştır; onu da
Erzurum'daki halk kesip verince, hayvan üreticilerine bir meblağ geliyordu. Siz
geldiniz, hemen bunları ihaleye çıkardınız; alan özel firmalar da, bu etleri ya
ithal edip getirdiler ya da Batı bölgelerinden getirdiler ve tespitlere göre,
şimdi, bu etlerin dörtte 1'i bile Erzurum'dan alınmıyor. Şimdi, sizin burada kendi hükümetiniz; yani, Millî
Savunma Bakanı da size bağlı, Tarım Bakanı da sizsiniz. Siz, şimdi, gelip de,
Erzurum Et ve Balık Kombinasındaki askerin et ihalesini, Erzurum Et ve Balık
Kurumuna verecek misiniz? Buradan bir destek sağlayacak mısınız? Sonra, şu
Veteriner Odalarının dediği hastalıklarla mücadelede ne desteğiniz olacak?
Bunlara cevap bekliyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Polat. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili
Nurettin Atik. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Aksaray Milletvekili Murat
Akın konuşacaklar. BAŞKAN - Aksaray Milletvekili Murat Akın. Süreniz 5 dakika Sayın Akın. Buyurun. DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı tasarının 12 nci maddesi üzerinde,
Grubum adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. 12 nci madde, hayvan ıslahı faaliyetinde bulanan ve
kamu sektöründe çalışan ve tespit edilecek sayı ve oranlar üzerinde gebelik
sağlayan personele verilecek primin esas ve usullerini Maliye Bakanlığı ve
Tarım Bakanlığının müşterek tespit edeceğine dair hükmü ihtiva etmektedir. Değerli milletvekilleri, ülkemizde, hayvanlarımızın
sayısal çoğunluğuna rağmen, insanlarımızı besleyecek düzeyde hayvansal ürün
elde ettiğimizi söylememiz mümkün değildir. Zira, yerli ırklarımızda birim
başına verim, gelişmiş ülkelerle mukayese edilmeyecek kadar düşüktür. Yerli
ırklarımızın ıslahı için, bizim gibi gelişmekte olan ülkelerde uygulanacak en
uygun yöntem, sunî tohumlama olmalıdır. Ancak, yıllardan beri uygulanmasına
rağmen, arzu edilen sonuca ulaşılmaması, uygulamadaki yanlışlık ve
eksikliklerden kaynaklanmaktadır. Değerli milletvekilleri, sunî tohumlama, sabır isteyen,
kesintisiz uygulanması gereken ve en az on yıl süreyle uygulanabilirse sonuç
alınabilinen bir ıslah metodudur. Bu nedenle, vakit geçirmeden, aşağıda
belirtilen kriterler göz önüne alınarak, yurdumuzda, yeniden bir organizasyonla
hayata geçirilmesinde fayda vardır. Birincisi, öncelikle, bölgelerin, hatta, illerin,
iklim, bitki örtüsü, sosyoekonomik yapısı ve üreticilerin eğitim düzeyi dikkate
alınarak, bölgesel projeler geliştirilmelidir. İkincisi, yapılan projelere uygun olarak, yıllık
programlara yeterli kaynak konulmalı; araç, alet ve ekipman temin edilmeli ve
bunlardan hiçbir şekilde kısıntı yapılmamalıdır. Üçüncüsü, sunî tohumlama hizmetlerinde çalıştırılacak
teknik elemanlar çok iyi bir eğitim ve tatbiki uygulamadan geçirilmeli; işin
zorluğu dikkate alınarak, bu elemanlara, günün koşullarına göre tatminkâr malî
destekler sağlanmalı ve ayrıca, doğum oranına göre prim ve ikramiye uygulama
sistemi getirilmelidir ki, bu tasarıda yer almaktadır. Hakikaten, bir
eksikliği, bu tasarı, kanunlaştığı takdirde giderecektir. Dördüncüsü, sunî tohumlama çalışmaları, yılın oniki
ayında, cumartesi pazar günleri de dahil olmak üzere, kesintisiz
sürdürülmelidir. Kayıt sisteminin ciddî ve titiz bir şekilde tutulması
özendirilerek desteklenmeli, sunî tohumlama hizmetleri için tefrik edilen
boğalar, belli aralıklarla projeli teste tabi tutularak, uygun olmayanlar
reforme edilmelidir. Özel kişi ve kuruluşlar tarafından yapılan sunî
tohumlama hizmeti çok iyi bir denetime tabi tutulmalı, ülkemizin boğa altı inek
sayısı da dikkate alınarak, yıllık, en az 1 800 000 baş ineği tohumlayacak
şekilde organizasyon yapılmalıdır. Islah çalışmalarımızda arzu edilen sonucun alınmasında
en önemli husus, soy kütüğü ve kayıt çalışmalarının çok sağlıklı bir şekilde
tutulup takip edilmesine bağlı olduğu unutulmamalıdır; ancak, bu sayede belli
bir zaman diliminde yerli ırkımızın tamamının kültür ırkı ve melezlemeye
çevrilmesi mümkündür. Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin hayvancılıkta
gündemi, hiç şüphesiz ki, tohumlama ve ıslah çalışmalarıdır; ancak, bilhassa
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 2001 yılı bütçe ödenekleriyle, biraz önce
özetlemeye çalıştığım hususların, bırakın beş on yılı, yirmi yirmibeş yıl
içerisinde ifa edilmesi mümkün değildir. Dolayısıyla, bilhassa bütçe
ödeneklerinin artırılarak bu çalışmaların süratle yapılması gerekir; ancak,
2001 yılı bütçesi, ocak ayı itibariyle, tahsilatına baktığımızda, bütçeye
konulan tahsisatın da sarf edilmesi mümkün değildir. 2001 yılı ocak ayı
tahsilatı 2 katrilyon, tahakkuk ise 7 katrilyon; yani, yedide 2'si tahsil
edilmemiştir. Sayın Bakanımızın burada dikkatini çekmek istiyorum!
Bilhassa bu ödeneklerin artırılması ve tahsis edilen ödeneklerin zamanında
serbest bırakılmasını sağlamak suretiyle çalışmaların inkıtaa uğratılmaması
lazımdır. Aksaray İlinde TİGEM'e bağlı Koçaş Üretme Çiftliğinde de bu
çalışmalar yapılmaktadır ve Sayın Bakanımız da oraya gelip teftiş ve
denetimlerde bulunmuştur. Orada, bilhassa cins hayvanlar üretilmektedir. Sayın
Bakanımız, TİGEM'e olan katkılarını biraz daha artırırsa memnun oluruz. Çünkü,
geçmişi olan bir çiftliktir, ufak tefek de maddî sıkıntıları vardır. Sayın Bakanımın, ilimdeki, TİGEM'e bağlı bu çiftliğin
maddî sıkıntılarını da izale edecek şekilde katkı sağlaması ve bu maddenin, bu
tasarının hayırlı olması dileğiyle hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Akın. 12 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 13 üncü maddeyi okutuyorum: DÖRDÜNCÜ BÖLÜM İthalat ve İhracat, Gen Kaynaklarının Korunması, Yeni
Irkların Tescili İthalat ve ihracat MADDE 13. - Her türlü damızlık hayvan, sperma, ovum,
embriyo, damızlık yumurta, larva, ipekböceği tohumu ve biyolojik materyalin
ithalinde, Bakanlıkça tespit edilecek sağlık şartlarına ve teknik şartlara
uyulması ve kontrol belgesi alınması mecburidir. Türkiye soy kütüklerine kayıtlı safkan atlar, Ankara
keçisi, Türkiye'ye özgü ve diğer damızlık hayvanlar ile bunların sperma ve
embriyolarının ihracı Bakanlığın iznine tabi olup ihraçla ilgili diğer hususlar
Bakanlıkça belirlenir. BAŞKAN - 13 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Osman Aslan. Buyurun Sayın Aslan. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 13
üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Ülkemiz hayvancılığının gelişmesinde bir ihtiyaç olan
904 sayılı Hayvan Islahı Kanunu günün şartlarına uygun hale getirilmelidir.
Hayvancılık alanında ortaya çıkan gelişmeler tanımlanmalı, soy kütüğü ve verim
kayıtları tutulmalı, yetiştiricilerin örgütlenmesine ve hayvan ıslahıyla ilgili
çalışmalara gereken önem verilmelidir. Ayrıca, hayvancılığın geliştirilmesi,
teknolojik, biyolojik ve genetik gelişmelerin yeni kanunda yer alması
sağlanmalıdır. Türkiye'de tarım kesiminin genel nüfus içinde yüzde 35,
istihdamda yüzde 43, gayri safî millî hâsılada yüzde 14, ihracatta yüzde 11
paya sahip bulunduğu, yılda ortalama yüzde 1,5 artan nüfusun gıda maddeleri
talebini karşıladığı, ekonomik gelişmeyi artıracak kaynak transferini de
sağlamaya çalıştığı dikkate alınırsa hayvancılığın ülke ekonomisindeki önemi
kolaylıkla anlaşılacaktır. Ülkemizde tarımla uğraşan nüfusun tamamına yakın bir
bölümünde hayvancılık yapılmaktadır. Türkiye'de hayvancılık, ulusal ekonomide
ve tarım sektöründe önemli bir yere ve potansiyele sahip bulunmaktadır. Hayvancılık devletten yeterli desteği görememektedir.
Ülkemiz, sahip olduğu hayvan varlığı açısından dünyada ilk sıralarda olmasına
rağmen, gerek verim gerekse üretim bakımından istenilen düzeyde değildir. 1980'li yıllardan sonra bitkisel ve hayvansal üretimde
büyük oranda gerileme olmuştur. 1980 yılında 16 milyon baş olan sığır
varlığımız, bugün 11,9 milyon başa, 68 milyon küçükbaş hayvan varlığımız ise,
maalesef, 42 milyon başa düşmüştür. Bu gerilemenin nedeni, son yıllarda
uygulanan yanlış politikalardır. Her türlü damızlık hayvan, sperma, ovum, embriyo,
damızlık, yumurta, larva, ipekböceği tohumu, biyolojik materyalin ithalat için
teknik şartnamede istenilecek vasıflar, sonraki maddelerle kesinleştirilmeli;
bunun için, ithal edilecek hayvanlarda aranacak vasıflara dünya standartları
örnek alınmalı, oluşacak yeni şartlar için engin görüşler tekrar gözden
geçirilmelidir. Ülkemizde son onbeş yılda hayvancılığı teşvik etmek
amacıyla değişik paketler uygulanmış, sektörü canlandırmak amacıyla günümüz
fiyatlarıyla katrilyonlarca Türk Lirası harcanmış, maalesef, istenen sonuçlar
elde edilememiş, hayvan sayısı ve veriminde inanılmaz kayıplar yaşanmıştır. Hayvancılık sektörünün bu duruma gelmesine: Hayvan ıslahının gerektiği şekilde ele alınmaması
sonucu, hayvan sayısı ve verimde büyük düşüşler, Sunî tohumlamaya yeterli kaynak ayrılamaması, Üreticilere hayvancılık eğitimi verilememesi, Soy kütüğü çalışmalarına gereken önem verilememesi,
neden olmuştur. Bütün bu sebeplerle, ülke hayvancılığının gelişmesi
için soy kütüğü kayıtları tutulmalıdır. Belli aralıklarla sağlık kontrollerinin
yapılmış olması şartıyla yeterli damızlık bulundurulmalıdır. Devletin imkânları dardır; imkânlarımızı en rantabl
şekilde kullanmak gerekiyor. Bunun için, soruyorum: Türkiye'nin ne kadar
damızlık hayvan ihtiyacı vardır? Türkiye'nin ne kadar damızlık işletmesine
ihtiyacı var? Türkiye, ne kadar damızlık hayvan üretiyor? Türkiye'nin damızlık hayvan ithal etmesi, maddeten çok
pahalıya mal olmaktadır. Eğer damızlık
gelecekse, mutlaka gelmelidir; ancak, en kolay ve en ucuz şekilde, sperma
halinde gelmelidir. Ne amaçla olursa olsun tek bir canlı hayvan girmemelidir.
Potansiyel olarak, Türkiye, hayvansal ürün ithalinden çok, ihraç yapma gücüne
sahip bir ülkedir. Ancak, hayvancılık sorunlarının çözümlenmesi yerine, ithalata
karar verilmesi, ülke hayvancılığını olumsuz yönde etkilemiştir. Örneğin;
Türkiye 1985-1995 yılları arasında yalnız et ve süt ürünleri ithalatına 100
milyon doların üzerinde döviz harcamıştır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. OSMAN ASLAN (Devamla) - Bu miktar, Türkiye
hayvancılığının geliştirilmesi noktasında, programlı bir şekilde iç piyasaya
harcansa idi, bugün, ciddî boyutlarda hayvan ve hayvansal ürün ihraç eder
konuma gelebilirdi. Geçmiş yıllarda kontrolsüz bir şekilde canlı hayvan ve
hayvansal ürünlerin ithalatı, ülke hayvancılığını olumsuz yönde etkilemiştir.
1980 yılına kadar tarım ve hayvancılık sürekli bir gelişme içindeydi; halkımız
ucuz ve sağlıklı et yiyebiliyordu; hatta, günün birinde, Türkiye gibi bir tarım
ülkesinde hayvancılığın darboğaza gireceği, et sıkıntısı çekileceği hiç
kimsenin aklından bile geçmiyordu. Çünkü, tarım ve hayvancılığı koruyan SEK, Et
ve Balık Kurumu, Yem Sanayii gibi devlet kuruluşları vardı ve üçü de
görevlerini başarıyla sürdürüyorlardı. Hem bu kuruluşlar para kazanıyorlardı
hem de tüccar ve sanayicilerin sömürüsüne karşı hayvan üreticilerini
koruyorlardı. Alım-satım fiyatları dengede tutulabildiği için de,
tüketiciler fazla para ödemek zorunda kalmıyordu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) OSMAN ASLAN (Devamla) -Sayın Başkan 1 dakika daha süre
verir misiniz. BAŞKAN - İkinci 1 dakika yok efendim; bir sefer 1
dakika süre verebiliyoruz. Teşekkür ederim Sayın Aslan. OSMAN ASLAN (Devamla)- Üreticiyi, tüketiciyi özel
sektör sömürüsüne karşı koruyan Süt Endüstrisi ve Et ve Balık Kurumu gibi
KİT'ler, özelleştirme bahanesiyle yok olma pahasına satıldılar. Yüce Meclisi saygıyla selamlarım.(FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Ağrı
Milletvekili Sayın Musa Konyar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MUSA KONYAR (Ağrı)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı
Yasa Tasarısının 13 üncü maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddenin esprisi, projeyi uygulayacak kamu kurum ve
kuruluşlarına prim ödeme esasıdır. Emeği geçen bu insanlarımızı maddî yönden
güçlendirmek elbette genel arzumuzdur; ancak, bu tasarı bugün
gerçekleşecek;ama, uygulaması nasıl olacak; bizim esas sıkıntımız bu. Türkiye,
nüfus sayımını yapamadığına göre, hayvan sayımını nasıl yapacak, bunların
kütükleri nasıl tutacak; esas bizim itirazımız buna. Ayrıca, bu, benim yörem
Doğu Anadolu Bölgesi Ağrı'da olduğu gibi, bürokratik sıkıntıları bir kat daha
artıracaktır Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hayvancılık
sektörü, ülkemiz çiftçisinin ana geçim kaynağıdır. Özellikle, seçim bölgem olan
Ağrı İlinin de bulunduğu, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da yaşayan insanlarımızın
tamamına yakını bu sektörden geçimini sağlamaktadır. Yöremiz insanının ekonomik
ve sosyal yaşantısında bu söktürün önemi çok büyüktür. Hayvancılık ve tarım,
Doğu Anadolu'nun âdeta, karakteri ve kültürü olmuştur. Dolayısıyla, her köyün,
bir fabrika olduğunu düşünebiliriz. Hayvancılık ve tarım, bu insanlarımız için
birer istihdam sahasıdır. Köylü, aile bireyleriyle tarlasında, çayırında
çalışır, kendi hayvanına bakar; bununla birlikte, et, süt, yağ, peynir, yün ve
dericilik gibi ürünlerle de ülkemiz ekonomisine olumlu katkılarda bulunuyor.
Maalesef, bu kadar önemli bir sektörün ciddiyeti anlaşılamadığından, çökme
noktasına gelen bu sektörü, şimdi, nasıl kurtaralım diye kara kara düşünüyoruz.
Değerli arkadaşlar, yine, bölgemiz hayvancılık
sektörünü olumsuz etkileyen nedenlerden birisi de, 1986-1999 yılları arasındaki
talihsiz terör olaylarıdır. Güvenlik gerekçesiyle yaylaların yasaklanması
sebebiyle, bu sektörde geçimi sağlayan köylü vatandaşlar şehir merkezlerine göç
etmek mecburiyetinde kaldılar. Bunun doğal sonucu olarak, şehirlerde
gecekondular, varoşlar meydana geldi. Aynı zamanda, bu varoşlarda, terör
örgütlerine militan yetiştiren ortamlar oluşturuldu. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör bitti,
burada meydana gelen tahribatları ve yaraları sarma zamanı. İşini kaybeden,
köyünü terk eden bu insanlarımıza gerekli maddî ve manevî desteği mutlaka
sağlamalıyız, tekrar, üreten sektör haline mutlaka getirmeliyiz. Bunu, en kısa
zamanda yapmalıyız, hemen şimdi yapmalıyız; çünkü, bu insanlarımız aç, sefil ve
perişan. Ben, burada, duygu sömürüsü de yapmak istemiyorum, bu insanlara
acımanızı da istemiyorum, sadaka da istemiyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yöre
coğrafyasının bir de avantajları var. Karakışın dışında, bizim illerimiz,
biliyorsunuz, komşu ülkelerle sınır, sınır kapılarımız var. Lütfen, bu sınır
kapılarını bize açık tutun. 55 inci hükümet döneminde, vatandaşlarımız, bu
sınır ticaretini çok rahat kullanıyordu; ama, maalesef, 57 nci hükümet, bu
vatandaşlarımıza, bu kapıları şu anda kapattı. Doğu halkı diyor ki; bize sadece
köy yapın, bize sadece doktor gönderin; yeter ki, sınır ticaretimizi serbest
bırakın. Sayın Bakanıma da burada sormak istiyorum. Bugün, yem
fiyatları pahalı, her şey pahalı; hayvan alınamıyor. Ekonomimiz de battığına
göre, biz, üreticiye yardım edemiyorsak, o zaman sınır kapılarınızı bize açık
tutun. Şöyle veya böyle, değişik yollardan, yurt dışından, kaçak yollardan,
maalesef, yöremize kaçak hayvan giriyor. Bunlar, hastalıklı da olabilir; ama,
sizin denetiminizde -mademki bizim veterinerlerimiz var- bunlara, vergi kaydı
altında, çok rahatça sınır kapılarını açabilirsiniz. Bugün, Türkiyemizden 600
milyona alacağımız bir hayvanı, İran'dan -tabiî ki, orada hayvan sirkülasyonu
var- çok rahatlıkla 200 milyona alabiliriz. Aradaki farkı, hayvan başı 100-150
milyon lira, vergi olarak alın; kayıt altında olsun, veteriner kontrolünde
olsun. Batıdaki vatandaşlarımız, eğer, bundan etkilenecekse, buradan
topladığınız paraları da o vatandaşlara prim olarak ödeyelim. Başka türlü ne
yapacağız buradaki vatandaşlarımıza; sanayi yok, hayvancılık sektörü de
bittiğine göre, bu insanlar ne yapsın, tekrar dağa mı çıksın?! Bu konuda Sayın
Bakanımızdan özellikle rica ediyorum, doğudaki bu kapıları mutlaka
açtırmalıdır. Değerli arkadaşlar, bir de, hayvancının diğer bir
yönünü size anlatmak istiyorum: Kendi ilçemden bahsedeyim; maalesef, üretim
yapan bu sektör, yaylaya çıktığı zaman, bir sürü bürokratik engellerle
karşılaşıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Konyar, 1 dakika içerisinde
toparlayınız. MUSA KONYAR (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Şimdi, bir vatandaş yaylaya çıkmak için kaymakamlığa
dilekçe veriyor. Kaymakamlık, dilekçesini jandarmaya havale ediyor.
