Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

CİLT : 55

 

58 inci Birleşim

14 . 2 . 2001 Çarşamba

 

 

                                       İ Ç İ N D E K İ L E R                   Sayfa       I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, Isparta'daki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın bor madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından çıkarılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı

3. – Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun son siyasî gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın (6/841) esas numa-ralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/310)

2. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına tevdi edilmek üzere Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/757)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23 arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7)

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :  527)

2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı :  606)

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

4. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759) (S.Sayısı : 572)

5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı :  576)

6. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı :  577)

7. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı :  591)

8. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592)

9. – Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı : 597)

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, DPT Müsteşarının enerjide yap-işlet-devret modelini eleştiren açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer'in cevabı (7/3313)

2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, 1997-2000 yılları arasında kamuda çalışan işçi ve memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/3314)

3. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Hazine bonosu ve devlet tahvillerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3306)

4. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, işçi ve memurlardan kesilen konut edindirme yardımı paylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral'ın cevabı (7/3283)

5. – Gaziantep Milletvekili Ali Özdemir'in, bakanlıkça Gaziantep'te yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın ce-vabı (7/3409)

6. – Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı İlindeki devlet hastanesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı (7/3297)


I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Konya Milletvekili Ali Gebeş'in, Eti Holding AŞ'ye bağlı olarak faaliyetini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesine ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel,

Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in, tarım kesiminin sorunlarına ve alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

Adana Milletvekili Ali Gören'in, Darwinizmin ve Neodarwinizmin ders kitaplarında yer alışına ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu,

Cevap verdiler.

İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifini (2/666) geri aldığına ilişkin önergesi okundu; Millî Eğitim Komisyonunda bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.

İtalya Senatosu Başkanvekili ve Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumu Başkanı Ersilia Salvato'nun, TBMM'yi temsilen dört kadın milletvekilini,

Avrupa Parlamentosunun, "Avrupa'nın Sözleri" programı çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısına TBMM'yi temsilen bir milletvekilini,

Davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkereleri kabul edildi.

13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına; gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 20 Şubat 2001 Salı günkü birleşiminde yapılmasına;.

13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 606 sıra sayılı kanun tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 234 üncü sırasında yer alan 597 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 10 uncu sırasına, 233 üncü sırasında yer alan 580 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 402 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 418 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 413 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 406 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına, 139 uncu sırasında yer alan 407 sıra sayılı kanun tasarısının 16 ncı sırasına, 38 inci sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun tasarısının 17 nci sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun tasarısının 18 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 438 sıra sayılı kanun tasarısının 19 uncu sırasına, 35 inci sırasında yer alan 356 sıra sayılı kanun tasarısının 20 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 571 sıra sayılı kanun tasarısının 21 inci sırasına, 236 ncı sırasında yer alan 599 sıra sayılı kanun tasarısının 22 nci sırasına, 225 inci sırasında yer alan 593 sıra sayılı kanun tasarısının 23 üncü sırasına, 65 inci sırasında yer alan 194 sıra sayılı kanun tasarısının 24 üncü sırasına, 226 ncı sırasında yer alan 579 sıra sayılı kanun tasarısının 25 inci sırasına alınmasına;

13 Şubat 2001 Salı, 14 Şubat 2001 Çarşamba, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba ve 28 Şubat 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların, 27 Şubat 2001 Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine; 27 Şubat 2001 Salı günü de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 13 Şubat 2001 Salı günü (10/11) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin, 20 Şubat 2001 Salı günü de (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine;

Genel Kurulun 13 Şubat 2001 Salı 15.00-20.00; 14 Şubat 2001 Çarşamba, 15 Şubat 2001 Perşembe, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba, 22 Şubat 2001 Perşembe, 27 Şubat 2001 Salı, 28 Şubat 2001 Çarşamba, 1 Mart 2001 Perşembe günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına;

Genel Kurulun 16 Şubat 2001 Cuma, 23 Şubat 2001 Cuma günleri de 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve bugünlerde de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Kırgızistan AGİT Heyetine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi.

Ankara Milletvekili Uluç Gürkan'ın, 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin (2/422),

Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/226),

İçel Milletvekilleri Edip Özgenç, Akif Serin ve Turhan Güven'in, 20.5.1993 tarih ve 2197 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinde Yer Alan İçel Adının Mersin Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/332),

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı.

Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, DYP Grubunca aday gösterilen, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt seçildi.

Görüşmelerine devam olunan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20 arkadaşının, SSK'nın bugünkü durumunun araştırılarak yeniden yapılandırılması için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/11) yapılan oylamadan sonra, kabul edilmediği açıklandı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan :

Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :  527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon Raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi.

Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/513) (S. Sayısı :  216) görüşmeleri tamamlanarak, kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53) (S. Sayısı :  433),

Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/759) (S. Sayısı :  572),

Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporlarının (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı :  576),

Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/752) (S. Sayısı :  577),

Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/728) (S. Sayısı :  591),

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı :  592),

Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı : 606) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Alınan karar gereğince, 14 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te toplanmak üzere birleşime 19.56'da son verildi.

 

Mehmet Vecdi Gönül

 

 

Başkanvekili

 

 

Cahit Savaş Yazıcı

Levent Mıstıkoğlu

 

İstanbul

Hatay

 

Kâtip Üye

Kâtip Üye

 

 

 

                                           No. : 85

II. – GELEN KÂĞITLAR

14.2.2001 ÇARŞAMBA

Rapor

1. – Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair 626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758) (S. Sayısı: 609) (Dağıtma tarihi : 14.2.2001) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul'un ağaçlandırılmasında kullanılan ithal ağaçlara ilişkin Orman Bakanından sözlü soru önergesi (6/1233) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2001)

2. – Nevşehir  Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Nevşehir'deki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1234) (Başkanlığa geliş tarihi: 13.2.2001)

3. – Nevşehir  Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Nevşehir'deki belediyelere verilen araçlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1235) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2001)

4. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Amasya-Taşova, Gümüşhacıköy ve Merzifon TEKEL yaprak tütün işletmelerinin özelleştirilme çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen)  sözlü soru önergesi (6/1236) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2001)

5. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, görevden alınan Bakanlık Müsteşarı ile ilgili karara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi  (6/1237) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Emlakbank'ın, KEY hesaplarıyla ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin   Devlet Bakanından ( Faruk Bal) yazılı soru önergesi (7/3630) ) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)

2. – Ankara Milletvekili  M.Zeki Çelik'in, bir firmaya verilen sağlık ihalelerine  ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3631) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)

3. – Ankara  Milletvekili M.Zeki Çelik'in,  Koç Üniversitesi'ne tahsis edilen Mavramoloz Ormanları hakkındaki iddialara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3632) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001)

4. – Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, SSK'nın sigorta prim alacaklarına ve belediyelerin borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3633) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

5. – Trabzon Milletvekili  Ali Naci Tuncer'in, emekli maaşlarına ilişkin  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3634) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

6. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in, SSK' lıların sağlık giderlerine  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3635) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

7. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in,  SSK'nın tıbbî malzeme alımlarıyla ilgili bazı iddialara  ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3636) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

8. – Bitlis Milletvekili  Yahya Çevik'in,  SSK'daki tasarrufa ve sigortalı işçi sayısına ilişkin  Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3637) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

9. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın,  SSK hastanelerindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3638) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

10. – İzmir Milletvekili Yıldırım Ulupınar'ın, SSK'dan sahte emeklilikle ilgili basında çıkan haberlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi  (7/3639) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

11. – Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Kazakistan'a yapılan seyahate ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3640) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

12. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in,  kurum dışı sağlık hizmetlerindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından  yazılı soru önergesi (7/3641) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

13. – Manisa Milletvekili Mustafa Enöz'ün, çıraklık ve halk eğitimi merkezlerinde çalışan usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3642) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

14. – Kocaeli Milletvekili  Mehmet Batuk'un, sendikalı öğretmenlerin tayin edildikleri veya açığa alındıkları iddialarına ilişkin Millî Eğitim  Bakanından yazılı soru önergesi (7/3643) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

15. – Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, BAĞ-KUR ve SSK alacaklarının tahsil edilememesinin nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3644) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001)

16. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un, muhtarların sosyal ve özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde bir çalışma olup olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3645) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.2.2001)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Tarım-İş Sendikası ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3222)

2. – Balıkesir  Milletvekili İlhan Aytekin'in, Balıkesir  İlindeki  hayvancılık ve barınakların yapı denetimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3223)

3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Devlet Bakanı Yüksel Yalova'nın ekonomiyle ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3234)

4. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce Tokat İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3236)

5. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlindeki çevre yolları projelerinin ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3238)

6. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İli çevre yolu ve Turhal yolu projele-rine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3239)

7. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde İller Bankası Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3240)

8. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3241)

9. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat İlinde Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3242)

10. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Rize Merkez II 48 Afet konutları inşaat projesine  ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3246)


BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

14 Şubat 2001 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

 

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşimini açıyor, hepinize en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, toplantı yetersayısı yoktur; itiraz ediyorum, yoklama yapın.

BAŞKAN - Oylama sırasında yoklama isteme hakkınız var; başlangıçta takdir bana ait.

Gündeme geçmeden evvel, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Gündemdışı ilk söz, Isparta'daki elma üreticilerinin sorunları hakkında söz isteyen, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül'e aittir.

Buyurun Sayın Gül.

Süreniz 5 dakika.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, Isparta'daki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta elma üreticilerinin sorunlarını dile getirmek üzere, gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, Isparta, idarî yapı olarak, 13 ilçeden, 50 kasabadan ve 174 köyden oluşmaktadır. Nüfusumuzun büyük bir kısmı tarımla uğraşmakta ve geçimini de elde ettiği tarım ürünlerinden sağlamaya çalışmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta, malumunuz olduğu üzere, bir gül şehridir; ama, maalesef, bugün için ticarî hayatta gül önemini kaybetmiştir. Gülle geçinen nüfus sayısı hızla azalmıştır. Öte yandan, Isparta denilince, akla gelen diğer bir ürün de halıdır; ancak, Isparta halısı da, son yıllarda, giderek piyasadan çekilmiş; bu alanda da, Ispartalı büyük bir gelir kaybına uğramıştır. Isparta'nın son yıllarda diğer bir önemli gelir kaynağı da, Eğirdir Gölünde üretilen tatlı su ıstakozu idi; ancak, bu alan da tümüyle yok olmuştur; artık, son yıllarda tatlı su ıstakozu üretimi de tümüyle durmuştur; çünkü, hastalık, bu ürünü tümüyle yok etmiştir.

Isparta'nın yıllık geliri, kişi başına 2 600 dolardır. Bu da, takdir edersiniz ki, Türkiye ortalamasının altındadır; çünkü, Isparta topraklarının tarıma elverişli olan alanı azdır. Mevcut arazinin büyük bir kısmını, orman arazisi oluşturmaktadır. Orman köylülerinin içler acısı durumda olduklarını ayrıca anlatmaya bile gerek yoktur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta'da sanayiin de gelişmediği diğer bir gerçektir; çünkü, coğrafî olarak bulunduğu konum, bu konuda en önemli engeli oluşturmaktadır. Ayrıca, yeterli ölçüde sermaye birikimi olmadığı için, Ispartalı, sanayi yatırımlarını da yapamamaktadır. Yapılan sanayi yatırımlarında da, çalışan nüfus sayısı oldukça sınırlı ve azdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda, Ispartalı üreticiler, belli ekonomik alanlar ellerinden gidince, elma üretimine ağırlık vermeye başladılar. Elma ağacı dikip yıllarca baktıktan sonra, ürün elde etmeye başlayan Ispartalı elma üreticisi, bugün ciddî bir ekonomik krizle karşı karşıya bulunmaktadır.

Bugün, Ispartalı elma üreticisinin elinde, satılmayan 150 000 ton civarında elma bulunmaktadır. Bu rakam, geçen sene şubat ayında 20 000 ton idi. Demek ki, bu yıl, elma üreticisinin elinde, geçen yıla göre yaklaşık 8 kat daha fazla elma stoku bulunmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tarım ürünlerinin stoklanmasında ne denli zamana karşı direnebildikleri sizlerin de malumudur. Bu ürünler tüketilmediği takdirde, elma üreticileri büyük bir zararla karşı karşıya kalacaklardır ve bunun neticesinde de, telafisi imkânsız hale gelecektir. Kaldı ki, stoklamanın bile başlıbaşına ciddî bir maliyet unsuru oluşturduğu bilinen bir gerçektir. Böyle bir ortamda, onbinlerce elma üreticisinin sesine kulak vermek ve onların meselelerini çözmek, bizim ve her vatanseverin görevidir.

Değerli milletvekilleri, bakınız, sezon başında, dalında, 1 kilogram elmanın ortalama fiyatı 200 000 ilâ 220 000 liraya satılırken, bugün, bunun üzerine 75 000 lira depo kirası, 25 000 lira işçilik ve kasa ve diğer maliyetler binmesine rağmen, elmanın en az 300 000 liraya satılması gerekirken, bugün, elma 150 000 ilâ 200 000 liraya bile alıcı bulamamaktadır. Böyle bir durumda, elma üreticisi perişandır. Kaldı ki, gelen yük sadece bunlarla sınırlı değildir; yüksek ilaç ve gübre fiyatları, ekipman giderleri, mazotun pahalı olması, devletin herhangi bir sübvansiyonunun bulunmaması, elma üreticilerini çok zor durumda bırakmıştır.

Değerli milletvekilleri, biz, milletvekilleri olarak, kendi seçim bölgelerimizin sorunlarını bu Yüce Çatı altında seslendirip, hükümetten çözüm beklemek durumundayız; çünkü, hükümet, ülkedeki vatandaşların sorunlarını çözmek ve onlara daha güzel bir gelecek vermek için kurulur, bakınız, ben...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hemen belirtmek isterim ki, elma üreticileri sadece Isparta'da zor durumda değildir, tüm Türkiye'de benzer tabloyu görmek mümkündür. Sayın milletvekillerimize bu yönde şikâyetlerin ulaştığını ve sorunlara çözüm bulunması yönünde taleplerin geldiğini biliyoruz. Bu, bir parti sorunu değildir, her partiden üreticilerin ortak sorunudur. Dolayısıyla, tüm milletvekillerimizin ortak desteğiyle bu soruna çözüm bulmaya milletvekillerimizi davet ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu soruna nasıl çözüm bulabiliriz, bu konuda bazı naçiz önerilerde bulunmak istiyorum. Öncelikle, elma ithalatına sınırlandırma getirilmelidir. İçeride bizim üreticimiz kan ağlarken, dışarıdan elma ithalatına izin vermek doğru bir davranış olmasa gerek. Bakınız, 2000 yılının ilk dokuz ayında, ithal ettiğimiz elmaya 1 200 000 dolar para ödemişiz. Elmada, bugün için herhangi bir teşvik yoktur; ama, kütlü pamuktan soya fasulyesine, kanoladan zeytine, narenciyeye, ayçiçeğine pek çok alanda devlet teşviki uygulanmaktadır. Elmanın da süratle bu kapsama...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Gül, son cümleniz için açıyorum, lütfen tamamlayınız.

RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bakınız, değerli milletvekilleri, bazı tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımları öngörülmüştür. Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan bu ödemelerin yapılmasını arz eder, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım.

Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, bor madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilmesi konusunda söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın Emin Karaa'ya aittir.

Buyurun Sayın Karaa. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

2. – Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın bor madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından çıkarılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı

EMİN KARAA (Kütahya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bor cevherinin yoğun olarak bulunduğu bir il olan Kütahya'nın bir Milletvekili olarak size bordan söz etmek için buradayım. Tabiî, geçtiğimiz pazartesi akşamı, Bakanlar Kurulu toplantısında bor madenlerinin özelleştirme kapsamından çıkarılmış olmasından da son derece sevinçli olduğumu ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, bu arada, sizi, borun ne olduğu hakkında -iki satır- fazla vaktinizi almadan bilgilendirmek istiyorum o yörenin bir milletvekili olarak.

Ülkemizin rezerv bakımından dünya birincisi olduğu bir madendir bor madeni. Bor, dünyada, nerelerde kullanılır diyorsanız, bakın, 250 çeşit ürünün bazılarından bahsetmek istiyorum: Cam endüstrisinde, uzay teknolojisinde, sabun, deterjan yapımında, tarımda, uçak ve askerî araçların yapımında, nükleer santrallarda, elektronikte, ilaçta, patlayıcı maddede... Velhâsıl, söylemiş olduğum gibi, 250 çeşit üründe bor ağırlıklı biçimde kullanılıyor.

Ne mutlu ki, dünya bor rezervinin yüzde 63'ü, evet, tam yüzde 63'ü Türkiye'de, Kütahya'da, Emet'te ve Hisarcık'ta ağırlıklı biçimde, Balıkesir'de ve Eskişehir'de; geri kalan yüzde 37'lik kısmın yüzde 10'u Amerika Birleşik Devletlerinde, yüzde 13'ü de Rusya'da bulunuyor. Bu ülkelerdeki, yani, bizim dışımızda borun bulunduğu ülkelerdeki bor rezervinin ömrü 70 yılla sınırlanmış; buna karşın, ülkemizdeki toplam rezerv ömrü tam 412 yıl, dört asırdan fazla kullanabileceğimiz bir bor cevherine sahibiz. Toplam bor yataklarımız 2 milyar 100 milyon ton, değeri de 750 milyar dolar. Açıkçası, Arap ülkelerinin petrolü ne ise, Türkiye için bor, o. Açıkçası, Rusya için doğalgaz ne ise, Türkiye için bor, o.

Dünya bor piyasasına yön veren iki şirket var; bunlardan bir tanesi US Boraks denilen Amerikan şirketi, diğeri, bizim medarı iftiharımız Eti Holding; dünya piyasasına bu iki şirket yön veriyor. Ne var ki, 1 milyar 230 milyon dolarlık dünya bor pazarında, Eti Holdingin payı 250 milyon dolar, buna mukabil US Boraksın payı 800 milyon dolar. Ağırlıklı biçimde eşit olarak dünyaya egemen olan bu iki şirketten birinin geliri 800 milyon dolar, borun yüzde 63'ne sahip Türkiye'nin geliri 250 milyon dolar; niye? Bunun nedeni, Türkiye'nin ihraç ettiği borun büyük kısmını rafine ederek satamamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, Eti Holdingin, rafine ürün kapasitesini artıracak acil önlemler alması gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, bor cevherini rafine etmeyip ham olarak sattığı için, ülkelerinde borun zerresi dahi olmayan yaklaşık 20 ülke, bizden almış oldukları bor madenini işleyerek bizden fazla para kazanmaktalar. 

Ülkemiz için böylesine hayatî önem taşıyan, en ilkel şartlarda dahi ülkeye 250 milyon dolar döviz getiren, dünya üzerinde ilerleyen yıllarda tekel olabileceğimiz bor madenlerinin özelleştirme kapsamından çıkarılmış olmasını sevinçle karşılıyorum. Bakanlar Kurulu üyelerine, bu kararı aldıkları için, teşekkür ediyorum.

Şimdiden sonra artık amacımız, ürün kapasitemizi artırmak, Türkiye'yi bor konusunda yükseltmek olmalıdır. Bunu yaptığımız ölçüde ham bor satışları azalacak ve yurt dışındaki bora dayalı sanayiler piyasadan çekilecek, ülkemizde, bor cevherine dayalı sanayi sektörleri kurulmuş olacaktır.

Mevcut tesislerin yenileme yatırımlarına da büyük önem vermemiz, İhracatın artırılmasında gerekli çalışmaları yapmamız gerekiyor ve en önemlisi, ruhsatlar, fiyatları belirleme ve pazar politikaları Eti Holdingde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız efendim.

EMİN KARAA (Devamla)-...kalmak şartıyla özel sektörle yatırım ortaklığı yapılması gerekmekte.

Borun ehemmiyetli miktarda bulunduğu Emet'teki Borikasit Fabrikasında ki, yeni yapılmaktadır, 2002 yılında rafine uç ürünleri konusunda uzmanlaşmış fabrika olarak işleme girecektir. Üretim hammaddelerinin ve ürününün taşınması için yetersiz kalan Tavşanlı, Emet, Gediz karayollarının genişletilmesi çalışmalarına başlanması gerekiyor.

Ülkemiz için, hem ekonomik açıdan hem de stratejik açıdan fevkalade önemi olan bor madeninin daha verimli işletilmesi için gerekli düzenlemelerin yapılmasını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karaa.

Devlet Bakanımız Sayın Şükrü Sina Gürel cevap verecekler.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; bugün, Türkiye için, geleceğimiz için son derece önemli bir varlığımız olan bor tuzlarıyla ilgili olarak Sayın Emin Karaa'nın gündemdışı konuşmasına ben hükümetimiz adına içten, candan teşekkür ederim.

Gerçekten, Sayın Karaa, çok kısa bir süre içerisinde, bor madenlerinin ülke ekonomimiz için ve bundan sonra da oynayabileceği rolü hesaplayarak, geleceğimiz için önemini çok iyi özetlediler, vurguladılar. Dolayısıyla, ben, kendilerinin değindiği noktalara yeniden değinmek istemiyorum. Ayrıca, Sayın Karaa, bu konuşmalarıyla bundan sonraki bor politikasının da, üretim ve pazarlama politikasının da nasıl olması gerektiğini belirttiler; o açıdan da kendilerine candan teşekkür ediyorum.

Şunu belirtmek istiyorum ki, bundan sonra, gerçekten, birbuçuk yıldır yeni bir politikayı başlattığımızı bilerek ve aynı doğrultuda devam ederek, bor üretiminde işlenmiş ürünlere ve uç ürünlere yönelmek zorundayız ve zaten biz, birbuçuk yıldır, Eti Holding içerisinde, yeni bir üretim ve pazarlama politikası başlatarak, bundan sonra borumuzu dışarıya ham olarak, işlenmemiş olarak değil, işlenmiş olarak, hiç değilse yarı mamul olarak; ama, borumuzdan, daha çok da uç ürünler üreterek kat kat değerlendirmek istiyoruz, böyle bir politika başlattık ve bu politikanın sonuçlarını da bu yıl almaya başlayacağız. Örneğin bu yıl Eti Holding, dünya pazarlarına geçen yıla göre 260 000 ton daha fazla işlenmiş ürün satacaktır. 2001 yılında hedefimiz budur.

Biz, bunun için yeni bir yatırım hamlesi de başlatıyoruz. Bu yıl başlatacağımız yeni tesislerin yatırımıyla ve bu yatırımları da kendi özkaynaklarımızdan sağlayarak, karşılayarak, 2002 yılından itibaren işlenmiş ürün kapasitemizi daha da artıracağız.

Şimdiye kadar -Sayın Karaa da belirtti- bizim rezervlerimiz, potansiyelimizle orantılı bir pazar payımız olamamıştır dünyada. Biz, daha çok, ürünlerimizi, borumuzu dışarıya ham olarak satan ve dolayısıyla, katmadeğerin yurtdışına çıkmasına izin veren bir politikaya mahkûm olmuştuk; bu mahkûmiyetimiz, artık, sona eriyor. Bundan sonra en ileri uç ürünleri de Eti Holding ve gerektiğinde de özel girişimimizle işbirliği halinde üreterek, dünya pazarında çok daha değerli bir pay sahibi olacaktır ve bununla da kalmayacağız tabiî ki, Eti Holdingin, şimdiye kadar, üretimde bulunduğu sosyal çevreye de çok büyük katkıları olmuştur; bu katkıları da artırarak devam ettireceğiz, dolayısıyla, Kütahya ve Eskişehir İllerimiz de, bu katkılarımızdan, bundan sonra da yararlanmaya devam edecekler bor açısından; ama, alüminyum tesislerimiz çerçevesinde de, yine, hem üreti-mimizi daha verimli ve pazar payımızı da daha değerli hale getirerek hem de sosyal çevremize katkıda bulunarak, Seydişehir'deki faaliyetimizi de yine hakkıyla sürdüreceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, dün de, Seydişehir Alüminyum tesisleriyle ilgili olarak, Sayın Gebeş konuyu Meclis gündemine getirdiğinde arz etmiştim, aslında, özelleştirme, kendi başına bir amaç değildir, bir araçtır. Eğer, bir tesisin verimli işletilmesi için ve istihdamı koruması, hatta geliştirmesi için özel girişime devredilmesi gerekiyorsa, bu yapılmalıdır; ama, özelleştirme, kendi başına ve başka faktörlerden bağımsız bir amaç haline gelemez, getirilemez. Dolayısıyla, borda da aynı şey söz konusudur ve Sayın Başbakanımızın direktifiyle, Sayın Başbakan Yardımcılarının katılmasıyla, bütün bakanlarımızın katılmasıyla, son Bakanlar Kurulunda, borun özelleştirme kapsamında kalamayacağı konusunda Bakanlar Kurulumuz bir ilke kararı almıştır. Şimdi, bu ilke kararı, bir Özelleştirme Yüksek Kurulu kararına dönüştürülerek, bor, gerektiği gibi, olması gerektiği gibi özelleştirme kapsamı dışına çıkarılacaktır ve biz de, Eti Holding olarak, bundan sonra, hem bor üretimimizde hem de alüminyum üretimimizde verimliliği, katmadeğeri ülke içinde tutma amacını önde tutarak, ilke edinerek üretim faaliyetimize devam edeceğiz.

Saygıyla Genel Kurulunuza arz ederim. Teşekkür ederim. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı son söz, son siyasî gelişmeler hakkında söz isteyen Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekâroğlu'na aittir. (FP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Bekâroğlu.

Süreniz 5 dakika.

3. – Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun son siyasî gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşması

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 57 nci Hükümetin uygulamış olduğu ekonomik ve sosyal politikalar sonucunda, ülkede yaşanan ekonomik durgunluk, açlık, sefalet ve yaklaşan sosyal patlamaya dikkat çekmek üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Cebinde parası olan birkaç bin aile, rantiye sınıfı ve onların sözcülüğünü yapan birkaç köşe yazarının dışında kalan herkes, Türk ekonomisinin battığında birleşmektedir. Uygulandığı hemen her ülkede olduğu gibi, IMF programı, Türk ekonomisini de batırmıştır. Yine, uygulandığı hemen her ülkede olduğu gibi, batan ekonominin faturası, bu işte hiçbir günahı olmayan geniş halk kitlelerine çıkarılmış, millet kan ağlamaktadır. Çarşıda, pazarda yaprak kımıldamıyor. Bırakınız yüzde 70'lere varan indirimler yapan konfeksiyoncuları, mobilyacıları, beyaz eşya, inşaat malzemesi satıcılarını, bakkallar, manavlar, lokantacılar, işportacılar, simitçiler, hatta, ayakkabı boyacıları bile iş yapamıyor. Kasaplar ise çoktan tarihe karıştı. Memur, işçi ve emeklilerin ellerine geçen paralar, ancak ekmek almaya yetiyor. Köylüyse, parasızlıktan çarşıya inemiyor.

Değerli arkadaşlarım, işsizlik, cumhuriyet tarihinin en yüksek düzeyine ulaşmıştır. İşyerleri tek tek kapanıyor. 2000 yılında Türkiye genelinde 100 000'in üzerinde esnaf iş bıraktı. Türk-İş'in araştırmasına göre, altı ay içinde işini kaybeden sendikalı işçi sayısı 120 000'in üzerindedir. Finans sektöründe işsiz kalan insan sayısı 20 000'i aşmıştır. Tekstil sektöründe işyerlerinin yarısı kapatılmış, kalan yarısı yüzde 25 kapasiteyle iş yapmaktadır. Tekstilde işsiz kalanların sayısının 150 000'i aştığı söyleniyor. Hükümet, enflasyonu düşürdüğünü iddia ediyor; ama, ülke yanıyor, millet kan ağlıyor.

Değerli arkadaşlarım, uygulanan ekonomik politikalar, ülkedeki üretimi durdurma noktasına getirmiştir; sanayimiz SOS veriyor, tarımsal üretimimiz bitti bitecek. Bir süre sonra, tezgâhları yabancı mallar dolduracak; elbette, mutlu azınlık için, yoksa, geniş halk kitlelerinin alışveriş yapacak takatı kalmamıştır.

Değerli arkadaşlarım, bölünme tehlikesinden söz ediliyor. Hangi tehlike?! İnsanlarımız fiilen zaten bölünmüştür; en zengin yüzde 1'in geliri 10 000-20 000 doları bulmuşken, en fakir olan yüzde 1'in geliri ise 500 doların altındadır. Kocaeli'nde millî gelir 8 000 dolar, Hakkâri'de 700 doların altındadır; ülke daha nasıl bölünecek değerli arkadaşlarım?!

Bir zamanlar Roma'da yargıçlar var denmişti. Biz de, Ankara'da yargıçlar var diyeceğiz; ama, Ceza Kanunu ortada... Toplumsal adaletsizlik diz boyu; baklavacı çocuklardan sonra, tişört çalan çocuklara toplam 77 yıl ceza verildi; ama çete kuran devlet görevlileri 4 ilâ 6 yıl ceza aldılar. Milyar dolarları götüren bankacıların çoğu ise, dışarıda geziyor.

Değerli arkadaşlarım, açlık kol geziyor. İnsanlar intihar ediyor. Toplumsal patlama kapıda; yılbaşı gecesi lüks otelleri taşlayanları hatırlayın.

Hükümetin uygulamış olduğu ekonomik ve sosyal politikalardan şikâyet etmeyen kalmadı; tüm toplum kesimleri bundan şikâyet ediyorlar, feryat ediyorlar; ama, IMF reçetelerine sıkı sıkıya yapışan hükümet kimsenin sesini duymuyor; aynen IMF reçetelerini uygulayan diğer ülkelerdeki gibi yapıyorlar. Feryatları duymamakla kalmıyorlar, örgütlü toplum kesimleri üzerinde akıl almaz baskılar uyguluyorlar. "Başımıza çorap örüyorlar" denilerek, itiraz eden, muhalif duran herkes düşman ilan ediliyor. Dernekler, vakıflar kapatılıyor, sendikacılar tutuklanıyor. Devlet, bir taraftan göstermelik insan hakları kurulları oluştururken, diğer yandan, insan hakları diyen herkesi düşman saflarına koyuyor. 130 yıllık İstanbul Barosu bile kapatılmaya, yöneticilerine görevden el çektirmeye kalkıldı. Öte yandan, korku tekrar besleniyor. Failî meçhuller, gözaltında kayıplar başladı. Silopi'de 2 HADEP'liden, yirmi günden beri haber alınamıyor.

Değerli milletvekilleri, hükümet, sadece sivil toplum örgütlerini değil, siyasî partileri de, milletvekillerini de susturmaya çalışıyor; yapılan İçtüzük değişikliğinin bundan başka bir anlamı olamaz.

Değerli arkadaşlarım, bu gidiş hayra gidiş değildir. IMF programlarının uygulandığı diğer ülkelerde yaşananların, ülkemizde yaşanmayacağını kim garanti edecek? Bu ülkelerde ekonomiler batmış, toplumsal dokular yırtılmış, açlık, sefalet, intihar, soygun, yağma, sokak ortası infazları devam ediyor. Brezilya'da her gece onlarca sokak çocuğu öldürülüyor. Venezuela'da, Kolombiya'da sokak ortasında sendikacılar kurşunlanıyor. Arjantin'de, Endonezya'da işyerleri, marketler yağmalanıyor. Tayland'da 15 yaşın altında küçük kız çocukları satılıyor. Bizde, bütün bunların olamayacağını kim garanti altına alıyor, neye güveniliyor? Aile çözülmüş, geleneksel ilişkiler tahrip edilmiş, bunların yerine konulacak herhangi bir değerler sistemi de getirilmemiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Bekâroğlu.

Buyurun.

MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, IMF reçeteleri sadece çokuluslu şirketlerin işlerine yarıyor. IMF, uluslararası finans çevrelerinin tahsildarlığından başka bir şey değildir; girdiği her ülkeyi batırmıştır.

Değerli milletvekilleri, açlık diz boyu, toplumsal doku yırtılmıştır. Bunun sonucu sosyal patlamadır. Artık, kimsenin, akraba, aşiret, dost demeye gücü kalmamıştır; toplumsal güven ortadan kalkıyor. Evine ekmek götüremeyen milyonlarca babadan, çocuğuna yemek pişiremeyen milyonlarca anneden korkun; karnı doymadan uyumak zorunda kalan milyonlarca çocuğun feryadını duyun; dolu vitrinlerin önünden geçen genç insanların neler yapabileceğini düşünün.

Sayın Başbakana, sosyal güvenlikten sorumlu bakana sorarım: Bütçenin yüzde 40'ı güvenliğe, savunmaya ayrıldı, gerekiyordu belki; ama    -IMF  belki bunu da düşünmüştür- sosyal güvenlik için ne yapmayı düşünüyorsunuz; yaklaşan toplumsal patlama için herhangi bir tedbiriniz var mı?

Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekâroğlu.

Konuşmaya cevap verecek sayın bakan?.. Yok.

MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Olamaz zaten...

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Bakanlar zaten yok.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Ancak tarih cevap verir...

BAŞKAN - Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır, okutuyorum :

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın (6/841) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/310)

ÊTürkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 244 sırasında yer alan (6/841) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

                        Alaattin Sever Aydın

                                            Batman

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bir gensoru önergesi vardır; önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır.

Şimdi, önergeyi okutuyorum :

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23 arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye, 2000 yılı kasım ayında sürüklendiği finansal krizin, 2001 yılının ilk günlerinden itibaren giderek reel sektör krizine doğru derinleşerek genel bir krize dönüşmesinin sıkıntı ve tedirginliğini yaşamaktadır.

1998 yılında IMF'yle yapılan ve 1999 yılı sonunda fiyaskoyla neticelenen ve ekonomiyi son ellibeş yılın en kötü daralmasına (yüzde -6,4) sürükleyen Yakın İzleme Anlaşmasının ardından, bu kez de IMF'yle imzalanan üç yıllık stand-by programının ikinci yılında, bugün, Türk ekonomisi, tam bir çıkmaza sürüklenmiştir.

21 Şubat 2001'den itibaren Hazinenin yapmak zorunda olduğu 6 milyar dolara yakın içborçlanmada faizlerin yüksek gerçekleşmesi ihtimali, bütçe hedeflerini ve açığını daha 2001 yılı başında anlamsız kılabilecektir.

Sanayi, üretim, ihracat ve ticaret kesimlerinin 31 Mart 2001 itibariyle bankalara ödemek zorunda oldukları dönem faizlerini ve yine iş ve esnaf dünyasının nisan ayındaki vergi yükümlülükleri, hem reel sektörü hem de bankacılık sektörünü büyük bir açmazın ve sıkıntının içine sokacaktır.

Bankacılık sektörünün son iki aydaki tasfiye olacak krediler hesabına aktarmak zorunda kaldığı sorunlu kredilerin 400 trilyona yaklaşması gerçekten de endişe vericidir.

Onbir aylık dışticaret açığının bütün dönemlerin en kötü açığı olarak 25 milyar doları aşması, uygulanan hatalı kur ve makroekonomik politikalarda ısrarın somut faturasıdır.

2001 yılında Türk ekonomisi üretememekte, satamamakta, yatırım ve ihracat yapamamakta, yatırım talebinde dahi bulunamamaktadır. İç ve dış piyasalarda iktidarın kapasite, bilgi ve kabiliyeti hakkında ciddî tereddütler doğurmuştur. Gayri safî millî hâsılanın, yaşanan ekonomide çöküntü ve daralma sonucunda, 2001 yılının ilk çeyreğinde en az eksi yüzde 3'e yakın bir küçülmeye gideceği anlaşılmaktadır.

Bugün, Türkiye, tarihinde görülmemiş bir gelir dağılımı bozukluğu ve adaletsizliği yaşamaktadır. AB standartlarına erişmek bir yana, Afrika ülkelerinin düzeyine doğru kötü bir gidişat önlenememektedir.

Türkiye'de hanelerin yüzde 41,9'unun geliri aylık 150 milyon TL'nin altında, yüzde 33,1'inin ise 300 milyon TL'nin altındadır. Diğer bir anlatımla, Türkiye'de halkın büyük bölümü neredeyse açlık sınırında yaşamaktadır.

Antiliberal, devletçi-töreci zihniyetin uyguladığı emir komuta ekonomisinin, yasak ve narhlarla kurlara, kiralara, ücretlere, KİT fiyatlarına, tarımsal ürünlere baskı uygulayarak ülke ekonomisini getirdiği nokta, maalesef, yukarıdaki rakamlarla özetlenmektedir.

9 milyona yaklaşan icra dosyası, neredeyse tüm vatandaşların icralık olduğunun kanıtıdır. Dünyada rekabet gücü açısından 42 nciliğe gerileyen Türkiye'de, hükümet, bu ağır tablo karşısında hâlâ hatada ısrar etmektedir.

Türkiye, savaş yıllarından beri, ekonomisinin böyle tahrip edilip, milletin böyle perişan edildiği hatalı ekonomik politikalarla yönetilmemiştir. Alım gücü yok olan, ay sonunu getiremeyen memur, işçi ve emeklilerimiz; gübre alamayan, Ziraat Bankasına borcunu ödeyemeyen, çiftine çubuğuna haciz gelen köylümüz; siftah dahi yapamayan, Bağ-Kur ve SSK primlerini ödeyemeyen, hayat standardı ve mükerrer vergiler altında ezilen esnaf ve sanatkârlarımız; kredi alamayan, ihracat yapamayan, yatırım imkânı bulamayan, unutulan ve kaderine terk edilen KOBİ'lerimiz ve ihracatçılarımız; alacaklarını tahsil edemeyen, satamayan, bankalarda yüzde 100'leri aşan faizli kredilerini ödeyemeyen sanayici ve müteşebbislerimiz; evinde tenceresinde aş yerine taş kaynatmak noktasına gelen kadınlarımız; milletin, tüm dinamik, üretken ve çalışan kesimleri bugün fakru zaruret haline düşürülmüşlerdir.

