DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ CİLT : 55 58 inci
Birleşim 14 . 2 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D
E K İ L E R Sayfa
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. – GELEN KÂĞITLAR III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün, Isparta'daki elma
üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 2. – Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın bor madenlerinin bağlı olduğu
Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından çıkarılmasına ilişkin gündemdışı
konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı 3. – Rize Milletvekili Mehmet Bekâroğlu'nun son siyasî gelişmelere
ilişkin gündemdışı konuşması B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Batman Milletvekili Alaattin Sever Aydın'ın (6/841) esas numa-ralı
sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/310) 2. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında tanzim edilen
soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen
Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair
Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına tevdi edilmek üzere
Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/757) C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23 arkadaşının, uyguladıkları
yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke ekonomisinde tahribata yol
açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında
gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7) IV. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) 2. – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve
Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı
: 606) 3. – Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) 4. – Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât,
Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/759) (S.Sayısı : 572) 5. – Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve
Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı
: 576) 6. – Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri
İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S.
Sayısı : 577) 7. – Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı
: 591) 8. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve
Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe
Komisyonları Raporları (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592) 9. – Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791)
(S. Sayısı : 597) V. – SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, DPT Müsteşarının enerjide
yap-işlet-devret modelini eleştiren açıklamasına ilişkin Başbakandan sorusu ve
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer'in cevabı (7/3313) 2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, 1997-2000 yılları
arasında kamuda çalışan işçi ve memurlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Şükrü Sina Gürel'in cevabı (7/3314) 3. – Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Hazine bonosu ve devlet
tahvillerinin vergilendirilmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral'ın cevabı (7/3306) 4. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, işçi ve memurlardan kesilen
konut edindirme yardımı paylarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı
Sümer Oral'ın cevabı (7/3283) 5. – Gaziantep Milletvekili Ali Özdemir'in, bakanlıkça Gaziantep'te
yürütülen projelere ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay'ın ce-vabı
(7/3409) 6. – Çankırı Milletvekili Hüseyin Karagöz'ün, Çankırı İlindeki devlet
hastanesi inşaatlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş'un cevabı
(7/3297) I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı. Konya Milletvekili Ali Gebeş'in, Eti Holding AŞ'ye bağlı olarak
faaliyetini sürdüren Seydişehir Alüminyum Tesislerinin özelleştirilmesine
ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel, Edirne Milletvekili Şadan Şimşek'in, tarım kesiminin sorunlarına ve
alınması gereken önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına Tarım ve Köyişleri
Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp, Adana Milletvekili Ali Gören'in, Darwinizmin ve Neodarwinizmin ders
kitaplarında yer alışına ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı
Metin Bostancıoğlu, Cevap verdiler. İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın, Yabancı Dil Eğitimi ve Öğretimi
Kanununda Bazı Değişiklikler Yapılması Hakkında Kanun Teklifini (2/666) geri
aldığına ilişkin önergesi okundu; Millî Eğitim Komisyonunda bulunan teklifin
geri verildiği bildirildi. İtalya Senatosu Başkanvekili ve Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler
Forumu Başkanı Ersilia Salvato'nun, TBMM'yi temsilen dört kadın milletvekilini, Avrupa Parlamentosunun, "Avrupa'nın Sözleri" programı
çerçevesinde düzenlenecek bir yuvarlak masa toplantısına TBMM'yi temsilen bir
milletvekilini, Davetlerine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık Tezkereleri kabul
edildi. 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan Başbakan Bülent Ecevit
ve Bakanlar Kurulu hakkındaki (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin gündemin
"Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmında yer almasına; gündeme
alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 20 Şubat 2001 Salı
günkü birleşiminde yapılmasına;. 13 Şubat 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 606 sıra sayılı kanun
tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 9 uncu sırasına, gündemin
"Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler"
kısmının 234 üncü sırasında yer alan 597 sıra sayılı kanun tasarısının bu
kısmın 10 uncu sırasına, 233 üncü sırasında yer alan 580 sıra sayılı kanun
tasarısının 11 inci sırasına, 13 üncü sırasında yer alan 402 sıra sayılı kanun
tasarısının 12 nci sırasına, 11 inci sırasında yer alan 418 sıra sayılı kanun
tasarısının 13 üncü sırasına, 14 üncü sırasında yer alan 413 sıra sayılı kanun
tasarısının 14 üncü sırasına, 10 uncu sırasında yer alan 406 sıra sayılı kanun
tasarısının 15 inci sırasına, 139 uncu sırasında yer alan 407 sıra sayılı kanun
tasarısının 16 ncı sırasına, 38 inci sırasında yer alan 89 sıra sayılı kanun
tasarısının 17 nci sırasına, 9 uncu sırasında yer alan 205 sıra sayılı kanun
tasarısının 18 inci sırasına, 12 nci sırasında yer alan 438 sıra sayılı kanun tasarısının
19 uncu sırasına, 35 inci sırasında yer alan 356 sıra sayılı kanun tasarısının
20 nci sırasına, 219 uncu sırasında yer alan 571 sıra sayılı kanun tasarısının
21 inci sırasına, 236 ncı sırasında yer alan 599 sıra sayılı kanun tasarısının
22 nci sırasına, 225 inci sırasında yer alan 593 sıra sayılı kanun tasarısının
23 üncü sırasına, 65 inci sırasında yer alan 194 sıra sayılı kanun tasarısının
24 üncü sırasına, 226 ncı sırasında yer alan 579 sıra sayılı kanun tasarısının
25 inci sırasına alınmasına; 13 Şubat 2001 Salı, 14 Şubat 2001 Çarşamba, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat
2001 Çarşamba ve 28 Şubat 2001 Çarşamba günleri sözlü soruların, 27 Şubat 2001
Salı günü de sözlü sorular ile diğer denetim konularının görüşülmemesine; 27
Şubat 2001 Salı günü de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; 13 Şubat
2001 Salı günü (10/11) esas numaralı Meclis araştırması önergesinin, 20 Şubat
2001 Salı günü de (11/7) esas numaralı gensoru önergesinin görüşmelerinin
tamamlanmasından sonra kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine; Genel Kurulun 13 Şubat 2001 Salı 15.00-20.00; 14 Şubat 2001 Çarşamba, 15
Şubat 2001 Perşembe, 20 Şubat 2001 Salı, 21 Şubat 2001 Çarşamba, 22 Şubat 2001
Perşembe, 27 Şubat 2001 Salı, 28 Şubat 2001 Çarşamba, 1 Mart 2001 Perşembe
günleri 14.00-20.00 saatleri arasında çalışmasına; Genel Kurulun 16 Şubat 2001 Cuma, 23 Şubat 2001 Cuma günleri de
14.00-20.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesine ve bugünlerde de kanun
tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi, yapılan
görüşmelerden sonra, kabul edildi. Görüşmeleri izlemek üzere Genel Kurulu ziyaret eden Kırgızistan AGİT
Heyetine Başkanlıkça "hoş geldiniz" denildi. Ankara Milletvekili Uluç Gürkan'ın, 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları
Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek
Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Teklifinin (2/422), Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli'nin, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin
Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanunun İki Maddesinin Değiştirilmesi
Hakkında Kanun Teklifinin (2/226), İçel Milletvekilleri Edip Özgenç, Akif Serin ve Turhan Güven'in,
20.5.1993 tarih ve 2197 Sayılı Kanunun 1 inci Maddesinde Yer Alan İçel Adının
Mersin Olarak Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/332), İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin
önergelerinin, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildikleri açıklandı. Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe, DYP Grubunca aday gösterilen,
Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt seçildi. Görüşmelerine devam olunan, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 20
arkadaşının, SSK'nın bugünkü durumunun araştırılarak yeniden yapılandırılması
için alınması gereken tedbirleri belirlemek amacıyla Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesinin (10/11) yapılan oylamadan sonra, kabul
edilmediği açıklandı. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer
İşler" kısmında bulunan : Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük
Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporunun (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310,
2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı :
527) görüşmeleri, daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon
Raporu henüz hazırlanmadığından, ertelendi. Sulama Alanlarında Arazi Düzenlenmesine Dair Tarım Reformu Kanununda
Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/513) (S. Sayısı : 216) görüşmeleri tamamlanarak, kabul
edildiği ve kanunlaştığı açıklandı. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporunun (1/53) (S. Sayısı
: 433), Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının
(1/759) (S. Sayısı : 572), Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe
ve İçişleri Komisyonları Raporlarının (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576), Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme
Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/752)
(S. Sayısı : 577), Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporunun (1/728) (S. Sayısı
: 591), Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık
Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporlarının (1/757, 2/603, 2/605) (S. Sayısı : 592), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi. 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporlarının (1/663, 1/664, 1/745) (S. Sayısı : 606) tümü
üzerinde bir süre görüşüldü. Alınan karar gereğince, 14 Şubat 2001 Çarşamba günü saat 14.00'te
toplanmak üzere birleşime 19.56'da son verildi.
No. : 85 II. – GELEN
KÂĞITLAR 14.2.2001
ÇARŞAMBA Rapor 1. – Başbakanlık Teşkilâtı Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair
626 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/758)
(S. Sayısı: 609) (Dağıtma tarihi : 14.2.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergeleri 1. – İstanbul Milletvekili Ahmet Güzel'in, İstanbul'un
ağaçlandırılmasında kullanılan ithal ağaçlara ilişkin Orman Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1233) (Başkanlığa geliş tarihi: 12.2.2001) 2. – Nevşehir
Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Nevşehir'deki belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/1234) (Başkanlığa
geliş tarihi: 13.2.2001) 3. – Nevşehir
Milletvekili Mükremin Taşkın'ın, Nevşehir'deki belediyelere verilen
araçlara ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/1235) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.2.2001) 4. – Amasya Milletvekili Akif Gülle'nin, Amasya-Taşova,
Gümüşhacıköy ve Merzifon TEKEL yaprak tütün işletmelerinin özelleştirilme
çalışmalarına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kâzım Yücelen) sözlü soru önergesi (6/1236) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.2.2001) 5. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, görevden
alınan Bakanlık Müsteşarı ile ilgili karara ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1237) (Başkanlığa
geliş tarihi : 13.2.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, Emlakbank'ın,
KEY hesaplarıyla ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin Devlet Bakanından ( Faruk Bal) yazılı soru
önergesi (7/3630) ) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001) 2. – Ankara Milletvekili M.Zeki Çelik'in, bir firmaya verilen sağlık ihalelerine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3631) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.2.2001) 3. – Ankara
Milletvekili M.Zeki Çelik'in,
Koç Üniversitesi'ne tahsis edilen Mavramoloz Ormanları hakkındaki
iddialara ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3632) (Başkanlığa
geliş tarihi : 9.2.2001) 4. – Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, SSK'nın
sigorta prim alacaklarına ve belediyelerin borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3633) (Başkanlığa geliş tarihi :
12.2.2001) 5. – Trabzon Milletvekili Ali Naci Tuncer'in, emekli maaşlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3634) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) 6. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in, SSK'
lıların sağlık giderlerine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3635) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.2.2001) 7. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in, SSK'nın tıbbî malzeme alımlarıyla ilgili
bazı iddialara ilişkin Çalışma ve
Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3636) (Başkanlığa geliş
tarihi : 12.2.2001) 8. – Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, SSK'daki
tasarrufa ve sigortalı işçi sayısına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3637)
(Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) 9. – Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, SSK hastanelerindeki yolsuzluk iddialarına ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3638) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.2.2001) 10. – İzmir Milletvekili Yıldırım Ulupınar'ın, SSK'dan
sahte emeklilikle ilgili basında çıkan haberlere ilişkin Çalışma ve Sosyal
Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3639) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) 11. – Bitlis Milletvekili Yahya Çevik'in, Kazakistan'a
yapılan seyahate ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3640) (Başkanlığa geliş tarihi
: 12.2.2001) 12. – Kastamonu Milletvekili Nurhan Tekinel'in, kurum dışı sağlık hizmetlerindeki yolsuzluk
iddialarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3641) (Başkanlığa
geliş tarihi : 12.2.2001) 13. – Manisa Milletvekili Mustafa Enöz'ün, çıraklık ve
halk eğitimi merkezlerinde çalışan usta öğreticilere ilişkin Millî Eğitim
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3642) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) 14. – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk'un, sendikalı öğretmenlerin tayin edildikleri veya
açığa alındıkları iddialarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3643) (Başkanlığa geliş tarihi
: 12.2.2001) 15. – Antalya Milletvekili Salih Çelen'in, BAĞ-KUR ve
SSK alacaklarının tahsil edilememesinin nedenlerine ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3644) (Başkanlığa geliş tarihi : 12.2.2001) 16. – Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz'un,
muhtarların sosyal ve özlük haklarının iyileştirilmesi yönünde bir çalışma olup
olmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3645) (Başkanlığa geliş
tarihi : 13.2.2001) Süresi İçinde
Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Tarım-İş
Sendikası ile ilgili iddialara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/3222) 2. – Balıkesir
Milletvekili İlhan Aytekin'in, Balıkesir İlindeki hayvancılık ve
barınakların yapı denetimine ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3223) 3. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Devlet Bakanı
Yüksel Yalova'nın ekonomiyle ilgili açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı
soru önergesi (7/3234) 4. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Teknik
Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünce Tokat İlindeki belediyelere yapılan
yardımlara ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3236) 5. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat
İlindeki çevre yolları projelerinin ödeneklerine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3238) 6. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat
İli çevre yolu ve Turhal yolu projele-rine ilişkin Bayındırlık ve İskân
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3239) 7. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat
İlinde İller Bankası Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3240) 8. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat
İlinde Yapı İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3241) 9. – Tokat Milletvekili M.Ergün Dağcıoğlu'nun, Tokat
İlinde Afet İşleri Genel Müdürlüğünce yürütülen yatırım projelerine ilişkin
Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3242) 10. – Rize Milletvekili Ahmet Kabil'in, Rize Merkez II
48 Afet konutları inşaat projesine
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3246) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati
: 14.00 14 Şubat 2001
Çarşamba BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci
Birleşimini açıyor, hepinize en iyi dileklerimi ve saygılarımı sunuyorum. Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, toplantı
yetersayısı yoktur; itiraz ediyorum, yoklama yapın. BAŞKAN - Oylama sırasında yoklama isteme hakkınız var;
başlangıçta takdir bana ait. Gündeme geçmeden evvel, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. Gündemdışı ilk söz, Isparta'daki elma üreticilerinin
sorunları hakkında söz isteyen, Isparta Milletvekili Sayın Ramazan Gül'e
aittir. Buyurun Sayın Gül. Süreniz 5 dakika. III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Isparta Milletvekili Ramazan Gül'ün,
Isparta'daki elma üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması RAMAZAN GÜL (Isparta) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Isparta elma üreticilerinin sorunlarını dile getirmek üzere,
gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. Sayın milletvekilleri, malumunuz olduğu üzere, Isparta,
idarî yapı olarak, 13 ilçeden, 50 kasabadan ve 174 köyden oluşmaktadır.
Nüfusumuzun büyük bir kısmı tarımla uğraşmakta ve geçimini de elde ettiği tarım
ürünlerinden sağlamaya çalışmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta,
malumunuz olduğu üzere, bir gül şehridir; ama, maalesef, bugün için ticarî
hayatta gül önemini kaybetmiştir. Gülle geçinen nüfus sayısı hızla azalmıştır.
Öte yandan, Isparta denilince, akla gelen diğer bir ürün de halıdır; ancak,
Isparta halısı da, son yıllarda, giderek piyasadan çekilmiş; bu alanda da,
Ispartalı büyük bir gelir kaybına uğramıştır. Isparta'nın son yıllarda diğer
bir önemli gelir kaynağı da, Eğirdir Gölünde üretilen tatlı su ıstakozu idi;
ancak, bu alan da tümüyle yok olmuştur; artık, son yıllarda tatlı su ıstakozu
üretimi de tümüyle durmuştur; çünkü, hastalık, bu ürünü tümüyle yok etmiştir. Isparta'nın yıllık geliri, kişi başına 2 600 dolardır.
Bu da, takdir edersiniz ki, Türkiye ortalamasının altındadır; çünkü, Isparta
topraklarının tarıma elverişli olan alanı azdır. Mevcut arazinin büyük bir
kısmını, orman arazisi oluşturmaktadır. Orman köylülerinin içler acısı durumda
olduklarını ayrıca anlatmaya bile gerek yoktur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Isparta'da
sanayiin de gelişmediği diğer bir gerçektir; çünkü, coğrafî olarak bulunduğu
konum, bu konuda en önemli engeli oluşturmaktadır. Ayrıca, yeterli ölçüde
sermaye birikimi olmadığı için, Ispartalı, sanayi yatırımlarını da
yapamamaktadır. Yapılan sanayi yatırımlarında da, çalışan nüfus sayısı oldukça
sınırlı ve azdır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son yıllarda,
Ispartalı üreticiler, belli ekonomik alanlar ellerinden gidince, elma üretimine
ağırlık vermeye başladılar. Elma ağacı dikip yıllarca baktıktan sonra, ürün
elde etmeye başlayan Ispartalı elma üreticisi, bugün ciddî bir ekonomik krizle
karşı karşıya bulunmaktadır. Bugün, Ispartalı elma üreticisinin elinde, satılmayan
150 000 ton civarında elma bulunmaktadır. Bu rakam, geçen sene şubat ayında 20
000 ton idi. Demek ki, bu yıl, elma üreticisinin elinde, geçen yıla göre
yaklaşık 8 kat daha fazla elma stoku bulunmaktadır. Değerli milletvekilleri, tarım ürünlerinin
stoklanmasında ne denli zamana karşı direnebildikleri sizlerin de malumudur. Bu
ürünler tüketilmediği takdirde, elma üreticileri büyük bir zararla karşı
karşıya kalacaklardır ve bunun neticesinde de, telafisi imkânsız hale
gelecektir. Kaldı ki, stoklamanın bile başlıbaşına ciddî bir maliyet unsuru
oluşturduğu bilinen bir gerçektir. Böyle bir ortamda, onbinlerce elma
üreticisinin sesine kulak vermek ve onların meselelerini çözmek, bizim ve her
vatanseverin görevidir. Değerli milletvekilleri, bakınız, sezon başında,
dalında, 1 kilogram elmanın ortalama fiyatı 200 000 ilâ 220 000 liraya
satılırken, bugün, bunun üzerine 75 000 lira depo kirası, 25 000 lira işçilik
ve kasa ve diğer maliyetler binmesine rağmen, elmanın en az 300 000 liraya
satılması gerekirken, bugün, elma 150 000 ilâ 200 000 liraya bile alıcı
bulamamaktadır. Böyle bir durumda, elma üreticisi perişandır. Kaldı ki, gelen
yük sadece bunlarla sınırlı değildir; yüksek ilaç ve gübre fiyatları, ekipman
giderleri, mazotun pahalı olması, devletin herhangi bir sübvansiyonunun
bulunmaması, elma üreticilerini çok zor durumda bırakmıştır. Değerli milletvekilleri, biz, milletvekilleri olarak,
kendi seçim bölgelerimizin sorunlarını bu Yüce Çatı altında seslendirip,
hükümetten çözüm beklemek durumundayız; çünkü, hükümet, ülkedeki vatandaşların
sorunlarını çözmek ve onlara daha güzel bir gelecek vermek için kurulur,
bakınız, ben... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hemen belirtmek isterim ki, elma üreticileri sadece Isparta'da
zor durumda değildir, tüm Türkiye'de benzer tabloyu görmek mümkündür. Sayın
milletvekillerimize bu yönde şikâyetlerin ulaştığını ve sorunlara çözüm
bulunması yönünde taleplerin geldiğini biliyoruz. Bu, bir parti sorunu
değildir, her partiden üreticilerin ortak sorunudur. Dolayısıyla, tüm
milletvekillerimizin ortak desteğiyle bu soruna çözüm bulmaya
milletvekillerimizi davet ediyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu soruna nasıl
çözüm bulabiliriz, bu konuda bazı naçiz önerilerde bulunmak istiyorum.
Öncelikle, elma ithalatına sınırlandırma getirilmelidir. İçeride bizim
üreticimiz kan ağlarken, dışarıdan elma ithalatına izin vermek doğru bir
davranış olmasa gerek. Bakınız, 2000 yılının ilk dokuz ayında, ithal ettiğimiz
elmaya 1 200 000 dolar para ödemişiz. Elmada, bugün için herhangi bir teşvik
yoktur; ama, kütlü pamuktan soya fasulyesine, kanoladan zeytine, narenciyeye,
ayçiçeğine pek çok alanda devlet teşviki uygulanmaktadır. Elmanın da süratle bu
kapsama... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Gül, son cümleniz için açıyorum, lütfen
tamamlayınız. RAMAZAN GÜL (Devamla) - Bakınız, değerli
milletvekilleri, bazı tarımsal ürünlerde ihracat iadesi yardımları
öngörülmüştür. Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonundan bu ödemelerin yapılmasını
arz eder, hepinizi saygı ve sevgiyle selamlarım. Teşekkür ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok. Gündemdışı ikinci söz, bor madenlerinin bağlı olduğu
Eti Holdingin özelleştirilmesi konusunda söz isteyen Kütahya Milletvekili Sayın
Emin Karaa'ya aittir. Buyurun Sayın Karaa. (DSP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 5 dakikadır. 2. – Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın
bor madenlerinin bağlı olduğu Eti Holdingin özelleştirilme kapsamından
çıkarılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel'in
cevabı EMİN KARAA (Kütahya) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; bor cevherinin yoğun olarak bulunduğu bir il olan Kütahya'nın
bir Milletvekili olarak size bordan söz etmek için buradayım. Tabiî, geçtiğimiz
pazartesi akşamı, Bakanlar Kurulu toplantısında bor madenlerinin özelleştirme
kapsamından çıkarılmış olmasından da son derece sevinçli olduğumu ifade etmek
istiyorum. Değerli arkadaşlar, bu arada, sizi, borun ne olduğu
hakkında -iki satır- fazla vaktinizi almadan bilgilendirmek istiyorum o yörenin
bir milletvekili olarak. Ülkemizin rezerv bakımından dünya birincisi olduğu bir
madendir bor madeni. Bor, dünyada, nerelerde kullanılır diyorsanız, bakın, 250
çeşit ürünün bazılarından bahsetmek istiyorum: Cam endüstrisinde, uzay
teknolojisinde, sabun, deterjan yapımında, tarımda, uçak ve askerî araçların
yapımında, nükleer santrallarda, elektronikte, ilaçta, patlayıcı maddede...
Velhâsıl, söylemiş olduğum gibi, 250 çeşit üründe bor ağırlıklı biçimde
kullanılıyor. Ne mutlu ki, dünya bor rezervinin yüzde 63'ü, evet, tam
yüzde 63'ü Türkiye'de, Kütahya'da, Emet'te ve Hisarcık'ta ağırlıklı biçimde,
Balıkesir'de ve Eskişehir'de; geri kalan yüzde 37'lik kısmın yüzde 10'u Amerika
Birleşik Devletlerinde, yüzde 13'ü de Rusya'da bulunuyor. Bu ülkelerdeki, yani,
bizim dışımızda borun bulunduğu ülkelerdeki bor rezervinin ömrü 70 yılla
sınırlanmış; buna karşın, ülkemizdeki toplam rezerv ömrü tam 412 yıl, dört
asırdan fazla kullanabileceğimiz bir bor cevherine sahibiz. Toplam bor
yataklarımız 2 milyar 100 milyon ton, değeri de 750 milyar dolar. Açıkçası,
Arap ülkelerinin petrolü ne ise, Türkiye için bor, o. Açıkçası, Rusya için
doğalgaz ne ise, Türkiye için bor, o. Dünya bor piyasasına yön veren iki şirket var;
bunlardan bir tanesi US Boraks denilen Amerikan şirketi, diğeri, bizim medarı
iftiharımız Eti Holding; dünya piyasasına bu iki şirket yön veriyor. Ne var ki,
1 milyar 230 milyon dolarlık dünya bor pazarında, Eti Holdingin payı 250 milyon
dolar, buna mukabil US Boraksın payı 800 milyon dolar. Ağırlıklı biçimde eşit
olarak dünyaya egemen olan bu iki şirketten birinin geliri 800 milyon dolar,
borun yüzde 63'ne sahip Türkiye'nin geliri 250 milyon dolar; niye? Bunun
nedeni, Türkiye'nin ihraç ettiği borun büyük kısmını rafine ederek
satamamasından kaynaklanıyor. Bu nedenle, Eti Holdingin, rafine ürün
kapasitesini artıracak acil önlemler alması gerekmektedir. Sayın milletvekilleri, Türkiye, bor cevherini rafine
etmeyip ham olarak sattığı için, ülkelerinde borun zerresi dahi olmayan
yaklaşık 20 ülke, bizden almış oldukları bor madenini işleyerek bizden fazla
para kazanmaktalar. Ülkemiz için böylesine hayatî önem taşıyan, en ilkel
şartlarda dahi ülkeye 250 milyon dolar döviz getiren, dünya üzerinde ilerleyen
yıllarda tekel olabileceğimiz bor madenlerinin özelleştirme kapsamından
çıkarılmış olmasını sevinçle karşılıyorum. Bakanlar Kurulu üyelerine, bu kararı
aldıkları için, teşekkür ediyorum. Şimdiden sonra artık amacımız, ürün kapasitemizi
artırmak, Türkiye'yi bor konusunda yükseltmek olmalıdır. Bunu yaptığımız ölçüde
ham bor satışları azalacak ve yurt dışındaki bora dayalı sanayiler piyasadan
çekilecek, ülkemizde, bor cevherine dayalı sanayi sektörleri kurulmuş
olacaktır. Mevcut tesislerin yenileme yatırımlarına da büyük önem
vermemiz, İhracatın artırılmasında gerekli çalışmaları yapmamız gerekiyor ve en
önemlisi, ruhsatlar, fiyatları belirleme ve pazar politikaları Eti Holdingde... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız efendim. EMİN KARAA (Devamla)-...kalmak şartıyla özel sektörle
yatırım ortaklığı yapılması gerekmekte. Borun ehemmiyetli miktarda bulunduğu Emet'teki
Borikasit Fabrikasında ki, yeni yapılmaktadır, 2002 yılında rafine uç ürünleri
konusunda uzmanlaşmış fabrika olarak işleme girecektir. Üretim hammaddelerinin
ve ürününün taşınması için yetersiz kalan Tavşanlı, Emet, Gediz karayollarının
genişletilmesi çalışmalarına başlanması gerekiyor. Ülkemiz için, hem ekonomik açıdan hem de stratejik
açıdan fevkalade önemi olan bor madeninin daha verimli işletilmesi için gerekli
düzenlemelerin yapılmasını umuyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karaa. Devlet Bakanımız Sayın Şükrü Sina Gürel cevap
verecekler. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) - Teşekkür
ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli
üyeleri; bugün, Türkiye için, geleceğimiz için son derece önemli bir varlığımız
olan bor tuzlarıyla ilgili olarak Sayın Emin Karaa'nın gündemdışı konuşmasına
ben hükümetimiz adına içten, candan teşekkür ederim. Gerçekten, Sayın Karaa, çok kısa bir süre içerisinde,
bor madenlerinin ülke ekonomimiz için ve bundan sonra da oynayabileceği rolü
hesaplayarak, geleceğimiz için önemini çok iyi özetlediler, vurguladılar.
Dolayısıyla, ben, kendilerinin değindiği noktalara yeniden değinmek
istemiyorum. Ayrıca, Sayın Karaa, bu konuşmalarıyla bundan sonraki bor
politikasının da, üretim ve pazarlama politikasının da nasıl olması gerektiğini
belirttiler; o açıdan da kendilerine candan teşekkür ediyorum. Şunu belirtmek istiyorum ki, bundan sonra, gerçekten,
birbuçuk yıldır yeni bir politikayı başlattığımızı bilerek ve aynı doğrultuda
devam ederek, bor üretiminde işlenmiş ürünlere ve uç ürünlere yönelmek
zorundayız ve zaten biz, birbuçuk yıldır, Eti Holding içerisinde, yeni bir
üretim ve pazarlama politikası başlatarak, bundan sonra borumuzu dışarıya ham
olarak, işlenmemiş olarak değil, işlenmiş olarak, hiç değilse yarı mamul
olarak; ama, borumuzdan, daha çok da uç ürünler üreterek kat kat değerlendirmek
istiyoruz, böyle bir politika başlattık ve bu politikanın sonuçlarını da bu yıl
almaya başlayacağız. Örneğin bu yıl Eti Holding, dünya pazarlarına geçen yıla
göre 260 000 ton daha fazla işlenmiş ürün satacaktır. 2001 yılında hedefimiz
budur. Biz, bunun için yeni bir yatırım hamlesi de
başlatıyoruz. Bu yıl başlatacağımız yeni tesislerin yatırımıyla ve bu
yatırımları da kendi özkaynaklarımızdan sağlayarak, karşılayarak, 2002 yılından
itibaren işlenmiş ürün kapasitemizi daha da artıracağız. Şimdiye kadar -Sayın Karaa da belirtti- bizim
rezervlerimiz, potansiyelimizle orantılı bir pazar payımız olamamıştır dünyada.
Biz, daha çok, ürünlerimizi, borumuzu dışarıya ham olarak satan ve dolayısıyla,
katmadeğerin yurtdışına çıkmasına izin veren bir politikaya mahkûm olmuştuk; bu
mahkûmiyetimiz, artık, sona eriyor. Bundan sonra en ileri uç ürünleri de Eti
Holding ve gerektiğinde de özel girişimimizle işbirliği halinde üreterek, dünya
pazarında çok daha değerli bir pay sahibi olacaktır ve bununla da kalmayacağız
tabiî ki, Eti Holdingin, şimdiye kadar, üretimde bulunduğu sosyal çevreye de
çok büyük katkıları olmuştur; bu katkıları da artırarak devam ettireceğiz,
dolayısıyla, Kütahya ve Eskişehir İllerimiz de, bu katkılarımızdan, bundan
sonra da yararlanmaya devam edecekler bor açısından; ama, alüminyum
tesislerimiz çerçevesinde de, yine, hem üreti-mimizi daha verimli ve pazar
payımızı da daha değerli hale getirerek hem de sosyal çevremize katkıda
bulunarak, Seydişehir'deki faaliyetimizi de yine hakkıyla sürdüreceğiz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, dün de,
Seydişehir Alüminyum tesisleriyle ilgili olarak, Sayın Gebeş konuyu Meclis
gündemine getirdiğinde arz etmiştim, aslında, özelleştirme, kendi başına bir
amaç değildir, bir araçtır. Eğer, bir tesisin verimli işletilmesi için ve
istihdamı koruması, hatta geliştirmesi için özel girişime devredilmesi
gerekiyorsa, bu yapılmalıdır; ama, özelleştirme, kendi başına ve başka
faktörlerden bağımsız bir amaç haline gelemez, getirilemez. Dolayısıyla, borda
da aynı şey söz konusudur ve Sayın Başbakanımızın direktifiyle, Sayın Başbakan
Yardımcılarının katılmasıyla, bütün bakanlarımızın katılmasıyla, son Bakanlar
Kurulunda, borun özelleştirme kapsamında kalamayacağı konusunda Bakanlar
Kurulumuz bir ilke kararı almıştır. Şimdi, bu ilke kararı, bir Özelleştirme
Yüksek Kurulu kararına dönüştürülerek, bor, gerektiği gibi, olması gerektiği
gibi özelleştirme kapsamı dışına çıkarılacaktır ve biz de, Eti Holding olarak,
bundan sonra, hem bor üretimimizde hem de alüminyum üretimimizde verimliliği,
katmadeğeri ülke içinde tutma amacını önde tutarak, ilke edinerek üretim
faaliyetimize devam edeceğiz. Saygıyla Genel Kurulunuza arz ederim. Teşekkür ederim.
(DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Gündemdışı son söz, son siyasî gelişmeler hakkında söz
isteyen Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekâroğlu'na aittir. (FP sıralarından
alkışlar) Buyurun Sayın Bekâroğlu. Süreniz 5 dakika. 3. – Rize
Milletvekili Mehmet Bekâroğlu’nun son siyasî gelişmelere ilişkin gündemdışı
konuşması MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 57 nci Hükümetin uygulamış olduğu ekonomik ve sosyal
politikalar sonucunda, ülkede yaşanan ekonomik durgunluk, açlık, sefalet ve
yaklaşan sosyal patlamaya dikkat çekmek üzere söz aldım; Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Cebinde parası olan birkaç bin aile, rantiye sınıfı ve
onların sözcülüğünü yapan birkaç köşe yazarının dışında kalan herkes, Türk
ekonomisinin battığında birleşmektedir. Uygulandığı hemen her ülkede olduğu
gibi, IMF programı, Türk ekonomisini de batırmıştır. Yine, uygulandığı hemen
her ülkede olduğu gibi, batan ekonominin faturası, bu işte hiçbir günahı
olmayan geniş halk kitlelerine çıkarılmış, millet kan ağlamaktadır. Çarşıda,
pazarda yaprak kımıldamıyor. Bırakınız yüzde 70'lere varan indirimler yapan
konfeksiyoncuları, mobilyacıları, beyaz eşya, inşaat malzemesi satıcılarını,
bakkallar, manavlar, lokantacılar, işportacılar, simitçiler, hatta, ayakkabı
boyacıları bile iş yapamıyor. Kasaplar ise çoktan tarihe karıştı. Memur, işçi
ve emeklilerin ellerine geçen paralar, ancak ekmek almaya yetiyor. Köylüyse,
parasızlıktan çarşıya inemiyor. Değerli arkadaşlarım, işsizlik, cumhuriyet tarihinin en
yüksek düzeyine ulaşmıştır. İşyerleri tek tek kapanıyor. 2000 yılında Türkiye
genelinde 100 000'in üzerinde esnaf iş bıraktı. Türk-İş'in araştırmasına göre,
altı ay içinde işini kaybeden sendikalı işçi sayısı 120 000'in üzerindedir.
Finans sektöründe işsiz kalan insan sayısı 20 000'i aşmıştır. Tekstil
sektöründe işyerlerinin yarısı kapatılmış, kalan yarısı yüzde 25 kapasiteyle iş
yapmaktadır. Tekstilde işsiz kalanların sayısının 150 000'i aştığı söyleniyor.
Hükümet, enflasyonu düşürdüğünü iddia ediyor; ama, ülke yanıyor, millet kan
ağlıyor. Değerli arkadaşlarım, uygulanan ekonomik politikalar,
ülkedeki üretimi durdurma noktasına getirmiştir; sanayimiz SOS veriyor,
tarımsal üretimimiz bitti bitecek. Bir süre sonra, tezgâhları yabancı mallar
dolduracak; elbette, mutlu azınlık için, yoksa, geniş halk kitlelerinin
alışveriş yapacak takatı kalmamıştır. Değerli arkadaşlarım, bölünme tehlikesinden söz
ediliyor. Hangi tehlike?! İnsanlarımız fiilen zaten bölünmüştür; en zengin
yüzde 1'in geliri 10 000-20 000 doları bulmuşken, en fakir olan yüzde 1'in
geliri ise 500 doların altındadır. Kocaeli'nde millî gelir 8 000 dolar,
Hakkâri'de 700 doların altındadır; ülke daha nasıl bölünecek değerli
arkadaşlarım?! Bir zamanlar Roma'da yargıçlar var denmişti. Biz de,
Ankara'da yargıçlar var diyeceğiz; ama, Ceza Kanunu ortada... Toplumsal
adaletsizlik diz boyu; baklavacı çocuklardan sonra, tişört çalan çocuklara
toplam 77 yıl ceza verildi; ama çete kuran devlet görevlileri 4 ilâ 6 yıl ceza
aldılar. Milyar dolarları götüren bankacıların çoğu ise, dışarıda geziyor. Değerli arkadaşlarım, açlık kol geziyor. İnsanlar
intihar ediyor. Toplumsal patlama kapıda; yılbaşı gecesi lüks otelleri
taşlayanları hatırlayın. Hükümetin uygulamış olduğu ekonomik ve sosyal
politikalardan şikâyet etmeyen kalmadı; tüm toplum kesimleri bundan şikâyet
ediyorlar, feryat ediyorlar; ama, IMF reçetelerine sıkı sıkıya yapışan hükümet
kimsenin sesini duymuyor; aynen IMF reçetelerini uygulayan diğer ülkelerdeki
gibi yapıyorlar. Feryatları duymamakla kalmıyorlar, örgütlü toplum kesimleri
üzerinde akıl almaz baskılar uyguluyorlar. "Başımıza çorap örüyorlar"
denilerek, itiraz eden, muhalif duran herkes düşman ilan ediliyor. Dernekler,
vakıflar kapatılıyor, sendikacılar tutuklanıyor. Devlet, bir taraftan
göstermelik insan hakları kurulları oluştururken, diğer yandan, insan hakları
diyen herkesi düşman saflarına koyuyor. 130 yıllık İstanbul Barosu bile
kapatılmaya, yöneticilerine görevden el çektirmeye kalkıldı. Öte yandan, korku
tekrar besleniyor. Failî meçhuller, gözaltında kayıplar başladı. Silopi'de 2
HADEP'liden, yirmi günden beri haber alınamıyor. Değerli milletvekilleri, hükümet, sadece sivil toplum
örgütlerini değil, siyasî partileri de, milletvekillerini de susturmaya
çalışıyor; yapılan İçtüzük değişikliğinin bundan başka bir anlamı olamaz. Değerli arkadaşlarım, bu gidiş hayra gidiş değildir.
IMF programlarının uygulandığı diğer ülkelerde yaşananların, ülkemizde
yaşanmayacağını kim garanti edecek? Bu ülkelerde ekonomiler batmış, toplumsal
dokular yırtılmış, açlık, sefalet, intihar, soygun, yağma, sokak ortası
infazları devam ediyor. Brezilya'da her gece onlarca sokak çocuğu öldürülüyor.
Venezuela'da, Kolombiya'da sokak ortasında sendikacılar kurşunlanıyor.
