Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 65 YASAMA YILI : 4

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

20 nci Birleşim

18 . 11 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın, bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın İtalya’da yakalanması ve Türkiye’ye iadesi için yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması ve DYP Çorum Milletvekili Bekir Aksoy, DSP İstanbul Milletvekili Mehmet Tahir Köse, FP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ve CHP İstanbul Milletvekili Altan Öymen’in grupları; Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın şahsı adına konuşmaları

2. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, tarımda girdi maliyetleri ve çiftçi sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

3. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, pancar çiftçisinin söküm avanslarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

4. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın; Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, tarımda girdi maliyetleri ve çiftçi sorunlarına ve Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, pancar çiftçisinin söküm avanslarına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – İtalya’nın teröre kanat gerdiğine, 30 bine yakın insanın öldürülmesinden sorumlu bir hareketin başını himaye etmesinin TBMM ve temsil ettiği Büyük Türk Milletinde yarattığı üzüntü ve nefrete ilişkin TBMM bildirisi

III. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 743)

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

V. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bazı firmaların Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerinden aldıkları işlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6091)

2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6150)

3. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Serbest Bölgelerde uygulanan vergi muafiyetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/6168)

4. – Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın;

– Orman kesim sahalarında pazarlık usulü yaptırılan işlere,

İstanbul Milletvekili Bülent Akaracalı’nın;

– Acarlar Holding tarafından otopark yapıldığı iddia edilen orman alanına,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/6222, 6236)

5. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/6251)

6. – Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Kahramanmaraş Ekinözü İlçesi Kandil Köyü Güllük Mahallesinin su deposu ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/6290)

7. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde boşaltılan köy ve mezra bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6327)

8. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/6369)

9. – Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/6372)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

 

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

Erzincan Milletvekili Naci Terzi, üniversite açılmasını bekleyen iller,

Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın, küreselleşme,

Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş, ilaçta patente geçiş,

Konusunda gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Türkmenistan ve Kırgızistan Cumhuriyetine gidecek olan:

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın,

Kültür Bakanı İstemihan Talay’a, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın,

Devlet Bakanı Ahat Andican’a, Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın,

Bulgaristan’a gidecek olan Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’e, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan:

Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun,

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin,

Almanya’ya gidecek olan Devlet Bakanı Cavit Kavak’a, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un,

İtalya’ya gidecek olan :

Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin’e, Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu’nun,

Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın,

Amerika Birleşik Devletleri ve Kanada’ya gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Batallı’ya, Devlet Bakanı Yıldırım Aktuna’nın,

Avusturya’ya gidecek olan:

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’a, Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay’ın,

Ulaştırma Bakanı Arif Ahmet Denizolgun’a, Adalet Bakanı Hasan Denizkurdu’nun,

Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,

Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’e, Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin,

Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’e, Devlet Bakanı Hasan Hüsamettin Özkan’ın,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna,

Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’e, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Hikmet Çetin’in vekâlet edeceğine,

İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekili ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür, Sanat ve Yayın Kurulu Başkanı Hasan Korkmazcan Başkanlığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Kültür ve Sanat Yayın Kurulu üyelerinden oluşan bir Parlamento heyetinin, Türkmenistan ve Özbekistan’a yapacağı resmî ziyarete katılacak olan milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Manisa Milletvekili Rıza Akçalı ve 57 arkadaşının, Soma Elektrik Anonim Şirketi (SEAŞ) bünyesinde haksız ve partizanca atamalar yaptığı ve türbin motorundaki arızayı tamir ettirmeyerek devleti zarara uğrattığı ve bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer (9/44),

Afyon Milletvekili İsmet Attila ve 56 arkadaşının, kargo helikopter ihalesinde, rekabet ortamı sağlanmadan Skorsky Firmasından kanunlara aykırı şekilde helikopter alımına yol açarak devletin zarara uğratılmasına sebep olmak suretiyle görevini kötüye kullandığı, bu eyleminin, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz (9/45),

Manisa Milletvekili Tevfik Diker ve 60 arkadaşının, Türk Dış Ticaret Bankası Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili kanuna aykırı işlemleri ve İstanbul Bankası ile ilgili iddiaları örtbas ettiği, Halk Bankasından usulsüz kredi verdiği ve batık bazı bankaların mevduat munzam karşılığı yükümlülüklerinin azaltılmasına onay vererek devleti zarara uğrattığı ve bu suretle görevini kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin, Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Devlet eski Bakanı Ufuk Söylemez (9/46),

Haklarında birer Meclis soruşturması;

Erzincan Milletvekili Mustafa Kul ve 26 arkadaşının, Dilek-Güroluk Hidroelektrik Santralı Projesinin çevreye yapacağı etkilerin ve inşaatı üstlenen firma ortaklarının Başbakan ile bir yakınlığı olup olmadığının araştırılması amacıyla bir Meclis araştırması (10/301);

Doğru Yol Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ve İçel Milletvekili Turhan Güven’in, çete ve mafya liderleri ile doğrudan ilişki içinde oldukları ve özelleştirmelerde özellikle Türkbank’ın satışı ihalesinde devletin menfaatını gözetmeyerek görevlerini kötüye kullandıkları (11/19) ve

Fazilet Partisi Grubu adına Grup Başkanvekilleri Erzurum Milletvekili Lütfü Esengün, Kayseri Milletvekili Salih Kapusuz ve Sıvas Milletvekili Abdullatif Şener’in, çete ve mafya liderleri ile doğrudan ilişki içinde oldukları ve görevlerini kötüye kullandıkları, kamu ihaleleri ve özellikle Türkbank’ın satışı ihalesine fesat karıştırdıkları (11/20),

İddialarıyla Devlet Bakanı Güneş Taner ve Başbakan A. Mesut Yılmaz,

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Grup Başkanı ve Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile Grup Başkanvekilleri İçel Milletvekili Oya Araslı, Ankara Milletvekili Önder Sav ve Hatay Milletvekili Nihat Matkap’ın, mafya ve çete liderleri ile yakın ilişki içinde olduğu ve Türkbank’ın satışı ihalesinde bir işadamına fiyat teklifi ve para ve kredi temini konularında yardımcı olmak suretiyle ihaleyi yönlendirdiği iddiasıyla Başbakan A. Mesut Yılmaz (11/21),

Haklarında ise gensoru;

Açılmasına ilişkin önergeleri okundu. Meclis soruşturması önergelerinin, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere, Danışma Kurulunca tespit edilecek görüşme günlerinin Genel Kurulun onayına sunulacağı; Meclis araştırması önergesinin de gündemdeki yerini alacağı ve öngörüşmesinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Danışma Kurulunun:

14.11.1998 tarihinde dağıtılan ve 16.11.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet Bakanı Güneş Taner haklarındaki (11/19, 11/20, 11/21) esas numaralı gensoru önergelerinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 1 inci sırasında yer almasına ve Anayasanın 99 uncu maddesi gereğince, gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmelerin 19.11.1998 Perşembe günkü birleşimde birlikte yapılmasına, görüşmelerde Hükümet ve siyasî parti grupları adına yapılacak konuşmaların 30’ar dakika olmasına, gensoru önergelerinin gündeme alınması kabul edildiği takdirde, gensorunun gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında yer almasına ve görüşmelerinin Genel Kurulun 23.11.1998 Pazartesi günü saat 15.00’te yapacağı toplantıda yapılmasına;

3.11.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 13 üncü Birleşimde okunmuş bulunan, Hükümetin çeteler ve mafyayla mücadelede izlediği politikanın başarıya ulaşmasını engelledikleri iddiasıyla Başbakan A.Mesut Yılmaz ve Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık haklarındaki (9/40) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 2 nci;

10.11.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 16 ncı Birleşimde okunmuş bulunan, devlet ihalelerinde çetelerle işbirliği yaptıkları iddiasıyla Başbakan A.Mesut Yılmaz, Devlet eski Bakanı Eyüp Aşık ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu haklarındaki (9/41) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 3 üncü;

10.11.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 16 ncı Birleşiminde okunmuş bulunan, Özelleştirme Kanununun hükümlerine aykırı davrandıkları iddiası ile Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Ulaştırma eski Bakanı Necdet Menzir haklarındaki (9/42) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 4 üncü;

10.11.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihli 16 ncı Birleşimde okunmuş bulunan, Türk Ticaret Bankasının satışında gerekli tedbiri almadıkları iddiası ile Başbakan A. Mesut Yılmaz ve Devlet Bakanı Güneş Taner haklarındaki (9/43) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmının 5 inci;

Sırasında yer almalarına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerin Genel Kurulun 26.11.1998 Perşembe günkü birleşiminde yapılmasına, 26.11.1998 Perşembe günü özel gündemde yer alacak işlerin görüşmelerinin bitimine kadar çalışma süresinin uzatılmasına;

İlişkin önerileri kabul edildi.

(9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyon Başkanlığına Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın,

(9/19) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu Başkanlığının, Komisyon Kâtip Üyeliğine Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in,

Seçildiklerine ilişkin tezkereleri;

İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, (9/24) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonu üyeliğinden istifa ettiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu’nun, Gündemin “Sözlü Sorular” kısmının 205 inci sırasında yer alan (6/1138) esas numaralı soru önergesini geri aldığına ilişkin önergesi okundu; sözlü sorunun geri verildiği bildirildi.

Bulgaristan Dışişleri Komisyonu Başkanı Assen Agov’un Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetini Bulgaristan’a davetine icabet edilmesine ilişkin TBMM Başkanlığı tezkeresi kabul edildi.

Gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmında bulunan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu raporu (S. Sayısı: 743 ) üzerindeki görüşmeler, Hükümet yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, bir defaya mahsus olmak üzere ertelendi.

(9/40), (9/41), (9/42) ve (9/43) esas numaralı Meclis soruşturması önergeleriyle ilgili söz alma konusunda yapılan kura çekimi sonuçları açıklandı.

Plan ve Bütçe Komisyonunda boş bulunan ve bağımsız milletvekillerine düşen bir üyeliğe, Ankara Milletvekili Mehmet Ekici seçildi.

Grupların mutabakatıyla, 18 Kasım 1998 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 17.14’te son verildi.

Yasin HATİBOĞLU

Başkanvekili

Hüseyin YILDIZ Ali GÜNAYDIN Mardin Konya Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

18 Kasım 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

 

BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah’tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemimizin yoğunluğunu, gündem sıralamasındaki işlerin önemini dikkate alarak ve toplantıya yeter sayının mevcudiyetini de gözle tespit etmiş olduğumdan, çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, Sayın Başbakanın, Hükümeti adına gündemdışı söz talebi vardır; beyan, aynen şöyledir:

“Bölücü örgütün başının yakalanması ve Türkiye’ye iadesi konusunda bilgi sunmak üzere Genel Kurulun bugünkü birleşiminde gündemdışı söz verilmesini arz ve rica ederim.

Mesut Yılmaz

Başbakan”

Şimdi, gündemdışı konuşmasını yapmak üzere Sayın Başbakanı davet edeceğim; ancak, bir ricam var; gruplarımız, bu arada, Sayın Başbakanın konuşması esnasında taleplerini gönderirlerse, gruplara söz vereceğim. Ayrıca, grubu olmayan, temsilcisi bulunan partilerden, yani, grubu olmayan milletvekillerinden de ancak bir kişiye 5 dakikalık söz verme imkânım vardır. Bu hususu heyetinize arz ettikten sonra, Sayın Başbakanı, gündemdışı konuşmasını yapmak üzere kürsüye davet ediyorum.

Buyurun Sayın Başbakan. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

Sayın Başbakan, kusura bakmayın efendim; mikrofon sistemi aktif hale gelemiyor.

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Rize) – Estağfurullah.

BAŞKAN – Sayın Başbakan, teknik elemanların bana verdiği bilgiye göre, mikrofonlarda bir sorun var; 5 dakika istirahat buyurur musunuz, düzeltsinler...

Sayın milletvekilleri, teknik elemanlar teknik bir arızadan söz ediyor; 10 dakika ara vermek zorundayım.

Saat 15.15’te yeniden toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 15.08

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

II. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Başbakan A. Mesut Yılmaz’ın, bölücü terör örgütü PKK’nın başı Abdullah Öcalan’ın İtalya’da yakalanması ve Türkiye’ye iadesi için yapılan çalışmalara ilişkin gündemdışı konuşması ve DYP Çorum Milletvekili Bekir Aksoy, DSP İstanbul Milletvekili Mehmet Tahir Köse, FP Kayseri Milletvekili Abdullah Gül, ANAP İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ve CHP İstanbul Milletvekili Altan Öymen’in grupları; Kayseri Milletvekili Recep Kırış’ın şahsı adına konuşmaları

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Sayın Başbakanın, Hükümet adına gündemdışı söz talebi vardı; şimdi, kendilerini kürsüye davet ediyorum.

Sayın Başbakan, buyurun. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Rize) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; başvurduğu vahşi terör eylemleriyle 1984 yılından bu yana büyük bir bölümünü sivil vatandaşlarımızın oluşturduğu binlerce insanımızın hayatlarını kaybetmelerine yol açan PKK terör örgütüyle mücadelede, son zamanlarda kesin sonuç alıcı bir merhaleye ulaşıldığını memnuniyetle ifade etmek istiyorum.

Devletimizin ve Hükümetimizin izlemekte olduğu kararlı tutum ve politika çerçevesinde, güvenlik güçlerimizin ortaya koyduğu kahramanca mücadele sayesinde, PKK teröristlerinin yurt içinde ve otorite boşluğundan yararlanarak yuvalanmaya çalıştığı Kuzey Irak’ta silahlı eylem yetenekleri önemli ölçüde zafiyete uğratılmıştır.

Onbeş yıldır ülkemize ve insanımıza derin acılar yaşatan ve Güneydoğu Anadolu Bölgemizin kalkındırılması çabalarını hedefleyerek ağır maddî hasara yol açan kanlı terör örgütünün dış desteğinin kesilmesi bakımından da, son dönemde önemli başarılar elde edilmiştir.

PKK’nın terör eylemleri sonucunda, Emniyet Genel Müdürlüğünün, dün akşam itibariyle, dünkü tarih itibariyle bana vermiş olduğu bilgiye göre, toplam 27 630 insanımız hayatını kaybetmiş, güvenlik güçlerimiz ve sivil vatandaşlarımızdan toplam 16 219 kişi de yaralanmıştır. Kanlı terör örgütü PKK’nın, ayırım gözetmeksizin katlettiği vatandaşlarımızdan 4 960’ı güvenlik güçlerimizden, gerisi ise, yaşlı, kadın, çocuk ve hatta bebeklerden oluşmaktadır.

PKK, bir yandan, Kürt kökenli vatandaşlarımıza sahip çıkmaya yeltenirken, öte yandan, Kürt kökenliler de dahil, vatandaşlarımızın canına acımasızca kıymaktadır.

PKK’nın katlettiği masum sivil vatandaşlarımız arasında çok sayıda öğretmenimizin de bulunması, terör örgütünün ve onun elebaşısının, sözde avukatlığına kalkıştığı Güneydoğu Anadolu Bölgemizin insanlarının aydınlanmasına, eğitim ve öğretim imkânlarına kavuşturulmasına ve bilinçlenmesine tahammül gösteremediğinin en kesin kanıtıdır.

PKK terör örgütü, faaliyetleri için ihtiyaç duyduğu insangücü ve malî kaynakları elde etmek amacıyla, uyuşturucu ve silah kaçakçılığı, haraç toplama, insan ticareti, çocuk kaçırma, karapara aklama gibi örgütlü suçlar da işlemektedir.

Eylül 1996’da bazı Avrupa ülkelerinde eşgüdüm içinde gerçekleştirilen Sputnik Operasyonu, PKK’nın örgütlü suçlarla bağlantısını ve karapara aklama faaliyetlerini ortaya çıkarmıştır.

Öte yandan, geçtiğimiz yıl sonunda İtalya’ya yönelik kaçak göç hareketlerinin arkasında, diğer örgütlü suç çeteleriyle birlikte PKK’nın da bulunduğu, terör örgütünün, bu yolla, yasadışı göç olgusunu, kendi asılsız iddialarına dayanak oluşturmak amacıyla istismar ederek ülkemiz üzerinde uluslararası kamuoyu baskısı yaratmayı hedeflediği bilinmektedir.

Terör örgütü PKK, yurt dışındaki faaliyetlerini, cephe organı ERNK, sözde sürgünde Kürt parlamentosu ve çok sayıda büro, merkez ve dernek vasıtasıyla yürütmektedir.

PKK, gerçekleştirdiği terör eylemlerinin yanı sıra, insanlığa karşı en büyük suçlardan birini teşkil eden uyuşturucu kaçakçılığında da önemli rol oynamaktadır. PKK’nın söz konusu faaliyeti, Amerika Birleşik Devletleri Adalet ve Dışişleri Bakanlıklarının 1995 ve 1996 yılında yayımladıkları raporlarla ve burada tek tek saymayı gereksiz addettiğim birçok diğer belgeyle açıkça ortaya konulmuştur. Bu raporlarda, Avrupa uyuşturucu kaçakçılığı kartelinin PKK terör örgütü tarafından kontrol edildiği vurgulanmaktadır. Bu çerçevede, Paris Kriminoloji Enstitüsünce Ekim 1996’da yayımlanan bir raporda, PKK’nın Avrupa’daki uyuşturucu şebekesi ve işleyişi belgelenmiştir.

Ayrıca, Birleşmiş Milletler Uyuşturucu Kontrol Programı çerçevesinde, 29 Haziran-3 Temmuz 1998 tarihlerinde Beyrut’ta toplanan Orta ve Yakındoğu’da Yasadışı Uyuşturucu Ticareti ve Bağlantılı Sorunlar Alt Komisyonunun nihaî raporunda da, PKK, narko-terör örgütlerine örnek olarak gösterilmiş, anılan örgüt ile diğer sınıraşırı suç grupları arasında uyuşturucu ticaretinde açık bağlantılar olduğu belirtilmiştir.

PKK, bu yasadışı faaliyetlerine ilave olarak, ülkemizde, çok sayıda okul, mesken ve kamu binasını tahrip etmiş, orman yangınları çıkarmış, iş makinelerini, altyapı yatırımlarını, petrol tesislerini yakıp yıkarak, Güneydoğu Anadolu Bölgemizin imarına ve sosyoekonomik kalkınmasına yönelik çabalara darbe vurmaya kalkışmış, turizm sektörümüzü baltalamak için, Avrupa genelinde yoğun bir dezenformasyon ve tehdit kampanyası yürütmüş, Avrupa kamuoyunu yanlış bilgilerle yönlendirmeye çalışarak, ülkemizin dünya kamuoyundaki imajını olumsuz gösterme gayreti içerisine girmiştir.

Bilindiği üzere, komşumuz Suriye’nin uzun yıllardır PKK’ya sağlamakta olduğu desteği sona erdirmek için bu ülke nezdinde yaptığımız etkili girişimlerimiz sonucunda, terör örgütünün elebaşısı, bu ülkeden Rusya’ya kaçmak zorunda kalmıştır. Ülkemiz ile Suriye arasında 20 Ekim 1998 günü Adana’da imzalanan belgeyle, bu ülke; yani, Suriye, PKK’nın bir terörist örgüt olduğunu kabul etmiş ve ülkesinde, PKK’nın ve yan kuruluşlarının tüm faaliyetlerini yasaklamıştır. Suriye’de hiçbir PKK mevcudiyeti ve faaliyetinin kalmamasını teminen, imzalanan tutanak çerçevesindeki temas ve girişimlerimiz, belirli bir mekanizma dahilinde yürütülmektedir.

Son gelişmeler üzerine Suriye’de barınamayacağını anlayan terör örgütünün elebaşısı, bu ülkeden Rusya Federasyonuna kaçmıştır. Daha önce kaçma ihtimali de dikkate alınarak, Interpol kırmızı bülteniyle aranan adı geçen teröristin yakalandığında ülkemize iadesi amacıyla tutuklanması talebimiz, ilgili tüm ülkelere zamanında bildirilmiştir.

3 Kasım 1998 tarihinde Rusya Federasyonu Duması tarafından kabul edilen ve terörist elebaşına Rusya’da sığınma hakkı verilmesini isteyen bir çağrıya rağmen, başta Başbakan Primakov olmak üzere, Rus Hükümeti ve ilgili Rus makamları nezdinde Ankara ve Moskova’da yaptığımız üst düzey girişimlerimizle, adı geçene hiçbir şekilde barınma imkânı verilmemesi talebimiz Rus tarafının dikkatine getirilmiştir.

Rusya makamları, son yıllarda iki ülke arasında hızla gelişen ekonomik ve ticarî ilişkiler ile dostluk, iyi komşuluk ve ortak çıkarlar temeline dayalı ikili işbirliğimizin, PKK terör örgütü elebaşısı nedeniyle zedelenmesine fırsat vermeyerek, adı geçenin bu ülkede barındırılamayacağını tarafımıza en üst düzeyde taahhüt etmişler ve bu taahhütlerinin gereğini yerine getirmişlerdir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Rusya’da da barınma imkânı bulamayan PKK terör örgütünün başı, 12 Kasım 1998 günü, sahte bir Türk pasaportuyla İtalya’ya giriş yapmak isterken Roma Havaalanında yakalanarak tutuklanmıştır. Öcalan, adlî makamlarımızın hakkında çıkardıkları tevkif müzekkeresine istinaden, kasten ve taammüden adam öldürmek ve öldürmeye azmettirmek suçlarından Interpol kırmızı bülteniyle aranan azılı bir terörist ve suçludur. Adı geçen, ayrıca, Alman Federal Mahkemesinin 12 Ocak 1990 tarihli kararına istinaden de, Almanya’da, adam öldürtmek ve terörist bir örgütü yönetmek suçlarından aranmaktadır. Vahşi terör eylemlerinin yanı sıra, silah ve uyuşturucu kaçakçılığı, haraç toplama, insan ticareti gibi örgütlü suçlar da işleyen PKK’nın, kanlı bir terör örgütü olduğu, Amerika Birleşik Devletleri dışında, başta Fransa, Almanya ve İngiltere olmak üzere, Avrupa ülkelerince de kabul edilmiştir. Nitekim, Fransa ve Almanya, terör eylemlerinden dolayı, 1993 yılında, PKK ve yan kuruluşlarının faaliyetlerini yasaklamışlardır.

