Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

CİLT : 26

56 ncı Birleşim

3 . 2 . 2000 Perşembe

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun, cep telefonlarından “sabit ücret” adı altında alınan paranın haksızlığına, bu konuda kamuoyunun hassasiyetine ve Maliye Bakanının kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, tarımda yeniden yapılanma ve tarım reformu çalışmaları hakkında gündemdışı açıklaması ve DSP Eskişehir Milletvekili Mahmut Erdir, ANAP Edirne Milletvekili Evren Bulut, MHP Erzincan Milletvekili Mihrali Aksu, FP Sivas Milletvekili Musa Demirci, DYP Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın grupları, Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak ve Niğde Milletvekili Mükerrem Levent, Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz, Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın şahısları adına konuşmaları

2. – İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, ekolojik tarıma ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, 2000 yılında tarımın durumuna ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

4. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in ekolojik tarıma ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın 2000 yılında tarımın durumuna ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

5. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, cep telefonları konusunda kamuoyundaki duyarlılığa ve deprem sonrası Kocaeli’nde meydana gelen çevre sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Azerbaycan Parlamento Başkanının vaki daveti üzerine Azerbaycan’a gidecek olan TBMM Başkanının başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/454)

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/477) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

3. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın (9/32) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/99)

4. –Bayburt Milletvekili Şaban Kardeş’in (9/29) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/100)

5. – Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/101)

6. – Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/102)

7. – Kırşehir Milletvekili Mustafa Haykır’ın (9/31) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/103)

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun çalışmalarına, 8 Şubat 2000 Salı gününden itibaren 3 gün ara vermesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (9/38, 39, 40-41, 42, 43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarına üye seçimi

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları raporları (1/268) (S. Sayısı: 96)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul’da bulunan tarihî kuş evlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1082)

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, restore edilen Bursa-Temenyeri mevkiindeki Atatürk Köşküne yapılan harcamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/1086)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Köyhizmetleri Genel Müdürlüğü Havza Islahı ve Göletler Daire Başkanlığınca sulama suyu temini için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1093)

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İli için eğitim sektöründe yapılan çalışmalara ve bunlara ayrılan ödeneklere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1094)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, onsekiz yaşından küçüklere tütün ve tütün mamulleri satılamayacağına dair yasağın uygulanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1254)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Batman Milletvekili Burhan İsen, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, Tekel Genel Müdürlüğü tarafından tütün ekimine konulan kota nedeniyle Batman ve diğer illerde doğan ve devam eden sorunlara,

Manisa Milletvekili Hasan Gülay’ın, Ege ekici tütün piyasasına,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına, Devlet Bakanı Edip Safder Gaydalı,

Tunceli Milletvekili Bekir Gündoğan’ın, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerindeki tarım ve hayvancılık sektörünün sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına da, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp,

Cevap verdiler.

Atina’da yapılacak olan II. Avrupa Bilgi ve İletişim Teknolojileri Konferansına, Türkiye Büyük Millet Meclisini temsilen katılacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi ile,

Trabzon Milletvekili Nail Çelebi’nin, (9/19) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 25 arkadaşının, kesintisiz zorunlu eğitimin etkilerinin araştırılarak alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/119) Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemdeki yerini alacağı ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşmenin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

(9/29), (9/31), (9/32), (9/33) ve (9/34) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonlarına, siyasî parti gruplarının güçleri oranında verebilecekleri üye sayısının üç katı olarak gösterdikleri adaylar arasında ad çekme suretiyle üye seçimi yapıldı; Başkanlıkça, komisyonların başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yapmak üzere toplanacakları gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin “Oylaması Yapılacak İşler” kısmında yeralan, Türkiye Cumhuriyeti Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Çalışma, İskân ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Arasında İşbirliği Protokolünün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının (1/535) (S. Sayısı: 203), elektronik cihazla yapılan oylama sonucunda kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının:

1 inci sırasında bulunan 186,

2 nci sırasında bulunan 89,

3 üncü sırasında bulunan 53,

Sıra sayılı kanun tasarıları, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının (1/268) (S. Sayısı: 96) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; elektronik cihazla yapılan açık oylamalar sonucunda, Genel Kurulda toplantı yetersayısı bulunmadığı anlaşıldığından ve grupların da mutabakatıyla, 3 Şubat 2000 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.36’da son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Mehmet Elkatmış Mehmet Ay

Nevşehir Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

Burhan Orhan

Bursa

Kâtip Üye

 

 

 

No : 73

II. – GELEN KÂĞITLAR

3.2.2000 PERŞEMBE

Tasarılar

1. – Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı (1/621) (Millî Savunma ve İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2000)

2. – Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede ve Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/622) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 25.1.2000)

Teklifler

1. – İzmir Milletvekili Salih Dayıoğlu’nun; Türk Tekniker ve Teknisyen Odaları Birliği Kanun Teklifi (2/431) (Adalet ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2000)

2. – Muğla Milletvekili Tunay Dikmen ve 18 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununa Ekli 1 Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/432) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 21.1.2000 )

3. – Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın; 24.2.1983 Tarih ve 2802 Sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine İlişkin Kanun Teklifi (2/433) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2000)

4. – Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar ve 30 Arkadaşının; Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/434) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 24.1.2000 )

5. – Ankara Milletvekili Şevket Bülent Yahnici’nin; 2547 Sayılı Yükseköğretim Kanununa Geçici Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Teklifi (2/435) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2000 )

6. – Trabzon Milletvekili Şeref Malkoç’un; Yükseköğretim Kurumları Teşkilâtı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/436) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2000)

7. – Bursa Milletvekili Ali Arabacı’nın; Pasaport Kanununda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/437) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2000)

8. – Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli ve 25 Arkadaşının; Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/438) (Plan ve Bütçe ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi: 26.1.2000 )

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.08

3 Şubat 2000 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Mehmet ELKATMIŞ (Nevşehir)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 56 ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Hükümet adına, Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp'in, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, söz talebi vardır. Gündeme geçmeden önce, bu talebi yerine getireceğim. Sayın Bakanın açıklamasından sonra, istemleri halinde, siyasî parti gruplarına ve grubu bulunmayan milletvekillerinden birine söz vereceğim.

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1. – TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu’nun, cep telefonlarından “sabit ücret” adı altında alınan paranın haksızlığına, bu konuda kamuoyunun hassasiyetine ve Maliye Bakanının kamuoyunu tatmin edici bir açıklama yapması gerektiğine ilişkin açıklaması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gönül isterdi ki, Maliye Bakanımız da, bir gün çıksın, burada, cep telefonlarıyla ilgili milletin ıstırabına cevap versin. Malumunuz, cep telefonlarını, adına uygun hale getirdiler. Gerçekten de, vatandaşın cebinden haksız ve insafsız bir para çekme olayıyla karşı karşıyayız. Vatandaşlar, cep delik cepken delik halde, bir de kullandıkları telefonlarla ilgili olmayan bunca parayı ödemek zorunda kalıyorlar. İşin tuhafı, kimseden de ses çıkmıyor. Kamuoyunda, bu konu, günlerdir gündeme getirildiği halde, Hükümetimizin Maliye Bakanı, bu konuda kamuoyunu tatmin edici hiçbir şey yapmadı ve üstelik, biz, burada, deprem vergisi adı altında, telefon görüşmelerine yüzde 25 vergi koyduk; ama, biz, sabit ücretin üstünden vergi koymadık sayın milletvekilleri. Şimdi, konuşsanız da konuşmasanız da, her ay, 9-10 milyon para veriyorsunuz, bunun da üzerinden yüzde 25 vergi alınıyor. Bu haksızlığın giderileceğini umut ediyorum. Sayın Bakan da, burada, kendisi bilgi vermeden önce, Maliye Bakanımızı da ikaz eder inşallah diyorum.

59 uncu maddeye göre, Sayın Bakana söz vereceğim.

Konuşma süreleri siyasî parti grupları için 10, grubu bulunmayan sayın milletvekili için 5 dakikadır.

Sayın Bakanım, süre, istediğiniz kadar; siz, önemli bir konu hakkında Yüce Meclise ve kamuoyuna bilgi veriyorsunuz. Tarım reformu, Türkiye'nin en önemli konusu haline gelmiştir; ama, biraz evvel, naçizane, milletin sesi olmaya çalışarak ifade ettiğim cep telefonu meselesini Sayın Bakana götüreceğinizi ümit ediyorum efendim.

Sayın Bakan, buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, tarımda yeniden yapılanma ve tarım reformu çalışmaları hakkında gündemdışı açıklaması ve DSP Eskişehir Milletvekili Mahmut Erdir, ANAP Edirne Milletvekili Evren Bulut, MHP Erzincan Milletvekili Mihrali Aksu, FP Sivas Milletvekili Musa Demirci, DYP Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın grupları, Hakkâri Milletvekili Evliya Parlak ve Niğde Milletvekili Mükerrem Levent, Denizli Milletvekili Mehmet Kocabatmaz, Ağrı Milletvekili Nidai Seven ve Aksaray Milletvekili Murat Akın’ın şahısları adına konuşmaları

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 57 nci cumhuriyet hükümetinin kuruluşundan ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı görevine atandığımdan itibaren üzerinde çalıştığımız "tarımda yeniden yapılanma ve tarım reformu" çalışmaları hakkında Yüce Meclise ve dolayısıyla da, televizyon aracılığıyla Yüce Meclisi takip eden vatandaşlarımıza bilgi sunmak istiyorum. Bu fırsatı verdiğiniz için, Yüce Meclise teşekkür ediyorum.

Müsaade ederseniz, öncelikle, konuşmamın içeriğini, başlıklarını size arz etmek istiyorum.

57 nci cumhuriyet hükümeti göreve başladıktan itibaren, tarımın, tarımda çalışanların, buradan geçimini sağlayanların, tüketici olarak tüm milletimizin, ithalatçımızın, ihracatçımızın, tarım sanayiinde iştigal edenlerin tarımdaki sıkıntılardan oldukça rahatsız olduklarını tespit ettik ve iktidarların yıllarca yapmaya çaba gösterdiklerini ve belirli birkısmını başardıklarını ama daha çok yapılması gerekli olan işlerin varlığını tespit ettik.

Önce, tarımın temel problemleri nedir; bunu, 64 milyonun aklı-bâliğ olan herkes hemen hemen biliyor; ancak, tarımın temel problemlerinin Bakanlığımız tarafından ve Yüce Meclis tarafından alt alta sıralanması gerekliydi.

İkincisi, bu temel problemlerden sonra 2000'li yıllara adım atarken tarımda hedefimiz ne olmalıdır, kısa, orta ve uzun dönemde hedefi belirlemeliydik ve üçüncüsü de bu hedefe ulaşabilmek için, Yüce Meclisten geçmesi gerekli olan mevzuatlar ne olmalıydı diyerek bunlar üzerinde çalışmalarımızı yoğunlaştırdık.

57 nci cumhuriyet hükümeti göreve gelip, bu çalışmalar üzerinde mesai harcarken, bir de sevindirici bir olayla karşılaştık, aralık ayında Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, Avrupa Birliğine de tam üyeliği kabul edilmiş oldu. Avrupa Birliğine giden yolda -özellikle de, bugün, Avrupa Birliğinin mevzuatlarının, halen yüzde 70'i tarım konularıyla ilişkilidir- sağlıklı bir yolu takip etmemiz, dünyayla tarımımızı entegre edebilmemiz, Avrupa Birliğiyle entegre edebilmemiz, dünyada tarımda gelişmiş olan ülkelerle rekabet edebilmemiz için, tarımımızın, Avrupa Birliğine ve dünya tarımına entegrasyonu nasıl olmalıydı; bu üç konuyu, burada, müsaadelerinizle, kısaca açmak istiyorum. Eğer, İçtüğümüzün cevaz verdiği ölçüde, sorular olur ve sorulara da cevap verirsem, belki, konu daha da detaylı açıklanır.

Çok değerli milletvekilleri, öncelikle, bu, tarımda üzerinde çalıştığımız konuların hepsi Bakanlar Kurulunun gündemine alınmış, Bakanlar Kuruluna arz edilmiş ve Bakanlar Kurulunda, bu üzerinde çalıştığımız tarımda yeniden yapılanma ve reform tasarısı üzerinde bir fikir birliğine varılmıştır; ancak, Bakanlar Kurulunda konuyu görüştükten sonra da, özellikle Sayın Başbakanımızın ve Başbakan Yardımcılarımızın da önerileriyle, bu üzerinde çalıştığımız "tarımda yeniden yapılanma ve tarım reformu" konusunun partilerüstü bir konu olması gerektiğinden, tüm ülkemizin her ferdini direkt ilgilendiren bir konu olması gerektiğinden ve tüm partilerin de, bütün alanlarda olduğu gibi, tarım alanında da en güzelini ülkemize getirme çabalarından dolayı, biz, hazırladığımız bu reform tasarısını, bütün partilerimizin gruplarını ziyaret ederek, kendilerine dosyaları verdik ve randevu alarak parti gruplarındaki ilgili arkadaşlara, bu yeniden yapılanma ve reform taslağını anlattık.

Demokratik Sol Parti Grubundan 20 kadar -belki 20'den fazla- arkadaşımıza, konuyu dört saatte izah ettik. Buradan, arkadaşlarımızın çok değerli önerilerini, katkılarını aldık. Aldığımız öneri ve katkılar, üzerinde çalıştığımız kanun taslağına monte edilmeye çalışıldı. Fazilet Partisi Grubundan, yine zannediyorum 20 kadar arkadaşımıza, bu çalışmaların gerekçesini anlattık. Üzerinde çalışıp, son şeklini vererek Bakanlar Kuruluna arz edeceğimiz kanun taslağının maddeleri hususunda bilgi verdik. Fazilet Grubundan da aldığımız yapıcı, olumlu tenkitleri -eksiklikleri varsa eksikliklerini ilave ederek, fazlalıkları varsa fazlalıklarını tartışarak, istişare ederek çıkarmak suretiyle- taslağın maddelerine yerleştiriyoruz. Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekillerimizle de konuyu tartıştık. Yine, Doğru Yol Partisi Grubuna da gerekli dosyalar arz edildi; arkadaşlarımız inceliyorlar. Hatta, televizyon programları yoluyla Doğru Yol Partisi mensubu arkadaşlarımızla yine konuyu karşılıklı irdeleme imkânımız da oldu. Doğru Yol Partisine de, en kısa zamanda bir zaman ayarlanarak, taslak ve gerekçesi anlatılacaktır. Gelen teklifler, muhakkak surette bu milletin tümünün menfaatına olacak bir şekilde, taslağın maddeleri içerisine yerleştirilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi Grubuna ise, konuyu çok daha önceden açıklama imkânım olmuştu.

Sayın Başkanım, konuya girmeden önce birkaç veriye dikkat çekmek istiyorum. Bunları, gruplardaki arkadaşlarıma da arz ettim; dünyadaki birkaç rakama dikkat çekmek istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliği, Türkiye, Meksika, Brezilya ve Avrupa'da tipik bir ülke olan ve rejimin çöküşünden sonraki Romanya ve Arjantin tipik ülkeler olarak seçildi.

Burada, şu değerler üzerinde özellikle durduk: Toplam nüfus, tarım nüfusu, tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı, gayri safî millî hâsıla içerisinde tarımın payı, tarımsal desteklemelerin gayri safî millî hâsılaya oranı ve bu ülkelerde tarıma verilen toplam destek miktarı.

Amerika Birleşik Devletlerinin nüfusu 270 milyon civarındadır. Amerika Birleşik Devletlerinde, nüfusun ancak yüzde 2,4'ü tarımda çalışır; yani, 2,5 insan tarımda çalışır, hem kendisini besler, geçindirir hem de o ülkenin yüzde 97,5'i oranındaki insanına gıda ürettiği, giysi ürettiği gibi, ürettiği buğdayla, soya fasulyesiyle, etiyle, süt ürünleriyle dünyanın geri kalan insanlarının beslenmesin de katkıda bulunur. Amerika Birleşik Devletlerinde gayri safî millî hâsılada tarımın payı yüzde 1,7'dir; ancak, Amerika Birleşik Devletlerinde tarımın gayri safî millî hâsıladaki payı 1,7 olmasına karşın, tarımsal desteklerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 1,1'dir; yani, gayri safî millî hâsılaya yüzde 1,7 vermektedir; ama, tarımsal desteklemeler ve teşvikler olarak yüzde 1,1'ini geri almaktadır; yani, gayri safî millî hâsılaya desteğin yarısından çok daha fazlasını, tarım, destek olarak geri çekmektedir; çünkü, tarımın özelliği budur. Tarıma yapılan yatırımların kendisini geri ödemesi çok uzun zaman alır ve kâr oranı düşüktür, rizikosu çok fazladır. Eğer alınan bir kredi tarım yerine ticarete yatırılıyorsa, bankaya faiz olarak yatırılıyorsa, hemen aybaşında bunun geliri geri alınmaktadır; ama, tarımda, bunu almanız için, hayvancılığa yatırım yapsanız, ikibuçuk sene; hatta, bazı hayvancılıkta dört sene beklemeniz gerekli. Altı aylık bir kuzuyla yatırıma başlasanız ikibuçuk sene sonra ürün alırsınız, altı aylık bir buzağıyla başlasanız üçbuçuk sene sonra ürün alırsınız. Tarımın özelliği bu. Bu nedenle, Amerika Birleşik Devletlerinde, tarımın gayri safî millî hâsılada 1,7 payı varken, 1,1'i destek olarak geri ödenmektedir.

Avrupa Birliği ülkelerine baktığımız zaman, Avrupa Birliği ülkelerinin nüfusu 374 milyondur. 374 milyonun yüzde 4,9'u tarımda çalışmaktadır; yani, yüzde 5'in altı tarımda çalışmaktadır ve tüm Avrupa Birliğinde, tarımın gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 1,9'dur. Tarımın gayri safî millî hâsılada yüzde 1,9 payı varken, Avrupa ülkelerinde tarımsal desteklerin gayri safî millî hâsılaya oranı yüzde 1,4'tür; yani, ekonomide yüzde 1,9'luk bir pay var; ama, 1,4 destek almaktadır.

Biraz önce söylediklerime şunu da ilave etmek istiyorum -Yüce Meclisin kürsüsünden daha önce de söyledim- televizyonları başında bizi izleyen çok değerli milletimize, çiftçimize şunu söylemek istiyorum: Yüce Yaradan, bize her türlü imkânı sunmuştur. Şu anda, ben, burada konuşurken, vatandaşımız, Hakkâri'den Edirne'ye kadar, bizi izleme imkânına sahip. Her türlü teknoloji bize sunulmuştur ve biz de, aklımızı ve mantığımızı kullanarak, bunları icat edip, kendi imkânımızla kullanıyoruz; ancak, Yüce Yaratdan, işte, bazımızın doğru olarak tabiat dediğimiz, doğa dediğimiz bu coğrafya, bu yapı, yalnız, insanoğluna tek bir buğday tanesini veya bir damla sütü yapay olarak yapma imkânı bahşetmemiştir. O halde, insanoğlu yaşadığı müddetçe tüketme mecburiyetinde kaldığımız çok çeşitli gıdalarımız ister denizden olsun ister karadan olsun ister meyve kaynaklı olsun ister hububat kaynaklı olsun ister hayvansal kaynaklı olsun, muhakkak surette tarımsal faaliyetler sonucu elde edilir; başka bir çaresi yoktur.

O halde, tarıma yapılan yatırımların, tarıma yapılan teşviklerin, tarıma yapılan sübvansiyonların yalnız köylüye gittiğini düşünürsek çok büyük bir hata yapmış oluruz. Tarıma yapılan sübvansiyonlar, tarıma yapılan teşvikler, tüm tüketiciye yapılan sübvansiyonlar ve teşviklerdir. Bazen, çeşitli ülkelerde ve bizim ülkemizde de tarıma yapılan sübvansiyonların ve desteklemelerin, sanki, köylüye verilen hak, bazen de hak edilmemiş sübvansiyonlar gibi gösterilmesinin bu açıdan yanlış olduğunu ve katılmadığımı belirtmek istiyorum; çünkü, bu, gıdamıza yapılan yatırımdır; bu, sağlıklı çevrenin korunmasına yapılan bir yatırımdır, teşviktir; bunlar, geleceğimize yapılan yatırımlar ve teşviklerdir; ancak, yapılan yatırımların ve teşviklerin -Sayın Bakanım da salonda- ekonomik kurallara göre yapılması gerekli, verimliliği artırıcı yönde yapılması gerekli, üretimdeki rantabiliteyi artırıcı bir şekilde yapılması gerekli ve yapılan yatırımların, teşviklerin köylünün eline ulaşacak şekilde yapılması gerekli ve yapılan bu yatırım ve teşviklerin, Avrupa ülkelerinde, Amerika'da, Japonya'da, İsrail'de, yani, tarımda gelişmiş, ekonomide belirli bir seviyeyi yakalamış ülkelerde yapıldığı şekilde yapılma mecburiyeti var.

Türkiye'ye baktığımız zaman -ben, Meksika, Brezilya, Romanya'yı söylemeden, Amerika Birleşik Devletlerini söyledim, Avrupa Birliği ülkelerini söyledim; müsaade ederseniz, bir de Türkiye'yi söylemek istiyorum- Türkiyemizin nüfusu 64 milyon; tarım nüfusumuz 22 milyon; ancak, bizim ilçelerde yaşayan nüfusumuzun da hâlâ büyük bir kısmı, çoğunluğu tarımla iştigal etmektedir ki, bu, gerçekte 22 milyon, 22 milyonun da üzerindedir. Bugün il merkezlerinde yaşayanlarımızın da pek çoğu, yine tarla ziraatıyla, bahçe ziraatıyla ve hayvancılıkla iştigal ediyor biliyoruz. Rakamlara göre tarım nüfusunun toplam nüfusa oranı yüzde 35,5; ama, bu yüzde 35,5'in üzerinde; ama, bu, Amerika Birleşik Devletlerinde 2,5; Avrupa Birliğinde 4,9; bizde yüzde 35. Yüzde 35'in üzerinde olduğunu da vurguluyorum. Gayri safî millî hâsılada tarımın payı, Amerika'da 1,7; Avrupa Birliğinde 1,9; bizde ise yüzde 14. Gayri safî millî hâsılada Türkiye'deki tarımın payı yüzde 14. Peki, yüzde 14 veren bu ülkede, bu şartlarda tarımın genel bütçeden aldığı destek oranı nedir? Gayri safî millî hâsılaya olan oranı yüzde 1,4; yani, yüzde 14 gayri safî millî hâsılaya katkı sağlayan tarım sektörü, gayri safi millî hâsıladan, destekler ve teşvikler, sübvansiyonlar olarak ancak yüzde 1,4'ünü geri almaktadır. Bu yılların rakamı budur; 1,5'e çıkmış olabilir, 1,6'ya çıkmış olabilir, 1,3'e çıkmış olabilir. Bu verdiğim rakamlar, 1998'in rakamlarıdır; ama, Amerika Birleşik Devletlerinde 1,7 verip, 1,1'ini geri alırken; Avrupa Birliğinde 1,9 verip, 1,4'ünü geri alırken; Türkiye'de yüzde 14'ünü verip, ancak yüzde 1,4'ünü geri alabilmektedir.

Şimdi, buradan hareketle -tabiî, bunlar bütçe imkânlarıyla oluyor- yıllara göre yapılan teşviklerin rakamına girmek istemiyorum; ancak, yıllara göre yapılan teşvik ve desteklerde de şu hususa dikkat çekmemiz gerek: Acaba, teşvik ve desteklerin direkt çiftçiye ulaşan oranı nedir? Bu teşvik ve desteklerin, siyasî partilerimizin yıllarca haklı olarak tenkit ettikleri gibi -iktidarda oldukları zaman da, muhalefette oldukları zaman da- acaba, bunun faize ve finans sektörüne giden oranı nedir?

Müsaade ederseniz, ben, üç tane kısa rakam arz etmek istiyorum, bir örnek olması açısından. Toprak Mahsulleri Ofisinin yapısıyla ilgili, yani, bu yapının geliştirilmesi, reforme edilmesi gerekli. İşte, hükümetimiz de, bu gayretler içerisinde, Toprak Mahsulleri Ofisinde, son üç yıl içerisindeki hububat alımlarında -1997, 1998 ve 1999 hububat alımlarında- verdiğimiz sübvansiyonların, teşviklerin, bir noktada bir pazar desteği var; çünkü, hububat fiyatı dünya ortalaması 110-115 dolar iken ve Türkiye'de CIF olarak değeri, maliyeti, Chicago'dan Mersin Limanını hesap ettiğimiz zaman, 125-128 dolar olurken, bizler, geçmiş hükümetler zamanında nispeten, bu hükümet zamanında da yüksek fiyat vererek belirli bir pazar desteği yapıyoruz ve bu yüksek fiyatı da verme mecburiyetimiz var; çünkü, maliyetlerden hareket etmemiz gerekli.

Şimdi, yaptığımız bu teşviklerde -rakamlarda 1 puan, 2 puan tartışmaya açılabilir- 1997 yılında 190 trilyonluk, Toprak Mahsulleri Ofisi alım yapmıştır; bu 190 trilyonun -hesaplamalar tekrar yapılabilir- yüzde 90'ından fazlası finanstan dolayı giderlere gitmiştir.

NEVZAT YALÇINTAŞ (İstanbul) – Faize...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Köylüye gideni bunun yüzde 10-15 civarıdır. İşte, burada, bizim tartışmaya açtığımız bu. Yıllarca biriken... Yalnız, daha önceki hiçbir değerli bakan arkadaşımı, hiçbir bürokratı bu konuda bir eksiklikle itham etmiyorum. Türkiye'nin, tabiî, bazı meselelerini hallederek gidiyoruz. Ben, artık, buna sıra gelmemiştir diyeceğim; ama, rakamlar buradadır, hesaplamalar buradadır. Bu rakamlara, 1997 yılından itibaren başladım; gerekirse 1996'ya, 1995'e, 1994'e de inebilirim, on yıllık bir devreyi de alabiliriz, gerekirse 1990'dan itibaren de alabilirim.

Demek ki, Toprak Mahsulleri Ofisi olarak 1997'de ödediğimiz 190 trilyonun yüzde 90 kadarı finans giderleri payıdır, 1998'de yüzde 80 küsurları finans giderleri payıdır -yine, bunları sizin hesaplamalarınıza açık tutacağım- ama, 1999 yılının mayıs ayında göreve geldik; aldığımız tedbirlerle, bankalarla görüşmelerimizle -hâlâ da görüşmelerimiz devam ediyor- bundan bir ay önce -ay olarak söyleyeyim- ayda 94 trilyon lira faiz verirken, görüşmelerimiz sonucu, bugün, aydaki faizimizi 34 trilyona indirdik. (Alkışlar) Rakamlar buradadır. 1999 yılında -bunu, ben, Tarım ve Köy işleri Bakanı ve Bakanlığımın bir başarısı olarak burada arz etmek istemiyorum- yeniden yapılanma ve attığımız reform çalışmalarında, bu yıl, inşallah, daha iyi noktalara geleceğiz.

Gelebildiğimiz, başarabildiğimiz bazı noktaları ifade etmek için söylüyorum: 417 trilyon harcama yaptık, tahıl aldık; bunun, finansman gideri 115 trilyondur. Finansman giderleri payı yüzde 28'dir; yüzde 28'in üzeri ise köylüye gitmiştir. Bu hesaplamalar, bu rakamlar, aynı formülle yapılmıştır, aynı metotla yapılmıştır. Değerli milletvekillerimizin hepsine ben bu rakamları, bankalarla birlikte açabilirim...

BAŞKAN – Sayın Bakanım, süreniz doldu, sözlerinizi toparlarsanız memnun olurum efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Sürem doldu da hâlâ reform kısmına gelemedim. Herhalde, ona, grupları adına yapılan konuşmalardan sonra geleceğim zannediyorum.

... çünkü, Toprak Mahsulleri Ofisinin finans yapısı, burada sık sık dile getirildiği için, Genel Kurulumuza bu konuda bilgi vermek istedim. Halen Toprak Mahsulleri Ofisi olarak Hazine Müsteşarlığına olan borçlarımızın yanında, kamu bankalarından: Ziraat Bankası, Vakıfbank, Emlakbank, Halk Bankası... Bunlardan bu yıllarca alınmıştı. Yine, arkadaşlarıma herhangi bir eksiklik bulmak için söylemiyorum, borçlarımız olan özel bankalar: Akbank, Tekstilbank, Finansbank, Etibank, Toprakbank, Denizbank, Ulusalbank, Yaşarbank, Sitebank, Bankekspres, GSD Bank, Anadolubank, İktisatbank ki, birkısmının ismini ben de bilmiyorum, vatandaşlarımızın da çoğu bilmiyor.

Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; sizi temin edeyim ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti büyüktür ve 57 nci cumhuriyet hükümeti ve Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak bunların altından kalkma azmindeyiz.