Jandarmadan, nüfus müdürlüğüne gidiyor, nüfus müdürlüğü tablosu isteniyor.
Nüfus müdürlüğüne gittikten sonra, tapu kadastroya git, yaylan var mı yok mu;
yaylan yoksa, acaba, yaylayı kiraladın mı; bu işlemleri yapıyorsun. Tarım il ve
ilçe müdürlüklerine gidiyorsunuz, buradan hayvanların menşe kâğıdını
alıyorsunuz. Bunlar da yetiyor mu; yetmiyor; bu sefer, Ağrı Valiliğinde -kendi
ilçemden bahsediyorum, ki, doğunun genelinde böyledir- büyükbaş hayvan için 750
000 lira -geçen seneki uygulamayı diyorum- küçükbaş hayvan için 300 000 lira
para alınıyor. Bunu, hangi şartlarda, niçin alıyorsunuz? Değerli arkadaşlar, bugün, yurtdışına çıkmak için,
pasaport almak için savcılığa gidiyorsunuz; bir dilekçeyle güvenlik
soruşturması yapılıyor, hemen pasaportunuz veriliyor. Peki, bu vatandaşlar, bu
kadar işlemden sonra yaylasına nasıl gidecek, bu kadar parayı nasıl verecek?!
Lütfen, bu işlemleri, bundan sonra -madem ki, Bakanımız bunu üstlenmiş- halkın
avukatı olarak kendileri yapsın, bu uygulamayı başlatsın. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA KONYAR (Devamla) - Bu vesileyle, hepinize saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Konyar. 13 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 13 üncü madde kabul edilmiştir. 14 üncü maddeyi okutuyorum: Gen kaynaklarının korunması MADDE 14. - Gen kaynaklarının korunması amacıyla hayvan
tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almakla yükümlüdür. BAŞKAN- 14 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya. Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; yasa tasarısının 14 üncü maddesi üzerinde
Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlar, 14 üncü madde, son zamanlarda insan
geni dahil değişik genler üzerinde çokça bilimsel oynamanın yapıldığı bir
dönemde tartışılıyor. Muhtemeldir ki, bu tasarı, birkaç hükümetten beri gelen
bir tasarıdır; ama, son aktüaliteyi, son gelişmeyi arifane bir ön tespitle
ortaya koyan bir maddedir. Dolayısıyla, gerçekten, bu maddeyi yasaya koyanları
tebrik ediyorum, bu yasanın ehemmiyetini burada tekrar vurgulamak istiyorum: Ne diyor madde: "Gen kaynaklarının korunması
amacıyla hayvan tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almakla
yükümlüdür." Korunması lazım... Anadolu, bir anlamda, âdeta, genlerin istasyonudur. Çok
öz, kendine has bir Ankara tiftik keçisini dünyanın hiçbir yerinde bulmanız,
yetiştirmeniz mümkün değil; tıpkı, iki gözünün ayrı ayrı renkleri olan Van
kedisini bulamayacağınız gibi. Bunların özel korumaya alınması ve benzeri
hayvanların özel koruma içerisinde olması, elbette, hükümetimizin ve Türkiye
Cumhuriyeti hükümetlerinin ilelebet muhafaza etmesi gereken politikalardan
olmalıdır. Ancak, ben bir hususu burada ifade etmek durumundayım:
Tabiî, hükümetlerin görevi; yani, bütünüyle beraber, bizim, bu yasaya zaten destek
verdiğimizi iktidar partili arkadaşlarımız da biliyorlar. Bu maddenin de farklı
ve fevkalade bir önemi olduğunu burada tekrar ifade ettim; fakat, tabiî,
bilimsel bir çalışmadır. Son dönemde koyunlar üzerinde, hatta insanlar üzerinde
Amerika'da genler üzerinde yapılan çalışmalarda gen haritasının çözülmesiyle
kopyalama sistemine doğru gidilmesi, bilimsel çalışma olarak böyle bir tehlike,
Türkiye'yi ne şekilde etkileyecek, Türkiye'ye ne şekilde sirayet edecek ve
dünya ülkelerini ne ölçüde etkileyecek, bunu, önümüzdeki günler gösterecektir.
Ancak, bu maddenin, mutlaka, ciddî bir koruma alanı olarak, uygulanma
zemininin, Bakanlık ve bürokratları düzeyinde, devamlı hale getirilmesi,
elbette, beklenir; fakat, ben, bir hususu burada arz edeyim. Geçen gün burada
konuşurken, bir arkadaşım, sataşma amaçlı "siyaset yapıyorsun" dedi. Değerli arkadaşlar, biz, burada siyaset içen varız.
Siyaset, fialet vezninden mastar bir kelimedir. Ferdi ve milleti idare etme ve
yönetme bilim ve sanatıdır siyaset; siyasetin anlamı bu. Dolayısıyla, her
birimiz, buraya, siyaset için geldik, siyaset yapıyoruz ve siyaset yapmak
durumundayız. İyi bir aile reisi, iyi bir siyasetçidir; eğer, ekonomisini denk
götürebiliyorsa. İyi bir devlet yönetimi de, iyi bir siyaset uyguluyor ve
milleti bir gecede yüzde 40 fakirleştirmiyorsa; değil mi? Hadise bu. Şimdi, bir gecede milleti yüzde 40 fakirleştirip,
sizin, dışarıdan müdahaleye gerek kalmaksızın kimyası ve geni bozulan milletin,
bu genleri nasıl koruyabileceğini düşünmek lazım. Mesela, bakın, Sevgili
Bakanım, dün tütün piyasası açıldı. Ben, tütün üreten bir bölgenin -Samsun
İlinin- milletvekiliyim, bu bölgede insanlar, aynı zamanda, hayvancılık
yapıyorlar. Kendi kimyası bozulan, geni bozulan insanın, allahaşkına, tütüne
verdiğiniz fiyat 2 dolar 30 sent. Toplumun büyük bir övgüyle yâd ettiği 54 üncü
hükümet döneminde verilen fiyat 4 dolar 70 sent, bugün, sizin verdiğiniz 2
dolar 30 sent ve bu da başfiyattır, ne olacağı belli değil. Şimdi, bu insanların, hayvanlarının ırklarını,
nesillerini koruyabilmesi, tarımı canlı hale getirebilmesi, tarım alanında
işiyle iştigal edebilmesi, daha çok üretim, daha çok verim ve mümkünse, daha
çok ihracata dönük çalışmaların yapılabilmesi için, önce, devleti yönetenlerin,
hükümet edenlerin, daha açığı siyaset yapmak üzere buraya gelenlerin, halkın
bütün meselelerine sahip çıkması, ciddî bir zaruret arz edecektir. Değerli arkadaşlar, tabiî, hayvan ıslahı, onların
nesillerinin, ırklarının korunması -az önce değerli Ağrı milletvekili
arkadaşımızın söylediği gibi- onların hâlâ bürokrasi kapılarında sürüm sürüm
süründürülmesini giderecek bir kısım tedbirlerin behemehal uygulamaya
konulmasını gerektirecektir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Tamamlıyorum Sayın Başkan. O bakımdan, hayvan ırklarının korunması, ıslahı
düşünülürken, önce, insanların muslih olmasını; yani, ıslah edici olabilmesini;
kendilerinin bu konudaki ciddî eksiklerinin, toplumsal barışı tersine, negatif
olarak etkileyecek yanlışların giderilmesini temin edecek bir mantığı önplana
çıkarmalarının gerektiğini düşünüyorum. Bu maddenin önemli bir madde olduğunu
tekrar vurgulayarak, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Uzunkaya. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bitlis Milletvekili
Sayın Yahya Çevik. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Çevik. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 14 üncü
maddesi üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. 14 üncü maddede "gen kaynaklarının korunması
amacıyla hayvan tür ve ırkları için Bakanlık gerekli tedbirleri almak
zorundadır" denilmektedir. Tasarının bu maddesi olumludur, olması gereken
de budur. Bakanlığımız, özellikle genetik biliminin son derece gelişmiş olması
nedeniyle bu konuya gerçekten çok önem vermelidir. Genetik araştırmaları
geliştirecek bir birimin Bakanlık tarafından geliştirilmesi, hayvan ıslahı ve
hayvancılıkta verimin artması açısından gerçekten ülkemiz ekonomisine ve
hayvancılığına büyük katkı sağlayacaktır ve sağlayacağına da inanıyoruz. Eğer, damızlık hayvanlarımızı ıslah edip, yeni ırklar
yaratabilirsek veya şu andaki potansiyelimizi ıslah edebilirsek, uzun vadede,
hayvancılığımızı geliştirebilme imkânımız olacaktır; ancak, bugünkü uygulama
zihniyeti, hayvancılığı ve tarımı kaderine terk ettiği için, uygulamanın çok
sağlıklı olacağı kanaatinde değilim. Bakanlığın şu andaki hantal yapısı ve ekonomik
şartların kötü olması dolayısıyla genetik konusuna gerekli yatırımın
yapılamayacağına inanıyorum. Bakanlığın, acilen, bu konuda özel sektörü teşvik
edecek tedbirleri alması gerekmektedir. Genetik araştırmalar konusunda özel
sektöre destek verilerek, bu konuda, acilen araştırma laboratuvarları
istasyonları kurdurması yönünde tedbirler alınmalıdır. Sayın Bakanım, biraz önce Ağrı Milletvekilimiz Sayın
Musa Konyar'ın değindiği konular, gerçekten doğu illerimizde acilen çözülmesi
gereken sorunlardır. Doğuda hayvancılıkla ilgilenen vatandaşlarımız, bu konuda
gerçekten mağdur durumdalar. Bu vesileyle, o konuşmayı yapan arkadaşımızın
uyarısının da dikkate alınacağını umuyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çevik. Madde üzerinde verilmiş önerge yok. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan, izin verir misiniz efendim. BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekillerimize çok teşekkür
ediyorum. Türkiye'de, hem bitkisel hem de hayvansal gen kaynaklarının korunması
hususunda, geçmişte, Tarım Bakanlığı güzel çalışmalar başlatmıştı ve biz de
dönemimizde, özellikle bu gen kaynaklarının korunmasına büyük ehemmiyet
veriyoruz. Örnek olarak: Doğu Anadolu Tarımsal Araştırma Enstitüsünde, Doğu
Anadolu kırmızısı sığırları, saf olarak toplanmış, bunların çeşitli melezleme
çalışmaları yapılırken genotipik kaynakta korunmaya devam ettirilecektir. Yine, Ankara Lalahan'da, maalesef, nesli tükenmeye
başlayan yerli kara sığırları saf olarak toplanmıştır. Adana araştırma istasyonumuzda ise, Güneydoğu
Anadolu'nun tüm illerini gezmemize ve tetkik etmemize rağmen, çok az sayıda ve
nesli bitmiş genotip karışımlar olmuş, saf, 30 kadar Kilis sığırı bulabildik.
Bu Kilis sığırı, ben inanıyorum ki, Yüce Mevla'nın Türk Milletine bir lütfudur;
çünkü, bunun, genotipik özelliklerinin çok geliştirildiği zaman, et ve süt verimi
açısından müstesna bir ırk olacağına inanıyorum. Yine, ilk defa olmak üzere, Menemen'de döl kontrol
merkezi kurulmuştur. Bu kanunun çıkması beklenmeden de, progeny test
çalışmalarına başlanmış; 5 000 alaca hayvandan 500 tanesi kayıtlardan seçilmiş,
bu 500 hayvan içinden 40 erkek hayvan seçilmiştir; 40 erkek hayvandan da 20
erkek hayvan seçilecek ve bunlardan doğacak dişi yavrular, verimlerine göre
damızlık olarak kullanılacaktır. Bu, bir genetik mühendisliğidir ve Türk
Milleti, Türk uzmanları, bu genetik mühendisliğini Türkiye'de başarılı bir
şekilde uygulayacak bilgi birikimine ve kararlılığa sahiptir. Onun için, Değerli Musa Uzunkaya'nın konuşmasının bir
kısmına katılırken, bir kısmına açıklık getirmek istiyorum. Milletimiz bunu
yapacak güçtedir, milletimize güvenimiz vardır; ancak, milletin genetiğinin
bozulması diye bir husus yoktur; milletin genetiğinde bir bozulma olmaz. Beşerî
bilimlerde ırkçılık yapmak, telafisi mümkün olmayan tehlikeli sonuçlar doğurur;
onu da, burada belirtmek istiyorum. Sınır ticareti konusunda, kaçak hayvan girişi konusunda
aldığımız kararlardan hayvan üreticimiz memnundur. Bunu, bizzat, yerinde
yaptığımız çalışmalarla da görüyoruz. Biz, ancak, sağlıklı hayvan girişine
belirli ölçüde müsaade ederiz. Sınır ticaretiyle, bugün, dünyada pek çok
tehlikeli hastalık yaygınken, sınır ticaretine hayvancılığı açamayız; açtığımız
takdirde, Allah vermesin, çok tehlikeli hastalıklarla karşı karşıya kalma
ihtimalimiz vardır. Bunları açıklama mecburiyetini hissettim. Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. 14 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 14 üncü madde kabul edilmiştir. 15 inci maddeyi okutuyorum: Yeni ırkların tescili MADDE 15. - Islah edilen, ortaya çıkarılan veya
geliştirilen yeni ve farklı hayvan ırkları, hatları ve hibritleri, Bakanlık
tarafından oluşturulacak ve çalışma esasları belirlenecek Irk Tescil Komitesi
tarafından tescil edilir. Tescil edilen hayvan ırklarının sınaî mülkiyet hakları,
bunları ıslah eden veya bulup geliştiren gerçek ve tüzelkişilere veya onların
kanunî haleflerine aittir. BAŞKAN - 15 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun efendim. MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Ayhan konuşacak. BAŞKAN - Sayın Ayhan mı?.. Peki efendim. Yalnız, bize bildirilen isim Sayın Demirci... SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Değişiklik yaptık. BAŞKAN - Sayın Kapusuz, siz, eskiden grup
başkanvekiliydiniz... Bir dakikanızı rica ediyorum efendim. Bir dakika Sayın Ayhan... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - İsterseniz, bizim grup adına
konuşmadan sonra söz verin; bu arada, herhalde, diğer grup başkanvekili
arkadaşımız da gelir. BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan, siz devam edin de... FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Peki, teşekkür
ederim. Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 418 sıra sayılı
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Bir teknik düzenlemedir. İnşallah, ihtiyaca en uygun
hale getirilmiştir ve uygulamada da başarılı olur. Tabiî, maddeler üzerinde
arkadaşlarımız değişik hususları dile getirdiler, Sayın Bakan da bilgi
lütfetti, tasarıyı destekliyoruz, hayvancılığın gelişmesini istiyoruz. Hayvan ırklarının tesciliyle ilgili bu madde de bir
teknik düzenlemedir. Muhterem üyeler, hayvancılığın gelişmesi çok mühim.
Gelişmiş ülkelerde tarım gelirlerinin yüzde 60'ı, yüzde 70'i hayvancılıktandır.
Hayvancılıkta, hayvancılık ürünlerinde katmadeğer yüksektir; etinde, sütünde,
peynirinde, diğerlerinde çiftçi için yüksek gelir kaynağıdır bunlar. Türkiye'de
de, maalesef, üçte 1'i hayvancılıktan, üçte 2'si bitkisel üretimdendir; bunun
ters dönmesi lazım. Bilhassa, yeşil bitki örtüsünün bol olduğu bölgelerde,
arazinin de küçük olduğu bölgelerde, Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz
Bölgelerinde hayvancılığın gelişmesi için müsait bir yapı da var. Tabiî,
hayvancılıkta karşılaşılan bir sıkıntı yemin pahalı olmasıdır. Bakanlık, yem
bitkilerinin üretimini de destekliyor, memnuniyetle takip ediyorum. Bunun,
tabiî, çiftçiye bilgi olarak verilmesi, benimsetilmesi, sevdirilmesi çok mühim.
Yani, birtakım teşvikler muhtelif hükümetler zamanlarında uygulamaya konuluyor;
ama, bunun tabana kadar indirilmesi mühim, yani çiftçiye anlatılması mühim. Ben, geçenlerde bir ilçeme gittim; Taraklı'da, tabiî,
orada, vatandaşlar sütçülük yapmak istiyor; arazi küçük, engebeli arazi; ancak,
tabiî, ot ve slajla ilgili müşkülatları var. 10 dönüm, 20 dönüm, 5 dönüm, 15
dönüm araziler bunlar, küçük yerler, o makineleri, teçhizatı kendisinin alması
mümkün değil. Bunları, kaymakamlık nezdinde, köy hizmet birlikleri nezdinde bir
yapı oluşturarak, ilçe tarım müdürlükleriyle beraber, bu tip ortak teçhizatları
kullanıma açacak olan bir düzen getirmek lazım. Yani, o küçük çiftçilerin 10
dönümde de hayvancılıkla geçinmesi mümkün değil; ot yapabilmesi lazım,
balyalayabilmesi lazım. Eski sistem kazıklara dizdiğiniz zaman, kışın ot
çürüyor tabiî yağmur altında. Yani, bu tip desteklere ihtiyaç var; onu ifade
edeyim. Valilikler de bunları yapabilirler, özel idare kaynaklarından
yapabilirler, fonlardan, birtakım imkânlardan. Bir diğer husus da -tabiî, onu zaman zaman konuştuk-
büyükbaş hayvanlarda da, tavukçulukta olduğu gibi, entegre tesisleri teşvik
etmek lazım. Şimdi, Ata-Koç Grubunun GAP bölgesinde bir projesi var, bendeniz
de yakından takip ediyorum, gidip yerinde de göreceğim inşallah ilk fırsatta, o
projenin başarılı olması lazım ve o modelin, tavukçulukta olduğu gibi, entegre
tesis olarak Türkiye'nin her yerine yayılması lazım; çünkü, entegre tesis
olmadığı zaman, verdiğiniz paralar arazide kayboluyor, geriye dönmüyor; yani,
bu dağıtılan finansman desteklerini entegre tesislerin yapması lazım. Tavukçulukta bu güzel örnek var, yirmi yılda Türkiye
belli bir noktaya geldi beyaz ette. Entegre tesis civcivi verir, yemi verir ve
pilici alır, işler, pazarlar. Entegre tesisi kaldırdığınız zaman, sistem çöker,
esas itibariyle. Bunun büyükbaşa taşınması lazım. Bu, çok acil bir projedir;
inşallah, büyük sermaye grupları da, hatta yabancı sermayeyle beraber, hatta
hatta, eski devlet üretme çiftlikleri, şimdi TİGEM dediğimiz tarım
işletmelerini uzun süreli kiraya vererek, ortak hisse koyacaksa hisse koyarak,
ama, eğer olmuyorsa kiraya vererek, yerli yabancı sermaye gruplarına açıp,
buralarda modern hayvancılığı geliştirecek projeleri cesaretle desteklemek
lazım. Bu büyük tarım üretme çiftliklerinin birçoğu, tamamına yakını rantabl
değildir, verimsizdir; yani, masrafını dahi kurtarmayan bir üretim... Bunları,
hem modern tarımın, hayvancılığın giriş kapısı hem de üretim merkezleri haline
getirmek lazım. Tavukçulukta bir sıkıntı var, bugünlerde yaşadığımız.
