Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 64 YASAMA YILI : 4

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

10 uncu Birleşim

21 . 10 . 1998 Çarşamba

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurul salonunda elektronik sistemle yapılacak oylama ve yoklama işlemlerine ilişkin Başkanlık açıklaması

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, Türkiye’deki toplumsal sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

2. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, orman köyleri ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

3. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, siyasî partilerimizin Mecliste uzlaşmacı bir ortam meydana getirmeleri konusunda alınacak tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Belçika’ya giden Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1748)

2. – Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1749)

3. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1750)

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 1998 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük MilletMeclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/24) (S. Sayısı : 755)

2. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

3. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

4. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

5. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S. Sayısı : 631)

6. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

7. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Giresun Milletvekili Turhan Alçelik ve 5 arkadaşının, Erzincan Milletvekilleri Tevhit Karakaya ile Naci Terzi’nin, Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Elazığ Milletvekili M. Cihan Paçacı’nın, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bayburt Milletvekili Ülkü Güney, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın, Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Kastamonu Milletvekilleri Nurhan Tekinel ile Haluk Yıldız’ın, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır’ın, Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 arkadaşının, Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve 7 arkadaşının, Aksaray Milletvekili Nevzat Köse’nin, Elazığ Milletvekilleri Ahmet Cemil Tunç, Ömer Naimi Barım ve Hasan Belhan’ın, Sıvas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, Kastamonu Milletvekilleri Hadi Dilekçi ile Fethi Acar’ın, Zonguldak Milletvekili Ömer Barutçu’nun, Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek ve 3 arkadaşının, Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Samsun Milletvekili Nafiz Kurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz ve 4 arkadaşının, Samsun Milletvekili Latif Öztek ve 2 arkadaşının, Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu’nun, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 17 arkadaşının, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş ve 13 arkadaşının, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün ve Çankırı Milletvekili İsmail Coşar’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/1038, 2/1044, 2/1046, 2/1054, 2/1056, 2/1077, 2/1081, 2/1082, 2/1083, 2/1084, 2/1085, 2/1086, 2/1087, 2/1091, 2/1092, 2/1093, 2/1094, 2/1097, 2/1099, 2/1100, 2/1101, 2/1102, 2/1103, 2/1105, 2/1106, 2/1108, 2/1109, 2/1117, 2/1127, 2/1130, 2/1146, 2/1147, 2/1165, 2/1168) (S. Sayısı : 663)

8. – Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı ile Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu (1/653, 2/430) (S. Sayısı : 420)

9. – 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarıları ve Adalet, İçişleri, Tarım, Orman ve Köyişleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/674, 1/694, 1/700, 1/705, 1/736, 1/740, 1/742, 1/762) (S. Sayısı : 690)

10. – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İş Kanununun Birer Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın, Trabzon Milletvekili Ali Kemal Başaran’ın, Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik’in, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (2/1104, 2/133, 2/284, 2/608, 2/837, 2/969, 2/1014, 2/1073) (S. Sayısı : 646)

11. – Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/668) (S. Sayısı : 556)

12. – Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/728) (S. Sayısı : 749)

13. – Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/723) (S. Sayısı : 750)

14. – Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/727) (S. Sayısı : 751)

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

2. – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

3. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün;

– Tigem’e bağlı bazı çiftliklerin özelleştirilmesine yönelik çalışmalara,

Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün;

– Çanakkale’deki buğday üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6033, 6049)

2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün;

– Et ve canlı hayvan ithalatına izin verilip verilmeyeceğine,

Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın;

– Balya İlçesinin haşhaş ekim alanı kapsamına alınmamasının nedenine,

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün;

– TMO’nde yapılan hububat alımlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6045, 6046, 6053)

3. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın;

– Atatürk Orman Çiftliğine,

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın;

– Hayvansal ve zirai aletler kredisi alan çiftçilere,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

– Karaman’da meydana gelen dolu afetinden sonra Tarım Kredi Kooperatifine borcu ertelenmeyen bir şahsa,

Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın;

– Pamuk taban fiyatlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6054, 6058, 6087, 6112)

4. – İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Tarsus’a TMO Ajansı açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6191)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Kültür Sitesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/6200)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

İçel Milletvekili Halil Cin, siyaset, sistem ve insan unsuruna ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

Adana Milletvekili İ.Ertan Yülek'in, Türkiye'de şekerpancarı üretimine ve özel şeker fabrikalarının durumuna,

Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Tariş’in Ege Bölgesinde kuruüzüm ve pamuk alımlarına,

İlişkin gündemdışı konuşmalarına Sanayi ve Ticaret Bakanı E.Yalım Erez cevap verdi.

Irak'a gidecek olan Devlet Bakanı Mehmet Batallı'ya Millî Savunma Bakanı ve Başbakan Yardımcısı İsmet Sezgin'in vekâlet etmesine ilişkin Cumhurbaşkanlığı,

Türkiye-AB Karma Parlamento Komisyonu Eşbaşkanlığında TBMM'yi temsil edecek grubu oluşturmak üzere DSP Grup Başkanlığınca Sakarya Milletvekili Teoman Akgür'ün aday gösterildiğine ilişkin Başkanlık,

Tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın ve 39 arkadaşının, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Hamlesi Projesinin somut sonuçlarının bölge halkına yansıtılmamasının nedenleri ile GAP'ın bölge kalkınmasına olan etkisinin (10/292),

Yozgat Milletvekili İlyas Arslan ve 34 arkadaşının, Yozgat İlinin ekonomik, sosyal, kültürel ve kentsel sorunlarının (10/293),

Araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi;

Erzincan Milletvekili Naci Terzi ve 20 arkadaşının, mafyanın karıştığı iddia edilen kamu ihalelerini araştırmak (10/294),

Amacıyla birer Meclis araştırması,

Hatay Milletvekili Atilâ Sav ve 54 arkadaşının, suç işlemek amacıyla teşekkül oluşturduğu ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 313, 269, 240, 31 ve 33 üncü maddelerine uyduğu iddiasıyla İçişleri eski Bakanı Mehmet Ağar hakkında bir Meclis soruşturması (9/38);

Açılmasına ilişkin önergeleri okundu. Meclis araştırması önergelerinin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı; Meclis soruşturması önergesinin de, Anayasanın 100 üncü maddesine göre, en geç bir ay içinde olmak üzere, Danışma Kurulunca tespit edilecek görüşme gününün Genel Kurulun onayına sunulacağı açıklandı.

Avrupa Parlamentosu Başkanının, Brüksel'de düzenlenecek olan 1. Avrupa-Akdeniz Parlamenter Forumuna TBMM'nin bir heyetle katılmasına dair davetine icabet edilmesine ve

Bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına,

İlişkin Başkanlık tezkereleri ile

Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay hakkındaki (9/36),

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer hakkındaki (9/37),

Esas numaralı Meclis soruşturması önergelerinin, gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmının 1 ve 2 nci sıralarında yer almasına ve Anayasanın 100 üncü maddesi gereğince soruşturma açılıp açılmaması hususundaki görüşmelerinin, Genel Kurulun 27.10.1998 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu,

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 276 ncı sırasında bulunan 749 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 11 inci sırasına, 277 nci sırasında bulunan 750 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 278 inci sırasında bulunan 751 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 270 inci sırasında bulunan 719 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 251 inci sırasında bulunan 695 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına alınmasına ve Genel Kurulun, 21.10.1998 tarihinden 1999 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının görüşmelerinin başlamasına kadar, çarşamba ve perşembe günleri 15.00-19.00, 20.00-24.00 saatleri arasında çalışmasına, çarşamba günleri sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin ANAP ve DSP Gruplarının müşterek,

Önerileri;

Kabul edildi.

Başkanlıkça, değişen oranlar nedeniyle, Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunda bağımsız milletvekillerine birer üyelik daha düştüğüne ve aday olmak isteyen bağımsız milletvekillerinin Başkanlığa yazılı olarak müracaat etmelerine ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin "Özel Gündemde Yer Alacak İşler" kısmına geçilerek:

1 inci sırasında bulunan, Çanakkale Milletvekili Nevfel Şahin ve 55 arkadaşının, İzmit Körfez Geçiş Projesi ihalesinde devletin zarara uğratılmasına göz yumarak görevini kötüye kullandığı ve bu eyleminin Türk Ceza Kanununun 240 ıncı maddesine uyduğu iddiasıyla Başbakan A.Mesut Yılmaz (9/33),

2 nci sırasında bulunan, Konya Milletvekili Hüseyin Arı ve 56 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 yılında özürlülerin memurluğa alınması için açılan sınavda mevzuata aykırı ve usulsüz işlemler yapılmasına göz yumarak görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Mustafa Kul (9/34),

Haklarında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca birer Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergeleri üzerindeki görüşmeler tamamlanarak Meclis soruşturmalarının açılması ve Anayasanın 100 üncü maddesine göre, adçekme suretiyle belirlenecek üyelerden kurulacak komisyonların ikişer aylık çalışma sürelerinin, komisyonların başkanlık divanı üyelerinin seçimi tarihinden itibaren başlaması kabul edildi;

3 üncü sırasında bulunan, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin ve 57 arkadaşının, SSK Genel Müdürlüğünce 1996 Aralık ayında yapılan sınav sonucunda göreve başlatılan personel hakkındaki hukuk dışı işlemlere göz yummak ve yanlı davranmak suretiyle görevini ihmal ettiği ve kötüye kullandığı ve bu eylemlerinin Türk Ceza Kanununun 230 ve 240 ıncı maddelerine uyduğu iddiasıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan hakkında Anayasanın 100 üncü ve İçtüzüğün 107 nci maddeleri uyarınca bir Meclis soruşturması açılmasına ilişkin önergesi (9/35) üzerindeki görüşmeler tamamlandı; Meclis soruşturması açılmasının kabul edilmediği açıklandı.

(9/34) esas numaralı Meclis soruşturması önergesinin görüşmeleri sırasında, Kocaeli Milletvekili Necati Çelik, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül ile Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un konuşmalarında şahsına sataşmaları nedeniyle bir konuşma yaptı.

21 Ekim 1998 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.43'te son verildi.

Hasan KORKMAZCAN

Başkanvekili

Ahmet DERİN Ünal YAŞAR

Kütahya Gaziantep

Kâtip Üye Kâtip Üye

No : 12

II. – GELEN KÂĞITLAR

21.10.1998 ÇARŞAMBA

Tasarı

1. – Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/832) (Anayasa ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe Komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.1998)

Teklifler

1. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 31 Arkadaşının; Devlet Memurları Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1293) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.10.1998)

2. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün ve 31 Arkadaşının; Sosyal Sigortalar Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1294) (Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.10.1998)

3. – Ankara Milletvekili Uluç Gürkan ve 10 Arkadaşının; 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/1295) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.1998)

4. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün; Yüksek Öğretim Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/1296) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.1998)

5. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün; Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifi (2/1297) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.1998)

6. – Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün; Kamu Personeline İkramiye Verilmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/1298) (Plan ve Bütçe Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 15.10.1998)

Raporlar

1. – Jandarma Teşkilât, Görev ve Yetkileri Kanununa Bir Madde Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/807) (S. Sayısı: 757) (Dağıtma tarihi : 21.10.1998) (GÜNDEME)

2. – Cumhurbaşkanlığı 1997 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/1614) (S. Sayısı: 753) (Dağıtma tarihi : 21.10.1998) (GÜNDEME)

3. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Sayıştay Başkanlığının 1997 Malî Yılı Kesin Hesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/23) (S. Sayısı: 756) (Dağıtma tarihi : 21.10.1998) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergesi

1. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop İlinde sekiz yıllık kesintisiz temel eğitim ile ilgili olarak karşılaşılan bazı sorunlara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/1209) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Bursa Milletvekili Yüksel Aksu’nun, ekmeği korumak amacıyla kullanılan ambalaj malzemesinin insan ve çevre sağlığını tehdit ettiği iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/6322) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.10.1998)

2. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Giresun-Görele Tekel toptan satıcısının sözleşmesinin uzatılmamasının nedenine ilişkin Devlet Bakanından (Eyüp Aşık) yazılı soru önergesi (7/6323) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

3. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Gürsu Millî Eğitim Müdürünün görevden alınmasının nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/6324) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

4. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, İstanbul Valisi’nin türban hakkındaki bir açıklamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6325) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

5. – Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın, Meksika’nın başkenti Meksico City’de görevli olan Başkonsolos, Ataşe ve Sözleşmeli Sekreterin özel bir şirket kurdukları iddiasına ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/6326) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

6. – Diyarbakır Milletvekili Sacit Günbey’in, Olağanüstü Hal Bölgesinde boşaltılan köy ve mezra bulunup bulunmadığına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6327) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

7. – Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, Türk Ticaret Bankasının özelleştirilmesi ihalesiyle ilgili talimat verilip verilmediğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/6328) (Başkanlığa geliş tarihi : 19.10.1998)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

21 Ekim 1998 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 uncu Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, elektronik sistemle yoklama yapılacaktır. Yoklama için 5 dakika süre vereceğim.

Sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını, bu süre içerisinde elektronik oy düğmelerine basarak bildirmelerini rica ediyorum.

Dünkü denemelerimizde olduğu gibi, elektronik sistemle yoklamada bulunduklarını veya oylamaya katıldıklarını tespit edemediğimiz arkadaşların, durumu yazılı olarak Başkanlığa bildirmelerini rica ediyorum; ancak, 5 dakika da Başkanlığa yazıyla bildirme süresi tanıyorum.

Yoklamanın tamamı 10 dakikada tamamlanacaktır. 5 dakika elektronik sistem, o sisteme giremeyen arkadaşlar için 5 dakika da ilave bir süre tanıyorum.

Şimdi, yoklama sistemini çalıştırıyorum.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Sayın Başkan, bu oylamada kimin katılıp katılmadığı belli olacak mı?

BAŞKAN – Belli olur tabiî; yazıcıdan da çıkar.

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Hepsini böyle istiyoruz bundan sonra.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, elektronik sistemle yoklama işlemi bitmiştir. Otomatik olarak sistem kapandı. Bu süre içerisinde yoklamaya yetişemeyen arkadaşlarımın, 5 dakika içerisinde, yazıyla, Başkanlığa durumu bildirmelerini rica ediyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, anlayamadık... İlave bir 5 dakika süre mi verdiniz efendim?

BAŞKAN – Başlangıçta verdim efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Başlangıçta verdiniz!..

BAŞKAN – Evet.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – 5 dakika da doldu herhalde!

BAŞKAN – Hayır... İlk 5 dakikalık sürede elektronik sistemle yoklama yapılacak; bu arada tespit edemediklerimiz, isimlerini, ilave 5 dakika içerisinde bildirecekler. Bu hususu, arkadaşların itirazı üzerine, başlangıçta ifade etmiştim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Oy kullanmada böyle değil Sayın Başkan. 5 dakika içerisinde ikisi beraber yapılacakken, Sayın Başkan, ilave bir 5 dakika süre daha verdi; olmadı, bir 10 dakika daha verebilir; çünkü, buradaki yönetim anlayışı, artık, keyfî hal almıştır!

BAŞKAN – Sayın Kapusuz, ifadelerinize dikkat edin!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Evet Sayın Başkanım...

BAŞKAN – Ben, başlangıçta "5 dakika" dedim. Aslında, Başkanlık Divanında, yoklamalar için 10 dakika süre tespit edilmiş; arkadaşlar beni uyardılar. Onun üzerine, ben, 5 dakika içerisinde elektronik sistemin kapanacağını belirtip, yetişemeyen veya dünkü gibi, parmaklarıyla oylamaya katılamayan arkadaşlarımızın, 5 dakikalık ilave sürede de salonda bulunduklarını yazıyla bildirmelerini rica ettim; bu kadar basit. Keyfîlik bunun neresinde?!. Yoklamadan önce bunu söyledim, siz salonda değil miydiniz?!.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Böyle söylemediniz efendim.

BAŞKAN – Siz yoktunuz o zaman...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Dediniz ki, "5 dakika içerisinde hem elektronik oylama yapılacak hem de yoklamaya katılamayanlar pusula verecekler..."

BAŞKAN – Başlangıçta öyle ifade ettim; ama, itirazlar üzerine düzelttim; arkadaşlarımın taleplerini haklı gördüm. Yalnızca sizin talebiniz mi yerine getirilecek?!

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Biz de onu söylüyoruz Başkan. "Sayın Başkan başlangıçta söylediğini değiştirdi" dedik.

BAŞKAN – Keyfîlik yok efendim; 10 dakika...

Bir sistemde ilk defa yoklama yapıyoruz, birtakım aksamalar olacak; bunda keyfîlik aranır mı?! İyi niyetli bakın biraz da...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Efendim, siz, söylediğiniz şeyi değiştirdiniz, biz, onu hatırlattık sadece.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, ikinci 5 dakika için bir süre çalışması yok mu?

BAŞKAN – Ben saati takip ediyorum efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Biz de takip ediyoruz Başkanım; ama, yok; saat yok...

BAŞKAN – Yoklama işlemi bitmiştir.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkanım, isimleri okuyun da, bakalım, arkadaşlar salondalar mı?.. Madem, yeni bir şeye başladık...

BAŞKAN – Sayın Güven, Başkanlığın yapacağı bildirimlere güven esastır. Herhangi bir şüpheli durum olursa, itirazlarınızı bildirme hakkını her zaman sizlere tanıyoruz.

Aslında, şu anda, Genel Kurul salonunda çoğunluğun bulunduğunu biliyorum; ama, bazı arkadaşlarımız yoklama sırasında katılmama iradesi gösterdikleri için, kayıtlara göre, toplantı yetersayısı bulunmuyor. Bu sebeple, birleşime ara vereceğim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkanım, belirtiğiniz gibi, şu anda, salonda, yeterli sayıda milletvekili mevcut; o nedenle, sizin, gerçek olan duruma itibar etmeniz gerekirdi. Birtakım arkadaşlar elektronik cihazı kullanmadılar ve yoklama sırasında burada olduklarını da söylemediler; oysaki, siz, tespit ettiniz, buradalar.

O nedenle, Başkanlık Divanının, bu konuyu yeniden karara bağlaması gerekir.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurul toplantı yetersayısı, cihazın tespit ettiği 142 rakamına göre -gönderilen pusulaları da ilave ettiğimiz ahvalde- bulunmamaktadır; tabiatıyla, yoklamaya geçtikten sonra, Başkanın göz kararıyla veya kendi kanaatiyle toplantıyı açma hakkı da ortadan kalkmış oluyor. Başlangıçta, buyurduğunuz gibi, ben, salondaki duruma göre "çoğunluk vardır; çalışmalara başlıyoruz" diye başlayabilirdim; ama, şüphelere ben de katıldığım için yoklamaya başladım. Yoklamanın sonuçları, şu anda, elimizdeki verilere göre toplantı yetersayısının bulunmadığını göstermektedir.

Saat 15.55'te toplanmak üzere, birleşime 30 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.18

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.55

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Ahmet DERİN (Kütahya)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 10 uncu Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Birinci Oturumda yapılan yoklama sonucunda, toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşılmıştı. Şimdi, tekrar, yoklamayla çalışmalarımıza başlayacağız.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) ÇEŞİTLİ İŞLER

1. – Genel Kurul salonunda elektronik sistemle yapılacak oylama ve yoklama işlemlerine ilişkin Başkanlık açıklaması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, yoklama işlemini elektronik sistemle yapacağız. iki günden beri çalıştırdığımız sistemde, arkadaşlarımız, oylama konusunda yeterli deneyime sahip oldular. Yoklama konusunda bazı aksamalar var. Ben, öncelikle, çalışmalarımıza hiç ara vermeden, özel bir öğrenim ve deneme süreci olmadan, Genel Kurulun bu noktaya gelebilmiş olmasından dolayı duyduğum memnuniyeti ifade ediyorum. Ancak, uyguladığımız sistem hakkında, arkadaşlarımızın yeterli bilgisi olmadığı için, bazı itirazlar da söz konusu olabiliyor. Bu sebeple, 5 Ekim 1998 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Başkanlığında, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanvekilleriyle yapılan toplantıda, yeni Genel Kurul salonunda elektronik sistemle yapılacak çalışmalara ilişkin tespit ve mutabakatları, sayın milletvekillerinin bilgisine sunmak istiyorum:

1. İlk haftalarda, açılış yoklaması için 10 dakika, istem üzerine yapılacak yoklamalar için 5 dakika süre verilecektir.

2. Yoklamada, toplantı yetersayısı bulunamaması halinde verilecek ara için mevcut uygulamaya devam edilecek, gruplara da sorarak, 1 saat içinde olmak kaydıyla, Başkanların takdirinde olacak.

3. Oylamalarda 5 dakika süre verilecek.

4. Yoklama süresince ve toplantı yetersayısı bulunamadığı hallerde yoklama pusulası verilmeyecek ve verilen pusulalar kabul edilmeyecektir.

5. Toplantı yetersayısı sağlanıp görüşmelere başlandıktan sonra gelen yoklama pusulaları kabul edilecek. Yani, burada, yoklama, süresi içinde tamamlanacaktır; ancak, daha sonra gelen kişiler, toplantı yetersayısını etkilememek üzere, o günkü Genel Kurul çalışmalarına katıldıklarını belirtmek bakımından pusula gönderebileceklerdir. Bu bakımdan, yoklamalarda, zamanında gelmek önem kazanmaktadır.

6. Oylama işlemi bittikten sonra oy kullanmak isteyen üyelerin oyları kabul edilmeyecek.

7. İstem üzerine kısa aralıkla yoklama yapılıp yapılmama hususu, hakkın suiistimaline mahal vermemek kaydıyla, Başkanların takdirinde olacak.

8. İşaretle oylama, ihtilaflı ve itirazlı haller ile karar yetersayısının arandığı durumlarda elektronik sistemle, diğer hallerde ise, üyelerin el kaldırması suretiyle yapılacaktır.

9. Yoklama ve açık oylamalarda, süresi içinde sisteme giremediğini, yine süresi içinde ifade eden üyelerin talepleri, mükerrerliği kontrol edilmek kaydıyla dikkate alınacak; kontrolü mümkün olmayan işaret ve gizli oylamalarda dikkate alınmayacak.

10. Karar yetersayısının bulunamaması halinde, en fazla üç defa ve Başkanların takdirinde, makul sürelerle ara verilecek.

11. Karar yetersayısının aranılması istendiğinde, toplantı yetersayısı ne olursa olsun, sadece karar yetersayısına bakılacak.

Bu mutabakatlar çerçevesinde işlemleri yürütüyoruz.

Bir tek hususu tekrar hatırlatmam gerekiyor: Oylama için tanıdığımız süre içinde, elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımız, pusulayı Başkanlığa ulaştırmış olacaklar. Daha sonra verilen pusulaların geçerliliği yoktur.

Ayrıca, bugün de, sistemle ilgili herhangi bir bilgi isteyen arkadaşımıza, kulis kenarlarında bekleyen teknisyenler tarafından bilgi verilecektir ve yardımda bulunulacaktır.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi yoklamaya geçiyorum.

Yoklamanın süresi, burada da belirlendiği gibi, 10 dakika olacaktır.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, toplantı yetersayısı vardır -gösterge tablosunda da görüldüğü gibi, şu andaki duruma göre 211 katılım olmuştur- çalışmalara başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Konya Milletvekili Ahmet Alkan’ın, Türkiye’deki toplumsal sorunlara ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı ilk sözü, Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan'a veriyorum. Sayın Alkan, Türkiye'deki toplumsal sorunlarla ilgili söz istemiştir.

Buyurun Sayın Alkan. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

AHMET ALKAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimin başında, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Toplumsal çürüme ve yozlaşmayla ilgili gelişmeler son günlerde öylesine yoğunlaştı ki, millet olarak, gelişmeleri takip etmekte zorlanır hale geldik. Bir yanda peş peşe yakalanan tinerci çocukların sebep oldukları facianın iki yüzü -birinci yüzünde sokağa terk edilen çocukların dramı, ikinci yüzünde bu çocukların katlettikleri masum insanlar ve toplumda uyanan derin infial- diğer tarafta, gazete sayfalarından, televizyon ekranlarından taşan mafya-işadamı-siyasetçi ilişkileri, kasetler, eroin-kumar-terör üçgeninden beslenip boy veren organize suç örgütleri... Zannedersiniz ki, Türkiye'de her şey kirlenmiş, her şey çürümüş, her şey bozulmuş... Bu doğru mu; elbette ki, hayır. Bu yargı ve yayılmak istenen kanaat, kendi kendimize millet olarak yapabileceğimiz en büyük haksızlık ve kötülük olur.

Türkiye'de organize suç elbette vardır, olmaya da devam edecektir. Büyük boyutlarda vardır. Boyutları nedir; bilemem; ama, en yetkili ağız, Sayın Başbakan diyor ki...

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Anlayamıyoruz Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Alkan, bir saniye efendim.

Değerli arkadaşlarım, Genel Kurul salonunda birtakım çalışma usullerimiz değişti; ama, görüşmeleri sükûnetle takip etme konusundaki kural devam ediyor. Arkadaşlarımız, kendi aralarında konuşma yaptıkları takdirde, kürsüdeki hatibi izleme imkânı kalmıyor.

NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – Evvela Sayın Başbakana söyleyin...

BAŞKAN – Bakanlar Kurulu sırasındaki arkadaşlarımın, görüşmelerine dışarıda devam etmelerini rica ediyorum.

Buyurun Sayın Alkan.

AHMET ALKAN (Devamla) – "Bu ortaya çıkanlar, aysbergin su üzerindeki kısmı bile değil, sadece ucudur" diye, bir başbakan bunu söylüyorsa, olayların boyutları oldukça büyük demektir; ancak, son bir yıl içinde 43 organize suç örgütünün 800'e yakın mensubunun yakalanarak çökertilmesi, gerek bu konuya özel önem veren Sayın Başbakanın gerekse Sayın Hükümetin, organize suç örgütlerinin üzerine gitmekte ne kadar kararlı ve başarılı olduğunun göstergesidir.

Esasen, bu toplumsal çürümenin boyutlarını ortaya çıkaran hadise de, bu çürümeden beslenen organize suç örgütlerinin üzerine kararlılıkla gidilmesi ve onların yakalanmasıyla ortaya çıkmıştır.

Bu konunun kısa vadeli çözüme kavuşabilmesi için, acilen, örgütlü suçlarla mücadele yasasının çıkarılması gereklidir.

Bugün, benim dikkatlerinize sunmak istediğim konu, esasen bu sonuçlar değildir. Yani, bugün, organize suça dahil olmuş birtakım insaların yakalanması problemin asıl kısmı değil, olsa olsa sonucudur.

Bizden evvel bu süreci yaşamış toplumların serüvenini izlediğimiz zaman, polisiye tedbirlerle bu konunun nihaî çözüme kavuşturulamadığını, yakalananların yerini hemen yenilerinin, hem de daha çok sayıda aldığını görüyoruz; çünkü, geçiş dönemi toplumlarının temel problemlerinden birini, kırsal toplumdan kentli toplum yapısına geçişte ortaya çıkan toplumsal çözülme ve çürüme oluşturmaktadır.

Bu ortamın oluşmasında, ülkenin geldiği kalkınma aşamasının beraberinde yaratacağı hareketlilik ve göçler ile yeni iskân ve yaşama tarzının doğru teşhis edilememesi ve bunlara önceden tedbir alınamaması etkin olmaktadır.

Kırdan kopan ve bir baskın halinde kente gelen büyük göçler sonucu, yeterli iş, konut, altyapı, sağlık, eğitim ve benzeri servislere sahip olmayan şehirlerimizle beraber, ülke yönetimi, bu büyük dönüşüme hazırlıksız yakalanmıştır. Buna, kültürel hazırlıksızlığı da eklediğiniz zaman, kent-kır karşılaşması, bir kapışmaya, giderek toplumsal bir hesaplaşmaya dönme eğilimine girmiştir.

Şimdi, bu süreçte oluşan sağlıksız köhne mekânlar, çöküntü bölgeleri, organize suça hem mekân olan hem de insan kaynağı sunan problem bölgelere dönüşmüşlerdir. Başta İstanbul olmak üzere, büyük şehirlerimizde çözümü zor bölgeler haline gelen bu mekânların sıhhileştirilmesi yanında, hızla büyümekte olan şehirlerimizde benzeri problemlerin yaşanmaması için gerekli tedbirler alınmadıkça, suç ve suçlu adedini, hukuk devletini ve kamu düzenini tehdit etmeyen minimal sınırlara çekmek mümkün olmayacaktır.

Önümüzdeki yirmi yıl boyunca, her yıl 1 milyon civarında insanımız şehirlere göç etmeye devam edecektir. Buna, 1 milyon civarında da yeni nüfus ilave olacaktır.

Nüfusunun yüzde 45'i tarımla beslenen bir ülkenin kalkınmış ülke olması mümkün değildir. O halde, bu yeni göçecek nüfusun hangi noktalarda yoğunlaşabileceği, hangi sektörlerde, nasıl istihdam edilebileceği önceden tahmin edilip, makro ölçekte süreç kontrol edilip yönlendirilemezse, korkarım ki, 55 inci Hükümetin bu başarılı mücadelesinden umduğumuz sonucu uzun vadede elde etme imkânı zorlaşacaktır. Bu başarının kalıcı olmasını istiyorsak, mahalli idareler, hukuk reformu, organize suçlarla mücadele kanun tasarılar gibi Yüce Meclisin gündeminde bekleyen ve hazırlıkları devam eden diğer kanun tasarılarını acilen çıkarmanın yanı sıra, Türkiye'de yeni bir kalkınma modelini tartışmaya açmalıyız.

Bünyesinde, devletin yeniden yapılandırılmasından, teşvik sistemini yeniden ele almaya; özelleştirmeden, Türkiye il sistemini ve onunla birlikte hizmet veren kamu kurumlarının görev, hizmet, anlayış ve sınırlarını yeniden tespite uzanan, şeffaf, katılımcı ve yerinden yönetimi esas alan bir kalkınma modelini hayata geçirmeye mecburuz. Ayrıca, şehirlerimizde yaşanan hızlı değişimin kontrol edilip, sağlıklı kent ve toplum yapısının sürdürülebilmesi için mahalli idareler bakanlığının kurulması, kanaatimce, önemli adımlardan biri olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Alkan, konuşma süreniz bitmiştir efendim...

AHMET ALKAN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Sözlerimi, önümüzdeki on yılı kaybetmemek ve bu tedbirleri araştırmak üzere hazırlığını yaptığımız bir önergeye destek vermeniz dileğimi arz ederek ve bu uğurda mücadele veren bütün emniyet kuvvetlerimize minnetlerimi, şükranlarımı sunarak bitiriyor ve hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Konya Milletvekili Sayın Ahmet Alkan'a teşekkür ediyorum.

2. – Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, orman köyleri ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Ersin Taranoğlu’nun cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşmacı, Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu.

Sayın Çakıroğlu, orman köyleri ve ormancılık kooperatiflerinin sorunlarıyla ilgili olarak gündemdışı söz istemişlerdir.

Sayın Çakıroğlu, buyurun efendim.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisin kararıyla oluşturulan, ormanlarımızın, orman köylülerimizin sorunları ve orman yangınlarını araştırma ve önleme Araştırma Komisyonunun üyesi olarak, komisyon üyesi arkadaşlarımız ve Başkanımızla uyum içerisinde belirli çalışmalar ve incelemeler yaptık ve çalışmalarımızın sonuna doğru gelmiş bulunuyoruz. O raporda değerlendirilecek; ancak, önümüzdeki günlerde bütçe görüşmelerine başlanılacak olması, 1999 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısının Plan ve Bütçe Komisyonunda yapılacak çalışmalarına temel teşkil etmesi ve önerilerimizi sunmak üzere gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, ormanlarımızın değerini, sorunlarını, orman köylülerimizin sorunlarını hepimiz bilmekteyiz. Bugün, ülkemizde 8,5-9 milyon arasında orman köylüsü yaşamakta. Yıllık gelirleri 300 dolar, kimi bölgelerimizde 60 dolara kadar düşen bu yoksul, cefakâr ve ormanları inatla, sevgiyle koruyan kesim, ne yazık ki, yeterli payı alamamakta ve onurlu bir yaşama kavuşamamaktadır. Bunun nedenleri var. Orman Genel Müdürlüğü, 1987 yılından bu yana, gereksinimlerini döner sermayeyle karşılamakta ve genel bütçeden pay alamamaktadır. Bunun yarattığı sıkıntıları hepimiz bilmekteyiz. Bu noktada, çözüm önerilerini hemen sunmak istiyorum:

1999 Malî Yılı Bütçe Kanunu Tasarısı hazırlanırken, Orman Genel Müdürlüğü bütçesinin gelirler hanesine, mutlaka, genel bütçeden pay ayrılması gerekmektedir.

Yine, Orman Genel Müdürlüğünün yıllık cirosu üzerinden Hazineye yüzde 10 pay aktarılmakta; bunun kaldırılması gerekmektedir.

Yine, yasadan kaynaklanan, genel bütçeden orman köyleri kooperatiflerine ayrılması gereken -binde 1'den az olmamak üzere- payla ilgili olarak, daha önceki senelerde "bu sene uygulanmaz" geçici hükmü, maddesi eklenmekteydi. Bu konuda, mutlaka, binde 1'den az olmamak üzere, bütçeden fasıl ayrılması, kaynak aktarılması gerekmektedir. Değilse, yoksul, bu kadar insanımızın, kesimimizin sorunlarını çözebilmek, onlara ulaşabilmek, ne yazık ki, imkânsız hale gelecektir.

Bildiğiniz gibi, Orman Genel Müdürlüğü, Orman Genel Müdürünün maaşı da dahil olmak üzere, yangınla mücadele harcamalarını ve yatırımlarının tamamını döner sermayeden karşılamaktadır. Oysaki, ormanlar, ulusal varlıklarımızdır; sadece ekonomik değil, ekolojik dengeleriyle yaşamın temel altyapısını oluşturması bakımından da ulusal varlıklarımızdır ve mutlaka korunması gerekmektedir.

