Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 27

 

61 inci Birleşim

23 . 2 . 2000 Çarşamba

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniyeli çiftçilerin kredi borçları nedeniyle gelişen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

2. — Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici’nin, Azerbaycan’daki 1 200 000 göçmenin durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

3. — Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, Ardahan’ın sorunları ve kurtuluş günü münasebetiyle gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/138)

2. —  İstanbul Milletvekili Necdet Saruhan’ın (9/32) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/139)

3. — İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in (9/33) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/140)

4. — Kırklareli Milletvekili Cemal Özbilen’in (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/141)

5. — İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/142)

6. — Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/143)

7. — Ankara Milletvekili Birkan Erdal’ın (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/144)

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/346) (S. Sayısı : 339)

2. — Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/347) (S. Sayısı : 340)

3. — Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/348) (S. Sayısı : 341)

4. — Niğde Milletvekili Mükerrem Levent’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/349) (S. Sayısı : 342)

5. — Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/350) (S. Sayısı : 343)

6. — Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/394) (S. Sayısı : 344)

7. — Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/397) (S. Sayısı : 345)

8. — Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/412) (S. Sayısı : 346)

9. — Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S. Sayısı : 89)

10. — Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun Üç Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı (1/396) (S. Sayısı : 53)

11. — Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/548) (S. Sayısı : 197)

12. — Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri, Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/433) (S. Sayısı : 137)

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

2. — (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

3. — (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

4. — (9/31) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

5. — (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

6. — (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1159)

2. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, deprem bölgesinde bazı dernek, vakıf, firma ve şahısların irticaî faaliyette bulundukları iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1193)

3. — Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, televizyon kanallarında ilkyardım konusunda eğitici programlar yapılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1198)

4. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla İline doğalgaz verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1209)

5. — Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon İli, Atapark mevkiinde bulunan Tekel Yaprak Tütün İşletmeleri Merkez Müdürlüğüne ait tütün deposuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1248)

6. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, TEDAŞ dağıtım ihaleleri hakkında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca hazırlanan rapora ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1253)

7. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, şeker fabrikalarında çalıştırılan mevsimlik işçilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1266)

8. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul’da ruhsatsız su satan firmalar hakkında yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1269)

9. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, YİD modeli ile inşa edilmekte olan hidroelektrik santrallerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1270)

10. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1282)

11. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, milletvekillerinin askerî sosyal tesislerden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1291)

12. — Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1292)

13. — Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, BOTAŞ’ın 1996 yılında İran ile yaptığı doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1294)

14. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İlinin GSMH’dan aldığı paya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1328)

15. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1339)

16. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1345)

17. — Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Kocaeli İlindeki esnafa Halk Bankasınca kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/1348)

18. — Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, MTA Genel Müdürlüğünün Nevşehir’de yapacağı çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (7/1366)

19. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, borsada yasa dışı işlemler yaptığı iddia edilen iki firmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1434)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenel Kurulu saat 15.00’te açıldı.

Manisa Milletvekili Ekrem Pakdemirli, Anayasamızda yapılması düşünülen değişikliklere,

Ankara Milletvekili Abdurrahman Küçük, Fransız Parlamentosunda görüşülmek üzere hazırlanan sözde Ermeni soykırım tasarısına,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Bursa Milletvekili Faruk Çelik’in, mahallî idarelerde görevli memurların kadro sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Çevre Bakanı Fevzi Aytekin cevap verdi.

Çin Halk Cumhuriyeti Ulusal Halk Kongresi Daimî Komitesi Başkanı Li Peng’in vâki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut başkanlığında Çin Halk Cumhuriyetine resmî ziyarette bulunacak parlamento heyetinde yer alacak,

İslâm Konferansı Örgütü Üyeleri Parlamento Birliğinde temsil edilmek üzere oluşturulan Türkiye Büyük Millet Meclisi İslâm Konferansı Örgütü Üyeleri Parlamento Birliğine siyasî parti gruplarınca aday gösterilen,

İtalya Senatosu Başkanı ile İtalya Meclis Başkanının vâki davetine icabetle Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen Avrupa-Akdeniz Kadın Parlamenterler Forumuna katılacak 4 kişilik parlamento heyetinde yer alacak;

Milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkereleri,

İstanbul Milletvekili Nevzat Yalçıntaş’ın (9/18),

Karabük Milletvekili Erol Karan’ın, (9/28),

Elazığ Milletvekili Mustafa Gül’ün, (9/32),

Isparta Milletvekili Osman Gazi Aksoy’un, (9/38),

Manisa Milletvekili M. Necati Çetinkaya’nın, (9/40, 41),

Bingöl Milletvekili Mahfuz Güler’in, (9/31);

Esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları üyeliklerinden çekildiklerine ilişkin önergeleri,

(9/29), (9/31), (9/32), (9/33), (9/34), (9/38), (9/39), (9/40, 41), (9/42) ve (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonları Geçici Başkanlıklarının, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimlerine ilişkin tezkereleri,

İzmir Milletvekili Oktay Vural ve 31 arkadaşının, sit alanı uygulaması konusunda bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/120);

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; Meclis araştırması önergesinin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmesinin sırası geldiğinde yapılacağı bildirildi.

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, (3/304) (S. Sayısı : 331),

İzmir Milletvekili H. Ufuk Söylemez’in (3/305) (S. Sayısı : 332),

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın, (3/308) (S. Sayısı : 333),

Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın, (3/309) (S. Sayısı : 334),

Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin, (3/330) (S. Sayısı : 335),

İstanbul Milletvekili Ayşe Nazlı Ilıcak’ın (3/331) (S. Sayısı : 336),

Karabük Milletvekili Mustafa Eren’in, (3/344) (S. Sayısı : 337),

İstanbul Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu’nun, (3/345) (S. Sayısı : 338)

Yasama dokunulmazlıklarının kaldırılmasına gerek bulunmadığı hakkında Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon raporları okundu; 10 gün içerisinde itiraz edilmediği takdirde raporların kesinleşeceği açıklandı.

Kahramanmaraş Milletvekili Mehmet Kaya’nın, Kahramanmaraş İlinde Büyükşehir Belediyesi Kurulması (2/352),

Burdur Milletvekili Süleyman Coşkuner’in, Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması (2/362),

Hakkında Kanun Tekliflerinin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergeleri, yapılan görüşmelerden sonra, kabul edildi.

Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan ve 48 arkadaşı, İzmir Milletvekili Atilla Mutman ve 33 arkadaşı, Erzurum Milletvekili İsmail Köse ve 20 arkadaşı, DYP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük ve İçel Milletvekili Turhan Güven ve ANAP Grubu adına Grup Başkanvekilleri Kastamonu Milletvekili Murat Başesgioğlu, Denizli Milletvekili Beyhan Aslan ve Bartın Milletvekili Zeki Çakan’ın, ülkemizde meydana gelen deprem felaketi konusunda yapılan çalışmaların tüm yönleriyle incelenerek alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla kurulan (10/66, 67, 68, 69, 70) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Raporu (S. Sayısı : 308) üzerindeki genel görüşmeler tamamlandı.

(9/29), (9/32), (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturmasıkomisyonlarında boş bulunan ve MHPGrubuna düşen birer üyelik için MHP Grubunca 3 katı olarak gösterilen adaylar arasından ad çekme suretiyle üye seçimi yapıldı.

23 Şubat 2000 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.46’da son verildi.

Ali Ilıksoy

Başkanvekili

Levent Mıstıkoğlu Burhan Orhan

Hatay Bursa

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

II. — GELEN KÂĞITLAR No. : 83

23.2.2000 ÇARŞAMBA

Raporlar

1.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti İle Cezayir Demokratik Halk Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/591) (S. Sayısı: 353) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

2.- Doğal Afet Bölgelerinde Afetten Kaynaklanan Hukukî Uyuşmazlıkların Çözümüne ve Bazı İşlemlerin Kolaylaştırılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ve Adalet Komisyonu Raporu (1/528) (S. Sayısı: 354) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

3.- Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/414) (S. Sayısı: 355) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

4.- Yargıtay Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Ekli Cetvelde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/389) (S. Sayısı: 357) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

5.- Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/181) (S. Sayısı: 360) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

6.- Bazı Suç Failleri Hakkında Uygulanacak Hükümlere Dair Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/632) (S. Sayısı: 366) (Dağıtma tarihi: 23.2.2000) (GÜNDEME)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Araçların İmal, Tadil ve Montajı Hakkında Yönetmelikte yapılan değişikliğe ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1491) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

2.-Ankara Miletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün, 2000/9 Sayılı Bakanlar Kurulu kararı kapsamındaki Belediyelere ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/1492) (Başkanlığa geliş tarihi : 22.2.2000)

3.- İstanbul Miletvekili Bülent Akarcalı’nın, avcılık ve av turizmine ilişkin Orman Bakanından yazılı soru önergesi (7/1493) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

4.- İstanbul Miletvekili Bülent Akarcalı’nın, 1999 yılında işkence sonucu öldüğü iddia edilen bir şahsa ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1494) (Başkanlığa geliş tarihi:22.2.2000)

5.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, toplu konut inşaatı ihalelerine ilişkin Devlet Bakanından (Sadi Somuncuoğlu) yazılı soru önergesi (7/1495) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

6.- Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, 2.Toplu Konut Hamlesi Tanıtım Kampanyası ihalesine ilişkin Devlet Bakanından (Sadi Somuncuoğlu) yazılı soru önergesi (7/1496) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

7.- Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, promosyon dağıtımını yasaklayan Kanun gereğince basın ve yayın kuruluşlarına verilen cezalara ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1497) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

8.- Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan’ın, Türkmenistan’ın Başkenti Aşkabat’ta bir açılış törenine ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/1498) (Başkanlığa geliş tarihi: 22.2.2000)

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

23 Şubat 2000 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Ali ILIKSOY

KÂTİP ÜYELER : Mehmet AY (Gaziantep), Levent MISTIKOĞLU (Hatay)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 61 inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, gündemdışı, üç arkadaşıma söz vereceğim.

Söz vereceğim arkadaşlarımın isimlerini okuyorum: Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal, Ankara Milletvekili Sayın Şevket Bülent Yahnici ve Ardahan Milletvekili Sayın Faruk Demir.

İlk söz, Osmaniye İli ve merkez ilçelerinde yaşayan çiftçilerimizin, kredi borçları nedeniyle Ziraat Bankası tarafından icra takibine alınması ve bazı çiftçilerimizin bu olaylar neticesinde cezaevine girmesi hakkında söz isteminde bulunan, Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal’a aittir.

Buyurun Sayın Ünal. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Osmaniye Milletvekili Şükrü Ünal’ın, Osmaniyeli çiftçilerin kredi borçları nedeniyle gelişen olaylara ilişkin gündemdışı konuşması

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Muhterem Başkanım, önce, size, Osmaniye ve Düziçili çiftçilerimizin sorunlarını Yüce Meclisimizin huzurunda dile getirme fırsatını verdiğiniz için, bölge halkımız adına teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye İlimizin birkısım merkez köyleri ve Düziçi İlçemiz çiftçilerini ilgilendiren iki önemli problemli konuyu arz etmek için huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Birinci sorunumuz, Düziçi İlçemizin adını da taşıyan Düziçi Ovasında, devlet tarafından milyarlarca lira harcanarak açılan sulama kuyularının çalıştırılmaması nedeniyle, bir yandan arazide sulu tarım yapılamaması, ikinci ürünün ekilememesi ve diğer yandan çiftçilerimizin ve dolayısıyla devletin büyük zarara uğramasıdır.

Halen, Enerji Bakanlığına göre 33 500, bölge çiftçilerine göre ise 54 000 dekar arazi susuz kalmıştır.

Bu konuda, sırasıyla, ilgili oldukları için, Enerji ve Tabiî Kaynaklar, Tarım ve Köyişleri ve İçişleri Bakanlıklarına yazılı soru önergeleri vermeme ve saydığım bakanlıkların problemi kabullenmelerine rağmen, çözüm noktasında hiçbir mesafe katedilmemiştir. Burada, hizmeti yürüten Düziçi Sulama Birliği, birliğin ÇEAŞ’a (Çukurova Elektrik AŞ) borçları, arazinin yeniden suya kavuşturulması ve Düziçi Ovasında çiftçilik yapan Düziçili vatandaşlarımızın şu an içerisinde bulunduğu içler acısı durum, çözülmesi gereken bir problem olarak karşımızda durmaktadır.

Bir tarafta devletin milyarlarca lira harcayarak açtırdığı kuyular atıl vaziyette beklerken, çiftçiler, tarlalarına, yine milyarlarca lira sarf ederek özel kuyu açtırmaya çalışıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizce bu problemin halli için yapılması gereken, Başbakanlığın, yetkilerle donatacağı bir müfettişi Düziçi’ne göndererek, kurumlararası koordinasyonu da sağlayarak, problemi yerinde çözüme kavuşturmasıdır. Bunu, acilen, Düziçili çiftçilerimiz adına, yetkililerden bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Osmaniye İlimiz köylerinde çiftçilerimizi yakından ilgilendiren diğer bir mesele ise, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan kredi borçları ve kefalet sebebiyle Ziraat Bankası tarafından icraya verilmeleri ile mal beyanında bulunmamaktan hapse atılmalarıdır.

Geçtiğimiz hafta içerisinde, Osmaniye İlimize bağlı Tüysüz Beldesi, Sakarcalık, Hemite ve Endel Köylerini ziyaret ettim.

Tüysüz Beldesinin hemen tamamı, Ziraat Bankasına kredi borcu olduğundan ve müteselsil kefaletten icraya verilmiş, mal beyanında bulunmamaktan da hapse atılacakları günü beklemektedirler.

Sakarcalık Köyümüzde, 35 yaşında genç bayandan 60 yaşındaki ihtiyar hanıma varıncaya kadar pek çok çiftçimiz hapse girip çıkmıştır.

Hemite ve Endel Köylerimizde de durum içler acısıdır.

Çiftçiler hapis yatırılmak için sıraya konulmuş, Osmaniye Cezaevinde yer olmadığı için, 5’erli gruplar halinde hapse girip çıkmaktadırlar. Bunların içerisinde, yine, yaşlı ve genç bayanlar olduğu gibi, 75 yaşında olup, hasta yatağından götürülenler de var. Ayrıca, bu insanlar, hapishanede, adi suçlardan hüküm giymiş mahkûmların arasına konulmaktadırlar. Bu köylerimizde hapse giren ve girecek olan çiftçilerin isimleri liste halinde elimde; ama, nezaketen, bunları, burada sıralamak istemiyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, denilebilir ki, bu insanlar, Ziraat Bankasından kredi almışlar, borç para almışlar; aldıkları gibi de ödesinler... Bu, doğru; ama, bakalım, çiftçilerimiz, borçlarını ödeyebilecek durumda bırakıldılar mı? Ayrıca, kredi kullanım şartları zorlaştırıldı. Çiftçiler, yeni kredi alıp, eskisini ödeyemez hale geldiler. Devlete ürünlerini sattılar, bedelini zamanında alamadılar, aylar sonra aldılar ve devlet, bundan dolayı çiftçimize fazladan bir para da ödemedi; ama, kendi alacağına faiz uyguluyor.

Değerli arkadaşlar, şimdi, Ziraat Bankasının durumuna da şöyle bir bakalım: Basından öğrendiğimize göre, usulsüz verdiği trilyonluk krediler batmış. Ziraat Bankası, kendisini trilyonlarca lira dolandıranlara hiçbir şey yapamazken, çiftçilere şahin kesilip, icra memuruyla her gün kapısına dayanıyor.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu hükümetten, Sayın Başbakandan, bölge çiftçilerimiz adına beklediğimiz, bu duruma acilen müdahale edilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞÜKRÜ ÜNAL (Devamla) – Bu meyanda:

1- Çiftçilerimizin kredi borçları taksitlendirilmelidir.

2- Faizleri affedilmelidir.

3- Ziraî kredi kullanma şartları kolaylaştırılmalı, faizi düşürülmelidir.

4- Çiftçilerin durumu, ürün bedellerine verilen tabanfiyatlar ve ödeme şartları iyileştirilmek suretiyle düzeltilmeli; çiftçi, Ziraat Bankasına da tefeciye de mahkûm ve muhtaç olmaktan kurtarılmalıdır. Asıl önemli olan da budur.

5- Osmaniye’nin Sakarcalık, Hemite ve Endel Köylerinde hapis yatanlar, yatmış; hiç olmazsa, duruma müdahale edilerek, diğer çiftçilerimizin ve hapse girmeyi bekleyen Tüysüz Beldesi halkının hapse girmesi önlenmelidir.

Konuya, hükümetin, ilgili bakanlık ve kurumların önemle eğileceklerini umar; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

2. — Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici’nin, Azerbaycan’daki 1 200 000 göçmenin durumuna ilişkin gündemdışı konuşması

Gündemdışı ikinci söz, Azerbaycan’daki 1 200 000 göçmenin durumları hakkında söz isteyen, Ankara Milletvekili Sayın Şevket Bülend Yahnici’ye aittir.

Buyurun Sayın Yahnici. (MHP, DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

ŞEVKET BÜLENT YAHNİCİ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye’nin çok yoğun bir gündemle meşgul olduğu bir sırada, sizlere, maalesef, 20 nci Yüzyıldan 21 inci Yüzyıla sarkan bir insanlık ayıbını, buraya, huzurlarınıza getirerek anlatmak istiyorum.

Bilindiği gibi, Ermenistan’ın, Azerbaycan topraklarının 1/5’ini işgali ve Dağlık Karabağ’ı işgaliyle beraber başlayan bir hadise, Kafkasların ortasında bir insanlık dramı, insanlık ayıbı olarak 21 inci Yüzyıla sarkan kötü bir mirastır. 30 000 şehide, 95 000 yaralıya, 4 875 rehineye, 1 000 kayıba, 12 reyonun işgaline, 680 yerleşim yerinin yıkımına, 4 502 sanayi-tarım işletmesinin yıkımına, 88 000 meskenin yıkımına, 2 250 sosyal-kültürel tesisin yıkımına, yüzlerce tarihî eserin yıkımına, 501 ortaokul, 160 tane hastane ve sağlık ocağının yıkımına, çocuk bakımevlerinin yıkımına sebep olan bir kırım ve kıyım hadisesi, maalesef, Azerbaycan topraklarını perişan etmiştir.

Ermeni işgalinden sonra, Kelbecer, Lacin, Şuşa, Hocalı, Fuzuli, Ağdam gibi şehirler ve köylerinden kaçan 1 000 000’dan fazla Türk -1 200 000- 1 250 000 olduğu tahmin edilmektedir- bugün, Berde, Terter, Ağcabedi, Bilesuvar ve Beylakan gibi şehirlerde yoğun olarak; Şeki, Yevlak ve Gence gibi şehirlerde de az miktarda da olsa bir kaçkın hayatı yaşamaktadır. Azerbaycan dilinde bunlara “kaçkın” denilmektedir. Bugün, Azerbaycan’da 1 200 000 kaçkın yaşamaktadır kardeşler.

Kaçkın denilen göçmenlere altı yıl önce verilen çadırlar çürümüş; yerine, kamıştan, çamurdan evler yapılmış -Alman hükümeti, bir kısmına kerpiç ev vermiş- kamışların üzerleri yıkılmış, brandalar sökülmüş, çürümüştür. İnsanlar, okullara, fabrikalara, çiftliklere ve -tren vagonlarını ikiye ayırmak suretiyle- tren vagonlarına yerleştirilmiştir. Bugün, bu 1 200 000 insanın yaşadığı yerlerin pek çoğu eski tren vagonlarıdır.

Şimdi, Türk Kızılay’ı, Arap Hilal Cemiyeti gibi bazı kuruluşlar buralara hizmet götürmektedir; ama, Türk Kızılayının götürebildiği hizmet, ancak, 9 000 kişiyedir. Kırkbeş günde, kişi başına, 5 kilo un, 1 kilo şeker, 1 kilo 250 gram prinç, 1 kilo yağ ve 200 gram çay verilebilmektedir. 6 000 kişiye yardım eden Arap Hilal Cemiyetinin verdiği yardım ise, günde 1 ekmektir. Bunun dışında, Azerbaycan Neft Şirketi, yılda, miktarı değişen un ve fuel oil verebilmektedir.

Bu çevrede yaşamakta olan çocukların okula gidebilme oranı yüzde 20’dir. Okulların hiçbir malzemesi yoktur, camları yoktur, kitap, defter, eğitim malzemesi yoktur. Çadır şehirlerdeki çadır hastanelerinde kaçkın doktor ve hemşireler görev yapmakta; ancak, bu hastanelerde, hiçbir tıbbî cihaz, ilaç, enjeksiyon aleti, tansiyon aleti, aspirin ve kinin dahi bulunmamaktadır. Bunlar, Türk Kızılayının yerindeki tespitleridir. ABD’nin Rölyef Enternasyonal Şirketi, bir yıl evvel ilaç yardımını durdurmuştur. İlaçsızlık, temizlik maddelerinin yokluğu, şehirlerin kurulduğu toprakların özellikle tuzla kaplı olması sebebiyle, kalp, verem, kireçlenme, sıtma gibi hastalıkların bir veya ikisi, mutlaka herkeste vardır.

Arkadaşlar, bahsettiğim, Afrika’nın ortasında bir kabile hayatı değildir. Bugün, Sayın Cumhurbaşkanımızın deyimiyle “Kafkas Paktının” kurulması merhalesinde, Azerbaycan’ın, Gürcistan’ın ve Ermenistan’ın, daha iyi günlerde, dostluk içerisinde yaşama şartlarının arandığı bir dünyada, Kafkasya’nın göbeğindeki problemleri size aktarmaya çalışıyorum. Bu problemleri nasıl hallederiz, nasıl çözeriz, ne yaparız, bilemiyorum; ama, burada yaşayan insanların Türk soyundan gelen insanlar olduğunu, Müslüman kardeşlerimiz olduğunu, sizlere bir kere daha hatırlatmak istiyorum. Türkiye ne yapabilir? Türk Parlamentosu ne yapabilir? Hepimiz, elimizi vicdanlarımıza koyalım... Türk Kızılay’ı ne yapabilir? Sayın Cumhurbaşkanımız “Kafkas Paktını” kurmaya çalışıyor; ne yapabilir? Bütün bunları düşünmemiz lazım.

BAŞKAN – Sayın Yahnici, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

ŞEVKET BÜLENT YAHNİCİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Buradaki kaçkınların bir problemi de, Azerbaycan Hükümetinin ve Azerbaycan Devletinin kendilerine olan ilgisizliğidir. Bu problem de, büyük bir problem halindedir. Bu konu da, dostluğumuz ve birbirimize karşı güvenimiz itibariyle, Azerbaycan Cumhurbaşkanına söylenmesi ve hatırlatılması gereken bir konudur diye düşünüyorum; özellikle Sayın Cumhurbaşkanımız açısından, bir ricadır bu. Bütün bunları dile getirmek istedim.

Anlaşma veya fiilî durum sonucu işgal edilen toprakların geri alınmasına kadar kaçkınların hayatlarının idamesinin sağlanması için Birleşmiş Milletler nezdinde çalışmalar yapılmalıdır. Türk Kızılay’ı, yardım yaptığı insan sayısını artıracak çalışmalar yapmalıdır. Mümkünse, bütün dünyadaki yardım kuruluşları ve cemiyetleri bu konuda harekete geçirilmelidir. TRT, buraya dönük eğitim yayınları yapabilmelidir. Yüzde 20 okullaşmadan bahsettim...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ŞEVKET BÜLENT YAHNİCİ (Devamla) – Bütün bunlar büyük problemlerdir, bu bölge insanının problemidir. Bu problemlere duyarlı olmak ise, zannediyorum ki, kardeş Azerbaycan Halkı açısından bizim görevimizdir.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Yahnici.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Hükümet yok!..

BAŞKAN – Yok efendim; getirme halimiz de yok.

Sayın milletvekilleri, bugün, şirin bir ilimizin kurtuluş yıldönümü. Bu serhat kentimiz Ardahan’ın kurtuluş yıldönümü münasebetiyle, Ardahan Milletvekilimiz Sayın Faruk Demir söz istemişlerdir.

Ardahan’ın kurtuluş günü Ardahanlılara kutlu olsun diyoruz.

Ardahan’ın kurtuluş günü ve Ardahan’ın sorunlarıyla ilgili, Sayın Demir; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

3. — Ardahan Milletvekili Faruk Demir’in, Ardahan’ın sorunları ve kurtuluş günü münasebetiyle gündemdışı konuşması

FARUK DEMİR (Ardahan) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ardahan İlinin düşman işgalinden kurtuluşunun 79 uncu yıldönümü münasebetiyle söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle Yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Ardahan İli, yaklaşık 3 bin yıllık bir geçmişe sahip olup, tarihi Urartulara kadar uzanmaktadır. İlimiz, milattan sonra 628 yılında Hazar Türklerinin bir kolu olan Arda Türklerinin eline geçerek Ardahan adını almıştır. 1876-1877 Osmanlı-Rus savaşı sonrasında, savaş tazminatı olarak, 1878 yılında Berlin Antlaşmasıyla Ruslara bırakılan Ardahan, 1921 yılında yeniden Anadolu topraklarına katılmıştır. Cumhuriyetimizin ilanından sonra il olan Ardahan, 1926 yılında ilçe yapılarak Kars İline bağlanmıştır. Daha sonra, 1992 yılında müktesep hakkını geri almış ve Türkiye Cumhuriyetinin 75 inci ili olarak ilan edilmiştir. Ardahan İlinin il olmasında, dönemin hükümetine, parlamentosuna, emeği geçen herkese, hemşerilerime, Sayın Ardahan Halkına çok teşekkür ediyorum.

Onurlu, yurtsever ve şanlı bir geçmişe sahip olan ilimiz Ardahan’ın, düşman işgalinden kurtuluşunun 79 uncu Yıldönümünü kutluyor, tüm hemşerilerime saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kurtuluş günümüz münasebetiyle, Ardahan İlimizin bugünkü durumuyla ilgili bazı bilgiler sunmak ve Ardahanımızı henüz görmemiş olan siz değerli milletvekillerimize de tanıtmak istiyorum.

1997 genel nüfus sayımına göre, Ardahan İlimizde 133 735 yurttaşımız yaşamaktadır. Nüfusun yüzde 74,2’si kırsal, yüzde 25,8’i ise kentsel kesimde yaşamaktadır.

Ardahan İlimizin toplam yüzölçümü 5 576 kilometrekaredir ve kilometrekare başına da 33 kişi düşmektedir.

Ardahan İline bağlı olan ilçeler şunlardır: Çıldır, Damal, Göle, Hanak ve Posof.

Beldelerle birlikte 9 belediyesi ve 240 adet köyü bulunmaktadır.

İlimizde okuma-yazma oranı ise yüzde 97 seviyesindedir.

Gürcistan ve Ermenistan ile sınır uzunluğumuz 105 kilometre olup, kişi başına millî gelirimiz 1 150 dolardır. Bu ortalama, Türkiye sathında 3 500 dolar civarındadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ilimizin en büyük sorunu olan işsizlik ve ekonomik sıkıntılardan sonra köy yolları ve içmesuyu problemleri gelmektedir. Ardahan İlinin genelinde 1 739 kilometre köy yolu vardır. Üzülerek ifade ediyorum, bu 1 739 kilometrelik köy yolundan sadece ve sadece 10 kilometrelik kısmı asfalt yoldur ve bu 10 kilometrelik asfalt yol, 1999 yılında; yani, geçen sene, il özel idare kanalıyla yapılmıştır. Ardahan köylüsü, kendi köyünde asfalt yolu tanıyamamıştır.

Köy yollarımızdaki bu durum, köy içmesularında da kendisini göstermekte ve köy içmesularında da durum pek farklı değildir. Ardahan İlimizin mevcut 240 köyünde içmesuyu tablosu ise şöyle:

16 köyümüzde hiç su bulunmamaktadır. Bu köylülerimiz, kışın kar eritip su içerler, yazın da, hayvanları vasıtasıyla, en yakın köylerden kendilerine içmesuyu temin ederler.

Yine, 27 köyümüzde yetersiz derecede çeşmeler; yani, zaman zaman kuruyan kaynaklar mevcuttur.

Ardahan İlimizin, maalesef, 53 şanslı köyü vardır. Bu 53 köyde şebeke sistemiyle evlere su verilmekte ve herkes suyunu rahatlıkla kullanabilmektedir. Bu 53 köyümüzün büyük çoğunluğu da, geçtiğimiz ikibuçuk yıl içerisinde içmesuyu şebeke sistemine kavuşmuştur.

Ardahan köylüsü, bu sorunlarının bir an önce çözülmesini hükümetimizden beklemekte ve bize güvenmektedir. Biz de hükümetimize çok güveniyoruz. Özellikle, Köy Hizmetlerinden Sorumlu Sayın Bakanımıza büyük görevler düşüyor; kendisine, yapacağı hizmetlerden dolayı, şimdiden, Ardahan Halkı adına çok teşekkür ediyorum.

Bir önemli sorunumuz Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızla ilgilidir; çünkü, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın Ardahan’da SSK il müdürlüğü bulunmamaktadır. SSK’lı 1 631 yurttaşımız vardır ve bunlar maaşlarını almaktadır. Ayrıca, emekli olanlar da maaşlarını alabilmek için Kars’a veya bir reçete yazdırmak için en yakın il olan, yine, Kars’a gitmek zorunda kalmaktadırlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ardahan’ın en önemli sorunlarından birisi, dediğimiz gibi, işsizlik ve göçtür...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Demir, 1 dakika eksüre veriyorum; lütfen toparlayınız.

FARUK DEMİR (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bunun durdurulabilmesi için, ülkemize Ardahan’dan girmesi planlanan doğalgaz dönüşüm santralının, Ardahan halkına moral ve istihdam sağlaması için, Ardahan’da kurulmasını; ayrıca, Kura Projesi kapsamındaki Durançam, Beşikkaya, Burmadere ve Köroğlu Barajlarının temellerinin bir an önce atılması, yöre halkının, yıllardır, umutla beklediği bir olaydır.

Ayrıca, Gürcistan’la olan Aktaş Sınır Kapımız -Türkiye tarafından bütün altyapısı ve teçhizatı tamamlandığı halde- bir türlü açılmamaktadır. Bunu da, tekrar, ilgili bakanlıklardan Ardahan halkı adına istiyoruz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu duygu ve düşüncelerle, Ardahan İlimizin düşman işgalinden kurtuluşunun 79 uncu Yıldönümünü tekrar kutluyor, bir an önce sorunlarından da kurtulmasını diliyor; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkürler. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Demir.

Ardahan İlinin kurtuluş günü, Ardahanlılara ve Türkiye’ye kutlu olsun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yerimden bir açıklamada bulunabilir miyim...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, galiba, hükümetten, üç değerli konuşmacı arkadaşımıza yine cevap yok. İlginçtir, iktidara mensup milletvekili arkadaşlarımız, birtakım problemleri Parlamento gündemine taşıdıkları halde, sayın bakanların bunlara bile ilgi göstermemeleri, üzücü bir olay.

Ancak, bir üzüntümü ifade etmek isterim. Türkiye Cumhuriyetinin en önemli müessesesi Türkiye Büyük Millet Meclisidir. Değerli bir arkadaşımız, dışpolitikadaki gelişmelerle ilgili gündemdışı bir konuşma yaptığı halde, Dışişleri Bakanlığı, âdeta, dışilişkilerle ilgili bütün konuları dışarıda birebir halletmek gibi bir gayretin içerisinde gözüküyor. Aslında, bu Parlamento, bu konuların hepsine bütün detayıyla vakıf olmak makamında bir müessesedir. Hükümeti bu konuda uyarıyor, bir milletvekili olarak, Sayın Dışişleri Bakanını ve ilgilileri, mutlaka, bu Parlamentoyu, layık olduğu ciddiyetle muhatap kabul etmesini arz ediyor; teşekkür ediyorum. (FP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Kapusuz.

Gündemdışı konuşmaya yanıt verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Başkanlığın Genel Kurula diğer sunuşları vardır.

Komisyonlardan, 7 adet istifa önergesi vardır; okutuyorum.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. — İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak’ın (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/138)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görev almış olduğum (9/27) esas numaralı Başbakanlık örtülü ödeneğini kanuna aykırı şekilde kullandıkları iddiasıyla eski Başbakan Tansu Çiller ve eski Maliye Bakanı İsmet Attila hakkında Soruşturma Komisyonundan istifa etmek istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Erdoğan Toprak

İstanbul

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

2. —  İstanbul Milletvekili Necdet Saruhan’ın (9/32) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/139)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(9/32) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonundaki görevimden (9/27) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda da görevli bulunduğum için istifa ediyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

Necdet Saruhan

İstanbul

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

3. — İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert’in (9/33) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/140)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İki soruşturma komisyonuna seçilmiş olmam nedeniyle; (9/33) esas numaralı Körfez geçişiyle ilgili Soruşturma Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Hüseyin Mert

İstanbul

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

4. — Kırklareli Milletvekili Cemal Özbilen’in (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/141)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka komisyonlarda görev aldığımdan, (9/39) esas numaralı Soruşturma Komisyonu üyeliğinden çekilmek istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Cemal Özbilen

Kırklareli

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

5. — İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/142)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İzmit Körfez geçiş projesi ihalesinde devletin zarara uğratılmasına göz yumarak görevini kötüye kullandığı iddiasıyla Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında açılmış olan (9/39) esas numaralı Soruşturma Komisyonu toplantılarına, yoğun yurtdışı görevim nedeniyle devamlı katılma imkânım olamayacağı gerekçesiyle, komisyon görevinden istifamın kabulünü arz ederim.

Saygılarımla.

Atilla Mutman

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

6. — Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun (9/40, 41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/143)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görev almış olduğum (9/40, 41) esas numaralı Soruşturma Komisyonu üyeliğinden, başka komisyonda da üye bulunmam nedeniyle istifa ediyorum.

Gereğini bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Bartın

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

7. — Ankara Milletvekili Birkan Erdal’ın (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/144)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başka bir komisyonda görev aldığımdan (9/42) esas numaralı Soruşturma Komisyonu üyeliğinden çekilmek istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Birkan Erdal

Ankara

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 ilâ 8 inci sıralarında, Anayasa ve Adalet Komisyonları üyelerinden kurulu karma komisyonun, bazı milletvekillerinin yasama dokunulmazlıklarına ilişkin raporları vardır; ayrı ayrı okutup, bilgilerinize sunacağım:

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. — İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/346) (S. Sayısı : 339) (1)

(1) 339 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.10.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 30.11.1999 günlü raporuyla, görevi kötüye kullanmak suçu isnat olunan İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, İstanbul Milletvekili Aydın Ayaydın hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

2 nci sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

2. – Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/347) (S. Sayısı : 340) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça 1.10.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Amasya Milletvekili Akif Gülle’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 30.11.1999 günlü raporuyla, 2886 sayılı Devlet İhale Kanununa muhalefet suçu isnat olunan Amasya Milletvekili Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını, ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması

(1) 340 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Amasya Milletvekili Akif Gülle hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

3 üncü sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

3.- Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/348) (S. Sayısı: 341) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.10.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 30.11.1999 günlü raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Niğde Milletvekili Doğan Baran hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Niğde Milletvekili Doğan Baran, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Niğde Milletvekili Doğan Baran hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

(1) 341 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

4 üncü sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

4.- Niğde Milletvekili Mükerrem Levent’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/349) (S. Sayısı: 342) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.10.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Niğde Milletvekili Mükerrem Levent’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 30.11.1999 günlü raporuyla, 298 sayılı Kanuna muhalefet suçu isnat olunan Niğde Milletvekili Mükerrem Levent hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Niğde Milletvekili Mükerrem Levent, komisyonumuza yazılı olarak savunmasını vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Niğde Milletvekili Mükerrem Levent hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

5 inci sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

5.- Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/350) (S. Sayısı: 343) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 1.10.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 30.11.1999 günlü raporuyla, sahte özel evrak tanzim etmek suçu isnat olunan Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

(1) 342 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(2) 343 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Diyarbakır Milletvekili Nurettin Atik hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

6 ncı sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

6.- Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/394) (S. Sayısı: 344) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 18.11.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan’ın yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 22.12.1999 günlü raporuyla, sahte hususi evrak düzenleme k suçu isnat olunan Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği de dikkate alınarak, Amasya Milletvekili Gönül Saray Alphan hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

(1) 344 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

7 nci sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

7.- Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/397) (S. Sayısı : 345) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça 18.11.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi’nin yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında Başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 22.12.1999 günlü raporuyla, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa muhalefet suçu isnat olunan Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak, böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlaşıya dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Denizli Milletvekili Hasan Erçelebi hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

8 inci sırada yer alan karma komisyon raporunu okutuyorum:

8.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi ve Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu (3/412)(S.Sayısı:346) (2)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Başkanlıkça, 8.12.1999 tarihinde karma komisyonumuza gönderilen Antalya Milletvekili Kemal Çelik’in yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkında başbakanlık tezkeresi, İçtüzüğün 132 nci maddesine göre kurulan hazırlık komisyonuna incelenmek üzere verilmiştir.