Reel ekonominin çöküşü ve bunun sonucunda fakirleşmesine yol açan, mevcut hükümettir. Ekonomide ülkenin uçurumun kenarına getirilmesine, yoksullaşmaya, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, TBMM kayıtsız kalamaz, kalmamalıdır.

Ekonomik çöküşe yol açan, IMF'nin hatalı reçetelerine teslim olan, ülkenin hakkını arayamayan, ekonomiyi kötü yöneten Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında, Anayasanın 99, İçtüzüğün 106 ncı maddeleri gereğince bir gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Oğuz Tezmen

(Bursa)

2- Turhan Güven

(İçel)

3- Nevzat Ercan

(Sakarya)

4- Ali Rıza Gönül

(Aydın)

5- Hakkı Töre

(Hakkâri)

6- Necati Yöndar

(Bingöl)

7- Hacı Filiz

(Kırıkkale)

8- Nihan İlgün

(Tekirdağ)

9- Ahmet İyimaya

(Amasya)

10- Mehmet Sadri Yıldırım

(Eskişehir)

11- Bekir Aksoy

(Çorum)

12- Mehmet Yalçınkaya

(Şanlıurfa)

13- Mehmet Halit Dağlı

(Adana)

14- Saffet Arıkan Bedük

(Ankara)

15- Kamer Genç

(Tunceli)

16- Nurettin Atik

(Diyarbakır)

17- İlhan Aytekin

(Balıkesir)

18- Takiddin Yarayan

(Siirt)

19- Ramazan Gül

(Isparta)

20- Veysi Şahin

(Mardin)

21- Mahmut Nedim Bilgiç

(Adıyaman)

22- Faris Özdemir

(Batman)

23- Yahya Çevik

(Bitlis)

24- Erdoğan Sezgin

(Samsun)

BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız da, bir tezkereyle bu gensoru önergesine katıldığını Başkanlığa bildirmiştir.

Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeler, 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşimde alınan karar gereğince, Genel Kurulun 20.2.2001 Salı günkü birleşiminde yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına tevdi edilmek üzere Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/757)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi:a) 27.05.1999 tarih ve B.02.0.PPG.0.12-310-06763 sayılı yazımız.

     b)Adalet Bakanlığının 01.02.2001 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02.1.128.19.1998/4117 sayılı yazısı.

Devletin askerî kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif etmek suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında tanzim edilen soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti.

Bu defa, Kocaeli Milletvekili Meral Akşener'e ait dosyanın, 4616 sayılı "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Sarıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre incelenmek üzere iade talebini kapsayan Adalet Bakanlığının ilgi (b) yazısının ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Gereğini arz ederim.

                                  Bülent Ecevit

                                         Başbakan

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gereği, Başkanlıkça yerine getirilecektir.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının;  Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, bu yarım işin görüşülmesini erteliyoruz.

Şimdi, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine, kaldığımız yerden devam ediyoruz.

2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) (1)

BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır.

Komisyon?.. Hazır.

Hatırlanacağı üzere, tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini dinlemiştik.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Afyon Milletvekilimiz Sayın Açba konuşacaklar.

BAŞKAN - Şimdi, Fazilet Partisinin görüşlerini, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba açıklayacaklar.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı üzerindeki görüşlerimi Fazilet Partisi adına ifade ederken, he-pinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada, üç ayrı kurumla ilgili yeni kadro talepleri söz konusudur, yeni kadro ihdasları söz konusudur. Bu üç ayrı kurumdan birisi Çevre Bakanlığıdır; diğeri, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüdür; bir diğeri de, Yargıtaydır. Çevre Bakanlığının, bu tasarı kapsamında talep etmiş olduğu 635 adet kadro karşısında, Plan ve Bütçe Komisyonunda 512 kadro tahsis edilmiştir, ihdas edilmiştir. Devlet Opera ve Balesi tarafından talep edilen 195 kadroya, Plan ve Bütçe Komisyonunda, yine, 140 kadro tahsis edilmiştir. Yargıtay da 99 kadro talebinde bulunmuş, 69 kadro ihdas edilmiş bulunmaktadır.

Tabiî, bu kendilerine kadro ihdas edilen kurumlarla ilgili bazı değerlendirmeler yapmak gerekir. Ben, değerlendirmemi, daha çok, Çevre Bakanlığıyla ilgili olarak yapmak istiyorum. Maddelere geçildiğinde, değerli arkadaşımız, Yargıtayla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunacak.

Bilindiği gibi, 1996 Eylülünde, Çevre Bakanlığının 46 ilde teşkilatlanması için kadro talebinde bulunulmuştu. Şu andaki kadro talebinin, 1996'daki kadro talebinin yenilenmesinden başka bir şey olmadığını da ifade etmemiz gerekir.

                                                     

(1) 606 S.Sayılı Basmayazı 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşim tutanağına eklidir.

Tabiî, Çevre Bakanlığının, yeni kadro talepleriyle birlikte, ülke düzeyinde, ulusal düzeyde teşkilatlanma çabaları, 57 nci hükümetin, kamu yönetiminde yeniden yapılanmayı ve mahallî idareler reformunu rafa kaldırdığının en önemli göstergesi olduğunu da, bu arada ifade etmemiz gerekir.

Hükümet, şu anda, hepinizin bildiği gibi, neredeyse üçüncü baharına girmektedir; ama, şu ana kadar, hükümetin, ülkede idarî yapılanma, merkezî idarenin ve mahallî idarelerin yeniden yapılanmasıyla ilgili olarak, mahallî idareler reformuyla ilgili olarak hiçbir adımı atmadığını da hepimiz görüyoruz. Hükümetin böyle bir kaygısı yoktur. Şu andaki talepler de, zaten, merkezî idareyi daha da yoğunlaştıran, merkezî idareyi daha çok hantallaştıran taleplerdir. Dolayısıyla, Türk kamu yönetimi açısından, bu tür taleplerin, maalesef, talihsiz talepler olduğunu da ifade etmemiz gerekir.

Hükümetin, bu şekilde, ulusal düzeyde örgütlenmek üzere, Çevre Bakanlığı bünyesinde -diğer bakanlıklarla ilgili talepler de buraya geliyor- bunu yapmak yerine, öncelikle, acil olarak, mahallî idareler reformunu yapmak suretiyle, merkezî idareyi ve mahallî idareleri yeniden yapılandırmak suretiyle, kadro taleplerini ona göre getirmesi gerekirdi.

Türkiye'de, merkezî idare, şu anda, maalesef, görevini yapamamaktadır. Merkezî idarenin bu kadar hantallaşması, bir bakıma, Meclisin fonksiyonunu icra edememesi açısından da önemli bir etkendir. Gerçekten, merkezî idare, Türkiye'de sürmenaj olmuştur, hizmet etkinliğini tamamen yitirmiştir, kaynak etkinliğini tamamen yitirmiştir. Merkezî idareye hâkim olan unsur, maalesef, ihaleciliktir. İhalecilik de beraberinde bir bakıma, beleşçiliği getirmiştir, rüşveti getirmiştir, yolsuzluğu getirmiştir. Hepinizin malumu olduğu üzere, bugün, Türkiye'nin en önemli problemi, yolsuzluk problemidir. Hangi kamu kurumuna bakarsanız, o kamu kurumunda yolsuzluğa rastlamamanız mümkün değildir. Dolayısıyla, bunun, aşırı merkezleşmenin ve aşırı merkezleşme sonucunda kamu yönetiminin denetim dışına çıkmasının bir sonucu olduğunu da yine ifade etmemiz gerekir.

Türkiye'de kamu yönetimini bir bütün olarak daha etkin işleyen, daha verimli kaynak kullanan, daha kolay ulaşılabilen hizmet üreten bir yapıya kavuşturmak için, idarenin yeniden, acilen yapılanmasına ihtiyaç vardır.

Mahallî idarelerin hizmet üretimindeki payını yüzde 15'lerden yüzde 35'lere çıkarmak, buna karşılık merkezî idarenin hizmet üretimindeki rolünü değiştirmek için yeniden yapılanma programını, bir idarî reformu bu hükümetin acilen hayata geçirme zorunluluğu vardır.

55 inci hükümet döneminde "mahallî idareler reformu" adı altında bir reform çalışması, komisyonlarda görüşülmüş, bütün siyasî partilerin mutabık olduğu bir ortamda Genel Kurula indirilmiş; fakat, her nedense, daha sonraki o dönemin hükümeti, daha sonraki 56 ncı hükümet Genel Kuruldan bu reform kanunu tasarısını geçirmemiştir ve niçin reform kanunu tasarısının geçmediğine ilişkin haklı gerekçelerle bir izahta da  bulunmamıştır.

Önümüzdeki kadro talepleri, bir bakıma, bir reformu hedef almaksızın, sadece, merkezî yapıyı, merkezî bürokrasiyi daha da büyüten taleplerdir. Böyle talepleri uygun görmek, haklı görmek hiçbir zaman için mümkün değildir.

Hükümetin bu kadro talebinden vazgeçip, öncelikle, mahallî idareler reformuyla, merkezî idare ve mahallî idaredeki dönüşüm çerçevesinde bütün bakanlıkların yerini yeniden belirleyerek yola çıkması gerekmektedir. Bu bağlamda, şüphesiz, Çevre Bakanlığının da konumu değişecektir ve bu kadro talepleriyle, böyle bir yeniden yapılanma çerçevesinde, Çevre Bakanlığı bu tür kadro talepleriyle Meclisin önüne hiçbir zaman için gelmeyecektir.

Hizmet etkinliği açısından altın bir kural vardır. Bir defa, bir hizmetin etkin olarak gerçekleştirilebilmesi için, kurulacak olan idarenin etkin hizmet görebilmesi için hizmetin etki alanı ile idarenin yetki alanının çakıştığı bir ortamda o idarenin, o birimin tesis edilmesi gereği vardır ve bu kural çerçevesinde bütün çevresel hizmetlerin, bütün kamu hizmetlerinin değerlendirilmesi, ona göre idarî yapılanmanın sağlanmasına ihtiyaç vardır.

Çevre sorunlarından en fazla etkilenenler, bugün, yerel topluluklardır. Sanayileşmeyle birlikte, sanayileşmenin ortaya çıkardığı göç olgusuyla birlikte, bugün, çevre sorunları, bir bakıma kentlerin sorunları şeklinde algılanabilir. Çevre sorunlarının ağırlıklı bir kısmı, kentleşme sonucunda, kentlerin aşırı büyümesi ve sanayileşmenin yanlış politikalarla izlenmesi sonucunda kentlerde oluşmuştur. Dolayısıyla, çevre sorunları, kentsel kökenlidir, kentsel alanda yoğunlaşmış bulunmaktadır. O halde, çevre sorunlarının çoğu, bir bakıma, yerel niteliktedir. Dolayısıyla, yerel nitelikte olan sorunların çözümünde tek yetkili kuruluşun -uygulama olsun, denetim olsun, diğer faaliyetler olsun- yerel yönetimler olması gerekmektedir. Örgütlenmenin de, yerel yönetimler bünyesinde gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır. Yerel nitelikteki bir hizmeti, hiçbir zaman için ulusal düzeyde örgütlenmiş bir idareyle etkin bir şekilde gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Bu nedenle, Çevre Bakanlığının, bu şekilde, bütün illere yansıyacak şekilde bir taşra teşkilatı kurmak suretiyle, yerel nitelikteki hizmeti, kaynakları etkin bir şekilde kullanmak suretiyle gerçekleştirmesi imkânı da hiçbir zaman için yoktur. Çevre sorunlarının, gerek kuramsal olarak gerekse Avrupa Konseyi gibi uluslararası örgütlerde yerel olarak tanımlanması ve yerel yönetimlerin, önlem almada, sorun çözmede görevli olmaları gereği göz önüne alınırsa, taşra teşkilatı için kadro talebi, bir bakıma gerçeklerle bağdaşmamaktadır.

Çevre sorunlarıyla ilgili uğraşacak olan aktörlerden birisi, ulusal düzeyde örgütlenmiş olan merkezî idaredir, merkezî idarenin ilgili birimidir. Ulusal düzeydeki çevre hizmetlerinin gerçekleştirilmesi açısından bazı çevresel sorunlar vardır ki, o sorunlar da bölgesel niteliktedir. Bölgesel nitelikli sorunları, idareler, daha çok bölge idareleri tarzında tesis etmiş oldukları idareler vasıtasıyla görmektedirler ve bazı ülkeler de, yine, merkezî idare aracılığıyla görmektedir; ama, bu hizmetlerin, çevresel hizmetlerin yerel nitelikte olması, bir bakıma, yerel alanda faaliyet gösteren idareler tarafından bu hizmetlerin gerçekleştirilmesi sonucunu ortaya çıkarmaktadır. Eğer, yerel idareler bu hizmeti gerçekleştirirken, ekonomik yönden, malî yönden bu hizmeti karşılayacak nispette bir ölçekleri söz konusu değilse, bu durumda da, zaten ülkemizde de kurulmuş olan mahallî idare birlikleri vasıtasıyla bu görevler yerine getirilebilecektir. Dolayısıyla, çevre hizmetlerinin ağırlıklı bir biçimde yerel olduğu dikkate alındığı takdirde, bu hizmetlerin tamamıyla yerel idarelere terk edilmesi ve bu alanda merkezî idarenin örgütlenmeden vazgeçmesi gerekmektedir.

Peki, Çevre Bakanlığının bu bağlamda yeri ne olacaktır; Çevre Bakanlığı, şüphesiz, var olacak, ulusal ve uluslararası düzeyde çevre politikalarını tespit edecek; yine, Çevre Bakanlığı, çevresel hizmetlerin koordinasyonunu, denetimini, ülke düzeyinde dengeli yürütülmesini sağlama fonksiyonunu görecek, mahallî idarelere rehberlik etme ve yardımcı olma görevini üstlenecektir. Mahallî idareler de, çevresel hizmetleri mevzuata, merkezî idarece belirlenen ilke, hedef ve politikalara uygun olarak yürütme mecburiyetinde olacaklardır. Bugün çevresel hizmetlerin, yerel alanda, kentsel alanda oluşanların belediyelerce gerçekleştirilmesi, hizmetin etkinliği açısından, kaynak etkinliği açısından kaçınılmazdır. Kırsal alandaki hizmetler ise, kentsel alan dışındaki kırsal alandaki çevresel hizmetlerin ise, yine, kırsal alanda örgütlenmiş olan yerel yönetimler tarafından karşılanması da kaçınılmazdır. Bu alanda örgütlenmiş olan il özel idaresi vardır. Dolayısıyla, bu hizmetlerin il özel idaresi tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir. Mahallî idarelerin gücünü aşan hizmetler de, biraz önce ifade ettiğim gibi, mahallî idare birliklerince karşılanacaktır. Onun  dışında, biraz önce ifade ettiğim hizmetler de, merkezî idare tarafından karşılanacaktır.

Tabiî, burada, 57 nci hükümet, maalesef, yeniden yapılanma şeklinde, mahallî idare reformu şeklinde bir tasarıyla önümüze gelmemiştir; kamu yönetiminin problemlerini daha çok artıran ve kamu yönetimini daha da hantallaştıran bir kadro talebiyle karşımıza gelmiş bulunmaktadır. Mahallî idareler reformu, bir bakıma, 57 nci hükümetin gündeminde değildir. Bu konuyla ilgili bugüne kadar yapılan açıklamaların hiçbir zaman için sağlam bir zeminde olmadığını da ifade etmemiz gerekmektedir. Ancak ve ancak, 57 nci hükümetin, son uygulamaları da açıkça görüleceği üzere, kamu yönetimi anlayışını istismar etmek suretiyle, kamu yönetimi dokusunu bozacak tarzda uygulamalar içine girdiğini de hep beraber görüyoruz. En son çıkarılan Afet Kararnamesi çerçevesinde mahallî idarelere ilişkin katsayı uygulamalarına baktığımızda, maalesef, bazı partili belediyelerin kasası doldurulurken diğer belediyelerin kasasının boşaltılması tarzında, mahallî idarelerin yapısını bozucu, dokusunu bozucu uygulamalar içinde olduğunu hepimiz görüyoruz. Maalesef, basit hesaplarla devlet yönetenler, şüphesiz, milletin lehine olan ince hesaplara kafa yormamaktadırlar. Hep günü kurtarma yolunu seçenler, ülkenin geleceğini batırdıklarının hâlâ farkında değildirler. Gelecek nesilleri, gelecek seçimlere tercih edenler, hep bu basit hesaplarla bu ülkenin geleceğini karartmaktadırlar. (RP sıralarından alkışlar)

Biz, 57 nci hükümetin, çevre yönetimi konusunda aşağıdaki adımları atmasını acilen beklemekteyiz:

Bunlardan birincisi şudur: Çevre yönetiminden birincil derecede sorumlu olacak kurumun belediyeler olması gerekmektedir. Yerel yönetimler, kentsel ve kırsal ekosistemlerinin yöneticisi konumuna getirilmeli ve yaşam alanlarını korumadan, iyileştirmeden ve geliştirmeden sorumlu olmalıdırlar. Yerel yönetimlerin, çevreyle ilgili örgütlü kamu gücü haline getirilmesiyle çevresel ve doğal varlıkların korunması ve geliştirilmesi daha etkin hale gelebilecektir. Yeniden yapılanmayla Çevre Bakanlığı yerel alandan taşra teşkilatıyla çekilmek zorundadır.

Yine, diğer bir husus şudur: Belediyelerin, çevre koruma konusundaki emir, yasak çıkarma ve ceza koyma yetkisiyle sınırlı olan yetkilerinin genişletilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 1580 sayılı Yasanın, yine büyükşehir belediyelerine ilişkin 3030 sayılı Yasanın, çevre sağlığı konusundaki sınırlı olan yetkilerinin artırılması suretiyle, bu yasalar çerçevesinde, çevre kullanma, çevre koruma, çevre geliştirme çerçevesinde, yeniden bu yasaların gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır.

Diğer bir husus da, çevre sorunlarının birincil özelliği, yaşadığı yöreye özgü; yani, yerel olmasıdır. Çevre yönetim ve planlamasının, merkezî denetim ve yönlendiriciliğinde, yerel yönetimlerin görev, yetki ve sorumluluk alanına alınması gerekmektedir.

Diğer bir husus da şudur: Çevresel ve doğal varlıkların korunması, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere 3 unsurun işbirliğini gerektirmektedir. Merkezî yönetim makro planlar yapmak suretiyle uzun vadeli hedefleri ortaya koymalı, yol gösterici olmalı, uygulama ve çevre kirliliğini denetleme işini yerel yönetimlere bırakmalıdır.

Kısacası, Çevre Bakanlığının, çevre koruma konusunda sadece yönlendirici ve yol gösterici bir rol üstlenmesi; esas görev, yetki ve sorumluluğun yerel yönetimlere bırakılması gerekmektedir. Yerel idareler de yörelerinin ayrıntılı bir şekilde çevre envanterini çıkarmalı, dinamik bir çevre yönetimi birimi oluşturmalı ve çevre yönetim birimi alt kademelere ayrılmak suretiyle uzmanlaşmaya gitmeli; bir taraftan karasal ekosistemlerin yönetimi bu çerçevede sağlanmalı, denizsel ekosistemlerin yönetimi bu çerçevede sağlanmalı, yine, hassas bölgelerin yönetimi de bu çerçevede daha etkin bir şekilde, daha az kaynak kullanılarak gerçekleştirilmelidir.

57 nci hükümetin, demokrasilerin geliştirilmesi çizgisinde, bir altın kural olan "daha az devlet gücü, daha çok özgürlük ve hukuk" ilkesinin hayata geçirilmesinden korktuğu kanısındayım. Statükonun, mevcut durumun devamından yana olduğunu, merkezdeki siyasî gücü mahalline devretme konusunda oldukça ketum davrandığını, açıkça, hep birlikte görmekteyiz.

Halbuki, demokrasinin beşiği yerel yönetimlerdir. Yerel yönetim ağırlıklı, katılımcı, şeffaf devlet anlayışı, şüphesiz, demokrasinin yeşermesi açısından en önemli iklimlerdir. Halkın daha fazla katılımcı olduğu yerel yönetimler konusunda adım atılmaması, bir bakıma demokrasi anlamında adım atılmamasıyla eşdeğerdir.

Merkezî yönetimin yükünün hafifletilerek daha etkin hale getirilmesi; yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşların ve özel sektörün güçlendirilmesi temel amacımız olmalıdır.

Ben, bu vesileyle, bu yasanın yine hayırlı olmasını temenni ediyorum; bütün değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açba.

Gruplar adına üçüncü konuşma, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu'na ait.

Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika efendim.

DSP GRUBU ADINA CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına hepinize saygılarımı sunuyorum.

Adalet hizmetlerinin yerine getirilmesinde birçok sorunla karşı karşıya bulunmaktayız. Her şeyden önce, yargı personeli, sayı itibariyle yetersizdir. Yargı hizmetlerinin yerine getirilmesi için gerekli teşkilatlandırmayı gerçekleştirmek, adalet binalarının işleyişi ve denetimleriyle ilgili tedbirleri almak gereklidir. Türkiye Cumhuriyetinin değiştirilemeyecek temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesinin tam olarak gerçekleştirilmesi, bu görevlerin zamanında ve etkin bir şekilde yerine getirilmesine bağlıdır.

Yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanan mahkemelerimizin adil ve süratli karar vermesi, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma hakkının en iyi ve kaliteli düzeyde gerçekleşmesi için çalışmalar yapılması gerekmektedir. Nitekim, adalet hizmetlerinde adil, gerçek adalete ulaşma yolunda hızlı ve etkin sonuç almayı sağlamak, hukuk devleti ilkesini bütün kurallarıyla hayata geçirmek için köklü düzenlemeler yapılması, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında hedef olarak belirlenmişti.

Yargıtayımız geliştirdiği çalışma anlayışıyla, Türk yargı sisteminde vazgeçilmez bir yere sahip olmuştur. Bu kurumdan beklenen görevler ve kuruma yüklenen sorumluluklar zaman içinde artmıştır. Yargıtayımız, Türk adlî sisteminin işleyişinde ve gelişmesinde önemli hizmetlere imza atmaktadır. Hükümetimiz, yargı organlarının temel meselelerinin çözümüne büyük önem vermektedir; bu açıdan, hükümetimize teşekkür ederiz.

Yargıtayımız, sınırlı kadroyla birçok sayıda davayı sonuçlandırmaktadır. 4053 sayılı Kanunla yeni kurulan 2 daire için, 2 daire başkanı kadrosunun eklenmesine karşın, yeni üye kadrosuna yer verilmemiştir. Ayrıca, Yargıtayda 3 üye Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bulunmakta, kadrolarıyla ilgileri devam etmektedir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Başsavcı Vekiline bazı kamu görevlileri hakkında hazırlık soruşturması yapma görevi verilmiştir. Cumhuriyet Başsavcılığının iş yükü nedeniyle kurulacak büronun hizmetlerinin mevcut personelle yürütülmesinin de olanaksız hale gelmesi karşısında, yeni kadrolara ihtiyaç duyulmaktadır.

Yargıtay, güvenlik açısından da çok hassas durumda bulunmakta, yargılamanın kamuya açık olması nedeniyle bu hassasiyet daha da artmaktadır. Dosyaların korunması çok önem arz etmektedir. Ayrı binalarda verilen hizmet, Yargıtayın özel bir şekilde korunmasını da zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, ihtiyaç duyulan kadroların ihdası tasarıyla öngörülmektedir.

Bilgi toplumuna dönüşümü sağlayarak toplumun yaşam kalitesini yükseltmek, insan sağlığını, ekolojik dengeyi, kültürel, tarihî ve estetik değerleri korumak, ülkemizin çevreye ilişkin temel politikasıdır. Temiz bir çevre için toplumsal duyarlılık ve istem artmaktadır. Gelecek kuşakların kaynak kullanma hakkını güvence altına almalı, doğal ve çevresel varlıklarımızı bozulmadan korumalıyız. Ozon tabakasını incelten maddelerin tüketimine bir an önce son vererek, ozon tabakasına verilen zararı ortadan kaldırmalıyız.

Çevre Bakanlığı, 46 ilde, Bakanlar Kurulu kararına rağmen kadro tahsisi yapılamadığından, teşkilat oluşturamamıştır. Mevcut illerdeki müdürlüklerinde de yeterli personel bulunmamaktadır. Bu nedenle, Çevre Bakanlığının kadro ihtiyacının karşılanması öncelik ve önem arz etmektedir.

Kültür Bakanlığı, toplumun genelinde eşit hizmet götürme gayreti içinde, kültürümüzü ve millî değerlerimizi korumak için çaba sarf eden, geçmişiyle barışık, gelecekten umutlu, demokratik, laik cumhuriyetin ve Atatürkçü düşüncenin temel ilkelerine uygun çağdaş kültür politikalarını kararlılıkla uygulamaktadır. Bu anlamda, opera ve bale sanatlarının evrensel boyutunu yansıtabilmek düşüncesiyle, ülkemizde çoksesliliğin tanıtılması, sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla da çalışmalar yapmaktadır. Opera ve bale müdürlüklerinin ülke ölçeğindeki bölgesel dağılımı sağlanmalıdır. Bu nedenle operanın, balenin ve çoksesli müziğin yurdumuzun her köşesine taşınması ve yaygınlaştırılması amacıyla yeni müdürlükleri faaliyete geçirebilmek için ihtiyaç duyulan kadroların ihdası bu tasarıyla sağlanmaktadır.

Bu tasarıyı Grup olarak desteklediğimizi arz eder, Genel Kurula saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu.

Gruplar adına başka söz talebi?.. yok.

Şahıslar adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun Sayın Polat.

Süreniz 10 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 606 sıra sayılı 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı üzerinde şahsım adıma görüşlerimi belirtmek için söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu tasarıya biz genel olarak karşı değiliz; ama, bir şeyleri de burada beraber tartışmak istiyoruz. Bunlardan en önemlisi burada, Çevre Bakanlığına kadro ihdası. 46 tane il müdürlüğü kuruluyor, bunun için kadro isteniyor.

Şimdi, bunun Meclise ilk gelişi, ta 1996 yılında 54 üncü hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan imzasıyla Meclise sunulmuş, 46 tane çevre il müdürlüğünün kurulmasıyla ilgili. 1996 -2001, dört yıldan beri, beş yıldan beri bu Mecliste beklemiş ve hâlâ buraya gelmemiş. Şimdi, bir şey çok önemli, burada bunu beraber tartışalım: Eğer bu kadrolar, yani Çevre Bakanlığının il müdürlüklerinin kurulması 1996'dan beri lazım idiyse, lüzumlu idiyse, ta o zaman Meclise gelmiş ise, beş sene bu burada niye bekledi? Eğer bu beklediği halde bu işler yürüyorsa, bugün bu kadrolara birden ihtiyaç nereden çıktı? Yani, bunu tartışmak için söylüyorum.

Yani, bir taraftan bugün en önemli şeylerden parayı kestiğiniz zamanda, işçiye, memura maaş vermediğiniz zamanda, "paramız yok" dediğiniz zaman, "çiftçi borçları için 400 trilyon lirayı bulamayız" dediğiniz bir zamanda, hükümet tasarısı olarak toplam 929 adet kadro istenmiş; Plan ve Bütçe Komisyonu, bunu 208 azaltarak -bilhassa güvenlik görevlisi ve memur bakımından- bu rakamı 721'e düşürdü. Bugün, bir şahsın çalışmasının devlete 6 ilâ 10 milyara mal olduğunu düşünürsek, demek ki, şurada en azından 6 veya 7 trilyonluk bir yük geliyor. Siz "önemli değil 6 trilyon, biz bir bankaya bunun 100 katını veriyoruz" dersiniz de, ben sadece beyin jimnastiği yapmak için söylüyorum, diyorum ki: Bu kanun tasarısını bugün getiriyorsunuz ya; bu kanun bu kadar önemli idiyse, 1996'dan bugüne kadar neden gelmedi? İşin esprisi buradadır.

Şimdi, Çevre Bakanlığına bakarsak, Çevre Bakanlığı, esasında, hakikaten, çok önemli bir bakanlıktır; ama, bu kadrolarla bunu yapar mı yapamaz mı derseniz, onda biraz tereddüdüm var; ama, çevre bilinci çok önemlidir. İçinde yaşadığımız bu toplumda, bilhassa sanayi toplumu olmaya başladığımız müddetçe, köylerden kentlere göçün arttığı zamanlarda, şehirlerin etrafında fabrikaların kurulmaya başlamasıyla, çevre bilinci yok olmaya başladı, sular kirletilmeye başlandı, hava kirletilmeye başlandı, ozon tabakası delinmeye başlandı. Bunun için, biz gerekli önlemleri almazsak, çocuklarımıza karşı birer suçlu durumuna düşeriz.

Şimdi, herkes çıkıyor diyor ki: "Efendim, çevre bilinci olmalı, betonlaşma olmamalı..." Tarım Bakanı televizyonlarda ağlıyordu: "Betonlaşan Türkiye'ye yağmur mu yağar" diyordu; ama, Bayındırlık Bakanlığında -yine aynı partidendir- yine aynı uygulamalar daha fazla devam etmektedir. Şimdi, burada önemli olan, gerçeği söylemektense, bunu fiiliyatta yapabilmektir.

Şimdi, ben burada Çevre Bakanlığının kadrolarına baktığım zaman -ki burada da kendileri 635 adet kadro ihtiyacıyla gelmiş; fakat, Plan ve Bütçe Komisyonunda 512'ye düşürülmüş- dikkatimi çeken konu -biraz da meslekten olduğum için- mühendis kadrolarında biraz artırma var, şehir planlamacıları kadrosunda azalma var.

Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Şehir planlamacısı denildiği zaman, belediyelerde şehir planlamacıları var, Bayındırlık Bakanlığında var... Bütün bunlara rağmen, şehirlerde çarpık yapılaşma önlenemezken, sizin 8-10 şehir plancınız bu çarpıklığı nasıl önleyecek; olacak şey değil! Esasında, Çevre Bakanlığındaki mühendis kadrolarının çok kaliteli olması lazım. Yani, nasıl olmalı; diyelim bir hava kirliliği sorununda, çıkıp da valilikle, Bayındırlıkla, belediyelerle tartışmaya girdiği zaman, onları ikna edebilmesi için, o konuda

biraz daha uzman olması lazım; ama, genellikle, böyle yeni kurulan dairelere yeni gelen genç arkadaşlar alınıyorlar ve bu arkadaşlar da fikir olarak, bilgi olarak kendilerinden daha iyi yetişmiş olan şahıslar karşısında fikirlerini anlatamayınca, sadece, bu mühendisler birer kâtip durumuna düşüyor ve yanlışlık buradan meydana geliyor.

Çevre mühendisi arkadaşlara şunu söylüyorum. Biraz önce DSP'li arkadaş da "çevre bilinci çok önemlidir" dedi "ozon tabakası delinmesi" falan dedi. Ben bir iki şey sorayım. Biraz sonra buraya Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı gelecek. O tasarıda, siz, yenilenebilir enerjiyi, rüzgâr enerjisini, güneş enerjisini niye desteklemediniz? Sanayi Komisyonunda onlara bir kota vardı, onu bile Plan ve Bütçe Komisyonunda kaldırttınız; niye kaldırttınız; soruyorum? Eğer, siz, dediğiniz gibi çevre dostuysanız, niye bu kotayı kaldırttınız? Yani, Allah için, şu DSP'lilerin, şu Mecliste bir gün, yirmidört saatte konuştukları ile fiiliyatları birbirini bir tutsun, ben bir daha çıkıp, burada konuşmayacağım. Her dediğiniz laf, birbiriyle hep tezat halinde. Bakın, biraz sonra göreceksiniz, kanun tasarısı buraya gelecek; orada, rüzgar enerjisinin, güneş enerjisinin desteklenmesi durumu olmayacak; ama, siz, buraya geldiğiniz zaman, desteklenmelidir, odur, budur diye konuşacaksınız. Onun için, ben, DSP'lilere bir şey tavsiye ediyorum. O 1970'li yıllardaki, böyle meydanlarda çok gürleyen durumunuzdan, bugün böyle çok sessiz olmanızın sebebi ne biliyor musunuz; artık, sözlerinizle fiillerinizin birbirini tutmamasından dolayı hep mahcup olduğunuz için konuşamamanızdır.

Bir de şunu, çok önemli olarak söylemek istiyorum. Çevre bilincinde... Bir de bilinçten ziyade ekonomiye dayanan şeylerdir. Mesela, Erzurum'dan, benim şehrimden bir şeyden bahsedeyim. Orada, belediyenin katı atık projesi var. Bu, 13 trilyon civarında bir paraya mal oluyor. Hazine garantili dış kredi bulunacak, belediyeye Hazine garanti verecek; 13 trilyon... Şimdi, bu katı atık projesinin 13 trilyonluk kredisini -açık konuşalım- bizim belediyenin, Hazine garanti verse de vermese de, kendi imkânıyla ödeme şansı yoktur. Yani, devlet bunu ödeyecek, belediye adına yapacak, sonra da belediyeye, bunu mecburen hibe etmek zorunda; çünkü,  zaten, belediyenin aylık geliri  1 trilyon değil.

Burada neyi söylemek istiyorum; çevre bilinci dediğimiz zaman, mesela, katı atıkları arıtmak istiyorsak, nehirlerimizi temizlemek istiyorsak, fabrikalardan dolayı İzmit Körfezini kurtarmak istiyorsak, yapılacak olan arıtma tesisleri çok pahalı ve masraflı tesisler; bunlar da biraz, toplumların fert başına düşen millî gelirlerinin artmasıyla, zenginlikle olan şeylerdir. Onun için, ülkemizde, önce zenginleştirme yolunda, üretme yolunda artırmalı, ondan sonra da bu arıtma tesislerinde çevreyle dost, temiz olan enerji şekline dönmeli ve arıtma tesislerine çok önem vermeliyiz ve burada, Çevre Bakanlığına çok büyük iş düşüyor; ama, Çevre Bakanlığından da önce, iş, halkın bu bilinci kazanması, halkın ekonomik yönden güçlenmesi ve halkın da buna yön vermesi lazım.

Şimdi, burada belediyelerden bahsettik. Ne dedik; dedik ki, belediyelerin konuları, Çevre Bakanlığıyla en çok irtibatı olacak konulardır. İmar konusu olacak, belediyelerin Çevre Bakanlığıyla irtibatı olacak; yeşil sahaların imara açılması olacak, belediyelerle Çevre Bakanlığının irtibatı olacak.

Peki, şu anda, bir de belediyelerin içerisinde bulunduğu bir konudan bahsetmek istiyorum. O da, yine bu hükümetin MHP'li kanadının elinde olan Bayındırlık Bakanlığının belediyelere afet kanalıyla yapmış olduğu büyük haksızlıktan bahsetmek istiyorum.

Şimdi, burada, MHP'li bakanlıklar, üç dönemden beri tamamen kendi partilerine ait olan belediyelerde hiçbir afet olmadığı halde -isim vermeyeceğim, ama- bir büyük şehirde meydana gelen depremde -ben Deprem Enstitüsünden aldım- 3,3-3,5 şiddetinde, rihter ölçeğinde şiddet olarak 3 kabul ediliyor ve yine kendileri bugün diyorlar ki, 5 şiddetin altında bir yerde hasar olması mümkün değil, 3 şiddetinde olan bir depremin sarsıntısının hissedilmesi bile zor, bazen hissedilmez bile; ama, bir büyük şehre, üç dönemdir, en üst dereceden yardım yapılıyor. Niye; MHP'li diye; ama, onun yanındaki bir belediye, depremin merkez üssü, o depremin merkez üssü, 5 şiddetinde olmuş, kararnameye bile girmiyor. İşte bu haksızlıkları yaptığınız zaman, birtakım fakir belediyelerin hakkını alıp başka belediyelere verdiğiniz zaman, birtakım belediyeleri hizmet yapmaktan mahrum hale getiriyorsunuz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Orada MHP belediyeleri var mı?

ASLAN POLAT (Devamla) - Gel burada cevap ver, orada oturup yerinden konuşma.

Bir başka belediyenin hakkını alıp bir başka belediyeye veriyorsunuz, ondan sonra da "efendim, benim belediyem hizmet yaptı, sen hizmet yapamadın" diye övünmeye kalkıyorsunuz. Övünmek şöyle olur: Şartları eşit yaparsın, hizmet yarışına, rekabete sokarsın, aynı şartlarda sokarsın, ondan sonra çalışan ve çalışmayan hakkında da görüşürsünüz.

Şimdi, ben, burada isim vermiyorum; ama, biraz düşünün diyorum. Birtakım belediyelerin eline hiç para vermiyorsunuz, belediye reisleri işçisinin maaşını bile ödeyemiyor; ondan sonra da gelip diyorsun ki o belediyeye "sen, git, çevre bilincine sahip ol, mühendis yetiştir, bilgisayarcılarını koy, yeşil alanları imara aç..." Sonra da, o belediye, sen para vermediğin zaman, işçisinin parasını ödeyebilmek için ne yapacak; o şehirde ne kadar yeşil alan varsa imara açıp, oradan üç - beş kuruş alıp işçi ve memurun parasını vermeye kalkacak ve bu da, iyice, çevre bilincini tahrif edecektir.

Buradan, benim söylemek istediğim: Mahallî idarelerle ilgili kanunu bir an önce çıkarmanız; Mahallî İdareler Kanununda, yetkileri, valilere ve genel sekreterlere değil, seçilmiş insanlara vermeniz; o seçilmiş insanlara yeterli şekilde para ödemeniz ve o paralarla da, o şahısların, çevre bilincine uygun işler yapmaları lazımdır; böyle düşünüyorum.

