DÖNEM : 21 CİLT : 53 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 50 nci
Birleşim 26 . 1 . 2001 Cuma İ Ç İ N D E K İ L E R
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın, Diyarbakır Emniyet
Müdürü Gaffar Okkan'ın şehadetine ilişkin gündemdışı konuşması 2. - Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, esnaf ve
sanatkârların sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması 3. - Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu'nun, Trabzon-Beşikdüzü
İlçesi Oğuz Köyleri sakinlerinin Kadırga Yaylasındaki evlerinin yıkılmasına
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı B) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Dünya Bankasının 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde Londra'da üye
ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı ikinci yıllık konferansına Türkiye Büyük
Millet Meclisini temsilen bir milletvekilini davetine, siyasî parti grubunca
bildirilen Aydın Milletvekili Ertuğrul Kumcuoğlu'nun icabet edeceğine ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/748) C) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. - TBMM Başkanı Ömer İzgi'nin, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan
ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi nedeniyle, bu ve
benzeri haince saldırıları şiddet ve nefretle kınadığına ilişkin açıklaması V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık
2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme
Komisyonu Raporu (5/13) (S. Sayısı: 584) 2. - İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve
İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94,
2/232, 2/286, 2/307,
2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 3. - Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı: 433) 4. - Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât,
Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun
Hükmünde Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları
Raporları (1/759) (S. Sayısı: 572) 5. - Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611
Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve
Bütçe ve İçişleri Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı: 576) 6. - Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın
Tümen, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail
Köse ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/661) (S. Sayısı: 586) VI. - SORULAR VE CEVAPLAR A) YazIlI
Sorular ve CevaplarI 1. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, bakanlığa bağlı fonlardan
dernek ve vakıflara yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M.
İstemihan Talay'ın cevabı (7/3311) 2. - Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, Osmanlının 700. Ku-ruluş
Yıldönümü nedeniyle Samsun'da bir etkinlik yapılmamasının nedenine ilişkin
sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay'ın cevabı (7/3243) I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu saat 14.00'te açılarak üç oturum yaptı. Oturum Başkanı Murat Sökmenoğlu, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan
ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi dolayısıyla,
Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu haince saldırıyı şiddet ve nefretle
kınadıklarına ilişkin bir açıklamada bulundu; Diyarbakır Milletvekili Ömer Vehbi Hatipoğlu ile, Ankara Milletvekili Abdurrahman Küçük, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun terörist
saldırı sonucu şehit edilmelerine; Yozgat Milletvekili Mehmet Çiçek, sözde Ermeni soykırımı tasarısının
Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne, İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar. Şanlıurfa Milletvekili Ahmet Karavar'ın (6/750) esas numaralı sözlü
sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği
bildirildi. Diyarbakır'da şehit düşen emniyet görevlilerinin İçişleri Bakanlığı
önünde yapılacak cenaze törenine katılınması için birleşime bir süre ara
verildi. Gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan : Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına
Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) görüşmeleri,
daha önce geri alınan maddelere ilişkin Komisyon raporu henüz
hazırlanmadığından, Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ve Dışişleri Komisyonu raporunun (1/53) (S. Sayısı :
433), Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilâtı, Görev ve
Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının
(1/759) (S. Sayısı : 572), Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı
Kanun Hükmünde Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe
ve İçişleri Komisyonları raporlarının (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576), Görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından
ertelendi; Kamu İktisadî Teşebbüsleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/784) (S. Sayısı : 578) yapılan
görüşmelerden, Kötü Şartlardaki Çocuk İşçiliğinin
Yasaklanması ve Ortadan
Kaldırılmasına İlişkin Acil Önlemler Sözleşmesinin Onaylanmasının
Uygun Bulunduğuna Dair
Kanun Tasarısının (1/673) (S.
Sayısı : 457) görüşmelerini müteakip yapılan açık oylamadan, Sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı; Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu raporunun (2/661) (S. Sayısı : 586)
görüşmeleri, Başkanlık temsilcisi Genel Kurulda hazır bulunmadığından, bir
defaya mahsus olmak üzere, ertelendi. Alınan karar gereğince, 26 Ocak 2001 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak
üzere, birleşime 22.25'te son verildi.
No. :72 II. - GELEN KÂĞITLAR 26 . 1 . 2001 CUMA Sözlü Soru Önergeleri 1. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, LPG'li araçlarla ilgili Danıştay
kararının uygulanmasına ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/1186)
(Başkanlığa geliş tarihi : 24.1.2001) 2. - Ordu Milletvekili Eyüp Fatsa'nın, norm kadro uygulamasına ilişkin
Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1187) (Başkanlığa geliş tarihi :
24.1.2001) 3. - İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Vakıflar Genel Müdürlüğünün 2000 Malî Yılı
Bütçesinden camilere yaptığı yardımlara ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel
Yalova) sözlü soru önergesi (6/1188) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 4. - İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Türkiye-İran
doğalgaz boru hattı ihalesinin iptaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/1189) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 5. - İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları'nın, Türkiye-İran ve Samsun-Ankara doğalgaz boru
hatları ihalelerine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1190)
(Başkanlığa geliş ta-rihi : 25.1.2001) Yazılı Soru Önergeleri 1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet
Yalçınkaya'nın, Fransızların
Cezayir'de gerçekleştirdikleri soykırıma
ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3397) (Başkanlığa geliş
tarihi : 25.1.2001) 2. - Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan-Üzümlü Devlet
Hastanesinin sağlık personeli sorununa ilişkin
Sağlık Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3398) (Başkanlığa geliş ta-rihi : 25.1.2001) 3. - Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu'nun, Tüm Yargı ve İnfaz
Kurumları Çalışanları Sendikasına baskı uygulandığı ve yöneticilerinin göz
altına alındığı iddiasına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3399) (Başkanlığa geliş tarihi :
24.1.2001) 4. - Rize Milletvekili Mehmet
Bekaroğlu'nun, bir sivil toplum kuruluşunun siyasî parti kong-relerine
katıldığı iddiasına ilişkin Adalet
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3400) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 5. - Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, Halk
Bankasının son on yıldaki görev zararlarına ilişkin Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan)
yazılı soru önergesi (7/3401) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 6. - Aksaray Milletvekili Ramazan Toprak'ın, Merkez Bankasının son on yıldaki görev zararlarına ilişkin
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısından (H. Hüsamettin Özkan) yazılı soru önergesi (7/3402) (Başkanlığa
geliş tarihi : 25.1.2001) 7. - Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, Emlak Bankasının son on yıldaki görev zararlarına ilişkin
Devlet Bakanından (Faruk Bal) yazılı soru önergesi (7/3403) (Başkanlığa geliş
tarihi : 25.1.2001) 8. - Aksaray Milletvekili
Ramazan Toprak'ın, T.C. Ziraat Bankasının son on yıllık görev zararlarına
ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3404)
(Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 9. - Ankara Milletvekili M. Zeki Çelik'in, TRT'nin özel film
şirketlerine yaptığı ödemelere ve İştirakler Müdürlüğüne ilişkin Devlet
Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3405) (Başkanlığa
geliş tarihi : 25.1.2001) 10. - Adana Milletvekili Ali Gören'in, bölücü terör örgütleri ile
mücadeleye ve 2001 yılı çalışma planlarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3406) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.1.2001) 11. - Erzincan Milletvekili Sebahattin Karakelle'nin, D.P.B.'da ki bazı
uzmanların Bağ-Kur Genel Müdürlüğü
emrine atanmalarına ilişkin Devlet
Bakanından (Şükrü Sina Gürel) yazılı soru önergesi (7/3407) (Başkanlığa geliş
tarihi : 25.1.2001) BİRİNCİ OTURUM Açılma Saati:
14.00 26 Ocak 2001
Cuma BAŞKAN:
Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU KÂTİP ÜYELER:
Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Yahya AKMAN (Şanlıurfa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşimini açıyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yoklamayla başlıyoruz değil mi
Sayın Başkan? BAŞKAN - Efendim, yoklama talebinizi aldım. III. -
YOKLAMA BAŞKAN - Ad okutarak yoklama yapacağım efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yine gelmezler Başkanım. BAŞKAN - Efendim... TURHAN GÜVEN (İçel) - Takdir sizindir. BAŞKAN - Efendim, yoklama sırasında, kâtip üyenin
oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Yoklamaya Adana İlinden başlıyoruz. (Ad okunarak yoklamaya başlandı) TURHAN GÜVEN (İçel) - Pusulaları tek tek okuyun Sayın
Başkan. BAŞKAN - Sayın Zeki Eker?.. Burada. Sayın Ali Keskin?.. Yok. (MHP sıralarından
"kuliste" sesleri) Efendim, pusula verip, daha sonra salondan çıkan
arkadaşlarımızın salonda olmaları gereki-yor, lütfen efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yok sayılır. BAŞKAN - Sayın Halil İbrahim Özsoy?.. Burada. Sayın Turhan Tayan?.. Burada. Sayın Sadi Somuncuoğlu?.. Burada. Sayın Arif Sezer?.. NECATİ ALBAY (Eskişehir) - Dışarıda. BAŞKAN - Efendim, dışarıdakiler lütfen içeri teşrif
etsinler. Bakın, üstelik de ad okutarak yoklama yapıyorum. Biz, burada, bir
saat tahammül ediyoruz, zatıâlleriniz de burada oturun. Sayın Mücahit Himoğlu? TURHAN GÜVEN (İçel) - Yok.. Hiçbirisi yok. . (MHP sıralarından "kendisi pusula
verdi" sesleri) BAŞKAN - Bizzat kendisi pusula verdi bana efendim; ama,
burada olması gerekiyor Bizzat kendisinin verdiğini biliyorum. Sayın Ali Güner? Burada. TURHAN GÜVEN (İçel) - Nerede?.. BAŞKAN - Burada efendim. Ali Güner burada, oturuyor. MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) - Mücahit Himoğlu geldi Sayın
Başkan. BAŞKAN - Metanet Çulhaoğlu?.. Yok. Sayın Mehmet Çiçek?.. Burada. Sayın Birol Büyüköztürk?.. Yok. Sayın Yücel Erdener?.. Burada. Efendim, lütfen, pusula veren arkadaşlarımız içeride
bulunsun. Ali Güngör?.. Burada. TURHAN GÜVEN (İçel) - Nerede? BAŞKAN - Burada efendim. Sayın Bakanla oturuyor. İtimat
buyurun bana. Yapmayın! Sayın Cengiz
Güleç?.. Burada. HASAN EKİNCİ (Artvin) - Yok öyle biri. BAŞKAN - Efendim, benden izin istedi. Pusulayı verdi
"dışarı çıkabilir miyim" dedi. Müsaade edin de artık, Başkanın da o
kadar yetkisi olsun.Yapmayın yani böyle
bir şey!.. HASAN EKİNCİ (Artvin) - Öyle bir usul var mı Sayın
Başkan? BAŞKAN - Zatıâlleriniz de verseydiniz... HASAN EKİNCİ (Artvin) - Olmaz öyle şey... Şu anda Genel
Kurulda öyle biri yok. BAŞKAN - Yok mu?! Zatıâlileriniz, burada olduğunuz halde "yok"
dediniz. Biz, sizi yok saydık. Hem salonda oturacaksınız, hem kendi kendinize
"yok" diyeceksiniz!.. Sizi sayıyoruz da... (MHP sıralarından
alkışlar) HASAN EKİNCİ (Artvin) - Öyle bir usul var mı? BAŞKAN - Hayır efendim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, siz de olmayanı var
sayıyorsunuz. BAŞKAN - Sayın Ataullah Hamidi?.. burada. Sayın Celal Esin?.. Burada. Sayın Kürşat Eser?.. Burada. Sayın Osman Müderrisoğlu?.. Burada. Sayın Mecit Piruzbeyoğlu?.. Burada. Sayın Ediz Hun?.. Burada. Sayın İlhan Aküzüm?.. Burada. Sayın Çetin Bilgir?.. Burada. Sayın Sema Pişkinsüt?.. Burada. Sayın Mehmet Tahir Köse?.. Burada. Sayın Hasan Akgün?.. Burada. Sayın Numan Gültekin?.. Burada. Sayın Vahit Kayrıcı?.. Burada. Sayın Muzaffer Çakmaklı?.. Burada. Sayın Süleyman Turan Çirkin?.. Yok. Efendim, dışarıdan içeriye teşrif edenleri burada
sayacağım. Sayın Mihrali Aksu?.. Burada. Sayın Edip Safder Gaydalı?.. Burada. Sayın Mehmet Fuat Fırat?.. Yok. Sayın Adnan Fatin Özdemir?.. Yok. Sayın Birol Büyüköztürk?.. Yok. Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu?.. Yok. Sayın Metin Ergun?.. Yok. Sayın Burhan Orhan?.. Burada. Sayın Agâh Oktay Güner?.. Burada. Sayın Mustafa Düz?.. Burada. Sayın Armağan Yılmaz?.. Burada. Olmayanları tekrar okuyorum: Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu?.. Burada. Sayın Metin Ergun?.. Yok. Sayın Birol Büyüköztürk?.. Yok. Sayın Ali Keskin?.. Yok. Sayın Adnan Fatin Özdemir?.. Yok. Sayın Mehmet Fuat Fırat?.. Yok. Sayın Ahmet Sancar Sayın?.. Burada. Sayın Süleyman Turan Çirkin?.. Yok. Pusula verip de dışarıda kalanlar sayılmayacak efendim. (Ad okunarak yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
vardır; görüşmelere başlıyoruz. Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz
vereceğim. İlk söz, Türkiye'de ve güneydoğuda oynanan oyunlar,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın şehadeti hakkında söz isteyen, Şırnak
Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'a
aittir. Buyurun Sayın Yıldırım. (ANAP sıralarından alkışlar) IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) GündemdIşI
Konuşmalar 1. - Şırnak Milletvekili Mehmet Salih
Yıldırım'ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan'ın şehadetine ilişkin
gündemdışı konuşması MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; sözlerime başlarken, yoğun gündeme rağmen, bana, duygularımı
sizlerle paylaşma fırsatı veren, duyarlılığını ve ilgisini her zaman gördüğümüz
Meclis Başkanvekilimiz Sayın Murat Sökmenoğlu'na şükranlarımı iletmeyi görev
sayıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, iki gün önce, Diyarbakır'da,
Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan ve 5 değerli mesai arkadaşı yitirildi, şehit
edildi; bunlar, teröre verilen kurbanlardı. Ülkesi ve milleti için şehadeti şeref sayan, görev
sayan bir ulusun bireyleriyiz. Bu nedenle, Ali Gaffar Okkan'lar, ne ilk
şehitlerimizdir ne de son şehitlerimiz olacaktır. Peki, yitirdiğimiz bunca değerlere rağmen, heder
ettiğimiz bu kadar olanaklara rağmen, terör sadece bize mi? Tarihin çok eski
zamanlarından beri var olan, ülkeleri, toplumları, huzuru tehdit eden,
boyutları bazen çok büyüyen, uluslararası nitelik kazanan terör, siyasal,
ekonomik dengesizlikleri olan toplumlarda, ne yazık ki, kolay zemin buluyor.
Bölgelerin jeopolitik konumu, yoksulluk ve de düşük eğitim düzeyi, terörü
artırıyor, potansiyelize ediyor. Üzülerek söylemek gerekiyor ki, ülkemizdeki
bazı koşullar, teröre olanak sağlayan koşullarla örtüşüyor. Terör, bugün, sadece bir siyasal suç değil, aynı
zamanda, bir hukuk ve insanlık suçu olarak kabul ediliyor ve genelde, terör,
iki enstrüman kullanıyor; biri inanç, diğeri ise etnik yapı. Düşmanlığın değil, barışın; kavganın değil,
kardeşliğin; hoşgörünün, aklın kaynağı olan yüce dinimizi kavgaya veya dünya
çıkarlarına alet edenleri, Peygamber Efendimiz, ümmetinden saymıyor. Dini
teröre alet edenleri, bu nedenle, ne Allah ne de kul affetmeyecektir. Bu arada, yediyüz yıllık geçmişi, yaratılan tarihi ve
birlikte hazırlanan geleceği görmeden, etnik yapıyı ayrımcılık için kullanmanın
ise yanlışlığını ifade etmeye gerek yok. Bunu yapanlar, sosyal körlerdir. İşte,
Diyarbakır'da yaşanan olaylar, bizi, bazı önemli gerçeklerle yüz yüze getirdi. Değerli milletvekilleri, Diyarbakır'da bugün hüzün var,
tüm Türkiye'de var, Hendek'te var; ama, Diyarbakır'da farklı bir hüzün var.
Diyarbakır'da gözyaşı seli var... Diyarbakır'da duygu seli var; Diyarbakır'da,
şehitlerine sevgilerini sunmaya, onlara son görevlerini yapmaya koşan
insanların seli var. Diyarbakır'da, bugün, insanların kaşları çatık;
Diyarbakır'da, iki günden beri kepenkler kapalı; araçlar, siyah kurdelelerle,
menfur cinayeti protesto etmek için korna çalarak dolaşıyor. Düne kadar,
sisteme tepki olarak sergilenen bu tablolar, bugün, ülkenin bütünlüğü, laik
cumhuriyetin korunması ve güvenliği için şehit olanlara saygı için yapılıyor,
sergileniyor. Peki, Diyarbakır'da, fizikî yapıda değişiklik mi var; hayır.
Diyarbakır'ın insan dokusunda, ekonomik, sosyal parametrelerinde, bu
sıkıntıların tümünü ortadan kaldıracak değişiklik mi var; hayır. Diyarbakır'da
devleti ile insanını kaynaştıran, devlet adına sorumluluk taşıyan, bu güzellikleri
yurttaşlarıyla bütünleşerek sağlayan güzel insanlar var. Bunun çok anlamlı
olduğunun altını çizmek istiyorum ve işte, özlediğimiz bu tablo ve
güzellikleri, o bölge insanını potansiyel suçlu görmeyen, insanını üretken,
katılımcı, sağlıklı birey yapmak için devletin şefkat ve sevgi elini kullanan
Ali Gaffar Okkan ve arkadaşlarına borçlu olduğumuzun altını çizmek istiyorum. Bu arada, on yıldan beri tekrar edegeldiğim, bölge
insanının, ülke güvenliği, ülkenin bölünmezliği ve devletin hükümranlığı
konusunda herkesten çok duyarlı olduğu söylemlerimin ne denli doğru olduğunun
en güzel kanıtı, Diyarbakır'da sergilenen birlik tablosudur, güzel tablodur. Bu
nedenle, diyorum ki, Okkan'lar, Kunter'ler, Durmuş'lar, Baysoy'lar, Kamalı'lar,
kanınız boşa akmadı. Huzur için, birlik için, vatanınız için şehit oldunuz.
Yeriniz rahat, mekânınız ise cennet olsun. Bu elim olayda yeğenini şehit veren Sağlık Bakanımız
Sayın Osman Durmuş'un acısına yürekten katılıyorum. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Buyurun, devam edin; önemli bir konu. MEHMET SALİH YILDIRIM (Devamla) - Yüce ulusun bu tür
belalarla karşılaşmamasını diliyoruz ve her şeyden önemlisi, ülkenin insanına
ulaşmasını bildiğiniz, sorunlarına, sıkıntılarına çözüm ürettiğiniz ve onları
birinci sınıf yurttaşınız gördüğünüz takdirde, her türlü sorun, sıkıntıyı
kolaylıkla aşacağımızı, yitirdiğimiz canlara rağmen gördük. Faturası bize ağır
olan, ama, bu ülke için değer olan bu güzellikleri bir kez daha gündemimize
taşımak için sizleri vesile kıldık. Yüce ulusa başsağlığı diliyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. İkinci söz, esnaf ve sanatkârların sorunları hakkında
söz isteyen Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'a aittir. Buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) 2. - Balıkesir Milletvekili İlyas
Yılmazyıldız'ın, esnaf ve sanatkârların sorunlarına ilişkin gündemdışı
konuşması İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; aslında, bu konuşmayı çarşamba günü yapacaktım; ancak, o
menfur saldırıda, çok değerli İl Emniyet Müdürümüz Sayın Gaffar Okkan ve 5
polisimiz şehit olmuştur. Hepsine Allah'tan rahmet diliyorum, ailelerine
başsağlığı, sabır diliyorum, yaralılara acil şifa diliyorum. Bu vesileyle,
konuşma hakkımı Sayın Mehmet Ağar'a devretmiştim. Bugün, o gün yapamadığım
konuşmayı, iki gün sonra tekrar yapabilmem için bu sözü verdiğinden dolayı
Sayın Başkana teşekkürlerimi arz ediyorum. Değerli arkadaşlarım, gerçekten, Türkiye bir cenderede
sıkıştırılmakta, özellikle dışpolitikada. İşte, üç gündür arkadaşlarımız
konuşuyor; sözde Ermeni soykırımıyla içerideki terör, neredeyse üst üste
çakışmış durumda. Bundan iki gün önce Sayın Agâh Oktay Güner dedi ki:
"Aslında, Fransa'da alınan bu karardan, Avrupa Parlamentosunda alınan
karar daha vahimdir; o zaman yeterli tepki gösteremedik." Dün, bu kararın
sebebi olan parlamenterleri bir televizyondan izlediğimde, hepsi, Avrupa
Parlamentosu kararına atıfta bulunuyorlar. Demek ki, zamanında önlem
almazsanız, işte, bir soykırım anıtı dikilirken, "canım, sıradan bir
taş" deyip bakarsanız, bugün bu noktalara geliniyor. Bugün, her şeyden önce, birlik ve beraberliğe
ihtiyacımız var; ama, bir şey daha var; terörün de bir kaynağı var; yoksulluk,
fakirlik... Bu toplumun ortadireği esnaf ve sanatkârlardır. Gönül arzu ediyordu
ki, bu esnaf ve sanatkârlarımıza sahip çıkılabilsin, ortadirek ayakta
durabilsin, toplumumuzda huzur, güven daha çok olabilsin; ancak, maalesef,
hükümet, bu konudaki bütün itirazlara kulaklarını tıkıyor. Bakınız, esnaf ve sanatkârlara toplam verilen kredi 420
trilyon lira; yani, plasman, 20 milyon kişiyi ilgilendiren, 4 milyon esnaf
ailesine verilen para bu. Bakıyoruz, bu parayı vermek için bir sürü engeller
çıkarılıyor. Efendim, deniyor ki, "Bağ-Kur primlerinizi ödemezseniz, bu
krediyi alamazsınız." Yok yahu!.. Bu, 8 katrilyonluk takip, Sayın Zekeriya
Temizel'in ifadesiyle, yani, 15-20 katrilyonları buluyor da... Acaba, krediyi
açarken, siz, bu kadar çok ince eleyip sık mı dokudunuz? Zaten, adam, Bağ-Kur
primini yatırmıyorsa, sağlık karnesini alamıyor. O zaman, siz "ayrıca
Bağ-Kur primini ödemezseniz kredi alamazsınız" demek, bu tür bir dayatma
neyin nesi oluyor. Soruyor esnaf, Sayın Erol Ayvaz, Yunus Baysal
-Balıkesir'deki esnaf kefalet kooperatif başkanları- daha pek çoğu
geldiklerinde bundan yakınıyorlar "biz, kredi alıp, Bağ-Kur borcumuzu
ödemek, sonra da bir yıllık kazancımızla bunu ödemek istiyoruz" diyorlar.
O zaman, bu engellemeyi kaldırmanız lazım. Yine bakıyorum, hayat standardı diye ucube bir şey
getirildi. Kazansın kazanmasın... Türkiye Esnaf Sanatkârlar Konfederasyonundan
aldığım notta, 94 500 esnaf işyerini kapatmış. Daha yeni bu, birkaç gün önce
aldım. Bütün bunlara baktığımızda, acilen bu hayat standardının tekrar gözden
geçirilmesi lazım. Dahası, geçen hafta içinde, Terziler Federasyonu
Başkanı Sinan Turan başkanlığında, Ankara, Düzce, Gaziantep, İstanbul, Uşak,
Tekirdağ, Eskişehir, İzmir, Denizli, Konya, Bandırma, Balıkesir, Bartın,
Kırklareli, Merzifon, Tosya, Kırşehir, Bafra, Akyazı, Malatya, Sivas,
İskenderun, Mersin, Şanlıurfa, yani, Türkiye'nin 24 şehrinden gelen esnaf ve
sanatkârlarımız dedi ki "biz, artık iyice bittik" ve Sayın Genel
Başkanımıza, orijinal şekilde şu pantolonu takdim ettiler. Bu nedir derseniz;
sıradan bir pantolon. Bu, Anasol-M hükümetinin 2001 yılı modasıdır!.. Modanın
özelliği de şudur: Anasol-M hükümeti, esnafın cebindeki parayı almamış, cebini
de söküp almıştır, cebini de... (DYP sıralarından alkışlar) Yani, yeter
diyorlar ve yine, terzi vatandaş geliyor soruyor, 20 santimlik patiska... (DSP,
MHP ve ANAP sıralarından gürültüler; "Ayıp... Ayıp" sesleri) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Şimdi, vatandaş
soruyor... (DSP ve MHP sıralarından "süre bitti" sesleri, gürültüler) Rahatsız olmayın canım. BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Bu cep kaç santimden
çıkar? Kaç lira? MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Kürsüye pantolon
çıkarılır mı efendim?!. Ayıp, İlyas Bey, ayıp!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ne var beyefendi?!. BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım,
şunu söylemek istiyorum: Terziler de... SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Atın dışarı!.. Atın
dışarı!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Beni buraya halk
getirdi, siz getirmediniz!.. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Efendim, mikrofonu açarsanız
hatip konuşmasına devam edebilir... BAŞKAN - Süresi bitti efendim; mikrofonu açmayacağım. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Açmayacağım; çünkü, ben, çok müsamahakâr bir
insan olmama rağmen, elinde pantolonla kürsüye çıkmanın hangi adaba sığacağını
anlamadım. Affedersiniz... Zatıâlileriniz de benim gibi düşünüyorsunuz; ama, Grup
Başkanvekili olarak da bu itirazı yapıyorsunuz; ama, siz de benim gibi
düşünüyorsunuz... Elinde pantolonla kürsüye çıkmanın yanlış olacağını... Bakın, bu Meclisin saygınlığı hepimize ait; bu
iktidar-muhalefet meselesi değil... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - 20 santimden çıkar. Peki
kaç lira; 500 bin lira. 500 bin liradan çıkıyorsa, dikmeyin... BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, lütfen, yerinize oturur
musunuz efendim... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Ben, hükümeti, esnafın
sorunlarına daha duyarlı olmaya davet ediyorum. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Yakışmıyor... Ayıp oluyor... BAŞKAN - İstirham ederim... Müsaade edin de, biz idare
edelim efendim... Sayın Yılmazyıldız, yerinize lütfen... Zaten sözünüz
bitmişti efendim. SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Ayıp!.. Ayıp!.. Ciddiyet
diye bir şey var, ciddiyet... Saygılı ol biraz. İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Hepimize ciddiyet lazım,
ciddiyet... BAŞKAN - Efendim, ben, oturumun Başkanı olarak... İLYAS YILMAZYILDIZ (Devamla) - Saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yılmazyıldız, bugün pantolon çıkar,
başka gün, başka bir şey çıkar... Bu kürsünün de bir adabı vardır, bu Meclisin
bir şerefi var. Rica ederim yani... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, bunu,
Terziler Federasyonu Başkanı Sinan Turan söyledi. BAŞKAN - Efendim, Terziler Federasyonu Sayın Başkanı,
alsın... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Efendim, vatandaşın
derdini burada anlatmayacağız da nerde anlatacağız?! BAŞKAN - Hayır efendim, çok basit... Terziler
Federasyonu Sayın Başkanı onu alır, Meclis Başkanına götürür, kapısına bırakır.
Hiç eylem yapmadınız mı?! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Bundan sonra öyle
söyleriz, onu da yaparlar... BAŞKAN - Burası eylem yeri değil, burası konuşma yeri;
bu kürsü açık kalmalı. "Konuşan Türkiye" diyen bizdik değil mi?! İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Tabiî, işte, konuşan
Türkiye yapıyor bunu. BAŞKAN - İstirham ederim... Bırakın... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Tabiî, konuşan Türkiye
yapıyor... BAŞKAN - Konuşmak başka, kürsüde eylem yapmak başka. SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Esnaflara hakaret ettin
sen bu hareketinle. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Yok ya!.. SÜLEYMAN COŞKUNER (Burdur) - Evet.. Hakaret ettin!.. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Siz, esnaflara
getirdiğiniz her türlü vergiyle hakaret ediyorsunuz. BAŞKAN - 21 inci Yüzyılda böyle bir terzi, artık,
kalmadı... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Siz, esnafın ekmeğini
alıyorsunuz... BAŞKAN - Çağdışı, çağ... Gündemdışı üçüncü söz, Trabzon İli Oğuz köyleri
sakinlerinin Kadırga Yaylasındaki 33 adet evlerinin yıkılması hakkında, söz isteyen
Trabzon Milletvekili Orhan
Bıçakçıoğlu'na aittir; buyurun. 3. - Trabzon Milletvekili Orhan
Bıçakçıoğlu'nun, Trabzon-Beşikdüzü İlçesi Oğuz Köyleri sakinlerinin Kadırga
Yaylasındaki evlerinin yıkılmasına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet
Bakanı Hasan Gemici'nin cevabı ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; burası, tiyatro salonu değil. Burası, Türk Milletinin
iradesinin temsil edildiği yerdir. Bu yapılan, Yüce Milletimize hakarettir. Net
Aktif Vergisini ve Ekonomik Denge Vergisini bu esnafın sırtına yükleyenlerin,
burada şov yapmaya hakları yoktur. (MHP sıralarından "Bravo" sesleri
alkışlar; DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sizsiniz onu yapan. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Her gün yeni bir vergi
getiriyorsunuz; burada konuşmaya hakkınız yok. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri, Doğu Karadeniz'in ve özellikle Trabzon'un kangren haline
gelmiş önemli bir meselesini burada sizlerle paylaşmak için söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlarım. EROL AL(İstanbul) - Biz mi verdik?!. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Vatandaşın önüne çık
da göreyim seni. İSMET ATTİLA (Afyon)- Hükümete söyle, hükümete... BAŞKAN - Efendim, karşılıklı konuşmayın. ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Hepinizin bildiği gibi
ülkemizin birçok bölgesinde yaylacılık geleneği vardır, Trabzon İlinde de,
yüzyıllardır, Trabzon köylerinin sakinleri yılın altı ayını yaylalarda
geçirirler. İşte, Trabzon İlinin Beşikdüzü İlçesine bağlı Oğuz köyleri olarak
adlandırılan Türkelli, Resullü, Dolanlı ve Çakırlı Köylerinin obasının
bulunduğu Kadırga Yaylasında, 4 Ocak 2001 tarihinde, üzülerek belirtiyorum, 33
adet ev kasten yakılmış ve tahrip edilmiştir. Bu hareket, bu köylülere yapılmış
bulunun ne ilk harekettir ne de son olacaktır; çünkü, bundan önce, bu evler en
az 8 kez daha yanmış yıkılmıştı. Meselenin geldiği yere fazla değinmek
istemiyorum. Bu hısım, akraba olan topluluklar arasındaki husumetin, devletimiz
tarafından bir an önce telafi edilip, kaldırılması lazım; çünkü, 1223 yılındaki
fermanla tahsis edilen bu yerler, uzun bir hukukî süreç sonunda -ki, altmış
yıldır, bu köylüler mahkeme kapılarına gidip gelmektedirler- en son 1986
yılında Yargıtay 14. Hukuk Mahkemesinin verdiği kararla, Osmanlı arşivlerinde
bulunan bu fermanlar esas alınarak, bu fermanlarda belirtilen sınırların bu
köylülere ait olduğu tespit edilmiştir. Şimdi, yapılması gereken, uzun ve kısa vadedeki
birtakım tedbirlerin bir an önce alınmasıdır. Bu bölgenin korunması, jandarma
tarafından, maalesef, yapılamamaktadır. Yazın kurulan jandarma karakolu, kışın
iskân olmadığı için oradan ayrılmakta ve kışın, 3 000 civarındaki bu evler,
sahipsiz, korumasız kalmaktadır. Onun için, İçişleri Bakanlığının Doğuda
uyguladığı köy koruculuk sisteminin -biz malî yük getirmesine de karşıyız; köy
muhtarı, bu işi, köylülerden para toplayıp, kendi ceplerinden karşılayarak,
kendi evlerini korumaya muktedirdir- buraya getirilmesi lazım veya kışın da,
jandarmanın, bu evleri koruması lazım. İkinci bir tedbir olarak, hak iddia edenlere, mutlaka
ve mutlaka, Orman Bakanlığımız, devletimizin ilgili kuruluşları, kendi
illerinin sınırları içerisinde bir yayla yerini tespit edip vermeleri gerekir. Bundan başka, evleri yanan bu insanlarımız, zengin
insanlar değildirler ve bu evler, bundan önce de birkaç kere daha yakıldığı
için, artık, yeni ev yapacak durumları da yoktur. Devletimizin bunlara sahip
çıkmasını, geçen yıl 20 Mayısta Beşikdüzü'ndeki deniz kazasında yardımlarını
gördüğümüz hükümetimizden ve Sayın Hasan Gemici'nden özellikle rica ediyorum.
Sosyal Yardımlaşma Fonundan, bu evleri yananlar adına, Trabzon Valiliği veya
Beşikdüzü Kaymakamlığı emrine bir miktar yardımın gönderilmesini kendisinden
bekliyoruz. Ayrıca, yine, İçişleri Bakanlığımızdan, bu illerin sınırlarının
tespitinin yeniden gözden geçirilmesini; adil bir şekilde, evi bulunanların,
Trabzon köylülerinin evlerinin olduğu yerlerin, mutlaka ve mutlaka, Trabzon İli
sınırları içerisinde olmasını arzu ediyoruz. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu... ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Devamla) - Yine, Adalet
Bakanlığımızdan beklentimiz: Türkiye'de adalet gecikiyor; geciken adalet,
adaletsizliği doğuruyor. Biz, Adalet Bakanlığından, mahkemelerin daha çabuk
bitmesi için, bu bölgedeki ihtilafların çözümü için, ihtisas mahkemelerinin
kurulmasını ve hızlı karar verilmesini istiyoruz. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; inanıyorum ki,
hükümetimiz, bu meselelere el atacak ve bu komşu iller arasındaki, ilçeler
arasındaki fermanlarla sağlanmış olan Osmanlı dönemindeki hukuk ve idarî
yapısını yeniden tesis edecektir, bu kargaşaya bir son verecektir. Bizim,
Türkelli Beldesindeki Ali Çavuş'un, yaşı 80'e vardı; huzurlu bir yayla mevsimi
geçiremediğinden dert yandı. Biz, Ali Çavuşların yayla yapmadığını biliyoruz;
artık, torunları huzurlu bir yayla geçirsin istiyoruz. Bu duygu ve düşünceyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
(MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bıçakçıoğlu, teşekkür ederim. Cevap verecek Sayın Bakan?.. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Yerimden mi
cevap vereyim Sayın Başkan? BAŞKAN - Verebilirsiniz, kürsüye de buyurabilirsiniz;
kürsü daha şık. Buyurun. DEVLET BAKANI HASAN GEMİCİ (Zonguldak) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. Trabzon Milletvekilimiz Sayın Orhan Bıçakçıoğlu'nun,
biraz önce dile getirdiği Trabzon'daki yangınla ilgili, Sosyal Yardımlaşma ve
Dayanışmayı Teşvik Fonundan henüz bir talep ulaşmamıştır. Talep ulaştığında,
değerlendirilerek, oradaki insanlarımızın mağduriyetleri giderilmeye
çalışılacaktır. Saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan. Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır; okutuyorum. V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. - Türkiye Büyük Millet Meclisi
Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük
Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/13) (S. Sayısı : 584)
(1) Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına
Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının 2000 yılı
Ekim-Kasım-Aralık aylarına ait hesapları incelendi; 2000 yılı Ekim ayında Ziraat Bankasındaki 387 126 526
000 TL. mevcudu ile Ekim-Kasım-Aralık 2000 aylarında Hazineden 21 775 780 118
000 TL. alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağ 22 162 906 644 000 TL.
olduğu, mevcuttan sarf olunan 21 692 758 231 000 TL. tenzil edildikten sonra
Ocak 2001 başında kasa mevcudunun 470 148 413 000 TL.'den ibaret olduğu
Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun olduğu görülmüştür. Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek
Başkanlığa sunulur.