Bunun ötesinde, 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin Değerli Bakanına, bir yanlışlığın düzeltilmesi konusunda öneride bulunmak istiyorum: 55 inci Cumhuriyet Hükümeti döneminde, 98/11303 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla bir kararneme yürürlüğe girmiştir. Bu kararnameyle, tahsisli dikiliden ağaç satımı uygulaması getirilmiştir. Bunun doğruluğu veya yanlışlığını ilerideki süreçte tartışacağız; ancak, bu uygulama sürdürülürse -ki, şu anda görünen odur- burada, orman ürünlerinin yüzde 90'ını işleyen kooperatiflerimiz devredışı bırakılmış olacaktır. Bu düzenlemeyle, orman köyleri tüzelkişiliklerine ve köylü özel kişilere, tahsisli dikili satışı öngörülmüş. Bu durum, zaten zor koşullarda yaşayan kooperatiflerimizi -ki, birlik haline gelmiş ve gelmemiş 1 500 civarında kooperatifimiz vardır- oldukça zora sokmuş, güç durumda bırakmıştır.

Bu konuda önerimiz; tahsisli dikili ağaç satışı gerçekleştirilecekse, orman kooperatiflerimizin de bundan yararlanması gerektiğidir. Orman köylülerinin ekonomik durumları ortada; tahsisli dikili ağaç alma imkânları yok, ekipmanları yok. Yani, bu şartlar altında, altyapısı oluşturulmadan getirilen böyle bir uygulama, belirli çıkar gruplarının, orman köylüsünün sırtından, ormandan çıkar sağlamaktan başka bir sonuca ulaştırmaz bizi. O zaman yapılacak iş, orman köylülerine de düşük faizli ya da faizsiz kredi sağlamak, ekipmanla donatmak gerekli. Biz, bunları gerçekleştiremezsek, ülkemizde, her sene, 500 milyon metreküp; yani, Kıbrıs Adası büyüklüğündeki verimli toprak kitlemiz denizlere akmakta ve ülkemiz, her geçen gün, çöl olmaya doğru, hızla o tehlikeye doğru yürümekte. Bunun önüne geçmek gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Çakıroğlu, konuşma süreniz bitmiştir efendim.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.

Bu önerilerimin, önümüzdeki süreçte, bütçe çalışmaları sırasında dikkate alınmasını ve tahsisli dikili ağaç satışından kooperatiflerimizin de yararlandırılmasını diliyor, bunların olumlu şekilde sonuçlandırılmasını temenni ediyor; Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan, Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu'na teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu söz istemiştir.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)

ORMAN BAKANI ERSİN TARANOĞLU (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Muğla Milletvekilimiz Sayın Zeki Çakıroğlu'nun, orman köylülerinin sorunları konusundaki konuşmasına cevap vermek için huzurunuzdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, başta Sayın Çakıroğlu olmak üzere, ormanların ve orman köylülerinin sorunlarını araştırmak maksadıyla kurulmasına Türkiye Büyük Millet Meclisince onay verilen komisyonumuza şükranlarımı ifade ediyorum. En samimî ve içten ifade etmek gerekirse, ormancılık konusunun siyasetüstü, insanlığın ortak bir sorunu olduğunu kabul ediyorum. Yasa çalışmaları açısından da, ormancılıkla ilgili yasa çalışmalarının bir Anayasa değişikliği kadar konsensüs gerektiren ve herkesin katılımıyla çıkması gereken yasalar olduğu şuurunda olduğumu da ifade etmek istiyorum.

Yine, sözlerimin başında, bugün, dünyanın orman varlığının dünya yüzölçümünün yüzde 26'sı olmasına karşın, Türkiye toprak varlığının yüzde 26'sı da hâlâ orman olarak ayakta duruyor ise, her şeyden önce, hepimizin, bu varlığın bugüne kadar gelmesinde, orman köylüsünün ormana olan sevgisini inkâr etmememiz ve her vesileyle de orman köylüsüne bu konuda şükranlarımızı ifade etmemiz gerekir. Çünkü, orman köylüsünün gönlü hoş olmadan ormanların gönlünün hoş olması mümkün değildir. Hepimizin ortak sorumlulukları, insanlığın ortak mirası olan bu doğal zenginlikleri gelecek nesil ve asırlara daha güçlendirerek taşıyacak isek; ancak, onun içinde yaşayan orman köylüsünün sorunlarına çare bularak taşıyabiliriz. Meclisimiz, bu komisyonda, siyasî parti tefriki yapmaksızın oluşturduğu ittifaklı çalışmalarıyla, hem ormana olan hem de köylüye olan ilgisini ortaya koymuştur.

Sayın Çakıroğlu'nun ifade ettiği sorunlar, bütün partilerimizce kabul edilen, Orman Bakanı olarak benim de kabul ettiğim sorunlardır. Çağ, on sene önceki, yirmi sene önceki çağ değildir. Yapısı itibariyle dönersermayeli bir kuruluş olup, 1990'lı yıllardan sonra, dünyadaki gelişmelerden, duvarların yıkılmasından, Rusya'da sistemin değişmesinden sonra, 1990'lı yıllara kadar monopol olan Orman Genel Müdürlüğü, bugün, çok kuvvetli rakipler karşısında güçsüz bir yapıya kavuşmuştur; bunun neticesi olarak da orman köylüleri birtakım sıkıntılar çekmektedir. Bu, bir gerçektir. Dolayısıyla, bunun düzenlenmesi gerekmektedir. Sayın Çakıroğlu'nun ifade ettiği, yangın masraflarının dönersermaye bütçesinden karşılanıyor olması, yine, Hazineye hisse veriliyor olması, maliyetlerimizi, dolayısıyla ormancılık faaliyetlerimizi sıkıntıya sokmaktadır.

Bunların hepsinin çözüleceğine inanıyorum. Bu inancımı güçlendiren unsur ise, bütün siyasî partilerimizin komisyonda bu konuda ittifak etmeleridir. Bu ittifakları, bütçe ve Meclis çalışmalarına da yansıdığı takdirde, hem orman köylümüzün sorunu çözülmüş olacaktır hem de ormanlarımızla ilgili, geleceğe olan bakışımız çok daha kuvvetlenecektir.

Bu konuda, bugüne kadar gayret gösteren bütün komisyon üyelerine şükranlarımı sunuyorum. Meclis çalışmalarında da, parti tefrik etmeksizin, bu desteğin yanımızda olması gerektiğini ifade ediyor, Türk köylüsü, Türk ormancısı ve Türk ormancıları adına hepinize şükranlarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplandıran Orman Bakanı Sayın Ersin Taranoğlu'na teşekkür ediyorum.

3. – Erzurum Milletvekili İsmail Köse’nin, siyasî partilerimizin Mecliste uzlaşmacı bir ortam meydana getirmeleri konusunda alınacak tedbirlere ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı üçüncü konuşmacı, Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse.

Sayın Köse, siyasî partilerimizin Mecliste uzlaşmacı bir ortam meydana getirmeleri konusunda alınacak tedbirlerle ilgili gündemdışı söz istemiştir.

Buyurun Sayın Köse. (Alkışlar)

İSMAİL KÖSE (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin, içeride ve dışarıda çok önemli problemlerle karşı karşıya olduğu, hepimizce malumdur. Bu millî meseleleri aşabilmemiz için, Türkiye Büyük Millet Meclisinde birlik ve bütünlüğümüzün sağlanması gerekmektedir. Bu birlik ve bütünlük, tüm ülkeye bir heyecan getirmelidir. Yüce milletimizin bu millî heyecandan alacağı önemli hissiyat, şu anda, içerideki ve dışarıdaki bu meselelerin çözülmesinde destek olacaktır.

Enflasyon, işsizlik, ekonomik durgunluk, malî piyasalardaki istikrarsızlık gün geçtikçe artmaktadır. Sosyal ve ekonomik kaynaklı bu problemler, tabiî olarak, toplumsal sorunları da beraberinde getirmektedir.

Milletimizi ayakta tutan millî ve manevî değerler, her geçen gün erozyona uğramaktadır.

Türk siyaseti çözüm üreten bir müessese olmaktan çıkmış, bizzat kendisi çözüm bekleyen bir sorun haline gelmiştir.

Değerli milletvekilleri, 78 yıllık Türkiye Büyük Millet Meclisi tarihinde, Mecliste, 300 adet gensoru ve soruşturma önergesi görüşülmüştür. Ancak, bu, 1995 yılından sonraki üç yıllık Meclisimizde 40 adet Meclis soruşturması ve gensoru önergesi görüşülmüştür. Bu rakamı gördüğümüzde, son üç yılda meşgul olunan meseleleri ortaya koymak mümkündür. Meclisin en önemli denetim mekanizması olan gensoru ve soruşturma önergeleri, siyasî partilerimiz arasında polemik ve düşmanlık aracı olarak kullanılma noktasına getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, Suriye meselesi, siyasetimizde millî bir mutabakat vesilesi olmalıdır. Kılıçlar kınına konmak suretiyle, daha seviyeli, daha ilkeli ve daha hoşgörülü siyasetin ortaya çıkarılmasına gayret sarf etmeliyiz.

Sağlık, adalet, mahallî idareler ve organize suçlar gibi meseleleri ülkemizin problemi olmaktan çıkaracak kanun tasarıları Meclis gündemine getirilmelidir.

Sağlıktaki olayları görmek için uzağa veya taşraya gitmeye lüzum yoktur; Sosyal Sigortalar Kurumunun Dışkapı'daki hastanesinin acil servisini ve yatakların boşalması için sedyelerde bekleyen hastaların durumunu görmek kâfidir. Yalnız, hastaların sıra bekleme konusundaki bu üzüntü verici durumlarının yanında, hastabakıcı, hemşire, ebe ve doktorlarımızın ücretleri ile hastanelerimizin araç ve gereç sıkıntılarını da göz önünde bulundurmak mecburiyetindeyiz.

Değerli milletvekilleri, adalet reformu kanunu çıkarılmalıdır. Adliye koridorlarındaki kavgaları her gün izliyoruz. Hâkimlerin ve savcıların masaları üzerinde yığılan binlerce dosyaya son verebilmek için, adalet reformunun bir an önce gerçekleştirilmesi gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, şu günlerde, toprak bütünlüğümüze saldırıda bulunan PKK terör örgütü olaylarının, bizi, Suriye'yle savaş noktasına getirdiği günleri yaşıyoruz. Kuzey Irak'ta bir Kürt devletinin kurulması konusunda, aynı ittifak içerisinde bulunduğumuz ve dostane ilişkiler içerisinde olduğumuz devletlerin Türkiye Cumhuriyeti Devletine nasıl baskılar yaptığı da, yine, hepimizce malumdur. Bir yandan Ortodoks çemberine alınmak istenen Türkiye Cumhuriyeti Devleti, ülkesi ve milleti, diğer yandan, toprağımızın ve bayrağımızın düşmanı olan PKK'ya yardım ve yataklık yapan komşulardan, yine, dost bildiğimiz devletlere kadar, ülkemizin ve milletimizin düşmanı olduklarını, bir daha, son olaylar ortaya koymuştur. Ne yapmamız gerekiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Köse, konuşma süreniz bitmiştir efendim.

İSMAİL KÖSE (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Bunu, ancak, birlik ve bütünlüğümüzü ortaya çıkarmamız sonucunda başarıya ulaştıracağız ve Türkiye Büyük Millet Meclisi olarak bizim bir araya geldiğimizi gören milletimiz, sınırlarımızda, Türk Ordusunun 250 bine yakın konuşlandığı bugünlerde, bu moralini, ordumuzun arkasına koyacaktır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hem ülke yönetiminde hem krizlerde çare olmalı, başörtüsü gibi bir mukaddesimizin meselesi de Türkiye Büyük Millet Meclisinde halledilmeli (FP sıralarından alkışlar) bu mukaddesimiz, siyasî menfaat aracı olmaktan ve siyasî kavga aracı olmaktan çıkarılmalıdır.

Cumhuriyetimizin 75 inci yıldönümü münasebetiyle idrak edeceğimiz şu mutlu günlerde ve yarın, Müslüman Türk Milletimizin, yine, mutlulukla idrak edeceği, üç ayların başı olan, bir kandil gecesinin, inşallah, ülkemize hayırlara vesile olacağı inancıyla, Yüce Meclisimizin bu idrak içerisinde meselelere bakacağı inancıyla, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Erzurum Milletvekili Sayın İsmail Köse'ye teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Gündeme geçiyoruz.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Belçika’ya giden Devlet Bakanı Işın Çelebi’ye, dönüşüne kadar, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanılığı tezkeresi (3/1748)

19 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

"Avrupa Birliği, Genişleme, Çok Taraflı Ticaret Sistemi" konulu konferansa katılmak üzere, 18 Ekim 1998 tarihinde Belçika'ya giden Devlet Bakanı Işın Çelebi'nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

2. – Türkmenistan’a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal’ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1749)

17 Ekim 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hazar Geçişli Türkmenistan-Türkiye-Avrupa Doğalgaz Boru Hattı Projesinin Gerçekleştirilmesi ve Türkmenistan Doğalgazının Türkiye'ye Satışına İlişkin Anlaşmayı imzalamak üzere, 19 Ekim 1998 tarihinde Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Cumhur Ersümer'in dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Turizm Bakanı İbrahim Gürdal'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonunun bir raporu vardır, okutuyorum:

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos ve Eylül 1998 Ayları Hesabına Ait Türkiye Büyük MilletMeclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/24) (S. Sayısı : 755) (1)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Temmuz 1998 ayı başında mevcut para : 365 257 690 000

Temmuz, Ağustos, Eylül 1998 aylarında

Ziraat Bankasının aldığı para : + 9 549 182 611 000

Toplam : 9 914 440 301 000

Temmuz, Ağustos, Eylül 1998 aylarında

Ziraat Bankasının harcadığı para : – 9 711 815 811 000

Ekim 1998 başında bankada mevcut para : 202 624 490 000

Türkiye Büyük Millet Meclisi Saymanlığının Temmuz, Ağustos, Eylül 1998 aylarına ait hesapları incelendi:

Temmuz 1998'de Ziraat Bankasındaki 365 257 690 000 Türk Lirası mevcudu ile Temmuz, Ağustos, Eylül 1998 aylarında Hazineden 9 549 182 611 000 Türk Lirası alınarak bankadaki hesaba yatırılan meblağın ceman 9 914 440 301 000 Türk Lirası olduğu, mevcuttan sarf olunan 9 711 815 811 000 Türk Lirası tenzil edildikten sonra, Ekim 1998 başında kasa mevcudunun 202 624 490 000 Türk Lirasından ibaret olduğu, Saymanlıktaki defterlerle sarf evrakının birbirine uygun bulunduğu görülmüştür.

Genel Kurulun bilgisine arz edilmek üzere Yüksek Başkanlığa sunulur.

Mehmet Moğultay

İstanbul

Komisyon Başkanı ve üyeler

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın, Anayasanın 82 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; okutup oylarınıza sunacağım:

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

C) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. – Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in, Makedonya’ya yaptığı resmî ziyarete katılan milletvekillerine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/1750)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Vaki davete icabetle, 2-3 Ekim 1998 tarihlerinde Makedonya'ya resmî bir ziyarette bulunan Cumhurbaşkanı Sayın Süleyman Demirel'e refakat eden heyete, ekli listede adları yazılı milletvekillerinin de iştirak etmesi uygun görülmüş ve bu konudaki Bakanlar Kurulu kararının sureti ilişikte gönderilmiştir.

Anayasamızın 82 nci maddesine göre gereğini arz ederim.

A. Mesut Yılmaz

Başbakan

Liste:

Yılmaz Karakoyunlu (İstanbul)

Murat Karayalçın (Samsun)

BAŞKAN – Kabul edenler...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Oylamaya geçtim efendim.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Hayır efendim, karar yeter sayısının aranmasını istiyoruz. Yapmayın lütfen...

BAŞKAN – Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Geçmeden evvel istendi.

BAŞKAN – Oylamaya geçmiştim efendim, "kabul edenler" diye söyledim, "kabul edenler" diye oy almaya başlamıştım.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hep böyle yapıyorsunuz Sayın Başkan; her zaman bunu yapıyorsunuz.

BAŞKAN – Şimdi, elektronik sistem dönemine başladık, o nedenle itirazınızı zamanında elektronik olarak yapacaksınız.

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Siz de elektronik misiniz?!

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Oylamayı da elektronik yapalım o zaman.

BAŞKAN – Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

VI. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA BOŞ BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda boş bulunan ve Demokratik Sol Parti Grubuna düşen bir üyelik için, Sakarya Milletvekili Teoman Akgür aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Şimdi karar yetersayısı arayacağım efendim.

Kabul edenler...

MEHMET EMİN AYDINBAŞ (İçel) – İtiraz otomatik cihazla yapılıyorsa, oylamayı da elektronik cihazla yapalım.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Süs diye almadık Sayın Başkan, o cihazlara dünyanın parasını yatırdık.

BAŞKAN – Efendim, görüyorum, ben tespit ediyorum şimdi.

Eğer tespit edemezsek elektronik cihazla tekrarlarım, hiç merak etmeyin.

Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2. – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonunda boş bulunan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Adana Milletvekili Tuncay Karaytuğ aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3. – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Konya Milletvekili Mehmet Ali Yavuz aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonlarda görev alan değerli milletvekili arkadaşlarıma başarılar diliyorum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yerimden bir şey sorabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Biraz önce bir uygulama yaptınız, işaretle oylamayı el kaldırılması suretiyle icra ettirdiniz. Acaba, bundan sonraki oylamalar böyle el kaldırılarak mı olacak, bu cihazla mı yapılacak? Bu konuya da usul olarak bir açıklık getirilirse, herhalde ona göre hareket etmek uygun olur. Yani, biz, oylamaya itiraz etmedik; ama, bundan sonraki usulünüzü bilelim, biz de ona göre hareket edeceğiz Sayın Başkanım. Neye göre yapacaksınız?

BAŞKAN – Oturumun başlangıcında, Sayın Meclis Başkanının başkanlığında yapılan toplantıda kararlaştırılmış olan tespit ve mutabakatları Yüce Meclisin bilgilerine sunmuştum.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – O zaman oylamalarda cihazı kullanacaksınız.

BAŞKAN – Burada "işaretle oylama, ihtilaflı ve itirazlı haller ile karar yetersayısının arandığı durumlarda elektronik sistemle, diğer hallerde ise üyelerin el kaldırması suretiyle yapılacak" yazıyor.

Şimdi, buradaki ihtilaf konusu, üyelerle benim aramdaki ihtilaf değil, Başkan ile kâtip üyeler arasındaki ihtilaflı hallerdir.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Hayır, öyle değil.

BAŞKAN – O sebeple, ben, işaretle oylama yolunu tercih ettim; ama, karar yetersayısı istenilen hallerde, karar yetersayısını uyguluyorsak, elektronik sistemle yapacağız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Yani, biraz önceki uygulama usulüne uygun olmamıştır; bunu tespit ediyoruz; teşekkür ediyoruz.

BAŞKAN – Efendim, Başkanlık olarak ve Başkanlık Divanı olarak tespitimizi karar yetersayısının olduğu doğrultusunda belirlemiştik; sonuç da onu gösterdi; ama, usulü okudum, genel usulümüzü okuduk efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Cihazla yapacağımız şeyi yapmamış olduk; buradaki karara göre, bundan sonra böyle uygulayacağız yani.

BAŞKAN – Şimdi, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

V. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yerini almadığı için müzakere ertelenmiştir.

3. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

BAŞKAN – 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin maddeleri, üzerindeki önergelerle birlikte, geçen birleşimde, İçtüzüğün 88 inci maddesine göre komisyona geri verilmişti. Komisyon raporunu henüz vermediğinden, teklifin müzakeresi ertelenmiştir.

4. – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısı ile Antalya Milletvekili Deniz Baykal ve 39 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Gürcan Dağdaş ve 6 arkadaşının, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır ve 9 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 7 arkadaşının aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş ve 2 arkadaşının İşçi ve Memur Emeklileri ile Bunların Dul ve Yetimlerinin Sendikalaşmasına İlişkin Kanun Teklifi ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/702, 2/224, 2/929, 2/1000, 2/1023, 2/1024) (S. Sayısı : 553)

BAŞKAN – Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yerini almadığı için müzakere ertelenmiştir.

5. – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporu (1/689) (S. Sayısı : 631) (1)

BAŞKAN – Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısı ve Anayasa Komisyonu raporunun müzakerelerine başlıyoruz.

Komisyon?.. Yerini aldı. (FP ve DYP sıralarından alkışlar [!])

Hükümet?.. Yerini aldı.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Komisyon demin yoktu!..

TURHAN GÜVEN (İçel) – İçeride oturup da, komisyon "var" veya "yok" olur mu?!

BAŞKAN – Geçen birleşimde, tasarının tümü üzerinde, Doğru Yol Partisi, Fazilet Partisi, Anavatan Partisi, Demokratik Sol Parti ve Cumhuriyet Halk Partisi grupları adına konuşmalar yapılmıştı.

Şimdi, tasarının tümü üzerinde şahısları adına söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Ankara Milletvekili Gökhan Çapoğlu, Uşak Milletvekili Yıldırım Aktürk, Adana Milletvekili İ. Ertan Yülek ve Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı.

İlk söz, Ankara Milletvekili Sayın Gökhan Çapoğlu'nun.

Sayın Çapoğlu, buyurun. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Gönül isterdi ki, olması gerekirdi ki, bugün, bu Yasayı tartışmayalım. (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Bugün yapacağım konuşmayı, 28 Mayıs için hazırlamıştım. 28 Mayıstan bu yana çok şey değişti ve özellikle son bir ay içerisinde, Türkiye'de, bizim uzun zamandır söylediğimiz, çete, medya, siyaset, ticaret arasındaki ilişkiler apaçık bir şekilde ortaya çıktı (FP ve DYP sıralarından alkışlar) ve böyle bir ortamda, Komisyon Başkanı, beş ay oturmadığı koltuğa bugün oturdu. Zannediyorum, bunu, halka anlatabilecekler; zamanlamayı halka anlatabilecekler. Türkiye, çok vahim bir dönemden, talihsiz bir dönemden geçiyor. Bugün önümüze getirilen yasa tasarısı, aslında, bundan altı yedi ay, hatta bir sene önce, 29 Kasım 1997'de Türkiye Büyük Millet Meclisine sevk edilmişti. Sevkinin tek bir nedeni vardı; belirli medya, sermaye desteğiyle kurulan bu Hükümetin, o kesime diyet borcunu ödemesiydi. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Talihsiz olan, CHP'nin de o kesime katılarak, bu borcun ödenmesine katkıda bulunması. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bakın, tasarıda şu deniliyor... (DSP sıralarından "Senin kime borcun var" sesleri)

Benim kimseye borcum yok. (DSP sıralarından "var, var" sesleri) Benim tek borcum var, halka karşı borcum var. Yedibuçuk ay içerisinde, 55 ilde, hiçbir katkı olmadan, medya desteği olmadan kurulduk, seçimlere katılma hakkı kazandık; altı ay içerisinde, o partiyi kuran halk, onu da iktidara getirecek. (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar [!])

Bakın, şunu belirtmek istiyorum...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Cem Boyner'den kötü olacaksın.

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Şunu belirtmek istiyorum size; sözde tartışmanın kavramı, üstü şu şekilde örtülüyordu: "Efendim, televizyon sahipleri belli olsun; irtica yönünde yayınlar yapılıyor..." Yasanın gerekçesinde deniliyor: "Nama yazılı olacak hisseler..."

Bakın, ben size, var olan, mevcut yasayı okuyorum; değiştirilmek istenilen 29 uncu maddenin ikinci fıkrası: "Özel radyo ve televizyon kuruluşları anonim şirket olarak kurulurlar. Sermaye Piyasası Kurulu bu anonim şirketler, ortak diğer şirketlerin hamiline yazılı hisselerini nama yazılı hale getirmelerini ister." Zaten, yasada var bu. Yani, öne sürülen gerekçe, tamamen aldatmaca bir gerekçe.

Peki, bu tasarı neden bugün getirildi? Medyada bazı el değiştirmeler olduğu gibi, Danıştayda bazı enerji ihaleleri bekliyor ve bunlar medya kuruluşlarına dağıtılacak. Medya kuruluşlarının bu yasaya göre bu ihaleye girmemeleri gerekirdi; çünkü, yasanın 29 uncu maddesinin onbirinci fıkrası diyor ki: "Türkiye'de gazete çıkaran gerçek ve tüzelkişiler ile basınla ilgili mevzuata göre gazete sahibi olanlar bir arada yüzde 20'den fazla hisse sahibi olamazlar." Onuncu fıkra da şunu söylüyor: "Belirli bir özel radyo televizyon kuruluşunda yüzde 10'dan fazla hissesi olanlar Devletten, diğer kamu tüzelkişilerinden ve bunların doğrudan veya dolaylı olarak katıldıkları teşebbüs ve ortaklıklardan herhangi bir taahhüt işini doğrudan doğruya veya dolaylı olarak kabul edemezler ve menkul kıymetler borsalarında muamelede bulunamazlar." İşte, değiştirilmek istenen esas madde budur; 29 uncu maddede, bu fıkra kaldırılarak, enerji ihalelerine giren medya kuruluşlarının önü açılmak istenmektedir ve Türkiye'de, medya, siyaset, ticaret arasındaki ilişki ve son bir ayda da bunlarla çeteler arasındaki ilişki gün ışığı gibi ortaya çıkmıştır.

İşte, bugün oylamak durumunda olduğumuz... Ben inanıyorum ki, bu Meclisten, bunu reddedecek, ülkesini seven, dürüst bir çoğunluk çıkacaktır. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Bu yasada getirilen diğer bir değişiklikle, biraz önce okuduğum, yüzde 20'sinden fazlasına sahip olmama koşulu kaldırılıyor; bunun yerine, izlenme oranı gibi, güvenilirliği olmayan, ölçme zorlukları olan bir koşul getiriliyor. Eğer, şimdiki yüzde 20 oranının yeterli olmadığını düşünüyorsanız ve eğer, tekelleşmeye karşıysanız, o zaman, gelin, hem sahiplik hem de izlenme oranları koşullarını birlikte kullanalım; ama, bu yüzde 20 sahiplik koşulunu kaldırmayalım bu yasadan. Tabiî, esas gerekçe, biraz önce belirttiğim gibi, 29 uncu maddenin onuncu fıkrasının kaldırılarak, devletten ihale alma konusundaki kısıtlamanın ortadan kaldırılmasıdır. Türkiye'de, medya sahipleri, âdeta, medya sahibi olmayı kendi ticarî çıkarlarını ilerletmenin bir koşulu olarak öngörmeye başlamışlardır ve son bir ayda medyadaki el değiştirmeler de bunun çok açık ve Türkiye için çok tehlikeli bir örneğidir.

Bu yasa tasarısının getirdiği üçüncü bir değişiklik ise, Hükümetin kontrol ettiği ve tamamen siyasî bir organ olan Radyo ve Televizyon Üst Kuruluna televizyonları süresiz durdurma yetkisi vermesidir. Hiçbir yargı kararı olmadan, siyasî bir organa televizyonları süresiz kapatma yetkisi vermek, ne demokrasi ne hukuk ne de medya özgürlüğüyle bağdaşır. Bu, hukuka değil, hukuksuzluğa bağlılıktır. Şunu açık olarak belirtmek istiyorum: Ülkemizin bütünlüğünü, cumhuriyetin temel niteliklerini, toplumumuzun hoşgörü sınırlarını ve manevî değerlerini ihlal edecek nitelikteki yayınlar, mutlaka sıkı bir yargı denetimine tabi olmalıdır; burada, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, konuyu yargıya taşıyacak yetkilerle donatılmalıdır. Bu yasa tasarısı, Türk demokrasisinin geleceğine vurulacak en büyük darbedir; yani, bugün yapılmaya çalışılan, alelacele getirilmeye çalışılan, beş ay bekletilip bugün gündeme getirilen olay, aslında, sivil bir darbe niteliğindedir; (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) zaten, gelişmemiş ve kurumsallaşmamış olan demokrasimizin daha da yozlaşmasına ve güdükleşmesine neden olacaktır. Eğer, medyayla ilgili değişiklik yapacaksak, gelin, medyada -zaten var olan- tekelleşmeyi önleyecek, medya çalışanlarının haklarını koruyacak RTÜK'ü siyasî bir organ olmaktan çıkaracak değişiklikler yapalım. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu yasa tasarısı, gaflet ve dalalet içindeki bir Hükümetin, yandaşlarının itelemesiyle (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) demokrasimizi tamamıyla görüntü haline getirme çabasıdır...

BAŞKAN – Sayın Çapoğlu, 1 dakikalık süreniz kaldı efendim.

GÖKHAN ÇAPOĞLU (Devamla) – Bir iktidar uğruna, hiçbir hükümetin, hiçbir çoğunluğun, hiçbir siyasî partinin, demokrasiye ihanet etme hakkı yoktur. Biraz sonra yapacağımız tarihî oylama, demokrasimizin geleceği içindir, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onuru içindir.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Gökhan Çapoğlu'na teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk'te.

Buyurun Sayın Aktürk. (ANAP sıralarından alkışlar)

YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Muhterem milletvekilleri, benim için, Parlamentoya dahil olduğumdan beri yaşadığım en üzücü, ama en kritik dakikalar; sizlerle bir şeyleri, beni bildiğiniz gibi, doğruca, şeffafça, berrakça tartışmak istiyorum.

H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Dinle Mesut Bey, dinle!..

YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – RTÜK Yasası, bir sene evvel Meclis Başkanlığa geldi; daha sevkiyatından itibaren, baştan sona bir fiyaskodur ve kitabı yazılacak, örnek olacak, yüzkarası bir tatbikat olayıdır. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Birincisi, Anayasamız, İçtüzüğümüz, Meclise sevk edilen bir yasa tasarısının genel gerekçesinde, saklamadan, gizlemeden, etraflıca, neyin ne olduğunun açık seçik ortaya konulmasına amirdir; fakat, bu genel gerekçeyi okuduğunuzda, bu yasanın hangi amaçla getirildiği konusunda en ufak bir fikriniz olmaz, tamamen çarpıtma, yanlış yönlendirme ve saptırma şahikasıdır ve bu anlamda, Meclis Başkanlığını fevkalade hatalı bir davranışından dolayı kınıyorum. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Meclisimize, Bakanlar Kurulunun bütün üyelerinin, Başbakanımızın da imzasıyla gelen bir belge; maalesef, arkadaşlarımızın çoğunluğu tarafından, bu doküman, her bir sayın bakan, imzası olan bakan tarafından okunmuş, anlaşılmış, vicdan muhasebesi yapılmış, tartılmış ve ondan sonra imzalanmıştır diye bir varsayımla ele alınmak istenmektedir. Halbuki, Türkiye şartlarında, özellikle 39 bakanın olduğu kalabalık bir Bakanlar Kurulunda, Bakanlar Kurulu kararlarının nasıl alınıp Meclisimize sevk edildiğinin çok güzel bir örneğidir. İddia ediyorum, bu yasa tasarısını bihakkın okumuş bir tek bakanımızı bulamadım... (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

RTÜK Yasası, Anayasa değişikliğini de içerdiği için, Anayasa Komisyonumuzdan çıkmış orijinal bir yasaydı. Onun için, usul gereği deniliyor ki: "Meclis Başkanlığı da yasanın ilk çıktığı yere bunu gönderir." Ben, bu usulü de tartışmaya açmak istiyorum; şöyle ki: Mecliste bir ihtisas komisyonu olan Plan ve Bütçe Komisyonu var ve burada, bu yasada öngörülen ana maddeler üzerinde ihtisas sahibi arkadaşlarımız, çağırdığında dinlediğini anlayabilen ve dolayısıyla, ekonomik boyutları açısından da Meclisimize ışık tutacak teknik çalışmayı yapacak kadrolar var; ama, her nedense, Anayasa Komisyonumuza geldi ve şiddetli talebimize rağmen Plan ve Bütçe Komisyonuna intikal ettirilmedi ve hiçbir şekilde bir uzman görüşü alınmadan aşağıya, Genel Kurula indirildi. Ondan sonra, burada tartışmalara başladık. Burada, tasarının geneli üzerindeki görüşmelerde, aylar önce tartıştığımızda öyle bir hava esti ki, yeterince bir konsensüs yok. Onun üzerine, gönül arzu ederdi ki, yasa tasarısı geriye çekilsin ve enine boyuna olgunlaştırılıp, eğer ihtiyaç duyuluyorsa tekrar getirilsin. Hayır, öyle olmadı; en fazla konsensüs, uzlaşma aradığımız bir günde, elektronik oylamanın Meclisimize -bir noktada- kazandırıldığı bir günde, maalesef, ilk uygulama olarak, belki -içler acısı- yanlış bir tatbikata sürüklenmek üzereyiz.

Sayın Ecevit'e sesleniyorum. Çok açıkyüreklilikle, son olan biteni, medya, mafya ve finans sektörü içindeki henüz anlaşılmaz bir sermaye dalgalanması hareketi olduğunu açıkladılar.

Sizinle ufak bir anımı paylaşmak istiyorum. Üç sene evvel, Londra'da gittiğim çok üst seviyede -dünya üst yöneticilerinin katıldığı- bir toplantıda Henry Kissinger -yıllarca Amerika Dışişleri Bakanlığı yapmış bir zat- bir saatlik konuşmasında, en can alıcı cümle olarak şunu söyledi: "2000'li yıllar iki tane 'M' ile şartlandırılacaktır. Birinci M, medya; ikinci M, mafyadır ve bunların birbiriyle ilintili olmadığı hiçbir zaman söylenemeyecek, iddia edilemeyecektir." (FP ve DYP sıralarından alkışlar)

Şimdi, hadiselerin bu kadar girift olduğu ve bugünlerde de kamuoyumuza bu kadar mal olduğu bir noktada, geliyoruz, değişiklik yapmak istiyoruz. Hangi yönde; tamamen ters yönde. Halbuki, bu yasa ilk çıktığında, anayasa değişikliğinden sonra, dünyada örnekleri neyse, Avrupa Yayın Birliği kuralları neyse, objektif yayıncılık neyse, mümkün olduğu kadar onu gerektiren bir yasa çıkarmaya gayret etmişiz.

