DÖNEM : 21 CİLT : 53 YASAMA
YILI : 3 T. B. M. M. TUTANAK
DERGİSİ 48 inci
Birleşim 24 . 1 . 2001 Çarşamba İ Ç İ N D E K İ L E R Sayfa
I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ II. - GELEN KÂĞITLAR III. - YOKLAMALAR IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in, Diyarbakır Emniyet Müdürü
Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi
dolayısıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına bu haince saldırıyı şiddet ve
nefretle kınadıklarına ilişkin açıklaması B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü
Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine
ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı 2. – Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel’in, Diyarbakır’da meydana gelen
saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde
kabulüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in
cevabı 3. – Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana
gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı oylamalarına ve bu konuda izlememiz
gereken dışpolitikaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina
Gürel’in cevabı 4. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in, Elazığ Milletvekili Mehmet
Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir
saldırı sonucu şehit edilmesine, Iğdır Milletvekili Abbas Bozyel ve Balıkesir
Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve
sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşmalarına cevabı C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS
SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI 1. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının, sözde Ermeni
soykırımı iddiaları konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/168) D) TEZKERELER VE ÖNERGELER 1. – Sivas Milletvekili Abdüllatif Şener’in Dışişleri Komisyonu
üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/291) 2. – TBMM Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Irak’a
resmî ziyarette bulunacak tıp doktoru parlamenterler ile sınır illerimizin
parlamenterlerinden oluşan heyette yer alacak milletvekillerine ilişkin
tezkeresi (3/746) 3. – Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin, Dünya
Bankasının, Londra’da, 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin
parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık Konferansına katılmak üzere davetine
icabet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/747) V. – SEÇİMLER A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE
SEÇİM 1. – TBMM Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme
Komisyonu, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ve (10/10) esas numaralı Meclis
Araştırması Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE
KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER 1. – İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu’nun; İstanbul Milletvekili
Bülent Akarcalı’nın; Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; Ankara Milletvekili
Yıldırım Akbulut’un; Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım’ın; Gaziantep
Milletvekili Ali Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili
Nejat Arseven’in; İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak
Milletvekili Hasan Gemici’nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın’ın; Türkiye
Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri
ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325,
2/442, 2/449) (S. Sayısı: 527) 2. – Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları raporları
(1/549) (S. Sayısı: 202) VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN
KONUŞMALAR 1. – Adana Milletvekili Yakup Budak’ın, İstanbul Milletvekili Cahit
Savaş Yazıcı’nın şahsına sataşması nedeniyle konuşması VIII. – YAZILI SORULAR VE CEVAPLAR A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI 1.
– Kocaeli Milletvekili
Mehmet Batuk’un, Kocaeli-Gebze İlçesindeki sağlık sorunlarına ilişkin sorusu ve
Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/3193) 2.
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ TBMM Genel Kurulu Saat 15.00’te açıldı. Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca’nın, Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Fransız Ulusal Meclisinde kabul edilen sözde Ermeni soykırımı yasa
tasarısıyla ilgili gündemdışı konuşmalarına, Dışişleri Bakanı İsmail Cem cevap
verdi. TBMM Başkanvekili Nejat Arseven’in İsveç Parlamentosu Başkan Yardımcısı
Anders Björck’ün davetlisi olarak İsveç’e yapacağı resmî ziyarete katılmaları
uygun görülen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi ve Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in Tekstil ve Konfeksiyon Sorunlarını
Araştıma Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu. Gündemin Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Genel Diğer İşler
kısmının 220 nci sırasında yer alan 578 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın
4 üncü sırasına, 158 inci sırasında yer alan 457 sıra sayılı kanun tasarısının
5 inci sırasına, 22 Ocak 2001 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve aynı
tarihte dağıtılan 586 sıra sayılı kanun teklifinin, 48 saat geçmeden, gündemin
Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler kısmının 6 ncı
sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 24 Ocak 2001 Çarşamba, 25 Ocak 2001
Perşembe ve 26 Ocak 2001 Cuma günleri 14.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri
arasında çalışmasına, 26 Ocak 2001 Cuma günü de kanun tasarı ve tekliflerinin
görüşülmesine, 25 Ocak 2001 Perşembe günü gündemin 7 nci sırasına kadar olan
tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını
sürdürmesine, 24 Ocak 2001 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmesine, tasarı
ve tekliflerin görüşülmesinde soru - cevap işleminin 10 dakikayla
sınırlandırılmasına ilişkin DSP, MHP ve ANAP Gruplarının müşterek önerisi,
yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi. Plan ve Bütçe Komisyonunda bağımsız milletvekillerine düşen 1 üyelik
için aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin, yazılı olarak başvurmaları
hususunda Başkanlıkça duyuruda bulunuldu. Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız ve 31 arkadaşının, enerji
alanındaki yolsuzluk ve usulsüzlüklerin ortaya çıkarılmasında ve teftiş kurulu
rapolarının uygulanmasında görevinin gereklerini zamanında yerine getirmediği
iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hakkında bir
gensoru açılmasına ilişkin önergesinin (11/6) gündeme alınıp alınmamasına
ilişkin görüşmeleri tamamlandı; yapılan açık oylama sonucunda, önergenin
gündeme alınmasının kabul edilmediği açıklandı. Alınan karar gereğince, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek
için, 24 Ocak 2001 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşime
19.10’da son verildi.
No. :70 II. – GELEN
KÂĞITLAR 24.1.2001
ÇARŞAMBA Rapor 1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Ekim,
Kasım ve Aralık 2000 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük Millet Meclisi
Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/13) (S. Sayısı: 584) (Dağıtma tarihi:
24.1.2001) (GÜNDEME) Sözlü Soru
Önergeleri 1.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın,
"Basında Bugün" isimli bültene ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından sözlü soru önergesi (6/1182) (Başkanlığa geliş tarihi:
23.1.2001) 2.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, İstanbul
Ballıca Ormanları hakkındaki bazı iddialara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/1183) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) 3.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya'nın, bazı
gazetecilerin maaşa bağlandığı iddialarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü
soru önergesi (6/1184) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) Yazılı Soru
Önergeleri 1.- Şanlıurfa
Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın, Meclisteki Fransız yapımı
taşıtların kullanımdan kaldırılması yönünde bir uygulama olup olmayacağına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanından yazılı soru önergesi (7/3365) (Başkanlığa geliş tarihi: 19.1.2001) 2.- Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz'ın,
Başbakanlıkta kullanılan Fransız yapımı taşıtlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3366) (Başkanlığa
geliş tarihi: 19.1.2001) 3.-Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel
Müdürlüğüne ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3367) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 4.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın,TEAŞ Genel Müdürlüğüne yapılan atamaya
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3368) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 5.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, Şanlıurfa TEDAŞ
Bölge Müdürlüğü hakkındaki iddialara ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3369) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 6.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, dağıtım
şebekelerinin özelleştirilmesi ve kayıp-kaçak elektrik ile ilgili iddialara
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3370)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 7.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel
Müdürlüğünde tasarruf genelgelerine uyulmadığı iddiasına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından
yazılı soru önergesi (7/3371) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 8.- Muş Milletvekili Sabahattin Yıldız'ın, TEDAŞ Genel
Müdürlüğündeki personel atamalarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3372) (Başkanlığa geliş tarihi:22.1.2001) 9.- Burdur Milletvekili Hasan Macit'in, Burdur
Bayındırlık ve İskân Müdürlüğüne yapılan atamaya ve Burdur İlindeki yol
çalışmalarına ilişkin Bayındırlık ve
İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/3373) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.1.2001) 10.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, meslek
liselerinden diğer liselere öğrenci nakli yapan müdürlere verilen cezalara
ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3374) (Başkanlığa geliş
tarihi: 22.1.2001) 11.- Antalya Milletvekili Mehmet Baysarı'nın, Orköy Genel Müdürlüğünün 2924 sayılı Kanunun
uygulamasını durdurduğu iddialarına ilişkin Orman Bakanından yazılı soru
önergesi (7/3375) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 12.- Manisa Milletvekili Rıza Akçalı'nın, İş ve İşçi
Bulma Kurumu Genel Müdür Yardımcısının görevden alınmasının nedenine ilişkin
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/3376) (Başkanlığa
geliş tarihi: 22.1.2001) 13.- Osmaniye Milletvekili Birol Büyüköztürk'ün,
Vakıfbank'ta işine son verilen sözleşmeli personele ilişkin Devlet Bakanından
(Yüksel Yalova) yazılı soru önergesi (7/3377) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.1.2001) 14.- Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu'nun,
büyükşehir belediyesi, il, ilçe ve belde kuruluşuna ait kriterlere ilişkin
İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3378) (Başkanlığa geliş tarihi:
22.1.2001) 15.- Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Çorlu MİGROS
mağazasında tek tırnaklı hayvan eti satıldığı iddiasına ilişkin Sağlık
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3379) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 16.- Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, DİFİF kaynaklı kredilere ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal)
yazılı soru önergesi (7/3380) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 17.-Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen'in, TRT'nin yeni
logo çalışmaları ile ilgili iddialara ilişkin
Devlet Bakanından (Rüştü Kazım
Yücelen) yazılı soru önergesi (7/3381) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 18.- Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'ın,
Balıkesir'deki Reşitköy-Bahadınlı ve İvrindi-Gökçeyazı barajları projelerine
ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/3382)
(Başkanlığa geliş tarihi: 22.1.2001) 19.-İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, eski bakan ve
müsteşarların isimlerinin sağlık
kuruluşlarına verilmesine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi
(7/3383) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) 20.- İzmir Milletvekili Kemal Vatan'ın, Bulgaristan'dan
gelen soydaşlarımızın emekli maaşlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik
Bakanından yazılı soru önergesi (7/3384) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) 21.- Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu'nun,
Adıyaman'daki diyaliz hastalarının sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3385) (Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) 22.- Bursa Milletvekili Kenan Sönmez'in, hiper ve
süpermarketlerin kuruluşlarına ilişkin Sanayii ve Ticaret Bakanından yazılı
soru önergesi (7/3386) (Başkanlığa geliş
tarihi: 23.1.2001) 23.- Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın,
uluslararası toplantılara katılacak milletvekillerinin yabancı dil bilme
zorunluluğuna uyulmadığı iddiasına
ilişkin Türkiye Büyük Millet Meclis Başkanından yazılı soru önergesi
(7/3387) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2001) Meclis
Araştırması Önergesi 1.- Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 Arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı
iddiaları konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri
uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168)
(Başkanlığa geliş tarihi: 23.1.2001) BİRİNCİ
OTURUM Açılma Saati:
14.00 24 Ocak 2001
Çarşamba BAŞKAN:
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER:
Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48 inci Birleşimini açıyorum. TURHAN GÜVEN (İçel) - Yoklamayla başlıyoruz değil mi
Sayın Başkan? III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 3 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı
yoktur. Saat 14.30'da toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.
Kapanma
Saati: 14.08 İKİNCİ OTURUM Açılma Saati:
14.30 BAŞKAN :
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER
:Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN- Elektronik cihazla yoklama yapacağız. Yoklama için 2 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
yoktur. Saat 20.00'de toplanmak üzere, oturumu kapatıyorum. Kapanma
Saati:14.36 ÜÇÜNCÜ OTURUM Açılma Saati:
20.00 BAŞKAN:
Başkanvekili Nejat ARSEVEN KÂTİP ÜYELER:
Mehmet BATUK (Kocaeli), Cahit Savaş YAZICI (İstanbul) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin 48 inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum. III. –
YOKLAMA BAŞKAN - Elektronik cihazla yoklama yapacağım. Yoklama için 2 dakika süre veriyorum. Yoklama işlemini başlatıyorum efendim. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız
vardır; görüşmelere başlıyoruz. IV. –
BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI A) OTURUM
BAŞKANLARININ KONUŞMALARI 1. – TBMM
Başkanvekili Nejat Arseven’in, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5
polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesi dolayısıyla, Türkiye
Büyük Millet Meclisi adına bu haince saldırıyı şiddet ve nefretle kınadıklarına
ilişkin açıklaması BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, bugün akşam üstü,
Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okan ve 5 polis memurumuz, uğradıkları
menfur saldırı sonucu şehit olmuşlardır. Huzur ve barış düşmanları tarafından yapılan bu haince
saldırıyı, Türkiye Büyük Millet Meclisi adına ve dolayısıyla aziz milletimiz
adına, şiddet ve nefretle kınıyoruz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, şehitlerimize
Allah'tan rahmet, yakınlarına sabır ve aziz milletimize de başsağlığı
diliyoruz. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkanım... BAŞKAN - Buyurun efendim, bir şey mi söyleyeceksiniz? MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Yerimden söz alabilir
miyim? Mikrofonu açar mısınız. BAŞKAN - Önce, ne hakkında konuşacağınızı alayım, ne
diyeceksiniz? Buyurun. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Müsaade ederseniz
rahmetli Gaffar Bey hakkında bir iki kelime söylemek istiyorum. BAŞKAN - Herkesin böyle bir hususu ifade etme imkânı
var; ama... MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Ama, bu çok önemli
bir konu. Gaffar Bey, hakikaten... BAŞKAN - Ben o konuda gerekli değişikliği yaptım.
Gündemdışı da, arkadaşlarımız bu konuya değinecekler. Hassasiyetinizi
anlıyorum, çok teşekkür ediyorum; ama, İçtüzük böyle bir imkânı bana vermiyor. Çok teşekkür ediyorum. Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalara
geçiyoruz. Gündemdışı ilk söz, esnaf ve sanatkârların sorunları
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız'a aitti; ancak,
bugünkü menfur saldırının önemi, Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden bu
konuda bir şeyler söylenmesi arzusu ve Başkanlığımıza vaki talep sonunda, Sayın
İlyas Yılmazyıldız söz hakkını Elazığ Bağımsız Milletvekili Sayın Mehmet Ağar'a
devretmiştir. Bu davranışı için Sayın İlyas Yılmazyıldız'a ayrıca teşekkür
ediyorum. Gündemdışı ilk söz Elazığ Bağımsız Milletvekili Sayın
Mehmet Ağar'a aittir. Buyurun Sayın Ağar. (DYP, MHP ve DSP sıralarından
alkışlar) B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR 1. – Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5 polis memurunun menfur bir saldırı
sonucu şehit edilmesine ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü
Sina Gürel’in cevabı MEHMET AĞAR (Elazığ) - Sayın Başkanım, Yüce Meclisin
çok değerli üyeleri, her şeyden evvel, sırasını bana vermek lütfunda bulunan
Balıkesir Milletvekili Sayın Yılmazyıldız'a şükranlarımı ifade ediyorum ve
Sayın Başkanıma da anlayışından dolayı tekraren saygılarımı sunuyorum. Muhterem milletvekilleri, bugün hepimizi yürekten üzen,
gönlümüzü paralayan bir menfur olayla karşı karşıyayız. Takdir ederseniz, beraber çalıştığımız, genç
rütbelerden beri hiyerarşik bağlantı ve çeşitli meslekî bağlar içerisinde
bulunduğumuz bu değerli arkadaşımın kaybından dolayı, çok derin bir üzüntü
içerisindeyim. Kendisiyle beraber, bu büyük hizmette var olan beş değerli eski
silah arkadaşımızı da kaybetmenin, ayrıca, derin acısı içerisindeyiz. Bu değerli kamu görevlisi, bu değerli Emniyet Müdürü
arkadaşımız genç yaşlardan beri severek, arzu ederek intisap ettiği mesleğinde
sürekli başarı hanelerini üst üste eklemiş, en son, 1993 yılı sonlarında
Eskişehir Terörle Mücadele Şube Müdürüyken, hiçbir tavassuta gerek olmaksızın,
meslekî üstleri tarafından geçmiş çalışmaları değerlendirilerek, Kars Emniyet
Müdürü olarak ilk emniyet müdürlüğü görevine başlamış -burada Kars
milletvekillerimiz de vardır- dört yılı aşan bir süre içerisinde her türlü
hizmette büyük başarılar sağlamış ve milletimizin, orada yaşayan bütün Karslı
hemşerilerimizin, büyüğünden küçüğüne kadar herkesin beğenisini kazanmış ve çok
başarılı bir çalışma sonucu Kars İlini asayiş yönünden ülkemizin en iyi, en
başarılı seviyelerinden birisine getirmiştir. Daha sonrasında, yine bu başarısı, meslekî üstleri
tarafından takdir görmek suretiyle, Diyarbakır gibi, ülkemizin gerçekten son
derece duyarlı, önemli, asayiş ve terör mücadelesi yönünden çok önemli bir
iline tercihen gönderilmiştir. Orada bulunduğu üç seneyi aşkın görev süresi
içerisinde her türlü terör örgütüne karşı son derece, yasaların yanında,
tarafsız, duyarlı, son derece çalışkan ve orada yaşayan insanlarımızla,
vatandaşlarımızla büyük bir bütünleşme çizgisini yakalamak ve onun ötesinde de,
kendi personeliyle de özdeşleşmek suretiyle, günün aşağı yukarı 18-20 saatini
işbaşında geçirmek suretiyle, Diyarbakır'da, bugün bundan iki saat evveline
kadar hepimizin hiç bozulmasın bu huzur, bu asayiş, bu düzen diye dualar
ettiğimiz şehrimizde gerçekten önemli hizmetlerin sahibi olmuş ve bu başarısı
da bütün Diyarbakır halkınca takdir görmüş idi. Bu hizmetlerinin yanında, ayrıca, şehirde her zaman
başta spor faaliyetleri olmak üzere, her türlü sosyal aktivitenin
tertipleyicisi, öncüsü ve bunun yanında da bizatihi vatandaşlarıyla birlikte,
insanlarıyla birlikte uygulayıcısı olarak gördüm. Emniyet Teşkilatımız, yiğit bir evladını kaybetmiştir;
başta, teşkilatına, Emniyet Teşkilatımıza ve bütün Türk Milletine başsağlığı
diliyorum. Yüce Allah'tan kendisine, vefat eden bütün mesai arkadaşlarına
rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Elbette, Türkiye gibi ülkede bu olayların olmaması
hepimizin temennisi; ancak, hayatın gerçeklerle yaşandığını da hiçbir zaman
akıldan çıkarmamamız lazım."Terör bitti, sıfırlandı" filan, böyle
iddialı sözlerin hiçbir zaman terörle mücadelede yeri olmadığını defaatle
çeşitli makamlarda bulunduğumuz zaman da söyledik. Elbette, bitebilse, ne kadar
mutlu olacağız; ancak, ülkemizin konumu, ülkemizin üzerinde oynanan oyunlar ve
maalesef, bugün için şu konuşmada derinliğine girmeyeceğimiz sebepler yüzünden,
âdeta, terör ve terörist üreten ülke olma konumundaki şartlar değişmedikçe,
terördeki başarı, ancak, marjinal seviyeye indirme çerçevesi içerisinde
hapsolacaktır. İnşallah, bu neslimiz gözünü kapamadan önce, Türkiye'nin
gerçekten terörün sıfırlandığı, ülkemizin her tarafında hepimizin özlediği
manzaraları görebilme imkânına kavuşacağız; ancak, bilinmelidir ki, hayatta
gerçekler vardır ve gerçeklerle yaşanacaktır. Burada bir toplumsal refleks, artık, ülkemizin dörtbir
tarafında gelişmiştir. Terörle mücadelenin Türkiye'de, aşağı yukarı 1970'li
yıllardan beri devam eden, zaman zaman da, iki seferinde, biri dolaylı biri
doğrudan iki askerî müdahale sonucunu doğuran... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Ağar, mikrofonu tekrar açıyorum;
buyurun. MEHMET AĞAR (Devamla) -...olayları yaşadık. 30 senedir
terörle içiçe yaşıyoruz ve 30 senedir artık bu acı olayların bitmesi konusunda
herkes arzulu. "Bin şükür" diyemiyoruz bugünkü olayın büyüklüğü ve
vahameti karşısında; olmamalıydı, olmamalıydı; ama, ne yazık ki, oldu. Fakat, burada gelinen noktada, başta, hükümetimiz olmak
üzere, Parlamentomuzda hiçbir panik olmamalıdır. Türkiye gibi büyük, güçlü, her
türlü imkâna sahip olan bir devlette bile böylesine hepimizi üzen;ama,
gerçekten boyutu itibariyle büyük bir terör olayının olabileceğini ihtimal
olarak, her zaman aklımızda tutmayız. Hükümet, süratle olaya, elbette müdahil
olmuştur ve bunu, İçişleri Bakanlığı meselesi değil, hükümet meselesi
çerçevesinde görmek suretiyle, aldığım bilgilere göre, akşamdan itibaren, en
üst düzeyde oraya intikal etmek suretiyle, oradaki insanlarımıza, oradaki
teşkilatımıza ve tüm kamu görevlilerine, başta moral ve onların acılarını
paylaşmak suretiyle, bu olaylar karşısında paniğe kapılmaksızın, ciddî, büyük
ve güçlü bir devlet anlayışı içerisinde mücadele edileceğini ve bu mücadelenin
duraksamaksızın devam edeceği, mutlaka bir mesaj olarak verilmelidir. Parlamentomuz, her zaman olduğu gibi, olayların
çözümünü, olayların faillerinin yakalanmasını ve olayların değerlendirmesini,
önce resmî makamlara bırakmak suretiyle, oradan gelebilecek ciddî, doğru ve net
bilgilerden sonra, meseleler üzerinde yorum yapmanın daha doğru olacağı
kanaatini şimdiden ifade etmek istiyorum; çünkü, bu tür olaylarda, zaman zaman,
medyada, birtakım yanlış beyanlar yüzünden, bazı şahsî yorumların yapılmasının
bu tür olayların çözümünde sıkıntılar yarattığını biliyorum. Bekleyelim,
sabırlı olalım; güvenlik güçlerimizin, bütün acılarına rağmen, meselelerin
üstesinden gelebilecek kabiliyet ve kapasitede olduğunu bilerek, inanarak,
güvenerek onu görelim. Ayrıca, burada, belki, daha uzun bir konuşmada ifade
edeceğim; ancak, geçen gün bir gazetede gözüme çarptı, çok net tamamını
bilemediğim için bir şey söylemek istemiyorum; ancak, polisin silah kullanma
yetkisinde ortaya çıkan bir kısıtlamanın, bu olaylar gözönüne alındığında, ne
kadar bu teşkilata sıkıntı yaratacağının da, bir noktada, aklımızda tutulması
lazım gelen bir husus olduğunu da gözden ırak tutmamalıyız. Elbette, bütün
arzumuz odur ki, Türkiye, en ileri demokratik ülkelerdeki kamu örgütlenmesi
olsun ve en ileri demokratik örgütlenmelerin var olduğu ülkelerdeki yasal
çerçeve oturtulsun, insanı da, zabıtası da, bu çerçeve içerisinde hayatını
idame ettirsin, ettirsin de; ama, yaşadığımız gerçekleri de gözardı etmeksizin
bu meselelere eğilelim. Ben, konuşmamı tamamlarken bir konuya dikkat çekmek
istiyorum: Böylesine, her gittiği görev yerinde, halkın tamamının -sadece
devlete karşı faaliyet gösteren odakların dışındaki tamamının, sevgisini,
saygısını, beğenisini kazanmış olan bu değerli kamu görevlisine karşı millet
olarak son görevimizi ifa edeceğimiz törenlerde -örnek göstermek gerekirse
tıpkı İspanya'da olduğu gibi- Parlamentodaki her partinin en üst düzeyde temsil
edilmek suretiyle, milletimizin de geniş bir katılımıyla, teröre karşı, topyekûn,
bu milletin, bu toplumun sesini bir kez daha yükseltmeliyiz diye düşünüyorum;
düşünüyorum ki, onlar, uğurlarında canlarını verdikleri bu aziz vatan
topraklarında huzur içinde uyuyabilsinler. Milletimize, hiçbir şekilde paniğe kapılmadan, korkuya
kapılmadan, en üst düzeydeki terör olaylarının bile üstesinden gelecek güce
sahip olan bir devletimizin var olduğunu ve onun arkasında da, başta Yüce
Parlamentomuz olmak üzere toplumumuzun her kesiminin bu mücadelenin destekçisi
olduğunu, devlete karşı, anayasal rejimimize karşı kalkışma sayılabilecek her
türlü eyleme karşı milletimizin tamamının, topyekûn ve bir arada karşı olduğunu
ispatlayalım şeklindeki önerimi de, yüksek takdirlerinize arz ediyor, hepinize
saygılar sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Size ve söz hakkını devreden Sayın
Yılmazyıldız'a tekrar teşekkür ediyorum efendim. Gündemdışı ikinci söz, Ermeni soykırımı tasarısının
kabulü hakkında söz isteyen Iğdır Milletvekili Sayın Abbas Bozyel'e aittir. Buyurun Sayın Bozyel. (MHP sıralarından alkışlar) 2. – Iğdır
Milletvekili Abbas Bozyel’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve sözde
Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal Meclisinde kabulüne ilişkin
gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in cevabı ABBAS BOZYEL (Iğdır) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bugün, hem Meclisimizi hem yüce milletimizi yürekten
yaralayan menfur bir saldırı neticesinde şehitler kervanına katılan il emniyet
müdürümüzü ve şehit olan bütün polis arkadaşlarımızı rahmetle anıyorum; ama,
bin yıldır şehit kanlarıyla vatanlaştırdığımız Anadolu toprakları üzerindeki
devlet ve millet varlığımıza kastetmek isteyen bu tür terörist faaliyetlerin
asla ve kat'a, büyük devlet olma ve kıyamete kadar millet olarak varlığımızı
devam ettirme yolundan bizleri caydıramayacaklarını, bu Yüce Meclisin
kürsüsünden ifade etmek istiyorum: Bütün iç ve dış güçler bilmelidir ki,
Türkiye, büyük bir devlettir, milletimiz, yüce bir millettir ve bu menfur
saldırıları işleyen dış güçlerin ve onların Türkiye içerisindeki maşaları, eli
kanlı maşaları olan teröristlerin de hakkından gelecek kadar güçlüdür. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ruslar ve Batı
dünyası, sık sık içimizdeki Hıristiyan tebaayı bahane ederek iç işlerimize
müdahalelerde bulunmuşlardır. Bu sebeple de, bizden her defasında ıslahat
isteklerinde bulunmuşlardır. Tanzimat Fermanı, Islahat Fermanı, meşrutiyetler,
teşkilatı esasiyeler, hepsi Batı'yı memnun etmeye yönelik hareketlerdir. Bugün
benzer ıslahat hareketlerinin Avrupa Birliği tarafından, sözde Ermeni soykırım
iddialarıyla beraber terennüm edilmesi ise düşündürücüdür. Batı dünyasının her
defasında ortaya koyduğu bu isteklerinin arkasından bir Şark politikasının
hayata geçirilmek istendiği ise, artık, herkesçe malumdur. Tarihe dönüp baktığımızda, milletlerarası,
devletlerarası rekabetlerin hep karşımıza yeni oyunları çıkardığını görürüz.
