Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 31 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

82 nci Birleşim

18 . 4 . 2000 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in, dış siyasetteki son gelişmeler ve gerçekleştirdiği temaslar konusunda gündemdışı açıklaması ve ANAPVan Milletvekili Kâmran İnan, MHPAfyon Milletvekili Müjdat Kayayerli, FPAnkara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin, DYPİçel Milletvekili Ayfer Yılmaz, DSPAdana Milletvekili Ali Tekin’in grupları adına konuşmaları

2. – Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz’un, Muş’taki pancar ve tütün ekicilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu’nun, sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

4. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, köy enstitülerinin açılış yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/105) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/183)

2. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin (2/379) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/184)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2000 Pazar günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

B) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümünü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2000 Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılmasına; 23 Nisan 2000 Pazar günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başkaca konunun görüşülmemesine; görüşmelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına 10 dakika süreyle söz verilmesine, siyasî parti gruplarına 10’ar dakika süreyle söz verilmesine, 80 inci yıldönümü kutlamaları için Türkiye’ye gelecek olan yabancı ülke parlamento başkanlarından birine 10 dakika süreyle söz verilmesine ilişkin Başkanlık önerisi

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay denetim elemanlarınca hazırlanan raporların YÖKBaşkanı tarafından dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/305)

2. – Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun; öğrenci pasolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/340)

3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Akçakale İlçesinde açılan yüksekokulun bina ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/336)

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Siverek İlçesine bağlı bazı köylerin yatılı ilköğretim bölge okulu ve öğretmenevi ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/359)

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Siverek İlçesinin öğretmen ihtiyacına ve kapalı köy okullarının ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/360)

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İlindeki taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/362)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Halfeti İlçesi Argaç Köy sınırları içinde bir yatılı bölge ilköğretim okulu açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/363)

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/286)

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/289)

10. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/290)

11. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Suruç’un içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/315)

12. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Akçakale-Hilvan-Siverek-Diyarbakır demiryolu inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/314)

13. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

14. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde Kadastro Müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

15. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (6/292)

16. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, sürücü kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/309)

17. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, polis okullarının eğitim süresine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

18. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Cumhurbaşkanlığı Köşkünde meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/311)

19. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Pınarcık Kayak Merkezi Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (6/312)

20. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Ceylanpınar’da topraksız çiftçiye toprak dağıtımı için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

21. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa’da din turizminin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

22. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Birecik’te baraj göl sahasında kalan köylerin istimlak programlarının yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/317)

23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman-Gerger Belediye Başkanının kaybolmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)

24. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt İli Alkumru ve Pervari Hidroelektrik Santralı Projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (6/319)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1602)

2. – Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin cevabı (7/1625)

3. – Bursa Milletvekili Ahmet Sünnetçioğlu’nun, 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1643)

4. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Ladik Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1653)

5. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, bayram tatillerinde yük kamyonlarının trafiğe çıkma yasağının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1672)

6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, maç sonrası yapılan sevinç gösterileri sırasında meydana gelen olaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1676)

7. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, bayram tatili süresince meydana gelen trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1679)

8. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, kültür varlıklarımızın korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1685)

9. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir Kültür Sitesi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1696)

10. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunda çalışan mühendislerin ücretlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (7/1700)

11. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1709)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Çorum Milletvekili Melek Denli Karaca, Mareşal Fevzi Çakmak'ın ölümünün ellinci yıldönümü,

İstanbul Milletvekili Masum Türker, yazılım ihbarlarıyla ilgili ilanlar,

Nedeniyle gündemdışı birer konuşma yaptılar;

Konya Milletvekili Veysel Candan'ın, Akkuyu nükleer santralı ihalesindeki gelişmelere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen cevap verdi.

Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski'nin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna hitaben bir konuşma yapma isteği, kabul edildi.

(9/29), (9/38), (9/39), (9/40-41), (9/42), (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları Başkanlıklarının iki aylık eksüre istediklerine ilişkin tezkereleri okundu; komisyonlara, daha önce kendilerine verilen çalışma sürelerini doldurmaları nedeniyle iki aylık yeni ve kesin süre verildiği açıklandı.

İzmir Milletvekili Rifat Serdaroğlu'nun, 4342 Sayılı Mera Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifini (2/356) geri aldığına ilişkin önergesi okundu; Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonunda bulunan teklifin geri verildiği bildirildi.

Genel Kurulu ziyaret eden Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski'ye Başkanlıkça "Hoş geldiniz" denildi.

Polonya Cumhurbaşkanı Aleksander Kwasniewski, Genel Kurula hitaben bir konuşma yaptı.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler " kısmının:

1 inci sırasında bulunan, Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının (1/635) (S.Sayısı: 400) görüşmeleri tamamlanarak kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

2 nci sırasında bulunan, 370 sıra sayılı kanun tasarısının görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

18 Nisan 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 18.23'te son verildi.

Mehmet Vecdi Gönül

Başkanvekili

Vedat Çınaroğlu Tevhit Karakaya

Samsun Erzincan

Kâtip Üye Kâtip Üye

No. : 113

II. – GELEN KÂĞITLAR

17 . 4 . 2000 PAZARTESİ

Rapor

1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/100) (S. Sayısı : 404) (Dağıtma tarihi : 17.4.2000) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce Ardahan İli için ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Devlet Bakanından (Mustafa Yılmaz) yazılı soru önergesi (7/1819) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

2. – Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, Ardahan İli için ayrılan yatırım ödeneklerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1820) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

3. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, GSM ihalelerine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1821) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

4. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, TÜPRAŞ’ ın özelleştirilmesi sırasında verilen reklamlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1822) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Esenboğa Havalimanı danışma bürolarında görevli personele ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1823) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

6. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, İskenderun İlçesindeki KOBİ ve Küçük Sanayi Sitelerine ayrılan ödeneğe ve yatırım projelerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1824) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

7. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, aday memur durumundaki doktorların görev yeri dışında yüksek lisans hakkı olup olmadığına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1825) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

8. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Hatay İlindeki tütün üretimine ve fiyatına ilişkin Devlet Bakanından (Rüştü Kazım Yücelen) yazılı soru önergesi (7/1826) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

9. – Hatay Milletvekili Mustafa Geçer’in, Bağ-Kur primlerine yapılan zamma ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1827) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

10. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Kız Yetiştirme Yurdu ve Huzurevi inşaatlarına ilişkin Devlet Bakanından (Hasan Gemici) yazılı soru önergesi (7/1828) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

11. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, gazetelere verilen idarî para cezalarının tahsil edilip edilmediğine ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1829) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

12. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, tarım sektörüne dolar cinsinden transfer edilen kaynak miktarına ilişkin Devlet Bakanından (Recep Önal) yazılı soru önergesi (7/1830) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

13. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Çeçenistan’a yönelik politikalara ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1831) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

14. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, günlük bir gazetede yayınlanan işkence haberinin doğru olup olmadığına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1832) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

15. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Tasarrufu Teşvik Fonu’na ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1833) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

16. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Niğde’de başörtülü vatandaşların özel güvenlik görevlilerince zorla otobüslerden indirildiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1834) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000)

17. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, İstanbul’da görevli bir öğretmene başörtüsü nedeniyle yapılan uygulamaya ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1835) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.4.2000

No. : 114

18 . 4 . 2000 SALI

Rapor

1. – Giresun Milletvekilleri Mustafa Yaman, Burhan Kara, Hasan Akgün, Turhan Alçelik, Rasim Zaimoğlu ve 14 Arkadaşının, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/333) (S. Sayısı : 403) (Dağıtma tarihi : 18.4.2000) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

18 Nisan 2000 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin ÇELİK (Van), Melda BAYER (Ankara)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 82 nci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, hükümet adına, Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem, son dönemde gerçekleştirdiği temaslar ve diğer gelişmeler hakkında, İçtüzüğün 59 uncu maddesi uyarınca söz isteminde bulunmuşlardır. Gündeme geçmeden önce, bu istemi yerine getireceğim.

Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istekleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim.

Konuşma süreleri, siyasî parti gruplarımız için 10'ar dakika, milletvekilleri için 5 dakikadır.

Sayın Bakanım, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır Sayın Bakanım.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in, dış siyasetteki son gelişmeler ve gerçekleştirdiği temaslar konusunda gündemdışı açıklaması ve ANAPVan Milletvekili Kâmran İnan, MHPAfyon Milletvekili Müjdat Kayayerli, FPAnkara Milletvekili Oya Akgönenç Muğisuddin, DYPİçel Milletvekili Ayfer Yılmaz, DSPAdana Milletvekili Ali Tekin’in grupları adına konuşmaları

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dışsiyasetteki son gelişmelere ilişkin olarak kısaca bilgi sunmak istiyorum. Aslında, bu bilgi sunuşunun daha sık olabilmesi de gerekiyor. Bunu, şu dönemde, biz, Dışişleri Bakanlığı olarak, birkaç mekânda, birkaç platformda gerçekleştirmeye çalışıyoruz ve bakıyorum, ekim ayında bilgi sunmuşuz Genel Kurulumuza; kasımda, Dışişleri Komisyonumuzla bir toplantı yapmışız; yine, kasımda, Plan ve Bütçe Komisyonunda; aralık ayında Büyük Millet Meclisimizin Genel Kurulunda; ocak ayında, önemli bir toplantıyı, hükümeti oluşturan üç partimizin liderleriyle yapmış ve kendilerine Avrupa Birliği konusundaki meseleler, yaklaşımlar, sorunlar, yöntemler hakkında bilgi sunmuşuz. Şubat ayında, yine, özellikle Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri konusunda Büyük Millet Meclisimizin Dışişleri Komisyonuyla toplanmışız. Yine, şubat ayında, Çeçen mültecilerle ilgili olarak, koalisyonu oluşturan üç partimizin liderine bir sunuş yaptık Sayın İçişleri Bakanımızın da bulunduğu bir toplantıda ve onun sonucunda da, hükümet sorumlularımız, kamuoyuna politikamızla ilgili bilgi vermiş. Bu arada, yine, bizim yapmaya çalıştığımız, partilerimizden ve milletvekillerimizden dışişleri konusunda gelen istekleri, talepleri karşılamaya çalışmak. Parti düzeyinde, Doğru Yol Partimizle ve Milliyetçi Hareket Partimizle iki defa dış konularda sunuşumuz oldu; Anavatan Partisi Sayın Genel Başkanına, benim bilgi sunuşum oldu. Ayrıca, Dışişleri Komisyonumuzun toplantılarında hazır bulunan arkadaşlarımız aracılığıyla da, mümkün olduğunca, bu bilgi sunuşlarını devam ettirdik. Bunlar, mükemmel olduğu, yeterli olduğu için konuşmuyorum; ama, sözlerime girerken bu bilgiyi de sunmak istedim.

Sayın milletvekilleri, Türkiyemizin dışpolitikası, sürekli gelişen, kendini ileriye götüren bir çizgi izlemiştir ve izlemektedir. Burada, Türkiyemizin 21 inci Yüzyıldaki konumu üzerine, işlevi üzerine, bu konumu tarif eden iki hedefe Türkiyemiz yönelmiştir. Hedeflerden birincisi, gelişen, büyüyen Avrasya bütününün, Türkiye olarak, merkezî, belirleyici bir ülkesi olmak; ikinci hedefimiz, Avrupa Birliğinin tam üyesi olmak. Bu iki hedef, Türkiye'nin 21 inci Yüzyıldaki küresel işlevinin tanımını getirmekte ve bu hedefe yönelirken birkaç temel yöntem izlemekteyiz. Bunlardan birincisi -ki, bu tanımı yapmaktayım ve geliştirmekteyiz- Türkiye'nin tarihî coğrafyası tanımını yerleştirmekteyiz. Türkiye'nin tarihî coğrafyası, bizim açımızdan, Türkiyemiz ve dışpolitikamız açısından, dışsiyasetin çok belirli bir ölçüsü, parametresidir. Nedir Türkiye'nin tarihî coğrafyası; Türkiye'nin tarihî coğrafyası, bizim, kendileriyle tarihi paylaşmış olduğumuz toplumların yaşadığı coğrafyadır; inancı paylaştığımız, paralel kültürü paylaştığımız, dili paylaştığımız insanların var olduğu tarihî coğrafya. Bu, Türkiyemiz açısından çok önemli bir birikimdir. Biz, bundan üç yıl önce göreve başladığımızda bu hedefi tanımlamıştık, ortaya koymuştuk. Türkiye'nin tarihî coğrafyası dediğimizde Balkanlar, Kafkasya, Ortaasya, Ortadoğu, Kuzey Afrika, hatta, Afrika'da Sudan, Yemen; yani, yüzlerce yıl kendileriyle ortak özellikleri paylaştığımız insanların coğrafyası. Biz, bu bağlamda, mümkün olduğunca, bu coğrafyada, Türkiyemizin etkinliğini, gücünü, siyasî ilişkisini, ekonomik ilişkisini geliştirmek iddiasındayız ve belli ölçüde de bunu başarmaktayız, geliştirmekteyiz.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Bakanım, Doğu Türkistan'ı unuttunuz!

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Şimdi, burada, hemen yine bu coğrafyadan devam edeyim. Sözünü ettiğim bu coğrafyada olumlu gelişmeler söz konusudur. Bazı sıkıntılarımız var, ona geleceğim. Bir defa, Kafkasya'da olumlu gelişme dediğimizde, öncelikle Sayın Cumhurbaşkanımızın büyük gayreti ve öncülüğünde, Türkiyemiz, Bakü-Ceyhan gibi dev bir projede -ki, bunda çok menfaat vardır, çelişkili menfaat, ulusal menfaat, şirket menfaatı- ciddî mesafe almıştır. Enerji Bakanımızın elbette yönlendirdiği çalışmalarda, bizim katkımızla, şu anda, bizim, ekonomiden sorumlu müsteşar yardımcımız Washington'da bu konuyla ilgili toplantılara katılmaktadır.

Yine, Kafkasya'da olumlu gelişme dediğimizde, geçenlerde gerçekleşen Türk zirvesi ve orada bu Bakü-Ceyhan konusunda Sayın Cumhurbaşkanının sağladığı gelişmeden bahsetmek istiyorum. Bu tarihî coğrafya içinde baktığımızda, bir defa, Türkiyemizin birçok bölgede gelişen ilişkisini görüyoruz ve bunlar bir siyasî ortamın hazırlanmasıyla mümkün oluyor. Örneğin, bu sabah aldığım bir haberi size sunayım: Habere göre, bugün, Türkiye, Malezya'ya askerî zırhlı araç satışı anlaşmasını tamamlamış gözüküyor ve 300 milyon dolarlık bir ihracat; bunlar çok önemli.

Yine, Afrika kıtası bizim için çok önemli. Afrika kıtasında olağanüstü bir gelişme içerisindeyiz; olağanüstü, rakamlar küçük, onun için gelişme olağanüstü; rakamlar küçük. Geçmişte 2 milyon dolar, 5 milyon dolar, 10 milyon doları katlayarak, 20 milyon dolara çıkarmışız. Önemli değil tabiî 20 milyon 30 milyon; ama, yükseliş ölçüsü, yükseliş temposu çok önemli. Örneğin, kimin aklına gelirdi, bize verilen, elçilikten aldığımız, ekonomik çevreden aldığımız haber, Kongo Brazzaville ile 10 milyon dolarlık bavul ticareti yapıyoruz bugün. Yani, bu, bizim hiç hesaplarımızda olan bir şey değildi. Sudan'a olan ihracatımız katlanarak büyüyor ve Afrika'nın birçok kesitinde...

Kuzey Afrika'da tarihsel coğrafyamız olan Fas, Cezayir, Tunus... Ben, Cezayir'e perşembe sabahı gideceğim. Tunus'a gittim, Fas'a gittim, siyasî ortam oluştu ve bunlardan Cezayir ile zaten çok ileri düzeyde bir ekonomik ilişkimiz söz konusu; ama, ihracata dayalı, likit gaza dayalı. Şimdi, biz, Cezayir'e ihracatımızı artırmanın siyasî ortamını oluşturmaktayız.

Ortadoğu'ya çok fazla değinmeyeceğim; Ortadoğu ile iyi gelişmekte; Ortadoğu çok problemli bir coğrafya hiç kuşkusuz; ama, iyi bir gelişme içerisindeyiz.

Bu arada, yeni; yani, bu coğrafyanın dışına açılım, Latin Amerika'da gelişmemiz iyidir.

Son olarak, Sayın Başbakanımızın, Hindistan... Hindistan ki, bütün çabalarımıza rağmen -ki, üç yıldır çalışıyoruz Hindistan'la ilgili olarak- yeterli gelişmeyi sağlayamadığımız, bizim Bakanlık olarak bir büyük ülkedir, dev ülkedir; Sayın Başbakanımızın Hindistan ziyareti bize bu imkânı hazırlamıştır ve zannediyorum, Hindistan'la da ekonomik ilişkiler büyüyecektir.

Pakistan, fevkalade önemlidir Türkiye açısından. Pakistan, her dönemde Türkiye'ye kardeşlik ve dostluk göstermiş bir ülkedir. Pakistan'a da Sayın Başbakanımızın ziyareti planlanmaktadır ve Pakistan'la ilişkilerimiz, büyük ülke Pakistan'la, devam edecektir, gelişecektir.

Benim, Japonya'yla ilgili izlenimlerim son derece olumlu olmuştur. Japonya'yla, gerek Japonya'nın gerek Türkiye olarak bizim pek de uygulamadığımız bazı yöntemleri uygulayarak, çok ileri düzeyde siyasî açıklamalar, siyasî bağlantılar kurduk ve bunun ekonomiye yansıyacağını tahmin ediyoruz. Zaten, benim, Japonya'da, aynı zamanda Japon ekonomisinin en büyükleriyle temasım oldu; yemekli bir toplantı düzenlediler ve orada da Türkiye'nin ekonomisini anlatmak imkânını bulduk.

Amerika Birleşik Devletleri, Latin Amerika, bahsettiğim gibi, iyi gelişiyor. Amerika Birleşik Devletlerine biz -biz dediğim, bizim Bakanlığımız değil elbette, Türkiye- 1999 gibi ekonomik açıdan çok güç bir senede, kendi ihracatını artırmak başarısını gösterdi.

Sayın milletvekilleri, Türkiye, bir dünya devletidir. Dünya devleti olmanın bir kaçınılmaz sonucu -ki, bu, sadece bize özgü değildir- dünya devleti konumundaki bütün ülkelerin -Amerikasından, İngilteresine kadar hepsinin- ortak özelliği şudur: Çok yönlü ilişkiler, çok yönlü menfaatlar, çok yönlü beklentiler içinde, dünya devleti, birçok sıkıntıyla da karşı karşıya olan devlettir ve Türkiye olarak, bizim, dışpolitikamızda da sıkıntılarımız mevcuttur, zorluklarımız mevcuttur, aşılması pek de kolay olmayan meseleler mevcuttur.

Kafkaslardan ve Ortaasya'dan bahsettim; bir yönüyle, ilişkilerimizin iyi gittiğini söyledim. Ortaasya'ya çok yoğun çaba vermekteyiz. Aynı zamanda, hükümet bütünlüğü içerisinde, ilgili Devlet Bakanımız Sayın Çay'ın da sürekli temasları ve çabalarıyla, Ortaasya ile genelde iyi ilişkilerimiz büyümektedir, artmaktadır; fakat, hemen belirteyim; özellikle Çeçen savaşı sonrasında, Türkiyemizin önündeki sorunlu bölge, öncelikle Ortaasya ve Kafkasya'dır. Yani, bizim açımızdan, Türkiye açısından hayatî olan, bizim, siyasî, ekonomik, kültürel birçok ilişkimiz olan bu bölgede, ben, 2000 yılının sıkıntılı ve sorunlu olduğunu, olmaya da devam edeceğini görmekteyim.

Çeçen savaşı, bizim için fevkalade önemli olmuştur. Çeçen savaşında, Türkiye olarak hep şunu söyledik, dedik ki, bizim, Türkiyemizin anlayışı, toprak bütünlüğüdür; Türkiyemizin anlayışı, teröre -hangi türü olursa olsun- karşı olmaktır...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Bakan, Çeçenleri terörist kabul ettiniz.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – ...ama, Türkiye olarak, biz, insan hakları...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Çeçenleri terörist kabul ettikten sonra, mesele zaten bitmiştir.

BAŞKAN – Sayın Malkoç; lütfen...

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Çeçenistan'daki kadınların, çoluk çocuğun uğradığı, onların hedef olduğu vahşet, insan hakları konusu sadece oranın meselesi değildir, sadece ilgili devletin meselesi değildir; insan hakları sorunu hepimizin ortak meselesidir ve Çeçen insanının maruz kaldığı insan hakları ihlalleri, bizim, hepimizin meselesidir. Yine, Çeçenistan'a -onu iftiharla söyleyeyim Türkiyemiz adına- Çeçen mültecilere ilk yardımı ulaştıran ülke Türkiye olmuştur. 25 Kasım 1999; daha, dünya elini uzatmadan, Türkiyemiz, Silahlı Kuvvetlerine ait nakliye uçağıyla ilk yardımı ulaştırmıştır. Daha sonra, Ahmeta Vadisindeki geçici iskân mahallerindeki mültecilere, Türkiyemiz, yardım elini uzatmıştır; ilk olarak Aralık ayında 3 TIR'dan oluşan malzeme gönderilmiştir -uzatmayayım- şu anda da, kendilerinin emrinde olduğunu -ilgili Birleşmiş Milletler Teşkilatına- söylediğimiz seyyar aşevi oradadır. Hastanenin hazırlığı tamamlanmıştır; sahra hastanesini, ihtiyaç duydukları anda, biz, devreye sokacak konumdayız; yine, tıbbî yardım devam etmektedir. Şunu söyleyeyim, Çeçenistan konusunda ayrıca bir şey daha ekleyeyim, insanlar sınırımıza geldiğinde, biz, o insanlara, gerçekten ihtiyacı olanlara kapıları da açtık Türkiye olarak. Bu, bizim Bakanlığımızın şeyi değildir, ilgili bakanlık yaptı bunu; doğru olarak yaptı. Biz, yardımcı olduk kendilerine ve biz, her zaman, o insanlara yardım götürdük. Bunu, koalisyon liderlerinin toplantısında ele aldık, bu açıklamaları yaptık ve şu anda da, her tür yardımı yapmaya hazırız ve buna devam etmekteyiz.

Kafkaslar sorunlu bölge dedim. Kafkaslarda, bu Çeçen savaşı sonrasında, özellikle Gürcistan'ın, belli ölçüde Azerbaycan'ın hedef yapıldığı bir tehditkâr ortam oluşmuştur; bu, bizi çok kaygılandırmaktadır. Gürcistan'a her türlü güvenceyi verdik. Azerbaycan'la zaten çok yakın ilişkimiz var ve bu konuyu, NATO'da, özellikle Türkiye sahiplendi, tartışıyor, devam ettirtiyor ve Kafkasya'nın güvenliğinde Türkiye öne çıkıyor.

Yine, Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu bir düşünceyi geliştirmekteyiz; Kafkasya'da istikrar paktı. Bunun yazışmalarını yapıyoruz, daha henüz taslak aşamasında. İlgili devletlerin düşüncelerini almaktayız ve bunu geliştireceğiz.

Kuzey Irak'ta sıkıntımız vardır. Kuzey Irak çok hassas bir konudur. Kuzey Irak, bizim açımızdan, sadece bir dışsiyaset konusu değildir, aynı zamanda bir güvenlik konusudur, bizim güvenliğimizle bağlantılıdır. Bölücü terör hareketinin Türkiye'ye yönelik saldırılarının mayalandığı coğrafyalardan bir tanesi Kuzey Irak'tır ve Kuzey Irak'ta bizim Türkiyemizin yaklaşımları, Silahlı Kuvvetlerimizin, Dışişleri Bakanlığımızın, ilgili birimlerin koordinasyonuyla oluşmaktadır ve Türkiyemizin uzun vadeli menfaatlarını gözeterek oluşmaktadır.

Yine, sorunlu bir bölge; mesela, Ukrayna. Ukrayna'da bu talihsiz olay cereyan etti. Ardından, mahkeme kararıyla, bizim balıkçılarımızın ağlarına, araçlarına el konuldu. Şimdi, olayın bir hukukî boyutu var; bir de, en önemlisi, insanî boyutu ve siyasî boyutu var. İnsanî ve siyasî boyutta, biz, yapılabilecek her şeyi yapmaktayız ve bu konuda temaslarımız sürüyor. Henüz sonuç alamadık; onu da hemen arz edeyim; fakat, meselenin bilincindeyiz, elden gelen her şeyi yapmaktayız.

Sayın milletvekilleri, Türkiye'nin dışpolitikası, kendi tarihsel çizgisi doğrultusunda, etkinliğini, ilgili olduğu coğrafyaları ve bu coğrafyalardaki gücünü, varlığını artırarak devam etmektedir. Bu politikada eksik yok mudur; elbette, hangi politikada eksik olmaz ki...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Bakanım, Doğu Türkistan'dan hiç bahsetmiyorsunuz.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Bu politikada...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Çin Devlet Başkanı Türkiye için ne yaptı da madalya veriyorsunuz?!

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Sayın Başkan... Lütfen...

BAŞKAN – Sayın Malkoç...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Efendim, Çin Devlet Başkanı Türkiye'ye geliyor; Türkiye Cumhuriyetinin nişanını veriyoruz ona.

BAŞKAN – Sayın Malkoç...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Türkiye için ne yaptı; onu söylesin. (DSP sıralarından gürültüler)

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Saygılı ol.

BAŞKAN – Sayın Malkoç, sanıyorum, biraz sonra, Fazilet Partisi Grubu adına bir sözcünüz var... (DSP sıralarından "Saygılı ol" sesleri, gürültüler)

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Orada insanlar ölüyor; onlara karşı saygılı olun.

BAŞKAN – Sayın Malkoç!.. Lütfen!..

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Efendim... Sayın Başkanım, zamanı dikkate alarak...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Doğu Türkistan'da insanlar ölüyor.

BAŞKAN – Sayın Malkoç!..

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Buyurun Başkanım.

BAŞKAN – Beni, İçtüzüğü uygulatmak zorunda bırakmayın efendim. İçtüzüğü uygulatmak zorunda bırakmayınız.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Efendim, tekrar ediyorum...

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Efendim, ben, Çin Devlet Başkanı Türkiye'ye geliyor; ondan bahsetsin diyorum.

BAŞKAN – Önce, saygılı olun hatibe.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Türkiyemiz, öncelikle, kendi tarihî coğrafyasında...

BAŞKAN – Sayın Bakanım, bir dakika...

Önce, hatibe saygılı olmasını bilin. Genel Kuruldayız ve Türkiye'nin dışpolitikasıyla ilgili olarak Sayın Bakan ciddî konularda açıklamalarda bulunuyor.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Başkanım, usulünüz yanlış. (DSP sıralarından "Otur yerine" sesleri)

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Dinleyiniz... Önce, dinlemesini öğrenin.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Hayır efendim!.. Çin Devlet Başkanı Türkiye'ye geliyor. Niçin ondan bahsetmiyor, niçin Türkiye Cumhuriyeti madalyası veriliyor; onu izah etsin diyorum.

BAŞKAN – Sayın Malkoç, Meclis adabına uygun davranın lütfen.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Efendim, ben biliyorum Meclis adabını.

BAŞKAN – Siz, Meclis adabını biliyorsanız, bulunduğunuz yerden kürsüdeki hatibe o şekilde iki üç kez saldırıda bulunulmaz, önce bunu bilin lütfen.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Biliyorum efendim. Ben, bir açıklama yapsın diyorum.

BAŞKAN – Sayın Malkoç, böyle bir usul var mı?.. Böyle bir usul var mı?..

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Açıklama istiyorum efendim.

BAŞKAN – Açıklamanızı biraz sonra yapacaksınız.

ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Hayır, Sayın Bakandan istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakanım, size 2 dakika ilave süre veriyorum.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, önemli bir konu; açıklama yaparsa, memnun oluruz.

DIŞİŞLERİ BAKANI İSMAİL CEM (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiyemiz, dışpolitikasında, tarihsel çizgisi içerisinde, tarihimizin bize gösterdiği, bize tanıdığı imkânlar, Büyük Atatürk'ün bize gösterdiği hedefler çizgisinde kendisini geliştirerek devam etmektedir.

Burada, önce, kendimizi bilmek, kendimize güvenmek durumundayız. Türkiye'nin tarihî coğrafyası, bizim dışpolitikamıza, geçmişin getirdiği, verdiği çok önemli birikimdir ve biz, bu tarihî coğrafyayla ilişkilerimizi geliştirmek suretiyle, biz, 21 inci Yüzyılda Türkiye'nin hedefi olan, Avrasya'nın merkezî, belirleyici ülkesi olmak, Avrupa Birliğinin üyesi olmak hedefleri çerçevesinde kendimizi geliştirmekteyiz.

Avrupa Birliğiyle sıkıntılı konular yok mudur; vardır. Benim tatmin olmadığım, hâlâ münakaşasını, mücadelesini ettiğim bazı lüzumsuz yaklaşımları olmamış mıdır; olmuştur. Ekonomik konularda bir miktar gelişme sağlandı, daha fazlası mutlaka sağlanacaktır; ama, Avrupa Birliğiyle üyelik süreci Türkiyemizin önüne yeni bir açılım getirmiştir; Türkiyemizi, tarihin doğrultusunda ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bize gösterdiği hedef doğrultusunda daha ileriye götürmenin yeni bir imkânı, aşaması olmuştur. Bu hedeflere elbirliğiyle varacağımıza, ulaşacağımıza güveniyorum; hepinize saygılar, sevgiler sunuyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bakan.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Söz alıp da konuş!

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, Sayın Bakana, dışpolitika konusunda yaptığı açıklamalar için teşekkür ederiz; ancak, gündemde dışpolitikayla ilgili en önemli konu hakkında hiçbir bilgi vermemiştir. Çin Devlet Başkanı Türkiye'dedir. Doğu Türkistan meselesini...

BAŞKAN – Sayın Şener... Sayın Şener... Grup sözcünüz, biraz sonra, bu konuları enine boyuna muhakkak ki kamuoyuna duyuracaktır; aceleniz niye?! Buraya grup sözcünüzü bildirin, anons edeyim, açıklamanızı yapsın.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Efendim, hayır... Hayır... Sorun bizimle ilgili değil...

BAŞKAN – Yani, böyle bir usul var mı?

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sorun, bizim sözcümüzle ilgili değil, Sayın Bakanla ilgili; Genel Kurulu niçin bilgilendirmiyor?!

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına, Kâmran İnan.

Sayın İnan, buyurun efendim. (ANAP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA KÂMRAN İNAN (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün, 18 Nisan 1999 seçimlerinin yıldönümü. Sayın Bakanın bu vesileyle kürsüye çıkmış bulunmaları, aslında, bir olay olmaktadır; çünkü, Sayın Bakanı aramızda görmek gerçekten bir olaydır. (ANAP ve FP sıralarından alkışlar) Kendileri de bu ihtiyacı hissetmişlerdir ki, geçmiş dönemin bir envanterini çıkarmak ihtiyacını duymuşlardır. Bu bile, bir ruh halinin ifadesi olmak gerekir diye düşünüyorum.