Arjantin'de, Endonezya'da işyerleri, marketler yağmalanıyor. Tayland'da 15
yaşın altında küçük kız çocukları satılıyor. Bizde, bütün bunların olamayacağını
kim garanti altına alıyor, neye güveniliyor? Aile çözülmüş, geleneksel
ilişkiler tahrip edilmiş, bunların yerine konulacak herhangi bir değerler
sistemi de getirilmemiştir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız Sayın Bekâroğlu. Buyurun. MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, IMF
reçeteleri sadece çokuluslu şirketlerin işlerine yarıyor. IMF, uluslararası
finans çevrelerinin tahsildarlığından başka bir şey değildir; girdiği her
ülkeyi batırmıştır. Değerli milletvekilleri, açlık diz boyu, toplumsal doku
yırtılmıştır. Bunun sonucu sosyal patlamadır. Artık, kimsenin, akraba, aşiret,
dost demeye gücü kalmamıştır; toplumsal güven ortadan kalkıyor. Evine ekmek
götüremeyen milyonlarca babadan, çocuğuna yemek pişiremeyen milyonlarca anneden
korkun; karnı doymadan uyumak zorunda kalan milyonlarca çocuğun feryadını
duyun; dolu vitrinlerin önünden geçen genç insanların neler yapabileceğini
düşünün. Sayın Başbakana, sosyal güvenlikten sorumlu bakana
sorarım: Bütçenin yüzde 40'ı güvenliğe, savunmaya ayrıldı, gerekiyordu belki;
ama -IMF belki bunu da düşünmüştür- sosyal güvenlik için ne yapmayı
düşünüyorsunuz; yaklaşan toplumsal patlama için herhangi bir tedbiriniz var mı? Saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bekâroğlu. Konuşmaya cevap verecek sayın bakan?.. Yok. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Olamaz zaten... NECMİ HOŞVER (Bolu) - Bakanlar zaten yok. HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) - Ancak tarih cevap
verir... BAŞKAN - Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır. Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge
vardır, okutuyorum : B) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Batman Milletvekili Alaattin Sever
Aydın'ın (6/841) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi
(4/310)
Gündemin "Sözlü Sorular" kısmının 244
sırasında yer alan (6/841) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum. Gereğini arz ederim. Saygılarımla. Alaattin Sever Aydın Batman BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir. Sayın milletvekilleri, bir gensoru önergesi vardır;
önerge daha önce bastırılıp sayın üyelere dağıtılmıştır. Şimdi, önergeyi okutuyorum : C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ 1. – Bursa Milletvekili Oğuz Tezmen ve 23
arkadaşının, uyguladıkları yanlış politikalar ve kötü yönetim sonucu ülke
ekonomisinde tahribata yol açtıkları iddiasıyla Başbakan Bülent Ecevit ve
Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında gensoru açılmasına ilişkin önergesi (11/7) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Türkiye, 2000 yılı kasım ayında sürüklendiği finansal
krizin, 2001 yılının ilk günlerinden itibaren giderek reel sektör krizine doğru
derinleşerek genel bir krize dönüşmesinin sıkıntı ve tedirginliğini
yaşamaktadır. 1998 yılında IMF'yle yapılan ve 1999 yılı sonunda
fiyaskoyla neticelenen ve ekonomiyi son ellibeş yılın en kötü daralmasına
(yüzde -6,4) sürükleyen Yakın İzleme Anlaşmasının ardından, bu kez de IMF'yle
imzalanan üç yıllık stand-by programının ikinci yılında, bugün, Türk ekonomisi,
tam bir çıkmaza sürüklenmiştir. 21 Şubat 2001'den itibaren Hazinenin yapmak zorunda
olduğu 6 milyar dolara yakın içborçlanmada faizlerin yüksek gerçekleşmesi
ihtimali, bütçe hedeflerini ve açığını daha 2001 yılı başında anlamsız
kılabilecektir. Sanayi, üretim, ihracat ve ticaret kesimlerinin 31 Mart
2001 itibariyle bankalara ödemek zorunda oldukları dönem faizlerini ve yine iş
ve esnaf dünyasının nisan ayındaki vergi yükümlülükleri, hem reel sektörü hem
de bankacılık sektörünü büyük bir açmazın ve sıkıntının içine sokacaktır. Bankacılık sektörünün son iki aydaki tasfiye olacak
krediler hesabına aktarmak zorunda kaldığı sorunlu kredilerin 400 trilyona
yaklaşması gerçekten de endişe vericidir. Onbir aylık dışticaret açığının bütün dönemlerin en
kötü açığı olarak 25 milyar doları aşması, uygulanan hatalı kur ve
makroekonomik politikalarda ısrarın somut faturasıdır. 2001 yılında Türk ekonomisi üretememekte, satamamakta,
yatırım ve ihracat yapamamakta, yatırım talebinde dahi bulunamamaktadır. İç ve
dış piyasalarda iktidarın kapasite, bilgi ve kabiliyeti hakkında ciddî
tereddütler doğurmuştur. Gayri safî millî hâsılanın, yaşanan ekonomide çöküntü
ve daralma sonucunda, 2001 yılının ilk çeyreğinde en az eksi yüzde 3'e yakın
bir küçülmeye gideceği anlaşılmaktadır. Bugün, Türkiye, tarihinde görülmemiş bir gelir dağılımı
bozukluğu ve adaletsizliği yaşamaktadır. AB standartlarına erişmek bir yana,
Afrika ülkelerinin düzeyine doğru kötü bir gidişat önlenememektedir. Türkiye'de hanelerin yüzde 41,9'unun geliri aylık 150
milyon TL'nin altında, yüzde 33,1'inin ise 300 milyon TL'nin altındadır. Diğer
bir anlatımla, Türkiye'de halkın büyük bölümü neredeyse açlık sınırında
yaşamaktadır. Antiliberal, devletçi-töreci zihniyetin uyguladığı emir
komuta ekonomisinin, yasak ve narhlarla kurlara, kiralara, ücretlere, KİT
fiyatlarına, tarımsal ürünlere baskı uygulayarak ülke ekonomisini getirdiği
nokta, maalesef, yukarıdaki rakamlarla özetlenmektedir. 9 milyona yaklaşan icra dosyası, neredeyse tüm
vatandaşların icralık olduğunun kanıtıdır. Dünyada rekabet gücü açısından 42
nciliğe gerileyen Türkiye'de, hükümet, bu ağır tablo karşısında hâlâ hatada
ısrar etmektedir. Türkiye, savaş yıllarından beri, ekonomisinin böyle
tahrip edilip, milletin böyle perişan edildiği hatalı ekonomik politikalarla
yönetilmemiştir. Alım gücü yok olan, ay sonunu getiremeyen memur, işçi ve
emeklilerimiz; gübre alamayan, Ziraat Bankasına borcunu ödeyemeyen, çiftine
çubuğuna haciz gelen köylümüz; siftah dahi yapamayan, Bağ-Kur ve SSK primlerini
ödeyemeyen, hayat standardı ve mükerrer vergiler altında ezilen esnaf ve
sanatkârlarımız; kredi alamayan, ihracat yapamayan, yatırım imkânı bulamayan,
unutulan ve kaderine terk edilen KOBİ'lerimiz ve ihracatçılarımız; alacaklarını
tahsil edemeyen, satamayan, bankalarda yüzde 100'leri aşan faizli kredilerini
ödeyemeyen sanayici ve müteşebbislerimiz; evinde tenceresinde aş yerine taş
kaynatmak noktasına gelen kadınlarımız; milletin, tüm dinamik, üretken ve
çalışan kesimleri bugün fakru zaruret haline düşürülmüşlerdir. Reel ekonominin çöküşü ve bunun sonucunda
fakirleşmesine yol açan, mevcut hükümettir. Ekonomide ülkenin uçurumun kenarına
getirilmesine, yoksullaşmaya, gelir dağılımındaki adaletsizliğe, TBMM kayıtsız
kalamaz, kalmamalıdır. Ekonomik çöküşe yol açan, IMF'nin hatalı reçetelerine
teslim olan, ülkenin hakkını arayamayan, ekonomiyi kötü yöneten Başbakan Bülent
Ecevit ve Bakanlar Kurulu üyeleri hakkında, Anayasanın 99, İçtüzüğün 106 ncı
maddeleri gereğince bir gensoru açılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN- Sayın milletvekilleri, Balıkesir Milletvekili
Sayın İlyas Yılmazyıldız da, bir tezkereyle bu gensoru önergesine katıldığını
Başkanlığa bildirmiştir. Gensoru önergesinin gündeme alınıp alınmayacağı
hususundaki görüşmeler, 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşimde alınan karar
gereğince, Genel Kurulun 20.2.2001 Salı günkü birleşiminde yapılacaktır. Sayın milletvekilleri, Başbakanlığın bir tezkeresi
vardır; okutup, oylarınıza sunacağım: B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam) 2. – Kocaeli Milletvekili Meral Akşener
hakkında tanzim edilen soruşturma dosyasının 4616 sayılı 23 Nisan 1999 Tarihine
Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla Salıvermeye, Dava ve Cezaların
Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre incelenmek için Adalet Bakanlığına
tevdi edilmek üzere Başbakanlığa iade edilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi
(3/757) Türkiye
Büyük Millet Meclisi Başkanlığına İlgi:a) 27.05.1999 tarih ve B.02.0.PPG.0.12-310-06763
sayılı yazımız. b)Adalet
Bakanlığının 01.02.2001 tarih ve B.03.0.CİG.0.00.00.02.1.128.19.1998/4117
sayılı yazısı. Devletin askerî kuvvetlerini alenen tahkir ve tezyif
etmek suçunu işlediği iddia olunan Kocaeli Milletvekili Meral Akşener hakkında
tanzim edilen soruşturma dosyası ilgi (a) yazımız ekinde gönderilmişti. Bu defa, Kocaeli Milletvekili Meral Akşener'e ait dosyanın,
4616 sayılı "23 Nisan 1999 Tarihine Kadar İşlenen Suçlardan Dolayı Şartla
Sarıvermeye, Dava ve Cezaların Ertelenmesine Dair Kanunun içeriğine göre
incelenmek üzere iade talebini kapsayan Adalet Bakanlığının ilgi (b) yazısının
ve ekinin suretleri ilişikte gönderilmiştir. Gereğini arz ederim. Bülent Ecevit Başbakan BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul
edilmiştir. Gereği, Başkanlıkça yerine getirilecektir. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rıfat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) BAŞKAN - 10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde İçtüzüğün
88 inci maddesine göre komisyona geri verilen, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleriyle
ilgili komisyon raporu Başkanlığa henüz verilmediğinden, bu yarım işin
görüşülmesini erteliyoruz. Şimdi, 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarıları ve Adalet ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının görüşmelerine,
kaldığımız yerden devam ediyoruz. 2. – 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) (1) BAŞKAN - Hükümet?.. Hazır. Komisyon?.. Hazır. Hatırlanacağı üzere, tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol
Partisinin görüşlerini dinlemiştik. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Afyon Milletvekilimiz Sayın
Açba konuşacaklar. BAŞKAN - Şimdi, Fazilet Partisinin görüşlerini, Afyon
Milletvekili Sayın Sait Açba açıklayacaklar. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Tasarısı üzerindeki görüşlerimi Fazilet Partisi adına ifade ederken, he-pinizi
saygıyla selamlıyorum. Burada, üç ayrı kurumla ilgili yeni kadro talepleri söz
konusudur, yeni kadro ihdasları söz konusudur. Bu üç ayrı kurumdan birisi Çevre
Bakanlığıdır; diğeri, Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğüdür; bir diğeri de,
Yargıtaydır. Çevre Bakanlığının, bu tasarı kapsamında talep etmiş olduğu 635
adet kadro karşısında, Plan ve Bütçe Komisyonunda 512 kadro tahsis edilmiştir,
ihdas edilmiştir. Devlet Opera ve Balesi tarafından talep edilen 195 kadroya,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, yine, 140 kadro tahsis edilmiştir. Yargıtay da 99
kadro talebinde bulunmuş, 69 kadro ihdas edilmiş bulunmaktadır. Tabiî, bu kendilerine kadro ihdas edilen kurumlarla
ilgili bazı değerlendirmeler yapmak gerekir. Ben, değerlendirmemi, daha çok,
Çevre Bakanlığıyla ilgili olarak yapmak istiyorum. Maddelere geçildiğinde,
değerli arkadaşımız, Yargıtayla ilgili bazı değerlendirmelerde bulunacak. Bilindiği gibi, 1996 Eylülünde, Çevre Bakanlığının 46
ilde teşkilatlanması için kadro talebinde bulunulmuştu. Şu andaki kadro
talebinin, 1996'daki kadro talebinin yenilenmesinden başka bir şey olmadığını
da ifade etmemiz gerekir. (1) 606
S.Sayılı Basmayazı 13.2.2001 tarihli 57 nci Birleşim tutanağına eklidir. Tabiî, Çevre Bakanlığının, yeni kadro talepleriyle birlikte,
ülke düzeyinde, ulusal düzeyde teşkilatlanma çabaları, 57 nci hükümetin, kamu
yönetiminde yeniden yapılanmayı ve mahallî idareler reformunu rafa
kaldırdığının en önemli göstergesi olduğunu da, bu arada ifade etmemiz gerekir.
Hükümet, şu anda, hepinizin bildiği gibi, neredeyse
üçüncü baharına girmektedir; ama, şu ana kadar, hükümetin, ülkede idarî
yapılanma, merkezî idarenin ve mahallî idarelerin yeniden yapılanmasıyla ilgili
olarak, mahallî idareler reformuyla ilgili olarak hiçbir adımı atmadığını da
hepimiz görüyoruz. Hükümetin böyle bir kaygısı yoktur. Şu andaki talepler de,
zaten, merkezî idareyi daha da yoğunlaştıran, merkezî idareyi daha çok
hantallaştıran taleplerdir. Dolayısıyla, Türk kamu yönetimi açısından, bu tür
taleplerin, maalesef, talihsiz talepler olduğunu da ifade etmemiz gerekir. Hükümetin, bu şekilde, ulusal düzeyde örgütlenmek
üzere, Çevre Bakanlığı bünyesinde -diğer bakanlıklarla ilgili talepler de
buraya geliyor- bunu yapmak yerine, öncelikle, acil olarak, mahallî idareler
reformunu yapmak suretiyle, merkezî idareyi ve mahallî idareleri yeniden
yapılandırmak suretiyle, kadro taleplerini ona göre getirmesi gerekirdi. Türkiye'de, merkezî idare, şu anda, maalesef, görevini
yapamamaktadır. Merkezî idarenin bu kadar hantallaşması, bir bakıma, Meclisin
fonksiyonunu icra edememesi açısından da önemli bir etkendir. Gerçekten,
merkezî idare, Türkiye'de sürmenaj olmuştur, hizmet etkinliğini tamamen
yitirmiştir, kaynak etkinliğini tamamen yitirmiştir. Merkezî idareye hâkim olan
unsur, maalesef, ihaleciliktir. İhalecilik de beraberinde bir bakıma,
beleşçiliği getirmiştir, rüşveti getirmiştir, yolsuzluğu getirmiştir. Hepinizin
malumu olduğu üzere, bugün, Türkiye'nin en önemli problemi, yolsuzluk
problemidir. Hangi kamu kurumuna bakarsanız, o kamu kurumunda yolsuzluğa
rastlamamanız mümkün değildir. Dolayısıyla, bunun, aşırı merkezleşmenin ve
aşırı merkezleşme sonucunda kamu yönetiminin denetim dışına çıkmasının bir
sonucu olduğunu da yine ifade etmemiz gerekir. Türkiye'de kamu yönetimini bir bütün olarak daha etkin
işleyen, daha verimli kaynak kullanan, daha kolay ulaşılabilen hizmet üreten
bir yapıya kavuşturmak için, idarenin yeniden, acilen yapılanmasına ihtiyaç
vardır. Mahallî idarelerin hizmet üretimindeki payını yüzde
15'lerden yüzde 35'lere çıkarmak, buna karşılık merkezî idarenin hizmet
üretimindeki rolünü değiştirmek için yeniden yapılanma programını, bir idarî
reformu bu hükümetin acilen hayata geçirme zorunluluğu vardır. 55 inci hükümet döneminde "mahallî idareler
reformu" adı altında bir reform çalışması, komisyonlarda görüşülmüş, bütün
siyasî partilerin mutabık olduğu bir ortamda Genel Kurula indirilmiş; fakat,
her nedense, daha sonraki o dönemin hükümeti, daha sonraki 56 ncı hükümet Genel
Kuruldan bu reform kanunu tasarısını geçirmemiştir ve niçin reform kanunu
tasarısının geçmediğine ilişkin haklı gerekçelerle bir izahta da bulunmamıştır. Önümüzdeki kadro talepleri, bir bakıma, bir reformu
hedef almaksızın, sadece, merkezî yapıyı, merkezî bürokrasiyi daha da büyüten
taleplerdir. Böyle talepleri uygun görmek, haklı görmek hiçbir zaman için
mümkün değildir. Hükümetin bu kadro talebinden vazgeçip, öncelikle,
mahallî idareler reformuyla, merkezî idare ve mahallî idaredeki dönüşüm
çerçevesinde bütün bakanlıkların yerini yeniden belirleyerek yola çıkması
gerekmektedir. Bu bağlamda, şüphesiz, Çevre Bakanlığının da konumu değişecektir
ve bu kadro talepleriyle, böyle bir yeniden yapılanma çerçevesinde, Çevre
Bakanlığı bu tür kadro talepleriyle Meclisin önüne hiçbir zaman için
gelmeyecektir. Hizmet etkinliği açısından altın bir kural vardır. Bir
defa, bir hizmetin etkin olarak gerçekleştirilebilmesi için, kurulacak olan
idarenin etkin hizmet görebilmesi için hizmetin etki alanı ile idarenin yetki
alanının çakıştığı bir ortamda o idarenin, o birimin tesis edilmesi gereği
vardır ve bu kural çerçevesinde bütün çevresel hizmetlerin, bütün kamu
hizmetlerinin değerlendirilmesi, ona göre idarî yapılanmanın sağlanmasına
ihtiyaç vardır. Çevre sorunlarından en fazla etkilenenler, bugün, yerel
topluluklardır. Sanayileşmeyle birlikte, sanayileşmenin ortaya çıkardığı göç
olgusuyla birlikte, bugün, çevre sorunları, bir bakıma kentlerin sorunları
şeklinde algılanabilir. Çevre sorunlarının ağırlıklı bir kısmı, kentleşme
sonucunda, kentlerin aşırı büyümesi ve sanayileşmenin yanlış politikalarla
izlenmesi sonucunda kentlerde oluşmuştur. Dolayısıyla, çevre sorunları, kentsel
kökenlidir, kentsel alanda yoğunlaşmış bulunmaktadır. O halde, çevre
sorunlarının çoğu, bir bakıma, yerel niteliktedir. Dolayısıyla, yerel nitelikte
olan sorunların çözümünde tek yetkili kuruluşun -uygulama olsun, denetim olsun,
diğer faaliyetler olsun- yerel yönetimler olması gerekmektedir. Örgütlenmenin
de, yerel yönetimler bünyesinde gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır. Yerel
nitelikteki bir hizmeti, hiçbir zaman için ulusal düzeyde örgütlenmiş bir
idareyle etkin bir şekilde gerçekleştirmeniz mümkün değildir. Bu nedenle, Çevre
Bakanlığının, bu şekilde, bütün illere yansıyacak şekilde bir taşra teşkilatı
kurmak suretiyle, yerel nitelikteki hizmeti, kaynakları etkin bir şekilde
kullanmak suretiyle gerçekleştirmesi imkânı da hiçbir zaman için yoktur. Çevre
sorunlarının, gerek kuramsal olarak gerekse Avrupa Konseyi gibi uluslararası
örgütlerde yerel olarak tanımlanması ve yerel yönetimlerin, önlem almada, sorun
çözmede görevli olmaları gereği göz önüne alınırsa, taşra teşkilatı için kadro
talebi, bir bakıma gerçeklerle bağdaşmamaktadır. Çevre sorunlarıyla ilgili uğraşacak olan aktörlerden
birisi, ulusal düzeyde örgütlenmiş olan merkezî idaredir, merkezî idarenin
ilgili birimidir. Ulusal düzeydeki çevre hizmetlerinin gerçekleştirilmesi
açısından bazı çevresel sorunlar vardır ki, o sorunlar da bölgesel
niteliktedir. Bölgesel nitelikli sorunları, idareler, daha çok bölge idareleri
tarzında tesis etmiş oldukları idareler vasıtasıyla görmektedirler ve bazı
ülkeler de, yine, merkezî idare aracılığıyla görmektedir; ama, bu hizmetlerin,
çevresel hizmetlerin yerel nitelikte olması, bir bakıma, yerel alanda faaliyet
gösteren idareler tarafından bu hizmetlerin gerçekleştirilmesi sonucunu ortaya
çıkarmaktadır. Eğer, yerel idareler bu hizmeti gerçekleştirirken, ekonomik
yönden, malî yönden bu hizmeti karşılayacak nispette bir ölçekleri söz konusu
değilse, bu durumda da, zaten ülkemizde de kurulmuş olan mahallî idare
birlikleri vasıtasıyla bu görevler yerine getirilebilecektir. Dolayısıyla,
çevre hizmetlerinin ağırlıklı bir biçimde yerel olduğu dikkate alındığı
takdirde, bu hizmetlerin tamamıyla yerel idarelere terk edilmesi ve bu alanda
merkezî idarenin örgütlenmeden vazgeçmesi gerekmektedir. Peki, Çevre Bakanlığının bu bağlamda yeri ne olacaktır;
Çevre Bakanlığı, şüphesiz, var olacak, ulusal ve uluslararası düzeyde çevre
politikalarını tespit edecek; yine, Çevre Bakanlığı, çevresel hizmetlerin
koordinasyonunu, denetimini, ülke düzeyinde dengeli yürütülmesini sağlama
fonksiyonunu görecek, mahallî idarelere rehberlik etme ve yardımcı olma
görevini üstlenecektir. Mahallî idareler de, çevresel hizmetleri mevzuata,
merkezî idarece belirlenen ilke, hedef ve politikalara uygun olarak yürütme
mecburiyetinde olacaklardır. Bugün çevresel hizmetlerin, yerel alanda, kentsel
alanda oluşanların belediyelerce gerçekleştirilmesi, hizmetin etkinliği
açısından, kaynak etkinliği açısından kaçınılmazdır. Kırsal alandaki hizmetler
ise, kentsel alan dışındaki kırsal alandaki çevresel hizmetlerin ise, yine,
kırsal alanda örgütlenmiş olan yerel yönetimler tarafından karşılanması da
kaçınılmazdır. Bu alanda örgütlenmiş olan il özel idaresi vardır. Dolayısıyla,
bu hizmetlerin il özel idaresi tarafından gerçekleştirilmesi gerekmektedir.
Mahallî idarelerin gücünü aşan hizmetler de, biraz önce ifade ettiğim gibi,
mahallî idare birliklerince karşılanacaktır. Onun dışında, biraz önce ifade ettiğim hizmetler de, merkezî idare
tarafından karşılanacaktır. Tabiî, burada, 57 nci hükümet, maalesef, yeniden
yapılanma şeklinde, mahallî idare reformu şeklinde bir tasarıyla önümüze
gelmemiştir; kamu yönetiminin problemlerini daha çok artıran ve kamu yönetimini
daha da hantallaştıran bir kadro talebiyle karşımıza gelmiş bulunmaktadır.
Mahallî idareler reformu, bir bakıma, 57 nci hükümetin gündeminde değildir. Bu
konuyla ilgili bugüne kadar yapılan açıklamaların hiçbir zaman için sağlam bir
zeminde olmadığını da ifade etmemiz gerekmektedir. Ancak ve ancak, 57 nci
hükümetin, son uygulamaları da açıkça görüleceği üzere, kamu yönetimi
anlayışını istismar etmek suretiyle, kamu yönetimi dokusunu bozacak tarzda
uygulamalar içine girdiğini de hep beraber görüyoruz. En son çıkarılan Afet
Kararnamesi çerçevesinde mahallî idarelere ilişkin katsayı uygulamalarına
baktığımızda, maalesef, bazı partili belediyelerin kasası doldurulurken diğer
belediyelerin kasasının boşaltılması tarzında, mahallî idarelerin yapısını
bozucu, dokusunu bozucu uygulamalar içinde olduğunu hepimiz görüyoruz.
Maalesef, basit hesaplarla devlet yönetenler, şüphesiz, milletin lehine olan
ince hesaplara kafa yormamaktadırlar. Hep günü kurtarma yolunu seçenler,
ülkenin geleceğini batırdıklarının hâlâ farkında değildirler. Gelecek
nesilleri, gelecek seçimlere tercih edenler, hep bu basit hesaplarla bu ülkenin
geleceğini karartmaktadırlar. (RP sıralarından alkışlar) Biz, 57 nci hükümetin, çevre yönetimi konusunda
aşağıdaki adımları atmasını acilen beklemekteyiz: Bunlardan birincisi şudur: Çevre yönetiminden birincil
derecede sorumlu olacak kurumun belediyeler olması gerekmektedir. Yerel
yönetimler, kentsel ve kırsal ekosistemlerinin yöneticisi konumuna getirilmeli
ve yaşam alanlarını korumadan, iyileştirmeden ve geliştirmeden sorumlu
olmalıdırlar. Yerel yönetimlerin, çevreyle ilgili örgütlü kamu gücü haline
getirilmesiyle çevresel ve doğal varlıkların korunması ve geliştirilmesi daha
etkin hale gelebilecektir. Yeniden yapılanmayla Çevre Bakanlığı yerel alandan
taşra teşkilatıyla çekilmek zorundadır. Yine, diğer bir husus şudur: Belediyelerin, çevre
koruma konusundaki emir, yasak çıkarma ve ceza koyma yetkisiyle sınırlı olan
yetkilerinin genişletilmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, 1580 sayılı Yasanın,
yine büyükşehir belediyelerine ilişkin 3030 sayılı Yasanın, çevre sağlığı
konusundaki sınırlı olan yetkilerinin artırılması suretiyle, bu yasalar
çerçevesinde, çevre kullanma, çevre koruma, çevre geliştirme çerçevesinde,
yeniden bu yasaların gözden geçirilmesine ihtiyaç vardır. Diğer bir husus da, çevre sorunlarının birincil
özelliği, yaşadığı yöreye özgü; yani, yerel olmasıdır. Çevre yönetim ve
planlamasının, merkezî denetim ve yönlendiriciliğinde, yerel yönetimlerin
görev, yetki ve sorumluluk alanına alınması gerekmektedir. Diğer bir husus da şudur: Çevresel ve doğal varlıkların
korunması, yerel, ulusal ve uluslararası olmak üzere 3 unsurun işbirliğini
gerektirmektedir. Merkezî yönetim makro planlar yapmak suretiyle uzun vadeli
hedefleri ortaya koymalı, yol gösterici olmalı, uygulama ve çevre kirliliğini
denetleme işini yerel yönetimlere bırakmalıdır. Kısacası, Çevre Bakanlığının, çevre koruma konusunda
sadece yönlendirici ve yol gösterici bir rol üstlenmesi; esas görev, yetki ve
sorumluluğun yerel yönetimlere bırakılması gerekmektedir. Yerel idareler de
yörelerinin ayrıntılı bir şekilde çevre envanterini çıkarmalı, dinamik bir
çevre yönetimi birimi oluşturmalı ve çevre yönetim birimi alt kademelere
ayrılmak suretiyle uzmanlaşmaya gitmeli; bir taraftan karasal ekosistemlerin
yönetimi bu çerçevede sağlanmalı, denizsel ekosistemlerin yönetimi bu çerçevede
sağlanmalı, yine, hassas bölgelerin yönetimi de bu çerçevede daha etkin bir
şekilde, daha az kaynak kullanılarak gerçekleştirilmelidir. 57 nci hükümetin, demokrasilerin geliştirilmesi
çizgisinde, bir altın kural olan "daha az devlet gücü, daha çok özgürlük
ve hukuk" ilkesinin hayata geçirilmesinden korktuğu kanısındayım.
Statükonun, mevcut durumun devamından yana olduğunu, merkezdeki siyasî gücü
mahalline devretme konusunda oldukça ketum davrandığını, açıkça, hep birlikte
görmekteyiz. Halbuki, demokrasinin beşiği yerel yönetimlerdir. Yerel
yönetim ağırlıklı, katılımcı, şeffaf devlet anlayışı, şüphesiz, demokrasinin
yeşermesi açısından en önemli iklimlerdir. Halkın daha fazla katılımcı olduğu
yerel yönetimler konusunda adım atılmaması, bir bakıma demokrasi anlamında adım
atılmamasıyla eşdeğerdir. Merkezî yönetimin yükünün hafifletilerek daha etkin
hale getirilmesi; yerel yönetimlerin, gönüllü kuruluşların ve özel sektörün
güçlendirilmesi temel amacımız olmalıdır. Ben, bu vesileyle, bu yasanın yine hayırlı olmasını
temenni ediyorum; bütün değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Açba. Gruplar adına üçüncü konuşma, Demokratik Sol Parti
Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan
Yazıcıoğlu'na ait. Buyurun Sayın Yazıcıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika efendim. DSP GRUBU ADINA CAFER TUFAN YAZICIOĞLU (Bartın) - Sayın
Başkanım, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına
hepinize saygılarımı sunuyorum. Adalet hizmetlerinin yerine getirilmesinde birçok
sorunla karşı karşıya bulunmaktayız. Her şeyden önce, yargı personeli, sayı
itibariyle yetersizdir. Yargı hizmetlerinin yerine getirilmesi için gerekli
teşkilatlandırmayı gerçekleştirmek, adalet binalarının işleyişi ve
denetimleriyle ilgili tedbirleri almak gereklidir. Türkiye Cumhuriyetinin
değiştirilemeyecek temel niteliklerinden biri olan hukuk devleti ilkesinin tam
olarak gerçekleştirilmesi, bu görevlerin zamanında ve etkin bir şekilde yerine
getirilmesine bağlıdır. Yargı yetkisini Türk Milleti adına kullanan
mahkemelerimizin adil ve süratli karar vermesi, hak arama özgürlüğü ve adil yargılanma
hakkının en iyi ve kaliteli düzeyde gerçekleşmesi için çalışmalar yapılması
gerekmektedir. Nitekim, adalet hizmetlerinde adil, gerçek adalete ulaşma
yolunda hızlı ve etkin sonuç almayı sağlamak, hukuk devleti ilkesini bütün
kurallarıyla hayata geçirmek için köklü düzenlemeler yapılması, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planında hedef olarak belirlenmişti. Yargıtayımız geliştirdiği çalışma anlayışıyla, Türk
yargı sisteminde vazgeçilmez bir yere sahip olmuştur. Bu kurumdan beklenen
görevler ve kuruma yüklenen sorumluluklar zaman içinde artmıştır. Yargıtayımız,
Türk adlî sisteminin işleyişinde ve gelişmesinde önemli hizmetlere imza
atmaktadır. Hükümetimiz, yargı organlarının temel meselelerinin çözümüne büyük
önem vermektedir; bu açıdan, hükümetimize teşekkür ederiz. Yargıtayımız, sınırlı kadroyla birçok sayıda davayı
sonuçlandırmaktadır. 4053 sayılı Kanunla yeni kurulan 2 daire için, 2 daire
başkanı kadrosunun eklenmesine karşın, yeni üye kadrosuna yer verilmemiştir.
Ayrıca, Yargıtayda 3 üye Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda bulunmakta,
kadrolarıyla ilgileri devam etmektedir. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ile Başsavcı Vekiline
bazı kamu görevlileri hakkında hazırlık soruşturması yapma görevi verilmiştir.
Cumhuriyet Başsavcılığının iş yükü nedeniyle kurulacak büronun hizmetlerinin
mevcut personelle yürütülmesinin de olanaksız hale gelmesi karşısında, yeni
kadrolara ihtiyaç duyulmaktadır. Yargıtay, güvenlik açısından da çok hassas durumda
bulunmakta, yargılamanın kamuya açık olması nedeniyle bu hassasiyet daha da
artmaktadır. Dosyaların korunması çok önem arz etmektedir. Ayrı binalarda
verilen hizmet, Yargıtayın özel bir şekilde korunmasını da zorunlu kılmaktadır.
Bu nedenle, ihtiyaç duyulan kadroların ihdası tasarıyla öngörülmektedir. Bilgi toplumuna dönüşümü sağlayarak toplumun yaşam
kalitesini yükseltmek, insan sağlığını, ekolojik dengeyi, kültürel, tarihî ve
estetik değerleri korumak, ülkemizin çevreye ilişkin temel politikasıdır. Temiz
bir çevre için toplumsal duyarlılık ve istem artmaktadır. Gelecek kuşakların
kaynak kullanma hakkını güvence altına almalı, doğal ve çevresel varlıklarımızı
bozulmadan korumalıyız. Ozon tabakasını incelten maddelerin tüketimine bir an
önce son vererek, ozon tabakasına verilen zararı ortadan kaldırmalıyız. Çevre Bakanlığı, 46 ilde, Bakanlar Kurulu kararına
rağmen kadro tahsisi yapılamadığından, teşkilat oluşturamamıştır. Mevcut
illerdeki müdürlüklerinde de yeterli personel bulunmamaktadır. Bu nedenle,
Çevre Bakanlığının kadro ihtiyacının karşılanması öncelik ve önem arz
etmektedir. Kültür Bakanlığı, toplumun genelinde eşit hizmet
götürme gayreti içinde, kültürümüzü ve millî değerlerimizi korumak için çaba
sarf eden, geçmişiyle barışık, gelecekten umutlu, demokratik, laik cumhuriyetin
ve Atatürkçü düşüncenin temel ilkelerine uygun çağdaş kültür politikalarını
kararlılıkla uygulamaktadır. Bu anlamda, opera ve bale sanatlarının evrensel
boyutunu yansıtabilmek düşüncesiyle, ülkemizde çoksesliliğin tanıtılması,
sevdirilmesi ve yaygınlaştırılması amacıyla da çalışmalar yapmaktadır. Opera ve
bale müdürlüklerinin ülke ölçeğindeki bölgesel dağılımı sağlanmalıdır. Bu
nedenle operanın, balenin ve çoksesli müziğin yurdumuzun her köşesine taşınması
ve yaygınlaştırılması amacıyla yeni müdürlükleri faaliyete geçirebilmek için
ihtiyaç duyulan kadroların ihdası bu tasarıyla sağlanmaktadır. Bu tasarıyı Grup olarak desteklediğimizi arz eder,
Genel Kurula saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcıoğlu. Gruplar adına başka söz talebi?.. yok. Şahıslar adına ilk söz, Erzurum Milletvekili Sayın
Aslan Polat'a ait. Buyurun Sayın Polat. Süreniz 10 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 606 sıra sayılı 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun
Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı üzerinde şahsım adıma görüşlerimi belirtmek
için söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım. Şimdi, bu tasarıya biz genel olarak karşı değiliz; ama,
bir şeyleri de burada beraber tartışmak istiyoruz. Bunlardan en önemlisi
burada, Çevre Bakanlığına kadro ihdası. 46 tane il müdürlüğü kuruluyor, bunun
için kadro isteniyor. Şimdi, bunun Meclise ilk gelişi, ta 1996 yılında 54
üncü hükümetin başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan imzasıyla Meclise
sunulmuş, 46 tane çevre il müdürlüğünün kurulmasıyla ilgili. 1996 -2001, dört
yıldan beri, beş yıldan beri bu Mecliste beklemiş ve hâlâ buraya gelmemiş.
Şimdi, bir şey çok önemli, burada bunu beraber tartışalım: Eğer bu kadrolar,
yani Çevre Bakanlığının il müdürlüklerinin kurulması 1996'dan beri lazım
idiyse, lüzumlu idiyse, ta o zaman Meclise gelmiş ise, beş sene bu burada niye
bekledi? Eğer bu beklediği halde bu işler yürüyorsa, bugün bu kadrolara birden
ihtiyaç nereden çıktı? Yani, bunu tartışmak için söylüyorum. Yani, bir taraftan bugün en önemli şeylerden parayı
kestiğiniz zamanda, işçiye, memura maaş vermediğiniz zamanda, "paramız
yok" dediğiniz zaman, "çiftçi borçları için 400 trilyon lirayı
bulamayız" dediğiniz bir zamanda, hükümet tasarısı olarak toplam 929 adet
kadro istenmiş; Plan ve Bütçe Komisyonu, bunu 208 azaltarak -bilhassa güvenlik
görevlisi ve memur bakımından- bu rakamı 721'e düşürdü. Bugün, bir şahsın
çalışmasının devlete 6 ilâ 10 milyara mal olduğunu düşünürsek, demek ki, şurada
en azından 6 veya 7 trilyonluk bir yük geliyor. Siz "önemli değil 6
trilyon, biz bir bankaya bunun 100 katını veriyoruz" dersiniz de, ben
sadece beyin jimnastiği yapmak için söylüyorum, diyorum ki: Bu kanun tasarısını
bugün getiriyorsunuz ya; bu kanun bu kadar önemli idiyse, 1996'dan bugüne kadar
neden gelmedi? İşin esprisi buradadır. Şimdi, Çevre Bakanlığına bakarsak, Çevre Bakanlığı,
esasında, hakikaten, çok önemli bir bakanlıktır; ama, bu kadrolarla bunu yapar
mı yapamaz mı derseniz, onda biraz tereddüdüm var; ama, çevre bilinci çok
önemlidir. İçinde yaşadığımız bu toplumda, bilhassa sanayi toplumu olmaya
başladığımız müddetçe, köylerden kentlere göçün arttığı zamanlarda, şehirlerin
etrafında fabrikaların kurulmaya başlamasıyla, çevre bilinci yok olmaya
başladı, sular kirletilmeye başlandı, hava kirletilmeye başlandı, ozon tabakası
delinmeye başlandı. Bunun için, biz gerekli önlemleri almazsak, çocuklarımıza
karşı birer suçlu durumuna düşeriz. Şimdi, herkes çıkıyor diyor ki: "Efendim, çevre
bilinci olmalı, betonlaşma olmamalı..." Tarım Bakanı televizyonlarda
ağlıyordu: "Betonlaşan Türkiye'ye yağmur mu yağar" diyordu; ama,
Bayındırlık Bakanlığında -yine aynı partidendir- yine aynı uygulamalar daha
fazla devam etmektedir. Şimdi, burada önemli olan, gerçeği söylemektense, bunu
fiiliyatta yapabilmektir. Şimdi, ben burada Çevre Bakanlığının kadrolarına
baktığım zaman -ki burada da kendileri 635 adet kadro ihtiyacıyla gelmiş;
fakat, Plan ve Bütçe Komisyonunda 512'ye düşürülmüş- dikkatimi çeken konu
-biraz da meslekten olduğum için- mühendis kadrolarında biraz artırma var,
şehir planlamacıları kadrosunda azalma var. Şimdi, şunu söylemek istiyorum: Şehir planlamacısı
denildiği zaman, belediyelerde şehir planlamacıları var, Bayındırlık
Bakanlığında var... Bütün bunlara rağmen, şehirlerde çarpık yapılaşma önlenemezken,
sizin 8-10 şehir plancınız bu çarpıklığı nasıl önleyecek; olacak şey değil!
Esasında, Çevre Bakanlığındaki mühendis kadrolarının çok kaliteli olması lazım.
Yani, nasıl olmalı; diyelim bir hava kirliliği sorununda, çıkıp da valilikle,
Bayındırlıkla, belediyelerle tartışmaya girdiği zaman, onları ikna edebilmesi
için, o konuda biraz daha uzman olması lazım; ama, genellikle, böyle
yeni kurulan dairelere yeni gelen genç arkadaşlar alınıyorlar ve bu arkadaşlar
da fikir olarak, bilgi olarak kendilerinden daha iyi yetişmiş olan şahıslar
karşısında fikirlerini anlatamayınca, sadece, bu mühendisler birer kâtip
durumuna düşüyor ve yanlışlık buradan meydana geliyor. Çevre mühendisi arkadaşlara şunu söylüyorum. Biraz önce
DSP'li arkadaş da "çevre bilinci çok önemlidir" dedi "ozon
tabakası delinmesi" falan dedi. Ben bir iki şey sorayım. Biraz sonra
buraya Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı gelecek. O tasarıda, siz,
yenilenebilir enerjiyi, rüzgâr enerjisini, güneş enerjisini niye
desteklemediniz? Sanayi Komisyonunda onlara bir kota vardı, onu bile Plan ve
Bütçe Komisyonunda kaldırttınız; niye kaldırttınız; soruyorum? Eğer, siz,
dediğiniz gibi çevre dostuysanız, niye bu kotayı kaldırttınız? Yani, Allah
için, şu DSP'lilerin, şu Mecliste bir gün, yirmidört saatte konuştukları ile
fiiliyatları birbirini bir tutsun, ben bir daha çıkıp, burada konuşmayacağım.
Her dediğiniz laf, birbiriyle hep tezat halinde. Bakın, biraz sonra
göreceksiniz, kanun tasarısı buraya gelecek; orada, rüzgar enerjisinin, güneş
enerjisinin desteklenmesi durumu olmayacak; ama, siz, buraya geldiğiniz zaman,
desteklenmelidir, odur, budur diye konuşacaksınız. Onun için, ben, DSP'lilere
bir şey tavsiye ediyorum. O 1970'li yıllardaki, böyle meydanlarda çok gürleyen
durumunuzdan, bugün böyle çok sessiz olmanızın sebebi ne biliyor musunuz;
artık, sözlerinizle fiillerinizin birbirini tutmamasından dolayı hep mahcup
olduğunuz için konuşamamanızdır. Bir de şunu, çok önemli olarak söylemek istiyorum.
Çevre bilincinde... Bir de bilinçten ziyade ekonomiye dayanan şeylerdir.
Mesela, Erzurum'dan, benim şehrimden bir şeyden bahsedeyim. Orada, belediyenin
katı atık projesi var. Bu, 13 trilyon civarında bir paraya mal oluyor. Hazine
garantili dış kredi bulunacak, belediyeye Hazine garanti verecek; 13 trilyon...
Şimdi, bu katı atık projesinin 13 trilyonluk kredisini -açık konuşalım- bizim
belediyenin, Hazine garanti verse de vermese de, kendi imkânıyla ödeme şansı
yoktur. Yani, devlet bunu ödeyecek, belediye adına yapacak, sonra da
belediyeye, bunu mecburen hibe etmek zorunda; çünkü, zaten, belediyenin aylık geliri
1 trilyon değil. Burada neyi söylemek istiyorum; çevre bilinci dediğimiz
zaman, mesela, katı atıkları arıtmak istiyorsak, nehirlerimizi temizlemek
istiyorsak, fabrikalardan dolayı İzmit Körfezini kurtarmak istiyorsak,
yapılacak olan arıtma tesisleri çok pahalı ve masraflı tesisler; bunlar da
biraz, toplumların fert başına düşen millî gelirlerinin artmasıyla, zenginlikle
olan şeylerdir. Onun için, ülkemizde, önce zenginleştirme yolunda, üretme
yolunda artırmalı, ondan sonra da bu arıtma tesislerinde çevreyle dost, temiz
olan enerji şekline dönmeli ve arıtma tesislerine çok önem vermeliyiz ve
burada, Çevre Bakanlığına çok büyük iş düşüyor; ama, Çevre Bakanlığından da
önce, iş, halkın bu bilinci kazanması, halkın ekonomik yönden güçlenmesi ve
halkın da buna yön vermesi lazım. Şimdi, burada belediyelerden bahsettik. Ne dedik; dedik
ki, belediyelerin konuları, Çevre Bakanlığıyla en çok irtibatı olacak
konulardır. İmar konusu olacak, belediyelerin Çevre Bakanlığıyla irtibatı
olacak; yeşil sahaların imara açılması olacak, belediyelerle Çevre Bakanlığının
irtibatı olacak. Peki, şu anda, bir de belediyelerin içerisinde
bulunduğu bir konudan bahsetmek istiyorum. O da, yine bu hükümetin MHP'li
kanadının elinde olan Bayındırlık Bakanlığının belediyelere afet kanalıyla
yapmış olduğu büyük haksızlıktan bahsetmek istiyorum. Şimdi, burada, MHP'li bakanlıklar, üç dönemden beri
tamamen kendi partilerine ait olan belediyelerde hiçbir afet olmadığı halde
-isim vermeyeceğim, ama- bir büyük şehirde meydana gelen depremde -ben Deprem
Enstitüsünden aldım- 3,3-3,5 şiddetinde, rihter ölçeğinde şiddet olarak 3 kabul
ediliyor ve yine kendileri bugün diyorlar ki, 5 şiddetin altında bir yerde
hasar olması mümkün değil, 3 şiddetinde olan bir depremin sarsıntısının
hissedilmesi bile zor, bazen hissedilmez bile; ama, bir büyük şehre, üç
dönemdir, en üst dereceden yardım yapılıyor. Niye; MHP'li diye; ama, onun
yanındaki bir belediye, depremin merkez üssü, o depremin merkez üssü, 5 şiddetinde
olmuş, kararnameye bile girmiyor. İşte bu haksızlıkları yaptığınız zaman,
birtakım fakir belediyelerin hakkını alıp başka belediyelere verdiğiniz zaman,
birtakım belediyeleri hizmet yapmaktan mahrum hale getiriyorsunuz. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Orada MHP belediyeleri var mı? ASLAN POLAT (Devamla) - Gel burada cevap ver, orada
oturup yerinden konuşma. Bir başka belediyenin hakkını alıp bir başka belediyeye
veriyorsunuz, ondan sonra da "efendim, benim belediyem hizmet yaptı, sen
hizmet yapamadın" diye övünmeye kalkıyorsunuz. Övünmek şöyle olur:
Şartları eşit yaparsın, hizmet yarışına, rekabete sokarsın, aynı şartlarda
sokarsın, ondan sonra çalışan ve çalışmayan hakkında da görüşürsünüz. Şimdi, ben, burada isim vermiyorum; ama, biraz düşünün
diyorum. Birtakım belediyelerin eline hiç para vermiyorsunuz, belediye reisleri
işçisinin maaşını bile ödeyemiyor; ondan sonra da gelip diyorsun ki o
belediyeye "sen, git, çevre bilincine sahip ol, mühendis yetiştir,
bilgisayarcılarını koy, yeşil alanları imara aç..." Sonra da, o belediye,
sen para vermediğin zaman, işçisinin parasını ödeyebilmek için ne yapacak; o
şehirde ne kadar yeşil alan varsa imara açıp, oradan üç - beş kuruş alıp işçi
ve memurun parasını vermeye kalkacak ve bu da, iyice, çevre bilincini tahrif
edecektir. Buradan, benim söylemek istediğim: Mahallî idarelerle
ilgili kanunu bir an önce çıkarmanız; Mahallî İdareler Kanununda, yetkileri,
valilere ve genel sekreterlere değil, seçilmiş insanlara vermeniz; o seçilmiş
insanlara yeterli şekilde para ödemeniz ve o paralarla da, o şahısların, çevre
bilincine uygun işler yapmaları lazımdır; böyle düşünüyorum. Burada, bir de, opera ve balelere kadro vermişsiniz.
