Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21        CİLT : 53       YASAMA YILI : 3

 

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

 

48 inci Birleşim

24 . 1 . 2001 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

                                                      Sayfa    

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu haince saldırıyı şiddet ve nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

2. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

3. – Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı oylamalarına ve bu konuda izlememiz gereken dışpolitikaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

4. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in, Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine, Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel ve Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in Dışişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)

2. – TBMM Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Irak’a resmî ziyarette bulunacak tıp doktoru parlamenterler ile sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan heyette yer alacak milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/746)

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin, Dünya Bankasının, Londra’da, 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık Konferansına katılmak üzere davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747)

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ve (10/10) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527)

2. – Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/549) (S. Sayısı: 202)

 

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VIII. – YAZILI SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.              – Kocaeli Milletvekili Mehmet Batuk’un, Kocaeli-Gebze İlçesindeki sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/3193)

2.              I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açıldı.

Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın,

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun,

Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın,

Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımı yasa tasarısıyla ilgili gündemdışı konuşmalarına, Dışişleri Bakanı İsmail Cem cevap verdi.

TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in İsveç Parlamentosu Başkan Yardımcısı Anders Björck’ün davetlisi olarak İsveç’e yapacağı resmî ziyarete katılmaları uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve

Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in Tekstil ve Konfeksiyon Sorunlarını Araştıma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Genel Diğer İşler kısmının 220 nci sırasında yer alan 578 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 4 üncü sırasına, 158 inci sırasında yer alan 457 sıra sayılı kanun tasarısının 5 inci sırasına, 22 Ocak 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan 586 sıra sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 6 ncı sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 24 Ocak 2001 Çarşamba, 25 Ocak 2001 Perşembe ve 26 Ocak 2001 Cuma günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmasına, 26 Ocak 2001 Cuma günü de kanun tasarı ve tekliflerinin görüşülmesine, 25 Ocak 2001 Perşembe günü gündemin 7 nci sırasına kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesine, 24 Ocak 2001 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmesine, tasarı ve tekliflerin görüşülmesinde soru - cevap işleminin 10 dakikayla sınırlandırılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin, yazılı olarak başvurmaları hususunda Başkanlıkça duyuruda bulunuldu.

Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız ve 31 arkadaşının, enerji alanındaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ortaya çıkarılmasında ve teftiş kurulu rapolarının uygulanmasında görevinin gereklerini zamanında yerine getirmediği iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hakkında bir gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/6) gündeme alınıp alınmamasına ilişkin görüşmeleri tamamlandı; yapılan açık oylama sonucunda, önergenin gündeme alınmasının kabul edilmediği açıklandı.

Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Ocak 2001 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime 19.10’da son verildi.

Nejat Arseven

Başkanvekili

Cahit Savaş Yazıcı

Mehmet Batuk

İstanbul

Kocaeli

Kâtip Üye

Kâtip Üye


                                                                            No. :70

II. – GELEN KÂĞITLAR

24.1.2001 ÇARŞAMBA

Rapor

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim, Kasım ve Aralık 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/13) (S. Sayısı: 584) (Dağıtma tarihi: 24.1.2001) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, "Basında Bugün" isimli bültene ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sözlü soru önergesi (6/1182) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) 

2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, İstanbul Ballıca Ormanları hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan  sözlü soru önergesi  (6/1183) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı gazetecilerin maaşa bağlandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/1184) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Şanlıurfa  Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Meclisteki Fransız yapımı taşıtların kullanımdan kaldırılması yönünde bir uygulama olup olmayacağına ilişkin  Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından yazılı soru önergesi (7/3365) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2001)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Başbakanlıkta kullanılan Fransız yapımı taşıtlara  ilişkin  Başbakandan  yazılı soru önergesi (7/3366) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2001)

3.-Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3367) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

4.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın,TEAŞ  Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya ilişkin    Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3368) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

5.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Şanlıurfa TEDAŞ Bölge Müdürlüğü hakkındaki iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3369) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

6.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, dağıtım şebekelerinin özelleştirilmesi ve kayıp-kaçak elektrik ile ilgili iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3370) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

7.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğünde tasarruf genelgelerine uyulmadığı iddiasına  ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3371) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

8.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3372) (Başkanlığa geliş tarihi:22.1.2001)

9.- Burdur Milletvekili Hasan Macit'in, Burdur Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yapılan atamaya ve Burdur İlindeki yol çalışmalarına ilişkin  Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3373) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

10.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, meslek liselerinden diğer liselere öğrenci nakli yapan müdürlere verilen cezalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3374) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

11.- Antalya Milletvekili  Mehmet Baysarı'nın, Orköy Genel Müdürlüğünün 2924 sayılı Kanunun uygulamasını durdurduğu iddialarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/3375) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

12.- Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdür Yardımcısının görevden alınmasının nedenine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3376) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

13.- Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk'ün, Vakıfbank'ta işine son verilen sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanından (Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3377) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

14.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun, büyükşehir belediyesi, il, ilçe ve belde kuruluşuna ait kriterlere ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3378) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

15.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Çorlu MİGROS mağazasında tek tırnaklı hayvan eti satıldığı iddiasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3379) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

16.- Balıkesir Milletvekili  İsmail Özgün'ün, DİFİF kaynaklı kredilere  ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/3380) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

17.-Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in, TRT'nin yeni logo çalışmaları ile ilgili iddialara ilişkin  Devlet Bakanından  (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3381) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

18.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın, Balıkesir'deki Reşitköy-Bahadınlı ve İvrindi-Gökçeyazı barajları projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3382) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001)

19.-İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, eski bakan ve müsteşarların isimlerinin  sağlık kuruluşlarına verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3383) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

20.- İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, Bulgaristan'dan gelen soydaşlarımızın emekli maaşlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3384) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

21.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun, Adıyaman'daki diyaliz hastalarının sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/3385) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

22.- Bursa Milletvekili Kenan Sönmez'in, hiper ve süpermarketlerin kuruluşlarına ilişkin Sanayii ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/3386) (Başkanlığa geliş  tarihi: 23.1.2001)

23.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, uluslararası toplantılara katılacak milletvekillerinin yabancı dil bilme zorunluluğuna uyulmadığı iddiasına  ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi (7/3387) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2001)

Meclis Araştırması Önergesi

1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya  ve 19 Arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

24 Ocak 2001 Çarşamba

BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) - Yoklamayla başlıyoruz değil mi Sayın Başkan?

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 3 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 14.08


İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.30

BAŞKAN : Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER :Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN- Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 2 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum.

 

Kapanma Saati:14.36


ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkanvekili Nejat ARSEVEN

KÂTİP ÜYELER: Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

                                   III. – YOKLAMA

BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım.

Yoklama için 2 dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu haince saldırıyı şiddet ve nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün akşam üstü, Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okan ve 5 polis memurumuz, uğradıkları menfur saldırı sonucu şehit olmuşlardır.

Huzur ve barış düşmanları tarafından yapılan bu haince saldırıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına ve dolayısıyla aziz milletimiz adına, şiddet ve nefretle kınıyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, şehitlerimize Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve aziz milletimize de başsağlığı diliyoruz.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkanım...

BAŞKAN - Buyurun efendim, bir şey mi söyleyeceksiniz?

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Yerimden söz alabilir miyim? Mikrofonu açar mısınız.

BAŞKAN - Önce, ne hakkında konuşacağınızı alayım, ne diyeceksiniz? Buyurun.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Müsaade ederseniz rahmetli Gaffar Bey hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Herkesin böyle bir hususu ifade etme imkânı var; ama...

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Ama, bu çok önemli bir konu. Gaffar Bey, hakikaten...

BAŞKAN - Ben o konuda gerekli değişikliği yaptım. Gündemdışı da, arkadaşlarımız bu konuya değinecekler. Hassasiyetinizi anlıyorum, çok teşekkür ediyorum; ama, İçtüzük böyle bir imkânı bana vermiyor.

Çok teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalara geçiyoruz.

Gündemdışı ilk söz, esnaf ve sanatkârların sorunları hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'a aitti; ancak, bugünkü menfur saldırının önemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bu konuda bir şeyler söylenmesi arzusu ve Başkanlığımıza vaki talep sonunda, Sayın İlyas Yılmazyıldız söz hakkını Elazığ Bağımsız Milletvekili Sayın Mehmet Ağar'a devretmiştir.

Bu davranışı için Sayın İlyas Yılmazyıldız'a ayrıca teşekkür ediyorum.

Gündemdışı ilk söz Elazığ Bağımsız Milletvekili Sayın Mehmet Ağar'a aittir.

Buyurun Sayın Ağar. (DYP, MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

MEHMET AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri, her şeyden evvel, sırasını bana vermek lütfunda bulunan Balıkesir Milletvekili Sayın Yılmazyıldız'a şükranlarımı ifade ediyorum ve Sayın Başkanıma da anlayışından dolayı tekraren saygılarımı sunuyorum.

Muhterem milletvekilleri, bugün hepimizi yürekten üzen, gönlümüzü paralayan bir menfur olayla karşı karşıyayız.

Takdir ederseniz, beraber çalıştığımız, genç rütbelerden beri hiyerarşik bağlantı ve çeşitli meslekî bağlar içerisinde bulunduğumuz bu değerli arkadaşımın kaybından dolayı, çok derin bir üzüntü içerisindeyim. Kendisiyle beraber, bu büyük hizmette var olan beş değerli eski silah arkadaşımızı da kaybetmenin, ayrıca, derin acısı içerisindeyiz.

Bu değerli kamu görevlisi, bu değerli Emniyet Müdürü arkadaşımız genç yaşlardan beri severek, arzu ederek intisap ettiği mesleğinde sürekli başarı hanelerini üst üste eklemiş, en son, 1993 yılı sonlarında Eskişehir Terörle Mücadele Şube Müdürüyken, hiçbir tavassuta gerek olmaksızın, meslekî üstleri tarafından geçmiş çalışmaları değerlendirilerek, Kars Emniyet Müdürü olarak ilk emniyet müdürlüğü görevine başlamış -burada Kars milletvekillerimiz de vardır- dört yılı aşan bir süre içerisinde her türlü hizmette büyük başarılar sağlamış ve milletimizin, orada yaşayan bütün Karslı hemşerilerimizin, büyüğünden küçüğüne kadar herkesin beğenisini kazanmış ve çok başarılı bir çalışma sonucu Kars İlini asayiş yönünden ülkemizin en iyi, en başarılı seviyelerinden birisine getirmiştir.

Daha sonrasında, yine bu başarısı, meslekî üstleri tarafından takdir görmek suretiyle, Diyarbakır gibi, ülkemizin gerçekten son derece duyarlı, önemli, asayiş ve terör mücadelesi yönünden çok önemli bir iline tercihen gönderilmiştir. Orada bulunduğu üç seneyi aşkın görev süresi içerisinde her türlü terör örgütüne karşı son derece, yasaların yanında, tarafsız, duyarlı, son derece çalışkan ve orada yaşayan insanlarımızla, vatandaşlarımızla büyük bir bütünleşme çizgisini yakalamak ve onun ötesinde de, kendi personeliyle de özdeşleşmek suretiyle, günün aşağı yukarı 18-20 saatini işbaşında geçirmek suretiyle, Diyarbakır'da, bugün bundan iki saat evveline kadar hepimizin hiç bozulmasın bu huzur, bu asayiş, bu düzen diye dualar ettiğimiz şehrimizde gerçekten önemli hizmetlerin sahibi olmuş ve bu başarısı da bütün Diyarbakır halkınca takdir görmüş idi.

Bu hizmetlerinin yanında, ayrıca, şehirde her zaman başta spor faaliyetleri olmak üzere, her türlü sosyal aktivitenin tertipleyicisi, öncüsü ve bunun yanında da bizatihi vatandaşlarıyla birlikte, insanlarıyla birlikte uygulayıcısı olarak gördüm.

Emniyet Teşkilatımız, yiğit bir evladını kaybetmiştir; başta, teşkilatına, Emniyet Teşkilatımıza ve bütün Türk Milletine başsağlığı diliyorum. Yüce Allah'tan kendisine, vefat eden bütün mesai arkadaşlarına rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Elbette, Türkiye gibi ülkede bu olayların olmaması hepimizin temennisi; ancak, hayatın gerçeklerle yaşandığını da hiçbir zaman akıldan çıkarmamamız lazım."Terör bitti, sıfırlandı" filan, böyle iddialı sözlerin hiçbir zaman terörle mücadelede yeri olmadığını defaatle çeşitli makamlarda bulunduğumuz zaman da söyledik. Elbette, bitebilse, ne kadar mutlu olacağız; ancak, ülkemizin konumu, ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar ve maalesef, bugün için şu konuşmada derinliğine girmeyeceğimiz sebepler yüzünden, âdeta, terör ve terörist üreten ülke olma konumundaki şartlar değişmedikçe, terördeki başarı, ancak, marjinal seviyeye indirme çerçevesi içerisinde hapsolacaktır. İnşallah, bu neslimiz gözünü kapamadan önce, Türkiye'nin gerçekten terörün sıfırlandığı, ülkemizin her tarafında hepimizin özlediği manzaraları görebilme imkânına kavuşacağız; ancak, bilinmelidir ki, hayatta gerçekler vardır ve gerçeklerle yaşanacaktır.

Burada bir toplumsal refleks, artık, ülkemizin dörtbir tarafında gelişmiştir. Terörle mücadelenin Türkiye'de, aşağı yukarı 1970'li yıllardan beri devam eden, zaman zaman da, iki seferinde, biri dolaylı biri doğrudan iki askerî müdahale sonucunu doğuran...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Ağar, mikrofonu tekrar açıyorum; buyurun.

MEHMET AĞAR (Devamla) -...olayları yaşadık. 30 senedir terörle içiçe yaşıyoruz ve 30 senedir artık bu acı olayların bitmesi konusunda herkes arzulu. "Bin şükür" diyemiyoruz bugünkü olayın büyüklüğü ve vahameti karşısında; olmamalıydı, olmamalıydı; ama, ne yazık ki, oldu.

Fakat, burada gelinen noktada, başta, hükümetimiz olmak üzere, Parlamentomuzda hiçbir panik olmamalıdır. Türkiye gibi büyük, güçlü, her türlü imkâna sahip olan bir devlette bile böylesine hepimizi üzen;ama, gerçekten boyutu itibariyle büyük bir terör olayının olabileceğini ihtimal olarak, her zaman aklımızda tutmayız. Hükümet, süratle olaya, elbette müdahil olmuştur ve bunu, İçişleri Bakanlığı meselesi değil, hükümet meselesi çerçevesinde görmek suretiyle, aldığım bilgilere göre, akşamdan itibaren, en üst düzeyde oraya intikal etmek suretiyle, oradaki insanlarımıza, oradaki teşkilatımıza ve tüm kamu görevlilerine, başta moral ve onların acılarını paylaşmak suretiyle, bu olaylar karşısında paniğe kapılmaksızın, ciddî, büyük ve güçlü bir devlet anlayışı içerisinde mücadele edileceğini ve bu mücadelenin duraksamaksızın devam edeceği, mutlaka bir mesaj olarak verilmelidir.

Parlamentomuz, her zaman olduğu gibi, olayların çözümünü, olayların faillerinin yakalanmasını ve olayların değerlendirmesini, önce resmî makamlara bırakmak suretiyle, oradan gelebilecek ciddî, doğru ve net bilgilerden sonra, meseleler üzerinde yorum yapmanın daha doğru olacağı kanaatini şimdiden ifade etmek istiyorum; çünkü, bu tür olaylarda, zaman zaman, medyada, birtakım yanlış beyanlar yüzünden, bazı şahsî yorumların yapılmasının bu tür olayların çözümünde sıkıntılar yarattığını biliyorum. Bekleyelim, sabırlı olalım; güvenlik güçlerimizin, bütün acılarına rağmen, meselelerin üstesinden gelebilecek kabiliyet ve kapasitede olduğunu bilerek, inanarak, güvenerek onu görelim.

Ayrıca, burada, belki, daha uzun bir konuşmada ifade edeceğim; ancak, geçen gün bir gazetede gözüme çarptı, çok net tamamını bilemediğim için bir şey söylemek istemiyorum; ancak, polisin silah kullanma yetkisinde ortaya çıkan bir kısıtlamanın, bu olaylar gözönüne alındığında, ne kadar bu teşkilata sıkıntı yaratacağının da, bir noktada, aklımızda tutulması lazım gelen bir husus olduğunu da gözden ırak tutmamalıyız. Elbette, bütün arzumuz odur ki, Türkiye, en ileri demokratik ülkelerdeki kamu örgütlenmesi olsun ve en ileri demokratik örgütlenmelerin var olduğu ülkelerdeki yasal çerçeve oturtulsun, insanı da, zabıtası da, bu çerçeve içerisinde hayatını idame ettirsin, ettirsin de; ama, yaşadığımız gerçekleri de gözardı etmeksizin bu meselelere eğilelim.

Ben, konuşmamı tamamlarken bir konuya dikkat çekmek istiyorum: Böylesine, her gittiği görev yerinde, halkın tamamının -sadece devlete karşı faaliyet gösteren odakların dışındaki tamamının, sevgisini, saygısını, beğenisini kazanmış olan bu değerli kamu görevlisine karşı millet olarak son görevimizi ifa edeceğimiz törenlerde -örnek göstermek gerekirse tıpkı İspanya'da olduğu gibi- Parlamentodaki her partinin en üst düzeyde temsil edilmek suretiyle, milletimizin de geniş bir katılımıyla, teröre karşı, topyekûn, bu milletin, bu toplumun sesini bir kez daha yükseltmeliyiz diye düşünüyorum; düşünüyorum ki, onlar, uğurlarında canlarını verdikleri bu aziz vatan topraklarında huzur içinde uyuyabilsinler.

Milletimize, hiçbir şekilde paniğe kapılmadan, korkuya kapılmadan, en üst düzeydeki terör olaylarının bile üstesinden gelecek güce sahip olan bir devletimizin var olduğunu ve onun arkasında da, başta Yüce Parlamentomuz olmak üzere toplumumuzun her kesiminin bu mücadelenin destekçisi olduğunu, devlete karşı, anayasal rejimimize karşı kalkışma sayılabilecek her türlü eyleme karşı milletimizin tamamının, topyekûn ve bir arada karşı olduğunu ispatlayalım şeklindeki önerimi de, yüksek takdirlerinize arz ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Size ve söz hakkını devreden Sayın Yılmazyıldız'a tekrar teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı ikinci söz, Ermeni soykırımı tasarısının kabulü hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Abbas Bozyel'e aittir.