Muhterem Bakan da, hükümet de haberdardır zannediyorum. 750 000 ton civarında
tavuk eti, beyaz et üretimi var... Maalesef, bu yeni İçtüzükte de, daha selam verirken
zaman bitiyor. İnşallah, Anayasa Mahkemesi düzeltir de, derli toplu konuşma
imkânına kavuşuruz. Başkan,
lütfederseniz bitireceğim konuşmamı. Tavukçulukta sıkıntı, 750 bin ton civarında üretimin... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içinde toparlayın lütfen... CEVAT AYHAN (Devamla) - Beyaz etin, beslenme imkânı
bakımından getirdiği büyük şey var, kırmızı etin üçte 1'ine, dörtte 1'ine
vatandaş, protein ihtiyacını karşılıyor; bir tarafı bu. İkinci tarafı, tabiî,
onbinlerce kümesle, köylerde çiftçileri daha yüksek gelir imkânına
kavuşturuyor. Bunlar, kendi ilimde de yaygın olduğu için yakinen müşahede
ediyorum ve fevkalade takdir ettiğim projeler; ancak, bunların sıkıntıları,
daralan iç pazar sebebiyle, stokları birikti, satamıyorlar. Nitekim, basında
görmüşsünüzdür, Mudurnu Tavukçuluk kapandı ve 2 milyon piliç yemsizlikten öldü.
Bu, aşağı yukarı 4 000 ton civarında beyaz et yapar. Yani, burada istenen,
ihracatın desteklenmesidir. İhraçta eğer 300 dolar/ton teşvik primi verilirse,
ihracat kısmen açılacak ve sektör rahatlayacaktır. Bunun bir an önce yapılması
lazımdır. Bir de, serbest veterinerliğin teşvik edilmesi, süt
birliklerinin kendi veterinerini tutması bakımından, destek imkânlarının
getirilmesi lazım. Yani, Bakanlık bütçesine para koyalım; bunu yapan süt
birliklerine veteriner ücretlerinde yardımcı olalım, özel sektör kendi kendini
organize etsin. Teşekkür eder, hürmetlerimi arz ederim. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ayhan. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Kaya;
buyurun. Süreniz 5 dakika Sayın Kaya. DYP GRUBU ADINA SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 15 inci maddeyle ilgili Doğru Yol Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çok değerli hatiplerimizin de ifade etmeye çalıştığı
üzere, hayvancılık, tarım sektörümüz, hiç şüphesiz, Türkiye'nin omurgası ve iç
dinamiklerimiz noktasında da çok önem arz eden bir dinamik. Maalesef, görüyoruz
ki, son dönemlerde, tarım sektöründe yüzde 40-45'lere varan bir gerileme söz
konusu; ancak, Sayın Bakanın ve bürokrat arkadaşlarımızın bu teknik konuyla
ilgili çalışmalarını, Doğru Yol Grubu adına gerçekten başarılı buluyoruz, doğru
buluyoruz. Hiç şüphesiz ki, muhalefet olmak demek, iktidarın yaptığı güzel
şeyleri tenkit etmek demek değildir. Bu manada, bunun, amacına uygun bir
şekilde, inşallah, hayatiyete geçmesini, gönülden arzu ediyorum. Onu da tekrar
ifade etmek istiyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Diğer şekliyle de... Sayın Bakanıma da buradan, özellikle seslenmek
istiyorum. Az önce de değindiğim gibi, yine, Avrupa Birliği ülkelerinde, tarım
sektörüne, hiç şüphesiz, çok ciddî destek veriliyor; ama, Türkiye'de verilen
son destekler, çok ciddî manada düşündürücüdür. Kaldı ki, 2001 yılı bütçesinde
-yine, çok değerli bir milletvekilimizin de burada, sizlere serdettiği üzere-
hayvancılıkla ilgili üreticinin desteklenmesi için 50 trilyon liralık çok cüzi
bir miktar konmuş bütçemize. Bunun, yeterli olduğunu söyleyebilmek, hiç
şüphesiz, mümkün değildir. Bu olay, bu konan rakam, hiç şüphesiz ki,
kesinlikle, yeterli değildir. Bugün, hayvancılıkla iştigal eden insanlarımıza
ciddî destek verilmesi gerekirken, millî gelire, gayri safî millî hâsılaya çok
ciddî bir etken oluşturması düşünülen hayvancılığın, maalesef, böyle yüzeysel
bütçelerle bir noktaya taşınması, çok açık olarak görülüyor ki, söz konusu
değildir. Ancak, tabiî, burada, son araştırmaları Sayın Bakan da
gözlemiştir, izlemiştir, tüm arkadaşlarımız da biliyor; en başta, Doğu ve
Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki, coğrafyasıyla yüzde 65 karakterize olmuş,
hayvancılıkla iştigal eden insanlarımızdan aldığımız kanaatleri,
milletvekilimiz de buradan, kürsüye getirdiler. -Ağrı Milletvekilimiz Musa
Konyar, Bitlis Milletvekilimiz Yahya Çevik'in söyledikleri gibi, bunun altını
özellikle çizmek istiyorum, Sayın Bakanın, hükümetin dikkatine sunmak
istiyorum- bugün, 10 çiftçiden 8'i icralık durumdadır. Bu, çok ciddî manada,
ekonomik politikalar noktasında, hayvancılığa verilmesi gereken hassasiyet
noktasında, çok yetersiz olduğunun çok açık olarak işaretidir, çok açık olarak
ispatıdır, göstergesidir. Bu manadan yola çıkarsak, hiç şüphesiz ki, önümüzdeki
günlerde oluşturulacak bütçelerin, 50 trilyon lira gibi çok yüzeysel bütçelerde
değil, bir anlamda... Avrupa'dan örnek veriyorum, Almanya'da, Belçika'da,
normal, genel bütçeden tarım sektörü için verilen pay, yüzde 20'ler
nispetindedir; ama, bizdeyse, yüzde 1'lere kadar düşük nispette tutulmuştur.
Belki, Bakanlığın, bu noktada, çalışmaları yeterli değildir; huzurunuzda, Sayın
Bakanımın dikkatini çekmek istiyorum. Tabiî, tarım sektörü ve hayvancılığı yalnızca bununla
desteklemek de yetmeyecek hiç şüphesiz. Bunun en büyük faktörlerinden birisi,
bugün, hayvancılıkla ilgili eğitim müesseselerimiz yeterli ölçüde değil,
üretici yeterli ölçüde eğitilemiyor; eğitilemediği için de, ancak
üniversitelerde eğitim verilebiliyor, üniversitelerin dışında, Türkiye'nin
tarım sektörüyle uğraşan yüzde 46
nüfusuna, maalesef, bilgilendirme, enformasyon verilmediği çok açıktır. Sayın
Bakanımızın bu noktada çok ciddî bir hassasiyet gündeme getirmesi, olmazsa
olmaz şartıdır. Bugün, yine, Avrupa ülkelerinde, gelişmiş olan
ülkelerde, örgütlenme, olmazsa olmaz şartıdır; fakat, örgütlenme noktasında
görüyoruz ki, halen daha kooperatiflerimiz yeterli değildir, kooperatiflerimiz,
bu konuda gerekli hassasiyeti gösterebilecek düzeye taşınmamıştır; Sayın
Bakanımın, bu noktada özellikle dikkatini çekmek istiyorum. Tabiî, bunlar yeter mi; bunlar yetmez. Hiç şüphesiz ki,
ihracat noktasında, tarım sektöründe çok çok gerilerdeyiz; yani, hemen hemen
üçüncü dünya ülkesi olmuş durumdayız. Bu da çok karanlık bir tablodur. Bugün,
maalesef, hayvan üretimimizin veya tarım sektörümüzün ihracattaki payı, hemen
hemen yüzde 1 nispetindedir; bu da çok düşündürücü bir faktördür; Sayın
Bakanımızın burada dikkatine sunmak istiyorum. Millî gelirimize, ihracatımıza katkısı olması gereken
ve toplumumuzun yüzde 46'sının iştigal ettiği bir konuda, yüzde 1'lere varmayan
bir ihracatla, maalesef, çok kısır bir döngüyle karşı karşıya olduğumuz da çok
açık bir gerçektir. Tabiî, az önce ifade ettiğim gibi, en önemli yanlardan
birisi de, hiç şüphesiz ki, üreticimize plasman konusunda çok ciddî destekler
vermek, mutlaka üreticimizi en iyi hale getirebilecek destekler vermek
zorundayız. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Kaya. SAFFET KAYA (Devamla) - Çok teşekkürler. Şimdi, ben, buradan, Sayın Bakanımın da özellikle
hassasiyetine sığınarak, hükümetin de hassasiyetine sığınarak sormak istiyorum.
Son, 22 Şubatta yaşanan, devalüasyon adıyla, değişken, geçici kur adıyla tabir
ettiğimiz olayda, her ay 118 trilyon liraya yakın bir zararın olduğu açık,
çiftçinin yüzde 40 fakirleştiği çok açık; buna nispet olarak, hiç şüphesiz ki,
çok acilen, üreticiye, çok büyük bir destek verilmesi gerektiğini, zannediyorum
ki, Bakanlık olarak dikkate almalılar. Ardahan İlinden örnek veriyorum, kendi
ilimde, insanımızın yüzde 65'i hayvancılıkla iştigal ediyor; ama, iki yıl önce
200 milyon liraya sattığı hayvanını, bugün, üzülerek söylüyorum -bu bir mübalağa
değil Sayın Bakanım- 150 milyon liraya satamaz haldedir. Kaldı ki, son yaşanan
bu ekonomik kriz de, çiftçimizi perişan etmiştir. Bu kanun tasarınızı destekliyoruz; ancak, iyi bir kanun
çıkarmak, altını doldurmak için de, hiç şüphesiz, az önce saydığım argümanları
yerine getirmek lazımdır. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Kaya. 15 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 16 ncı maddeyi okutuyorum: BEŞİNCİ BÖLÜM Ceza Hükümleri Muayene ettirmeme ve belgesiz damızlık kullanma MADDE 16. - Suni ve tabiî tohumlamada kullanılan ve
damızlık belgesi bulunan erkek damızlıklarını, hastalık ve damızlık özellikleri
bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik gereğince muayene ettirmeyenler ile
belgesiz damızlık kullananlar, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para
cezası ile cezalandırılır. BAŞKAN - 16 ncı madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu
adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa Demirci; buyurun. Süreniz 5 dakikadır efendim. FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 16 ncı madde, cezaî hükümlerle alakalı. Tabiî, damızlıklar, belgesiz kullanıldığı takdirde veya
hastalıklı oldukları takdirde, cezaî müeyyideleri var. Bu bakımdan, teknik bir
konu ve böyle de olması gerekir; ancak,
ben, tekrar, ülkemizin bir problemi olan, süt üreticilerinin problemlerinden
bahsetmek istiyorum. Değerli milletvekilleri, üreticiler ve sanayicilerin
birbirini tamamlaması lazım. Yani, süt üreticisi olan vatandaşlarımızın,
köylülerimizin, aynı zamanda, bu sütleri işleyen sanayicinin, mutlaka,
birbirini desteklemeleri ve birbirini gözetmeleri gerekir. Aksi takdirde, süt
üreticileri biterse, elbette, sanayici de bundan zarar görür. Bu bakımdan,
hassas dengenin çok iyi korunması lazım; hem üreticiler bakımından hem de bu
sütü işleyen sanayiciler bakımından fevkalade önemli. Değerli milletvekilleri, hakikaten, süt sığırcılığı,
damızlık yetiştiriciliği fevkalade zor, fevkalade meşakkatli bir sektördür,
meşakkatli bir meslektir. Bu bakımdan, mutlaka, bunun problemlerinin üzerinde
durulması lazım. Bir üretici, sahip olduğu damızlık hayvanlarına bir çocuk
meşakkatiyle bakmak mecburiyetindedir; çünkü, geçimini bununla sağlar. Bu
bakımdan, fevkalade önemli. Sanayicinin de bunu böyle düşünmesi lazım, böyle
görmesi lazım. Sayın Bakanımızın, aslında, 22 Ocak 2001 tarihinde Süt
Konseyini toplaması gerekirdi; ama, bakın, bir ay geçmesine rağmen, Süt Konseyi
toplanamadı, bir araya gelmedi. Şimdi, Sayın Bakanın, aslında, Süt Konseyini
toplamak suretiyle, üreticilerle sanayiciler arasında hakem olması lazım.
Bugün, Türkiye'de sütün şu andaki fiyatı 150 000 Türk Lirası. Bununla, üretici,
üreticiliğini devam ettiremez, sütçülüğünü devam ettiremez. O bakımdan, konu
fevkalade hassastır. Şayet bu konu çözümlenmezse, elbette üretim düşecektir,
damızlıklar yok olacaktır, kasaba gidecektir. Bunun neticesi nedir; bunun
neticesi, yeniden hayvan ithal edeceğiz, süttozu ithal edeceğiz ve dolayısıyla,
bakın, hayvancılığımızı kendi elimizle perişan etmiş olacağız. O bakımdan, bu
konseyin toplanması lazım, Bakanın ağırlığını koyması lazım. Ben, üretici
tutulsun, sanayici yerilsin demiyorum; her ikisi de hassas olarak terazide
tartılmalı ve dolayısıyla, dünya, bu işi, nasıl, hangi noktada, hangi oranda
götürüyorsa, bizim de, mutlaka, bu orana dikkat etmek suretiyle, üreticimizi de
sanayicimizi de kollamamız ve önünü açmamız lazım. O bakımdan, konu fevkalade
önemli. Şimdi, bakınız, gelişmiş ülkelerde 2 kilogram çiğ sütle
1 kilogram dayanıklı süt alınabilir, kullanılabilir; ancak, bizim ülkemizde bu
oran tamamen ters; 4 kilogram çiğ sütle 1 kilogram dayanıklı süt alınabiliyor
ve bu kullanılabiliyor. Bu bakımdan, denge fevkalade bozuktur. O bakımdan,
dengeyi hassas olarak tesis etmek lazım. Aksi takdirde, biraz önce söylediğim
gibi, üreticilerimiz, çiftçilerimiz fevkalade perişan ve bu işi böylece
götürmeleri mümkün değil. Yem pahalı; aynı zamanda, bir de sanayici kendisini
böyle naza çekerse, alım yapmazsa... Tabiî, almaz; niye; güvencesi vardır.
Süttozu ithal ederim, ben bununla mamullerimi üretirim diyorsa -ki, o noktada
yoğunlaşıyor- o bakımdan, bu dengenin mutlaka korunması lazım. Üretici ve
sanayicinin mutlaka bir araya getirilmesi gerekir ki, bu hassas denge korunmuş
olsun. Aksi takdirde, hayvancılığımız bundan fevkalade zarar görecektir.
Bakanın, yine, tekrar, bu konuda dikkatlerini çekmek istiyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum; sağ olun. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Demirci. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili
Saffet Arıkan Bedük; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 16 ncı
maddesi üzerinde Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış
bulunuyorum; Yüce Heyetinizi şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla
selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, hayvanların ıslahı ve
özellikle hayvancılığımızın geliştirilmesi istikametindeki böyle bir kanun
tasarısını, Doğru Yol Partisi olarak destekliyoruz ve önemli bir kanun tasarısı
olduğunu da kabul ediyoruz; ancak, sözlerimin başında bilhassa belirtmek
istediğim, tarım kredi kooperatiflerinden köylümüzün, çiftçimizin, hayvancılık
veya ziraî bakımdan almış oldukları krediler sebebiyle, ödememekten kaynaklanan
nedenlerle takibe uğradığını birkaç sefer ifade ettim, yine ifade ediyorum.
Elmadağ'da, Polatlı'da, Haymana'da, Balâ'da, halen daha hapsen tazyik kararına
maruz kalan çiftçilerimizi görmenin üzüntüsü içerisindeyim. Bu itibarla,
köylümüze ve çiftçimize ödenebilir bir planın getirilmesi ve onlarla ilgili,
daha düzgün bir şekilde birkısım düzenlemelerin yapılması şarttır. Getirilen
bir sistem var; ama, yetersizdir. Değerli milletvekilleri, güncel konuya gelmek
istiyorum. Nasıl olsa bunu destekliyoruz ve bu madde de teknik bir maddedir,
teknik madde olarak da buna "evet" diyeceğiz; ama, acaba, ülkenin
bugün içerisinde bulunduğu gündem bu mudur? Üzerinde durulması gereken bu.
Esnaf ve ticaret erbabını dolaştım. Biraz evvel, bana, esnaf ve ticaret erbabı,
hayvan ıslahıyla ilgili kanunu görüşüyorsunuz; esnaf olarak bittik, mahvolduk,
ticaret erbabı masaya yatmış, can çekişiyor, siz, halen bizi düşünmüyorsunuz
diye, inanın, feryat ediyor ve büyük bir tepki koyuyor. Biz ne olacağız, nasıl
kurtulacağız diye bize soruyorlar. Değerli milletvekilleri, esnaf ve ticaret erbabı
ekonomimizin temel direğidir. Esnaf, soluk alamaz duruma düşmüş ve maalesef,
ülkede, konunun önemini idrak eden, piyasayı rahatlatacak birkısım söylemlerde
bulunabilecek bir yönetim boşluğunu yaşıyoruz. Yönetemeyen bir demokrasinin
ortaya çıkardığı ekonomik, sosyal ve siyasal sorunlar var. Sayın milletvekilleri, merkezî hükümette,
Cumhurbaşkanlığı Köşkünün, Başbakanlık Konutunun 100 metre mesafesinde,
hepinizin bildiği, "Atakule" diye bir merkez var, ticaret merkezi. Bu
Atakule Ticaret Merkezi, Ankara'nın gözbebeğiydi, çok önemli bir ticaret
merkeziydi. Bu ticaret merkezi, âdeta, Ankara'nın canlılığını da gösteriyor ve
bu itibarla da Ankara'nın, bir nevi, gerçekten sembolüydü. Dün ve bugün ve daha
sonra da göreceğiz ki, maalesef, buradaki ticaret erbabı kepenk kapatmak
durumunda kalıyor. Atakule kapanıyor. Atakule'deki esnaf ve ticaret erbabı
büyük bir sıkıntı içerisinde. Neden dolayı; hükümete güvendi, devlete güvendi.
