Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 21 CİLT : 19 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

32 nci Birleşim

10 . 12 . 1999 Cuma

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. — Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/424) (S. Sayısı : 191)

V. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı Dernekler Kanunu uyarınca tesis olunan dernekler kütüğüne ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/828)

2. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı Dernekler Kanununun 11, 12 ve 43 üncü Maddelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/829)

3. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, derneklerin denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/831)

4. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı Kanun uyarınca kapatılan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/832)

5. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’da kapatılan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/833)

6. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, kamu yararına çalışan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/834)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 13.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Erzurum Milletvekili Aslan Polat, 3 Aralık 1999 tarihinde Erzurum’da meydana gelen depreme,

İçel Milletvekili Ali Er, çiftçilerin sorunlarına,

Trabzon Milletvekili Nail Çelebi’de, Doğu Karadeniz Bölgesinin ekonomik sorunlarına;

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Van Milletvekili Hüseyin Çelik ve 27 arkadaşının, Van İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/102) okundu; önergenin, gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırası geldiğinde yapılacağı açıklandı.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1 inci sırasında bulunan, Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının (1/424) (S. Sayısı : 191) görüşmelerine devam olunarak 26 ncı maddesine kadar kabul edildi;

Tasarının görüşmeleri sırasında;

Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın konuşmasında MHP’ye,

Gümüşhane Milletvekili Bedri Yaşar, Konya Milletvekili Veysel Candan’ın konuşmasında şahsına;

Konya Milletvekili Veysel Candan’da Erzurum Milletvekili İsmail Köse’in konuşmasında şahsına;

Sataşması nedeniyle birer konuşma yaptılar.

Alınan karar gereğince, 10 Aralık 1999 Cuma günü saat 13.00’te toplanmak üzere, birleşime 23.59’da son verildi.

Murat Sökmenoğlu

Başkanvekili

Burhan Orhan Hüseyin Çelik

Bursa Van

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

II. — GELEN KÂĞITLAR No. : 45

10.12.1999 CUMA

Geri Alınan Yazılı Soru Önergesi

1. — Tokat Milletvekili Bekir Sobacı, yurt dışına kaçan bir işadamının vergi borçlarına ilişkin Maliye Bakanına yönelttiği yazılı soru önergesini 10.12.1999 tarihinde geri almıştır. (7/878)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 13.00

10 Aralık 1999 Cuma

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32 nci Birleşimini açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini ve bu süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen milletvekillerinin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin ise, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakika içerisinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum efendim.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yetersayısı yoktur.

Birleşime 10 dakika ara veriyorum

 

Kapanma Saati: 13.10

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 13.18

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – İçtüzüğümüze göre, tekrar yoklama yapmak mecburiyetindeyiz efendim.

Elektronik cihazla yoklama yapacağız.

Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, oy düğmelerine basarak salonda bulunduklarını bildirmelerini, bu süre içinde elektronik sisteme giremeyenlerin, salonda hazır bulunan teknik personelden yardım istemelerini; buna rağmen sisteme giremeyen üyelerin, yoklama pusulalarını, teknik personel aracılığıyla, 5 dakika içinde, Başkanlığımıza ulaştırmalarını rica ediyorum.

Yoklamayı başlatıyorum efendim.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) –  Sayın Başkan, pusulaları araştıracaksınız...

BAŞKAN – Pusula yok ki, araştırayım beyefendi.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Bir tane var.

BAŞKAN – Ne olacak onlar?!. Onların da hilesini yapacak değiller. Yapmayın allahaşkına!

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, süre geçti...

BAŞKAN – Çeteleyi bekliyorum efendim. Pusulaları kontrol edin demediniz mi; bekliyorum... Kapatacağım, hiç korkmayın.

MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – 5 dakikalık süre geçti.

BAŞKAN – Onu biliyoruz efendim; 5 dakikalık süreden sonra geliyor yazılı çetele. Pusulanın doğru olup olmadığına bakacağız.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Pusulaları sayın Sayın Başkan.

NECATİ YÖNDAR (Bingöl) – Pusulaları sayın.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Ne yapıyorsunuz?!.

BAŞKAN – Kapatacağım efendim, kapatacağım, hiç korkmayın... Kapatacağım, siz de konuşamayacaksınız... Böyle de bir şey yok yani Sayın Bedük! Ne yapayım yani!.. Muhalefet içerideyken yoklama için oy kullanmadı; onu da zapta geçmek istiyorum.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, bu Meclisin çalışmasını sağlaması gereken, iktidar partileridir. Muhalefet olarak, biz, devamlı olarak burada katkıda bulunuyoruz ve yoklamada da bulunuruz; ama, bu Meclisi saat 24.00'e kadar çalıştırma ihtiyacını ileri süren, hatta güncel ve milletin beklediği kanun tasarılarını buraya getirmeyen iktidar, getirdiği, önem verdiği kanunlarda dahi gelmiyorsa, bunun vebali bize ait değil, bunun vebali onlara ait. (DYP ve FP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, kapatmadan önce bir şeyi zikretmek istiyorum: Listeyi getirdik, baktık... Muhalefet partilerinden arkadaşların, burada oturdukları halde yoklama için oy kullanmadıklarını zapta geçmek istiyorum efendim. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İsimlerinizi tek tek okumama lüzum görmüyorsunuz herhalde Sayın Bedük, değil mi?! Başta zatıâliniz olmak üzere, muhalefet partilerine mensup birçok milletvekili yoklama için oy kullanmadı.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Çoğunluk gelsin ondan sonra...

BAŞKAN – 160 kişi bulunmasına rağmen, kullanılmadı.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Biz buradayız.

BAŞKAN – Bendeniz de, saat 20.00'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum efendim.

 

Kapanma Saati: 13.30

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 20.00

BAŞKAN : Başkanvekili Murat SÖKMENOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Burhan ORHAN (Bursa), Sebahattin KARAKELLE (Erzincan)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 32 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Yoklamadan sonra efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yoklamayla ilgili efendim. Usul hakında...

BAŞKAN – Böyle bir kaide yokmuş efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Var efendim; var, var.

BAŞKAN – Yoklamaya başladık efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Olmaz Sayın Başkan; usul hakkında söz istendiğinde, her şeyden evvel söz verilir.

BAŞKAN – Başlayın efendim.

(Ad okunmak suretiyle yoklamaya başlandı)

İbrahim Yavuz Bildik.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Siz mi idare ediyorsunuz?..

BAŞKAN – Beyefendi, yapma yahu...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Efendim, siz mi idare ediyorsunuz, yoksa orası mı idare ediyor; anlamadım.

BAŞKAN – Yoklamadan evvel söz istemek yok ki efendim; toplantıyı açtım, yoklamaya geçtim. (DSP ve MHP sıralarından "Devam et" sesleri)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Siz oturumu açtınız.

BAŞKAN – Devam edin.

(Yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Çoğunluk vardır efendim; görüşmelere geçiyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Güven.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Usul hakkında söz talep ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli üyeler; evvela, Sayın Başkanı kutluyorum; çünkü, bu Mecliste, elektronik cihazlar süratle yoklama yapılmasını temin zımnında olduğu halde, kendileri, yoklamayla ilgili 57 nci maddede ikinci şıkkı tercih ettiler ve bundan, bir şey, ince zekânın getirdiği bir olay ortaya çıktı.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Sayın Güven, bu dürüstlük mü... Bu dürüstlük mü bir bakın...

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Salonda, çoğunluğu sağlama bakımından gösterdikleri ince zekânın ürününü kutluyorum.

Sayın Başkan, değerli üyeler; bakınız... (DSP sıralarından gürültüler)

Sayın Başkan, eğer, bu şekilde, Meclis adabına yakışmayacak şekilde olursa cevap veririm; veririm...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Meclis adabına yakışmayan sizlersiniz!

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Saygısızlık yapma...

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Evvela öğrenin; saygının ne olduğunu öğreneceksiniz. (DSP sıralarından gürültüler)

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Siz öğrenin!

BAŞKAN – Efendim, yapmayın... Hatibin sözünü kesmeyin efendim.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Adabı senden mi öğreneceğiz.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Hukuk tahsil ettiğin iddia olunuyor... İddia olunuyor...

BAŞKAN – Hatibin sözünü kesmeyin efendim.

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Boşuna konuşuyorsun.

MUSTAFA ÖRS (Burdur) – Adap kim, sen kim...

BAŞKAN – Buyurun efendim, siz devam edin.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Sayın Başkan...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Boşuna konuşuyorsun.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Bu Mecliste, bu kürsüde, herkes söyler. Sen, saygıyla dinlemek mecburiyetindesin; eğer saygıda kusur edersen, saygıya davet olursun; olmazsa, başka şeyler olursun... Evvela, bunu bilin...

İSMAİL AYDINLI (İstanbul) – Geç, geç!.. Bunları geç...

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – İçtüzük hükümlerine uyulmadığını defaatle ifade etmeye çalıştık.

Şimdi, bakınız, İçtüzükte çok açık hüküm var. Birleşimin tarifi var, oturumun tarifi var. Alırsınız 1 inci maddeyi okursunuz. Burada "Birleşim, Genel Kurulun belli bir gününde açılan toplantısıdır" denilmektedir. Peki, oturum nedir: Oturum, bir birleşimin ara bölümüdür deniliyor.

Arkadan, geliyorsunuz 57 nci maddenin yoklama hususuna. Deniliyor ki: "Yoklama sonucunda, üye tamsayısının en az üçte birinin mevcut olmadığı anlaşılırsa, en fazla bir saat ara verilir." Yani, 1 dakikadan 60 dakikaya kadar. Sonra ne olur; ikinci yoklama yapılır. Eğer, bunda da çoğunluk yoksa, birleşim kapatılır, deniliyor.

Bugün, öğleden sonra saat 13.00'te Meclis toplandı. İki defa yoklama yapıldı ve ikisinde de çoğunluk sağlanmadı. Sayın Başkanın orada yapacağı bir işlem vardı. Bu Meclisi başkanlar idare eder. Bu Mecliste, artık, teamüllerin değişmesi, İçtüzük hükümlerinin değişmemesi söz konusu olmalıdır. İçtüzükte "Meclis kapatılır" diyorsa, iki defa da yoklamada çoğunluk yoksa, Meclisin çalışması biter o gün. Oysa, "akşam 20.00'de toplanmak üzere" diye karar veriliyor; yanlıştır değerli arkadaşlarım; çünkü, Meclisin, neresinde var gece çalışması? Meclis, çalışma süresini uzatabilir; elbette, saat 13.00'te toplanılır, saat 10.00'da toplanılır, saat 9.00'da toplanılır... "Bitinceye kadar" diye de karar alabilirsiniz; ama, bunun adı "Meclisin çalışma süresini uzatması"dır. Bunu, böyle, bölerek çalışma usulü, İçtüzüğün hiçbir yerinde yoktur; hele "gece çalışması" tabiri, neresinde var bu İçtüzüğün?!. Olay bu!.. İki defa yoklama yapıldı mı; yapıldı. İki defa çoğunluk yok mu; yok; İçtüzükteki açık hüküm, burada uygulanmalıdır.

Bakınız, bir süreden beri, İçtüzük değişikliklerine muhatap oluyorsunuz. İçtüzüğü, farkına vararak veya varmayarak, ihlal ediyorsunuz. İçtüzükte olmayan bir hükmü, varmışçasına uyguluyorsunuz. Geçen gün de ifade etmeye çalıştım; 1924 Anayasasında olan bir hüküm, 1961 ve 1982 Anayasalarında yoktur değerli arkadaşlar. Buna göre, siz, 1982'de ve 1961'de olmayan hüküm yerine, kendiniz hüküm koydunuz; yorum getirdiniz. Anayasa, Büyük Millet Meclisine yorum hakkını vermiyor. Anayasanın ve İçtüzüğün vermediği bir hakkı, siz "ben yaptım oldu" deyip, parmak hesabıyla yapamazsınız. Bu, “de facto” durum yaratır. Bu, İçtüzüğün değişmesi olayını yaratır. Bu yanlışlıktan vazgeçmenizi diliyorum ve Sayın Başkana da devamlı olarak bunu söylemekteki arzımız şudur: Komisyondan geldikten sonra bir kanun tasarısı, değerli arkadaşlar, denetlemenin içerisinde sözlü soru, yazılı soru var mı; var. Peki, kanun tasarılarındaki sözlü soru nedir? Yazılı cevap verilmeye başlandı... Bugüne kadar yanlış varsa, düzeltmek lazım; ama "sen de böyle yaptın" demek, doğrusu değildir; bir. Hele, bu Mecliste, bakanın yerine komisyon başkanının cevap verdiği de hiç görülmüş değildir. Siz, burada da İçtüzük değiştirdiniz. Bakan yerine, sözlü soruya cevabı komisyon başkanı veriyor. Neresinde var bu İçtüzüğün?!

ALİ IŞIKLAR (Ankara) – Konuya gel...

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Bunlar olmaz; bunların olmaması önemlidir. Öğrenmek lazım. Bilmemek ayıp değil değerli arkadaşlar; ama, öğrenmemenin ayıp olduğunu hepimiz biliyoruz. Bu nedenle, böyle geçiştiremezsiniz. Kanunlar böyle geçerse, hele, hiç uygulamasını yapmadığınız kanunları tekrar tekrar değiştirme durumuna düşersiniz Bankalar Kanununda olduğu gibi. Bu Meclis kabul etti bu kanunu değil mi?.. Çıktık “yanlıştır, yanlıştır" dedik, "hayır, bu doğrusudur" dediniz; uygulamaya geçmeden tekrar değiştiriyorsunuz. İşin doğrusu hangisi? Dünkü mü yanlıştı, şimdi getirdiğiniz mi yanlış?

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Değiştirme yok, ekleniyor.

TURHAN GÜVEN (Devamla) – Değiştiriliyor... Değiştiriliyor... Sen, benden daha iyi biliyorsun bunu.

Değerli arkadaşlarım, bu nedenle, gelin, şu "ben yaptım oldu" zihniyetinden vazgeçin. Gelin, bu Meclisin ahenkli çalışmasındaki katkıları isteyin. Uyumlu çalışmayı sağlayacak mekanizmayı beraberce uygulayalım. Eğer, bunu yapmazsanız, her çıkardığınız kanunun, o çok çıkarmakla övündüğümüz kanunların büyük bölümü tekrar tekrar önünüze gelir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim ikazınıza; ancak, müsaade eder misiniz...

Bugüne kadar, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, çalışmalar iki bölüm olunca, her zaman, uygulama bu yönde olmuştur. İsterseniz -bir örnek de getirdim- söyleyeyim size. 22.6.1998; Başkan Uluç Gürkan; saat 14.00'te yoklama yapıldı, ekseriyet yok; 14.50'de tekrar yoklama yapıldı, ekseriyet yok; akşamki toplantıya bırakıldı. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yine ben itiraz etmiştim; zabıtlara bakın...

BAŞKAN – Hiçbir zaman, Tüzüğü çiğneme diye bir şey yok.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yanlıştan dönelim...

BAŞKAN – Teamüller böyle; ben, bu teamülleri buldum, o teamüllerin dışına da çıkmadım efendim. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Teamülü bırakın; yanlıştan dönelim.

BAŞKAN – Efendim, istirham ederim...

TURHAN GÜVEN (İçel) – İçtüzüğün yanında teamül mü olur yani?!

BAŞKAN – Yine de ikazınıza teşekkür ediyorum. O deminki yaptığım, ince zekâ işi değil. Bütün Türk Milleti, 1,5 milyon insan, borsazede, bizi burada izliyor. Bu kanunun çıkması gerektiğine inandığım için ve çoğunluk da vardı...

TURHAN GÜVEN (İçel) – İnanmıyoruz... Elektronik cihazla yapın.

BAŞKAN – Eğer, açsaydım çoğunluk var diye, yine itiraz edecektiniz. Çünkü, yoklamayla kapatmıştım... Aksi bir şey yapmadım. (MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim efendim.

Sayın milletvekilleri gündeme geçiyoruz.

Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi ve Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe komisyonları raporlarının görüşülmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

IV. — KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.– Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması ile Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları, Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları, Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret, Sanayi, Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret Borsaları Birliği Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Plan ve Bütçe Komisyonları Raporları (1/424) (S. Sayısı: 191) (1)

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet hazır.

Geçen birleşimde tasarının 26 ncı maddesi okunmuştu; şimdi madde üzerindeki görüşmelere başlıyoruz.

Madde üzerinde ilk söz, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Musa Uzunkaya'nındı ve çalışma süremizi dün biraz uzatamadığımız için onun da hakkını yemiştik; Sayın Uzunkaya buyurun.

Sayın Uzunkaya, süreniz 10 dakika; ama, toleransınız baki.

FP GRUBU ADINA MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 26 ncı maddesi üzerinde Fazilet Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınıza çıkmış bulunuyorum. Bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyor, çıkacak yasanın ülkemize ve tüm insanlığa, özellikle Sermaye Piyasası Kanunundaki boşluk veya

(1) 191 S. Sayılı Basmayazı 7.12.1999 tarihli 29 uncu Birleşim Tutanağına eklidir.

ülkedeki genel hukuk boşluğu sebebiyle, sermayesinden dolayı sermayezede olanlara hayırlar getirmesini diliyorum ve yine, huzurlarınıza çıkmışken, asrın son ramazanını idrak ettiğimiz bugünlerde, hem bu asra, 1 000 yılda 700 yıl kadar bir hayat sürmüş Osmanlı Devleti üzerinde 76 yıllık hayata sahip genç Türkiye Cumhuriyeti Devletine hem de tüm uluslarına bu ramazanı şerifin hayırlar getirmesini niyaz ediyor ve bütün milletimizin ramazanını kutluyorum.

Değerli kardeşlerim, saygıdeğer milletvekilleri; bu tasarı, haddizatında, bir önceki dönemde de Parlamentodan geçen ve kanun hükmünde kararnamenin dayanağı olan yetki yasası, iktidar ortağı olan bir partimizin müracaatıyla Anayasa Mahkemesine götürülmüş ve iptal ettirilmişti. Ben, özellikle idarî para cezalarını ihtiva eden 26 ncı maddeden doğan sıkıntıları burada ifade ederken, korkunç bir hukuksuzluğun, hukuk suiistimalinin söz konusu olabileceği endişemizi belirtmiştim. 1995 yılında Anayasa Mahkemesine giden o günkü Anvatan Partisinin -ki, bu tasarı, 1995 yılında çıkarılan 4113 sayılı Yetki Kanununa uygun olmadığı gerekçesiyle Anayasa Mahkemesi tarafından ANAP'ın müracaatıyla iptal edilmişti ve gerekçeleri açıktı- müracaatına göre, genel gerekçenin ikinci paragrafında, iptal ettirilen hükümler üzerinde bir dizi önemli değişikliklerin yapılması talep edilmiş; ama, maalesef, bu değişiklikler yapılmadan, aynı şekilde, yeniden Mecliste huzura getirilmiştir.

İptal istemiyle açılan davadaki gerekçeler ve mahkemenin iptal gerekçeleri, bu tasarı ve maddeleri için bugün de geçerlidir. Zaten, burada daha önce yapılan eleştirilerin benzerleri, 26 maddenin görüşülmesi süresince, özellikle muhalef partilerinin değerli grup sözcüsü arkadaşlarımız tarafından ifade edilmişti.

Bugün 26 ncı madde olarak önümüze gelen idarî para cezaları o kadar enteresan ki -dün, Sayın Yakup Budak kardeşimiz de ifade ettiler- Sermaye Piyasası Kurulu, bu meselelerde, yani idarî konuda, kendisi hem yargıç durumunda hem savcı durumunda ve olayın da bir tarafı olarak, tüm sermaye çevresi içerisinde bulunan, özellikle "üyeler, Birlik statüsünde ve Birlikte alınacak kararlara uymak zorundadırlar" denilen 26 ncı maddede "Kanunun 40/C maddesinin beşinci fıkrasındaki yükümlülüğe uymayan üyelere, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliği Yönetim Kurulunca 1 milyar liradan 5 milyar liraya kadar para cezası verilir" deniliyor.

Değerli arkadaşlar, bu cezaların verilmesinde de ilgiliye tebliğini izleyen on işgünü içerisinde kurul nezdinde itiraz edilebilir. İtiraza ilişkin olarak kurulca verilecek kararlar kesindir.

Şimdi, para cezasını veren kurul, aynı zamanda itiraz edilecek olan makamdır. Kurul, itirazı kabul etmeyecek, karşıdaki muhatabı mahkûm edecek, daha önceki itiraza hukuk nezdinde bir üst mahkemeye müracaat edilmesi gerekirken, bu itiraza itibar edilmeyecek! Dolayısıyla biz, önceki dönemde de hangi madde hangi gerekçeyle iptal edilmişse, burada da aynı gerekçelerin geçerli olduğunu düşünüyoruz ve muhtemelen, Sermaye Piyasası Kanununda, Türkiye'de sermayedarın da hukukun da piyasanın da zedelendiği bir zeminde, özellikle içerisinde bulunduğumuz ekonomik çalkantının yaşandığı bir dönemde sermaye çevrelerinin mutlaka korunması gereğine inanıyoruz. Ancak, çıkacak bu yasayla, hukukun ihlal edileceği, sermaye çevrelerinin, sermaye piyasası nezdinde daha çok hukukî sıkıntılarla karşı karşıya kalacağı, 1995'teki iptal gerekçesinin aynen devam ettiğini, bu gerekçelerle müracaat edilmesi halinde bu yasanın Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edileceği endişesini de burada ifade ediyoruz.

"Bu kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara" ifadeleri de soyut kavramlardır. SPK'nın genel ve özel nitelikli kararlarının, yargı kararına dayanmaksızın, suç oluşturmasının kabul edilmesi düşünülemez. Genel hukuk prensiplerinin biri de kanunsuz suç ve suçsuz ceza olamayacağıdır. Yani, ortada bu kadar açık bir prensip varken, Sermaye Piyasasası Kurulunun tamamen indî mütalaasına dayanarak, hukukî dayanağı olmaksızın muhatabını tecziye edecek ve muhatabın da bir mahkemeye müracaat etme şansı olmayacak. Elbette, bunu yanlış bulmak gerekecektir ve Anayasa Mahkemesine gidilmesi halinde de iptali, az önce de arz ettiğim gibi, söz konusu olacaktır.

Hangi tür usulsüzlüklere hangi cezaların verileceği, açık ve detaylı bir şekilde maddede yer almamıştır. Oysaki, kanun, içerisinde en ufak bir tartışmaya meydan vermemeli, belirsizlikleri ihtiva etmemelidir. Burada, Sermaye Piyasası Kurulunu serbest bırakıyor, hangi konularda, hangi oranda, ne ceza vereceği belirtilmeden, sadece 1 milyar ile 5 milyar arasında gerektiğinde artırabileceği bir cezadan bahsediyor. Bunun da hukuk kurallarına uygunluğu, kabul edilmesi mümkün olmayan bir hadisedir; ama, esasen, Türkiye'nin bugün yaşanan sıkıntısı, sadece sermaye piyasasında değil, ülkede yaşanan hukuksuzluktur. Yani, bugün var olan...

Tabiî, bugün ülke olarak sevinçli bir haberle, bir gelişmeyle Helsinki'de, Türkiye'nin, Avrupa Birliğine kabulü istikametinde, yani, tabir yerindeyse, damat adaylığına kabulümüz, rezervsiz bir ilgi ve iltifat görmüştür; bundan, ziyadesiyle memnun olduğumuzu, grup olarak da ifade ediyorum. Ancak, biz, damat adayıyız, bizde birkısım şartların arandığı belli. Umuyoruz ki, ülke olarak, başta hukukumuzu Avrupa standartlarında insan haklarını, özgürlükleri ve özellikle sermayenin önündeki, Türkiye'deki yönlendirilen, hatta sermayeyi üç yıldır konjonktürel bir yaklaşımla renklerine göre tasnif eden anlayış... Helsinki Senedi ve Helsinki'de bugün yapılan görüşmelerde bize açılan yolda yakılan bu yeşil ışık önümüzü, ufkumuzu hukuk açısından rahatlatacak bir oluşuma ve hukukî düzenlemeye, inşallah, zemin hazırlar diyoruz.

Fakat, ifade ettiğim gibi bu tasarı, fevkalade, hukuk ölçülerinin dışında uygulanma imkânı getirebilen bir tasarıdır ve nihaî merci olarak da kurulca verilecek kararların kesin olduğu bir zeminde, böyle bir cezanın bir üst mahkemeye götürülmesi imkânının da olamayacağı, bugün çıkaracağımız yasayla, yarın yeniden yine sermaye çevrelerine aynı sıkıntıyı yaşattıracağımız dair endişemizi burada beyan etmek istiyorum. Dün de ifade edildi, sayın bakan da cevap verdiler "Sermaye Piyasası Kurulunun açtığı davaların yüzde 82'si mahkemelerce reddedilmiş değildir" dediler; ama, bize net bir oran da veremediler.

Oysaki, hakikaten bugüne kadar bilinen ve ilgililerden de aldığımız bilgilere göre, çok net olaylarda bile, mahkemeye gidilen hemen hemen her dava Sermaye Piyasası Kurulu aleyhine sonuçlanmıştır.

Bu kadar yanlış uygulamaların bugüne kadar yapıldığı bilindiği bir zeminde, özellikle, idarî para cezalarının bir üst mahkemeye, hukukî bir mahkemeye götürülmeksizin sermaye çevresine uygulanır olmasını, sermaye çevrelerinin gelecekteki güvencesi açısından kuşku verici ve endişe verici buluyoruz ve diyoruz ki, kesinlikle kanunsuz bir suç ve suçsuz ceza olmayacağı kavramını burada çiğnemememiz gerekir. Hangi tür usulsüzlüklere hangi cezaların verileceği açık ve detaylı bir şekilde açıklanmamıştır; madde bu haliyle, ileride birçok kişinin ve kurumun canının haksız yere yanmasına vesile olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla)– Sayın Başkan, müsaade ederseniz bir cümleyle toparlayayım.

