Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 45 YASAMA YILI : 3

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

54 üncü Birleşim

12 . 2 . 1998 Perşembe

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMA

IV. – SÖYLEVLER

1. – Arnavutluk Cumhurbaşkanı Rexhep Meidani’nin Genel Kurula hitaben konuşması

V. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan et ithalatının hayvancılık sektörüne verdiği zararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

2.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir İli ve çevresinde vuku bulan sel felâketinden ve diğer nedenlerden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

3. – İstanbul Milletvekili Bülent H. Tanla’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulamaya konulan ekonomik ve sosyal tedbirlerin yetersiz kaldığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Fransa’ya giden Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1296)

2. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1297)

3. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1298)

4. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Başbakan A. MesutYılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1299)

5. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1300)

6. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’na, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1301)

7. – Uşak Milletvekili Hasan Karakaya’nın (6/777) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/303)

8. – Uşak Milletvekili Hasan Karakaya’nın (6/778) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/304)

9. – (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1302)

VI. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 336 sıra sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemdeki yeri ve Genel Kurulun çalışma süresine ilişkin RP Grubu önerisi

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

2. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

3. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338)

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, TPAO’ya güvenlik görevlisi alımı sınavında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4166)

2. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Metin Göktepe cinayeti sanığı polislerin keşif alanına silahlı olarak geldikleri iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4198)

3. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın;

– İş bulma vaadiyle dolandırıcılık yaptığı iddia edilen bir yakınına,

– Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Faaliyetleri Daire Başkanlığına atanan kişiye,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/4209, 4210)

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, kamu kuruluşlarındaki personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/4214)

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, mason derneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4218)

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, gazetelerin promosyon düzenlemek için bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4238)

7. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4239)

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4266)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Mardin Milletvekili Muzaffer Arıkan’ın yaklaşık elli gündür Suriye hudut kapılarında bekleyen kamyoncu esnafının sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Rifat Serdaroğlu,

Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu’nun, ilköğretim müfettişlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşmasına Millî Eğitim Bakanı Hikmet Uluğbay,

Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, şekerpancarı üretimine getirilen kotaya ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen,

Cevap verdi.

Kırgızistan Temsilciler Meclisi Başkanının, beraberinde bir parlamento heyetiyle Türkiye’ye davet edilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

11.2.1998 tarihli Gelen Kâğıtlarda yayımlanan ve aynı tarihte dağıtılan, polis tarafından dinlenen telefonlarla ilgili iddialar konusundaki (10/108) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonunun 353 sıra sayılı raporunun gündemin “Özel Gündemde Yeralacak İşler” kısmında yeralmasına, görüşmelerinin 17.2.1998 Salı günkü birleşimde yapılmasına ve görüşmelerin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisinin kabul edildiği;

22.4.1983 Tarih ve 2820 Sayılı Siyasî Partiler Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi Hakkında Kanun Teklifinin Başkanlıkça havale edildiği Anayasa Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının Komisyona tavsiye edilmesine ilişkin RP Grubunun önerisinin kabul edilmediği,

Açıklandı.

RPGrubu önerisinin yapılan oylamasının beliren tereddütler sebebiyle tekrar edilmesi talebini yerine getirmediği gerekçesiyle Başkanın tutumu hakkında usul görüşmesi açıldı.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul Salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonunun, daha önce belirtilen gün, saat ve yerde yaptığı toplantıda görev bölümü yapamaması nedeniyle, Başkanlıkça, yeniden, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmak üzere toplanacağı gün, saat ve yere ilişkin duyuruda bulunuldu.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçilerek :

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın 1 inci ve 2 nci sıralarda bulunan (6/655, 6/656),

Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in 11 inci sırada bulunan (6/667),

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın 18 inci sırada bulunan (6/675),

Esas numaralı sözlü sorularının üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi; soru sahipleri de görüşlerini açıkladılar;

Ağrı Milletvekili Mehmet Sıddık Altay’ın :

3 üncü sırada bulunan (6/657) esas numaralı sözlü sorusuna, Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar,

4 üncü sırada bulunan (6/658) esas numaralı sözlü sorusuna, Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu,

5, 6, 7, 8 ve 9 uncu sıralarda bulunan (6/659, 6/660, 6/662, 6/663, 6/664) esas numaralı sözlü sorularına, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen,

Cevap verdiler;

10 uncu sırada bulunan (6/666) esas numaralı sözlü sorusuna da, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy,

Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in 12 nci sırada bulunan (6/668) esas numaralı sözlü sorusuna, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen,

Cevap verdiler; soru sahipleri de cevaplara karşı görüşlerini açıkladılar;

Aksaray Milletvekili Nevzat Köse’nin 13 üncü sırada bulunan (6/669),

Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın’ın 14 üncü ve 15 inci sıralarda bulunan (6/670, 6/672),

Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın 16 ncı sırada bulunan (6/673),

Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın 17 nci sırada bulunan (6/674),

Esas numaralı sözlü sorularının üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı için yazılı soruya çevrilerek gündemden çıkarıldığı bildirildi;

Yozgat Milletvekili Abdullah Örnek’in 19 uncu sırada bulunan (6/679) esas numaralı sözlü sorusu da, ilgili bakan Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi.

Görüşmeleri izlemek üzere Meclisi teşrif etmiş bulunan Türkiye-Gürcistan Parlamentoları Dostluk Grubu Başkanı Rostom Dolidze ve beraberindeki parlamento heyetine Başkanlıkça “hoş geldiniz” denildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 132,

2 nci sırasında bulunan 232,

Sıra sayılı kanun tasarı ve teklifinin görüşmeleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

3 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti ve Ukrayna Arasında Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğu Hakkında (1/596) (S. Sayısı : 330),

4 üncü sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Hava Taşımacılığı Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/585) (S. Sayısı : 331),

5 inci sırasında bulunan, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Ukrayna Hükümeti Arasında Gelir ve Servet Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/603) (S. Sayısı : 368),

9 uncu sırasında bulunan, Özellikle Afrika’da Ciddî Kuraklık ve/veya Çölleşmeye Maruz Ülkelerde Çölleşmeyle Mücadele İçin Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair (1/533) (S. Sayısı : 258),

Kanun Tasarılarının yapılan açık oylamalarından sonra kabul edildikleri ve kanunlaştıkları açıklandı;

6 ncı sırasında bulunan 338,

7 nci sırasında bulunan 282,

Sıra sayılı kanun tekliflerinin görüşmeleri, hükümet temsilcileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından, bir defaya mahsus olmak üzere ertelendi.

Kanun tasarı ve tekliflerini sırasıyla görüşmek için 12 Şubat 1998 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.42’de son verildi.

Hasan Korkmazcan Başkanvekili

Mehmet Korkmaz Mustafa Baş Kütahya İstanbul Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KAĞITLAR No. : 79

12.2.1998 PERŞEMBE

Sözlü Soru Önergeleri

1.- Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel’in, şirketlerin sermaye artırımı için verilen sürenin uzatılıp uzatılmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/865) (Başkanlığa geliş tarihi:12.2.1998)

2.- Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Diyanet İşleri Başkanlığı’nca açılan Kur’an Kurslarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/866) (Başkanlığa geliş tarihi:12.2.1998)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- Kahramanmaraş Milletvekili Hasan Dikici’nin, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının bir beyanına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4366) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.2.1998)

2.- Siirt Milletvekili Ahmet Nurettin Aydın’ın, et ithalatında uygulanan gümrük tarifelerinin sıfıra indirilip indirilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4367) (Başkanlığa geliş tarihi:11.2.1998)

3.- Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun, zorunlu tasarruf kesintilerine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4368) (Başkanlığa geliş tarihi:11.2.1998)

4.- Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül’ün, “YEŞİL” kod adlı kişi ile ilgili bir Devlet Bakanının beyanına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/4369) (Başkanlığa geliş tarihi:11.2.1998)

5.- Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanık’ın, “YEŞİL” kod adlı kişiye ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4370) (Başkanlığa geliş tarihi:11.2.1998)

6.- Balıkesir Milletvekili Ahmet Bilgiç’in, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği Yönetim ve Denetim Kurulu üyelerinin seçimine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/4371) (Başkanlığa geliş tarihi:11.2.1998)

7.- Ordu Milletvekili Mustafa Hasan Öz’ün, İstanbul Üniversitesi Cerrehpaşa Tıp Fakültesi Dekanlığınca anabilim dallarına gönderilen bir yazıya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/4372) (Başkanlığa geliş tarihi:12.2.1998)

Geri Alınan Sözlü Soru Önergesi.

1.- Kastamonu Milletvekili Haluk Yıldız, Kastamonu İlinde fert başına düşen gayri safi yurtiçi hasılaya ilişkin Devlet Bakanından (Işın Çelebi) sözlü soru önergesini (6/680) 12.2.1998 tarihinde geri almıştır.

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

12 Şubat 1998 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER : Ahmet DÖKÜLMEZ(Kahramanmaraş), Mehmet KORKMAZ (Kütahya)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 54 üncü Birleşimini açıyorum.

III.– Y O K L A M A

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan arkadaşlarımın, durumu, yüksek sesle duyurmalarını rica ediyorum.

(İçel Milletvekili Y. Fevzi Arıcı’ya kadar yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; çalışmalara başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel’in daveti üzerine resmî bir ziyaret için ülkemize gelen ve şu anda Meclisimizde bulunan Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Rexhep Meidani Genel Kurula hitaben bir konuşma yapmak istemişlerdir.

Bu hususu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Oybirliğiyle kabul edilmiştir.

Teşekkür ederim.

IV. – SÖYLEVLER

1. – Arnavutluk Cumhurbaşkanı Rexhep Meidani’nin Genel Kurula hitaben konuşması

BAŞKAN – Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Rexhep Meidani’ye Yüce Heyetiniz adına “Hoşgeldiniz” diyor, konuşmasını yapmak üzere, kendilerini kürsüye davet ediyorum. (Ayakta alkışlar)

Sayın Cumhurbaşkanının konuşma metni yazılı olarak üyelerimize dağıtıldığı için, tercümansız konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Meidani.

ARNAVUTLUK CUMHURBAŞKANI REXHEP MEİDANİ – Sayın Başkan, sayın Türkiye Parlamentosu milletvekilleri; Türk Halkının en üst düzey temsilcilerinin önünde bu kürsüden konuşma fırsatının bana verilmesi, benim için büyük bir şereftir.

Sayın Başkan ve sayın milletvekilleri; bu imkânı bana tanıdığınızdan dolayı, yürekten teşekkür ederim. Bunun, Türkiye’nin Arnavutluk gibi bir komşu ülkeye, bir dost ülkeye sağladığı bir onur olduğuna inancımı ifade etmeme izin vermenizi istiyorum.

Sayın Başkan, çağdaş dönemde, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki ilişkilerin tarihî, her zaman, bütün alanlarda işbirliğini, kardeşane dayanışmayı ve bu ilişkileri gittikçe daha yüksek düzeylere çıkarmak için yeni arzular üretmiştir. Türkiye ve Arnavutluk, sürekli ve çok yararlı dostluğun ifadesi olmuşlardır. Bağlarımızın köklerinin tarihin derinliğinde bulunduğunu ve her şeyden önce, iki halkın müşterek değerlerini geliştirmek için iradesinden beslendiklerini tekrarlamamız hiçbir kez fazladan sayılmamalıdır. Ülkelerimiz, halklarımızın birbirine yardım etmesi, birbirini savunması ve gerçek dostların yaptıkları gibi, birbirinin dertlerini paylaşması için açık mekânlar olmuşlardır. Şemsettin Sami Frasheri, Hasan Tahsin gibi Arnavut Ulusal Uyanışının parlak simaları, kendi ölümsüz isimlerini Türk kültürünün mabedine yazdırmış, uygarlığa karşılıklı katkıların ne sınır ne de sahte milliyetçi dar kıskançlıkları tanımadıklarını ve tanımamaları gerektiğine ilişkin parlak örnek ve dersi çok erkenden vermişlerdir.

Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk, elbette ki, yukarıda belirttiğim gerçeklere göre çok daha geniş gerçekleri göz önünde bulundurarak, Arnavutluk’a tayin ettiği ilk Türk Büyükelçisine şu tavsiyede bulunmuştur: “Arnavutluk Halkını seviyoruz, kardeş sayıyoruz. Onun devlet ve ulus olarak güçlenmesini ve ilerlemesini ciddî ve kesin biçimde istiyoruz. Balkanlarda hak ettiği konumu bağımsız ve sağlam biçimde kazanmasını arzuluyoruz. Bu konu, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki siyasî ilişkilerin temelidir.”

Bu tavrın, Türk Devleti ve bütün Türk hükümetleri için -özellikle bu son on yılın hükümetleri için- canlı bir vasiyetname gibi değerlendirildiği bir gerçektir. Türkiye’nin, Arnavutluk’taki komünizm sonrası geçiş döneminin büyük güçlükleri ve sorunlarını aşmamız için bizim yanımızda yer aldığını bu yüksek kürsüden kabul ederek, siyasî ve şahsî memnuniyetimi belirtmek yükümlülüğünü hissediyorum.Türkiye, istediğimiz yardımı vermek için iki kez düşünmemiştir.

Bir atasözümüz var: “İyi dost karagünde belli olur” Geçen yılın başında, Arnavutluk’un, bankerlere ve iç konjonktürel siyasete dayalı bir ekonomik-siyasal modelin başarısızlığa uğramasının sonucunda meydana gelmiş eşsiz bir yıkıcı krize sürüklendiğini biliyorsunuz. O kötü ünlü bankerlerde tasarruflarını kaybetmiş binlerce insanın isyanı, devlet kurumlarının istikrarsızlığını, hatta varlıklarını dahi sınamıştır. Ülkenin egemenliğine soru işareti konulmuştur. Türkiye’nin, verdiği yardımın da ötesinde, Arnavutluk’a, krizin atlatılmasında çok yanlı destek sağlayan ülkelerden biri olduğunu söyleyebilirim. Türkiye, ALSA Operasyonu çerçevesinde kendi birliklerini göndermiştir. Türk Hükümeti ve Parlamento heyetleri, ulusal uzlaşma yolunda siyasî partilerin yakınlaşmasına yardım etmek için, hemen Ankara’dan Tiran’a gelmişlerdir. Bir Parlamento heyeti, Arnavutluk’un bazı bölgelerinde, 29 Haziran Parlamento seçimlerini yetki ve dürüstlükle gözlemiştir. Bu seçimlerin sonuçlanmasıyla, Türkiye, krizden tahrip olmuş Arnavutluk’un ekonomik canlanması için uluslararası Roma ve Brüksel Konferanslarına değerli bir katkıda bulunmuştur. Bu arada, ikili ilişkilerimiz, çeşitli düzeylerdeki bir dizi heyetle hızlı bir sürece girmiştir. Bu ilişkiler, bugün başkanlık etmeyi şeref duyduğum heyetin ziyaretiyle doruk noktasına ulaşmaktadır.

Bunları Arnavutluk’ta herkes bilmekte; bu hususların, ülkemin insanları için bir sürpriz teşkil etmediğini söyleyebilirim. Zamanlar değişir, rejimler, hükümetler, cumhurbaşkanları da değişir; ama, halklarımız gibi birbirlerine eski bir dostlukla bağlanmış halklar, birbirlerinden yalnız iyilikler beklerler.

Sayın Başkan, birbirimizin omuzlarını samimî dostluk içinde sıvazlamamız, halklarımızın iradesine saygı gösterdiğimizin bir delaletidir. Türk Halkına, onun Parlamentodaki temsilcilerine, bu dönemin hükümetlerine ve kuşkusuz ki, cumhuriyetçi Türkiye’nin devlet adamlarının geleneğinin devamında yürüyerek, Arnavutluk’un büyük dostu olarak bilinen çok saygıdeğer Sayın Süleyman Demirel’e, Arnavutluk Halkı adına içten teşekkürlerimi ve derin minnetlerimi ifade etmeme izin verin; ayrıca, milletvekillerine ve Sayın Cumhurbaşkanına, Türkiye’nin, Arnavutluk’u, güvenebildiği bir komşu ve dost ülke olarak nitelediği gibi, Arnavutluk’un da aynı tavrı aldığına ve almaya devam edeceğine ilişkin teminat vermeme izin verin.

Türkiye, Arnavutluk dış siyasetinde öncelikli bir yere sahipti ve sahiptir. Bizim için bu hislerin önemli olmasına rağmen, salt belirli hislere bağlı bir çözüm değildir. Her şeyden önce, bir arada yaşamanın, ilişkilerin, değişimlerin ve karşılıklı menfaatların eski ve yaşayan bir gerçeği vardır. Türkiye Arnavutluk’u seviyor, biz de Türkiye’yi seviyoruz. Onu, yalnız, iyi durumda, Balkan Yarımadasının büyük bir ülkesi olarak olabildiğince daha gelişmiş ve ilerlemiş bir durumda görmek istiyoruz. İki kıtanın ve birçok kültürün birleştikleri bu köprüde, Türkiye’nin kilit konumundan dolayı, çağdaş Türkiye’nin Avrupa ve daha geniş bir bölge için akılcılık ve geniş yürekle değerlendirilmesi gereken bir fırsat oluşturduğunu söyleyebilirim.

Yarımadanın öbür ucunda bulunan küçük bir ülke olan biz, uygarlık ve ekonominizin sürekli ilerlemesine samimiyetle seviniyoruz. Türkiye’nin, Balkan ülkeleri, Avrupa Ekonomik Birliği ülkeleri, ABD, Sovyetler Birliğinin eski ülkeleri ve komşu İslam ülkeleriyle çok planlı siyasetlere yaşam vermeyi, uyumlu duruma getirmeyi ve böylece uluslararası toplulukta kendi ağırlığını artırmayı başardığına hayranlıkla bakıyoruz.

Türkiye’nin NATO üyesi olmasını çok olumlu bir kazanım olarak niteliyoruz. Türkiye’nin NATO’ya katılması akıllı ve ileri görüşlü bir davranış olmuş, bu davranışın, katılmanın, barış, ilerleme ve uygarlığa hizmet ettiğini, dışlamanın ise ciddî sonuçlar verebilecek çeşitli tür aşırıcılıkları beslediğini kanıtlamıştır. Türkiye’nin, takip etmekte olduğu yolda yürüyerek, gelecekte Avrupa Ekonomik Birliğine de dahil edilmesini yürekten dileriz.

Avrupa Türkiyesinin eski bir varlığı var. Türkiye toprakları ve kıyılarındaki kültür izleri olmaksızın, Avrupa kültür mirası eksik olacaktır. Bu kültürün, çeşitli Avrupa ülkelerinin çehresini etkileyerek, uzaklara kadar ışık saçtığı doğrulanmıştır. Türkiye Avrupa’dır ve ödediği bedellere rağmen, öyle kalacaktır.

Türkiye’yi, çağdaş uygarlığın değerlerine kuvvetli biçimde ve ebediyen demir atmak için, Batılılaşmış Türk siyasetçilerini, aydınlarını, işverenlerini, halkın kararlılığını selamlamaktan şeref duyarım. Bu çağdaş uygarlığın değerleri, sadece kültürler, topluluklar, inançlar ve düşüncelerin uyum içinde bulunmalarıyla sınırlı kalmamakta, bunların ayrılıkları ve bir arada yaşama azimleri olmadan düşünülemez.

Sayın Başkan, Avrupa ülkeleri ailesine tam bu sıfatla girmek, ülkelerimizi birleştiren başka bir özlemdir. Biz, yolun açık olduğunu görüyoruz; ama, her türden tekpartili sistemin bize bıraktığı geri kalmışlığın olduğu kadar, bir yıl önceki kriz de gecikmemize neden olmuştur. Biz, kaybedilen zamanı yakalamak için çalışıyoruz ve burada, engeller ile zorlukların bilincindeyiz.

29 Haziran seçimlerinden çıkan bugünkü Arnavutluk Parlamentosunun ve beş partili koalisyonun -yeni demokratik hükümetin- ülkemizdeki normal durumun yeniden tesisi yönünde bazı önemli başarılar elde ettiklerini, bu saygıdeğer Parlamentoya duyurmak istiyorum.

Birkaç ay öncesine kadar, ülkede, kargaşa ve silahlı çeteler egemendi; ordu yoktu, kurumlar felce uğratılmış ve tahrip olmuş, ekonomi süper enflasyonun uçurumuna düşmüştü. Bugün, düzen, istikrara kavuşmuş, ulusal ordu yeniden canlanmıştır. Kurumlar, sorumlu biçimde çalışmaya başlamıştır. Uluslararası Para Fonuyla işbirliği içinde, hükümet, enflasyonu kontrol altına almayı başarmıştır ve kamu işletmeleri, kitle halinde özelleştirme programını işleme koymaya hazırlanmaktadır. Ekonomi nefes almaya başlamıştır. Yerli ve yabancı yatırımcılara, ortam, giderek daha ilgi çekici gelmektedir. Parlamento, çağdaş standartlara uygun bir dizi yasa onaylamıştır. Yeni anayasanın hazırlanması için çalışılmaktadır. Bu yeni anayasa, Parlamentodan geçtikten sonra bir referanduma sunulacaktır.

Çeşitli siyasal taraflar arasındaki diyalog ve uzlaşma kültürünün geliştirilmesi sayesinde, entegrasyon, işbirliği ve ulusal uzlaşma siyaseti, pusulamız olmaya devam etmektedir. Bu siyaset, mevcut sorunlara rağmen, sonuçlar vermiştir; gelecekte daha büyük sonuçlar verecektir. Genellikle, ülkemizde, bütün Arnavutların, Arnavutluk’u beraberce yapacaklarına, ülkemizin iyiliği uğruna beraber çalışacağımızı görecek olan dünyanın, bize daha fazla yardım vereceğine inanç egemen olmaktadır.

Ülkenin yeniden dirilişinin, hem ümit hem de elle dokunur gerçek olduğunu söyleyebilirim. Elbette ki, önümüzdeki işler bugüne kadar yaptığımız işlerden çok daha büyüktür. Birçok zorluğumuz vardır; yaralarımızı gizleme niyetimiz yoktur. İnsanların çoğu, geçen yılın mart ayında ordu depolarından soyulmuş silahları henüz teslim etmemiştir. Ülkede altyapı, sadece çok geri kalmış değil, aynı zamanda birçok yönden de tahrip olmuş durumdadır. Çok keskin sosyal sorunlarımız vardır. işsizlik yüksektir.