Şimdi de, yeni dengeler doktrini etrafında toplanan Avrupa Birliği,
küreselleşme ve yeni dünya düzeni öncülerinin, maksatları ve hedefleri aynı,
lakin adları değişik siyasetlerle bizi hırpalamaya devam ettiklerini görüyoruz.
Tarih boyunca, Çin oyunu, Bizans oyunu ve Rus oyunlarına şahit olmuş
milletimiz, yaklaşık iki asırdan fazladır Batı oyunlarına muhatap olmaktadır;
dolayısıyla, bin yıllık Anadolu topraklarını Bizanslaştırmak isteyen Batı
dünyasının komploları bize hiç de yabancı değildir. Türkiye ve Türklük söz
konusu olunca ortaklaşa hareket eden Rus ve Batı siyaseti, bölücü, ayrılıkçı
PKK teröründen sonra, şimdi de, sözde Ermeni soykırımını bahane ederek, bizden
yeni tavizler koparmak istemektedirler. Bundan yaklaşık bir yıl önce bu kürsüden yaptığım
konuşmada "bin yıllık Anadolu tarihimizde çok değişik topluluklarla
beraber yaşadık, bir dünya devleti olarak, onlara liderlik yaptık, lakin,
hepsini huzur ve güven ortamında yaşattık, aksini yapmış olsaydık eğer, bugün,
Osmanlı Türk Devletinin, Cumhuriyet Türkiyesine devrinden sonra bu kadar
değişik dil ve adla devletlerin ortaya çıkması mümkün olmazdı" demiştim. Adaletli oluşumuz, birilerinin millet ve devlet olma
kaynağı olmuşsa, nedir öyleyse bütün bu olanlar? İşte, politik yerimizin ve
stratejik konumumuzun önemi ve bunlara ek olarak petropolitikaların ve
hidropolitikaların bölgemizde odaklaşması, Türkiyemize yönelik tehditlerin adıdır.
Ermeni meselesi de, bu yüzden, bizi zayıflatmak ve küçük düşürmek için oynanan
milletlerarası bir oyunun adıdır. Bizim gözardı ettiğimiz, lakin, bu hasım
ülkelerin gözardı etmediği gerçek, işte, burada yatmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dünya
jeopolitiğinin tam ortasında bulunan ülkemizin hemen yanı başında,
Kafkaslar'da, Balkanlar'da ve Ortadoğu'da cereyan eden krizlerin neticesinde
ortaya çıkan Bosna-Hersek, Azerbaycan-Ermenistan, İran-Irak, Rusya-Çeçenistan,
Rusya-Afganistan, Irak-Kuveyt, Yunanistan-Makedonya, Mısır-Lübnan,
Filistin-İsrail, Türkiye-Kıbrıs ve Yunanistan ilişkileri ve sıraladıklarımın
çoğunda meydana getirilen savaşlar, ifade ettiklerimin gerçek tanımı ve
tanığıdır. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapandı) BAŞKAN - Buyurun efendim, mikrofonunuzu açıyorum;
lütfen tamamlayın. ABBAS BOZYEL (Devamla) - İhtilafların ve çok farklı
siyasetlerin yaşandığı bölgemizde ise, tek lider Türkiye'nin oluşu ise, ayrı
bir tarihi hakikattir. Doğudan ve batıdan gelen Türkiye hedefli tehditlerin
tamamı, hep ülkemizi sunî gündemlerle meşgul ettirerek, gelişmesini,
güçlenmesini ve yeniden lider ülke olmasını engellemeye yönelik Haçlı
seferleridir. Dünya haritasındaki Türkiye fotoğrafı, çoklarının rüyasını kâbusa
çevirmektedir; çünkü, dünyanın gelecekteki en stratejik maddesi olan su
kaynaklarının damarı Anadolu'dadır. Kafkasya ve Ortaasya denilen Türkistan
petrol ve doğalgazlarının dünya piyasalarına ulaştırılması Türkiye üzerinden
gerçekleştirilecektir. İran ve Körfez petrollerine komşu ülkeyiz. Çok büyük bir
ekonomik güç ve pazar olan Rusya ve Akdeniz havzasında yer almaktayız.
Anadolumuz ve Boğazlar tarih boyunca ticaretin merkezi olmuştur. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bozyel, mikrofonunuzu açayım; lütfen
tamamlayın efendim. ABBAS BOZYEL (Devamla) - Teşekkür ediyorum Sayın
Başkan. Çeşitli kültürlere ev sahipliği yapan bir ülke olarak,
aynı zamanda çok genç bir nüfusa, yeraltı ve yerüstü kaynaklara sahibiz.
Balkanlarda her 5 kişiden birisi Müslümandır. Türkistan'da ve Kafkaslarda
bağımsız onlarca Müslüman topluluklar ve Türk devletleriyle kucaklaşmışız. Daha
çok sayacağım nice kozların tamamı bizim elimizdedir. Bize düşmanlık
sergileyenlerin ise aklını başına alması gerekir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küreselleşme adı
altında dünya insanlığına, Avrupa Birliği adı altında geniş bir coğrafyaya
sunulmak istenen, ortak mesuliyetli ve adil paylaşımcı oluşumlar, yerini
düşmanlık, kin ve nefret üzerine oturtacak olursa, bundan en çok zararı kendileri
ve maşa olarak kullandıkları Ermeniler görür. Tarihin gerçeklerini yalanla ve
iftirayla kirletenler, gerçek yüzlerini, gitsinler Azerbaycan'da Karababa
Hocalı katliamında görsünler. Öldürülen binlerce insanın mezarları ve onların
utanç verici vesikaları oradadır. 1 milyondan fazla insan, en zor ve çetin
şartlarda, açlıkla, yoklukla ve hastalıkla boğuşarak yaşamaktadır. BAŞKAN - Sayın Bozyel, lütfen tamamlar mısınız efendim. ABBAS BOZYEL (Devamla) - Bitiriyorum efendim. Rus, Fransız ve İngiliz ortaklı girişmiş bulundukları
katliamın izleri birer canlı vesika olarak Anadolu'da durmaktadır.
İnsanlarımızı diri diri yakmışlardır. O katliamlar için yakılan ağıtlar, bizim
ninnilerimiz olmuştur. Lakin, biz, tarihin bir döneminde uğradığımız bu
zulümleri, içimizde bir kin ve intikam duygusuyla yaşatmadık; lakin, en büyük
hatamız, onları hatırlamadık ve dünya insanlığına da hatırlatmadık. Bu
vesileyle, Anadolu topraklarını Batı Ermenistan toprakları olarak kendi
anayasalarında gören Ermenileri ve Avrupa'yı... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Bozyel, efendim lütfen tamamlar mısınız;
3 dakika oldu, 4 üncü dakika için, mikrofonunuzu son defa açıyorum. Buyurun. ABBAS BOZYEL (Devamla) - Sayın Başkan, teşekkür
ediyorum; sözümü tamamlıyorum, sizin durumunuza da saygı gösteriyorum; ama,
böyle çok önemli bir meselede üç defa sözümü kesmeniz, zannediyorum, herhalde
değişik bir anlamaya yol açar. Saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ederim. Efendim, gündemdışı
üçüncü söz, yine Ermeni soykırımı oylamaları ve dışpolitikalarımız
hakkında söz isteyen Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner'e aittir. Buyurun Sayın Güner. (ANAP sıralarından alkışlar) 3. – Balıkesir
Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da meydana gelen saldırıya ve
sözde Ermeni soykırımı oylamalarına ve bu konuda izlememiz gereken
dışpolitikaya ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in
cevabı AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bu akşam, hepimiz derin bir acı ve yeisi bölüşüyoruz.
Aslında, Demokles'in kılıcı gibi hiç tepemizden eksik olmayan terör belası,
bugün Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan ve 5 arkadaşını da şehit etti. Değerli arkadaşlarım, bunlar, basit olaylar değildir.
Amme hukuku feylesoflarının vazgeçilmez tezi şudur: Bir ülkede her türlü
kanunsuzluğu yapabilirsiniz; ama, o ülkenin polisinin tek düğmesine
dokunduğunuz an, eliniz mutlaka kırılır, kırılmalıdır. Türkiye'nin demokrat
olması, Türkiye'nin insan haklarına saygılı olması, Türkiye'de Türk polisini,
bazı çevrelerin -beni bağışlayınız- hor görmesine sebep olabilmektedir ve
onlara cüret vermektedir. Fransa'ya gidiniz, Fransız polisine 3 metreden öte
yaklaşamazsınız. Üzeri fevkalade mücehhezdir; sırtında yağmur yağıyorsa
yağmurluğu, kışsa kalın kürkü, ayağında kalın şayak pantolonu, çizmesi, 3 metre
yaklaşır yaklaşmaz "a votre service" der; hizmetinizdeyim; 3 metreyi
aştığınız an vurur. Amerika'da polis düdük öttürür; arabanızı durdurursunuz,
ellerinizi direksiyona dayarsınız. Polis pencereyi aç demeden açarsanız, yine,
kurşunu yersiniz; ama, bu memlekette, polise bağırılır, polise hakaret edilir;
trafik cezası yazdı diye, herkes, bir arkadaşımız gibi örnek davranışta olmaz,
polisi hor görür; bunlar, acı şeylerdir. Bu kurşunlar, bana göre, Yüce Meclisin bağrına
sıkılmıştır, hepimize sıkılmıştır. (Alkışlar) Çok rica ediyorum, hükümetten çok
rica ediyorum, bu istikrar programında, çalışanları, öncelikle emniyet
güçlerini insan gibi yaşatacak şartları getirin. Bir istikrar programı, eğer, o
programı uygulayan kamu görevlilerinin maddî ve manevî huzurunu sağlamıyorsa,
peşin peşin mağlubiyete mahkûmdur. Polislerin feryatlarını duyalım. Türkiye'de polis niye
yürüdü?! Neden, her gün bir arkadaşını toprağa veren bu vatan evlatları yürümek
lüzumunu duydular? Arkadaşlar, devlet yönetimi, siyaset, sezgiyi elzem kılar.
Eğer, siz, toplumdaki gelişmeleri sezemiyorsanız, toplumun taleplerine sağır
kalıyorsanız, o zaman, bir büyük dalga sizi aşar; nerelere götürür bilmem... Sayın milletvekilleri, ben, 1979 senesinde, Türkiye
Büyük Millet Meclisi kürsüsüne çıktım ve dedim ki: Sayın liderler, ne olur, hiç
olmazsa, terör konusunda kendinizi aşınız, bir masanın etrafına geliniz -o gün
beni dinleyen arkadaşlarımdan birisi burada- aksi halde, bu çatı tepemize
yıkılacak ve bunun altında kalacağız. Şimdi, size çok açık söylüyorum, polise,
subaya, devlete yapılan tecavüze, eğer, biz, gerekli hukukî ve maddî tedbiri
alıp karşılık veremezsek, bir gün, bu dalga, bu rejimi temelinden yıkar.
Rejimler, hukuk düzeni ve hukuku koruyan ciddiyetle, otoriteyle ayakta
dururlar. Dünyanın hiçbir yerinde, devletin, bugün Türkiye'de olduğu gibi laçka
olduğu görülmemiştir. Anayasa Mahkemesine büyük saygım var, Sayın Başkanına da
saygım var; ama Yüce Meclisin çıkarmayı düşündüğü bir kanun tasarısını, Anayasa
Mahkemesi, Sayın Başbakana gelip istifa tehdidiyle karşılıyorsa, Sayın
Başbakana yakışan "buyurun istifa edin" demektir. (ANAP, FP ve DYP
sıralarından alkışlar) Türkiye Cumhuriyeti Devleti, Türkiye'nin hukuk
kadroları her zaman Anayasa Mahkemesini doldurur; ama, siz diyemiyorsunuz;
çünkü, siz MİT'in başındaki zat konuştuğu zaman onu alkışladınız. MİT
Başkanının konuşma hakkı ve hürriyeti yoktur. MİT Başkanı rapor hazırlar, Sayın
Başbakana verir. Onun için, büyük bir fedakarlıkla, her türlü özel şartına
rağmen Başbakanlığı omuzlamış olan Sayın Ecevit'ten, Türkiye Cumhuriyetinin
ciddiyetini, ağırlığını, vakarını öncelikle kamu kurumlarına karşı
hissettirmesini rica ediyorum. Devlet, Kızılay değildir arkadaşlar. Devlet
merhamet kurumu değildir; devletin hukuku vardır, devletin otoritesi vardır,
devletin ağırlığı vardır. Şimdi soruyorum buradan hükümete: Ermeni olayları
kampana çalarak, Fransa'da, geldi; Paris'teki sayın büyükelçi ne yaptı?
Hükümete hangi raporu verdi?.. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Açıyorum efendim. Lütfen... Buyurun. AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Sağolun Sayın Başkan;
zaten büyük hoşgörünüzle söz aldım. Bu hariciye zihniyetini değiştirmek lazım; klasik
hariciye zihniyetiyle bir yere varamayız arkadaşlar. Şimdi, bakınız, biz
kendimizi anlatamıyoruz, kendimizi tanıtamıyoruz. Dün burada söz alan değerli
arkadaşlarım ve benden önce konuşan kıymetli milletvekilim Ermeni terörünü çok
güzel anlattılar. Yalnız, ben, size bir hatıra nakledeceğim. Ticaret
Bakanıyım, Macarlarla bütün görüşmeleri bitirdim, nereyi görmek istersiniz
dediler, Estergon'a gidelim dedim. Estergon Kalesini ziyaret ettik. Yanda bir
müze var, muhteşem bir kiliseyi müze yapmışlar. Macar bakan elimi tuttu, hızla,
beni götürmek istedi bir yerden; bir dakika durun dedim, döndüm -lütfen itimat
buyurun- arkamdaki duvarın yarısı kadar bir duvar, aydınlatılmış, Hazreti İsa
çarmıha geriliyor, yeniçeriler çivi çakıyor, bir Osmanlı paşası da emir
veriyor... Dedim ki: "Sayın bakan, bu ne yalancılık, bu ne utanmazlık, bu
tabloyu kim astı buraya?" "Estergon Şehrinin 900 üncü Kuruluş
Yıldönümünde Papa hediye etti" dedi. Değerli arkadaşlarım, işte o zihniyettir bugün bizi
dünyada yalnız bırakan. Bizim kültür ateşelerimiz ne yapıyor, bizim
büyükelçilerimiz ne yapıyor, bizim bu konuda yayınlarımız nerede?! Değerli arkadaşlarım, bu Meclis, tarihî bir sorumluluk
taşıyor. Çok açık konuşuyorum, dünya üzerinde, Türkiye, Ermeni oyunlarıyla
yalnız bırakılmak isteniyor. Bu oyuna gelmemeliyiz. Bugün Fransa'ya boykot,
yarın İngiltere'ye boykot; neredeydik biz, değerli arkadaşlarım, Avrupa
Parlamentosundan, 15 üyenin bulunduğu Avrupa Parlamentosundan "Ermeni
soykırımı yapılmıştır" kararı çıktığı zaman?! (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Müsaade buyurursanız... BAŞKAN - Açıyorum mikrofonunuzu Sayın Güner, lütfen
tamamlar mısınız efendim. AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Emredersiniz... Bu karar çıktığı zaman Türkiye neredeydi arkadaşlar?!