Amerika Birleşik Devletleri, 1996 tarihli Antiterör ve Müessir Ölüm Cezası Yasasıyla, PKK’yı yabancı bir terör örgütü olarak tanımlamış, Amerika Birleşik Devletleri Dışişleri Bakanlığınca yayımlanan yabancı terör örgütleri listesine PKK’yı da dahil etmiştir. Amerika Birleşik Devletleri yönetimi bu doğrultuda hareket ederek, Roma’da tutuklanan PKK elebaşısının Türkiye’ye iadesi çağrısında bulunmuştur. İngiltere de, Öcalan’ın Roma’da tutuklanmasını, uluslararası toplumun terörizme karşı mücadelesinde önemli bir ilerleme olarak memnunlukla karşılamıştır.

Saydığım ülkeler ve hatta, Adana Mutabakat Belgesiyle Suriye tarafından da bir terör örgütü olarak ilan edilen örgütün elebaşısının da terörist olduğu inkâr edilemeyecek bir gerçektir. PKK’nın tüm terör eylemlerinde, emrin verilmesinden yasadışı faaliyetlerin tertiplenmesine kadar örgüt üzerinde tek ve mutlak hâkimiyeti bulunan Öcalan’ın, doğrudan kişisel sorumluluğu bulunmaktadır. Adı geçenin, terörist eylemleri, cinayet ve cinayete azmettirme suçlarından ötürü adalet önünde hesap vermesi ve bu amaçla İtalya’dan Türkiye’ye iade edilmesi için, Ankara’da ve Roma’da her düzeyde girişimlerimiz sürdürülmektedir. Batı Avrupa Birliği toplantıları münasebetiyle İtalya’ya giden Başbakan Yardımcısı ve Savunma Bakanımız Sayın İsmet Sezgin ve Dışişleri Bakanımız Sayın İsmail Cem, İtalyan muhataplarıyla gerçekleştirdikleri temaslarda, bu kişinin bir an önce Türkiye’ye iadesi talebimizi gerekçeleriyle anlatmışlardır.

Bazı çevrelerin savundukları gözlenen, kanlı bir terörist örgütün elebaşısına siyasî sığınma hakkı verilmesi talepleri, ne kamu vicdanı ve adalet duygusuyla ne de İtalya’nın taraf olduğu terörizme karşı mücadele ve uluslararası işbirliği taahhütleriyle bağdaştırılabilir. Bu nedenle, dost ve müttefik İtalya’yı, Türk ve dünya kamuoylarının beklentilerine de uygun olarak, adı geçen caninin bir an önce adalet önüne çıkarılabilmesini teminen, iade talebimizin gereğini yapmaya çağırıyoruz.

Bu çağrıyı yaparken, iki noktayı açıklıkla tebarüz ettirmek istiyorum: Birincisi, Hükümetimizin talebinin, intikam duygularından değil, insanlığa karşı işlenmiş bir suçun cezalandırılarak, adaletin mutlaka tecelli etmesi hususundaki haklı ısrarımızdan kaynaklandığıdır. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

İkincisi, bu konunun, sadece Türkiye ile İtalya arasındaki bir mesele olarak düşünülmemesi gerektiğidir. Burada, uygar dünyanın yıllardır karşı karşıya bulunduğu en tehlikeli meydan okuma olarak nitelendirilen terörizmle mücadele iradesi, İtalya’nın hükmî şahsiyetinde, fevkalade kritik ve gelecek bakımından belirleyici sonuçlar doğuracak tarihî bir sınava girmektedir.

Karar almak durumunda olduğu konunun son derece net durumu karşısında, İtalya Hükümetinin, bu sınavdan, bir caniyi taltif etmeden, terörü özendirmeden, siyasî suçla adi suçu birbirine karıştırmadan, adalet duygusunu rencide etmeden, saygınlığına gölge düşürmeden çıkacağına, son günlerde bazı İtalyan yetkililerinin yaptıkları fevkalade yanlış beyanlara rağmen, hâlâ güvenmek istiyoruz; aksi halde, yaşama hakkından başlayarak, insan hakları, terörizm, terör, terörist, suç, cani gibi sözcük ve kavramların, hiçbir dilin lügatında, artık, yeri ve anlamı kalmayacaktır.

Değerli milletvekilleri, şimdilik bize düşen, dostumuz ve müttefikimiz İtalya’ya, uygar dünya adına girdiği bu tarihî sınavda başarı dilemektir. Eğer, İtalyan Hükümeti, bu sınavdan başarıyla çıkamazsa, sadece kendi geçmişine ağır bir leke düşürmekle kalmayacak, PKK’nın bugüne kadar işlediği bütün cinayetlerin de suç ortağı olacaktır. (Alkışlar)

Müsaadenizle, sadece Hükümetim adına değil, sadece Anavatan Partisi adına da değil, bu Yüce Meclisteki bütün siyasî partiler adına, bütün dünyaya ilan ediyorum ki, bundan sonra gelecek hiçbir Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, İtalya’nın bu yanlışını karşılıksız bırakmayacak ve eli kanlı canilerle masaya oturmayacaktır. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başbakan, süreniz bitmek üzere; ne kadar süre istersiniz?

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hemen tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – 3 dakika?.. 5 dakika?.. (ANAP sıralarından gürültüler)

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Sadece 1 dakika...

BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Müsaade buyurun efendim...

Sayın Başbakan, buyurun efendim.

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu vesileyle, Yüce Meclisin bütün üyelerine, Yüce Mecliste temsil edilen bütün siyasî partilerimize de, Hükümet olarak, bir çağrıda bulunmak istiyorum: Geliniz, Türk Devletinin, bölücü terörle, eşkiyayla giriştiği bu mücadeleyi iç siyasî çekişmemize malzeme yapmayalım. (Alkışlar) Ben, terör örgütünün elebaşısının yakalandığını kamuoyuna teyit etmek amacıyla yaptığım basın toplantısında, Sayın Ecevit’le birlikte, bu meselenin Türkiye’nin millî davası olduğunu, Türkiye’de, hangi hükümet işbaşında olursa olsun, bu mücadelenin devam edeceğini açıkça vurguladım. Maalesef, bazı siyasî parti sözcülerinin bu konuda yaptıkları ilk beyanlarda kullanılmaması gereken ifadeler kullanılmıştır...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Bir dakikanızı efendim... (ANAP sıralarından gürültüler) Veriyorum efendim; izin verin.

REFİK ARAS (İstanbul) – Ayıp be!..

BAŞBAKAN A. MESUT YILMAZ (Devamla) – Hükümetin, bu başarıda hiçbir payı olmadığı söylenmiştir.

Sayın milletvekilleri, Meclisin kürsüsünden, milletin kürsüsünden tekrar ediyorum: Eğer, ortada, bu mücadelede kazanılmış bir başarı varsa, bu başarının tek sahibi, bu başarının tüm şerefi şehitlerimize, gazilerimize aittir. (“Bravo” sesleri, alkışlar) Bize düşen, devletin kurumlarına düşen, görevimizi yapmaktır. Devletin içinde Meclis vardır; devletin içinde hükümet vardır; devletin içinde iktidar vardır, muhalefet vardır. Bizim, Hükümet olarak görevimiz -hükümette kim olursa olsun- hükümetin görevi, devletin tüm gücünü, devletin tüm potansiyelini millî hedef doğrultusunda seferber etmektir; muhalefetin görevi de, bunu denetlemektir. Dolayısıyla, burada, herkes görevini yapmıştır. Önemli olan, önümüzde aşmamız gereken birçok zorluklar vardır; size açıkça ifade ediyorum ki, bu meselede çok da düşmanımız vardır. Bu mücadele, daha devam edecektir. Bu mücadelede, Türk Devletinin gücünü gören, Türk Devletine boyun eğdiremeyeceğini fark eden eşkiya dağılma sürecine girmiştir.

Dün, Bakanlar Kurulumuz, bu süreci hızlandırmak için, bir an önce bir pişmanlık yasa tasarısının hazırlanarak Yüce Meclise sunulmasını kararlaştırmıştır. Bu konuda, bütün siyasî partilerimizden destek bekliyoruz.

Ayrıca, unutulmamalıdır ki, Türk Devleti olarak bizim de atmamız gereken; ama, bugüne kadar bölücü terörle giriştiğimiz mücadele nedeniyle atmakta geciktiğimiz adımlarımız vardır; bu adımların atılabilmesi için de, mutlaka bu mücadelenin sonuçlandırılması lazımdır. Bunun birinci şartı,olmazsa olmaz şartı, Türk Milleti olarak birliğimizin, beraberliğimizin korunmasıdır. Hükümetim, bu konuya azamî dikkati göstermeye devam edecektir. Bu konuda biraz sonra konuşacağını umduğum siyasî parti sözcülerimizin dile getireceği bütün önerileri dikkate alacağız ve hiç şüpheniz olmasın ki, eğer, birliğimizi, beraberliğimizi koruyabilirsek, bu mücadeleyi, küçük parti çıkarları için zedelemezsek, zafer, önünde sonunda Yüce Milletimizin olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başbakan, teşekkür ediyorum.

Efendim, gruplarımız bu konuda beyanda bulunmayacaklar mı? Bir talep gelmedi; ben, kişisel söz talebinde bulunan ve grubu olmayan bir değerli üyeyi çağıracağım; grupları, sonra, tekrar çağırma imkânım olmayacak..

Sayın Güven, zatıâliniz mi efendim? Sayın Güven, Sayın Genel Başkan mı efendim?..

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır efendim. Grubumuz adına konuşacak arkadaşımızla ilgili yazımızı gönderiyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ben, bir hususu, izninizle arz etmek istiyorum.

Bu sistemde bir düzenleme yapıldı. Daha önce, süre bitince mikrofon devredışı kalmıyor idi. Sonraki düzenlemeyle, şimdi, süre bitince mikrofon devredışı kalıyor, hatibin sesi kesiliyor, sözü kesiliyor. Bu olmasın diye, ben, hatibe “ne kadar süreye ihtiyacınız var, o süreyi vereyim” diye soruyorum. Yani, boş yere telaşlanmanın bir anlamı olmadığını ifade etmek istiyorum. Bakın, Sayın Başbakan konuşurken sözü kesildi; sistem kesti.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Bekir Aksoy; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Grupların süreleri 10’ar dakikadır.

DYP GRUBU ADINA BEKİR AKSOY (Çorum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri, şahsım ve Doğru Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başbakanın konuşmalarını izledik ve Sayın Başbakanın konuşmalarında, olayın millî bir mesele olduğunu, içpolitika meselesi yapılmaması gerektiğini dikkatle izledik; bizim de kanaatimiz budur. Ancak, olayın cereyanından bugüne kadar takip ettiğimiz her safhada, olayın, kendileri tarafından, Hükümet tarafından içpolitika malzemesinde kullanıldığını da ibretle izledik. (DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi kronolojik bir sıralama yaparsak, Suriye krizi nasıl başladı ve ne oldu; bunu, kısaca bir anlatalım:

17 Eylülde Kara Kuvvetleri Komutanımız “Suriye sabrımızı taşırmasın artık” diyor ve kriz başlıyor. Kriz yönetiminde kontrollü aşamalar vardır; yani, Kara Kuvvetleri Komutanından sonra, artık, silsilei meratib suretiyle, Hükümet devreye girmeli, Dışişleri Bakanı, Millî Savunma Bakanı, Başbakan olaya vazıyet etmeli ve bazı şeyler söylemeli; oysa, Hükümetten hiçbir ses yok. Arkasından, Millî Güvenlik Kurulu toplanıyor, Millî Güvenlik Kurulunun sonuç bildirisinde, bu konuyla alakalı da bir şey yok ve hemen 1 Ekim tarihine bakıyoruz, 1 Ekim tarihinde, hiçbir Hükümet üyesi, Sayın Başbakan konuşmadan, Sayın Cumhurbaşkanı çıkıyor “Suriye sabrımızı taşırmasın” diyor. Bunun karşılığında Sayın Başbakana soruyorlar, Sayın Başbakanın da, sadece, dediği şey: “Söylenen lafların altına imzamı atarım” Hükümetten yine ses yok.

Arkasından, 7 Ekimde nihayet Bakanlar Kurulu toplanıyor. 7 Ekimde toplanan Bakanlar Kurulundan sonra Sayın Başbakan, Meclise geliyor bilgi veriyor, bilgiden sonra da Meclisin tam desteğini alıyor ve nihayet, bu tam destekle meselenin üzerine ciddiyetle gidilmesi gerekiyor.

Bu sıralamayı niye yaptım: 17 Eylülden 7 Ekime kadar, işin esas sahibi olması gereken, Hükümetten ses yok; çünkü, Hükümetin, bu konuda belirlenmiş tam bir siyasî hedefi yok. Siyasî hedef belirlenmeden de kriz yönetiminde hazırlık olmaz. Doğru bir siyasî hedef olmadığı için de, bunun yerine, Sayın Başbakan ve Hükümet üyeleri tarafından, çeşitli açılış törenlerinde, Suriye’ye karşı “ezeriz, biçeriz; üçüncü bir ülkeye gönder Apo’yu veya bize teslim et” gibi söylemlerle, mesele içpolitika malzemesi haline getiriliyor. Hükümet olarak yaptığınız tek şey, bu millî meseleyi içpolitika meselesi yaparak, Silahlı Kuvvetlerin bu alanda kurduğu kurguyu, siyasî hedefsizlik nedeniyle, sulandırmaktan başka bir şey olmamıştır. (DYP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Hedef olarak, Türk Devletine yakışır hedef, o zaman, elimizde her türlü fırsat varken “eşkiyabaşını getir, Cilvegözü’nde mevcutlu olarak teslim et” demek iken, bunun yerine “ya teslim et ya üçüncü bir ülkeye gönder, sınırdışı et” denilmesi suretiyle, siyasî hedefsizlik ve kısa ve orta vadeli bir planın olmayışı ortaya çıkmıştır. (DYP sıralarından alkışlar) Siz, üçüncü ülkeye gönderilmesinin sonuçlarını dahi değerlendiremediniz; üçüncü ülkeye göndermenin sonuçlarını şimdi yaşıyoruz ve bunları biraz sonra da anlatacağım.

Şimdi, gelelim, üçüncü ülkeye gönderilmesi: Diyordunuz ki: “Eşkiya başını adım adım izliyoruz.” Maşallah, iyi izlediniz!.. Burnumuzun dibinden kalkan uçakla Rusya’ya giden eşkiyabaşının Rusya’da olduğunu başka bir istihbarat örgütünden teyit ettiriyorsunuz. İtalya’ya giden eşkiyabaşının İtalya’ya girişini Alman istihbarat örgütünden öğreniyorsunuz.

Muhterem arkadaşlarım, Suriye-Rusya-İtalya... Bunlar rastgele bir iş değil, uluslararası bir planın gereği; bunun değerlendirmesini dahi yapmaktan geri kaldınız. Eşkiya, İtalya’ya gelince de, daha ne olduğunu anlamadan, içpolitikaya alet etme dürtüsüyle, hemen “Apo’yu İtalya’da tutuklattık” söylemlerine başladınız ve aynen, Sayın Başbakan, basın toplantısındaki ifadesinde “Türkiye’ye iade edilmek üzere, mahkeme tutuklamıştır” diyor. “Yakalattık” dediniz, davetli çıktı; “hapishanede” dediniz, misafirhanede çıktı; “mahkûm” dediniz, misafir çıktı; “kendi inisiyatifimizde yürüyor” dediniz... Bunlar hep içpolitika malzemesi olarak kullanılan şeyler. Kendi inisiyatifinizde yürüyen şeye karşılık, İtalya Cumhurbaşkanı, eşkiyabaşına siyasî mülteci hakkı tanınması hususunda, bakın ne diyor: “Bu, bütün halklara layık oldukları hakların verilmesi için bir fırsattır.” İtalyan Başbakanı, siyasî sığınma hakkında, büyük bir Avrupa geleneği olduğunu belirterek, bakın ne diyor: “Bizim tavrımız, yasalarımıza, tarihimize ve bizim değerlerimize saygı bazında alınmış bir karardır.” Yani “biz bunu siyasî mülteci statüsüne sokacağız” diyor.

Öte taraftan, Avrupa’da bu konuya ilgi duyan ve “inisiyatifimizde devam ediyor” şeklinde söylediğiniz konularda, Almanlar, Alman Dışişleri Bakanı “eşkiyabaşının yakalanmasının Kürt sorununu çözmek için önemli bir fırsat olduğunu” söylüyor; yani, orada siyasî mülteci olarak kalırsa önemli bir fırsatmış, bunu çözeceklermiş. Yine Alman Dışişleri Bakanı devam ediyor ve “çözüme, azınlık ve insan haklarına saygı gösterilmesiyle ulaşılacak” diyor.

Bütün bunlar “bizim inisiyatifimizde” diyerek, içpolitika malzemesi yaptığınız şeylerin neticeleri. Bütün bunlar, siyasî hedefsizliğin neticeleri. Eğer, Türkiye Devleti, ilk başta “Apo’yu getir, eşkiyabaşını getir, Cilvegözü’nde teslim et” siyasî hedefini ortaya koysaydı, “sınırdışı etme” deseydi... Üçüncü bir ülkeye göndermenin sonuçlarını değerlendiremediniz, değerlendiremediğiniz için de bütün bunlar Türkiye’nin hiç istemediği bir noktaya gelmiştir sayenizde.

Muhterem arkadaşlarım, olay uluslararası siyasî platforma çekilmiştir, bu süreç başlamıştır ve Türkiye olarak, hiç istemediğimiz bir noktaya gelmiştir. Biz de “İtalya, derhal teslim et” söylemlerine başlamışız.

Şimdi, soruyorum: Elimizde her türlü imkân varken Suriye’ye iade ettiremediğimiz süfli adamı, Rusya’ya mı, İtalya’ya mı iade ettireceğiz? Şimdi, Türkiye’de, hemen bunun arkasından “efendim, bu iade işlemindeki engelleri kaldırmak için idam cezasını kaldıralım” şeklinde Hükümetin bir çıkışı oldu.

Muhterem arkadaşlarım, bir eşkiyabaşı için özel kanun çıkarılmaz. Şimdi, siz, İtalya’dan “eğer idamı kaldırırsanız bu eşkiyabaşını teslim edeceğiz” diye bir taahhüt mü aldınız; böyle bir taahhüt yok. O zaman sizin kendi kendinize çalıp söylemenizin de manası yok. Eşkiyabaşı için, Türkiye Büyük Millet Meclisinden idamın kaldırılmasıyla alakalı bir kanun çıkacağını zannetmiyorum; 5 bin şehit bizden hesap sorar, 65 milyon hesap sorar bizden. (DYP ve FP sıralarından alkışlar)

Muhterem arkadaşlarım, olay millî bir mesele olarak tarafımızdan ortaya konmuştur. Hükümet, bugüne kadar, bu konuda ortaya ciddî bir siyasî hedef koymamıştır; bundan sonra koyacağı bir siyasî hedefte, bunun iadesi için yapacağı ciddî her adımda Doğru Yol Partisi olarak sonuna kadar arkasındayız. (DYP sıralarından alkışlar) Çünkü, bu mesele, gerçekten millî meseledir, bizim meselemizdir. Türkiye Devleti bu işi çözmek mecburiyetindedir ve inşallah çözecektir.

Muhterem arkadaşlarım, şimdi, Avrupa’ya sesleniyorum: Bu eşkiyabaşı 25 bini aşkın günahsız insanın kanına girmiştir, bu katildir.

BAŞKAN - Sayın Aksoy, süreniz bitmeden... Ben size kaç dakika süre vereyim?

BEKİR AKSOY (Devamla) - 3 dakika yeter efendim.

BAŞKAN - Peki efendim, size 3 dakika süre veriyorum.

BEKİR AKSOY (Devamla) - Arkasında, 25 bin günahsız insan bırakmıştır. Çocukları öldürmüştür, kadınları öldürmüştür, köyleri basmıştır. Eğer, bu eşkiyayı, bu katili siyasî bir mülteci olarak kabul ederse, Avrupa’nın kendi kendine koyduğu ve başkalarını yargıladığı o insan haklarının ne olduğunu, daha iyi anlayacağız. 25 bin insanın katilinin, insan hakları çerçevesinde değerlendirilmesi, uluslararası anlaşmalar çerçevesinde değerlendirilmesi ve Avrupa’nın o övündükleri değerleri çerçevesinde değerlendirilip, bu eşkiyabaşını, bizim istediğimiz doğrultuda, Türkiye’ye iade etmelerinin gerektiğine inanıyoruz; eğer, iade etmezlerse, onların övündükleri değerlerin tarafımızdan tekrar değerlendirileceğini de burada beyan ediyoruz.

Muhterem arkadaşlarım, bu mücadele, uzun süreli bir mücadele. Hükümet, içpolitika meselesi yaparken hep “onbeş yıldır neler yaptınız” diyor. 1984’ten 1991’e kadar “üçbuçuk eşkiya” diye getirdiniz getirdiniz, 1991’de koca bir eşkiyayı, koca bir terörü, yeni hükümetin kucağına koydunuz. Ancak, 1993’ten sonradır ki, terörün en önemli iç tehdit olarak değerlendirilmesi, arkasından alan hâkimiyeti konseptinin kurulması, arkasından bölücü eşkiyanın üç unsuru olan yardım ve yataklık edenler, arkasından dağ kadrosu, arkasından siyasî kanadıyla mücadele... 1993’te o zamanın İktidarının, o zamanın Hükümetinin, Ordunun, Silahlı Kuvvetlerin arkasına koyduğu ciddî anlamdaki siyasî irade ve -o günkü imkânsızlıklara rağmen- o Hükümetin, Silahlı Kuvvetlerin arkasına koyduğu malî imkânlarla, Ordumuzun, güvenlik güçlerimizin modernize edilmesi neticesinde bugünlere gelinmiştir. Hep “milat milat” diyorsunuz, işte, törürün dönüş miladı da o zaman başlamıştır ve bugünlere gelinmiştir. (DYP sıralarından alkışlar) Eğer, bu olayda, 17 Eylülden bu tarafa, ciddî bir siyasî hedef ortaya konulsaydı, netice böyle olmazdı. Şimdi, Türkiye’nin işi zordur; uluslararası platforma çekilmiş bir olayda, Türkiye’nin, muhalifiyle, muvafıkıyla yapacağı çok şeyler vardır; inşallah, bunların hepsini, yeni kurulacak iktidarlar yapacaktır.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aksoy, teşekkür ediyorum efendim.

Görüşlerini ifade etmek üzere, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Mehmet Tahir Köse; buyurun. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA MEHMET TAHİR KÖSE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şahsım ve Demokratik Sol Parti adına Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Ulusumuz için çok hassas olan bir konuda, Hükümetimizin verdiği bilgi için teşekkür ediyorum.