Bir başka rahatsızlık duyduğum hususu bu vesileyle ifade edeyim: Yabancılar, Türkiye Cumhuriyeti Sayın Dışişleri Bakanını Türkiye Büyük Millet Meclisinden daha fazla görüyor ve yine benim üzüldüğüm bir nokta, kendilerinin temasta bulunup görüştüğü insanların Türkiye meseleleri hakkındaki bilgileri, bize verilenlerden fazla. Şu anda, burada yapılan konuşmada genel çizgiler... Peki, ne oldu 11 Nisan Lüksemburg toplantısında?! Yunanistan'la ilişkilerde neredeyiz?! Atina ziyareti, onların gelişi... Yeni Yunan Hükümetindeki yapılanma şekli; neredeyiz, bunlardan hiçbir bilgi yok.

Değerli milletvekilleri, gelecek ayın 14 ünde Türk demokrasisinin 50 nci yılı olacak. Bu dönemde en az gelişme kaydettiğimiz saha, dışpolitikanın demokratikleştirilmesi; millete, Parlamentoya mal edilmesi hadisesi. Bunu maalesef yapamadık ve son senelerde -üzülerek söyleyeyim- bu alanda, tekpartili dönemin dahi gerisine düştük. Benim yaşadığım parlamenter sistemin ve ondan öncekinde, Parlamentonun, hatta hükümetin ve kamuoyunun bu kadar hayatî dış konularda devre dışı tutulduğu bir başka dönem yaşanmamıştır.

Demokrasinin faydası ne; demokrasinin faydası -iç ve dış politikada bilhassa- frenleri artırmak suretiyle hata marjını minimuma indirmektir. Nedir o; muhalefetiyle, basınıyla, kamuoyuyla, parlamentosuyla, siz bu frenlerin hepsini devre dışı bırakırsanız, hata işleme marjını yükseltirsiniz, riski artırırsınız. Riskin faturasını kim öder; devlet öder, millet öder. İçpolitikadaki hatalarımızı düzeltebiliriz; ama, dışpolitikada yapılacak bir hatanın faturası çok pahalı olur ve düzeltilmesi de çok zor olur. Bizim endişemiz, sıkıntımız bu. Gelin, bu demokrasiyi, dışpolitika alanına da yayalım ve beraber bakalım.

Bakınız, Helsinki'den beri ne oldu? Ne gibi bir gelişme oldu bu kadar büyük şaşayla millete takdim edilen adaylık konusunda; hiçbir ilerleme yok. Parlamenter alanda 21-22 Martta Ankara'da yapılması öngörülen ortak toplantı yapılamadı. Onun Avrupa Parlamentosu cenahındaki Eşbaşkanının meşhur ve malum mazisi itibariyle çıkardığı olaylar...

Fonlar üzerinde hiçbirinin vetosu kalkmadı. Yunan hükümeti seçimlerden önce kaldırmayı sakıncalı bulduğunu söyledi; seçimler bitti, hükümet kuruldu; dördüncü malî protokolü 6 Eylülde yenilediler; vetoları devam ediyor.

Akdeniz İşbirliği Fonu, 450 milyon euro, hâlâ yerinde yerinde sayıyor. 750 milyon Avrupa Yatırımlar Bankası... Orada çok da garip bir oyun oynadılar cumhuriyet hükümetine; geldi, Avrupa Yatırımlar Bankası Başkan Yardımcısı 600 milyon euro'luk bir anlaşma yaptı, Depreme Destek Fonu; bu, meğer, bize, gümrük birliği çerçevesinde, esasen, Avrupa Yatırımlar Bankasınca verilmesi öngörülen 750 milyon euro'dan düşürülmüş bir rakam; bu kabul edilemez. Nerede 375 milyon euro, yine gümrük birliği çerçevesinde öngörülen?..

Daha acısı var; aday memleketlerin hazırlıkları için 400, 200, 250, 300 milyon euroluk yardımlar yapılıyor. Polonya 400 ve en aşağı. En büyük aday memleket durumunda bulunan Türkiye 170 ve bunu hükümet kabul ediyor.

Daha önemlisi var: Avrupa Parlamentosu bütçesinde, Türkiye, hâlâ, aday olmayan memleketlerin ikinci faslında. Birinci fasılda bulunan fonların hiçbirinden yararlanamıyor.

Daha önemlisi var: 13 aday memleketten 12'sinin temsilcileri, iki hafta önce Bürüksel'e davet edildi, tam üyelik müzakerelerinin stratejisini görüşmek üzere; Türkiye yok ve ortaya şu çıkıyor; Avrupa Birliğinin Türkiye'ye yönelik siyasî iradesinin bulunmadığı hadisesi çıkıyor. 11 Nisanda kendilerinin katıldığı Lüksemburg'daki Ortaklık Konseyinde 15 bakandan kaç bakan vardı; 3 bakan vardı. Bu, çok rahatsız edici bir husus değil midir?.. Bunun üzerinde durmak gerekmez mi?..

"2003, 2004 yılı" dendi. Önümde Ekonomist Dergisinin 8 Nisan tarihli sayısı var: "Genişleme ve muhtemel tarihler..." İşin enteresanı, 13 aday memleketten en eski müracatı bulunan, 14 Nisan 1987 itibarıyla Türkiye'dir; ondan sonrakiler 1990'da başlar, 1995, 1996'ya kadar.

Diyor ki: "En ön safta bulunan Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan'ın, 2005, 2006 yılından önce üyeliği beklenmemektedir." O zaman, Türkiye, 2004'te nasıl girecek?.. Daha, Türkiye'nin, tam üyelik müracaat ve müzakere stratejisi belirlenmiş değildir. Peki, bunları kim yapacak; bunları sayın hükümet yapacak.

Yunanistan'la diyaloğun geliştirilmesini büyük memnuniyetle karşılarız; kavga yerine diyalog; ama, ne oldu, millî hedeflerinde bir değişiklik oldu mu, vetoları kaldırdı mı; hayır. Ne yapılıyor ama; Kıbrıs'ı, Avrupa Birliği çerçevesinde tam üye yapmak suretiyle gizli Enosise götürme çalışmaları ileri safhaya geldi mi, gelmedi mi ve maalesef geldi. Güney Kıbrıs, bu gidişle bizden önce tam üye olacak mı, olmayacak mı?.. Olma yolunda. Bunu önlemek için ne yapılıyor?.. Hiçbir şey.

Peki, eski Sayın Simitis hükümetinde terörle çok iç içe bulunan ve Türk aleyhtarlığıyla kötü şöhret yapmış olan bakanlar, her üçü, Dışişleri eski Bakanı Pangalos olmak üzere, yeni Sayın Simitis Hükümetinde yer aldı mı almadı mı?!

Sayın Pangalos, daha ilk Bakanlar Kurulundan sonra yaptığı konuşmada "Türkiye, Avrupa Birliği tam üyeliğine hazır değildir" dedi mi demedi mi?! Ne oldu bu bayramlaşmalar, burada kucaklaşmalar, Sayın Papandreu'nun buraya gelişi, Sayın Bakanımızın Atina'ya gidişi?!. Neler konuşuldu; bunu, bu Meclisin bilmek hakkı değil midir?! Burada, Plan ve Bütçe Komisyonu veya genel yıllık bütçe görüşmeleri gibi ana hatlarıyla gidermek değil, bu meseleyi, günübirlik gelişmeler çerçevesinde ele almamız lazım.

Sayın Putin'in devlet başkanlığına seçilmesinden sonraki gelişmeler ve cumhuriyet hükümetinin politikası üzerindeki etkileri nedir?

Kosova'daki son derece tehlikeli sürtüşme ve gelişmelerin seyri nereye gidecektir?

Karadağ'daki çok tehlikeli ve bir savaşa dönüşmek noktasında bulunan ve Amerika Birleşik Devletlerinin, bu maksatla kuvvet yığınağı yaptığı bölgedeki gelişmeler nedir, nereye gidiyor?

Pipeline'lardaki gelişmeler nedir, nereye gidiyoruz?

Bunların hiçbirisi yok ve hiçbirisi olmadan, bu Meclis, gözü kapalı olarak devam edecek.

Bakınız, cumhuriyet hükümetleri, dünyada başka hükümetlere nasip olmayan avantajlara sahiptir. Dışpolitikanın millî karakteri, siyasî güçlerin buradaki ittifakı ve hükümetlere destek verme yolundaki hazırlıklı ve heyecanları... Bunun kadrini bilmek lazım. Bunu reddetmeye devam ederse sayın hükümet ve Sayın Bakan, günün birinde, bu millî karakter ortadan kalkabilir.

Biz diyoruz ki, dış çalışmalarınızın etkili olması için, Parlamentonuzu, kamuoyunuzu arkanıza alın. "Hayır, bunu tek başımıza götürürüz..." Tek başınıza götürürseniz, demokrasi nerede kalıyor?! Frenleri nerede kalıyor?! Katılım nerede kalıyor?! Demokrasinin katılımı sadece sandıktan ibaret değildir.

Bir millet, bir devlet, kendi kaderiyle ilgili dışpolitikasını en yakından takip etmek hakkına sahiptir. Amerika Birleşik Devletleri kamuoyu, dışpolitikasına yön verir. Bütün demokratik memleketlerde böyle; ama, bizde?.. Hayır; ben yapacağım, sonra siz desteği vereceksiniz!.. Peki, bilgisiz nasıl vereceğim, gözü kapalı olarak nasıl vereceğim?..

NATO içerisinde memleketimizi çok yakından ilgilendiren hassas gelişmeler var. O da, Avrupa'nın, NATO şemsiyesi altında, Avrupa'nın, savunma ve güvenlik kimliği adı altında, kırksekiz yıllık mevcudiyetimizi bir tarafa itip, dört tane de, tarafsız ve soğuk savaş döneminde en ufak katkıları bulunmayan memleketin, benim NATO imkân ve kaynaklarından benden daha fazla söz sahibi olması ve Türkiye'nin marjinalize edilmesi çalışmaları... Nerede bu konuda hükümetin tutumu Sayın Bakan? Şu anda nerede bulunuyoruz?

21 Martta Lüksemburg'da bir toplantı yapıldı: Batı Avrupa Birliği Parlamenter Meclisi. Orada bir karar tasarısı çıkardılar; isim değişikliği: Avrupa Güvenlik ve Savunma Asamblesi ve bunun içine, Avrupa Parlamentosundan ve millî parlamentolardan üyeler almak üzere, bir nevi, savunmanın, hükümetler ve parlamentolarüstü bir parlamentosunu oluşturmak... Bu, Türkiye'ye yönelik büyük bir gelişme ve tehlike değil midir?.. Sayın hükümetin bu alandaki tutumu ve teşebbüsü ne?.. Burada kendileri bir şeye temasta bulundular; Ukrayna'nın akıbeti, balıkçılarımızın ağları ve tabiî, Galatasaray ve onun politize edilmiş olayları ve Leeds'e kadar da götürmek istemiyorum... Biraz lütfetsinler efendim!

Bizim amacımız, Komisyon olarak, Yüce Meclis olarak ve siyasî güçler olarak Türkiye'nin dışpolitikasına ayakbağı olmak değil, aksine, çok ilerilere götürmede kendilerine destek ve yardımcı olmaktır. Şimdi çok mu ileri gidiyoruz?.. Bakınız, değerli milletvekilleri...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İnan, 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

KAMRÂN İNAN (Devamla) – Evet; ama, 20 dakikada söylenilen ve altı aydır huzuruna gelinmeyen Meclisin muhasebesini 10 dakikaya...

BAŞKAN – İçtüzüğü uygulamak zorundayım Sayın Başkanım.

KAMRÂN İNAN (Devamla) – Ona saygılıyım Sayın Başkanım.

HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu) – Anavatan Partisi muhalefete mi geçti?.. Hep hükümeti eleştiriyorsunuz da...

KAMRÂN İNAN (Devamla) – Muhalefette değil... Türkiye'nin haklarını savunmak, Anavatan Partisinin hiçbir zaman vazgeçemeyeceği bir prensiptir. (ANAP sıralarından alkışlar)

Aslında, bu tutumla muhalefet yapılıyor. Sayın hükümetin bu tutumu, millî beraberlik ve bütünlüğü rahatsız edici bir muhalefettir, değerli grup başkanvekili.

Bana yöneleceğinize... Adres şaşırdınız... Kusura bakmayın efendim; özür diliyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

HASAN FEHMİ KONYALI (Ordu) – Adres şaşıran zatı âliniz.

KAMRÂN İNAN (Devamla) – Pekâlâ; anlaşıldı efendim; sizin adresinizi öğrenmiş oldum.

Değerli milletvekilleri, dışpolitika, aslında, bu gibi, yerinden laf atmalar ve sataşmalarla geçiştirilecek kadar hafif bir konu değildir. Bir milletin büyük kaderi ve geleceğiyle ilgilidir ve bu gelecek üzerinde, ne kadar kabiliyetli ve büyük insan olursa olsun, hiç kimsenin, kendi başına tasarrufta bulunmaya hakkı yoktur. Bu, milletçe yürütülür ve bir millet, kendi kaderini götüren...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KÂMRAN İNAN (Devamla) – ...yürüten kendi dışpolitikasının takipçisi olmak hakkına sahiptir ve bu hakkı, biz, Meclis olarak, sonuna kadar savunacağız, Türk Devleti ve Milleti için.

Saygılar sunarım. (ANAP, MHP, FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın İnan.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Müjdat Kayayerli; buyurun efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır.

MHP GRUBU ADINA MÜJDAT KAYAYERLİ (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama, bizlere ve Parlamentoya bu konuşma fırsatını verdiği için, Dışişleri Bakanımız Sayın İsmail Cem'e teşekkür ederek başlamak istiyorum.

21 inci Yüzyıla girerken, uluslararası iktisat literatüründe ve uluslararası ilişkilerde en çok sözü edilen konular küreselleşme, iktisadî entegrasyon ve bölgesel bütünleşmelerdir. Uluslararası ilişkilerde dışpolitikanın merkezini oluşturan iktisadî serbestleşme, serbest pazar ekonomisi, demokratikleşme, hukukun üstünlüğü gibi kavramlar, insanlığın ortak değerleri olarak kabul görmeye başlamıştır.

Son otuz yıl içinde, azgelişmiş ülkeler arasında kurulmuş olan 25 dolayında iktisadî entegrasyonun başarısızlıkla sonuçlanan başlıca faktörleri ise, üye ülkeler arasındaki gelişme farklılığı, bölge için uzlaşmaya karşı politik direnç, millî sanayileri aşırı koruma temayülleri, anlaşmalara sadakatsizlik, üye ülkelerdeki siyasî ve iktisadî istikrarsızlıklar, karşılıklı menfaatlarda anlaşmazlıklar ve çatışmalar şeklinde sıralanabilir.

Günümüzde, 15 ülkeden oluşan Avrupa Birliği, en başarılı bir entegrasyon hareketidir. Avrupa Birliğinin gayri safî millî hâsılası, 9 trilyon dolarla, dünya gayri safî millî hâsılasının yaklaşık yüzde 30'udur. Dünya dışticaret hacminin yaklaşık yüzde 38'i ise, 10 trilyon dolarla, Avrupa Birliğine aittir. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri, sadece siyasî, iktisadî ve ticarî işbirliği değil, aynı zamanda hukukî ve askerî yönü olan bir hadisedir.

Türkiye Cumhuriyetini kuran Mustafa Kemal Atatürk, Türk Devletinin, bilimde ve devlet yönetiminde, güzel sanatlarda, ekonomik hayatta, tarımda, ticarette, kara, deniz ve hava ulaştırmasında dünya üzerinde en ileri seviyede bulunan Avrupa uygarlığına katılmamasının, bu uygarlığın altında ezilmesine yol açacağına dikkat çekmiştir. Büyük Önder "Milletimizin hedefi, milletimizin ülküsü, bütün cihanda tam manasıyla medenî bir toplum olmaktır. Medenî eser vücuda getirmek kabiliyetinden mahrum olan milletler, hürriyet ve bağımsızlıklarından ayrılmaya mahkûmdurlar. İnsanlık tarihi, baştan başa bu dediğimi doğrulamaktadır" diyerek, uygarlığa verdiği önemi vurgulamıştır.

Türkiye, 10-11 Aralık 1999 tarihinde Helsinki'de yapılan Avrupa Birliği Devlet ve Hükümet Başkanları Zirvesinde, oybirliğiyle, Avrupa Birliğine aday ülke olarak resmen kabul edilmiştir. Türkiye'nin, böylece, diğer aday ülkelerle eşit konumda olacağı da açık bir dille ifade edilmiştir.

Helsinki kararlarına göre, Türkiye, diğer aday ülkeler gibi, katılım öncesi stratejisinden faydalanacaktır. Hesinki Zirvesi sonuç bildirisi, önceki Avrupa Konseyi kararları çerçevesinde, bir katılım ortaklığı hazırlanmasını da öngörmektedir.

Bu ortaklığın, aynı zamanda, siyasî ve ekonomik kriterleriyle, üye ülke olmanın gerektirdiği yükümlülükler ışığında ve Avrupa Birliği müktesebatının üstlenilmesine ilişkin ulusal programla bir arada, katılım hazırlıkları üzerinde yuğunlaşacağı apaçık ortadadır. Komisyon, Türk mevzuatının topluluk mektesabatıyla uyumlaştırılması amacıyla, müktesebatın analitik incelenmesi sürecini hazırlamakla görevlendirilerek, katılım öncesine yönelik malî kaynakların eşgüdümü için tek bir çerçeve sunmaya da davet edilmiştir.

Helsinki Zirvesinde, Türkiye'nin Avrupa Birliğine aday ülke olarak ilan edilmesiyle, Avrupa Birliği, Lüksemburg zirvesinde farkına varamadığı hatasını düzeltmiştir. Ayrıca, Avrupa Birliği, Türkiye'nin tam üyeliğinin her zaman uzak bir gelecekte olduğunu düşündüğünden, diyalog süreci bir türlü başlatılamamıştır.

Artık, Avrupa Birliği, bölgede, Balkanlar ve Kafkasya'da yaşanılan sıcak çatışmaları engelleyecek ekonomik eve siyasî bir istikrar oluşturmak; Rusya'nın istikrarsızlığını, sistemsizlik ve kaosa giden yolunu ihraç etmesini önlemek, Ortadoğu, Kafkaslar, Balkanlar ve yükselmekte olan Asya ve bağımsızlığına kavuşmuş Türk Cumhuriyetlerindeki pazarlara girişin, Türkiye ile güçlü bir bütünleşme olmaksızın sağlıklı biçimde yürüyemeyeceğini tespit etmek gerektiğini, Türkiye'nin son dönemde büyük bir hız ve kararlılıkla geliştirdiği reform ve yasal değişikliklerin cesaret verici bir gelişmeyi vurguladığını görerek, Helsinki'de, Türkiye'yi olumlu yönde değerlendirmiştir.

Gerçekten, Türkiye, 65 milyonluk nüfusu ve güçlü tüketim eğilimiyle, diğer adaylardan daha büyük bir pazar potansiyelini oluşturuyor. Ekonomimizin büyüme hızı ise, Polonya ve Malta hariç, diğer adaylardan daha yüksektir. Ülkemizdeki dinamizm, atılım ruhu ve yatırım eğilimi, geleceğe güven artar atmaz, yatırımları patlatacak kadar güçlüdür. Türkiye'deki serbest piyasa geleneği ve uyum kurumları, üyelik yolundaki rakiplerimizin çoğundan daha eski ve daha köklüdür. Yeni yılda uygulanmaya başlayacak olan istikrar programı ise, enflasyon sorumuzu üç dört yıl içinde çözümleyebilir. Ülkemizin jeostratejik ve jeopolitik yapısı da, rakiplerimizin sahip olmadığı önemdeki bir konuma sahiptir.

Bu saydığımız göstergeler ve faktörler, Türkiye'nin adaylığını Avrupa Birliğinin gözden çıkaramayacağını göstermesi açısından çok önemlidir.

Avrupa Birliğinde tam üyelik, Türk Milletinin tarihten, coğrafyadan ve uluslararası anlaşmalardan gelen hakkıdır. Avrupa Birliği, kendi payına düşen görev ve sorumluluklarını yerine getirdiği ölçüde, Türkiye de üzerine düşeni yerine getirecektir. Türkiye'nin yeni haksızlıklarla karşılaşmaya, yeni ön şartlar dayatılmasına tahammülü yoktur. Tam üyelik sorununun, ikili ilişkilerde, ancak, karşılıklı anlayış ve işbirliğinin hâkim olmasıyla çözüme kavuşacağı açıktır.

11 Nisan 2000'de Lüksemburg'ta toplanan Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi, Avrupa Birliğine katılım öncesi strateji kapsamında, Türkiye için izleme sürecinin başlatılması için, sekiz alt komite kurarak, tarama ve inceleme çalışmalarını yürütecektir. Avrupa Birliğinin Ankara'ya danışarak hazırlayacağı katılım ortaklığı belgesi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti için bir çeşit taahhütname niteliğini taşıyacağından, belgede teklif edilen önlemlerin takvim uyarınca yerine getirilmesi, Türkiye'nin, Avrupa Birliği üyeliği hedefine doğru hızını tayin edecek. Bu bakımdan, ülkemize sağlanacak malî yardımın, MEDA kaynaklı değil, PHARE gibi geniş kaynaklı programdan verilmesini sağlamalıdır.

Türkiye ulusal programı, Kopenhag kriterleri ve 31 topluluk müktesebatını hangi sürede ve ne ölçüde, hangi bakanlık ve kuruluşlarımızın katkılarıyla gerçekleşmesini uygulamak üzere, Avrupa Birliği İç Ekonomik ve Teknik Koordinasyon Kuruluna bağlı uyum komitesi ve yürütme sekreterliği acilen kurulmalı, Başbakanlığa bağlı danışmanlar grubu ile Dışişleri Bakanlığı ve devlet bakanlarımız arasında diyalog hemen başlatılmalıdır.

Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki ilişkilerde kilit rol oynayan Avrupa Birliği Komisyonu, siyasî bir yaklaşımla, gerekçesi bile bilinmeyen bir sebeple, Avrupa müktesebatının Türkçeye çevirisini 3 milyon euro karşılığında Kıbrıs Rum Kesimine vermiştir. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetini tanımayan, ambargoları kaldırmayan ve Kıbrıs Rum Kesimini Ada'nın tek temsilcisi gibi görerek çeviri projeleriyle bu durumu pekiştirmeye çalışan komisyona yapılan itirazın cevabı, mutlaka olumlu olarak alınmalıdır.

Türkiye, uluslararası ilişkilerde ikili görüşmelerle çözebileceğine inandığı sorunlarına üçüncü bir tarafın müdahalesine ilke olarak karşı durarak, ısrarlı olmaya devam etmelidir. Özellikle, Türkiye'nin garantörlüğü söz konusu olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde, Ege'deki karasularında, hava sahası, kıta sahanlığı ve adaların silahlandırılmasında, her konu ayrı ayrı görüşülmelidir. Ege ve Kıbrıs, kesinlikle oldubittiye getirilemez. Türkiye'nin de, Yunanistan kadar, Lahey Adalet Divanının kararlarına rezerv koyma hakkı vardır; ancak, Türkiye, lehine çıktığı takdirde, Yunanistan'ın veto edeceği bir kararı çıkarmak için Lahey Adalet Divanına başvurmayı kabul ederse, Yunanistan'ın "Ege'de sorunlar yoktur, tek sorun vardır; o da kıta sahanlığıdır" tezini kabul etmiş duruma gelir ki, bu durum Türkiye'yi sıkıntıya sokar. Türkiye, Ege'de kıta sahanlığından başka sorunların da var olduğu tezini Yunanistan'a kabul ettirerek, nihaî adım olarak Lahey Adalet Divanına başvurmaya sıcak bakmalıdır.

İnsan hakları ve demokrasi konularında Türkiye'ye yönelik haksız ve ağır suçlamalara cevap verecek kısa, orta ve uzun vadeli plan ve programlar hazırlanmalı, kamuoyunu Türkiye aleyhine olumsuz imajlarla etkilemek isteyenlere karşı denge unsuru olacak bilgi ve kapasiteye sahip kamu görevlileri, akademik çevreler ve gönüllü kuruluşlardan oluşan heyetler kurulmalıdır.

Avrupa Birliğine üye ülkeler, merkez çekirdek içindeki ve çevresindeki ülkeler şeklinde ikiye ayrılmaktadır. Merkez çekirdek, Maastricht Antlaşmasında belirlenen ekonomik ve para birliğini tamamlamış, ortak dışpolitika, savunma ve güvenlikte aralarında sıkı birlik ve ortak vize uygulaması bulunan, rekabet ilkesine dayalı serbest piyasa ekonomisi ile kamu maliyesini, sağlıklı yasa ekonomisi ile kamu maliyesini sağlıklı şekilde yöneten "Avrupa vatandaşlığı" ile...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kayayerli, 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

MÜJDAT KAYAYERLİ (Devamla) – ...seçme ve seçilme şartını kabul eden Fransa, Almanya, Hollanda, Belçika ve Lüksemburg'tur.

Çekirdeği oluşturan ülkelerin belirlenmesi, gruba katılmak isteyen kriterlere uyum sağlamış diğer üye ülkelerin dışlanması anlamına gelmemektedir. Grup içindeki ülkelerle aynı seviyeye gelen her üye ülke, çekirdeğe katılmakta serbesttir. Türkiye, bu bakımdan çekim etkisi yaratarak bütünleşme sürecinde ilerlemesini hızlandırabilecek tek aday ülke konumundadır.

Değerli milletvekilleri, kırk yıldır Avrupa Birliğinin değişik ülkelerinde yaşayan 3,5 milyona ulaşmış Türklerin ilişki boyutu Türkiye-Avrupa Birliği tartışmalarında ihmal edilmektedir. Özellikle 73 200 Türk serbest girişimcinin Türkiye ile sıkı ekonomik ilişkileri gözardı edilmemelidir. Türkiye ile Avrupa Birliği arasındaki siyasî, tarihî ve ekonomik bağlar yanında, Avrupa Birliğinde yaşayan Türkler de kaynaştırıcı bir unsur olarak kabul edilirse, Türkiye'nin Avrupa Birliğinin dışında kalması mümkün değildir diyor, Yüce Heyetinize sevgi ve saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Biz teşekkür ederiz Sayın Kayayerli.

Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Oya Akgönenç; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; her şeyden önce, Türkiye'nin, günümüzde, artık bir bölge devleti olduğu düşüncesini bir kere daha vurgulayarak söze başlamak istiyorum.

Geçen hafta, burada, iftiharla, Polanya Cumhurbaşkanının konuşmasını dinledim ve bir Avrupalının gözüyle Türkiye'ye bakışı, bizim geçmişimize ve geleceğimize ait düşüncelerini dinlerken, hakikaten, derin bir gurur ve heyecan duydum.

Şimdi, şunu demek istiyorum: Türkiye, dünyanın en kritik noktalarından birinde oturmaktadır. Etrafında 8 komşusu vardır, sınır komşusu; onun dışına çıktığı zaman da, denizaşırı komşuları da eklersek, bu sayı 13'e kadar gitmektedir. Peki, bunu niçin söylüyorum; şu sebeple: Türkiye'nin işi güçtür. Biz, son derece dikkatli, son derece dengeli bir politika gütmek zorundayız ve bunu, bazen, çok ciddî tenkitlerle, münakaşalarla, kendimizi açıkça ifade ederek; ama, sonunda bir birliğe vararak, mutlak surette, dengeli bir şekilde yürütmek zorundayız.

Şimdi, dünya konjonktürünün yeni şartlar getirdiğini ve her gün başka bir olayla karşı karşıya kaldığımızı biliyorum. Bu düşünceleri, ben, birkaç değişik grup içinde anlatmak istiyorum.

İlk defa, müsaadenizle, Rusya'dan başlayacağım. Evet, Rusya ile yeni bir döneme girdik. Avrasya bölgesinde, Türkiye-Rusya, yeni bir denge kurmuştur ve belki de, bu, tarihte yakaladığımız nadir dengelerden, nadir zamanlardan biridir; lakin, hiçbir zaman unutmamamız lazım ki, arkada bıraktığımız uzun bir dönem vardır ki, orada da Rusya'ya ne kadar güvenip ne kadar güvenmeyeceğimizi iyi tartmamız, iyi ölçmemiz gerekir.

Şimdi, bu çerçeveden baktığımız zaman, Çeçenistan'a yapılanları kabul etmek veya o konuda daha çok sesimizi çıkarmamak, bence bir hata idi. Fakat, belki de diyeceksiniz ki, yapılabilecek şey oydu; ama, ben, şunu söylemek istiyorum: O geziye gidilirken, bu Meclisten defalarca, defalarca ve çeşitli gruplar tarafından "aman dikkatli olun, aman Çeçen konusunda hassas olun" denildiği halde, oraya gidip, bu şekilde bir anlaşmanın imzalanması, hakikaten, büyük hatalardan biriydi ve biz, dünya kamuoyunda zor bir duruma düştük; çünkü, Avrupa Konseyinde, gittiğimiz bütün toplantılarda, tüm Avrupa devletleri, kalkıp, Rusları yaptıklarından dolayı lanetlemiş ve bu işi tasvip etmediklerini belirtmişlerdir.

Evet, Sayın Bakanın da ifade ettiği gibi, Çeçenistan hududundan bize gelenlere, biz, bir miktar yardımda bulunduk; ben, bunu biliyorum, hükümetin güç durumda kaldığını da biliyorum; fakat, buna rağmen, bu Çeçenlerin dünyada gidecek başka bir yerleri var mıydı; bir de onları düşünerek bu olaya çok özel bir muamale yapmamız gerekirdi.

Peki, Çeçenistan'ı bir tarafa koyarsak; Azerbaycan'da hâlâ devam eden Karabağ durumuna ne dememiz icap eder? Orada herhangi bir gelişme var mıdır? Niçin bu konular üzerinde konuşmuyoruz? Neden, Meclisin fikirlerini daha net bir şekilde belirtmiyoruz? Çünkü, arkasına Millet Meclisinin gücünü alan bir dışpolitika, güçlü politikadır. Yani, iç dinamikler, dış dinamiklerde etkili olur, olmalıdır; bundan kaçınılmaz. Eğer, bunların ikisi arasında bir bölünme varsa, zaten, o zaman, etki derecesi sıfıra inmiş demektir.

Şimdi, Rusya'dan Asya içlerine doğru gidelim; çünkü, Asya'nın 21 inci Yüzyılda çok önemli bir Asya yılı olacağı, yani, 21 inci Asrın, artık, başka dinamiklerle ve başka dengelerle yürüyeceğini bildiğim için, Asya'ya ve Asya'daki devletlere önem veriyorum.