Buyurun Sayın Bozyel. (MHP sıralarından alkışlar)

2. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, hem Meclisimizi hem yüce milletimizi yürekten yaralayan menfur bir saldırı neticesinde şehitler kervanına katılan il emniyet müdürümüzü ve şehit olan bütün polis arkadaşlarımızı rahmetle anıyorum; ama, bin yıldır şehit kanlarıyla vatanlaştırdığımız Anadolu toprakları üzerindeki devlet ve millet varlığımıza kastetmek isteyen bu tür terörist faaliyetlerin asla ve kat'a, büyük devlet olma ve kıyamete kadar millet olarak varlığımızı devam ettirme yolundan bizleri caydıramayacaklarını, bu Yüce Meclisin kürsüsünden ifade etmek istiyorum: Bütün iç ve dış güçler bilmelidir ki, Türkiye, büyük bir devlettir, milletimiz, yüce bir millettir ve bu menfur saldırıları işleyen dış güçlerin ve onların Türkiye içerisindeki maşaları, eli kanlı maşaları olan teröristlerin de hakkından gelecek kadar güçlüdür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ruslar ve Batı dünyası, sık sık içimizdeki Hıristiyan tebaayı bahane ederek iç işlerimize müdahalelerde bulunmuşlardır. Bu sebeple de, bizden her defasında ıslahat isteklerinde bulunmuşlardır. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, meşrutiyetler, teşkilatı esasiyeler, hepsi Batı'yı memnun etmeye yönelik hareketlerdir. Bugün benzer ıslahat hareketlerinin Avrupa Birliği tarafından, sözde Ermeni soykırım iddialarıyla beraber terennüm edilmesi ise düşündürücüdür. Batı dünyasının her defasında ortaya koyduğu bu isteklerinin arkasından bir Şark politikasının hayata geçirilmek istendiği ise, artık, herkesçe malumdur.

Tarihe dönüp baktığımızda, milletlerarası, devletlerarası rekabetlerin hep karşımıza yeni oyunları çıkardığını görürüz. Şimdi de, yeni dengeler doktrini etrafında toplanan Avrupa Birliği, küreselleşme ve yeni dünya düzeni öncülerinin, maksatları ve hedefleri aynı, lakin adları değişik siyasetlerle bizi hırpalamaya devam ettiklerini görüyoruz. Tarih boyunca, Çin oyunu, Bizans oyunu ve Rus oyunlarına şahit olmuş milletimiz, yaklaşık iki asırdan fazladır Batı oyunlarına muhatap olmaktadır; dolayısıyla, bin yıllık Anadolu topraklarını Bizanslaştırmak isteyen Batı dünyasının komploları bize hiç de yabancı değildir. Türkiye ve Türklük söz konusu olunca ortaklaşa hareket eden Rus ve Batı siyaseti, bölücü, ayrılıkçı PKK teröründen sonra, şimdi de, sözde Ermeni soykırımını bahane ederek, bizden yeni tavizler koparmak istemektedirler.

Bundan yaklaşık bir yıl önce bu kürsüden yaptığım konuşmada "bin yıllık Anadolu tarihimizde çok değişik topluluklarla beraber yaşadık, bir dünya devleti olarak, onlara liderlik yaptık, lakin, hepsini huzur ve güven ortamında yaşattık, aksini yapmış olsaydık eğer, bugün, Osmanlı Türk Devletinin, Cumhuriyet Türkiyesine devrinden sonra bu kadar değişik dil ve adla devletlerin ortaya çıkması mümkün olmazdı" demiştim.

Adaletli oluşumuz, birilerinin millet ve devlet olma kaynağı olmuşsa, nedir öyleyse bütün bu olanlar? İşte, politik yerimizin ve stratejik konumumuzun önemi ve bunlara ek olarak petropolitikaların ve hidropolitikaların bölgemizde odaklaşması, Türkiyemize yönelik tehditlerin adıdır. Ermeni meselesi de, bu yüzden, bizi zayıflatmak ve küçük düşürmek için oynanan milletlerarası bir oyunun adıdır. Bizim gözardı ettiğimiz, lakin, bu hasım ülkelerin gözardı etmediği gerçek, işte, burada yatmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya jeopolitiğinin tam ortasında bulunan ülkemizin hemen yanı başında, Kafkaslar'da, Balkanlar'da ve Ortadoğu'da cereyan eden krizlerin neticesinde ortaya çıkan Bosna-Hersek, Azerbaycan-Ermenistan, İran-Irak, Rusya-Çeçenistan, Rusya-Afganistan, Irak-Kuveyt, Yunanistan-Makedonya, Mısır-Lübnan, Filistin-İsrail, Türkiye-Kıbrıs ve Yunanistan ilişkileri ve sıraladıklarımın çoğunda meydana getirilen savaşlar, ifade ettiklerimin gerçek tanımı ve tanığıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı)

BAŞKAN - Buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum; lütfen tamamlayın.

ABBAS BOZYEL (Devamla) - İhtilafların ve çok farklı siyasetlerin yaşandığı bölgemizde ise, tek lider Türkiye'nin oluşu ise, ayrı bir tarihi hakikattir. Doğudan ve batıdan gelen Türkiye hedefli tehditlerin tamamı, hep ülkemizi sunî gündemlerle meşgul ettirerek, gelişmesini, güçlenmesini ve yeniden lider ülke olmasını engellemeye yönelik Haçlı seferleridir. Dünya haritasındaki Türkiye fotoğrafı, çoklarının rüyasını kâbusa çevirmektedir; çünkü, dünyanın gelecekteki en stratejik maddesi olan su kaynaklarının damarı Anadolu'dadır. Kafkasya ve Ortaasya denilen Türkistan petrol ve doğalgazlarının dünya piyasalarına ulaştırılması Türkiye üzerinden gerçekleştirilecektir. İran ve Körfez petrollerine komşu ülkeyiz. Çok büyük bir ekonomik güç ve pazar olan Rusya ve Akdeniz havzasında yer almaktayız. Anadolumuz ve Boğazlar tarih boyunca ticaretin merkezi olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bozyel, mikrofonunuzu açayım; lütfen tamamlayın efendim.

ABBAS BOZYEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan bir ülke olarak, aynı zamanda çok genç bir nüfusa, yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahibiz. Balkanlarda her 5 kişiden birisi Müslümandır. Türkistan'da ve Kafkaslarda bağımsız onlarca Müslüman topluluklar ve Türk devletleriyle kucaklaşmışız. Daha çok sayacağım nice kozların tamamı bizim elimizdedir. Bize düşmanlık sergileyenlerin ise aklını başına alması gerekir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme adı altında dünya insanlığına, Avrupa Birliği adı altında geniş bir coğrafyaya sunulmak istenen, ortak mesuliyetli ve adil paylaşımcı oluşumlar, yerini düşmanlık, kin ve nefret üzerine oturtacak olursa, bundan en çok zararı kendileri ve maşa olarak kullandıkları Ermeniler görür. Tarihin gerçeklerini yalanla ve iftirayla kirletenler, gerçek yüzlerini, gitsinler Azerbaycan'da Karababa Hocalı katliamında görsünler. Öldürülen binlerce insanın mezarları ve onların utanç verici vesikaları oradadır. 1 milyondan fazla insan, en zor ve çetin şartlarda, açlıkla, yoklukla ve hastalıkla boğuşarak yaşamaktadır.

BAŞKAN - Sayın Bozyel, lütfen tamamlar mısınız efendim.

ABBAS BOZYEL (Devamla) - Bitiriyorum efendim.

Rus, Fransız ve İngiliz ortaklı girişmiş bulundukları katliamın izleri birer canlı vesika olarak Anadolu'da durmaktadır. İnsanlarımızı diri diri yakmışlardır. O katliamlar için yakılan ağıtlar, bizim ninnilerimiz olmuştur. Lakin, biz, tarihin bir döneminde uğradığımız bu zulümleri, içimizde bir kin ve intikam duygusuyla yaşatmadık; lakin, en büyük hatamız, onları hatırlamadık ve dünya insanlığına da hatırlatmadık. Bu vesileyle, Anadolu topraklarını Batı Ermenistan toprakları olarak kendi anayasalarında gören Ermenileri ve Avrupa'yı...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bozyel, efendim lütfen tamamlar mısınız; 3 dakika oldu, 4 üncü dakika için, mikrofonunuzu son defa açıyorum.

Buyurun.

ABBAS BOZYEL (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür ediyorum; sözümü tamamlıyorum, sizin durumunuza da saygı gösteriyorum; ama, böyle çok önemli bir meselede üç defa sözümü kesmeniz, zannediyorum, herhalde değişik bir anlamaya yol açar.

Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim.

Efendim, gündemdışı  üçüncü söz, yine Ermeni soykırımı oylamaları ve dışpolitikalarımız hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner'e aittir.

Buyurun Sayın Güner. (ANAP sıralarından alkışlar)

3. – Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı oylamalarına ve bu konuda izlememiz gereken dışpolitikaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı

AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu akşam, hepimiz derin bir acı ve yeisi bölüşüyoruz. Aslında, Demokles'in kılıcı gibi hiç tepemizden eksik olmayan terör belası, bugün Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan ve 5 arkadaşını da şehit etti.

Değerli arkadaşlarım, bunlar, basit olaylar değildir. Amme hukuku feylesoflarının vazgeçilmez tezi şudur: Bir ülkede her türlü kanunsuzluğu yapabilirsiniz; ama, o ülkenin polisinin tek düğmesine dokunduğunuz an, eliniz mutlaka kırılır, kırılmalıdır. Türkiye'nin demokrat olması, Türkiye'nin insan haklarına saygılı olması, Türkiye'de Türk polisini, bazı çevrelerin -beni bağışlayınız- hor görmesine sebep olabilmektedir ve onlara cüret vermektedir. Fransa'ya gidiniz, Fransız polisine 3 metreden öte yaklaşamazsınız. Üzeri fevkalade mücehhezdir; sırtında yağmur yağıyorsa yağmurluğu, kışsa kalın kürkü, ayağında kalın şayak pantolonu, çizmesi, 3 metre yaklaşır yaklaşmaz "a votre service" der; hizmetinizdeyim; 3 metreyi aştığınız an vurur. Amerika'da polis düdük öttürür; arabanızı durdurursunuz, ellerinizi direksiyona dayarsınız. Polis pencereyi aç demeden açarsanız, yine, kurşunu yersiniz; ama, bu memlekette, polise bağırılır, polise hakaret edilir; trafik cezası yazdı diye, herkes, bir arkadaşımız gibi örnek davranışta olmaz, polisi hor görür; bunlar, acı şeylerdir.

Bu kurşunlar, bana göre, Yüce Meclisin bağrına sıkılmıştır, hepimize sıkılmıştır. (Alkışlar) Çok rica ediyorum, hükümetten çok rica ediyorum, bu istikrar programında, çalışanları, öncelikle emniyet güçlerini insan gibi yaşatacak şartları getirin. Bir istikrar programı, eğer, o programı uygulayan kamu görevlilerinin maddî ve manevî huzurunu sağlamıyorsa, peşin peşin mağlubiyete mahkûmdur.

Polislerin feryatlarını duyalım. Türkiye'de polis niye yürüdü?! Neden, her gün bir arkadaşını toprağa veren bu vatan evlatları yürümek lüzumunu duydular? Arkadaşlar, devlet yönetimi, siyaset, sezgiyi elzem kılar. Eğer, siz, toplumdaki gelişmeleri sezemiyorsanız, toplumun taleplerine sağır kalıyorsanız, o zaman, bir büyük dalga sizi aşar; nerelere götürür bilmem...

Sayın milletvekilleri, ben, 1979 senesinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıktım ve dedim ki: Sayın liderler, ne olur, hiç olmazsa, terör konusunda kendinizi aşınız, bir masanın etrafına geliniz -o gün beni dinleyen arkadaşlarımdan birisi burada- aksi halde, bu çatı tepemize yıkılacak ve bunun altında kalacağız. Şimdi, size çok açık söylüyorum, polise, subaya, devlete yapılan tecavüze, eğer, biz, gerekli hukukî ve maddî tedbiri alıp karşılık veremezsek, bir gün, bu dalga, bu rejimi temelinden yıkar. Rejimler, hukuk düzeni ve hukuku koruyan ciddiyetle, otoriteyle ayakta dururlar. Dünyanın hiçbir yerinde, devletin, bugün Türkiye'de olduğu gibi laçka olduğu görülmemiştir. Anayasa Mahkemesine büyük saygım var, Sayın Başkanına da saygım var; ama Yüce Meclisin çıkarmayı düşündüğü bir kanun tasarısını, Anayasa Mahkemesi, Sayın Başbakana gelip istifa tehdidiyle karşılıyorsa, Sayın Başbakana yakışan "buyurun istifa edin" demektir. (ANAP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye'nin hukuk kadroları her zaman Anayasa Mahkemesini doldurur; ama, siz diyemiyorsunuz; çünkü, siz MİT'in başındaki zat konuştuğu zaman onu alkışladınız. MİT Başkanının konuşma hakkı ve hürriyeti yoktur. MİT Başkanı rapor hazırlar, Sayın Başbakana verir. Onun için, büyük bir fedakarlıkla, her türlü özel şartına rağmen Başbakanlığı omuzlamış olan Sayın Ecevit'ten, Türkiye Cumhuriyetinin ciddiyetini, ağırlığını, vakarını öncelikle kamu kurumlarına karşı hissettirmesini rica ediyorum. Devlet, Kızılay değildir arkadaşlar. Devlet merhamet kurumu değildir; devletin hukuku vardır, devletin otoritesi vardır, devletin ağırlığı vardır.

Şimdi soruyorum buradan hükümete: Ermeni olayları kampana çalarak, Fransa'da, geldi; Paris'teki sayın büyükelçi ne yaptı? Hükümete hangi raporu verdi?..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Açıyorum efendim. Lütfen...

Buyurun.

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Sağolun Sayın Başkan; zaten büyük hoşgörünüzle söz aldım.

Bu hariciye zihniyetini değiştirmek lazım; klasik hariciye zihniyetiyle bir yere varamayız arkadaşlar. Şimdi, bakınız, biz kendimizi anlatamıyoruz, kendimizi tanıtamıyoruz. Dün burada söz alan değerli arkadaşlarım ve benden önce konuşan kıymetli milletvekilim Ermeni terörünü çok güzel anlattılar.

Yalnız, ben, size bir hatıra nakledeceğim. Ticaret Bakanıyım, Macarlarla bütün görüşmeleri bitirdim, nereyi görmek istersiniz dediler, Estergon'a gidelim dedim. Estergon Kalesini ziyaret ettik. Yanda bir müze var, muhteşem bir kiliseyi müze yapmışlar. Macar bakan elimi tuttu, hızla, beni götürmek istedi bir yerden; bir dakika durun dedim, döndüm -lütfen itimat buyurun- arkamdaki duvarın yarısı kadar bir duvar, aydınlatılmış, Hazreti İsa çarmıha geriliyor, yeniçeriler çivi çakıyor, bir Osmanlı paşası da emir veriyor... Dedim ki: "Sayın bakan, bu ne yalancılık, bu ne utanmazlık, bu tabloyu kim astı buraya?" "Estergon Şehrinin 900 üncü Kuruluş Yıldönümünde Papa hediye etti" dedi.

Değerli arkadaşlarım, işte o zihniyettir bugün bizi dünyada yalnız bırakan. Bizim kültür ateşelerimiz ne yapıyor, bizim büyükelçilerimiz ne yapıyor, bizim bu konuda yayınlarımız nerede?!

Değerli arkadaşlarım, bu Meclis, tarihî bir sorumluluk taşıyor. Çok açık konuşuyorum, dünya üzerinde, Türkiye, Ermeni oyunlarıyla yalnız bırakılmak isteniyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Bugün Fransa'ya boykot, yarın İngiltere'ye boykot; neredeydik biz, değerli arkadaşlarım, Avrupa Parlamentosundan, 15 üyenin bulunduğu Avrupa Parlamentosundan "Ermeni soykırımı yapılmıştır" kararı çıktığı zaman?!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Müsaade buyurursanız...

BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu Sayın Güner, lütfen tamamlar mısınız efendim.

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Emredersiniz...

Bu karar çıktığı zaman Türkiye neredeydi arkadaşlar?! Avrupa Parlamentosundan çıkan karar, Fransa'dan çıkandan çok önemlidir.

Değerli Başkan, onun için, izninizle, tekliflerimi arz etmek istiyorum, hoşgörünüzü istirham ediyorum.

Şimdi, bakınız, Sayın Dışişleri Bakanı, bir gerçeği görmüyor; şu anda, bizim, Amerika Birleşik Devletlerinden başka dostumuz kalmamış. NATO'daki bütün müttefiklerimiz, Avrupa Savunma Güvenlik Sistemine geçilirken, Türkiye'ye dur diyorlar, bir tek şartla gel diyorlar; aynen gümrük birliğinde olduğu gibi, gümrüklerini açtı Türkiye, Avrupa'nın serbest pazarı oldu, tek kuruş fon ödemediler; şimdi de diyorlar ki, asker ver; ama, aynen gümrük birliğinde olduğu gibi, karar organlarına katılma. Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve Türk Milletinin bu oyuna evet demesi mümkün değil. Bir tek kim kalmış; Amerika kalmış, Dünya Bankasıyla müzakerelerde ağırlığını koymuş, IMF'de yardımcımız olmuş. Amerika'yı rahatsız eden ülkelerin başında Küba geliyor, Irak geliyor; ambargo uyguluyor bunlara. Tam, Amerika'da iktidar değişirken, biz buraya büyükelçi tayin ediyoruz. Değerli arkadaşlarım, Türkiye'yi tamamen yalnız bırakacak bu stratejilere, Dışişleri Bakanlığımız bu oyunlara gelmemelidir. Bunlar, çok ciddî hatalardır.

Ankara'da, acele -Tarih Kurumu mu olur, bir vakıf mı olur- bir kongre toplamalıdır. Erivan davet edilmelidir ve dünya televizyonlarına, dünya gazetelerine, "Ermeni tezini destekleyen bütün ilimadamlarını davet ediyoruz; ne kadar belgeleri, ne kadar bilgileri varsa alıp gelsinler" denilmelidir. Bunların balonları, Ankara'da, uluslararası bir kongrede patlatılmalıdır.

Devlet, elindeki bütün dokümanlarla bir "Ermeni zulüm müzesi" açmalıdır, hâlâ bunu açamadık. Yüzbinlerce şehit edilmiş insanın mezarları, fotoğrafları, dokümanları vardır. Sayın Meclis Başkanından istirham ediyorum, 20 nci Asrın başında, Romanyalı Diplomat Trandafir Djuvara'nın yazdığı, Paris'te, yabancıların, ben fotokopisini aldıktan sonra yok ettiği kitabın fotokopileri Millî Kütüphanededir "Osmanlı İmparatorluğunun Taksimi Hakkında 100 Proje (Cent Projets Sur de Partage de l'Empire Ottoman)" bunu tercüme ettirip bastırırsa,  bizim nereden nereye getirildiğimizi ve nereye götürülmek istendiğimizi gösterecektir. Kültür şahsiyetinden emin olduğum Sayın Meclis Başkanı, bu eseri, eğer Meclisin yayını olarak çıkarırsa, millete büyük hizmet yapmış olacaktır.

BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen...

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Topluyorum efendim.

Ciddî, tutarlı dokümanlarla, o milletlerin dizinde yazılmış dokümanlarla, cep kitabı niteliğinde belgelerle Parlamentonun dostluk grupları derhal dünyaya yayılmalıdır. Dünya parlamentolarına hakikat anlatılmalıdır ve vatan çocukları, sosyal bilgiler okuyarak unuttukları tarih şuurunu, ilköğretim okullarında ve liselerde ciddî tarih bilgisiyle bu konuları öğrenerek yetiştirilmelidir.