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, bu konuda bir şey
söyleyebilir miyim efendim? BAŞKAN - Buyurun efendim. Bu konuda ne söyleyeceksiniz acaba efendim? KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, şöyle: Türkiye Büyük
Millet Meclisinin harcamalarıyla ilgili bir usulsüzlük yapılıyor. Şimdi, bu,
3620 sayılı... (1) 584 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. BAŞKAN - Sayın Başkan, o mikrofonu açıp söyler misiniz,
İçtüzüğün 60 ıncı maddesine göre söz vereceğim size. Buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben, İnsan Hakları
Komisyonu üyesiyim. Şimdi, burada, yurtdışına gidişlerde bir hata yapılıyor.
3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesine
İlişkin Kanunda, yurtdışına gidişlerde, partilerin, Türkiye Büyük Millet
Meclisindeki temsil nispetlerine göre aday belirlenir deniliyor. BAŞKAN - Doğrudur. KAMER GENÇ (Devamla) - Oysa, gerek geçen dönemlerde
gerekse bu dönemde, İnsan Hakları Komisyonundan bir başkan gidiyor, bir de her
partiden bir üye gidiyor. Halbuki, biz, Meclis Başkanlığı olarak, yurtdışına
gittiğimizde, başkan hangi partiden gidiyorsa, o, oraya bir üye olarak
gidiyordu, artık, onun partisinden başkası gitmiyordu. Bence, usulsüz bir
harcama vardır. Ben, bu konuda İnsan Hakları Komisyonuna muhalefet şerhimi de
koydum ve Meclis Başkanlığına da bu konuyu bildirdim; ama, buna rağmen, bu
yolda bir harcama yapılıyor, bu, usulsüz bir harcamadır. Ben, tekrar
tutanaklara geçmesi bakımından bilgilerinize arz ediyorum ve lütfen, bu usulsüz
harcamalar yapılmasın efendim. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Başkanlık olarak ikazınıza teşekkür ediyorum
ve ifadeniz doğrudur efendim, ben de aynı kanaati taşıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: IV. -
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam) B) Tezkereler ve
Önergeler 1. - Dünya Bankasının 28-29 Ocak 2001
tarihlerinde Londra'da üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı ikinci yıllık
konferansına Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilini
davetine, siyasî parti grubunca bildirilen Aydın Milletvekili Ertuğrul
Kumcuoğlu'nun icabet edeceğine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/748) 26 Ocak 2001 Türkiye Büyük
Millet Meclisi Genel Kuruluna Dünya Bankasının 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde Londra'da
üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı "İkinci Yıllık Konferansına
Türkiye Büyük Millet Meclisinin temsilen bir milletvekili davet edilmektedir. Söz konusu konferansa bir milletvekiliyle icabet
edilmesi hususu Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi
Hakkında 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun 24 Ocak 2001
tarihindeki 48 inci Birleşiminde kabul edilmiştir. Anılan kanunun 2 nci maddesi uyarınca, siyasî parti
grubunca bildirilen isim Genel Kurulun bilgilerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Adı Soyadı Seçim İli Ertuğrul Kumcuoğlu Aydın BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur efendim. Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve
Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına devam ediyoruz. V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. - İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili
Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik
Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232,
2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı : 527) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Tekliflerinin görüşülmeyen maddeleri,
10.1.2001 tarihli 42 nci Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona
geri verilmişti; ancak, Komisyon, raporunu henüz vermediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı
Hakkında 189 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine
başlayacağız. 3. - Kamu
Kurum ve Kuruluşlarının Yurtdışı Teşkilâtı Hakkında 189 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ve Dışişleri Komisyonu Raporu (1/53) (S. Sayısı : 433) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma
Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununda Değişiklik Yapılmasına Hakkında 629
sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakeresine başlayacağız. 4. - Türk
Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ile Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri
Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 629 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve
Millî Savunma, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/759) (S.
Sayısı : 572) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Emniyet Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması
Hakkında 611 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarı ve aynı mahiyette
kanun tasarılarının müzakeresine başlayacağız 5. - Emniyet
Teşkilâtı Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 611 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararname ile Aynı Mahiyette Kanun Tasarıları ve Plan ve Bütçe ve İçişleri
Komisyonları Raporları (1/727, 1/660, 1/795) (S. Sayısı : 576) BAŞKAN - Komisyon?.. Yok. Hükümet?.. Yok. Ertelenmiştir. Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara
Milletvekili Aydın Tümen, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum
Milletvekili İsmail Köse ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın
Milletvekili Zeki Çakan'ın, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu
raporunun müzakeresine başlıyoruz. 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili
Bartın Milletvekili Zeki
Çakan'ın; Türkiye Büyük
Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/661) (S. Sayısı :
586) (1) BAŞKAN - Komisyon?.. Burada. Başkanlık temsilcisi?.. Burada. Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu
oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Raporun okunması kabul edilmemiştir. Teklifin tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına,
Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA AHMET İYİMAYA (Amasya) - Değerli
Başkanım, Yüce Meclisin kıymetli üyeleri; Partim ve şahsım adına, sözlerime
başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum. Onlar, millet için öldüler, vatan için şehit oldular ve
hepimizin güvenlikleri için canlarını feda ettiler. Mutlak iradeden, şühedaya
rahmet diliyor, Yüce Milletimize başsağlığı temennisiyle, yakınlarına sabırlar
ve iyi duygular iletiyorum. Değerli arkadaşlar, öteki Türkiye ile imtiyazlı Türkiye
arasında yoksulluk, yolsuzluk ve özgürlük noktasındaki açığı kapatmadıkça,
Türkiye'nin, bu gibi sürpriz olaylarla karşılaşması, menhus vakalarla
karşılaşması ve klasik telinleri zaman zaman yaşaması kaçınılmaz bir kader gibi
görülüyor. Yüce Meclisimiz acaba ne yapıyor; mevcut olaylar
karşısında konjonktürün tepkilerini mi, yoksa tarihin, günün ve geleceğin büyük
aklıyla olayları okuyup, doğru değerlendirmelerde mi bulunuyor. Elbette ki laf
üretmiyoruz; doğru, ama, aynı şekilde doğru olan, çözüm de üretmiyoruz. Bir
ikrar ve itiraf olarak belirtmeye mecburum ki, Yüce Meclis, milletin
sorunlarını çözmek yerine, sorun üreten aygıt olmaya doğru yavaş yavaş adım
almaya başlıyor. Daha dört gün önce, milletimizin, sistemimizin sadece millî
iradeye verdiği kurucu iktidar yetkisi, özünü Anayasanın dahi denetleyemeyeceği
Anayasa yapma yetkisi, bir yüksek mahkememizin bildirisiyle eleştirildi; ama,
sanki başka bir kurum eleştirilmiş gibi hiçbir ses yok, tepki yok. Büyük
Meclisin bu refleks zaafı, bu tepki körlüğü, elbette ki onun güveniyle ve
itibarıyla çok yakından ilgili olan bir meseledir. Türkiye Büyük Millet Meclisi
ve Türk Milleti hukuken var olan; ama, bir tekel anlayışı içerisinde, bir
cimrilik anlayışı içerisinde millî irade için gerekli refleksi göstermek
zorunda bulunan, görevini taşıyan Meclis Başkanını bu konuda bir şey yapmaya
davet ediyor ve bekliyor. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, Büyük Meclisin şu anda yaptığı iş,
aslında, kendi iç anayasasıdır, kendi çalışma düzenidir. İçtüzük dediğimiz bu
kurallar bütününü hazırlarken veya kurallaştırırken uyul- (1) 586 S.
Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir. ması gereken yöntemler, var olan gelenekler, büyük bir
vurdumduymazlık ve çoğunluğun veya parmakların her şeyi yapabileceği anlayışı
içerisinde önümüze getirilmiş vaziyettedir. Değerli arkadaşlar, Meclisimiz, aşağı yukarı birbuçuk
sene bu Tüzük konusunda çalışma yaptı; alt komisyonlar kurdu ve Büyük
Heyetinizin oylarıyla gündemdeki sırasını aldı; ama, ne olduysa, geri çekildi
ve bir gece baskını anlayışı içerisinde, sizlere anlatacağım, gerçekten, bir
emrivakiyle karşı karşıya kalıyor şu anda Meclisimiz. Bakınız, bilinçle söylüyorum, yapılan, bir hukuk
hilesidir. İçtüzüğümüzün 88 inci maddesi, geri çekilen teklif veya tasarıların
komisyonda yeniden müzakeresi ve Millet Meclisi önüne getirilmesi mecburiyetini
öngörüyor. Komisyona çekiliyor, 88 inci madde atlanıyor, iç hukuk by-pass
ediliyor ve yeni bir kurallar dizgesi önümüze getiriliyor. Arkadaşlar, oyunun kuralları, oyuncuların iradeleri,
düşünceleri alınarak oluşturulur. Bu, bir tüzük kuralı değil, bir oyun
kuralıdır ve evrensel kuraldır. Aksi takdirde, iradelerini almamanız yoluyla,
oyuncuların bazılarının görüşlerini almama yoluyla oluşturduğunuz kurallar,
oyunun kuralları değil, sizin kurallarınız olur. Gerçekten tatmin olmak istiyorum. Ömrünü hukuka veren
bir insanın hassasiyeti içerisinde, bu Tüzük Meclise layık mı, bu Tüzük
Türkiye'nin gündemini, yasama sorunlarını çözebilecek mi sualine cevap
arıyorum. Buyuruluyor, deniliyor ki "hızlı bir yasama dönemi içerisinde
olmamız lazım." Hızlı yasama, tehlikeli yasamadır. Yasama organları,
müzakere organlarıdır. Süreç içerisinde hataları ortaya çıkaran organlardır.
Vergi kanunu, hızlı yasama, kaç defa değiştirildi. Af, hızlı yasama, sosyal
yapıda nasıl makes buldu? Kanun hükmünde kararnameler daha daha hızlı bir
yasama. O halde, hızlı yasama, kaliteli yasama demek değil. Değerli arkadaşlar, yine başka bir ihtiyaç; temel
kanunlar Avrupa Birliğine giriş için zorunlu. İşte, Ceza Kanunu, Medenî Kanun
ve entegrasyon kanunları... Sevgili arkadaşlar, bu ihtiyacı hiçbir muhalefet
partisinin dışlaması, buna hayır demesi mümkün değil. Bunun için geçici bir
uzlaşma yapılabilir, hatta, muvakkat bir tüzük dahi yapılabilir; ama, bir
parlamentonun 1876 yılından bu yana, hiçbir zaman diliminde, geleneğinde mevcut
olmayan bir kural dayatmasını getirmek neyin nesi; konuşuldu mu, uzlaşılmaya
çalışıldı mı? Ben, Doğru Yol Partisi adına izhar ediyorum, samimiyet içerisinde
arz ediyorum Genel Kurula; Avrupa Birliği normları... Evet, iki sene evvel,
Meclis Başkanına, bu konuda hazırlığınız nedir; bir komisyon kuracak mısınız
sualiyle meseleyi gündeme getiren benim; onu yaparız. Medenî Kanun; yaparız.
Ceza Kanunu; yaparız; ama, yapılan yol, yanlış yol. Neler yapıyoruz arkadaşlar, iki üç cümleyle söyleyeyim:
Raporlar okunmayacak; ondan bir zaman kazanılacak. Öyle bir zaman gelir ki, bir
Ermeni sorunuyla ilgili, bir önemli sorunla ilgili raporu okumak mecburiyetinde
kalırsınız; on yıl muhtaç olmadığınız bir kural, 10 dakika çok zarurî bir millî
ihtiyaç haline gelebilir. Geneli üzerinde konuşma, son konuşma... Maddeler
müzakere edilmiyor, maddeler okunmuyor, maddeler oylanmıyor. Benimseme oylaması
diye bir kavram!.. Maddeler üzerinde oylama olduğu zaman, benimseme oylaması
bir sorun çıkarmaz. Aşağıda anlatacağım. Maddelere geçişte açık oylama yok;
sorgudan kaçan bir Meclis ve akşam veya saat 2'de 48 saat beklemeden bir
komisyonu çağıracaksınız, 180 maddelik bir teklif gelecek, komisyon 11'e kadar,
12'ye kadar veya iki günde bitirecek, geceyarıları rapor yazılacak, ertesi gün
Danışma Kurulunu çağıracaksınız; geneli üzerindeki konuşmayı, yetki gereği, 20
dakikadan 10'ar dakikaya indirebileceksiniz; yarım saat, 40 dakika, 50 dakika;
180 maddeyle ilgili önergeler hazırlayabilecek muhalefet veya vicdanlı
milletvekilleri, iktidardan veya milletvekili arkadaşlarımızın tümü...
Arkadaşlar, siz, mucize mi bekliyorsunuz sistemden; siz, mucize mi
bekliyorsunuz?! Nasıl olabilir bu?! Bunun, rejim bakımından anlamlarını...
Biraz sonra konuşacağım; ama, merak ediyorum; Sevgili Başkanım, merak ediyorum;
değerli milletvekili arkadaşlarım, merak ediyorum... Sayın Prof. Aksoy, bu gibi
kurallara "cibiliyetsiz kurallar" derdi; büyük filozoflar "kanun
giysili, kural giysili zulüm" derlerdi. Bu acayip kuralın mimarı kim? Şu
teklife imza atan hiçbir arkadaşımızın böyle bir cümleyi, böyle bir metni
teklife almadıkları yönünde katiyen şüphem yok; biliyorum ki, almamışlardır.
Yazan kişinin, ömründe, parlamento tecrübesi yoktur. İfşa anlamında almayın;
ama, bu dönemde, bilhassa Anayasa Mahkemesinin iptallerine, Cumhurbaşkanımızın
vetolarına, komisyondaki muhalefetin kalitesine baktığınız zaman, bir organ,
bir merci -o adresi siz bulun- kötü teklifler hazırlamak suretiyle, hukuku
kirletmeye çalışıyor; gerçekten, arkadaşlar, bu tüzük, kirli tüzük olur. Bakınız, izah edeyim: Şimdi, Anayasaya uygunluk
konusunda en ufak bir çalışma yapılmamış. Maddeleri okumuyorsunuz, tamam;
maddeler müzakere edilmiyor, tamam; önergeler müzakere ediliyor, önergeler
oylanıyor. Hukukun temel kuralı, alt işlem için, daha zayıf işlem için
öngördüğünüz prosedürden daha güçlü işlemi mahrum edemezsiniz. Bu, standardın,
kalitenin gereği, hukuk devletinin versiyonu, temel yansıması; bu, çelişki. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Bir demokrasi ayıbıdır Sayın
Hatip. AHMET İYİMAYA (Devamla) - O konuya geçeceğim efendim. Şimdi, Anayasamızın 97 nci maddesine göre, müzakereler
yoluyla ancak zabıtlar tutulabilir. Okunmayan ve müzakere edilmeyen bir
maddeyi, milletin iradesinin tecelli ettiği belgeye nasıl aktarabileceksiniz?
Daha dün sizler değil miydiniz arkadaşlar, seçilmemiş bir kişi, şu kürsüden
zabıt okuyamaz, şu kürsüden belgeler okuyamaz veyahut da gündem öncesi
tezkereleri okuyamaz diyen ve İçtüzüğü bu yönüyle tadil eden; Anayasanın 6 ncı
maddesinin birinci bendi nereye gider?! Oylama... Oylama bir iptal sebebi. Hakkında görüş
oluşturulmayan, müzakere edilmeyen bir madde nasıl oylanabilir? O halde, 148
inci maddeye de aykırı. Benimseme oylaması... Olur; bu mümkün olur. Gerçekten,
Anayasa Komisyonunda bütün konuda tek tek müzakereler yapılır ve benimseme
oylaması diye bir metin yazarsınız Anayasaya, ancak öyle olur. 180 madde... 14 üncü madde 20 nci maddeyle çelişkili!..
Çelişkili maddeleri, benimseme oylaması yoluyla, anayasal bir cevaz olmadan
nasıl yapabilirsiniz; yapmanız mümkün değildir. Değerli arkadaşlar, bu İçtüzükte Parlamentonun yakın
gelecekte karşılaşacağı bir açmazı ortaya koymak istiyorum: 6 maddeyi
değiştiriyorsunuz. Değişiklik yürürlüğe girdiği anda, değiştirilen maddeler
yürürlükten kalkıyor. Anayasa Mahkemesinin bu Tüzük hakkında yürürlüğü durdurma
kararı vermesi halinde de, müzakerelerle ilgili bir usul boşluğu
yaratıyorsunuz. İçtüzükte, yapamazsınız. Korkum, Anayasa, 91 inci maddeyle
ilgili yöntemi incelemeye alacak, şu anda Anayasa denetiminden geçmediği için
var olan bu yöntem, bana göre de, iyileştirilmesi halinde gerekli olan bu
yöntem, Anayasa Mahkemesinin iptal kararı sebebiyle -çünkü, katılımcılığı
ortadan kaldırıyor- artık, hiçbir zaman getirilemeyecek. Bunlar, hukukî ayıplar,
işin hukuku; rejime yansıması var arkadaşlar. Bir rejim sorunudur İçtüzük. Bakınız, 1925'te Atatürk döneminde İçtüzük yapıldı.
Tekparti rejimi vardı. "Bu İçtüzük Meclisin İçtüzüğü olamaz" denildi,
dört sene, beş sene müzakeresi sürdü. 1957 yılında, çoğunluğun parmaklarıyla
İçtüzük yapıldı ve darbenin gerekçelerinden bir tanesi de, çoğunluğun diktası
veya çoğunluğun zulmüydü. Rejim bakımından ne yapıyoruz; bu İçtüzüğün rejim
noktasından taşıdığı anlamlar ne; hangi anlamların hamallığını yapıyor bu İçtüzük;
onu ortaya koymaya mecburuz. Değerli arkadaşlar, bu İçtüzüğün kabulüyle, artık,
Büyük Meclisin, millî iradenin temerküz ettiği yer olması karakteri,
kapasitesi, hususiyeti tamamen tarihe karışacak ve Parlamento, demokratik
yasamadan bürokratik yasamaya geçecektir! (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Sevgili Başkanım, büyük devrimlerin kazanımı olan millî
iradeyi hâkim, Kuvayı Milliyeyi amil kılma iradesinin tecellisi ve sembolü olan
şu "egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" ibaresi, artık, sembolik
bir irade haline gelecek. Çünkü, komisyonları tabi, muhalefetin kolları,
parmakları kilitli, sesleri kilitli, iktidarın da bu konuda, aynen, önerge,
müzakere vesaire söz söyleme yetkisi yok... Buna, bir millî Parlamento, buna,
bir demokratik Parlamento deme imkânı yoktur. Değerli arkadaşlar, bu İçtüzük,
muhalefeti yok eden İçtüzüktür. Rejimin adı komünizm olabilir, rejimin adı faşizm
olabilir; ama, öyle unsurları vardır ki, o rejim demokratik olabilir; ama, siz,
bu İçtüzükle, Türkiye Parlamentosunu, demokratik parlamento olarak
göremezseniz; çünkü, muhalefeti; çünkü, milletin iradesinin tecelli ettiği şu
kürsüyü; çünkü, halkın aydınlatılması, siyaset yoluyla aydınlatılması imkânını
bertaraf ediyorsunuz ve dinamitliyorsunuz. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, bu İçtüzük, bundan böyle,
Parlamentoyu, tamamen bir oy makinesi ve imalathane haline getirecek bir
içtüzüktür. Bu İçtüzüğün arkasındaki akıl, sosyal, demokratik ve siyasal akıl
değildir; süreçlerin erdemine inanmayan bir akıldır, süreçlerin yaratıcılığına,
üretkenliğine inanmayan bir akıldır. Arkadaşlar, parmakların da, çoğunluğun da
başaramayacağı sonuçlar vardır, parmakların da bariyerleri vardır ve o
bariyerler zorlandığı zaman, belki, bu İçtüzüğü çıkarabilirsiniz; ama,
sosyolojik yırtılmalar, öteki Türkiye'nin sorunları Parlamentoda ifade
edilmediği zaman, şu kürsüden dile getirilmediği zaman, baskı altına alınan
duygular, bir sosyal meşruiyet sorununu rahat rahat besleyebilir. Arkadaşlar, parmaklarımızla, bugün, kutuplaşan Türkiye'yi,
kutuplaşan Parlamentoyu üretmeye çalışıyoruz. Sevgili Meclis Başkanımız, bakın, Kalemli döneminde
yapıldı, o İçtüzük Komisyonundaydım; iki gün müzakerede bulundu muhalefet
partileriyle ve uzlaşma sağlandı; zannediyorum, iki oturumda da, bir büyük
İçtüzük çıkmıştı. Bir defa olsun, burada, uzlaşmanın altyapısı veya uzlaşma
girişimi hiçbir zaman için ortaya konulmadı. Sevgili arkadaşlar, değerli milletvekilleri; oy, bir
milletvekilinin, her zaman, partisine bağımlı bir değer değildir. Oyların atomizasyonu,
tek tek güç olması diye bir gerçeklik vardır siyasette. Bu Parlamentoda o
gerçek yaşanmıştır; Körfez Savaşında yaşanmıştır. Belki, kurucu veya oluşturucu
irade savaştan yanaydı; ama, bu Parlamento, o iradeye rağmen, her oyunu atomize
ederek, milletiyle bütünleştirerek, o vahim durumdan, Parlamentoyu ve
Türkiye'yi korudu. Şu anda, siz, inanınız ki, eğer, ciddî şekilde tahlil
edildiği zaman görülecektir ki, Parlamentonun önünü tıkayacak, millî iradenin
önünü tıkayacak bir kurallar dizisinin inşaatı durumundasınız veya
durumundayız, o durumda kalabiliyoruz; benim üslubum daha sert bir konuşmaya
mâni ve bugün, milletvekillerinin kendi iç anayasalarını yapma kapasitelerini
taşıyıp taşımadıklarını... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AHMET İYİMAYA (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika... BAŞKAN - Açtım efendim; buyurun. AHMET İYİMAYA (Devamla) - Çok değerli
milletvekillerimin bugünkü tavırları, kendi partileriyle bağlarını koruyarak,
kendi liderleriyle ve organlarıyla bağlarını koruyarak, Parlamentonun iç
hukukunu ve Anayasasını bağımsız bir şekilde kurabileceklerini veya
kuramayacaklarını ortaya koyacaktır. Değerli arkadaşlar, bu Meclis, DYP'nin Meclisi değil;
bu Meclis, DSP'nin Meclisi değil; bu Meclis, MHP'nin Meclisi değil; bu Meclis,
FP'nin Meclisi değil; bu Meclis, ANAP'ın Meclisi değil; bu Meclis, milletin
Meclisidir, yüce milletin Meclisidir. (DYP sıralarından alkışlar) Bu Meclisi milletin Meclisinden çıkarmak isteyen
iradeye hayır demenin günü de zamanı da saati de şu dakikalardır. Büyük filozof
Sartori, demokrasisini, ara verdirerek, kazaya uğratan ülkeler için aynen şöyle
diyordu: "Parmakların akılları olsaydı, demokrasiyi yutan ejderhalar
türemezdi." Zafer, parmakların
değil, milletin olacaktır.(DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın İyimaya. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, usulle ilgili bir
şey söyleyebilir miyim... BAŞKAN - Buyurun efendim; mikrofonunuzu açalım, kamuoyu
da duysun sizi. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkanım, söz verdiğiniz
için teşekkür ederim. İçtüzüğümüzün 35 inci maddesinin ikinci fıkrası,
komisyonun yetkilerinden bahseder. En önemli cümlesi şu: "Komisyonlar,
kendilerine gelen kanun tasarı ve tekliflerini parça parça Genel Kurula
indiremezler" der. Bu, çok önemli. Gündemin 4 üncü sırasındaki İçtüzük değişiklik
teklifinin maddelerini, biz, daha önce komisyona iade ettik. Teklif, 58
maddeydi. Bu 58 madde içerisinden, komisyon, tutuyor, 7 veya 8 maddesini Genel
Kurula indiriyor, ötekileri orada bırakıyor. Şimdi, bu, İçtüzüğün 35 inci
maddesinin ikinci fıkrasına aykırı; çünkü, orada, Meclisin kabul ettiği
maddeler var. Yani, o maddeler de rafa alınıyor. Onun için, Başkanlığınızın bu
konuda bir karar vermesi lazım. Yoksa, böyle, gelmiş, bu kadar tartışılmış,
konuşulmuş, komisyon geri almış teklifin 58 maddesini; ama, bunun içinden 10
veya 12 maddesi kabul edildi. Şimdi, bunların içerisinden 4 maddesini
getiriyor... İçtüzüğün 35 inci maddesine göre, bunun ayrı bir madde olarak
gündeme alınmaması lazım. Komisyon, İçtüzüğün 35 inci maddesine aykırı bir
rapor getirmiştir. Bu raporun müzakere edilmemesi gerektiği kanısındayım. Saygılar sunuyorum. BAŞKAN- Efendim, müsaade ederseniz, cevap vereyim. 35 inci madde doğru da, biraz evvel okuduğum ve
İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verdiğimiz teklif duruyor; ama,
Aralık 2000 tarihinde 3 sayın milletvekili yeni bir teklif vermiş. KAMER GENÇ (Tunceli)- Ama, bu, hile Sayın Başkanım. BAŞKAN- Efendim, bu, yeni teklif; parça parça değil. KAMER GENÇ (Tunceli)- Hayır efendim, onun içinden 5
maddeyi alıp getiriyor. Yani, bu son verilen teklifin içinde, aynen, öteki
maddeler de var efendim. Yani, o, bizim komisyonun geri aldığı maddeler
içerisinde bu getirilen maddeler var. TURHAN GÜVEN (İçel) - Son fıkradan bahsediyor,
"bölerek getiriyor" diyor. Olay bu. BAŞKAN - Efendim, Başkanlığımız ayrı mütalaa ettiği
için bu şekilde görüşüyoruz; ama, ben size bir şey söyleyeyim; Sayın İyimaya,
Başkanı göreve çağırdı. Onun için, Sayın Başkanın gelişine kadar (saat 16.00'ya
kadar) ara veriyorum efendim. Kapanma Saati
: 15.40 İKİNCİ OTURUM Açılma
Saati:16.00 BAŞKAN: Ömer
İZGİ KÂTİP ÜYELER:
Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Yahya AKMAN (Şanlıurfa) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin tümü üzerindeki
görüşmelere devam edeceğiz; ancak, görüşmelere geçmeden önce bir açıklamam
olacak. IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
(Devam) C) Oturum
BaşkanlarInIn KonuşmalarI 1. - TBMM Başkanı Ömer İzgi'nin,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı
sonucu şehit edilmesi nedeniyle, bu ve benzeri haince saldırıları şiddet ve
nefretle kınadığına ilişkin açıklaması BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, dününden
başlayarak, bugününe ve yarınına yönelik ihanet planlarını koyanlar, çok kolay
kullanabildikleri maşaları vasıtasıyla, tüm milletimizi derin acıya sokan
menfur suikastlarından birini daha işlemiş bulunmaktadırlar. Ülkemiz dışında
gerçekleştirdikleri düşmanca tavırlarıyla denk zamana düşen bu terörist eylem
bile, onların suçüstülüğünü kanıtlamaktadır. Allah, bir dahasını göstermesin;
ama, o gün gelecek olursa, bu büyük millet "Ordular, İlk Hedefiniz
Akdenizdir"i onlara yeniden yaşatacak güç ve imana sahiptir. (Alkışlar) Yaşadığımız menfur cinayetleri şiddetle kınıyor, ebedî
hayatlarına dönen evlatlarımıza, Yüce Yaradan'dan rahmet ve geride kalanlara
sabır diliyorum. Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin tümü
üzerindeki görüşmelere devam edeceğimizi biraz önce söylemiştim. V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın
Milletvekili Zeki Çakan'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve
Anayasa Komisyonu Raporu (2/661) (S. Sayısı : 586) (Devam) BAŞKAN - Şimdi, söz sırası, Fazilet Partisi Grubu
adına, Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç'a aittir. Buyurun Sayın Arınç. (FP sıralarından alkışlar) FP GRUBU ADINA BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; he-pinizi saygıyla selamlıyorum. Çok önemli bir görüşme yapıyoruz. Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün bazı maddelerinin değiştirilmesi konusunda 3 arkadaşımızın
verdiği teklif görüşülüyor. Bildiğiniz gibi, daha önce, başka arkadaşlar tarafından
verilen teklif, hemen hemen bir yıl Anayasa Komisyonunda tartışıldıktan sonra,
kasım ayında önümüze gelmişti. Notlarıma bakıyorum, 30 Kasımda teklifin tümü
üzerinde görüşmeler yapıldı; sıra sayısı 527'dir. Haftalarca müzakere edildi,
13 üncü maddesine gelindiğinde teklif geri çekildi ve halen komisyonunda. Daha
sonra üç arkadaşımız alelacele bir teklif hazırladılar -8 maddeliktir- bu
teklif süratle Anayasa Komisyonundan geçti ve bugün görüşülmek üzere önümüze
geldi; 586 sıra sayılı bir tekliftir. Değerli arkadaşlarım, biraz evvel Doğru Yol Partisi
Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Sayın Ahmet İyimaya'nın konuşması
fevkalade yerindedir ve doğrudur. Özellikle, bunu, bir canhıraş feryat olarak
görüyorum, konuşmasından dolayı kendilerini kutluyorum. Yapmakta olduğumuz işin
ne kadar önemli olduğunu ve dikkat edilmesi gerektiğini bir defa daha
huzurlarınızda arz ediyorum. Değerli arkadaşlar, içtüzükler, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usullerini gösteren, âdeta Meclisin anayasası hükmünde
önemli belgelerdir. "Dahili nizamname" sonra "içtüzük"
ismini almış, zaman zaman değiştirilmiş, en kapsamlı değişiklik de 1996 yılında
yapılmış 100'den fazla maddesiyle; ama, onun haklı bir gerekçesi vardı; çünkü,
1995 Temmuz ayında Anayasanın bazı maddelerinin değiştirilmesiyle bir uyum
sorunu ortaya çıktı ve Türkiye çift meclisten tek meclise indirgendi, bazı
tabirlerin de kurumların da değişmesi gerekiyordu; ancak, bugün önümüze
getirilen teklifin böylesine köklü, dayanaklı sebepleri yok. 30 Kasımda, yine
Grubumuz adına konuşma yaparken bazı konuları dile getirmişim, bunlardan üç
tane önemli konuyu arz etmişim. Bir tanesi, Meclisin daha ekonomik çalışması,
süratli çalışması, veriminin daha da artırılması hedeflenmiş. Bunlara çok fazla
bir şey söylemek mümkün değil, bunlara katılıyoruz; ama, ikinci önemli konu
-ki, bunlar özellikle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde çoğunluğun, azınlıkta
olan partilere veya muhalefete karşı tutumunu göstermesi açısından fevkalade
önemlidir- muhalefet hakkı kısıtlanmak hatta yok edilmek isteniyor, muhalefet
yok farz ediliyor, bir suskun Meclis arzu ediliyor ve maalesef, bunun
neticesini bugün, çekilen tekliften daha fazla, önümüzdeki teklifle görüyoruz. Çok önemli bir gerçek var; konuşmamdan bir cümleyi
almak istiyorum. Muhalefet partilerinin veya Mecliste muhalefetin, çalışmaları
sırasında, önlerine engel olarak getirilmesi düşünülen birkısım değişiklikler
özellikle bu yeni teklifte var. Demokrasilerde iktidarlar mutlaka vardır; ama,
önemli olan muhalefettir; o rejimi demokratik yapan da muhalefetin olmasıdır,
muhalefetin haklarının açıkça gösterilmesi ve o hakların korunmasıdır. Yoksa,
totaliter rejimlerde bir iktidar sorunu yok zaten; ama, muhalefet nerededir,
hangi imkânlara sahiptir; bunlara bakmamız gerekiyor. Yine, demokratik ülkelerde ve çağdaş ülkelerde kabul
gören çok önemli bir anlayış, muhalefetin obstrüksiyon hakkının sonuna kadar
tanınmasıdır; yani, engelleme denilen hak, muhalefetin tabiî hakkıdır, doğal
hakkıdır; bu hakkı hiçe saymak, dünyada demokratik ülkelerde görülmüş bir
keyfiyet değildir; hatta, Amerika Birleşik Devletlerinde "freebaster"
denilen bir uygulamayla saatler boyunca konuşmak bile mümkündür; ama, hiçbir
Temsilciler Meclisi üyesi veya senatörün aklından, bu hakkın, çok fazla zaman
harcadığı, bunun, milletvekillerine bir lüks olduğu düşüncesi geçmemiştir. Değerli arkadaşlarım, muhalefetin önerge vermesinden
tutunuz, konuşma süresine, cevap süresine kadar bütün konularda önümüze
getirilen teklif, bir kısıtlama teklifidir; kısıtlamanın ötesinde, maalesef, bu
hakların hiç kabul edilmemesi teklifidir. Üç tane değerli arkadaşımız -ki, sürekli işbirliği
halindeyiz- böyle bir teklife nasıl imza atmışlardır, nasıl getirmişlerdir;
Anayasa Komisyonu, Başkanından başlayarak, üyeleriyle, böyle bir meseleyi nasıl
görüşebilmiştir?! Sadece hayretler içinde olduğumu ifade etmek istiyorum. Şimdi, görüşmelerimizde hep beraber göreceğiz ki,
teklif, bir felakettir. Bunun buradan geçmemesi gerekir. Bunu burada oylarken
ve konuşurken, mensup olduğumuz siyasî partilerin etiketleri bir tarafa,
milletvekili, milletin vekili olduğumuzu düşünmeliyiz ve mutlaka, bir gün,
muhalefetiyle iktidarıyla, hukukun da adaletin de muhalefet haklarının da
hepimize lazım olacağının idraki içerisinde olmalıyız. Şu anda Fazilet Partili milletvekili arkadaşlarımızın
bu konuda büyük hassasiyetlerini, Genel Başkanından başlayarak ifade etmek
istiyorum ve bu İçtüzük konusundaki görüşmeler sırasında, gerek bu Meclisin
Genel Kurulunda gerekse bu Meclisin Genel Kurulunun dışında bütün yasal
haklarımızı çok önemli biçimde kullanacağımızı ifade etmek istiyorum. Bu, bizim
var olma, yok olma mücadelemiz kadar önemlidir. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, dikensiz gül bahçesi istemek,
suskun Meclis istemek yanlıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 1920'den bu
yana, müzakere usulünü benimsemiştir. Mustafa Kemal Atatürk döneminden bu yana,
hatta tasarıların ve tekliflerin ikişer defa görüşüldüğünü düşünürseniz, harp
halinde bile maddelerin müzakeresinden vazgeçilmemiştir. Şimdi size ne oluyor ki, hele hele 351 tane güvenoyluk,
muhalefetin 200'ü bile bulamadığı Mecliste neyimizden sıkıldınız, size ne kadar
güç gelen işler yaptık ki, böyle bir teklifi Meclise getirmek cüretinde
bulundunuz? Değerli arkadaşlarım, burada, biraz sonra maddelere
indiğimizde göreceğiz ki, elbette bu teklif, âdeta bir Takriri Sükûn Kanunu
gibidir. Buna evet demek mümkün değildir; hiçbirimiz evet demeyeceğiz. Bu
teklifi layık olduğu yere hep beraber göndereceğiz. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bunu şunun için söylüyorum:
Arkadaşlarımıza saygımız var. Bir ihtiyaçtan doğduğunu da belki konuştukları
zaman söyleyeceklerdir; ama, biz birbirimizi biliriz. Bu teklifin niçin önümüze
getirildiğini de az çok tahmin ediyoruz; ama, yanlış yapıyorsunuz. Sayısal
çoğunluk, aynı zamanda siyasî ağırlık değil. Bakın, bugün bu ülkenin Başbakanı, olaylar karşısında
şunu söylüyor: "Ne oluyor, anlayamıyorum!" Herhalde bu çok acıklı bir ifadedir. Ben bunu Sayın
Başbakanın kişiliğiyle ilgili olarak söylemiyorum; ama, Türkiye'de çok şey
oluyor, dünyada çok şey oluyor; ama, bu ülkenin Başbakanı "ne oluyor,
anlayamıyorum" diyorsa, gelin önce bu sorunu çözelim; yoksa bizim burada
konuşmalarımız, maddeleri müzakere etmemiz, Sayın Başbakanın, olacak hadiseleri
veya vuku bulan olayları anlamasına bir engel değil ki... Yol gösterici olmaya
çalışıyoruz, elbirliğiyle ülkemizin, halkımızın mutluluğa gitmesi için
çalışıyoruz. Konuşmadan niye korkulur, niye bu Mecliste müza-kereler, âdeta,
kısıtlanmak istenir, bunu anlamak mümkün değildir. Son yaşadığımız olaylar, ekonomik sorunlar, siyasî
otoritenin boşluğu, hükümetin varlığı veya yokluğu, ta yukarılara kadar
paçalara bulaşan yolsuzluk ve usulsüzlükler, bu ülkede her gün olacak; ama, bir
başbakan ve onun yardımcıları -şüphesiz, sadece onu kastetmiyorum- düğmeye
kimin bastığını gelip muhalefete soracaklar!.. Değerli arkadaşlarım, düğmeye
kimin bastığını da onların bilmesi, ne olup bittiğini de onların anlaması
lazım. Hep beraber anlayalım, birbirimize yardımcı olalım ve yol gösterelim. Değerli arkadaşlar, bu teklif, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin çalışma usullerini doğrudan doğruya hedef alan bir teklif değildir.