Şimdi, Çin'e gelelim. Çin, hakikaten üzerinde durmamız gereken bir konu; çünkü, Çin Devlet Başkanına bir madalya verilecektir. Peki, biz, her şeyden önce, bir Meclis nezaketi içinde, bir devlet başkanının ziyaretinden hoşnut olduğumuzu belirtir, hoş geldiniz deriz; deriz ama, hemen arkasından da şunu eklemek isteriz, bu devlet başkanı veya temsil ettiği devlet Türkiye için ne yapmıştır ki, bir madalyayı hak etmiştir; bunu, hepimiz sormalıyız. Peki, onu da bir tarafa bırakalım, dünyanın küçüldüğü ve küreselleşmenin, artık, her yerde etkisini hissettirdiği bir dönemde, eğer, Doğu Türkistan'daki Türkler bu şekilde bir sıkıntı içindeyseler, bütün insan hakları çiğneniyorsa, orada katiamlar varsa ve işin en kötüsü arkadaşlar, Çin, oraya, Çinlileri yerleştirerek dengeyi bozmaktadır, nüfus dengesini bozmaktadır; bir süre sonra Doğu Türkistan olmayacak, sadece, Batı Çin olacak. Yani, bunu göz önüne almamız gerekiyor. Peki, biz bunu soruyor muyuz?.. Bunu sormak hepimizin tabiî hakkıdır ve bu, sorulmalıdır. Kararlar verilmeden önce, bir olay çok geniş bir şekilde düşünülmelidir.

Peki, neden bu kadar titizlik gösteriyoruz?.. Sonuç, son derece basit: 1997'de Şanghay Anlaşması yapıldı. Buna göre, bütün suçluların iadesi isteniyor. Bu demektir ki, 5 000'e yakın Uygur Türkü Çin'e iade edilecek ve muhtemelen, bunlar, ya ömür boyu hapse girecek veyahut da idam edilecek. Biz, bunu mu istiyoruz arkadaşlar?! İşte, ben, bu suali sormak istiyorum.

Bir başka Asya devletine gidelim: Pakistan. Efendim, son haftalar içerisinde, bildiğiniz gibi, Hindistan'a bir gezi yapıldı ve Hindistan, büyük bir propaganda kampanyası içerisinde "işte, dünyanın en büyük demokrasisi" şeklinde... Ben soruyorum; çok olmak, demokrasinin garantisi midir? Katmanları bulunmak, farklılıklara hak vermek mi demektir? Bütün bunları göz önünde tutmadan, iyi analiz yapmadan, onların her dediğini aynen kabul ederek bu işe girişmek, acaba ne kadar doğruydu?

Peki, diyelim ki, o işe girişildi. Orada, onun yanında, Türkler için, bizler için çok önemli bir başka ülke var; Pakistan, bizim her türlü sıkıntılı anımızda yanımızda duran bir Pakistan. Acaba, biz onlara bir haber gönderdik mi, bir elçi gönderdik mi, "sizinle aynı dengeyi muhafaza edeceğiz" dedik mi, "bu ziyarete rağmen, siz, bizim, as dostumuzsunuz" dedik mi; hayır arkadaşlar, bunların hiçbirini demedik. O zaman soruyorum; Pakistan niçin bizim yanımızda dursun veya diğer dostlarımız niçin bizim yanımızda dursun?! Her şey karşılıklıdır ve biz, bu dengeleri gözetmek zorundayız. Dilerim ki -belki de Hindistan'a yapılan bu geziden sonra- orada yaratılan etkilerle, Keşmir sorunuyla ilgili bir çözüm için girişimlerde bulunulur da, hiç olmazsa "o geziden bu fayda çıktı" denilebilir.

Şimdi, Ortadoğu'ya gelmek istiyorum. Ortadoğu, bizim için çok kritik bir nokta. Irak konusunda çok ciddî endişelerim mevcut. Orada, bizlerin bilmediği birçok şey gelişiyor.

Arkadaşlar, orada, bir otonom devlet kurulmasının ötesinde, bağımsız bir devletin kurulmasına doğru gidiliyor. Bu demektir ki, Ortadoğu'daki dengelerin en dibine dinamit konuluyor. Orada bir parçalanma başlarsa, Ortadoğu'daki dengelerin hepsi sarsılacak demektir. 1975 yılında, Irak Hükümeti ile Iraklı Kürtler arasında bir federasyon anlaşması yapılmıştır; bunun uygulanması gerekir. Sevelim veya sevmeyelim, kabul edelim veya etmeyelim, Irak'ın toprak bütünlüğünü korumak zorundayız; çünkü, oradaki dengelerin ucu, bize de dokunur. Eğer, biz, bugün, bütün bunlara bigâne kalırsak, çok kısa bir zamanda, karşımıza, çok önemli sorunlar çıkabilir.

Şimdi, Kıbrıs'a geçeyim... Kıbrıs'ta bazı olumlu olaylar olmasına rağmen, Kıbrıs konusu ne kadar iyiye gidiyor... Ben, Kıbrıs konusunu bir yere bırakarak, daha çok Yunanistan'a dönmek istiyorum. Çok büyük bir bayram havası estirildi; âdeta, Kıbrıs, bir noktada unutuldu; her şey iyi oluyormuş gibi, Yunanistan'la bir dostluk bayramı içerisine girildi. Ben, her zaman şunu düşündüm: Bu bayram nereye kadar sürecek?

Arkadaşlar, Yunanistan, yaptığı olaylarla neredeyse bir terörist ülke ilan edilmek üzereydi. Derhal bir manevra yaptı, derhal Türkiye'ye bir defne dalı uzattı ve biz de bunu, çok büyük bir memnuniyetle kabul ettik. Ettik de sonucu ne kadar sürdü; işte, seçimlerin sonuna kadar. Bakın, seçimlerin sonu diyorum; çünkü, şimdiye kadar, Batı Trakya'dan 3 Türk milletvekili çıkarken, bu dönemde, 1 Türk milletvekili çıkmıştır. Pangalos'un bugünkü sözlerini hepiniz duydunuz. O halde, bu ne biçim bir barıştır ve biz, hakikaten, ne yapıyoruz, acaba onların uzattığı elma şekerine mi kanıyoruz?.. Ben, bunu, sadece bir bakanlık için söylemiyorum, bir bütün olarak Türkiye için söylüyorum ve düşünüyorum.

Şimdi, Avrupa Birliğiyle olan ilişkilere geçeceğim. Orada, çok endişe verici bir gelişim var. Avrupa Birliği hakkında çok konuşuluyor. Konuşulmayan, Avrupa güvenlik kimliği sorunu meselesi. Bir mini NATO kurulmak üzere ve Türkiye, by-pass edilmek üzere. Bu konuyu hiçbirimiz tartışmıyoruz, bunun önemini katiyen vurgulamıyoruz. Ben diyorum ki; bu, tehlikeli bir gelişimdir ve...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Akgönenç, lüften 1 dakika içinde toparlayın.

OYA AKGÖNENÇ MUĞİSUDDİN (Devamla) – Peki efendim.

...yarın öbür gün, Türkiye'ye diyecekler ki, maalesef, üye olamadınız; üye olmanız için, bir otuz sene daha beklemeniz lazım; o halde, bu güvenliğin içinde olamazsınız; ama -bir de "ama" ları var- bizim ihtiyacımız olduğu zaman, biz, sizden yardım isteyeceğiz.

Arkadaşlar, bu, bu şekilde olmaz. Ben, diyorum ki: Hükümet, asıl bu konularda dikkatli olmalıdır ve bu konular üstüne eğilmelidir; hatta, burada tartışma açmalıdır; çünkü, buradan alacağı tepkiyle, oradaki pazarlık gücü o kadar artar. O halde, ne yapmak lazım sualine geliyoruz:

Birincisi, mutlak surette, Meclise çok daha sık bilgi verilmelidir. İkincisi, her partiye bilgi verilmelidir; anamuhalefet partisine mutlak surette bilgi verilmelidir; çünkü, dış konularda, hepimizin, bütün partilerin uzmanları vardır, icap ederse destek olabiliriz; fakat, bütün bunlar yapılmamaktadır.

Şunu tekrar hatırlamamız lazım: İçeride desteği olan bir dışpolitika, güçlü politikadır; bunun için de, Meclisle işbirliği gereklidir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Akgönenç.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, İçel Milletvekili Sayın Ayfer Yılmaz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika efendim.

DYP GRUBU ADINA AYFER YILMAZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Dışişleri Bakanı Sayın İsmail Cem'in dış temaslarına ilişkin olarak Meclisimizi bilgilendirmesi nedeniyle ortaya çıkan gündemdışı konuşmada, Doğru Yol Partisinin görüşlerini aktarmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, değişen dünya koşullarında, ülkelerin, önlerine konan siyasî ve ekonomik kriterlere uyum sağlayabilmeleri, toplumsal uzlaşmayı, diğer bir deyişle dışpolitikada demokratikleşmeyi gündeme getirmektedir ve demokratikleşmeyi bir yönetim şeklinden çıkarıp, bir insan hakkı konumuna getirmektedir. İşte, dünyada böylesine bir süreç yaşanırken, biz, bugün, millî iradenin temsilcileri olarak, Sayın Bakanın ziyaretleri ve temasları hakkında 20 dakikalık bir bilgi ediniyoruz. Bu bilgi edindirmede, Sayın Parlamentomuzun değerli üyelerine sormak isterim, akıllarınızda hangi satırlar kalmıştır? Millete hesap vermek durumunda olan sizlerin, bu konularda detaylı olarak bilgi alması gerekirken ve bunları geniş halk kitlelerine anlatıp destek almamız gerekirken, yabancı misyonlara verilen detayların bize verilmemesini hiç yadırgamadınız mı?

Değerli milletvekilleri, biraz önce söylediğim, dünyadaki süreçte, bugün geldiğimiz noktada -biz, Doğru Yol Partisi olarak her platformda açıkça ifade ettik- bu koalisyon hükümetinin birçok konuda ortaya çıkardığı politika karmaşası, uluslararası ilişkilerimizde çok başlılık ve karışıklık ortamını ortaya koymaktadır. Çoğu zaman ülkenin gerçek gündeminden uzaklaşmaktayız. Koordinasyonun sağlandığı, arkasında Parlamento desteğinin konulduğu ciddî bir kurumsal yapılanmanın eksikliğini her platformda hissetmeliyiz. Aslında, dış politika, hükümetler veya kişilerle bağlantılı olacak boyutları çoktan aşmıştır. Çünkü, İkinci Dünya Savaşı sonrası, demokrasi ve insan haklarının önplana çıktığı; ulus devlet kavramının aşıldığı, Birleşmiş Milletler gibi uluslararası düzenleyici kuruluşların, Avrupa Birliği gibi bölgesel oluşumların ortaya çıktığı; serbest piyasa ekonomisi düzeninin, uluslararası şirketler ve sivil baskı grupları gibi yeni aktörleri gündeme getirdiği; 1989 yılında Berlin duvarının yıkılması ve ideolojik kutuplaşmanın sona ermesiyle siyasî ve askerî dengelerin yeniden belirlendiği; bilgilerin ve görüntülerin tüm dünya çapında anında aktarılması sonucu, iç dengelerin de, bir anda dış dengeleri etkileyebildiği bir küreselleşme olgusunun yaşandığı günümüzde, Türkiye, bölgesinde ve dünyadaki rolünü açıkça belirlemek ve bunu kabul ettirmek açısından çok yönlü ve çok aktif bir dış politikaya gereksinim duymaktadır. Böylesine bir dış politika, ancak, arkasında geniş halk kesimlerinin desteği olduğu takdirde, yani bu Parlamentonun desteği olduğu takdirde anlam kazanacaktır; çünkü, küreselleşmenin diğer cephesiyle, az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler açısından ortaya konulan öngörülmeyen engeller sonucu, yarışta geri kalanlarda fakirleşme sürecinin yarattığı kimlik arayışı, etnik gruplaşmalar ve saldırganlığın arttığı bölgelerde insanlık adına ortaya çıkan yeni dramlar... Bosna'yı, Kosova'yı, Çeçenistan'ı saymaya gerek yok.

Doğru Yol Partisi olarak, Birleşmiş Milletler, NATO, Avrupa Konseyi, AGİT, OECD, Dünya Ticaret Örgütü, Karadeniz Ekonomik İşbirliği, ECO, D-8'ler, G-20'ler gibi kurumların tam üyesi olan ülkemizin, içerisinde bulunduğu bölgedeki çıkarları açısından, ilişkilerini, birbirinin alternatifi değil, tamamlayıcısı olarak ve çok yönlü bir dışpolitika izlemesini ve Balkanlarda, Kafkaslarda, Türk cumhuriyetlerinde ve Ortadoğu'da politika belirlenmesinde etkin bir rol oynaması gerektiğini hep vurguladık. İktidarımız süresi içerisinde bu politikayı uyguladık, hem de pozitif siyaset anlayışıyla, muhalefetimiz döneminde, bu yönlü politikalara tam desteğimizi verdik.

Biraz önce Sayın Bakanı hep birlikte dinledik; Latin Amerika'dan Malezya'ya, Japonya'ya, Güney Amerika'ya kadar bütün gelişmeleri, ekonomik gelişmeleri saydılar; ancak, tüm bunlarda tartışılacak unsurlar olsa bile, Sayın Bakanın Çeçenistan'la ilgili gündeme getirdiği konulara katılmak, ne yazık ki, mümkün değildir. Buradaki insanlık dramına seyirci kalınmış, kapımıza gelen mültecilere kapı kapatılmış, yardımlar ise yerine ulaşamamıştır. Zaten konuyu, Çeçen meselesini, bizim tarihî ve kültürel bağlılığımız olan bu insanları "Rusya'nın iç meselesidir" diye bir kalemde çizmek, bu konuya verdiğimiz önemi, ortaya koymuştu!

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin -ki Sayın Bakanın konuşmasında bir cümleyle geçti- Avrupa'daki ekonomik bütünleşmenin, uzun dönemde kurulacak siyasî bir birliğin dışında kalınmamak üzere, 1959 yılında Avrupa Ekonomik Topluluğuna yaptığı başvuru sonrasında, Avrupa'yla bütünleşmek, bir devlet politikası olarak gündemimize girmiştir. Bu hedefimiz, tarihimiz, coğrafyamız çerçevesinde, kendi özgür irademizle yaptığımız tercihimizin bir sonucudur. Demokrasi, insan hakları, hukukun üstünlüğü, sosyal devlet niteliği, işleyen bir piyasa ekonomisi ve ulaşılması gereken ekonomik kriterleriyle Avrupa'daki bütünleşme hedefinin arkasındaki ilkeler, Tanzimatla birlikte yüzünü Batı'ya dönen, Büyük Atatürk'ün cumhuriyetle birlikte yeni bir kimlik kazandırdığı çağdaşlaşma ve Batılılaşma yönündeki çalışmalarla hedeflediğimiz evrensel ilkeler değil midir. Doğru Yol Partisi olarak, bu değerler bütününe, ülke gerçekleri ve kendi öz değerlerimizi koruyarak girmek ve bütünleşmek amacıyla politikalar önerdik.

Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizde kat edilen yol, kuşkusuz, inişli, çıkışlı olmuştur. 1/95 sayılı Ortaklık Konseyi Kararıyla gerçekleştirilen gümrük birliği ise, ekonomik boyutu anlamıyla, Avrupa Birliğiyle bütünleşme sürecindeki ilk adımdır. Sayın Dışişleri Bakanımızın da birçok konuşmasında ifade ettiği gibi, gümrük birliği, bize, Orta Avrupa'dan Ortaasya'ya ve Ortadoğu'ya uzanan geniş coğrafyada, en dinamik ve en yüksek düzeyde rekabet gücüne sahip bir ekonomiye sahip olma imkânını açmıştır.

Değerli milletvekilleri, Helsinki zirvesinde, Türkiye'nin adaylığı belirli koşullara endekslenmiş olsa bile önemli bir gelişmedir demiştik. Türkiye ile AB ilişkilerinin yeniden rayına oturması yönünde ciddî bir adım atıldığını da ifade etmiştik; ancak, özellikle Avrupa savunma kimliğinin gündemde olduğu bu dönemde, Türkiye'nin bölgedeki önemi sanki ikinci plana itilmiştir. Türkiye'nin, demokrasinin ülkenin doğu sınırlarında bittiği bir ülke değil, ülkenin ilerisine götürülerek demokrasiler arasında köprü oluşturacak bir ülke konumuna gelebileceği ve ekonomik ve siyasî istikrarıyla bölgedeki dengelere katkısını her an gündemde tutması gereken taraf olduğunu bir kez daha sizlere belirtmek isterim. Ayrıca, görüşmelere başlanamayan, bekleme salonundaki tek aday ülke konumunda, Yunanistan'ı tatmin etmek amacıyla konulan Kıbrıs ve Ege konusundaki paragrafların, son derece aktif ve karşı tarafı masada tutan ve ikili çözüme götürecek politikalar uygulanmadığı takdirde, birer saatli bomba olduklarını da bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Top bizim sahamızdadır. Görüşme sürecinin başlaması, bizim kararlı tutumumuz, Parlamentomuzun etkin çalışması ve her şeyden önemlisi, alınan kararların koordinasyonlu bir şekilde uygulanmasına bağlıdır. Bir örnek vermek gerekirse; hatırlarsınız, çok yakın bir geçmişte, Karma Parlamento Komisyonumuzun toplantısı, Eşbaşkan Cohn Bendit'e önce verilmeyen, ama, daha sonra verilen bir izin nedeniyle ertelenmişti. İşte, burada -hepinizin dikkatini çekmek isterim- önemli olan nokta, iznin verilip verilmemesi değildi; önemli olan, verdiğimiz kararın arkasında durmamamızdı.

Bugün, ne yazık ki, Ortaklık Konseyine ilişkin bilgileri de Sayın Bakandan alamadık. Sanıyorum, Sayın Bakanın, bu konuda da, Parlamentomuza ilişkin herhangi bir desteğe ihtiyacı bulunmamaktadır.

Biz, Avrupa Birliğiyle ilgili olan gelişmekteki sürece, karşı taraftan sadece bir kâr-zarar hesabı olarak değil, bunu, karşı tarafa verebileceğimiz kültürel değerlerimiz, demokrasiyi, laiklik ve İslamiyetle bağdaştırılmış bir kültürel renklilikle verebileceğimizi ve bu boyutuyla, değerler arasında bir köprü olabileceğimizi ortaya koyarken, enerji kaynaklarının çıkış noktasında yer alması konusunda sürdürülen politikalarda da birbirimizle çelişmemek durumundayız.

Biraz önce ifade ettiğimiz gibi, konunun sadece bir yönü Avrupa Birliği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz, 1 dakika içinde toparlayınız lütfen.

AYFER YILMAZ (Devamla) – Bu geniş coğrafyada, Türkiye'nin karşısında birçok konuyu birlikte ele almamız gerekiyor.

Doğaldır ki, 10 dakikalık süre içerisinde, Türkiye'nin içinde bulunduğu bölge çerçevesinde dışpolitikayı gündeme getirmek mümkün değildir; ancak, ben, burada, güncel ve önemli saydığımız bir konuyu dikkatlerinize getirmek istiyorum: İstanbul'da oynanan Galatasaray-Leeds United maçından bir gün önce saha dışında oluşan ve hepimizi üzen olaylar sonucunda iki İngiliz vatandaşının hayatlarını kaybetmiş olmasının faturasının sahalara çıkarılmasındaki diplomasi eksikliğimizdir. Bu sonuçtan, özellikle UEFA'nın haksız ve taraflı kararını hep birlikte kınıyoruz ve burada arkadaşımız Sayın Rasim Zaimoğlu'nun yaptığı girişimleri hepiniz yakından takip etmektesiniz. Önemli olan, diplomasinin genişliği, eski soğuk savaş dönemlerinden çıktığımızı gösteren ve günlük hayatımıza nasıl girdiğini gösteren önemli bir gelişmedir. Diplomasinin inceliğini bu konularda da kullanmak zorundayız ve takımımızı millî takım gibi oraya gönderirken arkasında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYFER YILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına, Adana Milletvekili Sayın Ali Tekin; buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA ALİ TEKİN (Adana) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Türk dışpolitikasında son zamanlarda ortaya çıkan gelişmeleri değerlendirmek üzere, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Günümüzde, dışpolitika ve gelişmeler, her toplum kesimini yakından ilgilendiren konular haline geldi. Kısacası, dışpolitika ile içpolitikanın örtüştüğü alanlar giderek yaygınlaştı; yani, küreselleşme süreci, uluslararası karşılıklı bağımlılığı önplana geçiriyor. Böylece, farklı ülke ve toplumların gelecekteki yazgıları, ayrı ayrı doğrusal çizgiler yerine, bir sarmalın unsurları olarak ortaya çıkıyor. Dolayısıyla, dışpolitika, şimdiye kadar olduğundan farklı bir biçimde günlük yaşamımızda yer almaya başladı. Bu çerçevede, yalnızca bölgemizde ve Avrupa'da değil, tüm dünyada en heyecan verici dışpolitikalardan birini yürütme, dış gelişmelere yön verme şansına sahip bir ulusun temsilcileri olarak, dış siyasete yönelik ilgimizin niteliği de giderek değişiyor. Özellikle son yıllarda, Türkiye'nin el atmak durumunda olduğu konuların çeşitliliği, ortaya çıkan sorunlar ve belki de en önemlisi, birbiri ardına açılan yeni fırsat pencereleri, hem siyasetimiz için hem de halkımız için gerçekten çok heyecan vericidir. Bu bağlamda, Türkiye'nin, bölgesinde ve dünyada neleri başarmak istediğinin iyi saptanması ve anlatılması, bizim açımızdan olduğu kadar, diğer uluslar bakımından da önemli ve gereklidir. Kısacası, Türkiye'nin dışpolitikası, dünya politikaları sarmalının çok önemli bir unsurudur. İşte, son zamanlarda çok iyi anlaşılan konu da budur. Bu başarının perçinlenmesi; yani, Türkiye'nin bir dünya devleti olduğunun açıkça gösterilmesi, bu hükümetin izlediği onurlu dışpolitika sayesinde ortaya çıkmıştır. Bu politikalar demeti, Türkiye'yi öne çıkarmış, ülkemizin önündeki farklı seçeneklerin diğer ülkelerin hesaplarına yansımasını sağlamıştır. Türkiye'nin yeni yüzyıla büyük bir bölgesel güç olarak ve dünyada barış, sürdürülebilir kalkınma ve istikrarın bellibaşlı bir unsuru olarak girmekte olduğu gerçeği, bugün çok daha iyi anlatılmış ve anlaşılmıştır.

Ülkemiz, özü bakımından, cumhuriyetin temelinde yatan kararlılık, ilkelilik ve özgüvenle, genişleyen tarihsel coğrafyasında yerini perçinliyor ve cumhuriyetimizin kazanımlarının ne kadar evrensel nitelikli kazanımlar olduğu bir bir ortaya çıkıyor. Demokrasi ve aydınlanma, modernleşme, çoğulcu sanayi toplumuna dönüşme gibi bölgemizde öncülüğünü yaptığımız değerler, kendi tarih ve kültürümüzün özkaynaklarından doğan bir hareketlilik ve yaratıcılıkla, evrensel platformlarda yankılanabilecek biçimde yorumlanıyor.

Bu nedenle, Türkiye'nin, bu yüzyılda katettiği yolun ve bu başarının, yeni yüzyılın yeni oluşumları açısından ne anlama geldiğini daha iyi anlamak ve anlatmak durumundayız. Türkiye, yeni yüzyıla bir model ülke olarak girmiştir; yani, yeni yüzyıla girerken, Türk dışpolitikası, iddialı bir dışpolitika olmak durumundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye, bugün, yeni yüzyılın başlıca jeopolitik gerçekliğini temsil eden Avrasya sürecinde öncü bir ülkedir; bu sürecin güçlenmesinde ve bölge ülkelerinin kendilerini bekleyen geleceğe el uzatmalarında bu nitelikleriyle en güçlü gayretlerin içindedir. Gerçekten de, Türkiye, etkinlikle sürdürdüğü dışpolitikasını, değişen şartlara, belirli bir felsefe çerçevesinde uyarlayabilmekte, Doğu'daki ve Batı'daki varlıklarını birbirini destekleyen süreçler haline getirebilmektedir. Tarihimizden devraldığımız bu çok yönlülüğün dışpolitikaya uyarlanması, fırsatların gerçekçilikle değerlendirilmesi, çok sayıda yabancı devlet adamının, konuşmalarında dile getirdiği üzere, artık dünyanın dikkatini çekmektedir.

Bugün, Türkiye, farklılıkların dışlandığı değil, farklı süreçlerin buluşturulduğu bir dış dinamik yaratmıştır. Örneğin, Helsinki zirvesinde Avrupa Birliğine tam üyelik adaylığımızın resmîleştirilmesi, Türkiye'nin bölgesel yeteneklerini de artırmış; diğer taraftan, Avrupa Birliğine Avrasya jeopolitiğinde ve Avrasya sürecinde yeni olanaklar doğuracak bir boyutun temelleri atılmıştır.

Bunlar, sadece bizim değil, dünya liderlerinin de teslim ettiği, ülkemize yönelik artan ilgiyle ortaya koydukları hususlardır. Nitekim, Almanya ve Polonya Cumhurbaşkanlarının ziyaretlerinin üzerinden henüz birkaç gün geçmişken, bugün Çin Halk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Sayın Zemin ülkemizi ziyarete başlamıştır. Yine, son dönemde, bakan düzeyinde Avrupa ülkelerinden ülkemize yapılan ziyaretler artmış, temaslar çeşitlilik ve yoğunluk kazanmıştır. Yunanistan'la başlayan süreç, 9 ayrı anlaşmanın imzalanmasıyla belirgin bir aşamaya ulaştırılmıştır. Keza, dünyanın dikkatini çeken bir diplomatik üslup içinde vardığımız bu nokta, yeni Yunan Hükümetiyle bundan böyle daha özlü konuların ele alınması aşamasına gelmiş olduğumuz hususunda bizi ümitli kılarken, aynı anlayış, geleceğe bakış ve işbirliği atmosferinin devam etmesini arzu ediyoruz.

Öte yandan, geride bıraktığımız hafta gerçekleştirilen Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi kararları, Helsinki zirvesi sonrası ivmenin devam ettiğini göstermiş, tam üyelik yolunda yeni bir somut adım olarak tarama süreci başlatılmıştır.

Söz konusu olan sadece Avrupa da değildir. Aslında, Türkiye, Balkanlar olsun Kafkaslar olsun, dünya dengelerini etkileyen çevresindeki tüm istikrarsızlık unsurlarında, insanlığın büyük yürüyüşünde yer almak isteyen bölge halklarının beklentileri doğrultusunda, insanlığa ışık vermiş aydın geleneklerden yana doğru dengelerin kurulabilmesi için vazgeçilmez bir katkının sahibidir.

Bütün bunların ortaya koyduğu şudur: Bugün, Türkiye, kendisi için bir müddet öncesine kadar biçilmiş olan Avrupa'nın çeperinde bir ülke olma konumunun kendi büyüklüğüyle bağdaşmadığını ispatlamıştır. Türkiye, artık, farklı kültürler ve ekonomik merkezler arasında bir köprü olduğu kadar, yüksek menfaatlarından hiçbir taviz vermeksizin, tarihsel kazanımlarını dışa taşıyabilen odak bir ülkedir. İşlevlerini artıran, çeşitlendiren ve kendi işlevlerini yaratan bir ülke konumuna gelmiştir. Bu başarısının ardında yatan dışpolitika anlayış ve uygulamasını, yeni yüzyılda da aynı heyecanla devam ettirecektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; unutmamamız gereken bir nokta var: Ülkemizin ulaştığı toplumsal, ekonomik, sınaî ve diğer büyüklükler, barış, istikrar ve işbirliği ortamıyla ortaya çıkabilecek sağlıklı bir karşılıklı bağımlılıktan olağanüstü yararlar sağlayabileceğimiz düzeye erişmişlerdir.

Gerçekten, onyıllar süren soğuk savaş dönemi şartları içinde bir kanat ülkesi olarak yaşamanın faturasını, demokratik oluşumları geciktirmek dahil, çeşitli biçimlerde ödemiş bulunan ülkemiz, bugün, tarihsel birikimi ve cumhuriyetinin kazanımlarının temelleri üzerinde giderek güçlenen bir istikrar unsurudur ve bu işbirliği, hoşgörü ve istikrar halesi, bütün çevresine yayılmaktadır.

Soğuk savaş sonrası dönemin ihtiyaçlarına cevap vermeye yönelik bölgesel örgütlenmelerde niçin başı çektiğimiz, ne Balkanlar ne de Kafkaslardaki gelişmelere istikrar ve barıştan yana bir güç olarak niçin bigâne kalmadığımız ve niçin Bakü-Ceyhan gibi yeni yüzyıl projelerine öncelik verdiğimiz, nihayet, niçin çağımızı şekillendirmekte olan ekonomik oluşumlar ve süreçler içindeki yerimizi güçlendirmeye ve sağlamlaştırmaya çalıştığımız gibi suallerin cevapları, işte, bu arayış içinde bulunabilir. Yüce Meclisimiz, bu saygın ve onurlu arayışta çok çeşitli sorunların üstesinden gelmeyi başaran siyasî irade, felsefe, yönetim ve kadrolarının gerçekten yanındadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasî partiler adına bugünkü konuşmalarını yapan çok değerli milletvekilleri, elbette, dışpolitikanın yönü konusunda önemli katkılarda bulunmuşlardır; ancak, bazı eleştirilerin haksız olduğunu söylemeden geçmek mümkün değildir. Kıbrıs konusunda ortaya konulan bazı eleştirilere yanıt vermek istiyorum. Birincisi, Kıbrıs davasını en iyi anlattığımız zamanları yaşıyoruz. Bu, her ne kadar Türkiye'nin bir başarısıysa da, aynı zamanda, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinin de bir başarısıdır. Ayrıca, Ege konusunda, Türkiye, bugüne kadar sürdürmüş olduğu geleneksel politika çerçevesinin dışına çıkmadan, bu konuları ele almaya hazır olduğunu belirtmiştir. Bu gerçekler, gerçekten, Türkiye'yle ilişkisi olan dış diplomatlar tarafından da her fırsatta gündeme getirilmektedir. Örneğin, Avrupa Birliği temsilcisi Verheugen'den, Clinton'un temsilcisi Moses'e kadar pek çok diplomat, Türkiye'nin, gerek Kıbrıs'la ilgili gerekse Avrupa Birliğiyle ilgili pozisyonunu çok iyi kavramış ve bize hak verir hale gelmiştir. Dışişleri Bakanımız Sayın İsmail Cem'in bir vesileyle belirttiği gibi, Sayın AB temsilcisi Verheugen "Kıbrıs'taki Türk askeri, işgalci durumunda değildir" demiştir. Bu, Türk dış politikası bakımından önemli bir gelişme olarak ele alınmak durumundadır. Ayrıca, son zamanlarda gerçekleştirilen, Türkiye-Avrupa Birliği Ortaklık Konseyi toplantısında da kendimizi çok iyi anlattığımız kanaatindeyiz. Örneğin, Portekiz Dışişleri Bakanı Sayın Gama, ülkesinin Avrupa Birliği dönem başkanlığı konusunda, Financial Times Gazetesine 21 Martta verdiği demecinde diyor ki: "Türkiye'ye özel konumundan dolayı, özel bir önem veriyoruz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – 1 dakika içinde toparlayın efendim.