Avrupa Parlamentosundan çıkan karar, Fransa'dan çıkandan çok önemlidir. Değerli Başkan, onun için, izninizle, tekliflerimi arz
etmek istiyorum, hoşgörünüzü istirham ediyorum. Şimdi, bakınız, Sayın Dışişleri Bakanı, bir gerçeği
görmüyor; şu anda, bizim, Amerika Birleşik Devletlerinden başka dostumuz
kalmamış. NATO'daki bütün müttefiklerimiz, Avrupa Savunma Güvenlik Sistemine
geçilirken, Türkiye'ye dur diyorlar, bir tek şartla gel diyorlar; aynen gümrük
birliğinde olduğu gibi, gümrüklerini açtı Türkiye, Avrupa'nın serbest pazarı
oldu, tek kuruş fon ödemediler; şimdi de diyorlar ki, asker ver; ama, aynen
gümrük birliğinde olduğu gibi, karar organlarına katılma. Türk Silahlı
Kuvvetlerinin ve Türk Milletinin bu oyuna evet demesi mümkün değil. Bir tek kim
kalmış; Amerika kalmış, Dünya Bankasıyla müzakerelerde ağırlığını koymuş,
IMF'de yardımcımız olmuş. Amerika'yı rahatsız eden ülkelerin başında Küba
geliyor, Irak geliyor; ambargo uyguluyor bunlara. Tam, Amerika'da iktidar
değişirken, biz buraya büyükelçi tayin ediyoruz. Değerli arkadaşlarım,
Türkiye'yi tamamen yalnız bırakacak bu stratejilere, Dışişleri Bakanlığımız bu
oyunlara gelmemelidir. Bunlar, çok ciddî hatalardır. Ankara'da, acele -Tarih Kurumu mu olur, bir vakıf mı
olur- bir kongre toplamalıdır. Erivan davet edilmelidir ve dünya
televizyonlarına, dünya gazetelerine, "Ermeni tezini destekleyen bütün
ilimadamlarını davet ediyoruz; ne kadar belgeleri, ne kadar bilgileri varsa
alıp gelsinler" denilmelidir. Bunların balonları, Ankara'da, uluslararası
bir kongrede patlatılmalıdır. Devlet, elindeki bütün dokümanlarla bir "Ermeni
zulüm müzesi" açmalıdır, hâlâ bunu açamadık. Yüzbinlerce şehit edilmiş
insanın mezarları, fotoğrafları, dokümanları vardır. Sayın Meclis Başkanından
istirham ediyorum, 20 nci Asrın başında, Romanyalı Diplomat Trandafir
Djuvara'nın yazdığı, Paris'te, yabancıların, ben fotokopisini aldıktan sonra
yok ettiği kitabın fotokopileri Millî Kütüphanededir "Osmanlı
İmparatorluğunun Taksimi Hakkında 100 Proje (Cent Projets Sur de Partage de
l'Empire Ottoman)" bunu tercüme ettirip bastırırsa, bizim nereden nereye getirildiğimizi ve
nereye götürülmek istendiğimizi gösterecektir. Kültür şahsiyetinden emin
olduğum Sayın Meclis Başkanı, bu eseri, eğer Meclisin yayını olarak çıkarırsa,
millete büyük hizmet yapmış olacaktır. BAŞKAN - Sayın Güner, lütfen... AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) - Topluyorum efendim. Ciddî, tutarlı dokümanlarla, o milletlerin dizinde
yazılmış dokümanlarla, cep kitabı niteliğinde belgelerle Parlamentonun dostluk
grupları derhal dünyaya yayılmalıdır. Dünya parlamentolarına hakikat
anlatılmalıdır ve vatan çocukları, sosyal bilgiler okuyarak unuttukları tarih
şuurunu, ilköğretim okullarında ve liselerde ciddî tarih bilgisiyle bu konuları
öğrenerek yetiştirilmelidir. Elbette büyük milletiz, elbette büyük güçlükleri aştık,
bunu da aşacağız; ama, gönlüm şunu istiyor: En az yarayla, en az
yıpranmışlıkla. Şehitlerimize Cenabı Allah'tan rahmet, yakınlarına
başsağlığı diliyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum efendim. (ANAP, MHP, FP
ve DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner. Gündemdışı konuşmalara, hükümet adına, Devlet Bakanı
Sayın Şükrü Sina Gürel cevap verecek. (DSP sıralarından alkışlar) Buyurun. 4. – Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in,
Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan ve 5
polis memurunun menfur bir saldırı sonucu şehit edilmesine, Iğdır Milletvekili
Abbas Bozyel ve Balıkesir Milletvekili Agâh Oktay Güner’in, Diyarbakır’da
meydana gelen saldırıya ve sözde Ermeni soykırımı tasarısının Fransa Ulusal
Meclisinde kabulüne ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı DEVLET BAKANI ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) - Sayın Başkan,
Türkiye Büyük Millet Meclisinin değerli üyeleri; bugün, hepimizi üzen, derinden
yaralayan bir olayla karşı karşıya olduğumuz halde bu toplantıyı yapıyoruz.
Ben, öncelikle, rahmetli Gaffar Okkan'a, öteki şehitlerimize Allah'tan rahmet
diliyorum, yakınlarına sabır diliyorum, bütün ulusumuza baş sağlığı diliyorum.
Biz, elbette, bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün üyelerin tek
tek ve birlikte gösterdikleri duyarlılığı sürdürerek ve güvenlik güçlerimizin
bütün üyelerinin ve bütününün azim ve gayretiyle, elbette, terörle
mücadelemizi, şimdiye kadarki kararlılığımızla, bundan sonra da sürdüreceğiz. Değerli arkadaşlar, yine, gündemdışı söz alarak bu
konuya değinen değerli milletvekillerine, hükümetim adına çok teşekkür
ediyorum; hepimizin duygularını, düşüncelerini dile getirdiler ve hepimizin
kararlılığını dile getirdiler. Yine, başta Sayın Agâh Oktay Güner olmak üzere,
bu konuya değinen sayın milletvekillerine şunu da belirtmek istiyorum ki,
elbette ve çok şükür, büyük devlet adamı, uzlaşmanın, kararlılığın sembolü
Sayın Bülent Ecevit'in Başbakanlığındaki bu hükümet, bundan sonra da terörle
mücadeleyi, ulus adına, en büyük kararlılıkla sürdürecektir. (DSP sıralarından
alkışlar) Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Abbas
Bozyel'e de teşekkür ediyorum; çünkü, yine hepimizin duyarlı olduğu bir önemli
konuyu ve bugünlerde Fransa'yla ikili ilişkilerimizi tehdit etmekle kalmayıp,
aynı zamanda, belki de bütün Batı dünyasıyla, özellikle Avrupa'yla, bundan
sonraki ilişkilerimizi de etkileyebilecek kadar önem kazanan sözde Ermeni
soykırımı iddialarını tekrar bu kürsüden dile getirip yerdiği için kendilerine
teşekkür ediyorum ve bu konunun ne kadar duyarlı bir konu olduğunu, yeniden,
hep birlikte değerlendirmemize de bir vesile sağladığı için kendilerine
teşekkür ediyorum. Sayın Başkan, değerli üyeler; Fransa'da yeni bir süreç
başladı. Bu sözde Ermeni soykırımı iddiaları, şimdiye kadar parlamentolardan
geçirilen kararlarla, yalnızca belirli bir yönelişin, belirli bir eğilimin
ifadesi olarak ele alınırken, şimdi, Fransa'da, bu, bir yasa konusu yapılıyor.
Zaten Fransız Anayasasına göre de Parlamentonun karar almasına imkân yok, ancak
bir yasa çıkarabiliyor. Dolayısıyla, bu da, sözde Ermeni soykırımını Fransa'nın
tanıdığına ilişkin bir yasa haline gelecek; eğer, Fransa'da, bundan sonra,
sorumlular sorumlu davranıp, basiretli davranıp bu süreci durdurmazlarsa ve bu
yasanın çıkmasına olanak sağlarlarsa. Bu yasalaşırsa ne olacak? Bunun anlamı şudur değerli
arkadaşlar: Tıpkı, Avrupa'nın çeşitli ülkelerinde yürürlükte olan bir yasa
örneği gibi, Fransa'da, bundan sonra, bu sözde Ermeni soykırımının tarihte yer
almadığı ve tarihsel gerçeklerin bunu doğrulamadığı konusunda bir düşünce ifade
etmek, Fransız yasalarına aykırı davranmak demek olacak, tıpkı, Avrupa'nın
çeşitli ülkelerinde geçerli olan Yahudi soykırımıyla ilgili ve bu gerçeği inkâr
etmeye yönelik davranış ve sözlerin yasalara aykırı olacağı gibi; şimdi,
Fransa'da, sözde Ermeni soykırımı da, âdeta, yasaların himayesine sokulmuş
olacak. Bu, tabiî, bir tarihsel gerçeğin, bir siyasal kararla
saptırılması ve bir egemenlik alanında tartışılmaz hale getirilmesi anlamına
gelecek. Bu da, tabiî ki, bizim, şimdiye kadar, o Büyük Fransız Devriminden bu
yana, uluslararası alanda, yalnız demokrasinin değil, aynı zamanda düşünce ve
araştırma özgürlüğünün de gelişmesinde önderlik yapmış bir kültürün, bir
ulusun, düşünce özgürlüğünü, araştırma özgürlüğünü nasıl kısıtlayabildiğini de
görmemize olanak sağlayacak; ama, bu, yalnız Türk-Fransız ilişkileri açısından
değil, aynı zamanda, Fransa'nın, şimdiye kadar yerleşmiş olan imajı, görüntüsü
bakımından da çok vahim sonuçlar verecek. Sayın Başkan, değerli üyeler; düşünce özgürlüğü bir
yerinden zedelenirse, bütünü zedelenmiş olur. Araştırma özgürlüğünü bir konuda
kısıtlarsanız, aslında bütün araştırma özgürlüğünü kısıtlamış olursunuz ve
Fransa, işte, bu yasayı kabul ederek, sonuna kadar götürerek, aslında bunları
yapmış olacak ve o zaman, acaba, Fransız dostlarımız ve Avrupalı dostlarımız,
dönüp, bize, nasıl başka şeyler söyleyebilecekler ve nasıl, başka telkinlerde
bulunabilecekler? Onu ben merak ediyorum. Bir ikincisi de; tabiî ki, şimdiye kadar, Fransız
sorumlular, örneğin, Fransızların Cezayir'de girişmiş oldukları ve kendi
belgeleriyle de kanıtlanan, kendi araştırmacılarının da kanıtladığı ve
belirttiği katliamı "bırakın tarihçiler incelesin, bunu bir siyasal mesele
haline getirmeyelim" diyebilirken, aslında çok tartışmalı olan ve bizim
belgelerimize göre de, eminim, Fransız arşivlerinde bulunan belgelere göre de
hiçbir şekilde soykırım olarak adlandırılamayacak bir savaş hali olayını, nasıl
bir ikiyüzlülükle, şimdi, bir siyasal karar konusu yapabiliyorlar, onu da
sormamız gerekir. Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; üstelik, hepimiz
biliyoruz ki, soykırım, yani, bir ırkın sistematik bir şekilde yok edilmesi
fiili bir Batılı kavramıdır ve şimdiye kadar, Asya'da, Afrika'da ve Latin
Amerika'da, hep Batılı sömürgeciler tarafından uygulanmış bir insanlık suçudur.
Bizim tarihimizde, böyle bir insanlık suçu yoktur; utanılacak, insanlığa karşı
işlediğimiz hiçbir suç yoktur. Bunu, defalarca ve çok çeşitli yerlerde işlemiş
olanlar, örneğin Madagaskar'da, örneğin Cezayir'de, örneğin Afrika'nın çeşitli
yerlerinde işlemiş olan Fransızlar utansınlar; bizim, utanacak hiçbir suçumuz
yok. (Alkışlar) Örneğin, Avrupa'da, son yüzyılın en büyük katliamını, en büyük
soykırımını, Yahudi soykırımını gerçekleştirmiş olan Almanlar ve onlar kadar bu
işe suç ortaklığı yapan öteki Avrupalılar utansınlar? yaptıklarından.
(Alkışlar) Acaba, şimdi, kendi suçluluklarını ve suçluluk duygularını
yaygınlaştırmak için ve hafifletmek için mi bizi böyle bir tarihsel insanlık
suçunun müsebbibi ilan etmeye çalışıyorlar, sorumlusu ilan etmeye çalışıyorlar?
Tabiî ki, bir de bunun psikolojik yanına bakmak gerekiyor. Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdi, yıllarca önce, bir
savaş halinde, düşmanla işbirliği yaptığını gizlemeden, 40 000 komitacıyla ve
düşman ordularına verdiği 150 000'den fazla askerle kendi devletini arkadan
vurmaya çalışan bir unsurun giriştiği işi, dönüp dolaşıp, Türk Ulusunun
işlediği bir suç olarak göstermeye çalışanlar, daha, geçen on yıl içerisinde,
20 nci Yüzyılın son on yılı içerisinde, Avrupa'nın ortasında, Bosna'da 200 000 kişi katledilirken ve asıl orada
bir soykırım gerçekleştirilirken neredeydiler, ne yapıyorlardı; akılları
tarihte mi kalmıştı, yoksa, gündelik siyasette mi? (Alkışlar) Sayın Başbakanımız da bugün belirttiler; bizim
tarihimizde böyle bir insanlık suçu yoktur ve bize böyle bir suç isnat etmeye
kalkışanlar kötü niyetle davranıyorlar ve bizim dostluğumuzu değil, bundan
sonra, herhalde, karşıtlığımızı, bizim bundan sonraki tepkilerimizi davet
ediyorlar. (DSP sıralarından alkışlar) Sayın Başkan, değerli üyeler; şimdiye kadar,
hükümetimiz her düzeyde girişimde bulunmuştur. Sayın Cumhurbaşkanımız
muhatabına yazmıştır, Sayın Başbakanımız muhatabına iki defa yazmıştır, Sayın
Dışişleri Bakanımız muhatabı yönünde girişimlerde bulunmuştur. Yurt dışındaki
vatandaşlarımız -ki, böyle bir yasayla en çok onların düşünceleri ve onların
özgürlükleri kısıtlanmış olacaktır- gerekli girişimleri, gerekli protestoları
şimdiye kadar yapmışlardır ve bizim şimdiki beklentimiz, yasal süre içerisinde,
Fransa'nın Sayın Cumhurbaşkanının ya da Fransa'nın Sayın Başbakanının, gerekli
girişimi yapması, bu süreci durdurması; yani, Fransız Anayasa Konseyine, Anayasa
Mahkemesine bu konuda başvurmasıdır. Bu, yalnız Türk-Fransız ilişkilerini
kurtarmak için değil, aynı zamanda Fransa'nın uluslararası alandaki imajını,
görüntüsünü kurtarması için de gereklidir ve biz, bu son hatırlatmayı bir kez
daha yapalım; bundan sonra da umalım ki, ne Türk-Fransız ilişkileri zarar
görsün ne bölge barış ve güvenliği zarar görsün ne de dost bir ulusun şimdiye
kadar pek çoğumuzca örnek kabul edilen ileri anlayışları zedelensin, imajı
zarar görsün. Bu duygu ve düşüncelerle, yeniden, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Teşekkür ederim. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, yerimden,
60 ıncı maddeye göre bir iki cümle ifade etmeme izin verir misiniz... BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük, dinliyorum. SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bana, iki cümleyle hissiyatımı ifade etme imkânı verdiği için
Sayın Başkana teşekkür ediyorum. Yüreği, vatan, millet ve bayrak sevgisiyle dopdolu,
demokrasimizin korunması ve ülkede emniyet ve asayişin temin edilmesi
istikametinde, üstün bir görev anlayışı içerisinde çalışmış olan değerli mesai
arkadaşım, emniyet müdürü, Diyarbakır Emniyet Müdürü sevgili kardeşim Gaffar
Okkan başta olmak üzere 6 polisimizin şehit olmasından, Doğru Yol Partisi
olarak da, son derece büyük bir üzüntü duyduk ve unutmamak gerekir ki, bu
kardeşlerimiz, devletten intikam almak isteyen birkısım şerirlerin, hainlerin
ve ona alet olanların ortaya koyduğu bu elim olay, bütün milletimizi sarsmıştır.
Büyük üzüntü duyduğumuzu belirtiyor ve onları, bütün yüreğimizle kınıyoruz. Ümit ediyorum ki, Yüce Milletin bu Meclisinde,
özellikle devletimize yönelik bu gibi olaylar karşısında, siyasî iradeyi, icra
kuvvetinin arkasına, hükümet adına veya İçişleri Bakanlığının yapacağı bütün
operasyonlarda, aynı yürekle, aynı anlayışla koyacaktır ve koymaktadır diyorum. Yüce Milletimize, emniyet teşkilatı mensuplarımıza,
ailelerine başsağlığı diliyorum, vatan evlatlarımıza da Allah'tan rahmet niyaz
ediyorum ve teşekkür ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Buyurun Sayın Tuğmaner. MUSTAFA KEMAL TUĞMANER (Mardin) - Sayın Başkan,
Diyarbakır Emniyet Müdürü Sayın Gaffar Okkan ve 5 arkadaşını terör neticesinde
kaybettik. Ailesine başsağlığı dilerken, katilleri, nefretle, şiddetle
lanetliyorum. Güneydoğuda oluşturulan güven ortamını hiçbir terör
olayı bozamayacaktır, hiç kimsenin de gücü buna yetemeyecektir. Gaffar Bey,
yakinen tanıdığım ve diyorum ki, şu anda, keşke, kendisini tanımasaydım,
görmeseydim; o kadar değerli bir ağabeyimizdi, kardeşimizdi; kendisine ve diğer
polislerimize Allah'tan rahmet, ailelerine ve emniyet müdürlüğüne başsağlığı
diliyorum. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Tuğmaner. ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan,
müsaadenizle, bir iki cümle arz edebilir miyim? BAŞKAN - Buyurun Sayın Aksu; çok kısa lütfen... ABDÜLKADİR AKSU (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
arkadaşlarım; gerçekten, hepimizi milletçe üzüntüye gark eden menfur bir
suikast olayıyla karşı karşıyayız. Bu suikastı düzenleyenleri lanetle
kınıyorum. Ülkemiz, gerçekten, çok değerli bir emniyet müdürünü, bir evladını,
6 polis memurunu kaybetmiştir. Bu değerli kardeşimiz, bu arkadaşımız, Diyarbakır'da
sadece emniyet ve huzuru sağlamakla değil, sosyal barışın sağlanmasında büyük
katkısı olmuş, gayretleri olmuş, âdeta, Diyarbakırlılarla bütünleşmiş, onlarla
birleşmiş ve Diyarbakırlıların, diyebilirim ki, en çok sevdiği kamu
görevlilerinden biri olma unvanını gerçekten hak etmiş bir arkadaşımızdı. Ben, başta ailesi olmak üzere emniyet camiasına ve
milletimize baş sağlığı diliyorum; Allah rahmet eylesin diyorum. Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. BAŞKAN - Buyurun Sayın Erdoğmuş. Efendim, her gruba söz vermiş oldum; bu konuyla ilgili
bundan sonraki talepleri değerlendiremeyeceğim; çünkü, her grup, bu hassas
konuda, hakikaten çok önemli konuda, bütün milletimizi sıkıntıya sokan bu
konuda görüşlerini ifade etmiş oldu. Bütün gruplarımızın bunu anlayışla
karşılayacağın ümit ediyorum. Buyurun efendim. ABDULBAKİ ERDOĞMUŞ (Diyarbakır) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubunun üzüntüsünü, acısını da bendeniz arz
etmek istiyorum. Öncelikle, bu menfur cinayeti kınıyor; başta ailesine,
emniyet camiasına ve ülkemize başsağlığı diliyorum. Dört yıla yakın bir süredir Diyarbakır'da görev yapan
Emniyet Müdürümüz, mesleğini başarıyla icra etmekten öte, bir insan olarak,
fevkalade, inanılmaz derecede popüler olmuştu. Bunun tek nedeni, halkla
bütünleşebilme özelliğine sahip olmasıydı. O, bir polis müdürü olmaktan öte,
gerçekten, bir halk adamıydı. Halkla barışık bir devlet bürokratıydı. Sadece
başarılarıyla takdir edilen bir insan değil; barış, güven ve huzur ortamını,
Diyarbakır gibi bir ilde, son onbeş yıldan beridir yaşanan olumsuz koşullarda
sağlayan, ciddî bir devlet adamıydı; kendisini rahmetle anıyorum. Ancak, örnek
olması bakımından, Diyarbakır halkının sevgisini burada arz etmek istiyorum.