Eğer, bir fabrikada olsaydık, bir fabrikanın yönetim kurulu başkanı veya genel
müdürü olsaydık, daha ne kadar çok cıvata üretilebilir, bir saatte ne kadar çok
tel çivi çekilebilir diye bir hesap yapılsa, bir maliyet hesabıyla veya üretim
hesabıyla bunu ortaya koymak mümkün; şöyle çalışırsınız, böyle üretim
yaparsınız... Seri imalat yapan bir fabrikada ancak böyle bir teklif getirebilir; ama, burası Türkiye
Büyük Millet Meclisi; burada verim de olmalı, üretim de olmalı; ama, daha önce
kalite olmalı. (FP sıralarından alkışlar) Her yaptığını üç gün sonra değiştiren,
beş gün sonra "yanlış yaptık" deyip, yeni reformlar getiren, on gün
sonra da Anayasa Mahkemesinden geri dönen tasarı ve teklifler değil, oturarak,
konuşarak, üzerinde hassasiyet göstererek, nasıl yapılması gerektiğini ortaya
koymamız gerekir diye düşünüyorum. Bu teklifte hâkim olan ikinci unsur, ifrat ve tefrit
arasında bocalamaktır; Türkçesiyle, en azı veya en çoğu diye tabir edebileceğim
bu, teklifin içinde gösteriliyor. "Efendim, soru sorma hakkını istismar
eden milletvekilleri var; ne yapalım; soru sorma hakkını kaldıralım...
Konuşurken başka konulara giren milletvekilleri var; en iyisi onları hiç
konuşturmamak..." Değerli arkadaşlar, bu İçtüzüğü yapanlar insanlar;
bizden öncekiler yaptı, biz de devam edi-yoruz; yani, bir Sayın Meclis Başkanı
veya Başkanvekili -ki, hepsi birbirinden kıymetlidir- gerektiği zaman
"sadede gel" diyebilir; gerektiği zaman "sorunu şöyle sor"
diyebilir; gerektiği zaman mikrofon kapatabilir; gerektiği zaman Genel Kurula
"konuşsun mu, konuşmasın mı?"diye sorar; yani, elde bu imkânlar ve
mekanizma varken, bunların hiçbirisini yok farzederek "konuşmayacaksınız;
sizin burada varlığınız bile bize utanç veriyor" şeklindeki bir teklifi
kabul etmemiz. mümkün değildir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlar, istismarlar olabilir, kötüye
kullanmalar olabilir; ama, bunun ne kadarının istismar, ne kadarının kötüyü
kullanma, ne kadarının da engelleme hakkı olduğunu Meclis Başkanı tayin eder.
Bu kalıplar içerisinde herkesin hakkı var. Önemli olan, bu hakkı en güzel
biçimde kullanmak, yoksa, sesi kesmek veya totaliter bir sistemdeymiş gibi,
böylesine suskun bir Meclisi karşımıza getirmek değil. Bakınız arkadaşlar, bu yeni İçtüzükte gelen hükümler
şunlardır: Soru-cevap süresi 10 dakikayla sınırlanıyor. Komisyon raporlarının
okunup okunmaması oylanmayacak, okunmaması kabul ediliyor. Kanun tasarı ve
tekliflerinin Genel Kurulda görüşülme usulü yeniden düzenleniyor; maddeler
üzerinde ayrıca konuşma yok, madde metnini okumak yok, sadece varsa bir madde
üzerinde önerge, önerge konuşulacak ve bunun doğrultusunda daha sonra da oya
sunulacak. Değişiklik önergeleri sayısı kısıtlanıyor. Bir de 91 inci maddeyle
ilgili temel kanun, İçtüzük ve kapsamlı değişiklikler getiren tasarı ve
tekliflerin Genel Kurulda özel görüşme usulü uygulanması, beşte 3 gibi bir
çoğunlukla temin edilmiş oluyor. Değerli arkadaşlarım, şimdi, bu kadarıyla bile
kaldığında, önümüze getirilen bu yeni İçtüzük değişikliğinden sonra şunu
görmemiz lazım. Demek ki, sürat isteniyor; verimin, sayının artırılması
isteniyor. 20 inci Dönem ile 21 inci Dönem, en çok sayıda kanun çıkaran bir
dönemdir. Ne çıkardığımıza baktığınızda, o ayrı; ama, sayısal fazlalık
isteniyorsa, böyle bir dönem gelmedi; ama, çıkardıklarımızın ne kadarı
uluslararası sözleşme, ne kadarı anayasa değişikliği veya tasarı, bunun, ayrıca
bir envanterini yapmak mümkün. Demek ki, Meclis, aslında, süratli çalışıyor.
Ben, 20 nci Dönemden öncesini bilmem; ama, ben geldim geleli, sadece bir yaz
aylarında bu sene memleketimize gidebildik; bir. İkincisi, böyle sabahlara
kadar çalışmayı da, eski dönemlerde çok fazla bilmiyorum. Yani, istediğiniz
zaman, saatler boyu burada kalabiliyoruz; istediğiniz zaman, yaz- da ara
vermeyi eylül sonuna kadar bile uzatabiliyoruz. Değerli arkadaşlarım, burada sayısalı artırmanız
mümkün; ama, kalite gittikçe düşecektir. Bu teklif kabul edildiği takdirde,
Meclis, çok sayıda belki kanun çıkaracak; ama, hiçbir şeyi görüşmeden çıkarmış
olacaktır. Meclis görüşmelerinde müzakere usulü terk edilmektedir, otomasyona
gidilmektedir. Değerli arkadaşlar, görüşme yapılmadığı takdirde, kabul
ettiğiniz zaman, görüşülmeyen ve öncelikle okunmayan metinlerin oylaması
yapılacak. Böyle bir durum, Türkiye Büyük Millet Meclisinde ilk defa
konuşulmakta ve maalesef, ilk defa teklif edilmektedir. Bu husus, Türkiye Büyük
Millet Meclisinin yasama ve denetleme faaliyetlerini kısıtlayan ve Meclisin bu
görevlerini anlamsız kılan, maalesef, çok yanlış bir husustur. Biraz evvel, aslolan müzakeredir dedim. Şimdi müzakere
etmedik, soru sormaya da fırsat vermediniz. Peki, kabul oyumuzu veya ret
oyumuzu neye göre kullanacağız biz? Konuşmadığınız, tartışmadığınız, madde
metninden bile haberdar olmadığınız bir konuda, neye göre oy kullanacağız?
Yoksa, bunu teklif eden arkadaşlarımız, 550 milletvekilinin, en azından
kendilerine ait olan kısmını "onların hiçbir şey bilmesine gerek yok;
onlara kaldır deriz kaldırırlar, indir deriz indirirler" demek mi
istiyorlar?! (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, ben, kendi şahsım adına, böyle
bir zillete tahammül edemem; bu, çok yanlıştır. Komisyon raporları okunmadan
burada görüşülmeye başlanırken, bir de madde metinlerini okuyup müzakere
etmeden oylamaya gidebilmenin, acaba, bu söylediğimden daha hafif bir şekli var
mıdır? Hiçbir şey bilmenize gerek yok, tartışmanıza gerek yok; siz, el kaldırıp
indirin... Böyle bir şeyi kabul etmek mümkün değil. Peki, bu kanunun maddeleri görüşülmedi, müzakeresi
yapılmadı; yarın, uygulayıcılar "bu madde üzerinde milletvekilleri ne
söylediler, acaba neyi amaçladılar bu kanunu getirirken, kim ne söyledi"
dediğinde, tutanakta bir şey yok! Acaba, ANAP'lı Ahmet isimli arkadaşımız ne
konuşmuştu, Fazilet Partili Mehmet isimli bir arkadaş bunun karşısında neyi
tartışmıştı, DYP'li, DSP'li değerli milletvekili arkadaşlarımız, kendi
müktesebatlarıyla birlikte, bu madde üzerinde acaba neyi ileri sürmüşlerdi
dediğinizde, karşınıza bomboş bir tutanak sayfası çıktığında utanmayacak
mıyız?! Değerli arkadaşlarım, bir de, bu kanunlar yargısal
denetime tabi. Yargısal denetime gittiniz Anayasa Mahkemesine, filan maddenin
iptalini istiyorsunuz; bana o maddenin görüşme tutanaklarını gönderin;
gönderdik, bomboş bir sayfa... İnsaf edin arkadaşlar, getirilen teklif budur.
Eğer, buna, bugün de, tartışmadan, konuşmadan evet diyeceksek, vallahi, bu
sıralarda niçin oturduğumuzu millet bize sorar. Böyle bir şeye evet demek
mümkün değil. Yani, gaipten mi haber vereceksiniz?! Anayasa Mahkemesi tutanak
istediği zaman, hukukçular bir şeye karar verecekleri zaman, uygulayıcılar,
yasa koyucu neyi amaçladı acaba diye sordukları zaman, bomboş bir sayfa mı
göndereceğiz; tarihe tanıklık edecek neyimiz kalacak bizim?! Yarının
siyasetçisi ne öğrenecek bu Mecliste ne konuşulmuştur diye?! (FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Fevkalade yanlış... İstirham ediyorum; gelişigüzellikten
bir netice alamayız. Affedersiniz, halk tabiridir: Hamhum şaralop... Al, gönder,
getir, kabul et; arkasından ne olacak? Neyin sıkıntısını çekeceğiz biz? İSMET ATTİLA (Afyon) - Boyacı küpü mü?! BÜLENT ARINÇ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, yani
haddimi aşmış olabilirim, lütfen hassasiyetime verin; inanın, ben, böyle bir
teklif görmedim, bugüne kadar da okumadım, böyle bir teklife nasıl cesaret
ettiler onu da anlayabilmiş değilim. Bütün makamlar gelip geçicidir, burada milletin emaneti
olarak oturuyoruz, hepimiz gider, yarın başka arkadaşlarımız gelir. Anadolu
insanı bizden bin defa daha beceriklidir bu konuda. Yarın bu sıraları kim
doldurur; eminiz ki, bizden çok daha iyileri gelir; ama, onlara ne
bırakacağımız önemli, ne gösterdiğimiz önemli, ne yaptığımız, ne amaçladığımız
önemli... Vaktim kalmadı, birkaç dakikayla bir diğer noktaya
gidelim: Soru-cevap süresini 10 dakikayla sınırladık. 10 dakika, aynı zamanda
soru, aynı zamanda cevap. Yani, 5 dakikada soracak, 5 dakikada cevaplayacak. 5
dakikada Beşiktaş... Böyle şey olur mu?! 5 dakikada soru soran sadece 3
arkadaşımız. Peki, biz, o maddeyi tartışacağız, üzerinde soru soracağız. Tabiî,
bazen, beni kınamasınlar, Adalet Bakanlığıyla ilgili bir tasarıyı Çevre Bakanı
orada oturarak, savunmaya kalktığında, doğrusu, bazen biz de sıkılıyoruz.
Bilmediği bir konu belki tartışılıyor olabilir; ama, o sayın bakandan bir şey
öğreneceğiz biz; bu böyle midir diyeceğiz; buna imkân vermiyorsunuz. Halbuki,
en önemli yeri de soru sorma yeridir. Dersiniz ki, gerekçesiz, yorumsuz, şöyle
soru soracaksınız; adam gibi soru sorarlar veya sormasını temin edersiniz. Ama,
süreyi kısıtlayarak, bu imkânı elimizden alarak "hayır, böyle bir şey
yok" derseniz, bu yanlış olur değerli arkadaşlarım. Bununla ilgili bir
Anayasa Mahkemesi kararı var biliyorum; ben, olması lazım geleni söylüyorum. İkinci önemli konu, yine, bu tekliflerin görüşülme
usulü konusudur. Değişiklik önergelerinin sayısı kısıtlanmıştır ve bir de,
alıştığımız bir süre var biliyorsunuz, 20 dakika ve 10 dakika; tümü üzerinde
20, maddelerde 10. Danışma Kurulu aksine karar vermediği sürece bu imkâna
sahipmişiz. Danışma Kurulu diyecek ki, tümü üzerindeki konuşmalar 10 dakika
mesela, maddeler 5 dakika. Alın size bir resmî geçit daha... Peki, tümünü bile
anlatabilmek için, maddeler üzerinde yeterli bilgiyi verebilmek için, acaba, bu
süre yeterli mi?.. Yani, tümü üzerinde kabul ediyorsunuz, maddeleri kabul
etmiyorsunuz; ama, onun süresini bile indirebilecek bir mekanizmayı içeriye
koymuşsunuz. Değerli arkadaşlarım, bu yanlıştır. "Benimsenip benimsenmeme" tabiri var. Tümünün
oylaması diye yaptığımız usul... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN- Sayın Arınç... BÜLENT ARINÇ (Devamla)- Sayın Başkan, 1-2 dakika daha
lütfederseniz... BAŞKAN- Sayın Arınç, 1 dakika eksüre veriyorum;
buyurun. BÜLENT ARINÇ (Devamla)- Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli arkadaşlarım, benimsenip benimsenmeme hukukî
bir tabir midir onu da tartışalım. Sürem yetmedi, belki diğer arkadaşlar temas
ederler. Peki, benimsendiği zaman, sonunda açık oylama, ancak istek üzerine
olabilecek, işaretle biz neticeye gideceğiz. Hep bakıyorum hesaplar otomasyona göre yapılmış. 3
maddelik bir teklif gelirse, bütün partiler konuşursa, süre de şu kadar olursa,
160 dakika; bu, yanlış, başta da, niçin yanlış olduğunu söyledim. Peki, 100
maddelik gelir, 50 maddelik gelir... Siz, 91 inci maddeyi değiştirerek, uzlaşma
imkânını ortadan kaldırıyorsunuz. Demokrasi, uzlaşma ve paylaşma rejimidir. (FP
sıralarından alkışlar) Biz, bunu yerine getirmişsek, kendimizi bahtiyar
sayarız. Bizim bu konuda hatalarımız olmuşsa, lütfen siz doğrusunu yapın.
Paylaşacağız ve uzlaşacağız. Gümrük Kanununda biz bu uzlaşmayı göstermedik mi?
Anayasa değişikliklerinde biz bu uzlaşmayı göstermedik mi?! Mesela, Avukatlık
Kanununda uzlaşmaya hazır olduğumuzu ifade etmedik mi?! Böylesine anlayışlı bir
muhalefete karşı, böylesine sayısal çoğunluğu hâkim kılmaya çalışmak, vallahi,
muhalefete karşı çok büyük bir haksızlıktır. Bakınız, daha dün burada KİT'lerle ilgili bir kanun
tasarısı görüşüldü. İki konuşmacımız çıktı "çok gecikmiş bir işti, sizi
kutluyoruz, hayırlı olsun" dedi ve teşekkür etti. Yani, biz, iki kere
ikiye üç veya beş demeyeceğiz, dört diyeceğiz; ama, lütfen, siz de,
söylediklerimize bakınız. Bu hakları elimizden alarak değil, bu hakları belki
daha da genişleterek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin kaliteli yasa yapmasını,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin Anayasanın 7 nci maddesindeki o aslî görevini
en güzel şekilde yapmasını, Türkiye Büyük Millet Meclisinin millet iradesinin
tecelli ettiği en önemli yer olduğunu, elbette, bununla göstereceğiz; ama, bu
kısıtlamaları getirip, hele hele bir de bunları kabul ettikten sonra,
milletimizin, bu Meclise karşı vereceği değer hükmünün ve bizim yaptığımız işin
ne anlama geldiğinin acı acı düşünülmesi gerekir. Ben, bütün değerli arkadaşlarımdan, getirilen bu teklif
üzerinde hiçbir önyargı olmaksızın, Türkiye Büyük Millet Meclisimize en güzel
şekilde yakışan, bütün milletvekili arkadaşlarımızın ortak düşüncesi olan en
güzel şekli verebileceğimize inanıyorum. Bu haliyle kabul edilmesi mümkün
değildir. Vicdanlarınıza sesleniyorum, böyle bir ayıptan Türkiye Büyük Millet
Meclisini kurtaralım. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Arınç, Fazilet Partisi Grubu adına
konuştu, kendilerine teşekkür ediyorum. Şimdi, konuşma sırası, Anavatan Partisi Grubu adına
Bartın Milletvekili Sayın Zeki Çakan'da. Buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) ANAP GRUBU ADINA ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; 586 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa
Komisyonu raporu üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
hepinizi saygıyla selamlıyorum. Öncelikle, Diyarbakır Emniyet Müdürümüzle birlikte 5
polisimizi şehit eden terörü şiddetle kınıyorum. Faillerinin bir an önce
yakalanarak, adalete teslim edilmesini sabırsızlıkla bekliyoruz. Şehitlerin
yakınlarına ve ulusumuza başsağlığı diliyorum. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni teklif ne
getiriyor? Biraz önce, çok değerli muhalefet partisi grup başkanvekili
arkadaşımız, yine muhalefet partisine ait bir sözcü arkadaşımız düşüncelerini
dile getirdiler. Kendilerine saygılıyız, tabiî ki, bu kürsüde herkes hür
iradesiyle, gerek partilerinin gerekse kendi düşüncelerini ortaya koyarak ifade
edecek; ancak, doğruları saptırmadan, doğruları ortaya koymak
mecburiyetindeyiz. Bakın, gerek milletvekili arkadaşlarıma gerekse bizi
dinleyen vatandaşlarıma, bu İçtüzük teklifi o kadar karartılı, o kadar kötü
tanıtılarak ortaya konuldu ki, bu teklifi getirenlerin bunu hak etmediklerini,
bunun yerine, ülkeye hizmet edebilmek için, bu Parlamentoyu daha fazla
çalıştırabilmek için, ortaya bir teklif koyduklarını özellikle belirtmek
istiyorum. Değerli arkadaşlarım, bu teklifte, komisyon
raporlarının okunması kaldırılıyor. Şimdi, Sayın Başkandan bugüne kadar,
komisyon raporlarının hangileri bu Genel Kurulda görüşülerek kabul edilmiş ve
okunmuş, hangileri okunmamış, onu, milletvekillerimize bilgi açısından
göndermesini rica ediyorum. Bugüne kadar... TURHAN GÜVEN (İçel) - Siz kaldırdınız bütün bunları. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Okunan olmaması, bundan sonra
okunmayacak anlamına gelmez herhalde. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bugüne kadar... Genel Kurul kendi gündemini tayin eder. Demokrasi
çoğunluk rejimidir. Bu milletvekillerinin çoğunluğunu bu millet gönderdi. TURHAN GÜVEN (İçel) - Demokratik olmayan bir hareket
getiriyorsunuz! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bu millet gönderdi... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - O zaman neden milletvekillerinin
sesini kısmaya çalışıyorsunuz? ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bugün A partisiysek, yarın B
partisi olacağız... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Dikta rejimi bu, dikta,
dikta!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Önce dinleyelim... TURHAN GÜVEN (İçel) - Parmak rejimi getiriyorsunuz,
parmak; demokrasi değil ki bu! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dün siz iktidardınız, bugün
burası iktidarsa yarın muhalefet olacaktır. Bunu dinleyeceksiniz. Bu Genel Kurul, kendi gündemini kendi tayin eder... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Senin kafan bu kadar basıyor,
bu kadar!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dolayısıyla, eğer... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Kafan bu kadar basıyor! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bakın, demokrasilerde... BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, lütfen hatibin sözünü
kesmeyiniz. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Demokrasilerde, muhalefet ve
iktidar vardır... BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, lütfen sabır gösteriniz
efendim. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Dinlemiyorlar ki sabır
gösterelim Sayın Başkan. BAŞKAN - Sabır gösteriniz efendim, sizi de
dinleyeceklerdir. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın Başkan, sükûneti
sağlarsanız konuşmama devam edeceğim. BAŞKAN - Buyurun efendim, devam edin. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; işte şu konuşmaya dahi sabır gösterememenizden dolayı, bundan
önce gelen 51 maddelik bir İçtüzük değişikliğini istismar ederek, 13 maddesini
iki ayda geçirtmediniz. İşte, bu nedenle, bu 8 maddelik İçtüzük değişikliği
tekrar geldi. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Doğruları söyle, doğruları... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - İçtüzüğün verdiği hakkı
kullandık; neden rahatsız oluyorsun? ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dolayısıyla... TURHAN GÜVEN (İçel) - Muhalefeti konuşturmama
taktikleri bütün bunlar! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bakın... Dinleyin... Önce
dinlemesini öğreneceğiz. Dinlemesini öğrenmeden konuşmasını öğrenemezsiniz;
önce dinleyeceksiniz. Bu İçtüzük değişikliği... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Ayıp, ayıp!.. ANAP'ın
ruhuna bu yakışmıyor. Özal'ın kemikleri sızlıyordur herhalde şu anda. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Arkadaşlar, ne kadar laf
atarsanız, ne kadar sinirlendirmeye çalışırsanız çalışın -ben, yirmi altı yıl,
gerek belediye başkanı gerek milletvekili olarak kamuda görev yaptım- beni
burada sinirlendirerek, benim burada konuşmama mani olamazsınız. Sizi
incitecek, kendi Grubumu zor durumda bırakacak hiçbir konuşma, hiçbir üslup,
hiçbir kelime de kullanmam. Onun için, beni sinirlendirmeye çalışmayın... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Konuş, konuş; bundan sonra bir
daha hiç konuşamayacaksınız, millet sizi göndermeyecek bu kürsüye. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Tekrar ediyorum... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Sen konuş, son konuşmalarını
yap. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Tekrar ediyorum, komisyon
raporlarının okunmaması kaldırılıyor. Bugüne kadar, Genel Kurul gündemine
hakimdir, komisyon raporlarının çoğu da okunmamıştır. Daha sonra ne getiriyor; soru-cevap süresi... T.RIZA GÜNERİ (Konya) - Ne getirecek; soru-cevap süresi
10 dakika... ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın milletvekilim, siz
bakanlık yaptınız, dinleyin, laf atmayın. Böyle bir usul var mı Sayın Başkan? (FP ve DYP
sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, sükûneti sağlar mısınız? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Savunamıyorsun,
savunamıyorsun! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Süremi de... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Zorbalıkla muhalefeti
susturamazsınız! (FP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri... Sayın
milletvekilleri, masaya yumruk vurup ellerimizi acıtmaya hiç gerek yok. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Muhalefet anlayışınız bu! BAŞKAN - Biz, fikirlerimizi şu kürsüden serbestçe
ortaya koyabiliriz. (FP ve DYP sıralarından gürültüler) MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Yasaklıyorsunuz,
yasaklıyorsunuz; kürsüye çıkmayı yasaklıyorsunuz Sayın Başkan! BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, yasaklayanlar...
Milletvekilleri bir teklif getirmiş; yasaklanırsa, bu Meclisin iradesi
yasaklayacak. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hayır efendim, bu, antidemokratik
gelişmenin ifadesidir. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Böyle irade olmaz Sayın
Başkan; millet yasaklanmaz, muhalefet yasaklanmaz! ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Milletin sesini kesiyorsunuz! BAŞKAN - Şu anda iktidarıyla muhalefetiyle Mecliste
bulunan tüm milletvekilleri, milletin temsilcileridir, milletin seçtikleridir.
Onların iradeleri de, yüce iradedir. Yapılan bir işleme yasaklama... (FP ve DYP sıralarından
gürültüler) TURHAN GÜVEN (İçel) - Yani, Anayasayı ihlal etmek de mi
onun iradesi?! MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Yasaklıyorsunuz Sayın Başkan! BAŞKAN - Sayın Bekâroğlu, yapılan bir işlemde, bir
kabulde, bir teklifte inanmadığımız, doğru bulmadığımız konular olabilir; ama,
doğru bulanların doğru bulduklarına da hürmet etmeniz gerekir. Sizin doğrunuz
size, benim doğrum bana... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Efendim, bundan sonra doğru
olduğunu söyleyemeyeceğiz bu kürsüden! BAŞKAN - Efendim, görüşme yapıyoruz; müdahale
etmeyiniz; görüşme bitsin. SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Milletin iradesi, milletin
sesini kesmekle mi olur?! BAŞKAN - Sizlerin de söz hakkınız var, burada
konuşacaksınız. Sözünüzü kimse kesemez; ama, siz, söz kesmeye kalkıyorsunuz,
doğru bulmuyorum. Lütfen, sükûnetle dinleyelim. Buyurun Sayın Çakan. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Sayın Başkan, siz,
muhalefetin sesini kesmeye kalkıyorsunuz, biz onun sözünü kesmişiz çok mu?! (FP ve DYP sıralarından gürültüler) ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Meclisin daha hızlı, verimli, etkin ve sağlıklı çalışabilmesi
için bazı değişiklikler yapılmak mecburiyetindedir. Dolayısıyla, bu İçtüzük
teklifi de, Meclisin hızlı, verimli çalışması için getirilmiştir. Bundan sonra
da, zaman dilimi içerisinde getirilecektir. Bu Yüce Meclis, iradesiyle bu
değişikliği kabul ederse, buna herkes saygılı olacaktır. İSMET ATTİLA (Afyon) - Hangi irade?! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Saygılı olmak da
mecburiyetindedir. Demokrasinin gereği budur. (FP ve DYP sıralarından
gürültüler) TURHAN GÜVEN (İçel) - Anayasayı ihlale nasıl saygı
duyacağız?! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Orada muhalefet etme anlayışı bu
değildir. TURAN GÜVEN (İçel) - Anayasayı ihlal edeceksiniz; biz
nasıl saygılı olalım?! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bakın, bu değişiklik ne
getiriyor: Soru ve cevap süresi 10 dakikayla sınırlandırılıyor. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - 550 kişiye mi?!. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, soru ve
cevap süresi 10 dakikayla sınırlandırılıyor. Niçin sınırlandırılıyor; eğer,
biz, milletvekilleri olarak, muhalefet etme ile, muhalefet anlayışını birbirine
karıştırmasaydık, belki, bugün, bu İçtüzük değişikliği gelmezdi; ama, bazı
arkadaşlarım... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bakın, onun için
getirmişler. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Bazı arkadaşlarım... (DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar,
gürültüler) TURHAN GÜVEN (İçel) - Onun için getiriliyor; bize ceza
kesiyorlar. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Muhalefet etmeyle... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Ceza mı veriyorsunuz bize?!. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Muhalefet etme ile, muhalefet
anlayışını birbirine karıştırdılar. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Millet, bunun hesabını soracak
size! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Daha, iki gün önce, muhalefet
anlayışı ile muhalefet etme anlayışını birbirine karıştıran bir arkadaşım,
grubunun haricinde bir oy kullandığında "ne yapalım, ret vermeye
alıştık" diyor. İşte, muhalefet etme anlayışı bu. AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) - Ceza mı tertip ediyorsunuz
bize?! Bunun gerekçesini savunmak için utanmak lazım, utanmak!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dolayısıyla, bunu ortadan
kaldırabilmek için, biz, İçtüzük değişikliğini getirdik. TURHAN GÜVEN (İçel) - Muhalefetin sesini kesmek için
getirdik diyor; çok güzel... ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Soru-cevap süresi 10 dakikayla
sınırlandırılıyor. AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) - Biraz hicap duyun, biraz
hicap!.. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Verme kardeşim, sıfıra indir o
zaman! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - İstismarı ortadan kaldırmak,
sadece soruyu sormak... SUAT PAMUKÇU (Bayburt) - Milletin iradesini kısmak diye
nasıl takdim edersiniz?!. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) -
Sadece soruyu sormak; dolayısıyla, yorum yapmamak için, biz bu teklifi
getirdik. Biz, bunda haklıyız, oylarınızla, bu Yüce Meclis buna karar verecek. (FP sıralarından "10 dakika doldu Sayın
Başkan" sesleri) Önergeler: Hükümet 1, komisyon 1, milletvekilleri 3
önerge verme hakkına sahip bu İçtüzük değişikliğiyle... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Yolsuzluklar dökülüp
saçıldıkça rahatsız ediyor sizi değil
mi?.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Değerli arkadaşlar, bakın,
bir açıklık getireyim. 3 önerge
bile fazla... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kaldırın hepsini!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Milletvekillerinin değişiklik
önergesi... (DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) TURHAN GÜVEN (İçel) - Bu kürsüyü de kapatın!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Fazla... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Yahu, ayıp, ayıp!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bunu, belki, önergeyle 1'e
düşüreceğiz. (DYP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Meclisi kapat, Meclisi... İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Yuh!.. Yuh!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bakın, niye fazla... TURHAN GÜVEN (İçel) - Müdahale edin Sayın Başkan... ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dinleyin, dinleyin... TURHAN GÜVEN (İçel) -
İdare... ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bakın, dinleyin, dinleyin... ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Önerge vermeyi de kaldırın
Sayın Başkan, önerge vermeyi kaldırın; en güzeli o. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dinleyin, dinlemesini öğrenmeden
bu iş olmaz, dinleyin. İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) - Siz konuşmayı öğrenin! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bir maddelik bir kanun
değişecek. (DYP ve FP sıralarından gürültüler) Sayın Başkan, lütfen müdahaleyi keser misiniz? MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Yahu, sen Meclise müdahale
ediyorsun. BAŞKAN - Buyurun Sayın Başkan. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Konuşamıyorum... Lütfen... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sen konuşsan ne konuşacaksın;
sen neyi konuşacaksın Zeki Bey?! BAŞKAN - Buyurun efendim, buyurun. (DYP ve FP
sıralarından gürültüler) MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Zamanı gelince hiç
konuşamayacaksınız. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Biz konuşuruz. Ek süremi de
Başkandan isteyeceğim. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Konuşamayacaksın; millet
göndermeyecek seni o kürsüye konuşmaya. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Biz, her zaman, her yerde
konuşuruz. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Göreceksiniz, millet hesabını
soracak. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; 1 000 maddelik bir kanun; örneğin, Medenî Kanun, 1 049 madde;
bekliyor sırada, gelecek. Bakın, 1 000 maddelik bir kanunla ilgili olarak, yeni
gelen değişiklikle hükümet 1 önerge veriyor, komisyon 1 önerge veriyor,
milletvekilleri veriyor; 3 önerge veriliyor. 1 000 x 3 = 3 000. Bir önergeyle
ilgili 5 dakika konuşulacak, bir maddeyle ilgili milletvekilleri 3 önerge
verecek, eder 15 000 dakika. 15 000 dakikayı bölün 60'a, 250 saat. Ee, kardeşim
250 saat.... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Uzlaşırsak
çıkarabiliyorduk. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Çağ, hız... Çağ, hız... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - O zaman, kapat, Meclisi kapat
o zaman. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Olur mu ya!.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - ... teknoloji çağı, bilgi çağı,
kendini yenileme çağı. Bu Parlamento da çalışmalarıyla, İçtüzüğüyle,
kanunlarıyla kendini yenileyebilmesi için İçtüzük değişikliği yapacak, bu
kanunlar, ülkenin, vatanın, milletin yararına buradan hızlı geçecek, buna da
kimse mani olamayacak. Açık söylüyorum. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Anayasa Mahkemesinden
dönecek bu, dönecek. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hem de çok rahat dönecek. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, önergede
ne getiriyor? AHMET İYİMAYA (Amasya) - Meclisi götürüyor, hiçbir şey
getirmiyor ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Tabiî, muhalefet eden arkadaşlarım,
belki, bu kadar fevrî hareket etmekte haklılar. Ne getiriyor? AHMET İYİMAYA (Amasya) - Meclisi tarihe karıştırıyor. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bir önergeyi 200 tane
milletvekili arkadaşım imza ediyor. 200 tane milletvekili arkadaşımın adı
Meclis Başkanlık Divanınca okunuyor. 200 milletvekili arkadaşım o önergeyi
benimsediklerini -burada mani olma niyet olmasa- burada işaretleriyle,
oylarıyla gösterirler; ama, işe mani olmak var ya, muhalefet değil, muhalefet
etme anlayışı var ya, o anlayışla hareket ettiklerinden ve o anlayışın önünü
biz kestiğimizden buna karşılar. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Hakkı yok mu?.. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, bu madde geçmişti,
geçmişti; kabul edilmişti canım. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Beş milletvekilinin ismi
okunacak. Eğer beş milletvekili isminin değil, önergede bulunan 120, 130
milletvekilinin isminin okunmasını istiyorlarsa, hangi mantığa, hangi akla
hizmet ettiklerini benim anlamam mümkün değil. Siz anlıyorsanız bana söyleyin. İSMET ATTİLA (Afyon) - Siz, hiçbir şey anlayamıyorsunuz. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Siz anlayamazsınız zaten. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Biz her şeyi çok iyi anlıyoruz. Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, tümü üzerindeki
görüşmeler... AHMET İYİMAYA (Amasya) - 5 dakika... ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - ... bu Mecliste, detayıyla -daha
önce olduğu gibi- görüşülüyor. Değerli arkadaşlarım, Yüce Türk Milleti de bizi
dinliyor. Bu Mecliste, 16 tane ihtisas komisyonu var. 16 ihtisas komisyonunda,
kanun teklifi, tasarısı veya herhangi bir kanun hükmünde kararname görüşülürken,
milletvekili arkadaşlarım gitsinler komisyonlara, komisyonlarda her türlü
katkıda bulunsunlar; kim mani?!. (FP ve DYP sıralarından gürültüler) Kim mani,
kim?!. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Televizyonlarda milletin
sesini duyması sizi rahatsız edi-yor mu?.. MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Aynı anda kaç tanesine
katılacak?!. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - O zaman şunu söylüyorum... Değerli milletvekili arkadaşım, bakın, dinleyin. Beni
sinirlendirmeye çalışıyorsunuz, ben sinirlenmem. Konuşmama devam edeceğim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Milletin bu sesi duyması
mı sizi rahatsız ediyor?! SEDAT ÇEVİK (Ankara) - Seçmene selam mı vereceksin?! MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Niye millete selam vermekten
korkuyorsun?! ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Bizim esas gayemiz, buradaki
temel gayemiz, ihtisas komisyonlarına hız vermek, kanunları komisyonlarda
pişirmek, kanunlar komisyonlarda piştikten, görüşüldükten ve her milletvekili
arkadaşım, bu komisyonlarda, bu kanuna, tasarıya, teklife katkıda bulunduktan
sonra Genel Kurula indirmek, tümü üzerindeki görüşmeleri yapmak, maddeleri
üzerinde değişiklik isteniyorsa, önergeleri görüşmek ve hızla kanunu buradan
çıkararak, ama, komisyonlarda,
milletvekili arkadaşlarımın aldıkları yetki kadar kendilerini sorumlu tutarak,
takip esasını elden bırakmadan, işi, bilgili, burada hangi kanuna ne şekilde oy
verdiğinin bilincinde, meseleyi vatandaşımıza intikal ettirmektir. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Millet nasıl takip
edecek oylamayı?.. ZEKİ ÇAKAN (Devamla) - Dolayısıyla, bu düşünceyle, bu
duygularla, Anavatan Partisi olarak, bu İçtüzük değişiklik teklifine olumlu oy
vereceğimizi bildiriyor, hepinize en içten sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
(ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Emir komuta... BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Maddeler okunmadan nasıl
müzakere yapacağız, onu söylemediniz. BAŞKAN - Sayın Çakan, teşekkür ederim. Şimdi, söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu
adına konuşacak olan, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse'de. Buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar) MHP GRUBU ADINA İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sayın Başkan,
sayın milletvekilleri; altında imzamız olan ve Türkiye Büyük Millet
Meclisimizin çalışma esaslarını içeren İçtüzük değişiklik teklifi üzerinde
Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Grubum ve
şahsım adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Çarşamba günü hainane bir saldırı sonucu vefat eden ve
bugün toprağa verdiğimiz şehitlerimize Allah'tan rahmet, yüce milletimize ve
yakınlarına başsağlığı diliyorum. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tabiî, çağımız
değişim çağıdır ve bu değişim sonucunda da gelişme çağıdır. Değişim ve
gelişmeyi nasıl yakalayacağız; değişim ve gelişmeyi yakalayacak en önemli
faktör zamandır. Türkiye'nin en büyük sermayesi zamandır. Zamanı israf
edenlere, bugün, vatandaşımız "Hain" diyor. Evet, zamanı
değerlendirmediğiniz müddetçe ekonomiyi istikrara kavuşturamazsınız, zamanı
değerlendiremediğiniz müddetçe günümüzün ihtiyacı olan yasaları çıkaramazsınız,
zamanı değerlendiremediğiniz müddetçe, dün şehit olan insanlarımızın
yetimlerine ve ailelerine para veremezsin, onun haysiyetini koruyamazsın...