Hazırlık komisyonu, inceleme sonucunu özetleyen 22.12.1999 günlü raporuyla, hizmet sebebiyle emniyeti suiistimal suçu isnat olunan Antalya Milletvekili Kemal Çelik hakkındaki kovuşturmanın milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine karar vermiştir.

(1) 345 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(2) 346 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Antalya Milletvekili Kemal Çelik, komisyonumuza gelerek sözlü savunmasını yapmıştır, yazılı olarak savunmasını vermiştir.

Dosyada bulunan belge ve bilgiler ile hazırlık komisyonu raporunu inceleyen karma komisyonumuz, bütün demokratik ülkelerde yasama meclisleri üyelerine, yasama görevlerini gereği gibi yerine getirebilmelerini sağlamak amacıyla bazı bağışıklıkların (dokunulmazlıkların) tanındığını; ancak böyle farklı bir statünün onları ayrıcalıklı ve hukukun dışında bir grup haline getirmek için olmadığını; tersine, yasama görevinin kamu yararına uygun biçimde yapılabilmesi için Meclis çalışmalarına engel olunmaması ve bağımsızlıklarının bir başka yönden de güvence altına alınması amacına yöneldiğini göz önüne almıştır. Anayasanın 83 üncü maddesinin de bu anlayışa dayandığı ve bu amacı taşıdığı açıktır. Bu nedenlerle ve isnat olunan eylemin niteliği dikkate alınarak, Antalya Milletvekili Kemal Çelik hakkındaki kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine oy çokluğuyla karar verilmiştir.

Raporumuz Genel Kurulun bilgilerine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa saygıyla sunulur.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sayın milletvekilleri, okunan bu raporların hepsi, kovuşturmanın, milletvekilliği sıfatının sona ermesine kadar ertelenmesine ilişkindir. 10 gün içerisinde itiraz olunmadığı takdirde, bu raporlar kesinleşmiş olacaktır.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

İstanbul Kurtköy Havaalanı ihalesi için hazırlanmış olan protokol hükümlerini dikkate almadan, ihalenin, NATO-ENF Dairesi tarafından gerçekleştirilmesini sağladığı iddiasıyla, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

V. — SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. — (9/18) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubunun, 1 üyelik için, 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Ayşe Nazlı Ilıcak (İstanbul)

Mahfuz Güler (Bingöl)

Hüseyin Arı (Konya)

Adayların adları torbaya konulmuştur.

Torbadan bir isim çekiyorum:

Ayşe Nazlı Ilıcak (İstanbul)

Mevzuata aykırı bir şekilde, İstanbul’da yeni turizm merkezleri ilan ettiği ve bu suretle partizanlık yapılmasına yol açtığı iddiasıyla, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz hakkında kurulan (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

2. — (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubunun, 1 üyelik için, 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Esvet Özdoğu (Ankara)

Ahmet Sancar Sayın (Antalya)

Saffet Başaran (İzmir)

Adayların isimleri torbaya konulmuştur.

Torbadan bir isim çekiyorum:

Esvet Özdoğu (Ankara)

İzmit SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayii A. Ş’ye bedelsiz verdiği iddiasıyla, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret eski Bakanı Yalım Erez hakkında kurulan (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

3. — (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubunun, 1 üyelik için, 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Hüseyin Tayfun İçli (Ankara)

Mustafa Karslıoğlu (Bolu)

Rahmi Sezgin (İzmir)

Adayların adları torbaya konulmuştur.

Torbadan bir isim çekiyorum:

Rahmi Sezgin (İzmir)

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce 1996 Aralık ayında gerçekleştirilen personel sınavında usulsüzlük yaptığı iddiasıyla, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Necati Çelik hakkında kurulan (9/31) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Fazilet Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

4. — (9/31) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Fazilet Partisinin, 1 üyelik için, 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Fethullah Erbaş (Van)

Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

Ali Gören (Adana)

Adayların adları torbaya konulmuştur.

Torbadan isim çekiyorum:

Ali Gören (Adana)

İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde, ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını önlediği, firma seçiminde yanlı davrandığı iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulan (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

5. — (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anavatan Partisinin, 1 üyelik için, 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Cengiz Aydoğan (Antalya)

Cengiz Altınkaya (Aydın)

Şükrü Yürür (Ordu)

Adayların adları torbaya konulmuştur.

Torbadan bir isim çekiyorum:

Şükrü Yürür (Ordu)

Telsim ve Turkcell firmalarıyla imzalanan sözleşmelere ve 4046 numaralı Özelleştirme Kanunu hükümlerine aykırı davrandığı iddiasıyla, eski Başbakan Ahmet Mesut Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Necdet Menzir hakkında kurulan (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için seçim yapacağız.

6. — (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Anavatan Partisinin, 1 üyelik için 3 kat olarak gösterdiği adayların isimlerini okuyorum:

Ataullah Hamidi (Batman)

Kenan Sönmez (Bursa)

Enis Sülün (Tekirdağ)

Adayların isimleri torbaya konulmuştur.

Torbadan bir isim çekiyorum:

Kenan Sönmez (Bursa)

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince sözlü soruları görüşmüyoruz ve Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlayacağız.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

9.- Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve İçişleri ve Çevre Komisyonları Raporları (1/393) (S.Sayısı: 89)

BAŞKAN – Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Tasarının görüşülmesi ertelenmiştir.

Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

10. - Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/396) (S.Sayısı: 53) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde şu ana kadar söz isteği...

TURHAN GÜVEN (İçel) – DYP Grubu adına Sayın Değer konuşacak.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına Sayın Değer.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yazıyordum da...

BAŞKAN – Efendim, yazılı gönderirseniz, daha iyi olacak; diğer gruplardan da rica ediyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, çok süratli hareket ediyorsunuz; yetişemiyoruz size.

BAŞKAN – Sayın Güven, gündemi gruplar oluşturuyor, ben oluşturmuyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Sait Değer; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA M. SAİT DEĞER (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun tasarısı, Türk Silahlı Kuvvetlerinde onbeş yıl mecburî hizmet yapan veya en az on yıl sözleşmeli olarak hizmet yaptıktan sonra, sözleşmeleri uzatılmadığı için ayrılanların, silah ruhsatı almalarına imkân sağlamaktadır.

Değerli arkadaşlar, konuşmama başlamadan önce, ülkemizdeki silahlanmayla ilgili birkaç söz söylemek istiyorum. Türkiye’de silahlı vatandaş sayısı, Türk Silahlı Kuvvetlerinin asker sayısını geçmiştir. Toplumda görülen silahlanma yarışının önüne geçmek gerekmektedir. Türkiye’de kimlerin silah ruhsatı alarak tabanca taşıdığına bakmak lazımdır. Gerçekten ihtiyacı olanlara ise binbir zorluk çıkarılmaktadır. Biz, millet olarak silaha meraklıyız. Güvenlik gerekçesiyle alınan silahlarla, önünde sonunda, kan dökülüyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün açıklamalarına baktığımız zaman, ruhsatlı silahların da birçok olayda kullanıldığı tespit edilmektedir. Üzülerek belirtiyorum ki, ülkemizde silah ruhsatı almak çok zor değil. Doktorlarımız, ne kadar, sağlıklı kişilerin silah ruhsatı alabilmeleri için imza atsalar da, bu kişiler, psikolojik olarak kendilerini her an kontrol etmeyebilirler. Bunun örneklerini yıllardır televizyonlardan üzülerek izliyoruz. Düğünlerde, askere uğurlamalarda, maç sonralarında eğlence amacıyla kullanılarak masum yavrularımızın, insanlarımızın ölümüne yol açan, sözde kutlamaları, dehşetle takip ediyoruz.

Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun rakamlarına göre, yılda, 12 trilyonluk, 35 000 silah satılıyor ve silahla suç işleyenlere, yani, meskûn mahalde ateş etmek, tedbirsizlik sonucu ölüme ve yaralanmaya sebep olmak gibi suçlara verilen hafif hapis ve para cezaları caydırıcı etki yaratmıyor. Ülkemizde, her gün, silahlanmanın acısını derinden duymaya başlıyoruz. Gündemimizde sürekli yer alan bu olayları görmezden gelmek mümkün değildir. Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı da Türk Silahlı Kuvvetlerinde belli bir süre görev yaptıktan sonra ayrılanlara silah ruhsatı vermek için düzenlenmiştir.

(1) 53 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Mesleğim gereği, bu konuya girmeden önce, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin birkaç özelliğinden bahsetmek istiyorum. Sadece ülkemizde değil, tüm dünyada oldukça itibarlı yeri olan Türk Silahlı Kuvvetleri, iki noktaya çok önem vermektedir: Bunlardan bir tanesi, disiplin, diğeri ise, vatandaşlar üzerinde bıraktığı sevgi ve saygıya dayalı itibarıdır. Bu iki husus, büyük itinayla, sadece komutanların titizliğiyle değil, aynı zamanda mevcut yasalarla da korunmalıdır.

Ayrıca, Türk Silahlı Kuvvetleri camiasının -ki, bu camiaya cumhuriyetimizin kuruluşundan beri üniformalarıyla hizmet edip şimdi emekli olanlar da dahil- bu saygın kurumun zedelenmesini, tahrip edilmesini kabul etmesi mümkün değildir.

Gündemimizde yer alan konu, ülkemizde oldukça hassas bir konu olan, Türk Silahlı Kuvvetleri personeliyle ilgili bir tasarıdır. Şu andaki uygulamaya göre, emeklilik hakkını kazanmış olan askerî personele silah edinme imkânı verilmektedir. Ancak, uzun süre görev yapmış olsa dahi emeklilik hakkını kazanmayanlara bu imkân tanınmamaktadır. Bu durumda, onbeş yıl gibi uzun bir süre zorunlu hizmet yaptıktan sonra istifa ederek görevden ayrılan veya on yıl sözleşmeli olarak görev yaptıktan sonra, sözleşmelerinin uzatılmaması nedeniyle veya kendi istekleriyle görevden ayrılanlara silah edinme imkânı verilmemektedir. Bu durumda, emeklilik hakkını kazananlara can güvenliklerini sağlamak amacıyla silah ruhsatı verilirken, çeşitli nedenlerle emekli olmayanların can güvenliklerinin sağlanması için herhangi bir güvence verilmemiştir.

Askerî personel, muvazzaflık döneminde, ilk nasıp hakkı olarak veya özel mevzuat uyarınca, bedeli karşılığında silah edinebilmektedir. Emekli olunması durumunda, bu şekilde edinilen silahların kimliklere işlenmesi ruhsat yerine geçmekte, ayrıca bir belge istenilmemekte ve işlemler, ilgili kuvvet komutanlıklarınca ve Jandarma Genel Komutanlığınca yapılmaktadır.

Silahlı Kuvvetler bünyesinde, terörle mücadele de dahil, çeşitli görevlerle on onbeş yıl gibi uzunca bir süre hizmet veren personelin -disiplinsizlik, tart, ihraç, yetersizlik, başarısızlık ve mahkûmiyet gibi nedenlerle uzaklaştırılanlar hariç- kendi istekleriyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılmak durumunda kalmaları nedeniyle, ellerinde bulundurdukları silahlar için sivil statüde işlem görmeleri, bazı koşullarla ve ücretle ruhsat almaları, bu personelin Silahlı Kuvvetlerimize olan bağlılıklarını ve terör odaklarının hedefi olmaları nedeniyle, can güvenliklerini olumsuz etkilemektedir.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısının 1 inci maddesinde, bu eşitsizlik kaldırılmaktadır. Kanun tasarısının 2 nci maddesinde ise, bir adetten fazla zoralım silah edinilmesinin önlenmesi amaçlanmaktadır. Kanunda miktar kısıtlaması olmadığından, birden fazla silah edinme istekleriyle karşı karşıya kalınmakta, bu da, bazı sorunlara neden olmaktadır.

Ele geçen ve zoralımına karar verilen silahlardan satışa çıkarılanların miktarının normal talebi karşılamadığını da hepimiz biliyoruz. Durum böyleyken, bu silahların bir kişide birden fazla bulundurulması, ihtiyacın karşılanmamasına da yol açmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, gerek personeline ilişkin gerekse ihtiyaçlara cevap vermesi açısından bazı düzenlemelerin yapılması kaçınılmazdır. Türk Silahlı Kuvvetlerini, 21 inci Yüzyıla girerken, her açıdan yeterli, ihtiyaçlara cevap verecek konuma getirmemiz kaçınılmazdır. Ülke olarak, içinde bulunduğumuz bu kritik dönemde, vatanın ve Türk Milletinin bölünmez bütünlüğü için mücadele eden personelimizin, görevi bittikten sonra da, kendi can güvenliklerinin temini için gerekli şartları hazırlamamız gerekmektedir. Vatanı, milleti, bayrağı, şeref ve namusu korumak adına görev yapan Türk Silahlı Kuvvetleri personeli için gerekli desteği ve üzerimize düşen görevi, Doğru Yol Partisi olarak samimiyetle yerine getireceğimizi belirtmek istiyorum.

Grubum ve şahsım adına, bu tasarının hayırlı olmasını temenni eder, saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Değer.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, İstanbul Milletvekili Hüseyin Mert; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA HÜSEYİN MERT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 53 sıra sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişlik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına ait Demokratik Sol Parti Grubunun düşüncelerini belirtmek üzere huzurunuzdayım. Hepinize, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubum adına saygılar sunarım.

Hepinizin bildiği gibi, ülkemizde, ateşli silahların imali, ithali, alım satımı, taşınması ve bulundurulması konularında etkin bir devlet denetimi, 1953 yılında yürürlüğe giren 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunla sağlanmıştır.

Görüşmekte olduğumuz tasarının 1 inci maddesi, 6136 sayılı Yasanın 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin (A) alt bendi ile ikinci fıkrasını değiştirmektedir.

Sözü geçen bent, eski haliyle, muvazzaflık dönemini tamamlayarak emekliliğe hak kazanmış olan Kara, Deniz, Hava Kuvvet Komutanlıkları ile Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Muhafaza Komutanlığı mensubu subay ve assubaylara, kimlik kartlarına işlenmek şartıyla ateşli silah taşıma ve bulundurma hakkı vermekteydi. Aynı bentte, bu personelden mahkeme kararıyla ya da haklarında verilen mahkûmiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tart ve ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 926 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (c) bendi uyarınca disiplinsizlik veya ahlakî durum sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlar veya 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanunun 2 nci maddesi gereğince emekli edilenlerin bu haktan yararlanamayacağı belirtilmekteydi. Getirilen düzenlemeyle, zorunlu hizmet dönemini tamamladıktan sonra istifa ederek görevinden ayrılan veya 10 yıl sözleşmeli olarak görev yaptıktan sonra sözleşmelerinin uzatılmaması nedeniyle ya da kendi istekleriyle görevlerinden ayrılanlara da, emekliye ayrılan Silahlı Kuvvetler mensupları gibi aynı haktan yararlanma olanağı sağlanmaktadır.

Ülkesini savunma ve asayişi koruma adına Silahlı Kuvvetlerdeki en az çalışma sürelerini başarıyla tamamlayarak istifa veya istifa etmiş sayılmak suretiyle görevlerinden ayrılan bu personelin, sivil hayatlarında da, birlikte görev yaptığı diğer arkadaşları gibi can güvenliklerini sağlayabilmeleri için aynı haklardan yararlanarak sivil statüde işlem görüp, özel koşullarda ve ücretle ruhsat almak zorunda kalmadan silah bulundurabilmeleri ve taşıyabilmeleri son derece doğal ve yerinde bir uygulama olacaktır.

Tasarının aynı bendinde, sözü geçen personelden, bu kanunun hükümlerinden yararlanamayacaklar açıklıkla belirtilmiştir. Buna göre, mahkeme kararıyla ya da haklarında verilen mahkûmiyet kararının sonucu olarak Türk Silahlı Kuvvetlerinden tart ve ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar, 926 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (c) bendi uyarınca, çeşitli nedenlerle Silahlı Kuvvetlerden ayrılacak subaylar hakkında yapılacak işlemlerden disiplinsizlik veya ahlakî durum sebebiyle ayrılanlar; 3269 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca, disiplinsizlik ve ahlakî nedenlerle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun görülmeyip sözleşmeleri feshedilen uzman erbaşlar; 3466 sayılı Kanunun 15 inci maddesi uyarınca haklarında “disiplinsizlik ve ahlakî durumları nedeniyle Silahlı Kuvvetlerde kalması uygun değildir” şeklinde sicil düzenlenerek meslekten çıkarılan uzman jandarmalar; 3269 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca sözleşmelerinin imzalanmasından sonra ilk iki aylık intibak dönemi içerisinde göreve intibak edemeyenler ile ayrılmak isteyip sözleşmeleri feshedilen ya da görevde başarısız olup da kendilerinden istifade edilemeyeceği anlaşılıp ilişkileri kesilen uzman erbaşlar; 3466 sayılı Kanunun 13 üncü maddesi gereğince, en fazla bekleme süreleri sonunda terfi edemeyip ya da bir rütbede en fazla iki defa kademe ilerlemesi yapamayarak ilişikleri kesilen uzman jandarmalar ile yine 3466 sayılı Kanunun 16 ncı maddesi gereğince, stajer olarak görevbaşı eğitimine tabi tutulanlardan başarısız olan ya da mahkeme kararlarıyla rütbesi geri alınarak Jandarma Genel Komutanlığının onayıyla ilişikleri kesilen uzman jandarmalar; 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2 nci maddesi gereğince, sıkıyönetim komutanlarının bölgelerinde genel güvenlik, asayiş ve kamu düzeni açısından çalışmaları sakıncalı görülenler veya hizmetleri yararlı olmayan kamu personelinden, statülerine göre sıkıyönetim bölgesi dışına atanan veya sıkıyönetim bölgesi dışına atanmak üzere görevden uzaklaştırılma istemiyle haklarında işlem yapılanlar bu kanun hükümlerinden yararlanamayacaklardır.

4 numaralı bendin ikinci fıkrası da, (a) alt bendinde yapılan değişikliklere uygun olarak yeniden düzenlenmiş ve fıkranın başındaki “emekli subay ve assubaylar” girişi “4 numaralı bendin (a) alt bendinden istifade edenler” olarak değiştirilerek (a) alt bendiyle uyumluluk sağlanmıştır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 2 nci maddesi ise, yine 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun değişik 10 uncu maddesine yeni bir düzenleme getirmektedir. Bildiğiniz gibi, bu madde, 1981 yılında değiştirilen en son haliyle, mahkemelerce zoralımına karar verilen veya güvenlik kuvvetlerince herhangi bir şekilde ele geçirilen ateşli silahlar ile mermiler ve bıçakların tasarrufuyla ilgilidir. Yasaya göre bu tasarruf Millî Savunma Bakanlığına verilmiştir ve Millî Savunma Bakanlığı bu silahlarla, öncelikle Jandarma Genel Komutanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, MİT Müsteşarlığı ve Gümrük Muhafaza Genel Müdürlüğünün silah ve mermi ihtiyaçlarını karşılamak durumundadır.

Aynı maddede, devamla, Millî Savunma Bakanlığı emrine verilen ateşli silahların Türk Silahlı Kuvvetleri ve diğer kurumların ihtiyacını karşıladıktan sonra artan miktarlardan bir kısmının, özel kanunlara göre silah taşıma yetkisini haiz olan veya Bakanlar Kurulu kararıyla silah taşımalarına ve zatî silah edinmelerine izin verilen kişilere, bedeli takdir suretiyle ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu aracılığıyla satışına Millî Savunma Bakanlığı yetkili kılınmıştır. Yine, bu maddeye ek fıkra olarak getirilen hükme göre, Emniyet Genel Müdürlüğünce zatî silah edinmelerine izin verilen polislere, bu silahlardan tabanca niteliğinde olanlardan, takdir olunan bedellerinin yarısı bir bedelle ve bir adet olarak satın almada öncelik verilmektedir. Dikkat edilirse, bu maddede, ek maddeyle belirtilen zatî silah edinmelerine izin verilen polislerin, bu silahlardan tabanca niteliğinde olanları, takdir olunan bedellerinin yarısı bir bedelle ve bir adet olarak satın alınmasında öncelik hakkı olduğu ve bedelin tamamının ödenmesi halinde silah taşıma yetkisini haiz olan ve Bakanlar Kurulu kararıyla silah taşımalarına ve zatî silah edinmelerine izin verilen kişilere istenildiği kadar silah verilebileceği sonucu çıkmaktadır.

Yapılan düzenlemede, bundan böyle, zoralım olarak adlandırılan bu silahlardan her hak sahibine yalnızca bir adet verilmesi hükmü getirilmektedir. Hak sahibi olan kişilerin bu silahlara düşük ücretle sahip olma olanakları ve bundan dolayı konuya ticarî olarak yaklaşmalarını engelleme gayretleri bir arada düşünülecek olursa, yapılan bu düzenlemenin kanundaki bir boşluğu doldurması ya da başka bir bakış açısıyla, hakkın suiistimalinin engellenerek, tüm hak sahiplerinin fazlaca beklemeden bu haktan yararlanmasına olanak sağlanmaktadır.

Sayın milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına kanun tasarısına Grup olarak olumlu oy vereceğimizi bildirir, beni dinleme lütfunda bulunan Yüce Kurulunuza, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubum adına saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederiz Sayın Mert.

Fazilet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Osman Aslan.(FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA OSMAN ASLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 53 sıra sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; malumlarınız olduğu üzere, 10.7.1953 tarih ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun, 1953 yılından bu yana 11 kere değişikliğe uğramıştır. Yapılan bu değişikliklerin çoğu, silah bulundurma ve taşımaya esneklik getirmeye ve kapsamını genişletmeye yöneliktir.

Bu defa, yukarıda adı geçen 6136 sayılı Kanunun 7 nci ve 10 uncu maddelerinde yapılmak istenen değişikliklerle, yine, bir bakıma, silah taşıma ruhsatının kapsamı genişletilmektedir. 7 nci maddenin 4/A bendine göre, normal şekilde emekliye ayrılan subay ve assubaylar ruhsatlı silah taşıyabilmekteyken, yeni tasarıyla, onbeş yıllık mecburî hizmet yükümlülüğünü yerine getirerek ayrılan veya en az on yıl sözleşmeli çalıştıktan sonra sözleşmesi yenilenmeyerek Türk Silahlı Kuvvetlerinden ayrılmak zorunda kalan askerî personelin de, ruhsat işlemleri yönünden, emekliler gibi muameleye tabi tutulması sağlanıyor. Son derece yerinde ve isabetli olan bu değişiklikle, önemli bir eşitsizlik de önlenmiş oluyor.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şöyle ki, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinde, terörle mücadele dahil, çeşitli kritik görevlerde on onbeş yıl gibi uzunca bir süre vukuatsız olarak hizmet veren personelin, kendi istekleriyle Silahlı Kuvvetlerden ayrılma durumunda kalmaları nedeniyle, ellerinde bulunan silahlar için sivil statüde işlem görmeleri, bazı şartlarla ve ücretle ruhsat almak zorunda kalmaları, bu personelin Silahlı Kuvvetlere olan bağlılıklarını ve terör odaklarının hedefi olmaları nedeniyle can güvenliklerini olumsuz yönde etkileyebilmektedir.

Mezkur kanunun 7 nci maddesinin son fıkrasında yapılmak istenen değişiklik, yine, silah bulundurma ve taşıma ruhsatıyla ilgiliyse de, burada, esneklik değil, kısıtlama getirilmektedir. 6136 sayılı Kanunun 7 nci maddesinin son fıkrasında, ateşli silahlarla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlara, affa uğramış olsalar bile, hiçbir suretle ateşli silah taşıma veya bulundurma izni verilemeyeceği hükmü yer almaktadır. Maddede geçen “cürümlerden” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve kabahatlerden” ibaresi eklenerek, yerleşmiş örf, âdet ve gelenekler nedeniyle düğünlerde, millî maçlarda veya yeni yılı karşılamada meskûn mahallerde havaya ateş açarak ölüm ve yaralanmalara sebebiyet verenlerin ruhsatları iptal edilerek önemli bir caydırıcılık sağlanmıştır.

Bu tür hareketlerin sevinç belirtisi olduğu söylenmekteyse de, olayın psikolojik boyutu üzerinde kısaca durmak istiyorum. Belki, bu tür olaylar, baskı altında tutulan, gösteri ve yürüyüş kanunlarıyla ve diğer birçok yasaklamalarla vatandaşın sesini soluğunu kesen sisteme karşı bir tepkidir. Kendisini yazılı veya sözlü ifade edemeyen vatandaşın, fırsattan istifade, silahını konuşturarak bir deşarj olma eylemi de olabilir. Nitekim, bazı maçlardan sonra topluluk psikolojisinin devreye girerek etrafın yakılıp yıkılması, gelişmiş demokratik ülkelerde ise bu tür sevinçlerin eyleme dönüşmemesi düşündürücüdür. Dolayısıyla, demokratikleşme yolunda atılacak adımlarla birlikte bu tür sorumsuzlukların da ortadan kalkacağı kanaatindeyim.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yukarıdaki düzenleme paralelinde, Ceza Kanununun 551 inci maddesinde, ateşli silahlarla işlenen cürümler için öngörülen cezalar kabahatlere de teşmil edilmiş ve söz konusu cezalar artırılmak suretiyle güncel hale getirilmiştir. Dolayısıyla, sorumsuzluk örneği sergileyerek meskûn mahalde silah sıkmak suretiyle vatandaşın can ve mal kaybına yol açanlara hiçbir suretle ateşli silah bulundurma veya taşıma izni verilemeyerek, İçişleri Komisyonumuzun, insan hayatının kutsallığından hareketle çok isabetli bir karara daha imza attığı görülmektedir.

Diğer taraftan, mezkûr kanunun 10 uncu maddesine göre, mahkemelerce zoralımına karar verilen veya güvenlik güçlerince ele geçirilen ateşli silahlarla mermiler ve bıçaklar, bir tutanak karşılığı Millî Savunma Bakanlığı emrine verilir. Millî Savunma Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve benzeri kurumların ihtiyaçları karşılandıktan sonra, artan kısmı, bedel takdiri suretiyle sayı sınırlaması olmaksızın ve Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu aracılığıyla satmaya Millî Savunma Bakanlığı yetkiliyken, yeni düzenlemeye göre, silah taşıma yetkisine sahip olan veya Bakanlar Kurulu kararıyla silah taşımalarına veya zatî silah edinmelerine izin verilen kişilere, bedel takdiri suretiyle bir adet silah satılabilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüldüğü üzere adı geçen kanunun 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrasına sadece “bir adet” ibaresi -ki, bu kanundan önce, bir kişi, on veya onbeş silah da alabiliyordu ki, bu da, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunda ayrıca bir sıkıntı yaratıyordu; yani, bu son tasarıyla, bu haksızlıklar, bu adaletsizlikler de giderilmektedir- konulmak suretiyle önemli bir eşitsizlik daha ortadan kaldırılmış oluyor. Örneğin, silah taşıma ruhsatına sahip veya zatî silah edinmelerine izin verilenlerin birden fazla silah satın almaları sonucu, Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumunun elinde zaten sınırlı sayıda bulunan silahların tükenmesine ve diğer hak sahiplerinin bir nevî haklarının gaspına yol açmaktayken, yeni düzenlemeyle, kanun metni daha adil bir yapıya kavuşturulmuştur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu tasarının getirmiş olduğu değişiklikleri, İçişleri Komisyonunda desteklediğimiz gibi Genel Kurulda da destekleyeceğimizi ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, ruhsat alımında diğer bazı kolaylıkların sağlanması, kırtasiyeciliğin ve bürokratik işlemlerin azaltılmasının yanı sıra, ruhsat harcının en aza indirilmesinde de fayda görmekteyim. Vatandaşına güven duymayan bir devlet veya hükümet, güven kazanamaz. Karşılıklı güvensizlik güven bunalımına yol açmakta, bu durum ise suç işleme oranını artırmaktadır ki, silah ruhsatları serbest bırakılıp, ruhsat ücretleri ile ruhsat işlemlerine asgarî sınırlarda bitebilecek şekilde kolaylıklar sağlanır ve kaçak yakalanan silahların sorumlularına, kaçak silah taşıyan, bulunduran, kullanan kişilere, bu işin ticaretiyle uğraşan, iştigal eden kimselere ve sorumlulara daha ağır cezaî müeyyideler getirilirse, Türkiyemiz de, bunalıma kadar giden bu sıkıntılardan kurtulmuş olur ve Makine ve Kimya Endüstrisinin de, bu konudaki ticarî kârı ve dolayısıyla millî gelire olan katkı yüzdesi artmış olur.

Bu nedenle, gerek iç ve gerekse dış ticaretteki silah temini ve satışına da bazı kıstaslar getirilip ağır müeyyidelere bağlanırsa, güvenlik görevlilerimizin işlerinden ve mesailerinden daha fazla istifade edebilme kolaylıkları sağlanmış olur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye’de ateşli silahlarla işlenen suçların yüzde 95’inin kaçak ve ruhsatsız silahlardan meydana geldiği bilinmektedir. 7 nci maddenin son fıkrasındaki gibi, caydırıcı önlemleri de almak kaydıyla, ruhsatlı silah taşımada kolaylıklar sağlanması halinde, suç işleme oranının düşeceği kanaati ağır basmaktadır.

1953 yılından beri, ateşli silahları bulundurma ve taşımanın kapsamı genişletildikçe, ruhsatlı silahlarla suç işleme oranı düşme eğilimi göstermiştir. Diğer taraftan, kaçak ve ruhsatsız silahlarla suç işleme oranı da artmaktadır. Dünyada olduğu gibi, ülkemizde de, her zaman, yasakların sıkıntı yarattığı, insanları karamsarlığa sürüklediği, çeşitli idarî ve malî yasaklar ve yaptırımların vatandaş ile idare arasında gerginlik ve küskünlüklere yol açtığı, böylece, idarenin icraatlarına karşı reaksiyoner bir atmosferin oluştuğu defalarca müşahede edilmiştir.

Tasarının bir diğer boyutuna dikkat çekmek suretiyle, bazı konulara değinmek istiyorum. Özellikle, olayların çok sık olduğu ve silahlı suçların fazlasıyla cereyan ettiği bir bölgenin milletvekili olarak şunu ifade etmek istiyorum: Vuku bulan suçların yüzde 95’inin, ruhsatsız ve kaçak taşınan, kaçak olarak yurdumuza sokulan ve satışı, tedariki yasadışı yollarla gerçekleşen silahlarla gerçekleştirildiğini az önce de ifade ettim. Bu nedenle, ruhsat işlemlerinde bazı kolaylıklar sağlandığı zaman, gerçekten, bu gibi sıkıntıların asgarîye ineceği kesindir; çünkü, biz, bölgede, bunu, kendi incelemelerimizle, kendi takiplerimizle bizatihi müşahede etmiş oluyoruz. Özellikle, bugünlerde, tüm insanlarımızı hayal kırıklığına uğratan, temini ve siparişi karanlık olan silahlarla olduğu gibi, kaçak olarak yurda sokulan silahlarla da olaylar yapılmakta ve sıkıntılar getirilmektedir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kaçak silahlarla da ayrıca birilerine rant tedarik edilmektedir. Bu konuda, devlete sıkıntı getirilmekte ve başkalarına gelir akışı sağlanmakta olduğu, millî gelirimize bir katkı sağlanmadığı da kesin olarak ortadadır. Oysaki, ruhsat işlemlerinde biraz daha kolaylık sağlanıp ruhsat ücretlerine ve işlemlerine rahatlık getirilirse, daha faydalı bir işlem olacağı kanısındayım. Başka ülkelerde kişinin beyanıyla bu gibi işlemler tamamlanırken, bizde, halen, bir sürü evrak, bilgi, belge ve araştırma, soruşturma cihetine gidilerek, işlemler, bıktırırcasına zorlaştırılmaktadır.

Bilindiği gibi, uluslararası silah kaçakçılarının yıllık bütçeleri, birçok ülkenin bütçesinden daha büyüktür. Bir ülkede silah taşıma ve bulundurma yasağı yaygınlaştıkça, o ülkenin bütçesinden dolaylı olarak silah kaçakçılarının bütçesine bir para akışının olacağı, bilinen bir vakıadır. Bu yüzden, silah ruhsatlarında -her ne kadar şimdiki tasarıda getirilmemiş ise de- sonraki düzenlemelerde böylesi bir kolaylık sağlanırsa, inşallah, silah mafyasına, silah kaçakçısına gidecek ve millî gelirimizin kaybı olacak bu paraların, millî gelirimize katkı sağlamak amacıyla akışı sağlanmış olacaktır.

Bu yüzden, silah kaçakçılarına giden ve millî bütçeye akmasını istediğimiz bu paranın, bu kaynağın da, gerek devletimize gerek silahlı kuvvetlerimize gerek millî gelirimize katkısını sağlamak istiyorsak, Sayın İçişleri Bakanımızın, sonraki bir tarihte yapabileceği yeni bir düzenlemeyle bu eksikliği de gidereceğinden emin olduğumu ifade ediyor ve bu tasarının, hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyor, tekrar, şahsım ve Grubum adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Aslan.

Anavatan Partisi Grubu adına, Balıkesir Milletvekili Sayın Agâh Oktay Güner; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA AGÂH OKTAY GÜNER (Balıkesir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu ve şahsım adına, Muhterem Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

55 inci hükümet döneminde hazırlanmış ve 57 nci hükümet döneminde, ülkenin hayrına olduğu düşünülerek Yüce Meclisin huzuruna tekrar getirilmiş olan bu tasarı sebebiyle, tasarıda emeği geçen değerli bakanlarımıza, komisyon üyelerimize, bürokraside görevli arkadaşlarımıza şükranlarımı sunuyorum.

Adalet, devlet olmanın şartıdır. Adaletin olmadığı bir yerde, hukuktan bahsetmek, haktan bahsetmek mümkün değildir. Bu kanunla, değerli oylarınızla, çok önemli bir eşitsizliğe son verilecek ve bu ülkenin bölünmemesi, Türk Milletinin bütünlüğünün devam etmesi için gözünü kırpmadan can vermiş olanların ruhu şad olacak, yaşayanlar da “biz bu devlete hizmet ettik, bu devlet de bizim kıymetimizi bildi” diyeceklerdir.

Bugünkü uygulamada, emeklilik hakkını kazanmış olan askerî personele silah edinme imkânı tanınmaktadır; ancak, uzun süre görev yapmış olsa dahi, emeklilik hakkının kazanılmamış olması, silah sahibi olma imkânından mahrum bırakmaktadır. 15 yıl gibi uzun bir süre zorunlu hizmet yaptıktan sonra istifa ederek görevden ayrılan da bu haktan faydalanma imkânından mahrumdur veya 10 yıl sözleşmeli olarak Silahlı Kuvvetler bünyesinde çalışmış, hizmeti 10 yılı doldurmuş, ancak, kendiliğinden ayrılmış veya sözleşmesi yenilenmemiş olanların da, aynı şekilde, bu haktan faydalanması mümkün olamıyor, bu arkadaşlarımız silah sahibi olamıyorlar ve silah taşıyamıyorlar. Kanunun ulaşmak istediği gaye nedir; gaye, teröre açıkça hedef olan bu vatan evlatlarının, hiç olmazsa kendi kendilerini koruma imkânına sahip olmaları ve aynı görevi uzun süre yaptıkları halde, emekli olamadıkları için faydalanamadıkları, faydalanma imkânına kavuşturulmadıkları bir haktan istifade etmelerinin teminidir. Bu, bir adaletsizliğe son vermektedir. Bu sebeple, biz, Anavatan Partisi Grubu olarak, bu kanunu, mevcut haksız uygulamaya son verdiği için saygıyla karşılıyor ve olumlu oy kullanacağımızı yüksek takdirlerinize sunuyoruz.

Hepinize teşekkür ediyor, Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Güner.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Başka söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ATEŞLİ SİLÂHLAR VE BIÇAKLAR İLE DİĞER ALETLER HAKKINDA KANUNUN İKİ MADDESİNDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN KANUN TASARISI

MADDE 1. – 10.7.1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun değişik 7 nci maddesinin birinci fıkrasının 4 numaralı bendinin (A) alt bendi ile ikinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“A) Mahkeme kararı ile ya da haklarında verilen mahkûmiyet kararının sonucu olarak Türk Silâhlı Kuvvetlerinden tart ve ihraç edilenler, rütbesinin geri alınmasına hükmolunanlar ile 926 sayılı Kanunun 50 nci maddesinin (c) bendi, 3269 sayılı Kanunun 16 ncı maddesinin üçüncü fıkrası ve 3466 sayılı Kanunun 15 inci maddesi uyarınca disiplinsizlik veya ahlâki durumları sebebiyle ayırma işlemine tabi tutulanlar, 3269 sayılı Kanunun 12 nci maddesi uyarınca başarısız görülenler ile 3466 sayılı Kanunun 13 ve 16 ncı maddeleri uyarınca ilişikleri kesilenler veya 1402 sayılı Kanunun 2 nci maddesi uyarınca emekli edilenler hariç olmak üzere emekli subay, astsubay, uzman jandarma ve uzman erbaşlar ile mecburi hizmetini tamamlayarak istifa etmek suretiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılan subay, astsubay ve uzman jandarmalar ve en az 10 yıl görev yapıp sözleşmelerinin uzatılmaması sonucu veya kendi isteğiyle Türk Silâhlı Kuvvetlerinden ayrılan uzman erbaşlar,”

“4 numaralı bendin (A) alt bendinden istifade edenler ilgili Kuvvet Komutanlıkları veya Jandarma Genel Komutanlığının kayıtlarına geçmek ve bu makamlarca verilen belgelere işlenmek şartıyla ateşli silâh taşıyabilirler veya bulundurulabilirler. Bu şekilde düzenlenen belgeler, taşıma veya bulundurma izin belgesi yerine geçer.”