ALİ TEKİN (Devamla) – Teşekkür ederim efendim.

...Dünya sahnesindeki birkaç anahtar ülkeden biri olan Türkiye'yle yakın, tutarlı bir çizgi izleyen ilişkiler kurmak durumundayız."

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada en önemli ifade "Dünya sahnesindeki birkaç anahtar ülkeden biri olan Türkiye" ifadesidir. Bu da gösteriyor ki, Avrupa Birliği nezdinde, Türkiye'nin itibarı giderek artmakta ve ülkemizin dünyada oynayabileceği önemli rolün altı defalarca ve değişik kişiler tarafından çizilmektedir.

Ayrıca, Avrupa Birliğiyle ilişkilerimizi düzenleme konusunda ve bu konudaki çabalarımızı destekleme konusunda hükümetimize bir eleştiri geldi. Uyum çalışmaları -bildiğiniz gibi- Devlet Planlama Teşkilatı tarafından gerçekleştirilmektedir. Son zamanlarda, Başbakanlık bir genelge yayımlamıştır; bu genelge, bu süreci, giderek daha da hızlı bir şekilde çalıştıracaktır.

Hepinize sevgiler, saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tekin.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Grubu bulunmayan sayın milletvekillerinin de söz isteği yoktur.

Böylece, Sayın Bakanın gündemdışı açıklaması üzerine, gruplarımızın konuşmaları tamamlanmıştır.

Şahısları adına gündemdışı ilk söz, Muş'taki pancar ve tütün ekicilerinin sorunları hakkında söz isteyen Muş Milletvekili Sayın Mümtaz Yavuz'a aittir.

Sayın Yavuz, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

2. – Muş Milletvekili Mümtaz Yavuz’un, Muş’taki pancar ve tütün ekicilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

MÜMTAZ YAVUZ (Muş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemizin 81 ili içerisinde gelir dağılımında sonuncu olan Muş İlinde, ekonominin temelini tarım ve hayvancılık teşkil etmektedir. Öyle ki, devlet dairelerinde çalışan işçi ve memurların dışında kalan tüm nüfusun geçim kaynağı tarım ve hayvancılıktır. 1970'lerden sonra, bu durum değişmeye başlamışsa da, son onbeş yılda, bölgede devam eden terör örgütü, il ekonomisine ağır darbeler vurmuştur.

2000 yılının şu ilk aylarında, ne yazık ki, Muş İlinde ekonomik hayat durma noktasına gelmiştir. İlimizde, sanayi diye bir olay bulunmamaktadır. 1998-1999 yıllarında, Halk Bankasının KOBİ kredileriyle bir canlanma olmuşsa da, bazı simsarların nüfuzlarını kullanarak almış olduğu amaçdışı kredilerden dolayı, bu krediler bir yıldır kapalı bulunmaktadır. Bankaya yapılan haklı talepler de, çok şüpheyle karşılandığından, ne yazık ki, bir sonuca ulaşmamaktadır.

Devletimizin, 450 000 nüfuslu Muş İlindeki tek sanayi yatırımı Muş Şeker Fabrikasıdır. Bu Şeker Fabrikasına da Erzurum-Hınıs'ın, Bitlis-Güroymak'ın ve Bingöl'ün pancarları verildiğinden, Muşlu pancar üreticilerine kota uygulanmaktadır. Eğer, bu komşu illerin pancarı bu fabrikaya gelmezse, Muş çiftçisi için kota uygulanmasında büyük bir rahatlama olacaktır. Şayet, verilen kotanın üzerinde bir üretim varsa, bu da cezaya tabi tutulmaktadır. Muş çiftçisine kesilen kota fazlası pancardan dolayı paranın miktarı 250 milyarı aşmış bulunmaktadır. Bir de işin öbür yüzünü görmek var; bu da, alınan pancarın bedelinin ödenmemiş olması. Bu yıla kadar pancar parasının nisan ayına kaldığı görülmemiştir. Aylardır, devlete sattığı pancarın bedelini alamayan çiftçimiz, traktörünü satma aşamasına gelmiştir. Halen, 7 trilyon olan Muş çiftçisinin alacağının derhal ödenmesi zaruret arz etmektedir. Maazallah, bir Muşlu çiftçi, ziraî veya yem kredisi için Ziraat Bankasına uğrasa, kovulmaktan beter bir hale getirilmektedir.

Muş çiftçisinin pancardan sonra ektiği temel ürün tütündür. Son iki yıldır bu ürün için tek ciddî bir kota uygulaması gelmiş, hemen hemen herkese, neredeyse hiç tütün ekme denecek seviyelere indirilmiştir. Bu yıl, bir de zamanında kotalar belirlenmediği için, kota fazlası tütüne sadece fiyatın yüzde 50'si ödenmektedir. Muşlu, bu şartlarda, hububat ekse, fiyatların çok düşük oluşundan, tohumun, mazotun, gübrenin ve emeğin karşılığı kadar para eline geçmeyeceğinden dolayı hububatı da ekmemektedir.

Sayın milletvekilleri, Muşlu, buğday ekmesin, pancar ekmesin, tütün ekmesin, peki, ne eksin? Madem, Muşlu bir şey ekmeyecek, Alpaslan II Barajı ve sulama tesisleri niçin yapılıyor? Susuz tarımla elde edilenler satılmıyorsa, bu çiftçi suya para verip satılmayacak ürünü neden eksin, olacak şey mi? Bir taraftan trilyonlar verip baraj ve sulama tesisleri yaptıracaksın, bir taraftan da bu arazilerde tarım yaptırmayacaksın.

Ayrıca, Muş Ovasının büyük bir bölümünde drenaj sorunu mevcut. Bahar aylarında ovayı çevreleyen dağlardan akan yağmur ve eriyen kar suları taşkınlara neden olmaktadır. Bu nedenle, 2000 yılı yatırım programında yer alan, sulamada, enerjide ve taşkın önlemlerinde çok önemli rol oynayacak Alpaslan II Barajının planlanan süreler içerisinde tamamlanması için yeterli kaynak ayırılması ve derhal ihale edilmesi zaruret arz etmektedir.

Muş Ovasının kuzeyinden akan dereler üzerinde sulama göletleri mutlaka yapılmalıdır.

İlimizde, ekonomik anlamda, faal nüfusun yüzde 64,5'i tarım sektöründe çalışıyor olması, bu konuda yapılacak yatırımların önem ve ehemmiyetini arz etmektedir.

Muş Tarım İl Müdürlüğüne, kırsal kalkınma projesi çerçevesinde, hayvancılık kredisi için müracaat eden çiftçi sayısı 1 200 kişi; şartları uyan 750 kişi, kredi kullanabilen 263 kişi. Kredi alamayan 1 000 civarındaki çiftçinin her biri, müracaat için 400-500 milyon lira harcayarak bu kredi talebinde bulunmuş; fakat, bunlar, şu anda -1 000 civarındaki çiftçi- bu krediye hak kazanmış olmalarına rağmen, bu krediden yararlanamamaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yavuz, 1 dakika içerisinde toparlayınız; buyurun.

MÜMTAZ YAVUZ (Devamla) – Muşlunun bu durumuna bir atasözüyle yanıt vermek lazım: "Tava delik, tas delik, keçi de gitti üstelik."

57 000 nüfuslu Malazgirt İlçesinde sadece 1 kişinin bu krediden yararlanmış olması, Muşlunun ihmal edilişinin en güzel örneğidir.

Bitmiş olan teröre rağmen, çoğu yayla ve meralardan, yasaklardan dolayı, insanlarımız faydanalamamaktadır. Terör nedeniyle boşaltılmış olan köylerde yaşayan halkımız, şehre adapte olamamış ve çok büyük bir geçim sıkıntısı çekmektedir. Bir an evvel, devletin, bu insanların köylerine geri dönmeleri için gerekli yardımı ve kolaylığı göstermesi elzem olmuştur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör belasının faturasını en ağır şekilde ödeyen bölgemizin, artık, ciddî anlamda ekonomik kalkınmaya ihtiyacı vardır. İçgüvenlikte elde edilen başarı, insanımıza aş ve iş bulma konusunda desteklenmezse, bu huzurun geçici olması kaçınılmaz olacaktır.

İlimizin tarım alanında sahip olduğu bu büyük potansiyelin harekete geçirilmesi için hükümetimizin gereken gayreti göstereceği inancıyla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yavuz.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek sayın bakan?.. Yok.

Gündemdışı ikinci söz, 8 inci Cumhurbaşkanı merhum Turgut Özal'ın ölüm yıldönümü nedeniyle söz isteyen İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu'ya aittir.

Buyurun Sayın Karakoyunlu. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

3. – İstanbul Milletvekili Yılmaz Karakoyunlu’nun, sekizinci Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın ölüm yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün 8 inci Cumhurbaşkanımız Turgut Özal'ın ölümünün 7 nci yıldönümüydü. Bugün, huzurunuzda Turgut Özal'ı en mümtaz niteliğiyle birkaç dakika içerisinde sizlere arz etmek, ruhunu şad etmek ve Tanrı'dan rahmet dilemek için huzurunuza çıktım.

Değerli milletvekilleri, değişmez sanılan yerleşik ve endişeli bir yapıyı temelinden sarsıp, insanı mutlu ve ikna edilmiş düzenin içerisinde huzura götüren düzen kurucuları vardır; bir değişmezlik dünyası içerisinde her şeyi yerinden oynattıklarını görür ve takdir edersiniz. Bunların sesleri yumuşaktır, sözleri ikna edicidir, üslubu terbiyeli ve muhatabına saygılıdırlar; hareketlerinde kararlılık belirgin ölçüleriyle sizi sarar; düşüncelerinde hür ve müsamahakâr, hareketlerinde tutarlı ve kararlı, zihinleri açık, anlatımları sarih, duyguları içten, tartışmaları verimlidir.

Turgut Özal'ın geçmişteki bütün çalışmalarını gözlerinizin önüne getirdiğinizde şöyle birkaç cümleyle size arz ettiğim bu hususiyetlerin bütününü bir arada bulundurduğunu görüp, takdir edip, ifade edebileceksiniz. Ben, asla, Turgut Özal'ı bir efsane doruğu gibi göstermek istemiyorum veya bir esatir gibi, onun devletin iliğinde ve kemiğinde dolaştığını ve onsuz devlet omurgasının ayakta kalamayacağını da söylemiyorum; ama, Turgut Özal'ın Türk Milletinin, Türk Devletinin geleceğine yapmış olduğu büyük hizmetleri ve o yoldaki gayretleri her vesileyle takdir ve ifade edeceğinizin emniyeti içinde bulunduğumu belirtmek zorundayım ve ahlakındayım.

Değerli arkadaşlar, Turgut Özal'ın, üç temel hürriyet peşinde koştuğu mücadele vardı. Bunlardan birincisi, düşünce ve ifade özgürlüğüydü, ikincisi, din ve vicdan özgürlüğü, inanç özgürlüğü ve üçüncüsü de, teşebbüs özgürlüğüydü. Bugün, yeni dünyaya bakışımızın bütün değer yargılarında bu üç temel hürriyetin peşini kovalayan bir mücadele içerisinde olduğumuzu, bu Meclisin kürsülerinde her vesileyle ifade ettik. Hür parlamentoların hür kürsülerinde insanlar, yeni yüzyılın idrak ettiği yeni bir millî irade tarifi ve ifadesi içerisinde meseleye baktıklarında, bu özgürlüklerin kısıtlanmasına ilişkin hiçbir teşebbüse itibar etmeyen veya bunun kaldırılması yolundaki gayretleri engelemek isteyenlerin hiçbirisine iltifat etmeyen ciddî, azimli, kararlı ve ısrarlı tavrıyla bu üç önemli hürriyete sahip çıkmaktadır.

Önümüzdeki dönemde, yeni yüzyılımızın ileriye doğru bakışında dışpolitikamızı biraz evvel incelediniz. Yaklaşık yüzaltmış sene evvel Viyana Sefiri Sadık Rıfat Paşa, Garplılaşmanın neresinde olduğumuzu sormuştu. Yaklaşık yüzaltmış yıldan beri, biz, hâlâ, bu soruyu tekrar ederiz. Bu sorunun peşinde koştuğumuz yıllarda henüz tanzimatı bile ilan etmemiştik. Garplılaşmanın neresinde olduğumuzu soran ve Türkiye'yi uygar dünya düzenine lahîk olabilecek seviyeye getirme mücadelesinde bulunan ve bunun arkasına düşenlerin hepsi sadrazam oldu; Mustafa Reşit Paşa, Âli Paşa, Fuat Paşa... Meşrutiyet dönemlerine geldik. Aynı meselenin peşine düştüğümüz yıllarda, bu defa Tunuslu Hayrettin Paşa, Mahmut Nedim Paşa... Hepsi sadrazam oldu ve ellerine geçirdikleri imkânlarıyla bu meseleyi tartıştılar.

Cumhuriyete geldiğimiz yıllarda da bunu tartıştık. Mümtaz Turhan'ı hatırlayınız, onu takiben Erol Güngör'ü hatırlayınız. 1967 yılında, ilk defa olarak, yeniden, yaklaşık yüzotuz sene sonra Sadık Rıfat Paşanın ortaya koyduğu iddiayı teyiden ifade eden Turgut Özal'dı ve Garplılaşmanın neresinde olduğumuzu sorduğumuzdan bugüne kadar geçen zaman içerisinde, şu üç temel hürriyeti mutlak suretle gerçekleştirdiğimiz takdirde, bütün uygarlık iddialarına ve bütün gelişmişlik seviyelerine sahip olabileceğimizi ifade ediyordu. Ölümünün yedinci yılında, bu büyük hürriyetlere sahip çıkmış olmasından ötürü kendisini hayranlıkla anıyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.

YILMAZ KARAKOYUNLU (Devamla) – Değerli arkadaşlar, 1 dakika içerisinde, elbette ki, size, Turgut Özal'ın bu memlekete yapmış olduğu büyük hizmetlerin bir silsilesini anlatıp, bir kronolojisini verme imkânım yok; ama, sizlerle ittifak içinde olduğumuz bir noktayı ifade etmek durumundayım. İki gün sonra Kutlu Doğum Haftası başlayacak. Yüce Peygamberimizin şefaatine nail olduğuna inanıyorum. Ben de, huzurunuzda, kendisine, Yüce Allah'tan rahmet ve cennet dileyerek saygılarımı sunuyor ve huzurunuzdan ayrılıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Karakoyunlu.

Gündemdışı üçüncü söz, köy enstitülerinin açılış yıldünümü nedeniyle söz isteyen Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı'ya aittir.

Buyurun Sayın Kapıcı. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

4. – Samsun Milletvekili Şenel Kapıcı’nın, köy enstitülerinin açılış yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı

ŞENEL KAPICI (Samsun) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 3803 sıra sayılı köy enstitüleri kanun taslağının, Türkiye Büyük Millet Meclisinde 17 Nisan 1940'da kabulü ile 60 ıncı kuruluş yıldönümünü kutladığımız şu günlerde, şahsım adına gündemdışı söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ancak, zamanın az ve sınırlı olması nedeniyle konunun özü hakkında açıklamalarla yetineceğim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 19 Mayıs 1919'da Mustafa Kemal Atatürk'ün Samsun'a çıkmasıyla başlayan Ulusal Kurtuluş Savaşımız, 9 Eylül 1922'de işgalci orduların İzmir'den kesin olarak çıkarılmasıyla sona erdi. Sıra, yeni devletin kurulmasına ve yapılandırılmasına gelmişti.

Osmanlı İmparatorluğunun yıkıntıları arasında yeni bir güneş gibi doğacak olan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, kesinlikle halk yönetimine dayalı, ümmet toplumu yerine ulus, kul olma yerine yurttaş, söylenceleri değil bilimi, savaşı değil barışı getiren, yenilikçi, devrimci, çağdaş bir devlet olacaktır. Böyle bir toplumu gerçekleştirebilmek için, eğitimli, bilgili, aydın, çağdaş insanların yetiştirilmesi gerekiyordu. Mustafa Kemal Atatürk, bir yandan, düşündüğü devrimleri gerçekleştirirken, bir yandan da, buna karşı çıkanlarla mücadelesini sürdürmekteydi.

Okuma yazma Arapça harflerle yapıldığından, başarı sağlanamıyordu; hızlı öğrenim için Latin harfleriyle öğretim yapılmalıydı. 24 Kasım 1928'te harf devrimi gerçekleştirildi. Mustafa Kemal, ulusumuzun başöğretmeni oldu. Tekkeler ve zaviyeler kapatıldı.

1932 yılında, Türkiye nüfusunun yüzde 80'ini teşkil eden köyde yaşayanların ancak yüzde 20'si okula gidebiliyordu. Köylerde okuryazar sayısını artırmak için, 1935'te eğitmen kursları uygulamalarına başlandı. Böylece, köylerimizde ilk defa, eğitim, ziraat, kaynakçılık, bağcılık, demircilik, marangozluk, zanaatkârlık alanları genişleşilmiş oldu. Bu çalışmalarla da büyük başarılar kazanıldı; ancak, bu da yeterli değildi.

1935-1938 yılları arasında, Cumhurbaşkanımız Mustafa Kemal Atatürk, Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan ve İlköğretim Genel Müdürlüğüne vekâleten bakan eğitimci, araştırmacı İsmail Hakkı Tonguç, yeni bir projeyle Kuvayı Milliye destanına yeni bir destan yaratmaya karar verdiler.

Hızlı çalışmalar devam ederken, 10 Kasım 1938'te Mustafa Kemal Atatürk'ün ölümüyle, kabine değişikliğinde, Millî Eğitim Bakanı Saffet Arıkan'ın yerine, 1938'de, Bakanlığa Hasan Âli Yücel, İlköğretim Genel Müdürlüğüne de İsmail Hakkı Tonguç getirildi. Yeni eğitim projesi çalışmaları hızla devam eder ve 17 Nisan 1940'da da Köy Enstitüleri Kanunu Yasası Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilir. Bu yasaya göre, daha önce öğretmen okulu adı altında açılmış bulunan Eskişehir Mahmudiye, Edirne Karaağaç, İzmir Kızılçullu, Kastamonu Gölköy öğretmen okulları da köy enstitüsü adını alırlar. 1940 yılında Adana Düziçi, Antalya Aksu, Adapazarı Arifiye, Balıkesir Savaştepe, Samsun Akpınar, Trabzon Beşikdüzü, Malatya Akçadağ, Isparta Gönen, Kayseri Pazarören; Kars Cilavuz Köy Enstitülerinin açılışıyla, ilk yıldaki köy enstitülerinin sayısı 14'e ulaşır. Bu çok olumlu bir başarıdır. 1941 yılında Ankara Hasanoğlan, Konya İvriz; 1942 yılında Diyarbakır Dicle, Erzurum Pulur, Sıvas Yıldızeli; 1944 yılında Aydın Ortaklar; 1948 yılında Van Ernis'le (maalesef, mezun vermeden kapatılır) köy enstitülerinin sayısı 21'i bulmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu dev proje, 1940-1948 yılları arasında ülke toprakları üzerinde 21 köy enstitüsü inşaa ederek, Türkiye köylerine öğretmen, ebe, sağlık memuru, veteriner, ziraat teknisyeni, biçki dikiş, örgücü, demirci, marangoz, usta gibi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakika içerisinde toparlayınız efendim.

ŞENEL KAPICI (Devamla) – ...memur ve zanaatkârlar yetiştirip göndererek, yurdumuzun köylerini doğudan batıya, kuzeyden güneye, bir meşale gibi ışıtıp ısıtmaya başladılar. İnsanlar, yardımlaşmayı, çalışmayı, paylaşmayı, üretmeyi, sevmeyi, saygıyı yaparak, yaşayarak öğrenmeyi öğrendiler; ince eleyip, sık dokudular; bir arı gibi çalışkan, kuşlar gibi özgür oldular.

Zaman az olduğu için bazı yerleri atlamak zorunda kalacağım.

1954 yılında, köy enstitüleri tümüyle kapatılarak, ilköğretmen okullarına dönüştürüldü; ancak, bu okulların da peşini bırakmayan örümcek kafalı şer güçler, 1974 yılında onları da kapatarak, öğretmen soyunu yok ettiler, ülkemizin aydınlık geleceğinin önünü kapattılar. Bu okulların yerine, sayıları hızla artan imam-hatip okullarını yurdumuza yerleştirerek, garip giysiler içerisinde, ellerinde yeşil bayraklarla dolaşan, sokaklarda "şeriat isteriz" diye bağıran gençler yetiştirdiler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞENEL KAPICI (Devamla) – Sayın milletvekilleri, sözümün devamı daha çok; ama, hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kapıcı.

Sayın Bakanım, gündemdışı konuşmaya yanıt verecek misiniz?

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türk eğitim sisteminde önemli bir yere sahip olan, eğitime ve köy kalkınmasına öncülük etmiş köy enstitülerinin 60 ıncı kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.

60 yıl önce, yani, 1940 yıllarında, ülke nüfusunun yüzde 81'i köyde yaşamakta, çiftçilik ve hayvancılıkla uğraşmaktaydı. Bu nüfusun yüzde 86'sı okuma yazma bilmiyordu. 40 000 köyün 35 067'sinde, yaklaşık yüzde 88'inde okul yoktu. Öğrenim çağında bulunan 1 920 000 köylü çocuğundan ancak 347 071'i, yaklaşık yüzde 18'i okula gidebiliyordu. Oysaki, köylünün sosyoekonomik ve kültürel kalkınmasını sağlayacak bir eğitim ve öğretim yapılmaması halinde, köylü kalkınmadan topyekûn bir kalkınma ve refahtan söz etmek mümkün değildir.

Ülke nüfusunun büyük bir çoğunluğunun yaşadığı köylerin bu durumu, yöneticileri bir arayışa itmiştir. Köyün sosyoekonomik ve kültürel yaşayışını değiştirecek ruh ve inançta öğretmen yetiştirmeye zorlanılmış ve buna karar verilip, hayata geçirilmiştir.

O yıllara gelinceye kadar, hep, büyük şehirlerde kurulmuş olan öğretmen okullarında, yetiştirilen şehirli gençler, öğretmen olmuş ve köylerde görev almıştır. Pratikte bu kurumlardan yetişen öğretmenlerin köy şartlarına gereği gibi uyum sağlayamadıkları ve köylünün kalkınmasına çok fazla katkıda bulunmadıkları görülmüştür.

Cumhuriyetimizin kurucusu Yüce Önder Atatürk, her konuşmasında “Köylü cahillikten kurtarılmalı, en küçük köye kadar okul yapılmalı ve öğretmen gönderilmelidir. Bilgi, süs olmaktan kurtarılmalı, kullanılabilir olmalıdır. Okullar, ekonomiyi kalkındıracak şekilde kurumsallaşmalı, eğitim uygulamalı olmalıdır” diyordu. Yüce Atatürk bunları söylerken, dönemin Başbakanı İnönü de “İlköğretim davası insan olma, millet olma davasıdır” diyordu.

1935 - 1937 yıllarında Bakanlığa iki rapor veren İsmail Hakkı Tonguç, ülkenin gerçeklerine uygun bir eğitim yapılması gerektiğini söylüyordu. Batıdaki eğitim kurumlarını kopya etmenin, arzulanan kalkınmayı sağlamayacağı gün gibi aşikârdı. Öyleyse, ileri eğitim ilkelerine ve evrensel disiplinlere dayalı, ulusal bir model geliştirmek gerekiyordu. Enstitü yerlerinin seçimi, tamamen siyasî tercihlerden uzak, objektif kriterlerin ışığında yapılmalıydı. Enstitülerin yapımında işbirliği, yardımlaşma, dayanışma ve imece had safhadaydı. Zaten, iş pedagojisi de enstitülerin bir parolası idi.

Sayın Başkan, sayın milletvekileri; köy enstitülerine alınan çocukların büyük bir bölümü köylü çocuğuydu. Bu öğretmen adaylarının, ziraat ve atölye işlerinde çok iyi yetiştirilmeleri gerekiyordu ve öyle de olmuştur.

17 Nisan 1940’da kurulan köy enstitüleri, o yıllarda eğitim olanağından yoksun kalmış, eski yöntemlerle tarım yapan köylü nüfusu için âdeta bir ışık olmuştur. O yıllarda 17 milyon olan nüfusumuzun yüzde 80'inin köylerde yaşadığı dikkate alındığında, köy enstitülerinin önemi, yüklendikleri sorumluluk ve işlev daha iyi anlaşılır.

Bu kurumlarla, eğitim ve öğretimin yaygınlaştırılması yanında, köy kalkınmasına önderlik edebilecek bilgi ve becerilerle donatılmış öğretmenler yetiştirilmiştir. Köy enstitülerinden yetişen öğretmenlerimiz, yurdumuzun dört bir yanında fedakârca görev yaparak eğitim ve bilimin ışığını yaymışlar, yeni öğretmen kuşaklarının yetiştirilmesinde çok önemli görevler üstlenmişlerdir.

Nüfusunun yüzde 75'inin okuryazar olmadığı, özellikle, köylerde büyük ölçüde okul ve öğretmen eksiğinin bulunduğu yıllarda, köy enstitüsü, köylerde okuma-yazma seferberliğini güçlendirip eğitim ve öğretimi yaygınlaştırmıştır. Sağladığı eğitim olanağının yanı sıra, köylerde üretim yaşamının yeni teknolojilerle tanışıp gelişmesi, üretimin artırılması, köy enstitüleri sayesinde oluşmuştur.

Köy enstitüleri, cumhuriyetimizin değerlerini ve çağdaşlığını köylere taşımış, Atatürk devrimlerini hayata geçirmiş, eğitimde fırsat ve imkân eşitliğinin sağlanmasında çok önemli katkılarda bulunmuştur.

Köy enstitüleri, eğitim-öğretimde bir yaşam biçimidir; öğrenmek ve öğretmek oralarda iç içedir.

Köy enstitüleri, karanlıktan aydınlığa atılan bir adımdır, aydınlanma hareketidir.

Köy enstitüleri, millî bir modeldir, bizim modelimizdir.

Köy enstitüleri mezunu öğretmenlerimizin hizmet ruh ve anlayışı her türlü takdirin üstündedir.

Köy enstitüleri, ünlü matematikçiler, ünlü edebiyatçılar, ünlü ressamlar, ünlü spor adamları, ünlü müzisyenler, ünlü politikacılar yetiştirmiştir.

Köy enstitülerinin kuruluş yıldönümünü kutlarken, bu kurumlardan mezun olup hayatta olanlara hizmetlerinden dolayı teşekkür ediyor, aramızdan ayrılanları rahmetle anıyorum.

Şubat 1954'te öğretmen okullarına dönüştürülen 21 köy enstitümüzden İzmir Kızılçullu -biraz evvel Sayın Milletvekilimin söylediği gibi- kapatılmıştır, Sıvas Pamukpınar Köy Enstitüsü de yatılı ilköğretim bölge okuluna dönüştürülmüştür. Geriye kalan 19 köy enstitüsü ise, halen, Anadolu öğretmen lisesi olarak hizmet vermektedir. 1999 yılında, Kültür Bakanlığınca, köy enstitüleri binaları koruma altına alınmıştır.

Sayın milletvekilleri, köy enstitülerimiz bize tarihin mirasıdır; onları birer müze olarak, onları birer anı olarak yaşatacağız. Ancak, köy enstitüsü felsefesinin de, bugünkü modern eğitime ışık tutacağına inanıyorum.

Sekiz yıllık zorunlu ilköğretim uygulamasıyla birlikte başlayan ve yurdun dört bir yanına yayılan yatılı ilköğretim bölge okullarımız ve bu okullarımızın sekizinci sınıflarındaki yönlendirme, işte, bu modelin günümüze yansımış bir şeklidir.

Yatılı ilköğretim bölge okullarımız, o gün olduğu gibi bugün de, politik tercihlerle değil, gerek neredeyse oraya kurulmaktadır. Yatılı bölge okulları ve pansiyonlar, ya bir köyde ya bir kasabanın yakınındadır. Bugün yatılı bölge okullarında ve pansiyonlarda okuyan çocuklarımızın tamamı köylü çocuklarıdır, kırsal alanın çocuklarıdır. Köy enstitülerinin bu kadar kıymetli insanlar yetiştirmesi, bize şunu gösteriyor: Türk köylü çocuğuna okuma imkânı verirsek, bakın, neler yetişiyor. İşte, bu nedenle, biz, köy enstitülerini felsefe olarak yaşatmaya kararlıyız.

Köy enstitülerinden yetişenlere tekrar saygılar sunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2000 Pazar günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No. : 42 18.4.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla Genel Kurulda özel bir görüşme yapılması için, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23 Nisan 2000 Pazar günü saat 14.00'te toplanması önerilmiştir.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Mehmet Emrehan Halıcı İsmail Köse Bülent Arınç

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili FP Grubu Başkanvekili

Zeki Çakan Turhan Güven

ANAP Grubu Başkanvekili DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Öneriyi dinlediniz. Önerinin lehinde ve aleyhinde söz isteği?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının önerileri vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

B) BAŞKANLIK ÖNERİLERİ

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümünü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2000 Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılmasına; 23 Nisan 2000 Pazar günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başkaca konunun görüşülmemesine; görüşmelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına 10 dakika süreyle söz verilmesine, siyasî parti gruplarına 10’ar dakika süreyle söz verilmesine, 80 inci yıldönümü kutlamaları için Türkiye’ye gelecek olan yabancı ülke parlamento başkanlarından birine 10 dakika süreyle söz verilmesine ilişkin Başkanlık önerisi

Başkanlık Önerisi

No. : 1 18.4.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramını kutlamak ve günün ve önem ve anlamını belirtmek için, 23 Nisan 2000 Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda özel bir görüşme yapılması hakkında, İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre, Danışma Kurulunun görüşüne uygun olarak, Başkanlığımızca hazırlanan önerileri Genel Kurulun onayına sunuyorum.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Başkanlık Önerileri:

1- Türkiye Büyük Millet Meclisinin kuruluşunun 80 inci yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 2000 Pazar günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir görüşme açılması,

2- 23 Nisan 2000 Pazar günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başkaca konunun görüşülmemesi,

3- Görüşmelerde;

a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına 10 dakika süreyle söz verilmesi,

b) Siyasî parti gruplarına 10'ar dakika süreyle söz verilmesi,

c) 80 inci yıldönümü kutlamaları için Türkiye'ye gelecek olan yabancı ülke parlamento başkanlarından birine 10 dakika süreyle söz verilmesi,

Önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerileri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneriler kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş 2 adet doğrudan gündeme alınma önergesi vardır; ayrı ayrı okutup işleme alacağım ve daha sonra da oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, 28.3.1983 Tarih ve 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin (2/105) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesinin kurulmasıyla ilgili olarak, 24.6.1999 tarihinde vermiş olduğum kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre Genel Kurul gündemine alınmasını istiyorum.