(DYP ve MHP sıralarından ("ayıp, ayıp" sesleri, gürültüler) MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - İstismar ediyorsun. İSMET ATTİLA (Afyon) - Ayıp, ayıp!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet, onun için, bugün, bu
zamanı israf etmek suretiyle yüce milletimizin... SALİH SÜMER (Diyarbakır) - Şehitlerin kanı üzerine
hesap yapıyorsunuz. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ayıp, ayıp!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bu güzide müessesesini... BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Ne alakası var; getirdiniz de
hayır mı dedik. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bu Yüce Meclisimizin, Türkiye
Büyük Millet Meclisinde çalışan milletvekillerimizin iradesinin ortaya
çıkabilmesi için, Meclisimiz, yasama organı olarak, Genel Kurul ve komisyonları
tayin etmiştir. Değerli Zeki Çakan Beyefendinin de ifade ettiği gibi, yasamanın
bir parçasıdır komisyonlar. Birçok konuşmada, değerli konuşmacılar, burada,
yasaların çok süratli geldiğini, hukukî içerik taşımadığından dolayı ya da çok
iyi değerlendirilerek getirilmediği için Anayasa Mahkemesi tarafından iptal
edildiğini ifade ettiler. İşte, bugün, muhalefetin söylemiş olduğunu iktidar
dinledi, hak verdi ve diyoruz ki, bugüne kadar, gerçekten, tam anlamıyla
çalışmayan ya da çalıştırılamayan komisyonları, tam kendi fonksiyonunu icra
edecek bir göreve getiriyoruz, bir göreve davet edi-yoruz. Bu da şudur... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Öyle bir şey yok ki!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kanunların maddeleri ve tüm
içerisindeki ne mana ifade ediyorsa, onun amacı, ilkesi komisyonlarda
değerlendirilecektir. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Başkan, komisyonla ilgili bir
şey yok. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Konuşma!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Ne olmuş yani, ne olmuş;
konuşmayacak mıyız?! Ne var, ne bağırıyorsun?!.. YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Terbiyesiz! MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Terbiyesiz sensin! İSMAİL KÖSE (Devamla) - ... ve komisyonlarda
değerlendirilmek suretiyle... (MHP ve FP sıralarından ayağa kalkmalar,
karşılıklı konuşmalar, gürültüler) YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Gel buraya!.. Gel buraya!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Gel hadi!.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir dakika... Ahmet Bey... AHMET ÇAKAR (İstanbul) - Arkadaşlar oturun. MUSTAFA ZORLU (Isparta) - Yapmayın, ayıp denen bir şey
var. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri... (MHP ve FP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın hatip, devam edin efendim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri... (MHP sıralarından gürültüler) İzin verir misiniz değerli
arkadaşlarım, sizin Grup Başkanvekiliniz konuşuyor. Lütfen... Rica ediyorum...
Evet... (FP sıraların alkışlar [!]) Bizim, o sahada, o zeminde yerimiz yok. Biz
kavgaya gelmedik! (MHP sıralarından alkışlar) Evet, Türk Milletinin ihtiyacı
olan yasaları çıkarmaya, milletimizin ihtiyacı olan, meselemiz neyse onu
görüşmeye, onu konuşmaya geldik. İSMET ATTİLA (Afyon) - Sonradan oldun sen. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bizi, o zemine çekemeyeceklerdir. Dikkat ediniz. Lütfen... Evet... Daha
düne kadar... MUSTAFA ÖRS (Burdur) - Belli oluyor, kavgaya
başlıyorsunuz hemen. BAŞKAN - Buyurun Sayın Köse, buyurun efendim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir önceki İçtüzük
değişikliğinde, burada, konuşmalarda "16 ncı madde ne zaman gelecek, bu
başı açık meselesi ne zaman halledilecek" diye konuşulmuyor muydu? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hep istismar yapıyorsun,
hep... İşin gücün istismar... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bakın bakalım... Şimdi,
değişiklik teklifine bakın bakalım, var mı içerisinde?!. Var mı içerisinde?!.
(MHP sıralarından alkışlar) BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Halledilmiş mi oldu?!
Çözümlenmiş mi mesele?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Peki... Şimdi, şunu söylüyorum:
Allah'a şükürler olsun ve iki grubumuza, Türk Milleti adına şükranlarımı
sunuyorum ki, sizin istismar ettiğiniz konuyu anlayışla, beraberce oturarak,
bunun içerisinden çıkararak, bugünkü silahınızı elinizden aldık. (MHP
sıralarından alkışlar, FP sıralarından gürültüler) MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Daha kötüsünü yapıyorsunuz...
İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet, bugün, en güçlü
silahınızı elinizden aldık. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) -Demokrasiyi iptal ediyorsunuz. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Onun için, oturun, rahat rahat
dinleyin. Eğer bu memlekete hizmet etme anlayışınız ve inançlarınızın gereği de
bu ise, lütfen, bu İçtüzüğe oy verin, oy!.. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)
Bu İçtüzüğe oy vermek suretiyle, yasaların süratli çıkarılmasını... 1 000 maddeden fazla Medenî Kanun Tasarısının burada
görüşülmesinde on sene mi geçireceğiz? T. RIZA GÜNERİ (Konya) - İmzalamadınız mı?!. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Uzlaşma yaparız o konuda
Başkan. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Medenî Kanun yüz seneye
yaklaşıyor; değiştirilecek, değiştiremiyoruz. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Niye?.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Efendim, temel kanun olarak
kabul edelim; bu çok teklif edildi. Ceza Kanunu geliyor, 1 000 küsur maddelik;
250-500 maddelik... Bizim meselemizi bizden daha iyi bilemezsiniz. Biz
neden biliyoruz bu meseleyi? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Biz kimiz, kim?!. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - İktidara tapulandınız mı
siz?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Biz, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin fonksiyonunu, görev anlayışını ve Türkiye'nin, dünyanın şartlarının
ne olduğunu biliyoruz, onun için bu değişikliği getirdik. Evet, onun için bu
değişikliği getirdik. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Bize gelip sorsaydınız... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, Değerli Ahmet İyimaya
Beyefendi, Anayasa Mahkemesine müracaat ediyor; bir kanunun görüşülmesinde,
konuşma sürelerinin kısıtlanması dolayısıyla Anayasa Mahkemesine gidiyor.
Anayasa Mahkemesi, Danışma Kurulunun konuşma süresini kısıtlayabileceğine dair
kararını veriyor. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sıfırlar diyor mu? İSMAİL KÖSE (Devamla) - İşte, Anayasa burada, Anayasa
Mahkemesi kararı da burada. (MHP sıralarından alkışlar) Onun için, biz, demokrasiyi, azınlığın çoğunluğa
tahakkümü olarak da anlamıyoruz... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Çoğunluğun azınlığa tahakkümü.
İSMAİL KÖSE (Devamla) - Evet, çoğunluğun azınlığa
tahakkümü olarak anlamadığımız gibi, azınlığın çoğunluğa tahakkümü olarak da
anlamıyoruz. Biz, demokrasiyi, hakkın sahibine teslimi ve hukukun,
bu Yüce Milletin anlayışı istikametindeki hukukun hâkim olmasını istiyoruz. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hadi, millete gidelim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - İşte, o söylediğin Kuvayı
Milliyeyi amil ve iradei milliyeyi hâkim kılacağız Allah'ın izniyle. (MHP
sıralarından alkışlar) Onun için, biraz sabırlı olursanız, bu iktidar, Allah
nasip ederse... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Arkanızda millet kaldıysa... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Yolsuzluklardan bahsedildi. Şu anda, 20'ye yakın operasyonda, 4 katrilyon -bir
rakama göre, daha doğrusu bir rivayete göre 20 katrilyon liradan bahsediliyor
da, ben verileri, resmî rakamları söylüyorum- liradan fazla... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Operasyonları hükümet mi
yapıyor acaba?.. İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...suiistimaller, hırsızlıklar
yapıldığı ve bugüne kadar da, o milletin cebinden, devletin kasasından
çalanlardan -işte bu siyasî iktidar, iradesini arkasına koydu, şu anda 20'ye
yakın operasyonla- milletimizin 4 katrilyon lirasını kurtardık. (FP ve DYP
sıralarından gürültüler) İSMET ATTİLA (Afyon) - Hangi hükümet zamanında olmuş
bu? İSMAİL KÖSE (Devamla) - Devam edecek... 12 Eylül 1980 tarihî milattır. Bunlar
devam edecek. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Gensoruda gördük sizi;
soruşturmalarda gördük sizi... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Soruşturmalara, kimin oy
verdiğini burada gördük; burada soruşturmalarda kullanılan oylar. Tamam mı!..
(MHP sıralarından alkışlar) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Gensoruda gördük sizi;
yolsuzlukları nasıl örttüğünüzü gördük. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Neyse... ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Altında kalacaksınız... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Biz birbirimizi biliriz; 40
kişiyiz, birbirimizi biliriz, ciğerimizi biliriz, bu millet de bilir. (MHP
sıralarından alkışlar) TURHAN GÜVEN (İçel) - Eğer o ciğerde bir şey
varsa, sen varsın evvela,o ciğerde sen
de varsın. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Onun için, sözü söyleyen,
millet tarafından itibar gören insanlar olsun diyorum. Değerli milletvekilleri, buradaki maksat, Türkiye'nin,
içerisinde bulunmuş olduğu ekonomik, sosyal meselelerine çare aramaktır.
Komisyonlara gidiyorum ben, bir milletvekili olarak komisyonlara gidiyorum.
Komisyonlardaki arkadaşlarımızın dörtte 3'ü komisyonlara devam etmiyor. İSMET ATTİLA (Afyon) - Verdiğiniz sözleri yerine
getirin. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Benim Partimin milletvekilleri
de gitmiyorlar. Ben, değerli kardeşlerime söylüyorum. Değerli milletvekilleri, milletvekilinin yetiştiği yer
komisyondur. Komisyonda kim var: Bakan var, müsteşar var, genel müdür var,
uzman var, maliyeci var, Sayıştaycı var, Danıştaycı var. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Genel Kurulu kapatalım Başkan. İSMET ATTİLA (Afyon) - Komisyonda hükümet var. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Neyi öğrenecek milletvekili,
milletvekili, devletin yapısını öğrenecek. Maliyeye kim bakıyor, mahkemeye kim
bakıyor, siyasete kim bakıyor?.. Şimdi, biz -kusura bakmayın da- gruplar olarak,
asıl fonksiyonuna döndüreceğiz bu
mesleği Allah nasip ederse. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Yakında kapatacaksınız. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Kulislerde çay, kahve içmek
suretiyle, burayı, bu zemini, bu Yüce Meclis zeminini, muhalefet yapalım
derken, milletin en önemli ihtiyacı olan zamanını israf ettirmeyeceğiz. (MHP
sıralarından alkışlar) ÖZKAN ÖZSÜZ (Konya) - Meclis toplanamıyor. TURHAN GÜVEN (İçel) - Zamanı siz israf ediyorsunuz.
Yanlış kanun getiriyorsunuz; bir daha, bir daha getiriyorsunuz. Zamanı siz israf ediyorsunuz. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Türkiye, bir fırsat yakalamıştır;
bu fırsatı, 57 nci cumhuriyet hükümetiyle yakalamıştır. Ben, bu Mecliste, dört dönemdir milletvekiliyim. Allah
razı olsun bu üç gruptan da. Evet... (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)
Şu kulislerde, çaylar, kahveler içilmesine rağmen "Allah rızası için,
şurada bir yoklama yapalım, Genel Kurul çalışmasına bir başlasın, ondan sonra
ne yapıyorsanız..." dememize rağmen, buralarda zamanın nasıl geçirildiğini
ve muhalefetin nasıl dejenerasyona uğrattığını çok iyi bilenlerdenim; ama,
Allah'a şükrediyorum, hiçbir şekilde bunlara tenezzül etmeyen bir
milletvekiliyim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Muhalefete tahammülünüz
yok! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sayın milletvekilleri... ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Grubunuzun yarısı yok,
grubunuzun... İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sayın milletvekilleri, burada,
siyasî boşluktan bahsedildi. İçtüzüğün görüşülmesinde, siyasî boşluğun ne
alakası var?! Siyasî boşluk da yok, hükümet boşluğu da yok. Hem demokratım
diyorsunuz, hem demokrasiden bahsediyorsunuz, hem... Siyasî boşluk ne demek,
biliyor musunuz; sizin de içinde bulunduğunuz bir boşluk demektir. Kendinizi
boşlukta hissediyorsunuz; ama, biz, bunu kabul etmiyoruz. Türkiye'de siyasî
boşluk yoktur, demokratik hukuk devletinin kuralları uygulanmaktadır, hükümet
işinin başındadır, herhangi bir problem de yoktur. Evet... TURHAN GÜVEN (İçel) - Siyasî boşluk değil, siyasî
otorite boşluğu var. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Her şey güzel; ama, Başbakan
anlayamıyor. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Şimdi, değerli bir konuşmacı
"bu bir hukuk hilesidir" diyor. Bakın, biz, buraya, size teklif
getirdik; dedik ki, bu teklifi süratle görüşelim. Eğer siz, burada bir hakkı
suiistimal etmemiş olsaydınız, o 51 maddeyi içeren İçtüzük değişikliği
çıkmıştı... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Uzlaşma arayışı... İSMAİL KÖSE (Devamla) - ... ama, bir maddesi
değiştirilerek çıkacaktı, onu da söyleyeyim. Yani, şu anda geri çektiğimiz
madde...(FP sıralarından gürültüler) Evet... O, bir madde de değiştirilerek
çıkacaktı. Yani, size o fırsatı vermezdik; onu bilin. ASLAN POLAT (Erzurum) - Haydi!.. Haydi!.. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Acaba?!. Acaba?!. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Dolayısıyla, siz böyle bir
hakkı suiistimal edince, o zaman, demek ki, bugün bizim ihtiyacımız olan,
zaman. Şimdi, biz bunu parça parça değiştireceğiz. Bugün, zamana ihtiyacımız
var; bu zaman dolayısıyla... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Bugün değiştirelim;
buyurun, bugün değiştirelim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Bir de, sokaktaki vatandaşımız,
karnı aç, ekonomik yönden sıkıntıda olsa dahi, inancı dolayısıyla... TURHAN GÜVEN (İçel) - Kim bu hale getirdi vatandaşı?! SALİH SÜMER (Diyarbakır) - Ne verdin vatandaşa?!. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Malum, bizim insanımız
Müslüman. Bu vatandaşımıza, burada İçtüzüğü görüşürken, ellibin defa buradan
mesaj verdiniz... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Dini istismar etme
şimdi, dini istismar etme!.. Kürsüde din istismarı yapmayın bakalım. İSMAİL KÖSE (Devamla) - İşte, o mesajı da buradan
çıkarmak suretiyle, yüce milletimizin bu İçtüzük değişikliğiyle hiç alakası
olmamasına rağmen, bu İçtüzükle hiçbir zaman uzaktan yakından ilgisi olmamasına
rağmen... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Din istismarı yapmayın. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sayın Nazlı Hanımefendi mi
başörtüsünden bahsediyor, anlamadım; Nazlı Hanımefendi mi bahsediyor? (MHP
sıralarından "Evet" sesleri) Tebrik ediyorum sizi, sizi tebrik
ediyorum. ÖZKAN ÖKSÜZ (Konya) - Senden daha iyi savunuyor, sen ne
konuşuyorsun?! Senden daha iyi savunuyor. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Başörtüsüne sahip çıktığınız
için, sizi tebrik ediyorum hanımefendi, teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından
alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Siz de sahip çıkın o
zaman; biz de sizi tebrik edelim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Burada, arkadaşlarımız,
komisyon ve aynı zamanda Genel Kurul olarak yasama meclisini tarif ediyoruz;
ama, bir şey daha söyledik; diyoruz ki, bir de gruplar var, gruplar... Bakın,
bu çatı altında... Değerli arkadaşlarım, daha Parlamentonun ne olduğunu
kavrayamamışız. Grup nedir? MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Hadi anlat da öğrenelim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Grup, her grup toplantısında,
genel başkanların gelip, orada yarım saat, bir saat, birbuçuk saat konuşması
demek değildir. O grup toplantısında, komisyonlarda hangi kanun görüşülüyorsa,
o komisyonun ilgili ve yetkili arkadaşı çıkar grubun kürsüsüne, kendi
grubundaki milletvekillerine bilgi verir ve bilgi vermek mecburiyetindedir. T. RIZA GÜNERİ (Konya) - Bir sefer yapın da görelim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Nereden bilgilenecek;
milletvekili komisyon üyesi dahi olmasa -ki, İçtüzüğümüze göre hakkıdır- gider,
komisyonları takip eder, kanunları orada görür, orada öğrenir veya kendi
grubundaki bu çalışmasında, normal grup toplantısının dışında olağanüstü grup
toplantısı da yapar ve o grup toplantılarında bu kanun tasarı ve tekliflerinin
mahiyetini öğrenir ve ondan sonra da buraya gelir. Burada, işte, geneli
üzerindeki görüşmeleri dinler, onu dinledikten sonra da -maddelerin ne olduğunu
komisyonlarda öğrenir; grubundaki ilgili ve yetkili arkadaşlarından bu
bilgileri alır ve- burada elini vicdanına koyarak, çıkacak olan yasaya da,
maddelerine de oyunu verir. Efendim, maddeler üzerinde niçin görüşülmüyor, niçin
önerge verilmiyor? Biraz sonra iki tane daha önergemiz var; şimdiden müjdesini
vereyim. Belki, biraz daha sesiniz fazlalaşacak... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Tüzüğü savunun efendim;
hükümlere daha gelmediniz ki kardeşim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - ... ama, şunu söyleyeyim:
Hiçbir zaman, bu, ayıplı bir demokrasi değildir. Ayıplı demokrasi dediğiniz
zaman siz de içine giriyorsunuz, farkında değilsiniz. Evet... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Kardeşim, tüzüğü savunun. Siz,
maddeleri savunamıyorsunuz, genel gerekçelerle geçiştiriyorsunuz. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Burada, üzülerek ifade ediyorum
ve size yakıştıramadım Sayın İyimaya, ağzına yakıştıramadım; çünkü, mezun
olduğumuz okul aynı orijinli. "Cibilliyetsiz" kelimesini kullanmandan
dolayı ben size yakıştıramadım. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Ben demedim. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Size yakıştıramadım. (MHP
sıralarından alkışlar) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Çarpıtma! ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Çarpıtmayın Sayın Köse,
çarpıtmayın. İSMAİL KÖSE (Devamla) - Onun için, değerli
arkadaşlarım, şimdi, mesele şudur: Mesele... ASLAN POLAT (Erzurum) - Muhalefeti konuşturmamaktır,
değil mi?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Burada, bir "aygıt"
denildi, "aygıt..." Değerli arkadaşlarım, düşünebiliyor musunuz;
Sayın İyimaya, Yüce Meclisimizin değerli milletvekillerinin haysiyetiyle
oynadı, farkında değil. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Ne haysiyeti kardeşim?! ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Ne demek istiyorsun? İSMAİL KÖSE (Devamla) - Aygıt ne demek biliyor musunuz?
Aygıt, şu madene derler, buna... Bu, araç demektir, araç... Bu, eşya demektir.
Bütün milletvekillerimi, kendisini de tenzih ediyorum. Hiçbir milletvekili eşya
değildir; şuurlu, inançlı, Allah'ın yarattığı en mükemmel ve en istisnaî bir
mahluktur, bir varlıktır. Bu insana siz "aygıt" demek suretiyle, bu
insanın iradesinin başkalarının emrinde, yani, hükümetin emrinde "orası ne
diyorsa, buradan gelen geçiyor" şekliyle, bunu söylemek suretiyle bunu
yapıyorsunuz... ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye konuşturmuyorsunuz
milleti, niye konuşturmuyorsunuz?! Niye milleti konuşturmuyorsun be?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Değerli milletvekilleri, şimdi,
işte, bundan sonra... ASLAN POLAT (Erzurum) - Rahatsız mı oluyorsun ben
konuşunca?! İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...bundan sonra, size,
bilginizi, belgenizi ve görgünüzü, bugüne kadarki birikiminizi komisyonlarda
aktarmak suretiyle, komisyonlarda değerlendirmek suretiyle, çok daha
çalışabileceğiniz bir mekân tavsiye ediyoruz, bir mekânın önemini vurguluyoruz
ve bugüne kadar kullanmadığınız, bugüne kadar tam anlamıyla idrak edemediğiniz
bir mekânda bundan sonra bu verimli çalışmalarınızı yapacaksınız. T. RIZA GÜNERİ (Konya) - Siz iktidar sahibisiniz, biz
konuşamıyoruz! İSMAİL KÖSE (Devamla) - Sözün kısası, zaten, arif olan
milletimiz bizi anlıyor; o millet için, burada, bu zamanın değerlendirmesini
yaptığımızı da biliyor... T. RIZA GÜNERİ (Konya) - Haksızlık Sayın Başkan! İSMAİL KÖSE (Devamla) - ...ve inanıyorum ki,
yapacağımız çalışmaların da milletimize hayırlı olacağına inanıyorum ve bu
teklifin, İçtüzükteki zamanlama meselesinin ülkemize, milletimize hayırlı
olacağına inanıyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Köse, teşekkür ederim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan... Sayın
Başkan... BAŞKAN - Sayın İyimaya, buyurun efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz... (MHP sıralarından "Geç otur yerine!" sesleri) TURHAN GÜVEN (İçel) - Mikrofonu açın Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun, dinliyorum; açarım mikrofonunuzu.
Buyurun, sizi dinleyeyim. Nedir konu? AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, sayın sözcü,
bana hiçbir şekilde ait olmayan "cibilliyetsiz" gibi ağır bir
sözcüğü... İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Sen söyledin. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Ben ne dediğimi biliyorum;
açıklayacağım. ...bana izafe etmek yoluyla, 69 uncu madde hükmü
çerçevesinde sataşmaya karşı cevabın İçtüzük hukuku çerçevesinde koşulları
doğmuştur; iki üç dakika lütfedin, cevap vereceğim efendim. BAŞKAN - Sayın İyimaya, sizin... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Siz yoktunuz efendim. BAŞKAN - Sizin konuşmanızı ben de dinledim, izledim.
Siz, şu andaki anladığınız anlamda konuşmadınız; ben de onu biliyorum; ama, bu
konuda açıklama hakkına sahipsiniz. Yerinizden söz verdim, buyurun efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Peki. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Sayın Başkanım, niye kürsüde
söz vermiyorsunuz BAŞKAN - Mikrofonu açtım efendim, açtım. Buyurun, açıklayın efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Fark etmez... BAŞKAN - Açıklayın efendim, oradan da duyuluyor. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Tabiî... Tabiî... BAŞKAN - Buyurun. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Sayın Başkan, Yüce Parlamentonun değerli üyeleri; bütün kelimeleri,
en ince detaylarıyla düşünerek kullanan bir arkadaşınızım. Kanunun, yerinde
olmayan şekilde kullanılması... Yani, kanun diyorsunuz, tüzük diyorsunuz, ama,
içine o kavramın anlamıyla bağdaşmayan kuralları koyarsanız, Sayın Aksoy, 158
sayfalık bir incelemesinde, bu gibi kurallara "cibiliyetsiz kurallar"
demiştir dedim ve atıf yaptım, herhangi kimseye değil; ama, şu anda, Türkiye
Parlamentosunun kendisinin hazırlamadığı ve önerge sahiplerinin hazırlamadığı
ve hukuku kirleten bir odaktan bu kuralların hazırlandığını da açıkça ortaya
koydum; bu adresi bulma borcu da, yasama yetkisini kullanan Parlamentonundur
dedim. Saygılar sunuyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Konu aydınlanmıştır; teşekkür ederim. Sayın Güneri, Sayın Ilıcak -özellikle Sayın Güneri için
öncelikle söylemek istiyorum- sizin, kürsüde hatip konuşurken, yerinizden,
devamlı ona müdahalenizi, çok açık ve yasal dayanaklarından da bahsederek, Grup
Başkanvekiliniz biraz önce söylemişti; bunu, Yüce Meclis ve dinleyicilerimiz
duydu. Şuradaki kürsüde konuşmacılara bu gibi müdahalelerde bulunmazsanız,
konuştuğumuz konuyu, siz de, biz de, burada başka dinleyen izleyicilerimiz de
daha iyi anlayacak, daha iyi tartışma ortamını yakalamış olacağız. Sayın Ilıcak, zatıâliniz için de aynı şeyi
söyleyeceğim. Oradan yapmış olduğunuz müdahaleleri dikkatle izledim; hepsini,
Grup Başkanvekiliniz söyledi. Elbette ki, bu gibi görüşmelerde, bazen asabımıza
hâkim olamadığımız anlar oluyor... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Asap meselesi değil
Sayın Başkan... BAŞKAN - Ama, bunların konuşma yeri... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Parlamenterin müdahale
hakkı vardır. BAŞKAN - Sayın Ilıcak, bunların konuşma yeri,
bulunduğunuz yerden kürsüye hitaben bağırıp çağırmak değil. Söz isterseniz,
usulümüz çerçevesinde, varsa verilir ve sonuna kadar da hakkınızı
kullanırsınız. (MHP sıralarından alkışlar) AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Parlamentoda müdahale
hakkı vardır. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkanım, konuşma
hakkımızı kesiyorsunuz. BAŞKAN - Lütfen, İçtüzüğümüzün 68 inci maddesini
uygulamaya bizi zorlamayın; görüşmelerimizi usul ve adap içerisinde yürütelim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ona gerek kalmayacak ki bu tüzük
değişikliği geçerse, 68'e gerek kalmayacak ki... BAŞKAN - Buyurun Sayın Grup Başkanvekili. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, burada üç
parti yetkilisi konuştu, sözcüsü konuştu MHP'den önce. Anavatan Partisi sözcüsü
konuştu, Doğru Yol Partisi sözcüsü konuştu, Fazilet Partisi sözcüsü konuştu.
Hiçbir partinin sözcüsü, bu kürsüde, başörtü meselesini konuşmadı, başörtü
meselesini açmadı, başörtü istismarı yapmadı; ancak, başörtü istismarı,
dördüncü konuşmacı tarafından yapıldı; sanki muhalefet partileri burada
başörtüsü istismarı yaptı, kendileri de başörtü meselesini çözdü gibi. Milliyetçi
Hareket Partisine olan saygımdan, düşündüklerimi söylemek istemiyorum.
Milliyetçi Hareket Partisini tanıyorum; izah edemediklerini Sayın Köse'ye
konuşturuyorlar burada. (FP sıralarından alkışlar) Türkiye'de başörtüsü sorunu vardır. Marmara
Üniversitesinin önünde hâlâ öğrenciler coplanmaktadır... YUSUF KIRKPINAR (İzmir) - Sizin yüzünüzden... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - MHP de başörtüsü
meselesini çözmemiştir. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim, konu aydınlanmıştır. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - MHP'nin başörtüsü
meselesini nasıl çözdüğünü milletimiz biliyor. BAŞKAN - Konu aydınlanmıştır; teşekkür ederim efendim... Teşekkür ederim... Şimdi konuşma sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına,
İstanbul Milletvekili Sayın Necdet Saruhan'da. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) DSP GRUBU ADINA NECDET SARUHAN (İstanbul) - Sayın
Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti Meclis Grubu adına ve
şahsım adına Yüce Heyetinize saygılarımı arz ederken, çok elim bir olay sonunda
kaybettiğimiz Sayın Gaffar arkadaşımıza ve şehit olan diğer emniyet
mensuplarımıza Allah'tan rahmetler diliyorum, şehit yakınlarına başsağlığı
diliyorum, ulusumuzun başı sağ olsun. Değerli arkadaşlarım, bizler, ülkemizi bugüne getirene
kadar binlerce şehit verdik. Türkiye'nin bölünmez bütünlüğü için, halkımızın
dirliği ve güvenliği için, gerekirse biz milletvekilleri de dahil olmak üzere
binlerce şehit vermeye hazırız. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, Anayasamızın 95 inci ve yine
geçici 6 ncı maddelerinde, İçtüzüğün nitelikleri ifade edilmiş bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisinin İçtüzük hükümleri, diğer parlamentolarda olduğu
gibi, bu Meclisin sessiz anayasalarıdır, iç anayasalarıdır; diğer bir deyişle,
usul kanunlarıdır. Malumlarınız, hukukta en zor şey, usul yasalarını
yapmaktır; ancak, usulün olmadığı bir yerde, hukukun esasından bahsetmek de
mümkün değildir. Bu nedenle, 1982 Anayasamızın yürürlüğe girmesinden sonra,
yine Anayasa hükmümüze göre, bizler, 1961 Anayasası ile 1982 Anayasası arasındaki
farklılıklar nedeniyle, 19 uncu Yasama Döneminde, İçtüzükte bazı değişiklikler
yapmaya gayret ettik; ama, maalesef, bu değişiklikler kadük kaldı. Bilahara, 20 nci Dönem yasama organımız, İçtüzükle
ilgili, şu anda mevzuatımızda bulunan, uyguladığımız içtüzük değişikliklerini
getirdi; ama, bunlar 1982 Anayasasındaki değişiklik düşüncelerimiz nedeniyle,
bugünün koşullarında yeterli görülmemeye başlandı ve 21 inci Yasama Döneminde,
kendilerine huzurlarınızda teşekkür etmeyi bir borç bildiğim alt komisyon üyesi
arkadaşlarım tarafından, sanıyorum 51 maddelik yeni bir İçtüzük değişiklik
teklifi hazırlandı. Ancak, bu İçtüzük değişiklik teklifinin, 13 maddesini
geçirdik; ama, maalesef, mevcut İçtüzüğümüzdeki engeller nedeniyle bunu
tamamlamak nasip olmadı. Biraz evvel, bir konuşmacı arkadaşım, bu 8 maddelik,
ki, 2 maddesinden biri yürürlük biri yürütmedir; dolayısıyla, 6 maddelik
içtüzük değişiklik paketini getirmenin bir hukuk hilesi olduğunu söylediler.
Ben, sayın arkadaşıma katılmıyorum; bu, olsa olsa, bir hukuk boşluğunu doldurma
gayretidir. O nedenle de, teklifi getiren sayın grup başkanvekillerime, bu
boşluğu, geçici bir dönem için olsa bile, doldurmaya çalıştıkları için teşekkür
ederim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Muhalefeti konuşturmamak, hukuk
boşluğunu doldurmak mı oluyor?! Muhalefetin sesini kesmek, hukuk boşluğunu
doldurmak mı oluyor?! NECDET SARUHAN (Devamla) - Şimdi, sevgili arkadaşlarım,
benden önceki konuşmacıların tümü eski parlamenterler idi. Bendenizin örgütte
siyasî deneyimim çok uzun; ama, Parlamentoya ilk defa bu yasama döneminde
geldim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Hoş geldiniz. NECDET SARUHAN (Devamla) - Eğer, benim konuşmam
sırasında, konuşmamı, böyle, sözlerinizle kesmeye çalışırsanız, açık
söyleyeyim, ürkerim, konuşamam, konuşmam. Eğer konuşmazsam, bu da, sayın
muhalefetin her zaman vurguladığı "bu kürsü, konuşulacak yerdir"
düşüncesiyle tenakuz teşkil eder. O zaman, lütfen beni ürkütmeyin, konuşayım
arkadaşlar. (DSP sıralarından alkışlar) ASLAN POLAT (Erzurum) - Siz, sesimizi kesiyorsunuz.