Şöyle ki: Merhum Emniyet Müdürümüz, Diyarbakır Sporun birinciliğe çıkmasıyla
ilgili çok ciddî gayret ve çaba içerisindeydi. Çok sevilmesi, stadyumda
binlerce insan tarafından alkışlanması ve büyük coşkuyla lehinde tezahüratın
yapılması, onun nasıl bir insan olduğunun açık bir göstergesidir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Erdoğmuş. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan... BAŞKAN - Sayın Şandır, size de söz vereceğim. Bu
konudaki son söz efendim. Buyurun. MEHMET ŞANDIR (Hatay) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; bu menfur olayı Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak biz de
nefretle kınıyoruz; yapanlara, faillere, Yüce Allah lanetler eylesin. Rahmetli Emniyet Müdürümüze ve değerli polislerimize
Yüce Allah'tan rahmetler diliyor; yakınlarına ve tüm güvenlik güçlerimize
başsağlığı diliyorum. Tabiî ki, bu olaylar karşısında paniklemeyeceğiz; tabiî
ki bölgede ve ülkemizde sağlanmaya çalışılan huzuru, güveni bunlara feda
etmeyeceğiz. Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak ve tüm Milliyetçi Hareket Partisi
camiası olarak, bu olayların karşısında güvenlik güçlerimizin arkasında devamlı
duracağımızı ifade ediyor, tekrar rahmetler diliyorum. Allah rahmet eylesin
efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Şandır. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan.. BAŞKAN - DSP Grubu olarak, çok kısa bir şey ifade etmek
üzere, size de söz vereyim ve bu üzüntülü meseleyi bitirelim. Buyurun Sayın Halıcı. MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) - Sayın Başkan,
Diyarbakır'da cereyan etmiş olan bu menfur saldırıyı büyük bir üzüntüyle
öğrenmiş bulunuyoruz. Acımız büyüktür. Türkiye, huzur ve istikrar yolunda emin adımlarla
yürümeye devam edecektir. Bu ortamı bozmaya çalışan iç ve dış tüm mihrakların
sonu hüsrandır. Şehitlerimize Allah'tan rahmet, ailelerine, yakınlarına ve tüm
milletimize başsağlığı diliyoruz. BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim. Ayrıca, bütün gruplara bu konuya göstermiş oldukları
hassasiyet ve birbirlerine karşı da göstermiş oldukları tolerans dolayısıyla
çok teşekkür ediyorum. Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşlarına geçiyoruz. Bir Meclis araştırması önergesi var, okutacağım. Ancak,
önergenin uzun olması sebebiyle, Kâtip Üyenin, sunuşları oturarak okuması
hususunu değerli oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Önergeyi okutuyorum: C) GENSORU,
GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI 1. – Samsun
Milletvekili Musa Uzunkaya ve 19 arkadaşının, sözde Ermeni soykırımı iddiaları
konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/168) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına Amerika Birleşik Devletleri, İtalya, Fransa gibi
ülkeler tarafından son günlerde gündeme getirilen "sözde Ermeni soykırımı
iddiaları" üzerine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ortak tepkisini ve
tavrını belirlemek, mevcut durumdan Türkiye'nin menfaatlarını koruyarak ve
güçlendirerek çıkmasını sağlamak amacıyla neler yapılabileceğinin tespiti ile
bütün millî davalarda olduğu gibi, bu konuda da, ülke olarak kararlılığımızın
bir kere daha orta yere konulabilmesi için, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104
ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ederiz. 1- Musa Uzunkaya (Samsun) 2- Ramazan Toprak (Aksaray) 3- Sait Açba (Afyon) 4- Mehmet Çiçek (Yozgat) 5- Eyüp Fatsa (Ordu) 6- Faruk Çelik (Bursa) 7- Musa Demirci (Sıvas) 8- Mahmut Göksu (Adıyaman) 9- Zeki Ünal (Karaman) 10- Kemal Albayrak (Kırıkkale) 11- M.Zeki Çelik (Ankara) 12- Metin Kalkan (Hatay) 13- Şeref Malkoç (Trabzon) 14- Hüseyin Karagöz (Çankırı) 15- Eyyüp Sanay (Ankara) 16- Bekir Sobacı (Tokat) 17- Şükrü Ünal (Osmaniye) 18- Nurettin Aktaş (Gaziantep) 19- Mustafa Geçer (Hatay) 20- Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa) Gerekçe: Rus işgali altında Osmanlı topraklarında yaşayan ve
aynı zamanda Osmanlı tebaası da olan Ermenilerin, Ruslarla işbirliği yapması ve
kendi ülkelerine karşı ihanet ve isyana girişmiş olmaları sonucunda, bu
kişilerin yurt içinde bazı bölgelere zorunlu sevkleri sürecinde soykırıma
uğratıldıkları iddiaları karşısında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak nasıl
bir tavır ortaya konulmalıdır? Bugüne kadar, bazı ülkelerin parlamentolarınca alınmış
bulunan soykırımla ilgili kararlar, ne ölçüde ciddiye alınmalıdır? Türkiye'nin,
bu kararları tüm sonuçlarıyla birlikte yok sayma ve reddetme hakkı ve imkânı
var mıdır? Başka ülkeler tarafından da benzeri -hatta, tazminat
öngörülebilecek- kararların alınmaması için neler yapılmalıdır? Alınmış ve alınması muhtemel kararlar, tarih boyunca
çok hassas dengelerin söz konusu olduğu bölge devletlerini ve müesses
nizamlarını ne ölçüde etkileyecektir? Ülkeler arasında iyi ilişkilerin tesisi ve devamlılığı,
oldukça zor ve özen gösterilmesi gereken bir husus iken, Ermeni meselesi gibi
hassas bir konuyu kaşıyarak gündeme getiren ülkeler, hangi çıkarları uğruna,
Türkiye'yle olan ilişkilerini tehlikeye atmayı göze alabilmişlerdir? Onbeş
yıldır süren PKK terörünün bitme noktasına gelmiş olması, Türkiye tarafından
Ermenistan'a karşı uygulanan ambargo, Avrupa Birliği sürecinde son dönemde her
alanda yaşanan uyumsuzluk görüntüleri, bu kararların alınmasına ne ölçüde
etkili olmuşlardır? Türkiye, hiçbir zaman işlemediği bir suçtan dolayı, hak
etmediği bir konuma itilmek ve emperyalist güçler tarafından bölgede yeni bir
oyun tezgâhlanmak mı istenmektedir? Bugün gelinen noktada, hükümet, Dışişleri Bakanlığı,
Millî Güvenlik Kurulu, Türkiye Büyük Millet Meclisi, YÖK, sivil toplum
örgütleri, geçmişte yaşanan ihmal ve duyarsızlıklarını bir tarafa bırakarak, bu
konuda etkin bir eylem planı ortaya koyabilecekler midir? Bu planın hedef kitle
ve ülke tespitleri, ne şekilde yapılacaktır? Tarihçilerin ve bilim adamlarının, ulusal ve
uluslararası arşivlerde konu hakkında ortak çalışmaları başlatmaları,
sempozyumlar düzenlemeleri, hatta ülkemiz ile Ermenistan arasında iyi komşuluk
ilişkilerinin tesisi, konunun çözümünde ne derece yararlı olacaktır? Ülkemiz aleyhine bu kararları alan ülkelerin Türkiye'de
faaliyet gösteren şirketleri ya da ortak yatırım şirketleri, bu süreçte nasıl
bir görev üstlenecektir; konunun çözümünde ne ölçüde katkıları sağlanabilir? Bu
konuda, ithalat, tek başına etkin bir caydırıcılık kabiliyetine sahip midir? Fransa'nın destek ve himayesinde, bölge ülkelerinde
faaliyet gösteren, İran rejimi muhalifi Halkın Mücahitleri Örgütü üzerine,
Türkiye tarafından muhtemel uygulanacak bir tazyik, Fransa için ne ölçüde
caydırıcı bir unsur olacaktır? İtalya, Fransa ve ABD'deki Ermeni lobisi ve
diasporasının, o ülkeler nezdindeki etkinliği düzeyinde bir Türk lobisi
oluşturulması için nelerin yapılması gerekiyor? Ermenistan Devletinin, sözde soykırım iddialarının
Batılı ülke parlamentolarında gündeme getirilmesinde ve Türkiye aleyhine
kararların çıkmasında açık ya da gizli bir baskısı söz konusu mudur? Bu yönde
bir baskının tespiti halinde, soykırım yapıldığı iddia edilen 1915 yılında
Ermeni komitacıları tarafından katledilen 248 000 Müslümanın ve 1973-1984
yılları arasında Ermeni terör örgütü ASALA tarafından katledilen 50 Dışişleri
görevlimizin katlinden sorumlu tutularak, Ermenistan aleyhine ve yine, Çukurova
Bölgesinde, kendi himayesinde bir Ermenistan devleti kurmak gayesiyle, civarda
yaşayan Ermenileri ve Fransız üniformalı Ermeni güçlerini kullanarak, korumasız
Müslüman Türk Halkına karşı başlattığı mezalim ve katliamlardan ve Cezayir'de
gerçekleştirdiği yüzbinlerce Cezayirlinin soykırımından sorumlu tutularak,
Fransa hakkında, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, tazminat talebini de
içerebilecek kararların alınmasını temin edecek bir çalışma ortaya
konulmalıdır. BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Önerge, gündemdeki yerini alacak ve Meclis araştırması
açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırası geldiğinde yapılacaktır. Değerli milletvekilleri, komisyondan istifa önergesi
vardır; okutuyorum: D) TEZKERELER
VE ÖNERGELER 1. – Sivas
Milletvekili Abdüllatif Şener’in Dışişleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine
ilişkin önergesi (4/291) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Ankara Dışişleri Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum. Arz ederim. 24.01.2001 Abdüllatif Şener Sivas BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi vardır; okutuyorum: 2. – TBMM
Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Irak’a resmî ziyarette
bulunacak tıp doktoru parlamenterler ile sınır illerimizin parlamenterlerinden
oluşacak heyette yer alacak milletvekillerine ilişkin tezkeresi (3/746) 23.01.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Irak'ın içinde bulunduğu durum göz önüne alınarak
koruyucu hekimlik ve çocuk sağlığı konularında, ayrıca ülkenin koşulları da
dikkate alınarak siyasî-askerî durumunun ulusal güvenliğimiz ve bölgesel barış
ve istikrar bakımından olası sonuçları zımmında istişarelerde bulunmak ve
temaslar yapmak amacıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen tıp doktoru
parlamenterler ve sınır illerimizin parlamenterlerinden oluşan bir heyetin
Irak'a resmî bir ziyarette bulunması, Genel Kurul tarafından kabul edilmiştir. Söz konusu heyeti oluşturmak üzere siyasî parti
gruplarınca belirlenen üyelerin isimleri ekli listede belirtilmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin
Düzenlenmesi Hakkında Kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgisine
sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Heyet Listesi
BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir
tezkeresi daha vardır; okutup, oylarınıza sunacağım. 3. – Türkiye
Büyük Millet Meclisini temsilen bir milletvekilinin Dünya Bankasının Londra’da
28-29 Ocak 2001 tarihlerinde üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı İkinci
Yıllık Konferansına katılmak üzere davetine icabet edilmesine ilişkin Başkanlık
tezkeresi (3/747) 23.1.2001 Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna Dünya Bankasının, 28-29 Ocak 2001 tarihlerinde
Londra'da üye ülkelerin parlamenterleriyle yapacağı İkinci Yıllık Konferansına
bir milletvekili Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen davet edilmektedir. Davete icabet edilmesi hususu, Türkiye Büyük Millet
Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında 3620 sayılı Kanunun 9 uncu
maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur. Ömer İzgi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim"
kısmına geçiyoruz. V. – SEÇİMLER A)
KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM 1. – TBMM
Hesaplarını İnceleme Komisyonu, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, Kamu
İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu ve (10/10) esas numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda açık bulunan üyeliklere seçim BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını
İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen
bir üyeliğe Ankara Milletvekili Mehmet Arslan aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda boş bulunan ve
Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Samsun Milletvekili Ahmet
Aydın aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve
Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyeliğe Hakkâri Milletvekili Evliya
Parlak aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Tekstil ve konfeksiyon sektörünün sorunlarını
araştırmak amacıyla kurulan (10/10) Esas Numaralı Meclis Araştırması
Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen bir üyeliğe Bursa
Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu aday gösterilmiştir. Oylarınıza sunuyorum. Kabul edenler... Etmeyenler...
Kabul edilmiştir. Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle
Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz. Önce, yarım kalan işlerden başlayacağız. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER 1. – İzmir
Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun; İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın;
Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Ankara Milletvekili Yıldırım Akbulut'un;
Şırnak Milletvekili Mehmet Salih Yıldırım'ın; Gaziantep Milletvekili Ali
Ilıksoy, Konya Milletvekili Ömer İzgi ve Ankara Milletvekili Nejat Arseven'in;
İstanbul Milletvekili Ziya Aktaş ve 42 Arkadaşının; Zonguldak Milletvekili
Hasan Gemici'nin ve İzmir Milletvekili Işılay Saygın'ın; Türkiye Büyük Millet
Meclisi İçtüzüğünde Değişiklik Yapılmasına Dair İçtüzük Teklifleri ve Anayasa
Komisyonu Raporu (2/94, 2/232, 2/286, 2/307, 2/310, 2/311, 2/325, 2/442, 2/449)
(S.Sayısı: 527) BAŞKAN -Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünde
Değişiklik Yapılmasına dair İçtüzük tekliflerinin görüşülmeyen maddeleri,
10.01.2001 tarihli 42 Birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre Komisyona
geri verilmişti. Ancak, Komisyon raporunu henüz vermediğinden, teklifin
görüşmelerini erteliyoruz. Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve
Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporlarının
müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz. 2. –
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S.Sayısı: 202) (1) BAŞKAN - Komisyon ve hükümet yerinde. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, karar
yetersayısının aranılmasını istiyorum. Diyarbakır'da meydana gelen olay, bizi
gerçekten yaralamıştır. Şu moral bozukluğu içerisinde çok iyi çalışma
göstermemiz mümkün değildir; bu nedenle karar yetersayısının aranılmasını
istedim. BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum. Tasarının tümü üzerinde Anavatan Partisi, Demokratik
Sol Parti ve Fazilet Partisi Grubu adına yapılan konuşmalar tamamlanmıştı. Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Şu ana kadar
yok.. Bir oylama olmadığı için, çalışmalarımıza devam
ediyoruz efendim. Şahısları adına, Erzurum Milletvekili Sayın Aslan
Polat; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar) Tümü üzerinde süreniz 10 dakika efendim. ASLAN POLAT (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın
milletvekilleri; 202 sıra sayılı Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde
Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının
tümü üzerinde. şahsî görüşlerimi belirtmek için söz almış bulunuyorum. Hepinizi
saygıyla selamlarım. Tasarının gerekçesinde de belirtildiği üzere,
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinin konseyin oluşumuna ilişkin 16 ncı
maddesi uyarınca örgüt konseyi 32 üyeden oluşmaktadır. Dünyanın bütün coğrafî
alanlarının konseyde yeterince temsil edilemediği yolunda üye ülkelerden gelen
görüşler üzerine, IMO Genel Kurulunun 2 Kasım 1993 tarihli oturumunda, konsey
üye sayısının 32'den 40'a çıkarılması kararlaştırılmıştır. Konsey üyelik
sayısının artırılması ülkemizin konseyde temsil edilme şansını artıracağı için,
bu karar, hükümetçe olduğu gibi bizce de olumlu karşılanmıştır. Genel Kurul konsey üyelerini seçerken: a) 10 üye uluslararası gemicilik hizmetlerinin
sağlanmasında en fazla çıkarı bulunan devletlerden oluşacaktır. b) 10 üye uluslararası deniz ticaretinde en fazla
çıkarı bulunan diğer devletlerden oluşacaktır. c) 20 üye yukarıdaki (a) ve (b) kategorilerinden
seçilemeyen deniz taşımacılığında ve seyrüseferinde özel çıkarları bulunan ve
konseye seçilmeleri dünyanın bütün coğrafî alanlarının temsilini sağlayacak
devletlerden oluşacaktır ve konseyin 26 üyesi karar almak için gereken nisabı
oluşturacaktır. Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uluslararası
Denizcilik Örgütü içerisinde yerimizi alabilmek için denizciliğimizin bugünkü
durumunun ne olduğuna bir bakmak istersek; 8 333 kilometrelik sahil şeridine
sahip ülkemizde 1999 yılı itibariyle ithalat ve ihracatımızın yüzde 95'inin
üzerindeki bölümü denizyoluyla yapılmaktadır. Yine, 1999 yılında denizyoluyla yapılan dışticaret
taşımalarında, Türk bayraklı gemilerle 31,7 milyon ton, yabancı bayraklı
gemilerle 79,1 milyon ton yük taşınmış olup, ithalat ve ihracat içerisinde Türk
bayraklı gemilerin payı yüzde 28,6'dır. Yabancı gemilerin taşıdığı 8 milyon ton
civarındaki yük için ton başına ortalama 30 dolar ödediğimizi kabul edersek,
2,4 milyar dolar yabancı bayraklı gemilere navlun ödediğimiz ortaya çıkar.
IMF'ten 3-5 milyar dolar kredi için vermediğimiz tavizin kalmadığı günümüzde,
her yıl 2,5-3 milyar dolar yabancı bayraklı gemilere ödediğimiz navlun
ücretinin önemi açıktır. Bugün ülkemizdeki ithalat ve ihracatın yüzde 85'i
denizyoluyla taşınırken, ulaştırma faaliyetleri içerisinde denizciliğin payı
sadece yüzde 3,8 civarındadır. Yine, 3,8 civarındadır.Yine nüfusumuzun takriben
yüzde 50'si, sanayimizin yüzde 80'ine yakın bölümü sahil kesimindeyken, iç
taşımacılıkta; yani, kabotajda deniz ulaştırmasının payı yüzde 5, yolcu
taşımacılığında ise binde 3 civarındadır. Ülkemizde yük ve yolcu taşımacılığının deniz yoluna
kaydırılmasıyla önemli kaynak kullanımı tasarrufları olacaktır. Bunlar özetle; a) akaryakıt
tüketiminin azaltılması, b)
karayollarının bakım, onarım ve yenileme masraflarının düşürülmesi, c)
trafik kazalarındaki can, mal ve işgücü kayıplarının azaltılması olarak
sıralanabilir. Bugün dünya ticaretinin yüzde 90'ı ülkemizin dış
ticaretinin de yüzde 85'i denizyoluyla yapılmaktadır. Denizyoluyla taşımanın
yoğunluğunun nedeni, denizyolu taşımacılığının, karayolu taşımacılığına göre
ortalama 6,5 kez; demiryolu taşımacılığına göre ise 3,5 kez daha ekonomik
olmasının yanında, çok büyük miktardaki yüklerin, bir seferde ve güvenli
taşınması da önemli bir avantajdır. Yine, denizyolu taşımacılığı uluslararası
yoğun rekabetin yaşandığı bir sektördür. Bu rekabetçi ortam, giderek gemilerin
yapısını, tipini ve büyüklüğünü değiştirmiş, hızını ve kapasitesini
artırmıştır. Bu değişikliğe paralel olarak, limanlarımızda yüklenen
boşaltılan yük tiplerinde de değişmeler olmuş ve konteyner taşımacılığı önem
kazanmıştır. Ülkemizin limanları ve gemileri de bu değişikliğe süratle ayak
uydurup dünyaya entegre olmak zorundadır. Aksi halde, hızla gelişen denizcilik
sektöründe hizmet ihracında rekabet şansımız kalmaz. Liman ve gemilerimiz
verimli çalışamaz ise ülkemize gelen ithal malların pahalı tüketilmesi, iç
ürünlerin pahalı ihraç edilmesi ve dolayısıyla dünya ticaretinde rekabet
imkânımızın kaybolması neticesini doğurur. Ülkemiz dünya ticaret filosu sıralamasında 18 inci
durumdadır. Mevcut 10,4 milyon DWT (dead weight ton) kapasitede 300 GT (gross
ton) kapasitede 850 gemimiz mevcuttur. Gemilerimizin ortalama yaşları 23 olup,
bu oran dünya ortalamasının çok üzerindedir. Deniz ticaret filomuzun süratle
gençleştirilmesi ve hedef olarak 15 yaşın altında bir ortalamayı tutturmalıyız. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında dönem sonunda
deniz ticaret filomuzun tonajının 2,5 DWT'u yenileme olmak üzere 13 milyon
DWT'a ulaşması, yine Türk deniz ticaret filosunun dış ticaret taşımalarından
aldığı pay 1995 yılında yüzde 42'den, 1999'da yüzde 30'a düşmüştür. Bu oranın
dönem sonunda tekrar yüzde 40'a ulaşmasının hedeflendiği belirtilmektedir.