Hükümetimizin kararlı tutumu neticesinde, Türkiye, Abdullah Öcalan’ı Suriye’deki ininden çıkarmıştır. Suriye’den gittiği Rusya’da, yine Hükümetin kararlı tutumu neticesinde, barındırılmayınca İtalya’ya gitmiş ve orada tutuklanmıştır. Her iki ülkenin de -Rusya ve Suriye’nin- sağduyulu davranmasına, şüphesiz, Türkiye’nin kararlı tutumu neden olmuştur. Öyle görülüyor ki, silahlı mücadelede yenilgiye uğrayan PKK terörü, bu kez siyasî mücadeleyi denemeye kalkışacaktır; ama, inanıyorum ki, başlatmaya niyetlendiği siyasî mücadelede, Türkiye’nin siyasî kararlılığı var oldukça, PKK yine büyük bir yenilgiye uğrayacaktır.

Abdullah Öcalan, Türkiye’yi bir kardeş kavgasına sürüklemeyi hedefleyen bir terör örgütünün elebaşıdır; böyle bir insanın siyasî kimliği olamaz. Asırlar boyu birlikte yaşayan, aynı vatanı, aynı inancı, aynı tarihi paylaşan, evlenmeler yoluyla kaynaşan halkımızı birbirine düşürmeye, ne Abdullah Öcalan’ın ne de bir başkasının gücü yetmeyecektir.

Türkiye’nin etnik yapısına bakmadan şunu tüm dünyaya duyurmak isterim ki, Türkiye’nin her köşesi, Türkiye’de yaşayan her insanın vatanıdır. Türk Parlamentosunda, siyaset dünyasında, iş dünyasında, sanat dünyasında, her yurttaşımız, hiçbir ayırım olmadan devletten himaye görmektedir ve devlet her vatandaşına şefkatle yaklaşmaktadır; Türkiye’de yaşayan Kürt kökenli vatandaşlarımızın büyük bir çoğunluğu da bunun bilincindedir.

İtalya, PKK’yı, eli kanlı, sivilleri bebek çocuk demeden öldüren, insanlığa karşı suç işlemiş bir terör örgütü olarak görmek yerine, siyasî bir örgüt olarak görür ve kararını buna göre verirse, altına imza koyduğu uluslararası anlaşmalarla çelişkiye düşen bir durum içerisine girmiş olacaktır. 1957’de imzalanan ve Türkiye’nin 1959’da yürürlüğe soktuğu Suçluların İadesine Dair Avrupa Sözleşmesi, 1968’de yürürlüğe giren Ceza İşlerinde Karşılıklı Adlî Yardımlaşma Sözleşmesi ve 1980’de yürürlüğe giren Terörün Önlenmesine Dair Avrupa Sözleşmesi, İtalya tarafından da imzalanan sözleşmelerdir. İtalya’nın alacağı yanlış bir karar, bu sözleşmelerin hükümlerinin açıkça ihlali olacaktır.

Ayrıca, İtalya’nın şunu da bilmesi gerekir: İnterpolün kırmızı bültenle aradığı bir suçluyu, suç işlediği ülkeye iade etmemesi durumunda, üyesi olduğu İnterpol teşkilatıyla ilişkisini de gözden geçirmesi gerekir; o teşkilatla bir bağlantısının olmasının da bir anlamı yoktur. Yetkililerimiz, böyle bir durumda, İnterpol teşkilatının ne gibi yaptırımları olacağı konusunu herhalde araştıracaklardır.

İtalya’nın, bir NATO ülkesi olması nedeniyle de, NATO anlaşmalarına ters bir davranış içerisine girmemesi gerekir.

Burada, şunu da anımsatmak istiyorum: Siyasî partilerimiz, bu konuda birlik ve beraberlik içerisinde ifadede bulunacaklardır. Bu konuda, en ufak bir endişem yoktur; ama, buradaki konuşmalarda bugüne kadar şunu yaptın, bunu yaptın demektense, bundan sonra Hükümetimize yol gösteren bir tavır içerisinde olurlarsa, sanıyorum, çok daha etkili olacaktır konuşmaları.

Ben, burada, aynı ittifak içerisinde bulunduğumuz için, NATO bağlamında ne yapabileceğimizi de ifade etmek istiyorum; biraz evvelki önerim doğrultusunda. Kuzey Atlantik Konseyinin 7 - 8 Kasım 1991’de Roma’da yapılan toplantısında, devlet ve hükümet başkanlarının kabul ettiği ittifakın yeni stratejik kavramının güvenliğe yönelik tehdit ve riskler bölümünde çeşitli risklerin farklı biçimlerde görülebileceği ifade edilmiş ve 13 üncü maddede terörle ilgili aynen şöyle söylenilmiştir:

“Madde 13.- Hangi yönden gelirse gelsin, müttefiklerin topraklarına yönelik herhangi bir saldırı Washington Antlaşmasının 5 ve 6 ncı maddelerine göre ele alınacaktır; ancak, ittifakın güvenliği, aynı zamanda global bir anlamda değerlendirilmelidir. İttifakın güvenliği, kitle imha silahlarının yayılması ve yaşamsal kaynakların akışının önlenmesi ve terör ve sabotaj eylemleri de dahil diğer bir çok risklerden de etkilenebilir. -Yani, bu maddede, terör, NATO’nun karşılaşacağı bir risk olarak gösteriliyor- Washington Antlaşmasının 4 üncü maddesine göre müttefiklerarası danışma gerektiğinde, bu tür risklere tepki gösterme gibi çabaların koordinasyonu için ittifak dahilinde düzenlemeler mevcuttur.”

Yani, burada, Hükümetimiz, NATO imkânlarını ve müttefiklerimizi bu konunun çözülmesi hususunda zorlayabilir. Bugün, bu bağlamda, Kuzey Atlantik Asamblesi Başkanvekili sıfatımla, Asamblede üye 18 İtalyan parlamentere, yükümlülüklerini anlatan ve desteklerini talep eden bir metni gönderdiğimi de ifade etmek istiyorum.

Bazı Batılı ülkelerin Sevr’i yeniden canlandırmaya yönelik gayretlerini, bu büyük ulus, boşa çıkaracaktır. Ülke, bölünmez bir bütün, güçlü devlet olarak yaşamaya devam edecektir. Hiçbir kimse ve hiçbir devlet, ülkemizin birlik ve beraberliğini bozamayacaktır.

Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köse, teşekkür ediyorum efendim.

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Abdullah Gül; buyurun. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bölücü terör örgütünün başı Abdullah Öcalan’ın Roma’da ortaya çıkmasıyla ilgili Türkiye Büyük Milet Meclisine bilgi veren Sayın Başbakanın bu hareketini, tabiî, takdirle karşılıyoruz. Bu konuda, Fazilet Partisinin görüşlerini açıklamak için huzurlarınızdayım.

30 bini aşkın sivil, asker, küçük büyük, kadın erkek vatandaşımızı katleden, Türkiye’nin ve halkımızın kalkınmasına harcanması gereken kaynaklarımızı tüketen PKK terör örgütünün öncülüğündeki bölücülüğün, son olaylardan sonra yeni bir safhaya girdiğini üzülerek görüyoruz.

Sürekli ve her fırsatta ifade ettiğimiz gerçek şuydu: PKK terör örgütü öncülüğündeki bölücülük, lojistik desteğini çevremizdeki ülkelerden, siyasî ve politik desteği ise, maalesef -Avrupa olmak üzere- Batı ülkelerinden temin etmekteydi.

Terör kamplarının, başta Kuzey Irak’taki boşluktan istifade edilerek, güney komşularımızda kurulduğunu hep beraber biliyoruz. Avrupa ise, yıllardan beri, birçok teröriste sığınma hakkı verdiği gibi, Türkiye aleyhindeki PKK propagandasının da cirit atmasına âdeta sahne olmuştur. PKK’nın çoluk çocuğa uyguladığı acımasız katliamların resimleri, âdeta Türk askeri tarafından bu katliamlar yapılmış gibi, Batı dünyasında uzun süre propaganda malzemesi edilmiştir.

Türkiye açısından en tehlikeli gelişme ise, Avrupa siyasetinin ve Avrupa ülkelerinin parlamentolarının, bu konuda Türkiye aleyhtarı eğilimler içerisinde olmasıdır. Başta Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesi olmak üzere Avrupa’daki birçok parlamenterler meclislerinden çıkan kararlar, maalesef, PKK terör örgütüne cesaret verici nitelikte olmuştur. Özellikle son yıllarda Avrupa’da iktidara gelen sosyalist partilerin eğilimlerine baktığımızda görmekteyiz ki, Türkiye’deki bölücülüğün Avrupa’daki desteği artma eğilimi içerisindedir. Müttefikimiz olan ülkelerdeki iktidarlara baktığımızda, bunu açıkça görmekteyiz.

Değerli arkadaşlar, bütün Türkiye olarak bugün çok dikkat etmemiz gereken konu, PKK terör örgütünün Avrupa’da siyasallaşma safhasına girme gayretleridir. Lozan Antlaşmasında Türkiye’deki azınlıkların kimler olduğu ve bu azınlıkların statüleri açıkça belirtilmiştir. Avrupa’nın bugünkü mantalitesi, anlayışı, Türkiye’deki azınlık tarifini yeniden tanımlama eğilimi içerisindedir. Avrupa siyasetinin ve diplomasisinin güneydoğu meselemizi bir azınlık statüsüne oturtma gayreti, Sevr anlayışından kaynaklanmaktadır. Bu açıdan, bütün Türkiye olarak, görüş ve parti farklılıklarımız ne olursa olsun, millî birlik ve beraberlik içerisinde, özellikle bu konuda teyakkuz halinde olmamız gerekmektedir.

Burada dikkat etmemiz gereken, eli kanlı bir terör örgütünün propagandasına da alet olmamaktır. Bazen istemeden, bilmeden, acemilikle ve acelecilikle başka tarafın, düşmanlarınızın propagandasına alet olursunuz. Türkiye’de bu açıdan en çok dikkat etmemiz gereken konu, herhalde budur bugünlerde. Şüphesiz ki, başta Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri olmak üzere, Türk Silahlı Kuvvetleri, özel timler, polis teşkilatımızın büyük fedakârlıklarla ve kararlılıkla sürdürdüğü bu mücadele neticesinde bugün PKK eğer darmadağınık hale geldiyse, yapılacak yanlışlarla bunun tekrar toparlanmasına kesinlikle fırsat vermemek gerekir. Perişan hale gelmiş terör örgütünün liderinin, onun başının siyasî bir lider haline gelmesine de kesinlikle fırsat vermemek gerekir.

Değerli arkadaşlar, terör örgütünün başının, ne pahasına olursa olsun, Avrupa’ya geçişini önlememiz gerekirdi. Bu, hepinizin de, muhakkak ki katılacağınız en önemli konudur; çünkü, Avrupa’nın bu propagandalara nasıl yataklık ettiğini hep beraber biliyoruz, medya desteğinin ne olduğunu biliyoruz, devlet televizyonlarının bile bugün farklı sesler çıkardığını hep beraber görmekteyiz. Bu açıdan, ne pahasına olursa olsun, bu kişinin Avrupa’ya geçişini önlememiz gerekirdi; fakat, maalesef, bu gerçekleşmedi. İşte, bugün, Roma’da ortaya çıkan gerçekler de bunu göstermektedir. Ayrıca, İtalya’nın Dışişleri Bakanının daha önce çeşitli vesilelerle Sevr’i referans vermesi, sözde sürgünde bir parlamentonun ortaya çıkması ve burada bazı lider takımının toparlanması da bunu göstermektedir. Bu açıdan, bizim, şimdi, çok daha dikkatli olup yapmamız gereken şey, bu propaganda gücünü kırmak ve diplomasi gücünü olmalıdır. Bunun için, birlik ve beraberliğimiz -demin de söylediğim gibi- her şeyin üzerindedir.

Ortaya çıkan acı gerçek şudur ki, müttefikimiz dediğimiz birçok ülke, aynı paktlarda olduğumuz birçok ülke, askerî anlaşmalar yaptığımız, ekonomik anlaşmalar yaptığımız, siyasî anlaşmalar yaptığımız birçok Avrupa ülkesi, bugün, maalesef, Türkiye’yi destekler değil, Türkiye’deki bir terör örgütünü, dolaylı olarak da olsa, destekler mahiyette görünüm arz etmektedir. Bu açıdan, dostun, sadece kendi halkımız olduğunu bilmeliyiz ve beraberliğimizi pekiştirmek için, birliğimizi kuvvetlendirmek için ne gerekiyorsa onu yapmamızın günü gelmiştir. Her türlü siyasî mülahazalanın üstünde, PKK ile mücadelede, terör örgütünü tamamen bitirmek için ne gerekirse gereksin, iktidarda hangi parti olursa olsun, hangi hükümet iktidarda olursa olsun, biz, Fazilet Partisi olarak her türlü desteği muhakkak ki vereceğiz, diğer partiler de muhakkak ki her türlü desteği verecektir. Bunun içpolitikayla alakası kesinlikle söz konusu olamaz; çünkü, PKK ile mücadelede çok hükümetler gelmiştir, çok görevliler gelip geçmiştir. Türkiye’nin meselesi, halkın meselesi, milletin meselesi olan bu konu, kesinlikle siyasetin üstündedir ve bizim ülkemizin, devletimizin, milletimizin bir meselesidir. O açıdan, şehitlerin de kemiklerini sızlatmamak için, bu konuya özellikle dikkat etmemiz gerekmektedir.

Değerli arkadaşlar, ben inanıyorum ki veyahut da arzu ediyorum ki, müttefikimiz olan ülkeler, bunu anlayacaklardır, anlamaları gerekir; terörün ne olduğunu kendileri çok iyi görmüşlerdir. Bir zamanlar terörle mücadele etmek için her şeyi göze alan ülkeler, bugün, Türkiye’nin terörle mücadelesinde Türkiye’yi yalnız bırakamazlar. Eğer yalnız bırakıyorlarsa Türkiye’yi, o zaman bizim yapmamız gereken şey, bütün bu olup bitenleri tekrar gözden geçirmek, komşularımızla olan ilişkileri gözden geçirmek, müttefiklerimizle olan ilişkileri gözden geçirmektir.

Ben, bu vesileyle, terör örgütüyle mücadelede, Türkiye’nin birlik, beraberlik ve bütünlüğünü koruma uğrunda şehit olan -asker, sivil, polis- bütün vatan evlatlarını rahmetle anıyor ve gazilerimize de acil şifalar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gül, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Akarcalı; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarım.

Değerli arkadaşlarım, terör örgütü PKK’nın ve onun eli ve vicdanı kanlı başı Abdullah Öcalan’ın, onbinlerce cana kıyması, uyuşturucu, silah ve insan kaçakçılığı gibi her türlü melaneti yapması yanında, yaptığı en büyük kötülük, bu ülkedeki demokrasi ve insan haklarının gelişimine vurdurtmuş olduğu darbedir. Bizim, Türkiye Büyük Millet Meclisinden, İtalyan Halkına ve Avrupa Birliğinde bir arada olduğu diğer ülkelere vermemiz gereken mesajın başında bu yatar; çünkü, PKK ve onun başı, genelde insanın ve insanlığın düşmanı olduğu gibi, özelde de Kürt insanımızın düşmanı olmuştur, onun baş düşmanı haline gelmiştir; demokrasinin de düşmanlığını yapmıştır.

Böyle bir örgüte ve onun başına destek vermekle, onu korumakla, İtalya’nın neleri harcayacağını, buradan, İtalyan Halkına, İtalyan Hükümetine bildirmede yarar vardır. Bunları korumak, bunları korumaya yeltenmekle, yalnız geçmişte İtalya’yı, Almanya’yı kana bulamış Kızıl Tugayları, Baader Meinhoff çetelerini affetmekle kalmayacaklar, onları mazur görmekle kalmayacaklar, çağımızın başka bir canisi Miloseviç’i de affetmiş duruma düşecekler; hatta ve hatta, tüm insanlığın en affedilmez kişileri olan Hitler’i, Mussolini’yi de affetmiş olacaklar. Abdullah Öcalan’a destek çıkmak, yalnız günlük bir olay değildir, tarih önünde verilmesi gerekecek büyük bir dersin, büyük bir suçun da üstlenmesidir.

İtalyan Hükümetine, buradan, dost ve müttefik bir ülkenin parlamentosundan seslenmek istiyoruz. İtalyan Halkı, bunların hiçbirini, ama hiçbirini hak etmiyor. Biz, İtalya’yı, Rönesansın başladığı, tarihimizde Osmanlıyla çok iyi ilişkiler kurmuş, uygar bir ülke olarak tanıyoruz. Siz, bugün, Hükümet olarak, kendi tarihinize de bu kadar balta vuramazsınız. Biz, Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak, bir Akdeniz ülkesi olarak, buna da sahip çıkmayı kendimizde hak olarak görürüz. Siz, Hükümet olarak, gerçekleri, doğruları bu kadar saptırarak kendi kamuoyunuza devredemezsiniz, kendi kamuoyunuza iletemezsiniz. Türkiye Büyük Millet Meclisinden, bunu, özellikle iletmek istiyorum.

Dilerdim ki, burada, İtalyan Büyükelçiliğinin de, şu localarda temsilcileri olsun ve bunları dinlesinler; ama, onlar bundan kaçıyorsa Hükümetlerinin herhangi bir talimatından dolayı, herhalde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı, İtalyan Büyükelçiliğine, buradaki konuşmaların tutanaklarını gönderir; hatta, İtalyanca’ya bir özetini çevirtip gönderir.

Değerli arkadaşlarım, bunun yanında, belirtmek istediğim iki temel nokta var: PKK’nın temel vasfı, Marksist-Leninist bir terör örgütü olması yanında, etnik kökene dayalı olarak, yalnız ve yalnız ben var olurum diyerek güneydoğuda terör estirmiş olmasıdır. Son on yılda, Parlamentoda olan partilere üye olduğu için, yani, oranın seçmeni, siyasî tercihini etnik kökene dayalı olarak değil de fikrî bazda kullandığı için, çoğulcu demokrasilerde olduğu gibi, oyunu ANAP’a, DYP’ye, DSP’ye, Refah Partisine, Fazilet Partisine, Cumhuriyet Halk Partisine, Büyük Birlik Partisine, başka partilere verdiği için öldürülmüş parti görevlisi sayısı 100’ün üzerindedir. Kimdir bunlar; belde başkanı, ilçe başkanı, il başkanı, belediye başkanı... Neden öldürülmüşlerdir; çünkü, oradaki insana şu mesaj verilmek istenmiştir: Senin çoğulcu demokrasi hakkın yok; yalnız ve yalnız, benim gibi bir örgüte tabi olmak zorundasın. İşte, bizim İtalya’ya duyurmamız gereken budur, İtalyan kamouyona duyurmamız gereken budur; PKK’nın, yalnız terör örgütü olduğunu bildirmemiz yetmez. Orada, terör ile siyaseti ayıramayacak cahillikte, bağnazlıkta, körlükte ya da sağırlıkta kimi politikacılar var, bundan dolayı bu sıkıntıları çekiyoruz; ama, bizim yapmamız gereken, PKK’nın bu tekelci, çoğulcu demokrasiyi reddeden görüşünü İtalyan kamuoyuna duyurmaktır. Bunun da nasıl yapılacağını birazdan anlatacağım.

Değerli arkadaşlarım, hiç polemiğe girmeden bir konuya değinmek istiyorum. Bizim için işin kolayı, tenkitlere “sizler de hükümetteyken neredeydiniz” demektir; ama, böyle bir niyet, böyle bir düşünce yok; olay, kesinlikle bu şekilde ele alınmıyor. Varılan nokta, tabiî ki, bu Hükümetin başarısıdır; ama, bu başarıda, gelmiş geçmiş bütün hükümetlerin de katkısı vardır. Bu, inşa edilen bir bina gibidir değerli arkadaşlarım, çatısı bugün bize nasip oldu; ama, Türkiye Cumhuriyetinin hangi hükümeti olmuş olsaydı, ona da nasip olacaktı. Bizim meseleye bu şekilde baktığımızı belirtiyorum.

Tarihî bir yanlışlık olmasın diye de, DYP sözcüsü değerli arkadaşıma şu bilgiyi vermek istiyorum: Suriye’ye karşı siyasî tavırların en serti -çok daha öncesi de oldu; ama, bu yıldan bahsediyorum- Sayın Başbakanımızın, 23 Temmuzda, Hatay’ın kurtuluşunun kutlandığı gün yaptığı konuşmadır. Tabiî ki, bundan öncesi de vardı; ama, esas sinyalin, mesajın verilmesi o gün başlamıştır. Değerli Kara Kuvvetleri Komutanımızın da sınırdan yaptığı konuşma eylül başındadır. Onun için, burada konuşmaları yaparken, arşiv bazında bilgilere dayanmada da son derece yarar vardır.

İkincisi, burada konuşma yapan arkadaşlarımıza, partilerimize, hem şu anda hem bundan sonra ne yapılması gerektiği hususunu düşünmemiz gerektiğini belirtiyorum; çünkü, anladığım kadarıyla, yapacağımız savaş, hukukî olmaktan ziyade, bir kamuoyu savaşı, bir siyasî savaş olacaktır ya da mücadele olacaktır. İşte, bu da, hepimizin katkılarıyla gerçekleşecektir.

Şunu belirtmek istiyorum; ben, Sayın Meclis Başkanımla ve Sayın Başbakanla görüşmüş, teklifleri iletmiştim: Önce, Mecliste grubu bulunan siyasî parti temsilcilerimizden oluşan, milletvekillerinden oluşan bir heyetin, Roma’ya giderek, İtalya’daki kamuoyunu, çoğulcu bir düşünceyle aydınlatmasıdır. Yani, tek ses, tek görüş olalım değil; her siyasî parti temsilcisi, kendi görüşünü orada belirtsin, yapılacak basın toplantılarında sorulara cevap verebilsin. Bunun yapılacağını ve yapılması için iradenin var olduğunu memnuniyetle öğrendim.

İkincisi, yine, biraz önce belirttiğim gibi, mücadele, bir kamuoyu mücadelesi olacaktır. Hükümetin, bu konuda çok kapsamlı ve ayrıntılı bir kampanya başlattığını da öğrenmiş bulunuyorum. Bu da, yine, sormuş olduğum sorulara almış olduğum cevaplardandır ve önümüzdeki günlerde, İtalya’da, İtalyan kamuoyunu, bir ülkenin kendi propagandasını yapma yönünde değil, doğrular ve gerçekler hakkında bilgilendirecek bir kampanya başlayacaktır. Elbette ki, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bulunan bütün milletvekili arkadaşlarımın bu konudaki görüşleri, önerileri son derece değerli olacaktır.