Van'a opera açarak sorun çözüyorsunuz. Allah'ını seven söylesin; Van'da millet
ekmek bulamıyor -bir şey dediğimde, kuliste hep beni tenkit ediyorlar- ekmek
bulamayan insana, sen, operayla neyi anlatacaksın?! Gidin de bir konuşun
yahu!.. Deyin ki "Vanlılar, biz sizin derdinize bir çare bulduk." Kim
buldu?.. "Milliyetçi Hareket Partisinin ortak olduğu bir hükümet, Van'ın
sorunlarını çözdü!" Neyi çözmüş?.. Van'a opera açmış, bale açmış;
Vanlılar, gidip, opera ve bale seyredip dertlerini unutacaklarmış! Sayın
başkanım, yaptığınız bu, işte, getirdiğiniz kanun bu. Eğer, bundan sen de
rahatsız oluyorsan getirme, rahatsız değilsen bir şey demiyorum... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen tamamlayınız. ASLAN POLAT (Devamla) - O yerlere tiyatro açsan, yine
anlayacağım; derim ki, tiyatro artık halka girmiştir, halk anlar. Gel, Ağrı'ya
tiyatro aç, bir şey demeyeceğim, ben o kadar şey değilim; ama, Ağrı'ya opera ve
bale açtığın zaman, sen de gülersin, ben de gülerim, halk da senin üstüne
güler. AYHAN ÇEVİK (Van) - Biz gülmüyoruz... Vanlı, her şeyin
en iyisine layıktır. ASLAN POLAT (Devamla) - Üçüncüsü de sayın başkanım,
Yargıtaya kadro veriyorsunuz. Burada da, Yargıtay Ceza Dairesinde bir savcılık
bölümü kurulacak. Burada da, belediyelerin ve devlet memurlarının takibinden
bahsediliyor. Umarım ki, burada, devlet memurları takip edilirken,
yolsuzluklar, iş yapan ve iş yapmayanlar da takip edilir. O belediye başkanının, o devlet memurunun hanımının
başı örtülü mü, değil mi, namazını kılıyor mu kılmıyor mu diye takip değil de,
o başkan hırsızlığa bulaşmış mı bulaşmamış mı, iş yapmış mı yapmamış mı, bunlar
üzerinde gerekli denetimi denetimi yaparsınız diye düşünüyor, he-pinize
saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. AYHAN ÇEVİK (Van) - Sayın Polat, bunu Vanlıya çok
göremezsiniz, Vanlıları aşağılayamazsınız! ASLAN POLAT (Erzurum) - Vanlıya opera faydalı mı?.. Söz
alın da faydalarını söyleyin, dinlesinler... BAŞKAN - Karşılıklı konuşmayalım. Şahısları adına başka söz talebi?..Yok. Böylece, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar
tamamlanmış oldu. Şimdi, tasarıyla ilgili sorulara geçiyoruz. İlk soru Sayın Yaşar Canbay'a ait; yalnız, kendisini
göremiyorum; yok. Sayın Arınç, buyurun. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan, aracılığınızla,
Sayın Çevre Bakanımıza aşağıdaki sorularımı soruyorum. Görülüyor ki, 46 ilde müdürlük kurulmuş, bunların
kadroları veriliyor. Bunlarla birlikte bütün Türkiye'de il müdürlükleri
kurulmuş olacak mı? Her il müdürlüğünde hangi kadrolarla kuruluş teşkil
edilecek? İkinci sorum kültürle ilgili; Sayın Bakandan rica
ediyorum. Samsun, Gaziantep, Sıvas ve Van'da Devlet Opera ve Bale Müdürlükleri
hangi amaçlarla kurulmuştur? Bu iller hangi kriterlere göre seçilmiştir? Nasıl
bir faaliyet göstermektedirler? Bunun gibi, başka illerde de Devlet Opera ve
Bale Müdürlükleri kurulacak mıdır? Ekonomik kriz içindeki Türkiye'de bütçenin
kısıtlı imkânları da dikkate alınarak bu sorularımın cevaplandırılmasını
istiyorum. Yargıtayla ilgili olarak yeni kadrolar verilmektedir.
İki yıldan bu yana, Yargıtay bütçesi üzerinde yaptığım konuşmalarda, Yargıtay
Genel Sekreterinin ve Sayın Başkanının da ifade ettiği bir sorun var; bina
sorunu henüz çözülmemiştir. Bu sıra sayılı kanun tasarısının içerisinde de bina
sorunundan bahsedilmektedir. Hem güvenlik hem de çalışma şartları bakımından
bina sorunu nasıl çözümlenecektir? Bu konuda atılmış adım var mıdır? Bunların
cevaplandırılmasını istirham ediyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Seven, buyurun efendim. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Bakanıma aşağıdaki soruları sormak istiyorum. Sayın Bakanım, 1999, 2000 ve 2001 yılı bütçelerinde
Ağrı belediyeleriyle ilgili araç gerecin olmadığı, bu konuda yardımlarınızın
gerektiği konusunda özellikle sorular sormuştum. Geçen gün göndermiş oldukları
yazıda, kendileri, bu konuya ödenek ayırdıklarını ve bu konuyla ilgili
belediyelerimize, Ağrı'daki ve ilçelerindeki belediyelerimize her manada
yardımcı olacaklarını, hatta Ağrı Belediye Başkanının kendilerini ziyaret
ettiğini de belirtmişlerdi. Bu konuda ne yapmayı düşünmektedirler. Bu
projelerle ilgili Ağrı ve ilçelerine ait belediyelere gönderilecek araç
gereçler nelerdir? Eğer bu konuda açıklık getirirlerse teşekkür ederim. Bir sorum daha vardır; bu, daha doğrusu sorudan ziyade,
Ağrı Çevre İl Müdürlüğünün ne zaman kurulacağı konusunda. Ben, Sayın Bakanıma
bu konuyu iki sene evvel de sormuştum. Kurulmuş; ama, kadro tahsisi
yapılmamıştı. Bugün de zannedersem, Sayın Bakanım, bu konunun Ağrı'yı da
ilgilendireceğini belirtecekler. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Güven, buyurun efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım. Sayın Başkanım, hükümetin gönderdiği kanun tasarısının
gerekçesinden de anlaşılacağı üzere, 4053 sayılı Kanunla Yargıtayda iki daire
kurulmuştu; bir ceza, bir hukuk dairesi ve o zaman, sadece 2 daire başkanı için
kadro alınmıştı; yani, gerekçede, Yargıtayın yeter üye sayısı olduğu, yeni
üyeye ihtiyacı olmadığı beyan edilmiş ve buna göre kadro tahsisi istenmişti.
Şimdi, bu kanundan sonra bu iki daire kuruldu ve yetersayıda üye olduğu için
üyeler de göreve başladılar. Şimdi, bu defa, bu kanun tasarısıyla, geçen
defakinin aksine, sanki yeter üye sayısı yokmuşçasına 12 üye kadrosu daha
alınmaktadır. Ne değişti? Yeni daire kurulmuyor. Dün açıklamaya çalıştım ki,
Yargıtayın 238 üyesinden 233'ü... Yargıtay savcısı, başsavcı, hepsi dahil,
bunlarla beraber 233... 5 üye halen münhal; yani, münhal dediğim, herhangi bir
dairede görevlendirilmemiş olarak bulunmaları mümkündür. Bu varken, yeniden 12
üyeye neden ihtiyaç var? Hiçbir gerekçe, sağlam gerekçe olmaksızın devlet
kadrolarını, özellikle yargıyı bu kadar büyütmeye, çoğaltmaya gerek var mı? Sayın Bakan, tabiî, sevdiğim bir insan; Çevre Bakanı.
Verilecek cevabı, tabiî, onun değil de Adalet Bakanının vermesini arzu ederdim;
ama, bu cevabın beni doyurmayacağını da biliyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güven. Sayın Akgün, buyurun efendim. HASAN AKGÜN (Giresun) - Sayın Başkan, izninizle, Sayın
Bakanımdan rica ediyorum. Giresun'da ve Doğu Karadeniz'de, benim bildiğim
kadarıyla, çöpler denize dökülüyor. Karadeniz ile ilgili bir projesi var mı;
bunu bir anlatırsa çok sevineceğim. Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum. Bir de, Sayın Polat, Van'a opera kurulmasıyla ilgili
bir şey söylemişti. Ben, Giresun'a, kendi ilime operanın kurulmasını da ayrıca
istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Böylece, sorular tamamlanmış oldu. Sayın Bakanımızdan cevap bekliyoruz. Buyurun efendim. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Sayın başkanımızın, Fazilet Partili Sayın Arınç'ın
sorduğu sorudaki il müdürlükleri 46 ilde oluşamadı. Bu arada, biliyorsunuz,
Düzce il oldu; il olurken, hemen oranın il müdürlüğünü de kurduk; ancak, 46
ilde, maalesef kurulamadı bugüne kadar. Zatıâlinizin de hükümette olduğu
dönemde bu tasarı geldi. Biz, bu tasarıyı hiç değiştirmeden yine aynısını
getirdik. Çünkü, çevreyi koruyabilmemiz için, tüm illerde teşkilatlarımızın
olması lazım; eksik veya noksan olabilir; ama, çevreye duyarlı olduğumuz için,
mutlaka kurmamız gerektiği kanaatindeyim ve bunu kuruyoruz. Ayrıca, Sayıştay ve Yargıtayla ilgili sorularınız var.
Buna da, müsaade ederseniz, yazılı cevap verelim; çünkü, bu konuda, ben teknik
bir eleman olduğum için, cevap veremeyeceğim. Beni lütfen bağışlayın. Sayın Seven'in sorusu... Ağrı'da ben yedek subaylık
yaptım, size daha önce de söyledim. Tabiî ki, Ağrı'nın sorunlarını da yakinen
biliyorum; geçenlerde de belediye başkanı geldi; onunla da epey konuştuk,
dertleştik. Ayrıca, il müdürlüğü konusu da bundan sonra inşallah çıkar ve
Ağrı'yı da il müdürlüğüne kavuştururuz ve ondan sonraki sorunları, daha rahat,
daha çabuk Bakanlığımızca ele alır ve gideririz diyorum. Teşekkür ediyorum. Tabiî ki, Sayın Güven'in, çok değerli başkanımızın
sorduğu Yargıtayla ilgili soruyu, müsaade ederlerse, yazılı olarak
cevaplayalım. Ben, hukukçu değilim biliyorsunuz; onun için, kusura bakmayın
lütfen... TURHAN GÜVEN (İçel) - Biliyorum Sayın Bakan, o yüzden,
saygı duyuyorum. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Sayın Akgün de
güzel bir soru sordu. Ben, Karadeniz Bölgesine gezmeye gittim, gezdim, yani
Bakan olarak dolaştım. Karadeniz insanı saf, temiz, devletini seven, milletini
seven, bayrağına inanmış insanlar; fakat, maalesef, özellikle çevre konusunda
birtakım yatırımların yapılmadığını gördüm ve çok üzüldüm. Bunun için, bu cuma
günü, bütün Karadenizin il valileri ve belediye başkanlarıyla Trabzon'da bir
protokol imzalıyoruz. Bu protokolle orada bir birlik oluşturulacak katı atık ve
sıvı atıklarla ilgili. Geçen hafta, bana, Dünya Bankası yetkilileri geldi. Ben
Karadenizin bu katı atık ve çöplerinin iyileştirilmesi konusunda 200 milyon
dolar -bakın, söylüyorum verdiğim rakamı da- civarında bir kredi sağlayabilir
miyiz dedim; öncelikli projelerinizi bize hazırlayın dediler. Karadeniz
Bölgesini de öncelikli projeler arasına aldım. İnşallah, bütün belediyelerin...
Tabiî ki, coğrafî yapısı itibariyle tek tek kuramayız; ama, belirli bölgelerine
hem çöplerin hem kanalizasyonların arıtılması konusunda, çöplerin
iyileştirilmesi konusunda tesisler kuracağız ve bu şekilde, bu konuda,
milletvekili arkadaşlarımızdan da yardım bekliyoruz. Kurduğumuz takdirde,
Karadeniz Bölgesinin denize dökülen kanalizasyon ve çöpünü inşallah
kurtaracağız diyorum ve programımıza bu şekilde aldık. Cuma günü de, Karadeniz Bölgesi milletvekillerimi oraya
toplantıya bekliyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Bakan. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. BAŞKAN - Tasarı üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım
ve karar yetersayısının aranılması istenmiştir; arayacağım. Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum:
Tasarının maddelerine geçilmesini uygun görenler lütfen işaret etsinler...
Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı yoktur; birleşime 10 dakika ara
veriyorum. Kapanma Saati
: 15.25 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
15.35 BAŞKAN :
Başkanvekili Mehmet Vecdi GÖNÜL KÂTİP ÜYELER
: Levent MISTIKOĞLU (Hatay), Şadan ŞİMŞEK (Edirne) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 58 inci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Hatırlanacağı üzere, görüşmekte olduğumuz tasarının
maddelerine geçilmesi için yapılan oylama sırasında karar yetersayısının
aranılması istenilmiş; ancak, ulaşılamamıştı. Çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz. IV. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2. – 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki
Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarıları ve Adalet ve Plan ve
Bütçe Komisyonları Raporları (1/663, 1/664, 1/745) (S.Sayısı: 606) (Devam) BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde. Şimdi, herhangi bir tartışmaya meydan vermemek için,
oylamayı elektronik cihazla yapacağım ve 3 dakika süre vereceğim. Oylama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum : 190 SAYILI
GENEL KADRO VE USULÜ HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMENİN EKİ CETVELLERDE
DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN
TASARISI MADDE 1. - Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı ve
Devlet Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü merkez ve taşra teşkilâtlarında
kullanılmak üzere ekli listelerde yer alan kadrolar ihdas edi-lerek, 190 sayılı
Kanun Hükmünde Kararnamenin eki (I), (II) ve (III) sayılı cetvellerin ilgili
bölümlerine eklenmiştir. BAŞKAN - Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu
adına, Aksaray Milletvekili Sayın Ramazan Toprak'a aittir. Buyurun Sayın Toprak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA RAMAZAN TOPRAK (Aksaray) - Sayın Başkan,
Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve Partim adına, saygıyla
selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı yasa tasarısı, üç
ayrı kuruma, toplam 1 650 adet personel alımını öngörmektedir. Diğer bir
tabirle, dünyanın, nüfusuyla oranlandığında en büyük işvereni olan devletimize,
1 650 ek kadro ihdası anlamındadır bu tasarı. Peki, dünyanın en büyük işvereni
olmasına rağmen, ülkemizin içerisinde bulunduğu durum herkesçe malum; gerek
bizlerce ve gerekse bizleri izleyen yetmiş milyon insanımızca malumdur. Devlet,
rant dağıtan bir organizasyon olmaktan çıkarılıp, hizmet üreten bir otoriteye
dönüştürülmediği sürece, bu tarz tasarılarla, devlete ek istihdamların hiçbir
yararı olmayacaktır. Ha, şunu ifade edeyim: Bugün, susamışsınızdır, bir bardak
suyla ihtiyacınızı giderirsiniz; ama, bu, sadece bu anlıktır, palyatif bir
tedbirdir. Kimin döneminde getirilirse getirilsin, sadece bugünü kurtaran bir
çözümdür. Bu üç kurum içerisinde, Yargıtay Başkanlığının iki
daire ihdası nedeniyle ihtiyaç görülen ilave personel alımı da söz konusudur.
Konu, yargı ve yargının sorunları olunca, elbette, birkaç cümle ifade etmeden
geçmek mümkün değil. Bütün hukukçularca, gerek yerel ve gerekse uluslararası
bütün hukukçularca ifade edilen temel kavramlar vardır. Örneğin, kuvvetler
ayrılığı ilkesi dediğimiz, yasama, yürütme ve yargının birbirinden bağımsız;
ama, tamamen bağımsız değil, karşılıklı ve dengeli bağımlılık ilkesine göre
kuvvetler ayrılığı ilkesi vardır. Peki, bizde kuvvetler ayrılığı ilkesi mi var;
tam aksini bütün hukukçular ifade ediyorlar; kuvvetler ayrılığı ilkesi değil,
kuvvetler birliği ilkesi vardır. Nasıl yani; örneğin, yürütmeyi elinde
bulunduran sayın hükümet, hem Meclisi dilediği gibi çekip çevirmekte,
yönlendirmekte -yani yasamayı- yetmiyormuş gibi, son yıllarda, bir de yargı
üzerinde çok ciddî baskılar kurulmaktadır. Yargı üzerindeki bu baskılar,
tahakküm derecesine ulaşmıştır. Geçmiş birkaç yıl içerisinde adlî yıl açılış
konuşmalarındaki Yargıtay Başkanlarımızın konuşmalarına dikkat edelim, Anayasa
Mahkemesi Başkanlarının konuşmalarına dikkat edelim ve tabiî, bu gelenek haline
geldi, diğer yüksek yargı organlarının başkanları da bu konuda demeç verme
ihtiyacı hissetmeye başladılar. Bütün bu yüksek yargı organları başkanları,
içerisinde bulundukları durumu sesli olarak dile getirmeye başladılar ve yargı
bağımsız değil, yargı tarafsız değil diye, açık açık ifade etmektedirler. Bunun
en son örneği olarak, huzurlarınızda ifade etmek istiyorum. Geçtiğimiz
günlerde, Danıştay Başkanı -yüksek malumlarınızdır- bir açıklama yapmıştı; bir
gazete kupürü: "Keyfî idareye isyan..." Danıştay Başkanı ne diyordu
bu beyanda: "Yolsuzluk olaylarına karışanların rütbeleri genişledikçe,
Türkiye'de denetim mekanizmaları işlemez hale geliyor." Bu doğrudur.
Dışişleri Bakanlığı, yüksek yargı organlarına bir yazı gönderiyor; "her
olayda cezaî işlem uygulamayın..." Mavi Akım Projesi ve genelde de Beyaz
Enerji Operasyonuyla çok ciddî çalışmalarını, bağımsız ve tarafsız
çalışmalarını gözlemlediğimiz Savcı Talat Şalk üzerinde de aynı baskılar çok
somut bir şekilde ortaya konulmuştur. Sayın Başbakan, bu konuda bir açıklama
yapmıştır. "Bu savcının davranışları devletimizin saygınlığına gölge
düşürücü niteliktedir" diyerek, akabinde inceleme başlattılar. Oysa, bu
sayın savcı, diplomatik temsilcisi bulunan birtakım... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlayınız. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Yeni İçtüzük, başlamadan
bitirtiyor insana sözünü. Sayın Savcı, tamamen diplomatik temsilciliklerden,
hukukun içerisinde kalarak -belki biraz sınırları zorlandı ama- bir belge
istemiştir; yani, bir savcı belge aldı diye hakkında inceleme başlatıldı. Sayın
hükümet IMF'ten talimat alıyor, o zaman, incelemenin ötesinde bir denetim
mekanizmasını işletmek lazım. Bir savcı üzerinde bu kadar bir baskı olduğunu
düşünün, böyle bir savcı bu kadar şayialı bir hadisede nasıl bağımsız
kalabilir, nasıl tarafsız kalabilir. Savcı, şu an, neredeyse yolda yürümekten
ürker hale geldi. Bu kadar önemli bir operasyonda sayın hükümetin tutumunu ve
özellikle Sayın Başbakanın tutumunu çok yadırgadığımı ifade ediyorum. Bir yargı
mensubunu doğrudan hedef alan bir Başbakan Türkiye Cumhuriyeti tarihinde hiç
görülmemiştir. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Lütfen, maddeyle ilgili
konuşur musunuz... RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Savcı şahsında bütün yargıya
açık bir baskıdır. Lütfen, işin bu yönü değerlendirilsin ve yürütme
yürütmeliğini bilsin, ne yasama ne de yargı üzerinde... BAŞKAN - Sayın Toprak, lütfen, son cümlenizi
söyleyiniz. RAMAZAN TOPRAK (Devamla) - Üç beş saniye içinde ne
kadar çok söz söylenebilirse o kadar söyleyebildim. Bu "Yargıya
Müdahale", "Savcıya Baskı" başlıklarını ifade edemeden
huzurlarınızdan ayrılmak zorundayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Toprak. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edecekler. Buyurun Sayın Dönen. Konuşma süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi Grubu adına, 190 Sayılı Genel Kadro
ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış
bulunuyorum; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, burada, Çevre
Bakanlığımızın, Yargıtay Başkanlığımızın ve Devlet Opera ve Bale Genel
Müdürlüğümüzün taşra ve merkez teşkilatlarına ilişkin kadrolarının yeniden
düzenlenmesi ve yeni kadro ihdasıyla ilgili bir tasarıyı görüşmekteyiz.
Kuşkusuz, burada, çevrenin önemini yadsımak mümkün değil; yüksek yargı
organlarının önemini ve içinde bulunduğu koşulları yadsımak mümkün değil;
devlet opera ve balesinin yaygınlaşması ve kültürümüze etkin katkılarda
bulunmasını yadsımak olası değil; ancak, burada, hükümetimizin birbuçuk seneyi
aşkın süredir sürdürmekte olduğu ekonomik istikrar programına ters düşen bir
uygulama olarak görmekteyiz bunları. Çevre Bakanlığımızın istediği kadroların niteliklerine
baktığınızda -hükümet tasarısını baktığınızda- istediği bu kadroların büyük bir
bölümünün, gerçekten, bir müddet sonra işlevsiz kalacağı daha şimdiden belli
olmaktadır. Yani, şimdi, bilgisayar dönemine girdiğimiz bir süreçte daktilo
memuru ne işe yaracak; doğrusu, bunu anlamakta güçlük çekiyorum. Bunların bir
kısmını, Plan ve Bütçe Komisyonunda -bizim de önerimizle- yeniden dizayn etme
mümkün oldu; ancak, kadroların büyük bir bölümü, hantal devletin yeniden
yapılanmasını, daha aktif, daha iyi hizmet eden bir devlet anlayışının
oluşmasını yansıtmıyor. Bu kadrolar, bundan önceki hantal devlet yapısının
kadrolaşma anlayışını yansıtıyor. Sayın Başbakan televizyonlara çıkıyor
"kaynak sıkıntımız var" diyor. Haklı. Doğru, kaynak sıkıntısı var;
ama, hükümet, bu kaynak sıkıntısını çözmek için çok ciddî tedbirler almıyor,
çok palyatif tedbirler alıyor. Bunları, Plan ve Bütçe Komisyonunda hep izliyor
ve gözlüyoruz; bakanlıklar, sürekli kadro alma yarışı içerisindeler. Dikkat
ederseniz, carî harcamalar, aşağı yukarı vergi gelirlerindeki artışın üstünde
gelişmiştir. Şimdi, siz, bir taraftan "istikrar programı
uyguluyorum" diyeceksiniz,
uyguladığınız istikrar programı doğrultusunda bütün halk katmanlarını
ezeceksiniz -çiftçisini, işçisini, memurunu- ama, devletin hantal yapısını,
kaynak tüketen yapısını yeniden yapılandırmayacaksınız ve bunun hantallığına
hantallık katacak yeni kadrolar tahsis edeceksiniz. Bu anlayışı kabul etmek
mümkün değil! Biz, burada muhalefet olarak, hükümete yardımcı olmak
istiyoruz. Bu yapıları hızla değiştirin. Aksi takdirde, kaynak tüketen bu
anlayışın, artık bundan sonra, size de, ülkeye de hiçbir yarar sağlamayacağı
açık bir gerçektir. Değerli arkadaşlarım, dünyadaki yönetim anlayışı hızla
değişiyor. Hızla değişen bu yönetim anlayışında artık kademeler ortadan
kalkıyor; ama, biz, hâlâ o kademeli yönetim anlayışının gerektirdiği kadroları
getirip buralara koyuyoruz. Bunun kime ne faydası var?!. Bunun ne topluma ne
kamuya ne iktidara hiçbir katkısı yoktur. Bir taraftan devleti küçülteceğiz
diye ortaya çıkıyoruz, bir taraftan devleti büyütmek ve kademeli kadrolaşma
anlayışını hâlâ yaygın bir şekilde uygulamaya devam ediyoruz. İşte bu anlayışa
karşı çıkıyoruz. Yoksa, biz, yargı organının ihtiyacı olduğu temel kadroları
verelim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız. MEHMET DÖNEN (Devamla) - Elbette ki, dünyanın
tükenmesini önleyecek çevre örgütlenmesini ve toplumda çevre bilincinin
yaygınlaştırılması çalışmasını yapacak kadroları verelim. Devlet Bale ve Opera
Genel Müdürlüğüne gerekli kadroları verelim; ama, ne olur, gelin, bu devletin
yönetim anlayışını değiştirelim; daha az kaynakla, daha az personelle, daha
kaliteli, daha verimli hizmet sunacak bir anlayışı gerçekleştirelim. Bu anlayış
değişikliğini yapmadan ülkede istikrar programlarının başarıya ulaşması, kaynak
tasarrufunu yeterince yapabilmek mümkün görülmemektedir. Bu anlayışla hepinizi
tekrar saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. 1 inci madde üzerindeki konuşmalar böylece tamamlanmış
oldu. Şimdi, aynı madde üzerindeki önergelerin müzakeresine
geçeceğiz. Madde üzerinde iki önerge vardır; önergeleri sırasıyla
okutup, en son okunan önergeyi okunduktan sonra işleme alacağım : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini ve ilişikteki cetvellerin
eklenmesini arz ve teklif ederiz
Madde 1 - Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve
yurtdışı teşkilatlarında kullanılmak üzere, ekli listelerde yer alan kadrolar
ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (1), (2) ve (3) sayılı
cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiştir. Ek - 6 sayılı listede yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatına ait kadrolar iptal edi-lerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin (I) sayılı cetvelinin ilgili bölümünden çıkarılmıştır. EK-5 SAYILI LİSTE KURUMU : Emniyet Genel
Müdürlüğü TEŞKİLÂT : Yurtdışı (I) SAYILI CETVEL İHDAS EDİLEN KADROLAR
EK-6 SAYILI LİSTE KURUMU : Emniyet Genel
Müdürlüğü TEŞKİLÂT : Taşra (II) SAYILI CETVEL İPTAL EDİLEN KADROLAR
BAŞKAN - Diğer önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Halen görüşülmekte olan 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Tasarısının ek (I) sayılı listedeki Çevre Bakanlığı taşra
teşkilatına ait T.H.Sınıfı mühendis sayısının 8 inci dereceden olandan 11
adedinin yine 8 inci dereceden S.H. Veteriner kadrosuna dönüştürülmesini arz ve
talep ederiz.
BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Hükümet?.. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Katılıyoruz
efendim. BAŞKAN - Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul
edilmiştir. Şimdi, ilk önergenin metnini -cetvelleri okutmayacağım-
tekrar okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 606 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Emrehan Halıcı (Konya) ve arkadaşları MADDE 1.- Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet
Opera ve Balesi Genel Müdürlüğü ile Emniyet Genel Müdürlüğü merkez, taşra ve
yurtdışı teşkilatlarında kullanılmak üzere ekli listelerde yer alan kadroların
ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin (I), (II) ve (III) sayılı
cetvellerinin ilgili bölümlerine eklenmiştir. Ek-6 sayılı listede yer alan Emniyet Genel Müdürlüğü
taşra teşkilatına ait kadrolar iptal edi-lerek 190 sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin (1) sayılı cetveli ilgili bölümünden çıkarılmıştır. BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ HAYRETTİN ÖZDEMİR
(Ankara) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Katılıyoruz
efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum efendim. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorsunuz... Komisyonun takdire bıraktığı, hükümetin katıldığı
önergeyi oylarınıza sunuyorum ve karar yetersayısını arayacağım efendim. Kabul edenler... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bu önergeyi işleme
koymamanız lazım; çünkü... BAŞKAN - Sonra izah edeyim. Efendim, dışarıdan gelen arkadaşlarımızı sayma
imkânımız yok; onun için, oylamayı elektronik cihazla yapacağız. 3 dakika süre vereceğim. Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) BAŞKAN - Sayın Genç, bu arada, size bir bilgi takdim
edebilir miyim... Ben de, bu işte tereddüt ettim. 3201 sayılı Kanunun 16
ncı maddesinin ikinci fıkrasıyla Emniyet dış teşkilatı kurulmuş. Kurulan
teşkilata kadro değişikliği yapılıyor. Ayrıca, bildiğiniz gibi, kanunun isminde
bakanlık zikredilmiyor; zaten zikredilmez, siz de bilirsiniz. 190 sayılı Kanun
Hükmünde Kararnamedir. Onun için, yalnız kadrolarla ilişkili olduğu için diye
düşündük ve o şekilde kullandık. Bilgilerinize sunuyorum efendim. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır ve önerge kabul edilmiştir. Şimdi, görüşmekte olduğumuz 606 sıra sayılı tasarının 1
inci maddesinin oylamasına geçeceğim. 1 inci maddeyi, kabul edilen önergeler ve ekli
listelerle birlikte kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde,
değişiklikleriyle ve listeleriyle kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: MADDE 3. - Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu
yürütür. BAŞKAN - Maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Madde kabul edilmiştir. Tasarının tamamının oylamasına geçmeden evvel,
oylarının rengini belli etmek isteyen sayın milletvekillerine söz vereceğim. İlk söz, Ağrı Milletvekili Sayın Nidai Seven'e ait;
müspet oy vereceğini belirterek söz almış bulunuyorlar. Buyurun efendim. Süreniz 5 dakika. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 606 sıra sayılı kanun tasarısı görüşülürken, çevrenin, ne
kadar önemli olduğunu, insan unsuru üzerinde ne kadar etkili olduğunu, tarih
üzerinde ne kadar etkili olduğunu, kültür varlıklarının üzerinde ne kadar
etkili olduğunu, insan değerlerinin korunmasının ne kadar önemli olduğunu,
Çevre Kanununu tetkik ettiğimiz zaman daha net görmekteyiz. Tabiî, bugün, çevre kirliliğinin en önemli
sebeplerinden biri, Türkiye'de, yanlış, sağlıksız bazı maddelerin yakılmasıyla
ilgili gerekli tedbirlerin alınmamasından kaynaklandığı bilinmektedir. İşte,
çevre koruması, gerek kirliliğin önlenmesi gerek israfın önlenmesi bakımından
önemlidir. Bunu anlatırken, şimdi, birkısım hatip arkadaşlarımız çıktılar,
burada konuştular... 1996 yılında 46 adet çevre il müdürlükleri kurulmuş.
Ben, Ağrı Milletvekili olarak, dört senedir, Ağrı'da çevre il müdürlüğünün
kadrolarının tahsisini bekliyordum. İşte bugün Sevgililer Günü. Bugün bu
Sevgililer Gününü kutlarken, bu mutlu gün, bizim için önemli bir gündür,
Ağrılılar için önemli bir gündür. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Bir hatip arkadaşımız çıktı, dedi ki: "Van'a niçin
devlet opera müdürlüğü kuruyorsunuz?" 1998'de kurulmuş. Van halkının hem
operaya layık olduğunu hem Türkiye'nin diğer illerinde, İstanbul'da, Ankara'da
herkesin sahip olduğu her türlü hakka layık olduğunu bilmenizi istiyorum. Yani,
Van'ın halkı tiyatroya gitmesin mi; Van'ın halkı dinlenmeyi bilmesin mi; Van'ın
halkı, gençleri, sokaklarda, okey masalarında mı oynasın?! (MHP ve DSP
sıralarından alkışlar) Onun için, bu konulara karşı çıkmayın. Ağrı'da çevre il
müdürlüğüne de ihtiyaç vardır, Van'da devlet opera müdürlüğüne de ihtiyaç
vardır. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Ekmek gönderin, buğday
gönderin... Hayvanlar aç, ölüyor... VEYSEL CANDAN (Konya) - Ekmek gönderin... NİDAİ SEVEN (Devamla) - Doğu Anadolu'nun gelişmesi
gerekmektedir; doğu insanı refah beklemektedir, doğu insanı fert başına düşen
millî gelirinin artırılmasını beklemektedir. Biz milletvekillerine düşen görev
de, bütün Doğu Anadolu'daki insanlarımızın geri kalmışlık zincirini kırmaktır;
bunun için yola çıkmalıyız. Niçin onların önüne çıkmaya çalışıyoruz. (MHP ve
DSP sıralarından alkışlar) Onun için, ben, Çevre Bakanlığının getirmiş olduğu, 46
ilde kurulmuş olan çevre il müdürlüklerine tahsis edilecek kadroların,
milletimiz için, illerimiz için hayırlı olacağına inanıyorum ve bu kanun
tasarısına lehte oy kullanıyorum. Hepinize saygılar sunuyorum. (MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seven. Oyunun rengini belli etmek üzere başka söz talebi?.. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben istiyorum Sayın Başkan,
aleyhte. BAŞKAN - Peki, aleyhte. Buyurun. Süreniz 5 dakika Sayın Genç. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Çevre Bakanlığı, Yargıtay Başkanlığı, Devlet Opera ve Balesi
Genel Müdürlüğü kadrolarında değişiklik yapılmasına ilişkin, kadro verilmesine
ilişkin bir tasarı geldi; burada da Emniyet Genel Müdürlüğüyle ilgili bir kadro
ilavesi yapıldı. Bence, burada yanlış yapılıyor. Değerli arkadaşlar, bu
devletin bir bütçesi var, geliri var, gideri var. Anayasada deniliyor ki,
"cari yıl bütçesinde gider artırıcı her tasarrufun kaynağını gösteren
geliri göstermek zorundasınız. Bugünkü bu uygulamayla -gerçi, Emniyet Genel
Müdürlüğüne küçük, 10 tane kadro veriliyor da- burada, ileride büyük bir
suiistimale müsait bir yol açtınız. Yarın, burada bir kadro kanunu
görüşülürken, güçlü bir bakan veyahut da bir grup, getirir, burada bir önerge
verir, kimse de anlamadan, 10 000 tane kadroyu geçirir. Bu nedir; bu, ciddî devlet yönetimine yakışmayan bir
davranış biçimidir. Şimdi, devlet ekonomisi batmış... 17 Ekim 1999 tarihinde
imtihan yapmışsınız ve insanlardan defalarca da para almışsınız. İnsanlar
işsiz... Peki, o insanları niye atamıyorsunuz şimdiye kadar; niye
atamıyorsunuz?! Defalarca müracaat ettirdiniz Başbakanlık Personel Genel
Müdürlüğüne, her defasında 5 milyon, 10 milyon para alıyorsunuz ve insanlar aç,
işsiz; onları atamıyorsunuz, ondan sonra yeni yeni kadrolar alıyorsunuz. Şimdi, insanları kandırmakla, umutlandırmakla bir yere
varılmaz. Devleti yönetmek ciddî bir iştir. Devleti yöneten ciddî kişiler
olunca, devletin yönetimi de sağlıklı yürür; ama, şimdi öyle bir sisteme geldi
ki -zaten, milletvekillerinin konuşması da yok edildi, kişisel konuşmalar da
yok edildi- burada, önergeyle, işte, şuraya şu kadar kadro, buraya bu kadar
kadro, buraya bu kadar gider artırıcı şeyler... Bunlar, ciddî devlet
yönetimiyle bağdaşan unsurlar değildir. Tabiî, milletvekili olan birçok arkadaşımız, devlet
yönetiminde görev yapmadıkları için ve milletvekilliğinde daha yeni oldukları
için, devlet ciddiyetinin ne olduğu, devletin nasıl işlemesi gerektiği
konusunda yeterli bir bilgiye sahip değiller. Bizim istediğimiz, bu Türkiye
Cumhuriyeti Devletinin payidar kalabilmesi için, her atılan adımın, gelecekte
bu devletin işleyişine kusur getirmeyecek, sağlıklı bir raya oturtacak
davranışlarla dolu olması lazımken, bir bakıyoruz, üç beş kuruşluk menfaattır
yahut da -üç beş kuruşluk, belki yanlış bir ifade de- belli bir menfaat grubu
varsa veyahut da çevremizdeki insanların bir menfaatı varsa, ondan sonra, hiç,
gerçekleri bir tarafa katarak, böyle, bu Meclisin işleyişini de gelecekte çok
sıkıntıya sokacak birtakım tasarruflarda bulunuyorsunuz. Tabiî ki, Çevre Bakanlığına olsun Yargıtay Başkanlığına
olsun, devletin bütün kurumlarına kadro verilmesinden biz şikâyetçi değiliz;
ama, bunları verirken, bunun bir bütçe planı vardır, orada bir bütçesi vardır;
komisyondan geçirin, komisyonda enine boyuna bunlar tartışılsın. Yoksa, bugün
10 kadroyu geçirirsiniz, yarın 10 000 kadroyu geçirirsiniz, ertesi gün 50 000
kadroyu geçirirsiniz, ondan sonra da bu yol kapanmaz. Bunun, tabiî, en supap
merkezi, Meclis Başkanlığıdır. Burada komisyon çoğunluğu da yok. Gerçi Sayın
Başkanımız izah etti, kendisine teşekkür ediyoruz, bir anlayıştır; ama, işte,
İçtüzükte, görüşülmekte olan kanunla ilgisi olan yeni bir değişiklik
getirdiğiniz zaman komisyon çoğunluğunun olması lazım diyor. Yani, bu bir
emniyet supabıdır. Bunların aranması lazım. Ha, bugün çoğunluk sizde,
istediğimizi yaparız derseniz, zaten, keyfî yönetim konusunda sizinle yarışacak
hiçbir yönetim görülmemiştir şimdiye kadar. Yıllarca bu Meclisteyim; ama, sizin
gibi, bu keyfî yönetim, istediğini yapan, kanunu, Anayasayı dinlemeyen hiçbir
iktidar grubu görülmemiştir. Bununla da, memlekete iyilik değil kötülük
yapıyorsunuz. Bugün, Türkiye, ekonomisi çökmüş, insanları sokakta aç...