Deniz taşımacılığında yeni gemiler ile beş ve on yıllık gemiler arasında önemli
bir fiyat farkı vardır. Örneğin, on yıllık bir konvansiyonel kuru yük gemisi yenisinin
1/3 fiyatına, beş yıllık olanı ise yenisinin yarı fiyatına alınabilmektedir. 1991 yılında yapılan bir araştırma, 16-20 yaş grubu ve
daha yukarı yaş grupları ekonomik ömrünü tamamlamış kabul edildiğinden, iç ve
dış hat yolcu gemilerinin yüzde 75'inin iç ve dış hat feribotlarının yüzde
40'ının ekonomik ömrünü kaybettiğini göstermektedir. 1992 yılı fiyatlarıyla,
yeni bir kuru yük gemi inşasında, her 1 000 DWT'luğun maliyeti 1,3 milyon
dolara ulaşmaktadır. 10 000 DWT'un bir geminin maliyetinin 13 milyon dolar
olduğu göz önüne alınırsa, gemi yenilemenin önemli bir finans sorunu olduğu
ortaya çıkmaktadır. Gemilerin yenilenmesi ve çağın şartlarına uyum
sağlaması kaçınılmazdır. Çünkü, denizcilik ülke sınırlarına özgü bir olgu
değildir. Gemilerimiz, yabancı sularda seyrederek, yabancı limanlara girerek,
aynı şekilde, yabancı gemiler de sularımızda seyredecek, limanlarımıza
gelecektir. Bütün dünya seyir, can, mal ve çevre güvenliğine büyük önem
vermekte, gemilerin standartlarının artırılmasına yönelik tedbirler almakta,
buna paralel denetimlerini had safhaya çıkarmakta, standartdışı gemilerin
çalışmasını engellemekte veya güçleştirmektedir. Avrupa Birliği 2000 yılı genişleme stratejisinde bu
konuya büyük önem verilmekte, üyelik kriterleri bölümünün 61 inci sayfasında
"Türk filosunun deniz güvenlik sicili, Avrupa Birliğininkine kıyasla ciddî
bir kaygı konusu olmaya devam etmektedir. 1999 Paris MOV istatistiklerine göre
Türk Bayraklı gemiler için alıkonma oranı 13 aday ülke arasındaki en yüksek
oranlardan biri olan yüzde 24,5'tir. Avrupa Birliği bayraklı gemiler için bu
oran ortalama yüzde 3,.6 düzeyindedir. 1999 düzenli raporunda Türk gemilerinin ve Avrupa
Birliği gemilerinin alıkonma oranları arasındaki büyük farkın önemli ölçüde
daraltılmasını sağlamak amacıyla, Türkiye'nin deniz güvenlik sicilini
iyileştirilmesinin önemi vurgulanıyordu. Ancak, Türkiye'nin buna yönelik
çabaları kapsamlı ve yapısal nitelikte olmayıp, esas olarak petrol
taşımacılığıyla ilgilidir. Deniz ulaşımı planında Türk filosunun güvenlik düzeyi
ciddî bir gayretle ele alınmalıdır. Raporda devamla, idarî kapasite açısından
Türk gemilerinin güvenlik sicilini iyileştirmek için, Türkiye'nin deniz ulaşım
idaresini güçlendirmek acil bir ihtiyaçtır. Türkiye, birinci öncelik olarak
bayrak devlet uygulama yükümlülüklerini ve ikinci olarak, liman devlet
yükümlülüklerini sağlamaya çalışmalıdır. İkinci husus, problemli konudur; çünkü
"Türkiye'de, bu alandaki görevlilerin sayısı yetersizdir. Müktesebatı
uygulamak için yeterli sayıda eğitilmiş müfettiş olmasına dikkat
edilmelidir" denilmektedir. Kabotaj taşımacılığının canlandırılabilmesi için
denizcilik sektöründe dahili kullanılan yakıt, transit yakıt farklılığının
kaldırılarak, içdeniz taşımacılığında da transit yakıt seviyesinde aynı
uygulama yapılmalıdır. Yine, dünyada denizyolu taşımacılığı son yıllarda,
karakter itibariyle, büyük aşamalar geçirmiş, otelcilik, gezi turizmi ve
eğlence faktörleri ön sırada yer alarak, sırf yolcu taşımacılığı anlayışı ise
ortadan kalkmıştır. Ülkemizin de bu değişime ayak uydurması lazımdır. Bu konuda Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1487
nolu paragrafında "Türkiye, Avrupa Birliğine tam üye olduğunda, kabotaj
tekelini sona erdirmek durumunda kalacaktır. Adaylık döneminde, kabotaj
konusunda gerekli yönlendirmeler yapılarak, Türkiye içerisinde yük ve yolcu
taşımacılığının kara taşımacılığından deniz yoluna kaydırılmasını sağlamak
amacıyla, kabotaj taşımacılığı yapan yük ve yolcu gemilerine liman hizmetleri
ve yakıt konusunda destek verilmesi için gerekli önlemler alınacak, olası
Avrupa Birliği kriterine hazırlıklı olmak üzere, koster filosu
güçlendirilecektir" denilmektedir. Denizcilik konusunda en önemli politikalarımız, gemi ve
limanlarımızı özelleştirmek ve denizcilik bakanlığının öncelikle
oluşturulmasının sağlanmasıdır. Denizcilik bakanlığının kuruluşunda, Sahil
Güvenlik Komutanlığı imkân ve kabiliyetlerinden faydalanılmalıdır. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planının 1488 nolu
paragrafında "limanlarımızın Avrupa Birliği ve diğer uluslararası
limancılık stratejileri ile uyumlu bir işletme politikası izlenerek, mevzuat ve
teknolojik gelişmelere uygun ve bölgesel limanlarla rekabete dayalı çağdaş
işletmecilik esasları içerisine çalıştırılması sağlanacaktır"
denilmektedir. Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, hukukî ve
kuramsal düzenlemeler olarak da, 1494 nolu başlıkta "başta finansal
kiralama mevzuatı olmak üzere, denizcilik mevzuatında müteşebbislerin gemi
edinmelerini ve işletmelerini kolaylaştıracak değişiklikler yapılacaktır"
denilmektedir. Netice olarak, bu kanun tasarısının hedefine ulaşmasını
cidden istiyorsak, gerek Deniz Ticaret Odaları yetkililerinin gerekse DPT ve
Avrupa Birliği Türkiye için Katılım Ortaklığı 2000 Stratejisinde yer alan
hususları öncelikle hayata geçirmeliyiz; aksi halde, bu tasarının istenilen
faydayı sağlayamayacağını belirtir; hepinizi saygıyla selamlarım. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Tasarının tümü üzerinde, şahsı adına ikinci
söz, İstanbul Milletvekili Sayın Cahit Savaş Yazıcı'ya aittir. Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar) CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkanım, değerli
milletvekilleri; Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı üzerinde,
şahsım adına söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlarım. Sözlerime başlamadan evvel, Diyarbakır'da şehit
verdiğimiz Gaffar Okkan ve beş polisimiz için Allah'tan rahmet, yakınlarına,
emniyet camiasına başsağlığı diliyorum. Bu terör olayına baktığımızda gördüğümüz gerçek şu ki,
ülkenin ekonomik açıdan, istikrar açısından, huzur açısından, her açıdan iyiye
gitmekte olan politikası, bir yerden dinamitlenmek istenmektedir; bu, hem
içeriden hem dışarıdan... Dışarıda, işte, gördüğünüz gibi, sözde Ermeni
soykırımı tasarısıyla Fransa'da -umarım önünü keseriz, başka ülkelerde olmasını
engelleriz- olmaktadır. Bu konulara baktığımızda, terör, daha çok kendi ağına,
ekonomik sıkıntısı olan bölgelerden, kültürel sıkıntısı olan bölgelerden
yandaşlar bulmaktadır. Bugün, terörün de, Fransa'nın bize karşı gösterdiği
politikanın da bir tek çözümü vardır; ekonomik güçlenme... Bunun için de,
öncelikle, kendi içimizde çizdiğimiz politikanın hedefine ulaşması, hedefine
ulaşan politikalar sayesinde, millî eğitime, kültüre, homojen bir şekilde,
Türkiye'nin her bir yanına eşit olarak yatırım yapılması ve Türkiye'de eşit bir
kalkınmanın sağlanması... Böylelikle, öncelikle içeride terörün önüne
geçeceğiz, daha sonra da, Fransa gibi kendini bilmez devletlerin politikalarına
ekonomik gücümüzle dur diyebileceğiz. Onun için, elimizdeki imkânların çok iyi
değerlendirilmesi lazım. Bugün, Arabistan'daki gibi, diğer benzeri ülkelerdeki
gibi bizde petrol yoktur; bizdeki petrol turizmdir, denizciliktir. Denizciliğe
baktığımızda, Türkiye'nin, denizcilikten, birkaç mil ötedeki Yunanistan'ın onda
1'i kadar yararlanmadığını göreceğiz. Bizim, Yunanistan'dan, Yunanistan'daki
imkânlardan eksiğimiz yokken, her açıdan onlardan çok daha iyiyken,
girdilerimize baktığımızda çok gerilerde kalmaktayız. Bugün, turizmi ve
denizciliği canlandırdığımızda, yaklaşık olarak 15 ilâ 20 milyar dolarlık bir
katkı daha Türkiye bütçesine katılabilir; bu da, Türkiye'nin ithalat-ihracat
dengesizliğinin çok açık bir ilacıdır. Biz ne yapıyoruz; ulaştırmada denizcilikten
yararlanmıyoruz, istihdamı çok büyük olan gemi inşaat sektöründe yüzde 15
kapasite kullanıyoruz; deniz taşımacılığında, hem yanlış politikalar hem
dünyadaki kriz hem de bazı kötü niyetli armatörler nedeniyle yeterince
taşımacılık payı alamıyoruz. Bugün, devlet bazı kötü niyetli armatörlere teşvik
ya da kredi verdiğinde, bir de bakıyoruz ki, bunların bazıları 10 liralık
gemiyi 50 lira gösterip 40 lirayı başka amaçlarla kullanmaktadır. Biz, kendi
kaçaklarımızın önüne geçtiğimiz zaman, bu ülke, gerçekten, lider ülke, Türk
gibi bir Türkiye noktasına gelebilir. Biz, ülke olarak, denizciliği alıp bir devlet
politikası yapmadığımız sürece, demin Aslan Polat'ın da söylediği gibi, her
sene 2-2,5 milyar navluna, gelebilecek onarım, bakım, inşaat gelirleri Çin'e,
Japonya'ya... Bizde işçilik, kalite, mühendislik Çin'den daha iyiyken, nedense,
bütün gemiler, dillerini bile bilmediğimiz Çin'e gönderilmekte! Orada
kapasiteler dolduktan sonra Türkiye gemi yapmakta. Oysaki, biz, çok daha
iyisini yapabiliriz. Sözlerime son verirken, denizciliğimize gereken önemin
verilmesini ve bunun bir ülke politikası olmasını diliyor, saygılar sunuyorum.
(DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcı. Sayın milletvekilleri, tasarının tümü üzerindeki
görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçmeden önce, bir yoklama talebi
vardır. Önce, yoklama talebinde bulunan sayın
milletvekillerinin salonda olup olmadıklarını arayacağım... DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Sayın
Başkan, yoklamaya geçmeden önce, Hükümet olarak bir söz talebimiz vardı. BAŞKAN - Efendim, bir yoklama talebi var, onu yerine
getireyim... DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Hayır,
ben, Hükümet olarak konuşacağım; Hükümet olarak konuştuktan sonra... BAŞKAN - Yoklamayı bitireyim, maddelere geçilmesini
oylamadan önce size söz vereyim; ama, bir şey ifade edecekseniz yerinizden,
açayım mikrofonunuzu Sayın Bakan. DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Hayır,
kürsüden konuşacağım. BAŞKAN - Buyurun efendim. Tabiî, şimdi, bir sayın milletvekilimize söz hakkı
doğmuş oldu. DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Sayın
milletvekilleri, Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan
Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı hakkında
grupları adına söz alan bütün milletvekillerimize, şahısları adına görüşlerini
belirten değerli üyelerimize teşekkür ediyorum. Özellikle 20 nci Asrın son çeyreğinde, bilim, teknoloji
ve haberleşme alanındaki başdöndürücü gelişmeler sonucu, coğrafî sınır ve
mesafe kavramı ortadan kalkmış ve milletlerarasında iktisadî, sosyal, kültürel
temas ve etkiler giderek artmıştır. Bütün bu bilgi ve gelişmeler ışığında belirtmek gerekir
ki, küreselleşen dünyada, artık, hiçbir ülke, içe dönük, kendine yeterli bir
iktisat politikasıyla, iktisadî başarılara ulaşamayacaktır. Her ülke için
başarının anahtarı, bütünleşme hareketinden, ülkesi ve milleti için büyük
kazançlar sağlayacak sosyoekonomik politikaları uygulamaya koymak, pazarlarda
söz sahibi olabilmek ve her sahada rekabetle başarı kazanmaktır. Bu yüzden,
ülkemiz ticaretinde oldukça önemli bir yeri olan denizciliğimizi de bu yeni
dünya düzenine göre hazırlamak gereği ortadadır. Ülkemizde, uluslararası ilişkiler açısından, dünya
ekonomisiyle uyum ve bütünleşme çabalarının gerçekleşmesi için, sektörel
düzenleme ve faaliyetlerin, makro ulusal politikaya uygun geliştirilmesi önem
taşımaktadır. Bu şekilde oluşturulan Türk denizcilik politikasıyla,
gelişmekte olan denizciliğimiz, dünyadaki yeni yapılanma içerisinde, kendine
yakışan yeri alma çabalarını sürdürmektedir. Türk denizcilik sektörü, küresel rekabete, ulusal
kararlarla, uluslararası kurallara daha süratli uyum sağlayarak, taşımacılıktan
balıkçılığa, limancılıktan turizme ve gemi inşaat sanayiine kadar birçok alanda
ekonominin lokomotif sektörü olmaya aday bir sektördür. Türk denizcilik idaresindeki dağınıklığı giderecek ve
faaliyetlerin verimli bir şekilde sürdürülmesini sağlayabilecek daha hızlı,
daha etkili ve daha uyumlu bir yapılanmaya ihtiyaç vardır. Buna ulaşmanın en önemli
aşaması ise, denizcilik bakanlığının kurulmasıdır. Bu amaçla, denizcilik
bakanlığı kurulmasıyla ilgili çalışmalarımız nihayetlendirilmiş ve hazırlanan
yasa taslağı bakanlık kurum ve kuruluşların görüşlerine sunulmuştur. Gelen
görüşler değerlendirilmekte olup, en kısa sürede Türkiye Büyük Millet Meclisine
kanunlaşması için arz edilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; denizcilikten
sorumlu idarenin temel görevlerini şöyle sıralayabiliriz: Liman devleti
görevleri, bayrak devleti görevleri, kıyı devleti görevleri, kıyı tesislerinin
düzenlenmesi, gemi adamlarının yetiştirilmesi, standartlarının hazırlanması,
ticaret filosunun geliştirilmesi, gemi inşa sanayiinin geliştirilmesi
şeklindedir. Bu çerçevede, seyir, can ve mal güvenliğinin sağlanması, deniz
trafiğinin düzenlenmesi, denizlerin gemiler tarafından kirletilmesinin
önlenmesi, arama-kurtarma hizmet ve faaliyetlerinin planlanması ve bu konularla
ilgili olarak, gemilerin ve gemi adamlarının yeterliliklerinin mevcut ulusal ve
uluslararası sözleşmelere uygunlukları açısından belgelendirilmeleri,
denetlenmeleri gibi konular, yürürlükteki uluslararası sözleşmeler ve bunlarla
ilgili olarak çıkarılmış ulusal mevzuat çerçevesinde yürütülmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 159 ülkenin üye
olduğu 1948 yılında kurulan Uluslararası Denizcilik Örgütü (IMO)
çalışmalarıyla, uluslararası nitelikte pek çok konvansiyon, protokol ve
kuralların hazırlanmasını gerçekleştirmiş ve üye ülkelerce yürürlüğe konularak
uygulanmasını sağlamıştır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; petrol
kirliliğinden kaynaklanan zararlar için Uluslararası Sivil Sorumluluk
Sözleşmesinin 1992 protokolü; petrol kirliliği zararları için uluslararası
tazminat fonu kurulmasına ilişkin uluslararası sözleşmenin 1992 protokolüne ve
petrol kirliliğine karşı hazırlıklı olma, müdahale ve işbirliğine dair
uluslararası sözleşmelerine taraf olma çalışmalarını Bakanlığımız
yürütmektedir. Genel kuruldan sonra, Uluslararası Denizcilik Örgütünün
en yetkili organı Konseydir. IMO komite ve alt komitelerinin raporları teklif
ve tavsiyeleriyle IMO program ve bütçe hesaplarını inceleyerek genel kurula
iletmek, genel kurulun onayıyla genel sekreter tayin etmek, diğer personelin
atanması için yeterlilik vermek gibi, IMO'nun önemli icra görevleri vardır. 32
üyeden oluşan Konseyin 8'er üyesi (A) ve (B) kategorilerinden, 16 üyesi ise (C)
kategorisinden seçilmektedir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, IMO
tarihinde ilk defa, bu sene, IMO'nun (C) kategorisinden üyeliğe asil üye olarak
seçilmiştir. Değerli grup sözcülerimizden bazıları "Türkiye, niçin, (A) ve
(B) kategorisinden üye değil de (C) kategorisinden üye oldu" diye tenkit
yönelttiler. Biz de, Bakanlık olarak, Türkiye olarak, tabiî ki, IMO'nun (A) ve
(B) kategorisinden asil üye olmayı isterdik; ama, ilk defa, Türkiye, cumhuriyet
tarihinde ve IMO'nun tarihinde (C) kategorisinden üye olarak 32 ülke arasına
girmiştir. Gönlümüz, Türkiye'nin, önümüzdeki yıllarda, (C) kategorisinden üyeliğini (A) ve (B) kategorisine
çıkarmaktır ve Türkiyemizi, tam anlamıyla denizci bir ülke yapmaktır; onun
için, hep beraber çalışmamız gerekmektedir. Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri;
limanlarımıza gelen yabancı bayraklı gemilerin uluslararası standartlara uygun
olup olmadığının denetlenmesi, değerli üyelerimizin belirttiği gibi, çok
önemlidir. Bu amaçla, liman devleti olarak, Akdeniz liman devleti kontrolü
mutabakat zaptı ile Karadeniz liman devleti kontrolü mutabakat zaptını
imzalamış bulunmaktayız ve mevcut limanlarımıza gelen gemilerin yüzde 15'ine
denetim yapmayı taahhüt etmiş durumdayız. Bu yükümlülükleri yerine getirmek amacıyla, personel
temini dahil, altyapı çalışmalarını hızla devam ettirmekteyiz. Öte yandan,
Karadeniz liman devleti kontrolü sekreteryasının İstanbul'da kurulması ve 3
Türk personelinin görevlendirilmesini sağlamış bulunmaktayız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk boğazları,
Akdeniz ile Karadeniz arasında tek ulaşım yoludur. Teknolojik gelişmeler
sonucu, Türk boğazlarından geçen gemi boyutları, tonajları ve taşınan tehlikeli
yüklerin çeşitlerinde ve miktarında artış olmaktadır. Akdeniz ve Karadeniz
arasında önemli bir biyolojik koridor olan Türk boğazları, yılda 45 000 geminin
geçmesinden dolayı sürekli kirlilik tehdidi altındadır; geçen gemilerin
yaklaşık yüzde 14'ü ise, tehlikeli yük taşıyan gemilerdir. Bu nedenle, boğazlar
ve Marmara Bölgesinde deniz trafiğinin düzenlenmesi, seyir güvenliğinin
sağlanması, can, mal ve çevre emniyetinin korunması amacıyla, 80'li yılların
sonunda başlatılan çalışmalar tamamlanmış; hazırlanan, Boğazlar ve Marmara
Bölgesi Deniz Trafik Düzeni Hakkında Tüzük, 1 Temmuz 1994 yılında yürürlüğe
girmiştir. Elde edilen deneyimler sonucunda, bu tüzük, dört yıl
sonra 1998'de tadilata uğramıştır ve bu tüzük, tarafımızdan titizlikle
uygulanmaktadır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Boğazlar
Tüzüğünün uygulanmasıyla, Türk boğazlarında gemi trafik kazalarında çok önemli
düşüşler olmuştur. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul ve
Çanakkale Boğazlarıyla Marmara Denizinden oluşan "Türk boğazları"
olarak tanımlanan bölgenin yoğun bir ulusal ve uluslararası deniz trafiği
nedeniyle can, mal ve çevre güvenliği bakımından büyük risklerle karşı karşıya
olduğu yüksek malumlarınızdır. Ülkemiz için hayatî önemi haiz olan bu bölgede
mevcut seyrüsefer imkânları, genelde, ses haberleşmesine dayanmaktadır. Bu
bakımdan, bu bölgede deniz trafik düzenine ilişkin ulusal tüzüğümüz ve
Uluslararası Denizcilik Örgütü kural ve kararları çerçevesinde gemi seyir
güvenliğini sağlayacak ve çerçeveyi koruyacak bir sistemin acilen tesisine ve
hizmete verilmesine ihtiyaç vardır. Buna yönelik olarak radar ve uydu
kontrolüne dayalı ve bilgisayar destekli gemi trafik yönetim ve bilgi
sisteminin tesisiyle ilgili çalışmalar 1990 yılının başlarında başlatılmıştı. Değerli Başkan, değerli milletvekillerimiz; 1990
yılının başlarında başlatılan, Türk boğazları gemi trafik ve bilgi sistemi
çalışmaları, bakanlığı devraldığım tarihte karşıma ihale aşamasında geldi.