BAŞKAN – Dün geceden sözümüz var, unutmadık; buyurun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla)– Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan, lütufkârsınız.

BAŞKAN – Estağfurullah.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Borsacılığın standartları, millî değildir, uluslararasıdır; yani, Türkiye, sadece Türkiye içerisinde bir borsa hedefini düşünmemeli. Bakın, bir Helsinki yolundayız; sadece biz, kendi ülkemizdeki bir kısım yanlışları -varsa- görerek onları önleyici çok zecri tedbirler alma anlamında olaya bakarsak, işin uluslararası boyutunu unutursak, yanlış yapmış oluruz. Düzenlemeler, Batıdaki -Amerika Birleşik Devletleri dahil- standartlara ve normlara mutlaka uygun olmalıdır.

Burada, kurul, hem suçlayan hem de karar veren durumdadır; hem yasama hem yürütme hem de yargı organı durumundadır. Dolayısıyla, sınırları tarif edilmemiş bir yetki ve sınırları tarif edilmemiş suç kavramıyla toplumumuz, bu piyasa karşı karşıya getirilmiştir.

SPK'nın elindeki bu aşırı yetki, kurulu, devlet içerisinde devlet durumuna getirecek ve hukuk devleti kavramıyla taban tabana zıt uygulamalara imkân verecektir. Sanayi Bakanlığı, sanayicilere ceza yağdırabiliyor mu? Hangi şartlarla hangi kurul böyle bir ceza uygulayabiliyor? Kurul, bugüne kadarki uygulamalarıyla, keyfî şekilde kapatma cezaları uygulayarak, endazesiz hareket etme meylini zaten açıkça göstermişti. Böyle bir kurulu, bir de mahkeme yetkisiyle donatmak, ileride telafisi mümkün olmayacak hatalara sebep olabilir.

Ayrıca, maddede, idarî para cezalarına karşı yargı yolu da, az önce ifade ettiğim gibi, kesinlikle kapalıdır. Oysa, bir mağduriyet söz konusu olduğunda, yargıya açık bir yolun bulunması Anayasa gereğidir; dolayısıyla, bu anlamda da Anayasaya aykırılık vardır. Kurul, sadece, denetleme ve düzenleme mercii olmalı; bir kaza, hele bir ceza mercii asla olmamalıdır.

Madde, bu haliyle Anayasanın kuvvetler ayrılığı ilkesine, genel idare yapımıza, adlî ve idarî yargı sistemimize aykırıdır.

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, toparlar mısınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Efendim, bitiriyorum.

Anayasanın 38 inci maddesi, cezaların kanunla düzenleneceğini öğretmektedir, vazetmektedir. Bu maddeyle, 2499 sayılı Kanununun cezalarla ilgili kapsamı genişletilmekte, özellikle 26 ncı madde de, bu hukuksuzluğu açıkça içermektedir. Dolayısıyla, biz, bu maddenin düzeltilmesini temenni ediyoruz. Hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun tasarısının, idarî para cezalarıyla ilgili 26 ncı maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanımızın da müsamahalarına dayanarak, bugün, iki önemli konuda, çok özet, çok kısa bilgi arz etmek istiyorum; birincisi, Helsinki Avrupa Birliği Bakanlar Konseyinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin Avrupa Birliğine üyeliğe adaylığı konusunu memnuniyetle karşıladığımızı belirtiyorum ve özellikle, gecikmiş bir müktesep hakkın teslimi istikametinde verilen kararı, hem olumlu buluyoruz hem de hakkın teslimi olarak görüyoruz; ancak, şartların Türkiye Cumhuriyeti Devletine dikte ettirilmek istenen olayların ne olduğu hususunda henüz bir bilgimiz olmadığından dolayı da tereddütlerimi, özellikle, ifade etmek istiyorum.

Ayrıca, bugüne kadar, şu anda aday olarak bekleyen devletlere hangi şartlar ileri sürülüyorsa Türkiye Cumhuriyeti Devletine de o şartların ileri sürülebileceğini; ancak, devletimize, Türkiye'ye farklı bir şartın ileri sürülmesini büyük bir şüpheyle, tereddütle karşılayacağımızı da, özellikle, belirtmek istiyorum.

Diğer bir konu da, bugün, İnsan Hakları Günü; İnsan Hakları Beyannamesinin açıklandığı günün 51 inci yıldönümünü idrak ediyoruz. İnsan hakları bugün, evrenselleşen bir temel ilke haline gelmiştir. İnsan hakları önceleri, sadece devletlerin birbirlerini takip ve yargıladığı hak idi; bugün, sadece devletlerin değil, aynı zamanda bireyin hakkının da korunduğu, bireyin hakkının devletlerine karşı korunduğu bir konuma gelmiştir. Böylece, devletin millet hizmetinde olduğu ilkesinin en güzel hukuk örneğini, hukuk normunu ortaya koymaktadır.

Şimdi ben, insan haklarının, demokrasinin temel unsuru olduğunu özellikle ifade ediyorum, hukukun üstünlüğünün de, en önemli supabı ve güvencesi olduğunu, bilhassa, belirtmek istiyorum; ama, unutulmaması gereken bir husus daha var: En önemli insan hakkı, yaşama hakkıdır, yaşam hakkıdır, hayat hakkıdır; ancak, öldürenin hakkının korunduğu değil, öldürülen, zarar gören insanların haklarının korunduğu bir dünya düşlüyorum, bir dünya diliyorum, huzur, barış ve güven içerisinde bir dünya diliyorum; bu anlayış içerisinde de, ülkemizde demokrasi standartlarının, insan hak ve hürriyetleriyle güçlendirildiği ve ileri ülkeler standardına geldiği bir konumu özellikle diliyor, inşallah, bu konuda da, hep birlikte karar vereceğimize, bu konuda düzenlemeler yapacağımıza inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Sermaye Piyasası Kanunu, işte, bu anlayış içerisinde, hür ve serbest ekonominin en önemli hakkı olarak değerlendirdiğimiz, insan hakkı olarak değerlendirdiğimiz şirketlerin içişlerine, kurulmasına, düzenlenmesine, karar ve yönetim anlayışına müdahale manası taşıyacak birkısım düzenlemeleri taşımasından dolayı, büyük üzüntü duyduğumu özellikle belirtmek istiyorum.

Bir diğer tereddütüm de, bu kanun tasarısının hem 25 hem de 26 ncı maddeleriyle getirilmek istenilen yeni düzenlemelerin -para cezalarını katsayıya bağlamış olan mevcut uygulama, hedeflenen amacı karşılamakta olduğundan- tasarı metninden tamamen çıkarılması gerektiğini, eski hükümlerin muhafaza edilmesinin, hem sistem itibariyle hem serbest piyasa ekonomisi itibariyle hem de hür ve gerçekten hür ekonomiyi uygulayan ülkelerin standartlarına en uygun olduğu düşüncesiyle muhafaza edilmesi, korunması gerektiğini belirtmek istiyorum. Zira, tasarının bu maddeleriyle getirilen ceza hükümleri, suç ve cezaların kanunîliği ilkesine, suça öngörülen yaptırımın kamu vicdanını tatmin etme ölçütüne açıkça aykırıdır. İdareye, yargı organı gibi ceza verme yetkisinin tanınması, kuvvetler ayrılığı ilkesine de aykırıdır. Ayrıca, idarî para cezalarına itiraz yönteminin ve itiraz merciinin belirtilmemiş olması da bir başka hukuk eksikliğidir, Anayasa eksikliğidir; bu, Anayasaya aykırıdır.

Bu itibarla, ben, siz değerli milletvekillerine özellikle hatırlatmak istiyorum: Çok büyük, çok geniş yetkiler veriyoruz. Öylesine geniş yetkiler veriyoruz ki, şirketin yönetimine müdahale var, şirketin işleyişine müdahale var, şirketin özellikle daha sonraki değişikliklerine de müdahale var. Bütün bu müdahaleler karşısında, doğrudan doğruya para cezaları verme konusunda, SPK'ya hem denetle diyoruz, arkasından da, delilleri topla, savcılık görevini yap diyoruz, ilave ediyoruz, bunlardan ayrı olarak, savcılıktan sonra bir de hâkim olarak karar ver diyoruz; para cezası kararı verdiriyoruz. Böylesine, bütün unvanların, bütün yetkilerin toplandığı bir SPK'yla karşı karşıyayız. Çok büyük bir yetki. Bu kadar önemli yetkiyi SPK'ya verdiğimizde, o zaman, hür teşebbüs diye isimlendirdiğimiz, o zaman, Anadolu şirketleri diye isimlendirdiğimiz şirketlerin çalışmalarında aksamalar olur. Müracaat ettiğinde müracaatlarını zamanında değerlendirmeyecek veya bir sene sürecek, iki sene sürecek, belki de üç gün sürecek, bunu da kabul ediyorum; ama, takdir hakkına bırakıyorsunuz.

Ayrıca, eğer, cevap vermezse üç ay içerisinde, kapatma cezasına kadar, para cezalarına kadar hepsini verme hakkını veriyorsunuz ve fakat, eğer, bütün müracaatlarını yapmış olmasına rağmen, SPK, bu müracaatlara zamanı içerisinde cevap vermezse, bir sene sonra cevap verirse, o zaman ne olacak? O zaman, özellikle, hür teşebbüsün, sermaye gruplarının, o şirketlerin haklarını korumuyorsunuz. Biz, onun için demiştik ki, gelin, onbeş gün içerisinde SPK'nın cevap verme imkânını, hakkını, sorumluluğunu getirin; böylece, hem SPK ithamdan kurtulmuş olur, uzun süre bekletmek suretiyle, birkısım şirketlerin haksızlığa maruz kalmasını da önlemiş olursunuz, baskıya maruz kalmasını da önlemiş olursunuz, dayatmaya maruz kalmasını da önlemiş olursunuz, böylece, SPK'yı da her türlü ithamdan kurtarmış olursunuz dedik; ama, ne yazık ki, onbeş günlük süreyi de kabul etmediniz.

Bütün bu para cezalarını, bütün bu işlemleri yapacak olan SPK, 7 kişilik bir kuruldur. Değerli milletvekilleri, kabul ettiğiniz bir maddede dedik ki, en az 5 kişiyle toplanacak ve salt çoğunlukla karar verecek. Bunun anlamı nedir; 7 kişilik bir kurulda 3 kişiyle karar vermiş olacak SPK; 3 kişinin tamamen takdir hakkına bırakıyorsunuz. Böylesine önemli ve gerçekten, ekonomi bakımından önemli, siyaseten önemli, insan hakları günü diye ilan ettiğimiz böylesine bir günde ve şirketleşmeyi hür teşebbüsün bir insanlık hakkı olarak kabul ettiğimiz böylesine bir günde, eğer, sadece 3 kişinin takdir hakkına bırakırsanız, 7 kişilik bir kurulun salt çoğunluğunu değerlendirdiğimizde, onun altına düşürüyorsunuz. Bunu, gelin, 4 kişiye çevirin dedik, 4 kişiye artırın dedik; bunu da kabul etmediniz. Bu, Anayasaya aykırıdır. Bu, gerçekten Anayasaya aykırıdır. Bu, doğrudan doğruya, gerçekten, getirilen bu ağır cezalarla, SPK'ya verilen yetkilerle Türk hür teşebbüsünü kıskaca almaktır, onu sıkıntıya sokmaktır ve böylece vatandaşın küçük birikimlerinin değerlendirilmesini önlemeye yöneliktir.

İşte, getirilen bu kanun tasarısında, özellikle, idarî para cezalarına bakıyorsunuz, bakın ne diyor: "Belirlenen standart ve formlara kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzelkişiler hakkında (...) 2 milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası verilir." Kim verecek; 7 kişilik kurulun 3 üyesi verecek.

Yine, tasarıda "idarî para cezalarının uygulanmasından önce ilgilinin savunması alınır. Savunma istendiğine ilişkin yazının tebliğ tarihinden itibaren bir ay içerisinde savunma verilmemesi halinde, ilgilinin savunma hakkından feragat ettiği kabul edilir" deniliyor; feragat etti. Peki, eğer, SPK, yapılmış olan müracaata, biraz evvel ifade ettiğim gibi, zamanında cevap vermezse ve dolayısıyla, uzun yıllar bekletirse, zaman içerisinde bekletirse, ona herhangi bir cezaî yaptırım getirmiyorsunuz, ona herhangi bir şekilde, ille bunu bir an evvel cevaplandır diye bir sistem de getirmiyorsunuz; ama, buna karşılık, müracaat eden hür teşebbüse, maalesef, böylesine ağır para cezaları, ağır cezaları verme mükellefiyetini getiriyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bedük, toparlar mısınız, süreniz bitti.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Devamla) – Başka neler var: Bakın, bir yıldan üç yıla kadar ceza vardı, onu da iki yıldan beş yıla kadar çıkardığınız hapis cezalarını da ilave ettiğinizde, gerçekten, bu yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından kullanılması sırasında üzerinde hassasiyetle durduğumuz serbest piyasa ekonomisine aykırı, ekonominin, ileri ülkeler standardındaki normlarına aykırı olduğunu belirtiyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'de.

Buyurun Sayın Türker. (DSP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika efendim.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde, biraz evvel yapılan eleştirilerin aksine, sermaye piyasasında, düzgün, disiplinli ve etik kurallarıyla çalışmayı gerektiren bir maddedir.

Bu maddede para cezaları olması, özellikle, öteden beri Meclis kürsüsünde dile getirilen "ekonomik suça ekonomik ceza verilmesi" savının bir ölçüde uygulamasıdır. Bu uygulamaya göre, bu tasarıda belirtilen kurallara uymayanlara, uyarıdan sonra -düzeltme yapılmadığı takdirde- ceza verileceği derpiş edilmiştir.

Tasarının bu maddesindeki bu uygulamanın, özellikle dikkat çekmek istediğim iki noktası vardır; birinci nokta, bu para cezaları, yapılan tüm itirazlara rağmen eğer gerçekleşir ve ödenmesi gündeme gelirse, ödeneceği yer, genel bütçede izlediğimiz, trafik cezaları gibi, diğer para cezaları gibi, genel bütçe çerçevesinde değil, Sermaye Piyasasının gelirleri içerisinde değil; dün görüştüğümüz maddede yer alan, Yatırımcıları Koruma Fonu olacaktır ki, bu, sektörün kendi kendisini düzenleme, kendi kendisini belli bir ölçüde disipline etme yönünden, önemli bir kaynak olarak yer alacaktır.

İdarî para cezalarında -dünden beri tartışılan- "astığı astık kestiği kestik" mantığı getirilmesine rağmen, burada -yine üzerinde durmak istiyorum- oluşturulan bir kamu özel hukuku olduğu için, bu tür cezalara, her zaman, yargı nezdinde, idare mahkemeleri nezdinde itiraz etmek ve bu itirazı sürdürmek mümkündür.

Bu açıklamanın, özellikle bu tasarının yasalaşması açısından, kaynak teşkil etmesi bakımından, burada gündeme getirilmesinde yarar gördüğüm için söz aldım. Bu vesileyle Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Şimdi söz sırası, İzmir Milletvekili Sayın Oktay Vural'da.

Buyurun Sayın Vural.

Süreniz 5 dakika efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Cevat Ayhan, bugün sizin söz talebiniz yoktu.

OKTAY VURAL (İzmir) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz Sermaye Piyasası Kanunuyla, Sermaye Piyasası Kuruluna, özellikle, küçük tasarrufçuyu ve yatırım sahiplerini korumak yönünden belli standart ve formlar geliştirmesi ve belli düzenlemeler yapması konusunda yetki verdik. İşte, şu anda görüşmekte olduğumuz idarî para cezalarıyla ilgili husus, bu belirlenen standart ve formlara aykırı hareket edenlere verilmektedir.

Binaenaleyh, bu cezalara karşı çıkmak, bir bakıma mefhumu muhalifinden bu standartlara uymayanları korumak demektir. Bu açıdan, ben, şahsen böyle bir düzenlemenin kamu hukuku, kamu düzeni açısından ve sermaye piyasasının güven ve istikrarı açısından son derece önemli olduğunu ifade etmek istiyorum.

Diğer taraftan da, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşlar Birliğince, birliğin geliştirdiği standartlara uymayan üyelere de para cezası getirmesi, bu sermaye piyasası kuruluşları içerisine meslekî, ahlakî bir standart getirmesi ve düzen getirmesi açısından son derece önemlidir.

Ben, şahsen, idarî para cezalarıyla ilgili bu düzenlemenin, aynı zamanda küçük, hafif suçlara, idarî para cezası vermek suretiyle, mahkemelerin yükünü azaltacağını söylemek istiyorum.

Bu vesileyle, hepinize iyi akşamlar diliyorum.

Saygılarımla. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Soru sormak üzere, Sayın Ünal, buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkan, aracılığınızla, görüşülmekte olan bu maddeyle ilgili, Sayın Bakanımızın cevaplandırması arzusuyla bir soru sormak istiyorum.

Görüşülmekte olan ilgili maddede "Bu Kanuna dayanılarak yapılan düzenlemelere, belirlenen standart ve formlara ve kurulca alınan genel ve özel nitelikteki kararlara aykırı hareket ettiği tespit edilen gerçek kişiler ve tüzelkişiler hakkında gerekçesi belirtilmek suretiyle kurul tarafından 2 milyar liradan 10 milyar liraya kadar para cezası verilir" denilmektedir.

Her şeyden önce, bu cezaları savunan arkadaşlarımıza sormak lazım; acaba, emirlerinde veya altlarında kaç tane insan çalıştırdılar, kaç tane müessese kurdular veya bir işletmenin kurucusu oldular mı?

Bakanımıza birinci sorum: Bu tür ceza yöntemi, ticarî şirketleri sindirip, serbest hareket edemez hale getirmez mi?

İkinci sorum, bu ceza limiti belirlenirken, hangi kıstas, ölçü olarak alınmıştır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Ünal, teşekkür ederim.

Sayın Polat, buyurun.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkanım, delaletinizle, Sayın Bakana bir soru sormak istiyorum.

Şimdi, bu kanun tasarısıyla getirilen 2 milyardan 10 milyar liraya kadar olan para cezası ve 1 milyar liradan 5 milyar liraya kadar olan para cezası, geçen yıl getirilen kanun tasarısında da aynı miktardaydı; yani, 2 milyar liradan 10 milyar liraya, 1 milyar liradan 5 milyar liraya kadardı. Ayrıca, ödenmemesi halinde de, müracaat için 15 gün süre tanınmıştı; şimdi, bu süre 30 güne çıkarılmış. Yani, cezalarda bir esneklik yapılmış.

Sayın Bakanım, açıkça sormak istediğim soru şu: Geçen yıl getirdiğiniz cezaların ağır olduğuna karar verip de, onun için mi bu sene cezalara esneklik getirdiniz; yoksa, dalgınlıktan, yine birçok maddede olduğu gibi, bu maddeyi de, enflasyonu göz önüne almadan aynen mi geçirdiniz?

Saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Sayın Batuk, buyurun.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkanım, delaletinizle, aşağıdaki sorumun Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Tasarının görüşmekte olduğumuz maddesi, ekonomik suça fiilî cezayı, hapis cezasını öngörmektedir. Bu, ekonomik hayatımızı nasıl etkileyecek; tasarı hazırlanırken olayın bu yönü düşünüldü mü?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Genç, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki soruların Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını istiyorum.

Evvela, idarî para cezalarında ilgilinin savunmasının alınacağı ve savunma alınmadan önce ilgiliye tebligat yapılacağı belirtilmiştir. Bu tebligat kimlere yapılacaktır; yani, tebligat, Tebligat Kanununda belirtilen kişilere mi yapılacaktır veyahut da alelade bir kişiye yapılacak tebligat, tebligat sayılacak mıdır?

İkincisi; tasarıda "idarî para cezalarının verilmesini gerektiren fiillerin tekrarı halinde" deniliyor; tekrarı halinden ne kasdediliyor? Mesela, bir inceleme yapılır; o inceleme tarihine kadar, aynı mahiyette birkaç tane fiil işlendiği tespit edilebilir. Özellikle malî konuları düzenleyen mevcut yasalarımızda, bu tür cezaların tekrar olarak kabul edilebilmesi için, daha önce aynı neviden verilmiş bir cezanın kesinleşmiş olması; yani, yargıya da gidilmişse, yargı kararının kesinleşmesinden itibaren belli bir süre içinde tekraren işlenmesi lazım. Bu kanun tasarısında, bu tekrarın hangi süreler içinde işlendiğinin cezalandırılması için ne kadar bir süre gerektiği belirtilmemiştir. Bu itibarla, bu bir eksikliktir. Aslında, tabiî bu kanunla getirilen cezaî müeyyideler, birçok kanunda ayrı ayrı düzenlenirken, burada birçok kanun aynı kanunda düzenlendiği için, daha doğrusu, fiiller, usuller aynı kanunla düzenlendiği için çok büyük eksiklikler var. Yarın, uygulamada, uygulayıcıları büyük bir sıkıntıya sokacak durumdadır.

Ayrıca, "bunlar 30 gün içerisinde Yatırımcıları Koruma Fonuna yatırılmadığı takdirde Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanuna göre tahsil edilir" deniliyor; ama, bunlara karşı dava açma hakkı var mükelleflerin ve idare mahkemesinden, yürütmenin durdurulması kararını alma hakları var. Ayrıca, burada, bu idarî para cezalarına karşı idare mahkemesine mi, vergi mahkemesine mi gidilecek bu da kanunda belirtilmemiştir. (DSP ve MHP sıralarından "soru, soru" sesleri)

BAŞKAN – Efendim, Sayın Genç sual soruyor.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bunlar çok önemli şeyler.

BAŞKAN – Hayır efendim, sorun siz. Ben, size müdahale etmedim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Anladım da...

BAŞKAN – Size müdahale edenlere ettim, allahaşkınıza... Buyurun, buyurun devam edin.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Bir şey anlamadık.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, yani "soru soruyor" dediniz de.

BAŞKAN – Hayır, ben demedim efendim. Lütfen... Size müdahale ettiler, ben de onlara müdahale ettim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, anladım da... Sayın Başkan...

BAŞKAN – Hayır, sorun lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, bu kanunu uyguladığınız zaman, bu benim sorduğum soruların hepsi uygulamada karşınıza çıkacak.

BAŞKAN – Sayın Genç, benim itirazım olmadı, itiraz edenlere itiraz ettim. Siz, sorun lütfen.

KAMER GENÇ (Tunceli) – İkaz ettiğiniz için teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Estağfurullah efendim.

Buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Arkadaşlarımız uygulamayı bilmedikleri için...

NİDAÎ SEVEN (Ağrı) – Bir sen biliyorsun...

KAMER GENÇ (Tunceli) – ...ben uygulamadan gelen bir insan olarak, bu tür para cezalarında hangi olaylarla karşılaşacağımızı bildiğim için, bunlara açıklık getirilmesi için soruyorum.

NİDAÎ SEVEN (Ağrı) – Soru sorun.

BAŞKAN – Tabiî efendim, soracaksınız.

Bugün İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinin 51 inci yıldönümü, değil mi efendim; insan hakları?! Siz de insan hakları için soruyorsunuz; devam edin, buyurun.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, hayır, bu insan haklarıyla ilgili değil, vatandaş hakkını korumak.

BAŞKAN – Hayır, efendim. Vatandaş, insan hakkı değil mi? (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Şimdi, aslında siz müdahale etmeseydiniz, arkadaşlar da müdahale etmeseydi soruları bitirmiştim.

NİDAÎ SEVEN (Ağrı) – Ama zamanı iyi kullanmıyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Bakın, uzun zaman yargıda çalışan bir insan olarak, bu gibi problemler geldiği zaman, hakikaten, çözümlemekte büyük sıkıntı çekiyoruz.

BAŞKAN – Herkes bilmez efendim.

BEYHAN ASLAN (Denizli) – Biz de insanız, çekmek zorunda mıyız?!

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, ben, burada açıklık getirmek için söylüyorum.

BAŞKAN – Herkes bilmez bunu; siz avukat olarak biliyorsunuz.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Bakan bunları açıklarsa, uygulayıcılara da rahatlık getireceğine inanıyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Akın, buyurun; çok kısa ve öz...

MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, delaletinizle, aşağıdaki soruyu tevcih ediyorum.

Sayın Başkanım, 45 ve 46 ncı maddelerle ilgili görüşme safhasında, Sayın Bakanımıza, bu sürelere uyulmaması halinde bir ceza kesilecek mi diye soru tevcih etmiştik vasıtanızla, "bu cezalar, daha ziyade uyarı mahiyetinde, müeyyidesi, para cezasını gerektirir bir durum olmayacak" demişti. Dün ile bugün arasında mı bu geçici madde girdi, ek bir önergeyle? Sayın Bakanım, dün ile bugün arasında, 24 saat arasında mı girdi bu ek madde -bir önergeyle- yoksa, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmişse, Sayın Bakanımız, bu konulara tam vâkıf değil mi?

BAŞKAN – Efendim, siz soruyu sorun. Bakanı imtihan etmeyin, soruyu sorun. Bütçe Komisyonundan geçtiğini siz de biliyorsunuz.

MURAT AKIN (Aksaray) – Tamam.

Vâkıf değilse, vâkıf olan bir kişinin, biraz önce tevcih ettiğim bu soruyu cevaplandırması...

İkincisi, şimdi, kesilecek cezalar için, uyarıdan sonra, düzeltme için ikinci bir süre verilecek mi? Tespit edilen noksanlıklar için, hemen cezaî tutanak mı düzenlenecek, yoksa, bir süre verilip, bu süre zarfında eksiklik ve noksanlıklar izale edilmediği takdirde mi ceza tutanağı düzenlenecek?