Gereğini arz eder, saygılarımı sunarım. 28.2.2000

Zeki Ünal

Karaman

BAŞKAN – Teklif sahibi Sayın Zeki Ünal, buyurun.

Süreniz 5 dakika Sayın Ünal.

ZEKİ ÜNAL (Karaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesinin kurulmasıyla ilgili olarak vermiş olduğum kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan Genel Kurul gündemine alınması hakkındaki görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Karaman'a bir üniversite kazandırma konusundaki taleplerimiz bir hayli eskilere dayanmaktadır. 1991 yılında Anavatan Partisi iktidardır. O yıllarda Anavatan Partisinden milletvekili olan, Konya Milletvekili Ali Pınarbaşı arkadaşımızın, 1991 yılında, Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesiyle ilgili vermiş olduğu kanun teklifiyle gündeme girmiştir; ancak, sonuç alınamamıştır. 1992 ve1993 yılında bendenizin vermiş olduğu kanun teklifi de aynı şekilde sonuçlanmamıştır. 1994 yılında ise, merhum Türkeş tarafından verilen bir kanun teklifi vardır. Bu teklifte, şu anda bakanlık yapan Sayın Tunca Toskay ve Sayın Koray Aydın'ın imzaları da vardır, hatta, şu anda Milliyetçi Hareket Partisinin Grup Başkanvekili İsmail Köse beyin de imzaları vardır ve o zaman, Osman Sevimli arkadaşımızla birlikte bendeniz de imzalamıştım; ancak, maalesef, gerek 1993'te gerek 1994'te ve gerekse ondan sonra vermiş olduğumuz bazı kanun teklifleri kanunlaşmamıştır. Ancak, 1995 yılına geldiğimiz zaman, o yıllarda iktidar olan, koalisyonu oluşturan partiler "her ile bir üniversite" sloganını ortaya atmıştır ve o günkü şartlar altında, Plan ve Bütçe Komisyonunda bir paket görüşülmüştür. İşte, benim 1993 yılında vermiş olduğum teklifle merhum Türkeş'in vermiş olduğu teklif o paketin içerisini girmiştir ve 877 sıra sayısıyla Genel Kurula kadar inmiştir; ancak, Genel Kurulda görüşüldüğü bir sırada erken seçim gündeme girmiştir; erken seçim kararı alındıktan sonra da kadük olmuştur. Dolayısıyla, kanunlaşacağı bir sırada Karamanoğlu Mehmet Bey üniversitesinin kurulmasıyla ilgili teşebbüslerimiz de böylelikle akim kalmıştır.

1996 yılında, yine, Karaman eski Milletvekili Abdullah Özbey'le birlikte vermiş olduğumuz kanun teklifimiz de, maalesef, kanunlaşmamıştır ve 1999 yılında vermiş olduğumuz kanun teklifini de şu anda görüşmekteyiz. İnşallah, eğer desteklerseniz Genel Kurul gündemine girecektir.

Değerli arkadaşlar, ülkelerin gelişmişlik göstergeleri vardır, bunlardan en önemlilerinden bir tanesi de üniversitelerdir, yükseköğretimde okullaşma oranıdır. Bugün ülkemizde 74 üniversite vardır, bunun 21 tanesi özel vakıf üniversiteleridir, 53 tanesi de resmî üniversitelerdir. Ancak, hemen şunu ifade edeyim ki, şu anda üniversitelerde okuyan 1,5 milyon öğrencimizin 27 000'i; vakıf üniversitelerinin öğrencileridir ve oranı da yüzde 2'dir; bu oran, gelişmiş ülkelerde oldukça fazladır.

Dünyaya baktığımız zaman, örneğin Amerika'da 3 600 üniversite vardır, Japonya'da 576 üniversite vardır, İngiltere'de 141 ve Güney Kore'de 156 tane üniversite vardır. Dolayısıyla, üniversite konusunda Türkiye oldukça fakirdir. Bunun mutlaka telafi edilmesi lazımdır. Öğretim elemanı eksikliği, altyapı eksikliği ve finansman eksikliği gibi konular, aslında mazeret değildir. Ülke kaynaklarımızın rasyonel ve rantabl bir şekilde kullanılması halinde her ile bir üniversite daha kurulabilir ve açılabilir ve her ilimiz de bir üniversiteye layıktır; bunu kabul ediyorum.

Okullaşma oranı, son on yıl içerisinde ancak ve ancak bir yılda yüzde 1,2 gelişmiştir; dolayısıyla bunlar da fazla tatminkâr olmasa gerektir.

BAŞKAN – Sayın Ünal, 1 dakika içerisinde toparlayınız efendim.

Buyurun.

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Toparlıyorum efendim; teşekkür ederim.

Bunun dışında, 100 kişiye düşen bilgisayar itibariyle olsun, bilgisayar kullanma itibariyle olsun, internet kullanımı itibariyle olsun, ülkemizin bir hayli geride olduğunu, hatta bazı Afrika ülkelerinden bile geride olduğumuzu görüyoruz. Bunu telafi etmenin yolu, elbette ki eğitime ve öğretime ağırlık kazandırmaktır ve bununla ilgili çalışmalar yapmaktır. İşte bundan dolayı diyoruz ki, Karaman'a bir üniversite şarttır; çünkü, Karaman, aynı zamanda, 265 yıl, Karamanoğlu Mehmet Beyin içinde bulunduğu bir devlete başkentlik yapmıştır, onbin yıllık eski bir tarihe sahiptir; büyük bilim adamları yetişmiştir, önemli bir kültür ve siyaset merkezidir, hatta Romalılar döneminde, o yıllarda, Roma'ya konsül gönderilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ÜNAL (Devamla) – Şunu da hemen ifade etmek istiyorum: İlk defa olarak, Türkçenin resmî dil olarak kabul edilmesi de Karamanoğlu Mehmet Bey tarafından icra edilmiştir. Onun adına izafeten üniversite kurulmasında fayda vardır.

Hepinize teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Şahsı adına, Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Mehmet Sağlam söz istemişlerdir. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika Sayın Sağlam; buyurun.

MEHMET SAĞLAM (Kahramanmaraş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada, birkaç yıldır, birçok şehrimizde üniversite kurulmasıyla ilgili teklifler verilir.

Şimdi, genelde, baktığınız zaman, Türkiye, yükseköğretimde çağ nüfusunun, bugün, sadece yüzde 18'ini okutabilmektedir; buna açıköğretimi dahil ederseniz, yüzde 24'leri buluyor. Dünyaya baktığınız zaman, üniversitedeki çağ nüfusunun, hiç olmazsa, yüzde 30'unu yükseköğretimden geçirmeyen ülkeler, gelişmiş ülkeler kategorisine giremiyor. Yani, bugün, Suriye'ye, Mısır'a baktığınız zaman bile, yükseköğretimdeki çağ nüfusunu okutma yüzdesi, Türkiye'nin üzerindedir.

Dolayısıyla, Türkiye'nin yeni üniversiteler açması doğru bir yaklaşımdır; ama, üniversite açmak demek, daha önce, mutlaka, öğretim üyesini temin etmek, mutlaka, ders araç ve gereçlerini, laboratuvarlarını, yani, hiç olmazsa, belli düzeyde kampusünü tamamlamak ve nihayet, üniversitenin maddî kaynaklarını sağlamak demektir.

Şimdi, yükseköğretimde yıllar önce yapılan bir makro plan var. Bu plan dikkate alınmaksızın, zaman zaman, komisyonlarda veya Yüce Genel Kurulda herkes, kendi şehrinin eğitimle ilgili çeşitli faktörlerini dikkate almak suretiyle, üniversite kurma teklifleri vermektedir. Aslında, işin doğrusu, yükseköğretimde yapılan o makro planda şehrin nüfusu, şehrin eğitim altyapısı, şehrin yükseköğretime verdiği öğrenci sayısı vesaire gibi belirli objektif kriterlere göre, Türkiye'de üniversitesi olmayan 44 ilin bir sıralaması yapılmıştır. Bugüne kadar, kimse bundan bahsetmiyor. Yükseköğretimden o makro plan temin edilebilir; bu makro plandaki illerin, gösterilen objektif kriterlere göre sıraları elde edilebilir; bu sıralara göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, elindeki, yetiştirebildiği yükseköğretim elemanı kurabileceği kampüs ve oraya yıllık ayırabileceği paraya göre, sırasıyla, üç beş yılda bir, kaç tane üniversite kuracaksa oturup, bunların hesabını yapıp, hükümetlerde bunu Yüce Meclise getirirler. Aksi takdirde, her seferinde, kendi şehirlerine üniversite kurulması için teklifte bulunan arkadaşlarımız yerden göğe kadar haklıdır; çünkü, böyle bir düzenlemeyle yetkililer, bugüne kadar bu Meclisin ya da komisyonların önüne gelebilmiş değillerdir. Halbuki, yapılması gereken, bu makro plandaki sırayı... Bunun objektifliği, bunun sınırları tartışılabilir; ama, bu -biraz önce de arz ettim- Yükseköğretimde belirli kriterlere göre yapılmış bir sıralamadır. Öyle zannediyorum ki, bu sıralamayı sayın milletvekilleri bilirlerse, kendi şehirlerinin sıralarına baktıkları zaman, yılda veya birkaç yılda kaç üniversite kurma maddî imkânına, bütçe imkânına ve öğretim üyesi imkânına sahipse Türkiye, ona göre bu teklifler getirilebilir.

Bu işin, yıllardan beri takipçisiyim; fakat, olayı, bu şekilde, olması lazım geldiği şekilde hiç almadık. Milletvekili arkadaşlarımız da haklı olarak kendi illerine üniversite kurmayı istiyorlar.

Hatta, birinde, Millî Eğitim Komisyonundan 44 ilin tamamına birden üniversite kurulması gibi bir karar çıktı. Bu karar çıktı da, bunun fiiliyata dökülmesinin imkânı olmadığını kimse söylemedi; çünkü, 44 üniversiteyi buradan kurmanız, trilyonlarca liralık bütçeden yatırımı bir tarafa bırakınız, bugün Türkiye üniversitelerinde 40 öğrenciye 1 öğretim üyesi düşüyor. Bu, belki 80, 160, 200 öğrenciye 1 üniversite öğretim üyesi düşmesi gibi, fiilen uygulanması mümkün olmayan bir durumdur.

Dolayısıyla, arkadaşımızın önergesinin lehindeyim; ama, bu işin çözümünün de bu şekilde, makro plana uygun ve yetkililerin Yüce Meclise sunacağı bir plan dairesinde olmasının çok daha uygun olacağını ve burada gerek şehirlerimiz gerek arkadaşlarımız rencide edilmeden, olayı daha doğru çözeceğimize inanıyorum.

Bununla iktifa edip Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sağlam.

A.TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

A.TURAN BİLGE (Konya) – Bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, İçtüzüğümüze göre, sadece teklif sahibi ve bir milletvekili arkadaşımıza söz verebiliyoruz; yerinizden, birkaç cümleyle meramınızı ifade ediniz.

Buyurun.

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal'ın 28.3.1983 tarih ve 2809 sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanuna Bir Ek Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifinin konusunu görüşüyoruz.

Arkadaşımın teklifi gayet yerinde diye düşünüyorum kişi olarak, Turan Bilge olarak. Karaman, gerekli kültüre, gerekli nüfus yoğunluğuna, gerekli potansiyele sahiptir. Ben, arkadaşımın bu teklifini destekliyorum.

Ayrıca, Ereğli İlçemizde de, Karaman Karamanoğlu Mehmet Bey Üniversitesine bağlı bir eğitim fakültesinin açılmasını da temennilerim arasında arz etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

2. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilâtının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifinin (2/379) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/184)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Plan ve Bütçe Komisyonunda 1.12.1999 tarihinden itibaren bekleyen 2/379 nolu, Doğu Anadolu Projesi Kalkınma İdaresi Teşkilatının Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun Teklifimizin içtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan doğruya gündeme alınmasını arz ederim.

Saygılarımla. 28.2.2000

İsmail Köse

Erzurum

BAŞKAN – Sayın Köse, süreniz 5 dakika.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlarken, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

18 Nisan milletvekili genel seçimlerinin üzerinden bir yıl geçmiştir ve Parlamentomuzun, tüm milletvekillerimizin, bu bir yıl içerisindeki üstün başarılarından dolayı, şahsım adına tüm milletvekili arkadaşlarımı tebrik ediyor; çalışmalarının, başarılarının devamını diliyorum. Sayın Başkana, bu imkânı verdiği için teşekkür ediyorum.

19 uncu Dönemde, Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum Milletvekilimiz Sayın Rıza Müftüoğlu Bey ve arkadaşlarıyla birlikte vermiş olduğum adı geçen kanun teklifim, Genel Kurula inmiş, ancak, Genel Kurul müzakerelerinden sonra, o günkü şartlarda seçim sathı mailine girildiği için, kanun teklifimiz kadük olmuştur.

20 nci Dönemde, yine, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay Beyle birlikte vermiş olduğumuz kanun teklifimiz, yine aynı akıbete uğramıştır.

Bugün, üçüncü defa, Erzurum Milletvekillerimiz Sayın Mücahit Himoğlu ve Sayın Cezmi Polat Beylerle birlikte vermiş olduğumuz kanun teklifimiz, siz değerli milletvekili arkadaşlarımın, inşallah, desteğiyle, bugünkü oylarınızla gündeme alınacaktır.

Tabiî, üzüntüm şudur: Ülkemin her tarafı kalkınmış olsaydı, içerisinde, benim kendi ilim ve kanun teklifimizde bulunan 17 ilimiz de, bugün gerçek anlamda, ekonomik, sosyal yönden kalkınmış ve insanlarımız mutlu olsaydı, böyle bir teklifle karşınıza gelmezdik; ancak, üzülerek ifade ediyorum, Türkiye'nin kalkınma programları, planları altüst olmuştur. Buna, değerli Sağlam'ın da, eğitim açısından ifade ettiği gibi, yalnız bölgesel bir il bazında bakmamız yanlış olur, topyekûn kalkınmayı, hükümetimizin, devletimizin bir daha gözden geçirmesi gerekiyor.

Her milletvekili, kendi ilinin veya o bölgede bulunan milletvekillerimiz, kendi bölgelerinin kalkınması için kanun teklifleri vermiştir, zaman zaman da gündeme alınmaktadır; ancak, bunların, hangi süreç içerisinde, hangi zamanlarda ve hangi planlar dahilinde teşkilatlarının kurulacağı, ekonomik destekleme suretiyle bunların kalkınmasının sağlanacağı da meçhuldür. İşte, milletvekilinin görevi, bu meçhule bir adres göstermektir, onu tahrik etmektir. Milletvekili olarak bizim bugünkü görevimiz, buraya getirmiş olduğumuz teklifimizle, hükümetimizin bu konudaki davranışını ve bu konudaki düşüncesini ortaya çıkarmaktır. İnanıyorum ki, başta, hükümetin ortağı olan ve şu anda Başbakan Yardımcılığı görevini üstlenen Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız olmak üzere, Değerli Başbakanımızın, yine, Anavatan Partimizin desteğiyle kurulmuş olan hükümetimizin, bu bölgeler arasındaki dengesizliğin giderilmesi konusunda hükümet programında taahhütleri vardır. Onun için, inanıyorum ki, 3-4 dönemden bu yana takip etmiş olduğumuz ve her geçen gün bu programların uygulanmaması dolayısıyla fakirleşen bölgemizin ve illerimizin, yeniden gözden geçirilerek, hiç olmazsa bir teşkilata kavuşması arzu edilmektedir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, bir hususun daha altını çizmek istiyorum: Doğu ve güneydoğu, zaman zaman karıştırılarak, aynı bölgeymiş gibi ifade edilmektedir; bu da çok yanlıştır. Doğu Anadolu Bölgesi ayrıdır, Güneydoğu Anadolu Bölgesi ayrıdır; coğrafyamız farklıdır, iklim şartlarımız farklıdır, sosyal yapımız farklıdır, tabiî kaynaklarımız farklıdır. Güneydoğu Anadolu Projesinin uygulamaya geçmesinden bu yana, burada konuşulurken veya devletin yetkilileri, ilgilileri konuşmalarını yaparken, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi diyerek söze başlarlar; ancak, Doğu Anadolu Bölgesinin GAP'la hiçbir alakası yoktur. İşte, onun için, bu teşkilat kanunumuz hayata geçirildiği takdirde, Doğu Anadolu Bölgesinin çok farklı bir bölge olduğu ve şu ana kadar uygulanan Güneydoğu Anadolu Projesi ile bizim bölgemizin herhangi bir şekilde alakasının olmadığı da ortaya çıkacaktır.

Tabiî, bir milletvekilinin en önemli görevlerinden biri, yasama görevidir, Meclise devamıdır, Meclisteki kanun tasarı ve tekliflerine iştirak etmesidir, yani, miletvekilinin birinci görevi budur; ikincisi, kendi vermiş olduğu kanun tekliflerinin hayata geçirilmesi için bir mücadele, bir çalışma, bir gayret göstermesidir.

Bugün bir mutluluğu yaşıyorum; değerli milletvekili arkadaşlarımla birlikte vermiş olduğumuz kanun teklifi, inşallah oylarınızla gündeme alınırsa, bir milletvekilinin yapacağı görevin hiç olmazsa işlevini yerine getirmenin mutluluğunu tattırmış olacaksınız.

Bu vesileyle, hem desteğinizden dolayı teşekkürlerimi sunuyor hem de Sayın Başkanımıza bu imkânı verdiği için teşekkür ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Köse.

Sayın milletvekilleri, şahsı adına bir milletvekili arkadaşımıza söz vereceğim; ama, üç arkadaşımız söz istemiş. Sayın Aslan Polat, Sayın Zeki Ertugay ve Sayın Mücahit Himoğlu.

Birinci sırada, Sayın Aslan Polat'ın söz isteği var.

Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Polat, süreniz 5 dakika.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bugün buraya getirilen bu kanun teklifi, 1992, 1993 yılından beri bu Meclisin gündeminde yer alan, sık sık tekrarlanan bir kanun teklifi. Sayın Süleyman Demirel, Başbakan olduğu dönemde, yani, Doğru Yol Partisi-Cumhuriyet Halk Partisi hükümetinin başbakanlığı döneminde, 1993 yılında Erzurum'a geldiğinde, 12 Mart Kurtuluş törenlerinde, DAP kanununu bir haftada çıkaracağına söz vermişti ve 1993 yılında bu teklif, DAP kanun tasarısı, bu Meclise 19 uncu Dönemde gelmiş, görüşülmeye başlanmış; fakat kanunlaşamadan oturum bitmiş ve bir daha da ele alınmamış ve kadük olmuştur. 20 nci Dönemde, bu kanun tasarısı tekrar ele alınmıştır; fakat, 20 nci Dönemde de, yine görüşülememiştir. Bu içinde bulunduğumuz 21 inci Dönemde, yine, ilk defa, 18 Ocak 2000 tarihinde, Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün ile beraber biz, aynı kanun teklifinin burada görüşülmesi için; yani, Plan ve Bütçe Komisyonunda gerekli zamanda görüşülmediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre Genel Kurul gündemine alınması için önerge vermiştik; fakat, o önerge de, Milliyetçi Hareket Partisinden arkadaşlarımız aleyhinde olduğu için kabul edilmemişti. Ama, biz, bugün, Fazilet Partililer olarak, doğru olan bir şey için, DAP kanun teklifi bu Genel Kurula gelsin diye evet oyu vereceğiz; çünkü, doğrusu, bu DAP kanununun burada görüşülmesidir.

Aynı kanun teklifi, üniversitenin hazırladığı kanun teklifi, 18 Ocak 2000 tarihinde reddedildiği zaman, yanlış olduğu için reddedilmemişti, siyasî bir mütalaayla reddedilmişti; ama, biz, Erzurum meselesini, doğu meselesini... Bu, 17 vilayet; sadece Erzurum değildir; doğunun 17 vilayetini karşılamaktadır. Bu doğu vilayetlerinin kanununun görüşülmesi doğru olduğu için, gerçek olduğu için evet oyu vereceğiz ve bunun, Meclis gündemine gelmesi, gündeme girdikten sonra da, bizzat gelip, görüşülerek kanun olarak çıkması için elimizden gelen bütün desteği sağlayacağız. Çünkü, burada mühim olan, parti işi değil, Erzurum ve doğunun makûs talihinin yıkılması, yenilmesi ve kurtarılması meselesidir.

Bakın, sayın milletvekilleri, şimdi, sizlere bir iki konu söyleyeceğim: Acaba, neden, Türkiye'de 1985-1990 arasında, yani beş sene içerisinde, Tunceli'de binde 170, Kars'ta binde 160, Erzurum'da binde 118 göç oluyor da., diğer vilayetlerimiz göç alıyor? Bunun bir tek sebebi vardır; Doğu Anadolu'daki şartlar, hayat şartları ekonomik yönden zorluk çıkardığı için, batıya göç olmaktadır. Bunu, millî gelire baktığımız zaman da görebiliriz: Fert başına düşen millî gelir, Muş'ta 860 dolar, Bitlis'te 860 dolar civarındadır, bu rakam Erzurum'da 1 400 küsur dolardır; ama, bir İzmit'te ise, 8 000 dolardır. Yani, doğu ile batı arasında, takriben, fert başına düşen millî gelir bakımından 9 kata, 10 kata yaklaşan bir fark meydana gelmiştir.

İşte, bu bölgesel planların bütün maksadı, bu farkı azaltmak, doğu ile batı arasındaki dengeyi sağlamak ve oradaki göçü durdurarak Türkiye'nin her bölgesini, ama, her bölgesini ekonomik yönden yaşanır hale getirebilmektir. Bunun için biz her hükümet döneminde sürekli teklif vermişizdir. Hatta bundan önceki dönemde yani, 20 nci Dönemde, fert başına millî geliri 1 500 doların altında olan doğu ve güneydoğudaki 22 vilayette yatırım yapanlara, sigorta muafiyeti, vergi muafiyeti gibi özel teşvikler getirilmişti ve o zaman da onu desteklemiştik; ama, sonradan bu hükümet döneminde, daha bundan üç beş gün önce Sanayi Bakanlığıyla ilgili Orgazine Sanayi Bölgeleri Kanunu Tasarısı görüşülürken, bu 22 ili 60'a çıkardığınız için, bu teşvikin esas esprisini ortadan kaldırdınız, biz bunu belirttik.

Bakın, size bir misal vereyim: İstanbul Sanayi Odasının anketlerinde var, Devlet Planlama Teşkilatının çıkardığı son bültende Doğu Anadolu'ya teşvikin yüzde 1,87'si, 2'si bile verilmezken, Marmara'ya yüzde 44'ü veriliyor. Yani, Marmara'ya verilen teşvik, doğuya verilen teşvikin aşağı yukarı 30 katı oluyor.

Bunun sonucunda ne oluyor: Müteşebbis insan şartlara bakar, eğer, batıda yapacağı yatırım doğudan daha çok kazandıracaksa, gelip de doğuya yatırım yapmaz. Onun için biz, Konya'daki, Aydın'daki, Yozgat'daki, Kayseri'deki yatırım şartlarıyla, doğudaki Muş, Bitlis ve Erzurum'daki yatırım şartlarını aynı düzeye getirirseniz, o zaman doğuya yatırım yapılmaz ve batıya göç olur dedik.

Biz, bu yatırım projelerinden Erzurum'da çok şeyler bekliyoruz. Ne bekliyoruz: Devlet Planlama Teşkilatından gelecek olan bu müteşebbis heyet Çoruh'u bir gezsin, üzerinde yapılacak 14 tane barajı görsün ve onların bir an evvel yapılmasına çalışsın; Konaklı yöremizi yerinde görsün, kayak turizmi bakımından belki de dünyanın en güzel yerlerinden birisi olan bu kayak turizmi bölgelerini görsün ve bunların hayata geçirilmesine çalışsın; gerçekleri yerinde görsün diye istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, ben, ittifakla bu önergeye "evet" diyeceğinize inanıyorum, doğrusu da budur. Doğunun makûs talihini yenmek hususunda yardımı olan bütün milletvekillerine -memleketimiz ve ülkemiz adına, doğu insanları adına- teşekkür eder, saygılar sunarım. (FP, MHP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Polat.

Sayın Ertugay, yerinizden, çok kısa olmak üzere, buyurun.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Sizin ve Yüce Meclisin hoşgörüsüne sığınarak, kısa bir açıklama yapmak ve bir iki cümleyle görüşlerimi ifade etmek istiyorum.

BAŞKAN – Temenninizi bildiriniz.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Görüşmekte olduğumuz konu ve kanun teklifinin içerdiği, ortaya koyduğu hedef, sadece Doğu Anadolu Bölgesinin değil, gerçekten, Türkiye'nin en önemli meselesidir. Bugün, gelişme ve büyümemizin önündeki, hatta dünyayla, gelişen ekonomilerle entegrasyonun, Avrupa Birliğinin önündeki en büyük engel, Türkiye'deki bölgelerarası gelişmişlik farkıdır ve bu, gitgide, maalesef, az gelişmiş bölgeler aleyhine bozulmaktadır. Doğu Anadolu'daki illerin hangisini alırsanız alın, bilinen bütün ekonomik göstergeler bakımından durum gerçekten büyük bir vahamete ulaşmaktadır. Dolayısıyla, kanun teklifini yürekten destekliyoruz.

Bu konuda, ben ve 8 arkadaşımın, Doğu Anadolu Projesi bölge kalkınma idaresi teşkilatının kuruluşuna dair, 7.7.1999 tarihinde verdiği bir kanun teklifimiz oldu. Sayın Köse'nin de biraz önce belirttiği gibi, 20 nci Dönemde, biz, Sayın Köse'ye birlikte, aynı konuda kanun teklifimizi vermiştik ve Yüce Meclisin oylarıyla, 37 nci maddeye göre gündeme alınmıştı; ancak, kadük olmuştu.

Daha önce, bu konudaki ilk ciddî adım, 49 uncu Demirel Hükümeti zamanında, hükümet tasarısı olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemine getirilmişti. Şimdi, bu konunun, yine 37 nci maddeye göre Yüce Meclise mal edilmesi bakımından, Sayın Köse ile aynı gün, yani, 28.2.2000 tarihinde, 37 nci maddeye göre, ben ve 8 arkadaşımın vermiş olduğu kanun teklifinin de gündeme alınması için başvurmuştuk. Aynı konu olması bakımından, bizim önergemizin de bu birleşimde görüşülmesinin daha doğru olacağı kanaatindeydim. Yine, Yüce Meclisin zamanının israf edilmemesi bakımından da bir arada görüşülmesi önemliydi; fakat, her ne hikmetse, bir dahaki bmirleşime kalmış oluyor. Teklifin hedefi aynı, muhtevası aynı; ama, belki, ifadeleri değişik olabilir. Bu konuya Yüce Meclisin gereken ilgiyi, alakayı göstereceğine inanıyorum; ama, özellikle, sayın hükümetimizin, konuyu sahiplenmesini ve o iradeyi arkasına koymasını bekliyoruz. Bu olmadığı takdirde, 37 nci maddeyle Genel Kurul gündemine alınması, sadece biraz oyalama olur.

Bu bakımdan, şimdiden, Yüce Meclise teşekkür ediyor, saygılarımı sunuyorum.

Sağ olun. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Biz teşekkür ediyoruz.

Sayın Ertugay, sizin de aynı gün müracaatınız var; ama, Sayın Köse, sizden bir beş-on dakika önce davranmış. O nedenle, öncelik, Sayın Köse'nin oldu. Sanıyorum, sizinki de önümüzdeki haftalarda gündeme alınacaktır ve inşallah, Genel Kurulda veya komisyonlarda birleştirilecektir.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Himoğlu, siz de yerinizden çok kısa bir açıklamada bulunun.

Buyurun efendim.

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, Yüce Parlamentoyu saygıyla selamlıyorum.

19 uncu Dönemde Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum Milletvekili Rıza Müftüoğlu ve 10 arkadaşı ile Erzurum Milletvekili İsmail Köse tarafından verilen, 283 sıra sayılı Doğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Teşkilatı Kanunu Teklifinin üç dönemdir sıraya alınmaması ve kadük olmasından dolayı, Milliyetçi Hareket Partisi Erzurum Milletvekili İsmail Köse, şahsım Mücahit Himoğlu ve Cezmi Polat'ın imzalarıyla verdiğimiz kanun teklifimiz, 17 ili kapsamaktadır. Sıvas, Erzincan, Erzurum, Bayburt, Gümüşhane, Kars, Ağrı, Iğdır, Ardahan, Van, Bitlis, Hakkâri, Bingöl, Elazığ, Muş, Tunceli ve Malatya'yı sınırları içerisine almaktadır; yüzölçümü itibariyle 148 572 kilometrekare alanla birinci durumdadır; 1997 nüfus sayımına göre, 5 619 907 kişilik bir nüfusla sıralamada yer almaktadır; gayri safî millî hâsılası, 1 349 dolara tekabül etmektedir ve Türkiye ortalaması olan 3 021 doların altında kalmaktadır. Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı 1996-2000 stratejisi bölgelerarası gelişmişlik farklarının azaltılması ve gelişme imkânlarının belirlenmesi amacıyla, bölgesel planlama faaliyetleriyle ilgili idarecilerle gerçekleştirilecek fiziksel planlama çalışmalarının uyum içinde ele alınması için, bu kanun teklifini, ben-sen demeden, siyasî parti farkı gözetmeden, bu illeri kapsayan tüm milletvekillerinin ve sonsuz güvendiğimiz, her zaman âlicenap düşüncelerle hareket eden Yüce Parlamentonun desteğini bekliyor; sizlerin vesilesiyle, tüm Parlamentoya saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Himoğlu.

Sayın Pamukçu, buyurun; siz de görüşlerinizi ifade edin.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Sayın Köse ve arkadaşlarına, böyle bir kanun teklifi verdikleri için teşekkür ediyorum.

Tabiî, benim ilim, arada kalmış bir il. "Ne şaha yarandık ne padişaha" diye bir tabir var; bazen Doğu Karadeniz Bölgesinde sayılıyor, bazen de Doğu Anadolu Bölgesinde. Şimdi, bu arkadaşlarımıza teşekkür etmekle beraber, bir üzüntümü de ifade etmek istiyorum. Bayburt Üniversitesiyle ilgili vermiş olduğumuz teklifte destek göremedik; ancak, proje kapsamında yer alan bir ilin milletvekili olarak, bir bölge milletvekili olarak, bu kanun teklifine destek olacağımızı ifade ediyor; söz verdiğiniz için, size de ayrıca teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Ben de size teşekkür ediyorum Sayın Pamukçu.