Burada, bir de, opera ve balelere kadro vermişsiniz. Van'a opera açarak sorun çözüyorsunuz. Allah'ını seven söylesin; Van'da millet ekmek bulamıyor -bir şey dediğimde, kuliste hep beni tenkit ediyorlar- ekmek bulamayan insana, sen, operayla neyi anlatacaksın?! Gidin de bir konuşun yahu!.. Deyin ki "Vanlılar, biz sizin derdinize bir çare bulduk." Kim buldu?.. "Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu bir hükümet, Van'ın sorunlarını çözdü!" Neyi çözmüş?.. Van'a opera açmış, bale açmış; Vanlılar, gidip, opera ve bale seyredip dertlerini unutacaklarmış! Sayın başkanım, yaptığınız bu, işte, getirdiğiniz kanun bu. Eğer, bundan sen de rahatsız oluyorsan getirme, rahatsız değilsen bir şey demiyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen tamamlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - O yerlere tiyatro açsan, yine anlayacağım; derim ki, tiyatro artık halka girmiştir, halk anlar. Gel, Ağrı'ya tiyatro aç, bir şey demeyeceğim, ben o kadar şey değilim; ama, Ağrı'ya opera ve bale açtığın zaman, sen de gülersin, ben de gülerim, halk da senin üstüne güler.

AYHAN ÇEVİK (Van) - Biz gülmüyoruz... Vanlı, her şeyin en iyisine layıktır.

ASLAN POLAT (Devamla) - Üçüncüsü de sayın başkanım, Yargıtaya kadro veriyorsunuz. Burada da, Yargıtay Ceza Dairesinde bir savcılık bölümü kurulacak. Burada da, belediyelerin ve devlet memurlarının takibinden bahsediliyor. Umarım ki, burada, devlet memurları takip edilirken, yolsuzluklar, iş yapan ve iş yapmayanlar da takip edilir.

O belediye başkanının, o devlet memurunun hanımının başı örtülü mü, değil mi, namazını kılıyor mu kılmıyor mu diye takip değil de, o başkan hırsızlığa bulaşmış mı bulaşmamış mı, iş yapmış mı yapmamış mı, bunlar üzerinde gerekli denetimi denetimi yaparsınız diye düşünüyor, he-pinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

AYHAN ÇEVİK (Van) - Sayın Polat, bunu Vanlıya çok göremezsiniz, Vanlıları aşağılayamazsınız!

ASLAN POLAT (Erzurum) - Vanlıya opera faydalı mı?.. Söz alın da faydalarını söyleyin, dinlesinler...

BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım.

Şahısları adına başka söz talebi?..Yok.

Böylece, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şimdi, tasarıyla ilgili sorulara geçiyoruz.

İlk soru Sayın Yaşar Canbay'a ait; yalnız, kendisini göremiyorum; yok.

Sayın Arınç, buyurun.

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, aracılığınızla, Sayın Çevre Bakanımıza aşağıdaki sorularımı soruyorum.

Görülüyor ki, 46 ilde müdürlük kurulmuş, bunların kadroları veriliyor. Bunlarla birlikte bütün Türkiye'de il müdürlükleri kurulmuş olacak mı? Her il müdürlüğünde hangi kadrolarla kuruluş teşkil edilecek?

İkinci sorum kültürle ilgili; Sayın Bakandan rica ediyorum. Samsun, Gaziantep, Sıvas ve Van'da Devlet Opera ve Bale Müdürlükleri hangi amaçlarla kurulmuştur? Bu iller hangi kriterlere göre seçilmiştir? Nasıl bir faaliyet göstermektedirler? Bunun gibi, başka illerde de Devlet Opera ve Bale Müdürlükleri kurulacak mıdır? Ekonomik kriz içindeki Türkiye'de bütçenin kısıtlı imkânları da dikkate alınarak bu sorularımın cevaplandırılmasını istiyorum.

Yargıtayla ilgili olarak yeni kadrolar verilmektedir. İki yıldan bu yana, Yargıtay bütçesi üzerinde yaptığım konuşmalarda, Yargıtay Genel Sekreterinin ve Sayın Başkanının da ifade ettiği bir sorun var; bina sorunu henüz çözülmemiştir. Bu sıra sayılı kanun tasarısının içerisinde de bina sorunundan bahsedilmektedir. Hem güvenlik hem de çalışma şartları bakımından bina sorunu nasıl çözümlenecektir? Bu konuda atılmış adım var mıdır? Bunların cevaplandırılmasını istirham ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, 1999, 2000 ve 2001 yılı bütçelerinde Ağrı belediyeleriyle ilgili araç gerecin olmadığı, bu konuda yardımlarınızın gerektiği konusunda özellikle sorular sormuştum. Geçen gün göndermiş oldukları yazıda, kendileri, bu konuya ödenek ayırdıklarını ve bu konuyla ilgili belediyelerimize, Ağrı'daki ve ilçelerindeki belediyelerimize her manada yardımcı olacaklarını, hatta Ağrı Belediye Başkanının kendilerini ziyaret ettiğini de belirtmişlerdi. Bu konuda ne yapmayı düşünmektedirler. Bu projelerle ilgili Ağrı ve ilçelerine ait belediyelere gönderilecek araç gereçler nelerdir? Eğer bu konuda açıklık getirirlerse teşekkür ederim.

Bir sorum daha vardır; bu, daha doğrusu sorudan ziyade, Ağrı Çevre İl Müdürlüğünün ne zaman kurulacağı konusunda. Ben, Sayın Bakanıma bu konuyu iki sene evvel de sormuştum. Kurulmuş; ama, kadro tahsisi yapılmamıştı. Bugün de zannedersem, Sayın Bakanım, bu konunun Ağrı'yı da ilgilendireceğini belirtecekler.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Güven, buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkanım, hükümetin gönderdiği kanun tasarısının gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, 4053 sayılı Kanunla Yargıtayda iki daire kurulmuştu; bir ceza, bir hukuk dairesi ve o zaman, sadece 2 daire başkanı için kadro alınmıştı; yani, gerekçede, Yargıtayın yeter üye sayısı olduğu, yeni üyeye ihtiyacı olmadığı beyan edilmiş ve buna göre kadro tahsisi istenmişti. Şimdi, bu kanundan sonra bu iki daire kuruldu ve yetersayıda üye olduğu için üyeler de göreve başladılar. Şimdi, bu defa, bu kanun tasarısıyla, geçen defakinin aksine, sanki yeter üye sayısı yokmuşçasına 12 üye kadrosu daha alınmaktadır. Ne değişti? Yeni daire kurulmuyor. Dün açıklamaya çalıştım ki, Yargıtayın 238 üyesinden 233'ü... Yargıtay savcısı, başsavcı, hepsi dahil, bunlarla beraber 233... 5 üye halen münhal; yani, münhal dediğim, herhangi bir dairede görevlendirilmemiş olarak bulunmaları mümkündür. Bu varken, yeniden 12 üyeye neden ihtiyaç var? Hiçbir gerekçe, sağlam gerekçe olmaksızın devlet kadrolarını, özellikle yargıyı bu kadar büyütmeye, çoğaltmaya gerek var mı?

Sayın Bakan, tabiî, sevdiğim bir insan; Çevre Bakanı. Verilecek cevabı, tabiî, onun değil de Adalet Bakanının vermesini arzu ederdim; ama, bu cevabın beni doyurmayacağını da biliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Sayın Akgün, buyurun efendim.

HASAN AKGÜN (Giresun) - Sayın Başkan, izninizle, Sayın Bakanımdan rica ediyorum. Giresun'da ve Doğu Karadeniz'de, benim bildiğim kadarıyla, çöpler denize dökülüyor. Karadeniz ile ilgili bir projesi var mı; bunu bir anlatırsa çok sevineceğim. Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum.

Bir de, Sayın Polat, Van'a opera kurulmasıyla ilgili bir şey söylemişti. Ben, Giresun'a, kendi ilime operanın kurulmasını da ayrıca istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Böylece, sorular tamamlanmış oldu.

Sayın Bakanımızdan cevap bekliyoruz.

Buyurun efendim.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın başkanımızın, Fazilet Partili Sayın Arınç'ın sorduğu sorudaki il müdürlükleri 46 ilde oluşamadı. Bu arada, biliyorsunuz, Düzce il oldu; il olurken, hemen oranın il müdürlüğünü de kurduk; ancak, 46 ilde, maalesef kurulamadı bugüne kadar. Zatıâlinizin de hükümette olduğu dönemde bu tasarı geldi. Biz, bu tasarıyı hiç değiştirmeden yine aynısını getirdik. Çünkü, çevreyi koruyabilmemiz için, tüm illerde teşkilatlarımızın olması lazım; eksik veya noksan olabilir; ama, çevreye duyarlı olduğumuz için, mutlaka kurmamız gerektiği kanaatindeyim ve bunu kuruyoruz.

Ayrıca, Sayıştay ve Yargıtayla ilgili sorularınız var. Buna da, müsaade ederseniz, yazılı cevap verelim; çünkü, bu konuda, ben teknik bir eleman olduğum için, cevap veremeyeceğim. Beni lütfen bağışlayın.

Sayın Seven'in sorusu... Ağrı'da ben yedek subaylık yaptım, size daha önce de söyledim. Tabiî ki, Ağrı'nın sorunlarını da yakinen biliyorum; geçenlerde de belediye başkanı geldi; onunla da epey konuştuk, dertleştik. Ayrıca, il müdürlüğü konusu da bundan sonra inşallah çıkar ve Ağrı'yı da il müdürlüğüne kavuştururuz ve ondan sonraki sorunları, daha rahat, daha çabuk Bakanlığımızca ele alır ve gideririz diyorum.

Teşekkür ediyorum.

Tabiî ki, Sayın Güven'in, çok değerli başkanımızın sorduğu Yargıtayla ilgili soruyu, müsaade ederlerse, yazılı olarak cevaplayalım. Ben, hukukçu değilim biliyorsunuz; onun için, kusura bakmayın lütfen...

TURHAN GÜVEN (İçel) - Biliyorum Sayın Bakan, o yüzden, saygı duyuyorum.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Akgün de güzel bir soru sordu. Ben, Karadeniz Bölgesine gezmeye gittim, gezdim, yani Bakan olarak dolaştım. Karadeniz insanı saf, temiz, devletini seven, milletini seven, bayrağına inanmış insanlar; fakat, maalesef, özellikle çevre konusunda birtakım yatırımların yapılmadığını gördüm ve çok üzüldüm. Bunun için, bu cuma günü, bütün Karadenizin il valileri ve belediye başkanlarıyla Trabzon'da bir protokol imzalıyoruz. Bu protokolle orada bir birlik oluşturulacak katı atık ve sıvı atıklarla ilgili.

Geçen hafta, bana, Dünya Bankası yetkilileri geldi. Ben Karadenizin bu katı atık ve çöplerinin iyileştirilmesi konusunda 200 milyon dolar -bakın, söylüyorum verdiğim rakamı da- civarında bir kredi sağlayabilir miyiz dedim; öncelikli projelerinizi bize hazırlayın dediler. Karadeniz Bölgesini de öncelikli projeler arasına aldım. İnşallah, bütün belediyelerin... Tabiî ki, coğrafî yapısı itibariyle tek tek kuramayız; ama, belirli bölgelerine hem çöplerin hem kanalizasyonların arıtılması konusunda, çöplerin iyileştirilmesi konusunda tesisler kuracağız ve bu şekilde, bu konuda, milletvekili arkadaşlarımızdan da yardım bekliyoruz. Kurduğumuz takdirde, Karadeniz Bölgesinin denize dökülen kanalizasyon ve çöpünü inşallah kurtaracağız diyorum ve programımıza bu şekilde aldık.

Cuma günü de, Karadeniz Bölgesi milletvekillerimi oraya toplantıya bekliyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN - Tasarı üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısının aranılması istenmiştir; arayacağım.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Tasarının maddelerine geçilmesini uygun görenler lütfen işaret etsinler... Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.25


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.35

BAŞKAN : Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL

KÂTİP ÜYELER : Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Şadan ŞİMŞEK (Edirne)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz tasarının maddelerine geçilmesi için yapılan oylama sırasında karar yetersayısının aranılması istenilmiş; ancak, ulaşılamamıştı.

Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Şimdi, herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için, oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum :

190 SAYILI GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN EKİ CETVELLERDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı ve Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtlarında kullanılmak üzere ekli listelerde yer alan kadrolar ihdas edi-lerek, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerin ilgili bölümlerine eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a aittir.

Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve Partim adına, saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı yasa tasarısı, üç ayrı kuruma, toplam 1 650 adet personel alımını öngörmektedir. Diğer bir tabirle, dünyanın, nüfusuyla oranlandığında en büyük işvereni olan devletimize, 1 650 ek kadro ihdası anlamındadır bu tasarı. Peki, dünyanın en büyük işvereni olmasına rağmen, ülkemizin içerisinde bulunduğu durum herkesçe malum; gerek bizlerce ve gerekse bizleri izleyen yetmiş milyon insanımızca malumdur. Devlet, rant dağıtan bir organizasyon olmaktan çıkarılıp, hizmet üreten bir otoriteye dönüştürülmediği sürece, bu tarz tasarılarla, devlete ek istihdamların hiçbir yararı olmayacaktır. Ha, şunu ifade edeyim: Bugün, susamışsınızdır, bir bardak suyla ihtiyacınızı giderirsiniz; ama, bu, sadece bu anlıktır, palyatif bir tedbirdir. Kimin döneminde getirilirse getirilsin, sadece bugünü kurtaran bir çözümdür.

Bu üç kurum içerisinde, Yargıtay Başkanlığının iki daire ihdası nedeniyle ihtiyaç görülen ilave personel alımı da söz konusudur. Konu, yargı ve yargının sorunları olunca, elbette, birkaç cümle ifade etmeden geçmek mümkün değil. Bütün hukukçularca, gerek yerel ve gerekse uluslararası bütün hukukçularca ifade edilen temel kavramlar vardır. Örneğin, kuvvetler ayrılığı ilkesi dediğimiz, yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız; ama, tamamen bağımsız değil, karşılıklı ve dengeli bağımlılık ilkesine göre kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Peki, bizde kuvvetler ayrılığı ilkesi mi var; tam aksini bütün hukukçular ifade ediyorlar; kuvvetler ayrılığı ilkesi değil, kuvvetler birliği ilkesi vardır. Nasıl yani; örneğin, yürütmeyi elinde bulunduran sayın hükümet, hem Meclisi dilediği gibi çekip çevirmekte, yönlendirmekte -yani yasamayı- yetmiyormuş gibi, son yıllarda, bir de yargı üzerinde çok ciddî baskılar kurulmaktadır. Yargı üzerindeki bu baskılar, tahakküm derecesine ulaşmıştır.

Geçmiş birkaç yıl içerisinde adlî yıl açılış konuşmalarındaki Yargıtay Başkanlarımızın konuşmalarına dikkat edelim, Anayasa Mahkemesi Başkanlarının konuşmalarına dikkat edelim ve tabiî, bu gelenek haline geldi, diğer yüksek yargı organlarının başkanları da bu konuda demeç verme ihtiyacı hissetmeye başladılar. Bütün bu yüksek yargı organları başkanları, içerisinde bulundukları durumu sesli olarak dile getirmeye başladılar ve yargı bağımsız değil, yargı tarafsız değil diye, açık açık ifade etmektedirler. Bunun en son örneği olarak, huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Geçtiğimiz günlerde, Danıştay Başkanı -yüksek malumlarınızdır- bir açıklama yapmıştı; bir gazete kupürü: "Keyfî idareye isyan..." Danıştay Başkanı ne diyordu bu beyanda: "Yolsuzluk olaylarına karışanların rütbeleri genişledikçe, Türkiye'de denetim mekanizmaları işlemez hale geliyor." Bu doğrudur. Dışişleri Bakanlığı, yüksek yargı organlarına bir yazı gönderiyor; "her olayda cezaî işlem uygulamayın..." Mavi Akım Projesi ve genelde de Beyaz Enerji Operasyonuyla çok ciddî çalışmalarını, bağımsız ve tarafsız çalışmalarını gözlemlediğimiz Savcı Talat Şalk üzerinde de aynı baskılar çok somut bir şekilde ortaya konulmuştur. Sayın Başbakan, bu konuda bir açıklama yapmıştır. "Bu savcının davranışları devletimizin saygınlığına gölge düşürücü niteliktedir" diyerek, akabinde inceleme başlattılar. Oysa, bu sayın savcı, diplomatik temsilcisi bulunan birtakım...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlayınız.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Yeni İçtüzük, başlamadan bitirtiyor insana sözünü.

Sayın Savcı, tamamen diplomatik temsilciliklerden, hukukun içerisinde kalarak -belki biraz sınırları zorlandı ama- bir belge istemiştir; yani, bir savcı belge aldı diye hakkında inceleme başlatıldı. Sayın hükümet IMF'ten talimat alıyor, o zaman, incelemenin ötesinde bir denetim mekanizmasını işletmek lazım. Bir savcı üzerinde bu kadar bir baskı olduğunu düşünün, böyle bir savcı bu kadar şayialı bir hadisede nasıl bağımsız kalabilir, nasıl tarafsız kalabilir. Savcı, şu an, neredeyse yolda yürümekten ürker hale geldi. Bu kadar önemli bir operasyonda sayın hükümetin tutumunu ve özellikle Sayın Başbakanın tutumunu çok yadırgadığımı ifade ediyorum. Bir yargı mensubunu doğrudan hedef alan bir Başbakan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç görülmemiştir.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Lütfen, maddeyle ilgili konuşur musunuz...

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Savcı şahsında bütün yargıya açık bir baskıdır. Lütfen, işin bu yönü değerlendirilsin ve yürütme yürütmeliğini bilsin, ne yasama ne de yargı üzerinde...

BAŞKAN - Sayın Toprak, lütfen, son cümlenizi söyleyiniz.

RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Üç beş saniye içinde ne kadar çok söz söylenebilirse o kadar söyleyebildim. Bu "Yargıya Müdahale", "Savcıya Baskı" başlıklarını ifade edemeden huzurlarınızdan ayrılmak zorundayım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler.

Buyurun Sayın Dönen.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, burada, Çevre Bakanlığımızın, Yargıtay Başkanlığımızın ve Devlet Opera ve Bale Genel Müdürlüğümüzün taşra ve merkez teşkilatlarına ilişkin kadrolarının yeniden düzenlenmesi ve yeni kadro ihdasıyla ilgili bir tasarıyı görüşmekteyiz. Kuşkusuz, burada, çevrenin önemini yadsımak mümkün değil; yüksek yargı organlarının önemini ve içinde bulunduğu koşulları yadsımak mümkün değil; devlet opera ve balesinin yaygınlaşması ve kültürümüze etkin katkılarda bulunmasını yadsımak olası değil; ancak, burada, hükümetimizin birbuçuk seneyi aşkın süredir sürdürmekte olduğu ekonomik istikrar programına ters düşen bir uygulama olarak görmekteyiz bunları.

Çevre Bakanlığımızın istediği kadroların niteliklerine baktığınızda -hükümet tasarısını baktığınızda- istediği bu kadroların büyük bir bölümünün, gerçekten, bir müddet sonra işlevsiz kalacağı daha şimdiden belli olmaktadır. Yani, şimdi, bilgisayar dönemine girdiğimiz bir süreçte daktilo memuru ne işe yaracak; doğrusu, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bunların bir kısmını, Plan ve Bütçe Komisyonunda -bizim de önerimizle- yeniden dizayn etme mümkün oldu; ancak, kadroların büyük bir bölümü, hantal devletin yeniden yapılanmasını, daha aktif, daha iyi hizmet eden bir devlet anlayışının oluşmasını yansıtmıyor. Bu kadrolar, bundan önceki hantal devlet yapısının kadrolaşma anlayışını yansıtıyor. Sayın Başbakan televizyonlara çıkıyor "kaynak sıkıntımız var" diyor. Haklı. Doğru, kaynak sıkıntısı var; ama, hükümet, bu kaynak sıkıntısını çözmek için çok ciddî tedbirler almıyor, çok palyatif tedbirler alıyor. Bunları, Plan ve Bütçe Komisyonunda hep izliyor ve gözlüyoruz; bakanlıklar, sürekli kadro alma yarışı içerisindeler. Dikkat ederseniz, carî harcamalar, aşağı yukarı vergi gelirlerindeki artışın üstünde gelişmiştir.

Şimdi, siz, bir taraftan "istikrar programı uyguluyorum" diyeceksiniz,  uyguladığınız istikrar programı doğrultusunda bütün halk katmanlarını ezeceksiniz -çiftçisini, işçisini, memurunu- ama, devletin hantal yapısını, kaynak tüketen yapısını yeniden yapılandırmayacaksınız ve bunun hantallığına hantallık katacak yeni kadrolar tahsis edeceksiniz. Bu anlayışı kabul etmek mümkün değil!

Biz, burada muhalefet olarak, hükümete yardımcı olmak istiyoruz. Bu yapıları hızla değiştirin. Aksi takdirde, kaynak tüketen bu anlayışın, artık bundan sonra, size de, ülkeye de hiçbir yarar sağlamayacağı açık bir gerçektir.

Değerli arkadaşlarım, dünyadaki yönetim anlayışı hızla değişiyor. Hızla değişen bu yönetim anlayışında artık kademeler ortadan kalkıyor; ama, biz, hâlâ o kademeli yönetim anlayışının gerektirdiği kadroları getirip buralara koyuyoruz. Bunun kime ne faydası var?!. Bunun ne topluma ne kamuya ne iktidara hiçbir katkısı yoktur. Bir taraftan devleti küçülteceğiz diye ortaya çıkıyoruz, bir taraftan devleti büyütmek ve kademeli kadrolaşma anlayışını hâlâ yaygın bir şekilde uygulamaya devam ediyoruz. İşte bu anlayışa karşı çıkıyoruz. Yoksa, biz, yargı organının ihtiyacı olduğu temel kadroları verelim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Elbette ki, dünyanın tükenmesini önleyecek çevre örgütlenmesini ve toplumda çevre bilincinin yaygınlaştırılması çalışmasını yapacak kadroları verelim. Devlet Bale ve Opera Genel Müdürlüğüne gerekli kadroları verelim; ama, ne olur, gelin, bu devletin yönetim anlayışını değiştirelim; daha az kaynakla, daha az personelle, daha kaliteli, daha verimli hizmet sunacak bir anlayışı gerçekleştirelim. Bu anlayış değişikliğini yapmadan ülkede istikrar programlarının başarıya ulaşması, kaynak tasarrufunu yeterince yapabilmek mümkün görülmemektedir. Bu anlayışla hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

1 inci madde üzerindeki konuşmalar böylece tamamlanmış oldu.

Şimdi, aynı madde üzerindeki önergelerin müzakeresine geçeceğiz.

Madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri sırasıyla okutup, en son okunan önergeyi okunduktan sonra işleme alacağım :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ilişikteki cetvellerin eklenmesini arz ve teklif ederiz

 

Emrehan Halıcı

İ.Yaşar Dedelek

Mehmet Şandır

 

 

 

Konya

Eskişehir

Hatay

 

 

 

Ahmet Erol Ersoy

 

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

 

 

 

Yozgat

 

Bartın

 

 

Madde 1 - Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatlarında kullanılmak üzere, ekli listelerde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1), (2) ve (3) sayılı cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiştir.

Ek - 6 sayılı listede yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü taşra teşkilatına ait kadrolar iptal edi-lerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (I) sayılı cetvelinin ilgili bölümünden çıkarılmıştır.

EK-5 SAYILI LİSTE

KURUMU                                :                                Emniyet Genel Müdürlüğü

TEŞKİLÂT                                :                                Yurtdışı

(I) SAYILI CETVEL

İHDAS EDİLEN KADROLAR

 

 

 

 

 

Serbest

Tutulan

 

 

 

 

 

Kadro

Kadro

 

 

Sınıfı

Unvan

Derecesi

Adedi

Adedi

Toplam

 

G.İ.H

Müşavir

1

8

-

8

 

G.İ.H

Ataşe

2

2

-

2

 

 

 

 

 

 

 

 

 

TOPLAM

10

 

10

 

 

EK-6 SAYILI LİSTE

KURUMU                                :                                Emniyet Genel Müdürlüğü

TEŞKİLÂT                                :                                Taşra

 

(II) SAYILI CETVEL

İPTAL EDİLEN KADROLAR

 

 

 

 

 

Serbest

Tutulan

 

 

 

 

 

Kadro

Kadro

 

 

Sınıfı

Unvan

Derecesi

Adedi

Adedi

Toplam

 

Y.H.S

Çarşı ve

7-

10

-

10

 

 

Mahalle Bekçisi

 

 

 

 

 

 

 

 

_____

 

____

 

 

TOPLAM

 

10

 

10

 

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Halen görüşülmekte olan 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının ek (I) sayılı listedeki Çevre Bakanlığı taşra teşkilatına ait T.H.Sınıfı mühendis sayısının 8 inci dereceden olandan 11 adedinin yine 8 inci dereceden S.H. Veteriner kadrosuna dönüştürülmesini arz ve talep ederiz.

 

Emrehan Halıcı

İsmail Köse

Beyhan Aslan

 

 

 

Konya

Erzurum

Denizli

 

 

 

Mehmet Kocabatmaz

 

Tunay Dikmen

 

 

 

Denizli

 

Muğla

 

 

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Hükümet?..

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, ilk önergenin metnini -cetvelleri okutmayacağım- tekrar okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Emrehan Halıcı

                                          (Konya)

                                  ve arkadaşları

MADDE 1.- Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve yurtdışı teşkilatlarında kullanılmak üzere ekli listelerde yer alan kadroların ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiştir.

Ek-6 sayılı listede yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü taşra teşkilatına ait kadrolar iptal edi-lerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1) sayılı cetveli ilgili bölümünden çıkarılmıştır.

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR (Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Katılıyoruz efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum efendim.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz...

Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım efendim.

Kabul edenler...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bu önergeyi işleme koymamanız lazım; çünkü...

BAŞKAN - Sonra izah edeyim.

Efendim, dışarıdan gelen arkadaşlarımızı sayma imkânımız yok; onun için, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

3 dakika süre vereceğim.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN - Sayın Genç, bu arada, size bir bilgi takdim edebilir miyim...

Ben de, bu işte tereddüt ettim. 3201 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin ikinci fıkrasıyla Emniyet dış teşkilatı kurulmuş. Kurulan teşkilata kadro değişikliği yapılıyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi, kanunun isminde bakanlık zikredilmiyor; zaten zikredilmez, siz de bilirsiniz. 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamedir. Onun için, yalnız kadrolarla ilişkili olduğu için diye düşündük ve o şekilde kullandık.

Bilgilerinize sunuyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır ve önerge kabul edilmiştir.

Şimdi, görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin oylamasına geçeceğim.

1 inci maddeyi, kabul edilen önergeler ve ekli listelerle birlikte kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, değişiklikleriyle ve listeleriyle kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tamamının oylamasına geçmeden evvel, oylarının rengini belli etmek isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim.

İlk söz, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven'e ait; müspet oy vereceğini belirterek söz almış bulunuyorlar.

Buyurun efendim.

Süreniz 5 dakika.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 606 sıra sayılı kanun tasarısı görüşülürken, çevrenin, ne kadar önemli olduğunu, insan unsuru üzerinde ne kadar etkili olduğunu, tarih üzerinde ne kadar etkili olduğunu, kültür varlıklarının üzerinde ne kadar etkili olduğunu, insan değerlerinin korunmasının ne kadar önemli olduğunu, Çevre Kanununu tetkik ettiğimiz zaman daha net görmekteyiz.

Tabiî, bugün, çevre kirliliğinin en önemli sebeplerinden biri, Türkiye'de, yanlış, sağlıksız bazı maddelerin yakılmasıyla ilgili gerekli tedbirlerin alınmamasından kaynaklandığı bilinmektedir. İşte, çevre koruması, gerek kirliliğin önlenmesi gerek israfın önlenmesi bakımından önemlidir. Bunu anlatırken, şimdi, birkısım hatip arkadaşlarımız çıktılar, burada konuştular...

1996 yılında 46 adet çevre il müdürlükleri kurulmuş. Ben, Ağrı Milletvekili olarak, dört senedir, Ağrı'da çevre il müdürlüğünün kadrolarının tahsisini bekliyordum. İşte bugün Sevgililer Günü. Bugün bu Sevgililer Gününü kutlarken, bu mutlu gün, bizim için önemli bir gündür, Ağrılılar için önemli bir gündür. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Bir hatip arkadaşımız çıktı, dedi ki: "Van'a niçin devlet opera müdürlüğü kuruyorsunuz?" 1998'de kurulmuş. Van halkının hem operaya layık olduğunu hem Türkiye'nin diğer illerinde, İstanbul'da, Ankara'da herkesin sahip olduğu her türlü hakka layık olduğunu bilmenizi istiyorum. Yani, Van'ın halkı tiyatroya gitmesin mi; Van'ın halkı dinlenmeyi bilmesin mi; Van'ın halkı, gençleri, sokaklarda, okey masalarında mı oynasın?! (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Onun için, bu konulara karşı çıkmayın. Ağrı'da çevre il müdürlüğüne de ihtiyaç vardır, Van'da devlet opera müdürlüğüne de ihtiyaç vardır. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ekmek gönderin, buğday gönderin... Hayvanlar aç, ölüyor...

VEYSEL CANDAN (Konya) - Ekmek gönderin...

NİDAİ SEVEN (Devamla) - Doğu Anadolu'nun gelişmesi gerekmektedir; doğu insanı refah beklemektedir, doğu insanı fert başına düşen millî gelirinin artırılmasını beklemektedir. Biz milletvekillerine düşen görev de, bütün Doğu Anadolu'daki insanlarımızın geri kalmışlık zincirini kırmaktır; bunun için yola çıkmalıyız. Niçin onların önüne çıkmaya çalışıyoruz. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

Onun için, ben, Çevre Bakanlığının getirmiş olduğu, 46 ilde kurulmuş olan çevre il müdürlüklerine tahsis edilecek kadroların, milletimiz için, illerimiz için hayırlı olacağına inanıyorum ve bu kanun tasarısına lehte oy kullanıyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven.

Oyunun rengini belli etmek üzere başka söz talebi?..

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben istiyorum Sayın Başkan, aleyhte.

BAŞKAN - Peki, aleyhte.

Buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Genç.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü kadrolarında değişiklik yapılmasına ilişkin, kadro verilmesine ilişkin bir tasarı geldi; burada da Emniyet Genel Müdürlüğüyle ilgili bir kadro ilavesi yapıldı.

Bence, burada yanlış yapılıyor. Değerli arkadaşlar, bu devletin bir bütçesi var, geliri var, gideri var. Anayasada deniliyor ki, "cari yıl bütçesinde gider artırıcı her tasarrufun kaynağını gösteren geliri göstermek zorundasınız. Bugünkü bu uygulamayla -gerçi, Emniyet Genel Müdürlüğüne küçük, 10 tane kadro veriliyor da- burada, ileride büyük bir suiistimale müsait bir yol açtınız. Yarın, burada bir kadro kanunu görüşülürken, güçlü bir bakan veyahut da bir grup, getirir, burada bir önerge verir, kimse de anlamadan, 10 000 tane kadroyu geçirir.

Bu nedir; bu, ciddî devlet yönetimine yakışmayan bir davranış biçimidir. Şimdi, devlet ekonomisi batmış... 17 Ekim 1999 tarihinde imtihan yapmışsınız ve insanlardan defalarca da para almışsınız. İnsanlar işsiz... Peki, o insanları niye atamıyorsunuz şimdiye kadar; niye atamıyorsunuz?! Defalarca müracaat ettirdiniz Başbakanlık Personel Genel Müdürlüğüne, her defasında 5 milyon, 10 milyon para alıyorsunuz ve insanlar aç, işsiz; onları atamıyorsunuz, ondan sonra yeni yeni kadrolar alıyorsunuz.

Şimdi, insanları kandırmakla, umutlandırmakla bir yere varılmaz. Devleti yönetmek ciddî bir iştir. Devleti yöneten ciddî kişiler olunca, devletin yönetimi de sağlıklı yürür; ama, şimdi öyle bir sisteme geldi ki -zaten, milletvekillerinin konuşması da yok edildi, kişisel konuşmalar da yok edildi- burada, önergeyle, işte, şuraya şu kadar kadro, buraya bu kadar kadro, buraya bu kadar gider artırıcı şeyler... Bunlar, ciddî devlet yönetimiyle bağdaşan unsurlar değildir.

Tabiî, milletvekili olan birçok arkadaşımız, devlet yönetiminde görev yapmadıkları için ve milletvekilliğinde daha yeni oldukları için, devlet ciddiyetinin ne olduğu, devletin nasıl işlemesi gerektiği konusunda yeterli bir bilgiye sahip değiller. Bizim istediğimiz, bu Türkiye Cumhuriyeti Devletinin payidar kalabilmesi için, her atılan adımın, gelecekte bu devletin işleyişine kusur getirmeyecek, sağlıklı bir raya oturtacak davranışlarla dolu olması lazımken, bir bakıyoruz, üç beş kuruşluk menfaattır yahut da -üç beş kuruşluk, belki yanlış bir ifade de- belli bir menfaat grubu varsa veyahut da çevremizdeki insanların bir menfaatı varsa, ondan sonra, hiç, gerçekleri bir tarafa katarak, böyle, bu Meclisin işleyişini de gelecekte çok sıkıntıya sokacak birtakım tasarruflarda bulunuyorsunuz.

Tabiî ki, Çevre Bakanlığına olsun Yargıtay Başkanlığına olsun, devletin bütün kurumlarına kadro verilmesinden biz şikâyetçi değiliz; ama, bunları verirken, bunun bir bütçe planı vardır, orada bir bütçesi vardır; komisyondan geçirin, komisyonda enine boyuna bunlar tartışılsın. Yoksa, bugün 10 kadroyu geçirirsiniz, yarın 10 000 kadroyu geçirirsiniz, ertesi gün 50 000 kadroyu geçirirsiniz, ondan sonra da bu yol kapanmaz. Bunun, tabiî, en supap merkezi, Meclis Başkanlığıdır. Burada komisyon çoğunluğu da yok. Gerçi Sayın Başkanımız izah etti, kendisine teşekkür ediyoruz, bir anlayıştır; ama, işte, İçtüzükte, görüşülmekte olan kanunla ilgisi olan yeni bir değişiklik getirdiğiniz zaman komisyon çoğunluğunun olması lazım diyor. Yani, bu bir emniyet supabıdır. Bunların aranması lazım. Ha, bugün çoğunluk sizde, istediğimizi yaparız derseniz, zaten, keyfî yönetim konusunda sizinle yarışacak hiçbir yönetim görülmemiştir şimdiye kadar. Yıllarca bu Meclisteyim; ama, sizin gibi, bu keyfî yönetim, istediğini yapan, kanunu, Anayasayı dinlemeyen hiçbir iktidar grubu görülmemiştir. Bununla da, memlekete iyilik değil kötülük yapıyorsunuz.

Bugün, Türkiye, ekonomisi çökmüş, insanları sokakta aç... Yani, artık, her gün şuraya gelen insanların feryadını dahi duymuyorsanız, ne yapalım!.. Birbirinizi kutlamak bir şey değil. Bazı arkadaşlarımız, o kadar başarısız bakanlara, burada, çıkıp "yahu sen nasıl becerdin bunu" diyor; "bu başarıyı nasıl yakaladın" diye birbirlerine iltifat ediyorlar. Bu iltifatlarla... Keşke öyle olsa da, bu memleketi yöneten bakanlar başarılı olsa da biz de kendilerini tebrik etsek; ama, gerçek, sizin gördüğünüz gibi değil. Bu memlekette, gerçekten, herkesin, görmesi gereken gerçekleri görerek ve ülkenin geleceğini garantiye alabilecek objektif kurallarla hareket etmesi, bu memleketin geleceği bakımından önemlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen toparlayınız.

KAMER GENÇ (Devamla) - Dileriz ki, bu verdiğimiz kadroları alan bakanlar, objektif kurallara göre imtihan yaparlar; daha önceden yapılan işçi sınavını, memur  sınavını kazanan o gençlerimizi de bir an önce işe alırlar.

Saygılar sunarım efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır; 4 kuruluşumuza, ülkemize ve bakanlıklarımıza hayırlı olsun diyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan teşekkür edecekler.

Buyurun efendim.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, yasalarımızın, daha doğrusu kadrolarımızın, memleketimize hayırlı olmasını diliyor, katkılarınızdan dolayı, hepinize teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun müzakerelerine devam edeceğiz.

3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433)

BAŞKAN - Komisyon?... Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız.

4. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759)(S. Sayısı: 572)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız.

5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı  Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı: 576)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Sayın Millî Savunma Bakanı, bütün partilerin grup başkanvekillerini dolaştı, hassaten rica etti ve yanındaki, çıkması lazım gelen kanun tasarılarının listesini bize tevdi ettiler; sağ olsunlar, nezaket gösterdiler; fakat, ne enteresandır ki, Sayın Bakanın bu centilmenlik gösterisine rağmen, hükümetin komisyonu yok, bakanlar gelmiyor. Yani, şu anda, Çevre Bakanı her bakanlığı temsil ettiğine göre, hükümet olarak burada oturabilir ve şu, millî savunmayla ilgili kanun tasarıları görüşülebilir gibi geliyor bana.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven. Bildiğiniz gibi, biz, önce komisyonu arıyoruz, sonra hükümeti arayacağız.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Komisyon hem var hem yok Başkanım. Çağrıldığı zaman arkasını dönüyor komisyon, sonra gelip oturuyor buraya.

BAŞKAN - Komisyon şu anda mevcut olmadığına göre, ertelenmiştir.

Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız.

6. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı : 577)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu raporlarının müzakerelerine başlayacağız.

7. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı : 591)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan, Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız.

8. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı: 592)

BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil.

Ertelenmiştir.

Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının müzakerelerine başlıyoruz.

9. – Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (1)

BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Sayın milletvekilleri, yeni İçtüzüğümüz gereğince, komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunmuyorum; ancak, komisyon raporunun, 597 sıra sayısıyla basılıp dağıtıldığını sizlere hatırlatıyorum.

Tasarının tümü üzerinde, grupları adına ilk söz, Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut'a aittir.