Muhterem arkadaşlarım, toplumlarda, bir hâkim müessesesi var; hukuk sisteminde "hâkim teminatı" dediğimiz bir dürüstlük ilkesi var. Bu nedir; bir hâkim kürsüye çıktığında, ettiği yemine göre, karşısına gelen bir davada bütün bilimselliğini kullanarak, elini vicdanına koyarak doğru bildiği bir karar verecektir. Burada, hiçbir şekilde, kendisiyle ilgili bir taraf olma söz konusu olmayacaktır. Buna "hâkim teminatı" diyoruz. Aynı şekilde, malî sektörümüzde de, bankacılıkta da, bir banka kurucusu, hissedarı olmak için, bu derecede kaliteli "integrity" dediğimiz, karekterinde tartışmasız herhangi bir kılcal iz bile olmayan kişilikler aranır. Medya da aynı şekildedir; çünkü, medya, medya sahibinin borazanı değildir, eline geçirdiği bir silah değildir, medya sahibinin kullanacağı bir namlu değildir. (FP ve DYP sıralarından alkışlar) Bakın, halbuki, gayet açık şekilde ortaya konulan bir kuralla, bütün dünyada, medya mülkiyeti diğer iş sahalarından kesin bir şekilde ayrılmıştır. Yerine göre, bazı ülkelerde, gazete sahibiyseniz, kesinlikle aynı anda televizyon sahibi olamazsınız. Her ikisine birden sahip olan ülkeler vardır; ama, hiçbir şekilde sanayiin, ticaretin başka bir dalında kesinlikle işlem yapamazlar, sermaye piyasalarında işlemleri yasaktır; çünkü, ellerindeki medya mecmuaları, dergileri ve yayın organları kanalıyla "hissemiz prim yaptı, tavan yaptı" diye toplumu yanlış yönlendirme kabiliyetleri olur. Bu sakıncaları baştan halletmek için de, medya ile sermaye piyasasının ilişkisi kökten çözümlenmiştir. Halbuki, şimdi, yeni yasa tasarısında -işte, belli bir oran dahilinde- izlenme payı yüzde 30 diye getirilmiş. İzlenme payının yüzde 30 olması demek -bu daha evvel de tartışıldı, bilenler bilir- neredeyse bir tek şahsın Türkiye'deki bütün ulusal televizyonları eline geçirmesi demektir.

BAŞKAN – Sayın Aktürk, konuşma sürenizin 1 dakikası kaldı efendim.

YILDIRIM AKTÜRK (Devamla) – Hâlâ izlenme payının yüzde 30'u aşmadığı, şu andaki örnekleme metotlarıyla ve izlenme payı ölçümleriyle sabittir. Bu anlamda, neredeyse monopole götüren bir sistem telkin ediliyor. Halbuki, mevcut yasa oldukça iyidir. Aslında, sermaye piyasası yasa tasarısını da Genel Kurula indirdik. Onun içerisine de, özellikle sermaye piyasası ile medya arasındaki ilişkileri düzenleyen güzel bir madde monte etme gayretlerimiz oldu. Plan ve Bütçe Komisyonuna fırsat verilseydi, burada da, bazı eksiklikler olsa bile, bunların düzenlenmesinin nasıl olacağı konusunda Genel Kurulumuzu yönlendirebilirdik; fakat, bu fırsat verilmedi.

Sayın Gökhan Çapoğlu'nun dediği gibi, bugün, tarihi bir gün. Hepimiz, başta Sayın Baykal olmak üzere -çünkü, burada, son günlerdeki kritik oylamalarda karar verici mevkide, mercide bir şahıs ve grup olarak, kendilerini en büyük yükün ağırlığı altında görüyorum- eminim ki, elimizi vicdanımıza koyduğumuzda, bunun bir parti çizgisi değil, partilerüstü bir memleket meselesi olduğunu kabul edeceğiz ve ona göre bir davranış biçimi sergileyip, bu ilk elektronik oylama uygulamamızda memleketimize yararlı ve hepimizin ileride iftihar edeceği ilk adımı atmış olacağız.

Hepinize saygılar sunuyorum. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Uşak Milletvekili Sayın Yıldırım Aktürk'e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Aktürk konuşmasında, söz konusu kanun tasarısının Meclis Başkanlığı tarafından Anayasa Komisyonuna sevk edilmiş olmasını ve madde metni ile gerekçe arasındaki uyumsuzlukları ifade ederek, Meclis Başkanlığının işlemini eleştirdiler. Meclis Başkanlığı, Anayasa ve İçtüzük gereğince, kanun tasarı ve tekliflerine hangi ölçüde müdahale edebilir, bu açıktır. Zaten, bir kanun tasarı veya teklifinin komisyonlarda müzakere edilmesi, komisyon raporlarının Genel Kurulda ele alınması işlemleri, gerekçe ile madde metinleri arasında bir uyumsuzluk varsa, uyumun meydana getirilmesi amacıyla konulmuştur. Bunların inceleme mercileri, komisyonlar ve Genel Kuruldur. Başkanlığın, burada, kınanacak herhangi bir davranışı yoktur.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, tasarının maddelerine geçilmesi...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Elektronik cihazla sağlanması bakımından, karar yetersayısının aranılmasını istiyoruz efendim.

BAŞKAN – Tabiî efendim, tasarının tümünden maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunacağım; karar yetersayısı aranması istendiği için, elektronik sistemle oylama yapacağım.

Değerli arkadaşlarım, oylama süresi 5 dakikadır.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) – Sistemi açtınız mı Sayın Başkan?

BAŞKAN – Henüz, başlama düğmesine basmadım. Önce mutabık kalalım. Bu 5 dakikalık süre içerisinde elektronik sisteme giremeyen arkadaşlarımın, oylarını yazılı olarak vermelerini rica ediyorum. (FP ve DYP sıralarından gürültüler)

TAHSİN IRMAK (Sıvas) – Olmaz öyle şey!

BAŞKAN – Ayrıca, vekâletle oy kullanacak Bakanlar Kurulu sayın üyelerinin de yazılı olarak oylarını vermelerini rica ediyorum.

KAMER GENÇ (Tunceli) – Sayın Başkan, bu, işaretle oylama; açık oylama yazmışsınız.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Açık oylama yazılmış efendim orası; işarî oylama olacak.

BAŞKAN – Tamam efendim, işaretle oylamaya dönüştürdük.

Anlaşıldı değil mi efendim, 5 dakika içerisinde oylamayı bitireceğiz.

Oylama başlamıştır efendim.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, hem oy kullanılır hem de kâğıt gönderilirse, bunun engeli var mı?

BAŞKAN – Efendim, tabiatıyla, işaretle oylamada, bu hatanın olmaması için, teknisyenlerce tespit edilenler dışındaki kâğıtları kabul etmem mümkün değil. Açık oy moduna basmıştım; onu yapsaydık, kim kullandı kim kullanmadı, belli olurdu. Şimdi, mükerrer oyları önlemek bakımından, burada kâğıt kabul edemem; ancak, teknisyenlerce cihazının çalışmadığı tespit edilen arkadaşlarımın pusulasını alacağım.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Tamam, oldu Sayın Başkan.

BAŞKAN – O sebeple, bakın, yardım gönderdim, Sayın Gözlükaya oyunu kullanabildi. Bir de, vekâleten oy kullanacak sayın bakanların oy pusulalarını alacağım. Onun dışında...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yalnız, bu oylama gizli değil.

BAŞKAN – Gizli değil; ama, işaretle oylamada, kimin oy verdiğini kimin vermediğini buradaki program tespit etmiyor, sadece oylamanın sonucunu veriyor. Program öyle efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sistem çalışamamışsa, çalıştırılamamışsa...

BAŞKAN – Hayır, sistem çalışıyor. Açık oylama yaparsanız, orada, kimin oy verip kimin vermediği açık olarak tespit ediliyor, mükerrer oy kaygımız yok; ama, işaretle oylamada, program böyle ve doğrusu da budur. İşaretle oylamada, kimin oy verdiği belli olmaz, sonuç -kabul ve retler- belli olur.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, zabıtlara geçmesi açısından bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, şu anda iki bakanlık münhal; yani, Bakanlar Kurulunun şu anda 16 kişiyi geçmemesi lazım. Bakanlar Kurulunu 38 olarak saymamanızı diliyorum.

BAŞKAN – Efendim, isim isim alıyoruz ve ona göre tespit ediyoruz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Hayır...

BAŞKAN – Efendim, tutanaklara geçireceğim, bir yanlışlık varsa, o zaman itiraz edersiniz.

TURHAN GÜVEN (İçel) – 36'dan fazla bakanın olmaması lazım. Onu arz ediyorum.

BAŞKAN – Tabiî efendim...

ZEKİ ERTUGAY(Erzurum) – Sayın Başkan, sistem şifremi geçersiz sayıyor; o nedenle kâğıt gönderiyorum.

BAŞKAN – Sayın Ertugay, kim tespit etti efendim?

Beyanda bulundum...

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Sayın Başkan, teknisyen gelirse daha iyi olur.

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, oylama işlemi bitmiştir otomatik olarak.

Kabul oylarına eklenmek üzere, vekâlet vermiş sayın bakanların oylarını tutanağa geçmek üzere ifade edeceğim:

Sayın E. Yalım Erez'e vekâleten Sayın Hasan Denizkurdu, Sayın Arif Ahmet Denizolgun'a vekâleten Sayın İbrahim Gürdal, Sayın Mustafa Yılmaz'a vekâleten Sayın İstemihan Talay, Sayın Zekeriya Temizel'e vekâleten Sayın Hikmet Uluğbay, Sayın Bülent Ecevit'e vekâleten Sayın Hasan Hüsamettin Özkan, Sayın Yücel Seçkiner'e vekâleten Sayın Burhan Kara, Sayın Işın Çelebi'ye vekâleten Sayın Yaşar Topçu, Sayın İsmail Cem'e vekâleten Sayın Şükrü Sina Gürel, Sayın İsmet Sezgin'e vekâleten Sayın Rifat Serdaroğlu, Sayın Mustafa Rüştü Taşar'a vekâleten Sayın Rüştü Kazım Yücelen oy kullanmıştır.

Tasarının maddelerine geçilmesi kabul edilmemiştir.

Bu sonuca göre, kanun tasarısı reddedilmiş olmaktadır. (FP ve DYP sıralarından "Bravo" sesleri; ayakta, sürekli alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, müzakereleri sükûnetle yürütmek durumundayız. Arkadaşlarımın yerlerine oturmalarını rica ediyorum.

6. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7. – Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Giresun Milletvekili Turhan Alçelik ve 5 arkadaşının, Erzincan Milletvekilleri Tevhit Karakaya ile Naci Terzi’nin, Erzurum Milletvekili İsmail Köse ile Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Elazığ Milletvekili M. Cihan Paçacı’nın, Anavatan Partisi Grup Başkanvekili Bayburt Milletvekili Ülkü Güney, Demokratik Sol Parti Grup Başkanvekili Gaziantep Milletvekili Ali Ilıksoy, Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan ve Şırnak Milletvekili M. Salih Yıldırım’ın, Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Bolu Milletvekili Necmi Hoşver’in, Kastamonu Milletvekilleri Nurhan Tekinel ile Haluk Yıldız’ın, Trabzon Milletvekili Yusuf Bahadır’ın, Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 arkadaşının, Artvin Milletvekili Hasan Ekinci ve 4 arkadaşının, İstanbul Milletvekili Ali Topuz ve 7 arkadaşının, Aksaray Milletvekili Nevzat Köse’nin, Elazığ Milletvekileri Ahmet Cemil Tunç, Ömer Naimi Barım ve Hasan Belhan’ın, Sıvas Milletvekili Abdüllatif Şener’in, Kastamonu Milletvekilleri Hadi Dilekçi ile Fethi Acar’ın, Zonguldak Milletvekili Ömer Barutçu’nun, Tokat Milletvekili Ali Şevki Erek ve 3 arkadaşının, Sakarya Milletvekili Ertuğrul Eryılmaz’ın, Malatya Milletvekili Miraç Akdoğan’ın, Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, Samsun Milletvekili Nafiz Kurt ile Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Niğde Milletvekili Doğan Baran’ın, Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya’nın, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz ve 4 arkadaşının, Samsun Milletvekili Latif Öztek ve 2 arkadaşının, Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu’nun, Çorum Milletvekili Yasin Hatiboğlu’nun, Samsun Milletvekili Musa Uzunkaya ve 17 arkadaşının, Kilis Milletvekili Mustafa Kemal Ateş ve 13 arkadaşının, Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekili Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük’ün ve Çankırı Milletvekili İsmail Coşar’ın; Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifleri ve Plan ve Bütçe Komisyonu raporu (2/1038, 2/1044, 2/1046, 2/1054, 2/1056, 2/1077, 2/1081, 2/1082, 2/1083, 2/1084, 2/1085, 2/1086, 2/1087, 2/1091, 2/1092, 2/1093, 2/1094, 2/1097, 2/1099, 2/1100, 2/1101, 2/1102, 2/1103, 2/1105, 2/1106, 2/1108, 2/1109, 2/1117, 2/1127, 2/1130, 2/1146, 2/1147, 2/1165, 2/1168, (S. Sayısı : 663)

BAŞKAN – Olağanüstü Hal Bölgesinde ve Kalkınmada Öncelikli Yörelerde İstihdam Yaratılması ve Yatırımların Teşvik Edilmesi ile 193 Sayılı Gelir Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Tekliflerinin görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, yerimden, kanun teklifimin ertelenmesi konusunda iki cümle söyleyebilir miyim efendim?

BAŞKAN – Hayır efendim, öyle bir usulümüz yok; komisyon yerini alsaydı, söz hakkınız doğacaktı.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, yalnız, yasa teklifi, benim teklifim...

BAŞKAN – Efendim, sizin, İçtüzükten doğan bir hakkınız var: Teklif, eğer Genel Kurul gündemine alınmasaydı, komisyon görüşmeseydi, burada, doğrudan gündeme alınması konusunda bir istemde bulunabilirdiniz. Gündemde olan bir konuyla ilgili teklif sahibinin herhangi bir sözü, maalesef, mümkün olmuyor.

ALİ ŞEVKİ EREK (Tokat) – Sayın Başkanım, KOBİ'ler hakkındaki bu yasa teklifime komisyonun iştirak etmemesi dolayısıyla, Hükümetin tutumunu protesto ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Efendim, protesto edilecek bir konu olduğunu zannetmiyorum; Meclisimizdeki görüşme usulleri belli.

8. – Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarısı ile Aydın Milletvekili Yüksel Yalova’nın, aynı mahiyetteki Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu raporu (1/653, 2/430) (S. Sayısı : 420)

BAŞKAN – Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

9. – 190 sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına DairKanun Tasarıları ve Adalet, İçişleri, Tarım, Orman ve Köyişleri, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/674, 1/694, 1/700, 1/705, 1/736, 1/740, 1/742, 1/762) (S. Sayısı : 690)

BAŞKAN – 190 Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarılarının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

10. – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan’ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İş Kanununun Birer Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, Aydın Milletvekili M. Fatih Atay’ın, Trabzon Milletvekili Ali Kemal Başaran’ın, Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan’ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik’in, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun Aynı Mahiyetteki Kanun Teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporu (2/1104, 2/133, 2/284, 2/608, 2/837, 2/969, 2/1014, 2/1073) (S. Sayısı : 646) (1)

BAŞKAN – Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname ile İş Kanununun Birer Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ile Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, Aydın Milletvekili M. Fatih Atay'ın, Trabzon Milletvekili Ali Kemal Başaran'ın, Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan'ın, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik'in, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül'ün, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun aynı mahiyetteki kanun teklifleri ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Malatya Milletvekili Sayın Ayhan Fırat söz istemişlerdir.

Sayın Fırat, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Fırat, konuşma süreniz 20 dakika.

CHP GRUBU ADINA AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; sözlerime başlarken, hepinizi, en derin saygılarımla selamlıyorum.

Ben inanıyorum ki, 20 nci Dönemde çıkacak yasalar içerisinde, şimdi, toplumu ilgilendiren en mühim yasalardan birini konuşmaya başlıyoruz. Bu yasa teklifi, Türkiye'de, sakatlara iş imkânı veren 1475 sayılı Yasanın 25 inci maddesinde değişikliği öngörmektedir.

Ülkemizde, nüfusumuzun takriben yüzde 10-12'si özürlü vatandaşlardan teşekkül etmektedir. Ben, 17 nci Dönemde, özürlü vatandaşlarımıza daha fazla iş imkânı bulabilmek için böyle bir yasa teklifini hazırlamış ve o zamanki Yüce Meclise sunmuştum; ama -kısmet- 20 nci Dönemde, yine, bu teklifin benim tarafımdan da verilmesiyle, bugün, Yüce Meclisin huzuruna gelmiş oldu. Türkiye'de 8-9 milyon özürlü vatandaşı ve bunların ailelerini memnun edecek bir teklifi şu anda görüşmeye başlamış bulunuyoruz.

Anayasamızın 61 inci maddesinin ikinci bendi "Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirleri alır" hükmünü getirmekte ve toplumumuzun önemli bir parçasını oluşturan sakatları -yani, özürlü vatandaşlarımızı- korumayı ve hayatlarını insanlık onuruyla bağdaşan bir düzeyde sürdürmelerini sağlamayı, devlete, görev olarak vermektedir. Ayrıca, Anayasamızın "Cumhuriyetin nitelikleri" kenar başlığını taşıyan 2 nci maddesinde, devletin, toplumun huzurunu, millî dayanışmayı önplanda tutan sosyal bir hukuk devleti olduğu da özellikle belirtilmiştir.

Son yıllarda, ülkemizdeki taşıt kazalarının büyük miktarlara vardığı ve yılda, 5-6 bin civarında vatandaşımızın öldüğü, 100 binin üzerindeki vatandaşımızın da yaralandığı hepimizce malumdur. Bu insanların büyük bir kısmı sakat kalmakta ve toplumda iş bulamayarak, kendi emekleriyle geçimlerini şereflice temin etme olanağını, maalesef, bulamamakta ve bu imkânı sağlayamamaktaydı. Ayrıca, sanayileşmenin de verdiği iş kazalarının artışı nedeniyle, sakat miktarında, ülkemizde büyük artışlar olmuştur. Son yıllarda, terörle mücadelede, yine, sakat kalan binlerce vatandaşımız, bu özürlüler ordusuna eklenmiştir.

İş Kanununun 25 inci maddesi, işverenlere, çalıştırdıkları işçi sayısına göre, yüzde 2 oranında sakat çalıştırma mecburiyeti getirmiştir. İşte, ben, 17 nci Dönemde verdiğim kanun teklifinde de, bu oranın çok düşük olduğunu düşünmüştüm ve bunun yüzde 3'e çıkarılmasını istemiştim; o zaman, Türkiye'de en az 10 bin sakat vatandaşımıza daha iş imkânı yaratılabilecekti.

Ayrıca, eski İş Kanununda, sakat çalıştırmayan işverenlere karşı bir maddî ceza öngörülmüştü; bu maddî ceza da 500 bin Türk Lirası civarındaydı. Dolayısıyla, bazı işverenler, mecbur oldukları halde sakat çalıştırmıyorlar ve aylık 500 bin liralık cezayı ödemeyi yeğ tutuyorlardı; işte bu da, sakatların iş bulma olanağını büyük ölçüde azaltmıştı. Yeni yasa teklifi, buna da bir çare getirmiştir. Yeni yasa teklifi, işverenlere, mecbur oldukları miktarda sakat çalıştırmamaları halinde, takriben 70 milyon lira civarında bir ceza getirmektedir ve bunu eşelmobil sisteme bağlayarak, ileriki yıllarda o oranda artmasını sağlamaktadır; bu da, işverenler açısından caydırıcı bir unsur olur düşüncesindeyiz.

Ben, getirdiğim kanun teklifinde, 35 ve daha fazla sayıda işçi çalıştırılan yerlerde yüzde 3 oranında sakat çalıştırılmasını öngörmüştüm; ancak bu, diğer yasa teklifleriyle birleştirilerek, 35 sayısı yine 50 olarak bırakılmış, oran ise yüzde 3 olarak değiştirilmiştir.

Ayrıca, benim verdiğim kanun teklifinde, 6 sakattan birinin de âmâ olması zorunluluğu getirilmişti; çünkü, âmâlar, yüzde 100 sakat sayılırlar. Halbuki, işverenlerin büyük bir bölümü, yüzde 40-45 oranındaki sakatları tercih ederek, büyük oranda sakatlıkları mevcut olan vatandaşlarımıza maalesef iş vermiyorlardı. Âmâların durumu, benim verdiğim yasa teklifinde olduğu halde, bu önünüze gelen yasa teklifinde yer almamıştır; inşallah, bundan sonra, ileride verilecek olan bir kanun teklifinde, bu çalışanların 6 kişiden birinin de âmâ olması özelliğine yer verilirse, onlar adına da çok mutlu olacağımı söylemek istiyorum.

Alınacak cezalar, sakatların rehabilitasyonu için harcanacaktır ve tümüyle, Türkiye'de sakatları rehabilite edip onlara iş olanakları sağlamak ve çalıştıkları işlerde daha verimli olmalarını sağlamak için kullanılacaktır; çok hayırlı bir netice elde edeceğimizi zannediyorum.

Yüce Meclisi, bu yasa teklifine vereceği destekten dolayı şimdiden kutluyorum. Tüm özürlüler adına, 20 nci Dönem Yüce Meclise saygılar sunuyor, Cumhuriyet Halk Partisi olarak da bu yasa teklifini bütün gücümüzle destekleyeceğimizi belirtiyor, en derin saygılarımı sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ayhan Fırat'a teşekkür ediyorum.

Şimdi söz sırası, Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Çelik'te.

Buyurun Sayın Çelik. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

FP GRUBU ADINA AHMET ÇELİK (Adıyaman) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hayırlı bir yasa teklifini görüşüyoruz. Görüşülmekte olan özürlüler hakkındaki 646 sayılı yasa teklifinin tümü üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye nüfusunun yüzde 10-12'sinin özürlü olduğu kabul edilmektedir. Bu konuda Türkiye genelinde gerçekten ilmin öngördüğü şekilde bir tarama yapılmış olmamasına rağmen, halen Türkiye'de 7 milyon özürlü olduğu kabul edilmektedir.

Her gün caddelerde yürüdüğümüzde, etrafımızda onlarca özürlü görüyoruz. Bunların sorunlarıyla ilgilenmek, bu kesimin ve ailelerin dertleriyle ilgilenmek, elbette, medenî bir topluluk için vazgeçilmez bir görevdir.

Milletvekili olduğum günden beri, özürlülerin sorunlarıyla yakından ilgilendim; Fazilet Partisi Grubumuz da, çok değerli bu kesime hizmet vermeyi âdeta kendisine görev edinmiştir.

Bu düşüncelerle, özürlülerin istihdamı, bir iş ve aş sahibi olmaları için, Grubumuzun da tasvibiyle, 25.8.1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinin (a) bendinde değişiklik yapılmak üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına tarafımdan yasa teklifi verilmiştir. Aynı konuda, Balıkesir Milletvekili Sayın Mustafa Güven Karahan, Malatya Milletvekili Sayın Ayhan Fırat, Aydın Milletvekili Sayın Mehmet Fatih Atay, Trabzon Milletvekili Sayın Ali Kemal Başaran, Kocaeli Milletvekili Sayın Bülent Atasayan, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül, Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu tarafından da yasa teklifleri verilmiştir. Kendilerine huzurlarınızda teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 54 üncü Hükümet, bugüne kadar başarılmayan bir işi başarmış, 3 Aralık 1996 günü, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığının kurulması için Türkiye Büyük Millet Meclisinden kanun kuvvetinde kararname çıkarma yetkisi almıştır.

54 üncü Hükümetin bu yetkiyi Haziran 1997 tarihi itibariyle kullanmasıyla, özürlü vatandaşlarımızın sorunlarıyla yakından ilgilenmek, özürlülere bölük pörçük verilen hizmetleri tek elde toplayıp tek elde sevk ve idare etmek, bu konuda ilmî çalışmalar yapmak gayesiyle, Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı kurulmuştur. Bu durum, özürlü vatandaşlarımıza yönelik çok önemli bir çalışma ve çok önemli bir aşamadır. Bu konuda, 54 üncü Hükümetin Sayın Başbakanını, üyelerini ve ilgili bakanını, huzurlarınızda kutlarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 646 sıra sayılı yasa teklifinin bu şekle getirilmesinde, Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonunda üye olan tüm partilerin değerli milletvekilleri büyük bir gayret göstermişler, yasanın olgunlaşması ve özürlülerin lehine yasa nasıl çıkarsa yararlı olur düşüncesiyle çalışmalarda bulunmuşlardır. Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonu Başkanı arkadaşımız tarafından, önce, yasa tekliflerini veren milletvekilleriyle bir toplantı yapılmış; değerli milletvekili arkadaşlarımız, kendi düşünce ve fikirlerini söyleyerek birlikte bir mutabakat metni oluşturmuşlar ve bu yasa teklifi metni üzerinde ittifak edilmiştir. İttifak edilen yasa teklifi metnine, Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonunda görüşülerek son şekil verilmiştir. Bu yasa teklifi üzerinde, tüm partilerin mutabakatı vardır; bu yasa teklifi, oybirliğiyle, Yüce Meclise gelmiştir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; herkesin bildiği gibi, bedensel özürlü ve zihinsel özürlü grupları vardır. Bedensel özürlüler de, ortopedik özürlü, görme özürlü, işitme özürlü gibi alt gruplara ayrılır. 30 Kasım 1997'de yapılmış olan nüfus tespitiyle, bu konuda bilgi sahibi olmanın imkânı yoktur. Türkiye'de, özürlülerin ne kadarının bedensel ve ne kadarının zihinsel özürlü oldukları, bedensel özürlülerin de ne kadarının ortopedik, görme veya işitme özürlü oldukları, tarafımızdan bilinmemektedir; bunun çalışmasını yapmak ve hangi grupta ne kadar özürlü olduğunu tespit etmek gerekir ki, bu konuda daha isabetli çalışmalar yapılsın. Bunun için, ileride yapılacak nüfus sayımında buna yer verilmesi gerekir kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özürlülere yönelik 646 sıra sayılı yasa teklifi, ne gibi yenilikler getiriyor:

30.5.1997 tarih ve 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinde geçen "1.1.2001" ibaresi, bu yasa teklifiyle "1.1.1999" olarak değiştirilmiştir. Bu ne demektir; halen, özel kesimde ve kamu kesiminde, çalışan personelin yüzde 2'sine isabet eden sayıda özürlü işe alınıyordu. Bu yüzde 2 oranı, Türkiye'nin bugünkü şartlarında düşük görülmüş ve yüzde 2 oranının yüzde 3'e çıkarılması öngörülmüştür. Yüzde 3 oranında özürlü alınması, ilgili kararnamede 1.1.2001 yılı olarak öngörülmüştü; bu, iki yıl öne alınarak, 1.1.1999 tarihine alınmıştır; yani, kamu kesiminde ve özel işyerlerinde yüzde 3 oranı, iki yıl önce tatbik edilecektir.

Değerli arkadaşlar, 1997 yılında, kamu kesiminde 841 özürlü, özel kesimde 5 342 özürlü işe alınmıştır. 1998 yılında, kamu kesiminde 930 özürlü, özel kesimde de 3 238 özürlü işe alınmıştır. Ağustos 1998 tarihi itibariyle, kamuda 894, özel sektörde 6 972 özürlü açık kadrosu mevcuttur. Bu yasa teklifiyle, yüzde 1 artış sağlandığı takdirde, 12 bin özürlünün işe girme imkânı ortaya çıkacaktır. Halen iş bekleyen özürlü sayısı da 53 759 kişidir; bunlar, İş ve İşçi Bulma Kurumu müdürlüklerinde sıra beklemektedir. İşte, Hükümetin, bu 53 759 kişinin de iş ve aş sahibi olması için gerekli çalışmalarda bulunması gerektiği kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, eski yasada, istenilen oranda özürlü istihdam etmeyen bir kamu kurum ve kuruluşuna veya özel işyerine, 500 bin lira gibi çok düşük bir ceza öngörülmüştü. Bu teklifin 2 nci maddesiyle, ilk yıl, sakat ve eski hükümlü çalıştırmadığı her ay için 70 milyon lira ceza öngörülmüştür; diğer yıllar için de, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun yeniden değerleme oranında artırılacağı öngörülmüştür. Yüzde 3 oranında özürlü istihdam edemeyen kuruluşlardan alınan para cezaları, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü bütçesinin Maliye Bakanlığınca açılacak özel tertibine gelir kaydedilecektir.

Yasanın ek 1 inci maddesinin, 25.8.1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanununun 98 inci maddesinin 3.11.1998 tarihli ve 3493 sayılı Kanunla değişik (c) bendinde "sakatların istihdam edilmesi nedeniyle işveren ve işveren vekillerinden tahsil edilen ceza paraları, Başbakanlık Özürlüler Dairesi Başkanlığı Özürlüler Yüksek Kurulunca karara bağlanan ve özürlülerin meslekî eğitimi, meslekî rehabilitasyonu ve istihdamına yönelik projeler için kullanılır" denilmektedir. Bu da isabetli bir karardır. Ayrıca, bu ek maddede, özürlülerin istihdamı konusunda bir yönetmelik çıkarılması öngörülmüştür. Yönetmelik çıkarıldığında, muhakkak, özürlülerle ilgili kuruluşların da fikirleri alınması gerekir kanaatindeyiz.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ayrıca, özürlülerin meslekî eğitimleri için gerekli ve yeterli okullar açılmalıdır.

Hükümetler tarafından, özürlülerin kullandığı yazı yazan araçlar ve diğer araç gereç ve protezlerin Türkiye'de kolay ve ucuz temin edilebilmesi için gerekli tedbirler alınmalıdır.

Milletvekili genel seçimi ve mahallî seçimlerde, özürlülerin rahat oy verebilecekleri kolaylıklar sağlanmalıdır.

Kaldırım ve konutlarda, özürlülerin ihtiyaçlarına cevap verecek şekilde çalışmalar yapılmalıdır.

Özürlülerin rehabilitasyonu için, Ankara ve İstanbul dışında -Türkiye'nin bölgesel durumu göz önüne alınarak- birçok ilde bölge rehabilitasyon merkezleri kurulmalıdır. Kurulacak bu meslekî ve tıbbî rehabilitasyon merkezleri, özürlülerin eğitimi ve tıbbî rehabilitasyonu konusunda özürlünün ihtiyacını karşılayacak şekilde olmalıdır.

Özürlü vatandaşlarımızın ekserisinin maddî ve parasal sıkıntı içerisinde oldukları herkesçe bilinmektedir.

Yukarıda izah ettiğim gibi, özürlü vatandaşlarımıza yönelik gerçek bir nüfus sayımı yapılmalı ve parasal durumu iyi olmayan özürlü vatandaşlarımıza veya ailelerine, istihdam olanağı sağlanıncaya kadar -işsizlik sigortası gibi- devlet tarafından parasal yardımda bulunulmalıdır.

Değerli arkadaşlar, biz, Fazilet Partisi olarak, bu yasa teklifinin isabetli olduğunu ve teklifi desteklediğimizi tüm vatandaşlara ve sizlere arz ediyoruz.

Konuşmama burada son verirken, bu teklifin, tüm özürlülere hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinizi saygıyla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Çelik'e teşekkür ediyorum.

Söz sırası, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Metin Bostancıoğlu'nda.

Buyurun Sayın Bostancıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; nüfusumuzun yüzde 10-12'sinin özürlü olduğu, yani yaklaşık 7 milyon özürlü insanımızın yaşadığı ülkemizde, özürlüler, yeterli eğitim, sağlık, istihdam olanaklarına sahip olmadıkları için çok zor koşullarda yaşam savaşı vermektedirler.

Özürlü yurttaşlarımız da, diğer yurttaşlarımız gibi, toplumsal ve ekonomik yaşama aktif bir biçimde katılmak, yaşamın tüm nimetlerinden yararlanmak istiyorlar.

Özürlü hakları sorunu bir temel insan hakkı sorunudur. Özürlü yurttaşlarımızın en temel sorunu ise istihdamdır. Özürlü yurttaşlarımız, bir iş, meslek sahibi olarak çalışmak, başkalarına muhtaç olmadan yaşamak istiyorlar; ancak bu, çok kolay değil. Anayasanın 61 inci maddesi, devletin, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirler almasını emretmektedir. İşte bu nedenle, Genel Başkanım Sayın Bülent Ecevit'in Çalışma Bakanlığı sırasında çıkarılmış İş Kanununun 25 inci maddesiyle, işyerlerinde sakat işçi çalıştırılması zorunluluğu getirilmiştir.

Görüşmekte olduğumuz bu yasa değişiklik teklifiyle, kamuda ve özel sektörde 50 kişiden fazla personel istihdam eden işyerlerinde yüzde 2 olan özürlü çalıştırma zorunluluğu, yüzde 3 olarak değiştirilmek isteniyor. Ayrıca, bu yasal zorunluluğa uymamanın cezası ise, hiç de caydırıcı olmayan aylık 500 bin Türk Lirasından 70 milyon Türk Lirasına çıkarılıyor. Bu yolla alınan cezalar, geçmişte Hazineye gelir kaydedilirken, yeni düzenlemeyle bir fonda toplanacaktır. Bu fon, İş ve İşçi Bulma Kurumunca, özürlülerin istihdamı ve meslekî rehabilitasyonu için kullanılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bilindiği gibi, 55 inci Hükümet özürlülere büyük önem vermektedir. Bu dönemde, özürlü yurttaşlarımız ve özürlü ailelerine Türkiye Cumhuriyeti Devletinin sosyal devlet olma niteliği hissettirilmiş, özürlülerin yaşamlarının iyileştirilmesi, sorunlarının çözümü yolunda önemli adımlar atılmıştır. Bu dönemde, özürlülere, özürlü olduklarını ve özür derecelerini kanıtlayabilecekleri bir kimlik kartı verilmesini öngören "özürlü kimlik kartı yönetmeliği" çıkarılmıştır. Özürlü yurttaşlarımız, bu kimlik kartlarıyla, kamuda ve toplumda özürlülere sağlanan ve sağlanacak kolaylıklardan, hizmetlerden yararlanacaklardır.