BAŞKAN – 1 inci maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir önerge vardır; okutup işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 53 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesine “ile ikinci” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve son” ibaresinin eklenmesini ve bu tasarı ile değiştirilen 6136 sayılı Kanunun değişik 7 nci maddesinin son fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Emrehan Halıcı İsmail Köse Ömer İzgi

Konya Erzurum Konya

Cemal Enginyurt Beyhan Aslan

Ordu Denizli

Ateşli silahla işlenen cürümlerden hükümlü bulunanlar ile taksirli suçlar hariç olmak üzere bir yıldan fazla hürriyeti bağlayıcı cezaya mahkûm olanlara (bu maddenin birinci fıkrasının 1 numaralı bendinde sayılanlar hariç); affa uğramış olsalar bile hiçbir suretle ateşli silah taşıma ve bulundurma izni verilemez.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI FARUK BAL (Konya) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Çoğunluğunuz var, değil mi efendim?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI FARUK BAL (Konya) – Var efendim.

BAŞKAN – Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI ABDULHALÛK MEHMET ÇAY (Çorum) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet önergeye katılıyor.

Komisyonun ve Hükümetin katıldığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, bu değişiklik önergesi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – 6136 sayılı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun değişik 10 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Birinci fıkra gereğince Millî Savunma Bakanlığı emrine verilen ateşli silâhlardan, Türk Silâhlı Kuvvetleri ile ikinci fıkrada belirtilen kurumların ihtiyaçları karşılandıktan sonra artan miktarından bir kısmını, özel kanunlarına göre silâh taşıma yetkisini haiz olan veya Bakanlar Kurulu kararı ile silâh taşımalarına ve zati silâh edinmelerine izin verilen kişilere bir adet olmak üzere bedel takdiri suretiyle Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu aracılığı ile satmaya Millî Savunma Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – 2 nci maddeyle ilgili, gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili, şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Başka söz isteği?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, yeni madde ilavesine ilişkin bir önerge vardır; okutup, Komisyon salt çoğunlukla katılırsa işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki maddenin, görüşülmekte olan (1/396) esas numaralı Ateşli Silâhlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısına 3 üncü madde olarak ilave edilmesini ve müteakip maddelerin teselsül ettirilmesini arz ve talep ederiz.

Beyhan Aslan İsmail Köse Emrehan Halıcı

Denizli Erzurum Konya

Tayfun İçli Orhan Bıçakçıoğlu Gönül Saray Alphan

Ankara Trabzon Amasya

MADDE 3. - 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun 29/8/1996 tarihli ve 4178 sayılı Kanunla değişik Ek 8 inci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Millî Savunma Bakanlığınca temin edilen tabanca ve mermiler, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesindeki subay, assubay ve uzman jandarma çavuşlara; Emniyet Genel Müdürlüğünce temin edilen tabanca ve mermiler, emniyet hizmetleri sınıfı personeli ile Emniyet Genel Müdürlüğünün merkez ve taşra ünitelerinde istihdam edilen çarşı ve mahalle bekçilerine, görevlerinde kullanmak üzere bedeli mukabili zatî demirbaş silah olarak satılır. Satılan silahların; ayrılma, ihraç ve benzeri sebeplerle geri alınma usul ve esasları ile satılma şekil ve şartları, zayi, hasar, onarım, kadro standardı dışı bırakılması, eğitim ve görevde kullanılan mermilerin bedelli veya bedelsiz temini ve diğer hususlar, çıkarılacak yönetmeliklerle belirlenir.”

BAŞKAN – Sayın Komisyon, önergeye salt çoğunlukla katılıyor musunuz?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI FARUK BAL (Konya) – Önergeye salt çoğunlukla katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim, katılan arkadaşlar işaret buyursunlar...

Komisyon önergeye salt çoğunlukla katıldığından, önergeyi yeni madde olarak görüşmeye açıyoruz.

Söz isteyen arkadaşımız veya gruplardan söz isteyen?.. Yok.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Önce, önerge, madde olarak kabul edilecek; ondan sonra, müzakereye açılacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Kabul edildi efendim işte...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Daha oya sunmadınız çünkü...

BAŞKAN – Oya sunacağız; meraklanmayın...

Önergeyi yeni bir madde olarak oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Yeni madde üzerinde gruplar adına söz isteyen?.. Yok.

3 üncü maddeyi 4 üncü madde olarak okutuyoruz...

KAMER GENÇ (Tunceli) – Maddeyi oylamadınız, önergeyi oyladınız.

BAŞKAN – Maddeyle birlikte...

KAMER GENÇ (Tunceli) – “Madde üzerinde söz isyen; yok” dediniz; yani, önergeyi madde olarak sundunuz.

BAŞKAN – Önergenin kendini, madde olarak sundum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Tamam da, madde olarak sundunuz, müzakereye açtınız; söz isteyen yok, maddeyi oya sunacaksınız. Kusura bakmayın, yanınızdaki arkadaşlar...

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Oylama en sondur çünkü...

BAŞKAN – Efendim, yeni 3 üncü maddeyi bir daha oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 4 üncü madde üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Değişiklik öneregesi yok.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 5. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 5 inci madde üzerinde grupları adına söz isteyen?.. Yok.

Şahsı adına, Sayın Cevat Ayhan?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, kanun tasarısının başlığı da “Üç Maddesinde” olarak değişecektir; çünkü, Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanunun İki Maddesinde Değişiklik Yapılmasın İlişkin Kanun Tasarısıydı, oysa, yeni bir madde ilavesiyle, üç maddesinde değişiklik yapıldı.

Bu düzeltme yetkisiyle, tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

11.- Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/548) (S.Sayısı: 197) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bingöl Milletvekili Sayın Hüsamettin Korkutata; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Sayın Başkan değerli arkadaşlar; 197 sıra sayılı kanun tasarısı üzerinde Grubum adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

(1) 197 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlar, bu kanunun 41 inci maddesinde yapılmak istenen değişiklik, 22 yaş sınırını 18’e indirmektir. Bu kanun görüşüldüğünde, alt komisyon çalışmalarında ve komisyon çalışmalarında bulundum. O tarihlerde, belki, en kapsamlı çalışmanın yapıldığı kanun, bu kanundu. Zira, trafik, yılda onbinlerce can almakta, yüzbinlerce yaralı bırakmakta ve katrilyonlarca lira zarar vermekte bu ülkeye. İçişleri Komisyonu, bunun önünün alınabilmesi için ne yapılması gerektiği hususunda çok titiz bir çalışma yaptı; hepsini kabul ettiremedi. Mesela, bizim arzularımızdan birisi, trafik genel müdürlüğünün kurulması, özel bir bütçesinin olması, her yere ulaşması ve gereğini yapmasıydı; bu hususun mutlak şart olduğuna inanmamıza rağmen, komisyonda kabul ettirmemize rağmen, maalesef, başka yerlerden başka etkilerle, işte polis bölünüyor, güvenlik güçleri bölünüyor korkusuyla kabul edilmedi ve bugün, bunun zararını çekmekteyiz; çünkü, kanunun çıkarılması, yalnız başına bir kıymet ifade etmez; mesele, bunun uygulanabilirliği ve uygulanması, uygulanma azmidir. Bugün, maalesef, bu azmi görmemekteyiz değerli arkadaşlar. Bu kanun tasarısına geleceğim; ama, bu kanun tasarısına gelmeden önce, konu üzerinde bazı endişelerimi dile getirmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, gerçekten, trafik canavarı, trafik terörü, bu ülkenin en önemli meselesi olmasına rağmen, bu konuda yeterince ilgi kurulmadığı, yeterince ilgilenilmediği kanaatindeyim. Bu vesileyle, kanuna şöyle bir bakıyoruz; kanunun çıktığı tarihten bugüne kadar ne yapıldı; bu kanunun emrettiği şeyler tam manasıyla yapılıyor mu; bu ölen, insanların suçluları kimlerdir?..

Değerli arkadaşlar, şöyle bir baktığımız zaman, bu kanunla, her şeyden önce, Karayolu Güvenliği Trafik Yüksek Kurulu kurulmuştur. Bu kurulun, Başbakanın başkanlığında, 9 bakanlık, 2 genel müdürlük ve Jandarma Genel Komutanlığının iştirakiyle toplanıp, ülkemizde trafik nasıl gidiyor, aksaklıkları nedir, noksanlıkları nedir, karayollarımızdaki durum nedir şeklinde, gerçek anlamda politikaların tespit edilip, uygulamadaki aksaklıkların belirlenip, derhal Başbakan tarafından emir verilerek bunların düzeltilmesi gerekiyordu; bunun için bu kurul kuruldu. Aslında, biz, o gün de, bu trafik genel müdürlüğünün kurulmasını istedik, bunun çok zor olduğunu söyledik; Başbakanın bütün bu bakanları bir araya getirip, buna zaman verip, bunu incelemesi zordur dedik; ama, maalesef, o gün, bazı kesimler inat ederek bunu yaptılar; ama, görüyoruz ki, bu konuda doğru dürüst yapılmış herhangi bir çalışma yok, herhangi bir toplantı yok, bu konuda belirlenmiş herhangi bir bir şey de bugüne kadar bize ulaşmamış, görmedik; çünkü, biz, gerçekten, o gün o komisyonda bu kanuna emek veren arkadaşların hepsini biliyoruz -şu anda Mecliste olan arkadaşlar var, hepsine teşekkür ediyorum- hepsi hâlâ bu işi takip ediyor, niye bu kadar emek verildi, acaba uygulanması nasıl diye. Ama, bu acıları gördüğümüz zaman, hadsiz üzülüyoruz değerli arkadaşlar.

Şimdi, bu kurulda hiçbir şey yapılmayınca veya aksaklıklar ciddî şekilde tespit edilmeyince birikiyor ve bürokrasi de bu konuda ciddî şekilde işlemiyor; çünkü “bu görev, bu yüksek kurulun görevi; bu yüksek kurul bana emredecek, konuları açacak, ben de ona göre yürüyeceğim, benim yol göstericim, bu politikamı tespit edecek, odur; kanun bu görevi ona vermiştir, oraya müdahale edemem” diyor; yani, olması, olmamasından daha kötü duruma geldi. “Keşke olmasaydı” diyecek; çünkü, o zaman yükümlülük, daha alttaki komisyonlara veya trafik başkanlığına yüklenecekti ve belki onu işler hale getirmek için çaba gösterecekti. Maalesef, bugün, bu çaba gösterilmiyor; birinci sıkıntı bu.

İkincisi, dedik ki, bizim ülkemizdeki en büyük noksanlık, insanlarımızın trafik eğitiminden yoksun olmasıdır; bu memlekette trafik bilincinin oluşmamasıdır. Bu konuda, sürücüsünden yayasına kadar herkesin ciddî şekilde trafik bilincine sahip olmamasından dolayı ülkede sıkıntılar yaşıyoruz; ne yapıyorsak, bir türlü doğrultamıyoruz. O zaman ne yapalım; biz, önce eğitime ciddî şekilde önem verelim; bu vesileyle, eğitimle ilgili 125 inci madde ve ilgili diğer maddelerinde, önce, radyolarımıza, televizyonlarımıza eğitim için bir görev yükleyelim diyerek kanunla bu görevi yükledik, Millî Eğitim Bakanlığı ile beraber çalışılacak ve bunlar yapılacak dedik. Ne yapılacak; televizyonlar, uygun zamanlarda, haftada en az yarım saat, trafikle ilgili eğitim programı yayınlayacaklar, radyolar, ha keza eğitim programı yapacaklar. Ülkede, binlerce radyo ve yüzlerce televizyon kanalı var; bunlar, eğer gerçek anlamda, eğitim için seferber olsalar, bu ülkede sanırım birçok şey oluşacak, çok daha farklı olacak, sanırım birçok insan ölmeyecektir... Tabiî, bazı arkadaşlarımız, insanlar ölmüş ölmemiş, kendi hallerinde, dinlemezler bile; ama, ilgilenmek mecburiyetindeyiz değerli arkadaşlar.

İzliyoruz, acaba ne oluyor diye değerli arkadaşlar; bir bakıyoruz ki, bazı televizyonlar, saat 02.00’de, 03.00’te, hiç kimsenin, eğitime muhtaç olan hiç kimsenin dinlemediği bir saatte, üç dakika beş dakika, trafikle ilgili program yayınlıyor, geçip gidiyor. Nasıl kanundur bu; bunu kim uygulayacak; sorumlusu kim kardeşim?! Nasıl yaptırmıyorsun bunlara; anlamak mümkün değil! Soruyoruz Millî Eğitim Bakanlığına, soruyoruz daire başkanlığına “kardeşim bu niye olmuyor” diye “bunun cezaî bir müeyyidesi yok ki! Zorlayıcı cezaî müeyyide olmadı mı, bu menfaatperestler bu işi yapmıyor” diyorlar. “Peki, bu programı kim hazırlayacak” diyoruz “efendim, bu programı Millî Eğitim Bakanlığı, işte trafik başkanlığı vesair...” Bunun için para yok ki! Ciddî bir program hazırlamak, ciddî insanların, bu konuda eğitimi olan insanların bir araya getirilerek bir senaryo düzenlemesi ve buna göre program yapılması için çalışma gerek, para gerek; e, bu da yok... e, ne olacak: “İnsanlar ölsün gitsin” oldu ve şimdi hâlâ da ölüp gidiyor. Bu konuda Karayolu Güvenliği Trafik Yüksek Kurulunun mutlak surette toplanıp bir müeyyide koyması ve aksine hareket edenler hakkında da gerekli işlemlerin yapılması şarttır. Aksi takdirde, bu vebalden, bu kusurdan dolayı hayatını kaybedenlerin günahı bu insanların boynundadır, hepimizin boynundadır. Söylüyoruz; ama, bunu söylemek yetmiyor, mutlaka yaptırmak için çaba göstermek lazımdır.

Değerli arkadaşlar, bunun dışında, biz, tabiî ki... Türkiye’de bir konuyu incelediğiniz zaman, bakıyorsunuz ki, insanlarımızın büyük ekseriyeti, trafik kazası olduğu andan itibaren beş altı dakika, onbeş dakika içerisinde, yani ilk yarım saatte hayatını kaybediyor. Niye; acilen kurtaramıyoruz, müdahale edemiyoruz, aşırı kan kaybediyor ve o anda insan ölüyor. O zaman ne yapmak lazım; dünya gibi, Avrupa gibi, modern ülkeler gibi, bu insanımızı , bu yaralımızı, bir an önce ulaşıp kurtarmamız lazım. Bunun için ne yapmak lazım; bunun için araca gerece sahip olmak lazım; çabuk duyabilmek lazım, çabuk ulaşabilmek için. Bunun için, tuttuk, Sağlık Bakanlığına ve bazı kuruluşlara görev yükledik, dedik ki, trafikte meydana gelen bu gibi kazalara bir an önceulaşmak için, karayollarının kenarına, hiç olmazsa otoyolların kenarlarına acil kurtarma istasyonları kuralım. Kanun emretmiş, bu görevi vermiş; ama, maalesef ve maalesef, bir tane dahi yoktur. Bu üzülünecek bir şey; her gün insanlar ölüyor, burada her gün söyleniyor; fakat, kimsenin aldırdığı yok. Yani, bunu anlamak mümkün değil; bu işe kafasını, beynini veren insanların bunu anlaması mümkün değil!

Değerli arkadaşlar, üzülmemek elde değil; kimsenin kılının kıpardadığı yok. Şovlar yapılır, haykırılır, neler neler; ama, burada insanlar ölüyor. Bu konuda ne gerekiyorsa vermek lazım. 10 000’den fazla insan ölüyor; gerçi istatistikler 9 000-10 000 gösteriyor; ama, evine veya hastaneye gidip de öldüğü hiç bildirilmeyen insanlar var, annesinin karnında ölen insanlar var, bunlarla beraber, ölenlerin sayısı gerçekten 13 000-14 000 kişiye ulaşıyor.

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – İstatistiklerde “4 000” deniliyor Sayın Korkutata.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) – 4 000 değil, yanlışsınız; istatistiklerde 9 000 -10 000 civarındadır; fakat, bu, gerçekte, benim hesabıma göre, 13 000-14 000’dir değerli arkadaşlar; çünkü, maalesef ve maalesef, bu memlekette kaza raporları da henüz ciddî değil; kaza raporlarında bir bakıyorsunuz, yüzde 100 hep şoför suçludur; ama, bizim memleketimizde tespit edilen kara noktalar, yol hataları ve çeşitli hataların hiç bir zaman doğru dürüst gözlemlenmediği görülmektedir.

Değerli arkadaşlar, şimdi bütün bunlar gösteriyor ki, bu konu hadsiz önemlidir ve bu önemli konuda bizlerin büyük ihmali ve vebali vardır. Bu ihmali gidermek şarttır; aksi takdirde, hiçbirimiz bunlardan kurtulamayız.

Şimdi, biz dedik ki, peki, yalnız yol, araç ve insan mı, yaya mı?.. Bir de, bu işin eğitimini yapan insanlar var, bu işin denetimini yapan insanlar var; onların da yeterince eğitilmediğine kaniiz. Niye; biz -sağolsunlar- arkadaşlarla beraber karayollarına çıktık, kendimizi başka türlü göstermek suretiyle denetimler yaptık; polisimiz ne yapıyor, nasıl davranıyor diye; jandarmamız ne yapıyor kırsal kesimde, nasıl davranıyor diye, çok çeşitli yerlere gittik değerli arkadaşlar; gördük ki, bu konuda da yeterince eğitim yok. O zaman, dedik ki, dünya gibi, siz de trafik okulları açın, trafik yüksekokulları açın. Kanuna madde koyduk; ne oldu yıllardır; bir tane trafik okulumuz yok değerli arkadaşlar! Kim yapacak bunu, kim; bunun sahibi kim; ben onu arıyorum! Bunun sahibi kim diyorum; bu kanunu kim yürütüyor; yok, sahibi yok ortada değerli arkadaşlar!

Bir tane, Eskişehir’de trafik polis okulu açılmış; bu da, şu anda kurs veriyor; onbeş günlük yirmi günlük, bir aylık iki aylık kurslar veriyor. Halbuki, trafik yüksekokullarının, trafik mühendisliğinin, artık, ciddî şekilde ele alınması, üniversitelerde bu konuda kürsüler açılması ve müstakil okulların açılması şarttır. Yalnız onda değil, jandarmada da olması lazım, diğer kurumlarda da olması lazım, üniversitelerin de ciddî şekilde buna sahip çıkması lazım; ama, maalesef, hâlâ eğitim yok. Hâlâ bu eğitim yoktur; bu, ciddî bir noksanlıktır, bunun mutlaka takip edilmesi lazım. Bu kanun vesilesiyle eğer ilgilileri bu konuda uyarabiliyorsak, belki bu kanunun en büyük faydası odur.

Değerli arkadaşlar, yine, bu ülkenin yüzde 90’ına hâkim olan kırsal kesimde bu işi jandarmaya verdik o zaman. Evet; polis her yere ulaşamıyor, jandarmamız da bu konuda görev yapsın; ama, bunlara verirken bir şart koştuk “mutlaka buralarda trafik denetimini yapan insanların da eğitilmesi lazım; bunun için, siz yapabilir misiniz” diye, ilgili komutanlarımızla görüştük “evet, yapabiliriz, biz buna talibiz” dediler, verdik; ama, görüyoruz ki, onlar da yeterince eğitim yapamıyorlar. Sordum Eskişehir’deki trafik okuluna, onlar da oraya kursiyer gönderiyorlar; ama, yeterince, kesinlikle, bu dediğimiz alanı kapsayacak oluşmuş timleri yok, araçları yok. Bu konuda, tabiî ki bir fon kurduk; dedik ki “bu fondan buraya para verilecek, araç alınacak, gereç alınacak.” Ne acıdır ki, Maliye Bakanlığı, buradan para vermiyor. Soruyoruz; 3 araç alınmış, 5 araç alınmış... Bu ülkenin bu kadar insanı ölüyor da, 3-5 araçla bu iş yürür mü; yürümesi mümkün değil değerli arkadaşlar.

Bu konuda da ciddî bir sıkıntı var. Bu sıkıntının mutlaka giderilmesi gerek. Ev yapmak, bina yapmak, hizmet binası yapmak önemli değil; önemli olan, önce, insanların can güvenliğini sağlamaktır. Biz bu sıkıntıyı çok yaşadık. Bunun önemine binaen, mutlaka bu konuda maddî hiçbir şeyin esirgenmemesi lazım. Eğer trafik genel müdürlüğü olsaydı, elbette ki bütçesi burada ayrılırdı, kendisine teslim edilirdi; o da, ne yapacağını bilirdi; ama, şimdi, maalesef, Emniyet Genel Müdürlüğü içerisinde 9-10 tane daire başkanlığı var. Tabiî, para nereye lazımsa, oraya gidiyor; kim bastırıyorsa, o alıyor. Trafikçi, en bastıramayan birimdir arkadaşlar; dolayısıyla, hep alttadır. Bunun mutlaka bir an önce halledilmesi lazım.

Şimdi, bu kanuna gelmek istiyorum değerli arkadaşlar. Biz, bu kanuna, niye, 22 yaş sınırını koyduk da 18 yaş sınırını koymadık? Değerli arkadaşlar, burada, C, D ve E sınıfı ehliyet ele alınmış. Bu ehliyet türlerinden bilhassa E sınıfı ehliyet nedir; otobüs kullanan kişilere verilen ehliyettir. Tabiî, yapılan istatistikî araştırmalar, dünyada yapılan bilimsel çalışmalar neticesinde görülmüştür ki, 18 yaşındaki, 19 yaşındaki insanlar heyecanlıdır, bunların refleksleri oluşmamıştır; bunlar hissî hareket ediyor, birisi kendisini geçtiği zaman deli oluyor “nasıl geçer beni” deyip, bastırıp gidiyor, hiçbir şeye aldırmıyor; yüzlerce insan var arkasında... Bugün, bizim kara taşımacılığımız her şeyin önünde, bütün insanlarımız karayoluyla gidiyor. Uçağa zaten imkânı yok, demiryolu zaten yok, denizyolu zaten yok. Eğer 18 yaşındaki, 19 yaşındaki insana bunların canını emanet edersen, burada ciddî bir tehlike var. Bütün istatistiklerde, ülkemizde meydana gelen kazaların araştırılmasında da, bunun ciddî bir hata olduğu görülmüştür; niye; çünkü, 22, 23, 24 yaşındaki insanların refleksleri pekişiyor, artık, o hissî hareketlerden biraz daha arınmış oluyor “yahu, geçerse geçsin” diyor. “Ben, dürüst, sağlam, emin şekildeyim” der ve o hatayı yapmaz. Biz dedik ki... Otobüste bilhassa, bunu, mutlaka 22, hatta, 23, 24 söyleyenler oldu, araştırmalar 22’den aşağı olmamasını gösteriyordu; dolayısıyla, biz buna 22 yaş sınırını koyduk.

Şimdi, arkadaşlarımın sunduğu bu tasarıda haklı taraflar var. Nelerdir haklı taraflar: Savaş aletlerini taşıyan ağır vasıtalar için, biz, bir gencimizi getiriyoruz, assubay okulunda eğitiyoruz. Eğittiğimiz bu genç 22 yaşında zaten mezun oluyor veya 21 yaşında veya 19 yaşında mezun oluyor, ki, ortaokuldan başladığı için belki 18’de de olabilir; iki yıldır. O zaman, biz, bunu, geri getirip bir daha eğitirsek, büyük zaman alır; zaten, buna zamanımız da olmaz. Bunu o zaman eğitelim, evet, eğitelim... C’yi verelim, D’yi verelim; ama, memleketimizin subayını, astsubayını, erbaşını kesinlikle 18 yaşındaki bir çocuğa emanet etmeyelim, 20 yaşındaki bir çocuğa emanet etmeyelim... Otobüslerini bari bu konuda... Sivil memurları var, şoför tutsunlar ve bunlar kullansınlar. Bu konuda hiçbir sakınca yok. İllâ 18 yaşındaki, 20 yaşındaki genç otobüsü kullanacak diye bir şart olmaz.

İkincisi de, burada başka bir sakınca oluyor; bu arkadaş ya oradan atıldı ya da oradan ayrıldı veya mecburî hizmeti bittikten sonra istifa etti. Gitti, sivilde de benim ehliyetim var... Orada deneyimi de yok doğru dürüst. Bu arkadaş bu E sınıfı sürücü belgesiyle binlerce insanımızı taşıdı. Oradaki kusurundan dolayı da, insanlar hayatlarını kaybedecek ve hepimiz üzüleceğiz.

BAŞKAN – Sayın Korkutata, 1 dakika süre veriyorum; toparlayınız efendim.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ben, şunu teklif ediyorum, diyorum ki: Buradan E sınıfı ehliyeti çıkaralım. D ve C sınıfı ehliyetin verilmesinde elbette ki hiçbir mahzur yoktur.

Biz, orada bir istisna yapmışız, arkadaşlar da ona atıfta bulunmuşlar; üniversitelerin bu konuda eğitim veren yüksekokullarından mezun olanları muaf tutmuşuz. Zaten, bu eğitimi görenlerin büyük ekseriyeti, 22-23 yaşında mezun oluyor. Onlar mezun olduklarında, o diplomayı aldıklarında, o zaman muaf tutmuşuz. Üniversiteden 21 yaşından erken mezun olan genç pek olmaz; dolayısıyla, o yaşa, zaten geliyor. Üniversitelerde bu okullarda açılsın, bu kürsüler açılsın diye, bunu teşvik etmek için, insanlarımızı trafik mühendisliğine, trafik eğitimine özendirmek için, biz, bunu koyduk; dolayısıyla, onlara bu istisnayı getirdik. Askerlerimize de bu istisnayı getirebiliriz; ama, E’de değil, D ve C sınıfı sürücü belgelerinde getirelim; E’de getirmemiz, kesinlikle, onların da hayatını tehlikeye sokar.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Korkutata.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Cihan Yazar; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA M. CİHAN YAZAR (Manisa) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanununun bir maddesinde değişiklik yapılmasına ilişkin kanun tasarısı hakkında Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini ifade etmek için söz almış bulunmaktayım; şahsım ve Partim adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununda bazı maddelerin değiştirilmesi, ek ve geçici maddeler eklenmesi, 17.10.1996 tarihli ve 4199 sayılı Kanunla gerçekleştirilmiştir. Bu hususta İçişleri Komisyonunda kurulan bir alt komisyonda, tüm grupların temsilci üyeleri, uzun ve olumlu çalışmalar neticesinde, ülkemize çok değerli bir kanunu kazandırmışlardır. Gerçekten mükemmel bir çalışma sonucu kabul edilen bu kanunun ülkemizin kazandırılmasında emeği geçen tüm milletvekillerine bir defa daha teşekkürü borç biliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 13.10.1983 tarihli 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41 inci maddesinin, birinci fıkrasının, (a) bendinin iki ve üç numaralı alt bentleri ile (b), (c) ve (e) bentleri; 17.10.1996 tarihli 4199 sayılı Kanunla aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir:

“2.- B ve G sınıfı sürücü belgesi alacak olanların onsekiz,

3.- C, D ve E sınıfı sürücü belgesi alacak olanların da yirmiiki,” yaş sınırı aranması kesinleşmiştir.

Bu arada bir istisna bırakılmıştır. Bu istisnada “üniversitelerin, sürücü eğitimi veren yüksekokullarından mezun olanlarda bu şart aranmaz” denilmektedir.

Şimdi, Millî Savunma Bakanlığı tarafından hazırlanan ve görüşmekte olduğumuz kanun tasarısında da 1998 yılından itibaren; uçak çeker, kurtarıcı, bomba servis aracı, yakıt tankeri gibi araçları kullanarak, kritik görev ifa eden ve eğitimlerini yaptıran, subay, assubay ve uzman jandarmanın sınıf okullarıyla, uzman jandarma okullarından uzmanlık dalları olan araçları kullanma yeterliliğine ulaşamadan mezun olmalarına ve ihtisas görevlerini kıtada icra edememelerine neden olmaktadır. Kıtaya çıktıktan sonra da, yaş sınırı geçen bu personelin, eğitime tabi tutulması; zaman, kaynak ve personel israfına yol açmaktadır.

Şu an, görüşmekte olduğumuz bu tasarının kabulüyle, üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksekokullarından mezun olanlara tanınan istisnanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinde stratejik öneme haiz araçlarını kullanmak için; subay, assubay, sınıf okulları ile uzman jandarma okullarında açılan sürücü eğitim kurslarından mezun olanlara da tanınması; böylelikle, söz konusu personelin mezuniyetinden itibaren uzmanlık görevine başlayabilmesi amaçlanmaktadır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; komisyonumuzca da olumlu bulunan ve oybirliğiyle kabul edilen bu tasarının, Demokratik Sol Parti Grubu olarak lehinde oy kullanacağımızı bildirir, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Cihan Yazar.

ANAP Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Ekrem Pakdemirli; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, 197 sıra sayılı Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısı hakkında Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; sizleri ve televizyonları başında bizleri izleyen vatandaşlarıma saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, hatırlanacağı gibi, 17.10.1996 tarihli ve 4199 sayılı Kanunla, karayolu vasıtalarını kullanma belgelerinden C sınıfı belgelerde yaş haddi 22 olarak belirlenmişti. 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41 inci maddesinde, C, D, E sınıfı ehliyetlerin, yani, sürücü belgelerinin alınma yaşı 18 olarak belirlenmişti. 18 yaş, bilindiği gibi, reşit olma, kanunlar karşısında cezaî ehliyet kazanma yaşı olarak bilinmektedir; ceza kanunlarımızda böyle bir sınırlamamız var. Bu kanunun, yani, Karayolları Trafik Kanununun onbeş yıl uygulanmasından sonra, 18, 19, 20 yaşlarındaki gençlerin ticarî amaçlı ağır vasıtalarda kaza yapma oranlarının yüksek olduğu görüldükten sonra, 4199 sayılı Kanunla yaş sınırı 18’den 22’ye çıkarılmıştır. Bu yaş yükseltmede bir istisna getirilmişti. O istisna da, üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksekokullarından mezun olanların, bu yaş haddine bakmaksızın sürücü belgelerini alabilmeleri idi. Şimdi yapılmak istenilen, bu istisnanın, Türk Silahlı Kuvvetlerinin askerî ihtisas görevleri için subay ve assubay sınıf okullarında ve uzman jandarma okullarında açılan sürücü eğitim kurslarından mezun olanlarına da uygulanmasıdır.

İlk bakışta bu değişiklik eşitlik ilkesine aykırı görünmektedir; ancak, istisna, üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksekokullarına uygulanmıştır, uygulanagelmektedir.

Şimdi, harp okulları, eğer, üniversite haline dönüştürülse -böyle bir kanun tasarısı Millî Savunma Komisyonundan geçti, başka komisyonda herhalde bekliyor- yani, bir müddet sonra, harp okullarımız üniversite haline dönüştürüldüğünde, otomatikman, zaten bu hakkı alacaklar genel kanunun anlamından yola çıkarak; ama, o kanunlaşıncaya kadar aradan bir zaman geçecek; yani, bu zaman iki ay olur, altı ay olur, bir sene olur; fakat, şimdi, hiç olmazsa, bu istisnayı, mevcut haliyle, sürücü eğitimi veren askerî okulların hazırlama kurslarının da verebilmesi getirilmek istenilmektedir.

Şu anda, adı geçen askerî okulların mezuniyet yaşı 20 ile 21 arasında oluyor. 22 yaş sınırı geldiği zaman da, bu arkadaşlarımız mezun oldukları zaman, eğitimini görmüş olmalarına rağmen, o vasıtayı sürmelerine, kullanmalarına, işte, lazımeleri yerine getirmelerine rağmen, sivil olarak bu belgeleri alamamaktadırlar. Bu belgelerin alınmaması halinde ise, şu denilebilir: Bu yüksekokullardan, askerî okullardan veya kurslardan mezun olan arkadaşlarımız, gitsinler, kıtalarında yaşları geldiği zaman bu belgeyi alsınlar; fakat, orada, bir uzmanlık dalında bir vasfın kazanılmış olmasına rağmen, sırf yaş haddinden dolayı, o belgeyi alamama durumu ortaya çıkmaktadır; bu da, vasıflı personelin iyi değerlendirilmemesi anlamını taşımaktadır.

Böylelikle, getirilmekte olan değişiklik, sadece ve sadece, belli bir disiplin altında bu eğitimi görmüş olan, askeri okullar veya kurslarda -isimlerini ayrı ayrı saymama gerek yok- eğitim görmüş olan çocuklarımızın, gençlerimizin de, bu sivil belgeleri alabilmesiydi. Bugün, bunu reddedecek olursak, yarın, mevcut harp okullarının üniversite haline dönüşmesinin sonunda -ki, bu, komisyonda kabul edildi- zaten otomatikman verilecek, kazanılacak bir haktır. Bu hak, o zaman kazanılacağına göre, üç ay önce, altı ay önce, bir yıl önce de kazandırılabilir. Önemli olan, bilginin kazanılmasıdır; bu bilginin kazanılmasına, çeşitli hocalar, okullar, yöneticiler evet diyorlarsa, mesele kalmıyor.

Şimdi, burada şu denilebilir; otobüsleri -arkadaşımızın birisi galiba bahsetti- 18-19 yaşındaki genç askerlere veya hazırlıkta bulunan evlatlarımıza verirsek kaza yapar, ölüm oranı yüksek olur. Askerî lojistikte, esas taşıma personel değildir; onun dışında yüktür, tankerdir, yakıttır, bomba taşıyıcısıdır, tank taşıyıcısıdır; yani, askerî lojistikte ağırlık, personelin taşınmasında değildir, sivil personelin veya subayın taşınmasında değil, yük taşınmasındadır. Dolayısıyla, bu, eski, 1983 ile 1996 yılı arasındaki istatistiklerde, ölüme yol açan kazaların istatistiklerinde bir yükseltme yapacağını da zannetmiyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle, bu kanun tasarısına, Anavatan Partisi Grubu olarak, uygun görüş bildirmekteyiz.

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Pakdemirli.

Bugün, Manisa milletvekillerinin günü.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum. Doğru Yol Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Çok değerli arkadaşlar, 4199 sayılı Kanun olarak çıkan tasarı 1996 tarihinde İçişleri Komisyonunda görüşülürken bu hususta bazı istisnalar getirildi. Ben o zaman İçişleri Komisyonu Başkanıydım, biraz önce bir arkadaşımın da belirttiği gibi, hakikaten, özellikle (C), (D) ve (E) sürücü belgelerine sahip olan sürücülerin trafik kazalarında daha fazla can ve mal kaybına sebebiyet vermeleri mümkün olduğundan, her an imkân dahilinde olduğundan... Mesala, tutuyorsunuz (C) sürücü belgesine sahip olan 18 yaşındaki kişiye... (C) sürücü belgesi olan ütobüs sürer...

ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Kamyon sürer efendim.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – (E) Sürücü belgesi olan otobüs, (C) sürücü belgesi olan kamyon, (D) sürücü belgesi olan da çekici kullanır.

Şimdi, tutuyorsunuz bunlara, bu imkânı sağladığınız zaman, (C) olsun, (D) olsun, (E) sürücü belgesi sahibi olsun, canı teslim ediyorsunuz; ama, 18 yaşındaki insanın psikolojik durumu ve gelişmişlik durumuyla 22 yaşındaki sürücünün gelişmişlik durumu arasında fark var; birisi, daha fazla -olgunluk- kemale erme durumuna gelmiş oluyor. Dolayısıyla, kendisine teslim edilen insanlarımızın hayatını tehlikeye sokmamak, onların hayatını korumak babında son derece titizlik gösterildi ve bu yaş sınırı getirildi; ama, o konuda bir istisna getirdik ve Trafik Yüksek Okulunda eğitim gören evlatlarımızın bu istisnaya tabi oldular; ama, zaruretler, bazı ihtiyaçları yine gündeme getirdi; bugün getirilmek istenen değişiklik de, bu zaruretlerin gereği. Grup olarak biz bunu tasvip ediyoruz.