Değerli arkadaşlarım, sözlerimi şöyle bitirmek istiyorum: Önce, İtalya’da, siyaset yapma ile teröre destek verme arasındaki farkı, İtalyan Hükümetinin, o Hükümete destek veren siyasetçilerin görmesi gerekir; görmeyenlerin de, siyasette yanlış yapan herkesin ödediği gibi, faturayı ödemesini bilmeleri gerekecektir.

Sözlerimi şöyle bitiriyorum: Mustafa Kemal Atatürk’ün bir özdeyişi vardır; diyor ki: “Millî birlik ve beraberlik, takdiri ilahiden başka her şeyi yener” Bizde bu millî birlik ve beraberlik vardır değerli arkadaşlarım ve inşallah, hepimizin gayretiyle, hepinizin desteğiyle, biz, bu sorunun da hakkından geleceğiz.

Hepinize saygı ve sevgiler sunarım. (ANAP, DSP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akarcalı, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere, Sayın Öymen; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; Sayın Başbakanın yaptığı açıklama üzerine, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlarım.

14 yıldan beri ülkemizde büyük acılara neden olan terör örgütü PKK’nın başının Suriye’de barındırılmasının sona ermesi, teröre karşı milletçe sürdürdüğümüz mücadelenin önemli bir aşamasıdır. Bunu, PKK şefinin Rusya’daki barınmasının sona ermesi izlemiştir. Bu da, elbette, bunu izleyen olumlu bir aşamadır.

Bunu tespit ederken, teröre karşı mücadelenin en ağır yükünü taşıyan Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mensupları başta olmak üzere, bu mücadeleye katkıda bulunan herkesi şükranla anarız; bu yolda hayatlarını vermiş olan -asker, sivil- aziz şehitlerimize Allah’tan rahmet dileriz, gazilerimize Allah’tan şifa dileriz.

Bu sonuç, milletimizin her kesimince katlanılan fedakârlıkların, yaşanan acıların sonucudur. 14 yıldan beri 30 bin insanımızın hayatına mal olmuştur, ekonomimize 100 milyar dolardan fazla yük yüklemiştir; ama, nihayet, bu gelinen noktada şu anlaşılmıştır: Ülkemizi ve halkımızı terör yoluyla, tehdit yoluyla, cinayet yoluyla, katliam yoluyla dize getirmek mümkün değildir. (CHP sıralarından alkışlar) Bu terör, tehdit, katliam, ne kadar fazla dış desteğe sahip olursa olsun, ne kadar fazla maddî kaynağa dayanırsa dayansın, Türkiye ve Türkiye’nin halkı, bütün vatandaşları, bu topraklar üzerinde birlikte yaşama iradesini sürdürecektir, bu irade hiçbir şekilde çökertilemeyecektir.

Terörle mücadelemizde yurt içinde alınan sonuçlardan sonra varılan bu aşama, tüm milletimiz için sevindirici bir aşamadır. Başka bir teoriye burada iltifat etmiyoruz, yani “eğer Suriye’de kalsaydı, Suriye kapalı bir rejimdi, ortalığa çıkmamış olacaktı, şimdi daha kötü oldu” demiyoruz, bu bir aşamadır; fakat, bu aşamadan sonra başlayan dönem çok daha ciddî bir dönemdir, çok daha karmaşık bir dönemdir, bunun gereklerine hepimizin iyi hazırlanması gerekir.

Bir arkadaşımızın burada ifade ettiği gibi, bir kamuoyu savaşı başlayacaktır. Terör örgütünün şefi, gerçekten, Roma’ya gittikten sonra, artık, Suriye’deki gibi bir yeraltı örgütü içinde yeri belli olmayan bir kişi değildir; bulunduğu yer bellidir -televizyonlara geçmektedir- şimdi bir hastanededir, üç beş gün sonra çıkarılacağı söylenmektedir ve -şu ilginçtir- kendi örgütünün Avrupa’da yaşayan mensupları, örgütün yöneticileri kendisini ziyaret edebilmektedir; ayrıca -daha da önemlisi- İtalya’da, parlamenterler arasında, hatta Hükümet mensupları arasında birçok savunucusu vardır, birçok yandaşı vardır, parlamenterler arasında avukatı vardır. Böyle bir duruma gelinmiştir. Aslında bu savunucular, terör örgütü başının savunucuları, kendisinin Türkiye’ye iadesinin mümkün olmadığını belirtmektedirler; ona siyasî iltica hakkı verilmesi için çok ciddî bir kampanya başlatmış bulunmaktadırlar. Burada da, ellerinde birtakım yaptırımlar vardır, Meclis üyesidirler, Hükümet üzerinde etkileri vardır, hatta bir kısmı Hükümetin içindedir. Türkiye’nin, terör örgütü başının Türkiye’ye teslim edilmesi talebi, hem bütün uluslararası kurallara uygundur hem doğaldır. Arkadaşlarım da belirttiler, Amerika Birleşik Devletlerinden İngiltere’ye, Fransa’ya, Almanya’ya kadar tüm önemli devletler, PKK’nın bir terör örgütü olduğunu tespit etmiştir; AGİT’ten NATO’ya kadar tüm kuruluşlarca da bu tespit edilmiştir, teyit edilmiştir. Buna rağmen, uluslararası anlaşmalara göre, iadeyi mücrimîn hali, suçlunun iadesi de burada söz konusu olduğuna göre, İtalya’nın bunu bize iade etmesi gerekir; bu, bir zarurettir; ama, bu zaruret, belirttiğim çevreler tarafından, İtalya’da, şimdi inkâr edilmektedir; bu bir gerçektir.

Şimdi, bu gerçeğe karşı ne yapılacak; hepimize birçok vazife düşüyor; aynı zamanda, her partinin de yapabileceği şeyler vardır. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak, üç günden beri bir kampanya yürütüyoruz. Sosyalist Enternasyonal üyesi olan -biz de üyeyiz- bütün partilerin başkanlarına, Genel Başkanımız bir mektup gönderdi; orada, terör örgütü başkanının cinayetlerini, terör örgütünün niteliğini belirttikten sonra, onun Türkiye’ye iadesinden başka bir çare olmadığını açıkça belirtti. Malum, Avrupa’nın iki ülkesi hariç hepsinde, sosyaldemokrat yahut sosyalist partiler şimdi iktidarda yahut iktidar ortağıdır; onların başkanlarına da -büyük bir kısmı da başbakandır, Tony Blair’den Schröder’e kadar- aynı zamanda bir mektup göndererek bir kampanya başlattı, bunu sürdürüyor. Ayrıca, telefon konuşmalarıyla, fakslarla, Partimizde bir grup tarafından bu devam ettiriliyor. Bunu diğer partiler de yapabilir. Biz, nasıl ki Sosyalist Enternasyonalin üyesiysek, diğer kuruluşlar da -kendi gruplarımız- yine sosyalist grubun üyesiyse -Anavatan Partisi de bir grubun üyesidir, diğer partiler de grupların üyesidir- onlar da bunu yapabilir, belki de yapıyorlardır; ben, sadece belirtmek için söylüyorum.

Bunun dışında, Sayın Hükümet Başkanı önerilerimizi istedi. Vaktin darlığını dikkate alarak, önerilerimizi şimdi arka arkaya sıralamak istiyorum.

Hükümet, NATO Bakanlar Konseyini toplantıya çağırabilir. Tahir Köse arkadaşımızın belirttiği gibi, 1991 senesinde alınan karara göre, terör, NATO’nun uğraşmak zorunda olduğu en önemli meselelerin başında gelmektedir. NATO Konseyini böyle bir gerekçeyle toplantıya çağırma hakkı da her üyenindir; Türkiye, bunu yapabilir ve orada bir karar çıkmasını isteyebilir; şimdiye kadar Türkiye’nin güvenliğini tehdit etmiş olan bir örgütün başının, eli kanlı başının şimdi Avrupa’da elini kolunu sallayacak bir hale gelmesine karşı, elbette, üyesi bulunduğu NATO’dan bir şeyler bekleyebilir, NATO üyelerinin -ki, aralarında İtalya da vardır- bu konuda gereken duyarlılığı göstermesini talep edebilir.

Artı -Sayın Başbakan önerilerimizi istedi- bu konuda, mümkün olduğu kadar soğukkanlı davranmak lazımdır. Kendisinin sözüne tabiî katılıyoruz; bu konu, küçük siyasî hesapların dışında ele alınmalıdır. O bakımdan “bu, bu Hükümetin başarısıdır, öteki hükümetlerin değildir” denilmesi de yanlıştır; başka bir arkadaşımızın yaptığı gibi “bu Hükümetin değil, bundan önceki hükümetin başarısıdır” denilmesi de yanlıştır. Bu sonuçta katkısı olan tüm hükümetler, elbette, milletimiz tarafından şükranla anılacaktır.

Yalnız, Sayın Başbakanın yaptığı bu konuşma sırasında da -aynen, birinci gün yaptığı gibi- “Apo yakalandı, tutuklandı” vurgulamasını tekrar ettiğini görüyoruz; bu, çok tartışmalı bir hale gelmiştir gelişmelerden sonra. Apo, oraya, daha önceki bir planla, kendi isteğiyle ve İtalyan savunucularıyla birlikte anlaşarak mı gitti, başka türlü mü gitti -her akşam televizyonlardan da izleniyor, gazeteler de yazıyor, yabancı basın da yazıyor, yerli basın da yazıyor- bu, tartışmalı bir haldedir. Buradan, yakalatmak, tutuklatmak gibi bir şeyi eğer fazla vurgularsak, bunun birkaç mahzuru olur. Bir kere, bu hadiseyi siyaseten istismar etmeme gereği ihlal edilmiş olur. İkincisi de, bu, vatandaşlarda beklentilerin yüksek tutulması gibi bir sonuca yol açar; yani “Apo Suriye’den çıktı, Rusya’dan da çıktı, Roma’ya gitti; artık, iş bitti; bu, büyük bir zaferdir, bu bir zafer...” diye söylenirse, o zaman “o zaferin hemen arkasını da görelim” denilir ki, bu gerçekleşmediği zaman, bunun arkasından gelecek hayal kırıklığı çok büyük olur. Son günlerde yaşadığımız hadisede bunun göstergeleri vardır. Vatandaşlarımız, haklı olarak büyük bir duyarlılık göstererek, birçok yerde sokaktadırlar, gösteriler yapıyorlar. Bu gösterilerde, İtalyan Hükümetinin yaptığı büyük haksızlığın payı vardır, buna haklı bir tepki vardır; fakat, aynı zamanda, bu çıtanın, Hükümet tarafından, başta, bir zafer sevinci içinde çok yüksek tutulmasının da rolü vardır.

Bu gidişin tırmanmasının bazı sakıncalarına da işaret etmek isteriz. Başka ülkelerde şimdilik görüldüğü gibi, bu tırmanmanın sonucunda, istenilmeyen bazı olaylar olmamalıdır ve güvenlik açısından da bu konu ciddiyetle izlenmelidir.

Sayın arkadaşlarım, İtalya’nın terör örgütünün başını iade etmesi konusunda bir genel iddialar var ve bir de “Türkiye’de idam cezası var; idam cezası olan yere biz herhangi bir kimseyi iade edemeyiz” gerekçesi var. Bu, Fransa’da da başımıza geldi Alaattin Çakıcı hadisesi sırasında “idam cezasıyla yargılanacak; idam cezası olduğu için biz bunu Türkiye’ye gönderemeyiz” tezi orada da güncelliğini koruyor.

Buna karşı, aslında, Meclisimizde, öteden beri, idam cezasının kaldırılması yolunda teklifler var. Hatta, partilerimizin büyük bir kısmında -hepsinde olmasa bile- bu düşünceler kanun teklifi haline getirilmiş bulunuyor. Geçen dönemde, DYP’li arkadaşlarımız dahil -mesela, Coşkun Kırca’nın teklifi, Münif İslamoğlu’nun teklifi- bu idam cezasının kaldırılması gerektiğini çeşitli şekillerde öngören tekliflerini Meclis Başkanlığına vermişlerdir. Bunların hepsi burada; aşağı yukarı her partiden bu teklifler var.

Bu yasama döneminde de, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifi var. Bunlar, tabiî, bir inanışın sonucu. İdam cezasının -Avrupa’nın hemen her ülkesinde ve daha birçok ülkede olduğu gibi- kaldırılması gerekir tezi artık dünyada çok yaygınlaşmıştır, Türkiye’de de yaygınlaşmıştır; bunu, biz, kanun teklifi olarak Meclise vermiş bulunmaktayız. Hükümet de bu konuda aynı şekilde düşündüğünü daha önce belli etmişti. Hele bu son hadise üzerine Adalet Bakanının beyanları oldu. Adalet Bakanı bir kanun tasarısı hazırladı, bu kanun tasarısı Bakanlar Kuruluna geldi; ama, Bakanlar Kurulundan çıkmadı; bugün de Sayın Başbakanın konuşmasında bu konuda açık bir nokta göremedim; yani, bundan vaz mı geçildi; yoksa, acaba, biz bunu getirirsek, Mecliste reddedilir diye mi düşünüyor? Öyle bir hava olmadığı anlaşılıyor; çünkü, eğer Hükümet bu konuyu getirirse... Hükümet partileriyle birlikte Cumhuriyet Halk Partililerin zaten verdiği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Öymen, zatıâlinize bir ilave süre vermiştim zaten; tekrar ilave süre vereyim.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – İlave süre verdiğinizi bilseydim, toparlardım Sayın Başkan. Toparlıyorum efendim.

Şimdi, bu idam cezası konusunu belirtiyordum. Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın verdiği kanun teklifi zaten duruyor; yani, bunun buradan çıkmaması gibi bir durum görünmüyor zaten. Kaldı ki, eğer Hükümet kendi içinde bir kanun tasarısı hazırlayamıyorsa, burada mevcut olan kanun teklifinin görüşülmesi için bir Danışma Kurulu girişimi de yapılabilir; bu da böyle görüşülebilir. Yani, bu konuda bir açıklığa varılsa iyi olur.

Tabiî, bir arkadaşımızın işaret ettiği gibi, idam cezası kalkarsa, Apo yine iade edilmeyebilir, başka gerekçeler öne sürülebilir bu kadar taraftarı, olduğuna göre; fakat, bu, zaten, insanların, yani buradaki parlamenterlerin inanışları dolayısıyla istediği bir şey olduğu için, bu inanışın gereğini bu vesileyle de olsa yerine getirmek doğal bir şeydir; bundan, herhangi bir psikolojik sebeple çekinmemek gerekir.

Değerli arkadaşlarım, başında da belirttiğim gibi, bu bir millî meseledir. Bu millî meseleye, tüm partiler, herkes katkıda bulunmalıdır ve bulunmaktadır zaten. Sivil toplum örgütlerinden, tek tek vatandaşlara kadar, işadamlarına kadar, İtalya’nın yaptığı bu haksız tavra, ortaya koyduğu haksız tavra karşı tepkiler birbirini izlemektedir. Burada da aynı millî birlik havası içinde olduğumuz, bu görüşmelerden de zaten genel hatları itibariyle anlaşılıyor.

Aslında dün biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir teklif yapmıştık burada, topluca Meclisin kararı olarak bir karar tasarısı hazırlamıştık; diğer partili arkadaşlarımızın birkısmı kabul etmişti, birkısmı sonradan başka gerekçelerle itiraz ettiler. Öyle bir Meclis kararı da çıkabilirdi, belki hâlâ çıkabilir; ama, öyle olmasa bile, şu bellidir: Türk Milletinin Parlamentosu, Türk Milletinin kendisi gibi bu meselede tam bir millî birlik içindedir ve ondört yıl önce başlayan terörle mücadelesini, nihayet, kesin bir sonuca, bir gün gelecek, mutlaka bağlayacaktır.

Teşekkür ederim arkadaşlar. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, grubu olmayan değerli milletvekili arkadaşlarımızdan Sayın Recep Kırış ve Sayın Gökhan Çapoğlu’nun talebi var; ancak, bir sayın üyeye söz verme imkânım var. Önce müracaat etmiş bulunan Sayın Kırış’ı kürsüye davet ediyorum.

Sayın Kırış, buyurun.

Sayın Kırış, süreniz 5 dakikadır efendim.

RECEP KIRIŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi, Büyük Birlik Partisi ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlar, şu anda görüşmekte olduğumuz konuyla ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütün üyeleri olarak bütün dünyaya ilan ediyoruz ki, PKK, siyasî bir örgüt değil, her şeyden önce bir terör örgütüdür, bir cinayet örgütüdür, bir vahşet örgütüdür ve PKK’nın başı da, bir siyasî lider değil, bir çetebaşıdır, eli kanlı bir cellat konumundadır; bunu bütün dünyanın böyle bilmesi ve herkesin de bunu böylece tescil etmesi şarttır, lazımdır.

Muhterem arkadaşlar, bildiğiniz gibi, arkadaşlarımız ve Sayın Hükümet, yapmış oldukları açıklamalarda rakamlar verdiler; PKK, bugüne kadar binlerce insanımızı katletmiş, milyarlarca dolara mal olan harcamalarımıza neden olmuş ve yaşlı, çoluk çocuk demeden, birçok insanımızı hakikaten hunharca katletmiştir. Dolayısıyla, bütün bunları şu an dünyaya çok iyi anlatmamız lazımdır ve PKK liderini İtalya’da sanki böyle bir siyasî lider gibi ağırlamaya kalkan ve PKK’nın siyasallaşma çabalarına katkıda bulunma gayreti içerisinde gördüğümüz İtalya’ya şunu kesin suretle ifade ediyoruz ki, İtalya, bu tutumuyla, aslında suç işlemektedir; yaptığı şey yanlıştır, aramızdaki anlaşmalara da aykırıdır, uluslararası belgelere de aykırıdır ve şunu herkes iyi bilmeli ki, teröre destek olanlar, terörü himaye edenler, bunu hangi amaçla yaparlarsa yapsınlar, bir gün o terörün kendi başlarına bela olduğunu mutlaka göreceklerdir. Dolayısıyla, kimse, bu PKK terörünü birtakım mülahazalarla himaye etmeye kalkmasın.

Burada Sayın Başbakanın güzel temennileri oldu “bu konuyu içpolitika malzemesi yapmayalım” diye; biz bu temennilere katılıyoruz; ama, keşke, bu konuyla ilgili, Abdullah Öcalan’ın Suriye’den ayrılmasından itibaren, Sayın Hükümetin meydanlarda yapmış olduğu bütün konuşmalar da bu istikamette olsaydı; ama, maalesef böyle olmadı. İşte “Apo’yu ininden çıkarmaya mecbur bıraktık, mahkûm bıraktık” gibi konuşmalar meydanlarda yapıldığı gibi...

REFİK ARAS (İstanbul) – Doğru...

RECEP KIRIŞ (Devamla) ...yine Hükümetin sayın yetkilileri, Roma’ya intikalinden sonra da “şu an aslında hepimizin bayram yapması gereken bir durumdur” gibi açıklamalar yaptılar; bir televizyon konuşmasında da yine ANAP’lı bir yönetici arkadaşımız aynı şeyleri ifade etti; ama, sonradan, ortada aslında bayram yapacak fazla bir durum olmadığı ve Roma’ya gelişinin, aslında, PKK’nın birtakım düşünceleri ve oradaki, maalesef, Türkiye’ye karşı birtakım planlarla da bağlantılı olduğu, son ortaya çıkan bilgilerle daha net anlaşılmaktadır; ama, Sayın Başbakanın söylediği, netice itibariyle doğrudur; yani, elbette ki, bu konu, içpolitikaya malzeme yapılmamalıdır. Dileriz ki, bunu Hükümet de yapmaz, muhalefet de yapmaz. Elbette ki, bu konuda, Hükümetiyle muhalefetiyle, millet olarak millî bir politika izlemek ve meseleye millî menfaatlarımız açısından yaklaşmak durumundayız.

Muhterem arkadaşlar, aslında, PKK konusunda, maalesef, 1984 yılından bu yana yapılması gereken birçok noktada bazı şeyler yapılmaya çalışılmış, birçok şehit verilmiş, sayısız fedakârlıklara katlanılmıştır; ama, asıl yapılması gereken, bize göre, bir şey vardı Türkiye Cumhuriyeti Devletine yaraşan ve yakışan; PKK’nın lideri, cellat Abdullah Öcalan’ı, Suriye’de inindeyken, bir şahin gibi yakalayıp, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, onu getirip, Türkiye’de hesaba çekmesi lazımdı. Bir İsrail’in bile zaman zaman dünyada yaptığı, yapabildiği ve kimsenin de uluslararası birtakım anlaşmalara aykırı falan görmediği...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Size eksüre vereyim efendim.

Buyurun Sayın Kırış.

RECEP KIRIŞ (Devamla) – Zaman zaman İsrail’in bile yapmış olduğu bu türlü operasyonları, biz inanıyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, İsrail’den de çok daha başarılı bir şekilde yapabilecek güce sahiptir; ama, maalesef, bugüne kadar bu yapılmamış ve terörün kuyruğunun kuyruğuyla daha çok uğraşılmış; ama, terörün başı, bugüne kadar ezilmemiş, imha edilmemiştir. Asıl yapılması gereken ve övünülmesi gereken şey belki oydu; ama, bu yapılmamıştır.

Bu vesileyle, ben, birlik ve beraberliğimizin son derece önemli olduğunu bir kere daha ifade ediyor, bu konuda, başta Amerika Birleşik Devletleri olmak üzere, bütün müttefiklerimizi uyarıyor; Amerika Birleşik Devletlerinin, PKK liderinin Türkiye’ye iade edilmesi konusundaki beyanatını memnuniyetle karşıladığımızı ve bütün müttefiklerimizin de o doğrultuda samimî çaba göstermelerini beklediğimizi ifade ediyor; idam cezalarının bu vesileyle kaldırılması teşebbüsüne karşı olduğumuzu belirtiyor ve birileri, Türkiye’yi bölmeye, Sevr’i yeniden hortlatmaya çalışıyorsa, buna, dünya bir araya gelse, bütün dünya bu milletin karşısına çıksa, kıyamete kadar muvaffak olamayacaklardır diyor, hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kırış, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, saat 17.00’de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 16.52

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.15

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Hüseyin YILDIZ (Mardin), Ali GÜNAYDIN (Konya)

 

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 20 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Sayın milletvekilleri, Başkanlığımıza Türkiye Büyük Millet Meclisinde temsil edilen tüm siyasî partiler tarafından müştereken hazırlanmış ve imzalanmış bir Türkiye Büyük Millet Meclisi açıklaması intikal etmiştir. Şimdi, bu metni arz ve takdim ediyorum:

II. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – İtalya’nın teröre kanat gerdiğine, 30 bine yakın insanın öldürülmesinden sorumlu bir hareketin başını himaye etmesinin TBMM ve temsil ettiği Büyük Türk Milletinde yarattığı üzüntü ve nefrete ilişkin TBMM bildirisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Açıklaması

İlan edilmemiş Üçüncü Dünya Savaşı olarak tanımlanan milletlerarası terörizm, on binlerce insanın hayatına malolmaktan başka insan haklarını ve demokrasiyi tehdit eder boyutlara varmıştır.