Daha önce 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa tabi çalışan kişilerin yararlandıkları eğitim yardımlarından, 506 sayılı Kanuna tabi çalışanlar da yararlandırılmaya başlanmıştır.

Yeni çıkan vergi yasasında ise, serbest meslek sahibi özürlülere, kendi işinde çalışan ve basit usulde vergilendirilen esnafa ve aile bireyleri arasında özürlü olan çalışanlara, vergi indirimleri sağlanmıştır. Vergi yasasında yapılan bu değişikliklerle, özürlülerle ilgili, cumhuriyet tarihinin en önemli yasal düzenlemesi yapılmıştır. Bu değişiklik, özürlüleri kendi başına iş yapmaya özendirmektedir.

Ayrıca, mevcut uygulamada, çalışanlarımız, ancak kendileri özürlü ise vergi indiriminden yararlanıyorlardı. Oysa, biliyoruz ki, bir ailede özürlü olması, o ailenin masraflarını önemli ölçüde artırmaktadır. Bu değişiklikle, sosyal devlet, özürlü serbest çalışanları ve özürlü üyesi olan aileleri ekonomik anlamda desteklemiş; bu olanaktan, ülkemizde 400 binden fazla ailenin yararlanması sağlanmıştır.

571 ve 572 sayılı Kararnamelerle kurulan Özürlüler İdaresi Başkanlığının yapılanması tamamlanmıştır; bu kuruluş, kamuda ve toplumda özürlülerle ilgili her türlü çalışmayı izlemekte, koordine etmekte ve çözümler üretmektedir.

Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonundan, yoksulluk içindeki özürlülerin her türlü araç ve gereci, sosyal yardım ihtiyaçları karşılanmaktadır.

Bu konuda yapılan çalışmaların en önemli sonucu, özürlüler konusunda kamuda ve toplumda geniş bir duyarlılık yaratılmış olmasıdır. Özürlü yurttaşlarımızın insan onuruna yakışır bir yaşam sürdürmesini sağlayacak önlemleri almak, çağdaş, sosyal devletin ve çağdaş toplumun en başta gelen ödevidir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa değişikliği, benden önceki konuşmacıların da belirttiği gibi, sadece özürlülerin istihdamına -yüzde 2'den yüzde 3'e çıkarma gibi- bir kolaylık getirmektedir. Ancak, bilindiği gibi, 1475 sayılı Yasanın 25 inci maddesi, sadece özürlülerin istihdamını değil, aynı zamanda hükümlülerin istihdamını da düzenlemektedir. 1475 sayılı Yasanın 25 inci maddesinin (a) fıkrasında düzenlenen özürlülerin istihdamının yüzde 2'den yüzde 3'e çıkarılmasını yeterli görmüyoruz. Bununla birlikte, eski hükümlülerin de hayata intibak etmelerini sağlamak, onlara iş imkânı sağlayabilmek için, eski hükümlülerin yüzde 2 olan istihdam oranının yüzde 3'e çıkarılması için bir önerge hazırlamış bulunuyoruz; Anavatan Partili arkadaşlarımızın, Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımızın ve Fazilet Partili arkadaşlarımızın da katıldıkları bu önerge biraz sonra oylarınıza sunulacak ve umut ediyorum ki, özürlülerle birlikte eski hükümlülerin de istihdamına kolaylık getiren bu önerge kabul edilecektir.

Oy birliğiyle kabul edileceğini umduğum bu yasa teklifinin ve 1 inci maddenin ardından oylanacak olan önergenin, özürlü ve eski hükümlü yurttaşlarımız ve aileleri için hayırlı olmasını diliyor, duyarlılıklarından dolayı bütün milletvekillerine teşekkür ediyor, şahsım ve Demokratik Sol Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Sinop Milletvekili Sayın Metin Bostancıoğlu'na teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Bartın Milletvekili Sayın Köksal Toptan; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA KÖKSAL TOPTAN (Bartın) – Sayın Başkanım, Yüce Meclisin çok değerli üyeleri; Parlamento, zannediyorum çok güzel bir şey yapıyor; hem çok önemli bir kanun teklifini görüşüyor -muhtemelen de kabul edecek- ve hem de toplumu ilgilendiren önemli konularda Parlamentonun nasıl işbirliği yapabileceği konusunda da güzel bir örnek veriyor. Hemen buradan hareketle, elimizdeki gündemde yer alan pek çok kanun tasarısı ve teklifinin böyle geniş bir uzlaşmayla Parlamentodan çıkabileceğini düşünmesi gereken Hükümetin önünde çok önemli bir avantajın, imkânın olduğu sonucuna varıyoruz. Diliyorum ki, gruplarımızın ve Hükümetin mutabık kalacağı, buna benzer, toplumun büyük kesimlerini ilgilendiren kanun tasarı ve teklifleri bu Parlamentodan çok çabuk çıkar ve bu Parlamentoyla ilgili dışarıda yapılan olumsuzluklar, yaratılmak istenilen kötü hava da bir anlamda dağıtılmış olur.

Teklifi veren değerli arkadaşlarımı yürekten kutluyorum. Hiç kuşku yok ki, özürlülerimizin sorunları, bu kanun tekliflerinin kabul edilmesiyle sona ermiş değil; ancak, son yıllarda, bizim, 1992 yılında eğitim boyutundan başlattığımız, daha sonra özellikle 54 üncü Refahyol Hükümeti zamanında çıkarılan kanun hükmünde kararnamelerle pekiştirilen ve bu kanun teklifleriyle de biraz daha ivme kazanan, toplumun özürlülere verdiği önemi daha öne çıkaran teklifleri bir bütün halinde değerlendirdiğimizde, geldiğimiz noktayı, yeterli değil, ama güzel, olarak değerlendirmek mümkün. Parlamento, devlet -arkadaşlarımızın da ifade ettiği gibi- 7 bin engellinin sorununa eğiliyor. Bu mesaj, gerek eğitim gerek istihdam alanında Parlamentodan, devletten çok şey bekleyen engelli vatandaşlarımız için çok önemli bir aşamadır. Çağdaş bir devletin temel görevlerinden olan, sosyal bir devletin temel görevlerinden olan bu görevi devlet yapmazsa, bunu, Anadolumuzun çeşitli yerlerine dağılmış dernek ve vakıflarla yürütmeye çalışan hayırsever vatandaşlarımızın sırtına yıkarak çözemeyiz. Buradan, onlara da teşekkür etmek istiyorum; ilçelerimizde, illerimizde bir avuç insanımız, bir araya gelmek suretiyle, bu sorunu, devletin önüne getirmeye, toplumun önüne getirmeye çalışmaktadırlar.

Teklif, çok önemli bir eksikliği gidermektedir. Arkadaşlarımız söylediler, buna ilave -Sayın Bakanla yaptığımız konuşmadan anladığımız kadarıyla- önergelerle yeni iyileştirmeler getirilecektir; bunlardan bir tanesi, yüzde 2 oranının yüzde 3'e çıkarılmasıdır.

Bilmiyorum katılınır mı; teklif, özürlü çalıştırmayan, hükümlü çalıştırmayan işverenlere verilen cezanın miktarını artırmaktadır; oysa, bununla yetinilmemeli; böyle işçi çalıştıran, yani özürlü ve hükümlü işçi çalıştıran işverenleri teşvik edecek yeni bir mekanizma da kurulmalıdır. Sayın Bakanın bu konudaki yaklaşımının olumlu olduğunu gördüm. Umarım, bu konuyla ilgili de bir önerge gelir ve istihdamla ilgili bu kanun teklifi, en azından, Türkiye'nin şimdiki şartlarında çok önemli bir eksikliği ve boşluğu doldurmuş olur. Buradan şu görülüyor değerli arkadaşlarım: Parlamentomuz, bu gibi konularda hassas, bu gibi konularda çözüm üretmek için elbirliği yapıyor. Zannediyorum, ilgili bakan arkadaşlarımız, Devlet Bakanımız Sayın Gemici, Millî Eğitim Bakanımız, Sağlık Bakanımız şunu çok rahatlıkla görüyorlardır ki, bu temel, toplumsal konuyla ilgili bu Parlamentoya ne gelirse, bu Parlamento, elbirliği yapmak suretiyle, bu gibi gayretlerin arkasında mutlaka duracaktır.

Doğru Yol Partisi olarak, bu kanun teklifini sevinçle desteklediğimizi, geçen Hükümet döneminde çıkan kanun hükmünde kararnamelerin bir devamı olarak da yürekten alkışladığımızı ifade ediyor ve Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Bartın Milletvekili Sayın Köksal Toptan'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Anavatan Partisi Grubu adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'da; buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 646 sıra sayılı kanun teklifi üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bu kanun teklifi, değişik parti gruplarından 8 milletvekili arkadaşımızın ayrı ayrı hazırladıkları, fakat, komisyonda birleştirilen metnin, komisyon tarafından değerlendirilmesi sonucu ortaya çıkan şeklidir; dolayısıyla, herhangi bir partiye mal etmek, herhangi bir şekilde, üzerinde biraz biz şöyle yaptık demek mümkün değildir. Bu 8 arkadaşımızın 2'si Anavatan Partisindendir ve bu arkadaşlarım Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan, Malatya Milletvekili Ayhan Fırat, Aydın Milletvekili Fatih Atay, Trabzon Milletvekili Ali Kemal Başaran, Kocaeli Milletvekili Bülent Atasayan, Adıyaman Milletvekili Ahmet Çelik, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül, Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'dur. Bu arkadaşlarımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Gerçekten isabetli teklifler yapmışlar ve Parlamentonun ilgili komisyonu da bu teklifleri birleştirerek huzurunuza getirmiş bulunuyor.

Önümüzdeki kanun teklifi, yürütme ve yürürlük hariç 3 maddeden ibarettir. Bu kanun teklifinde yapılan değişiklik, 1475 sayılı İş Kanununun 25 inci maddesinde yer alan özürlülerin çalışma yaşamında yer almasıyla ilgili düzenlemelere yeni bir oranla şekil vermekten ibarettir. Bu oran 1475 sayılı Kanunun 25 inci maddesinde yüzde 2 idi. Bu yüzde 2'lik oran 572 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yüzde 3'e çıkarılmıştı; fakat uygulaması 1.1.2001 tarihine bırakılmıştı; ama, bu kanun teklifi bu tarihi 1 inci maddesiyle erkene çekiyor ve bu yüzde 3'lük uygulama 1.1.1999'dan itibaren başlayacak. Dolayısıyla, teklifin 1 inci maddesinin istihdaf ettiği değişiklik bundan ibarettir.

Kanun teklifinin 2 nci maddesi ise, 1475 sayılı Kanunun 98 inci maddesinin (c) fıkrasında yer alan sakat ve özürlü çalıştırmayan ve çalıştırmaktan kaçınan işverenlere verilecek para cezasının miktarını değiştirmektedir. Bu para cezasının miktarı bugün için 500 bin Türk Lirasıdır. Önümüzdeki teklif ise, bu ceza miktarını her ay için ve her özürlü ve eski hükümlü için 70 milyon Türk Lirasına çıkarmaktadır. Bu rakam eskiden de her ay için ve her özürlü ve eski hükümlü için 500 bin liraydı, bu rakam 70 milyon Türk Lirasına çıkarılmaktadır.

Teklifin 3 üncü maddesi ise, tahsil edilen para cezalarının tekrar özürlülerin istifadesine sunulması bakımından gerek onların meslekî eğitimi, gerek rehabilitasyonu ve istihdam yönündeki güçlüklerini yenmek üzere kullanılmak bakımından, bir fonda toplandığı gibi, özürlülerin de iştirak edeceği bir şekilde harcanmasını öngören hükümleri ifade etmektedir.

Dolayısıyla, özürlülerimiz ve eski hükümlüler için yararlı bir kanun teklifidir. Kanun teklifini veren 8 arkadaşımı tekrar yürekten kutluyorum. Ümit ediyorum ki, bu kanun teklifi, Sayın Toptan'ın da söylediği gibi, ittifakla kabul edilmeye müstahak bir kanun teklifidir. Anavatan Partisi Grubu olarak bu teklif lehinde ve olumlu oy kullanacağımızı arz eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Şimdi, sıra, kişisel konuşmalara geldi.

Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Sıtkı Cengil?.. Yok.

Tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

İŞ KANUNU, İŞ VE İŞÇİ BULMA KURUMU KURULUŞ VE GÖREVLERİ

HAKKINDA KANUN İLE 572 SAYILI BAZI KANUNLARDA DEĞİŞİKLİK

YAPILMASI HAKKINDA KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK

YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. – 30.5.1997 tarihli ve 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamenin 28 inci maddesinde geçen “1.1.2001” ibaresi “1.1.1999” olarak değiştirilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Kahraman Emmioğlu; buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

Sayın Emmioğlu, konuşma süreniz 10 dakikadır efendim.

FP GRUBU ADINA KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özürlülerimizi yakinen ilgilendiren İş Kanunu, İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun, 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkındaki Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Fazilet Partisi Grubu olarak görüşlerimizi arz etmek üzere huzurunuza gelmiş bulunuyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; özürlülerle ilgim, İstanbul Büyükşehir Belediyesinde Genel Sekreter olarak görev yaptığım zaman başladı. Belediyede, ilk etapta Özürlüler Merkezini kurduk. Bu merkez, özürlülerle ilgili çalışmaları yapmaya başladı. Gördük ki, özürlülerin en büyük sıkıntısı, iş bulma ve tedavi olmadaki sıkıntılardır.

Özürlülerle ilgili istatistik çalışmaları maalesef yapılmadığından, işin vüsatini başlangıçta kestiremedik. Her ne kadar Birleşmiş Milletler istatistiklerinde yüzde 10 ilâ 12 diyorsa da, her ülkenin şartları içerisinde bu rakamın değişeceğini kabul etmek gerekir. Konuşmacı arkadaşlarımızın hemen hemen hepsi, bu istatistik verilere bağlı olarak yedi milyon kişinin özürlü olduğunu ifade ettiler; ama, gerçeğin ne olduğu hususunda net bilgimizin olmadığını, burada, ifade etmek istiyorum. Çalışmalar ilerledikçe, işin ciddiyeti ortaya çıkıyordu; problem, devletin halledemeyeceği cesametteydi; ama, devletin de yapacağı çok şey vardı. Bunlardan en mühimi, İş Kanunumuzdaki özürlülerin istihdamıyla ilgili maddeyi işler hale getirmekti. Demin de ifade edildiği gibi, bu Kanuna aykırı davrananlara 500 bin lira ceza vermek gibi, gerçekten artık komik rakamlar oluşmuştu ve o yüzden de, özürlülerimiz, maalesef, işyerlerinde istihdam edilemiyordu. İşte, bu kanun teklifi bunu sağlayacak.

"Hayırlı işte acele ediniz" esasına uyarak, bu kanun teklifinin 1 inci maddesinde, işlemlerin 1.1.2001'den 1.1.1999'a alınması öngörülmüştür; ki, çok hayırlı bir iştir.

Elbette, özürlülerimizin bütün dertleri bununla bitmeyecektir; yapacağımız çok şey vardır. Türkiyemiz, maalesef, şu sırada, özürlüler için yaşanacak bir ülke olmaktan uzaktır. Birçok aile, henüz, özürlü aile üyelerini, maalesef, evden dışarıya gereğince çıkaramamaktadır. Zira, özürlüler için şehirde ve iş mahallerinde gereken değişiklikler ve onlara uygun şartlar meydana getirilmiş değildir. Bir Alman, bana "sizin ülke çok şanslı; zira, özürlülerinizi çok az görüyorum" demişti; tabiî, ironik olarak "öyledir" demiştim; ama, bu çok acı bir hakikattı. Ki, bizim özürlülerimiz, maalesef, dışarıya çıkacak cesareti bulamıyorlar. Nedenini de iki yönde izah etmek mümkün:

Bir; kendilerinin durumları müsait değil; gereken alet ve edevatları, gereken teçhizatları yok.

İki; şehir planlamasında da bununla ilgili ciddî çalışmalar, maalesef, henüz tamamlanmış değil.

Belediyelerimizin yapacağı, gönüllü teşekküllerin yapacağı, devletin yapacağının yanında epeydir; devlet, bunlara yardımcı olmalıdır; oluyor da; ancak, bu gibi vakıflara, derneklere, sırf özürlülerin dertlerinin halledilmesi için verilen bağışlardan vergi alınmasını öngören son Vergi Kanunundan elbette şikâyet edeceğiz; ama, tabiî, özürlülere verilen vergi indirimi imkânını da alkışlayacağız.

Arkadaşlar, bütün insanların, hepimizin, özürlü potansiyelini taşıdığını unutmayalım. Allah korusun, bir kaza neticesinde -bu, bir iş kazası olabilir, bir trafik kazası olabilir veya evladımız vatan için çarpışırken yaralanabilir- hepimiz özürlü olabiliriz; hepimizde bu potansiyel mevcuttur. Bu sebeple, hepimizin, bu konuda çok hassas olması icap ettiğini hatırlatmak istiyorum.

Özürlülerle ilgili çalışmalarda bulunan dürüst dernek ve vakıflara her türlü desteği mutlaka vermemiz ve onları çalışmalarında cesaretlendirmemiz gerekiyor. Zira, özürlülerle ilgili problemlerle uğraşmak gerçekten çok zordur. Onların psikolojisini çok iyi bilmek gerekiyor. Onların sıkıntılarının giderilmesinde, gerçekten çok dikkatli olmamız gerekiyor. Yalnız onlar da değildir, onların aileleri de rehabilitasyona muhtaçtır; çünkü, evde bulunan bir özürlünün verdiği sıkıntıyı tahmin edemezsiniz; gerçekten çok zor durumdalardır. Onların da zaman zaman sıkıntılarını gidermek için rehabilite edilmeleri gerekiyor; ama, ne yazık ki, bunlarla ilgili çalışmalar çok az. Diyebilirim ki, 100 özürlüden ancak 1 veya 2'si bu şansı yakalayabiliyor; 98'i, 99'u, maalesef, bu şanstan mahrum olarak yaşıyor; ama, bu kadar zahmetli olan bu çalışmalar, elbette, aynı zamanda çok zevklidir, çok hayırlıdır ve çok sevaplıdır.

Bir ülkenin medenî olma derecesi nedir diye bana sorsanız, derim ki, özürlüsüne ve yaşlısına bakmasını bilmektir; bu ülke insanları medenidir; özürlülerine imkân nispetinde elbette bakacaktır ve yaşlı insanını da gözetecektir.

Bu kanun teklifinin ve özellikle 1 inci maddesindeki erkene almanın bir an evvel kabul edilmesini Fazilet Partisi Grubu olarak arzu ediyor, destek veriyoruz.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Gaziantep Milletvekili Sayın Emmioğlu'na teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Sayın Aslan Polat?.. Yok.

Sayın Ali Oğuz, buyurun efendim. (FP sıralarından alkışlar)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım, 646 sıra sayılı, özürlülerle ilgili bir kanun teklifini müzakere ediyoruz. Bütün gruplarımızın, bu hayırlı kanun teklifi hakkında ittifak etmiş olmaları ve müspet bir yaklaşımla desteklemeleri takdire şayan bir davranıştır. Bütün memleketin hayrına olan kanunlarda bu ittifakın ve bu beraberliğin, bu konsensüsün ve bu karşılıklı anlayışın devamını temenni ediyorum; bu, güzel bir hareket.

Değerli arkadaşlarım, şunu hemen ifade etmek isterim ki, özürlü olmak Cenab-ı Hakkın bir takdiridir. Her insan, özürlü olmaya namzettir, içinde bulunduğumuz dünya şartlarında, özellikle trafik kazaları her yıl binlerce insanın ölümü ve yüzbinlerce insanın yaralanması ve bunların da büyük bir kısmının sakat kalmasıyla neticelendiğine göre, her insan -Allah muhafaza buyursun- bir uçak kazası, bir trafik kazası veya bir iş kazası sebebiyle özürlü hale gelebilir.

Engelliler ve özürlüler hakkında, memleketimizde kâfi derecede tedbirlerin alındığını ve bu hususta gerekli ilginin gösterildiğini ifade etmek mümkün değil. Bunlarla ilgili olarak, kazadan sonra hayatlarını devam ettirebilmeleri için alınması gereken tedbirlerin alındığını ifade etmek mümkün değil. Öyle olunca, yüzde 10'ları bulan ve 7 milyon gibi bir rakamla ifade edilen bu kardeşlerimizin yardımlarına koşmak ve onlarla ilgilenmek, özellikle bir vicdan borcudur ve bu merhamete layık olan bu kardeşlerimize çok yakın ilgi göstermek ve onlarla ilgilenmek, bizim en başta gelen görevlerimizden biri olmak lazımgelir. Bunu, her şeyden evvel manevî duygularımız bize emrediyor "eğer siz yerdekilere merhamet ederseniz, göktekiler de size merhamet eder" buyuruluyor.

Onun için, bu kardeşlerle ilgili çıkaracağımız bu yasada, ne kadar lütufkâr, ne kadar ilgili, ne kadar ihsanlı davranılırsa, memleketimizin o kadar hayrına ve bu kardeşlerimizin ıstıraplarının dindirilmesi hususunda o kadar hayırlı bir iş yapılmış olur diye düşünüyorum.

Bunların işe alınmasıyla ilgili -biliyorsunuz, yüzde 2 nispetinde eski hükümlü ve özürlü çalıştırma zorunluluğu vardır- kanun hükmü yıllarca tatbik edilmedi. Bize müracaat edenler bundan şikâyet ettiler, biz de elimizden geldiği kadar, ilgililer nezdinde ne kadar gayret gösterdiysek bir fayda vermedi. Bu kanun teklifinin 2 nci maddesine bununla ilgili bir tedbirin getirilmesi takdire şayan bir davranıştır ve bunun devamını da temenni ediyoruz.

Yine, herşeyden evvel vergi muafiyetiyle ilgili alınmış, alınan ve alınacak tedbirlerin devam etmesinde fayda olduğunu ifade ediyorum.

Yine, bunlarla ilgili özel hastanelerin ve rehabilitasyon merkezlerinin kurulmasıyla birlikte, hayata kazandırılması, araç-gereç, protez ve çeşitli vasıtaların temini hususundaki gayretler, her şeyden evvel, bu kardeşlerimizin ıstıraplarını azaltacak ve onları memleketimize kazandıracaktır.

Aslında, bunlarla görüştüğünüz zaman, bize hemen ilk sözleri olarak "biz merhamet istemiyoruz; ama, bu memleketin evladıyız, bize lazım gelen bütün kolaylıklar ve kanunî imkânlar temin edilmeli" diye ifade ederler. Bunlarla ilgili derneklerin, bunlarla ilgili cemiyetlerin, bunlarla ilgili vakıfların çoğaltılması -dediğim gibi- bunlar hakkındaki ilginin artırılması, bunların ıstıraplarını hafifletecek ve hepsinin de memleketin birçok imkânlarında, özellikle çalışmalarında, sanat edinmelerinde ve bir beceri kazanmalarında fayda temin edecektir.

Ben, bu hususları ifade etmek üzere huzurlarınıza geldim. Bu vesileyle Yüce Heyetinizi hürmet ve saygıyla selamlıyorum efendim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Madde üzerinde konuşan Sayın Ali Oğuz'a teşekkür ediyorum.

Madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, madde üzerinde önerge bulunmamaktadır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeden sonra gelmek üzere, 2 inci madde olarak yeni bir madde eklenmesine dair bir önerge bulunmaktadır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 646 sıra sayılı kanun teklifinin 1 inci maddesinden sonra gelmek üzere aşağıdaki maddenin 2 nci madde olarak eklenmesini ve daha sonraki maddelerin buna göre teselsül ettirilmesini arz ederiz.

Mehmet Gözlükaya Salih Kapusuz Metin Öney

Denizli Kayseri İzmir

Metin Şahin Metin Bostancıoğlu Saffet Arıkan Bedük

Antalya Sinop Ankara

Rıza Akçalı Refik Aras Emin Kul

Manisa İstanbul İstanbul

Ayhan Fırat

Malatya

"Madde 2.- 25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 29.7.1983 tarihli ve 2869 Sayılı Kanunla değişik 25 inci maddesinin B fıkrasının birinci ve ikinci bentlerindeki % 2 oranları % 3 olarak değiştirilmiştir."

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bu önerge, Komisyon metninde bulunmayan bir maddeye ilişkin olduğu için Komisyon tarafından salt çoğunlukla katılma olduğu takdirde işleme konulacaktır.

Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Salt çoğunluk var mı?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Salt çoğunluğumuz var efendim.

BAŞKAN – Komisyon, salt çoğunlukla önergeye katılmaktadır.

Önerge, yeni bir madde olarak değerlendirilecektir.

Hükümet katılıyor mu?

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Önerge, kanun metninde 2 nci madde olarak yerini alacaktır.

Şimdi, gerekçeyi de, tutanağa geçmesi için okutuyorum:

Gerekçe:

Eski hükümlülerin topluma yeniden kazandırılması, günün koşullarına göre topluma adapte edilmesi, sosyal güvenlik açısından son derece önemlidir. Cezasını bitiren hükümlünün işsizlik sorunuyla karşılaşması, toplum içerisinde kendisini dışlanmış hissetmesine yol açar ve potansiyel suçlu haline gelme olasılığı artar.

Getirilen düzenleme ile, 50 veya daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinde yüzde 3 oranında eski hükümlü çalıştırılması zorunlu hale getirilmektedir. Daha önce yüzde 2 olarak uygulanan bu oranın yüzde 3'e çıkarılması, eski hükümlü işsizlere yeni iş olanakları yaratılması bakımından büyük önem taşımaktadır.

BAŞKAN – Şimdi, 2 nci maddeyi 3 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 3. – 25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 98 inci maddesinin 3.11.1988 tarihli ve 3493 sayılı Kanunla değişik (C) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

C) 25 inci maddedeki hükümlere aykırı hareketle sakat ve eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya vekiline çalıştırmadığı her sakat ve eski hükümlü ve çalıştırmadığı her ay için 70 milyon lira para cezası verilir.

Bu bendde belirtilen para cezası, her takvim yılı başından geçerli olmak üzere bir önceki yılda uygulanan ceza tutarının, o yıl için 213 sayılı Vergi Usul Kanununun “yeniden değerleme oranı”nda artırılarak uygulanır. Bu suretle hesaplanacak ceza tutarlarında bir milyon liradan az olan kesirler dikkate alınmaz.

Bu bend uyarınca tahsil edilen para cezaları, İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü Bütçesinin Maliye Bakanlığınca açılacak özel tertibine gelir kaydedilir.

Bu hesapta toplanan paralar sakat ve eski hükümlülerin meslekî eğitim ve meslekî rehabilitasyonu, kendi işini kurma ve bu gibi projelerde kullanılmak üzere İş ve İşçi Bulma Kurumu’na aktarılır.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sacit Günbey söz istemiştir.

Buyurun Sayın Günbey. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SACİT GÜNBEY (Diyarbakır) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Özürlülerin ve -şu anda bütün partilerin ittifakıyla kabul edilen önergeyle benimsenen- eski mahkumların istihdamı oranının artırılmasıyla ilgili kanun teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum; hepinize saygılar sunuyorum.

Bu sosyal içerikli kanunlarda, gördüğümüz gibi, bütün partilerimiz ittifak yapabilmektedir. Burada, özellikle, bu özürlülerle ilgili kanun teklifi veren 8 arkadaşımızı kutluyorum. Bu sosyal içerikli kanun tasarı ve teklifleri Meclise geldiğinde, hiç beklemeden, ittifak halinde çıkarıldığının güzel bir örneğini görmüş oluyoruz.

Biraz önce arkadaşlarımız da ifade buyurdular, Türkiye'deki özürlülerin sayısı, takriben 7 - 7,5 milyondur. Türkiye'de, kesin olarak yapılmış bir istatistik olmamasına rağmen, Batılı ülkelerdeki istatistik oranını Türkiye'ye uyguladığımızda -yüzde 10 civarındaki oranı uyguladığımızda- bu rakam çıkmaktadır.

Özürlülük sebeplerine baktığımızda görüyoruz ki, doğumdan önce, yani, annenin hamilelik döneminden itibaren, ölüme kadar, çeşitli faktörler, insanlarda özürlülük meydana getirebilmektedir. Bu demektir ki, yaşayan her insanın, çevre şartlarının etkisiyle özürlü olma ihtimali vardır. Yani, bu ihtimalden dolayı, hepimizin özürlü olma ihtimalinden dolayı, özürlülerle ilgili, toplumun bu büyük katmanıyla ilgili sorunları, milletvekilleri olarak bizlerin çözme sorumluluğu, her konudan daha fazla önem arz etmektedir.

Özürlülerin sorunları sadece özürlüleri ilgilendirmemektedir; özürlülerin sorunları, ailelerini de, büyük bir şekilde, psikolojik bakımdan, maddî ve manevî bakımdan etkilemektedir.

Biz, 54 üncü Hükümet döneminde, özürlülerle ilgili, cumhuriyet tarihinde hakikaten çığır açacak nitelikte çalışmalar yaptık. Bu çalışmaların başında, bir defa, özürlülerin araç-gereç, protez gibi ihtiyaçlarını karşılamak üzere, Sosyal Yardımlaşma Fonundan 1 trilyon liralık bir kaynak ayırdık ve bunu hiçbir formaliteye bağlamadan, özürlünün, sakatlık raporunu valilere ve kaymakamlara ibraz etmesiyle, bu ihtiyaçlarını büyük oranda karşıladık. Bunun dışında, devletin içerisinde, özürlülerin muhatap olacağı bir başkanlık veya genel müdürlük yoktu; işte, Çocuk Esirgeme Kurumunda bir daire başkanlığı, Millî Eğitim Bakanlığında, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığında, genel müdürlük seviyesinde olmayan daire başkanlıkları veya şube müdürlükleri şeklinde muhataplar vardı. Bizim çıkardığımız, yani, 54 üncü Hükümetin çıkarmış olduğu iki tane kanun hükmünde kararnameyle, Özürlüler İdaresi kuruldu birincisinde. Bu Özürlüler İdaresinin kurulması demek, özürlülerin devlet içerisinde bir muhatap bulması demekti. Yani, bundan sonra, özürlülerin sorunlarını inceleyecek, çözüm yollarını arayacak ve özürlülerin özürlülük sebeplerini ortadan kaldıracak çalışmalar yapacak bir kuruluş, artık, Türkiye'de vardır; bu, çok önemli bir aşamadır.

Bunun dışında, 59 kanun maddesinde değişiklik yapmak suretiyle, Millî Eğitim Bakanlığına, Sağlık Bakanlığına ve diğer bakanlıklara, belediyelere, Bayındırlık Bakanlığına birtakım zorunluluklar getirildi. Çevre düzenlemesinden, özürlülerin çevreden yararlanma bakımından ihtiyaçlarının karşılanmasından tutun, bunların eğitimi, rehabilitasyonu, devletin güvencesi altına alındı ve zorunluluk getirildi.

Bundan başka, özellikle doğumdan itibaren özürlülüğü engelleyecek birtakım tedbirler almak konusunda da Sağlık Bakanlığına birtakım görevler verildi. Bunlar, çok güzel aşamalardır; 54 üncü Hükümetin iftiharla bahsedebileceğimiz çalışmalarından biridir. Bundan sonraki hükümetlerin ve Meclisimizin özürlülerle ilgili daha iyi çalışmalar yapacağına inanıyorum; bugünkü çalışma da buna bir örnektir. Özürlülerin sorunlarının, zaman içerisinde, herkesin bilinçlenmesi ve özürlülerin sorunlarına sahip çıkılması şeklinde çözüleceğine inanıyorum.

Bu vesileyle, Fazilet Partisi Grubu ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Sacit Günbey'e teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Nihat Matkap; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz kanun teklifi, gerçekten, önemli, gerekli, hatta, düzenlenmesi gecikmiş bir tekliftir. Bu teklifi hazırlayan muhtelif partilere mensup bütün arkadaşlarıma ben de teşekkür ediyorum, onları kutluyorum.

Çok değerli arkadaşlarım, şu an itibariyle yürürlükte olan 1475 sayılı Yasanın "Çalıştırma zorunluluğu" başlığını taşıyan 25 inci maddesi şöyle demekte: "İşverenler 50 veya daha fazla işçi çalıştırdıkları işyerlerinde yüzde 2 oranında sakat kimseyi meslek, beden ve ruhî durumlarına uygun bir işte çalıştırmakla yükümlüdürler." Ancak, bu düzenlemeyle, bu yüzde 2 oranını yüzde 3'e çıkardık. Peki, eğer işveren çalıştırmazsa günümüzdeki hükümlere göre ne oluyordu? Bu da, 98 inci maddede "Hizmet akdine ilişkin cezalar" başlığıyla yazılmış. Orada da şöyle bir caydırıcı önlem vardı: "25 inci maddedeki hükümlere aykırı hareketle sakat veya eski hükümlü çalıştırmayan işveren veya vekiline çalıştırmadığı her sakat ve eski hükümlü ve çalıştırmadığı her ay için 500 bin lira para cezası verilir." Tabiî ki, 500 bin liralık para cezası günümüzün ekonomik koşullarına bakıldığında hiçbir zaman caydırıcı olamaz. Bu nedenle, bu düzenlemede, sakat veya eski hükümlü çalıştırması gereken işyerleri, eğer bu hükme uymazlarsa, bundan sonra bu düzenlemeyle, her işçi için, her ay 70 milyon liralık bir para cezası ödeyecek ve bu 70 milyon da yeniden değerleme hükümleri doğrultusunda her yıl güncelleştirilecektir; bunun çok yararlı, çok yerinde bir düzenleme olduğunu ifade edebilirim.