Getirdiğiniz teklifle, muhalefetin sesini kesiyorsunuz sayın konuşmacı; onu
açıklayın. NECDET SARUHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, biraz
sonra anlatacağım. ASLAN POLAT (Erzurum) - Anlatın, anlatın... NECDET SARUHAN (Devamla) - Biraz müsaade buyurursanız
ve hemen sırası gelmişken, Sayın Erzurum Milletvekilime şunu anımsatmak
istiyorum: Dün akşamki konuşmaları sırasında, özellikle Demokratik Sol Parti
sıralarına döndüler ve kendisini dinlemelerini, dinlerlerse çok güzel şeyler
öğreneceklerini söylediler. Demek ki, arkadaşlarım, bu kürsüde, ben, değil 20
dakika, 200 dakikada konuşsam, beni arkadaşlarım dinlemeyecek olurlarsa hiçbir
yararı yok; arkadaşlarım, üzülerek bunu yine söyleyeyim. Ben, çok kısmetli bir milletvekiliyim herhalde, şu
kürsüye; ne zaman nasip oldu çıktım ise, Genel Kurulumuz bir hayli kalabalıktı
ve şimdi, yine, sevinerek, iftiharla söylüyorum, beni dinleyen 2 sayın
muhalefet partisi başkanımız da buradalar, bu bir şans. Arkadaşlarım, iki gün önce bir olay yaşadık; Mecliste
toplantı yetersayısını bulamadık, yani 184 kişiyi bulamadık ve birleşime ara
vermek zorunda kaldı Başkanımız. Arkadaşlarım, eğer biz, Genel Kurula
gelmeyeceksek... Ki, geçen sene yapılan devam çizelgesinde -bendeniz,
anımsarsınız, altı aylık süreyle, bu Meclise koltuk değneğiyle geldim- o
listede beşinci sıradaydım, grup başkanvekilleri de dahil; ama, arkadaşlarım,
ben, bu kadar devamlı olmama rağmen, mevcut Parlamentomuzdaki arkadaşlarımın
maalesef üçte 1'iyle tanışma onurunu yakalayamadım. Eğer, bizler, Genel Kurula
gelmeyeceksek veya Genel Kurula geldiğimiz zaman, konuşmacı arkadaşımızı
dinlemek yerine, kulislere çıkıp oturmaya tercih edeceksek veya Genel Kurul
salonunda telefonla görüşmeleri yeğleyeceksek, burada hangi arkadaşımız ne
kadar konuşursa konuşsun, hiçbir önemi yok arkadaşlarım. Değerli arkadaşlarım, Meclisteki çalışmaların
temelinde, bugün, tüm Batı devletlerinde, demokratik ülkelerde olduğu gibi,
çalışmaların asıl temeli komisyonlardır ve enteresan bir şey söyleyeyim,
malumlarınızdır bu -rakamda yanılabilirim- Amerika Birleşik Devletlerinde, her
milletvekilinin 22 danışmanı, Avrupa'da, pek çok ülkede de, her milletvekilinin
16 danışmanı vardır; bizim, 1'er danışmanımız var. Üzülerek belirtmek
istiyorum, bunların çoğu, ya gelen misafirlerimizi terminallerden alıp
getiriyorlar ya onların hastaneye gitmesini sağlıyorlar ya da bazı
arkadaşlarımızın araçlarının sürücülüğünü yapıyorlar. Arkadaşlarım, bu şekilde, hazırlanan tasarılar... Ki,
bu arada hemen değinmek istiyorum; Bakanlar Kurulundan gelen kanun
tasarılarında da büyük eksiklikler var; oradaki bürokrat arkadaşlarımız yeterli
düzeyde değil, katılıyorum; ama, biz, komisyonlarda, çok güzel şeyleri
tartışıyoruz. Bendeniz, şu an, Anayasa Komisyonundayım. Ben, o komisyonda,
Sayın Ahmet İyimaya arkadaşımdan, Sayın Malkoç'tan, Sayın Kamalak Hocamdan, pek
çok şey öğreniyorum; en azından, hukuk bilgilerimi tazeleme ve hukuk nosyonumu
genişletme şansını yakalıyorum. Orada, iletişimler doğuyor; birbirimizi
tanıyoruz ve bu ülke için neler yapılması gerektiğine dair, birlikte karar
vermeye çalışıyoruz. Eğer, biz, komisyonlardaki çalışmalarımızı daha artırır ve
gerçeği gibi yaparsak; her siyasî parti, komisyona göndereceği arkadaşları
uzman arkadaşlarımızdan seçer gönderirse ve o arkadaşlarımızı, demokratik
anlayışa göre, bürokrat, sekretarya ve uzmanlarla da destekleyecek olursak,
biz, mükemmel kanun teklifleri hazırlarız; bakanlıklardan, Başbakanlıktan gelen
kanun tasarılarının üzerinde çok güzel düzenlemeler yaparız ve Türkiye Büyük
Millet Meclisi de, halkın benimseyeceği mükemmel yasaları çıkarır. Değerli arkadaşlarım, elbette, yasaların çok hızlı
çıkarılması bir beceri değil; önemli olan, hem iyi üretken olacaksınız hem de
halkın tasvip ettiği, kamuoyunun tasvip ettiği yasaları çıkaracaksınız. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Bravo... NECDET SARUHAN (Devamla) - Ancak, sayın
milletvekilleri, bizim, şu andaki İçtüzüğümüzle, 3 maddelik bir yasayı
çıkarabilmemiz için -ki, bu, milletlerarası sözleşme de olabilir, en rahat
geçenlerden biri de budur- yaklaşık, tüm siyasî partilerimiz ve hak sahibi olan
milletvekili arkadaşlarımız konuşursa, 6-7 saate ihtiyacımız vardır.
İçtüzüğümüze göre, Meclis, haftada bir gün veya birbuçuk gün yasama görevini
yürütüyor. Dolayısıyla, bizim, haftada, ancak 3 maddelik bir yasa yapabilme
hakkımız doğar. ASLAN POLAT (Erzurum) - Uzatıyorsunuz!.. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - 200 maddelik tasarı 2
saatte geçti buradan... NECDET SARUHAN (Devamla) - Arkadaşlarım, arz
edeceğim... İzin verin lütfen... Oysa, önümüzde, 1030 maddelik bir Medenî Yasa, 500 maddeye yakın bir Ceza Yasası
değişikliği... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Uzlaşmayla... AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Uzlaşmayla çıksın... NECDET SARUHAN (Devamla) - ...98 maddelik Avukatlık
Yasası değişikliği gündemde bekliyor ve yine, en önemlisi, yüzlerce maddeyi
aşacak bir yerel yönetimler yasası var. ASLAN POLAT (Erzurum) - Muhalefet konuşmasın!.. NECDET SARUHAN (Devamla) - Bunlarla ilgili, konuşma
haklarımızı İçtüzükteki biçimde hepimiz kullanırsak, hele hele, yarın, Türkiye
Büyük Millet Meclisinin çatısı altına 5 değil de 10 siyasî partimiz girerse,
yıllarca, bir yasa çıkarmamız mümkün değil. Bendeniz Rize kökenliyim. Rize'de, bir sempozyuma
katıldım Sayın Bekâroğlu'yla beraber; yine, İstanbul'da, yerel yönetimlerle
ilgili bir toplantıya katıldım. Rize'de, bu toplantılarda, Rize üniversitesi
yasasının bir an evvel çıkarılmasını istediler benden; İstanbul'da da, yerel
yönetimler yasasının çıkarılmasını istedi muhtarlarımız; ama, arkadaşlar,
onlara, üzülerek, ne Rize üniversitesi yasasının ne de yerel yönetimler
yasasının, mevcut tüzükle bir veya iki seneden önce çıkamayacağını, belki de
kadük kalacağını söylemek zorunda kaldım. SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hükümet istiyor mu sayın
sözcü?.. NECDET SARUHAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlarım, en
iyiyi üreteceğiz; ama, en iyiyi üretirken, bunun yanına hızı da katacağız.
Hızlı olmak kaliteyi düşürür diye bir şey yok arkadaşlarım. Bugün, Ankara'dan
İstanbul'a bir tren 12 saatte gidiyor, hızlı trenle 3 saatte giderseniz,
kaliteyi düşürmez, aksine artırırsınız. Bir de, Türkiye, milletlerarası bir
sürü sözleşmenin altına imza atmış durumda. Bizler, Avrupa Birliğine girmek
istiyoruz. Bizim, dünya standartlarına, milletlerarası hukuk normlarına
ulaşmamız gerekiyor, hukuk reformu yapmamız gerekiyor; ama, o hukuk reformunun
temelinde, bütün Batı demokrasilerinde olduğu gibi, hızlı çalışmak da yatıyor.
Ben, her hızlı çalışmanın zarar getireceği kanaatinde değilim. Yine, arkadaşlarım, İçtüzükte en mükemmelini yapmak
mümkün mü; bence şöyle değil: Malumunuz, bir uzlaşma, uyum komisyonumuz vardı;
Anayasanın yaklaşık 20 maddesini değiştirmeyi düşünüyorduk. Sanıyorum bugün,
aynı Anayasamızın toplantı ve karar yetersayısına ilişkin maddesini de, eğer
böyle devamsızlıklarımız sürerse, mecburen, anayasa değişikliğiyle
düzelteceğiz. Biz, madem anayasa değişiklikleri yapmayı düşünüyoruz
arkadaşlarım, Tüzüğümüzü de, Anayasa gereği yapacağımız o değişikliklerle
bütünleştirmek, o uyumu sağlamak zorunda olduğumuza göre, ne yapacağız; önce
anayasa değişikliğini halledeceğiz, sonra çok detaylı, yaptığımız o
değişikliklerle de koşut olan, onlara paralel olan yeni bir tüzük çıkaracağız. Biraz evvel, sanıyorum Sayın Kamer Genç arkadaşım,
Anayasa Komisyonunda neden bu iki teklifin birlikte mütalaa edilmediğini
söylediler. Arkadaşlarım, İçtüzüğün 35 inci maddesinde, Anayasa Komisyonu veya
diğer komisyonlar birbiriyle ilintili bulunan kanun tekliflerini veya
tasarılarını birleştirebilirler deniliyor. Burada bir ihtiyarîlik var; yani,
buna mecbur değil; bu bir. İkincisi, Anayasa Komisyonunda hiçbir arkadaşımızdan
böyle bir öneri de gelmedi; gelseydi, belki de memnuniyetle ikisini
birleştirir, bir arada görüşülmesine karar verirdik. Yine, arkadaşlarım, Anayasa Komisyonunun toplantısıyla
ilgili başka bir üzüntümü arz etmek istiyorum. Muhalefet partilerine mensup
bazı arkadaşlarımız, komisyonda -haklı olabilirler- sinirlendiler ve maddelere
geçildiği zaman salonu terk ettiler. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Protesto ettiler. NECDET SARUHAN (Devamla) - Arkadaşlar, buna hakları yok.
Ben, orayı terk eden arkadaşlarımdan bir şeyler öğrenmek ihtiyacındayım. Ben
soracağım, karşımdaki arkadaşım -muhalefette olabilir, Meclis dışında olabilir,
halktan birisi olabilir- bana bilgi verecek. ASLAN POLAT (Erzurum) - Yahu, Genel Kurulda
konuşturmuyorsunuz!.. NECDET SARUHAN (Devamla) - Yüce dinimiz, bildiğinizi
öğreteceksiniz diyor arkadaşlarım. Oturacağız, kavga etmeden, uzlaşarak... ASLAN POLAT (Erzurum) - Nasıl uzlaşacağız,
konuşturmuyorsunuz ki! NECDET SARUHAN (Devamla) - Hukukta kesin doğru yok,
doğruları bulma gayreti var. Ben yanlış düşünebilirim ve burada isim vererek
söylüyorum, Sayın Ahmet İyimaya'nın anayasa konuşmalarından zevk alıyorum,
bilgi alıyorum. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ama, alamayacaksın artık,
konuşturmayacaksın... NECDET SARUHAN (Devamla) - Şimdi, arkadaşlarım, biraz
evvel de anlattım ve izin verirseniz, maddelere -maddeler üzerinde
arkadaşlarımız konuşacaklar, onların haklarına fazla tecavüz etmek istemiyorum-
kısaca değineyim. Şimdi, yapılan bu değişiklik 8 madde; zaten, bunun 2'si
yürürlük ve yürütme; onun dışında kalan maddelere kısaca bir göz atarsak: 1
inci maddede soru-cevap müddeti 10 dakikayla sınırlandırılıyor. Arkadaşlarım,
bugün, zaten, bunu 20 dakika olarak yapıyoruz; ama, yine bir anımı anlatarak
söylemek istiyorum: Sanıyorum dün akşam veya evvelki akşamdı, Sayın Kamer Genç
bakanımıza bir soru sordular. O arada, bakanımız meşguldü ve Sayın Kamer Genç
de haklı olarak sinirlendiler, başkanımıza hitaben "bakan beni
dinlemiyor" dediler; başkanımız da "bir kulağı sizde" deyince,
Sayın Kamer Genç "o halde, son söylediğim üç kelimeyi söylesin"
dediler, bakanımız cevap veremedi. Arkadaşlarım, önemli olan, birbirimizi
dinlemek. Dolayısıyla, soruyu soruyorsunuz -hiç kimseyi tenkit etmiyorum- ama,
önce bir yorum getiriyoruz; o yorumu getirirken, başka arkadaşlarımızın
-muhalefetten olabilir, iktidardan olabilir- soru sorma haklarını da
sınırlıyoruz, ondan sonra soruyu soruyoruz ve bakan, eğer gerek duyarsa
"yazılı yanıt vereceğim" diyor; burada sorulan soru da, o an için
hiçbir değer ifade etmiyor. ASLAN POLAT (Erzurum) - Niye rahatsız oluyorsunuz
başkalarının konuşmasından?! NECDET SARUHAN (Devamla) - Yine, 79 uncu madde
değiştirilerek, raporların okunmaması getirilmiş. ASLAN POLAT (Erzurum) - O bir şey değil, onu anlıyoruz. NECDET SARUHAN (Devamla) - Arkadaşlarım, ben, iki
yıldır, Parlamentoda komisyon raporlarının okunmasına karar verildiğini
görmedim. Şimdi, okunmazsa ne olur; bize, Divan, kitapçıkları dağıtıyor;
burada, komisyonların raporları var. Milletvekili olarak bizler, biraz zahmete
katlanıp, o kitapçıkları yarım saat önce alıp okumak istesek veya görüşmeler
arasında okumak istesek bunu hallederiz; bunun bir mahzuru olduğu kanısında
değilim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Tamam, ona itiraz eden yok. NECDET SARUHAN (Devamla)- Yine, arkadaşlarım konuşurken
görüşme usulünde değişiklikler geldiğini belirttiler. Muhalefetin orada
haklılığı olabilir; ama, hiçbir parti, iktidardaki yerini garanti görmemeli;
bugün biz iktidardayız, yarın muhalefette olabiliriz; sizler orada
olabilirsiniz; bu, demokrasinin en doğal sonucu. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Biz de onu söylüyoruz. NECDET SARUHAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, şu
tekliflerin ikisini de inceledim, muhalefeti susturmak amacıyla yapılmış bir
şey olduğuna...İnanın, bu konuda bazı anayasa profesörlerini de arayarak,
bilgilerini istedim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Ciddî misin?! NECDET SARUHAN (Devamla)- Ciddîyim... ASLAN POLAT(Erzurum) - Yemin et! NECDET SARUHAN (Devamla) - Ciddîyim arkadaşlarım;
çünkü, buradaki konuşmalarla... ASLAN POLAT (Erzurum) - Yemin et, kabul edeceğim. NECDET SARUHAN (Devamla) - Bakın, şu an Mecliste 200
kişi var mı?.. Beni dinlemeyen 300 arkadaşım Meclisin dışında; konuşsam ne
olacak, konuşmasam ne olacak! Yine, arkadaşlarım, bu temel kanunlar konusu var.
Burada, beşte 3 çoğunlukla teklif geti-rilebiliyor; bu rakam da 330; 330 oyla, neredeyse anayasa değişikliği
yapabiliyoruz. Dolayısıyla, o rakamın, o oranın bulunması halinde, müsaade
edelim, bütün dünyada olduğu gibi, biz de, o temel yasaları pratik biçimde
geçirelim. Bir örnek vermek istiyorum arkadaşlarım. İtalya
Parlamentosunda, komisyonların, bazı konularda yasa yapma hakları var.
Amerika'da, bütün yükü komisyonların üzerine aktarmışlar, neredeyse,
komisyondan gelen tasarılar, teklifler, olduğu gibi çok pratik sürede geçiyor. Her partiden
bir arkadaşımızla birlikte Kudüs'e bir geziye gitmiştik, orada parlamentoyu
izleme şansını bulduk. Arkadaşlarım, konuşmacıya üç veya üçbuçuk dakikalık
konuşma hakkı tanımışlar; ama, başka bir şey dikkatimi çekti, milletvekili
koltuklarının arkasında locamsı yerler var ve orada da bir sürü insan var;
konuşacak olan milletvekiline veya dinleyen milletvekillerine devamlı olarak
yazılar getirip götürüyorlar, kulaklarına bir şeyler fısıldıyorlar; sonra
anladım ki, bunlar onların danışmanıymış -nasıl burada bakanlarımızın yanında
bürokratlar oturuyorsa- onlara yardım eden kişilermiş. Arkadaşlarım, bunu
yapmak zorundayız. TURHAN GÜVEN (İçel) - Öyle bir şey getirseydiniz kabul
ederdik. NECDET SARUHAN (Devamla)- Arkadaşlarım, bir de 83 üncü
madde yürürlükten kalkmış. Burada bir kanun maddesinin önce görüşülmesi veya
sonra görüşülmesi fazla bir değer zaten ifade etmiyordu, ki, biz, Anayasa
Komisyonunda tartışma yaparken, birbirimize uyumlu davrandık; tabiî, haklı
olarak farklı fikirler de çıktı. Netice olarak şunu söylemek istiyorum: Bu İçtüzük,
içtüzükte değişiklik yapma hakkımızı frenlemiyor. Şu anda komisyon tarafından
geri çekilmiş olan içtüzük değişikliği, gönlüm ister ki, anayasa değişiklikleri
de yapıldıktan sonra daha detaylı bir biçimde Genel Kurula sunulsun; ama,
uzlaşmadan geçerek sunulsun. Arkadaşlar, demokrasinin en güzel yolu uzlaşma; biz,
Demokratik Sol Parti olarak bunu yapmaya uğraştık. Ben açık söylüyorum,
vatandaşıma da açığım, milletvekilime de açığım, profesörüme de açığım; lütfen,
bilmediklerimi bana anlatsınlar, onlara teşekkür ediyorum, etmeye de devam
edeceğim. Bize birçok faks geliyor, kanun yapılırken görüş belirten bilgiler
geliyor; ben otuz yıllık avukatım; ama, bazen, o bilgileri gördüğümde hayranlık
duyuyorum. Arkadaşlarım, her şeyi biz bilmiyoruz, Parlamento da
bilmiyor. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Liderler biliyor, liderler. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) NECDET SARUHAN (Devamla)- Başkanım, çok kısa bir süre
rica edeceğim. BAŞKAN - Sayın Saruhan, 1 dakika ilave ettim; buyurun
efendim. NECDET SARUHAN (Devamla)- Sayın arkadaşlarım, biz 70
milyonluk bir ülkeyiz; gönlüm ister ki, yapacağımız her yasada, atacağımız her
adımda, halkımın emeği olsun, halkımın düşüncesi olsun. Netice olarak şunu söylüyorum: Bir şeyler yapmak, hiç
değilse, hiçbir şey yapmamaktan iyidir. Gelin, şu 6 tane maddeyi geçirelim;
ama, ileride de Türkiye Büyük Millet Meclisine yakışır bir biçimde mükemmel bir
içtüzük yapalım; biz Batı demokrasilerinden örnek almaya çalışırken, onlar
bizden örnek alsın diyor, hepinize sabrınız için teşekkür ediyorum. (DSP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, içtüzük değişikliği
hakkında gruplar adına yapılacak konuşmalar tamamlanmıştır. Şimdi sıra, şahısları adına yapılacak konuşmalara
gelmiştir. Şahısları adına söz isteyenlerin isimlerini okuyorum:
Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün, İstanbul Milletvekili Sayın Osman
Kılıç, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer
Genç, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker, Adana Milletvekili Sayın Yakup
Budak. Ancak, bu arkadaşlarımızdan ikisine söz
verilebilecektir. Konuşma süreleri 10'ar dakikadır. İlk söz, Erzurum Milletvekili Sayın Lütfü Esengün'ün. Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. İçtüzük değişiklik teklifi
hakkında kişisel düşüncelerimi, görüşlerimi, daha doğrusu endişelerimi dile
getirmek üzere huzurunuzdayım. Değerli arkadaşlar, bu içtüzük değişiklik teklifini
-samimî olarak ifade edeyim- okuduğum zaman, böyle bir teklif nasıl verilir
diye gerçekten hayret ettim. Böyle bir teklifi Meclise, hele de Genel Kurulun
huzuruna kadar getirmek, büyük bir talihsizliktir. Ben, böyle bir değişikliği
savunmak bir tarafa, teklif etmeyi dahi, demokrasiye inanmamakla bir
tutuyorum... (FP sıralarından alkışlar) ...ama, biraz evvel, teklif sahibi
sayın sözcüleri dinleyince, baktım ki, endişelerimde pek haklı değilim; bu
kafadan ancak böyle bir teklif çıkar!.. (FP sıralarından "Bravo"
sesleri, alkışlar) Değerli arkadaşlar, biraz evvel burada dinledik;
iktidar partilerine mensup sözcülerin bir tek savunması var: "Zamanı iyi
kullanalım." Nice zamanlar boşa gitti. Bu sene, şu Mecliste, 1 Ekimde
açıldıktan ta kasım ayı sonuna kadar, hiçbir yasa tasarısı veya teklifi
görüşülmedi, günlerimiz boşa gitti; ama, iktidar partileri, hükümet, Meclisi
çalıştırmak isteği zaman, gece 24.00'lere kadar çalıştık. 24.00'e kadar da
çalışırız, sabahlara kadar da çalışırız; yeter ki, sizin Meclise getirecek
tasarınız olsun, gerçekten milletin dertlerini giderecek yasa tasarılarınız
olsun. Değerli arkadaşlar, ben, Sayın Başkanla ilgili bir
düşüncemi de müsamahalarına sığınarak arz edeceğim. Bugün, birleşim başlarken,
Sayın Sökmenoğlu Başkanlık kürsüsünde idi, sonra değişiklik yapıldı, Meclis
Başkanımız Meclisi yönetmeye başladı. Biraz sonra önergeler görüşülecek.
Önergeler görüşülürken, Meclis Başkanlığı adına düşünce ifade etmek üzere yine
Sayın Sökmenoğlu'na söz düşecek. Yanılıyor olabilirim ama kişisel kanaatim,
Sayın Başkanın, komisyon sıralarında oturması daha münasip olurdu. Meclis adına
söz söylemek ve önergeler, özellikle muhalefetten gelen önergeler üzerinde
görüş beyan etmek üzere Sayın Başkanın, komisyon sıralarında olması daha
münasip olurdu; bir. İkincisi; Sayın Sökmenoğlu'na saygımız var; ama, niye
orada mesela bir Fazilet Partili Meclis Başkanvekili oturmuyor diye de haklı
olarak hatırımıza geliyor. Değerli arkadaşlar, bu içtüzük değişikliği, gerçekten
bir faciadır, bir fecaattir. Bunun, komisyon tarafından mı olur, teklif
sahipleri tarafından mı olur bilmiyorum, ama, görüşmeleri tamamlanmadan geri
çekilmesi lazımdır; böyle bir içtüzük, Osmanlı'nın Meclisi Mebusanında dahi
yoktur. (FP sıralarından alkışlar) Meşrutiyet Meclisi, Cumhuriyet Meclisi
değil... Meşrutiyet Meclisinde dahi böyle bir içtüzük uygulanmamıştır. Bu içtüzük değişikliği neyi getiriyor hatırımıza, 12
Eylülün Millî Güvenlik Konseyinin aldığı kararları, çıkardığı kanunları. 5 kişi
bir araya gelecek, imza atacaklar, müzakere yok, milletin bilgisi yok, millete
danışma yok; biz yaptık, böyle oldu!.. Bu içtüzük değişikliği gerçekleşirse,
olacak olan budur; çoğunluğun azınlığa tahakkümüdür; muhalefeti yok saymaktır,
muhalefeti boğmaktır. Sayın Başkan, siz, Başkan sıfatıyla, muhalefetin de
hakkını hukukunu korumak mecburiyetindesiniz. Bu içtüzük değişiklik teklifi
verildikten sonra, komisyonda görüşülürken, buraya gelirken, acaba, Meclisin
hukukunu, muhalefetin hakkını savunmak durumunda olan Meclis Başkanımızın tavrı
ne oldu diye hep düşündüm; ama, şimdi görüyoruz ki, bu, sıradan bir yasa
teklifi gibi, yasa tasarısı gibi görüşülüp Meclisten çıkacak; çoğunluğuna
güvenerek, iktidar partileri, bu hatayı yapacaklar. Değerli arkadaşlar, bundan kimseye hayır gelmez. Bugün
iktidarda olanlar, yarın, muhalefette olacaklar. Düşünün şöyle beş on sene
evvelini: Üçte 2'ye yakın çoğunluğa sahip olan Anavatan Partisi, bugün,
Mecliste dördüncü sırada. Milliyetçi Hareket Partisi 19 uncu Dönemde vardı 19
kişiyle, 20 nci Dönemde yoktu, şimdi var; ama, sonrası ne olur, Allah bilir!
DSP, 19 uncu Dönemde 3 kişiydi; Sayın Ecevit, Sayın Özkan ve bir başka
milletvekili arkadaşıyla Meclisin arka sıralarında otururdu ve bizden de, sık
sık, kişisel sözlerimizi ödünç alırlardı; beraber muhalefetteydik, Sayın
Ecevit'e olan saygımızdan dolayı, kişisel sözlerimizi de verirdik; şimdi,
birinci partisiniz; ama, bir dahaki seçimde ne olacağınız sizin de belli değil!
(DSP sıralarından "Yine birinci partiyiz", FP sıralarından
"Olmayacaksınız" sesleri) Değerli arkadaşlar, ben, şunu samimî olarak dile
getiriyorum: Bugünün şartlarını düşünerek, hep iktidarda kalacağını zannederek,
bu hataların içine düşmeyin. Bu Meclis varsa, muhalefetiyle var. Bu Meclis olacaksa,
demokrasi olacaksa, muhalefetin sesiyle olacak. Muhalefet, isteklerini
komisyonda dile getirsin gibi bir mazerete sığınmayın; komisyonların nasıl
çalıştığını biliyoruz. İhtisas komisyonu olmasına rağmen, hesabınıza gelmeyen,
söz tutmayan komisyon başkanlarını nasıl değiştirdiğinizi biliyoruz.
Komisyonlarda, yine, söz tutmayan üyelerin nasıl al aşağı edildiğini,
komisyonlarda ikna odalarının nasıl kurulduğunu, başbakanlardan, başbakan
yardımcılarından özel talimat getirilerek nasıl yasaların yapıldığını hep
beraber görüyoruz.(FP sıralarından alkışlar) Onun için, gelin, aklıselimle
düşünün, sağduyuyla düşünün; bugünün yarını da var, bu sıralar hiç kimseye
kalmaz. Sayın Köse'nin savunması neydi, daha çok, verdiği
teklifi: "Efendim, zaman, zaman, zaman..." Geçenlerde, Ağrı
Milletvekilimiz Sayın Seven "Ağrı'ya üniversite kurulmazsa, kendimi
yakarım" demiş; kendinizi yakmaya lüzum yok kardeşim, getirin kanun
teklifini, destek verelim, çalışalım gece saat 12'lere kadar, hem Ağrı'ya
üniversite kuralım -bölgem olduğu için söylüyorum- hem Erzincan'a üniversite
kuralım. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Çorum, çoktan
beri, yıllardan beri, üniversiteyi hak etmiş; ama, Meclise gelmiyor. Meclise ne
geliyor, durun, onu söyleyeyim; bu İçtüzük değişiklikleri niçin yapılıyor:
Değerli kardeşlerim, bu millet, size, götürün bu emaneti, bu işleri IMF'ye
teslim edin diye rey vermedi; şu derdimizi halledin, şu ekonominin, pahalılığın
üstesinden gelin diye, size, güvenerek rey verdi, oy verdi, destek verdi, siz
de, aldığınız emaneti, doğru götürüp IMF'ye o Cottarelli denen adama teslim
ettiniz. Ek Niyet Mektubu İzleme Formu... Ek niyet mektubu
verilmiş, onun da izleme formunda bakın ne diyor: 30 Ocak 2001 gününe kadar
tütün kanununun çıkarılmasının son günü. Sonra elektrik piyasası kanunu
Meclisten geçecek, ocak 2001. Yine, aynı ay içerisinde, ay sonuna kadar kamu
iktisadî teşebbüslerine ilişkin kanun çıkarılacak. Nisan ayında ne olacakmış;
Merkez Bankası kanununun çıkarılmasının son günü. 30 Nisan, iyi bilin, bakın,
bu size verilmiş talimattır, dikkat edin. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Emir, ciro... LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - 15 Mart 2001, şeker kanunu
Mecliste onaylanacak. Değerli kardeşlerim, ben bunu okurken, gerçekten, kanıma
dokunuyor, kanıma dokunuyor. (FP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar) Böyle bir takvimi, böyle bir vaadi, Meclis adına, hiç kimse, ne
Cottarelli denen o adama ne IMF'ye vermemeli. Bu milletten siz böyle mi emaneti
aldınız? Bu emanetin hakkı böyle mi yerine gelecek? Onun için, İçtüzük değişecek,
IMF'ye verdiğiniz bu sözler günü gününe yerine gelecek, Cottarelli gelecek her
gün bir bakanın ensesinde dikilecek, bu iş ne oldu, şu iş ne oldu... Bakın, samimî söylüyorum, bizim, millet olarak, Türkiye
olarak, Cenabı Hak'kın verdiği bütün zenginliklerle ne IMF'ye ne Cottarelli'ye
muhtaç olmadan ayakta durmamız, gelişmemiz, büyümemiz, dünyanın en büyük on
ülkesi arasına girmemiz pekâlâ mümkün; ama, ne yapalım, işte, 54 üncü hükümet
bitti, 55, 56, 57... IMF'ye mahkûm hale getirdiniz. Şimdi de, IMF'nin hizmetine
Meclisi sokmaya çalışıyorsunuz. Bu Meclis, ne IMF'nin, ne Cottarelli'nin ne de
bir başkasının emrine de girmeyecek, talimatıyla da hareket etmeyecek, kendi
hür iradesi neyse, onu yapacak. Değerli arkadaşlar, söylenecek çok söz var. Maddeler
üzerinde kişisel sözlerim var, inşallah, onların hepsini tek tek dile getirmeye
gayret edeceğim. Ancak, samimî olarak tekrar ifade ediyorum, bu içtüzük
değişikliği fevkalade yanlıştır. Bu İçtüzükle muhalefetin sesi kısılacaktır,
muhalefet boğulacaktır. Mecliste maddelerin görüşülmemesi ne demek?!. Elinizi
vicdanınıza koyun, bunu, hanginizin havsalası alıyor?! Meclise geldiğinde ne
olacak; tümü üzerinde görüşmeler yapılacak, benimsenip benimsenmemesi... Yeni
bir tabir geliyor: Benimseme. Benimsenirse, maddeler okunmayacak,
oylanmayacak... Ee, bu ne demektir; biz, gece 24.00'e kadar çalışırken çok
yoruluyoruz, 24.00'e kadar değil de 19.00'a kadar çalışalım, bitirelim... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bitiriyorum efendim. BAŞKAN - Sayın Esengün, süreniz bitti; 1 dakikalık
eksüre veriyorum, tamamlayın efendim. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Teşekkür ediyorum. Geldi, okundu, tümü üzerinde sadece bir görüşme
yapıldı, ne oldu; kanun çıktı. Buna ne derler; ne sihirdir ne keramet, el
çabukluğu bir marifet. Değerli kardeşlerim, sizin asıl korktuğunuz çalışmak
değil. Ben inanıyorum ki, gece sabahlara kadar bu Meclisteki bütün arkadaşlar
çalışmaya vardır. Sizin korkunuz, şu Meclis televizyonu, şu televizyondan
milletin sizi izlemesi. Geçenlerde biri ortaya çıktı "efendim, Meclis
televizyonu naklen yayına son versin" dedi. O sözü, TRT Genel Müdürü kendi kafasından mı söyledi zannediyorsunuz;
o sözün arkasında başkaları var. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Güçler var. LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bu Meclisteki görüşmeleri
milletten saklamaya çalışan güçler var. Özellikle iktidarın, artık, milletin
huzuruna çıkacak yüzü kalmadı. Şimdi, gelecek, ne olduğunu ne milletvekili anlayacak
ne televizyonu başındaki halkımız anlayacak, bir yasa çıkarılmış olacak. Kim
anlayacak bunu; IMF anlayacak; çünkü, IMF'nin dediği olacak. Değerli arkadaşlar, tekrar ifade ediyorum, gelin, bu
tekliften vazgeçin, bu yanlıştan vazgeçin, Türkiye Büyük Millet Meclisi
tarihinde olmamış bu yanlışlığa siz alet olmayın. Yarın vakit geçer, muhalefete
düşersiniz, elinizi dizinize vurursunuz. Şunu da ifade edeyim: Bu yanlışı eğer siz
gerçekleştirirseniz, Fazilet Partisi olarak, iktidara geldiğimiz gün, böyle
yanlış, antidemokratik, baskıcı bir İçtüzüğü, biz, yeniden eski haline
getirmeye muktedir olacağız; inşallah, eski haline getireceğiz. Hepinizi saygıyla selamlıyorum efendim. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Esengün, konuşmanıza teşekkür ediyorum. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkanım, hatip, benim
ismimden bahsederek, sataşma yaptı. BAŞKAN - Tutanakları getirteyim efendim. Değerli milletvekilleri, bir konuya açıklık getirmek
isterim. Sayın Esengün, yapmış oldukları konuşmalarında, benim,
Genel Kurulda, Meclis İçtüzüğü görüşmeleri sırasında, Komisyon yanında,
Başkanlık Temsilcisi yerinde bulunmamın daha uygun olacağını düşünmüşler; bunu
ifade ettiler. Kendi görüşlerine teşekkür ediyorum; ancak, İçtüzüğün 14 üncü
maddesinin ikinci fıkrasına göre, Meclis Başkanı Genel Kurulda bulunduğunda,
öncelikle, Meclis görüşmelerini yönetmekle sorumludur; yaptığımız odur. Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar) TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan... Sayın Başkanım...
Sayın Başkanım!.. Sayın Başkanım!.. BAŞKAN - Sayın
Osman Kılıç, buyurun
efendim... (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, görüşmelere devam
edemezsiniz o zaman; çünkü, Meclis Başkanvekili yok. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Meclis Başkanvekili yok Sayın
Başkan. BAŞKAN - Elbette ki... Sayın Başkanvekilimizin yerinde
olması gerekir. TURHAN GÜVEN (İçel) - O zaman, tatil edin efendim. BAŞKAN - Hayır... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Esengün yeniden konuşacak. TURHAN GÜVEN (İçel) - Şu anda konuşma yapılamaz. Sayın
Esengün'ün de bir daha konuşması lazım. BAŞKAN - Sayın Güven, o zaman, bir konuya daha açıklık
getirelim. Dünkü görüşmelerde ben bulunmadığım için, her konuyu
anında izlemem mümkün olmuyor. Dün, olmadığı için, birinci erteleme yapılmış;
artı, bugün görüşülecek. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - 62 nci
madde açık; Başkan olmazsa, Genel Sekreter Yardımcısı var. TURHAN GÜVEN (İçel) - Ya?.. Sizin adınıza Genel
Sekreter Yardımcısı mı konuşacak?! BAŞKAN - Buyurun Sayın Kılıç. OSMAN KILIÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 586 sıra sayılı yasa teklifinin tümü
üzerinde kişisel olarak söz almış bulunmaktayım; sizleri saygıyla selamlıyorum.