Bugün, bir kişi, 18 yaşında veya 20 yaşında, subay, assubay ve uzmanlık okullarından mezun olduğunda, hele, ulaştırma sınıfındaysa ve bu eğitimi gören ve bu eğitimi gördüren kişiyse, buna, bu yaş tahdidinden dolayı, bu araçları teslim etmek ve bu araçları sürdürmek mümkün olmuyordu. Yeni getirilen değişiklikle bu istisnai durumu onlara da sağlamış oluyoruz. Bu konuda bizim bir itirazımız bahis konusu değil.

Değerli arkadaşlar, bunu bu şekilde belirttikten sonra, genel olarak trafik konusu üzerinde Yüce Meclisimize bazı hususlarda maruzatlarım olacak; çünkü, Trafik Kanunu hazırlanırken, o zamanı gözümün önüne getiriyorum: Medya ve kamu efkârı devamlı olarak şunu işliyordu: Türkiye Büyük Millet Meclisi, Trafik Kanunu Tasarısını gündeme almayacaktır ve çıkarmayacaktır.

Hiç unutmuyorum; 1996 yılında Meclis tatile girdiğinde, İçişleri Komisyonu Başkanı olarak dedim ki: “Meclis tatilden döner dönmez, biz bütün hazırlıklarımızı tamamlayacağız ve dolayısıyla, gündemimizin 1 inci maddesi de Trafik Kanunu Tasarısı olacak.”

Hakikaten de ilk konumuz Trafik Kanunu Tasarısıydı ve o gün komisyonumuza üye olan bütün arkadaşlarımız, geceli gündüzlü gayret gösterdik, hatta iki oturumumuz dokuz saat devam etti. Bunu bitireceğiz dedik ve hakikaten, Trafik Kanunu Tasarısıyla ilgili çalışmalarımız bitmeden biz de toplantımızı sona erdirmedik, Trafik Kanunu Tasarısı üzerindeki müzakereleri bitirdik.

Mükemmeli yakalamaya çalıştık. O sene, bu konuda, üst üste iki yıl iki tatil araştırmalarımız oldu; yurt içinde ve yurt dışında ne kadar mevzuat varsa hepsini araştırdık; bu konuyla ilgili ne kadar uzman kişi varsa komisyonumuza çağırdık; tasarı komisyona getirilmeden önce, gerek alt komisyon gerek esas komisyon onları bu konuda dinledi. Meclisimizde, Senato Salonunda, bu konuyla ilgili uzmanları da çağırarak, gündemi sırf trafik olan bir panel tertip ettik ve burada bütün uzmanları konuşturduk; bu konuşmalar zabıtlara geçirildi ve dolayısıyla, 4199 sayılı Kanun olarak çıkan tasarıya son şeklini verdik. 4199 sayılı Kanunla hakikaten çok önemli değişiklikler getirdik. Niye bunları anlatıyorum; yani, getirilen bu değişiklikler, hakikaten, insan hayatını ilgilendiren bir konuyla ilgili olarak, bu hususta Batı dünyasının ulaşmış olduğu ölümsüz trafik kazalarına kavuşabilecek bir karayolu ve dolayısıyla bir... Türkiye, acaba, o günleri yaşayabilecek, o günleri yakalayabilecek mi?.. Onun için titizlik gösterdik. Neler getirdik: Cezaları artırdık; hakikaten, bayağı artırdık cezaları; ama, yeterli miydi; hayır.

Bizzat komisyon başkanı olarak benim bir teklifim olmuştu; o zaman medyada denilmişti ki: “Elektrikli sandalye teklif ediliyor; bu, getirilmek isteniyor.” Hayır, o değildi; biz dedik ki, Amerika’da bile var; Amerika’nın hemen hemen eyaletlerinin tamamına yakınında, alkollü olarak trafik kazasına iştirak eden sürücü, ölümle neticelenen bir kazaya sebebiyet vermiş ise, bu kazanın müsebbibi olan sürücü, alkollü oluşundan dolayı, taammüden adam öldürme cezaî müeyyidesiyle cezalandırılsın. İlkin “bu, çok ağır” denildi; fakat, arkadaşlar, samimî olarak söylüyorum, kanun çıktıktan kısa bir süre sonra bizzat -isimlerini vermek istemiyorum- o zaman karşı çıkan arkadaşlarımız, yeniden bir önerge verdiler, yeniden bu alkollü olarak araç kullanma nedeniyle ölümle neticelenen trafik kazalarından dolayı cezayı en şedit bir hale getirelim diye teklif yaptılar. Düşünebiliyor musunuz?.. Çünkü, o günlerde şöyle bir kaza olmuştu; 31 insanımız alkollü bir meczubun... Meczup diyorum, meczup olmasa 80 kişiyi taşıyan bir otobüsün şoförü, alkollü olarak araç kullanmaz. Hakikaten, o kazada 31 insanımızın can kaybı olmuştu. Nerede; Gerede yakınlarında... Onun üzerine Türkiye çalkalandı.

Her gün aynı durumla karşı karşıya kalıyoruz. Âdeta, bir meydan savaşındaki can kaybından daha fazla her yıl böyle ölümlü veyahut da yaralamalı trafik kazalarıyla karşı karşıyayız; ama, gelin görün ki, bu konuda gereken hassasiyeti yeteri derecede gösteremedik, gösteremiyoruz; bir türlü, bir vurdumduymazlık bahis konusu. Lütfen, tabirimi mazur görün.

Bakınız, size iki yılın trafik kazalarının bilançosunu vermek istiyorum. 1998’de kaza sayısı 440 503. Korkunç bir rakam! Ölü sayısı 4 935. Bunlar, o sırada kayda geçen ölü sayısı. Yıllarca bu işin mülkî idare amirliğini yaptım. Biliyoruz, o sırada olay mahallinde tespit edilen rakamlar istatistiklere geçiyor; ondan sonra yaralananların birçoğu ölür; fakat, bunlar istatistiklere geçmez. Türkiye’de istatistikler maalesef böyle. Yaralı sayısı 114 700.

1999 yılında, yine, kaza sayısı, 441 693. Bakınız, azalmamış; 1 000 küsur artış kaydetmiş. Ölü sayısı 4 606, yaralı sayısı 113 656.

Değerli arkadaşlar, bu rakamlar, bizi hakikaten son derece rahatsız etmelidir; düşündürücüdür, korkunç rakamlardır. Türk insanının canı o kadar ucuz değildir. Benim insanımın bir parmağının kanaması bile beni rahatsız etmelidir, huzursuz etmelidir, vicdanen muazzep etmelidir; ama, gelin görün ki, bu konuda yeteri derecede rahatsız olamıyoruz, rahatsız olsak, bu konuda gereken hassasiyeti gösterebilir ve dolayısıyla, bu kazaları azaltabiliriz. Peki, nasıl azaltılabilir? Yalnız polisiye müdahalelerle de bu kazaları önlemek mümkün değil. Biz, bunu düşünerek, fahrî trafik müfettişliği müessesesini kurduk.

Ben, Batı’da, bu konuda yaptığım incelemelerde, dedim ki: Peki, sizde, nasıl oluyor da, yani, yapılan en küçük hatadan dolayı... Biliyorsunuz, onlar tespit ediyor plakayı, bilahara peşinden gönderiyor; itiraz ettiğiniz zaman iki misli artıyor. Hapsen tazyik var para cezasına itiraz ettiğiniz takdirde. Öyle bir şey yapıyor ki, yalnız cezaî müeyyideyle kalmıyor; mesai saati içinde, üç ay, sizi -alkollü araç kullanmışsanız örnek olarak- yeniden trafik eğitimine tabi tutuyor, rehabilitasyona tabi tutuluyorsunuz ve alkol rehabilitasyonuna tabi tutuluyorsunuz ve dolayısıyla, tedavi görüyorsunuz. Hep caydırıcılık, hep caydırıcılık... Ama, yine, bu konuda, yeteri derecede dikkat ve titizlik gösteriliyor mu; hayır.

Bakınız, biz, kanunda, yine, ne getirdik; biraz önce arkadaşlarımız da belirttiler: 125 nci maddede eğitim getirdik. Dedik ki: Her hafta, eğitim saatlerinin 30 dakikası asgarî trafik eğitimiyle ilgili olacak -radyoların, televizyonların- ve bu konuda bir müeyyide de getirdik; yani, kendimiz direkt cezayı koymadık. Dedik ki: RTÜK Kanunundaki esaslara tabidir; bu konudaki, bu lazimeyi yerine getirmeyen radyo ve televizyonlar, RTÜK Kanununun koymuş olduğu müeyyidelere duçar olur.

Dikkat ediyorum -bu konuda emeği geçen bir arkadaşınız olarak- devamlı olarak izliyorum. Biraz önce, arkadaşlarımız, birkaç tane... Arada bazılarının aklına geliyor, gecenin 02.00’sinde, ondan sonra koyuyorsunuz şeye...

Değerli arkadaşlar, eğitim olmadan, bu konunun üstesinden gelmek mümkün değildir. Eğitimsizlik, kültürsüzlük, cehalet, bu konuda, işte, bu kadar can kaybına sebebiyet veriyor. Bence, yetkililer, bu hususta kara kara düşünmelidir. Yılda binlerce insanımın ölümüne sebebiyet veren bir terör de, işte, trafik terörüdür; bence, Türkiye’nin en önemli terörüdür; ama, gelin görün ki, gereken hassasiyeti gösteriyor muyuz; hayır, göstermiyoruz.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Yol yok, yol!..

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Tabî, yol yok, altyapı yok; yalnız altyapıyla değil... Şimdi nasıl izah edebilirsiniz?..

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Yolsuzluk var!..

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Hatalı sollamanın yapılmaması gereken bir yerde, bir bakıyorsunuz, hatalı sollama yapılıyor. İşte, biraz önce söylediğim konu, nedir; alkollü olarak araç sürme, hiç, insan mantığının kabul edeceği bir şey mi! Biz, bu konuda, komisyonda o kadar titizlik gösterdik ki, tuttuk, karayolları üzerinde, benzin istasyonlarında, dinlenme tesislerinin içinde alkol verilemez müeyyidesini bile getirdik, bunu bile getirdik, niye; aman, işte, kamyon ve otobüs sürücüleri, gelip de, burada dinlenirken, böyle, alkol alıp da, araç kullanmasın ve dolayısıyla, insanlarımızın hayatını tehlikeye sokmasın dedik; ama, gelin görün ki, bu, olmuyor.

Fahrî müfettişlikle birlikte... Biraz önce onu söyledim, Batı’da sorduğumuz zaman, adam bize şunu söylüyor: Yalnız trafik polisi değil, bütün buradaki Almanı, Fransızı, İngilizi, her vatandaşı, başlı başına bir trafik müfettişi diyor; bir hatayı affetmiyor. Bu, otokontroldür. Ülkemizde, işte, eğitimin yeterli olmayışından dolayı, insanımız, otokontrol müessesesini yeteri derecede kullanamıyor. Bunu, ispiyonculuk olarak kabul ediyor, ya, bana ne diyor... Bana ne olur mu; benim insanımın hayatı o kadar ucuz mu?!

Değerli arkadaşlar, o sebeple, yine ne getirdik; işte, Karayolu Güvenliği Yüksek Kurulu. Başbakanın başkanlığında toplanıyor, Jandarma Genel Komutanı, Emniyet Genel Müdürü, Karayolları Genel Müdürü ve bu konuyla bağlı olan bakanlar... Bu konuda, her yıl asgarî iki sefer toplantı şartı koymuştuk ve dolayısıyla, bu toplantı neticesinde, bu konuyla ilgili aksaklıklar tespit edilecek, tedbirler görüşülecek... O kadar önemli ki, bir hükümet başkanının, başbakanın başkanlık edeceği bir kurul; bu görevi başkasına devretme bile yok; yani, içişleri bakanına devredeyim, onun başkanlığında... Hayır... Bu kadar önem arz eden bir konu; ama, gelin görün ki, bu konuya, bu hususa yeteri derecede gereken önem atfedilmedi, önem gösterilmedi. Dolayısıyla, yine can kaybı devam ediyor, yine karayollarımız bir kan gölü halinde... Akşam dinliyorum, yine 31 insanımız ölmüş. Spiker diyor ki: “Yapılan inceleme neticesinde, kazaya sebebiyet veren otobüs sürücüsünün alkollü olduğu tespit edildi.”

Jandarmaya bu yetkiyi verdik. Polis, Emniyet Genel Müdürlüğü bünyesinde, sırf trafik göreviyle ilgili yüksekokullar kurulması konusunda kanuna madde getirdik. Dolayısıyla, bu konuda ne kadar kadro isterseniz Komisyondan geçirelim dedim; hakikaten, Meclisimiz de bu konuya gereken önemi gösterdi ve o gün istenilen kadrolar verildi.

Fon koyduk ve dolayısıyla, bu fondan araç gereç alınması konusunda namütenahi yetkiler, maddî imkânlar sağladık; ama, gelin görün ki, o imkânlar yeteri derecede kullanılmadığı için, hâlâ, karayollarımız kan gölü.

Değerli arkadaşlar, burada, bütün vatandaşlarıma, bütün Türkiyeme sesleniyorum: Herkes, bu konuda kendini görevli kabul etmelidir.

BAŞKAN– Sayın Çetinkaya, size 1 dakika ilave süre veriyorum; lütfen, toparlayınız.

M. NECATİ ÇETİNKAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, herkes bu konuda görevlidir. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan herkes, kendi vatandaşının can ve mal bütünlüğünü korumak ve kollamak hususunda birinci derecede görevlidir. Onun için, bu hususta gereken bu konular herkesin ilgi alanı olmalıdır ve görülen hatalar anında yetkililere bildirilmelidir.

Bu konuda emniyetimizin hâlâ bir ihtiyacı varsa, araç gereç gerekiyorsa, bu Meclis onu da versin; ama, şu trafik belasından, şu trafik canavarından bu ülkeyi kurtaralım. Biz, bu hususta, Grup olarak, üzerimize düşen neyse onu yapmaya hazırız. Bu hususta temennimiz, inşallah, gereken bir an önce yapılır ve Türkiye bu felaketten kurtulur.

Hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çetinkaya.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Trabzon Milletvekili Orhan Bıçakçıoğlu.

Buyurun Sayın Bıçakçıoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ORHAN BIÇAKÇIOĞLU (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısı hakkında Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, grupları adına benden önce konuşan değerli milletvekillerimiz trafik ve trafik eğitimi hakkında gerekli açıklayıcı bilgileri sizlere takdim ettiler. Şahsen, son on yılında bu işle iştigal etmiş bir arkadaşınız olarak, bu konuda yaşadığım tecrübeleri ve görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum.

Mevcut 2918 sayılı Kanun ve o kanunu değiştiren 4199 sayılı Kanun, Türkiye şartlarında yeterlidir; fakat, biz, hep suçu sürücülerde veya şoförlerde arıyoruz. Bu ikisini özellikle söylüyorum; çünkü, karayolunda bir aracı ticarî amaçla sevk ve idare eden kişi için, kanunumuz şoför tabirini kullanmış, ben de şoför odası başkanlığından geldiğim için burada belirtmek istiyorum; suçu hep bu kesimde arıyoruz.

Bakınız, biraz önceki konuşmacı arkadaşlarımız birtakım istatistiklerden bahsettiler. Belki, Emniyet Genel Müdürlüğümüzün, Trafik Daire Başkanlığının tutmuş olduğu istatistikler sağlıklı değildir, buna katılıyorum, olabilir; ama, bizlere daha iyi bilgi sunabilmesi için sağlıklı tutulması gerektiğine inanıyorum. O zaman, gelin, bunu düzeltelim. Eğer, yaralılar ölüyor da -doğrudur, mutlaka bir kısmı hastanelerde vefat ediyordur- istatistiklere geçmiyorsa, bu rakamların da hastanelerde bulunan polislerden alınıp, o istatistiklere işlenmesi lazım.

İstatistikî rakamlara dikkatli bakmamız lazım. Bakınız, son on yılın rakamları elimizde. Bundan or yıl önce, devletin elindeki rakamlara göre, yılda 6 500 civarında insan trafik kazalarında hayatını kaybederken, on yıl sonra, 1999 yılında bu rakam 4 500’lere düşmüştür. Demek ki, ölü sayısında ciddî bir azalma vardır. Neye rağmen bu azalma vardır; ülkemizde trafiğe çıkan araç sayısına rağmen; son on yıldabu, 2 katından fazla artmıştır. Yine, trafikteki, araç kullanan sürücü ve şoför sayısı, son on yılda ülkemizde 2,5 kat artmıştır; ama, siz, bu artışa paralel olarak, bu artışa ayak uyduramamışsanız, siz, Türkiye’deki karayolu ağını ıslah edememişseniz -eski arabalardaki 100-120 kilometre/saatlik hız, şimdi 200’e çıktı- araçların gelişen teknolojilerine, motor kapasitelerine karayollarınızı uyduramamışsanız, trafik kazaları, ülkemiz için bir gerçek olmaya devam edecektir.

Bakın, ben, size kısa bir örnek vereyim: Bugün, Samsun Sarp arasındaki yol 350 kilometre falan. Bu yolda, trafik kazalarında, her yıl 500 insanımız hayatını kaybediyor. İddia ediyorum, bu yolu, gelin, bir an önce bölünmüş yol haline getirelim, elbirliğiyle bölünmüş yol haline getirelim; o zaman, o 500 insanımızın 400 tanesinin hayatını kurtarırız. Yoksa siz, trafik cezalarını, polisiye tedbirleri ne kadar artırırsanız artırın fark etmez, ki, yıllar itibariyle rakamsal olarak para miktarları artmış olmasına rağmen, kaza oranları, trafik suçu işleme oranları bununla doğru orantılı bir şekilde artmıştır.

Eğitim, tabiî ki önemli. Eğitim, bu konuda ta ailede verilmeli. Hiçbir eğitim kurumu hatalı solla demez, hiçbir eğitim kurumu sarhoş araba kullan, alkollü araba kullan demez. Bu, Türk insanının ailesinden alacağı terbiyeyle, ailesinden alacağı eğitimle ve okulda tamamlayacağı eğitimle kazandırılmalı; ama, siz, her köşe başına bir trafik polisi dikseniz de...Avrupa’ya giden insanlarımız görüyorlar, nedir; Avrupa’nın bütün kavşaklarındaki trafik işaretlerinde dikkat edin, bakın trafik polisi göremezsiniz; ama, bizde, trafik işareti olur, lamba olur bir de polis olur. İşte, Akay kavşağına bakın, yukarıdaki kavşaklara bakın, hepsinde... Lambada durması gereken sürücü eğer durmuyorsa, bu, eğitimiyle değil, onun almış olduğu kültürle yahut da ruh haliyle ilgilidir.

Tabiî, ülkemizde, sürücü eğitimi zaman zaman gündeme gelir. Özellikle, medyamız, televizyonlarımız çok ölümlü trafik kazalarından sonra suçlu ararlar; ama, hep adres başka yerlerdedir. Bu, ülkemizin diğer sorunları gibi genel bir meselesidir, genel bir sorunudur. Meclis olarak, Türkiye’de karayolu standardını geliştirmediğimiz, Türkiye’deki kara taşımacılığını, demiryolu veya denizyoluna kaydırmadığımız sürece, bu ülkede, trafik kazalarıyla yaşamaya alışmalıyız.

Değerli milletvekilleri, Millî Savunma Bakanlığımızca hazırlanan ve bugün görüştüğümüz kanun tasarısı hakkında da bazı şeyler söylemek istiyorum. Mutlaka, Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, stratejik önemi haiz araçlarını kullanacak kişileri yetiştirir olması lazım; ki, yetiştiriyor. Bu kanuna eklemiş olduğumuz 22 yaşın 18’e çekilmesi hadisesi... 2918 sayılı Kanunun değişik 41 inci maddesinde, üniversitelerin sürücü eğitimi veren meslek yüksekokullarında bu şart vardır; bunu da, buradan bir bilgi için söylüyorum. Dün, Yüksek Öğretim Kurulundan bu konuyu sordum; Türkiye’de, şu anda, sürücü eğitimi veren 2 tane meslek yüksekokulumuz var; bir tanesi Cumhuriyet Ünversitesine bağlı Akdağmadeni Meslek Yüksek Okulu, diğeri de Dumlupınar Üniversitesine bağlı Kütahya Meslek Yüksek Okuludur. Bu okullar, yıllar itibariyle, 30 veya 40 kontenjanla eğitim yaparlar ve eğitim süreleri iki yıldır. Bu iki yıllık eğitimi bitiren gençlerimiz, zannetmeyin ki, doğrudan (C), (D) ve (E) sınıfı sürücü belgesi almaya hak kazanıyorlar; yok öyle bir şey, öyle bir şey yok! Sadece, yine, 4199’la bu 125 inci madde değiştirilmiş ve bu okullarda eğitim görenlere şu hak verilmiş; deniliyor ki “bu okulu bitirenler -aynen okuyorum- üniversite ve yüksekokullar ile lise ve dengi okullarda zorunlu trafik, ilkyardım ve motor derslerinden başarılı olanlar, sürücü kurslarında, bu derslerden, Millî Eğitim Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikteki esaslara göre sınava girmek kaydıyla, derse girmekten muaf tutulurlar.” Hadise bu. Yine, o okulları bitirenler, 625 sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununa göre açılmış olan sürücü kurslarına gidip, imtihana girmek zorundadırlar.

Bu konuda, başka bir şey söylemek istemiyorum. Çıkaracak olduğumuz bu kanunun Türk Silahlı Kuvvetlerimize, ülkemiz trafiğine hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler Sayın Bıçakçıoğlu.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

KARAYOLLARI TRAFİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA İLİŞKİN

KANUN TASARISI

MADDE 1. – 13.10.1983 tarihli ve 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanununun 41 inci maddesinin birinci fıkrasının değişik (a) bendinin (3) numaralı alt bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“3. C, D ve E sınıfı sürücü belgesi alacakların yirmiiki (Üniversitelerin sürücü eğitimi veren yüksekokulları ile TürkSilâhlı Kuvvetlerinin askerî ihtisas görevleri için subay ve astsubay sınıf okullarında ve uzman jandarma okullarında açılan sürücü eğitimi kurslarından mezun olanlarda bu şart aranmaz.),”

BAŞKAN – 1 inci maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Ahmet Cemil Tunç .

FP GRUBU ADINA AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Karayolları Trafik Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, siz değerli arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Trafikte kazaların önüne geçmek için, geçen dönemde hepimizin bildiği ve kamuoyunun çok yakından takip ettiği Trafik Kanunu çıktı. Zannettik ki, Trafik Kanununun çıkışıyla Türkiye’de trafik sorunu halledilecek; ancak, Trafik Kanununun çıkışından sonra gördük ki, değişen öyle çok fazla bir şey yok; yine karayollarında kazalardan geçilmiyor, yine ölümler, sakat kalmalar, yine telafisi mümkün olmayan can ve mal kayıpları. Türkiye’de, âdeta, trafik terörüne kurban vermeyen tek aile kalmadı, aşağı yukarı her aileden mutlaka trafik terörüne kurban giden bir insan var. Bu derece önemli bir konuyla ilgili bu değişiklik münasebetiyle ben de birkaç şey ifade etmek istiyorum.

Aslında, trafik sorunu şu anda Türkiye’nin en önemli sorunudur. Bakıyoruz, terörden çok daha fazla can ve mal kaybına sebep olmuş bir husus ve biz, ne yazık ki, seyirci kalmaktan, konuşmaktan öte öyle pek fazla şeyler de yapmıyoruz. Yılda 10 000’in üzerinde vatandaşımız trafik kazalarında hayatını kaybediyor -biraz önce arkadaşımız saydı 400’ün üzerinde kaza olmuş- 100 000’in üzerinde insan yaralanmış, sakatlanmış ve bu insanların tedavisiyle ilgili acaba hiçbir şey yaptık mı? Trafik kazalarından dolayı özürlü kalan insanların rehabilitasyonuyla ilgili, bunların tekrar yaşama kazandırılmasıyla ilgili, öyle pek fazla bir şey yaptık demek mümkün değil ve trilyonlarca maddî kayba sebebiyet veriyor bu kazalar; yani, trafik, hem can kaybı hususunda hem mal kaybı hususunda, telafisi mümkün olmayan kayıplar verdiriyor bize.

Neden ülkemizde trafik kazalarında çok can ve mal kaybı olur da, OECD ülkelerinde bu kadar fazla olmaz, Batı’da bu kadar fazla olmaz?! Olmaz tabiî; çünkü, Türkiye’de, âdeta, demiryolu taşımacılığı diye bir şey kalmamış, arabaya binmeye, otomobile binmeye, otobüse binmeye maddî gücü yetmeyen insanların tercihi haline gelmiş demiryolları, uçağa zaten kimse binemiyor. Dört tarafı denizlerle çevrili bir Türkiye’de deniz taşımacılığı sıfır, hiç yok. Batı’ya gidin, toplutaşıma, otobüslerle falan çok nadir olur. Türkiye’de bütün toplutaşımalar otobüslerle yapılır ve Türkiye’de bir trafik kazasında 40-50 kişi ölürken, Avrupa otobanlarında yapılan bir kazada en fazla 1-2 kişi can veriyor.

Dolayısıyla, trafik meselesini ele alırken, sadece mevzuatla bizim bu trafik sorununu çözmemiz mümkün değildir. Bir örnek vereyim, Türkiye’deki TIR filosu, bütün Avrupa’daki TIR filosundan çok daha fazladır; ama, yollarımıza bakıyoruz, Avrupa’nın otoyolları yanında bizim yollarımız hiç mesabesinde; ama, karayollarında her gün seyreden araçların vermiş olduğu zayiatı hemen her gün yaşıyoruz. Eğer böyle giderse, Türkiye, yakında, galiba araç hurdalığına dönecek.

1950 yılından sonra, Türkiye’de, demiryollarıyla ilgili âdeta hiçbir şey yapılmamış. Bunun sebeplerini araştırmak lazım, buna bir çözüm bulmak lazım. Neden, uygar, çağdaş dünya taşımacılıkta demiryollarını öne çıkarırken, biz karayollarında inat ediyoruz; acaba, demiryolu çok mu daha pahalı bir yatırım?! İnsan “acaba insan kaynakları candan daha mı önemli” diye düşünüyor. Bu ölen insanların kurtulması mümkün, ölmemesini temin etmek mümkün; mutlaka kaza, kader yerini bulacak; ama, eğer biz tedbir alırsak, bu büyük zararların, bu büyük zayiatların önüne geçebiliriz.

Otoyollara bakıyoruz; otoyollarda trafik kazası oranları çok düşük; duble yollarda da pek kaza olmuyor; ama, bir de tek şeritli yollara bakıyoruz; âdeta ölüm tuzağı... Sebeplerine bakıyoruz; hatalı sollama... Kazaların sebeplerinin büyük bir kısmı hatalı sollamadan ileri geliyor. Daracık yollar, sabırsız sürücü geçecek; fakat, geçebileceği yer yok ve bu hatasını hayatıyla ödüyor.

Nakliyeye bakıyoruz; nakliyemizin yüzde 95’i karayoluyla yapılıyor. Şimdi, havayolları var, denizyolları var, demiryolları var; ama, nakliyenin yüzde 95’i karayoluyla yapılıyor. Dolayısıyla, yollar yetersiz; trafik yoğunluğu içerisinde, haliyle, trafik kazaları olacak; bundan kaçış mümkün değil.

Yine, bakıyoruz Biraz önce, bir arkadaşım ifade etti- alkollü araç kullanma... Karayollarının hemen kenarında, bir de bakıyorsunuz ki, alkollü içecekler satılıyor ve bunlar da trafik kazalarına sebebiyet veriyor.

Yollar yetersiz, standardı müsait değil; ama, sürücü çok süratli ve kazaya sebebiyet veriyor. Biz, trafik kazalarının önüne geçebiliriz; geçebilmenin tek şartı var; o da, yatırım yapmak, yolları standardına uygun yapmak ve etkin kontrol yapmaktır. Öyle, yollarda, çukur yerlere yatıp radar kontrolü yapmak suretiyle trafik kazalarını önlemek mümkün değil. “Sürücü hatası” diyoruz, başka hata söylüyoruz; ama, aslında, bu hatanın büyük kısmının yollardan kaynaklandığını da bilmemiz lazım gelir diye düşünüyorum. Kontrol yapılırken -şüphesiz, kontrol yapılacak; ama- kontrolü yapan trafik memurlarının, trafik polislerinin, daha çok, sürücülere rehberlik yapmaları gerekir; uyarıcı nitelikte şeyler söylemeleri gerekir diye düşünüyorum. Şüphesiz, cezayı uygulayacaklar; ama, sürücülerimizin büyük kısmının eğitimsiz olduğunu veya eğitimin önemini yeterince anlayamadıklarını düşünerek, trafik görevlilerinin, trafik polislerinin, daha ziyade, sürücelere rehberlik yapmaları gerektiğini düşünüyorum.

BAŞKAN – Sayın Tunç, 1 dakika eksüre veriyorum, toparlayınız efendim.

AHMET CEMİL TUNÇ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Kesinlikle, hiçbir fedakârlıktan kaçınmadan, karayollarına ne gerekiyorsa, ne lazımsa hepsinin verilmesi ve trafik canavarının bu şekilde önüne geçilmesi gerektiğini düşünüyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Tunç.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 1 inci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – 2 nci maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 3 üncü maddeyle ilgili olarak, Fazilet Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Eyyüp Sanay; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA EYYÜP SANAY (Ankara) – Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun tasarısının 3 üncü maddesi, yürütme maddesiyle ilgili olarak, Grubum adına söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu kanun tasarısı, cidden, üzerinde düşünmemiz gereken, konuşmaktan çok, çok düşünmemiz gereken bir konu. Trafik olgusu ya da hadisesi dediğimiz zaman, bunu, kendi başına bir olay olarak alamayız veya birtakım yerlere “trafik canavarı” diye afişler asarak da, işi, bitmiş sayamayız. Trafiğin kendisinin bir suçu yok; o, bir hadise, o, bir kavram. Asıl onu oluşturan, suç unsuru haline getiren, sürücü, yaya, vasıta, yol ve tabiat şartları. Bunların hepsini düşünmeden, ceffelkalem (bir çırpıda) “trafik” deyip geçip de işi canavara atıverirsek, mesuliyetten kurtulmuş oluruz! Oysa, trafik dediğimiz olgu, bir kültür meselesidir, bir bilinç meselesidir. Trafik kültürüne sahip olmayan ve bilinçli davranmayı kendine özgü bir davranış kalıbı haline getirmeyen toplumlarda, trafik kazalarından kurtulmak da mümkün değildir. Eğer, biz, bunları, birtakım kanunlarla, yönetmeliklerle düzeltivereceğimizi sanıyorsak...

Çok kapsamlı bir Trafik Kanunu çıkardık; ülkede, o kadar sevinildi ki, Trafik Kanunu çıkar çıkmaz, artık, trafik suçları işlenmeyecek, trafik kazaları olmayacak sanıldı. Oysa, sonuç itibariyle, onlar, bizim, burada düzenlediğimiz birtakım yazılı metinlerdir. Aslolan, yazılı metinleri uygulayan insanlardır. Sürücü, bu bilinçte mi; yaya bu bilinçte mi; bunu yürüten insanlar, bu bilinçte mi?

Geçtiğimiz yıl, hatırlayacaksınız, yolların kenarına, trafikle ilgili birtakım levhalar asıldı, yolların kenarında ikaz levhaları vardı. Altı ay geçmeden, güneşin etkisiyle bunlar soldu. Kaldı ki, orada dikkat de dağıtırdı. Bunlar, düşünülmeden konulmuş, belki de, iyiniyetle; ama, bazı çevrelerin, kendilerine rant temin etmek amacıyla, telkinlerle koydurdukları işaretlerdi. Koyan kişilerse, gayet bilinçli, gayet iyiniyetle, samimiyetle bunları koydular; ama, sonucu düşünülmedi ve levhalar, kısa sürede soldu gitti.

Karayollarına baktığımız zaman görüyoruz ki, mevcut olan, gelişen teknolojiyi taşıyacak kapasitede değildir bugün karayollarımız. Bugün, teknoloji, otomobil teknolojisi, özellikle kamyon teknolojisi gelişmektedir. Karayollarımızın altyapısı, hem taşıdığı yük itibariyle, yük araçlarının taşıdığı yük itibariyle yüklenen yüke cevap verememekte hem de trafik yoğunluğuna cevap verememekte ve kısa zamanda, bu yollar elden çıkmaktadır. İşaretlemeler yeterli değildir. Ayrıca, yol hatasından dolayı doğan birtakım trafik kazalarının cezasını kim ödeyecektir, suçlusu kimdir, bu belli değildir. Halbuki, gelişmiş olan ülkelerde, yol hatasından dolayı meydana gelen trafik kazalarından, o yolu kim yaptıysa -karayollarıysa karayolları, belediyelerse belediyeler- doğrudan doğruya sorumludur ve tazminatını da öder, bu yükümlülüğü üzerine alır. Oysa, bizde, böyle bir sorumluluk söz konusu değil; şayet kanunlarda varsa bile işlememektedir.

Benden önce konuşan arkadaşlarımız da ifade ettiler; hem alkol kontrolü yapıyoruz sürücülere, kaza anında veya önceden; ama, otobanlarda veya yol kenarlarındaki benzin istasyonlarında alkollü içki içmeye de cevaz veriyoruz. İnsana sorarlar: Bu ne perhiz, bu ne lahana turşusu! Yani, ne yapmak istiyoruz biz? Gerçekten, hakikaten, trafik kazalarını önlemek istiyorsak, bunun en önde gelen sebebi de alkol ve aşırı hız ise, niye bunun önüne geçmiyoruz? Bilinç şudur trafikte -ama, bugün, sürücümüz bu bilinçte değildir- levhalarda 70 kilometre, 100 kilometre hız yazdığı halde, bizim insanımız bu hıza riayet etmemekte, yine devam etmektedir.

Diğer yandan, baktığımız zaman, yine, ehliyetlerin diploma derecesini yükseltince trafik kazaları önlenecek sanıyoruz. Halbuki, gelişmiş ülkelerde, özellikle kıta Avrupasında, ehliyet alırken diplomanın hiçbir önemi yoktur. İsviçre’den örnek veriyorum: İsviçre’de herhangi bir insan üç defa imtihana girer de ehliyet alamazsa, o insana akıllı gözüyle bakmazlar, onu muayeneye gönderirler. Araba kullanmak basit bir olaydır, çok karmaşık bir olay değildir. Makine mühendisi de değildir araba kullanan insan; ama, bizde, trafik sınavlarında, makine mühendisine sorulacak motor sualleri sorulmakta. Sanki, şoför, yolda arıza yapan arabasının motorunu indirecek ve tamir edecektir; anlamsız bir şey... Batı’da, yeni ehliyet alan birisine sorsanız, belki de, debriyaj, direksiyon, fren dışında, karbüratörün ne olduğunu sorsanız bilmez. Onu tamir edecek adam ayrıdır, insan ayrıdır.

Değerli kardeşlerim, değerli milletvekili arkadaşlarım; biz kanunları yapıyoruz; ancak, uygulayıcı kişilere çok önemli görevler düşüyor. Bir işi takip etmiyoruz. Bakınız, kemer kullanıyoruz; konulmuş. Bir ara, trafik polisleri çok iyi takip ediyorlardı; son zamanlarda, bakıyorum, bunu bıraktılar, sürücüler de bunu bıraktı.

Sonra, istisnalar getiriyoruz. Trafik işaretlerinde belli istisnalar vardır. Kimlerin geçiş üstünlüğü vardır; itfaiyenin vardır, polisin vardır, ambülansın vardır. Bakarsınız, bizim ülkemizde veya gelişmekte olan bizim gibi ülkelerde bütün herkes istisnadır. Bir tane eskort arkana tak, bir tane önüne tak; bütün yollar serbesttir. Halbuki, trafik kuralı istisna tanır mı; tanımaz. Onun için, gerçekten, burada aldığımız kararları, çıkardığımız kanunları uygularken sıkı takip etmemiz lazım. Eğer, bunu takip edemeyeceksek, biz, ciltler dolusu kanunlar da çıkarsak, mevzuatlarımızı da değiştirsek sonuçta bir yere varamayız.

Bakınız, ehliyet alırken bir sürü şey... Zaman zaman görüyorum ben; sürücü kursu levhası var arabanın üzerinde; sola dönülmesi yasak yerde sola dönüyor, girilmemesi gereken yere giriyor ve bu, şoför okulu!.. Bunun takipçisi yok mu, kim takip eder?

Hepiniz biliyorsunuz; bugün, şoför okullarından, sırf, laf olsun diye, söz olsun diye sınava giren, ehliyet alan, daha sonra araba kullanmayı öğrenen, çevremizde pek çok insan tanıyoruz; siz de tanıyorsunuz, biz de tanıyoruz. Niye, bu gerçekleri görüp de ona göre sıkı tedbir almıyoruz?