Devlete güvenmesi lazım; ama, hükümetin uyguladığı ekonomik politika, maalesef,
oradaki esnaf ve ticaret erbabını perişan etti. Devalüasyon yapılmayacak
denildi, kur politikasına güvendi, sabit kur politikası uygulanıyor denildi ve
nihayet, ekonomik kriz doğdu. Bu ekonomik istikrar programının Türkiye'nin
gerçeklerine uygun olmadığını müteaddit defalar ifade etmiş olmamıza rağmen,
ısrar edildi. Uygulanan kur politikasının getirdiği şey ne, biliyor musunuz?
Burada kiralanan dükkânların kirası 1 000 ile 7 000 dolar arasında ve buradaki
dükkânlar Vakıflar Bankasının bir yan kuruluşunun. İlave olarak, buradaki
masraflarla ilgili, 100 milyon ile 300 milyon lira arasında para alınıyor.
Dikkat buyurun, dolar üzerinden kiralanıyor, devlete güveniliyor, sabit kur
politikasına dayalı olarak özellikle kiralama yapılıyor, buna evet diyor; ama,
bugün, dolardaki bu dalgalanma sebebiyle, yüzde 100'ün üzerinde, maalesef, bir
masrafla karşı karşıya kalınıyor. 1 000 doların, 7 000 doların, özellikle esnaf
ve ticaret erbabına getireceği yükü bir düşünün. Şu anda Atakule'de alışveriş
yapan insan yoktur. Esnaf ve ticaret erbabı gibi, özellikle memuru, işçisi,
emeklisi, köylüsü, çiftçisi büyük bir sıkıntı içerisindedir. Şimdi, Atakule
esnafı diyor ki "ben ne yacağım, beni kim kurtaracak." Sayın Bakan burada. -Hükümetteki müşterek sorumluluk
esası içerisinde söylüyorum- Vakıflar Bankasından sorumlu Sayın Bakana, lütfen,
konuyu izah etsin. Hükümete güvenmek suretiyle dolar üzerinden dükkân kiralamış
olan bu esnaf ve ticaret erbabının bu yıkıntısını, bu baskısını, bu can
çekişini kurtarmak için ne yapacaksınız? (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Yani, ticareti mi ıslah etsin
diyorsunuz?.. BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Dolardaki bu kur politikasından kaynaklanan zararı ve
batma noktasına gelen ticaret erbabına yönelik, özellikle Vakıflar Bankasından
sorumlu olan Bakan dahil olmak üzere, hükümetin, nasıl doları serbest
bıraktıysa, dolar üzerinden yapılan kiralamalarda da mutlaka tedbir alması
lazım. Değerli milletvekilleri, Meclisten kanun çıktı. Bu
hükümet, 2000 yılında yüzde 25 kira artışı yaptı -Türk Lirası üzerinde yapılan
kiralarla ilgili olarak söylüyorum- ve 2001 yılı için de yüzde 10 artışı
öngördü. Şimdi, dolara bakıyorsunuz, dolar, bırakın yüzde 10'u, çok daha
fazlasıyla geçti ve nihayet, şu Meclis koridorlarında, bakın, basın mensubu
kardeşlerimizin 3 000'i işsiz kaldı, 3 000 kişi... Yine, Ankara ilaveleri
vardı, Ankara'nın sorunlarını dile getiriyorlardı; Ankara ilaveleri de
kaldırıldı. Basın mensubu bu genç çocuklarımızın, genç kardeşlerimizin işsiz
kalması bile halen hükümete bir şeyler hatırlatmıyor mu?.. Sayın Başbakanın da basın mensubu olduğunu düşünerek
hatırlatıyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) MURAT AKIN (Aksaray) - Düzelecek!.. Düzelecek!.. MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Atakule'nin hayvan ıslahıyla
ne alakası var?!. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Çiftçi pazara inemiyor... (DSP
ve MHP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma... NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Yoklama mı talep edelim
yani... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Yoklama talep et!.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Yoklama talep et!.. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Hayvan ıslahıyla ne alakası
vardı konuşmanın?! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin
sonuna geldik; ancak, grup başkanvekilleri... SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Atakule sizi rahatsız
etmiyor mu?! (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) MİHRALİ AKSU (Erzincan) - Ne bağırıyorsun?! NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Olayları ciddiye alın biraz,
ciddiye!.. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Çiftçi bakacak,
Atakule'den alışveriş yapacak; onu diyorum. Git Kuğulu Parka bak!.. Git Ulusa
bak!.. Git Ulus İş Hanına bak!.. Hepsine bak!.. (DSP ve MHP sıralarından
gürültüler) BAŞKAN -
Efendim, çalışma süremizin sonuna geldik; ancak, gruplarda mutabakat var
gibi bir izlenim edindim. Doğru mu değil mi bilemiyorum; grup
başkanvekillerinin görüşünü alacağım. Bu tasarının bitimine kadar sürenin uzatılması ve
tasarının bitimini müteakip birleşimin kapatılması yönünde bir anlayış birliği
var. Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Görüşmelere devam ediyoruz. Maddeyle ilgili bir önerge var; okutup, işleme
alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 16 ncı
maddesinde yer alan "60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para cezası
ile cazalandırılır" ibaresinin "30 milyon liradan az olmamak üzere
ağır para cezası ile cezalandırılır" şeklinde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? TARIM ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT ERDİR
(Eskişehir) - Olumsuz görüşle takdire bırakıyoruz; çoğunluğumuz yok. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın Komisyonun takdire bıraktığı, Sayın
Bakanın katılmadığı önergenin gerekçesini Sayın Aslan Polat'tan dinleyeceğiz. Buyurun Sayın Polat. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, buraya bir tasarı gelmiş, Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısı; teknik olarak kimse buna itiraz etmiyor; ama, hayvancılığın geneli
üzerinde konuşmak istiyorum. Şimdi, Sayın Bakan burada diyor ki: "Sunî ve tabiî
tohumlamada kullanılan ve damızlık belgesi bulunan erkek damızlıklarını,
hastalık ve damızlık özellikleri bakımından Bakanlıkça belirlenen yönetmelik
gereğince muayene ettirmeyenler ile belgesiz damızlık kullananlar, 60 milyon
liradan az olmamak üzere ağır para cezasıyla cezalandırılır." Şimdi, ben
de Sayın Bakana soruyorum, mesela, Erzurum'un ilçelerinden -sayayım- İspir'de,
Pazaryolu'nda, Hınıs'da, Tekman'da veteriner yoksa, hayvanını götürüp orada
muayene ettiremiyorsa, o zaman size ne ceza vereceğiz? Şimdi, siz,
getirmişsiniz madde yazmışsınız, burada demişsiniz ki, damızlık hayvan olacak,
eğer bunu muayene ettirmiyorsanız... Ben bu hayvanı, o ilçelerde nerede muayene
ettireceğim? Siz, Erzurum'da, doğudaki bütün ilçelerde veterinerleri yerine
koydunuz mu; hepsine veteriner getirdiniz mi ki, hemen ceza yazıyorsunuz?
Cezayı yazmaya gelince, öyle her şeyi düşünüyorsunuz da, oralara veteriner
tayin etmeye gelince niye düşünmüyorsunuz;
hükümetinize soruyorum ben bunu. Tabiî, burada en önemli maddesi...
Gidelim, Doğu Anadolu'da gezelim, bakalım kaç ilçede kaç tane veteriner var?
Veterinere gelince, tayin etmezsiniz, Erzurum Veterinerler Odasının bahsettiği
gibi, bari özel olarak veterinerler varken, çiftçiler burada muayene
ettiremiyorsa, bunların muayene edilmesi için devletten yardım istediler; buna
da evet demezsiniz; ama, bir ceza istemeye geldiği zaman hemen köylüden ceza
istersiniz. Yine, siz, bu hayvancılık tasarısıyla övünüyorsunuz da,
şunu söyleyeyim: Hazineden bula bula hayvancılığa ayırdığınız bütün para 50
trilyon lira sübvansiyon olarak, yardım olarak 50 trilyon lira. Şimdi, siz, hayvancılığa gelince ayırdığınız para 50
trilyon lira, veterinere gelince veteriner tayin etmem; ama, cezaya gelince,
cezayı öncelikle tahsil ederim dediğiniz zaman, biz de buna itiraz ederiz. Bakın, şimdi, yine, hayvancılıkta teoriyi değil,
pratiği konuşalım. Erzurum Et ve Balık Kombinasında -bende rakam var- tam 29
Mart 2000 tarihinden 22 Şubat 2001 tarihine kadar et fiyatlarındaki zam miktarı
yüzde 25; yani, 2 000 000 liradan, 2 500 000 liraya gelmiş. 11 ayda et
fiyatlarına yaptığınız zam yüzde 25; 11, 12 aydaki ortalama enflasyon yüzde 52.
Şimdi, gelmişsiniz, çiftçilerin bu problemlerini hep unutmuşsunuz; ama, cezaya
gelince, 60 milyon liradan az olmamak üzere diyorsunuz; 100 de, 200 de... Şimdi, bakın, siz, götürür oraya veterineri koyarsınız.
Siz, o veterineri oraya koyduktan
sonra, çiftçilerin gerek et ücretlerini gerek parasını verirsin; çiftçilere de,
en az enflasyon oranı kadar, et fiyatlarında artış yaparsın; hudutlardan gelen
kaçak hayvancılığı da önlersin; hudutlardan gelen kaçak ilaçları da doğuda
önlersin... Doğu Anadolu'ya gidin bakın -Sayın Hocam, siz de
profesörsünüz, gelin Doğu Anadolu'yu gezelim- bir sürü kaçak ilaçlar var orada,
veteriner ilaçları var. Çiftçi de bunlar ucuz diye almaya çalışıyor ve
hayvanına çare de bulamıyor. Siz, burada çiftçiye gerekli meblağı verdiğiniz
zaman, o çiftçi de hayvanını canından çok korumak ister; çünkü, ondan para
kazanıyor, ondan besi kazanıyor. Onu veterinere de götürür, her türlü tedaviyi
de ettirir. Şimdi, siz düşünün ki -ben size bir gerçekten,
realiteden bahsediyorum- Pazaryolu'nda veteriner yok; Tekman'da yok,
Erzurum'un, Kars'ın çoğu ilçelerinde yok. Şimdi, adam ne yapacak; tutacak bir
araba, hayvanını arabaya bindirip, getirip Erzurum'da muayene ettirip öyle mi
götürecek yani?! Sizin, bu akaryakıta yaptığınız zamlardan haberiniz yok mu?! Niye bunları söylüyorum biliyor musunuz; sizin
yaptığınız, getirdiğiniz teklifler, ayağı yere basmayan teklifler. Şimdi,
bakın, bu hükümetin yaptığı en iyi tekliflerden bir tanesi, besicilere, hayvan
başına 20'şer milyon lira para vermeleri. Orada da şart koştular; erkek olacak,
en az 5 tane olacak, 50'den fazla olmayacak. Peki, 5'ten az hayvanı olanlara
niye vermediniz? Yani, bir köyde hayvanları erkek olanlara verdiniz de, 5 tane
hayvanı olanlara verdiniz de 3 tane hayvanı olana niye vermediniz? 50'den
fazlaya vermem dediniz; yani, senin et fazlan mı var? Sütte açığın var, et
beside açığın var. Desteklemek istiyorsun; eğer, 20 milyon lira hayvan başına
vermeyi düşünüyorsanız, onu o köyde bulunan bütün çiftçilere verin, adil olun. Sonra, ikincisi, para vereceğim diyorsunuz -gelin,
beraber Erzurum'da gezelim- ilçelerin en az yarısı o parayı almadı. Bir de, bir
devalüasyon yaptınız, yüzde 40; şimdi, verdiğiniz ilçe ile vermediğiniz ilçe
arasında en azından yüzde 40, enflasyonu da göz önüne alırsanız, yüzde 50 zarar
oldu. Peki, niye yani, şimdi, birtakım ilçeye verdiniz, birtakım ilçeye niye
vermediniz?! Sırf Erzurum'da değil, bütün Türkiye'de bu böyle. Burada neyi getirmek istiyorum; şunu getirmek
istiyorum: Hükümet, getirdiğiniz teoriler... Hoca iyi bir profesör, onu kabul
ediyorum, ona itirazım yok; iyi bir üniversite hocası olduğunu da hepimiz kabul
ediyoruz. Getirdiği, hep teoride doğru, pratikte zayıf. Ben de ona diyorum ki,
Sayın Hocam, üniversitedeki hocalığının yüzde 10'u kadar siyasetçi ol, yine
kabul edeceğim. Siyasette sınıfta kaldınız yahu! Yani, siyasette, siz, hükümet
olarak sınıfta kaldınız, hepiniz kaldınız... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkanım, bitiriyorum. Şimdi, ben burada ciddî olarak şunu söylüyorum:
Getirdiğiniz tasarılar, üniversitelere ayrılan raflarda kalan teori kitapları
değil; pratiğe gitmek istiyorsanız, evvela, çiftçilerin geçim derdine bakın.
Bugün yayımlamışsınız; Halk Bankası, esnaf krediyi ödeyemezse, yüzde 500
temettü faizi verecek. Şimdi, merak ediyorum, Allah korusun, çiftçilerin Ziraat
Bankasına ödeyemedikleri borçlarda da yüzde 500 temettü mü yapacaksınız; yani,
şimdi, hayır, bunları açıklayın. Bunlar, bu konu önemli. Bütün milletin de
artık boğazından bir şey gitmiyor. Yüzde 500 temettü ne demek yani?! Şimdi, bütün gazetelerde, bütün basında var, sanayie
getirdiniz; bunu, çiftçiye de getiriyor musunuz? Bir taraftan getiriyorsunuz,
bir kanun tasarısı veriyorsunuz bir sayın milletvekilimin imzasıyla; çiftçi
borçlarını ödüyorum diyorsunuz, gidip bütün Erzurum gazetelerine beyanat
veriyorsunuz, çiftçi borçlarını ödüyorum diye, bir taraftan da, yüzde 500'lerde
temettüler getiriyorsunuz. Onun için, ben, diyorum ki, sizin yaptığınız bütün
tasarılar, belki bilimsel olarak güzel; ama, pratiği sıfır olan tasarılar. Hepinize saygılar sunuyorum. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakanım. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Aslan Polat'a teşekkür ediyorum;
ancak, maddede bir açıklama gerek; bu, yeteri kadar anlaşılmamış. Burada, sunî
ve tabiî tohumlamada kullanılan boğaların yanlış kullanımı; çünkü, bu köydeki
boğalar halen kullanılmaya devam edilecektir. Bizim tabiî tohumlamada
kullandığımız 1 000 adet boğa var Türkiye'de ve sunî tohumlamada kullandığımız
boğaların yanlış kullanımı; testten geçmemişler için eğer böyle hileli bir yol
seçilirse, bu ceza onun içindir. Yoksa, köydeki normal vatandaşın ineğini
tohumlayacağı herhangi bir boğayla bu işin ilişkisi yoktur ve biz, bu işin
pratiğini de bildiğimizi, bu maddeyle de özellikle açıklamış oluyoruz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, Komisyonun takdire bıraktığı,
Sayın Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Başkanlık olarak, Sayın Bakanın ve Komisyonun dikkatine
bir hususu sunmak istiyorum: Hukuk tekniği bakımından, buradaki cezaî
müeyyidenin alt sınırı belirtilmiş; ama, üst sınır belirtilmemiştir. O nedenle,
takdir hakkı çok geniş rakamlara baliğ olabilir, hukuk tekniği bakımından da
pek uygun değildir. 10 liradan 20 liraya kadar diyebilirsiniz; ama, 60 milyon
liradan az olmamak üzere dediğiniz zaman, 1 milyar da kesebilir cezayı. Bu, pek
uygun düşmüyor. Bu nedenle, bir önergeyle bu hususun düzeltilmesini
arkadaşlarım eğer uygun görürlerse veya 1 dakikalık bir şeydir, bir eksikliği
gidermiş olalım. Hukuk tekniğine, kanun tekniğine uygun olsun derim. Takdir
sizin. MURAT AKIN (Aksaray) - Her yıl artışları nasıl olacak
Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim, sadece alt ve üst sınırların
belirtilmesini isterim; o artış ayrı bir olay. Ceza Kanununda artış şekilleri
belirtilmiştir, ona girmeyelim. MURAT AKIN (Aksaray) - Yıllık artışlar Devlet
İstatistik Enstitüsünün verdiği oranlara göre ayarlanırsa... TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
En alt sınırının 60 milyon lira, en üst sınırının da 200 milyon lira
olmasında... BAŞKAN - Efendim, o hususu yazılı olarak verirseniz. TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) -
Yazılı olarak verelim. BAŞKAN - 18 inci maddede de aynı husus var; onu da aynı
şekilde düzeltelim. Sayın milletvekilleri, hükümetin bir önergesi var. Görüşülmekte olan tasarının 16 ncı maddesindeki para
cezasının "60 milyon liradan 200 milyon liraya kadar ağır para cezası
verilir" şeklinde değiştirilmesi yönündedir. Bu hususa Sayın Komisyon katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT
ERDİR (Eskişehir) - Takdire sunuyoruz. Sayın Bakan katılıyor. Bu hususu Genel Kurulun onayına sunuyorum: Kabul
edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir, redaksiyon yetkisiyle. Kabul edilen bu önerge doğrultusunda maddeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 17 nci maddeyi okutuyorum: Evrakta tahrifat MADDE 17. - Safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının soy
kütüğüne kayıt edilmesi için yönetmeliğe göre verilmesi gereken evrakı tahrif
edenler, sahte evrak tanzim edenler, sahte ve tahrif edilmiş evrakı bilerek
kullananlar hakkında 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 2 nci kitabının 6 ncı
babındaki hükümler uygulanır. Soy kütüğüne giren damızlık hayvanlar ile safkan Arap
ve safkan İngiliz atları hakkında gerçeğe uymayan evrak tanzim edenler veya
başka bir hayvana ait belgeleri kullananlar veya bu belgelerde ve hayvanın
eşkali üzerinde değişiklik yapanlar, bir aydan altı aya kadar hapis ve yüz
milyon liradan ikiyüz elli milyon liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılır. Mahkumiyet halinde söz konusu hayvanların soy kütüğünden
kayıtları silinir, pedigrileri iptal edilerek geri alınır. BAŞKAN - 17 nci maddeyle ilgili olarak Fazilet Partisi
Grubu adına Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün konuşacaktır. Buyurun Sayın Özgün. (FP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Tasarının bu maddesi evrakta tahrifatla ilgili. Soy
kütüğüne kayıt edilmesi için yönetmeliğe göre verilmesi gereken evraklarda
sahtecilik yapıldığı takdirde karşılaşılacak olan cezaları anlatmaktadır bu
madde. Değerli milletvekilleri, tabiî, hükümet, bu tasarıyla
hayvancılığı geliştirmeyi ve verimi artırmayı amaçlıyor, onun için bu tasarıyı
buraya getirmiş; ancak, tabiî, Türkiye'nin bugünkü gündemiyle örtüşen bir konu
değil bu. Bugün, Türkiye'de ekonomi yangın yerine dönmüş, esnaf ve sanatkâr
perişan vaziyette, çiftçi perişan vaziyette, biz, burada hayvan ıslahından
bahsediyoruz; bence, burada asıl konuşulması gereken, ekonominin nasıl ıslah
edileceği olmalıdır. Bakınız, Halk Bankası, Esnaf Kefalet Kooperatifleri
Birliklerine bir genelge gönderdi; genelgede, 19 Şubat 2000 tarihinden itibaren
kredi taksitlerinin yüzde 250 faizle tahsil edileceği, yüzde 500 de temerrüt
faizi uygulanacağı söyleniyor. Esnaf büyük bir perişanlık içerisinde, sıkıntı
içerisinde; şimdi bu meselelerin burada konuşulması lazım gelir. Çiftçi, aynı
şekilde, büyük bir perişanlık içerisinde. Benim, Balıkesir İlinin Kepsut İlçesinin Piyade Köyündeki
tarım krediye borcu olan insanım "acaba, tarım kredi kooperatiflerine olan
borçlar ne olacak, bunların ödenmesi için hükümet bir kolaylık getirecek
mi" bunu bekliyor; ama, hükümetten bu yönde bir açıklama gelmiyor ve
çiftçi, haciz ile hapis arasında gidip geliyor, büyük bir sıkıntı içerisinde
geçimini sağlamaya çalışıyor. Balıkesir, tarım ve hayvancılık bakımından,
çiftçilik bakımından, hayvan üreticiliği bakımından Türkiye'de sayılı illerden
biridir; ama, gidin, görün, 200 000 lira olan süt, bugün, 150 000-160 000
liraya inmiştir. Televizyon ekranlarından izledik, Trakya'da çiftçiler sütleri
yollara döktüler, bunlar unutulmaması gereken hususlar; o bakımdan, hükümetin
yapması gereken, çiftçiyi, üreticiyi desteklemektir, çiftçinin, üreticinin
elinden tutmaktır. Bugün, çiftçi ve üretici emeğinin karşılığını alamamaktadır.