Şimdi, hedefimiz nedir; müsaade ederseniz, problemleri, tarımdaki problemleri, ben, madde madde sıralamadan şunu söyleyeyim: Üreticinin ekonomik durumu gün geçtikçe bozulmuş, fakirleşmiş, borçlarını ödeyemediği; ki, işte, biraz önce gördük, üreticiye diye verdiğimiz paranın yüzde 87'si, 1998 yılında finans giderlerine gitmişse, üreticiye diye verdiğimiz paranın yüzde 90'ı finans giderlerine gitmişse; ama, bu sene, üreticiye verdiğimiz paranın yalnız yüzde 28'i finans giderlerine gitmiş, gerisi üreticiye gitmişse, işte, fakirleşmiş olan üreticiyi kurtarmanın en iyi yolu budur. Fakirleşti, borçlarını ödeyemedi, borçlarını ödemek için üretim araçlarını sattı ve tarımsal üretimden kaçar bir duruma geldiği sonucuyla karşı karşıyayız.

Yeni yüzyıldaki hedefimiz, tarım sektörünün sorunlarını çözerek, uluslararası anlaşmaların getirdiği yükümlülüklere de sadık kalarak, başta Avrupa Birliği olmak üzere, diğer ülkelerle rekabet edebilecek yapıya kavuşmaktır.

Bu hedeflere ulaşırken, öncelikle verimlilik... Bu, çok önemli. Verimi artırma mecburiyetindeyiz. Bugün, dünyada, dönümden 700-800 kilogram buğday alınırken, Türkiye ortalaması hâlâ 200 kilogram ise ve bugün, dünyada, hayvan başına 8 ton, 9 ton süt alınırken, Türkiye ortalaması 1,5 ton ise ve bugün, dünyada, hayvan başına, sığır başına karkas ortalaması 250-270 kilogram iken, Türkiye 180 kilogramın altında ise, hangi teşviki verirsek verelim, köylümüzü kalkındırmamız imkân dahiline girmeyecektir. Birinci hedefimiz, verimliliktir.

İkincisi; sürdürülebilirlik.

Üçüncüsü; katılımcılık. Bugün, çiftçinin örgütü yoktur. Eğer, Niğde'de ve Nevşehir'de patates üreticisinin örgütü olsaydı, bugün Niğde'de ve Nevşehir'deki patates üreticimiz bu durumda olmazdı. Bugün, süt üreticisinin, çay üreticisinin, meyve üreticisinin, zeytin üreticisinin örgütü yoktur. Katılımcılık, örgütlülük ve saydamlık ilkeleri...

Türkiye'de bazı teşvikler yapılıyor; mesela, birisi gübre teşvikidir. Ben, gübre teşvikini yapan, çıkaran iktidarlara teşekkür ediyorum; ancak, gübre teşvikinde, iki hususa değineyim; yani, teşviklerin, biraz yanlış yönlendirildiği konusunda. Bugün, üretilen gübrenin bir kısmı çiftçinin kullanımına gider, bir kısmı da silah sanayiine gider; ama, biz, fabrikadan çıkan gübreyi teşvik ettiğimiz zaman, çiftçiye giden gübreyi de teşvik ediyoruz, silah sanayiine giden gübreyi de teşvik ediyoruz; ama, silah sanayiine giden gübrenin teşviki de köylünün hanesine yazılıyor. O halde, bunları düzeltme mecburiyetindeyiz.

Destekleme politikalarıyla, tarım sektöründe yapının, çok sayıda küçük işletmeler yerine, daha ziyade entansif işletmelere doğru yönlendirilmesi gerek.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; eğer bir iki dakika müsaade ederseniz, şu hususları da söyleyeyip toparlayayım. Dünyada, tarım politikaları ülkelerde nasıl yönlendiriliyor? Yani, dünyada, ülkelere göre tarım politikaları nedir? Teşvikler, destekler, sübvansiyonlar, pazarlamalar, ithalat ve ihracat rejimleri nasıl yapılıyor? Dünyayı incelediğimiz zaman...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, sözünüz otomatik kesiliyor malumunuz.

İki kere uzattım, toparlarsanız... Zaten, bugün, sizi çok konuşturacağız.

Bundan sonra, gündemdışı konuşacak diğer iki üyeye de cevap verme durumunda kalacaksınız. O konuda da, o imkânınız var.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Saygıyla arz ediyorum. Son cümlemi tamamlayayım:

Dünyada tarım politikalarına baktığımız zaman, ülkeleri 4 grup altında toplayabiliriz: Birincisi, aşırı müdahaleci tarım politikaları uygulayan ülkeler. Bunlar, Avrupa Birliği ülkeleri. Bugün, Avrupa Birliğine tam üye adaylığımız kabul edildi. Şimdi, bazı köşe yazarlarımız, bazı arkadaşlarımız "Avrupa Birliğinde, tarımda sübvansiyon, destekleme yoktur, Avrupa Birliğine entegre olacaksak, biz de bu sübvansiyonları, desteklemeleri kaldıralım" diyorlar. Bugün, dünyada, tarımın aşırı müdahaleden etkilendiği, sübvanse edildiği ülkelerin başında Avrupa Birliği ülkeleri gelmektedir. İkincisi EFTA ülkeleri; yani, İsviçre, Norveç, İzlanda; üçüncüsü, Kore ve Japonya'dır.

İkincisi ise, müdahaleci tarım politikaları uygulayan ülkeler, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve diğer bazı ülkeler.

Üçüncüsü; asgarî müdahaleci tarım politikaları uygulayan ülkeler. Bu ülkelere dikkat edersek Avustralya, Yeni Zelanda, Arjantin, Brezilya. Buralarda, zaten, tarıma müdahale etmeye de gerek yok; çok geniş tarım arazileri var, çok geniş meraları var ve tarımsal üretimlerle uğraşan çiftçilerin gelir seviyeleri ortalamanın da üstünde.

Dördüncüsü ise, maalesef, Türkiye'nin de içerisinde yer aldığı, belirli bir politikası olmayıp, kendi ekonomik ve siyasî şartlarına göre tarım politikalarını belirleyen diğer ülkeler.

İşte, bizim amacımız, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak ve 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak, Türkiye'yi, belirli bir politikası olmayan, kendi ekonomik ve siyasî şartlarına göre tarım politikası uygulayan ülke konumundan çıkarıp, bunu bir politikaya oturtmaktır.

Ben, gruplar adına konuşmalardan sonra, Sayın Başkanım, söz verirseniz, tarımda yeniden yapılanma ve çerçeve kanunu tasarımızı da size arz ederim.

Saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Mahmut Erdir konuşacaklardır.

Buyurun efendim.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MAHMUT ERDİR (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımıza, özellikle Türkiye'nin, Türk çiftçisinin kalkınmasında bu kadar önemli bir sorunu Meclisimize getirdiği için teşekkürlerimle sözlerime başlamak istiyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tarım sektörünün ana görevi, toplumun beslenme, giyim ve barınma gibi temel ihtiyaç maddelerini yeterli ve nitelikli olarak sağlamak, istihdam sorununun çözümüne katkıda bulunmak, diğer sektörlere yeteri kadar hammadde temin ederek, ihracata direkt ve dolaylı olarak katkıda bulunmaktır.

Gelişmiş ülkeler, gıda güvencelerini garanti altına almak için, tarım sektörünü öncelikli sektörler arasına alarak bu sektörü desteklemişler ve hiçbir zaman, kendi insanlarının gıda sorununu başka ülkelerin inisiyatifine bırakmamışlardır.

Tarım sektörü, diğer sektörlerle karşılaştırıldığında, bu sektörde risk ve belirsizlik daha yüksek, kârlılık daha az, paranın geri dönüşüm hızı oldukça düşüktür. Dolayısıyla, bu sektörde sermaye birikimi ve bunlara bağlı olarak yatırım da oldukça azdır.

Tarım sektörünün bugünkü mevcut durumunda şunları görüyoruz: Ülkemizde bugün toplam istihdamın yüzde 45'i, diğer bir ifadeyle 9,5 milyon insanımız, halen tarım sektöründe istihdam edilmektedir.

Tarımsal millî gelirimizin yüzde 93,5'ini tarım ve hayvancılık, yüzde 4,4'ünü ormancılık, yüzde 2,1'ini balıkçılık faaliyetleri oluşturmaktadır.

Halen, biraz evvel Sayın Bakanımızın da belirttiği gibi, tarım işletmelerimizin yüzde 67'si 50 dekarın altında, yüzde 85'i 100 dekarın altındadır. Bu küçük işletme ve dağınık yapı, tarımda teknoloji kullanımını zorlaştırmakta, girdilerden istenilen verimin alınmasını engellemektedir.

Ülkemizde, işlenen 24 milyon hektar tarla alanı bulunmakta olup, yağışın yeterli olmaması nedeniyle, her yıl bu arazinin 5 milyon hektarı nadasa bırakılarak dinlendirilmekte; diğer bir ifadeyle, her yıl 5 milyon hektar arazi kullanılamamaktadır.

Tarım sektörünün sorunlarını ve çözüm önerilerini iki başlık altında toplamak gerekiyor: Birincisi, tarımda yapısal ve tarımsal politikaya ilişkin sorunlar ve çözüm önerileri; ikincisi, tarımsal üretim, hayvancılık ve su ürünlerinin geliştirilmesiyle ilgili öneriler olacaktır.

Mevcut sorunlara genel olarak baktığımızda: Tarıma ilişkin yetki ve sorumluluklar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı dışında çeşitli kurum ve kuruluşlara dağıtılmış bulunmaktadır. Bu durum, birçok karışıklığa neden olmakta ve sorunun çözümünü engellemektedir.

Tarımsal üretim isteğe bağlı olarak yapılmakta olup, bunun sonucunda, bazı ürünlerde üretim fazlası oluşmakta -örneğin, şekerpancarında olduğu gibi- bazı ürünlerde de üretim yetersizliği -yem bitkilerinde olduğu gibi- meydana gelmektedir.

Tarımsal işletmelerin dağınık ve küçük yapıda olmaları, üretimde verimin düşük, maliyetin yüksek olmasına neden olmakta ve bu durum, işletmelerde teknoloji ve yeteri oranda tarımsal girdilerle, özellikle gübre kullanımını engellemektedir.

Üretici ve pazarlama organizasyonları yetersiz bulunmaktadır. Köylü-Bakanlık-üniversite arasında yeterli işbirliği sağlanamamaktadır.

Tarımla ilgili destekleme politikaları yanlış uygulanmakta ve küçük çiftçi bu desteklemelerden gereği gibi yararlanamamaktadır.

Sadece tarımı destekleyen bir finans kaynağı bulunmamakta, ayrıca devlet tarafından tarıma ayrılan parasal kaynaklar yetersiz kalmakta -ki, Sayın Bakanım bunu belirttiler- genel bütçenin içinde 1,4 miktarındadır.

Tarım sektörüyle ilgili istatistikî rakamlar bugüne kadar doğru ve sağlam bir tabana oturtulamamıştır, tarımsal veri tabanı yoktur.

Sektörde hayvan ve bitki gen kaynaklarının muhafazası ile ilgili herhangi bir kurum veya kuruluş bulunmamaktadır.

Üretimde riski karşılayacak herhangi bir yapı veya fon oluşturulmamış, tarımsal üretim tabiat koşullarıyla karşı karşıya bırakılmıştır. Tarımda örgütlenme yeterince geliştirilememiştir.

Sorunların çözümünde, Demokratik Sol Partinin görüş ve önerileri şöyle özetlenebilmektedir:

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı kuruluş kanunu çıkarılarak, kendi içinde işlevlerine uygun olarak yeniden yapılandırılmalı, sunî tohumlama, hayvan ve bitki sağlığı, yayın ve diğer hizmetler, birlik, kooperatif, şirket gibi örgütlere devredilmeli, Bakanlık, genel politikalar belirleyen, kurallar koyan, koruma ve kontrol hizmetlerini yapan bir yapıya kavuşturulmalıdır.

Muhtelif kurum ve kuruluşlara verilmiş bulunan tarımla ilgili yetki ve sorumluluklar, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı bünyesinde toplanmalıdır. Bilhassa toprak, su hizmetleriyle, tarım alanlarının amacı dışında kullanılmasının önlenmesi yetkisi, yine bu Bakanlığımıza tekrar verilmelidir.

Yurtiçi ve yurtdışı talebin karşılanması, üretimde dengenin sağlanabilmesi için üretim planlamasına gidilmeli, bölgeler bazında ürün desenleri oluşturularak üreticiler, yayın hizmetleri, gübre, tohumluk ve diğer girdiler için desteklenmeli, ayrıca ürün fiyatları ve alım ilkeleri, ekimden önce belirlenip, üreticilere garanti ve güvence verilmelidir.

Bugüne kadar uygulanan destekleme politikaları ve fiyat destekleri sonucunda, yüksek fiyat verilen ürünlerin üretimleri daha fazla artmış ve aynı bölgede alternatif olarak üretilebilecek ve talep açığı olan ürünler yetiştirilememiştir.

Ülkemizde büyük ekonomik kayıplara neden olan ve stokları oluşan şekerpancarı, tütün, çay, fındık gibi ürünler yerine, ithali yapılan ve üretim açıkları olan çeltik, mısır, yem bitkileri gibi yağ bitkilerinin ikamesini mümkün kılacak düzenlemelerle birlikte, üretim, kontrol altına alınmalı, ürün deseni kesin olarak belirlenmelidir; ancak, bu uygulamaları yaparken üreticinin mağdur edilmemesi ve zarar edilen ürünlere gerekli desteğin yapılması suretiyle çiftçilerimizin desteklenmesi, Demokratik Sol Parti olarak elzem görülmektedir.

Daha önce de belirtildiği gibi, tarımsal işletmelerin küçük ve dağınık yapısı, tarımın rantabl bir şekilde yapılmasını engellemektedir. Bu itibarla, tarım arazilerinin miras yoluyla bölünmesini önlemek için, Medenî Kanunumuzda mirasla ilgili hükümler yeniden düzenlenmelidir.

Tarımsal faaliyetlerde koordinasyona, bilgi akımına daha çok önem verilerek, iletişim kopukluğunu önlemek bakımından, köylü de dahil olmak üzere, Bakanlık ile üniversiteler arasındaki ilişkiler artırılmalı ve güçlü bir enformasyon ve yayın sistemi kurulmalıdır.

Üreticilerin, hayvancılık da dahil olmak üzere, ürettikleri malları, üretimden tüketime kadar güvence altına alabilmeleri, pazarlayabilmeleri için, ürün bazında üretici birlikleri kurmalarına olanak sağlanmalı ve bu yönde üreticilerin ilgi alanına giren ürünlerin üretim ve pazarlanması konusunda üretici birlikleri yasası vakit geçirilmeden çıkarılmalıdır.

Mevcut destekleme sistemleri, ürün alımları, girdi desteği, kredi desteği, altyapı desteği gibi, üreticilerin daha fazla faydalanabileceği yeni sistemlere dönüştürülmelidir ki, bu, direkt prim sistemi ve doğrudan ödemelerdir.

Prim sistemi ile birlikte doğrudan gelir desteği ile yapılan ödemelerle üretimden bağımsız ve tükeciler için fiyat artışına neden olmaksızın üreticilere doğrudan yapılan ödemelerdir. Bu ödemeler, çiftçi gelirlerinde artış sağlamanın yanında, hedef üretici kitlesinin desteklenmesi ve yönlendirilmesi amacıyla tarıma yönelik diğer desteklerin kısmen veya tamamen kaldırılması karşılığı veya var olan desteklere ek olarak yapılabilir. Doğrudan ödemeler ise, gelir desteği, telafi edici ödemeler, doğal afet ödemesi, ürün çevirme ödemesi şeklinde yapılabilir.

Türk tarımını finanse eden Ziraaat Bankası, bu işlevini layıkıyla yerine getirememektedir; ticarî işlemlerle birlikte bu görevini yerine getirmesi çok zor olmakta ve tarıma yeteri kadar plasman ayıramamaktadır, tarımın riski nedeniyle bunu yapamamaktadır.

Bu nedenle, adı ne olursa olsun, doğrudan çiftçiyle ilgili ve sadece tarıma kredi veren, destekleyen bir bankanın mevcudiyetine acilen ihtiyaç duyulmaktadır.

Ayrıca, tarıma ayrılan kaynakların artırılması da, sektörü ayakta tutabilme açısından büyük önem arz etmektedir. Sektörün daha iyi işleyebilmesi açısından, tarımsal politikaların belirlenmesi sırasında uygulayıcılara en doğru bilgilerin sunulabilmesi için tarımsal veri tabanı kesin oluşturulmalıdır.

Ülkemizde bitki ve hayvan gen kaynaklarının muhafaza edilmesi ve bu genlerin geliştirilmesi, kayıtlarının tutulması bakımından hayvan ve bitki gen kaynakları bankasının kurulması kaçınılmazdır.

Ülkemizde, değişik çeşitli doğal afetler ile hayvan hastalıklarının, bitkisel ve hayvansal üretimde meydana getirdiği zararın karşılanması bakımından geniş kapsamlı bir tarım sigorta sistemine ihtiyaç bulunmaktadır. Bu sistemin finansmanı, doğal afetler için ayrılan kaynaklardan ve muhtelif fonlardan karşılanmalı ve sigorta hizmetleri üreticilere sunularak, işleyişi konusunda bilgi verilmelidir. Bununla ilgili tarım ürünleri sigorta kanunu bir an evvel Meclisimizden çıkarılmalıdır.

Örgütlü köylüler ve çiftçilerimiz, modern tarım tekniklerinin uygulanması ile gelirlerinde sağlayacakları artışlardan bir bölümünü kendi kooperatiflerinin ortak yatırım fonlarında biriktirmeye özendirilmelidir. Bu fonlar, devlet tarafından desteklenerek, kooperatiflerin ortak makine parklarının geliştirilmesi, tarımsal sanayi tesislerinin kurulması veya kurulu tesislere iştirak edilmesi amacıyla kullanılmalıdır.

Yine, örgütlenmeyle ilgili köylümüz, kendi toprağından koparılmadan, sanayi toplumu ve kentleşme sürecine geçebilmeli...

(Mikrofon otomaik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT ERDİR (Devamla) – Sayın Başkan, 2 dakika müsaade eder misiniz toparlayayım?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MAHMUT ERDİR (Devamla) – ...yeni planlı yerleşimlerde köy-kentler kurularak, her köye tek tek ulaştırılmakta zorluk çekilen; ancak, köylünün kalkınması ve kırsal alanların sanayileşmesi için zorunlu olan altyapı ve hizmetler, bu suretle, kırsal kesime, daha kısa sürede ve daha düşük maliyetle sunulabilmelidir. Böylece, tarımsal sanayileşmenin altyapısı da hazırlanarak, elde edilen ürünlerin pazarlanması ve değerlendirilmesi bizzat çiftçi tarafından yapılmalı ve kolaylaştırılmalıdır. Köylerimiz, çağdaş bir yapılanmaya dönüşerek, sosyal ve ekonomik refah sağlanmalıdır.

Ülkemiz tarımında hayvancılık alt sektörü, gıda ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra, kırsal kesime istihdam sağlaması ve tarıma dayalı sanayii desteklemesi yönünden son derece büyük önem taşımaktadır.

Hayvancılık konusunda -Sayın Bakanım da pek çok şeyi açıkladı-Demokratik Sol Parti olarak, her tedbiri mutlaka almak üzere, bizim de kendi programlarımız vardır; burada kısa kesiyorum, bunları okumuyorum. Sayın Bakanıma da bu konuda daha önce bir bilgi vermiştik; o da, bize, fikir teatisi sırasında anlatmıştı; yine, ayrıca da vereceğiz.

Su ürünleri, ülkemiz açısından büyük önem arz etmektedir. Sayın Meclisimize şu rakamları vermek istiyorum: 25 milyon hektar su potansiyelimiz var denizlerimizde. Ayrıca, iç su kaynaklarımızın sayısı da, sulama ve enerji amaçlı yapılan baraj ve göletlerin sayısına bağlı olarak artmaktadır. Ancak, tüm bu potansiyele karşılık, sektörde sorunlar yaşanmaktadır; mevcut sorunları da aşmak lazımdır. Zira, biz, bu 25 milyon hektarlık su potansiyelinin ancak yüzde 5'ine kadar olan kısmından yararlanabiliyoruz. Bu potansiyelin tamamından yararlandığımız takdirde, Japonya'dan ve Amerika Birleşik Devletlerinden daha fazla bir su ürünleri üretim potansiyeline sahip olacağız.

Son olarak şunu söylemek istiyorum: Bazı kuruluşlarımız özelleştirme kapsamına alınmakla, çiftçilerimizin malları değerlendirilmemekte ve bazı ekonomik sorunlar meydana gelmektedir. Örneğin, Ziraî Donatım Kurumu, Et ve Balık Kurumu, Yem Sanayii ve Türkiye Süt Endüstrisi Kurumu.

Bu kuruluşlarımız ve mal varlıklarının özelleştirilmeleri sırasında, model olarak, Karabük Demir ve Çelik Fabrikaları müessesesinin özelleştirilmesi sırasında gerçekleştirilen uygulamaya benzer bir şekilde; bir bölümü bedelsiz olmak ve diğer bölümü de çiftçilerin borçlandırılmaları suretiyle, çifçilerimizin katılımıyla kurulmuş bulunan kooperatifler, en uygun organizasyon olarak benimsenmelidir. Bunları çiftçi malları yapmalıyız.

Bu kooperatiflerin bilahare ülkesel bazda oluşturulacak bir merkez birliğiyle bütünleşmesi faydalı olacaktır. Diğer taraftan, 1163 sayılı Kooperatifler Kanununa göre kurulmuş olan birlikler ve merkez birliklerinin de bu kuruluşa ortak olmaları sağlanarak, tesislerin devrinden doğan borçlar da, orta ve uzun vadeli olmak üzere, belli bir program çerçevesinde ödenmelidir.

Ankara Antlaşmasının 11 inci maddesinde belirtildiği gibi, Türkiye, tarımsal yapısını ve tarım politikasını AB normlarına uydurmakla yükümlü kılınmıştır. Türk tarım ürünlerinin serbest dolaşımı, bu yükümlülüklerin yerine getirilmesine bağlanmıştır. Bu itibarla, AB ile ilgili uyum yasaları vakit geçirilmeden çıkarılmalıdır.

Bu görüşlerimiz çerçevesinde, Türk tarımında yapılacak yeniliklerin, tüm tarım kesimine ve ülkemize yararlı olması dileklerimle, Yüce Meclisimize en derin saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, Edirne Milletvekili Sayın Evren Bulut'ta.

Buyurun Sayın Bulut. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA EVREN BULUT (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın belirttiği gibi, partilerüstü olarak, Türk tarımı 2000 yılında bugün gündeme gelmiştir.

Benden evvelki konuşmacı DSP Eskişehir Milletvekili değerli arkadaşım da, şimdiki Sayın Bakanımdan evvelki bakanımızdı.

Şimdi, bu Bakanlığımızın hazırladığı iki taslak var: Birincisi, tarımsal reform ve tarımda yeniden yapılanma programı; ikincisi de, hizmetlerin düzenlenmesi hakkında kanun tasarıları. Sayın Bakanımızın bu taslakları, geniş şekilde, gruplarda, bürokraside tartışılır hale geliyor. Cumhuriyet tarihinden bugüne kadar, tarım, hep tartışılmıştır.

1950'lerde, tarım kesiminde yaşayan nüfusun yüzde 83'ünü, ancak, bugün, yüzde 40-45'lere indirmişiz. Bu kesim, 7 bölgeli geniş bir alanda, ayrı ayrı tarım yapan bir kitle. Tabiî, dünyadaki değişimleri takip edememişiz. Ben irticalen... Devletimizin, hükümetlerimizin istekleri var, bir de, bununla geçimini sağlayan çiftçilerimizin talepleri var. İşte, en önemlisi, bu iki talebin birleştirilerek ileriye dönük hedeflerin, bu tasarılar hazırlanırken, herkesin katkısı sağlanarak, mutlaka düzenlenmesidir.

Birinci mesele, kaynak meselesidir; yani, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının bütçesi belli. Tarıma kaynak nereden aktarılacak; işte, sağlıklı projeler getirirsek, Dünya Bankasının birkısım desteği olacak; bu projeler yerinde uygulanırsa, bu yardımlar hibe şeklinde olacak, uygulanmazsa faiz alınacak.

Benim, Avrupa'da ve dünyada gördüklerim, tarım ne olmalı, bizde ne olmalı; bizim çiftçimizin isteği nedir? Bu tasarıda memnuniyetle gördüğümüz, devamla savunduğumuz şey, tarım sigortasıdır. Tarım sigortası çıkmadığı müddetçe, bu Bakanlığımızdaki haksızlıklar, vatandaşımızın sıkıntıları, siyasetçimizin hırpalanması bitmez. Şimdi, tarım sigortası olmadığı müddetçe, bir afet olduğu zaman ki, meteoroloji verilerini irdelersek, Türkiye'nin aşağı yukarı 50 yerinde, her ilimizin bir kazasında bir afet oluyor... Tabiî, bunun ilmî şekli var; afat nedir?.. Kimler yararlanacak?.. Ama, o ilimde olmayan hadiseler de var. Mesela, çeltik üreticisi, su baskınından, kuraklıktan, doludan zarar görür. Bugün, Oran'da olduğu gibi, sis dediğimiz, duman dediğimiz o hadise, başak zamanında, yüzyirmi gün... Çiftçi bütün masrafını yapmış... Süt seviyesinde o duman çöktüğü zaman, bütün başaklar kavuz olur. Bizim kanunlarımızda bunun yeri yoktur.

İkincisi, yine, gizli kırağı denilen ve sabahları, o mahsulün üzerine düşen bir olay vardır. Bu olayda da, çiftçinin malı gider; tekrar eker. Bu da, bizim sigorta sistemimizde yoktur. Onun için, tarım sigortasını çok önemli görüyoruz.

Üçüncüsü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının iki tane işi var. Bana göre, işte, şimdi de, DSP’li bakanımızdan evvel bakanlık yapmış olan Fazilet Partili Tarım eski Bakanı Sayın Musa Demirci’de herhalde konuşacaklar. Tarım Bakanlığı kendi bünyesinde bir reform yapmalı. Tarım Bakanlığı, 38 tane devlet üretme çiftliği, 54 tane tarımsal araştırma -işte arkadaşımın dediği gibi- Niğde’de patatesi araştırma, Trakya’da çeltiği araştırma, şunu araştırma, bunu araştırma... Bunların hem ödenekleri yok hem sistemi yok.

Bugün, Gönen’de Devlet Üretme Çiftliği var. Bugün, ben buradan diyorum ki, Edirne’deki çeltikçileri getirin, 30 milyondan -tık para- bakanlığa parayı versin, kiralasın. Bakanlık bütün sene uğraşmasına rağmen, oradan, dekarından 10–15 milyon para kazanmak değil; tahmin ediyorum zarar ediyor.

İkincisi; bakanlık, ne özelleşmiş ne devletleşmiş. Bir örnek vereyim; hayvancılıkta en önemli ilimiz Erzurum'dur. Erzurum’da, benim bildiğim kadarıyla, 5 tane özel kombina var, 1 tane de bakanlığımızın var. Şimdi, bu özel kombinalar teşvik almış, hem özelleştirilirken teşvik almış. Burada ne kadar hayvan kesilir; bunların hepsi lazım mıdır; 2 tane yapılmışsa, daha 5 taneye ihtiyaç var mıdır? Bir de, bakanlığımızın kombinası var. Bakanlığımızınki dört ay iyi çalışır, sekiz ayda ise 150 kasap, günde ortalama 15 tane hayvan keser; 150 devlet memuru kasap! Kombinacı nasıl yapar; kombinacı, devamlı olarak 1 tane tutar, kesim başına para verir, keseceği gün para verir.

Sayın Bakanımızla, tabiî, daha geniş konuşamadık; şimdi, bana göre, Tarım Bakanlığı tam bir KİT’tir. Biz, ziraî donatımları on senede halledemedik, ziraî donatımların 2,5 milyon ton kapalı deposu senelerce özelleşmeye mi verildi, özelleşecek midir; bunlara ciddî bakmamız lazım. Çiftçimiz ne istiyor? Çiftçimiz “ben, bu faizlerle çiftçilik yapamıyorum” diyor.

BAŞKAN – Sayın Bulut, toparlar mısınız efendim?

EVREN BULUT (Devamla) – Toparlarım...

BAŞKAN – Sürenizi aştınız; ama...

EVREN BULUT (Devamla) – 2 dakika bize de süre verin; Bakan gibi.

Şimdi, çiftçi şöyle diyor...

BAŞKAN – Size 2 dakika değil, 22 dakika feda olsun.

EVREN BULUT (Devamla) – 2 dakika...

BAŞKAN – Siz, çiftçinin sesisiniz; buyurun; ama, yine de 2 dakikada bitirin.