Değerli milletvekili arkadaşlarım, onun için, ben, bu kanunun hayırlı olmasını istiyorum; çok önemli bir konu, hakikaten çok önemli... Gelişmiş olan ülkelerdeki trafik kurallarını ülkemize getirmek istiyorsak, insanımızı da bu yönde eğitmemiz lazım; ama, bu laf, eğitim, bir davranış işidir; bilgilendirme değil. Bilgi edinebilirsiniz, onu uygulamıyorsanız hiçbir işe yaramaz; trafikte hiçbir işe yaramaz. Tıpkı şuna benziyor: Sandalda giden bir matematik profesörü, sandalcıya soruyor, diyor ki: “Yahu, sen matematik bilir misin?..” “Yok; ben bilmem...” “Öyleyse, ömrünün yarısı gitti...” Dalga çıkıyor, alabora oluyor, kayık devrilmiş; soruyor kayıkçı, matematikçiye: “Sen, yüzme bilir misin?..” “Hayır...” “Ömrün gitti” diyor... İşte, trafik, bunun gibi. Bilgi işi değildir trafik, uygulama işidir; tatbik edeceksin, hayatını kurtaracaksın ve diğer insanların hayatını da kurtaracaksın.

Değerli milletvekilleri, ben, Grubum adına, bu kanunun hayırlı olmasını diliyor, Yüce Meclisi, bir kere daha saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Sanay.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahıslar adına söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, soru sormak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Yıldırım.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakanıma aşağıdaki soruyu sormak istiyorum.

Karayolları Trafik Kanunuyla, esas görevi olmadığı halde, trafik eğitimi görmediği halde görev verilen jandarmanın trafik denetiminden, uygulamada vatandaşlardan şikâyet gelmektedir. Bu duruma göre, jandarmanın esas görevini yapabilmesi için, jandarmadan trafik denetimi görevini kaldırmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN – Sayın Bakanım, buyurun.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Değerli arkadaşım, konu, Jandarma Genel Komutanlığıyla ilgili ve dolayısıyla İçişleri Bakanlığıyla ilgili. Sayın Bakanımıza bu soruyu iletiriz; cevaplarını herhalde verirler efendim.

BAŞKAN – Yazılı olarak diyorsunuz.

MİLLÎ SAVUNMA BAKANI SABAHATTİN ÇAKMAKOĞLU (Kayseri) – Evet.

BAŞKAN – Yazılı olarak cevaplayacaklarını ifade ettiler.

Teşekkür ederiz Sayın Yıldırım.

3 üncü maddeyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, tasarının tümü üzerinde, oyumun rengini belirtmek üzere, aleyhte söz istiyorum.

BAŞKAN – Tasarının tümünü oylarınıza sunmadan önce, oyunun rengini belli etmek üzere, Tunceli Milletvekili Sayın Kamer Genç aleyhte söz istediler.

Aleyhinde olduğu için 3 dakikalık süre veriyorum; buyurun efendim. (DSP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar [!])

KAMER GENÇ (Tunceli) – Lehinde olsaydı kaç dakika verecektiniz?

BAŞKAN – Lehinde olsaydı 2 dakikaydı efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aslında bu gibi konularda normal süre 5 dakikadır.

Değerli milletvekilleri, ben, bir genel sorunu dile getirmek üzere söz istedim. Tabiî, trafik, insan yaşamının, ayrılmaz, çok önemli bir parçasıdır. Biliyorsunuz, Türkiye’de trafikten dolayı, büyük insan kayıpları var: İşte, 5 000’in üzerinde ölü; bir o kadar mal kaybı var. Ayrıca, zaman zaman, tur otobüslerinde yapılan hatalar nedeniyle, birçok turist gruplarının, trafik kazasında ölmesinin de, Türk turizmini, maalesef, menfi yönde etkilediğini herkes bilir.

Şimdi, getirilen bu tasarı, 22 yaşı, asker kişilerde 19 yaşa çekiyor. Yani, genç, askerde de aynı gençtir, sivilde de aynı gençtir. Ayrıca, asker, araba kullandığı zaman, trafik görevlisi de, bunu pek kontrol etmez. Trafik görevlisi kontrol etmeyecek; bir de, asker, genç olunca -19-20 yaşlarda insanlar biraz daha heyecanlı olur, daha tedirgin olur- yanında kumandanı da olunca, biraz daha tedirgin olabilir; dolayısıyla, daha fazla da kaza yapma ihtimali var.

Denilebiliyorsa, eğer, 19 yaşına gelmiş gençler, hakikaten, tedirgin olmadan, soğukkanlılıkla, bir otobüs veya daha büyük -burada sayılan- araçları kullanabiliyorsa, o zaman, sivil gençlerimiz için de aynı yaşı getirelim. Biliyorsunuz, sivilde, çok güzel otobüs kullanan gençler olmasına rağmen, Trafik Kanununda yaptığımız bir değişiklikle, bunlar 22 yaşına kadar muavin olarak çalışmak zorunda kalıyor. Halbuki memleketimizde bir sürü işsiz var; ama, bu kanunun getirdiği bir yaş sınırlaması dolayısıyla 22 yaşından sonra gençler büyük araç kullanabiliyor, 22 yaşından önce kullanamıyor. Eğer 22 yaşından önce kullanma imkânı varsa, o zaman, sivil ve asker ayırımı yapmamamız lazım; o inançtayım. Anayasamızın genel bir ilkesi var “kanunlar önünde herkes eşittir” diyor. Eşit olduğuna göre, böyle ayrıcalıklı kanunlar getirildiği zaman, kafalarda birtakım şüpheler uyanıyor.

Ben, ayrıca, bu yaş küçültmesinin çok büyük sıkıntılar yaratabileceğine inandığım için, çıkacak bu kanunun karşısındayım ve bu konuda çok ciddî incelemeler yapılması lazım bana göre. Eğer, hakikaten, bir genç, 19 yaşında büyük araç kullanabiliyorsa, öteki gençler de, sivil gençler de kullansın; kullanamıyorsa, bunlara da bu hakkı vermememiz lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KAMER GENÇ (Devamla) – Sayın Başkan, 1 dakika veya 2 dakika daha veriyorsunuz, zamanımız bol. Öteki maddelerde söz almadık.

BAŞKAN – Sayın Genç, oyunuzun rengini belli etmek üzere, 1 dakika eksüre veriyorum.

KAMER GENÇ (Devamla) – Önemli bir kanun; yani, önemli bir kanun olduğu için, niye oyumun aleyhte olduğunu da belirtmem lazım.

Bu kadar insanın hayatını, ülkede yaşayan insanların hayatını yakından ilgilendiren bu gibi kanunları çıkarırken çok titiz davranmamız lazım. Bu araçlar, yalnız askerî kışla içinde kullanılmıyor ki, şehirlerarasında da kullanılıyor, şehir içinde de kullanılıyor. Dolayısıyla, hepimizin yaşamını yakından ilgilendiriyor.

O bakımdan, demin de dediğim gibi, gerçekten, 19 yaşındaki, iyi eğitim almış bir genç, otobüs ve o değerde büyük aracı kullanabilecek kişilik, nitelik ve kabiliyetteyse, böyle bir ayırım yapmayalım.

BAŞKAN – Sayın Genç, süreniz azalıyor; oyunuzun rengini söyleyin efendim.

KAMER GENÇ (Devamla) – Tamam efendim...

Eğer böyle değilse, böyle ayrıcalık yapmamamız lazım. Bu nedenle, kanuna karşıyım.

Saygılar sunuyorum efendim. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Genç.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir; böylece, kanunlaşmıştır.

Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

12.- Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları Raporları (1/433) (S.Sayısı: 137) (1)

BAŞKAN – Komisyon?.. Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Ali Şahin; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ALİ ŞAHİN (İstanbul) – Sayın Başkan, Meclisimizin saygıdeğer üyeleri; 137 sıra sayılı kanun tasarısının geneli üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek için huzurunuzdayım; bu vesileyle, şahsım ve Grubum adına hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Tasarı, yürürlük ve yürütme maddesiyle birlikte 19 maddeden oluşuyor. Önce şu soruya cevap vererek, konuya girmek istiyorum: Bu tasarı neyi amaçlıyor? Saygıdeğer arkadaşlarım, bilindiği gibi, üç tarafı denizlerle çevrili bir ülkeyiz. Ayrıca, 780 000 kilometrekare alanı olan bir yurdumuz var. Denizlerde veya yurt yüzeyinde birtakım patlayıcı maddelerle karşılaşmak olasıdır; şüpheli cisimlerle karşılaşmak mümkündür. İşte, bu kanun tasarısı, denizlerde ve yurt yüzeyinde görülen patlayıcı madde ve şüpheli cisimlere uygulanacak esasları düzenleyen bir kanun tasarısıdır.

Değerli arkadaşlarım, bu tür patlaycı madde veya şüpheli cisimlerle karşılaşmak ne gibi sorunlar doğurabilir? Hiç şüphesiz, bu tür maddelerle karşılaşıldığında, bunların insana veya bir bölgeye büyük zararlar vermemesi için, öncelikle bunların incelenmesi ve zararlarının ortadan kaldırılması gerekir.

Peki, bu işi kim yapacaktır, kimler yapacaktır, nasıl yapacaktır? Bu konuda görevlendirilmiş olan herhangi bir kurum, bunu tek başına yapamayacağını anladığında, başka kurumların yardımına ihtiyaç hissederse, bu kurumlar arasındaki işbirliği nasıl temin edilecektir? Hangi esaslara göre, bu işbirliği ortaya konulacaktır?

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, diğer taraftan, ele geçirilmiş olan patlayıcı madde veya şüpheli cisimler, istihbarat bakımından önem taşıyabilir; bir terör örgütünün bağlantılarının sağlanması açısından önem arz edebilir. Bu bakımdan, bu tür maddelerin, istihbarat birimlerine, hangi yolla, nasıl ve ne şekilde iletileceği de, ayrıca bir soru olarak karşımıza çıkabilir.

Diğer yandan, bu tür patlayıcı maddelerin veya şüpheli cisimlerin, bir yerden bir yere nakli gerekir, incelenmesi gerekir -biraz önce ifade etmiştim- muhafazası veya zararsız hale getirilmesi gerekir. Peki, bütün bu işlemler yapılırken, birtakım yaralanmalar meydana gelirse, hatta birtakım ölümler meydana gelirse, sakat kalan insanlar olursa, bunlara birtakım nakdî tazminatların ödenmesi gerekir mi? Acaba, ölenlerin yakınlarına bir aylık bağlanması zaruretiyle karşılaşabilir miyiz? İşte, bu kanun tasarısının, bu sorulara da cevap vermek amacıyla hazırlandığı anlaşılıyor.

(1) 137 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Değerli arkadaşlarım, zamanında tespit edilememesi ve müdahale edilmemesi, çok büyük zararlara sebep olacak olan bu tür patlayıcı maddelerin ve şüpheli cisimlerin, biri tarafından mutlaka görülmesi gerekir; eğer, bu kişi, böylesine önemli bir görev ifa etmişse, böylesine tehlikeli bir cismi, patlayıcı maddeyi görmüş, gerekli ikaz işaretlerini yapmış ve imhası için de, üzerine düşen görevleri -yetkililere ulaştırma açısından- yerine getirmişse, bu tür kişilere, acaba bir ödül verilmeli midir; verilecekse, bu ödül ne olmalıdır? İşte, bu kanun tasarısı, bu tür konuları da açıklığa çıkaran ve bu sorulara da cevap veren bir kanun tasarısı olarak önümüze geldi.

Diğer taraftan, bu tür maddelerin zararsız hale getirilmesi için araç ve gereçlere de ihtiyaç duyulabilir. Bu tür maddelerin bulunduğu mahalde, bunu zararsız hale getirecek araç ve gereç, kamu görevlilerinin elinde bulunamayabilir. Peki, bu durumda, ne yapılmalıdır? Birtakım özel kişilerin elinde bu araç ve gereçlerden varsa, bunlardan yararlanmak mümkün müdür? Diyelim ki, meşru bir gerekçe göstermeksizin veya mantıklı bir gerekçe olmaksızın, bu araç ve gereçleri kamu görevlilerine vermeyen, bu özel ve tüzelkişilerin, hangi yöntemle, bu araçlarına el konulmalıdır veya bu araç ve gereçleri güvenlik görevlilerine vermemeleri, bunlar açısından bir sorumluluk doğurur mu; bir cezaî sorumluluğu doğurur mu? Eğer doğurursa, bu cezaî sorumluluğun kapsamı ne olmalıdır? İşte, bu tasarı, bu sorulara da cevap içeren bir tasarı olarak önümüze gelmiştir.

Bir de, bu tür, patlayıcı madde ve şüpheli cisimleri gördükleri halde ilgili makamlara haber vermeyenler de olabilir. Kasti olabilir veya ihmali sebebiyle bu tür maddeleri gördüğü halde yetkili mercilere bildirmeyen birtakım kişiler de olabilir. Peki, bunlara karşı nasıl bir işlem yapacaktır devlet ve devlet yetkilileri? Hiç şüphesiz ki, bu tasarıda bunların da düzenlenmiş olduğunu görüyoruz.

İşte, görüşmekte olduğumuz 137 sıra sayılı kanun tasarısı, bu ve buna benzer konuları halletmek, çözüme kavuşturmak amacıyla sevk edilmiş. Geçtiğimiz 20 nci Dönemde, yanılmıyorsam 1998 yılının Nisan ayında, zamanın hükümeti tarafından Parlamentoya gelmiş, ilgili komisyonlara sevk edilmiş; ancak, seçimlerin erkene alınması münasebetiyle, bu kanun tasarısının, geçtiğimiz dönemde yasalaşamadığını görüyoruz. Yeni dönemde, 57 nci cumhuriyet hükümeti, İçtüzüğün 77 nci maddesi gereğince bu tasarıyı yenilemiş. Türkiye Büyük Millet Meclisinin 4 komisyonunda bu tasarının incelendiğini ve görüşüldüğünü görüyoruz. Bu 4 komisyondan 3’ü tali komisyondur, İçişleri Komisyonudur, Adalet Komisyonudur, Plan ve Bütçe Komisyonudur ve esas komisyon olarak da Millî Savunma Komisyonunda bu kanun tasarısı, enine boyuna incelenmiş. Ben, bu komisyonların hiçbirinde görevli değilim; ama, işte, raporları okuduğumda şunu görüyorum ki, iktidar, muhalefet fark etmeksizin, ayırımı olmaksızın tüm komisyon üyeleri, bu kanun tasarısının yasalaşması noktasında aynı düşünceyi paylaşmış olmalılar ki, bu tasarıda herhangi bir muhalefet şerhine de rastlamıyoruz.

Muhterem arkadaşlarım, acaba, denizlerde, yurt yüzeyinde bir patlayıcı madde veya şüpheli cisimle karşılaşıldığında, bugüne kadar bu konuda tatbik edilecek bir yasal düzenleme yok muydu, şimdi mi geliyor bu yasal düzenleme diye bir soru akla gelebilir; hemen cevap vermek durumundayım; ki, bu konuda, 5202 sayılı Kanunun, bundan elliiki yıl önce, 1948 yılında çıkarılmış olduğunu ve halen de yürürlükte bulunduğunu ifade etmek istiyorum.

Peki, böyle bir kanun varken, neden, bu kanun, bu tasarının 16 ncı maddesiyle yürürlükten kaldırılarak -ki, o kanun, yürürlük maddeleriyle birlikte11 maddeydi- şimdi 19 maddelik yeni bir kanun tasarısıyla karşı karşıya geldik? Zaten, bu tasarının gerekçesinde de detaylarıyla ifade edildiği gibi, şu anda yürürlükte bulunan 5202 sayılı, elliiki yıllık Kanun, sadece, deniz ve kıyılarında görülecek başıboş mayın, patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin yok edilmesi amacıyla çıkarılmış olan bir kanundu; ama, şimdi görüşmekte olduğumuz tasarı, yurt yüzeyinde patlayıcı madde ve şüpheli cisimle karşılaşılması halinde de tatbik edilmek üzere, bir noktada, kapsamı genişletilerek düzenlenmiş ve önümüze getirilmiş olan bir kanun tasarısı. Sadece bu kadar değil fark; şu anda yürürlükte bulunan yasa, içsularımızı, karasularımızı, denetimimiz altındaki deniz alanlarını kapsamıyordu; ama, şimdi, bu tasarı, bu alanları da kapsayarak, içine alarak, bir noktada, kapsam genişlemesi yapan tarzda düzenlenmiş.

Ayrıca, mevcut kanun, faaliyetlerin süratle sonuçlandırılması, zaman kaybının önlenmesi, bürokratik yetki ve sorumlulukların belirlenmesinde de yetersiz kalmakta idi. İşte, bu tasarı, hükümetçe, faaliyetlerin süratle sonuçlandırılması, zaman kaybının önlenmesi, bürokratik yetki ve sorumlulukların belirlenmesini de amaçlayan tarzda düzenlenmiş olmalı ki, bu şekilde önümüze gelmiş bulunuyor.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bu alanda -deminden beri, bu kanun tasarısının niçin getirildiğini ifade etmiştim- bu konuları çözmek üzere ulusal ve uluslararası alanlarda, bu elliiki yıllık süre içerisinde birtakım gelişmeler ve değişmeler olmuştur; dolayısıyla, işte, bu zaman içerisinde meydana gelen bu gelişme ve değişmelere de cevap vermek düşüncesiyle hazırlandığı anlaşılıyor.

Sevgili milletvekili arkadaşlarım, şimdi, bu teknik bilgileri verdikten sonra, içimden geçen bir düşünceyi, izin verirseniz, sizlerle paylaşmak istiyorum. Keşke, böyle bir kanun değişikliğine hiç ihtiyaç hissetmeseydik diye içimden geçiyor -tasarıya “yurt düzeyinde görülen patlayıcı madde ve şüpheli cisimleri” ilave etmişiz, eski kanunda yoktu bu- keşke, terörün boyutları bu denli büyümeseydi ve terör sebebiyle binlerce vatandaşımızı kaybetmeseydik, trilyonlarca lira maddî zarara uğramasaydık diye, ayrıca insan, hayıflanmadan edemiyor.

Saygıdeğer milletvekili arkadaşlarım, gerçekten, bugün terör, hem ulusların hem de insanlığın en büyük baş belasıdır; özellikle bölücü terörden ülke olarak çok büyük zararlar çektik, hâlâ da çekmeye devam ediyoruz; ama, şu düşüncemi ve kanaatimi, inanıyorum ki, tüm milletvekili arkadaşlarım, hepimiz paylaşıyoruz: Nereden gelirse gelsin, her türlü teröre karşı olmak en büyük insanlık görevidir. Terörle mücadelede ülkemiz, güvenlik güçlerimiz önemli başarılar elde etmişlerdir. Bu başarılarla gurur duyuyoruz ve iftihar ediyoruz. Özellikle, 17 Ocak tarihinde bir operasyonla faaliyetleri ortaya çıkarılan bir başka terör örgütüyle de bir ayı aşkın bir süredir güvenlik güçlerimiz amansız bir mücadele içerisindedirler. Kamuoyunda adına “Hizbullah” veya “Hizbulvahşet” denilen bu terör örgütüyle güvenlik güçlerimizin yapmış olduğu mücadelelerdeki başarı da, hiç şüphesiz ki, her türlü takdirin üzerindedir.

Arzu ediyoruz ki, ülkemiz huzur ve barış ülkesi olsun ve terörün T’sinden bahsedilmeyen bir ülke haline gelelim; ancak, bu konuda, terörle mücadelede hepimize büyük görevler düştüğü kanaatindeyim. Özellikle, adına “Hizbulvahşet” denilen bu terör örgütünün iç ve dış bağlantılarının ortaya çıkarılması, on yıllık bir süre içerisinde bu terör örgütü böylesine kısa sürede nasıl serpilmiş, nasıl bu cinayetleri işler hale gelmiş, nasıl mezarevler ortaya serpecek hale gelmiş, bunun iç yüzünün ortaya çıkarılması açısından, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, daha önce olduğu gibi, Susurluk’ta olduğu gibi, faili meçhul cinayetlerde olduğu gibi, mutlaka, bu konuyu araştırması, araştırmak için öncelikle bir komisyon kurması gereklidir. Bu terör örgütünün iç yüzünün ortaya çıkarılması açısından Türkiye Büyük Millet Meclisin üstüne büyük bir görev düştüğü inancımı da belirtmeden geçemeyeceğim.

Ayrıca, bu terör örgütüne ait olduğu iddia edilen birtakım silah depoları da tespit edildi ve ortaya çıkarıldı. Kamuoyunda dolaşan söylentilere göre, birtakım gazete haberlerine göre, bu terör örgütüne ait olduğu iddia edilen silahların bir bölümünün terörle mücadele için dışarıdan satın alınan silahlar olduğu iddiaları var. Bu iddiaların da üzerine, mutlaka, hassasiyetle gidilmelidir ve Türkiye Büyük Millet Meclisi, bunu, bir görev addetmelidir diye ayrıca bir kanaatimizi ve temennimizi de belirtiyorum.

Hiç şüphesiz ki, Fazilet Partisi Grubu olarak -anamuhalefet partisi olarak- terörle mücadelede hükümetin ve güvenlik güçlerimizin yanındayız, onların en büyük yardımcısı ve destekçisiyiz. Çünkü, terörü -demin de ifade ettiğim gibi- insanlık aleminin amansız bir düşmanı olarak görüyoruz. Ancak, bu mücadele de, mutlaka kanunî sınırlar içerisinde yapılmalıdır, rutin dışına çıkılmamalıdır; ayrıca, bu hususun da altını çizmek mecburiyetindeyim.

Biz, anamuhalefet partisi olarak, bu, 137 sıra sayılı Denizlerde ve Yurt Düzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısının yasalaşması noktasında olumlu düşünüyoruz; bunun, Türkiye için gerekli olduğu kanaatindeyiz; bu kanaatimi ifade ediyor, hepinizi, yeniden, saygıyla, sevgiyle selamlıyorum efendim. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Şahin.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmalarıma başlamadan önce, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

137 sıra sayılı Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarı ve İçişleri ve Plan ve Bütçe ve Millî Savunma Komisyonları raporlarını bugün görüşmekteyiz. Hakikaten, uygulamada, şimdiye kadar, son derece sıkıntılar tevlit eden bir husus.

Şimdiye kadar, deniz sathında bu tür cisimler görüldüğünde nasıl hareket edileceği 5202 sayılı Kanunla belirtilmişti. Yalnız, tabiî, 5202 sayılı Kanunda, patlayıcı madde görüldüğünde, denizlerde nasıl hareket edileceği bizim sorumluluk sahamızda belirtilirken, kara alanlarında, yurt sathında, diğer akarsularda görüldüğü zaman, nasıl hareket edileceğine dair açıklayıcı bir bilgi ve kanun maddesi maalesef yoktu ve yeterli değildi. Uygulamada, bununla ilgili karşılaştığım iki hususu sizlere arz etmek istiyorum:

Kızıltepe Kaymakamıyım, bir haber geldi, Suriye’nin Derbesiye bölgesinde -bizim tarafımızda Şenyurt, onların tarafında Derbesiye deniliyor- bizim mayınlı sahamızda, yağmur suları neticesinde sürüklenen bir mayının, bir çobanın koyunlarını otlatması sırasında basması neticesinde patlamış, kişi ölmüş, hayvanlar telef olmuş; ama, bunu, nasıl, o mayınlı sahanın içerisinden çıkaracağız?.. Haddi zatında, oranın mayınlı saha olduğuna dair bizim haritalarımızda açıklayıcı bir husus da bahis konusu değildi; fakat, yağmur sularında bunların yerleri değiştiği için, bu şekil durumlar bazen vuku buluyordu ve bizim görev süremiz içerisinde böyle bir durum oldu.

Orada, mayın arama ekibiniz yok. Bu mayınlı sahaya girecek yabancı mayın arama ve tarama ekiplerini sokabilecek durumda mısınız, değil misiniz?.. Hemen, Halep Protokolü gereğince, sınır komiseri olarak, ben, deruhtei mesuliyet ettim ve sınırötesine gittik. Onların, gelen hazır mayın arama ekipleri, büyük bir uğraş neticesinde, o ölen kişiyi oradan aldılar.

İkinci bir örnek, yine, Ordu Valiliğim sırasında vuku buldu. Bir gün, korkunç bir patlamayla, sahildeki bütün camlar tuzla buz oldu. Nedir bu dedik?!. Açıkta, bir cismi balıkçılar tespit etmiş. Çok sevdiğim Karadenizli insanımız o işe hemen müdahale ederek -o sırada yunus balıklarının tahditli avlanma müsaadesi vardı ve onun için, bunlara mavzer verilmiş; yani, balıkçılar, aynı zamanda, o zaman, mavzer bulundurabiliyordu- ellerindeki mavzerle, hemen, uzaktan ateş ederek bunu imha edelim demişler. Hakikaten, bunun bir deniz mayını olduğu tespit edilmiş. Deniz mayınının patlamasıyla, tabiî, korkunç bir gürültü ve sahillerdeki bütün apartmanların camları tuzla buz oldu.

İşte, o sırada, açıkça söylüyorum, kanunda açıklayıcı bir konu olmadığı için, bu konuda yapılacak hareket tarzımız ne olacak; fiil ve işlem ne olacak?

Ondan sonra, Fatsa sahillerinde de böyle bir durum oldu ve biz hemen müdahale ettik zinhar kimse el sürmesin diye. En yakın askerî birliğimize haber verdik. Ünye Radar Üssünde bu konuyla ilgili uzman arkadaşlarımız vardı, geldiler ve dolayısıyla, onu o şekilde zararsız hale getirdik. İşte, şimdi, bu tasarı, uygulamada karşılaşmış olduğumuz bu boşluğu, bu tür olayları bertaraf etmek ve dolayısıyla, can ve mal kaybını önlemek üzere hazırlanmış bulunuyor ve çıktığı takdirde de bu boşluk doldurulmuş olacak. Onun için, Grup olarak biz bunu destekliyoruz ve müspet oy vereceğimizi şimdiden açıklamak istiyorum.

Tabiî, yalnız denizlerde değil, akarsularımızda, iç sularımızda, göllerimizde ve dolayısıyla, terörle mücadele sırasında yurt sathında herhangi bir yerde de bu tür patlayıcı maddeler oluyor.

Tasarı, bir de, bunu gören kişinin haber verme sorumluluğunu getiriyor. Haber vermediği takdirde bununla ilgili cezaî müeyyideler getiriyor, haber veren kişiye mükafat verme durumu getiriyor; yani, teşvik ediyor. Bu tür şeyleri teşvik ettiğiniz takdirde, kişi, bunu görür görmez ilgili yerlere haber verecek ve bu şekilde bir mükellefiyetin, bir sorumluluğun getirilmesi neticesinde bir vatandaşlık görevi de daha iyi bir şekilde yerine getirilmiş olacak.

Diğer bir husus, bu konuda buna müdahale edecek yetkili makamlar kimlerdir; bunlar, Genelkurmay, Jandarma Genel Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğüne bağlı olan birlikler veyahut da görevlilerdir. İşte, bu tasarıda bunun da detayına girilmiş bulunuluyor ve böylelikle, bu konuyu ihbar alan yetkililerin nasıl bir yol takip edeceği ve dolayısıyla, bunun nasıl imha edileceği, müracaat eden kişiler hakkında ne gibi işlem yapılacağı veyahut da bunu bildirmeyen kişilerle ilgili nasıl bir işlem yapılacağı hususlarında, kanun tasarısı, bu boşluğu gidermiş oluyor.

Değerli arkadaşlarım, hakikaten, geçmişte, bu konuda, biz, gözükara bir millet olduğumuz için... Görevlilerimiz de, maalesef, öyle... Görev esnasında birçok arkadaşımız da karşılaşmıştır; ben de, bu konuda, maalesef, çok nahoş olaylarla karşı karşıya bulundum ve birçok görevli arkadaşımızın uzuvlarını kaybetmelerine sebep oldu, can kaybına sebep oldu. Bu konuda uzman bulunmadığı için, tedbir alınmadan üzerine gidilmiş ve patlayıcı madde midir değil midir araştırılmadan, incelenmeden, hemen imhası cihetine gidilmiş; bomba uzmanı olmadan müdahale edilmiş ve bu müdahale neticesinde, birçok görevli arkadaşımız, maalesef, hayatını kaybetmiştir veyahut da uzuv kaybına uğrayarak sakat kalmıştır.

İşte, bu tasarı, bu konularla ilgili, gerek müdahale edecek görevlileri gerek haber verme durumunu, devletin haber veren kişilerle ilgili mükellefiyetlerini tamamen tadat etmiştir. O sebeple, inanıyorum ki, bu boşluk, bu şekilde giderilmiş olacak ve dolayısıyla, ülke açısından da fevkalade önemli bir husus, en iyi şekilde, tamamen müspet bir manada giderilmiş olacak.

Çıkacak kanunun ülkemize, milletimize hayırlı olmasını diliyor ve Yüce Meclisimizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Çetinkaya.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, biraz önce burada grup adına konuşan arkadaşımız bir fikir ileri sürdü ve dedi ki “bu Hizbullah’ın elindeki silahlar devletin terörle mücadele etmek için getirdiği silahlar olduğu bazı basın organları tarafından iddia ediliyor.” Bunu, bu kürsüye getirdi. Şimdi, bu durumda sayın hükümetin çıkıp buna cevap vermesi lazım; yani...

BAŞKAN – Sayın Genç, hükümetin cevap verme süresi gelsin efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bir dakika... Sorumu bitireyim efendim. Bunlar, devletimizi itham eden ciddî iddialardır. Hükümetin burada var olmasının nedeni, devletin ve hükümetin geleceğine yönelik, devleti küçük düşürücü ithamlar karşısında; yani, bu küçültücü ithamlar doğru mudur değil midir? Bu iddialar karşısında, bunları anında cevaplandırmak gerekir; yoksa, bu iddialar doğru kabul edilir. Onun için, rica ediyorum, bu gibi konuların anında cevaplandırılması lazım. Arkadaşım da “basın yazıyor, iddia ediliyor” dedi. Bu nedir; devletin terörle mücadele için ithal ettiği silahların, bir kısmının Hizbullah’ın eline verildiği iddia ediliyor ve basın yazıyor. Hükümetin buna cevap vermesi lazım. Buna, hükümet cevap vermezse neye cevap verecek?

BAŞKAN – Hükümet cevap verir veya vermez. Biraz sonra hükümete söz hakkı düşücektir, yani hükümetin söz hakkı vardır; onu kullanır veya kullanmaz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu bizi rahatsız ediyor; cevap vermelidir.

BAŞKAN – Sayın Genç, onu tartışmaya gerek yok; Sayın Bakan, gerektiğinde, gerekli yanıtı verecektir.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

DENİZLERDE VE YURT YÜZEYİNDE GÖRÜLEN PATLAYICI MADDE VE

ŞÜPHELİ CİSİMLERE UYGULANACAK ESASLARA İLİŞKİN KANUN TASARISI

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç

MADDE 1. – Bu Kanunun amacı; iç sularımızda, kara sularımızda, uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimimiz altında bulunan deniz alanlarında ve bunları etkileyebilecek bir yerde veya yurt düzeyinde görülecek yahut ele geçirilecek, patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin incelenmesine ve zararsız hale getirilmesine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektir.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına Osmaniye Milletvekili Sayın Şükrü Ünal; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Denizlerde ve Yurt Yüzeyinde Görülen Patlayıcı Madde ve Şüpheli Cisimlere Uygulanacak Esaslara İlişkin Kanun Tasarısının 1 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Genel amaçları biraz önce arkadaşlarımız tarafından dile getirilen bu kanun tasarısının, 1 inci maddesi, bu kanunun ülkemiz için ne kadar faydalı, insanımızın sağlığını koruma bakımından veya hayatını koruma bakımından ne kadar yararlı olduğunu açık bir şekilde ortaya koymaktadır. 1 inci maddede “Bu Kanunun amacı; iç sularımızda, kara sularımızda, uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimimiz altında bulunan deniz alanlarında ve bunları etkileyebilecek bir yerde veya yurt düzeyinde görülecek yahut ele geçirilecek patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin incelenmesine ve zararsız hale getirilmesine ilişkin esas ve usulleri düzenlemektedir” denilmektedir.

Zaman zaman basınımızda veyahut da normal hayatımızda bu konuyla ilgili pek çok haberlerle ve hadiselerle karşılaşmaktayız. Bazen, balıkçılarımızın ağlarından, bir yerde, patlayıcı cisimler; bir başka yerde, içerisinde zararlı maddeler bulunan variller çıkmakta ve hatta, bazen, askerî birliklerimizin eğitim atışı yaptığı belli bölgelerde, patlamamış top mermileri, el bombaları veya değişik cisimler bulunmakta; bilinçsizce yaklaşıldığında bu cisimler, patlayıp, çevresine veya çevresindeki insanlara zarar verebilmektedir veya ülkemizin belli bölgelerinde, ordumuza karşı olsun, halkımıza karşı olsun, onları yok etme kastı ve maksadıyla, yeraltına döşenmiş veya belli yerlere yerleştirilmiş patlayıcılar da bulunmaktadır. Elbette, bunların, ilgili makamlara, ilgili mercilere haber verilmesi gerekmektedir; ki, bu kanun tasarısının her bir maddesi, bu noktada, insanımızın hayatının, başta, korunmasını amaçlamakta, diğer taraftan da, çocuklarımıza ve insanlarımıza veya mallarımıza zarar vermesini önlemeyi gaye edinmektedir. Bundan dolayı, biz, Fazilet Partisi Grubu olarak, bu kanun tasarısının bütün maddelerinin, ülkemizin, halkımızın ve insanlarımızın yararına olduğuna inanıyoruz; bu kanun tasarısının desteklenmesi yönünde oy kullanacağımızı burada beyan ediyoruz.

Ülkemize, insanımıza, ordumuza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Ünal.

Gruplar adına başka söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Kapsam

MADDE 2. – Bu Kanun; iç sularımızda, kara sularımızda, uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimimiz altında bulunan deniz alanlarında ve bunları etkileyebilecek bir yerde veya yurt yüzeyinde görülecek yahut ele geçirilecek, patlayıcı madde ve her türlü şüpheli cisimlerle, bu faaliyetlere katılacak kamu ve özel kurum ve kuruluşlar ile gerçek ve tüzel kişilere ait görev ve sorumlulukları kapsar.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 3. – Bu Kanunda geçen deyimlerden;

a) Patlayıcı madde :Harp maksatları için kullanılan bütün patlayıcıları, silâh sevk sistemlerini, patlayıcı ihtiva eden ordudonatım malzemelerini, nükleer silâhları ve kimyasal maddeleri de içeren; uçak bombaları, harp başlıkları, güdümlü ve balistik füzeler, el bombaları, roketler, ağır silâh mühimmatları, mayınlar, el yapımı patlayıcılar, torpidolar, su bombaları, tahrip kalıpları, payroteknik malzemeler, kesici veya sevk ediciler, elektronik patlayıcılar ile benzer şekilde patlama sonucu kişide ölüm veya yaralanma, teçhizat ve binalarda hasara sebep olabilecek her türlü maddeleri,

b) Şüpheli cisim :İçinde patlayıcı madde ihtiva ettiği zannedilen, bulundukları çevrede tehdit oluşturan veya ne oldukları bilinmeyen cisimleri,

c) Zararsız hale getirme :Bir patlayıcı madde veya şüpheli cismin oluşturduğu tehdidin ortadan kaldırılmasını,

ifade eder.

BAŞKAN – Maddeyle ilgili, gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Önerge yok.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Denizlerde, Kıyılarda ve Yurt Yüzeyinde Görülen Cisimler

Denizlerde görülen cisimler

MADDE 4. – İç sularımızda, karasularımızda, uluslararası hukuk kuralları uyarınca egemenlik ve denetimimiz altında bulunan deniz alanlarında ve bunları etkileyebilecek bir yerde seyreden gemiler, her çeşit deniz araçları ve hava vasıtaları, gördükleri patlayıcı madde ve diğer şüpheli cisimlerin bulundukları mevkiler ile gidiş yönlerini, renk, şekil, ebat, adet ve buna benzer diğer tanıtıcı bilgileri, haberleşme araçlarıyla mümkün ise derhal, olmadığı takdirde ilk varacakları yerden en yakın Deniz Kuvvetleri Komutanlığı veya Sahil Güvenlik Komutanlığına bağlı deniz birliğine veya diğer askerî birliklere; askerî birlik yoksa Denizcilik Müsteşarlığı bölge müdürlükleri veya liman başkanlıklarına; bölge müdürlükleri veya liman başkanlıkları da yoksa, mülkî makamlara bildirirler.

Patlayıcı madde ve şüpheli cisimlerin mevkileri, muhtemel sürüklenme ve gidiş yönleri ile ilgili bildirimi alan makamlar; durumu derhal denizcilere, yakındaki deniz birliklerine, Seyir Hidrografi ve Oşinografi Dairesi Başkanlığına duyururlar. Bu cisimlerle ilgili olarak alınacak güvenlik tedbirleri, askerî makamlarca saptanarak derhal uygulanır.