Tabiî ki hayvan ıslahı yapılsın, yapılsın; ama, memlekette hayvan kalmıyor,
kesime gidiyor hayvanlar. O bakımdan, bu gidişle eğer hayvan bulunursa, tabiî
ki ıslah edeceksiniz önümüzdeki günlerde; ama, şu bilinsin ki, hayvancılık
giderek yok olmakta ve hayvan üreticileri çok perişanlık içerisinde mazota
yetişemiyor, yem fiyatlarına yetişemiyor. Daha bugün petrol ürünlerine yüzde 10
zam yaptınız. O bakımdan, bu gidişle hayvancılık çok büyük sıkıntı içerisine düşecek. Hükümetin mutlaka
üreticinin elinden tutması lazım gelir, üreticiyi destekleyici politikaları
orta yere koyması gerekir. Şimdi, bakın, Bandırma Limanı gıda ithalat gümrüğü
kapsamından çıkarılmak isteniyor. Şimdi, Balıkesir, Bandırma deyip geçmeyin.
Biraz önce de söyledim, bu bölge tavuk ve büyükbaş hayvan konusunda, süt
üretimi konusunda fevkalade önemli bir yere sahiptir. Siz Bandırma Limanını
tahıl ithalatı, gümrüğü kapsamından çıkarırsanız, buradaki üreticilere iyilik
mi yapmış olacaksınız; hayır, buradaki üretimi köstekleyici, engelleyici bir
uygulamayı getirmiş olacaksınız. Burada, üretimde kullanılan girdilerin, tahıl
girdilerinin bir kısmı ithal ediliyor. İthal edilen bu mallar da bu limandan
girişi yapılacak. Şimdi siz bunu iptal ettiğiniz takdirde -Sayın Bakanımızın da
dikkatine arz ediyorum- bu bölgeye, buradaki üreticiye en büyük kötülüğü yapmış
olacaksınız; böyle bir yanlışlığın mutlaka önüne geçilmesi lazım gelir diye
düşünüyorum. Tavukçulukta gerçekten büyük sıkıntı vardır son
zamanlarda. Mudurnu örneği önümüzdedir. Bu konuda diğer bölgelerde de
sıkıntılar giderek artmaktadır. Beyaz et ve yumurta üretimi konusunda
üreticiler desteğe muhtaçtır. İhracatın önü açılmalıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Toparlar mısınız Sayın Özgün. İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkanım. Bu konuda ihracatı destekleyici tedbirlerin mutlaka
alınması gerekir; ama, hükümette öyle bir anlayış görmüyoruz. Hükümetin kulağı
ne yazık ki, çiftçide ve üreticide değildir; hükümetin kulağı, IMF'dedir;
IMF'den gelen tekliflerde, direktiflerdedir. O bakımdan, tabiî ki, Türkiye, önemli bir hayvan
potansiyeline, tarım potansiyeline sahiptir; ama, eksik olan, bunu
geliştirecek, bunu destekleyecek olan hükümetin olmayışıdır. Bu bakımdan,
hükümete buradan, tarımı ve hayvancılığı köstekleyici tedbirleri bir tarafa
bırakın da, hayvancılığın, tarımın önünü açıcı destekleyici tedbirleri alın
diye sesleniyorum. Hepinizi saygıyla, hürmetle selamlıyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Özgün. NEVZAT ERCAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Van
Milletvekili Sayın Fetullah Gültepe konuşacak Sayın Başkan. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına Van Milletvekili
Sayın Fetullah Gültepe... (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Gültepe. Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA FETULLAH GÜLTEPE (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı konuşulurken, memleketim
olan Van İlinde hayvancılıkla alakalı birçok sorun yaşanmaktadır. Bu sorun,
sadece Van İlini değil, tüm doğu ve güneydoğuyu kapsamaktadır. Hayvancılıkla
geçinen vatandaşlarımızın tek beklentisi olan Kurban Bayramı da görünüyor ki,
Van halkına ve doğu ve güneydoğu halkına zehir olacaktır. Başlatmış oldukları
menşe uygulamasıyla bölge insanını çileden çıkarmışlardır; bölgede, bölge
insanını bile nüfus kütüğüne kaydedemeyen bu hükümet, hayvan nüfus kütüğü
çıkarmıştır. (DYP sıralarından alkışlar) Hayvanlar, ahırda, birbirlerinin kulaklarına
yapıştırılmış olan küpeleri koparıp
yiyor, yediği zaman, bunları nüfustan nasıl düşürecek; Sayın Bakanın,
bana buradan, lütfen, cevap vermesini bekliyorum. SAFFET KAYA (Ardahan) - Sayın Bakan, cevap verin. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Bu uygulamanın eziyetini
bir çeken bilir bir de Allah bilir. Küpeleme işlemi vatandaşa yeterince
anlatılamamış, bir de bu uygulamanın bürokratik ayağında meydana gelen
suiistimaller ortalığı arapsaçına döndürmüştür. Van İlinde hayvan ticareti
yerine küpe ticareti yapılır duruma gelmiştir. Üretici, beslediği hayvanları
değişik pazarlara götürememektedir. Sayın Bakan ve Sayın Başbakandan rica
ediyorum; bu eziyete son versinler, bu insanları bu ıstıraptan kurtarsınlar; bu
sayede, perişan olmuş üreticimizin hiç olmazsa yüzleri gülmüş olur, sizler de
bizler de bu azaptan kurtulmuş oluruz. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.
(DYP sıralarından "Bravo"sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler. OKTAY VURAL (İzmir)- Sayın Başkan, Grup adına konuşmak
istiyorum. BAŞKAN -Buyurun. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Oktay
Vural; buyurun.(MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA OKTAY VURAL (İzmir) - Teşekkür ederim
Sayın Başkan. Tabiatıyla, Hayvan Islahı Kanunu Tasarısını
görüşüyoruz; ama, maddelerle ilgili olmamasına rağmen, bazı hususlarda milletvekillerimizin
verdikleri beyanlara ilişkin bir ufak bilgi arz etmek istiyorum Esnaf Kefalet Kooperatiflerinin faiz oranlarıyla ilgili ifade ettiler. Esnaf
Kefalet Kooperatifleri faiz oranları, eskisi gibi yüzde 55'tir ve temerrüt
faizi yüzde 110'dur; uygulama başlamıştır. Bu vesileyle, hem halkımızı hem
milletvekillerimizi bilgilendirmek istedim. Saygılar sunarım. (MHP sıralarından
"Bravo"sesleri, alkışlar; MHP ve DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir)- Sayın Başkan,
Grubumuz adına Evren Bulut konuşacaklar. BAŞKAN -Buyurun Sayın Evren Bulut.(ANAP sıralarından
alkışlar) ANAP GRUBU ADINA EVREN BULUT (Edirne) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı üzerinde, Anavatan
Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Şimdi, bu kanun tasarısı görüşülmeye başladığından beri
değerli arkadaşlarımızı dinliyoruz. Bu kanun, aynı, bu Meclisin, bundan evvelki
dönemdeki Meclisin, 5 partisinin, bütün gruplarıyla, üzerinde anlaştığı Mera
Kanunu gibi çok önemli bir kanundur. Hayvancılığımız 1985 ile 1995 arası... 1985'te 70
milyona yakın hayvan varlığımız vardı; 1995'te, bu, 50 milyonlara düşmüştü. Bu
Hayvan Islahı Kanunu Tasarısı içindeki dört tane önemli olan hayvancılığın
gelişmesini, biz, 1995 senesinde, Tarım Bakanlığımızın bürokratlarına tavsiye
ettik ve bu kanun, bugün, ancak Meclise gelebildi. Bunun özü şudur: Bundan evvelki hayvan ithalatlarını
özel sektör yapıyordu. Bankadan, Ziraat Bankasından parayı alıyordu, Ziraat
Bankası yüksek faizlerle çiftçiye veriyordu, arada süt fiyatlarını
düşürüyorlardı, hayvanlar kesiliyordu. Onun için, Türkiye'deki hayvan ırkının
gelişmesi bu şekilde olmuyordu. Ben, burada, bazı arkadaşlarımı, işte pancar işi
konuşanı, şunu konuşanı... Tabiî, çiftçinin durumunu biz burada söyledik
hepimiz, söylüyoruz da; ama, bu kanun, hayvancılığı geliştirmesi için
önemliyse, bunun sistemini dahi, burada konuşanların çoğu izah edemez; bu nasıl
işler... Bu hayvan yetiştirici birlikleri, ilk defa, 6 ilde kuruldu: Edirne,
Sakarya, Bursa, Burdur... Bugün, 40 ilde bu birlikler kurulmuştur. Bunları
üreticiler yetiştirmektedir; yetiştirilen bu hayvanları, 100 çarpı 2 denen köy
kooperatiflerine satmaktadırlar. Yani "hayvan küpesi" dedi değerli arkadaşım.
Bizim bir hayvan soy kütüğümüz yoktu, hayvanlarımızın menşei yoktu. Bugün, bu
soy kütüğü 1 milyona ulaşmıştır ve Sayın Bakanımız, bu kaçak hayvanların
yasaklanmasını da bu soy kütüğü vasıtasıyla yapmıştır. Şimdi, şunu anlatmak istiyoruz: Bu, 1995'den beri
yürürlükte olan bir yasadır. Yani, Bakanlar Kurulunun imzaladığı bir kararname
olarak görülür. Peki, niye bugüne kadar gelişmemiş? Gelmiş geçmiş 6 hükümetin
içinde bulundum; bunlara kaynak aktarılmıyor. Bugüne kadar köy kooperatiflerimizin
400 tanesi... 1997 senesine kadar 400 köyümüze bunlardan vermiştik. O günden
beri, 1 760 köyümüzün kooperatifleri, bu damızlık hayvanlardan almak için
sıradadır. Ben soruyorum, o günden beri kaç hükümet geçti, niye buraya kaynak
aktarılmadı? Bu hükümet de, iki senede, ancak 70-80 kooperatifimize kaynak
bulabilmiştir. Benim burada söylemek istediğim, Maliye Bakanımız,
Hazineden sorumlu Devlet Bakanımız ve Tarım Bakanımızın tavsiyelerine uyarak,
senede en az 100 trilyon lira buraya kaynak aktarırsak, bu hayvancılığı ancak
dört beş senede geliştirebiliriz. Burada, hepimiz siyaset yapalım, yapalım;
ama, o iki inek sağıp da geçinen insanları da kendi siyasetimize alet etme
hakkımız yoktur. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Bu kanun tasarısının hazırlayıcısı olan bir kimseyim.
Bu kanun tasarısını komisyondan çıkaran, bugün rahmetli olan Konya Milletvekili
Sayın Turan Bilge'ye de Allah'tan rahmet diliyorum. Bu kanuna hakkı geçenlerin
hepsinden Allah razı olsun; ama, Türkiye'de yalnız fikir üretiyorsunuz,
arkasını bırakıyorsunuz. Burada hayvan soy kütüğü olmadığı müddetçe, bu işi
düzeltemezsiniz. Biz, yerli hayvan ırklarını, ancak bu sistem arasında... Bu
paralar, direkt çiftçiye giden paralardır. Hayvan yetiştirici birlikleri... Diyelim ki,
Balıkesir-Gönen hayvancılık bölgesidir, Burdur hayvancılık bölgesidir, Kars
hayvancılık bölgesidir, Erzurum hayvancılık bölgesidir... Ben, o zaman, bu
tahsisleri yapan biriydim. Edirne İlinde iki kooperatife verilmişken, Kars'a 27
tanedir; Burdur'a öyledir, Balıkesir'e öyledir. Bunların dağıtımını adaletli
yapmamız lazım. İşte, Çevre Bakanı bazı belediyelere verecek, işte, Tarım
Bakanı bazı belediyelere, Maliye Bakanı bazı belediyelere; bunların siyasetüstü
olması lazımdır. İHSAN ÇABUK (Ordu) - Bayındırlık Bakanı bazı
belediyelere... EVREN BULUT (Devamla) - İşte onların hepsini bir araya
koyuyorum sevgili hemşerim. Bu Hayvan Islahı Yasası -tarım sigortası yasası gibi,
bugün hükümet programındadır, iki senedir görüşemiyoruz- Türk çiftçisine çok
önemli hizmet verecek bir yasadır. Biz, bu yasayı çıkarırken, ister muhalefet
milletvekilleri ister iktidar milletvekilleri olsun, Bakanlığa bu paraları
aktarmamız lazımdır; yoksa, 3000 yılına kadar... 38 000 köyümüz var, 70 000
mezramız var... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- 1 dakikada toparlayınız... EVREN BULUT (Devamla)- 1-2 dakika daha verirseniz;
çünkü, bu kanun tasarısı cuma günü görüşülürken, Grup adına benim konuşmam
lazımdı; ama, dışarıdaydım. BAŞKAN- Sayın Evren, 1 dakikada toparlayınız. EVREN BULUT (Devamla)- Bunun işleyiş şekli, hiçbir
hırsızlığa, hiçbir yolsuzluğu mahal vermeyen bir yasadır. Ben biliyorum ki,
bütün hayvan ithalatçıları getirip, iki senedir de süt fiyatlarını kesip, ondan
sonra, hayvanları yine kestirip, yine devam etti bu, senelerce devam etti. Bu kanun hem yolsuzluklara, haksızlıklara aykırı bir
kanundur hem de adil bir kanundur. Bunun arkasında destekleyici tedbirleri
vardır. Nedir onlar; süte prim. 1997 senesinde 2 000 lira, 1994 senesinde de 3
000 lira, süte 5 000 lira primle bu destekleniyordu. Sayın Bakanımızın da
görüşüdür; bizim geçen sene süte 25 000 lira prim vermemiz lazımdı. Ver süte 25
000 lira prim; o, otu da bulur, hayvanı da bulur, üretir de. Onun için, bu kanunun ülkemize, hayvancılara hayırlı
olmasını diliyorum; hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederiz Sayın Bulut. 17 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 17 nci madde kabul edilmiştir. 18 inci maddeyi okutuyorum: Amaç dışı kullanma ve eşkal değişikliğini bildirmeme MADDE 18. -6 ncı maddeye aykırı hareket edenler ile soy
kütüğüne kayıtlı damızlıkların, safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının
ölmeleri halinde pedigrilerini 7 nci maddedeki süreler içinde geri vermeyen
veya sahip ve don değişikliğini bildirmeyen ve pedigrisine işletmeyen hayvan
sahipleri, 60 milyon Liradan az olmamak üzere ağır para cezası ile
cezalandırılır. Mahkûmiyet halinde söz konusu hayvanların soy
kütüğünden kaydı silinir ve pedigrileri iptal edilerek geri alınır. BAŞKAN- 18 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Konya Milletvekili Hüseyin Arı. Buyurun Sayın Arı. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının 18 inci maddesi
üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, gelişmiş ülkelerde hayvancılık,
her şeyden önce, gıda ve tarım sektörlerinin bir alt birimi olarak algılanmakta
ve geliştirilmesi, en azından mevcut durumun korunması için desteklenmektedir;
destek tutarı, bazı ülkelerde yılda milyarlarca dolara ulaşmaktadır. Ülkemizde
de, hayvancılık, desteklenmeye ve geliştirilmeye çalışılmaktadır; ancak, ne
yazık ki, bugüne kadar uygulanan politikalarla gelişmiş ülkelerdekine, örneğin,
Avrupa Birliği üyesi ülkelerdekine benzer ilerleme sağlanamamıştır. Bugün,
Avrupa Birliğinde tarımsal nüfusun payı yüzde 5, Türkiye'de ise yüzde 45'tir.