Üçüncüsü, "ceza kesilir" yani, tutanağı düzenleyen kişinin inisiyatifine bırakılmayıp da "hükmedilir" şeklinde bir düzenleme olsa, hiç değilse, sermaye piyasasındaki çalışanlarımızı, yani, hisse senedi ve tahvil arz edenleri korkutmaz, bu yönde halka açılan şirketler daha rahat çalışır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ben teşekkür ederim.

Sayın Bakan, cevaplar mısınız.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, cevap vermeye son sorudan başlayayım.

Son soruyu soran Sayın Akın arkadaşımız, sorusuna bir sonraki maddeden başladı; ona, sırası gelince sorarsa, cevap veririz.

İkinci bölümünde, ek maddeyi sordu "ne zaman girdi" dedi. Maddesinin sırası gelince sorarsanız, o zaman cevap verelim.

"Bu maddeyle ilgili bir süre verilecek mi savunma için" diyor. Maddenin ikinci fıkrasında "bir ay içerisinde savunmanın alınacağından" söz ediliyor. O bakımdan, bu sorunun da cevabı açık.

Sayın Kamer Genç'in sorusuna gelince: Tebligat kime yapılacak?

Tebligat, pek tabiî ki, cezanın yöneldiği kişiye yapılacak.

Tekerrür ya da bu tasarıda kullanılan deyimle "tekrar" iki yıl içerisinde eğer hiç tekrarlama olmazsa, ceza ortadan kalkacak, başka bir deyişle tekerrür, artık dikkate alınmayacak.

"Suç oluşturan fiiller açık değil" diyor Sayın Kamer Genç. Bu tabiî, tasarı hükümlerinin özelliğiyle ilgili. Suç oluşturan fiiller, bir yasada geniş saptanabilir; o zaman soyut norm geniş demektir. Soyut norm, çok kazuistik de saptanabilir; o zaman çok ayrıntılı düzenlemeler getirilmiş olur; ama, önemli olan, somut normla soyut normun; yani, yaşamda meydana gelen olayla yasa hükmünün çakışması durumunda yasallık ilkesine uygun olarak suçun işlenmesidir. Bu düzenlemede, bu yasallık ilkesinin bu özelliğinden herhangi bir sapma yoktur; ama, soyut norm çok geniş, kazuistik değil, geniş saptanmıştır; ama, yasallık ilkesinden herhangi bir sapma söz konusu değildir.

Bunun dışında "ticaret şirketleri bununla sindirilmek mi isteniyor" diye soruldu.

Ticaret şirketleri sindirilmek istenmiyor; ticaret şirketlerinin, daha düzenli, yasalara saygılı biçimde faaliyet göstermeleri isteniyor pek tabiî ki.

"Ceza limitlerinin belirlenmesinde hangi kıstas dikkate alındı" diye soruldu. Ceza limitlerinin belirlenmesinde -her ceza hükmünde olduğu gibi- caydırıcılık kıstası esas alınmıştır.

"Ceza miktarları geçen yıl getirilene göre artırılmadı, burada bir keyfîlik var mı" diye soruldu. Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonu, önüne gelen yasa tasarılarında gerekli gördüğü değişiklikleri yapar. Gelen şekilde artırılmıştı, Plan ve Bütçe Komisyonu bunu aşağıya çekti. Böyle bir yetkisi vardır Plan ve Bütçe Komisyonunun; o yetki kullanılmıştır; bir dalgınlık yok.

"Ekonomik suça ekonomik ceza, ticarî hayatı nasıl etkiler" sorusuna gelince; ticarî hayatı olumlu etkiler. Ticarî yaşamın aktörleri yasalara uygun hareket etme gereğini, daha düzenli hareket etme gereğini duyacaklardır. O bakımdan, biz, Hükümet olarak, zaten, bunu benimsediğimiz, savunduğumuz için getirdik; muhalefetin de eleştiri hakkı vardır, muhalefet de bu hakkını kullanmaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bakan, ben teşekkür ederim.

Sualler cevaplandırılmıştır efendim.

26 ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 26 ncı madde kabul edilmiştir.

27 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 27. – Sarmaye Piyasası Kanununa aşağıdaki Ek Madde eklenmiştir.

“EK MADDE 1. – Denetlenmiş finansal tabloların sunumunda; finansal tabloların ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir nitelikte olmaları için ulusal muhasebe ilkelerinin gelişmesi ve benimsenmesini sağlayacak ve kamu yararı için uygulanacak ulusal muhasebe standartlarını saptamak ve yayınlamak üzere, kamu tüzelkişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip ‘Türkiye Muhasebe Stadartları Kurul’u kurulmuştur. Kurul, Başbakanlığın ilgili kuruluşudur.

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu; Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nden birer, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği’nden bir yeminli malî müşavir ve bir serbest muhasebeci malî müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşur. Üyelerin görev süresi 3 yıldır. Süresi dolmadan ayrılan üyenin yerine ilgili kurum yeni üye seçer.

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun üyelerinin iktisat, maliye, siyasal bilgiler, işletme, iktisadî ve idarî bilimler ve benzeri dallarda en az dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları, başka bir yükseköğrenim kurumunda lisans düzeyinde öğrenim yapmış olanların ise belirtilen dallarda lisansüstü eğitim yapmış olmaları ve bu alanlarda en az 12 yıl deneyim sahibi olmaları şarttır. Kurul kendi üyeleri arasından Başkan ve başkan yardımcısını seçer. Kurul üyelerine, Yüksek Planlama Kurulu tarafından Kamu İktisadî Teşebbüslerinin yönetim kurulu üyelerine ödenen miktarda huzur hakkı ödenir.

Kurulun gelirleri, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği’nin gelirlerinin yüzde ikisinden, oluşturulacak muhasebe standartlarının telif haklarından, ilgili kuruluşların katkılarından ve diğer faaliyet gelirlerinden oluşur. Kurul, vize ve tescil açısından 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ve 832 sayılı Sayıştay Kanunu hükümleri ile 2886 sayılı Devlet İhale Kanunu, 6245 sayılı Harcırah Kanunu ve 492 sayılı Harçlar Kanununa tabi değildir. Kurulun gelir ve giderleri Sayıştay denetimine tabidir.

Kurul, faaliyetlerinin düzenli olarak yürütülmesi amacıyla personel istihdam edebileceği gibi, gerektiğinde ilgili kuruluşlardan konuyla ilgili eleman istihdam edebilir. Kurul, muhasebe stadartlarının hazırlanması amacıyla ilgili kuruluş temsilcilerinin de katılımıyla çalışma komisyonları kurar.

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun çalışmalarına ilişkin usul ve esaslar ile Kurulca belirlenecek standartların uygulama nitelik ve kapsamına ilişkin usul ve esaslar Bakanlar Kurulu tarafından çıkarılacak yönetmeliklerde belirlenir.”

BAŞKAN – 27 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Elazığ Milletvekili Sayın Latif Öztek; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA LATİF ÖZTEK (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 191 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi üzerinde, Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızda bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Heyetinizi ve televizyonları başında bizleri izlemekte olan aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tasarının 27 nci maddesiyle, 30.7.1981 tarih ve 17416 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 2499 numaralı Sermaye Piyasası Kanununa bir ek madde eklenmiştir. Başlıbaşına bir kanun olabilecek kadar kapsamlı olan ek madde 1, altı fıkradan ibarettir. Birinci fıkrada, Başbakanlığın ilgili kuruluşu olarak Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun kuruluş amacı açıklandıktan sonra; ikinci fıkrada, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun oluşumu ve kurul üyelerinin görev süreleri; üçüncü fıkrada, kurul üyesi seçilebilmek için gerekli şartlar ve kurul üyelerine yapılacak ödemeler; dördüncü fıkrada, kurulunun gelirleri ve harcamaların tabi olacağı kanunlar; beşinci fıkrada, kurulun faaliyetlerini düzenli yürütebilmesi için personel istihdamı ve standartların hazırlanması amacıyla çalışma komisyonları kurulması; altıncı fıkrada, kurulun çalışma usul ve esasları ile kurulca belirlenecek standartların uygulama nitelik ve kapsamına ilişkin usul ve esasları belirleyecek yönetmelik çıkarılması konularına yer verilmiştir.

Bu genel değerlendirmeden sonra, maddenin fıkralarını ayrı ayrı inceleyecek olursak, maddenin birinci fıkrasında "denetlenmiş finansal tabloların sunumunda; finansal tabloların ihtiyaca uygun, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir ve anlaşılabilir nitelikte olmaları için ulusal muhasebe ilkelerinin gelişmesi ve benimsenmesini sağlayacak ve kamu yararı için uygulanacak ulusal muhasebe standartlarını saptamak ve yayınlamak üzere, kamu tüzelkişiliğini haiz, idarî ve malî özerkliğe sahip Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu kurulmuştur. Kurul, Başbakanlığın ilgili kuruluşudur" denilmektedir.

Fazilet Partisi olarak, öncelikle, yukarıda, kuruluş amacı açıklanan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun kurulmasını desteklediğimizi belirtmek istiyorum.

Avrupa Birliğine üye ülkelerde de, standart muhasebe sistemlerinin bulunduğunu görmekteyiz. Avrupa Birliğine üye olmaya hazırlanan Türkiye'nin de, muhasebe standartlarının düzenlenmesi gerekmektedir.

Devletin gelir ve giderlerinin kontrollü bir şekilde yürütülebilmesi muhasebe kayıtlarının belli bir düzen içerisinde yürütülmesiyle mümkündür. Devletin, vergilerin toplanmasında hassas olduğu kadar, harcamalarda da hassas olması gerekir. Vatandaşın vermiş olduğu vergiler, yüksek faiz ödemeleriyle, sayıları birkaç yüzü geçmeyen rantiyecilere verilmemeli; toplanan bu paralar, vatandaşa hizmette kullanılmalıdır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; maddenin, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun oluşumu ve görev sürelerini belirleyen ikinci fıkrası "Kurul, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Yüksek Öğretim Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu ile Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden birer, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinden bir yeminli malî müşavir ve bir serbest müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşur. Üyelerin görev süresi 3 yıldır. Süresi dolmadan ayrılan üyenin yerine, ilgili kurum yeni üye seçer" şeklinde düzenlenmiştir.

Bir sonraki fıkrada da, Kurul üyeliğine seçilebilmek için gerekli nitelikler belirtilmiştir. Burada, ilgili kuruluşlardan istenen üyelerin nasıl seçileceğine yer verilmemiştir. Örneğin, YÖK'ün, kendi üyeleri dışında, üniversitelerden belirleyecekleri bir öğretim üyesini seçmeleri daha uygun olur, hatta, üniversitelerin tamamının temsil edildiği, üniversitelerarası kurul tarafından, kendi üyeleri dışında bir üyeyi seçmeleri, konuya en yakın uzman kişinin seçilmesine imkân sağlayacağı gibi, kamuoyunda oluşması muhtemel spekülasyonları da ortadan kaldıracaktır. Zira, üçüncü fıkranın devamında, kurul üyelerine, Yüksek Planlama Kurulu tarafından kamu iktisadî teşebbüslerinin yönetim kurulu üyelerine ödenen miktarda huzur hakkı ödeneceği hükme bağlanmıştır. Kurul üyelerine, miktarı fazla olmasa da, belli miktarda para verilmesi, bu seçimde çok hassas davranılsa dahi, kamuoyunun zihninde birtakım sualler oluşturacak ve dedikodulara neden olacaktır. Bunun önlenmesi gerekmektedir. Bu konuda vereceğimiz önergenin destekleneceğini ümit ediyorum.

Üçüncü fıkranın birinci cümlesi şöyledir: "Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun üyelerinin iktisat, maliye, siyasal bilgiler, işletme, ikdisadî ve idarî bilimler ve benzeri dallarda en az dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim yapmış olmaları, başka bir yükseköğrenim kurumunda lisans düzeyinde öğrenim yapmış olanların ise belirtilen dallarda lisansüstü eğitim yapmış olmaları ve bu alanlarda en az 12 yıl deneyim sahibi olmaları şarttır." Bu ifadeden, başka bir yükseköğrenim kurumunda lisans düzeyinde öğrenim yaptıktan sonra, iktisat, maliye, siyasal bilgiler, işletme, iktisadî ve idarî bilimler ve benzeri dallarda en az oniki yıl çalışma şartı getirilirken, dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim görenlerde kendi alanlarında çalışma zorunluluğu bulunmadığı anlaşılmaktadır ki, bu, bir eksikliktir. Belki, düzenlenirken, dört yıllık lisans düzeyinde öğrenim görenler için de, oniki yıl kendi alanlarında çalışmaları gerektiği düşünülmüştür; ama, bu ifadeden anlaşılan, sanki, sadece yüksek lisans düzeyinde öğrenim görenler için oniki yıl çalışma zorunluluğu bulunduğudur.

Ek madde 1'in dördüncü fıkrasında, kurulun gelirleri zikredilmektedir. Gelirlerinin ne şekilde kullanılacağına ise hiç yer verilmemiştir; personel harcamalarında mı, yoksa, basın-yayın işlerinde mi kullanılacağına ya da başka yerlerde mi kullanılacağına yer verilmemiştir. Bu hususa, hiç değilse, altıncı fıkrada çıkarılacağı bahsedilen yönetmelikte yer verilmesi gerekir.

Ek madde 1'in beşinci fıkrasında "Kurul, faaliyetlerinin düzenli olarak yürütülmesi amacıyla personel istihdam edebileceği gibi, gerektiğinde ilgili kuruluşlardan konuyla ilgili eleman istihdam edebilir. Kurul, muhasebe standartlarının hazırlanması amacıyla ilgili kuruluş temsilcilerinin de katılımıyla çalışma komisyonları kurar" denilmektedir.

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunda çalıştırılacak personelin, nitelikli personel arasından seçilmesini diliyorum; ancak, bu kurumun da, siyasî kadrolaşmayla doldurulmasından endişe ediyorum. Kamu çalışanlarının hayat standardının düştüğü, ikinci bir iş peşinde koşan insanların çoğaldığı günümüz Türkiyesinde, bu kurulun, pek çok kişinin iştahını kabartan bir çalışma yeri olacağını düşünüyorum. Dileğimiz, kurulun, aslî görevinden uzaklaşarak, personel yığını haline gelmemesidir. Çalıştırılacak personel sayısı belirtilmediğinden, eş dost hatırıyla fazla eleman istihdam edileceği endişesini taşıyorum.

Ayrıca, kurulun çalışma komisyonları kuracağı da fıkrada yer almaktadır. Komisyon üyelerinin nasıl seçileceği, çalışma şartlarının nasıl olacağı gibi hususlara, altıncı fıkrada Bakanlar Kurulu kararıyla çıkarılacağı belirtilen yönetmelikte yer verilmesi uygun olur.

Maddede, çalıştırılacak personelin özlük haklarıyla ilgili bir hususa yer verilmemiştir; bu hususların da, çıkarılacak yönetmelikte yer alması gerekir. Kanunda yer verilmeyen, sınırları çizilmeyen hususların yönetmelikle belirlenmesi, eksikliklerin giderilerek, keyfî uygulamalara gidilmemesi en büyük dileğimizdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yaptığımız açıklamalardan, Anamuhalefet Partisi olarak benimsediğimiz 27 nci maddenin, biraz derinlemesine incelendiğinde, pek çok eksikliklerinin bulunduğu görülmektedir.

BAŞKAN – Sayın Öztek, süreniz bitmek üzere; toparlar mısınız.

LATİF ÖZTEK (Devamla) – Bu kanun tasarısını da aceleye getiriyorsunuz. Çok geçmeden, düzeltmek üzere, bu Meclisi, yine, gece yarılarına kadar çalışma mecburiyetinde bırakacaksınız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Fazilet Partisi olarak, hükümetin önümüze getirdiği bu tasarıyı, geç kalınmış bir kanun tasarısı olarak gördüğümüzü belirtiyor, vereceğimiz önergenin desteklenmesi arzusuyla, kanunun hayırlı olmasını diliyor; hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi, söz sırası, Doğru Yol Partisi Grubu adına, Aksaray Milletvekili Sayın Murat Akın'da.

Buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MURAT AKIN (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 nci madde üzerinde Grubum ve şahsım adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

27 nci madde, halka açık; yani, hisse senedi ve tahvil çıkarmak suretiyle, orta ve uzun vadeli kredi temin eden yatırımcıların tutmuş olduğu defterlerin ve kayıtların, güveni telkin edici şekilde, güven verici şekilde tutulması ve bu defterlerin, bu kayıt nizamına uygun bir şekilde tutulduğunu, bir kurul tarafından da ayrıca denetlenmesi ve bunun standartlarının tespitine yönelik bir maddedir. Bu madde, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerde, tasarıya, bir önerge ile girmiştir.

Değerli milletvekilleri, 1983 yılından beri Türkiye’de tek düzen muhasebe sistemi diye tabir edilen, bir muhasebe sistemi, ülkemizde kayıt olarak tutulmaya başlanmış ve bu kayıtlarda da standardı sağlamak üzere, Türkiye Serbest Muhasebeci, Mali Müşavirler ve Yeminli Mali Müşavirler Odaları Birliği Kurulmak suretiyle, bu odalar vasıtasıyla, biraz önce ifade edilen muhasebede standardı sağlayacak tebliğler, 1994 yılından itibaren -halen bugüne kadar- çıkmaktadır.

Demek ki, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli mali müşavirlerin denetim fonksiyonunun yanında, çıkarmış oldukları, muhasebe standartlarıyla alakalı bu tebliğler, bu ek maddeyle yeni oluşacak kurula verilmektedir ki, bu husus, ülkemizde gecikmiş bir şey sayılmaz. Bu görevi yapan, bu fonksiyonu ifa eden yeminli malî müşavirler odaları vardır ve başladıkları noktadan şimdiye kadar da iyi bir şekilde devam etmektedirler; ama, ikinci bir kurul kurulmak suretiyle, yarın bir yetki çatışması, bir sorumluluk çatışması tekrar gündeme geldiğinde, bu işletmelerin halka açık anonim şirketlerinin ilerideki bilançolarının tasdikinde, kayıt nizamlarının kontrolünde, finansman tablolarının tasdikinde, bu insanlar, ihracatta veya diğer birçok kredi alımlarında zor duruma düşebilirler. Bunu burada iyi tefrik etmek lazım. Aksi takdirde, aynı fonksiyonu değil; ama, benzeri bir işi yapan iki kurul, ticaret sahasında ne derece faydalı olur, onu sizlerin takdirine bırakıyorum.

Değerli milletvekilleri, sermaye piyasası, uzun vadeli kredi arzlarıyla, uzun vadeli kredi taleplerinin karşılaştığı piyasadır; para piyasası ise, kısa vadeli para talebiyle, kısa vadeli para arzının karşılaştığı piyasadır. İşte, müzakere ettiğimiz Sermaye Piyasası Kanunuyla ilgili tasarı, uzun vadede para arzıyla, para talebini denkleştirmek suretiyle, toplanan paraların, yani, likiditeden vazgeçilen paranın yatırımlara intikalini, yatırıma kaymasını temin edecek ve bu güveni vermek suretiyle, tasarruf "=" yatırım eşitliğini sağlayacaktır; ancak, Hükümetimiz, son üç yıldır bu güveni sağlayamamıştır.

Sermaye piyasasında halka arz edilen hisse senetleri ve tahvillerin yeteri kadarı para arzıyla karşılaşamamış; para talepleri, sermaye piyasasından para piyasasına kaymak suretiyle, kısa vadeli para arz eden bankalar ya da tefecilerin eline düşmek suretiyle, sermaye piyasasına hisse arz eden kişiler, daha sonra, bu kısa vadeli, tefecilerden almış oldukları para sonucunda, 50, 100, 500, 1 000, 2 000 kişi istihdam ettikleri fabrikaları kısa bir zamanda kapatmışlardır.

Sermaye Piyasası Kanunu 1981'de çıktı. 1983 ve 1984'lerde muhasebe standartlarının da, tek düzen muhasebe sisteminin de buna ilavesiyle getirilen nokta, 1995, 1996, 1997 yıllarında, Doğru Yol Partisinin iktidarda olduğu dönem hariç-ki, o dönemde büyüme hızı yüzde 9'ların üzerindedir- ekonomik istikrar tedbirleri iyi uygulanmadığı için, 1998 ve 1999 yıllarında büyümeler, eksilere düşmüştür.

Demek ki, Sermaye Piyasası Kanununu çıkarılınca, bunu, sadece iyi bir şekilde uygulamakla netice alınabiliyor. İyi uygulanmadığı zaman görülüyor ki, sermaye piyasasından talep edilen krediler, bugün, yatırımcılarımız tarafından para piyasasına kaymak suretiyle, bankalardan ve tefecilerden temin edilen faizlerle, yüksek orandaki faizlerle, mevcut yatırımların devam ettirilmesi mümkün değildir. Bilhassa, son üç yıldır, banka piyasasından temin edilen faizler, temerrüt faizlerin de ilavesiyle, yüzde 250'lere varmak suretiyle, yatırımcı bankalar dahi bir nevi mevduat bankalarına dönüşmek suretiyle, işyerlerinin ve müteşebbislerin kapılarına anahtar vurulmasına sebep olmuştur.

Eskiden, bankaların amacı, iştiraklerini artırmak ve daha fazla yatırım yapmak suretiyle, ülkenin kalkınmasını, refah düzeyini yükseklere çıkarmak idi. Şimdi ise, gözlerini kâr bürümüş ve kişilere ya da yatırımcılara, son anda batma noktasına gelmiş yatırımcılara yüksek oranda faiz karşılığı kredi vermek suretiyle, daha sonra da, kredilerin vadesi gelmeden, işletmenin zor duruma düştüğünü ifade etmek suretiyle -işte, kendi kafasına göre yorumlamış olduğu malî tablolardan çıkardığı netice üzerine- vadesi dolmadan tahsile başlamış ve tahsili de, vadesinden önce talep ettiği için, yatırımcılar, müteşebbisler, bunu ödeyememiş ve vadesi gelmeyen bir alacağa temerrüt faizi uygulamak suretiyle müteşebbisleri batırmıştır.

İşte, değerli milletvekilleri, ülkemizde en mühim mesele; hisse senedi ve tahvil çıkararak, halktan orta ve uzun vadede kredi temin edilmesinde uygulanacak kuralların, mutlak surette, iyi disipline edilmesi gerekir.

Belki bugün tamamlayıp çıkaracağımız Sermaye Piyasası Kanunu ile ilgili tasarı da, geçmişte çıkmış olan...

BAŞKAN – Sayın Akın, toparlayın lütfen, süreniz bitmek üzere.

MURAT AKIN (Devamla) – ...Bankalar Yasası gibi, Vergi Yasası gibi, aceleye getirilmek suretiyle çıkarılmaya çalışılan bir tasarıdır. Biraz önce ifade ettiğim gibi, sermaye piyasasındaki tasarrufların müteşebbislere kaymaması halinde nasıl bir müeyyide uygulanacağına dair kurallar düzenlenmemiş; aksine, defterlerini, kayıtlarını, açıklık prensibine uygun bir şekilde tutmadığını tespit eden deneticilerin eline, bu müteşebbislerin ipi verilmiştir, onların düzenleyecekleri tutanaklarla, cezalar yağdırılacaktır. İşte, bu, Doğru Yol Partisi olarak, karşı olduğumuz en mühim husustur.

Değerli milletvekilleri, her hükümet, kalkınmayı sağlamak için iktidar olur. Ne yazık ki, son üç yılda hükümet olan partilerin, kalkınmayı değil, büyümeyi değil, bir nevi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayın efendim. Lütfen...

MURAT AKIN (Devamla) – ...küçülmeyi, daralmayı, duraklamayı, daha sonra da, çöküntüye neden olacak uygulamaları alelacele yasalaştırma gibi bir gayret ve telaş içerisinde olduğunu müşahede ediyoruz. Bu, yanlış bir tutumdur. Bilhassa, cezaya yönelik maddelerin kaldırılmasında büyük fayda vardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim, toparlayın lütfen...

MURAT AKIN (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN – Olmuyor Sayın Akın... Olmaz ki bu... Nasıl yapacağız biz?.. Öbür maddede tekrar söz alın. Sual de sordunuz.

MURAT AKIN (Devamla) – Bu müteşebbislere, bu işyerlerine, belediye bir ceza kesecek, Maliye bir ceza kesecek, Sermaye Piyasası Kurulu bir ceza kesecek... Peki, bunlar kârı nereden edecek? Soruyorum size...

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akın.

Şimdi, söz sırası, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'de. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Türker.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde, biraz evvel söylendiği gibi, korsan bir madde değil. 1923 yılında kuruluşunu tamamlayan Türkiye Cumhuriyetinin, o günden bugüne kadar, yasama organı tarafından eksik bırakılmış, uygulayıcılar tarafından eksik bırakılmış ve dünya literatüründe bir yasal çerçeveye oturtulmamış bir maddedir.

Türkiye'de muhasebe standartlarıyla ilgili ilk çalışma, elimdeki şu kitapçıkla, bir malî müşavir olan Sayın Selçuk Yener, bir avukat olan Sayın Ahmet Nesimi Ergenç tarafından "Bilanço Tanzimindeki Kaideler" adı altında kaleme alınmış. Buna benzer uygulama, tarihimizde, millî tarihimizde, Denizli'de bir muhasebecinin yazdığı elyazması standartlar, babadan oğula, toruna, çıraklara devretmiş. 1934 yılında, SPK'ya benzer, Amerika'daki SEC, ilk defa, standartları, kamuoyunun hakkını, azınlığın hakkını korumak için başlatmış. 1937 yılında, FASB olarak bilinen meslek örgütünün kendi içinde kurduğu çeşitli kesimlerle olan kurul, bu standartları oluşturmaya başlamış. Türkiye'de bu standartlar yok; ama, Türkiye, Uluslararası Muhasebe Standartlar Kurulu IASC'nın, 1973 yılından beri hem kurucusu hem de uygulayıcısıdır. İşte burada kurulan standartlar, Türkiye'de, burada tartıştığımız karmaşaya son verecektir.