BAŞKAN – 4 üncü maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde önerge de bulunmamaktadır.

4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 4 üncü madde kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Kıyılarımızda görülen cisimler

MADDE 5. – Kıyılarımızda görülen veya bulunan patlayıcı maddeleri, şüpheli cisimleri, gören veya bulan kişiler tarafından, bizzat ya da en uygun haberleşme vasıtası ile en yakın askerî birliğe; yakında askerî birlik yoksa, mülkî makamlara haber verilir. Bildirim, askerî birlik dışındaki makamlara yapılmış ise durum, bu makam tarafından derhal en yakın askerî birliğe duyurulur. Bildirilen patlayıcı madde ve şüpheli cisimler, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı yetkili ekiplerince incelenir, zararsız hale getirilir.

BAŞKAN – 5 inci maddeyli ilgili olarak gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde önerge de bulunmamaktadır.

5 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 5 inci madde kabul edilmiştir.

Böylece, çalışma süremizin de sonuna gelmiş bulunuyoruz.

6 ncı maddeyi okutup, oylayıp, birleşimi kapatacağım.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Yurt yüzeyinde görülen cisimler

MADDE 6. – Yurt yüzeyinde görülen veya bulunan patlayıcı maddeleri, şüpheli cisimleri gören veya bulan kişiler tarafından, bizzat ya da en uygun haberleşme vasıtası ile, en yakın mülkî makama haber verilir. Bildirilen patlayıcı madde ve şüpheli cisimler, İçişleri Bakanlığı yetkili ekiplerince incelenir ve zararsız hale getirilir.

BAŞKAN – 6 ncı maddeyle ilgili gruplar adına söz isteği?.. Yok.

Şahısları adına söz isteği?.. Yok.

Madde üzerinde önerge de bulunmamaktadır.

6 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Çalışma süremiz tamamlanmıştır.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 24 Şubat 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.00

 

VI. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Tokat Milletvekili M. Ergün Dağcıoğlu’nun, Tokat İlindeki yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1159)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Yardımcısı ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

24.12.1999

M. Ergün Dağcıoğlu

Tokat

1. – Bakanlığınızın halen Tokat İlinde yürüttüğü mevcut yatırım projeleri nelerdir? Söz konusu projeler için 1999 yılı itibariyle ne kadar harcama yapılmış ve işin bitirilme seviyesi ne olmuştur?

2. – 2000 malî yılı Bakanlığınız bütçesinde Tokat İlinde halen devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek öngörülmüştür? Bu ödeneklerin iş programına göre kullanılması halinde mevcut yatırımların ne zaman bitirilmesi düşünülmektedir?

3. – Bakanlığınızın 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Tokat İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle işin gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 22.2.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.15.0.APK.0.23.300-361/03371

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 25.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3892 sayılı yazısı.

Tokat Milletvekili Sayın M. Ergün Dağcıoğlu’nun tarafıma tevcih ettiği, 7/1159-3446 esas nolu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Tokat Milletvekili Sayın M. Ergün Dağcıoğlu’nun Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1159-3446)

Sorular 1,2,3:

– Bakanlığınızın halen Tokat İlinde yürüttüğü mevcut yatırım projeleri nelerdir? Söz konusu projeler için 1999 yılı itibariyle ne kadar harcama yapılmış ve işin bitirilme seviyesi ne olmuştur?

– 2000 malî yılı Bakanlığınız bütçesinde Tokat İlinde halen devam eden yatırımlar için ne kadar ödenek öngörülmüştür? Bu ödeneklerin iş programına göre kullanılması halinde mevcut yatırımların ne zaman bitirilmesi düşünülmektedir?

– Bakanlığınızın 2000 yılı bütçesi ve iş programına göre Tokat İli için düşünülen yeni bir yatırım var mıdır? Bu hizmetler için ne kadar ödenek verilmesi planlanmıştır ve yıl sonu itibariyle için gerçekleşme nispeti ne olacaktır?

Cevaplar 1,2,3:

DSİ Genel Müdürlüğü:

DSİ Genel Müdürlüğünün Tokat İlinde yer alan yatırımlarının, 1999 yılı sonu itibariyle harcama ve gerçekleşme durumları ile bu yatırımlara 2000 yılında ayrılabilen ödenekler, bu ödeneklere göre işin bitirilmesi programlanan tarihler, 2000 yılında programa yeni alınan yatırımlar ile verilen ödeneklere göre yıl sonu itibariyle muhtemel gerçekleşme oranlarını içeren tablo ekte verilmiştir.

TEAŞ Genel Müdürlüğü:

TEAŞ Genel Müdürlüğünün Tokat İlinde yer alan yatırımlarının, 1999 yılı sonu itibariyle harcama ve gerçekleşme durumları ile bu yatırımlara 2000 yılında ayrılabilen ödenekler, bu ödeneklere göre işin bitirilmesi programlanan tarihler, 2000 yılında programa yeni alınan yatırımlar ile verilen ödeneklere göre yıl sonu itibariyle muhtemel gerçekleşme oranlarını içeren tablo ekte verilmiştir.

TEDAŞ Genel Müdürlüğü:

TEDAŞ Genel Müdürlüğünün Tokat İlinde yer alan yatırımlarının, 1999 yılı sonu itibariyle harcama ve gerçekleşme durumları ile bu yatırımlara 2000 yılında ayrılabilen ödenekler, bu ödeneklere göre işin bitirilmesi programlanan tarihler, 2000 yılında programa yeni alınan yatırımlar ile verilen ödeneklere göre yıl sonu itibariyle muhtemel gerçekleşme oranlarını içeren tablo ekte verilmiştir.

BOTAŞ Genel Müdürlüğü:

Tokat İli, BOTAŞ Genel Müdürlüğü tarafından yapımına başlanan ve 2001 yılı ortalarında işletmeye alınması planlanan Doğubayazıt’tan başlayarak Erzurum, Erzincan, Sivas, Kayseri, Kırşehir güzergahını izleyerek Ankara’da son bulan Doğu Anadolu Doğal Gaz İletim Hattının 3 üncü Kısmı olan İmranlı-Kayseri Doğal Gaz İletim Hattı üzerinde bulunmaktadır. Söz konusu hat üzerinde Doğu Karadeniz için bırakılan 24 inç’lik Sivas çıkış vanasından Tokat İline doğal gaz arzı sağlanabilecektir.

Diğer yandan, artan talebe güvenli ve sürekli gaz arzı sağlamak amacıyla yeni yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle şehirlerde gaz tüketimlerindeki kış-yaz çekiş farklılıklarının ithalat koşullarına uymaması ve şehirlere kesintisiz gaz arzı sağlanması mecburiyeti nedenleriyle yeraltı depolama tesisleri gibi ilave yatırımlar yapılması gerekmektedir.

Sonuç olarak; yeterli gaz arzının temini, devreye giriş yıllarına göre yeni ve ilave yatırımların tamamlanması, özellikle yeraltı depolama tesisi/tesislerinin inşa edilmesi ve yapım çalışmaları sürdürülen Doğu Anadolu Doğal Gaz İletim Hattı inşasının tamamlanmasına bağlı olarak, Tokat İlinde doğal gaz kullanımı kısa vadede mümkün olabilecektir.

Filme alınacak

Filme alınacak

Filme alınacak

Filme alınacak

Filme alınacak

Filme alınacak

Filme alınacak

2. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, deprem bölgesinde bazı dernek, vakıf, firma ve şahısların irticaî faaliyette bulundukları iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/1193)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Mahmut Göksu

Adıyaman

Deprem Bölgesinde, depremzedelere çeşitli insanî yardım (Gıda, giyim, temizlik malzemesi vb.) yapmak amacıyla bulunan bazı dernek, vakıf, firma ve şahıslar, irticaî faaliyette bulundukları suçlamasıyla Valiler ve Kaymakamlar tarafından bölge dışına çıkarıldıklarına dair duyumlar alınmıştır. Bu göre;

1. – Bu haber doğru mudur?

2. – Doğru ise, bu olaya maruz kalan dernek, vakıf, firma ve şahıslar kimlerdir?

3. – Böyle bir yardım faaliyeti mevcut mevzuatımıza ve vicdani kanaatinize göre suç teşkil eder mi?

4. – Bu dernek, vakıf, firma ve şahıslar hakkında herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 21.2.2000

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı: B.05.1.EGM.0.12.01.01-048106

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 25.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3870(7/1193)-3511/8583 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Deprem bölgesi bünyesinde bulunan Bolu, Düzce, İstanbul, Kocaeli, Sakarya ve Yalova İllerinde insanî yardım amacıyla faaliyette bulunan sivil toplum örgütlerinden irticaî faaliyette bulunulduğu gerekçesiyle bölge dışına çıkarılma olayının olmadığı,

Ancak, deprem felaketi sonrası büyük kayıplara uğrayan vatandaşlarımızın bulunduğu ortam suistimal edilmeye müsait olduğundan, aşırı sol, bölücü ve bölgeci örgütler ile dini motifli terör örgütleri ve bu örgüt paralelinde faaliyet gösteren legal seksiyonlarınca değerlendirilmek istenilmiştir.

Kocaeli’nde faaliyet sürdürmek üzere aşevi veya diğer sosyal amaçlı tesisler açarak işleten vakıflardan, Gölcük İlçesi Piyalepaşa Mahallesi Gölcük Belediye Sarayı yanı ve Gölcük Halıdere Beldesinde Halil-Ur Rahman Vakfı, Hak-Yol Vakfı, MGV, Gölcük ilçesi Kavaklı sahilinde İHH (İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsanî Yardım Vakfı) ve İzmit merkez Mehmet Ali Paşa Mahallesinde Halil-Ur Rahman Vakfının çadırkentlerde faaliyette bulundukları tespit edilmiştir.

Başbakanlık Kriz Merkezinin 3.9.1999 gün ve 130 sayılı yazıları, 12.9.1999 gün ve 51 sayılı yazıları ile Bakanlığım Kriz Merkezinin 30.9.1999 gün ve 754 sayılı yazımıza istinaden aşevi ve diğer sosyal amaçlı tesislerin Valilik Kriz Merkezleri ile Kızılay’a devrinin istenilmesine rağmen, Kocaeli İli Gölcük İlçesi Halıdere Beldesindeki özel aşevinin ilgili birimlere devredilmesi üzerine Gölcük İlçesi Halıdere Kriz Yönetim Başkanı ile İstanbul Millî Gençlik Vakfı sorumlusu ve Bursa Millî Gençlik Vakfı sorumlusu haklarında yasal işlem yapılması amacıyla Gölcük Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

3. – Antalya Milletvekili Mehmet Zeki Okudan’ın, televizyon kanallarında ilkyardım konusunda eğitici programlar yapılmasına ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını delaletlerinizle arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. Mehmet Zeki Okudan

Antalya

1. – TV Haberlerinde; trafik kazalarından sonra halkımızın, yardım amacıyla bazı yanlış uygulamalarının ve müdahalelerin yapıldığını spikerler aracılığı ile en dramatik bir şekilde öğreniyoruz.

Avrupa Birliğine aday olduğumuz bugünlerde; yangın, sel, trafik kazaları, deprem gibi acil durumlarda yüce milletimizi ne yapacakları, nasıl yardım ve müdahale edecekleri, nasıl korunacakları hususlarında eğitici ve öğretici bilimsel pratiğe yönelik bilgilerin aktarılması için TV’lerin, haberlerden 1 saat önce veya sonra, 5-10 dakikalık filmler halinde halkımızın bilgilendirilmesi ve bilinçlendirilmesi hususunda neler yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 21.2.2000

Tedavi Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Sayı: B1.0THG0100002/9240-2519

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi: 25.1.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-3874 sayılı yazınız.

Antalya Milletvekili Sayın Mehmet Zeki Okudan tarafından verilen “Televizyon kanallarında ilk yardım konusunda eğitici programlar yapılmasına ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

Yazılı Soru Önergesi Cevap Metni

Ülkemizde yangın, sel, deprem gibi doğal afetler ile kazalarla sık karşılaşıldığı ve bu olayların çok fazla can kaybına sebep olduğu bilinen bir gerçektir. Kazalardan sonraki ölümlerin ortalama % 10 kadarının ilk beş dakikada ve yarısının da ilk yarım saatte olduğu dikkate alınırsa, kazaya uğrayanların bir bölümünün hemen kaza yerinde bulunanlar veya oraya yetişenlerce yapılması ve büyük bir kısmının ise yarım saat içinde daha bilinçli ve geçerli tedaviye kavuşması gerekmektedir.

Yaralının kendisi veya çevresindekiler tarafından olay yerinde bulunan çok basit araç ve gereçlerle ve bizzat olay yerinde yapılan yardıma “ilk yardım” ve daha örgütlü ve bilgili sağlık ekiplerince yapılan yardıma “acil yardım” denilir. İlk yardım, kaza yerinde, evde veya bir sağlık merkezinde yapılır. Acil yardım, ambulans veya benzeri araçlarla gelen eğitim görmüş ekiplerce kaza yerinde, yolda veya başta hastaneler olmak üzere sağlık kuruluşlarının acil yardım merkezlerinde yapılan hayat kurtarıcı acil tedavidir.

İlk Yardım ve acil yardımın sözünü ettiğimiz bu farklılıkları nedeniyle, bu hizmetlerin yürütülmesi ya da geliştirilmesinden sorumlu birimler ve kuruluşlar da farklıdır. İlk Yardım alanında gereken, genelde tüm vatandaşların özelde taşıt sürücüsü, trafik polisi, kurtarma ekipleri, itfaiye erleri, sivil savunma gibi meslek mensuplarının İlk Yardım uygulamalarına yönelik olarak bilgi ve beceri düzeylerinin geliştirilmesidir. Vatandaşlarımızın bilgi ve beceri düzeyini geliştirmeye yönelik faaliyetler vatandaşlara ulaşabilecek tüm kuruluşların görevleri arasında yer alır. Tüm vatandaşların sahip olması gereken bu bilgi ve becerileri onlara kazandırmanın en kolay yolu, bu eğitimi örgün eğitim içinde gerçekleştirmektir.

27 Ekim 1996 tarih ve 22800 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4199 sayılı Kanunla değişik 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu; okullarda zorunlu ve uygulamalı ilk yardım dersleri konulması yükümlülüğünü Millî Eğitim Bakanlığına vermiştir. Ancak, Bakanlığımızca bu konunun önemi dikkate alınarak Türkiye’de ilk yardım eğitiminin standartlaşması ve halkın eğitimine katkı sağlamak amacıyla bir “İlk Yardım Yönetmeliği” çalışması yapılmakta bu yıl içerisinde yürürlüğe konulması planlanmaktadır. Ayrıca Devlet ve Özel Radyo, televizyonlar için her hafta yarım saat kazalar ve İlk Yardım konulu yayın yapma zorunluluğu getirilmiştir. Bunun için Bakanlığımız olarak Emniyet Genel Müdürlüğü ile ortak çalışma yapılarak televizyon programları hazırlama çalışmalarımız devam etmektedir. Aynı zamanda İlk Yardımın önemini ve İlk Yardım gerektirecek durumları halka en basit ve anlaşılır durumda sunmak için broşürler bastırıp okullar, iş yerleri, devlet daireleri, otobüs durakları ve benzeri yerlere astırmayı; planlamaktayız.

Bakanlığımızın 181 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede tanımlanan görevleri arasında doğrudan yer almayan, ancak önemi gereğince Bakanlığımızca, yürütülen acil hizmetler, Temel Sağlık Hizmetleri Genel Müdürlüğünce planlanmakta, uygulanması koordine edilmekte ve değerlendirilmektedir.

Arz ederim.

4. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın, Muğla iline doğal gaz verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1209)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. Saygılarımla. 5.1.2000

Fikret Uzunhasan

Muğla

Bilindiği gibi Muğla İlinde Yatağan-Yeniköy-Kemerköy gibi ülke geneline önemli miktarda elektrik enerjisi üreten üç adet termik santral vardır.

Bu santraller, Yatağan havzasından çıkarılan düşük kalorili, linyit kömürü ile çalışmaktadır.

Ancak bu üç santralin üretimdeki ekonomik ömürleri dolmadan, Yatağan havzası kömür rezervinin bitmiş olacağı (Yaklaşık 10-15 sene sonra) tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan 57 nci Hükümet yaptığı anlaşmalarla (Mavi Akım, Bakü-Ceyhan, Türkmen Doğal Gazı vs.) önümüzdeki yıllarda ülkemizin doğal gaz ağıyla örüleceğini planlamıştır.

Bu durumlar göz önünde bulundurulursa;

Sorular:

1. – Muğla İline doğal gaz boru hattı düşünür müsünüz?

2. – Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerinin, kömür rezervleri bitince doğal gazla çalıştırılması mümkün müdür?

3. – Kömürle çalışan bu üç termik santralin eğer doğal gaza çevrilmesi mümkün olabiliyorsa, bu tarzda bir projeyi şimdiden planlamayı düşünür müsünüz?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 22.2.2000

Araştırma , Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.15.0.APK.0.23.300-354/03364

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 25.1.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-3892 sayılı yazısı.

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın tarafıma tevcih ettiği 7/1209-3636 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İç Tüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın Yazılı Soru Önergesi ve

Cevapları (7/1209-3636 esas no.lu)

Soru 1:

Bilindiği gibi Muğla İlinde Yatağan-Yeniköy-Kemerköy gibi ülke geneline önemli miktarda elektrik enerjisi üreten üç adet termik santral vardır.

Bu santraller, Yatağan havzasından çıkarılan düşük kalorili, linyit kömürü ile çalışmaktadır.

Ancak bu üç santralin üretimdeki ekonomik ömürleri dolmadan, Yatağan havzası kömür rezervinin bitmiş olacağı (Yaklaşık 10-15 sene sonra) tahmin edilmektedir.

Diğer taraftan 57 nci Hükümet yaptığı anlaşmalarla (Mavi Akım, Bakü-Ceyhan, Türkmen doğal Gazı vs.) önümüzdeki yıllarda ülkemizin doğal gaz ağıyla örüleceğini planlamıştır.

Bu durumlar göz önünde bulundurulursa;

1. – Muğla İline doğal gaz boru hattı düşünür müsünüz?

Cevap 1:

Ülkemizde artan doğal gaz talebinin güvenli ve sürekli olarak karşılanabilmesi amacıyla, gerek mevcut doğal gaz iletim sistemimizde ilave yatırımlara, gerekse gaz kullanımını yaygınlaştırma projeleri kapsamında yeni yatırımlara ihtiyaç duyulmaktadır. Özellikle şehirlerde gaz tüketimlerindeki kış-yaz çekişi farklılıklarının ithalat koşullarına uymaması ve şehirlere kesintisiz gaz arzı sağlanması mecburiyeti nedenleriyle, yeraltı depolama tesisleri gibi ilave yatırımlar sağlanması gerekmektedir.

Muğla İli, yapılması planlanan Konya-İzmir güzergahı üzerinde bulunmakla birlikte, yeterli gaz arzının temini ve devreye giriş yıllarına göre yeni ve ilave yatırımların tamamlanması ve özellikle yeraltı depolama tesisi/tesislerinin inşa edilmesine paralel olarak, uygun bir yerden çekilecek bir branşman hattı vasıtasıyla bu ilde ileriki yıllarda doğal gaz kullanımı mümkün olabilecektir.

Soru 2,3:

2. – Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy termik santrallerin, kömür rezervleri bitince doğal gazla çalıştırılması mümkün müdür?

3. – Kömürle çalışan bu üç termik santralin eğer doğal gaza çevrilmesi mümkün olabiliyorsa, bu tarzda bir projeyi şimdiden planlamayı düşünür müsünüz?

Cevap 2,3:

Muğla bölgesinde mevcut düşük kalorili ancak sanayide kullanılabilecek nitelikte yaklaşık 800 000 000 ton linyit rezervi bulunmaktadır.

TEAŞ Genel Müdürlüğü söz konusu linyitleri değerlendirmek amacıyla bu bölgede Yatağan’da 3X210 MW, Yeniköy’de 2X210 MW ve Kemerköy’de 3X210 MW olmak üzere toplam 1680 MW gücünde termik santral yapımını gerçekleştirmiştir.

Bahse konu santralların planlanmasında, yörede mevcut kömür rezervlerinin santralların ekonomik ve teknik ömürleri boyunca yeterli olduğu gözönüne alınmıştır. Her üç santral yılda yaklaşık 13 milyon ton linyit kömürü tüketecek olup yörede mevcut rezervleri santralların ekonomik ve teknik ömrü boyunca yeterli olacaktır. Söz konusu her üç santral için baca gazı arıtma tesisi yapımı planlanmış, TEAŞ Genel Müdürlüğünün Yatırım Programına alınmıştır. Halen Yatağan, Yeniköy ve Kemerköy Termik Santralları baca gazı arıtma tesisleri inşaat ve montaj işleri devam etmektedir. Toplam yatırım bedeli 225 000 000 $ mertebesindedir. Yatağan ve Yeniköy Baca Gazı Arıtma Tesislerinin 2000 yılında Kemerköy Baca Gazı Arıtma tesisinin ise 2001 yılında tamamlanması planlanmıştır.

Söz konusu santrallar için linyit kömürü rezervi yeterlidir. Halen baca gazı arıtma tesisleri için gerekli yatırımlar devam etmekte olup, teknik olarak linyit santrallarının doğal gaz ile çalıştırılması için yapılacak yatırım fizibil değildir. Bu hususlar gözününe alınarak, Muğla yöresinde mevcut linyit kömürü ile çalışan üç santralın doğal gaza dönüştürülmesi düşünülmemektedir.

5. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un, Trabzon İli, Atapark Mevkiinde bulunan Tekel Yaprak Tütün İşletmeleri Merkez Müdürlüğüne ait tütün deposuna ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1248)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın aracılığınızla Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Şeref Malkoç

Trabzon

Sorular:

1. – Trabzon İlinde Atapark mevkiinde bulunan ve halen Tekel Yaprak Tütün İşletmeleri Merkez Müdürlüğüne ait tütün deposu olarak kullanılan binanın, Akçaabat İlçesinde yapılmakta olan yeni hizmet binasına taşınması sonucu boşalan toplam 13.299 m2 bu alanı (Akçaabattaki alanı, Akçaabat Belediyesine verdiğiniz gibi) Trabzon Belediyesine vermeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda bir çalışmanız var mı?

2. Akçaabat İlçesinde yaptırılan bina ve tesislerin amacı nedir? Hangi hizmeti verecekler? Kapasitesi nedir? Bu tesislere nerelerden mal gelecek?

3. Bu tesisler için eleman alındı mı? Alındı ise hangi tarihte, kaç tane ve hangi niteliklere sahip elemanlar alındı? Yeni eleman almayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 21.2.2000

(Sn. Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı: B.02.0.009/414

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: Kanun ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 7.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1248-3707/8969 sayılı yazınız.

Trabzon Milletvekili Sn. Şeref Malkoç tarafından verilen 7/1248-3707 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Gereğini arz ederim. Saygılarımla.

Rüştü Kâzım Yücelen

Devlet Bakanı

Trabzon Milletvekili Sayın Şeref Malkoç’un

13.1.2000 tarih ve 7/1248-3707 kayıt nolu yazılı soru önergesinin cevabıdır

Cevap 1: Trabzon Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünün İl merkezindeki binasının Belediyeye devri düşünülmemekle beraber diğer kuruluşlara da devri hususunda bir çalışma bulunmamaktadır ve anılan tesis TEKELGenel Müdürlüğünün hizmetinde kullanılmaya devam edilecektir.

Cevap 2: Akçaabat İlçesindeki yeni inşaa edilen tesisler işletmeye açıldığında mekanik sistem tütün işlemesi yapılacak ve Karadeniz Bölgesi tütünleri işlenecektir. Trabzon Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünün üretim kapasitesi 100 ton/ay’dır Bölgede 2 804 adet üreticinin yaklaşık 660 ton tütün alımları bu mahalde gerçekleştirilmektedir. İşletme müdürlüğü 21 800 m2 alanlı olup, 185 300 denk kapasiteli tütün bakım atölyesine sahiptir. Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğünde halen 62 işçi ve 49 memur görev yapmaktadır.

Cevap 3: 1998 yılında Trabzon Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü ihtiyacı için 130; Akçaabat tesisleri için 69; Şebinkarahisar Yaprak Tütün İşletme Müdürlüğü ihtiyacı 50 işçi olmak üzere toplam 249 işçi alınmış olup, bu elemanlar tütün bakım ve işlenmesinde hizmet vermektedirler. Bu birimlere yeni işçi alımı hususunda bir hazırlık yoktur.

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, TEDAŞ dağıtım ihaleleri hakkında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunca hazırlanan rapora ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1253)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 14.1.2000

Veysel Candan

Konya

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun ivedi kaydıyla hazırladığı raporda TEDAŞ dağıtım ihaleleri için bir takım taleplerde bulunmaktadır.

Bu sebeple;

1. Yapılan ilaveler ile şirketler lehine değiştirilen makul temettü uygulamasında; enerji dağıtım faaliyetleri ile ilgili bulunan ve gelir tablosunun olağan ve olağandışı faaliyetler bölümünde gösterilen gelirler de değerlendirme kapsamına alınacak mı?

2. Görevli şirketlerce TEDAŞ adına yapılacak yatırımların finansmanı, ihale usulü, kredi şartları, işletme ve yatırım harcaması ayrımı nasıl yapılacak, kesin yatırım harcamaları nasıl tespit edilecek ve yatırımlar nasıl denetlenecek?

3. TEDAŞ’ın görevli şirket işlemleri üzerindeki denetim yetkisi neden detaylı, açık ve anlaşılır bir şekilde düzenlenmedi?

4. İşletme hakkı devir bedeli ile ilgili olarak, ileride istenmeyen neticelerin doğmaması için neden Maliye Bakanlığının görüşü alınmadı?

5. Taahhüt edilen yıllık temettü tutarı için dolar eskalasyonu ugyulanamayacağı öngörülmüşken, neden temettü tutarına eskalasyon uygulaması getirilmiştir?

6. Doğabilecek sorunların sürüncemede bırakılmadan süratli ve etkili bir şekilde çözülebilmesi için “Elektrik Enerjisi Üst Kurulu” oluşturmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 22.2.2000

Sayı : B.15.0.APK.0.23-300-356/03366

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMBaşkanlığı Genel Sekreterliğinin 25.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1253-3716/9021 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın tarafıma tevcih ettiği, 7/1253-3716 esas no.lu yazılı soru önergesine ilişkin bilgiler hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1253-3716)

Soru 1 :

Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun ivedi kaydıyla hazırladığı raporda TEDAŞ dağıtım ihaleleri için birtakım taleplerde bulunmaktadır.

Bu sebeple;

Yapılan ilaveler ile şirketler lehine değiştirilen makul temettü uygulamasında; enerji dağıtım faaliyetleri ile ilgili bulunan ve gelir tablosunun olağan ve olağandışı faaliyetler bölümünde gösterilen gelirler de değerlendirme kapsamına alınacak mı?

Cevap 1 :

Görevli şirketler teklif ettikleri ve taahhütleri olan “G” değerini (ekli tabloda tanımlamaktadır) tarife yoluyla geri alacak olup, net makul temettü dahil olmak üzere faaliyeleri sonucu doğacak her türlü kâr ve zarardan kendileri sorumlu olacaklardır.

Soru 2 :

Görevli şirketlerce TEDAŞ adına yapılacak yatırımların finansmanı, ihale usulü, kredi şartları, işletme ve yatırım harcaması ayrımı nasıl yapılacak, kesin yatırım harcamaları nasıl tespit edilecek ve yatırımlar nasıl denetlenecek?

Cevap 2 :

Tesis yatırımlarının yapılmasının usul ve esasları ile ilgili getirilen herhangi bir yeni uygulama sözkonusu değildir. Yeni tesis yatırımlarının maliyetleri TEDAŞ tarafından da nihaî tüketici satış fiyatlarına yansıtılmaktadır. Yapılan uygulamalarda getirilen tek yenilik mevcut dağıtım tesislerinin rehabilitasyonu amacıyla yapılacak işletme yatırımlarının görevi devralacak olan özel şirketlerce finanse edilmesidir. Bazı bölgelerde enerji tüketim talebinin hızlı artması sonucu büyük tesis yatırımları yapılması ihtiyacının ortaya çıkması ve bu yatırımların tarifeleri olumsuz etkileyebilecek olması halinde, bu olumsuzluk ya Elektrik Enerjisi Fonundan şirketlerin alacakları krediler ile ya da imtiyaz sözleşmesinin 11 inci maddesinin 5 inci paragrafında düzenlendiği şekilde yılı içerisinde tarifeye yansıtılamayan yeni tesis yatırım giderlerinin özel şirketlerce kredi kullanılarak finanse edilmesi dolayısı ile bu bedellerin yıllara yayılması suretiyle giderilmiş olacaktır.

Yeterli yeni tesis yatırım ödeneklerinin verilememesi halinde dahi özel şirketlerce enerji kayıp kaçak oranlarının revize edilmesini talep etmeleri mümkün olmayacaktır. Fizibilitesi uygun görülen tüm firmalardan Bakanlığımca bu konuda taahhütname alınmıştır.

İmtiyaz Sözleşmesinin 8 inci maddesine göre Yatırım Programının düzenlenmesinde ve uygulanmasında izlenecek usul ve esaslar ile denetlemeye ilişkin hususlarda Bakanlığım yetkili olacaktır. Bu hususlar ve hangi harcamaların yeni yatırım sayılacağı Sözleşmenin 8 ve 10 uncu maddelirinde açık bir şekilde yer almaktadır.

Soru 3:

TEDAŞ’ın görevli şirket işlemleri üzerindeki denetim yetkisi neden detaylı, açık ve anlaşılır bir şekilde düzenlenmedi?

Cevap 3:

Denetimle ilgili olarak İmtiyaz sözleşmesinin 26 ncı maddesine ilişkin uygulama esasları, yapılması düşünülen yasal değişiklikler sonrası Bakanlığımca ayrıntılı ve açık bir şekilde belirlenecektir.

Soru 4:

İşletme hakkı devir bedeli ile ilgili olarak, ileride istenmeyen neticelerin doğmaması için neden Maliye Bakanlığının görüşü alınmadı?

Cevap 4:

İşletme Hakkı Devir Bedeli ile ilgili olarak Bakanlığımla Maliye Bakanlığı arasında görüşmeler yapılmış, Maliye Bakanlığından uygulamaya ilişkin Mukteza talep edilmiştir. Maliye Bakanlığının konu ile ilgili vereceği Mukteza doğrultusunda gerekiyorsa yasada yeni düzenlemeler yapılacaktır.

Soru 5. 

Taahhüt edilen yıllık temettü tutarı için dolar eskalasyonu uygulanamayacağı öngörülmüşken, neden temettü tutarına eskalasyon uygulaması getirilmiştir?

Cevap 5:

Şartnamede;

– Teklif fiyatının cent/kWh olduğu,

– Teklif fiyatının her yıl Temmuz ayında TL/kWh’e çevrileceği ve 1 yıl geçerli olacağı,

– Teklif fiyatlarının her yılın Ocak ayında eskale edileceği,

– Makul temettünün eskale edilmeyeceği,

belirtildiği halde, İmtiyaz Sözleşmesinde;

– Giderler ve makul temettünün her yıl için yıllık bazda taahhüt edildiği,

– Enerji birim fiyatının her yıl enerji miktarına göre bulunacağı,

– Cent/kWh birim fiyatının her ay Türk Lirasına çevrilmesinin benimsendiği,

– Hem giderler hem de makul temettü için eskalasyon uygulamasının getirildiği görülmektedir.

Başlangıçta firmalardan şartname ile cent/kWh bazında (yıllık) teklif vermeleri istenmiş, ancak firmaların değerlendirmede öne çıkmak amacıyla çok yüksek oranda enerji talep artışı kullanmaları halinde; yapılacak değerlendirmenin her görev bölgesi için yıllık enerji artış trendinin sağlıklı olmaması, 30 yıllık süreçte enerji artış oranının ne olacağının bilinememesi sebebiyle sağlıklı bir şekilde yapılmasının mümkün olmadığı görülmüştür.

Bunun üzerine şartnamenin ayrılmaz bir parçası olan bir adendumla (26-27.3.1997 tarihli) fizibilite hazırlama şartnamesi alan tüm firmalara önceden duyurulmak suretiyle değişiklik yapılmıştır.

Şartnamede yapılan bu değişiklikle;

– Teklif sahiplerinin 30 yıllık görev süresi boyunca yıllık bazda A1, A2, B1, B2, B3 ve C değerlerinin (ekli tablo) toplam tutarını ABD Doları olarak teklif etmeleri ve bunların taahhüt olacağı ve 30 yıl süresince değişmeyeceği,

– Teklif sahiplerinin taahhüt sayılan G değeri, kayıp-kaçak oranları ile her görev bölgesi için Bakanlığımca verilen ve 30 yıl boyunca değişmeyen enerji artış oranını kullanmak suretiyle Değerlendirmeye ilişkin teklif formunu düzenlemeleri ve bunun sadece değerlendirmede kullanılacağı,

– Teklif sahiplerinin, öngördükleri enerji artış oranları, taahhüt olan A1, A2, B1, B2, B3 ve C değerleri ile kayıp-kaçak oranlarını kullanarak tablo 2’yi oluşturmaları, her yıl sonunda gerçekleşen enerji miktarına göre bu işlemlerin her yıl tekrarlanacağı,

esasları getirilmiştir.

Yıllık bazda teklif edilen ve taahhüt olan G değerlerinin her görev bölgesinde enerji artış oranının değişmesi karşısında yıl içerisinde TEDAŞ veya Şirket aleyhine değişiklik göstereceği bunun 1 yıl süresince aynı kalmasının sakınca teşkil edeceği gözönüne alınarak cent/kWh değerlerinin her ay TL’ye çevrilmesinin daha uygun olacağı görülmüş ve şartnameye aykırı olmayan bir düzenlemeye gidilmiştir.

Ayrıca, şartnamenin 11 inci sayfasında 2-7) 4-c bendinde “Tablo-1’de (E)’yi oluşturan makul temettü (Tablo-2’deki (c) değeri) için kur belirlemesi ve ABD Dolar eskalasyonu 4-a’daki şekilde olacaktır.” denilmekte olup, Şirketlerin teklif ettiği makul temmütünün eskalasyonu şartnameye uygun bir biçimde İmtiyaz Sözleşmesinde yer almıştır.

Soru 6:

Doğabilecek sorunların sürüncemede bırakılmadan süratli ve etkili bir şekilde çözülebilmesi için “Elektrik Enerjisi Üst Kurulu” oluşturmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 6:

Konuyla ilgili olarak Bakanlığımca çalışmalar sürdürülmektedir.

TABLO 1

Görev Bölgesi No. :

Kapsadığı İller

Tarife Oluşum Tablosu

Tarife Formül

Grubu Tarife Formülündeki Özelliği

A Enerji Alış Fiyatı

B Gerçekleşen Yatırımların Geri Dönüşü

C Fonlar+Paylar

a) Giderler Toplamı

1. Bakım, Onarım, İşletme malzemesi ve idame giderleri

2. İşçilik giderleri (SSK, Em. Sand. ve Muhtasar Dahil)

D 3. Dışardan Sağ. Fay. ve Hiz. Giderleri

4. İşletme Amortismanları

5. Sigorta Bedeli

6. Çeşitli Giderler

a) Denetçi Şirketlere ödenecek bedeller

b) Vergi, Resim, Harç v.s.

c) Diğer Giderler

b) İşletme Hakkı Devir Bedeli

E Makul Temettü

F ..........Nolu görev bölgesinde abonelere

uygulanan ortalama satış fiyatı (G.B.O.S.F)

Not: Tablo 1’deki tanımların, Tablo 2’deki karşılıkları:

Tablo 1 Tablo 2

Da-1 A2

Da-(2,3,4,5,6) A1

Db. B= (B1+B2+B3)

E C

Filme alınacak

7. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, şeker fabrikalarında çalıştırılan mevsimlik işçilere ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Ahmet Kenan Tanrıkulu’nun cevabı (7/1266)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Ahmet Kenan Tanrıkulu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim. 14.1.2000

Tevhit Karakaya

Erzincan

Kampanya zamanı T. Şeker Fabrikalarında mevsimlik işçilerin çalıştırıldığı bilinmektedir.

1. T. Şeker Fabrikalarında ne kadar kadrolu, ne kadar geçici işçi istihdam edilmektedir?

2. Geçici sürelerle istihdam edilen işçilere sosyal haklar dahil ne kadar ücret ödenmektedir?

3. Köy Hizmetlerinde çalışan ve geçen yıl çözüme kavuşturulan mevsimlik işçilerle ilgili uygulamayı Şeker-İş kolunda çalışan işçiler için uygulamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 21.2.2000

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı: B.14.0.BHİ.01-67

Konu: Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 27.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1266-3752/9109 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, “Şeker Fabrikalarında çalıştırılan mevsimlik işçilere” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/1266) esas nolu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Ahmet Kenan Tanrıkulu

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

Cevap 1. Kampanya zamanı Türkiye Şeker Fabrikalarında çalıştırılan mevsimlik işçilerin, 7 927 adedi kadrolu, 18 401 adedi ise geçici olarak istihdam edilmektedir.