EVREN BULUT (Devamla) – Ziraat Bankası, faiz uygulamasına geçiyor. Bundan, hükümetimizin, bakanımızın haberi var mı? Diyor ki “çiftçi faizleri yüzde 80.” Kardeşim, biz bu yüzde 65’i çok görüyorduk.

Ben, çiftçi olarak, Ziraat Bankasından araba kredisi alırsam yüzde 4,90; traktör alırsam yüzde 7; eğer tüketici kredisi alırsam, yüzde 3 civarında... Gel, bana, bundan, gübre kredisi ver, ilaç kredisi ver deyince, yüzde 65, yüzde 70... Bu çiftçi, bu faizle çiftçilik yapamaz; bir. İkincisi ve en önemlisi, verimi artırma tedbirleri almamız lazımdır; Fransa'da buğday ortalaması 600 kilo, bizde 200 kilo.

Bu sene 46 katrilyon olan Türkiye bütçesi, 1994 senesinde -tahmin ediyorum- 830 trilyondu. O gün Yunanistan'ın Avrupa Topluluğundan aldığı destek 630 trilyondu. Çiftçi, bunlarla nasıl baş edecek? Ben, yine Tarım Bakanlığımıza teşekkür ediyorum. Birlikleri, böyle, özelleştirme filan olmaz; birlikler, çiftçinin malıdır. Yani, bu birliklerde devletin 1 lirası yoktur. Birliklerin zarar etmesi, ofisin zarar etmesi, onlara yüzde 100 faizle kredi sağlayan bankaların getirdiği stok maliyetindendir. Eğer faizler yüzde 25'e düşerse, bu tarım satış birliklerinin hepsi kâr eder. Eğer biz yüzde 25 faizle kredi alırsak, bugün, yüzde 50'yle DFİF kredisi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EVREN BULUT (Devamla) – Bir tek kelime söyleyip bırakıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

EVREN BULUT (Devamla) – Şimdi, çiftçinin parasını peşin ödemiyoruz. Prim sistemine geçmişiz; çiçekte 5 sent, pamukta 12 sent... Şubat-mart aylarında bu sistemi işletmezsen -bu bakanların şeyi değildir, bu bir hükümet politikasıdır- o çiftçi o paradan istifade etmez. Çiftçinin en mağdur olduğu aylar budur.

Tabiî, burada 10 dakikaya sığacak şeyler yoktur; ama, ilk önce, Ziraat Odaları Kanunu dahil, çiftçiye demokrasiyi vermezsek... Çünkü, söz hürriyeti olmayanın ekonomik özgürlüğü olmaz. Biz, çiftçiyi konuşturmuyoruz, korkuyoruz. Gelin, kim getirirse getirsin, bir Ziraat Odaları Kanunu... Birliklerin kendi malı, kendi seçiyor... Genel müdürü atıyor bakanlık; bu kadar adam alacaksın, malı böyle satacaksın, böyle yapacaksın... Bu, böyle gidiyor.

Birincisi, biz, demokratikleşmeyi istiyoruz; iki, kendi malımızın hak sahibi olmayı istiyoruz. Öteki düzenlemelerde, çiftçiler, idare edecek seviyedeki arkadaşlarımızı seçmesini bilir; bu vesileyle, Yüce Meclisimize saygılar sunuyorum, çiftçimize de Allah yardımcı olsun diyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Şimdi söz sırası, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, Erzincan Milletvekili Sayın Mihrali Aksu'da.

Sayın Aksu, buyurun efendim. (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarımsal reform ve tarımda yeniden yapılanma konusu üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum.

Tarımsal faaliyetler, ülkemiz nüfusunun yüzde 40'ının geçim kaynağını oluşturmaktadır; son yıllarda millî gelirdeki payı düşmesine rağmen, millî gelirimizin yüzde 14'ünü, ihracatımızın yüzde 15'ini, toplam istihdamımızın yüzde 45'ini teşkil etmektedir.

Artan ülke ve dünya nüfusu göz önüne alındığında, tarımın artan önemini tartışmanın gereksizliği ortaya çıkmaktadır. Yeni bir yüzyılla birlikte yeni bir binyıla girdiğimizde, geleneksel tarım yapısının gözden geçirilmesi ve yeni şartlara adapte edilmesi kaçınılmazdır. Giderek küçülen dünyada büyüyen bir sektör ortaya çıkarmanın ilk adımları için gerekli olan yeniden yapılanmanın, ülkemiz tarımına yeni bir soluk getireceğine inanıyoruz. Tarımda yeniden yapılanmanın temel ilkeleri, ülkemiz mevcut kaynaklarının korunarak, en etkin ve uzun vadeli kullanılmasını sağlayacak tedbirleri almak ve gerekli uygulama prensiplerini ortaya koymaktır.

Tasarı kapsamında ortaya konulan en önemli konuların başında, tarımın, ekonomik bir sektör olarak benimsenmesi, köylü çiftçi ayırımının net olarak yapılması, ekonomik olarak tarımsal faaliyette bulunanların desteklenmesi, zaman içinde değişebilecek ülke ihtiyaçları dikkate alınarak, esnek üretim planlama ilkelerinin benimsenmesi gelmektedir.

Yukarıda bahsedilen hususlar yanında, bu tasarıyla, tarımımız, yalnız içtüketimi karşılamaya yönelik bir anlayıştan sıyrılarak, dış piyasalara girmeyi ve uluslararası rekabeti esas alan bir anlayışa yönelmiştir.

Bu tasarıyla, Tarım Bakanlığı, üretim faaliyetlerinin tamamını zaman içinde özel sektöre bırakarak, yalnızca, araştırma, kontrol ve denetleme gibi temel görevlerini yürütmeyi hedeflemektedir.

Bu yasa tasarısı kapsamında kurulacak olan tarımsal destekleme ve yönlendirme kurulu, yıllardır sahipsiz kalan tarımın gerçek sahibi olacak bir kurul niteliğindedir. Şimdiye kadar tarım alanındaki politikaların bütün olarak yürütülememesinin önündeki en büyük engel olan koordinasyon eksikliği, bu kurulun fonksiyonel hale getirilmesiyle son bulacaktır.

Uzun yıllardan beri, yalnızca politik bir malzeme olmaktan öteye gitmeyen ve vergi sahiplerine ek yük getiren afet zararlarının bütçeden karşılanması yerine, daha akılcı, ekonomik ve tüm dünyanın kabul ettiği tarım ürünleri sigortasının başlangıcını da bu tasarıda görmek memnuniyet vericidir.

Üretim, pazarlama, planlama ve desteklemede önemli etkilere sahip olacak üretici birliklerinin kurulmasının yasal dayanağı da, yine, bu tasarıyla ortaya konulmaktadır.

Tarımsal faaliyetler ve üretimin çok önemli bir unsuru olan tarım toprağının korunması, ekonomik işletme büyüklüğünün belirlenerek daha küçük arazi parçalanmalarına müsaade edilmemesini sağlayacak kuralların ortaya konulması da, yine, memnuniyet vericidir.

Tarımsal üretimin gelişmesinde devamlılığın sağlanması için gerekli olan araştırma faaliyetlerinin güncelleştirilmesine yardımcı olacak yeni hedefler de, bu tasarıda ortaya konulmaktadır. Geçmiş yıllarda elde edilen tecrübeler ışığında, Bakanlık teşkilatının, daha az merkeziyetçi olacak tarzda yeniden organize edilmesi de gündeme getirilmiştir.

Tasarıyla, Bakanlığa gösterilen hedeflere ulaşmayı sağlayacak teşkilat yapısının, araştırma başta olmak üzere, bitkisel, hayvansal ve su ürünleri üretimi, denetleme ve kontrol görevleriyle bir bütün olarak yerine getirilecek şekilde yapılanması esas alınmıştır. Merkez, birçok yetkisini taşraya devrederken, taşra-merkez ilişkisinin de hiyerarşik bir sistem içerisinde oluşmasına ciddî olarak özen göstermiştir.

Yeni tasarıyla getirilen sistem içerisinde, teknoloji transferinin azaltılarak, yalnızca ülkemiz için değil, aynı zamanda, bölgedeki diğer ülkelere de ihraç edilebilecek özellikte teknoloji üretimi hedef gösterilmektedir; bu da, önemli bir gelişmedir.

Özel sektör kamu işbirliği kapsamında, özellikle araştırma ve üretim alanlarında, özel sektörün teşvik edilmesi, desteklenmesi ve özel sektörün geliştiği konularda kamunun ağırlığının azaltılmasına özen gösterilmesi prensibi de, bizce benimsenmektedir.

Ülkemiz insanının gıda ihtiyacını garantiye almak, daha fazla ihracat yapabilmek, tarımsal üretim sanayi işbirliğini sağlamak ve sanayie sermaye desteği vermek gibi temel hedefleri gerçekleştirecek bilgi birikimi ve yetişmiş personele sahip olmayı öngören, yeni adıyla Tarım Bakanlığına, bu tasarının, yeni bir başlangıç, heyecan vereceğine inanıyoruz.

Tarımda, akılcı, ulaşılması mümkün; ama, büyük hedefleri ortaya koyan bu tasarıda, bundan sonra dikkat edilmesi gereken birkaç hususa dikkat çekmek istiyorum. Bu tasarıyı, sadece Mecliste değil, sivil toplum örgütlerinde ve üniversitelerde de tartışmaya açmak lazımdır.

Tarım Bakanlığı, kendi teşkilat yapısını yeniden gözden geçirirken, özellikle, il müdürlüklerinin, araştırma enstitüsü müdürlüklerinin, okulların, üretme istasyonlarının -merkez-taşra işbirliğini iyi oluşturabilmesi için- görüşlerini de almak zorundadır; ziraat odalarının, ziraat mühendisleri odalarının, ziraat mühendisleri birliğinin; veteriner vakıflarının, odasının görüşlerini almak zorundadır ve bu olgunlaşırken, 1985 yılında düştüğümüz hataya düşmemek için, bu koordinasyonun mutlaka sağlanması gerekmektedir.

Sayın Bakanımızın bu konulara hassasiyet göstereceğine inanıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aksu.

Şimdi, söz sırası Fazilet Partisi Grubunda efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sıvas Milletvekili Sayın Musa demirci konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Demirci.

Sayın Demirci, süreniz 10 dakika.

FP GRUBU ADINA MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanının, tarımda yeniden yapılanma ve tarım politikaları hakkında sundukları bu bilgiler karşısında grubumuzun görüşünü sizlere arz etmek istiyorum. Bu vesileyle, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, tabiî, tarım sektörü Türkiye'nin hemen hemen bütün zeminlerinde ve yine, bu tarım sektörünün problemleri, üniversitelerde, tarımın muhtelif kuruluşlarında yıllardan beri tartışılıyor. Eğer bunları alt alta sıralarsanız, isterseniz bir başka türlü, başka zeminlerde bu problemleri konuşunuz; problemler aşağı yukarı aynıdır. Bu bakımdan, ben, bu problemleri tekrar etmeyeceğim; ancak, bunlara başlıklar halinde değineceğim. Bu problemler gerçekten köklüdür, bu problemler gerçekten çözüm bekliyor.

Sayın Tarım Bakanı bizlere iki dosya takdim ettiler; bunlardan biri tarımda yeniden yapılanma, diğeri de tarım politikaları. Üçüncü bir konuyu daha açıklayacaklardı; Avrupa Birliği yolunda Türkiye tarımı nasıl olmalıdır, nasıl şekillenmelidir; ancak, tahmin ediyorum ki, vakit bulamadıkları için bu konuya giremediler.

Tabiî, bugün, Avrupa Birliğinde değiliz; ama, gümrük birliğindeyiz; ancak, gümrük birliğinde olmamıza rağmen, Türkiye tarımında da bir iyileşme göremiyoruz. Bu bakımdan, konu gerçekten ciddîdir ve gerçekten, konunun irdelenmesi, konunun çözüme kavuşturulması lazım.

Sayın Tarım Bakanını bu hassasiyetinden dolayı kutluyoruz, kendilerine teşekkür ediyoruz. Sayın Bakan gruplara kadar geldi, bugün de Genel Kurula bu konuyu getirdiler; ancak, 10 dakika içerisinde grupların kendi görüşlerini, çözüm önerilerini ortaya koymaları mümkün değil. O bakımdan, konu, gerçekten, bu milletin huzurunda, enine boyuna tartışılmalıdır. Aksi takdirde, bunlar, böyle söylenilir, gider. Sayın Tarım Bakanı, işte, televizyondan televizyona koşuyor, konuşuyor; ama, hemen ben şunu söyleyeyim ki, bu problemlerin bir kısmı uzun vadede, bir kısmı orta vadede ve bir kısmı da kısa vadede çözülür. Hepsini birden çözeceğim derseniz, bu, bir çözümsüzlük olur ve tahmin ediyorum ki, çözülemez.

Bize verilen dosyanın "kanunlar" bölümünde - misaller olarak söyleyip geçmek istiyorum- deniliyor ki: "Teşkilat kanunu değişecektir; 441 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyi değiştireceğiz." Doğru, değiştirelim. Bu, rahmetli Özal zamanından beri, ondört seneden beri uygulanıyor; yani, haydi, gelin, bunu birdenbire değiştirelim, yıkalım diye yola çıkarsak, bir yere varamayız. Hadise nedir, olay nedir; bir defa iyi tartışmak suretiyle, ondört senelik birikimlerden de istifade ederek, aksayan yönleri nedir; bunların mutlaka ortaya konulması lazım.

Şimdi, herkes söylüyor, biz de söylüyoruz, arkadaşlarımız da söylediler, Sayın Bakan da söyledi, Cumhurbaşkanı da söylüyor, diyor ki: "Tarımdaki nüfus fevkalade fazladır." Tarımdaki nüfus yüzde 45'tir. Peki, ne yapacağız, ne yapmalıyız? Tarımdaki nüfus yüzde 45; doğru. Teknoloji yetersiz, sermaye yetersiz; güzel... Bunlar tamam da, bir bakıyoruz ki, 1999 yılında verdiğimiz kredilerin ancak yüzde 55'ini 2000 yılında vereceğiz. Şimdi, 2000 yılında biz nereye gidiyoruz; 2000 yılında, Avrupa yolundayız. Avrupa yolundayız; ama, çiftçiye vereceğimiz desteği kesmişiz! Şimdi, Sayın Tarım Bakanımız burada açıkladılar; Amerika, çiftçisini 15 milyar dolarla destekliyor, Avrupa Birliği ülkeleri 45 milyar dolarla destekliyor; Japonya, çiftçisine 25 milyar dolar destek veriyor. Peki, biz ne yapıyoruz: 2,7 milyar dolar; onu da kaldırıyoruz. Nasıl kaldırıyoruz: "Efendim, Amerika ile iyi niyet mektubu imzaladık..."

Değerli arkadaşlar, 2000 yılında... Bakın, şu gün, faizler düşüyor mu; düşüyor -bu, bugün açıklanacak, belki açıklandı- ama, çiftçiye uyguladığımız faizler şu anda yüzde 65. Sayın Evren Bulut Beyefendi söylediler, yüzde 80... Bununla, 2000 yılında çiftçiyi nasıl ayağa kaldıracaksınız; nasıl üretim yapacak bu çiftçi?! Onun için, bunları halletmeden... Ben, duyuyorum; işte, Sayın Tarım Bakanının bir dergide de demeci var: "Efendim, biz IMF'nin iyi niyet mektubuna bakmadan, çiftçileri destekleyeceğiz." Nasıl?! Olmaz... Neden; çünkü, hükümet olarak buna karar vermişsiniz; bunu oturup köklü olarak değiştirmek mecburiyetindeyiz; bu, fevkalade önemli. Bunu yapmadığınız takdirde, çiftçinin... İşte, kredi faizleri yüksektir; mutlaka yapmak mecburiyetindesiniz. Ha, ne diyor: "Çiftçi organizasyonları Türkiye'de noksandır." Doğru. Nedir?.. Bir Ziraat Odası var, kurulmuş birlikler var; yetmiyorsa, yenilerini kurabiliriz. Patates üreticilerinin birliği olmayabilir; ama, patates üreticilerinin sahibi sizsiniz. Ha, şimdi Tarım Bakanı diyor ki: "Sahibi ben değilim." Doğru söylüyor. Neden sahibi değil; geçen gün burada, dün hemen, burada, bir sayın milletvekilinin gündemdışı konuşmasına cevap verdiler; gündemdışı konuşma tütün hakkında. Şimdi, burada iki bakan oturuyor; birisi, Sayın Devlet Bakanı, birisi de Tarım Bakanı. Kim cevap verdi buna; Sayın Devlet Bakanı cevap verdi. Eğer, şekeri konuşsaydınız, patatesi konuşsaydınız bir başka bakan, üçüncü bir bakan buna cevap verecekti.

Türkiye'nin problemi bu; yani, yetki dağıtılmış. Yetkinin mutlak surette bir yerde toplanması lazım. Ne olacak bunlar; nasıl olur... Evet, grupları gezdiniz, gruplara bilgi verdiniz, gruplar ikna oldu; ama, ben inanıyorum ki, bu mutabakatı sağlayamazsınız. Neden; işte, söylediğim gibi, iyi niyet mektubunda nüfusumuzun yüzde 42'sinin yahut da yüzde 45'nin istihdam edildiği bir ülkede, tarım bakanının orada sözü yoktur. Biliyorum ki, Tarım Bakanı, buna, mutlaka çırpındılar.

Ha, yarın, ithalatta, ihracatta söz sahibi olabilecek misiniz; hayır, olamazsınız, olmanız mümkün değil; çünkü, Hazine ve Dış Ticaret Müsteşarlığı var, yani, onlar "biz bunu belirleriz" diyorlar.

Şimdi, yeni adım atıyorsunuz, birlikler kuracaksınız; doğru. Peki, şimdi tarım satış kooperatiflerine el atabilecek misiniz? El atamazsınız. Atmadığınız takdirde, Türkiye'nin hangi zeminine giderseniz gidin, pamukçu sizin yakanıza yapışacak, üzümcü yapışacak, şekerpancarı üreticisi öyle, şu öyle, bu öyle...

Şimdi, kalkıp da, Türkiye'de bir Tarım Bakanı şekerpancarı için uygulanan kotayı izah edemiyorsa, bunun bilgisini veremiyorsa, Türkiye'de çok ciddî sıkıntı var demektir. Bu sıkıntının mutlaka aşılması lazım ve mutlaka, bu yetki kargaşasının da düzeltilmesi gerekir.

Şimdi, devlette devamlılık esastır; bu, doğru. Bakınız, 54 üncü hükümet, hayvancılığı geliştirme projesini ortaya koydu. Bu, büyük bir proje. Ondan sonra gelen 55 inci hükümet, 56 ncı hükümet bunu benimsediler; 57 nci hükümet de bunu benimsedi, ufak tefek değişikliklerle gündeme getirdi. Şimdi, ne oluyor, neden uygulayamıyoruz; finansman noksanı var. Sayın Tarım Bakanı "şu kadar para buldum, şu kadar daha bulabilirsem, işte, 30 trilyon daha, ben, bu projeyi uygulayacağım" diyor.

Uygulayamazsınız; çünkü, Türkiye'de hayvancılık bitmiştir, Türkiye'de tarım bitmek üzeredir; yani, gittikçe, ithalatçı duruma düşüyoruz. Bu projeye hiçbir bakanlık engel olamaz. İster Hazine ister Dış Ticaret, kim olursa olsun, bunun kaynağı mutlaka bulunmalıdır, bir yerden kesilmelidir, bir yerlerden kesilmelidir ve buraya aktarılmalıdır. O olmadığı takdirde, siz, Türkiye'de, ne mera ıslahını yapabilirsiniz ne geliştirebilirsiniz ne yem bitkisi ürünlerini geliştirebilirsiniz; bu problemdir. Öyleyse ne yapacaksınız; bu hükümet, bu projenin parasını, bu projenin finansını bulmalıdır. Bulmadığı takdirde, işte, buraya gelir gideriz, konuşuruz; ama, netice; neticeye varamayız, fevkalade yanlış olur.

Geçen de söylemiştim, yine, tekrar ediyorum: Amerika'yı yeniden keşfetmeye lüzum yoktur; madem ki, IMF, böyle bir iyiniyet mektubuyla gübre desteğini, verilen desteklerin tamamını kaldıracaktır; 2000 yılında, eğer başarılı olmazsa 2001 yılında bir başka sisteme gidecektir. Öyleyse, diyorum ki, bütün Avrupa ülkeleri, nasıl ki, işte "FEOGA" dedikleri Fiyat Destekleme Fonunu kurdularsa... Sizin de var; işte, getirdiğiniz yeniden yapılanmada bunu kurmak mecburiyetindesiniz; kurmadığınız ve şu beş ayın içerisinde...

(Mİkrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, toparlarsanız...

Buyurun.

MUSA DEMİRCİ (Devamla) – Beşinci ayda, altıncı ayda, bu, eğer devreye girmezse, yani, bu fonda bir şeyler birikip devreye girmezse, buradan söylüyoruz ki, çiftçilerin hali perişan olacaktır; niye, destekleri kesilecektir. Bunda, efendim, kredileri de destekleyebilirsiniz, gübreyi destekleyebilirsiniz, akaryakıtı destekleyebilirsiniz; aksi takdirde, burada konuşulanlar burada kalır; ama, çiftçilerimiz hiçbir şey yapamaz.

Sayın Bakanımız, biraz önce, Toprak Mahsulleri Ofisinin içine düştüğü durumu burada izah ettiler. Ben, bir defa şunu söylüyorum: Toprak Mahsulleri Ofisi 1997 yılını -eğer, bakarlarsa, yanılmıyorsam- 10 trilyon lira kârla kapatmıştır. Neden zarar etti ondan sonraki yıllar, Sayın Bakan araştırsın. Hatta, şuradan, gruptan, arkadaşlarımızdan birer kişi alsınlar, araştırsınlar tarafsız olarak; görecektir ki, orada yanlış yönetim var, orada bir sıkıntı var. O bakımdan, o sıkıntı giderildiği takdirde, yani, çiftçinin, alınan mahsulleri çok iyi değerlendirildiği takdirde, alınan krediler, hakikaten, yerli yerinde kullanıldığı takdirde... Ben, buradan söylemek istemiyorum, birilerinin, elbette konusuna girmek istemem; sıkıntı olmasın, istemem... O bakımdan, alışverişleri, kredileri, yeniden -tahmin ediyorum ki- gözden geçirmek lazım; aksi takdirde, o ve benzer kuruluşlar sıkıntıya girecektir.

Tabiî, toparlarken şunu söylüyorum: Avrupa Birliğine giderken, ortak tarım politikasında yokuz. Ortak tarım politikasında olmadığımız için... Bakın, Avrupa Birliğine tam üye olan İspanya, Yunanistan, girdikleri zaman, 20 ilâ 40 milyar dolara varan destekler almışlardır, uyumlarını da ona göre yapmışlardır. Şimdi, siz de, uyumlarınızı Bakanlık olarak yaparken... Ancak, bizim, bir an evvel bunu almamız lazım. Yalnız gümrük birliğine girmişiz... Kararlarda olmadığımız için, üçüncü ülke statüsündeyiz ve bundan dolayı fevkalade sıkıntı çekiyoruz; onun için, bunun düzeltilmesi lazım. Yani, onlar bizi zorluyorlar, işte, etimizi alacaksınız, şunu alacaksınız, bunu alacaksınız; aksi takdirde, şu malınızı almam diyebiliyorlar; ama, biz, kararlarda olmadığımız için, etkili herhangi bir şey yapamıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Şener, en azından 20 dakika olmalı...

MUSA DEMİRCİ (Devamla) – Ben, bu kısa açıklamam içerisinde bu bilgileri verdim. Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanına, bu yeniden yapılanma ve tarım politikalarının geliştirilmesi konusunda, bizim, çekincelerimiz olduğu noktalar vardır; ama, olmadığı noktalarda da tam destek vereceğimizi belirtiyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Demirci.

Şimdi, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün burada, belki yüzlerce defa konuşulmuş olan bir konuyu, tarım meselesini tekrar konuşuyoruz ve hiç şüpheniz olmasın ki, ülkemizin en önemli meselesini konuşuyoruz.

Bugün, Türkiye'nin, ekonomik manada problemlerini çözebilmesi, hepimizi büyük bir heyecana sevk eden ve günlerce kamuoyunda tartışılan Avrupa Birliği kapılarının açılabilmesi, sosyal barışın sağlanabilmesi, hepsi, Türkiye'deki tarım meselesinin çözümüne bağlıdır ve tarımın birçok problemi, maalesef, sadece kendisinden kaynaklanmamaktadır. Aynı zamanda, çok önemli bir sosyal problemi tartışıyoruz. Bu bakımdan, "Yeniden Yapılanma ve Tarım Reformu" adı altında, bir kez daha bu Genel Kurulun gündemine böyle bir çalışmanın getirilmiş olmasını memnuniyetle karşılıyorum ve Sayın Bakanı da bu konuda kutluyorum.

Elbette ki, tarımda yeniden yapılanmanın tam zamanıdır; çünkü, dünden bugüne, şu anda tarım, Türkiye'de, döneminin, tarihinin en kötü günlerini yaşamaktadır. Neden; cumhuriyetle birlikte yüzde 85 tarım nüfusu; ama, tarım kesiminin ekonomiden aldığı pay, gayri safî hâsıladan aldığı pay yüzde 50'ler civarında; yani, daha yüksek ve düşe düşe, düşe düşe, bugün -Sayın Bakanın rakamıyla- yüzde 14'lere ve benim birtakım araştırmalarımla yüzde 12'lere düşmüş durumda. Bu, demek ki, Türkiye'de tarım nüfusu azalmazken veya az bir hızla azalırken, tarımın gayri safî yurtiçi hâsıladan aldığı pay süratle düşmektedir.

Sayın Tarım Bakanının verdiği teknik bilgilerin hepsine katılıyorum; çok doğru ve güzel, mukayese edici bilgiler verdiler. Amerika'ya bakın; nüfus yüzde 2,2 ve gayri safî hâsıladan yüzde 2,2'nin aldığı pay yüzde 1,5'ler civarında; aşağı yukarı, nüfusa eşdeğer bir oran, 1'e 1 veya 1'e 0,75. Avrupa Birliğine bakın; aşağı yukarı aynı. Türkiye'ye bakın; nüfus yüzde 45 -çok iyimser ifadeyle, Sayın Bakanın sonradan düzelterek ifade ettiği gibi, yüzde 35 değil; bu, aslında yüzde 40'ların üzerindedir- yüzde 12 gayri safî hâsıladan aldığı pay. O bakımdan, önemli bir problem.

Sayın Bakanın bu temennilerine, bu çırpınışlarına katılıyorum, Doğru Yol Partisi olarak da canı gönülden destekliyoruz; ancak, hükümetin, 1999 yılı itibariyle tarımdaki uygulamalarına baktığımız zaman, bırakın tarımdaki desteklemeyi, çiftçi, hak ettiği, ürününün karşılığını, alınterinin karşılığını zamanında alamamıştır, hâlâ daha bugün, ürününün parasını alamamış olan üreticilerimiz mevcuttur. Maalesef, 2000 yılı, bu konuda parlak görünmüyor. Niye parlak görünmüyor; çünkü, gerek Avrupa Birliğinin dayatması gerekse IMF'nin, Türkiye'den, bu konudaki talepleri doğrultusunda hazırlanan bütçede, 2000 yılında, tarımdaki kredi destekleri, gayri safî hâsılanın yüzde 1,2'sinden, yüzde 0,6'sına düşürülecektir. Daha sonraki yıllarda -2001, 2002 itibariyle- bu oran daha da düşürülecektir. Yine, 2,4 katrilyon lira olan tarımdaki toplam destekleme, 1,2 katrilyon lira civarına düşürülecektir.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, özellikle, bir hususa dikkatlerinizi çekmek istiyorum. Bugün, Avrupa Birliği veya IMF yani Batı tarımla ilgili meselede, sürekli olarak, Türkiye'ye, tarımdaki desteklemelerin azaltılmasını, kaldırılmasını, dolaylı yollarla tarım nüfusunun bu kesimden uzaklaştırılmasını empoze etmektedir. Bu, çok radikal bir karar olabilir, tarım nüfusunun azaltılması hepimizin temennisidir; ancak, çok keskin düşüşler, Türkiye'de sosyal patlamaları da beraberinde getirebilir. Bakın, işte, yine Sayın Bakanın rakamlarıyla, Avrupa Birliğinin 350-360 milyon nüfusu, 7 milyon, tarımda istihdam edilen insan sayısı var. 7 milyona verdiği destek 45-48 milyar ECU. Kişi başına 5 000 dolar civarında. Türkiye'de ise kişi başına 200 dolar civarında ve Türkiye'de, tarımdaki desteklemenin süratli bir şekilde kaldırılmasını sürekli empoze ediyorlar!..