Biraz evvel değerli hatiplerin söylediği gibi, ben de, bazı açıklamaları, yönetmeliğe esas olması için dile getirmek istiyorum. 12 yıllık deneyim, yalnız lisansüstü eğitim yapanlar için değil, ekonomi, iktisat, işletme gibi okulları bitirenler için de geçerlidir. Öyle mütalaa edilir; ibare, 3568 sayılı Yasada aynen kullanılmaktadır. Türkiye'de, bahsettiğimiz, buraya girecek olan bütün kurullar, özellikle 1994 yılında, Sayın İsmet Attila bakanken, daha sonra Sayın Abdüllatif Şener bakanken oluşturulan ve bugüne kadar şu kitapçık haline gelen, her yıl sivil hareket şeklinde olan bir standartlar kuruluna bugün burada biz yasal çerçeve veriyoruz ve bunun altyapısı vardır. Burada konuşulan, yönetmeliklere girecek olan, ücretlendirmeden, özlük haklarına kadar her şey vardır ve biraz evvel değerli dostum, değerli arkadaşım Sayın Murat Akın'ın dediği gibi, her yer ayrı bir ceza verecek standart değil, her müessesenin ayrı bir standart yapıp, ayrı bir hesap istemek yerine, bütün müesseselerin uyacağı tek hesap; ama, her müessesenin kendi koşullarına göre hesaplaşma yapabileceği bir ekonomik düzen ilk defa sağlanıyor. Bu nedenle, bu çalışma özellikle başta Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanı Metin Şahin ve yardımcısı Mehmet Hanifi Tiryaki ile, DSP, MHP, ANAP, FP ve DYP'nin, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bunun tek tek yazılmasında emeği geçen tüm arkadaşlarımızın, hiçbir siyasî ayırım yapmadan, ittifakla buraya getirdikleri ve bugün görüştüğümüz bir çalışmadır. Aslında, bu Mecliste, ileride, yurt dışında, bugün Avrupa Birliğine, yarın Avrasya'ya, öbür gün dünya devletine üye olduğumuz zaman, yüzümüzü ağartacak ve bizi, finansal paylaşımda, finansal bölüşümde geri bıraktırmayacak bir yasal düzenlemeyi ilk defa birlikte yapıyoruz.

Bu yasal düzenlenenin övgüsü, onuru, kıvancı, burada görev yapan 547 milletvekilinin olacaktır. Tasarıda belirtildiği gibi, özellikle Başbakanlığa bağlı bir kurum olması, gelecekte, bu yasanın, belirli kurumlar tarafından kendi amacı içinde kullanılmasını engelleyeceği gibi; vatandaşın "herkese nasıl hesap vereceğim" endişesini ve "benden hesap sorulduğu zaman uyacağım ilke nedir, ne yapmalıyım" düşüncesini, bu tasarı, yasalaşıp uygulamaya girdikten sonra ortadan kaldıracaktır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıya oy vermekle, hepimiz, Türkiye Cumhuriyetinin bir önemli eksiğini giderdiğimiz için kıvançlı olmalıyız, mutlu olmalıyız.

Ayrıca, bu tasarının oluşmasında emeği geçen, geçmiş Maliye Bakanları dahil olmak üzere, tüm yetkililere burada, huzurunuzda teşekkür ediyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Şimdi, söz sırası, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün'de; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakika.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 191 sıra sayılı kanun tasarısının 27 nci maddesi üzerinde kişisel görüşlerimi açıklamak üzere söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bir ek maddeyle getirilmiş olan bu düzenleme, gerçekten, takdire şayan bir düzenlemedir. Plan ve Bütçe Komisyonunda bu ek maddeyi buraya koyan değerli üyelere ben de teşekkür ediyorum. Gerçekten de, altyapısı hazır olan bir husustur; burada kanunî bir düzenleme ve fevkalade de hayırlı bir iş yapılmaktadır. O bakımdan, başta TÜRMOB'a büyük emeği geçmiş olan eski Genel Başkan Yardımcısı Değerli Masum Türker'e teşekkür ediyorum; onun burada büyük emeği geçmiştir.

Sayın Türker burada bazı konuşmalar yapıyor, biz de, kendisini takdirle izliyoruz; kanundaki birtakım boşlukları, muğlak kalan hususları burada doldurmaya çalışıyor. Mesela, biraz önce görüştüğümüz idarî para cezalarıyla ilgili maddede, idarî para cezalarının yargıya intikal edip etmeyeceği hususu görülmüyor; ancak, Sayın Türker, bunun yargıya intikal edebileceği, yargıya götürülebileceği hususunu, burada, konuşmalarında ifade ettiler. Bu boşlukları doldurucu mahiyette konuşmalarını da, ben, şahsen, takdirle karşılıyorum. Keşke, Sayın Türker bunları burada söyleyeceğine, bunlar kanun metninde olmuş olsa da, hepimiz, daha net, daha berrak bir şekilde meseleyi anlamış olsak.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle, Türkiye'de, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu oluşturuluyor ve bu kurulun 9 üyesinden 2'si TÜRMOB'dan gelecek; -1'i serbest muhasebeci malî müşavir, 1'i de yeminli malî müşavir olmak üzere- diğer 7 üye de diğer kuruluşlarımızdan; yani -bunlar, burada belirtiliyor- Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Yükseköğretim Kurulu, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden gelecek. Tab gönül arzu ediyor ki, bu kurul 9 kişiden değil de 10 kişiden olmuş olsaydı da Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonundan da (TESK) bir üyeyi buraya koyabilmiş olsaydık. Bu yönde, biraz sonra, Grubumuz tarafından bir önerge de takdirlerinize arz edilecek; inşallah, desteklerinizi o noktada bekleyeceğiz. Çünkü, esnaf ve sanatkârlarımızın da, gerçekten- Türkiye'de 4-5 milyon esnaf ve sanatkâr olduğunu biliyoruz; o bakımdan- burada dikkate alınması gerekirdi diye düşünüyorum.

Tabiî, burada söyleyeceğim bir husus da: YÖK'ten gelecek olan üyenin, yönetim kurulundan değil de, herhangi bir üniversiteden değerli bir öğretim üyesinin gönderilmesini, ben, şahsen arzu ediyorum. Tabiî, burada oniki yıl meselesi var; Sayın Türker ona açıklık getirdi; bu, diğer iktisat, maliye, siyasal bilimler, işletme bölümlerini de -yükseklisans hususu- kapsıyor.

Ben, bu tasarının hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyor, buraya getirenlere de teşekkür ediyorum. (FP, DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özgün, teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş...

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, sorularımız vardı...

BAŞKAN – Sayın Pamukçu, usulümüz nedir?!. Oylamaya geçtik mi!.. 2 tane önerge var; hem de sizin Grubunuzun. Rica ederim efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, işaret ettim.

BAŞKAN – Müsaade ederseniz, onu biliyorum; önümde yanıyor. Niye ikaz ediyorsunuz?!

Madde üzerinde 2 adet önerge vardır; önergeleri, önce, geliş sıralarına göre okutacağım, sonra aykırılıklarına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı Kanun tasarısında 27 nci madde olarak yer alan Ek Madde 1'in ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. 9.12.1999

Latif Öztek Şeref Malkoç Bülent Arınç

Elazığ Trabzon Manisa

Niyazi Yanmaz Celal Esin Yahya Akman

Şanlıurfa Ağrı Şanlıurfa

Mehmet Ali Şahin M. Zeki Çelik Faruk Çelik

İstanbul Ankara Bursa

Eyüp Fatsa Mahmut Göksu Ahmet Sünnetçioğlu

Ordu Adıyaman Bursa

Rıza Ulucak

Ankara

Ek Madde 1'in ikinci fıkrası: Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Yükseköğretim Kurulunun kendi üyeleri dışında üniversite öğretim üyelerinden seçecekleri birer, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinin yönetim kurulu üyeleri dışında seçecekleri bir yeminli malî müşavir ve bir serbest muhasebeci malî müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşur. Üyelerin görev süresi üç yıldır. Süresi dolmadan ayrılan üyenin yerine ilgili kurum, yeni üye seçer.

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutacağım; bu önerge aynı zamanda en aykırı önergedir, dolayısıyla, okutup işleme koyacağım.

Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

191 sıra sayılı Tasarının 27 nci madde (Ek Madde 1) ikinci fıkrada "9" sayısının "10" olarak değiştirilmesi ve fıkraya "Türkiye Esnaf ve Sanatkâr Odaları Federasyonu" nun ilavesini arz ederiz.

Sait Açba İsmail Özgün Cevat Ayhan

Afyon Balıkesir Sakarya

Hüseyin Kansu Aslan Polat Nuretten Aktaş

İstanbul Erzurum Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim; çünkü...

BAŞKAN – Efendim, konuşacak mısınız?

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 27 nci maddeyle ilgili önergemiz üzerine söz almış bulunuyorum.

27 nci madde, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun kurulmasıyla ilgili bir maddedir. Bu maddeyle, kurulda 9 kişilik bir heyet kurulmakta ve bunlar, muhasebe standartlarını, onunla ilgili esasları düzenleyecekler. Maliye Bakanlığı, Sanayi Bakanlığı, YÖK, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankaları Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türk Serbest Muhasebeci ve Malî Müşavirler Birliği burada temsil edilmektedir. Halbuki, esnaf odaları "TESK" dediğimiz, takriben 5 milyon esnafı, işadamını ve sanatkârı temsil etmektedir bu kuruluş, bunun da burada temsili gerekir diye bu önergeyi verdik.

Değerli arkadaşlar, bu düzenlemenin içinde onların da bulunması lazım; hakkaniyet ölçülerine de uygun olan budur. Bu kadar geniş, büyük bir meslek topluluğunun ihmal edilmesi haksızlık olur. Çok küçük meslek toplulukları sayı itibariyle burada temsil edilirken, her gün muhasebeciyle meşgul olan, muhasebeyle meşgul olan, devamlı bu meselelerin içinde olan bu odanın da, muhasebe standartları bakımından, bu kurula getireceği birtakım talepleri olacaktır. Önergemiz bu istikamettedir; umut ederim, bu, desteklenecektir.

Kurulan bu kurul, yani, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, fevkalade hayırlı bir kuruluştur, onu ifade edeyim. Plan ve Bütçe Komisyonunda da, bu, beraber, arkadaşlarla görüşülerek teşkil edilmiştir, bu madde düzenlenmiştir. Meslek odalarının kendi standartlarını geliştirmeleri, hem mesleğin gelişmesi bakımından hem de ülkenin kalkınma ve gelişmesi bakımından çok mühimdir. Dileyelim ki, bütün meslek odaları, Türkiye'de bu standartları geliştirsinler.

Batılı ülkelerde, mühendislik standartları olsun, diğer mesleklerle ilgili standartlar olsun fevkalade gelişmiştir; yani, bütün düzenlemeleri onlar yaparlar. Bugün "ASME" dediğimiz, American Society of Mechanical Engineer veya "civil engineer" dediğimiz çeşitli kurumlar, bunlar, kendi sahalarında dizayn standartlarını, proje standartlarını, malzeme standartlarını, iğneden ipliğe, en ince teferruata kadar hazırlarlar ve bütün meslek sahiplerinin ellerinde bunlar dolaşır. Yani, bizim, meslek odalarını, hem standartları geliştirme bakımından teşvik etmemiz lazım, desteklememiz lazım hem de meslek odaları üyelerini, meslekî vasıflara göre standardize etmemiz lazım. Bundan kastım şudur; bakın, şimdi, İnşaat Mühendisleri Odamız var. Bugün, diplomayı alan her inşaat mühendisi, duvara diplomayı astığında, her türlü projeye imza atar; bu, doğru değildir.

Yani, gelişmiş ülkelerde, sanayileşmiş ülkelerde, herkes, ihtisas sahasına göre ve tecrübesine göre sınıflandırılmıştır; yani, genç mühendis vardır, junior mühendis vardır -onların tabiriyle- senior mühendis vardır, tecrübeli mühendis vardır. Bu, muhasebe odalarında da, diğerlerinde, yani, kimin ne yapacağı, nereye kadar yapacağı meselesinin tespit edilmesi, bununla ilgili hem kanunî düzenlemelerin yapılması hem de odaların bu standartlara getirilmesi, mesleğin de gelişmesine imkân verir. Bu olmadığı takdirde, tabiî, hem meslekî bakımdan hem de Türkiye'nin, gerek sanayide gerek ticarette gerek hizmet standartlarında gelişmesi ve ilerlemesi mümkün olmaz. Yani, insanlara bol bol diploma dağıtmak bir şey ifade etmiyor; insanları, meslek içinde ve kendini yenileyen, okuyan, takip eden, gelişmeleri değerlendiren ve buna göre de meslek odasının içinde zaman zaman imtihan verip, belirli statüden öbür statüye geçen bir düzenleme getirme ihtiyacı var. Yani, önümüzdeki dönemde Türkiye, globalleşirken, dünyayla bütünleşirken -Avrupa'ya gireriz, giremeyiz başka mesele; ama- mutlaka, bu standartları ülkeye getirmemiz lazım. Kalkınmanın temelinde, gelişmenin temelinde, bilgili insan, bilgisi tasnif edilmiş insan, bilgisini kullanan insan varsa, kalkınma da olur, gelişme de olur; bunlar yoksa, bir yere gitmek mümkün değil.

Ben, önergemizi destekleyeceğinizi umut eder, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Komisyonun ve hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 191 sıra sayılı kanun tasarısında 27 nci madde olarak yer alan ek madde 1'in ikinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ederiz. 9.12.1999

Latif Öztek (Elazığ) ve arkadaşları

Ek madde 1'in ikinci fıkrası:

"Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu; Maliye Bakanlığı, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı, Hazine Müsteşarlığı, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ile Yüksek Öğretim Kurulunun kendi üyeleri dışında üniversite öğretim üyelerinden seçecekleri birer, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinin yönetim kurulu üyeleri dışında seçecekleri bir yeminli malî müşavir ve bir serbest muhasebeci malî müşavir olmak üzere 9 üyeden oluşur. Üyelerin görev süresi üç yıldır. Süresi dolmadan ayrılan üyenin yerine ilgili kurum yeni üye seçer."

BAŞKAN – Komisyon katılıyor mu efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ MEHMET HANİFİ TİRYAKİ (Gaziantep) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet katılıyor mu efendim?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılmıyoruz efendim; çünkü, fıkra metnine göre farklılıkta "Yüksek Öğretim Kurulunun kendi üyeleri dışında üniversite öğretim üyelerinden seçecekleri birer üye" ifadesinde zaten, YÖK Yasasına göre, kendi üyeleri dışında seçmek durumunda; o bakımdan bir farklılık yok.

TÜRMOB bakımından ise "yönetim kurulu üyeleri dışında" kısıtlaması var; bu da, uygun bir kısıtlama değil.

Biraz önce Sayın Cevat Ayhan'ın savunduğu önergeye katılmadığımızı belirtirken "çünkü" dedim; ama, duymadığınız için devam edememiştim; o bakımdan, onun gerekçesini de açıklayayım: Türkiye'de 5 milyon esnaf var. Muhasebe standartlarının belirleneceği böyle bir kurulda temsil edilmelerinin yararlı olacağı ilk bakışta akla gelirse de, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonunun üyeleri, genellikle, ya basit usulde vergilendirilen mükelleflerdir ya da işletme defteri tutan mükelleflerdir. Ayrıntılı muhasebe usullerinin tartışılmasına ya da onların katılmasına çok gerek yoktur; çünkü, onların sorunu değildir; o bakımdan, önergeye katılmadık.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Sayın Öztek, gerekçeyi mi okutayım?

LATİF ÖZTEK (Elazığ) – Gerekçe okunsun efendim.

BAŞKAN – Peki efendim.

Gerekçeyi okutuyorum:

"Gerekçe:

Kanun mevcut haliyle çıkarsa, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu üyeliğine, Yükseköğretim Kurulu kendi üyeleri arasından, Türkiye Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği de kendi yönetim kurulu üyeleri arasından üye seçme yoluna gideceklerdir. Bu durum, seçimin çok dar bir kadro arasından yapılması sonucunu doğuracaktır. Bu da, konunun uzmanı elemanların kurulda yer almasını önleyecektir.

Teklif ettiğimiz düzenlemeyle, üniversitelerimizde görevli öğretim üyelerinin konuyla ilgili olanlarının tamamının kurula girmesine imkân sağlanmakta ve fikirlerinden yararlanmak imkânı getirilmektedir.

Aynı şekilde, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği yönetim kurulu üyeleri yerine, serbest muhasebeci mali müşavirler ve yeminli malî müşavirlerin tamamı arasından seçim yapılacak olursa varyasyon artacağından konuya yakın uzman kişilerin seçilme şansı artacaktır.

Maddenin üçüncü fıkrasında, Kurul üyelerine KİT yönetim kurulu üyelerine ödenen miktarlarda huzur hakkı ödeneceği hükme bağlanmıştır.

Kurul üyelerine belli miktarda para ödenmesi, bu seçimde çok hassas davranılsa dahi, kamuoyunun zihninde birtakım sualler oluşturacak ve dedikodular ortaya çıkacaktır. Bu olumsuzlukların önlenmesi için de kanunda değişiklik yapılması yararlı olacaktır.

BAŞKAN – Komisyonun ve Hükümetin katılmadığı önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, suallere geçiyoruz.

Sayın Pamukçu; buyurun.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkanım, delaletinizle, iki sorum olacak Sayın Hükümete.

Öyle anlaşılıyor ki, şu anda, Sermaye Piyasası Kurulu ile ilgili kanun tasarısının içerisine nereden çıktığını pek anlayamadığım bir madde eklenmiş. Sermaye Piyasası Kanunu ile alakası olmayan Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu diye bir kurul oluşturuluyor. Herhalde, burada, bir meslek dayanışması sergilenmiş komisyonda, arkadaşlar, bu kanun tasarısının içerisine böyle bir madde eklemişler ve öyle anlaşılıyor ki, yeni bir çiftlik oluşturulmuş. Ne enterasan bir durum, onu da anlamış değilim; Genel Kurulda, sanki, müşterek bir hava oluşmuş, herkes bu maddeye taraftar gözüküyor.

Şimdi, burada deniliyor ki "Türkiye Muhasebe Standartları Kurulunun görevi, gerçek, güvenilir, dengeli, karşılaştırılabilir, anlaşılabilir finans tablolarının ortaya çıkmasını temin edecek standartları oluşturmak."

Böyle standartlar oluşturmak için böyle bir kurul kurulmasına ne gerek vardır? Böyle bir standart geliştirilecekse, bunu, Maliye Bakanlığı bünyesinde geliştirmek gayet doğaldır ve mümkündür.

Ayrıca, böyle bir kurul oluşturma ihtiyacı nereden doğmuştur?

Sonra, böyle bir kurul kurulduktan sonra, bu standartları yayımladığı tarihten itibaren hangi görevi yapacaktır? Lağvedilecek midir, edilmeyecek midir; bu da açık değil.

Bu iki hususu açıklarlarsa memun olurum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Pamukçu.

Sayın Akman, buyurun.

YAHYA AKMAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkanım, aracılığınızla Sayın Bakanımdan sormak istiyorum:

Görüşmekte olduğumuz maddenin özellikle ikinci ve üçüncü fıkralarında kurulması düşünülen kurula üyeler belirlenirken bütün teamüllerin aksine hukukçu sınıfının sayılmamış olmasının nedeni nedir? Örneğin, üçüncü fıkrada, muhasebe standartları kurulu üyelerinin iktisat, maliye, siyasal bilgiler, işletme, iktisadi ve idari bilimler ve benzeri dallar gibi bir ayırım yapıldığını görüyoruz. Bu benzeri dallardan daha sonra yine bir ayırım yapılmak suretiyle, diğer branşlarda da lisansüstü eğitim yapanların ve oniki yıl deneyime sahip olanların bu kurula üye olabilecekleri şartı getirilmiş. Acaba, hukukçular -anladığım kadarıyla, üçüncü fıkrada iki tür bir sınıflama var- benzeri dallar arasında mı sayılıyor; yoksa, bir sonraki virgülden sonra devam eden sınıf arasında mı sayılıyor?

Bu gibi, özellikle denetim yapacak olan, standartları belirleyecek olan bir kurulda, takdir edilir ki, Anayasadan başlayarak birçok kanun ve mevzuatı uygulamakla ve bunu tetkik etmekle görevli olan bir kurulda en önce bulunması gereken sınıf hukukçu sınıfıdır. Bunun bir önceki fıkrada belirtilmemiş olması da bir eksiklik değil midir? Örneğin, birçok oda sayılırken, Türkiye Barolar Birliğinin sayılmamış olması ve yine, belirtmiş olduğum üçüncü fıkrada "hukuk mezunu" tabirinin dahi kullanılmamış olması, bu yasa tasarısı açısından bir eksiklik midir, değil midir?

Üçüncü fıkradaki, anlamakta güçlük çektiğimiz ayrıntıları da izah ederlerse memnun olurum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Akman.

Sayın Okudan buyurun.

MEHMET ZEKİ OKUDAN (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Kurulun gelirleri, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinin gelirlerinin yüzde 2'sinden oluşturulacak muhasebe standartlarının telif haklarından, ilgili kuruluşların katkılarından denilmekte. Burada, ilgili kuruluşların ne olduğu tam anlaşılamamakta ve nasıl bir katkı yapacağı da belirtilmemiş.

Ayrıca, bu katkılar vergiden muaf mı tutulacak; bu bilinmiyor.

Bir de "Kurul, faaliyetlerinin düzenli olarak yürütülmesi amacıyla personel istihdam edebilir" denilmektedir. Bu personelin hangi şartlarda ve ne vasıfta alınacağıyla ilgili bir açıklık yok. " İlgili kuruluşlardan konuyla ilgili eleman istihdam edebilir" deniliyor; bu, ilgili kuruluşları bir türlü anlamış değilim! Bu kuruluşlardan hangi tür personel alınacak? Bu açıklığa kavuşturulursa memnun olurum.

Sağ olun, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Okudan.

Sayın Geçer, buyurun.

MUSTAFA GEÇER (Hatay) – Sayın Başkan; görüşülmekte olan 27 nci maddeye eklenmiş ek madde 1'le ilgili aşağıdaki sorularımın Sayın Bakan tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu adıyla oluşturulacak yeni kurulun üyelerinden 2'si Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinden; 7'si bazı bakanlıklardan, kurumlardan ve kuruluşlardan alınmaktadır. Bu kurulun oluşmasında, bu şekilde bir üye dağılımı varken, kurulun giderlerinin büyük bir kısmının Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinin gelirlerinden alınmasının adaletle bağdaşır bir tarafının olmadığını görüyorum. Bu, adaletle bağdaşır bir durum mudur?

Diğer taraftan, Türkiye'de bugün yasal olarak tekdüzen muhasebe sistemine geçilmiştir ve Maliye Bakanlığının yayımlamış olduğu tekdüzen muhasebe sistemi bugün uygulanmaktadır ve uygulanmaması da cezaî müeyyideyi gerektirmektedir. Bu kurulun, ayrı bir kurul olarak oluşturulması yerine, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinden oluşacak bir ekip tarafından veya en azından, böyle bir ihtisas gerektiren kurul üyelerinin çoğunluğu Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinden oluşturulamaz mıydı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Geçer.

Sayın Çelik, buyurun efendim.

FARUK ÇELİK (Bursa) – Sayın Başkan, aracılığınızla, aşağıdaki sorumun, Sayın Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını rica ediyorum.

Görüşmekte olduğumuz bu maddeyle, Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu kuruluyor. Bu Kurul, Başbakanlığın ilgili kuruluşu haline getirilmektedir. Başbakanlığa bağlı birçok kurum varken, neden yeni bir kurul bağlanmaktadır; ilgili bir bakanlığa bağlanması daha doğru olmaz mıydı?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Çelik.

Sayın Açba, buyurun efendim.

SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakandan bir sorum olacak. Burada, tesis edilen Türkiye Muhasebe Standartları Kuruluna huzur hakkı ödeneceği belirtilmektedir. Şu anda, halen, ödenecek olan huzur hakkının miktarı ne olacaktır?

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Açba.

Sayın Polat, buyurun efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, delaletinizle, Sayın Bakanıma sormak istediğim soru şu: Son günlerde bayağı, kurullar oluşturuluyor ve bunlara, birtakım global paralar aktarılıyor; fakat, bunların miktarlarını tam olarak bilemiyoruz. Mesela, "Kurulun gelirleri, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliği gelirlerinin yüzde 2'sinden" deniliyor. Bunlar, 1997 ve 1998 yıllarında ne kadardı -bilgimiz olsun- öğrenebilir miyiz?

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Polat.

Sayın Canbay, buyurun.

YAŞAR CANBAY (Malatya) – Sayın Başkanım, delaletinizle, aşağıdaki sorumu Sayın Bakana yöneltmek istiyorum. Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, vize ve tescil açısından 832 sayılı Sayıştay Kanununa tabi değil; ancak, gelir ve gider denetiminde Sayıştaya tabi. Niçin böyle bir düzenlemeye gidilmektedir?

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Canbay.

Sayın Ünal, buyurun efendim.

ŞÜKRÜ ÜNAL (Osmaniye) – Sayın Başkanım, aracılığınızla, aşağıdaki sorumun, Bakanımız tarafından cevaplandırılmasını arz ediyorum.

"Kurulun gelirleri, Türkiye Serbest Muhasebeci Malî Müşavirler ve Yeminli Malî Müşavirler Odaları Birliğinin gelirlerinin yüzde 2'sinden, oluşturulacak muhasebe standartlarının telif haklarından, ilgili kuruluşların katkılarından ve diğer faaliyet gelirlerinden oluşur" denilmektedir. Ancak, diğer faaliyet gelirleri bölümü kapalı bırakılmış ve bunların ne olduğu belirtilmemiştir; bu konuda açıklama istiyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ünal.