Elbette büyük milletiz, elbette büyük güçlükleri aştık, bunu da aşacağız; ama, gönlüm şunu istiyor: En az yarayla, en az yıpranmışlıkla.

Şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (ANAP, MHP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Gündemdışı konuşmalara, hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Şükrü Sina Gürel cevap verecek. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

4. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in, Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine, Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel ve Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) - Sayın Başkan, Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; bugün, hepimizi üzen, derinden yaralayan bir olayla karşı karşıya olduğumuz halde bu toplantıyı yapıyoruz. Ben, öncelikle, rahmetli Gaffar Okkan'a, öteki şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum, bütün ulusumuza baş sağlığı diliyorum. Biz, elbette, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün üyelerin tek tek ve birlikte gösterdikleri duyarlılığı sürdürerek ve güvenlik güçlerimizin bütün üyelerinin ve bütününün azim ve gayretiyle, elbette, terörle mücadelemizi, şimdiye kadarki kararlılığımızla, bundan sonra da sürdüreceğiz.

Değerli arkadaşlar, yine, gündemdışı söz alarak bu konuya değinen değerli milletvekillerine, hükümetim adına çok teşekkür ediyorum; hepimizin duygularını, düşüncelerini dile getirdiler ve hepimizin kararlılığını dile getirdiler. Yine, başta Sayın Agâh Oktay Güner olmak üzere, bu konuya değinen sayın milletvekillerine şunu da belirtmek istiyorum ki, elbette ve çok şükür, büyük devlet adamı, uzlaşmanın, kararlılığın sembolü Sayın Bülent Ecevit'in Başbakanlığındaki bu hükümet, bundan sonra da terörle mücadeleyi, ulus adına, en büyük kararlılıkla sürdürecektir. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Abbas Bozyel'e de teşekkür ediyorum; çünkü, yine hepimizin duyarlı olduğu bir önemli konuyu ve bugünlerde Fransa'yla ikili ilişkilerimizi tehdit etmekle kalmayıp, aynı zamanda, belki de bütün Batı dünyasıyla, özellikle Avrupa'yla, bundan sonraki ilişkilerimizi de etkileyebilecek kadar önem kazanan sözde Ermeni soykırımı iddialarını tekrar bu kürsüden dile getirip yerdiği için kendilerine teşekkür ediyorum ve bu konunun ne kadar duyarlı bir konu olduğunu, yeniden, hep birlikte değerlendirmemize de bir vesile sağladığı için kendilerine teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Fransa'da yeni bir süreç başladı. Bu sözde Ermeni soykırımı iddiaları, şimdiye kadar parlamentolardan geçirilen kararlarla, yalnızca belirli bir yönelişin, belirli bir eğilimin ifadesi olarak ele alınırken, şimdi, Fransa'da, bu, bir yasa konusu yapılıyor. Zaten Fransız Anayasasına göre de Parlamentonun karar almasına imkân yok, ancak bir yasa çıkarabiliyor. Dolayısıyla, bu da, sözde Ermeni soykırımını Fransa'nın tanıdığına ilişkin bir yasa haline gelecek; eğer, Fransa'da, bundan sonra, sorumlular sorumlu davranıp, basiretli davranıp bu süreci durdurmazlarsa ve bu yasanın çıkmasına olanak sağlarlarsa.

Bu yasalaşırsa ne olacak? Bunun anlamı şudur değerli arkadaşlar: Tıpkı, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yürürlükte olan bir yasa örneği gibi, Fransa'da, bundan sonra, bu sözde Ermeni soykırımının tarihte yer almadığı ve tarihsel gerçeklerin bunu doğrulamadığı konusunda bir düşünce ifade etmek, Fransız yasalarına aykırı davranmak demek olacak, tıpkı, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde geçerli olan Yahudi soykırımıyla ilgili ve bu gerçeği inkâr etmeye yönelik davranış ve sözlerin yasalara aykırı olacağı gibi; şimdi, Fransa'da, sözde Ermeni soykırımı da, âdeta, yasaların himayesine sokulmuş olacak.

Bu, tabiî, bir tarihsel gerçeğin, bir siyasal kararla saptırılması ve bir egemenlik alanında tartışılmaz hale getirilmesi anlamına gelecek. Bu da, tabiî ki, bizim, şimdiye kadar, o Büyük Fransız Devriminden bu yana, uluslararası alanda, yalnız demokrasinin değil, aynı zamanda düşünce ve araştırma özgürlüğünün de gelişmesinde önderlik yapmış bir kültürün, bir ulusun, düşünce özgürlüğünü, araştırma özgürlüğünü nasıl kısıtlayabildiğini de görmemize olanak sağlayacak; ama, bu, yalnız Türk-Fransız ilişkileri açısından değil, aynı zamanda, Fransa'nın, şimdiye kadar yerleşmiş olan imajı, görüntüsü bakımından da çok vahim sonuçlar verecek.

Sayın Başkan, değerli üyeler; düşünce özgürlüğü bir yerinden zedelenirse, bütünü zedelenmiş olur. Araştırma özgürlüğünü bir konuda kısıtlarsanız, aslında bütün araştırma özgürlüğünü kısıtlamış olursunuz ve Fransa, işte, bu yasayı kabul ederek, sonuna kadar götürerek, aslında bunları yapmış olacak ve o zaman, acaba, Fransız dostlarımız ve Avrupalı dostlarımız, dönüp, bize, nasıl başka şeyler söyleyebilecekler ve nasıl, başka telkinlerde bulunabilecekler? Onu ben merak ediyorum.

Bir ikincisi de; tabiî ki, şimdiye kadar, Fransız sorumlular, örneğin, Fransızların Cezayir'de girişmiş oldukları ve kendi belgeleriyle de kanıtlanan, kendi araştırmacılarının da kanıtladığı ve belirttiği katliamı "bırakın tarihçiler incelesin, bunu bir siyasal mesele haline getirmeyelim" diyebilirken, aslında çok tartışmalı olan ve bizim belgelerimize göre de, eminim, Fransız arşivlerinde bulunan belgelere göre de hiçbir şekilde soykırım olarak adlandırılamayacak bir savaş hali olayını, nasıl bir ikiyüzlülükle, şimdi, bir siyasal karar konusu yapabiliyorlar, onu da sormamız gerekir.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; üstelik, hepimiz biliyoruz ki, soykırım, yani, bir ırkın sistematik bir şekilde yok edilmesi fiili bir Batılı kavramıdır ve şimdiye kadar, Asya'da, Afrika'da ve Latin Amerika'da, hep Batılı sömürgeciler tarafından uygulanmış bir insanlık suçudur. Bizim tarihimizde, böyle bir insanlık suçu yoktur; utanılacak, insanlığa karşı işlediğimiz hiçbir suç yoktur. Bunu, defalarca ve çok çeşitli yerlerde işlemiş olanlar, örneğin Madagaskar'da, örneğin Cezayir'de, örneğin Afrika'nın çeşitli yerlerinde işlemiş olan Fransızlar utansınlar; bizim, utanacak hiçbir suçumuz yok. (Alkışlar) Örneğin, Avrupa'da, son yüzyılın en büyük katliamını, en büyük soykırımını, Yahudi soykırımını gerçekleştirmiş olan Almanlar ve onlar kadar bu işe suç ortaklığı yapan öteki Avrupalılar utansınlar? yaptıklarından. (Alkışlar) Acaba, şimdi, kendi suçluluklarını ve suçluluk duygularını yaygınlaştırmak için ve hafifletmek için mi bizi böyle bir tarihsel insanlık suçunun müsebbibi ilan etmeye çalışıyorlar, sorumlusu ilan etmeye çalışıyorlar? Tabiî ki, bir de bunun psikolojik yanına bakmak gerekiyor.

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi, yıllarca önce, bir savaş halinde, düşmanla işbirliği yaptığını gizlemeden, 40 000 komitacıyla ve düşman ordularına verdiği 150 000'den fazla askerle kendi devletini arkadan vurmaya çalışan bir unsurun giriştiği işi, dönüp dolaşıp, Türk Ulusunun işlediği bir suç olarak göstermeye çalışanlar, daha, geçen on yıl içerisinde, 20 nci Yüzyılın son on yılı içerisinde, Avrupa'nın ortasında, Bosna'da      200 000 kişi katledilirken ve asıl orada bir soykırım gerçekleştirilirken neredeydiler, ne yapıyorlardı; akılları tarihte mi kalmıştı, yoksa, gündelik siyasette mi? (Alkışlar)

Sayın Başbakanımız da bugün belirttiler; bizim tarihimizde böyle bir insanlık suçu yoktur ve bize böyle bir suç isnat etmeye kalkışanlar kötü niyetle davranıyorlar ve bizim dostluğumuzu değil, bundan sonra, herhalde, karşıtlığımızı, bizim bundan sonraki tepkilerimizi davet ediyorlar. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdiye kadar, hükümetimiz her düzeyde girişimde bulunmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız muhatabına yazmıştır, Sayın Başbakanımız muhatabına iki defa yazmıştır, Sayın Dışişleri Bakanımız muhatabı yönünde girişimlerde bulunmuştur. Yurt dışındaki vatandaşlarımız -ki, böyle bir yasayla en çok onların düşünceleri ve onların özgürlükleri kısıtlanmış olacaktır- gerekli girişimleri, gerekli protestoları şimdiye kadar yapmışlardır ve bizim şimdiki beklentimiz, yasal süre içerisinde, Fransa'nın Sayın Cumhurbaşkanının ya da Fransa'nın Sayın Başbakanının, gerekli girişimi yapması, bu süreci durdurması; yani, Fransız Anayasa Konseyine, Anayasa Mahkemesine bu konuda başvurmasıdır. Bu, yalnız Türk-Fransız ilişkilerini kurtarmak için değil, aynı zamanda Fransa'nın uluslararası alandaki imajını, görüntüsünü kurtarması için de gereklidir ve biz, bu son hatırlatmayı bir kez daha yapalım; bundan sonra da umalım ki, ne Türk-Fransız ilişkileri zarar görsün ne bölge barış ve güvenliği zarar görsün ne de dost bir ulusun şimdiye kadar pek çoğumuzca örnek kabul edilen ileri anlayışları zedelensin, imajı zarar görsün.

Bu duygu ve düşüncelerle, yeniden, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden, 60 ıncı maddeye göre bir iki cümle ifade etmeme izin verir misiniz...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük, dinliyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bana, iki cümleyle hissiyatımı ifade etme imkânı verdiği için Sayın Başkana teşekkür ediyorum.

Yüreği, vatan, millet ve bayrak sevgisiyle dopdolu, demokrasimizin korunması ve ülkede emniyet ve asayişin temin edilmesi istikametinde, üstün bir görev anlayışı içerisinde çalışmış olan değerli mesai arkadaşım, emniyet müdürü, Diyarbakır Emniyet Müdürü sevgili kardeşim Gaffar Okkan başta olmak üzere 6 polisimizin şehit olmasından, Doğru Yol Partisi olarak da, son derece büyük bir üzüntü duyduk ve unutmamak gerekir ki, bu kardeşlerimiz, devletten intikam almak isteyen birkısım şerirlerin, hainlerin ve ona alet olanların ortaya koyduğu bu elim olay, bütün milletimizi sarsmıştır. Büyük üzüntü duyduğumuzu belirtiyor ve onları, bütün yüreğimizle kınıyoruz.

Ümit ediyorum ki, Yüce Milletin bu Meclisinde, özellikle devletimize yönelik bu gibi olaylar karşısında, siyasî iradeyi, icra kuvvetinin arkasına, hükümet adına veya İçişleri Bakanlığının yapacağı bütün operasyonlarda, aynı yürekle, aynı anlayışla koyacaktır ve koymaktadır diyorum.

Yüce Milletimize, emniyet teşkilatı mensuplarımıza, ailelerine başsağlığı diliyorum, vatan evlatlarımıza da Allah'tan rahmet niyaz ediyorum ve teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Tuğmaner. 

MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü Sayın Gaffar Okkan ve 5 arkadaşını terör neticesinde kaybettik. Ailesine başsağlığı dilerken, katilleri, nefretle, şiddetle lanetliyorum.

Güneydoğuda oluşturulan güven ortamını hiçbir terör olayı bozamayacaktır, hiç kimsenin de gücü buna yetemeyecektir. Gaffar Bey, yakinen tanıdığım ve diyorum ki, şu anda, keşke, kendisini tanımasaydım, görmeseydim; o kadar değerli bir ağabeyimizdi, kardeşimizdi; kendisine ve diğer polislerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve emniyet müdürlüğüne başsağlığı diliyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuğmaner.

ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, müsaadenizle, bir iki cümle arz edebilir miyim?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksu; çok kısa lütfen...

ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; gerçekten, hepimizi milletçe üzüntüye gark eden menfur bir suikast olayıyla karşı karşıyayız. Bu suikastı düzenleyenleri lanetle kınıyorum. Ülkemiz, gerçekten, çok değerli bir emniyet müdürünü, bir evladını, 6 polis memurunu kaybetmiştir.

Bu değerli kardeşimiz, bu arkadaşımız, Diyarbakır'da sadece emniyet ve huzuru sağlamakla değil, sosyal barışın sağlanmasında büyük katkısı olmuş, gayretleri olmuş, âdeta, Diyarbakırlılarla bütünleşmiş, onlarla birleşmiş ve Diyarbakırlıların, diyebilirim ki, en çok sevdiği kamu görevlilerinden biri olma unvanını gerçekten hak etmiş bir arkadaşımızdı.

Ben, başta ailesi olmak üzere emniyet camiasına ve milletimize baş sağlığı diliyorum; Allah rahmet eylesin diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Erdoğmuş.

Efendim, her gruba söz vermiş oldum; bu konuyla ilgili bundan sonraki talepleri değerlendiremeyeceğim; çünkü, her grup, bu hassas konuda, hakikaten çok önemli konuda, bütün milletimizi sıkıntıya sokan bu konuda görüşlerini ifade etmiş oldu. Bütün gruplarımızın bunu anlayışla karşılayacağın ümit ediyorum.

Buyurun efendim.

ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubunun üzüntüsünü, acısını da bendeniz arz etmek istiyorum.

Öncelikle, bu menfur cinayeti kınıyor; başta ailesine, emniyet camiasına ve ülkemize başsağlığı diliyorum.

Dört yıla yakın bir süredir Diyarbakır'da görev yapan Emniyet Müdürümüz, mesleğini başarıyla icra etmekten öte, bir insan olarak, fevkalade, inanılmaz derecede popüler olmuştu. Bunun tek nedeni, halkla bütünleşebilme özelliğine sahip olmasıydı. O, bir polis müdürü olmaktan öte, gerçekten, bir halk adamıydı. Halkla barışık bir devlet bürokratıydı. Sadece başarılarıyla takdir edilen bir insan değil; barış, güven ve huzur ortamını, Diyarbakır gibi bir ilde, son onbeş yıldan beridir yaşanan olumsuz koşullarda sağlayan, ciddî bir devlet adamıydı; kendisini rahmetle anıyorum. Ancak, örnek olması bakımından, Diyarbakır halkının sevgisini burada arz etmek istiyorum. Şöyle ki: Merhum Emniyet Müdürümüz, Diyarbakır Sporun birinciliğe çıkmasıyla ilgili çok ciddî gayret ve çaba içerisindeydi. Çok sevilmesi, stadyumda binlerce insan tarafından alkışlanması ve büyük coşkuyla lehinde tezahüratın yapılması, onun nasıl bir insan olduğunun açık bir göstergesidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğmuş.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Şandır, size de söz vereceğim. Bu konudaki son söz efendim.

Buyurun.

MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu menfur olayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de nefretle kınıyoruz; yapanlara, faillere, Yüce Allah lanetler eylesin.

Rahmetli Emniyet Müdürümüze ve değerli polislerimize Yüce Allah'tan rahmetler diliyor; yakınlarına ve tüm güvenlik güçlerimize başsağlığı diliyorum. Tabiî ki, bu olaylar karşısında paniklemeyeceğiz; tabiî ki bölgede ve ülkemizde sağlanmaya çalışılan huzuru, güveni bunlara feda etmeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve tüm Milliyetçi Hareket Partisi camiası olarak, bu olayların karşısında güvenlik güçlerimizin arkasında devamlı duracağımızı ifade ediyor, tekrar rahmetler diliyorum. Allah rahmet eylesin efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan..

BAŞKAN - DSP Grubu olarak, çok kısa bir şey ifade etmek üzere, size de söz vereyim ve bu üzüntülü meseleyi bitirelim.

Buyurun Sayın Halıcı.

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan, Diyarbakır'da cereyan etmiş olan bu menfur saldırıyı büyük bir üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz. Acımız büyüktür.

Türkiye, huzur ve istikrar yolunda emin adımlarla yürümeye devam edecektir. Bu ortamı bozmaya çalışan iç ve dış tüm mihrakların sonu hüsrandır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve tüm milletimize başsağlığı diliyoruz.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.

Ayrıca, bütün gruplara bu konuya göstermiş oldukları hassasiyet ve birbirlerine karşı da göstermiş oldukları tolerans dolayısıyla çok teşekkür ediyorum.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşlarına geçiyoruz.

Bir Meclis araştırması önergesi var, okutacağım. Ancak, önergenin uzun olması sebebiyle, Kâtip Üyenin, sunuşları oturarak okuması hususunu değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önergeyi okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddiaları konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Fransa gibi ülkeler tarafından son günlerde gündeme getirilen "sözde Ermeni soykırımı iddiaları" üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak tepkisini ve tavrını belirlemek, mevcut durumdan Türkiye'nin menfaatlarını koruyarak ve güçlendirerek çıkmasını sağlamak amacıyla neler yapılabileceğinin tespiti ile bütün millî davalarda olduğu gibi, bu konuda da, ülke olarak kararlılığımızın bir kere daha orta yere konulabilmesi için, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz.

 

1- Musa Uzunkaya (Samsun)

2- Ramazan Toprak    (Aksaray)

3- Sait Açba                       (Afyon)

4- Mehmet Çiçek         (Yozgat)

5- Eyüp Fatsa                      (Ordu)

6- Faruk Çelik                     (Bursa)

7- Musa Demirci        (Sıvas)

8- Mahmut Göksu  (Adıyaman)

9- Zeki Ünal                   (Karaman)

10- Kemal Albayrak               (Kırıkkale)

11- M.Zeki Çelik         (Ankara)

12- Metin Kalkan        (Hatay)

13- Şeref Malkoç   (Trabzon)

14- Hüseyin Karagöz    (Çankırı)

15- Eyyüp Sanay        (Ankara)

16- Bekir Sobacı         (Tokat)

17- Şükrü Ünal                                             (Osmaniye)

18- Nurettin Aktaş   (Gaziantep)

19- Mustafa Geçer          (Hatay)

20- Mehmet Altan Karapaşaoğlu                    (Bursa)

Gerekçe:

Rus işgali altında Osmanlı topraklarında yaşayan ve aynı zamanda Osmanlı tebaası da olan Ermenilerin, Ruslarla işbirliği yapması ve kendi ülkelerine karşı ihanet ve isyana girişmiş olmaları sonucunda, bu kişilerin yurt içinde bazı bölgelere zorunlu sevkleri sürecinde soykırıma uğratıldıkları iddiaları karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak nasıl bir tavır ortaya konulmalıdır?