Sözlerime başlarken, Diyarbakır'daki haince, alçakça
suikastta yaşamlarını yitiren kamu görevlilerimize Allah'tan rahmet, ailesine
ve milletimize başsağlığı diliyorum; ancak, belirtmeliyim ki, bu tür eylemler
koyabilen yapılanmaları, başlangıçta kaynağında kontrol altına alarak
engellemek, devletin ve milletin öncelikli görevidir; yoksa, eylem bir
sonuçtur. Değerli milletvekilleri, çağımız bilgi çağıdır,
teknoloji çağıdır. Bilgi ve teknoloji hayatın her alanında toplumsal ve
bireysel yaşamın her yönünde etkilidir, belirleyicidir. Siyaset de bir bilimdir. Öyle ki, ilköğretimden
başlayarak, ortaöğretimde, tüm diğer alanların yanında, siyasetin üzerine bina
edildiği kurumlar, kurullar öğretilmekte, üniversitelerimiz de ise, lisans ve
lisansüstü eğitim verilmektedir. Siyaset bilimine uygun siyasetlerin, tutumların,
uygulanma, yürütülme kurumları ise, siyasî partilerdir. Anayasamızın bugünlerde
sıkça sözü edilen ve öne çıkmış olan 68 inci maddesinde, siyasî partilerin
demokratik siyasî hayatın vazgeçilmez unsurları olduğu belirtilmektedir; yani,
öncelikle demokratik siyasî hayat olacak, sonra onun unsuru siyasî partiler
olacaktır. Bunlardan birisi olmazsa, diğerinin tek başına bir anlamı ve işlevi
olmayacaktır. Anayasa Mahkememiz Siyasî Partiler Yasasıyla ilgili son
kararlarında bu hususa da vurgu yaparak, demokrasinin, demokratik siyasî
hayatın öncelikle olması ve korunması gerektiği, buna zarar veren, risk
oluşturan yapılanmalara, faaliyetlere izin verilemeyeceğinin altını özenle
çizmiştir. Bu, kısa; ama, çok önemli gördüğüm vurgudan sonra,
Parlamentoda bilimin belirleyici ve hâkim olmasının zorunlu olduğunu
söylemeliyim. Değerli milletvekilleri, Meclisimizin çalışmaları,
yasama ve denetim görevlerinden oluşmaktadır. Hukuksal, sosyal, siyasal, teknik
bilimlere uygunluk, denetim anlayışımızın da, yasama anlayışımızın da temelini
oluşturmalıdır. Ancak, bu anlayış ve uygulayışla ülkemizin kalkınmasına katkı
sağlayabilir, gelişmiş ülkelerle olan aramızdaki farkı kapatır ve hatta öne
geçebiliriz. Değerli milletvekilleri, bilim çok ve boş sözleri
sevmez. Kalabalıkları sevse bile, kalabalık lafı sevmez; akılcı, somut, net
sözler, söylemler, yöntemler ister, bulgular, dayanaklar ister. Bu manada Meclis çalışma usul ve esaslarını
irdelediğimizde, hemen görülecektir ki, gerek usul yönünden gerek bu usullere
göre yürüttüğümüz faaliyetlerimiz yönünden, akla, bilime, teknolojiye, olması
gereken önemi ve yeri vermemekteyiz. Bunun çarpıcı örneklerinden birisini bugün
yaşadık. Yakın zamana kadar uyguladığımız bir yöntem vardı: Ad okunarak yoklama
yapılması. Tesadüf bu ki, bugün de bunu yaptık; Parlamentonun yarım saat ile 45
dakika arasındaki bir zamanını alıyor değerli arkadaşlar. Bu uygulamanın,
bilime, teknolojiye, akla ne kadar uygun olduğu ortadadır. Değerli milletvekilleri, özellikle Genel Kurul
etkinliklerinde izlenen usuller ve bu usullere göre öngörülen süreler,
maalesef, konuyla, esasla ilgili olmayan söylemlerle, hem de süreyi mutlaka
aşmak pahasına doldurulmaya çalışılmaktadır. Amacına uygunluğu tartışılır
gündemdışı konuşmalar, yerli yersiz istenen karar yetersayısı ve yoklama, yerli
yersiz verilen önergeler; yürürlük ve yürütme maddelerinde dahi söz alıp, bir
sürü şey söyleyip maddeyle ilgili hiçbir şey söylememe uygulamaları, Meclisin
zaten kısıtlı olan çalışma zamanının büyük bölümünü alıp götürmektedir. Keza,
denetim işleviyle ilgili olarak Tüzükteki tarifine ve amacına uygunluğu tartışılır
mahiyette sözlü soru önergeleri, araştırma ve genel görüşme önergeleri, çoğu
kez hukuksal ve bilimsel gerekçelerden yoksun soruşturma ve gensoru önergeleri,
denetime ayrılan sınırlı süreleri alıp götürmekte, böylece, Tüzüğün amaçladığı
manada önergeler görüşülememekte, kadük hale gelmektedir. Öte yandan, Genel Kurul, âdeta bir komisyon gibi işlev
görmekte, komisyonlar ise misyonundan ve işlevinden uzak bir görünüm ve çalışma
sergilemektedir. Öncelikle ihtisas komisyonlarında gündeme getirilmesi gereken
önergeler yoğun bir şekilde Genel Kurulda verilmekte; yine, komisyonlarda
yapılması gereken ayrıntılı müzakereler, zaman çok daha uygun olmasına karşın
yapılmamakta, Genel Kurulun sınırlı süreleri ise aşılmak pahasına
kullanılmaktadır. Bu nedenlerle, Parlamento, siyasal bilime uygun siyaset
yerine, siyaset edebiyatının, siyaset demagojisinin yapıldığı, TV yayınının da
etkisiyle "seçmene selam" anlayışının ağırlık kazandığı bir görünüm
sergilemektedir. Bu çarpık yapı ve işleyiş büyük zaman ve kaynak israfına neden
olmaktadır. Muhalefet etme adına başarı sayılan bu tutumlar ve itiraf etmek
gerekir ki, zaman zaman iktidar üyelerinin gereken özeni göstermemeleriyle
kaybedilen zaman, ülkenin zararıdır; halkın zararıdır. Birbirimizi açığa
düşüreceğiz diye, milletin çok kıymetli zamanını öldürme hakkı hiçbirimizde
olmamalıdır. Sayın üyeler, bir kısmına değinebildiğim nedenlerle,
İçtüzüğün genelde revize edilmesi ve hatta, Anayasada düzenlenen bazı
kuralların dahi gözden geçirilmesi bir zorunluluktur. Bu görüşü paylaşan pek
çok üyemiz de vardır; örneğin, bunlardan, Sayın Rifat Serdaroğlu, 7.10.1999
tarihinde Anayasa Komisyonunda İçtüzükle ilgili görüşmede "teknik
çalışmaların tamamlanacağı merci, siyasî partilerin Meclis aritmetiğine uygun
olarak temsil edildikleri komisyonlardır" şeklinde bu konuya vurgu
yapıyor. Yine, örneğin, Sayın Bülent Akarcalı, aynı toplantıda
şöyle diyor: "Şu anda, tasarı veya tekliflerin her maddesi üzerinde,
fıkrası üzerinde önerge verilen hiçbir Batı meclisi yoktur. Genel oluşum, genel
işleyiş, kanunlar komisyonlarda bitiyor ve de Avusturya Meclisi bunun en aşırı
konumu. Komisyonlardan geçmiş olan kanun tasarıları, çok kısa bir görüşme
olduktan sonra oylanıyor; kabul veya reddediliyor. Bütün ağırlık komisyon
çalışmalarında, ihtisas komisyonlarında. Oysaki, bizdeki garabet şu: İhtisas
komisyonu -hem ihtisas sahibi olmuş milletvekilleri hem de konu üzerinde
uzmanlarla çalışmış milletvekilleri- bir teklif veya tasarıyı inceleyip aşağıya
indirdikten sonra, Genel Kurulda, konuyla hiç ilgisi olmamış; ama, son dakika
bir kelimeye bir cümleye aklını takmış dört beş arkadaşın imzasıyla mesele
tartışılabiliyor; işin esprisine tamamen aykırı." Yine aynı oturumda, Sayın Ahmet İyimaya şöyle diyor:
"Bu Parlamentonun temel sorunlarından birisi, müzakere sürecindeki
çarpıklık. Kanun tasarıları, komisyonlarda hazırlanır; komisyonlarda görüşülür;
komisyonlarda tartışılır; mükemmeli komisyonda bulmalıyız ve Genel Kurulda,
geneli üzerindeki konuşmaları, süre itibariyle artırabiliriz; 30 dakikası siyasal
olur, 20 dakikası teknik olur ve 20 dakikalık teknik eleştiriler çerçevesinde,
gerçekten gözden geçirilecek bir madde varsa, onun usulünü getiririz ve
gerçekten hızlı çalışan, devamlı çalışan değil, doğru üreten, zamanında çalışan
parlamento örneğine ulaşırız diye düşünüyorum." Değerli üyeler, işte, görüşmekte olduğumuz bu teklifle,
bu amaca yönelik bir düzenleme getirilmektedir; kanaatimce, bu düzenleme
yerindedir. Ancak, uygulamada, sözcülerin dile getirdiği gibi, mahzurlar,
yetersizlikler görüldüğünde, bu Mecliste yeni düzenlemeler yapmak, her zaman
için mümkündür. Değerli üyeler, bir hususa daha değinmek istiyorum. Bu
teklifin metninde, mutlaka, genel ve madde gerekçeleri geniş ve açık şekilde
ve -kişisel görüşüm- tatmin edici
bir şekilde yer almaktadır. Ancak, asıl gerekçe, şu anda önümüzde bulunan
gündem. Gündemi bir incelediğimizde göreceğiz ki, yoğun bir birikme var, bir
tıkanma var. Örneğin, üç gün önceki; yani, 23.1.2001 Salı günkü gündemi ben
aldım; neredeyse, bir küçük
kitapçık haline gelmiş. Bu
gündeme baktığınızda, 8 kısımdan
oluşuyor, bunun, zaten başlangıçtaki 5 kısmı, yasama ve denetim çalışmalarının
dışındaki işlevlere ayrılmış; onlardan sonra kalan kısmı, ancak biz yasama ve
denetime ayırabiliyoruz. Arkadaşlar, salı günkü gündeme baktığınızda, yasama
bölümüyle ilgili 220 tane kanun tasarı ve teklifi var ve bunlar son derece
önemli; her birisi, ülkenin önemli bir sorunuyla ilgili; her birisi,
insanlarımızın, çeşitli toplum kesimlerinin umutla ve sabırla beklediği
konuları içeren teklif ve tasarılar. Bunların içerisinde, uluslararası
anlaşmalarla, ikili anlaşmalarla ilgili olanlar var; bunların içerisinde,
dokunulmazlıklarla ilgili hususlar var; bunları görüşemiyoruz; dönem bitiyor;
biz, hâlâ, bunları işleme koyamıyoruz. Denetimle ilgili bölüm daha da vahim. Değerli arkadaşlar, burada, yüzlerle ifade edilecek 510
adet sözlü soru önergesi var; bunları ne zaman görüşeceğiz, ne zaman
tartışacağız?! Bunların her birisi, ülke sorunlarıyla ilgili,
milletvekillerinin önem verdiği konular. Değerli arkadaşlar, yine, genel görüşme ve araştırma önergeleriyle ilgili bölüme bakıyoruz,
141 tane; her birisi son derece önemli konuları kapsıyor. Allahaşkına söyler
misiniz, bunları ne zaman görüşeceğiz?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Bakanlar çıksın
cevaplandırsınlar. BAŞKAN - Sayın hatip, süreniz bitti. Bir dakika ilave
ediyorum; tamamlayın efendim. OSMAN KILIÇ (Devamla) - Millet bizden bu aslî
konularımızı süratle görüşmemizi bekliyor değerli arkadaşlar. Denebilir ki, uzlaşmayla, 91 inci madde veya o yöntem
olmasa bile Danışma Kurulunun oybirliğiyle veya grup önerisi yoluyla Genel
Kurula gelinip gündemde bir sıralama yapılır öncelikle görüşülür deniyor; ama,
bunların her birisi önemli, her birisini bekleyen toplum kesimleri var. Birini
öbüründen üstün tutmak meseleyi ne kadar çözer bunu da takdirinize sunuyorum,
bu konuya dikkatinizi çekiyorum. Değerli arkadaşlar, dolayısıyla, bu kanun teklifi,
kanaatimce, son derece yerindedir; ama, belli mahzurlar, şu anda işaret edilen
veya öngörülen mahzurlar da uygulamada önümüze çıkabilir. Bunu da pekâlâ burada
giderebiliriz, yeni bir düzenlemeyle bunun gereğini yaparız. Bu düşüncelerle sizleri saygıyla selamlıyorum;
kanunlaştığı takdirde bu düzenlemenin hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.
(DSP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Kılıç, teşekkür ederim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, zatı âliniz
gelmeden önce usulle ilgili bir itirazım olmuştu. Malumunuz, Meclisin gündemini düzenlemek zatı âlinize
ait. İçtüzüğümüzün 35 inci maddesinin ikinci fıkrasında, komisyonların kanun
tasarı ve tekliflerini Genel Kurula parça parça indiremeyeceği ifade
edilmektedir. Gündemin dördüncü sırasında, daha önceki 58 maddelik İçtüzük
değişiklik teklifi var ve bunun üzerinde Genel Kurul 12 maddeyi müzakere etmiş
ve komisyon geri almış. Şimdi komisyon bunun içinden 6 maddeyi getiriyor, yani,
bu çok önemli, aynen o 58 maddenin içindeki 6 maddeyi getiriyor ve müzakereye
açılıyor. Gerçi bu yeni bir teklif; ama, Sayın Başkanım, bu bir hiledir, bu,
Meclisin vaktinin israfıdır. Lütfen, bu konuyu bir tartışıp karar verirsek
memnun olurum. BAŞKAN - Sayın Genç, tartışmaya gerek yok.
Bahsettiğiniz, İçtüzüğün 35 inci maddesi eşzamanlı teklifler içindir. KAMER GENÇ (Tunceli) - Hayır. BAŞKAN - Bu teklifler
eşzamanlı değil ayrı ayrı
kişiler tarafından ayrı ayrı zamanlarda verilmiş. Teşekkür ederim. Değerli arkadaşlarım, teklif hakkında sıra soru ve
cevaplara gelmiştir. Alınan karar gereğince, soru ve cevaplar için 10 dakikalık
süre verilmiş bulunuyor. Bu süre, sorular ve cevaplar için 5'er dakika olarak,
eşit olarak kullanılacaktır. Şimdi, soru sorma hakkına haiz olan arkadaşlarımızın
adlarını okuyorum: Sayın Ilıcak, Sayın Ateş, Sayın Yalman, Sayın Erek, Sayın
Genç, Sayın Arınç, Sayın Polat, Sayın Bekâroğlu ve Sayın Çelen. Şimdi, sırayla, bu milletvekili arkadaşlarıma,
sorularını sormaları için söz veriyorum. 1'den itibaren, 5 dakika içerisinde,
kaç arkadaşımın sorusu gündeme gelirse, onların cevabı için Komisyona ve
Başkanlık Temsilcisine söz vermeye başlayacağız. Buyurun Sayın Ilıcak. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan,
milletvekillerinin düşüncelerini yerlerinden ifade etmeleri demokrasinin bir
gereğidir; yalnız, bu mesele, sadece Yassıada Mahkemesinde bir suç sayılmıştı;
zannediyorum, şimdi, sizin takdirlerinizle de bir suç unsuru haline gelmiştir. Hemen soruma geçiyorum. BAŞKAN - İçtüzüğümüz öyle diyor, ben değil. Buyurun. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - 1950 yılında, Cumhuriyet
Halk Partisi, seçimlere giderken, sırf Demokrat Partililerin Mecliste az bir
şekilde temsil edilmelerini sağlamak için bir seçim sistemi değişikliği
yapmıştı ve çoğunluk sistemini getirmişti; yani, temsilî nispeti, temsilî
imkânı yarıya indiren ve sınırlayan; fakat, bu, döndü, kendi aleyhine tecelli
etti. Ben, şimdi, şunu sormak istiyorum: Muhalefeti susturmak
isteyen bu tüzüğün, yarın sizin aleyhinize de işleyeceğini düşünemiyor musunuz? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Affedersiniz "sizin" dediniz; acaba,
Komisyona mı soruyorsunuz, yoksa Başkanlık Temsilcisine mi? AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - İktidar temsilcilerine
soruyorum. BAŞKAN - "Sizin" dediniz de efendim... Buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Teşekkür ediyorum; benim
sorum bitti efendim. BAŞKAN - Sayın Ateş, sıra sizde; buyurun efendim. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, Anavatan Partisi
Grup Başkanvekili, konuşmasında "demokrasi çoğunluk rejimidir"
ifadesini kullandı. Oysa, Abraham Lincoln demokrasiyi tarif ederken
"halkın, halk için, halk tarafından yönetimidir" diyor ve bunun da
merkezine, demokrasinin olmazsa olmazı olan ilkelerden çoğulculuk -çoğunluk
değil, çoğulculuğu- farklılıkların zenginlik kabul edilişi, katılımcılık ve
açık ve şeffaf yönetim anlayışı oluşturur... Bu anlamda baktığımızda, bu açıdan
baktığımızda, milletvekillerinin sınırlı olan bilgi edinme özgürlüğünün daha da
kısıtlanması yerine, gün ışığında yönetim anlayışını Türkiye'de ikame etmek
gerektiğini düşünüyorum; yani, demokrasinin daha da demokratikleştirilmesi
gerektiğini... Oysa, bu yeni düzenlemeyle, demokrasinin, yaralı demokrasinin
daha da totaliter hale getirildiğini, yasakçı, dayatmacı, baskıcı, otoriter bir
yönetim anlayışının ikame edilmeye çalışıldığını görmekteyiz. Acaba, Sayın
Çakan "çoğunluk rejimi" derken, bu ifadesi "biz istediğimizi
yaparız" anlamını mı taşıyor? Bu bir. İki; milletin özlemlerini, arzularını, taleplerini
seslendirmeyi kısmış olmak, acaba milletin fakirliğinin ve fukaralığının
sebebinin yolsuzluklar, soygunlar olduğu izahlarının, ifadelerinin bu Mecliste
seslendirilmesi kısıtlanmak mı isteniyor? Üç; milletin özlemlerini seslendirmeyi kısıtlama ne
anlama geliyor? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Sayın Ateş, teşekkür ederim. Yalnız, şu konuya
bir açıklık getirelim: Sayın Çakan'a sual tevcihinde bulundunuz; ancak,
herhalde, o soruyu Komisyon veya Başkanlık Temsilcisine tevcih ettiniz. AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Nasıl yorumluyorsunuz noktasında
Sayın Komisyon Başkanına soruyorum efendim. BAŞKAN - Yorum... Yorum... Anlaşıldı efendim... Sayın Yalman, buyurun efendim. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, delaletinizle,
aşağıdaki sorularımın ilgililerce cevaplandırılmasını arz ediyorum. Mevcut içtüzük değişikliği yasa teklifinde kanun
maddelerinin okunmadan ve üzerinde konuşulmadan oylanmasının millî iradeye,
hukuka, insanî değerlere ve mantığa uygunluğu sizce nasıldır? Bir diğer sorum, kısa ve öz olarak soruyorum: Sayın
Başkan, Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Sayın İsmail Köse, altında
zatı âlinizin de Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili olarak imzanız
bulunan Türkiye Büyük Millet Meclisindeki Genel Kurul ve komisyon çalışmalarına
başörtülü bayanların giremeyecekleri hükmünü getiren 527 sıra sayılı içtüzük
değişikliğiyle ilgili kanun teklifinin geri çekildiğini ima eden ve bu konuda
da hem Anavatan Partisi Grubuna hem de Demokratik Sol Parti Grubuna, âdeta,
kendi girişimleriyle gerçekleşmiş gibi ima ederek, teşekkür eden İsmail
Köse'nin ifade ettiği 527 sıra sayılı içtüzük değişikliği görüşülmeyecek mi,
geri çekilecek mi; bununla ilgili cevap istiyorum. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN -
Teşekkür ederim. Sorular için verilen süre dolmuştur; şimdi, cevaplar
için Sayın Komisyon ve Başkanlık Temsilcisine söz veriyorum... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, yanlış... SALİH SÜMER (Diyarbakır) - Sayın Başkan, Kamer Beyin
sorusu vardı... MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) - Sayın Başkan, siz kendiniz
cevap verdiniz zaten; sorusu olanlara bir imkân daha tanıyın lütfen... BAŞKAN - Buyurun efendim. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkan, bizi, Başkanlığı alakadar eden sual yok, komisyon cevap verecek,
herhalde suallere... (DYP sıralarından gürültüler) Ancak, müsaade eder misiniz efendim ben... Bir dakika
efendim, benimle alakalı olursa veri-rim, hiç korkmayın. Ancak, millî irade meselesine gelince, malumunuz,
eskiden Dahilî Nizamnamede de yeterlik önergesi vardı... Değil mi efendim?..
Bir sual sorduğunuz zaman, yeterlik önergesi verildiği andan itibaren, tekrar
oylamayla kifayet-i müzakere yapılırdı. Şimdi, bu sistem, yeterli bir sisteme
geçiş ve anladığım kadarıyla da, Dahilî Nizamname buraya tekrar monte edilmeye
çalışılıyor. Bu, millî irade kısıtlaması değil. Arz ederim. Teşekkür ederim... LÜTFİ YALMAN (Konya) - Bu, cevap değil Sayın Başkan... TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, benim anlayışıma göre, cevap bu. Şimdi, Komisyon size cevap verecektir. BAŞKAN - Buyurun Sayın Komisyon. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa)- Sayın
Başkan, görüşmekte olduğumuz İçtüzükle ilgili üç değerli arkadaşımın görüşlerine
cevap vermek istiyorum. Tabiî, öncelikle, üç değerli milletvekili arkadaşım da,
İçtüzükle ilgili teknik bir açıklama hususunda bir sual yöneltmemiştir. Sadece,
arkadaşlarımız, gerek sözcülerin gerekse kişisel görüşleri istikametinde
İçtüzükte yapılmak istenen düzenlemenin eleştirisini yapmış bulunmaktadırlar.
Ben, bu görüşlerin hepsini saygıyla karşılıyorum. Genellikle, gerek İçtüzük gerek Siyasî Partiler Yasası
gerek seçim yasaları gerekse anayasalar, iktidar ve muhalefet konumuna göre
zaman içerisinde değişik konumlarda, değişik şartlarda, değişik yaklaşımlarla
eleştirilir ve ele alınır. Demokratik olgunluğa varabilmek için yapmakta olduğumuz
çalışmaların esas hedefi, genellikle, şartlar ve konum ne kadar değişirse
değişsin, klasik, standart bir demokrasi anlayışında buluşabilmek istikametinde
gelişmeli ve sonuçlanmalıdır. Ben de arkadaşlarımın görüşlerinle katılıyorum, şöyle:
Yani, İçtüzüğe sığınarak veya Siyasî Partiler Yasasına sığınarak veya seçim
sistemlerine dayanarak, onlara sığınarak, iktidarlar hiçbir zaman kalıcı
olamazlar; ama, buradaki tartışma konumuz spesifik olarak İçtüzüktür. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - İçtüzüğün demokrasiyle ilgisi
yok. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa)
-Arkadaşlarımdan maddelerle ilgili daha değişik eleştirileri ve önerileri
beklerdim. Zaten, bazı eleştiriler doğrudan doğruya grup başkanvekillerinden
Sayın Çakan ve Sayın Köse'ye yöneliktir. Bu arada şunu açıkça ifade edeyim: 527 sıra sayılı
İçtüzük teklifi, yani, daha önce komisyon olarak geriye çektiğimiz İçtüzük
teklifi, komisyonda ifade ettiğim gibi, en kısa zamanda, Komisyonumuz
tarafından gündeme alınacaktır. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Ne zaman Sayın Başkan? Üç ay
mı, dört ay mı, beş ay mı? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Efendim, müsaade eder misiniz... Ben, böyle bir suale muhatap olmadan, Komisyonda bunu
deklare ettim ve bunu, önümüzdeki günlerde görürsünüz; o konuda kimsenin tereddütü olmasın. Bir yıla yakın bir zaman,
bütün parti gruplarının katkıda bulunduğu bir içtüzüğü görmemezlikten gelmek,
bizim, benim ve arkadaşlarımın demokratik anlayışına sığmaz. Bu konuda, Genel
Kurulun huzurunda, bir defa daha açıklıyorum ki, en kısa zamanda, bu içtüzük
Komisyonumuzda görüşülecek ve Genel Kurula indirilecektir. Bu konuda, arkadaşlarıma teşekkür ediyorum ve saygı
sunuyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Süremiz bitti; bundan sonra soru soracak
arkadaşlarımıza söz vermemiz mümkün değil. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Çakan; ne diyorsunuz efendim? ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 69 uncu
maddesine göre, açıklama hakkımı kullanmak istiyorum; çünkü, Anavatan
Partisinin biraz önce konuşmacısı ben olduğum için, yanı sıra da ismimden
bahsederek, Fazilet Partisinden soru soran arkadaşım, bir konuşmamda
kullandığım cümleyi yanlış anladığını, daha doğrusu, hangi konuda bu cümleyi
kullandığım konusunda açıklama getirmemi istedi; aynı soruyu da Komisyon
Başkanına sordu. Haklı olarak, Komisyon Başkanı da, bu sorunun kendisini
ilgilendirmediğini, dolayısıyla, muhatabının benim olduğunu kendilerine ifade
ettiler. Müsaade ederseniz, çok kısa bir açıklama getirmek istiyorum. BAŞKAN - Sayın Çakan, sizin adınızı kullanarak, sayın
konuşmacının yapmış olduğu ifade-ler içerisinde, esasen sonrasında yaptıkları
bir düzeltmeyle, öğrenmek istedikleri konunun, Komisyon ya da Meclis Başkanlık
Temsilcisinin de, kendi anladıkları gibi olup olmadığını sordular; ama, onlar,
bu konuda kendilerinin bilgi sahibi olmadıklarını bildirdikleri için, size, çok
kısa, 1 dakika içerisinde bir açıklama fırsatı tanıyorum. Buyurun efendim. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; demokrasi, halkın,
kendini, temsilciler aracılığıyla idare etmesidir. Halk, temsilcilerini,
demokrasilerde, siyasî partiler aracılığıyla seçer ve meclise gönderir. İşte,
Genel Kurulda çoğunluğun verdiği karara uymak, demokrasinin gereğidir.
Azınlığın çoğunluğa hükmetmesi ise, demokrasiyle hiçbir zaman bağdaşmaz;
dolayısıyla, ben, Genel Kurulda çoğunluğun verdiği karara, diğer arkadaşlarımın
saygılı olmasını belirttim. Demokrasinin gereği de budur; aksi takdirde,
azınlığın çoğunluğa hükmetmesi, demokrasi değildir. Açıklıyorum, teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Seven, Sayın Esengün'ün, yapmış oldukları
konuşmada, sizin adınıza yer vererek "Ağrı'ya üniversite kurulmazsa
kendimi yakarım, demiş" dedikleri geçti. Aslında, bu, sizin için bir
sataşma değil... NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Ama efendim... BAŞKAN - Benim sözümü dinleyin lütfen... Ancak, Sayın Seven, böyle bir konuşmayı, siz, yapmamış
da olabilirsiniz. Meclis kürsüsünde size atfen böyle bir ifade kullanıldığı
için, yerinizden, 1 dakika süre içerisinde o konuşma hakkında bilgi verme
hakkına sahipsiniz, yeni bir sataşmaya imkân bırakmadan. Buyurun. NİDAİ SEVEN (Ağrı) - Sayın Başkan, teşekkür ederim. Öncelikle, Sayın Esengün'e, Ağrı Dağı üniversiteyle
ilgili desteklerinden dolayı teşekkür ede-rim; ancak, bu konudaki "benim
kendimi yakarım" dememdeki amaç şu: Burada, bir Ağrı milliyetçiliği söz
konusu değildir. Burada, Ermenilerin, yıllardır, Ağrı üzerinde yaptıkları
hesaplar söz konusudur. Ağrı Dağının, bir bayrak olarak, bir sembol olarak
Ermenilerce kullanılması, pullarında Büyük Ağrı Dağı ve Küçük Ağrı Dağının
kullanılması ve Bağımsızlık Bildirgesinde, Ağrı'nın Batı Ermenistan olarak
değerlendirilmesi; konunun, sadece, Ağrı halkının ve Ağrı milletvekilinin
problemi olmadığı, Türk Milletinin tümünün problemi olduğu; bu manada, Ağrı
Dağı üniversitesinin, Ağrı'da, mutlaka kurulması gerektiğini ve bunun bir millî
mesele olduğunu, bu millî mesele için... BAŞKAN- Teşekkür ederim. NİDAİ SEVEN (Ağrı)- Bu millî mesele için, değil bir
Nidai Seven bin Nidai Seven'in feda olacağını belirtmiştim. (MHP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar) BAŞKAN- Teşekkür ederim. Sayın Esengün de aynı şeyi ifade etti efendim. Değerli milletvekilleri, şimdi, İçtüzük teklifinin
maddelerine geçilmesini oylarınıza sunacağım; ancak, oylamadan önce, yoklama
talebinde bulunulmuştur. III. - YOKLAMA BAŞKAN- Yoklama talebinde bulunan milletvekillerinin
salonda bulunup bulunmadıklarının, öncelikle, tespit edilmesi gerekiyor. O
itibarla, talepte bulunan milletvekillerinin adlarını okutup burada olup
olmadıklarını belirleyeceğim. Turhan Güven?.. Burada. Ali Rıza Gönül?.. Burada. Hayri Kozakçıoğlu?.. Burada. Mustafa Örs?.. Burada. Mehmet Sadri Yıldırım?.. Burada. Saffet Kaya?.. Burada. Mehmet Gölhan?.. Burada. Yıldırım Ulupınar?.. Burada. Mustafa Kemal Aykurt?.. Burada. Ayvaz Gökdemir?.. Burada. İbrahim Konukoğlu?.. Burada. Hakkı Töre?.. Burada. İlhan Aytekin?.. Burada. Nihan İlgün?.. Burada. Doğan Baran?.. Burada. Hacı Filiz?.. Burada. Mehmet Gözlükaya?.. Burada. Mehmet Ali Yavuz?.. Burada. M. Sait Değer?.. Burada. Zeki Ertugay?.. Burada. Faris Özdemir?.. Burada. Nurettin Atik?... Burada. Fazlasıyla var. Değerli milletvekilleri, elektronik cihazla yoklama
yapacağım ve yoklama için 5 dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme
giremeyen üyelerin, teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen
de sisteme giremeyen üyelerin yoklama pusulalarını, belirtilen 5 dakikalık süre
içerisinde, Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin,
yoklama için sisteme girmemelerini bilhassa rica ediyorum. Onları şimdiden var
saymış bulunuyoruz. Yoklama işlemeni başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri; şu anda 172
mevcudumuz var, 23 kişi de yoklama talebinde bulunduğuna göre, yoklama isteği
sonuçlanmış ve toplantı yetersayısının olduğu belli olmuştur. Görüşmelere devam ediyoruz V. - KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın;
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/661)
(S. Sayısı : 586) (Devam) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, teklifin tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum:
Teklifin maddelerine geçilmesini kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere
geçilmesi kabul edilmiştir. (FP sıralarından "say, say" sesleri) Değerli milletvekilleri, burada Kâtip Üyelerimiz var;
"say" diyen sıralardan birisine mensup; ben bu bilgiyi onlardan
aldım. Hatırlattığınız için teşekkür ederim. Şimdi, teklifin 1 inci maddesini okutuyorum: TÜRKİYE BÜYÜK
MİLLET MECLİSİ İÇTÜZÜĞÜNÜN BAZI MADDELERİNİN DEĞİŞTİRİLMESİNE
DAİR İÇTÜZÜK TEKLİFİ MADDE 1. - 5.3.1973 tarihli ve 584 karar numaralı
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 60 ıncı maddesinin altıncı fıkrasının
sonuna aşağıdaki cümle eklenmiştir. "Soru ve cevap süresi on dakika ile
sınırlıdır." BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, 1 inci madde
üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Mehmet Bekâroğlu söz istemiştir;
buyurun. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır Sayın Bekâroğlu. FP GRUBU ADINA MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan,
değerli arkadaşlarım; ben de sözlerime önceki gün Diyarbakır'da güvenlik
kuvvetlerimize yapılan saldırıyı kınayarak başlıyorum. Bu saldırının ülke
barışına yapılmış bir saldırı olduğunu kabul ettiğimi bildirmek istiyorum. Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz İçtüzük
değişikliğinin 1 inci maddesi için Grubum adına düşüncelerimi açıklamak üzere
söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifiyle Meclis
çalışmasını verimli hale getirme iddiası mevcuttur. Denilmektedir ki, ülkenin
ihtiyacı olan kanunlar mümkün olduğunca çabuk çıkarılma amacıyla bu kanun
teklifi getirilmektedir. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, lütfen
dinlesinler efendim. NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, şu arkadaşlara
söyleyin, nedir bu; ya dinlesinler ya da dışarı çıksınlar; ayıp bu yahu. BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, hatibin sesini
duyalım, lütfen susunuz. MEHMET BEKÂROĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu hükümet, şimdiye kadarki hükümetlere göre daha çok kanun
çıkardığını söylemekte ve bununla övünmektedir. Gerçekten 20 nci Dönemle 21
inci Dönemi karşılaştırdığımız zaman, çok fazla sayıda kanun çıktığını
görmekteyiz. Bugüne kadar 234 kanun çıkarmışız. Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, bu teklifi
getirdiğine göre, demek ki, şimdiye kadar çıkarmış olduğu kanunlarda ülkenin
ihtiyaçları olan temel kanunların bulunmadığını itiraf etmektedir. Henüz
ülkenin ihtiyacı olan kanunları, bu hükümet, buraya getirmemiştir. Siz, gerçekten, ülkenin ihtiyacı olan kanunları
çıkarmadınız, çıkaramadınız. Çıkarmış olduğunuz kanunların büyük çoğunluğu,
ülkenin temel sorunlarıyla ilgili değildir. Milletin istediği gelir dağılımını
düzeltecek, demokrasi ve hukuk devletini kuvvetlendirecek tek bir kanun
getirmediniz. Temel sorunlarla ilgili getirmiş olduğunuz kanun ve
kararnamelerin büyük çoğunluğu da ya Cumhurbaşkanından ya Anayasa Mahkemesinden
dönmüştür ya da dönmek için sıra beklemektedir. Değerli milletvekilleri, bu hükümet, maalesef,
kendilerine oy veren toplum kesimlerinin çıkarlarına tek bir karar almamış, tek
bir uygulama yapmamıştır. Esasen, hükümeti oluşturan üç partinin sorumluları
milletten korkmaktadırlar, milletten kaçmaktadırlar. Bakınız, nasıl oluyor bunu
size anlatayım: İşte, üzerinde konuşmakta olduğumuz bu teklifin 1 inci
maddesinde, milletvekillerinin kanunla ilgili soru sorma hakkı 10 dakikayla
sınırlıdır denilmektedir. Değerli arkadaşlarım, gerekçesinde de, bu soruları
sormakta amaç, görüşülen konuyla ilgili metinlerde veya görüşmeler sırasında
ortaya konulan görüşlerde anlaşılamayan veya farklı anlamlara gelebilecek olan
hususlara açıklık kazandırmaktır; bu kriterlere göre yöneltilebilecek soru
adedinin de nihayet üç beşle sınırlı olması yeterlidir deniliyor. Değerli arkadaşlarım, siz, bu İçtüzük değişikliğiyle,
bu teklifin 1 inci maddesinde getirmiş olduğunuz 10 dakika sınırlamasıyla
muhalefetin sesini kısmaya çalışıyorsunuz. Bunun anlamı, milletvekillerinin,
yani milletin sesini kısmaktır. Değerli arkadaşlarım, biraz evvel konuşan sözcüler
belirttiler; muhalefetin olmadığı sistem demokrasi değildir; bu sistemin adı
otokrasidir, diktatörlüktür değerli arkadaşlarım, çoğunluk diktatörlüğüdür.
Nitekim, 1930'larda, faşizm de Avrupa'ya bu yolla gelmiştir değerli
arkadaşlarım. (FP sıralarından alkışlar) Değerli arkadaşlarım, bu hükümet, dernekleri,
vakıfları, baroları susturmaya çalışmaktadır. Sayın Adalet Bakanı, yüz yıllık kurumumuz olan İstanbul Barosunu
susturmak için işlem başlatmıştır. Değerli arkadaşlarım, yapılan bu hareketle, bu İçtüzük
teklifiyle, siz, siyaseti de, Parlamentoyu da susturmak istemektesiniz. Değerli arkadaşlarım, özellikle bu teklife oy verecek
olan iktidar partilerinin milletvekillerine sesleniyorum: Siz,
milletvekilisiniz; milleti temsilen bu yüce çatının altında bulunmaktasınız.