Sayın Bakan, cevap verecek misiniz efendim?

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (istanbul) – Evet efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (istanbul) – Soruların pek çoğu yönetmelikle düzenlenmesi gereken konuların sorulması biçiminde oldu. Örneğin, diğer faaliyet geliri nedir, huzur hakkı miktarı ne olacaktır; bunlar, hep yönetmelikle düzenlenecek. O bakımdan, şimdiden burada yanıtlamak mümkün değil.

Sayın Pamukçu "Türkiye Muhasebe Standartları Kurulu, Batı ülkelerinde var mı" diye sordu; var. Türkiye'de, bu kurul, muhasebe çevrelerinde yıllardır tartışılmaktadır. Bir kere kurulduktan sonra lağvedilir mi diye sordular; neden lağvedilsin.

"Üyeler belirlenirken neden üyeler içinde hukukçu yok" diye soruldu. Hukukçunun olmaması doğal; çünkü, hukuk fakültelerinde muhasebe dersi okutulmaz; dersini bile okumayan hukukçuların girmesinde hiçbir yarar yok. Muhasebeciler de barolara katılamıyor; bu da doğal. Türkiye Barolar Birliğinin temsil edilmemesi ise, son derece doğal.

"Kurul gelirleri neden en çok TÜRMOB'dan oluşuyor, neden finansmanı TÜRMOB'dan sağlanıyor" diye soruldu; çünkü, ana birim, ana sivil toplum örgütü TÜRMOB. O bakımdan, finansmanının da TÜRMOB tarafından gerçekleştirilmesi, yine son derece doğal.

Neden Başbakanlığa bağlanmış diye soruldu; bağlanmamış, bağlansaydı bağlı kuruluş olurdu; ilgili kuruluş. Başbakanlık deyince sadece bir kişiyi anlamayalım; çok sayıda devlet bakanımız var, başbakan yardımcılarımız var. O bakımdan, bunun da herhangi bir sakıncası yok.

"Gelirleri ve harcamaları neden Sayıştay Yasasına tabi tutuluyor" diye soruldu; Sayıştay Yasasına tabi olmak, asgarî ciddiyeti de beraberinde getireceği için.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Maddeyi oylarınıza sunacağım: 27 nci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 27 nci madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 28 inci maddenin görüşülmesine başlıyoruz.

Çerçeve 28 inci maddeyi ve geçici 6 ncı maddeyi okutuyorum:

MADDE 28. – Sermaye Piyasası Kanununa aşağıdaki geçici maddeler eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 6. – Bu Kanunun 10/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra, Kurulca aynı maddeye göre kaydı tutulması kararlaştırılan sermaye piyasası araçlarını temsilen senet çıkarılmaz. Ancak 10/A maddesinin yürürlüğe girmesini izleyen üçüncü yılın sonuna kadar yapılan ihraçlarda, hak sahipleri, ihraçcı kuruluşlardan senet bastırılmasını talep edebilirler. Bu taleplerin yerine getirilme süresi, yöntemi ve uygulama esasları Kurulca belirlenir.

Kurulca Kanunun 10/A maddesine göre kaydı tutulması kararlaştırılan ve Kanunun yürürlüğe girmesinden önce ya da bu maddenin birinci fıkrası uyarınca bastırılan sermaye piyasası araçlarının 10/A maddesinin yürürlüğe girmesini izleyen altıncı yılın sonuna kadar ihraççı kuruluşlara, bunların yetkili kıldığı aracı kuruluşlara veya sermaye piyasası araçlarının kaydını tutacak Merkezî Kayıt Kuruluşuna teslim edilmesi zorunludur. Bu suretle teslim alınan senetler, Kurulca belirlenecek esaslar çerçevesinde Merkezî Kayıt Kuruluşunda toplanarak, iptal ve imha edilir, araçların temsil ettiği haklar Kanun hükümlerine göre Merkezî Kayıt Kuruluşunda kaydedilir.

İkinci fıkrada belirlenen sürenin sonuna kadar teslim edilmeyen sermaye piyasası araçları, bu tarihten sonra borsada işlem göremez, aracı kurumlarca alım satımına aracılık edilemez ve katılma belgelerinin geri alımı yapılamaz. Bu senetlere bağlı malî haklar, Merkezî Kayıt Kuruluşunda kayden izlenir ve senetlerini ikinci fıkradaki esaslara göre teslim etmeleri halinde hak sahiplerinin hesaplarına aktarılır; yönetime ilişkin haklar ise Merkezî Kayıt Kuruluşu tarafından kullanılır.

Bu maddenin birinci ve ikinci fıkralarında öngörülen süreler Bakanlar Kurulu Kararı ile bir katına kadar uzatılabilir.”

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Zeki Çelik.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET ZEKİ ÇELİK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 191 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısının 28 inci maddesi hakkında Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, geleceğin cazibe merkezidir. Ülkemizde yapılan AGİT Toplantısı ve Helsinki'de yapılan Avrupa Birliği Zirvesi, bu bakımdan önem taşımaktadır. Politikadaki yanlışlıklar, demokratikleşme süreci içerisindeki insan hakları, hukukun üstünlüğü gibi temel konularda arzu edilen yönetim anlayışına kavuşamadığımız gibi, ekonomik darboğazlardan da kurtulamayışımız, konumumuzu, daha çok zora sokmaktadır.

Devletin hâlâ en büyük işveren olması, bazı devlet kuruluşlarının, KİT'lerin ve bankaların siyasî rant için kullanılması, özelleştirmenin maksadına uygun yapılmaması, kamu borçlarının giderek artması sonucu, faiz kıskacında kıvranmaktayız. Sayın Cumhurbaşkanımız da, kamu maliyesinin iyi yönetilmediğini ve faiz sarmalından mutlaka kurtulmamız gerektiğini ifade ediyor. Bugün, içborçlarımız 40 milyar, dışborçlarımız da 100 milyar doları aşmıştır.

İstanbul Menkul Kıymetler Borsası henüz istikrara kavuşmamıştır. Zaman zaman, yanlış ve kasıtlı beyanlarla spekülatif vurgunlar, bu kuruma gölge düşürmektedir.

Benden önce söz alan arkadaşların belirttikleri gibi, Türk ekonomisi hızla küçülmektedir. Devlet, ekvergilerle birlikte 24 katrilyon lira vergi geliri bekliyor. Bu vergi gelirinin yüzde 90'ını faizcilere ödeyeceğini unutuyor. Bir günde, iç ve dışborç için 97 trilyon lira faiz ödeme durumunda olduğumuzu hatırlatmak istiyorum.

Bu faizi ödeyen bu devlet, 2000 yılı bütçesinde, maalesef, yatırımlara yüzde 3-5 gibi çok komik, devede kulak bir pay ayırmıştır.

En iyimser tahminlerle, 14,5 katrilyon bütçe açığı öngörülmektedir. Daha reel bir tahminle, bu açığın 18 katrilyonu bulacağı söyleniyor. Ekonomiyi zapturapt altına almaya yönelik sermaye piyasası gibi kanunlar, aksine, ekonomik hayatı baltalıyor.

Bakın, arkadaşlar, dikkatinize sunuyorum; 1999 yılının ilk on ayında, gecikme zamlarıyla birlikte tahsil edilemeyen vergiler 5 katrilyonu bulurken, ödenmiş vergilerin yeniden ödenmesi konusunda çıkarılan Ek Vergi Kanunu, bizzat vergisini ödeyen dürüst vatandaşlara bir zulüm olmuştur. "Nasılsa, sen kuzu kuzu vergini ödemişsin, bir daha ödesen ne olur" felsefesiyle hareket edildiği sürece, vergi kaçaklarının önüne de geçilemeyecektir. Bu 5 katrilyon vergi gelirini taksite bağlayarak tahsil etme yoluna gitmek, en akılcı yol değil midir?..

Devlet tarafından ödenecek 21 katrilyon faizin asıl alıcılarına bir bakın, kimler bunlar; yüzde 85'i özel bankalar ve bunların büyük holding ve medya uzantıları, yüzde 11'i kamu bankaları, yüzde 4'ü de tasarruf sahipleri. Bir zamanlar Horzumlama vardı, şimdi de Ankara'dan İstanbul'a öylesine büyük bir boru hattı döşenmiş ki, devlet, elde ettiği gelirin yüzde 90'ını, bu boru hattıyla, özel bankalara ve bunların holding ve medya uzantılarına hortumluyor; herkes, küçük bir mutlu azınlık için çalışıyor.

Milyonlarca insanımızın geçim standardı açlık sınırına dayanmışken, bu Ramazan gününde sıcak bir çorba bulamayanlar var. Bu akşam, Genel Başkanımızla birlikte Hacıbayram Camii önüne Belediyemizin kurmuş olduğu bir çadırda iftar ettik. Oradaki kuyruğu görmenizi ve milletin ne halde olduğunu oradan gözlemenizi arzu ediyorum.

Özelleştirme yoluyla elde edilecek yeni rantların hesabını yapanlar var; enerjiden, Telekomdan, ulaştırmadan kendilerine verilecek işleri büyük bir iştiha ile bekleyenler var. Bakınız, Ankara Ticaret Odası Başkanı diyor ki: "Her gün, Merkez Bankasının önüne bir hayalet kamyon dayanmakta ve bir kamyon külçe altını alıp gözden kaybolmaktadır." Bu manzara ise, her gün, vatandaşın bir ton kömür bulamadığı, 100 milyon maaşla yaşamaya çalıştığı bir ülkede yaşanıyor maalesef ve SPK üyelerine de fahiş maaş ve ücretler verilmeye çalışılıyor.

Herkes biliyor ki, görüşülmekte olan bu kanun tasarısının asıl amacı, Anadolu sermayesinin önünü kesmektir. Bu kanun tasarısı, tıpkı bundan önceki vergi kanunları ve Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Sınavının tek basamağa indirilmesi gibi, aynı mantıkla hazırlanmıştır. Bu kanunla da, Anadolu sermayesinin büyüme hızını kesmek için bütün ticarî hayat katledilecek, kimsede yatırım yapma şevki ve iştiyakı kalmayacak ve "sen misin bu ülkenin dağına taşına yatırım yapmak isteyen, koskoca İstanbul dukalarıyla rekabet eden, al sana kanun, bundan sonra kılını kıpırdatmak yok" denilecektir.

Yurt dışında çalışan insanlarımızın yabancı bankalarda 70 milyar dolar civarında tasarrufları var; fakat, bunlar yurdumuza getirilememektedir; ancak, halka açık Anadolu sermayedarlarının başarılı çalışmaları sonucunda KOBİ'ler bir araya getirilerek kurulan holdinglere de, faaliyetleri noktasında engellemeler getirilmektedir. Halbuki, bunların işlevi itibariyle teşviki gerekmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yatırımlar durmuş, büyüme hızı küçülmüş, küçük ve orta ölçekli sanayi gerilemiş, yatırım yapmak yerine, oturttuğunuz müteşebbisi zapturapt altına almaya çalışan bu kanun, zaten daralan Türk ekonomisini iyice sıkıntıya sokacaktır.

Geçici 6 ncı maddeye göre, sermaye piyasası araçlarını temsilen senet çıkarılamaz. Ancak, 10/A maddesinin yürürlüğe girmesini izleyen üçüncü yılın sonuna kadar yapılan ihraçlarda, hak sahipleri, ihraççı kuruluşlardan senet bastırılmasını talep edebilir. Bu taleplerin süre, yöntem ve esasları da kurulca belirlenir. Sermaye piyasası araçları kaydileştirilinceye kadar, sermaye piyasası araçları hakkında verilen ödeme yasağı ve iptal kararları, mahkemeler ve ihraççılar tarafından Merkezî Kayıt Kuruluşuna bildirilir. Bütün inisiyatif Kurulda olduğundan, yolsuzluk ve suiistimallere kapı aralanmış oluyor. Bugüne kadar kurumun açtığı davaların büyük bir kısmını da kaybetmiş olması bunun en büyük delilidir.

Bu maddeyle oluşturulan Merkezî Kayıt Kuruluşunun, ticaret hukukundan bağımsız bir kuruluş olması doğru değildir. Mevcut kanunları ve hukuk sistemini by-pass eden bir uygulama büyük sorunlar doğurur.

Bakınız, geçici 7 nci maddede de, "Sermaye piyasası araçları kaydileştirilinceye kadar, sermaye piyasası araçları hakkında verilen ödeme yasağı ve iptal kararları mahkemeler ve ihraççılar tarafından Merkezî Kayıt Kuruluşuna bildirilir" denilmektedir. Böyle bir şey mümkün mü?! Mahkemeler, hangi yasayı ya da iptal kararını, hangi sürede bu kuruluşa bildirecekler?.. Ayrıca, bu kuruluşlar, mahkemelerden daha üstün bir yerde mi duruyor? Hangisi ast, hangisi üst? Bu kararları, mahkemeler mi bildirmeli; yoksa, Merkezî Kayıt Kuruluşumu takip etmeli? Hangisi daha doğru bir yol olur?.. Uygulamada her ikisinin de büyük aksaklıkları olacağı daha şimdiden belli. Ödeme yasağı ve iptal kararlarının bildirilmesi bir şekilde geciktirilirse ya da bildirilmediği gösterilirse, bundan doğacak suiistimaller nasıl önlenecek?

Çıkacak olan bu kanunla oluşacak yeni yapılanmanın, her türlü suiistimalden uzak bir yönetim anlayışıyla ve Yüce Meclisin iradesi ve denetim hakkı dikkate alınarak yürütülmesini temenni ediyorum.

Bu Kurula tanınmak istenen yetkilerle, Kurul, hem hâkim hem savcı hem zabıta konumuna getirilmektedir. Bu yasada, başta meslekî kuruluşlar olmak üzere, sivil toplum örgütlerinin görüşlerinin yeterince alınmadığını görüyoruz. Yetkinin Bakanlar Kuruluna verilmesi sebebiyle, Sermaye Piyasası Kurulunun bağımsız, güvenilir, politik çekişmelerden uzak bir yapıya kavuşmadığı yönünde endişelerimiz vardır. Sayıştay gibi, RTÜK gibi, Meclis tarafından seçilmesi uygun olacaktır. Aksi takdirde, bürokratik bir oligarşi karşımıza çıkacaktır ki, bunun sonucunda da hepimiz zarar göreceğiz.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Samsun Milletvekili Sayın Kemal Kabataş; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA KEMAL KABATAŞ (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz tasarının 28 inci maddesiyle getirdiğimiz geçici 6 ncı madde üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlamadan evvel, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu madde, geçici 6 ncı madde, bu tasarıyla getirilen en temel düzenlemelerden birinin geçişiyle ilgili hükümleri içeren bir madde. Tasarıya eklenen 10/A maddesiyle, sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesine ilişkin esaslar, yeni bir sistem olarak sermaye piyasalarına dahil ediliyor.

Biliyorsunuz, bu düzenleme, 558 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle 1995 yılında getirilmişti; ancak, bu, Anayasa Mahkemesine yapılan iptal başvurusu üzerine iptal edilmiş ve sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesine ilişkin düzenlemede yaklaşık beş yıllık bir süre kaybedilmiştir.

Bu, çağdaş bir yaklaşımdır, doğru bir yaklaşımdır. Kaydileştirme işlemlerinin yani, bu sistemin artıları vardır, eksileri vardır ve bu, dünyada çok yaygın bir sistem değildir; ama, üzerindeki çalışmalar yoğun şekilde sürdürülmektedir.

Gelişen İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının böyle bir sistemi denemesi ve böyle bir sisteme geçiş için hukukî altyapının oluşturulması, doğru ve yerinde bir yaklaşımdır. Burada, kaydileştirme sistemiyle ilgili birkaç tereddüt noktasına değindikten sonra, geçişle ilgili hususlara işaret etmek istiyorum.

Biliyorsunuz, doktrin tarafından "evraksız kıymetli evrak" diye adlandırılan sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesi, bütün dünyada yaygınlık kazanan bir sistem olmakla beraber, uygulamada, doğacak sorunlardan söz edilmektedir. Bilim çevrelerinde, konuyla ilgili akademik çevrelerde, bu konuda bazı endişelere işaret edilmektedir.

Getirilen eleştirilerden biri, getirilen düzenlemeyle oluşturulan Merkezî Kayıt Kuruluşunun kayıtlarına güvenerek hak iktisap edenlerin iyi niyetinin korunup korunmadığı konusundaki tereddütlerdir.

Yine, bu kayıtların, elektronik ortamda, kağıt yerine, hisse ilişkisini, araçla kurulan malî ilişkiyi, hukukî ilişkiyi temsil eden kayıtların açıklayıcı kayıtlar mı, yoksa, kurucu, ihdas edici kayıtlar mı olduğu konusunda tartışmalar vardır.

Yine, kaydileştirme sisteminde, kayıtların, ihraççılar, aracı kurumlar ve hak sahipleri adına tutulması hükmünü çok tehlikeli bulanların; aracı kurumların, kaydileştirme sisteminde, mutlaka, dışarıda tutulması, kaydileştirme uygulamasının bir güven unsuru olarak net şekilde tanımlanamayan aracı kurumların bu sistemin dışında tutulması gerektiği yönünde tereddütleri vardır; uygulamada farklı görüşler vardır.

Yine, ayrıca, merkezin sorumluluğunun kusura bağlanmaması... Çünkü, burada, çok önemli, mülkiyet hakkını ilgilendiren düzenlemeler vardır. Yani, Kurulun, Merkezî Kayıt Kuruluşunun kusursuz sorumluluk ilkelerine göre yönetilmesi gerektiği ifade edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, geçici 6 ncı maddeyle getirilen geçiş hükmü enteresandır ve buradaki düzenleme için, yaklaşık altı yıllık bir süre öngörülmektedir. Bundan böyle, kanunun yürürlüğe girdiği tarihten sonra, kaydı tutulması gereken; yani, Kurulca bu şekilde değerlendirilen araçları temsilen senet çıkarılması önlenmektedir. Yani, bu tasarı, bundan böyle, hisse senedi ve benzeri sermaye piyasası araçlarının kâğıt olarak düzenlenmesi uygulamasına ilke olarak son vermektedir. Ancak, hak sahipleri, ihraççı kurumlardan, yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren üç yıllık süre içerisinde, bu kâğıtların düzenlenmesini talep edebilirler.

Şu anda sirküle eden, portföylerde bulunan kâğıtların altı yıllık sürenin sonunda Merkezî Kayıt Kkuruluşuna iadesi ve bu kuruluş tarafından da iptali ve bütün sistemin kaydî hale getirilmesi, elektronik ortamda kayıt şeklinde izlenmesi esası getirilmektedir. Bu şekliyle baktığınızda, altı yıl sonra, teorik olarak, hisse senedi piyasasında, kâğıtlar ve kâğıtlara dayalı riskler, kâğıtlardan doğan riskler, saklamadan doğan riskler yok edilmek istenilmektedir. Ancak, kaydî sistemle ilgili ciddî güven sorunları ve güvenli bir mülkiyet ilişkisi kurulması yönünde de tereddütler olduğuna, özellikle yabancı yatırımcıların bu sisteme ne kadar itibar edeceği konusunda tereddütler olduğuna da işaret etmek istiyorum.

Getirilen sistemde, altı yıllık süre yeterli değilse, yeterli olmama ihtimali varsa, bu, piyasalarda yerleşik hale getirilemezse, Bakanlar Kurulu, bu altı yıllık süreyi oniki yıla kadar çıkarma yetkisi almakta ve böylece, sisteme geçiş, kendi içerisinde oldukça esnek bir prosedüre, yapıya oturtulmaktadır. Bu esnekliğin sağlanması, böylesine riskler taşıması ihtimali olan sisteme geçişte, doğru ve haklı bir yaklaşımdır.

Şüphesiz, bugünkü sermaye piyasalarının temelinde yüksek teknoloji vardır, ileri teknoloji vardır. 2000'li yıllarda, yeni bir bin yılda, teknoloji, her şeye hâkimdir. Bu konudaki düzenleme, teknolojiyle desteklenmesi gereken ve teknolojiyle uyumlu götürülmesi gereken bir düzenlemedir. Bu anlamda, getirilen düzenleme, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının teknik yönünü, teknik boyutunu da takviye edecek, gerçekleştirecek ve bu yöndeki uygulamasını çağdaş bir görüntüye dönüştürecek bir düzenlemedir.

Yalnız, burada şuna da işaret etmekte yarar vardır diye düşünüyorum: İstanbul Menkul Kıymetler Borsası, bugünkü yapısı içinde, maalesef, bizim düşündüğümüz anlamda fonksiyonel değildir. Günlük gelişmeleri yakından izliyoruz; borsa, bir şekilde, günlük beklentileri, çeşitli açıklamaları speküle eden, bunun üzerinde müthiş bir dalgalanma yaratan bir yapıdadır; yani, mülkiyetin yaygınlaştırılması, borsa yoluyla sermayenin tabana yayılması fonksiyonunu icra etmemektedir. Bu spekülatif yapısı içinde, belki, Türkiye, önümüzdeki günlerde, yıllarda istikrara kavuşursa, bu getirilen ileri teknolojiyi temsil eden kaydileştirme işlemi, operasyonu, sistemi de beklenen sonuçları verebilir diye düşünüyorum.

Her şeye rağmen, olumlu yönde bir düzenleme, çağdaş bir düzenleme, teknoloji öngören bir düzenlemedir; çok iddialı bir konudur. Kurul yönetimine ve İMKB'ye, bu yeni sistemin uygulanmasında başarı diliyorum.

Teşekkür ediyorum; saygı sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Kabataş.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'de.

Buyurun Sayın Türker. (DSP sıralarından alkışlar)

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

28 inci maddede dört geçici madde düzenlenmiştir; çerçeve şeklindedir. Birinci geçici maddede, daha önce kabul ettiğimiz 10/A maddesindeki kayıt merkeziyle ilgili işlemin, geçişin nasıl belirleneceği, altı aylık sürede yapılacaklar belirtilmektedir.

Burada, özellikle, yasa koyucu olarak, bu sistemi uygulayacaklara, şu bilgiyi ve böyle bir istemi belirtmekte fayda vardır: Bugün, kamuoyunda, halka açılmış 275 şirket ve yine, yaklaşık olarak 600 şirket sermaye piyasasına tabi bulunmaktadır. Bunların, bu kapsama girenlerinin, yarın öbür gün, gelmedi, gitmedi, haklarının zail olmaması için, azınlığın hakkını korumak için -şahıslar belli olduğuna göre- muhakkak, kamunun, ciddî bir şekilde, bu konuda aydınlatılması ve halka açık olmayanların bire bir yazıyla bildirilmesi mükellefiyetinin başlangıçta yükletilmesi ve ardından, bunların, basın yoluyla bir süre tanınarak, başvurularının muhakkak sağlanması gerekmektedir. Eğer bu sağlanmazsa, ileride vefat eden ya da çeşitli nedenlerle bu konulardan haberdar olmayan kişilerin hisse senetleri üzerindeki haklarını kaybetmeleri söz konusu olabilir.

İkinci çerçeve maddeyle düzenlenen, aracı kurumlar statüsüne her ne kadar bir yıllık süre verilmişse de, bu bir yıllık sürenin bekletilmeden uygulanması ve bir sonraki dönemde, Sermaye Piyasası Kurulunun atanmasından önce, en azından, bu birliğin kuruluşunun sağlanması gerekmektedir.

Üçüncü çerçeve maddede belirtilen ve özellikle hükümetin bir tercihi olarak, önce getirilen, bugün de, burada Yüce Meclisin oylarıyla bir sonraki geçici maddede kabul edilecek, 1994’ten bugüne kadar gelen bankerzedelere ödenecek fonla ilgili düzenlenmelidir ki, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasında tahsis edilecek 10 trilyon ve bilahara tahsis edilecek 5 trilyonun da, hakların tamamen yerine getirilebilmesi için ve paranın değer kaybetmesini önlemek için en iyi şekilde nemalandırılmasının aranması gerekmektedir.

Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, MHP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Şimdi, söz sırası, şahsı adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan’da.

Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Teşekkür ederim Başkan; zamanımızı çok güzel koruyorsunuz.

BAŞKAN – Estağfurullah efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Fevkalade titiz Başkanlık görevi ifa ediyorsunuz.

BAŞKAN – Çok teşekkür ederim Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 191 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanununda değişiklik yapılmasıyla ilgili tasarının çerçeve 28 inci maddesi kapsamındaki geçici madde 6'yla ilgili söz almış bulunuyorum.

Bu madde, bu tasarının 1 inci maddesiyle getirilen ve 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa 10/A olarak ilave edilen sermaye piyasası araçlarının kaydileştirilmesiyle ilgili maddeye atıfta bulunarak "Bu kanunun 10/A maddesinin yürürlüğe girmesinden sonra, Kurulca aynı maddeye göre kaydı tutulması kararlaştırılan sermaye piyasası araçlarını temsilen senet çıkarılamaz" demekte; ancak, istisnaî olarak da, yürürlüğe girişini takip eden üçüncü yılın sonuna kadar, hak sahiplerinin, ihraççı kuruluşlardan senet bastırılmasını talep etmelerine imkân verilmektedir ve bütün bu senetlerin de, altı yıl içinde iade edilmesi şartı getirilmektedir. Bu sürenin sonuna kadar teslim edilmeyen senetlerin kullanılması, alımı satımı da yasaklanmaktadır. Bu, yeni düzenlemeye, kaydî sisteme geçerken, bir geçiş süresini düzenlemektedir.