Değerli arkadaşlarım, bizim yaptığımız bugünkü düzenleme, sakatlarımız için, özürlülerimiz için, eski hükümlülerimiz için bir lütuf değildir, bir eksiğin giderilmesidir; çünkü, zaten, Anayasamızda "Devlet, sakatların korunmalarını ve toplum hayatına intibaklarını sağlayıcı tedbirler alır" diye hüküm de vardır.

Bu arada, arkadaşlarımızın hazırladığı bir önerge de biraz önce dağıtıldı. Eğer işyerleri sahibi, zorunlu oldukları kontenjan dışında eski hükümlü veyahut da özürlü çalıştırırsa, ödemeleri gereken işveren sigorta prim hisselerinin yüzde 50'sinin kendileri tarafından, yüzde 50'sinin de Hazine tarafından ödenmesini öngören bir önerge arkadaşlarımız tarafından hazırlanmış. Bu önergenin de desteklenmesinde büyük yarar vardır. En azından, bundan sonra, bu konuya duyarlı olan işyerleri, sakat ve eski hükümlü çalıştırmaya biraz daha sıcak bakacaktır.

Değerli arkadaşlarım, çoğu kamu kurumları dahi, ne yazık ki, çalıştırmak zorunda oldukları eski hükümlü ve sakat kontenjanına uymamaktadırlar. Çoğu zaman arama tarama sonunda bu rakamlar ortaya çıkmaktadır.

Bu teklifi hazırlayan arkadaşlara tekrar teşekkür ediyorum, onları kutluyorum. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, bu maddeyi ve diğer maddeleri de destekleyeceğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Nihat Matkap'a teşekkür ediyorum.

Sayın Aslan Polat söz istemiş; burada mı efendim?.. Yok.

Değerli arkadaşlarım, madde üzerinde verilmiş iki önerge var; ancak, ikinci önergeyle ilgili bazı arkadaşlarımızın önergeden imzalarını çektiklerine dair tezkere geldi. Bu sebeple, yeterli imza kalmadığı için, ikinci önergeyi işleme koymuyorum.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Başkanlığına

Görüşülmekte olan İş Kanunu, İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 2 nci maddesi ile 25.8.1971 tarih ve 1475 sayılı İş Kanununun değiştirilen 98 inci maddesinin (c) bendinin birinci fıkrasına aşağıdaki ibarenin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Güven Karahan Bekir Yurdagül Kâzım Arslan

Balıkesir Kocaeli Yozgat

Metin Emiroğlu Fevzi Arıcı

Malatya İçel

25 inci maddede öngörülen kontenjanların üstünde sakat ve eski hükümlü istihdam eden işverenlerin, kontenjan fazlası sakat ve eski hükümlüler için 506 sayılı Sosyal Sigortalar Kanununa göre ödemeleri gereken işveren sigorta prim hisselerinin yüzde 50'sini kendileri, yüzde 50'sini de Hazine öder.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Çoğunluğumuz olmadığı için, uygun görüşle Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz efendim

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Bu, sakat ve eski hükümlü çalıştırmayı özendiren bir düzenlemedir; sosyal politika hedeflerimiz açısından uygundur. Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeyi Komisyon takdire bırakıyor, Hükümet katılıyor.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusunda, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler.. Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Madde, 3 üncü madde olarak metinde yerini alacaktır.

Şimdi, 3 üncü maddeyi 4 üncü madde olarak okutacağım; ancak, ondan önce, bir işlem yapacağız.

Grup başkanvekillerinin mutabakatıyla, çalışmalarımızın belli bir sürede tamamlanabilmesi bakımından, saat 19.00'da vereceğimiz aranın kaldırılması önerilmektedir.

Bu hususa itiraz eden yoksa, gündemdeki 13 üncü sıradaki işe kadar Meclisin çalışması ve saat 19.00'da ara verilmemesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

UĞUR AKSÖZ (Adana) – Sayın Başkan, 13 üncü sıradaki dahil.

BAŞKAN – Evet...

Bu oylamayı, itiraz eden olmadığı için yapıyorum.

Şimdi, saat 19.00'da ara vermeden, gündemdeki 13 üncü sıradaki işin bitimine kadar çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

Kanun metnindeki 3 üncü maddeyi 4 üncü madde olarak okutuyorum:

MADDE 4. – 21.1.1946 tarih ve 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

EK MADDE 1. – 25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 98 inci maddesinin 3.11.1988 tarihli ve 3493 sayılı Kanunla değişik (C) bendi uyarınca sakatların istihdam edilmemesi nedeniyle işveren ve işveren vekillerinden tahsil edilen ceza paraları Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı Özürlüler Yüksek Kurulunca karara bağlanan ve özürlülerin meslekî eğitimi, meslekî rehabilitasyonu ve istihdamına yönelik projeler için kullanılır. İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğü gerçekleştirdiği bu projelerin kesin hesap raporlarını en geç izleyen yılın mart ayı sonuna kadar Özürlüler İdaresi Başkanlığına gönderir.

Kamu kurum ve kuruluşları her yıl nisan ayı içerisinde çalıştırdıkları işçi sayısını İş ve İşçi Bulma Kurumuna bildirmek zorundadırlar. Bu bidirimlerde kurumlar, açık olan kontenjanlar için istihdam etmek istedikleri özürlü ve eski hükümlü personelin hangi vasıflara sahip olmasını istediklerini belirtirler. Kurum toplam açık kontenjanları belirledikten sonra özür grupları için açılacak sınavların nasıl yapılacağına ilişkin esas ve usulleri ilgili kuruluşların görüşleri alınmak suretiyle çıkarılacak bir yönetmelikle tespit eder.

BAŞKAN – Madde üzerinde Fazilet Partisi Grubu adına, Adıyaman Milletvekili Sayın Ahmet Doğan söz istemiştir; buyurun Sayın Doğan. (FP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

FP GRUBU ADINA AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Meclisimiz, gönlümüze mutluluk veren hayırlı bir çalışmanın içerisindedir; çünkü, gerçekten, bizlerden yakın ilgi bekleyen, toplumumuzun her katmanında kendileriyle yakın ilgiyi gerektiren özürlülerimizin ve bu özürlüleri rahatlatmak için veya onlara daha iyi imkânlar sağlayabilmek için bütün imkânlarını seferber eden ailelerinin sıkıntılarına zaman zaman hepimiz şahit olmaktayız. Öyle anlarla karşılaşıyoruz ki, bir özürlünün tedavisi için, evini satmaya mecbur kalan birçok insanımız, hepimizi, zaman zaman ziyaret etmiş ve bu konuda yardım talebinde bulunmuştur. Burada, üzerinde konuşmakta olduğumuz maddede belirlenen esaslar, yapılması gereken esaslardır. Hakikaten, cezaların zamanında yerine intikal ettirilerek kontenjanların belirlenmesi ve yapılacak imtihanların bir yönetmelikle tespit edilmesi, elbette zaruridir.

Benim burada esas üzerinde durmak istediğim husus şudur: Bugün, özürlülerimizin tedavileriyle ilgili sıkıntıları çok büyük boyutlardadır ve taşradan buraya gelen hastalarımızın, büyük çoğunlukla hastane kapılarında kuyruklarda beklediklerini ve belki seneyi aşan tedavi sürelerinde sıkıntı içerisinde olduklarını görmekteyiz. Hatta, şunu üzülerek görmekteyiz ki, tedaviye muhtaç özürlü çocuğunu tedavi ettirmek üzere doğudan, güneydoğudan buraya gelen velilerinin, yakınlarının hastane kapılarında, hastane bahçelerinde günlerce değil, aylarca, tedavinin sonucunu alıncaya kadar -bir hastanın tedavisi bazen bir seneyi de aşıyor- büyük bir sıkıntı ve perişanlık içinde olduklarını görüyoruz.

Geçen sene, onkoloji hastanesinin baştabibi tarafından bana ifade edilen bir konuyu, inşallah önümüzdeki çalışmalarımızda göz önünde bulundurulur dileğiyle burada bilgilerinize arz etmek istiyorum. Özellikle o hastanede tedavi gören insanlarımızın yakınları gerçekten büyük sıkıntılarla karşı karşıya kalmakta, uzun müddet burada kalmaları gerekmektedir. Şüphesiz, hastanelerimize yakın çevrelerde, hatta, müsait olan hastanelerimizin bahçelerinde misafirhaneler oluşturmak suretiyle, tedaviye gelen bu bakıma muhtaç ve özürlü kardeşlerimizin -gerçi, biz iş imkânı ve istihdamı üzerinde duruyoruz; ama- devlet eliyle yapılan bu mevcut müesseselerdeki tedavisinin yanında, kontrolü altında olmak durumunda olan ve kendilerinin de aynı durumda olma noktasıyla karşı karşıya olacak insanlarımıza bu yardımın yapılmasında büyük zaruret vardır.

Bu duygularla, hepinizi en derin hürmetlerimle selamlıyor, saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ahmet Doğan'a teşekkür ediyorum.

Kişisel olarak söz isteyen Sayın Aslan Polat?..

ASLAN POLAT (Erzurum) – Vazgeçtim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ali Oğuz?.. Salonda bulunmuyor.

Şu anda, bir önerge var; onu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Başkanlığına

Görüşülmekte olan İş Kanunu, İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun ile 572 sayılı Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 3 üncü maddesiyle 21.1.1946 tarih ve 4837 sayılı İş ve İşçi Bulma Kurumu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanuna eklenen Ek Madde 1'in birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Güven Karahan Bekir Yurdagül Kâzım Arslan

Balıkesir Kocaeli Yozgat

Metin Emiroğlu Fevzi Arıcı

Malatya İçel

Ek Madde.– 25.8.1971 tarihli ve 1475 sayılı İş Kanununun 98 inci maddesinin 3.11.1988 tarihli ve 3493 sayılı Kanunla değişik (C) bendi uyarınca sakatların istihdam edilmemesi nedeniyle işveren ve işveren vekillerinden tahsil edilen ceza paraları İş ve İşçi Bulma Kurumu Genel Müdürlüğünce Özürlüler İdaresi Başkanlığının görüş ve önerileri de alınmak suretiyle sakatların meslekî eğitimi, meslekî rehabilitasyonu ve istihdamına yönelik projeler için kullanılır. Kurum gerçekleştirdiği bu projelere ilişkin raporları en geç izleyen yılın mart ayı sonuna kadar Özürlüler İdaresi Başkanlığına gönderir.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Uygun görüşle Yüce Meclisin takdirine bırakıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NAMİ ÇAĞAN (İstanbul) – Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeyi, Komisyon Genel Kurulun takdirine bırakmakta, Hükümet katılmaktadır.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge doğrultusundaki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi 5 inci madde olarak okutuyorum:

MADDE 5- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Sayın Aslan Polat'ın söz istemi vardı, kendisi Genel kurul salonunda bulunmuyor.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi 6 ncı madde olarak okutuyorum:

MADDE 6- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – 6 ncı madde üzerinde de Sayın Polat'ın söz istemi vardı, kendisi bulunmuyor.

Başka söz isteyen olmadığı için maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Teklifin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kanunun, başta özürlülerimiz olmak üzere, bütün milletimize hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. (Alkışlar)

11. – Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporu (1/668) (S. Sayısı : 556)

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

12. – Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/728) (S. Sayısı : 749) (1)

BAŞKAN – Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım.

Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde söz isteyen var mı?

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Doğru Yol Partisi Grubu adına, söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim.

Diğer gruplardan söz isteyen varsa, lütfen, yazıyla bildirsinler.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; NATO'nun genişleme süreci çerçevesinde, üç devletin NATO'ya dahil edilmesi konusundaki anlaşmalarla ilgili olarak, Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

NATO, Türkiye Cumhuriyeti için fevkalade önemli bir kuruluştur, Türkiye de NATO için fevkalade önemli bir devlettir; ancak, biz, NATO'da varız ve oyumuz da vardır. Ne yazık ki, Avrupa Birliği ve NATO, birbirlerine paralel olarak genişleme süreci içerisinde olması gerekirken -gizli bir prensip kararı olmasına rağmen- maalesef, değildir. NATO'da var olan Türkiye, Avrupa Birliğinde yoktur. Bu, fevkalade üzücü bir olaydır, üzerinde durulması gereken bir olaydır. Onun için, oyumuzu verirken, fevkalade düşünceliyiz.

Görülüyor ki, Avrupa Birliğinin genişlemesi ile NATO'nun genişlemesi, uluslararası ilişkiler bakımından parelel yürütülüyor. Nitekim, bugün, NATO'nun genişlemesi için, NATO'ya dahil edilmesi düşünülen ülkeler, Avrupa Birliğine de girecek. Önemli olanı da şudur: Aralık 1998 Avrupa Birliği Lüksemburg Zirvesinde, bizi aday bile kabul etmemişlerdir; üzücüdür.

NATO'ya dahil olan ülkeler bizim müttefikimizdir. Türkiye, NATO'da üzerine düşen görevi her halükârda yerine getirmiştir ve getirmeye de devam etmektedir. NATO'ya dahil olan ülkelerin Avrupa Birliğine dahil olmasına rağmen, Türkiye'yi Avrupa Birliğinden dışlamasını içimize sindiremiyoruz, kabullenemiyoruz.

Biz, komşularımızın; yani, Çekoslovakya'nın, Macaristan'ın ve Polonya'nın NATO'ya dahil edilmesine karşı değiliz, o konuda bir tepkimiz yoktur. Bizim tepkimiz, 55 inci Hükümetin, uluslararası platformda Türkiye Cumhuriyetini temsil edememesi, Türkiye Cumhuriyetinin hak ve menfaatlarının korunamaması, korunması hususunda gerekli gayreti göstermemesi, NATO gibi bir konuyu, özellikle Avrupa Birliği ile paralel götürmesi gerekmesine rağmen, bunu o anlamda götürmemesi, bizim Avrupa Birliğinden dışlanmamıza ve birkısım uluslararası ilişkilerde söz sahibi kılınmamamızadır; bizim tepkimiz buradadır, üzüntümüz budur. Bu sebeple, Doğru Yol Partisi olarak, biz, bu anlaşmalarla ilgili müzakerelere katılmayacağımızı ifade ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol partisi Grubu adına konuşan Sayın Saffet Arıkan Bedük'e teşekkür ediyorum.

(DYP Grubu Genel Kurul salonunu terk etti)

Fazilet Partisi Grubu adına, Sayın Ertan Yülek; buyurun efendim.

FP GRUBU ADINA İ ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; NATO'nun genişlemesi babında, Polonya Cumhuriyetinin NATO'ya dahil edilmesi hususundaki Hükümetin imzalamış olduğu milletlerarası anlaşmanın onayı için Meclise gelmiş olan tasarı üzerinde Fazilet Partisi Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurunuzda bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum

Hemen şunu belirteyim ki, -bundan evvel belirtmem lazım gelen bir husustu; çünkü, ikinci defa söz alıyorum- bu salonda hatip kürsüsünde zamanın gösterilmeyişi büyük bir eksikliktir. Yani, bu kadar güzel bir salonun -eğer güzelse; bana göre eskisi daha iyiydi- kürsüsünde zamanın gösterilmeyişi, herhalde, teknolojinin imkânlarından istifade edilmemesi demektir.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) – Arkadaki panoya bakınız.

İ ERTAN YÜLEK (Devamla) – Oraya bakmak mümkün değil Sayın Başkan. Siz bir hatipsiniz, hatip olan bir kimse, konuşurken, sağına soluna baktığı zaman... Eskiden, burada, o "iptidaî" dediğiniz yerde bile bu vardı. Onun için, bunu, bir eksiklik olarak belirtiyor ve Sayın Başkandan, bu hususun giderilmesi için bir an önce tedbir alınması hususunda fikirlerimi beyan ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda görüştüğümüz, bundan sonra ve ondan sonra görüşeceğimiz üç cumhuriyetin, yani Polonya Cumhuriyeti, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan Cumhuriyetinin NATO'nun genişlemesi çerçevesinde NATO'ya dahil edilmeleri, öyle, alelade bir dış anlaşma değildir. Bundan evvel muhtelif ülkelerle ticaretin genişlemesi konusunda veya yatırımların karşılıklı garanti altına alınması hususunda veya çifte vergilendirmenin önlenmesi hususunda çok çeşitli dış anlaşmalar getirilmiş ve maalesef, onlar üzerinde dahi çok az durularak geçilmiş idi; ama, şimdi, bu üzerinde durulan hadise, fevkalade önemli bir hadisedir. Bakınız, bu, lalettayin bir anlaşma değildir; bu, yeni şekillenen dünyayla, yeni şekillenen Avrupa güvenlik mimarisiyle ve dünya sulhuyla fevkalade yakından ilgilidir. Onun için, gönül isterdi ki, şurada Dışişleri Bakanı bulunsun. Bu Hükümetin, bu meseleye verdiği ehemmiyetsizliği görünüz ki, bir Dışişleri Bakanı dahi böyle önemli bir anlaşma müzakere edilirken burada yoktur. (ANAP ve DSP sıralarından "Başbakan burada" sesleri)

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Başbakan olabilir. Şu anda Hükümetin yerinde eğer Başbakan oturuyorsa, evet, dediğiniz doğrudur; ama, şu anda, Hükümetin yerinde, Hükümeti temsilen, Başbakanın değil, bu meselelerle, belki uzaktan alakası olan bir bakanın oturmuş olması, bu meseleye Türkiye'nin vermiş olduğu ehemmiyeti gösteriyor.

Denilebilir ki, efendim, Dışişleri Bakanı burada yoktu...

NURİ YABUZ (Afyon) – Başbakan var...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Efendim, niçin geldiği belli; oy kullanmak için gelmiştir.

...o zaman Dışişleri Bakanının olduğu zamana denk getirilebilirdi; bunu belirtmek istiyorum.

Arkadaşlar, lütfen, bu mesele, hepimizin üzerinde hassasiyetle duracağı bir meseledir; bunu parti meselesi yapmayın.

Bakınız, 1974 yılında NATO'dan Yunanistan çıkarıldı ve tekrar NATO'ya alınması Türkiye'nin oyuyla olabiliyordu; çünkü, Türkiye'nin veto hakkı vardı. Türkiye bu veto hakkını kullanmadı; ama, o günden bugüne kadar Türkiye'nin Avrupa Birliğiyle olan bütün münasebetlerini Yunanistan kilitledi. İşte, Türkiye, bu meselelere ehemmiyet vermediği için ve şahsiyetli bir dışpolitika uygulamadığı için bugün Yunanistan'a mahkûm olmuş durumdadır.

Şimdi, önümüzde ikinci bir mesele var. Bu meselede de Türkiye gereğini yapmış mıdır? Biraz evvel Sayın Doğru Yol Partisinin temsilcisi burada beyan ettiler: Türkiye, bu konuda gereğini yapmamıştır. Bakın, ben, bu konuda size izahat vereceğim; eğer, hakikaten, bu meselede gereğini yapmış olsaydı, bu mesele, alelacele ve böyle çabuk getirilmezdi ve burada uzun uzun müzakere yapılırdı.

Tekrar ifade ediyorum: Bu kanun tasarıları ve bu anlaşmalar, dünyanın yeniden şekillenmeye başladığı 21 inci Yüzyılda fevkalede ehemmiyetlidir; Avrupa barışı için ehemmiyetlidir, Türkiye'nin güvenliği için ehemmiyetlidir, dünya barışı için ehemmiyetlidir. Peki, bu kadar ehemmiyeti olan bir anlaşma, bu kadar baştan savma bir şekilde burada müzakere edilir mi? Diğer partiler, bunun hakkında burada ne kadar konuşacaklar, onu da biraz sonra göreceğiz.

Arkadaşlarım, şimdi, işin esasına geçtiğimizde, bakalım, NATO niye ortaya çıkmış. NATO, Birinci ve İkinci Dünya Harbi sonunda, Avrupa'yı ve dünyayı kasıp kavuran iki dünya harbinden sonra, Sovyetler Birliğinin, komünizm ideolojisiyle, hür milletler dediğimiz bazı milletleri ve komşu milletleri tehdit etmesi neticesinde, karşısında bir ittifak zarureti ortaya çıkmış ve hür dünya dediğimiz, Amerika'nın liderliğinde, Avrupa'nın 14 ülkesi NATO'yu bir müdafaa paktı olarak, 1949 senesinde kurmuşlar.

Türkiye, 1947 yılında, Sovyetler Birliği tarafından büyük bir tehdit altındaydı; bizim Ardahan, Van ve Artvin İllerini isteyen Stalin, Boğazlar üzerinde de birtakım hak iddialarında bulununca, Türkiye, elbette, İkinci Dünya Harbinde müttefik olduğu ülkelerle beraber hareket etme zaruretini hissetmiştir.

Türkiye, NATO'ya önceleri kabul edilmemiştir. Türkiye, 1950 yılında Kore'ye asker göndererek, 1952 yılında, 16 ncı devlet olarak, NATO'ya dahil edilmiştir. 1952'den 1990'a kadar, dünya, dehşetengiz bir şekilde soğuk harbi yaşamıştır. Bu soğuk harp sırasında, Türkiye, Batı'nın Sovyetler Birliği sınırında ileri karakolu durumunda olmuştur. NATO devletleri içerisinde, Sovyetler Birliğine komşu olan yegâne devlet Türkiye'dir. Türkiye, en yakın şekilde, kırk yıl bu tehdidi yaşamıştır. Türkiye, Sovyetler Birliğiyle ticaretini ihmal etmiştir. Sovyetler Birliğinin kuzeyindeki 5 bin nüfuslu Finlandiya'nın Sovyetler Birliğiyle ticaret hacmi 5 milyar dolar iken, 60 milyon nüfuslu Türkiye'nin ticaret hacmi 500 milyon dolarda kalmıştır. Türkiye, fevkalade büyük sıkıntılar çekmiştir. Türkiye, kendi güvenliğiyle birlikte, Avrupa güvenliği ve NATO güvenliği için, bütçesinin yüzde 20'sinden fazlasını, her yıl, askerî harcamalara ayırmış ve Amerika Birleşik Devletlerinden sonra en büyük orduyu beslemek mecburiyetinde kalmıştır. Bütün bunların sonucunda, Türkiye, Avrupa Birliğiyle de çok yakından alakadar olmuş ve bunun bir üyesi olma hülyası içerisinde yıllarını geçirmiştir.

Şimdi, geliyoruz 1980'lerin sonuna, 1990 yılına. Sovyetler Birliği dağılmış... Kim ne derse desin, Sovyetler Birliği iki süper güçten biriydi. Bir ucundan bir ucuna tam 11 saat saat farkı olan ve dünyanın en zengin kaynaklarına sahip olan bir ülkeydi ve tekrar söylüyorum, bağımsızlığına yeni kavuşan veya kavuşmak isteyen birtakım ülkelerin de umudu olmuştur.

BAŞKAN – Sayın Yülek, 1 dakikalık süreniz kaldı.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bu umut içerisinde, gerçekten de, birçok ülke bağımsızlığına kavuşmuştur. Türkiye, dün, iki kuvvet altında kendi dengesini tutturmuş ve diğer mazlum milletlerle de bu dengeyi yürütüp giderken, şimdi, iki kutuptan birisi yok olmuş ve tek kutup da NATO ve NATO'nun liderliğini yapan Amerika Birleşik Devletleri olmuştur.

Amerika Birleşik Devletleri, bugün, dünyada, ilk ve yegâne süper güçtür. Bakın, dünya tarihinde, ilk ve yegâne büyük güçtür; Avrasya'ya hâkimdir, dünyaya hâkimdir.

Şimdi, bu kadar ehemmiyetli bir zamanda, bu üç ülkenin NATO'ya dahil edilmesi uygun olabilir; ama, ben, size soruyorum; neden NATO'nun güney kanadı değil de kuzey kanadı? Neden Bulgaristan değil, Romanya değil, Arnavutluk değil de, Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti? Arkadaşlar, lütfen, biraz düşünelim.

BAŞKAN – Sayın Yülek...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Efendim, peki.

Söz hakkımı, şahsî söz talep etmek suretiyle kullanacağım.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Yülek, efendim, bir şey söyleyeceğim. 5 dakika daha kişisel söz hakkı kullanabilirsiniz, başka söz isteyen yok.

Buyurun.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, arkadaşlar, niye kuzey kullanılıyor; çünkü, kuzeyde Almanya öyle istiyor. Almanya'nın, Almanya-Macaristan İmparatorluğu hadisesi vardır; Macaristan giriyor, Çek Cumhuriyeti tabiî üyesidir, Polonya tamamdır; ama, dünyanın o tarafında sulh var, sükûn var. NOTA ise, bugün yeni bir görev üstlenmiştir; o üstlendiği görevde, sulhu korumak için, barış için işbirliği konsepti geliştirmiştir. Barış için işbirliği ortaklığı çerçevesinde, sulhu daha iyi koruyabilmek için güneyinden başlaması lazımdı; ama, güneyinden başlamıyor, kuzeyden başlıyor; çünkü, kuzeyde Almanya'nın genişlemesi Almanya'nın menfaatınadır. Amerika'nın Rusya'ya mümkün olduğu kadar yakın olması Amerika'nın menfaatınadır. Peki, soruyorum, Türkiye'nin menfaatı ne? Lütfen, düşünün, düşünelim, Hükümet düşünsün.

Bu büyük fırsatı kaçırıyoruz arkadaşlar. Hangi fırsatı? Bakın, Türkiye, Avrupa Birliğine üye değil, BAB'a üye değil -BAB, Batı Avrupa Birliği- ama, herhangi bir harp halinde, NATO'yla yapılan anlaşma gereği, bütün materyalini, malzemesini, askerî gücünü Batı Avrupa Birliğinin emrine veriyor. Peki, Türkiye, Batı Avrupa Birliği içerisinde var mı; yok. Bu nasıl bir anlaşmadır ki, benim gıyabımda birileri başkasına NATO güçlerini devredebiliyor ve Türkiye bu kararın içerisinde yok?!. Peki, Türkiye, bunu, böyle hemen kabul edeceği yerde, müzakereler yapmak suretiyle, Avrupa Birliği hülyası için -hülya diyorum- veya platonik aşkı için niye kullanmadı bu işi; kullanamaz; çünkü, Türkiye'nin şahsiyetli dışpolitikasını yürütecek hükümetler yoktur.

Şimdi, arkadaşlar, NATO "hür dünyayı koruyacağım" diyor; gerekçede de var. Bu gerekçede çok açık olarak deniliyor ki: "Serbest piyasa ekonomisinin, insan haklarının ve demokratik hakların koruyucusu olarak mı ortaya çıkıyor şimdi NATO acaba?" Eğer, öyleyse, NATO, kendi üyesi olan Türkiye'nin haklarını koruyor mu? Ben, hemen size söyleyeyim: Bu ne biçim ortaklıktır ki, allahaşkına, düşününüz, NATO üyesi olan bir İtalya'da, sözde Kürt parlamento heyeti toplanıyor, resmî parlamentoda toplanıyor, Türkiye bu memlekete müttefik oluyor!.. Rica ediyorum arkadaşlar, bu nasıl Hükümettir ki, burada, kendi gıyabında, Türkiye'nin aleyhinde, Türkiye'yi bölmek için bir hareket kendi müttefikleri içerisinde gelişiyor, kendi müttefikleri içerisinde böyle bir oluşum oluyor, İtalyan Parlamentosu buna müsaade ediyor. Fransa ayrı bir müttefikidir, sözde Ermeni soykırımı sebebiyle Parlamentosu karar alıyor. Yine, komşusu Yunanistan, NATO çerçevesinde, Türkiye'nin aleyhinde Suriye ve Ermenistan'la işbirliği anlaşmaları yapıyor ve Türkiye, burada, bu anlaşmayı kolayca geçiriyor. Beyler, bunu kolayca geçiremezsiniz; geçirirseniz, vebal altındasınız. Onun için, Hükümet bunu geri çeksin ve desin ki: "Bakın, bizim bazı meselelerimiz var; eğer, biz müttefiksek, nimet de beraber, külfet de beraber..." Ben, bütün külfetini kırk yıl bekçilik yapmak suretiyle çektim bu NATO'nun, kırk yıl... Daha da çekeceğim. İşte, bakın, Rusya buna karşı; bu genişlemeye karşı. Niye; kendine tehdit aracı olarak görüyor; NATO da daha şahsiyetini bulmamış. NATO, bundan bir süre evvel tatbikatını... Listede eskiden mavi kuvvetler ve kırmızı kuvvetlerdi; şimdi, kırmızının yerine yeşili koydu, İslam ülkelerini koydu; tepkiler gelince, kahverengiyi koydu. İslam ülkelerini tabiî olarak düşman göremezsiniz. Tabiî olarak düşman görerek, ona göre tatbikat yapamazsınız. Onun için, arkadaşlar...

NURİ YABUZ (Afyon) – Hayalî bir düşman.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Bakın, yani, politikada şey olarak söylemiyorum; ama, hepimizin ittifak edeceği bir hadisedir. Ben şimdi soruyorum size: Fransa'daki hadiseyi hangimiz tasvip edebiliriz; hiçbirimiz; Yunanistan'dakini, hiçbirimiz; İtalya'dakini, hiçbirimiz; Türkiye'nin, Avrupa Birliğine alınması hususundakini, hiçbirimiz... Peki, bütün bu kozlar elimizde varken, bir teslimiyetçilik anlayışı içerisinde buna evet dersek ne olur arkadaşlar?.. Onun için, diyorum ki, gelin, bu meseleyi biraz düşünelim, bu kadar ucuza gitmesin. Nasıl Yunanistan'ın girişine biz zamanında tedbir almadık diye dövündü isek, dövünüyor isek, inanıyorum ki, ve sizi temin ederim ki, bu anlaşmalar yapıldıktan sonra, yarın ah keşke yapmasaydık, biraz bu meselenin üzerinde dursaydık diyeceğiz; ama, vakit geçmemiştir diyorum ve hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Adana Milletvekili Sayın Ertan Yülek'e teşekkür ediyorum. Sayın Yülek, son 5 dakikayı da kişisel söz hakkı olarak kullanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

POLONYA CUMHURİYETİNİN KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA

KATILIMINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – Türkiye, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, Yunanistan, İzlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasında 16 Aralık 1997 tarihinde Brüksel’de imzalanan “Polonya Cumhuriyeti’nin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokol"ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.– Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu aşağıdaki ilkeleri gözönünde bulundurarak yürütür;

1. Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırılması;

2. NATO’nun genişlemesinin Türkiye’nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması;

3. Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere NATO’ya üye olmak isteyen Güneydoğu Avrupa ülkeleri için ittifakın açık kapı politikasının desteklenmesi.

BAŞKAN – 3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Altan Öymen söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Öymen.

CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; bu maddenin bu şekilde ifadesinde, aslında isabet vardır; deniliyor ki: "Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye'nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırılması ilkesini göz önünde tutarak Bakanlar Kurulu bu antlaşmayı yürütür."

Gerçekten de, şimdi, Avrupa Birliği ile NATO'nun birbirlerine karşı durumları açısından mesele şudur: NATO üyelerinin -genişleme süreci dahil; Polonya, Çek Cumhuriyeti ve Macaristan dahil, bunlar da üye olduktan sonraki durumunda- Türkiye ve Norveç hariç hepsi, Avrupa Birliğinin üyesi olacaktır. Norveç, kendisi istemediği için Avrupa Birliği üyesi değildir; Türkiye ise, Avrupa Birliğine girmeyi istemektedir; ama, kabul edilmemektedir. Her ne kadar, bunlar, ayrı ayrı organizasyonlarsa da, birbirleriyle paralel çalışmalar yaptıkları, üyelerinin aynı olduğu, büyük ölçüde, bellidir. Bu bakımdan "NATO'nun genişlemesi" denilince, Türkiye'nin de, Avrupa Birliğinin genişleme sürecini aklına getirmesi, bu hususta hassasiyet göstermesi normaldir; ancak, ben, burada, Sayın Hükümetin -Dışişleri Bakanının veyahut buradaki Hükümet temsilcisinin- bu konuya biraz açıklık getirmesinde fayda olacağı kanısındayım; çünkü, maddede -tekrar ediyorum- deniliyor ki: " Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu, aşağıdaki ilkeleri göz önünde bulundurarak yürütür;

1.Demin söylediğim ilke- ...Türkiye'nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmanın yoğunlaştırılması;

2. NATO'nun genişlemesinin, Türkiye'nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması;

3. Bulgaristan ve Romanya başta olmaka üzere, NATO'ya üye olmak isteyen Güneydoğu Avrupa ülkeleri için, ittifakın, açık kapı politikasının desteklenmesi." Yani, daha ikinci aşamadaki genişleme sürecine Romanya ve Bulgaristan da girsin...

Bunları bir kenara bırakalım, hatta, NATO'daki katkı paylarının artmaması konusunu da bir kenara bırakalım; ama, bu en önemli konu üzerinde; yani, Türkiye'nin Avrupa Birliğine üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırıması ilkesi açısından, Hükümet, bu kanun tasarısını nasıl uygulayacaktır? Yani, bu çalışmalar yoğunlaşmazsa, Lüksemburg'daki gibi yeni bir hadise daha başımıza gelirse yahut gelmezse ve Lüksemburg kararı hiç değişmezse, Hükümet nasıl yapacaktır? Yani, bunun bir kısmını uygulayacak bir kısmını uygulamayacak mıdır? Bunun anlamını bize ifade ederse, bu konudaki oylarımızı daha bir gönül rahatlığıyla veririz zannediyorum; tabiî, ikna edici bir açıklama yaparsa.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın Altan Öymen'e teşekkür ediyorum.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Hükümetin bir açıklaması olacak mı efendim?