Bakın, başka bir hususu daha söyleyeyim: Amerika da, Avrupa Birliğinin tarımdaki desteklemelerini Avrupa'ya çok görüyor; çünkü, bugün, Avrupa Birliğinin en önemli meselesi, başının en temel ağrısı, temel baş ağrısı, tarımdaki problemlerdir. Mevzuatın çok büyük bir kısmı tarımla ilgilidir ve desteklemeler, Avrupa Birliğini çok fazla uğraştırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tarımın çok temel makro sorunları var. Elbette, bunu hepimiz biliyoruz. İşte, çok parçalı arazi yapısı, işletme sayısının çok oluşu, nüfusun fazla oluşu, bitkisel üretimle hayvansal üretim arasındaki korkunç tenakuz... Bütün gelişmiş ülkelerde, toplam üretimin çok büyük bir kısmı, yüzde 70'leri hayvansal üretimken, Türkiye'de bu oran tam tersinedir; hayvansal üretim yüzde 30'lar, bitkisel üretim yüzde 70'ler civarındadır ve az da olsa, dolaylı da olsa 27 civarındaki bitkisel ürün desteklenirken, hiçbir hayvansal ürüne, bir kuruşluk destek verilmemiştir.

O bakımdan, Sayın Bakanın bu konudaki samimiyetine ve heyecanına aynen katılıyorum; ama, benim, bu hükümetin, böyle köklü bir reform programını başarıya ulaştırabileceği konusunda çok ciddî endişelerim var. Bu, bir kehanet değil; bütün rakamlar; hükümetin, gerek IMF'ye vermiş olduğu mektup gerekse 2000 yılı bütçesi ortadadır.

Şimdi, 2000 yılında pancara yüzde 25 artış vereceksiniz -taahhüt ediliyor, belirtiliyor- buğday fiyatı 92 000 lira olacak. Peki, 1999 yılında, buğday üreticisi, pancar üreticisi memnun mu?.. Rakamlar ortada; 2000 yılı, bu manada, temenni etmiyorum; ama, çok daha büyük sıkıntılarla geçecektir. Bu bakımdan, dikkatlerinizi, özellikle bu konulara çekmek istedim.

Hayvancılık konusunda bir hususu özellikle belirtmek istiyorum. Bugün, Türkiye'de, gerçekten, en büyük darboğazda olan sektör, hayvancılıktır. Avrupa'yla mukayase edildiğimiz zaman, Avrupa'da verim yüksek -Sayın Bakan da ifade etti, Türk tarımının bir numaralı problemlerinden birisi de verim düşüklüğüdür- maliyet düşük, Türkiye'de durum tamamen tersidir. Türkiye'de bu temel meseleyi halletmeden Avrupa Birliğiyle yarıştırmaya kalkmak, son derece yanlıştır; bu, tarım adına intihardır. Böyle bir iddiayı taşıyan bir kişinin olduğunu da zannetmiyorum; ama, görünen o ki, Avrupa Birliği, bizdeki tarım nüfusu tarımdan uzaklaşmadığı müddetçe, kapılarını bize açmayacaktır. Mantıken de haklı görünüyorlar; çünkü, 7 milyon, 10 milyon insanla uğraşamayan, en büyük desteği oraya ayıran Avrupa Birliği, bütün sosyal taahhütlerinizi yerine getirseniz bile, demokratikleşme konusunda, insan hakları konusunda her türlü adımı -onlar istediği için değil, Türk Milleti için gerekli olduğundan- atsanız dahi, Avrupa Birliğine girişin önündeki en temel engel, Türkiye'deki tarım meselesidir. Bunu çözme konusunda, hükümetin, tam bir irade ortaya koyması gerekir; ama, böyle bir iradenin konulabildiği konusunda ciddî olarak endişelerim var; çünkü, Hazinenin, Maliyenin, diğer birimlerin nasıl düşündüğü, meseleye nasıl baktığı bellidir. Biz, gruplar olarak, Sayın Tarım Bakanına da, bu konuda, bu muhkem programın gerçekleşmesi konusunda azamî desteği vereceğiz; ama, oluşturulacak fonun, sadece kâğıt üzerinde kalacağından endişe ediyorum. Zira, 5 katrilyon civarında kaynak gerekli, 3 katrilyon civarında kaynak gerekli. Nereden bulacaksınız; 2000 yılı bütçesi meydanda, 2000 ödeneği de meydanda!..

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın efendim.

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Bir yerden bulacağız.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – İnşallah, temennimiz o.

Yani, burada, kanayan bir yara var. Hasta, gerçekten, ameliyat masasında; onu, kurtarmak zorundayız; ama, radikal tedbir alıyoruz diye yaraya neşter vuruyoruz diye bu işin biraz dozunu artırırsak, o ameliyat masasından bu hastayı kaldıramayız.

Türkiye'de tarım nüfusunun azaltılması, yüzde 5'lere, yüzde 10'lara düşmesi temennimiz; ama, bu, yavaş yavaş, gerçek bir devlet politikası olarak, uzun bir vadeye yayılarak yapılmalıdır. Tarımdaki bu yüzde 40'lık nüfusa, siz, total işsiz insan olarak da bakabilirsiniz; çünkü, gelirine baktığınız zaman, sadece, o sektörde istihdam ediliyor görünmektedir. O bakımdan, bu meselenin tarım meselesi olarak ele alınmasının da yanlış olduğu kanaatindeyim ve hükümetin diğer bakanlıklarının, diğer kuruluşlarının konuya aynı hassasiyeti göstermeleri gerekmektedir.

Türkiye'de tarımın patronunun Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olmadığını, defalarca, bu Yüce Mecliste ifade ettim; dört yıldan beri, her bütçe konuşmasında ifade ettim. Bu yeni düzenlemede, kurulan kurulda yeni birtakım bürokratik çalışmaların yapılmış olması bizi aldatmasın. Tarımda, tarımcılar eliyle ve bu konuda uzman kişilerin karar vereceği ve meseleye sağlıklı yaklaşılacak siyaseti, bu manada, bir vitrin süsü gibi değerlendirmeden, gerçek adımların atılacağı bir çalışmanın olmasını temenni ediyorum ve bu konuda, gruplara verilmesi gereken bilgilere de, muhakkak surette, gruplarımız tarafından gereken hassasiyet gösterilecektir; çünkü, bu, ülkemizin çok temel bir meselesidir.

Yüce heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ertugay.

Şimdi, söz sırası, grubu bulunmayan arkadaşlarımıza aittir.

Bağımsız, Hakkâri Milletvekili Sayın Evliya Parlak, buyurun efendim. (Alkışlar)

Önemli bir konuyu konuşuyoruz efendim, hem tarım reformunu hem de biraz evvel, bu ayın enflasyon rakamları açıklanmış... (FP sıralarından "ne kadar" sesleri)

Söylemeyeyim; üzülürsünüz... 4,9; 5,9...

Buyurun Sayın Parlak.

EVLİYA PARLAK (Hakkâri) –Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlarım.

Ben de, Türkiye'de uygulanmak istenilen ve ülkemizi, Avrupa Birliğine eşdüzeyde bir ülke haline getirecek olan tarım politikasına ilişkin ve tarım açısından bölgeme ait bazı sorunları dile getirmek üzere huzurunuza çıkmış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, Tarım Bakanlığı bütçesi görüşülürken Sayın Bakanımıza arz ettiğimiz, özellikle sınır ticareti çerçevesi içerisinde, ülkemizin ilçelerine, köylerine giren hayvanların telef olmadan diğer illere sevkıyatına imkân verdikleri için, bölge halkı adına, Yüce Heyetinizin huzurunda kendilerine teşekkür etmek istiyorum.

Sınır ticareti içerisindeki hayvan akımının arz ve talepten kaynaklandığı herkesçe bilinmektedir. 1970'li yıllarda doğu ve güneydoğuda hizmet yapan ve yaşayan insanların hepsi bilir, sınırlarımızda askerlerimiz -terör de yoktu o zaman Allah'a şükür- hayvan kaçakçılığını men etmekle uğraşırdı; yani, ülkemizde, bölgede o kadar çok hayvancılık vardı ki, hayvan, İran'a, Irak'a, Suriye'ye kaçak gönderiliyordu; ama, son yıllarda, terörle birlikte, köylü kalmadığı için, hayvancılık ölmüş ve tarım da yok olmuştur. Zaten, doğu ve güneydoğu, genelde, coğrafî yapı itibariyle tarıma pek elverişli değil. Tarım dediğiniz zaman hayvancılık aklımıza gelmektedir. Onun için, Sayın Bakanımızdan bir istirhamımız olacak.

Bu arz ve talebi dikkate alarak -ki, ben, samimiyetle söylüyorum, bazı ilçelerde, mecbur kalsanız, ilaç niyetine et bulamıyorsunuz- eğer imkânı varsa, sınır ticareti yapılan kapılarda mümkün olan her türlü tedbiri aldıktan sonra, kısmî bir ticarete imkân vermekte yarar olduğunu yüksek bilgilerinize sunmak istiyorum.

O halde, bu bölgede terör bittiğine göre -her gün aynı şeyi vurguluyoruz- köylümüz, halkımız, köyüne, mezrasına dönmek istiyor.

Sayın Bakanım, özellikle zatıâlinize şunu arz etmek istiyorum: Size "köylü bakanı" demek mecburiyetindeyim ve sizin göreviniz, bu, köye dönüş projesinde lokomotif görevi yapmaktır, hükümet içerisinde. Hükümetin programında olan bu proje, maalesef, 1999 yılında bir arpa boyu yol almamıştır.

Bizim önerimiz şudur: Köyüne dönmek isteyen köylüye, ekonomik olarak destekleri kolaylaştıralım. Bunların başında, ihaleli yapımları bırakalım, köylü, kendi köyünde, kendi yaşamına... Affedersiniz, ahırı, samanlığı dahil bir toprak damlı evi nasıl yapabilir; malzemesini verelim, parasını verelim, bu şekilde göndermeye çalışalım. Yani, 7-8 milyara mal edeceğiniz bir konut yerine, köylüye3-4 milyar verseniz veya malzemesini verseniz, köylü, evini çok daha kolay yapar, daha huzurlu bir yaşama kavuşur. Bu konuyu da bilginize sunmak istiyorum. Hükümet olarak böyle bir inceleme yapmakta fayda var. Biz ne yapıyoruz; plana alıyoruz, ödenek bulacağız, ihale edeceğiz... Tabiî ki, bunlar, biraz daha yüksek maliyetlere mal olmaktadır. Olan, dönmek isteyen, işsiz güçsüz, kenarda köşede perişan olan köylüye olmaktadır. Onun için, bu konuda, bu şekilde bir tedbir düşünülürse, köylümüzün, kısa sürede köyüne dönmesi mümkün kılınacaktır.

Sayın Bakanım, bölgede hayvancılığı desteklemenin yanında, özellikle küçük ilçelerde, kaymakamlar, bu konuya kafayı takıyorlar, ben bunları nasıl üretici hale getiririm diye; seracılık, tavukçuluk ve benzeri ufak çapta, maliyeti de çok yüksek olmayan birtakım projeler üretiyorlar; ama, bunlar için bile kaynak bulamıyorlar, hatta, bize de dert yanıyorlar, yardımcı olmamızı istiyorlar. Sayın Bakanım, bu konularda, özellikle, Yardımlaşma Fonundan mı olur, Bakanlığımızın imkânlarından mı olur, Acil Destek Fonundan mı olur, yardımlarınızı beklediğimizi vurgulamak istiyorum.

Tabiî ki, bu bir eğitim meselesidir aynı zamanda. Elemanın yetersizliği bir gerçektir, teknik eleman yetersiz orada. Bunları mutlaka telafi etmek mecburiyetindeyiz. Bazı ilçelerde tarım ilçe müdürlükleri var, ellerindeki iş makineleri veya araçlar veyahut da jipler, belki ekonomik ömrürlerini doldurmuş noktadadır. Onun için, bölgeye, özel bir uygulama veya çaba göstermeniz gerekir; gösterdiğinizden de şüphe duymuyorum; ancak, tekrar vurgulamakta fayda görüyorum...

BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.

EVLİYA PARLAK (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Demin zatıâlinizin vurguladığı tarımı yeniden yapılandırma konusu, bölgeyi pek etkilememektedir; çünkü, bölgede destek alımlarına tabi bir üretim söz konusu değildir.

Yaylaların açılması mecburidir. Yaylaları açma konusunda, zatıâliniz, dün bir konuşmaya cevap verdiniz. Bizim açımızdan tespitler yapıyoruz. İstirhamım, güvenlik birimlerinin yardımıyla da bunu çözelim ve köylümüzün bu yaylalardan yararlanmasına imkân tanıyalım; ki, hayvancılık yeniden yeşersin ve kaçakçılık konusu tersine dönsün; yani, hayvan kaçakçılığı, Türkiye'den İran'a, Irak'a, başka ülkelere olsun.

Yüce Meclisi saygıyla selamlar, teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Parlak.

Efendim, İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz verme işlemi bitti; ama, 60 ıncı maddeye göre iki sayın üyemize söz vereceğim.

Sayın Turhan Güven?.. Yok.

Sayın Mükerrem Levent, buyurun efendim...

Yerinizden söz hakkı veriyorum efendim...

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – İzin verin de kürsüden konuşsun Sayın Başkan...

BAŞKAN – Olmaz efendim, 60 ıncı maddeye göre söz veriyorum, istirham ederim... Yerinizden buyurun efendim.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Sayın Başkanım, bugüne kadar, kürsüde, 5 sayfanın 2 sayfasını okuyarak indim. Müsamahanıza sığınarak, benim, burada, tarım politikaları...

BAŞKAN – Efendim, biraz geriden konuşursanız sesiniz çıkacak. Mikrofona yaklaştıkça ses gidiyor; bu sistem, ters bir sistem.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Türkiye'deki tarım politikaları, bizim buradan işaret ettiklerimizle... Biz, buradan, bir milletvekili olarak, ülkenin bu politikalarının düzeltilmesine işaret edeceksek, elbette, buradan da konuşmam gerekiyor, kürsüden de konuşmam gerekiyor. Eğer, -müsamahanıza sığınarak- bana kürsüden bir 5 dakika konuşma hakkı verirseniz...

BAŞKAN – Efendim, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bir İçtüzüğü var. İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre, Sayın Bakan, çok önemli bir konuda, tarım reformu konusunda söz talebinde bulundu. İçtüzük de çok açık. 59 uncu maddeyi okuyorum:

"Meclis Genel Kuruluna duyurulmasında zaruret görülen olağanüstü acele hallerde beşer dakikayı geçmemek üzere, Başkanın takdiriyle en çok üç kişiye gündem dışı söz verilebilir. Hükümet bu konuşmalara cevap verebilir.

Hükümet, olağanüstü acele hallerde gündemdışı söz isterse, Başkan, bu istemi yerine getirir. -Getirebilir değil, getirir- Hükümetin açıklamasından sonra, siyasî parti grupları birer defa ve onar dakikayı aşmamak üzere, konuşma hakkına sahiptirler. Grubu bulunmayan milletvekillerinden birine de beş dakikayı geçmemek üzere söz verilir."

Şimdi, tüzüğün ihlalini yapmayalım; ama, ben, böylesine önemli bir konuda, 60 ıncı maddenin bana verdiği imkân nispetinde, yerinizden söz verdim. Maksat, yüzde 48'i tarımla uğraşan Türk nüfusunun sorunlarına çare bulmak.

Siz de lütfedeceksiniz...

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Biz de buradan, Sayın Bakana desteklerimizle birlikte, Türkiye'deki tarım politikalarının hedeflerinin bir an önce yerine varabilmesi için katkılarda bulunmak istiyoruz.

Şu anda, ben, neredeyse intihar edebilecek duruma gelmiş patates üreticisi köylülerin Ziraat Bankasına olan borçları yüzünden, TEK'e olan borçları yüzünden ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçları yüzünden, bu Meclise girmeyi hak etmiyorum ve dolayısıyla, Genel Kuruldan da çıkıp gitmek istiyorum...

BAŞKAN – Lütfen efendim.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Ben, buna, bugüne kadar çare bekledim ve çare bulmak istiyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Levent, bendeniz, size bu imkânı, patates üreticilerinin fakrü zaruret içerisinde olduğunu bizatihi bildiğim için -bendeniz de çiftçiyim malumunuz, zürrayım- verdim.

Yerinizden, üreticinin dertlerini ifade buyursanız... 5 dakikanız geçti. Lütfen oradan konuşun. İstirham ederim. Tüzüğü ihlal edemem.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın başkan, yerinden izah edilecek bir konu değil.

BAŞKAN – Efendim, ama, burası Meclis... İstirham ederim...

Siz, çok önemli bir bakanlıkta bulunmuş bir bürokratsınız üstat... Memleket, tüzükle, kanunla, anayasayla idare edilir.

MURAT AKIN (Aksaray) – Tüzüğü biz yapıyoruz... Müsaade edin, kürsüden konuşsun.

BAŞKAN – Efendim, tatlı tatlı, çok önemli bir meseleyi müzakere ediyoruz. Burada, bir Tarım eski Bakanı çıktı, çok önemli şeyler söyledi. Doğru Yol Partisinden Tarım Komisyonu eski Başkanı çıktı, çok önemli şeyler söyledi. Diğer arkadaşlarımız da öyle. Ziraat Odası Başkanlığı yapmış bir arkadaşımız önemli şeyler söyledi. Şimdi, ilk defa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, televizyonların önünde bir reform tartışılıyor. Onun için, müsaade buyurun, ben idare edeyim bu Meclisi.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Sayın Başkanım, himmetinize sığınarak, özellikle Niğde'de, patates üretilen topraklarda, onbeş yıl içerisinde, bilinçsiz gübre kullanımıyla, dekar başına yüzde 45 ürün kaybı olmuş ve topraklar çoraklaşmaya başlamıştır. Üstüne üstlük, bu seneki üretimi 4,5 milyon tonu bulan patatesin üçte 2'sini Niğde ve Nevşehir üretmekte olup, maliyeti 39 000 lira olan patatesin ihracatının olmaması, yurtiçi tüketiminin yeterli düzeye gelmemesi nedeniyle, talep, beklenen düzeyde olmamıştır, köylünün patatesi ambarlarda kalmıştır. Köylü, ürününü satamadığından, Ziraat Bankasına ve tarım kredi kooperatiflerine olan borçlarını ödeyebilecek durumda değildir. Bu borçlar derhal ertelenmeli, ambardaki patatese çare bulunmalıdır.

Niğde İli dahilindeki yeraltı sularında da çekilme vardır ve önümüzdeki dönemde, enerji potansiyelinde, enerji maliyetlerinin yüksek olması, maliyetleri düşürmemektedir. Niğde İlinde, sulama kooperatifleri dışında, münferit yeraltı sularından faydalanan bu milletin TEK'e olan borçlarının da, hiç olmazsa, ertelenmesi, acilen gerekmektedir. Bu sorunların çözümünü Niğdeli ve Niğde köylüsü bulamadığı müddetçe, artık, Türkiye ekonomisine katkıda bulunabilecek, oy verebilecek köylüyü de, bir zaman, bulamayacağız.

Teşekkür ediyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Levent, ben teşekkür ederim.

Bu arada, Divan Üyesi olduğu için Sayın Mehmet Elkatmış'a söz veremiyorum; kendileri beni aracı kıldılar; Mehmet Elkatmış Bey, Nevşehir Milletvekili olarak, zatıâlilerinizin konuşmasına aynıyla iştirak ettiğini ifade ediyorlar efendim.

AYVAZ GÖKDEMİR (Erzurum) – Radyo istek programına döndü!..

BAŞKAN – Bugün tarım günü; hiç üzülmeyin; suratınız gülsün Sayın Levent; millet adına yapıyorsunuz; milletvekilleri küsmez.

MÜKERREM LEVENT (Niğde) – Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Sayın Güven gelmedi mi? Yok.

Sayın Kocabatmaz; buyurun efendim.

MEHMET KOCABATMAZ (Denizli) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanımızın son üçbuçuk dört aydır gösterdikleri büyük performans ve yeniden yapılanma konusundaki değerli bilgileri için çok teşekkür ediyorum.

Benim, Sayın Kurulumuza sunacağım önemli konu şudur: 1950'li yıllarda, makineleşmenin ülkeye girmesiyle, tarımın makineleşeceği zannedilerek mevcut meraların yok edilmesi ve bugünkü kolaycı tarım politikasıyla, ülkemizde, Sayın Bakanımın da dediği gibi, özellikle 1980'li yıllardan sonra, hayvancılık, yok denecek kadar, az desteklenmiştir. Onun içindir ki, ben, Sayın Bakanımın dikkatini çekecek birkaç hususu önermek istiyorum efendim.

Özellikle, bugün, ülkemizde işsizlik 10 milyon kişiye ulaşmış. Eğer, alacağımız çok önemli tedbirlerle ve kısa vadede... Bu ülkede, sanayileşmeyelim demiyoruz. Evet, sanayileşeceğiz ve Sayın Bakanımın verdiği örnekler doğrultusunda, bizde de, tarım kesimindeki nüfus belirli oranlara mutlaka düşmeli; ama, bugün, ülkemizdeki sanayileşme için yapılan yatırımın değeri şudur: 1 milyon insanımızın iş bulması için, iş bulabilmesi için 65 milyar dolara gerek vardır, 10 milyon insan için 650 milyar dolar gereklidir Sayın Bakanım; ama, bugünkü tedbirlerle, 6 yıl gibi bir sürede, hayvancılıkta sunî tohumlamaya ağırlık verir, yem bitkilerine ağırlık verirsek, bir sefer yapılan bu yatırımla, 6 yıl gibi bir zaman içerisinde 10 milyon insanımıza iş bulduğumuz gibi, hayvancılık sektöründe endüstrileşme ve sanayileşmede de büyük yol alırız diye düşünüyorum. Avrupa ülkelerinde, Hollanda'da yüzde 26'dır bu oran, endüstrileşme; Brezilya'da yüzde 50, Amerika Birleşik Devletlerinde yüzde 23'tür bu kesimden geçimini sağlayan insanlar. Ben, bu örneği verme ihtiyacını hissettim. Zira, elimizi çabuk tutmazsak, beslenme problemimiz de had boyutlara ulaşacaktır.

Ben, özellikle, Sayın Bakanıma, sunî tohumlamanın en kısa zamanda organize edilmesi sonucunda, mevcut kültür ırkı hayvanlarımızın, altı yıl gibi bir zamanda iki katına çıkarılacağı taahhüdünde bulunuyorum. Yani, bunun hesapları yapılmıştır.

Söz verdiğiniz için çok teşekkür ediyorum efendim .

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim Sayın Kocabatmaz.

Sayın Nidai Seven, buyurun efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanıma şu soruları tevdi etmek istiyorum...

BAŞKAN – Hayır. Biliyorsunuz, İçtüzüğümüzde böyle bir şey yok. Zatıâlileriniz...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Evet, pardon; şu konuyla ilgili görüş bildirmek istiyorum.

BAŞKAN – Evet, tamam.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Şimdi, Sayın Bakanım, Ağrı, gerçekten, geçim kaynağını, hayvancılık ve tarımla yapmaktadır. 1973'lerdeki hayvan ve bitki, ziraî aletler konusundaki değerlendirmeler, Ağrı'nın insanını geçindirebiliyordu; fakat, gerek terör belası gerekse hükümetlerin yanlış politikaları neticesi, Ağrı'da, şu anda hayvancılık ve tarım, en son haddini, sıkıntısını yaşamaktadır. Yaylalar boş, meralar boş. Köylü, vatandaş perişan; Ziraat Bankası kredileriyle, borçlarıyla karşı karşıya gelmiş ve büyük sıkıntılar içerisindedirler.

Şimdi, geçim kaynağı olan hayvancılık, daha doğrusu -tarım, hayvancılığı da içine alıyor- tarım konusunda Ağrı'nın bir il olarak ele alınıp, kırsal kalkınma planı içerisinde değerlendirilmesi gerektiği konusunda, bölge milletvekili olarak tespitlerim mevcuttur.

Bir de, yine, geçim kaynağı olan hayvancılık konusunda, Ağrı'da, bir hayvan borsasının kurulması zaruridir. Yani, nasıl ki, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, İstanbul'un ekonomideki barometresi ise, Ağrı'nın da hayvan pazarı, Ağrı halkının ekonomideki, geçim kaynağındaki barometresi olacaktır.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Seven.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Hemen toparlıyorum efendim.

Sayın Bakanım, bir de, uzun zamandır Doğu ve Güneydoğu Anadolu'ya kaçak hayvan getiriliyordu; siz, bu konuda, gerçekten, güzel tedbirler aldınız. Bu konuda sizlere teşekkür ediyorum; ancak, mademki bir reform yapıyorsunuz, TİGEM, TAGEM ve bunun gibi kuruluşların, bana göre, kamu iktisadî teşebbüsü gibi değerlendirilmemesi gerekir; çünkü, bunlar, nihayetinde, çiftçiye hizmet verecek birimlerdir. Bu konuyu reform çerçevesi içerisinde düşünmenizde fayda vardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Akın, buyurun.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, Aksaray, bilindiği üzere, Konya Ovası içerisinde... Konya ile Aksaray arası 140 kilometre olup, Konya Ovası diye tabir edilen kısmın büyük bir kısmı Aksaray'a aittir. İlkokul 5 inci sınıf dahil, orta ve lisede ekonomik coğrafyada "Türkiye'nin hububat ambarı neresidir" denildiğinde "Konya Ovası" denilirdi. Ne yazık ki, son üç dört yıl içerisinde uygulanan tarım politikasıyla, Aksaray dahil, Konya, hububat ambarı olmaktan çıkmış, bir kıtlık ambarı halini almıştır. Bilhassa yeni tarım politikasında bu hususun değerlendirilerek, Konya Ovasının... Çok verimli olan Konya Ovası, ülke ekonomisine büyük katkı sağlamaktadır. Bilhassa, istihdamı oluşturmakta da tarım arazileri, tarım arazisindeki çalışmalar büyük katkı sağlamaktadır.

Sayın Başkan, ikinci bir husus, Aksaray, Nevşehir, Kırşehir, Konya dahil, hayvancılıkta ileri olan yörelerdir. Bilhassa buralarda, normal pazarın dışında, ayrıca bir de hayvan pazarı kurulurdu. Son zamanlarda, hayvancılıkta buralar öyle bir sıkıntı çekti ki, hayvan pazarı kurulamaz oldu. Şimdi, buralarda, bilhassa hayvancılığın, insan sıhhati yönünden de, beslenmesi yönünden de ayrı bir katkısı vardır. Buradaki hayvanlar, "kekik otu" diye tabir edilen yaban otuyla yetişmektedir, beslenmektedir; ki, bu da, insan için çok faydalı olmaktadır; ama, uygulanan tarım politikası, maalesef, hayvancılığa da büyük zarar vermiştir.

Sayın Bakanım, son, bu politikayı oluştururken, Konya Ovası, Aksaray Ovası, Kırşehir ve Nevşehir dahil, buraların toplu halde değerlendirilip ekonomiye müspet katkılarının sağlanmasını rica ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ayrıca da, Sayın Şener, gözleriyle tenkit ediyor; haklısınız, böyle bir uygulama yok.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır, söylemeyin efendim. Sizin söyleyeceğinizi, müsaade edin, ben söyleyeyim.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Peki Sayın Başkan; söylemiyorum.

BAŞKAN – 59 uncu maddeyi de deldik, 60 ıncı maddeye göre her gruptan bir arkadaşımıza söz verdik, iş uzamaya başladı. Müsamahanın da bir derecesi var efendim ve affedersiniz, bu, Türkiye'nin tarım reformu. Konyası, Hatayı, Edirnesi, Ağrısı, Karsı, hepsini, tümünü, Sayın Bakan ifade ediyor. Onun için, işi, yöresel ve kişisel şekle dökmemenizi rica ediyorum. 59 uncu maddeye göre..

Sayın Bakana çok teşekkür ediyorum.

Şimdi, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

Yine tarım... Bugün tarım günü. Sayın Bakan da, bu vesileyle cevap vermiş olacak.

Gündeme geçmeden evvel üç arkadaşıma söz vereceğim dedim; ama, evvela kendime söz veriyorum.

Sayın Bakandan rica ettim -hükümette müteselsiliyet var- cep telefonları meselesini; hiç cevap vermedi. Salonumuzda üç sayın bakan daha var. Hiç olmazsa, bu milletin ıstırabını, Maliye Bakanına ulaştırsınlar ve bu zabıtları alıp, milletin adına dile getirdiğimiz bu konuda da bize yardımcı olsunlar; çünkü, iletişimi yaygınlaştıran, hepimizin işini kolaylaştıran bu çağdaş gelişimi, sinirleri bozucu ve pişmanlık haline getirmeden çözmemiz lazım geldiğine inanıyorum. Bu garip cep gasbına engel olmak, vatandaşın sıkıntısına çözüm bulmak, yine, bu kürsüde ettiğimiz yemine sadık kalarak, bizim vazifemiz efendim.

Teşekkür ediyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, bununla ilgili yazılı cevap verilecek.

BAŞKAN – Yazılı değil, sözlü verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Cep telefonuyla ilgili yazılı cevap verilecek.