Buna mukabil, Avrupa ülkelerinde, kişi başına, yılda, ortalama, 326 kilo süt,
91 kilo et ve 13 kilo yumurta üretilirken, Türkiye'de ise, 156 kilo süt, 24
kilo et, 13 kilo yumurta üretilmektedir. Avrupa Birliği üyesi ülkeler, süt, et
ve yumurta üretimi bakımından, genellikle, ihtiyaçlarının üzerinde üretim
yaparken, Türkiye, özellikle, et üretimi bakımından dışa bağımlı hale gelmiş ve
bu açığını, maalesef, ülkeye kaçak yollardan sokulan ve toplumun sağlığını
tehdit eden buffalo veya deli dana etleriyle gidermeye çalışmaktadır. Değerli arkadaşlarım, hayvancılık, ekonomik amaçlı bir
faaliyettir. Oldukça zahmetli, yoğun emek ve yatırım gerektiren hayvancılık
faaliyetlerinden yeterli gelir elde edemeyen yetiştiricilerimiz, yani,
besiciler, hayvancılığı terk etmek veya bu konuda yatırım yapmaktan
kaçınmaktadırlar. Bugüne kadar ülkemizde uygulanan hayvancılık politikaları,
rekabet edebilir, ekonomik açıdan güçlü işletmelerin oluşturulması ve
geliştirilmesi amacına yönelik olmamıştır. Hayvancılık, genellikle, kırsal
kalkınma programları içinde değerlendirilmiş; köylü, çiftçi ve besici
kavramları birbirine karıştırılmıştır. Bunun sonucu olarak, ne desteklenen
köylüye ne de yetiştiriciye yarar sağlanamamaktadır. Ülkemizde, süt ve et sanayicilerinin köklü çözümlere
yanaşmadıklarının ve kısa vadeli çıkarlarını önplanda tuttuklarının önemli bir
göstergesi de, son yıllarda yapılan özelleştirme uygulamasının sonuçlarıdır.
Bilindiği gibi, 1990'lı yıllarda, kamuya ait Süt Endüstrisi Kurumu
fabrikalarının tamamı, Et ve Balık Kurumu tesislerinin çoğunluğu
özelleştirilmiştir. Bundan amaç, bu tesislerin daha verimli çalıştırılmasıdır.
Yetiştiricilerin güçsüz ve örgütsüz olmaları nedeniyle, bu tesisler, genellikle
et ve süt sanayicileri tarafından, oldukça düşük sayılacak bedellerle satın
alınmıştır. 1999'da yapılan bir araştırmada, özelleştirilen 32 süt
fabrikasından yalnızca 13'ünün faaliyetini sürdürdüğü, işgücü istihdamının
yüzde 60 azaldığı, işlenen süt kapasitesinin de yüzde 19 düştüğü
belirlenmiştir. Kısacası, bu alanda yapılan özelleştirmelerden beklenen yarar
sağlanamamıştır. Bugün, bırakın çiftçinin, besicinin teşvik ve
desteklenmesini, ağır ekonomik şartlarda bilhassa akaryakıt, gübre ve yem
fiyatlarına yapılan zamlarla, çiftçi ve besicilerimiz, ellerindeki mallarını,
traktörlerini dahi satarak yaşam savaşı vermektedirler. Tarımda ise, yetmiş
sene önceki karasabana dönülmektedir. Sayın Bakanım, bu ıslah kanunu, ileriye dönük, zorunlu
ve iyi bir kanundur; ama, biz, bugünkü hayvancılığımızın can çekişmekte
olduğunu bilerek, bulunduğumuz bu en kötü şartlardan nasıl kurtarırız, bu
konudaki acil tedbirleriniz nelerdir; onu bize izah ederseniz, size şükran
borçlu oluruz. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Arı. 18 inci maddeyle ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubu
adına Sayın Yahya Çevik. (DYP sıralarından alkışlar) Buyurun Sayın Çevik. DYP GRUBU ADINA YAHYA ÇEVİK (Bitlis) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; 418 sıra sayılı Hayvan Islahı Kanunu Tasarısının 18 inci
maddesi üzerinde, DYP Grubu adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanım, maddeye geçmeden önce, Bitlis'le ilgili
Sayın Bakanımdan bir istirhamda bulunacağım. Biraz önce, kendisine Bitlis'in
ufak bir sorununu ilettik ve Sayın Bakanın, Bitlis'le ilgili bu sorunları
bildiğine çok sevindik, çok mutlu olduk; ancak, malum, bu kış ayında bir yem
sıkıntısı olmuştur. Biz, sadece, Bitlis'teki hayvanları, hazırda bulunan
hayvanları güneydoğuya, Siirt, Batman, Diyarbakır illerine getirmek kaydıyla
-oralar daha verimlidir- zatıâlinizin, jandarmayla ve emniyetle devreye
girerek, bu faydayı sağlamanızı istirham ediyoruz ve yararlı görüyoruz. Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bu madde, 6
ncı maddeye aykırı hareket edenler ile soy kütüğüne kayıtlı damızlıkların,
safkan Arap ve safkan İngiliz atlarının ölmeleri halinde pedigrilerini 7 nci
maddedeki süreler içinde geri vermeyen veya sahip ve don değişikliğini
bildirmeyen ve pedigrisine işletmeyen hayvan sahiplerine, 60 milyon liradan az
olmamak üzere ağır para cezası getirmekte; ayrıca, muhkûmiyet halinde söz
konusu hayvanların soy kütüğünden kaydının silinmesini ve pedigrilerinin iptal
edilmesini getirmektedir. Elbette, devlet, çıkardığı kanunlarda aykırı hareket
edenler için ceza getirecek, bunları da kanunların içinde düzenleyecektir;
ancak, bu cezalar hem caydırıcı önem taşımalı hem de belirgin olmalıdır. Bu
kanuna uymayan hayvan sahiplerine, 60 milyon liradan az olmamak üzere ağır para
cezası verileceği ifade edilmektedir; ama, buna bir üst sınır konulmamıştı,
biraz önce Sayın Başkanımın uyarısıyla bu sorun da halledildi. Hangi ölçüye göre 60 milyon, hangi ölçüye göre de daha
fazla para cezası verilecektir? Bu para cezası ve soy kütüğünden kaydının
silinmesi -kurulacak bir denetimle- kurumunun sağlanması, acaba uygulamanın
daha süratli ve adil olarak yapılmasını getirmez mi? Yine, sonuçta aynı noktalara geliyoruz. Bugün yapılan
ve halkın yanında olmayan uygulamalar, vatandaşın devlete olan güvenini
sarsmaktadır. Onun için, bizlere düşen, bu güveni tekrar kazanmaktır diyor,
Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Çevik. Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme
alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 18
inci maddesinin birinci fıkrasında geçen "60 milyon liradan az olmamak
üzere" ibaresinin "60 milyon liradan 1 milyar liraya kadar"
şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederim. Hüsnü Yusuf Gökalp Tarım ve Köyişleri Bakanı BAŞKAN - Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu? TARIM, ORMAN VE KÖYİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI MAHMUT
ERDİR (Eskişehir) - Çoğunluğumuz olmadığı için, uygun görüşle takdire
bırakıyoruz. BAŞKAN - Sayın Hükümetin verdiği önergeyi, Komisyon
uygun görüşle takdire bırakıyor. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Kabul edilen önerge doğrultusunda 18 inci maddeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 18 inci madde kabul
edilmiştir. 19 uncu maddeyi okutuyorum: İzinsiz faaliyette bulunma MADDE 19. - Bakanlıktan izin almadan suni tohumlama ve
embriyo transferi faaliyetinde bulunanlar veya aynı maksatla sperma üretimi
merkezi ve embriyo transfer laboratuvarı kuranlar veya sperma ve embriyo satanlar
beşyüz milyon liradan iki milyar liraya kadar ağır para cezası ile
cezalandırılır ve bunların faaliyetlerine son verilir. BAŞKAN - 19 uncu maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına Antalya Milletvekili Zeki Okudan; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) - Sayın
Başkanım, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İlk önce, Fazilet Partisi olarak bizim bu kanuna destek
verdiğimizi, Mecliste bulunan parlamenter sayısına rağmen Meclisin çalışması
göstermektedir; bunu bilmiş olalım. Biz, bu kanunun çıkmasını istiyoruz. Şimdi, 19 uncu maddede "Bakanlıktan izin almadan
suni tohumlama ve embriyo transferi faaliyetinde bulunanlar veya aynı maksatla
sperma üretimi merkezi ve embriyo transfer laboratuvarı kuranlar veya sperma ve
embriyo satanlar beşyüz milyon liradan iki milyar liraya kadar ağır para cezası
ile cezalandırılır ve bunların faaliyetlerine son verilir" denilmektedir;
madde bu. Arkadaşlar, bir işletme, kârlılık ve verimlilik esasına
göre kurulur. Siz, işletmeyi kuruyorsunuz; kurduğunuz işletme eğer kârlı
değilse, isteseniz de yaşatamazsınız. Bu bakımdan, uygulanan iktisadî
programlar çok önemli. Bu, Alanya ve Antalya Esnaf ve Sanatkârlar Odasından
aldığım bir faks. Burada, 12.3.2001 günü akşamına kadar tamamen kapatılması
durumunda, mevcut faiz oranları üzerinden Esnaf Kredi Kefalet Kooperatiflerince
yüzde 55 faiz tahakkuk ettirileceğini açıklamışlardır. 12.3.2001 günü akşamına
kadar mevcut kredileri tamamen kapatmayan işletmelerin kredilerine, 19.2.2001
tarihinden itibaren yüzde 250 kredi faizi, yüzde 500 temerrüt faizi
uygulanacağı bildirilmiştir. Değerli arkadaşlar, az önce, hükümet tarafından olan
arkadaşlarımız, bu faizin ertelendiğini, tekrar değiştirildiğini ifade ettiler;
ama, hangi tarihten itibaren değiştirildiğini bilmiyoruz. Diyelim ki, yürürlük
bir sene sonra, bu değişiklik bir sene sonraki tarihte uygulanacak denilirse...
Bunu da neden diyorum; alınan karar şu: Türkiye Halk Bankası Genel
Müdürlüğümüzün 27.2.2001 tarihinde aldığı ve uygulamaya koyduğu bu karar esnaf
ve sanatkâra büyük yaralar açacağından, ülkemizin ve ekonomimizin istikrarı
açısından bu uygulamaya müdahale edilmesi ve durdurulması talebi var. Yani,
siz, dün bu kararı alıyorsunuz, bugün bu karardan vazgeçiyorsunuz; bir.
Ekonomi, bu kadar yaz-boz tahtası yapılmamalı. Kararı alırken enine boyuna
düşünmeniz gerekirdi. İki; değişikliği yaptınız, uygulayacağınız tarihi
bildirmediniz. Bugünden mi geçerli?.. Eğer, bugünden geçerliyse, dünden bugüne
olan bu değişikliği nasıl izah edersiniz. Bir üçüncüsü; diyelim, bu rakamlar geçerli, yani, yüzde
250 temerrüt faiziniz var. Buna göre yaptırdığım bir hesap; az önce
arkadaşlarla hesapladık. 1 milyar lira kredi alıyorsunuz, bir buzağı aldığınızı
düşünün. Buzağının bir yıldan, iki yıldan, üç yıldan önce verim vermesi mümkün
değil. Hele hele, yavrulaması hiç mümkün değil. Üç sene sonra 1 milyar lira
para, yüzde 250 faizle, 30 milyar 625 milyon lira yapıyor. Arkadaşlar, bu ise,
bir buzağının üç sene içerisinde otuz defa doğurması anlamına gelir. Böyle bir
şey mümkün mü?!. Eğer ekonomi böyle yönetilirse, ülke de böyle batar. Ölçü,
bunun ölçüsü ne? En güzel göstergesi, ülkemizde bulunan hayvan sayısının,
1995'lerde -az önce arkadaşlarımız ifade ettiler- 85 milyon civarından,
bugünlerde 55 milyona düşmüş olması. Bu 30 milyonluk açığı kaç senede
kapatacağız? Bu, sırf uygulanan ekonomik politikanın yanlışlığından dolayı. Arkadaşlar, ülke hepimizin. Et ithal eden ülke
durumundayız şu anda. Ülkemizden kaçak etler yurtdışına götürülüyor idi, şimdi
kaçak etler yurtiçine getiriliyor. Lütfen, ekonomimizi bir kere daha, çok
sağlıklı bir şekilde gözden geçirmek zorundayız; bir. İkincisi, bu faiz
oranlarında yapılan değişikliğin hangi tarihten itibaren geçerli olduğunun,
bugün, bu akşam seyircilerimize, dinleyicilerimize, vatandaşlarımıza izah
edilmesi lazım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum, hürmet ediyorum.
Sağolun, varolun. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Okudan. MEHMET EMREHAN HALICI
(Konya) - Sayın Başkan, bir açıklama yapabilir miyim yerimden? BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubunun sözcüsünden sonra,
siz, grubunuz adına konuşabilirsiniz. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Musa
Konyar. NEVZAT ERCAN (Sakarya) - Sayın Başkan, Van Milletvekili
Fetullah Gültepe konuşacaklar. BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Van
Milletvekili Fetullah Gültepe. Buyurun Sayın Gültepe. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA FETULLAH GÜLTEPE (Van) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. Türkiye, her alanda ağır bir buhran geçirmektedir.
Devletin sıkıntılarını çözecek, konuşulacak tek kürsü burasıdır. Biz, hepimiz, bu Meclisten, bu kürsüden, Türk halkına,
Türk Milletine yemin ettik. Önce, gelin, Allah rızası için, şu ettiğimiz yemine
bir sadık olalım. Aslında, bugün, Türkiye'de Hayvan Islahı Kanununun
görüşülmemesi gerekiyordu; fakat, bugünkü iktidar, kendinden habersiz, kendini
kaybetmiş durumda. Türkiye yanıyor, kan ağlıyor. Esnafı, çiftçisi, memuru,
işçisi feryat içindeyken, biz gelmişiz, hangi meseleyi konuşuyoruz. Bana göre,
bugün, muhalefetiyle iktidarıyla, hep birlikte, gecemizi gündüzümüzü şu
Mecliste çalışarak, şu milleti ekonomide düştüğümüz şu krizden nasıl çıkarırız,
ne yaparız, onu konuşmamız gerekiyordu; fakat, demek ki, iktidar, halkın
feryadından habersizdir. Sayın milletvekilleri, iktidarda ekonomiyi bilen de
var, bilmeyen de var; fakat, bu ülkede, muhalefetteki milletvekillerimizden,
kendi grubumuzdaki arkadaşlarımızdan ekonomiyi çok iyi bilenler de var.
Düşününüz ki, Türkiye'de, ekonomiden anlamayan bir başbakanla beraber
çalışıyoruz; ama, ne olur, şu Başbakanla çalıştığımızı hep beraber görüyoruz,
nefesimiz kâfi gelmiyor ki, ona ulaşalım; çünkü, her şeyini kaybetmiş,
bitirmiş, perişan olmuş durumda bir iktidar... Üç muhalefet partisi bir araya
geliyor, bir konuyu anlaşıp şu topluma anlatamıyor. (DYP sıralarından alkışlar)
Buyurun, gelin, bu konuda iktidar partisiyle... NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Muhalefet partisi 3 tane
değil, 2 tane. GÜLER ASLAN (İzmir) - Sen ne dediğinin farkında
değilsin. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - İleri geri konuşmaya gerek
yok. Şimdi, burada, muhalefetteki insanlar sizden iyi anlıyor, ekonomiyi çok
iyi biliyor. Türkiye'de yirmibeş yılını bu işe vermiş ekonomist insanlar var.
Türkiye'de, bu ekonomiden sizleri kurtaracak bizleriz; ancak, imdadınıza da
yetişecek bizleriz. MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Türkiye'nin hali ortada. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Türkiye'yi siz bu hale
getirdiniz; bizler mi getirdik?! MUSTAFA VERKAYA (İstanbul) - Siz yönettiniz yirmibeş
sene. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Efendim, sizler perişan
ettiniz, kendinizden haberiniz yok. Sokağa çıkma cesaretine sahip değilsiniz.
(DYP sıralarından alkışlar) Gelin bakalım, beraber gezelim; göbeğiniz varsa
buyurun dışarıya! ALİ GEBEŞ (Konya) - Yirmibeş yılı sıfırlıyor musun?! BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, lütfen... Sayın
milletvekilleri, lütfen hatibi dinleyelim. FETHULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Ama, başka şey de
konuşamıyorsunuz. Böyle, Mecliste konuşurken ağlamaya benzemez. Vatandaş
dışarıda ağlıyor. O vatandaşın ağlamasına kulak veremiyorsanız, burada oturmak
sizlere de haram olmuştur. Bunu bilmeniz lazım. (DSP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından alkışlar) Bu millet, sizden, bu kürsüde ettiğiniz yeminin
hesabını soracaktır. Onlar sormazsa, bizler soracağız; hiç merak etmeyin.
Sandalyeniz gıcırdamaya başladı, onun feryadıyla ağlıyorsunuz, yoksa, Sayın
Başbakanın Gruptaki konuşmasına ağlamıyorsunuz. Sandalye elden gidiyor, ona
ağlıyorsunuz; ama, vatandaş dışarıda ağlıyor. (DYP sıralarından alkışlar) Siz o vatandaşın ağlamasına kulak verme
cesaretine, merhametine sahip olabiliyor musunuz... YEKTA AÇIKGÖZ (Samsun) - Haydi sen ver... MEHMET ÇÜMEN (İzmir) - Masal anlatıyorsun. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Önce, gelin, şu kürsüde
bunu konuşalım. Aslında -yine başa dönmek istiyorum- bugün, bu Mecliste bu
konuların konuşulmaması gerekiyordu, feryat içinde yanan insanların haklarını
konuşmamız gerekiyordu. (DSP sıralarından gürültüler) Türkiye perişan olmuş.
Çiftçisiyle, köylüsüyle, esnafıyla halkı perişan ettiniz... NECATİ ALBAY (Eskişehir) - 1995'te siz perişan ettiniz
çiftçiyi. FETULLAH GÜLTEPE (Devamla) - ...Mevla da sizi perişan
edecektir; hiç merak etmeyiniz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gültepe, 1 dakika içinde toparlayınız. FETHULLAH GÜLTEPE (Devamla) - Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum efendim. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Halıcı?.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Konuşmayacağım. BAŞKAN - Konuşmuyorsunuz. Önerge yok. 19 uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 20 nci maddeyi okutuyorum: ALTINCI BÖLÜM Çeşitli Hükümler Yönetmelik MADDE 20. - Her türlü hayvan ıslahı çalışmalarına
ilişkin usul ve esasları, soy kütüğü kayıtlarının tutulması veya tutturulması
esasları ile tescil işlemleri, damızlıkların köylere devri, tabiî ve suni
tohumlama ve embriyo transferi uygulama usulleri ile bu Kanunun uygulanmasına
ilişkin diğer hususlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren bir yıl içinde
Bakanlıkça çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir. BAŞKAN - 20 nci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi
Grubu adına, Adana Milletvekili Yakup Budak; buyurun. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; hepinize saygılar sunuyorum. Hızlı nüfus artışının getirmiş olduğu problemlerin
başında, ülkelerin ve o ülkelerde yaşayan insanların beslenme problemleri
geliyor. Türkiye'nin bu beslenme probleminin halledilmesi noktasında, bu
kanunun büyük bir merhale katedeceğine inanıyorum. Sayın Bakanlığın bu konuda
güzel çalışmalar yaptığını da biraz önceki konuşmamızda ifade etmiştim; fakat,
hayvan ıslahı konusunda çok dikkatli olması gereken Bakanlığın başındaki Sayın
Bakanımızın biraz önceki açıklamaları, gerçekten, hiç tatminkâr değildi.