Cevap 2. Geçici sürelerle istihdam edilen işçilere 1.2.2000 tarihi itibariyle ortalama 449 511 276 TL. ödenmekte olup, bir geçici işçinin kuruluşumuza aylık maliyeti 674 237 613 TL’dir.

Cevap 3. Kuruluşumuzda çalıştırılan geçici işçiler mevsimlik ve kampanya işçileri olması nedeniyle pancar kampanyası başlangıcında işbaşı yaptırılır ve pancar kampanyası bitiminde, müteakip kampanya başlangıcına kadar iş akitleri askıya alınır. Kampanya süresi ortalama 110 gün olup, kampanya bitiminden sonra fabrikanın rutin işleri daimi kadrolu işçilerle yürütülmektedir. Bu sebeple mevsimlik işçilerin işgücüne, başka kurumlarda olduğu gibi yoğun olarak ihtiyaç bulunmamaktadır.

8. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul’da ruhsatsız su satan firmalar hakkında yapılan işlemlere ilişkin sorusu ve Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un cevabı (7/1269)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sağlık Bakanı Sayın Osman Durmuş tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

İstanbul’da satılan her üç tüp sudan ikisinin kaynak suyu adı altında kirli ve mikroplu su olduğu ortaya çıkmış ve İl Sağlık Müdürlüğünün de son bir yıl içinde yaptığı denetlemeler sonucunda İstanbul’da 73 ayrı marka tüp su satıldığı, bunların da sadece 23 ünün ruhsatlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kaçak dolum yapılan 50 ayrı markaya ait tüp suların da kirli ve mikroplu olduğu tespit edilmiştir.

1. Bu durumu önlemek için ne gibi tedbirler almayı düşünmektesiniz?

2. İnsan sağlığı baz alındığında, ruhsatsız su satan firmalar hakkında ne gibi yasal işlemler yapmayı düşünürsünüz?

T.C.

Sağlık Bakanlığı 22.2.2000

Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü

Sayı: B100TSH0100001-2079

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 27.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.10.00.02-3933 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından İstanbul’da ruhsatsız su satan firmalar hakkında yapılan işlemlere ilişkin olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabı ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

Doç. Dr. Osman Durmuş

Sağlık Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından İstanbul’da ruhsatsız su satan firmalar hakkında yapılan işlemlere ilişkin olarak verilen yazılı soru önergesinin cevabıdır.

Sorular:

İstanbul’da satılan her üç tüp sudan ikisinin kaynak suyu adı altında kirli ve mikroplu su olduğu ortaya çıkmış ve İl Sağlık Müdürlüğünün de son bir yıl içinde yaptığı denetlemeler sonucunda İstanbul’da 73 ayrı marka tüp su satıldığı, bunların da sadece 23 ünün ruhsatlı olduğu belirlenmiştir. Ayrıca kaçak dolum yapılan 50 markaya ait tüp suların da kirli ve mikroplu olduğu tespit edilmiştir.

Soru 1. Bu durumu önlemek için ne gibi tedbirler almayı düşünmektesiniz?

Cevap: Bu konuda; Bakanlığmızca hazırlanan 18.10.1997 tarih ve 23144 sayılı Resmî Gazetede “Doğal Kaynak, Maden ve İçme Suları ile Tıbbî Suların İstihsali Ambalajlanması ve Satışı Hakkında” yönetmelik yayımlanarak yürürlüğe girmiş olup ilgili yönetmelik hükümlerine göre birer sureti yazımız ekinde bulunan 24.10.1997 tarih ve 11967, 19.6.1998 tarih ve 7773 sayılı, 17.5.1999 tarih ve 6209 sayılı, 13.7.1999 tarih ve 9180 sayılı, 7.1.2000 tarih ve 209 sayılı Genelgelerimiz yayınlanmıştır.

Bu doğrultuda İstanbul İl Sağlık Müdürlüğünce yapılan çalışmalar aşağıya çıkarılmıştır;

İşletme Ruhsatı almış kaynak sayısı : 18

Polikarbonat dolum izni alan işletme sayısı : 8

İşletme izni almak için başvuran işletme sayısı : 18

Tanker ile su taşıma izni için yapılan başvuru sayısı : 70

Tanker ile su taşıma izni alan tanker sayısı : 48

Tanker ile su temin izni için başvuru sayısı : 97

Tanker ile su temin izin belgesi alan işletme sayısı : 76

Mobil ekiplerce denetlenen su satış yeri sayısı : 2213

1.5.1999 tarihinden itibaren yapılan yasal işlem sayısı : 110

Cumhuriyet Savcılığı mühür fekki : 171

Tanker-Araç trafikten men : 73

Kapama sayısı : 220

Soru 2. İnsan sağlığı baz alındığında, ruhsatsız su satan firmalar hakkında ne gibi yasal işlemler yapmayı düşünürsünüz?

Cevap: Bakanlığımız İl Sağlık Müdürlüklerince bütün illerde ilgili Yönetmelik hükümleri çerçevesinde denetimler yapılmaktadır. Yönetmelik doğrultusunda faaliyet göstermeyen işletmelere; 1593 Sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanunu ve 560 sayılı Gıdaların üretimi, Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararname hükümleri uygulanmakta olup ilgililer hakkında yasal işlem yapılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

İlgi: a) 19.6.1998 gün ve 7773 sayılı genelgemiz.

b) 17.5.1999 gün ve 6209 sayılı genelgemiz.

c) 13.7.1999 gün ve 9180 sayılı genelgemiz.

Toplumun temiz ve sağlıklı su tüketimini sağlamak için kaynak, maden ve içme sularına, 18.10.1997 gün ve 23144 sayı Resmî Gazetede yayımlanan mevcut yönetmelik hükümleri doğrultusunda Bakanlığımızca izin verilmektedir.

Konunun önemine binaen de Bakanlığımızca ruhsatlandırılan kaynak, maden ve içme sularının mevcut yönetmelik hükümleri doğrultusunda satışa sunulması ve tesislerin verilen işletme ruhsatı çerçevesinde faaliyetinin temini amacı ile de müteakip zamanlarda ilgide kayıtlı genelgelerimiz valiliklere gönderilerek konunun üzerinde hassasiyetle durulması istenilmiştir.

Ancak, doğrudan Bakanlığımıza yapılan şikayetlerde (yazımız ekinde de görüldüğü gibi) işletme ruhsatı tanzim edilmiş tesislerde başka bir şirket veya isim altında bir çok suyun imlasının yapılarak tüketime verildiği tespit edilmiştir.

Bu nedenle ilgide kayıtlı genelgelerin de dikkate alınarak, müdürlüğünüz elemanlarınca işletme ruhsatı bulunan tesisler ile piyasa denetimlerinin sıklaştırılması, verilen ruhsat çerçevesinde faaliyetlerinin temini, izin verilen imla şekli dışında imla yaptırılmaması, yazımız ekinde gibi izinsiz su satışlarının ve mevcut yönetmeliğe uygun olmayan suların faaliyetlerinin önlenmesi ve gerekli yasal işlemlerin yapılarak sonucundan da Bakanlığımıza ivedilikle bilgi verilmesi hususunda bilginizi ve ilgililere emirlerinizi önemle rica ederim.

Doç. Dr. Sefer Aycan

Genel Müdür

Ek: Fason üretimli kaynak suyuna ait 2 adet etiket örneği ile ruhsatlı kaynak, maden ve içme suyu listesi

Dağıtım: 80 il valiliğine

T.C.

Sağlık Bakanlığı 17.5.1999

Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü

Sayı: B100TSH0100001-6209

İlgi: 14.4.1999 tarih ve 4403 sayılı genelgemiz.

Son zamanlarda doğrudan Bakanlığımıza yapılan vaki şikayetlerde, Bakanlığımızca ruhsatlandırılan su işletmelerinin verilen izin çerçevesinde faaliyet göstermedikleri ve özellikle de ilgili Yönetmeliğinde belirtilen ambalajların dışında elle dolum yapılarak veya tüketicinin getirdiği kaplara dolum yapılarak satışa sundukları bildirilmektedir.

Bu nedenle;

1. Denetimlerin sıklaştırılarak, Ruhsatlı Kaynak ve Maden Suyu İşletmelerini verilen ruhsat çerçevesinde faaliyetlerinin temini, izin verilen imla şekli dışında imla yaptırılmaması ve izinsiz su satışlarının ise kesin olarak önlenmesi, ilgili Yönetmeliğe uygun olmayan ruhsatlı suların faaliyetlerinin durdurulması,

2. İlgili Yönetmeliğin geçici 1 inci ve geçici 2 nci maddesinde verilen süreler sona erdiğinden ilgi genelgemizde gözönüne alınarak, Yönetmelik hükümlerine ve yukarıda belirtilen hususlara riayet edilmesi, riayet etmeyen işletmelere ise 560 sayılı KHK’nin Ceza Hükümleri 18/A maddesinin L bendine göre işlem yapılması gerekmektedir.

Bilginizi ve konunun üzerinde hassasiyetle durulmasını yapılan işlem sonucundan ivedi olarak Bakanlığımıza bilgi verilmesini rica ederim.

Dr. Mustafa Güven Kara

Sağlık Bakanı

T.C.

Sağlık Bakanlığı 19.6.1998

Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü

Sayı: B100TSH0100001-7773

İlgi: 24.10.1997 tarih ve 11967 sayılı genelgemiz.

Bilindiği gibi, Doğal Kaynak, Maden ve İçme Suları ile Tıbbi Suların İstihsali, Ambalajlanması ve Satışı Hakkındaki Yönetmelik 18.10.1997 gün ve 23144 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Halk Sağlığının korunması bakımından önem arz eden, işletilmesi ve tüketime verilmesi Bakanlığımızın iznine ve denetimine tâbi olan Kaynak, Maden ve İçme Sularının vatandaş üzerinde hiç bir endişe ve şüphe yaratmayacak şekilde tüketime verilmesi gerekmektedir.

Son zamanlarda doğrudan Bakanlığımıza yapılan vaki şikayetlerde, Bakanlığımızca ruhsatlandırılan su işletmelerinin verilen izin çerçevesinde faaliyet göstermedikleri ve özellikle su istasyonlarının tüketicinin getirdiği kaplara değil de işletici tarafından bulundurulan kaplara dolum yaparak satışa sundukları bildirilmektedir.

Bu bakımdan;

1. Ruhsatlı Kaynak ve Maden Suyu İşletmelerinin verilen ruhsat çerçevesinde faaliyetlerinin temini, izin verilen imla şekli dışında imla yaptırılmaması ve izinsiz su satışlarının ise kesin olarak önlenmesi, ilgili mevzuata uygun olmayan ruhsatlı suların faaliyetlerinin durdurularak işletmeciler hakkında gerekli yasal işlemlerin yapılması,

2. Gıda Maddeleri Tüzüğünün 426 ncı maddesine istinaden hazırlanan ve “İçme ve Kullanma Sularının ve Satış Yerlerinin Tâbi Olacakları-Esasları” düzenleyen 22.12.1994 tarih ve 15464 sayılı genelgemiz doğrultusunda Valiliğinizce verilen geçici izinlere göre faaliyet gösteren su satış istasyonlarının kontrol ve denetiminin aralıksız olarak yapılması, verilen izin çerçevesinde satış yapmayanlar ile izinsiz faaliyet gösteren su satış yerlerinin derhal faaliyetlerinin durdurulması, işletmecileri hakkında ilgili mevzuata göre yasal işlem yapılması gerekmektedir.

Bilgilerinizi ve ilgi genelgemizde göz önüne alınarak konunun üzerinde hassasiyetle durulmasını, yapılan işlem sonucundan ivedi olarak Bakanlığımıza bilgi verilmesini rica ederim.

Prof. Dr. B. Suat Çağlayan

Genel Müdür

T.C.

Sağlık Bakanlığı 24.10.1997

Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü

Sayı: B100TSH010001-11967

Bilindiği gibi, Kaynak Suları 17.4.1974 gün ve 14918 sayılı, Maden (Mineralli) Suları 1.9.1988 gün ve 19916 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girmiş ve bugüne kadar Kaynak ve Maden Suları bu Yönetmeliklerin hükümlerine göre değerlendirilerek ruhsatlandırılmaktaydı.

560 sayılı Gıdaların Üretimi Tüketimi ve Denetlenmesine Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin yayımlanmasına istinaden aynı kararnamenin 17 nci, 1593 sayılı Umumi Hıfzıssıhha Kanununun 200-210 uncu ve 235-242 nci ve 181 sayılı Sağlık Bakanlığının Teşkilât ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 43 üncü maddelerine dayanılarak hazırlanan “Doğal Kaynak, Maden ve İçme Suları ile Tıbbi Suların İstihsali, Ambalajlanması ve Satışı Hakkında Yönetmelik” 18.10.1997 gün ve 23144 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş bulunmaktadır.

Bu nedenle;

1. Adı geçen Yönetmelikle; 17.4.1974 gün ve 14918 sayılı Resmî Gazetede yayımlanarak Kaynak Suları Yönetmeliği ile 1.9.1988 gün ve 19916 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Maden (Mineralli) Suları Yönetmelikleri ve ekleri yürürlükten kaldırılmıştır.

Yönetmeliğin geçici 1 inci maddesi gereğince halihazır Bakanlığımızdan ruhsat almış bulunan Kaynak ve Maden Suları bir yıl içerisinde tesislerini bu Yönetmeliğe göre uygun hale getirmek zorundadırlar.

Aynı Yönetmeliğin geçici 2 nci maddesi gereğince Gıda Maddelerinin Hususî Vasıflarını Gösteren Tüzüğün 426 ncı maddesine dayanılarak hazırlanan ve “İçme ve Kullanma Sularının ve Satış Yerlerinin Tâbi Olacakları Esasları Düzenleyen” 22.12.1994 tarih ve 15164 sayılı genelge uyarınca Valiliğinizce verilen geçici izinlere göre faaliyet gösteren işletmelerin en fazla bir yıl içerisinde faaliyetlerine son verilecektir.

2. Eksik bilgi ve belgelerinden dolayı işlemde olan dosyalar Valiliğinize iade edilecektir. Bu dosyaların ve yeni müracaatların yayımlanan Yönetmelik hükümlerine göre eksiksiz olarak değerlendirildikten sonra Bakanlığımıza gönderilmesi gerekmektedir.

3. Bakanlığımızca hazırlanan Yönetmelik bastırılarak ilinize yeterli sayıda gönderilecektir. Yazımız ekinde gönderilen Yönetmelik Hükümlerini Kaynak, Maden İçme ve Kullanma Suyu sahipleri veya işletmecilerine duyurulmasının temini hususunda gereğini önemle rica ederim.

Ek: 1 Yönetmelik

Prof. Dr. B. Suat Çağlayan

Genel Müdür

T.C.

Sağlık Bakanlığı 13.7.1999

Temel Sağlık Hizmetleri

Genel Müdürlüğü

Sayı: B100TSH0100001-9180

İlgi: 17.5.1999 tarih ve 6209 sayılı genelgemiz.

Su işletmelerinin verilen izin çerçevesinde faaliyet göstermedikleri ve izinsiz olarak piyasaya arz ettikleri ilgi genelgemizle belirtilerek ilgili mevzuat doğrultusunda yasal işlem yapılması istenilmişti.

Ancak Bakanlığımıza yapılan vaki şikâyetlerde Kaynak ve Maden sularının Bakanlığımızdan işletme izni almadan tüketime verildiği anlaşılmıştır.

Bu nedenle, Bakanlığımızdan işletme izni almadan piyasaya tüketime verilen Kaynak ve Maden Sularının imhası cihetine gidilmesi, ilgililer hakkında yasal işlem yapılarak sonucundan Bakanlığımıza bilgi verilmesi gerekmektedir.

Bilginizi ve ilgi genelgemizde dikkate alınarak konunun üzerinde hassasiyetle durulması hususunda ilgililere emirlerinizi rica ederim.

Doç. Dr. Sefer Aycan

Genel Müdür

9. — Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın, YİD modeli ile inşa edilmekte olan hidroelektrik santrallerine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1270)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sn. Cumhur Ersümer tarafından yazılı cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Mehmet Gözlükaya

Denizli

1. YİD modeli ile inşa edilmekte olan kaç adet HES (Hidroelektrik santral) vardır, hangileridir?

2. Bu barajları inşa eden konsorsiyumlar hangi yabancı şirketlerden müteşekkildir?

3. Bu şirketlere hangi ayrıcalıklar tanınmıştır?

4. Bakanlığınız bünyesindeki enerji fonunun işleyiş şekli nasıldır ve şu andaki aktif pasif durumu nedir?

5. Yabancı şirketler tarafından sorumlu sıfatıyla ödenmesi gereken vergilerin, daha sonra iade edilmek şartıyla enerji fonundan karşılandığı doğru mudur, miktarı ne kadardır?

6. Enerji fonundan karşılanan bu vergiler elektrik faturalarına yansıtılmakta mıdır? Değilse bu maliyetin altından nasıl kalkılacaktır?

7. Tahkim yasasının geçmişe dönük çıkarılma gayretleri bu yabancı şirketlerle yapılan sözleşmelerin gereği midir?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 22.2.2000

Sayı : B.15.O.APK.0.23.300-355/03365

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3934 sayılı yazısı.

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın tarafıma tevcih ettiği ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenilen 7/1270-3757 esas no.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1270-3757)

Soru 1 : YİD modeli ile inşa edilmekte olan kaç adet HES (Hidroelektrik santral) vardır, hangileridir?

Cevap 1 :

Halihazırda YİD modelinde inşa edilmekte olan 9 adet hidroelektrik santral projesi vardır. Bu projelerin isim ve genel karakteristikleri aşağıdaki tabloda verilmiştir.

Tesisin K. Güç Üretim

Proje Adı Şirket Adı Yeri (MW) (GWh/Yıl)

Lamas-Gökler HES Evdilek A.Ş. İçel 1.6 9, 0

Birecik Bar. ve HES Birecik Bar. ve HES Tesis Ş. Urfa 672, 0 2 460, 0

ve İletme A.Ş.

Sucatı Hes Ere Enerji A.Ş. K. Maraş 7.0 28.1

Dilek-Güroluk HES BME Elektrik A.Ş. Rize 180, 0 92.7

Gaziler HES Gaziler Enerji Tic. A.Ş. Kars 11, 1 50, 0

Çal HES Limak İnş. Denizli 2, 2 11, 7

Yamula Bar. ve HES Kayseri Elk. A.Ş. Kayseri 100, 0 422, 3

Dinar II HES METAK A.Ş. Afyon 3, 0 16, 2

Girvelik HES İçtaş Erzincan 2, 6 14, 9

Mercan HES 8, 9 27.5

Bu barajları inşa eden konsorsiyumlar hangi yabancı şirketlerden müteşekkildir?

Cevap 2 :

Bu projelerden sadece Birecik Baraj ve HES Projesinde konsorsiyum ortağı yabancı şirketler mevcut olup, bu şirketlerin isimleri ve ortaklık yüzdeleri aşağıda verilmiştir.

Birecik A.Ş. Konsorsiyum Ortakları Menşeî Ort. Yüz.

1. T.G.T. Elek. San. Tes. ve İşl. Tic.A.Ş. T.C. % 2-C

2. TEAŞ Genel Müdürlüğü T.C. % 30-A

3. GAMA End. Tes. İmal. ve Montaj A.Ş. T.C. % 18-B

4. Holzmann Anlagen GmbH Almanya % 16, 9-B

5. Strabag Osterreıch A.G. Avusturya % 8, 4 -B

6. GEC Alsthom Acec Energıe S.A. Belçika % 6, 8-B

7. Cegelec Acec S.A. Fransa % 3, 1-B

8. Cegelec Acec S.A. Belçika % 3, 1-B

9. Sulzer-Hydro GmbH Almanya % 3, 7-B

10. Verbund Plan CmbH Avusturya % 4, 3 -B

11. Gec Alsthom S.A. Fransa % 3, 7-B

Soru 3 :

Bu şirketlere hangi ayrıcalıklar tanınmıştır?

Cevap 3 :

Halihazırda YİD modelinde inşa edilmekte olan 9 adet hidroelektrik santral projesine ilişkin yapılan sözleşmelerden 6 adedi Danıştay Başkanlığının inceleme ve onayından geçmiş “İmtiyaz Sözleşmesi”dir. Geri kalan 3 adedi özel hukuk hükümlerine tâbi sözleşme olup, Dilek-Güroluk HES sözleşmesinde “Ulusal Tahkim”, Birecik Baraj ve HES sözleşmesinde ise “Uluslararası Tahkim” hükümleri vardır. Bu projelere ilişkin şirketlere tâbi oldukları mevzuat hükümleri uygulanmış olup, herhangi bir ayrıcalık bulunmamaktadır.

Soru 4 :

Bakanlığınız bünyesindeki enerji fonunun işleyiş şekli nasıldır ve şu andaki aktif pasif durumu nedir?

Cevap 4 :

Elektrik Enerjisi Fonu 15 Mart 1990 tarih ve 20462 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 3613 sayılı Kanun ile 3096 sayılı Kanuna bir madde eklenmesi şeklinde kurulmuş, işleyiş şekli 95/7003 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile kabul edilen 15.8.1995 tarih ve 22375 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Elektrik Enerjisi Fonu Yönetmeliğince düzenlenmiştir.

Bu yönetmeliğin amacı, elektrik enerjisi sektöründe yapılacak araştırma, geliştirme, etüt, proje, denetim faaliyetleri ile kurulacak tesislere finansman yönünden destek ve elektrik enerjisi fiyatlarında istikrar sağlamak üzere Bakanlığım nezdinde kurulan tüzelkişiliğe haiz Elektrik Enerjisi Fonunun gelirleri, giderleri, yönetimi, denetimi ve fonla ilgili diğer hususları düzenlemektedir.

Fon yönetim kurulu; üyelerinden biri Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Bakan, biri Devlet Planlama Teşkilâtının bağlı olduğu Bakan, üç üyesi de Bakanlığım tarafından tayin edilen kamu görevlisi 5 kişiden oluşmaktadır. Fonun ita amiri Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanıdır. Elektrik Enerjisi Fonu 31.12.1999 tarihi itibariyle 32 329 milyar TL’sı kredi ödemesi yapmıştır.

Soru 5 :

Yabancı şirketler tarafından sorumlu sıfatıyla ödenmesi gereken vergilerin, daha sonra iade edilmek şartıyla enerji fonundan karşılandığı doğru mudur, miktarı ne kadardır?

Cevap 5 :

Bakanlığım ile Birecik Barajı ve Hidroelektrik Santralı Tesis ve İşletme A.Ş. arasında 19.3.1993 tarihinde imzalanan Uygulama Sözleşmesi çerçevesinde 18 Kasım 1995 tarihli Köprü Kredi Anlaşması hükümlerine göre kredi ödemeleri yapılmaktadır. 31.12.1999 tarihi itibariyle 17 trilyon 24 milyar TL’si kamulaştırma ve tezyid–î bedel, 15 trilyon 305 milyar TL’sı KDV ve diğer vergi ödemelerinin finansmanı için olmak üzere toplam 32 trilyon 329 milyar TL’sı ödenmiştir.

Soru 6 :

Enerji fonundan karşılanan bu vergiler elektrik faturalarına yansıtılmakta mıdır? Değilse bu maliyetin altından nasıl kalkılacaktır?

Cevap 6 :

Elektrik Enerjisi Fonu tarafından sağlanan fon kredileri, yapılan Fon Anlaşmaları hükümlerine göre, Fon Yönetim Kurullarınca uygun görülen geri ödeme koşulları çerçevesinde enerji tarifesine yansıtılarak geri alınmaktadır. Ancak Fon Yönetim Kurulunca belirlenen geri ödeme koşulları enerji fiyatlarını fazla olumsuz etkilemeyecek şekilde tespit edilmektedir.

Soru 7 :

Tahkim yasasının geçmişe dönük çıkarılma gayretleri bu yabancı şirketlerle yapılan sözleşmelerin gereği midir?

Cevap 7 :

22 Ocak 2000 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 4501 sayılı “Kamu Hizmetleri ile İlgili İmtiyaz Şartlaşma ve Sözleşmelerinden Doğan Uyuşmazlıklarda Tahkim Yoluna Başvurulması Halinde Uyulması Gereken İlkelere Dair Kanun” geçmişe dönük olmayıp mevcut enerji projelerinde uluslararası finansman temini kriterlerinde iyileştirme yapmak suretiyle daha hızlı, ucuz ve sürekli enerji teminine imkân sağlamaya yöneliktir. Ayrıca yabancı şirketlerle yapılmış olan sözleşmelerde bu tür düzenleme yapmayı zorunlu kılan bir hüküm yoktur. Yapılan kanunî düzenleme ülke ihtiyaçlarının daha çabuk ve uygun şartlarla teminini amaçlamaktadır.

10. — Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol’un, Şanlıurfa İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1282)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Zülfükar İzol

Şanlıurfa

Sorular

1. Bakanlığınızın 2000 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

2. 2000 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

3. Ayrılan ödenekler çevresinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 22.2.2000

Sayı : B.15.O.APK.0.23.300-360/03370

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.1.2000 tarih ve A.01.GNS.0.10.00.02-3834 sayılı yazısı.

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol’un tarafıma tevcih ettiği, 7/1282-3771 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMMİçtüzüğünün 99 uncu maddesi uyarınca hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinizi arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Şanlıurfa Milletvekili Sayın Zülfükar İzol’un Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

(7/1282-3771)

Soru 1 :

Bakanlığınızın 2000 Malî Yılı Bütçe yatırım ödenekleri ne kadardır?

Cevap 1 :

Bakanlığım ile Bağlı ve İlgili Kuruluşlarının 2000 Yılı Yatırım ödenekleri toplamı 1, 882 katrilyon TL’dir.

Soru 2, 3 :

— 2000 yılında Şanlıurfa İline ayrılan yatırım ödenekleri, genel, katma ve Bakanlığınızla ilgili özerk bütçeli daireler ve yatırımlar projeleri itibariyle ne kadardır?

— Ayrılan ödenekler çevresinde Şanlıurfa’daki mevcut yatırımların ne zaman tamamlanması öngörülmektedir?

Cevap 2, 3 :

Şanlıurfa İlinde yatırımı olan Bakanlığıma Bağlı ve İlgili Kuruluşların 2000 Yılı Yatırım Programlarında yer alan toplu ödenekler, aşağıda kuruluş bazında verilmiştir.

DSİ Genel Müdürlüğü :

DSİ Genel Müdürlüğünün Şanlıurfa İlinde yer alan projeleri, bu projelere 2000 yılında ayrılabilen ödenekler ile bu ödeneklere göre işin bitirilmesi programlanan tarihlerini içeren tablo ekte verilmiş olup, 2000 yılında 19 proje için toplam 85 222 000 milyon TL ödenek tahsisi yapılmıştır.

TEAŞ Genel Müdürlüğü :

TEAŞ Genel Müdürlüğünce, Şanlıurfa İline yapılacak olan 2000 Yılı Yatırım Programı Tasarısında bulunan projelere ait tablo ekte gönderilmiş olup, 2000 yılında 14 adet proje için toplam 14 090 000 milyon TL ödenek tahsisi yapılmıştır.

TEDAŞ Genel Müdürlüğü :

TEDAŞ Genel Müdürlüğünce, Şanlıurfa İline yapılacak olan 2000 Yılı Yatırım Programı Tasarısında bulunan projelere ait tablo ekte gönderilmiş olup, 2000 yılında toplam 14 adet proje için 2 532 050 milyon TL ödenek tahsisi yapılmıştır.

TPAO Genel Müdürlüğü :

TPAO Genel Müdürlüğünce 2000 yılında sondaj öncesi arama yatırımlarına 450 milyar TL, sondaj yatırımlarına 382 milyar TLolmak üzere toplam 832 milyar TL ödenek ayrılmıştır.

Projelerin programlanan tarihlerde bitirilebilmesi, yıllık ödenek ihtiyaçlarının aynen karşılanmasına bağlı bulunmaktadır.

11. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, milletvekillerinin askerî sosyal tesislerden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Sabahattin Çakmakoğlu’nun cevabı (7/1291)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı Sayın Sabahattin Çakmakoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 20.1.2000

Kemal Albayrak

Kırıkkale

1. Türkiye BüyükMilletMeclisi üyelerinin askerî sosyal tesislerinden yararlanma imkânları var mıdır? Yoksa gerekçesi nedir?

2. Tüm kamu kurum ve kuruluşlarının bütçesi Türkiye Büyük MilletMeclisinde geçtiğine göre Meclisin üyelerinin bu tesislerden yararlanmaları için bir düzenlemeye gitmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

Millî Savunma Bakanlığı 21.2.2000

Kan.Kar. : 2000/7005-GK

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27 Ocak 2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1291-3789/9207 sayılı yazısı.

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak tarafından verilen “Milletvekillerinin askerî sosyal tesislerden yararlanıp yararlanamayacağına ilişkin” 7/1291 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Arz ederim.

Sabahattin Çakmakoğlu

Millî Savunma Bakanı

Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak Tarafından Verilen

7/1291 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1. Askerî sosyal tesisler, 211 sayılı Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanununun 99 uncu maddesine göre Silâhlı Kuvvetler mensupları arasındaki münasebeti artırmak, meslekî ve kültürel gelişmeleri, sosyal ve moral ihtiyaçları temin gayesi ile kurulmuştur.

Bu Kanuna dayanılarak yürürlüğe konulan Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliğinin 664 üncü maddesinde yer verilen, “Türk Silâhlı Kuvvetleri personeli ve bunların emeklileri hariç, diğer kişiler için hiçbir suret veya sebeple askerî sosyal tesislerin tahsis edilemeyeceği” hükmü gereğince, bu kapsamda olmayan kişilerin askerî sosyal tesislerden istifade etmeleri mümkün bulunmamaktadır.

2. Askerî sosyal tesislerden, Türk Silâhlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu gereğince, kendi mensupları dışındakilerin istifadesi için bir değişiklik yapılması düşünülmemektedir.

Bilgilerinize sunarım.

Sabahattin Çakmakoğlu

Millî Savunma Bakanı

12. – Rize Milletvekili Mehmet Bekaroğlu’nun, Rize İlindeki belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Sümer Oral’ın cevabı (7/1292)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Sümer Oral tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

20.1.2000

Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu

Rize

1. Maliye Bakanının, tarih ve sayısız özel yazısı ile, milletvekili olduğum Rize İlinin bazı belediyelerine, 1999 yılı konsolide bütçesinin ilgili tertibinden yapılan yardımlar bildirilmiştir. Acaba Rize İlinin, ilgili yazıda adı geçen 5 belediyesi dışındaki diğer belediyelere ilgili kalemden herhangi bir yardım yapılmadı mı? Eğer bu yardım sadece adı geçen belediyelere değil tüm belediyelere yapıldıysa, yapılan bu yardım miktarlarının hepsi tarafıma niçin bildirilmemiştir? Rize İlinin bir milletvekilinin, diğer belediyelere yapılan yardımları öğrenmesinde ne gibi bir sakınca bulunmaktadır?

2. 1999 yılı içinde aynı tertipten Rize İlinin ayrı ayrı tüm belediyelerine yapılan yardımların miktarları ne kadardır? Bu yardımlar bir liste halinde tarafıma bildirilebilir mi?

3. Maliye Bakanlığının belediyelere yapmış olduğu yardımların miktarları hangi esaslara göre tespit edilmektedir? bu yardımların tespit edilmesinde belediye başkanlarının veya partilerinin bir etkisi olmakta mıdır?

T.C.

Maliye Bakanlığı 23.2.2000

Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.600/2782

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 27.1.2000 tarihli ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3935 sayılı yazınız.

Rize Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu’nun 7/1292 Esas No.’lu yazılı soru önergesine ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1999 yılı sonu itibariyle Bakanlığımız bütçesinin “Belediyelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden Rize İlinin merkez belediyesine 150 milyar lira, ilçe belediyelerine 318 milyar lira, belde belediyelerine ise 92 milyar lira olmak üzere toplam 560 milyar lira yardım yapılmıştır.

Belediyelere yardım yapılırken objektif esaslara göre bir diğer ifadeyle belediyelerin nüfus, malî durum, coğrafî konum, kalkınmışlık dereceleri, maruz kaldıkları tabiî afetler, yürütmekte oldukları yatırım projeleri gibi çeşitli kriterler ve daha evvelki dönemlerde almış oldukları yardımlar ve acil durumları dikkate alınmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Sümer Oral

Maliye Bakanı

13. – Adıyaman Milletvekili Mahmut Göksu’nun, BOTAŞ’ın 1996 yılında İran ile yaptığı doğalgaz anlaşmasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Mustafa Cumhur Ersümer’in cevabı (7/1294)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletlerinizle Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğinin yapılmasını arz ederim.

Mahmut Göksu

Adıyaman

Bilindiği üzere 1996 yılında BOTAŞ, İran ile bir doğalgaz anlaşması imzaladı. Buna göre; İran’dan 2000 yılında 3 milyar metreküp doğalgaz alınacak, 2005 yılında da bu miktar 10 milyar metreküpe çıkacaktı. Gazın taşınması için boru hattının İran tarafındaki bölümünü İran yapacak, Türkiye tarafındaki bölümünü de Türkiye yapacaktı. 2000 yılında da İran’dan gelen doğalgaz Türkiye’de kullanılıyor olacaktı.

Buna göre;

1. 1996 yılında Refah-Yol Hükümeti zamanında imzalanan bu anlaşma halen yürürlükte midir?

2. İptal edildiyse ne zaman iptal edilmiştir, bu konuda yeniden ihale açılmış mıdır?

3. Yeniden ihale yapıldıysa hangi firmalar ihaleyi kazanmıştır, ihale tutarı nedir?

4. Halen 1996 yılında yapılan anlaşma yürürlükteyse anlaşma gereği 2000 yılında Türkiye İran’dan gelen doğalgazı kullanıyor olacaktı. Ancak basına yansıdığı kadarıyla Türkiye yükümlü olduğu boru hattı inşaatını tamamlamamıştır. Bu durumda İran’a tazminat ödenmiş midir veya ödenecek midir, ödenecekse ne kadar ödenecektir?

5. Boru hattının Türkiye tarafındaki yapımını üstlenen firmalar kimlerdir, bu firmaların işi bitirme tarihi nedir, neden bitiremediler, gecikmeden dolayı bu firmalar ceza ödeyecekler midir, ödeyeceklerse miktarı nedir?

6. Bu konuda son durum nedir.

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 22.2.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.O.APK.0.23-300-357/03367

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 27.1.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1294-3803/9223 sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun tarafıma tevcih ettiği 7/1294-3803 Esas No.’lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Adıyaman Milletvekili Sayın Mahmut Göksu’nun

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1294-3803 Esas No.’lu)

Sorular 1-6 :

Bilindiği üzere 1996 yılında BOTAŞ, İran ile bir doğalgaz anlaşması imzaladı. Buna göre; İran’dan 2000 yılında 3 milyar metreküp doğalgaz alınacak, 2005 yılında da bu miktar 10 milyar metreküpe çıkacaktı. Gazın taşınması için boru hattının İran tarafındaki bölümünü İran yapacak, Türkiye tarafındaki bölümünü de Türkiye yapacaktı. 2000 yılında da İran’dan gelen doğalgaz Türkiye’de kullanılıyor olacaktı.

Buna göre;

– 1996 yılında Refah-Yol Hükümeti zamanında imzalanan bu anlaşma halen yürürlükte midir?

– İptal edildiyse ne zaman iptal edilmiştir, bu konuda yeniden ihale açılmış mıdır?

– Yeniden ihale yapıldıysa hangi firmalar ihaleyi kazanmıştır, ihale tutarı nedir?

– Halen 1996 yılında yapılan anlaşma yürürlükteyse anlaşma gereği 2000 yılında Türkiye İran’dan gelen doğalgazı kullanıyor olacaktı. Ancak basına yansıdığı kadarıyla Türkiye yükümlü olduğu boru hattı inşaatını tamamlamamıştır. Bu durumda İran’a tazminat ödenmiş midir veya ödenecek midir, ödenecekse ne kadar ödenecektir?

– Boru hattının Türkiye tarafındaki yapımını üstlenen firmalar kimlerdir, bu firmaların işi bitirme tarihi nedir, neden bitiremediler, gecikmeden dolayı bu firmalar ceza ödeyecekler midir, ödeyeceklerse miktarı nedir?

– Bu konuda son durum nedir?

Cevaplar 1-6 :

BOTAŞ Genel Müdürlüğü ve İran Ulusal Gaz Şirketi (NIGC) arasında İran’dan, Türkiye’ye artan oranlarda yılda 10 milyar m3 doğalgaz sevkiyatına ilişkin Doğalgaz alım Satım Anlaşması 8 Ağustos 1996 tarihinde imzalanmış olup, bu anlaşma halen yürürlüktedir.