Bugüne kadar, bazı ülkelerin parlamentolarınca alınmış bulunan soykırımla ilgili kararlar, ne ölçüde ciddiye alınmalıdır? Türkiye'nin, bu kararları tüm sonuçlarıyla birlikte yok sayma ve reddetme hakkı ve imkânı var mıdır?

Başka ülkeler tarafından da benzeri -hatta, tazminat öngörülebilecek- kararların alınmaması için neler yapılmalıdır?

Alınmış ve alınması muhtemel kararlar, tarih boyunca çok hassas dengelerin söz konusu olduğu bölge devletlerini ve müesses nizamlarını ne ölçüde etkileyecektir?

Ülkeler arasında iyi ilişkilerin tesisi ve devamlılığı, oldukça zor ve özen gösterilmesi gereken bir husus iken, Ermeni meselesi gibi hassas bir konuyu kaşıyarak gündeme getiren ülkeler, hangi çıkarları uğruna, Türkiye'yle olan ilişkilerini tehlikeye atmayı göze alabilmişlerdir? Onbeş yıldır süren PKK terörünün bitme noktasına gelmiş olması, Türkiye tarafından Ermenistan'a karşı uygulanan ambargo, Avrupa Birliği sürecinde son dönemde her alanda yaşanan uyumsuzluk görüntüleri, bu kararların alınmasına ne ölçüde etkili olmuşlardır?

Türkiye, hiçbir zaman işlemediği bir suçtan dolayı, hak etmediği bir konuma itilmek ve emperyalist güçler tarafından bölgede yeni bir oyun tezgâhlanmak mı istenmektedir?

Bugün gelinen noktada, hükümet, Dışişleri Bakanlığı, Millî Güvenlik Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi, YÖK, sivil toplum örgütleri, geçmişte yaşanan ihmal ve duyarsızlıklarını bir tarafa bırakarak, bu konuda etkin bir eylem planı ortaya koyabilecekler midir? Bu planın hedef kitle ve ülke tespitleri, ne şekilde yapılacaktır?

Tarihçilerin ve bilim adamlarının, ulusal ve uluslararası arşivlerde konu hakkında ortak çalışmaları başlatmaları, sempozyumlar düzenlemeleri, hatta ülkemiz ile Ermenistan arasında iyi komşuluk ilişkilerinin tesisi, konunun çözümünde ne derece yararlı olacaktır?

Ülkemiz aleyhine bu kararları alan ülkelerin Türkiye'de faaliyet gösteren şirketleri ya da ortak yatırım şirketleri, bu süreçte nasıl bir görev üstlenecektir; konunun çözümünde ne ölçüde katkıları sağlanabilir? Bu konuda, ithalat, tek başına etkin bir caydırıcılık kabiliyetine sahip midir?

Fransa'nın destek ve himayesinde, bölge ülkelerinde faaliyet gösteren, İran rejimi muhalifi Halkın Mücahitleri Örgütü üzerine, Türkiye tarafından muhtemel uygulanacak bir tazyik, Fransa için ne ölçüde caydırıcı bir unsur olacaktır?

İtalya, Fransa ve ABD'deki Ermeni lobisi ve diasporasının, o ülkeler nezdindeki etkinliği düzeyinde bir Türk lobisi oluşturulması için nelerin yapılması gerekiyor?

Ermenistan Devletinin, sözde soykırım iddialarının Batılı ülke parlamentolarında gündeme getirilmesinde ve Türkiye aleyhine kararların çıkmasında açık ya da gizli bir baskısı söz konusu mudur? Bu yönde bir baskının tespiti halinde, soykırım yapıldığı iddia edilen 1915 yılında Ermeni komitacıları tarafından katledilen 248 000 Müslümanın ve 1973-1984 yılları arasında Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilen 50 Dışişleri görevlimizin katlinden sorumlu tutularak, Ermenistan aleyhine ve yine, Çukurova Bölgesinde, kendi himayesinde bir Ermenistan devleti kurmak gayesiyle, civarda yaşayan Ermenileri ve Fransız üniformalı Ermeni güçlerini kullanarak, korumasız Müslüman Türk Halkına karşı başlattığı mezalim ve katliamlardan ve Cezayir'de gerçekleştirdiği yüzbinlerce Cezayirlinin soykırımından sorumlu tutularak, Fransa hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, tazminat talebini de içerebilecek kararların alınmasını temin edecek bir çalışma ortaya konulmalıdır.

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır.

Değerli milletvekilleri, komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

D) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in Dışişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

                                                                            Ankara

Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Arz ederim. 24.01.2001

                                                              Abdüllatif Şener

                                                                                Sivas

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

2. – TBMM Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Irak’a resmî ziyarette bulunacak tıp doktoru parlamenterler ile sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşacak heyette yer alacak milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/746)

                                                                      23.01.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Irak'ın içinde bulunduğu durum göz önüne alınarak koruyucu hekimlik ve çocuk sağlığı konularında, ayrıca ülkenin koşulları da dikkate alınarak siyasî-askerî durumunun ulusal güvenliğimiz ve bölgesel barış ve istikrar bakımından olası sonuçları zımmında istişarelerde bulunmak ve temaslar yapmak amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen tıp doktoru parlamenterler ve sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan bir heyetin Irak'a resmî bir ziyarette bulunması, Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir.

Söz konusu heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarınca belirlenen üyelerin isimleri ekli listede belirtilmektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine sunulur.

                                                                        Ömer İzgi

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

                                  Heyet Listesi

Prof. Dr. Suat Çağlayan

(İzmir)

 

Dr. Halil İbrahim Özsoy

(Afyon)

 

Melda Bayer

 

(Ankara)

Mahfuz Güler

 

(Bingöl)

Prof. Dr. Sacit Günbey

(Diyarbakır)

 

Salih Sümer

 

(Diyarbakır)

Mehmet Ay

 

(Gaziantep)

Dr. İbrahim Konukoğlu

(Gaziantep)

 

Prof. Dr. Hasan Basri Üstünbaş

(Kayseri)

 

Metin Musaoğlu

(Mardin)

 

Yahya Akman

 

(Şanlıurfa)

Prof. Dr. Mehmet Salih Yıldırım

(Şırnak)

 

 

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım.

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin Dünya Bankasının Londra’da 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık Konferansına katılmak üzere davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747)

                                                                        23.1.2001

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Dünya Bankasının, 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde Londra'da üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık Konferansına bir milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen davet edilmektedir.

Davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                        Ömer İzgi

                                                        Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                           Başkanı

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ve (10/10) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Ankara Milletvekili Mehmet Arslan aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Samsun Milletvekili Ahmet Aydın aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyeliğe Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarını araştırmak amacıyla kurulan (10/10) Esas Numaralı Meclis Araştırması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449) (S.Sayısı: 527)

BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleri, 10.01.2001 tarihli 42 Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona geri verilmişti. Ancak, Komisyon raporunu henüz vermediğinden, teklifin görüşmelerini erteliyoruz.

Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

2. – Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S.Sayısı: 202)    (1)

BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum. Diyarbakır'da meydana gelen olay, bizi gerçekten yaralamıştır. Şu moral bozukluğu içerisinde çok iyi çalışma göstermemiz mümkün değildir; bu nedenle karar yetersayısının aranılmasını istedim. 

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

Tasarının tümü üzerinde Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Fazilet Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı.

Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Şu ana kadar yok..

Bir oylama olmadığı için, çalışmalarımıza devam ediyoruz efendim.

Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Tümü üzerinde süreniz 10 dakika efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 202 sıra sayılı Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının tümü üzerinde. şahsî görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlarım.

Tasarının gerekçesinde de belirtildiği üzere, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinin konseyin oluşumuna ilişkin 16 ncı maddesi uyarınca örgüt konseyi 32 üyeden oluşmaktadır. Dünyanın bütün coğrafî alanlarının konseyde yeterince temsil edilemediği yolunda üye ülkelerden gelen görüşler üzerine, IMO Genel Kurulunun 2 Kasım 1993 tarihli oturumunda, konsey üye sayısının 32'den 40'a çıkarılması kararlaştırılmıştır. Konsey üyelik sayısının artırılması ülkemizin konseyde temsil edilme şansını artıracağı için, bu karar, hükümetçe olduğu gibi bizce de olumlu karşılanmıştır.

Genel Kurul konsey üyelerini seçerken:

a) 10 üye uluslararası gemicilik hizmetlerinin sağlanmasında en fazla çıkarı bulunan devletlerden oluşacaktır.

b) 10 üye uluslararası deniz ticaretinde en fazla çıkarı bulunan diğer devletlerden oluşacaktır.

c) 20 üye yukarıdaki (a) ve (b) kategorilerinden seçilemeyen deniz taşımacılığında ve seyrüseferinde özel çıkarları bulunan ve konseye seçilmeleri dünyanın bütün coğrafî alanlarının temsilini sağlayacak devletlerden oluşacaktır ve konseyin 26 üyesi karar almak için gereken nisabı oluşturacaktır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uluslararası Denizcilik Örgütü içerisinde yerimizi alabilmek için denizciliğimizin bugünkü durumunun ne olduğuna bir bakmak istersek; 8 333 kilometrelik sahil şeridine sahip ülkemizde 1999 yılı itibariyle ithalat ve ihracatımızın yüzde 95'inin üzerindeki bölümü denizyoluyla yapılmaktadır.

Yine, 1999 yılında denizyoluyla yapılan dışticaret taşımalarında, Türk bayraklı gemilerle 31,7 milyon ton, yabancı bayraklı gemilerle 79,1 milyon ton yük taşınmış olup, ithalat ve ihracat içerisinde Türk bayraklı gemilerin payı yüzde 28,6'dır. Yabancı gemilerin taşıdığı 8 milyon ton civarındaki yük için ton başına ortalama 30 dolar ödediğimizi kabul edersek, 2,4 milyar dolar yabancı bayraklı gemilere navlun ödediğimiz ortaya çıkar. IMF'ten 3-5 milyar dolar kredi için vermediğimiz tavizin kalmadığı günümüzde, her yıl 2,5-3 milyar dolar yabancı bayraklı gemilere ödediğimiz navlun ücretinin önemi açıktır. Bugün ülkemizdeki ithalat ve ihracatın yüzde 85'i denizyoluyla taşınırken, ulaştırma faaliyetleri içerisinde denizciliğin payı sadece yüzde 3,8 civarındadır. Yine, 3,8 civarındadır.Yine nüfusumuzun takriben yüzde 50'si, sanayimizin yüzde 80'ine yakın bölümü sahil kesimindeyken, iç taşımacılıkta; yani, kabotajda deniz ulaştırmasının payı yüzde 5, yolcu taşımacılığında ise binde 3 civarındadır.

Ülkemizde yük ve yolcu taşımacılığının deniz yoluna kaydırılmasıyla önemli kaynak kullanımı tasarrufları olacaktır. Bunlar özetle;

a)      akaryakıt tüketiminin azaltılması,

b)                     karayollarının bakım, onarım ve yenileme masraflarının düşürülmesi,

c)            trafik kazalarındaki can, mal ve işgücü kayıplarının azaltılması olarak sıralanabilir.

Bugün dünya ticaretinin yüzde 90'ı ülkemizin dış ticaretinin de yüzde 85'i denizyoluyla yapılmaktadır. Denizyoluyla taşımanın yoğunluğunun nedeni, denizyolu taşımacılığının, karayolu taşımacılığına göre ortalama 6,5 kez; demiryolu taşımacılığına göre ise 3,5 kez daha ekonomik olmasının yanında, çok büyük miktardaki yüklerin, bir seferde ve güvenli taşınması da önemli bir avantajdır. Yine, denizyolu taşımacılığı uluslararası yoğun rekabetin yaşandığı bir sektördür. Bu rekabetçi ortam, giderek gemilerin yapısını, tipini ve büyüklüğünü değiştirmiş, hızını ve kapasitesini artırmıştır.

Bu değişikliğe paralel olarak, limanlarımızda yüklenen boşaltılan yük tiplerinde de değişmeler olmuş ve konteyner taşımacılığı önem kazanmıştır. Ülkemizin limanları ve gemileri de bu değişikliğe süratle ayak uydurup dünyaya entegre olmak zorundadır. Aksi halde, hızla gelişen denizcilik sektöründe hizmet ihracında rekabet şansımız kalmaz. Liman ve gemilerimiz verimli çalışamaz ise ülkemize gelen ithal malların pahalı tüketilmesi, iç ürünlerin pahalı ihraç edilmesi ve dolayısıyla dünya ticaretinde rekabet imkânımızın kaybolması neticesini doğurur.

Ülkemiz dünya ticaret filosu sıralamasında 18 inci durumdadır. Mevcut 10,4 milyon DWT (dead weight ton) kapasitede 300 GT (gross ton) kapasitede 850 gemimiz mevcuttur. Gemilerimizin ortalama yaşları 23 olup, bu oran dünya ortalamasının çok üzerindedir. Deniz ticaret filomuzun süratle gençleştirilmesi ve hedef olarak 15 yaşın altında bir ortalamayı tutturmalıyız.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında dönem sonunda deniz ticaret filomuzun tonajının 2,5 DWT'u yenileme olmak üzere 13 milyon DWT'a ulaşması, yine Türk deniz ticaret filosunun dış ticaret taşımalarından aldığı pay 1995 yılında yüzde 42'den, 1999'da yüzde 30'a düşmüştür. Bu oranın dönem sonunda tekrar yüzde 40'a ulaşmasının hedeflendiği belirtilmektedir. Deniz taşımacılığında yeni gemiler ile beş ve on yıllık gemiler arasında önemli bir fiyat farkı vardır. Örneğin, on yıllık bir konvansiyonel kuru yük gemisi yenisinin 1/3 fiyatına, beş yıllık olanı ise yenisinin yarı fiyatına alınabilmektedir.

1991 yılında yapılan bir araştırma, 16-20 yaş grubu ve daha yukarı yaş grupları ekonomik ömrünü tamamlamış kabul edildiğinden, iç ve dış hat yolcu gemilerinin yüzde 75'inin iç ve dış hat feribotlarının yüzde 40'ının ekonomik ömrünü kaybettiğini göstermektedir. 1992 yılı fiyatlarıyla, yeni bir kuru yük gemi inşasında, her 1 000 DWT'luğun maliyeti 1,3 milyon dolara ulaşmaktadır. 10 000 DWT'un bir geminin maliyetinin 13 milyon dolar olduğu göz önüne alınırsa, gemi yenilemenin önemli bir finans sorunu olduğu ortaya çıkmaktadır.

Gemilerin yenilenmesi ve çağın şartlarına uyum sağlaması kaçınılmazdır. Çünkü, denizcilik ülke sınırlarına özgü bir olgu değildir. Gemilerimiz, yabancı sularda seyrederek, yabancı limanlara girerek, aynı şekilde, yabancı gemiler de sularımızda seyredecek, limanlarımıza gelecektir. Bütün dünya seyir, can, mal ve çevre güvenliğine büyük önem vermekte, gemilerin standartlarının artırılmasına yönelik tedbirler almakta, buna paralel denetimlerini had safhaya çıkarmakta, standartdışı gemilerin çalışmasını engellemekte veya güçleştirmektedir.

Avrupa Birliği 2000 yılı genişleme stratejisinde bu konuya büyük önem verilmekte, üyelik kriterleri bölümünün 61 inci sayfasında "Türk filosunun deniz güvenlik sicili, Avrupa Birliğininkine kıyasla ciddî bir kaygı konusu olmaya devam etmektedir. 1999 Paris MOV istatistiklerine göre Türk Bayraklı gemiler için alıkonma oranı 13 aday ülke arasındaki en yüksek oranlardan biri olan yüzde 24,5'tir. Avrupa Birliği bayraklı gemiler için bu oran ortalama yüzde 3,.6 düzeyindedir.

1999 düzenli raporunda Türk gemilerinin ve Avrupa Birliği gemilerinin alıkonma oranları arasındaki büyük farkın önemli ölçüde daraltılmasını sağlamak amacıyla, Türkiye'nin deniz güvenlik sicilini iyileştirilmesinin önemi vurgulanıyordu. Ancak, Türkiye'nin buna yönelik çabaları kapsamlı ve yapısal nitelikte olmayıp, esas olarak petrol taşımacılığıyla ilgilidir.

Deniz ulaşımı planında Türk filosunun güvenlik düzeyi ciddî bir gayretle ele alınmalıdır. Raporda devamla, idarî kapasite açısından Türk gemilerinin güvenlik sicilini iyileştirmek için, Türkiye'nin deniz ulaşım idaresini güçlendirmek acil bir ihtiyaçtır. Türkiye, birinci öncelik olarak bayrak devlet uygulama yükümlülüklerini ve ikinci olarak, liman devlet yükümlülüklerini sağlamaya çalışmalıdır. İkinci husus, problemli konudur; çünkü "Türkiye'de, bu alandaki görevlilerin sayısı yetersizdir. Müktesebatı uygulamak için yeterli sayıda eğitilmiş müfettiş olmasına dikkat edilmelidir" denilmektedir.

Kabotaj taşımacılığının canlandırılabilmesi için denizcilik sektöründe dahili kullanılan yakıt, transit yakıt farklılığının kaldırılarak, içdeniz taşımacılığında da transit yakıt seviyesinde aynı uygulama yapılmalıdır. Yine, dünyada denizyolu taşımacılığı son yıllarda, karakter itibariyle, büyük aşamalar geçirmiş, otelcilik, gezi turizmi ve eğlence faktörleri ön sırada yer alarak, sırf yolcu taşımacılığı anlayışı ise ortadan kalkmıştır. Ülkemizin de bu değişime ayak uydurması lazımdır.

Bu konuda Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1487 nolu paragrafında "Türkiye, Avrupa Birliğine tam üye olduğunda, kabotaj tekelini sona erdirmek durumunda kalacaktır. Adaylık döneminde, kabotaj konusunda gerekli yönlendirmeler yapılarak, Türkiye içerisinde yük ve yolcu taşımacılığının kara taşımacılığından deniz yoluna kaydırılmasını sağlamak amacıyla, kabotaj taşımacılığı yapan yük ve yolcu gemilerine liman hizmetleri ve yakıt konusunda destek verilmesi için gerekli önlemler alınacak, olası Avrupa Birliği kriterine hazırlıklı olmak üzere, koster filosu güçlendirilecektir" denilmektedir.

Denizcilik konusunda en önemli politikalarımız, gemi ve limanlarımızı özelleştirmek ve denizcilik bakanlığının öncelikle oluşturulmasının sağlanmasıdır. Denizcilik bakanlığının kuruluşunda, Sahil Güvenlik Komutanlığı imkân ve kabiliyetlerinden faydalanılmalıdır.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1488 nolu paragrafında "limanlarımızın Avrupa Birliği ve diğer uluslararası limancılık stratejileri ile uyumlu bir işletme politikası izlenerek, mevzuat ve teknolojik gelişmelere uygun ve bölgesel limanlarla rekabete dayalı çağdaş işletmecilik esasları içerisine çalıştırılması sağlanacaktır" denilmektedir.