İhaleyi birer aylık sürelerle iki ay uzattıktan sonra bu ihalenin süratle
neticelendirilmesi çalışmalarına hız verdik, ihaleyi sonuçlandırdık; şu andaki
haliyle, Bayındırlık Bakanlığımız tarafından da altyapı ihalesi
sonuçlandırıldı. Bu Pazar günü, gemi trafik ve bilgi sisteminin temel atma
törenini yapacağız. Bütün değerli üyelerimizi de İstanbul İstinye'de yapılacak
bu törene davet ediyorum. Bu ihale sonucuna göre İstanbul Boğazında 8 trafik
gözetleme istasyonu, 1 kontrol merkezi; Çanakkale Boğazında 5 trafik gözetleme
istasyonu, 1 trafik kontrol merkezi kurulacaktır. Her gözetleme istasyonumuz,
radarları ve uydu haberleşme cihazlarını ihtiva edecektir. Uzaktan algılayıcı
elektronik sensörlerle de bu sistem kuvvetlendirilecektir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu sistemin
önemini şu şekilde belirtmek istiyorum: Geçtiğimiz pazar günü, İstanbul
Boğazının Karadeniz çıkışında elim bir gemi kazası yaşadık. İki kuru yük
gemisi, Türk gemisi çarpıştı. Ben iddia ediyorum ki, bilim adamlarımız da şunu
söylüyor ki, eğer bu sistem kurulmuş olsaydı, büyük ihtimalle, bu kaza vuku
bulmayacaktı; çünkü, birbirini göremeyen gemiler, kontrol merkezimizden
görülecek, gemilere, anında, rota değişikliği için, sürat değiştirmesi için,
komuta merkezinden komut verilecekti. Değerli Başkan, sayın üyelerimiz; geçtiğimiz yıl,
Florya açıklarında, Volganeft 248 gemisi, şiddetli lodos tesiriyle ikiye
bölündü. Bu gemi, 4 200 ton petrol taşıyordu. Bu gemiden 800 ton petrol
Marmaranın sularına yayıldı. Ne denli büyük bir çevre felaketiyle
karşılaştığımız bu kaza sonunda görüldü. Türk boğazlarından 50 000 tonluk, 100
000 tonluk dev tankerler geçmektedir, patlayıcı madde taşıyan gemiler
geçmektedir. Bütün bunlara karşı, Türk boğazlarında trafik düzenini, son model
teknolojik aygıtlarla gözetlememiz, kontrol etmemiz kaçınılmazdır. Ayrıca, bu
sisteme ilaveten, Türk boğazlarındaki kılavuzluk hizmetlerini
yaygınlaştırmamız, yine elzemdir. Buna paralel olarak römorkaj hizmetlerine de
ağırlık vermemiz gerekmektedir. Şu şekilde belirteyim: İstanbul Boğazında
kılavuzla seyreden gemilerde bile kaza riski yüksektir. Her gemide motor arızası olabilir, dümen kilitlenebilir; bu
takdirde, kılavuzun da kaptanın da yapabileceği işler çok sınırlıdır. Ancak,
etkili römorkörler eğer bu gemiye refakat ediyorsa, harici dümen yaptırarak,
icabında bunu yedekleyip götürerek büyük bir kaza önlenebilir; çünkü, İstanbul
Boğazı hepimizin de bildiği gibi, iki türlü akıntıya, yer yer darlıklara,
sığlıklara ve en azından 12 yerde gemilerin keskin dönüş yapmasına yol açacak virajlara,
dönemeçlere sahiptir. Bu bakımdan, biz, pazar günü temelini atacağımız gemi
trafik sistemi yanında, büyük gemiler için ve tehlikeli yük taşıyan petrol
tankerleri ve benzeri gemiler için mutlaka kılavuzluk hizmetlerini
yaygınlaştıracağız; bunu şiddetle tavsiye edeceğiz; römorkaj hizmetlerini de
buna takviye olarak koyacağız. Bu üçlü sistemi kombine olarak uyguladığımız zaman,
İstanbul Boğazında ve Türk boğazlarındaki kaza riskini en az düzeye
indireceğiz; olası bir kazada da zararı minimize edeceğimiz yine açıktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yine, konuşan
grup sözcüsü bir arkadaşımız, bu yeni getirilen sistemin her iki boğazı
kapsadığını, Marmara Denizini kapsamadığını haklı olarak belirtmiştir. Ben,
değerli üyemize teşekkür ediyorum. Gerçekten, projenin oluşmasında Marmara Denizi
kapsam dışındaydı; ama, Müsteşarlığımız çalışmalarını, şu anda, Marmara Denizini de sistem içine
alacak şekilde genişletmiştir, fizibilite etütleri yapılmaktadır; kısa zamanda,
proje ve kapsam içine Marmara Denizimiz de alınmış olacaktır. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu
vesileyle şunu da belirtmek istiyorum: Türkiyemizin üç tarafı denizlerle
çevrilidir; ama, denizlerimizden yeterince istifade edemiyoruz. Sözgelimi,
deniz ulaşımında limanlarımız arasında kabotaj hattında, bayramını kutladığımız
kabotaj hattında, gemilerimiz, ne yük taşıyor ne de yolcu taşıyor. Yük
taşımasındaki yüzde 3 payını ben yok farz ediyorum. Bunun için, mutlaka, Yüce
Meclisimize kanun tasarısı olarak tekliflerimiz gelecektir. Uluslararası sularda bizim gemilerimize tanınan transit
yakıt hakkının, kabotaj hattında çalışan yük ve yolcu taşıyan gemilerimize de
verilmesine dair kanun tasarısını Yüce Meclisimize getireceğiz. Bakınız, Bodrum
ve Akdenizde bizim limanlarımıza konuk olarak gelen yabancı yatlar, bizim petrol
istasyonlarımızdan ucuz yakıt alırken, bizim kendi yatlarımız 2,5 misli fiyata
mazot almaktadır. Bu yüzden, bizim ticarî yatlarımız, Malta gibi üçüncü
ülkelerin bayrağını taşımak zorunda kalmaktadır ve mazot kaçakçılığı da bu
suretle had safhaya ulaşmıştır... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) - Sayın
Başkan, bir dakika... BAŞKAN - Açıyorum efendim mikrofonunuzu... Sayın Bakan,
buyurun tamamlayın efendim. DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Devamla) - Bizim
ticarî yatlarımızın, ticaret gemilerimizin, yolcu gemilerimizin, kabotaj
hattında, İstanbul'dan Trabzon'a ve Hopa'ya kadar, yine İstanbul'dan İzmir'e,
Antalya'ya, İskenderun'a kadar yolcu ve yük taşıması yapması için mutlaka bu
yasal düzenlemenin yapılması gereklidir. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, biz, bunun
hesabını kitabını da yaptırdık. Senede 222 trilyon liralık bir ek destekle,
teşvikle; yani, transit yakıt hakkıyla biz, tam, 8 333 kilometrelik bir deniz
otobanı, denizyolu kazanmış olacağız. Bu kadar para, karayolundaki 60
kilometrelik otoyola tekabül etmektedir. 60 kilometrelik otoyol parasına, 8 333
kilometrelik deniz otobanını kazanmış olacağız. Karayollarına alternatif olarak
deniz ulaşımını da biz getirmiş olacağız. Bu konuda da Yüce Meclisimizden
destek talep ediyoruz, çalışmalarımızı da bu istikamete yönlendirmiş
durumdayız. Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kılavuzluk
ve.römorkaj hizmetlerindeki yaptığımız düzenlemeyle devletin zararı önlendi.
Daha evvel, 1996 yılında uygulamaya konulan yüzde 6,5'luk pay, bu seneki bütçe
kanunumuza yeniden konuldu; bu konuda yönetmelik çalışmalarımız devam ediyor.
Denizcilikte her konuda atılımlarımıza, düzenlemelerimize devam ediyoruz,
sizlerin desteğiyle, inşallah, bunları yapacağız. Bu vesileyle,. Diyarbakır'da zalim bir şekilde, alçak
bir şekilde katledilen Emniyet Müdürümüze, şehit polislerimize, Allah'tan
rahmet, acılı yakınlarına ve milletimize başsağlığı diliyorum. Hepinize saygılar, sunuyorum. (MHP, DSP ve ANAP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, söz istiyorum. BAŞKAN - Ne istiyorsunuz efendim ? KAMER GENÇ (Tunceli)-Yani, bakandan sonra söz verin... BAŞKAN -Efendim, şahsı adına söz talebinde bulunan çok
değerli milletvekili arkadaşlarımız var, sizi de 7 nci sıraya ilave edeyim;
eğer, sıra gelirse, size de söz veririm. KAMER GENÇ (Tunceli)- Sayın Başkan, biraz önce
"tasarının tümü üzerindeki konuşmalar bitmiştir, oylamaya
geçiyorum"dediniz, bakana söz verdiniz; ben, bu keyfî yönetiminize bir
türlü alışamadım. BAŞKAN - Efendim, ben oylamaya geçmedim,
"yoklamaya geçiyorum" dedim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yoklamaya geçtiniz; onun için,
zaten, bitmiştir müzakereler... BAŞKAN - Yoklama, oylama mı efendim?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Olur mu canım! BAŞKAN - Sayın Genç, yoklama, oylama mı?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tasarının tümü
üzerindeki müzakereler bitmiştir. BAŞKAN - Yoklama, oylama mı Sayın Genç?! KAMER GENÇ (Tunceli) - Oylamaya geçmediniz, yoklama
talebi var dediniz. Yani, bu... BAŞKAN - Efendim, şimdi, şahsı adına söz talebinde
bulunan ve kendilerine söz hakkı doğmuş olan değerli milletvekillerimizin
isimlerini okuyorum; tabiî, sırayla söz vereceğim: Musa Uzunkaya, Ergün
Dağcıoğlu, Edip Özgenç, Nidai Seven ve Sayın Genç, şahsı adına söz talebinde
bulunmuşlardır. Şimdi, sırayla, ilk söz Sayın Musa Uzunkaya'da; zaten,
bir tek arkadaşıma söz verme imkânım var. Buyurun Sayın Uzunkaya. (FP sıralarından alkışlar) Süreniz 10 dakikadır efendim. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; 202 sıra sayılı, Uluslararası Denizcilik Örgütü
Sözleşmesinde yapılan değişikliklerin onanmasına dair kanun tasarısının geneli
üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. Yasa üzerindeki görüşlerimi arz etmeden önce, bu
akşamüstü, milletçe hepimizi dilhun eden, fevkalade müteessir bırakan, daha
önceki örneklerinde de fevkalade milletçe rahatsız olduğumuz, içeride
güvenliğimizi, emniyetimizi sağlayan, bizim bir parçamız, bu milletin kendisi
olan emniyet güçlerimizden çok önemli bir heyet, bir emniyet müdürümüzün
başkanlığındaki bir heyet, 6 kişilik emniyet görevlisi kardeşlerimiz şehit
edilmiştir. Ben, başta, Diyarbakır Emniyet Müdürü ve yanındaki
değerli mesai arkadaşlarına Cenabı Hak'tan rahmet, müteessir ailelerine ve aziz
milletimize, Emniyet camiasına başsağlığı dilerken, bu menfur olayın
tertipçilerini, dahilde ve hariçte varsa uzantılarını, şiddetle ve nefretle
kınıyorum. Tabiî, bu arada bir şeyi de hatırlatmadan geçemeyeceğim: Geçtiğimiz
günlerde, Sayın İstanbul Emniyet Müdürümüzün basında çıkan bir açıklaması oldu.
Dediler ki: "Af yasası çıktıktan sonra, İstanbul'da ve Türkiye'de, terör,
tedhiş ve emniyeti rahatsız edici olaylar korkunç boyutlarda arttı."
Temenni ederiz ki, bu olayın arkasında da... Tabiî, kimler olursa, mutlaka en
kısa zamanda cezasını çekmeli; ancak, bir yığın tartışmayla şuradan geçen af
yasasının affa uğrattığı insanlardan birileri, inşallah, su suçu işlememiş
olsun. Değerli arkadaşlar, umuyoruz, bütün emniyet
teşkilatımız, büyük bir seferberlik içerisinde, failleri en kısa zamanda
bulsun, hiç olmazsa emniyet camiasının, bir anlamda milletimizin de tesellisine
ram olacak bir karara vesile olsun... Değerli arkadaşlar, Uluslararası Denizcilik Örgütü
Sözleşmesinde yapılan değişiklik -az önce değerli Sayın Bakanımız da ifade
ettiler- üye sayısının 32 ülkeden 40'a çıkarılması. (C) kategorisinde de olsa,
bu 32 ülkenin içerisinde bulunan bir ülke olarak, bu, bize bir paye gibi
gelebilir. Esasen, biz, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz, dünyanın
denizlere en doygun, denizlerle en çok kuşatılmış ve bu yönüyle de, coğrafî
olarak, iklim itibariyle, bir mevsimde bir anlamda dört mevsimi yaşayan
dünyanın nadir ülkelerinden birisiyiz; Akdenizi, Karadenizi, Marmarası, Egesi,
ayrı bir havayı aynı mevsimde teneffüs etme imkânına maliktir. Bu kadar güzelliklerin lütfedildiği aziz Anadolumuzun
insanları olmanın bahtiyarlığını ve mutluluğunu bize yaşatan Rabbimize, elbette
hamt noktasındayız. Ben, şahsen şuna da inanıyorum: Bilindiği gibi, milletleri
üstün kılan, cihanşümul kılan temel birkısım noktalar, unsurlar vardır.
Bunlardan belki birincisi, en önemlisi, bereketli bir nesle ve nüfusa sahip
olmaktır. Yani, bir milletin en büyük gücü, en büyük varlığı, en büyük
sermayesi insandır. Bugünlerde, Ermeni tasarısı vesilesiyle, Fransa'da,
Parlamentoda kabul edilen bu tasarı vesilesiyle, kanun vesilesiyle, Birinci
Cihan Harbi dönemindeki tarihî olaylar biraz daha gözümüzün önüne gelmeye
başladı. Hatırlayacaksınız, o tarihlerdeki Türkiye'nin, Anadolu Türklüğünün bu
ülkedeki nüfusuyla Yunanistan'ın nüfusu hemen hemen birbirine muvazi, eşitti;
ama, şu anda Türkiye, Yunanistan'ın 6 kat nüfusuna sahip olan, dünyanın en
genç, en dinamik, en güçlü, en üretken, ama, maalesef, ekonomisi iyi
yönlendirilemediği için, nüfusunun, çalışabilecek nüfusunun kahir ekseriyeti
işsiz bırakılan bir ülke konumundadır. Bu bereketli nüfus ve nesil var; ama,
ondan yeteri kadar yararlanamıyoruz. Ama bu, birinci zenginliğimizdir. Ne
olursa olsun, hükümetler, yürütmeyi elinde bulunduran erk, mutlaka, işsiz olan
bu genç nüfusa, dinamik nüfusa iş imkânı, üretme imkânını hazırlamak zorundadır
ki, bu, bizim birinci zenginliğimizdir. Bir devleti büyük kılacak unsurların başında gelen
ikinci husus, stratejik mahreçleri haiz olan bir coğrafyaya sahip olmaktır.
Türkiye, bu manada, dünyanın en stratejik coğrafyasına sahiptir. Az önce de arz
ettim, değerli konuşmacılar ifade buyurdular, dünyada, hakikaten, bu kadar güzel,
denizlerle kuşatılmış, çevrilmiş ikinci bir ülkeyi bulmak oldukça zordur.
Kıtalararası bağlantının kurulduğu coğrafya, Türkiye'dir. Eski dünya kıtasıyla
Avrupa'yı, hatta bir anlamda Afrika'yı, kıtaları birbirine kucaklaştıran ve her
yıl, zaman zaman, onu sembolize eden Avrasya koşularının İstanbul'da tertip
edilmesi de, bir anlamda, stratejik çıkış unsurlarını, geçiş unsurlarını ihtiva
eden, bu stratejik mahreçleri haiz olan coğrafî yapıya sahip olmamızdır. Bir diğer üçüncü vasfı da, o toplumun millî, tarihî
geleneklerinin, köklerinin, mefkûresinin bulunmasıdır. Esasen, bizim bu
değerimiz de mevcuttur; ama, belki, ülke olarak, bugün, toplum içerisinde
ideolojiler dayatması ve kavgasında milletimizin en çok sıkıntısını çektiği
hadise bu noktada düğümlenmektedir. Yani, milletin kendi öz değerlerinin,
mefkûresinin, millî mefahirinin yaşadığı, yaşamak istediği öz hayatından tart
edilmiş olmasıdır. Nitekim, bunun en acı yansımalarını, eğitim müesseselerinde,
bugün, üniversite kapılarında görüyoruz; bu da onun açık bir uzantısıdır. İşte,
bu değerler kaybolursa, diğerlerinin kaybolacağı kaçınılmaz bir gerçektir. Bugün, birinci olarak, üçüncü noktada arz ettiğim, bu
cihanşümul mefkûrenin, yani, temel değerler manzumesinin zayi olması,
kaybolması veya kaybedilme amaçlı birkısım dayatmaların yaşanıyor olmasıdır ki,
diğer değerlerimize de, millet varlığımıza da, bereketli nüfusumuza da,
stratejik mahreçleri haiz olan Türkiye coğrafyasına da, bihakkın sahiplik
konusunda, işte, ciddî sıkıntılarla, toplum olarak karşı karşıya gelmiş
bulunmaktayız. Değerli arkadaşlar, şu bir vakıadır -az önce arz etti
değerli arkadaşlarımız- kara hudutlarımızdan daha çok denizlerle ihata edilmiş
ülkemizin denizlerinin temiz tutulduğu, sağlıklı tutulduğu, ulaşım açısından
yeterli manada yararlanıldığını iddia etmemiz oldukça zordur. Bakınız, işte,
başta Karadeniz olmak üzere, denizlerimize kıyısı olan -Sayın Çevre Bakanımız
da burada, bu konuda bir çalışma yapmışlar mı, bilemiyorum- il ve ilçelerimizin
arıtma tesisleri açısından oranları nedir? Yani, Avrupa ve diğer Batı
ülkelerinde örnekleri olduğu gibi, deşarj sistemimizde, ilçeler, kasabalar ve
şehirlerimiz, illerimiz... Mesela, benim Samsun İlimde, Terme İlçesinin bir
ufak çalışmasının dışında, arıtma tesisi olmadan tamamen denize yapılan bu
deşarjlar, bırakınız, daha önce sizinle zaman zaman soru önergeleriyle muhatap
olduğumuz bu kirlilik... Zaten, bu uluslararası deniz anlaşmasının, belki, bir
önemli zorunluluğu, yararı da odur ki, hakikaten birileri gelip, bir başkasının
deniz sularını, açık sularını veya kıyılarını kirletmemiş olsun. Örnek olarak
zikretmek gerekirse, yıllardır, 1988'den günümüze kadar, Karadeniz, Batı Avrupa
ülkelerinin âdeta kirlilik ambarı, çöplüğü haline getirilmiş. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, 1 dakika eksüre veriyorum,
lütfen tamamlayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Bakanım, iki gün önce
bendenize takdim ettikleri bir cevapta da ifade ettiler; Karadenize dökülen ve
İtalyanlara ait olduğu ifade edilen çöpler için, İtalyanlar gelmiş; ama
"bize ait değil" demişler ve biz de "değilse değil"
demişiz. Ama, Karadeniz kirleniyor... Az önce Sayın Bakanım söylediler; her
hafta, hafta geçmiyor ki "İstanbul Boğazında kıl payı faciadan kurtulduk,
İstanbul büyük bir felaketten kurtuldu" diye, âdeta depremlerden korunma
gibi, insan eliyle cereyan eden depremlerin felaketini yaşamış olmayalım.
Nitekim... Ha, bu fecaat bizim; yani, bu hadisenin müsebbibi, bir anda, toplum
olarak biziz. Karada ve denizdeki fesadın çoğalmasının; yani, bozulmasının
müsebbibi de insanlardır. Dolayısıyla, bu bozulmayı önleyecek faktör, kanaatimce,
bir kere, şehir olarak, denizlere kıyısı olan şehirlerin tümünün arıtmaları
konusunda hükümetin acil bir eylem planı uygulaması lazımdır. Yoksa, sizin bu
uluslararası anlaşmalarınızın denizleri fazla koruyacağını söylemek oldukça
zordur. Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçmeden
önce, biraz önce de ifade etmiş olduğum gibi... KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, soru sormak
istiyorum. BAŞKAN - Buyurun efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; evvela, bugün, Diyarbakır'da, Emniyet Müdürümüze ve 5 polis
kardeşimize hunharca yapılan ve bunları şehit eden zihniyeti, şiddetle ve
nefretle kınıyorum. Aslında, bu olay, bize çok büyük bir acı vermiştir. Bu
acının üzerimizde yarattığı yılgınlık nedeniyle, bugün çalışmamız gerektiğini,
ben, biraz önce hatırlatmıştım. Eğer, hakikaten, bu kanun tasarısı çok önemli
idiyse, saat 14.00'te toplanmamız gerekiyordu, iktidar partileri toplanmadı;
ama, arkasından da... BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Bir dakika efendim... Bir giriş
yapacağım... BAŞKAN - Efendim, sorunuzu alabilir miyiz. KAMER GENÇ (Tunceli) - Tamam, soruya geleceğim efendim.
Rica ediyorum... Tabiî, hesabınıza gelmedi mi, hemen dışarıya şey
diyorsunuz canım! (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, tamam... Bu, millî
duygudur; bu millî duyguyu ben de ifade etmek zorundayım, ben de büyük acı
duyuyorum. (DSP sıralarından gürültüler) BAŞKAN - Peki efendim. KAMER GENÇ (Tunceli) - Yani, hesabınıza geldiği
zaman... ille sizin hesabınıza göre mi şey yapacağız?! Bu, gerçekten ağır,
vahim, Türkiye'ye, Türk Milletine büyük acılar getiren bir olaydır. Bu olayın
da, Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından paylaşılması gerektiğine
inanıyorum. Şimdi, soruya geçiyorum. Sayın Bakan, bakan olduktan
sonra, hakkında, gazetelerde epey yazılar çıktı. Hatta, şöyle yazılar da çıktı:
Kırşehir'de yüzme bilenler çok az dediler, Sayın Bakan hep Kırşehirlileri
alıyor, acaba bu arkadaş... Yani, ben, Kırşehirlilerin alınmasına da karşı
değilim. Kırşehirliler yüzme bilmiyorlar; sakın, Sayın Bakan dedi, yani böyle,
hiç olmazsa yüzme öğreteyim ki bu hemşerilerini al... Bu konuda, hakikaten,
ciddî bir uygulamanız var mı Sayın Bakan, yoksa, basın size iftira mı atıyor?
Yani, sırf sizi açıklama yapmaya sevk ediyorum; size kötülük değil, iyilik yapıyorum; bu da bir
iyiliktir. Bu, birincisi. İkincisi, İstanbul Boğazı, biliyorsunuz, dünyanın en
önemli boğazlarından birisidir ve bizim gözbebeğimiz, ülkemizin coğrafyasında
çok önemli bir yerdir. Bu boğazda trafik kazalarının önlenmesi için ne gibi
tedbirler düşünüyorsunuz? Bugüne kadar, İstanbul Boğazında, kazaların önlenmesi
için ne gibi tedbirler düşünüyorsunuz? Burada, özellikle son zamanlarda, bazı
petrol boru hatlarının yapılmaması için direnmeler gösteriliyor ve büyük
tankerler boğazdan geçiyor; artık, boğaz, Türkiye için büyük bir tehlike haline
gelmiştir. Bu konuda, dünyanın bir çok yerinde aynı statüde boğazlar da vardır.
O ülkelerin insanlarıyla, o ülkelerin yetkilileriyle işbirliği yapmak
suretiyle, Türkiye'de, İstanbul ve Çanakkale Boğazlarından geçişin Türkiye için
tehlike teşkil etmeyecek şekilde düzenlenmesi ve buradan geçen gemilerden de,
hiç olmazsa, ülkemizin ekonomisine güç katacak bir seviyede gelir sağlanması
konusunda ne düşünceniz var? Ayrıca da, tabiî, bazen kılavuz almıyorlar... Efendim, Sayın Bakan, bizi dinleyin de... Şimdi, bir
soru sorunca mı başkalarıyla sohbet ediyorsunuz?! Dinlemiyor Sayın Bakan. BAŞKAN - Dinliyor efendim, bir kulağı sizde; siz,
buyurun. KAMER GENÇ (Tunceli) - Ben ne dedim şimdi?!. Kulağı bendeyse,
ben ne söyledim; söylesin bakalım! (DSP, MHP ve ANAP sıralarından gülüşmeler)
Olur mu canım!.. BAŞKAN - Sayın Genç... KAMER GENÇ (Tunceli) - Efendim, özellikle, boğazdan
geçen yabancı gemiler kılavuz almamaktadır. Kılavuz almamaları nedeniyle, zaman
zaman, ülkemiz için çok zarar doğurabilecek bazı kazalar olmaktadır. Bu
konularda, bunları zorlayıcı ve hatta, uluslararası düzeyde bir düzenleme
yapmaya gidebilecek tedbirler düşünüyor musunuz? Teşekkür ederim efendim. BAŞKAN - Ben de teşekkür ederim Sayın Genç. Sayın Bakan, cevaplayabilirsiniz efendim; buyurun. DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Efendim,
Sayın Genç'in sorularına yazılı cevap vereceğim. (MHP ve ANAP sıralarından
alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. III. – Y O K
L A M A BAŞKAN - Efendim, biraz önce de ifade ettim; önce,
yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımızın salonda bulunup
bulunmadıklarını araştıracağım, sonra da yoklama yapacağım: Sayın Erbaş?.. Burada. Sayın Arınç?.. Burada. Sayın Göksu?.. Burada. Sayın Yanmaz?.. Burada. Sayın Karagöz?.. Burada. Sayın Malkoç?.. Burada. Sayın Uzunkaya?.. Burada. Sayın Öztek?.. Burada. Sayın Kukaracı?.. Burada. Sayın Budak?.. Burada. Sayın Ulucak?.. Burada. Sayın Oğuz?.. Burada. Sayın Pepe?.. Burada. Sayın Özyol?.. Burada. Sayın Arvas?.. Burada. Sayın Açba?.. Burada. Sayın Karapaşaoğlu?.. Burada. Sayın Ateş?.. Burada. Sayın Özgün?.. Burada. Sayın Fatsa?.. Burada. Sayın Aktaş?.. Burada. Yoklama talebinde bulunan sayın milletvekili arkadaşlarımız
lütfen sisteme girmesinler efendim. Yoklama işlemini başlatıyorum ve 2 dakika süre
veriyorum. (Elektronik cihazla yoklama yapıldı) (DSP ve MHP sıralarından "Yoklama başlayınca
dışarı çıkıyorlar" sesleri, alkışlar) BAŞKAN - Efendim, yoklamanın süresi bitecek...