Değerli arkadaşlar, tabiî, başlangıçtan beri ifade ediyoruz; Sermaye Piyasası Kurulu, mühim bir kurumdur. Bunun, yeni ihtiyaçlara göre, 1981'den günümüze gelen ihtiyaçlara göre düzenlenmesi yapılmalıdır; ancak, endişemiz var. Bu tip kurumlar kuruluyor; ama, bu tip kurumların içine giren birtakım virüsler, bu kurumların verimli çalışmasını engelliyor. Bunu niye söylüyorum; çünkü, belirli çevreler, belirli zümrelere şaşı bakıyorlar. Evet, Türkiye'de bu var. Bunu da niye söylüyorum; bakın, bir eski bakan -bugün bakan değil- şunu ifade ediyor:

"Faizsiz finans kurumları irtica yuvasıdır, kapatılmalıdır." Sayın Mesut Yılmaz'a teşekkür ediyoruz; "biz, bunları kapattırmayız; ANAP'ın eseridir" dediler; ama, maalesef, bu niyet, hükümetin tabanını oluşturan çevrelerde vardır, hükümete baskı yapmak isteyen, hükümete yön vermek isteyen çevrelerde vardır; hatta hatta, hükümetin içerisine kadar hulul edebilir.

Niye söylüyorum bunu; bakın, üç yıldır bu finans kuruluşlarına şube açma izni verilmiyor. Hiçbir haklı gerekçe yok. Bunlar, 2-3 milyar dolar mertebesindeki yastık altı paraları toplamışlar, ekonomiye kazandırmışlar; ama, bunlara şaşı bakılıyor değerli arkadaşlar.

Bunu niye söylüyorum; bakın, şimdi, bir Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu Yasa Tasarısı var. Bugün, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçti; herhalde, önümüzdeki hafta, acele, Genel Kurula gelecek. Bu tasarıya baktığınız zaman, bu tasarıdaki bu kurul 7 kişiden oluşuyor ve altı yıl süreyle seçiliyor. Değiştirilemiyor; başkanı da görevden alamıyorsunuz, üyeleri de görevden alamıyorsunuz; yani, bir hükümet seçtiği zaman, altı yıl bunu değiştirmek mümkün değil. Ancak, kanunu değiştireceksiniz, çok özel kanallardan yürüyeceksiniz, değiştireceksiniz. Hükümetle harp de edebilir bu kurul; yani, mücadele edebilir, hükümeti dinlemez. Hükümetin ekonomik politikalarına uyum sağlamazsa, hükümetler, fevkalade sıkıntıda olur. Mesela, 55 inci hükümet zamanında, Sayın eski Başbakan Mesut Yılmaz "YÖK'teki uygulamalardan rahatsızım; yetkim olsa bunu değiştiririm" diye ifade etmişlerdi. Niye; çünkü, karşıda bir YÖK dukalığı var. Bugün, Meclis iradesi YÖK hakkında araştırma önergesi verdiği halde, bu YÖK dukalığını idare eden, tekrar YÖK Başkanlığına getirilmiştir. Şimdi, endişe ederim, burada da bu olacaktır ve "yeşil sermaye", "kırmızı sermaye" diye bu yapılacaktır. Yani, bu şaşı bakışın düzelmesi lazım, birtakım kurumlara arız olmuş olan bu hastalığın, bu virüsün bunlardan temizlenmesi lazım. Türkiye'de, bütün kurumların, milletin iradesiyle uyumlu çalışma mecburiyeti var. Yargı; evet, bağımsızdır; ama, yargı da eğer brifingli, yargı da eğer ideolojik davranıyorsa, o zaman, Meclis iradesi yargıyı da tekrar düzenler; bunun için, gerekirse, Anayasayı değiştirir, bunu tekrar yerine getirir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ayhan.

CEVAT AYHAN (Devamla) - İşte, bizim, bu kurumdan ve benzeri özel kurumlardan endişemiz budur; bu, hepimizin endişesidir, bütün Meclisin ve milletin endişesidir.

Şimdi, bakın, yine, bu Bankalar Kanununda getirilen bir maddede, finans kurumlarına iki yıl süre veriliyor "iki yıl süre içinde, bunlar, kurulan bankalar düzenleme ve denetleme kurulunun getireceği hususlara uyum sağlamazlarsa kapatılır" deniliyor. Hükümet kapatmayın dese de, kurul kapattığı zaman, hükümetin yapacağı hiçbir şey yoktur. Aynı şey, Sermaye Piyasası Kurulunda da vardır.

İşte, bizim, bu tasarılardaki endişemiz budur. Hükümete kapalı bir alan yaratılmakta, yeni yeni YÖK'ler ortaya konulmakta, hükümete kapalı alanlar ihdas edilmektedir. Bu endişelerimi size ifade edeyim dedim.

Hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Ayhan.

Madde üzerinde görüşmeler tamamlanmıştır.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranılmasını istiyorum.

BAŞKAN – Tabiî efendim.

Sayın milletvekilleri, geçici 6 ncı maddeyi elektronik cihazla oylayacağım; karar yetersayısını arayacağım.

Sayın bakanların vekâleten oy kullanabileceklerini de hatırlatıyorum.

Oylama için 2 dakika süre veriyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Madde kabul edilmiştir.

Geçici 7 nci maddeyi okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 7. – Sermaye piyasası araçları kaydileştirilinceye kadar, sermaye piyasası araçları hakkında verilen ödeme yasağı ve iptal kararları mahkemeler ve ihraççılar tarafından Merkezî Kayıt Kuruluşuna da bildirilir.”

BAŞKAN – Geçici 7 nci madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Afyon Milletvekili Sayın Sait Açba; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçici 7 nci madde üzerinde, Grubum adına, söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçici 7 nci madde "Sermaye piyasası araçları kaydileştirilinceye kadar, sermaye piyasası araçları hakkında verilen ödeme yasağı ve iptal kararları mahkemeler ve ihraççılar tarafından Merkezî Kayıt Kuruluşuna da bildirilir" şeklinde bir düzenlemeyi içermektedir.

Tasarının 1 inci maddesinde de Merkezî Kayıt Kuruluşu tarzında bir kuruluş ihdas edilmiştir. Tabiî, Merkezî Kayıt Kuruluşu ihdas edilirken, şüphesiz, bu Merkezî Kayıt Kuruluşunun, kâğıt basımı açısından önemli ölçüde avantaj sağlayacağı; ihraççı şirketler açısından maliyet düşüşü sağlayacağı; bir taraftan, çalınma, sahte araç basımının önleneceği; yine, halka açık şirketlerin sermayelerinin artırılmasında ve temettü ödemelerinde kolaylık sağlayacağı; yine, zaman tasarrufu sağlayacağı; takas kolaylıkları sağlayacağı gibi hususlardan hareketle düzenlendiği görülmektedir; ama, ihmal edilen bir husus da, Merkezî Kayıt Kuruluşunun hukuk güvenliği açısından sakıncalarının gözardı edilmiş olmasıdır.

Tasarının 1 inci maddesinde düzenlenmiş olan Merkezî Kayıt Kuruluşu, bilindiği gibi, SPK araçları üzerindeki mülkiyet, intifa, rehin gibi haklar bu kuruluş tarafından yapılacağı kayıtla ihdas edilecek ve ihtiyatî tedbir ve haciz gibi yargı kararlarıyla birlikte üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilecektir.

Kayıtlar için yeterli dayanak, belge yerine, bildirimden söz edilmesi; ancak, kimler tarafından ne şekilde yapılacağının belirtilmemesi, belirsizlik ortamında söz konusu tasarruflarda bulunulması çok önemli hukukî sorunlar ortaya çıkarabilecektir.

Yine, hukuk güvenliği açısından bir başka sakınca da şudur: Merkezî Kayıt Kuruluşuna kaydedilen sermaye piyasası araçları üzerindeki hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde kuruluşa yapılan bildirim tarihinin esas alındığına dair hükümde bildirimin, kimin tarafından ne şekilde yapılacağı belirtilmemiş olması nedeniyle, yine, uygulamada pek çok hukukî sorunun ortaya çıkmasına sebep olabilecektir.

Yine, sermaye piyasası araçları üzerine kurulan maddî hukuka ilişkin hakların ihdası, tadili, sona ermesi gibi hususların Bakanlar Kurulu yönetmelikleri ve SPK tebliğlerine bırakılması; sık sık bu yönetmelik ve tebliğlerde yer alacak hükümlerin, Türk Ticaret Kanunu, Medenî Kanun, Borçlar Kanunu ve İcra İflas Kanunu gibi ana kanunların, taşınır mallar ve haklarla ilgili hükümlerine aykırılıklar nedeniyle geçersizliklerin ileri sürülmesine de yol açabilecektir ki, bu da, hukuk güvenliği açısından çok önemli bir sakıncayı karşımıza çıkarmaktadır. Yine, hukuk güvenliği açısından, sermaye piyasası araçları üzerine kurulacak mülkiyet hakkı, intifa hakkı, rehin hakları, ihtiyatî tedbir ve haciz ihdası, tadil ve kaldırılması ve ileri sürülebilmesi esaslarının kanunla düzenlenmesi gerekirken, Sermaye Piyasası tebliğlerine ve Bakanlar Kurulu yönetmeliğine bırakılması çok önemli bir sakıncadır. Kaldı ki, hukukumuzda, tapu siciliyle ilgili olarak, gemi siciliyle ilgili olarak, ticaret siciliyle ilgili olarak resmî siciller, etraflı bir şekilde kanunî altyapıya bağlı olmak suretiyle tüzüklerle düzenlenmiş bulunmaktadır. Bu konuların, tüzük yerine, SPK tebliğleriyle düzenlenmiş olması, önemli bir hukukî sakıncayı da karşımıza çıkarmaktadır.

Tasarının 1 inci maddesi incelenirken şu hususlar yer almaktaydı: "Merkezî kayıt kuruluşunun, kuruluş, faaliyet, çalışma ve denetim esasları Bakanlar Kurulunca belirlenir." Yine bir başka fıkrası da "sermaye piyasası araçlarının nama ve hamiline yazılı hesaplarda kayıt esasları ile kayıtların nasıl tutulacağı ve kayıtların tutulmasında yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esaslar kurulca bir tebliğle belirlenir" şeklinde düzenlenmişti.

Bütün kanunlar uygulama için çıkarılmaktadır. Kanunun uygulanmasını Türkiye Büyük Millet Meclisi dışında başka bir merciin tarifine de gerek yoktur" şeklindeki genel kabul görmüş hukuk kuralına aykırı olarak, yasanın 1 inci maddesi ve birinci fıkrasıyla Bakanlar Kuruluna, yine ikinci fıkrasıyla SPK'ya verilen görev ve yetkilerin sınırları açıkça belirtilmemiş "kanunun uygulamasına ait usul ve esaslar" şeklinde genel bir ifadeyle, Bakanlar Kuruluna ve kurula, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, Anayasanın 87 nci maddesinden kaynaklanan kanun yapma yetkisi âdeta devredilmiş bulunmaktadır.

Bakanlar Kurulunun ve kurulun, kanunla belirlenmeyen hususları, çıkaracağı yönetmelik ve tebliğlerle düzenleme yoluna gitmesine imkân sağlanmaktadır. Örneğin, kanunun 1 ve 2 nci maddelerindeki başvuru süreleri açıkça belirtilmemiş iken, Bakanlar Kurulu ya da SPK'nın yayımlayacağı yönetmelik ve tebliğlerle, süre belirleme ya da başvuruları süresiz bekletme imkânı verilmektedir. Dolayısıyla, bu tür düzenlemelerin, Anayasanın 87 nci maddesine aykırı düzenlemeler olduğunu ifade etmemiz gerekir.

Yine, Merkezi Kayıt Kuruluşu ile ihraççıların ve aracı kuruluşların, tuttukları kayıtların yanlış tutulmasından dolayı, hak sahiplerine karşı kusurları oranında sorumlu tutulacaklarına dair olan hüküm, eksiktir ve hukuken de yanlıştır. Hakların üçüncü kişilere karşı ileri sürülebilmesinde Merkezî Kayıt Kuruluşunun kayıtları esas olduğuna göre, böyle bir düzenlemenin yapılmasını anlamak da pek mümkün değildir. Sorumluluğun, kayıtların yanlış tutulmasına inhisar ettirilmesi de hatalıdır. Kayıtlar eksik tutulmuşsa sorumluluk doğmayacak mıdır?

Kayıtların yanlış ve eksik tutulmasından dolayı sorumluluğun kusura bağlanması da vahim bir hukukî hata olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu durumlarda, adil olan kusursuz sorumluluktur. Kanaatimizce kayıtların tutulmasından veya yanlış tutulmasından Merkezi Kayıt Kuruluşu ile SPK'nın müteselsilen sorumlu olması gerekmektedir ve kusurları varsa, ihraççılara ve aracı kuruluşlara ve diğer ilgililere rücu etmeleri gerekmektedir.

Tasarının, yine, aynı maddesinin beşinci fıkrasında, payların devriyle ilgili hüküm TTK ile uyum sağlanması bakımından da eksik kalmıştır. Bu uyumun tamamlanabilmesi için "10/A maddesinin anılan hükmüne nama yazılı pay senetlerine bağlanmış ve bağlanacak olup da devirleri şirketin muvafakatine bağlanmış olan paylar, halka arz edilmez, kaydî sisteme ve borsa koduna alınmaz" hükmünün eklenmesi gerekmekteydi. Dolayısıyla, Merkezî Kayıt Kuruluşu düzenlenirken, hukuk güvenliği açısından ortaya çıkabilecek hususlar, maalesef, gözardı edilmiştir. Dolayısıyla, tasarıda bu çok önemli bir eksikliktir.

Teşekkür eder, saygılar sunarım. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Açba.

Şimdi, söz sırası Doğru Yol Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Ufuk Söylemez'de. (DYP sıralarından alkışlar)

Sayın Söylemez, buyurun.

Süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; görüşülmekte olan Sermaye Piyasası Kanunun geçici 7 nci maddesi üzerinde, Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi şahsım ve Grubum adına saygılarımla selamlarım efendim.

Gerçekten, sermaye piyasası araçlarının kaydîleştirilinceye kadar, Merkezî Kayıt Kuruluşuna da mahkemelerce ve ilgili ihraççılarca bildirilmesine yönelik geçici 7 nci madde, geçici 6 ncı maddeyi zorunlu olarak tamamlayan bir uygulamadır; böyle bir madde konulmalıdır; ama, birçok belirsizliği de, az önce konuşan değerli arkadaşımın da belirttiği gibi, içinde taşımaktadır. Kaydın, bildirimin zamanında yapılmamasından, eksik yapılmasından, kasıtlı geciktirilmesinden doğabilecek hak kayıpları ve imkânsızlıklara karşı ne yapılacağı hususunda da ciddî bir endişemiz vardır. Sermaye piyasasının sorumluluğu nerede başlıyor, nerede bitiyor; burada görmek mümkün değildir; ama, kaçınılmaz olarak geçici 6 ncı maddeyi tamamlamak zorunluluğundan bu madde konulmuştur.

Değerli arkadaşlarım, Sermaye Piyasası Kurulu Yasasında yaklaşık son maddelere doğru geliyoruz.

Gerçekten, Türkiye'nin genel idarî yapısı içinde idarî özerklik taşıyan önemli ve istisnaî kurumlardan birisi olan SPK, aynı RTÜK gibi, Rekabet Kurumu gibi Amerika'daki Anglo Sakson hukukunun gerektirdiği yetkilerle donatılmak zorundadır ki, donatıldı; ama, burada da bana göre, kantarın topunu biraz fazla kaçırdık gibi geliyor. Tüm ikaz ve eleştirilerimize rağmen, çok aşırı yetkilerle donatılmış, arama yetkilerinden tutun da haksız ve keyfî yapılacak uygulamalar karşısında sermaye sahiplerinin, hak sahiplerinin, şirket sahiplerinin, halka açık anonim ortaklıkların haklarını koruyabilecek bir yapının burada olmadığını görmekten rahatsızız.

Hukukçu bir üyesi dahi olmayan bugünkü Sermaye Piyasası Kurulunun, bugünkü yapısıyla, bir de Adalet Bakanlığından herhangi bir temsilci almaması karşısında, hukuka aykırı uygulamalar konusunda, keyfîlikler ve ileride olabilecek partizanlıklar konusundaki rezervlerimizi burada bir kez daha dile getirmek istiyoruz.

Gerçekten, bu tür bürokratik kurulların, uzun vadede devlet içinde devlet görüntüsü vereceğinden endişemiz yüksektir. Bu kurumların, senede bir kere hiç olmazsa ya da birkaç kere ya da hesap dönemi boyunca yaptıkları ve yapamadıklarıyla ilgili olarak, hem malî hem idarî bakımdan performansları açısından Yüce Meclise hesap vermeleri zorunlu olmalıdır. Yüce Meclis yetkilerini birtakım bürokratik kurullara devrederken, yarın öbürgün, bunların ne yaptıklarını, performanslarını değerlendirmeme gibi bir yetkisi olmaması düşünülemez; ama, Türkiye'de özerklik anlayışı, her konuşmamızda değindiğimiz gibi, maalesef, bize mahsus bir özerklik anlayışıdır; çağdaş, gelişmiş demokrasilerde, girmeye çalıştığımız Avrupa ülkelerindeki demokrasi standartlarında bu tür bir özerklik anlayışı, kamuya hesap vermeyen, accountability'si olmayan özerklik anlayışları yoktur değerli milletvekilleri.

Borsada, ınsider trading manipülasyon iddialarına yönelik olarak bugüne kadar hemen hemen hiçbir soruşturma neticelendirilememiştir. Bunu harekete geçirecek bir mekanizmanın da bu kanun tasarısında olmamasını ciddî bir eksiklik olarak görüyorum.

Değerli arkadaşlarım, temel bir kanun olan sermaye piyasası kanunu çıkarken, Türk ekonomisinde de ilginç gelişmeler oluyor. Dün, Merkez Bankası Başkanı Sayın Gazi Erçel'in açıkladığı ve Gazi Erçel Programı diye adlandırdıkları bazı basın organlarının, bir ciddî program önerisiyle Türk ekonomisi karşı karşıyadır. Sermaye piyasalarını da derinden etkileyecek olan bu tür açıklamaların, orta vadede yüzbinlerce yatırımcısı olan borsalarda etkilerini iyi hesaplamak lazımdır.

Sayın Gazi Erçel'in açıkladığı program, bir konuşmamda daha önce belirttiğim gibi, başarısızlık nedeniyle istifasını açıklamış IMF Başkanının uyguladığı son programdır, bir şablon programdır, ülkemizin koşullarına asla uymayacak, demokrasi içinde uygulanması mümkün olmayan bir programdır. Eğer, bu ülkede işçiler varsa, onların sendikaları varsa, eğer, bu ülkede çiftçiler varsa, onların ziraat odaları, birlikleri varsa, eğer, bu ülkede esnaflar varsa, onların konfederasyonları varsa, eğer, bu ülkede KOBİ'ler varsa, onların Odalar ve Borsalar Birliği varsa, eğer, bu ülkede ihracatçılar varsa, onların ihracatçı birlikleri varsa, eğer, bu ülkede yaşayan yurttaşların yurttaşlık bilinci varsa, bu program uygulanamaz. IMF'nin Güneydoğu Asya ülkelerinde ve Güney Amerika'nın otoriter rejimlerinde uyguladığı, yarı demokrasi, yarı krallık, yarı otoriter rejimlerde uyguladığı bu şablon model, hiçbir zaman başarılı olamamıştır. Geçici enflasyon düşüşlerine neden olsa bile, orta vadede, bu, sürdürülebilir olmamıştır. Türkiye koşullarına özgü olmayan, bu, bürokrasinin IMF ile beraber hazırladığı programı, bu Mecliste, bir an önce tartışalım.

Bakın, bu maddelerle, gece yarılarına kadar, bu Değerli Heyet, büyük emek sarf ediyor, büyük mesai sarf ediyor; ama, çok önemli olan bu programlar, bürokratlar tarafından açıklanıyor, Meclisin bilgisi sadece gazetelerden oluyor; benim itirazım bunadır. Bürokratların ve bürokratik kurulların sorumluluğuna, Türkiye'nin istikbalini bırakmak doğru değildir, değerli bürokratlarımıza da ağır bir yük bindirmektedir. Bu konudaki eleştirilerimizi ve ikazlarımızı, gelecekte yine yapacağız.

Sermaye Piyasası Kanunuyla, borsada 500 000'i aşkın yatırımcı yönlendirilmek isteniyor. Dünyada olabilecek siyasî ve ekonomik olaylara, önceden falcılık yapar gibi, yüzde 20'yi aşmayacak demek mümkün değildir. Eğer, beklediğiniz o fon girişlerini sağlayamazsanız, yüzde 20 enflasyonu tutturmanız mümkün olmadığı gibi, dolarda çifte fiyat oluşmasına mani olamazsınız. Kura bu kadar baskı yaparsanız, ihracatın rekabet gücünü öldürürsünüz. Bu program, birçok sakıncalar taşımaktadır, hükümete de zararları olacaktır. Bizim korkumuz, sosyal dengeleri ve sosyal barışı tehdit etmesidir.

Kamunun sınırlarını ve tahammülünü zorlamayalım. Çiftçinin, esnafın, dargelirlinin ve emeklinin bu program karşısında ezilmesine olanak vermeyelim. Gelin, bu programı, Mecliste, enine boyuna tartışalım. Yapısal reformlar mı, evet, enflasyonla kararlı bir stabilizasyon programımı, evet; ama, bu şekilde, ithal anlamda, Güney Amerika ülkelerine özgü, otoriter rejimlere özgü programlara ise, hayır diyoruz.

Bu vesileyle, Doğru Yol Partisi Grubu adına bunu dile getirmek istedim; hepinize saygılarımı sunuyorum, sağ olun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Söylemez.

Şimdi söz sırası, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'de.

Buyurun Sayın Türker. (DSP sıralarından alkışlar)

Niye tereddüt ettiniz; konuşmayacaksanız, başka arkadaşınıza verebilirim.

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teşekkür ediyorum.

Ben, biraz evvel, Sayın Heyetin vaktini almamak için, bu maddeyle ilgili görüşlerimi belirtmiştim; ama, şimdi vakit olduğu için, biraz daha fazla vereyim.

Bu maddede, özellikle yapılmak istenen şey, bir meslek etiğine kazanılan grubun, nasıl yapılandırılacağıyla ilgili gerekli yönetmeliklerin yapılmasıdır. Burada bir süre tanınmasına rağmen, süreyi sona doğru bırakmamak, çok acil bir şekilde bunu gerçekleştirip, sonra "göç yolda düzelir" deyip, bu yönetmelikteki eksiklikler, kolaylıkla tekrar düzeltilebilir. Bu kurumu faaliyete geçirmek gerekir; çünkü, Sermaye Piyasası Kanununun yeni düzenlemelerinden dolayı zor duruma düşecek ya da yardım isteyecek ya da rehabilite edilmesi gereken aracı kurumlar söz konusu olabilir; bu tür kurumların, en azından, bu şekilde sisteme uygunluğunun sağlanması konusunda, meslek grubu olarak kendi birliğinin oluşturulmasında büyük yarar vardır.

Bu düzenlemenin, acil bir şekilde yapılmasında tekrar karar verilmesi hususunu bilgilerinize sunar, Yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Şimdi söz sırası, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan'da.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; söze başlarken, Masum Beye teşekkür ederiz. O olmasa, iktidar grupları var mı, yok mu kimse haberdar olmayacak. Hem meslekî bilgisiyle, vukufuyla hem de güzel üslubuyla bir boşluğu dolduruyor. Evet, iktidarın yüzakı oluyor yani, iktidar yok; ama...

Herhalde, sadece, bir takdim tehir oldu, 8 inci madde üzerinde konuştu; aslında, biz, şimdi 7 nci maddeyi konuşuyoruz. Olabilir...

Değerli arkadaşlar, 191 sıra sayılı kanun tasarısının çerçeve 28 inci maddesiyle düzenlenen geçici 7 nci maddesi üzerinde, şahsen söz almış bulunuyorum.

Geçici madde 7'de "Sermaye piyasası araçları kaydileştirilinceye kadar, sermaye piyasası araçları hakkında verilen ödeme yasağı ve iptal kararları mahkemeler ve ihraççılar tarafından Merkezî Kayıt Kuruluşuna da bildirilir" deniliyor. Yine, geçiş döneminin düzenlenmesiyle ilgili bir maddedir.

Tabiî, ilk defa böyle bir sisteme geçiyoruz, bu sistemin uygulanmasında birtakım sıkıntılar olacaktır. Temenni ederiz ki, bu sıkıntılar piyasaları zarardide etmeden, bu geçiş, süratle, anında ve seri kararlarla, sıkıntısız bir şekilde sağlanır.

Değerli arkadaşlar, biz, burada Sermaye Piyasası Kanun Tasarısını konuşurken, dünkü televizyon haberlerinde ve bugünkü gazetelerde, hükümetin IMF ile yapacağı stand-by anlaşmasıyla ilgili birtakım açıklamalar vardı. Tabiî, hükümet bir yeni politika vazediyor. Bu politika nedir? Hükümet, Temmuz 1998'de IMF ile yakın izleme anlaşması yaptık, Haziran 1999'da da IMF ile görüşerek, yakın izleme anlaşmasını malî destekli stand-by anlaşmasına çeviriyoruz diyor. Bugünlerde IMF'ye verilen mektup, IMF'nin board'u tarafından, yönetim kurulu tarafından, muhtemelen 20-22 Aralıkta görüşülüp, kabul edilirse, bir anlaşma yürürlüğe girecek.

Bu, Türkiye'nin IMF ile yaptığı 17 nci anlaşmadır; yani, 1960'lı yıllardan beri ne düzelmez, ne menem bir ekonomimiz var, ne beceriksiz iktidarlarımız var ki, bir türlü belimizi düzeltemiyoruz.