Sayın Polat, buyurun.

CEZMİ POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli arkadaşlarımızla beraber vermiş olduğumuz bu kanun teklifinin, değerli parlamenter arkadaşlarımın desteğiyle, önce gündeme, daha sonra da bölge halkının isteklerine uygun bir şekilde kanunlaşmasını özellikle bölge halkı adına bütün parlamenter arkadaşlarımdan istirham ediyorum. Çünkü, yıllardan beri bölgeler arasındaki gelişmişlik farkı özellikle bugüne kadar Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi diyerek, Doğu Anadolu Bölgesi hep gerilere itilmiş ve Doğu Anadolu Bölgesinin hakkı, geçmiş hükümetler döneminde de olduğu gibi bir türlü verilememiş.

Bu kanun teklifiyle bölge halkımız, inanıyorum ki, 57 inci cumhuriyet hükümetinin bölgeye bakışının da sıcaklığını hissedecek ve Yüce Parlamentonun da ilk önce gündeme alınması,daha sonra da kanunlaşması noktasında gerekli desteği vereceğine inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz.

Önerge üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir. (Alkışlar)

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) – Sayın Başkan, Yüce Parlamentoya teşekkür ederiz.

BAŞKAN – Biz de, sizlere, doğu için gösterdiğiniz çabadan dolayı teşekkür ederiz .

MÜCAHİT HİMOĞLU (Erzurum) – Sağolun.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.

Sayın milletvekilleri, sözlü soruların müzakeresi uzun bir süreyi kapsıyor; Kâtip arkadaşımın sözlü soruları oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemde bulunan İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'ün (6/305) ve Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun (6/340) sayılı sözlü sorularına birlikte cevap vermek üzere Sayın Millî Eğitim Bakanımız talepte bulunmuşlardır; İçtüzük gereği bu taleplerini yerine getireceğim.

Bu hususu sözlü soruların başlangıcında bilgilerinize sunuyorum.

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili İrfan Gündüz’ün, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay denetim elemanlarınca hazırlanan raporların YÖK Başkanı tarafından dikkate alınmadığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/305)

2. – Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, öğrenci pasolarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu'nun cevabı (6/340)

BAŞKAN – Soruları okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim.

İrfan Gündüz

İstanbul

Sorular:

1- İhalelere fesat karıştırdığı, Maliye Bakanlığı ve Sayıştay denetim elemanlarının raporlarıyla tespit ve tescil edilen ve işlem yapılması için cumhuriyet savcılığına suç duyurusunda bulunulması isteğiyle, bir örneği de YÖK'e gönderilen raporlar, şimdiye kadar YÖK Başkanı Kemal Gürüz tarafından niçin hasıraltı edilmiştir?

2- Hangi antidemokratik mekanizmalar, cumhuriyetin temel kurum ve kuruluşlarından olan Maliye Bakanlığı ve Sayıştayın tespitleriyle ilgili yasal işleme mâni olmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından, aracılığınızla sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 9.12.1999

M. Metanet Çulhaoğlu

Adana

Soru:

Öğrencilerimizin belediye otobüslerinden ve özel halk otobüslerinden faydalanmaları için, okullarından verilen paso kimlikleriyle indirimli seyahat etmeleri gerekirken, değişik illerde değişik uygulamaların yapıldığı bilinmektedir. Örnek olarak, Adana'dan alınan öğrenci pasosu Ankara'da geçerli olmamaktadır.

Öğrenci kimliklerinin, Türkiye'nin her ilinde geçerli olması için Millî Eğitim Bakanlığı olarak bir girişimde bulunmayı düşünür müsünüz?

BAŞKAN – Soruları cevaplandıracak Sayın Bakanımız hazır.

Buyurunuz Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; İstanbul Milletvekili Sayın İrfan Gündüz'ün, Başbakanımın sözlü cevaplandırması dileğiyle verdiği sözlü soruya, Başbakanımın görevlendirmesi üzerine, ben cevap vereceğim.

Anayasanın, yükseköğretim üst kuruluşlarını tanımlayan 131 inci maddesinin birinci paragrafında "yükseköğretim kurumlarının, öğretimini planlamak, düzenlemek, yönetmek, denetlemek, Yükseköğretim krurumlarındaki eğitim öğretim ve bilimsel araştırma faaliyetlerini yönlendirmek, bu kurumların kanunda belirtilen amaç ve ilkeler doğrultusunda kurulmasını, geliştirilmesini ve üniversitelere tahsis edilen kaynakların etkili bir biçimde kullanılmasını sağlamak ve öğretim elemanlarının yetiştirilmesi için planlama yapmak maksadıyla Yükseköğretim Kurulu kurulur" üçüncü paragrafında ise "kurulun teşkilatı, görev, yetki, sorumluluğu ve çalışma esasları kanunla düzenlenir" hükmü yer almaktadır.

Söz konusu Anayasa hükmüne uygun olarak, 4.11.1981 tarihinde çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanununun 7 nci maddesinde, Yükseköğretim Kurulunun, Anayasada belirtilen görevleri ayrıntılı olarak açıklanmıştır. Üniversitelere tahsis edilen kaynakların, plan ve programlar çerçevesinde, etkili bir şekilde kullanılmasının, denetlenmesinin Yükseköğretim Kurulunun görevleri arasında yer aldığı, anılan kanun maddesinin (a) bendinde hüküm altına alınmıştır.

Maliye Bakanlığı Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğünce, İstanbul Üniversitesi Bütçe Dairesi ve Öğrenci Sosyal Hizmetler Saymanlığında yapılan denetim ve inceleme sonucu hazırlanan 1.12.1998 tarih, 4 sayılı ve 15.12.1998 tarih ve 5 sayılı inceleme raporları, adı geçen bakanlığın 31.5.1999 tarihli yazısıyla YÖK'e intikal ettirilmiştir. YÖK Başkanlığının, 11.8.1999 tarihli onayıyla, söz konusu inceleme raporları, Yükseköğretim Denetleme Kurulu Başkanlığına gönderilerek, konu hakkında inceleme başlatılmıştır. Halen sürdürülmekte olan inceleme sonucu düzenlenecek rapora göre yasaların gereği yerine getirilecektir.

İkinci soruda ise "hangi antidemokratik mekanizmalar, cumhuriyetin temel kurum ve kuruluşlarından olan Maliye Bakanlığı ve Sayıştayın tespitleriyle ilgili yasal işlemlere mâni olmaktadır" denilmektedir.

Sayın milletvekilleri, anayasal bir kurum olan Yükseköğretim Kurulunca, Anayasa ve kanunlarla kendisine verilmiş olan görev, yetki ve sorumluluklar en iyi şekilde yerine getirilmekte olup, yasal işlemlere mâni olucu veya antidemokratik hiçbir uygulama yapılmamaktadır.

Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu'nun sorusuna ise cevabımız şöyle: Anayasanın 127 nci maddesinde, mahallî idareler, il, belediye ve köy halkının mahallî müşterek hizmetlerini gören kamu tüzelkişileri olarak tanımlanmakta; 1580 sayılı Belediye Kanununun 1 inci maddesinde de, belediyenin, beldenin ve belde sakinlerinin mahallî mahiyette, müşterek ve medenî ihtiyaçlarını tanzim ve tesviyeyle mükellef, hükmî bir şahsiyet olduğu belirtilmektedir.

Dolayısıyla, mahallî idarelerin bu çerçevede yapmış oldukları hizmetler belde halkına yöneliktir. Özerk kamu tüzelkişileri olmaları sebebiyle, bu idarelerin aldıkları kararlar, ancak kendi sınırları içerisinde geçerli olup, diğerlerini bağlamamaktadır. Bu nedenle, Bakanlığımızca konuya olumlu yaklaşılmasına rağmen, belediyelerin, mevcut mevzuat çerçevesinde, belde sakinleri dışında kalanlara kolaylık göstermesinin mümkün olmadığı görülmüştür.

Saygılarımla... (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Böylece, bu iki soru cevaplandırılmıştır.

Yine, Millî Eğitim Bakanımız Sayın Metin Bostancıoğlu'nun isteği var, aynı doğrultuda. Sayın Bakan, Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol'un (6/336), (6/359), (6/360), (6/362) ve (6/363) sıra sayılı sözlü sorularına birlikte cevap vermek istediğini bildirmiştir.

Bu 5 soruyu okutup, birlikte cevap vermek üzere, Sayın Bakana söz vereceğim.

3. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İli Akçakale İlçesinde açılan yüksekokulun bina ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/336)

4. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Siverek İlçesine bağlı bazı köylerin yatılı ilköğretim bölge okulu ve öğretmenevi ihtiyacına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/359)

5. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Siverek İlçesinin öğretmen ihtiyacına ve kapalı köy okullarının ne zaman açılacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/360)

6. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İlindeki taşımalı eğitime ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/362)

7. – Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa-Halfeti İlçesi Argaç Köy sınırları içinde bir yatılı bölge ilköğretim okulu açılıp açılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (6/363)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Şanlıurfa İlimize bağlı Akçakale İlçemizde Harran Üniversitesine bağlı olarak açılan yüksekokulun yeni binalara ihtiyacı vardır. Yeni binaların yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa, yapımına ne zaman başlanacak; yapılamıyorsa, neden yapılamıyor?

BAŞKAN – Diğer soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

1. Şanlıurfa İlimize bağlı Siverek İlçemizin Abdalağa Mahallesinde arsası temin edilen yere ilköğretim okulu yapılması gerekmektedir. İlköğretim okulunun yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa yapımına ne zaman başlanacaktır?

2. Şanlıurfa İlinin Siverek İlçesinin Karacadağ, Karakeçi ve Kapıkaya Köylerine yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa, yapımına ne zaman başlanacaktır?

3. Şanlıurfa İlinin Siverek İlçemiz ve köylerinde 800'e yakın öğretmen görev yapmaktadır. Öğretmenlerin gerek barınma ve gerekse sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap vermek için ilçemizde geniş kapsamlı öğretmenevine ihtiyaç duyulmaktadır.

Siverek İlçemizde öğretmenevinin yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa, yapımına ne zaman başlanacaktır?

BAŞKAN – Diğer soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

Şanlıurfa İlinin Siverek İlçesinin merkez ve köy ilköğretim okulları sınıf öğretmeni ihtiyacı 110, branş öğretmeni ise Türkçe 22, matematik 25, sosyal bilimler 20, fen bilgisi 18, İngilizce 10, beden eğitimi 10 olmak üzere toplam 105 branş öğretmenine ihtiyaç vardır. İlçemizde 20 köy okulu kapalıdır.

1. Sİverek İlçesinin öğretmen ihtiyacı ne zaman giderilecektir?

2. Kapalı olan köy okulları ne zaman açılacaktır?

BAŞKAN – Diğer soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

1. Şanlıurfa İlinde taşımalı eğitimden kaç öğrenci faydalanmaktadır?

Taşımalı eğitim gerektiği halde devletin imkân sağlamadığı öğrenci var mıdır?

2. Taşımalı eğitim çerçevesinde öğrencilere öğle yemeği verilmekte midir?

Yemek verilmeyen taşımalı eğitim öğrencisi var mıdır?

3. Şanlıurfa İlinde taşımalı eğitim vatandaşlarımız zor duruma düşürmektedir. Vatandaşlarımızın taşımalı eğitim sorunu ne zaman aşılacaktır?

BAŞKAN – Diğer soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Metin Bostancıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular:

Şanlıurfa İlimize bağlı Halfeti İlçesinin Arğaç köy sınırları içerisinde, yapımı kaymakamlığınca uygun görünen ve arsası mevcut olan yere bir yatılı bölge ilköğretim okulunun yapılması gerekmektedir.

Yatılı bölge ilköğretim okulunun yapılması hususunun, 2000 yılı programına alınması için çalışmalarınız var mıdır?

BAŞKAN – Sözlü soruları cevaplandırmak üzere, Sayın Millî Eğitim Bakanımızı kürsüye davet ediyoruz.

Buyurun.

Süreniz 25 dakika Sayın Bakanım.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şimdi, toplu olarak cevap vereceğim soruların tamamı, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Zülfükar İzol tarafından sorulmuştur; tamamı da, Şanlıurfa il ve ilçelerini ilgilendirmektedir. Bu nedenle, İçtüzüğün bana verdiği bu imkândan yararlanarak Şanlıurfa konusunu toplu olarak görüşmeyi uygun buldum.

Şanlıurfa İlimize bağlı Akçakale İlçemizde Harran Üniversitesine bağlı olarak açılan yüksekokulun yeni binalara ihtiyacı vardır. Yeni binaların yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa, yapımına ne zaman başlanacak; yapılamıyorsa, neden yapılamıyor?

Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığınca yatırım programına yeni proje alınmaması sebebiyle, söz konusu yüksekokulun ihtiyacı olan yeni binaların yapımına başlanılamamıştır. Harran Üniversitesince, ilçelerde bulunan yüksekokulların yapılabilmesi için, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığına "yüksekokullar projesi" adı altında yeni bir proje teklif edilip bu proje kapsamında, Akçakale'de ve diğer ilçelerde bulunan bütün yüksekokulların bina ihtiyaçlarının giderilmesi planlanmaktadır.

Şanlıurfa İlimize bağlı Siverek İlçemizin Abdalağa Mahallesinde arsası temin edilen yere ilköğretim okulu yapılması gerekmektedir. İlköğretim okulunun yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır? Varsa, yapımına ne zaman başlanacaktır?

İlköğretim yatırımları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu gereğince, valiliklerce, mahallinde, il yatırım programlarıyla gerçekleştirilmektedir. Ayrıca, 4306 sayılı Kanun gereği, bu Kanunla oluşturulan kaynaklardan, 2000 yılı sonuna kadar, merkezden ihale edilerek, yeni okullarımız da gerçekleştirilecektir.

Bakanlığımızca, 2000 yılında, 4306 sayılı Kanun gereği oluşturulan gelirlerden finanse edilmek üzere, merkezden ihale edilerek gerçekleştirilmesi planlanan ilköğretim okullarından 6'sı Şanlıurfa İlinde yer almakta olup, bunlardan 1'i Siverek İlçesinde yapılacaktır.

Şanlıurfa İlinin Siverek İlçesinin Karacadağ, Karakeçi ve Kapıkaya Köylerine yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır; varsa, yapımına ne zaman başlanacaktır?

Şanlıurfa İli dahilinde eğitim ve öğretimini sürdüren 8 yatılı ilköğretim bölge okulu bulunmaktadır. Bu okullardaki toplam öğrenci kapasitesi 5 158 olup, 240 öğrencilik kapasite halen boştur. Öncelikle boş kapasitelerin doldurulması gerekmektedir. Bakanlığımızca, bütün illerimizin okul ihtiyacı, bütçe olanakları çerçevesinde değerlendirilmektedir.

Şanlıurfa İlinin Siverek İlçemiz ve köylerinde 800'e yakın öğretmen görev yapmaktadır. Öğretmenlerin gerek barınma ve gerekse sosyal ve kültürel ihtiyaçlarına cevap vermek için, ilçemizde geniş kapsamlı öğretmenevine ihtiyaç bulunmaktadır. Siverek İlçemizde öğretmenevinin yapılması hakkında çalışmalarınız var mıdır; varsa, yapımına ne zaman başlanacaktır?

Başbakanlığın 9/6 sayılı genelgesine göre, 2000 yılı yatırım programı için, güvenlik nedeni ve işin yürütülmesi açısından mutlak zorunluluk bulunması hali dışında, yeni lojman, memur evi, kamp, kreş, misafirhane, hizmet binası, lojmanlı hizmet binası ve sosyal tesis yatırımı teklif edilmeyecektir. Siverek İlçesinde öğretmenevi binası yapımıyla ilgili yer temini konusunda gerekli çalışmalar yapılarak, temin edilen arsayla ilgili bilgi ve belgeler tamamlanmış olmakla birlikte, 2000 yılı yatırım programına alınması mümkün görülmemektedir.

Siverek İlçesinin öğretmen ihtiyacı ne zaman giderilecektir?

Şanlıurfa İline, öğretmen ihtiyacını karşılamak amacıyla, 1999-2000 öğretim yılında ilk atama yoluyla 841 yeni öğretmen atanmıştır.

Bakanlığımızca, öğretmenler, il emrine atanmakta ve il içindeki görev yerlerinin belirlenmesi ise valiliklerce yapılmaktadır.

Ayrıca, Bakanlığımız kadrolarında görevli öğretmenlerin atama ve yer değiştirme işlemlerinde, eğitim ve öğretimin yurt düzeyinde dengeli ve verimli şekilde yürütülmesi bakımından kadro olanakları ve ihtiyaçlar esas alınmakla birlikte, öğretmenlerin hizmet puanları, istekleri ve Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurum Öğretmenlerinin Atama ve Yer Değiştirme Yönetmeliğiyle belirlenen mazeretleri de değerlendirilmektedir. Bu bağlamda, zaman zaman bazı yerleşim birimlerinde, bazı branşlarda öğretmen fazlalığı varken, bazı branşlarda ihtiyaç meydana gelmektedir. Bu, şehir merkezi ve köyler yönüyle de böyle olmaktadır.

Millî Eğitim Bakanlığına Bağlı Okul ve Kurumların Yönetici ve Öğretmenlerinin Norm Kadrolarına İlişkin Yönetmelik çerçevesinde, okul ve kurumlarımızın branşlar itibariyle norm kadrolarının saptanmasına ilişkin çalışmalar tamamlanmıştır. Bu yönetmelik, her okul ve kurumda olması gereken öğretmen sayısının, öğrenci ve ders yükü esas alınarak branşlar itibariyle belirlenmesini öngörmektedir. Bütün ilçelerimizde, bütün köylerimizde, hangi okulda ne kadar öğretmene ihtiyacımız olduğu tespit edilmiştir. Fazla öğretmenler, ihtiyacımız olan yerlere, bu Norm Kadro Yönetmeliği çerçevesinde mutlaka kaydırılacaktır. Bu çalışmalar sonuçlandığında ihtiyaç ve fazlalık durumu belirlenmiş olacak ve öğretmen atamaları da, belirlenen bu gerçek ihtiyaçlar esas alınarak yapılacaktır. Bunu yaparken de, hiç kimsenin Norm Kadro Yönetmeliğini delmeye yönelik talepte bulunmamış olması; milletvekillerimizin, öğretmen tayinlerinde, benden yönetmeliğin dışında tayin istememiş olmalarından dolayı da, bütün Meclise, bütün milletvekillerine teşekkür ediyorum; çünkü, Norm Kadro Yönetmeliği sadece Millî Eğitim Bakanlığının değil, Türk memur hukukunun da beklediği çok önemli bir yönetmeliktir; bunu, uygulamak zorundayız.

Kapalı olan köy okulları ne zaman açılacaktır?

Bakanlığımızca yurt genelinde çocuklarımızın okulsuz ve öğretmensiz kalmaması için, olanaklarımız dahilinde her türlü önlem alınmaktadır. Şanlıurfa İli Siverek İlçesinde kapalı okul bulunmamaktadır. Türkiye'nin hiçbir yerinde öğretmensizlik nedeniyle kapalı okulumuz yoktur. Hiçbir okulumuz öğretmensizlik nedeniyle kapalı olmadığı gibi hiçbir öğrencimiz de öğretmensiz değildir. Bu öğrenciler, ya bulundukları yerlerde birleştirilmiş sınıflarda ya yatılı ilköğretim bölge okullarında ya pansiyonlu ilköğretim okullarında ya da taşımalı eğitim sistemiyle eğitim almaktadırlar; çünkü, Anayasa "Hiçkimse eğitim hakkından mahrum edilemez" diyerek, devlete, çok önemli bir görev vermiştir.

Şanlıfurfa İlinde taşımalı eğitimden kaç öğrenci faydalanmaktadır? Taşımalı eğitim gerektiği halde devletin imkân sağlamadığı öğrenci var mıdır?

Taşımalı ilköğretim uygulaması, nüfusu az ve dağınık yerleşim birimlerinde, birleştirilmiş sınıf uygulaması yapan okullarda öğrenim gören öğrencileri fırsat eşitliğinden yararlandırmak ve daha nitelikli öğrenim olanağı sağlamak amacıyla başlatılmıştır. 4306 sayılı Yasa gereği, sekiz yıllık zorunlu ilköğretime geçilmesiyle, yaşadığı yerleşim biriminde ilköğretim okulu bulunmayan 6, 7 ve 8 inci sınıf öğrencileri için bu uygulama yaygınlaştırılmıştır. 1, 2 ve 3 üncü sınıf öğrenciler, mutlaka, bulundukları yerde eğitime tabi tutulmaktadır. 4 ve 5 inci sınıftaki öğrenciler, zorunluluk olmadıkça taşınmamaktadır. 6, 7 ve 8 inci sınıftaki öğrencilere -söylediğim gibi- fırsat eşitliği ve imkân eşitliğinden tam olarak yararlanabilmeleri için taşımalı eğitim uygulanmaktadır.

Taşımalı ilköğretim uygulaması, illerde, taşımalı ilköğretim yönergesinde belirtilen koşullara göre valiliklerce planlanmaktadır. Şanlıurfa İlinde, söz konusu yönergeye uygun olan yerleşim birimlerinde 11 836 öğrenci, taşımalı öğretimden yararlanmaktadır. Yönergenin kapsamı dışında kalan ve genelde kırsal kesimde okulu bulunmayan köy ve köyaltı yerleşim birimlerinde bulunan aileler ile yoksul ailelerin öğrencileri ise, yatılı ilköğretim bölge okullarına yerleştirilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Türk millî eğitiminin en büyük başarısı, bu Yüce Meclisimizin 4306 sayılı Yasayla hayata geçirdiği sekiz yıllık zorunlu ilköğretimdir. Biraz önce köy enstitüleriyle ilgili olarak yaptığım kanuşmada belirtiğim gibi, köy çocuklarımızın tamamı eğitim almaktadır; ya taşınarak ya köyünde ya da yatılı bölge okullarında.

Üç gün önce, ben, Sinop'taydım, yatılı bölge okullarını gezdim. Sizden de rica ediyorum, yatılı bölge okullarını, pansiyonlu okulları geziniz. Çocuklarımız, çok güzel binalarda, fizikî imkânlarla, çok güzel yatakhanelerde, çok güzel yemekhanelerde, öğretmenleri tam, en iyi şekilde beslenerek eğitim alıyorlar. Biz, yatılı bölge okullarını ve pansiyonlu okulları, sadece okul olarak da görmüyoruz, o yerleşim bölgesinin bir eğitim, kültür merkezi olarak görüyoruz. O nedenle, sizden dileğim, gidiniz bu yatılı bölge okullarını görünüz; köy halkını, şehrimizin halkını bu yatılı bölge okullarına götürünüz. Devletin büyüklüğü, orada bir defa daha görülmektedir. Bakışlarınızdan ve başınızı olumlu manada sallamanızdan dolayı da hepinize teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, her ilimiz Sinop kadar şanslı değildir herhalde?!

MİLLÎ EĞİTİM BAKANI METİN BOSTANCIOĞLU (Devamla) – Hangi ilimizi söylerseniz söyleyin_

Bugün, bende, Dünya Bankasının insan kaynaklarından sorumlu direktörü misafirdi. Meclis olarak, millet olarak neler yapmak istediğimizi ve neler yaptığımızı anlattığımız zaman "çok iddialısınız" dediler. Evet dedim, iddialı olmayanlar, yönetime talip olmasın. Çok iddialıyız; çünkü, arkamızda eğitime güç veren bir Meclis; çünkü, arkamızda eğitime katkı veren bir milletimiz var.

Taşımalı eğitim çerçevesinde öğrencilere öğle yemeği verilmekte midir? Yemek verilmeyen taşımalı eğitim öğrencisi var mıdır?

Taşımalı ilköğretim uygulamasından yararlanan öğrencilerin öğle yemeği, Başbakanlık Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu tarafından karşılanmaktadır. Bu, kâğıt üzerinde böyledir; sadece taşınan öğrencilerin değil, taşındıkları yerde, o mahaldeki öğrencilerin öğle yemekleri de devlet tarafından, Sosyal Yardımlaşma Fonu tarafından verilmektedir.

Şanlıurfa İlinde, taşımalı eğitim, vatandaşlarımızı zor duruma düşürmektedir. Vatandaşlarımızın taşımalı eğitim sorunu ne zaman aşılacaktır?

Türkiye'nin hiçbir yerinde, taşımalı eğitim vatandaşlarımızı zor durumda bırakmamaktadır. Şanlıurfa İlinde, taşımalı ilköğretim uygulaması, vatandaşlarımız tarafından memnuniyetle karşılanmakta olup, onları zor duruma düşürücü hiçbir sorun da mevcut değildir. Bu soruyu, sorulmamış kabul ediyorum.

Son soru da, yine, Şanlıurfa Milletvekilimiz Sayın Zülfükar İzol "Şanlıurfa İlimize bağlı Halfeti İlçesinin Arğaç sınırları içerisinde, yapımı Kaymakamlıkça uygun görülen ve arsası mevcut olan yere bir yatılı bölge ilköğretim okulunun yapılması gerekmektedir. Yatılı bölge ilköğretim okulunun yapılması hususunun 2000 yılı programına alınması için çalışmalarınız var mıdır" diye soruyor.

Sayın milletvekilleri, Şanlıurfa İli dahilinde, eğitim ve öğretimini sürdüren, biraz önce belirttiğim gibi, 8 yatılı ilköğretim bölge okulu bulunmaktadır. Bunlar, köyün okulu değildir; yatılı bölge okuludur ve 8 tanedir. Bu okullardaki toplam öğrenci kapasitesi 5 158 iken, halen 243 de eksik vardır. Öncelikle, boş kapasitenin doldurulması gerekmektedir. Bakanlığımızca, bütün illerimizin okul ihtiyacı, bütçe olanakları çerçevesinde doldurulacaktır.

Bu konuda, benim ilave etmek istediğim bir husus var: Şanlıurfa'yı ve Van'ı ziyaretimiz sırasında gördüm ki, başta Şanlıurfa ve Van olmak üzere, bu illerimiz çok büyük göç alıyorlar. Nüfusun 200 000-300 000 olması gerekirken, bu illerimizde nüfus, olması gerekenin çok üzerindedir, 500 000'dir. Peki, öğrenci sayısının ne olması gerekir 500 000'de; en fazla yüzde 20 olması gerekirken de 250 000'dir. Şanlıurfa'da, bir yıl içerisinde yaptırdığımız okullar normal olarak yetmesi gerekirken, hızlı nüfus hareketi nedeniyle şimdi yetersiz görünmektedir; ancak, 2000 yılı planlaması ve bundan sonraki yıllarda bütün çocuklarımız fizikî olarak da, kalite olarak da en iyi eğitime sahip olacaklardır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım. İnşallah, her tarafı Sinop'a çevirirsiniz.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Sayın Başkan, güzel söylediniz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Ulaştırma Bakanımız Sayın Enis Öksüz de aynı yönde bir istemde bulunmuştur. Bayındırlık Bakanı adına 1, 3, 4 ve 14 üncü sıralarda yer alan soruları cevaplandıracağını; keza, kendi bakanlığıyla ilgili de 13 üncü sırada yer alan sözlü soruyu cevaplandırma isteğini bildirmiştir.

Şimdi, öncelikle, Bayındırlık ve İskân Bakanlığını ilgilendiren 1, 3, 4 ve 14 üncü sıralardaki soruları okutacağım, cevap aldıktan sonra 13 üncü sıradaki soruyu okutacağım.

8. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinde yağışların neden olduğu zararlara karşı alınacak önlemlere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/286)

9. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin yollarına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/289)

10. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan-İliç İlçesinin içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/290)

11. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Suruç’un içme suyu sorununa ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/315)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygıyla arz ederim. 18.11.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

Erzincan İliç İlçemizin coğrafî yapısının engebeli oluşu nedeniyle bahar aylarındaki yoğun yağışlar Kazım Karabekir, Abdullahpaşa ve İstasyon Mahallelerinde hasar meydana getirmekte ve vatandaşa zarar vermektedir.

1- İstasyon Mahallesinin ortasından geçen derenin tam anlamıyla ıslah edilmesi için gerekli bir çalışma yapmayı düşünüyor musunuz?

2- Yaya ve taşıt trafiğinin sağlıklı bir şekilde düzenlenmesini sağlamak için dere üzerine köprü yapmayı düşünüyor musunuz?

3- Abdullahpaşa ve Kazım Karabekir Mahallelerine teraslama yapmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygıyla arz ederim. 18.11.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

Erzincan İliç İlçemizi diğer il ve ilçelere bağlayan yollar ile şehiriçi yolları yönünden;

1- İliç İlçemizi anayola bağlayacak olan "İliç Şehir Geçişi" adı altında bir proje 2001 yılı yatırım programında mı? Değilse, ne zaman programa alınacaktır?

2- İliç İlçemizin Kemaliye çıkışı ile İstasyon Caddesi üzerindeki gerekli altyapı ve genişletme çalışmaları ne zaman yapılacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Koray Aydın tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletinizi saygıyla arz ederim. 18.11.1999

Tevhit Karakaya

Erzincan

Erzincan İliç İlçemizin içmesuyu ihtiyacının karşılanması hususunda İller Bankası 14 üncü Bölge Müdürlüğü tarafından gerekli çalışmalar yapılmış; ancak, Ziyaretgabanı Kaynağı dışında kaynak bulunamamıştır.

İlçedeki su sıkıntısının bir an evvel giderilmesi için;

1- Ziyaretgabanı kaynağını isale ettirmeyi düşünüyor musunuz?

2- Eğer düşünüyorsanız, çalışmalara ne zaman başlanacaktır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mehmet Yalçınkaya

Şanlıurfa

Şanlıurfa-Suruç İlçemizde içmesuyunun olmaması nedeniyle vatandaşlarımız büyük bir ıstırap çekmektedir.

Bu nedenle, sorularım:

1- İçmesuyu sorunumuzu ne zaman çözeceksiniz?

2- Bu sorunun çözümü için ne kadar ödenek ayırıldı?

3- İhalesi ne zaman yapılacaktır?

BAŞKAN – Bu soruları cevaplandırmak üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı adına, Ulaştırma Bakanı Sayın Enis Öksüz; buyurun efendim.

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 inci soruyu, Bayındırlık ve İskân Bakanımız adına cevaplandırıyorum.

İliç İlçesi İstasyon Mahallesi içinden geçen derenin ıslahı ile Apdullahpaşa ve Kazım Karabekir Mahallelerinde yapılması istenilen teraslama işi, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına bağlı Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün sorumluluğunda bulunmaktadır.

Ayrıca, söz konusu dere üzerine köprü yapılması hususu doğrudan belediyeyi ilgilendirmekte olup, konunun Bakanlığımızla bir ilgisi bulunmamaktadır.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Üçüncü sorunun cevabı:

İliç şehir geçişi, 2000 yılı yatırım programında bulunmamaktadır; 2001 yılı yatırım programı hazırlıklarına ise 2000 yılı ortalarında başlanacak olup, konu bu çalışmalar kapsamında değerlendirmeye alınabilecektir.