Bu ciddî tehlikeye karşı işbirliği yapması gereken medenî dünyaca kabul edilmiş anlaşmalara rağmen, maalesef, gereken dayanışmayı göstermemektedir. Bazı memleketlerin terörizmi dışpolitika aracı olarak kullandıkları görülmektedir.

Terörizmin acısını yaşamış bazı memleketlerin dahi bu konuda hoşgörü hatta himaye göstermesi, medenî değerlerin inkârı anlamına gelmektedir.

NATO müttefikimiz ve Akdeniz komşumuz İtalya’nın teröre kanat germesi, İtalyan medeniyetine bir leke olmaktadır. İtalyan Hükümetinin yaşama hakkı ve insan haklarına saygılı olmadığına inanmak istemiyoruz. Son günlerde yapılan beyanlar ve sergilenen manzaranın, Türk kamuoyu kadar, İtalyan milletini de yaraladığından eminiz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi bu durumdan duyduğu üzüntüyü, İtalyan kamuoyu ve Parlamentosuna duyurmayı, dostluğun gereği olarak görür. İtalyan Parlamentosunu, Avrupa Konseyi Terörle Mücadele Anlaşmasına uymaya davet eder.

Birçok Batı memleketinin terörist olarak kabul ve tescil ettiği, bebek, çocuk, yaşlı, kadın demeden bu yörede yaşayanları ve görev yapan öğretmen, sağlık personeli ve memurlar dahil olmak üzere, 30 bine yakın insanın öldürülmesinden sorumlu bir hareketin başını himaye etmek, İtalya’nın medenî dünya içindeki yerini sarsar. İnsanlık âlemi için en önemli unsur olan yaşama hakkını, bir taraftan uyuşturucu madde kaçakçılığı, bir taraftan yaygın tedhiş suretiyle sabotaj, terör, suikast ve toplu öldürme olaylarını yapan bu terör örgütüne kucak açmak, medenî dünyanın insan hakları ile ilgili söylemleri ile ters düşer. İtalya’ya olan güvenin sarsılmasına sebep olur.

Türk-İtalyan ittifak, dostluk ve işbirliğine önem veren Türkiye Büyük Millet Meclisi, İtalyan Parlamentosu ve Hükümetinin içine düştükleri kabul edilemez durumdan bir an önce kurtulmaya davet ve temenni eder. Bu davranış teröristi, caniyi, himaye, tasvip hatta aynı suça iştirak anlamını taşır.

Türk Milleti, 30 bine yakın cana kıyan canilerden mutlaka, kanunlar çerçevesinde hesap sorulmasını istemektedir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak İtalya’ya, içinde bulunduğu zor durumdan kurtulması için yardımcı olmak istiyoruz. İtalya’nın medenî dünya ve kamuoyu önünde vermekte olduğu bu imtihandan başarı ile çıkması en samimî temennimizdir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, temsil ettiği Büyük Türk Milleti ile tam birlik ve beraberlik içinde terörle mücadelede, terörün kökünü kurutmada ve sorumlularından hesap sormada kararlıdır.

İtalya’nın bu mesajı iyi almasını ümit ve temenni ediyoruz.

Salih Kapusuz Ülkü Güney Metin Bostancıoğlu

FP Grup Başkanvekili ANAP Grup Başkanvekili DSP Grup Başkanvekili

Saffet Arıkan Bedük Önder Sav Müjdat Koç

DYP Grup Başkanvekili CHP Grup Başkanvekili DTP Ordu Milletvekili

Hasan Çağlayan Sadi Somuncuoğlu Gökhan Çapoğlu

BBP Çorum Milletvekili Aksaray Milletvekili Ankara Milletvekili

MHP Genel Başkan Yard. Değişen Türkiye Partisi

Genel Başkanı

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, bir düzeltme olması gerekiyor: İkinci paragrafta “Bu ciddî tehlikeye karşı işbirliği yapması gereken medenî dünyaca...” deniliyor; oradaki “dünyaca” kelimesi “dünya” olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – “Bu ciddî tehlikeye karşı işbirliği yapması gereken medenî dünya..”

Dünya tarafından anlamına efendim; dünyaca.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLÎ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın) – Hayır efendim.

BAŞKAN – “Bu ciddî tehlikeye karşı işbirliği yapması gereken medenî dünya, kabul edilmiş anlaşmalara rağmen, maalesef, gereken dayanışmayı...”

Efendim, benim okuduğum doğrudur. İzninizle “dünyaca” dünya tarafından...

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkanım, aksi takdirde, cümlenin faili kalmıyor; Sayın Bakan haklıdır. Bakınız, bir daha okursanız, göreceksiniz. Cümlenin öznesi kalmıyor efendim.

BAŞBAKAN YARDIMCISI VE MİLLİ SAVUNMA BAKANI İSMET SEZGİN (Aydın) – Doğrusu “dünya” olacak “ca” eki çıkarılacak Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tabiî, imzası başkasına, gruplara ait, temsilcilere ait bir metinden Başkanlık çıkarma yapabilir mi yapamaz mı?..

Bu hata Başkanlıkça düzeltilecektir efendim.

Sayın milletvekilleri, açıklama bilgilerinize arz olmuştur.

Bu deklarasyon metnin gereği Başkanlıkça yerine getirilecek ve ilgili tüm makamlara ulaştırılacaktır. (Alkışlar)

Sayın milletvekilleri, milletvekili arkadaşlarımız haklı olarak gündemdışı konuşmalarla Yüce Kurula çok önemli meseleleri intikal ettirmek istiyorlar ve yarın, özel gündemle toplanılacağı için, gündemdışı söz verme imkânım olmayacak. Onun için, izninizle, üç gündemdışı söz talebi var ve Sayın Kıratlıoğlu da “bir dahaki salıya erteleyim” diyor; yani, geriye iki arkadaşımız kalıyor; onları da dinleyelim ve sonra bir bakalım, Mevlâ ne gösterir.

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR (Devam)

2. – Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, tarımda girdi maliyetleri ve çiftçi sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN- Çiftçilerimizin sorunlarıyla ilgili olarak, Sayın Mehmet Aykaç söz istemişlerdir.

Buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nüfusumuzun yüzde 45’ini teşkil eden çiftçilerimizin sorunlarını dile getirmek üzere, gündemdışı söz almış bulunuyorum. Konuşmama başlarken Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum, Sayın Başkana da şükranlarımı sunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; siyasal iktidarların görevi, ülkeyi adaletli bir şekilde yönetmek, herkese hakkını vermek, haksızlığa mani olmak, gelir dağılımındaki dengesizliği gidermek ve kısaca, toplumun huzur, güven ve barışını sağlamaktır.

55 inci Hükümetin karnesini bu açıdan ele aldığımızda hiç de iç açıcı olmadığını görürüz. Bugün, bütün sosyal kesimler ayakta ve haklı olarak durumlarından şikâyet etmektedirler. Doğrusu, Anasol-D Hükümetinin hakkını yememek için, memnun ettikleri hem de cumhuriyet tarihi boyunca ilk defa bu kadar memnun edilen bir kesimin de var olduğunu söylemek herhalde yerinde olacaktır. Ülke gelirlerinin yüzde 80’i bu küçücük mutlu azınlığın emrine sunulmaktadır, onlar da, milletin çoğunluğundan gasp edilerek kendilerine aktarılan olağanüstü imkânlar ile bir taraftan millete karşı kendi ifadeleriyle topyekûn savaş veriyorlar, diğer taraftan da haksız kazançlarını devam ettirebilmek için işbaşına getirdikleri bu hükümeti bütün başarısızlıklarına rağmen alkışlamaya devam ediyorlar.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çiftçilerimizin temel sorunu, tarım giderlerinin ve tarım kredi faiz oranlarının oldukça yüksek, buna mukabil ürün bedellerinin ise düşük değerde olmasıdır. Tarım girdi maliyetlerine misal olarak, traktör, mazot ve gübre fiyatlarını ele alacak ve bir önceki dönemle kıyas edecek olursak, karşımıza, çiftçilerimiz aleyhine korkunç bir manzara çıkacaktır. 2 Haziran 1997 tarihinde 1 milyar 622 milyon Türk Lirası olan, Türk Fiat A-50 serisinden bir traktör, bu çiftçi dostu Hükümetin bir yıllık icraatı sonunda yüzde 74 oranında zamlanmak suretiyle, 2 milyar 822 milyon Türk Lirasına yükselmiştir. 6 Haziran 1997 tarihinde 68 bin lira olan 1 litre mazot, bugün 125-126 bin lira civarındadır. Üstelik, dünya petrol fiyatları varil başına 23 dolardan 10 dolar seviyelerine düşmüşken, bizim çiftçi dostu 55 inci Hükümet mazota yüksek oranda zam yapmıştır. Mayıs 1997’de kilogramı 42 bin lira olan gübre, bu Hükümet zamanında yüzde 62 oranında artırılarak, 68 bin lira olmuştur. Hükümetin, daha doğrusu devletin, gübredeki sübvanse usulü de yanlıştır. Sabit bir fiyat olarak, çiftçimize sübvanse yapılmaktadır. Bunun yerine, gübre fiyatının yüzde 50’si şeklinde bir destekleme, bir sübvanse daha doğru olacaktır diye düşünüyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; tarım kredi faiz oranları da yüksek oranda artırılmıştır. Oysaki, bütün dünya ülkelerine baktığımızda, bütün dünya devletleri kendi çiftçilerini düşük kredili faizlerle desteklemekte ve tarımlarını ayakta tutmaktadırlar. 55 inci Hükümet, bu desteği Türk köylüsünden esirgemiş, köylümüzden ve bütün dargelirli kesimlerden esirgenen ve onların hakkı olan bu destekler, hiç de hakkı olmayan bir avuç mutlu azınlığa cömertçe peşkeş çekilmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; süre darlığı dolayısıyla, bundan önceki Hükümetle bu Hükümetin ürün taban fiyatlarına yapmış olduğu zamları dile getiremiyorum ve değerlendirme olarak diyorum ki, çiftçilerimizin masrafı gelirinden fazla olmuş, üstelik, bu yılın ürününü, geçen seneki fiyatlardan bile satamamışlardır. Dolayısıyla, verilen destekleme taban fiyatları da lafta kalmıştır; çünkü, Toprak Mahsulleri Ofisi yeterli düzeyde alım yapmamış ve ürün bedellerini zamanında ödememek suretiyle köylüyü zarara uğratmıştır. Örneğin, şekerpancarının kilogram maliyeti 16-17 bin lira iken, Hükümetçe takdir edilen 16 500 liralık taban fiyattan çiftçiye yapılacak ödeme -beş altı ay geciktiğini düşünürseniz- bugünkü enflasyon karşısında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Aykaç, Sayın Gazi için de zatı âlinize 2 dakika süre veriyorum; lütfen toparlar mısınız efendim.

MEHMET AYKAÇ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayrıca, Toprak Mahsulleri Ofisinin ürün bedellerini geciktirmesi sebebiyle köylümüz, Ziraat Bankasına ve kooperatife olan faizli borcunu gününde ödeyemediği için, faizi katlanmakta ve icra takipleriyle karşı karşıya kalmaktadır. Bu durumda kalan çiftçimiz ve köylümüz ya tefecinin eline düşmekte yahut da tarlasını veya traktörünü zararına satmaktadır.

Ayrıca, bu Hükümetin uygulamaya koyduğu şeker pancarı ekimindeki kota uygulaması, millî tarım politikamıza da uymamaktadır; özellikle bu yıl uygulanması halinde çiftçilerimiz zarar görecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; yine seçim bölgem Çorum’un Dodurga, Osmancık, Uğurludağ ve Kargı ilçelerimizdeki çeltik üreticilerinin ürünleri, randıman düşüklüğü sebebiyle, Toprak Mahsulleri Ofisince alınmamaktadır. Bu konuda hemşerilerimiz büyük sıkıntı yaşamaktadırlar. Bu problemin çözümü, barem dışı çeltiğin herhangi bir biçimde değerlendirilmek üzere Ofis tarafından satın alınmasıyla mümkündür.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; çiftçilerimizin sorunlarını 5 dakikalık bir gündemdışı konuşmada özetlemek mümkün değildir. Ayrıca, Sayın Tarım Bakanından bir istirhamımız da, şap hastalığından dolayı zarar gören Çorumlu çiftçilerimiz tohumluklarını alamamışlardır; burada, bürokratik bir engel vardır. Ben, kendisine durumu aktaracağım ve kendisinden, bu konuda yardım talep edeceğim.

Değerli Başkan, muhterem milletvekilleri; 55 inci Anasol-D Hükümeti, bugüne kadar, çiftçimize, köylümüze sahip çıkamamıştır. Umarım, bundan sonraki hükümetler sahip çıkar; çünkü, artık, bu Hükümet gidicidir. Sayın Bakan, her ne kadar sahip çıktıklarını söyleyecekse de rakamlar ortadadır; maalesef, süslü sözlerle gerçekler değişmiyor. Bu Hükümet, çiftçinin, esnafın, memurun, emeklinin ve tüm dargelirlilerin hükümeti olamamıştır ve sözünü verdiği Çorum üniversitesini de açamamıştır.

Sayın Başkanı, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aykaç, teşekkür ediyorum; efradını cami ağyarını mâni bir konuşmaydı.

Gündemdışı ikinci sırada, her ne kadar Sayın Kıratlıoğlu var idiyse de, bir mazeretine binaen sarfınazar ettiler.

Sayın Bakan, izin verir misiniz, Sayın Ayhan’ı davet etsem de iki gündemdışı konuşmayı birlikte cevaplandırsanız?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Hay hay Sayın Başkan.

3. – Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, pancar çiftçisinin söküm avanslarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci söz, çiftçilerin sorunlarıyla ilgili olarak, Sayın Cevat Ayhan’a verilmiştir.

Buyurun efendim.

CEVAT AYHAN (Sakarya) – Muhterem Başkan, muhterem üyeler; pancar çiftçilerinin söküm avansları münasebetiyle, gündemdışı söz almış bulunuyorum; hepinizi, hürmetle selamlarım.

6 Kasım 1998 tarihinde, ilimiz Ziraat Odası Başkanı Sayın Hikmet Karabayır beni aradılar ve pancar söküm avanslarının hâlâ ödenmediğini, bunun eylül-ekim aylarında ödenmesi gerektiğini ifade ettiler. Bendeniz, hemen Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez Beyi aradım; yurt dışındaymışlar, dönüşünde görüştük; bu sıkıntıyı, ihtiyacı arz ettim. Pankobirlik Genel Müdürünü aradım, ondan da Türkiye genelinde pancar çiftçisinin söküm avansının ödenmediği bilgisini aldım ve akabinde 10 Kasım 1998’de Plan ve Bütçe Komisyonunda, Hazineden sorumlu Sayın Güneş Taner’in kuruluşunun bütçesi görüşülürken, çiftçilerin alacaklarıyla ilgili meseleyi kendilerine arz ettim.

Ayrıca, pancar çiftçisine ilaveten, fındık üreticileri de 12-13 Eylülden kasım ayının ortasına kadar, iki aylık döneme ait teslim ettikleri fındık bedellerini alamamış olmaktan mustariptiler; bu şikâyetleri de alıyordum. Kendisi, bu birliklere kaynak tahsis ettiğini ifade ettiler ve bize bir liste dağıttılar. Elimizdeki listeye göre de 10 Kasım tarihi itibariyle, 70 trilyon lira tahsis edilmiş, dağıtılmış, 78 trilyon lira da bakiye borç var. Ayçiçeğinde bakiye borç 3,6 trilyon lira. Fındığa ödenecek 88 trilyon lira; bunun 30 trilyon lirası 10 Kasımda tahsis edilmiş, 58 trilyon lirası bakiye borç. Pamuğa, yine 10 Kasım itibariyle 25 trilyon lira tahsis edilmiş ve bakiye 15 trilyon lira borç olmak üzere, toplam 40 trilyon lira ödenecek. Hepsini topladığınız zaman 10 Kasım tarihi itibariyle alımı yapılan mahsullerden çiftçiye ödenmemiş olan 148 trilyon lira borç olduğu ifade edildi. Şeker pancarı için de söküm avansı olarak 15 trilyon lira ödenmesi için talimat verdiğini ifade ettiler; ama, ben, dün il Ziraat Odası Başkanını tekrar aradım, kendileri, halen çiftçilerin eline para ulaşmadığını ifade ettiler. Muhterem Tarım ve Köyişleri Bakanımız, bütçelerinin görüşülmesi sırasında mısır için para göndereceklerini ifade etmişlerdi. Dün bilgi aldım; bu para, ilime ve diğer mısır üretim bölgelerine ulaşmak üzere; gecikmiş de olsa, bu ödemenin yapılmak üzere olduğunu öğrendim.

Değerli arkadaşlar, çiftçinin ektiği mahsulün değerlendirilmesi, çiftçiyi ekime özendirir. Nasıl özendiririz; fiyatın makul, alım ve ödemenin zamanında olmasıyla. Bunu iyi yaparsak, çiftçi, iştahla, gayretle, özenerek ziraate devam eder; olmazsa, tarlalarımız boş kalır. Kimse, zararına iş yapmaz, zararına tarımda da çalışamaz ve şehirlerin banliyölerine göçer.

Bakın, size bir bilgi arz edeyim: Bu vesileyle baktım, Türkiye’nin şekerpancarı üretimi, cumhuriyetten sonra başlamış -vaktim yok, yıllar itibariyle rakamlara girmeyeceğim- 1993 yılında 15 milyon tona kadar ulaşmış; fiyat politikası iyi olmayınca, 1995 yılında 11 milyon tona düşmüş; 1996, 1997 yıllarında yine 16 milyon ton olmuş; ama, 54 üncü Hükümet zamanında, biz hükümeti devraldığımızda 4 400 liraydı pancar fiyatı, biz hükümeti devrederken 11 bin lira fiyat verdik, yüzde 150 zam yaptık ve -Pankobirlik’ten aldığım rakamı arz ediyorum; 1997 yılında bizim verdiğimiz fiyata dayalı 1998 yılı üretimidir bu; çünkü, fiyata göre çiftçi ekim yapmaktadır- bu yıl, 19-20 milyon ton pancar rekoltesi beklenmektedir ve ekim alanı, 3 milyon dekardan 5 milyon dekara yükselmiştir ve -geçmiş yıllarda...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

CEVAT AYHAN (Devamla) – ... en çok 2 milyon ton olabilmişken- 2,6 milyon ton pancar rekoltesi beklenmektedir. Geri dönüp bakarsam, 1995’te 11 milyon dekara ekim yapıldığı zaman, şeker üretimi 1 milyon 300 bin tona düşmüş ve Türkiye, yüzmilyonlarca dolarlık şeker ithal etmek mecburiyetinde kalmıştır.

Esas itibariyle söylemek istediğim, çiftçinin malına makul fiyat vermek, mazotunu, gübresini, ilacını, masrafını kurtaracak fiyat vermek, ürününün alımını yapmak ve parasını da zamanında ödemek... Bakın, biz, Hükümet olarak, fındıkta 2 dolar fiyat verdik; ama, 110 bin ton alım yaptık ve fındık fiyatı tüccarda yarıya düşmedi, yükseldi. Şimdi, iki aydır ödeme yapılmadığı için, çiftçi, Fiskobirlik’e değil, tüccara, 700 bin lira yerine, 450-500 bin liraya fındığını satmaya mecbur kalmaktadır.

Tarım sektörü, Türkiye’nin en fakir zümresidir; ortalama 3 bin dolar olan millî gelirin üçte 1’idir millî geliri. Yani, Türkiye’de 3 bin dolar olan ortalama gelirin sadece 1 000 dolarlık bir kısmı tarım sektörünündür. En fakir zümredir, hakkı en çok yenilen zümredir; köy altyapısıyla, tarım altyapısıyla, fevkalade himmete, yardıma muhtaç bir zümredir. Köylülerimizi mahzun etmeyelim. Bu ödemeleri, gecikmeden -pancar avansı dahil- derhal yapmamızda fayda var. Köylüler kış hazırlığı yapacaklar, üstlerine başlarına, ailelerin ihtiyaçlarına harcama yapacaklar ve ekime geçecekler, buğday ekimi yapacaklar; mazot alacak paraları yok, gübre alacak paraları yok.

Hükümetin bir an evvel bunu halletmesini diler, hepinizi hürmetle selamlarım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ayhan, teşekkür ediyorum efendim.

Gündemdışı konuşmalara cevap vermek üzere, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Taşar; buyurun.

4. – Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın; Çorum Milletvekili Mehmet Aykaç’ın, tarımda girdi maliyetleri ve çiftçi sorunlarına ve Sakarya Milletvekili Cevat Ayhan’ın, pancar çiftçisinin söküm avanslarına ilişkin gündemdışı konuşmalarına cevabı

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Çorum Milletvekili Sayın Mehmet Aykaç ile Sakarya Milletvekili Sayın Cevat Ayhan Beyefendinin burada ifade ettikleri hususlara cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.

Öncelikle, Cevat Ayhan Beyin pancarla ilgili ifade ettiği hususlarda, değerli Sanayi ve Ticaret Bakanımız Sayın Yalım Erez’in gönderdiği not üzerinden bilgi vermek istiyorum.

1988-1999 kampanya döneminde, üreticiden 16 milyon ton pancar satın alınarak, karşılığında 290 trilyon lira bedel ödemesi yapılacaktır. Bugüne kadar, üreticiye aynî ve nakdî avans olarak 58 trilyon lira ödenmiştir. Ton başına 1 milyon liradan toplam 16 trilyon lira tutarındaki üçüncü nakdî avans ödemelerine de başlanılmış olup, 1998’in Kasım ayı sonuna kadar bitirilecektir. Bu suretle, toplam pancar bedelinin 1998 Kasım ayı sonu itibariyle yüzde 25’i ödenmiş olacaktır. Bugüne kadar üreticiden alınan pancarın miktarı ise, yüzde 90’a ulaşmıştır.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; şimdi, burada, bilindiği üzere, Çorum Milletvekilimiz, konuşmasını yapmadan önce tarımın geneline değinek, Çorum’la ilgili meselelere sonra geçti. Ben de, dolayısıyla, tarımın geneline ilişkin hususları rakamlara dayandırarak Yüce Meclisimizi bilgilendirmek istiyorum.