Hükümet ne diyor: "Enflasyon 2000 yılında yüzde 25 olacak (TÜFE), 2001'de yüzde 12, 2002'de yüzde 7 olacak" diyor; "faizler makul düzeye düşecek" diyor -hükümet adına açıklama yapan kurum sözcüsünün beyanlarından ve raporundan ifade ediyorum- "ekonominin büyüme potansiyelini artıracağız" diyor; "ekonominin kaynaklarını daha etkin ve adil kullanacağız" diyor. Biz de, inşallah diye dua ediyoruz; ama, bunu nasıl uygulayacak bunu da bir türlü aklımız almıyor. Niye derseniz; değerli arkadaşlar, bakın, 2000 yılında, hükümetin getirdiği bütçede deflatör; yani, ortalama enflasyon diyebiliriz buna, fiyat artışı yüzde 42,5, halbuki, hükümetin gider artışına baktığımız zaman, giderler yüzde 73 artıyor. Peki, bu giderleri nasıl karşılayacak diye bakıyoruz bütçesine hükümetin -haftaya görüşeceğiz burada- yüzde 80,7 gelirlerim artacak diyor.

Şimdi, ekonomi küçülme halinde, sanayi küçülüyor, millî gelir düşüş halinde, sanayi üretimi geriliyor, kapasite kullanımı, bütün rakamlar negatifken, küçülme halinde olan bir ekonomide, siz, geliri yüzde 80,7 nasıl artıracaksınız? Efendim, özelleştirme gelirlerinden elde edeceğiz diyorsunuz; yapamıyorsunuz, ikibuçuk senedir iktidardasınız, özelleştirmeden gelir temin edemiyorsunuz; çünkü, özelleştirmeye başladığınız zaman, hangi holdinge ne vereceğiz diye kavga çıkıyor, geceyarısı saat 2'de birtakım mafya bağlantılı müteahhitlerle pazarlık yaparken suçüstü yakalanıyorsunuz, hükümetiniz düşüyor aşağıya. Yani, sizin özelleştirme yapmanız mümkün değil; çünkü, siz, özelleştirmeye çıktığınız zaman, hangi yandaşımıza ne vereceğiz, bunun üzerinde duruyorsunuz. Demek ki, bu programın uygulanma şansı yok.

Dışarıdan para gelecek... Ne gelecek dışarıdan?..

Şimdi, bakın, bugün, Helsinki ile ilgili Sonuç Bildirgesi yayımlandı; Avrupa Topluluğu aile fotoğrafını çektirdi. Ne diyor kararda Türkiye ile ilgili; diyor ki: "Siz, -tabiî, isim zikretmeden, üye ülkelere atıfta bulunarak- 2003 yılına kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CEVAT AYHAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

"2003 yılına kadar beklemeyi öp de başına koy, yirmi yıl bekleyeceksiniz."

BAŞKAN – 2004 efendim, ben düzelteyim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Peki, düzeltelim; yani, üç yıl bekleyeceksiniz. "2004 yılına kadar üye ülkeler arasında ikili ihtilafları çözeceksiniz" diyor. Yani, zımnen dediği, Ege meselesinde Yunanistan'la ihtilafı çözeceksiniz. Çözemezseniz ne olacak; Lahey Adalet Divanına gideceksiniz, yani "Ege'yi Lahey'de kaybedeceksiniz" diyor. Hükümetin önüne koyduğu; bir bu.

İkincisi, "Kıbrıs, Avrupa Topluluğuna üye olacak, hiçbir üye bunu engellemeyecek" diyor. Yani, zımnen bunun manası, Türkiye'ye "sen, Londra ve Zürih Anlaşmalarındaki hakkından vazgeçeceksin" demektir. Çünkü, Londra ve Zürih Anlaşmaları, Kıbrıs'ın, Türkiye'nin ve Yunanistan'ın beraber olmayacağı bir topluluğa katılmasına manidir; Türkiye'nin elinde de en mühim mekanizma budur. Şimdi, Türkiye, eğer, Helsinki'ye "tamam" derse, bu hakkını kaybedecek, Kıbrıs, Avrupa Topluluğuna girince, Türkiye'nin Kuzey Kıbrıs'taki koruma, Kuzey Kıbrıs'taki teminatlarının hepsi kaybolacak. Şimdi, hükümetin elinde seçenek bu.

Avrupa Topluluğu, tabiî, arkasından IMF "ben sana para veririm, bu bütçene yardım ederim; ama, sen, şu Kıbrıs'ı bize bir teslim et" diyor; bu bir. İkincisi; "Ege'yi de bize teslim et." Söylediği budur. Hadi bakayım hükümet, şimdi çık işin içinden.

Bakın, bunlar, bu uluslararası kurumlar, sadece ekonomik değildir, siyasîdir; bunlar eğer kendi siyasî görüşlerinin benimsenmediğini görürlerse, derhal iktisadî yönden kısıtlayıcı tedbirleri de alırlar.

BAŞKAN – Toparlar mısınız efendim.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Toparlıyorum, teşekkür ederim.

Onun için, ortaya koyduğunuz bu program, yürümez bir programdır, uygulanmaz bir programdır. Merkez Bankasının açıklamaları hayalîdir. Sadece şu olacaktır: 2000 yılında vatandaşın canı çıkacaktır, kamu israfları devam ederken, halk ezilecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Efendim toparlar mısınız lütfen.

CEVAT AYHAN (Devamla) – Evet, teşekkür ederim.

HALİL ÇALIK (Kocaeli) – "Hayırlı olsun" deyin...

CEVAT AYHAN (Devamla) – Hayırlı olsun diyemiyorum; ben, Kıbrıs'ı da Ege'yi de kaybetmek istemiyorum; siz de istemezsiniz. Kıbrıs Fatihi diye miğfer takan Ecevit, Kıbrıs'ı da Ege'yi de Yunanlılara teslim etmeyecektir inşallah, onu söylüyorum.(FP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından "etmez, etmez" sesleri)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Pamukçu'nun suali var.

Lütfen, çok kısa...

Buyurun efendim.

SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan; teşekkür ediyorum.

Delaletinizle Sayın Bakandan öğrenmek istediğim husus şudur: Burada, mahkemelere ve ihraççılara, ödeme yasağı ve iptal kararlarını bildirme zorunluluğu getiriliyor. Bu süreler, ileriye doğru ne kadar bir süreyle sınırlıdır, geriye doğru ne kadar bir süreyle kayıt altına alınmıştır? O konuda bilgi rica ediyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Sayın Bakan?..

ORMAN BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Efendim, yasak devam ettiği sürece bu zorunluluk da devam eder.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Geçici 7 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Geçici 8 inci maddeyi okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 8. – Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğinin statüsü bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yürürlüğe konulur. Sermaye piyasasında faaliyette bulunmakta olan aracı kuruluşlar, bu süre içerisinde Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğine üye olmak için Kurula başvurmakla yükümlüdürler.

Bu üyelik başvuruları Kurul tarafından sonuçlandırılır. Kurul, Statüsünün yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içinde Birlik üyelerini ilk genel kurul toplantısına çağırır.”

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına, Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; 191 sıra sayılı Sermaye Piyasası Kanun Tasarısının, geçici 8 inci maddesi üzerinde söz almış bulunuyorum.

Bu madde, Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğinin kuruluşuyla ilgili düzenlemeleri getirmektedir. Bu kuruluşun, bir yıl içinde çalışmaya başlayacağı ifade edilmekte ve bu piyasada çalışan bütün kurumların da buraya üye olma mecburiyeti getirilmektedir. İlk genel kurulunu da, kuruluşundan sonra, bir yılı takip eden bir ay içinde yapma mecburiyeti getirilmektedir.

Bu kurum da isabetle getirilmiş olan bir kurumdur. Bu piyasa, büyümekte ve gelişmektedir. Piyasa düzeninin kurulması bakımından böyle bir birliğe de ihtiyaç vardır.

İnşallah, temenni ederiz, bütün bu düzenlemeler, Türkiye'de, sermaye piyasasının derinleşmesini ve genişlemesini sağlar. Kaynak sıkıntısı içinde olan ekonomimize, kaynak temini bakımından, verimli çalışmalar yapar; ama, bu çalışmaların da netice vermesi, önce, hükümetin şu faiz piyasasından çekilmesine bağlı. Zira, siz, bu kurumları ne kadar iyi kurarsanız kurun, çok yüksek reel faizle piyasadan para toplayan hükümetler olduğu sürece, siz, bu kurumlardan beklediğiniz neticeyi elde edemezsiniz.

Değerli arkadaşlar, son birkaç yıldan beri, Türkiye, küçülme halindedir. Bakın, DPT'nın yayımlamış olduğu, Uluslararası Ekonomik Göstergeler kitabında, Türkiye'nin, millî gelir artışıyla ilgili rakamlarına bakıyoruz: 1992'de yüzde 6, 1993'te yüzde 8, 1994'te -o talihsiz 5 Nisan Kararlarının neticesinde- eksi yüzde 5,5, küçülme var; ama, 1995'te tekrar toparlanmış, yüzde 7,2 olmuş, 1996'da yüzde 7 ve içinde bulunduğum 54 üncü Erbakan Hükümeti dönemindeki isabetli ekonomik politikalar neticesinde de yüzde 7,5 olmuş ve maalesef, bizden sonra gelen hükümetin fevkalade yanlış vergi politikaları, kanunları ve ekonomi politikaları neticesinde de, 1998'de, yüzde 2,8'e düşmüş. Bakın, şimdi, 1999'da, eksi yüzde 6'dır; yani, Türkiye, küçülme içerisindedir, Türkiye iktisadî gerileme içerisindedir. Bugün ortaya koyduğunuz politikalarla da, bu iktisadî gerilemeyi aşmanın çok zor olduğu görülmektedir. Endişem şudur ki, burada açıklıkla ifade edelim: Bu getirdiğiniz vergi kanunlarıyla, takip ettiğiniz ekonomi politikalarıyla, IMF'ye verdiğiniz sözlerle, 1998'deki iktisadî kriz dalga dalga artarak, tekrar Türkiye'nin önüne gelecektir. Biz, bunu, 1998'de vergi kanunu çıkarırken ifade ettik, "yanlış yapıyorsunuz" dedik; bu sıkıntı yaşandı. Sonra, hemen 1999'un haziran ayında bunu düzelttiniz, düzeltme şeklinde birtakım kararlar aldınız. Arkasından, üç ay sonra, yeni bir vergi kanunu getirdiniz; şimdi, yine piyasayı sıkboğaz ediyorsunuz; piyasada alacak para yok.

Değerli arkadaşlar, aslında, IMF akıl verirken, "kemer sıkın" diyor Türkiye'ye, "piyasayı sıkın" demiyor. Piyasayı sıkarsanız, yumurtlayan tavukları, sağılı inekleri keserseniz ne yumurta elde edersiniz ne de süt elde edersiniz. Üretimi yapacak olan, piyasadır, tarımdır, sanayidir, hizmet sektörüdür. Siz, oraya saldırıyorsunuz hükümet olarak; ama, asıl kemer sıkılması gereken kamu harcamalarında kemer sıkmıyorsunuz. Bakın, 2000 yılının bütçesine 4 000 tane motorlu taşıt koymuşsunuz ve bunun içerisine de 1 700 tane makam arabası koymuşsunuz. Yani, zırhlı mercedesler, 30 milyar, 40 milyar değerinde mercedesler alacaksınız, makam arabası yapacaksınız; ama, öbür taraftan da, yıllık matrahı 100 milyon lira olan üçüncü sınıf bir götürü vergi mükellefinden de ekvergi alacaksınız. Bu haksızdır, bu piyasa bunu taşıyamaz, iş hayatı bunu taşıyamaz ve siz bu politikalarla -1999 yılı bitti, ama- 2000 yılında millete çok çok sıkıntı vereceksiniz. Maalesef, memuru eziyorsunuz, işçiyi eziyorsunuz, köylüyü, çiftçiyi eziyorsunuz. Bakın, geçenlerde bu salonda çok büyük bir kalabalık vardı değerli arkadaşlar. Kimdi bunlar; Aydın Milletvekili arkadaşımız kalktı, takdim etti "bunlar, Aydın'dan gelen pamuk üreticileridir. Bizim sesimizi duyun diye buraya kadar geldiler" dedi; ama, siz, pamuk üreticilerine yüzde 18 zam vermişsiniz, halbuki onların mazotu, gübresi, ilacı, her türlü girdileri... Sadece akaryakıtı söylüyorum: Yılbaşından bu zamana kadar, yüzde 150'den fazla artış var akaryakıtta. Her hafta, her gün akaryakıta zam yapıyorsunuz; niye; bütçe açıklarını kapatmak için, rantiyeye, faizciye para yetiştirmek için. Bu politikalarla Türkiye'yi daraltırsınız.

Ne yaptı o pamuk üreticileri?.. Baktım, ertesi gün basında, fotoğraflarını gördüm. Anıtkabir'e gitmişler "Atamız, biz sıkıldık, bize yardım et" diye... Tabiî, onlara söylemek lazım ki, zımnen, herhalde Atatürk de mezarından onlara demiştir ki "ey pamuk üreticileri, artık benim kurduğum cumhuriyetin idarecileri ekonomiyi yönetemiyorlar, IMF yönetiyor; siz bana gelmeyin, bundan sonra IMF'ye gidin, orada derdinizi anlatınız" diye lisanı hal ile herhalde bunu ifade etmiştir.

Siz, Türkiye'yi yönetmekten aciz bir hükümetsiniz, Türkiye'yi IMF'ye teslim ettiniz. IMF size diyor ki "siz, Bankalar Kurulu üyelerini hükümet olarak tayin etmeyeceksiniz -kim tayin edecek?- "bankaların açılışını, kapanışını siz kararlaştırmayacaksınız, Kurul kararlaştıracak" diyor. 23 Haziranda bu Meclisten çıkmış olan Bankalar Kanununda, bankaların açılış ve kapanışıyla ilgili yetkiler hükümete verilmişken, Kuruldan gelecek beş müspet oyla, tavsiyeyle, o istikamette hükümet banka kuruluşuna karar verecek, hükümet banka kapanmasına karar verecek iken, bu yetkiyi, alelacele, şimdi, yeni bir tasarıyla, beş altı ay önce çıkmış olan kanundan çıkarıyorsunuz, yetkiyi özerk kuruma veriyorsunuz. Nereden bu talimat; IMF'nin şartı.

Şimdi, IMF'nin başka şartları da var, onları da gün gün, hafta hafta uygulamaya koyacaksınız. Nedir o; tabanfiyatlarını kaldıracaksınız. Nedir o; çiftçi, kredileri piyasa şartlarında alacak. Nedir o; çiftçi, bugün yüzde 65'le aldığı krediyi yüzde 130'la alacak. Ne demek bu; çiftçi tarlalarını boş bırakacak; çünkü, çiftçi, bu faizle kredi alamaz. Tabiî, gübre desteğini kaldıracaksınız, çiftçi gübreyi piyasa fiyatlarından alacak. Zaten maktu olan gübre desteği, giderek, izafî olarak küçülmekte, sıfıra doğru gitmektedir.

İşte, IMF'nin, Dünya Bankasının şartlarından biri olarak, memuru ezin dediği gibi, çiftçiyi de ezin diyecektir, işçiyi de ezin diyecektir. Hatta ve hatta, piyasada, toplusözleşmede ücretleri belirlerken, sakın ha, yüzde 25'in üzerine çıkmayın diye, şimdiden işveren kesimine baskı yapılmakta, sendikalara da dayatma yapılmaktadır. Tabiî, sendikaların bu hükümete desteği var, 55 inci, 56 ncı, 57 nci hükümetlerin arkasında, bir taraftan 28 Şubatçı baskılar olduğu gibi, öbür taraftan sendikalar da var, birtakım kuruluşlar da var. Bunlar da, bunun faturasını, kendi üyeleri nezdinde ödeyecektir diyorum.

Ben, bu maddenin hayırlı olmasını diliyor, hepinizi hürmetle selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim teşekkür ederim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Eskişehir Milletvekili Sayın Sadri Yıldırım; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA MEHMET SADRİ YILDIRIM (Eskişehir) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Tasarının 28 inci maddesinin geçici 8 inci maddesi üzerinde Doğru Yol Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi, bizi izleyen halkımızı saygılarımla selamlıyorum.

Sermaye Piyasası Kurulu, 1981 yılında, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanunuyla kurulmuştur. Yetkilerini kendi sorumluluğu altında bağımsız olarak kullanan düzenleyici bir kanun kurumudur. İlgili olduğu bakanlık Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu bakanlık olan devlet bakanlığıdır. Merkezi Ankara'da olan Kurulun İstanbul'da bir de temsilciliği bulunmaktadır.

Kurulun temel görevleri: Sermaye Piyasasının güven, açıklık ve kararlılık içinde çalışmasını, tasarruf sahiplerinin -yani, yatırımcıların- hak ve yararlarının korunmasını sağlamaktır. Yine, sermaye piyasasının işleyiş kurallarını belirlemektir; piyasadan fon kullanan şirketlerin, belli kurallara uygun olarak en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak, piyasaların adil ve etkin çalışmasını sağlamaktır.

Kurulun düzenleme görevleri: Menkul kıymetlerle ilgili düzenlemeler, menkul kıymetler, mal ve kıymetli maden borsalarının, vadeli işlem ve opsiyon borsalarının kuruluş ve işleyişine ilişkin düzenlemeler, sermaye piyasasından menkul kıymet ihracı yoluyla fon sağlayan şirketlere ilişkin düzenlemeler, sermaye piyasası kurumlarıyla ilgili düzenlemeler yapar.

Kurulun şirketlerle ilgili yetkileri: Yerli ve yabancı şirketlerin menkul kıymetleri ülkemizde halka arz olunacaksa Kurul kaydına alınması zorunludur. Menkul kıymetin Kurul kaydına alınabilmesi için, şirketlerin gerekli belgelerle Kurula başvurmaları, yatırımcıyı bilgilendirmek için hazırlanan izahnamenin Kurulca onaylanması gerekir.

Kayda alınması gereken işlemler: Hisse senetlerinin veya borçlanma araçlarının şirketler tarafından ihracı, halka arz, varlığa dayalı menkul kıymet, oydan yoksun hisse senedi ve hisse senediyle değiştirilebilir tahvil ihracı; gayrimenkul yatırım ortaklıklarının ve yatırım fonlarının menkul kıymet ihraçlarıdır. Ayrıca, pay sahiplerine çağrıda bulunulması veya vekâleten oy hakkı toplanması, kayıtlı sermayeye geçiş ve tavan tespiti Kurul iznine bağlıdır.

Görüşmekte olduğumuz 8 inci maddeye baktığımızda;

"Geçici Madde 8.- Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğinin statüsü, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içinde yürürlüğe konulur. Sermaye piyasasında faaliyette bulunmakta olan aracı kuruluşlar, bu süre içerisinde Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğine üye olmak için Kurula başvurmakla yükümlüdürler.

Bu üyelik başvuruları Kurul tarafından sonuçlandırılır. Kurul, statüsünün yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içinde Birlik üyelerini ilk genel kurul toplantısına çağırır."

Geçici maddede belirtildiği gibi, Kurulun bir yıl içinde kurulması çok önemlidir; hatta, bu Kurulun bir yıl içinde kurulması zorunludur. Şayet kurulmazsa piyasada güvensizlik olur. Sayın hükümet, Bankalar Denetleme Kurulunu da müddetinde kuramamış ve bankalarda ve piyasalarda sıkıntılar başgösterdiği gibi, güvensizlik oluşmuştur.

Ayrıca, statüyü esnek bir yapıda oluşturmalı, etkin bir kuruluşun oluşumuna etkenlik sağlanmalıdır. Bu tür kuruluşların daha önceden kurulmamış olmasının birçok sıkıntıları yaşanmıştır. Mesela, bankerler batmış, birçok vatandaş da mağdur edilmiştir. Bu kuruluş, bir an önce kurulmalı ve çalıştırılmalıdır.

Türkiye Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğinin kurulması ve esaslarının kanunda öngürülmesi doğru; ancak, Birliğin Sermaye Piyasası Kuruluna bağlılığı isabetli değildir. Birlik, özerk olmalıdır; aksi halde, fonksiyon ifa edemez, Sermaye Piyasası Kurulunun bir organı olur. Tasarının bu husustaki 40/b ve 40/c hükümleri dört yönden sakıncalıdır. Üyeliğe kabul, ret, geçici ve sürekli çıkarmada Sermaye Piyasası Kurulunun karar organı olması, Sermaye Piyasası Kurulunun niteliğiyle bağdaşamaz. Ayrıca, Sermaye Piyasası Kurulunun bu türlü ihtilaflara karışması, yıpranmasına sebep olur. Sermaye Piyasası Kurulunun bu tür ihtilaflarla uğraşacak zamanı yoktur, bulunmamalıdır. Yeni kurulan fonun işlem ve hesaplarının da Sermaye Piyasası Kurulu tarafından denetleneceği hatırlanmalıdır. Birlik, bağımsız denetleme kurumunca denetlenmelidir. Bu yargı, birlik hesaplarının ve işlemlerinin denetlenmesi için de geçerlidir; çünkü, Sermaye Piyasası Kurulu denetçilerinin veya Sermaye Piyasası Kurulu Denetleme Dairesinin görevi, bir meslek birliğinin işlem ve hesaplarını değil, sermaye piyasasını ve aracı kurumları denetlemektir.

Yukarıda, Sermaye Piyasası Kurulu esas görevinden uzaklaşıyor denilirken, kastedilen budur. Nihayet, bir meslek birliğinin işlemlerini denetlemek, çoğulcu demokrasi anlayışıyla ve dernek ve meslekî kurum özgürlüğüyle bağdaşmaz. Meslekî kurumlar kendilerini bizzat yönetmeli, özden yönetim ilkesi bu kurumlara tam anlamıyla hâkim olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, hükümet, ülkeyi, en hızlı küçülen ve enflasyonu en fazla yükselten ülke haline getirmiştir; çünkü, ekonomik modeli yanlıştır.

Biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu tasarının geneline müspet oy vereceğimizi bildirir; Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim efendim.

Şimdi söz sırası, İstanbul Milletvekili Sayın Masum Türker'de. (DSP sıralarından alkışlar)

MASUM TÜRKER (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan evvel saygılarımı sunuyorum ve burada bir düzeltme yapmayı da vicdanen borç biliyorum.

Biraz evvel Sayın Cevat Ayhan "iktidarın yüzakı" dedi. İktidarın her milletvekili, hepimizin yüzakı olabilecek değerdedir. Bu konu, benim ihtisas alanım olduğundan, Grubumdan izin alarak bazı maddeler için hukukî mesnet olması açısından söz istemiştim.

Bu maddeyle ilgili bir evvelki durumda söylediğim için bugün eleştirilen programa bununla ilgili bir konuyu dile getirmek istiyorum. Şu anda Türkiye'nin uzun bir süreden beri enflasyonla yaşamaya alıştığı malumdur ve bu enflasyonla yaşamaya alıştırmayı kendisine iş edinmiş bir enflasyon lobisi de vardır. Bu enflasyonun kırılmaya çalışıldığı zaman, o konuda gündeme getirilecek her konu, aslında bu enflasyon lobisinin amaçlarına yöneliktir.

Şimdi, en son açıklanan faizlerin düşmesinden sonra, vergilerin getirilmesinden sonra açıklanan kur politikası, bu enflasyon lobisinin önemli bir ölçüde direncini kırabilecek niteliktedir. Şimdi, hükümete, şahıslara, tüzelkişilere düşen iş, dolarizasyon olarak bilinen, dolarla alışveriş yapma, dolarla kiraya verme, dolarla ücret alma sisteminden insanların vazgeçmesi için, Türk Lirasına, millî değerimize sahip olabilmesi için, gerekli önlemlerin insan bilincinde yer almasını sağlamaktır. Bunu biz sağlayabildiğimiz takdirde, burada, bizlere şart koşanlara bile, Avrasya'nın merkezinde nasıl bir ulus bilinci içinde olduğumuzu gösteririz. (DSP ve MHP sıralarından alkışlar) İşte bu madde, o bilincin eksik olduğu dönemlerde, insanların ne yapacağını bilmediği, aydınlatılmadığı zamanlarda, bankerzede yapıldığı dönemdeki tehlikeye karşı önlem almak amacıyla getirilmiştir. Eğer, biz, bu amacı bilir, bu amacı aklımızın bir yerine koyabilirsek, bir taraftan globalleşirken, diğer taraftan ulusal globalimizi -yani, millî değerlerimizi -büyük düşünürek evrensel yaşayarak, birlikte götürmeye alışırız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Türker.

Şimdi, söz sırası, Samsun Milletvekili Sayın Musa Uzunkaya'da.

Buyurun Sayın Musa Uzunkaya.

MUSA UZUNKAYA (Samsun) – Değerli Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; geçici 8 inci madde üzerinde, şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Esasen, tabiî, Sermaya Piyasası Kanunu, ramazan ayının gündüz oruç saatlerinde, gecenin de sahur saatlerine kadar görüşülürken, vatandaşımız, Parlamentonun çok önemli bir şey yaptığını umuyor ve öyle zannediyor. (DSP ve MHP sıralarından "öyle, öyle" sesleri) Vatandaş öyle zannediyor; ama, öyle olmadığını bilmiyor; çünkü, bilseydi... (DSP ve MHP sıralarından gürültüler) Vatandaş, neden öyle olmadığını, üç gün sonra görecek.

Bizim Karadenizli, komşusunun -af buyurun- tarlasına, bahçesine girmiş, kabak asmalarını kesmiş. Bahçe sahibi, bahçeden çıkarken onu görüvermiş ve "ne yapıyordun orada" demiş. Meğer, kabağın tüm asmalarını kesmiş. O da "yarın kuşluk vakti görürsün ne yaptığımı" demiş. Güneş vurunca kabaklar solacak.