Yani, artık, her gün şuraya gelen insanların feryadını dahi duymuyorsanız, ne
yapalım!.. Birbirinizi kutlamak bir şey değil. Bazı arkadaşlarımız, o kadar
başarısız bakanlara, burada, çıkıp "yahu sen nasıl becerdin bunu"
diyor; "bu başarıyı nasıl yakaladın" diye birbirlerine iltifat
ediyorlar. Bu iltifatlarla... Keşke öyle olsa da, bu memleketi yöneten bakanlar
başarılı olsa da biz de kendilerini tebrik etsek; ama, gerçek, sizin gördüğünüz
gibi değil. Bu memlekette, gerçekten, herkesin, görmesi gereken gerçekleri
görerek ve ülkenin geleceğini garantiye alabilecek objektif kurallarla hareket
etmesi, bu memleketin geleceği bakımından önemlidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Genç, lütfen toparlayınız. KAMER GENÇ (Devamla) - Dileriz ki, bu verdiğimiz
kadroları alan bakanlar, objektif kurallara göre imtihan yaparlar; daha önceden
yapılan işçi sınavını, memur sınavını
kazanan o gençlerimizi de bir an önce işe alırlar. Saygılar sunarım efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, tasarının tümünü oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiş ve
kanunlaşmıştır; 4 kuruluşumuza, ülkemize ve bakanlıklarımıza hayırlı olsun
diyorum efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Sayın Bakan teşekkür edecekler. Buyurun efendim. ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) - Teşekkür
ediyorum Sayın Başkanım. Değerli milletvekilleri, yasalarımızın, daha doğrusu
kadrolarımızın, memleketimize hayırlı olmasını diliyor, katkılarınızdan dolayı,
hepinize teşekkür ediyorum. Saygılar sunuyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Sayın milletvekilleri, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının
Yurtdışı Teşkilatı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri
Komisyonu raporunun müzakerelerine devam edeceğiz. 3. – Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?... Mevcut değil. Ertelenmiştir. Türk Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma
Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe
Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız. 4. – Türk
Silâhlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759)(S. Sayısı:
572) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Emniyet Teşkilatı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun
Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlayacağız. 5. – Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette
Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727,
1/660, 1/795) (S. Sayısı: 576) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Sayın Millî Savunma
Bakanı, bütün partilerin grup başkanvekillerini dolaştı, hassaten rica etti ve
yanındaki, çıkması lazım gelen kanun tasarılarının listesini bize tevdi
ettiler; sağ olsunlar, nezaket gösterdiler; fakat, ne enteresandır ki, Sayın
Bakanın bu centilmenlik gösterisine rağmen, hükümetin komisyonu yok, bakanlar
gelmiyor. Yani, şu anda, Çevre Bakanı her bakanlığı temsil ettiğine göre,
hükümet olarak burada oturabilir ve şu, millî savunmayla ilgili kanun
tasarıları görüşülebilir gibi geliyor bana. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Güven. Bildiğiniz gibi,
biz, önce komisyonu arıyoruz, sonra hükümeti arayacağız. TURHAN GÜVEN (İçel) - Komisyon hem var hem yok
Başkanım. Çağrıldığı zaman arkasını dönüyor komisyon, sonra gelip oturuyor
buraya. BAŞKAN - Komisyon şu anda mevcut olmadığına göre,
ertelenmiştir. Millî Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL
Tesisleri İşletme Başkanlığının Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
müzakerelerine başlayacağız. 6. – Millî
Savunma Bakanlığı Akaryakıt İkmal ve NATO POL Tesisleri İşletme Başkanlığının
Kuruluşu ve Görevleri Hakkında 613 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî
Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/752) (S. Sayısı : 577) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Hâkimler ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına
Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu raporlarının
müzakerelerine başlayacağız. 7. – Hâkimler
ve Savcılar Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair 621 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/728) (S. Sayısı : 591) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî
Tazminat ve Aylık Bağlanması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin
624 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Fazilet Partisi Grup Başkanvekili
Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan ve 7 Arkadaşının; Anavatan Partisi Grup
Başkanvekilleri Bartın Milletvekili Zeki Çakan, Denizli Milletvekili Beyhan
Aslan, Eskişehir Milletvekili İ. Yaşar Dedelek ile Antalya Milletvekili Cengiz
Aydoğan'ın Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan
ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakerelerine başlayacağız. 8. – Türkiye
Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanunu ile Nakdî Tazminat ve Aylık Bağlanması
Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin 624 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve İçişleri, Millî Savunma ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporları
(1/757, 2/603, 2/605) (S.Sayısı: 592) BAŞKAN - Komisyon?.. Mevcut değil. Ertelenmiştir. Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret,
Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları
raporlarının müzakerelerine başlıyoruz. 9. – Elektrik
Piyasası Kanunu Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/791) (S. Sayısı: 597) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Hazır. Hükümet?.. Hazır. Sayın milletvekilleri, yeni İçtüzüğümüz gereğince,
komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunmuyorum; ancak,
komisyon raporunun, 597 sıra sayısıyla basılıp dağıtıldığını sizlere
hatırlatıyorum. Tasarının tümü üzerinde, grupları adına ilk söz,
Anavatan Partisi Grubu adına, Kırıkkale Milletvekili Sayın Nihat Gökbulut'a
aittir. Buyurun Sayın Gökbulut. (ANAP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. (1) 597
S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. ANAP GRUBU ADINA NİHAT GÖKBULUT (Kırıkkale) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısı üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; bu
vesileyle Yüce Meclisi ve aziz milletimi sevgiyle selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, mantığı sağlam ve doğru,
hedefi ve amacı net, açık olan; ancak, metni biraz karmaşık teknik bir kanun
tasarısının müzakeresini yapacağız. Uygulamalarını gelişmiş sanayi ülkelerinde
gördüğümüz bu kanunun, bizim ülkemizde de uygulamada hangi sorunları
yara-tacağını ve bu sorunun boyutlarını şimdiden tam tahmin etmek ve kehanette
bulunmak pek mümkün değil; ancak, herkesin üzerinde ittifak edebileceği bir
olgu, küreselleşen dünyada, ülkemiz için böyle bir kanun tasarısının hayata
geçirilmesinin elzem olduğu ve gerekliliğidir; çünkü, ülkemizde çoktan yapılmış
olması gereken şey, serbest ekonomi kuralları çerçevesinde, liberal elektrik
enerjisi piyasası kanununu bir an önce çıkarmak, enerji planlamasını kendi
piyasa dinamiklerine bırakmaktı. Bilindiği gibi, halen ülkemizde elektrik enerjisi
-genel olarak- kamu tarafından üstlenilen bir hizmettir. Gerçi, son zamanlarda,
3096 sayılı Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi,
İletimi, Dağıtımı ve Ticaret ile Görevlendirilmesi Hakkında Kanun ile,
yap-işlet-devret, yap-işlet ve işletme hakkı devri modelleriyle birlikte,
otoprodüktör uygulamasıyla özel sektörün enerji yatırımlarında yer alması
sağlanmıştır. Yap-işlet-devret modeli kapsamında, bugüne kadar, 12
hidroelektrik santralı, 4 doğalgaz santralı ve 2 rüzgâr santralı işletmeye
alınmıştır. Bu santralların kurulu gücü, yaklaşık 1 600 megavat olup, yıllık
enerji üretimi ise yaklaşık 11 milyar 500 milyon kilovat/saattir. İşletme hakkı devri modeli, elektrik dağıtım
tesislerinin daha verimli ve etkin işletilmesini sağlamak amacıyla tesis
edilmiştir. Ayrıca, devletin kaynak yetersizliği nedeniyle yapamadığı
iyileştirme yatırımlarının gerçekleştirilmesi, ülke genelinde yüzde 22'ye, bazı
bölgelerde ise yüzde 65'e varan enerji kayıp ve kaçaklarının önlenmesi,
tüketiciye kesintisiz ve kaliteli, ucuz enerjinin sunulması hedeflenmiştir. Kanun tasarısıyla, işletme hakkı devri sözleşmesi
imzalanmış, firmalara, sözleşme hükümlerini yerine getirmeleri amacıyla, 31
Mart 2001 tarihine kadar süre verilmiştir. Kanun tasarısının yasalaşma sürecinde oluşacak gecikme
göz önüne alınırsa, bu sürenin de yeniden gözden geçirilmesinde fayda mütalaa
ediyoruz. Değerli milletvekilleri, yap-işlet-devret projelerinin
uygulanmasında kazanılan deneyim ve birikimlere dayanılarak, ayrıca 4283 sayılı
Yasayla, yap-işlet modelleriyle nükleer, jeotermal ve yenilenebilir enerji
kaynakları hariç olmak üzere, sadece, termik santrallar, mülkiyeti kendilerine
ait olmak üzere özel sektör tarafından günümüzde yapılıp işletilebilmektedir. Dikkatinizi çekmek isterim; yap-işlet modelleriyle,
toplam, 5 830 megavat gücünde 4 doğalgaz çevrim santralı ile İskenderun'da
ithal kömüre dayalı 1 adet termik santral sözleşmeleri imzalanmıştır. Tüm bu 5
santralın maliyeti 3,5 milyar dolardır ve 2003 yılında tamamlanması
beklenmektedir. 2001 yılı bütçesinde tüm kamu yatırımlarına harcanan,
ayrılan ödeneğin 5 milyar dolar olduğunu göz önüne alırsak, enerji
yatırımlarının özel sektörce piyasa içerisinde rekabet şartlarında
gerçekleştirilmesinin önemi ayrıca anlaşılacaktır. Değerli milletvekilleri, 3096 ve 4283 sayılı kanunların
yap-işlet-devret ve yap-işlet modelleriyle enerji sektöründe gerçekleştirilen
yatırımların ve oluşan piyasanın, hazine garantisi ve alım garantisi
olmaksızın, eşit şartlarda rekabet ortamında, tam elektrik piyasasının oluşması
amacıyla bu kanun tasarısı hazırlanmıştır. Bu kanunla, elektrik enerjisi
piyasasında Bağımsız Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumu ve Elektrik Piyasası
Düzenleme Kurulu oluşmaktadır. Enerji sektöründe, daha şeffaf, açık bir
yapılanma sürecinde rekabet ortamının yaratılması ayrıca amaçlanmaktadır.
Sektörde, özel sektör yatırımlarının teşvik edilmesi sağlanmaktadır. Ayrıca,
özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösteren, malî açıdan güçlü, etkin ve
piyasasının kendi dinamikleriyle hareket eden bir elektrik piyasası oluşması
düşünülmüştür. Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunun denetimi altında,
tüketiciye, yeterli, kaliteli, kesintisiz, sürekli ve ucuz maliyetli elektrik
enerjisi temin edilmesi amaçlanmaktadır. Değerli milletvekilleri, yeni piyasada hedeflenen
rekabet ortamının yaratılabilmesi için, yeterli sayıda üreticinin ve
sermayenin, devlet garantileri olmaksızın piyasaya girmesi ve zaman içinde arz
fazlasının oluşması, bu kanunun baş şartıdır. Bunun için ön şart ise, mevcut
piyasa risklerinin en aza indirilmesi ve yatırımcıların piyasaya güven
duymaları olacaktır. Bu güveni sağlamak doğrultusunda, piyasanın, adil, açık,
şeffaf olmasını teminen ve çok katılımcı bir pazarın oluşması amacıyla,
kanunla, Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulu kurulmuştur. Üretilen elektrik
enerjisini dağıtım şirketine ve tüketicilere sunmak üzere kamu elindeki iletim
hatlarının, eşit taraflar arasında ayırım gözetmeksizin hizmete sunulması
amacıyla, sadece iletim hatlarının kamu tekelinde kalması kanunla
öngörülmektedir. Ayrıca, piyasa faaliyetleri, özel hukuk hükümlerine
göre ikili anlaşmalarla sağlanacaktır. Diğer bir ifadeyle, yeni elektrik
piyasasında üreticiler, dağıtıcılar, toptan veya perakende satıcılar gibi
piyasa katılımcıları, kendi aralarında yapacakları ikili anlaşmalarla
faaliyetlerini sürdürebileceklerdir. Daha açık bir ifadeyle, Kırıkkale'deki bir
üreticiden, Konya'daki dağıtıcı, ikili anlaşmayla, ihtiyacı olan elektrik
enerjisini rahatlıkla satın alabilecektir. Başlangıçta büyük tüketicilere verilecek olan
tedarikçiyi seçme hakkı, aşamalı olarak, süreç içinde tüm tüketicileri
kapsayacak şekilde yaygınlaşmasıyla birlikte, nihaî enerji kullanımında tam
rekabet ortamına geçebilmek mümkün olacaktır. Değerli milletvekilleri, kanun tasarısı incelendiğinde,
bazı modellerde nispetleri görmemiz mümkündür. Bu oranlarla sınırlamalar
getirilerek, sektördeki tekelleşmenin önüne geçilmiştir. 2 nci maddenin (a)
bendinin 3 nolu bendine göre, otoprodüktör veya otoprodüktör gruplarının
ürettikleri enerjinin yüzde 20'sine kadarını rekabet ortamında satabilme imkânı
getirilmiştir. Yine 2 nci maddenin (a) bendinin 2 nolu alt bendine
göre, özel sektör elektrik üreticileri, Türkiye'de kurulu gücün ancak yüzde
20'si kadar üretim tesisleri kurabileceklerdir. Yine, 2 nci maddenin (c) bendinin 2 nolu alt bendinde
ise, herhangi bir özel sektör toptan satış şirketine yüzde 10 ile sınır
getirilmiştir. 14 üncü maddeyle ise, yabancı sermayenin, özelleştirme
uygulamaları çerçevesinde, sektör bazında kontrol oluşturmayacak şekilde; yani,
yüzde 50'den daha fazla pay sahibi olması engellenmiştir. Sayın milletvekilleri, bugünden geçmişe dönüp bakalım;
elektrik enerjisi ciddî iştir ve ancak kamu tarafından verilecek hizmeti
tazammun eder mantalitesiyle karşılaşırız. Kamu, enerji yatırımı yapacak,
üretecek, iletecek, dağıtacak, üretim miktarlarını tespit edecek, kadrolarını
ihdas edecek, iletim yatırımlarını yapacak ve dağıtımı tekelden yapacak, fazla
üretirse elinde kalacak, az üretirse de elektrik kısıntısı olacak; dünyada
kayıp-kaçak yüzde 6 iken, hatta, gelişmiş ülkelerde yüzde 2,3 iken Türkiye'de
yüzde 22-25 olacak, bazı bölgelerde ve bazı vilayetlerde ise kayıp-kaçak yüzde
65 olacak, bir bölgenin halkı, diğer bölgenin halkının elektrik parasını
ödeyecek... Dünyanın hangi ülkesinde böyle bir çarpıklık ve kamu savurganlığı
vardır?! Geçmişteki mantık ve sistem, yatırımın ve planlamanın devlet
tarafından yapılmasını öngörmekte ve sistem, kendi içinde, kendi kendine
pasifize olmaktaydı. Müzakeresini yaptığımız kanunun mantığı ise, pazar
içinde eşit rekabet şartlarında liberal elektrik piyasasını, kendi
dinamikleriyle yeniden yapılandırmaktır. Bu piyasada imtiyazlı firma da
imtiyazlı bölge de imtiyazlı belge de yoktur. Kamunun en fazla yatırım yapması gereken sektör enerji
sektörü olup, Planlamaya göre yıllık 3 milyar dolar yatırım yapmak
gerekmektedir. Yolsuzluk ve şaibenin, böyle iddiaların en fazla olduğu
konuların, kamu yatırım alanları ve ihale mekanizmasında odaklaştığını da
düşünürsek, kamunun, ne kadar yatırımlardan uzaklaşırsa, ülke için faydalı
olacağını mülahaza ediyoruz. Ayrıca, kamunun elinde bu yatırımları finanse edecek
kaynak da yoktur. Bakanlık, tüm yetkilerini ve imkânlarını, serbest piyasa
ekonomisi içinde kanun gereği oluşacak bir denetleme kuruluna ve piyasanın
dinamiklerine bırakıyorsa, bu keyfiyeti takdirle karşılamalıyız. Planlamanın veya hesapların kamu tarafından yapılması,
buradaki temel açmazdır; çünkü, hiçbir kamusal tahmin, sektörle ilgili piyasada
gerçekleşen rakamları öngörme becerisine sahip değildir. Çünkü, kamu
yetkilileri, tahminlerinin tutarlı olması için gerekli risk, kayıp, kazanç
denkleminin en uzak noktasındadırlar. Hesaplarının yanlış çıkması halinde de
hiçbir şekilde sorumlu değillerdir. Onun için, enerji tahminleri, çeşitli kurum
ve kuruluşların literatürlerine baktığımızda hep farklı farklıdır. Özetle ifade etmek gerekirse, elektrik enerjisi
sektöründe gerçekleşecek yatırımlarla ilgili tahminler bürokrat ve teknokrata
bırakılmayacak kadar ciddî bir iştir. Serbest piyasa dinamiği içinde özel
sektör talep analizlerine, mutlaka, bu tahminlerin terk edilmesi gerekir.
Türkiye'de talep ana-lizi yapıp, üretimini buna göre planlayan bir sanayi
sektörü tahmininde yanılsa veya üretimi fazla olsa, devlete, fazla olan
üretimini satabilir mi?.. Talep fazla ise kârı artar, talep azalırsa riske
katlanır, zarar eder. Serbest piyasada elektrik üretiminin ticarî faaliyeti de
aynı vasıftadır; yeter ki, kamu, piyasada sadece düzenleyici ve müdahaleci
olarak kalsın. Değerli milletvekilleri, enerji, ekonomik ve sosyal
yaşamımızın en temel girdilerinden biri olarak, ülkemizin uzun vadeli kalkınma
stratejisinde ve plan çalışmalarında en etkin ve planlayıcı bir özelliğe
sahiptir. Hızla büyüyen ve gelişen bir ülke olan Türkiye'nin enerji ihtiyacı
ise, hızla artmaktadır. Her yıl elektrik enerjisi ihtiyacımız, ortalama yüzde 9
artmaktadır. Önümüzdeki on yıl içerisinde elektrik enerjisine olan talep yüzde
100, yani, bir misli artacaktır. Bu yıl elektrik enerjisi talebini yerli
kaynaklarla karşılamamız mümkün değildir. Tüm yerli kaynaklarımızın talebi
karşılama oranı 1999 yılında yüzde 35 olup, bu oran ise giderek düşecek, 2010
yıllarında yüzde 20'ye ulaşacaktır. Ayrıca, hızla artan elektrik enerjisi
talebini karşılayacak enerji yatırımlarını finanse edecek kamu kaynaklarımız da
çok yetersiz, hatta yok denecek seviyededir. O halde, çözüm yolları nedir: Elektrik enerjisinin, yeterli, sürekli, düşük maliyetli,
çevreyle uyumlu, temiz bir şekilde tüketicinin istifadesine sunulması amacıyla,
serbest rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterecek, malî
açıdan güçlü, istikrarlı elektrik piyasasının oluşması gerekmektedir. Buna
bağlı olarak, paralel olarak, doğalgaz ve petrol piyasası da serbest piyasa
ekonomisi içerisinde mutlaka liberalleştirilmelidir. Alternatif enerji
kaynakları, özellikle, yenilenebilir enerji kaynakları, bi-yomas, rüzgâr,
hidrolik ve güneş enerji kaynakları özendirilmeli, teşvik edilmeli ve bu konuda
mutlaka tedbirler alınmalıdır. Çevreyle uyumlu, temiz enerji kaynaklarının
kullanılması için kamu tarafından gerekli tedbirlerin alınmasında zaruret
görüyoruz. Bu çerçevede, kanunun, öncelikle, oluşturulması
düşünülen yeni piyasa düzenini ve bu düzenin işleyiş esaslarını ortaya koyması
gerekmektedir. Kanunla oluşturulacak elektrik piyasasında mevcut rollerini
yürüten aktörler ile piyasaya yeni girecek aktörler arasında eşit şartlarda
rekabetin sağlanması, piyasanın temel işleyiş tarzıdır. Kanun, pazar için
rekabet yerine, pazar içi rekabeti amaçlamaktadır. Pazar içi rekabet ortamının
yaratılabilmesi için yeterli miktarda ve güçte özel yatırımcının ve sermayenin,
devlet garantisi olmaksızın piyasaya girmesinin sağlanması ve zaman içinde
elektrik enerjisi arz fazlasının yaratılması hedeflenmektedir. Şu anda elektrik
enerjisi talep fazlası olduğundan piyasaya yeterli üreticinin girmesi
beklenilmektedir. Değerli milletvekilleri, halen elektrik enerjisi
sektöründe, üretimin, iletimin ve dağıtımın kamu eliyle yapıldığı, piyasa
risklerinin tümünün devlet tarafından üstlenildiği, bu çerçevede uzun vadeli
alım garantileri verildiği, bu alımlar karşılığında yapılacak ödemelerde Hazine
garantilerinin bulunduğu ve mevzuatımızın çok karmaşık olduğu malumu âlinizdir.
Geçiş dönemi içinde, piyasaya yeni girecek firmaların ve aktörlerin eşit
şartlarda rekabet edebilmeleri için, önceden verilen imtiyazların tedricen
kaldırılması düşünülmektedir ve doğrudur. Bu amaçla, Hazine garantili bazı
üretim yatırımları için 2002 yılı sonuna kadar süre tanınmıştır. Yatırımların
makul sürede tamamlanması için, kanunun çıkmasında oluşan gecikme süresinin
hedeflenen süreye eklenmesi, makul bir düşünce olabilir. Değerli milletvekilleri, enerji sektöründe artan global
bağımlılık ve serbestleşme faaliyetleri sonucu, piyasalar, hükümet
müdahalelerinden ziyade, piyasa dinamikleri tarafından yönlendirilmektedir.
Bundan dolayı, enerji sektörü, ülke sınırlarını aşmış ve uluslararası
boyutlarıyla düşünülür konumdadır. İnanıyoruz ki, kanunlaşacak bu tasarıyla,
tüketici, daha verimli, ucuz, sürekli elektrik enerjisi kullanma imkânına sahip
olacaktır ve ülke ekonomisine yarar getirecektir. Değerli milletvekilleri, netice olarak şunları ifade
edebilirim: Enerji politikaları, mutlaka, ulusal bir politika niteliğinde
olmalıdırlar. Elektrik piyasası düzenleme kurulu her türlü siyasî müdahaleden
uzak, özerk ve bağımsız olarak düzenlenmelidir. Kurul üyeleri, enerji
sektöründe deneyimli, mesleğinde uzman, otoriter, objektif ve tarafsız
kişilerden seçilmelidir. İşletme hakkı devir sözleşmelerinde imtiyaz, imtiyaz
artı tahkim ve özel hukuk modellerinde bütünlük sağlanmalıdır. Elektrik
üretiminde, çevreyle uyumlu, temiz, yenilenebilir enerji kullanımı teşvik
edilmelidir. Rüzgâr enerjisi üretimi, fiyatta sübvansiyonla mutlaka teşvik
edilmelidir. Doğalgaz kombine çevrim santralları kısa vadede çözüm
getirmektedirler; ancak, uzun vadede kömürlü ve ülkemiz yerli kaynaklarına
dayalı santral yapımlarına önem ve öncelik verilmek gerekir. Ülkemizde kurulu
olan tüm termik santrallar konvansiyonel ve pulverize kömür teknolojisiyle
çalışmaktadır; bu şekilde, verim düşmekte, emisyon artmaktadır. Bu nedenle,
linyite dayalı termik santrallarda akışkan yatak teknolojilerine öncelik ve
önem vermek gerekir. Elektrik Piyasası Kanununun ülkemize ve milletimize
hayırlı olması ve bu yasayla, hem memleketimizde hem de zihinlerde aydınlık bir
Türkiye yaratılması dileğiyle tümünüzü saygı ve sevgiyle selamlarım. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Gökbulut. Gruplar adına ikinci söz, Demokratik Sol Parti Grubu
adına, Bursa Milletvekili Sayın Hayati Korkmaz'a ait. Buyurun Sayın Korkmaz.(DSP sıralarından alkışlar) Konuşma süreniz 20 dakika efendim. DSP GRUBU ADINA HAYATİ KORKMAZ (Bursa) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının geneli
üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum. Sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum. Görüşmekte olduğumuz kanun tasarısı, enerji sorunları
ve politikaları açısından büyük öneme sahip olmasına rağmen, ne yazık ki,
yaklaşık beş altı yıllık bir gecikme ile Meclisin gündemine bugün
gelebilmiştir. Ülkemizde, enerji sektöründe özelleştirme, yap-işlet,
yap-işlet-devret modelleri gündeme geldiği dönemde, elektrik piyasası kurulmuş
olması gerekirdi. Gecikmeli olarak gerçekleşmesi sonucu, tasarının esas amacı
olan, sektördeki serbest rekabet ortamı, belli bir süre için tam olarak
sağlanmamış olacaktır. Bunda, ayrıca, 1990-1997 yılları arasında kamu
yatırımlarına gerekli ödenek ayrılmamasının ve özel sektörün yatırım yapmasını
sağlayacak yasal düzenlemelerin zamanında yapılmamasının önemli bir payı olduğu
da bilinen bir gerçektir. Diğer taraftan, güncel enerji politikalarının başarılı
olması için, devlet, işletmeden çekilmeli, planlayıcı ve denetleyici bir görev
üstlenmelidir. Yapısal özelliklerden kaynaklı doğal tekel niteliğinde
olan bu sektörde, özellikle özelleştirme aşamasında oluşabilecek bir
tekelleşme, ancak kaliteli ve işler bir rekabet ortamı yaratılarak önlenebilir.
Bu rekabet ortamı, kısa ve orta vadede dengeli enerji kaynak kullanımını
sağlamalı, talebe göre denge oluşturabilmeli, ana iletim ve dağıtım
şebekelerindeki kayıpları önleyebilmeli ve bu sayede, üretimde, iletimde ve
dağıtımda verimliliği sağlamalıdır. Bu kanunla kurulacak kurum ve kurulun önemi, ülkemizin
elektrik ihtiyacının her yıl ortalama yüzde 8 ilâ 10 arasında arttığı ve
ihtiyaç duyulan yıllık yatırımların ve tüketilen elektriğin cirosunun
birimlerinin milyar dolarlarla ifade edildiği dikkate alındığında, çok daha iyi
anlaşılacaktır. Ayrıca, elektrik enerjisi maliyetleri, sanayiimizin
temel girdilerinden olup, firmaların rekabet edebilirliği açısından büyük önem
taşımaktadır. Sanayicilerimizin kullandığı elektriğin maliyeti, rakip
ülkelerden daha yüksek olmamalıdır. Bütün bu amaçları yerine getirmek için, enerji
sektöründeki faaliyetlerin düzenli, hızlı ve etkin bir biçimde yürütülmesini
sağlayacak, serbest piyasa koşullarında çalışan, özerk yapıda bir elektrik
piyasası düzenleme kurum ve kuruluna ihtiyaç vardır. Bu kurul, elektrik
sektöründe üretim, iletim ve dağıtım şirketleri arasında oluşacak liberal
piyasanın denetim ve düzenlemesini sağlayacaktır. Ayrıca, söz konusu liberal
piyasanın tam olarak işleyebilmesi için, üretim ve dağıtım tesislerinin
özelleştirilmesinde izlenecek usule ilişkin düzenlemelere de, bu kanun
tasarısında yer verilmiştir. Bu kanunla kurulması amaçlanan kurul, dünyadaki
elektrik enerjisinin üretim ve dağıtımında liberalleşmeyi sağlamak için
geliştirilen modellerin en yenisi ve en gelişmiş olanıdır. Bu açıdan kanun
tasarısı, Avrupa Birliği ve uluslararası enerji mevzuatlarına uyumludur. Bu kanun tasarısının amaçlarından bir diğeri de,
elektrik enerjisinin nakli açısından doğal tekel konumunda olan iletim ve
dağıtım hizmetlerinden tüm kullanıcıların eşit şartlarda faydalanmasını
sağlamaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yine, rekabet ve
maliyetleri düşürebilmek için, arzın, talebin üzerinde gerçekleşecek şekilde,
yatırımların hızla gerçekleştirilmesine ihtiyaç vardır. Bu amaçla, yeni
üreticilerin, elektrik üretimi için yatırım yapmaları yanında, son yıllarda
ülkemiz elektrik üretiminde önemli bir paya ulaşan otoprodüktör santrallerin
gelişmelerinin devam ettirilmesi için bazı kolaylıklar bu kanunla
sağlanacaktır. Bu şirketler, kendi ihtiyaçlarının fazlası olan üretimlerinin
yüzde 20'sini, üretici lisansı almadan satabileceklerdir. Ayrıca, üretici
lisansı alarak, daha fazlasını da satma olanağı sağlanmıştır. Diğer taraftan, ülke kaynaklarını kullanmak veya sera
gazları emisyonunu sınırlandırmak amacıyla, yenilenebilir enerji kaynaklarının
teşvik edilmesi son derece önemlidir. Bunu sağlamak için, elektrik
santrallarının yatırımlarının belli bir yüzdesinin, yenilenebilir elektrik
enerjisi üretimi için, bu yasa tasarısında öngörülebilirdi. Kanun tasarısında,
bu tür düzenlemeye yer vermek yerine, hükümetlerin üretim veya yatırım
sürecinde bazı teşvikler vererek, bu yatırımların desteklenmesi daha uygun bir
çözümdür. Yenilenebilir enerji yatırımlarının çoğunun belli oranda teşvik
edilmesi bugün için kaçınılmazdır. Teşvik edilmeden bu yatırımların
gerçekleştirilmesini beklemek, hiçbir zaman istenen sonucu vermeyecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elektrik
üretimi, iletimi ve dağıtımını, tüketicilere kesintisiz, güvenli ve düşük
maliyetli olarak sunulmasını sağlamak için, bu kanunla oluşturulacak kurum ve
kurul işlevini tam olarak yerine getirebilmek için, yasanın yürürlüğe
girmesinin ardından ihtiyaç duyulan yönetmeliklerin mümkün mertebe sade ve
uygulamada sıkıntı yaratmayacak şekilde titizlikle hazırlanıp yürürlüğe
alınmasında yarar vardır. Bu kanun tam olarak yürürlüğe girdiğinde, bugün için
yürürlükte olan birçok kanun tamamen veya kısmen ortadan kalkmış olacaktır.
Ancak, öngörülen geçiş süreci, birçok kanuna göre oldukça uzun olup, bu süreç
için geçerli olacak geçici maddelere yer verilmiştir. Bu süreçte, liberal
elektrik piyasa şartlarının ve bu kanunun amacına ulaşmasını geciktirecek ve
engelleyecek kararlardan ve uygulamalardan olabildiğince kaçınılmasında da
yarar vardır. Diğer taraftan, gelecekte enerji sektörüne yönelik
benzer kurum ve kurulların kurulması söz konusudur. Buna örnek olarak, doğalgaz
piyasası kurulunu verebiliriz. Enerji politikası bir bütün olup, kurulacak bu
tür özerk kurullar gelecekte, avantajları yanında, beraberinde bazı
sıkıntıların yaşanmasına da neden olabileceklerdir. Bu nedenle, bundan sonra
gündeme gelecek benzeri kanunlarda yaşanması muhtemel sorunları giderecek
düzenlemelerin yapılması için gerekli özen gösterilmelidir, hatta, gerekirse,
bazı kurullarda koordinasyon, daha iyi iletişim ve personel ve çalışma
ve-rimini yükseltmek için birleştirme dahi söz konusu olmalıdır. Yine, bu kanunla kurulacak kurul ve bundan önce kurulan
kurullarla ilgili komisyonlarda yapılan çalışmalar sırasında, bu kurulların
faaliyetlerini denetleyecek ve kurul çalışmaları hakkında bilgi vermekle
yükümlü olacak bir merciin eksikliği sürekli dile getirilmiştir. Gerçekten,
diğer ülkelerde bulunan kurulların hiçbirinde, bu denli bağımsızlık söz konusu
değildir. Hükümetin, bu ihtiyacı karşılamak için, bütün kurulları içerecek bir
çerçeve kanun üzerinde çalışarak, Meclisin gündemine getirmesinde yarar
olduğunu düşünmekteyiz. Böyle bir çerçeve kanunun amacı, kurulların özerkliğini
ortadan kaldırmak olmamalıdır. Hazırlanacak çerçeve kanunuyla, kurulların
faaliyetleri hakkında bilgi vereceği ve etkin ve sağlıklı çalışmaların yapılıp
yapılmadığını denetleyecek mekanizmaların oluşturulması hedeflenmelidir. Bu kurulların,
Türkiye Büyük Millet Meclisine karşı sorumlu olmalarının doğru bir yaklaşım
olacağını düşünmekteyiz. Bu duygu ve düşüncelerle, ülkemizin gelecekteki enerji
ihtiyacının temin edilmesi ve enerji politikaları açısından büyük önem taşıyan
bu kanunun ülkemize hayırlı olmasını diler, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Korkmaz. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini, Hatay
Milletvekili Sayın Mehmet Dönen ifade edeceklerdir. Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. DYP GRUBU ADINA MEHMET DÖNEN (Hatay) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı
üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım; Grubum ve şahsım adına
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli arkadaşlarım, görüşülmekte olan Elektrik
Piyasası Yasa Tasarısı, bizim de, prensip olarak karşı olmadığımız -Türkiye'de,
gerçekten liberal bir elektrik piyasasına ihtiyaç olduğuna inandığımız için-
bir yasa tasarısıdır. Bu yasa tasarısını, tabiî ki, konulan gerekçeleri
doğrultusunda ele alıp, incelemek ve analiz etmek gerekir. Eğer, gerçekten, bu
yasa tasarısı, gerekçelerinde yazıldığı gibi, kaliteli, sürekli, piyasa
koşullarına göre sanayimize ve sabit tüketici olan abonelerimize -yani, evde
elektrik tüketen abonelerimize- daha ucuz, daha kaliteli ve daha sürekli bir
elektrik enerjisi temin edecekse, bu yasa tasarısına hiç kimsenin karşı çıkması
mümkün olamaz; ama, tasarının temel ilkelerine baktığımızda ve bu tasarının
getirdiği kurumlara baktığımızda, bu tasarıyla, tasarının gerekçesinde yazılı
olan ilkeleri gerçekleştirmek mümkün değildir. Değerli arkadaşlarım, Elektrik Piyasası Yasa Tasarısı
ne getiriyor; Elektrik Piyasası Yasa
Tasarısı, bugün var olan sistemi, üretim, iletim ve dağıtım olarak üç ana
bölümde ele alıyor ve bunları, ayrı ayrı kurumsallaştırıyor. Bunlardan yalnızca
iletim; yani, interkonekte dediğimiz şebeke devletin kontrolünde kalıyor; diğer
dağıtım şebekesi ve üretim, zaman içerisinde özelleştirilerek, rekabet
koşulları içerisinde bir piyasa oluşturulması amaçlanıyor. Değerli arkadaşlarım, tabiî ki, üretimi ele
aldığımızda, üretime baktığımızda, siz, bugüne kadar, yap-işlet-devret veya
yap-işlet modeliyle, bir taraftan, Hazine garantisi verdiğiniz gruplarla; bir
taraftan, alım garantisi verdiğiniz gruplarla, üretimde, çok büyük bir kesimi
blok etmiş durumdasınız; serbest piyasa ekonomisinin koşullarına uygun
davranmaları mümkün görülmemektedir; yani, çok yüksek fiyatlarla, bugüne
kadar... İşte, IMF ve Dünya Bankası da hükümete diyor ki: "Ben, sizin
yaptığınız ihalelere güvenmiyorum. Siz, çok yüksek maliyette elektrik enerjisi
satın alma garantisi veriyorsunuz. Biz, dünyada yüzde 3-3,5'lerden sanayimize
elektrik enerjisi kullandırırken, siz yüzde 8'lerden kullandırıyorsunuz,
bununla, rekabet edemezsiniz. Yaptığınız enerji ihaleleri, gerçekten
Türkiye'nin bugünkü gerçeklerine uymamaktadır. Onun için, hükümetin yaptığı
ihalelere güvenmiyorum." Yani, baştan, dünyadaki çeşitli odakların güvenmediği
bir ihale sisteminin varlığını kabul etmek durumundayız. Elektrik üretiminde,
çok yüksek ücretlerle, yirmi yirmibeş yıllık bir dönemi ipotek altına almışız.
Şimdi, yirmi yirmibeş yılını çok yüksek bir fiyatla ipotek altına aldığınız bir
piyasayı nasıl rekabete açacaksınız? Bunu açmanız mümkün mü? O zaman, bu yasa
tasarısı, daha başlangıçta uygulama zemini bulamayacak bir yasa olarak
çıkmaktadır. Değerli arkadaşlarım, biz, burada, yine konuştuk,
tartıştık, Tahkim Yasasını çıkardık, Anayasa değişikliği yaptık. Hatırlayın o
günleri. Sayın Enerji Bakanımız "eğer bu yasayı çıkarmazsanız, Türkiye
karanlıkta kalacak, yabancı yatırımcılar gelip Türkiye'de yatırım
yapmayacaklar" diyorlardı. O zaman, bizler "bu Tahkim Yasası, tek
başına yabancı sermayenin gelip, burada enerji alanında yatırım yapmasına
yeterli değil; bunun yanında, başka koşulları da gerçekleştirmek
durumundasınız" diyorduk. Takriben bir yıl oldu, bugüne kadar, bu
piyasaya, yabancı sermayenin yatırım yaptığını görmemiz mümkün değil. Üstelik,
Türkiye, global olarak baktığımızda, yabancı sermaye alan bir ülke olmaktan
çıkmış, yabancı sermaye ihraç eden, başka ülkelerde yatırım yapan ülke
ko-numuna gelmiş. Değerli milletvekilleri, bu tasarının temel
amaçlarından birisi, yabancı yatırımcıların Türkiye'ye gelip yatırım
yapmalarını sağlamaktır. Şimdi, şöyle düşünün: Türkiye'nin, aşağı yukarı, 28
milyar megavat kurulu gücü var; sürekli kullandığımız ve belirli bir aşamada
kullandığımız, bunun, aşağı yukarı 18 ilâ 20 milyar megavatıdır. Zaten, bu 18
ilâ 20 milyar megavat üretimi yapacak; yani, yılda 8 000 saat çalışacak üretim
araçlarıyla buraları doldurmuşsunuz. Şimdi siz, nereyi rekabete açıyorsunuz;
20'nin üstünü; yani, pik seviyeye ulaşabilecek, günün belirli saatlerinde en
üst noktaya çıkan; yani, yılda 2 000 saat ile 500 saat arasında çalışabilecek
üretim araçlarına ihtiyaç duyuyorsunuz ve rekabeti bunlara açıyorsunuz. Senede
8 000 saat üretim yapan ve bunu garanti etmiş yatırımcıların dışında, hangi
yatırımcı -senede 2 000 saat üretim yapabilecek düzeyde yatırım yapacak ve
sisteme girip çıkacak- hangi özel sektör, hangi yabancı sermaye gelir de buna
yatırım yapar değerli arkadaşlarım? Mümkün mü bu?! Yani, sistemin içinde bir ur
gibi, zaten, uzun süreli ve yüksek ücretli, yüksek fiyatlı aldığınız bir enerji
var. Bu enerji hem yatırımı önlüyor hem burada yabancı yatırımcıların gelmesini
önlüyor hem de fiyatın serbest piyasada oluşmasını önlüyor. Zaten, tekel olmuş
burası. Şimdi, Türkiye'de bugün uygulanan böyle bir yasanın,
var olan sistemin üstüne oturması mümkün değil. Biz, bunu, Plan ve Bütçe
Komisyonunda konuştuğumuz dönemde de, gerçekten, orada teknisyen olarak çalışan
arkadaşlarımızın da birçoğu, bu yasanın bu sistemin üstüne nasıl monte
edileceğini çok iyi algılamış değiller; ancak, özellikle teknokratlarımızın
güvendiği bu yasanın genel yapısında olan, yasanın içinde olması gereken, ama,
içine alınamamış -nedendir bilmiyorum, yönetmeliklere bırakılmış- ilkelere
güvenmektedirler. Yani, şimdi, biz, bir üst kurul kuracağız; kuracağımız üst
kurul, Türkiye'nin elektrik üreten ve dağıtan gruplarına lisans verecek ve
onları denetleyecek, onlara cezalar kesecek, onlara yaptırımlar uygulayacak.
Bir üst kurul ve yönetmelikler hazırlanacak, çok uzunca bir süre. Şimdi bakıyoruz, bu süre ne kadar; Bakanlar Kurulunun
uzatma yetkisiyle yirmidört ay. Peki, yine, geçici maddede, bu dağıtım
şirketlerinin özelleştirme süresi ne kadar diye bakıyoruz; ne kadar; beş yıl;
hatta, iki yıl da hazırlık süresini bunun üstüne ekleyebilirler, eklerseniz
yedi yıl; yani, bu kadar acele ettiğimiz, çıkarmakta çok büyük acelemiz olan bu
yasanın önümüzdeki beş yıl içinde zaten uygulanmayacağı, uygulanamayacağı çok
açık ve seçik ortada. Bu noktada, bir şeyi daha sizlerle paylaşmak istiyorum.
Türkiye'de bir moda oluştu; üst kurul modası. Siyasetten arınmış, siyasetin hiç
karışmadığı ve özellikle bağımsız; ücretlerinin, aşağı yukarı en yüksek devlet
memuru ücretlerinin iki katı, bazılarında daha yüksek olduğu, çok yüksek
ücretler ödeyerek oluşturduğumuz üst kurullar var. Değerli milletvekilleri, elbette ki, dürüst
çalışacağını ve doğru çalışacağını varsayarak, biz, bu üst kurulları kuruyoruz.
Dünyanın hangi ülkesinde, neresinde hiçbir kuruma, hiçbir kuruluşa hesap
vermeyen veya bilgi vermeyen, faaliyetleri hakkında bilgi vermeyen veya
faaliyetlerinde gerçekten büyük aksama olduğu zaman, başbakanın,
cumhurbaşkanının bile bir müfettiş gönderip "kardeşim, şurayı bir
denetleyin, burada ne oluyor, ne bitiyor" diyemeyeceği bir kurul olur mu?
Olur mu arkadaşlar?! Böyle bir kurullar ülkesi kurduk. Şimdi, Amerika Birleşik
Devletlerinde bu kurulları siyasî partiler atıyor; seçimlerde değiştiği zaman
siyasî partiler atıyor; çünkü, o siyasî partiler, bu halka söz vererek gelmiş
ve verdikleri sözü tutmak zorundalar. Elektrik enerjisi politikasını kim
uygulayacak; nasıl uygulayacak bu hükümet böyle bir kurumla?! Hiç kimsenin
denetleyemeyeceği bağımsız alanlar oluşturuyoruz. Değerli arkadaşlarım, bu, hem siyasete hem Parlamentoya
karşı yürütülen kampanyanın etkisinde kalmaktan gayri hiçbir şey değil. Bence,
bunların bu kadar etkisinde kalmadan, buralarda, gerçekten, bu alanların
oluşmasını önlemek durumundayız. Kamu adına, temsil ettiğimiz insanlar adına
bunu denetleme yetkisine, Parlamentonun, hiç olmazsa hakkı olması gerektiği
kanısındayım. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu yasayla getirdiğimiz
bir başka temel mantık, biz, serbest piyasa koşullarını, liberal bir enerji
piyasasını oluşturacağız ya, nasıl oluşturacağız bu piyasayı; maliyet, artı
kârla. Şimdi, bunu, ben, bir türlü anlayamadım! Yani, maliyet artı kârla
alınacak bir enerjide nasıl serbest piyasa oluşur allahaşkına?! Şimdi, maliyetini ve kârını üstüne koyarak, eğer,
satabiliyorsa bir insan bunu, zaten, böyle bir ortamda piyasanın, serbest
piyasanın oluşması mümkün değil; ki, bu yasanın uygulanabilmesinin temel
koşulu, olmazsa olmaz koşulu, enerji fazlasının olmasına, yani, arz-talep
dengesi içerisinde talebin fazla olmasına dayanmakta. Peki, talebin fazla veya
eksik olacağını kim belirliyor değerli arkadaşlarım? Bugün var olan kurumlarımız Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanlığımız ile Devlet Planlama Teşkilatımız arasında, Türkiye'nin önümüzdeki
süreçte, üç yılda, beş yılda, on yılda gereksinimi olan enerji tahminleri yüzde
50 sapmakta. Hangisi doğru sizce? YASİN HATİBOĞLU (Çorum) - Şuna "ihtiyaç"
deyiniz de köylüler de anlasın. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Başbakanımız bile bıraktı o
kelimeleri... MEHMET DÖNEN (Devamla) - Tamam... Sayın Başkanın da
ikazları doğrultusunda, Türkiye'nin önümüzdeki bir yıl, iki yıl, üç yıl, dört
yıl sonraki elektrik enerjisi ihtiyacını belirleme yetkisi kimde veya bunu kim
belirleyecek? Şu anda, kamu adına, Devlet Planlama Teşkilatımız ile Enerji ve
Tabiî Kaynaklar Bakanlığımızın tahminleri arasında yüzde 50 fark var; ikisinin
de doğru olduğunu varsaymak mümkün değil; çünkü, arz-talep dengesini piyasada
yatırım yapanlar belirler ve bu yatırım yapanların, nasıl, nerede, ne zaman, ne
kadar yatırım yapacağını önceden kamu kurumlarının tespit etmesi mümkün değil.