BAŞKAN – Kim verecek efendim?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Ulaştırma Bakanı...

BAŞKAN – Ulaştırma Bakanı değil, Maliye Bakanı...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Yazılı...

BAŞKAN – Yazılı biraz uzar efendim. Bendeniz de o sıralardan geldiğim için... Millet, şimdi, acil, kendisine çözüm bekliyor; bu gasptan kurtulmak istiyor efendim. Yazılı değil, istirham edeceğim...

Gündemdışı ilk söz, ekolojik tarım hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Yücel Erdener'e aittir.

Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Koç Üniversitesi nedeniyle ağaçlar kesilirken, bu ekoloji meselesinden bahsetmediniz.

BAŞKAN – Geldik oraya... Tamam...

YÜCEL ERDENER (İstanbul) – Onun cevabını burada, bu konuda değil, sizinle dışarıda konuşuruz.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

2. – İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in, ekolojik tarıma ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

YÜCEL ERDENER (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarımda kullanılan kimyasal gübre ve ilaçların insan sağlığını tehdit eder boyutlara ulaşması ve buna karşın hızla yayılan çevre bilinci, dünyayı ekolojik tarıma yöneltti. Dünya, bugün, bir yandan çevre kirliliğinin yarattığı sorunlarla savaşırken, diğer yandan da iklim değişikliği ve buna bağlı olarak çölleşmeye karşı uluslararası sözleşmeler ve yaptırımlar peşinde koşuyor. Özellikle Avrupa'da ekili olan organik gıda ticareti, dünyada yeni bir sektör olarak ortaya çıktı ve gün geçtikçe, giderek, pazardaki payını artırdı.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; gelişmiş ülkelerde giderek yaygınlaşan ekolojik tarım uygulaması, Türkiye'de de başlatıldı. Dünyada ve ülkemizde, tarımda kimyasal ilaçların, bilinçsizce ve dikkatsizce kullanımının, tarım topraklarının kirlenmesine, doğal çevrenin bozulmasına yol açmasının yanı sıra insan sağlığını da tehlikeye attığı, artık, bilinen bir gerçektir. Bu nedenle, ülkesel boyutta, kısa, orta ve uzun vadeli plan ve projeler yapılarak, bir seçenek değil, bir gereklilik olan ekolojik tarımın ülkemizde ulaşması gereken konuma ve düzeye getirilmesi biz tarımcıların ana hedefi olmalıdır.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ekolojik tarım, kesinlikle, ekim ya da dikimden sonra, hiçbir uygulama yapmadan, ürünün kendi haline bırakılması değil, geleceğin gereksinimlerine yönelik görüşlere dayanan, dikkat, bilgi, teknoloji ve özveriyle sürdürülebilir tarımın hedeflendiği, bizden sonraki nesillerin de aynı topraklarda üretim yapmalarına olanak sağlayan bir tarım biçimidir.

Ekolojik tarım, var olan tarımsal yöntemlere alternatif olabilecek, çevre kirliliğinin azalmasında önemli ölçüde katkısı olan, tarımsal kirliliği önleyen, insanlar üzerinde kimyasalların olumsuz etkilerini ortadan kaldırabilecek bir tarım yöntemidir.

Ekolojik tarım, ekolojik sistemde hatalı uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemleri içermektedir. Bu tarım yönteminde esas olan, sentetik kimyasal ilaçlar ve gübrelerin kullanımının yasak olmasıdır. Organik ve yeşil gübreleme uygulamalarını, toprağın korunmasını, bitkinin direncini artırmayı öneren, üretimde miktar artışı kadar ürünün kalitesinin de yükselmesini amaçlayan bir üretim şeklidir. Kısacası, ekolojik tarım için, dünyamız ve bu dünyada yaşayan her canlı için bir soluk alış ve sağlıklı yaşamın ta kendisidir diyebiliriz.

Hiçbir kimyasal madde kullanılmadan geleneksel yöntemlerle üretilmiş, o hep özlediğimiz mis kokulu domatesler, sudan çok özün egemen olduğu fasulyeler, patlıcanlar ve daha nice sebzelerin ve güneşte kurutulmuş harika meyvelerin, bu yöntem sayesinde insanların kaçan ağız tadını yeniden yerine getireceği ise, kuşkusuz doğrudur.

Kimyasal gübre, içinde bulundurduğu hormon ve ağır metaller nedeniyle, hem insan sağlığı hem de doğa açısından tehlikeliyken; biyolojik gübre, verimi artırmasının yanı sıra, insanın yiyebileceği derecede sağlıklı_ Sorun, kimyasal gübreye sübvansiyon uygulanırken, organik gübrede sübvansiyon olmaması; bu nedenle de, organik gübre fiyatlarının, kimyasal gübreye oranla pahalı olması.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; doğal dengeyi ve insan sağlığını bozan tarımsal uygulamalar sonucu, yapılan araştırmalarla, bilim çevreleri ve sivil toplum örgütlerinin baskısıyla, 1979 yılından itibaren DDT grubu pestisitlerin kullanımı, Amerika Birleşik Devletlerinden başlayarak tüm dünyada yasaklanmıştır.

Ülkemizde, ekolojik tarım uygulamalarına, ithalatçı firmaların istekleri doğrultusunda, ihracata yönelik olarak başlanmış, 1991 yılından sonra, Avrupa Topluluğunun bu konudaki yönetmeliği doğrultusunda devam edilmiş ve 1994 yılında, bitkisel ve hayvansal ürünlerin ekolojik metotlarla üretilmesine ilişkin yönetmelik yürürlüğe girmiştir. Bu yönetmelikle, üretimin kuralları belirlenmiş ve yasal sorumluluklar Tarım ve Köyişleri Bakanlığına verilmiştir; ancak, buradaki en büyük sorun, yönetmeliğin bir kanuna dayanmamasıdır. İvedilikle, tarımsal ürünlerin ekolojik metotlarla üretilmesine ilişkin kanunun çıkarılması gerekmektedir.

Ülkemizde ekolojik tarım aktivitelerinin kontrol ve sertifikasyon işlemleri, söz konusu yönetmelik gereği, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yetki almış özel kuruluşlarca yapılmaktadır. İnsan sağlığına değer veren, saygı gösteren, biyolojik tarım projeleri üreten firmalarla yurt içinde ve yurt dışında yapılacak ticarî ve teknik işbirliği desteklenmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim.

YÜCEL ERDENER (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye'nin, tarım politikasını gözden geçirmesi gereği kaçınılmazdır. Tarıma yeni açılan sahalar planlanırken, ekolojik tarım, kesinlikle tarım deseni içerisinde yer almalıdır. Bugün, ülkemizde, sertifikalı organik tarım yapan üretici sayısı yaklaşık 10 000'e, ekiliş alanı ise 30 000 hektara ulaşmıştır; ancak, ne yazık ki, bu tarım biçiminin gelişmesi için henüz herhangi bir teşvik uygulanmamaktadır. Ekolojik tarım üreticileri için özel kredi sistemleri yoktur. Aslında, bu konuda düzenlenecek olan eğitici aktivitelerin, bilgi alışverişini sağlayacak sempozyumların yararı da yadsınamaz bir gerçektir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bu konuda düzenlediği aktivitelerle, konuya gerçekten duyarlı davranmaktadır. Konunun iyi bir eğitimle desteklenmesi durumunda, gelişmenin daha sağlıklı olacağı ise kaçınılmazdır. Örneğin, bu eğitime en fazla ihtiyaç duyulan yöre GAP bölgesidir. Burada, üretim miktarında en fazla artış beklenen ürün ise pamuktur. Tüm dünyada ise, ekolojik pamuktan yapılmış ürünlere olan talep giderek artmaktadır.

Türkiye, 2000'li yıllarda ekolojik tarım alanında büyük atılımlar yapmalı ve hükümetimiz de geleceğin gözde sektörü olan bu konuda gereken özeni göstermelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YÜCEL ERDENER (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – 7 dakika oldu, bir toparlayın rica edeceğim.

YÜCEL ERDENER (Devamla) – Ülkemiz topraklarında, kıracında, tabanında, yamacında tarımcının emeği ve alınteriyle yoğrularak sulanmış geleceğin gözde ürünlerini elde etmek, gelişmesinin daha sağlıklı biçimde kontrol altında olmasını sağlamak dileğiyle, kaçan ağız tadını bize tekrar sunacak üreticilerimize teşekkür eder, saygılarımı sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Erdener.

Gündemdışı ikinci söz, 2000 yılında tarım konusunda söz isteyen Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım'a aittir.

Buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır. Zaten, sizden sonra da Sayın Tarım Bakanı cevap verecek. Öyle mi Sayın Bakanım?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Evet.

3. – Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın, 2000 yılında tarımın durumuna ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in cevabı

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizde 2000 yılında tarımın durumu ve sorunları hakkında gündemdışı söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan evvel, Yüce Heyetinizi ve bizi izleyen aziz milletimizi şahsım ve partim adına saygıyla selamlıyorum.

Türk Milletinin yaşamında tarımsal üretimin ne büyük bir önem taşıdığı herkesçe bilinen bir gerçektir. Beslenmemizde, giyinmemizde, dış ticaretimizde ve günlük yaşamımızda pek çok konuda tarımla karşılaşırız. Türkiye bir zamanlar tarımsal üretimi kendine yeterli bir ülkeyken, bugün, tarımsal ürün ithalatına ödediğimiz bedel her geçen yıl daha da artmaktadır. İnsan yaşamında ve ülkenin ekonomisinde çok önemli bir yeri olan Türk tarımının bugünkü durumu nedir sorusu karşımıza çıkmaktadır.

Değerli milletvekilleri, daha evvelki konuşmalarımda, 1999 yılının tarım için, çiftçi için kötü bir yıl olduğunu, 2000 yılında iyi olması gerektiğini, bunun, el emeği, alınteriyle geçinen Türk çiftçisinin hakkı olduğunu söylemiştim; ama, maalesef, 2000 yılının da hem tarım, esnaf ve sanayici ve hem de tüm ülke için daha zor ve sıkıntılı bir yıl olacağı açıkça görülmektedir.

Bakınız, 1999 yılı pancar mahsulünün kasım ayında sökümü bittiği halde, hâlâ söküm avansı verilmemiştir; yani, pancar çiftçisi de, hububat çiftçisi gibi perişan olmuştur. Takdir edersiniz ki, şubat ayına girdik... Pancar çiftçisi ile Şeker Şirketi arasında ekim sözleşmesi yapılır. Bu sözleşmeye göre, 30 Nisan gününe kadar pancar bedelleri ödenir; ödenmezse, geçen yıl olduğu gibi, hükümet, pancar çiftçisine faiz ödemek zorunda kalır. Esasında, hükümetin, buğday çiftçisine, hububat çiftçisine üç ay gecikmeli para ödediğinden dolayı da faiz vermesi gerekirdi; çünkü, hububat çiftçisi çok mağdur olmuştur.

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, bizim pamuğu unutmayın bari; bütün ürünleri sayıyorsunuz, pamuğu da sayın.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkanım, söyleyeceğim.

Yine, pancar ekimindeki kota uygulaması da çiftçiyi çok mağdur etmektedir; hatta, hükümet, pancar çiftçisine "pancar ekmeyin" demektedir. Biz, Doğru Yol Partisi olarak, çiftçinin mağdur olmaması için, pancar kotasının tonajdan kaldırılarak, münavebeli ekim getirilmesini istiyoruz. Sayın hükümetten, söküm avansının ve pancar bedellerinin de bir an evvel ödenmesini istiyoruz.

Değerli milletvekilleri, hayvancılık son senelerde âdeta bitmiş, can çekişir hale gelmiştir. Sektörde çiftçiyi destekleyen kuruluşlar birer birer özelleştiriliyor, üreticiyi güç durumda bırakan ithalat kararları alınıyor; bir yandan da, girdi fiyatları ve kredi faizleri alabildiğine yükseliyor, desteklemeler azaltılıyor. Böylece, hayvancılık tamamen ihmal edilmiş, hayvancıya yeterli destek verilmemiştir. Bugün de, hepimizin bildiği gibi, IMF'nin emriyle, hükümet, tarımdan desteğini, yardımını tamamen çekecek; krediler ise, 2000 yılında yine yarı yarıya düşecek, tarım faizleri yükselecek ve böylece, çiftçiye "kendi başının çaresine bak" denilecektir.

Değerli milletvekilleri, fındık üreticisinin durumuna bakalım: Özellikle Doğu Karadeniz Bölgesi için tek ürün olan fındıkta bu yıl alım fiyatı 1 020 000 lira olarak açıklanmasına karşın, piyasadaki fındık fiyatı 600 000 liraya kadar düşmüştür.

Yine, pamuğun durumu ise, son yıllarda pamukta uygulanan fiyat politikası üretimde ciddî düşüşe neden olmuş; Çukurova'da pamuk çiftçisi, pamuk ekmekten vazgeçmiştir; böylece, pamuk ithalatının ciddî oranda artması bekleniyor.

Geçen yıl 195 000 lira olarak açıklanan Ege ve Akdeniz pamuğu, bu yıl yüzde 18 artışla 230 000 lira olarak açıklanmıştır. Çiftçinin 300 000 liraya mal ettiği pamuk, 230 000 lira değil, 180 000 ile 200 000 lira arasında alıcı bulabiliyor. Pamuk üreticisi, böylece, pamuk yerine, mısır ve buğday ekimi yapmış olup, pamuk üretimi daha da düşecek ve pamuk açığı ithalatla karşılanacaktır.

Yine, tütünde de, özellikle Batman tütününde kota uygulaması, fiyat eksikliği ve bedellerinin zamanında ödenmemesi de tütün çiftçisini mağdur etmiştir.

Değerli milletvekilleri, böylece, tarımsal üretim yapan hiçbir sektör; yani, hububat, tütün, pamuk, zeytin, narenciye, sebze, patates, elma, muz, ayçiçeği, kuru üzüm, soya ve hayvan üreticileri hayatından memnun olmadığı gibi, gelecek yıl karanlık, hatta çiftçiler, bizim halimiz ne olacak diye sormaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, size eksüre vereceğim, toparlayın; ama, demin de arz ettim, bütün ürünleri saydınız, herkes kendi yöresinde üretilen ürünleri söyledi, Adana'da Çukurova'da... (DSP sıralarından "söyledi, söyledi" sesleri)

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Onu söyledim Sayın Başkan...

BAŞKAN – Efendim, çok gelmedi, pamuğa hiç yok... Pamuk çiftçisi perişan; parasını alamamış, sentini alamamış, onu da söylerseniz, size eksüre vereceğim efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Peki, çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, devletin ve hükümetin görevi, tarımı ve çiftçiyi yok etmeden, ülkeyi dışarıya muhtaç etmeden ve işsizler ordusunu artırmadan çare bulmaktır. Ama, maalesef, hükümet, çare yerine, tarımı ve çiftçiyi, ülkeyi perişan etmektedir; Türk çiftçisini yoksulluğa düşürmüştür.

Çare nedir:

Halen uygulanmakta olan destekleme ve fiyat politikası yerine, aşamalı olarak prim sistemine geçilmeli, böylece, haklı rekabet sağlanmalıdır.

Tarım ürünlerinin pazarlanmasını temin etmek amacıyla, ürün borsaları ve yine tarım satış üretici birlikleri kurulmalıdır.

Tarımsal ürünlerin, gerektiğinde, sübvansiyonunu vergi gelirlerinden sağlamak amacıyla, tarımsal destekleme fonu kurulmalıdır.

Çiftçiyi, sadece üreten değil, ürettiğini işleyen hale getirmelidir.

Hükümet, tarım ürün fiyatlarıyla birlikte girdilerini de hesap etmek durumundadır.

Ayrıca, tarım sigortası mutlaka uygulanmalıdır.

Tarım gıda sanayii kurulmalıdır.

Çiftçinin kredi faizleri mutlaka indirilmelidir ve Ziraat Bankası çiftçiye verilmelidir.

IMF'nin emriyle, 30 milyon çiftçiyi öldürmeyin, ülkeye yazık etmeyin, çiftçiye üvey evlat muamelesi yapmayın.

Değerli milletvekilleri, Sayın Bakanımızın açıkladığı gibi, tarımda reform ve yeniden yapılanma çalışmalarını, ülke, tarım ve çiftçi adına olumlu buluyoruz; çünkü, 30 milyon çiftçinin istikbali hükümetin elindedir. Çiftçi can kulağıyla bizi izlemektedir; ancak, bu tarım reformu, vergi reformuna dönmemeli, bu yeniden yapılanma çiftçinin lehine olmalıdır -lehine olursa reform olur- ve çiftçinin durumunu iyileştirmelidir. Eğer, çiftçiden desteğinizi çeker, teşvik ve sübvansiyonları kaldırırsanız, kredi miktarını düşürür, faizleri yükseltirseniz, çiftçiyi tamamen öldürürsünüz, yok edersiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yıldırım...

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Başkan, bir saniye; hemen toparlıyorum.

BAŞKAN – Efendim, lütfen toparlayın, bana verdiğiniz sözü de unutmayın.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sağ olun efendim.

İntiharlar sadece patates üreticilerinde değil, pamuk ve diğer tüm çiftçilerde de uygulanır.

BAŞKAN – Bravo!

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Devamla) – Sayın Bakanım, üreticiyi ve tüketiciyi düşünmezseniz, tarıma ve ülkeye zarar verirsiniz. Öyleyse, hiç değilse, tarım için IMF'nin emrini yumuşatınız ve çiftçiyi düşününüz, çiftçiye desteklerinizi devam ettiriniz diyor, şahsım ve Partim adına, Yüce Heyetinize ve 30 milyon çiftçiye saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Yine de ben bir düzeltme yapayım efendim. Teşekkürü şahsınız adına kabul ediyorum; çünkü, gündemdışı konuşmalar sayın milletvekillerinin şahıslarıyla ilgili, gruplarıyla, partileriyle, propagandalarıyla değil.

Geldik Sayın Bakanımıza.

Buyurun efendim.

Artık, bol bol içinizi dökersiniz Sayın Bakanım. Tabiî, süreniz 20 dakika; yani, bol bol dediğim o. Bize göre çok bol da...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Gündemdışı konuşmaları 20'şer dakika verdiniz...

BAŞKAN – Hayır, 5'er dakika verdim efendim. 10 dakikaydı... Zaten, demin 20 dakikayı 30 yaptık, Sayın Şener'den tenkit yedik; ama, müsamahasına sığındık; 30+20=50 dakika...

Sayın Bakanım, Cenabı Allah, 50 dakikada bir reform tartışmasını bugüne kadar hiçbir bakana nasip etmedi.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, müsamaha göstermeniz gerekir; çünkü, Türkiye'de, bizim köylü ve çiftçilerimizin hatırı vardır.

BAŞKAN – Vallahi bundan evvel de vardı köylü, çiftçi; bu, Sayın Bakanın kendi mahareti. Sezar'ın hakkını Sezar'a verin.

Sayın Bakanım, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; böylesi önemli bir konuyu burada...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Sayın Başkan, başkanlar yorum yapmaz.

BAŞKAN – Benim işim yorum yapmak.

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) – Başkanların yorum yapma yetkisi yoktur.

BAŞKAN – Olur mu efendim öyle şey?! İstirham ederim Sayın Başkan, hadisenin mealini anlatacaksınız.

Sayın Bakan, buyurun efendim siz.

4. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Hüsnü Yusuf Gökalp’in, İstanbul Milletvekili Yücel Erdener’in ekolojik tarıma ve Eskişehir Milletvekili Mehmet Sadri Yıldırım’ın 2000 yılında tarımın durumuna ve sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri tekrar, en derin saygılarımla selamlıyorum ve televizyonları başında bizleri izleyen üreticimizi, köylümüzü -ki, çiftçi diyemiyorum; Türkiye'de, maalesef, çiftçiyi, hâlâ oluşturamadık- tüm tüketicilerimizi tekrar saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, müsaade ederseniz, ben, yanlış anlaşılmaması için küçük bir noktaya cevap verdikten sonra, biraz önceki konuşmamda bıraktığım tarımsal reform yapılabilmesi için hangi kanunların bir an önce gerçekleştirilmesine ihtiyaç var, o kanunları sıralayacağım.

Bazı konuşmacı arkadaşlarımın, konuşmalarının çoğu yerine katılıyorum; ama, çiftçiye olan borçların ödenmesi konusuna da bir açıklık getirmek istiyorum.

Bugün, Türkiye'de üretilen ürünlerin yüzde kaçı pazara ulaşmaktadır? Yani, pazarlanan oran nedir, aile tüketiminde kalan oran nedir? Bu rakamları çok iyi belirlememiz gerekli. Buğdayda, sütte, meyve ve sebzede pazarlanan oran rakamları üzerinden gitmemiz gerek. Bugün, üretilen tütünün yüzde 2'si telef olur; yüzde 98'i pazara çıkar; ama, üretilen buğdayın hâlâ Türkiye'de yüzde 67'si ancak pazara çıkar. Üretilen meyve ve sebzenin yüzde kaçı pazara çıkar; bu rakamları sağlıklı çıkarıp, bundan sonra da şu rakamları belirtmek istiyorum:

Birkısım ürünlerde destekleme alımları mevcuttur Türkiye'de; buğdayda olduğu gibi, tahıllarda olduğu gibi. Birkısım ürünlerde pazar desteği alımları mevcuttur; ayçiçeğinde, fındıkta, bazı baklagillerde olduğu gibi. Birkısım ürünlerde, bir noktada çayda, aynı tütünde olduğu gibi, hükümet tarafından destekleme alımları mevcut. Toprak Mahsulleri Ofisi olarak bu sene çiftçiden aldığımız tahıllar, artı, haşhaşta yekûn miktar 417 trilyondur. Bu 417 trilyonun hepsi çiftçimize ödenmiştir ve bu ödenme tarihi de kasım ayı içerisinde sonuçlanmıştır.

Tarım satış kooperatif birlikleri olarak, yani, birkısım pazar desteği uyguladığımız bu ürünlerde, ki, Tiftikbirlik, Kozabirlik, Taskobirlik, Gülbirlik, Kayısıbirlik, Antbirlik, Trakyabirlik, Güneydoğu Anadolubirlik örnektir; bu birlikler kapsamında 387 trilyonluk ürün üreticiden alınmıştır. Bu bütçenin sıkışıklığına rağmen -hiçbir zaman da bir bahane olarak da kullanmadık- asrın iki tane en büyük felaketini de yaşamamıza rağmen ve bu kadar kuraklığa rağmen ve 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak aldığımız bütçe ve enflasyon rakamları da ortada iken, 387 trilyonun, dünkü tarihle 300 trilyonu ödenmiştir çiftçimize. Bugün, demin saydığım Tiftikbirlik, Kozabirlik, Taskobirlik, Gülbirlik, Kayısıbirlik, Antbirlik, Trakyabirlik ve Güneydoğubirlikte çiftçilerimize borcumuz yoktur.

Bu nedenle, televizyon başında bizleri izleyen ve alacağını almış olan bazı çiftçilerimiz şöyle düşünüyor: "Acaba komşum alacağını almadı mı?" Komşunun da alacağını verdik. Bunun bir kere altını çizmemiz gerekli; ama, biz, isteriz ki 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak, çiftçimiz, alınterinin karşılığı olan ürününün parasını, ürünü teslim ettiği an, kantarda alsın. İnşallah, 2000 yılı içerisinde de bunu gerçekleştirmeye çalışacağız.

Sayın Başkan, bir de, şunun altını çizmek istiyorum: 2000 yılı için, IMF'nin, Dünya Bankasının, diğer sektörlerde olduğu gibi, bize, tarımda da bazı önerileri vardır; ancak, demin, Sayın Doğru Yol Partisi milletvekili değerli arkadaşımız aynen şu cümleyi kullandı: "IMF'nin önerilerini, hükümet olarak, belirli ölçüde yumuşatarak, köylüye daha fazla teşvik ve destek verelim" dedi. Biz, IMF ve Dünya Bankasıyla görüşmelerimizi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, Bakanlığa geldiğimiz günden beri yapıyoruz. IMF'ye niyet mektubu verilmeden önce de, IMF, Dünya Bankası temsilcileri ve Hazine Müsteşarlığı, Devlet Planlama Müşteşarlığı temsilcileriyle, Tarım ve Köyişleri Bakanlığında, bizzat başkanlığımda yapılan toplantılarda, hububatla ilgili destekler ve direkt bizimle belki ilişkisi olmamasına rağmen, Tarım ve yişleri Bakanı sıfatını taşımamdan dolayı, şekerpancarına olan teşvikler ve alımlar, tütüne olan teşvikler ve alımlar, çaya olan teşvikler ve alımlar konusu ve pamuk için uygulanması gerekli olan konular da tartışılmış; onların teklifleri ile Bakanlığımızın teklifleri, hükümetimizin görüşleri belirli bir noktada buluşturulmaya çalışılmıştır.

Bugün, burada, yine hükümetimize arz edeceğimiz; IMF ve Dünya Bankasına Hazine Müsteşarlığı aracılığıyla sunacağımız konular şunlardır: Birincisi, doğrudan gelir desteğinin uygulanmasında Türkiye gerçeği, tarımda yeniden yapılanma ve destekleme kurulunun oluşturulmasındaki sistemin Türkiye gerçeği açısından irdelenmesi; ikincisi, tarımsal veri tabanının oluşturulması konusundaki dünya ve Türkiye gerçeği; üçüncüsü, tarımsal kredi desteğinin nasıl işletilmesi konusundaki görüşlerimiz; dördüncüsü, telafi edici ödemeler ve prim sistemi uygulaması konusundaki Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak görüşlerimiz -ki, tabiî, bizim görüşlerimiz diğer bakanlıklarla da müzakere edilmektedir ve nasıl müzakere edildiğini de şimdi söyleyeceğim- beşincisi, yine, IMF'yle müzakere ettiğimiz Toprak Mahsulleri Ofisi uygulamaları hakkındaki Bakanlığımızın, dolayısıyla hükümetimizin görüşleri; altıncısı, yine, Şeker Şirketinin şekerpancarı satın alma uygulamasındaki görüşlerimiz; yedincisi, tütün, çay ve pamuktaki görüşlerimiz, IMF'ye, Dünya Bankasına hem yazılı olarak verilmekte hem tartışılmakta ve muhakkak surette, ülkemiz için, milletimiz için, üreticimiz için, 2000 yıllarında, en uygun yöntemler geliştirilmektedir.

Sayın Başkanım, bütün konuşmacıların genelde üzerinde birleştiği bir husus var. Bu husus şu: Tarımda, özellikle Sayın Musa Demirci'nin de belirttiği gibi, ondört yıldır bir uygulama var. Bu uygulamaya baktığımız zaman, yine Sayın Demirci'nin haklı olarak belirttiği gibi -dün, bir ürünle ilgili konuşmaya bir bakanımız cevap verirken, tütünle ilgili başka bir konuşmaya da başka bir bakanımız cevap verme durumunda kalıyordu- tarımda bir dağınıklık var. Biz, bunu, kati surette, belirli bir yetkiyi bir yerde toplama olarak söylemiyoruz; ancak, işte, özellikle, 1983'te, 1984'te çıkarılan bu yeniden yapılanma, belki de tarımı bugüne getirdi. Birkaç kez bu kürsüden söyledim, dün de söyledim; tekrar, kayıtlara geçmesi için söylüyorum, Yüce Meclise tekrar arz ediyorum ve müsaade ederseniz -hiç kimse de kati surette buna alınmasın ama- ben, şöyle bir durumu pek kabullenemiyorum: Bakınız, bugün, Türkiye'de barajlar yapılıyor, göletler yapılıyor. O baraj ve göletler yapılırken, kaç dönüm alan sulanacağı bu projenin ekonomik analizlerine alınıyor. Barajlar ve göletler yapıldıktan sonra, suyu araziye götürecek, arazi içi düzenlemesini yapacak ve -sayın milletvekillerimizin çoğunun belirttiği gibi- su-toprak ilişkisini, suyun kimyasal yapısını... Bu suyun içerisindeki mineral oranı nedir, bu suyun yapısı nedir, bu toprağın yapısı nedir; bu toprakta hangi bitki, hangi iklim şartları altında yetişir; hangi ürün bu topraktan ne çeker, sodyum mu çeker, potasyum mu çeker, fosfor mu çeker; bu analizler yapılmadan göletler ve barajlar yapılıyor. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak bir çalışma başlattık; yapılan, planlanan kaç dönüm arazinin karşılığında, gerçekte kaç dönüm sulanmaktadır...