Geleceğe yönelik bizi iyimser duruma getiren iki önemli etken var. İlk etken, vatandaşlarımın, çalışkan ve yaratıcı tabiatının da dahil olduğu Arnavutluk’un büyük doğal kaynaklarıdır. İkinci etken, uluslararası etkendir. Birçok ülkenin, Arnavutluk’un ilerlemesine yardım etmek için açık bir hazırlığı var. Bu, Roma ve Brüksel toplantılarında olduğu gibi, bu dönemde, Avrupa’da ve Avrupa dışında partnerlerimizle ikili temaslarda da doğrulanmıştır.

Yaşadığımız dönemden çıkarsak ve daha uzun süreli bir bilanço yaparsak, Türkiye’nin, Arnavutluk’a verilecek yardım ve desteğine gelince, önemli ülkeler arasında yer almaktadır. Yalnız, 1991 yılından itibaren iki ülke arasında imzalanmış 28 anlaşma ve protokol bütün alanlarda çok geniş bir işbirliğini kapsıyor. Özellikle, siyasal, askerî, kamu düzeni alanlarında, eğitim alanında da olumlu bilanço mevcuttur.

Yukarıdaki alanlardaki ilişkilerin parlak düzeyinin, ekonomik ilişkiler düzeyinde de cevap vermesini arzuluyoruz. Bu yönde işbirliğimizin kullanılmamış büyük kaynakları var. Bu gerçek, normal şartlarda özeleştiri yapmamızı zorluyor; ama, işbirliğimizi artıracak imkânlarımızın ne kadar sonsuz olduklarını düşünmeye sevk ediyor. Türk yatırımları ve yatırımcıları Arnavutluk’ta büyük memnuniyetle karşılanacaklardır.

Geleneksel dostluğumuzun düzeyinde olacak ve aynı zamanda iki ülkenin güncel ve uzun vadeli ihtiyaçlarına cevap verecek birçok iyi işi beraber yaptık ve yapabileceğiz. Adriyatik’i Batı ve Doğu Avrupa’ya ve Karadeniz’e bağlayarak ilgili ülkelere büyük gelişme ve avantajlar sağlayacak doğu-batı koridoru konusunda Arnavutluk, Türkiye ile uyum içindedir.

Arnavutluk, Balkan ve bölge çapındaki yeni siyasal girişimler çerçevesinde de Türkiye ile ilişkilere büyük ilgiyle bakıyor. Dış siyasetimiz, komşu ülkelerle barışçıl ve partönerlik ilişkilerini amaçlıyor, bunun uğruna çalışıyor. Biz, Balkanları Avrupalılaştırma siyasetini benimsedik ve bölgede sorunların atlanması ve barışın korunması konusundaki en iyi yolun diyalogla, ikili ve çokyanlı işbirliği olduğuna inanarak bu yönde çalışmaktayız.

Çatışmaların çözümlenmesinde şiddete artık yer yoktur. Bosna’da savaşın, olayların, önceki düzenini hiç değiştirmediğini, yalnız korkunç insan trajedilerine sebep olduğunu gözlerimizle gördük. Bu savaş, evlerimizin eşiğinde, burada, Balkanlarda meydana geldi. Benzeri trajediler, birçok durumda, siyasî yapılarında başkalarını ezen, bir başka deyişle, neobolşevik otoritarizmi bulunanlara hiçbir şey öğretmez.

Bosna, öldürülenlerin kanını yıkamaktadır. Ama, Sırbistan’ın çatışma siyasetinden ve Kosova’daki Arnavut halkının meşru taleplerini ihmal etme siyasetinden vazgeçmemesi halinde, Kosova’da yeni bir Bosna meydana gelebilir. Bugün, Kosova sorunu, uluslararası topluluğun, Balkanların, elbette ki Arnavutluk’un; ama, aynı zamanda, Sırbistan’ın, Türkiye’nin, Yunanistan’ın, Bulgaristan’ın, cılız Balkan mozaiğinin diğer ülkelerinin de büyük bir sorunudur. Arnavut davasının adil ve barışçıl çözümlenmesi ve Kosova’da çatışmanın önlenmesi lehine yapılacak ortak çabalar, uluslararası antlaşmalara saygı göstermek ve uluslararası demokratik mekanizmaları harekete geçirmek için verilecek bir mücadele, savaşı önleyebilecektir. Neredeyse, her zaman olduğu gibi, savaştan galip olmayacaktır. Türkiye’nin bu çabalara etkin biçimde katıldığından ve katılacağından eminim. Barış, bizi ileriye götürecektir.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; milletvekilliğinin inanılmaz tecrübesini kazanmak fırsatım olmamıştır. Ülkemin Parlamentosu, beni, Cumhurbaşkanı olarak tezelden seçti. Ama, kariyerlerinin zirvesinde bile, milletvekili sandalyesinde oturmuş olan devlet adamlarına güvendim, güveniyorum. Bu mabete, Türkiye Parlamentosuna, sizlere, dost Türk Halkının yüksek temsilcilerine eğilmekten şeref duyarım. Sizlere, bu Parlamentonun, ilişkilerimizin daha da güçlendirilmesinin yararına en kısa sürede yeni girişimler ve eylemlerde bulunacağı inancımla, en içten selamlarımı bir kez daha sunarım.

Çok teşekkürler. (Ayakta alkışlar)

BAŞKAN – Arnavutluk Cumhurbaşkanı Sayın Rexhep Meidani’ye, bu tarihi konuşmalarından dolayı teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

V. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Erzurum Milletvekili Zeki Ertugay’ın, Avrupa Birliği ülkelerinden yapılan et ithalatının hayvancılık sektörüne verdiği zararlara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

BAŞKAN – Bugünkü gündemdışı konuşmaların, ilk sırasında, Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’ın konuşması yer alıyor. Sayın Ertugay, et ithalatıyla ilgili olarak söz isteminde bulunmuşlardır.

Sayın Ertugay, buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ZEKİ ERTUGAY (Erzurum) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlarım.

Ülkemiz insanının, sağlıklı ve dengeli beslenmesi açısından tamamını, ekonomik yönü itibariyle de yarısını ilgilendiren bir sektörle, hayvancılıkla ilgili olarak, son günlerde 9 Ocak Kararnamesiyle gündeme gelen, başta et olmak üzere, et ve kemik unu, süt ürünleri gibi birtakım tarımsal ürünlerin ithalatı hakkında görüşlerimi arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; bu konuda söz verdiği için, Sayın Başkana teşekkür ederim. Zira, aynı konuyu, geçen hafta bir başka arkadaşımız gündeme getirmişti; ancak, bu konuşmaya Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi’nin verdiği cevapta, konuya gereken hassasiyeti göstereceklerini belirtmesine rağmen, “devlette süreklilik esastır” prensibinden hareketle, Nisan 1997’de imzalanan protokol gereği böyle bir zorunlulukla karşı karşıya kalındığı ifade edilmişti. Bu nedenle, konuyu, bir kez daha, esas üzerinde durulması gereken yönüyle ortaya koymakta yarar görüyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemiz, tarımsal potansiyeli, hayvansal ürünler üretim potansiyeli son derece yüksek bir ülkedir. Bu ürünleri ithal eden değil, ihraç eden ülke konumunda olmak, hiç şüphesiz ki, hepimizin arzusudur. Zaman zaman, bu ürünleri, miktarları az da olsa, ithal etme mecburiyetinde kalışımız, elbette ki üzücüdür. Bunun için, tarımımızın, özellikle hayvancılığımızın, bugün içinde bulunduğu zor durumdan kurtarılması; halkımızın, başta et ve süt ürünleri olmak üzere, besin maddeleri ihtiyacının, tamamen kendi özkaynaklarından, temiz kaynaklarından karşılanması, tarımdaki en büyük hedeflerimiz arasındadır ve böyle olması da gerekir.

Bütün bunlara rağmen, zaman zaman, iç piyasada, bir üründe önemli bir açığınız olur, ihtiyaç miktarını ve kalitesini belirlersiniz, üreticinizi mağdur etmeyecek tedbirleri alırsınız ve kontrol tam elinizde olarak ithalat yaparsınız. Bu, normal bir konjonktürün gereğidir. Böyle durumlarda yapılan serbest ticaret anlaşmalarının, Avrupa Birliğiyle karşılıklı tarım tavizleri protokollerinin bir anlamı olabilir. Zira, Türkiye, tarım ürünleri ihracatının çok önemli bir kısmını Avrupa Birliği ülkelerine yapmaktadır; ama, bugün karşı karşıya kaldığımız durum, yaşadığımız konjonktür tamamen farklıdır ve olağanüstüdür. Konu, 9 Ocak 1998 tarih ve 10479 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla 19 bin ton dondurulmuş sığır etinin ve ayrıca et ve kemik ununun ithalidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle şu hususu vurgulamak istiyorum: Otuz yılı aşkın süredir bizi kapıda oyalayan, ekonomik ve sosyal durumu Türkiye’den çok daha kötü durumda olmasına rağmen birçok Doğu Avrupa ülkesini teker teker Birliğe kabul ederken, ülkemizi, özellikle son aylarda toplantılara bile almayan Avrupa Birliğiyle her türlü konuyu yeniden gözden geçirmemiz gerekmektedir. Bu sahada, hiçbir konuda taviz verilmesi düşünülmemelidir.

Şu anda, Avrupa Birliği ülkeleri, BSE, yani delidana riski var diye birbirlerinden et ve kemikunu alışverişi yapmıyor. Ayrıca, Avrupa Birliği ülkelerinin et ve et ürünleri ihracatı yasaklanmıştır. Ayrıca, ithalatın gerçekleşmesi halinde, Türk Halkının sağlığı ve hayvancılık...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ertugay, konuşmanızı tamamlayın efendim.

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Ayrıca, hayvancılık ciddî bir tehdit altına girecektir. Böyle bir konuda bu tip bir müsaadenin verilmesi asla düşünülmemelidir. Bu bakımdan, bugünkü duruma gerekçe olarak Nisan 1997 tarihli tarım tavizleri protokolünün gösterilmesini yanlış buluyorum. Zira, 54 üncü Hükümet, et ve kemik unu ithalatına müsaade etmemiştir ve yaptırmamıştır. Çünkü, o gün BSE (delidana) riski vardı ve içpiyasa şartları da uygun değildi; bugün de aynı tehlike vardır ve devam etmektedir. Bu nedenle, bu ithalat asla söz konusu edilmemelidir.

Yine, ithali söz konusu olan et, karkas et olmayıp dondurulmuş lop et olduğu için etin cinsinin tayin edilme imkânı da yoktur. Menşe şahadetnamesi aranması, orijin kontrolü yapılması da son derece zor görünmektedir.

Delidana riski devam ederken ve ülkemizde de bu konuda haklı bir kamuoyu hassasiyeti varken, bugün, hiç kimse, Avrupalının yemediği etin ithal edilmesini göze almamalıdır. Bu nedenle, ilgili bakanlığın, ithalat ve kontrol belgesi vermeyerek, bu yanlışlığa düşmeyeceğini ümit ediyorum.

Et ithalatıyla ilgili olarak son bir konuyu da belirterek sözlerime son vermek istiyorum: Bugün, hayvansal ürünlere -özellikle ete- yüzde 200’lere varan sübvansiyonların yapıldığı bir Avrupa ile, hiçbir ciddî desteğin yapılmadığı, maliyetlerin yüksek, üreticinin cebine girenin az olduğu bir Türkiye’yi rekabete zorlamak, son derece büyük bir yanlışlıktır ve bu, insaf ölçüleriyle bağdaşmaz. Bunun, dün de böyle olması gerekirdi, bugün de böyle olması gerekir ve bu, yarınki politikalarımızın da esasını teşkil etmelidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ ERTUGAY (Devamla) – Son cümlem Sayın Başkan...

Sonuç olarak, Hükümetin bu ithalata asla müsaade etmeyerek, bir taraftan, tüketicinin sağlığının korunması konusunda gereken hassasiyeti göstereceğine, diğer taraftan yükselen tarım kredi faizleriyle canı yanan Türk çiftçisinin, haksız bir rekabetten korunması konusunda, bu adımı atacağı ümit ve temennisiyle, Yüce Heyetinizi saygılarımla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Erzurum Milletvekili Sayın Zeki Ertugay’a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya Hükümet adına Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi cevap vermek istemektedir.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; et ithalatı konusunda söz alan Sayın Milletvekilimiz Zeki Ertugay Beye teşekkür ederim.

Geçen hafta burada bu konu, gündem maddesi oldu ve ben, Hükümet adına, et ithalatına izin verilmeyeceğini ve et ithalatının söz konusu olmadığını söyledim. Dolayısıyla, burada, öncelikle, bu et ve kemikunu ithalatına izin verilmeyeceğinin ve bunun söz konusu olmadığının altını çizip vurgulayarak konuşmama başlamak istiyorum.

Bunu söylememin nedenini, burada bu konuşmayı yapmamı, elbette, Türkiye’deki 63 milyon kişiye bir hesap verme anlamında değerlendiriyorum ve bu anlamda da, meseleyi enine boyuna bir kez daha anlatma ihtiyacının ortaya çıktığını görüyorum.

Birincisi, bu konuda yapılan müzakereler Eylül 1993’te başlamış, 3 yıl 7 ay süren bu müzakereler sonunda 12 tur görüşme yapılmış, 1997 Nisan ayında bu müzakereler sonuçlandırılmış ve bu müzakerelere hem Tarım ve Köyişleri Bakanlığı hem Sanayi ve Ticaret Bakanlığı hem de Devlet Planlama Teşkilatı, Dış Ticaret Müsteşarlığı ve birçok ilgili kuruluş katılmıştır. Bu müzakereler sırasında, özel sektör temsilcileri konuyla yakından ilgilenmişler ve 1995 yılında yapılan gümrük birliği sürecine göre de mutabakat zaptı imzalanmıştır.

Değerli arkadaşlarım, şunu çok net söyleyeyim ki, Nisan 1997’de yapılan bu anlaşmayla, 1.1.1998’de bu mutabakat zaptının yürürlüğe girmesi söz konusu olmuştur; nisanda böyle bir imza atılmıştır.

Burada yapmamız gereken şey şu idi: Ya devletin devamlılığı ilkesini bir kenara koyup bu anlaşmanın gereğini yapmayacaktık ya da bu meseleyi, devletin devamlılığı ilkesi çerçevesinde yürütüp, zaman içerisinde revize edecektik. Burada yaptığımız hadise, devletin devamlılığı ilkesinin gereğini yapmış olmaktan kaynaklanmaktadır. Bu da, bizim devlet ciddiyetimizden ve bu ülkenin attığı imzalara olan sadakatimizden ve saygıdan kaynaklanmıştır.

Burada, özellikle Avrupa Birliğiyle ilgili durum değerlendirmesi, Hükümetimiz tarafından, Lüksemburg zirvesinden sonra yapılmış ve öncelikle, ekonomik ilişkilere devam edilmesi ve gümrük birliği sürecinin bütün hatlarıyla ve unsurlarıyla yürütülmesi prensip olarak kabul edilmiştir. Bu konuda da, gördüğüm kadarıyla, birçok siyasî partimiz, gümrük birliği sürecinin sürdürülmesine önemli ölçüde katılmıştır. Bu anlayışla da, Avrupa Birliğiyle, (1/80) sayılı Ortaklık Konseyi kararıyla oluşturulan tarım ürünlerindeki vergi muafiyetinin gerçekleştirilmesi konusu gündemde yer almıştır.

Buradaki bütün sorun, bizim, sorunlara, devlet ciddîyeti açısından yaklaşmamız ve bir de, halkın ihtiyaçları açısından yaklaşmamızdır. Ben, bu konuyu tartışma gündemine getirmekten kaçındım; ama, görüyorum ki, 1997 yılında et ve et mamullerindeki fiyat artışı yüzde 150 olmuştur. Ben, neyin doğru neyin eğri olduğunu tartışmayacağım; ama, şunu söyleyeyim ki, 1994 ve 1995 yıllarında et ithalatı en yüksek oranda yapılmıştır; 30 bin ton et ithalatı yapılmıştır ve bu, hastalığın en yoğun olduğu dönemlerde yapılmıştır.

Ben, burada, politika yapmak için konuşmuyorum; hepinize saygım var ve bir gerçeği anlatıyorum. Biz, 1997 yılında, Türkiye’ye et ithalatı yapmadık, hayvancılığı geliştirmek için; ama, burada bir soru var, hep sorduğum; fakat, -et fiyatları yüzde 150’ye yakın artmıştır; biz, acaba, dört beş firmayı zengin edip vatandaşı mağdur mu ediyoruz diye ve bu sorunun cevabını kendim de veremiyorum.

Dört beş firmanın yaptığı lobiyle -sözüm Meclisten dışarı- bu konuda büyük baskı yapıyorlar. Başta altını çizerek söylediğim gibi, et ithalatına izin vermeyeğiz ve burada, açıkça söylüyorum ki, üç beş firmanın olağanüstü büyük para kazanması uğruna, bu kadar lobi yapması ve milyonlarca insanın eti bu kadar pahalı yemesi doğru mu?

Bakın, size bir örnek vereyim: 1997 yılında 945 bin ton olan kırmızı et üretimimiz dikkate alındığında, Türkiye’de kişi başına kırmızı et tüketimi 15 kilodur.

Değerli arkadaşlar, Türkiye’de kişi başına kırmızı et tüketimi 15 kilodur, Avrupa ülkelerinin kişi başına ortalama tüketim düzeyi ise 80 kilodur. Yani, bizim insanımız et yiyememektedir, yumurta yememekte, süt içmemektedir. Bu, çok ciddî bir problem. Biz, hayvancılığımızı mutlaka geliştirmeliyiz. Bu et ithalatına o anlamda izin vermiyoruz; ama, bu hayvacılığı Türkiye genelinde geliştirmemiz gerekiyor. Toplum olarak, hayvancılık konusunda -Erzurum’da olsun, Elazığ’da olsun, Malatya’da olsun- bütün yurtta bir seferberlik ilan etmemiz gerektiğine inanıyorum.

Bu anlamda, bu konuşmaları bir vesile biliyorum ve sözü de fazla uzatmak istemiyorum; ama, şunu belirteyim, iki haftadır açılan bu tartışmalara katkıda bulunan arkadaşlara çok teşekkür ediyorum. Bu meseleyi, Hükümet olarak, hem hayvancılığın gelişmesi hem de vatandaşların yaşama standartlarını yukarı çekmek ve yaşamlarını kolaylaştırmak açısından değerlendiriyorum, artı, Türkiye’ye yapılacak ithalatta uluslararası kalite firmalarının devreye girmesi ve uluslararası kalite ve sağlık meselelerinin dikkate alınması önemli, bu konudaki uyarıları da saygıyla karşılıyorum.

Sayın Zeki Ertugay’a bu konuşmasından dolayı teşekkür ediyor, hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi’ye teşekkür ediyorum.

2.– Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün, Balıkesir İli ve çevresinin vuku bulan sel felâketinden ve diğer nedenlerden kaynaklanan sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşaması ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun cevabı

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemdışı söz isteminde bulunan, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e söz vereceğim.

Sayın Özgün, Balıkesir İlimizin sorunlarıyla ilgili olarak söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Özgün.

İSMAİL ÖZGÜN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz günlerde şiddetli yağışlara maruz kalan Balıkesir İlimizin, hem sel felaketinin getirdiği sorunlarını hem de diğer bazı sorunlarını açıklamak üzere gündemdışı söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyor; hemşerilerime de buradan saygılarımı, selamlarımı sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, son günlerde meydana gelen sel afetinden, özellikle, ilimizin Manyas İlçesinin Salur ve Kızık beldeleri ile bazı köyleri, Kepsut İlçemizin Hotaşlar ve Osmaniye Köyleri, Gömeç ve Burhaniye İlçelerimiz ile Altınova beldemiz, fevkalade büyük zararlar görmüştür. Afet bölgesindeki vatandaşlarımız büyük perişanlık içerisindedirler; evleri yıkılmış, ekili tarlaları sular altında kalmış, hayvanları telef olmuş durumdadır. Özellikle Gömeç İlçemizde 160 kadar ev yıkılmış ve kullanılamaz hale gelmiştir. Selin meydana geldiği günden bugüne kadar, gerek Hükümetimiz ve gerekse belediyelerimiz ve vatandaşlarımız, yaraların sarılması için büyük bir çaba içerisindedirler; hepsine buradan şükranlarımı arz ediyorum. Özellikle, bölgenin, afet bölgesi olarak ilan edilmesinin, burada, Sayın Bayındırlık ve İskân Bakanı tarafından ifade edilmiş olması da, bizim açımızdan sevindirici bir gelişmedir. Ancak, yapılan hizmetler yeterli olmayıp, inşallah, önümüzdeki kısa süre içerisinde diğer tedbirlerin de alınacağına inanıyorum.

Şu anda, afet bölgesinde evleri yıkılan ve kullanılamaz hale gelen vatandaşlarımız, başkalarının yanına sığınmış bir vaziyette, evlerinin yapılmasını beklemektedirler. Afetten zarar gören çiftçilerin Ziraat Bankasına olan kredi borç ve faizlerinin ertelenmesi, hatta mümkünse faizlerinin affedilmesi, fevkalade uygun olacaktır. Çiftçilerin pancar avans bedellerinin ve Tariş’ten olan zeytinyağı alacaklarının da tamamının ödenmesi gerekmektedir.

Afete maruz kalan Gömeç, Altınova ve Karaağaç Belediyelerinin İller Bankasındaki paylarının 5 katına kadar artırılarak verilmesi de zaruret halindedir. Yine, esnaf ve sanatkâra da düşük faizli kredi verilmesi uygun olacaktır.

Kepsut İlçemizin Hotaşlar Köyünün köprüsü yıkılmıştır; o köylü vatandaşlarımız da köprülerinin yapılmasını beklemektedirler. Sadece bu köprünün yapılması için 200 milyar liraya ihtiyaç olduğu düşünülürse, selin verdiği zararın boyutları açıkça anlaşılacaktır.

Değerli milletvekilleri, bu sorunlar, sel afetiyle birlikte ortaya çıkmış sorunlardır; ama, Balıkesirimizin, bunun dışında, yıllardır çözülemeyen birtakım sorunları vardır.

Özellikle, organize sanayi bölgesi, artık ağzımızda sakız olmuştur. Şunu açıklıkla ifade etmek istiyorum ki, artık, yetkililer, Bursa İlinin hemen yanı başında sanayileşmek, gelişmek için çabalayıp duran bir Balıkesir İlinin varlığını mutlaka görmek ve bilmek zorundadırlar. Balıkesir organize sanayi bölgesinin, Bakanlar Kurulunun 14.10.1976 tarih ve 7/13037 sayılı kararıyla kurulmasına karar verilmiş, 1986 yılında da yatırım programına alınmıştır ve 4 bin dönüm arazi üzerinde inşa edilmesi düşünülmektedir. Aradan yirmi yıl geçmiş olmasına rağmen, hâlâ, altyapı işleri bitirilememiştir. Altyapının bitirilmesi için, bu yıl, en az 500 milyar liraya ihtiyaç vardır.