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, hukukî ve kuramsal düzenlemeler olarak da, 1494 nolu başlıkta "başta finansal kiralama mevzuatı olmak üzere, denizcilik mevzuatında müteşebbislerin gemi edinmelerini ve işletmelerini kolaylaştıracak değişiklikler yapılacaktır" denilmektedir.

Netice olarak, bu kanun tasarısının hedefine ulaşmasını cidden istiyorsak, gerek Deniz Ticaret Odaları yetkililerinin gerekse DPT ve Avrupa Birliği Türkiye için Katılım Ortaklığı 2000 Stratejisinde yer alan hususları öncelikle hayata geçirmeliyiz; aksi halde, bu tasarının istenilen faydayı sağlayamayacağını belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına ikinci söz, İstanbul Milletvekili Sayın Cahit Savaş Yazıcı'ya aittir.

Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım.

Sözlerime başlamadan evvel, Diyarbakır'da şehit verdiğimiz Gaffar Okkan ve beş polisimiz için Allah'tan rahmet, yakınlarına, emniyet camiasına başsağlığı diliyorum.

Bu terör olayına baktığımızda gördüğümüz gerçek şu ki, ülkenin ekonomik açıdan, istikrar açısından, huzur açısından, her açıdan iyiye gitmekte olan politikası, bir yerden dinamitlenmek istenmektedir; bu, hem içeriden hem dışarıdan... Dışarıda, işte, gördüğünüz gibi, sözde Ermeni soykırımı tasarısıyla Fransa'da -umarım önünü keseriz, başka ülkelerde olmasını engelleriz- olmaktadır.

Bu konulara baktığımızda, terör, daha çok kendi ağına, ekonomik sıkıntısı olan bölgelerden, kültürel sıkıntısı olan bölgelerden yandaşlar bulmaktadır. Bugün, terörün de, Fransa'nın bize karşı gösterdiği politikanın da bir tek çözümü vardır; ekonomik güçlenme... Bunun için de, öncelikle, kendi içimizde çizdiğimiz politikanın hedefine ulaşması, hedefine ulaşan politikalar sayesinde, millî eğitime, kültüre, homojen bir şekilde, Türkiye'nin her bir yanına eşit olarak yatırım yapılması ve Türkiye'de eşit bir kalkınmanın sağlanması... Böylelikle, öncelikle içeride terörün önüne geçeceğiz, daha sonra da, Fransa gibi kendini bilmez devletlerin politikalarına ekonomik gücümüzle dur diyebileceğiz. Onun için, elimizdeki imkânların çok iyi değerlendirilmesi lazım.

Bugün, Arabistan'daki gibi, diğer benzeri ülkelerdeki gibi bizde petrol yoktur; bizdeki petrol turizmdir, denizciliktir. Denizciliğe baktığımızda, Türkiye'nin, denizcilikten, birkaç mil ötedeki Yunanistan'ın onda 1'i kadar yararlanmadığını göreceğiz. Bizim, Yunanistan'dan, Yunanistan'daki imkânlardan eksiğimiz yokken, her açıdan onlardan çok daha iyiyken, girdilerimize baktığımızda çok gerilerde kalmaktayız. Bugün, turizmi ve denizciliği canlandırdığımızda, yaklaşık olarak 15 ilâ 20 milyar dolarlık bir katkı daha Türkiye bütçesine katılabilir; bu da, Türkiye'nin ithalat-ihracat dengesizliğinin çok açık bir ilacıdır.

Biz ne yapıyoruz; ulaştırmada denizcilikten yararlanmıyoruz, istihdamı çok büyük olan gemi inşaat sektöründe yüzde 15 kapasite kullanıyoruz; deniz taşımacılığında, hem yanlış politikalar hem dünyadaki kriz hem de bazı kötü niyetli armatörler nedeniyle yeterince taşımacılık payı alamıyoruz. Bugün, devlet bazı kötü niyetli armatörlere teşvik ya da kredi verdiğinde, bir de bakıyoruz ki, bunların bazıları 10 liralık gemiyi 50 lira gösterip 40 lirayı başka amaçlarla kullanmaktadır. Biz, kendi kaçaklarımızın önüne geçtiğimiz zaman, bu ülke, gerçekten, lider ülke, Türk gibi bir Türkiye noktasına gelebilir.

Biz, ülke olarak, denizciliği alıp bir devlet politikası yapmadığımız sürece, demin Aslan Polat'ın da söylediği gibi, her sene 2-2,5 milyar navluna, gelebilecek onarım, bakım, inşaat gelirleri Çin'e, Japonya'ya... Bizde işçilik, kalite, mühendislik Çin'den daha iyiyken, nedense, bütün gemiler, dillerini bile bilmediğimiz Çin'e gönderilmekte! Orada kapasiteler dolduktan sonra Türkiye gemi yapmakta. Oysaki, biz, çok daha iyisini yapabiliriz.

Sözlerime son verirken, denizciliğimize gereken önemin verilmesini ve bunun bir ülke politikası olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcı.

Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçmeden önce, bir yoklama talebi vardır.

Önce, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım...

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Sayın Başkan, yoklamaya geçmeden önce, Hükümet olarak bir söz talebimiz vardı.

BAŞKAN - Efendim, bir yoklama talebi var, onu yerine getireyim...

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Hayır, ben, Hükümet olarak konuşacağım; Hükümet olarak konuştuktan sonra...

BAŞKAN - Yoklamayı bitireyim, maddelere geçilmesini oylamadan önce size söz vereyim; ama, bir şey ifade edecekseniz yerinizden, açayım mikrofonunuzu Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Hayır, kürsüden konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

Tabiî, şimdi, bir sayın milletvekilimize söz hakkı doğmuş oldu.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Sayın milletvekilleri, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında grupları adına söz alan bütün milletvekillerimize, şahısları adına görüşlerini belirten değerli üyelerimize teşekkür ediyorum.

Özellikle 20 nci Asrın son çeyreğinde, bilim, teknoloji ve haberleşme alanındaki başdöndürücü gelişmeler sonucu, coğrafî sınır ve mesafe kavramı ortadan kalkmış ve milletlerarasında iktisadî, sosyal, kültürel temas ve etkiler giderek artmıştır.

Bütün bu bilgi ve gelişmeler ışığında belirtmek gerekir ki, küreselleşen dünyada, artık, hiçbir ülke, içe dönük, kendine yeterli bir iktisat politikasıyla, iktisadî başarılara ulaşamayacaktır. Her ülke için başarının anahtarı, bütünleşme hareketinden, ülkesi ve milleti için büyük kazançlar sağlayacak sosyoekonomik politikaları uygulamaya koymak, pazarlarda söz sahibi olabilmek ve her sahada rekabetle başarı kazanmaktır. Bu yüzden, ülkemiz ticaretinde oldukça önemli bir yeri olan denizciliğimizi de bu yeni dünya düzenine göre hazırlamak gereği ortadadır.

Ülkemizde, uluslararası ilişkiler açısından, dünya ekonomisiyle uyum ve bütünleşme çabalarının gerçekleşmesi için, sektörel düzenleme ve faaliyetlerin, makro ulusal politikaya uygun geliştirilmesi önem taşımaktadır.

Bu şekilde oluşturulan Türk denizcilik politikasıyla, gelişmekte olan denizciliğimiz, dünyadaki yeni yapılanma içerisinde, kendine yakışan yeri alma çabalarını sürdürmektedir.

Türk denizcilik sektörü, küresel rekabete, ulusal kararlarla, uluslararası kurallara daha süratli uyum sağlayarak, taşımacılıktan balıkçılığa, limancılıktan turizme ve gemi inşaat sanayiine kadar birçok alanda ekonominin lokomotif sektörü olmaya aday bir sektördür.

Türk denizcilik idaresindeki dağınıklığı giderecek ve faaliyetlerin verimli bir şekilde sürdürülmesini sağlayabilecek daha hızlı, daha etkili ve daha uyumlu bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Buna ulaşmanın en önemli aşaması ise, denizcilik bakanlığının kurulmasıdır. Bu amaçla, denizcilik bakanlığı kurulmasıyla ilgili çalışmalarımız nihayetlendirilmiş ve hazırlanan yasa taslağı bakanlık kurum ve kuruluşların görüşlerine sunulmuştur. Gelen görüşler değerlendirilmekte olup, en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisine kanunlaşması için arz edilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denizcilikten sorumlu idarenin temel görevlerini şöyle sıralayabiliriz: Liman devleti görevleri, bayrak devleti görevleri, kıyı devleti görevleri, kıyı tesislerinin düzenlenmesi, gemi adamlarının yetiştirilmesi, standartlarının hazırlanması, ticaret filosunun geliştirilmesi, gemi inşa sanayiinin geliştirilmesi şeklindedir. Bu çerçevede, seyir, can ve mal güvenliğinin sağlanması, deniz trafiğinin düzenlenmesi, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin önlenmesi, arama-kurtarma hizmet ve faaliyetlerinin planlanması ve bu konularla ilgili olarak, gemilerin ve gemi adamlarının yeterliliklerinin mevcut ulusal ve uluslararası sözleşmelere uygunlukları açısından belgelendirilmeleri, denetlenmeleri gibi konular, yürürlükteki uluslararası sözleşmeler ve bunlarla ilgili olarak çıkarılmış ulusal mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 ülkenin üye olduğu 1948 yılında kurulan Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) çalışmalarıyla, uluslararası nitelikte pek çok konvansiyon, protokol ve kuralların hazırlanmasını gerçekleştirmiş ve üye ülkelerce yürürlüğe konularak uygulanmasını sağlamıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; petrol kirliliğinden kaynaklanan zararlar için Uluslararası Sivil Sorumluluk Sözleşmesinin 1992 protokolü; petrol kirliliği zararları için uluslararası tazminat fonu kurulmasına ilişkin uluslararası sözleşmenin 1992 protokolüne ve petrol kirliliğine karşı hazırlıklı olma, müdahale ve işbirliğine dair uluslararası sözleşmelerine taraf olma çalışmalarını Bakanlığımız yürütmektedir.

Genel kuruldan sonra, Uluslararası Denizcilik Örgütünün en yetkili organı Konseydir. IMO komite ve alt komitelerinin raporları teklif ve tavsiyeleriyle IMO program ve bütçe hesaplarını inceleyerek genel kurula iletmek, genel kurulun onayıyla genel sekreter tayin etmek, diğer personelin atanması için yeterlilik vermek gibi, IMO'nun önemli icra görevleri vardır. 32 üyeden oluşan Konseyin 8'er üyesi (A) ve (B) kategorilerinden, 16 üyesi ise (C) kategorisinden seçilmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, IMO tarihinde ilk defa, bu sene, IMO'nun (C) kategorisinden üyeliğe asil üye olarak seçilmiştir. Değerli grup sözcülerimizden bazıları "Türkiye, niçin, (A) ve (B) kategorisinden üye değil de (C) kategorisinden üye oldu" diye tenkit yönelttiler. Biz de, Bakanlık olarak, Türkiye olarak, tabiî ki, IMO'nun (A) ve (B) kategorisinden asil üye olmayı isterdik; ama, ilk defa, Türkiye, cumhuriyet tarihinde ve IMO'nun tarihinde (C) kategorisinden üye olarak 32 ülke arasına girmiştir. Gönlümüz, Türkiye'nin, önümüzdeki yıllarda, (C) kategorisinden  üyeliğini (A) ve (B) kategorisine çıkarmaktır ve Türkiyemizi, tam anlamıyla denizci bir ülke yapmaktır; onun için, hep beraber çalışmamız gerekmektedir.

Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; limanlarımıza gelen yabancı bayraklı gemilerin uluslararası standartlara uygun olup olmadığının denetlenmesi, değerli üyelerimizin belirttiği gibi, çok önemlidir. Bu amaçla, liman devleti olarak, Akdeniz liman devleti kontrolü mutabakat zaptı ile Karadeniz liman devleti kontrolü mutabakat zaptını imzalamış bulunmaktayız ve mevcut limanlarımıza gelen gemilerin yüzde 15'ine denetim yapmayı taahhüt etmiş durumdayız.

Bu yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla, personel temini dahil, altyapı çalışmalarını hızla devam ettirmekteyiz. Öte yandan, Karadeniz liman devleti kontrolü sekreteryasının İstanbul'da kurulması ve 3 Türk personelinin görevlendirilmesini sağlamış bulunmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk boğazları, Akdeniz ile Karadeniz arasında tek ulaşım yoludur. Teknolojik gelişmeler sonucu, Türk boğazlarından geçen gemi boyutları, tonajları ve taşınan tehlikeli yüklerin çeşitlerinde ve miktarında artış olmaktadır. Akdeniz ve Karadeniz arasında önemli bir biyolojik koridor olan Türk boğazları, yılda 45 000 geminin geçmesinden dolayı sürekli kirlilik tehdidi altındadır; geçen gemilerin yaklaşık yüzde 14'ü ise, tehlikeli yük taşıyan gemilerdir. Bu nedenle, boğazlar ve Marmara Bölgesinde deniz trafiğinin düzenlenmesi, seyir güvenliğinin sağlanması, can, mal ve çevre emniyetinin korunması amacıyla, 80'li yılların sonunda başlatılan çalışmalar tamamlanmış; hazırlanan, Boğazlar ve Marmara Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük, 1 Temmuz 1994 yılında yürürlüğe girmiştir.

Elde edilen deneyimler sonucunda, bu tüzük, dört yıl sonra 1998'de tadilata uğramıştır ve bu tüzük, tarafımızdan titizlikle uygulanmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Boğazlar Tüzüğünün uygulanmasıyla, Türk boğazlarında gemi trafik kazalarında çok önemli düşüşler olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul ve Çanakkale Boğazlarıyla Marmara Denizinden oluşan "Türk boğazları" olarak tanımlanan bölgenin yoğun bir ulusal ve uluslararası deniz trafiği nedeniyle can, mal ve çevre güvenliği bakımından büyük risklerle karşı karşıya olduğu yüksek malumlarınızdır. Ülkemiz için hayatî önemi haiz olan bu bölgede mevcut seyrüsefer imkânları, genelde, ses haberleşmesine dayanmaktadır. Bu bakımdan, bu bölgede deniz trafik düzenine ilişkin ulusal tüzüğümüz ve Uluslararası Denizcilik Örgütü kural ve kararları çerçevesinde gemi seyir güvenliğini sağlayacak ve çerçeveyi koruyacak bir sistemin acilen tesisine ve hizmete verilmesine ihtiyaç vardır. Buna yönelik olarak radar ve uydu kontrolüne dayalı ve bilgisayar destekli gemi trafik yönetim ve bilgi sisteminin tesisiyle ilgili çalışmalar 1990 yılının başlarında başlatılmıştı.

Değerli Başkan, değerli milletvekillerimiz; 1990 yılının başlarında başlatılan, Türk boğazları gemi trafik ve bilgi sistemi çalışmaları, bakanlığı devraldığım tarihte karşıma ihale aşamasında geldi. İhaleyi birer aylık sürelerle iki ay uzattıktan sonra bu ihalenin süratle neticelendirilmesi çalışmalarına hız verdik, ihaleyi sonuçlandırdık; şu andaki haliyle, Bayındırlık Bakanlığımız tarafından da altyapı ihalesi sonuçlandırıldı. Bu Pazar günü, gemi trafik ve bilgi sisteminin temel atma törenini yapacağız. Bütün değerli üyelerimizi de İstanbul İstinye'de yapılacak bu törene davet ediyorum. Bu ihale sonucuna göre İstanbul Boğazında 8 trafik gözetleme istasyonu, 1 kontrol merkezi; Çanakkale Boğazında 5 trafik gözetleme istasyonu, 1 trafik kontrol merkezi kurulacaktır. Her gözetleme istasyonumuz, radarları ve uydu haberleşme cihazlarını ihtiva edecektir. Uzaktan algılayıcı elektronik sensörlerle de bu sistem kuvvetlendirilecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistemin önemini şu şekilde belirtmek istiyorum: Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul Boğazının Karadeniz çıkışında elim bir gemi kazası yaşadık. İki kuru yük gemisi, Türk gemisi çarpıştı. Ben iddia ediyorum ki, bilim adamlarımız da şunu söylüyor ki, eğer bu sistem kurulmuş olsaydı, büyük ihtimalle, bu kaza vuku bulmayacaktı; çünkü, birbirini göremeyen gemiler, kontrol merkezimizden görülecek, gemilere, anında, rota değişikliği için, sürat değiştirmesi için, komuta merkezinden komut verilecekti.

Değerli Başkan, sayın üyelerimiz; geçtiğimiz yıl, Florya açıklarında, Volganeft 248 gemisi, şiddetli lodos tesiriyle ikiye bölündü. Bu gemi, 4 200 ton petrol taşıyordu. Bu gemiden 800 ton petrol Marmaranın sularına yayıldı. Ne denli büyük bir çevre felaketiyle karşılaştığımız bu kaza sonunda görüldü. Türk boğazlarından 50 000 tonluk, 100 000 tonluk dev tankerler geçmektedir, patlayıcı madde taşıyan gemiler geçmektedir. Bütün bunlara karşı, Türk boğazlarında trafik düzenini, son model teknolojik aygıtlarla gözetlememiz, kontrol etmemiz kaçınılmazdır. Ayrıca, bu sisteme ilaveten, Türk boğazlarındaki kılavuzluk hizmetlerini yaygınlaştırmamız, yine elzemdir. Buna paralel olarak römorkaj hizmetlerine de ağırlık vermemiz gerekmektedir. Şu şekilde belirteyim: İstanbul Boğazında kılavuzla seyreden gemilerde bile kaza riski yüksektir. Her gemide motor   arızası olabilir, dümen kilitlenebilir; bu takdirde, kılavuzun da kaptanın da yapabileceği işler çok sınırlıdır. Ancak, etkili römorkörler eğer bu gemiye refakat ediyorsa, harici dümen yaptırarak, icabında bunu yedekleyip götürerek büyük bir kaza önlenebilir; çünkü, İstanbul Boğazı hepimizin de bildiği gibi, iki türlü akıntıya, yer yer darlıklara, sığlıklara ve en azından 12 yerde gemilerin keskin dönüş yapmasına yol açacak virajlara, dönemeçlere sahiptir. Bu bakımdan, biz, pazar günü temelini atacağımız gemi trafik sistemi yanında, büyük gemiler için ve tehlikeli yük taşıyan petrol tankerleri ve benzeri gemiler için mutlaka kılavuzluk hizmetlerini yaygınlaştıracağız; bunu şiddetle tavsiye edeceğiz; römorkaj hizmetlerini de buna takviye olarak koyacağız.