Buyurun Sayın Gökbulut. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

                                                     

(1) 597 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisi ve aziz milletimi sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, mantığı sağlam ve doğru, hedefi ve amacı net, açık olan; ancak, metni biraz karmaşık teknik bir kanun tasarısının müzakeresini yapacağız. Uygulamalarını gelişmiş sanayi ülkelerinde gördüğümüz bu kanunun, bizim ülkemizde de uygulamada hangi sorunları yara-tacağını ve bu sorunun boyutlarını şimdiden tam tahmin etmek ve kehanette bulunmak pek mümkün değil; ancak, herkesin üzerinde ittifak edebileceği bir olgu, küreselleşen dünyada, ülkemiz için böyle bir kanun tasarısının hayata geçirilmesinin elzem olduğu ve gerekliliğidir; çünkü, ülkemizde çoktan yapılmış olması gereken şey, serbest ekonomi kuralları çerçevesinde, liberal elektrik enerjisi piyasası kanununu bir an önce çıkarmak, enerji planlamasını kendi piyasa dinamiklerine bırakmaktı.

Bilindiği gibi, halen ülkemizde elektrik enerjisi -genel olarak- kamu tarafından üstlenilen bir hizmettir. Gerçi, son zamanlarda, 3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticaret ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ile, yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri modelleriyle birlikte, otoprodüktör uygulamasıyla özel sektörün enerji yatırımlarında yer alması sağlanmıştır.

Yap-işlet-devret modeli kapsamında, bugüne kadar, 12 hidroelektrik santralı, 4 doğalgaz santralı ve 2 rüzgâr santralı işletmeye alınmıştır. Bu santralların kurulu gücü, yaklaşık 1 600 megavat olup, yıllık enerji üretimi ise yaklaşık 11 milyar 500 milyon kilovat/saattir.

İşletme hakkı devri modeli, elektrik dağıtım tesislerinin daha verimli ve etkin işletilmesini sağlamak amacıyla tesis edilmiştir. Ayrıca, devletin kaynak yetersizliği nedeniyle yapamadığı iyileştirme yatırımlarının gerçekleştirilmesi, ülke genelinde yüzde 22'ye, bazı bölgelerde ise yüzde 65'e varan enerji kayıp ve kaçaklarının önlenmesi, tüketiciye kesintisiz ve kaliteli, ucuz enerjinin sunulması hedeflenmiştir.

Kanun tasarısıyla, işletme hakkı devri sözleşmesi imzalanmış, firmalara, sözleşme hükümlerini yerine getirmeleri amacıyla, 31 Mart 2001 tarihine kadar süre verilmiştir.

Kanun tasarısının yasalaşma sürecinde oluşacak gecikme göz önüne alınırsa, bu sürenin de yeniden gözden geçirilmesinde fayda mütalaa ediyoruz.

Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret projelerinin uygulanmasında kazanılan deneyim ve birikimlere dayanılarak, ayrıca 4283 sayılı Yasayla, yap-işlet modelleriyle nükleer, jeotermal ve yenilenebilir enerji kaynakları hariç olmak üzere, sadece, termik santrallar, mülkiyeti kendilerine ait olmak üzere özel sektör tarafından günümüzde yapılıp işletilebilmektedir.

Dikkatinizi çekmek isterim; yap-işlet modelleriyle, toplam, 5 830 megavat gücünde 4 doğalgaz çevrim santralı ile İskenderun'da ithal kömüre dayalı 1 adet termik santral sözleşmeleri imzalanmıştır. Tüm bu 5 santralın maliyeti 3,5 milyar dolardır ve 2003 yılında tamamlanması beklenmektedir.

2001 yılı bütçesinde tüm kamu yatırımlarına harcanan, ayrılan ödeneğin 5 milyar dolar olduğunu göz önüne alırsak, enerji yatırımlarının özel sektörce piyasa içerisinde rekabet şartlarında gerçekleştirilmesinin önemi ayrıca anlaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, 3096 ve 4283 sayılı kanunların yap-işlet-devret ve yap-işlet modelleriyle enerji sektöründe gerçekleştirilen yatırımların ve oluşan piyasanın, hazine garantisi ve alım garantisi olmaksızın, eşit şartlarda rekabet ortamında, tam elektrik piyasasının oluşması amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bu kanunla, elektrik enerjisi piyasasında Bağımsız Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ve Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu oluşmaktadır. Enerji sektöründe, daha şeffaf, açık bir yapılanma sürecinde rekabet ortamının yaratılması ayrıca amaçlanmaktadır. Sektörde, özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca, özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, etkin ve piyasasının kendi dinamikleriyle hareket eden bir elektrik piyasası oluşması düşünülmüştür. Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunun denetimi altında, tüketiciye, yeterli, kaliteli, kesintisiz, sürekli ve ucuz maliyetli elektrik enerjisi temin edilmesi amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, yeni piyasada hedeflenen rekabet ortamının yaratılabilmesi için, yeterli sayıda üreticinin ve sermayenin, devlet garantileri olmaksızın piyasaya girmesi ve zaman içinde arz fazlasının oluşması, bu kanunun baş şartıdır. Bunun için ön şart ise, mevcut piyasa risklerinin en aza indirilmesi ve yatırımcıların piyasaya güven duymaları olacaktır. Bu güveni sağlamak doğrultusunda, piyasanın, adil, açık, şeffaf olmasını teminen ve çok katılımcı bir pazarın oluşması amacıyla, kanunla, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu kurulmuştur. Üretilen elektrik enerjisini dağıtım şirketine ve tüketicilere sunmak üzere kamu elindeki iletim hatlarının, eşit taraflar arasında ayırım gözetmeksizin hizmete sunulması amacıyla, sadece iletim hatlarının kamu tekelinde kalması kanunla öngörülmektedir.

Ayrıca, piyasa faaliyetleri, özel hukuk hükümlerine göre ikili anlaşmalarla sağlanacaktır. Diğer bir ifadeyle, yeni elektrik piyasasında üreticiler, dağıtıcılar, toptan veya perakende satıcılar gibi piyasa katılımcıları, kendi aralarında yapacakları ikili anlaşmalarla faaliyetlerini sürdürebileceklerdir. Daha açık bir ifadeyle, Kırıkkale'deki bir üreticiden, Konya'daki dağıtıcı, ikili anlaşmayla, ihtiyacı olan elektrik enerjisini rahatlıkla satın alabilecektir.

Başlangıçta büyük tüketicilere verilecek olan tedarikçiyi seçme hakkı, aşamalı olarak, süreç içinde tüm tüketicileri kapsayacak şekilde yaygınlaşmasıyla birlikte, nihaî enerji kullanımında tam rekabet ortamına geçebilmek mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı incelendiğinde, bazı modellerde nispetleri görmemiz mümkündür. Bu oranlarla sınırlamalar getirilerek, sektördeki tekelleşmenin önüne geçilmiştir. 2 nci maddenin (a) bendinin 3 nolu bendine göre, otoprodüktör veya otoprodüktör gruplarının ürettikleri enerjinin yüzde 20'sine kadarını rekabet ortamında satabilme imkânı getirilmiştir.

Yine 2 nci maddenin (a) bendinin 2 nolu alt bendine göre, özel sektör elektrik üreticileri, Türkiye'de kurulu gücün ancak yüzde 20'si kadar üretim tesisleri kurabileceklerdir.

Yine, 2 nci maddenin (c) bendinin 2 nolu alt bendinde ise, herhangi bir özel sektör toptan satış şirketine yüzde 10 ile sınır getirilmiştir.

14 üncü maddeyle ise, yabancı sermayenin, özelleştirme uygulamaları çerçevesinde, sektör bazında kontrol oluşturmayacak şekilde; yani, yüzde 50'den daha fazla pay sahibi olması engellenmiştir.

Sayın milletvekilleri, bugünden geçmişe dönüp bakalım; elektrik enerjisi ciddî iştir ve ancak kamu tarafından verilecek hizmeti tazammun eder mantalitesiyle karşılaşırız. Kamu, enerji yatırımı yapacak, üretecek, iletecek, dağıtacak, üretim miktarlarını tespit edecek, kadrolarını ihdas edecek, iletim yatırımlarını yapacak ve dağıtımı tekelden yapacak, fazla üretirse elinde kalacak, az üretirse de elektrik kısıntısı olacak; dünyada kayıp-kaçak yüzde 6 iken, hatta, gelişmiş ülkelerde yüzde 2,3 iken Türkiye'de yüzde 22-25 olacak, bazı bölgelerde ve bazı vilayetlerde ise kayıp-kaçak yüzde 65 olacak, bir bölgenin halkı, diğer bölgenin halkının elektrik parasını ödeyecek... Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir çarpıklık ve kamu savurganlığı vardır?! Geçmişteki mantık ve sistem, yatırımın ve planlamanın devlet tarafından yapılmasını öngörmekte ve sistem, kendi içinde, kendi kendine pasifize olmaktaydı.

Müzakeresini yaptığımız kanunun mantığı ise, pazar içinde eşit rekabet şartlarında liberal elektrik piyasasını, kendi dinamikleriyle yeniden yapılandırmaktır. Bu piyasada imtiyazlı firma da imtiyazlı bölge de imtiyazlı belge de yoktur.

Kamunun en fazla yatırım yapması gereken sektör enerji sektörü olup, Planlamaya göre yıllık 3 milyar dolar yatırım yapmak gerekmektedir. Yolsuzluk ve şaibenin, böyle iddiaların en fazla olduğu konuların, kamu yatırım alanları ve ihale mekanizmasında odaklaştığını da düşünürsek, kamunun, ne kadar yatırımlardan uzaklaşırsa, ülke için faydalı olacağını mülahaza ediyoruz.

Ayrıca, kamunun elinde bu yatırımları finanse edecek kaynak da yoktur. Bakanlık, tüm yetkilerini ve imkânlarını, serbest piyasa ekonomisi içinde kanun gereği oluşacak bir denetleme kuruluna ve piyasanın dinamiklerine bırakıyorsa, bu keyfiyeti takdirle karşılamalıyız.

Planlamanın veya hesapların kamu tarafından yapılması, buradaki temel açmazdır; çünkü, hiçbir kamusal tahmin, sektörle ilgili piyasada gerçekleşen rakamları öngörme becerisine sahip değildir. Çünkü, kamu yetkilileri, tahminlerinin tutarlı olması için gerekli risk, kayıp, kazanç denkleminin en uzak noktasındadırlar. Hesaplarının yanlış çıkması halinde de hiçbir şekilde sorumlu değillerdir. Onun için, enerji tahminleri, çeşitli kurum ve kuruluşların literatürlerine baktığımızda hep farklı farklıdır.

Özetle ifade etmek gerekirse, elektrik enerjisi sektöründe gerçekleşecek yatırımlarla ilgili tahminler bürokrat ve teknokrata bırakılmayacak kadar ciddî bir iştir. Serbest piyasa dinamiği içinde özel sektör talep analizlerine, mutlaka, bu tahminlerin terk edilmesi gerekir. Türkiye'de talep ana-lizi yapıp, üretimini buna göre planlayan bir sanayi sektörü tahmininde yanılsa veya üretimi fazla olsa, devlete, fazla olan üretimini satabilir mi?.. Talep fazla ise kârı artar, talep azalırsa riske katlanır, zarar eder. Serbest piyasada elektrik üretiminin ticarî faaliyeti de aynı vasıftadır; yeter ki, kamu, piyasada sadece düzenleyici ve müdahaleci olarak kalsın.

Değerli milletvekilleri, enerji, ekonomik ve sosyal yaşamımızın en temel girdilerinden biri olarak, ülkemizin uzun vadeli kalkınma stratejisinde ve plan çalışmalarında en etkin ve planlayıcı bir özelliğe sahiptir. Hızla büyüyen ve gelişen bir ülke olan Türkiye'nin enerji ihtiyacı ise, hızla artmaktadır. Her yıl elektrik enerjisi ihtiyacımız, ortalama yüzde 9 artmaktadır. Önümüzdeki on yıl içerisinde elektrik enerjisine olan talep yüzde 100, yani, bir misli artacaktır. Bu yıl elektrik enerjisi talebini yerli kaynaklarla karşılamamız mümkün değildir. Tüm yerli kaynaklarımızın talebi karşılama oranı 1999 yılında yüzde 35 olup, bu oran ise giderek düşecek, 2010 yıllarında yüzde 20'ye ulaşacaktır. Ayrıca, hızla artan elektrik enerjisi talebini karşılayacak enerji yatırımlarını finanse edecek kamu kaynaklarımız da çok yetersiz, hatta yok denecek seviyededir. O halde, çözüm yolları nedir:

Elektrik enerjisinin, yeterli, sürekli, düşük maliyetli, çevreyle uyumlu, temiz bir şekilde tüketicinin istifadesine sunulması amacıyla, serbest rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek, malî açıdan güçlü, istikrarlı elektrik piyasasının oluşması gerekmektedir. Buna bağlı olarak, paralel olarak, doğalgaz ve petrol piyasası da serbest piyasa ekonomisi içerisinde mutlaka liberalleştirilmelidir. Alternatif enerji kaynakları, özellikle, yenilenebilir enerji kaynakları, bi-yomas, rüzgâr, hidrolik ve güneş enerji kaynakları özendirilmeli, teşvik edilmeli ve bu konuda mutlaka tedbirler alınmalıdır. Çevreyle uyumlu, temiz enerji kaynaklarının kullanılması için kamu tarafından gerekli tedbirlerin alınmasında zaruret görüyoruz.

Bu çerçevede, kanunun, öncelikle, oluşturulması düşünülen yeni piyasa düzenini ve bu düzenin işleyiş esaslarını ortaya koyması gerekmektedir. Kanunla oluşturulacak elektrik piyasasında mevcut rollerini yürüten aktörler ile piyasaya yeni girecek aktörler arasında eşit şartlarda rekabetin sağlanması, piyasanın temel işleyiş tarzıdır. Kanun, pazar için rekabet yerine, pazar içi rekabeti amaçlamaktadır. Pazar içi rekabet ortamının yaratılabilmesi için yeterli miktarda ve güçte özel yatırımcının ve sermayenin, devlet garantisi olmaksızın piyasaya girmesinin sağlanması ve zaman içinde elektrik enerjisi arz fazlasının yaratılması hedeflenmektedir. Şu anda elektrik enerjisi talep fazlası olduğundan piyasaya yeterli üreticinin girmesi beklenilmektedir.

Değerli milletvekilleri, halen elektrik enerjisi sektöründe, üretimin, iletimin ve dağıtımın kamu eliyle yapıldığı, piyasa risklerinin tümünün devlet tarafından üstlenildiği, bu çerçevede uzun vadeli alım garantileri verildiği, bu alımlar karşılığında yapılacak ödemelerde Hazine garantilerinin bulunduğu ve mevzuatımızın çok karmaşık olduğu malumu âlinizdir. Geçiş dönemi içinde, piyasaya yeni girecek firmaların ve aktörlerin eşit şartlarda rekabet edebilmeleri için, önceden verilen imtiyazların tedricen kaldırılması düşünülmektedir ve doğrudur. Bu amaçla, Hazine garantili bazı üretim yatırımları için 2002 yılı sonuna kadar süre tanınmıştır. Yatırımların makul sürede tamamlanması için, kanunun çıkmasında oluşan gecikme süresinin hedeflenen süreye eklenmesi, makul bir düşünce olabilir.

Değerli milletvekilleri, enerji sektöründe artan global bağımlılık ve serbestleşme faaliyetleri sonucu, piyasalar, hükümet müdahalelerinden ziyade, piyasa dinamikleri tarafından yönlendirilmektedir. Bundan dolayı, enerji sektörü, ülke sınırlarını aşmış ve uluslararası boyutlarıyla düşünülür konumdadır. İnanıyoruz ki, kanunlaşacak bu tasarıyla, tüketici, daha verimli, ucuz, sürekli elektrik enerjisi kullanma imkânına sahip olacaktır ve ülke ekonomisine yarar getirecektir.

Değerli milletvekilleri, netice olarak şunları ifade edebilirim: Enerji politikaları, mutlaka, ulusal bir politika niteliğinde olmalıdırlar. Elektrik piyasası düzenleme kurulu her türlü siyasî müdahaleden uzak, özerk ve bağımsız olarak düzenlenmelidir. Kurul üyeleri, enerji sektöründe deneyimli, mesleğinde uzman, otoriter, objektif ve tarafsız kişilerden seçilmelidir. İşletme hakkı devir sözleşmelerinde imtiyaz, imtiyaz artı tahkim ve özel hukuk modellerinde bütünlük sağlanmalıdır. Elektrik üretiminde, çevreyle uyumlu, temiz, yenilenebilir enerji kullanımı teşvik edilmelidir. Rüzgâr enerjisi üretimi, fiyatta sübvansiyonla mutlaka teşvik edilmelidir.

Doğalgaz kombine çevrim santralları kısa vadede çözüm getirmektedirler; ancak, uzun vadede kömürlü ve ülkemiz yerli kaynaklarına dayalı santral yapımlarına önem ve öncelik verilmek gerekir. Ülkemizde kurulu olan tüm termik santrallar konvansiyonel ve pulverize kömür teknolojisiyle çalışmaktadır; bu şekilde, verim düşmekte, emisyon artmaktadır. Bu nedenle, linyite dayalı termik santrallarda akışkan yatak teknolojilerine öncelik ve önem vermek gerekir.

Elektrik Piyasası Kanununun ülkemize ve milletimize hayırlı olması ve bu yasayla, hem memleketimizde hem de zihinlerde aydınlık bir Türkiye yaratılması dileğiyle tümünüzü saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gökbulut.

Gruplar adına ikinci söz, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz'a ait.

Buyurun Sayın Korkmaz.(DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakika efendim.

DSP GRUBU ADINA HAYATİ KORKMAZ (Bursa) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının geneli üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, enerji sorunları ve politikaları açısından büyük öneme sahip olmasına rağmen, ne yazık ki, yaklaşık beş altı yıllık bir gecikme ile Meclisin gündemine bugün gelebilmiştir.

Ülkemizde, enerji sektöründe özelleştirme, yap-işlet, yap-işlet-devret modelleri gündeme geldiği dönemde, elektrik piyasası kurulmuş olması gerekirdi. Gecikmeli olarak gerçekleşmesi sonucu, tasarının esas amacı olan, sektördeki serbest rekabet ortamı, belli bir süre için tam olarak sağlanmamış olacaktır. Bunda, ayrıca, 1990-1997 yılları arasında kamu yatırımlarına gerekli ödenek ayrılmamasının ve özel sektörün yatırım yapmasını sağlayacak yasal düzenlemelerin zamanında yapılmamasının önemli bir payı olduğu da bilinen bir gerçektir.

Diğer taraftan, güncel enerji politikalarının başarılı olması için, devlet, işletmeden çekilmeli, planlayıcı ve denetleyici bir görev üstlenmelidir.

Yapısal özelliklerden kaynaklı doğal tekel niteliğinde olan bu sektörde, özellikle özelleştirme aşamasında oluşabilecek bir tekelleşme, ancak kaliteli ve işler bir rekabet ortamı yaratılarak önlenebilir. Bu rekabet ortamı, kısa ve orta vadede dengeli enerji kaynak kullanımını sağlamalı, talebe göre denge oluşturabilmeli, ana iletim ve dağıtım şebekelerindeki kayıpları önleyebilmeli ve bu sayede, üretimde, iletimde ve dağıtımda verimliliği sağlamalıdır.

Bu kanunla kurulacak kurum ve kurulun önemi, ülkemizin elektrik ihtiyacının her yıl ortalama yüzde 8 ilâ 10 arasında arttığı ve ihtiyaç duyulan yıllık yatırımların ve tüketilen elektriğin cirosunun birimlerinin milyar dolarlarla ifade edildiği dikkate alındığında, çok daha iyi anlaşılacaktır.

Ayrıca, elektrik enerjisi maliyetleri, sanayiimizin temel girdilerinden olup, firmaların rekabet edebilirliği açısından büyük önem taşımaktadır. Sanayicilerimizin kullandığı elektriğin maliyeti, rakip ülkelerden daha yüksek olmamalıdır.

Bütün bu amaçları yerine getirmek için, enerji sektöründeki faaliyetlerin düzenli, hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesini sağlayacak, serbest piyasa koşullarında çalışan, özerk yapıda bir elektrik piyasası düzenleme kurum ve kuruluna ihtiyaç vardır. Bu kurul, elektrik sektöründe üretim, iletim ve dağıtım şirketleri arasında oluşacak liberal piyasanın denetim ve düzenlemesini sağlayacaktır. Ayrıca, söz konusu liberal piyasanın tam olarak işleyebilmesi için, üretim ve dağıtım tesislerinin özelleştirilmesinde izlenecek usule ilişkin düzenlemelere de, bu kanun tasarısında yer verilmiştir. Bu kanunla kurulması amaçlanan kurul, dünyadaki elektrik enerjisinin üretim ve dağıtımında liberalleşmeyi sağlamak için geliştirilen modellerin en yenisi ve en gelişmiş olanıdır. Bu açıdan kanun tasarısı, Avrupa Birliği ve uluslararası enerji mevzuatlarına uyumludur.

Bu kanun tasarısının amaçlarından bir diğeri de, elektrik enerjisinin nakli açısından doğal tekel konumunda olan iletim ve dağıtım hizmetlerinden tüm kullanıcıların eşit şartlarda faydalanmasını sağlamaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, rekabet ve maliyetleri düşürebilmek için, arzın, talebin üzerinde gerçekleşecek şekilde, yatırımların hızla gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu amaçla, yeni üreticilerin, elektrik üretimi için yatırım yapmaları yanında, son yıllarda ülkemiz elektrik üretiminde önemli bir paya ulaşan otoprodüktör santrallerin gelişmelerinin devam ettirilmesi için bazı kolaylıklar bu kanunla sağlanacaktır. Bu şirketler, kendi ihtiyaçlarının fazlası olan üretimlerinin yüzde 20'sini, üretici lisansı almadan satabileceklerdir. Ayrıca, üretici lisansı alarak, daha fazlasını da satma olanağı sağlanmıştır.

Diğer taraftan, ülke kaynaklarını kullanmak veya sera gazları emisyonunu sınırlandırmak amacıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının teşvik edilmesi son derece önemlidir. Bunu sağlamak için, elektrik santrallarının yatırımlarının belli bir yüzdesinin, yenilenebilir elektrik enerjisi üretimi için, bu yasa tasarısında öngörülebilirdi. Kanun tasarısında, bu tür düzenlemeye yer vermek yerine, hükümetlerin üretim veya yatırım sürecinde bazı teşvikler vererek, bu yatırımların desteklenmesi daha uygun bir çözümdür. Yenilenebilir enerji yatırımlarının çoğunun belli oranda teşvik edilmesi bugün için kaçınılmazdır. Teşvik edilmeden bu yatırımların gerçekleştirilmesini beklemek, hiçbir zaman istenen sonucu vermeyecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik üretimi, iletimi ve dağıtımını, tüketicilere kesintisiz, güvenli ve düşük maliyetli olarak sunulmasını sağlamak için, bu kanunla oluşturulacak kurum ve kurul işlevini tam olarak yerine getirebilmek için, yasanın yürürlüğe girmesinin ardından ihtiyaç duyulan yönetmeliklerin mümkün mertebe sade ve uygulamada sıkıntı yaratmayacak şekilde titizlikle hazırlanıp yürürlüğe alınmasında yarar vardır.

Bu kanun tam olarak yürürlüğe girdiğinde, bugün için yürürlükte olan birçok kanun tamamen veya kısmen ortadan kalkmış olacaktır. Ancak, öngörülen geçiş süreci, birçok kanuna göre oldukça uzun olup, bu süreç için geçerli olacak geçici maddelere yer verilmiştir. Bu süreçte, liberal elektrik piyasa şartlarının ve bu kanunun amacına ulaşmasını geciktirecek ve engelleyecek kararlardan ve uygulamalardan olabildiğince kaçınılmasında da yarar vardır.

Diğer taraftan, gelecekte enerji sektörüne yönelik benzer kurum ve kurulların kurulması söz konusudur. Buna örnek olarak, doğalgaz piyasası kurulunu verebiliriz. Enerji politikası bir bütün olup, kurulacak bu tür özerk kurullar gelecekte, avantajları yanında, beraberinde bazı sıkıntıların yaşanmasına da neden olabileceklerdir. Bu nedenle, bundan sonra gündeme gelecek benzeri kanunlarda yaşanması muhtemel sorunları giderecek düzenlemelerin yapılması için gerekli özen gösterilmelidir, hatta, gerekirse, bazı kurullarda koordinasyon, daha iyi iletişim ve personel ve çalışma ve-rimini yükseltmek için birleştirme dahi söz konusu olmalıdır.

Yine, bu kanunla kurulacak kurul ve bundan önce kurulan kurullarla ilgili komisyonlarda yapılan çalışmalar sırasında, bu kurulların faaliyetlerini denetleyecek ve kurul çalışmaları hakkında bilgi vermekle yükümlü olacak bir merciin eksikliği sürekli dile getirilmiştir. Gerçekten, diğer ülkelerde bulunan kurulların hiçbirinde, bu denli bağımsızlık söz konusu değildir. Hükümetin, bu ihtiyacı karşılamak için, bütün kurulları içerecek bir çerçeve kanun üzerinde çalışarak, Meclisin gündemine getirmesinde yarar olduğunu düşünmekteyiz. Böyle bir çerçeve kanunun amacı, kurulların özerkliğini ortadan kaldırmak olmamalıdır. Hazırlanacak çerçeve kanunuyla, kurulların faaliyetleri hakkında bilgi vereceği ve etkin ve sağlıklı çalışmaların yapılıp yapılmadığını denetleyecek mekanizmaların oluşturulması hedeflenmelidir. Bu kurulların, Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olmalarının doğru bir yaklaşım olacağını düşünmekteyiz.

Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin gelecekteki enerji ihtiyacının temin edilmesi ve enerji politikaları açısından büyük önem taşıyan bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diler, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edeceklerdir.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı, bizim de, prensip olarak karşı olmadığımız -Türkiye'de, gerçekten liberal bir elektrik piyasasına ihtiyaç olduğuna inandığımız için- bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısını, tabiî ki, konulan gerekçeleri doğrultusunda ele alıp, incelemek ve analiz etmek gerekir. Eğer, gerçekten, bu yasa tasarısı, gerekçelerinde yazıldığı gibi, kaliteli, sürekli, piyasa koşullarına göre sanayimize ve sabit tüketici olan abonelerimize -yani, evde elektrik tüketen abonelerimize- daha ucuz, daha kaliteli ve daha sürekli bir elektrik enerjisi temin edecekse, bu yasa tasarısına hiç kimsenin karşı çıkması mümkün olamaz; ama, tasarının temel ilkelerine baktığımızda ve bu tasarının getirdiği kurumlara baktığımızda, bu tasarıyla, tasarının gerekçesinde yazılı olan ilkeleri gerçekleştirmek mümkün değildir.

Değerli arkadaşlarım, Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı ne getiriyor; Elektrik Piyasası  Yasa Tasarısı, bugün var olan sistemi, üretim, iletim ve dağıtım olarak üç ana bölümde ele alıyor ve bunları, ayrı ayrı kurumsallaştırıyor. Bunlardan yalnızca iletim; yani, interkonekte dediğimiz şebeke devletin kontrolünde kalıyor; diğer dağıtım şebekesi ve üretim, zaman içerisinde özelleştirilerek, rekabet koşulları içerisinde bir piyasa oluşturulması amaçlanıyor.  

Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, üretimi ele aldığımızda, üretime baktığımızda, siz, bugüne kadar, yap-işlet-devret veya yap-işlet modeliyle, bir taraftan, Hazine garantisi verdiğiniz gruplarla; bir taraftan, alım garantisi verdiğiniz gruplarla, üretimde, çok büyük bir kesimi blok etmiş durumdasınız; serbest piyasa ekonomisinin koşullarına uygun davranmaları mümkün görülmemektedir; yani, çok yüksek fiyatlarla, bugüne kadar... İşte, IMF ve Dünya Bankası da hükümete diyor ki: "Ben, sizin yaptığınız ihalelere güvenmiyorum. Siz, çok yüksek maliyette elektrik enerjisi satın alma garantisi veriyorsunuz. Biz, dünyada yüzde 3-3,5'lerden sanayimize elektrik enerjisi kullandırırken, siz yüzde 8'lerden kullandırıyorsunuz, bununla, rekabet edemezsiniz. Yaptığınız enerji ihaleleri, gerçekten Türkiye'nin bugünkü gerçeklerine uymamaktadır. Onun için, hükümetin yaptığı ihalelere güvenmiyorum." Yani, baştan, dünyadaki çeşitli odakların güvenmediği bir ihale sisteminin varlığını kabul etmek durumundayız. Elektrik üretiminde, çok yüksek ücretlerle, yirmi yirmibeş yıllık bir dönemi ipotek altına almışız. Şimdi, yirmi yirmibeş yılını çok yüksek bir fiyatla ipotek altına aldığınız bir piyasayı nasıl rekabete açacaksınız? Bunu açmanız mümkün mü? O zaman, bu yasa tasarısı, daha başlangıçta uygulama zemini bulamayacak bir yasa olarak çıkmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, biz, burada, yine konuştuk, tartıştık, Tahkim Yasasını çıkardık, Anayasa değişikliği yaptık. Hatırlayın o günleri. Sayın Enerji Bakanımız "eğer bu yasayı çıkarmazsanız, Türkiye karanlıkta kalacak, yabancı yatırımcılar gelip Türkiye'de yatırım yapmayacaklar" diyorlardı. O zaman, bizler "bu Tahkim Yasası, tek başına yabancı sermayenin gelip, burada enerji alanında yatırım yapmasına yeterli değil; bunun yanında, başka koşulları da gerçekleştirmek durumundasınız" diyorduk. Takriben bir yıl oldu, bugüne kadar, bu piyasaya, yabancı sermayenin yatırım yaptığını görmemiz mümkün değil. Üstelik, Türkiye, global olarak baktığımızda, yabancı sermaye alan bir ülke olmaktan çıkmış, yabancı sermaye ihraç eden, başka ülkelerde yatırım yapan ülke ko-numuna gelmiş.

Değerli milletvekilleri, bu tasarının temel amaçlarından birisi, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelip yatırım yapmalarını sağlamaktır. Şimdi, şöyle düşünün: Türkiye'nin, aşağı yukarı, 28 milyar megavat kurulu gücü var; sürekli kullandığımız ve belirli bir aşamada kullandığımız, bunun, aşağı yukarı 18 ilâ 20 milyar megavatıdır. Zaten, bu 18 ilâ 20 milyar megavat üretimi yapacak; yani, yılda 8 000 saat çalışacak üretim araçlarıyla buraları doldurmuşsunuz. Şimdi siz, nereyi rekabete açıyorsunuz; 20'nin üstünü; yani, pik seviyeye ulaşabilecek, günün belirli saatlerinde en üst noktaya çıkan; yani, yılda 2 000 saat ile 500 saat arasında çalışabilecek üretim araçlarına ihtiyaç duyuyorsunuz ve rekabeti bunlara açıyorsunuz. Senede 8 000 saat üretim yapan ve bunu garanti etmiş yatırımcıların dışında, hangi yatırımcı -senede 2 000 saat üretim yapabilecek düzeyde yatırım yapacak ve sisteme girip çıkacak- hangi özel sektör, hangi yabancı sermaye gelir de buna yatırım yapar değerli arkadaşlarım? Mümkün mü bu?! Yani, sistemin içinde bir ur gibi, zaten, uzun süreli ve yüksek ücretli, yüksek fiyatlı aldığınız bir enerji var. Bu enerji hem yatırımı önlüyor hem burada yabancı yatırımcıların gelmesini önlüyor hem de fiyatın serbest piyasada oluşmasını önlüyor. Zaten, tekel olmuş burası.

Şimdi, Türkiye'de bugün uygulanan böyle bir yasanın, var olan sistemin üstüne oturması mümkün değil. Biz, bunu, Plan ve Bütçe Komisyonunda konuştuğumuz dönemde de, gerçekten, orada teknisyen olarak çalışan arkadaşlarımızın da birçoğu, bu yasanın bu sistemin üstüne nasıl monte edileceğini çok iyi algılamış değiller; ancak, özellikle teknokratlarımızın güvendiği bu yasanın genel yapısında olan, yasanın içinde olması gereken, ama, içine alınamamış -nedendir bilmiyorum, yönetmeliklere bırakılmış- ilkelere güvenmektedirler. Yani, şimdi, biz, bir üst kurul kuracağız; kuracağımız üst kurul, Türkiye'nin elektrik üreten ve dağıtan gruplarına lisans verecek ve onları denetleyecek, onlara cezalar kesecek, onlara yaptırımlar uygulayacak. Bir üst kurul ve yönetmelikler hazırlanacak, çok uzunca bir süre.

Şimdi bakıyoruz, bu süre ne kadar; Bakanlar Kurulunun uzatma yetkisiyle yirmidört ay. Peki, yine, geçici maddede, bu dağıtım şirketlerinin özelleştirme süresi ne kadar diye bakıyoruz; ne kadar; beş yıl; hatta, iki yıl da hazırlık süresini bunun üstüne ekleyebilirler, eklerseniz yedi yıl; yani, bu kadar acele ettiğimiz, çıkarmakta çok büyük acelemiz olan bu yasanın önümüzdeki beş yıl içinde zaten uygulanmayacağı, uygulanamayacağı çok açık ve seçik ortada.

Bu noktada, bir şeyi daha sizlerle paylaşmak istiyorum. Türkiye'de bir moda oluştu; üst kurul modası. Siyasetten arınmış, siyasetin hiç karışmadığı ve özellikle bağımsız; ücretlerinin, aşağı yukarı en yüksek devlet memuru ücretlerinin iki katı, bazılarında daha yüksek olduğu, çok yüksek ücretler ödeyerek oluşturduğumuz üst kurullar var.

Değerli milletvekilleri, elbette ki, dürüst çalışacağını ve doğru çalışacağını varsayarak, biz, bu üst kurulları kuruyoruz. Dünyanın hangi ülkesinde, neresinde hiçbir kuruma, hiçbir kuruluşa hesap vermeyen veya bilgi vermeyen, faaliyetleri hakkında bilgi vermeyen veya faaliyetlerinde gerçekten büyük aksama olduğu zaman, başbakanın, cumhurbaşkanının bile bir müfettiş gönderip "kardeşim, şurayı bir denetleyin, burada ne oluyor, ne bitiyor" diyemeyeceği bir kurul olur mu? Olur mu arkadaşlar?! Böyle bir kurullar ülkesi kurduk. Şimdi, Amerika Birleşik Devletlerinde bu kurulları siyasî partiler atıyor; seçimlerde değiştiği zaman siyasî partiler atıyor; çünkü, o siyasî partiler, bu halka söz vererek gelmiş ve verdikleri sözü tutmak zorundalar. Elektrik enerjisi politikasını kim uygulayacak; nasıl uygulayacak bu hükümet böyle bir kurumla?! Hiç kimsenin denetleyemeyeceği bağımsız alanlar oluşturuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu, hem siyasete hem Parlamentoya karşı yürütülen kampanyanın etkisinde kalmaktan gayri hiçbir şey değil. Bence, bunların bu kadar etkisinde kalmadan, buralarda, gerçekten, bu alanların oluşmasını önlemek durumundayız. Kamu adına, temsil ettiğimiz insanlar adına bunu denetleme yetkisine, Parlamentonun, hiç olmazsa hakkı olması gerektiği kanısındayım.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu yasayla getirdiğimiz bir başka temel mantık, biz, serbest piyasa koşullarını, liberal bir enerji piyasasını oluşturacağız ya, nasıl oluşturacağız bu piyasayı; maliyet, artı kârla. Şimdi, bunu, ben, bir türlü anlayamadım! Yani, maliyet artı kârla alınacak bir enerjide nasıl serbest piyasa oluşur allahaşkına?!

Şimdi, maliyetini ve kârını üstüne koyarak, eğer, satabiliyorsa bir insan bunu, zaten, böyle bir ortamda piyasanın, serbest piyasanın oluşması mümkün değil; ki, bu yasanın uygulanabilmesinin temel koşulu, olmazsa olmaz koşulu, enerji fazlasının olmasına, yani, arz-talep dengesi içerisinde talebin fazla olmasına dayanmakta. Peki, talebin fazla veya eksik olacağını kim belirliyor değerli arkadaşlarım?

Bugün var olan kurumlarımız Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımız ile Devlet Planlama Teşkilatımız arasında, Türkiye'nin önümüzdeki süreçte, üç yılda, beş yılda, on yılda gereksinimi olan enerji tahminleri yüzde 50 sapmakta. Hangisi doğru sizce?

YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Şuna "ihtiyaç" deyiniz de köylüler de anlasın.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Başbakanımız bile bıraktı o kelimeleri...

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Tamam... Sayın Başkanın da ikazları doğrultusunda, Türkiye'nin önümüzdeki bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört yıl sonraki elektrik enerjisi ihtiyacını belirleme yetkisi kimde veya bunu kim belirleyecek? Şu anda, kamu adına, Devlet Planlama Teşkilatımız ile Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın tahminleri arasında yüzde 50 fark var; ikisinin de doğru olduğunu varsaymak mümkün değil; çünkü, arz-talep dengesini piyasada yatırım yapanlar belirler ve bu yatırım yapanların, nasıl, nerede, ne zaman, ne kadar yatırım yapacağını önceden kamu kurumlarının tespit etmesi mümkün değil. Böyle bir anlayışı kabul etmek de mümkün değil. Buna göre, siz, elektrik enerjisi, şu yılda, biz, şu kadar santral yaptık, fazla olacaktır, buna göre ben yasa çıkarıyorum ve piyasayı oluşturacağım derseniz, yanılırsınız.