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; burada söz konusu olan, Türkiye'nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırılmasıdır. Hükümetimiz bu yöndeki çalışmalarını sürdürecektir. Avrupa Birliği değil; Batı Avrupa Birliği ya da kısaca BAB söz konusudur. O yöndeki çalışmalarımızı sürdüreceğiz.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, kanun tasarısının tümü açık oylamaya tabidir.

Şimdi, açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Eski ibarede bir değişiklik yaptık. Birinci seçenek olarak, açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılması oylarınıza sunulacaktır; ikinci seçenek olarak, açık oylamanın, oy kutusunun sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılması bulunmaktadır; üçüncü seçenek olarak da, eski bildiğimiz gibi "kabul", "ret", "çekimser" olarak oy kullanılması şeklinde olacaktır. Bu üç seçeneği belirlerken şu hususu belirteyim; elektronik oylamada -süratle yapıldığı için- sonuç, eğer toplantı yetersayısının bulunmadığı şeklinde çıkarsa öbür kanun tasarılarını görüşme imkânımız olmaz. (ANAP sıralarından "karar yetersayısı var" sesleri)

Karar yetersayısı olabilir, ama kupalarla oy verildiği takdirde, kanun tasarılarını görüşüp, sonra, oylamanın üçünü bir arada, karar yetersayısının bulunduğu bir yapabilme imkânımız olur.

İlk oylama olduğu için ve konuştuğumuz konuda da grupların mutabakatı bulunduğunan bu açıklamayı yapma ihtiyacını duydum.

Şimdi, Genel Kurulun, seçenekler arasındaki tercihini belirleyeceğim.

Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, oy kutusunun sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, her şeyin bir usulü vardır. Bizim grup başkanvelimiz, bundan evvelki bir oylama sırasında, bu oylamaların nasıl yapılacağı hususunda bir karar ittihaz edilmesi hususunu beyan buyurdular. Siz de "açık oylamanın, bundan sonra elektronik olarak yapılması zarureti vardır" diye maddeyi okudunuz. Şimdi, o kararı alırken bile bunu kullanmanız lazım.

BAŞKAN – Sayın Yülek, şimdi, açık oylamaya geçerken, İçtüzüğe göre, ben, üç seçeneği ayrı ayrı Genel Kurulun tasvibine sunmak durumundayım ve sundum; ama, önce bir açıkama yaptım. Genel Kurulun kararı da, oylamanın, kupaların sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılması şeklinde tecelli etti.

Oy kutusu sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oyların toplanmasına başlandı)

13. – Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/723) (S. Sayısı : 750) (1)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?.. Yerini aldı.

Hükümet?.. Yerini aldı.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Kahraman Emmioğlu söz istemişlerdir; buyurun Sayın Emmioğlu. (FP sıralarından "Yok" sesleri)

Sayın Emmioğlu yok.

Başka söz isteyen?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

ÇEK CUMHURİYETİNİN KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA KATILIMINA

İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN BULUNDUĞUNA

DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – Türkiye, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, Yunanistan, İzlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasında 16 Aralık 1997 tarihinde Brüksel’de imzalanan “Çek Cumhuriyeti’nin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokül”ün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen ?..Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum :

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu aşağıdaki ilkeleri gözönünde bulundurarak yürütür;

1. Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’nin Batı Avrupa Birliği’ne tam üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırılması;

2. NATO’nun genişlemesinin Türkiye’nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması;

3. Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere, NATO’ya üye olmak isteyen Güneydoğu Avrupa ülkeleri için ittifakın açık kapı politikasının desteklenmesi.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

FİKRET KARABEKMEZ (Malatya) – Sayın Başkan, oylamada karar yetersayısının aranmasını istiyoruz.

BAŞKAN – Efendim, zaten, tasarı açık oylamaya tabidir; karar yetersayısının olup olmadığı orada belirlenecektir.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci tasarıyla ilgili oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Kupalar kaldırılsın efendim.

(Oyların ayırımına başlandı)

BAŞKAN – Şimdi, Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına geçiyoruz.

Bu oylamada da, önce Genel Kurulun, oylama şekli hakkındaki kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, oy kutusunun sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kupalar, sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oyların toplanmasına başlandı)

14. – Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/727) (S. Sayısı : 751) (1)

BAŞKAN – Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri Komisyonları raporlarının görüşmelerine başlıyoruz.

Komisyon?.. Yerini aldı.

Hükümet?.. Hazır.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tümü üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Suat Pamukçu söz istemiştir; buyurun Sayın Pamukçu. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA SUAT PAMUKÇU (Bayburt) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şahsım ve Grubum adına Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, 3 anlaşmayla ilgili kanun tasarılarını peş peşe görüşüyoruz, çok önemli anlaşmaları görüşüyoruz; ancak, bu anlaşmaların içeriği konusunda daha önceden yeteri kadar bilgilendirilmediğimiz hususundaki görüşümü üzülerek ifade etmek istiyorum.

Ben, daha önce yapılan konuşmaların dışına biraz çıkarak, bu üç ülkenin NATO'ya kabulüne ilişkin, Amerikan Senatosunun 4 Mayıs 1998 tarihinde kabul ettiği hususlar üzerinde birazcık durmak istiyorum: Amerika Birleşik Devletleri Senatosu, bu üç üyenin kabulüne ilişkin görüşmeler sonunda aldığı kararda, önce, NATO'nun geçmişini bir tarif ediyor. Gerçekten de, NATO, elli yıl süreyle, üye ülkelerinin dış tehditlere karşı savunmasını büyük ölçüde gerçekleştirmiştir.

Diğer bir husus, NATO, soğuk savaş süresince, özellikle, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki yönetimlerin demokratik yapısının korunmasını temin etmiştir.

Bir diğer önemli husus, Avrupa ve Kuzey Amerika'daki demokrasilerin savunulması için gerekli finansmanda, üye ülkeler, üzerlerine düşen görevi yapmışlardır son elli yılda.

Bir diğer husus, NATO üyelerinin, vaki tecavüzlere karşı savunulması kollektif bir savunma anlayışıyla gerçekleştirilmiştir.

Şimdi, bu hususları tespit ettikten sonra, Amerikan Senatosu... Tabiî, bu arada, Amerika Birleşik Devletlerinin genel politikası hususunda da birtakım kararlar var, onlar bizi ilgilendirmiyor. Bizi ilgilendirdiği için üzerinde durmam gereken birkaç husus daha var, onları arz edeceğim.

Amerika Birleşik Devletleri, NATO'yu tarif ederken, NATO'yu, üye ülkelerin savunmasını kollektif olarak gerçekleştiren bir anlaşma olarak görüyor. AGİT'i tarif ederken de, AGİT'in temel rolü olarak -özellikle altını çizerek ifade edeyim- AGİT'i, demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, krizlerin önlenmesinin ve çatışma sonrası rehabilitasyonun teşvik edilmesini gerçekleştiren bir teşkilat olarak görmektedir.

Avrupa Birliğine gelince: Amerika Birleşik Devletleri, Avrupa Birliğini de "Avrupa Birliği, kalifiye Avrupa ülkelerinin bölünmez bir Avrupa'ya ekonomik, politik ve sosyal entegrasyonunu temin eden bir organizasyondur" diye tanımlıyor. Bu tanımlamaları yapmamdaki maksat, bizim, Avrupa Birliğine bakışımızla Amerika Birleşik Devletlerinin bakışı arasındaki farkın tespit edilmesine yardımcı olmak içindir.

Diğer bir husus, NATO'nun genişlemesi. Şu anda görüştüğümüz konuyla ilgili, Senato'nun görüşleri çok enteresan. Bir kere, Amerikan Senatosu, yeni üye olacak bir ülkenin, NATO Antlaşmasının 10 uncu maddesine kesinlikle uymasını şart koşuyor. İkincisi husus da, 8 Temmuz 1997'deki Madrit Zirvesinde varılan anlaşmada da, yine aynı şekilde, NATO Antlaşmasının 10 uncu maddesine uyulmasının şart koşulması teyit edilmiş.

Bir diğer husus da, Amerika Birleşik Devletleri -burasını dikkatle dinlemenizi rica ediyorum- Polonya, Macaristan ve Çek Cumhuriyeti dışında ileride hiçbir ülkeyi davet etmek istememektedir. Aldığı kararda açıkça, Amerika Birleşik Devletleri Başkanı tarafından, anayasal yükümlülükleri yerine getirilmeden, üye olacak ülkelerin, NATO'nun politik ve stratejik sorumluluğunu tamamen yerine getirmediği hallerde, böyle ülkelerle görüşmeyi bile kabul etmemektedir.

Ben bunu niçin söylüyorum; anlaşmanın 3 üncü maddesinde bir şey dikkatinizi çekmiştir; Bulgaristan ve Romanya'dan bahsediyoruz. Amerika Birleşik Devletleri, Macaristan, Polonya ve Çek Cumhuriyeti dışında hiçbir ülkeyle genişleme görüşmesi yapmak istemiyor. Ancak, biz, -zannediyorum, birtakım sıkıntıları gidermek için- buraya "Romanya ve Bulgaristan'la da görüşülmesi kaydıyla" diye bir şerh düşmüşüz. Bunun da ne anlama geldiğini anlamış değilim.

Bunları belirttikten sonra, yine, NATO'nun stratejik konsepti hususunda bir iki hususu arz edeceğim. Bunlardan birincisi; bir kere, NATO, askerî bir antlaşmadır ve NATO'nun başarısı da askerî gücünün ve stratejik birliğinin temin edilmesine bağlıdır.

Diğer bir konsept olarak da, NATO'nun güvenlik savunması kollektif bir savunmadır.

Bunun dışında, Amerika Birleşik Devletleri Senatosunun, tehdit unsuru olarak gördüğü hususları da izah etmeden geçemeyeceğim. Amerika Birleşik Devletleri Senatosu, NATO'nun karşısındaki tehdit unsurlarını 4 madde halinde sıralamış.

NATO'nun ortak tehdit olarak gördüğü hususlardan ilki, Avrupa'da daha önce yaşanmış olan potansiyel hegemonyacı güçler; yani, geçmişteki Naziler gibi...

İkinci tehdit unsuru, nükleer, biyolojik, kimyasal silahlar ya da balistik ve Cruise füzeleri veya konvansiyonel silahları üretip, bunları dağıtan kara liste ülkeleridir. Kara liste ülkelerininin ne anlama geldiğini herhalde hepimiz biliyoruz.

Üçüncü tehdit unsuru olarak, tabiî kaynakların akışının engellenmesini; yani, hayatî kaynakların bir yerden bir başka yere naklinin engellenmesini görmektedir.

Dördüncü tehdit unsuru olarak, Kuzey Atlantik Bölgesinde etnik ve dinî çatışmaları, tarihî anlaşmazlıkların canlandırılmasını veya demokratik olmayan hükümetlerin veya liderlerin davranışlarını sayabiliriz. Müsaadenizle, bu dördüncü maddeyi bir kere daha tekrarlamak istiyorum: Kuzey Atlantik Bölgesinde; yani, NATO içerisinde veya NATO'nun çerçevelediği ülkelerde etnik ve dinî çatışmalar bir tehdit unsuru olarak görülmüş; tarihî anlaşmazlıkların yeniden canlandırılması bir tehdit unsuru olarak görülmüş ve demokratik olmayan hükümetler ve liderler de bir tehdit unsuru olarak görülmüştür.

Şimdi, Amerikan Senatosunun tespitleri bu olduğuna göre, bizim, burada, Meclis olarak, bu konuyu, böyle kısaca, sanki bir iki dakika içerisinde, bir an önce Meclisi kapatmak saikiyle çabucak görüşmemizin manasını anlamış değilim. Ben, isterdim ki, bu konuda, Meclisimiz, enine boyuna, derinliğine bir görüşme yapsın ve bu üç ülkenin NATO'ya üye edilmesinin ne anlama geldiğini, hem ülkemizdeki insanlarımıza hem de NATO ülkelerine açıklayabilsin. Bunu arzu ediyordum; ancak, bunu göremedim; ama, umarım ki, bu anlaşmalar ülkemiz için, NATO için hayırlı olur.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Suat Pamukçu'ya teşekkür ederim.

750 sıra sayılı kanun tasarısı için oyunu kullanmayan sayın üye var mı efendim?..Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayrımına başlandı)

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, tasarının tümü üzerinde başka söz isteyen sayın üye?..Yok.

Maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

MACARİSTAN CUMHURİYETİNİN KUZEY ATLANTİK ANTLAŞMASINA

KATILIMINA İLİŞKİN PROTOKOLÜN ONAYLANMASININ UYGUN

BULUNDUĞUNA DAİR KANUN TASARISI

MADDE 1. – Türkiye, Belçika, Kanada, Danimarka, Fransa, Almanya Federal Cumhuriyeti, Yunanistan, İzlanda, İspanya, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Norveç, Portekiz, İngiltere ve Amerika Birleşik Devletleri arasında 16 Aralık 1997 tarihinde Brüksel’de imzalanan Macaristan Cumhuriyeti’nin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün onaylanması uygun bulunmuştur.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına, Gaziantep Milletvekili Sayın Bedri İncetahtacı söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın İncetahtacı. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Bugün, Türkiye'nin uluslararası alanda yapmış olduğu sözleşmeler üzerinde, bize göre, gayet ehemmiyeti havi konuları görüşmekteyiz. Üzerinde görüştüğümüz ülkeler arasında, Çek Cumhuriyeti, Polonya ve Macaristan vardır. Bu ülkelerin NATO'ya girip girmemesi, elbette, Türkiye'nin güvenliği açısından, Türkiye'nin stratejik konumu açısından çok büyük ehemmiyet arz etmektedir.

Hepinizin bildiği gibi, NATO, hür bir dünyayı tesis etmek için oluşturulmuş bir organizasyondur. Hür bir dünya demek, sadece, ülkelerin dış siyasetlerinde özgürlüğü elde etmiş olmaları demek değildir; o ülkelerin vatandaşlarının, kendi iç bünyelerinde, kendi ülkelerinde aynı ölçülerde, hürriyeti doya doya teneffüs etmeleri gerekir. Hepimizin bildiği gibi, NATO'nun kuruluş esaslarına baktığımız zaman, hedef olarak, ülkelerin iç ve dış hürriyetlerin temininin hedeflendiğini görebiliriz.

Türkiye, bu konuda, dünyanın özgürlüğe, (hürriyete) kavuşabilmesi için üzerine düşün bütün külfetleri paylaşmıştır. İşte, NATO'nun bir üyesi olarak, bizden onbinlerce kilometre uzakta olan Kore'ye, bu amaçla, askerlerimizi gönderdik. Kore'de özgürlüğü meydana getirmek, özgürlüğü egemen kılmak için, askerlerimizin canları pahasına mücadele etmesini temin ettik. Neden; çünkü, inanıyorduk ki, dünyanın gelişmesi, ancak özgürlükle eşdeğerdedir.

Şu anda, bu külfete katlanan Türkiye'nin sorması gereken bazı sualleri olduğuna inanıyorum. Acaba, Batı ülkelerindeki özgürlük standartları, NATO ülkelerindeki özgürlük standartları Türkiye'de var mıdır? Bu anlaşmaları yaparken, bu soruyu sormak mecburiyetindeyiz. Biraz daha ileriye gitmek istiyorum: 1989'dan sonra, Sovyetlerin dağılmasından sonra özgürlüğüne kavuşan, rahatlayan Polonya gibi, Çek Cumhuriyeti gibi, Macaristan gibi ülkelerdeki insan hakları standartları, acaba, Türkiye'deki insan hakları standartlarıyla hangi ölçüde mukayese edilebilir?

Muhterem milletvekilleri, bunlar önemli sorulardır. Bana söyleyebilir misiniz -çok üzülerek söylüyorum, bu konulara burada girmenin faydası olduğuna inanmıyorum; ama, dikkatlerinizi çekmek istiyorum- hangi özgür NATO ülkesinde, bir başbakanlık bünyesinde, sivil çalışma örgütü diye bir örgüt vardır? Hangi NATO ülkesi, kendi vatandaşlarını fişlemektedir? Hangi NATO ülkesi, kendi ülkesinin vatandaşlarının inançlarını potansiyel tehlike olarak kabul etmektedir? Bunların hiçbirisine, burada, müspet cevap verebilme durumunda değiliz.

Aynı şekilde, NATO standartlarının, sadece insan hakları boyutlarıyla değil, askerî boyutlarıyla da Türkiye'ye getirilmesi, bizim üzerimizde bir vecibedir. Hatırlıyorum, geçen dönemde, Amerika Birleşik Devletleriyle yapılan bazı sözleşmeler üzerine söz aldığımızda, oradaki askerî hiyerarşinin üzerinde durmuş ve Genelkurmay Başkanlığının, nasıl Millî Savunma Bakanlığına bağlı olduğunu ifade etmiştik. Acaba, bizler, bugün içinde bulunduğumuz şartlar muvacehesinde, bu konuyu, NATO ülkelerinin ilgili anlaşmaları üzerinde konuşurken tekrar gözden geçirme ihtiyacını hissediyor muyuz, hissetmek mecburiyetinde değil miyiz? Yoksa, işte, gecenin bir saatinde, Türkiye, dış politikada üzerine düşen görevi yapsın diye, bu anlaşmaları sümmettedarik imzalayıp Meclisten geçirerek görevimizi yaptığımızı mı zannedeceğiz? Ben inanıyorum ki, hayır.

Biz, dış politikada şahsiyetli, kendine güvenir bir devlet olmak zorundayız. Türkiye süratle yalnızlığa doğru itilmektedir. Bugün, dünya siyaseti üzerinde objektif olarak görüş beyan edenler, Türkiye'nin 1912 şartlarına süratle götürülmeye çalışıldığını gözlemlemektedirler. Dikkat ediniz, bütün müttefiklerimizle aramızda problemler olmaya başlamıştır, bütün komşularımızla aramızda problemler olmaya başlamıştır ve devletimizin, milletiyle olan ilişkilerinde, maalesef, üzüntü verici gelişmeler olmaktadır. Biz, bütün bunların hepsini izole etmek mecburiyetindeyiz. Eğer NATO ülkelerinde böyle üst standartlar varsa, bütün bu standartların Türkiye'ye getirilmesini temin etmek, hür bir ülke olan Türkiye'deki milletvekillerinin en temel borçlarıdır, en temel görevleridir. Bu görevi yerine getirmek mecburiyetindeyiz.

İşte, NATO'nun yayılması sırasında Türkiye'nin stratejisini, Türkiye'nin korunmasını ve dış siyasetini, bütün bu temel unsurlar üzerinde düşünmek ve buna göre kararlarımızı vermek durumundayız.

Biz, temenni ederiz ki, bu görüşmeler yapılmadan evvel, Sayın Dışişleri Bakanımız veya kendisine vekâlet eden ilgili bakanımız, daha detaylı olarak Meclise bu konularda bilgi versinler. Biz, raporun dahi okunmasına tahammül etmeden bu anlaşmaların hemen imzalanıp geçirilmesini istiyoruz. Bence burada bir eksiklik var, inanıyorum ki, bütün siyasî partilerimiz, bu konudaki hassasiyetimizi paylaşmaktadırlar ve inanıyorum ki, yine, bütün siyasî partilerimiz, bu konuda, geçen dönemde yapılması gerekenlerin yapılmamasından dolayı, dış siyasetimizde atmamız gereken adımları geç attığımız veya atmadığımız konusunda hemfikirlerdir.

İşte, bütün bunları ortadan kaldıracak birer fırsattır bu konuşmalar, bu anlaşmalar. Ben bütün bunlara dikkatinizi çekmek için söz aldım.

Hepinizi saygıyla selamlıyor, teşekkür ediyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın İncetahtacıya teşekkür ediyorum.

Madde üzerinde başka söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu aşağıdaki ilkeleri gözönünde bulundurarak yürütür:

1. Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye’nin Batı Avrupa Birliği’ne tam üyeliği yönündeki çalışmaların yoğunlaştırılması;

2. NATO’nun genişlemesinin Türkiye’nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması;

3. Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere, NATO’ya üye olmak isteyen Güneydoğu Avrupa ülkeleri için ittifakın açık kapı politikasının desteklenmesi.

BAŞKAN – Madde üzerinde, Fazilet Partisi Grubu adına Sayın Ertan Yülek söz istemiştir.

Buyurun Sayın Yülek. (FP sıralarından alkışlar)

FP GRUBU ADINA İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan tasarının 3 üncü maddesi üzerinde, Fazilet Partisinin görüşlerini sunmak üzere söz almış bulunuyorum. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bazı hususları belirtmek için, zannediyorum kâhin olmaya gerek yok. Ben, ilk konuşmamda, bu anlaşmaların ehemmiyetini belirtmiş ve "zannediyorum, ileride, gruplar adına ve şahıslar adına söz alınmayacak" demiştim. 3 üncü madde üzerinde, grupları adına, sadece Sayın Köymen söz aldılar; fakat, diğer gruplar almadılar.

Arkadaşlar, hepiniz biliyorsunuz ki, bu mesele, Anavatan Grubunda uzun uzun müzakere edildi ve orada, meseleler, ciddî olarak da tenkit edildi; ama, orada grup kararı alındı diye, gelip burada hadiseyi zabıtlara geçirmemek, zannediyorum ki bir eksikliktir. Yarın, tarihte bunu okuyanlar, kimlerin...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ertan Bey, grup kararı değil, grup kararı alınmadı, sadece istişarî...

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Belki de grup kararı alınmamış olabilir; ama, müzakere edildiğini arkadaşlardan duydum.

Şimdi, demek ki mesele ciddî; ama, burada, yıllarca, bağımsızlıktan ve Türkiye'nin üzerine gelen dış güçlerin sıkıntılarından bahseden Ecevit'in partisinin hiçbir şekilde söz almaması...

ALİ ILIKSOY (Gaziantep) – Demokratik Sol Parti.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Demokratik Sol Parti; ama, Ecevit'in şahsında bütünleşmiş bir hadiseden bahsediyorum ben.

O sebeple, Türkiye'nin bağımsızlığı, Türkiye'nin dışpolitikasıyla ilgili bu meselede, gönül isterdi ki, söz alıp fikirlerini açıkça beyan etsinler.

Arkadaşlar, hemen şunu beyan edeyim; biz, bu ülkelerin girmesine karşı değiliz; ama, bu anlaşmanın bu şekilde, alelacele kabul edilmesine karşıyız.

Biraz sonra oylama yapılacak; ben, Sayın Başkanı ikaz ediyorum, eğer birtakım oylar hakiki olarak kullanılırsa, görülecek ki, burada karar yetersayısı olmayacaktır. İşte, ortada kaç kişi varsa... Sayın Başkandan, ben bunun tedbirinin alınmasını istiyorum, rica ediyorum; bu bir.

Sayın Başkan, ikinci bir hususu daha belirtmek istiyorum: Tasarının tümü üzerinde 20 dakika konuşulması icap ettiği halde, siz, ilk görüşmemde bana 10 dakika söz hakkı verdiniz, bilahara 5 dakika daha uzattınız. Önümüzde saat olmadığı için de ben bunu takip edemedim. Onun için, o hakkımı da kullanmak istiyorum. (DSP sıralarından gürültüler)

Evet... Efendim, suç meselesi değil, bir hak meselesidir. Belki yanlış olmuş olabilir, Sayın Başkan bunu kasıtlı yapmadı. Başkanın kasıtlı yapmadığını biliyoruz, kasıtlı olmayacağı belli; ama, herhalde bir zühul eseri, öyle bir şey olmuş, bunu beyan etmek istiyorum.

Arkadaşlar, ilk defa, zannediyorum ki -ben, bir yıl Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığı yaptım, -ikibuçuk üç yıldır da Plan ve Bütçe Komisyonu üyesiyim- böyle bir şartlı anlaşma, şu ana kadar gelmedi ve geçmedi. (DSP sıralarından "çok oldu" sesleri) Hayır... Bir tane gösterin bana.

Burada, bu işin ehemmiyetine binaen ve Hükümetin ihmallerine binaen, Dışişleri Komisyonu birtakım tedbirler koymuş -onun için tebrik ediyorum- ancak, bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Lütfen, alın, bakın, ne deniyor: "Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye'nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmanın yoğunlaştırılması..." Hükümet, Batı Avrupa Birliğiyle, daha doğrusu Avrupa Birliğiyle münasebetleri kesmiş, siyasî münasebetleri kesmiş. Bir tavsiye kararı olur; ama, bu anlaşmada bunun hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur.

Devam ediyorum "2- NATO'nun genişlemesinin Türkiye'nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması.."

Bakın arkadaşlar, dün, Avrupa Birliğinde bir karar alındı. Türkiye'ye MEDA Fonlarından 450 milyon dolar civarında maddî yardım yapılması... Senelerden beri, 600 milyon ECU'lük bir yardım vardı, bunu alamadık; niye alamadık; gümrük birliğini taviz olarak verdik, alamadık. Şimdi, yine alamayacağız; çünkü Yunanistan mahkemeye gidiyor. Nedir bunun manası? Yunanistan, orada bütün haklarını kullanıyor. Allah aşkına yahu!.. Benim elime böyle bir fırsat geçmişken, ben bu fırsatı niye kullanmayayım; Hükümet, bunu niye kullanmaz?!

Ben, size söyleyeyim arkadaşlar, bu anlaşmanın acelesi yoktur. Evet, tasdik etmeyen iki devlet kalmıştır; ama, bunun nihaî kararı, nisanda Washington'da yapılacak zirvede verilecektir. Bir kere daha söylüyorum: Bu anlaşmanın acelesi yoktur, onaylamayan iki devletten biri Türkiye'dir; ama, nihaî karar, nisan ayında Washington'da yapılacak Washington Zirvesinde alınacaktır. Onun için, böyle alelacele gitmenin de manası yok diyorum. Bunu müzakere edelim, Hükümete bir imkân verelim. Hükümet "ben, Meclisten bunu geçirmekte güçlük çekiyorum; siz, benim için, Batı Avrupa Birliğinde ne yapacaksınız, BAB'ta ne yapacaksınız, Avrupa Birliği konusunda beni ne kadar destekleyeceksiniz diye bir pazarlık payı verelim arkadaşlar.

Böyle yapmakla, Hükümeti de güçlendiririz; biz, Hükümeti güçlendiririz. Şimdi, siz, Hükümeti zayıflatıyorsunuz. Niye; falan devletler emretmiş, Türkiye Büyük Millet Meclisi noter gibi tasdik ediyor!.. Olmaz...

Arkadaşlar, her devlet bunu uzun uzun müzakere etmiş. İşte, burada...

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Türkiye Büyük Millet Meclisi, böyle bir şey yapmaz.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Evet, biraz okumasını öğrenin. Amerikan Senatosundan geçen anlaşma budur. Bu, Amerika Senatosundan geçen İngilizce orijinalinin fotokopisidir.

Burada, bu meselelerin ne kadar müzakere edildiği ve biraz evvel konuşmamda belirttiğim ve burada da 3 üncü maddenin son fıkrasında belirtilen, Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere NATO'ya üye olmak isteyen Güneydoğu Avrupa ülkeleri için ittifakın açık kapı politikalarının desteklenmesi hadisesi yoktur. Demek ki, bu meseleyi düşünüyorlar. Dünya devleti böyle olunur, büyük devlet böyle olunur; emir alarak büyük devlet olunmaz.

Türkiye, NATO'nun -tekrar ediyorum- kırk yıl bekçiliğini yapmıştır, bir kırk yıl daha yapacaktır. NATO, şu anda kendine şahsiyet aramaktadır arkadaşlar. Ben, iki toplantıya katıldım. Ben mühendisim; ama, üç yıldan beri, Antalya'da, Avrupa güvenliği için işbirliği konferansı yapılıyor, üç toplantıya da katıldım. Bundan bir ay evvel de, NATO'nun Brüksel'deki merkezinde ve Napoli'deki ikinci merkezde, ziyaretlerimiz sırasında brifingler aldık. Bu brifinglerde şunu gördük. Brüksel merkezde yeni bir konsept oluşturuluyor. Biraz evvel söyledim, demokrasiyi geliştirme, insan haklarını geliştirme; hatta, çevrecilik, terörizmle alakalı birtakım konseptler geliştirilmiş; ama, aynı meseleyi gelip de, Napoli'de dinlediğimizde, Napoli'nin bunlardan hiç haberi yok. Mesela, bir arkadaşımız "siz, NATO ülkesi olan Yunanistan'ın bir kampında PKK eğitilirken, NATO, nasıl oluyor da, bir ülkesinin aleyhindeki harekete bu şekilde destek veriyor" dediği zaman "bizim, böyle bir şeyden haberimiz yok" denildi. Onun üzerine Sayın Bedük, Emniyet eski Genel Müdürü olarak "ben size adresini de veriyorum; Lavrion Kampıdır, gidiniz orada görünüz" dedi; ama, NATO'dakiler, güneydekiler bundan hiç bahsetmediler. Buna karşılık neden bahsettiler biliyor musunuz: Cezayir'deki tehlikeden, Libya'daki tehlikeden, Filistin'deki tehlikeden, Suriye'deki tehlikeden, Irak'taki tehlikeden, İran'daki tehlikeden bahsettiler. Muhayyel düşman kim; İslâm ülkeleri. Biz sorduk "Libya ile Türkiye'nin veya Cezayir ile Türkiye'nin ne alakası var?" Bize uzaklığı var; ama, onlar için önemli, çünkü kendisine yeni bir düşman icat ediyor...

Dünyada hiçbir ittifak, karşıt ittifak yok olduktan sonra kendisini devam ettirememiştir. NATO, şimdi, kendisini devam ettirmeye çalışıyor. Devam ettirirken de, birtakım muhayyel düşmanlar arıyor veya biraz evvel söylediğim gibi, bazı devletler, kendi güçlerini daha yerleştirmek, geliştirmek istiyor. Eğer, sulhün koruyucusu ise, terörizme karşı ise -bir kere daha soruyorum- o zaman, terörizmin tam bir örgütü olan PKK'nın İtalya tarafından desteklenmesine ne diyeceksiniz? Haydi verin cevabını? Beraber verelim cevabını. Ben kimseyi tenkit etmiyorum, bunu yapmıyorum.

Suriye'yle birlikte -Suriye benim ittifakım değil- benim ittifakım içerisinde yer alan Yunanistan'ın ve Ermenistan'ın Türkiye'ye karşı ittifak yapmasına ne diyorsunuz?

BAŞKAN – Sayın Yülek, 1 dakikalık süreniz kaldı.

İ. ERTAN YÜLEK (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Onun için, bakınız, şunu söylüyorum: Son maddeye geldik. Zannediyorum, şu anda karar yetersayısı da yok. (ANAP sıralarından "var" sesleri) Karar yetersayısı olmadığı için, en azından, bir gün daha bu meseleyi düşünelim ve ondan sonra, Türkiye'nin menfaatına olacak kararı beraber verelim.

Bakın, arkadaşlar böyle bir aculiyet içerisindedir "var" diyorlar, şunu diyorlar, bunu diyorlar. Beyler, yarın, dizimizi döveceğiz; niye biz bu meseleyi bu kadar kolay götürdük diyeceğiz. Niye? İbret alalım tarihten. İşte, biz, eğer Yunanistan'ın NATO'ya geri girişini veto etseydik, herhalde çok daha fazla tavizler alırdık.

Şimdi, bunlara karşı olmadığımızı söylüyorum; ama, Hükümete de bir imkân daha verelim diyorum, Hükümeti güçlendirelim diyorum, biz Meclisten bunu geçiremedik diyorum. Şu şu meselelerde karar almış Dışişleri Komisyonumuz, bu meselelerde bize ne yapacaksınız diyelim. Bu suretle, Hükümet güçlü olarak gitsin, buraya güçlü olarak gelsin arkadaşlar; benim bütün endişem bu. Eminim ki, burada bulunan her arkadaş da -parti hissini bir tarafa bıraksın- benim bu endişemi paylaşıyordur. Niye; çünkü, her arkadaşım, benim kadar bu vatanın evladıdır, benim kadar vatanperverdir.

Onun için, ben sizlerden bir kere daha rica ediyorum, Hükümetten de rica ediyorum, bu meseleleri bu kadar aceleye getirip, teslimiyetçi olmayalım. Teslimiyetçiliğin sonu pişmanlıktır diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Fazilet Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ertan Yülek'e teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu'nda.

Buyurun Sayın Emmioğlu. (FP sıralarından alkışlar)

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Çok değerli Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de konuşacağım; ama, 5 dakika da olsa konuşacağım. Bu, tabiî, bizim hakkımızdır.

Aslında, şu anda gözlerim birini arıyor. Kimi arıyor; nerede bizim Kâmran İnan Beyimiz? Gözüm onu arıyor. Niye arıyor; çünkü, o "Hayır Demesini Bilen Türkiye" kitabını yazdı; ben de, acaba, Kâmran İnan Bey gelecek de, burada "hayır" diyecek mi diye bekliyorum!.. (FP sıralarından alkışlar) Ama, ne yazık ki, yok; neden yok?

Benim kanaatime göre, şu belge, kerhen hazırlanmış ve bu belgeyi, bir nevi, içine sindirilmeyen, kimsenin içine sindiremediği bir belge olarak okudum; o hissi bende uyandırdı; çünkü, enteresan. Evet, biliyorum ki, bu antlaşma, yani, Polonya'nın, Çek'in, Macaristan'ın NATO ile anlaşması, daha doğrusu oraya girdirilmesi hususundaki Türkiye'nin veto hakkı, bizi Avrupa Birliğine götürmez; yani, taşıyamaz o yükü; onu biliyorum; ama, bir yükü taşıyabilir; BAB'a taşıyabilir; ama, bununla ilgili, maalesef, Hükümetin, gereken çabayı sarfettiği kanaati bende yok.