Yine, aynı şekilde, Bandırma organize sanayi bölgesi için 350 milyar lira ödeneğe ihtiyaç vardır.

Balıkesir İlimizin diğer önemli bir sorunu, ulaşım sorunudur. Hepinizin bildiği gibi, İstanbul-İzmir trafiğinin yükünü çeken Balıkesir-Susurluk-Karacabey yolu, diğer adıyla ölüm yolu, mutlaka, bu yıl bitirilmelidir.

Bunun yanında, Ayvalık-Edremit-Havran yolu mutlaka kısa sürede bitirilmelidir; çünkü, yaz aylarında, turizmin yoğun olduğu dönemde çok sayıda trafik kazası olmaktadır.

Yine, Balıkesir İlini Kütahya’ya bağlayan Dursunbey-Tavşanlı yolunun da, mutlaka, bu yıl yapımına başlanmalıdır.

Balıkesir çevre yolunun Bigadiç kavşağının, mutlaka köprülü kavşak haline getirilmesi, kaçınılmaz bir durum arz etmektedir.

Yine, Bandırma-Karacabey kavşağı, bu yıl mutlaka bitirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Özgün, konuşmanızı tamamlayın efendim.

İSMAİL ÖZGÜN (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Balıkesir merkez askerî havaalanının da sivil trafiğe açılması, bizim açımızdan önemli bir husustur.

Diğer taraftan, özelllikle sel bölgesinde bulunan Reşitköy-Bahadınlı baraj projesinin mutlaka fiiliyata geçirilmesi, İvrindi- Gökçeyazı projesinin de ihalesinin yapılması ve devam eden diğer barajların da bir an evvel tamamlanması, memleketimizin tarımı açısından fevkalade önemlidir.

Bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyor, hepinize hayırlı günler diliyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan, Balıkesir Milletvekili Sayın İsmail Özgün’e teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmayı cevaplamak üzere, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu söz istemiş bulunuyorlar.

Buyurun Sayın Bakan.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Balıkesir Milletvekili Sayın Özgün, Balıkesir’deki sel felaketi ve onun getirdiği sorunlar hakkında gündemdışı bir konuşma yaptı; salı günü de, yine bu kürsüden, bir başka Balıkesir Milletvekili arkadaşımız Sayın Kırlı aynı konuda gündemdışı söz istemiş, konuşmuştu; ondan önceki haftada da yine bu konu gündeme gelmişti.

Tabiî, Başkanlığın ve değerli milletvekili arkadaşlarımızın takdirlerini düzenlemek benim işim değil; ama, uzun yıllardır Parlamentodayım; aynı konunun gündemdışı olarak üç defa peş peşe konuşulduğuna şimdiye kadar şahit olmadım. Buna rağmen, yöre milletvekili arkadaşlarımızın yöreleriyle ilgili bu büyük afeti buraya getirmekte yarış etmiş olmalarını da, yine, takdirle karşılıyorum. Öyle de olsa, bu kürsüden de olsa, konuyla ilgilenmiş olmaları bizim için fevkalade önemlidir.

Salı günü de gayet net bir şekilde ifade ettim ki, Balıkesir İli afete maruz bölge ilan edilmiştir. Bu nedenle, köy ve kasabalardaki münferit olaylar, bu afetten meydana gelmiş, tek vatandaşımızı ilgilendiren zararlar dahi, devlet tarafından, gerektiği şekilde tamir edilecektir. Nitekim, bizim bu çalışmalarımızdan, afet yöresine bizzat giderek yaptığımız çalışmalardan, Bakanlığımıza bağlı birimlerin, Tarım Bakanlığının ve devlet bakanlıklarının burada yapmış oldukları çalışmalardan dolayı da, memnuniyetle ifade edeyim ki, dışarıda (kuliste) teşekkür etmek için gelmiş olan heyetler bekliyor.

Bu konuda, bütün ciddiyetimizle ve titizliğimizle, Türk Ulusunun, büyük felaketlerde, tasada ve kıvançta ortaklık ilkesinde göstermiş olduğu hassasiyeti, taşımış olduğu hassasiyeti, ona layık bir Hükümet olarak, biz de taşıyoruz ve bunları gidermek için de, bütün elemanlarımız gece gündüz çalışıyorlar.

Bugün, sanıyorum, Balıkesir’in kesin tespit sonuçları elimize geçecek; yörede yapmış olduğumuz görüşmelerden, konuşmalardan, bize intikal eden bilgilerden bunu çıkarıyoruz. Bu kesin sonuçlar bildirilir bildirilmez, hak sahiplikleri, Bakanlığımız açısından mesken ve işyerleri, karayolları, belediye yapıları; Tarım Bakanlığı açısından da çiftçilerden ve hayvancılıkla uğraşanlardan zarar görenler tespit edilir edilmez, ortaya çıkar çıkmaz, bu zararların telafisi için, gerekli yasal mekanizmalar işletilecektir ve yöreye de zamanında bilgi ulaştırılacaktır.

Bu vesileyle, Balıkesir halkına ve yakın çevresinde, Aydın’da, İzmir’in kuzey yöresinde ve aynı şekilde Antalya’da sel felaketine uğramış tüm vatandaşlarımıza, buradan, bir defa daha geçmiş olsun diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Söz verdiği için, Sayın Başkanımıza, şükranlarımı ifade ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Sayın Başkan, Sayın Bakanımız, az önce, teşekkür için bazı heyetlerin geldiğini söylediler. Biz, sabahleyin, bu heyetlerle görüştük; belgeleri elimizde. Mutlaka, devletimizin gösterdiği ilgiye teşekkür ediyorlar; ancak, afet anında verilen sözlerin takibi için gelmişlerdir. Örneğin “Bakan tarafından sözü verilen kanalizasyon yapımı hangi durumdadır” gibi soruları var; yani, gelen heyetlerin amacı, sadece teşekkür etmek değil, aynı zamanda da, verilen sözlerin tutulmasını temindir.

Ben, Hükümetten, bu konuda daha acil davranmasını istirham ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gündemdışı konuşmalarını cevaplayan Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu’ya teşekkür ediyorum. Bu konuda, üç defa, üst üste yapılmış gündemdışı konuşmanın her birine gösterdikleri duyarlılıktan ve afeti takip eden saatlerde, yerinde yaptıkları çalışmalardan dolayı da teşekkür ediyorum.

Elbette, vatandaşlarımız, hem bu çalışmalara teşekkür ediyorlar hem de bundan sonraki çalışmaları, yöre milletvekilleriyle birlikte izleyeceklerdir.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim...

BAŞKAN – Herhangi bir itiraz yok efendim; yani, sizin konuşmanızı teyiden, Balıkesir milletvekili diğer arkadaşımız da katkıda bulundular.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, bu, çok büyük bir iş; bunun, öyle üç beş günde ortaya çıkarılmış olması bile büyük bir hadise. Yüzlerce, binlerce kişi zarar görmüş...

BAŞKAN – Tabiî efendim. Yani, afete uğramış bölgenin halkı, bir hafta içerisinde buraya gelebiliyorsa, güncel sorunlar, afetle ilgili acil sorunlar büyük ölçüde çözümlenmiş demektir. Onun için de, teşekkür ediyoruz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, arkadaşımızın “teşekkür etmekle birlikte, bazı soruları var” demesi, sanıyorum, heyetlerin buraya ziyaretlerinin asıl amacını tam ifade etmiyor. Gerçekten, biz, orada yapılması gerekeni yaptık.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

3. – İstanbul Milletvekili Bülent H. Tanla’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde uygulamaya konulan ekonomik ve sosyal tedbirlerin yetersiz kaldığına ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım’ın cevabı

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bugünkü gündemdışı son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Tanla.

Sayın Tanla, doğu ve güneydoğuda alınan tedbirler hakkında gündemdışı söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Tanla. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

BÜLENT H. TANLA (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuşmamda Yüce Heyetinize sunacağım hususlar, güneydoğuya sık sık yaptığım inceleme gezilerinden edindiğim bilgilere, o yöre insanları, köylüleri, işsizleri, sanayici ve işadamlarıyla yaptığım görüşmelere dayanmaktadır. Bu sonuçları sizlerle paylaşmak için söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Buradaki bulgular, hem iyimserliğe hem de karamsarlığa yol açan tüm unsurları içermektedir. Bir yanda, güneydoğunun bugünü ve geleceği açısından büyük umutlar vaat eden bir fırsatın bölgede yeşerdiğini görmekteyiz, öte yandan ise, güneydoğunun bugünkü boyutlarına ulaşmasına yol açan geleneksel idareimaslahatçılıkla ve halkı vaatlerle uyutma zihniyeti egemenliğinin sürdürüldüğünü görmekteyiz ve büyük özveriler pahasına yaratılan bu fırsatın heba edileceği hususunda derin kaygılara yol açan gözlemlerimizi izlemekteyiz. Bölgedeki nispî sükûnet ve barış ortamının kalıcı bir karakter kazanma yolunda olduğuna işaret eden birçok emare ve gelişmeler görülmektedir; ancak, unutmayalım ki, bölgede yeşeren bu ortam, hükümetlerin, güneydoğu sorunlarına bütünsel bir yaklaşım yerine elde ettikleri bir sonuç değildir; bu ortam, Silahlı Kuvvetlerimizin ezici bir güçle ve büyük özveriyle PKK’ya karşı verdiği başarılı mücadele sonunda elde edilmiştir; temelinde, devlete güven duygusunun uyanması yatmaktadır. Nispî sükûnet ve barış ortamının gerçekten kalıcı bir nitelik kazanması için, Hükümetin, ortaya somut ve yeterli bir icraat koyması gerekmektedir; çünkü, bu yeni güven ve umut ortamı, halkımızın, devletten çözüm beklentilerini her zamankinden daha fazla artırmaktadır.

Bu kritik noktada, Hükümet, daha bilinçli, sorumlu ve kararlı davranmak durumundadır. Eğer, Hükümet, bu olumlu ortamı değerlendiremez ve beklentileri karşılayamazsa, büyük özveriler pahasına yaratılan bir fırsat daha heba edilmiş olacaktır. Yörede denetim dışına çıkmış olan koruculuğun acilen ve öncelikle tasfiye edilmesi gerekmektedir.

Sayın Başkan değerli milletvekilleri; en önemli önceliklerinden birinin güneydoğunun kalkınması olduğunu ve hiçbir fedakârlıktan kaçınmayarak bölgenin kaderini değiştirecek bir teşvik paketi uygulanacağını vaat eden Başbakan Sayın Yılmaz ile “biz güneydoğu konusunda laf değil çözüm üreteceğiz” diyen Başbakan Yardımcısı Sayın Ecevit’in bu taahhütlerini bugüne kadar ne ölçüde yerine getirdiklerini bölge insanının ağzından duymanızı istiyorum. İşte, karamsarlığımızın nedeni de bu noktadadır. Söz: Dağ fare doğurmuştur... 55 inci Hükümetin Türkiye’nin bu en öncelikli sorununa yaklaşımı, idareimaslahatçılıkla açıklanmaktadır; çünkü, Hükümet, sorunun gerektirdiği bütünsel bir yaklaşımı benimsemek yerine, çözümün kapsamını, yarım kalmış yatırımlar ile bazı teşvik önlemlerine indirgemekte, bunları da dostlar alışverişte görsün kabilinden bir tutumla yerine getirmeye çalışmaktadır. 55 inci Hükümet doğu ve güneydoğu sorununu sadece yarım kalmış yatırımlara endekslemiştir. Hükümetin yarım kalmış 365 yatırıma tahsis ettiği 40 trilyonluk kaynak, güneydoğudaki sorunların devasa boyutları karşısında okyanusta bir damla gibidir. Hükümetin alây-i valâ ile ilan ettiği vergi muafiyetinin 2002 yılına kadar uygulama kabiliyeti ve anlamı katiyen yoktur. Keza, Hükümetçe ipoteksiz ve teminatsız kredi verilmesi konusundaki taahhüt, bankacılık ilke ve uygulamalarına uygun olmayan bir yöntem olması ve devlet bankalarının da bu uygulamaya karşı çıkması sonucunda işlerlik kazanamamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bölgede kır kökenli nüfus, göç nedeniyle şehirlere yerleşmiş, üretimden kopmuş ve tüketici olmuştur. Van, Diyarbakır, Kızıltepe gibi merkezler birer işportacı kenti haline dönüşmüştür. Yoksullaşan aileler, çocuklarını, sakız, kâğıt mendil, simit, çerez satıcılığı ve boyacılık gibi işlerde çalıştırarak geçimlerini sağlamaya çalışmaktadırlar.

Organize sanayi bölgeleri son derece yetersiz durumdadır. 21 Ocakta bu Mecliste kabul edilen bu bölgeye yönelik teşvikler, yetersiz kalmaktadır. Kalifiye eleman, pazarlama ve nakliyedeki pahalılık sorunları devam etmektedir; bu olumsuzluklar ve bürokratik engeller, girişimler üzerinde caydırıcı tesirler yapmaktadır.

Bölge insanının ilginç bir yakınması, güneydoğunun ülkenin diğer kesimiyle farkını tüm açıklığıyla ortaya koymaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Tanla, konuşmanızı tamamlayın efendim.

BÜLENT H. TANLA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Halkın büyük masraflar yaparak aldığı buzdolabı, çamaşır makinesi gibi beyaz mallar ve televizyon gibi elektronik aletler, voltaj düşüklüğü nedeniyle devamlı arızalanmakta ve kullanılmaz hale gelmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bize göre, sorunun çözümü, Cumhuriyet Halk Partisinin Doğu ve Güneydoğu Anadolu için bölgesel kalkınma modelinden ve bu modelin öngördüğü kalkınma kurumu, yerinden yönetim, sağlam finansman temini felsefesi ile kurumsal düzenleme ve uygulamalarından geçmektedir. Cumhuriyet Halk Partisi planının bir başka özelliği de, bölge merkezli demokratik katılım ve yürütmeye dayanan bir yaklaşım üzerinde kurulmasıdır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu halkının yaşamı bir onur mücadelesidir. Halk, bölgeye karşılıksız yardım yerine, devletin kendilerine bir şans ve fırsat verdiğinde “el mi yaman biz mi yaman göreceksiniz” heyecanıyla yanıp tutuşmaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerimi, doğu ve güneydoğudaki yurttaşlarımızın mutlu, onurlu, özgür ve barış içerisinde yaşayacağı ortama en kısa zamanda kavuşması dileğiyle bitirirken, Yüce Meclisi de saygılarımla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan istanbul Milletvekili Sayın Bülent Tanla’ya teşekkür ediyorum.

Bu konuşmayı Hükümet adına cevaplamak üzere, Devlet Bakanı Sayın Salih Yıldırım söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Güneydoğu Anadolu Bölgesinin sorunlarını gündemdışı konuşmayla gündeme getiren ve bana bu konuda açıklama fırsatı veren İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Tanla’ya teşekkür etmek istiyorum.

21 inci Asra yaklaştığımız bugünlerde Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde hâlâ az gelişmişliğin konuşulması, memnuniyet verici bir husus olmasa gerek. Ancak, şunu herkesin çok iyi bilmesi gerekir ki, bu konu, kısa vadeli bir sorunun ürünü değil; bu konu, geçmişi oldukça geriye dayanan, çok yönlü nedenlerin oluşturduğu bir durum, bir sıkıntı, bir sorun ve bir noktada ulusal bir sorun.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin gelişmişlik düzeylerini belirten ölçütlere çok fazla yer vermek istemiyorum; ancak, sadece şunu belirtmek istiyorum ki, yörede yüzde 35 oranında yoksul insan var; ama, aynı nitelikte yoksul insan İç Anadolu Bölgesinde yüzde 16,9, Akdeniz Bölgesinde ise yüzde 19’a yakın.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin bu olumsuzluğu yaşamasının altında yatan önemli nedenler var; bunlardan birinci önemli neden fizikî şartlar; ikinci önemli neden, toplumsal dengesizlik; üçüncü önemli neden, ekonomik ve fonksiyonel dengesizlik ve dördüncü önemli nedense geçmişteki hatalı politikalar. Bunların tümünü burada size aktarmama zaman müsait değil; ancak, şunu belirtmek istiyorum, bugün, artık, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin sorunlarının ne olduğunu biliyoruz, buna uygun çözümler ürettiğimizi zannediyoruz ve bunları da yaşama geçirmeye çalışıyoruz.

Hiç kimsenin elinde, yöredeki sorunların çok kısa süre içerisinde tümünün ortadan kalkmasını sağlayacak bir sihirli değnek olmadığı gibi, bu sihirli değnek bizim de elimizde yok. Geçmişte, Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinin kaderini belirleyecek siyasî iradeyi elinde tutanlar, iktidarları süresince bekleneni yaptıklarını iddia edemezler; bu olumsuzlukta onların da büyük katkı payı var; ancak, bugün, muhalefette bunları çok rahatlıkla dile getirmek, herhalde politikanın gereğidir.

Değerli milletvekilleri, Güneydoğu ve Doğu Anadolu Bölgelerinin en önemli sorunlarından biri güvenlik. Güvenlikle alakalı konunun altında yatan temel hadise, başkalarının zannettiği gibi etnik orijin değil, yöredeki ekonomik, sosyal, eğitsel, kültürel sorunların bu olumsuzlukta çok büyük katkı payı olduğu kesin. Bu bakımdan, yörenin sorunlarının temelini oluşturan güvenlik sorununu çözmenin tek yolu, buna neden olan, bu müsait zemini oluşturan olumsuzlukları ortadan kaldırmaktır. Bu konuyla ilgili, millî eğitimde, bu konuyla ilgili sağlıkta, bu konuyla ilgili ekonomide alınan tedbirlerin gözardı edilmemesi gerekir; bu, kadirşinaslıktan uzak bir tasarruf olur. Yaptığımız şeylerin, çok kısa süre içerisinde, belki çok mükemmel olduğunu söylememiz mümkün olmayabilir; ama, yapılanları görmezlikten gelirseniz, iş yapacaklar için teşvik unsuru olmazsınız; bu konuya da dikkatinizi çekmek istiyorum.

Yöre sorunlarının giderilmesinde çok önemli bir noktaya işaret etmek istiyorum. Artık, mahallî idareler reform tasarısının bir an önce yaşama geçirilmesinin zamanı gelip geçmektedir; hizmetin desantralize edilmesi kaçınılmazdır. Bu konuda elimizde çok güzel bir fırsat olacaktır; Güneydoğu Anadolu Projesinin bölgesel kalkınma teşkilatıyla ilgili yasa tasarısını çok kısa süre içerisinde Genel Kurula taşıyacağız. Bu, ümit ediyorum, daha sonra DAP’ın; bu, ümit ediyorum, daha sonra KOP’un ve KAP’ın da örneği olacak, prototipi olacak ve hizmeti, yerinde, mahallinde üretmenin, etkin hizmet üretmenin, kısa sürede vatandaşın sorununa pratik çözüm getiren alternatiflerin üretildiğini görmenin fırsatını birlikte yakalayacağız.

Güneydoğu Anadolu Bölgesinde nüfus baskısının önemi gözardı edilmemelidir. Güneydoğu Anadolu Bölgesinde göçün önemi gözardı edilmemelidir. Bütün bu olguları birlikte düşünmediğiniz takdirde, ne yöredeki sosyoekonomik sorunları ortadan kaldırabilirsiniz ne de sağladığınız güvenlik sorununu pekiştirebilirsiniz. Güvenlik güçlerimizin yaptıklarını, minnetle, şükranla anıyoruz; ama, bunların özverilerine, bizim de aklımızla ve gönlümüzle katkıda bulunmamız gerekiyor diye düşünüyorum.

Biz, 55 inci Hükümet olarak, güneydoğuya ve güneydoğuluya verdiğimiz önemi ispat ettiğimizi, kanıtladığımızı zannediyoruz; ama, elimizdeki olanaklar, imkânlar, düşünülen bütün alternatifleri kısa süre içerisinde yaşama geçirmeye müsait olmayabilir ve de değildir. Bizim yapabileceklerimiz, daha önceki bir konuşmamda da belirttiğim gibi, devletin olanaklarıyla, imkânlarıyla sınırlıdır. Biz, yapamayacaklarını söyleyen bir Hükümet olmadık, İktidar olmadık ve yine olmayacağız; ama, söylediklerimizin tümünün teminat olduğunu da göstereceğiz, ce Meclise de bunu kanıtlayacağız.

Değerli milletvekilleri, Güneydoğu Anadolu Bölgesinin ekonomik yaşamını etkileyebilecek önemli kararlar alındı; bu kararlar, geçmişte de vardı; ama, yaşama geçirilmedi. 1989 yılında, 1992 yılında, 1993 yılında, 1994 yılında ve 1996 yılında buna benzer teşvik tedbirlerini içeren paketler açıldı; ama, yaşama geçirilemedi. 1998 yılında 21 Ocakta yaşama geçirmeye çalıştığımız 4325 sayılı Kanunun, yöredeki sıkıntıların giderilmesinde önemli katkı payı olacaktır; ama, tek başına yeterli unsur değildir; bunun, özellikle, sermaye birikimi açısından çok hassas olan yöredeki işletmecinin sorununa çözüm bulacak nakdî tedbirlerle desteklenmesi gerekmektedir. Bugüne kadar aldığımız tedbirlerin, yöre sorunlarının karşılığı olduğunu söylemek mümkün değildir; bu açığı, eksiğimizi gidermenin uğraşı içerisindeyiz.

Yine, yöredeki ekonomik sorunların giderilmesine katkı sağlayabilecek temel unsurlardan biri, Doğu Anadolu Bölgesinde hayvancılığı, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde tarım ve hayvancılığı ihya edecek tedbirleri almak, bunları yaşama geçirmektir. Bunlarla alakalı projeler, sırasıyla gündeminize gelecektir, desteğinizi aldığımız takdirde, çok şey yapabileceğimizi belirtmek istiyorum.

Bunlarla birlikte, yine, düşünülmesi gerekli olan, çok önemli, devletin, altyapı konusuna göstermesi gerekli olan özendir; yeterli olduğunu söylemek mümkün müdür; hayır. Bugün, Güneydoğu Anadolu Bölgesinde 2 tane organize sanayi bölgesi var, Doğu Anadolu Bölgesinde işlerliği olan 3 tane organize sanayi bölgesi var. Bunların, süratle çoğaltılması ve altyapılarının tamamlanması gerekmektedir ve kamunun, önderlik ve altyapı hizmeti konusundaki sorumluluğunun gereğini de eksiksiz yapmasını istemek, yurttaşın hakkıdır, yöredeki müteşebbisin isteğidir ve doğal hakkıdır.