Böyle bir anlayışı kabul etmek de mümkün değil. Buna göre, siz, elektrik
enerjisi, şu yılda, biz, şu kadar santral yaptık, fazla olacaktır, buna göre
ben yasa çıkarıyorum ve piyasayı oluşturacağım derseniz, yanılırsınız. Bakın, bugün, hükümetimiz, uyguladığı ekonomik politika
doğrultusunda, sanayicisiyle, esnafıyla, KOBİ'siyle toplantılar yapıyor. Büyük
çıkmazlar var ihracatta. Sanayiin temel girdisi enerji; eğer, yarın, bu yasayı
uygulamaya koyduğunuzda 8 sentlik enerji -çünkü, enerji fiyatlarını serbest
bırakacaksınız- 15-16 sentlere çıkarsa, dünyanın 3,5 sente kullandığı enerjiyi,
benim sanayicim 15-16 sentlerden kullanmak zorunda kalırsa, rekabet gücü kalır
mı dünyada?.. Bunu nasıl düzenleyeceksiniz, nasıl regüle edeceksiniz?.. Burada
öyle bir şey yok. Bu yasa tasarısının içerisinde bunları düzenleyecek, regüle
edecek ciddî bir anlayış yoktur. Onun için, bu yasa tasarısının, gerçekten,
enine boyuna konuşularak, uygulaması... Az önce, iktidar milletvekillerinizden
de birisi, çok ciddî anlamda bu yasa tasarısını eleştirdi, hatta ikisi de
eleştirdi, dediler ki, bugüne kadar uygulanmadığı için, uygulamada çok ciddî
sorunlar çıkabilir. Biz, o ciddî sorunları bugünden görüyoruz; çünkü, biz, bu
ülkede yaşıyoruz ve o çıkacak sorunları da burada dile getiriyoruz. Bu
sorunları aşacak yeni yaklaşımlara ihtiyaç olduğu kanısındayım. Değerli arkadaşlarım, bir başka olay: Şimdi, enerji
piyasası yasası çıkarken hepimizin dikkatini çekiyor, gazetelerde ilanlar
çıkmaya başladı, otoprodüktörler ilan vermeye başladı, dağıtım ihalesi almış
firmalar ilan vermeye başladı ve bugüne kadar uyguladığımız, uygulamaya
çalıştığımız politikaların hepsinden vazgeçiyoruz; yeni bir anlayışla, yeni bir
düzenleme getiriyoruz. Bu yeni anlayışla getirdiğimiz düzenlemeler sonucunda
bugüne kadar ihalesini yaptığınız veya hep birlikte yaptığımız işletme hakkı
devirlerini onbeş gün içerisinde devredebilirseniz edin, etmiyorsanız, ben
bundan vazgeçiyorum ve artık, dağıtım hatlarının mülkiyetini satacağım
diyorsunuz. Yani, işletme hakkı yerine ben, artık, dağıtım hattının mülkiyetini
satacağım diyorsunuz. Yani, ciddî bir değişimi gerçekleştiriyorsunuz. Değerli arkadaşlarım, bunun onbeş günde olmayacağı
belli. Bu düşünceden vazgeçersiniz, geçmezsiniz, o sizin tercihiniz; ama, ben şu yönde bir uyarı yapmak
durumundayım: Özellikle bu dağıtım şirketleri; yani, işletme hakkını devralacak
olan şirketler ihaleye girmişler, kazanmışlar, sözleşme yapmışlar, Bakanlar
Kurulu imzalamış, Sayıştay denetiminden geçmiş ve belli bir aşamaya gelmiş;
şimdi, ben vazgeçiyorum diyorsunuz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Dönen, lütfen toparlayınız. MEHMET DÖNEN (Devamla) - Şimdi burada, tahkimin kabul
edildiği bu Mecliste, uluslararası hukuk gereğince, bunların hepsinin tazminat
hakkı doğar ve belirli bir yükten kurtulmaya çalışan Hazinemizi yeni cezaî
yüklerle karşı karşıya bırakırız; bu, ciddî bir sorun olur, ciddî bir kaybı
olur; hatta, bunlar birtakım taahhütler altına girmiş "önümüzdeki yıllarda
kaçağı yüzde 13'ten yüzde 5'e indireceğim" demişler ve böylece, önümüzdeki
süreç içerisinde, aşağı yukarı 30 milyar dolara varan tasarruf yapmayı taahhüt
etmişler. Gelin, devlet olarak, bunların bu taahhütlerini yerine getirmesini
sağlayın. 30 milyar dolar tasarruf, az tasarruf az tasarruf değil. Şimdi, siz, beş yıl, hem bu kayıp, kaçakları devam
ettireceksiniz hem bunların müktesep haklarından doğan birtakım cezaî
müeyyideleri ödeyeceksiniz hem bu kayıp, kaçak olarak gördüğümüz 30 milyar
doları da yok sayacaksınız hem de dönüp halka diyeceksiniz ki, enerji
kesintilerine hazır olun! Ülkeyi iyi yönetemeyenlerin ve kendilerinin ciddî
tasarruf yapmadığı süreçlerde, milletten böyle bir hoşgörüyü bekleme hakları
yoktur diye düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Dönen. Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın
Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakika. FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) - Muhterem Başkan,
muhterem üyeler; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının geneli
üzerinde, Fazilet Partisi adına söz almış bulunuyorum. Muhterem Meclis
üyelerini ve bizi ekranlarda seyreden, takip eden milletimizi hürmetle
selamlıyorum. Muhterem arkadaşlar, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı,
özet olarak arz edersek, elektrik piyasasına yeni bir düzen getirmeyi hedef
almıştır; tamamen, özelleştirmeyi hedef almıştır. Bu tasarıya göre, üretimi,
dağıtımı ve ticareti serbest hale gelmektedir. Sadece, iletim hatları, kamu
kurumları tarafından, bir kamu kuruluşu olarak, Türkiye Elektrik İletim AŞ
tarafından idare edilecektir, yönetilecektir; ancak, elektrik piyasasıyla
ilgili diğer bütün hizmetler, ticaret, serbest hale getirilmektedir. İthalat,
ihracat ve perakende satış, tamamen özel sektöre bırakılmaktadır. Getirilen
tasarının mahiyeti budur. Tasarı, onsekiz aylık bir sürede, bir geçiş döneminde
yeni bir düzene geçmeyi hedef almaktadır. Gerekirse, bir altı ay daha, bu
sürenin uzatılması hükmü getirilmektedir. Tabiî, şimdiye kadar olan
uygulamalara baktığımız zaman, başlangıçta tamamen kamunun hizmeti olarak
sunduğu elektrik üretimi, dağıtımı, satışı, ticareti -kısmî olarak özel sektör
var şüphesiz; Çukurova Elektrik gibi bazı kurumlar eskiden beri var- genel
olarak, kamunun yönetimindeki bu hizmetler, özel sektöre devredilmek
istenilmektedir. Daha önce, yine, elektrik sıkıntısında yeni bir çözüm olarak
düşünülen yap-işlet-devret ve yap-işlet projeleri işletme hakkı devirlerinden
de vazgeçilmekte. Bunlar, bir geçiş dönemi için muhafaza edilecektir şüphesiz;
ancak, bundan sonraki dönemde, tamamen, üretimi de dağıtımı da ticareti de
özelleştirilmektedir. Muhterem arkadaşlar, elektrik, tabiî, toplum hayatının
temel girdilerindendir; yani, zarurî ihtiyaç maddelerinden biridir. Evimizde,
işyerimizde, sanayide, ticarette, ulaşımda, tarımda, bütün bu sahalarda,
elektrik, temel girdilerden biri haline gelmiştir. Türkiye, tarihinde son kırk
yıl, gaz lambasından elektriğe geçiş mücadelesini vermiştir. 1950'li yıllarda
başlayıp, 1960'lı, 1970'li, hatta, 1980'li yıllarda devam eden elektrifikasyon
projeleri, bugün, 35 000 civarında yerleşim yerine, köylere ve mezralarıyla 60
000, 70 000 yere elektriği ulaştırmış bulunmaktadır. Şimdi, önümüzdeki mesele,
tabiî, sanayileşecek ve kalkınacak olan bir Türkiye'de, elektriği, gerek miktar
olarak gerekse süreklilik olarak, maliyet olarak, güvenli bir şekilde temin
edebilme meselesidir. Tabiî, bu sıkıntılar yaşanınca, yeni çözümler de
aranılmaktadır. Bugün, Türkiye'deki elektrik kapasitesine, üretimine
baktığımız zaman, 2000 yılı itibariyle 27 000 megavat kurulu güç var; bunun, 2001
yılında 29 000 megavat olması beklenmektedir. 2000 yılında, talep, 128 milyar
kilovat/saattir; 2001 yılında da, eğer, sanayide bir gelişme olursa üretimde
139 milyar-140 milyar kilovat/saat seviyesinde bir talebin ortaya çıkacağı
beklenmektedir. Bu talebin takriben 4 milyar kilovat/saati ithalatla
karşılanmakta, içerisinde bulunduğumuz bu yılda da, herhalde 5 milyar
kilovat/saat mertebesinde bir ithalat beklenmektedir. Elektrik kurulu güçte, termik santrallar yüzde 60
kapasiteyle başı çekmekte, hidrolik santrallar ve diğer kaynaklar da buna
paralel olarak kullanılmaktadır. Talep artışı, 1970'li ve 1980'li yıllarda,
yılda yüzde 15-yüzde 16 mertebesindedir. İçerisinde bulunduğumuz dönemde de,
yıllık talep artışı yüzde 8-10 mertebesindedir. 1999 yılında, Türkiye'de
küçülme yaşandığı için, yüzde 6,4 mertebesinde millî gelir küçüldüğü, üretim de
gerilediği için, elektrik talebinde fazla bir artış olmamıştır; ama, içerisinde
bulunduğumuz 2001 yılında, eğer böyle giderse, sonbaharda, muhtemeldir ki,
tekrar, elektrik kesintileri başlayacaktır. Tabiî, elektrik enerjisinde duyulan
sıkıntının sebebi, yeterli yatırımın yapılamamış olmasıdır. Bugün, elektrik
kesintilerine kısmen karartmalarla girdiğimiz bir dönemde, yıl sonunda, saatli
kesintilere de gidersek -tabiî, bu programı, biz, 1978'de ve 1979'da da
yaşadığımız için- tekrar, bu kâbusun içerisine girme endişesi bütün
sektörlerde, bütün iş hayatında yaygın olarak, endişeyle beklenmektedir.
Temenni ederiz ki, bu gerçekleşmesin, temenni ederiz ki, yağışlar bol olsun,
barajlarımız dolsun ve elektrik sıkıntısı olmasın; ama, temenni ederiz ki,
hükümet de gerekli tedbirleri alsın, gerekli santralları kursun, kurdursun,
gerekli proje çalışmalarını yürütsün ve Türkiye, elektrik sıkıntısının içine
düşmesin. Elektrik üretiminde yılda takriben 5 milyar dolar
mertebesinde yatırım ihtiyacı var. Tabiî, Türkiye'nin, bunu, kamu olarak kendi
kaynaklarından ayırması mümkün olmamaktadır. Maalesef, Türkiye'de kamu
kaynakları büyük ölçüde faize gitmektedir. Bakın, 2000 yılı geride kaldı, oniki
aylık dönemde, devletin ödediği faiz miktarı 33 milyar dolardır. Dışticaret
açığını da bunun üzerine koyarsanız, aralık sonu itibariyle muhtemel dışticaret
açığı 27-28 milyar dolar mertebesinde olacaktır; yani, 60 milyar dolar
mertebesinde, Türkiye, bir yıl içinde kan kaybetmiş bulunmaktadır. Yani, ayda,
aşağı yukarı 3 milyar dolar mertebesinde faiz ödeyen bir Türkiye, tabiî, bir
yılda 5 milyar dolar mertebesinde enerji üretimine, elektrik üretimine kaynak
bulamadığı için bu sıkıntıyı yaşamaktadır. Meseleyi, tabiî, önce
yap-işlet-devretle, sonra, yap-işletle, şimdi de, tamamen özelleştirerek
çözmeye çalışmaktadır. Değerli arkadaşlar, tabiî, bu durum sadece elektrik
sıkıntısıyla sınırlı değil. Bugün, Türkiye'de gaz sıkıntısı da var.
Şehirlerimiz ve sanayimiz gaza ulaşamadığı için ya kirliliği yaşamakta veyahut
da üretimde rekabet şartları bakımından zorluklarla karşılaşmaktadır.
Özellikle, mesela seramik sanayii, iki seneden beri LPG fiyatlarındaki süratli
artış sebebiyle üretimini durdurma noktasına gelmiştir. Maalesef, 2000 yılının
mart ayında, bunlara telafi edici destek; yani, doğalgazla, tabiîgazla likitgaz
arasındaki farkı kapatmak üzere bir destek verilmesiyle ilgili kararname
çıktığı halde, uygulanmamıştır. Türkiye'de, bu sektör, bugün, bu sıkıntıyla
karşı karşıya bulunmaktadır. Bütün sanayide, aşağı yukarı, gaz yokluğu da,
doğalgaz yokluğu da, aynı şekilde rekabeti bozucu ve ihracatı engelleyici bir
tesir olarak, girdi maliyeti olarak likitgazla karşılanması sebebiyle, bir
zorluk olarak, sektörlerin önünde bulunmaktadır. Muhterem arkadaşlar, tabiî, elektrik sektöründe
sıkıntı, sadece elektrik üretiminde değildir. Yıllardan beri, barajlar,
santrallar, iletim ve dağıtım şebekelerinde gerekli bakım, yenileme çalışmaları
yapılmamaktadır; bu sebeple, üretim santrallarında verim düşmüştür ve iletim ve
dağıtım şebekelerinde kayıp kaçaklar artmıştır, yüzde 15, yüzde 20 hatta yüzde
30'a varan mertebede kayıp kaçak olan bölgeler olduğu belirtilmektedir uzmanlar
tarafından. Bu sektörde, elektrik üretim sektöründe çalışan
insanlar da, ne olacağı belli olmadığı için, ümitsiz, şevksiz ve endişeli
durumda beklemektedir. Yani, bir taraftan, bakım ve yenileme yapmazken, öbür
taraftan da insanları ümitsizliğe sevk ederseniz, elbette, o sektörde verimli
bir çalışma elde edemezsiniz. Tabiî, buradaki bu durum da, bütün sektörlerde ve
bütün ülke genelinde menfi bir tesir olarak ortaya çıkmaktadır. Şimdi, elektrikle ilgili meselelere baktığımız zaman,
bir de, son iki yılda yaşadığımız izahı zor bir durum var: Bakanlık, DPT ve
Hazine arasında bir türlü mutabakat sağlanamamakta ve ortada siyasî irade
boşluğu görülmektedir. Yani, DPT ayrı istikamette rakamlar ortaya koymakta,
Bakanlık ayrı, Hazine de ayrı istikamette. Nitekim, bu tasarının
hazırlanmasında, müzakeresinde ve önümüze gelişinde de, yine, devletin bu temel
kurumları arasında mutabakat yokluğunun, siyasî irade yokluğunun sıkıntısını
yaşıyoruz; belki, bazı önergelerle bazı düzeltmeler yapılacak; konuşmamın
sonunda onları da arz edeceğim. Muhterem arkadaşlar, siyasî irade yok dedim; aslında,
hükümetin ismi var cismi yok demek lazım. Sadece elektrikte midir bu; gazda da
aynı sıkıntıyı yaşıyoruz. Bakın, Türkiye, Türkmen gazına ulaşmak için, İran
gazına ulaşmak için, 1997'de, Türkmenistan, İran ve Türkiye arasında, Refah-Yol
Hükümeti zamanında bir anlaşma imzalandı; imzalanmış olan bu anlaşmayla, gaz,
1999'un temmuz ayında Türkmenistan-İran hattından Ankara'ya gelmiş olacaktı;
ama, 54 üncü hükümetten sonra gelen hükümetlerin anlaşılmayan birtakım
kaprisleri ve tutumları sebebiyle bazı projeler, ihale-ler iptal edilmiş ve
Türkiye, bugün, bu gaz sıkıntısını yaşamaktadır. Bu projeler, hiç kabul
edilemez sebeplerle geciktirilmiştir. Bugün, Türkiye'de yaşanan elektrik
sıkıntısının sebeplerinden biri de, bu tip ihmallerdir; bunu ifade etmek
istiyorum. Tabiî, Mavi Akım ayrı bir tartışmadır, ne olacağını
bilemiyoruz; gaz sıkıntısının çözümünde
inşallah başarılı olur; ama, bulutlar, onun üzerinde de giderek daha kesif hale
gelmektedir. Bir beyaz enerji operasyonu oldu. Enerjiyle ilgili
kurumlar tamamen çökmüş vaziyettedir; psikolojik olarak çökmüş vaziyettedir;
karar alma yeteneği, iradesi kalmamıştır, Bakanlık, âdeta felç olmuştur. Beyaz
enerji operasyonunda üzeri çizilen bir bakandır, üzeri çizilen hükümettir,
üzeri çizilen siyasî iktidardır, üzeri çizilen siyaset kurumudur, üzeri çizilen
Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarıdır; ama, maalesef, bunları göremiyoruz.
Muhterem arkadaşlar, bunların sorumlusu da hükümettir.
Türkiye Büyük Millet Meclisinde denetim engellenince, tabiî ki bu oldu, mızrak
çuvala sığmadı. Bakanlığın telefonları aylardır dinleniliyor operasyon öncesi,
üst yöneticiler tevkif ediliyor, Bakanlık dosyalarına el konuluyor, kamyonlarla
taşınıyor, bütün bunların ışığında, Bakanlığın, enerji meselesini yönetmekteki
bütün kabiliyetini kaybettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Bakan, hâlâ yerinde oturuyor, hükümet seyrediyor.
İtibar, unvana değil, kişiliğedir muhterem arkadaşlar. "Şerefi makam
bimekin" diye bir söz var; yani, bir makamın şerefi, o makamın gücü, orada
oturan insanlarla kaimdir esas itibariyle. "Bazı şeylerin şüyuu vukuundan
beterdir" diye söylenilen söz, bu hal için kullanılmayacaksa, ne için
kullanılabilir?! Yani, biz beklerdik ki, bu meseleler ortaya çıktığı zaman,
tahkikatın selameti için, Sayın Bakan derhal istifa etsin, yeni bir bakan
gelsin, yeni bir ekip getirsin, zira bir taraftan tahkikat yürürken, öbür
taraftan da Türkiye'nin enerji meselelerinin ortada kalmaması lazım. Nitekim,
bu tasarının müzakeresi sırasında da, Bakanlık erkânının, idarî kademelerin
fevkalade tereddüt içerisinde, sıkıntı içerisinde, psikolojik bir dağınıklık
içerisinde olduklarını, maalesef, müşahede ettik. Hükümetin, iktidarın bu meseledeki tutumu, aynı
zamanda, siyaset kurumunu, Türkiye Büyük Millet Meclisini ve demokrasinin de
itibarını zedeliyor muhterem arkadaşlar. Bu tutum, devlete, kurumlara güveni
sarsar. Siyaseti, güce dayalı inatlaşmayla, kutuplaşmayla devam ettirirsek,
ararejimlere zemin hazırlarız. Onun için, hak ve hakikat üzerinde uzlaşmayı
esas alan bir anlayışla, iktidar, muhalefet ve hükümet yönetim anlayışının
yerleşmesi lazım. Hükümet bunları anlamıyor. Neyi anlıyor ki! Memleket yangın
yerine dönmüş; köylü, çiftçi, memur, emekli, esnaf, sanayici, tüccar, herkes
yanıyor, piyasalar çöküyor, fabrikalar kapanıyor, her gün binlerce insan işini
kaybediyor. Tedbir var mı; hükümet IMF'ye soracak, bekleyelim deniliyor. Sizin
istikrar programınız Eski Yunandaki Pirus zaferine benziyor. Enflasyon belki
düşebilir; ama, her şey yıkılmış ve çökmüş vaziyette olur. Üç ortak uyum
halinde siyasî intihara gidiyorsunuz; ama, millete yazık oluyor. Hükümet, 55,
56 ve 57 nci hükümetlerin bir devamıdır. Bugünkü hükümet yirmiiki aylıktır;
ama, iki ortak kırkaltı aydan beri; yani, dört yıla yakın bir süreden beri
hükümettedirler. İşte, bu hükümetin Türkiye'yi iki yıla yaklaşan bir dönemde
getirdiği tablo budur. Şimdi, müsaade ederseniz, tasarıyla ilgili birkaç
hususu da arz etmek istiyorum. Tabiî, tasarı -tetkik edenler görecektir-
kamuoyunda yeterince tartışılmadan, alelacele, IMF ve Dünya Bankasına verilen
taahhütler zımnında derhal getirilmiştir; taraflar arasında yeteri kadar
görüşülemeden, müzakereye açılmadan -tabiî sivil toplum kurumlarını, sektör
temsilcilerini kastediyorum- alelacele komisyondan geçirilmiştir. Biz
komisyonda iyileştirmek için gayret ettik; ama, başarılı olamadığımız noktalar
var, bunlar tabiî, Genel Kurulun takdirine bırakıldı. Temenni ederiz, bu
hatalar burada düzeltilir. Tasarı, kurulacak piyasanın tarafları arasında
olgunlaştırılması, başarılı olması bakımından fevkalade mühimdi. İlk defa böyle
bir uygulamaya geçiliyor ve bakanlıkta da idarede de gerekli hazırlık yok,
bilgi hazırlığı yok. Bu sistemin uygulandığı yerlerle ilgili, oralarda
tetkikler yapıp, oralara uzmanlar yollayıp; orada, ticareti, işletmesi, aksayan
noktaları, ihtilafları nasıl çözülüyor diye bir tecrübe ve bilgi birikimi de
yok. Elektrik piyasası için getirilen bu tasarının, aslında,
petrol, gaz ve diğer enerji türleriyle ilgili komple bir kurum olarak
getirilmesi lazım. Nitekim, hükümet, petrolle ilgili, gazla ilgili yeni
tasarılar hazırlıyor; biz, her enerji sektörü için veya her ihtiyaç duyulan
sahada bir kurum kurmaya kalkarsak, bu da, kurumlar enflasyonuna sebep olur.
Şimdi, fonları kapatmak için uğraşıyoruz, fonları tasfiye etmeye uğraşıyoruz;
yarın da, bu kurumları nasıl tasfiye edeceğiz diye bir problemle karşı karşıya
geliriz. Bir gördüğüm eksik de budur burada. Tabiî, tasarıda, enerji üretim ve tüketiminde
kullanılan teknoloji ve teçhizatın yerli üretimi destekleyici bir tedbirini de
görmedim. Teçhizat üretimini ve yerli teknolojinin geliştirilmesi; bunları,
muhalefet şerhimde de tafsilatlı olarak arz ettim; ama, burada, sizin, Muhterem
Heyetinizin duyması için kısaca tekrar etmekte fayda görüyorum. Tasarının 15 inci maddesinin son fıkrasında,
kamulaştırılırken, bedeli, tüzelkişiler tarafından ödenmiş kamulaştırma
bedellerinin, lisans iptali halinde, iade edilmeyeceği hükmü getirilmiş
bulunmaktadır. Bu da, hak ve adalet ölçülerine aykırıdır, hukukî ihtilaflara
sebep olur diye endişe ederim. Tabiî, tasarının, yirmidört aylık bir geçiş süresi var;
bu geçiş süresi, uzun bir süredir. Hazırlık için belki gereklidir,
yetmeyebilir; ama, bu geçiş süresinin sonuna kadar, eğer, yeni sisteme göre
lisans verme gecikecek olursa, endişe ederim, Türkiye, önümüzdeki dönemde,
tekrar, enerji kriziyle karşı karşıya kalır değerli arkadaşlar. Tasarının müzakeresinde de -biraz önce arz ettim-
hakikaten, Bakanlık, DPT ve Hazine arasında bir uyum görmedik; yani, bir siyasî
irade, bu kurumlar arasında ortak bir politikayı oluşturamamış, bunu ifade
etmek istiyorum. Yine, tasarıda eksik gördüğümüz bazı hususlar da
şunlardır: Tabiî, işletme hakkı devir anlaşmaları var gerek üretim tesislerinde
gerekse dağıtım tesislerinde. Bunlar, Bakanlıkla, DPT'yle, ilgili kurumlarla
yıllarca münasebet kurmuşlar, proje hazırlamışlar, etütler hazırlamışlar; ortak
bulmuşlar, sermaye bulmuşlar, Bakanlıkla gerekli sözleşmeleri imzalamışlar,
belli mesafe kat etmişler. Hakikaten, bu tip proje hazırlıkları da -erbabı
arkadaşlar bilir- yüksek seviyede birçok masraf gerektirir; yani, epeyi yüklü
bir masraf gerektirir firmalar için; şimdi, bunların, bu haklarının devam
edebilmesi için 31 Marta kadar süre verilmiş tasarıda. Tabiî, 31 Marta kadar
bunların yetiştirilmesi mümkün değil. Zira, bunlar, Hazine tarafından
görünmeyen bir şekilde engelleniyor; onu ifade etmek istiyorum. Hazine de,
bunu, açıkça bize ifade ediyor; yani, bunların tasdikini benimsemediğini ifade
ediyor. Bakanlıkla Hazine arasında farklı görüşler var. Öbür taraftan, yine, yap-işlet projeleriyle ilgili
olarak, üretim tesislerinin kurulmasıyla ilgili 2002 yılının sonuna kadar
işletmeye geçemeyen tesislere Hazine garantisi verilmeyeceği ifade
edilmektedir. Biz, tabiî, bunları uzun uzun, komisyonda müzakere ettik. Muhterem arkadaşlar, tabiî, bu meseleye bakarken,
birkaç zaviyeden bakmakta fayda var; onlardan bir tanesi kazanılmış haklar
meselesidir. Sözleşme imzalamış bakanlıkla, DPT'den ilgili görüş almış, olumlu
görüş almış, birçok muameleleri, çevreyle ilgili birtakım hazırlıklar yapmış,
projeyle ilgili, etütle ilgili, arazi etütleriyle ilgili birçok masraflar
yapmış ve netice olarak sözleşme imzalamış; siz, şimdi, 2002 yılının sonuna
kadar tamamlayamazsanız, bunları iptal edeceğiz diyorsunuz. Zaten, epey bir
süreden beri Hazine ağır davranmaktadır; Dünya Bankası ve IMF ile yapılan
görüşmeler, herhalde, mutabakatlar çerçevesinde, bu projelerin uygulanmasını,
gerçekleşmesini âdeta arzu etmeyen bir zımnî irade vardır ortada; bu meselenin
aşılması gerekir. 2002 yılının sonuna kadar da bu projelerin hiçbirisinin
yetişmesi mümkün değil, bunlar büyük projelerdir. Yani, Hazine garantiyi
verdikten sonra, uygulama projelerine geçecek, inşaatı yapacak, tesisleri monte
edecek ve işletmeye geçecek... Pratikte yetişmesi mümkün değil; hukukî
ihtilaflara sebep olur, tazminatlara sebep olur ve Türkiye'nin de, uluslararası
piyasalarda itibar kaybına sebep olur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ayhan, lütfen tamamlayınız. CEVAT AYHAN (Devamla) - Onun için, bunların dikkatle
değerlendirilmesinde fayda var. Yeni geçtiğimiz sistemde de, Elektrik Piyasası
Kanunuyla gireceğimiz sistemde de, uluslararası piyasalarla işbirliği yapmaya
mecburuz. Yılda 5 milyar dolar mertebesinde yatırımı yapacak, Türkiye'de kaynak
yok; bunu da açıkça ifade etmek lazım. Uluslararası piyasalarda güven verici
münasebetleri de korumak lazım. Burada, tabiî, dikkat edilmesi gereken bir diğer husus
da, Türkiye'nin enerji dengeleri bakımındandır. Şimdi, siz, işletme hakkı
devirlerini tanımadığınız zaman, bunları süratle de mülkiyet satışı halinde
gerçekleştiremediğiniz zaman, bu dağıtım şebekelerinde çok büyük meblağlara mal
olan kayıp kaçaklar devam edecektir. Bunlar, Türkiye'nin ekonomisinin,
servetinin bir kaybıdır. İkinci mesele, yine, yeni sistemde 18-24 ay sonra
lisans vermeye başlarsanız -ki, öyle görünü-yor yapı- enerji açığı artmaya
devam edecektir ve Türkiye, önümüzdeki dönemde daha çok enerji sıkıntısıyla
karşı karşıya kalacaktır. Yani, burada, belli noktaya gelmiş olan projelerin
gerçekleşmesini, enerji dengesi bakımından da dikkate almakta fayda var. Aksi
takdirde, olmayan enerji, en pahalı enerjidir. Bunun da zararını göğüslemeye
mecbur kalırız, daha büyük sıkıntılar içine düşeriz. Tabiî, yapılmış olan anlaşmalarda, fiyat bakımından
birtakım sıkıntılar varsa, bunlar, bu kurumlarla müzakere edilerek, bu
tüzelkişilerle, bunların genel ihtiyaçlara uygun hale getirilmesi ve genel
ihtiyaçlara ve seviyeye yaklaştırılmasında fayda var. Bu da, taraflar arasında
müzakere yoluyla mutabık kalınacak olan bir meseledir. Yani, meseleyi, sadece
IMF ve Dünya Bankasının onbinlerce kilometre uzaktan vermiş olduğu kriterlerle
çözemeyiz; biz, Türkiye'de yaşıyoruz. Türkiye'nin enerji sıkıntısı içerisine
düşmemesi, Türkiye'nin itibar kaybetmemesi ve Türkiye'nin birtakım tazminatlara
mahkûm olmaması, hukukî ihtilafların içine dalmaması bakımından, bu iki hususun
da dikkatle değerlendirilmesinde fayda var. Ben, bu görüşlerle, tasarının hayırlı olmasını diliyor,
hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. Gruplar adına son konuşma, Milliyetçi Hareket Partisi
Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ali Serdengeçti'ye aittir. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) Süreniz 20 dakikadır. MHP GRUBU ADINA ALİ SERDENGEÇTİ (Manisa) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, şahsım ve Milliyetçi Hareket Partisi
adına saygıyla selamlıyorum. Saygıdeğer milletvekilleri, nasıl ki, bir insan için,
kalp, damar ve kan çok önemli bir hadise ise, yaşadığımız dünyada da tüm
işlerimizi kolaylaştıran elektrik enerjisi, bu kan kadar önemli bir nesnedir.
Onun için, bu elektrik piyasasını oluşturacak kanunumuzun, Türk Milletinin her
ferdini yakinen ilgilendirdiğini düşünmekteyim. Bunun için de, bu kanunda,
hepimizin hassas olma mecburiyeti vardır. Bugüne kadar elektrik politikalarına şöyle kısaca bir
göz attığımızda, üretim açısından, ülkemizdeki bir insana düşen elektrik
miktarı, yani, harcanan elektrik miktarı 1 300 kilovat/saattir. Bunu Batı
Avrupa ülkeleriyle karşılaştırdığımızda, onların dörtte 1'i. Ancak, kalkınmakta
olan bir ülke pozisyonunda olan ülkemizin elektrik ihtiyacına olan dinamiği de,
bu ülkelerden en az iki kat fazladır. Bundan dolayı da, her yıl, 2 000 megavat
gücünde yeni kurulu güç santrallarına ihtiyacımız olduğu ortadadır. Yine, çok yakın tarihimize baktığımız zaman -1970'li
yıllardan bu yana- elektrik üretim politikasına kısaca göz attığımızda, 1970'li
yıllarda yaşanan elektrik krizi neticesinde komşumuz Bulgaristan'dan elektrik
alma mecburiyetimiz vardı. Yine, çok yakın tarihlerde, hatırlayacaksınız, 1987
yılında Bulgaristan'ın komünizmle yönetildiği Jivkov döneminde ve oradaki
soydaşlarımızın eziyet gördüğü dönemlerde, ülkemizin, yine, Bulgaristan'ın
elektrik enerjisine ihtiyacı vardı. Hatta, o günlerde bir toplantıya
katılmıştım, dinleyiciler arasından "ya bu elektrik enerjisi için biz
Bulgaristan'a çekinceli davranıyorsak, biz, geceleri evimizde elektrik yakmaz,
onların elektriğine ihtiyacımızı hissettirmez ve neticede, bu elektrikten
dolayı da Bulgaristan'a niye boyun eğiyormuşuz" diye sesler yükseliyordu.
Tabiî ki, tüm bu acı gerçekler, o dönemlerde sorumluluk taşıyan iktidarlar
tarafından yeterince ciddiye alınmadığından ya da dikkatler o noktaya yeterince
çekilemediğindendir. İşte, 1980 ve 1990'lı dönemlerde hükümetler bu konuya
biraz daha ciddî yaklaşmışlar ve bu yaklaşım neticesinde de yeni üretim
santralları devreye konulmuştur. GAP serisi içerisinde Karakaya Barajı
tamamlanmış, Atatürk Barajının da yapım çalışmalarına başlanılmıştır. Yine, bu dönemde, Yeniköy, Soma B-4, 5 ve 6 ncı
üniteleri, Seyitömer 3 ve 4 üncü üniteleri ile Çataloğlu B-1, 2 üniteleri ve
doğalgaz çevrim santrallarından Hamitabad ve Ambarlı devreye gi-rerek büyük bir
rahatlama sağlanmıştır. Ancak, 1980'li yılların başında, kamu yatırımlarında
enerji yatırımlarının millî gelirdeki oranı yüzde 100 seviyelerindeyken, bu,
1994 yılında yüzde 1 seviyelerine gerilemiştir. Kamu yatırımlarında da 1980'li
yılların ilk yarısındaki payı yüzde 25 düzeyinde olan elektrik payı, 1994
yılında yüzde 15'in altına inmiştir. 1990 ve 1995 yıllarında yapılması gereken
yatırımlardan 7 000 megavatlık kapasite artırımı sağlanması gerekirken, bu
dönemde sadece 4 000 megavatlık kapasite artırımı sağlanmıştır. Oysa, 1994
yılında yaşanan 5 Nisan kararlarına rağmen; yani, ekonomimizin yüzde 6
daraldığı dönemlere rağmen, ülkemizde, o yılki elektrik enerjisindeki artış
yüzde 7 seviyelerinde olmuştur. Daha sonraki dönemlerde yaşanan ekonomik büyümeler
neticesinde, elektrikteki yedek kapasitesi hiç de güvenli olmayan yüzde 5
seviyelerine kadar düşmüştür. Son yıllarda devreye giren Bursa Doğalgaz Çevrim
Santralıyla yaklaşık 11,5-12 milyar kilovat saatlik üretim artışı sağlanmıştır.