Bakın, bugün, hükümetimiz, uyguladığı ekonomik politika doğrultusunda, sanayicisiyle, esnafıyla, KOBİ'siyle toplantılar yapıyor. Büyük çıkmazlar var ihracatta. Sanayiin temel girdisi enerji; eğer, yarın, bu yasayı uygulamaya koyduğunuzda 8 sentlik enerji -çünkü, enerji fiyatlarını serbest bırakacaksınız- 15-16 sentlere çıkarsa, dünyanın 3,5 sente kullandığı enerjiyi, benim sanayicim 15-16 sentlerden kullanmak zorunda kalırsa, rekabet gücü kalır mı dünyada?.. Bunu nasıl düzenleyeceksiniz, nasıl regüle edeceksiniz?.. Burada öyle bir şey yok. Bu yasa tasarısının içerisinde bunları düzenleyecek, regüle edecek ciddî bir anlayış yoktur. Onun için, bu yasa tasarısının, gerçekten, enine boyuna konuşularak, uygulaması... Az önce, iktidar milletvekillerinizden de birisi, çok ciddî anlamda bu yasa tasarısını eleştirdi, hatta ikisi de eleştirdi, dediler ki, bugüne kadar uygulanmadığı için, uygulamada çok ciddî sorunlar çıkabilir. Biz, o ciddî sorunları bugünden görüyoruz; çünkü, biz, bu ülkede yaşıyoruz ve o çıkacak sorunları da burada dile getiriyoruz. Bu sorunları aşacak yeni yaklaşımlara ihtiyaç olduğu kanısındayım.

Değerli arkadaşlarım, bir başka olay: Şimdi, enerji piyasası yasası çıkarken hepimizin dikkatini çekiyor, gazetelerde ilanlar çıkmaya başladı, otoprodüktörler ilan vermeye başladı, dağıtım ihalesi almış firmalar ilan vermeye başladı ve bugüne kadar uyguladığımız, uygulamaya çalıştığımız politikaların hepsinden vazgeçiyoruz; yeni bir anlayışla, yeni bir düzenleme getiriyoruz. Bu yeni anlayışla getirdiğimiz düzenlemeler sonucunda bugüne kadar ihalesini yaptığınız veya hep birlikte yaptığımız işletme hakkı devirlerini onbeş gün içerisinde devredebilirseniz edin, etmiyorsanız, ben bundan vazgeçiyorum ve artık, dağıtım hatlarının mülkiyetini satacağım diyorsunuz. Yani, işletme hakkı yerine ben, artık, dağıtım hattının mülkiyetini satacağım diyorsunuz. Yani, ciddî bir değişimi gerçekleştiriyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, bunun onbeş günde olmayacağı belli. Bu düşünceden vazgeçersiniz, geçmezsiniz,  o sizin tercihiniz; ama, ben şu yönde bir uyarı yapmak durumundayım: Özellikle bu dağıtım şirketleri; yani, işletme hakkını devralacak olan şirketler ihaleye girmişler, kazanmışlar, sözleşme yapmışlar, Bakanlar Kurulu imzalamış, Sayıştay denetiminden geçmiş ve belli bir aşamaya gelmiş; şimdi, ben vazgeçiyorum diyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Dönen, lütfen toparlayınız.

MEHMET DÖNEN (Devamla) - Şimdi burada, tahkimin kabul edildiği bu Mecliste, uluslararası hukuk gereğince, bunların hepsinin tazminat hakkı doğar ve belirli bir yükten kurtulmaya çalışan Hazinemizi yeni cezaî yüklerle karşı karşıya bırakırız; bu, ciddî bir sorun olur, ciddî bir kaybı olur; hatta, bunlar birtakım taahhütler altına girmiş "önümüzdeki yıllarda kaçağı yüzde 13'ten yüzde 5'e indireceğim" demişler ve böylece, önümüzdeki süreç içerisinde, aşağı yukarı 30 milyar dolara varan tasarruf yapmayı taahhüt etmişler. Gelin, devlet olarak, bunların bu taahhütlerini yerine getirmesini sağlayın. 30 milyar dolar tasarruf, az tasarruf az tasarruf değil.

Şimdi, siz, beş yıl, hem bu kayıp, kaçakları devam ettireceksiniz hem bunların müktesep haklarından doğan birtakım cezaî müeyyideleri ödeyeceksiniz hem bu kayıp, kaçak olarak gördüğümüz 30 milyar doları da yok sayacaksınız hem de dönüp halka diyeceksiniz ki, enerji kesintilerine hazır olun!

Ülkeyi iyi yönetemeyenlerin ve kendilerinin ciddî tasarruf yapmadığı süreçlerde, milletten böyle bir hoşgörüyü bekleme hakları yoktur diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakika.

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının geneli üzerinde, Fazilet Partisi adına söz almış bulunuyorum. Muhterem Meclis üyelerini ve bizi ekranlarda seyreden, takip eden milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, özet olarak arz edersek, elektrik piyasasına yeni bir düzen getirmeyi hedef almıştır; tamamen, özelleştirmeyi hedef almıştır. Bu tasarıya göre, üretimi, dağıtımı ve ticareti serbest hale gelmektedir. Sadece, iletim hatları, kamu kurumları tarafından, bir kamu kuruluşu olarak, Türkiye Elektrik İletim AŞ tarafından idare edilecektir, yönetilecektir; ancak, elektrik piyasasıyla ilgili diğer bütün hizmetler, ticaret, serbest hale getirilmektedir. İthalat, ihracat ve perakende satış, tamamen özel sektöre bırakılmaktadır. Getirilen tasarının mahiyeti budur.

Tasarı, onsekiz aylık bir sürede, bir geçiş döneminde yeni bir düzene geçmeyi hedef almaktadır. Gerekirse, bir altı ay daha, bu sürenin uzatılması hükmü getirilmektedir. Tabiî, şimdiye kadar olan uygulamalara baktığımız zaman, başlangıçta tamamen kamunun hizmeti olarak sunduğu elektrik üretimi, dağıtımı, satışı, ticareti -kısmî olarak özel sektör var şüphesiz; Çukurova Elektrik gibi bazı kurumlar eskiden beri var- genel olarak, kamunun yönetimindeki bu hizmetler, özel sektöre devredilmek istenilmektedir. Daha önce, yine, elektrik sıkıntısında yeni bir çözüm olarak düşünülen yap-işlet-devret ve yap-işlet projeleri işletme hakkı devirlerinden de vazgeçilmekte. Bunlar, bir geçiş dönemi için muhafaza edilecektir şüphesiz; ancak, bundan sonraki dönemde, tamamen, üretimi de dağıtımı da ticareti de özelleştirilmektedir.

Muhterem arkadaşlar, elektrik, tabiî, toplum hayatının temel girdilerindendir; yani, zarurî ihtiyaç maddelerinden biridir. Evimizde, işyerimizde, sanayide, ticarette, ulaşımda, tarımda, bütün bu sahalarda, elektrik, temel girdilerden biri haline gelmiştir. Türkiye, tarihinde son kırk yıl, gaz lambasından elektriğe geçiş mücadelesini vermiştir. 1950'li yıllarda başlayıp, 1960'lı, 1970'li, hatta, 1980'li yıllarda devam eden elektrifikasyon projeleri, bugün, 35 000 civarında yerleşim yerine, köylere ve mezralarıyla 60 000, 70 000 yere elektriği ulaştırmış bulunmaktadır. Şimdi, önümüzdeki mesele, tabiî, sanayileşecek ve kalkınacak olan bir Türkiye'de, elektriği, gerek miktar olarak gerekse süreklilik olarak, maliyet olarak, güvenli bir şekilde temin edebilme meselesidir. Tabiî, bu sıkıntılar yaşanınca, yeni çözümler de aranılmaktadır.

Bugün, Türkiye'deki elektrik kapasitesine, üretimine baktığımız zaman, 2000 yılı itibariyle 27 000 megavat kurulu güç var; bunun, 2001 yılında 29 000 megavat olması beklenmektedir. 2000 yılında, talep, 128 milyar kilovat/saattir; 2001 yılında da, eğer, sanayide bir gelişme olursa üretimde 139 milyar-140 milyar kilovat/saat seviyesinde bir talebin ortaya çıkacağı beklenmektedir. Bu talebin takriben 4 milyar kilovat/saati ithalatla karşılanmakta, içerisinde bulunduğumuz bu yılda da, herhalde 5 milyar kilovat/saat mertebesinde bir ithalat beklenmektedir.

Elektrik kurulu güçte, termik santrallar yüzde 60 kapasiteyle başı çekmekte, hidrolik santrallar ve diğer kaynaklar da buna paralel olarak kullanılmaktadır. Talep artışı, 1970'li ve 1980'li yıllarda, yılda yüzde 15-yüzde 16 mertebesindedir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde de, yıllık talep artışı yüzde 8-10 mertebesindedir. 1999 yılında, Türkiye'de küçülme yaşandığı için, yüzde 6,4 mertebesinde millî gelir küçüldüğü, üretim de gerilediği için, elektrik talebinde fazla bir artış olmamıştır; ama, içerisinde bulunduğumuz 2001 yılında, eğer böyle giderse, sonbaharda, muhtemeldir ki, tekrar, elektrik kesintileri başlayacaktır. Tabiî, elektrik enerjisinde duyulan sıkıntının sebebi, yeterli yatırımın yapılamamış olmasıdır. Bugün, elektrik kesintilerine kısmen karartmalarla girdiğimiz bir dönemde, yıl sonunda, saatli kesintilere de gidersek -tabiî, bu programı, biz, 1978'de ve 1979'da da yaşadığımız için- tekrar, bu kâbusun içerisine girme endişesi bütün sektörlerde, bütün iş hayatında yaygın olarak, endişeyle beklenmektedir. Temenni ederiz ki, bu gerçekleşmesin, temenni ederiz ki, yağışlar bol olsun, barajlarımız dolsun ve elektrik sıkıntısı olmasın; ama, temenni ederiz ki, hükümet de gerekli tedbirleri alsın, gerekli santralları kursun, kurdursun, gerekli proje çalışmalarını yürütsün ve Türkiye, elektrik sıkıntısının içine düşmesin.

Elektrik üretiminde yılda takriben 5 milyar dolar mertebesinde yatırım ihtiyacı var. Tabiî, Türkiye'nin, bunu, kamu olarak kendi kaynaklarından ayırması mümkün olmamaktadır. Maalesef, Türkiye'de kamu kaynakları büyük ölçüde faize gitmektedir. Bakın, 2000 yılı geride kaldı, oniki aylık dönemde, devletin ödediği faiz miktarı 33 milyar dolardır. Dışticaret açığını da bunun üzerine koyarsanız, aralık sonu itibariyle muhtemel dışticaret açığı 27-28 milyar dolar mertebesinde olacaktır; yani, 60 milyar dolar mertebesinde, Türkiye, bir yıl içinde kan kaybetmiş bulunmaktadır. Yani, ayda, aşağı yukarı 3 milyar dolar mertebesinde faiz ödeyen bir Türkiye, tabiî, bir yılda 5 milyar dolar mertebesinde enerji üretimine, elektrik üretimine kaynak bulamadığı için bu sıkıntıyı yaşamaktadır. Meseleyi, tabiî, önce yap-işlet-devretle, sonra, yap-işletle, şimdi de, tamamen özelleştirerek çözmeye çalışmaktadır.

Değerli arkadaşlar, tabiî, bu durum sadece elektrik sıkıntısıyla sınırlı değil. Bugün, Türkiye'de gaz sıkıntısı da var. Şehirlerimiz ve sanayimiz gaza ulaşamadığı için ya kirliliği yaşamakta veyahut da üretimde rekabet şartları bakımından zorluklarla karşılaşmaktadır. Özellikle, mesela seramik sanayii, iki seneden beri LPG fiyatlarındaki süratli artış sebebiyle üretimini durdurma noktasına gelmiştir. Maalesef, 2000 yılının mart ayında, bunlara telafi edici destek; yani, doğalgazla, tabiîgazla likitgaz arasındaki farkı kapatmak üzere bir destek verilmesiyle ilgili kararname çıktığı halde, uygulanmamıştır. Türkiye'de, bu sektör, bugün, bu sıkıntıyla karşı karşıya bulunmaktadır. Bütün sanayide, aşağı yukarı, gaz yokluğu da, doğalgaz yokluğu da, aynı şekilde rekabeti bozucu ve ihracatı engelleyici bir tesir olarak, girdi maliyeti olarak likitgazla karşılanması sebebiyle, bir zorluk olarak, sektörlerin önünde bulunmaktadır.

Muhterem arkadaşlar, tabiî, elektrik sektöründe sıkıntı, sadece elektrik üretiminde değildir. Yıllardan beri, barajlar, santrallar, iletim ve dağıtım şebekelerinde gerekli bakım, yenileme çalışmaları yapılmamaktadır; bu sebeple, üretim santrallarında verim düşmüştür ve iletim ve dağıtım şebekelerinde kayıp kaçaklar artmıştır, yüzde 15, yüzde 20 hatta yüzde 30'a varan mertebede kayıp kaçak olan bölgeler olduğu belirtilmektedir uzmanlar tarafından.

Bu sektörde, elektrik üretim sektöründe çalışan insanlar da, ne olacağı belli olmadığı için, ümitsiz, şevksiz ve endişeli durumda beklemektedir. Yani, bir taraftan, bakım ve yenileme yapmazken, öbür taraftan da insanları ümitsizliğe sevk ederseniz, elbette, o sektörde verimli bir çalışma elde edemezsiniz. Tabiî, buradaki bu durum da, bütün sektörlerde ve bütün ülke genelinde menfi bir tesir olarak ortaya çıkmaktadır.

Şimdi, elektrikle ilgili meselelere baktığımız zaman, bir de, son iki yılda yaşadığımız izahı zor bir durum var: Bakanlık, DPT ve Hazine arasında bir türlü mutabakat sağlanamamakta ve ortada siyasî irade boşluğu görülmektedir. Yani, DPT ayrı istikamette rakamlar ortaya koymakta, Bakanlık ayrı, Hazine de ayrı istikamette. Nitekim, bu tasarının hazırlanmasında, müzakeresinde ve önümüze gelişinde de, yine, devletin bu temel kurumları arasında mutabakat yokluğunun, siyasî irade yokluğunun sıkıntısını yaşıyoruz; belki, bazı önergelerle bazı düzeltmeler yapılacak; konuşmamın sonunda onları da arz edeceğim.

Muhterem arkadaşlar, siyasî irade yok dedim; aslında, hükümetin ismi var cismi yok demek lazım. Sadece elektrikte midir bu; gazda da aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Bakın, Türkiye, Türkmen gazına ulaşmak için, İran gazına ulaşmak için, 1997'de, Türkmenistan, İran ve Türkiye arasında, Refah-Yol Hükümeti zamanında bir anlaşma imzalandı; imzalanmış olan bu anlaşmayla, gaz, 1999'un temmuz ayında Türkmenistan-İran hattından Ankara'ya gelmiş olacaktı; ama, 54 üncü hükümetten sonra gelen hükümetlerin anlaşılmayan birtakım kaprisleri ve tutumları sebebiyle bazı projeler, ihale-ler iptal edilmiş ve Türkiye, bugün, bu gaz sıkıntısını yaşamaktadır. Bu projeler, hiç kabul edilemez sebeplerle geciktirilmiştir. Bugün, Türkiye'de yaşanan elektrik sıkıntısının sebeplerinden biri de, bu tip ihmallerdir; bunu ifade etmek istiyorum.

Tabiî, Mavi Akım ayrı bir tartışmadır, ne olacağını bilemiyoruz;  gaz sıkıntısının çözümünde inşallah başarılı olur; ama, bulutlar, onun üzerinde de giderek daha kesif hale gelmektedir.

Bir beyaz enerji operasyonu oldu. Enerjiyle ilgili kurumlar tamamen çökmüş vaziyettedir; psikolojik olarak çökmüş vaziyettedir; karar alma yeteneği, iradesi kalmamıştır, Bakanlık, âdeta felç olmuştur. Beyaz enerji operasyonunda üzeri çizilen bir bakandır, üzeri çizilen hükümettir, üzeri çizilen siyasî iktidardır, üzeri çizilen siyaset kurumudur, üzeri çizilen Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarıdır; ama, maalesef, bunları göremiyoruz.

Muhterem arkadaşlar, bunların sorumlusu da hükümettir. Türkiye Büyük Millet Meclisinde denetim engellenince, tabiî ki bu oldu, mızrak çuvala sığmadı. Bakanlığın telefonları aylardır dinleniliyor operasyon öncesi, üst yöneticiler tevkif ediliyor, Bakanlık dosyalarına el konuluyor, kamyonlarla taşınıyor, bütün bunların ışığında, Bakanlığın, enerji meselesini yönetmekteki bütün kabiliyetini kaybettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.

Bakan, hâlâ yerinde oturuyor, hükümet seyrediyor. İtibar, unvana değil, kişiliğedir muhterem arkadaşlar. "Şerefi makam bimekin" diye bir söz var; yani, bir makamın şerefi, o makamın gücü, orada oturan insanlarla kaimdir esas itibariyle. "Bazı şeylerin şüyuu vukuundan beterdir" diye söylenilen söz, bu hal için kullanılmayacaksa, ne için kullanılabilir?! Yani, biz beklerdik ki, bu meseleler ortaya çıktığı zaman, tahkikatın selameti için, Sayın Bakan derhal istifa etsin, yeni bir bakan gelsin, yeni bir ekip getirsin, zira bir taraftan tahkikat yürürken, öbür taraftan da Türkiye'nin enerji meselelerinin ortada kalmaması lazım. Nitekim, bu tasarının müzakeresi sırasında da, Bakanlık erkânının, idarî kademelerin fevkalade tereddüt içerisinde, sıkıntı içerisinde, psikolojik bir dağınıklık içerisinde olduklarını, maalesef, müşahede ettik.

Hükümetin, iktidarın bu meseledeki tutumu, aynı zamanda, siyaset kurumunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve demokrasinin de itibarını zedeliyor muhterem arkadaşlar. Bu tutum, devlete, kurumlara güveni sarsar. Siyaseti, güce dayalı inatlaşmayla, kutuplaşmayla devam ettirirsek, ararejimlere zemin hazırlarız. Onun için, hak ve hakikat üzerinde uzlaşmayı esas alan bir anlayışla, iktidar, muhalefet ve hükümet yönetim anlayışının yerleşmesi lazım. Hükümet bunları anlamıyor. Neyi anlıyor ki! Memleket yangın yerine dönmüş; köylü, çiftçi, memur, emekli, esnaf, sanayici, tüccar, herkes yanıyor, piyasalar çöküyor, fabrikalar kapanıyor, her gün binlerce insan işini kaybediyor. Tedbir var mı; hükümet IMF'ye soracak, bekleyelim deniliyor. Sizin istikrar programınız Eski Yunandaki Pirus zaferine benziyor. Enflasyon belki düşebilir; ama, her şey yıkılmış ve çökmüş vaziyette olur. Üç ortak uyum halinde siyasî intihara gidiyorsunuz; ama, millete yazık oluyor. Hükümet, 55, 56 ve 57 nci hükümetlerin bir devamıdır. Bugünkü hükümet yirmiiki aylıktır; ama, iki ortak kırkaltı aydan beri; yani, dört yıla yakın bir süreden beri hükümettedirler. İşte, bu hükümetin Türkiye'yi iki yıla yaklaşan bir dönemde getirdiği tablo budur.

Şimdi, müsaade ederseniz, tasarıyla ilgili birkaç hususu da arz etmek istiyorum. Tabiî, tasarı -tetkik edenler görecektir- kamuoyunda yeterince tartışılmadan, alelacele, IMF ve Dünya Bankasına verilen taahhütler zımnında derhal getirilmiştir; taraflar arasında yeteri kadar görüşülemeden, müzakereye açılmadan -tabiî sivil toplum kurumlarını, sektör temsilcilerini kastediyorum- alelacele komisyondan geçirilmiştir. Biz komisyonda iyileştirmek için gayret ettik; ama, başarılı olamadığımız noktalar var, bunlar tabiî, Genel Kurulun takdirine bırakıldı. Temenni ederiz, bu hatalar burada düzeltilir.

Tasarı, kurulacak piyasanın tarafları arasında olgunlaştırılması, başarılı olması bakımından fevkalade mühimdi. İlk defa böyle bir uygulamaya geçiliyor ve bakanlıkta da idarede de gerekli hazırlık yok, bilgi hazırlığı yok. Bu sistemin uygulandığı yerlerle ilgili, oralarda tetkikler yapıp, oralara uzmanlar yollayıp; orada, ticareti, işletmesi, aksayan noktaları, ihtilafları nasıl çözülüyor diye bir tecrübe ve bilgi birikimi de yok.

Elektrik piyasası için getirilen bu tasarının, aslında, petrol, gaz ve diğer enerji türleriyle ilgili komple bir kurum olarak getirilmesi lazım. Nitekim, hükümet, petrolle ilgili, gazla ilgili yeni tasarılar hazırlıyor; biz, her enerji sektörü için veya her ihtiyaç duyulan sahada bir kurum kurmaya kalkarsak, bu da, kurumlar enflasyonuna sebep olur. Şimdi, fonları kapatmak için uğraşıyoruz, fonları tasfiye etmeye uğraşıyoruz; yarın da, bu kurumları nasıl tasfiye edeceğiz diye bir problemle karşı karşıya geliriz. Bir gördüğüm eksik de budur burada.

Tabiî, tasarıda, enerji üretim ve tüketiminde kullanılan teknoloji ve teçhizatın yerli üretimi destekleyici bir tedbirini de görmedim. Teçhizat üretimini ve yerli teknolojinin geliştirilmesi; bunları, muhalefet şerhimde de tafsilatlı olarak arz ettim; ama, burada, sizin, Muhterem Heyetinizin duyması için kısaca tekrar etmekte fayda görüyorum.

Tasarının 15 inci maddesinin son fıkrasında, kamulaştırılırken, bedeli, tüzelkişiler tarafından ödenmiş kamulaştırma bedellerinin, lisans iptali halinde, iade edilmeyeceği hükmü getirilmiş bulunmaktadır. Bu da, hak ve adalet ölçülerine aykırıdır, hukukî ihtilaflara sebep olur diye endişe ederim.

Tabiî, tasarının, yirmidört aylık bir geçiş süresi var; bu geçiş süresi, uzun bir süredir. Hazırlık için belki gereklidir, yetmeyebilir; ama, bu geçiş süresinin sonuna kadar, eğer, yeni sisteme göre lisans verme gecikecek olursa, endişe ederim, Türkiye, önümüzdeki dönemde, tekrar, enerji kriziyle karşı karşıya kalır değerli arkadaşlar.

Tasarının müzakeresinde de -biraz önce arz ettim- hakikaten, Bakanlık, DPT ve Hazine arasında bir uyum görmedik; yani, bir siyasî irade, bu kurumlar arasında ortak bir politikayı oluşturamamış, bunu ifade etmek istiyorum.

Yine, tasarıda eksik gördüğümüz bazı hususlar da şunlardır: Tabiî, işletme hakkı devir anlaşmaları var gerek üretim tesislerinde gerekse dağıtım tesislerinde. Bunlar, Bakanlıkla, DPT'yle, ilgili kurumlarla yıllarca münasebet kurmuşlar, proje hazırlamışlar, etütler hazırlamışlar; ortak bulmuşlar, sermaye bulmuşlar, Bakanlıkla gerekli sözleşmeleri imzalamışlar, belli mesafe kat etmişler. Hakikaten, bu tip proje hazırlıkları da -erbabı arkadaşlar bilir- yüksek seviyede birçok masraf gerektirir; yani, epeyi yüklü bir masraf gerektirir firmalar için; şimdi, bunların, bu haklarının devam edebilmesi için 31 Marta kadar süre verilmiş tasarıda. Tabiî, 31 Marta kadar bunların yetiştirilmesi mümkün değil. Zira, bunlar, Hazine tarafından görünmeyen bir şekilde engelleniyor; onu ifade etmek istiyorum. Hazine de, bunu, açıkça bize ifade ediyor; yani, bunların tasdikini benimsemediğini ifade ediyor. Bakanlıkla Hazine arasında farklı görüşler var.

Öbür taraftan, yine, yap-işlet projeleriyle ilgili olarak, üretim tesislerinin kurulmasıyla ilgili 2002 yılının sonuna kadar işletmeye geçemeyen tesislere Hazine garantisi verilmeyeceği ifade edilmektedir. Biz, tabiî, bunları uzun uzun, komisyonda müzakere ettik.

Muhterem arkadaşlar, tabiî, bu meseleye bakarken, birkaç zaviyeden bakmakta fayda var; onlardan bir tanesi kazanılmış haklar meselesidir. Sözleşme imzalamış bakanlıkla, DPT'den ilgili görüş almış, olumlu görüş almış, birçok muameleleri, çevreyle ilgili birtakım hazırlıklar yapmış, projeyle ilgili, etütle ilgili, arazi etütleriyle ilgili birçok masraflar yapmış ve netice olarak sözleşme imzalamış; siz, şimdi, 2002 yılının sonuna kadar tamamlayamazsanız, bunları iptal edeceğiz diyorsunuz. Zaten, epey bir süreden beri Hazine ağır davranmaktadır; Dünya Bankası ve IMF ile yapılan görüşmeler, herhalde, mutabakatlar çerçevesinde, bu projelerin uygulanmasını, gerçekleşmesini âdeta arzu etmeyen bir zımnî irade vardır ortada; bu meselenin aşılması gerekir. 2002 yılının sonuna kadar da bu projelerin hiçbirisinin yetişmesi mümkün değil, bunlar büyük projelerdir. Yani, Hazine garantiyi verdikten sonra, uygulama projelerine geçecek, inşaatı yapacak, tesisleri monte edecek ve işletmeye geçecek... Pratikte yetişmesi mümkün değil; hukukî ihtilaflara sebep olur, tazminatlara sebep olur ve Türkiye'nin de, uluslararası piyasalarda itibar kaybına sebep olur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız.

CEVAT AYHAN (Devamla) - Onun için, bunların dikkatle değerlendirilmesinde fayda var.

Yeni geçtiğimiz sistemde de, Elektrik Piyasası Kanunuyla gireceğimiz sistemde de, uluslararası piyasalarla işbirliği yapmaya mecburuz. Yılda 5 milyar dolar mertebesinde yatırımı yapacak, Türkiye'de kaynak yok; bunu da açıkça ifade etmek lazım. Uluslararası piyasalarda güven verici münasebetleri de korumak lazım.

Burada, tabiî, dikkat edilmesi gereken bir diğer husus da, Türkiye'nin enerji dengeleri bakımındandır. Şimdi, siz, işletme hakkı devirlerini tanımadığınız zaman, bunları süratle de mülkiyet satışı halinde gerçekleştiremediğiniz zaman, bu dağıtım şebekelerinde çok büyük meblağlara mal olan kayıp kaçaklar devam edecektir. Bunlar, Türkiye'nin ekonomisinin, servetinin bir kaybıdır.

İkinci mesele, yine, yeni sistemde 18-24 ay sonra lisans vermeye başlarsanız -ki, öyle görünü-yor yapı- enerji açığı artmaya devam edecektir ve Türkiye, önümüzdeki dönemde daha çok enerji sıkıntısıyla karşı karşıya kalacaktır. Yani, burada, belli noktaya gelmiş olan projelerin gerçekleşmesini, enerji dengesi bakımından da dikkate almakta fayda var. Aksi takdirde, olmayan enerji, en pahalı enerjidir. Bunun da zararını göğüslemeye mecbur kalırız, daha büyük sıkıntılar içine düşeriz.

Tabiî, yapılmış olan anlaşmalarda, fiyat bakımından birtakım sıkıntılar varsa, bunlar, bu kurumlarla müzakere edilerek, bu tüzelkişilerle, bunların genel ihtiyaçlara uygun hale getirilmesi ve genel ihtiyaçlara ve seviyeye yaklaştırılmasında fayda var. Bu da, taraflar arasında müzakere yoluyla mutabık kalınacak olan bir meseledir. Yani, meseleyi, sadece IMF ve Dünya Bankasının onbinlerce kilometre uzaktan vermiş olduğu kriterlerle çözemeyiz; biz, Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye'nin enerji sıkıntısı içerisine düşmemesi, Türkiye'nin itibar kaybetmemesi ve Türkiye'nin birtakım tazminatlara mahkûm olmaması, hukukî ihtilafların içine dalmaması bakımından, bu iki hususun da dikkatle değerlendirilmesinde fayda var.

Ben, bu görüşlerle, tasarının hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

Gruplar adına son konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ali Serdengeçti'ye aittir.

Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

MHP GRUBU ADINA ALİ SERDENGEÇTİ (Manisa) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, nasıl ki, bir insan için, kalp, damar ve kan çok önemli bir hadise ise, yaşadığımız dünyada da tüm işlerimizi kolaylaştıran elektrik enerjisi, bu kan kadar önemli bir nesnedir. Onun için, bu elektrik piyasasını oluşturacak kanunumuzun, Türk Milletinin her ferdini yakinen ilgilendirdiğini düşünmekteyim. Bunun için de, bu kanunda, hepimizin hassas olma mecburiyeti vardır.

Bugüne kadar elektrik politikalarına şöyle kısaca bir göz attığımızda, üretim açısından, ülkemizdeki bir insana düşen elektrik miktarı, yani, harcanan elektrik miktarı 1 300 kilovat/saattir. Bunu Batı Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, onların dörtte 1'i. Ancak, kalkınmakta olan bir ülke pozisyonunda olan ülkemizin elektrik ihtiyacına olan dinamiği de, bu ülkelerden en az iki kat fazladır. Bundan dolayı da, her yıl, 2 000 megavat gücünde yeni kurulu güç santrallarına ihtiyacımız olduğu ortadadır.

Yine, çok yakın tarihimize baktığımız zaman -1970'li yıllardan bu yana- elektrik üretim politikasına kısaca göz attığımızda, 1970'li yıllarda yaşanan elektrik krizi neticesinde komşumuz Bulgaristan'dan elektrik alma mecburiyetimiz vardı.

Yine, çok yakın tarihlerde, hatırlayacaksınız, 1987 yılında Bulgaristan'ın komünizmle yönetildiği Jivkov döneminde ve oradaki soydaşlarımızın eziyet gördüğü dönemlerde, ülkemizin, yine, Bulgaristan'ın elektrik enerjisine ihtiyacı vardı. Hatta, o günlerde bir toplantıya katılmıştım, dinleyiciler arasından "ya bu elektrik enerjisi için biz Bulgaristan'a çekinceli davranıyorsak, biz, geceleri evimizde elektrik yakmaz, onların elektriğine ihtiyacımızı hissettirmez ve neticede, bu elektrikten dolayı da Bulgaristan'a niye boyun eğiyormuşuz" diye sesler yükseliyordu. Tabiî ki, tüm bu acı gerçekler, o dönemlerde sorumluluk taşıyan iktidarlar tarafından yeterince ciddiye alınmadığından ya da dikkatler o noktaya yeterince çekilemediğindendir.

İşte, 1980 ve 1990'lı dönemlerde hükümetler bu konuya biraz daha ciddî yaklaşmışlar ve bu yaklaşım neticesinde de yeni üretim santralları devreye konulmuştur. GAP serisi içerisinde Karakaya Barajı tamamlanmış, Atatürk Barajının da yapım çalışmalarına başlanılmıştır.

Yine, bu dönemde, Yeniköy, Soma B-4, 5 ve 6 ncı üniteleri, Seyitömer 3 ve 4 üncü üniteleri ile Çataloğlu B-1, 2 üniteleri ve doğalgaz çevrim santrallarından Hamitabad ve Ambarlı devreye gi-rerek büyük bir rahatlama sağlanmıştır.

Ancak, 1980'li yılların başında, kamu yatırımlarında enerji yatırımlarının millî gelirdeki oranı yüzde 100 seviyelerindeyken, bu, 1994 yılında yüzde 1 seviyelerine gerilemiştir. Kamu yatırımlarında da 1980'li yılların ilk yarısındaki payı yüzde 25 düzeyinde olan elektrik payı, 1994 yılında yüzde 15'in altına inmiştir. 1990 ve 1995 yıllarında yapılması gereken yatırımlardan 7 000 megavatlık kapasite artırımı sağlanması gerekirken, bu dönemde sadece 4 000 megavatlık kapasite artırımı sağlanmıştır. Oysa, 1994 yılında yaşanan 5 Nisan kararlarına rağmen; yani, ekonomimizin yüzde 6 daraldığı dönemlere rağmen, ülkemizde, o yılki elektrik enerjisindeki artış yüzde 7 seviyelerinde olmuştur.

Daha sonraki dönemlerde yaşanan ekonomik büyümeler neticesinde, elektrikteki yedek kapasitesi hiç de güvenli olmayan yüzde 5 seviyelerine kadar düşmüştür. Son yıllarda devreye giren Bursa Doğalgaz Çevrim Santralıyla yaklaşık 11,5-12 milyar kilovat saatlik üretim artışı sağlanmıştır. Ancak, 2000 yılına gelindiğinde, 1970'li ve 1987 yıllarında olduğu gibi, komşu ülkelerden elektrik enerjisi ithal eder duruma geldik.

2000 yılında 118 milyar kilovat/saatlik elektrik enerjisi tüketilmiş; fakat, bunun karşılığında 116 milyar kilovat/saatlik elektrik enerjisi üretilmiştir, aradaki fark da ithal edilmiştir; yani, yatırımlar göz önüne alındığında, 2002 yılının ortalarında bu sıkıntıdan kurtulacağımız anlaşılmaktadır.

Bu sıkıntıdan nasıl kurtulacağımıza gelince: Gebze'de, Adapazarı'nda ve İzmir'de doğalgaz çevrimli elektrik santrallarının 2002'nin haziran ve ağustos aylarında devreye girmesinden ülkemiz büyük bir rahatlık sağlayacaktır; ancak, 2002 yılının haziran ve ağustos aylarına kadar her an bir elektrik enerjisi kısıntısıyla karşı karşıya kalacağımız da ortadadır.

Ancak, 2005 yılına kadar meseleyi düşündüğümüzde, yine 2003 yılında Afşin-Elbistan-B Santralı, yine, Ankara'daki doğalgaz çevrimli santral ve İskenderun'daki ithal kömürlü santralların devreye gireceğini hesap ettiğimizde, bir de, bunun yanında, 17'si rüzgâr enerjisi, 4'ü doğalgaz, 1 tanesi jeotermal ve 7 tanesi de hidroelektrik santrallarını göz önüne aldığımızda; yani, bu yatırımların gerçekleşmesi durumunda, 2005 yılına kadar bir enerji problemimizin olmayacağı da ortadadır.

İşte, tüm bunlara baktığımızda, bugün, kanunla, serbest piyasa ekonomisini oluşturmaya çalışıyoruz; ancak, buna benzer uygulamaları, gerek Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde gerekse cumhuriyetin ilk yıllarından bu tarafa gelen; yani, özel sektörün elektriği hem üretip hem iletip hem dağıttığı ortamları yakinen bilmekteyiz; yani, devlet olarak da bu konuda tecrübesiz durumda değiliz.

İşte, bu manada, özel teşebbüs olarak yapılan ilk santral, 1902 yılında Tarsus'ta üretime geçmiştir. Daha sonra, yine, Macar Şirketi ile Bank Brüksel Şirketlerinin oluşturduğu Osmanlı Anonim Elektrik Şirketi... Bunlar da Silahtarağa'da bir üretim santralı kurarak, İstanbul Avrupa yakasının elektrik enerjisini vermiştir.

Yine, Kepez ve Çukurova bölgesindeki ÇEAŞ da, bu manada, elektriği hem üretmiş hem iletmiş hem de dağıtımlarını, ülke genelinde, bulundukları bölgede gerçekleştirmişlerdir. İşte bu kanunumuz, bu ortamı daha da genişleterek Türkiye'nin dört bir yanına yaymayı hedeflemektedir.

Bugüne kadar bu kanunun benzeri kanunlar, yani, bu kanunu destekleyecek değişik kanunlar da çıkmıştır. 2983 sayılı Kanun, 1984 yılında çıkmıştı. Burada, kamu yatırımlarına özel tasarrufların aktarılması düşüncesiyle bu kanun çıkarılmıştır ve bu kanun neticesinde, gelir ortaklığı senedi, işletme hakkı devri, hisse senedi gibi uygulamalar yapılmıştır. Yine, 3096 sayılı Kanun, 1984 yılında çıkmıştır; TEK dışında kuruluşların elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirilmeleri hakkında kanundur. Daha sonra da, 3996 sayılı Kanunun 1994 yılında devreye girmesiyle yap-işlet-devret modellerinin de ülkemizde örnekleri görülmeye başlanmıştır.

Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, bu Elektrik Piyasası Kanununun nasıl oluşacağı hususunda birkaç söz de söylemek istiyorum. Benden önceki konuşmacılar birçok hususu dile getirdiler; ancak, piyasanın oluşmasında bu kanun açısından sakıncalı bir durum görülmemektedir. Çünkü, her ne kadar, hazine garantili olarak yap-işlet-devret şeklinde işletme hakkı devredilmiş olanlar, bütün bunları bir arada düşündüğümüzde, bunların tek alıcısı konumunda Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi bu şirketlerden elektriği alacak ve diğer özel teşebbüslerle aynı piyasa ortamında devreye girerek kendi elektriğini pazarlayacaktır. Yani, tüketiciler açısından elektrik piyasasının oluşmasında, kanun açısından bir mahzur görülmemektedir. Ancak, şöyle bir husus gündeme gelebilir: En büyük üretici pozisyonunda olacak olan Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve onun tek alıcısının Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi olmasından dolayı, bu şirketin büyük paya sahip olmasından dolayı, karşısında rakip pozisyonunda olan üreticilerin daha küçük paylarda olacağı göz önüne alındığında, ancak böyle bir serbest piyasa ortamının oluşmasında bir anormallik belki cereyana gelecektir; ama, bunun sebebi, kesinlikle bugünkü kanun değil, bundan önce yapılan uygulamaların getirmiş olduğu bir sonuçtur.

Yine, diğer hususa bakacak olursak, iletim, devletin tekelinde bulunuyor. Bunun da bu şekilde olması, gayet normal ve doğru bir yaklaşımdır.