Efendim, devlet süt sığırcılığı için 200 tane hayvan veriyor, bunların bir
kısmı -Sayın Bakanın ifade ettiği gibi- hastalıklı çıkıyor; ama, Sayın Bakan,
kendi teşkilatının hastalıklı hayvan verdiğini kabullenmiyor da "o köyde
gizli birisinin gizli şapı varmış da..." diyor. Ben, bunu, bakanlık
ciddiyetiyle bağdaştıramıyorum. Olayın üzerine gidilecektir, araştırılacaktır,
ihmali görülenler üzerinde gerekli müeyyide uygulanacaktır demesi gerektiği
yerde, vatandaşın sığırının birisinde çok gizli bir hastalığın olduğunu, Sayın
Bakan, oturduğu yerden, herhalde, teşhis ediyorlar. Bunu anlamak mümkün değil;
bu mantıkla da bu sorunları çözmek mümkün değil. Onun için, zaten, Türkiye'nin
tarım politikası, maalesef, 56 ncı, 57 nci hükümetler zamanında iflas etmiştir.
Niye iflas etmiştir? Tarım Bakanlığının bütçesine bakıyoruz; ne kadar alıyor? 54
üncü hükümet zamanında tarımdaki düşüş durdurulmuştu, tarıma kaynaklar
aktarılıyordu, yüzde 1 mesabesine getirilmişti. Şimdi, 2001 yılında bütçeden
tarımın aldığı, Bakanlığın aldığı pay nedir; binde 6'dır. Binde 6 alıyor, 317
trilyon lira yapıyor. Bunun 55 trilyon lirası yatırıma ayrılmış. Acaba, hayvan
ıslahı için bunun ne kadarı yatırılacak, ne kadarı ortaya konulacak; hiç belli
değil. Yönetmelik çıkarılacak deniliyor. Bu ülkede
yönetmelikler çıkarılıyor; ama -her zaman ifade ediyorum- Türkiye'nin sorunu,
yönetmelik, kanun, mevzuat değildir; bu mevzuatın uygulanması sorunudur, bu
mevzuatı uygulayacak olan insanların mantalitesidir, düşüncesidir, olaylara
yaklaşımıdır. Türkiye'deki soygunlar, vurgunlar kanun olmadığı için mi
yapılıyor; hayır. Kanunlar var, mahkemeler var, yargıçlar var; ama, olayların
önüne geçilemiyor. İşte, çiftçimizin durumu düzelsin diye de tarım kredi
kooperatifleriyle ilgili yeni bir düzenleme yaptık; çiftçimizin sorunları
çözülecekti, kredileri verilecekti, gübresi alınacaktı; ama, maalesef, bu
sorunların hiçbiri çözümlenememiştir; çünkü, bu hükümet, tarım politikasını
kendisi belirlemiyor; tarım politikasını, maalesef, IMF'nin talepleri ve
yönlendirmeleriyle ortaya koyuyor. Onun için de, ben, Sayın Tarım Bakanının da
içine sinmeye sinmeye birtakım işleri yaptığı kanaatimi ifade ediyorum,
kendilerinde bunu görüyorum; bundan dolayı da, bu kıskaçtan kurtulmaları
gerektiği kanaatimi ifade etmek istiyorum. Muhterem arkadaşlar, burada yapılan konuşmaları,
elbette sizler de izliyorsunuz, çok değerli vatandaşlarımız da izliyorlar.
İşte, geçen gün Niğde'ye gittik. Niğde'ye gittiğimizde, Kayırlı Belediye
Başkanımız önümüzü kesti "ille Kayırlı'ya gideceğiz, Kayırlı'da
çiftçilerimizin sorunları var" dedi. "Sayın Başkan, her yerde
çiftçinin sorunu var, her yerde çiftçi kan ağlıyor, her yerde gübre
bulamıyor" dedim; ama "bizim derdimiz başka" dedi. Nihayet, köye
gittik. Köyde vatandaşlarımız toplanmışlardı, Sayın Bahçeli'ye, Sayın Mesut
Yılmaz'a, Sayın Başbakana ve Sayın Tarım Bakanına ulaştırılmak üzere de
yüzlerce mektup hazırlamışlardı. "Bunları götürebilir misiniz"
dediler, "Sayın Bakanların elbette makamları var, mevkileri var"
dedim, "ama, biz ulaşamıyoruz" dediler, "yine, sağır olsa da bir
hükümetimiz var, onlara gönderin" dedim, "duymuyorlar sesimizi, bu
mektubumuzu okur musunuz" dediler; ben de onlara söz verdim. Mehmet Ali
Torumtay, Arif Yiğit... Bir sürü mektup var da, sadece bir tanesini okuyacağım;
çünkü, belediye başkanımız Nisani Kaplan, özellikle bu konunun üzerinde
durulmasını da ifade ettiler. O istediği için değil, millet istediği için,
çiftçi istediği için, çiftçinin sesini size duyurabilmek için, bu mektubu
baştan sona okumak istiyorum. "Bizler, bu toprakları, savaşta kanlarıyla,
barışta alınteriyle sulayan Türk çiftçisiyiz. Çiftçilikten başka gelirimiz bulunmamaktadır.
Bu yıl, topraklarımızı ekememek gibi büyük bir sorunla karşı karşıyayız; çünkü,
toprağa atacak bir kilo gübremiz yok, peşin parayla gübre alabilmemiz imkânsız.
Bu seneye kadar, bizim, her türlü ihtiyacımızı karşılayan tarım kredi
kooperatifimiz vardı; fakat, şimdi, kooperatifte gübre yok. Yöneticilerimize
soruyoruz 'devlet bir kararname çıkardı, çiftçi borcunu ödemediği için Ziraat
Bankasından para alamıyoruz, para alamayınca gübre de alamıyoruz; yetkililerle
görüştük, çiftçimizin dertlerini anlatıp, uyum süresi istedik; yardımcı
olunacak, bekledik' diyorlar." Tabiî, çiftçiler, tarım kredi
kooperatifleri, kanunun uygulanması için uyum süresi istiyorlar; ama, Tarım
Bakanlığı da, Cottarelli'nin tavsiyelerine uyabilmek için, ayrı bir uyum süresi
istiyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - 1 dakika içerisinde toparlayınız Sayın Budak. YAKUP BUDAK (Devamla) - Fakat, çiftçimiz, meselesini,
inanın, Tarım Bakanımızdan çok daha güzel ifade ediyor; oldukça yalın ve içten
bir şekilde "toprak beklemez, toprak gübre ister, tohum ister, ilaç ister,
en önemlisi ekilmek ister. Tarım kredi kooperatifinde gübre olmazsa, bu sene,
tarlaların yarısından fazlası ekilemeyecek. Kendi çiftçisine en çok faizle
kredi veren ülkeler, Türkiye'ye gelince, ziraî kredi olmaz, kredi kredidir
diyorlar. Türkiye'de enflasyonun sebebi biz çiftçiler değiliz. Buğdayı biz
ekiyoruz, evimizde ekmek yok; tarım kredi kooperatifine borçlarımızı
ödeyemiyoruz. Yıllarca, borçlar affedilecek dediler, mahkûmlara af çıkardılar.
Bize af yok mu; mahkûmlar kadar da bizim değerimiz yok mu; ülkeyi biz
beslemiyor muyuz; bu topraklar için biz can vermiyor muyuz?! Bu ülkede, Ziraî
Donatım Kurumunu batıranlar, gözlerini tarım kredi kooperatiflerine diktiler.
Tarım kredi kooperatifi olmazsa bizim halimiz ne olur." (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) YAKUP BUDAK (Devamla) - "Milletin efendisi
olamadık; ama, bizi, hiç değilse, birilerinin kölesi yapmayın" diyor
çiftçilerimiz. Saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkan, Niğde ile
ilgili olduğu için, izah etmem gereken bir husus var. BAŞKAN - Efendim, grup adına konuşursanız,
açıklarsınız. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ağrı Milletvekili Musa
Konyar; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA MUSA KONYAR (Ağrı) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı
Kanunu Tasarısının 20 nci maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum.
Bu vesileyle, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Dünyada gelişen hayvancılık teknolojisiyle ilgili
yenilikleri ülkemiz hayvancılık sektörüne kazandırmak, elbette hepimizin temel
arzusudur; ancak, bu yasayla, ülkemizde can çekişen hayvancılık sektörünün
yeniden ekonomimize kazandırılması sağlanabilecek mi? Hiç sanmıyorum; çünkü,
904 sayılı Islahı Hayvanat Kanunuyla çözümlenebilirdi, o kanunda da çok önemli
maddeler ve hükümler mevcuttu; ancak, yanlış politikalarla, bu sektör yeterince
önemsenmedi ve ilgilenilmedi. Değerli arkadaşlar, tasarı çok iyi ve teknik; ama,
uygulama nasıl yapılacak; halkın sosyal ve kültürel yapısı buna uygun mu;
altyapı bu konuda hazır mı? Bir önceki konuşmamda belirttiğim gibi, doğu ve
güneydoğuda bu projenin ayağı yok. Nasıl olacak ki?! Yayla ve mera ıslahı yok,
ucuz hayvan ve yem kredisi yok; sınır ticaretiyle, veteriner denetiminde hayvan
ithalatı yapalım diyoruz, Sayın Bakanımız buna da "yok" diyor. Peki,
eğer hükümet destek vermeyecekse ne olacak? Bence, Allah bu sektöre rahmet
eylesin, ruhuna Fatiha okumaktan başka çarem kalmıyor. (DYP sıralarından
alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; üretici,
hayvanına yedirdiği yemin karşılığını alamıyor. Yem pahalı, et ve süt ucuz.
İstediğiniz hayvanı ıslah edin; o hayvanın kaliteli kaba yem ihtiyacını
karşılayamıyorsanız, hayvancılığı geliştirmeniz mümkün değildir. Çiftçinin
hayvancılık yapmasını istiyorsanız, üretim maliyetlerini düşürerek o sektörü
kârlı hale getirmelisiniz. Bunun yolu da, kaliteli kaba yem kaynaklarının
geliştirilmesidir. Hayvancılık sektöründe, üretim maliyetlerinin yüzde
75'ini yem giderleri oluşturmaktadır. Siz, en verimli hayvanı bile tekniğine
uygun besleyemiyorsanız, yeterli verimi almanız mümkün değildir. Bunun çözümünü
Yüce Meclis bulmuştu. Bu Meclisin iradesi, 4342 sayılı Mera Kanununu Türk
çiftçisine hediye etmiştir. Kırkbir yıldır yasalaşamayan bu kanunun çıkmasında
emeği geçen bütün siyasetçi ve bürokratlara gerçekten teşekkür ediyorum. Kanunun uygulaması için Mera Fonu kuruldu; trilyonlarca
lira gelir bu fonda toplandı. Sayın Bakana sormak istiyorum: İki yıldır
görevdesiniz; hayvancılık ve meranın en önemli kaynaklarının yer aldığı Ağrı ve
Erzurum İllerimizde 1 metrekare mera ıslahı acaba yaptınız mı, Türk
hayvancılığının hizmetine sundunuz mu? (DYP sıralarından alkışlar) Var mı Sayın
Bakanım; elbette ki, yok. Daha da önemlisi, ıslahla ilgili ne teknik alanda ne
de yasal anlamda herhangi bir hazırlık yok. Mera Fonu kaynaklarının yerinde ve
amacına uygun kullanılıp kullanılmadığı en büyük merak konusudur;
kullanılmadığı açıkça meydandadır. Amacına uygun kullanılsaydı, mera ıslah
çalışmalarının yapılması gerekirdi. Mera ıslahını Bakanlık imkânlarıyla
yapmanız da mümkün değil. Özel sektörün bu işe girmesi mutlaka
özendirilmelidir. Bunun hukukî altyapısı hazırlanarak zaman geçirilmeden ıslah
çalışmalarına başlanmalıdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; demek ki, her
şey kanun çıkarmakla çözülmüyor. İşte kanun, işte para...Niye bekliyorsunuz?
Meraları ıslah etmezseniz, hayvancılığı nasıl geliştireceksiniz?! Yüce Meclisin
iradesiyle çıkarılan yasaların uygulanması için irade gereklidir, ehil kadrolar
gereklidir. Türk hayvancılığının ikinci en önemli sorunu ıslahtır.
Kültür hayvanının oranı mutlaka yüzde 100'lere çıkarılarak et ve süt üretimi
artırılmalıdır. Bunun da yolu, hayvan ırkının genetik ıslahı ile meraların
ıslahından geçmektedir. Bugün üzerinde konuştuğumuz Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısının başarılı olması, günün koşullarına uygun olması ile uygulanabilir
olmasına bağlıdır. Tasarıyı incelediğimizde görülecektir ki, yaptırım
hükümlerinin hemen hepsinde hapis ve para cezası öngörülmektedir. Herhalde,
Bakanlık, hazır hapishaneler boşaldı, oraları dolduralım diye düşünmektedir! Bu
yanlıştır. Bu işi yapmak isteyenleri, yatırım yapacakları, bu işe başlamadan
korkutuyorsunuz. İleride, bu işi yapacak yatırımcı bulamazsınız. Zaten yapanı
da bu şartlarda cezalarla çökertiyorsunuz. Bu vesileyle, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.
(DYP sıralarından alkışlar) SAFFET KAYA (Ardahan) - Bravo Musa! BAŞKAN - Teşekkürler Sayın Konyar. Sayın Levent, çok kısa olmak üzere, buyurun. MÜKERREM LEVENT (Niğde) - Sayın Başkanım, teşekkür
ediyorum. Her şeyden önce, Yakup Beye de teşekkür ediyorum.
Kayırlı Kasabasına, biz, gereken hizmetlerin hepsini yaptık, yapmaya da devam
edeceğiz. Bu sene güzel hizmet aldı. Geçmiş zamanlardan daha iyi hizmet, farklı
bir hizmet olduğunu kendisi de biliyor. Kasabaya da buradan teşekkür ediyorum.
Yakın bir zamanda iyi hizmet gideceğine de inanıyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Levent. İnşallah, bütün Türkiye'ye iyi hizmetler gider. MURAT AKIN (Aksaray) - Nerede?! BAŞKAN - Maddeyle ilgili önerge yok. 20 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 20 nci madde kabul edilmiştir. 21 inci maddeyi okutuyorum: Yürürlükten kaldırılan kanunlar MADDE 21. - 7.6.1926 tarihli ve 904 sayılı Islahı
Hayvanat Kanunu ile 11 Nisan 1334 tarihli Damızlık Tiftik Keçilerinin Harice
Men'i İhraç ve Teksiri Adadı Hakkında Kanun yürürlükten kaldırılmıştır. BAŞKAN - 21 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet
Partisi Grubu adına, Altan Karapaşaoğlu; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) -
Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; Hayvan Islahı Kanun
Tasarısının 21 inci maddesiyle ilgili olarak Fazilet Partisi Grubumuzun
görüşlerini iletmek üzere söz almış bulunuyorum. Yetmişüç yıl önce çıkarılan ve 1995 yılına kadar 10
defa değişikliğe uğramış olan bu Hayvan Islahı Kanununun yeni bir düzenlemeyle,
yeni bir anlayışla, günün gereklerine uygun bir anlayışla düzenlenmesi,
elbette, güzel bir girişim. Bu girişimi de desteklemek bizim boynumuzun borcu. Hayvansal üretimi artırmak için bilim adamlarının
ortaya koyduğu teori ikidir. Birisi, sayısaldır; birisi de verim artırımıdır.