Bugün, işte, 1983-1984’deki durumu -ben, Sayın Bakanımıza katılıyorum- burada irdeleyelim. Toprak-Su Genel Müdürlüğünün kapatılmasını, toprak-su ilişkileri üzerinde çalışan başarılı bir genel müdürlüğün kapatılmasını, işte, tarımda, belki de içerisine düştüğümüz en büyük sorun olarak görüyorum. Belki, hayvancılığın bugün dibe vurmasında da Toprak-Su’nun kapatılmasının yüzde 20, 30, 40 oranında önemi vardır. Eğer Toprak-Su kapatılmamış olsaydı, bize yem bitkilerini yetiştirecekti, bu şartlara uygun bitkileri geliştirecekti; çünkü, Tarım ve Köyişleri Bakanlığından yem bitkilerinin üretimiyle ilgili bütün yetkiler alınmış ve hiçbir bakanlığa verilmemiş. Bugün, Türkiye’de, ekilen arazilerin yüzde 2,8’i yem bitkilerine ayrılırken -her zaman söylüyorum- Avrupa’da bu oran yüzde 20’dir.

Şimdi, bu konuları söyledikten sonra... Ben, şurada, bütün konuşmaları tek tek yazdım. Üzerinde birleştiğimiz husus şu: Bütün arkadaşlarımın kelime kelime değindikleri hususları -gruplar bilirler, gruplara arz ettim; Milliyetçi Hareket Partisi Grubu, Demokratik Sol Parti Grubu, Fazilet Partisi Gruplarına arz ettim; Doğru Yol Partisi ve Anavatan Partisi Gruplarına da arz edeceğim, dosyaları verdim; ama, şunu memnuniyetle gördüm ki- bütün arkadaşlarımın öneri ve tekliflerini, tenkitlerini, grupların öngörüsünü de alarak buraya koyduk, hepsi bu kanun tasarısı içerisinde var.

Şimdi, bu kanun tasarısı içerisinde... Yani, biz, tarımda yeniden yapılanma ve düzenleme kanununu çıkardığımız zaman, bir noktada çerçeve kanun olan bu kanunu çıkardığımız zaman ulaşacağımız hedefler şunlar:

Birincisi, desteklerin hedefine ulaştırılabilmesi açısından, tarımsal veri tabanı ve çiftçi kayıt sistemi kurulacaktır. Bu, bu reform içerisinde var. Bugün Türkiye'de, maalesef, hâlâ, tapu-kadastronun girdiği ve tapu-kadastro kayıtlarının çıkarıldığı alanlar çok çok az. Biz, tapu-kadastronun da birlikte girmesiyle, Türkiye'de, sağlıklı bir tarımsal veri tabanı çıkarma mecburiyetindeyiz. Bu projeyi tamamladık. Bu projenin finans giderinin büyük bir kısmını Dünya Bankasından sağlıyoruz. Dünya Bankasıyla bu proje konusunda anlaştık. Projenin yüzde 57 oranını -zannediyorum, şu anda rakamda hata yapmayayım- Dünya Bankasından alıyoruz. Geriye kalan, Türkiye tarafından konulacaklar ise, zaten şu anda mevcut. Biz, kendi il teşkilatlarımızla, ilçe teşkilatlarımızla, elimizdeki ulaştırma aletleriyle, imkânlarıyla, elimizdeki personel imkânlarıyla bu bütçeyi karşılamış bulunuyoruz.

Birinci, hemen başlayacağımız, mart ayı içerisinde başlayacağımız konu, tarımsal veri tabanı ve çiftçi kayıt sisteminin oluşturulmasıdır; çünkü, tarımsal veri tabanını oluşturmadan, çiftçi kayıt sistemini oluşturmadan doğrudan gelir desteğine, telafi edici ödemelere, pazar desteklerine girmemiz; destekleri, Avrupa Birliğinde olduğu gibi, Amerika'da uygulandığı gibi uygulamamız çok zor olacaktır. Şimdiye kadar biz ne yapmışız; Toprak Mahsulleri Ofisinin önüne buğday gelmiş, almışız, parasını vermeye çalışmışız ve buna "destek" demişiz; ama, bana göre, bu, arzu ettiğimiz bir destek şekli değil. Ne yapmışız; tütünü almışız, tütünün parasını vermişiz. Maalesef, bazı arkadaşlarımın da haklı olarak söylediği gibi, ürün planlamasını zamanında yapmamamızdan dolayı tarım hasta, ameliyat masasına yatırılmış. Çok şükür ki, o ameliyatı yapmak da... Bunda, bütün arkadaşlarım da fikir birliğine varacaklardır. Hasta ameliyat masasında, 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak ameliyat masasında aldık; ama, şu sözü veriyoruz: Cerrahî tecrübemiz ve bilgi tecrübemizle neşteri nasıl vuracağımızı biliyoruz. Bunda, hiç kimsenin... Televizyonları başında bizi izleyenlere ve buradaki çok saygıdeğer milletvekillerime, 57 nci cumhuriyet hükümetinin Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak ve Hüsnü Yusuf Gökalp olarak, sözüm olarak diyorum ki, neşteri nasıl vuracağımızı biliyoruz; ama, neşteri vurabilmemiz için... Tabiî ki, tarım, partilerüstüdür. İktidarıyla, muhalefetiyle sizlerin de, bu neşterin doğru vurulmasında ve bu hastanın tedavi edilmesinde yardımcı olacağınızdan benim şüphem yoktur.

İkincisi, tarımsal ekonomi kayıt altına alınacaktır. Bugün, tarımsal ekonomi, pek kayıt altında değil. Yani, ayçiçeği üretimi; en sıhhatlisi belki o. Pamuk üretimi; en sıhhatli kayıt altında olan o; ama, kayıt altında değil. Bir kere, biz, tarımsal ekonomiyi kayıt altına alalım; ne kadar üretiyoruz, ne kadar pazarlıyoruz, bunu bilelim; bildikten sonra da, köylümüzün hak ettiği teşviki, sübvansiyonu, anasının ak sütü gibi verelim.

Bakınız, göreve geldiğimizde, pamuk teşvik primlerine baktığımızda, gübre teşviklerine baktığımızda çok büyük hatalar ve yolsuzluklar gördük; çiftçilikle ilişkisi olmayan kişilerin daha fazla bu teşviki aldığını gördük sayın arkadaşlarım ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin bazı illerine ve İç Anadolu'ya, Doğu Anadolu'ya -Güneydoğu Anadolu derken yanlış anlaşılmasın- sırf pamuk teşvik primi usulüne göre verilmiş mi verilmemiş mi diye analiz etmek, belirlemek için, pamuk alanlarını tespit etmek, ölçümlerini yapmak için, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının olmayan bütçesinden, sınırlı bütçesinden 286 kişiyi görevlendirdik. Evet, teşvikler verilmiş; ama, bu teşvikler, köylümüze yeterli derecede ulaşmış mı? İşte, ekonomiyi kayıt altına aldığımız zaman, bunu vermemiz daha kolay olacak. Bununla beraber ne gelecek; telafi edici ödemeler gelecek. Bununla beraber ne gelecek; doğrudan gelir desteği...

Şimdi, son günlerde, IMF'yle, biz, şu konuyu tartışıyoruz: Doğrudan gelir desteği, dünyada, çeşitli yerlerde uygulanıyor; ama, bizim, Türkiye olarak, doğrudan gelir desteğini uygularken şu iki noktaya çok dikkat etmemiz gerekir:

Birincisi: Doğrudan gelir desteği uygulaması, dünyada, bazı ülkelerde, tarımdaki sübvansiyon ve teşviklerin yüzde 20'si seviyesindedir, bazı ülkelerde yüzde 30'u seviyesindedir, bazı ülkelerde yüzde 15'i seviyesindedir. Çiftçiye verilen teşvik ve sübvansiyonlar, doğrudan gelir desteği, telafi edici ödemeler, pazar desteği, ihracat teşvikleri, müdahale edici alımlar gibi çok farklı yöntemlerle yapılmakta. Mesela, Avrupa Birliğinde, doğrudan gelir desteğinin payı yüzde 30'lardadır; yüzde 68 gibi gösterilen desteğin yüzde 30 kadarı doğrudan gelir desteğidir, yüzde 38'i telafi edici ödemelere gitmektedir. Biz de, Türkiye'de, özellikle telafi edici ödemeleri, telafi edici teşvikleri öneriyoruz. İşte, tütünde stoklarımız oluşuyor. Tütün üreticisine, tütünün yerine mısır ektiği zaman, buğday ektiği zaman, tütünden alacağı parayla buğdaydan alacağı para arasındaki farkı, biz, doğru telafi edici ödemeler olarak verelim.

Sayın Başbakanımızın, Bakanlığa geldikten sonra bize verdiği ilk direktiflerden biri şuydu: Ürün planlamasını yapalım; çünkü, elimizde fazla miktarda tütün var; çünkü, elimizde fazla miktarda şeker var, elimizde çay var... Bugün, tütünde, stoka üretim yapıyoruz; işliyoruz, kurutuyoruz, balyalıyoruz, depoluyoruz ve o depolarda vinçlerle yukarılara kaldırıyoruz, masraf ediyoruz, ondan sonra, dönüp, imha etme durumunda kalıyoruz; ama, bu tütünü üretirken, aynı zamanda mazot kullanıyoruz, bu tütünü üretirken gübre kullanıyoruz, bu tütünü üretirken ilaç kullanıyoruz, bu tütünü üretirken -arkadaşlarımızın haklı olarak söylediği- yüksek faizli kredileri kullanıyoruz. O halde, bizim, ürün planlamamızı bir an önce başlatmamız gerekir. Şimdi, doğrudan gelir desteğinde ürün planlaması yok. Eğer, tüm desteğimizi yüzde 100 doğrudan gelir desteği olarak yaparsak, ürün planlaması yok. Çiftçinin arazisine bakılıyor, arazisi üzerinden dönümüne bir para veriliyor. Bu, bizim, ürün planlamamızdaki en büyük çıkmazımız olur.

İkincisi: Doğrudan gelir desteğinde... Bugün tüm milletvekillerimiz bilirler; herkes köyle direkt ilgili. Bugün, köyde, tapular köylünün elinde değildir; köylünün tapusu yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, toparlayacağınızı ümit ediyorum. Üç saattir tarım reformunu güzel tartıştık.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Hemen toparlıyorum.

Eğer, tapu üzerinden doğrudan gelir desteği vereceksek, asıl, toprağı işleyen, topraktan geçimini sağlayana gelir desteği veremeyiz; toprak sahibi, belki bir yerde memurdur, belki başka bir yerde işçidir, belki şehirde esnaftır. O zaman, doğrudan gelir desteğinin yüzde 60'tan fazlası İstanbul'da oturanlara gider, büyük şehirlerde oturanlara gider. Bunun için, bizim, bir an önce, çiftçi kayıt sistemini bitirmemiz gerek.

Üçüncüsü: Tarım toprakları yanlış kullanılıyor, amaç dışı kullanılıyor. Toprak sulama ve tarım reformuyla ilgili kanunların bütünleştirilip, toprak sulama ve tarım reformu genel müdürlüğünün oluşturulması gerekir; çünkü, burada bir çokbaşlılık var. Eğer, bir şeyin sahibi birden fazlaysa, o sahipsizdir. Aynı, İstanbul'daki kuduz hastalığında olduğu gibi... Bir şeyin sahibini teke indirmemiz gerekir. Bu, teke insin de, kim olursa olsun. Tarım ve Köyişleri Bakanlığının uhdesine mi verilir, başka bakanlığın uhdesine mi verilir... Ben, o konuda hiçbir iddiada değilim; dünyada neredeyse oraya verilmesi gerekir.

Şimdi, bu dağınıklığı gidermek için, 57 nci cumhuriyet hükümeti, 21 Aralıkta çok yerinde bir kararname çıkararak şu kurulu oluşturmuştur. Bu kurul, 57 nci cumhuriyet hükümetinin, tarımda yeniden yapılanma ve tarım reformuna olan inancını göstermektedir.

Prof. Dr. Sayın Zeki Ertugay "eğer, bu tarım reformu ve yeniden yapılandırılmada hükümet samimiyse, biz sonuna kadar arkasındayız" dedi. Ben, hükümetin samimi olduğunun ispatını, özellikle şu kararnameyle belirtmek istiyorum bütün gruplarımıza: Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu oluşturuldu. Müsteşar ve genel müdürler seviyesinde, Tarım Bakanlığı Müsteşarlığının başkanlığında Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Devlet Planlama Teşkilatı Müsteşarlığı, Hazine Müsteşarlığı, Ziraat Bankası Genel Müdürlüğü, Dış Ticaret Müsteşarlığı, Tapu ve Kadastro Genel Müdürlüğü ile Türkiye Ziraat Odaları Birliğinin üst düzey temsilcilerinden oluşan Tarımda Yeniden Yapılandırma ve Destekleme Kurulu oluştu. Bu kurul ilk toplantısını yaptı ve yönetmeliğini yayınladı ve bu hükümet, tarımın sahibinin kim olduğunu da işaret etti.

Bu kararnamede özellikle şu husus çok önemli: Bu kurulun görevlerini sayarken "Bu kararı Tarım ve Köyişleri Bakanı yürütür" diyerek bu dağınıklığı bir koordinasyon haline getirdi ve aynı Amerika'da USDA'de olduğu gibi, Avrupa'daki tarım bakanlıklarında olduğu gibi, şimdiye kadar olan bu dağınıklığı toparladı.

Bu yönetmelikle bu kurula şu görevler verildi.

Sayın Başkanım, bunu da 1 dakikada söyleyip bitireceğim.

Kurulun görevleri: Tarım politikaları konusunda kuruluşlar arası koordinasyonu gerektiren ve tarımda yeniden yapılanmaların esaslarını ortaya koyan planların hazırlanması ve uygulanmasına ilişkin konularda kararlar almak, uygulamaları izlemek ve değerlendirmek.

Bundan sonra, tarımla ilgili her türlü karar bu kuruldan geçecek; şeker pancarı fiyatları da burada belirlenecek, pamuk fiyatları da burada belirlenecek, çay fiyatları da burada belirlenecek, primler de burada belirlenecek.

Bu kurulun bir diğer görevi de şudur: Kamu kuruluşlarınca uygulanması planlanan destekleme politikalarını incelemek, karar vermek ve bu çerçevede Bakanlar Kurulu ve diğer ilgili kurullara teklifte bulunmak. Yani, dağınıklık toparlanmış oluyor.

Yine "bu kurulda, tarım sektöründe düzenli bir kayıt sistemi ve veri tabanı oluşturmak için çiftçi kayıt sistemini oluşturmak ve görevleri..." diye devam edip gidiyor.

Yenilikler getirdiğimiz kanun tasarıları ve bu kanun tasarılarını da getirirken dayanak noktalarımız şunlar: Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı bize ne demişse - ki, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı da bitmek üzere- biz onun hedeflerini buraya getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Çok fazla da yenilik yapmadık; ama, müsaade ederseniz, şunu sormak isterim Sayın Başkan; yalnız, yanlış anlaşılmasın: Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı bitmek üzere. Bütün bu hedefleri, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planından ve Tarım Şûrasından aldık. Peki, niye şimdiye kadar bu uygulanmadı da, hasta tedavi edilmeden, ilacı verilmeden ameliyat masasına yatırıldı?! Ben, bunu, bugünkü hükümetin Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak sorma hakkımı da, müsaade ederseniz kullanmak istiyorum. Kendimize, 57 nci cumhuriyet hükümetinin programını dayanak olarak aldık, 2000 yılı uygulama programını dayanak olarak aldık.

Çıkmasını istediğimiz kanunlar şunlar: Tarım hizmetlerinin düzenlenmesi hakkındaki kanun, arazi kullanımı ve toprak koruma kanunu, toprak sulama ve tarım reformu kanunu, tarımsal üretici birlikleri kanunu -bütün arkadaşımızın söylediği- tarım sigortalarının teşviki hakkında kanun ve buna benzer diğer kanunlar.

Bu kanunların Meclisten geçmesi vakit alacağı için, biz, bunların hepsini, tarımda yeniden yapılanma ve düzenleme kanunu içerisinde topladık. Buna, bir noktada, biz, tarım çerçeve kanunu diyoruz. Burada oluşacak bir üst kurul, Sayın Başbakan veya Başbakanın müsaadesiyle Tarım ve Köyişleri Bakanının başkanlığında kurulacak üst kurul, Tarımda Yeniden Yapılanma ve Düzenleme Kurulu, Sayın Musa Demirci'nin söylediği gibi, FEOGA şeklinde bir fonu da oluşturacak; tüm harcamalar, teşvikler, destekler, sigorta primleri, bütün, bu kurumdan geçecek. Böylelikle de, tarımda Avrupa Birliğine giden yolda, entegrasyonda kalıcı tedbirleri almış olacağız.

Bir arkadaşımız "Avrupa Birliğine giden yoldaki hazırlıklarımızı yapalım" dedi. "Avrupa Birliğine Adaylık Sürecinde Türk Tarımı" raporu hazırlanmıştır. Bu da, bütün milletvekili arkadaşlarımıza dağıtılacaktır. Bunları özellikle belirtmek istiyorum.

Siz, sayın milletvekili arkadaşlarıma, Sayın Başkan, size sabrınız için...

BAŞKAN – Aman efendim, ne münasebet!..

Siz, bize sabrettiğiniz için teşekkür ederiz; ancak, bu dediğiniz kanun hazırlıklarını kapsayan paketi bir an evvel gönderirseniz, milletvekillerimiz heyecanla bunları yasalaştırır, sizin de önünüz açılmış olur. Bekliyoruz şeyi...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Bir dakika müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Tabiî efendim, buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Son uygulamalarla ilgili şu hususları da belirtmek istiyorum; çünkü, sayın milletvekillerimizin sık sık sordukları ve dile getirdikleri ve her gün en az yüzlerce faks aldığım üç hususu belirtmek istiyorum: Birincisi, tarım kredilerinin faizlerinin yüksekliği. Evet, Meclise teşekkür ediyoruz. Hükümetin cesurca, akıllıca ve planlayarak çıkardığı kanunlar sonucunda faizler yüzde 40'ların altına düştü ve tarım kesiminde kullanılan kredilerin faizleri yüksek...

BAŞKAN – O faizleri yarın göreceğiz Sayın Bakanım; böyle sürpriz bir enflasyon açıkladınız ki... Bakacağız yarın...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Biz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak, ziraî kredilerin faizlerinin düşürülmesi konusundaki hazırlıklarımızı bitirdik; yakında Bakanlar Kurulumuza arz edilecek ve inanıyorum ki, 57 nci cumhuriyet hükümeti olarak, tarımda kullanılan kredilerin faizleri mart başlangıcına varmadan -öyle ümit ediyorum, bu kesin bir söz olmasın; değerli üreticilerimiz de bizi izliyor- bu faizler düşürülecektir, bu faizler kesin düşürülecektir. (MHP, DSP ve DYP sıralarından alkışlar)

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – En önemli şey...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – Çünkü, ekonominin gidişatı, Hazinenin çıkardığı senetlerin faizleri bize gösteriyor ki, bu ortalamalar bize gösteriyor ki, o ortalamaların 5 puan üzerinde tarımla ilgili kredi faizlerini uygulayabiliriz. Şu anda, bu faizler, muhakkak surette düşecektir. İşte, bu, alınan tedbirlerin bir işaretidir.

İkincisi: Hayvancılıkla ilgili sık sık sorular geliyor. Hayvancılıkla ilgili, 1980'den sonra, 1980'den bu tarafa, Türkiye'de ilk defa uygulanan ve bugünkü değerle de en az -hayvan ve hayvancılık, yem, sunî tohumlamayla ilgili konularda, yerli damızlıkçıyı destekleme konusunda, Güneydoğu Anadolu'ya, köye dönüş projesini destekleme konusunda- 45 trilyon kadar olan bir kaynak, bir projedir bu. Şimdiye kadar hayvancılıkta uygulanan sistemde, maalesef, dışarıdan ithal edilen, çoğu hastalıklı olan, çoğu kısır olan ve bugün hepsi de telef olan hayvanların ithalatı için sübvansiyon uygulanmıştır. Bizim bütün amacımız, yerli damızlıkçıyı kalkındırmaktır.

Üçüncüsü: Ben, hükümetime güveniyorum. Köylünün kullandığı mazotu da, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk defa 57 nci cumhuriyet hükümeti ucuzlatacaktır. Köylünün bugün kullandığı mazot, toplam kullanılan mazotun yüzde 19,8'idir. Tarım ve Köyişleri Bakanlığı olarak aylardır üzerinde çalışıyoruz, bakanlarımızla fikir birliğine vardık; ancak, yöntemi en rantabl şekilde uygulamanın yollarını oluşturuyoruz. Köylünün kullandığı mazotun fiyatı, en azından, Hollandalının kullandığı mazotun fiyatı seviyesine, 57 nci cumhuriyet hükümetinin uygulamasıyla çekilecektir.

Saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan, tarımla ilgili reformu, doyurucu olarak ifade ettiniz; çok teşekkür ediyoruz.

Şimdi, gündemdışı üçüncü söz...

TUNAY DİKMEN (Muğla) – Sayın Başkan, sataşma var; bir konuyu açıklamama müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Yerinizden efendim...

TUNAY DİKMEN (Muğla) – Sataşma var.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

Neymiş sataşma?.. Muğla'ya mı sataştı, ne yaptı Sayın Bakanım?..

Sayın Bakanım, Muğla'ya mı sataştınız? Muğla milletvekilimiz sataşma var dedi de...

Buyurun Sayın Dikmen.

TUNAY DİKMEN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle, saygılar sunuyorum.

Tarım Bakanlığının onsekiz yıllık bir taşra teknik personeli olarak konuşuyorum. Partiler tarımda dertli; ama, yıllarca, bu partiler, bu tarımı bu hale getirdi.

Konuşma iznim gündemdışıydı; ama, konum gündemlik olduğu için, sıra bana gelmedi.

Parlamentoda, tarım konusunun bu kadar coşkulu olarak gündeme gelmesinden sevinçliyim. Önümüzdeki haftalarda da, tarım politikasının sürdürülmesi dileğiyle diye... Tarım ve hayvancılık, insanlığın var olmasıyla birlikte ekonomik, sosyal ve yaşamsal gelişmede önemli görevler üstlenmiştir, insanlar var oldukça da önemini sürdürecektir diyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Dikmen, teşekkür ederim.

Size gündemdışı söz sabahleyin vermiştim, doğru söylüyorsunuz; ama, reformun sahibi hükümet olunca ve 59'a göre isteyince, sizin yerinize başka bir arkadaşınıza gündemdışı söz verdim.

Teşekkür ederim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Yıldırım, vermem söz... Sadece, Sayın Demirci'ye vereceğim.

Sayın Demirci, buyurun.

MUSA DEMİRCİ (Sıvas) – Sayın Başkanım, Sayın Bakan açıklamalarında "1980'den sonra, ilk defa, yerli damızlık kullanılmak suretiyle hayvan ıslahına gidilmiştir" dediler; oysa ki, hayvan ıslahı, Türkiye'de, sunî tohumlamayla 1955'te başlamıştır ve bizim zamanımızda da, yani, 54 üncü hükümet ve ondan sonraki hükümetler de yerli damızlık kullanmak ve üstün vasıflı sperma kullanmak suretiyle, hayvan ıslahı çalışmalarını başlatmışlardır. Bunu düzeltiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Benim anladığım kadarıyla, ilk defa demedi; ama, mazot için ilk defa olacak diye temennide bulundu. Düzeltelim işi...

Sayın Bakanım, buyurun, cevap verin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Sıvas) – Sayın Bakanıma teşekkür ediyorum; belki, yanlış anlaşılmış olabilir. Ben, hayvan ıslahında, ilk defa...

BAŞKAN – Haksızlık ediyorsunuz, niye biliyor musunuz: Her gündemdışında 20'şer dakika bakanın cevap hakkı var; ikisini birleştirdik, 30 dakika etti. Adaletime güvenin.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI HÜSNÜ YUSUF GÖKALP (Devamla) – ...böyle bir proje başlamış değil de, 1980 sonrası, ilk defa, bu derecede yüksek bir meblağla hayvancılık destekleniyor ve hayvancılık projesi ele alınıyor dedim; çünkü, bizim, bu sene, buraya ayıracağımız para... Şu anda -25 trilyonu bütçeye konulmuş- biz bir kaynaktan 20 trilyon buraya aktarıyoruz. Yem bitkileri üretimi, sunî tohumlama, yerli damızlık yetiştiriciliği -tabiî, melezlemeler yapılarak, seleksiyon çalışmaları yapılarak- ve süt teşviki, canlı hayvan ve et teşviki bu kadar yüksek bir meblağla yapılacak dedim. Tabiî ki, Türkiye'de, hayvan ıslahının tarihi çok eski de, Sayın Bakanım siz de bilirsiniz ki, maalesef, bugüne kadar hayvan ıslahında arzu ettiğimiz bir gelişmeyi sağlayamadık, hâlâ sperma ithal ediyoruz, hâlâ boğayı ithal ediyoruz, hâlâ ineği ithal ediyoruz. Kendi geliştirdiğimiz yüksek verimli bir ırkı, maalesef, oluşturamamışız.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, nihayet, gündemdışı söz, Kocaeli Milletvekili Sayın Osman Pepe'ye geldi. Sayın Pepe, deprem sonrası Kocaeli'nde meydana gelen çevre sorunları konusunda söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Özür diliyoruz, sizi biraz beklettik; ama, tarımı kökten hallettik.

5. – Kocaeli Milletvekili Osman Pepe’nin, cep telefonları konusundaki kamuoyunda duyarlılığa ve deprem sonrası Kocaeli’nde meydana gelen çevre sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Çevre Bakanı Fevzi Aytekin’in cevabı

OSMAN PEPE (Kocaeli) – Estağfurullah.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben, konuma gelmeden önce, Sayın Başkanın, birleşimi açarken değinmiş olduğu, bu cep telefonlarıyla alakalı ifadelerine aynen katılıyorum ve kamuoyundaki bu duyarlığı bir muhalefet milletvekili olarak aynen benimsediğim için, ben de -cep telefonumu bugüne kadar hiç kapatmamıştım; ama, ben de- kapattım. İnşallah, temenni ederim ki, bu bir uyarı olur; çünkü, cep telefonları konusunda, Türkiye'de, bir noktada Deli Dumrul mantığını uyguluyorlar; konuşandan 5 akçe alıyorlar, konuşmayandan, döve döve 10 akçe alıyorlar. Telefonunu kapatmış olan biri, hiç konuşmasa bile, 10 milyon liranın üzerinde para ödemek durumunda kalıyor ki, bu konuyu hükümetin, Meclisin değerlendirmesinde ve buna ciddî bir çözüm bulmasında fayda mülahaza ediyorum ve konuma geliyorum.

Sayın Başkan, oturumun başlangıcından bu saate kadar, yaklaşık üç saat tarımı konuştuk. Tarım, doğrusunu söylemek gerekirse, daha fazlasını hak ediyor; ama, benim konum da çevre idi. Sağlıklı bir çevre olmazsa, sağlıklı toprak, temiz su, sağlıklı hava olmazsa, orada tarım yapmak da mümkün değildir; yani, burada eğer üç saat tarım konuşulmuşsa, o kadar değilse bile, onun yarısı kadar bir süre de çevreyi konuşmamız lazım diye düşünüyorum. (FP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Ben de katılıyorum.

BAŞKAN – İnşallah, bir gün Çevre Bakanı da gelir ve İçtüzüğün 59 uncu maddesine göre söz alır; ona da bu imkânı tanırız efendim.

MEHMET ÖZYOL (Adıyaman) -Çevre Bakanı burada.

BAŞKAN – Hayır, burada da; 59'a göre söz alırsa...

OSMAN PEPE (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 17 Ağustos depreminden sonra bölgemizde vuku bulan gelişmeleri, çevre açısından meydana gelen olumsuzlukları, zamanım elverdiği ölçüde sizlere arz etmeye çalışacağım.

Tabiî, 17 Ağustosta şunu gördük ki, deniz ve tabiat, Allah'ın vermiş olduğu nimetleri layıkı veçhile değerlendirmediğimiz için, bize dönüp, bizden öç aldı. Nasıl öç aldı: Deniz, denizden kazanılan toprakları geri aldı. En verimli tarım arazileri üzerine kurulan fabrikalardan, en verimli tarım toprakları üzerine kurulan iskân alanlarından bir teki -kooperatifler var bölgemizde- ayakta kalmamıştır. Bu, bize bir uyarıdır; bu, ilahî bir ikazdır; yani, bu toprakların, bu ovaların, bizim beslenmemiz, insanoğlunun kendi neslini devam ettirebilmesi için, gelecek kuşakların emaneti olarak, tarafımızdan en iyi şekilde muhafaza edilip, onlara intikal ettirilmesi gerekir. Bu hassasiyeti, bu duyarlılığı, mutlaka göstermemiz lazım geldiğini 17 Ağustosta bir kez daha gördük, inşallah bunlardan gerekli dersleri çıkarırız.

Bu arada, Gölcük'ten başlayarak, körfezin güney sahilinde, Değirmendere, Halıdere, Ulaşlı, Ereğli, Karamürsel sahillerinde önemli tahribatların olduğunu, bu tahribatların yerleşim birimlerini ciddî şekilde tehdit ettiğini görüyoruz. Bu konuda da, hükümetçe gerekli tahkimatlar yapılarak gerekli ihaleler yapılarak, bölgedeki bu sıkıntının bir an önce giderilmesinde fevkalade fayda görüyorum.