Yine, dağıtıma baktığımız zaman, her ne kadar, işletme hakkı devri dağıtım şirketlerine verilse de, imtiyazlı olarak verilse de, yine, bu kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (c) bendinin üçüncü fıkrasının dördüncü ve beşinci paragraflarında "bu durumda, kurul tarafından, serbest piyasa şartlarına uydurulur" ifadesi yer almaktadır. Onun için, dağıtım bölümünde de böyle bir serbest re-kabet ortamına aykırı bir hadisenin cereyan edeceği görülmemektedir. Tabiî ki, perakendeciler de devreye girerek, burada, serbest rekabetin daha gerçekçi bir şekilde oluşmasını sağlamış olacaklardır.

Yine, bu kanun tasarısıyla, serbest tüketicilik oluşturulmaktadır. Serbest tüketiciler de -başlangıç olarak 9 milyon kilovat/saat yıllık elektrik tüketimi olan şirketler ya da kişiler, bu kanun çerçevesinde, serbest tüketici pozisyonuna giriyorlar- gerek perakendecilerden gerekse üretim şirketlerinden, pazarlık usulüyle elektrik enerjisi alma durumuna geçeceklerdir.

Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının kanunlaşmasından sonra, uygulamaya konulacak daha yeni düzenlemeler de olacaktır. Bunlardan, doğalgaz piyasası kurulu ve petrol piyasası kurulu oluşturulma mecburiyeti de arkasından gelecektir.

İşte, enerji platformuna baktığımız zaman, elektrik enerjisi içerisinde, doğalgaz çevrimli sant-rallar, yine, petrol ürünlerinden elektrik enerjisi elde eden santralları da göz önüne aldığımızda, bu kurulun tek kurul haline getirilmesini kaçınılmaz olarak görmekteyiz. Yani, elektrik piyasası kurulu, doğalgaz piyasası kurulu ve petrol piyasası kurulu yerine, tek bir enerji kurulunun oluşmasını kaçınılmaz ve birbirleriyle ahenkli bir şekilde çalışmaları açısından da, bu piyasaların birbirleriyle ahenkli şekilde çalışması için de, kaçınılmaz bir son olarak düşünmekteyim.

Yine, bu kanun çerçevesinde, elektrik piyasası kurulunun üyelerinin oluşturulması Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Bizim, Bakanlar Kurulundan   -milletvekilleri olarak ve şahsım olarak- isteğimiz şu olabilir: Burada, üreticiler ve tüketicilerin dengeli bir sayıyla temsil edilmesi, bunun yanında, yapılan imtiyaz sözleşmeleri neticesinde, anlaşılan odur ki, yirmi ve otuz yıl kadar, yine, hazine, yani devlet, bu piyasayla içli dışlı çalışacaktır; bundan dolayı da, dengeleyici, doğrudan tarafa tavır alması yönünde, oylamalarda o yönde tavır alması yönünde de, hükümet yetkililerinin bu dengeyi düzenleyecek bir sayıda olmasının uygun olacağı kanaatini taşımaktayım.

Yine, ülkemizde, tüm elektrik enerjisi kapasitemiz tam olarak kullanılamamaktadır. Bugün, tamamen bir ithalatçı konumda olmamıza rağmen, halen -hidroelektrik santralı kurabileceğimiz akarsularımız açısından değerlendirdiğimizde- ancak yüzde 25'ini kullandığımız, daha yüzde 75'lik enerjimizi de kullanamadığımız bilinen bir gerçektir. Bu manada, hidroelektrik santralların yapımının devam etmesi gerektiği kanaatindeyim. Aynı zamanda, bu santrallar, biliyorsunuz ki, sulamada da büyük faydalar sağlamaktadır.

Diğer bir husus ise, bugün, son dönemlerde yapılan yatırımlara baktığımızda, bunlar, genelde doğalgaz ve petrol ürünleri üzerine cereyan etmekte. Bu, tabiî ki, bizi ileride sıkıntıya sokabilir; çünkü, doğalgazı ancak birkaç ülkeden alabileceğiz. Yine, petrol ürünlerinde dışa bağımlıyız. Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman, dışkaynak çeşidini artırmamız yönünden, ithal kömürle elekt-rik üretim santrallarının kurulması da uygun olur diye düşünmekteyiz.

Bugün için yerli kaynaklarımızla üretim durumumuza baktığımızda, 1999 yılında yüzde 35, 2010 yılında yüzde 28, 2020 yılında ise yüzde 24 seviyelerine ineceğimiz ortadır. Bundan dolayı, bu ithalatçı konumumuzdaki stratejik durumu göz önüne alarak, bundan sonraki yatırımlarımızı bu manada yönlendirmek hükümetlerin görevi olacaktır diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, kanunumuzun, milletimize ve devletimize hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Serdengeçti.

Sayın milletvekilleri, böylece, gruplar adına yapılan konuşmalar tamamlanmış oldu.

Şahısları adına söz taleplerini sırasıyla okuyacağım ve bu arkadaşlarımızdan ancak ikisine söz verme imkânımız var.

Sayın Polat, Sayın Dayanıklı, Sayın Türker, Sayın Ilıcak, Sayın Genç ve Sayın Candan.

İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait.

Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının tümü üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının genel gerekçesinde, hükümet, özet olarak, katılım ortaklığı belgesinin "Enerji" başlıklı bölümünde, elektrik enerjisi sektörü için bağımsız bir düzenleyici makamın kurulması, bu makamın görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için yetki ve araçlarla donatılması, iç enerji piyasasının açılması öngörüldüğü belirtilmekte ve bu kanunun, öngörülen yeni piyasa yapısının pazar içi rekabet yapısından pazar içi rekabete doğru yeniden yapılanmayı tanımladığı belirtilmektedir.

Katılım Ortaklığı 2000 Belgesinin 66 ncı sayfasında "toplam olarak enerjiyle ilgili 120 Avrupa Topluluğu referansından sadece 16 tanesi Avrupa Topluluğuyla uyumludur. 10 tanesi uyumlulaştırma gerektirmekte olup, 32 referansa tekabül eden Türk mevzuatı yoktur" denmekte ve "arz güvenliği konusunda bildirilebilecek önemli bir gelişme de yoktur" denmekte. Rekabet gücü ve enerji iç pazar konusunda Anayasadaki uluslararası tahkim ve özelleştirmenin olumlu bir adım olduğu belirtilmekte, "enerji verimliliği konusunda yeni gelişmeler olmamıştır" denmekte, enerji sektöründeki üretimin yüzde 20,4'üne varan kayıplardan bahsedilmekte ve bunun yarısının kaçaklar, yarısının da teknik yetersizlik olduğu belirtilmekte ve netice olarak "bu alanda mevcut idarî kapasite, hem yapısal açıdan hem de personel eğitimi yönünden daha fazla modernize edilmeyi gerektirmektedir" denerek, Avrupa Topluluğu açısından yapılacak daha çok şey olduğu açıkça belirtilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, Elektrik Enerjisi Özel İhtisas Komisyonu raporunda da açıkça belirtildiği üzere, her sanayi ürününde olduğu gibi, elektrikte de kalite ve ucuzluk önemlidir. Ülkemizde de tüketiciler, dünyanın diğer ülkelerinde olduğu gibi, öncelikle kendisine ucuz ve kaliteli elektrik verilmesi hususuyla ilgilenmekte, bu elekt-riğin kamu eliyle işletilen bir santraldan mı, yoksa özel sektör eliyle işletilen bir santraldan mı temin edildiği hususu, onu öyle çok da ilgilendirmemektedir.

Ülkemizde kişi başına enerji talebi 1 550 kilovat/saat olup, bu talep, 2010 yılında 3 377 kilovat/saate ulaşacaktır. 1 550 kilovat/saat kişi/yıl değeri, gelişmiş ülkeler ortalamasının 1/5'i, dünya ortalamasının ise ancak ¾'ü düzeyindedir. Ülkemiz sanayileşmesini henüz tamamlayamamış, yani elektriğe doymamış ülke olduğundan dolayı, Sekizinci Beş Yıllık Plan döneminde de artışın yüzde 9'lar seviyesinde olacağı tahmin edilmektedir.

Yine, ülkemiz enerji sektöründe kritik bir dönem yaşandığı, bu krizin, eğer tedbir alınır ise 2004 yılından itibaren aşılacağı hesaplanmaktadır. 2001 yılında, elektrik enerjisinden, yüzde 4 oranında dışalım yapılacağı da yine belirtilmektedir.

Son yirmi yılın ortalamaları alındığında, toplam yatırımların yüzde 51,85'inin üretim, yüzde 19,60'ının iletim, geriye kalan yüzde 28,55'lik kısmının ise dağıtım sektörüne harcanmış olduğu anlaşılmaktadır. Yine, Devlet Planlama Teşkilatınca yapılan araştırmalara göre 2001-2005 yılları arasında yılda ortalama olarak üretim, iletim ve dağıtım sektörü olarak yatırım ihtiyacı, 5,57 milyar dolar ile 5,97 milyar dolar arasında değişirken, 1990-1998 yılları arasındaki dönemde kamu tarafından sektöre yapılan yatırımların ortalamasının 980 milyon dolar olduğudur. Yani, şu an için bu sektöre kamu tarafından yapılan yatırımların 5,6 katı kadar, ortalama olarak, yılda, her zaman yatırım yapmak mecburiyetindeyiz.

Kamu yatırımlarının yetersizliği, son yıllardaki elektrik krizleri ve kesintileriyle açığa çıkmıştır. Özel sektörce son yıllarda enerji sektörüne yapılan yatırımlar, yap-işlet-devret ve yap-işlet  modelleri olarak iki kısımda gerçekleşmiştir. Yap-işlet-devret'te ortalama olarak yirmi otuz yıl sonunda santraller TEAŞ'a devredileceğinden, enerji fiyatları yap-işlet modelindeki santrallerden daha fazla olmaktadır. Yap-işlet-devret modelindeki elektrik birim fiyat tarifesine; yakıt giderleri, işletme ve bakım onarım giderleri, yatırım amortisman giderleri/yıldan teşkil etmekte, yüzde yüz alım garantisi verilmekte ve bu santrallarına toplam yatırım bedeli, işletme süresine bölünerek, ta-rifeye yansıtılmaktadır.

Ayrıca, ileriki  yıllarda faiz yükünün hafifletilebilmesi için, amortisman bedeli ilk yıllarda daha fazla olmakta ve ilk yıllardaki tarifeler daha da pahalı hale gelmektedir. Yap-işlet santrallarına ise, elektrik tarifesi içinde amortisman olmayışı sebebiyle, yap-işlet-devret santrallarından daha ucuza enerji vermektedirler. Avrupa Topluluğuyla rekabet edebilmek için ucuz enerji lazım olduğu ve enerjide özelleştirmeye giderken yirmi otuz yıl sonra eski teknolojide ve bakımsız santralları geri alabilmek için pahalı elektrik almanın yanlışlığı açıkça ortadadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının amacı, elektrik sektöründe serbest rekabetin sağlanmasıdır. Bunun için de, aynı ürünü birden fazla firmanın üretmesi ve alıcının bu firmalar arasında seçme şansının bulunması gerekmektedir. Ayrıca, bir pazarda serbest rekabetin olabilmesi için, üretimin talepten fazla olması gerekmektedir. Bunun için, elektrik sektöründe rekabetin sağlanabilmesi için;

1-Sektörde üretimin talepten fazla olması,

2-Alıcının üretiliciler arasında seçme şansına sahip olması,

3-Alıcı tarafından talep edilen kalite ve fiyat kriterlerini sağlamayan üreticinin ürününün elinde kalıyor olması gerekir.

Rekabeti öne çıkaran bu tasarının açık manası, elektrik üretiminde artık, devlet garantisinin kalkıyor almasıdır. Peki, yirmibeş otuz yıl yüzde 100 garanti var iken gerekli yatırımcıyı çekemeyen ve bu yüzden enerji krizine giren bu sektörde, özel sektör yatırımlarında yüzde 100 alım garantisini ve fiyat desteğini çektikten sonra bu sektöre yeterli yatırımcının nasıl çekileceği en önemli ve can alıcı konudur.

Arz-talep dengesinin içinde bulunduğu kritik durum ve  enerji yatırımlarının işletmeye alınabilmesi için gerekli olan asgarî süreler dikkate alındığında, Sekizinci Beş Yıllık Plan Dönemi içinde, üretim sektöründe serbest rekabetin sağlanmasının mümkün olamayacağı da anlaşılmaktadır.

Enerji sektöründeki en önemli sorunlardan biri de, kayıp ve kaçak oranlarıdır. Dağıtım sektöründe 1990  yılında yüzde 9 olan bu oran, 1998 yılında yüzde 15,8 oranına çıkmıştır. Bu oranların artmasında, bu sektörde önemli bir yatırım gerektiren altyapı yatırımlarının yapılmamış olması, uzun yıllar süregelen özelleştirme söylentileri nedeniyle personelin kuruluşa ve idareye güveninin azalması, idarede ortaya çıkan bu boşluk da kayıp ve kaçak oranının artmasına sebep olmuştur. İşte, bu tasarının belki de bu sektördeki en önemli faydası, orta vadede serbest rekabet ortamını doğurmasa da, bölgelerde ciddî bir şekilde ihmal edilen altyapı yatırımlarının gerçekleşmesine vesile olmasıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümetçe, elektrik sektörünü özel teşebbüse ve serbest rekabete açmayı planladığı söylenen bu tasarı, Elektrik Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Hidroelektrik Santralları Sanayii, Elektrik Dağıtım Hizmetleri, Rüzgâr Enerji Santralları Sanayii, İşadamları Dernekleri sahipleri günlerdir gazetelere ilan vererek, kendilerine danışılmadığını belirtmekte, başta Orta Doğu Teknik Üniversitesi hocaları olmak üzere, üniversite hocaları, mühendis odaları, bu tasarı hazırlanırken kendilerine ya danışılmadığı ya da bir iki gün önce haberleri olduğunu ve önemli noktalarda tenkit ettikleri bu tasarı "Deloitte Touch" isimli bir yabancı şirket tarafından ön çalışmaları yapılarak, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına sunulmuş ve orada, IMF talimatları doğrultusunda son şeklini alarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir.

Bu tasarı, gerek komisyonlarda gerekse bu Mecliste, sadece yasal süreci tamamlamak için bulunmaktadır. Yoksa, esas çalışma, Hazine yetkilileri ile IMF arasında olmaktadır. Bunun son ve önemli kanıtı, bu tasarıda, çeşitli kesimlerce en çok tenkit edilen geçici 4 üncü maddede yer alan "Kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme hakları devri öngörülenlerden devir işlemlerini, 31 Mart 2001 tarihine kadar tamamlayamayan şirketlerin mevcut sözleşmeleri hükümsüzdür" ifadesi, gerek Sanayi gerekse Plan ve Bütçe Komisyonlarında, milletvekillerince, bu vakte kadar yetişmesi imkânsızdır; çünkü, imtiyaz sözleşmesinin 19 uncu maddesi uyarınca görevli firmalarla;

1-TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında elektrik satış anlaşması,

2-TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında devir anlaşması,

3-Elektrik Enerjisi Fonu arasında fon anlaşmasının imzalanması, gerekmektedir.

Dört yıldır sonuçlandırılamayan işletme devir haklarının 31 Mart 2001 tarihine kadar bitmesinin imkânsız olduğu fesihler ile hem mahkemelerde önemli ölçüde tazminat ödeyebileceğimiz hem de yatırımcıları ürkütüp, ülkenin enerji darboğazına gireceği sürekli olarak dile getirilmesine rağmen dikkate alınmamış; fakat, bu akşam, televizyonların dediğine göre, IMF ikna edildiğinden, bu müddetin bu Mecliste verilecek önergeyle üç ay uzatılacağı haberlere konu oldu. Bu da gösteriyor ki, tasarıda esas incelemeyi IMF yapıyor, Meclis ise, sadece kararlaştırılan konularda yasal işlemleri tamamlıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Polat, devam edin lütfen; ama, 1 dakika içinde bitirmeniz lazım.

Buyurun.

ASLAN POLAT (Devamla) - Sonra devam ederim.

Yine, tasarıdaki önemli eksiklikler, Elektrik Üretim AŞ'nin, Devlet Su İşlerinin inşa ettiği santralları maliyetine mi, yoksa bugünkü değerlere göre mi devralacağı net olarak belirtilmeyip, devir işlemlerine ait usul ve esasları, bu kanun yürürlüğe girdikten itibaren altı ay içerisinde yaptıkları her uygulamanın, haklı veya haksız, hesabını devlet güvenlik mahkemelerinde veren bürokratlara bırakılması son derece hatalı olmuştur.

Tasarının hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Şahısları adına ikinci söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın Fırat Dayanıklı'ya ait; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına söz aldım ve süreyi çok uzun tutmamak kaydıyla, bu tasarı üzerindeki görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

Elektrik piyasası, özellikle elektrik sektörü, Türkiye'de, onsekiz yıldan beri değişim hedefleri olan bir sektör ve bu sektörde, özel sektörün ağırlığını artırmak, üretim hizmetlerinin sağlanmasında rekabeti sağlamak, tekelci iletim ve dağıtım hizmetlerinde yenilikler sonucu kaliteyi yükseltmek için elektrik kuruluşlarının yeniden yapılanması yönünde gelişmeler var ve ülkemizde elektrik sisteminin altyapısının yeterli olmaması ve toplumun elektrik konusunda gereği kadar bilinçlendirilememiş olması, bu değişimleri, maalesef sağlam temellere oturtamıyor.

Elektriğin, güvenli, ekonomik ve rekabet ortamında kullanıcılara sunumu ve bu konuda istikrarlı ve özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek bir piyasanın oluşturulmasına karar verilmiş olması ve bu maksatla, önümüze, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının getirilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyoruz. Zaman zaman komisyonlarda, bu kanun tasarısının IMF tarafından dayatılmış olduğu yönünde savlar ortaya konuluyor; oysa, ister IMF tarafından önerilmiş olsun ister hükümetimiz tarafından getirilmiş olsun, bu, yapılması gereken bir değişiklik ve bu değişikliğin, bu süreç zarfında yapılması, gerçekten bizleri sevindiriyor.

Önümüzdeki tasarı ve gerekçesi incelendiğinde, elektrik enerjisi sektöründeki faaliyetlerin düzenli, hızlı ve etkin biçimde yürütülmesini sağlamak, sosyoekonomik gelişmenin temel girdisi olan elektrik enerjisinin üretimini, iletimini ve dağıtımı ile tüketicilere kesintisiz ve güvenli olarak en ucuz maliyetle sunulmasını sağlamak, yerli ve yabancı özel sektör yatırımcılarının piyasaya ağırlıklı olarak katılımını sağlamak, piyasaya ilişkin düzenlemeleri yapmak, bunların uygulanmasını sağlamak, siyasî otoriteden bağımsız bir kurulu oluşturmak -ki, bu kurulun ismi Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu oluyor- ve bu kurulun uygulayacağı yaptırımları ve bunlara ilişkin esasları belirlemektir; diğer bir amacı ise, Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketi TEAŞ'ın üçe bölünmesiyle ortaya çıkan üç ayrı şirketin kurulmasını sağlamaktır.

Buradaki temel mesele, bu piyasanın oluşturulması ve önümüzdeki dönemde bu piyasanın tam olarak işlemeye başlaması sayesinde, sanayimizin kullandığı pahalı elektrik fiyatlarının, OECD ülkeleri arasındaki rekabet ortamını sağlayacak fiyatlara çekilmesini sağlamaktır. Zannediyorum, bu kanunla getirilenler tam anlamıyla faaliyete geçtiği takdirde, Türkiye'de de, özellikle sanayicimizin kullandığı elektrik fiyatları, OECD rakamlarına çekilecektir.

Kanunun bize sağladığı önemli yeniliklerden ve desteklerden biri de, yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye'de daha fazla kullanılacak olabilmesidir. Hepinizin bildiği gibi, bugün Avrupa Birliği ülkeleri, 2010 yılında, kullandıkları enerjinin yaklaşık yüzde 5'ine yakın bir oranını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak hedefindeler. Kanunun içinde bulunan maddeler doğrultusunda, Türkiye'de de, rüzgâr, güneş enerjisi olsun yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımların, özellikle özkaynaklarımıza dayalı olan yatırımların daha da hızlanacağını ümit ediyoruz.

Ortaya konulan kanunun, Elektrik Piyasası Kanununun, ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu konudaki çalışmaların ülkemiz sanayiinin rekabetine katkıda bulunacağını ümit edi-yorum.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN- Sayın Dayanıklı'ya teşekkür ediyoruz.

Sayın  milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, sorulara geçiyoruz.

Sekiz sayın milletvekilimiz soru sormak üzere sıraya girmiş bulunuyor.

Soru ve cevap için 10 dakikamız olduğunu tekrar hatırlatıyorum; lütfen, sorularda 1 dakikayı aşmamaya çalışalım.

İlk söz, Sayın Ilıcak'ın; buyurun.

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruları sormak istiyorum:

Kanun tasarısında, dağıtım imtiyaz sözleşmelerinin kurulca belirlenecek süre içinde tadil edilmesi ve rekabet şartlarıyla uyum sağlanması isteniyor.

Neden, önce, dağıtım tekellerini kurdunuz; şimdi ise, bu sözleşmeleri tadil ettiriyorsunuz?

Kurulca belirlenecek süre içinde tadilden söz ediyorsunuz, bu süre ne kadar?

Sözleşme tadil edildikten sonra, herhangi bir tüketici, bir başka bölgedeki dağıtıcıdan elektrik satın alabilecek mi serbestçe; yoksa, yılda belirli bir tüketimin üzerindeyse mi farklı alternatiflerden yararlanabilecek?

Acaba, sözleşmeler tadil edilirken, özel sektör, kazanılmış haklar elimden gidiyor diye tazminat talep edebilecek mi?

Geçici 4 üncü madde devir işlemlerinin 31 Mart 2001 tarihine kadar tamamlanmasını öngörüyor; aksi takdirde, sözleşmeler hükümsüz kalacak. Bu durumda, acaba, bir tazminat hakkı doğacak mı ve bu tazminat hakkı doğarsa, burada, bu ihtilafların çözümünde merci hangi merci olacak?

BAŞKAN- Toparlar mısınız...

AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Toparlıyorum Sayın Başkan...

Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu, Zigana Geçidindeki dağıtım imtiyazını kazanan grubun; yani, Aydın Doğan ve arkadaşlarının Kanal D'de toplam yüzde 10'dan fazla hissesi olduğu kararını verdi. RTÜK Yasasına göre, bu kişilerin devlet ihalesine katılma hakkı yok.

Şimdi, böyle bir mahkeme kararı elde olduğuna göre, acaba, siz, bu mahkeme kararını mı uygulayacaksınız, yoksa, RTÜK Yasasını mı değiştireceksiniz?

Aynı grubun, Avrupa yakasında da dağıtım imtiyazını kazanmış bir durumu vardı, acaba, Avrupa yakasındaki dağıtım imtiyazı bu grubun elinden alınacak mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Şükrü Ünal.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Değerli Bakanımdan, şu sorularımın cevabını almak istiyorum.

Sayın Bakanım, doğalgaz ve petrol ürünlerine dayalı elektrik santralları, kaynağı itibariyle dışa bağımlı olduğundan, hidroelektrik santralları da, kuraklık gibi tabiat olaylarından -günümüzde olduğu gibi- etkilendiğinden, zaman zaman enerji sıkıntısına sebep olabilmektedir. Alternatif enerji kaynağı olarak, rüzgâr enerjisinden ne nispette yararlanıyoruz? Ülke genelinde halen çalışan kaç rüzgâr santralı vardır?. Türkiye'nin sağlıklı bir rüzgâr haritası çıkarılmış mıdır?

Ayrıca, Yumurtalık yakınlarında kurulan termik santralın çevreye ne gibi etkileri olacaktır? Çevrede bulunan binlerce dönüm narenciye bahçeleri bu termik santralın atıklarından zarar görecek midir? Zira, santral saatte 450 ton ithal kömür yakacak.

Bu sorularımın cevabını bekliyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Fatsa, buyurun efendim.

EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, aşağıdaki sorularımı Sayın Bakanıma sormak istiyorum.

Sayın Bakanım, bu yasayla, bugüne kadar bazı medya kuruluşlarına dağıtım imtiyazı verilmiş; TEDAŞ'a ait dağıtım bölgelerindeki dağıtım imtiyazı devam edecek midir; edecekse, rekabete da-yalı serbest piyasa uygulamasıyla bu yasanın ruhu nasıl örtüşecektir?

İkinci sorum: Normal şartlarda elektriğin kilovat/saat maliyetinin 3 sent olduğu uzmanlar tarafından tespit edilmektedir. Böyle olduğu halde, TEAŞ'ın, yap-işlet-devret modeline göre, elektrik üretim firmalarından 10-12 sente elektrik aldığı iddia edilmektedir. Elektriği bu fiyatların altında bir fiyattan satmak durumunda olan TEAŞ'ın zarar ettiği, bu zararın da Hazine tarafından karşılandığı doğru mudur? Görüştüğümüz bu yasa, bu aksaklığı ortadan kaldıracak mıdır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Özkan Öksüz, buyurun efendim.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla, Sayın Bakanıma şu soruları tevdi etmek istiyorum.

Kendi enerjisini üreten otoprodüktör kuruluşlarına, bu yasayla bir kısıtlama getiriliyor mu? Türkiye'nin enerji darboğazı içinde olduğu bu dönemde, kendi enerjisini üreten bu kuruluşlar daha zor durumda kalmayacaklar mı?

İkinci sorum: Elektrik piyasası için getirilen tasarının, gaz, petrol ve tüm enerji kaynaklarını içine alan bir tasarı olarak getirilmesi daha uygun değil miydi? İleride, diğer enerji kaynakları için de ayrı kurumların kurulması, israfa, enerji piyasasının yönetilmesinde dağınıklığa ve verimsizliğe sebep olmaz mı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Çelik, buyurun.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkanım, Yabancı Sermaye Derneği verilerine göre, yabancıların Türkiye'ye bakışı iyimser değil ve maalesef, güvenli bulunmuyor. TEAŞ verile-rine göre, 2020 yılına kadar 547 milyar kilovat/saat enerji ve 126 milyar dolarlık bir yatırım yapılması gerekiyor.

BAŞKAN - Sorunuz...

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Bu durumda, yabancılar yatırım yapmaya gelebilecekler mi? Bu konuda bir bilgileri var mı?

İkincisi, Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde, faturalara "güç bedeli" adı altında bir ilave yapılmaktadır. Bunu Danıştay 10. Dairesi durdurmuş; ama, buna rağmen, 2001 Malî Yılı Bütçe Kanununun 43 üncü maddesine göre tekrar konulmakta ve meskenlerden fatura başına 1 milyon lira, ticarethanelerden 4 milyon lira, sanayi işletmelerinden de 10 milyon lira güç bedeli almaktadırlar. Bu haksızlığı ne zaman önleyecekler?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Erbaş, buyurun.

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum:

Soru 1: Bu tasarı, IMF'nin ocak ayı sonuna kadar çıkarılmasını istediği bir tasarıdır. Bu yönüyle, hazmedilmeden hazırlanmıştır. İleriki günlerde, değişiklik yapan yasa teklifleri gelecek midir?

Soru 2: Elektrik Piyasası Kanunuyla serbest piyasa ve rekabete dayalı bir politika izlemek iddiasındayız; ancak, bu kanunla, elektrik üreten üreticiler, maliyet artı kâr ilavesiyle elde edilecek miktar üzerinden satacaklardır. Burada, serbest piyasa ve rekabet şartlarının nasıl oluşacağını düşünüyorsunuz?

Soru 3: Bu kanunla, elektrik piyasasınca oluşturulacak fiyat, dünya ortalamasının üstünde olursa, sanayi kesiminin dış ülkelerle rekabet şansını kaybedeceği açıktır. Bu durumda, devlet olarak sanayi kesiminin elektriğini sübvanse etmeyi düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Son soru, Sayın Yıldırım'ın; buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan, delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki iki sorumu sormak istiyorum:

1 - Abonelere, kullandığından daha fazla yüklü elektrik faturaları gelmekte ve zaman zaman da basına aksetmektedir. Vatandaş, bu durumda mağdur olmaktadır. Bu hususta bakanlık ne gibi tedbirler almaktadır?

2 - Kuraklık nazara alınarak, çiftçinin arazi sulaması için kullandığı elektrik ücretini ucuzlatmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Bakanım buyurun, 5 dakika cevap süreniz var.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımızın sorduğu soruların birçoğu görüşmekte olduğumuz tasarının görüşülme sürecine katkıda bulunacak sorular değil, teknik; ama, arkadaşlarımızın da, haklı olarak, öğrenme ihtiyacını duydukları konuları soruları ihtiva etmektedir. Bu soruların hepsine yazılı olarak cevap vereceğiz; ancak, burada tasarıyla ilgili olarak konuşulan, onu doğrudan doğruya ilgilendiren işte maliyet artı kâr gibi konulara cevap vermeye gayret edeceğim. Cevabını vermediğim soruların tamamına, yazılı olarak cevap vereceğiz.

Maliyet artı kâr fiyatlandırma sistemi, rekabetin olduğu üretim ve nihaî satışta söz konusu değildir. Bu alanlarda kurul onayı gerekli olmayıp, fiyatlar tamamen serbest piyasa şartlarında ikili anlaşmalar çerçevesinde yapılacaktır.

Kurul onayı, iletişim ve dağıtım tarifeleri için sistem kullanıcılarını korumak amacıyla yapılmaktadır. Bunu da maliyetlerin aşırı şişirilmesinin önlenmesi ve kontrol altında tutulması şeklinde yapacaktır.

Sonuç olarak, rekabetin mümkün olduğu alanlarda, fiyatlar, serbest piyasa şartlarında karşılıklı anlaşma yoluyla belirlenecektir.

Ayrıca, arkadaşlarımızın, bütün konuşmacıların konuşmalarında belirlediği 3 sent ifadesi... Türkiye ve OECD ülkelerindeki fiyatlarla mukayese edildiği zaman, 3 sent fiyatına hiç rastlanmamaktadır.

ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 4 sent...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Örnek gösterilirse, Türkiye'de meskende 7,7 , sanayide 7,6 olan fiyat, Belçika'da meskende 16,8 , sanayide 5,5; Almanya'da meskende 15,9 , sanayide 6,7; Fransa'da meskende 12,9 , sanayide 4,7; İtalya'da meskende 14,7 , sanayide 8,6 olarak gözükmektedir.

Arkadaşlarımızın, gaz, petrol ve diğer enerji kaynaklarını da içine alacak bir tasarı, bu tasarıya eklenemez miydi sorusu üzerine, tabiî, halen görüşülen Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı ile petrol ve gaz sektörlerinde düzenleme yapan kanun tasarılarının birleştirilmesi zamanlama açısından mümkün olamamıştır; fakat, ilerde, bu yönde bir düzenleme yapılmaz dememiz mümkün değil; ilerde, gerekli olursa, bu yönde bir tasarı da çıkarılır.

IMF'nin veya Dünya Bankasının böyle bir kanunu şart koşması veya bu kadar kısa süre içerisinde çıkarılması mı gerekirdi diye bir soru geldi. Tasarı üzerindeki çalışmalar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı bünyesinde üç yıla yakın bir süre zarfında yürütülmüştür. Bu çalışmalar, çeşitli uluslararası danışmanlık hizmetleri de alınarak, özellikle son bir yıllık dönemde yoğun olarak sürdürülmüştür. Türkiye'ye özgü şartlar halihazırda yürürlüğe konulmuş ve uygulamalar da dikkate alınmak suretiyle, sektörün özellikleri ve başta Avrupa Birliği olmak üzere, dünyadaki benzer uygulamalar üzerinde ayrıntılı olarak düşünülmüş ve istenilen amacı en iyi karşılayabilecek bir mo-delin kurulmasına gayret edilmiştir.

Ayrıca, bu sistemi yapan tek ülke biz değiliz; buna benzer üst kurulu olan birçok ülke vardır. Mesela, Avustralya'da görevi, enerji, telekom ve havaalanları olan bir kurul vardır; bunun üye sayısı da 7'dir. Kanada'da elektrik, gaz ve petrol; Finlandiya'da münhasıran elektrik; İrlanda'da münhasıran elektrik; İtalya'da elektrik ve gaz beraber; Portekiz'de münhasıran elektrik; ABD'de elektrik, gaz ve petrol olmak üzere çeşitli ülkelerde de bunun örneği vardır.

Ayrıca, bu tasarı -yine, biraz önce söylediğim gibi- üç yıllık bir süreç içerisinde, çok titiz bir çalışmayla gündeme gelmiş ve hazırlanmıştır. Burada, bütün tarafların fikirleri alınmıştır. Devlet Planlama Teşkilatı, Rekabet Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Devlet Personel Başkanlığı, YESSİAD, ELSİAD, RESSİAD, HESİAD, Kojenerasyon Derneği gibi tarafların da görüşleri alınarak buraya getirilmiştir.

Herhalde vaktimiz de doldu; diğer sorulara yazılı cevap vereceğim.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi okutmadan evvel, maddelerin çok uzun olması, pek az rastlanır nitelikte çok uzun olması sebebiyle, Divan Kâtibinin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

ELEKTRİK PİYASASI KANUNU TASARISI

BİRİNCİ KISIM

Genel Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam, Tanımlar

Amaç, kapsam ve tanımlar

MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır.

Bu Kanun; elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan satışı, perakende satışı, perakende satış hizmeti, ithalat ve ihracatı ile bu faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ve tüzel kişilerin hak ve yükümlülüklerini,  Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunun kurulması ile çalışma usul ve esaslarını ve elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulü kapsar.