Ancak, 2000 yılına gelindiğinde, 1970'li ve 1987 yıllarında olduğu gibi, komşu
ülkelerden elektrik enerjisi ithal eder duruma geldik. 2000 yılında 118 milyar kilovat/saatlik elektrik
enerjisi tüketilmiş; fakat, bunun karşılığında 116 milyar kilovat/saatlik
elektrik enerjisi üretilmiştir, aradaki fark da ithal edilmiştir; yani,
yatırımlar göz önüne alındığında, 2002 yılının ortalarında bu sıkıntıdan
kurtulacağımız anlaşılmaktadır. Bu sıkıntıdan nasıl kurtulacağımıza gelince: Gebze'de,
Adapazarı'nda ve İzmir'de doğalgaz çevrimli elektrik santrallarının 2002'nin
haziran ve ağustos aylarında devreye girmesinden ülkemiz büyük bir rahatlık
sağlayacaktır; ancak, 2002 yılının haziran ve ağustos aylarına kadar her an bir
elektrik enerjisi kısıntısıyla karşı karşıya kalacağımız da ortadadır. Ancak, 2005 yılına kadar meseleyi düşündüğümüzde, yine
2003 yılında Afşin-Elbistan-B Santralı, yine, Ankara'daki doğalgaz çevrimli
santral ve İskenderun'daki ithal kömürlü santralların devreye gireceğini hesap
ettiğimizde, bir de, bunun yanında, 17'si rüzgâr enerjisi, 4'ü doğalgaz, 1
tanesi jeotermal ve 7 tanesi de hidroelektrik santrallarını göz önüne
aldığımızda; yani, bu yatırımların gerçekleşmesi durumunda, 2005 yılına kadar
bir enerji problemimizin olmayacağı da ortadadır. İşte, tüm bunlara baktığımızda, bugün, kanunla, serbest
piyasa ekonomisini oluşturmaya çalışıyoruz; ancak, buna benzer uygulamaları,
gerek Osmanlı İmparatorluğunun son döneminde gerekse cumhuriyetin ilk
yıllarından bu tarafa gelen; yani, özel sektörün elektriği hem üretip hem
iletip hem dağıttığı ortamları yakinen bilmekteyiz; yani, devlet olarak da bu
konuda tecrübesiz durumda değiliz. İşte, bu manada, özel teşebbüs olarak yapılan ilk
santral, 1902 yılında Tarsus'ta üretime geçmiştir. Daha sonra, yine, Macar
Şirketi ile Bank Brüksel Şirketlerinin oluşturduğu Osmanlı Anonim Elektrik
Şirketi... Bunlar da Silahtarağa'da bir üretim santralı kurarak, İstanbul
Avrupa yakasının elektrik enerjisini vermiştir. Yine, Kepez ve Çukurova bölgesindeki ÇEAŞ da, bu
manada, elektriği hem üretmiş hem iletmiş hem de dağıtımlarını, ülke genelinde,
bulundukları bölgede gerçekleştirmişlerdir. İşte bu kanunumuz, bu ortamı daha
da genişleterek Türkiye'nin dört bir yanına yaymayı hedeflemektedir. Bugüne kadar bu kanunun benzeri kanunlar, yani, bu
kanunu destekleyecek değişik kanunlar da çıkmıştır. 2983 sayılı Kanun, 1984
yılında çıkmıştı. Burada, kamu yatırımlarına özel tasarrufların aktarılması
düşüncesiyle bu kanun çıkarılmıştır ve bu kanun neticesinde, gelir ortaklığı
senedi, işletme hakkı devri, hisse senedi gibi uygulamalar yapılmıştır. Yine,
3096 sayılı Kanun, 1984 yılında çıkmıştır; TEK dışında kuruluşların elektrik
üretimi, iletimi, dağıtımı ve ticaretiyle görevlendirilmeleri hakkında
kanundur. Daha sonra da, 3996 sayılı Kanunun 1994 yılında devreye girmesiyle
yap-işlet-devret modellerinin de ülkemizde örnekleri görülmeye başlanmıştır. Saygıdeğer milletvekilleri, şimdi, bu Elektrik Piyasası
Kanununun nasıl oluşacağı hususunda birkaç söz de söylemek istiyorum. Benden
önceki konuşmacılar birçok hususu dile getirdiler; ancak, piyasanın oluşmasında
bu kanun açısından sakıncalı bir durum görülmemektedir. Çünkü, her ne kadar,
hazine garantili olarak yap-işlet-devret şeklinde işletme hakkı devredilmiş
olanlar, bütün bunları bir arada düşündüğümüzde, bunların tek alıcısı konumunda
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi bu şirketlerden elektriği
alacak ve diğer özel teşebbüslerle aynı piyasa ortamında devreye girerek kendi
elektriğini pazarlayacaktır. Yani, tüketiciler açısından elektrik piyasasının
oluşmasında, kanun açısından bir mahzur görülmemektedir. Ancak, şöyle bir husus
gündeme gelebilir: En büyük üretici pozisyonunda olacak olan Elektrik Üretim
Anonim Şirketi ve onun tek alıcısının Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt
Anonim Şirketi olmasından dolayı, bu şirketin büyük paya sahip olmasından
dolayı, karşısında rakip pozisyonunda olan üreticilerin daha küçük paylarda
olacağı göz önüne alındığında, ancak böyle bir serbest piyasa ortamının
oluşmasında bir anormallik belki cereyana gelecektir; ama, bunun sebebi,
kesinlikle bugünkü kanun değil, bundan önce yapılan uygulamaların getirmiş
olduğu bir sonuçtur. Yine, diğer hususa bakacak olursak, iletim, devletin
tekelinde bulunuyor. Bunun da bu şekilde olması, gayet normal ve doğru bir
yaklaşımdır. Yine, dağıtıma baktığımız zaman, her ne kadar, işletme
hakkı devri dağıtım şirketlerine verilse de, imtiyazlı olarak verilse de, yine,
bu kanun tasarısının 3 üncü maddesinin (c) bendinin üçüncü fıkrasının dördüncü
ve beşinci paragraflarında "bu durumda, kurul tarafından, serbest piyasa
şartlarına uydurulur" ifadesi yer almaktadır. Onun için, dağıtım bölümünde
de böyle bir serbest re-kabet ortamına aykırı bir hadisenin cereyan edeceği
görülmemektedir. Tabiî ki, perakendeciler de devreye girerek, burada, serbest
rekabetin daha gerçekçi bir şekilde oluşmasını sağlamış olacaklardır. Yine, bu kanun tasarısıyla, serbest tüketicilik
oluşturulmaktadır. Serbest tüketiciler de -başlangıç olarak 9 milyon
kilovat/saat yıllık elektrik tüketimi olan şirketler ya da kişiler, bu kanun
çerçevesinde, serbest tüketici pozisyonuna giriyorlar- gerek perakendecilerden
gerekse üretim şirketlerinden, pazarlık usulüyle elektrik enerjisi alma
durumuna geçeceklerdir. Saygıdeğer milletvekilleri, bu tasarının
kanunlaşmasından sonra, uygulamaya konulacak daha yeni düzenlemeler de
olacaktır. Bunlardan, doğalgaz piyasası kurulu ve petrol piyasası kurulu
oluşturulma mecburiyeti de arkasından gelecektir. İşte, enerji platformuna baktığımız zaman, elektrik
enerjisi içerisinde, doğalgaz çevrimli sant-rallar, yine, petrol ürünlerinden
elektrik enerjisi elde eden santralları da göz önüne aldığımızda, bu kurulun
tek kurul haline getirilmesini kaçınılmaz olarak görmekteyiz. Yani, elektrik
piyasası kurulu, doğalgaz piyasası kurulu ve petrol piyasası kurulu yerine, tek
bir enerji kurulunun oluşmasını kaçınılmaz ve birbirleriyle ahenkli bir şekilde
çalışmaları açısından da, bu piyasaların birbirleriyle ahenkli şekilde
çalışması için de, kaçınılmaz bir son olarak düşünmekteyim. Yine, bu kanun çerçevesinde, elektrik piyasası
kurulunun üyelerinin oluşturulması Bakanlar Kuruluna bırakılmıştır. Bizim,
Bakanlar Kurulundan -milletvekilleri
olarak ve şahsım olarak- isteğimiz şu olabilir: Burada, üreticiler ve tüketicilerin
dengeli bir sayıyla temsil edilmesi, bunun yanında, yapılan imtiyaz
sözleşmeleri neticesinde, anlaşılan odur ki, yirmi ve otuz yıl kadar, yine,
hazine, yani devlet, bu piyasayla içli dışlı çalışacaktır; bundan dolayı da,
dengeleyici, doğrudan tarafa tavır alması yönünde, oylamalarda o yönde tavır
alması yönünde de, hükümet yetkililerinin bu dengeyi düzenleyecek bir sayıda
olmasının uygun olacağı kanaatini taşımaktayım. Yine, ülkemizde, tüm elektrik enerjisi kapasitemiz tam
olarak kullanılamamaktadır. Bugün, tamamen bir ithalatçı konumda olmamıza
rağmen, halen -hidroelektrik santralı kurabileceğimiz akarsularımız açısından
değerlendirdiğimizde- ancak yüzde 25'ini kullandığımız, daha yüzde 75'lik
enerjimizi de kullanamadığımız bilinen bir gerçektir. Bu manada, hidroelektrik
santralların yapımının devam etmesi gerektiği kanaatindeyim. Aynı zamanda, bu
santrallar, biliyorsunuz ki, sulamada da büyük faydalar sağlamaktadır. Diğer bir husus ise, bugün, son dönemlerde yapılan
yatırımlara baktığımızda, bunlar, genelde doğalgaz ve petrol ürünleri üzerine
cereyan etmekte. Bu, tabiî ki, bizi ileride sıkıntıya sokabilir; çünkü,
doğalgazı ancak birkaç ülkeden alabileceğiz. Yine, petrol ürünlerinde dışa
bağımlıyız. Tüm bunları göz önüne aldığımız zaman, dışkaynak çeşidini
artırmamız yönünden, ithal kömürle elekt-rik üretim santrallarının kurulması da
uygun olur diye düşünmekteyiz. Bugün için yerli kaynaklarımızla üretim durumumuza
baktığımızda, 1999 yılında yüzde 35, 2010 yılında yüzde 28, 2020 yılında ise
yüzde 24 seviyelerine ineceğimiz ortadır. Bundan dolayı, bu ithalatçı
konumumuzdaki stratejik durumu göz önüne alarak, bundan sonraki yatırımlarımızı
bu manada yönlendirmek hükümetlerin görevi olacaktır diye düşünüyorum. Bu vesileyle, kanunumuzun, milletimize ve devletimize
hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Serdengeçti. Sayın milletvekilleri, böylece, gruplar adına yapılan
konuşmalar tamamlanmış oldu. Şahısları adına söz taleplerini sırasıyla okuyacağım ve
bu arkadaşlarımızdan ancak ikisine söz verme imkânımız var. Sayın Polat, Sayın Dayanıklı, Sayın Türker, Sayın
Ilıcak, Sayın Genç ve Sayın Candan. İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a ait. Buyurun Sayın Polat. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının tümü
üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım. Tasarının genel gerekçesinde, hükümet, özet olarak,
katılım ortaklığı belgesinin "Enerji" başlıklı bölümünde, elektrik
enerjisi sektörü için bağımsız bir düzenleyici makamın kurulması, bu makamın
görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmesi için yetki ve araçlarla
donatılması, iç enerji piyasasının açılması öngörüldüğü belirtilmekte ve bu
kanunun, öngörülen yeni piyasa yapısının pazar içi rekabet yapısından pazar içi
rekabete doğru yeniden yapılanmayı tanımladığı belirtilmektedir. Katılım Ortaklığı 2000 Belgesinin 66 ncı sayfasında
"toplam olarak enerjiyle ilgili 120 Avrupa Topluluğu referansından sadece
16 tanesi Avrupa Topluluğuyla uyumludur. 10 tanesi uyumlulaştırma gerektirmekte
olup, 32 referansa tekabül eden Türk mevzuatı yoktur" denmekte ve
"arz güvenliği konusunda bildirilebilecek önemli bir gelişme de
yoktur" denmekte. Rekabet gücü ve enerji iç pazar konusunda Anayasadaki
uluslararası tahkim ve özelleştirmenin olumlu bir adım olduğu belirtilmekte,
"enerji verimliliği konusunda yeni gelişmeler olmamıştır" denmekte,
enerji sektöründeki üretimin yüzde 20,4'üne varan kayıplardan bahsedilmekte ve
bunun yarısının kaçaklar, yarısının da teknik yetersizlik olduğu belirtilmekte
ve netice olarak "bu alanda mevcut idarî kapasite, hem yapısal açıdan hem
de personel eğitimi yönünden daha fazla modernize edilmeyi
gerektirmektedir" denerek, Avrupa Topluluğu açısından yapılacak daha çok
şey olduğu açıkça belirtilmektedir. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, Sekizinci Beş
Yıllık Kalkınma Planı, Elektrik Enerjisi Özel İhtisas Komisyonu raporunda da
açıkça belirtildiği üzere, her sanayi ürününde olduğu gibi, elektrikte de
kalite ve ucuzluk önemlidir. Ülkemizde de tüketiciler, dünyanın diğer
ülkelerinde olduğu gibi, öncelikle kendisine ucuz ve kaliteli elektrik
verilmesi hususuyla ilgilenmekte, bu elekt-riğin kamu eliyle işletilen bir
santraldan mı, yoksa özel sektör eliyle işletilen bir santraldan mı temin
edildiği hususu, onu öyle çok da ilgilendirmemektedir. Ülkemizde kişi başına enerji talebi 1 550 kilovat/saat
olup, bu talep, 2010 yılında 3 377 kilovat/saate ulaşacaktır. 1 550
kilovat/saat kişi/yıl değeri, gelişmiş ülkeler ortalamasının 1/5'i, dünya
ortalamasının ise ancak ¾'ü düzeyindedir. Ülkemiz sanayileşmesini henüz
tamamlayamamış, yani elektriğe doymamış ülke olduğundan dolayı, Sekizinci Beş
Yıllık Plan döneminde de artışın yüzde 9'lar seviyesinde olacağı tahmin
edilmektedir. Yine, ülkemiz enerji sektöründe kritik bir dönem
yaşandığı, bu krizin, eğer tedbir alınır ise 2004 yılından itibaren aşılacağı
hesaplanmaktadır. 2001 yılında, elektrik enerjisinden, yüzde 4 oranında dışalım
yapılacağı da yine belirtilmektedir. Son yirmi yılın ortalamaları alındığında, toplam
yatırımların yüzde 51,85'inin üretim, yüzde 19,60'ının iletim, geriye kalan
yüzde 28,55'lik kısmının ise dağıtım sektörüne harcanmış olduğu
anlaşılmaktadır. Yine, Devlet Planlama Teşkilatınca yapılan araştırmalara göre
2001-2005 yılları arasında yılda ortalama olarak üretim, iletim ve dağıtım
sektörü olarak yatırım ihtiyacı, 5,57 milyar dolar ile 5,97 milyar dolar
arasında değişirken, 1990-1998 yılları arasındaki dönemde kamu tarafından
sektöre yapılan yatırımların ortalamasının 980 milyon dolar olduğudur. Yani, şu
an için bu sektöre kamu tarafından yapılan yatırımların 5,6 katı kadar,
ortalama olarak, yılda, her zaman yatırım yapmak mecburiyetindeyiz. Kamu yatırımlarının yetersizliği, son yıllardaki
elektrik krizleri ve kesintileriyle açığa çıkmıştır. Özel sektörce son yıllarda
enerji sektörüne yapılan yatırımlar, yap-işlet-devret ve yap-işlet modelleri olarak iki kısımda gerçekleşmiştir.
Yap-işlet-devret'te ortalama olarak yirmi otuz yıl sonunda santraller TEAŞ'a
devredileceğinden, enerji fiyatları yap-işlet modelindeki santrallerden daha
fazla olmaktadır. Yap-işlet-devret modelindeki elektrik birim fiyat tarifesine;
yakıt giderleri, işletme ve bakım onarım giderleri, yatırım amortisman
giderleri/yıldan teşkil etmekte, yüzde yüz alım garantisi verilmekte ve bu
santrallarına toplam yatırım bedeli, işletme süresine bölünerek, ta-rifeye
yansıtılmaktadır. Ayrıca, ileriki
yıllarda faiz yükünün hafifletilebilmesi için, amortisman bedeli ilk
yıllarda daha fazla olmakta ve ilk yıllardaki tarifeler daha da pahalı hale
gelmektedir. Yap-işlet santrallarına ise, elektrik tarifesi içinde amortisman
olmayışı sebebiyle, yap-işlet-devret santrallarından daha ucuza enerji
vermektedirler. Avrupa Topluluğuyla rekabet edebilmek için ucuz enerji lazım
olduğu ve enerjide özelleştirmeye giderken yirmi otuz yıl sonra eski teknolojide
ve bakımsız santralları geri alabilmek için pahalı elektrik almanın yanlışlığı
açıkça ortadadır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının
amacı, elektrik sektöründe serbest rekabetin sağlanmasıdır. Bunun için de, aynı
ürünü birden fazla firmanın üretmesi ve alıcının bu firmalar arasında seçme
şansının bulunması gerekmektedir. Ayrıca, bir pazarda serbest rekabetin
olabilmesi için, üretimin talepten fazla olması gerekmektedir. Bunun için,
elektrik sektöründe rekabetin sağlanabilmesi için; 1-Sektörde üretimin talepten fazla olması, 2-Alıcının üretiliciler arasında seçme şansına sahip
olması, 3-Alıcı tarafından talep edilen kalite ve fiyat
kriterlerini sağlamayan üreticinin ürününün elinde kalıyor olması gerekir. Rekabeti öne çıkaran bu tasarının açık manası, elektrik
üretiminde artık, devlet garantisinin kalkıyor almasıdır. Peki, yirmibeş otuz
yıl yüzde 100 garanti var iken gerekli yatırımcıyı çekemeyen ve bu yüzden
enerji krizine giren bu sektörde, özel sektör yatırımlarında yüzde 100 alım
garantisini ve fiyat desteğini çektikten sonra bu sektöre yeterli yatırımcının
nasıl çekileceği en önemli ve can alıcı konudur. Arz-talep dengesinin içinde bulunduğu kritik durum
ve enerji yatırımlarının işletmeye
alınabilmesi için gerekli olan asgarî süreler dikkate alındığında, Sekizinci
Beş Yıllık Plan Dönemi içinde, üretim sektöründe serbest rekabetin sağlanmasının
mümkün olamayacağı da anlaşılmaktadır. Enerji sektöründeki en önemli sorunlardan biri de,
kayıp ve kaçak oranlarıdır. Dağıtım sektöründe 1990 yılında yüzde 9 olan bu oran, 1998 yılında yüzde 15,8 oranına
çıkmıştır. Bu oranların artmasında, bu sektörde önemli bir yatırım gerektiren
altyapı yatırımlarının yapılmamış olması, uzun yıllar süregelen özelleştirme
söylentileri nedeniyle personelin kuruluşa ve idareye güveninin azalması,
idarede ortaya çıkan bu boşluk da kayıp ve kaçak oranının artmasına sebep olmuştur.
İşte, bu tasarının belki de bu sektördeki en önemli faydası, orta vadede
serbest rekabet ortamını doğurmasa da, bölgelerde ciddî bir şekilde ihmal
edilen altyapı yatırımlarının gerçekleşmesine vesile olmasıdır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hükümetçe,
elektrik sektörünü özel teşebbüse ve serbest rekabete açmayı planladığı
söylenen bu tasarı, Elektrik Sanayicileri ve İşadamları Derneği, Hidroelektrik
Santralları Sanayii, Elektrik Dağıtım Hizmetleri, Rüzgâr Enerji Santralları
Sanayii, İşadamları Dernekleri sahipleri günlerdir gazetelere ilan vererek,
kendilerine danışılmadığını belirtmekte, başta Orta Doğu Teknik Üniversitesi
hocaları olmak üzere, üniversite hocaları, mühendis odaları, bu tasarı
hazırlanırken kendilerine ya danışılmadığı ya da bir iki gün önce haberleri
olduğunu ve önemli noktalarda tenkit ettikleri bu tasarı "Deloitte
Touch" isimli bir yabancı şirket tarafından ön çalışmaları yapılarak,
Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına sunulmuş ve orada, IMF talimatları
doğrultusunda son şeklini alarak, Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilmiştir. Bu tasarı, gerek komisyonlarda gerekse bu Mecliste,
sadece yasal süreci tamamlamak için bulunmaktadır. Yoksa, esas çalışma, Hazine
yetkilileri ile IMF arasında olmaktadır. Bunun son ve önemli kanıtı, bu
tasarıda, çeşitli kesimlerce en çok tenkit edilen geçici 4 üncü maddede yer
alan "Kamuya ait elektrik enerjisi üretim ve dağıtım tesislerinden işletme
hakları devri öngörülenlerden devir işlemlerini, 31 Mart 2001 tarihine kadar
tamamlayamayan şirketlerin mevcut sözleşmeleri hükümsüzdür" ifadesi, gerek
Sanayi gerekse Plan ve Bütçe Komisyonlarında, milletvekillerince, bu vakte
kadar yetişmesi imkânsızdır; çünkü, imtiyaz sözleşmesinin 19 uncu maddesi
uyarınca görevli firmalarla; 1-TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında elektrik satış
anlaşması, 2-TEDAŞ Genel Müdürlüğü arasında devir anlaşması, 3-Elektrik Enerjisi Fonu arasında fon anlaşmasının
imzalanması, gerekmektedir. Dört yıldır sonuçlandırılamayan işletme devir
haklarının 31 Mart 2001 tarihine kadar bitmesinin imkânsız olduğu fesihler ile
hem mahkemelerde önemli ölçüde tazminat ödeyebileceğimiz hem de yatırımcıları
ürkütüp, ülkenin enerji darboğazına gireceği sürekli olarak dile getirilmesine
rağmen dikkate alınmamış; fakat, bu akşam, televizyonların dediğine göre, IMF
ikna edildiğinden, bu müddetin bu Mecliste verilecek önergeyle üç ay
uzatılacağı haberlere konu oldu. Bu da gösteriyor ki, tasarıda esas incelemeyi
IMF yapıyor, Meclis ise, sadece kararlaştırılan konularda yasal işlemleri
tamamlıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) ASLAN POLAT (Devamla) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Polat, devam edin lütfen; ama, 1 dakika
içinde bitirmeniz lazım. Buyurun. ASLAN POLAT (Devamla) - Sonra devam ederim. Yine, tasarıdaki önemli eksiklikler, Elektrik Üretim
AŞ'nin, Devlet Su İşlerinin inşa ettiği santralları maliyetine mi, yoksa
bugünkü değerlere göre mi devralacağı net olarak belirtilmeyip, devir
işlemlerine ait usul ve esasları, bu kanun yürürlüğe girdikten itibaren altı ay
içerisinde yaptıkları her uygulamanın, haklı veya haksız, hesabını devlet
güvenlik mahkemelerinde veren bürokratlara bırakılması son derece hatalı
olmuştur. Tasarının hayırlı olması dileğiyle, hepinize saygılar
sunarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Şahısları adına ikinci söz, Tekirdağ Milletvekili Sayın
Fırat Dayanıklı'ya ait; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakika. BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı üzerinde şahsım adına söz
aldım ve süreyi çok uzun tutmamak kaydıyla, bu tasarı üzerindeki görüşlerimi
ifade etmek istiyorum. Elektrik piyasası, özellikle elektrik sektörü,
Türkiye'de, onsekiz yıldan beri değişim hedefleri olan bir sektör ve bu
sektörde, özel sektörün ağırlığını artırmak, üretim hizmetlerinin sağlanmasında
rekabeti sağlamak, tekelci iletim ve dağıtım hizmetlerinde yenilikler sonucu
kaliteyi yükseltmek için elektrik kuruluşlarının yeniden yapılanması yönünde
gelişmeler var ve ülkemizde elektrik sisteminin altyapısının yeterli olmaması
ve toplumun elektrik konusunda gereği kadar bilinçlendirilememiş olması, bu
değişimleri, maalesef sağlam temellere oturtamıyor. Elektriğin, güvenli, ekonomik ve rekabet ortamında
kullanıcılara sunumu ve bu konuda istikrarlı ve özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterecek bir piyasanın oluşturulmasına karar verilmiş olması ve bu
maksatla, önümüze, Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının getirilmiş olmasını
memnuniyetle karşılıyoruz. Zaman zaman komisyonlarda, bu kanun tasarısının IMF
tarafından dayatılmış olduğu yönünde savlar ortaya konuluyor; oysa, ister IMF
tarafından önerilmiş olsun ister hükümetimiz tarafından getirilmiş olsun, bu,
yapılması gereken bir değişiklik ve bu değişikliğin, bu süreç zarfında
yapılması, gerçekten bizleri sevindiriyor. Önümüzdeki tasarı ve gerekçesi incelendiğinde, elektrik
enerjisi sektöründeki faaliyetlerin düzenli, hızlı ve etkin biçimde
yürütülmesini sağlamak, sosyoekonomik gelişmenin temel girdisi olan elektrik
enerjisinin üretimini, iletimini ve dağıtımı ile tüketicilere kesintisiz ve
güvenli olarak en ucuz maliyetle sunulmasını sağlamak, yerli ve yabancı özel
sektör yatırımcılarının piyasaya ağırlıklı olarak katılımını sağlamak, piyasaya
ilişkin düzenlemeleri yapmak, bunların uygulanmasını sağlamak, siyasî
otoriteden bağımsız bir kurulu oluşturmak -ki, bu kurulun ismi Elektrik
Piyasası Düzenleme Kurulu oluyor- ve bu kurulun uygulayacağı yaptırımları ve
bunlara ilişkin esasları belirlemektir; diğer bir amacı ise, Türkiye Elektrik
Üretim İletim Anonim Şirketi TEAŞ'ın üçe bölünmesiyle ortaya çıkan üç ayrı
şirketin kurulmasını sağlamaktır. Buradaki temel mesele, bu piyasanın oluşturulması ve
önümüzdeki dönemde bu piyasanın tam olarak işlemeye başlaması sayesinde,
sanayimizin kullandığı pahalı elektrik fiyatlarının, OECD ülkeleri arasındaki
rekabet ortamını sağlayacak fiyatlara çekilmesini sağlamaktır. Zannediyorum, bu
kanunla getirilenler tam anlamıyla faaliyete geçtiği takdirde, Türkiye'de de,
özellikle sanayicimizin kullandığı elektrik fiyatları, OECD rakamlarına
çekilecektir. Kanunun bize sağladığı önemli yeniliklerden ve
desteklerden biri de, yenilenebilir enerji kaynaklarının Türkiye'de daha fazla
kullanılacak olabilmesidir. Hepinizin bildiği gibi, bugün Avrupa Birliği
ülkeleri, 2010 yılında, kullandıkları enerjinin yaklaşık yüzde 5'ine yakın bir
oranını yenilenebilir enerji kaynaklarından sağlamak hedefindeler. Kanunun
içinde bulunan maddeler doğrultusunda, Türkiye'de de, rüzgâr, güneş enerjisi
olsun yenilenebilir enerji kaynaklarındaki yatırımların, özellikle
özkaynaklarımıza dayalı olan yatırımların daha da hızlanacağını ümit ediyoruz. Ortaya konulan kanunun, Elektrik Piyasası Kanununun,
ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. Bu konudaki çalışmaların ülkemiz
sanayiinin rekabetine katkıda bulunacağını ümit edi-yorum. Teşekkür eder, saygılar sunarım. (Alkışlar) BAŞKAN- Sayın Dayanıklı'ya teşekkür ediyoruz. Sayın
milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi, sorulara geçiyoruz. Sekiz sayın milletvekilimiz soru sormak üzere sıraya
girmiş bulunuyor. Soru ve cevap için 10 dakikamız olduğunu tekrar
hatırlatıyorum; lütfen, sorularda 1 dakikayı aşmamaya çalışalım. İlk söz, Sayın Ilıcak'ın; buyurun. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Bakana aşağıdaki soruları sormak istiyorum: Kanun tasarısında, dağıtım imtiyaz sözleşmelerinin
kurulca belirlenecek süre içinde tadil edilmesi ve rekabet şartlarıyla uyum
sağlanması isteniyor. Neden, önce, dağıtım tekellerini kurdunuz; şimdi ise,
bu sözleşmeleri tadil ettiriyorsunuz? Kurulca belirlenecek süre içinde tadilden söz
ediyorsunuz, bu süre ne kadar? Sözleşme tadil edildikten sonra, herhangi bir tüketici,
bir başka bölgedeki dağıtıcıdan elektrik satın alabilecek mi serbestçe; yoksa,
yılda belirli bir tüketimin üzerindeyse mi farklı alternatiflerden
yararlanabilecek? Acaba, sözleşmeler tadil edilirken, özel sektör,
kazanılmış haklar elimden gidiyor diye tazminat talep edebilecek mi? Geçici 4 üncü madde devir işlemlerinin 31 Mart 2001
tarihine kadar tamamlanmasını öngörüyor; aksi takdirde, sözleşmeler hükümsüz
kalacak. Bu durumda, acaba, bir tazminat hakkı doğacak mı ve bu tazminat hakkı
doğarsa, burada, bu ihtilafların çözümünde merci hangi merci olacak? BAŞKAN- Toparlar mısınız... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Toparlıyorum Sayın
Başkan... Danıştay İdarî Dava Daireleri Genel Kurulu, Zigana
Geçidindeki dağıtım imtiyazını kazanan grubun; yani, Aydın Doğan ve
arkadaşlarının Kanal D'de toplam yüzde 10'dan fazla hissesi olduğu kararını
verdi. RTÜK Yasasına göre, bu kişilerin devlet ihalesine katılma hakkı yok. Şimdi, böyle bir mahkeme kararı elde olduğuna göre,
acaba, siz, bu mahkeme kararını mı uygulayacaksınız, yoksa, RTÜK Yasasını mı
değiştireceksiniz? Aynı grubun, Avrupa yakasında da dağıtım imtiyazını
kazanmış bir durumu vardı, acaba, Avrupa yakasındaki dağıtım imtiyazı bu grubun
elinden alınacak mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Şükrü Ünal. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Değerli Bakanımdan, şu sorularımın cevabını almak istiyorum. Sayın Bakanım, doğalgaz ve petrol ürünlerine dayalı
elektrik santralları, kaynağı itibariyle dışa bağımlı olduğundan, hidroelektrik
santralları da, kuraklık gibi tabiat olaylarından -günümüzde olduğu gibi-
etkilendiğinden, zaman zaman enerji sıkıntısına sebep olabilmektedir.
Alternatif enerji kaynağı olarak, rüzgâr enerjisinden ne nispette
yararlanıyoruz? Ülke genelinde halen çalışan kaç rüzgâr santralı vardır?.
Türkiye'nin sağlıklı bir rüzgâr haritası çıkarılmış mıdır? Ayrıca, Yumurtalık yakınlarında kurulan termik
santralın çevreye ne gibi etkileri olacaktır? Çevrede bulunan binlerce dönüm
narenciye bahçeleri bu termik santralın atıklarından zarar görecek midir? Zira,
santral saatte 450 ton ithal kömür yakacak. Bu sorularımın cevabını bekliyor, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Fatsa, buyurun efendim. EYÜP FATSA (Ordu) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
aşağıdaki sorularımı Sayın Bakanıma sormak istiyorum. Sayın Bakanım, bu yasayla, bugüne kadar bazı medya
kuruluşlarına dağıtım imtiyazı verilmiş; TEDAŞ'a ait dağıtım bölgelerindeki
dağıtım imtiyazı devam edecek midir; edecekse, rekabete da-yalı serbest piyasa
uygulamasıyla bu yasanın ruhu nasıl örtüşecektir? İkinci sorum: Normal şartlarda elektriğin kilovat/saat
maliyetinin 3 sent olduğu uzmanlar tarafından tespit edilmektedir. Böyle olduğu
halde, TEAŞ'ın, yap-işlet-devret modeline göre, elektrik üretim firmalarından
10-12 sente elektrik aldığı iddia edilmektedir. Elektriği bu fiyatların altında
bir fiyattan satmak durumunda olan TEAŞ'ın zarar ettiği, bu zararın da Hazine
tarafından karşılandığı doğru mudur? Görüştüğümüz bu yasa, bu aksaklığı ortadan
kaldıracak mıdır? Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Özkan Öksüz, buyurun efendim. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Sayın Başkanım, aracılığınızla,
Sayın Bakanıma şu soruları tevdi etmek istiyorum. Kendi enerjisini üreten otoprodüktör kuruluşlarına, bu
yasayla bir kısıtlama getiriliyor mu? Türkiye'nin enerji darboğazı içinde
olduğu bu dönemde, kendi enerjisini üreten bu kuruluşlar daha zor durumda
kalmayacaklar mı? İkinci sorum: Elektrik piyasası için getirilen
tasarının, gaz, petrol ve tüm enerji kaynaklarını içine alan bir tasarı olarak
getirilmesi daha uygun değil miydi? İleride, diğer enerji kaynakları için de
ayrı kurumların kurulması, israfa, enerji piyasasının yönetilmesinde
dağınıklığa ve verimsizliğe sebep olmaz mı? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Çelik, buyurun. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkanım, Yabancı
Sermaye Derneği verilerine göre, yabancıların Türkiye'ye bakışı iyimser değil
ve maalesef, güvenli bulunmuyor. TEAŞ verile-rine göre, 2020 yılına kadar 547
milyar kilovat/saat enerji ve 126 milyar dolarlık bir yatırım yapılması
gerekiyor. BAŞKAN - Sorunuz... MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Bu durumda, yabancılar
yatırım yapmaya gelebilecekler mi? Bu konuda bir bilgileri var mı? İkincisi, Elektrik Tarifeleri Yönetmeliğinde,
faturalara "güç bedeli" adı altında bir ilave yapılmaktadır. Bunu
Danıştay 10. Dairesi durdurmuş; ama, buna rağmen, 2001 Malî Yılı Bütçe
Kanununun 43 üncü maddesine göre tekrar konulmakta ve meskenlerden fatura
başına 1 milyon lira, ticarethanelerden 4 milyon lira, sanayi işletmelerinden
de 10 milyon lira güç bedeli almaktadırlar. Bu haksızlığı ne zaman
önleyecekler? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Erbaş, buyurun. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkanım, aracılığınızla
Sayın Bakanıma şu soruları sormak istiyorum: Soru 1: Bu tasarı, IMF'nin ocak ayı sonuna kadar
çıkarılmasını istediği bir tasarıdır. Bu yönüyle, hazmedilmeden hazırlanmıştır.
İleriki günlerde, değişiklik yapan yasa teklifleri gelecek midir? Soru 2: Elektrik Piyasası Kanunuyla serbest piyasa ve
rekabete dayalı bir politika izlemek iddiasındayız; ancak, bu kanunla, elektrik
üreten üreticiler, maliyet artı kâr ilavesiyle elde edilecek miktar üzerinden
satacaklardır. Burada, serbest piyasa ve rekabet şartlarının nasıl oluşacağını
düşünüyorsunuz? Soru 3: Bu kanunla, elektrik piyasasınca oluşturulacak
fiyat, dünya ortalamasının üstünde olursa, sanayi kesiminin dış ülkelerle
rekabet şansını kaybedeceği açıktır. Bu durumda, devlet olarak sanayi kesiminin
elektriğini sübvanse etmeyi düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Son soru, Sayın Yıldırım'ın; buyurun. MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) - Sayın Başkan,
delaletinizle Sayın Bakandan aşağıdaki iki sorumu sormak istiyorum: 1 - Abonelere, kullandığından daha fazla yüklü elektrik
faturaları gelmekte ve zaman zaman da basına aksetmektedir. Vatandaş, bu
durumda mağdur olmaktadır. Bu hususta bakanlık ne gibi tedbirler almaktadır? 2 - Kuraklık nazara alınarak, çiftçinin arazi sulaması
için kullandığı elektrik ücretini ucuzlatmayı düşünüyor musunuz? BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Bakanım buyurun, 5 dakika cevap süreniz var. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın
Başkanım, arkadaşlarımızın sorduğu soruların birçoğu görüşmekte olduğumuz
tasarının görüşülme sürecine katkıda bulunacak sorular değil, teknik; ama,
arkadaşlarımızın da, haklı olarak, öğrenme ihtiyacını duydukları konuları
soruları ihtiva etmektedir. Bu soruların hepsine yazılı olarak cevap vereceğiz;
ancak, burada tasarıyla ilgili olarak konuşulan, onu doğrudan doğruya
ilgilendiren işte maliyet artı kâr gibi konulara cevap vermeye gayret edeceğim.
Cevabını vermediğim soruların tamamına, yazılı olarak cevap vereceğiz. Maliyet artı kâr fiyatlandırma sistemi, rekabetin
olduğu üretim ve nihaî satışta söz konusu değildir. Bu alanlarda kurul onayı
gerekli olmayıp, fiyatlar tamamen serbest piyasa şartlarında ikili anlaşmalar
çerçevesinde yapılacaktır. Kurul onayı, iletişim ve dağıtım tarifeleri için sistem
kullanıcılarını korumak amacıyla yapılmaktadır. Bunu da maliyetlerin aşırı
şişirilmesinin önlenmesi ve kontrol altında tutulması şeklinde yapacaktır. Sonuç olarak, rekabetin mümkün olduğu alanlarda,
fiyatlar, serbest piyasa şartlarında karşılıklı anlaşma yoluyla
belirlenecektir. Ayrıca, arkadaşlarımızın, bütün konuşmacıların
konuşmalarında belirlediği 3 sent ifadesi... Türkiye ve OECD ülkelerindeki
fiyatlarla mukayese edildiği zaman, 3 sent fiyatına hiç rastlanmamaktadır. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - 4 sent... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Örnek
gösterilirse, Türkiye'de meskende 7,7 , sanayide 7,6 olan fiyat, Belçika'da
meskende 16,8 , sanayide 5,5; Almanya'da meskende 15,9 , sanayide 6,7;
Fransa'da meskende 12,9 , sanayide 4,7; İtalya'da meskende 14,7 , sanayide 8,6
olarak gözükmektedir. Arkadaşlarımızın, gaz, petrol ve diğer enerji
kaynaklarını da içine alacak bir tasarı, bu tasarıya eklenemez miydi sorusu
üzerine, tabiî, halen görüşülen Elektrik Piyasası Kanun Tasarısı ile petrol ve
gaz sektörlerinde düzenleme yapan kanun tasarılarının birleştirilmesi zamanlama
açısından mümkün olamamıştır; fakat, ilerde, bu yönde bir düzenleme yapılmaz
dememiz mümkün değil; ilerde, gerekli olursa, bu yönde bir tasarı da çıkarılır.
IMF'nin veya Dünya Bankasının böyle bir kanunu şart
koşması veya bu kadar kısa süre içerisinde çıkarılması mı gerekirdi diye bir
soru geldi. Tasarı üzerindeki çalışmalar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı
bünyesinde üç yıla yakın bir süre zarfında yürütülmüştür. Bu çalışmalar,
çeşitli uluslararası danışmanlık hizmetleri de alınarak, özellikle son bir
yıllık dönemde yoğun olarak sürdürülmüştür. Türkiye'ye özgü şartlar halihazırda
yürürlüğe konulmuş ve uygulamalar da dikkate alınmak suretiyle, sektörün
özellikleri ve başta Avrupa Birliği olmak üzere, dünyadaki benzer uygulamalar
üzerinde ayrıntılı olarak düşünülmüş ve istenilen amacı en iyi karşılayabilecek
bir mo-delin kurulmasına gayret edilmiştir. Ayrıca, bu sistemi yapan tek ülke biz değiliz; buna
benzer üst kurulu olan birçok ülke vardır. Mesela, Avustralya'da görevi, enerji,
telekom ve havaalanları olan bir kurul vardır; bunun üye sayısı da 7'dir.
Kanada'da elektrik, gaz ve petrol; Finlandiya'da münhasıran elektrik;
İrlanda'da münhasıran elektrik; İtalya'da elektrik ve gaz beraber; Portekiz'de
münhasıran elektrik; ABD'de elektrik, gaz ve petrol olmak üzere çeşitli
ülkelerde de bunun örneği vardır. Ayrıca, bu tasarı -yine, biraz önce söylediğim gibi- üç
yıllık bir süreç içerisinde, çok titiz bir çalışmayla gündeme gelmiş ve
hazırlanmıştır. Burada, bütün tarafların fikirleri alınmıştır. Devlet Planlama
Teşkilatı, Rekabet Kurumu, Sermaye Piyasası Kurulu, Hazine Müsteşarlığı,
Özelleştirme İdaresi Başkanlığı, Maliye Bakanlığı, Adalet Bakanlığı, Devlet
Personel Başkanlığı, YESSİAD, ELSİAD, RESSİAD, HESİAD, Kojenerasyon Derneği
gibi tarafların da görüşleri alınarak buraya getirilmiştir. Herhalde vaktimiz de doldu; diğer sorulara yazılı cevap
vereceğim. Arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, 1 inci maddeyi okutmadan evvel,
maddelerin çok uzun olması, pek az rastlanır nitelikte çok uzun olması
sebebiyle, Divan Kâtibinin oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir. Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum: ELEKTRİK
PİYASASI KANUNU TASARISI BİRİNCİ KISIM Genel Hükümler BİRİNCİ BÖLÜM Amaç, Kapsam, Tanımlar Amaç, kapsam ve tanımlar MADDE 1.- Bu Kanunun amacı; elektriğin yeterli,
kaliteli, sürekli, düşük maliyetli ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin
kullanımına sunulması için, rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre
faaliyet gösterebilecek, mali açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik
enerjisi piyasasının oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve
denetimin sağlanmasıdır. Bu Kanun; elektrik üretimi, iletimi, dağıtımı, toptan
satışı, perakende satışı, perakende satış hizmeti, ithalat ve ihracatı ile bu
faaliyetlerle ilişkili tüm gerçek ve tüzel kişilerin hak ve
yükümlülüklerini, Elektrik Piyasası
Düzenleme Kurumunun kurulması ile çalışma usul ve esaslarını ve elektrik üretim
ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulü kapsar. Bu Kanunun uygulanmasında: 1. Bakanlık: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığını, 2. Bakan: Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanını, 3. TEAŞ: Türkiye Elektrik Üretim İletim Anonim
Şirketini, 4. TEDAŞ: Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketini, 5. DSİ: Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünü, 6. Kurum: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurumunu, 7. Kurul: Elektrik Piyasası Düzenleme Kurulunu, 8. Mevcut sözleşmeler: Bu Kanunun yürürlüğe girdiği
tarihten önce, 4/12/1984 tarihli ve 3096 sayılı Kanun, 8/6/1994 tarihli ve 3996
sayılı Kanun, 16/7/1997 tarihli ve 4283 sayılı Kanun, 21/1/2000 tarihli ve 4501
sayılı Kanun hükümleri ve ilgili yönetmeliklere göre imzalanan sözleşmeleri,
imtiyaz sözleşmelerini ve uygulama sözleşmelerini, 9. İştirak: Kamu iktisadi teşebbüsü olanlar hariç olmak
üzere; doğrudan veya dolaylı olarak tek başına veya başka şirket ve şirketler
veya gerçek kişi ve kişilerle birlikte piyasada faaliyet gösteren herhangi bir
tüzel kişiyi kontrol eden şirket veya doğrudan ya da dolaylı olarak, tek başına
veya birlikte, başka herhangi bir şirket ve şirketler veya gerçek kişi ve
kişiler tarafından kontrol edilen, piyasada faaliyet gösteren tüzel kişiyi ve bu şirketlerin ve/veya piyasada
faaliyet gösteren tüzel kişilerin birinin diğeriyle veya birbirleriyle olan
doğrudan veya dolaylı ilişkisini, 10. Kontrol: Bir tüzel kişi üzerinde doğrudan veya
dolaylı olarak o tüzel kişinin sermayesinin ya da ticari mal varlığının
yarısından fazlasını veya oy haklarının yarısından fazlasını kullanma hakkını
ya da denetim kurulu, yönetim kurulu veya tüzel kişiyi temsile yetkili
organların üyelerinin yarıdan fazlasını atama hakkını ya da işlerini idare etme
hakkını, 11. Üretim: Enerji kaynaklarının, elektrik üretim
santrallarında elektrik enerjisine dönüştürülmesini, 12. İletim: Elektrik enerjisinin gerilim seviyesi 36 kV
üzerindeki hatlar üzerinden naklini, 13. Dağıtım: Elektrik enerjisinin 36 kV ve altındaki
hatlar üzerinden naklini, 14. Toptan satış: Elektriğin tekrar satış için
satışını, 15. Perakende satış: Elektriğin tüketicilere satışını, 16. Perakende satış hizmeti: Perakende satış lisansına
sahip şirketlerce, elektrik enerjisi ve/veya kapasite satımı dışında
tüketicilere sağlanan diğer hizmetleri, 17. Tüketici: Elektriği kendi ihtiyacı için alan
serbest ve serbest olmayan tüketicileri, 18. Tedarikçi: Tüketicilerine elektrik enerjisi ve/veya
kapasite sağlamakla yükümlü olan üretim şirketleri, otoprodüktörler,
otoprodüktör grupları, toptan satış şirketleri ve perakende satış şirketlerini, 19. Serbest tüketici: Kurul tarafından belirlenen
elektrik enerjisi miktarından daha fazla tüketimde bulunması veya iletim
sistemine doğrudan bağlı olması nedeniyle tedarikçisini seçme serbestisine
sahip gerçek veya tüzel kişiyi, 20. Serbest olmayan tüketici: Elektrik enerjisi ve/veya
kapasite alımlarını bölgesinde bulunduğu perakende satış lisansı sahibi dağıtım
şirketi veya perakende satış şirketlerinden yapabilen gerçek veya tüzel kişiyi, 21. Üretim şirketi: Otoprodüktörler, otoprodüktör
grupları hariç olmak üzere, elektrik üretimi ve ürettiği elektriğin satışı ile
iştigal eden tüzel kişiyi, 22. Dağıtım şirketi: Belirlenen bir bölgede elektrik
dağıtımı ile iştigal eden tüzel kişiyi, 23. Toptan satış şirketi: Elektrik enerjisinin ve/veya
kapasitenin, toptan satılması, ithalatı, ihracatı, serbest tüketicilere satışı
ve ticareti faaliyetleri ile iştigal edebilen tüzel kişiyi, 24. Perakende satış şirketi: Elektrik enerjisinin
ve/veya kapasitenin ithalatı ve iletim sistemine doğrudan bağlı olanlar
dışındaki tüketicilere perakende satışı ve/veya tüketicilere perakende satış
hizmeti verilmesi ile iştigal edebilen tüzel kişiyi, 25. Otoprodüktör: Esas olarak kendi elektrik enerjisi
ihtiyacını karşılamak üzere elektrik üretimi ile iştigal eden tüzel kişiyi, 26. Otoprodüktör grubu: Esas olarak ortaklarının
elektrik enerjisi ihtiyacını karşılamak üzere elektrik enerjisi üretimi ile
iştigal eden tüzel kişiyi, 27. Tesis: Elektrik enerjisi üretimi veya iletimi veya
dağıtımı işlevlerini yerine getirmek üzere kurulan tesis ve teçhizatı, 28. Dağıtım sistemi: Bir dağıtım şirketinin,
belirlenmiş bölgesinde işlettiği ve/veya sahip olduğu elektrik dağıtım
tesisleri ve şebekesini, 29. İletim sistemi: Elektrik iletim tesisleri ve
şebekesini, 30. Üretim tesisi: Elektrik enerjisinin üretildiği
tesisleri, 31. İletim tesisi: Üretim tesislerinin bittiği
noktalardan itibaren, iletim şalt sahalarının orta geri-lim fiderleri de dahil
olmak üzere dağıtım tesislerinin bağlantı noktalarına kadar olan tesisleri, 32. Dağıtım tesisi: İletim tesislerinin bittiği
noktadan itibaren, müstakilen elektrik dağıtımı için tesis edilmiş tesis ve
şebekeyi, 33. Piyasa: Üretim, iletim, dağıtım, toptan satış,
perakende satış, perakende satış hizmeti, ithalat ve ihracat dahil olmak üzere
elektrik enerjisi ve kapasite alım satımı veya ticareti faaliyetleri ile bu
faaliyetlere ilişkin işlemlerden oluşan elektrik enerjisi piyasasını, 34. Üretim kapasite projeksiyonu: Dağıtım şirketleri
tarafından hazırlanan talep tahminleri esas alınarak, Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yapılan, elektrik enerjisi arz güvenliği için gereken
üretim kapasitesinin tahminini, 35. Tarife: Elektrik enerjisinin ve/veya kapasitenin
iletimi, dağıtımı ve satışı ile bunlara dair hizmetlere ilişkin fiyat, hüküm ve
şartları içeren düzenlemeleri, 36. Lisans:Tüzel kişilere piyasada faaliyet
gösterebilmeleri için bu Kanun uyarınca Kurul tarafından verilen izni, 37. Yan hizmetler anlaşmaları: İletim sistemine bağlı
olan üretim şirketleri, otoprodüktörler, otoprodüktör grupları, dağıtım
şirketleri veya tüketiciler tarafından Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketine, şebeke yönetmeliği uyarınca sağlanacak ve ilgili hizmetin
sağlanmasının maliyetinin tamamını karşılayacak yan hizmet bedellerini, koşullarını ve hükümlerini belirleyen
anlaşmaları, 38. Yan hizmetler: Yan hizmetler anlaşması hükümleri
uyarınca iletim sistemine veya dağıtım sistemine bağlı tüm tüzel kişilerce
sağlanacak olan ve şebeke yönetmeliğinde ve/veya dağıtım yönetmeliğinde
ayrıntılı olarak tanımlanan hizmetleri, 39. Enerji alım ve enerji satış anlaşmaları: Türkiye
Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin; mevcut sözleşmeler kapsamında
TEAŞ'dan ve TEDAŞ'dan devralacağı ve Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G)
fıkraları kapsamında gerçekleştirilebilecek
projeler çerçevesinde imzalayabileceği anlaşmalarla; bu Kanunun 2 nci
maddesinin (d) fıkrasının (1) numaralı bendi kapsamında Kurulun onaylayacağı
Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi tarafından imzalanabilecek
anlaşmaları, 40. Bağlantı ve sistem kullanım anlaşmaları: İlgili
bağlantı ve sistem kullanım tarifesinin fiyatları, hükümleri ve şartlarını
içeren ve bir üretim şirketi, otoprodüktör, otoprodüktör grubu, dağıtım şirketi
ya da tüketicilerin iletim sistemine ya da bir dağıtım sistemine erişmeleri ya
da bağlantı yapmaları için ilgili kullanıcıya özgü koşul ve hükümleri kapsayan
anlaşmaları, 41. İkili anlaşmalar: Gerçek ve tüzel kişiler arasında
özel hukuk hükümlerine tabi olarak, elek-trik enerjisi ve/veya kapasitenin
alınıp satılmasına dair yapılan ve Kurul onayına tabi olmayan ticari
anlaşmaları, 42. İletim kontrol anlaşmaları: Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi ile özel direkt iletim hatlarının mülkiyet sahibi ya da
işletmecisi olan özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişi arasında, özel hukuk
hükümlerine göre yapılan ikili anlaşmaları,
43. Şebeke yönetmeliği: Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketi tarafından hazırlanacak ve iletim lisansı hükümleri uyarınca Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi ile iletim sistemine bağlı tüm taraflara
uygulanacak standart, usul ve esasları belirleyen kuralları, 44. Dağıtım yönetmeliği: Dağıtım faaliyeti gösteren
tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım lisansları hükümleri uyarınca
dağıtım şirketleri ile dağıtım sistemine bağlı tüm taraflara uygulanacak standart,
usul ve esasları belirleyen kuralları, 45. Müşteri hizmetleri yönetmeliği: Dağıtım ve
perakende satış faaliyeti gösteren tüzel kişilerin görüşleri alınmak suretiyle
TEDAŞ tarafından hazırlanarak dağıtım ve perakende satış lisansları hükümleri
uyarınca dağıtım şirketleri, perakende satış şirketleri ile söz konusu
şirketlerden hizmet alan tüm taraflara uygulanacak standart, usul ve esasları
belirleyen kuralları, 46. Dengeleme ve uzlaştırma yönetmeliği: Türkiye
Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından hazırlanacak ve iletim lisansı
hükümleri uyarınca piyasada faaliyet gösteren taraflar arasındaki anlaşmalar
kapsamında elektrik enerjisi ve/veya kapasite alım-satımının gerçek zamanlı
dengelenmesi ve mali uzlaştırmanın gerçekleştirilmesi ile ilgili ayrıntılı usul
ve esasları belirleyen kuralları, 47. İletim ek ücreti: İletim tarifesi üzerinden Kurum
adına tahsil edilebilecek ücreti, 48. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi: TEAŞ'dan oluşturulan iletim şirketini, 49. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim
Şirketi: TEAŞ'dan oluşturulan ticaret
ve taahhüt şirketini, 50. Elektrik Üretim Anonim Şirketi: TEAŞ'dan
oluşturulan üretim şirketini, ifade eder. BAŞKAN - 1 inci madde üzerinde Gruplar adına ilk söz,
Fazilet Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat'a aittir. Buyurun Sayın Polat.