3 üncü madde, enteresan bir madde; şimdiye kadar rastlamadığımız şartları havi bir yürürlük maddesi; bu yürürlük maddesiyle ne demek isteniliyor? Ben, şahsen bir şey anlayamadım. Okuyorum: "Güvenliğin bölünmez bir bütün olduğu gerçeğinden hareketle, Türkiye'nin Batı Avrupa Birliğine tam üyeliği yönündeki çalışmalarının yoğunlaştırılması..." Selamünaleyküm!.. Ne olacaktır? Zaten, Hükümet, bununla ilgili çalışma yapmayacak mıydı, yoğunluklu çalışmasını gerçekleştirmeyecek miydi ki, buraya, bu şart derc olunuyor. Arkadaşlar, el insaf; gerçeği görelim. Bunun manası şu; bunu tercüme ediyorum: Biz, Batı Avrupa Birliğine girmek için, bunu, manivela olarak kullanmayı arzu ettik; ama, beceremedik. Bunun manası budur, başka türlü bir şey değildir; ama, ne yazık ki, bu madde böylece konulmuştur.

"NATO'nun genişlemesinin Türkiye'nin NATO içindeki katkı paylarını artırmaması, altyapı fonlarından alacağı payı azaltmaması..." Bunu yapması, Hükümetin, zaten, tabiî bir görevidir; elbette yapacaktır. Peki, malumu ilam niye? Malumu ilam şu: Biz, bunu içimize sindiremiyoruz; ama, ne yapalım; böyle şeylerle bu işi geçiştirelim. Hamamın namusunu kurtarmaktır bu, başka bir şey değildir; insan üzülüyor.

Son madde, Bulgaristan ve Romanya başta olmak üzere, NATO'ya üye olmak isteyen güneydoğu Avrupa ülkeleri için ittifakın açık kapı politikasının desteklenmesiyle ilgilidir. Tabiî, demin, Ertan Yülek kardeşimiz çok güzel ifade etti. Niçin bu üç ülke öncelik alıyor? Elbette, Almanya'nın geçmişteki tarihî mirasının neticesinde oluyor. Bizim için en mühim Romanya, Bulgaristan; onların bir an evvel NATO'ya girmesi; ama, bu olmuyor. Burada, bunu da yapmak ve bununla ilgili çalışmaları yapmak Hükümetin zaten tabiî görevi. Bu, yine, malumu ilamdır.

Arkadaşlar, şunu çok iyi biliyorum; hiçbirimiz, şu Mecliste, bu anlaşmayı, daha doğrusu, bir taviz almadan bunu kabul etmeyi içimize sindiremiyoruz. Ben, bu kanaatteyim...

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, 1 dakikalık süreniz kaldı.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – ....ama, ne yazık ki...

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Kâmran Bey "evet" dedi.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Evet, Kâmran Beyi bekliyorum. "Evet" demesinin sebebi o... Kerhen demiştir, ben, o kanaatteyim; çünkü, 1974 senesinde, Yunanistan'ın NATO'ya dönmesinde veto hakkımızı kullanmamamızın hâlâ sıkıntısını çekiyoruz Avrupa Birliğiyle ilgili meselelerde. Neden; çünkü, Avrupa Birliğinde her meselenin karşısında Yunanistan çıkıyor. Bunu bütün arkadaşlarımız bilir, Karma Parlamento Komisyonundaki bütün iyi arkadaşlar, dış ilişkilerdeki bütün arkadaşlar bu acıyı her zaman dile getirmişlerdir; ama, şu anda elimizde, BAB'a girmekle... Avrupa Birliğini söylemiyorum; çünkü, bunun sıkleti Avrupa Birliğine girmemizi çekmez; ama, BAB'la ilgili olarak bu konuda bizim bu manivelayı kullanmamız lazımdı; ama, görüyorum ki, bu manivela da elimizden kaçıyor; eh, kaçmaması için, ben, son ihtarı yapıyorum...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Emmioğlu, süreniz bitti efendim.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Devamla) – Evet.

Ben, bu manivelayı da kullanmayı tekrar teklif ediyor, (FP sıralarından alkışlar) hepinize saygılar sunuyorum. (FP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kişisel görüşlerini belirten Gaziantep Milletvekili Sayın Kahraman Emmioğlu'na teşekkür ediyorum.

Şahsı adına, Sayın Bülent Akarcalı; buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

BÜLENT AKARCALI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu sefer olduğu gibi, bazan vakitten kazanmak için, komisyon raporunu okumuyoruz. Eğer, Komisyon raporuna göz atılırsa, bütün hatiplerin, burada, haklı olarak dile getirdiği konuların hepsi, Dışişleri Komisyonunda ayrıntısıyla tartışıldı. Dışişleri Komisyonu bununla yetinmedi; çok daha öncesinden, Komisyon Başkanı, bu konuyla ilgili olarak Dışişlerinden çeşitli uzmanları çağırarak görüşünü aldı.

Burada, Sayın İnan'ı savunmak bana düşmez. Kendisi, Dışişleri Komisyonu üyesi olmadığı halde, Dışişleri Komisyonunun bu konuları görüştüğü ve karar alınacak son toplantıya kendisi de çağırıldı ve Komisyonun tabiî bir üyesiymiş gibi -oy hakkı olmamak şartıyla- görüşlerini bildirdi. Hatta, ikazları üzerine de, bir hatip arkadaşımın "anlamakta güçlük çekiyorum" dediği maddeleri koydurdu.

Şunu belirtmek istiyorum: Komisyonda, bu konu, bütün siyasî parti temsilcileri tarafından ayrıntılı bir şekilde tartışılmıştır ve hemfikir olunmuştur, hiçbir görüş ayrılığı kalmamıştır. Onun için, Komisyon raporunda da herhangi bir muhalefet şerhi yoktur. Bunu, buradan, hem sizlere hem bizi izleyen değerli dinleyicilere özellikle belirtmek isterim.

Hatiplerimizin buraya çıkmadan önce, komisyon raporlarını okuyup, komisyonlarda kanunların nasıl tartışıldığını öğrenmelerinde yarar vardır; çünkü, o komisyonda arkadaşlar emek sarf ediyor değerli kardeşlerim. Her komisyondan arkadaşlar, o komisyonlarda emek sarf ediyorlar. Onların emeği yokmuş gibi, burada bazı konuları, hele isimler vererek zikretmenin yanlış olabileceğini düşünerek, bunu saygıyla arz ediyorum. Kimseye de bir sataşma yaptığım kanaatinde değilim; herhangi bir isim belirtmedim, herhangi bir parti de belirtmedim.

Saygıyla arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'ya teşekkür ederim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yerimden bir şey ifade edebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, yanlış anlaşılmaması için, Sayın Akarcalı'nın açıklamalarına bir ilavede bulunmak istiyorum. Değerli Akarcalı takip etmişse -komisyon üyesidir- şimdiye kadar getirilen hiçbir uluslararası anlaşmada muhalefet şerhi yoktur. Orada, arkadaşlarımız görüşlerini müspet veyahut da menfi orta yere koydukları halde muhalefet şerhi yazmak usulden değildir.

Arz eder, teşekkür ederim.

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konudaki duyarlılığı, hem Komisyon raporunda hem bugünkü müzakerelerde hem de 3 üncü maddeye konulan kayıtlarla açıkça ortaya konulmuştur. Hükümetler, bunun uygulanmasında, veto hakkı olan bir üye olarak, Türkiye Cumhuriyetinin haklarını elbette koruyacaklardır.

Sayın Yüksel Yalova'nın Sayın Ertan Yülek'in konuşmasıyla ilgili bir pusulası var.

Ben, o konudaki uyarıları müzakerelerin sonunda yapacağım Sayın Yalova.

Değerli arkadaşlarım, 3 üncü maddeyle ilgili müzakereler de tamamlanmıştır.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümü açık oylamaya tabidir. Onun için, önce açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın, elektronik oylama makinesiyle yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, oy kupalarının sıralar arasında dolaştırılması suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oy kupaları sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oylar toplandı)

BAŞKAN – Salonda bulunup da oyunu kullanmayan milletvekili arkadaşımız var mı? Yok.

Oylama işlemi bitmiştir.

Kupalar kaldırılsın.

(Oyların ayırımı yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına ilişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ile Çek Cumhuriyeti ve Macaristan Cumhuriyeti'yle ilgili kanun tasarılarının açık oylama sonuçlarını açıklayacağım.

Ondan önce, Sayın Yalova'nın, Sayın Ertan Yülek'in "yabancı devletlerin emriyle Türkiye Büyük Millet Meclisi karar veriyor" şeklinde algılanabilecek sözler sarf ettiğine dair uyarısını cevaplama ihtiyacını duyuyorum.

Sayın Yülek'in bu tarzda bir ifadede bulunması mümkün değil. Kendisi şu anda bulunsaydı, düzeltirdi zannediyorum. Yanlış anlaşılmıştır; çünkü, Sayın Yülek, son bir ay içinde, hem NATO'nun merkezinde hem de NATO'yla ilgili önemli bir uluslararası platformda konuları çok yakından değerlendirdi; kamuoyumuzun belli duyarlılıklarını dile getirmek amacıyla burada konuştu. Elbette, Türkiye Büyük Millet Meclisi, kararlarını alırken, hür iradesiyle alır. Nitekim, bu tasarıların her üçünde, söz konusu ülkelerin hiçbirinin üyeliğine karşı olmadığımız halde, bu dost ülkelerin NATO'ya katılmasından büyük memnuniyet duyduğumuz halde, Türkiye'deki genel duyarlılığı yansıtacak çalışmalar yapılmıştır. Kanun tasarılarının yürürlük maddesine, hükümetlere direktif mahiyetinde unsurlar ilave edilmiştir. Bu yürürlük maddesinin uygulanıp uygulanmadığını, Türkiye Büyük Millet Meclisi, hükümet nezdinde her zaman takip edebilir; bu kriterleri, her zaman, hükümetlerin uygulamalarında isteyebilir ve kararlarını, bundan sonra, buna göre oluşturur.

Sayın Yülek'in "Genel Kurulda toplantı yetersayısı, karar yetersayısı bulunmuyor" diye bir tarizi de olmuştu. Polonya Cumhuriyeti protokolüyle ilgili oy sayısını ve diğer oy sayılarını açıkladığımda, bunun böyle olmadığı açıkça ortaya çıkacaktır. Yani, her üç kanun tasarısının oylamasında, hem toplantı yetersayısı hem de karar yetersayısının bulunduğu görülmüştür.

12. – Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/728) (S. Sayısı : 749) (Devam)

BAŞKAN – Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 196 milletvekilimiz katılmış; 180 kabul, 8 ret, 2 çekimser ve 6 mükerrer oy çıkmıştır.

Böylece, Polonya Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı yasalaşmıştır.

Bu yasanın, Türkiye-Polonya dostluğuna katkı sağlamasını temenni ediyorum. Türkiye-Polonya Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı olarak da, Yüce Meclise teşekkür ediyorum.

13. – Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/723) (S. Sayısı : 750) (Devam)

BAŞKAN – Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 204 milletvekili katılmış; 187 kabul, 11 ret, 5 çekimser ve 1 mükerrer oy çıkmıştır.

Böylece, Çek Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı yasalaşmıştır.

Yasanın, Türkiye-Çek Cumhuriyeti ve NATO ilişkilerine iyi katkılar sağlamasını diliyorum.

14. – Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı ve Millî Savunma ve Dışişleri komisyonları raporları (1/727) (S. Sayısı : 751) (Devam)

BAŞKAN – Üçüncü olarak, Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısının açık oylamasına 220 milletvekili katılmış; 200 kabul, 12 ret, 7 çekimser ve 1 mükerrer oy çıkmıştır.

Böylece, Macaristan Cumhuriyetinin Kuzey Atlantik Antlaşmasına Katılımına İlişkin Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı yasalaşmıştır.

Yasanın, Türkiye-Macaristan dostluğuna ve NATO çalışmalarına katkı sağlamasını diliyorum.

Tutanağa geçmesi bakımından ifade ediyorum; bu oy sayımı sonuçları, Divan Üyesi Sayın Ahmet Derin'in, Divan Üyesi Sayın Abdulhaluk Mutlu'nun ve Divan Üyesi Sayın Ünal Yaşar'ın imzalarını taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, saat 19.00'dan önce, Genel Kurulun aldığı karar gereğince, daha önce aldığımız, saat 24.00'e kadar çalışma kararını değiştirmiş, saat 19.00-20.00 arasındaki arayı da çalışmak suretiyle geçirmek ve gündemin 13 üncü sırasındaki işi bitirmek üzere süreyi belirlemiştik. Şu anda, gündemin 13 üncü sırasındaki iş de tamamlanmış bulunmaktadır. Bu sebeple, birleşimi kapatacağım.

Trabzon Milletvekili Eyüp Aşık'ın milletvekilliğinden istifa etmesi nedeniyle, Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeliğinin düşmesinin oylamasını yapmak ve kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için, 22 Ekim 1998 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 20.39

 

VII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün;

—TİGEM’e bağlı bazı çiftliklerin özelleştirilmesine yönelik çalışmalara, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün;

—Çanakkale’deki buğday üreticilerinin sorunlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6033, 6049)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Tarım ve Köy İşleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Hasan Hüseyin Öz

Konya

Sorular :

1. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM)’ne bağlı 38 dev çiftliğin özeleleştirileceği yönünde basında yer alan haberler doğru mudur?

2. Şayet böyle bir özelleştirme söz konusu ise, bu özelleştirme kararı hangi sebeplerden dolayı alınmıştır? Basında yer aldığı şekliyle, TİGEM çiftliklerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili hiçbir proje üretmediği ifade edilen Bakanlığınızın, çareyi satmakta bulduğu şeklindeki iddia doğru mudur?

3. TİGEM çiftliklerinin yüzde 51’inin özelleştirilmesi konusunu, İsrail’e yaptığınız geziden sonra ortaya attığınız doğru mudur? İsrail ile yaptığınız gezide, iki ülke arasında hangi hususlarda görüşmeler yapılmıştır ve hangi anlaşmalar imzalanmıştır? Bu gezide İsrail, Türkiye’den ne gibi taleplerde bulunmuştur? İsrail, bu gezide TİGEM çiftliklerine talip olmuş mudur?

4. Uzun yıllar MOSSAD’ın Türkiye İstasyon Şefliğini yaptığını söyleyen İsrail’in yeni atanan Ankara Büyükelçisi Uri Barner ile makamınızda yaptığınız görüşmede, Barner’in TİGEM çiftliklerine İsrail’in büyük önem verdiğini, açılacak ihalede en yüksek teklifi vermeye hazır olduklarını ve kendi ülkelerinde kurmuş oldukları KUBZ modelini de ülkemizde uygulamak istediklerini dile getirdiği; zat-ı alinizin de bu hususta yardım sözü verdiği şeklinde basında yer alan haber doğru mudur?

5. 55 inci T.C. Hükümeti döneminde TİGEM, ülkemiz tarım ve hayvancılığının geliştirilmesi için hangi çalışmalar içerisinde olmuştur? 50 yıldır tarım sektörünün geliştirilmesi adı altında birtakım lüks uygulamaların dışında hiçbir tarım ve hayvancılığa dönük ciddi çalışması olmadığı yönünde basında yer alan iddiaların doğruluk payı nedir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 6.8.1998

Ahmet Küçük

Çanakkale

Soru :

1. Bildiğiniz gibi Çanakkale İlindeki ilkbahardaki yoğun yağışlar nedeniyle buğdayda yoğun bir embriyo kararması hastalığı yaşandı. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğu buğdayını yemlik olarak satmak zorunda kaldı ve geçen yılki buğday fiyatlarından elden çıkarmak durumunda kaldı. Bu mağduriyetin önlenmesi için başkaca bir tedbir almayı ilave bir prim ödemeyi düşünüyor musunuz?

2. Düşük fiyat dolayısıyla ve verim eksikliği nedeniyle mağdur olan bölgeyi afet bölgesi olarak değerlendirip borcunu ödeyemeyen çiftçilerimizin borçlarını bir yıl faizsiz ertelemeyi düşünüyor musunuz?

3. Bölgede önümüzdeki ekim döneminde en az 6 bin ton tohumluk ihitiyacı oluşacaktır. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Hangi esaslara göre tohumluk dağıtımı yapacaksınız?

4. Tohumluğun tahsisi ve ihtiyacın belirlenmesi için bugüne kadar hangi çalışmaları yaptınız?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon 21.10.1998

Kurulu Başkanlığı

Sayı :KDD.S.0.1.01/2788

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığının 8.10.1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-15358 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal eden ve Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük ile Konya Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün yazılı soru önergeleriyle ilgili bilgiler ilişikte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Konya Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün Bila Tarih ve 7/6033-14821 sayılı, Yazılı Soru Önergesindeki sorularla ilgili bilgiler :

Soru 1. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğüne bağlı 38 çiftliğin özelleştirileceği yönünde basında yer alan haberler doğru mudur?

Cevap 1. TİGEM’e bağlı 38 işletmenin özelleştirileceği yönündeki haberler doğru değildir. Çünkü Genel Müdürlüğümüz, çiftçimizin sertifikalı hububat tohumluğu ihtiyacının %96’sı ile sanayi bitkileri, yem bitkileri, fidan, fide ve damızlık ihtiyaçlarının büyük bir kısmını karşılamaktadır. Bu fonksiyonlarından dolayı TİGEM’in özelleştirilmesi düşünülmemektedir.

Soru 2. Özelleştirme hangi sebeplerden dolayı yapılacaktır? Basında yer alan : “TİGEM çiftliklerinin iyileştirilmesi ve geliştirilmesi ile ilgili hiç bir proje üretilmediği, Bakanlığınızın çareyi satmakta bulduğu” şeklindeki iddialar doğru mudur?

Cevap 2. Yukarıda belirtildiği gibi, TİGEM çiftliklerinin özelleştirilmesiyle ilgili herhangi bir karar alınmamıştır. Ancak hükümetimizin döneminde özel sektöre açılma ile ilgili bir proje hazırlanmıştır. Projeye göre, önce YPK’dan, % 49’u TİGEM ve % 51’i özel sektöre ait olacak bir anonim şirketin kurulması izni alınacaktır. Bu şirketlere, TİGEM’in kuruluş amaç ve faaliyetlerini gerçekleşmek şartı ile istedikleri tarım işletmesi, en az 10 yıl süre ile ve ihale yoluyla kiralanacaktır. Kiralama sonrasında özel sektörün TİGEM’in kuruluş amaçlarını yerine getirmede herhangi bir ihmali görülürse, kira akti feshedilecektir. Bu uygulama ile TİGEM işletmelerinin arazi mülkiyeti özel sektöre geçmeden, özel sektörün sermayesinden yararlanarak, en son tarım teknolojilerine sahip makine ve ekipmanları kullanabilecektir. TİGEM ortaklığındaki anonim şirketlr, üretilen her türlü mahsulü entegre tesislerinde değerlendirerek, tüketicinin istediği kalite ve standarttaki mamüllerini yurt içi ve dışında pazarlayacak, pazarlama zincirini de kuracaklardır. Bu yolla yeni istihdam alanları da yaratılmış olacaktır.

Bunun dışında TİGEM :

Ülkemizin sertifikalı hububat tohumu üreten en büyük kuruluşudur.

Hububat tohumculuğu yanında özel sektörle hibrit mısır ve ayçiçeği tohumu üreticiliği de yaparak, yetiştiricilere dağıtmaktadır. Hibrit tohumları ileride yurt dışına da ihraç edilebilecektir.

Yem bitkilerinden yonca, korunga, macar fiği, adi fiğ, silajlık mısır tohumluk ihtiyaçlarının tamamını karşılamaktadır.

Anaç kademede pamuk tohumu talebinin de tamamını karşılamaktadır. 1998 yılı içinde pamuk tohumu işleyecek “Delintasyon Tesisini” kurarak pamuk tohumu üretimi ikiye katlanacak; bu arada işçilik ve tohumdan da tasarruf sağlayacaktır.

İklim koşulları nadas alanlarının daraltılmasına uygun işletmelerde 1998 yılında 18 000 ton kırmızı mercimek üretimini gerçekleştirerek, üretim arazisinin %20 oranında artmasını sağlamıştır.

Yerli koyun ırkları üzerinde saf yetiştirme ve melezleme çalışmaları yapmaktadır. Kıl keçilerinin süt verimini artırma çalışmalarını son aşamaya getirmiştir.

Yapılan çalışmalarla yerli sığır ırklarının süt veriminde artış sağlanmıştır.

Doğu Anadolu işletmelerinde besi sığırcılığı ile ilgili projelerin uygulamasına 1999 yılında başlayacaktır.

Malatya, Eskişehir ve Bursa işletmelerinde bilimsel ve teknik metodlarla dünyanın en kaliteli arap yarış atlarını yetiştirmektedir.

Soru 3. TİGEM çiftliklerinin %51’nin özelleştirilmesi konusunun İsrail’e yaptığınız geziden sonra ortaya çıktığı doğru mudur? İsrail bu gezide TİGEM çiftliklerine talip olmuş mudur?

Cevap 3. TİGEM işletmelerinin %51’nin özelleştirilmesi ile İsrail’e yaptığım gezinin hiçbir ilgisi yoktur. TİGEM anonim şirket kurmak için YPK’na 16.10.1997 tarihinde müracaat etmiştir. Benim İsrail seyahatim 1-5-Aralık 1997 tarihinde olmuştur.İddialar zamanlama yönünden fiili duruma uymamaktadır. Kaldı ki, TİGEM işletmeleri, iç ve dış taliplerinden rekabet ortamı içinde en iyi teklifi verene kiralanacaktır. Bu nedenle, İsrail’in benim aracılığımla TİGEM işletmelerine talip olması mümkün değildir.

Soru 4. İsrail’in Ankara Büyükelçisi ile makamınızda yaptığınız görüşmede kendisine, ihalede en yüksek teklifi vermeniz halinde, TİGEM işletmelerinin İsrail’e devri konusunda yardımcı olmaya söz verdiğiniz” şeklindeki basın haberleri doğru mudur?

Cevap 4. TİGEM işletmelerinin özelleştirilme yoluyla satışı söz konusu değildir. Hiç bir yabancı elçi veya yetkiliyle bu konuda görüşmem de mümkün değildir.

Soru 5. 55 inci Hükümet Döneminde TİGEM, tarım ve hayvancılığın geliştirilmesi için hangi çalışamaların içinde olmuştur. Elli yıldır bir takım lüks uygulamalarının dışında, tarım ve hayvancılığa dönük hiçbir ciddî çalışması olmadığı yönünde basında yer alan iddialar doğru mudur?

Cevap 5. 55 inci Hükümet Döneminde, TİGEM çiftliklerimize sertifikalı tohumluk ve damızlık hayvan dağıtımına devam etmiştir. Bu cümleden olarak 1997 yılında, 254 000 ton hububat üretilerek, 192 000 ton sertifikalı tohum dağıtılmıştır. 16 000 ton endüstri bitkisi üretilerek 2 470 ton tohum dağıtılmıştır. 4 906 baş damızlık sığır, 8 767 baş damızlık koyun, 192 baş yarış atı satışı gerçekleştirilmiştir.

1998 yılında 333 277 ton hububat üretilmiş 195 000 ton sertifikalı tohum 4 000 baş sığır, 9 000 baş koyun, 152 baş at dağıtımı planlanmıştır. Şu ana kadar 3 438 ton endüstri bitkisi üretilmiş olup, hasat çalışmaları devam etmektedir.

Görüldüğü gibi TİGEM kendisine yasalarla verilen görevi eksiksiz yerine getirmektedir. Bunu yaparken devlete yük olmamakta, aksine bilançolarını son üç yıldır kârla kapatmaktadır. Örneğin 1995 yılında 1 774 trilyon TL. 1996 yılında 3 602 trilyon TL. ve 1997 yılında da 8 trilyon TL. kâr sağlamıştır.

TİGEM tarım ve hayvancılıkla uğraşan bir kuruluştur. TİGEM’in lüksü yoktur. Tarım ve hayvancılıkla uğraşan insanların lüksü olsa olsa toz ve topraktır. TİGEM zor şartlarda ülkemiz çiftçisine hizmet vermektedir.

Çanakkale Milletvekili Sayın Ahmet Küçük’ün bila Tarih ve 7/6049-14879 sayılı yazılı soru önergesindeki sorular ile ilgili bilgiler :

Soru 1-3. Çanakkale İlinde ilkbahardaki yoğun yağışlar nedeniyle buğdayda yoğun bir embriyo kararması hastalığı yaşandı. Çiftçilerimizin büyük çoğunluğu buğdayını yemlik olarak satmak zorunda kalarak, geçen yılki fiyatlardan elden çıkardı. Bu mağduriyetin önlenmesi için başkaca bir tedbir almayı ve ilave prim ödemeyi düşünüyor musunuz?

Bölgede önümüzdeki ekim döneminde en az 6 bin ton tohumluk ihtiyacı oluşacaktır. Bu konuda ne yapmayı düşünüyorsunuz; hangi esaslara göre tohumluk dağıtımı yapacaksınız?

Cevap :1998 yılında aşırı yağışlardan dolayı, hububat ekilişlerinde fungal hastalıklara bağlı olarak % 10’un üzerinde embriyo kararması tespit edilen üreticilere, 31.5.1998 tarihinde yürürlüğe giren 98/11180 sayılı Tohumluk Kararnamesine ek olarak ilan edilen 21.8.1998 tarih ve 23432 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 98/11460 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı çerçevesinde, Toprak Mahsulleri Ofisine teslim edilen ürün miktarı ile bölgedeki verim bilgileri dikkate alınarak, dekar başına hesaplanan miktarlar üzerinden 1 000 ton hububat tohumluğu tahsis edilmiştir. Tahsisler sadece 5254 sayılı Kanuna göre İl İhtiyaç Komisyon Kararı düzenlenen Çanakkale İli çiftçileri için yapılmıştır.

Sözkonusu kararname çerçevesinde ilave prim ödemesi yapılması mümkün değildir.

Soru 2. Düşük fiyat ve verim eksikliği nedeniyle mağdur olan bölgeyi, afet bölgesi olarak değerlendirip çiftçilerin borçlarını faizsiz olarak bir yıl ertelemeyi düşünüyor musunuz?

Cevap :Çanakkale İlinden 1998 yılında tabiî afetlerden zarar gören üreticiler için, il ihtiyaç veya İl Hasar Tespit Komisyon Kararı, Bakanlığımıza intikal etmediğinden, bölgenin afet bölgesi kapsamına alınması veya çiftçilerin ziraî kredi kuruluşlarına olan kredi borçlarının, mevcut 98/10833 veya 98/11128 sayılı Kararnameye göre, faizsiz olarak ertelenmesi veya taksitlendirilmesi mümkün olamamaktadır.

Soru 4. Tohumluğun tahsisi ve ihtiyacın belirlenmesi için, bugüne kadar hangi çalışmaları yaptınız?

Cevap :1998 yılında hububat ekilişlerinde %10’un üzerinde embriyo kararması tespit edilen üreticilere ait listeler TMO’nden alınarak, 5254 sayılı Kanuna göre 11.9.1998 tarih ve 1 No.lu İhtiyaç Komisyon Kararı düzenlenmiştir.İlgili karar ile embriyo kararması olan ve ürünlerini TMO’ya teslim eden üreticilere, teslim edilen ürün miktarları üzerinden dağıtılmak üzere, toplam 1 000 ton buğday tohumluğu talebedilmiş ve 22.9.1998 tarihinde Bakanlığımızca talebedilen tohumluğun tamamının tahsisi yapılmıştır.

2.—Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün;

—Et ve canlı hayvan ithalatına izin verilip verilmeyeceğine,

Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın;

— Balya İlçesinin haşhaş ekim alanı kapsamına alınmamasının nedenine,

Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün;

—TMO’de yapılan hububat alımlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6045, 6046, 6053)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

İsmail Özgün

Balıkesir

Soru 1. Et ithalatının açılacağı iddiaları doğru mudur?

Soru 2. Canlı hayvan ithalatının ve Damızlık Hayvan ithalatının açılacağı yönündeki iddialar doğru mudur?

Soru 3. Hayvancılığın geliştirilmesi için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını diliyorum.

Saygılarımla. 6.8.1998

İ. Önder Kırlı

Balıkesir

1. Başkanlığa verdiğim 24.7.1997 tarihli yazılı soru önergemize verilen yanıt doğrultusunda, önergede yeralan hususların değerlendirilmesi suretiyle Balıkesir, Kepsut, Dursunbey, Sındırgı, Bigadiç, Savaştepe, İvrindi ilçelerinin haşhaş ekim alanı içine alınması memnuniyet vericidir.

Ancak, iklim ve doğa koşulları bu ilçelerimizle aynı olan ve geçmişte haşhaş üretimi yapılan Balya İlçemizin ekim alanı dışında bırakılması, bu ilçe insanlarımız tarafından umut kırıcı ve şaşırtıcı olmuştur.Balya İlçemiz haşhaş ekim alanı içine alınması açısından Bakanlığınızca değerlendirilmiş midir? Kapsam alanı içine alınmamasının nedenleri nedir?

2. Bakanlığınızca bu konudaki mağduriyeti gidermek üzere Balya İlçemizin de haşhaş ekimi kapsımına alınması yolunda bir çalışma başlatılacak mıdır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, delaletinizle Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 5.8.1998

Hasan Hüseyin Öz

Konya

Sorular :

1. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından 1996 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmıştır? Bu 2 aylık alım karşılığında çiftçiye ne kadar para ödenmiştir?

2. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından 1997 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmıştır? Bu 2 aylık alım karşılığında çiftçiye ne kadar para ödenmiştir?

3. Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) tarafından 1998 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmıştır? Bu 2 aylık alım karşılığında çiftçiye ne kadar para ödenmiştir?

TC

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon 21.10.1998

Kurulu Başkanlığı

Sayı :KDD.S.Ö.1.01/2790

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :8.10.1998 Gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/15358 sayılı yazınız.

İlgi yazı ekinde Bakanlığımıza intikal eden ve Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı ile Sayın İsmail Özgün ve Konya Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün yazılı soru önergeleriyle ilgili bilgiler, ilişikte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Konya Milletvekili Sayın Hasan Hüseyin Öz’ün Bila Tarih ve 7/6053-14886 Sayılı, Yazılı Soru Önergesindeki Sorularla İlgili Bilgiler

Soru 1. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 1996 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmış ve karşılığında çiftçilere ne kadar para ödenmiştir?

Cevap : Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından Mayıs -1996 ayında hububat alımı yapılmamıştır. Haziran-1996 ayında ise 150 001 ton hububat alınmış, karşılığında 3,2 trilyon TL. ödeme yapılmıştır.

Soru 2. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 1997 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmış ve karşılığında çiftçilere ne kadar para ödenmiştir?

Cevap : Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından Mayıs-1997 ayında hububat alımı yapılmamıştır. Haziran-1997 ayında ise, 404 712 ton hububat alınmış ve karşılığında çiftçilere 12,1 trilyon TL. ödeme yapılmıştır.

Soru 3. Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 1998 yılı Mayıs ve Haziran aylarında kaç ton hububat alımı yapılmış ve karşılığında çiftçilere ne kadar ödemede bulunulmuştur?

Cevap :Mayıs-1998 ayında Toprak Mahsulleri Ofisi tarafından 11 959 ton hububat alınarak karşılığında çiftçilere 467 milyar TL. Haziran -1998 ayında 768 629 ton hububat alınarak, karşılığında 37,7 trilyon TL. ödeme yapılmıştır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’ün Bila Tarih ve 7/6045-14865 Sayılı Yazılı Soru Önergesindeki Sorularla İlgili Bilgiler

Soru 1. Et ithalatının açılacağı iddiaları doğru mudur?

Cevap :Et ithalatı talepleri için, Ağustos-1996 ayından bu yana kontrol belgesi düzenlenmemektedir.

Soru 2. Canlı hayvan ve Damızlık Hayvan ithalatının açılacağı yönündeki iddialar doğru mudur?

Cevap :Bakanlığımız gerek ülkemizde görülen hayvan hastalıklarıyla (şap gibi) mücadele etmek ve bu hastalıkları kontrol altında tutmak gerekse yurt içinde yetiştirilen damızlık hayvanlara pazar bulabilmek amacıyla besilik, kasaplık ve damızlık hayvanların (sığır, koyun ve keçi) ithalat talepleri için Ağustos-1996 tarihinden bu yana kontrol belgesi düzenlenmesini durdurmuş bulunmaktadır. Kontrol belgesi düzenlenmemesi ile ilgili uygulama, 1 Kasım 1998 tarihine kadar devam edecektir. Bu tarihten sonra, hayvancılığımızda meydana gelecek olumlu ve olumsuz gelişmeler dikkate alınarak, yetiştiricilerimizi mağdur etmeyecek yeni düzenlemeler yapılabilecektir.

Soru 3. Hayvancılığın geliştirilmesi için ne gibi çalışmalar yapılmaktadır?

Cevap :Ülkemiz hayvancılığının geliştirilmesi için Bakanlığımızca “Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi” ile “TİGEM Projesi” hazırlanarak Bakanlar Kuruluna takdim edilmiştir. Türkiye Hayvancılığını Geliştirme Projesi doğrultusunda, yetiştiricilere uygun faizle hayvancılık işletmeleri kurdurulması yanısıra, yem bitkileri üretimi, sunî ve tabiî tohumlamanın teşvik edilmesi ile üretilen ürünlerin desteklenmesi de düşünülmektedir. Ayrıca hayvan ve hayvan hastalıklarıyla mücadele edilerek, hayvan ve insan sağlığının korunması da, çalışmaların önemli bir bölümünü teşkil etmektedir. Konu ile ilgili olarak hazırlanan “Bakanlar Kurulu Karar Taslağı”, istihsal edilmek üzere Başbakanlığa gönderilmiş bulunmaktadır.