Unutmayınız ki, bu yüce çatı, bağımsızlık ve millet egemenliğinin odaklaşmış
olduğu yerdir. Siz, milletin kaderini, geleceğini belirleyecek olan bu
kanunlarla ilgili konuşma yapmayacak mısınız, bu kanunların ne anlama geldiğini
sormayacak mısınız; bürokratların hazırlayıp liderlerinize verdiği kanun
teklifleriyle ilgili sizin hiçbir fikriniz olmayacak mı şimdiye kadar olduğu
gibi?! (FP sıralarından alkışlar) Niçin, bu teklife parmak kaldırarak konuşma
hakkınızdan vazgeçiyorsunuz? Bu hak, aslında, milletin hakkı değil mi değerli
arkadaşlarım? Siz, bu teklifin kanunlaşması için parmak kaldırarak milletin
hakkını kullanmasını engellemiyor musunuz? Değerli milletvekilleri, millet, bize,
böyle bir hak vermedi. Millet, bizi, buraya, haklarını savunmak için gönderdi.
Konuşma hakkını, söz hakkını, kanun yapma hakkını bürokratlara devretmek için
göndermedi. Değerli
milletvekilleri, eğer, şimdi, bu teklifi kanunlaştırırsanız, bundan sonra,
korkarım, Fazilet Partisinin dışında, hiçbir hükümet bunu düzeltmek
istemeyecektir. Unutmayın ki, iktidarda kalmanın garantisi yoktur, Yarın iktidardan
düşersiniz; o zaman, bu yaptığınızdan dolayı pişman olursunuz. Değerli
milletvekilleri, muhalefeti susturmak, aslında Meclisi susturmaktır, milleti
susturmaktır; buna hakkımız yok. Şimdi, iktidarı oluşturan liderlere, Sayın Ecevit'e,
Yılmaz'a ve Sayın Bahçeli'ye seslenmek istiyorum: Eğer, siz, milletvekillerini,
bu yüce çatıyı ciddîye almazsanız, millet için alınacak kararlara, iktidarı ve
muhalefetiyle milletvekillerini ortak etmezseniz zayıf düşersiniz; bu Yüce
Meclisi, bu milleti zayıf düşürürsünüz; buna hakkınız yok. Değerli
arkadaşlarım, böyle olunca da, size müdahale ederler, size karışırlar. Bürokratlar,
çıkar çevreleri, lobiler size dayatırlar; şu kanun olmadı, onu şöyle değiştir,
geri çekin ya da çabuk çıkarın diye size telkinde bulunurlar, size dayatmalar
yaparlar. (FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Değerli
arkadaşlarım, bunları derler, derler ve siz, ses çıkaramazsınız. O zaman,
millet küçük düşer, demokratik parlamenter
sistem zayıflar değerli
arkadaşlarım. Böyle olunca da, milletin özlemi olan refah, huzur, özgürlükler hayal
olur. Değerli arkadaşlarım, buna hakkınız yok. Bu millet, yaptığınızı
görmektedir, her şey milletin gözünün önünde olmaktadır. Milletin, artık,
kandırılmaya tahammülü kalmamıştır. Demokrasi varsa, Parlamento gerçekten çalışıyorsa,
açıksa, burada, milletin sesi yükselmelidir değerli arkadaşlarım.
Demokrasilerde, tek tiplilik, tek seslilik yoktur. Muhalefetin bastırıldığı,
susturulduğu sistemin ismi demokrasi değildir değerli arkadaşlarım. Bu Meclis,
daha evvel de susturuldu değerli arkadaşlarım. Bu Meclis iki defa tatil edildi
değerli arkadaşlarım. Şimdi yapmış olduğunuz bu değişiklikle, biraz sonra
kanunlaştıracağınız, el kaldıracağınız bu değişiklikle, siz, bu Meclisi, bu
milletin sesini yeniden kısıyorsunuz. Bu bir tür Meclisi tatil etmektir,
kapatmaktır değerli arkadaşlarım. Muhalefetin olmadığı bir Meclis demokrasinin
Meclisi olamaz, bu milletin Meclisi olamaz değerli arkadaşlarım. O nedenle, bir
kere daha düşünün, bir kere daha bu konuyu tartışalım ve ondan sonra karar
verelim. Değerli arkadaşlarım, burada konuşan iktidar
partilerinin temsilcileri, özellikle Milliyetçi Hareket Partisi adına konuşan
Sayın Köse birtakım istismarlar yaptı. Önce terörü kınadı, biz de kınadık,
katılıyoruz, ondan sonra dedi ki, eğer bu kanunu çıkarırsak, bu terörle
canlarını kaybeden polis memurlarımız için, yetimler için birtakım
değişiklikler yaparız. Değerli arkadaşlarım, bu, çok ucuz bir edebiyattır, bu,
çok ucuz bir siyasettir. Bu, bir şekilde şehit istismarıdır değerli
arkadaşlarım, bu doğru değildir değerli arkadaşlarım. (FP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; DYP sıralarından alkışlar) Siz, hangi kanunu getirdiniz buraya? Siz, emekliler,
dullar, yetimler için, şehit aileleri için hangi kanunu getirdiniz de muhalefet
size katılmadı değerli arkadaşlarım... Yapmayın bunu, yapmayın bunu... (FP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Fazilet Partisini din istismarıyla suçladınız; ama,
geldiniz burada başörtüsü istismarı yaptınız değerli arkadaşlarım. Yazıktır,
bu, ucuz bir siyasettir. Değerli arkadaşlarım, gelin, siyaseti gerçek zeminine
çekelim. Birtakım kutsal değerler var, üzerinde siyaset yapılmayacak değerler
var. Bunlardan en önemlisi de şehit kanıdır ve yüce dinimizdir. Lütfen, gelin,
bunları siyaset malzemesi yapmaktan çıkaralım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Bekaroğlu, teşekkür ederim efendim. Şimdi söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına
Eskişehir Milletvekili Sayın Mehmet Sadri Yıldırım'dadır. Buyurun Sayın Yıldırım. (DYP sıralarından alkışlar) DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) -
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 586 sıra sayılı, Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin
1 inci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum;
bu vesileyle, Yüce Heyetinize ve televizyonları başında bizi izleyen aziz
milletime, Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılar sunuyorum. Değerli milletvekilleri, demokrasinin temel
unsurlarından biri de, Meclisin varlığıdır; yani, bir ülkede demokrasi varsa,
Meclis vardır. Meclis, demokrasiyi tamamlayan unsurlardan biridir. Daha
doğrusu, Meclis varsa demokrasi de vardır. İşte bu Yüce Meclis de, millet
adına, milletin meclisidir. Yüce Meclisin üyesi olan milletvekilleri de,
milletin oyuyla gelmiş, millet adına, milleti temsil etmektedirler ve millet
adına konuşurlar. Anayasanın 95 inci maddesine göre, Türkiye Büyük Millet
Meclisi, çalışmalarını kendi yaptığı İçtüzük hükümlerine göre yürütür kural ve
esaslarından hareketle, İçtüzüğün 60 ıncı maddesine eklenen soru ve cevap hakkı nedeniyle, milletvekilinin
hakkı sınırlandırılmaktadır; sürenin 10 dakikayla sınırlandırılması yanlıştır,
hatadır, millî iradeye ihanettir, hukuka aykırıdır, Anayasaya aykırıdır ve
demokrasiye ihanettir. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) Çünkü, milletvekillerinin
soru sorma hakkı İçtüzükte etraflıca düzenlenmiştir. Soru, yasama organının önemli araçlarından biridir. İçtüzükte soru iki kategoride ele
alınmıştır. Bunlardan biri de denetim sorusudur ve Anayasanın 98 inci
maddesinde düzenlenmiştir, diğeri ise yasama sorusudur, İçtüzüğün 60 ıncı maddesince
düzenlenmiştir. Yasama sorusu, denetim ve bilgilenme sorusundan farklı olarak,
sadece bakana değil, komisyona da tevcih olunabilmektedir. Değerli milletvekilleri, Meclisin kanun yapma yetkisi
içinde, kanun tasarı ve teklifleri görüşülürken, her hususta, yani, lafzı ve
ruhuyla incelenmesi gerekir. Kısacası, soru sorma, kanun yapmanın tamamlayıcı
unsurudur. Hal böyleyken, soru sormanın sınırlandırılması ise,
milletvekillerine getirilen sınırlamadır, millete getirilen sınırlamadır; başka
bir ifadeyle, muhalefetin sesini kesmektir, kısmaktır, (DYP ve FP sıralarından
alkışlar) milletvekilinin sesini kısmaktır, milletin sesini kısmaktır, Meclisin
sesini kısmaktır, demokrasinin sesini kısmaktır. (DYP sıralarından alkışlar)
Öyleyse, gelin, bu yanlıştan ve hatadan dönün; dönmezseniz, demokrasiden
bahsedemezsiniz, ve demokrasiyi savunamazsınız. Yoksa, millet, her şeyin
farkında ve millet demokraside bizden öndedir; yoksa, bedelini çok ağır
ödersiniz. Değerli milletvekilleri, tarihe baktığımızda, millete
ihanet edenlerin ve milletin sesini kısanların sonu hüsran olmuştur; çünkü,
demokrasi, keyfî bir uygulama olamaz. Demokrasinin birinci unsuru millettir;
öyleyse, muhalefetsiz demokrasi olamayacağına göre, muhalefetin ve milletin
sesini kısmak çok tehlikelidir; çünkü, İçtüzük, gücünü Anayasadan almaktadır,
daha doğrusu, İçtüzük, Meclisin iç anayasasıdır. Öyleyse, Anayasaya aykırı olan
bu teklif, İçtüzüğe de aykırıdır. Ülke olarak Avrupa Birliğine girmek istiyoruz. Peki, bu
zihniyetle nasıl gireceksiniz?! Demokrat olmadan, demokrasiyi benimsemeden
nasıl gireceksiniz?! Yaptığınız yanlıştır, yanlıştır!.. (DYP sıralarından
alkışlar) Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzük değişiklik teklifi çok önemlidir, hatta çok çok
önemlidir. "kimin için önemlidir" diye sorarsanız; demokrasi için
önemlidir, millet için önemlidir, egemenlik için önemlidir -bakınız, burada
"egemenlik kayıtsız şartsız milletindir" diye yazıyor; bunu inkâr
edemezsiniz- parlamenter sistem için önemlidir, millî irade için önemlidir,
milletin Meclisi olan Türkiye Büyük Millet Meclisi için önemlidir. Sayın iktidar partileri, yaptığınız yanlıştır, bu
yanlıştan dönün; yoksa, sabıka defteriniz doldu, kendinizi savunamazsınız, bu
vebalin altından kalkamazsınız. (DYP sıralarından alkışlar) Sayın milletvekilleri, kendi kendini yok eden, kendi
kendinin sesini kesen, milletin sesini kesen dünyada başka bir meclis var
mıdır; gösterebilir misiniz?! Hayır, hayır, asla yoktur! Bakın, sayın milletvekilleri, bu mesele, İçtüzük
meselesidir. Esasında, demokrasi meselesidir. Biz, Doğru Yol Partisi olarak,
ellidört senedir demokrasiyi savunuyoruz. Demokrasi için şehit verdik.
Gerekirse, yine veririz. Biz, buna rağmen, demokrasiyi savunmaya devam
edeceğiz. Sayın hükümet, size, tekrar söylüyorum. Çiftçi yürüdü,
dinlemediniz, memur yürüdü, dinlemediniz; çıkardığınız vergilerle milleti inim
inim inletiyorsunuz, esnafı dinlemediniz. Şimdi de sanayici bağırıyor. Ülkeyi
bitirdiniz. Şimdi, sıra, milletin Meclisi olan Yüce Meclise mi geldi?! Ama,
buna gücünüz yetmez. Millet içine çıkmaya yüzünüz yok. Millet, sizi sandığa
gömecek, unutmayın bunu. Bir daha buralara gelemeyeceksiniz. (DYP sıralarından
alkışlar) Sayın hükümet, size soruyorum: Allahaşkına, siz, neyin
peşindesiniz?! 351 oyunuz var, istediğinizi yapıyorsunuz. Daha ne
istiyorsunuz?! Yoksa, İçtüzük
değişikliğini de mi Cottarelli istedi?! Bugüne kadar, 200'den fazla kanun
çıkardınız. Hepsi milletin aleyhine. Size soruyorum: Hiç, milletin lehine çıkardığınız
kanun var mıdır; gelin buraya, onu söyleyin. Söyleyemezsiniz; çünkü, vergiden
ve zamdan başka hiçbir kanun çıkarmadınız. Peki, öyleyse, muhalefetin sesini
neden kısıyorsunuz? MURAT AKIN (Aksaray) - Korktukları için! MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) - Muhalefet olmazsa,
iktidar olur mu?! Muhalefet olmazsa, demokrasi olur mu?! Bu milletin Meclisi
olur mu?! Gelin, Meclisi yok eden, milleti yok eden, hukuku yok eden, millî
iradeyi yok eden, milletin sesini kısan, demokrasiyi yok eden bu teklifi geri çekin.
Eğer, kısmaya devam ederseniz, milletin sesini kısarsanız, millet de sizin
sesinizi kısar. Bu hatadan ve yanlıştan dönün diyor, Yüce Heyetinize,
Doğru Yol Partisi ve şahsım adına saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ederim. Sayın milletvekilleri,
şimdi, teklifin 1 inci maddesi hakkında şahıslara söz verme sırası
gelmiştir. NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) - Sayın Başkan, niye gruplar
konuşmuyor; yani, kanunlar böyle mi çıkacak? Niye konuşmuyorlar? Afta da aynı
şeyi yaptılar; ama, Kırıkkale'de millet bağırıyor "affa oy veren eller
kırılsın" diye. Dinlesinler... (MHP sıralarından "otur yerine"
sesleri, gürültüler) BAŞKAN - İlk olarak, Erzurum Milletvekili Sayın
Fahrettin Kukaracı konuşacak; buyurun efendim FAHRETTİN KUKARACI (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; görüşülmekte olan 586 sıra sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin çerçeve
1 inci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış
bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın milletvekilleri, değiştirilmesi istenilen bu
maddeyle, mevcut 60 ncı maddenin altıncı fıkrasına bir cümle ilave
edilmektedir. Kanunların görüşülmesi esnasında, milletvekillerinin maddelerle
ilgili soracağı sorular ve cevaplarının süresini 10 dakikayla sınırlayan bir
hükümdür. Zaman tasarrufu ve teklif ve tasarıların Meclisimizden bir an önce
çıkarılması amacıyla düzenlenmiştir. Daha önceki teklifte bu süre 20 dakika
olarak belirlenmiş, komisyondan da o şekilde geçmişti. İktidar mensupları, bu
sınırlamayı dahi az görmüş olacaklar ki, bunu 10 dakikaya indirmek istiyorlar.
Bektaşinin dediği gibi, tamamen yok diyecekler de dilleri varmıyor. Eğer madde kabul edilirse, belki, bu Meclisten kısa
zamanda daha çok kanun çıkarmak mümkün olacaktır; ancak, Muhterem Heyetinizin
de malumu olduğu üzere, kanun çokluğu bakımından, dünyada belki de ilk
sıralarda bulunuyoruz. Basınımızda sık sık gündeme getirilen bu durumu
düzeltmek yerine, yeni ve çok kanun çıkararak, var olan karmaşayı daha da
içinden çıkılmaz hale getiriyoruz. Çok ve sık kanun çıkarmayı marifet sayan bir
anlayışın, o kanunlardan beklenen azami yararın da hesabını yapması gerekir. Eğer, çok kanun, ülke insanını mutlu etmeye yetseydi,
milletimiz, dünyanın en mutlu ve en huzurlu milleti olurdu. Halbuki, çıkarılan
kanunlar, insanımızın, sağlığını, eğitimini, maddi ve manevi mutluluğunu
sağlamak şöyle dursun, sağlığından, eğitiminden, refah ve mutluluğundan bir
şeyler alıp götürmüştür. Milletimiz, her yeni kanundan sonra, sırtına biraz
daha yük yüklendiğini, biraz daha belinin büküldüğünü, hürriyetlerinin biraz
daha sınırlandığını hissetmektedir; karamsar, güvensiz ve tedirgin olarak,
geleceğinden daha fazla endişe eder duruma getirildiği bir ortama
sürüklendiğini görmektedir. Ayrıca, bu hükümetin, büyük bir aceleyle çıkardığı,
adına reform dediği birçok kanun, ya Cumhurbaşkanlığından dönmüş ya da Anayasa
Mahkemesinde hukuk duvarına çarpmıştır. Bunlardan bir kısmı da, ülke gerçeğine
uymadığı için, kısa zamanda, yeni reform kanunları adı altında, değiştirilmek
zorunda kalınmıştır. Amaç, hızlı ve çok kanun çıkarmak yerine, ehliyet ve
liyakat sahibi bürokratlar ve ideolojik saplantısı olmayan bilim adamları
tarafından, iyi hazırlanmış ve ülke insanını önplanda tutan, tartışmaya açık,
en geniş şekilde karşıgörüşlerden de katkı alan, uzun süre yürürlükte
kalabilecek, metni ve muhtevasıyla edebi değer taşıyan kanunlar yapmak
olmalıdır. Aksi halde, muhalefetin katkılarını sınırlayacak bir İçtüzükle,
objektif, genel ve mükemmel kanunlar çıkarmak mümkün olmayacaktır. Değerli milletvekilleri, iktidar, bir süreden beri,
zaman tasarrufu düşüncesiyle, İçtüzüğün geniş bir şekilde değiştirilmesi
ihtiyacını hep gündemde tutmuştur; ancak, bu değişikliklerin Yüce Meclisimizin
önüne getirilmesinin gerçek sebebi, yukarıda arz ettiğim gibi, hükümetin
"dikensiz gül bahçesi" arzusu ve karşıgörüşlere tahammülsüzlüğü
düşüncesidir. Komisyon görüşmeleri esnasında muhalefetin karşı
çıktığı sınırlı sayıdaki maddelerin bu sebebe dayandırıldığı, karşıoy
yazılarından anlaşılmaktadır. Görüşmekte olduğumuz madde kabul edildiği
takdirde, Yüce Meclis kanun yapma makinesi haline dönüşecek,
milletvekillerinin, kanun yapma görüşmelerine katılmaları gereksiz hale
gelecektir. Önerge verme ve soru sorma hakkını milletvekilinden alır veya
sınırlarsanız, sadece muhalefet değil, iktidar milletvekillerine de fazla görev
düşmeyecek, seçilmiş olmak ve millî iradeyi temsil, sözde kalacaktır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Kukaracı, zamanınız doldu; 1 dakika
eksüre verdim, toparlayın lütfen. FAHRETTİN KUKARACI (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın
Başkan. Halbuki, konuşmaların ve verilen önergelerin, sadece
birinden istifade etme imkânı olsa dahi, ondan istifade etmek gerekir diye
düşünüyorum. Bunu sınırlandırmak haksızlıktır ve yazık olacaktır. Sorulan
soruların, verilecek olan cevapların, kanunların tatbikine de ışık tutacağı
bilinmelidir. Çoğunluğun, her zaman ve her konuda doğruyu göreceği,
hükümetlerin ve iktidar partilerinin yanlış yapmayacağı düşüncesi, sakim bir
düşüncenin mahsulü olabilir. Demokratik olmadığına inandığım bu düzenlemeler,
gelecekte, telafisi imkânsız zararlara sebep olacak diyor, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Kukaracı, teşekkür ederim. Şimdi, şahıslar adına, ikinci sırada olup, söz hakkına
sahip olan, Çorum Milletvekili Sayın Yasin Hatiboğlu?.. Yoklar. O zaman, üçüncü sıradaki arkadaşımıza söz vereceğim. İstanbul Milletvekili Sayın Osman Kılıç; buyurun
efendim. (DSP sıralarından alkışlar) OSMAN KILIÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli üyeler;
1 inci madde üzerinde şahsım adına söz almış bulunmaktayım; sizleri saygıyla
selamlıyorum. Değerli üyeler, 1 inci madde, İçtüzüğün 60 ıncı
maddesinde düzenlenen soru işlemiyle ilgilidir. Mevcut düzenleme, soruya olanak
vermekte, ancak, süreyi belirlememektedir. Bu eksiklik, her defasında, Danışma
Kurulunca veya grup önerileriyle belirlenmekte, çoğu kez tartışmalara neden olmaktadır.
Görüşmelerin sonunda sorulan bu sorular, denetim göreviyle ilgili soru
müessesesi dışında bir olay olmakla birlikte, uygulamada bu amaçla
kullanılmaktadır. Oysa, buradaki amaç, görüşülen konuyla ilgili metinlerde
anlaşılamayan hususlarda açıklık sağlamaktır. Bu kritere göre, yöneltilecek
soru adedinin fazla olamayacağı ve öngörülen 10 dakika sürenin bu amaçla
kullanıldığında yeterli olacağı kanaatindeyim; ama, yine, şahsî düşüncem, bu
sürenin 15 veya 20 dakika olmasında da bir mahzur yoktur; çünkü, 81 inci
maddeyle, henüz görüşmediğimiz maddeyle getirilen usul, gerçekten, bugüne kadar
uyguladığımız usule bakıldığında, bir yenilik, âdeta bir devrim niteliğindedir.
AHMET İYİMAYA (Amasya) - Antidemokratik devrim... OSMAN KILIÇ (Devamla) - Dolayısıyla, zamandan çok büyük
bir tasarruf sağlanmaktadır. Dolayısıyla, soru süresinin 15 veya 20 dakika
olarak değerlendirilmesinde yarar vardır diye düşünüyorum. Değerli üyeler, bu teklifin Anayasa Komisyonunda
görüşülmesi süresinde söz alan üyeler de bu konuya değindiler. Ben,
tutanaklardan, Sayın Cemil Çiçek'in bu konudaki düşüncelerinden bir iki satır
okumak istiyorum: "Şimdi, süreyi 10 dakikayla sınırlama nereden
kaynaklanıyor? Belli ki, açık ya da kapalı ifade edilen şekilde bir istismardan
kaynaklanıyor; yani, aşağıda soru sorarken, milletvekillerinin kanun üzerinde
değil, kanun vesilesiyle ya da tasarı vesilesiyle soru sormalarından
kaynaklanıyor..." AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Onu da kaldıralım canım! OSMAN KILIÇ (Devamla) - "...Bunların bir kısmının
da, mahallî ihtiyaçlarının dile getirilmesinden, soru müessesesinin doğru
dürüst işletilmemiş olmasından kaynaklanıyor. Hepimiz de biliyoruz ki,
yüzlerce, binlerce soru var gündemde. Bugün, soruyorsunuz soruyu, aktüeldir;
bugün veya bu hafta içerisinde cevap verilmesi lazım. İster mahallî ihtiyaçtan
ister Türkiye'nin genel ihtiyacından bir bilgi edinmek istiyorsunuz. Soruların
tarihine baktığınızda altı ay geçmiş, bir sene geçmiş. Sorunun cevabını
alamadığı için, diyelim ki, sağlık sorunuyla ilgili bir şey soracak, ce-vabını
Sağlık Bakanından veya herhangi bir bakanlıktan alamadığı için, yeri gelmişken,
konuyla şu veya bu şekilde alakası olan kanun tasarı veya teklifi üzerinden
soruyor. Demek ki, bu tarafta bir istismar varsa, öbür tarafta da bir ihmal,
bir gecikme var. Bu ikisini dengelemediğiniz takdirde bu maddeyi düzenlemeniz
fevkalade zor olur" diyor Sayın Cemil Çiçek. Ben de katılıyorum. İşte, bu teklifle getirilen düzenlemeler, gerçekten, şu
anda uygulanan uygulamada, yasama faaliyetlerinin yoğunluğundan ve öncelik
verilmesinden denetim faaliyetlerine gereken süreler ayrılamamaktadır. Hatta,
kısıtlı süreleri de iptal ederek yasamaya ayırmak şeklinde bu uygulama söz
konusudur. Dolayısıyla, sorulara, gereken cevaplar, gereken zamanda
alınamamaktadır; ama, bu düzenlemeyle, artık, yasama hızlanacak, sıradaki
birikmiş konular eritilecek; dolayısıyla, denetime daha geniş süre
ayrılacaktır. Dolayısıyla, hem araştırma ve genel görüşme önergeleri hem de
soru önergeleri süresinde, zamanında cevaplanacak; aktüalitesini kaybetmeden
gerekli cevaplar alınacaktır. Bu bakımdan, bu düzenlemenin yerinde olduğunu
düşünüyorum; ama, 15-20 dakika olarak revize edilmesinde de bir mahzur yoktur
diye düşünüyorum. Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar) ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Lütfettiniz efendim,
lütfettiniz! BAŞKAN - Sayın Kılıç, teşekkür ederim. Değerli milletvekilleri, şimdi, sıra, soru ve cevaplara
gelmiştir. Alınan karar gereğince, hepimizin de bildiği üzere,
süremiz 10 dakikadır. 10 dakikalık sürenin 5 dakikası soru için, 5 dakikası
cevap vermek üzere kullanılacaktır. Şimdi, soru soracak arkadaşlarımın isimlerini okuyorum:
Sayın Erek, Sayın Ilıcak, Sayın Genç, Sayın Arınç, Sayın Durhan, Sayın Seven,
Sayın Akman, Sayın Yalman, Sayın Polat, Sayın Demirci, Sayın Erbaş, Sayın
Çelen. Şimdi, ilk soru sorma hakkına sahip olan Sayın Erek'e,
sorusunu sorması için söz veriyorum. Buyurun Sayın Erek. ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) - Sayın Başkanım, tarihe ve
zabıtlara geçmesi bakımından, şimdi arz edeceğim kanaatlerime, Sayın Komisyon
Başkanının iştirak edip etmeyeceğini soruyorum. 1. Bu değişiklik, parlamenter demokrasimize indirilen
ağır, vahim bir darbedir. Bu kanaatime iştirak ediyor musunuz? 2. Milletvekillerinin en doğal hakkı olan soru ve cevap
müessesesinin 10 dakikayla sınırlandırılmasının tarihî vebalini taşıyabilecek
misiniz? 3. Güya, bir hakkın kötüye kullanılmasını önlemek
maskesiyle, demokrasiyi katlettiğinizin farkında mısınız? Teşekkür ederim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Erek. Sayın Ilıcak, buyurun efendim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - Sayın Başkan,
delaletinizle, Sayın Komisyon Başkanına şu soruyu sormak istiyorum: İlk
getirdiğiniz 527 sayılı İçtüzük teklifinde, soru-cevap 20 dakikaydı; şimdi,
aradan bir hafta on gün geçti, 10 dakikaya indirdiniz. Maddeler üzerinde
müzakere imkânı vardı; müzakereyi ortadan kaldırdınız. Bu kadar kısa süre
içinde, acaba, kimler buna müdahale etti ki, iyice kuşa çevirdiniz muhalefetin
konuşma hakkını? Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Ilıcak. Sayın Genç, buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan. Sayın Başkan, bu Meclis Başkanlığı çok onurlu ve soylu
bir görevdir ve şimdiye kadar, hiçbir Meclis Başkanı, bu Meclis kürsüsüne karşı
işlenecek adi cinayetlere alet olmadı. Bu Meclis kürsüsüne kilit vurmaya kimse
cesaret etmedi; ama, maalesef, şimdi getirilen bu teklifle, bu Meclis kürsüsüne
karşı bir cinayet işleniyor ve buraya bir darbe yapılıyor. Dikkat ederseniz, sizin yerinize, Başkanvekillerinden
hiçbirisi, bu sorumluluğa katlanarak, o kürsüde oturmadı. 1. Sayın Başkan, bu kanun teklifinin Başbakanın bir
bürokratı tarafından hazırlandığı doğru mudur? 2. Bunun, Başbakanın bürokratı tarafından hazırlandığı
doğru ise, Sayın Başbakan bu teklifi görmüş müdür? 3. Bu kanun teklifi yasalaştığı zaman, artık, burada,
milletvekilleri herhangi bir yasama faaliyetinde bulunmayacaklarına göre,
zatıâlinizin de Meclis Başkanlığı görevinde bulunmasına gerek yok. O zaman,
yerinizi, Başbakanlık Müsteşarına terk etmeyi düşünüyor musunuz? (DYP ve FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim efendim. Sayın Genç, zamanı harcamamak için, size olan
cevaplarımı sonra vereceğim. Sayın Arınç, buyurun. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Sayın Başkanım, 10 dakika soru
ve cevap süresinin çok kısa olduğunu ifade etmiştim. Sorunun nasıl olması
gerektiği İçtüzükte yazılı. İçtüzüğe uygun hareket etmek de sayın başkanların
görevi. Maalesef, birkısım arkadaşlarımız, sorularını, kendi düşünceleri
olarak, yorumları olarak da aktarabiliyorlar. Bu, belki, bir hakkın suiistimali
olarak görülüyor; ancak, şimdi, bu maddenin önergelerine geçtiğimizde göreceğiz
ki, dört önergeyle yol tıkanmıştır. Bir önergede, çok değerli milletvekili
arkadaşımız, soru-cevap süresinin 3 dakika, birisinde 5 dakika, birisinde 7
dakika, birisinde de -merhamet etmiş- 8 dakika olmasını arzu ediyor. Sorusunu
güzel soramayan eğer bu hakkını istismar ediyorsa, önergelerle yolu tıkayan
arkadaşımız ne yapıyor? Kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesinde, özellikle
bütçe görüşmelerinde bu sürenin çok az olduğunu değerli başkanlarımız da,
arkadaşlarımız da hissediyorlar. Lütfen, çeşitli istismarlarla bu hakkın
kısıtlanması yerine, acaba, doğru verilecek bir önergeyle bu süre artırılabilir
mi? Sayın Komisyon Başkanımızdan istirham ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Arınç, verdiğiniz bilgiler için de teşekkür
edeceğim; çünkü, bizim İçtüzüğümüz, bildiğimiz üzere, İtalya İçtüzüğünden
alındı; onlar da İsveç'ten aldılar; İsveç Parlamentosu da, İngiltere'den
almıştı. Soruya verilecek cevapların
"evet","hayır" şeklinde olması gerekir. Cevap verme hakkı
doğurmayacak şekilde soru sorulmalı; ama, buna uyulmuyor. Siz de aynı şeye
işaret ettiniz. Keşke arkadaşlarımız uysa. Süreyi uzattım efendim. Sayın Durhan?.. Yok. Sayın Seven?.. Yok. Sayın Akman? Buyurun. YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla sormak istiyorum: Öncelikle, demin, Sayın Genç'in de gündeme getirmiş
olduğu, bu Meclis için hayatî önem taşıyan, Meclisin iç anayasası diye kabul
ettiğimiz İçtüzüğün hazırlanış şekliyle ilgili, Sayın Komisyon Başkanımızın bir
açıklama yapmasını istiyorum. Ayrıca, zatiâlinizin ve şu anda, Başkanlık
makamını temsil eden Sayın Başkanvekilimizin de bu İçtüzüğün hazırlanışıyla
ilgili ne derece katkısının olduğunu öğrenmek istiyorum. Zira, her ne kadar,
kanun tasarı ve tekliflerinin kanunlaşmasında Başkanlık Divanının görüşünün
alınmasına dair bir hüküm bulunmasa dahi, malumunuz olduğu üzere, sair
kanunlar, bakanlıkların en alt birimlerinden gelerek, ihtiyaçlara binaen
hazırlanır ve son olarak burada kabul edilir; ama, Başkanlık Divanında Kâtip
Üye olarak, Başkanlık Divanının, İçtüzükle ilgili böyle bir görüşünün
alınmadığını çok iyi biliyorum. Bu, sizce ve Başkanvekilimizce bir eksiklik
olarak kabul ediliyor mu? İkinci sorum: Soru-cevap süresinin, görüşülecek
tasarının geneliyle ilgili olarak 10 dakikayla sınırlı tutulması, soru kısmının
sadece 5 dakikayla sınırlanması anlamına geldiğinden dolayı, diyelim ki, 150
maddelik bir kanun tasarısı veya teklifini görüştüğümüzde, 550 kişiyle temsil
edilen şu Genel Kurulda kaç arkadaşımızın söz alabileceğini, kaç madde
üzerinde, sorular vasıtasıyla uygulayıcılara ışık tutacak şekilde açıklamalar
yapılabileceğini Sayın Başkanvekilimden sormak istiyorum. Teşekür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Cevaplara sıra gelmiştir. Benim biraz önce araya
girerek yapmış olduğum süreyi de ekleyerek -bunu tespit ettim- cevap vermek
üzere, Sayın Komisyon veya Başkanlık Temsilci buyurun efendim. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın
Başkan, görüşülmekte olan teklifin 1 inci maddesiyle ilgili, Sayın Ali Şevki
Erek, bu teklifin, parlamenter demokrasiye bir darbe olduğunu, bendenizin de bu
görüşte olup olmadığımı sordular. ALİ ŞEVKİ EREK (TOKAT) - Evet-hayır şeklinde... ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Bu
teklif, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyelerince yapılmış. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Yaptırılmış... ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Anayasa Komisyonu tarafından görüşülmüş, kabul edilmiş ve İçtüzük gereği Genel
Kurula indirilmiştir. LÜTFİ YALMAN (Konya) - İstismar önlensin; ama, böyle
olmaz. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Bu
süreç, İçtüzük hükümlerine uygun olarak devam etmektedir. MAHMUT GÖKSU (Adıyaman) - Çoğunluk istismarı...