Alkışlayacağım derken; sonra, salonda varken, yok görüneceksiniz. MEHMET DÖNEN (Hatay) - Niye alkışlıyorsunuz?!. (Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi) BAŞKAN - Toplantı yetersayısı vardır. VI. – KANUN
TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER
İŞLER (Devam) 2.-
Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin
Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar,
Ulaştırma ve Turizm ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S.Sayısı: 202)
(Devam) BAŞKAN - Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler
tamamlanmıştır. Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza
sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 1 inci maddeyi okutuyorum. ULUSLARARASI
DENİZCİLİK ÖRGÜTÜ SÖZLEŞMESİNDE YAPILAN DEĞİŞİKLİKLERİN ONAYLANMASININ UYGUN
BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI MADDE 1. - Uluslararası Denizcilik Örgütü Genel
Kurulunun 4 Kasım 1993 tarihinde kabul edilen A. 735 (18) sayılı Kararı
uyarınca Uluslararası Denizcilik Örgütü Sözleşmesinin 16, 17 ve 19 (b)
maddelerinde yapılan değişikliklerin onaylanması uygun bulunmuştur. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Adana Milletvekili Sayın Yakup Budak; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan,
değerli üyeler; sözlerime başlarken, Diyarbakır'da menfur bir saldırı
karşısında kaybettiğimiz Diyarbakır İl Emniyet Müdürümüz ve yanındaki çalışma
arkadaşlarına Allah'tan rahmet diliyor, böyle olaylarla bir daha karşılaşmama
dileğiyle hepinize saygılar sunuyorum. Bugün üzerinde konuştuğumuz, Uluslararası Denizcilik
Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum. Denizler, insanoğluna ulaşım kolaylığı sağlaması
açısından, besin kaynaklığı yapması açısından büyük önemi haizdirler. Daha
doğrusu, deniz, hayat demektir; suyun olduğu yerde hayat canlanmış, suyun
olduğu yerde uygarlıklar yükselmiş, suyun olduğu yerde medeniyetler
yükselmiştir. Böylesine temel, böylesine vazgeçilmez önemi haiz olan denizler,
özellikle medeniyet çağı dediğimiz, insanlığın, insanlığa ve demokrasiye
kavuştuğu çağ dediğimiz 20 nci Yüzyılda, acımasızca, fütursuzca, insafsızca
kirletilmeye başlanmıştır. İşte, denizlerin hem doğal olarak kullanılması hem
üzerindeki seyrüseferin kontrol altına alınması hem de deniz güvenliğinin
sağlanması noktasında, Birleşmiş Milletlerin bir kuruluşu olan Uluslararası
Denizcilik Örgütü (IMO) hayata geçirilmiştir 1948'de, 157 ülkesi bulunmaktadır.
Türkiyemiz de, IMO'nun Konseyinde -ki, en yerli, Genel Kuruldan sonra en büyük
karar organıdır- (C) kategorisinde temsil edilmektedir. Tabiî ki, Sayın Bakanımız da ifade buyurdular, bu,
yetersiz bir temsil edilmedir. Özellikle, Türkiye'nin karşı karşıya bulunduğu
denizcilik sorunları, tarihî sorunlar ve uluslararası sorunlar açısından,
muhakkak surette, Türkiye'nin, denizcilik örgütünde gerekli olan yeri alması
kaçınılmazdır. Bunun için gerekli çalışmaların, muhakkak surette, hem ülke
olarak hem Dışişleri Bakanlığı olarak hem de Denizcilik Müsteşarlığı olarak,
muhakkak surette yapılması gerekmektedir. Maalesef, bazı şeylerin önemini, olaylar birbirini
takip ettikten, önemini daha da artırdıktan sonra, elimizden birtakım şeyleri
kaçırdıktan sonra anlıyoruz. Uluslararası Denizcilik Örgütünde, maalesef,
Türkiye'nin aleyhine olarak, Türkiye Boğazlarının ve denizlerinin aleyhine
olarak, Rusya, geniş bir lobi faaliyeti yürütmekte, Türkiye'nin egemenlik
haklarına ve Montrö Anlaşmasının ilgili maddelerinden kaynaklanan haklarından
feragat etmesi veyahut da bu hakların Uluslararası Denizcilik Örgütünün alacağı
kararlarla ortadan kaldırılması noktasında geniş bir faaliyetin içerisine
girmiştir. Bu konunun üzerinde maalesef durulmamaktadır, hükümetler
de bu konu üzerinde gerektiği şekilde çalışmamaktadırlar. Olayı, sadece
denizlerin kirletilmesi veyahut da sadece Boğazların güvenliği olarak ele
alacak olursak, zannediyorum, Türkiye, stratejik açıdan, bu zamana kadar olduğu
gibi, bundan sonra da çok şey kaybedecektir. Maalesef, işte, Fransız Parlamentosundan karar
geçtikten sonra ağıtlar yakıyoruz, ABD Parlamentosuna geldiğinde
"olmamalı, dostluğa, ittifaklığa sığmaz, müttefik olmaya yakışmaz"
diyoruz, Almanya Parlamentosunda gündeme geldiği zaman da "bu, dostluğa
sığar mı" diye yakınmalar içerisinde bulunuyoruz. Halbuki, devletin ilgili
birimlerinin, stratejik plan geliştiren kurumlarının, devletin esas meselesi
olan bu konularla vaktinde ilgilenip, ilgili mercilere, Parlamentomuza, gerekli
kararların vaktinde alınması için de gerekli ön çalışmaları yapmaları lazım
gelir; ama, görüyoruz ki, bu konularla ilgilenmesi lazım gelen,Türkiye
denizlerinin güvenliği, Boğazlarının güvenliği ve Türkiye'nin egemenlik
haklarıyla ilgili konularda çalışma yapması lazım gelen kurumlar, iş işten
geçtikten sonra faaliyete geçiyorlar. Biz de, sadece "müttefik olmaya,
dost olmaya yakışır mı" gibi laflarla olayı geçiştirmeye çalışıyoruz; ama, atı alanlar da Üsküdar'ı geçiyorlar. Onun için, devletin ilgili birimleri, özellikle bu konu
üzerinde derinlemesine çalışmalıdır. Birleşmiş Milletlerin FIR hattıyla, deniz
çerçevesiyle ilgili almış olduğu kararlarda, maalesef, Türkiye çok şey
kaybetmektedir. Sayın Bakanımız "eskiden hiç temsil edilmiyorduk,
hiç değilse şimdi (C) kategorisinde, üçüncü sırada bir ülke olarak temsil
ediyoruz, bundan dolayı da, bundan mutluluk duymamız gerekir" gibi bir
ifadede bulundular. Bu, oldukça yanlış bir ifadedir. Türkiye'nin, bu dönemde,
sadece üçüncü sınıf bir ülke, üçüncü sırada bir ülke olarak burada temsil
edilmiş olması, bu zamana kadarki ihmalin de ayrıca bir göstergesidir. Bu
zamana kadarki ihmalimizi de sanki bir başarıymış gibi takdim etme
alışkanlığından da, diğer olaylarda olduğu gibi, vazgeçmemiz gerekir. Muhterem arkadaşlar, Rusya Federasyonu, Romanya,
Bulgaristan, Avrupa'nın katı atıkları Karadeniz vasıtasıyla ve evsel atıkları
da Tuna Nehri aracılığıyla, âdeta, Karadeniz, Türkiye'nin içdenizi olan Marmara
ve Akdeniz kirletilmiştir. Bu noktada, maalesef, Türkiye'de gerekli tedbirler
alınmamaktadır. Sadece, bu anlaşmayı onaylıyoruz... Bu anlaşmayla da meseleye
çözüm getireceğimize inanıyoruz... Yapılan bu anlaşmayla ne yapılmaktadır; IMO'nun
Konseyindeki üye sayısı 32'den 40'a çıkarılmaktadır; yani, 8 ülkenin daha bu
konseyde temsil edilmesine imkân sağlanmaktadır. Yani, onaylanan bu anlaşma,
Türkiye denizlerinin kirliliğini önleme noktasında, Türkiye'nin, Karadeniz'de,
Boğazlarda ve Ege'deki haklarını koruma noktasında hiçbir şey getirmiyor ki!
Sadece, IMO'nun yönetim kurulu
diyebileceğimiz Konseyini 32 ülkeden 40 ülkeye çıkarıyor. Biz de o noktada,
zaten, çok da bir söz hakkı olmayan üçüncü kategoride temsil edilen bir ülke
konumunda bulunuyoruz. Onun için, sadece, böyle bir anlaşmayı onaylıyoruz;
dolayısıyla, denizcilik sorunlarımıza büyük ölçüde bir ferahlık getirecek
anlaşmayı gerçekleştiriyoruz gibi bir yaklaşım tarzı, oldukça eksik olacaktır;
en azından, yaşadığımız olayları değerlendirme noktasında eksik kalacaktır.
Onun için, denizcilikle ilgili Bakanlığımızın, sadece, Dünya Denizcilik
Örgütünden geçen kararları alkışlamak ya da onu yermek yerine, Dünya Denizcilik
Örgütüne, kendi ülkemizin stratejik çıkarları ve Türkiye'nin güvenliği, aynı
zamanda da Türkiye'deki doğanın ve denizlerin temiz kalması noktasında öneriler
götürmesi ve temsil edilen ülkeler nezdinde, tıpkı diğer ülkeler gibi, lobi
faaliyetinde bulunması, ancak, Türkiye'nin çıkarlarını koruyacaktır. Yoksa,
sadece, alınmış olan birtakım kararların Meclisimizde onaylanması neticeyi
değiştirmeyecektir. İşte, Türkiye, 1994 yılında, Boğazlar geçişiyle ilgili
sözleşmeye, IMO'nun da kabul ettiği sözleşmeye imza koydu; ama, bu imzayı
koymak, bizim, Boğazlarımızdaki kazaları önlemedi, Rus tankerlerinin veya diğer
ülkelerin tankerlerinin tehlikeli atık taşımalarını ve âdeta Boğazlarımızın bir
petrol boru hattına dönüşmesini engellemedi. Halbuki, biz, 1994 yılında da
Boğazlar sözleşmesine -ki, IMO'nun Genel Kurulu da bunu kabul etmişti- imza
koyduk; ama, Rusya'nın menfaatlarına ve Türkiye'nin çıkarlarının aleyhine olan
bir durumu da engelleyemedik. Demek ki, sadece yapılan anlaşmaların onaylanması
meseleyi çözmüyor, aynı zamanda, onun sıkı şekilde de takibini gerektiriyor.
Ülke olarak, sadece birtakım uluslararası kuruluşlarda geliştirilmiş olan
formasyonları, standartları kabul etmemiz yeterli değil; bunları
uygulayabilecek olan bir hukukî yapıya, aynı zamanda da fiilî yapıya kavuşmamız
gerekiyor. Şimdi, Türkiye'nin denizlerini kirleten birtakım
yabancı bandıralı gemilerin, Türk gemilerinin kontrolünü yapıyoruz. Ne
yapıyorlar Marmara Belediyeler Birliği, Karadeniz'de olan belediyeler,
Marmara'da olan belediyeler, Ege'de olan belediyeler; denizi kirlettiklerini
gözle gördükleri birtakım gemileri durduruyorlar, oraya sadece ceza makbuzu
kesiyorlar. Ceza makbuzu kesmekle de denizin kirlenmesi önlenmiyor ki. Aksine,
çok fütursuz bir şekilde, Avrupa'nın katı atıkları, gemilerin katı atıkları da
yine denizlerime akıtılıyor. Onun için, sadece belediyelerin ceza makbuzu kesmeleri,
temizlik açısından, doğanın korunması açısından, denizlerimizin kirliliğinin
önlenmesi açısından yeterli değil, aynı zamanda, belediyelerimizin, bu kirlilik
oranını tespit edecek laboratuvarlarla donatılması ve olay mahallinde inceleme
yapacak, yabancı dil bilen, bu işin uzmanı olan insanların istihdam edilmesi de
gerekmektedir. Yoksa, sadece birtakım parasal cezaların kesilmesi veyahut da
sadece birtakım elektronik cihazlarla Boğazlardaki geçişin sağlanması da,
denizlerimizin kirlenmesini, Boğazlarımızın kirlenmesini, sözleşmelerden ve
anlaşmalardan doğan haklarımızın denizlerimizin korunmasını da sağlayamayacağı
kanaatindeyim. Onun için de, denizcilikten sorumlu Değerli
Bakanımızın, bu konuları, biraz daha olayın içerisine girerek incelemesi,
Denizcilik Müsteşarlığımızın da, deniz kirliliğini önleyecek, gemilerin
kontrolünü sağlayacak, onların kargo muhteviyatını inceleyecek, kılavuz kaptan
almalarını sağlayacak donanımda olması ve personelle istihdam edilmesinin
sağlanması, muhakkak gerekir. Yoksa, biz, Meclis olarak, sadece anlaşmaları
onaylarız; ama, netice itibariyle de, Türkiye'nin denizleri kirlenmeye ve
Türkiye'nin Boğazlarından geçen gemiler de kontrolsüz şekilde geçmeye devam
eder. Bugün, Boğazlarımızdan geçen gemilerin yüzde 35'i, sözleşmelere rağmen
almaları gereken kılavuz kaptan almıyorlar, ancak yüzde 20'si kargo
muhteviyatını bildiriyor, yüzde 80'i kargo muhteviyatını bildirmiyor... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) BAŞKAN - Sayın Budak, açıyorum mikrofonunuzu; lütfen
tamamlayın. YAKUP BUDAK (Devamla) - Onun için, sadece anlaşmaların
onaylanması yeterli değil; aynı zamanda, fiilen, bunun tatbik kabiliyetini
oluşturabileceğimiz, gerek bakanlığımızın gerek ilgili müesseselerin
geliştirilmesi, gerekli teçhizatla donatılması gerekmektedir. Halikarnas Balıkçısı diye meşhur bir yazarımız var;
onun da güzel bir sözü var; diyor ki: "Üç tarafı denizlerle çevrili
memleketin, arkası denize çevrili milleti olmaktan bir an önce kurtulmamız
gerekir." Sadece milletin arkası denize çevrili değil, maalesef, bu zamana
kadar oluşturulan iktidarlar da, denize, gerekli olan önemi vermemişlerdir. Bu duygu ve inançla, hepinizi saygıyla selamlıyorum ve
çıkaracağımız kanunun, milletimize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Budak. Madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul
Milletvekili Sayın Şamil Ayrım; buyurun efendim. ANAP GRUBU ADINA ŞAMİL AYRIM (İstanbul) - Sayın Başkan,
değerli milletvekili arkadaşlarım; öncelikle, bugün, menfur bir saldırı sonucu
kaybettiğimiz, yakından tanıma fırsatı bulduğum Diyarbakır Emniyet Müdürü
Gaffar Okkan ve 5 polis kardeşimize Allah'tan rahmet ve yakınlarına başsağlığı
diliyorum. Ulusumuzun başı sağ olsun. İnanıyorum ki, birlik ve beraberliğimiz,
terör olaylarının, ülkemize, bir daha, bu derece acı şekilde yansımasını
önleyecektir. Değerli arkadaşlarım, ben, görüşmekte olduğumuz yasa
tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz aldım. Çok kısa olarak,
denizciliğimizin içinde bulunduğu bir iki hususu sizlere aktarmak istiyorum. Birinci olarak, Sayın Bakanımızın biraz evvelki
kapsamlı konuşmasından da aldığım birtakım notlar var, onları size ifade etmek
istiyorum. Daha sonra da, birkaç önerim var, onları sıralamak istiyorum. Öncelikle, bildiğiniz gibi, Türk Boğazlarından yılda 45
000 gemi geçiş yapmaktadır. Gerçekten, çok önemli olan bu Boğazlarımızda yük
taşıyan gemilerin yüzde 14'ünün tehlikeli yük taşıdığı -yani, bir anlamda
akaryakıt taşıdığı- ifade ediliyor. Değerli arkadaşlarım, önümüzdeki günlerde, bu bölgedeki
birtakım gelişmelerle, taşınan bu tehlikeli maddelerin miktarında büyük bir
artış olacağını ifade ediyorum. Daha önceleri Sayın Bakanımızın Plan ve Bütçe
Komisyonunda yapmış olduğu bir konuşmanın ekindeki tablolardan çıkardığım
birtakım istatistiklere baktığımız zaman, orada, her geçen gün, tehlikeli yük
taşıyan gemilerin sayısının arttığını görüyoruz. Bu yasa tasarısıyla ilgili bütçe görüşmelerinde,
Denizcilik Müsteşarlığıyla ilgili bütçe görüşmelerinde bir önerim olmuştu.
Hakikaten, her geçen gün tehlikelere maruz kalabiliriz. Önerimi yinelemek
istiyorum. Önerim şu: Öncelikle, tehlikeli yük taşıyan gemileri, sıralamada
geri plana atmamız, yani, tehlikesiz yük taşıyan gemileri önplana alarak, bir
caydırma özelliğini ortaya koymamız lazım diyorum. Son olarak, bildiğiniz gibi, Karadenizin çıkışında iki
gemi çarpıştı. Bu gemilerin ikisi de Türk bandıralı gemi. Biz, IMO'nun 21 inci
Genel Kurulunda, bizim rotalandırma sistemimizin kabul gördüğünü söylemiştik;
ancak, bu çarpışmanın kabul edilebilir bir yanı olmadığını görüyorum. Her ne
kadar, iki kaptan birbirini görmemiş desek de, her an böyle kazalarla
karşılaşabiliriz; ama, memnuniyetle bugün gördük ki, Sayın Bakanımız, bu pazar
günü, radar sistemiyle ilgili temel atma törenine bizleri davet ettiler.
İnşallah, ülkemiz için, boğazlarımız için, İstanbul'da yaşayan halkımız için
hayırlara vesile olur. Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu da, bugün,
İstanbul'da -özellikle taşımacılıkta son derece önemli bir konu- şehir hatları
gemilerimiz hakikaten yaşlandılar ve her ne kadar bakımları yapılsa da her an
bir kaza olabileceğine ihtimal veriyorum, uzun yıllar bu sektörde çalışan
birisi olarak. O bakımdan, özelleştirme kapsamında olan bu teşekkülümüze
yatırım yapma imkânının sağlanması lazım diye ifade ediyorum ve Sayın
Müsteşarlığımızdan da -gerçekten, bu konu çok önemli- takip edilmesini rica
ediyorum. Yine, Sayın Bakanımızın biraz evvelki konuşmasında son
derece önemli bulduğum bir husus, transit yakıt kullanılması konusu. Bildiğiniz
gibi, değerli arkadaşlarım, özellikle deniz otobüslerinde kullanılan yakıt
maliyetleri çok yüksek olduğundan, deniz otobüslerimizin fiyatları, ücretleri
çok yüksek oluyor ve halkımız da büyük bir çoğunlukla bu gemilerden faydalanmak
istemesine rağmen, maalesef, fiyatların yüksek olması nedeniyle bu imkândan faydalanamıyor.
Ben, Sayın Bakanımızdan, gerek yolcu gemilerimizin gerek yatlarımızın ucuz
yakıt kullanmasına imkân tanıyacak yasa teklifinin bir an evvel Yüce Meclise
getirilip, yasalaştırılmasını rica ediyorum; bu, sektörümüzün çok önemli
konularından bir tanesi. Diğer bir konu da, geçen sefer konuştum, finansman
konusu. Değerli arkadaşlarım, biz, bu anlaşmaya taraf oluyoruz. Evet, konseyde
üye sayısının 40'a çıkarılmasını kabul ediyoruz. Bunlar tamam; ama, gerçekten,
denizcilik sektörünün finansman sıkıntısı had safhada. Sektörün yaş ortalaması
gittikçe artan gemileri hurdaya çıkarılıyor; birtakım gemilerine, yurtdışında,
finansmandan doğan sıkıntılar nedeniyle, el konuyor. Bunlar, sektörümüzün
içinde bulunduğu son derece güç durumlar. Bir an evvel, sektörün, gerek gemi
yapımcılarımızın, tersane yapımcılarımızın gerekse gemi işletmecilerimizin,
armatörlerimizin finansman sıkıntısına, gerçekten, hükümetimizin, şimdiye kadar
olduğu gibi daha hızlı yaklaşması lazım. Son olarak da şunu ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, gerçekten, birtakım kararlar
alınırken çok süratli hareket etmemiz lazım; çünkü, o kararlarda gecikme olduğu
takdirde onun bir önemi olmuyor; zaten, o gecikmenin getirdiği faturayı, biz
vatandaş olarak, millet olarak ödüyoruz. Ben, bu yasa tasarısının 1 inci maddesini kabul
ettiğimizi bir kere daha belirtmek istiyorum ve bugün menfur bir saldırı sonucu
hayatını kaybeden başta Emniyet Müdürümüz olmak üzere, diğer polis
arkadaşlarımıza da Allah'tan rahmet diliyorum. Bu tasarınızın, ülkemize ve
denizcilik sektörüne hayırlara vesile olmasını diliyorum, hepinize saygılar
sunuyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ayrım. Şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Cahit Savaş
Yazıcı; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar) CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış
bulunuyorum. Maddeye geçmeden evvel, Sayın Budak'ın, buradaki (C)
sınıfı üyeliğimizle ilgili yaptığı yorumlarla ilgili bir açıklama yapmak
istiyorum. Bilindiği gibi, burada -yeni çıkan değişikliği de biz onaylıyoruz şu
anda- 40 üye mevcut. Bu 40 üyenin 40'ının da -(A), (B), (C) olsun- oyları eşit.