Yine, bu geçici konutların, prefabrike konutların yapılması esnasında, bazı tarım alanlarının, bazı yeşilalanların, istenmeyerek de olsa tahrip edildiği gerçeğini bizzat müşahede ettik; çünkü, bizim bölgemizde, ilave konutların yapılabilecek olduğu alanlar mevcut değildi, zorunlu olarak bu tahribatlar yapıldı. Temenni ederim ki, kalıcı konutların hayata geçirilmesinde bu tür olumsuzluklara yer verilmesin.

Bölgemizde kurulmuş olan veyahut da kurulacak olan sanayi tesislerinin ÇED sürecinde, bugüne kadar birtakım olumsuzlukları ne yazık ki yaşadık. Nasıl yaşadık; Sayın Cumhurbaşkanı dahil, ÇED süreci tamamlanmayan birtakım yatırımların temelini atmaya bizzat gelerek, onlara bir noktada meşruiyet kazandırmak durumunda olup, kamu kurum ve kuruluşları üzerinde baskı oluşturmuşlardır; yani, ÇED süreci tamamlanmayan yatırımların temelleri atılmıştır. Halbuki, ÇED sürecinin herkes tarafından hassasiyetle, dikkatle takip edilmesi ve gereğinin yapılması gerekir.

Yine, iki gün önce burada yapmış olduğum bir konuşmada, deprem bölgesindeki radon gazı sıkıntısından bahsetmiştim. Hükümet yetkililerinin, bu konuda, acilen, bölge insanlarının tedirginliklerini giderecek açıklamalarda bulunmaları gerektiğini ifade ettim. Bu tartışma, bölgedeki mahallî basında ve bölgeyle alakalı haber veren ulusal basında hâlâ sürmektedir ve ne yazık ki, elimde, bu konuda bizleri aydınlatacak olan, Türkiye Atom Enerjisi Kurumu Çekmece Nükleer Araştırma ve Eğitim Merkezinin 14.12.1999 tarihli bir yazısı var; burada, sayın müdürün enteresan bir cümlesi var, dikkatlerinize arz ediyorum: "Deprem bölgelerinde radon nedeniyle iyileştirme çalışmaları yapmak için harcanacak paranın, depreme dayanıklı evler yapılmasında kullanılması daha doğru olacaktır."

Radyasyon almış insanlar, sağlıklı evde otursa, fildişi kulede otursa ne olacak; yani, insan sağlığını mutlaka ve mutlaka hepimizin koruması lazım; çünkü, her şey insan içindir, insan olmadıktan sonra, ev yapsanız ne olacak, park yapsanız ne olacak, ovaları imar etseniz ne olacak.

Yine, burada, bizim bölgemizde, İzmit Büyükşehir Belediyesinin önderliğinde yapılmış olan, Türkiye'nin tek katı ve tehlikeli atık yakma fabrikası, çöp fabrikası var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Pepe, toparlayın, bitirin lütfen.

OSMAN PEPE (Devamla) – Bu fabrika, Çevre Bakanlığından, bugüne kadar, işletme ruhsatı, çalışma ruhsatı alamadı. Niye alamadı; elimde, Sayın Çevre Bakanının bir soru önergeme vermiş olduğu 1 Şubat 2000 tarihli cevap var; burada, bu fabrikanın filtre tertibatının, çevre sağlığı, insan sağlığı için çok önemli olan frion ve dioksin gazlarını filtre etmeye yeterli donanımı olmadığını; kompost depolama alanlarının, çevre sağlığını tehlikeye sokacak şekilde mevcut olduğunu, gerekli donanıma sahip olmadığını ifade eden yazıları var; ama, nasıl olmuşsa "efendim, deprem oldu, birtakım atıklar çıktı; bu atıkları bir an önce ortadan kaldıralım" diye, geçici bir süreyle, bu fabrikaya çalışma imkânı tanındı. Belli periyotlarla çalışmak üzere verilen bu ruhsatla, ne yazık ki, bizim bölgemizde, şu anda, insan sağlığını, çevre sağlığını hiçe sayacak şekilde, fabrika, hiç durmadan, hiç fasıla vermeden çalışmaya devam ediyor. Yani, biz, insanlarımızın bir kısmını depremde kaybettik, bir kısmı öldü, bir kısmı sakat kaldı; şimdi endişe ediyorum ki, sağlıklı kalan insanları da, biz, bir taraftan radonla, bir taraftan bu tehlikeli ve katı atıkları yakma fabrikasının, çöp fabrikasının çevreye verecek olduğu zararla hastalıklı hale getireceğiz.

Zaten, bizim bölgemizin insanı, üst solunum yolu hastalıklarında Türkiye'de birinci sıradadır; yine bizim bölgemizin insanı, kanser vakalarında Türkiye'de birinci sıradadır. Yani, çevre şartlarının hiç de olumlu olmadığını, yoğun sanayi yükünün bölge insanını hastalıklı hale getirdiğini ve devleti yönetenlerin, hükümet yetkililerinin de bu konuda gerekli hassasiyeti bugüne kadar göstermediklerini ifade ediyorum. Bu, bir ülke sorunudur; bu, bir millî meseledir; temenni ederim ki, bu insan sorununa hep birlikte sahip çıkalım. Hükümet yetkililerini, buradan, bir kez daha, bu konuya duyarlı olmaya davet ediyorum.

Bu vesileyle, Sayın Başkana ve Sayın Heyetinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pepe.

Efendim, Sayın Bakan cevap verecekler mi?

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Evet efendim.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, yerimden bir şey konuşmama izin verir misiniz; belki Sayın Bakan cevap verir.

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir dakika müsaade eder misiniz efendim?

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Tabiî.

BAŞKAN – Bugün biraz kaideyi bozduğumuz için, Sayın Bedük'ten başlayalım.

Sayın milletvekilleri, yalnız biliyorsunuz, bunlar çok kısa olacak; sebebine gelince, biraz sonra, tatil kararıyla ilgili bir Danışma Kurulu önerisi var.

Buyurun Sayın Bedük.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önce, Sayın Başkana, söz verdikleri için teşekkür ediyorum.

Biraz evvel, Polatlı'dan çok geniş ve kalabalık bir çiftçi heyeti geldi. Bu çiftçi heyeti, özellikle, pancar üçüncü söküm parasının verilmemesinden dolayı -avanslarını alamadıklarından dolayı- çok büyük bir sıkıntı içerisinde olduklarını ifade ettiler. Polatlı'da olduğu gibi, Anadolu'nun diğer yerlerinde de, keza aynı şekilde, pancarla ilgili, Hatay, Aksaray, Ankara'nın diğer yerleri ve hemen hemen Anadolu'nun diğer yerleri de dahil olmak üzere, üçüncü avanslarını almamışlardır. Oysa, bütçe görüşmeleri sırasında Sayın Sanayi ve Ticaret Bakanına bir soru sormuştum; o soruma da "yılbaşından önce, mutlak surette, üçüncü avans parasını çiftçilere ödeyeceğiz" demişlerdi. Görülüyor ki, bugüne kadar ödenmemiş ve Sanayi ve Ticaret Bakanımızın da talebi, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı tarafından yerine getirilmemiş. Ben, hükümete sesleniyorum.

BAŞKAN – Tabiî, efendim, siz yoktunuz; bu tarım reformunu üç saat tartıştık ve mahsullerin her birinin bir ayrı bakana bağlı olmasından dolayı çiftçinin ıstırap çektiğini ifade ettiler, Sayın Bakan da bunu kabul ettiler. Şimdi, Sanayi ve Ticaret Bakanı yok.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sanayi ve Ticaret Bakanı dışında hükümetimizin değerli üyeleri var; üstelik de, Hazineden sorumlu olan Devlet Bakanımızın mensup olduğu pardiden bir değerli bakanımız var; konuşma yapacaklar. Ben, buradan sesleniyorum, Sayın bakanlara özellikle ifade etmek istiyorum: Lütfen, Hazineden sorumlu Devlet Bakanımızı ikaz ediniz. Daha evvelden, bir bakan, Meclis kürsüsünden, yüce millete ve bütün çiftçilere "üçüncü avans paralarını yılbaşından önce ödeyeceğim" demiştir; ama, buna karşılık, Hazine, halen daha o paraları vermemiştir; çiftçi fevkalade mağdurdur. Ben, özellikle, bu konuda da açıklama yapmalarını rica ediyorum ve size teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim efendim.

Sayın Yıldırım, buyurun.

MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkanım, delaletinizle, sayın hükümet üyeleri ve bakanlarımızdan soracağım bir sorunun Bakanlar Kurulunda çok acil görüşülmesini istiyorum. Yaptığım konuşmadan sonra, Eskişehir'den merkez Bahçecik Köyü Muhtarı, köy kahvesinde halkın toplandığını ve pancar paralarının söküm avansının ne zaman verileceği hususunu sormamı istediler. Ben, bu vesileyle, özellikle, söküm avansını, pancar paralarının acilen ödenmesini istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakanın müşavirlerinin ve sayın bakanların, bu konuyu arkadaşlarına ileteceklerini tahmin ediyorum. İşte, bugün, biraz enflasyon yüksek çıkınca, onlar da telaş içindeler.

Buyurun Sayın Akın.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, ifade edeceğim hususları, Grup Başkanvekilimiz ve yine partime mensup bir milletvekilimiz dile getirdi; benim, sizden bizzat istirhamım, nöbetçi Başkanvekili olarak, Hazineden sorumlu Devlet Bakanı ve Sanayi Bakanından istirham etmenizi istiyoruz, bir çiftçi olarak, bir çiftçi çocuğu olarak; ne zaman ödenecek?..

BAŞKAN – Zabıtları göndereceğim efendim. Onun için, demin de, konum olmadığı halde, cep telefonuyla ilgili konuştum ki, o zabıtlar gitsin diye. Gider buradan efendim.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkanım, ödenmeyecekse "ödenmeyecek" denilsin; ama, ödenecekse, günü konulsun. Yani, bu adamlar birilerinden para almışlar, devamlı temerrüt faizi işliyor. "Paramız yok ödeyemeyeceğiz" densin; ama ödenecekse, bir gün söylensin.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi onlar da "vardı da mı ödemedik" diyor efendim.

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, peki "faiz ödemelerini, gününden önce ödüyoruz" diyorlar; onu gününde ödesinler, çiftçinin borcunu da zamanında ödesinler.

MİHRALİ AKSU (Erzincan) – Hiç marttan önce ödediniz mi; siz de hükümet oldunuz?

MURAT AKIN (Aksaray) – Söküm avansı onikinci aydan önce ödenir, esas pancar bedeli de...

MEHMET EMREHAN HALICI (Konya) – Sayın Başkan, sohbete döndü.

BAŞKAN – Sayın Karapaşaoğlu, en son söz sizin.

Buyurun.

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) – Sayın Başkanım, sayın bakanlarımızdan -tabiî, burada olmayanlar da olabilir- şunları anlamak istiyoruz.

Pamuk paraları ödenmiyor, pancar paraları ödenmiyor, Marmara Bölgesini ve Ege Bölgesini ilgilendiren zeytin paraları ödenmiyor; ama, bir taraftan enflasyon yüksek çıkıyor, bir taraftan da nakit sıkıntısı piyasada devam ediyor. Acaba, bir taraftan halkımızın, köylümüzün rahatlatılması için, bir taraftan esnafımızın rahatlatılması için; bir taraftan da bu enflasyonun düşürülmesi için uygulamakta oldukları ve yanlış olduğu izlenimlerini ve ipuçlarını veren bu uygulamadan ne zaman dönecekler?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Ben onların yerine cevap vereyim. Bugün akşam dinleyeceksiniz; dışticaretten sorumlu Devlet Bakanı Prof. Tunca Toskay, bugün İzmir'de bir basın toplantısı yaptı, gerekçelerini anlattı, bu konulara çok güzel değindi; oradan alacaksınız efendim.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, bana "lütfen konuşun" demiştiniz...

BAŞKAN – Burada ışık yanmamıştı; çok özür dilerim; artık, Sayın Bakana söz verdim...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkanım, burada yazıyorsunuz "lütfen konuşun" diyorsunuz...

BAŞKAN – Efendim, ışık yanmamıştı, makinede bir arıza var; özür dilerim; Sayın Bakanı bekletemem, o münasebetsizliği yapamam.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Peki...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan.

ÇEVRE BAKANI FEVZİ AYTEKİN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Osman Pepe'nin çevreye olan duyarlılığı dolayısıyla gündemdışı konuşmasından dolayı kendisine teşekkür ediyorum ve sözlerime başlarken de saygılarımı sunuyorum.

Bilindiği gibi, 17 Ağustos 1999 depremi sonucunda, ulusumuz seferber olmuş, felaketin acılarını hafifletmek için, herkes, elinden ne geliyorsa yapmıştır. Böyle büyük felaketler sırasında, can ve mal kayıplarının yanında, çevresel kayıplar her ne kadar ikinci planda görülse de, aslında, çevre değerlerinin gözardı edilmesi, uzun vadeli, çok ağır ve hatta telafisi imkânsız sonuçlar doğurmaktadır. Hava, su ve toprak kalitesinde meydana gelen bozulmalar, canlılar üzerinde, çok uzun vadeli ve kalıcı etkiler yapabilmektedir.

Aslında, bu tarz felaketlerin esas nedenleri üzerinde durmak gerekir. Zamanında çevre değerlerine sahip çıkmamanın faturası, maalesef, son olayda yaşadığımız felakette olduğu gibi, çok ağır bedelle ödenmiştir. Bilinçsiz evsel ve endüstriyel yer seçimleri, planlara politik müdahaleler, her konumda görev yapan uzmanların mesleklerini hafife almaları, bu doğal afetlerin ağır sonuçlar doğurmalarına neden olmaktadır. Her sektör, eğer çevre boyutuna gereken önemi verseydi, sırf ülkemizde değil, bütün dünyada yaşanan ve yaşanacak olan doğal afetler, sadece tabiat tahribiatı olarak kayda geçerdi.

Değerli milletvekilleri, hepimizin yakından bildiği gibi, son deprem felaketi, daha önceki yıllarda yapılan yanlışları çok açıkça yüzümüze vurmuştur. Bilinçsizce yapılan deniz dolguları, tarım alanları ve kentle iç içe kurulan ve tehlikeli madde kullanan ve üreten sanayiler, depremin felaket boyutunu artırmıştır. Bunlardan ders almadıkça, doğa, tekrar hesap soracaktır.

Depremin ardından, derhal, hem tespit yapmak hem de gerekli durumlarda müdahale etmek amacıyla, TÜPRAŞ yangını başta olmak üzere, diğer fabrikalarda da denetimleri başlattık.

Bu kapsamda, Bakanlığımın görev alanına giren konularda yaptığım çalışmaları sizlere sunmak istiyorum:

Bilindiği üzere, deprem sonrası TÜPRAŞ'ta meydana gelen yangın sonucu, İzmit Körfezinin büyük bir bölümünde, orta ve iç körfezde ve kıyılarda, petrol kirliliği tespit edilmiş, dış körfezde ise deniz yüzeyinde tabakalar halinde petrol kirliliğine rastlanılmıştır.

TÜPRAŞ'ta meydana gelen hasar nedeniyle denize dökülen petrol ve petrol türevlerinin yarattığı kirliliğin önlenmesi amacıyla, TÜPRAŞ tarafından, 2 400 metre uzunluğunda, yağ tutucu ve emici bariyerler serilmiştir. Bunun yanında, Mavi Deniz, Valide Sultan, Yeni Galata, Deniz Temiz tarafından süpürge ve sıkaymırlar ikame edilmiş ve donanma komutanlığına ait deniz süpürgesi de temizleme çalışmalarına katılmıştır.

23.8.1999 tarihinden itibaren, sahil güvenlik botundan yararlanılarak, Bakanlığımız uzmanları, petrol ve petrol türevi maddelerden kaynaklanan kirlilikle ilgili yüzey kirlilik haritası çıkarmıştır.

Denizde yapılan çalışmalar, 28.8.1999 günü akşam saatlerine kadar sürmüş, denizden, yaklaşık 800 ton petrol toplanarak, TÜPRAŞ'ın geri kazanım tesislerine gönderilmiştir.

Sahil şeridinde taşlar üzerinde ve kıyıdaki kumlar üzerinde kalan petrolü temizleme çalışmaları devam etmektedir. Bunun dışında, denizde petrol kirliliği kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Bakanlığımız, İstanbul Üniversitesi Deniz Bilimleri Enstitüsüyle işbirliği yaparak, TÜPRAŞ yangını ve İzmit depremi sonrası körfezde oluşan kirliliğin temizlenmesi için hazırlanan eylem planı ve iş planı uygulanması bütün kuruluşlara gönderilmiş ve uygulamalar için destek talep edilmiştir.

Diğer endüstriyel kazaysa, Yalova'da sentetik elyaf üreten Aksa tesislerinde yaşanmıştır. Deprem sonucu, Aksa tesislerinde 8 adet akrilo nitril tankından 3'ünün hasarlı olduğu, takriben 6 400 ton akrilo nitrilin havaya, denize ve toprağa karıştığı, toprakaltı yangın suyu borularında kırılmalar olduğu ve tesisin yangın suyu depolarının tamamen boşaldığı tespit edilmiş; ilgili şirkete gerekli önlemlerin alınması uyarısında bulunulmuş ve sonucun bir rapor halinde Bakanlığımıza gönderilmesi istenmiştir.

Kocaeli'nde depremin ilk iki gününde kurtarma çalışmaları sırasında enkazdan çıkan molozların, Gölcük, Değirmendere, Halıdere, Ulaşlı, Karamürsel giriş ve çıkışında, Ereğli balıkçı barınağı yanında sahile ve yol kenarına döküldüğü görülmüş ve döküm hemen durdurulmuştur. Daha sonra, kriz merkezleri, molozların, deniz, göl, akarsu, kuru dere yatağı ve tarım alanlarına dökülmemesi yolunda Bakanlığım tarafından talimatlandırılmıştır. Bakanlığım teknik elemanlarından oluşan heyetler deprem bölgesine giderek, Sakarya, Kocaeli ve Yalova'da çöp ve molozların dökülmesine uygun sahaların tespitini yapmışlardır.

Yalnız, bir üzüntüm var. Moloz kırma makinelerini İngiltere'den getirmemize rağmen, geri kazanım konusunda ilgili kişi ve kuruluşlara kurs vermemize rağmen, maalesef, makineler çalıştırılamamıştır. Bundan dolayı büyük üzüntüm var. Makineler, orada, hâlâ, yirmidört saat çalışacak kapasitede bekletilmektedir. İstanbul'dan bu makinelere talep var. Herhalde, bu gidişle, oradan söktürüp, İstanbul'a göndereceğim.

Ayrıca, deprem sonrası ortaya çıkan enkaz ve molozların olumsuz çevre etkileri karşısında, Birleşmiş Milletler Kalkınma Programına başvuruda bulunularak, deprem bölgesinde moloz yönetim planı hazırlanması konusunda acil yardım talebinde bulunulmuştur.

Sayın milletvekilim, özellikle denizde çıkan radon gazıyla ilgili endişelerini belirtti. Biz de Çevre Bakanlığı olarak, Atom Enerjisi Kurumuna yazı yazdık; ama, kurumun bir makinesinin arızalı olması, ölçümleri yapamaması nedeniyle, bu radon gazı hakkında gerekli bilgileri bize maalesef verememiştir. Bu işi takip ediyoruz; bunu, sayın milletvekilimin bilgilerine sunmak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin bir daha böyle felaketlerle karşılaşmamasını temenni eder; Yüce Meclisimize saygılarımı sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakanım, çok teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, cumhuriyet hükümetinin iki sayın bakanına da teşekkür ediyoruz; hem bizi hem Yüce Milletimizi üçbuçuk saattir bilgilendirdiler, ilgilendirdiler. İnşallah, diğer bakanlar da zaman zaman gelip Yüce Meclisi bilgilendirirler.

Efendim, biliyorsunuz, daha sunuşlara geçemedik.

Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları vardır...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın Başkan, soru hakkı vermiştiniz; demin söylemiştiniz.

BAŞKAN – Yazılı verin.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sadece bir cümlelik soru soracağım.

BAŞKAN – Sayın Seven, yarım saatimiz var. Kime soracaksınız efendim?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Sayın bakanlara.

BAŞKAN – Efendim, müsaade edin... Geçtim artık... Size kastım yok...

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Ama, bana gelince hep böyle oluyor.

BAŞKAN – Olur mu efendim... Size karşı hem saygımız var hem de sevgimiz var; ama, size nazımız geçtiği için, biraz da o imkânı tanımıyoruz.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Ben de size saygı duyuyorum.

Peki efendim.

BAŞKAN – Keşke sorsaydınız; ben, sizin yerinize 5 dakika geçirdim zaten.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Azerbaycan Parlamento Başkanının vaki daveti üzerine Azerbaycan’a gidecek olan TBMM Başkanının başkanlığındaki Parlamento heyetinde yer alacak milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/454)

2 Şubat 2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Azerbaycan Parlamento Başkanının vaki davetine istinaden, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkanlığında, toplam 6 kişilik bir Parlamento Heyetinin, 7-9 Şubat 2000 tarihleri arasında söz konusu davete icabet etmesi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi uyarınca, Genel Kurulun 1 Şubat 2000 tarihindeki 54 üncü Birleşiminde kabul edilmiştir.

Heyeti oluşturmak üzere siyasî parti gruplarının bildirmiş olduğu isimler, adı geçen kanunun 2 nci maddesi uyarınca Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Musa Konyar (Ağrı)

Kemal Köse (Kocaeli)

Ömer Ertaş (Mardin)

Tunay Dikmen (Muğla)

Yahya Akman (Şanlıurfa)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergesinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

2. – Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya’nın (6/477) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(6/477) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan önergemin gündemden çıkarılmasını arz ederim.

2.2.2000

Musa Uzunkaya

Samsun

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

5 adet, komisyonlardan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

3. – İzmir Milletvekili Suha Tanık’ın (9/32) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/99)

2.2.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

2 Şubat 2000 tarihli oturumda yapılan seçimde (9/32) nolu Soruşturma Komisyonuna seçildim. Daha önce başka araştırma komisyonunda göreve getirildiğim için (9/32) nolu soruşturma komisyonu üyeliğinden istifamın kabulünü arz ederim.

Saygılarımla.

Suha Tanık

İzmir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğerini okutuyorum:

4. – Bayburt Milletvekili Şaban Kardeş’in (9/29) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/100)

3.2.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçilmiş olduğum (9/29) nolu Meclis Soruşturması Komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Şaban Kardeş

Bayburt

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğerini okutuyorum:

5. – Ordu Milletvekili Cemal Enginyurt’un, Dilekçe Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dilekçe Komisyonu üyeliğinden istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Cemal Enginyurt

Ordu

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğerini okutuyorum:

6. – Muğla Milletvekili Metin Ergun’un, Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/102)

3.2.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Malumunuz olduğu üzere, İnsan Hakları Komisyonu Başkanvekiliyim. Bu görevimdeki çalışmaların yoğunlaşması nedeniyle Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu üyeliğinden ayrılmak istiyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Metin Ergun

Muğla

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Son önergeyi okutuyorum:

7. – Kırşehir Milletvekili Mustafa Haykır’ın (9/31) nolu Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/103)

3.2.2000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Seçilmiş olduğum (9/31) nolu Meclis soruşturma komisyonundan istifa ediyorum.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

Mustafa Haykır

Kırşehir

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra oylarınıza sunacağım:

IV. – ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. – Genel Kurulun, çalışmalarına, 8 Şubat 2000 Salı gününden itibaren 3 gün ara vermesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

No:34 Tarih: 3.2.2000

Danışma Kurulu Önerisi

Genel Kurul çalışmalarına 8.2.2000 Salı gününden itibaren 3 gün ara verilmesi Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Aydın Tümen İsmail Köse

DSP Grubu Başkanvekili MHP Grubu Başkanvekili

İsmail Kahraman Beyhan Aslan

FP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Saffet Arıkan Bedük

DYP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Herhalde lehte, aleyhte söz isteyecek haliniz yok değil mi?!

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, çok mühim meseleler var; çalışalım.

BAŞKAN – Onu bilemem efendim. Grup Başkanvekiliniz imzalamış.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Evet, tatili hak ettiniz.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (9/38, 39, 40-41, 42, 43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonlarına üye seçimi

BAŞKAN – Geçen yasama döneminde sonuçlandırılamayan, ancak, İçtüzüğümüze göre hükümsüz sayılmayan Meclis soruşturması önergeleriyle ilgili olarak, Genel Kurulun 23.11.1999 tarihli 23 üncü Birleşiminde kurulması kabul edilen, (9/38), (9/39), (9/40-41), (9/42) ve (9/43) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonlarının üye seçimini yapacağız.

Meclis soruşturmasını yürütecek komisyonların üyeleri, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından adçekmek suretiyle tespit edilecektir.

Bu soruşturma komisyonlarında, Demokratik Sol Parti ve Milliyetçi Hareket Partisi 4'er, Fazilet Partisi 3, Anavatan Partisi ve Doğru Yol Partisi 2'şer üyelikle temsil edilecektir.

Suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu ve bu eylemin Türk Ceza Kanununun 313, 296, 240, 31 ve 33 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar hakkında kurulması kabul edilen (9/38) esas numaralı Meclis soruşturma komisyonu üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:

(9/38) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üye Aday Listesi: (45)

Demokratik Sol Parti: (12)

Yavuz Bildik (Adana)

Hasan Gülay (Manisa)

Oğuz Aygün (Ankara)

Rahmi Sezgin (İzmir)

Hasan Özgöbek (Uşak)

Hasan Erçelebi (Denizli)

Masum Türker (İstanbul)

Bahri Sipahi (İstanbul)

Bülent Ersin Gök (İstanbul)

Arif Sezer (Adana)

Hasan Fehmi Konyalı (Ordu)

B. Suat Çağlayan (İzmir)

Milliyetçi Hareket Partisi (12)

Sadık Yakut (Kayseri)

Ali Güngör (İçel)

Ali Serdengeçti (Manisa)

Nesrin Ünal (Antalya)

Hamdi Baktır (Kayseri)

Bozkurt Yaşar Öztürk (İstanbul)

Recai Yıldırım (Adana)

Mustafa Verkaya (İstanbul)

Seydi Karakuş (Kütahya)

Vahit Kayrıcı (Çorum)

Metin Ergun (Muğla)

Mükremin Taşkın (Nevşehir)

Fazilet Partisi (9)

Remzi Çetin (Konya)

Bahri Zengin (İstanbul)

Dengir Mir Mehmet Fırat (Adıyaman)

Ramazan Toprak (Aksaray)

İrfan Gündüz (İstanbul)

Cemil Çiçek (Ankara)

Mehmet Ali Şahin (İstanbul)

Lütfi Yalman (Konya)

Yahya Akman (Şanlıurfa)

Anavatan Partisi (6)

İ. Sühan Özkan (İstanbul)

Beyhan Aslan (Denizli)

Ali Kemal Başaran (Trabzon)

Suha Tanık (İzmir)

Kenan Sönmez (Bursa)

Sefer Koçak (Ordu)

Doğru Yol Partisi (6)

Mustafa Kemal Aykurt (Denizli)

Mehmet Ali Yavuz (Konya)

Mehmet Sağlam (Kahramanmaraş)

Hacı Filiz (Kırıkkale)

Kemal Çelik (Antalya)

Salih Çelen (Antalya)

BAŞKAN – Siyasî partilerin gösterdikleri adayların adları beş ayrı torbaya konulmuştur. Her torbadan üçte 1 isim çekeceğiz.

Adçekmeye, Demokratik Sol Parti Grubundan başlıyorum efendim.

Demokratik Sol Parti Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Hasan Erçelebi (Denizli)

Masum Türker (İstanbul)

Hasan Gülay (Manisa)

İbrahim Yavuz Bildik (Adana)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz.

Mükremin Taşkın (Nevşehir)

Mustafa Verkaya (İstanbul)

Hamdi Baktır (Kayseri)

Ali Güngör (İçel)

Fazilet Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğiz:

Lütfi Yalman (Konya)

Yahya Akman (Şanlıurfa)

Bahri Zengin (İstanbul)

Anavatan Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz.

Beyhan Aslan (Denizli)

İ. Sühan Özkan (İstanbul)

Doğru Yol Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

Salih Çelen (Antalya)

Kemal Çelik (Antalya)

Böylece, (9/38) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 4.2.2000 Cuma günü saat 11.00'de, PTT karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunu teşriflerini, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi yapmalarını rica ediyorum.

İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde, ihale usul ve esaslarını ihlal ederek rekabet ortamının oluşmasını önlediği, firma seçiminde yanlı davranak devleti zarara uğratmak suretiyle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla, Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulması kabul edilen (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 kat olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:

(9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üye Aday Listesi: (45)

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Demokratik Sol Parti (12)

Osman Kılıç (İstanbul)

Ömer Üstünkol (Zonguldak)

Esvet Özdoğu (Ankara)

Eyüp Doğanlar (Niğde)

Numan Gültekin (Balıkesir)

Atilla Mutman (İzmir)

Burhan Bıçakçıoğlu (İzmir)

Mustafa Vural (Antalya)

Tamer Kanber (Balıkesir)

Gaffar Yakın (Afyon)

Mustafa Karslıoğlu (Bolu)

Orhan Ocak (Bursa)

Milliyetçi Hareket Partisi (12)

Mehmet Gül (İstanbul)

Nevzat Taner (Kahramanmaraş)

Hasari Güler (Adıyaman)

Ersoy Özcan (Bolu)

Cumali Durmuş (Kocaeli)

Arslan Aydar (Kars)

Mihrali Aksu (Erzincan)

Mustafa Zorlu (Isparta)

Ahmet Aydın (Samsun)

Ali Keskin (Denizli)

Mehmet Kundakcı (Osmaniye)

Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

Fazilet Partisi (9)

Yakup Budak (Adana)

Fahrettin Kukaracı (Erzurum)

Abdullah Veli Seyda (Şırnak)

Sacit Günbey (Diyarbakır)

İlyas Arslan (Yozgat)

Mahmut Göksu (Adıyaman)

Oya Akgönenç Muğisuddin (Ankara)

Sabahattin Yıldız (Muş)

Ahmet Demircan (Samsun)

Anavatan Partisi (6)

Sefer Ekşi (Kocaeli)

Cemal Özbilen (Kırklareli)

Yaşar Eryılmaz (Ağrı)

Enis Sülün (Tekirdağ)

Mahmut Bozkurt (Adıyaman)

Kenan Sönmez (Bursa)

Doğru Yol Partisi (6)

Ali Rıza Gönül (Aydın)

Mustafa Örs (Burdur)

Mustafa Kemal Aykurt (Denizli)

Erdoğan Sezgin (Samsun)

Nurhan Tekinel (Kastamonu)

Burhan İsen (Batman)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Gaffar Yakın (Afyon)

Osman Kılıç (İstanbul)

Orhan Ocak (Bursa)

Atilla Mutman (İzmir)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Mihrali Aksu (Erzincan)

Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

Nevzat Taner (Kahramanmaraş)

Ahmet Aydın (Samsun)

Fazilet Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğiz:

Mahmut Göksu (Adıyaman)

Sabahattin Yıldız (Muş)

Yakup Budak (Adana)

Anavatan Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

Mahmut Bozkurt (Adıyaman)

Cemal Özbilen (Kırklareli)

Doğru Yol Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

Ali Rıza Gönül (Aydın)

Mustafa Örs (Burdur)

Sayın milletvekilleri, böylece, (9/39) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır; hayırlı olsun efendim.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 4.2.2000 Cuma günü saat 12.00'de, PTT karşısı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum efendim.

Yasadışı örgütlerle ve mensuplarıyla birlikte hareket ettikleri, örgüt mensuplarının işlediği suçların ortaya çıkarılmasını engelledikleri ve suçluları himaye ettikleri, devlet ihalelerinde çetelerle işbirliği yaptıkları, hükümetin çetelerle ve mafyayla mücadelede izlediği politikaların başarıya ulaşmasını engelleyerek görevlerini kötüye kullandıkları, bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230, 240, 296 ve 314 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık ve Bayındırlık ve İskân eski Bakanı Yaşar Topçu hakkında kurulması kabul edilen (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 kat olarak gösterdikleri sayın adayların adlarını okutuyorum:

(9/40-41) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üye Aday Listesi: (45)

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Demokratik Sol Parti (12)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Bayram Fırat Dayanıklı (Tekirdağ)

M. Cihan Yazar (Manisa)

Kemal Vatan (İzmir)

Salih Dayıoğlu (İzmir)

Ş. Ramis Savaş (Sakarya)

Ayşe Gürocak (Ankara)

Zafer Güler (İstanbul)

Çetin Bilgir (Kars)

Mehmet Çümen (İzmir)

Nural Karagöz (Kırklareli)

Hasan Gülay (Manisa)

Milliyetçi Hareket Partisi (12)

İsmail Çevik (Nevşehir)

Mehmet Serdaroğlu (Kastamonu)

Müjdat Kayayerli (Afyon)

Melek Karaca (Çorum)

Cezmi Polat (Erzurum)

Ali Güngör (İçel)

Mehmet Kundakcı (Osmaniye)

İsmail Hakkı Cerrahoğlu (Zonguldak)

Namık Hakan Durhan (Malatya)

Orhan Bıçakçıoğlu (Trabzon)

Hasan Hüseyin Balak (Tokat)

Metin Ergun (Muğla)

Fazilet Partisi (9)

Bahri Zengin (İstanbul)

Mahmut Göksu (Adıyaman)

Osman Aslan (Diyarbakır)

Faruk Çelik (Bursa)

Mustafa Geçer (Hatay)

Fethullah Erbaş (Van)

Mehmet Çiçek (Yozgat)

Şükrü Ünal (Osmaniye)

Ali Sezal (Kahramanmaraş)

Anavatan Partisi (6)

Rifat Serdaroğlu (İzmir)

Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

Şamil Ayrım (İstanbul)

Musa Öztürk (Adana)

Miraç Akdoğan (Malatya)

Ahmet Kabil (Rize)

Doğru Yol Partisi (6)

Hayri Kozakçıoğlu (İstanbul)

Zeki Ertugay (Erzurum)

Mustafa Kemal Aykurt (Denizli)

Celal Adan (İstanbul)

Sevgi Esen (Kayseri)

M. Necati Çetinkaya (Manisa)

BAŞKAN – Siyasî partilerin gösterdikleri adayların adları beş ayrı torbaya konulmuştur. Her torbadan üçte 1 isim çekeceğiz.

Adçekmeye, Demokratik Sol Partinin gösterdiği adaylardan başlıyoruz.

Demokratik Sol Parti Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Salih Dayıoğlu (İzmir)

M. Cihan Yazar (Manisa)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Kemal Vatan (İzmir)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Ali Güngör (İçel)

Melek Karaca (Çorum)

Cezmi Polat (Erzurum)

Mehmet Kundakcı (Osmaniye)

Fazilet Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğiz:

Osman Aslan (Diyarbakır)

Bahri Zengin (İstanbul)

Faruk Çelik (Bursa)

Anavatan Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

Ahmet Kabil (Rize)

Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

Doğru Yol Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

M. Necati Çetinkaya (Manisa)

Sevgi Esen (Kayseri)

Böylece, (9/40-41) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi tamamlanmıştır; hayırlı olsun.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyeler, 4.2.2000 Cuma günü saat 13.00'te PTT karşısındaki Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak başkan, başkanvekili sözcü ve kâtip seçimini yapacaklardır.

Telsim ve Turkcell Firmalarıyla imzalanan sözleşmelere 4046 numaralı Özelleştirme Kanunu hükümlerine aykırı davranmak suretiyle devleti gelir kaybına uğratarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla eski Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Necdet Menzir hakkında kurulması kabul edilen (9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 kat olarak gösterdikleri sayın adayların adlarını okutuyorum:

(9/42) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Üye Aday Listesi:

(45)

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Demokratik Sol Parti (12)

Ali Rahmi Beyreli (Bursa)

Ş. Ramis Savaş (Sakarya)

Sebahat Vardar (Bilecik)

Hasan Macit (Burdur)

Saffet Başaran (İzmir)

Mustafa İlimen (Edirne)

Orhan Ocak (Bursa)

Fahrettin Gülener (Bursa)

Şenel Kapıcı (Samsun)

Hasan Suna (Yalova)

Akif Serin (İçel)

Mehmet Kocabatmaz (Denizli)

Milliyetçi Hareket Partisi (12)

Mehmet Nacar (Kilis)

Osman Fevzi Zihnioğlu (Sakarya)

Osman Müderrisoğlu (Antalya)

Hasan Basri Üstünbaş (Kayseri)

Ahmet Aydın (Samsun)

Şevket Bülend Yahnici (Ankara)

Mustafa Sait Gönen (Konya)

İrfan Keleş (Çankırı)

Mehmet Ceylan (Sıvas)

Muzaffer Çakmaklı (Şanlıurfa)

Mustafa Gül (Elazığ)

Süleyman Servet Sazak (Eskişehir)

Fazilet Partisi (9)

Yahya Akman (Şanlıurfa)

Zeki Ergezen (Bitlis)

Aslan Polat (Erzurum)

Yasin Hatiboğlu (Çorum)

Mehmet Çiçek (Yozgat)

Suat Pamukçu (Bayburt)

Süleyman Metin Kalkan (Hatay)

Latif Öztek (Elazığ)

Ali Sezal (Kahramanmaraş)

Anavatan Partisi (6)

İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir)

Kenan Sönmez (Bursa)

Birkan Erdal (Ankara)

Suha Tanık (İzmir)

Ataullah Hamidi (Batman)

Nesrin Nas (İstanbul)

Doğru Yol Partisi (6)

Ayfer Yılmaz (İçel)

Oğuz Tezmen (Bursa)

Mehmet Dönen (Hatay)

H. Ufuk Söylemez (İzmir)

Veysi Şahin (Mardin)

Kamer Genç (Tunceli)

BAŞKAN – Adçekmeye Demokratik Sol Parti Grubunun adaylarından başlıyoruz.

Demokratik Sol Parti Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

Şenel Kapıcı (Samsun)

Hasan Suna (Yalova)

Ş. Ramis Savaş (Sakarya)

Sebahat Vardar (Bilecik)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğiz:

İrfan Keleş (Çankırı)

Osman Müderrisoğlu (Antalya)

Mehmet Nacar (Kilis)

Şevket Bülend Yahnici (Ankara)

Fazilet Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğiz:

Süleyman Metin Kalkan (Hatay)

Mehmet Çiçek (Yozgat)

Latif Öztek (Elazığ)

Anavatan Partisi Grubunun adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğiz:

Birkan Erdal (Ankara)

İbrahim Yaşar Dedelek (Eskişehir)

Doğru Yol Partisi Grubu adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğiz:

Veysi Şahin (Mardin)

Ayfer Yılmaz (İçel)

Böylece, bu soruşturma komisyonuna üye seçimi de tamamlanmıştır.

(9/42) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyelerinin, 4.2.2000 Cuma günü saat 14.00'te PTT karşısı Meclis Soruşturması Komisyonları Toplantı Salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Türk Ticaret Bankasının satışı ihalesiyle ilgili olarak ortaya atılan yolsuzluk iddiaları konusunda gerekli tedbirleri almayarak görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Devlet eski Bakanı Güneş Taner ve eski Başbakan A. Mesut Yılmaz hakkında kurulması kabul edilen (9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin, kendilerine düşen üyelikler için 3 katı olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:

(9/43) Esas Numaralı Meclis Soruşturması Komisyon Üye Aday Listesi:

(45)

Adı ve Soyadı Seçim Çevresi

Demokratik Sol Parti (12)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Hayati Korkmaz (Bursa)

Hasan Akgün (Giresun)

Namık Kemal Atahan (Hatay)

Nazire Karakuş (İstanbul)

Ahmet Güzel (İstanbul)

Tayfun İçli (Ankara)

Mustafa Düz (İstanbul)

Ali Tekin (Adana)

Rahmi Sezgin (İzmir)

M. Hadi Dilekçi (Kastamonu)

Ali Ahmet Ertürk (Edirne)

Milliyetçi Hareket Partisi (12)

Edip Özbaş (Kahramanmaraş)

Armağan Yılmaz (Uşak)

Ayhan Çevik (Van)

Mesut Türker (Yozgat)

Birol Büyüköztürk (Osmaniye)

Ahmet Erol Ersoy (Yozgat)

Mehmet Nuri Tarhan (Hatay)

Abbas Bozyel (Iğdır)

Mükremin Taşkın (Nevşehir)

Hayrettin Özdemir (Ankara)

Yusuf Kırkpınar (İzmir)

Faruk Bal (Konya)

Fazilet Partisi (9)

Özkan Öksüz (Konya)

Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

Mehmet Özyol (Adıyaman)

Ali Coşkun (İstanbul)

Ahmet Sünnetçioğlu (Bursa)

İrfan Gündüz (İstanbul)

Salih Kapusuz (Kayseri)

Mustafa Niyazi Yanmaz (Şanlıurfa)

Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

Anavatan Partisi (6)

Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

Ahmet Kabil (Rize)

Ali Kemal Başaran (Trabzon)

İ. Sühan Özkan (İstanbul)

Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

Doğru Yol Partisi (6)

Ali Şevki Erek (Tokat)

Ahmet İyimaya (Amasya)

Kemal Kabataş (Samsun)

Oğuz Tezmen (Bursa)

Burhan İsen (Batman)

Mümtaz Yavuz (Muş)

BAŞKAN – Ad çekme işlemine, Demokratik Sol Parti Grubundan başlıyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğim:

Hayati Korkmaz (Bursa)

Cafer Tufan Yazıcıoğlu (Bartın)

Namık Kemal Atahan (Hatay)

Ali Tekin (Adana)

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adayları arasından, kurayla 4 üye belirleyeceğim:

Mükremin Taşkın (Nevşehir)

Hayrettin Özdemir (Ankara)

Birol Büyüköztürk (Osmaniye)

Armağan Yılmaz (Uşak)

Fazilet Partisi Grubu adayları arasından, kurayla 3 üye belirleyeceğim:

Özkan Öksüz (Konya)

Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)

Ahmet Cemil Tunç (Elazığ)

Anavatan Partisi Grubu adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğim:

Mehmet Cavit Kavak (İstanbul)

Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

Doğru Yol Partisi Grubu adayları arasından, kurayla 2 üye belirleyeceğim:

Oğuz Tezmen (Bursa)

Ahmet İyimaya (Amasya)

Böylece, bu soruşturma komisyonuna üye secimi de tamamlanmıştır.

(9/43) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyelerinin de, 4.2.200 Cuma günü saat 15.00'te PTT karşısındaki Komisyon odasını teşriflerini; başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Meclis soruşturması komisyonlarına seçilen üyelerin listesi ile toplantı gün ve saatleri ilan tahtasına asılacaktır.

Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylamasını tekrar yapıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları Raporları (1/268) (S.Sayısı: 96) (1)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde

Daha önce yaptığımız açık oylamada, açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılması kabul edilmişti.

Oylama için 2 dakika süre vereceğim.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, eğer toplantı yetersayısı, karar yetersayısı bulamazsak, çalışma süremizin dolmuş olmasından dolayı ara vermeyeceğim, Meclisi kapatacağım.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, itiraz edecektim; ama, zaman geçti.

BAŞKAN – Duyamıyorum efendim. (MHP sıralarından "Geçti" sesleri) Hayır... Öğrenmiş olurum efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Bir dahaki birleşimde zabtısabık hakkında konuşurum.

BAŞKAN – Olmaz... Şimdi...

Demin, sizi, ben, tarımla ilgili konu görüşülürken, söz vereyim diye çok aradım Sayın Güven; yoktunuz.

Buyurun, yerinizden ifade edin Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkanım, İçtüzüğümüz çok açık; hükümet, gündemdışı söz isterse, bunun şartlarını 59 uncu madde çok güzelce yazmış; yani, çok acil bir olay olacak ve olağanüstü bir olay olacak. Halbuki -Sayın Bakana teşekkür ediyorum tabiî, bugün bize bir genel görüşme gündemi sundular- genel görüşme isteği başkadır, hükümetin gündemdışı konuşması başkadır; siz de tabiî buna cevaz verdiniz.

Ben, sadece zabıtlara geçmesi bakımından söyledim efendim.

BAŞKAN – Ben de cevap vereyim sayenizde. Niye cevaz verdim biliyor musunuz efendim; Yüce Meclisin aç kapayla kapanmasına gönlüm razı olmadığı için ve Sayın Bakanın bize verdiği bu imkânla, hem kamuoyunu hem de Meclisi aydınlatma bakımından. Belki teamülün dışında bir olay ama, bu 21 inci Dönem...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Teamülün değil, İçtüğün dışında bir olay sağladınız siz bugün.

Yani, ben şunu söylemek istiyorum; bundan sonra, müsaade ederseniz, eğer hükümetin bu konuda bize bir bilgi sunma ihtiyacı var ise, genel görüşme isteğinde bulunurlar ve biz de daha detaylı bilgi sahibi olma imkânına sahip oluruz. Yani, ben, bir kere daha bu tip bir işlemin yapılmamasının daha uygun olacağını ifade etmek için söz istemiştim; ama, tabiî, başka işlerimiz de çıktı, onlarla meşgul olduğum için geciktim.

Teşekkür ederim.

(1) 96 S. Sayılı Basmayazı 2.2.2000 tarihli 55 inci Birleşim Tutanağa eklidir.

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Polonya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Teknik ve Savunma Sanayii İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında Kanun Tasarısının açık oylamasına 80 milletvekili iştirak etmiş; 79 kabul, 1 çekimser oy kullanılmıştır.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı bulunamamıştır; oylama yenilecektir; ancak, demin de ifade ettiğim gibi, saat tam 19.00; çalışma süremiz bitti.

İçtüzüğe göre, oylama için ara vermem, tekrar yeterli sayıyı aramam gerekmektedir; ancak, çalışma süremizin bitmesinden dolayı ve alınan karar gereğince, denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 15 Şubat 2000 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.58

 

 

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, İstanbul’da bulunan tarihi kuş evlerine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Yüksel Yalova’nın cevabı (7/1082)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sn. Yüksel Yalova tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Türkiye Gazetesinin 13 Ağustos Cuma günkü yayınında cami, medrese, külliye gibi ata yadigarı eserlerimizde bulunan kuş evleri zamanın acımasızlığıyla yok olma durumundadır.

Soru:

İstanbul Fatih Millet Kütüphanesi, Beyazıt Seyyid Hasan Paşa Medresesi, Üsküdar Cedid Valide Camii’ndeki kuş evleri harap durumdadır. Bu kuş evlerini restore ettirmek için özel bir gayret göstermeyi düşünür müsünüz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 2.2.1999

Sayı: B.02.0.006/01-212

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 3 Ocak 2000 tarih, A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1082-3320/8320 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı tarafından tevcih edilen ve tarafımdan cevaplandırılmasını istediği 7/1082-3320 esas sayılı İstanbul’da; Fatih Millet Kütüphanesi (Feyzullah Efendi Medresesi), Eminönü, Beyazıt Seyyid Hasan Paşa Medresesi ve Üsküdar Cedid Valide Cami’indeki kuş evlerinin durumuna ilişkin soru önergesi incelenmiştir.

Kireç taşı, tuğla ve mermerden harç kullanılarak yapılan kuş evleri abidelerin duvarlarını süslemektedir. Hava kirliliği ve atmosfer etkileri, bazı kuş evlerinde zaman içinde bozulmalar ve kirlenmeler meydana getirmiştir.

Bu zarif eserlerin yaşatılması için Vakıflar Genel Müdürlüğünce 2000 yılı içerisinde envanter çalışmaları ve bozulmaların sebeplerinin araştırılmasından sonra kuş evlerinin olduğu gibi korunması amacıyla restorasyon yapılması planlanmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. Yüksel Yalova

Devlet Bakanı

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, restore edilen Bursa-Temenyeri mevkiinde Atatürk Köşküne yapılan harcamaya ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Yıldırım Akbulut’un cevabı (7/1086)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

TBMM Millî Saraylar Daire Başkanlığı tarafından restore edilen Bursa’nın Temenyeri mevkiindeki Atatürk Köşküne bugüne kadar harcanan para ne kadardır?

İşin parasal ve fiziksel olarak gerçekleşme oranı nedir?

Köşk ne zaman hizmete girecektir?

T.C.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı 3.2.2000

Genel Sekreterliği

Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı

KAN.KAR.MD.

Sayı: A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1086-3200/8005

Sayın Ertuğrul Yalçınbayır Bursa Milletvekili

İlgi: 16.12.1999 tarihli yazılı soru önergeniz.

Restore edilen Bursa-Temenyeri mevkiindeki Atatürk Köşkü’ne yapılan harcamaya ilişkin ilgi önergenizde yer alan sorularınız aşağıda cevaplandırılmıştır.

Bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Yıldırım Akbulut

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Cevap- Bursa-Temenyeri mevkiindeki Atatürk Köşkünün yapımına 1996 yılının Ekim ayında başlanmıştır. İşe ait malzeme giderleri TBMM Vakfı tarafından karşılanmakta olup, işçiliği Millî Saraylar Daire Başkanlığı bünyesindeki elemanlar tarafından yürütülmektedir. Bugüne kadar yapılan harcama maliyetleri aşağıda çıkarılmıştır.

Malzeme Bedeli

1996 Yılı 302 432 599.-TL.

1997 Yılı 16 483 095 505.-TL.

1998 Yılı 12 984 309 297.-TL.

1999 Yılı 14 495 263 692.-TL.

Ana bina inşaatı işleri % 95 tamamlanmıştır. Isıtma sistemi, bahçe düzenlemesi ve çevre duvarları onarımı ile kanalizasyon bağlantısını takiben, Köşk hizmete girebilecektir.

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Köyhizmetleri Genel Müdürlüğü Havza Islahı ve Göletler Daire Başkanlığınca sulama suyu temini için yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın cevabı (7/1093)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Köyhizmetleri Genel Müdürlüğü ile ilgili olarak Devlet Bakanı Sayın Mustafa Yılmaz tarafından yazılı cevaplandırılması istemiyle aşağıdaki sorularımı arz ederim.

26.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

Köyhizmetleri Genel Müdürlüğü Havza Islahı ve Göletler Daire Başkanlığınca Bursa İlinde sulama suyu temini için etüd ve planlama çalışmaları süren veya tamamlanan veya tamamlanıp 2000 yılı yatırım programına teklif edilen çalışmalar nelerdir?

2000 yılı yatırım programlarında yeralan projeler ve bunların yatırım ödenekleri ne kadardır?

T.C.

Devlet Bakanlığı 3.2.2000

Sayı: B.02.0.010/031-5311

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: a) TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliğinin 3.1.2000 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3507 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar D.Bşk. 2.2.2000 gün ve A.01.0. GNS.0.10.00.02-7/1903-3333/8334 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’a ait 7/1093 esas nolu soru önergesi incelenmiştir.

Bursa İli 2000 yılı yatırım programına teklif edilen sulama suyu temini konuları ile 2000 yılı yatırım programında yeralan projeler ve bunların DPT’na bildirilen ödeneklerine ilişkin listeler ekte sunulmuştur. (EK-2)

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz

Devlet Bakanı

Sayfa 203’den 207’ye kadar filme alınacak

 

 

 

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bingöl İli için eğitim sektöründe yapılan çalışmalara ve bunlara ayrılan ödeneklere ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Metin Bostancıoğlu’nun cevabı (7/1094)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ederim.

26.12.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular:

Bingöl İli Eğitim Sektörü Yatırımları ile ilgili olarak;

1.– Fırat Üniversitesi Ziraat Fakültesi Projesinin toplam tutarı fizikî ve nakdî gerçekleşme oranı nedir? 2000 yılı bütçesine konan ödenek ne kadardır? Proje ne zaman bitirilecektir?

2. – Yurt-Kur Genel Müdürlüğünce yürütülen yurt inşaatı hangi aşamadadır?

3. – Genel Lise, İmam Hatip Lisesi Ek Binası, Öğretmenevi, Halk Eğitim Merkezi Projelerinin tutarı, fizikî ve nakdî gerçekleşmesi ve 2000 yılı bütçe ödenekleri nedir?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 3.2.2000

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı: B.08.0.APK.0.03.05.00-03/317

Konu: Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: TBMM Başkanlığının 3.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1094-3334/8335 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Bingöl İli için eğitim sektöründe yapılan çalışmalara ve bunlara ayrılan ödeneklere ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Fırat Üniversitesine bağlı Bingöl Ziraat Fakültesi projesinin, proje tutarı 919 milyar lira, 1999 yılı sonu itibariyle kümülatif harcaması 363 milyar lira, 2000 yılı yatırım ödeneği 50 milyar lira olup, söz konusu projenin 2004 yılında bitirilmesi planlanmaktadır.

2. Bingöl yurt inşaatı, 14.11.1996 tarihinde 235 milyar lira keşif bedeli üzerinden ihale edilmiştir. İnşaat bünyesinde iki yatak bloğu, idare, mutfak, yemekhane, kantin-kafeterya bölümlerini kapsayan sosyal tesis bloğu ile 10 daireli lojman yer almaktadır. Kalorifer, mutfak, çamaşırhane tesisatları ile çevre düzenlemesi ve boya badana işleri hariç bütün blokların inşaat işleri tamamlanmıştır.

3. Bilgöl İlinin; Merkez İmam Hatip Lisesi ek binası ile Genç İlçesi Halk Eğitim Merkezi ve Öğretmenevi binalarının yapımı 1999 yılı sonu itibariyle tamamlanmıştır. İl merkezinde gerçekleştirilmekte olan, Genel Lise ve Öğretmenevi projeleriyle ilgili bilgiler ise ekteki tabloda sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Metin Bostancıoğlu

Millî Eğitim Bakanı

İli: Bingöl

2000 Yılı Yatırım Programı

(Milyon TL.)

1999 Son.Kad.

Proje Tahmini 2000

İşin Tutarı Harcama Yatırımı

Başlama Fizikî Nakdî

Yer Karak- Bitiş Gerç. Gerç.

Proje No Proje Adı (İl ve İlçesi) teristik Tarihi Toplam Toplam Toplam (%)si (%)si

İl Toplamı 911 000 611 000 300 000

1994H010080 Genel Lise Bingöl-Merkez 21 Derslik 1994-2000 320 000 170 000 150 000 65 70

1994H021390 Öğretmenevi Bingöl-Merkez 96 Yataklı 1994-2000 591 000 441 000 150 000 70 80

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, onsekiz yaşından küçüklere tütün ve tütün mamulleri satılamayacağına dair yasağın uygulanmasına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in cevabı (7/1254)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Rüştü Kâzım Yücelen tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

4207 sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 3 üncü maddesinin son fıkrası “Onsekiz yaşından küçüklere tütün ve tütün mamulleri satışı yapılamaz” demektedir.

Oysa hiçbir bakkal, büfe ve market bu kurala uymamaktadır. Bu yasanın etkin bir şekilde uygulanmasını sağlamak üzere ne gibi tedbirler alabilirsiniz?

T.C.

Devlet Bakanlığı 3.2.2000

(Sn. Rüştü Kâzım Yücelen)

Sayı : B.02.0.009/282

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli 25.1.2000 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00. 02-7/1254-3717/9024 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın onsekiz yaşından küçüklere tütün ve tütün mamulleri satılamayacağına dair yasağın uygulanmasına ilişkin yazılı soru önergesinin cevabı İçtüzüğün 99 uncu maddesine istinaden ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Rüştü Kâzım Yücelen

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 14 Ocak 2000 Gün ve 7/1254-3717 Sayılı Yazılı Soru Önergesine Verilen Cevap

4207 sayılı Tütün ve Tütün Mamullerinin Zararlarının Önlenmesine Dair Kanunun 3 üncü Maddesinin ikinci paragrafında yer alan “onsekiz yaşından küçüklere tütün ve tütün mamulleri satışı yapılamaz” hükmüne TEKEL Genel Müdürlüğü özenle riayet etmektedir. Tekel toptan satıcıları ve bayileri sürekli olarak uyarılmakta, diğer özel sektör üreticilerini de kapsayan kampanyalarla ilgililerin konuya dikkatleri çekilmektedir.

Bu konuda esas sorunun, bayi belgesi almış olan satıcılardan değil, kaçak ve ruhsatsız olarak tütün ve mamulleri satan odaklardan kaynaklandığı bilinmektedir.

Söz konusu Kanunun birçok Avrupa Birliği üyesi ülkelerde bile uygulanmayan ölçülerde kişiyi ve toplumu koruyan yasakçı maddeler içerdiği bilinmekle birlikte, sayıları milyonları aşan tüketiciyi ve ülke sathına yayılan 200 000 bayii ilgilendiren bu Kanunun cezaî müeyyidelerden ziyade, toplumun bir bireyin konuya duyarlılığı artıkça yaşama geçirilmesinin daha kolay ve hızlı olacağı düşünülmektedir.

Bilindiği üzere, 4207 sayılı Kanun, getirmiş olduğu yasakların ihlâli halinde uyarı görevini yasağın ihlâl edildiği yerin yetkilisi ve amirine, bu uyarıya uyulmadığı takdirde o yerden uzaklaştırma görevini genel zabıtaya ve para cezalarının verilesi ise o yerine en büyük mülkî amirine vermiş bulunmaktadır. Dolayısıyla anılan Kanunun uygulanması konusunda ne Bakanlığıma ve ne de Bakanlığım ilgili Kuruluşlarına denetim ve yaptırım yönünden verilmiş bir görev bulunmamaktadır.

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.