Biz, bütün bu sorunların çok kısa süre içerisinde çözümlenmesini istiyoruz; ama, yapabileceklerimizin, sizlerin de çok iyi bildiği, bilmesi gerektiği gibi, devletin olanakları ve imkânlarıyla sınırlı olduğunu da belirtmek istiyorum. Bunu, yapabileceklerimizi kısa süre içerisinde realize ederek ve ondan sonra, sizin huzurunuza getirerek kanıtlayacağız.

Ben, bu konuda bana açıklama fırsatı verdiği için, Sayın Tanla’ya teşekkür ediyorum; doğu ve güneydoğulunun sorunlarına gösterdiği hassasiyet de ayrı bir takdir vesilesidir.

Yüce Camiayı saygılarla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan Devlet Bakanı Sayın Salih Yıldırım’a teşekkür ediyorum.

Böylece, gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Fransa’ya giden Devlet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Metin Gürdere’nin vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1296)

9 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

9 Şubat 1998 tarihinde Fransa’ya giden Devlet Bakanı Işılay Saygın’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Metin Gürdere ‘nin vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkereyi okutuyorum:

2. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’ye, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1297)

10 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Şubat 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Hasan Gemici’nin dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü S. Gürel’in vekâlet etmesinin, Başkanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkereyi okutuyorum:

3. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Rüştü Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1298)

10 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Şubat 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Güneş Taner’in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı R. Kâzım Yücelen’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkereyi okutuyorum:

4. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Başbakan A. MesutYılmaz’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1299)

10 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Şubat 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Başbakan Mesut Yılmaz’ın dönüşüne kadar; Başbakanlığa, Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Ecevit’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkereyi okutuyorum:

5. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Cavit Kavak’a, dönüşüne kadar, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1300)

10 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Şubat 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Cavit Kavak’ın dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Sağlık Bakanı Halil İbrahim Özsoy’un vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Diğer bir tezkere vardır, okutuyorum:

6. – Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’na, dönüşüne kadar, Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/1301)

10 Şubat 1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 12 Şubat 1998 tarihinde Ukrayna Cumhuriyetine gidecek olan İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun dönüşüne kadar; İçişleri Bakanlığına, Adalet Bakanı Oltan Sungurlu’nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri verilmesine dair önergeler vardır; okutuyorum:

7. – Uşak Milletvekili Hasan Karakaya’nın (6/777) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/303)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 106 ncı sırasındaki (6/777) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, sözlü soru önergemi geri çekiyorum.

Gereğini arz ederim. 11.2.1998 Hasan Karakaya

Uşak

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Diğer bir önerge vardır; okutuyorum:

8. – Uşak Milletvekili Hasan Karakaya’nın (6/778) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/304)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 107 nci sırasındaki (6/778) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı olarak cevap aldığımdan dolayı sözlü soru önergemi geri çekiyorum.

Gereğini arz ederim. 11.2.1998 Hasan Karakaya

Uşak

 

BAŞKAN – Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yenilenmesiyle ilgili olarak ileri sürülen yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla kurulan (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimine dair bir tezkeresi vardır; okutup bilgilerinize sunacağım:

9. – (10/230, 231, 232, 233) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, komisyonun başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimini yaptığına ilişkin tezkeresi (3/1302)

12.2.1998

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuz başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçimi için, 12.2.1998 günü saat 14.00’te toplanmış, kullanılan 11 adet oy pusulasının tasnifi sonucu aşağıda adı, soyadı ve seçim çevresi belirtilen üyeler, karşılarında gösterilen oyları alarak, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip seçilmişlerdir.

Bilgilerinize sunulur.

Saygılarımla. Ekrem Pakdemirli

Manisa

Komisyon Geçici Başkanı

 

Başkan : Ahmet Piriştina (İzmir) 8 oy

Başkanvekili : Nihan İlgün (Tekirdağ) 8 oy

Sözcü : Ahmet Küçük (Çanakkale) 8 oy

Kâtip : Müjdat Koç (Ordu) 8 oy

 

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Refah Partisi Grubu Başkanlığının İçtüzüğün 19 uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup oylarınıza sunacağım.

 

VI. – ÖNERİLER

A) SİYASÎ PARTİ GRUBU ÖNERİLERİ

1. – 336 sıra sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin gündemdeki yeri ve Genel Kurulun çalışma süresine ilişkin RP Grubu önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulunun 12.2.1998 Perşembe günü (bugün) yapılan toplantısında siyasî parti grupları arasında oybirliği sağlanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İçtüzüğün 19 uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Lütfü Esengün

RP Grup Başkanvekili

Öneri:

Gündemin, “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 129 uncu sırasında yer alan 336 sıra sayılı Siyasî Partiler Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin bu kısmın 5 inci sırasına alınması ve 7 inci sıraya kadar olan tasarı ve tekliflerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar Genel Kurul çalışma süresinin uzatılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen?..

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, söz istiyorum.

BAŞKAN – Lehinde mi?..

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Önerimizin lehinde efendim.

BAŞKAN – Öneri lehinde Lütfü Esengün...

Buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Esengün, konuşma süreniz 10 dakikadır.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biraz önce bilginize arz olunan grup önerimiz hakkında Yüce Heyetinize bilgi arz etmek üzere huzurunuzdayım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önerimiz, özet olarak, halihazırda basılı gündemin 129 uncu sırasında yer alan, Anayasa Komisyonu tarafından, bundan aylarca önce, görüşülerek kabul edilen ve Yüce Meclise sevk edilen Siyasî Partiler Kanunundaki değişikliğin bugün gündeme alınması, görüşmelerinin yapılması, bundan sonra, bu teklifin görüşülmesini takiben, İktidar Gruplarının görüşülmesini istediğini tahmin ettiğimiz veya dün o şekilde konuştuğumuz Mera Kanun Tasarısının gündeme alınması ve her iki kanun teklif ve tasarısının sonuçlanmasına kadar da çalışma süresinin uzatılmasıdır; bu, gece 2400’e kadar olur veya daha fazla olur... El ele verelim, hem Siyasî Partiler Kanununda yapılmasını istediğimiz, istediğimiz derken, komisyon tarafından Meclise sevk edilen teklif görüşülsün hem de Mera Kanunuyla ilgili Hükümet tasarısı görüşülsün. İnanıyoruz ki, her ikisinin de yasalaşmasında milletimizin, ülkemizin menfaatı vardır; Parlamentomuzun, siyasî partilerimizin menfaatı vardır.

Muhterem arkadaşlar, siyasî partilerle ilgili hükümler, malum olduğu üzere, Anayasanın 1995 değişikliğinde tadilata uğradı. Anayasa değiştirilirken, siyasî partilerle ilgili hükümlerde de değişiklik oldu. Tabiî, sadece siyasî partilerle ilgili değil, diğer birtakım konularla, sendikalarla, kooperatiflerle ve benzeri tüzelkişilerle ilgili değişiklikler yapıldı Anayasamızda ve bu değişikliklere paralel olarak da uyum yasalarının çıkarılması zarureti hâsıl oldu.

Bakınız, elimde bir liste var; bugüne kadar, Yüce Meclis tarafından tam sekiz konuyla ilgili anayasa değişikliğinin gerektirdiği uyum yasaları ele alınmış ve hepsi yasalaşmış. Her nedense, sadece siyasî partilerle ilgili uyum yasası bugüne kadar çıkarılamamış. Bu konuda, halen Meclisimizde üç ayrı teklif var: Birisi, Partilerarası Uyum Komisyonunun hazırladığı, üzerinde gerçekten ciddî çalışmaların yapıldığı ve şu anda Anayasa Komisyonunda bekleyen tekliftir. Bir diğeri, Refah Partisi ve Doğru Yol Partisine mensup milletvekillerinin verdiği teklif; bu, komisyonda ele alınmış, görüşülmüş, rapora bağlanmış, şu anda, Meclis gündeminin 129 uncu sırasında ve bugün öne alınıp görüşülmesini istediğimiz teklif de bu teklif. Bir üçüncü teklif ise, dün Yüce Meclisin huzuruna getirdiğimiz, bir önceki gün Meclis Başkanlığına takdim edilen 48 saat geçmeden Anayasa Komisyonunda ele alınmasını talep ettiğimiz, yine bizim hazırladığımız, Refah Partili milletvekillerinin hazırladığı bir değişiklik teklifi. Her üçü de, Anayasaya uyum sağlamaya yönelik tekliflerdir; mahiyet ve muhteva itibariyle birbirinden fazla farklı değillerdir. Bugün gündeme alınmasını istediğimiz teklifte, DSP’li ve ANAP’lı komisyon üyelerinin muhalefet şerhleri vardır. Belki, o şerhler, o ihtilaflar veya itirazlar, bugün gerekçe olarak gösterilecektir; ama, daha önce üzerinde uzlaşılmış bir Siyasî Partiler Kanunuyla ilgili değişiklik teklifi var ve da, görüşmeler yapılırken, yine, üzerinde ittifak sağlanacağını tahmin ettiğimiz bir durumdur, bir tekliftir.

Muhterem arkadaşlar, dün teklifimiz kabul görseydi, son verdiğimiz yasa değişikliği teklifi Anayasa Komisyonunda bugün ele alınsaydı, yeni bir teklifle huzurunuza gelme ihtiyacını hissetmezdik; ama, dün, özellikle oylamada çıkan ihtilaftan dolayı -ki, o oylamayı tekrar etmek, belki zaman itibariyle üç dört dakika alacaktı; ama, Sayın Başkanın tutumundan dolayı- belki bir saat kaybettik, bir saat yersiz tartışmalar yapıldı; sonuçta da, teklifimiz reddedildi.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; biz ne istiyoruz: bakınız, bu yaptığımız teklifler, Siyasî Partiler Kanununda yapılmasını istediğimiz değişiklikler, kesinlikle Refah Partisini kurtarmak gibi bir amaca yönelik değil. Türkiye’de, bugün, demokrasi yara almıştır, demokrasi darbe almıştır. Biz, Türkiye’de, gerçekten, tam manasıyla kurum ve kuruluşlarıyla müesseseleşmiş, tam manasıyla işleyen, kimsenin müdahale edemediği güçlü bir Meclisin, güçlü bir demokratik hayatın oluşmasını istiyoruz. Bunun için de, tabiatıyla ve öncelikle, uyum yasalarının ve siyasî partilerle ilgili uyum yasalarının bir an evvel gündeme alınmasına ihtiyaç olduğunu defaatle dile getiriyoruz.

Bu teklifte neler var. Bakınız, bize göre Refah Partisi hakkında verilen kararla, Anayasa Mahkemesi, hukuk ilkelerini, hukukun temel ilkelerini, birçok ilkesini ihlal etti. Bu Anayasa Mahkemesi kararı, uzun yıllar, hukukçular tarafından, siyasetçiler tarafından tenkit edilecek, eleştirilecek ve bugün olduğu gibi, ileride de, hiç kimse, bu kararın, hukukî, doğru, haklı, adil bir karar olduğundan yana bir savunma yapamayacak. Bu kararı bugün kimse savunamıyor, yarın da kimse savunamayacak.

Siyasî partiler, Anayasanın 68 inci maddesinde ifade edildiği üzere, demokratik hayatın vazgeçilmez unsurlarıdır. Bizim, Siyasî Partiler Kanununda yapılmasını istediğimiz değişiklikler, sadece Refah Partisinin veya bir başka partinin menfaatına değil, hepimizin menfaatına olacak, demokratik hayatımızın, demokrasimizin güçlenmesine yarar sağlayacak değişikliklerdir. Bugüne kadar bunun çıkmamış olması, zaten, büyük bir eksikliktir. Gelin, bugün, el ele verelim.

Mera Kanunu tabiî ki çıkacak; ama, meralarımızın muhafazasından, köylümüzü, çiftçimizi korumaktan çok daha önemli işlerimiz var; bugün, demokrasiyi müdafaa etmek, korumak, bunun için gereken tedbirleri almak mecburiyetindeyiz.

Bugün, Sayın Başsavcılık, önündeki hukukî boşluğu kullanarak, Siyasî Partiler Kanununu yok farz ederek dava açabilmekte; Anayasa Mahkemesi, verdiği kararda, şu anda değiştirilmesi gereken Siyasî Partiler Kanununun istediği maddesini bir dava içerisinde “iptal ettim” diyebilmekte ve iptal ettiği kanun maddesinin önünü açtığı sahadan istifadeyle, bir partiyi kapatabilmektedir. Buna, Parlamento olarak, Meclis olarak, millet olarak el atmalıyız, el koymalıyız, sahip çıkmalıyız. Bizim, bütün acelemiz, bütün teklifimiz ve Yüce Heyetten bu konudaki ricamız, sonuçta, siyasî partilerin Anayasadaki konumunun, durumunun güçlenmesi, muhafazası ve Refah Partisinin başına gelen bu haksızlığın, bu hukukdışılığın, bir başka partinin başına gelmemesi.

Onun için, çalışma süremizi uzatalım. Bakınız, gündemde polislerin, askerliğini yapmamış emniyet görevlilerinin askerliklerini bulundukları görevde yapmalarına dair bir kanun teklifi vardı, iktidar partilerinin gayretiyle öne alındı, gündemin 3 üncü sırasına kadar geldi, dün görüşüleceği söylendi; ama, maalesef, ne olduysa, nereden ne geldiyse, sıra gelmiş olmasına rağmen, polislerin askerliğiyle ilgili kanun teklifi dün görüşülmedi; bugün de görüşülmeyecek, zannediyorum hiçbir zaman görüşülmeyecek; çünkü, bu iktidarın gücü, öyle bir yasa teklifini bu Meclisten geçirmeye yeterli değil. (RP sıralarından alkışlar) Hiç olmazsa, gelin, bugün, siyasî partilerle ilgili kanun teklifini öne alalım, görüşelim, yasalaştıralım; bu şeref, bu Parlamentoya, bizlere ait olsun. Mera Kanunu Tasarısını görüşmek için, gece saat 2’lere, 3’lere kadar biz varız; siz de gelin, elbirliğiyle onu da görüşüp karara bağlayalım ve böylece, inşallah, çok hayırlı bir iş yapmış olalım.

Bu düşüncelerle, önerimize Yüce Heyetin destek vereceği ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Öneri lehinde konuşan Sayın Lütfü Esengün’e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Esengün, konuşmasının bir bölümünde, dünkü oylamaya da atıfta bulundular. Bu oylamayla ilgili özellikle Refah Partisi Grubu yöneticileri tarafından bugün tekrar gündeme getirildiğinde, bir tek şey beklerdim, “biz, Grubumuzu yanlış yönlendirmişiz ve Genel Kurulu yersiz olarak işgal etmişiz” diyerek özür dilemelerini beklerdim; çünkü, ben o oturuma ara verdikten sonra bu konuyu etraflı bir şekilde Genel Kurulda tartıştırdım ve hiçbir milletvekili arkadaşımızın aklında herhangi bir tereddüt kalmayacak ölçüde İçtüzüğe uygun hareket ettiğimiz ortaya çıktı. Bu konuyu tekrar buraya getirmenin, hiç olmazsa yapılan tartışmaların yersizliğini arkadaşlarımız kabul edebildilerse, bir kazancı olmuştur.

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, bir konuyu kısaca arz edeyim.

Biz, sizin uygulamanızın İçtüzüğe aykırı olduğu yolundaki kanaatimizi muhafaza ediyoruz. Bu yaptığınız uygulama İçtüzüğe aykırıdır, Yüce Meclisin asgarî bir saatlik zamanına da mal olmuştur.

BAŞKAN – Zaman harcanmıştır; ama, İçtüzüğe aykırı olmadığı ortadadır.

Teşekkür ederim Sayın Esengün.

Önerinin aleyhinde Sayın Ülkü Güney söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Güney. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, Refah Partisi Sayın Grup Başkanvekili, Danışma Kurulunu toplantıya çağırarak, Siyasî Partiler Kanununda değişiklik yapılmasına dair -daha önceden vermiş oldukları- kanun teklifinin öncelik ve ivedilikle görüşülmesi için bir teklifte bulundular.

Ben, Grubumuzun bu teklifle ilgili görüşlerini ifade etmeden önce, burada biraz önce konuşan değerli arkadaşım Esengün’ün “biz, Mera Kanununu çıkaralım; biz, polislerin askerlikleriyle ilgili yasayı çıkaralım; biz, şu kanunu çıkaralım, biz buna hazırız” demesini hayretle karşıladım. Bu Meclis ve buradaki milletvekili arkadaşlarım çok iyi biliyorlar ki -uzağa gitmeyelim, bir ay önceye, iki ay önceye- daha bir hafta önce uluslararası anlaşmalarda yoklama istediniz...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Yoktunuz da onun için...

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Uluslararası anlaşmalarda yoklama istenmiştir. Onu bırakınız...

RAMAZAN YENİDEDE (Denizli) – Dolaşacağınıza, gelip çalışsaydınız...

LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Dün Mecliste niye yoktunuz?

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Sevgili dostum, ben ve Grubum, sizin lafınızı hiç kesmeden, sizi en ufak bir şekilde rencide etmeden, sabırla dinledik. Ben, burada, sadece birkaç tespit yapmak istiyorum. Yoksa, değerli Refah Partili arkadaşlarımızı ve sizleri rencide etmek için söz almadım; ama, bu bir tespittir. Bırakın onu, burada, yürürlük maddesinde yoklama istendi, yürürlük maddesinde karar yetersayısının aranması istendi.

Şimdi, bu gerçek ortadayken, bugün, burada, sabaha kadar çalışalım, Mera Kanun Tasarısını çıkaralım, işte, polislerle ilgili askerlik yasasını çıkaralım demeyi, ben, bir nevî çifte standart olarak görüyorum ve bunu herkes görüyor ve buradaki bütün milletvekilleri de bu konuyu çok iyi biliyorlar; çünkü, birlikte yaşadık. Hele hele, polislerle ilgili askerlik yasa teklifine gelince, o teklifin altında benim imzam var ve benim Grubuma mensup milletvekillerinin imzası var. Biz, imzamıza sahibiz.

T. RIZA GÜNERİ (Konya) – Sayın Güney, niye çektiniz?..

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Kanun teklifi geri çekilmedi. Demek ki, siz, Meclisi yeterince takip etmiyorsunuz. Kanun teklifi gündemdedir, sırası gelmiştir, mutlaka görüşülecektir; yeter ki, siz bize bir imkân verin. Daha en ufak bir şeyde karar yetersayısının aranmasını isteyerek, toplantı yetersayısının aranmasını isteyerek... Meclisin çalışmasına yardımcı olun. Hani, bu gündeme gelmiş de görüşülmemiş mi; başka bir şey mi olmuş?..

CAFER GÜNEŞ (Kırşehir) – Dün gündeme geldi; niye çektiniz?..

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Onu siz de biliyorsunuz; Meclisin kapanmasına çok kısa bir süre vardı; biz, onu, diğer arkadaşlarla da görüştük.

Şimdi, arkadaşlar, bu tespitleri burada yapma ihtiyacını duydum. Ayrıca, Sayın Başkan, kendilerini, burada, hem savunacak hem de gerçekleri söyleyebilecek yeteneğe sahip bir arkadaşımızdır; ama, dünkü oylamada -ben burada bir şey söylemek istemiyorum- o ilgili maddeyi okuyan bütün arkadaşlarım bilirler ki, Başkanlık Divanı eğer anlaşmışsa, Başkanlık Divanında şüpheye düşülen bir husus yoksa ve Başkan da bunu ilan etmişse, artık bu konuda yapılacak bir şey yoktur. Halbuki, burada -üzülerek söylüyorum- bazı değerli arkadaşlarıma hiç yakıştırmadığım bazı ifadeler, bazı eylemler olmuştur. Bunlar zabıtlara da geçmiştir. Bunları da, Refah Partili değerli arkadaşlarıma hiç yakıştıramadığımı buradan ifade etmek istiyorum.

Muhterem arkadaşlarım, bugün getirilmek istenen nedir; bugün getirilmek istenen teklif, Siyasî Partiler Yasasında birtakım değişikliklerin yapılmasını öngörüyor. Bu, daha önce, ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülürken, bizim Grubumuza mensup arkadaşlarımızın muhalefet şerhleri vardı. Sadece bizim değil, bizimle birlikte diğer birçok partili arkadaşlarımızın da aynı muhalefet şerhleri vardı. Bunlar diyorlar ki: “Bu, 1995 yılında yaptığımız Anayasa değişikliğine paralel olarak çıkaracağımız uyum yasasıdır. Bu uyum yasalarında konsensüs bulunması lazım, asgarî müştereklerde birleşmemiz lazım. Eğer birleşemezsek, bu zaten geçmez, çıkaramayız.” Burada anlaşamıyorlar. Hal böyleyken, biz bunu alelacele getireceğiz -bugün sabahleyin Danışma Kurulunu toplayacağız; topladık, buraya geldik, oyladık; hiç kimse hazırlanmadı, herhangi bir konsensüs sağlanmadı- hemen buradan geçireceğiz. Böyle bir şey olmaz; bunu siz de biliyorsunuz. Eğer bu yasa çok acildi ve bir an evvel gelmesini çok istiyordunuz ise, iki yıldan beri, bir yıldan beri, altı aydan beri, başka bir gün de getirebilirdiniz; son güne, son dakikaya getirmenin, ben, manasını da çıkaramıyorum, anlayamıyorum. Nedir bu acele; bunu anlayamıyorum.

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Anlamak istemiyorsunuz!

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Hayır, böyle...

Hüsamettin Bey, anlamak da istemiyorum; çünkü, böyle bir şeye de ihtiyaç yok.

Bunu da söylemek istemezdim. Yani, Anayasa Mahkemesi Refah Partisini kapatmıştır... Ee, kapatmış... Hukuk bunu yapmış, Yüksek Mahkeme buna karar vermiş. Eğer, bununla ilgili, biz, burada, birtakım yorumlar, birtakım yasalar getirerek, bu olaya uzaktan yakından birtakım müdahaleler yapmak gibi şeyler... Yanlış. Yani, bunun içine giremeyiz arkadaşlar. Onu ayrı mütalaa edeceğiz; o ayrı bir konu, bu ayrı bir konu. Bu açıdan... (RP sıralarından alkışlar[!]) Ben fazla uzun söylemiyorum.

Daha başka bir şey var. Bakın, şimdi “Siyasî Partiler Yasasının 103 üncü maddesinde değişiklik yapalım” deniliyor bu yeni gelen teklifte. Anayasa Mahkemesi kapatma kararında diyor ki: “103 üncü maddeyi ben iptal ettim.” Siz, iptal edilen bir madde üzerinde, burada, bir yorum, yeni bir değişiklik zaten yapamazsınız.