Bir karar alınırken (A) grubu ya da (C) grubu diye bakılmıyor ve yıllardan
beri, 150'den fazla üye varken, giremediğimiz bu IMO'ya -hükümetlerin önemi
yok, önemli olan buraya girebilmek- neredeyse, hükümet girdiği için "niye
girdin" denecek bir noktaya geldi; yani, girmese miydi hükümet şimdi
buraya?! ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girmesine kimse bir şey
demiyor. CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - O zaman niye
eleştiriyoruz (C) sınıfına girdi diye?! Bugün (C) sınıfından gireriz, yarın (B)
sınıfına çıkarız; yani, olmadığımız bir yere girdik diye eleştirmek, yapıcı
muhalefet mi oluyor?! Lütfen, arkadaşlar... ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Girilsin, girilmesine bir şey
demiyoruz... CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Yani, burası, bizim,
gelmek istediğimiz noktalara eriştiğimiz zamanlar eleştirilmemiz gereken bir
yer. ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Olayı saptırmayın... CAHİT SAVAŞ YAZICI (Devamla) - Neyse, ben, konuya başka
bir yönden yaklaşmak istiyorum. Uluslararası Denizcilik Örgütünde birtakım
kararlar alındığı gibi, birtakım yaptırımlar da oluşmaktadır ve tabiî ki,
denizler, karalar gibi olmadığı için, ülkelerin kullandığı ortak alanlar olduğu
için, biz de, bu tip kurumlara üye olmak durumundayız ve IMO'ya üyeyiz. Bu yaptırımlardan bir tanesi de, 2002 yılında bütün
gemilerin belirli standartlara sahip olmasıyla ilgili. Dolayısıyla, şu anda
bizim elimizde olan 10 milyon dwt civarındaki gemilerin birçoğu, Avrupa'nın
birçok limanına giremeyecek durumda. Bu arada, tersanelerimiz de boşta. Bu iki
problemi birleştirdiğimizde, şu anda, hükümetimizin yapması gereken -nasıl
olsa, bütün armatörlerimiz, gemilerini değiştirip, yeni gemiler alacaklar- bu
gemilerin dışarıdan alınmasını ve paraların dışarıya çıkmasını engellemek.
Bunun için de, yeni gemiye, Türkiye'de yapılan yeni gemiye teşvik vererek, yurt
dışından gelecek gemilerin ithalatında birtakım maliyet artırıcı önlemler alarak,
hem tersanelerimizi canlandırmalı, oralarda istihdam sağlamalı, aynı zamanda da
gemilerimizin yenileşmesi sağlanmalıdır. Tasarının bu maddesinin hayırlı olmasını diler,
hepinize saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yazıcı. Şahsı adına ikinci söz, Samsun Milletvekili Sayın Musa
Uzunkaya'ya aittir. Buyurun Sayın Uzunkaya. MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli
milletvekili arkadaşlarım; tasarının 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz
almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Arkadaşımız, az önce, bizim, sanki böyle bir anlaşmayı
kabul etmediğimiz anlamında bir değerlendirme yaptılar. Öyle bir düşüncemiz
yok. Açık olarak söylüyoruz, biz, daha önce de söyledik, gerçekten,
uluslararası bu tür, çıkarlarımızın halel görmediği, zarar görmediği her türlü
anlaşmayla ilgili hakikaten, üstelik de burada hiçbir değişiklik
yapılmayacaksa, buradaki tartışmaların gereksizliğini de söyledik, bunu da
samimî söyledik. O zaman, tüzük değiştirerek, milletvekillerinin
haklarını oradan kısmak yerine, konuşmak yerine, buraya gelmesi ve gelmemesi
gereken veya hangi statüde gelmesi gereken konusunu tartışsak, daha iyi olur
diye düşünüyorum; ama, bittabi, burada arkadaşımız, keşke, (C) sınıfında değil,
(A) kategorisinde olabilseydik diyor. Bu, bir temennidir. Sayın Bakanımız da bu
temenniye katıldılar. İnşallah, o döneme geçilecektir. Değerli arkadaşlar, burada önemli olan şu, hep bunu
vurguluyoruz: Uluslararası anlaşmalarda, altına imza attığımız anlaşmalar değil
mesele, bu anlaşmaları bizim veya tarafların ne ölçüde uygulayıp
uygulamadığıdır. Yani bir Boğazlar sorunu, bir geçiş, geçişte uğranılan
zararlar... Bakınız, değerli bir karikatüristimiz çok enteresan bir
şey çizmiş. Şu, Karadenizin; -bilmiyorum, çok iyi göstermiyor ama- etrafındaki
ülkeler, Rusya, Ukrayna, Romanya, Tuna üzerinden gelen kirlilik, Bulgaristan,
Türkiye, Gürcistan ve Azerbaycan... Azerbaycan da aday. Neden; çünkü, o da
Novorossisk Limanından, pazara, Batı'ya satılacak petrolünün, Hazar Denizi ve
Karadeniz'den geçmesini istiyor. Dolayısıyla, yeni bir deniz kirliliği olayıyla
karşı karşıya kalacağız. Belki, bilemiyoruz, bir endişe olarak söylüyorum;
mutlaka, Türkiye'nin yararına olmasını dilediğimiz bir Mavi Akımın,
Karadeniz'in altından geçmesinin önümüzdeki dönemlerde neleri getirip
getiremeyeceğini -tabiî ilgili uzmanlar söylüyorlar- hakikaten geçebilecek mi,
geçemeyecek mi; ama, bir kirlilik oluşturacak mı? Bu kadar tahribatı
görmezlikten gelmemiz mümkün değil. Binlerce yıldır süregelen doğa-insan ilişkisinde,
özellikle yüzyılımızda âdeta bir savaş, bir katliam yaşanıyor. Bu savaşta,
Karadeniz en çok yara alan denizlerden biridir. Türkiye'nin genel denizleri
bunu almıştır -az önce Sayın Bakanım da ifade ettiler- ama, Karadeniz gerçekten
kirlenmiş. Zaten hidrojen sülfür gazıyla, Karadenizin altı büyük bir gaz
tabakası; yani, Karadeniz'in altında normalde canlılık yok. Ha, böyle bir
deniz, üstten de kirletilmek suretiyle bir ölü denize dönüşüyor. Bu fecaati
ülkenin görmesi lazım. Karadenizde kıyıları olan, bunun altında imzası bulanan
40 ülke hangileriyse, behemehal bu konudaki duyarlılığı, yasanın gerektirdiği,
anlaşmanın gerektirdiği kuralları yerine getirmesi lazım; getiremezsek,
Karadeniz elimizden çıkmak üzeredir. Denizlerin birini diğerinden tecrit
edemezsiniz. Boğazlarla bağlantılı diğer denizlerimiz de aynı fecaati maalesef
yaşamaktadır. Sanayileşmiş Orta Avrupa ülkelerini de kapsayan geniş
bir havzaya sahip olan Karadeniz, evsel ve endüstriyel atıklarla yok olmak
üzereyken, şimdi de, çok uluslu petrol şirketlerinin finanse ettiği ve
Rusya'nın endüstriyel atıklarla bölgedeki etkinliğini sürdürmesi adına
dayatılan Hazar petrollerinin, Karadeniz'deki Novorossisk Limanından dünya
pazarlarına açılması projesi, aynı zamanda, Karadenizdeki canlı yaşamı tümüyle
tehdit etmektedir; hakikaten, hadise budur. Yani, Karadeniz, bakınız, yıllar
önce -Karadenizli arkadaşlarım çok iyi bilir, ülkenin her tarafından
Karadenizli milletvekili arkadaşlarım var- sayısız balık çeşidine sahipken, şu
anda bir elin 5 parmağını geçmeyecek kadar balık çeşidi yetişiyor; âdeta, hamsi
ürktü, hamsi yok. Bu sene hamsi yok satıyor. Yani, bu mevsimde Karadenizlinin
ve ülkenin en çok yediği gıdalardan birisi olan hamsi yok, zayiattan. Niye;
hakikaten korkunç bir kirlilik yaşıyoruz. Sayın Bakanımız, bir şeyler yapmak istiyor, büyük bir
gayret göstermek istiyor; ama, yeterli değil. Gerçekten, ulusal bir projenin
uygulanması lazım diyoruz; sadece Karadeniz için değil, Marmara için de böyle.
Bu arada burada gıyabında kendilerini tebrik ediyorum; Türkiye yatırım bütçesi
oranında büyük bir bütçeyle İstanbul İSKİ -yatırımı, katrilyona ulaşmaktadır-
yatırımlarının yüzde 56'sını çevre temizliği için, çevrenin temizlenmesi
için... (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) MUSA UZUNKAYA (Devamla) - Sayın Başkan bitiriyorum. BAŞKAN - Efendim, lütfen tamamlayın. MUSA UZUNKAYA (Devamla) - ...yüzde 44'ünü ise, su ve su
birikimleri; yani, havzalar, göletler ve barajlar için değerlendirmektedir. Bu
nedenle, İstanbul Büyükşehir Belediyemizi, bundan kısa bir zaman önce, bir
hafta, üç hafta, beş hafta yetecek suyu kaldı denilen İstanbul'u, elhamdülillah
bugünkü şartlarda suya kandıran İstanbul belediyesi, İSKİ kurumuyla beraber, şu
anda yatırımlarının yüzde 56'sını Marmara Denizi, Boğazlar ve özellikle
İstanbul'un o yedi tepesini birbirine bağlayan, bir anlamda denizlerine ulaşan
ırmakların, derelerin ıslah projesine verdi. Dolayısıyla bu çalışmaların,
Türkiye genelinde yapılmasını temenni ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP
sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Uzunkaya. 1 inci madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Maddeyi oylarınıza sunuyorum... KAMER GENÇ (Tunceli) - Karar yetersayısının
aranılmasını istiyorum. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, ismimi vererek,
Sayın Yazıcı bir sataşmada bulundu, yerimden söz istiyorum. BAŞKAN - Oylamaya geçtim, müsaade ederseniz... 1 inci maddeyi oylarınıza... YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, daha önceden söz
istedim yalnız. İsmimi vererek sataşmada bulundu söz istedim. BAŞKAN - Zabıtları getirteyim; takip edememişim
efendim, bakayım. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sorum var Sayın Başkan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Başkan, Sayın
Konukoğlu'nun sorusu var; önünüze bir bakın canım. BAŞKAN - Buyurun Sayın Öztürk, sorunuzu
yöneltebilirsiniz. BOZKURT YAŞAR ÖZTÜRK (İstanbul) - Sayın Başkan,
aracılığınızla Sayın Bakanımdan sormak istiyorum: Uluslararası sularda
taşımacılık yapan gemilere uygulanan yakıt indirimi, ulusal sularımızda
taşımacılık yapan gemilere de uygulanamaz mı? Gereğini ne zaman yapacaksınız? İkinci sorum: İstanbul Boğazındaki trafik problemleri,
güzel İstanbulumuz için çok büyük tehlikeler arz etmektedir. Bugün kadar
yapılmayan sinyalizasyon sistemi, sizin Bakanlığınıza nasip olmuştur. Bu
sistemin yapımına ne zaman başlanacak, ne zaman bitirilecektir? İstanbulumuza
bu müjdeyi verir misiniz. Teşekkür ederim. BAŞKAN - Ben de teşekkür ediyorum efendim. Sayın Konukoğlu, buyurun efendim, sorunuzu yöneltebilirsiniz. İBRAHİM KONUKOĞLU (Gaziantep) - Sayın Başkanım,
aracılığınızla Sayın Bakana soru yöneltmek istiyorum. Sayın Bakanım, Bakanlığınız döneminde Kıyı Emniyeti ve
Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne kaç personel alınmıştır? Daha önce kâr eden bu
kuruluş, alınan bu personel nedeniyle kâr etme açısından nasıl etkilenecektir? Teşekkür ediyorum efendim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Sayın Bakan, buyurun efendim, soruları
cevaplandırabilirsiniz. DEVLET BAKANI RAMAZAN MİRZAOĞLU (Kırşehir) - Çok
teşekkür ediyorum. Önce, Sayın Bozkurt Yaşar Öztürk'ün sorusuna cevap
vermek istiyorum. Uluslararası sularda gemilerimize, deniz nakil
vasıtalarımıza tanınan transit yakıt hakkı, bizim kendi karasularımızdaki
gemilerimize tanınmamaktadır. Karasularımız dahilinde, kabotaj hattında
seyreden gemilerimize 2,5 misli daha fiyatlı mazot verilmektedir. Konuşmamda da
belirttim, müsteşarlığımızda yapılan çalışmayla, bu konuda bir kanunî düzenleme
yapmaktayız; bunu, kısa zamanda Yüce Meclisin de huzuruna getireceğiz. Kabotaj
hattındaki gemilerimize de, uluslararası sularda seyreden gemilerimiz gibi,
ucuz yakıt ve mazot vererek teşvik etmek istiyoruz, karasularımızdaki deniz
ulaşımını teşvik etmek için. Sorunuzun ikinci şıkkı, Türk Boğazlarındaki gemi trafik
ve bilgi sisteminin ihalelerini yaptık; bu pazar günü, İstinye Körfezinde
temelini atacağız. Hepinizi davet etmiştim, davetimi yeniliyorum. Haziran
ayının sonunda da, bu projeye start vereceğiz, bitireceğiz. Bu suretle, gemi
trafiğini tam anlamıyla kontrol edeceğiz. Çok değerli DYP'li arkadaşımız Sayın Konukoğlu'nun
sorusuna gelince; benim, Bakanlığım süresinde, Bakanlığıma bağlı Kıyı Emniyeti
ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğüne, 102 personel alınmıştır. Bunun, 60 tanesi,
özelleştirilen denizcilik kurumlarından, Başbakanlık Devlet Personel Başkanlığı
vasıtasıyla gelmiştir; kapsamdışı personeldir bunların çoğu. Geriye kalan
personelin 43 tanesi, geçici personeldir. Geçici personelin de, 28 tanesini
İstanbul'dan aldım; yani, zannedildiği gibi, Kırşehirliler buraları doldurmadılar.
Seçmenlerim de bir hayli tenkit etmekteler. 28 taneden geriye kalan 15 tanesini
de, diğer vilayetlerimizden, kıyı ve şehirlerden almış durumdayız. Kıyı Emniyeti ve Gemi Kurtarma Genel Müdürlüğümüz,
tarihinde ilk defa, 1997'den beri, yatırım yapmaktadır. 2000 yılı içerisinde,
Alaybey Tersanesinde -şu anda, Deniz Kuvvetlerimize bağlı- 2 kurtarma römorkörü
yapılmıştır. 2 kurtarma römorkörünün yapılması için, DPT'den 2001 yılı için
yatırım müsaadesi alınmıştır. Alaybey Tersanemizde, Türk mühendisinin planıyla,
kurtarma römorkörlerine devam edeceğiz. Ayrıca, yine, ilk defa, bu sene, Türkiyemiz
sahillerinde acil müdahale istasyonları kurma çalışmalarımız devam etmektedir,
bunun bir tanesini, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde kurduk, 2001 yılı
içerisinde bu sayıyı 37'ye çıkaracağız. Kıyılarımızda, karasularımızda ve
yerine göre açık denizlerdeki her türlü gemi kazasında, Kıyı Emniyeti Gemi
Kurtarma Genel Müdürlüğümüz hizmete hazır hale gelecektir. Teşekkür ediyorum. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan. KAMER GENÇ (Tunceli) - Sayın Bakan, biz,
Kırşehirlilerin alınmasına karşı değiliz... BAŞKAN - Efendim, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum:
Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir. 2 nci maddeyi okutuyorum: MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer. BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına,
Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından
alkışlar) FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) - Sayın Başkan,
değerli milletvekilleri; Diyarbakır'da meydana gelen ve Diyarbakır Emniyet
Müdürümüzün şehadetiyle ve birkısım polislerimizin şehadetiyle son bulan
hadiseden duyduğumuz üzüntüyü burada dile getirmek istiyorum. Osmaniye Milletvekili olarak, Osmaniye halkının
taziyelerini sunuyorum ve görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının, ülkemize
hayırlı olmasını, hayırlı hizmetlere vesile olmasını diliyorum. Yüce Heyetinizi
saygıyla selamlıyorum. (FP, DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Ünal. Şahsı adına, Sayın Cahit Savaş Yazıcı; buyurun efendim
(DSP sıralarından alkışlar) CAHİT SAVAŞ YAZICI (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli
milletvekilleri; ben de kanunun vatanımıza, milletimize hayırlı olmasını diler,
saygılar sunarım. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar) BAŞKAN - Sayın Uzunkaya, şahsı adına... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Konuşmayacağım Sayın Başkan,
vazgeçtim. BAŞKAN - Teşekkür ediyorum. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Kabul edilmiştir. 3 üncü maddeyi okutuyorum: Madde3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür. BAŞKAN - Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına
Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik. Buyurun. FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) - Sayın
Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Ben de, bugün
meydana gelen menfur suikastı lanetliyor, görüşülmekte olan denizcilikle ilgili
yasanın tasarısının ülkemize hayırlar getirmesini diliyor, hayırlı akşamlar
diliyorum. (Alkışlar) BAŞKAN - Teşekkür ediyorum efendim. Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...
Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, sataşmadan dolayı
söz istemiştim... BAŞKAN - Zabıtlar gelmedi efendim, ben de merakla
bekliyorum. YAKUP BUDAK (Adana) - Sizin takip etmemeniz benim suçum
mu Sayın Başkan!?! BAŞKAN - Efendim, ben takip edemiyorum. YAKUP BUDAK (Adana) - Arkadaşımız ismimi vererek
sataşıyor. Kendileri de biliyorlar ki, Türkiye (C) grubundadır, biz, (A) grubu
olarak temennimizi söyledik yani... BAŞKAN - Efendim, oturumumuz devam ediyor, gelir. Sayın Yazıcı, bir sataşma var mı, kasten bir şey ifade
ettiniz mi? MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Var, var... BAŞKAN - Ne dedi efendim, önce onu alayım; eğer
zabıtlar yetişmezse... Buyurun, ne dedi?.. YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan... MUSA UZUNKAYA (Samsun) - Sayın Başkan, iki satırlık
konuşmasına imkân tanısanız, uzamazdı. İstirham ediyorum... Lütfen, mikrofonu
açın, arkadaşımız belki bir cümleyle bitirecek işi. BAŞKAN - Buyurun Sayın Budak. VII. – AÇIKLAMALAR VE SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR 1. – Adana
Milletvekili Yakup Budak’ın, İstanbul Milletvekili Cahit Savaş Yazıcı’nın
şahsına sataşması nedeniyle konuşması YAKUP BUDAK (Adana) - Sayın Başkan, Sayın Yazıcı,
üyelerin oy farkının olmadığını söyledi; doğrudur, 157 üyenin hiçbirisinin oy
farkı yoktur. Biz, Türkiye, (C) kategorisine niye bu zamana kadar gelememiştir,
gayret edip (A) kategorisinde olmamız gerekir diye temennimizi bildirdik. (C)
grubuna girmemizden dolayı da mutluluk duyduğumuzu ifade ediyoruz; fakat, Sayın
Yazıcı, sanki bizim (C) grubuna girmemizden rahatsız olduğumuz gibi bir
anlayışla çıkıp burada konuştular, düzeltmek istiyorum ve kendilerinin
anlayışlarını da, değerlendirmelerini de kendilerine bırakıyorum. Denizcilik
konusundaki bilgilerine de güveniyoruz; ama, böyle, birtakım lüzumsuz
tartışmalara da yol açmamasını diliyor, saygılar sunuyorum. BAŞKAN - Çok teşekkür ediyorum. VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam) 2. – Uluslararası
Denizcilik Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun
Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm ve
Dışişleri Komisyonları Raporları (1/549) (S. Sayısı: 202) (Devam) BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, tasarının tümü
üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır. Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Açık oylamanın elektronik cihazla yapılması hususunu
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir. Oylama için 2 dakika süre veriyorum. (Elektronik
cihazla oylama yapıldı) BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uluslararası Denizcilik
Örgütü Sözleşmesinde Yapılan Değişikliklerin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna
Dair Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasının sonucunu ifade ediyorum: Oylamaya 227 sayın milletvekilimiz iştirak etmiş; 214
kabul, 7 ret, 2 çekimser, 4 mükerrer oy kullanılmış ve böylece tasarı
kanunlaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Grup başkanvekillerimizin varmış olduğu mutabakat
sonrası, kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 25 Ocak 2001
Perşembe günü, alınan karar gereğince, saat 14.00'te toplanmak üzere birleşimi
kapatıyorum. Kapanma
Saati: 23.00 BİRLEŞİM 48
İN SONU |
|