Söz konusu İran Anlaşmasında gaz alımına başlama tarihi 1 Ocak 1999 olarak öngörülmekle birlikte gerçek gaz kullanmaya başlangıç tarihinin belirlenmesi için tarafların tüm boru hattı yatırımlarını tamamlamaları gerekmektedir. Yatırımların devreye girmesinden üç ay önce tarafların bir araya gelerek gerçek başlangıç tarihi üzerinde anlaşması ve daha sonra da satıcının yani İran’ın 60 gün öncesinden alıcıya gaz alımına başlangıç tarihini yazılı bildirmesi gerekmektedir. (İlgili Anlaşmanın 5.1 ve 5.2 maddeleri). İran tarafı henüz Türkiye’ye ihraç edeceği gazın ölçümünü yapacağı Türkiye-İran sınırındaki ölçüm istasyonunu tamamlamamıştır. Ölçüm istasyonunun olmamasından dolayı gelecek gazın miktarı ve basıncı ölçülüp faturalandırılamayacaktır. Bununla birlikte iki tarafta birlikte inşaa edilmekte olan boru hatları ve kompresör istasyonlarının işletilmesi ile ilgili olarak görüşülüp üzerinde anlaşılarak imzalanması gereken işletme anlaşması için bile henüz görüşmeler başlamamıştır.Sözleşmedeki yükümlülükler yerine getirilmeden İran’ın gaz vermeye hazır olduğu Türk tarafının ise bu gazı alamadığından dolayı tazminat ödeyeceği şeklinde bir durum sözkonusu değildir. BOTAŞ Genel Müdürlüğünün herhangi bir tazminat yükümlülüğü de bulunmamaktadır. Nitekim ocak ayı başında İran’da yapılan görüşmeler neticesinde taraflar gaz alımına başlama tarihi olarak 30 Temmuz 2001 tarihi üzerinde anlaşmışlardır.

Bu plana bağlı olarak ilk adımda Doğubeyazıt Erzurum arasında 40 inç çapında boru hattı inşaası için ihaleye çıkılmış ve 28.2.1997 tarihinde teklifler alınmıştır.

İhale sonrasında 29.4.1997 tarihinde FERNAS/STFA Konsorsiyumu ile 117 556 000 ABD Doları üzerinden 40 inç çapındaki Doğubayazıt-Erzurum DGBH’nın sözleşmesi, boru temini yapımcı Konsorsiyum kapsamında olmak üzere imzalanmıştır.

Projenin Erzurum’dan sonra Ankara’ya kadar olan bölümü için ise;

a) Erzurum-Sivas

b) Sivas-Kayseri-Ankara

c) Kayseri-Konya-Seydişehir boru hatları olmak üzere üç bölüm halinde ve boru temini hariç tutularak ilk iki bölüm için 4.4.1997 tarihinde, son bölüm için ise 23.5.1997 tarihinde ihaleye çıkılmıştır.

Ana boru hattı olarak, sözkonusu ihalede, 10 milyar metreküp gazı taşımak için, İran sınırından Kayseri’ye kadar olan bölüm 40 inç ve Kayseri-Ankara bölümü ise 36 inç olarak projelendirilmiştir. Ancak Mayıs 1997’de Türkiye Cumhuriyeti, İran ve Türkmenistan Cumhurbaşkanlarının imzaladıkları protokol ile 10 milyar metreküpe ilaveten ayrıca Türkmen gazının da bu hat vasıtasıyla taşınması gündeme gelmiştir.

Bu gelişme sonrasında, boru hattından taşınacak gaz miktarı 26 milyar metreküp olarak planlanarak, boru hattı çapının da yapılan teknik çalışmalar sonrasında Doğubayazıt-Kayseri arasındaki bölümünde 48 inç’e, Kayseri-Ankara bölümünün ise 40 inç’e çıkarılması gereği ortaya çık-
mıştır.

Ortaya çıkan bu teknik gerekçeler çerçevesinde, ihalesine çıkılmış ancak sözleşmeleri imzalanmamış olan Erzurum-Sivas, Sivas-Kayseri-Ankara ve Kayseri Konya-Seydişehir hatlarının ihaleleri Ekim 1997’de iptal edilmiştir.

Daha sonra 31 Aralık 1997 tarihinde boru temini müteahhit kapsamına alınmak kaydıyla ve kredili olmak üzere proje;

a) Erzurum-İmranlı (Sivas) 48 inç, 325 km.

b) İmranlı (Sivas) - Kayseri 48 inç, 260 km.

c) Kayseri - Ankara 40 inç, 320 km. ve

d) Kayseri-Konya-Seydişehir (40 inç 230 km. ve 16 inç 110 km.)

bölümleri halinde tekrar ihale edilmiştir.

Yeni gaz arzına göre projelendirilen ve bölümleri tekrar belirlenen boru hattının yeni duruma göre teklifleri 17.3.1998 tarihinde alınmıştır.

Bu arada, yukarıda da izah edildiği gibi, boru çapı 40 inç olarak ihalesine çıkılan ve sözleşmesi daha önce imzalanmış bulunan Doğubayazıt-Erzurum bölümünde de aynı teknik gerekçelerle boru çapı 48 inç’e çıkarılmış ve müteahhit konsorsiyum ile ek sözleşme 16.3.1998 tarihinde imzalanmıştır.

Doğu Anadolu Doğalgaz Ana İletim Hattı ile ilgili detaylı bilgiler aşağıda verilmiştir.

Doğubayazıt-Erzurum Doğalgaz Boru Hattı :

Müteahhit : Fernas/STFA Konsorsiyumu

Sözleşme Bedeli : 172 100 000 ABD Doları

Sözleşme Tarihi : 16.3.1998

Kredi Durumu : Proje özkaynak ile finanse edilmektedir.

Ocak 2000 Sonu İtibariyle Projenin Son Durumu : Boru hattı montaj çalışmaları tamamlanmış bulunmaktadır.

Erzurum-İmranlı (Sivas) Doğalgaz Boru Hattı :

Müteahhit : Alarko Alsim

Sözleşme Bedeli : 154 010 000 ABD Doları

Sözleşme Tarihi : 21.9.1998

Kredi durumu : % 85’i dış kredi, % 15’i özkaynak ile finanse edilen projenin Marubeni ve West Lb’den temin edilen kredisinin anlaşması 27 Temmuz 1999’da imzalanmıştır.

Ocak 2000 Sonu İtibariyle Projenin Son Durumu : Bugüne kadar müteahhitçe güzergâh tespiti, detay mühendislik ve kamulaştırma haritalarının hazırlanması işlemleri tamamlanmıştır.Hat borusu imalat ve temini, güzergâh ve kanal açılması, dizgi ve boru kaynağı çalışmaları devam etmekte olup, temin edilen ihracat kredisi vasıtasıyla 120 km boru imalatı yapılmış, sahaya 94 km boru sevkiyatı gerçekleştirilmiştir. Kaynak çalışmaları 19 km’ye ulaşmış bulunmaktadır.

İmranlı (Sivas) - Kayseri Doğalgaz Boru Hattı :

Müteahhit : Tepe/SMU-4 Konsorsiyumu

Sözleşme Bedeli : 119 800 000 ABD Doları

Sözleşme Tarihi : 21.9.1998

Kredi Durumu : % 85’i dış kredi, % 15’i özkaynak ile finanse edilen projenin İspanyol Banco Central Hispano’dan temin edilen kredisinin anlaşması 23 Aralık 1999 tarihinde imzalanmıştır.

Ocak 2000 Sonu İtibariyle Projenin Son Durumu : Bugüne kadar müteahhitçe güzergâh tespiti, detay mühendislik ve kamulaştırma haritalarının hazırlanması işlemleri tamamlanmıştır.Hat borusu imalat ve temini, güzergâh ve kanal açılması, dizgi ve boru kaynağı çalışmaları devam etmekte olup, 120 km boru imalatı yapılmış, sahaya 80 km boru sevkiyatı gerçekleştirilmiştir. Sahada kaynak çalışmaları 10 km’ye ulaşmış bulunmaktadır.

Kayseri - Ankara Doğalgaz Boru Hattı :

Müteahhit : Limak/Bayındır/Poltavanaftagazbud/Yzhnılgidrogaz Konsorsiyumu

Sözleşme Bedeli : 88 902 615 ABD Doları

Sözleşme Tarihi : 21.9.1998

Kredi Durumu : % 85’i dış kredi, % 15’i özkaynak ile finanse edilen projenin Deutsche Bank’tan temin edilen kredisinin anlaşması 8 Ekim 1999’da imzalanmıştır.

Ocak 2000 Sonu İtibariyle Projenin Son Durumu : Bugüne kadar müteahhitçe güzergâh tespiti, detay mühendislik ve kamulaştırma haritalarının hazırlanması işlemleri tamamlanmıştır. Hat borusu imalat ve temini, güzergâh ve kanal açılması, dizgi ve boru kaynağı çalışmaları devam etmekte olup 220 km boru imalatı yapılmış, sahaya 140 km boru sevkiyatı gerçekleştirilmiş olup 109 km boru hattı kaynağı tamamlanmıştır.

Kayseri - Konya - Seydişehir Doğalgaz Boru Hattı :

Müteahhit : Çolakoğlu/Indet/Ukrnaftogazbud Konsorsiyumu

Sözleşme Bedeli : 99 850 000 ABD Doları

Sözleşme Tarihi : 21.9.1998

Kredi Durumu : % 85’i dış kredi, 15’i özkaynak ile finanse edilen projenin Deutsche Bank’tan temin edilen kredisinin anlaşması 23 Kasım 1999’da imzalanmıştır.

Ocak 2000Sonu İtibariyle Projenin Son Durumu : Bugüne kadar müteahhitçe güzergâh tespiti detay mühendislik ve kamulaştırma haritalarının hazırlanması işlemleri tamamlanmıştır. Hat borusu imalat ve temini, güzergâh ve kanal açılması, dizgi ve boru kaynağı çalışmaları devam etmekte olup, 250 km boru imalatı yapılmış, sahaya 150 km boru sevkiyatı gerçekleştirilmiş olup, 135 km boru hattı kaynağı tamamlanmıştır.

14. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, Erzincan İlinin GSMH’dan aldığı paya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Tunca Toskay’ın cevabı (7/1328)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Tunca Toskay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygı ile arz ederim. 26.1.2000

TevhitKarakaya

Erzincan

1. Erzincan İlinin GSMH aldığı pay nedir?

2. Önceki yıllarda fert başına düşen gelir neydi?

3. 2000 yılında Erzincan’ın durumu nedir?

4. Aradaki artışın sebebi nedir?

T.C.

Başbakanlık 22.2.2000

Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı

Sayı : B.02.1.DİE.0.16.00.03/906-rsd-1-1245

Konu : Soru Önergesi Cevabı

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 3.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1328-3963/9543 sayılı yazınız.

Erzincan Milletvekili Sayın Tevhit Karakaya’nın Bakanlığıma tevcih ettiği ve ilgi yazı ekinde gönderilen 7/1328-3963 Esas No.’lu yazılı soru önergesinin cevapları Ek-1’de sunulmuştur.

Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Dr. Devlet Bahçeli’ye bağlı olup, Ek-2’de bu kuruluşa ait bilgiler yerinden temin edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Tunca Toskay

DevletBakanı

Ek - 1

Erzincan İli Gayrisafi Yurtiçi Hâsıla Sonuçlarının Değerlendirilmesi

Ülkemizde Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla hesaplamaları, üretim ve harcama yöntemleri kullanılarak yapılmaktadır. İller itibariyle Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla sonuçları üretim yöntemine göre hesaplanan faaliyet kollarına göre Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla değerleri kullanılarak hesaplanmıştır. İl bazında her iki yöntem kullanılarak bir çalışma yapılması halinde bir ilde üretilen mallar diğer illerde tüketileceği, o ilde üretime iştirak edenlerin başka bir ilde oturması ve o ilde harcamalarını yapması sözkonusu olacağından, aynı sonuçlar elde edilemeyecektir.

Üretim yöntemi kullanılarak yapılan çalışmada özellikle sanayi işletmelerinin yoğun olduğu illerde kişi başına gayri safi yurtiçi hâsıla yüksek görülmektedir. Dolayısıyla iller itibariyle hesaplanan gayri safi yurtiçi hâsıla sonuçları ilde tüketilen veya harcanan değil, üretilen katma değeri ifade etmektedir.

Soru 1. Erzincan İlinin GSMH’dan aldığı pay nedir?

Cevap 1. 1987-1998 yıllarına ilişkin Erzincan İli ve Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hâsıla değerleri ile Erzincan İlinin Türkiye Gayri Safi Yurtiçi Hâsılasından aldığı pay aşağıdaki tabloda verilmiştir.

15. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı (7/1339)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çevre Bakanı Sayın Fevzi Aytekin tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.1.2000

Zeki Ünal

Karaman

Sorularım şunlardır :

1. Bakanlığınızca, 2000 yılında Karaman’a yapılacak olan yeni yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

2. Devam eden yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarları ne kadardır?

T.C.

Çevre Bakanlığı 22.2.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.19.0.APK.0.22.00.02/0012/191-1878

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 7.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1330-3990/9602 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız eki Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’a ait yazılı soru önergesi cevaplandırılarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Fevzi Aytekin

Çevre Bakanı

KaramanMilletvekili Sayın Zeki Ünal’ın 7/1339-3990 Esas Numaralı
Soru Önergesinin Cevabı

Soru 1. Bakanlığınızca, 2000 yılında Karaman’a yapılacak olan yeni yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

Soru 2. Devam eden yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

Cevap 1-2. Bakanlığımızca Karaman ili sınırları içerisinde 2000 yılı için tasarlanmış veya devam eden herhangi bir yatırım projesi bulunmamaktadır.

16. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İline yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Fikret Ünlü’nün cevabı (7/1345)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Fikret Ünlü tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

31.1.2000

Zeki Ünal

Karaman

Sorularım şunlardır :

1. Bakanlığınızca, 2000 yılında Karaman’a yapılacak olan yeni yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarı ne kadardır?

2. Devam eden yatırımlar nelerdir? Ayrılan ödenek miktarları ne kadardır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 22.2.2000

Sayı : B.02.0.0.16/0131

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 7.2.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1345-3996/9608 sayılı yazınız.

b) Gençlik ve Spor GenelMüdürlüğünün 15.2.2000 tarih ve B.02.1.GSM.0.80.00.13/709 sayılı yazısı.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan, Karaman Milletvekili Zeki Ünal’a ait 7/1345-3996 esas sayılı yazılı soru önergesi, Bakanlığıma bağlı Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünce incelenmiş olup, hazırlanan ilgi (b) yanıt yazısı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Fikret Ünlü

DevletBakanı

T.C.

Başbakanlık 15.2.2000

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü

Sayı : B.02.1.GSM.0.80.00.13/709

Konu : Soru Önergesi

DevletBakanlığına

(Sn. Fikret Ünlü)

İlgi : 8.2.2000 gün ve 131 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazı ekindeki Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesi Genel Müdürlüğümüzce incelenmiştir.

1. 2000 yılı yatırım programında yeni yatırım projeleri yer almamıştır.

2. Yatırım programında yer alan projeler ise şunlardır : Karaman/Ermenek antrenman Spor Salonu inşaatı 200 000 000 000 TL. Karaman Güreş Eğitim Merkezi ihalesi yapılmadığından ödenek ayrılmamıştır. Karaman Açık Yüzme Havuzu ihalesi yapılmadığından ödenek ayrılmamıştır. Karaman İli ve ilçeleri spor tesisleri bakım onarımı için de 10 000 000 000 TL. ödenek öngörülmüştür.

Bilgilerinize arz ederim.

Kemal Mutlu

Genel Müdür

17. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, Kocaeli İlindeki esnafa HalkBankasınca kredi verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı ve Başbakan Yardımcısı H. Hüsamettin Özkan’ın cevabı (7/1348)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Bülent Ecevit tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 1.2.2000

Osman Pepe

Kocaeli

Bilindiği üzere, 17 Ağustos 1999 tarihinde meydana gelen depremden sonra Kocaeli’nde bilhassa bölge esnafının durumu, son derece içler acısıdır. Sanayi bölgesi olmasının yanında esnafın da çok olması, sorunları beraberinde getirmiştir. Yıkılan ve yerle bir olan işyerlerinin yeniden canlanması kaçınılmazdır.

Hemen hemen herşeyini kaybetmiş olan esnafın, yeniden canlanması için şüphesiz ki; kredi desteğine ihtiyacı vardır. Hükümet tarafından vaat edilmesine rağmen bugüne kadar esnafın bir kısmına hiç kredi verilmediği, bir kısmına ise yüksek faizle verildiği, bunun da esnafı çok zor durumda bırakacağı bilinmektedir.

1. Kocaeli deprem bölgesindeki esnafın hasar gören işyerleri hakkında Hasar Tespit Komisyonlarınca gerekli raporlar tutulmuştur. Hal böyle iken, Halk Bankası yetkililerince sözkonusu esnaf için ayrı ayrı Hasar Tespit Raporları tanzim edildiği, ilgililer tarafından bildirilmektedir. Yeniden hasar tespiti yapılmasının gerekçesi nedir?

2. Halk Bankası tarafından, deprem bölgesindeki depremzede esnafa bugüne kadar herhangi bir ad altında kredi verilmiş midir? Verilmişse, verilen kredinin çeşidi ve miktarı ne kadardır?

3. Halk Bankası tarafından depremden etkilenen esnaftan kredi alanların sayısı ne kadardır?

4. Konutları depremde yıkılan vatandaşlara konut kredisi verildiği halde, işyerleri yıkılan esnafa ayrıca afet, işyeri açma, işletme kredisi vermeyi düşünüyor musunuz? Kredi verilecekse miktarı, çeşidi, şartları nelerdir?

T.C.

DevletBakanlığı 22.2.2000

Başbakan Yardımcılığı

Sayı : B.02.0.002/40/0302

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığı

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve KararlarDairesi Başkanlığına

İlgi : 7.2.2000 tarih ve A.0.10.GNS.0.10.00.02-7/1348-4010/9657 sayılı yazınız.

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin Başbakanımız Sayın Bülent Ecevit’e tevcih ettiği ve tarafımdan Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 99 uncu maddesi gereğince cevaplandırılması istenen 7/1348-4010 Esas No.’lu yazılı soru önergesine ilişkin cevap ekte verilmiştir.

Bilgilerinizi rica ederim.

H. Hüsamettin Özkan

Devlet Bakanı

Başbakan Yardımcısı

Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin 7/1348-4010 Sayılı

Yazılı Soru Önergesine İlişkin Cevap

Türkiye Halk Bankası, 61 yıldır ülkemiz ekonomisinin temelini oluşturan esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli işletmeler ile sanayici, işadamı ve girişimcilerin; üretim, ihracat, istihdam ve yatırımlarına yaptığı finansman ve danışmanlık hizmetleri yanı sıra bu kesimlerin uğradığı deprem, sel gibi tabiî afetler nedeniyle uğradığı zararların kısa zamanda giderilmesi için tedbirler almakta ve yenilikleri uygulamaya koymaktadır.

Deprem bölgesindeki esnaf, sanatkâr, küçük ve orta ölçekli işletmeler ile serbest meslek mensuplarının hasarlarının kısa sürede tespit edilmesi için oluşturulan Hasar Tespit Komisyonlarına yardımcı olmak amacıyla “İşleri HasarTespit Büroları” kurulmuş olup, bu büroların hazırladığı hasar tespit tutanakları kredilendirme aşamasında gerekli koşuldur.

24.6.1998 tarih ve 98/11301 sayılı Bakanlar Kurulu kararları doğrultusunda; afet bölgesi ilan edilen yerlerde zarar gören esnaf ve sanatkârların, küçük ve orta ölçekli işletmelerin serbest meslek mensupları ile sanayi ve ticaret erbabının yeniden ekonomiye kazandırılması ve yıkılan işyerlerinin açılması ile ihtiyaç duyacakları finansmanın karşılanması için T. Halk Bankasınca deprem bölgelerindeki 10283 adet işletmeye 25 trilyon TL. kullandırılmıştır.

18. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, MTA Genel Müdürlüğünün Nevşehir’de yapacağı çalışmalara ilişkin Başbakandan sorusu ve DevletBakanı Edip Safder Gaydalı’nın cevabı (7/1366)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim.

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Sorular

1. MTA Genel Müdürlüğünün Nevşehir İli hudutları dahilinde 1998 ve 1999 yılları içerisinde ne gibi çalışmaları olmuştur?

2. Söz konusu Genel Müdürlüğün 2000 yılı içerisinde Nevşehir İli hudutları içerisinde herhangi bir çalışması olacak mıdır?

T.C.

DevletBakanlığı 21.2.2000

Sayı : B.02.0.0012/009-1901

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 10.2.2000 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1366-4060/9726 sayılı yazınız.

Nevşehir Milletvekili SayınMehmet Elkatmış’ın Sayın Başbakanımıza tevcih etitği ve Bakanlığım tarafından cevaplandırılması istenen yazılı soru önergelerinin cevapları hazırlanarak ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Edip Safder Gaydalı

DevletBakanı

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış’ın SayınBaşbakan Tarafından Yazılı Olarak
Cevaplandırılması Tensip Edilen Yazılı Soru Önergesine Verilecek Cevaplar

Soru 1. MTA Genel Müdürlüğünün Nevşehir İli hudutları dahilinde 1998 ve 1999 yılları içerisinde ne gibi çalışmaları olmuştur?

Cevap 1. 1998 yılında, MTA GenelMüdürlüğü “Enerji Hammadde Aramaları” ana projesi altında “Nevşehir-Kozaklı Jeotermal Aramaları” ve “Bilimsel Araştırmalar” ana projesi altında “Orta Toroslar Sekans Stratigrafisi” projelerini gerçekleştirmiştir. Nevşehir-Kozaklı Jeotermal Aramaları kapsamında 200 m sondaj, 160 m Well-Loging çalışmaları yapılmış olup, 93 derece sıcaklık ve 80 lt/sn debide akışkan elde edilmiştir. Orta Toroslar Sekans Stratigrafisi kapsamında ise 1 600 m. sedimantolojik kesit 1 100 m. stratigrafik kesit ölçümleri yapılmıştır.

1999 yılında MTA GenelMüdürlüğü “Jeolojik ve Jeofizik Araştırmaları” ana projesi altında “Kayseri-Niğde-Nevşehir Tersiyer Volkanitleri”, “Bilimsel ve Teknolojik Araştırmalar” ana projesi altında “Üniversiteler ve Uluslararası Bilimsel Araştırmalar” projelerini gerçekleştirmiştir. Kayseri-Niğde-Nevşehir Tersiyer Volkanitleri projesi kapsamında 10 800 km2 prospeksiyon, 30 km2 revizyon ve çeşitli numune alım çalışmaları yapılmıştır. Üniversiteler ve Uluslararası Bilimsel Araştırmalar Projesi kapsamında ise Nevşehir (Acıgöl ve Narlıgöl) krater göllerindeki Pilyo Kuvatemer çökelleri ve çökelme ortamları konusunda 25 km2 komplasyon, Nevşehir yöresi teflaları kaynak merkezinin araştırılması için de 600 km2 prospeksiyon yapılmıştır.

Soru 2. Söz konusu Genel Müdürlüğün 2000 yılı içerisinde Nevşehir İli hudutları içerisinde herhangi bir çalışması olacak mıdır?

Cevap 2. 2000 yılında MTA Genel Müdürlüğü “Maden ve Jeotermal Kaynak Aramaları” ana projesi altında “Orta Anadolu Demir ve Polimetal Aramaları” ve “Çankırı-Çorum Havzası Güneyi Linyit Aramaları”, “Jeoloji ve Jeofizik Araştırmalar” ana projesi altında “Kayseri-Niğde-Nevşehir yöresi Tersiyer Volkanitleri” projelerini gerçekleştirecektir. Orta Anadolu Demir ve Polimetal Aramaları kapsamında prospeksiyon, revizyon, detay jeolojik etüt, sondaj, yarma, topoğrafik etüt ve çeşitli numune alımı, Çankırı-Çorum Havzası Güneyi Linyit Aramaları kapsamında prospeksiyon, detay jeolojik etüt, komplasyon, sedimantolojik kesit ölçümü ve çeşitli numune alımı, Kayseri-Niğde-Nevşehiryöresi Tersiyer Volkanitleri kapsamında ise prospeksiyon, revizyon ve çeşitli numune alımı çalışmaları gerçekleştirilecektir.

1994 Yılında Nevşehir İlinde Yapılan Organize Sanayi Bölgesi Yer Seçimi Çalışmaları

1994 yılında Organize Sanayi Bölgeleri Yer Seçimi Projesi kapsamında Nevşehir İlinde 600 km2 prospeksiyon, 300 km2 jeomorfolojik etüt, 300 km2 mühendislik jeolojisi ve 300 km2 hidrolojik etüt çalışmaları yapılmıştır. Ayrıca 1/100 000 ölçekli ve gerekli görülen alanlarda 1/25 000 ölçekli arazi kullanım potansiyeli haritaları yapılarak organize sanayi bölgesi alternatif alanı belirlenmiştir.

19. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, borsada yasa dışı işlemler yaptığı iddia edilen iki firmaya ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Recep Önal’ın cevabı (7/1434)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Recep Önal tarafından sözlü olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim.

22.10.1999

Veysel Candan

Konya

Halka açık ve borsada işlem gören Kepez A.Ş.’nin 13.5 trilyon lira ödeyerek satın aldığı
ÇEAŞ hisselerini 6.5 trilyon zararla kendi grubuna ait Yapı Ticaret’e 6.9 trilyon liraya sattığını, İMKB’ye bildirmiştir. Bu tür bir işlemi geçen yılda yaptığı bilinmektedir. Bunun sonucunda borsada dalgalanmalar oluşmuş ve vatandaş zarar ederken Uzan Grubu kâr etmiştir. B
u sebeple;

1. Bakanlığınız borsada oynanan yasa dışı bu işlemlerle ilgili olarak ne yapmıştır?

2. Bu iki şirket ve benzerî şirketler hakkında nasıl bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

3. Ayrıca vergi kaçakçılığı konusunda Maliye Bakanlığına suç duyurusunda bulunmayı düşünüyor musunuz?

4. Bakanlığınızca yayınlanan genelge hilafına SPK ile ihtilafı olan Uzan Grubuna ait Tele-On şirketine neden 10 trilyonluk teşvik verilmiştir?

T.C.

DevletBakanlığı 22.2.2000

Sayı : B.02.0.004/(16)-744

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : a) 1.11.1999 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/220-2304/6090 sayılı yazınız.

b) 18.2.2000 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1434-2304/6090 sayılı yazınız.

c) 10.11.1999 tarihli ve KÖB/1069-10719 sayılı yazı.

Borsada yasa dışı işlemler yaptığı iddia edilen iki şirketle ilgili olarak Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından yöneltilen ve Türkiye Büyük MilletMeclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca yazılı soruya dönüştüğü bildirilen 7/1434 sayılı soru önergesi konusundaki ilgi (b) yazınız üzerine, Bakanlığım bağlı kuruluşu Hazine Müsteşarlığından alınan ekli not ile Bakanlığım ilgili kuruluşu Sermaye Piyasası Kurulu Başkanlığından alınan ilgi (c) yazının suretleri ilişikte gönderilmiştir.

Bilgilerine arz ederim.

Recep Önal

Devlet Bakanı

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Soru Önergesi Hakkında Not

Konya Milletvekili Sayın Veysel Candan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmak üzere, makamlarına yöneltilmiş bulunan soru önergesinin müsteşarlığımızı ilgilendiren 4 üncü bölümü ile ilgili açıklamalar aşağıda sunulmaktadır.

Soru Önergesi : Bakanlığınızca yayımlanan genelge hilafına SPK ile ihtilafı olan Uzan Grubuna ait Tele-On Şirketine neden 10 trilyonluk teşvik verilmiştir?

Cevap : Tele-On Reklamcılık ve Filmcilik San. ve Tic. A.Ş.’nin 13.7.1999 tarih ve 72220 sayılı müracaatı incelenmiş ve firma adına 25.3.1998 tarih ve 23297 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 98/10755 sayılı karara istinaden 23.7.1999 tarih ve 60317 sayılı Yatırım Teşvik Belgesi düzenlenmiştir. Firma müracaatında 25.3.1998 tarih ve 23297 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 98/10755 sayılı Kararın 10 uncu maddesi ve bu Karara ilişkin 23.6.1999 tarih ve 23734 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 99/1 sayılı Tebliğin 19 uncu maddesine aykırı durumun olmadığı yönünde firmadan yönetim kurulu kararı ve “98/10755 sayılı Kararın 10 uncu maddesi ile 99/1 sayılı Tebliğin 19 uncu maddesinde belirtilen esaslara aykırı bir fiilden dolayı şahsım-şirketim hakkında herhangi bir mahkeme kararının bulunmadığını, adıma düzenlenecek Yatırım Teşvik Belgesi ile ilgili her türlü yükümlülük sona erinceye kadar da aksinin tespit edilmesi halinde belge kapsamında yararlandırılan bütün destekleri defaten geri ödeyeceğimi beyan ve taahhüt ederim.” şeklinde taahhütname alınmıştır. Ayrıca, anılan Yatırım Teşvik Belgesinin VI. Özel Şartlar Bölümüne “23.2.1998 tarih ve 98/10755 sayılı Kararın 10 uncu maddesi ve bu Karara ilişkin 23.6.1999 tarih ve 99/1 sayılı Tebliğin 19 uncu maddesine aykırı durumun tespiti halinde Teşvik Belgesi ve/veya yapılan işlemler iptal edilir.” hükmü konulmuştur.

Söz konusu YatırımTeşvik Belgesinde öngörülen sabit yatırım tutarı 10 201 927 000 000 TL’dır.

Belge kapsamında yararlanılacak destek unsurları :

– Yatırım İndirimi : % 100

– Gümrük Muafiyeti : % 100

– KDV İstisnasıdır.

Belge herhangi bir nakit destek unsuru içermemektedir. Firma, destek unsurlarından yatırımı gerçekleştirdikçe istifade edebilecektir. Yatırım konusu hizmetler radyo ve televizyon hizmetleri-haberleşmedir. Yatırım cinsi, komple yeni yatırım olmayıp modernizasyon-tamamlama yatırımıdır. Gerçekleşecek bu yatırım ile 100 kişiye istihdam yaratılması öngörülmüştür.

Arz olunur.

Başbakanlık

Sermaye Piyasası Kurulu 10.11.1999

Sayı : KÖB/1069-10719

Konu : Çukurova Elektrik A.Ş. ve Kepez Elektrik A.Ş.

T.C. Devlet Bakanlığına

(Sayın Recep Önal)

İlgi : T.C. DevletBakanlığının 3.11.1999 tarih ve B.02.0.004/5.3242 sayılı talimatları.

İlgi yazıları ekinde yer alan Konya Milletvekili Veysel Candan tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan, hisse senetleri İstanbul Menkul Kıymetler Borsası (İMKB)’nda işlem görmekte olan Kepez Elektrik T.A.Ş. (Kepez A.Ş.)’nin yatırımcıları zarara uğratan Çukurova Elektrik A.Ş. (Çukurova A.Ş.) hisse senetleri alım satımı işlemleri ile ilgili, 22.10.1999 tarih ve 681 sayılı yazıdaki sorular ve sorulara ilişkin açıklamalar aşağıda sunulmaktadır.

Soru 1. “Bakanlığınız borsada oynanan yasa dışı bu işlemlerle ilgili olarak ne yapmıştır?”

Cevap 1. Kepez A.Ş. nezdinde Sermaye Piyasası Kanununun verdiği yetkilere dayanılarak Kurul Başkanlığınca 16.11.1998 tarihinde denetim kararı alınmış ancak, Kepez A.Ş. merkezinde yapılmak istenen denetim, görevli uzmanın şirkete sokulmaması sureti ile engellenmiştir. Yazılı olarak bilgi ve belge de istenildiğinde de şirket yetkililerince hukukî dayanaktan yoksun gerekçeler ileri sürülerek bilgi vermekten ve belge ibraz etmekten kaçınılmıştır. Bu sınırlar içinde, Kurulda mevcut bilgiler ve İMKB’den temin edilen belgeler üzerinde yapılan incelemelerde Kepez A.Ş. yetkililerince Kurulun kamuyu aydınlatmaya ilişkin düzenlemelerine aykırı davranıldığı tespit edilmiştir.

Diğer taraftan Çukurova A.Ş.’nce kurula gönderilen malî tabloların incelenmesi sonucunda, 1998 ve 1999 yılları içerisinde, Çukurova A.Ş.’nin kamuyu aydınlatma konusunda Kurul düzenlemelerine uymadığı tespit edilmiş; ayrıca, Kurul uzmanlarınca yazılı olarak istenen bilgiler verilmemiş ve gerekli açıklamalar yapılmamıştır.

Bu gelişmeler üzerine, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde Kepez A.Ş. ve Çukurova A.Ş. yöneticileri hakkında 21.7.1999 tarihinde ilgili Cumhuriyet savcılıklarına suç duyurusunda bulunulmuştur.

Bunun yanında, Kepez A.Ş. ve Çukurova A.Ş. hisse senetleri İMKB Hisse Senetleri Ulusal Pazardan çıkarılarak, 1996’da açılan ve kamuyu aydınlatma ilkelerine uymayan bu tür şirketler için daha sıkı işlem kurallarına tabi İMKB Hisse Senetleri Piyasası Gözaltı Pazarında işlem görmesinin sağlanması konusunda İMKB Yönetim Kuruluna öneri getirilmiş ve öneri İMKB Yönetim Kurulunca 25.5.1999 tarihinde uygulamaya konulmuştur.

Ayrıca yatırımcılar, hem zararlarının tazminini temin etmek üzere genel hükümler çerçevesinde adlî mercilere başvurabilecekleri konusunda, hem de Kurulun müdahalesini zorunlu kılan işlemler ve uygulamalar hakkında bilgilendirilmiştir.

Bu işlemlere ek olarak, her iki şirket ile ilgili incelemelerin sonuçlandırılması amacıyla, Sermaye Piyasası Kanununun 46/f maddesi hükmüne dayanılarak, tüm belge ve kayıtların incelenmek üzere Kurula teslimini temin amacıyla ilgili mahkemelere başvurulmuştur. Bu başvurular sonucu, her iki şirketin belge ve kayıtlarının Kurula teslimine karar verilmiş ancak, teslim işlemleri henüz tümüyle tamamlanmamıştır. Her iki şirketle ilgili tüm kayıt ve belgeler Kurula ulaştıktan sonra, her iki şirket için zararla sonuçlanan ve yatırımcıları mağdur eden işlemlerin gerçek mahiyeti ortaya konulacak ve gerekli yasal işlemler tamamlanacaktır.

Bahsedilen tedbirler dışında, yapılan incelemelerin sonuçları hakkında 28.5.1999 tarih ve
DEDA-İ-10/378-4791 sayılı yazı ile her iki şirketin sahip olduğu imtiyaz bakımından ilgili olduğu Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanlığına bilgi verilmiştir.

İlgi yazıları ekinde yer alan soru önergesinde bahsi geçen ve 1999 yılında gerçekleşmiş olan işlemler, Kurulca daha önce başlatılan denetim ve incelemelerin konusu bakımından devamı sayılabilecek işlemler olup, yukarıdaki uygulamalar çerçevesinde takip edilmektedir.

Soru 2. “Bu iki şirket ve benzerî şirketler hakkında nasıl bir işlem yapmayı düşünüyorsunuz?”

Cevap 2. Yukarıda yer alan açıklamalar çerçevesinde, halen her iki şirket ile ilgili belge ve kayıtların temin edilmesi ve incelenmesi çalışmaları devam etmektedir.Bu çalışmalar kapsamında ulaşılacak sonuçlara göre, sermaye piyasası mevzuatı çerçevesinde gerekli işlemler yapılacaktır.

Soru 3. “Ayrıca vergi kaçakçılığı konusunda Maliye Bakanlığına suç duyurusunda bulunmayı düşünüyor musunuz?”

Cevap 3. Çukurova A.Ş. ve Kepez A.Ş.’nce gerçekleştirilen işlemler konusunda, yukarıda belirtildiği üzere, Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanlığı bilgilendirilmiş olup, işlemlerin mahiyetinin tümüylü açıklığa kavuşturulmasını müteakip, konu vergi açısından Maliye Bakanlığına intikal ettirilecektir.

Soru 4. “Bakanlığınızca yayınlanan genelge hilafına SPK ile ihtilafı olan Uzan Grubuna ait Tele-On Şirketine neden 10 trilyonluk teşvik verilmiştir?”

Cevap 4. İlgi yazılarının (4) No.lu sorusunda yer alan konu mevzuat uyarınca Kurulun görev alanı içerisinde yer almamaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

Prof. Dr. Muhsin Mengütürk

Kurul Başkanı

 

NOT : ÇEVİRİSİ YAPILAMAYAN BÖLÜMLER AYNEN FİLE ALINMIŞTIR.

 

 

BİRLEŞİM 61 İN SONU

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.