M. SALİH KATIRCIOĞLU (Niğde) – Millet istiyor, millet!

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Nereden bakarsanız bakın, getiriliş şekli, içeriği, kanaatimce yanlıştır; ama, istediğiniz zaman, istediğiniz sürede, bu konularda, biz, her zaman, bir konsensüse, anlaşmaya hazırız; ama, alelusul, acele, hemen getirelim, biz bunu geçirelim derseniz, bizim buna “evet” dememiz mümkün değildir.

Bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Yasal boşlukları kim dolduracak?!

BAŞKAN – Öneri aleyhinde konuşan Sayın Ülkü Güney’e teşekkür ediyorum.

Öneriyle ilgili başka söz istemi var mı efendim? Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

Önce, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VII. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin ikinci müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Hükümet?.. Yok.

Görüşme ertelenmiştir.

2. – Emniyet Teşkilâtı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217) (S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin tasarının görüşmelerine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Komisyon hazır bulunmadığı için görüşme ertelenmiştir.

3. – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/669) (S. Sayısı : 338) (1)

BAŞKAN – Bayburt Milletvekili Ülkü Güney ve Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner’in, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin görüşmelerine başlayacağız.

Bu teklif, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alındığından Komisyonu aramayacağız; ancak, Hükümeti arıyoruz.

Hükümet ?.. Burada.

Hükümet yerini almıştır.

Görüşmelere başlıyoruz.

Teklifin tümü üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Bayburt Milletvekili Sayın Ülkü Güney; buyurun.

Sayın Güney, konuşma süreniz 20 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Ankara Milletvekili Sayın Yücel Seçkiner’le birlikte vermiş olduğumuz, askerliğini yapmamış polislerle ilgili bu yasa teklifimiz üzerinde Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım. Bu vesileyle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, bu kanun, bir ihtiyaçtan doğmuştur. Bu kanunun getirdiği ihtiyaç, halen Emniyet Teşkilatında, sayıları takriben 30 bin civarında olan polis, komiser, komiser yardımcısı gibi emniyet mensuplarının -ama, askerliğini yapmamış emniyet mensuplarının- bir defaya mahsus olmak üzere, dört ay temel eğitimi müteakip, askerlik sürelerinin kalan kısmının kendi çalıştıkları kurumda -yani, Emniyet Teşkilatında- tamamlamalarını öngörmektedir.

İlk bakışta, bu kanun teklifi, bir zümreye, 25-30 bin kişilik polislere, böyle, fazladan verilmiş bir hak gibi görünebilir, bunu belki düşünenler de vardır; ancak, sözlerimin başında da ifade ettiğim gibi, bu bir ihtiyaçtan doğmuştur, şöyle bir ihtiyaçtan doğmuştur: Polis eksiğini giderebilmek için, daha önce, bundan iki yıl öncesine kadar, askerliğini yapmamış lise mezunları Emniyet Teşkilatına alınmış, altı ay gibi bir süre eğitime tabi tutulmuş ve polis olarak görevleri başına gönderilmiş. Ancak, iki yıl önce çıkarılan bir yönetmelikle, artık, askerliğini yapmamış olan lise mezunlarının polis olarak istihdam edilmeleri kaldırılmış ve iki yıldan beri de, Türkiye’de sayıları 20’yi bulan polis okullarına lise mezunları alınıp, bir yıllık eğitimi müteakip, polis yapılmaya başlanmış.

Şimdi, buradaki incelik şu: Askerliğini yapmadan alınan ve polis olarak istihdam edilen bu insanlar, o günkü ihtiyaçtan dolayı, o şartlar altında alınmış; ama, bugün, artık, bu, ortadan kalkmıştır; neden ortadan kalkmıştır; çünkü, artık, öyle, askerliğini yapmamış insan, alınıp polis yapılmıyor. 25-30 bin civarında, böyle polislik yapan insanımız var; aynı zamanda, bunların çoğu, güneydoğuda, doğuda, Çevik Kuvvette çalışıyorlar; zaten bunlar, silah altındalar.

Bu arada, bu insanlarımızı askere de gönderemiyoruz, bunlara ihtiyacımız var ve bunların özellikle amir sınıfında -komiser, komiser yardımcısı gibi- olanları da uzmanlaşmışlar. Bu uzmanlaşan insanları da, biz, emniyet teşkilatı olarak, kolay kolay elimizden çıkaramıyoruz. Zaten, emniyet teşkilatında polis olarak çalışanların sayısı, takriben 160 bin; hele, bunlar bir defada askere giderse, çok da büyük bir boşluk doğacak ve bu açığı kapatmamız mümkün olmayacak. Bu açıdan -tekrar ediyorum- bu kanun teklifi, bir defaya mahsus olmak üzere ve mevcut yığınağı eritebilme amacıyla getirilmiş ve iyi niyetle hazırlanmış bir kanun teklifidir.

Bu insanlarımız, yine, 4 ay temel eğitim yapacaklar ve 4 aylık temel eğitimi müteakip, emniyet teşkilatında istihdam edileceklerdir.

Ben, burada şunu açıkça ifade edeyim ki, bugünkü şartlarda, 20 civarındaki polis okulumuzdan mezun olan emniyet mensupları, polislerimiz dahi yeterli değildir sayısal bakımdan; bizim, hem bunların sayısını hem de sınıflara aldığımız öğrenci sayısını artırmamız lazım; çünkü, şu anda, polis açığı vardır ülkemizde, hem de yüksek sayıda bir polis açığı vardır ve hatta öyle bir polis açığı vardır ki, yeni kurulan bazı ilçelerde polis teşkilatı yoktur ve jandarma bu göreve bakmaktadır. Biliyorsunuz, jandarma, kırsal kesime bakar; ama, ihtiyaç nedeniyle, onlar da bu ilçelerde görev yapmaktadırlar. Hele hele böyle bir durumda, biz, bu mevcut emniyet mensuplarını askere gönderirsek, bu açık daha da fazla olacaktır, hizmet aksayacaktır.

Bir defaya mahsus olarak getirilen bu kanun teklifinin, polis teşkilatı, İçişleri teşkilatı için hayırlı bir kanun teklifi olduğunu, iyi bir hizmet için getirildiğini ve kötü bir emsal olmayacağını da altını çizerek ifade etmek istiyorum. Niye kötü emsal değildir; çünkü, bir defaya mahsustur, mevcudu eritmek için gelmiştir ve bundan sonra geleceklere teşmil edilmeyecektir.

Lafı fazla uzatmayacağım; bu teklifimiz kanunlaştığı takdirde, emniyet teşkilatında bir rahatlama olacaktır, bir ferahlama olacaktır ve bir de, aylardır, hatta bir yılı aşan bir süredir “bizim halimiz ne olacak” diye bekleyen 30 bin civarındaki bu insanlarımız da, huzura ve rahata kavuşacaklardır, bu hassas görevlerinde daha da iyi hizmet vereceklerdir.

YÜKSEL YALOVA (Aydın) – Aileleriyle birlikte 130 bin kişi.

ÜLKÜ GÜNEY (Devamla) – Yüce Meclis olarak sizler, bu kanun teklifimizi uygun bulup kanunlaştırırsanız, bir rahatlama, bir ferahlama olacaktır. Anayasanın eşitlik ilkelerine aykırı bir durum yoktur. Gerekli bütün detaylar, elinizdeki kanun teklifinin içinde yazılıdır; bu nedenle, fazla vaktinizi almayacağım.

Bu teklifimize hepinizin yardımcı olmanızı istirham ediyor, saygılar sunuyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Sayın Ülkü Güney’e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına ikinci sözcü olarak, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Gülay. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Gülay, konuşma süreniz 20 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz aldım; sözlerime başlamadan önce Grubum ve şahsım adına, hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1982 Anayasamızın 72 nci maddesi, askerlik yükümlülüğünü şöyle tarif eder: Vatan hizmeti, her yurttaşın hakkı ve ödevidir. Bu maddeye dayanılarak, polislerin, temel askerlik hizmetlerini tamamladıktan sonra İçişleri Bakanlığı kadrolarında istihdam edilmeleri, Anayasaya aykırılık teşkil etmez. Devletin temel görevlerinden birisi de, ülkenin insangücünü ve kaynaklarını verimli şekilde kullanmaktır. Polislere mahsus bu uygulama, devletin temel görevlerinden birisinin yerine getirilmesine imkân vermektedir.

Anayasamızın 10 uncu maddesinde ve bütününde anlatılan, anlamını bulan ve hukukun genel ilkelerinden birisi olan eşitlik ilkesi, farklı durumda olanlara farklı muamele, aynı durumda olanlara da aynı muamele argümanlarını içerir. Bu nedenle, polislerin, temel askerlik hizmetini tamamladıktan sonra kendi birimlerinde istihdam edilmesi, eşitlik ilkesine aykırılık teşkil etmemektedir. Bu açıdan, polislerle diğer kamu görevlileri ve hizmet gerekleri açısından büyük farklılıklar vardır. Polislerin farklı bir muameleye tabi tutulması, eşitlik ilkesinin bir gereğidir. Geçmişte yaşanan paralı askerlik, dövizli askerlik ve bazı kamu görevlilerinin kısa süreli olarak askerlik hizmetlerini ifa etmeleri gibi uygulamaların Anayasaya aykırılığı ileri sürülmemiştir.

Polislerin, temel askerlik eğitimini tamamladıktan sonra kendi birimlerinde istihdam edilmelerinin, jandarma teşkilatında yetişmiş personel sorunu doğurmayacağı da açıktır. Bugün için, emniyet teşkilatımız, 80 il, 665 ilçe, 15 bucak, 21 hudut kapısı ve 7 serbest bölgede hizmet vermektedir. Devlet İstatistik Enstitüsünün raporlarına göre de, 2000 yılında, emniyet teşkilatının, Türkiye genelinde, 100 il emniyet müdürlüğü, 300 ilçe emniyet müdürlüğü, 700 ilçe emniyet amirliği, 29 bucak emniyet komiserliği, 3 hudut kapısı emniyet müdürlüğü, 5 hudut kapısı emniyet amirliği, 10 hudut kapısı emniyet komiserliğiyle, Türkiye’nin yüzde 80’ine hizmet götürmesi planlanmıştır.

Ülkemizin nüfusu, doğum artışı ve göç nedenleriyle hızla artmaktadır; böylece, kırsal kesimdeki tüm sorunlar, şehirlere ve kentlere taşınmaktadır.

Terörle ve kanundışı kitle hareketlerine karşı mücadele eden Çevik Kuvvet ve terörle mücadele birimlerinde görev yapan polislerin yüzde 80’ine yakın kısmı, askerliğini yapmamış durumdadır. Bu durum, emniyet hizmetlerinin verilmesinde çok ciddî problemler yaratmaktadır. Bu nedenle, polislerin kısa süreli askerlik yapması uygulamasının, diğer kamu görevlileri arasında ayırımcılık ve huzursuzluk yaratacağı görüşü, yersizdir, mesnetsizdir.

Emniyet teşkilatı, jandarma teşkilatıyla birlikte, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak, içgüvenliği sağlamakla görevli kurumdur. Eğer, polisler, temel askerlik hizmetiyle yükümlü tutulurlarsa, kısa bir süre içinde bu rakam eritilecek ve artık, askerliğini yapmamış kişiler polisliğe alınmadığı için, sorun da ortaya çıkmayacaktır.

Sözlerime son verirken, bütün bu anlattıklarımın ışığında, Demokratik Sol Parti Grubu olarak bu kanun teklifine olumlu oy vereceğimizi belirtir; Yüce Meclise saygılar, sevgiler sunarım. (DSP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay’a teşekkür ediyorum.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Konya Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya.

Buyurun Sayın Çetinkaya.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA M. NECATİ ÇETİNKAYA (Konya) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün, silahlı güç olarak, ülkenin güvenlik ve asayişini koruyan iki ana teşkilat var; birisi kırsalda jandarma, diğeri de şehir kesiminde, yani kentsel alanda polis olmak üzere. 5442 sayılı Kanunun amir hükmü gereğince, vilayetlerde, genel emniyet ve asayişi korumak ve kollamakla görevli olan, bundan sorumlu olan vali, bu görevini -bu emniyet ve asayişi- emrindeki polis ve jandarmayla ifa etmektedir.

Gayet tabiî ki, güvenlik ve asayiş, ülkemizin en önemli sorunudur. Eğer siz, ülkede güvenlik ve asayişi sağlamamışsanız, hiçbir sektörde istenilen başarıya ulaşmanız mümkün değildir. Bu teşkilatta otuziki sene görev yapmış bir kişi olarak diyorum ki, 12 Eylül öncesini bir düşünecek olursak, o sırada, bu ülkenin, kurtarılmış bölgeler, kurtarılmış mahalleler olayını yaşadık; her gün, kucağımızda şehit olan, vatanı için, ülkesi için, milletinin huzur ve güvenliği için şehit olan evlatlarımızı, polisimizi, jandarmamızı gördük ve onlar, vatanın o bölünmez bütünlüğü için uğruna canını feda eden o evlatlarımız, işte, bu vatanın bağrında, bugün, huzur içinde yatmaktadır. Bugün, eğer bu huzur ve güven sağlanmışsa, işte, bunun yegâne müsebbipleri, isimsiz kahramanları, devletin güvenlik güçleridir.

Bugün, Güneydoğu Anadolu’da da polisiyle jandarmasıyla askeriyle gecesini gündüzüne katarak, ülkenin bölünmez bütünlüğünü korumak için, şer güçlere karşı, var gücüyle, hiçbir şekilde yılmadan, usanmadan, bir şeyden çekinmeden bu kutsal görevi yerine getiren, yine güvenlik güçlerimizdir. Bunu niçin anlatıyorum:

İçişleri Bakanlığımızın, Büyük Atatürk zamanında planlanarak yapılmış olan binasına bir bakınız; iki kanatlıdır; bir kanadında Jandarma Genel Komutanlığı, bir kanadında Emniyet Genel Müdürlüğü, ortasında da onların sevk ve idaresinden sorumlu olan İçişleri Bakanlığı bulunmaktadır. Bu nedir; demek ki, ikisi de silahlı güçtür; zaten, 5442 sayılı Kanun, bunu apaçık belirtmektedir; ülkenin güvenlik ve asayişinden bizatihi sorumlu olan iki güç... Siz, polisi, silahsız bir güç olarak nitelendirebilir misiniz; nitelendiremezsiniz. Polis, vatanını, ülkesinin huzur ve güvenliğini korumak ve kollamak için, diğer güvenlik güçleri gibi, 24 saat, kar demeden kış demeden, ölüm demeden, devamlı olarak, her şeyi göze alarak, her türlü fedakârlığı göze alarak, bu ülke için, cansiparane bir şekilde, gece gündüz, büyük bir fedakârlıkla, bu görevini yerine getirmektedir bir silahlı güç olarak; devlet, ona, ülkenin huzur ve sükûnunu korumak, genel emniyet ve asayişini, can ve mal güvenliğini sağlamak için, sen görevlisin, sen silahlı bir güçsün, demiştir. Bugün, polis teşkilatında, askerlik çağı gelmiş olan, amir ve memur sınıfında olan, ortalama 33 bin personelimiz, askerlik sırasını beklemektedir. Eğer, 33 bine yakın olan bu amir ve memuru şu anda askere sevk edersek, zaten ülkemizde TMK standartlarının çok altında çalışan polis teşkilatının oranını altüst etmiş oluruz. Bugün -dünya normlarını size arz ettiğim zaman göreceksiniz ki- Türkiye’de, polis kadrosunda, hakikaten büyük bir ihtiyaç var; bir türlü, istenilen TMK standartlarını yakalayamadık. O teşkilatın en üst kademesinde görev yapan bir arkadaşınızım.

Şimdi, Amerika Birleşik Devletleri ve Avrupa Birliği ülkelerinde 250-300 kişiye 1 polis düşmektedir; Türkiye’de, bunu 600’ün altına bir türlü düşüremedik; yani, Amerika’da ve Avrupa Birliğinde 250 kişiye 1 polis düşerken, Türkiye’de bu sayı 600 ve 600’ün üzerindedir.

Birçok ilçemizde -ki, şehir kesimi olan kentsel alanda- emniyet ve asayişi koruyan, polis teşkilatıdır; ama, yeterli derecede kadro olmadığından dolayı, maalesef, hâlâ, güvenlik ve asayişi jandarmayla korumaya çalışıyoruz. Bakınız, bugün, Ankara’nın 500 bin nüfuslu ilçeleri var ve bu ilçelerde, hâlâ polis teşkilatı kuramamışız ve yüzlerce ilçemizde, yeteri derecede kadro sağlanamadığından, devamlı olarak talep olduğu halde -valiliğimiz zamanında, biz de, Emniyet Genel Müdürlüğü ve Bakanlığa devamlı olarak teklif ve taleplerde bulunuyorduk- yeterli polis olmadığı için, amir ve memur olmadığı için, o ilçelerde polis teşkilatı kurulamamıştır ve zaten, jandarmanın sayısı da yeterli değil. Jandarma Genel Komutanlığı da “ne zaman buralarda polis teşkilatı kuracaksınız ve bizi, kırsal alana, aslî görevimize döndüreceksiniz” diye, devamlı olarak, haklı ikazlarda bulunmuştur; ama, gel gelelim ki, maalesef, hâlâ, 1998 yılına geldiğimiz halde, bu ülkenin en önemli meselesini çözmüş değiliz.

Değerli arkadaşlar, düşünün ki, bir anda, sayıları 30 binin üzerinde olan polisi ve amiri askerliğe sevk ettik; size samimî olarak söylüyorum, İstanbul’da, Ankara’da, İzmir’de, Bursa’da, büyük kentlerde fevkalade büyük emniyet ve asayiş sorununu meydana getirmiş oluruz; ülkeyi, fevkalade önemli bir sıkıntıya sürüklemiş oluruz. O sebepledir ki, kanun teklifinde de belirtildiği gibi -ki, biz, Doğru Yol Partisi olarak, bu teklifi gönülden destekliyoruz- bir sefere mahsus olmak üzere, 4 aylık temel askerlik eğitimini kıtalarda gördükten sonra, 30 bini aşkın bu amir ve memurun, İçişleri Bakanlığımızın uygun göreceği kadrolarda aslî görevlerine devam etmelerini sağlamak, ülke açısından da fevkalade önemli bir meseledir ve bu önemli meseleyi bu şekilde çözmüş oluruz; emniyet ve asayiş bakımından da bir sıkıntı meydana getirmemiş oluruz.

Bugün, yalnız İstanbul’un, asgarî 30 bin polise ihtiyacı var. Artık, bir metropol şehir olmaktan da çıkmış, Avrupa Birliğine dahil birçok ülkeden daha büyük bir nüfusa sahip olan, bir devlet mesabesinde olan İstanbul’un 4-5 bin polisini, bir anda askere gönderdiğimiz takdirde -samimî olarak söylüyorum- İstanbul’u, asayiş bakımından kaosa sürüklemiş oluruz.

Onun içindir ki, konuyu fazla uzatmak istemiyorum. Tekrar ediyorum, bir sefere mahsus olmak üzere -4 aylık temel eğitimini kıtada gördükten sonra, yine silahlı güç olarak aslî görevlerine devam etmek üzere- polislerin askerlik meselesini bu şekilde çözümlediğimiz takdirde, ülke açısından da, fevkalade önemli bir sorunu çözmüş oluruz. “Sınırda ordu bekler, dahilde biz bekleriz; biz, vatanın, milletin bekçisi polisleriz” diye marşında da söylenildiği gibi, zaten, hazarda da seferde de, gece gündüz, ülkenin güvenliğini ve asayişini, huzurunu ve sükûnunu, birliğini ve bütünlüğünü, bölünmez bütünlüğünü korumak ve kollamak için büyük bir fedakârlıkla görev yapan bu güvenlik teşkilatımızın, bu polis teşkilatımızın, her an ülkenin hizmetinde olduğunu söylemek bile abesle iştigal olur. Onun için, onlar, bu vatan için, devamlı surette, 24 saat, silahlı bir güç olarak görevlerine devam etmektedirler; yarın, kıta hizmetinden sonra da, tekrar, aynı görevi, silahlı güç olarak devam ettireceklerdir. Zaten, onu, silahtan azade kılmıyorsunuz, silahtan uzaklaştırmıyorsunuz; yine, silahlı güç olarak, yine elinde, belinde silah, kışın dondurucu soğuğunda, yazın kavurucu sıcağında, bu ülke için görevini sürdürmeye devam edecektir.

Bu sebeple, bu konuyu bu şekilde çözecek Meclisimize şimdiden şükranlarımı ifade ediyor ve hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Konya Milletvekili Sayın Necati Çetinkaya’ya teşekkür ediyorum.

Şimdi, söz sırası, Refah Partisi Grubu adına, Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay’da.

Buyurun Sayın Yarbay. (RP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

RP GRUBU ADINA ERSÖNMEZ YARBAY (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Refah Partisi Grubu adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşülmekte olan kanun teklifi, 30 789 polis memuru, 3 451 polis amiri olmak üzere, 34 240 emniyet mensubunu direkt ilgilendirmektedir.

1990 yılından itibaren, askerlik görevini yapmamış olan lise mezunlarının da polislik görevine alınması dolayısıyla, büyük bir birikim meydana gelmiştir.

Türkiye, son otuz yıldır büyük ölçüde kabuk değiştirmekte, kent nüfusu hızla artmakta, kırsal kesim nüfusu da hızla düşmektedir. Polis, hepimizin bildiği gibi, kentlerde iç güvenliği sağlayan güvenlik birimimizdir. Dolayısıyla, bundan otuz sene önce yüzde 40 olan kent nüfusu, bugün, yüzde 65’lere yükselmiştir. Önümüzdeki on onbeş yıllık zaman dilimi içerisinde, kentli nüfus yüzde 80’lere kadar çıkacaktır; çünkü, hızlı bir şekilde, kırsal kesim boşalmaktadır. Dolayısıyla, önümüzdeki yıllarda çok büyük bir polis ihtiyacımız olacaktır. Şu anda, emniyet teşkilatımız büyük bir kadro açığıyla çalışmak zorunda kalmaktadır. Uzun mesaileri, 12 saat, 18 saat mesaileri vardır; bu kadar uzun mesai büyük streslere yol açmaktadır ve polis teşkilatımızda sık sık intiharlara rastlanmaktadır; çünkü, bu stresli mesleğin getirmiş olduğu sıkıntılar, bazı polislerimizin, maalesef, intiharıyla sonuçlanmaktadır.