İkinci yol seçilmiştir; akılcıdır, mantıklıdır. Verimin artırılması
istikametinde düzenlemeler yapılmıştır. Hayvan sayısı istenildiği kadar
artırılamaz. Bu yüzden, hayvan sayısını artırmayla, üretim artışı sağlamak
oldukça zor; üretimde devamlılık arz eden birim başına verimin artırılmasıyla
mümkündür. Bu durum, genetik çalışmalarına hız verilmesine ve ıslah
çalışmalarının önplana çıkmasına sebep olmuştur. Değerli arkadaşlar, bu noktada, hayvancılığımız
konusunda çok çeşitlilik arz eden Anadolu toprakları üzerinde bugün artık
unutulmuş olan, mesela, ipekböcekçiliği konusunun gündeme getirilmesi lazımdır,
ıslah edilmesi ve canlandırılması gerekir. Ayrıca, bunun yanında, merinos
koyunu dediğimiz koyun tipinin, yününden dolayı, sanayie vermiş olduğu yararlı
hizmetlerden dolayı geliştirilmesi gerekir. Bu arada, tavukçuluğumuz çok önemli bir tehlike
içindedir. Özellikle yumurta tavukçuluğundan bahsetmek istiyorum. 1995 yılında 10,2 milyon günlük yumurta olan
kapasitemiz, 2000 yılında 4,8 milyona, 2001 yılı için de -söylentilere göre-
2,5-3 milyon gün/adede düşme tehlikesiyle karşı karşıyadır. İran'dan yumurta
ithal ediyoruz. Türkiye, 1995 yılında yumurta ihraç eden bir ülke iken, 2001
yılında, maalesef yumurta ithal eden bir ülke durumuna gelme konumundadır. Bu konu
üzerinde hassasiyetle çalışmak gerekiyor. Değerli arkadaşlar, hayvansal üretim ekonomisinin
ayrıca desteklenmesi lazım. Bir ekonomik program uygulanması lazım. Bu, bir
taraftan kredilendirme yönüyle, bir taraftan da alımlarının desteklenmesi
yönüyle, mutlaka ayrı bir programla, ayrı bir yasayla desteklenmek
mecburiyetindedir. Yasa tasarısı gündemdedir; ancak, gelmemiştir; ama, doğal
afetlere karşı hayvancılığı ve diğer tarım ürünlerini kapsayacak şekilde tarım
sigortası kanunu mutlaka çıkarılmalıdır. Zira bu projenin arkasından böyle bir
desteğe ihtiyaç vardır. Değerli arkadaşlar, geleceğin dünyasında en çok
ihtiyacını duyacağımız üretim, topraktan ve toprağa bağlı unsurlardan
olacaktır. Tarım Bakanlığı bütçesini ve yapısını mutlaka geliştirmek
mecburiyetindeyiz. Tarım ve hayvancılıkta bir geçiş dönemini mutlaka gündeme
getirmemiz gerekiyor. Bakın, bugünlerde ortalıkta birdenbire köylümüzü, tarım
sektörünü, hayvancılığımızı felç eden bir durum ortaya gelmiştir; bu durumun
giderilmesi lazımdır. Elbette düşünülen ve düzenlenen istikamete gelinmesi için
bir geçiş döneminin önplanda tutulması lazım. Bu geçiş döneminde, gerekli
desteklemeler gerekli kredilendirmeler ve gerekli kredi ertelemeleri en uygun
biçimde yapılmalıdır. Değerli arkadaşlar, sanayii ve tarımıyla ülke
ekonomisinde çok önemli bir yere sahip olan Bursa İli, son yıllarda hayvancılık
konusunda da çok ciddî adımlar attı. Bursa İli holstein damızlık süt sığırı
yetiştiricileri birliğinin soy kütüğüne kayıtlı gebe düve üretmesi, Türk Hayvan
Yetiştiricileri Birliğinde kayıtlı gebe düve yetiştirmesi, yurt genelinde
yetiştiricilikte öncülük etmesi, Bursa'da hayvancılığın işletme bazında
gelişmesine de önayak olmuştur; ancak, bu noktada şunu itiraf etmek lazım, bunu
söylemek lazım ve Bakanlığımızın da bu konuda bir tedbir alması lazım: Sütçülük
her geçen gün büyük bir sıkıntı içine girmektedir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bitiriyorum Sayın
Başkan. BAŞKAN - Buyurun efendim. MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Devamla) - Bugün süt
üreticilerimiz çok güç durumdadır. Sütçülüğümüze mutlaka ve mutlaka bir
destekleme primi verilmesi gerekiyor. Bu destekleme priminin de biz
verileceğini umuyoruz, verileceğini ümit ediyoruz. Zira Sayın Bakanımızın da bu
istikamette bir görüş taşıdığını biliyoruz; ancak, ödenekleri konusunda,
kendisine, Hazinemizin yardımcı olması gerekiyor. Hazineden sorumlu Bakanımızın
da bu konuyu dikkate alacağını bekliyor; saygılarımı sunuyorum efendim. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum
Milletvekili Zeki Ertugay; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Teşekkür
ederim. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının sonuna
geldik. Yürütme ve yürürlük maddeleri üzerinde konuşmayacağımızı ifade etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, gerçekten, Hayvan Islahı Kanunu
önemli bir kanun ve bununla ilgili kanunun bizatihi kendisi önemli olduğu
kadar, uygulamaları daha büyük önem arz etmektedir. Umarım, bunun akıbeti Mera
Kanunu gibi olmaz; çünkü, Mera Kanunu da büyük ümitlerle çıkarılmıştı; ancak,
daha sonra, yönetmeliklerin geç çıkarılması, bilahara, uygulamada Mera Fonunun
doğru dürüst işletilememesi ve birbuçuk yıldan beri de verimli bir uygulamanın
olmaması, âdeta, bizleri, gittiğimiz her yerde, Mera Kanunu konusunda "dağ
fare doğurdu" şeklindeki sitemlerle karşı karşıya bırakmıştır. Bu görüştüğümüz tasarı, elbette ki önemli; ama, bakın
değerli milletvekilleri, şimdi, damızlık yetiştirecek müessesenin kalmadığı
veya hayvancılıkla uğraşanın, besicinin elindeki hayvanı yok pahasına sattığı
bir dönemde, bu kanunun çıkması ne kadar fonksiyon icra edecektir, ne kadar işe
yaracaktır; doğrusu, herkesin kafasındaki soru işareti budur. Sayın Bakanın, bir gün, iki gün sonra, şu pazarlara
inip de kurbanlık fiyatlarını görmesini istiyorum. Elbette ki, tüketiciyi
düşünmek bizim görevimizdir; ama, üreten insanın alınterini karşılayamıyorsanız,
aynı şekilde, önümüzdeki yıllar, tüketiciyi de cezalandıracaksınız anlamına
gelmektedir. Bugün kurban fiyatları, neredeyse, geçtiğimiz yılın fiyatları
düzeyindedir. Üreticinin bu feryadını duymak lazım; duymak için de, mutlak
suretle onların içerisinde olmak lazım. Dün, gübre satışlarının durdurulduğunu, mazot
satışlarının durdurulduğunu duymuştum. Biraz önce bir arkadaşım ifade etti
-şimdi rakamları getirdim- maalesef, bugün gübreye zam gelmiş. Esas vaveyla,
muhtemelen bayramdan sonra kopacak. Bu fiyatlarla, bu girdi artışlarıyla...
Sabahtan beri bu Yüce Mecliste söylenen bu sözlere lütfen kulak verin. Yani,
ham sütün, çiğ sütün fiyatı yerinde sayıyor, kutu süt veya pastörize süt veya
dayanıklı süt, bunun 4 misli fiyata satılıyor ve pazarlamada bir problemi yok.
Yem fiyatı, dünden bugüne 2 misline katlanmış vaziyette. Bütün girdilerin bu
kadar fahiş fiyatlarla artığı bir Türkiye'de, ne işe yarar bu kanun diye
düşünüyorum; gerçekten, temel problem, buradadır. Değerli milletvekilleri, birçok şeyi konuştuk, tekrara
da düşmek istemiyorum; ama, bir hususun da üzerinde, Yüce Mecliste, hayvan
ıslahının konuşulduğu bir mecliste, yeteri kadar durulmadı diye düşünüyorum.
Türkiye'de kırmızı et deyince, hep sığırcılık üzerinde durduk; besicilik
deyince, büyükbaş hayvan üzerinde durduk; ama, koyun ve keçi yetiştiriciliğini
biraz ihmal ettik gibi geliyor. Esasında, kırmızı etin kaynağı, biliyorsunuz,
koyun ve keçi yetiştiriciliğidir ve Türkiye'de yok olan ve gerçekten dramatik
derecede sıkıntılarla karşı karşıya bulunan temel, önemli sektörlerden biri de
bu koyun ve keçi yetiştiriciliğidir. Bunun için, bu kanunun çıkması ve bilahara
uygulanması sırasında, bunun yeniden ihya edilmesi konusunda, uygulamada,
Bakanlık yetkililerine büyük görev düşmektedir. Değerli milletvekilleri, bir hususu daha dikkatlerinize
arz etmek istiyorum: Buffalo Operasyonlarından bahsedildi, Türkiye'ye kaçak et
girişinden bahsedildi; ama, kaçak hayvan girişi, biraz gözardı edildi ve
örtüldü diye düşünüyorum. Türkiye'ye, halen kaçak hayvan girişi, maalesef,
vardır ve düne kadar, şap aşısı üretip ihraç potansiyeline sahip olan Türkiye,
bugün, maalesef, bu aşıyı üretemez duruma düşmüştür. Bunun için, buna da
bakanlığın dikkatini özellikle çekmek istiyorum. Hayvan hastalıklarıyla
mücadele, en az, Islah Kanunu kadar önemlidir. Türkiye'de de, deli danayla
ilgili ifade ettik; Türkiye'de bir deli dana riski yoktur; ama, rutin, normal
hayvan hastalıkları bakımından da, asla tedbiri elden bırakmamak gerekir diye
düşünüyorum. Bu kanun tasarısının hayırlı olmasını diliyor, Yüce
Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay. 21 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum: GEÇİCİ MADDE 1. -Bu Kanuna göre çıkarılacak
yönetmelikler yürürlüğe girinceye kadar, 904 sayılı Islahı Hayvanat Kanununa
göre çıkarılan yönetmeliklerin bu Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin
uygulanmasına devam olunur. BAŞKAN - Maddeyle ilgili söz isteği?.. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, Fazilet Partisi
Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan konuşacaklar. BAŞKAN - Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya
Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan,
muhterem üyeler; hayvan ıslahıyla ilgili kanun tasarısının geçici 1 inci
maddesinde söz almış bulunuyorum. Bu madde, çıkarılacak olan yönetmelikle ilgili olan bir
maddedir. Bu maddede söylemek istediğim husus, tabiî, yenisi çıkıncaya kadar
eskisi yürürlüktedir diye, teknik bir düzenleme getirmektedir; ancak, burada,
asıl söylenmesinde fayda olan husus olarak arz etmek istediğim şudur: Değerli arkadaşlar, tabiî, bu tasarı, kanunlaşacak bir
iki madde sonra, hayırlı olsun; ancak, kanunu çıkarmak yetmiyor, güzel kanun
çıkarmak da yetmiyor, güzel uygulama olması lazım ve kaynak olması lazım.
Şimdi, bu istikrar programı, IMF vesaire diye, 2000 yılında tarıma verdiğimiz
desteği 550 milyon dolara kadar düşürdük. Tabiî, inşallah -bu IMF programı
iflas ettiğine göre- yeni programda, hükümet, üretimi artıran programları
destekleyecek, tarımı öncelikle destekleyecek, hayvancılığı öncelikle
destekleyecek ekbütçe getirirken bunları dikkate alır. Yoksa, hayvancılığın da
çiftçiliğin de hali haraptır. Bakın, bundan önceki hükümetler döneminde, burada, uzun
çalışmalarla Mera Kanununu çıkardık. Fevkalade güzel bir kanun tasarısı idi;
ama, maalesef, o Mera Kanunu, haziran ayına kadar iptal edilecek. Niye; IMF'yle
yapılan anlaşmalar çerçevesinde, daha yeni yürürlüğe giren Mera Kanunu, Mera
Fonu iptal edilecek. Tabiî, bu, kabul edilebilir bir husus değil. Ben, değerli
milletvekillerine bunu duyuruyorum. Hayvancılığın temeli, meraların
geliştirilmesindedir, yani hayvanların beslenebileceği, otlayabileceği yerlerin
ıslah edilmesindedir. Meseleye bu gözle bakmakta fayda var. Yine, tabiî, hayvancılıkla ilgili hemen söylemem
gerekiyor. Hayvancılıkta besi yemi desteği var. Herhalde Hazine para vermiyor;
ama, Bakanlığın bütün şeyleri ödenmiyor, ilçelerde, illerde, bu şikâyetleri
alıyoruz. Besi yemi destekleri, Ziraat Bankası tarafından, para yok diye
ödenmiyor. Bu da, genel bir şikâyettir. Bir şeyi söylediysek, ağzımızdan
çıktıysa, bunu yerine getirmemiz lazım. Bu, devlet ciddiyetidir, hükümet
ciddiyetidir. Bunu ifade edeyim. Bir diğer husus da şudur: Benim seçim çevremde, pancar
bedelleri hâlâ ödenmedi; bayrama gidiyoruz, inşallah bugün yarın ödenir de,
seçmenler ve Türkiye genelinde de çiftçilerimiz ferahlar. Zaten, pancar
fiyatları düşüktü, masrafını kurtarmazdı, hiç olmazsa paralarını peşin
öderseniz, bayramda duasını alırsınız çiftçinin. Bir diğer hususu da burada özellikle söylemek
istiyorum: Tabiî, hayvanları ıslah edelim, hububatta, hayvancılıkta daha
kaliteli üretime yönelelim; ama, eğer bunların ihracat pazarlarına yönelmesini
desteklemezsek, dış pazarlara ulaşma imkânlarını sağlamazsak, talebi
doğurmazsak, üretim olmaz. Mesela, süt fiyatları düşük olduğu zaman,
kurtarmadığı zaman, gayet kıymetli süt ineklerini, vatandaş, doğru kasaba yollayıp
kestirmektedir; çünkü, onların beslenmesi de büyük masraftır. Bizim kara
sığırlar gibi tarladan gelecek talaşla, samanla sağda solda otlatarak onlara
bakmanız mümkün değil, onların hepsi, fevkalade yüksek tüketim masrafı olan,
ama, üretimi de yüksek olan cins ırklardır, kaliteli hayvanlardır; onun için,
pazarı geliştirmeniz lazım. Bakın, misal olarak arz ediyorum, zihni açmak için.
Amerika'da ve Avrupa'da ihracatı destekleyen belli fonlar, kurumlar var. Şimdi,
önümde, mesela, Amerika Export Enlargement Program var; yani, İhracatı Artırma
Programı. Bu, Tarım Bakanlığının bünyesinde kurulmuş. Commodity Credit
Corporation, yani, Emtia Kredi Şirketi dediğimiz, ihracatı artırmak için
ihracat yapacak olan geliştirilmiş kurumlar var; bir ihracatçı, ticarî emtia
veya beyaz et veya diğer bir tarım ürününü ihraç edecek, karşı pazarda rekabet
bakımından destekleme ihtiyacı var, projesini derhal faksla bildirdiği zaman,
onların da fonlarında, ödeneklerinde olan paradan derhal bu desteği veriyor ve
ihracata malı süratle intikal ettiriyor. İşte, önümde faksla alınmış,
internetten alınmış şeyler var, daha yeni, hemen, son günlerin şubat ayına ait
şeyler var Amerika'da; yani, Ortadoğu'ya, Rusya'ya ve Birleşik Devletler
Topluluğuna, bu bölgelere ihracatı destekleyen özel programlar var. Beyaz ette,
tavuk etinde, tonunda 625 dolara kadar destek var. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum. Bunlar hibedir doğrudan doğruya. Yani, bu projeleri
getirmezsek, bu programları getirmezsek, bu kaynakları, ödenekleri tahsis
etmezsek, en iyi ırkı da yetiştirsek, tarımda da, hayvancılıkta da ıslah etsek,
pazara ulaşamayınca, talep olmayınca, üretim olmaz; yani, Türkiye'nin bugünkü
sıkıntısı, talebi doğurmaktır. Daralan iç pazar, ihracat da yok, ihracatta
döviz kuru ve enflasyon makası açılmış, ihracat da zorlanmış; tabiî, o zaman,
ekonomi geriye doğru tepiyor, şişiyor, stoklar doluyor, fabrikalar çalışamaz
hale geliyor, üretim de geriliyor, işsizlik de artıyor. Yani, bu güzel
kanunları güzel politikalarla desteklemek lazım, onu söylüyorum; bu da,
hükümetlerin işidir. Kanun kendi kendine çalışıp üretim yapmaz, kanun kendi
kendine çalışıp ihracat yapmaz; dinamik bir yaklaşımla bunları düzenleyen
siyasî iradenin ortaya çıkması lazım diyorum. Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Zeki Ertugay;
buyurun efendim. Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) - Tekrar, Yüce
Kurulu saygıyla selamlıyorum. Bu maddede, kanunla öngörülen yönetmelikler çıkarılana
kadar, önceki kanuna göre çıkarılmış yönetmeliklerin uygulanması hususu
belirtilmektedir. Bununla ilgili olarak Yüce Heyetinize şunu arz etmek
istiyorum: Yönetmelikte her ne kadar bir süre öngörülmüşse de, bu
yönetmeliklerin bir an önce çıkarılması çok büyük ehemmiyet arz etmektedir;
çünkü, yasanın uygulanabilirliğini sağlayan, halkımıza, üreticiye yararlı hale
getiren, yönetmeliklerdir. Onun için, Bakanlığın, çeşitli meslek kuruluşlarının
da -elbette ki kanun çerçevesi içerisinde- görüşlerini alarak, işleyebilir,
makul bir yönetmeliği bir an evvel çıkarması gerekmektedir. Bugüne kadar bu tasarı birkaç komisyonda görüşüldü,
tasarının bu kadar güzel hale gelmesinde komisyonların çok büyük katkısı oldu;
bu vesileyle, bütün komisyonlara, komisyon başkanlarına teşekkür ediyorum.
Tasarının bu hale gelmesinde şimdiye kadar hükümetin fazla bir katkısı olmadı;
ama, bundan sonra, esas, uygulamada teşekkürü hak edecek uygulamalar olduğu
takdirde, Hayvan Islahı Kanunu başarılı bir şekilde uygulandığı takdirde, o
zaman, yine, çıkıp, bu kürsüden teşekkür etmekten asla imtina etmeyiz. Kanunun hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bugün,
bayram arifesi; bu kadar sıkıntının yaşandığı, ekonomik darboğazın olduğu ve de
bu ağır ekonomik faturaların en ağırının köylü tarafından, çiftçi tarafından
ödendiği şartlarda değil de, biraz daha iyi şartlarda, güzel şartlarda bu kanun
tasarısını bu Yüce Kurulda görüşmeyi arzu ederdik. Hayırlı olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla
selamlıyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Ertugay. Geçici madde 1'i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 22 nci maddeyi okutuyorum: Yürürlük MADDE 22.- Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 23 üncü maddeyi okutuyorum: Yürütme MADDE 23.- Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... 23 üncü madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, İçtüzüğün 86 ncı maddesine göre
lehte bir söz vereceğim. Balıkesir Milletvekili Sayın Numan Gültekin, buyurun. 2 dakika içerisinde görüşlerinizi arz ve ifade ediniz. NUMAN GÜLTEKİN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, bugün görüşmekte olduğumuz 418 sıra sayılı Hayvan Islahı
Kanunu Tasarısı, gerçekten, önemli bir kanun tasarısı. İnanıyorum ki, biraz
sonra değerli oylarınızla kanunlaşacak. Buradaki amaç, tabiî ki, mevcut hayvan
ırklarımızın değişik ıslah yöntemleriyle geliştirilmesi ve birim hayvan başına
alınan verimin artırılmasıdır. Biraz önce, özellikle muhalefete mensup milletvekili
arkadaşlarım "bugün burada başka konuları görüşmemiz lazımdı"
dediler. Halbuki bugün burada, gerçekten, hem Demokratik Sol Partinin hem de
hükümetimizin çok önem verdiği köylümüzün sorununu görüşüyoruz, köylümüzün
uğraştığı hayvancılığı görüşüyoruz ve önemli bir kanun tasarısını görüşüyoruz. Ben bu kanun tasarısının Türk köylüsüne, Türk
çiftçisine hayırlı olmasını diliyorum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Gültekin. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü açık oylamaya
tabidir. Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını
alacağım. Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Açık oylamayı elektronik oylama cihazıyla yapacağım ve
oylama için 5 dakikalık süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen arkadaşlarımızın,
teknik personelden yardım istemelerini, buna rağmen giremeyen arkadaşımız olur
ise, yine aynı süre içerisinde pusulalarını Başkanlığımıza göndermelerini rica
ediyorum. Bu arada, vekâleten oy kullanacak sayın bakan var ise,
hangi bakana vekâleten oy kullandığını, oyunun rengini ve imzasını havi oy
pusulasını, belirlenen süre içerisinde Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica
ediyorum. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Hayvan Islahı Kanunu
Tasarısının yapılan açık oylamasına 216 sayın üye katılmış ve 214 kabul ve 2
mükerrer oy kullanılmıştır. Böylece, tasarı, kabul edilmiş ve yasalaşmıştır;
hayırlı, uğurlu olsun. Sayın milletvekilleri, biraz önce Genel Kurulun
onayıyla, tasarının bitimine kadar çalışılması ve müteakiben, bugün için
birleşimin kapatılması yönünde karar alınmıştı. Alınan karar gereği, kanun tasarı ve tekliflerini
sırasıyla görüşmek için, 1 Mart 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere,
birleşimi kapatıyorum. Kapanma
Saati: 20.33 |
|