Bu üçlü sistemi kombine olarak uyguladığımız zaman, İstanbul Boğazında ve Türk boğazlarındaki kaza riskini en az düzeye indireceğiz; olası bir kazada da zararı minimize edeceğimiz yine açıktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yine, konuşan grup sözcüsü bir arkadaşımız, bu yeni getirilen sistemin her iki boğazı kapsadığını, Marmara Denizini kapsamadığını haklı olarak belirtmiştir. Ben, değerli üyemize teşekkür ediyorum. Gerçekten, projenin oluşmasında Marmara Denizi kapsam dışındaydı; ama, Müsteşarlığımız çalışmalarını, şu  anda, Marmara Denizini de sistem içine alacak şekilde genişletmiştir, fizibilite etütleri yapılmaktadır; kısa zamanda, proje ve kapsam içine Marmara Denizimiz de alınmış olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri;  bu  vesileyle şunu da belirtmek istiyorum: Türkiyemizin üç tarafı denizlerle çevrilidir; ama, denizlerimizden yeterince istifade edemiyoruz. Sözgelimi, deniz ulaşımında limanlarımız arasında kabotaj hattında, bayramını kutladığımız kabotaj hattında, gemilerimiz, ne yük taşıyor ne de yolcu taşıyor. Yük taşımasındaki yüzde 3 payını ben yok farz ediyorum. Bunun için, mutlaka, Yüce Meclisimize kanun tasarısı olarak tekliflerimiz gelecektir.

Uluslararası sularda bizim gemilerimize tanınan transit yakıt hakkının, kabotaj hattında çalışan yük ve yolcu taşıyan gemilerimize de verilmesine dair kanun tasarısını Yüce Meclisimize getireceğiz. Bakınız, Bodrum ve Akdenizde bizim limanlarımıza konuk olarak gelen yabancı yatlar, bizim petrol istasyonlarımızdan ucuz yakıt alırken, bizim kendi yatlarımız 2,5 misli fiyata mazot almaktadır. Bu yüzden, bizim ticarî yatlarımız, Malta gibi üçüncü ülkelerin bayrağını taşımak zorunda kalmaktadır ve mazot kaçakçılığı da bu suretle had safhaya ulaşmıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, bir dakika...

BAŞKAN - Açıyorum efendim mikrofonunuzu... Sayın Bakan, buyurun tamamlayın efendim.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) - Bizim ticarî yatlarımızın, ticaret gemilerimizin, yolcu gemilerimizin, kabotaj hattında, İstanbul'dan Trabzon'a ve Hopa'ya kadar, yine İstanbul'dan İzmir'e, Antalya'ya, İskenderun'a kadar yolcu ve yük taşıması yapması için mutlaka bu yasal düzenlemenin yapılması gereklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, biz, bunun hesabını kitabını da yaptırdık. Senede 222 trilyon liralık bir ek destekle, teşvikle; yani, transit yakıt hakkıyla biz, tam, 8 333 kilometrelik bir deniz otobanı, denizyolu kazanmış olacağız. Bu kadar para, karayolundaki 60 kilometrelik otoyola tekabül etmektedir. 60 kilometrelik otoyol parasına, 8 333 kilometrelik deniz otobanını kazanmış olacağız. Karayollarına alternatif olarak deniz ulaşımını da biz getirmiş olacağız. Bu konuda da Yüce Meclisimizden destek talep ediyoruz, çalışmalarımızı da bu istikamete yönlendirmiş durumdayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kılavuzluk ve.römorkaj hizmetlerindeki yaptığımız düzenlemeyle devletin zararı önlendi. Daha evvel, 1996 yılında uygulamaya konulan yüzde 6,5'luk pay, bu seneki bütçe kanunumuza yeniden konuldu; bu konuda yönetmelik çalışmalarımız devam ediyor. Denizcilikte her konuda atılımlarımıza, düzenlemelerimize devam ediyoruz, sizlerin desteğiyle, inşallah, bunları yapacağız.

Bu vesileyle,. Diyarbakır'da zalim bir şekilde, alçak bir şekilde katledilen Emniyet Müdürümüze, şehit polislerimize, Allah'tan rahmet, acılı yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Hepinize saygılar, sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN - Ne istiyorsunuz efendim ?

KAMER GENÇ (Tunceli)-Yani, bakandan sonra söz verin...

BAŞKAN -Efendim, şahsı adına söz talebinde bulunan çok değerli milletvekili arkadaşlarımız var, sizi de 7 nci sıraya ilave edeyim; eğer, sıra gelirse, size de söz veririm.

KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, biraz önce "tasarının tümü üzerindeki konuşmalar bitmiştir, oylamaya geçiyorum"dediniz, bakana söz verdiniz; ben, bu keyfî yönetiminize bir türlü alışamadım.

BAŞKAN - Efendim, ben oylamaya geçmedim, "yoklamaya geçiyorum" dedim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yoklamaya geçtiniz; onun için, zaten, bitmiştir  müzakereler...

BAŞKAN - Yoklama, oylama mı efendim?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu canım!

BAŞKAN - Sayın Genç, yoklama, oylama mı?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tasarının tümü üzerindeki müzakereler bitmiştir.

BAŞKAN - Yoklama, oylama mı Sayın Genç?!

KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamaya geçmediniz, yoklama talebi var dediniz. Yani, bu...

BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahsı adına söz talebinde bulunan ve kendilerine söz hakkı doğmuş olan değerli milletvekillerimizin isimlerini okuyorum; tabiî, sırayla söz vereceğim: Musa Uzunkaya, Ergün Dağcıoğlu, Edip Özgenç, Nidai Seven ve Sayın Genç, şahsı adına söz talebinde bulunmuşlardır.

Şimdi, sırayla, ilk söz Sayın Musa Uzunkaya'da; zaten, bir tek arkadaşıma söz verme imkânım var.

Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 202 sıra sayılı, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin onanmasına dair kanun tasarısının geneli üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Yasa üzerindeki görüşlerimi arz etmeden önce, bu akşamüstü, milletçe hepimizi dilhun eden, fevkalade müteessir bırakan, daha önceki örneklerinde de fevkalade milletçe rahatsız olduğumuz, içeride güvenliğimizi, emniyetimizi sağlayan, bizim bir parçamız, bu milletin kendisi olan emniyet güçlerimizden çok önemli bir heyet, bir emniyet müdürümüzün başkanlığındaki bir heyet, 6 kişilik emniyet görevlisi kardeşlerimiz şehit edilmiştir.

Ben, başta, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve yanındaki değerli mesai arkadaşlarına Cenabı Hak'tan rahmet, müteessir ailelerine ve aziz milletimize, Emniyet camiasına başsağlığı dilerken, bu menfur olayın tertipçilerini, dahilde ve hariçte varsa uzantılarını, şiddetle ve nefretle kınıyorum. Tabiî, bu arada bir şeyi de hatırlatmadan geçemeyeceğim: Geçtiğimiz günlerde, Sayın İstanbul Emniyet Müdürümüzün basında çıkan bir açıklaması oldu. Dediler ki: "Af yasası çıktıktan sonra, İstanbul'da ve Türkiye'de, terör, tedhiş ve emniyeti rahatsız edici olaylar korkunç boyutlarda arttı." Temenni ederiz ki, bu olayın arkasında da... Tabiî, kimler olursa, mutlaka en kısa zamanda cezasını çekmeli; ancak, bir yığın tartışmayla şuradan geçen af yasasının affa uğrattığı insanlardan birileri, inşallah, su suçu işlememiş olsun.

Değerli arkadaşlar, umuyoruz, bütün emniyet teşkilatımız, büyük bir seferberlik içerisinde, failleri en kısa zamanda bulsun, hiç olmazsa emniyet camiasının, bir anlamda milletimizin de tesellisine ram olacak bir karara vesile olsun...

Değerli arkadaşlar, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde yapılan değişiklik -az önce değerli Sayın Bakanımız da ifade ettiler- üye sayısının 32 ülkeden 40'a çıkarılması. (C) kategorisinde de olsa, bu 32 ülkenin içerisinde bulunan bir ülke olarak, bu, bize bir paye gibi gelebilir. Esasen, biz, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz, dünyanın denizlere en doygun, denizlerle en çok kuşatılmış ve bu yönüyle de, coğrafî olarak, iklim itibariyle, bir mevsimde bir anlamda dört mevsimi yaşayan dünyanın nadir ülkelerinden birisiyiz; Akdenizi, Karadenizi, Marmarası, Egesi, ayrı bir havayı aynı mevsimde teneffüs etme imkânına maliktir.

Bu kadar güzelliklerin lütfedildiği aziz Anadolumuzun insanları olmanın bahtiyarlığını ve mutluluğunu bize yaşatan Rabbimize, elbette hamt noktasındayız. Ben, şahsen şuna da inanıyorum: Bilindiği gibi, milletleri üstün kılan, cihanşümul kılan temel birkısım noktalar, unsurlar vardır. Bunlardan belki birincisi, en önemlisi, bereketli bir nesle ve nüfusa sahip olmaktır. Yani, bir milletin en büyük gücü, en büyük varlığı, en büyük sermayesi insandır.

Bugünlerde, Ermeni tasarısı vesilesiyle, Fransa'da, Parlamentoda kabul edilen bu tasarı vesilesiyle, kanun vesilesiyle, Birinci Cihan Harbi dönemindeki tarihî olaylar biraz daha gözümüzün önüne gelmeye başladı. Hatırlayacaksınız, o tarihlerdeki Türkiye'nin, Anadolu Türklüğünün bu ülkedeki nüfusuyla Yunanistan'ın nüfusu hemen hemen birbirine muvazi, eşitti; ama, şu anda Türkiye, Yunanistan'ın 6 kat nüfusuna sahip olan, dünyanın en genç, en dinamik, en güçlü, en üretken, ama, maalesef, ekonomisi iyi yönlendirilemediği için, nüfusunun, çalışabilecek nüfusunun kahir ekseriyeti işsiz bırakılan bir ülke konumundadır. Bu bereketli nüfus ve nesil var; ama, ondan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Ama bu, birinci zenginliğimizdir. Ne olursa olsun, hükümetler, yürütmeyi elinde bulunduran erk, mutlaka, işsiz olan bu genç nüfusa, dinamik nüfusa iş imkânı, üretme imkânını hazırlamak zorundadır ki, bu, bizim birinci zenginliğimizdir.

Bir devleti büyük kılacak unsurların başında gelen ikinci husus, stratejik mahreçleri haiz olan bir coğrafyaya sahip olmaktır. Türkiye, bu manada, dünyanın en stratejik coğrafyasına sahiptir. Az önce de arz ettim, değerli konuşmacılar ifade buyurdular, dünyada, hakikaten, bu kadar güzel, denizlerle kuşatılmış, çevrilmiş ikinci bir ülkeyi bulmak oldukça zordur. Kıtalararası bağlantının kurulduğu coğrafya, Türkiye'dir. Eski dünya kıtasıyla Avrupa'yı, hatta bir anlamda Afrika'yı, kıtaları birbirine kucaklaştıran ve her yıl, zaman zaman, onu sembolize eden Avrasya koşularının İstanbul'da tertip edilmesi de, bir anlamda, stratejik çıkış unsurlarını, geçiş unsurlarını ihtiva eden, bu stratejik mahreçleri haiz olan coğrafî yapıya sahip olmamızdır.

Bir diğer üçüncü vasfı da, o toplumun millî, tarihî geleneklerinin, köklerinin, mefkûresinin bulunmasıdır. Esasen, bizim bu değerimiz de mevcuttur; ama, belki, ülke olarak, bugün, toplum içerisinde ideolojiler dayatması ve kavgasında milletimizin en çok sıkıntısını çektiği hadise bu noktada düğümlenmektedir. Yani, milletin kendi öz değerlerinin, mefkûresinin, millî mefahirinin yaşadığı, yaşamak istediği öz hayatından tart edilmiş olmasıdır. Nitekim, bunun en acı yansımalarını, eğitim müesseselerinde, bugün, üniversite kapılarında görüyoruz; bu da onun açık bir uzantısıdır. İşte, bu değerler kaybolursa, diğerlerinin kaybolacağı kaçınılmaz bir gerçektir.

Bugün, birinci olarak, üçüncü noktada arz ettiğim, bu cihanşümul mefkûrenin, yani, temel değerler manzumesinin zayi olması, kaybolması veya kaybedilme amaçlı birkısım dayatmaların yaşanıyor olmasıdır ki, diğer değerlerimize de, millet varlığımıza da, bereketli nüfusumuza da, stratejik mahreçleri haiz olan Türkiye coğrafyasına da, bihakkın sahiplik konusunda, işte, ciddî sıkıntılarla, toplum olarak karşı karşıya gelmiş bulunmaktayız.

Değerli arkadaşlar, şu bir vakıadır -az önce arz etti değerli arkadaşlarımız- kara hudutlarımızdan daha çok denizlerle ihata edilmiş ülkemizin denizlerinin temiz tutulduğu, sağlıklı tutulduğu, ulaşım açısından yeterli manada yararlanıldığını iddia etmemiz oldukça zordur. Bakınız, işte, başta Karadeniz olmak üzere, denizlerimize kıyısı olan -Sayın Çevre Bakanımız da burada, bu konuda bir çalışma yapmışlar mı, bilemiyorum- il ve ilçelerimizin arıtma tesisleri açısından oranları nedir? Yani, Avrupa ve diğer Batı ülkelerinde örnekleri olduğu gibi, deşarj sistemimizde, ilçeler, kasabalar ve şehirlerimiz, illerimiz... Mesela, benim Samsun İlimde, Terme İlçesinin bir ufak çalışmasının dışında, arıtma tesisi olmadan tamamen denize yapılan bu deşarjlar, bırakınız, daha önce sizinle zaman zaman soru önergeleriyle muhatap olduğumuz bu kirlilik... Zaten, bu uluslararası deniz anlaşmasının, belki, bir önemli zorunluluğu, yararı da odur ki, hakikaten birileri gelip, bir başkasının deniz sularını, açık sularını veya kıyılarını kirletmemiş olsun. Örnek olarak zikretmek gerekirse, yıllardır, 1988'den günümüze kadar, Karadeniz, Batı Avrupa ülkelerinin âdeta kirlilik ambarı, çöplüğü haline getirilmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika eksüre veriyorum, lütfen tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Bakanım, iki gün önce bendenize takdim ettikleri bir cevapta da ifade ettiler; Karadenize dökülen ve İtalyanlara ait olduğu ifade edilen çöpler için, İtalyanlar gelmiş; ama "bize ait değil" demişler ve biz de "değilse değil" demişiz. Ama, Karadeniz kirleniyor... Az önce Sayın Bakanım söylediler; her hafta, hafta geçmiyor ki "İstanbul Boğazında kıl payı faciadan kurtulduk, İstanbul büyük bir felaketten kurtuldu" diye, âdeta depremlerden korunma gibi, insan eliyle cereyan eden depremlerin felaketini yaşamış olmayalım. Nitekim... Ha, bu fecaat bizim; yani, bu hadisenin müsebbibi, bir anda, toplum olarak biziz. Karada ve denizdeki fesadın çoğalmasının; yani, bozulmasının müsebbibi de insanlardır.

Dolayısıyla, bu bozulmayı önleyecek faktör, kanaatimce, bir kere, şehir olarak, denizlere kıyısı olan şehirlerin tümünün arıtmaları konusunda hükümetin acil bir eylem planı uygulaması lazımdır. Yoksa, sizin bu uluslararası anlaşmalarınızın denizleri fazla koruyacağını söylemek oldukça zordur.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçmeden önce, biraz önce de ifade etmiş olduğum gibi...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evvela, bugün, Diyarbakır'da, Emniyet Müdürümüze ve 5 polis kardeşimize hunharca yapılan ve bunları şehit eden zihniyeti, şiddetle ve nefretle kınıyorum. Aslında, bu olay, bize çok büyük bir acı vermiştir. Bu acının üzerimizde yarattığı yılgınlık nedeniyle, bugün çalışmamız gerektiğini, ben, biraz önce hatırlatmıştım. Eğer, hakikaten, bu kanun tasarısı çok önemli idiyse, saat 14.00'te toplanmamız gerekiyordu, iktidar partileri toplanmadı; ama, arkasından da...

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim... Bir giriş yapacağım...

BAŞKAN - Efendim, sorunuzu alabilir miyiz.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam, soruya geleceğim efendim. Rica ediyorum...

Tabiî, hesabınıza gelmedi mi, hemen dışarıya şey diyorsunuz canım! (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tamam... Bu, millî duygudur; bu millî duyguyu ben de ifade etmek zorundayım, ben de büyük acı duyuyorum. (DSP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Peki efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, hesabınıza geldiği zaman... ille sizin hesabınıza göre mi şey yapacağız?! Bu, gerçekten ağır, vahim, Türkiye'ye, Türk Milletine büyük acılar getiren bir olaydır. Bu olayın da, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından paylaşılması gerektiğine inanıyorum.

Şimdi, soruya geçiyorum. Sayın Bakan, bakan olduktan sonra, hakkında, gazetelerde epey yazılar çıktı. Hatta, şöyle yazılar da çıktı: Kırşehir'de yüzme bilenler çok az dediler, Sayın Bakan hep Kırşehirlileri alıyor, acaba bu arkadaş... Yani, ben, Kırşehirlilerin alınmasına da karşı değilim. Kırşehirliler yüzme bilmiyorlar; sakın, Sayın Bakan dedi, yani böyle, hiç olmazsa yüzme öğreteyim ki bu hemşerilerini al... Bu konuda, hakikaten, ciddî bir uygulamanız var mı Sayın Bakan, yoksa, basın size iftira mı atıyor? Yani, sırf sizi açıklama yapmaya sevk ediyorum; size kötülük  değil, iyilik yapıyorum; bu da bir iyiliktir. Bu, birincisi.

İkincisi, İstanbul Boğazı, biliyorsunuz, dünyanın en önemli boğazlarından birisidir ve bizim gözbebeğimiz, ülkemizin coğrafyasında çok önemli bir yerdir. Bu boğazda trafik kazalarının önlenmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? Bugüne kadar, İstanbul Boğazında, kazaların önlenmesi için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? Burada, özellikle son zamanlarda, bazı petrol boru hatlarının yapılmaması için direnmeler gösteriliyor ve büyük tankerler boğazdan geçiyor; artık, boğaz, Türkiye için büyük bir tehlike haline gelmiştir. Bu konuda, dünyanın bir çok yerinde aynı statüde boğazlar da vardır. O ülkelerin insanlarıyla, o ülkelerin yetkilileriyle işbirliği yapmak suretiyle, Türkiye'de, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişin Türkiye için tehlike teşkil etmeyecek şekilde düzenlenmesi ve buradan geçen gemilerden de, hiç olmazsa, ülkemizin ekonomisine güç katacak bir seviyede gelir sağlanması konusunda ne düşünceniz var?

Ayrıca da, tabiî, bazen kılavuz almıyorlar...

Efendim, Sayın Bakan, bizi dinleyin de... Şimdi, bir soru sorunca mı başkalarıyla sohbet ediyorsunuz?!

Dinlemiyor Sayın Bakan.

BAŞKAN - Dinliyor efendim, bir kulağı sizde; siz, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben ne dedim şimdi?!. Kulağı bendeyse, ben ne söyledim; söylesin bakalım! (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gülüşmeler) Olur mu canım!..

BAŞKAN - Sayın Genç...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, özellikle, boğazdan geçen yabancı gemiler kılavuz almamaktadır. Kılavuz almamaları nedeniyle, zaman zaman, ülkemiz için çok zarar doğurabilecek bazı kazalar olmaktadır. Bu konularda, bunları zorlayıcı ve hatta, uluslararası düzeyde bir düzenleme yapmaya gidebilecek tedbirler düşünüyor musunuz?