Öncelikle, çiftçilerimizin üretkenliğini sürdürecek şartların zamanında sağlanması, alınteri kurumadan emeğinin karşılığının verilmesi çiftçilerimizin üretim faaliyetlerini teşvik etmiş, bu teşvikle birlikte iyi hava şartlarının eklenmesiyle ve Allah’ın takdiriyle de bu yıl hububat üretiminde geçen yıllara nazaran 6 milyon ton civarında bir artış yaşanmıştır. Bu olumlu göstergelerin yanında, yurdumuzda mevsim normallerinin üzerinde yağışlar ve iklimde görülen zamansız değişimler hububatta rekoltenin daha da yüksek olmasını önlemiştir. Esasında, bu işin uzmanlarınca bizlere ifade edilen husus, 24 milyon ton hububat rekoltesi beklenildiği yolundaydı. Bu sene, ülkemizde cereyan eden tabiî afetlerden dolayı, bu rekolte 21 milyon ton ile sınırlı kalmıştır.

Hububatta verim ve kalite düşüklüğünün yaşanmasına sebep olan hastalıklardan birisi de sarıpas hastalığıdır. Sayın milletvekilimiz Mehmet Aykaç’ın, zannediyorum dili sürçtü, burada “şap hastalığı” dedi. Şap hastalığı bitkilerde olmaz, hayvanlarda olur. Bu, sarıpas hastalığıdır. Bu yanlışlığı burada düzeltmek istiyorum. Başka yerlerde de aynı yanlış yapılabilir.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Bakanım, notlarımda da pastı; fakat, doğrudur.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, her neyse, ben dinlediğim kadarıyla cevap vermek istiyorum.

Tabiî, sürekli ve aşırı yağışlar sonunda, mevsim normallerinin üzerinde yağan yağış nedeniyle ve bunu izleyen aşırı sıcakların peş peşe olması nedeniyle, hububatta sarıpas denilen hastalığın, sınırlı da olsa, bazı yörelerimizde hububat ürününe zarar verdiği gözlenmiştir. Bu konuda, Bakanlığımıza bağlı il teşkilatlarından ve araştırma enstitülerinden alınan teknik raporlar ile Çorum ve Kayseri İllerinde görevlendirilen teknik elemanlarımızın tespitleri sonucunda, sarıpas hastalığının hububatta yol açtığı zararların afet boyutunda olduğu ortaya çıkarılmıştır. Ülkemizde ilk defa bu yıl yaşanan ve bu ölçüde yaşanan olumsuz hava şartlarının yol açtığı bu durum, Hükümetimizce de afet olarak değerlendirilmiş ve 5254 sayılı Kanun kapsamına alınmıştır. Konuyla ilgili olarak Bakanlığımıza, Kütahya, Niğde, Kayseri, Bilecek, Afyon ve Yozgat İllerinden gelen talepler doğrultusunda, 9 354 ton hububat tohumluğu tahsis edilmiştir.

Ayrıca, tabiî afetler sonucu zarara uğrayan çiftçilerimizin yaralarını, geçen yıl olduğu gibi bu yıl da zamanında sararak, zararlarını bir nebze de olsa telafi etmenin mutluluğunu yaşadık. Bu çerçevede, sarıpas hastalığı nedeniyle zarara uğrayan hububat üreticilerimizin karşılaştıkları bu durumu, hem afet kapsamına aldık hem de tohumlukları süratle talep edilen illerimize gönderdik. Bunların yanı sıra, çiftçilerimizin ziraî kredi kuruluşlarına olan ziraî kredi borçları da, mevcut kararnameler çerçevesinde, faizsiz olarak bir yıl süreyle ertelenmiştir.

Biraz önce Sayın Milletvekilim dedi ki “burada, gelip, yine, Sayın Bakan, tarımda iyi işler yaptığını söyleyecek; ama, afakî sözlerlerle bunlar olmaz.” Elbette, olmaz. Ben, afakî sözlerle değil, devletin resmî bilgileriyle konuşuyorum ve sizleri bir nebze bilgilendirmek istiyorum. 1980 yılına göre, 1998 yılında buğday üretimimiz yüzde 27,3, arpa üretimimiz yüzde 69,8, mısır üretimimiz yüzde 77,4, nohut üretimimiz yüzde 137, mercimek üretimimiz yüzde 207,7, süt üretimimiz yüzde 87,1 ve meyve sebze üretimimiz ise yüzde 100’den fazla artış göstermiştir.

1980 yılında tarım kesiminde kişi başına millî gelirden 611 dolar düşerken, bu miktar, 1997 yılında 1 304 dolara, 1998 yılında ise daha da artış göstererek 1 429 dolara yükselmiştir. Destekleme alım fiyatları zamanında ve dünya fiyatlarının üzerinde ilan edilmiş ve alım bedelleri peşin olarak ödenmiştir.

Burada, ifade ettiğiniz bir kelimenin mutlaka düzeltilmesi gerekliliğine inanıyorum. Hiçbir zaman Toprak Mahsulleri Ofisinin veya devletin parası çiftçilere peşkeş çekilmemiştir, başka birisine de peşkeş çekilmemiştir. Geçen yıl 6 milyon ton alınan hububat ürünü, üretimin artmış olması, rekoltenin artmış olmasından dolayı, Toprak Mahsulleri Ofisince, bu sene, 7,8 milyon ton olarak bağlanmıştır. Burada, 397,6 trilyon nakit para ödenmiştir. Hububat üreticisine bir tek kuruş borcu olmayan 55 inci Hükümetin bir Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak, sizlere, burada, bilgi vermekten de büyük bir memnuniyet duyuyorum.

Ayrıca, aşırı yağışlardan dolayı buğdaylarda görülen embriyo kararmasından dolayı üreticiler mağdur edilmemiş, ürünleri değer fiyatından alınarak kendilerine 2,6 trilyon ödeme yapılmıştır.

Haşhaş ekim alanları çıkardığımız kararnameyle yaygınlaştırılmış, bir önceki yıla göre fiyatı yüzde 87,5 oranında artırılmış, 1999 yılı avans fiyatı da açıklanarak çiftçiye büyük kolaylık sağlanmıştır.

Gübreden bahsettiniz. Gübre destekleme sistemi değiştirilerek çiftçiye daha düşük fiyattan gübre temini sağlanmış olup, gübre fiyatlarına yapılan zam azaltılmış, ürün gübre paritesi ürün lehine gelişmiş ve gübre tüketimi artırılmıştır. 1997 yılında yaklaşık gübre fiyatları 1996 yılına göre yüzde 91 oranında artmışken, 1998 yılında 1997 yılına göre bu oran yaklaşık yüzde 35 olmuştur; bu da, gübre fiyatlarında fazla bir artış olmadığının en açık ifadesidir.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Bakan, gübredeki artış yüzde 62.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sertifikalı tohum destekleme miktarları bir önceki yıla göre yaklaşık yüzde 100’e varan oranda artırılmıştır. Süt teşvik primi 3 000 liradan 5 000 liraya çıkarılmıştır.

Tarımın en önemli girdisi olan mazot fiyatları yaklaşık yedi ay sabit tutularak üreticiye kolaylık sağlanmıştır.

Tabiî afetlerden zarar gören çiftçilerin borçları ertelenerek tohum yardımı için 15 trilyon liralık kararname çıkarılmış ve uygulanmıştır.

Ürün ikraz birimleri artırılarak çiftçilerin daha fazla kredi kullanmaları sağlanmıştır. Günün koşulları ve Ziraat Bankasının durumu dikkate alınarak kredi faiz oranları 5 puan düşürülmüştür; enflasyonun düşüşüyle birlikte daha da aşağıya düşürülecektir.

Şimdi, bir iki bilgi daha vermek istiyorum...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sevgili Bakanım, oranlar yanlış.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, oranlar, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarıdır.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Bakanım, biz de aldık...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Devletin resmî rakamlarıdır; onları, oradan alırsınız...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Aldık Sayın Bakanım...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) –  Efendim, şimdi devam ediyorum.

Sayın Başkanım, müsaade ederseniz...

Tarımsal ürünlerin ürün artışlarını söyledikten sonra şu noktayı vurgulamak istiyorum: Amonyum nitrat yüzde 26’lık gübrede 1996-1997 Kasım ayı artışı yüzde 76,1; ürede yüzde 49; TSP’de yüzde 7,8; DAP’ta yüzde 85; kompoze 15’lik gübrede 91,3. 1996-1997 artışları şimdi eleştirdiğiniz sistemle aynı döneme denk gelen 1997-1998 Kasım dönemindeki artış oranı, amonyum nitratta yüzde 33,9; TSP’de yüzde 26, bir önceki yılda yüzde 101.

Şimdi, bu rakamları da söyledikten sonra, çok sevilen ve her zaman bu tartışmalarda anakaynak olarak alınan buğday ile traktör pariteleri, buğday ile mazot pariteleri, buğday ile gübre paritelerini vereceğim.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Buğdaycı perişan oldu.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şimdi kimin perişan olduğunu göreceğiz bunları okuyunca.

Buğday ve mazot paritesi: Bu paritelerde 1995 yılında 1 kilo buğdayla alınabilecek mazotun miktarı litre hesabıyla 0,372; 1996’da 0,435; 1997’de 0,417, 1998’de 0,444. Ne olmuş; 1 kilo buğdayla daha fazla mazot alınır duruma gelinmiş.

Şimdi geçiyorum, buğday ile traktör paritesine.

OSMAN HAZER (Afyon) – Hesapta yanlışlık olmasın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla)– İçinizde matemaktikçiler vardır, hesaplatırsınız.

1995 yılında 1 adet steyr traktör alabilmek için 141,8 ton; yani, yaklaşık 142 ton buğday satılarak 1 traktör alınması mümkünken, 1996’da 100 ton buğday satması gerekiyordu, 1997’de, yani, 55 inci Hükümet döneminde_

VEYSEL CANDAN (Konya) – Yani, sizin döneminizde_

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – _aynı traktörü alabilmek için, 81 ton buğday satmak kâfi geliyordu.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Hesabınız yanlış.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şimdi, geliyorum 1998’e_ 1998’de de_

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Kaç tane traktör sattınız?!.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bu, buğday efendim; buğdayı satıyorsun, traktör alıyorsun. Bu kadar basit bir hesabı ben sizlere anlatamıyorsam, milletin karşısında mahcup duruma düşersiniz.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Buğdayı kaça satıyor?!.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – 1998’de, aynı traktörü alabilmek için 76 ton buğday satmak kâfi geliyor.

NEZİR AYDIN (Sakarya) – Üçüncü el traktör_

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Nerede_

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Kaçtan satacak?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bırakın fiyatı efendim. Bu çiftçi, bu traktörü, buğdayı satıp, onun parasıyla almıyor mu? O kadar_ Bugün, 76 ton buğday satıp 1 traktör alıyor, zatıâlilerinizin iktidarında 141 ton buğday satıp 1 traktör alıyor; hadise bu kadar basit, hiç fazla şey etmeyin. (FP sıralarından gürültüler)

Şimdi, geçelim buğday ile gübreye. 1995 yılında 1 kilo buğdayla amonyum nitrat yüzde 26’lık gübreden 1 kilo 220 gram alınabiliyordu; 1997’de, 1 kilo buğdayla 2 kilo 750 gram gübre alınabiliyor; 1998’de ise 2 kilo 255 gram alınabiliyor. İşte, hadise meydanda.

VEYSEL CANDAN (Konya) – Köylü inanmıyor bunlara.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Şimdi, tarımsal mekanizasyondaki gelişmeleri de arz edecek olursam_

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Bunlar, süslü sözler Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Kaynak, Devlet İstatistik Enstitüsünün rakamlarıdır. Kütüphanelerde vardır, okuma merakınız varsa, açar okursunuz.

1995 yılında 776 863 olan traktör sayısı, 1996’da 807 bine çıkmış, 1997’de 874 995’e çıkmış, 1998’de de 1 milyon olması öngörülüyor.

Şimdi, buradan, şuraya gelmek istiyorum: Biraz önce...

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Bakan, bu rakamlar bir şey ifade etmiyor.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Efendim, bu rakamların ne ifade ettiğini sonra göreceğiz.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, rica ediyorum efendim; Sayın Bakan bilgi veriyor. (FP sıralarından gürültüler)

Efendim, bilgiyi beğenmeyebilirsiniz; rica ediyorum...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sayın Bakanım Cevat Ayhan Beyefendi, Plan ve Bütçe Komisyonunda da sual etmişlerdi, mısır paraları ne olacak diye. En geç önümüzdeki cuma günü gönderilecektir diye bir ifadem olmuştu. Kendilerine teşekkür ediyorum; burada, bu hakkı teslim ettiler.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Tasarı ne zaman Meclise gelecek?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Burada, demin söylediğim gibi, hububatta bir tek kuruş borcumuz yok.

OSMAN HAZER (Afyon) – Afyonlular şikâyet ediyorlar; pancar avans paraları ne zaman verilecek?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Pancarı, Sanayi ve Ticaret Bakanına soracaksın, bana değil; yanlış yere soruyorsun. Pancarla ilgili bilgiyi önceden verdim. (FP sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, ikinci kez süre uzatıyorum.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – İkinci kez süre uzatıyorum; buyurun efendim.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Sataşmaları eklersek efendim... Tamamlayacağım.

BAŞKAN – Efendim, ikinci kez uzattım; buyurun.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Peki efendim.

1998 yılında alınan mısır ve çeltik ürünleri için, bugün itibariyle, 2 trilyon 626 milyar 869 milyon Türk Lirası, çiftçilerimize havale edilmiştir ve şu anda, mısır ve çeltik üreticisine 15 trilyon lira borcumuz vardır; pazartesi günü yine para gönderilecektir, salı günü yine para gönderilecektir ve sizin gensorunuz gelinceye kadar da bu borçlar kalmayacaktır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Yarın geliyor...

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – Bu borçların ödenmesi için bu gensorunun verilmesi mi gerekiyordu?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Ondan sonra -devam ediyorum efendim müsaadenizle- yüzde 50 randımandan düşük çeltiği, Toprak Mahsulleri Ofisi almadığı için, çok düşük bir fiyatla tüccara satmak zorunda kalan çiftçi, randımanın -gelen şikâyetler üzerine ve yerinde yaptığımız tespitler doğrultusunda- yüzde 40’a düşürülmesiyle birlikte, bu ürünlerini değeri pahasından Toprak Mahsulleri Ofisine satma imkânına kavuşmuştur; Çorum’daki arkadaşlarımıza bunu rahatlıkla iletebilirsiniz.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Bakanım, yüzde 40’ı tutmuyor...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Ayrıca, her kilogram başına bin lira olan indirimin 750 liraya düşürülmesiyle de, azamî 22 bin liralık kesintinin 16 500 lira olarak uygulanması, çiftçiye, kilogram başına 5 500 Türk Liralık avantaj sağlamıştır; bu konuyu da ayrıca bildiriyorum.

1998-1999 dönemi çeltik alım bareminde randıman oranı minimum 50 olarak açıklanmıştır -yine söylüyorum- bu, yüzde 40’a indirilmiştir ve şu anda Çorum ve kazalarında, Kargı, Osmancık, Hacıhamza, Ortalıca ve Tosya’da çeltik alımları hızlı bir şekilde devam etmektedir. Çorum Merkezde 4 756 ton, Kargı’da 392 ton, Osmancık’ta 4 415 ton, Hacıhamza’da 468 ton, Ortalıca’da 172 ton, Tosya’da 90 ton olmak üzere, toplam 10 293 ton alım yapılmıştır. Çorum’daki çeltik alımlarının, sezon sonuna kadar 13-14 bin tona ulaşacağı tahmin edilmektedir ve bunların da paraları süratle ödenmiş olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun efendim; toparlar mısınız.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Benim arzım bu kadar Sayın Başkan.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim Sayın Bakana.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MEHMET AYKAÇ (Corum) – Gübredeki fiyat artışını yüzde 30 olarak açıkladı Sayın Bakanım; halbuki, gübredeki artış oranı yüzde 62’dir.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – 1996-1997 Kasım, 1997-1998 Kasım arası ortalaması.

BAŞKAN – Sayın Bakan teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun efendim

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Usul hakkında söz istiyorum.

BAŞKAN – Efendim, nedir?.. Konu ne?..

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Çalışmalarımıza ilişkin Sayın Başkan. Sayın Bakan salonu terk etmeden önce konuşmak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Niçin Sayın Bakanın salonu terk etmesinden önce konuşmak istediğimi söyleyeyim: Dün, gündemimizde, özelleştirme konusundaki araştırma komisyonunun raporunun görüşülmesi vardı ve zatıâliniz, salonda Hükümet temsilcisi bulunmadığı için, bu konuyu bugüne bıraktınız.

BAŞKAN – Sayın Soysal, İçtüzük gereği, biliyorsunuz...

MÜMTAZ SOYSAL (Devamla) – Biliyorum. Gayet iyi uyguladınız, İçtüzük gereği uyguladınız. Onun için, benim korkum, şimdi, Sayın Bakan da ayrılınca, salonda yine Hükümet temsilcisi kalmayacak; benim görebildiğim kadarıyla, komisyondan temsilci var. Dolayısıyla, bu konunun, yani özelleştirme konusunun, yani Türkiye’yi son aylarda kokutmuş olan bir konunun, mutlaka bu Mecliste görüşülmesini ve mümkün olduğu kadar da erken görüşülmesini istediğim için, böyle bir endişem var. Onun için, Hükümetin salonu terk etmemesini rica edeceğim. Zaten, siz de, dün, oturumu kapatırken bugüne ertelediniz. Bugün de saat 24.00’e kadar çalışma olanağımız var; eğer, şimdi yoksa, saat 19.00’a kadar vaktimiz az diyorsanız, ricam; hiç olmazsa, bugün saat 20.00’den itibaren bu konunun görüşülmesi.

Teşekkür ederim efendim. (CHP ve FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Soysal, teşekkür ediyorum efendim.

Tenvir buyurdunuz efendim, tenevvür ettik; ancak, zatıâlinizin de çok iyi bildiği üzere, hükümetin olup olmadığını bir defa arıyoruz, sonra işimize devam ediyoruz.

MÜMTAZ SOYSAL (Zonguldak) – 62 nci maddeye göre...

BAŞKAN – Şimdi, komisyonu arayacağız, komisyon varsa çalışmamıza devam edeceğiz. Hükümet hazır bulunursa bulunur; bulunmazsa, mesele yoktur bizim için, bize engel değildir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Özel Gündemde Yer Alacak İşler” kısmına geçiyoruz.

 

III. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE

MECLİS ARAŞTIRMASI

A) GÖRÜŞMELER

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 13 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 19 arkadaşı, Konya Milletvekili Veysel Candan ve 12 arkadaşı, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik ve 23 arkadaşı, Kütahya Milletvekili Emin Karaa ve 22 arkadaşı, İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşı, Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık ve 22 arkadaşı ile Hatay Milletvekili Fuat Çay ve 25 arkadaşının özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergeleri ve (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis araştırması komisyonu raporu (S. Sayısı : 743)

BAŞKAN – Genel Kurulun 10 Kasım 1998 tarihli 16 ncı Birleşiminde alınan karar gereğince, bu kısımda yer alan özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırarak alınması gereken tedbirleri tespit etmek amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca kurulmuş bulunan (10/19, 29, 40, 88, 98, 127, 150, 166) esas numaralı Meclis araştırması komisyonunun 743 sıra sayılı raporu üzerindeki genel görüşmeye başlıyoruz.

Komisyon hazır mı efendim? Komisyon hazır değil.

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Komisyon hazır Sayın Başkan, ben buradayım.

ÖNDER SAV (Ankara) – Komisyon var Sayın Başkan.

BAŞKAN – Komisyonda sıfatınız ne efendim?

BİRGEN KELEŞ (İstanbul) – Komisyon üyesiyim.

BAŞKAN – Kimin temsil edeceğini komisyon üyeleri bilirler.

Sayın milletvekilleri, Özel gündemle ilgili raporun müzakeresi ertelenmiştir; kapanış kısmında arz ve ifade edeceğim.

Şimdi, gündemin “Seçim” bölümüne geçiyoruz.

 

IV. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARA ÜYE SEÇİMİ

1. – (9/28) esas numaralı Meclis Soruşturması Komisyonuna üye seçimi

BAŞKAN – Bu kısımda (9/28) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonuna üye seçimini yapacağız.

Meclis soruşturmasını yürütecek komisyonun üyeleri, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, siyasî partilerin güçleri oranında verecekleri üye sayısının 3 katı olarak gösterdikleri adaylar arasından ad çekme suretiyle tespit edilecektir.

Bu soruşturma komisyonunda, Fazilet Partisi ve Anavatan Partisi 4’er, Doğru Yol Partisi 3, Demokratik Sol Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi 2’şer üyelikle temsil edilecektir.

Şimdi, Kocaeli Milletvekili Sayın İsmail Kalkandelen ve 55 arkadaşının, İzmit’te SEKA’ya ait bir araziyi Ford Otomotiv Sanayii A.Ş.’ye bedelsiz vermek suretiyle görevlerini kötüye kullandıkları ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 240 ncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez haklarında, Genel Kurulun 6 Ekim 1998 tarihli 2 nci Birleşiminde açılması kabul edilen (9/28) esas numaralı Meclis soruşturması komisyonuna üye seçimine başlıyoruz.

Siyasî partilerin kendilerine düşen üyelikler için 3 kat olarak gösterdikleri adayların adlarını okutuyorum:

Aday Listesi (45)

Adı Soyadı Seçim Bölgesi

Fazilet Partisi (12)

Ahmet Bilge Ankara

Ersönmez Yarbay Ankara

İsmail Özgün Balıkesir

Ramazan Yenidede Denizli

Tevhit Karakaya Erzincan

Turhan Alçelik Giresun

Mehmet Bedri İncetahtacı Gaziantep

Bahri Zengin İstanbul

Sabri Tekir İzmir

Hasan Dikici Kahramanmaraş

Musa Uzunkaya Samsun

Abdullah Örnek Yozgat

Anavatan Partisi (12)

Mahmut Bozkurt Adıyaman

Cengiz Altınkaya Aydın

Ataullah Hamidi Batman

Mustafa Balcılar Eskişehir

Adil Aşırım Iğdır

Halit Dumankaya İstanbul

Emin Kul İstanbul

Yusuf Namoğlu İstanbul

Yusuf Pamuk İstanbul

Şükrü Yürür Ordu

Avni Kabaoğlu Rize

Adem Yıldız Samsun

Doğru Yol Partisi (9)

Ahmet İyimaya Amasya

Ali Rıza Gönül Aydın

Abdülbaki Ataç Balıkesir

Necmi Hoşver Bolu

Ahmet Uyanık Çankırı

Gürcan Dağdaş İstanbul

Ahmet Sezal Özbek Kırklareli

Ertuğrul Eryılmaz Sakarya

Nafiz Kurt Samsun

Demokratik Sol Parti (6)

Aydın Tümen Ankara

Tamer Kanber Balıkesir

Cafer Tufan Yazıcıoğlu Bartın

Mehmet Tahir Köse İstanbul

Ayhan Gürel Samsun

Fevzi Aytekin Tekirdağ

Cumhuriyet Halk Partisi (6)

Yahya Şimşek Bursa

Mustafa Yıldız Erzincan

Bülent Tanla İstanbul

Veli Aksoy İzmir

Ali Rıza Bodur İzmir

Bekir Yurdagül Kocaeli

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, siyasî partilerin gösterdikleri adayların adları beş ayrı torbaya konulmuştur; her torbadan üçtebir nispetinde isim çekeceğim.