Polislerimiz, göreve intisap ettikten sonra önemli ölçüde evlilik yapmışlardır; çorları çocukları vardır ve bu arkadaşlarımız, askere gittikleri zaman da büyük bir gelir kaynağından mahrum kalmakta ve özellikle dargelirli ailelerin çocukları olan polislerimiz, çok büyük sıkıntılar çekmektedirler ve çorları çocukları büyük meşakkat içerisinde kalmaktadırlar; evlerinin yerlerini değiştirmektedirler. O sebeple, bu kanun teklifi büyük bir ihtiyaca cevap verecektir; ancak, gönlümüz arzu ederdi ki, bu kanun teklifi, komisyonlarda görüşülerek gelsin ve bugüne kadar, Genelkurmay Başkanlığı, Savunma Bakanlığı bu kanun teklifine karşı diye birtakım söylentiler oldu; halbuki, asker de bizimdir, polis de bizimdir; biz, memleketimizin Millî Savunmasına da, emniyet teşkilatına da eşit davranma ve her iki kurumu da kucaklama göreviyle karşı karşıyayız; dolayısıyla, ne Millî Savunmanın düzenini bozma ne de emniyet teşkilatının düzenini bozma gibi bir durumumuz olabilir; onun için, bu kanun teklifi, keşke, öncelikle komisyonlarda görüşülmüş olsa ve Millî Savunma Bakanlığının da görüşleri dercedilmiş olsaydı, zannediyorum, daha iyi olurdu. Nitekim, görüşülmekte olan kanun teklifi, 17 Ocakta Meclis Başkanlığına verilmiştir, 22 Ocak 1997’de komisyonlara sevk edilmiştir, 17 Haziran 1997 tarihinde de milletvekillerine dağıtılmıştır.

Refah Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş ve ben, otuz kadar arkadaşımızın daha imzasıyla, bu konuyla ilgili, 8 Mart 1996 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisine bir kanun teklifi verdik. Bu kanun teklifi de halen komisyonlarda bekliyor.

İçtüzüğümüzün 37 nci maddesinde bir değişiklik yapılması zarureti vardır. Bu değişiklikle, aynı mahiyette olan kanun tekliflerinin, Meclis Genel Kurulu gündemine hep birlikte alınmasında büyük yarar olacaktır. Bizim vermiş olduğumuz kanun teklifi, şu anda Meclis komisyonlarında bekliyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifinde, yedek askerliğe alınmayan polis amirleriyle yüksekokul mezunu polis memurları, kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren başvurmaları halinde, hemen işlem görülecek, dört aylık temel eğitimden sonra kendi görevlerine dönebileceklerdir; ancak, 1111 sayılı Kanuna tabi olan 30 bin polis memuru için, İçişleri Bakanlığının ihtiyaç göstermesi halinde bu sürecin işleyeceği öngörülmüştür. Bence, bu kanunda, İçişleri Bakanlığının böyle bir ihtiyaç göstermesi durumunun ortaya konulması uygun olmayacaktır. 30 bin polis memurumuzun da bu kanundan -bir seferlik bir kanundur- yararlanması için değişiklik önergelerimiz vardır. “İçişleri Bakanlığının ihtiyaç göstermesi halinde” kısmının çıkarılması ve bunun bir bakanlığa bırakılmamak suretiyle kanunlarda bir eşitlik sağlanmasının ihtiyaç olacağı açıktır. Nitekim, kanun teklifinin gerekçesinde, polis amirlerine olan ihtiyaç kadar polis memurlarına da çok büyük ihtiyaç duyulduğu açıkça belirtilmiştir. Dolayısıyla, polis amirleri için, İçişleri Bakanlığının ihtiyaç göstermesi kıstası öngörülmezken, sadece polis memurları için bu kıstasın öngörülmüş olması, zannediyorum, kanunlar önündeki eşitlik ilkesine de aykırı olacaktır, fırsat eşitliği ilkesine de aykırı olacaktır. O sebeple, “İçişleri Bakanlığının ihtiyaç göstermesi halinde bu kanunun uygulanması” bölümünün çıkarılması için değişiklik önergeleri verdik. Bu değişiklik önergelerimizin oylarınızla kabul edileceğine inanıyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bu konu konuşulurken, bir de polisin eğitimi üzerinde durmak istiyorum. Türkiye, özellikle uluslararası ilişkilerinde, sık sık, insan hakları ihlallerinin yapıldığı, cezaevlerinde kötü muamelelerin yapıldığı tezleriyle karşı karşıya kalıyor. O sebeple, biz, polisimizin eğitimine çok büyük özen göstermek durumundayız. Türkiye’de halen 24 polis okulu var. Bu polis okullarında 9 350 öğrencimiz eğitim görmektedir; ancak, bu okullarda yeterli öğretmen maalesef bulunamamaktadır. O sebeple, bir an önce, polis okulları için öğretmen yetiştiren bir okul açılmalıdır. Polis eğitimi farklı bir eğitim olması münasebetiyle, mutlaka, açılan bu polis okullarına öğretmen yetiştiren bir kurumun olması gerekmektedir. Bu polislerimizi yetiştirirken, özellikle insan hakları, demokrasinin gelişmesi ve kanunların etkin şekilde uygulanması konusunda iyi eğitim verildiği takdirde, Türkiye’nin imajının önümüzdeki birkaç yıl içerisinde düzeleceğine inanıyoruz.

Bu arada polis okullarına değinmek istiyorum. Türkiye’de, maalesef, her İçişleri Bakanı kendi iline bir polis okulu açmakta ve polis okulları çok sağlıksız bir şekilde yurt sathına dağılmış bulunmaktadır. Bundan sonra bu polis okullarının sayısının da artık dondurulması ve eğitim kalitesinin yükseltilmesi konusunda gerekli tedbirlerin alınması gerekmektedir.

Ayrıca, Polis Akademisine de burada değinmek istiyorum. Polis Akademisi, geçmişi onbeş yıllık bir eğitim kurumu olduğu halde, sadece 1 profesör, 3 doçentlik kadrosu var. İsmi Polis Akademisi ve polise akademik düzeyde, özellikle polis amirine akademik düzeyde bir eğitim verilmesi için kurulmuş olan bir okulda, onbeş yıldır, 1 profesör, 3 doçent kadrolu öğretim üyesi bulunmaktadır. Bu akademinin imkânlarının artırılması, yurt dışında öğretim üyelerinin doktora imkânlarının artırılması ve uluslararası düzeyde bu arkadaşlarımızın araştırma yapmalarının sağlanması gerekmektedir. Polis Akademisi, bir an önce, profesörleriyle, doçentleriyle, doktorlarıyla, öğretim üyeleriyle tam bir akademi hüviyetine kavuşturulmalıdır. 1 profesör, 3 doçentle Polis Akademisinin sadece ismi akademi olur; ama, akademilik unvanını hak etmemiş olur. Onun için, bu konuda da, yine, İçişleri Bakanlığının, Hükümetin, bir an önce gereken tedbirleri alması, Polis Akademisinin önünü açması gerekmektedir.

Polisimiz -biraz önce de bahsettiğim gibi- kent nüfusunun hızla artması, kentleşmenin artması, kırsal kesimlerin boşalması dolayısıyla, sayıca, bugün, çok yetersiz kalmıştır. Bu yetersizliğin karşısında, uzun mesaili bir çalışma durumu ortaya çıkmıştır; uzun mesai de stresli bir ortam meydana getirmiştir. Dolayısıyla, polisimizin, malî imkânlarının düzeltilmesi ve çalışmalarıyla orantılı bir şekilde malî imkânlarının artırılması konusunda da gerekli yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Bu arada, her şeyi açık açık konuşmamızda çok büyük yarar var. Artık dünyamız uzmanlaşma çağını yaşıyor. Bir an önce, kent polisi yanında, kır polis teşkilatı da kurulmalıdır ve ordumuzun, jandarmamızın içgüvenlik konusundaki hizmetleri, yeni kurulan kır polis teşkilatına aktarılmalıdır. Bu, hem ordumuzun iç olaylar dolayısıyla yıpranmasını önleyecektir hem de polis teşkilatımızın daha da uzmanlaşmasına sebep olacaktır.

18 ay eğitim yapan askerlerle terörün önlenmesi ve terörün sona erdirilmesi mümkün değildir. Bu konuda mutlaka uzmanlaşmış personelin kullanılması ve bu personelin de eğitiminin, işlevlerinin çok yakından takip edilmesi gerekmektedir.

Son yıllarda, Susurluk raporuyla da ortaya çıktığı gibi, her kurum içerisinde birtakım suçlular, maalesef, bulunmaktadır. Ancak, kurumlar, bu suçluları, kendi kurumlarının personeli olmaları dolayısıyla bir koruma yoluna gitmektedirler. Halbuki, polis teşkilatı, jandarma teşkilatı, her kurum, kendi içerisindeki suçluları ortaya çıkarmalı ve bütün bir kurumun birkaç suçlu sebebiyle yıpranmasının önüne geçilmelidir. Bu konuda, hükümetlerin, Meclisin gerekli çalışmaları yapması gerekmektedir.

Bugün, gerek polis teşkilatı gerekse jandarma teşkilatı, Susurluk olayları dolayısıyla önemli ölçüde yıpratılmıştır ve bu yıpranma da halen devam etmektedir. Bu konuya bir an önce çözüm bulunması, bu iki kurumun işbirliği içerisinde, bir uzlaşma anlayışı içerisinde çalışmaları ve terörün bir an önce sona erdirilmesi konusunda gerekli çalışmaların yapılması gerekmektedir.

Değerli arkadaşlarım, bu kanun teklifini Grup olarak destekliyoruz ve bu kanun teklifinin bir an önce yasalaşması konusunda bütün partilerin de işbirliğini görmekten son derece memnunuz. Hepinizi saygıyla selamlıyor ve çıkacak olan bu kanunun, bütün polis camiasına, ülkemize hayırlı, uğurlu olmasını diliyorum. (RP, ANAP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Sayın Ersönmez Yarbay’a teşekkür ediyorum.

Şimdi, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Çanakkale Milletvekili Sayın Hamdi Üçpınarlar’ı kürsüye davet ediyorum. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Üçpınarlar, konuşma süreniz 20 dakikadır.

DTP GRUBU ADINA A. HAMDİ ÜÇPINARLAR (Çanakkale) – Değerli Başkan, değerli arkadaşlarım; 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilen teklif üzerinde Demokrat Türkiye Partisi adına konuşmama başlarken saygılar sunuyorum.

1982 Anayasasının 72 nci maddesinde askerlik yükümlülüğü düzenlemiştir ve “Vatan hizmeti, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği veya getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” denilmektedir. Bu nedenle, verilmiş olan bu teklifin, şu anda polis teşkilatında görevli olan 33 bin arkadaşımızı ilgilendiren konumuyla, gerek İçişleri Bakanlığının gerekse Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarının ortaya koymuş olduğu gerekçeleri inceleme fırsatını bulduğumuzda, burada bazı farklılıkların olduğunu görmek mkün; ama, meseleyi kamu yönünden ele aldığımız zaman, bilhassa yapılmış olan bir hatanın bilahara düzeltilmiş olduğunu görmenin yanında, yapılabilecek olan son işlemi yapmanın zamanının geldiği anlaşılmıştır.

Askerliğini yapmamış olan bir kişinin, asayişi ve kanunları koruyucu vasıfta olma niteliğini taşıyan polis teşkilatına alınmasının ne derece yanlış olduğunu, burada ifade etmeden geçemeyeceğim. Bilahara, bu yanlışlık anlaşılmış ve 1995 yılında, askerliğini yapmamış olan kişilerin polis teşkilatına alınmaları yasaklanmıştır.

Biz, Parti olarak, bilhassa, polis camiasında, intihara teşebbüs eden, bunalıma girmiş olan polis memurlarının yapılarını inceledik ve maalesef, bunların çoğunluğunun, askerliğini yapmamış ve bu askerlik sorunu karşısında bunalıma giren kişiler olduğunu da tespit ettik. 4 aylık temel eğitim verildikten sonra, bu arkadaşlarımızın, İçişleri Bakanlığı emrinde, yine asayişi koruma görevini üstlendikleri takdirde, görevlerinde herhangi bir aksaklığın olmayacağını, zaten bugüne kadar yapmış oldukları, icra etmiş oldukları görev icabı yetişmiş kişiler olduklarını kabullenir isek; 33 bin kişiyi kapsayan ve bir defaya mahsus olmak üzere, 4 aylık temel eğitimi görme ve ondan sonra İçişleri Bakanlığı emrine tevdi edilme teklifini kabul edeceğimizi ve bu yönde oy kullanacağımızı belirterek, verilecek olan bu kararın ve çıkacak olan kanunun da, hem Türk Silahlı Kuvvetler camiasına hem de emniyet teşkilatına hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DTP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına konuşan Çanakkale Milletvekili Sayın Hamdi Üçpınarlar’a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına son konuşmacı, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Yurdagül.

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifiyle ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurunuza geldim; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi, 30 bin kişinin, genel eğitimden sonra askerlik hizmetini kendi bakanlığında yapmasına yönelik çok önemli bir konuyu görüşüyor. Ancak, bunun eksikliği şurada: Böyle önemli bir konunun, ihtisas komisyonunda görüşülmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu gündemine gelmesini ve böyle önemli bir konunun tartışılmasını, büyük bir eksiklik olarak görüyorum. Umuyorum ki, bu teklif, biraz sonra yapılacak olan müzakerelerden sonra bu ihtisas komisyonunca geri çekilir ve enine boyuna görüşüldükten sonra -elbette ki, ihtiyaç vardır, bu ihtiyaca binaen bu teklif verilmiştir- Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul gündemine gelir.

Bu yasa teklifinin iki yönü var. Bir, dört yıllık yüksekokul mezunu ve emniyet teşkilâtında âmir konumunda askerliğini yapmamış olan kişileri ilgilendiren bölümü; bir de lise mezunu olup, askerliğini yapmamış 25 bin civarında polis memurunun durumu. Bu yasa teklifiyle, belki de, son yıllarda, ilk defa, lise mezunu kamu görevlilerine 4 aylık bir temel eğitimden sonra askerlik görevini yaptırmıyoruz.

Polislik, genelde insanlarımızın isteyerek girdiği bir meslek dalı değil; bir istihdam alanı olarak görülmüş; işsizlik sonucu genç insanlarımızca, hiç olmazsa polis olayım, ekonomik durumumu düzelteyim, yaşamıma bu şekilde devam edeyim düşüncesiyle yapılan bir kamu görevi ve genelde de eğitimi tam veremediğimiz gözler önünde. Bu, tüm toplumsal olaylarda -öğrenci olayları olsun, işçi olayları olsun, diğer mitinglerde olsun- sürekli görülüyor.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Öyle şey olur mu?! İsteyerek gitmişlerdir oraya. Camiaya biraz hakaret ediyorsunuz.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) – Öyle mi; yani, Türkiye gibi işsizliğin yüzde 20’lere vardığı bir ülkede, isteyerek polis olmak isteyenler elbette ki vardır; ama, endüstri meslek lisesi torna bölümü mezunu veya lise mezunu bir kişi, kendi alanında çalışma hakkı varsa, böyle bir olanağı varsa, niye polis olsun; olmaz ki. Ha, bu bir zorunluluktur; o, Türkiye’nin getirdiği koşulların bir zorunluluğudur, elbette ki polislik mesleğinde bir boşluk vardır, polis olmuştur.

Şuraya gelmek istiyorum: Türkiye gibi işsizliği yüzde 20’lere ulaşan bir ülkede, üniversite mezunu olup da askerliğini yapmış onbinlerin sokaklarda dolaştığı bir ülkede, esas yanlışlık, askerliğini yapmamış lise mezunlarının polis olarak istihdam edilmesidir; yanlışlık burada başlamıştır ve bu yanlışlık görüldüğü için sonra bundan vazgeçilmiştir, hükümetler bundan vazgeçmişlerdir. Tabiî, burada bir tercih vardır; ben, onun tartışmasına girmek istemiyorum, neden askerliğini yapmamış insanların emniyet kadrolarına alındığını tartışmak istemiyorum; ama, bu bir realitedir, bugün karşımıza gelmiştir bu olay.

Şimdi, tabiî, bu başladığı zaman, belki askerliğini yapmamış 35 bin polis vardı teşkilatta; ama, bugün bu sayı 30 binin altına inmiştir; çünkü, söylenildiği gibi, bunlar bir çırpıda 30 bini askere alınıp, emniyet teşkilatında bir zaaf yaratmayacak şekilde bir düzenleme yapılacaktır. Zaman zaman polis teşkilatından yedeksubay veya er olarak askere giden insanlarımız da vardır ve bu, bu görevlerde de bir zaafiyet yaratmamaktadır.

Tabiî, polis teşkilatındaki üç beş bin kişi, bu süre içerisinde -üç dört senedir- askere gitmişlerdir; askerliğini yapıp gelen, aynı koşullarda olan insanlar vardır ve bunlar, özlük haklarından -bu dönemlerde- yararlanamamışlardır, kadrolarıyla ilgili derece ilerlemeleri yapılamamıştır. Şimdi, askerliğini yapan polislerle, askerliğini yapmamış ve bundan yararlanacak insanlar arasında bir eşitsizlik yaratmıyor mu bu teklif? Şimdi, gönül istiyordu ki, bu teklif, İçişleri veya Millî Savunma veya bir başka ihtisas komisyonunda görüşülsün ve bu eşitsizliği de, yani bugüne kadar askerliğini yapmamış olup, teşkilata girip, daha sonra askerliğini yapıp geri dönenlerle, bundan sonra askere gidecekler arasındaki eşitsizliği de giderecek bir denge unsuru bulabilseydik, hiç olmazsa, bu eşitsizliği gidermiş olurduk diye düşünüyorum. Çünkü, askerlik yapanın günahı ne; askerlik yapmış aynı dönemde Polis teşkilatına girmesine rağmen.

Şimdi, bir de işin başka bir yönü var. Bugün, üniversitelerimizde askerliğini yapmamış öğretim üyesi statüsünde elemanlar var veya tıp doktorları var. Şimdi, bu yasa teklifiyle kamu görevlileri arasında bir başka eşitsizliği de yaratmış oluyoruz. Şimdi, işte, hep bunlar, komisyonda görüşülmüş olsaydı, belki üniversite öğretim görevlilerine yönelik, tıp doktorlarına yönelik, hâkimlerimize yönelik eşitsizliği de ortadan kaldırmış olurduk.

Şimdi, elbette ki, emniyet teşkilatından 30 bin kişinin birden askere alınması zaten söz konusu değil, bu, peyderpey oluyor. Zafiyet yarattığını düşünüyoruz, hakikaten de yaratıyor; ama, bir öğretim görevlisinin askere gitmesi, bunun, ekonomik ve sosyal yaşamında olumsuzluk yaratmıyor mu, bir tıp doktorunun askere gitmesi yaratmıyor mu, bir hâkimin gitmesi yaratmıyor mu? Yani, bunları bir denge içerisinde, eşitlik içerisinde yapmış olsaydık... Yarın size gelecek öğretim üyeleri, diyecekler ki, biz de askerlik yapmak istemiyoruz, onlara ne diyeceksiniz? Onların yaptığı görevler daha mı az önemli? Hâkimin, doktorun yaptığı görevler daha mı az önemli? Elbette ki polislik önemli, Türkiye’nin içgüvenliği, iç huzuru açısından önemli; ama, bir öğretim üyesinin, bir doçentin, bir doktorun, bir hâkimin yaptığı görev daha mı az önemli?

Bu anlamda, tabiî, teklif, komisyonda görüşülemediği için direkt Meclis gündemine indi ve bu tür eksiklikleri, aksaklıkları da hep beraber kabul etmek ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bunları da gidermek gibi bir görevi olduğunu düşünüyorum ve gerekçede “kamu görevlileri arasında eşitsizlik yaratmaz” deniliyor; külliyen doğru değil; kamu görevlileri arasında doğrudan eşitsizlik yaratan bir kanun teklifidir bu. Hangi koşullarda Meclise sevk edilmiştir, tabiî, onu, takdirlerinize sunuyorum.

Tabiî, bir de işin başka yönü var; şimdi, güneydoğuda Silahlı Kuvvetlerimiz bir mücadele veriyor. Burada, 20 yaşında genç insanlarımızın -çok da iyi eğitim almadan- eline silahı veriyoruz; güneydoğuda bu insanlarımız büyük bir mücadelenin içerisinde. İşte, Gülhane Askerî Tıp Akademisinde bayram ziyaretlerinde, yılbaşı ziyaretlerinde bu hüzünlü manzaraları hep beraber gözlerimiz yaşararak izliyoruz. Eğitim almış insanların -özellikle polislik gibi iki, üç yıl, dört yıl bu görevde bulunmuş insanların- Silahlı Kuvvetlerde, belki de bu anlamda Kara Kuvvetlerinde bu görevleri üstlenmesiyle, sonuç almamız daha çabuk olmaz mı, daha olumlu olmaz mı diye de ayrıca düşünüyorum.

Tabiî, yine, başta belirttiğim gibi, bu yasa teklifinin komisyonlarda görüşülmeden Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelmesi çok büyük eksikliktir. Son yıllarda, belki de ilk defa, temel eğitimden sonra askerlik yaptırmayan bir yasal düzenlemedir. Bunun üzerinde çok dikkatli durmamız gerekir. Amir konumunda olanları ayrı değerlendiriyorum, er ve erbaş konumunda askerlik yapacakları ayrı değerlendiriyorum ve teklif, komisyonda görüşüldükten sonra, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna gelirse, eksiklikleri, doğuracağı ve sonradan telafisi de çok mümkün olmayan eşitsizlikleri ortadan kaldırmış oluruz diye düşünüyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’e teşekkür ediyorum.

Gruplar adına konuşmalar tamamlanmıştır.

Şimdi, kişisel söz istemlerine geçiyorum.

Birinci sırada, Sayın Bekir Yurdagül, zannediyorum söyleyeceklerini ifade ettiler.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Evet; gerek kalmadı Sayın Başkan.

BAŞKAN – İkinci sırada, Tokat Milletvekili Sayın Hanefi Çelik söz istemişlerdir. (BBP sıralarından alkışlar)

Sayın Çelik, konuşma süreniz 10 dakikadır.

HANEFİ ÇELİK (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerî Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunuyorum; konuşmama başlamadan önce, Yüce Heyetinizi şahsım ve Büyük Birlik Partisi adına saygıyla selamlıyorum.

Söz konusu kanun değişikliğiyle ilgili olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına bugüne kadar birçok değişik parti ve birçok milletvekili arkadaş tarafından kanun teklifleri verilmiştir. Benim de içerisinde bulunduğum Büyük Birlik Partisi milletvekillerince verilen 1.4.1997 tarih ve 2/744 sayılı kanun teklifi, halen Millî Savunma Komisyonunda beklemektedir.