Balıkesir Milletvekili Sayın İ. Önder Kırlı’nın Bila Tarih ve 7/6046-14876 Sayılı Yazılı Soru Önergesindeki Sorularla İlgili Bilgiler

Soru 1. Balıkesir İlinde Kepsut, Dursunbey, Sındırgı, Bigadiç, Savaştepe ve İvrindi ilçelerinin haşhaş ekim alanı içine alınmaları, buna karşılık aynı iklim ve doğa koşullarına sahip Balya İlçesinin ekim alanı dışında bırakılması, insanlarımız için umut kırıcı ve şaşırtıcı olmuştur. Balya İlçesinin, haşhaş ekiminde kapsam dışı bırakılmasının nedenleri nelerdir?

Cevap :Ülkemizde haşhaş ekimini düzenleyen 3298 sayılı Kanunun 2 nci maddesinde :“Haşhaş ekilecek, afyon ve kapsul üretilecek yerler, memleketin tarımsal ve ekonomik durumu, yurtiçi ihtiyacı, ihraç imkânları ve mevcut stok durumuna göre, her yıl Bakanlar Kurulunca tespit edilir ve kararname en geç 1 Temmuza kadar yayımlanır. Bu konuda yeni bir karar alınmaması halinde, önceki kararname hükümlerinin uygulanmasına devam olunur” denilmektedir.

1.7.1998 tarihinden geçerli olmak üzere yayınlanan 24.6.1998 Tarih, 98/11302 Sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Afyon, Amasya, Burdur, Çorum, Denizli, Isparta, Karaman, Kütahya, Tokat ve Uşak illerinin tamamı ile Ankara İlinin Nallıhan, Balıkesir İlinin Bigadiç, Dursunbey, İvrindi, Kepsut, Savaştepe ve Sındırgı, Eskişehir İlinin Alpu, Beylikova, Çifteler, Günyüzü, Han, Mahmudiye, Mihalıççık, Seyitgazi ve Sivrihisar, Konya İlinin Ahırlı, Akören, Akşehir, Beyşehir, Derbent, Doğanhisar, Hüyük, Ilgın, Kadınhanı, Karatay, Meram, Selçuklu, Seydişehir, Tuzlukçu ve Yalıhüyük, Manisa İlinin Demirci, Gördes, Köprübaşı, Kula, Sarıgöl ve Selendi ilçelerinde haşhaş ekimi ve çizilmiş haşhaş kapsülü üretimine müsaade edilmiştir. Üretilen haşhaş kapsülleri Afyon İli Bolvadin İlçesinde bulunan 20 bin ton/yıl kapasiteli Afyon Alkoloidleri Fabrikasında işlenerek, elde edilen morfin ve türevleri, yurt içi ve dışında satılmaktadır.

Balıkesir İli Balya İlçesinde haşhaş ekimi, 1967 yılı sonbaharından itibaren yasaklanmıştır.

Soru 2. Balya İlçemizin haşhaş ekimi kapsamına alınması yolunda Bakanlığınızca bir çalışma başlatılacak mıdır?

Cevap :Dünya yasal uyuşturucu talebi, ihracat imkânları ve fabrikamız kapasitesi dikkate alınarak, 1999 yılında haşhaş ekim alanlarının belirleneceği kararnamede, Balya İlçesine haşhaş ekim izni verilmesi konusu değerlendirilecektir.

3.—Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın;

— Atatürk Orman Çiftliğine,

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın;

—Hayvansal ve ziraî aletler kredisi alan çiftçilere,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın;

—Karaman’da meydana gelen dolu afetinden sonra Tarım Kredi Kooperatifine borcu ertelenmeyen bir şahsa,

Hatay Milletvekili Süleyman Metin Kalkan’ın;

—Pamuk taban fiyatlarına,

İlişkin soruları ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6054, 6058, 6087, 6112)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım Bakanı Sayın Mustafa Rüştü Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delalet etmenizi saygılarımla arz ederim.

Hüseyin Yıldız

Mardin

Sorular :

1. Ankara’nın akciğeri, halkın tek dinlenme ve mesire yeri olan Atatürk Orman Çiftliğinin, Atatürk’ün, satılmaması, devredilmemesi, özelleştirilmemesi konusundaki vasiyetine rağmen takas yoluyla devri için Bakanlığınızca yönetmelik hazırlandığı doğru mudur?

2. Eğer bu iddia doğru ise, amaç nedir? Çiftliği takas yoluyla devralacak kişi ya da şirket burayı ne amaçla kullanacaktır?

3. Çiftliğin özelleştirilmesi halinde halkımıza sağladığı, bilgi edinme, dinlenme vs. imkânları nasıl telafi edersiniz?

4. Çocuk ve gençlerimizin ancak dünyayı gezerek görebilecekleri hayvanları, çiftlik sayesinde bir arada görme imkânları varken, çiftliğin devri halinde çocuklarımız bu imkândan mahrum kalmazlar mı? Bunun yerine neyi ikâme etmeyi düşünüyorsunuz?

5. Yoksa başka yerlerde olduğu gibi burada da daha önce tertip edilmiş ve birilerine menfaat sağlamak amacıyla uygulamaya konacak bir plan mı sözkonusu?

6. Ayrıca GAP’nde kamuoyu ve basına yansıdığı şekliyle, arazilerimizin İsraillilere ve Yahudilere satılacağı hususundaki iddialara paralel olarak burası da İsraillilere mi satılacak?

7. Bundan sonra da Diyarbakır Gazi Köşkü, Trabzon, Yalova, Termal, Florya ve Bursa merkezdeki Atatürk’e ait çiftlikler, halkımızın hizmetine sunulan ve betonlaşmış şehirler arasında halkın dinlenme ihtiyacını giderebilecek ve şehirlerimizin akciğeri mesafesinde olan bu yerleri, Atatürk’e ait diğer çiftlik ve köşkleri de satmayı düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi saygılarımla arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

Sorular :

1. Ankara İli ilçelerinde Ziraat Bankasından Hayvansal ve Ziraî Aletler Kredisi ile bitkisel kredi alan çiftçilerin 1996-1997-1998 yılları itibariyle sayıları ne kadardır? Toplam ne kadar kredi açılmıştır?

2. Ankara İli ilçelerinde Hayvansal ve Ziraî Aletler kredisi ile bitkisel kredilerden 1996-1997-1998 yıllarında yararlanan çiftçilerin ödedikleri yıllık faiz oranı nedir?

3. Aldıkları kredileri zamanında ödeyemeyen çiftçilerin ödeyecekleri gecikme faizlerinin oranları ne kadardır?

4. 1996-1997-1998 yıllarından Hayvansal ve Ziraî Aletler kredisi kullanan çiftçilerden kaçı zamanında kredilerini ödemişlerdir? Borçlarını zamanında ödemeyen kaç çiftçi hakkında icra takibi yapılmaktadır?

5. Kullanılan tarımsal kredileri amaç dışı kaç çiftçi kullanmıştır?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.8.1998

Zeki Ünal

Karaman

Karaman Merkeze bağlı Süleymanhacı Köyünde mukim İhsan Koçak 24.10.1986’da noterlikte akdedilen vekâletname ile babası Ramazan Yalçın (Soyadını mahkeme kararı ile değiştirmiştir.) adına çiftçilik yapmaktadır.

1997 Haziran ayında vuku bulan dolu afeti nedeni ile köyde hasar tespiti yapılmış ve tüm arazilerdeki zararın % 40’ın üzerinde olduğu görülmüştür.

Hasar tespit komisyonu raporuna göre zarar gören tüm çiftçiler Tarım Kredi Kooperatifine olan borçları tecil edildiği halde, aynı afete aynı oranda maruz kalan Ramazan Yalçın’ın borcu ertelenmediği için 499 000 000 TL. bir borç çıkarılmıştır. Halbuki fiilen tarım yapan kendisi değil, oğlu İhsan Koçak’tır. Yanlışlığın Hasar Tespit Komisyonuna, mal sahibinin ismi yerine vekili olan oğlu İhsan Koçak’ın isminin verilmesinden kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Kaldı ki, ortada bir vekaletname olduğuna göre böyle bir yanlışlığın da söz konusu olmaması gerekir.

Sorularım şunlardır :

1. Tarımsal faaliyetleri ile Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri ile ilgili işlerini yürütmek amacı ile Ramazan Yalçın’ın oğlu İhsan Koçak’a noterlikçe verdiği vekaletname Tarım Kredi Kooperatifleri nezdinde geçerli değil midir?Geçerli olsaydı vatandaş mağdur edilir miydi?

2. Dolu afetinden dolayı zarar gören ve zararı Hasar Tespit Komisyonunca tespit edilen Ramazan Yalçın’ın veya vekili İhsan Koçak’ın kredi borcunun ertelenmesi hakkı müktesep değil midir?Öyle ise bu hak vatandaşa ne zaman verilecektir?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Metin Kalkan

Hatay

Ülke ekonomisinin belkemiği çiftçilerimizin büyük kısmının geçim kaynağı olan pamuğun fiyatlarının hala açıklanmaması çiftçiyi zor duruma sokmuştur.

Yapılan çalışmalardan duyduğumuza göre dünya fiyatları diyerek pamuğa 160 bin TL. civarında fiyat vereceğiniz ifade edilmektedir. Bu üreticiyi perişan edecek bir rakam. Pamukta dış bağımlılığa ve döviz çıkışına sebep olacaktır.Bu itibarla;

1. Pamuk fiyatlarının ilanının daha geciktirilmesi mi düşünülmektedir?

2. Fiyatların dünya fiyatları bahane edilerek 220 bin TL.’nın altında ilan edilmesi mi düşünülmektedir?

3. Taban fiyat dışı maliyeti karşılayacak artı olarak bir prim verilmesi düşünülmekte midir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon 21.10.1998

Kurulu Başkanlığı

Sayı :KDD.S.Ö.1.01/2789

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :8.10.1998 Gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/15358 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay, Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız, Karaman Milletvekili Zeki Ünal ve Hatay Milletvekili Metin Kalkan’a ait yazılı soru önergelerine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar

Tarım ve Köyişleri Bakanı

AnkaraMilletvekili Ersönmez Yarbay’ın yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1. Ankara İli ilçelerinde Ziraat Bankasından Hayvansal ve Ziraî Aletler Kredisi ile Bitkisel kredi alan çiftçilerin 1996-1997-1998 yılları itibariyle sayıları ne kadardır? Toplam ne kadar kredi açılmıştır?

Cevap 1. Ziraat Bankasının Ankara İli ilçelerinde;

1996 Yılı sonu itibariyle :

1 017 601 000 000 TL. Bitkisel Üretim, 755 648 000 000 TL. Kimyevi Gübre, 3 533 950 000 000 TL. Hayvansal Üretim, 768 430 000 000 TL. Tarım Araç Gereç Kredisi olmak üzere toplam 6 075 629 000 000 TL.

1997 yılı sonu itibariyle :

2 064 794 000 000 TL. Bitkisel Üretim, 1 027 999 000 000 TL. Kimyevi Gübre, 5 103 093 000 000 TL. Hayvansal Üretim, 1 606 425 000 000 TL. Tarım Araç Gereç Kredisi olmak üzere toplam 9 802 311 000 000 TL.

1998 yılı Ağustos ayı itibariyle :

2 328 951 000 000 TL. Bitkisel üretim, 919 043 000 000 TL. Kimyevi Gübre, 5 639 140 000 000 TL. Hayvansal ve 1 821 058 000 000 TL. Tarım Araç Gereç Kredisi olmak üzere toplam 10 708 192 000 000 TL. tarımsal kredi bakiyesi bulunmaktadır.

1998 yılı Ağustos ayı itibariyle Ziraat Bankasının; 3 577’si Ankara Merkez Şubesine bağlı şubelerine, 10 699’u Samanpazarı Şubesine bağlı şubelerine, 4 895’i Yenimahalle Şubesine bağlı şubelerine olmak üzere toplam 19 441 borçlu üretici bulunmaktadır.

Soru 2. Ankara İli ilçelerinde Hayvansal ve Ziraî Aletler Kredisi ile Bitkisel Kredilerden 1996-1997-1998 yıllarında yararlanan çiftçilerin ödedikleri gecikme faiz oranı nedir?

Cevap 2. Ziraat Bankasından Tarımsal Kredi kullanan üreticilere;

8.9.1998 tarihine kadar Bitkisel Üretim konusunda % 50, Kimyevi Gübre konusunda %43, Hayvansal üretim konusunda %43, Traktör ve Biçer-Döver Kredilerinde %55, Diğer Tarım Araç ve Gereç Kredilerinde %50,

8.9.1997 tarihinden 1.7.1998 tarihine kadar Bitkisel Üretim konusunda %70, Kimyevi Gübre konusunda %70, Hayvansal üretim konusunda %59, Traktör ve Biçer-Döver kredilerinde %76, Diğer Tarım Araç ve Gereç kredilerinde %70 oranında faiz uygulanmıştır.

1.7.1998 tarihinden itibaren ise, Bitkisel Üretim Konusunda %65, Hayvansal üretim konusunda %54, Traktör ve Biçer-Döver kredilerinde %71, Diğer Tarım Araç ve Gereç kredilerinde %65 olmak üzere faiz oranları yeniden belirlenmiştir.

Soru 3. Aldıkları kredileri zamanında ödemeyen çiftçilerin ödeyecekleri gecikme faizlerinin oranları ne kadardır?

Cevap 3. Ziraat Bankasınca, zamanında ödenmeyen krediler idarî takip süresi sonunda kanunî takip hesaplarına aktarılmaktadır. Kanunî takip hesaplarına alınan kredi borçlarına 1.2.1998 tarihine kadar 15, bu tarihten itibaren ise 30 puan cezaî faiz uygulanmaktadır.

Soru 4. 1996-1997-1998 yıllarında Hayvansal ve Ziraî Aletler kredisi kullanan çiftçilerden kaçı zamanında kredilerini ödemişlerdir? Borçlarını zamanında ödemeyen kaç çiftçi hakkında icra takibi yapılmaktadır?

Cevap 4. Ankara İli ilçelerinde;

1997 yılı sonu itibariyle, kredi olarak kullandırılan 9 802 311 000 000 TL.’nın 8 277 922 000 000 TL.’sının vadesi gelmemiş olup, 173 412 000 000 TL.’lık kısmı idarî takip, 1 350 977 000 000 TL.’lık kısmı ise kanunî takip hesaplarında,

1998 yılı Ağustos ayı itibariyle kredi olarak kullandırılan 10 708 192 000 000 TL.’nın, 9 146 292 000 000 TL.’sının vadesi gelmemiş olup, 43 210 000 000 TL.’lık kısmı idarî takip, 1 518 690 000 000 TL.’lık kısmı ise kanunî takip hesaplarında bulunmaktadır.

Soru 5. Kullanılan tarımsal kredileri amaç dışı kaç çiftçi kullanmıştır?

Cevap 5. Ziraat Bankasınca, tarımsal kredi talepleri, krediye konu işletmelerde yapılan tespitlere göre değerlendirilmekte ve bu değerlendirmeler sonunda karşılanmaktadır. Kredi kullandırılan işletmeler düzenli olarak izlenmektedir.Amaç dışı kullanımın tespiti halinde borca muacceliyet verilerek tahsili yoluna gidilmektedir.

Mardin Milletvekili Hüseyin Yıldız’ın yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1. Ankara’nın akciğeri, halkın tek dinlenme ve mesire yeri olan Atatürk Orman Çiftliğinin, Atatürk’ün, satılmaması, devredilmemesi, özelleştirilmemesi konusundaki vasiyetine rağmen takas yoluyla devri için Bakanlığınızca yönetmelik hazırlandığı doğru mudur?

Cevap 1. AOÇ konusunda geçtiğimiz aylarda sunî ve maksatlı bir şekilde gündeme getirilen iddialarla ilgili olarak AOÇ ve iddialarla ilgili tafsilatlı bir bilgi notunu, aralarında zat-i alinizin de olduğu bütün milletvekili arkadaşlarımıza göndermiştim. Herhalde okuma fırsatı bulamamış olacaksınız ki, aynı paraleldeki soruları, TBMM Başkanlığına arz ettiğiniz yazılı soru önergenizde yinelemişsiniz. Sorularınızı özetle cevaplarken, tatmin olmadığınız takdirde, tarafınıza daha tafsilatlı bilgiler de müracaatınız üzerine verilebilecektir. Sorularınızın cevaplarına gelince;

AtatürkOrman Çiftliği, çiftliğin tarımsal faaliyetleri göz önüne alınarak 24.3.1950 tarihinde çıkarılan 5659 sayılı Kanun ile Tarım Bakanlığına bağlı tüzelkişiliğe haiz bir kuruluştur.

1.1.1952 tarihinde yürürlüğe giren “Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Satınalma-Satma, Yapma Yaptırma, Kiralama ve Kiraya Verme İşlerine Ait Yönetmelik”in 1989 ve 1996 yılları arasında Başbakanlık Yüksek Denetleme Kurulunun temennileri doğrultusunda günün koşullarına göre düzenlenmesi ihtiyacı hâsıl olmuştur.

Bu nedenle de 5.3.1997 tarih ve 457 sayılı yazı ile hazırlanan Yönetmelikle ilgili olarak Maliye Bakanlığının da görüşü alındıktan sonra, Kanunlar Kararlar Genel Müdürlüğüne gönderilmiş, yapılan incelemeler sonucunda 30 Temmuz 1998 tarihli Resmî Gazetede Bakanlar Kurulu Kararı olarak yürürlüğe girmiştir.

Soru 2. Eğer bu iddia doğru ise, amaç nedir? Çiftliği takas yoluyla devralacak kişi ya da şirket burayı ne amaçla kullanacaktır?

Cevap 2. AOÇ Müdürlüğünün 5659 sayılı Kanunun 10 uncu maddesine göre; yayımı tarihindeki sınırları içinde bulunan gayrimenkullerin gerçek veya tüzelkişilere devri ve temliki, kamulaştırılması özel bir kanunla izin alınmasına bağlıdır hükmü yer almaktadır.

Bu sebeple arazilerin satışı ancak, TBMM’nden çıkacak kanunla yapılabilir. Şimdiye kadar çeşitli yıllarda çıkan kanunlarla kamu kurum ve kuruluşlarına 18 700 dekar arazi verilmiştir.

Soru 3. Çiftliğin özelleştirilmesi halinde halkımıza sağladığı, bilgi edinme, dinlenme vs. imkânları nasıl telafi edersiniz?

Cevap 3. AOÇ’nin özelleştirilmesi veya özel şahıslara devredilmesi söz konusu değildir.

Soru 4-5. Çocuk ve gençlerimizin ancak dünyayı gezerek görebilecekleri hayvanları, çiftlik sayesinde bir arada görme imkânları varken, çiftliğin devri halinde çocuklarımız bu imkândan mahrum kalmazlar mı? Bunun yerine neyi ikâme etmeyi düşünüyorsunuz?

Yoksa başka yerlerde olduğu gibi burada da daha önce tertip edilmiş ve birilerine menfaat sağlamak amacıyla uygulamaya konacak bir plan mı sözkonusu?

Cevap 4-5. Yönetmelikler Kanunların üzerinde olamayacağından, Yönetmelikte bahsi geçen takas işlemi Atatürk tarafından bağışlanan gayrimenkulleri kapsamamaktadır. Daha sonraki yıllarda satın alınmış İstanbul’daki Süt Farikası (Şu anda Çay-Kur’da kirada) ve Çubuk Süt Toplama Merkezi (Şu anda İtfaiye Parkı olarak kullanılıyor) için konulmuştur.Ayrıca Hayvanat Bahçesinde bulunan ihtiyaç fazlası hayvanların diğer Hayvanat Bahçelerindeki hayvanlar ile takas edilmesi için düşünülmüştür.

Soru 6. Ayrıca GAP’ta kamuoyu ve basına yansıdığı şekliyle, arazilerimizin İsraillilere ve Yahudilere satılacağı hususundaki iddialara paralel olarak burası da İsraillilere mi satılacak?

Cevap 6. Basında nasıl yer aldığı konusunda kaynak verilmediğinden konu kaynağından incelenememiş, ancak tarafımıza bu paralelde herhangi bir basın kuruluşundan soru ve bilgiye rastlanamadığı gibi, basına sorulduğunda da kendilerinin tarafından böyle bir haber geçilmediği yanıtı alınmıştır,

Soru afaki, dayanaksız ve tümüyle gerçek dışıdır. Bahis olunduğu şekilde hiçbir çalışma, plan ve proje bulunmamaktadır.

Soru 7. Bundan sonra da Diyarbakır Gazi Köşkü, Trabzon, Yalova, Termal, Florya ve Bursa merkezdeki Atatürk’e ait çiftlikler, halkımızın hizmetine sunulan ve betonlaşmış şehirler arasında halkın dinlenme ihtiyacını giderebilecek ve şehirlerimizin akciğeri mesafesinde olan bu yerleri, Atatürk’e ait diğer çiftlik ve köşkleri de satmayı düşünüyor musunuz?

Cevap 7. Yaygın düşüncenin aksine, Fazilet Partili arkadaşlarımızın da Atatürk’ün mirasını savunduğunu görmekten dolayı duyduğum memnuniyeti ifade etmeliyim. Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak amacım ve hedefim; çiftçimizin desteklenmesine devam edilmesi, çiftçimizin üretkenliğini devam ettirecek şartların sunulması ve tarım sektöründeki geri kalmışlık zincirinin kırılmasıdır.Amacımız Atatürk’e ait olsun veya olmasın bina ve arazileri satmak/kiralamak değil, yukarıda ifade ettiğim hedeflere ulaşmaktır. Çalışmalarımız da bu doğrultudadır.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1. Tarımsal faaliyetleri ile Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri ile ilgili işlerini yürütmek amacı ile Ramazan Yalçın’ın oğlu İhsan Koçak’a noterlikçe verdiği vekaletname Tarım Kredi Kooperatifleri nezdinde geçerli değil midir?Geçerli olsaydı vatandaş madur edilir miydi?

Cevap 1. Tabiî afetlerden zarar gören çiftçilerin, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarının Kararnameler kapsamında ertelenebilmesi için, Hasar Tespit Komisyonlarınca düzenlenmiş olan hasar tespit cetvellerinde bizzat kendi isimlerinin olması gerekmektedir.

Tarım Kredi Kooperatifleri ve Merkez Birliği Genel Müdürlüğünün Konya Bölge Birliğine bağlı 1754 sayılı T. K. Kooperatifi ortağı olan Ramazan Yalçın’ın, kooperatif ile olan işlemlerini noter tarafından düzenlenen vekaletname ile vekil tayin ettiği oğlu İhsan Koçak aracılığı ile yürütmekle birlikte, kooperatif yöresinde 1997 yılında meydana gelen tabiî afet nedeniyle, Hasar Tespit Komisyonunca düzenlenen hasar tespit cetvellerinde ortak Ramazan Yalçın’ın adı bulunmadığından, kooperatifçe mevzuat hükümleri çerçevesinde işlem yapılarak, borçlarının erteleme kapsamına alınmadığı anlaşılmıştır.

Soru 2. Dolu afetinden dolayı zarar gören ve zararı Hasar Tespit Komisyonunca tespit edilen Razaman Yalçın’ın veya vekili İhsan Koçak’ın kredi borcunun ertelenmesi hakkı müktesep değil midir?Öyle ise bu hak vatandaşa ne zaman verilecektir?

Cevap 2. 1997 yılında dolu afetinden dolayı % 40’ın üzerinde zarar gören ve bu durumu Hasar Tespit Komisyonunca karar altına alınan İhsan Koçak’ın tarımsal faaliyetini Tarım Kredi Kooperatifi ortağı olan babası Ramazan Yalçın’ın mülkiyeti altında olan arazide yaptığını, söz konusu tespitte sehven kendi adını yazdırdığını kendi hatasından dolayı meydana gelen bu durumun düzeltilmesini talep eden yazılı başvurusuna istinaden alınacak Düzeltme Komisyon Kararı ile işleminin yapılması mümkün olabilecektir.

Hatay Milletvekili Metin Kalkan’ın yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımızla ilgili soru ve bunlara ait cevaplar aşağıda belirtilmiştir.

Soru 1. Pamuk fiyatlarının ilanının daha geciktirilmesi mi düşünülmektedir?

Cevap 1. 13.9.1998 tarih ve 23462 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 10.9.1998 tarihli ve 98/11637 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla 1998 yılı ürünü kütlü pamukta prim uygulamasına geçilmiş ve uygulama tebliği (Seri No :1) 9.10.1998 günlü ve 23488 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

Soru 2. Fiyatların dünya fiyatları bahane edilerek 220 bin TL.’nın altında ilan edilmesi mi düşünülmektedir?

Cevap 2. Tebliğde, pamuk ithalat maliyeti baz alınarak Ege Pamuk için 195 000 TL/Kg. Ege Tipi için 170 000 TL/Kg. ve Çukurova Pamuk için 160 000 TL/Kg. fiyat saptanmıştır. Bu fiyatlar dünya pamuk fiyatlarının üzerindedir.

Soru 3. Taban fiyat dışı maliyeti karşılayacak artı olarak bir prim verilmesi düşünülmekte midir?

Cevap 3. Anılan tebliğ ile bu müdahale fiyatlarına ilaveten 10 Cent/Kg. Kütlü Priminin üreticilere ödenmesi de kararlaştırılmıştır.

4. —İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Tarsus’a TMO Ajansı açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın yazılı cevabı (7/6191)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.

Prof. Dr. Oya Araslı

İçel

Tarsus İlçemize bağlı Yenice beldesinde mevcut olan TMO Ajansı, günlük kapasitesini maksimum olarak değerlendirdiği halde, mısır üreticilerimiz ürünlerini satabilmek için en az beş gün kuyrukta beklemek zorunda kalmaktadır.

Bu durum, yüksek girdilere karşılık taban fiyatlarının beklenenden düşük tutulması nedeniyle zaten büyük güçlüklerle karşı karşıya gelmiş olan üreticilerimizi, çok yüksek nakliye ücretleri ödemek zorunda bırakarak, bir kere daha mağdur etmektedir.

1. Çiftçimizin bu güçlüklerden kurtarılması amacıyla, Yenice’ye ek olarak Tarsus’ta da bir TMO Ajansı açılması düşünülmekte midir?

2. Yenice’de ürün dökümünün hızlandırılmasını sağlamak için ek depo kapasitesi yaratmak amacıyla, herhangi bir girişimde bulunulması düşünülmekte midir?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 21.11.1998

Kurulu Başkanlığı

Sayı :KDD.S.Ö.1.01/2787

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :8.10.1998 Tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/6191-1571/35647 sayılı yazınız.

İlgi kayıtlı yazınız ekinde gönderilen İçel Milletvekili Sayın Oya Araslı’ya ait yazılı soru önergesine ilişkin Bakanlığımız görüşleri ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Mustafa Taşar

Tarım ve Köyişleri Bakanı

Soru :Tarsus İlçemize bağlı Yenice Beldesinde mevcut olan TMOAjansı, günlük kapasitesini maksimum olarak değerlendirdiği halde, mısır üreticilerimiz ürünlerini satabilmek için en az beş gün kuyrukta beklemek zorunda kalmaktadır.

Bu durum, yüksek girdilere karşılık taban fiyatlarının beklenenden düşük tutulması nedeniyle zaten büyük güçlüklerle karşı karşıya gelmiş olan üreticilerimizi, çok yüksek nakliye ücretleri ödemek zorunda bırakarak, bir kere daha mağdur etmektedir.

Cevap :1997 yılında 29 700 TL/Kg. olan mısır destekleme alım fiyatı, bu yıl % 60,6 artışla 47 700 TL/Kg. olarak tespit edilmiştir. Bu fiyata Ekim ve Kasım ayı için 1 500 TL/Kg.’lık aylık ilave artışlar uygulanacaktır.

47 700 TL/Kg.’lık mısır destekleme alım fiyatı ilan edildiği tarih itibariyle carî dolar kuru üzerinden 191 $/Ton’luk bir fiyata tekabül etmektedir.Aynı tarihteki ABD No: 2 mısır dünya fiyatı ise 104 $/Ton’dur. Diğer bir ifadeyle bu yıl mısıra değer fiyat verilmiştir.

Açıklanan bu uygun fiyat üreticilerin TMO’ya yönelmesine neden olduğundan, alımların aksamaması için her türlü tedbir alınarak alıma paralel olarak kurutma işlemleri 24 saat boyunca sürdürülmektedir.

Halen TMO’ca 27 işyerinde alımlar sürdürülmekte olup, önümüzdeki günlerde alım yapan işyeri sayısı da artacaktır.

Cari tayin itibariyle geçen yıl 49 248 ton alım yapılmış iken bu yılki alım 232 657 tona ulaşmıştır. Sözkonusu miktarın tamamı I. ürün mısırdır. Geçen yıl ise sadece 75 000 ton I. ürün mısır alınmıştı.

Yukarıdaki açıklamalardan da anlaşılacağı üzere uygun fiyat ilanı nedeniyle alımlarda patlama görülmüş olup, yoğun alım tamamiyle bu nedenden kaynaklanmaktadır.

TMO sözkonusu izdiham dolayısıyla üreticinin mağdur olmasını önlemek için gerekli bütün önlemleri almıştır. Mısır alımı yapan işyerlerine diğer işyerlerinden personel takviyesi yapılmış, boş depo kapasitesi oluşturmak amacıyla depolardan 220 000 ton buğday tasfiye edilmiş olup, halen Çukurova’da satın alınan mısırları ise yine boş depo yaratmak amacıyla iç merkezlerdeki TMO işyerlerine sevkedilmektedir.

Soru 1. Çiftçimizin bu güçlüklerden kurtarılması amacıyla, Yenice’ye ek olarak Tarsus’ta da bir TMO Ajansı açılması düşünülmekte midir?

Cevap 1. Tarsus’a en yakın işyerlerimiz Yenice, Adana ve Mersin’dir. Bu yıl alımlarda görülen artış nedeniyle Tarsus’ta da alım yapılmış olup, Çukobirlik’ten kiralanan depoya Tarsuslu üreticilerin memnuniyetini belirten Tarsus Ziraat Odası Başkanlığının faks mesajıda ekte sunulmuştur. (Ek :1)

Halen devam eden mısır alımları için Tarsuslu üreticilere de hizmet vermek amacıyla Mersin işyerindeki mevcut depolardan 3 000 tonluk bir kapasite mısır alımlarına tahsis edilmiştir.

Soru 2. Yenice’de ürün dökümünün hızlandırılmasını sağlamak için ek depo kapasitesi yaratmak amacıyla, herhangi bir girişimde bulunulması düşünülmekte midir?

Cevap 2. Yenice Ajans Müdürlüğünce cari tarih itibariyle 43 646 ton mısır mübayaa edilmiştir.

Yenice’nin depo kapasitesi 28 000 ton olup, bu yıl satın alınan mısırlardan 28 700 tonu iç merkezdeki işyerlerine sevkedilecektir. Hali hazırdaki sevkiyat miktarı 17 000 tona ulaşmış olup, sevk işlemleri sürdürülmektedir.

Önümüzdeki tarihlerde Yenice’nin mısır alım durumuna göre ilave sevkiyat verilmesi de gündeme gelebilecektir.

Açıklamalardan da görüleceği üzere Çukurova’da satın alınan mısırlar iç merkezlere sevkedilmekte olup, böylece depo sıkışıklığı yaşanması giderilmiş olmaktadır.

Tarsus Ziraat Odası Başkanlığı

Sayın Ercan Ağacan TMOBölge Müdürü İskenderun

Mısır ürünü alım kampanyasında, TMO önünde meydana gelen uzun kuyruklar sebebiyle, üreticilerimizin yaşamış olduğu büyük sıkıntılar göz ardı etmeyip, bu sıkıntıyı gidermek üzere, her türlü gayret ve çabayı sarfederek, ikinci bir alım merkezi olarak, “Merkez Çukobirlik Entegre Tesisini” açtırıp, kara gün dostu olduğunuzu kanıtlamanızdan dolayı, son derece memnun olduğumuzu belirtiyor.

Bu vesile ile, başta şahsım olmak üzere, Tarsus Ziraat Odası Başkanlığı ve tüm üreticilerimiz adına teşekkür eder, mutlu ve esenlik dolu günlerin sizinle olmasını temenni ederiz.

Saygılarımızla.

Tarsus Ziraat Odası

Yönetim Kurulu Başkanı

Ali Sergüzer

5.—Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Kültür Sitesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı Mustafa İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/6200)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Kültür Bakanı Sayın İstemihan Talay tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 6.10.1998

Zeki Ünal

Karaman

97H040260 proje numarası ile programda yer alan 54. Hükümet döneminde o zamanki Kültür Bakanı Sayın İsmail Kahraman’ın 27.6.1997 tarihli olurlarıyla geçen yıl ihale edilmesi gereken Karaman Kültür Sitesi, 16 ay geçmiş olmasına rağmen niçin hâlâ ihalesi yapılmamıştır?

T.C.

Kültür Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 20.10.1998

Sayı :B.16.0.APK.0.12.00.01-940-460

Konu :Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi :TBMM Başkanlığı Kan. Kar. Müd.’nün 12 Ekim 1998 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-35736 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın “Karaman Kültür Sitesi ihalesinin ne zaman yapılacağına ilişkin” 7/6200-15308 esas nolu yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap :Karaman Kültür Merkezi yapımı 97H040260 proje numarası ile bakanlığımız yatırım programında yer almıştır. Kültür Merkezi yapımı projelerine 1998 yılında planlanan ödeneğin az oluşu nedeniyle Karaman Kültür Merkezi için 10 Milyar TL. ödenek ayrılabilmiştir.Toplam proje bedeli 656 Milyar TL. olarak belirlenen işin ihale edilebilmesi için 1998 yılı Bütçe Kanununun 10 uncu maddesi gereği ödeneği artırılmak üzere programda revizyon yapılmış ve 1998 yılı ödeneği 69 Milyar 992 Milyon TL.’ye çıkarılmıştır. Söz konusu işin ihalesinin yapılabilmesi için Başbakanlığın 1998/24 sayılı Tasarruf Tedbirleri Genelgesi uyarınca, 10.9.1998/3439 sayılı yazımızla Başbakanlıktan gerekli müsaadenin alınması hususunda girişimde bulunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.