İliç İlçesinin Kemaliye çıkışından itibaren 12 kilometrelik kesiminde püremanet olarak genişletme ve iyileştirme çalışmaları yapılmıştır; ancak, 1999 yılı çalışma mevsiminin sonlarına gelinmesi ve hava şartlarının da uygun olmaması sebebiyle asfalt kaplama işi yetiştirilememiş olup, 2000 yılı içinde öncelikle bu kesimin asfaltlanmasına çalışılacaktır.

Yine, Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Dördüncü sorunun cevabı:

Erzincan İliç Belediyesinin mevcut içmesuyu, Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce isale edilen Yukarıdidarağacı kaptajlarından karşılanmaktadır. Ayrıca, belediyenin kendi imkânlarıyla Hacerin Deresinde drenaj yapılmıştır. Yukarıdidarağacı kaptajında 2,8 litre/saniye, drenajda ise 1,9 litre/saniye olmak üzere toplam 4,7 litre/saniye su tespit edilmiştir; ancak, isale hattındaki arızalar nedeniyle 1,11 litre/saniye su hatta kaybolmaktadır. Depoya gelen su 3,6 litre/saniyedir; dolayısıyla, mezkûr belediyenin 2000 yılı su ihtiyacı 10 litre/saniye, yirmişbeş yıl sonraki ihtiyacı ise yaklaşık 30 litre/saniyedir.

Adı geçen belediyeye isale edilen su, şu andaki ihtiyacı karşılayabilecek debide olmadığından, şimdiki ve müstakbel eksik içmesuyu ihtiyacı Ziyaretgabanı kaynaklarından cazibeli olarak isale edilmesiyle mümkün olabilecektir. Ziyaretgabanı kaynaklarında 115-130 litre/saniye debi ölçümü yapılmıştır; ancak, kaynaklar ilçeye 30 kilometre mesafede olduğundan, yaklaşık 20 kilometre civarında bir servis yolunun yapılması zorunluluğu bulunmaktadır. Yol olmayan bu kesimdeki topoğrafyanın çok engebeli olması sebebiyle, isale hattı güzergâhında topoğrafik arazi çalışmalarının yapılabilmesi için gerekli olan servis yolunun belediyece açılması gerekmektedir.

Diğer taraftan, belediyenin bugünkü ve müstakbel içmesuyu ihtiyacını temin etmek amacıyla, İller Bankasınca yerinde yapılan etütler sonucunda tespit edilen Fırat Nehri alüvyonundaki kuyu yerlerinden su getirilmesi konusunda, ilgili belediyeden görüş istenmiş olup, bunun sonucu beklenmektedir.

Yüce Heyetinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

14 üncü sorunun cevabını arz ediyorum:

Kaptaj isale Deşarj Şebekesi karakteristiği ile İller Bankamız yatırım programına alınan Suruç (Şanlıurfa) içmesuyu tesisinin öncelikle projesinin yapılması yoluna gidilmiş ve bu maksatla projeyi yapan firmaca hazırlanan ve 31.8.1998 tarihinde tasdik edilen "hidrolik rapor" esaslarına göre yapılan ilçenin içmesuyu projesi 23.2.1999 tarihinde İller Bankamızca tasdik edilmiştir.

Geçici bütçe uygulamaları ile zorunluluk arz eden içmesuyu işlerinin ihalesinin yapılması hususunda alınan onay ile tasdikli proje esaslarına göre, İller Bankamızca ihalesi yapılarak 29.6.1999 tarihinde yüklenici firmayla işin sözleşmesi imzalanmıştır. Tesis inşaatının yer teslimi de yapılarak, 13.9.1999 tarihinde tasdik edilmiştir.

İçmesuyu inşaatı 1999 yılı birim fiyatlarıyla 1 trilyon 900 milyar Türk Lirası keşif bedeli üzerinden ihale edilmiştir. 1999 yılı içi yatırımı ise 240 milyar Türk Lirasıdır.

Kuyular terfi hattında kullanılacak 800-700 milimetre çaplı 30 kilometre uzunluğundaki çelik boruların ihalesi sonuçlanma aşamasına gelmiş olup, şebekede kullanılacak 65-800 milimetre çaplar arasında 108 kilometre borudan 30 kilometresinin işyerine taşıması da yapılmıştır.

Yüce Meclisinizi tekrar saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Bayındırlık ve İskân Bakanlığı adına 1, 3, 4 ve 14 üncü sıralarda yer alan sorular, Sayın Enis Öksüz tarafından cevaplandırılmıştır.

12. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Akçakale-Hilvan-Siverek-Diyarbakır demiryolu inşaatına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi ve Ulaştırma Bakanı Enis Öksüz’ün cevabı (6/314)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Ulaştırma Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mehmet Yalçınkaya

Şanlıurfa

GAP'ın kademeli olarak devreye girmesi ve Akçakale sınır kapısının ilimizde oluşu nedeniyle, sanayi ve turizm açısından büyük bir hareketlilik yaşamakta olduğu malumlarınızdır.

Bu nedenle, sorularım:

1- Şanlıurfa-Akçakale-Hilvan-Siverek-Diyarbakır demiryolu inşaatı ne zaman başlayacak?

2- 2000 yılı yatırım programına alındı mı?

3- Alındı ise ne kadar ödenek ayrıldı?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakanımız; buyurunu efendim. (MHP sıralarından alkışlar)

ULAŞTIRMA BAKANI ENİS ÖKSÜZ (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Bakanlığımızca, Akçakale-Şanlıurfa-Hilvan-Siverek-Diyarbakır demiryolu hattıyla ilgili olarak bugüne kadar herhangi bir çalışma yapılmamıştır; ancak, Suriye sınırı boyunca devam eden 380 kilometre uzunluğundaki Çobanbey-Nusaybin mevcut demiryolu hattının standardının yükseltilerek kuzeye çekilmesi ve bu suretle, GAP bölgesinde hizmet vermesi amacıyla planlanan Çobanbey-Nizip-Birecik-Şanlıurfa-Mardin-Nusaybin-Cizre-Irak hududu yeni demiryolu hattı projesi kapsamındaki Nizip-Birecik-Şanlıurfa demiryolu inşaatı uygulama projeleri tamamlanmıştır. 137 kilometrelik bu hattın yapım işi, 1994 yılı yatırım programına dahil edilmiş olup, Devlet Planlama Teşkilatı ve Hazine Müsteşarlıklarının uygun görmesi halinde dış kredili olarak ihale edilebilecektir.

Bir ilavede bulunmak istiyorum müsaade ederseniz, usule uygunsa...

Bu konuda, İngiliz ve İspanyol firmalarıyla görüşmeler devam etmekte olup, GAP demiryolu projesi adıyla, genişletmek suretiyle, 532 kilometrelik yolla ilgili çalışmalar aşağı yukarı tamamlanmış ve yap-işlet-devret formülü ve bir kısmı da kredili olarak yapılabilecek noktaya götürülmeye çalışılmaktadır. Önümüzdeki aylarda bu görüşmeler, hem İspanya'da hem Türkiye'de devam edecektir.

Yüce Meclise saygıyla arz ederim. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Böylece, bu soru da cevaplandırılmıştır.

13. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan - İliç Devlet Hastanesinin bazı sorunlarına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/288)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılamadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soruya dönüştürülecektir.

Bir açıklama isteğiniz var mı Sayın Karakaya?

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yok.

BAŞKAN – Bu önerge gündemden çıkarılmıştır.

14. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya'nın, Erzincan - İliç İlçesinde Kadastro Müdürlüğü açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/291)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de, yine İçtüzüğümüzün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca, yazılı soru önergesine dönüştürülmüştür.

Sayın Karakaya, bir açıklamanız olacak mı?

TEVHİT KARAKAYA (Erzincan) – Yok; bekleyelim efendim.

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederiz.

Bu önerge de gündemden çıkarılmıştır.

15. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün'ün, amatör spor faaliyetlerine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (6/292)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Hazır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, aracılığınızla spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim. 23.11.1999

İsmail Özgün

Balıkesir

Sorular:

1 - Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Futbol Federasyonuna tescil ve vizesini yaptırmış faal sporcuların nüfusa göre oranı yüzde 6'dir. Aynı oranın Avrupa ülkelerinde yüzde 20-yüzde 25 civarında olduğu dikkate alınırsa, bu sayının artırılması için ne gibi tedbirler alınmaktadır?

2 - Sporun temeli olan amatör kültürün gelişmesi, sporcu ve kulüp sayısının artırılması için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

3 - Ülkemizde sınırlı sayıda insanın ilgilendiği spor faaliyetlerinde, sporcu, antrenör ve hakemlerimizin, spor tesislerimizin durumu, arzulanan seviyede değildir. Özellikle amatör spor faaliyetlerinin devlet tarafından yeterince desteklenmediği bilinmektedir. Amatör spor faaliyetlerinin geliştirilmesi, futbol sahalarındaki personel yetersizliğinden tutun da, sahaların yetersizliği, bakımsızlığı gibi sorunların çözümü için Bakanlığın yaptığı çalışmalar nelerdir?

4.- Amatör spor kulüplerine malzeme yardımı yapılmakta mıdır?

5.- Balıkesir İli Merkezde futbol sahası yetersizliğinin giderilmesi ve Gönen-Sarıköy sahasının futbol oynamaya müsait hale getirilmesi için herhangi bir çalışma var mıdır?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanımız Sayın Fikret Ünlü... (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Balıkesir Milletvekilimiz Sayın İsmail Özgün'ün sözlü sorularına yanıt vermek üzere huzurlarınızdayım.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde bulunan spor federasyonlarının özerk statüye kavuşturulması çalışmaları devam etmektedir. Bu çalışmaları, hazırlık aşamasında, Sporcu Lisans Tescil, Vize ve Transfer Yönetmeliği değiştirilerek, 7 Ekim 1998 tarihinden bu yana her federasyon kendi tescil, vize ve transfer talimatını uygulamaya başlamıştır. Sporcu sayısının artırılmasına yönelik bu düzenlemenin, gençlik ve spor il müdürlükleri ile federasyonların birlikte çalışmasıyla amaca ulaşacağı düşünülmektedir.

Spor sektörümüzün, teşkilat, tesis, personel ve mevzuat açısından darboğazlarının bulunduğu, teşkilatın genişlemesine rağmen yetkilerinin sınırlı kaldığı bir gerçektir. Nitelikli personel istihdamından, mevcut tesislerin kullanımına, yeni tesislerin yapımından federasyon ve üniversitelerle ilişkilere kadar her konuda spor hizmetlerinin istenilen düzeye ulaştırılması gerekmektedir.

Anayasamızın 58 inci ve 59 uncu maddelerinde yer alan şekliyle devletin spora bakışının gerçekleştirilebilmesi ve teşkilatın yeniden yapılanmasına esas olacak yasal düzenlemelerin vakit geçirilmeksizin ele alınması, federasyonların özerk bir yapıya kavuşturulması, spor alanında yapılan bilimsel çalışmalar, sporun geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması, Gençlik ve Spor Teşkilatının temel hedefleri arasındadır.

İkinci sorusuna yanıt veriyorum değerli arkadaşımın: Beden eğitimi ve spor sektörüne yeni bir çehre kazandıracak yapısal değişim projesinin hayata geçirilmesi için çalışmalarımız devam etmektedir.

Spor hizmetlerinin geliştirilmesi, geleceğe yönelik politikaların tartışılması, kısa, orta ve uzun dönemde yapılacak çalışmaların belirlenmesi amacıyla, spor alanında hizmet veren kişilerin ve kuruluş temsilcilerinin katıldığı Spor Şûrası, 30 Haziran-2 Temmuz 1999 tarihleri arasında, Sayın Cumhurbaşkanımız Süleyman Demirel'in katılımlarıyla Ankara'da yapılmıştır.

Spor Şûrasında alınan kararlar, geleceğe yönelik spor politikalarımız için belirleyici niteliktedir, çalışmalar bu doğrultuda devam etmektedir.

Üçüncü soruya yanıt veriyorum: 65 milyonluk ülke nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturan genç nüfus potansiyeline göre spor yapanların bugünkü sayısı hiçbir zaman yeterli görülemez; değerli arkadaşımın değindiği konu doğrudur, haklıdır. Bugün için ülkemizde 6 169 spor kulübü, futbol hariç olmak üzere 150 486 lisanslı sporcu ve 15 391 antrenör bulunmaktadır. Bedenen ve ruhen iyi eğitilmiş genç bir nüfusun, 21 inci Yüzyılda, ülkemizin, başta sosyal ve kültürel alanda olmak üzere, her konuda rekabet gücünü artıracağı bilimsel bir gerçektir. Bu nedenle, beden eğitimi ve spor sektörünün gelecek asrın gereksinimlerine yanıt verecek şekilde yeniden yapılandırılmasının bilinci içerisinde, yapısal değişim projesinin hayata geçirilmesi çalışmalarımız sürdürülüyor.

Ülkemizdeki mevcut sporcu sayısını bilimsel esaslara göre artırmanın önemli faktörlerinden olan antrenörlerimizin sayılarının artırılmasına yönelik olarak antrenör-monitör kurslarımız 2000 yılında da devam edecektir. Sporumuzun kalitesini yükseltmek amacıyla, mevcut Antrenör Eğitim Yönetmeliğinin, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi, spor dalı federasyonları ve üniversitelerin işbirliğinde, akademik ve bilimsel esaslara dayalı olarak Avrupa Birliği standartlarında yeniden düzenlenmesi çalışmalarına başlanılmış olup, 2000 yılında yeni bir antrenör eğitim sisteminin uygulanmasına geçilecektir.

Yine, bu doğrultuda, spor masörlüğü eğitimi bilimsel bir yapıya kavuşturulmuş, Spor Masörlüğü Eğitim Yönetmeliği 26 Ağustos 1999 tarihli ve 23767 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

İnşaatları devam eden projelerin fizikî gerçekleşmeleri ve öncelikleri dikkate alınarak, yatırım projelerinin hazırlanmasına program dahilinde devam edilmektedir. Açık spor tesisleri ve çocuk oyun alanları yapımına öncelik verilmektedir. Yeni projelerde, nüfus yoğunluğu, okullaşma oranı ve öğrenci sayısı, spor kulübü ve sporcu sayısı, yörenin spora ilgisi ve isteği ile arsa durumu, kent altyapısı, eğitim, ulaşım, çalışma yerleriyle ilişkileri, projenin ekonomikliği, verimliliği, iklim şartları ve mahallî katkılar göz önünde tutulmaktadır. 2000 yılında 19 adet spor tesisi bitirilmiş olacaktır. Bunlardan ayrı olarak, Diyarbakır Stadyumu ışıklandırması, İstanbul Ataköy Çok Amaçlı Spor Salonunun çatısının yapımı, İstanbul Buz Pateni Salonunun modernizasyonu, İzmir Foça Gençlik Eğitimi ve Su Sporları Merkezinin tefrişi yapılarak hizmete sunulacaktır.

Amatör spor kulüplerine malzeme yardımı yapılmamaktadır; ancak, bu kulüplerimizin yararlanabileceği semt sahalarına öncelik verilmektedir.

Sayın İsmail Özgün arkadaşımın 5 inci ve son sorusu "Balıkesir İli Merkezde futbol sahası yetersizliğinin giderilmesi ve Gönen Sarıköy sahasının futbol oynamaya müsait hale getirilmesi için çalışmalar var mıdır" şeklindedir. Yeni İl Müdürümüzle beraber Genel Müdürlük, bu konuya da eğiliyorlar ve gerekli çalışmalar yapılıyor. Balıkesir İlimiz, her zaman söylediğimiz gibi, spor potansiyeli yüksek bir ildir. Değerli DSP'li milletvekili arkadaşlarımız da, sizler gibi, her an, Bakanlıkta bu konuları takip ediyorlar. Ben de, Bakanlık fonundan ve genel bütçeden, elimden geldiği kadar yardımcı olmaya çalışıyorum. Bu eksikliklerin giderileceğini de en kısa zamanda göreceksiniz.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakan.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

16. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan'ın, sürücü kurslarına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/309)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

17. – Hatay Milletvekili Namık Kemal Atahan’ın, polis okullarının eğitim süresine ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/310)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

18. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Cumhurbaşkanlığı Köşkünde meydana gelen elektrik kesintilerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/311)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın M. Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını delaletlerinize arz ederim. 25.11.1999

Musa Uzunkaya

Samsun

1- Türkiye’nin enerji ihtiyacı açığı, Cumhurbaşkanlığı Köşkünün elektriğinin bir günde -21 Kasım Pazar- 6 kez kesilmesini gerektirecek kadar vahim midir?

2- Başkent Elektrik yetkilileri, 1-22 kasım tarihleri arasında böyle bir kesintinin söz konusu olmadığını tarafımıza ifade etmişlerdir. O halde Köşkün elektriğini kimler kesmektedir?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanımız Sayın Edip Safder Gaydalı...

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Samsun Milletvekilimiz Sayın Musa Uzunkaya’nın sözlü soru önergesini cevaplamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru önergesinin 1 inci maddesindeki, Cumhurbaşkanlığı Köşkünün 21 Kasım 1999 tarihinde elektriklerinin kesilmesi, Cumhurbaşkanlığı kampusunun 6,3 kw’den Çankaya TM üzerinden beslenen bölümünde olmuştur. Sabah programlı öğleden sonra da geçiçi arızalara bağlı kısa kesintiler meydana gelmiştir; ancak, Cumhurbaşkanlığı Köşkü ve müştemilatı jeneratörlerle yedeklendiğinden 23 saniye sonunda jeneratörler devreye girmiştir; 34,5 kw'den beslenen bölümlerinde ise kesinti olmamıştır.

Soru önergesinin 2 nci maddesinde sözü edilen bir kesintinin söz konusu olmadığının Başkent Elektrik yetkililerince ifade edildiği hususunda ise, ne Başkent Elektrik ne de TEDAŞ Genel Müdürlüğü yetkililerince, konuyla ilgili olarak ne medya mensuplarına ne de dışarıdan herhangi bir kesime bilgi verilmediği belirtilmiştir.

Saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakanım.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

19. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Pınarcık Kayak Merkezi Projesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü'nün cevabı (6/312)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Hazır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gençlik ve spordan sorumlu Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından sözlü olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ederim. 29.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

Bursa İli Keles İlçesi Pınarcık Köyü civarında uygun kayak alanları bulunmaktadır. Kayak alanları, kayağa yeni başlayanlar, orta derece ve üst seviyede kayak yapanlara hitap edecek seviyededir. Uludağ Kayak Merkezine alternatif olarak Keles Pınarcık Kayak Merkezi Projesi düşünülmekte midir?

Keles Pınarcık Kayak Merkezi Projesinin, kayak sorununa, turizme, geri kalmış Bursa dağ yöresi ilçelerine, çevreye olumlu etkileri dikkate alınarak projeyi hızlandırmak için Bakanlığınızca ne gibi çalışmalar yapılmıştır? Çalışmaların sonuçları ilgili bakanlıklar nezdinde girişimlerde bulunmaya elverişli midir?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü...

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI FİKRET ÜNLÜ (Karaman) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır tarafından verilen soru önergesinde belirtilen Bursa Keles İlçesi Pınarcık Köyü civarındaki kayak alanına kayak tesisi yapılmasıyla ilgili olarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz Tesisler Daire Başkanlığı teknik elemanlarınca etütler yapılmaktadır. Çalışmalar henüz tamamlanmamıştır. Bu kış sezonu dahil olmak üzere yapılacak etüt çalışmaları sonucunda, yerleşim alanları, mekanik tesis, güzergâh ve kapasite gibi konularda ölçüm ve incelemeler sürdürülecektir. Adı geçen alana mekanik tesisler yapılması uygun bulunduğu takdirde, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğümüz bütçe imkânları içerisinde değerlendirmeye alınacaktır.

Teşekkür ediyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Böylece soru cevaplandırılmıştır.

20. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa-Ceylanpınar’da topraksız çiftçiye toprak dağıtımı için bir çalışma olup olmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/313)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

21. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Şanlıurfa’da din turizminin geliştirilmesine yönelik çalışmalara ilişkin Turizm Bakanından sözlü soru önergesi (6/316)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

22. – Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Yalçınkaya’nın, Birecik’te baraj göl sahasında kalan köylerin istimlak programlarının yapılıp yapılmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/317)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Hazır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Mehmet Yalçınkaya

Şanlıurfa

Şanlıurfa Birecik İlçemizde yapılmakta olan baraj inşaatı göl sahası içinde köylerimizin kaldığı malumlarınızdır.

Bu köylerde yaşayan vatandaşlarımızın ileriye dönük yaşantılarına yön verebilmeleri için istimlak ile ilgili sorunları vardır.

Bu nedenle, sorularım;

1- Köylerimizin istimlak programları yapıldı mı?

2- Yapıldıysa, vatandaşlarımıza istimlak bedelleri ne zaman ödenecektir?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanımız Sayın Edip Safder Gaydalı.

Buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Şanlıurfa Milletvekili Sayın Mehmet Yalçınkaya'nın sözlü soru önergesine cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

3096 sayılı Kanun çerçevesinde, yap-işlet-devret modeliyle Birecik Baraj ve HES Tesis ve İşletme AŞ tarafından tesis edilip işletilecek olan Birecik Baraj ve HES'in inşaat çalışmalarına, resmî olarak, 4 Nisan 1996 tarihinde başlanmıştır. Proje, beşbuçuk yıllık inşaat süresini ve onbeş yıllık işletme süresini kapsamakta olup, iş programı uyarınca Ekim 2001'de santralın ticarî işletmeye geçmesi öngörülmektedir.

İnşaat çalışmaları, iş programına uygun olarak devam etmekte olup, Ekim 1999 sonu itibariyle toplam proje ilerlemesi, yaklaşık, yüzde 91 olarak gerçekleşmiştir.

2 Kasım 1999 tarihinde, barajda su tutulmaya başlanmıştır. Kamulaştırma programının esasını teşkil eden konulara açıklık kazandıracak tarzda hazırlanan ve su tutma kademesi, yerleşim birimi, yerleşim biriminin kotu, su tutmadan etkilenme tarihi, ödenecek kamulaştırma bedeli esas alınarak bir program yapılmış olup, uygulamaya geçilmiştir.

Birecik Baraj ve HES Projesinde kamulaştırma planları ve kamulaştırma işlemleri, Elektrik İşleri Etüt İdaresi Genel Müdürlüğünce yürütülmekte, kamulaştırma ödemeleriyse, sözleşme hükümlerine uygun olarak, Elektrik Enerjisi Fonu (EEF) tarafından yapılmaktadır. EEF'in Bütçe Kanunu kapsamında yer alması ve Bütçe Kanunuyla kendisine ayrılan ödeneklerin, ancak, Maliye Bakanlığının inisiyatifi altında zaman zaman dilimler halinde serbest bırakılması nedeniyle, EEF tarafından yapılan ödemelerde gecikmeler olabilmektedir. EEF yükümlülüğü, 1999 yılı için, 36 trilyon olarak tespit edilmesine rağmen, 1999 yılı EEF bütçesi 15 trilyon TL olarak belirlenmiş ve tamamı serbest bırakılarak harcanmıştır. Fonun 1999 yılı sonuna kadar doğacak ödeme yükümlülüğünü yerine getirebilmesi için, ilave 21 trilyon Türk Lirasına ihtiyaç duyulduğu, Başbakanlık, Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığına müteaddit defalar bildirilmiş; ancak, bir sonuç alınamamıştır.

2000 yılı için EEF bütçesi 36,5 trilyon Türk Lirası olarak talep edilmiş; ancak, 30 trilyon TL olarak kabul edilmiştir. EEF, kamulaştırmayla ilgili yükümlülüklerini, bütçe olanakları çerçevesinde, zamanında yerine getirmek için gayret göstermektedir.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Böylece, soru cevaplandırılmıştır.

23. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, Adıyaman-Gerger Belediye Başkanının kaybolmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/318)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Yok.

Soru ertelenmiştir.

24. – Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, Siirt İli Alkumru ve Pervari Hidroelektrik Santralı Projelerine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısından sözlü soru önergesi ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı'nın cevabı (6/319)

BAŞKAN – Sayın Bakan?.. Hazır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Başbakan Yardımcısı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Mustafa Cumhur Ersümer tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Ahmet Nurettin Aydın

Siirt

Sorular:

1- Ülkemiz, kendisini, planlı elektrik kesintilerine mahkûm eden büyük bir enerji darboğazı yaşarken, Siirt İli sınırları içerisinde yapımları planlanan Alkumru ve Pervari Hidroelektrik Santrallarının inşası için, hükümetinizin 2000 yılında yapacaklarına dair bir eylem planı var mıdır?

2- Türk-Amerikan Ortaklık Protokolünde bulunmasına rağmen, Pervari HES, Başkan Clinton'ın ülkemizi ziyaretinde niçin imza altına alınmamıştır? Pervari HES'in inşasına bu şartlarda ne zaman başlanabilecektir?

3- Alkumru Barajı, Bakanlığınızın BOT ile yaptıracağı işler listesinde bulunmaktadır. Ancak, şimdiye kadar işi üstlenebilecek uygun bir firma bulamadığınız anlaşılmaktadır. Çanakkale-Çan Termik Santralı için, yöre halkının ve çevrecilerin tepkilerine rağmen bütçeden para ayırabildiğiniz halde Siirt'te yapılacak olan Alkumru Barajı için bütçeden niçin para ayıramıyorsunuz? Kalkınmada öncelikli yörelerimizden Siirt'te yapılacak olan Alkumru Barajı inşasını ne zaman ve ne şekilde başlatmayı planlıyorsunuz?

BAŞKAN – Soruyu cevaplandırmak üzere, Devlet Bakanı Sayın Edip Safder Gaydalı; buyurun Sayın Bakanım.

DEVLET BAKANI EDİP SAFDER GAYDALI (Bitlis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Siirt Milletvekilimiz Sayın Ahmet Nurettin Aydın'ın sözlü sorusuna cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2000 yılı yatırım programına, enerji sektöründen yeni proje olarak teklif edilen, ancak programa alınması kesinlik kazanmayan GAP Pervari Barajı ve Hidroelektrik Santralı Projesi kapsamındaki Pervari Barajında depolanacak 237 milyon metreküp su ile 192 megavat kurulu güçteki santralla yılda ortalama 635 milyon kilovatsaat enerji üretilmesi hedef alınmıştır.

26.2.1998 tarihinde, Türkiye ile Amerika Birleşik Devletleri arasında imzalanan hükümetlerarası ortak bildiride belirlenen baraj ve hidroelektrik santralı projesinin planlama raporuyla kesin projesinin hazırlanması işinin her iki ülke firmalarından oluşan konsorsiyuma yaptırılmasına ilişkin 10.9.1998 ve 11633 sayılı Bakanlar Kurulu Kararına istinaden Bakanlığımızca Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne verilen yetki çerçevesinde müzakereler sürdürülmektedir. Konuya ilişkin sözleşmenin 2000 yılının ilk aylarında imzalanması planlanmaktadır. Söz konusu çalışmaların ikmalini müteakip baraj inşatıyla ilgili görüşmelere başlanılacaktır.

Söz konusu projenin uygulanabilmesi için Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün 2000 yılı yatırım programına alınması hususunda Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı nezdinde girişimde bulunulmuştur; ancak, 2000 yılı yatırım programı Resmî Gazetede yayımlanmadığından programa alınması henüz kesinlik kazanmamıştır.

3 üncü sorunun cevabı: Alkumru Barajı ve Hidroelektrik Santralıyla ilgili olarak Bakanlığımıza başvuran firmalar: 1. NTF İnşaat Limited Şirketi. 2. Tekser İnşaat Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketi. 3. Günsayıl İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi. 4. Demirören AŞ-Süzer AŞ-Hydr Quebec-BPR Energie. 5. Metiş İnşaat ve Ticaret AŞ-Barmek Holding AŞ-Peker İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi-İsmail Çelik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi konsorsiyumudur.

Teklifi uygun bulunan firma ise Metiş İnşaat ve Ticaret AŞ-Barmek Holding AŞ-Peker İnşaat Ticaret ve Sanayi Limited Şirketi-İsmail Çelik İnşaat Sanayi ve Ticaret Limited Şirketidir.

Proje yeri: Siirt İli, Dicle-Botan Nehri.

Kurulu gücü: 222 Mw.

Yıl enerji üretimi: 812 480 000 kwh/yıl.

İnşaat süresi: 5 yıl.

İşletme süresi: 20 yıl.

Toplam yatırım tutarı: 323 215 000 ABD Doları. (Şirketin revize teklifi)

Ortalama satış fiyatı: 4,21 sent/kwh (Şirketin revize teklifi)

Son durumuna bakacak olursak, 9 Şubat 1988 tarihli Resmî Gazetede ilan yoluyla yayımlanan ve 3096 sayılı Kanun hükümleri çerçevesinde tesis edilip işletilmek üzere teklif istenen Alkumru Baraj ve Hidroelektrik Santralı Projesi için yukarıda isimleri yer alan 5 firma, 29.6.1998 tarihinde fizibilite raporlarını teslim etmişlerdir.

Bakanlığımız ve ilgili kuruluşlarca yapılan değerlendirme sonucu, Metiş-Barmek-Peker-İsmail Çelik grubunun teklifi 86/9799 sayılı yönetmeliğin 5/f maddesi uyarınca, toplanan teklif, Teklif Değerlendirme Kurulunca uygun bulunmuş olup, adı geçen gruptan revize teklif istenmiştir.

15 Şubat 1999 tarihinde teslim edilen revize fizibilite raporu üzerinde değerlendirme çalışmalarını tamamlamış ve tespit edilen eksiklikler şirkete bildirilmiştir.

Alkumru Hidroelektrik Santralı Projesi üzerinde teknik ve ekonomik konularda mutabakat sağlandıktan sonra, Bakanlığımızla ilgili firma arasında sözleşme imzalanacak ve diğer gerekli işlemlerin tamamlanmasını müteakip, firma, tesisin inşaatına başlayacaktır.

Arz ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Bakanım.

Böylece soru cevaplandırılmıştır.

Sözlü sorular için ayrılan bölümü bir miktar aştık.

Gündemin "Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçeceğiz.

Ancak, çalışma süremizin sonuna geldik. Meclis araştırması üzerindeki görüşmelerin bütünlüğünün kaybolmaması bakımından, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 19 Nisan 2000 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.38

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1602)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim. 7.3.2000

Bülent Arınç

Manisa

Sorular :

1. Manisa İlinde yürütülen mevcut yatırım ve projeler nelerdir?

2. 2000 Malî Yılı için Bakanlığınız bütçesinde Manisa İlinde hâlâ devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek ayrılmıştır? Yatırımlar ne zaman bitirilecektir?

3. Bakanlığınız 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle işin gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

T.C.