Fazilet Partisinden başlıyoruz: Sayın İsmail Özgün, Sayın Turhan Alçelik, Sayın Bedri İncetahtacı, Sayın Ahmet Bilge.

Anavatan Partisi: Sayın Avni Kabaoğlu, Sayın Cengiz Altınkaya, Sayın Halit Dumankaya, Sayın Emin Kul.

Doğru Yol Partisi: Sayın Nafiz Kurt, Sayın Ali Rıza Gönül, Sayın Ertuğrul Eryılmaz.

Demokratik Sol Parti: Sayın Aydın Tümen, Sayın Fevzi Aytekin.

Cumhuriyet Halk Partisi: Sayın Bülent Tanla, Sayın Veli Aksoy.

Sayın milletvekilleri, 9/28 esas numaralı Meclis soruşturması komisyonunun üye seçimi tamamlanmıştır.

Bu komisyona seçilmiş bulunan sayın üyelerin, 19 Kasım 1998 Perşembe günü saat 14.30’da Türkiye Büyük Millet Meclisi anabina Genel Evrak karşısındaki Meclis araştırması komisyonları toplantı salonunda toplanarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum.

Meclis soruşturması komisyonuna seçilen üyelerin listesiyle, toplantı gün ve saati ilan tahtalarına da asılacaktır.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçeceğiz.

Sayın milletvekilleri, bu noktada, komisyonun temin edilemeyeceği grup başkanvekillerince de ifade edildiğinden ve öyle de müşahede olunduğundan, özelleştirme uygulamalarıyla ilgili usulsüzlük ve yolsuzluk iddialarını araştırmak amacıyla kurulmuş bulunan Meclis araştırması komisyonunun 743 sıra sayılı raporu üzerindeki görüşmeler ile Başbakan Sayın Mesut Yılmaz ve Devlet Bakanı Sayın Güneş Taner hakkındaki gensoru önergelerinin gündeme alınıp alınmayacağı hususundaki görüşmeleri yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 19 Kasım 1998 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati : 18.15

 

 

 

 

V. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, bazı firmaların Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerinden aldıkları işlere ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6091)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, İçişleri Bakanı tarafından aracılığınızla yazılı olarak yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla.

Yılmaz Ateş Ankara

Melih Gökçek yönetimindeki Ankara Büyükşehir Belediyesinden usulsüz bir şekilde ihaleler alan ve Muradiye Vakfıyla çok yakın ilişkiler içinde bulunduğu belirlenen; 1. Muraş Gıda Sanayi ve Ticaret A.Ş., 2. Kevser Proje İnşaat Taah. Tic. San. Ltd. Şti., 3. Furkan Planlama, 4. Tayfur Proje Planlama İmar İnş. ve Tic. Ltd., 5. Teknikel İnş. Doğalgaz Tes. San. Tic. Ltd. Şti., 6. Abidel Proje Müh. San. Tic. Ltd. Şti., 7. Çakıroğulları İnşaat, 8. Feza Teknik Müş. ve Müh. A.Ş., 9. Özde İnş. Yat. San. Tic. Ltd. Şti. 10. Sevker İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti., 11. İn-Ker Elek. San. ve Tic. Ltd. Şti., 12. Ünallar İnş. Mal. San. ve Tic. Ltd. Şti., 13. Efol İç ve Dış Tic. Ltd. Şti., 14. Detin Yapı İnş. Tic. San. Tur. Ltd. Şti., 15. Çift As Malî Müş. ve San. Tic. Ltd. Şti., 16. Yönetim İnş. Çevre Düz. Pey. Taah. ve Dan. 17. Sargınalp İnş. Taah. Tic. Ltd. Şti., 18. Yücelen İnş. Malz. Tur. San. Ltd. Şti., 19. Merve Tur. Tic. Nak. İnş., 20. Boztaş Beton Boru ve İnş. San. 21. Sosyal Müh. İnş. Taah. Tic. ve San. Ltd. Şti., 22. Ritim İnş. Tur. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti., 23. Yavuz İnş. Nak. San. ve Tic. Ltd. Şti., 24. Model Müh. İnş. ve Tic. Ltd. Şti., 25. Ünal Kardeşler İnş. Tur. Taah. Tic. Ltd. Şti., 26. Birim Yapı ve Dış Tic. Ltd. Şti., 27. Özbaygil İnşaat San. Tic. Ltd. Şti., 28. Cihat İnşaat Tic. ve Tur Ltd. Şti., 29. Çelik İnşaat ve Dış Ticaret San. Ltd. Şti.’lerinin bir yıl süre ile belediyeler ve kamu kuruluşlarının ihalelerine giremeyeecğine ilişkin yasak Resmî Gazetede yayınlanmış ve yazılı-sözlü basında yer almıştır.

Bu nedenle;

1. Bu şirketlerin doğrudan doğruya veya Muradiye Vakfı üzerinden dolaylı olarak Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerden (ASKİ ve EGO dahil) aldıkları işleri nelerdir? Yıllar itibariyle işlerin adını ve TL tutarını açıklar mısınız?

2. Bu şirketlerin yöneticileri hakkında bir işlem yapılmış mıdır? Yapılan işlemleri açıklar mısınız?

3. Buna göz yuman Ankara Büyükşehir Belediye yöneticileri hakkında işlem yapılmış mıdır? Yapılan işlemler nelerdir?

T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 18.11.1998 Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80915

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 8.10.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6091-15048/34989 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in “Bazı firmaların Ankara Büyükşehir Belediyesi ve bağlı şirketlerden aldıkları işlere ilişkin” yazılı soru önergesine cevap teşkil edecek bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

Ankara Büyükşehir Belediyesince yapılan bazı ihallerle ilgili iddiaların incelenmesi ve gerekiyorsa soruşturulması için bakanlığımca 4.7.1997 tarihinde mülkiye müfettişi görevlendirilmiş olup, inceleme neticesinde düzenlenen müfettiş raporunda, “Ankara Büyükşehir Belediyesi ve Çevre Koruma Daire Başkanlığınca ihalesi yapılan 90 adet ayrı işe ait ihale dosyasından 75 adetinde farklı firmalar adına verilen teklif mektuplarında yazı ve imza benzerliklerinin kriminal raporlarla tespit edildiği, aralarındaki para transferlerinden, ortak katsayı kullanmalarından, yönetici ve ikâmet yerin benzerliklerinden kiracısı oldukları MKV’na kârlarının üzerinde bağış yapmalarından, ihalelere verilen teklif mektuplarının aynı kişilerin yazıp imzalamasından ihaleleri kazanan 8 firmanın tek bir merkezden yönetildiğinin anlaşıldığı,

İhaleleri kazanan firmalarla birlikte adlarına aynı kişilerce teklif mektupları verilen 29 şirket ve yetkililerinin kamu idaresi adına yapılan ihalelerde açıklık ve rekabet ilkesini hileli yollarla ihlâl ederek ihalelere fesat karıştırdıkları anlaşıldığından, söz konusu şirketlerin sahip ve yöneticilerinin 2886 sayılı Yasanın 84 üncü maddesine göre 1 yıla kadar bütün ihalelere katılmaktan yasaklama kararı verilmesi gerektiği,”

kanaat ve sonucuna varıldığı belirtildiğinden, söz konusu şirketler 13.8.1998 tarihli onayla 1 yıl süre ile ihalelere katılmaktan yasaklanmış ve karar 15.8.1998 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

İhaleleri yapan encümenin başkan ve üyeleri hakkında fezleke düzenlenmiş ve Ankara Valiliğine tevdi edilmiştir. Fezleke üzerine İl İdare Kurulunca verilen 20.10.1998 tarih ve 2/K-279 sayılı kısmen mer, kısmen lüzumu muhakeme kararı tebligat aşamasında olup, sonucu takip edilmektedir.

Yargı mercilerince verilen karar uyarınca gereğinin yapılacağı muhakkaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Kutlu Aktaş İçişleri Bakanı

2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6150)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.

Mehmet Elkatmış Nevşehir

Sorular

1. 55 inci Hükümet döneminde Bakanlığınızca ve Bakanlığınıza bağlı her türlü fonlardan belediyelere ne kadar aynî ve nakdî yardım yapılmıştır?

2. Yine aynı dönemde Bakanlığınızca asker ailelerine ne kadar yardım yapılmıştır?

3. Yapılan bu yardımların partilere göre dağılımı nasıldır?

4. Hükümetiniz döneminde Nevşehir İlindeki hangi beledeyeye ne kadar yardımda bulunulmuştur?

5. Yardımlar hangi kriterlere göre yapılmaktadır?

T.C. İçişleri Bakanlığı Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 18.11.1998 Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.002/80916

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 8.10.1998 tarih ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6150-15172/35347 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın “55 inci Hükümet döneminde belediyelere yapılan yardımlara” ilişkin yazılı soru önergesiyle ilgili olarak;

Belediyelere, Bakanlığım bünyesinde bulunan “Mahallî İdareler Fonu”, “Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Fonu” ve “Trafik Hizmetlerini Geliştirme Fonu” ndan nakdî yardım yapılmakta olup, aynî yardım yapılmamaktadır. Bu çerçevede;

1. Mahallî İdareler Fonundan proje karşılığında yapılan yardımların il içindeki belediyelere dağıtım yetkisi, 6 Haziran 1994 tarih ve 21952 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Yönetmelik değişikliği ile Valiliklere bırakılmış olup, bu Fondan Valilikler emrine gönderilen paralara ait liste Ek-1’de,

2. Muhtaç Asker Ailelerine Yardım Fonundan müracaatta bulunan belediyelere yapılan yardımlar Ek-2’de,

3. Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonundan, belediyelerin trafikle ilgili hizmetlerinin finanse edilmesi amacıyla proje karşılığında yapılan yardımlar Ek-3’de,

sunulmuştur.

Nevşehir İlindeki belediyelere yapılan yardımlar yukarıdaki listelerde mevcuttur.

Mahallî İdareler Fonundan yardım yapılırken, illerin nüfusu 50 binin altında bulunan belediye sayıları ve valiliklerin talepleri dikkate alınmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

KutluAktaş İçişleri Bakanı

128-134 arası filme alınacak.

 

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

FİLME ALINACAK YERLER

Ek : 3

Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonu

Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonu 1993 Malî Yılından itibaren genel bütçe içerisine alındığından, fon gelirlerinin tamamı TC Merkez Bankası nezdinde Hazine Müsteşarlığı adına açılan Müşterek Fon hesabına aktarılmaktadır.

Fonun faaliyet giderleri ise Genel Bütçe Kanunu ile verilen bütçe ödeneği ile yerine getirilmeye çalışılmaktadır. Tahsis edilen bütçe ödeneği talepler karşısında son derece yetersiz kalmaktadır.

Trafik hizmetlerinde bilgi işlem faaliyetlerinin geliştirilmesi, denetim hizmetlerinin araç-gereç yönünden modernize edilmesi, trafik polisinin ve halkın eğitim faaliyetlerinin geliştirilmesi, sürücülerin ödüllendirilmesi ve Mahallî İdarelerin trafik ile ilgili projelelerinin gerçekleştirilmesine katkıda bulunmak amacı ile kurulan fonun bütçeden ayrılan ancak yetersiz kalan ödeneği, Fon Değerlendirme Kurul Kararları ile tahsis edilmektedir.

1997 malî yılında fon faaliyetleri için genel bütçeden tahsis edilen ödenek tutarı 25 000 000 000 TL’dır. Ödenek son derece yetersiz olduğundan 1997 yılı içerisinde mahallî idarelerin trafik ile ilgili proje taleplerine tahsisat yapılamamıştır.

1998 malî yılında fon faaliyetleri için genel bütçeden 250 000 000 000 TL ödenek ayrılmış, bu ödenekten;

1. İçel-Yalınayak mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 1 295 986 460 TL

2. Kırklareli-Lüleburgaz mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 4 751 150 500 TL

3. Trabzon-Akçaabat mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 4 000 000 000 TL

4.Kastamonu-Hanönü mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 1 567 478 294 TL

5. Muğla-Dalaman mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 1 403 900 000 TL

6. Adıyaman-Gölbaşı mahallî idaresinin sinyalizasyon projesi için 1 600 000 000 TL

olmak üzere toplam 14 618 515 254 TL’sı mahallî idarelerin trafik ile ilgili projelerine tahsis edilmiştir.

Trafik Hizmetleri Geliştirme Fonu faaliyetleri için yeterli ödeneğin tahsis edilmesi durumunda, mahallî idarelerin trafik ile ilgili projelerine daha fazla tahsisat ayrılması mümkün olacaktır.

 

3. — İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, serbest bölgelerde uygulanan vergi muafiyetine ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/6168)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1. Serbest bölgelerdeki sınaî ve ticarî aktivitelere tanınan vergi muafiyetleri nelerdir ve bunların yıllık tutarı takriben ne kadardır?

2. Bu bölgelerde ne gibi denetim uygulanmaktadır?

3. Şimdiye kadar yapılan denetimlerden ne gibi sonuçlar elde edilmiştir?

 

 

T.C. Maliye Bakanlığı Gelirler Genel Müdürlüğü 18.11.1998 Sayı : B.07.0.GEL.0.4086-213-041658

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı Kanunlar ve Kararlar Müdürlüğünün 8.10.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-15359 sayılı yazısı.

Tarafımdan cevaplandırılmak üzere İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı tarafından verilen 7/61068/15209-35478 esas no.lu yazılı soru önergesi incelenmiş olup, önergede belirtilen hususlara ilişkin cevabımız aşağıda açıklanmıştır.

1. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 6 ncı maddesinde “Serbest Bölgeler” gümrük hattı dışında sayılır. Bu bölgelerde vergi, resim, harç, gümrük ve kambiyo mükelleflerine dair mevzuat hükümleri uygulanmaz.

İşleticiler ve kullanıcılar yatırım ve üretim safhalarında Bakanlar Kurulunca belirlenecek teşviklerden yararlandırılabilir.

Türkiye’deki tam ve dar mükellef gerçek ve tüzel kişilerin serbest bölgedeki faaliyetleri dolayısıyla elde ettikleri kazanç ve iratlar Türkiye’nin diğer yerlerine getirildiğinin kambiyo mevzuatına göre tevsiki halinde de gelir ve kurumlar vergisinden muaftır.” hükmü yer almaktadır. Bu hükümle serbest bölgelerde elde edilen kazançların Türkiye’de vergilenmemesi öngörülmüştür.

Bu çerçevede, 3218 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince serbest bölgelerde vergi, resim ve harç mükellefiyetine ilişkin mevzuat hükümleri uygulanmadığından serbest bölgede yapılan faaliyetler vergiye tabi tutulmamaktadır. Bu nedenle, serbest bölgede faaliyette bulunanların vergi dairesine mükellefiyet tesis ettirme ve beyanname verme yükümlülükleri bulunmadığından, bu bölgelerde faaliyette bulunanlara tanınan vergi muafiyetinin yıllık tutarına ilişkin herhangi bir istatistiki bilginin de olması söz konusu değildir.

Diğer taraftan, işletmelerin kazançlarının tespiti sırasında indirim konusu yapabilecekleri giderler faaliyette bulundukları işin nevine göre hem kapsam hem de miktar olarak farklılık göstereceğinden işletme bazında bunların takibi ve bu konuda istatistiki bilgilerin tutulması da esasen mümkün bulunmamaktadır.

2. 3218 sayılı Serbest Bölgeler Kanununun 12 nci maddesinde serbest bölgelerde uygulanmayan hükümler sıralanırken Türk Ticaret Kanununun bu bölgelerde uygulanmayacağına dair bir ifadeye yer verilmemiştir. Bu itibarla Türk Ticaret Kanununun 66 ve izleyen maddelerinde sayılmış olan tacirlerin tutacakları defterleri, bölgede faaliyette bulunan firmaların da tutmaları gerekmektedir. Bu hususla ilgili olarak Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesinde kullanıcılar, işleticiler veya bölge kurucu işleticilerin kanunen tutmak zorunda oldukları defterleri Türkçe düzenleyecekleri, fatura ve ticarî defterlerini hesap döneminden önce bölge mürlüklerine onaylatacakları belirtilmektedir. Ayrıca bilgi ve belgeler genel müdürlük ve bölge müdürlüklerinin yetkili kılacakları merciî ve görevlilere zamanında verilecek ve bu merciî ve görevlilerinin kontrolüne açık bulundurulacaktır.

Konuya ilişkin Uygulama Yönetmeliğinin 13 üncü maddesinde faaliyet ruhsatı olan gerçek ve tüzel kişilerin faaliyetlerine başlamadan önce bölge müdürlüğü tescil bürosunda tutulan “Sicil Defterine” kaydedileceği, kullanıcıya bir sicil belgesi verileceği, kullanıcının faaliyetleriyle ilgili yıllık gelir ve gider, bilanço ve kâr zarar hesapları sonuçlarıyla faaliyetlerini belirleyen belli başlı bilgilerin kayıtlara işleneceği, takvim yılı sonundan itibaren en geç 4 ay içinde ilgilinin yıllık faaliyetlerine ait bilgi ve belgeleri talep edilmeksizin tescil bürosuna vermekle yükümlü olduğu belirtilmektedir.

Ayrıca bu sicillerin (patent, lisans, know-how gibi hususlar hariç) bölge müdürlüğünün izniyle incelenebileceği hüküm altına alınmıştır.

Öte yandan, Serbest Bölge Müdürlüklerinin Kuruluş, görev, Yetki ve Çalışma Esaslarına İlişkin 86/9801 sayılı Bakanlar Kurulu Kararında serbest bölge müdürlüklerinin valiliklere bağlı olduğu ve valilikçe ve diğer üst mercilerce talep edilecek her türlü bilgi ve belgeleri temin etmekle görevli bulundukları ifade edilmiştir.

Serbest bölgelerde Bakanlığımızca doğrudan denetim yapılamamakla birlikte, yukarıda sözü edilen Uygulama Yönetmeliğinin 23 üncü maddesi gereğince bölgelerde faaliyet gösteren firmaların bölgedeki faaliyetleri ile ilgili muhasebe kayıtlarına bölge dışındaki faaliyetlere ilişkin hesaplarını işleyip, işlemedikleri, 14/b maddesi gereğince de bölge dışındaki faaliyetler nedeniyle elde edilen kazanç ve iratların bölgede elde edilmiş gibi gösterilmesi veya bu amaçla sahte ve muhteviyatı itibariyle yanıltıcı belge kullanarak vergi kaçıranların tespit edilmesine yönelik denetim faaliyetleri sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

4. — Muğla Milletvekili Fikret Uzunhasan’ın;

– Orman kesim sahalarında pazarlık usulü yaptırılan işlere,

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın;

– Acarlar Holding tarafından otopark yapıldığı iddia edilen orman alanına,

İlişkin soruları ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun yazılı cevabı (7/6222, 6236)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 8.10.1998

Fikret Uzunhasan Muğla

Bakanlığınızca orman kesim sahalarında kesme-sürükleme-nakliye-depolama işlemleri pazarlık usulü götürü bedelle müteahhit veya taşaron firmalara yaptırılmaktadır. Ancak pazarlık yapılan gün ile son hakedişin ödendiği gün arasındaki zamanın uzaması, enflasyon dolayısıyla iş yapan firma veya kişileri mağdur etmektedir.

Soru :

1. Bu durum karşısında herhangi bir fark fiyat ödemeyi düşünmekte misiniz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1. İmar mafyasınca çıkartıldığı bilinen son orman yangınlarının en yoğun olarak yaşandığı Beykoz Kavacık’ta, Çekül Vakfı tarafından 1992 yılında ağaçlandırılan “Çekül 92 Ormanı”nın bir bölümünün de bu kez Acarlar Holding tarafından “otopark” yapılarak yok edildiği doğru mudur?

2. Bu otoparkın yapımı yasal mıdır?

3. Bu ormanlık arazinin bu şekilde yok edildiği doğru ise, Acarlar Holding hakkında kanunî işlem başlatacak mısınız?

T.C. Orman Bakanlığı Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 18.11.1998 Sayı : KM.1.SOR./849-3263

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : TBMM’nin 19 Ekim 1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/15576 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın 7/6222 esas no. lu ve İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 7/6236 esas no. lu yazılı soru önergeleri Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazılarımız ilişikte gönderilmektedir.

Arz ederim.

Ersin Taranoğlu Orman Bakanı

Muğla Milletvekili Sayın Fikret Uzunhasan’ın 7/6222 Esas No. lu Yazılı Soru Önergesi

Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununun 52 nci maddesine göre ormancılık faaliyetleri ziraî faaliyet, bu faaliyetten doğan kazanç da ziraî kazanç sayılmaktadır. Ancak;

– 4160 Sayılı Kanun gereği Döner Sermaye Bütçesinin gayrî safi gelirlerinden % 10 oranında hazine hissesi alınması,

 4122 Sayılı Millî Ağaçlandırma ve Erezyon Kontrolu Seferberlik Kanunu gereğince orman ürünlerinin satış gelirleri üzerinden % 6 oranında Ağaçlandırma Fonu ödenmesi,

– Kuruluşumuzun kâr etmesi halinde, Kurumlar Vergisi ve matrahı bu vergi olan Savunma Sanayii Destekleme Fonu, Meslekî Eğitim ve Çıraklık Fonu, Orman Köylerini Kalkındırma Fonu gibi vergi ve fonların ödenmesi,

– 1051 Sayılı Umumî Afete Müessir Afetler Kanunu, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanunu, 6831 Sayılı Orman Kanununun 31, 32, 33 ve 34 üncü maddesi gereğince yapılan indirimli satışlar sebebiyle meydana gelen gelir kayıpları,

– Orman yangınları ve orman zararlıları ile mücadele hizmetlerinin kamu hizmeti niteliği taşımasına rağmen, bunun için yapılan harcamaların döner sermaye bütçesinden karşılanması ve maliyet unsurları içerisinde yer alan bu harcamalar sebebiyle maliyet bedelinin artmasından dolayı, dış fiyatlarla rekabet etme imkânının ortadan kalkması,

gibi bir çok sebepten dolayı Orman Genel Müdürlüğümüzün döner sermaye bütçesi ödeme darboğazına düşmüştür.