(FP sıralarından alkışlar) Sayın Polat, süreniz 5 dakikadır. FP GRUBU ADINA ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi, son derece uzun bir madde,
daha ziyade neyin ne manaya geldiğini belirtiyor; ama, en önemli tarafı
"Bu kanunun amacı, elektriğin yeterli, kaliteli, sürekli, düşük maliyetli
ve çevreyle uyumlu bir şekilde tüketicilerin kullanımına sunulması için,
rekabet ortamında özel hukuk hükümlerine göre faaliyet gösterebilecek, malî
açıdan güçlü, istikrarlı ve şeffaf bir elektrik enerjisi piyasasının
oluşturulması ve bu piyasada bağımsız bir düzenleme ve denetimin
sağlanmasıdır" denilmesidir. Şimdi, bu söylenenler bu tasarıyla yapılabildi mi,
yapılamadı mı; biraz bunun üzerinde inceleme yapmak istiyorum. Devlet Planlama Teşkilatının hazırladığı Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1386,
1387 nci maddelerinde "Yenilenebilir ve çevre dostu enerji alanlarının
desteklenmesi gerekir" denilmesine rağmen, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî
Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda "temiz ve yenilenebilir güneş
ve rüzgâr enerjisi gibi enerjilerin gelişmesinin teşvik edilmesi ve dağıtılacak
enerjinin yüzde 10'unun bu kaynaklardan temini" istenirken, Plan ve Bütçe
Komisyonunda, bu kısım, tasarıdan çıkarılmıştır. Yani, gerekçede birinci olarak
belirtilen bu hususu Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonu yerine getirmek istemiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda,
hükümetin isteği üzerine, bu çıkarılmıştır. Yine, Sanayi, Ticaret, Enerji,
Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonunda konulan, münhasırlık hakkı
bulunan tüzelkişilerin yabancı sermayedarları kontrolda oluşturulacak pay
sahibi olmalarını engelleyici hüküm, yabancı sermayeyi ürkütmemek için, Plan ve
Bütçe Komisyonunda kaldırılmıştır. Yine, bir özel üretim şirketinin,
iştirakleriyle birlikte, piyasa payının Türkiye kurulu gücünün yüzde 20'siyle
sınırlı olması şartı, Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve
Teknoloji Komisyonunda yüzde 10'a indirilmiş, Plan ve Bütçe Komisyonunda, büyük
şirketleri ürkütmemek için, yine yüzde 20'ye çıkarılmıştır. Yani, bu da
gösteriyor ki, esasında hükümet bir tasarı getirmiş, iki büyük komisyonun
arasında en ufak bir denge sağlanamamış, birinin yaptığını diğeri bozmuştur. Bu
konularda ciddî tartışmaların bu Mecliste yapılması gerekirken, muhalefetin
itirazlarının dinlenilmemesi, iktidar milletvekillerinin ise hükümete ters
düşmemek için fikir beyan etmemeleri yüzünden, hep, Meclisin dışında ve IMF ile
bürokrasi arasında yapılıyor ve siyaset, her geçen gün biraz daha ülke
gündeminden, maalesef, by-pass ediliyor. Yine, bu tasarı, yap-işlet-devret ve yap-işlet
modellerini ortadan kaldırıyor; ama, yerine yeni bir model getirmiyor. Devlet
Planlama Teşkilatı, Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, üretim
santrallarının, proje tipine bağlı olarak, ortalama üç ilâ sekiz yıl gibi bir
inşaat süresi gerektirdiği; yine, bugün dağıtılan "Kamu Yatırımlarının
Planlanması ve Uygulamasında Etkinlik" adlı alt komisyon raporunda, enerji
sektöründe yatırımların ortalama olarak 14,6 yılda bitirildiği söylenilmesine
rağmen -ki, bu, belki, doğalgazda biraz düşer; ama, enerji sektöründe 14,6 yılda
siz yatırım bitiriyorsunuz- Sekizinci Beş Yıllık Plan buna en az 3 ilâ 8 yıl
diyor; ama, siz, 29 tane, yap-işlet modeliyle yapılan ve çoğu da rüzgâr
enerjisi olan, çevre dostu olan enerji yatırımlarını 2002 yılı sonuna kadar
sonuçlandıramadığınız takdirde, bu projelere alım desteğini kaldıracağım demek
istiyorsunuz. O zaman, şunu sormak istiyorum: O projelerin 2002'ye kadar
bitmeyeceği kesin ve ortada görünürken, bütün rakamlar ortadayken onlara niye
destek veriyorsunuz, niye destek çekiyorsunuz? Bir defa, kendiniz, ne
yaptığınıza bir karar verin, öyle Meclisin huzuruna gelin. Bu projelerin kredi
bulamayıp bu tarihe kadar bitirilemeyeceği zaten bellidir. O zaman, hükümetten
sormak isteriz: Bir taraftan, enerji krizi var deyip, bu krizi aşmak için 29
adet projeye önce destek verip, sonra da, bitmesi imkânsız bir tarihi önlerine
koymanın mantığı nedir? İzahını bilmek ve öğrenmek istiyorum; hükümet de cevap
verirse, memnuniyetle dinleyeceğimi söylüyorum. Yine, zaman olarak, bu tasarının Uluslararası Tahkim Kanunundan
önce çıkarılıp, önce liberalleşmenin önünü açmak gerekirken, Devlet Planlama
Teşkilatı ve Dünya Bankasınca da açıkça eleştirildiği üzere, önce hesapsız ve
yüksek fiyatlarla alım anlaşmaları yapılıp, sonra bu tasarının Meclisin
huzuruna getirilmesindeki zamanlama hatası da bizim anlayamadığımız bir
husustur. Bu hususta da hükümetten izahat beklediğimizi belirtmek isteriz. Bir
anamuhalefet partisi olarak biz, bu konularda hükümete ne kadar soru da sorsak,
hükümetin burada yine cevap vermeyeceğini de biliyoruz; çünkü, elektrik yasa
tasarısı görüşülüyor, Enerji Bakanlığının temel yasası görüşülüyor, Bakan
burada oturmuyor. Yani, işte, sizin burada Meclise verdiğiniz -ne diyeyim-
değer mi diye-yim, güven mi diyeyim, buradan belli oluyor. Elektrik tasarısını
görüşüyoruz; Sayın Bakan burada değil, bir başka Bakan burada oturuyor. Bizim o
Bakana soracağımız sorulara vereceği cevapların da bizi tatmin etmeyeceği
tamamen belli olan bir şey. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Polat, lütfen toparlayınız. ASLAN POLAT (Devamla) - Netice olarak, tasarının, ana
gayesi itibariyle doğru; fakat, içerik olarak son derece önemli boşluk ve izaha
muhtaç yönleri olduğunu belirtir; hükümetin ikazlarımızı dikkate almayacağını
bile bile, doğru bildiğimiz konularda önergelerle Meclisin huzuruna
geleceğimizi belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Polat. Gruplar adına, ikinci söz, Doğru Yol Partisi Grubu
adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş'a ait. Buyurun Sayın Kabataş. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakikadır. DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu
Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz aldım;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı, ekonomide
düzenlemeyi amaçladığı ilişkiler ve Türkiye'de yaşayan tüm kişi ve kurumları
çok yakından ilgilendiren bir tasarı. Bu tasarı, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kuruluna, IMF programlarıyla uyumlandırılmış bir takvim içinde getirildi.
Fevkalade alelacele hazırlanmış bir tasarı; ilkeleri, ilişkileri doğru
tanımlayabilmiş olmaktan uzak özellikte bir tasarı. Değerli arkadaşlarım, enerji konusu, elektrik konusu,
elektrik enerjisinde piyasa yaratılması konusu, fevkalade önemli ve öncelikli
bir konu. Bu konularda piyasa sisteminin çalıştırılması, yaratılması, rekabetin
oluşturulması da ilke olarak fevkalade önemli. Dolayısıyla, Türkiye, 1993 yılından
bu yana, elektrik piyasasında, elektrik sektöründe özelleştirmeyi öne taşımış;
anayasal engellere rağmen, özelleştirme konusunda ciddî, iddialı düzenlemelerle
yaklaşık yedi yılı geride bırakmıştır. Bugün, yedi yıllık dönemde, sadece
yap-işlet-devret modeli içinde imtiyazlı hale getirdiğimiz üretim şirketleri
kalmıştır. Anayasal engel nedeniyle yeni bir çözüm diye ortaya konulan işletme
hakkı devri uygulaması, bugün itibariyle, hem elektrik dağıtım sisteminde hem
de üretimde terk edilme noktasına getirilmiştir. Yedi yıllık çabaların sonucu,
sıfıra irca edilmektedir. Hükümet, bu tasarıyla yeni bir model deneme
ihtiyacındadır. Yapılabilenler yapılmış, bir yerden sistem kesilmiş, yüksek
maliyetler nedeniyle yeni bir model arayışı başlamıştır. Özelleştirmeye itiraz etmek mümkün değil,
özelleştirmenin, piyasanın gerekliliğine itiraz etmek mümkün değil; ama,
tasarıda, çok önemli ilkeler, bir şekilde, ayakta bırakılmış ve yerli yerine
oturtulmamıştır. Bunlar nelerdir, kısaca değinmek istiyorum. Bugünkü yapı içinde, dağıtım sisteminde, devletin ihale
yaptığı ve bu ihalelerle dağıtım işinde görevlendirilmiş gruplar, kurumlar,
âdeta, bütün bu çabalarının sonucunda geldikleri nokta itibariyle, bu işle
ilişkileri yönünden bir iptal olayıyla karşı karşıya. Bunun yerine, bugünkü
Özelleştirme İdaresiyle ve oradaki idarî yapıyla, elektrik dağıtımı gibi çok
stratejik bir konuda yepyeni bir varlık satışı yoluyla özelleştirme öneriyoruz.
Bu özelleştirmeyi, bu idare, bizim bildiğimiz idare, bugünkü bürokratik yapı
içinde, hepimizi ilgilendiren fevkalade stratejik bir ürünün, hizmetin
dağıtımında yeni bir özelleştirme modeli arayışı içindeyiz ve bunu olabildiği
kadar geciktiriyoruz. İki yıl geçiş süresi ve beş yıllık bir sürede bu
özelleştirme olur diyoruz. Beş yıllık süre içinde, TEDAŞ, bugünkü perişan ve
dağınık haliyle faaliyetlerini sürdürecek. Açıkçası, bunun pratik sonucu,
dağıtım sisteminde özelleştirmenin beş yıl ertelenmesi anlamına geliyor; çünkü,
bu özelleştirme kargaşası içinde, Türkiye'de elektriği kime, hangi fiyatla,
hangi yapı içinde dağıtacağımız konusunda burada ilkeler yok. Yine işin çok kolayına kaçıyoruz; böylesine büyük bir
kargaşanın sorumluluğunu da, bir süper kurula havale ediyoruz. Böylesine bir
kargaşayı 7 kişilik bir süper kurul oluşturarak çözeceğimiz inancını, gerçekten
taşıyor muyuz; bunu kendi kendimize sormak zorundayız değerli arkadaşlarım.
Böylesine kargaşayı, böylesine hukukî açıdan binlerce tartışmayı, ihtilafı
gündeme getirdiğimiz bir düzenlemeyle, her şeyi bu 7 kişinin sorumluluğunda, yönetiminde
ve onların birikiminde çözmeye çalışıyoruz. Bunun, gerçekten, inandırıcı bir
tarafı yok; gerçekten, aceleye getirilmiş. Çok önemli bir konuda pek çok
çalışma sıfırlanıyor ve yeni bir kargaşa dönemi, elektrik piyasasında, elektrik
sektöründe kanunla yaratılmaya çalışılıyor. Bu ifadelerimde, gerçekten, şüpheler ağır basıyor... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kabataş, lütfen, toparlayınız. Buyurun efendim. KEMAL KABATAŞ (Devamla) - Toparlıyorum Sayın Başkan. ... ama, yaşadığımız tecrübeler, yeni bir kargaşa
döneminin başlatılmak üzere olduğunu, başlatıldığını ortaya koyuyor. Türkiye,
bu kargaşayı taşıyabilecek mi? Bu kargaşanın yaşanmamasını diliyorum ve her
şeye rağmen, hiç değilse niyet olarak özelleştirme ağırlıklı ve mesajlı olduğu
için, bu tasarının ülkemize, ekonomimize hayırlı olmasını diliyor, saygılar
sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş. Sayın milletvekilleri, gruplar adına başka söz
talebi?.. Yok. Madde üzerinde üç tane önerge vardır. Önergeleri, geliş
sırasına göre okutacağım ve son önergeden başlamak üzere işleme alacağım. Birinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının (39) numaralı bendinde geçen "... Geçici 2
nci maddenin (C) ve (G) fıkraları..." ibaresinin "Geçici 4 üncü ve
Geçici 8 inci madde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 1
inci madde ikinci fıkrasından "ve elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının
özelleştirilmesinde izlenecek usulü" ibaresinin çıkarılmasını arz ve
teklif ederiz.
BAŞKAN - Son önergeyi okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesindeki
"ile çalışma usul ve esaslarını"dan sonra gelen "ve elektrik
üretim ve dağıtım varlıklarının özelleştirilmesinde izlenecek usulü"
ibaresinin fıkra metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.
BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge kelimesi
kelimesine aynı; her ikisini beraber işleme alacağım. Önce, Sayın Komisyona soruyorum; katılıyorlar mı
efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkanım, katılamıyoruz efendim. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) -
Katılmıyoruz. BAŞKAN - Önce, en son okuduğumuz önergenin imza
sahiplerinden... Görüşmek mi istersiniz, gerekçeyi mi okuyalım? FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Cevat Ayhan Bey konuşacaklar. BAŞKAN - Sayın Ayhan, buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) Süreniz 5 dakika efendim. CEVAT AYHAN (Sakarya) - Teşekkür ederim. Muhterem Başkan, muhterem üyeler; Elektrik Piyasası
Kanunu Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde verilen bir önergeyle ilgili olarak
söz almış bulunuyorum. Muhterem arkadaşlar, tabiî, yeni bir sisteme geçiliyor.
Biraz önce, geneli üzerindeki konuşmamda bazı hususları arz etmiştim; ancak,
süre, tabiî, bu kadar şümullü bir kanun tasarı için kâfi olmadı. Bu önerge
vesilesiyle bir iki hususu kısaca dikkatlerinize arz edeceğim. Bir tanesi
şudur: Aldığımız habere göre, hükümet, bazı değişikliklerle ilgili önerge
hazırlatıyor. Burada, onsekiz ay veya yirmidört ay sürecek olan bir geçiş
döneminde, elektrikle ilgili olarak gerek işletme hakkı devri gerekse yap-işlet
projeleriyle ilgili olarak -bunların, bu geçiş döneminde- bunlarla ilgili
kararların çabuklaştırılabilmesi için -hükümet uygun görürse tasarının uygun
bir yerine bunu koyalım- bir devlet bakanının başkanlığında veya Enerji
Bakanının başkanlığında, Hazine ve DPT'yi temsil eden bir komite teşkil edip,
bu kararları çabuk vermek lazım. Biraz önceki konuşmamda da arz ettim; bu
kurumlar arasında farklı yaklaşımlar var, farklı hesaplar var. Yani,
kendilerine göre haklı olabilirler; ama, Türkiye'nin genel enerji politikasının
da kurumlar arasındaki farklılığa kurban edilmemesi lazım, karar gecikmesi
olmaması lazım. Bununla ilgili bir önfikir olarak arz ediyorum. Müteakip maddelerde gelecek; ama, belki konuşma
imkânımız olmayabilir. Yeni İçtüzük uygulamasında maddeler üzerinde şahısların
konuşma imkânı olmuyor, önerge imkânı da olmayabilir diye ikinci husus da bu
vesileyle arz edeceğim. O ikinci husus da şudur: 2002 yılı sonuna kadar
yap-işlet projelerinden yetişmeyenlerinin sürelerinin uzatımıyla ilgili
Bakanlar Kuruluna yetki vermek lazım; enerji ihtiyaçları bakımından, arz-talep
dengesi bakımından zarurî olabilir. Halbuki, kanuna kesin bir hüküm koyuyoruz,
2002 yılı sonuna kadar işletmeye geçmeyenlerin garantileri verilmez ve
projelerle ilgili uygulama durdurulur manasına. Mücbir sebep dahi kabul
edilmiyor. Komisyonda biz, çok haklı mücbir sebepler olabilir, hukuken haklı
olabilir, yine burada ihtilaflar çıkar, enerji dengeleri bakımından zararlı
olur, tahribata sebep olur diye üzerinde durduk. Bunları, bu önerge vesilesiyle arz ettim. Teşekkür
eder, hürmetlerimi arz ederim. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayhan. İkinci önergedeki imza sahipleri adına görüşmek mi
istersiniz, gerekçeyi mi okutayım? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Gerekçeyi okuyalım, peki efendim. Gerekçe: Özelleştirme, bu kanun kapsamında olması gereken bir
husus olmayıp, kendi özel kanunlarında (özelleştirmeyle ilgili kanunlarda) yer
almalıdır. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, son iki önerge aynı
olduğu için, her ikisini beraber oylatacağım. Bu iki önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamıştır. Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge
kabul edilmemiştir. Şimdi, birinci önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı tasarının 1 inci
maddesinin üçüncü fıkrasının (39) numaralı bendinde geçen "...Geçici 2 nci
maddenin (C) ve (G) fıkraları..." ibaresinin "Geçici 4 üncü ve Geçici
8 inci madde" şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Aydın Tümen (Ankara) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkanım, arkadaşlarımızı bilgilendirme açısından bir açıklama yapayım
müsaade ederseniz. BAŞKAN - Buyurun efendim. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Tasarı incelendiğinde görülecektir ki, zaten geçici maddeler içinde, böyle (C),
(G) ifadeleri yer almıyor; yanlışlıkla metinde yer almış. Doğru şekliyle
"4 üncü" ve "8 inci" diye düzeltiyoruz efendim. BAŞKAN - Tashih ediyorsunuz. PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Evet tashihtir, başka bir şey içermiyor. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılıyoruz. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, ama, tashih
olduğunu açıkladığı, Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. Görüşmekte olduğumuz 1 inci maddeyi, kabul edilen
önerge doğrultusundaki bu son şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Kabul etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: İKİNCİ BÖLÜM Elektrik Piyasası Faaliyetleri ve Lisanslar Elektrik piyasası faaliyetleri MADDE 2.- Elektrik piyasası faaliyetleri bu Kanun
hükümlerine göre piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin üretim, iletim,
dağıtım, toptan satış, perakende satış, perakende satış hizmeti, ticaret,
ithalat ve ihracat faaliyetleridir. Piyasada faaliyet gösterecek tüzel kişilerin
faaliyetlerinde uymaları gereken usul
ve esaslar bu Kanun ve ilgili yönetmeliklerle düzenlenir. Piyasada faaliyet gösterecek özel hukuk hükümlerine
tabi tüzel kişilerin 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu hükümleri doğrultusunda
anonim şirket ya da limited şirket olarak kurulmaları ve anonim şirket olarak kurulmaları
halinde, hisselerinin tamamının nama yazılı olması şarttır. Bu şirketlerin
asgari sermayeleri ile ana sözleşmelerinde bulunması gereken sair hususlar
yönetmelikle düzenlenir. Piyasada, bu Kanun hükümleri uyarınca lisans almak
koşuluyla yerine getirilebilecek faaliyetler ve faaliyet gösterebilecek tüzel
kişiler şunlardır: a) Üretim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Otoprodüktör ve otoprodüktör grupları tarafından gerçekleştirilen üretim
faaliyeti dışındaki elektrik enerjisi üretimi, Elektrik Üretim Anonim Şirketi
ve özel sektör üretim şirketleri tarafından gerçekleştirilir. Elektrik Üretim
Anonim Şirketi ve özel sektör üretim şirketleri, lisansları uyarınca gerçek ve tüzel kişilere elektrik enerjisi
ve/veya kapasite satışı yapabilirler. 1. Elektrik Üretim Anonim Şirketi; özel sektör üretim
yatırımlarını dikkate almak suretiyle Kurul onaylı üretim kapasite projeksiyonu
uyarınca, gerektiğinde yeni üretim tesisleri kurabilir, kiralayabilir ve
işletebilir. Elektrik Üretim Anonim Şirketi, DSİ bünyesindeki üretim
tesislerini bu Kanun hükümlerine göre devralır, TEAŞ'dan devralınan ve özel
hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilere devri yapılmamış üretim tesislerini
kendisi ve/veya bağlı ortaklıkları vasıtasıyla işletir ya da gerektiğinde
sistemden çıkarır. Elektrik Üretim Anonim Şirketi, işletme hakkı devri
yoluyla özel hukuk hükümlerine tabi tüzel kişilere devri yapılmış veya
yapılacak tesis ve işletmelerin ve bunlara yapılacak ilave ve idame
yatırımlarının mülkiyetini muhafaza eder. 2. Özel sektör üretim şirketleri; sahip oldukları, finansal kiralama yoluyla
edindikleri veya işletme hakkını devraldıkları üretim tesisi ya da tesislerinde
elektrik enerjisi üretimi ve satışı ile iştigal eden özel hukuk hükümlerine
tabi tüzel kişilerdir. Herhangi bir özel sektör üretim şirketinin iştirakleri
ile birlikte işletmekte olduğu üretim tesisleri yoluyla piyasada sahip olacağı
toplam pay, bir önceki yıla ait yayımlanmış Türkiye toplam elektrik enerjisi
kurulu gücünün yüzde yirmisini geçemez. 3. Bir otoprodüktör ya da otoprodüktör grubu, ürettiği
elektrik enerjisinin, bir takvim yılı içinde yüzde yirmisini aşmamak kaydıyla
Kurul tarafından belirlenecek orandaki miktarını rekabet ortamında satabilir.
Olağanüstü hallere münhasır olmak üzere, Kurul bu oranı yarısı kadar
artırabilir. Bir takvim yılı içinde Kurulca belirlenen orandan daha fazla
elektrik enerjisinin satılması halinde üretim lisansı alınması zorunludur. Otoprodüktör ve otoprodüktör gruplarının çalışma usul
ve esasları, ortaklarına yapacakları satışın niteliğine ilişkin düzenlemeler
ile ihtiyaç fazlası olarak ürettikleri elektriğin satışı, çıkarılacak
yönetmelikle belirlenir. b) İletim faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi iletim faaliyetleri Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi
tarafından yürütülür. Kamu mülkiyetindeki tüm iletim tesislerini devralmak,
kurulması öngörülen yeni iletim tesisleri için iletim yatırım planı yapmak,
yeni iletim tesislerini kurmak ve işletmek, Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketinin görevidir. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi; ayrıca, Kurul
onayına tabi olan iletim, bağlantı ve sistem kullanım tarifelerini ve şebeke
yönetmeliğini hazırlar, revize eder, denetler ve yük dağıtımı ile frekans
kontrolünü gerçekleştirir, iletim sisteminde ikame ve kapasite artırımı yapar,
gerçek zamanlı sistem güvenilirliğini izler,
yapılan yan hizmetler anlaşmaları ile yan hizmetleri satın alır ve
sağlar. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, Bakanlığın
kararı doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon çalışmalarını yapar, iletim
sistemine bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem
kullanıcılarına şebeke yönetmeliği ve iletim lisansı hükümleri doğrultusunda
eşit taraflar arasında ayrım gözetmeksizin iletim ve bağlantı hizmeti sunar. Piyasanın gelişimine bağlı olarak Kurul kararı
doğrultusunda yeni ticaret yöntemleri ve satış kanallarının uygulanabilmesine
yönelik alt yapının geliştirilmesi ve uygulanması Türkiye Elektrik İletim
Anonim Şirketi tarafından yürütülür. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, yönetmelik
çerçevesinde, dağıtım şirketleri tarafından hazırlanan talep tahminlerini esas
alarak üretim kapasite projeksiyonunu hazırlar ve Kurul onayına sunar. İletim şebekesi dışında, ulusal iletim sistemi için
geçerli standartlara uygun olan ve piyasada üretim faaliyeti gösteren tüzel
kişiler ile lisansları kapsamındaki müşterileri ve/veya iştirakleri ve/veya serbest tüketiciler arasında özel direkt
iletim hattı tesisi, Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi ile üretim faaliyeti
gösteren tüzel kişiler arasında yapılacak
iletim kontrol anlaşması ile mümkündür. Bu iletim kontrol anlaşmalarının
amacı, iletim sisteminin kararlılığının ve işletme bütünlüğünün korunmasıdır. c) Dağıtım faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Elektrik enerjisi dağıtım faaliyetleri, dağıtım şirketleri tarafından
lisanslarında belirlenen bölgelerde yürütülür. Dağıtım şirketleri, bulundukları dağıtım bölgesinde,
başka bir tedarikçiden elektrik enerjisi ve/veya kapasite temin edemeyen
tüketiciler bulunması halinde, perakende satış lisansı alarak bu tüketicilere
perakende satış yapmak ve/veya perakende satış hizmeti vermekle yükümlüdür. Dağıtım şirketleri, bölgelerinde, başka perakende satış
şirketi ve/veya şirketleri bulunsa dahi perakende satış lisansı almak suretiyle
tüketicilere perakende satış yapabilir ve/veya perakende satış hizmeti
verebilir. Lisanslarında belirtilen bölgelerdeki dağıtım
tesislerini işleten ve/veya sahip olan dağıtım şirketleri, bu tesislerin
yenileme, ikame ve kapasite artırım yatırımlarını yapar, dağıtım sistemine
bağlı ve/veya bağlanacak olan serbest tüketiciler dahil tüm sistem
kullanıcılarına, dağıtım lisanslarının hüküm ve şartları ve dağıtım yönetmeliği
hükümleri doğrultusunda ve yönetmelikte belirlenecek süreler içinde eşit
taraflar arasında ayrım gözetmeksizin elektrik enerjisi dağıtımı ve bağlantı
hizmeti sunar. Dağıtım şirketleri yapılan yan hizmetler anlaşmaları
ile yan hizmetleri satın alır ve sağlar. Yönetmelik çerçevesinde, dağıtım lisanslarında
belirlenen bölgelerde talep
tahminlerinin hazırlanması ve Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketine
bildirilmesi görevi dağıtım şirketlerine aittir. Kurul bu talep tahminlerini
onaylar ve tahminler Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi tarafından
yayımlanır. Mülkiyeti kamuda olan dağıtım tesislerinin, Kurul
onaylı talep tahminleri doğrultusunda yatırım planlarının hazırlanması ve Kurul
onayına sunulması, onaylanan yatırım planı uyarınca yatırım programına alınan,
dağıtım tesislerindeki gerekli iyileştirme ve güçlendirme işlerinin
gerçekleştirilmesi ve/veya yeni dağıtım tesislerinin inşa edilmesi görevi
sözkonusu dağıtım tesislerini işleten
dağıtım şirketlerine aittir. d) Toptan satış faaliyeti gösterebilecek tüzel kişiler:
Toptan satış faaliyetleri, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi
ve özel sektör toptan satış şirketleri tarafından, bu Kanun, ilgili
yönetmelikler, lisanslar, şebeke yönetmeliği, dengeleme ve uzlaştırma
yönetmeliği ve ikili anlaşmalar uyarınca yürütülür. 1.Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi,
mevcut sözleşmeler kapsamında imzalanmış olan enerji alış ve satış
anlaşmalarını TEAŞ'dan ve TEDAŞ'dan devralır. Geçici 2 nci maddenin (C) ve (G)
fıkraları kapsamında enerji alım ve enerji satış anlaşmaları imzalayabilir,
devraldığı ve/veya imzaladığı anlaşmaları yürütür ve sona erdirir. Türkiye
Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi'nin mevcut sözleşmelerden 31 Mart
2001 tarihine kadar devri gerçekleşen işletme hakkı devir sözleşmeleri
çerçevesinde dağıtım şirketlerine ve TEDAŞ'a karşı üstlendiği enerji satış
taahhütleri ile sınırlı kalmak üzere, daha ekonomik bir tedarik kaynağı
bulunamadığı takdirde öncelikle Elektrik Üretim Anonim Şirketi'nden alınmak ve
bu halde dahi açık kalması halinde bir yılı aşmamak ve Kurul tarafından
onaylanmak kaydıyla enerji alım anlaşmaları imzalayabilir. 2.Özel sektör toptan satış şirketleri; elektriğin
toptan satışı faaliyetlerinde bulunur. Herhangi bir özel sektör toptan satış şirketinin
iştirakleriyle birlikte piyasada sahip olacağı toplam pay, piyasada bir önceki
yılda tüketilen toplam elektrik enerjisi miktarının yüzde onunu geçemez. e) Perakende satış faaliyeti gösterebilecek tüzel
kişiler: Elektrik enerjisi ve/veya kapasitenin perakende satışını ve/veya
perakende satış hizmetini içeren faaliyetler, bu Kanun, ilgili yönetmelikler,
lisanslar, müşteri hizmetleri yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği hükümleri
uyarınca perakende satış şirketleri ve perakende satış lisansı almış dağıtım
şirketleri tarafından yürütülür. f) İthalat - ihracat faaliyeti gösterebilecek tüzel
kişiler: 3154 sayılı Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda
uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere, Kurul
onayı ile elektrik enerjisi ithalatı ve/veya
ihracatı, Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketi, özel
sektör toptan satış şirketleri, perakende satış şirketleri ve perakende satış lisansı
almış dağıtım şirketleri tarafından, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar,
şebeke yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği
uyarınca yapılır. BAŞKAN - 2 nci madde üzerinde gruplar adına ilk söz,
Fazilet Partisi Grubu adına Hatay Milletvekili Sayın Mustafa Geçer'e ait. Buyurun Sayın Geçer. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA MUSTAFA GEÇER (Hatay) - Sayın Başkan,
kıymetli milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının
2 nci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu
vesileyle Yüce Heyetinizi selamlıyor, saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şu anda
görüşmekte olduğumuz Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının 2 nci maddesi oldukça
uzun bir madde, destan gibi bir madde, aslında okunması da oldukça uzun sürecek
bir madde, Sayın Kâtip de, 10 dakikadan bu yana okuyor. Aslında, buradaki
metinlerden ziyade, bu yasaların hangi ihtiyaca binaen Meclis gündemine
getirildiği çok önemli. Türkiye'de, muhakkak ki, liberalleşme veya serbest
piyasa ekonomisine geçiş aşamasında tüm alanlarda devletin küçültülmesi
noktasında bir görüş var; yani, daha çok, devletin, aslında, ekonomik alanlarda
küçültülmesinden bahsediliyor. Aslında, biz isteriz ki, insan hak ve
hürriyetleri alanında da devlet küçültülsün biraz; ama, ne hikmetse, devlet,
sürekli ekonomik alanlarda küçültülmeye çalışılıyor. Burada benim özellikle
dikkatimi çeken husus, devlet küçültülüyor da veya bu yasalarla devlet birtakım
ekonomik alanlardan çekiliyor da, bu yasaların geliş amacı veya geliş
şekilleri, Meclise sunuluş şekillerinde de aslında birtakım afakî durumlar var.
Yani, gerçekten, Türkiye'nin ekonomik realitesinden kaynaklanan birtakım
ihtiyaçların giderilmesine binaen böyle bir yasa getirilmesiyle birlikte
-aslında böyle bir yasa gereklidir- ancak, daha önce 1994'lü yıllarda bir KİT
kurumu olan TEK'in -Türkiye Elektrik Kurumunun- TEAŞ ve TEDAŞ diye önce ikiye
ayrılması, daha sonra birtakım yasalara, RTÜK Yasasına aykırı olmakla birlikte,
Türkiye Elektrik Dağıtım A.Ş'nin birtakım bölgelerinin imtiyazlarının, otuz
yıllık, yetmiş yıllık gibi uzun vadelerle birtakım medya kuruluşlarına
verilmesi ve bu şekilde belki de bir özelleştirmeye, serbest rekabete dayalı
piyasa ekonomisine geçişin adımının atılmasına çalışılmış, bütün yasalara ve
özellikle RTÜK Yasasına aykırı olmakla birlikte, birtakım bölgeler birtakım
medya kuruluşlarına âdeta peşkeş çekilmiştir. Bundan genel ekonominin makro planda
faydası, menfaatı ne olmuştur; hiçbir menfaatı olmamıştır, bilakis zararı
olmuştur. Ne oldu ki, aralık ayının sonlarında hükümetin almış
olduğu ekonomik istikrar paketi programının kasımın son haftasında âdeta iflas
etmesi ve bunca kemer sıkmaya rağmen, bunca yasalaştırmaya ve bunca düzenlemeye
rağmen, vatandaşa bunca bedel ödetilmesine rağmen, o ekonomik istikrar
paketinin iflas ettiğinin görülmesine karşılık, IMF ve Dünya Bankasının imdada
yetişerek 10,4 milyar dolar kredi açmasına karşılık, üçüncü ek niyet mektubuyla
hükümetin böyle bir yasa çıkarmayı taahhüt etmesi, bununla birlikte, sadece
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısı değil, zaman ve tarih vererek, âdeta şu
tarihte biz şunu yapacağız; yani, TEAŞ'ın ortalama elektrik satış fiyatını 4,5
sentte tutacağız, buna göre zam yapacağız, 2001 Ocak ayının sonuna kadar
LPG'deki, yani, likit petrol gazındaki sübvansiyonu kaldıracağız, refah payını,
memur, emekli ve işçilerden kaldıracağız, diğer taraftan, Telekomu 2001 Mayısı
sonuna kadar özelleştireceğiz, işte, tütün kanununu, şeker kanununu, bununla
birlikte, elektrik piyasası kanununu 2001 Ocak ayı sonuna kadar çıkarağız diye
taahhütte bulunuluyor; yani, âdeta yasamanın çalışmalarına ipotek konulur gibi
taahhüt konularak bu düzenlemeler öyle bir aceleye getiriliyor ki, yangından
mal kaçırılır gibi bir şeyler yapılıyor; daha sonra da, aradan belli bir zaman
geçtiğinde, Türkiye'nin realitesine, gerçeklerine uymadığı görülerek, tekrar
tornistan yapılıyor, geri dönülmeye çalışılıyor. Burada, şimdi, bu 2 nci maddede getirilen, aslında
şudur: TEK'in, TEDAŞ ve TEAŞ olarak ikiye bölünmesinden sonra, bu defa TEDAŞ
üçe bölünerek, Türkiye Elektrik Üretim A.Ş, Türkiye Elektrik Ticaret Taahhüt
A.Ş, Türkiye Elektrik İletim A.Ş diye, özel hukuk kurallarına göre çalışan üç
özel hukuk tüzelkişiliği haline getirilerek, elektrik piyasası kurtarılmaya
çalışılıyor. Elbette, Türkiye'de şu anda yapılan ileriye yönelik
projeksiyonlarda, elektrik ihtiyacımızın giderilebilmesi için, 2000'li yıllar
içerisinde, kurulu gücün, 2 katına çıkarılması gerekiyor. TEAŞ ve TEDAŞ Kurumlarının kamu finansmanlarıyla bu
açığı kapatması mümkün görülmediğinden, burada, şu anda özel sektörün ve yabancı
sermayenin de Türkiye'ye gelerek elektrik piyasasına katılması öngörülüyor;
ama, bu yapılırken, diğer taraftan, devlete ait KİT kuruluşu TEDAŞ üç şirkete
bölünerek, burada özellikle Türkiye Elektrik İletim A.Ş. kamu tasarrufunda
bırakılarak... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Geçer, lütfen, toparlayınız. Buyurun. MUSTAFA GEÇER (Devamla) - ...kamu elinde bırakılarak,
diğer şirketlerin, sanki KİT kuruluşu değil de, bir özelleşme yapılıyormuş
imajı vermek üzere, sadece hukukî statüsünün değiştirilmesiyle -Türk Ticaret
Kanununa göre- bir çözüm getirilmeye çalışılıyor. Biz inanıyoruz ki, Türkiye'de ekonomi alanından
devletin çekilmesi yararlıdır; ancak, bu yasaların Türkiye'nin gerçeklerine
göre çıkarılması; yani, IMF'nin veya Dünya Bankasının dayatmasıyla değil de,
Meclisin hür iradesiyle getirilerek, Türkiye gerçeklerine uygun bir şekilde
yapılmasının, uzun vadede ülkemizin lehine olacağı inancındayız. Her şeye rağmen, bu yasanın hayırlı olmasını diliyor;
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Geçer. Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini Balıkesir
Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız ifade edecekler. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. Süreniz 5 dakika efendim. DYP GRUBU ADINA İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; 597 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi
hakkında söz almış bulunmaktayım. Sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla
selamlıyorum. Bu maddeyle, elektrik enerjisi piyasasında,
tüzelkişilerin, bu kanunun ilgili yönetmelikleri uyarınca, hangi faaliyetlerde
bulunabilecekleri belirlenmekte ve tüzelkişilerin piyasada faaliyet
göstermeleri için şirket yapılarının hukukî dayanakları da bu maddede yer
almaktadır. Beni burada en çok üzen nokta, bu tasarıyı, Sanayi
Komisyonunda neredeyse konsensüse varan bir şekilde geçirdik; oybirliğiyle.