Şimdi, yarın bütçeniz gelince buraya, bu millet, bütçenizin ne olduğunu, sermayenin kimin sırtına yüklendiğini çok iyi görecek. (FP sıralarından alkışlar) Biz, olmayan sermayeyi tartışıyoruz. Sermaye nerede? Bu milletin, bu Meclisin, bu Parlamentonun, bu partilerin, iktidarıyla muhalefetiyle sorması gereken şu: Sahiden, sermayeyi tartışıyorsunuz sabahlara kadar da, sermaye nerede? 1999 yılı bütçesi Türkiye'de tüketilirken, 65 milyon nüfustan kime ne kadar pay düştü? Gayri safî millî hâsıladan fertlerin payı ne? Bu millet ne aldı, ne alıyor?..

Bakın, size birkısım rakamlar vereyim. Mesela, 2000 yılı bütçesinin hedefleri -pazar gününden itibaren, önümüzdeki hafta başlayacak bu bütçe müzakereleri- yüzde 25 enflasyon... Geçenlerde, inanıyor musunuz diye sordum, arkadaşlar da "siz inanıyor musunuz" diye sordular. Allahaşkına, iktidar inanıyor mu bu iddiasına? (DSP sıralarından "inanıyoruz" sesleri) İnanıyorsunuz değil mi; ama, şu saatte oruçlu değilsiniz, mümkündür böyle bir şey söylemeniz.

Evet, değerli arkadaşlar, bakın, yüzde 25 enflasyonu gerçekten tahakkuk ettirebilseydiniz, sizi alkışlayan ilk muhalefet partisi biz olurduk; ama, bu imkânsız bir şey.

NİDAİ SEVEN (Ağrı) – Yarın alkışlayacaksınız.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Şimdi, mesela, bakın, bu bütçe yatırımında... 1990 yılında bu ülkenin bütçesinin yatırım payı yüzde 14,4 iken, bugün bütçenin yatırım payı yüzde 4,2'ye düşmüş ve 47 katrilyon liralık bütçenizin 2,3 katrilyon lirası yatırım... O da, eğer, özelleştirmeyi yolsuzluk cenderesinden kurtarıp sağlayabilirseniz. Bunu da yapamıyorsunuz, bugüne kadar yapamadığınız gibi.

BAŞKAN – Sayın Uzunkaya, geçici 8 inci maddede bunlar yok. Ben şaşırdım...

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Efendim, var, var...

BAŞKAN – Nerede var efendim?!

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Aslında, Sermaye Piyasası Kanununun içerisinde...

BAŞKAN – Statü var...

Hiç sürenizi uzatmayacağım, haberiniz olsun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Sayın Başkanım, Sermaye Piyasası Aracı Kuruluşları Birliğinin statüsü neyi sağlayacak? Ve biz diyoruz ki: Sermaye bir şekilde elden ele dolaşırken, vatandaşımız... Eğer ramazan günü iftar sofrasına yiyecek götüremeyen ülke insanını ilgilendirmiyorsa bu yasa, allahaşkına niçin görüşüyoruz bunu burada?! Bu iftar saatinde, sahurda evine neyi götüreceğini... Sıcak çorbasını içemeyecek hale getirilmiş bir vatandaşın, elbette, sıkıntısını düşünmek ve ona bu sermayeden düşecek olan payın ne olduğunu da hükümetten sormak, vatandaş adına, muhalefet olarak benim görevimdir.

BAŞKAN – Ama, 8 inci maddede değil, 9 'da sorun.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Evet, 8 inci maddededir, bu tasarıdadır.

BAŞKAN – Değil efendim. Statüsü neyse, buyurun... Sordunuz zaten soracağınızı. Şimdi, statüyü konuşalım.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Evet Değerli Başkanım.

Ve bugün, bakınız, bu bütçe içerisinde, bugüne kadar, sermaye, az önce de arz ettim, tüketici toplumun ekseriyetine değil... Kurulunu da oluşturursanız oluşturun... İşte, buradaki, tasarıda getirdiğiniz yeni bir kurul... Yeni birkısım kurtarılmış adacıklar, sorumsuz bölgeler oluşturmakla, harcamaların ve Türkiye'deki sermaye hareketinin önünü büyük oranda, Parlamentonun da denetiminden kaçırmak suretiyle, kesmiş oluyor veya hareketini belli bir istikamete yönlendirmiş oluyorsunuz.

İktidar olarak bizim sizden istediğimiz şu; dikkat buyurursanız, muhalefetin her iki partisi de bunu ısrarla söylüyor: Gelin, bu işin denetimini, hiç olmazsa, millet adına, halk adına...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – ...bakın, bugün, halk adına sorması gereken Parlamentoya...

BAŞKAN – Hayır, tamam efendim. Bu sefer uzatmayacağım. Madde üzerinde uzattım. 5 dakika. Lütfen efendim... Teşekkür ederim.

MUSA UZUNKAYA (Devamla) – Efendim, teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar, DSP sıralarından alkışlar[!])

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Geçici 8 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, soru sormak isteyenler var.

BAŞKAN – Önerge yok efendim.

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Var efendim.

BAŞKAN – Şimdi gelmiş. Affedersiniz. (DSP ve MHP sıralarından "Oylamaya geçildi" sesleri)

Oylamaya geçtim efendim. Önerge şimdi gelmiş.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Ama vardı Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir efendim.

Geçici 9 uncu maddeyi okutuyorum... (FP sıralarından gürültüler)

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Olmaz Sayın Başkan!

ASLAN POLAT (Erzurum) – Sayın Başkan, olmaz...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kesinlikle olmaz!

BAŞKAN – Niye olmuyor efendim?!

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Önerge var, önerge vermişlerdi.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Önergeyi, önceden vermişlerdi.

BAŞKAN – Ben oylatırken önerge geldi efendim.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Önerge orada duruyor efendim.

ASLAN POLAT (Erzurum) – Orada... Vermemişler size Sayın Başkan. Olur mu yani?!

TURHAN GÜVEN (İçel) – Önerge orada...

BAŞKAN – Sayın Turhan Güven, yapmayın Allahınızı severseniz!.. Siz de biliyorsunuz bunu.

Efendim, 9 uncu maddeyi okutup, Genel Kurulu kapatacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, soru için...

MEHMET BATUK (Kocaeli) – Sayın Başkan, soru soracağım.

BAŞKAN – Efendim, oylamaya geçtikten sonra istediniz. Yapmayın Sayın Batuk! İstirham ederim!..

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Şener, yapmayın allahaşkına! Önümde, yanıyor... Rica ederim... Gece saat 12'de yapmayın şunu. Okuyalım, bitsin; kapatacağım.

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Sayın Başkan, biz, sizi üzmek istemiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, affedersiniz... Oylamaya geçtim, Sayın Batuk'un ışığı yandı. Bu yanıyor efendim burada. Niye birbirimizi üzüyoruz bu mübarek günde, mübarek gecede?! (MHP ve DSP sıralarından alkışlar)

ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) – Biz, sizi üzmek istemiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Niye üzüyoruz yani, söyleyin bakalım! İstirham ederim... Yapmayın... Okuyalım, bitirelim efendim... Yapmayın efendim...

Geçici 9 uncu maddeyi okutuyorum... (FP sıralarından gürültüler)

BEKİR SOBACI (Tokat) – Oylamayı eksik bıraktınız Sayın Başkan.

BAŞKAN – Efendim "kabul edenler... etmeyenler, madde kabul edilmiştir dedim; zapta geçti. Yapmayın allahaşkına!

Maddeyi okutuyorum:

“GEÇİCİ MADDE 9. – Yatırımcıları Koruma Fonunun başlangıç varlığının oluşturulması amacıyla, İstanbul Menkul Kıymetler Borsası tarafından 10 trilyon lira Fon hesabına yatırılır.

Aracı kuruluşların 1998 yılı hisse senedi işlem hacimlerinin parasal miktarı esas alınarak, Kanunun 46/A maddesi uyarınca Yatırımcıları Koruma Fonuna yatırmakla yükümlü oldukları yıllık ödenti, bu kuruluşlarca Fon hesabına yatırılır.

Bu madde uyarınca yapılması gereken ödentilerin, Fona ilişkin Kurulca yapılacak düzenlemenin yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içerisinde Fon hesabına yatırılması zorunludur. Ödemelerin bu süre içerisinde yapılmaması halinde, ödemede temerrüde düşülen kısma 46/A maddesinde öngörülen oranda gecikme faizi uygulanır ve Fon tarafından tahsil edilir.

Kanunun 40 ıncı maddesinde öngörülen esaslara göre, İstanbul Menkul Kıymetler Borsasının 31.12.1998 tarihi itibariyle düzenlenen malî tablolarında yer alan gelirleri üzerinden belirlenen tutar, Kanunun yürürlüğe girmesini izleyen bir ay içerisinde Kurul hesabına yatırılır.”

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, sözlü soruları görüşmek, Çeçenistan ve Kuzey Kafkasya’ya yönelik izlenen dışpolitika konusunda genel görüşme önergesinin öngörüşmelerini yapmak ve diğer denetim konularını sırasıyla görüşmek için, 14 Aralık 1999 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Hayırlı akşamlar.

 

Kapanma Saati : 23.58

 

 

 

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı Dernekler Kanunu uyarınca tesis olunan dernekler kütüğüne ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/828)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

2908 Sayılı Dernekler Kanunu uyarınca tesis olunan dernekler kütüğü ile ilgili olarak :

1. Emniyet Genel Müdürlüğündeki Dernekler Kütüğünde kayıtlı bütün konfederasyon, federasyon ve dernekler ile şubeleri; ve merkezleri yurt dışında bulunan derneklerin Türkiye’de açılmış şubelerinin istatistiki bilgileri nelerdir? Örneğin Türkiye’de kaç dernek bulunmaktadır? Kaç kişi bu derneklere üyedir? Türlerine göre dernekleri tasnif edebilir misiniz?

2. Bursa ilindeki dernek kütüğünün istatistiki bilgileri nelerdir? Örneğin türlerine göre dernekleri tasnif edebilir misiniz? Bursa’da kaç dernek vardır? Bu derneklere üye kaç kişi bulunmaktadır?

Dernek kurma ve derneğe üye olma itibariyle

3. Avrupa Birliğine Üye Ülkelerin ortalaması ile Türkiye’nin ortalamasını karşılaştırır mısınız?

4. Türkiye’de Dernek Kurma Özgürlüğünün kullanılmasını yeterli buluyor musunuz? Bu özgürlüğün kulanılarak örgütlü bir toplum olma yolunda ne gibi teşvik edici çalışmalarınız bulunmaktadır?

5. Örgütlenme Özgürlüğü önündeki yasal ve idarî engeller var mıdır? Bu engelleri aşmak için çalışmalarınız nelerdir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277202

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/828)-2451/6307 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Bakanlığıma bağlı yetkili birimlerce yapılan inceleme neticesinde ülke genelinde; 3.5.1999 tarihi itibari ile (72 387)’si aktif, (49 418)’i feshi olmak üzere toplam (121 805) dernek, (89) federasyon, (2) konfederasyonun bulunduğu, Derneklerin; basın-yayın, çevre, dostluk, camii, eğitimciler, güzel sanatlar, haklar ve özgürlükler, halk evleri, ilmî, imar, insan hakları, kültür, leo, lions, mason, okul, rotary, sağlık, soydaş, spor, Türk Hava Kurumu, Kızılay, yardımlaşma, Yeşilay, ziraat olmak üzere (25) başlık altında tasnif edildiği,

2. Bursa’da kurulu ve halen faaliyette bulunan dernek sayısının (2 635) olduğu, bu derneklerden (481)’nin Okul ve Öğrencileri Koruma Derneği, (737)’sinin Cami ve Kuran Kursu Yaptırma Yaşatma Derneği, (412)’sinin Spor Kulubü Derneği, ve (1 005)’inin Sosyal amaçlı kurulu ve faaliyette bulunan dernekler olduğu ve bu derneklere yaklaşık (200 000) civarında üyenin kayıtlı bulunduğu,

3. 4. 5. 2908 sayılı Dernekler Kanununun dernek kurma hakkını düzenleyen 4 üncü maddesine göre, Türk Silahlı Kuvvetleri ile genel ve özel kolluk kuvvetleri mensupları ve özel kanunlarında dernek kuramayacakları belirtilen memur statüsündeki kamu hizmeti görevlileri dışında medenî hakları kullanma ehliyetine sahip ve onsekiz yaşını bitirmiş olan herkesin önceden izin almaksızın dernek kurabileceği, aynı Kanunun 16 ncı maddesine göre de derneklere üye olabileceği hükmünden yola çıkıldığında, dernek kurma ve örgütlenme önünde herhangi bir yasal ve idarî engelin bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

2. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı Dernekler Kanununun 11,12 ve 43 üncü Maddelerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/829)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

4.10.1983 gün ve 2908 Sayılı Dernekler Kanunu’nun, 11, 12 ve 43 ncü maddeleri ile ilgili olarak :

“Uluslararası Faaliyet Yasağı”, “Türkiye’de Kurulan Derneklerin Yurt Dışındaki Faaliyetleri” ve “Yurt Dışında Kurulan Derneklerin Türkiye’deki Faaliyetleri” ve “Yabancı Dernek ve Kuruluşlarla İlişki”yi düzenleyen hükümlerin konulmasını gerektiren madde gerekçeleri halen devam etmekte midir? Bu maddelerin daha kaliteli demokratik ve insan haklarına uygun hale getirilmesi düşünülmekte midir? Konu hakkında ne gibi çalışmalar vardır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277198

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/829)-2452/6308 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

2908 sayılı Dernekler Kanunu’nun Türkiye’de kurulan derneklerin yurt dışındaki faaliyetlerine ilişkin 11 nci maddesini ve yurt dışında kurulan derneklerin Türkiye’deki faaliyetleriyle ilgili 12 nci maddesini düzenleyen hükümlerinin konulmasını gerektiren madde gerekçelerinin halen devam etmekte olduğu,

2908 sayılı Dernekler Kanununun 43 üncü maddesinde “Ülkemizde kurulu bulunan derneklerin yabancı dernek ve kuruluşların üyelerini Türkiye’ye davet etmesi veya yabancı dernek ve kuruluşların davetlerine uyarak üyelerini yurtdışına göndermesi, Dışişleri Bakanlığı ve ilgili Bakanlıkların görüşü alınarak İçişleri Bakanlığınca verilecek izne tabidir.” hükmünün yer aldığı, ancak uygulamada izin alma işlemlerinin uzaması ve zamanında tamamlanamaması nedeniyle; özel kanun hükümleri saklı kalmak şartıyla, üç gün önceden derneğin bulunduğu yer valiliğine ve ilgili bakanlığa bildirimde bulunma usulünün getirilmesi yolundaki düzenlemenin de yer aldığı “Dernekler Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bazı Maddelerinin Yürürlükten Kaldırılmasına Dair Kanun Tasarısı”nın 13.3.1996 gün ve 042858 sayılı yazı ile Başbakanlığa gönderildiği ve TBMM’ne sunulmasına rağmen çeşitli sebeplerden dolayı kadük olarak iade edildiği, sözkonusu Kanun Tasarısı ile ilgili çalışmaların halen devam etmekte olduğu, son şekli verildikten sonra Başbakanlığa sunulacağı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, derneklerin denetimine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/831)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

2908 Sayılı Dernekler Kanununun “Derneklerin Denetimi” ile ilgili olarak :

Son iki yıl içinde;

Vali ve kaymakamlar veya bakanlıklar veya genel müdürlük veya Başbakanlık müfettişleri, İçişler Bakanlığı Dernekler Özel Denetleme Grubu elemanları ile ilgili Yükseköğretim Kurumu görevlilerince denetim sırasında;

Denetimden kaçınan, işlemlerinde yolsuzluk, hırsızlık, sahtecilik görülen, suç işleyen, evrakta sahtekârlık yapan;

Görevlerinden geçici veya daimi uzaklaştırılan ve mahkum olan kaç Yönetim Kurulu Başkan veya üyesi veya ilgili personel olmuştur?

Derneklere ve dernek kurmaya ilgiyi azaltan yolsuzlukların boyutu nedir?

Ülkede Derneklerin bir yılda yüzde kaçı denetlenmektedir? Bursa’da derneklerin denetlenme oranı nedir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277203

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/831)-2454/6310 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Son iki yıl içerisinde 2908 sayılı Dernekler Kanununun ilgili maddesi çerçevesinde ülke genelinde; (95 869) derneğin denetlendiği, denetim neticesinde (4 247) dernek hakkında adlî işlemin, (530) dernek hakkında da idarî işlemin yapıldığı,

Bununla birlikte, Bakanlığıma bağlı Dernekler Özel Denetleme Grubunca; 1998 yılı içerisinde ülke genelinde, (17) ilde genel ve (3) ilde özel denetimler olmak üzere toplam (304) derneğin denetlendiği, ve bu derneklerden (138)’i hakkında adlî işlem yapılmasının istendiği, 1999 yılı içerisinde (1 Ocak-25 Kasım) ülke genelinde (19) ilde genel (8) ilde özel denetimler olmak üzere toplam (289) derneğin denetlendiği ve bu derneklerden (110)’u hakkında adlî işlem yapılmasının istendiği, adlî işlem sonuçlarının ise sözkonusu Gruba ulaşmadığı, 1+

Ayrıca, 1999 yılı içerisinde Bursa’da kurulu bulunan derneklerden % 60 ının (2 635 dernekten 1 482’si) denetlendiği anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

4. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, 2908 sayılı kanun uyarınca kapatılan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/832)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum.

1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

2908 Sayılı Dernekler Kanununun “Tüzel kişiliğin sona ermesi” hükümlerinin uygulanması ile ilgili olarak

1. Suç kaynağı haline gelen derneklerin kapatılmasını düzenleyen 53 üncü madde gereğince son üç yıl içinde mahkemece temelli kapatılan dernek sayısı kaçtır?

2. Derneklerin Valiliklerce faaliyetten alıkonulmasını düzenleyen 54 üncü madde gereğince son üç yıl içinde kaç dernek kapatılmıştır? Faaliyetten alıkonulma daha ziyade hangi sebeplere dayandırılmıştır?

3. Feshedilen veya kendiliğinden dağıtılmış sayılan veya mahkemece kapatılan derneklerden hazineye intikal eden para, mal ve hakların boyutu ne kadardır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277199

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/832)-2455/6311 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. 2908 sayılı Dernekler Kanununun 53 üncü maddesine göre son üç yıl içinde mahkemece temelli olarak 3 derneğin kapatıldığı,

2. 2908 sayılı Dernekler Kanununun faaliyetten alıkonulma hususunu düzenleyen 54 üncü maddesinde, “Bir derneğin veya şubesinin faaliyetleri bakımından Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün, millî güvenliğin, kamu düzeninin, genel ahlâkın, suç işlemesini veya suçun devamını önlemenin yahut yakalamanın gerektirdiği ve gecikmesinde sakınca bulunan hallerde o derneğin merkezinin veya şubesinin bulunduğu ilin valiliği, gerekçeli bir kararla derneği veya şubeyi faaliyetten alıkoyabilir. Valilik men kararını yirmidört saat içinde Asliye Hukuk Mahkemesinin onayına sunar. Mahkeme, valiliğin kararının onama veya kaldırma şeklindeki kararını kırksekiz saat içinde verir. Aksi halde, idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar.

Faaliyetten alıkonulma kararı suç teşkil eden fiiller sebebiyle alınmış ise, ilgili valilikçe düzenlenen dosyanın bir sureti en kısa zamanda Cumhuriyet Savcılığına verilir.

Faaliyetten alıkonulan dernek şubesinin bulunduğu yerde men kararının geçerlik süresi içinde aynı derneğin başka bir şubesi açılamaz.

Faaliyetten alıkonulan derneklerin maddî ve hukukî varlıkların korunması için mahallî Sulh Mahkemesince kayyum tayin edilir.” hükmüne istinaden derneklerin kapatılmadığı, geçici bir tedbir olarak mülkî amirliklerce faaliyetten alıkonulduğu, alıkonulma kararının yerinde olup olmadığı hususunun mahkemenin takdirine bırakıldığı,

3. Mahkeme kararı ile kapatılan veya feshedilen, kendiliğinden dağılmış sayılan derneklerin Hazineye intikal eden mal varlıkları ile ilgili incelemenin Maliye Bakanlığınca başlatıldığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleriBakanı

5. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın,Bursa’da kapatılan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/833)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Bursa’da kapatılan derneklerle ilgili olarak :

Son bir yılda Bursa’da temelli veya geçici olarak kapatılan Dernek sayısı kaçtır. Temelli kapatılan dernekler hangileridir? Geçici kapatılan derneklerin genellikle kapatılma sebepleri nelerdir?

“Üye olmayan giremez” hükmüne muhalefet ettikleri için hangi dernekler hakkında işlem yapılmıştır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277201

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/833)-2456/6312 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Bursa İlinde; 2908 sayılı Dernekler Kanununun 53 üncü maddesine göre temelli olarak kapatılan derneğin bulunmadığı, ancak Bakanlığıma bağlı yetkili birimlerce yapılan denetimler sonucunda; parasal konularda görülen usulsüzlüklerinden dolayı Valilik Makamının istemi ve Sulh Hukuk Mahkemesinin 10.11.1999 tarihli onayı ile bir derneğin faaliyetinin aynı kanunun 54 üncü maddesine istinaden geçici olarak durdurulduğu ve 12.11.1999 tarihinde Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulduğu,

2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 8/E ve Bakanlığımın ilgili birimleri tarafından İl valiliklerine gönderilen 9.2.1998 tarih ve 037 sayılı genelgede “dernek lokallerinden sadece dernek üyesi olan şahıslar yararlanabilirler” hükmüne rağmen, derneğe üye olmayan şahısları lokallerinde bulunduran; İvazpaşa Spor Kulübü Derneği Lokali, Narmanlılar Kültür ve Yardımlaşma Derneği Lokali, Karadenizliler Kültür ve Yardımlaşma Derneği Lokali, İmam Hatip Lisesi Mezunları ve Mensupları Derneği Lokali, Rizeliler Kültür ve Dayanışma Derneği Lokali, Bilecikliler Kültür ve Dayanışma Derneği Lokali, Mozaik Anadolu Kültürleri Derneği Lokali, Yeni Karaman Spor Kulübü Derneği Lokali, Balkan Göçmenleri Kültür ve Dayanışma Derneği Lokali, Büyük Orhan Kültür ve Yardımlaşma Derneği Lokali, Çırpan Mahallesi Çevre Koruma Geliştirme Güzelleştirme ve Yardımlaşma Derneği Lokali, Bursa Atlı Spor Kulübü Derneği Lokali, Türkiye Beden Eğitimi Öğretmenleri ve Spor Kulübü Derneği-Bursa Şubesi Lokali, Kemerçeşme Güvercinciler Derneği Lokali, Bursa Satranç Derneği Lokali, Çağdaş Hukukçular Derneği-Bursa Şubesi Lokali ve Yavuzselim Spor Kulübü Derneği Lokali mülki amirin onayları ile faaliyetlerinin çeşitli tarihlerde geçici olarak durdurulduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

6. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, kamu yararına çalışan derneklere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Sadettin Tantan’ın cevabı (7/834)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İçişleri Bakanı Sayın Sadettin Tantan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak üzere aşağıdaki sorularımı arz ediyorum. 1.11.1999

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Kamu yararına çalışan derneklerle ilgili olarak :

1. Kamu yararına çalışan dernek sayılmak için başvuran dernek sayısı, son beş yılda kaça ulaşmıştır? Kaç derneğin talebi yerine getirilmiştir?

2. Kamuya yararlı dernek kararı kaldırılan dernek var mıdır?

3. Anadolu Spor Gazetecileri Derneği (AGSD)’nin kamu yararına dernek sayılma talebinin reddi hangi sebebe dayalıdır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 9.12.1999

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/277200

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 16.11.1999 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-2702-(7/834)-2457/6313 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

1. Son beş yıl içinde 2908 sayılı Dernekler Kanununun 58 ve 59 uncu maddeleri gereğince kamu yararına çalışan derneklerden sayılma talebinde bulunan 25 derneğe Bakanlar Kurulu Kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsü verildiği,

2. Kamuya yararlı dernek kararı kaldırılan derneğin bulunmadığı,

3. Anadolu Spor Gazetecileri Derneği (AGSD)’nin kamu yararına dernek sayılma talebi hususunda 2908 sayılı Dernekler Kanununun 59 uncu maddeleri gereğince ilgili Bakanlık olarak görüşü alınan Maliye Bakanlığı “Sözkonusu derneğin, tüzüğünde belirtilen amacı ve bu amacı gerçekleştirmek için giriştiği faaliyetlerin ülke çapında yararlı sonuçlar verecek düzeyde olmadığı ve devletin kamu hizmeti yükünü azaltıcı nitelik ve ölçüde bulunmadığı” şeklinde olumsuz görüş bildirdiği,

Ayrıca Bakanlığıma bağlı hukukî danışma organınca da, dernek tüzüğünün incelenmesi neticesinde, faaliyetlerinin üyelerine yönelik olduğu, ülke çapında yararlı sonuçlar verecek nitelik ve ölçüde olmamasından dolayı kamu yararı statüsü verilmesinin uygun olmadığı görüşünün benimsenmesi üzerine, Bakanlığımın yetkili birimlerince; Başbakanlığın 19.2.1986 gün ve K.K.Gn. Md. 18/156-304-06619 ve 15.2.1999 gün ve B.02.0.KKG/156-636/827 sayılı yazılarına istinaden (Bakanlığım ve Maliye Bakanlığının görüşlerinin olumsuz olması nedeniyle) sözkonusu derneğin talebinin Bakanlar Kurulu Kararına esasa olmak üzere Başbakanlığa sunulmadığı anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Sadettin Tantan

İçişleri Bakanı

 

 

BİRLEŞİM 32’NİN SONU

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.