Bu Kanunun uygulanmasında:

1. Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını,

2. Bakan: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını,

3. TEAŞ: Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim Şirketini,

4. TEDAŞ: Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketini,

5. DSİ: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü,

6. Kurum: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunu,

7. Kurul: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunu,

8. Mevcut sözleşmeler: Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce, 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun, 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Kanun, 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun, 21/1/2000 tarihli ve 4501 sayılı Kanun hükümleri ve ilgili yönetmeliklere göre imzalanan sözleşmeleri, imtiyaz sözleşmelerini ve uygulama sözleşmelerini,

9. İştirak: Kamu iktisadi teşebbüsü olanlar hariç olmak üzere; doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya başka şirket ve şirketler veya gerçek kişi ve kişilerle birlikte piyasada faaliyet gösteren herhangi bir tüzel kişiyi kontrol eden şirket veya doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına veya birlikte, başka herhangi bir şirket ve şirketler veya gerçek kişi ve kişiler tarafından kontrol edilen, piyasada faaliyet gösteren  tüzel kişiyi ve bu şirketlerin ve/veya piyasada faaliyet gösteren tüzel kişilerin birinin diğeriyle veya birbirleriyle olan doğrudan veya dolaylı ilişkisini,

10. Kontrol: Bir tüzel kişi üzerinde doğrudan veya dolaylı olarak o tüzel kişinin sermayesinin ya da ticari mal varlığının yarısından fazlasını veya oy haklarının yarısından fazlasını kullanma hakkını ya da denetim kurulu, yönetim kurulu veya tüzel kişiyi temsile yetkili organların üyelerinin yarıdan fazlasını atama hakkını ya da işlerini idare etme hakkını,

11. Üretim: Enerji kaynaklarının, elektrik üretim santrallarında elektrik enerjisine dönüştürülmesini,

12. İletim: Elektrik enerjisinin gerilim seviyesi 36 kV üzerindeki hatlar üzerinden naklini,

13. Dağıtım: Elektrik enerjisinin 36 kV ve altındaki hatlar üzerinden naklini,

14. Toptan satış: Elektriğin tekrar satış için satışını,

15. Perakende satış: Elektriğin tüketicilere satışını,

16. Perakende satış hizmeti: Perakende satış lisansına sahip şirketlerce, elektrik enerjisi ve/veya kapasite satımı dışında tüketicilere sağlanan diğer hizmetleri,

17. Tüketici: Elektriği kendi ihtiyacı için alan serbest ve serbest olmayan tüketicileri,

18. Tedarikçi: Tüketicilerine elektrik enerjisi ve/veya kapasite sağlamakla yükümlü olan üretim şirketleri, otoprodüktörler, otoprodüktör grupları, toptan satış şirketleri ve perakende satış şirketlerini,

19. Serbest tüketici: Kurul tarafından belirlenen elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimde bulunması veya iletim sistemine doğrudan bağlı olması nedeniyle tedarikçisini seçme serbestisine sahip gerçek veya tüzel kişiyi,

20. Serbest olmayan tüketici: Elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını bölgesinde bulunduğu perakende satış lisansı sahibi dağıtım şirketi veya perakende satış şirketlerinden yapabilen gerçek veya tüzel kişiyi,

21. Üretim şirketi: Otoprodüktörler, otoprodüktör grupları hariç olmak üzere, elektrik üretimi ve ürettiği elektriğin satışı ile iştigal eden tüzel kişiyi,

22. Dağıtım şirketi: Belirlenen bir bölgede elektrik dağıtımı ile iştigal eden tüzel kişiyi,

23. Toptan satış şirketi: Elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin, toptan satılması, ithalatı, ihracatı, serbest tüketicilere satışı ve ticareti faaliyetleri ile iştigal edebilen tüzel kişiyi,

24. Perakende satış şirketi: Elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin ithalatı ve iletim sistemine doğrudan bağlı olanlar dışındaki tüketicilere perakende satışı ve/veya tüketicilere perakende satış hizmeti verilmesi ile iştigal edebilen tüzel kişiyi,

25. Otoprodüktör: Esas olarak kendi elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere elektrik üretimi ile iştigal eden tüzel kişiyi,

26. Otoprodüktör grubu: Esas olarak ortaklarının elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere elektrik enerjisi üretimi ile iştigal eden tüzel kişiyi,

27. Tesis: Elektrik enerjisi üretimi veya iletimi veya dağıtımı işlevlerini yerine getirmek üzere kurulan tesis ve teçhizatı,

28. Dağıtım sistemi: Bir dağıtım şirketinin, belirlenmiş bölgesinde işlettiği ve/veya sahip olduğu elektrik dağıtım tesisleri ve şebekesini,

29. İletim sistemi: Elektrik iletim tesisleri ve şebekesini,

30. Üretim tesisi: Elektrik enerjisinin üretildiği tesisleri,

31. İletim tesisi: Üretim tesislerinin bittiği noktalardan itibaren, iletim şalt sahalarının orta geri-lim fiderleri de dahil olmak üzere dağıtım tesislerinin bağlantı noktalarına kadar olan tesisleri,

32. Dağıtım tesisi: İletim tesislerinin bittiği noktadan itibaren, müstakilen elektrik dağıtımı için tesis edilmiş tesis ve şebekeyi,

33. Piyasa: Üretim, iletim, dağıtım, toptan satış, perakende satış, perakende satış hizmeti, ithalat ve ihracat dahil olmak üzere elektrik enerjisi ve kapasite alım satımı veya ticareti faaliyetleri ile bu faaliyetlere ilişkin işlemlerden oluşan elektrik enerjisi piyasasını, 

34. Üretim kapasite projeksiyonu: Dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminleri esas alınarak, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yapılan, elektrik enerjisi arz güvenliği için gereken üretim kapasitesinin tahminini,

35. Tarife: Elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin iletimi, dağıtımı ve satışı ile bunlara dair hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve şartları içeren düzenlemeleri,

36. Lisans:Tüzel kişilere piyasada faaliyet gösterebilmeleri için bu Kanun uyarınca Kurul tarafından verilen izni,

37. Yan hizmetler anlaşmaları: İletim sistemine bağlı olan üretim şirketleri, otoprodüktörler, otoprodüktör grupları, dağıtım şirketleri veya tüketiciler tarafından Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketine, şebeke yönetmeliği uyarınca sağlanacak ve ilgili hizmetin sağlanmasının maliyetinin tamamını karşılayacak yan hizmet bedellerini,  koşullarını ve hükümlerini belirleyen anlaşmaları,

38. Yan hizmetler: Yan hizmetler anlaşması hükümleri uyarınca iletim sistemine veya dağıtım sistemine bağlı tüm tüzel kişilerce sağlanacak olan ve şebeke yönetmeliğinde ve/veya dağıtım yönetmeliğinde ayrıntılı olarak tanımlanan hizmetleri,

39. Enerji alım ve enerji satış anlaşmaları: Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin; mevcut sözleşmeler kapsamında TEAŞ'dan ve TEDAŞ'dan devralacağı ve Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G) fıkraları  kapsamında gerçekleştirilebilecek projeler çerçevesinde imzalayabileceği anlaşmalarla; bu Kanunun 2 nci maddesinin (d) fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında Kurulun onaylayacağı Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi tarafından imzalanabilecek anlaşmaları,

40. Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan anlaşmaları,

41. İkili anlaşmalar: Gerçek ve tüzel kişiler arasında özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elek-trik enerjisi ve/veya kapasitenin alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari anlaşmaları,

42. İletim kontrol anlaşmaları: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile özel direkt iletim hatlarının mülkiyet sahibi ya da işletmecisi olan özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişi arasında, özel hukuk hükümlerine göre yapılan ikili anlaşmaları, 

43. Şebeke yönetmeliği: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından hazırlanacak ve iletim lisansı hükümleri uyarınca Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile iletim sistemine bağlı tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları,

44. Dağıtım yönetmeliği: Dağıtım faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak  dağıtım lisansları hükümleri uyarınca dağıtım şirketleri ile dağıtım sistemine bağlı tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları,

45. Müşteri hizmetleri yönetmeliği: Dağıtım ve perakende satış faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım ve perakende satış lisansları hükümleri uyarınca dağıtım şirketleri, perakende satış şirketleri ile söz konusu şirketlerden hizmet alan tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları,

46. Dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliği: Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından hazırlanacak ve iletim lisansı hükümleri uyarınca piyasada faaliyet gösteren taraflar arasındaki anlaşmalar kapsamında elektrik enerjisi ve/veya kapasite alım-satımının gerçek zamanlı dengelenmesi ve mali uzlaştırmanın gerçekleştirilmesi ile ilgili ayrıntılı usul ve esasları belirleyen kuralları,

47. İletim ek ücreti: İletim tarifesi üzerinden Kurum adına tahsil edilebilecek ücreti,

48. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi:  TEAŞ'dan oluşturulan iletim şirketini,

49. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi:  TEAŞ'dan oluşturulan ticaret ve taahhüt şirketini,

50. Elektrik Üretim Anonim Şirketi: TEAŞ'dan oluşturulan üretim şirketini,

ifade eder.

BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde Gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a aittir.

Buyurun Sayın Polat.  (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Polat, süreniz 5 dakikadır.

FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi, son derece uzun bir madde, daha ziyade neyin ne manaya geldiğini belirtiyor; ama, en önemli tarafı "Bu kanunun amacı, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, malî açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin sağlanmasıdır" denilmesidir.

Şimdi, bu söylenenler bu tasarıyla yapılabildi mi, yapılamadı mı; biraz bunun üzerinde inceleme yapmak istiyorum.

Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı  Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1386, 1387 nci maddelerinde "Yenilenebilir ve çevre dostu enerji alanlarının desteklenmesi gerekir" denilmesine rağmen, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda "temiz ve yenilenebilir güneş ve rüzgâr enerjisi gibi enerjilerin gelişmesinin teşvik edilmesi ve dağıtılacak enerjinin yüzde 10'unun bu kaynaklardan temini" istenirken, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bu kısım, tasarıdan çıkarılmıştır. Yani, gerekçede birinci olarak belirtilen bu hususu Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu yerine getirmek istemiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hükümetin isteği üzerine, bu çıkarılmıştır. Yine, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda konulan, münhasırlık hakkı bulunan tüzelkişilerin yabancı sermayedarları kontrolda oluşturulacak pay sahibi olmalarını engelleyici hüküm, yabancı sermayeyi ürkütmemek için, Plan ve Bütçe Komisyonunda kaldırılmıştır. Yine, bir özel üretim şirketinin, iştirakleriyle birlikte, piyasa payının Türkiye kurulu gücünün yüzde 20'siyle sınırlı olması şartı, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda yüzde 10'a indirilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda, büyük şirketleri ürkütmemek için, yine yüzde 20'ye çıkarılmıştır. Yani, bu da gösteriyor ki, esasında hükümet bir tasarı getirmiş, iki büyük komisyonun arasında en ufak bir denge sağlanamamış, birinin yaptığını diğeri bozmuştur. Bu konularda ciddî tartışmaların bu Mecliste yapılması gerekirken, muhalefetin itirazlarının dinlenilmemesi, iktidar milletvekillerinin ise hükümete ters düşmemek için fikir beyan etmemeleri yüzünden, hep, Meclisin dışında ve IMF ile bürokrasi arasında yapılıyor ve siyaset, her geçen gün biraz daha ülke gündeminden, maalesef, by-pass ediliyor.

Yine, bu tasarı, yap-işlet-devret ve yap-işlet modellerini ortadan kaldırıyor; ama, yerine yeni bir model getirmiyor. Devlet Planlama Teşkilatı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, üretim santrallarının, proje tipine bağlı olarak, ortalama üç ilâ sekiz yıl gibi bir inşaat süresi gerektirdiği; yine, bugün dağıtılan "Kamu Yatırımlarının Planlanması ve Uygulamasında Etkinlik" adlı alt komisyon raporunda, enerji sektöründe yatırımların ortalama olarak 14,6 yılda bitirildiği söylenilmesine rağmen -ki, bu, belki, doğalgazda biraz düşer; ama, enerji sektöründe 14,6 yılda siz yatırım bitiriyorsunuz- Sekizinci Beş Yıllık Plan buna en az 3 ilâ 8 yıl diyor; ama, siz, 29 tane, yap-işlet modeliyle yapılan ve çoğu da rüzgâr enerjisi olan, çevre dostu olan enerji yatırımlarını 2002 yılı sonuna kadar sonuçlandıramadığınız takdirde, bu projelere alım desteğini kaldıracağım demek istiyorsunuz. O zaman, şunu sormak istiyorum: O projelerin 2002'ye kadar bitmeyeceği kesin ve ortada görünürken, bütün rakamlar ortadayken onlara niye destek veriyorsunuz, niye destek çekiyorsunuz? Bir defa, kendiniz, ne yaptığınıza bir karar verin, öyle Meclisin huzuruna gelin. Bu projelerin kredi bulamayıp bu tarihe kadar bitirilemeyeceği zaten bellidir. O zaman, hükümetten sormak isteriz: Bir taraftan, enerji krizi var deyip, bu krizi aşmak için 29 adet projeye önce destek verip, sonra da, bitmesi imkânsız bir tarihi önlerine koymanın mantığı nedir? İzahını bilmek ve öğrenmek istiyorum; hükümet de cevap verirse, memnuniyetle dinleyeceğimi söylüyorum.

Yine, zaman olarak, bu tasarının Uluslararası Tahkim Kanunundan önce çıkarılıp, önce liberalleşmenin önünü açmak gerekirken, Devlet Planlama Teşkilatı ve Dünya Bankasınca da açıkça eleştirildiği üzere, önce hesapsız ve yüksek fiyatlarla alım anlaşmaları yapılıp, sonra bu tasarının Meclisin huzuruna getirilmesindeki zamanlama hatası da bizim anlayamadığımız bir husustur. Bu hususta da hükümetten izahat beklediğimizi belirtmek isteriz. Bir anamuhalefet partisi olarak biz, bu konularda hükümete ne kadar soru da sorsak, hükümetin burada yine cevap vermeyeceğini de biliyoruz; çünkü, elektrik yasa tasarısı görüşülüyor, Enerji Bakanlığının temel yasası görüşülüyor, Bakan burada oturmuyor. Yani, işte, sizin burada Meclise verdiğiniz -ne diyeyim- değer mi diye-yim, güven mi diyeyim, buradan belli oluyor. Elektrik tasarısını görüşüyoruz; Sayın Bakan burada değil, bir başka Bakan burada oturuyor. Bizim o Bakana soracağımız sorulara vereceği cevapların da bizi tatmin etmeyeceği tamamen belli olan bir şey.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen toparlayınız.

ASLAN POLAT (Devamla) - Netice olarak, tasarının, ana gayesi itibariyle doğru; fakat, içerik olarak son derece önemli boşluk ve izaha muhtaç yönleri olduğunu belirtir; hükümetin ikazlarımızı dikkate almayacağını bile bile, doğru bildiğimiz konularda önergelerle Meclisin huzuruna geleceğimizi belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat.

Gruplar adına, ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'a ait.

Buyurun Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, ekonomide düzenlemeyi amaçladığı ilişkiler ve Türkiye'de yaşayan tüm kişi ve kurumları çok yakından ilgilendiren bir tasarı. Bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna, IMF programlarıyla uyumlandırılmış bir takvim içinde getirildi. Fevkalade alelacele hazırlanmış bir tasarı; ilkeleri, ilişkileri doğru tanımlayabilmiş olmaktan uzak özellikte bir tasarı.

Değerli arkadaşlarım, enerji konusu, elektrik konusu, elektrik enerjisinde piyasa yaratılması konusu, fevkalade önemli ve öncelikli bir konu. Bu konularda piyasa sisteminin çalıştırılması, yaratılması, rekabetin oluşturulması da ilke olarak fevkalade önemli. Dolayısıyla, Türkiye, 1993 yılından bu yana, elektrik piyasasında, elektrik sektöründe özelleştirmeyi öne taşımış; anayasal engellere rağmen, özelleştirme konusunda ciddî, iddialı düzenlemelerle yaklaşık yedi yılı geride bırakmıştır. Bugün, yedi yıllık dönemde, sadece yap-işlet-devret modeli içinde imtiyazlı hale getirdiğimiz üretim şirketleri kalmıştır. Anayasal engel nedeniyle yeni bir çözüm diye ortaya konulan işletme hakkı devri uygulaması, bugün itibariyle, hem elektrik dağıtım sisteminde hem de üretimde terk edilme noktasına getirilmiştir. Yedi yıllık çabaların sonucu, sıfıra irca edilmektedir. Hükümet, bu tasarıyla yeni bir model deneme ihtiyacındadır. Yapılabilenler yapılmış, bir yerden sistem kesilmiş, yüksek maliyetler nedeniyle yeni bir model arayışı başlamıştır.

Özelleştirmeye itiraz etmek mümkün değil, özelleştirmenin, piyasanın gerekliliğine itiraz etmek mümkün değil; ama, tasarıda, çok önemli ilkeler, bir şekilde, ayakta bırakılmış ve yerli yerine oturtulmamıştır. Bunlar nelerdir, kısaca değinmek istiyorum.

Bugünkü yapı içinde, dağıtım sisteminde, devletin ihale yaptığı ve bu ihalelerle dağıtım işinde görevlendirilmiş gruplar, kurumlar, âdeta, bütün bu çabalarının sonucunda geldikleri nokta itibariyle, bu işle ilişkileri yönünden bir iptal olayıyla karşı karşıya. Bunun yerine, bugünkü Özelleştirme İdaresiyle ve oradaki idarî yapıyla, elektrik dağıtımı gibi çok stratejik bir konuda yepyeni bir varlık satışı yoluyla özelleştirme öneriyoruz. Bu özelleştirmeyi, bu idare, bizim bildiğimiz idare, bugünkü bürokratik yapı içinde, hepimizi ilgilendiren fevkalade stratejik bir ürünün, hizmetin dağıtımında yeni bir özelleştirme modeli arayışı içindeyiz ve bunu olabildiği kadar geciktiriyoruz. İki yıl geçiş süresi ve beş yıllık bir sürede bu özelleştirme olur diyoruz. Beş yıllık süre içinde, TEDAŞ, bugünkü perişan ve dağınık haliyle faaliyetlerini sürdürecek. Açıkçası, bunun pratik sonucu, dağıtım sisteminde özelleştirmenin beş yıl ertelenmesi anlamına geliyor; çünkü, bu özelleştirme kargaşası içinde, Türkiye'de elektriği kime, hangi fiyatla, hangi yapı içinde dağıtacağımız konusunda burada ilkeler yok.

Yine işin çok kolayına kaçıyoruz; böylesine büyük bir kargaşanın sorumluluğunu da, bir süper kurula havale ediyoruz. Böylesine bir kargaşayı 7 kişilik bir süper kurul oluşturarak çözeceğimiz inancını, gerçekten taşıyor muyuz; bunu kendi kendimize sormak zorundayız değerli arkadaşlarım. Böylesine kargaşayı, böylesine hukukî açıdan binlerce tartışmayı, ihtilafı gündeme getirdiğimiz bir düzenlemeyle, her şeyi bu 7 kişinin sorumluluğunda, yönetiminde ve onların birikiminde çözmeye çalışıyoruz. Bunun, gerçekten, inandırıcı bir tarafı yok; gerçekten, aceleye getirilmiş. Çok önemli bir konuda pek çok çalışma sıfırlanıyor ve yeni bir kargaşa dönemi, elektrik piyasasında, elektrik sektöründe kanunla yaratılmaya çalışılıyor.

Bu ifadelerimde, gerçekten, şüpheler ağır basıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kabataş, lütfen, toparlayınız.

Buyurun efendim.

KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan.

... ama, yaşadığımız tecrübeler, yeni bir kargaşa döneminin başlatılmak üzere olduğunu, başlatıldığını ortaya koyuyor. Türkiye, bu kargaşayı taşıyabilecek mi? Bu kargaşanın yaşanmamasını diliyorum ve her şeye rağmen, hiç değilse niyet olarak özelleştirme ağırlıklı ve mesajlı olduğu için, bu tasarının ülkemize, ekonomimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri, geliş sırasına göre okutacağım ve son önergeden başlamak üzere işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (39) numaralı bendinde geçen "... Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G) fıkraları..." ibaresinin "Geçici 4 üncü ve Geçici 8 inci madde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Aydın Tümen

Oktay Vural

Yaşar Dedelek

 

 

 

Ankara

İzmir

Eskişehir

 

 

 

A.Sancar Sayın

 

Hayati Korkmaz

 

 

 

Antalya

 

Bursa

 

 

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 1 inci madde ikinci fıkrasından "ve elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulü" ibaresinin çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Aslan Polat

Suat Pamukçu

 

Erzurum

Bayburt

BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki "ile çalışma usul ve esaslarını"dan sonra gelen "ve elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulü" ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Fethullah Erbaş

Aslan Polat

Hüsamettin Korkutata

 

 

 

Van

Erzurum

Bingöl

 

 

 

Hüseyin Arı

 

Yakup Budak

 

 

 

Konya

 

Adana

 

 

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge kelimesi kelimesine aynı; her ikisini beraber işleme alacağım.

Önce, Sayın Komisyona soruyorum; katılıyorlar mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, katılamıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Önce, en son okuduğumuz önergenin imza sahiplerinden... Görüşmek mi istersiniz, gerekçeyi mi okuyalım?

FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Cevat Ayhan Bey konuşacaklar.

BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) - Teşekkür ederim.

Muhterem Başkan, muhterem üyeler; Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde verilen bir önergeyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Muhterem arkadaşlar, tabiî, yeni bir sisteme geçiliyor. Biraz önce, geneli üzerindeki konuşmamda bazı hususları arz etmiştim; ancak, süre, tabiî, bu kadar şümullü bir kanun tasarı için kâfi olmadı. Bu önerge vesilesiyle bir iki hususu kısaca dikkatlerinize arz edeceğim. Bir tanesi şudur: Aldığımız habere göre, hükümet, bazı değişikliklerle ilgili önerge hazırlatıyor. Burada, onsekiz ay veya yirmidört ay sürecek olan bir geçiş döneminde, elektrikle ilgili olarak gerek işletme hakkı devri gerekse yap-işlet projeleriyle ilgili olarak -bunların, bu geçiş döneminde- bunlarla ilgili kararların çabuklaştırılabilmesi için -hükümet uygun görürse tasarının uygun bir yerine bunu koyalım- bir devlet bakanının başkanlığında veya Enerji Bakanının başkanlığında, Hazine ve DPT'yi temsil eden bir komite teşkil edip, bu kararları çabuk vermek lazım. Biraz önceki konuşmamda da arz ettim; bu kurumlar arasında farklı yaklaşımlar var, farklı hesaplar var. Yani, kendilerine göre haklı olabilirler; ama, Türkiye'nin genel enerji politikasının da kurumlar arasındaki farklılığa kurban edilmemesi lazım, karar gecikmesi olmaması lazım. Bununla ilgili bir önfikir olarak arz ediyorum.

Müteakip maddelerde gelecek; ama, belki konuşma imkânımız olmayabilir. Yeni İçtüzük uygulamasında maddeler üzerinde şahısların konuşma imkânı olmuyor, önerge imkânı da olmayabilir diye ikinci husus da bu vesileyle arz edeceğim. O ikinci husus da şudur: 2002 yılı sonuna kadar yap-işlet projelerinden yetişmeyenlerinin sürelerinin uzatımıyla ilgili Bakanlar Kuruluna yetki vermek lazım; enerji ihtiyaçları bakımından, arz-talep dengesi bakımından zarurî olabilir. Halbuki, kanuna kesin bir hüküm koyuyoruz, 2002 yılı sonuna kadar işletmeye geçmeyenlerin garantileri verilmez ve projelerle ilgili uygulama durdurulur manasına. Mücbir sebep dahi kabul edilmiyor. Komisyonda biz, çok haklı mücbir sebepler olabilir, hukuken haklı olabilir, yine burada ihtilaflar çıkar, enerji dengeleri bakımından zararlı olur, tahribata sebep olur diye üzerinde durduk.

Bunları, bu önerge vesilesiyle arz ettim. Teşekkür eder, hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan.

İkinci önergedeki imza sahipleri adına görüşmek mi istersiniz, gerekçeyi mi okutayım?

BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçeyi okuyalım, peki efendim.

Gerekçe:

Özelleştirme, bu kanun kapsamında olması gereken bir husus olmayıp, kendi özel kanunlarında (özelleştirmeyle ilgili kanunlarda) yer almalıdır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge aynı olduğu için, her ikisini beraber oylatacağım.

Bu iki önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştır.

Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, birinci önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı tasarının 1 inci maddesinin üçüncü fıkrasının (39) numaralı bendinde geçen "...Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G) fıkraları..." ibaresinin "Geçici 4 üncü ve Geçici 8 inci madde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                 Aydın Tümen

                                          (Ankara)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, arkadaşlarımızı bilgilendirme açısından bir açıklama yapayım müsaade ederseniz.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Tasarı incelendiğinde görülecektir ki, zaten geçici maddeler içinde, böyle (C), (G) ifadeleri yer almıyor; yanlışlıkla metinde yer almış. Doğru şekliyle "4 üncü" ve "8 inci" diye düzeltiyoruz efendim.

BAŞKAN - Tashih ediyorsunuz.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Evet tashihtir, başka bir şey içermiyor.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılıyoruz.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, ama, tashih olduğunu açıkladığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Görüşmekte olduğumuz 1 inci maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki bu son şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Elektrik Piyasası Faaliyetleri ve Lisanslar

Elektrik piyasası faaliyetleri

MADDE 2.- Elektrik piyasası faaliyetleri bu Kanun hükümlerine göre piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin üretim, iletim, dağıtım, toptan satış, perakende satış, perakende satış hizmeti, ticaret, ithalat ve ihracat faaliyetleridir.

Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin faaliyetlerinde uymaları gereken  usul ve esaslar bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir.

Piyasada faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri doğrultusunda anonim şirket ya da limited şirket olarak kurulmaları ve anonim şirket olarak kurulmaları halinde, hisselerinin tamamının nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin asgari sermayeleri ile ana sözleşmelerinde bulunması gereken sair hususlar yönetmelikle düzenlenir.

Piyasada, bu Kanun hükümleri uyarınca lisans almak koşuluyla yerine getirilebilecek faaliyetler ve faaliyet gösterebilecek tüzel kişiler şunlardır:

a) Üretim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Otoprodüktör ve otoprodüktör grupları tarafından gerçekleştirilen üretim faaliyeti dışındaki elektrik enerjisi üretimi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve özel sektör üretim şirketleri tarafından gerçekleştirilir. Elektrik Üretim Anonim Şirketi ve özel sektör üretim şirketleri, lisansları uyarınca  gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapabilirler.

1. Elektrik Üretim Anonim Şirketi; özel sektör üretim yatırımlarını dikkate almak suretiyle Kurul onaylı üretim kapasite projeksiyonu uyarınca, gerektiğinde yeni üretim tesisleri kurabilir, kiralayabilir ve işletebilir.

Elektrik Üretim Anonim Şirketi, DSİ bünyesindeki üretim tesislerini bu Kanun hükümlerine göre devralır, TEAŞ'dan devralınan ve özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilere devri yapılmamış üretim tesislerini kendisi ve/veya bağlı ortaklıkları vasıtasıyla işletir ya da gerektiğinde sistemden çıkarır.

Elektrik Üretim Anonim Şirketi, işletme hakkı devri yoluyla özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilere devri yapılmış veya yapılacak tesis ve işletmelerin ve bunlara yapılacak ilave ve idame yatırımlarının mülkiyetini muhafaza eder.

2. Özel sektör üretim şirketleri;  sahip oldukları, finansal kiralama yoluyla edindikleri veya işletme hakkını devraldıkları üretim tesisi ya da tesislerinde elektrik enerjisi üretimi ve satışı ile iştigal eden özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilerdir.

Herhangi bir özel sektör üretim şirketinin iştirakleri ile birlikte işletmekte olduğu üretim tesisleri yoluyla piyasada sahip olacağı toplam pay, bir önceki yıla ait yayımlanmış Türkiye toplam elektrik enerjisi kurulu gücünün yüzde yirmisini geçemez.

3. Bir otoprodüktör ya da otoprodüktör grubu, ürettiği elektrik enerjisinin, bir takvim yılı içinde yüzde yirmisini aşmamak kaydıyla Kurul tarafından belirlenecek orandaki miktarını rekabet ortamında satabilir. Olağanüstü hallere münhasır olmak üzere, Kurul bu oranı yarısı kadar artırabilir. Bir takvim yılı içinde Kurulca belirlenen orandan daha fazla elektrik enerjisinin satılması halinde üretim lisansı alınması zorunludur. 

Otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarının çalışma usul ve esasları, ortaklarına yapacakları satışın niteliğine ilişkin düzenlemeler ile ihtiyaç fazlası olarak ürettikleri elektriğin satışı, çıkarılacak yönetmelikle belirlenir.

b) İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yürütülür.

Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini devralmak, kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım planı yapmak, yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin görevidir.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke yönetmeliğini hazırlar, revize eder, denetler ve yük dağıtımı ile frekans kontrolünü gerçekleştirir, iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar, gerçek zamanlı sistem güvenilirliğini izler,  yapılan yan hizmetler anlaşmaları ile yan hizmetleri satın alır ve sağlar.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar, iletim sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem kullanıcılarına şebeke yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri doğrultusunda eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı hizmeti sunar.

Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yürütülür.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini esas alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar.

İletim şebekesi dışında, ulusal iletim sistemi için geçerli standartlara uygun olan ve piyasada üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler ile lisansları kapsamındaki müşterileri ve/veya iştirakleri  ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt iletim hattı tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti gösteren tüzel kişiler arasında yapılacak  iletim kontrol anlaşması ile mümkündür. Bu iletim kontrol anlaşmalarının amacı, iletim sisteminin kararlılığının ve işletme bütünlüğünün korunmasıdır.

c) Dağıtım faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Elektrik enerjisi dağıtım faaliyetleri, dağıtım şirketleri tarafından lisanslarında belirlenen bölgelerde yürütülür.

Dağıtım şirketleri, bulundukları dağıtım bölgesinde, başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi ve/veya kapasite temin edemeyen tüketiciler bulunması halinde, perakende satış lisansı alarak bu tüketicilere perakende satış yapmak ve/veya perakende satış hizmeti vermekle yükümlüdür.

Dağıtım şirketleri, bölgelerinde, başka perakende satış şirketi ve/veya şirketleri bulunsa dahi perakende satış lisansı almak suretiyle tüketicilere perakende satış yapabilir ve/veya perakende satış hizmeti verebilir.

Lisanslarında belirtilen bölgelerdeki dağıtım tesislerini işleten ve/veya sahip olan dağıtım şirketleri, bu tesislerin yenileme, ikame ve kapasite artırım yatırımlarını yapar, dağıtım sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem kullanıcılarına, dağıtım lisanslarının hüküm ve şartları ve dağıtım yönetmeliği hükümleri doğrultusunda ve yönetmelikte belirlenecek süreler içinde eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin elektrik enerjisi dağıtımı ve bağlantı hizmeti sunar.

Dağıtım şirketleri yapılan yan hizmetler anlaşmaları ile yan hizmetleri satın alır ve sağlar.

Yönetmelik çerçevesinde, dağıtım lisanslarında belirlenen  bölgelerde talep tahminlerinin hazırlanması ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketine bildirilmesi görevi dağıtım şirketlerine aittir. Kurul bu talep tahminlerini onaylar ve tahminler Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından yayımlanır.

Mülkiyeti kamuda olan dağıtım tesislerinin, Kurul onaylı talep tahminleri doğrultusunda yatırım planlarının hazırlanması ve Kurul onayına sunulması, onaylanan yatırım planı uyarınca yatırım programına alınan, dağıtım tesislerindeki gerekli iyileştirme ve güçlendirme işlerinin gerçekleştirilmesi ve/veya yeni dağıtım tesislerinin inşa edilmesi görevi sözkonusu dağıtım tesislerini işleten  dağıtım şirketlerine aittir.

d) Toptan satış faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Toptan satış faaliyetleri, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi ve özel sektör toptan satış şirketleri tarafından, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke yönetmeliği, dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliği ve ikili anlaşmalar uyarınca yürütülür.

1.Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, mevcut sözleşmeler kapsamında imzalanmış olan enerji alış ve satış anlaşmalarını TEAŞ'dan ve TEDAŞ'dan devralır. Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G) fıkraları kapsamında enerji alım ve enerji satış anlaşmaları imzalayabilir, devraldığı ve/veya imzaladığı anlaşmaları yürütür ve sona erdirir. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi'nin mevcut sözleşmelerden 31 Mart 2001 tarihine kadar devri gerçekleşen işletme hakkı devir sözleşmeleri çerçevesinde dağıtım şirketlerine ve TEDAŞ'a karşı üstlendiği enerji satış taahhütleri ile sınırlı kalmak üzere, daha ekonomik bir tedarik kaynağı bulunamadığı takdirde öncelikle Elektrik Üretim Anonim Şirketi'nden alınmak ve bu halde dahi açık kalması halinde bir yılı aşmamak ve Kurul tarafından onaylanmak kaydıyla enerji alım anlaşmaları imzalayabilir.

2.Özel sektör toptan satış şirketleri; elektriğin toptan satışı faaliyetlerinde bulunur.

Herhangi bir özel sektör toptan satış şirketinin iştirakleriyle birlikte piyasada sahip olacağı toplam pay, piyasada bir önceki yılda tüketilen toplam elektrik enerjisi miktarının yüzde onunu geçemez.

e) Perakende satış faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: Elektrik enerjisi ve/veya kapasitenin perakende satışını ve/veya perakende satış hizmetini içeren faaliyetler, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, müşteri hizmetleri yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği hükümleri uyarınca perakende satış şirketleri ve perakende satış lisansı almış dağıtım şirketleri tarafından yürütülür.

f) İthalat - ihracat faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler: 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere, Kurul onayı ile elektrik enerjisi ithalatı ve/veya  ihracatı, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, özel sektör toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri ve perakende satış lisansı almış dağıtım şirketleri tarafından, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği  uyarınca yapılır.

BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait.

Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi oldukça uzun bir madde, destan gibi bir madde, aslında okunması da oldukça uzun sürecek bir madde, Sayın Kâtip de, 10 dakikadan bu yana okuyor. Aslında, buradaki metinlerden ziyade, bu yasaların hangi ihtiyaca binaen Meclis gündemine getirildiği çok önemli. Türkiye'de, muhakkak ki, liberalleşme veya serbest piyasa ekonomisine geçiş aşamasında tüm alanlarda devletin küçültülmesi noktasında bir görüş var; yani, daha çok, devletin, aslında, ekonomik alanlarda küçültülmesinden bahsediliyor. Aslında, biz isteriz ki, insan hak ve hürriyetleri alanında da devlet küçültülsün biraz; ama, ne hikmetse, devlet, sürekli ekonomik alanlarda küçültülmeye çalışılıyor. Burada benim özellikle dikkatimi çeken husus, devlet küçültülüyor da veya bu yasalarla devlet birtakım ekonomik alanlardan çekiliyor da, bu yasaların geliş amacı veya geliş şekilleri, Meclise sunuluş şekillerinde de aslında birtakım afakî durumlar var. Yani, gerçekten, Türkiye'nin ekonomik realitesinden kaynaklanan birtakım ihtiyaçların giderilmesine binaen böyle bir yasa getirilmesiyle birlikte -aslında böyle bir yasa gereklidir- ancak, daha önce 1994'lü yıllarda bir KİT kurumu olan TEK'in -Türkiye Elektrik Kurumunun- TEAŞ ve TEDAŞ diye önce ikiye ayrılması, daha sonra birtakım yasalara, RTÜK Yasasına aykırı olmakla birlikte, Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş'nin birtakım bölgelerinin imtiyazlarının, otuz yıllık, yetmiş yıllık gibi uzun vadelerle birtakım medya kuruluşlarına verilmesi ve bu şekilde belki de bir özelleştirmeye, serbest rekabete dayalı piyasa ekonomisine geçişin adımının atılmasına çalışılmış, bütün yasalara ve özellikle RTÜK Yasasına aykırı olmakla birlikte, birtakım bölgeler birtakım medya kuruluşlarına âdeta peşkeş çekilmiştir. Bundan genel ekonominin makro planda faydası, menfaatı ne olmuştur; hiçbir menfaatı olmamıştır, bilakis zararı olmuştur.

Ne oldu ki, aralık ayının sonlarında hükümetin almış olduğu ekonomik istikrar paketi programının kasımın son haftasında âdeta iflas etmesi ve bunca kemer sıkmaya rağmen, bunca yasalaştırmaya ve bunca düzenlemeye rağmen, vatandaşa bunca bedel ödetilmesine rağmen, o ekonomik istikrar paketinin iflas ettiğinin görülmesine karşılık, IMF ve Dünya Bankasının imdada yetişerek 10,4 milyar dolar kredi açmasına karşılık, üçüncü ek niyet mektubuyla hükümetin böyle bir yasa çıkarmayı taahhüt etmesi, bununla birlikte, sadece Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı değil, zaman ve tarih vererek, âdeta şu tarihte biz şunu yapacağız; yani, TEAŞ'ın ortalama elektrik satış fiyatını 4,5 sentte tutacağız, buna göre zam yapacağız, 2001 Ocak ayının sonuna kadar LPG'deki, yani, likit petrol gazındaki sübvansiyonu kaldıracağız, refah payını, memur, emekli ve işçilerden kaldıracağız, diğer taraftan, Telekomu 2001 Mayısı sonuna kadar özelleştireceğiz, işte, tütün kanununu, şeker kanununu, bununla birlikte, elektrik piyasası kanununu 2001 Ocak ayı sonuna kadar çıkarağız diye taahhütte bulunuluyor; yani, âdeta yasamanın çalışmalarına ipotek konulur gibi taahhüt konularak bu düzenlemeler öyle bir aceleye getiriliyor ki, yangından mal kaçırılır gibi bir şeyler yapılıyor; daha sonra da, aradan belli bir zaman geçtiğinde, Türkiye'nin realitesine, gerçeklerine uymadığı görülerek, tekrar tornistan yapılıyor, geri dönülmeye çalışılıyor.

Burada, şimdi, bu 2 nci maddede getirilen, aslında şudur: TEK'in, TEDAŞ ve TEAŞ olarak ikiye bölünmesinden sonra, bu defa TEDAŞ üçe bölünerek, Türkiye Elektrik Üretim A.Ş, Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt A.Ş, Türkiye Elektrik İletim A.Ş diye, özel hukuk kurallarına göre çalışan üç özel hukuk tüzelkişiliği haline getirilerek, elektrik piyasası kurtarılmaya çalışılıyor. Elbette, Türkiye'de şu anda yapılan ileriye yönelik projeksiyonlarda, elektrik ihtiyacımızın giderilebilmesi için, 2000'li yıllar içerisinde, kurulu gücün, 2 katına çıkarılması gerekiyor.

TEAŞ ve TEDAŞ Kurumlarının kamu finansmanlarıyla bu açığı kapatması mümkün görülmediğinden, burada, şu anda özel sektörün ve yabancı sermayenin de Türkiye'ye gelerek elektrik piyasasına katılması öngörülüyor; ama, bu yapılırken, diğer taraftan, devlete ait KİT kuruluşu TEDAŞ üç şirkete bölünerek, burada özellikle Türkiye Elektrik İletim A.Ş. kamu tasarrufunda bırakılarak...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, toparlayınız.

Buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ...kamu elinde bırakılarak, diğer şirketlerin, sanki KİT kuruluşu değil de, bir özelleşme yapılıyormuş imajı vermek üzere, sadece hukukî statüsünün değiştirilmesiyle -Türk Ticaret Kanununa göre- bir çözüm getirilmeye çalışılıyor.

Biz inanıyoruz ki, Türkiye'de ekonomi alanından devletin çekilmesi yararlıdır; ancak, bu yasaların Türkiye'nin gerçeklerine göre çıkarılması; yani, IMF'nin veya Dünya Bankasının dayatmasıyla değil de, Meclisin hür iradesiyle getirilerek, Türkiye gerçeklerine uygun bir şekilde yapılmasının, uzun vadede ülkemizin lehine olacağı inancındayız.

Her şeye rağmen, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer.

Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız ifade edecekler.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

Süreniz 5 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu maddeyle, elektrik enerjisi piyasasında, tüzelkişilerin, bu kanunun ilgili yönetmelikleri uyarınca, hangi faaliyetlerde bulunabilecekleri belirlenmekte ve tüzelkişilerin piyasada faaliyet göstermeleri için şirket yapılarının hukukî dayanakları da bu maddede yer almaktadır.

Beni burada en çok üzen nokta, bu tasarıyı, Sanayi Komisyonunda neredeyse konsensüse varan bir şekilde geçirdik; oybirliğiyle. Ancak, gelin görün ki, daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda -sanki Sanayi Komisyonu başka bir komisyon, Plan ve Bütçe Komisyonu başka bir komisyon- tekrar bu, bu değişiklikler dikkate alınmadan, iktidar milletvekillerinin önerdiği değişiklikler dikkate alınmadan eski haline getirildi.

Bu maddede, özellikle, tekelleşmeyi önleyebilmek için, hiçbir şirket piyasa payına yüzde 10'dan fazla sahip olmasın derken... Ki, bu önerge de, sayın iktidar milletvekillerinin -özellikle, Ali Serdengeçti, Aydın Gökmen, Halit Dikmen, Abdulsamet Turgut, Ahmet Arkan, Akif Serin gibi- imzalarıyla verilmiş, biz de kabul ettik; ama, gelin görün ki, Plan ve Bütçe Komisyonunda tekrar yüzde 20... Bunun sebebi çok açık; aslında, komisyondaki tartışmalarımızda bir arkadaşımızın verdiği değişiklik önergesine Sayın Hazine Genel Müdürü bakın nasıl cevap veriyor. Diyor ki: "Şu anda, bildiğim, bu husus, üçüncü niyet mektubunda da, bu tarih itibariyle, açıkça, hükümet taahhüdü halindedir. Şu anda da, bildiğim kadarıyla, IMF ile Hazine görüşme halindeler ve bu madde konusunda da böyle geçtiğine dair benden bilgi bekliyorlar; çok hassas bir maddedir."