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim Sayın Genç.

Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Efendim, Sayın Genç'in sorularına yazılı cevap vereceğim. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

III. – Y O K L A M A

BAŞKAN - Efendim, biraz önce de ifade ettim; önce, yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımızın salonda bulunup bulunmadıklarını araştıracağım, sonra da yoklama yapacağım:

Sayın Erbaş?.. Burada.

Sayın Arınç?.. Burada.

Sayın Göksu?.. Burada.

Sayın Yanmaz?.. Burada.

Sayın Karagöz?.. Burada.

Sayın Malkoç?.. Burada.

Sayın Uzunkaya?.. Burada.

Sayın Öztek?.. Burada.

Sayın Kukaracı?.. Burada.

Sayın Budak?.. Burada.

Sayın Ulucak?.. Burada.

Sayın Oğuz?.. Burada.

Sayın Pepe?.. Burada.

Sayın Özyol?.. Burada.

Sayın Arvas?.. Burada.

Sayın Açba?.. Burada.

Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada.

Sayın Ateş?.. Burada.

Sayın Özgün?.. Burada.

Sayın Fatsa?.. Burada.

Sayın Aktaş?.. Burada.

Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımız lütfen sisteme girmesinler efendim.

Yoklama işlemini başlatıyorum ve 2 dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

(DSP ve MHP sıralarından "Yoklama başlayınca dışarı çıkıyorlar" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, yoklamanın süresi bitecek... Alkışlayacağım derken; sonra, salonda varken, yok görüneceksiniz.

MEHMET DÖNEN (Hatay) - Niye alkışlıyorsunuz?!.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2.- Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S.Sayısı: 202) (Devam)

BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum.

ULUSLARARASI DENİZCİLİK ÖRGÜTÜ SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. - Uluslararası Denizcilik Örgütü Genel Kurulunun 4 Kasım 1993 tarihinde kabul edilen A. 735 (18) sayılı Kararı uyarınca Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinin 16, 17 ve 19 (b) maddelerinde yapılan değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, değerli üyeler; sözlerime başlarken, Diyarbakır'da menfur bir saldırı karşısında kaybettiğimiz Diyarbakır İl Emniyet Müdürümüz ve yanındaki çalışma arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyor, böyle olaylarla bir daha karşılaşmama dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum.

Bugün üzerinde konuştuğumuz, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Denizler, insanoğluna ulaşım kolaylığı sağlaması açısından, besin kaynaklığı yapması açısından büyük önemi haizdirler. Daha doğrusu, deniz, hayat demektir; suyun olduğu yerde hayat canlanmış, suyun olduğu yerde uygarlıklar yükselmiş, suyun olduğu yerde medeniyetler yükselmiştir. Böylesine temel, böylesine vazgeçilmez önemi haiz olan denizler, özellikle medeniyet çağı dediğimiz, insanlığın, insanlığa ve demokrasiye kavuştuğu çağ dediğimiz 20 nci Yüzyılda, acımasızca, fütursuzca, insafsızca kirletilmeye başlanmıştır.

İşte, denizlerin hem doğal olarak kullanılması hem üzerindeki seyrüseferin kontrol altına alınması hem de deniz güvenliğinin sağlanması noktasında, Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO) hayata geçirilmiştir 1948'de, 157 ülkesi bulunmaktadır. Türkiyemiz de, IMO'nun Konseyinde -ki, en yerli, Genel Kuruldan sonra en büyük karar organıdır- (C) kategorisinde temsil edilmektedir.

Tabiî ki, Sayın Bakanımız da ifade buyurdular, bu, yetersiz bir temsil edilmedir. Özellikle, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu denizcilik sorunları, tarihî sorunlar ve uluslararası sorunlar açısından, muhakkak surette, Türkiye'nin, denizcilik örgütünde gerekli olan yeri alması kaçınılmazdır. Bunun için gerekli çalışmaların, muhakkak surette, hem ülke olarak hem Dışişleri Bakanlığı olarak hem de Denizcilik Müsteşarlığı olarak, muhakkak surette yapılması gerekmektedir.

Maalesef, bazı şeylerin önemini, olaylar birbirini takip ettikten, önemini daha da artırdıktan sonra, elimizden birtakım şeyleri kaçırdıktan sonra anlıyoruz. Uluslararası Denizcilik Örgütünde, maalesef, Türkiye'nin aleyhine olarak, Türkiye Boğazlarının ve denizlerinin aleyhine olarak, Rusya, geniş bir lobi faaliyeti yürütmekte, Türkiye'nin egemenlik haklarına ve Montrö Anlaşmasının ilgili maddelerinden kaynaklanan haklarından feragat etmesi veyahut da bu hakların Uluslararası Denizcilik Örgütünün alacağı kararlarla ortadan kaldırılması noktasında geniş bir faaliyetin içerisine girmiştir.

Bu konunun üzerinde maalesef durulmamaktadır, hükümetler de bu konu üzerinde gerektiği şekilde çalışmamaktadırlar. Olayı, sadece denizlerin kirletilmesi veyahut da sadece Boğazların güvenliği olarak ele alacak olursak, zannediyorum, Türkiye, stratejik açıdan, bu zamana kadar olduğu gibi, bundan sonra da çok şey kaybedecektir.

Maalesef, işte, Fransız Parlamentosundan karar geçtikten sonra ağıtlar yakıyoruz, ABD Parlamentosuna geldiğinde "olmamalı, dostluğa, ittifaklığa sığmaz, müttefik olmaya yakışmaz" diyoruz, Almanya Parlamentosunda gündeme geldiği zaman da "bu, dostluğa sığar mı" diye yakınmalar içerisinde bulunuyoruz. Halbuki, devletin ilgili birimlerinin, stratejik plan geliştiren kurumlarının, devletin esas meselesi olan bu konularla vaktinde ilgilenip, ilgili mercilere, Parlamentomuza, gerekli kararların vaktinde alınması için de gerekli ön çalışmaları yapmaları lazım gelir; ama, görüyoruz ki, bu konularla ilgilenmesi lazım gelen,Türkiye denizlerinin güvenliği, Boğazlarının güvenliği ve Türkiye'nin egemenlik haklarıyla ilgili konularda çalışma yapması lazım gelen kurumlar, iş işten geçtikten sonra faaliyete geçiyorlar. Biz de, sadece "müttefik olmaya, dost olmaya yakışır mı" gibi laflarla olayı geçiştirmeye çalışıyoruz;  ama, atı alanlar da Üsküdar'ı geçiyorlar.

Onun için, devletin ilgili birimleri, özellikle bu konu üzerinde derinlemesine çalışmalıdır. Birleşmiş Milletlerin FIR hattıyla, deniz çerçevesiyle ilgili almış olduğu kararlarda, maalesef, Türkiye çok şey kaybetmektedir.

Sayın Bakanımız "eskiden hiç temsil edilmiyorduk, hiç değilse şimdi (C) kategorisinde, üçüncü sırada bir ülke olarak temsil ediyoruz, bundan dolayı da, bundan mutluluk duymamız gerekir" gibi bir ifadede bulundular. Bu, oldukça yanlış bir ifadedir. Türkiye'nin, bu dönemde, sadece üçüncü sınıf bir ülke, üçüncü sırada bir ülke olarak burada temsil edilmiş olması, bu zamana kadarki ihmalin de ayrıca bir göstergesidir. Bu zamana kadarki ihmalimizi de sanki bir başarıymış gibi takdim etme alışkanlığından da, diğer olaylarda olduğu gibi, vazgeçmemiz gerekir.

Muhterem arkadaşlar, Rusya Federasyonu, Romanya, Bulgaristan, Avrupa'nın katı atıkları Karadeniz vasıtasıyla ve evsel atıkları da Tuna Nehri aracılığıyla, âdeta, Karadeniz, Türkiye'nin içdenizi olan Marmara ve Akdeniz kirletilmiştir. Bu noktada, maalesef, Türkiye'de gerekli tedbirler alınmamaktadır. Sadece, bu anlaşmayı onaylıyoruz... Bu anlaşmayla da meseleye çözüm getireceğimize inanıyoruz...

Yapılan bu anlaşmayla ne yapılmaktadır; IMO'nun Konseyindeki üye sayısı 32'den 40'a çıkarılmaktadır; yani, 8 ülkenin daha bu konseyde temsil edilmesine imkân sağlanmaktadır. Yani, onaylanan bu anlaşma, Türkiye denizlerinin kirliliğini önleme noktasında, Türkiye'nin, Karadeniz'de, Boğazlarda ve Ege'deki haklarını koruma noktasında hiçbir şey getirmiyor ki! Sadece, IMO'nun  yönetim kurulu diyebileceğimiz Konseyini 32 ülkeden 40 ülkeye çıkarıyor. Biz de o noktada, zaten, çok da bir söz hakkı olmayan üçüncü kategoride temsil edilen bir ülke konumunda bulunuyoruz. Onun için, sadece, böyle bir anlaşmayı onaylıyoruz; dolayısıyla, denizcilik sorunlarımıza büyük ölçüde bir ferahlık getirecek anlaşmayı gerçekleştiriyoruz gibi bir yaklaşım tarzı, oldukça eksik olacaktır; en azından, yaşadığımız olayları değerlendirme noktasında eksik kalacaktır. Onun için, denizcilikle ilgili Bakanlığımızın, sadece, Dünya Denizcilik Örgütünden geçen kararları alkışlamak ya da onu yermek yerine, Dünya Denizcilik Örgütüne, kendi ülkemizin stratejik çıkarları ve Türkiye'nin güvenliği, aynı zamanda da Türkiye'deki doğanın ve denizlerin temiz kalması noktasında öneriler götürmesi ve temsil edilen ülkeler nezdinde, tıpkı diğer ülkeler gibi, lobi faaliyetinde bulunması, ancak, Türkiye'nin çıkarlarını koruyacaktır. Yoksa, sadece, alınmış olan birtakım kararların Meclisimizde onaylanması neticeyi değiştirmeyecektir.

İşte, Türkiye, 1994 yılında, Boğazlar geçişiyle ilgili sözleşmeye, IMO'nun da kabul ettiği sözleşmeye imza koydu; ama, bu imzayı koymak, bizim, Boğazlarımızdaki kazaları önlemedi, Rus tankerlerinin veya diğer ülkelerin tankerlerinin tehlikeli atık taşımalarını ve âdeta Boğazlarımızın bir petrol boru hattına dönüşmesini engellemedi. Halbuki, biz, 1994 yılında da Boğazlar sözleşmesine -ki, IMO'nun Genel Kurulu da bunu kabul etmişti- imza koyduk; ama, Rusya'nın menfaatlarına ve Türkiye'nin çıkarlarının aleyhine olan bir durumu da engelleyemedik.

Demek ki, sadece yapılan anlaşmaların onaylanması meseleyi çözmüyor, aynı zamanda, onun sıkı şekilde de takibini gerektiriyor. Ülke olarak, sadece birtakım uluslararası kuruluşlarda geliştirilmiş olan formasyonları, standartları kabul etmemiz yeterli değil; bunları uygulayabilecek olan bir hukukî yapıya, aynı zamanda da fiilî yapıya kavuşmamız gerekiyor.

Şimdi, Türkiye'nin denizlerini kirleten birtakım yabancı bandıralı gemilerin, Türk gemilerinin kontrolünü yapıyoruz. Ne yapıyorlar Marmara Belediyeler Birliği, Karadeniz'de olan belediyeler, Marmara'da olan belediyeler, Ege'de olan belediyeler; denizi kirlettiklerini gözle gördükleri birtakım gemileri durduruyorlar, oraya sadece ceza makbuzu kesiyorlar. Ceza makbuzu kesmekle de denizin kirlenmesi önlenmiyor ki. Aksine, çok fütursuz bir şekilde, Avrupa'nın katı atıkları, gemilerin katı atıkları da yine denizlerime akıtılıyor.

Onun için, sadece belediyelerin ceza makbuzu kesmeleri, temizlik açısından, doğanın korunması açısından, denizlerimizin kirliliğinin önlenmesi açısından yeterli değil, aynı zamanda, belediyelerimizin, bu kirlilik oranını tespit edecek laboratuvarlarla donatılması ve olay mahallinde inceleme yapacak, yabancı dil bilen, bu işin uzmanı olan insanların istihdam edilmesi de gerekmektedir. Yoksa, sadece birtakım parasal cezaların kesilmesi veyahut da sadece birtakım elektronik cihazlarla Boğazlardaki geçişin sağlanması da, denizlerimizin kirlenmesini, Boğazlarımızın kirlenmesini, sözleşmelerden ve anlaşmalardan doğan haklarımızın denizlerimizin korunmasını da sağlayamayacağı kanaatindeyim.

Onun için de, denizcilikten sorumlu Değerli Bakanımızın, bu konuları, biraz daha olayın içerisine girerek incelemesi, Denizcilik Müsteşarlığımızın da, deniz kirliliğini önleyecek, gemilerin kontrolünü sağlayacak, onların kargo muhteviyatını inceleyecek, kılavuz kaptan almalarını sağlayacak donanımda olması ve personelle istihdam edilmesinin sağlanması, muhakkak gerekir. Yoksa, biz, Meclis olarak, sadece anlaşmaları onaylarız; ama, netice itibariyle de, Türkiye'nin denizleri kirlenmeye ve Türkiye'nin Boğazlarından geçen gemiler de kontrolsüz şekilde geçmeye devam eder. Bugün, Boğazlarımızdan geçen gemilerin yüzde 35'i, sözleşmelere rağmen almaları gereken kılavuz kaptan almıyorlar, ancak yüzde 20'si kargo muhteviyatını bildiriyor, yüzde 80'i kargo muhteviyatını bildirmiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Budak, açıyorum mikrofonunuzu; lütfen tamamlayın.

YAKUP BUDAK (Devamla) - Onun için, sadece anlaşmaların onaylanması yeterli değil; aynı zamanda, fiilen, bunun tatbik kabiliyetini oluşturabileceğimiz, gerek bakanlığımızın gerek ilgili müesseselerin geliştirilmesi, gerekli teçhizatla donatılması gerekmektedir.

Halikarnas Balıkçısı diye meşhur bir yazarımız var; onun da güzel bir sözü var; diyor ki: "Üç tarafı denizlerle çevrili memleketin, arkası denize çevrili milleti olmaktan bir an önce kurtulmamız gerekir." Sadece milletin arkası denize çevrili değil, maalesef, bu zamana kadar oluşturulan iktidarlar da, denize, gerekli olan önemi vermemişlerdir.

Bu duygu ve inançla, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve çıkaracağımız kanunun, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak.

Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Şamil Ayrım; buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA ŞAMİL AYRIM (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bugün, menfur bir saldırı sonucu kaybettiğimiz, yakından tanıma fırsatı bulduğum Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis kardeşimize Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun. İnanıyorum ki, birlik ve beraberliğimiz, terör olaylarının, ülkemize, bir daha, bu derece acı şekilde yansımasını önleyecektir.

Değerli arkadaşlarım, ben, görüşmekte olduğumuz yasa tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz aldım. Çok kısa olarak, denizciliğimizin içinde bulunduğu bir iki hususu sizlere aktarmak istiyorum.

Birinci olarak, Sayın Bakanımızın biraz evvelki kapsamlı konuşmasından da aldığım birtakım notlar var, onları size ifade etmek istiyorum. Daha sonra da, birkaç önerim var, onları sıralamak istiyorum.

Öncelikle, bildiğiniz gibi, Türk Boğazlarından yılda 45 000 gemi geçiş yapmaktadır. Gerçekten, çok önemli olan bu Boğazlarımızda yük taşıyan gemilerin yüzde 14'ünün tehlikeli yük taşıdığı -yani, bir anlamda akaryakıt taşıdığı- ifade ediliyor.

Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki günlerde, bu bölgedeki birtakım gelişmelerle, taşınan bu tehlikeli maddelerin miktarında büyük bir artış olacağını ifade ediyorum. Daha önceleri Sayın Bakanımızın Plan ve Bütçe Komisyonunda yapmış olduğu bir konuşmanın ekindeki tablolardan çıkardığım birtakım istatistiklere baktığımız zaman, orada, her geçen gün, tehlikeli yük taşıyan gemilerin sayısının arttığını görüyoruz.

Bu yasa tasarısıyla ilgili bütçe görüşmelerinde, Denizcilik Müsteşarlığıyla ilgili bütçe görüşmelerinde bir önerim olmuştu. Hakikaten, her geçen gün tehlikelere maruz kalabiliriz. Önerimi yinelemek istiyorum. Önerim şu: Öncelikle, tehlikeli yük taşıyan gemileri, sıralamada geri plana atmamız, yani, tehlikesiz yük taşıyan gemileri önplana alarak, bir caydırma özelliğini ortaya koymamız lazım diyorum.

Son olarak, bildiğiniz gibi, Karadenizin çıkışında iki gemi çarpıştı. Bu gemilerin ikisi de Türk bandıralı gemi. Biz, IMO'nun 21 inci Genel Kurulunda, bizim rotalandırma sistemimizin kabul gördüğünü söylemiştik; ancak, bu çarpışmanın kabul edilebilir bir yanı olmadığını görüyorum. Her ne kadar, iki kaptan birbirini görmemiş desek de, her an böyle kazalarla karşılaşabiliriz; ama, memnuniyetle bugün gördük ki, Sayın Bakanımız, bu pazar günü, radar sistemiyle ilgili temel atma törenine bizleri davet ettiler. İnşallah, ülkemiz için, boğazlarımız için, İstanbul'da yaşayan halkımız için hayırlara vesile olur.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu da, bugün, İstanbul'da -özellikle taşımacılıkta son derece önemli bir konu- şehir hatları gemilerimiz hakikaten yaşlandılar ve her ne kadar bakımları yapılsa da her an bir kaza olabileceğine ihtimal veriyorum, uzun yıllar bu sektörde çalışan birisi olarak. O bakımdan, özelleştirme kapsamında olan bu teşekkülümüze yatırım yapma imkânının sağlanması lazım diye ifade ediyorum ve Sayın Müsteşarlığımızdan da -gerçekten, bu konu çok önemli- takip edilmesini rica ediyorum.

Yine, Sayın Bakanımızın biraz evvelki konuşmasında son derece önemli bulduğum bir husus, transit yakıt kullanılması konusu. Bildiğiniz gibi, değerli arkadaşlarım, özellikle deniz otobüslerinde kullanılan yakıt maliyetleri çok yüksek olduğundan, deniz otobüslerimizin fiyatları, ücretleri çok yüksek oluyor ve halkımız da büyük bir çoğunlukla bu gemilerden faydalanmak istemesine rağmen, maalesef, fiyatların yüksek olması nedeniyle bu imkândan faydalanamıyor. Ben, Sayın Bakanımızdan, gerek yolcu gemilerimizin gerek yatlarımızın ucuz yakıt kullanmasına imkân tanıyacak yasa teklifinin bir an evvel Yüce Meclise getirilip, yasalaştırılmasını rica ediyorum; bu, sektörümüzün çok önemli konularından bir tanesi.