Benden önceki konuşmacı arkadaşların da ifade ettikleri gibi, Meclisin büyük bir ekseriyetinin üzerinde anlaşmış olduğu bu değişiklik teklifi, sadece bir partinin isteği değildir. Tabiî ki, burada da, birçok değişik siyasî parti veyahut da görüşler aynı konuda birleştiğine göre, komisyonda bu meselenin görüşülüp daha geniş bir anlaşmayla buraya gelmesi gerekirdi diye düşünüyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, 1961 Anayasasının “Millî savunma hak ve ödevi” başlığı adı altında “Yurt savunmasına katılma, her Türkün hakkı ve ödevidir. Bu ödev ve askerlik yükümü kanunla düzenlenir” hükmünü içeren 60 ıncı maddesi, zaman içerisinde değişikliğe uğrayarak uygulanmıştır.

1961 yılında -342 sayılı Kanunla- 3201 sayılı Kanuna eklenen değişiklikle, o zaman muvazzaf subay olup da, polislik şartlarına uyanların, askerlik görevlerini Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında yapmaları sağlanmış; bir noktada, Türk Silahlı Kuvvetleri, emniyet teşkilatının personel sıkıntısını gidermiştir.

Daha sonra, 1971 Anayasasında “askerlik yükümü” kavramı yerine “vatan hizmeti” ifadesi yer almış; bazı emniyet mensupları, askerlik görevinden muaf tutulmuştur. Tabiî ki, aynı işi gören insanların bir kısmının bu görevden muaf tutulması, bir kısmının tutulmaması, Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırıdır; 25 yıllık bir zaman geçmesine rağmen, bu, henüz düzeltilememiştir.

Yine, 1970’li yıllarda, Millî Eğitim Bakanlığı bünyesinde görev yapan öğretmen arkadaşlarımızın, bu askerlik görevlerini, görev yapmış oldukları mahalde yaptıklarını ve bir gün dahi fiilî askerlik yapmadıklarını biliyoruz.

Yine, 1970’li yıllarda, malî sıkıntı nedeniyle, yedek subaylık hakkı kazanmış yüksekokul mezunu arkadaşların, 4 aylık temel eğitimden sonra yedek subay yapılmayıp, terhis edildiklerini de biliyoruz.

1982 Anayasası da “vatan hizmeti” kavramını “bu hizmetin Silahlı Kuvvetlerde veya kamu kesiminde ne şekilde yerine getirileceği ve getirilmiş sayılacağı kanunla düzenlenir” şeklinde düzeltmiştir; burada da, devletin, insangücünü en verimli şekilde kullanmasını öngörmüştür.

Değerli arkadaşlarım, biz, buradaki olaya, sadece, 30 bin küsur polisin askerlik yapması veya yapmaması şeklinde bakmıyoruz; bu olay, sadece, polislerin askerlik yapması veya yapmaması meselesi değil; her şeyden evvel, buradaki olay, ülke güvenliği meselesidir. Tabiî ki, ülke güvenliğini, dışgüvenlik, içgüvenlik diye birbirinden ayırmak son derece yanlıştır. Şöyle ki, değişen şartlar gereği olarak, şu anda, dünyada, içgüvenlik problemi, dışgüvenlikten daha önemli bir noktaya gelmiştir.

Biliyorsunuz, ülkemiz, şu anda bulunmuş olduğu jeopolitik ve jeostratejik önemiyle, dünyada en başta gelen ülkelerden bir tanesidir. Üç kıtayı birbirine bağlayan ülkemizi bölmek için bütün düşmanlarımızın -ellerinden gelen- var güçleriyle çalıştıkları bir aşikârdır. Düşmanlarımızın, sıcak savaşla başaramadıklarını, terörle, bölücülükle yapmaya uğraştıklarını da hep beraber biliyoruz. Hatta, komşu ülkelerin ordu mensuplarının, Türkiye’deki terör mensuplarını eğittikleri de bir vakıadır. Terör olayı, halihazırda, sadece Türkiye’nin meselesi değil, bütün dünya devletlerinin başbelasıdır. Terörün, sıcak savaştan daha ucuz ve etkili bir mücadele şekli olduğu, dünyanın bu problemin üzerinde halen kafa yorduğu da biliniyor. Terörü besleyen bu güçlerin de, en fazla genç kesimleri istismar ettikleri bir gerçektir ve Türkiye de, nüfus itibariyle, dünyadaki en genç nüfusa sahip ülkelerden birisi olması münasebetiyle, tabiî ki, terörün en fazla etkili olduğu ülkelerden bir tanesi Türkiye’dir.

Şu anda, Emniyet Teşkilatımız, 143 bin personelle, yaklaşık olarak nüfusun yüzde 67’sinin can güvenliğini sağlamaktadır. Devlet İstatistik Enstitüsünün yapmış olduğu araştırmalara göre, yeni kurulacak ilçeler ve halen ilçe olup da polis teşkilatı kurulmayan yerleri de göz önünde bulunduracak olursak, 2000’li yılların başında, Türkiye nüfusunun yüzde 80’inin can güvenliğini polis teşkilatı sağlayacaktır. Bu kadar geniş bir kitleye hizmet eden polis teşkilatını zaafa uğratmamak, tabiî ki Yüce Meclis için bir görevdir diye düşünüyorum.

Ayrıca, şu anda yüksekokul mezunu olup da yedeksubaylık hakkı kazanan insanları polis kolejlerinden mezun olanlarla orantılayacak olursak, yedeksubaylık hakkı kazanmış polis amirlerinin oranı, yüksekokul mezunlarının binde 13’ü kadardır; yani, yüzde 1,5’i bile değildir. Dolayısıyla, ille ki, “yedeksubay olarak askerliğini yaptıracağız” diye, bu yüzde 1,5’i bile temsil etmeyen polislerin ve amirlerin askere alınması, hiçbir zaman silahlı kuvvetlerin yedeksubay ihtiyacını gidermeyecektir; çünkü, şu anda yüksekokul mezunu olup da yedeksubay olması gereken, fakat, 8 ay er olarak askerlik yapan binlerce gencimiz olduğu bir gerçektir.

Olaya başka bir açıdan da bakacak olursak, Avrupa’da polis başına düşen kişi sayısı 250 iken, bu, ülkemizde 350’lerin üzerindedir. 2000’li yılların başında, tahmin ediyorum, bu rakam 400’leri, 500’leri bulacaktır. Onun için, aynı amaca hizmet eden, ülke güvenliğine hizmet eden polis teşkilatını ve askerleri birbirinden ayrı düşünmeyerek, devletin tüm güvenliğinden sorumlu olan askerlere de hizmet açısından polis teşkilatına gerekli yardımı yapmanın, aynı zamanda, Türk Silahlı Kuvvetlerine hizmet olacağı kanaatindeyiz.

Değerli milletvekilleri, yine, bildiğiniz gibi, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak hizmet eden Jandarma Genel Komutanlığı, Türkiye’deki kırsal kesimin can güvenliğinden sorumludur. Zaman zaman, jandarmaya destek amacıyla, koordineli bir şekilde, emniyet teşkilatı birimlerinin, jandarmanın kontrolü altında olan kırsal kesimde hizmet verdiği ve bu bölgedeki terör olaylarıyla bizzat savaştığı da bir gerçektir. Öyleyse, polisi ve jandarmayı bu noktada da ayrı düşünmememiz gerekir diye düşünüyorum.

Diğer yandan, yine, günümüzde, terörün bir gerçek amacı vardır; o da, özellikle olağanüstü hal bölgesinin kırsal kesiminde zaafa uğramış olan can güvenliği meselesini, büyük şehirlere, büyük yerleşim yerlerine taşıyarak, orada yapacakları toplumsal olaylarla “burada da can güvenliği yok” görüntüsünü vermeye çalışmaktadırlar. Bunun için de, en başta, genç kesim olan öğrenci kesimini, işçileri kullanarak, büyük kentsel kesimlerde de büyük toplumsal olaylar yapmayı düşünmektedirler.

Bugün, insanlarımızın can ve mal güvenliğini sağlamak için, teröründen kaçakçılığına, uyuşturucusundan organize suçlara kadar her türlü suç örgütleriyle yirmidört saat mücadele veren emniyet teşkilatı hakkında gerekli düzenlemeyi yapmak kaçınılmaz bir vazife haline gelmiştir. Bu bağlamda, polisin, vatan hizmetini Emniyet Genel Müdürlüğü kadrolarında yapmasını polise bir ayrıcalık olarak görmüyoruz; Anayasanın 10 uncu ve 72 nci maddelerinin gereği, anayasal bir zorunluluk olarak yorumluyoruz ve bu teklife de, Büyük Birlik Partisi olarak destek vereceğimizi ifade ediyoruz.

Yüce Meclise saygılarımı sunuyorum. (BBP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Tokat Milletvekili Sayın Hanefi Çelik’e teşekkür ediyorum.

Kişisel son konuşmacı, Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Tunç, konuşma süreniz 10 dakikadır.

AHMET CEMİL TUNÇ (Elazığ) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; görüşülmekte olan kanun teklifi üzerinde kişisel düşüncelerimi açıklamak için söz aldım; bu münasebetle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün, emniyet hizmetleri sınıfında -arkadaşlarımın da ifade ettiği gibi- 130 bin personel var; bunlardan 33 bin personelin askerlik yapmadığını hepimiz biliyoruz.

Polis teşkilatımız, kendisini mevcut sayıya göre planlamış; 100 il emniyet müdürlüğü, 300 ilçe emniyet müdürlüğü ve 700 ilçe emniyet amirliği şeklinde teşkilatlanmak üzere programını yapmış ve nüfusun yüzde 80’ine hizmet verebilecek bir planlamayı kendisine hedeflemiştir.

Bugün, polis teşkilatımızın, nüfusun yüzde 70’ine hitap ettiğini, yüzde 70 nüfusa hizmet verdiğini zaten hepimiz biliyoruz ve 62,5 milyon nüfusa sahip olan bir Türkiye’de, hem de iç sorunları olan bir Türkiye’de 130 bin polisin yetersiz olduğunu, yine hepimiz biliyoruz. Kaldı ki, bugün, polis sorumluluk sahasında bulunmasına rağmen, 182 ilçede polis teşkilatımız yoktur. Sebep; personel yetersiz olduğu için, polis sayısı az olduğu için. Yine, 20 yerleşim biriminde teşkilatlanma yapıldığı halde, ne yazık ki, orada polis görevlendirmek mümkün olmamıştır. Neden; çünkü, personel sayısı az, oraya gönderecek polis bulamıyoruz da onun için.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; uzunca bir süreden beri Türkiye’de bu mesele tartışılıyor; ne olacak bu polis memurlarının durumu. Öyle sanıyorum ki, Genel Kurulda bu kanun teklifinin kabul edilmesiyle, hem polis teşkilatımız rahatlayacak hem toplumumuz rahatlayacaktır. Çünkü, biz, bugün, mesleğinde uzmanlaşıp branşlaşan personeli 18 ay mesleğinden uzaklaştıracak olursak melekelerini kaybedeceği şüphesizdir. Kazandığı melekeleri polisimiz kaybedecektir. Yine, bu polisimiz terhis olup görevine başladıktan sonra beş altı ay içinde intibak edebilecek durumda olacaktır ancak. Yine, bu 33 bin personelimizi askere aldığımız takdirde, teşkilatımızda bir personel açığının doğacağı da muhakkaktır. Kaldı ki, bu uygulama, ilk uygulama da değildir. Bu ülkede bedelli askerlik yapılmıştır, kısa süreli askerlik yapılmıştır. Lise mezunları için de kısa süreli askerliğin olduğunu hepimiz biliyoruz. Dolayısıyla, lise mezunu polislerimizin kısa dönem askerlik yapmalarında yadırganacak bir taraf olmadığını da ifade etmek istiyorum. Kaldı ki, polislerimizin yaptığı da bir nevi askerliktir; sürekli silahlıdır, sürekli eğitim halindedir ve askere gittiği zaman tekrarlayacağı eğitimi zaten kendi kurumunda da almaktadır Yine hepimiz biliyoruz ki, gerçi Türkiye’de değil; ama, dünyanın birçok ülkesinde polis teşkilatında görev alan insanlar askerlikten de muaf tutuluyor. Dolayısıyla, şu anda polislik mesleğini devam ettiren arkadaşlarımızın, 4 aylık kısa temel eğitimi aldıktan sonra teşkilata dönmelerinde yadırganacak bir husus olmadığını da ifade etmek istiyorum. Kaldı ki, şu anda polis teşkilatında çalışıyor olduğu halde askerliğini yapmamış personelin büyük bir kısmı, ya çevik kuvvette görevlidir veya terörle mücadelede görevlidir ve bunlar askere alındığı takdirde, çok önemli bu iki birimde bir açığın ortaya çıkacağını da gözardı etmemek gerekiyor.

33 bin polis memurunun, temel askerlik eğitimini aldıktan sonra Bakanlık emrine verilmelerinin, kalan hizmet sürelerini burada devam ettirmelerinin, hem teşkilat açısından hem toplum açısından hem de bu görevi yapan memurlar açısından çok büyük bir kazanım olacağı kanaatindeyim. Askerlik süresince mesleğinden kopmuş, maddî manevî birçok sıkıntı yaşamış polis memurlarından verim almak, onlardan sağlıklı hizmet beklemek de, sanıyorum kolay değildir.

Polis teşkilatının mensupları -biraz önce Cumhuriyet Halk Partisi sözcüsü arkadaşımız ifade etmeye çalışırken kısmen de olsa bir noktaya dokundu- maddî imkânları çok sınırlı ailelerin yetiştirdiği çocuklardır, insanlardır. Bunlar, Anadolu’nun kırsal kesimlerinden, ilçelerinden, illerinden polislik mesleğine intisap etmiş, orta halli, yoksul ailelerin çocuklarıdır. Ancak, bunlar, aldıkları maaşlarla, annelerinin, babalarının, eşlerinin ve çocuklarının geçimini sağlayabilirler. Şimdi, bunlar askere alındıkları takdirde, 18 ay süresince maaş alamayacak, evinin kirasını veremeyecek, annesinin, babasının, çocuklarının ihtiyaçlarını karşılayamayacak bir durumda olacaktır. Zaten, hepimiz biliyoruz ki, şu anda askerliğini yapmayan bu polis memurlarının yaş ortalaması 30’un üzerindedir. 30’un üzerinde bir yaşa gelmiş insanın, mutlaka, ailesi vardır, tahsil çağında çocukları vardır. Peki, bunlar, 18 ay askerde hiç ücret almadan ailelerinin geçimlerini nasıl sağlayacaklardır?

Kaldı ki, bu polis memurları, bu zorluklar altında askerliğini yapıp geri döndükten sonra, bunlardan verim almak, sağlıklı hizmet beklemek nasıl mümkün olacaktır? Yani, terkedilmişlik hissine kapılmış, kendi başına bırakılmışlık hissine kapılmış bir polis memurundan, emniyet ve asayişi temin etmekle görevli olan bir polis memurundan verim almanın mümkün olmadığını hepimiz çok iyi biliyoruz.

Yine, bir arkadaşımız ifade etti, ona bir açıklık getirmeye çalışayım. Yani, polislerimiz askere gitsin; doğuda, güneydoğuda askerlik süresince terörle mücadele etsin... Arkadaşlar, terörle mücadele, zaten, emniyet ve asayiş güçlerinin görevidir. Şu anda, bu arkadaşlarımızın yaptığı iş, zaten terörle mücadeledir. Her gün, bunlar, canlarını tehlikeye atmak suretiyle görev yapıyorlar. Bırakın öbür tarafı, hepimiz her gün görüyoruz, karşılaşıyoruz; bir emniyet mensubu günde en az 12 saat nöbet tutuyor. Hiçbir kamu kurumunda böyle bir çalışma düzeni, sistemi yoktur ve bunlar 18 saatin altında çalışmıyor; bir hafta tatili vardır, onu da kullanmıyor. Hepimiz yaşıyoruz; hafta sonu tatil günü var; ama, bir bakan, o gün, o ili ziyaret etmiştir, bu arkadaşımız tatilini kullanamaz; o gün maç vardır, tatil gününü çocuklarıyla beraber geçiremez veya bir gösteri, bir yürüyüş vardır, bir toplantı vardır; bunları polislerimizin her gün yaşadığını, karda, kışta, çamurda, sıcakta, 12 saat caddelerin ortasında, noktalarda beklediğini hepimiz biliyoruz. Bu zor şartlar altında çalışan polisimize, aslında, maddî karşılığını da vermiyoruz. Sordum, 1 inci derecenin 4 üncü kademesinde, emniyet müdürü kadrosunda olan bir polis amirinin aldığı maaş 140 milyon liradır. Dolayısıyla, bu polis memurları için getirilmiş olan bu teklifin, polis teşkilatı için, bu teşkilatta görev yapan polis memurları için ve toplumumuz için son derece yerinde bir teklif olduğunu, bunun yasalaşması gerektiğini ifade ediyor; bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Kanun teklifinin tümü üzerinde, son kişisel konuşmayı yapan Elazığ Milletvekili Sayın Ahmet Cemil Tunç’a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, teklifin tümüyle ilgili görüşmeler tamamlanmıştır.

Teklifin maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

1076 SAYILI YEDEK SUBAYLAR VE YEDEK ASKERÎ MEMURLAR KANUNU İLE 1111 SAYILI ASKERLİK KANUNLARINDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI HAKKINDA KANUN TEKLİFİ

MADDE 1. – 16.6.1927 tarih ve 1076 sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanununa aşağıdaki ek madde 8 eklenmiştir.

EK MADDE 8. – İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünde Emniyet Hizmetleri Sınıfı Kadrolarında görev yapan; Yedek Subay aday adayı olarak silah altına alınacak Polis Amirleri ve 4 yıllık yüksekokul mezunu Polis memurları temel askerlik eğitimini takiben İçişleri Bakanlığı emrine verilirler.

Yukarıdaki hüküm uyarınca Emniyet Hizmetleri Sınıfı olarak ayrılan ve göreve başlayanlara daha önceki memuriyetleri itibariyle hak kazandıkları aylık ve diğer özlük hakları bu Bakanlık tarafından ödenir.

Bu yükümlüler emsali yedek subaylar kadar hizmet yaparlar, hizmetleri askerlik şubelerinden sevk tarihinden başlar, daha önceki görevli oldukları kadrolarda yükümlülüklerini tamamlayarak, Teğmen olarak terhis edilirler, bu görevleri sırasında usulüne göre Polislik mesleği ile ilişiği kesilenler kalan hizmetlerini Yedek Subay veya er olarak tamamlamak üzere kıtalara sevk edilirler.

İçişleri Bakanlığı emrine verilenler hakkında firar, hava değişimi, izin tecavüzü, kısa süreli firar, kısa süreli izin tecavüzü, yoklama kaçağı, bakaya ve geç iltihak suretiyle bakaya kalmak suçlarından dolayı Askerî Ceza Kanunu Disiplin Mahkemeleri Kuruluşu, Yargılama Usulü ve Disiplin Suç ve Cezaları Hakkında Kanun ile Askerî Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu hükümleri uygulanır. Bu konularda yetkili Askerî Mahkeme ve Disiplin Mahkemesi Millî Savunma Bakanlığınca tespit edilir.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu maddeyi, basılı rapordan farklı olarak iki düzeltmeyle okuduk:

Birincisi, “Madde 1” den sonra gelen “9.7.1927” tarihi “16.6.1927” şeklinde düzeltilerek okundu ve tutanağa öyle geçti.

İkincisi, raporda, ek madde 8’in son paragrafındaki “Yargılama Usulü kanunları” ibaresini “Yargılama Usulü Kanunu” şeklinde okuduk, doğrusu budur. Bunu da, tutanakla rapor arasında çelişki olmasın diye ifade ediyorum.

1 inci maddeyle ilgili, Refah Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Baş. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Baş, konuşma süreniz 10 dakikadır.

RP GRUBU ADINA MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi ile bu teklifin, İçtüzüğün 37 nci maddesine göre doğrudan gündeme alınması önergesi üzerinde Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifi, inşallah, bugün Yüce Meclisimizden çıkar. Aslında, hem Türkiye’de hem de Parlamentomuzda bu teklifin çıkmasıyla ilgili, aşağı yukarı, bir konsensüs oluşmuştur. Bugün, inşallah, bunu çıkarırız. 1995 yılında, yani, 19 uncu Dönemde bendeniz, milletvekili arkadaşlarımla birlikte bu konuyla ilgili bir kanun teklifinde bulunmuştum; ama, geçen dönem seçim kararı alındı ve bu teklif kadük oldu, görüşemedik. Bu dönemde ise, 1996 yılının üçüncü ayında 33 Refah Partili arkadaşımla birlikte yine kanun teklifimizi yeniledik ve 1997 yılının yedinci ayında da 37 nci maddeye göre, bugün görüştüğümüz gibi Genel Kurulda doğrudan gündeme alınması ile ilgili olarak Büyük Millet Meclisi Başkanlığına müracaatta bulundum; ama, henüz maalesef, sıra gelmedi. Sayın Ülkü Güney ve arkadaşlarının hazırladıkları teklif yine 37 nci maddeye göre geldi ve burada görüşüyoruz.

Değerli arkadaşlar, tabiî, Türkiye’de, içgüvenliği, yaklaşık, 43 milyon insanın yaşadığı yüzde 70’lik bir bölümde polis teşkilatımız temin etmektedir. Yine, yaklaşık 19-20 milyon insanın yaşadığı yüzde 30’luk bir bölümde de jandarma, güvenliği tesis ve temin etmektedir. 182 ilçemizde, burada zikredildiği gibi, memur noksanlığı dolayısıyla, polis noksanlığı dolayısıyla emniyet teşkilatını kurmuş değiliz ve biz, genel olarak, Türkiye’deki bütün sınırlarımız içerisinde güvenliği polis teşkilatına teslim etme noktasında aşağı yukarı hemfikiriz.

Bakınız, son günlerde terör, özellikle şehir merkezlerine doğru kaymaktadır. Şehir merkezlerine doğru terörün kayması demek, merkezlerde daha çok polise ihtiyaç duyulacağı anlamı taşımaktadır. Yine, gerek önceki hükümetler gerekse bu Hükümet, olağanüstü halin Türkiye’den kaldırılması konusunu programlarına yazmışlardır ve yavaş yavaş olağanüstü halin uygulandığı illeri azaltmaktadırlar. Bu illerde olağanüstü halin kalkması demek, bu illerde, emniyet mensularına daha çok ihtiyaç duyulacağı ve emniyet mensuplarının daha çok görev alacağı anlamına gelmektedir. Bütün bunlar, polis teşkilatında bir azaltma yapamayacağımızı işaret etmektedir.