Değerli arkadaşlarım, o zaman, biz burada figüranız, başka hiçbir şey değil. Bu görüşümü zaten orada da belirtmişim. Uyarıyor arkadaşımız "dava açılabilir, tazminat ödeyebiliriz, gelin şunu dikkate alalım." "Yok; çok hassas bir madde..."

Bu, sadece bu konuda değil; bugün bir başka bürokratla konuştuk, bir esnaf kefaletin kredisiyle ilgili; bürokrat arkadaş diyor ki: "25 Şubattan sonra, Hazine tarafından, Hükümet tarafından ve-rilen söz gereğince, Halk Bankasının bütün sübvansiyonları kaldırıldı. Yani, yüzde 40'tan yüzde 55'e çıkan faizler, belki daha fazla çıkacak. Ziraat Bankasında, tarıma verilen kredi faizleri daha yükseğe çıkacak."

İşte, bu kanun tasarısı da bu mantıkla hazırlanmış. Gönül arzu ederdi ki, muhalefet şerhine bile ihtiyaç duymadan hazırladığımız, komisyondan oybirliğiyle çıkan bu kanun tasarısı aynı şekilde çıksın. Bu konuda, tekrar yüzde 10'a insin diye, Gruptaki arkadaşlarımızla verdiğimiz bir önergem var. Eğer yanlış idiyse, bunu niye yaptık?!

Yine, bakıyoruz, 5 inci maddede -eğer vaktim olursa yine orada da konuşacağım- üst kurulun teşekkülü... Bakıyorsunuz, üst kurul, Plan ve Bütçe Komisyonunda, hükümetin teklif ettiğinden daha geri bir düzenlemeyle yapılmış. Daha sonra okuyoruz basından, deniliyor ki: "IMF uyardı; bu yanlış, bu özerk kurul olmuyor; bu, atamayla yapılmış bir kurul oluyor." O zaman soruyorum: Biz, burada, kanun mu yapıyoruz, yoksa, uluslararası bir kuruluşun verdiği emirleri şeklen yerine getiren bir durumda mıyız; yani, bu ülkeyi, tekrar, Düyun-i Umumiye mi yönetmektedir?! Hükümet nerededir?.. Komisyonlarda kendi iktidar milletvekilleri tarafından verilen, muhalefet olarak bizim de desteklediğimiz iyi niyetli bir öneri bile, bu milletin hakkını koruyacak öneriler bile dikkate alınmamaktadır.

Bu kanun tasarısı, elektriği daha ucuza mı almamızı temin edecek; hayır; çünkü, siz, piyasada tekelleşmeyi temin ederseniz... 5 kişi birbiriyle kolay anlaşabilir; ama, 10 şirketin veya 15 şirketin, eğer üretim fazlası da oluşursa önümüzdeki beş on yıl içerisinde, tekelleşmesi mümkün değildir. Onun için, bu kanun tasarısıyla ilgili verdiğimiz önergeyi destekleyeceğinizi ümit ediyoruz. Ümit ediyoruz ki, bu Meclisten, şeklen kanunlar geçmesin. Hakikaten, bu milletin temsilcileri olarak, bu milletin çıkarlarını düşünen, milletimizin daha rahat yaşamasını düşünen milletvekilleri olarak, milletimizin yararına kanunlar çıkaralım diyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bakınız, Sanayi Komisyonunda, ağırlıklı olarak, sanayici üyelerimiz var. Eğer, bu sanayici üyelerimizin, yani, elektriği, eve gidince bir tek elektrik düğmesine basarken değil... Belki, giderlerinin önemli birkısmı pahalı elektrik girdileri olan sanayici üyelerin getirdiği önerileri niye dikkate almıyoruz? Niye; ille, belli uluslararası odakların bizlere dayatmalarını bir şartmış gibi kabul ediyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde 4 önerge var.

87 nci maddenin son şekline göre, bu önergelerden ancak 3'ünü işleme alabileceğiz. Böylece, Sayın Fethullah Erbaş ve arkadaşları tarafından verilen önerge 4 üncü önerge olduğu için, işleme alınamayacak. Diğer önergeleri sırasıyla okutup, en sonuncusundan başlayarak işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                    Kamer Genç

                                            Tunceli

(f) İthalat-ihracat faaliyeti gösterebilecek tüzelkişiler 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere TBMM onayı ile elektrik enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı Türkiye Elektrik Taahhüt ve Ticaret A.Ş tarafından, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği uyarınca yapılır.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 1/791 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde aynı faaliyet alanında piyasa payının en fazla yüzde 20'sine bir özel şirket sahip olabilir denilmektedir. Bu oranın yüzde 10 olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla.

 

İlyas Yılmazyıldız

Mehmet Sadri Yıldırım

Yahya Çevik

 

 

 

Balıkesir

Eskişehir

Bitlis

 

 

 

Saffet Kaya

 

Mehmet Yalçınkaya

 

 

 

Ardahan

 

Şanlıurfa

 

 

BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (d) bendinin  birinci alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Emrehan Halıcı

Aydın Ayaydın

İsmail Köse

 

 

 

Konya

İstanbul

Erzurum

 

 

 

İ. Yaşar Dedelek

 

Nesrin Nas

 

 

 

Eskişehir

 

İstanbul

 

 

"MADDE 2.- (d) 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, mevcut sözleşmeler kapsamında imzalanmış olan enerji alış ve satış anlaşmalarını TEAŞ'tan ve TEDAŞ'tan devralır. Geçici 4 üncü madde ve geçici 8 inci madde kapsamında enerji alım ve enerji satış anlaşmaları imzalayabilir, devraldığı ve/veya imzaladığı anlaşmaları yürütür ve sona erdirir. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin mevcut sözleşmelerden 30 Haziran 2001 tarihine kadar devri gerçekleşen işletme hakkı devir sözleşmeleri çerçevesinde dağıtım şirketlerine ve TEDAŞ'a karşı üstlendiği enerji satış taahhütleriyle sınırlı kalmak üzere, daha ekonomik bir tedarik kaynağı bulunamadığı takdirde, öncelikle Elektrik Üretim Anonim Şirketinden alınmak ve bu halde dahi açık kalması halinde bir yılı aşmamak ve kurul tarafından onaylanmak kaydıyla enerji alım anlaşmaları imzalayabilir."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Sayın Başkanım, olumlu görüşle takdire sunuyoruz; çoğunluğumuz hazır bulunmuyor efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının    2 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim.

                                    Kamer Genç

                                            Tunceli

"f) İthalat-ihracat faaliyeti gösterebilecek tüzelkişiler: 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere TBMM onayıyla elektrik enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı Türkiye Elektrik Taahhüt ve Ticaret AŞ tarafından, bu kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği uyarınca yapılır."

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)- Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Önerge sahibi?.. Yok.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Eğer, Türkiye Avrupa Birliğine girecekse, önümüzdeki dönemde Avrupa Birliğiyle enterkonnekte sistem uyumu sağlanacaktır. Eğer, elektrik enerjisi herhangi bir mal gibi serbestçe ihraç edilir veya ithalatı yapılırsa ciddî sorunlar doğurabilir; çünkü, üretim özel kuruluşlarda, dağıtım ve satış özel kuruluşlarda olacağından, özel kuruluşlar, ulusal çıkarlar çerçevesinde değil, kendi kârlılıkları çerçevesinde olayı değerlendireceklerinden ve uluslararası tahkimin Anayasa hükmü olması nedeniyle problemler yaşanabilir. Örneğin, elektrik ihraç edilen bir ülkeyle, Fransa ile olduğu gibi, ulusal bir sorun yaşanabilir. Ancak, bu durumda, uluslararası tahkim nedeniyle Türkiye'nin yaptırım uygulama hakkı olamayacaktır.

İkinci boyutu ise, içeride enerjiye ihtiyaç olduğu halde, Avrupa'dan herhangi bir ülke ve/veya tüketici grubu, yüksek fiyat vererek, ülkemizden herhangi bir özel kuruluştan enerji alabilir. Arz fazlası olduğunda bu durum bir tehlike yaratmaz; ancak, üretim-tüketim dengesinin kritik olduğu dönemlerde sorun olacaktır. Eğer, kolayca ihracat yapılırsa, açığı kapatmak için, bu defa, dışarıdan pahalı enerji almak durumunda kalacağız. Bu yüzden, elektrik ihracatı ve ithalatı Türkiye Büyük Millet Meclisi iznine tabi olmalıdır.

MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz.

BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorsunuz.

Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergenin oylamasında karar yetersayısının aranılması istenmiştir. Kulisteki arkadaşların gelişinde sayım sıkıntısı sebebiyle, oylamayı elektronik cihazla yapacağız.

3 dakika süre veriyorum efendim.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, kâğıtları bir okuyun; burada mı arkadaşlar? Arkadaşların burada olup olmadıkları tespit edilsin; çünkü, arkadaşlar tekerrür etmeye başladı da... Olmayanların yerine sahte oy kullanılıyor.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan (1/791)  sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde "aynı faaliyet alanında piyasa payının en fazla yüzde 20'sine bir özel şirket sahip olabilir" denilmektedir. Bu oranın "yüzde 10" olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz.

Saygılarımızla.

                          İlyas Yılmazyıldız

                                       (Balıkesir)

                                  ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Konuşacak mısınız?..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge sahibinden gerekçesini dinleyeceğiz.

Buyurun Sayın Yılmazyıldız.

Süreniz 5 dakika.

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu değişiklikle ilgili gerekçem çok basit;

"Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve

Teknoloji Komisyonu Başkanlığına

Komisyonumuzca görüşülmekte olan (1/791) sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının maddelerinde 'aynı faaliyet alanında piyasa payının en fazla yüzde 20'sine bir özel şirket sahip olabilir' denilmektedir. Bu oranın 'yüzde 10' olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz.

Teklif sahipleri: Sayın Ali Serdengeçti, Sayın Aydın Gökmen, Sayın Halit Dikmen, Sayın Abdulsamet Turgut, Sayın Ahmet Arkan, Sayın Akif Serin.

Gerekçesi: Bu oranın yüksek olduğu piyasada rekabet eden şirketlerin sayısını azaltacağından, tam rekabete meydan verebilmek için, bu oran yüzde 10 olarak teklif edilmiştir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir."

Dolayısıyla, Sanayi Komisyonunda doğrusunu yapan bu sayın milletvekillerinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda yanlış yapamayacakları inancıyla; eğer, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bir yanlışlık varsa, bu tekelleşmenin önüne bu Mecliste geçilebileceği inancıyla, ben, aynı önergeyi tekrarlamış bulunuyorum.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız.

Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 2 nci maddeyi, ilk ve kabul ettiğiniz önergenin yaptığı değişiklikle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

Lisans genel esasları ve lisans türleri

MADDE 3.- Bu Kanun kapsamında Kurum tarafından verilecek lisansların tabi olacağı usul ve esaslar ile lisanslarda yer alacak asgari hükümler şunlardır:

a) Lisansların tabi olacağı usul ve esaslar;

1. Piyasa faaliyetleri ile iştigal edecek tüzel kişiler, faaliyetlerine başlamadan önce, her faaliyet için ve söz konusu faaliyetlerin birden fazla tesiste yürütülecek olması halinde, her  tesis için ayrı ayrı lisans almak zorundadır.

2. Birden fazla lisansa sahip olan aynı tüzel kişi veya aynı faaliyeti birden fazla tesiste yürüten tüzel kişiler, lisansa tabi her faaliyet veya tesis için ayrı ayrı hesap ve kayıt tutmak zorundadır.

3. Lisans başvuru usul ve esasları, lisans sahibi tüzel kişilerin hak ve yükümlülükleri, lisans sahibinin haklarının temliki, lisansların tadili, süreleri, süre uzatımı ve sahibi tarafından lisanstan vazgeçilmesi halleri ile faaliyetin türü ve üretimi, iletimi ve dağıtımı yapılan elektrik enerjisi miktarına göre belirlenecek lisans bedelleri yönetmelikle düzenlenir.

4. Lisanslar, bir defada en çok kırk dokuz yıl için verilir. Üretim, iletim ve dağıtım lisansları için geçerli olan asgari süre on yıldır.

5. Bu Kanun hükümleri uyarınca piyasada; verimli, istikrarlı ve ekonomik bir sistem oluşturmak ve bunu korumak, elektrik enerjisi üretimi, toptan satışı ve perakende satışında rekabet ortamına uygun alt yapıyı sağlamak, dağıtım lisansı sahibi şirketlerin ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin görevidir.

6. Tüzel kişiler, Kurul tarafından belirlenen lisans alma, lisans yenileme, lisans tadili, lisans sureti çıkartma ve yıllık lisans bedellerini Kuruma ödemek zorundadır.

7. Lisans sahibi tüzel kişiler; tesislerini, yasal defter ve kayıtlarını Kurul denetimine hazır bulundurmak, Kurul tarafından talep edildiğinde denetime açmak ve Kurumun faaliyetlerini yerine getirebilmesi için ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve belgeyi zamanında Kurula vermek zorundadır.

8. Tüzel kişiler lisans almanın yanı sıra, faaliyet alanlarına göre yürürlükteki mevzuatın gereklerini yerine getirmekle yükümlüdür.

b) Lisanslarda asgarî olarak yer alacak hükümler:

1. Lisans kapsamında hizmet verilecek gerçek ve tüzel kişilere dair gruplar veya kategoriler ile yürütülecek faaliyet türlerini belirleyen hükümler,

2. Bir dağıtım ya da iletim lisansı sahibinin, gerçek ve tüzel kişilere, eşitler arasında ayrım gözetmeksizin sisteme erişim ve sistemi kullanım imkânı sağlayacağına dair hükümler,

3. Bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit etmeye, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmeye ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin formülleri uygulamaya dair yöntemler ve bunların denetlenmesine dair hükümler,

4. Lisans sahibinin Kurula tam ve doğru bilgi vermesini ve tüketicilere yapılan satışlar açısından; lisans sahibinin elektrik enerjisi ve/veya kapasite alımlarını en ekonomik kaynaktan yapmasını ve gerektiğinde piyasada yaptığı alımlarda en ekonomik alımı yaptığını kanıtlamasını sağlayacak hükümler,

5. Yönetmelik uyarınca, hizmet maliyetlerinin yansıtılmasına dair kurallar ile kayıp ve kaçakları asgariye indirecek önlemlerin uygulanmasına dair esasları içeren hükümler,

6. Lisansın iptali ve sona ermesine ilişkin hükümler,

7. Lisansta değişiklik yapılmasına ilişkin hükümler,

8. Lisans sahibinin Kuruma ödemekle yükümlü olacağı bedeller ve ödeme koşullarına ilişkin hükümler,

9. Lisans sahibine ait veya kullanımındaki tesis ve/veya tesislerin gerektiğinde lisans amaçları doğrultusunda başkalarına kullandırılması koşullarına ilişkin hükümler,

10. Lisans sahibinin Kurul tarafından verilen tüm talimatlara uyma yükümlülüklerine ilişkin hükümler,

11. Lisans kapsamında, Kuruldan izin alınmaksızın yapılabilecek faaliyetlere ilişkin hükümler,

12. Lisans kapsamındaki faaliyetler ile ilgili uyuşmazlıkların hangilerinin Kurul tarafından çözüleceğine ilişkin hükümler,

13. Lisansta yer alan hak ve yükümlülüklerin hangi süre, koşul ve hallerde geçersiz olacağına ilişkin hükümler.

14. Hizmetin teknik gereklere göre yapılmasını sağlayacak hükümler,

c) Elektrik enerjisi piyasasında faaliyet gösterilebilmesi için Kurum tarafından verilecek lisans türleri aşağıda belirtilmiştir:

1. Üretim lisansı;

Mevcut ve kurulacak olan üretim tesisleri için üretim şirketlerinin elektrik enerjisi üretimi ve üretilen elektriğin satışına yönelik olarak, her bir üretim tesisi için Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder. Üretim lisansı alınma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir.

Otoprodüktörler ve otoprodüktör grupları hariç olmak üzere, iletim ve dağıtım sistemi ile paralel çalışmayan ve çıkarılacak yönetmeliğe göre yalnızca kendi ihtiyacını karşılamak için elektrik üretimi yapan gerçek veya tüzel kişiler lisansa tabi değildir.

Üretim şirketleri, dağıtım şirketleri ile kontrol oluşturmaksızın iştirak ilişkisine girebilir.

Üretim şirketleri, bu faaliyetler dışında piyasada herhangi bir faaliyette bulunamaz.

2. İletim lisansı;

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin mevcut ve  inşa edilecek tüm iletim tesisleri üzerinden iletim faaliyetlerini yürütebilmesi için Kurumdan almak zorunda olduğu lisansı ifade eder.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, şebeke yönetmeliği hükümleri uyarınca, piyasadaki arzla piyasa talebini karşılamak üzere yük dağıtım sıralamasının belirlenmesinden, gerçek zamanlı iletim kısıtlamalarına göre, teknik ve ekonomik yük dağıtım kuralları doğrultusunda yük dağıtımının gerçekleştirilmesinden ve yük dağıtım sıralamasının gerektiğinde şebeke yönetmeliği hükümleri doğrultusunda revize edilmesinden sorumludur.

Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, piyasada iletim faaliyeti dışında herhangi bir faaliyet ile iştigal edemez.

3. Dağıtım lisansı;

Belirli bir bölgede dağıtım faaliyetinde bulunulabilmek için tüzel kişilerin Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder.

Özel sektör dağıtım şirketleri, dağıtım ve perakende satış faaliyeti dışında, lisanslarında belirtilen bölgelerde üretim lisansı almak kaydıyla ve yıllık elektrik enerjisi üretimi bir önceki yılda bölgelerinde tüketime sunulan yıllık toplam elektrik enerjisi miktarının yüzde yirmisinden fazla olmamak üzere üretim tesisi kurabilir.

Dağıtım şirketleri sahibi olduğu veya iştirak ilişkisinde bulunduğu üretim şirketi veya şirketlerinden, bölgelerinde bir önceki yılda dağıtımını yaptıkları yıllık toplam miktarın yüzde yirmisinden fazla elektrik enerjisi satın alamaz.

Bölgelerinde, mevcut sözleşmeleri kapsamında işletme hakkı devri yoluyla dağıtım hizmeti yapma hakkı elde etmiş özel sektör dağıtım şirketleri bu Kanunda belirlenmiş ve dağıtım şirketlerinin tabi olduğu serbest rekabet koşullarını sağlayacak şekilde sözleşmelerini tadil edip, yeni düzenlemelere geçmedikleri sürece, üretim lisansı alarak üretim tesisi kurma hakkından yararlanamaz ve üretim faaliyetiyle iştigal eden tüzel kişilerle kontrol oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın iştirak ilişkisine giremez.

Diğer taraftan, mevcut sözleşmeleri kapsamında bölgelerinde dağıtım hizmeti yapma hakkı elde etmiş özel sektör dağıtım şirketleri, mevcut sözleşmelerini Kurulca belirlenecek bir süre dahilinde serbest rekabet koşullarını sağlayacak şekilde tadil etmekle yükümlüdürler. Sözleşmelerin niteliği bu hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez.

Dağıtım şirketleri, tanımlanan bu faaliyetler dışında piyasada başka bir faaliyette bulunamaz.

4. Toptan satış lisansı;

Toptan satış şirketlerinin piyasada elektriğin toptan satışı ve serbest tüketicilere satışı için Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder.

Toptan satış lisanslarında, Bakanlık kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelere elektrik enerjisi ihracatına ya da elektrik enerjisi ithalatına izin veren hükümler ayrı bir bölüm olarak yer alır.

Kurul, böyle bir izni vermeden önce, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinden teknik sınırlamalara ilişkin görüş alır. Toptan satış lisansında, ithalata ve ihracata ilişkin hükümler sınırlı süre ve miktarlar için geçerlidir. Bu süre, ilgili toptan satış lisansının geçerlilik süresinden farklı olabilir. İthalat ve ihracatla ilgili hükümlere ilişkin her türlü değişiklik ya da süre uzatımı, ilgili toptan satış lisansının diğer tüm hükümlerine ilişkin değişiklik ya da süre uzatımından ayrı olarak ele alınır.

5. Perakende satış lisansı;

Tüzel kişilerin, piyasada perakende satış yapabilmek ve/veya perakende satış hizmeti verebilmek için Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder. Bir perakende satış lisansında, gerektiğinde Bakanlık kararı doğrultusunda iletim seviyesinin altındaki gerilim seviyelerinde elektrik enerjisi ithalatına izin veren hükümler ayrı bir bölüm olarak yer alır.

Kurul, bu izni vermeden önce, söz konusu dağıtım bölgesinde faaliyet gösteren dağıtım şirketinden teknik konulara ilişkin görüş alır. Perakende satış lisansında, ithalata ilişkin hükümler sınırlı süre ve miktar için geçerlidir. Bu süre ilgili perakende satış lisansının geçerlilik süresinden farklı olabilir. İthalatla ilgili hükümlere ilişkin her türlü değişiklik ya da süre uzatımı, ilgili perakende satış lisansının diğer tüm hükümlerine ilişkin değişiklik ya da süre uzatımından ayrı olarak ele alınır.

Perakende satış şirketleri, herhangi bir bölge sınırlaması olmaksızın perakende satış ve perakende satış hizmeti faaliyetinde bulunur.

Perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketleri ise ancak perakende satış lisansında yer alması halinde, başka bir dağıtım şirketinin bölgesinde bulunan serbest tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya kapasite satışı yapabilir.

6. Otoprodüktör ve otoprodüktör grubu lisansı;

Kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik enerjisi üretimi yapan ve iletim ve/veya dağıtım sistemi ile paralel çalışan otoprodüktörlerin ve ortaklarına elektrik enerjisi temin eden otoprodüktör gruplarının Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder.

d) Lisansların sona ermesi: Lisanslar, Kurul tarafından lisansta belirtilen yöntem uyarınca süreleri uzatılmadığı takdirde sürelerinin bitiminde veya lisans sahibi tüzel kişinin iflası halinde kendiliğinden, lisans sahibi tüzel kişinin lisanstan vazgeçmeyi istemesi halinde ise ancak  Kurul  onayıyla sona erer.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına ilk konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'a ait.

Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

FP GRUBU ADINA AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Eğer, muhalefet, iki hafta önce burada direnmemiş olsaydı, hakkını korumamış olsaydı maddeler üzerinde konuşma imkânını elde edemeyecektik; ama, maalesef, yine, süremiz, 10 dakikadan 5 dakikaya inmiştir.

Şimdi, demin burada bir madde okundu; tam 4 sayfa bir madde; bu da özellikle getiriliyor; çünkü, madde sayısı artırıldıkça, muhalefet daha çok konuşabilecek ve bizi dinleyen seyirciler, halk gerçekleri daha iyi takip edebilecek.

Şimdi, sözlerime, önce bir anormalliğin altını çizerek başlamak istiyorum. Herhalde dünyanın hiçbir yerinde, kendi atadığı yüksek bürokratlar hapisteyken, koltuğunda dimdik oturan bir bakan görülmemiştir. "Kendi  atadığı bürokratlar" diyorum; çünkü, bizim Genel Başkanımız Sayın Recai Kutan Enerji Bakanı olduğu vakit, kendisinden önce bu Bakanlık koltuğunda oturan Hüsnü Doğan'ın bürokratlarıyla birlikte çalıştı; fakat, Sayın Recai Kutan Enerji Bakanlığından ayrılınca, onun yerine gelen Sayın Cumhur Ersümer, Hüsnü Doğan'ın atadığı bütün bürokratları görevlerinden aldı. Kendi bürokratları, şu anda, maalesef, takibat altında; Sayın Mendilcioğlu gözetim altında; ama, Sayın Ersümer Bakan koltuğunda ve bu yakışmıyor.

Şimdi, yolsuzluk yapanları koltuklarında muhafaza ettiler; ama, irtica gerekçesiyle, bir sürü insan görevlerinden alındı. Elimde bunun zabıtları var, bunun raporları var. Bu komediyi size okumak istiyorum.

"Temizlik işçisi Fevzi Patır, Sızıntı Dergisine abone yaptığı için pasifize edilmeli, etkisiz hale getirilmeli. ASKİ tesislerinde gerçekleştirilen alternatif cumhuriyet kutlamalarına katılan kimseler hakkında inceleme ve soruşturma açılmalı." Cami inşa etmek için para topluyor; bu suç. Camide irticaî faaliyet yapıyor, Sızıntı Dergisine abone yapıyor veya denize yeşil donla giriyor. Bütün bunlar, Enerji Bakanlığındaki soruşturma dosyaları ve raporları içinde...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, maddeyle ne ilgisi var?!

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Daha geçen yıl, çeşitli vesilelerle bu kürsüden ifade ettik; dedik ki, gelin, şu imtiyaz sözleşmelerini imzalamayın. Bir yandan serbest rekabeti sağlamak üzere Enerji Piyasası Kanunu Tasarısını getiriyorsunuz, bir yandan da imtiyaz veriyorsunuz.

Şimdi, bu 3 üncü maddede, benim üzerinde konuştuğum maddede diyorsunuz ki, mevcut sözleşmeler kapsamında, bölgelerinde dağıtım hizmeti yapma hakkını elde etmiş özel sektör dağıtım şirketleri, sözleşmelerini serbest rekabet şartlarını sağlayacak şekilde tadil ederler.

Peki, önce, neden bu dağıtım tekellerini yarattınız? Sonra da, serbest rekabeti sağlamak üzere Elektrik Piyasası Kanununu çıkarıyorsunuz. Esasında, burada da açıklık yok. Şunu sordum; fakat, Sayın Bakandan cevap alamadım: Acaba, herhangi bir abone, başka bir bölgeden kolaylıkla elektrik alabilecek mi, yoksa, belirli bir oranın üzerinde tüketim yapan mı, başka bir bölgedeki dağıtım şirketinden elektrik alabilecek ve çeşitli dağıtım şirketleri arasında acaba fiyat farkı var mı, bir fiyat aralığı olacak mı? Her yerde soru işareti var enerji meselesi açılınca.

Mesela, bir Mavi Akım; BOTAŞ ve Gaz Export arasında 15 Aralık 1997 yılında imzalanan doğalgaz alım satım anlaşması. Biz, burada, defalarca Sayın Bakana sorduk, bu anlaşmanın hükümlerini öğrenmek istedik; "gizli anlaşma" dediler. Oysa, işte, bu gizli anlaşma, şimdi elimizde, elden ele dolaşıyor; bu anlaşmanın niye gizli olduğunu da çok iyi anladık. Şimdi bu anlaşmada deniliyor ki, 1 Ekim 1998'e kadar gaz alım satım kontratının 18 inci maddesi çerçevesindeki mükellefiyeti Rus tarafı yerine getirmek zorunda. Yani, projenin deniz geçişiyle ilgili finansmanı temin edilmeli, borular sipariş edilmeli, aksi takdirde, avans verilemez. BOTAŞ Yönetim Kurulu kararı, 26 Aralık 1998. 16 Haziran 1999'da, BOTAŞ Yönetim Kurulu karar değiştiriyor, Karadeniz altından geçiş için hiçbir ilerleme sağlanmamasına rağmen, 52 milyon dolarlık avans veriliyor ve yüklü bir teminat mektubu alınması kararlaştırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Müsaade ederseniz, 1 dakika daha konuşayım.

Deniliyor ki, 16 Haziran 1999 tarihli BOTAŞ Yönetim Kurulu kararında, eğer üç ay içinde Karadeniz altından geçiş sağlanmazsa, o zaman bu 52 milyon dolarlık verdiğimiz avansın karşılığı olarak elde ettiğimiz bu teminat mektubu nakde çevrilecektir. Şimdi ben soruyorum: Acaba, Karadeniz altından bu geçiş yapıldı mı, yapılmadıysa, bu teminat mektubu nakde çevrildi mi? Niçin bu anormal işler yapılıyor; acaba, şu fotoğrafın yüzü suyu hürmetine mi?.. Mavi Akım pazarlığı Rusya'da yapılırken, bir masanın etrafında Sayın Şarık Tara, Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Turgut Yılmaz Gasprom temsilcileriyle ne konuştu? Bu fotoğraf, Anadolu Ajansı tarafından gazetelere gönderilmiş ve yayınlanmıştır.

Şimdi, ben, sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Bizim durumumuz, kese yaparken suyu kesilen adamın durumuna benziyor; kirler kabardı; ama, hâlâ üzerimizden çıkmadı.

Saygılarımı sunuyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcak.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan, söz alabilir miyim?

BAŞKAN - Hükümet adına Sayın Bakan görüşecekler; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkanım, Sayın Ilıcak'ın soruları gibi -başta sorulduğu zaman da belirttim- kanun tasarısının görüşülme sürecini etkileyen, tasarının oylamasında sayın milletvekillerimize bir fikir verecek sorulara, o kısa sürede cevap vermeye çalıştım, diğerlerine yazılı cevap verileceğini söyledim; ancak, konuşmada sözü geçen "dilediği bölgeden alabilecek mi" tabiri, bu kanun tasarısını görüşme sürecinde etkileyen bir sorudur. Bu kanun tasarısı, tamamen rekabet şartları altında bir elektrik piyasasından bahsetmektedir. Tabiî ki, dilediği yerden alacak; ama, kanunda bunu belirtmek mümkün değil, bunların hepsi, daha sonra yönetmeliklerle belirlenecek. Ben, onun için de yazılı verdim.

Bir de, müsaade ederseniz, tabiî, vaktinizi almak istemiyorum, ama...

BAŞKAN - 5 dakika süreniz var Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Tabiî, bu Mecliste, iki yıldır, Mavi Akım ve onun boru hatları tartışıldı; burada gizli oturum yapıldı, bu milletvekillerimizin tamamı buradaydı. Orada, herkes bildiğini döktü; hükümet, çıkıp, cevap verdi. Bu Mecliste, Mavi Akımı, hakikaten bir şey varmış gibi her fırsatta gündeme getirmek, hiç ilgisi olmayan kanun tasarılarında gündeme getirmek, inanın, ne partilere ne Türkiye'ye fayda getirir. Bunların hepsini, burada oturduk görüştük. Eğer gerekiyorsa, burada tekrar bir oturum kararı alınır, bu konuların hepsine tekrar verilecek cevaplar vardır; ama, bu kanun tasarısının, elektrik piyasasının, Mavi Akım Projesiyle bir ilgisi olmadığı düşüncesindeyim. Sadece, dinleyicileri, aziz milletimizi bilgilendirmek açısından burada söz aldım.

İlgili Enerji Bakanı, bu konuda burada çıktı konuştu, bürokratlar konuştu, değişik yerlerde basın toplantıları yapıldı.

Ben, Rusya Federasyonu ile Karma Ekonomi Komisyonu Eşbaşkanı olarak ekonomik ilişkilerden de sorumluyum. Rusya'ya giden bütün yetkililer, Türkiye ile Rusya'nın ekonomik ilişkilerini biraz daha geliştirmek üzere, her türlü görüşmeyi yaparlar, yapabilirler. Eğer, burada, yine, ilgili kişilere yazılı ki, çoğu bakan veya sözlü...

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Bakan, Karadeniz altında çalışma yapılıyor mu diye soruldu; sorulan o.

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Evet yapılıyor efendim; ama, bu kanun tasarısında değil, onu da görüşelim sonra olmaz mı!..

MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Günlerdir basının üzerinde en çok durduğu konu bu; Karadeniz altında çalışma yapılıyor mu?..

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Ben de onu söylüyorum... Ben de onu söylüyorum, bütün çalışmaları yapılıyor. Evet, yapılıyor efendim, çalışmalar yapılıyor.

BAŞKAN- Karşılıklı konuşmayalım lütfen...

DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Çalışmalar yapılıyor; ama, elektrik piyasasıyla ilgisi yoktur diye söylüyorum.

Arz ederim Sayın Başkanım aydınlatmak için.

BAŞKAN- Teşekkür ederim hükümet adına Sayın Bakana.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Necati Yöndar konuşacaklar.

Buyurun Sayın Yöndar. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl)- Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 597 sıra sayılı, Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinize saygılar sunarım.

Değerli milletvekilleri, dağıtım şirketlerinin lisansının düzenlendiği 3 üncü maddenin ibarelerini dikkatle incelediğimizde, mevcut dağıtım hakları elde eden şirketlerin sözleşme tadili koşuluyla üretim lisansı verileceği belirtilmektedir. Sözleşme tadilinde ise, serbest rekabet koşullarının sağlanması amaçlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, bir piyasada serbest rekabetin temel koşulu, arzın artırılabilir; yani, talepten fazla arzın olmasıdır. Arz fazlası olmadığı müddetçe, hele miktar ve fiyat üzerinde alım garantisinin verildiği bir piyasada rekabetten bahsedilmeyeceği açıktır. Kaldı ki, bu tür bir fiyat, yeni üretici ve dağıtıcı firmalara da yol gösterecektir. Bu durumda fiyatların yüksek oluşacağı açıktır; çünkü, piyasada miktar ve fiyat garantisine göre oluşan bir fiyat mevcuttur. Yeni işletmeler, bu fiyata yakın fiyatlarla elektrik üretimi ya da dağıtımını yapacaklardır. İktisadî davranış bunu gerektirir. Miktar ve fiyat garantisi nedeniyle, piyasa fiyatları, 20-30 yıllık süre için, zaten belirlenmiş bulunmaktadır. Bu belirlemeler de, kanunun yürürlük tarihinden önce yapılmıştır. Buna rağmen, sözleşme tadili ve benzeri yollarla fiyatın düşmeyeceği açıktır.

Bu kapsamda, sözleşmelerin tadilini öngören maddenin, çeşitli hukukî uyuşmazlıklara yol açması muhtemeldir. Hatta, sözleşmelerin niteliği, yani, sözleşmelerin imtiyaz ya da özel hukuk hükümlerine tabi uygulama sözleşmesi olmasının, tadil uygulamasına engel teşkil etmeyeceği belirtilmektedir. Bu düzenlemelerin, fiilî durumla bağdaşmayacağı ve uygulanabilir olmadığı, uygulandığı takdirde ise, hukukî uyuşmazlık konusu yaratacağı bugünden görülmektedir.

Devletin devamlılığı esası çerçevesinde yürüyen sözleşmelere bu şekilde müdahale edilmesi, geçmişe yönelik düzenleme ve uygulamalar düşünülemez. Bu tür düzenlemeler, sözleşmeler yapılırken düşünülmesi gereken düzenlemelerdir. Uygulaması olmayan ve hukuka aykırı düzenlemelerin ise, başta, Yüce Meclisimiz olmak üzere, tüm kamu ve özel kuruluşların gereksiz mesailerine mal olacağı açıktır.

Sözleşme tadil usulü sözleşmelerde ve yasalarda bellidir, fiyat tadil usulünün ise, kanunda yer alması gerekir. Halbuki, kanunda bu tür bir düzenleme yoktur. Bu tür bir düzenlemenin yönetmeliklere bırakılmasının, belirsizlik ve kuşku doğuracağı düşünülmektedir. Bu kapsamda şeffaf bir piyasayı hedefleyen kanun tasarısı, daha yasalaşırken şeffaflığı elden bırakmaktadır.

"Dağıtım Lisansı" başlığında düzenlenen fiyat tadilinin "Üretim Lisansı" başlığı altında üretici şirketler içinde düşünülmemiş olması da ayrı bir çelişkidir. Neden dağıtımcı şirketler sözleşmelerinin niteliği ne olursa olsun, fiyatlarını serbest rekabet koşullarını sağlayacak biçimde, hem de geçmişe yönelik düzenlemeyle fiyat tadili yapmakta, üretim şirketlerine yönelik bu tür bir düzenleme yer almamaktadır. Bu tür bir açıklamaya gerekçelerde de rastlanmamaktadır. Eğer, ucuz elektrik enerjisi hedefleniyorsa, üretim artırıcı düzenlemeler yapılmalıdır. Anlaşılıyor ki, elektrik fiyatlarının yüksekliği hükümet tarafından zımnen de olsa kabul edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, tasarının maddeleri, daha yasalaşırken bu tür eksiklikler taşıdığı takdirde, uygulamada pek çok sorun yaratacağı açıktır. Türk yargı tarihi, özellikle geçmişe yönelik düzenlemelerin iptalinin örnekleriyle doludur. Bu yasa maddelerinde de benzer durumların olacağı açıktır.

Çıkacak bu kanunun mevcut haliyle yeterli, sürekli, düşük maliyetli, rekabet ortamına açık bir piyasa oluşturmasını mümkün görmediğimi açıkyüreklilikle itiraf etmeliyim. Çok geçmeden, birçok değişiklik teklifiyle yeniden görüşeceğimizi de şimdiden ifade ediyorum.

Bu sözleşmeler için, ilgili idarenin yapması gereken temel görev, görevli şirketler tarafından taahhüt edilen kayıp, kaçak oranlarına ulaşıp ulaşılamadığının tespiti ve taahhüt edilen yatırımları yapıp yapmadıklarının denetimidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız.

NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Sonuç olarak, elektrik piyasasının şeffaf, yeterli, kaliteli, düşük maliyetli ve rekabete dayalı olması, her şeyden önce planlı üretime ve bu üretimden elde edilecek elektrik arzına bağlıdır. Arz fazlası yaratmadan, rekabetin olamayacağı açıktır. Biraz önce de nedenleriyle belirttiğim gibi, daha şimdiden birçok hukukî uyuşmazlığa yol açması muhtemel görülen çıkacak yasanın, IMF taahhütleri yerine, uzun vadeli ülke politikaları dikkate alınarak belirlenmesi arzu edilirdi.

Bu vesileyle hepinize saygılar sunarım. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yöndar.

Madde üzerinde değişiklik önergesi yok.

3 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni bir maddenin müzakeresine zamanımız müsaade etmemektedir.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 15 Şubat 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor, hepinize hayırlı akşamlar diliyorum.

Kapanma Saati : 19.56

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.