Çoğunluk istismarı... ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, Komisyon Başkanı
da "evet-hayır" diye cevap vermiyor. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Şu
anda, teklif üzerinde müzakereler yapılmakta, iktidarıyla, muhalefetiyle ve
kişisel olmak üzere, İçtüzükteki tüm imkânlar kullanılarak, konu üzerindeki
tartışmalar yapılmaktadır ve oylanacaktır. Genel Kurulun iradesi kabul
istikametinde olursa kabul edilecek ve yürürlüğe girecektir. Burada, olağanüstü
bir usul ve sistem uygulanmamaktadır. İçtüzüğün ve Anayasanın verdiği hak ve
imkânlar kullanılarak bir yasama görevi yapılmaktadır. Bu İçtüzük değişikliğiyle getirilen yöntemi kabul
edebiliriz etmeyebiliriz, kısmen içimize sindirebiliriz sindiremeyebiliriz;
ama, netice olarak, bu usullere uygun olarak buraya gelmiş, müzakere
edilmektedir ve oylanmaktadır. 10 dakikayla sınırlandırılmasının tarihî vebali... Bu,
benim kişisel bir önerim, kişisel bir oylamam, kişisel bir hükmüm, kararım
olmadığına göre ve teklif istikametinde, Komisyonda 25 üyeyle yapılan
müzakereler sonunda alınmış olan karar ve yine, burada az önce ifade etmeye
çalıştığım gibi, Genel Kurulda yapılan müzakerelerle, şayet kabul edilirse,
uygulanacak bir hükümdür. Eğer bir vebal varsa, bunun, gündelik veya tarihî bir
vebal oluşunun sonuçlarını, tarih, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu
oturumundaki müzakereler istikametinde hükmünü verecektir ve verir. Tarihte zaman en iyi hakemdir. Tarihten ve zamandan
kimsenin kaçması mümkün değildir; ama, şu anda, burada, usulüne uygun bir
müzakere yapılmaktadır. Üç milletvekili arkadaşımızın önerileri, İçtüzük
değişiklik teklifleri görüşülmektedir. Daha önce de ifade etmeye çalıştım; daha
kapsamlı bir İçtüzük değişiklik teklifi vardır; bunlar, müzakereye ediliyor;
bunlar, yeteri kadar müzakere edilecektir, tekrar ele alınacaktır ve bu
konudaki her türlü demokratik hak ve hukukun kullanılması istikâmetinde,
Anayasa Komisyonu olarak, katkılarımız sürecektir. Sayın Ilıcak, ifade ettiler ki, geriye çekilen
teklifte, bu soru-cevap süresi, 20 dakika idi; şimdi, 10 dakikaya indirildi;
kimler müdahale etti?.. Biz, Anayasa Komisyonu olarak, Sayın Aydın Tümen, Sayın
İsmail Köse ve Sayın Zeki Çakan arkadaşlarımızın teklifiyle bağlı olarak
komisyonumuzda gündem teşkil etmişizdir. Bize gelen bu son teklifte, süre, 10
dakika olarak gelmiştir, komisyonumuz da 10 dakika olarak kabul etmiştir. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Çelişkili karar... ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) - Sayın
Genç'in sorusu, benimle ilgili değil, Başkanlığımızla ilgili değil. Sayın Arınç, önerilerin kabulüyle ilgili, önergelerle
ilgili, şu anda, önergelerin yeteri kadar verildiğini ve tıkandığını; şu anda,
herhangi bir değişiklik yapma imkânının olmadığını; bu konuda, Komisyon olarak
ne düşündüğümüzü sordular. Biz, komisyon olarak, şayet, Genel Kurul uygun
görürse, bu konudaki her türlü açılıma olumlu yaklaşırız; bu, bizim inancımızın
gereğidir. Yeter ki, yeterli desteği görecek, bulacak bir önerge gelsin. Bunun
da yolu, eğer burada önergelerle bu yol tıkanmış ise, gruplar arasında
yapılacak temaslarla, bir uzlaşma arayışıyla bunlar olabilir. Nasıl ki, bugün,
çok önemli konularda, siyasî partiler arasında uzlaşı çabaları ve gayretleri
var ise, böyle bir basit konuda da; ama, Meclis çalışmaları bakımından önemli
gördüğümüz bir hususta, soru-cevap müessesesinin kullanılması konusunda da,
şayet bize düşen bir görev varsa, o açılımın gerçekleşmesi konusunda katkıda
bulunmaya hazır olduğumuzu ifade etmek istiyorum. Sayın Akman, hazırlanış şeklini bize sordular. O
konuda, biz, sadece, 3 milletvekili arkadaşımızın Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanlığına verdiği ve Sayın Başkanlığın da, Komisyonumuza havale ettiği evrak
ve teklifle bağlıyız. Bunun hazırlanışıyla alakalı başkaca bilgilere, ne
meraklı oluruz ne de başka saik, maksat ararız. Biz, 3 saygın milletvekili
arkadaşımızın teklifini, Başkanlığımızın havalesiyle birlikte gündeme alır,
müzakere ederiz. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Sökmenoğlu, diyecekleriniz var mı efendim? TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Tabiî
efendim. BAŞKAN - Buyurun efendim. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Genç'e cevap ve-reyim. Zatıâlinizin oturuma davetini Sayın İyimaya yaptı; biz
de, Başkanlık olarak, bu çağrıya uyarak, sizi çağırdık; Mesuliyeti alıp almama
meselesinden dolayı değil efendim, onu arz ederim. BAŞKAN - Teşekkür ederim. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sizin
mesuliyetiniz bizim mesuliyetimiz, bizim mesuliyetimiz de sizin
mesuliyetinizdir. Ayrıca, Sayın Akman 10 dakika içerisinde ne kadar
kişiye sual sorma imkânı verilir diye sordu. O, suali soran sayın
milletvekilinin izanına kalmış; eğer, yorumla yaparsa, bir kişiye bile vakit
gelmiyor ve aynı şekilde, cevap verecek sayın bakanın da izanına
kalmış, isterse, bir
kişiyle 5 dakikayı doldurabilir; ama, Sayın Arınç'ın ifadesi çok nettir.
Soru ve cevapların çok net, yorumsuz sorulması gerekiyor. Biz, usulen, her
zaman, Başkanlık olarak ifade ediyoruz; ama, arkadaşlarımız da o ikazlarımıza
uymuyor, diğerlerinin hakkını alıyor. Yani, biraz da onlar suiistimal edi-yor;
diğer arkadaşlarının hakkını almalarının yanlışlığını, kendilerinin idrak
etmesi gerektiğine inanıyorum efendim. Başka da, bana sual soran olmadı herhalde?.. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Çok teşekkür ederim. TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Sayın
Başkanım, bir de, Başkanlık Divanına bu konunun gelip gelmediğini sordular.
Kendileri de Başkanlık Divanı üyesi. İçtüzük teklifi, kanun tasarı ve
teklifleri gibi sayın milletvekilleri tarafından verilir; 3 sayın milletvekili
vermiş ve o tekniğe göre de, Komisyon Başkanının ifade ettiği gibi, komisyonda
görüşülmüştür. Bu konuda bir şeyimiz olmaz. BAŞKAN - Teşekkür ederim. Sayın Genç, burada, Genel Kurulu idare etmek sorumluluk
almak demek değildir, öncelikle, bir görev sorumluluğunu taşımak demektir, o da
çok şerefli bir şeydir. O itibarla, öylesi bir yasanın çıkmasında alet olmam
şeklindeki ifadenizi kabul etmem mümkün değil. Kaldı ki, Başkanvekillerinden
Sayın Arseven ve Sayın Gönül, çok daha önce, bugünlerde ve bu haftanın sonunda
mazeretleri olduğu için benden izin aldılar, o izin, o zaman verilmişti. Dün
ise, hiç beklemediğimiz bir anda, Sayın Ilıksoy'un mazereti ortaya çıktı ve
Sayın Ilıksoy da, o mazeretini kullanım anına kadar burada görevi başındaydı. O
itibarla, şimdi, Meclis başkanvekillerinden birisi görevinin başında, bir de,
ben, başkan olarak görevimin başındayım; bu görevleri yapacak başka Meclis
başkanvekili bulunmamaktadır. KAMER GENÇ (Tunceli) - Türkiye Büyük Millet Meclisinin
kapısına kilit vuruyorsunuz; yani, bunu göreceğiz ileride. Siz, bu Meclisin
Başkanı olarak... Ben, demin sorduğumda "35 inci maddeyle eşanlamlı"
dediniz; 35 inci maddede eşanlamlı diye bir şey yok; yani, bu Meclisin kapısına
kilit vurmaya müsaade edemezsiniz. BAŞKAN - Galiba, tekrar hatırlatmam gerekiyor size. İki
Meclis Başkanvekiline çok önceden izin verdiğimi söyledim; ama, bugünkü
görüşeceğimiz konu, daha sonra Danışma Kurulunda gündeme gelmiş, bilahara da
Yüce Meclisin iradesiyle görüşülecek hale gelmiş; ondan çok daha önce ise,
diğer iki arkadaşımıza izin vermiştim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, ben yerinizde
olsaydım, bu teklifi burada müzake-reye açmazdım. İsterseniz, basın yoluyla,
televizyonlara çıkalım, tartışalım; bu grup başkanvekilleri de gelsin, bu
Meclise ve demokrasiye ne kadar müdahale olduğunu anlatalım. BAŞKAN - Sayın Genç, siz olduğunuz zaman onu uygulayın;
ama, ben olduğum zaman, şu İçtüzüğü uygulayacağım, uyguluyorum. Teşekkür ederim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, aldığımız karar gereğince,
saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum. Kapanma Saati
: 19.04 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
20.00 BAŞKAN: Ömer
İZGİ KÂTİP ÜYELER:
Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açı-yorum. V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/661) (S. Sayısı : 586) (Devam) BAŞKAN - Komisyon?.. Yerinde. Başkanlık Temsilcisi?.. Yerinde. Görüşmekte olduğumuz Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin 1 inci
maddesi üzerindeki görüşmeler ile soru cevap işlemlerini önceki oturumda
tamamlamıştık. Şimdi, madde üzerinde verilmiş önergelerin işlemlerine
geçiyorum. 1 inci madde üzerinde 12 adet önerge var; madde bir fıkra; onun
için, 12 adet önergeden ancak 4 tanesini işleme alabileceğim. Önergeleri önce
geliş sıralarına göre okutacağım; sonra, aykırılıklarına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan TBMM İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle
değiştirilmek istenen 60 ncı maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Ahmet Kabil Rize "Soru ve cevap süresi 8 dakikayla sınırlıdır." BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan TBMM İçtüzüğünün bazı maddelerinin
değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle
değiştirilmek istenen 60 ıncı maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Ahmet Kabil Rize "Soru ve cevap süresi 7 dakika ile
sınırlıdır." BAŞKAN - Üçüncü önergeyi okutuyorum. Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan TBMM İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin çerçeve 1 inci maddesiyle
değiştirilmek istenen 60 ıncı maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Ahmet Kabil Rize "Soru ve cevap süresi 5 dakika ile
sınırlıdır" BAŞKAN - Efendim, şimdi okutacağım önerge, dördüncü ve
son önergedir; bu önerge, aynı zamanda en aykırı önergedir; okutuyorum: Türkiye Büyük
Millet Meclisi Başkanlığına Görüşülmekte olan TBMM İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin
Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifinin 1 inci maddesi ile değiştirilmek
istenen 60 ıncı maddesinin altıncı fıkrasının aşağıdaki şekilde
değiştirilmesini arz ve teklif ederiz. Saygılarımla. Ahmet Kabil Rize "Soru ve cevap işlemi 3 dakika ile
sınırlıdır." BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu? ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Başkanlık Temsilcisi önergeye katılıyor mu? TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) - Katılmıyoruz. BAŞKAN - Sayın önerge sahibine soruyorum; gerekçeyi mi
okutayım?.. İSMAİL KÖSE (Erzurum) - Gerekçe okunsun efendim. ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Gerekçe efendim, gerekçe... FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Sayın Başkan, önergelerin
sahibi burada yok efendim. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Evet, önergelerin sahibi yok
efendim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Arayacaksınız Başkan. FETHULLAH ERBAŞ (Van) - Arayacaksınız efendim, bu
şekilde olur mu? BAŞKAN - Sayın Ahmet Kabil burada mı? BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Yok efendim, yok... BAŞKAN - Önergenin gerekçesini okutuyorum: Gerekçe: Soruların amacına uygun sorulması durumunda, önerilen
sürenin kâfi geleceği düşüncesindeyiz. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Niçin kötüye kullanıyorsunuz
yetkiyi? BAŞKAN - Şimdi, gerekçesi okunan önergeyi oylarınıza
sunacağım. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, karar
yetersayısını arayınız efendim. BAŞKAN - Dikkate alacağım efendim. Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Önergeyi kabul etmeyenler... ASLAN POLAT (Erzurum) - İktidar, önergesine sahip
çıkmıyor, bu nasıl bir şey. BAŞKAN - Karar yetersayısı olmadığı için, toplantıya 5
dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 20.07 DÖRDÜNCÜ
OTURUM Açılma Saati:
20.20 BAŞKAN: Ömer
İZGİ KÂTİP ÜYELER:
Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açı-yorum. V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/661) (S. Sayısı : 586) (Devam) BAŞKAN - Başkanlık Temsilcisi ve Komisyon yerlerini
aldılar. Önceki oturumda Sayın Ahmet Kabil'in önergesinin
oylamasında karar yetersayısı aranılmış, bulunamamıştı. Komisyonun ve Başkanlık Temsilcisinin katılmadığı
önergeyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını yine arayacağım. Oylamayı elektronik cihazla yapacağım. Oylama için 5 dakika süre vereceğim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkanım, benim, Anayasaya
aykırılık önergem var; önce, Anayasaya aykırı olan önergelerden başlanılır.
(DSP ve MHP sıralarından "Otur yerine" sesleri, gürültüler) Doğrusunu
söylüyoruz kardeşim. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Öncelikli olan o. BAŞKAN - Önce, karar yetersayısının aranılması önemli.
Önce, karar yetersayısını bulacak kadar milletvekilimiz var mı, yok mu bakalım;
ondan sonra, sizin durumunuz görüşülür. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Olur mu Sayın Başkanım! TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, önerge resen de oylanır.
BAŞKAN - Oylamayı başlatıyorum. (Elektronik cihazla oylamaya başlandı) TURHAN GÜVEN (İçel) - Olmaz ki canım!.. Kendinizi hâlâ
grup başkanvekili sanıyorsunuz... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Yapmayın Başkanım... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, İçtüzüğe göre,
Anayasaya aykırılık önergesi önce işleme alınmaz mı? BAŞKAN - Görüşecek milletvekili gerekli; var mı, yok
mu, bakalım; ondan sonra, Anayasaya aykırılık önergeleri varsa, onları da
alacağız. (MHP sıralarından "Aldın mı cevabını"
sesleri) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Olur mu efendim! Önerge
oyluyorsunuz Sayın Başkan. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkanım, siz, evvela, bu
önergeyi işleme koyacaktınız, onda karar yetersayısı arayacaktınız. Siz,
Anayasaya aykırılık önergesini işleme koymuyorsunuz. BAŞKAN - O önergeleri sırasıyla koyduk; o zaman böyle
bir itirazınız gelmedi. TURHAN GÜVEN (İçel) - Bizim itiraz etmemize gerek yok
Sayın Başkan; İçtüzüğü uygulayacaksın sen; Allah, Allah!.. Önergeyi oylamanız yanlıştır; bu, İçtüzüğe aykırı,
Anayasaya aykırıdır. (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Sayın Ahmet Kabil'in
önergesi kabul edilmemiştir; karar yetersayısı vardır. Sayın Genç, sizin önergeniz, 24.1.2001 tarihinde
verilmiş. O nedenle, Başkanlığa, bize, yönetimde bulunan bana, 22.1.2001
tarihinde verilen 4 önerge gelmiş. Sizin önergeniz, sehven, unutulmuş. Şimdi,
ben, sizin önergenizden söz etmeden, diğer 4 önergeden bahsederken bir
itirazınız olmadı. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben burada yoktum. BAŞKAN - Yoktunuz... Tamam. Bütün buna rağmen, sizin önergeniz, Anayasaya aykırılık
oluşturan bir önerge. Eğer, Başkanlığımızın bu önergeden haberi olsaydı,
oylamaya geçmeden önce, bunu gündeme alırdı.
Ancak, ekstradan, ben, şimdi, daha önceki önerge sizin önergeniz benim
elime geçmeden oylandığı ve reddedildiği için, diğer önergelerin önüne alıyor
ve işleme koyuyorum. Şimdi önergeyi okutuyorum efendim... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, müsaade eder
misiniz efendim... KAMER GENÇ (Tunceli) - Neyse, tamam canım... TURHAN GÜVEN (İçel) - Başka bir şey söyleyeceğim. BAŞKAN - Buyurun. TURHAN GÜVEN (İçel) - Efendim, buradaki Meclis
Başkanına yardımcı olan insanların görevi, size, her tezkereyi, her önergeyi
vaktinde getirmektir. Eğer, önünüze gelmemişse, bunun bir kabahatlisi, bir
kusurlusu vardır. Bunu, lütfen, araştırın ve bundan sonra da, diğer
önergelerden evvel Anayasaya aykırılık önergesinin görüşülmesinin lazım
geldiğini de... BAŞKAN - Anlaşıldı efendim. Hayır, onu biz takdir edeceğiz de, bize zamanında
gelmemiş. TURHAN GÜVEN (İçel) - Niye getirmemişler; getirsinler
önünüze... BAŞKAN - Önergeyi okutuyorum efendim: Sayın Başkanlığa Görüşülecek olan 586 sıra sayılı Demokratik Sol Parti
Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen, Milliyetçi Hareket Partisi
Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile Anavatan Partisi Grup
Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi
İçtüzüğünün Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi 1 maddesi
Anayasaya aykırıdır. Metinden, bu nedenle çıkarılması gerekir. Kamer Genç Tunceli BAŞKAN - Komisyon?.. ANAYASA KOMİSYONU BAŞKANI TURHAN TAYAN (Bursa) -
Katılmıyoruz efendim. BAŞKAN - Başkanlık Temsilcisi önergeye katılıyor mu? TBMM BAŞKANVEKİLİ MURAT SÖKMENOĞLU (İstanbul) -
Efendim, katılmıyoruz. Malumunuz, zaten, Anayasa Mahkemesi bu konuda bir karar
almıştır. BAŞKAN - Önergeniz hakkında konuşacak mısınız, yoksa
gerekçesini okutayım mı? KAMER GENÇ (Tunceli) - Evet efendim konuşacağım, zaten
söz hakkımızı kıstılar!(DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Buyurun Sayın Genç. Süreniz 5 dakika. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; önergem Anayasaya aykırılık önergesidir. Tabiî, Sayın
Başkanım, MHP Grup Başkanvekili iken kendisine büyük bir saygı duyuyordum, aynı
saygımı da koruyorum; fakat, bu Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı çok
önemli bir görev. Burada, bu görev, altın tartan terazi gibi, çok hassas ve
dürüstlükle yerine getirilmesi gerekir. Bana önerge gelmedi... Ben, 5 gün önce
önergeyi vermişim; ben gidip de, burada, önergemi de hangi tarihte... Yani,
burada sizin göreviniz, benim görevim değil. Değerli milletvekilleri, bakın, bu kürsü milletin
kürsüsüdür. Bu kürsüde yasama faaliyeti yapmak üzere Türkiye Büyük Millet
Meclisi kurulmuştur... (DSP sıralarından "önergeye gel" sesleri)
Önergeme geliyorum, anlamıyorsanız anlamayın canım; Allah Allah!.. Yani, sizden
rica ediyorum... Neyse, zamanımı kaybettiriyorsunuz... (Gülüşmeler) Bu kürsüyü susturmak, kimseye, şimdiye kadar hayır
getirmemiştir. Daha önce de söyledim; bakın, sizden önceki bazı iktidarlar,
tabiî suiistimallere battıktan sonra milletin, Meclisin sesini kısma yoluna
gitmişler. Siz daha iki senenizi doldurmadınız; ama, o iki sene zarfında
yapılan suiistimaller, başkalarının on senede yaptığı suiistimallerin yüzbin
katını buldu. Bunu bilmenizi istiyorum.(DYP ve FP sıralarından alkışlar)
Dolayısıyla, şimdi, siz, hiçbir iktidarın cüret edemeyeceği kadar, bu Meclisin
sesini kısmaya getiriyorsunuz; yani, bu kürsüye karşı bir cinayet işleniyor,
bunu samimî söylüyorum. Değerli arkadaşlarım, düşünebiliyor musunuz ki, 100-150
maddelik bir kanun tasarısı gelecek, gruplar yalnız 20'şer dakika, o da, sizin
lütfunuzla konuşulabilecek ve ondan sonra da, kanun maddeleri üzerinde
konuşulmayacak!.. Kanunun bütünü üzerinde; yani, 150-200 madde üzerinde de soru
ve cevap için 10 dakika süre işleyecek. O zaman, bakın, size bir şey tavsiye
ediyorum; Türkiye Büyük Millet Meclisi kapatılmıştır diye bir önerge
verirseniz, vallahi çok daha dürüstçe ve onurlu olur! Çünkü, samimî
söylüyorum... (DYP sıralarından alkışlar) Biraz önce, ben Sayın Başkanıma söyledim, Sayın Başkan,
sizden önce, bu Meclis Başkanlığı gibi çok onurlu ve soylu görevi yapan
başkanlar, bu Meclise karşı, bu Meclisin kişiliğine, niteliğine ve saygınlığına
karşı atılan her adıma karşı kendi dirayetli kişiliklerini karşı koyarak,
bunlara karşı koydunuz. Bakın, İçtüzüğümüzün 35 inci maddesi diyor ki:
"Komisyonlar, kanun tasarı ve tekliflerini parça parça Meclise
indiremezler." Bakın, daha bir önceki gündemde buraya 58 maddelik bir
Tüzük teklifi gelmiş, 12 maddesini biz burada tartışmışız, komisyonumuz geri
almış. Komisyon, Başbakanın bir bürokratı tarafından hazırlandığı öne sürülen
ve direktifiyle buraya gelen bir madde... Onun içinde, o 58'in içinde; ama, yani,
dışarıdan da bir şey değil. 58'in içinden 6 madde seçiliyor, buraya
gönderiliyor. Şimdi, Sayın Başkan diyor ki: "Eşanlamlı verilen önergelerde
o 35 inci madde..." Öyle bir şey yok Sayın Başkan. Görüyorsunuz ki, size doğru dürüst önergeler
gösterilmiyor. Biz, o kürsüde oturduğumuz zaman, bu kürsüye çıkmadan her şeyi
enine boyuna tartışırdık; çünkü, bu kürsü hata kabul etmez. Burada yapılan bir
hata, memleket için felaket getirir, memleketi felakete götürür. Bakın, inanmanızı istiyorum; bu teklifin 3 üncü
maddesini kabul ettiğiniz takdirde, bu mikrofona kilit vurulmuş demektir.
Türkiye Cumhuriyeti Parlamentosunda görev yapan, Anayasaya sadakat yemini eden
hiçbir milletvekili bu rizikoyu göze alamaz. Ben, özellikle muhalefet partilerinden de rica
ediyorum; 3 üncü madde, bu kürsüyü susturmak demektir. O halde, biz, bu kürsüye
sahip çıkalım ve bu kürsüyü susturmayalım. Dolayısıyla, burada eylem de
koyacağız, bu maddeyi çıkartmayacağız. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir)- Hep aynı şeyleri
söylüyorsun. KAMER GENÇ (Devamla)- Bakın, değerli arkadaşlar, bu,
milletin kürsüsüdür. Burada bizi susturmakla bir şey yapamazsınız. Ben her
zaman söz bulurum. Bakın, ben size söyleyeyim ki, ben, her zaman söz bulurum;
çünkü, karşımda, konuları bilmeyen, İçtüzükten habersiz, Anayasadan habersiz bu
kadar kitle olduktan sonra, ben her zaman burada söz hakkı elde edebilirim.
(DYP sıralarından alkışlar, DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Ama, sizden
rica ediyorum, bu milletin kürsüsünü şey etmeyin. Bu, Anayasaya aykırıdır. Anayasa, yasama yetkisini Türkiye Büyük Millet
Meclisine vermiştir. Yasama yetkisinin kullanılması da, bu kürsüde, olayların,
enine boyuna tartışılmasıyla mümkündür. O kadar komisyon var; hanginiz, gidip komisyonda şey
edeceksiniz?.. MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) - Sana ne?! KAMER GENÇ (Devamla) - Yani, bu teklif, bu şekilde
gittiği zaman, bakın, bu Meclis, bürokratlara mahkûm olacaktır. (MHP
sıralarından gürültüler) (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) KAMER GENÇ (Devamla) - Sayın Başkan, bitiriyorum. BAŞKAN - Buyurun. KAMER GENÇ (Devamla) - Şimdi, bakın, bürokratlar
arasında, maaşlarının artırılması konusunda yarış vardır. NAİL ÇELEBİ (Trabzon) - Önerge üzerinde konuş;
önergeyle bunların ne ilgisi var?! KAMER GENÇ (Devamla) -
Şimdi, bu getirdiğiniz şeylerde de, kanunlar üzerinde, hem soruyu
kısıtlıyorsunuz... Burada ne olacaktır; bakan, bürokratın etkisinde kalacaktır;
sonra da getirecekler, burada, maaş zammı yarışına gireceklerdir; vergi
muafiyetleri yarışına gireceklerdir... İşte, Mavi Akımda... İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - Hayda!.. Ne alakası
var şimdi?! KAMER GENÇ (Devamla) - O mavi akım anlaşmasının
içerisine öyle haince bir fıkra eklendi ki, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin
geleceği ipotek altına alındı; Türkiye Cumhuriyeti Devleti, âdeta satıldı; biz
de fark etmedik. Yani, bu kadar... Bu Türkiye Büyük Millet Meclisinin her şeyi
fark edeceğini zannetmeyin; 550 milletvekilinin, akşama kadar -özellikle
iktidar partisindeki milletvekilleri; biz de yaptık- odaları insanla doluyor;
konuları inceleyemiyoruz. Yani, değerli arkadaşlarım, bu memleket bizim.
Yetmişbeş senedir cumhuriyet kuruldu; bu memlekette, yetmişbeş senede, hiçbir
hükümet, hiçbir kişi, yasama faaliyetine bu kadar kısıtlama getirmedi. Ben,
bunları, kişisel yararım için söylemiyorum; bu memleketin yararı için
söylüyorum. Sizlerden, Anayasaya aykırılık önergemi desteklemenizi
rica ediyor, saygılar sunuyorum. (DYP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Genç, 1 inci maddenin Anayasaya
aykırılığı konusundaki iddialarına dair konuşma yapacaklardı. Ben, bu konuda
bir ifade bulamadım; ama, gerekçesini okuduğumuzda, madde metni değişiklik
önergesini okuduğumuzda, kısmen malumat sahibi olduk. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, Heyeti Celile
görecek onu; siz bulun veya bulmayın... Arkadaşlar görecek, milletvekilleri
görecek... Sen görsen ne olur görmesen ne olur! BAŞKAN - Önergeyi oylamaya geçecektim; ama, oylamaya
geçmeden önce, toplantı yetersayısının aranılması isteğinde bulunulmuştur. III. - YOKLAMA BAŞKAN - Şimdi, toplantı yetersayısı isteyen
milletvekili arkadaşlarımızın tespitini yapacağım... (DSP ve MHP sıralarından "nereye
gidiyorsunuz" sesleri, alkışlar [!]) TURHAN GÜVEN (İçel) - Biz, ne zaman çıkacağımızı, ne
zaman oturacağımızı biliriz! BAŞKAN - Lütfi Yalman?.. Burada. Rıza Güneri?.. Burada Fethullah Erbaş?.. Burada. Ayşe Nazlı Ilıcak?.. Burada. Yakup Budak?.. Burada. Mustafa Geçer?.. Burada. Aslan Polat?.. Burada. Akif Gülle?.. Burada. Mahfuz Güler?.. Burada. Mehmet Çiçek?.. Burada. Mehmet Zeki Okudan?.. Burada. Rıza Ulucak?.. Burada. Osman Yumakoğulları?.. Burada. Latif Öztek?.. Burada. Mahmut Göksu?.. Burada. Ali Sezal?.. Burada. Eyüp Fatsa?.. Burada. Eyyüp Sanay?.. Burada. Tevhit Karakaya?.. Burada. İsmail Alptekin?.. Burada. Toplantı yetersayısı; yani, yoklama için başvuruda
bulunan arkadaşlarımızı tespit ettik. Usulüne uygun bir önerge verilmiştir.
Şimdi, onu uygulamaya koyuyorum. Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım ve yoklama için
5 dakika süre vereceğim. Bu süre içerisinde sisteme giremeyen üyelerin teknik
personelden yardım istemelerini; bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen
üyelerin, yoklama pusulalarını, bu süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını
rica ediyorum. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin,
yoklama için sisteme girmemelerini rica ediyorum. Zira, onları şimdiden var
sayıyoruz. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri.... YAKUP BUDAK (Adana) - Pusulaları okuyalım Sayın Başkan. BAŞKAN - Toplantı yetersayısı yoktur; okumaya da gerek
yok. Sayın Grup Başkanvekilleri, ara vereyim mi,
toplayabilir misiniz? İSMAİL KÖSE (Erzurum) - 15 dakika ara verelim Sayın
Başkan. İBRAHİM YAŞAR DEDELEK (Eskişehir) - 15 dakika ara
verelim. TURHAN GÜVEN (İçel) - 5 dakika ara verelim. AYŞE NAZLI ILICAK (İstanbul) - İkinci defa çoğunluğu bulamıyorsunuz Sayın Başkan! BAŞKAN - Birleşime 15 dakika ara veriyorum. Kapanma Saati
: 20.43 BEŞİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
21.00 BAŞKAN: Ömer
İZGİ KÂTİP ÜYELER:
Cahit Savaş YAZICI (İstanbul), Mehmet BATUK (Kocaeli) BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 50 nci
Birleşiminin Beşinci Oturumunu açı-yorum. Görüşmelere kaldığımız yerden devam ediyoruz. V.- KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 6. -
Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Aydın Tümen,
Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkanvekili Erzurum Milletvekili İsmail Köse
ile Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bartın Milletvekili Zeki Çakan'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine Dair İçtüzük Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu
(2/661) (S. Sayısı : 586) (Devam) BAŞKAN - Başkanlık Temsilcisi ve Komisyon yerinde. Önceki oturumda, Sayın Kamer Genç'in, 1 inci maddenin
Anayasaya aykırı olduğuna ilişkin önergesinin oylanmasından önce, istem üzerine
yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamamıştı. III. -
YOKLAMA BAŞKAN - Şimdi, toplantı yetersayısının tespiti için
yeniden yoklama yapacağım. Yoklamayı elektronik cihazla yapacağım. Yoklama süresi 5 dakikadır. 5 dakikalık süreyi başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Süre dolmuştur, sayıma geçiyoruz. Pusulası bulunan, pusula veren arkadaşlarımızın
isimlerini okutup tespit edeceğim; arkadaşlar, lütfen işaret buyursunlar. Okuyun efendim... TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, hem oylamaya
katılıyor hem pusula veriyor... BAŞKAN - Buyurun, okuyun efendim. Erol Karan?.. Burada. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Olmaz! Olmaz! O pusulayı gönderme... AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Almayın!.. Almayın!.. BAŞKAN - Okuyun... Cafer Tufan Yazıcıoğlu?.. Burada. Oğuz Aygün?.. Burada. Orhan Bıçakçıoğlu?.. Burada. Mustafa Zorlu?.. Burada. Sedat Çevik?.. Burada. Murat Sökmenoğlu?.. Burada. Yücel Erdener?.. Burada. Perihan Yılmaz?.. (FP ve DYP sıralarından gürültüler) Ziya Aktaş?.. Yok. Yavuz Bildik?.. Yok. Gönül Saray Alphan?.. Yok. Recai Yıldırım?.. Yok. (FP ve DYP sıralarından
gürültüler) AHMET İYİMAYA (Amasya) - Ne yapıyorsunuz... Parlamento
burası... Dürüst olun... (FP ve DYP sıralarından bir grup milletvekili
Başkanlık kürsüsü önünde toplandı) AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Toplamayın... Biraz
öncekileri de bırakın... AHMET İYİMAYA (Amasya) - Mükerrer oy var Sayın
Başkan... TURHAN GÜVEN (İçel) - İsimleri görelim, gelsin
bakalım... MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sayın Başkan, kim verdi bu
oyları tespit edin. AHMET İYİMAYA (Amasya) - Almayın kardeşim... Sonradan
oy veriliyor. BAŞKAN - Muzaffer Çakmaklı?.. Yok. Turan Çirkin?.. Yok. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Sahtekârlık bu Sayın
Başkan!.. Sayın Başkan, sahtekârlığı tespit edelim, sahtekârları tespit edelim. TURHAN GÜVEN (İçel) - Hiçbiri kabul edilemez, bunların
hepsi sahtekârca işlemler... BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kürsüye yürümeyin; bir. MAHFUZ GÜLER (Bingöl) - Yürüsek ne olacak! BAŞKAN - İki; elektronik cihazla yapılan yoklamayı da
inceleteceğim. Karşılaştırma yapacağım... Buyurun yerinize oturun. BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Oy verip de burada olmayanları
tescil edelim lütfen. Nerede arkadaşların hepsi?!. Nerede kâğıt verenler?! AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Böyle olur mu?! BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Meclis kimsenin oyuncağı değil. BAŞKAN - Buyurun... Buyurun... T. RIZA GÜNERİ (Konya) - Kim verdi, kim!.. Ayıptır
yahu!.. Yakışıyor mu yani! Suiistimal ediyorsunuz, yakışıyor mu!.. İndir elini
be!.. İndir elini, terbiyesizlik yapma!.. Hem sahtekârlık yapacaksın hem ondan
sonra ayağa kalkacaksın...Otur,
konuşma!.. Terbiyesiz!.. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Nerede senin arkadaşların?.. BAŞKAN- Bakıyoruz, bakıyoruz; gayet tabiî bakacağız. T. RIZA GÜNERİ (Konya)- Ayıptır, ayıp!.. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Bununla mı kanun
çıkaracaksınız?!. ASLAN POLAT (Erzurum)- Olmaz böyle şey!.. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize)- Milletvekili bunu yapar mı?!. AZMİ ATEŞ (İstanbul)- Böyle olur mu?!. AHMET İYİMAYA (Amasya)- Elektronik sisteme bakın,
mükerrer var!.. Mükerrer kayıt var!.. Elektronik cihazın sonuçlarına bakın,
mükerrer var. AZMİ ATEŞ (İstanbul)- Sayın Başkan, elektronik oylama
bitmeden pusula ne oluyor; üstelik de burada yoklar!.. Ayıp yahu!.. TURHAN GÜVEN (İçel)- Hem elektronik oylamaya katılıp
hem de isim gönderiyorlar; kim varsa hangi isim... Orhan Bıçakçıoğlu'ndan başlayın... Hem oy kullandılar
hem de pusula gönderdiler!.. BAHRİ ZENGİN (İstanbul)- Ayıp Sayın Başkan!.. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya)- Anarşi var, anarşi!.. ASLAN POLAT (Erzurum)- Sizden öğrendik... Merve
Kavakçı'da aynısını yapmıştınız!.. AHMET İYİMAYA (Amasya)- Kapatın Sayın Başkan,
kapatın!.. Ayıp Başkan!.. Şüpheli çoğunlukla olmaz!.. (MHP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar) T. RIZA GÜNERİ (Konya)- İsimleri okuyun!.. BÜLENT ARINÇ (Manisa)- Naylon faturaları mı
alkışlıyorsunuz!.. BAŞKAN- Yerinize oturun efendim... Yerinize oturun
efendim... Yerinize oturun efendim... Sayın milletvekilleri, buyurun oturunuz. Ben uygulamamı
açıklayacağım; buyurun. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın)- Kim yaptıysa söyleyin Sayın
Başkan. BAŞKAN - Efendim, oturun... Ben uygulamamı
açıklayacağım. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, sahte oy
kullananlar hakkında işlem yapılsın. BAŞKAN - Yerinize oturunuz efendim. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Teşhir edin efendim o
sahtekârları. TURHAN GÜVEN (İçel) - Sayın Başkan, işlem yapın,
işlem... BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, yaptığımız yoklama
sonucunda, elektronik cihazla yoklamada bulunmuş olduğunu bildirmiş olan kimi
arkadaşlarımızın... (FP ve DYP sıralarından "teşhir et" sesleri,
gürültüler) ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kim? Teşhir et Sayın Başkan. BAŞKAN - Beni, İçtüzük yönlendirir, burada bulunan
arkadaşlarımızın bütün düşüncelerine saygım var; ama, bağırıp çağırmakla fikrim
değişmez. Lütfen... (MHP ve DSP sıralarından alkışlar, FP ve DYP sıralarından
gürültüler, ayağa kalkmalar) Kimi arkadaşlarımız, ayrıca pusula da düzenleyerek
Başkanlık Divanına göndermişlerdir. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Kim onlar, açıklayın Sayın
Başkan. T. RIZA GÜNERİ (Konya) - Açıklayın... AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Açıklayın o isimleri.. BAŞKAN - Milletvekili bir arkadaşımın, iki kere oy
kullanma yönünde fiiliyatta bulunmuş olmasını teessüfle karşılıyorum. (FP ve
DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) BÜLENT ARINÇ (Manisa) - Efendim, kim o, bilelim?.. LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, üç, üç... BAŞKAN - Bundan böyle, bu kabil bir davranış olursa, bu
arkadaşlarımızın adı bu kürsüden açıklanacaktır.(FP ve DYP sıralarından
gürültüler) AZMİ ATEŞ (İstanbul) - Kim olduğunu şimdi açıklayın
Sayın Başkan. HACI FİLİZ (Kırıkkale) - Şimdi açıklayın Sayın Başkan. AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş)- Açıklayın onları Sayın
Başkan. ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Şimdi açıklayın Sayın Başkan. MEHMET BEKÂROĞLU (Rize) - Şimdi açıklayın o isimleri
Sayın Başkan. BAŞKAN - 30 Ocak Salı günü saat 15.00'te toplanmak
üzere, birleşimi kapatıyorum. Kapanma Saati
: 21.14 |
|