Diğer bir konu da, geçen sefer konuştum, finansman konusu. Değerli arkadaşlarım, biz, bu anlaşmaya taraf oluyoruz. Evet, konseyde üye sayısının 40'a çıkarılmasını kabul ediyoruz. Bunlar tamam; ama, gerçekten, denizcilik sektörünün finansman sıkıntısı had safhada. Sektörün yaş ortalaması gittikçe artan gemileri hurdaya çıkarılıyor; birtakım gemilerine, yurtdışında, finansmandan doğan sıkıntılar nedeniyle, el konuyor. Bunlar, sektörümüzün içinde bulunduğu son derece güç durumlar. Bir an evvel, sektörün, gerek gemi yapımcılarımızın, tersane yapımcılarımızın gerekse gemi işletmecilerimizin, armatörlerimizin finansman sıkıntısına, gerçekten, hükümetimizin, şimdiye kadar olduğu gibi daha hızlı yaklaşması lazım.

Son olarak da şunu ifade etmek istiyorum:

Değerli arkadaşlarım, gerçekten, birtakım kararlar alınırken çok süratli hareket etmemiz lazım; çünkü, o kararlarda gecikme olduğu takdirde onun bir önemi olmuyor; zaten, o gecikmenin getirdiği faturayı, biz vatandaş olarak, millet olarak ödüyoruz.

Ben, bu yasa tasarısının 1 inci maddesini kabul ettiğimizi bir kere daha belirtmek istiyorum ve bugün menfur bir saldırı sonucu hayatını kaybeden başta Emniyet Müdürümüz olmak üzere, diğer polis arkadaşlarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tasarınızın, ülkemize ve denizcilik sektörüne hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayrım.

Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cahit Savaş Yazıcı; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Maddeye geçmeden evvel, Sayın Budak'ın, buradaki (C) sınıfı üyeliğimizle ilgili yaptığı yorumlarla ilgili bir açıklama yapmak istiyorum. Bilindiği gibi, burada -yeni çıkan değişikliği de biz onaylıyoruz şu anda- 40 üye mevcut. Bu 40 üyenin 40'ının da -(A), (B), (C) olsun- oyları eşit. Bir karar alınırken (A) grubu ya da (C) grubu diye bakılmıyor ve yıllardan beri, 150'den fazla üye varken, giremediğimiz bu IMO'ya -hükümetlerin önemi yok, önemli olan buraya girebilmek- neredeyse, hükümet girdiği için "niye girdin" denecek bir noktaya geldi; yani, girmese miydi hükümet şimdi buraya?!

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girmesine kimse bir şey demiyor.

CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - O zaman niye eleştiriyoruz (C) sınıfına girdi diye?! Bugün (C) sınıfından gireriz, yarın (B) sınıfına çıkarız; yani, olmadığımız bir yere girdik diye eleştirmek, yapıcı muhalefet mi oluyor?!

Lütfen, arkadaşlar...

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girilsin, girilmesine bir şey demiyoruz...

CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Yani, burası, bizim, gelmek istediğimiz noktalara eriştiğimiz zamanlar eleştirilmemiz gereken bir yer.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Olayı saptırmayın...

CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Neyse, ben, konuya başka bir yönden yaklaşmak istiyorum. Uluslararası Denizcilik Örgütünde birtakım kararlar alındığı gibi, birtakım yaptırımlar da oluşmaktadır ve tabiî ki, denizler, karalar gibi olmadığı için, ülkelerin kullandığı ortak alanlar olduğu için, biz de, bu tip kurumlara üye olmak durumundayız ve IMO'ya üyeyiz.

Bu yaptırımlardan bir tanesi de, 2002 yılında bütün gemilerin belirli standartlara sahip olmasıyla ilgili. Dolayısıyla, şu anda bizim elimizde olan 10 milyon dwt civarındaki gemilerin birçoğu, Avrupa'nın birçok limanına giremeyecek durumda. Bu arada, tersanelerimiz de boşta. Bu iki problemi birleştirdiğimizde, şu anda, hükümetimizin yapması gereken -nasıl olsa, bütün armatörlerimiz, gemilerini değiştirip, yeni gemiler alacaklar- bu gemilerin dışarıdan alınmasını ve paraların dışarıya çıkmasını engellemek. Bunun için de, yeni gemiye, Türkiye'de yapılan yeni gemiye teşvik vererek, yurt dışından gelecek gemilerin ithalatında birtakım maliyet artırıcı önlemler alarak, hem tersanelerimizi canlandırmalı, oralarda istihdam sağlamalı, aynı zamanda da gemilerimizin yenileşmesi sağlanmalıdır.

Tasarının bu maddesinin hayırlı olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcı.

Şahsı adına ikinci söz, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'ya aittir.

Buyurun Sayın Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşımız, az önce, bizim, sanki böyle bir anlaşmayı kabul etmediğimiz anlamında bir değerlendirme yaptılar. Öyle bir düşüncemiz yok. Açık olarak söylüyoruz, biz, daha önce de söyledik, gerçekten, uluslararası bu tür, çıkarlarımızın halel görmediği, zarar görmediği her türlü anlaşmayla ilgili hakikaten, üstelik de burada hiçbir değişiklik yapılmayacaksa, buradaki tartışmaların gereksizliğini de söyledik, bunu da samimî söyledik.

O zaman, tüzük değiştirerek, milletvekillerinin haklarını oradan kısmak yerine, konuşmak yerine, buraya gelmesi ve gelmemesi gereken veya hangi statüde gelmesi gereken konusunu tartışsak, daha iyi olur diye düşünüyorum; ama, bittabi, burada arkadaşımız, keşke, (C) sınıfında değil, (A) kategorisinde olabilseydik diyor. Bu, bir temennidir. Sayın Bakanımız da bu temenniye katıldılar. İnşallah, o döneme geçilecektir.

Değerli arkadaşlar, burada önemli olan şu, hep bunu vurguluyoruz: Uluslararası anlaşmalarda, altına imza attığımız anlaşmalar değil mesele, bu anlaşmaları bizim veya tarafların ne ölçüde uygulayıp uygulamadığıdır. Yani bir Boğazlar sorunu, bir geçiş, geçişte uğranılan zararlar...

Bakınız, değerli bir karikatüristimiz çok enteresan bir şey çizmiş. Şu, Karadenizin; -bilmiyorum, çok iyi göstermiyor ama- etrafındaki ülkeler, Rusya, Ukrayna, Romanya, Tuna üzerinden gelen kirlilik, Bulgaristan, Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan... Azerbaycan da aday. Neden; çünkü, o da Novorossisk Limanından, pazara, Batı'ya satılacak petrolünün, Hazar Denizi ve Karadeniz'den geçmesini istiyor. Dolayısıyla, yeni bir deniz kirliliği olayıyla karşı karşıya kalacağız.

Belki, bilemiyoruz, bir endişe olarak söylüyorum; mutlaka, Türkiye'nin yararına olmasını dilediğimiz bir Mavi Akımın, Karadeniz'in altından geçmesinin önümüzdeki dönemlerde neleri getirip getiremeyeceğini -tabiî ilgili uzmanlar söylüyorlar- hakikaten geçebilecek mi, geçemeyecek mi; ama, bir kirlilik oluşturacak mı? Bu kadar tahribatı görmezlikten gelmemiz mümkün değil.

Binlerce yıldır süregelen doğa-insan ilişkisinde, özellikle yüzyılımızda âdeta bir savaş, bir katliam yaşanıyor. Bu savaşta, Karadeniz en çok yara alan denizlerden biridir. Türkiye'nin genel denizleri bunu almıştır -az önce Sayın Bakanım da ifade ettiler- ama, Karadeniz gerçekten kirlenmiş. Zaten hidrojen sülfür gazıyla, Karadenizin altı büyük bir gaz tabakası; yani, Karadeniz'in altında normalde canlılık yok. Ha, böyle bir deniz, üstten de kirletilmek suretiyle bir ölü denize dönüşüyor. Bu fecaati ülkenin görmesi lazım. Karadenizde kıyıları olan, bunun altında imzası bulanan 40 ülke hangileriyse, behemehal bu konudaki duyarlılığı, yasanın gerektirdiği, anlaşmanın gerektirdiği kuralları yerine getirmesi lazım; getiremezsek, Karadeniz elimizden çıkmak üzeredir. Denizlerin birini diğerinden tecrit edemezsiniz. Boğazlarla bağlantılı diğer denizlerimiz de aynı fecaati maalesef yaşamaktadır.

Sanayileşmiş Orta Avrupa ülkelerini de kapsayan geniş bir havzaya sahip olan Karadeniz, evsel ve endüstriyel atıklarla yok olmak üzereyken, şimdi de, çok uluslu petrol şirketlerinin finanse ettiği ve Rusya'nın endüstriyel atıklarla bölgedeki etkinliğini sürdürmesi adına dayatılan Hazar petrollerinin, Karadeniz'deki Novorossisk Limanından dünya pazarlarına açılması projesi, aynı zamanda, Karadenizdeki canlı yaşamı tümüyle tehdit etmektedir; hakikaten, hadise budur. Yani, Karadeniz, bakınız, yıllar önce -Karadenizli arkadaşlarım çok iyi bilir, ülkenin her tarafından Karadenizli milletvekili arkadaşlarım var- sayısız balık çeşidine sahipken, şu anda bir elin 5 parmağını geçmeyecek kadar balık çeşidi yetişiyor; âdeta, hamsi ürktü, hamsi yok. Bu sene hamsi yok satıyor. Yani, bu mevsimde Karadenizlinin ve ülkenin en çok yediği gıdalardan birisi olan hamsi yok, zayiattan. Niye; hakikaten korkunç bir kirlilik yaşıyoruz.

Sayın Bakanımız, bir şeyler yapmak istiyor, büyük bir gayret göstermek istiyor; ama, yeterli değil. Gerçekten, ulusal bir projenin uygulanması lazım diyoruz; sadece Karadeniz için değil, Marmara için de böyle. Bu arada burada gıyabında kendilerini tebrik ediyorum; Türkiye yatırım bütçesi oranında büyük bir bütçeyle İstanbul İSKİ -yatırımı, katrilyona ulaşmaktadır- yatırımlarının yüzde 56'sını çevre temizliği için, çevrenin temizlenmesi için...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan bitiriyorum.

BAŞKAN - Efendim, lütfen tamamlayın.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...yüzde 44'ünü ise, su ve su birikimleri; yani, havzalar, göletler ve barajlar için değerlendirmektedir. Bu nedenle, İstanbul Büyükşehir Belediyemizi, bundan kısa bir zaman önce, bir hafta, üç hafta, beş hafta yetecek suyu kaldı denilen İstanbul'u, elhamdülillah bugünkü şartlarda suya kandıran İstanbul belediyesi, İSKİ kurumuyla beraber, şu anda yatırımlarının yüzde 56'sını Marmara Denizi, Boğazlar ve özellikle İstanbul'un o yedi tepesini birbirine bağlayan, bir anlamda denizlerine ulaşan ırmakların, derelerin ıslah projesine verdi. Dolayısıyla bu çalışmaların, Türkiye genelinde yapılmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya.

1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum...

KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, ismimi vererek, Sayın Yazıcı bir sataşmada bulundu, yerimden söz istiyorum.

BAŞKAN - Oylamaya geçtim, müsaade ederseniz...

1 inci maddeyi oylarınıza...

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, daha önceden söz istedim yalnız. İsmimi vererek sataşmada bulundu söz istedim.

BAŞKAN - Zabıtları getirteyim; takip edememişim efendim, bakayım.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sorum var Sayın Başkan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın Konukoğlu'nun sorusu var; önünüze bir bakın canım.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk, sorunuzu yöneltebilirsiniz.

BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan, aracılığınızla Sayın Bakanımdan sormak istiyorum: Uluslararası sularda taşımacılık yapan gemilere uygulanan yakıt indirimi, ulusal sularımızda taşımacılık yapan gemilere de uygulanamaz mı? Gereğini ne zaman yapacaksınız?

İkinci sorum: İstanbul Boğazındaki trafik problemleri, güzel İstanbulumuz için çok büyük tehlikeler arz etmektedir. Bugün kadar yapılmayan sinyalizasyon sistemi, sizin Bakanlığınıza nasip olmuştur. Bu sistemin yapımına ne zaman başlanacak, ne zaman bitirilecektir? İstanbulumuza bu müjdeyi verir misiniz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim.

Sayın Konukoğlu, buyurun efendim, sorunuzu yöneltebilirsiniz.

İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum.

Sayın Bakanım, Bakanlığınız döneminde Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne kaç personel alınmıştır? Daha önce kâr eden bu kuruluş, alınan bu personel nedeniyle kâr etme açısından nasıl etkilenecektir?

Teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Sayın Bakan, buyurun efendim, soruları cevaplandırabilirsiniz.

DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Çok teşekkür ediyorum.

Önce, Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk'ün sorusuna cevap vermek istiyorum.

Uluslararası sularda gemilerimize, deniz nakil vasıtalarımıza tanınan transit yakıt hakkı, bizim kendi karasularımızdaki gemilerimize tanınmamaktadır. Karasularımız dahilinde, kabotaj hattında seyreden gemilerimize 2,5 misli daha fiyatlı mazot verilmektedir. Konuşmamda da belirttim, müsteşarlığımızda yapılan çalışmayla, bu konuda bir kanunî düzenleme yapmaktayız; bunu, kısa zamanda Yüce Meclisin de huzuruna getireceğiz. Kabotaj hattındaki gemilerimize de, uluslararası sularda seyreden gemilerimiz gibi, ucuz yakıt ve mazot vererek teşvik etmek istiyoruz, karasularımızdaki deniz ulaşımını teşvik etmek için.

Sorunuzun ikinci şıkkı, Türk Boğazlarındaki gemi trafik ve bilgi sisteminin ihalelerini yaptık; bu pazar günü, İstinye Körfezinde temelini atacağız. Hepinizi davet etmiştim, davetimi yeniliyorum. Haziran ayının sonunda da, bu projeye start vereceğiz, bitireceğiz. Bu suretle, gemi trafiğini tam anlamıyla kontrol edeceğiz.

Çok değerli DYP'li arkadaşımız Sayın Konukoğlu'nun sorusuna gelince; benim, Bakanlığım süresinde, Bakanlığıma bağlı Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne, 102 personel alınmıştır. Bunun, 60 tanesi, özelleştirilen denizcilik kurumlarından, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı vasıtasıyla gelmiştir; kapsamdışı personeldir bunların çoğu. Geriye kalan personelin 43 tanesi, geçici personeldir. Geçici personelin de, 28 tanesini İstanbul'dan aldım; yani, zannedildiği gibi, Kırşehirliler buraları doldurmadılar. Seçmenlerim de bir hayli tenkit etmekteler. 28 taneden geriye kalan 15 tanesini de, diğer vilayetlerimizden, kıyı ve şehirlerden almış durumdayız.

Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğümüz, tarihinde ilk defa, 1997'den beri, yatırım yapmaktadır. 2000 yılı içerisinde, Alaybey Tersanesinde -şu anda, Deniz Kuvvetlerimize bağlı- 2 kurtarma römorkörü yapılmıştır. 2 kurtarma römorkörünün yapılması için, DPT'den 2001 yılı için yatırım müsaadesi alınmıştır. Alaybey Tersanemizde, Türk mühendisinin planıyla, kurtarma römorkörlerine devam edeceğiz.

Ayrıca, yine, ilk defa, bu sene, Türkiyemiz sahillerinde acil müdahale istasyonları kurma çalışmalarımız devam etmektedir, bunun bir tanesini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurduk, 2001 yılı içerisinde bu sayıyı 37'ye çıkaracağız. Kıyılarımızda, karasularımızda ve yerine göre açık denizlerdeki her türlü gemi kazasında, Kıyı Emniyeti Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğümüz hizmete hazır hale gelecektir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, biz, Kırşehirlilerin alınmasına karşı değiliz...

BAŞKAN - Efendim, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Diyarbakır'da meydana gelen ve Diyarbakır Emniyet Müdürümüzün şehadetiyle ve birkısım polislerimizin şehadetiyle son bulan hadiseden duyduğumuz üzüntüyü burada dile getirmek istiyorum.

Osmaniye Milletvekili olarak, Osmaniye halkının taziyelerini sunuyorum ve görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının, ülkemize hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum. Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP, DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal.

Şahsı adına, Sayın Cahit Savaş Yazıcı; buyurun efendim (DSP sıralarından alkışlar)

CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de kanunun vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diler, saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, şahsı adına...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım Sayın Başkan, vazgeçtim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik.

Buyurun.

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de, bugün meydana gelen menfur suikastı lanetliyor, görüşülmekte olan denizcilikle ilgili yasanın tasarısının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, hayırlı akşamlar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı söz istemiştim...

BAŞKAN - Zabıtlar gelmedi efendim, ben de merakla bekliyorum.

YAKUP BUDAK (Adana) - Sizin takip etmemeniz benim suçum mu Sayın Başkan!?!

BAŞKAN - Efendim, ben takip edemiyorum.

YAKUP BUDAK (Adana) - Arkadaşımız ismimi vererek sataşıyor. Kendileri de biliyorlar ki, Türkiye (C) grubundadır, biz, (A) grubu olarak temennimizi söyledik yani...

BAŞKAN - Efendim, oturumumuz devam ediyor, gelir.

Sayın Yazıcı, bir sataşma var mı, kasten bir şey ifade ettiniz mi?

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Var, var...

BAŞKAN - Ne dedi efendim, önce onu alayım; eğer zabıtlar yetişmezse...

Buyurun, ne dedi?..

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan...

MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, iki satırlık konuşmasına imkân tanısanız, uzamazdı. İstirham ediyorum... Lütfen, mikrofonu açın, arkadaşımız belki bir cümleyle bitirecek işi.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak.

VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması

YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, Sayın Yazıcı, üyelerin oy farkının olmadığını söyledi; doğrudur, 157 üyenin hiçbirisinin oy farkı yoktur. Biz, Türkiye, (C) kategorisine niye bu zamana kadar gelememiştir, gayret edip (A) kategorisinde olmamız gerekir diye temennimizi bildirdik. (C) grubuna girmemizden dolayı da mutluluk duyduğumuzu ifade ediyoruz; fakat, Sayın Yazıcı, sanki bizim (C) grubuna girmemizden rahatsız olduğumuz gibi bir anlayışla çıkıp burada konuştular, düzeltmek istiyorum ve kendilerinin anlayışlarını da, değerlendirmelerini de kendilerine bırakıyorum. Denizcilik konusundaki bilgilerine de güveniyoruz; ama, böyle, birtakım lüzumsuz tartışmalara da yol açmamasını diliyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S. Sayısı: 202)                   (Devam)

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için 2 dakika süre veriyorum.

      (Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu ifade ediyorum:

Oylamaya 227 sayın milletvekilimiz iştirak etmiş; 214 kabul, 7 ret, 2 çekimser, 4 mükerrer oy kullanılmış ve böylece tasarı kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum.

Grup başkanvekillerimizin varmış olduğu mutabakat sonrası, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2001 Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.00

 

 

BİRLEŞİM 48 İN SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.