Ancak, gelin görün ki, daha sonra, Plan ve Bütçe Komisyonunda -sanki Sanayi
Komisyonu başka bir komisyon, Plan ve Bütçe Komisyonu başka bir komisyon-
tekrar bu, bu değişiklikler dikkate alınmadan, iktidar milletvekillerinin
önerdiği değişiklikler dikkate alınmadan eski haline getirildi. Bu maddede, özellikle, tekelleşmeyi önleyebilmek için,
hiçbir şirket piyasa payına yüzde 10'dan fazla sahip olmasın derken... Ki, bu
önerge de, sayın iktidar milletvekillerinin -özellikle, Ali Serdengeçti, Aydın
Gökmen, Halit Dikmen, Abdulsamet Turgut, Ahmet Arkan, Akif Serin gibi-
imzalarıyla verilmiş, biz de kabul ettik; ama, gelin görün ki, Plan ve Bütçe
Komisyonunda tekrar yüzde 20... Bunun sebebi çok açık; aslında, komisyondaki
tartışmalarımızda bir arkadaşımızın verdiği değişiklik önergesine Sayın Hazine
Genel Müdürü bakın nasıl cevap veriyor. Diyor ki: "Şu anda, bildiğim, bu
husus, üçüncü niyet mektubunda da, bu tarih itibariyle, açıkça, hükümet
taahhüdü halindedir. Şu anda da, bildiğim kadarıyla, IMF ile Hazine görüşme
halindeler ve bu madde konusunda da böyle geçtiğine dair benden bilgi
bekliyorlar; çok hassas bir maddedir." Değerli arkadaşlarım, o zaman, biz burada figüranız,
başka hiçbir şey değil. Bu görüşümü zaten orada da belirtmişim. Uyarıyor
arkadaşımız "dava açılabilir, tazminat ödeyebiliriz, gelin şunu dikkate
alalım." "Yok; çok hassas bir madde..." Bu, sadece bu konuda değil; bugün bir başka bürokratla
konuştuk, bir esnaf kefaletin kredisiyle ilgili; bürokrat arkadaş diyor ki:
"25 Şubattan sonra, Hazine tarafından, Hükümet tarafından ve-rilen söz
gereğince, Halk Bankasının bütün sübvansiyonları kaldırıldı. Yani, yüzde 40'tan
yüzde 55'e çıkan faizler, belki daha fazla çıkacak. Ziraat Bankasında, tarıma
verilen kredi faizleri daha yükseğe çıkacak." İşte, bu kanun tasarısı da bu mantıkla hazırlanmış.
Gönül arzu ederdi ki, muhalefet şerhine bile ihtiyaç duymadan hazırladığımız,
komisyondan oybirliğiyle çıkan bu kanun tasarısı aynı şekilde çıksın. Bu
konuda, tekrar yüzde 10'a insin diye, Gruptaki arkadaşlarımızla verdiğimiz bir
önergem var. Eğer yanlış idiyse, bunu niye yaptık?! Yine, bakıyoruz, 5 inci maddede -eğer vaktim olursa
yine orada da konuşacağım- üst kurulun teşekkülü... Bakıyorsunuz, üst kurul,
Plan ve Bütçe Komisyonunda, hükümetin teklif ettiğinden daha geri bir
düzenlemeyle yapılmış. Daha sonra okuyoruz basından, deniliyor ki: "IMF
uyardı; bu yanlış, bu özerk kurul olmuyor; bu, atamayla yapılmış bir kurul
oluyor." O zaman soruyorum: Biz, burada, kanun mu yapıyoruz, yoksa,
uluslararası bir kuruluşun verdiği emirleri şeklen yerine getiren bir durumda
mıyız; yani, bu ülkeyi, tekrar, Düyun-i Umumiye mi yönetmektedir?! Hükümet
nerededir?.. Komisyonlarda kendi iktidar milletvekilleri tarafından verilen,
muhalefet olarak bizim de desteklediğimiz iyi niyetli bir öneri bile, bu milletin
hakkını koruyacak öneriler bile dikkate alınmamaktadır. Bu kanun tasarısı, elektriği daha ucuza mı almamızı
temin edecek; hayır; çünkü, siz, piyasada tekelleşmeyi temin ederseniz... 5
kişi birbiriyle kolay anlaşabilir; ama, 10 şirketin veya 15 şirketin, eğer
üretim fazlası da oluşursa önümüzdeki beş on yıl içerisinde, tekelleşmesi
mümkün değildir. Onun için, bu kanun tasarısıyla ilgili verdiğimiz önergeyi
destekleyeceğinizi ümit ediyoruz. Ümit ediyoruz ki, bu Meclisten, şeklen
kanunlar geçmesin. Hakikaten, bu milletin temsilcileri olarak, bu milletin
çıkarlarını düşünen, milletimizin daha rahat yaşamasını düşünen milletvekilleri
olarak, milletimizin yararına kanunlar çıkaralım diyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bakınız, Sanayi
Komisyonunda, ağırlıklı olarak, sanayici üyelerimiz var. Eğer, bu sanayici
üyelerimizin, yani, elektriği, eve gidince bir tek elektrik düğmesine basarken
değil... Belki, giderlerinin önemli birkısmı pahalı elektrik girdileri olan
sanayici üyelerin getirdiği önerileri niye dikkate almıyoruz? Niye; ille, belli
uluslararası odakların bizlere dayatmalarını bir şartmış gibi kabul ediyoruz. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok. Madde üzerinde 4 önerge var. 87 nci maddenin son şekline göre, bu önergelerden ancak
3'ünü işleme alabileceğiz. Böylece, Sayın Fethullah Erbaş ve arkadaşları
tarafından verilen önerge 4 üncü önerge olduğu için, işleme alınamayacak. Diğer
önergeleri sırasıyla okutup, en sonuncusundan başlayarak işleme alacağım. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (f) bendinin aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ederim. Kamer Genç Tunceli (f) İthalat-ihracat faaliyeti gösterebilecek
tüzelkişiler 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda
uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere TBMM
onayı ile elektrik enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı Türkiye Elektrik Taahhüt
ve Ticaret A.Ş tarafından, bu Kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke
yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği uyarınca yapılır. BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 1/791 sıra sayılı Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde aynı faaliyet alanında piyasa payının en
fazla yüzde 20'sine bir özel şirket sahip olabilir denilmektedir. Bu oranın
yüzde 10 olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla.
BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (d) bendinin birinci alt bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve
teklif ederiz.
"MADDE 2.- (d) 1) Türkiye Elektrik Ticaret ve
Taahhüt Anonim Şirketi, mevcut sözleşmeler kapsamında imzalanmış olan enerji
alış ve satış anlaşmalarını TEAŞ'tan ve TEDAŞ'tan devralır. Geçici 4 üncü madde
ve geçici 8 inci madde kapsamında enerji alım ve enerji satış anlaşmaları
imzalayabilir, devraldığı ve/veya imzaladığı anlaşmaları yürütür ve sona
erdirir. Türkiye Elektrik Ticaret ve Taahhüt Anonim Şirketinin mevcut
sözleşmelerden 30 Haziran 2001 tarihine kadar devri gerçekleşen işletme hakkı
devir sözleşmeleri çerçevesinde dağıtım şirketlerine ve TEDAŞ'a karşı
üstlendiği enerji satış taahhütleriyle sınırlı kalmak üzere, daha ekonomik bir
tedarik kaynağı bulunamadığı takdirde, öncelikle Elektrik Üretim Anonim
Şirketinden alınmak ve bu halde dahi açık kalması halinde bir yılı aşmamak ve
kurul tarafından onaylanmak kaydıyla enerji alım anlaşmaları
imzalayabilir." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Sayın Başkanım, olumlu görüşle takdire sunuyoruz; çoğunluğumuz hazır bulunmuyor
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılıyoruz
efendim. BAŞKAN - Komisyonun takdire bıraktığı, Hükümetin
katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Önerge kabul edilmiştir. Diğer önergeyi okutuyorum : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülecek olan 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin
(f) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederim. Kamer Genç Tunceli "f) İthalat-ihracat faaliyeti gösterebilecek
tüzelkişiler: 3154 sayılı Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanuna göre oluşturulan Bakanlık görüşü doğrultusunda
uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelerden ya da ülkelere TBMM
onayıyla elektrik enerjisi ithalatı ve/veya ihracatı Türkiye Elektrik Taahhüt
ve Ticaret AŞ tarafından, bu kanun, ilgili yönetmelikler, lisanslar, şebeke
yönetmeliği ve dağıtım yönetmeliği uyarınca yapılır." BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya)-
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu? DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz
efendim. BAŞKAN - Önerge sahibi?.. Yok. TURHAN GÜVEN (İçel) - Gerekçe okunsun. BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Eğer, Türkiye Avrupa Birliğine girecekse, önümüzdeki
dönemde Avrupa Birliğiyle enterkonnekte sistem uyumu sağlanacaktır. Eğer,
elektrik enerjisi herhangi bir mal gibi serbestçe ihraç edilir veya ithalatı
yapılırsa ciddî sorunlar doğurabilir; çünkü, üretim özel kuruluşlarda, dağıtım
ve satış özel kuruluşlarda olacağından, özel kuruluşlar, ulusal çıkarlar
çerçevesinde değil, kendi kârlılıkları çerçevesinde olayı
değerlendireceklerinden ve uluslararası tahkimin Anayasa hükmü olması nedeniyle
problemler yaşanabilir. Örneğin, elektrik ihraç edilen bir ülkeyle, Fransa ile
olduğu gibi, ulusal bir sorun yaşanabilir. Ancak, bu durumda, uluslararası
tahkim nedeniyle Türkiye'nin yaptırım uygulama hakkı olamayacaktır. İkinci boyutu ise, içeride enerjiye ihtiyaç olduğu
halde, Avrupa'dan herhangi bir ülke ve/veya tüketici grubu, yüksek fiyat
vererek, ülkemizden herhangi bir özel kuruluştan enerji alabilir. Arz fazlası
olduğunda bu durum bir tehlike yaratmaz; ancak, üretim-tüketim dengesinin
kritik olduğu dönemlerde sorun olacaktır. Eğer, kolayca ihracat yapılırsa,
açığı kapatmak için, bu defa, dışarıdan pahalı enerji almak durumunda
kalacağız. Bu yüzden, elektrik ihracatı ve ithalatı Türkiye Büyük Millet
Meclisi iznine tabi olmalıdır. MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyoruz. BAŞKAN - Karar yetersayısının aranılmasını
istiyorsunuz. Hükümetin ve Komisyonun katılmadığı önergenin
oylamasında karar yetersayısının aranılması istenmiştir. Kulisteki arkadaşların
gelişinde sayım sıkıntısı sebebiyle, oylamayı elektronik cihazla yapacağız. 3 dakika süre veriyorum efendim. (Elektronik cihazla oylama yapıldı) TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, kâğıtları bir
okuyun; burada mı arkadaşlar? Arkadaşların burada olup olmadıkları tespit
edilsin; çünkü, arkadaşlar tekerrür etmeye başladı da... Olmayanların yerine
sahte oy kullanılıyor. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, karar yetersayısı
vardır; önerge kabul edilmemiştir. Son önergeyi okutup, işleme alacağım: Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan (1/791) sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde
"aynı faaliyet alanında piyasa payının en fazla yüzde 20'sine bir özel
şirket sahip olabilir" denilmektedir. Bu oranın "yüzde 10"
olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz. Saygılarımızla. İlyas Yılmazyıldız (Balıkesir) ve arkadaşları BAŞKAN - Sayın Komisyon katılıyor mu efendim? PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANI METİN ŞAHİN (Antalya) -
Katılmıyoruz Sayın Başkanım. BAŞKAN - Sayın Hükümet?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Katılmıyoruz
Sayın Başkanım. BAŞKAN - Konuşacak mısınız?.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Evet efendim. BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önerge sahibinden
gerekçesini dinleyeceğiz. Buyurun Sayın Yılmazyıldız. Süreniz 5 dakika. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu değişiklikle ilgili gerekçem çok basit; "Sanayi, Ticaret, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Bilgi
ve Teknoloji Komisyonu Başkanlığına Komisyonumuzca görüşülmekte olan (1/791) sıra sayılı
Elektrik Piyasası Kanunu Tasarısının maddelerinde 'aynı faaliyet alanında
piyasa payının en fazla yüzde 20'sine bir özel şirket sahip olabilir'
denilmektedir. Bu oranın 'yüzde 10' olarak düzeltilmesini teklif ediyoruz. Teklif sahipleri: Sayın Ali Serdengeçti, Sayın Aydın
Gökmen, Sayın Halit Dikmen, Sayın Abdulsamet Turgut, Sayın Ahmet Arkan, Sayın
Akif Serin. Gerekçesi: Bu oranın yüksek olduğu piyasada rekabet
eden şirketlerin sayısını azaltacağından, tam rekabete meydan verebilmek için,
bu oran yüzde 10 olarak teklif edilmiştir. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir." Dolayısıyla, Sanayi Komisyonunda doğrusunu yapan bu
sayın milletvekillerinin, Plan ve Bütçe Komisyonunda yanlış yapamayacakları
inancıyla; eğer, Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılan bir yanlışlık varsa, bu
tekelleşmenin önüne bu Mecliste geçilebileceği inancıyla, ben, aynı önergeyi
tekrarlamış bulunuyorum. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yılmazyıldız. Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir. Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz 2 nci
maddeyi, ilk ve kabul ettiğiniz önergenin yaptığı değişiklikle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum : Lisans genel esasları ve lisans türleri MADDE 3.- Bu Kanun kapsamında Kurum tarafından
verilecek lisansların tabi olacağı usul ve esaslar ile lisanslarda yer alacak
asgari hükümler şunlardır: a) Lisansların tabi olacağı usul ve esaslar; 1. Piyasa faaliyetleri ile iştigal edecek tüzel
kişiler, faaliyetlerine başlamadan önce, her faaliyet için ve söz konusu
faaliyetlerin birden fazla tesiste yürütülecek olması halinde, her tesis için ayrı ayrı lisans almak
zorundadır. 2. Birden fazla lisansa sahip olan aynı tüzel kişi veya
aynı faaliyeti birden fazla tesiste yürüten tüzel kişiler, lisansa tabi her
faaliyet veya tesis için ayrı ayrı hesap ve kayıt tutmak zorundadır. 3. Lisans başvuru usul ve esasları, lisans sahibi tüzel
kişilerin hak ve yükümlülükleri, lisans sahibinin haklarının temliki,
lisansların tadili, süreleri, süre uzatımı ve sahibi tarafından lisanstan
vazgeçilmesi halleri ile faaliyetin türü ve üretimi, iletimi ve dağıtımı
yapılan elektrik enerjisi miktarına göre belirlenecek lisans bedelleri
yönetmelikle düzenlenir. 4. Lisanslar, bir defada en çok kırk dokuz yıl için
verilir. Üretim, iletim ve dağıtım lisansları için geçerli olan asgari süre on
yıldır. 5. Bu Kanun hükümleri uyarınca piyasada; verimli,
istikrarlı ve ekonomik bir sistem oluşturmak ve bunu korumak, elektrik enerjisi
üretimi, toptan satışı ve perakende satışında rekabet ortamına uygun alt yapıyı
sağlamak, dağıtım lisansı sahibi şirketlerin ve Türkiye Elektrik İletim Anonim
Şirketinin görevidir. 6. Tüzel kişiler, Kurul tarafından belirlenen lisans
alma, lisans yenileme, lisans tadili, lisans sureti çıkartma ve yıllık lisans
bedellerini Kuruma ödemek zorundadır. 7. Lisans sahibi tüzel kişiler; tesislerini, yasal
defter ve kayıtlarını Kurul denetimine hazır bulundurmak, Kurul tarafından
talep edildiğinde denetime açmak ve Kurumun faaliyetlerini yerine getirebilmesi
için ihtiyaç duyacağı her türlü bilgi ve belgeyi zamanında Kurula vermek
zorundadır. 8. Tüzel kişiler lisans almanın yanı sıra, faaliyet
alanlarına göre yürürlükteki mevzuatın gereklerini yerine getirmekle
yükümlüdür. b) Lisanslarda asgarî olarak yer alacak hükümler: 1. Lisans kapsamında hizmet verilecek gerçek ve tüzel
kişilere dair gruplar veya kategoriler ile yürütülecek faaliyet türlerini
belirleyen hükümler, 2. Bir dağıtım ya da iletim lisansı sahibinin, gerçek
ve tüzel kişilere, eşitler arasında ayrım gözetmeksizin sisteme erişim ve
sistemi kullanım imkânı sağlayacağına dair hükümler, 3. Bu Kanunda yer alan fiyatlandırma esaslarını tespit
etmeye, piyasa ihtiyaçlarını dikkate alarak serbest olmayan tüketicilere
yapılan elektrik satışında uygulanacak fiyatlandırma esaslarını tespit etmeye
ve bu fiyatlarda enflasyon nedeniyle ihtiyaç duyulacak ayarlamalara ilişkin
formülleri uygulamaya dair yöntemler ve bunların denetlenmesine dair hükümler, 4. Lisans sahibinin Kurula tam ve doğru bilgi vermesini
ve tüketicilere yapılan satışlar açısından; lisans sahibinin elektrik enerjisi
ve/veya kapasite alımlarını en ekonomik kaynaktan yapmasını ve gerektiğinde
piyasada yaptığı alımlarda en ekonomik alımı yaptığını kanıtlamasını sağlayacak
hükümler, 5. Yönetmelik uyarınca, hizmet maliyetlerinin
yansıtılmasına dair kurallar ile kayıp ve kaçakları asgariye indirecek
önlemlerin uygulanmasına dair esasları içeren hükümler, 6. Lisansın iptali ve sona ermesine ilişkin hükümler, 7. Lisansta değişiklik yapılmasına ilişkin hükümler, 8. Lisans sahibinin Kuruma ödemekle yükümlü olacağı
bedeller ve ödeme koşullarına ilişkin hükümler, 9. Lisans sahibine ait veya kullanımındaki tesis
ve/veya tesislerin gerektiğinde lisans amaçları doğrultusunda başkalarına
kullandırılması koşullarına ilişkin hükümler, 10. Lisans sahibinin Kurul tarafından verilen tüm
talimatlara uyma yükümlülüklerine ilişkin hükümler, 11. Lisans kapsamında, Kuruldan izin alınmaksızın
yapılabilecek faaliyetlere ilişkin hükümler, 12. Lisans kapsamındaki faaliyetler ile ilgili
uyuşmazlıkların hangilerinin Kurul tarafından çözüleceğine ilişkin hükümler, 13. Lisansta yer alan hak ve yükümlülüklerin hangi
süre, koşul ve hallerde geçersiz olacağına ilişkin hükümler. 14. Hizmetin teknik gereklere göre yapılmasını
sağlayacak hükümler, c) Elektrik enerjisi piyasasında faaliyet
gösterilebilmesi için Kurum tarafından verilecek lisans türleri aşağıda
belirtilmiştir: 1. Üretim lisansı; Mevcut ve kurulacak olan üretim tesisleri için üretim
şirketlerinin elektrik enerjisi üretimi ve üretilen elektriğin satışına yönelik
olarak, her bir üretim tesisi için Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı
ifade eder. Üretim lisansı alınma usul ve esasları yönetmelikle belirlenir. Otoprodüktörler ve otoprodüktör grupları hariç olmak
üzere, iletim ve dağıtım sistemi ile paralel çalışmayan ve çıkarılacak
yönetmeliğe göre yalnızca kendi ihtiyacını karşılamak için elektrik üretimi
yapan gerçek veya tüzel kişiler lisansa tabi değildir. Üretim şirketleri, dağıtım şirketleri ile kontrol
oluşturmaksızın iştirak ilişkisine girebilir. Üretim şirketleri, bu faaliyetler dışında piyasada
herhangi bir faaliyette bulunamaz. 2. İletim lisansı; Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketinin mevcut
ve inşa edilecek tüm iletim tesisleri
üzerinden iletim faaliyetlerini yürütebilmesi için Kurumdan almak zorunda
olduğu lisansı ifade eder. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, şebeke
yönetmeliği hükümleri uyarınca, piyasadaki arzla piyasa talebini karşılamak
üzere yük dağıtım sıralamasının belirlenmesinden, gerçek zamanlı iletim
kısıtlamalarına göre, teknik ve ekonomik yük dağıtım kuralları doğrultusunda
yük dağıtımının gerçekleştirilmesinden ve yük dağıtım sıralamasının
gerektiğinde şebeke yönetmeliği hükümleri doğrultusunda revize edilmesinden
sorumludur. Türkiye Elektrik İletim Anonim Şirketi, piyasada iletim
faaliyeti dışında herhangi bir faaliyet ile iştigal edemez. 3. Dağıtım lisansı; Belirli bir bölgede dağıtım faaliyetinde bulunulabilmek
için tüzel kişilerin Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder. Özel sektör dağıtım şirketleri, dağıtım ve perakende
satış faaliyeti dışında, lisanslarında belirtilen bölgelerde üretim lisansı
almak kaydıyla ve yıllık elektrik enerjisi üretimi bir önceki yılda
bölgelerinde tüketime sunulan yıllık toplam elektrik enerjisi miktarının yüzde
yirmisinden fazla olmamak üzere üretim tesisi kurabilir. Dağıtım şirketleri sahibi olduğu veya iştirak
ilişkisinde bulunduğu üretim şirketi veya şirketlerinden, bölgelerinde bir
önceki yılda dağıtımını yaptıkları yıllık toplam miktarın yüzde yirmisinden
fazla elektrik enerjisi satın alamaz. Bölgelerinde, mevcut sözleşmeleri kapsamında işletme
hakkı devri yoluyla dağıtım hizmeti yapma hakkı elde etmiş özel sektör dağıtım
şirketleri bu Kanunda belirlenmiş ve dağıtım şirketlerinin tabi olduğu serbest
rekabet koşullarını sağlayacak şekilde sözleşmelerini tadil edip, yeni
düzenlemelere geçmedikleri sürece, üretim lisansı alarak üretim tesisi kurma
hakkından yararlanamaz ve üretim faaliyetiyle iştigal eden tüzel kişilerle
kontrol oluşturup oluşturmadığına bakılmaksızın iştirak ilişkisine giremez. Diğer taraftan, mevcut sözleşmeleri kapsamında
bölgelerinde dağıtım hizmeti yapma hakkı elde etmiş özel sektör dağıtım
şirketleri, mevcut sözleşmelerini Kurulca belirlenecek bir süre dahilinde
serbest rekabet koşullarını sağlayacak şekilde tadil etmekle yükümlüdürler.
Sözleşmelerin niteliği bu hükümlerin uygulanmasına engel teşkil etmez. Dağıtım şirketleri, tanımlanan bu faaliyetler dışında
piyasada başka bir faaliyette bulunamaz. 4. Toptan satış lisansı; Toptan satış şirketlerinin piyasada elektriğin toptan
satışı ve serbest tüketicilere satışı için Kurumdan almak zorunda oldukları
lisansı ifade eder. Toptan satış lisanslarında, Bakanlık kararı
doğrultusunda uluslararası enterkonneksiyon şartı oluşmuş ülkelere elektrik
enerjisi ihracatına ya da elektrik enerjisi ithalatına izin veren hükümler ayrı
bir bölüm olarak yer alır. Kurul, böyle bir izni vermeden önce, Türkiye Elektrik
İletim Anonim Şirketinden teknik sınırlamalara ilişkin görüş alır. Toptan satış
lisansında, ithalata ve ihracata ilişkin hükümler sınırlı süre ve miktarlar
için geçerlidir. Bu süre, ilgili toptan satış lisansının geçerlilik süresinden
farklı olabilir. İthalat ve ihracatla ilgili hükümlere ilişkin her türlü
değişiklik ya da süre uzatımı, ilgili toptan satış lisansının diğer tüm
hükümlerine ilişkin değişiklik ya da süre uzatımından ayrı olarak ele alınır. 5. Perakende satış lisansı; Tüzel kişilerin, piyasada perakende satış yapabilmek
ve/veya perakende satış hizmeti verebilmek için Kurumdan almak zorunda
oldukları lisansı ifade eder. Bir perakende satış lisansında, gerektiğinde
Bakanlık kararı doğrultusunda iletim seviyesinin altındaki gerilim
seviyelerinde elektrik enerjisi ithalatına izin veren hükümler ayrı bir bölüm
olarak yer alır. Kurul, bu izni vermeden önce, söz konusu dağıtım
bölgesinde faaliyet gösteren dağıtım şirketinden teknik konulara ilişkin görüş
alır. Perakende satış lisansında, ithalata ilişkin hükümler sınırlı süre ve
miktar için geçerlidir. Bu süre ilgili perakende satış lisansının geçerlilik
süresinden farklı olabilir. İthalatla ilgili hükümlere ilişkin her türlü
değişiklik ya da süre uzatımı, ilgili perakende satış lisansının diğer tüm
hükümlerine ilişkin değişiklik ya da süre uzatımından ayrı olarak ele alınır. Perakende satış şirketleri, herhangi bir bölge
sınırlaması olmaksızın perakende satış ve perakende satış hizmeti faaliyetinde
bulunur. Perakende satış lisansına sahip dağıtım şirketleri ise
ancak perakende satış lisansında yer alması halinde, başka bir dağıtım
şirketinin bölgesinde bulunan serbest tüketicilere elektrik enerjisi ve/veya
kapasite satışı yapabilir. 6. Otoprodüktör ve otoprodüktör grubu lisansı; Kendi ihtiyaçlarını karşılamak üzere elektrik enerjisi
üretimi yapan ve iletim ve/veya dağıtım sistemi ile paralel çalışan
otoprodüktörlerin ve ortaklarına elektrik enerjisi temin eden otoprodüktör
gruplarının Kurumdan almak zorunda oldukları lisansı ifade eder. d) Lisansların sona ermesi: Lisanslar, Kurul tarafından
lisansta belirtilen yöntem uyarınca süreleri uzatılmadığı takdirde sürelerinin
bitiminde veya lisans sahibi tüzel kişinin iflası halinde kendiliğinden, lisans
sahibi tüzel kişinin lisanstan vazgeçmeyi istemesi halinde ise ancak Kurul
onayıyla sona erer. BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına ilk
konuşma, Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nazlı Ilıcak'a
ait. Buyurun Sayın Ilıcak. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. FP GRUBU ADINA AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul)- Değerli
Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 597 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun
Tasarısının 3 üncü maddesi hakkında, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış
bulunuyorum. Eğer, muhalefet, iki hafta önce burada direnmemiş olsaydı, hakkını
korumamış olsaydı maddeler üzerinde konuşma imkânını elde edemeyecektik; ama,
maalesef, yine, süremiz, 10 dakikadan 5 dakikaya inmiştir. Şimdi, demin burada bir madde okundu; tam 4 sayfa bir
madde; bu da özellikle getiriliyor; çünkü, madde sayısı artırıldıkça, muhalefet
daha çok konuşabilecek ve bizi dinleyen seyirciler, halk gerçekleri daha iyi
takip edebilecek. Şimdi, sözlerime, önce bir anormalliğin altını çizerek
başlamak istiyorum. Herhalde dünyanın hiçbir yerinde, kendi atadığı yüksek
bürokratlar hapisteyken, koltuğunda dimdik oturan bir bakan görülmemiştir.
"Kendi atadığı bürokratlar"
diyorum; çünkü, bizim Genel Başkanımız Sayın Recai Kutan Enerji Bakanı olduğu
vakit, kendisinden önce bu Bakanlık koltuğunda oturan Hüsnü Doğan'ın
bürokratlarıyla birlikte çalıştı; fakat, Sayın Recai Kutan Enerji Bakanlığından
ayrılınca, onun yerine gelen Sayın Cumhur Ersümer, Hüsnü Doğan'ın atadığı bütün
bürokratları görevlerinden aldı. Kendi bürokratları, şu anda, maalesef, takibat
altında; Sayın Mendilcioğlu gözetim altında; ama, Sayın Ersümer Bakan koltuğunda
ve bu yakışmıyor. Şimdi, yolsuzluk yapanları koltuklarında muhafaza
ettiler; ama, irtica gerekçesiyle, bir sürü insan görevlerinden alındı. Elimde
bunun zabıtları var, bunun raporları var. Bu komediyi size okumak istiyorum. "Temizlik işçisi Fevzi Patır, Sızıntı Dergisine
abone yaptığı için pasifize edilmeli, etkisiz hale getirilmeli. ASKİ
tesislerinde gerçekleştirilen alternatif cumhuriyet kutlamalarına katılan
kimseler hakkında inceleme ve soruşturma açılmalı." Cami inşa etmek için
para topluyor; bu suç. Camide irticaî faaliyet yapıyor, Sızıntı Dergisine abone
yapıyor veya denize yeşil donla giriyor. Bütün bunlar, Enerji Bakanlığındaki
soruşturma dosyaları ve raporları içinde... HASAN GÜLAY (Manisa) - Sayın Başkan, maddeyle ne ilgisi
var?! AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Daha geçen yıl, çeşitli
vesilelerle bu kürsüden ifade ettik; dedik ki, gelin, şu imtiyaz sözleşmelerini
imzalamayın. Bir yandan serbest rekabeti sağlamak üzere Enerji Piyasası Kanunu
Tasarısını getiriyorsunuz, bir yandan da imtiyaz veriyorsunuz. Şimdi, bu 3 üncü maddede, benim üzerinde konuştuğum
maddede diyorsunuz ki, mevcut sözleşmeler kapsamında, bölgelerinde dağıtım
hizmeti yapma hakkını elde etmiş özel sektör dağıtım şirketleri, sözleşmelerini
serbest rekabet şartlarını sağlayacak şekilde tadil ederler. Peki, önce, neden bu dağıtım tekellerini yarattınız?
Sonra da, serbest rekabeti sağlamak üzere Elektrik Piyasası Kanununu
çıkarıyorsunuz. Esasında, burada da açıklık yok. Şunu sordum; fakat, Sayın
Bakandan cevap alamadım: Acaba, herhangi bir abone, başka bir bölgeden
kolaylıkla elektrik alabilecek mi, yoksa, belirli bir oranın üzerinde tüketim
yapan mı, başka bir bölgedeki dağıtım şirketinden elektrik alabilecek ve
çeşitli dağıtım şirketleri arasında acaba fiyat farkı var mı, bir fiyat aralığı
olacak mı? Her yerde soru işareti var enerji meselesi açılınca. Mesela, bir Mavi Akım; BOTAŞ ve Gaz Export arasında 15
Aralık 1997 yılında imzalanan doğalgaz alım satım anlaşması. Biz, burada,
defalarca Sayın Bakana sorduk, bu anlaşmanın hükümlerini öğrenmek istedik;
"gizli anlaşma" dediler. Oysa, işte, bu gizli anlaşma, şimdi
elimizde, elden ele dolaşıyor; bu anlaşmanın niye gizli olduğunu da çok iyi
anladık. Şimdi bu anlaşmada deniliyor ki, 1 Ekim 1998'e kadar gaz alım satım
kontratının 18 inci maddesi çerçevesindeki mükellefiyeti Rus tarafı yerine
getirmek zorunda. Yani, projenin deniz geçişiyle ilgili finansmanı temin
edilmeli, borular sipariş edilmeli, aksi takdirde, avans verilemez. BOTAŞ
Yönetim Kurulu kararı, 26 Aralık 1998. 16 Haziran 1999'da, BOTAŞ Yönetim Kurulu
karar değiştiriyor, Karadeniz altından geçiş için hiçbir ilerleme
sağlanmamasına rağmen, 52 milyon dolarlık avans veriliyor ve yüklü bir teminat
mektubu alınması kararlaştırılıyor. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AYŞE NAZLI ILICAK (Devamla) - Müsaade ederseniz, 1
dakika daha konuşayım. Deniliyor ki, 16 Haziran 1999 tarihli BOTAŞ Yönetim
Kurulu kararında, eğer üç ay içinde Karadeniz altından geçiş sağlanmazsa, o
zaman bu 52 milyon dolarlık verdiğimiz avansın karşılığı olarak elde ettiğimiz
bu teminat mektubu nakde çevrilecektir. Şimdi ben soruyorum: Acaba, Karadeniz
altından bu geçiş yapıldı mı, yapılmadıysa, bu teminat mektubu nakde çevrildi
mi? Niçin bu anormal işler yapılıyor; acaba, şu fotoğrafın yüzü suyu hürmetine
mi?.. Mavi Akım pazarlığı Rusya'da yapılırken, bir masanın etrafında Sayın
Şarık Tara, Sayın Mesut Yılmaz, Sayın Turgut Yılmaz Gasprom temsilcileriyle ne
konuştu? Bu fotoğraf, Anadolu Ajansı tarafından gazetelere gönderilmiş ve
yayınlanmıştır. Şimdi, ben, sözlerimi şöyle tamamlamak istiyorum: Bizim
durumumuz, kese yaparken suyu kesilen adamın durumuna benziyor; kirler kabardı;
ama, hâlâ üzerimizden çıkmadı. Saygılarımı sunuyorum efendim. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ilıcak. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın Başkan,
söz alabilir miyim? BAŞKAN - Hükümet adına Sayın Bakan görüşecekler;
buyurun efendim. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Sayın
Başkanım, Sayın Ilıcak'ın soruları gibi -başta sorulduğu zaman da belirttim-
kanun tasarısının görüşülme sürecini etkileyen, tasarının oylamasında sayın
milletvekillerimize bir fikir verecek sorulara, o kısa sürede cevap vermeye
çalıştım, diğerlerine yazılı cevap verileceğini söyledim; ancak, konuşmada sözü
geçen "dilediği bölgeden alabilecek mi" tabiri, bu kanun tasarısını
görüşme sürecinde etkileyen bir sorudur. Bu kanun tasarısı, tamamen rekabet
şartları altında bir elektrik piyasasından bahsetmektedir. Tabiî ki, dilediği
yerden alacak; ama, kanunda bunu belirtmek mümkün değil, bunların hepsi, daha
sonra yönetmeliklerle belirlenecek. Ben, onun için de yazılı verdim. Bir de, müsaade ederseniz, tabiî, vaktinizi almak
istemiyorum, ama... BAŞKAN - 5 dakika süreniz var Sayın Bakanım. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel) - Tabiî, bu
Mecliste, iki yıldır, Mavi Akım ve onun boru hatları tartışıldı; burada gizli
oturum yapıldı, bu milletvekillerimizin tamamı buradaydı. Orada, herkes
bildiğini döktü; hükümet, çıkıp, cevap verdi. Bu Mecliste, Mavi Akımı,
hakikaten bir şey varmış gibi her fırsatta gündeme getirmek, hiç ilgisi olmayan
kanun tasarılarında gündeme getirmek, inanın, ne partilere ne Türkiye'ye fayda
getirir. Bunların hepsini, burada oturduk görüştük. Eğer gerekiyorsa, burada
tekrar bir oturum kararı alınır, bu konuların hepsine tekrar verilecek cevaplar
vardır; ama, bu kanun tasarısının, elektrik piyasasının, Mavi Akım Projesiyle
bir ilgisi olmadığı düşüncesindeyim. Sadece, dinleyicileri, aziz milletimizi
bilgilendirmek açısından burada söz aldım. İlgili Enerji Bakanı, bu konuda burada çıktı konuştu,
bürokratlar konuştu, değişik yerlerde basın toplantıları yapıldı. Ben, Rusya Federasyonu ile Karma Ekonomi Komisyonu
Eşbaşkanı olarak ekonomik ilişkilerden de sorumluyum. Rusya'ya giden bütün
yetkililer, Türkiye ile Rusya'nın ekonomik ilişkilerini biraz daha geliştirmek
üzere, her türlü görüşmeyi yaparlar, yapabilirler. Eğer, burada, yine, ilgili
kişilere yazılı ki, çoğu bakan veya sözlü... MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Sayın Bakan, Karadeniz altında
çalışma yapılıyor mu diye soruldu; sorulan o. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Evet
yapılıyor efendim; ama, bu kanun tasarısında değil, onu da görüşelim sonra
olmaz mı!.. MUSA UZUNKAYA (Samsun)- Günlerdir basının üzerinde en
çok durduğu konu bu; Karadeniz altında çalışma yapılıyor mu?.. DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Ben de onu
söylüyorum... Ben de onu söylüyorum, bütün çalışmaları yapılıyor. Evet,
yapılıyor efendim, çalışmalar yapılıyor. BAŞKAN- Karşılıklı konuşmayalım lütfen... DEVLET BAKANI RÜŞTÜ KÂZIM YÜCELEN (İçel)- Çalışmalar
yapılıyor; ama, elektrik piyasasıyla ilgisi yoktur diye söylüyorum. Arz ederim Sayın Başkanım aydınlatmak için. BAŞKAN- Teşekkür ederim hükümet adına Sayın Bakana. Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili
Sayın Necati Yöndar konuşacaklar. Buyurun Sayın Yöndar. (DYP sıralarından alkışlar) Süreniz 5 dakika. DYP GRUBU ADINA NECATİ YÖNDAR (Bingöl)- Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 597 sıra sayılı, Elektrik Piyasası
Kanun Tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinize saygılar sunarım. Değerli milletvekilleri, dağıtım şirketlerinin
lisansının düzenlendiği 3 üncü maddenin ibarelerini dikkatle incelediğimizde,
mevcut dağıtım hakları elde eden şirketlerin sözleşme tadili koşuluyla üretim
lisansı verileceği belirtilmektedir. Sözleşme tadilinde ise, serbest rekabet
koşullarının sağlanması amaçlanmaktadır. Değerli milletvekilleri, bir piyasada serbest rekabetin
temel koşulu, arzın artırılabilir; yani, talepten fazla arzın olmasıdır. Arz
fazlası olmadığı müddetçe, hele miktar ve fiyat üzerinde alım garantisinin
verildiği bir piyasada rekabetten bahsedilmeyeceği açıktır. Kaldı ki, bu tür
bir fiyat, yeni üretici ve dağıtıcı firmalara da yol gösterecektir. Bu durumda
fiyatların yüksek oluşacağı açıktır; çünkü, piyasada miktar ve fiyat
garantisine göre oluşan bir fiyat mevcuttur. Yeni işletmeler, bu fiyata yakın
fiyatlarla elektrik üretimi ya da dağıtımını yapacaklardır. İktisadî davranış
bunu gerektirir. Miktar ve fiyat garantisi nedeniyle, piyasa fiyatları, 20-30
yıllık süre için, zaten belirlenmiş bulunmaktadır. Bu belirlemeler de, kanunun
yürürlük tarihinden önce yapılmıştır. Buna rağmen, sözleşme tadili ve benzeri
yollarla fiyatın düşmeyeceği açıktır. Bu kapsamda, sözleşmelerin tadilini öngören maddenin,
çeşitli hukukî uyuşmazlıklara yol açması muhtemeldir. Hatta, sözleşmelerin
niteliği, yani, sözleşmelerin imtiyaz ya da özel hukuk hükümlerine tabi
uygulama sözleşmesi olmasının, tadil uygulamasına engel teşkil etmeyeceği
belirtilmektedir. Bu düzenlemelerin, fiilî durumla bağdaşmayacağı ve
uygulanabilir olmadığı, uygulandığı takdirde ise, hukukî uyuşmazlık konusu
yaratacağı bugünden görülmektedir. Devletin devamlılığı esası çerçevesinde yürüyen
sözleşmelere bu şekilde müdahale edilmesi, geçmişe yönelik düzenleme ve
uygulamalar düşünülemez. Bu tür düzenlemeler, sözleşmeler yapılırken
düşünülmesi gereken düzenlemelerdir. Uygulaması olmayan ve hukuka aykırı
düzenlemelerin ise, başta, Yüce Meclisimiz olmak üzere, tüm kamu ve özel
kuruluşların gereksiz mesailerine mal olacağı açıktır. Sözleşme tadil usulü sözleşmelerde ve yasalarda
bellidir, fiyat tadil usulünün ise, kanunda yer alması gerekir. Halbuki,
kanunda bu tür bir düzenleme yoktur. Bu tür bir düzenlemenin yönetmeliklere
bırakılmasının, belirsizlik ve kuşku doğuracağı düşünülmektedir. Bu kapsamda
şeffaf bir piyasayı hedefleyen kanun tasarısı, daha yasalaşırken şeffaflığı
elden bırakmaktadır. "Dağıtım Lisansı" başlığında düzenlenen fiyat
tadilinin "Üretim Lisansı" başlığı altında üretici şirketler içinde
düşünülmemiş olması da ayrı bir çelişkidir. Neden dağıtımcı şirketler
sözleşmelerinin niteliği ne olursa olsun, fiyatlarını serbest rekabet
koşullarını sağlayacak biçimde, hem de geçmişe yönelik düzenlemeyle fiyat
tadili yapmakta, üretim şirketlerine yönelik bu tür bir düzenleme yer
almamaktadır. Bu tür bir açıklamaya gerekçelerde de rastlanmamaktadır. Eğer,
ucuz elektrik enerjisi hedefleniyorsa, üretim artırıcı düzenlemeler
yapılmalıdır. Anlaşılıyor ki, elektrik fiyatlarının yüksekliği hükümet
tarafından zımnen de olsa kabul edilmektedir. Değerli milletvekilleri, tasarının maddeleri, daha
yasalaşırken bu tür eksiklikler taşıdığı takdirde, uygulamada pek çok sorun
yaratacağı açıktır. Türk yargı tarihi, özellikle geçmişe yönelik düzenlemelerin
iptalinin örnekleriyle doludur. Bu yasa maddelerinde de benzer durumların
olacağı açıktır. Çıkacak bu kanunun mevcut haliyle yeterli, sürekli,
düşük maliyetli, rekabet ortamına açık bir piyasa oluşturmasını mümkün
görmediğimi açıkyüreklilikle itiraf etmeliyim. Çok geçmeden, birçok değişiklik
teklifiyle yeniden görüşeceğimizi de şimdiden ifade ediyorum. Bu sözleşmeler için, ilgili idarenin yapması gereken
temel görev, görevli şirketler tarafından taahhüt edilen kayıp, kaçak
oranlarına ulaşıp ulaşılamadığının tespiti ve taahhüt edilen yatırımları yapıp
yapmadıklarının denetimidir. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Lütfen tamamlayınız. NECATİ YÖNDAR (Devamla) - Sonuç olarak, elektrik
piyasasının şeffaf, yeterli, kaliteli, düşük maliyetli ve rekabete dayalı
olması, her şeyden önce planlı üretime ve bu üretimden elde edilecek elektrik
arzına bağlıdır. Arz fazlası yaratmadan, rekabetin olamayacağı açıktır. Biraz
önce de nedenleriyle belirttiğim gibi, daha şimdiden birçok hukukî uyuşmazlığa
yol açması muhtemel görülen çıkacak yasanın, IMF taahhütleri yerine, uzun
vadeli ülke politikaları dikkate alınarak belirlenmesi arzu edilirdi. Bu vesileyle hepinize saygılar sunarım. (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yöndar. Madde üzerinde değişiklik önergesi yok. 3 üncü maddeyi, Komisyondan geldiği şekliyle oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Sayın milletvekilleri, yeni bir maddenin müzakeresine
zamanımız müsaade etmemektedir. Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 15
Şubat 2001 Perşembe günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyor,
hepinize hayırlı akşamlar diliyorum. Kapanma Saati
: 19.56 |
|