Buna rağmen orman ürünlerinin üretim işlerine ilişkin istihkak ödemelerine öncelik verilmekte ve mümkün olduğu kadar zamanında yapılmasına çalışılmaktadır.

Diğer taraftan yuvarlak orman ürünlerinin ithalatından alınan gümrük vergileri ve eş etkili fonlar 1.1.1993 tarihinden itibaren İthalat Rejimi Kararı ile kaldırılmıştır. Bu karar sonucu 31.12.1992 tarihinde 122 ABDDoları olan tomruk satış fiyatları 1.1.1993 tarihinde 100 ABD Dolarına düşmüştür. Orman Genel Müdürlüğü tekel konumundan çıkmıştır. İç fiyatların yüksetilmesi durumunda, satışlar düşmekte ve başta Rusya Federasyonu olmak üzere dış ülkelerden ithal orman ürünleri gelmeye başlamaktadır.

Nitekim gümrük vergilerinin kaldırıldığı 1993 yılında 3.6 milyon m3 tomruğa tekabül eden mamul ve gayrî mamul orman ürünü ithal edilmiştir. Bu miktar Orman Genel Müdürlüğümüzün yıllık tomruk üretimi olan 3.0 milyon m3’den daha fazladır. Alınan tedbirlerle ithalat miktarı son yıllarda 1.0-1.5 milyon m3’e kadar düşürülmüştür. Bununla beraber, satılan orman ürünlerinden alınan % 3 oranında ORKÖY Fonu, % 1-3 oranlarında Ağaçlandırma Fonu, % 1 oranında tellaliye, ithal edilen ürünlerden alınmamakta ve böylece ithalatı koruyucu bir haksız rekabet hâlâ devam etmektedir.

Bu olumsuzlukların gelecek yıllarda da artarak Orman Genel Müdürlüğü Döner Sermaye Bütçesini içinden çıkılmaz bir hale düşürmesini önlemek için;

– Orman emvali satışlarından alınan her türlü harç, vergi ve fonların ortadan kaldırılması,

– Orman yangınları ve orman zararlıları ile mücadele giderlerinin genel bütçeden karşılanması,

– Orman Genel Müdürlüğünce üretilip iç piyasaya arz edilen orman ürünlerinden alınan ORKÖY ve ağaçlandırma fonları ile tellaliyenin ithal orman ürünlerinden de alınarak haksız rekabetin önlenmesi ve benzeri çalışmalar sürdürülmektedir.

Bütün bu olumsuzluklara karşılık, mevcut imkânlar seferber edilerek orman ürünleri üretim ücretlerine, 1998 yılı başında % 44 oranında zam yapıldığı halde, orman köylüsünün enflasyondan zarar görmemesi için, 1 Nisan 1998 tarihinden geçerli olarak % 5 ve 1 Ağustos 1998 tarihinden geçerli olarak da % 12 oranında daha zam yapılmıştır.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı’nın 7/6236 Esas No. lu Yazılı Soru Önergesi

Hakkında Orman Bakanlığının Cevabı

1, 2. İstanbul İli Beykoz İlçesi Tepeseki mevkiinde bulunan ve Tepeseki Özel Ormanı iken sonradan Tepeseki Devlet Ormanı statüsüne alınan taşınmazın mülkiyeti ve sahipliği ile ilgili olarak yapılan inceleme sonucunda;

1980 yılında gerçekleştirilen orman kadastro çalışmaları sırasında orman sayılmayan yer olarak maliye hazinesi mülkiyetinde bırakılan 68 750 m2 yüzölçümündeki 3 parça nolu taşınmaz hakkında mülk sahipleri olduklarını iddia eden Türk Tecim Yestaş tarafından açılan orman kadastrosuna itiraz davasının aleyhlerine sonuçlandığı ve neticede alınan taşınmazın orman sayılmayan yer olarak maliye hazinesi adına olan sahipliğinin kesinleştiği, ancak belirtilen yargı kararının gerek sonradan görevlendirilen Orman Kadastro Komisyonlarınca gerekse de Tapu Sicil Müdürğünce hatalı uygulandığı ve bu yanlışlıktan hareketle de tapu sicilinde devlet orman bütünlüğü içerisine alındığı ve bu nedenle de hatalı uygulamanın düzeltilmesi gerektiği, ancak mal sahibi olduklarını iddia eden anılan şirket vekillerince bu defa da iade-i muhakeme talebi ile dava açıldığı anlaşılmıştır.

3. Konuyla ilgili olarak hukukî inceleme sürdürülmekte olup, inceleme sonucuna göre gerekli işlem yapılacaktır.

5. — Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde yapılan yatırımlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/6251)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

TBMM İçtüzüğünün 96 ncı maddesi uyarınca aşağıdaki sorularımın Başbakan Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1. 55 inci Cumhuriyet Hükümeti döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde nereye, ne kadar kamu yatırımı yapılmıştır?

2. 55 inci Cumhuriyet Hükümeti döneminde, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinde, hangi kamu kuruluşlarının özelleştirmesi gerçekleştirilmiştir?Bu özelleştirmenin tutarı nedir?

3. Bu hükümetin aldığı önlemler ve teşvik tedbirlerinden sonra özel sektör bölgede hangi ile ne kadar yatırım yapmıştır?

4. Gerek kamu yatırımları, gerek özel sektör yatırımları, gerekse özelleştirme çalışmaları, bölgedeki istihdamı ne yönde etkilemiştir?

T.C. Devlet Bakanlığı 18.11.1998 Sayı : B.02.0.008/01928

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Md.’nün 7/6251-15417/35879 sayılı yazısı ve ekli soru önergesi.

Erzincan Milletvekili Sayın Naci Terzi’nin 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesine ilişkin icraatıyla ilgili olarak TBMM İçtüzüğünün 96’ncı maddesi uyarınca Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmak istemiyle vermiş olduğu soru önergesinin cevapları hazırlanarak ilişikte sunulmaktadır.

Arz ederim.

M. Salih Yıldırım Devlet Bakanı

55 inci Cumhuriyet Hükümeti Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin tümü ve bu geniş bölgenin geleceğini belirleyecek olan GAP Projesinden beklenen ekonomik ve sosyal gelişme hedeflerine mümkün olan en kısa sürede ulaşma kararlılığını taşımaktadır.

Hükümetimiz, bu kararlılığını, süregelen kamu finansmanı darboğazına rağmen özelleştirme gelirleri gibi bütçe dışı kaynakları da harekete geçirerek yatırım ödeneklerinde önemli artışlar sağlamak suretiyle, devam eden öncelikli projelere giderek artan oranlarda hız kazandırmıştır.

Hükümetimiz, bu yörelerin sadece güvenlik problemlerini çözmemiş aynı zamanda ülke genelinde esasen yürürlükte olan Genel Teşvik Tedbirleri ile Küçük ve Orta Boy İşletmelerin (KOBİ) desteklenmesine ilişkin mevzuata Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesinin kalkınmasına verdiği önceliğin bir gereği olarak bu yörelere daha fazla özel sektörü çekmek için ek yatırım teşvik tedbirleri sistemini de getirmiş ve uygulamaya koymuş bulunmaktadır.

Bu yeni teşvik sistemiyle güdülen amaç, Doğu Anadolu Bölgesi illerinde ve Güneydoğu Anadolu Proje Bölgesinde kısa süre içinde daha fazla üretim ve istihdam artışı sağlanması ve giderek artan oranlarda kalıcı iş fırsatları yaratacak iç ve dış özel sektör girişimciliğinin önündeki bütün engellerin ortadan kaldırılması ve bunların daha fazla özendirilmesidir.

Ancak Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi ve OHAL Bölgesi için getirilen yeni teşviklerle birlikte mevzuat çokluğu oluşmuş, bu durum Acil Destek Programı ve 4325 sayılı Kanunla başlatılan uygulamalarda yeniden bazı düzenlemeler yapılması gereğini ortaya çıkarmıştır. Sermaye birikimi ve girişimci yapısı gibi Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerine özgü nedenlerden ötürü bu yörelere organize sanayi bölgeleri ve küçük sanayi siteleri gibi alt yapı ve girişimciye teknik yardımlar sağlanması uyulamalarına ilaveten parasal boyutlu ve daha da cazip teşvik tedbirlerinin getirilmesi gereği üzerinde durulmaktadır.

Özel girişimcilerin Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde imalat sanayi başta olmak üzere çeşitli ekonomik sektörlere yatırım isteksizliği; risk ve belirsizlik ortamının ortadan kalkmasıyla büsbütün kırılmış olacak, aynı zamanda kamu sektörünün daha yakın desteği ile yatırım uygulamalarında daha etkin uygulamalara geçilmiş olacaktır.

SORU 1. 55’İNCİ CUMHURİYET HÜKÜMETİ DÖNEMİNDE, DOĞU VE GÜNEYDOĞU ANADOLU BÖLGESİNDE NEREYE, NE KADAR YATIRIM YAPILMIŞTIR?

144-183 arası filme alınacak.

 

BURASI FİLM İÇİN BOŞ

6. — Karaman Milletvekili Abdullah Özbey’in, Kahramanmaraş Ekinözü İlçesi KandilKöyü Güllük Mahallesinin su deposu ihtiyacına ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından sorusu ve Devlet Bakanı Mustafa Yılmaz’ın yazılı cevabı (7/6290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Bayındırlık ve İskân Bakanı Sn. Yaşar Topçu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 6.10.1998 Abdullah Özbey Karaman

Kahramanmaraş-Ekinözü İlçesi Kandil Köyü Güllük mahallesinin acilen bir su deposu ihtiyacı olduğu ifade edilmektedir. Mezkur köyümüze bir su deposu ne zaman yapılacaktır?

T.C. Devlet Bakanlığı 17.11.1998 Sayı : B.02.0.014/031.2894

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 26.10.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6290-15505/36046 sayılı yazınız.

Karaman Milletvekili Sayın Abdullah Özbey’e ait yazılı soru önergesindeki konu bakanlığıma bağlı Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünce incelenmiştir.

Yapılan tetkikler sonucunda adı geçen mahallenin cazibeli olarak 2 adet çeşmesinin bulunduğu isteklerinin şebeke ve depo olduğunu bunun ise etüdü yapılmış fakat projesinin hazırlık aşamasında olduğu tespit edilmiş ve iş yapım programına teklif edilmek üzere kayıtlarımıza alınmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Yılmaz Devlet Bakanı

7. — Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde boşaltılan köy ve mezra bulunup bulunmadığına ilişkinBaşbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Kutlu Aktaş’ın yazılı cevabı (7/6327)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Prof. Dr. Sacit Günbey Diyarbakır

1. Olağanüstü Hal Bölgesinde uzun zamandan beri yaşanan köy ve mezraların boşaltılması ile ilgili şikayetler devam etmektedir. Hükümetiniz döneminde boşaltılan köy ve mezralar var mıdır?

2. Boşaltılan köylere geri dönüş olmuş mudur?

T.C. İçişleri Bakanlığı Jandarma Genel Komutanlığı 16.11.1998 GN.PL.P. : 0111-57-98/PL.KOOR.Ş.(301039)

Konu : Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gn. Md. lüğünün 4 Kasım 1998 gün ve B.02.0.KKG.0.12/106-

870-5/6167 sayılı yazısı.

b) OHAL Bölge Valiliğinin 10 Kasım 1998 gün ve 02.(SOR.ÖN.)-98/1286 sayılı yazısı.

1. İlgi (a) ile gönderilen, Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması talebi ile TBMMBaşkanlığına tevcih ettiği yazılı soru önergesine cevap olarak, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği tarafından yapılan araştırma sonucu ilgi (b) ile alınmış olup, aşağıya çıkarılmıştır.

2. Olağanüstü hal bölgesinde, Olağanüstü Hal Bölge Valiliği talimatı ile herhangi bir köy ve mezra boşaltılmamıştır. Ancak önceki yıllarda terör örgütünün baskısı ile bazı köy ve mezralarda boşalmalar meydana gelmiş olup, boşaltılan köyler ve köye geri dönüşle ilgili istatistiki bilgiler EK-A’da sunulmuştur.

Bilgilerine arz ederim.

Kutlu Aktaş İçişleri Bakanı

J. Gn. K. lığının 16 Kasım 1998 gün ve GN.PL.P. : 0111-57-98/PL.KOOR.Ş.(301039)
sayılı yazısının EK-A’sıdır.

 

Olağanüstü Hal Bölge Valiliği Kapsamında Göç Eden Vatandaşlara
Yönelik Yapılan Çalışmalar

 

İller Göç Eden Geri Dönen

Köy Mezra Hane Nüfus Köy Mezra Hane Nüfus

D. Bakır 87 224 8 860 57 160 5 6 226 1 484

Hakkâri 43 158 5 012 45 445 7 2 303 2 720

Siirt 89 114 4 989 33 183 3 1 136 782

Şırnak 105 225 9 734 71 874 5 2 228 1 208

Tunceli 183 827 4 963 26 327 22 6 330 1 052

Van 16 87 1 756 13 573 2 4 132 924

Toplam 523 1 635 35 314 247 562 44 21 1 355 8 170

Batman 35 108 2 560 18 952 4 0 123 714

Bingöl 41 288 3 702 24 944 6 18 280 2 442

Bitlis 89 124 4 558 31 608 24 15 895 5 032

Mardin 129 134 8 008 52 826 12 9 255 1 601

Muş 13 74 1 161 9 370 6 13 813 6 492

Toplam 307 728 19 989 137 700 52 55 2 366 16 281

Genel Toplam 830 2 363 55 303 385 262 96 76 3 721 24 451

8. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın yazılı cevabı (7/6369)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Devlet Bakanı Sayın Prof. Dr. Salih Yıldırım tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

1. 55 inci Hükümet döneminde Bakanlığınız Merkez Teşkilâtı ile Taşra Teşkilâtlarında ve bağlı kurum ve kuruluşlarına;

a) Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Müstakil Başkan ve Müşavir seviyesinde kaç personel görevden alınmış ve yerlerine kaç kişi atanmıştır?

b) Kaç Daire Başkanı, Uzman, Şube Müdürü, Şef ve Memur görevden alınmış, yerlerine kaç kişi atanmıştır?

c) Bakanlığınızda çalışmakta iken, kendi istekleri dışında başka kurum ve kuruluşlara kaç personel tayini gerçekleştirilmiştir? Ayrıca Başbakanlıktan kaç personelin tayini Bakanlığınıza yapılmıştır?

d) Bu atamalarla birlikte kaç personel, müktesebinin altında bir kadroya atanarak mağdur edilmiştir?

2. Sorularıma, 54 üncü Hükümet döneminde, Bakanlığınıza yapılan atama, görevden alma ve tayinlerle kıyaslama yapılarak, sayısal döküman halinde tarafıma acilen bildirilmesini arz ederim.

Lütfi Yalman Konya

T.C. Devlet Bakanlığı 18.11.1998 Sayı : B.02.0.008/01927

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMGenel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının A.01.01. GNS.0.10.00.02-7/6369-15691/36302 sayılı yazısı ve ekli soru önergesi.

Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman tarafından verilen ilgi soru önergesinin yanıtları ekte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Prof. Dr. M. Salih Yıldırım Devlet Bakanı

T.C. Başbakanlık Güneydoğu Anadolu Projesi Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığı 17.11.1998 Sayı : B.0.2.GAP.0.İK/7316

Devlet Bakanlığına
(Sn. Prof. Dr. M. Salih Yıldırım)

İlgi : TBMM Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının A.01.0.GNS.0.10.00.

02-7/6369-15691/36302 sayılı yazıları.

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın soru önergesine ilişkinTBMM Genel Sekreterliğinin ilgi yazılarının cevabı aşağıdadır :

1. GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanlığında 55 inci T.C. Hükümeti döneminde 1 adet Başkan Yardımcısı görevden alınmış, yerine 1 adet atama yapılmış olup; diğer kadrolarda çalışanlardan görevden alınan, isteği dışında başka bir kuruluşa nakledilen veya müktesebinin altında bir göreve atanan personel bulunmamaktadır.

2. 54 üncü T.C. Hükümeti döneminde ise görevden alınan personel bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Dr. İ. H. Olcay Ünver Başkan

Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın Yazılı Soru Önergesinde
Yeralan Hususlara Verilen Cevaplar

1. a) Vekâleten Yürütülen Genel Müdürlüğe Genel Müdür atanmıştır. Genel Müdür Vekili olan Genel Müdür Yardımcısı’nın istifaen ayrılması, 1 Genel Müdür Yardımcısının TEAŞ’a Genel Müdür olarak atanması üzerine boşalan 2 Genel Müdür Yardımcılığı ile boş bulunan 2 Genel Müdür Yardımcılığı kadrolarına yeni atama yapılmıştır.

Bankamızda sadece Teftiş Kurulu Başkanlığı olup, bu görev halen 54 üncü Hükümet döneminde ataması yapılan personel tarafından yürütülmektedir. Bankamız uygulamalarına aykırı olarak atanan 5 Genel Müdür Müşaviri bu görevlerinden alınarak durumlarına uygun kadrolara atanmışlardır.

Müşavir kadrolarına hizmetin gereği olarak ve Makam’a aktif danışmanlık görevi vermek üzere, 1 Genel Müdür Müşaviri 6’sı Genel Müdürlük Müşaviri 7 yeni atama yapılmıştır.

Hukuk Müşavirliği kadrosuna ise idarî yargı kararı uygulanmak suretiyle 54 üncü Hükümet döneminde görevinden alınan personel yeniden atanmıştır.

b) Görevde bulunan 23 Müdür’den 9’u alınmış, çeşitli nedenlerle boşalan kadrolar dahil yerlerine 13 yeni atama yapılmıştır.

Bankamız Yönetmelikleri çerçevesinde Uzman ile Şef, Memur v.b. idarî kadrolarda bulunan personel görevlerinden alınmamışlardır.

c) Bilindiği üzere diğer kamu kurum ve kuruluşlara nakil, ilgili kurum ya da kuruluşun önerisi ve personelin istemi üzerine, muvafakat verilmesi ile gerçekleşmektedir. Bu itibarla herhangi bir personelin Bankamız bünyesinden doğrudan başka kurum ve kuruluşlara atamasının gerçekleştirilmesi mevzuat hükümleri karşısında mümkün bulunmamaktadır.

d) Görevden alınmalar sırasında personelin önceki kadro unvanı, öğrenim ve hizmet durumu gibi nitelikleri dikkate alınarak durumlarına uygun kadrolara atamaları yapılmıştır. Ayrıca görevden alınan personelin temel ücretlerinde de bir değişiklik yapılmadığından bu kapsamda olup, mağdur olan personel de bulunmamaktadır.

2. Yukarıdaki hususlar, 54 üncü Hükümet Dönemi ile karşılaştırılmalı olarak, sayısal döküman halinde ekli listeye çıkarılmıştır.

 

54 üncü Hükümet Döneminde 55 inci Hükümet Döneminde

Görevden Alınan Yönetim Kademelerine Görevden Alınan Yönetim Kademelerine

Kadro Unvanları Personel Sayısı Atanan Personel Sayısı Personel Sayısı Atanan Personel Sayısı

 

1. Genel Müdür 1 1 (Vekâlet) — 1

2. Genel Müdür Yardımcısı 2 2 — 4

3. Genel Müdür Müşaviri — 4 5 1

4. Genel Müdürlük Müşaviri — — — 6

5. Başkan 5 1 — —

6. Hukuk Müşaviri 1 — — 1

7. Müdür 13 21 9 13

8. Koordinatör (Müdür Düzeyinde) 1 — — —

TOPLAM 23 29 14 26

 

9. — Konya Milletvekili Lütfi Yalman’ın, personel atamalarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Rıfat Serdaroğlu’nun yazılı cevabı (7/6372)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Devlet Bakanı Sayın Rıfat Serdaroğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasının teminini arz ederim.

1. 55 inci Hükümet döneminde Bakanlığınız Merkez Teşkilâtı ile Taşra Teşkilâtlarında ve bağlı kurum ve kuruluşlarına;

a) Müsteşar, Müsteşar Yardımcısı, Genel Müdür, Genel Müdür Yardımcısı, Müstakil Başkan ve Müşavir seviyesinde kaç personel görevden alınmış ve yerlerine kaç kişi atanmıştır?

b) Kaç Daire Başkanı, Uzman, Şube Müdürü, Şef ve Memur görevden alınmış, yerlerine kaç kişi atanmıştır?

c) Bakanlığınızda çalışmakta iken, kendi istekleri dışında başka kurum ve kuruluşlara kaç personel tayini gerçekleştirilmiştir? Ayrıca Başbakanlıktan kaç personelin tayini Bakanlığınıza yapılmıştır?

d) Bu atamalarla birlikte kaç personel, müktesebinin altında bir kadroya atanarak mağdur edilmiştir?

2. Sorularıma, 54 üncü Hükümet döneminde, Bakanlığınıza yapılan atama, görevden alma ve tayinlerle kıyaslama yapılarak, sayısal döküman halinde tarafıma acilen bildirilmesini arz ederim.

Lütfi Yalman Konya

T.C. Devlet Bakanlığı 16.11.1998 Sayı : B.02.0.009/27/01088

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 5.11.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6372-15695/36306 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Sn. Lütfi Yalman’ın yazılı soru önergesine Bakanlığım ilgili Kuruluşu Türk Standartları Enstitüsünce verilen cevabi yazı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Rıfat Serdaroğlu

Devlet Bakanı

T.C. Devlet Bakanlığı 10.11.1998 Sayı : 22200

(Sayın Rıfat Serdaroğlu)

Özel Kalem Müdürlüğüne

İlgi : 9.11.1998 tarih ve B.02.0.009-6.3/01065 sayılı yazınız.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 5.11.1998 tarih ve 7/6372-15695/36306 sayılı Konya Milletvekili Sayın Lütfi Yalman’ın yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Türk Standartları Enstitüsü’nün DevletBakanlığının Merkez ve Taşra Teşkilâtı içinde bulunmadığı, Bakanlığa bağlı kurum ve kuruluş olmadığını bilgilerinizi rica ederim.

Saygılarımla.

Türk Standartları Enstitüsü Başkanı MehmetYılmaz Arıyörük

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.