Sağlık Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 14.4.2000

Sayı : B100APK0000000/807

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 30 Mart 2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02-7/1602-4617 sayılı yazıları.

Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç tarafından, Manisa İli ile alâkalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Manisa Milletvekili Sayın Bülent Arınç tarafından verilen “Manisa İli İle İlgili Yatırımlara” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular : 

1. Manisa İlinde yürütülen mevcut yatırım ve projeler nelerdir?

2. 2000 Malî Yılı için Bakanlığınız bütçesinde Manisa İlinde hâlâ devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek ayrılmıştır? Yatırımlar ne zaman bitirilecektir?

3. Bakanlığınız 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle işin gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

Cevaplar :

1.2. Manisa İlinde yürütülen mevcut yatırım ve projeler 2000 yılı bütçesinden ayrılan ödenekler, yatırımların bitiş tarihleri ilişik çizelgede gösterilmektedir. Ek.1

3. 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa İli için yeni bir yatırım bulunmamaktadır.

192-193 filme alınacak

2. — Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, Manisa İlinde yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli’nin cevabı (7/1625)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Devlet Bahçeli tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

7.3.2000

Bülent Arınç

Manisa

Sorular :

1. Manisa İlinde yürütülen mevcut yatırım ve projeler nelerdir?

2. 2000 Malî Yılı için Bakanlığınız bütçesinde Manisa İlinde hâlâ devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek ayrılmıştır? Yatırımlar ne zaman bitirilecektir?

3. Bakanlığınız 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle işin gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

T.C.

Devlet Bakanı ve

Başbakan Yardımcılığı 17.4.2000

Sayı : B.02.0.001/00838

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 27.3.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1625/4641/11062 sayılı yazınız.

Manisa Milletvekili Bülent Arınç’ın, tarafımdan cevaplandırılması istenilen 7/1625/4641 esas no.lu yazılı soru önergesine verilen cevap ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Devlet Bahçeli

Devlet Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Manisa İli Yatırımlarıyla İlgili Sorular ve Cevaplar :

Soru 1 : Manisa İlinde yürütülen mevcut yatırım ve projeler nelerdir?

Cevap 1 : Manisa ile birlikte diğer illeri de ilgilendirdiği için muhtelif iller kapsamında yer alan ve il bazında tasnifi yapılamayan yatırımlar ile mahallî idare yatırımları hariç olmak üzere, 2000 Yılı Yatırım Programı kapsamında Manisa İlinde yürütülecek kamu yatırım projeleri ekteki listede yer almaktadır.

Soru 2 : 2000 Malî Yılı için Bakanlığınız bütçesinde Manisa İlinde hâlâ devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek ayrılmıştır? Yatırımlar ne zaman bitirilecektir?

Cevap 2 : 2000 Yılı Yatırım Programında il bazında tasnifi yapılabilen ve Manisa İlinde yürütülen 75 adet kamu yatırım projesinden 70 adedi 2000 yılı öncesinde programlara giren ve halen devam eden projeler olup, söz konusu 70 adet kamu yatırım projesi için 2000 Yılı Yatırım Programında 9,6 trilyon TL ödenek ayrılmıştır. Her bir proje için öngörülen bitiş süreleri ekte yer alan Manisa İli yatırım projeleri listesinde belirtilmiştir.

Soru 3 : Bakanlığınız 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Manisa İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle işin gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

Cevap 3 : Ekteki yatırım projeleri listesinden de görülebileceği üzere; Tekel Gn. Md.’lüğünün “İdare Binası Yapımı” ile “Tütün Deposu Yapılması” ve Celal Bayar Üniversitesinin “Üniv. Arş. ve Uyg. Hast. Büyük Onarımı”, “Üniv. Arş. ve Uyg. Hast. Mak. ve Teçh. Alımı”, “Üniv. Arş. ve Uyg. Hast. Taşıt Alımı”, projeleri yeni projeler olup, söz konusu 5 adet proje için 2000 yılında proje maliyeti kadar ödenek ayrılmış ve 2000 yılı içinde başlatılıp bitirilmesi planlanmıştır.

197-199 filme alınacak.

3. — Bursa MilletvekiliAhmet Sünnetçioğlu’nun, 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1643)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların İçişleri Bakanlığı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla

9.3.2000

Ahmet Sünnetçioğlu

Bursa

Soru : 

Valilikler nezdindeki kayıtlara göre 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlerle ilgili olarak;

1. Afetin meydana geldiği il, ilçe belediyelerin isimleri nedir?

2. Afetin nevi (sel, deprem, vesaire) nedir?

3. Afetin tarihi nedir?

4. Afet neticesinde belediyelere ait binalarla, yol, su ve kanalizasyon şebekelerinde hasar meydana gelmişse;

a) Afet hasarı meydana gelen beledeyilerde hasarın nevi nedir?

b) Her belediye için meydana gelen hasarın keşif tutarı ne kadar Türk Lirasıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Sivil Savunma Genel Müdürlüğü 14.4.2000

Sayı : B050SSG0060004-1007/144

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Gn. Sek. Kanunlar ve Kararlar D. Bşk.’nın 27.3.2000 gün ve KAN.KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02.4879 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ahmet Sünnetçioğlu’nun 1999 yılında illerde meydana gelen doğal afetlere ilişkin olarak Bakanlığımca cevaplandırılmasını istediği 7/1643 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak; illerden alınan bilgilere göre düzenlenen çizelge ekte gösterilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

202-242 arası filme alınacak

4. — Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın, Ladik Devlet Hastanesi Projesine ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1653)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularıma Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş’un sözlü olarak cevap vermesini delaletlerinize arz ederim. 9.11.1999

Musa Uzunkaya

Samsun

1. 2000 yılında tamamlanması öngörülen 25 yataklı Ladik Devlet Hastanesi ek bina yapımı projesi hangi aşamadadır?

2. Proje, programda öngörülen şekilde 2000 yılı içinde tamamlanabilecek mi?

3. Projede bir gecikme söz konusu ise sebebi nedir? Yeni bitiş tarihi ne olacaktır?

T.C.

Sağlık Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 14.4.2000

Sayı : B100APK0000000/808

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 27 Mart 2000 tarih ve A.010.GNS.0.10.00.02-7/1653-4860 sayılı yazıları.

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından Ladik Devlet Hastanesi inşaatı ek bina yapımı projesi ile alâkalı olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya tarafından verilen “Ladik Devlet Hastanesi ile ilgili yatırımlara” ilişkin yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular :

1. 2000 yılında tamamlanması öngörülen 25 yataklı Ladik Devlet Hastanesi ek bina yapımı projesi hangi aşamadadır?

2. Proje, programda öngörülen şekilde 2000 yılı içinde tamamlanabilecek mi?

3. Projede bir gecikme söz konusu ise sebebi nedir? Yeni bitiş tarihi ne olacaktır?

Cevaplar :

2000 yılında tamamlanması öngörülen 25 yataklı Ladik Devlet Hastanesi ek bina yapımı; 2000 yılı yatırım programında 981000580 proje numarası ile yer almaktadır.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yapımı yürütülen Samsun-Ladik İlçesi Devlet Hastanesi ek bina inşaatı ile ilgili, Bayındırlık ve İskân Bakanlığının 28.6.1999 gün ve B.0.0.yig.11.00.06/866 sayılı yazılarında; 4328 m2’lik ihtiyaç programına göre incelenen mimarî tatbikat projesinde, ek bina inşaat alanı olarak gösterilen yere anılan ihtiyaç programının yerleştirilmesinin mümkün olamayacağı ve arsa üzerindeki mevcut sağlık ocağı ve lojman binalarının yıkılması veya yeni arsa temin edilmesi gerektiği kanaati bildirilmiştir.

Anılan ek hastane binasının yapımı için arsa çalışmalarının devam ettiği Samsun Valiliğinin 4 Ekim 1999 tarih SM4550011/16391 sayılı yazıları ile bildirilmiştir.

Arsa çalışmalarının neticelenmesi halinde bütçe imkânları doğrultusunda Samsun-Ladik 25 yataklı ek hastane iznini gerçekleştirme çalışmaları devam edecektir.

5. – Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz’ın, bayram tatillerinde yük kamyonlarının trafiğe çıkma yasağının kaldırılmasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1672)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini saygılarımla arz ederim. 21.3.2000

Mustafa Niyazi Yanmaz

Şanlıurfa

10 yıldır uygulanmakta olan, bayram tatillerinde yük kamyonlarının trafiğe çıkma yasağı ilk kez bu bayram kaldırılmış, Emniyet Genel Müdürlüğünce yapılan resmî açıklamada, 9 günlük bayram tatili sonucu 121 ölümlü trafik kazası meydana gelmiş, bu kazalarda 176 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 275 kişide yaralanmıştır.

Bu rakamlar 1999 yılı rakamlarına göre % 14’lük bir azalma göstersede kazaların % 20’lik bir kısmına kamyonlar neden olmuştur.

İnsan hayatının hiçbir ekonomik ve maddî kazançla kıyaslanamayacağı gerçeğinden hareketle bu uygulamayı bundan sonrada devam ettirmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 17.4.2000

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01./094033

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.4.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-4973(7/1672)-4768/11329 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Mustafa Niyazi Yanmaz tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca bazı Devlet Karayolları üzerinde kısıtlama yapma yetkisi Bakanlığıma verilmiştir. Bugüne kadar sadece tatilin ilk günü, arife günü ile bayramın son günü bazı Devlet Karayollarında 08.00-22.00 saatleri arasında yapılan kısıtlama uygulamalarında, zaten zorunlu ihtiyaç maddesi (akaryakıt, ilaç v.b.), gıda maddesi ve kargo eşya taşıyan araçlar, kısıtlama kapsamı dışında tutulmuş, şehiriçi yollarda ve otoyollarda herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir.

Yapılan kısıtlama uygulamasına rağmen, önceki bayram tatillerinde kamyon şoförlerinin, kısıtlama getirilmeyen karayolları güzergâhlarında ve kısıtlama saatleri dışında karıştıkları trafik kazaları devam ettiği gibi, kısıtlamaya tâbi kamyon şoförlerinin, kaybettikleri zamanı telafi etmek amacıyla kısıtlama yapılmayan bir sonraki günde, yasal çalışma sürelerinin üzerinde yorgun bir şekilde araç kullanmaları nedeniyle de maalesef bir çok trafik kazası meydana gelmiştir.

Bu nedenle, kısıtlamanın trafik kazalarını önlemede önemli bir faydasının olmadığı ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilediği tespit edildiğinden kaldırılmasına karar verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

6. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, maç sonrası yapılan sevinç gösterileri sırasında meydana gelen olaylara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1676)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 21.3.2000

Zeki Ünal

Karaman

Yurt içinde veya yurt dışında herhangi bir maç galibiyeti sonunda aşırı sevinç gösterileri arasında, bir kaç vatandaşımızın fanatiklerin cinayetlerine kurban gittikleri belirtilmektedir.

Bu tür cinayetlerin tekerrür etmemesi için; Hükümet veya Bakanlık olarak ne gibi tedbirler düşünülmektedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 13.4.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0483

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliğinin 3 Mart 2000 tarih ve KAN.KAR. MD.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1676-4776/11346 sayılı yazısı.

İlgi yazınız ekinde alınan Karaman Milletvekili Zeki Ünal’a ait 3 Mart 2000 tarih ve 7/1676-4776 esas sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’a Ait 7/1676-4776 Esas Sayılı Yazılı Soru Önergesine

Devlet Bakanı Fikret Ünlü Tarafından Verilen Cevaplar

Sorular :

1. Yurt içinde veya yurt dışında herhangi bir maç galibiyeti sonunda aşırı sevinç gösterileri arasında, bir kaç vatandaşımızın fanatiklerin cinayetlerine kurban gittikleri belirtilmektedir.

Bu tür cinayetlerin tekerrür etmemesi için; Hükümet veya Bakanlık olarak ne gibi tedbirler düşünülmektedir?

Cevaplar :

Dünyanın her yerinde, geniş kitlelerce izlenen spor karşılaşmalarında, türlü güvenlik önlemlerine rağmen, taraftarlar arasında, zaman zaman ölümle de sonuçlanan şiddet olaylarının yaşandığı herkes tarafından bilinmektedir.

Ülkemizde yapılan spor karşılaşmaları esnasında da, ne yazık ki, benzer olaylar yaşanmaktadır. Toplum olarak hepimizi derinden üzen bu tür şiddet olayları, sporun toplumsal barışı pekiştiren işlevi önündeki en önemli engeldir.

Spordaki şiddet olaylarının önlenmesi için devletin emniyet güçleri, spor karşılaşmaları öncesi ve sonrasında gereken tedbirleri almaktadır.

Dileğimiz sporla bağdaşmayan bu tür olayların hiç yaşanmamasıdır.

Saygılarımla.

Fikret Ünlü

Devlet Bakanı

7. – Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın, bayram tatili süresince meydana gelen trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1679)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

S. Metin Kalkan

Hatay

Ülkemizin en önemli sorunlarından biriside trafik kazalarıdır. Trafik kazalarında her yıl binlerce insanımız ölmekte, yaralanmakta ve trilyonlarca liralık ekonomik kayıp meydana gelmektedir.

1. 2000 yılı Ramazan ve Kurban Bayramlarında toplam kaza, ölü, yaralı ve ekonomik kayıp ne kadardır?

2. Sürücü hatalarının ve alt yapının trafik kazalarına etki oranı nedir? Kamyon ve yük taşıyıcı araçların kazalara sebebiyet verme oranı nedir?

3. Son geçirdiğimiz Kurban Bayramı tatili süresince kamyonları ve yük taşıyıcı araçların trafiğe çıkışına Bakanlığınızca hangi gerekçelerle izin verilmiştir?

4. Millî ve Dinî Bayramlarda trafiği rahatlatmak ve kazaları önlemek amacıyla hangi tedbirler alınmaktadır? Son beş yılın trafik bilançosu yıllar itibariyle ne kadardır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 14.4.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/094034

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.4.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-4973(7/1679)-4779/11349 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili S. Metin Kalkan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. 2000 yılı Ramazan ve Kurban Bayramı tatili süresince meydana gelen ölümlü trafik kazalarının tarihlerine göre dağılımını gösteren belge (Ek-1)’de,

2. Ramazan ve Kurban Bayramı tatili süresince ölümlü trafik kazalarına karışan sürücülere ait kusurlar ile kazaya karışan araçlara ait belgeler (Ek-2)’de,

3. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 133 üncü maddesi uyarınca bazı Devlet Karayolları üzerinde kısıtlama yapma yetkisi Bakanlığıma verilmiştir. Bugüne kadar sadece arife günü ile bayramın son günü bazı Devlet Karayollarında 08.00-22.00 saatleri arasında yapılan kısıtlama uygulamalarında, zaten zorunlu ihtiyaç maddesi (akaryakıt, ilâç vb.), gıda maddesi ve kargo eşya taşıyan araçlar, kısıtlama kapsamı dışında tutulmuş, şehir içi yollarda ve otoyollarda herhangi bir kısıtlama getirilmemiştir. Bu nedenle, kısıtlamanın trafik kazalarını önlemede önemli bir faydasının olmadığı ve ülke ekonomisini olumsuz yönde etkilediği tespit edildiğinden kaldırılmasına karar verilmiştir.

4. Millî ve Dinî Bayramlarda trafik yoğunluğunun artacağı gözönüne alınarak, vatandaşlarımızın rahat ve huzur içinde seyahat edebilmelerini sağlamak, trafik kazalarını asgarî seviyeye indirmek amacıyla, ülke genelindeki trafik kuruluşlarımızda görevli tüm rütbeli ve rütbesiz personelin iş yoğunluğu artırılarak (çalışma sürelerinin uzatılması, hafta mezuniyetlerinin kaldırılması vb.) her zaman yapılagelen denetimler sıklaştırılmaktadır.

Son beş yılda meydana gelen trafik kazaları ve sonuçlarına ait belgeler (Ek-3)’de gösterilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 253’DEN 260’A KADAR FİLME ALINACAK!

8. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, kültür varlıklarımızın korunmasına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1685)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki suallerin Kültür Bakanımız Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırmalarının temini talep olunur.

Saygılarımla

23.3.2000

Ahmet İyimaya

Amasya

Sorular :

1. Merzifonlu Karamustafa Paşa’nın annelerinin, Karamustafa Paşa Köyündeki mezar kitabesinin ve ayrıca Merzifon içinde, merkez karakolunun çok yakınında, görüş sahası içinde ünlü Kümbet Hatun’a ait mezar kitabesinin çalınmaları hadisesi ile ilgili olarak yürütülmekte olan bir idarî veya adlî soruşturma var mıdır?

2. Bu gibi önemli kültür varlıklarımızın korunması için geliştirilmiş yeni önlemlerin alınması düşünülmekte midir? Gizlilik dışında kalan yönleriyle bilgilendirmemiz mümkün müdür?

3. Gerek önlemlerin etkinliğini sağlamak ve gerekse diğer toplumsal yararları gerçekleştirmek bakımından ülkemizde ve bu arada Amasyamızda mevcut eserlerle ilgili envanter çalışmalarının geliştirilmesi ve genişletilmesi düşünülmekte midir?

T.C.

Kültür Bakanlığı 17.4.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-212

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 3 Nisan 2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-11376 sayılı yazısı.

Amasya Milletvekili Sayın Ahmet İyimaya’nın “Kültür Varlıklarımızın Korunmasına İlişkin” 7/1685-4790 esas no. lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

EK-1

Cevap 1 : Amasya İli, Merzifon İlçesinde bulunan mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğüne ait Kümbet Hatun Türbesi mermer sandukasının 1.12.1999 gecesi, Merzifon İlçesi Kara Mustafa Paşa Köyünün 500 m dışındaki yeni köy mezarlığında bulunan yine mülkiyeti Vakıflar Genel Müdürlüğünde olan Merzifonlu Kara Mustafa Paşa’nın annesi Abide Hatun’a ait sandukanın 20.12.1999 gecesi kimliği belirsiz kişilerce çalındığı tespit edilmiştir.

Söz konusu eserlerin bulunabilmesi amacıyla, fotoğraflı envanter bilgileri Bakanlığımıza bağlı tüm müze müdürlüklerine, özel müzelere, koleksiyonerlere, eski eser ticareti yapanlara iletilmek üzere, tüm Valiliklere gönderilmiştir. Ayrıca yurt dışına çıkışların önlenmesi amacıyla fotoğraflı envanter bilgileri Gümrük Müsteşarlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, İçişleri Bakanlığı Sahil Güvenlik Komutanlığına gönderilerek, tüm gümrük kapılarımızın uyarılması istenmiştir.

Hırsızlığı gerçekleştiren şahıs ya da şahısların yakalanarak adlî makamlara iletilmesi için konu, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü ve Jandarma Genel Komutanlığına bildirilmiştir.

Eserlerimizin herhangi bir şekilde yurt dışına çıkarılmış olma olasılığına karşı dış temsilciliklerimizin bilgilendirilmesi amacıyla fotoğraflı envanter bilgileri Dışişleri Bakanlığı ve Bakanlığımız Dış İlişkiler ve Avrupa Topluluğu Koordinasyon Genel Müdürlüğüne iletilmiştir. Ayrıca, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İnterpol Daire Başkanlığından eserlerimizin İnterpol Bülteninde yayınlanmasının sağlanması istenmiştir.

Söz konusu eserlerin günlük gazetelerde yayınlanarak duyurulması için Bakanlığımız Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliğine, Sadberk Hanım Müzesi Müdürlüğüne fotoğrafları ve envanter bilgileri gönderilmiş ve çalınan sandukaların Antik Dekor Dergisi Piyasa Alarmı bölümünde yayınlanması sağlanmıştır.

Eserlerimizin çalınması olayı ile ilgili Merzifon Kaymakamlığınca adlî ve idarî soruşturma açılmıştır. Soruşturmalar halen Amasya Emniyet Müdürlüğünce yürütülmektedir.

Cevap 2 : Ülkemiz tarihin ilk çağlarından günümüze kadar birçok uygarlığın beşiği olması nedeniyle bizleri büyük bir kültürel mirasın sahibi yapmıştır. Bu da dünyadaki eski eser kaçakçılarının gözünü ülkemize çevirmiştir.

Bakanlığımız höyük ve örenyerlerimizi ödenekleri ölçüsünde sağlayabildiği bekçi ve güvenlik görevlileri vasıtasıyla korumaya çalışmakta, bu konuda İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet GenelMüdürlüğü ile Sahil Güvenlik Komutanlığı; Gümrük Müsteşarlığı, Denizcilik Müsteşarlığı, Çevre Bakanlığı, Belediyeler ve İl Özel İdareleriyle işbirliği yapmaktadır.

Bakanlığımıza bağlı tüm müze ve örenyerlerinde bulunan eserlerimizi envanterleme işlemlerinin tamamlanması için çalışmalar devam etmektedir.

Eski eser kaçakçılığının önlenmesi amacıyla zaman zaman bilinçlendirme, zaman zaman da eğitsel olarak konunun önemini vurgulamaya yönelik çalışmalar yapılmaktadır. Bu çerçevede; Bakanlığımıza bağlı müze müdürlüklerince kamu kurum ve kuruluş personeli ile halkın bilinçlendirilmesi amacıyla örenyerleri çevresindeki halka eski eser kaçakçılığı konulu seminer ve konferanslar düzenlenmektedir.

Kültür varlığı hırsızlığının büyük ölçüde gerçekleştiği Vakıflar Genel Müdürlüğüne bağlı camii, çeşme, türbe, kütüphane, mescit vb. gibi yerlerde de envanterleme çalışmalarının yapılması için adı geçen Genel Müdürlük ile işbirliği devam etmektedir.

Sonuç olarak Bakanlığımızca ülkemizin en önemli sorunlarından biri olan eski eser kaçakçılığının, en az düzeye indirilmesi için bütün ilgili birimlerle işbirliği içinde çalışılmaktadır.

Cevap 3 : Amasya İlinde mevcut bulunan taşınır ve taşınmaz kültür varlıklarının tespit, tescil ve envanter çalışmalarının bir kısmı imkânlar ölçüsünde tamamlanmış ve geri kalan kısmının da kısa zamanda tamamlanması planlanmıştır. Merzifon İlçe merkezindeki taşınır kültür varlıklarının tespit çalışmaları ise bitmiş olup envanterleri çıkarılmıştır.

Ayrıca, Amasya İlinde yapılmış olan kültür envanteri çalışmalarına ait liste (EK-2) gösterilmektedir.

 

 

 

 

 

 

 

 

SAYFA 265’DEN 313’E KADAR FİLME ALINACAKTIR!

9. – Balıkesir Milletvekili İlyas Yılmazyıldız’ın, Balıkesir Kültür Sitesi inşaatına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın cevabı (7/1696)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Kültür Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla

İlyas Yılmazyıldız

Balıkesir

Sorular :

1. Balıkesir Kültür Sitesi İnşaatı 1992 yılında 8 milyar TL. keşif bedeli ile ihale edilmiş, 1993 yılında inşaatına başlanmıştır. 1999 yıl sonu itibariyle 105,5 milyar TL. harcama yapılarak inşaat ancak su basmanı seviyesine kadar tamamlanmıştır. 2000 yılı için bütçeden tahsis edilen ödenek ise 100 milyar TL. dir. 2000 yılı birim fiyatları ile Kültür Sitesi İnşaatının bitirilebilmesi için 4,5 trilyon TL ödeneğe ihtiyacı vardır. Balıkesir İli Kültür Sitesi inşaatı kaç yılda bitirilmesi planlanmaktadır?

2. 2000 yılı yatırım bütçesinden Balıkesir Kültür Sitesi için ayrılan 100 milyar TL. ödenekle, her yıl bu kadar az ödenek tahsis edilmeye devam ederse, Kültür Sitesi İnşaatı ancak 40 yılda bitirilebilecektir. 2000 yılı için ayrılan ödenek miktarının artırılması için Bakanlık olarak ne yapmayı düşünüyorsunuz?

3. Nüfusu 300 000’e yaklaşan Balıkesir İlimizde kültür ve sanat etkinliklerinin sergilendiği çok amaçlı bir mekan mevcut değildir. Balıkesir için büyük önem taşıyan ve Balıkesir kamuoyunun da yakından takip ettiği, Balıkesir Kültür Sitesine mevcut Hükümet tarafından ayrılan bu ödeneklerle kısa vadede bitirilmesi imkânsız görünmektedir. Valilik koordinasyonunda mahallî imkânların da harekete geçirilerek Kültür Sitesinin bir an önce Balıkesir halkının hizmetine sunulması için Balıkesir Valiliğinin talebi olan mevcut ihalenin tasviye edilmesi Bakanlık olarak onaylanacak mıdır?

4. Coğrafî açıdan Türkiye’nin altıncı büyük, ilçeleri ile birlikte nüfusu bir milyonu aşan büyük bir il olan ve onüçbin üniversite öğrencisi barındıran Balıkesir’de tiyatro, konser, opera gibi benzeri kültürel faaliyetlerin ve sergilerin yapılacağı bir mekanın olmaması büyük bir eksikliktir. Bu nedenle bu eksikliğin bir an önce giderilmesi için Balıkesir Kültür Sitesinin acilen bitirilmesi gereklidir. Balıkesir Kültür Sitesi İnşaatının hızla tamamlanabilmesi için ne gibi önlemler almayı düşünüyorsunuz?

5. Balıkesir İlinin diğer ilçelerinde (özellikle nüfus açısından büyük olan Bandırma, Edremit, Gönen, Burhaniye, Bigadiç, Dursunbey, Ayvalık, Susurluk, Sındırgı ilçeleri gibi) yapılmakta olan Kültür Merkezi İnşaatlarının durumu nedir ve ne zaman tamamlanması planlanmaktadır? Halen kültür sitesi inşaatına başlanmamış ise yapılması planlanmakta mıdır? 2001 yılı yatırım programına almayı düşünmekte misiniz?

T.C.

Kültür Bakanlığı 17.4.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-213

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 3 Nisan 2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-11553 sayılı yazısı.

Balıkesir Milletvekili Sayın İlyas Yılmazyıldız’ın “Balıkesir Kültür Sitesi inşaatına ilişkin” 7/1696-4888 esas no. lu yazılı soru önergesinin cevabı hazırlanarak ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Balıkesir Kültür Merkezi yatırım programımızda 91H040900 proje numarası ile yer almaktadır. Ödeneği Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Geliştirme ve Destekleme Fonundan karşılanmaktadır. Fizikî gerçekleşmesi % 20 seviyesindedir. 2000 Malî Yılı ödeneği 100 milyar TL. olarak planlanmıştır. Fon İdaresinden Bakanlığımıza ayrılan ödeneklerin zamanında aktarılmadığından inşaatların yapım süreleri uzamaktadır.

Cevap 1 : Ödeneklerin kısıtlı olması nedeniyle önümüzdeki 5 yıldan önce bitirilemeyecektir.

Cevap 2 : Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığına 1999 Malî Yılında 300 milyar TL. ek ödenek talep edilmiş, ancak cevabî yazılarında ek ödenek tahsisi yapılamayacağı bildirilmiştir.

Cevap 3 : 2000 yılında 1 inci keşif bedeli tamamlandığından tasfiye edilecektir. Balıkesir Valiliğinin talebide, Maliye Bakanlığınca olumlu görüş bildirildiği takdirde Bakanlığımızca değerlendirilecektir.

Cevap 4 : Teknik açıdan Bakanlığımızca herhangi bir sorun bulunmamaktadır. Yeterli ödeneğin Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığınca karşılanması halinde kısa sürede bitirilecektir.

Cevap 5 : Balıkesir-Gönen Kültür Merkezi ikmal ihalesi yapılacaktır. Diğer İlçelerde Kültür Merkezi yapımı ise, Başbakanlığın 99/9 sayılı genelgesi uyarınca yatırım programına teklif edilememektedir.

10. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, Türkiye Atom Enerjisi Kurumunda çalışan mühendislerin ücretlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (7/1700)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Türkiye Atom Enerjisi Kurumunun (TAEK) ilgili olduğu Devlet Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla

Cevat Ayhan

Sakarya

Soru :

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu (TAEK) teşkilâtında çalışan,

8 inci Derece 1 inci Kademe

4 üncü Derece 1 inci Kademe

1 inci Derece 4 üncü Kademe

mühendislere ödenen aylık ücretin özel hizmet tazminatı, diğer yan ödemeler ve varsa ikramiyeler dahil brüt ve net ele geçen olarak miktar nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 17.4.2000

Sayı: B.02.0.00.12/008-3907

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğine

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.4.2000 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/1700-4896/22573 sayılı yazınız.

Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan tarafından Bakanlığımca cevaplandırılması istenen, Bakanlığım bağlı kuruluşu Türkiye Atom Enerjisi Kurumunda çalışan mühendislerin ücretlerine ilişkin istenen yazılı soru önergesinin cevapları ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Edip Safder Gaydalı

Devlet Bakanı

Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Başkanlığı

Derece Kademe Söz. Brüt Söz. Net Kad. Brüt Kad. Net

1 4 617 950 000 416 560 000 475 200 000 323 120 000

3 1 559 850 000 399 780 000 427 330 000 314 800 000

4 1 534 260 000 393 650 000 402 700 000 307 510 000

Derece Kademe İk. Brüt İk. Net

1 4 441 930 000 373 000 000

3 1 407 180 000 343 670 000

4 1 390 530 000 239 620 000

Not : Sözleşmeli Personel senede dört ikramiye almaktadır.

11. – İzmir Milletvekili Hakan Tartan’ın, trafik kazalarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1709)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Anayasa’nın 98 inci ve TBMM İçtüzüğünün 96 ıncı maddesi uyarınca İçişleri Bakanı Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini arz ederim.

Saygılarımla

Hakan Tartan

İzmir

1. 1980’den bugüne kadar yıllar itibariyle meydana gelen kazalar ve ölü-yaralı sayıları ne kadardır?

2. Aynı periyodda kazalardaki kusur dağılımı nasıl gerçekleşmiştir?

3. Otoyol, karayolu ve şehiriçi bazında, kazaların yüzde olarak yoğunluğunun dağılımı nasıldır?

4. Özellikle ölüm ve yaralanmayla sonuçlanan kazalarda, olaya neden olan araçların (kamyon, otobüs, binek arabası vb.) yüzde olarak dağılımı nasıldır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 17.4.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/094035

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 3.4.2000 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-(7/1709)-4908/11592 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. İstenilen bilgileri içeren belgel (Ek-1)’de,

2. 1984 yılından bugüne kadar kazalardaki kusur dağılımına ilişkin belge (Ek-2)’de,

3. Kazaların oluş yerlerine göre (Otoyol, şehiriçi, şehirdışı vb.) dağılımını gösteren belge (Ek-3)’de,

4. Kazaya karışan araçların cinslerine göre tasnifini içeren belge (Ek-4)’de gösterilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

 

 

 

 

NOT : ÇEVİRİSİ YAPILAMAYAN KISIMLAR AYNEN FİLME ALINMIŞTIR.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.