Bugün ülkemizde 120 bin civarında polis açığı vardır. Dünya ülkeleriyle Batı ülkeleriyle mukayese edildiği zaman, bizde, güvenlik açısından kişi başına düşen polis sayısı çok azdır. Dolayısıyla, 4 polisten 1 polis memurumuzun da askerlik yapmadığını düşünecek olursak, bu kürsüden zikredilen, işte “polislerimiz evlenmişlerdir, şu olmuştur, askere gittiği zaman çoluk çocuğuna kim bakacaktır” gibi konulara hiç bakmasak dahi, içgüvenliğimizin temini ve özellikle savaş zamanlarında içgüvenliğin daha da çok önem kazanacağını düşünecek olursak ve saymış olduğum olağanüstü halin kalkmasını düşünecek olursak, kentsel kesimlere terörün kaymasını düşünecek olursak, bu polislerin askere gitmesinin teşkilatta büyük bir boşluk doğuracağını, hatta, önlenemez bir boşluk doğuracağını tahmin edebiliriz; bilakis, polis adedinin artması gerektiğine kolaylıkla karar verebiliriz ve bu kanunun çıkmasının daha ehem olduğunu hep birlikte görürüz.

Değerli arkadaşlar, aslında, polislerimiz, askerlerimiz kadar güvenlik bilgisi almaktadırlar. Bizim polis amirlerimiz 4 yıl kolejde okumaktadır, 4 yıl akademide okumaktadır; en az harp okullarında okumuş askerlerimiz kadar askerî silah bilgisi almaktadırlar. Polis memurlarımız, dokuz ay süreyle, tıpkı assubay okullarında olduğu gibi eğitim görmektedirler ve gayet iyi silah bilgisi, güvenlik bilgisi almaktadırlar. Benim kanaatim odur ki, bu maddede, 1 nci maddede yazılı olan dört aylık askerlik temel eğitimine bile bizim polis amirlerimizin ihtiyacı yoktur; doğrudan doğruya görevlerinin başında, görevlerini sürdürmeleri gerekir.

Diğer taraftan, dünya ülkelerine baktığımız zaman, başta Fransa, Almanya, Türkî Cumhuriyetler, Rusya, İsrail gibi dünya ülkelerine baktığımız zaman şunu görmekteyiz: Bu ülkelerde polisler askerlik yapmamaktadırlar; çünkü, yapmış oldukları görev, bir noktada askerlik gibidir.

Sözü uzatmamıza aslında gerek yok; hepimiz aşağı yukarı aynı şeyi söylüyoruz ve ittifak halindeyiz. Konuşmaları kısa tutarak, bugün saat 19.00’a kadar bu kanunu çıkaralım.

Bu duygularla, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP, ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş’a teşekkür ediyorum.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, Anavatan Partisi Grubu adına söz almak istiyorum.

BAŞKAN – 1 inci madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Ülkü Güney söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Güney.

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Başkan, muhterem arkadaşlarım; şahsım ve Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Aslında, bu kanun teklifi, yasal süre içerisinde ilgili ihtisas komisyonlarında görüşülemediğinden, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan Genel Kurula indirilerek oylanmış ve sizlerin yüksek yargılarına mazhar olarak buraya gelmiştir.

Aslında, kısa özet yazmamıza rağmen, bazı milletvekili arkadaşlarımızın tereddütleri olduğunu müşahede ettim ve onun için 1 inci maddede konuşma ihtiyacını duydum. Burada, kanun teklifinin tümü -altını çizerek ve ısrarla söylüyorum- daha önce ihtiyaç nedeniyle askerliğini yapmadan polis olarak alınan, bir kısmı da amir sınıfında olan emniyet mensuplarımızı içeriyor. 1992’de çıkarılan bir yönetmelikle artık bu kaldırılıyor; 20’nin üzerindeki polis okullarımıza, doğrudan doğruya, bir yıl eğitim görecek insanlarımız alınıyor.

Şimdi, elimizde, takriben 25-30 bin civarında, askerliğini yapmamış emniyet mensubumuz var. Kanun teklifi, askerliğini yapmamış olan bu emniyet mensuplarımızın -çok dikkat ediniz, altını çizerek söylüyorum- bir defaya mahsus olarak ve 4 aylık temel eğitimi de yapmaları şartıyla, askerliğinin geri kalan kısmını kendi birimlerinde; yani, emniyet teşkilatında geçirmelerini içeriyor; başka bir şey yok. Bu madde de, amir sınıfını kapsıyor; yani, 1 inci madde, işte, komiser, komiser yardımcısını kapsıyor ve onların haklarını koruyan bir madde. Burada, bundan sonra gelecek olan polislere veya emniyet amirlerine, askerliğini yapmama veyahut da kısa dönem askerliğini yapma gibi bir beyan yok, böyle bir şey yok. Bu, yığılmış, askerliğini yapamamış, o günün şartlarına göre alınmış insanlarımız için getirilmiş.

Demin, burada, Sayın Baş, çok güzel ifade etti -ben, o detaylara da girmek istemedim- 182’nin de üzerindedir bugün polis teşkilatımızın olmadığı ilçeler, beldeler, büyük yerler. Gelişen, büyüyen Türkiye’de ve özellikle, kırsal kesimden büyük bir göçün kentsel kesime geldiği bir ortamda, polis sayısının, bu göçle ters orantılı olarak azaldığını görüyoruz. Sayın Çetinkaya da, burada, konuşmalarında ifade ettiler ve “sadece İstanbul’da, 30 bin polise daha ihtiyacım var” diyor. Dikkat buyurun, bizim, bugün çıkaracağımız bu kanun, zaten, 30–34 bin polis veya amirine teşmil ediliyor. Bunu, koyun bir kenara ve bu insanların askere gittiğini kabul edin... Bunlar, şimdi bir beklenti içerisinde, bu kanun bugün çıkacak, bu sene çıkacak, bu ay çıkacak diye askere gitmiyorlar, tecil ettiriyorlar. Şimdi, bir de bunları buradan alırsak, o zaman, emniyet teşkilatındaki açığı bir düşünün... O zaman, İstanbul’u bir düşünelim, büyük kentleri bir düşünelim... Bu, geçici bir tedbirdir, palyatif bir tedbirdir, kanımca, mutlaka çıkması lazımdır. Bu, herhangi bir kesime bir lütuf değildir. Zaten, bu insanların çoğu, güneydoğuda, Doğu Anadolu’da çevik kuvvette ve aktif görevde çalışan insanlardır, silahlı insanlardır, aşağı yukarı aynı görevi yapmaktadırlar; ama, tabiî ki, temel askerlik, Anayasamızın bize getirdiği vazgeçilmez bir yükümlülüktür. Dört aylık temel askerlik eğitimini yapma koşulunu da öngörerek bu teklifimizi huzurlarınıza getirdik.

Bu açıdan, katkıda bulunan arkadaşlarımıza, bu konuda uyarıda bulunan arkadaşlarımıza, hepinize saygılar sunuyorum. Çıkacak olan bu kanunun ülkemize ve emniyet mensuplarına hayırlı, uğurlu olmasını diliyor, saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Grup Başkanvekili Sayın Ülkü Güney’e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Güney’in, hem bu madde üzerindeki konuşmasında hem de teklifin tümü üzerindeki konuşmasında, bunun, bir defaya mahsus geçici bir kanun olduğu ifadesi yer aldı; ancak, metne baktığımız zaman, ek maddeler sürekli maddelerdir.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Önergemiz var efendim.

BAŞKAN – Önerge varsa, düzeltilebilir; ama, bu haliyle kalırsa, bundan sonra, askerliğini yapmadan yeniden göreve alınacak polis ve güvenlik hizmetlerinde görev yapacak olanlar aynı kanundan yararlanırlar; ek madde olması bunun sürekli olmadığı anlamına gelmez. O konuda Hükümetin de meseleyi düşünmesini rica ediyorum. Müzakerelere devam ederken bir açıklama bekleyeceğim Hükümetten.

Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Bekir Yurdagül söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Yurdagül.

Sayın Yurdagül, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1 inci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanın az önce uyardığı konuyla ilgili olarak konuşacağım. Bu, hem Emniyet Genel Müdürlüğünde, emniyet hizmeti sınıfında çalışan yedek subay adaylarıyla ilgili olan 1 inci maddede hem de er olarak askere gideceklerle ilgili olan 2 nci maddeye bağlı ek maddelerle kalıcı hale getiriliyordu. Yani, bu, bundan sonraya yönelik olarak, tüm akademi mezunlarının, temel eğitimden sonra askerlik hizmetini yapmamalarına ve bu görevlerini kendi kurumlarında tamamlamalarına yönelik bir düzenleme.

Antant kalınan bir şey var: 30 bine yakın polis memurunun aynı anda askere alınması bir zafiyet yaratır; bunları 4 aylık bir temel eğitimden sonra askere almayalım... Bunda genelde bir mutabakat sağlandı. Az önce, Grubum adına yaptığım konuşmada belirttiğim sakıncaları yeniden belirtmek istemiyorum. Bunu, bundan sonraya yönelik olarak –hiç olmazsa, sadece bir geçici madde olarak– düzenleyelim, birikimi bu şekilde önleyelim; ama, bundan sonraya yönelik olarak, yasanın yürürlükte kalmasını da engellemiş olalım. Yani, bu yasa teklifi üzerinde, 4 yıllık yüksekokul mezunu veya yedeksubay adayı olarak silah altına alınacak polis memurlarının, amir konumundaki insanların, bundan sonraya yönelik olarak –birikimleri söylemiyorum– askerlik hizmetlerini, diğer kamu görevlilerinde olduğu gibi yapmalarına imkân sağlayacak bir düzenlemeyi yapmamız gerekiyor. Aksi takdirde, bu geçici olmaktan çıkıyor, kalıcı bir hale geliyor. Yasa teklifinin esas amacı ise birikimi önlemeye yönelikti, bunu kalıcı hale getirmek değildi. Zannediyorum bu konuda partilerimiz arasında bir mutabakat sağlanacaktır ve bunu bir geçici madde olarak düzenlememizde yarar var diye düşünüyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül’e teşekkür ediyorum.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, müsaade ederseniz, biraz evvelki ifadenize atfen bir beyanda bulunabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun efendim.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Bugün, polislik mesleğine lise mezunu olarak alınanlar, askerliğini yapmış olmak şartıyla alınmaktadır; yani, askerliğini yapmadan, kimse polis memuru olamıyor. Onun için, bu, bir defa uygulanacak...

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Tekrar, yönetmelik değişikliğiyle yapılabilir.

BAŞKAN – Bu, hangi hükme dayanıyor efendim? Bir yönetmelik mi bir kanun hükmü mü veya bu kanunda yer alan bir husus mu? Madde üzerinde söz alarak bu konuda konuşabilirsiniz.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) – Yönetmelik efendim; kanun değil.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Grup adına söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Saffet Arıkan Bedük; buyurun efendim.

DYP GRUBU ADINA SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 338 sıra sayılı, polislerin ve amirlerinin askerlik hizmetiyle ilgili kanun teklifi üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini sunmak üzere huzurlarınızdayım; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Emniyet teşkilatının, 13 769’u amir olmak üzere, 144 bin personeli bulunmaktadır. Türkiye’de, her 450 kişiye 1 polis memuru düşüyor; oysa, Avrupa ülkelerinde, mesela İtalya da dahil olmak üzere, 190 ilâ 220 kişiye 1 polis memuru düşmektedir. Dolayısıyla, ülkenin gelişen şartları, teknolojik değişimi, Avrupa’yla bütünleşmesi ve yine Avrupa’ya açılan birkısım sosyal ve ekonomik hareketliliğiyle birlikte, Türkiye’de, bilhassa kırsal alandan şehir alanına olan göçün de etkisiyle, birkısım suç ve suçluluk şekillerinde değişiklik olmakta ve suçlu tipi de artmaktadır. İşte, bu gelişen şartlar içerisinde, Türk emniyet teşkilatının, geçmişe nazaran, hem personel bakımından hem de araç ve gereç bakımından mutlak surette takviye edilmesi gerekir.

Emniyet teşkilatını, personel, araç ve gereç bakımından takviye etmezsek, Avrupa’da ve ileri ülkelerdeki meslektaşlarıyla aynı seviyede tutmazsak, hem rejim hem de demokrasi açısından gerçekten tehdit ve tehlike altında kalabileceğimiz gibi, yurtta huzur ve güvenliğin sağlanmasında da eksiklik olacaktır. Oysa, bugün, Türkiye’nin, üzerinde hassasiyetle durduğu konu, yurtta huzur ve güvenliği sağlamak, emniyet ve asayişi temin etmektir. Herkes evinde yatmaktayken, polis, gece gündüz demeden milletinin hizmetindedir ve yine, tatil demeden, bayram demeden çalışmaktadır. Polis, gece demeden, gündüz demeden, milletine hizmet etmek için, âdeta, bir yarışın içerisindedir. Onlardaki, duygu, sadece vatan sevgisidir, millet sevgisidir ve devletin kendisine yüklediği sorumluluğu yerine getirmektir.

Değerli milletvekilleri, Türk emniyet teşkilatının, yurt genelinde, şu anda, 200 ilçesinde daha kurulması gerekirken, buralarda emniyet teşkilatı yoktur; olmamasının sebebi, personel eksikliğidir. Eğer, personel eksikliği olmasaydı, bu 200 ilçemizde emniyet teşkilatı kurulmuş olacaktı. Bütün bu şartlara rağmen, bugün, özellikle, memurlar için haftada 40 saat çalışma süresi gerçekleşmekte iken, emniyet teşkilatında 60 saat çalışılmaktadır. İşte, bütün bu şartlara karşılık, eğer, biz, 35 bin polisi ilgilendiren askerlik hizmetinden dolayı, bu insanları askere alırsak, bir boşluk oluşacaktır.

Teşkilatın 172 bin normal, ideal kadrosu vardır; ama, 172 bin personeli yok, 144 bin personeli var. Bütün bunlara rağmen, eğer, biz, bunlarda da indirim yaparsak, yani, 109 bin personelle hizmet yapmaya kalkarsak, milletimize, huzur ve güvenlikte, istenen seviyede, istenen standartta hizmeti verememe gibi bir durumla karşı karşıya kalacağız ve çalışma süresi de -hafta itibariyle söylüyorum- 72 saate çıkacaktır.

Bütün bunların hepsinin hesabını yaparsak, 3 800 amir, 32 bin de memurun askerliği söz konusudur.

Gelin, bunları şöyle değerlendirelim değerli arkadaşlar: Emniyet teşkilatında çalışan arkadaşlarımız temel eğitimi görmektedirler, askerliğin temel eğitimini, gerçek anlamıyla en iyi şekilde, disiplin şartları içerisinde yapmaktadırlar, o şartlarda hazırlanmaktadırlar ve hizmete girerken de bunları yerine getirmektedirler.

Değerli milletvekilleri, işte bizim üzerinde durduğumuz nokta şudur: Eğer askerlik hizmeti ise; Türk polis teşkilatının, kendi okullarında yeteri kadar temel eğitimi verdiğini; arkasından, insan hakları, anayasa, hukuk ve diğer kanunlar çerçevesinde de hizmetlerini gerçekleştirdiğini ifade ediyoruz. Bu, yerine getirilen bir görevdir; ama deniyor ki, emniyet teşkilatında bu hizmetlerin hepsinin yerine getirilmesi gerekir.

Değerli arkadaşlar, kanun metni, şu anda görev yapmakta olan amir ve memurları ihtiva ediyor ve ben şunu özellikle huzurlarınızda ifade etmek istiyorum: Bu teklif, emniyet teşkilatında şu anda görev yapmakta olan, askerlik hizmetini yapmamış bulunanların ve değişik sebeplerle, okulundan mezun olmasına rağmen, bugüne kadar askerliğini yapmamış olanların, kendi birimlerinde; yani, Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında askerlik hizmetlerini yerine getirmesine yönelik bir tekliftir. Ayrı bir husus daha vardır: Dört yıllık fakültesini bitirmiş, akademisini bitirmiş olan arkadaşlarımız, bu suretle, askerlik hizmetini Emniyet Genel Müdürlüğünde yapacak. Ayrıca, geçmişte, askerliğini yapmamış olanları da polisliğe alıyorlardı; ama, şimdi bu olay kalktı; yani, şu anda, İçişleri Bakanlığı, yapmış olduğu bir yönetmelik değişikliğiyle, askerlik hizmetini yapmamış olanları polis memuru yapmıyor. Bu sebepledir ki, bundan böyle, askerliğini yapmayanlar polis memuru yapılmayacaktır. Bu teklif, askerliğini yapmamış olan arkadaşlarımızın, askerlik hizmetini Emniyet Genel Müdürlüğü teşkilatında yapmasını öngören bir kanun teklifidir. Bu itibarla, bir siyasal partinin sözcüsünün söylediği “herkes askerliğini yaparken bunlar yapmayacaktır” gibi bir anlayışı ileri sürmek mümkün değildir.

Bu duygular içerisinde, Doğru Yol Partisinin, bu kanun teklifinin yanında olduğunu ve Türk emniyet teşkilatına en iyi şekilde hizmet verileceği inancıyla destekleyeceğimizi belirtiyor; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Doğru Yol Partisi Grubu adına konuşan Sayın Saffet Arıkan Bedük’e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Bedük’ün yaptığı açıklamadan da anlaşıldı ki, şu anda, polislik görevine, yönetmelik sebebiyle, askerliğini yapmamış olanlar alınmıyorlar; ama, yönetmelik değiştiği takdirde, bu kanun, otomatikman, sürekli uygulanır bir kanun haline gelecektir. Amaç oysa, tabiî, Yüce Meclis böyle takdir ederse, o tarzda bir kanun çıkarılır; ama, ben, teklif sahiplerinin buradaki ifadelerinden, sadece, birikmiş olan 35 bin kişiyle ilgili, bir defaya mahsus bir kanun çıkarılmasının düşünüldüğünü anlıyorum. Eğer düşünce oysa, metni değiştirme zorunluluğu vardır. Bu konuya dikkatinizi çekiyorum.

Şu anda, Başkanlığa “görüşülmekte olan 338 sıra sayılı kanun teklifinin görüşmelerinin bitimine kadar Genel Kurulun çalışma süresinin uzatılmasını arz ve talep ederiz” şeklinde, Aydın Milletvekili Muhammet Polat, Isparta Milletvekili Mustafa Köylü, Adana Milletvekili Sıtkı Cengil, Gaziantep Milletvekili Bedri İncetahtacı, Erzurum Milletvekili Aslan Polat imzasıyla bir önerge gelmiştir.

Değerli arkadaşlarım, İçtüzüğün 55 inci maddesine göre, eğer, gerekli durum doğarsa, Başkanlık, zaten bunu düşünecektir. Bu tür bir önergenin işleme konulması mümkün değildir; ama, çalışma süresi içerisinde, 55 inci maddedeki şartlar doğarsa, biz, zaten, durumu değerlendireceğiz.

Gruplar adına bir söz talebi daha var; Demokratik Sol Parti Grubu adına, Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Gülay, konuşma süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA HASAN GÜLAY (Manisa) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; 1076 Sayılı Yedek Subaylar ve Yedek Askerî Memurlar Kanunu ile 1111 Sayılı Askerlik Kanunlarında Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin 1 inci maddesi üzerinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz aldım; Grubum adına, Yüce Meclisi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Daha önceki konuşmamda da belirtmiştim, bugün, bu maddeye dayanılarak, polislerin, temel askerlik hizmetlerini tamamladıktan sonra, İçişleri Bakanlığı kadrolarında istihdam edilmeleri, Anayasaya aykırılık teşkil etmemektedir.

Devletin temel görevlerinden birisi de ülkenin insangücü kaynaklarını en verimli şekilde, yerinde kullanmaktır. Polislere mahsus bu uygulama, devletin temel görevlerinden birisinin yerine getirilmesine neden olacaktır. Polislerin, askerlik hizmetlerinde, temel eğitimi tamamladıktan sonra, kendi birimlerinde isdihdam edilmelerinin, jandarma teşkilatında yetişmiş personel sorunu doğurmayacağı da açıktır.

Bugün, polis teşkilatı içinde, askerliğini yapmamış 33 bin polisimiz vardır. Şu anda, en basitiyle, kendi seçim bölgemde ve Manisa’nın diğer ilçelerinde de -merkez dahil- bütün diğer illerde olduğu gibi, gerçekten, polis açığı bulunmaktadır.

Emniyet teşkilatının, jandarma teşkilatından en önemli farklarından birisi de suç türleri nedeniyle birçok branşa ayrılmasıdır. Bu açıdan, güvenlik hizmetini ifa eden önemli bir kurumun personelinin, uzmanlık kazandırıldıktan sonra, başka bir ihtisası gerektiren güvenlik hizmetine, jandarmaya kaydırılarak, onsekiz ay görev yaptırılması, mevcut insangücünün verimsiz bir şekilde kullanılmasına neden olacaktır.

Bu nedenle, polislerin kısa süreli askerlik yapması uygulamasının, diğer kamu görevlileri arasında ayırımcılık ve huzursuzluk yaratacağı görüşü yersizdir, mesnetsizdir.

Emniyet teşkilatı ile jandarma teşkilatı, birlikte, İçişleri Bakanlığına bağlı olarak, iç güvenliği sağlamakla görevli kurumlardır. Eğer, polisler, temel askerlik hizmetiyle yükümlü tutulurlarsa, kısa bir süre içerisinde bu rakam eritilecek ve artık, askerliğini yapmamış kişiler polisliğe alınmayacaktır. Amaç, şu anda askerliğini yapmamış olan 33 bini aşkın polisimizin, bu sorunlarının, bir defaya mahsus olarak çözülmesini sağlamaktır. Onun için, verilecek önergeyle, bu hatanın düzeltilmesi gerekmektedir.

Sözlerime son verirken, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Yüce Meclise saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay’a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz istemi var mı efendim? Yok.

Şimdi, kişisel söz taleplerine geçiyoruz.

ÜNAL ERKAN (Ankara) – Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Ünal Erkan da söz istediler; ama, birinci sırada, Sayın İlyas Yılmazyıldız bulunmaktadır.

Sayın Yılmazyıldız?..

İLYAS YILMAZYILDIZ (Balıkesir) – Vazgeçtim efendim.

BAŞKAN – Sayın Ünal Erkan, buyurun.

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

ÜNAL ERKAN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 1 inci maddeyle ilgili, zannediyorum, kısa bir açıklamaya, bazı yanlış anlamaları önlemek bakımından ve kanunu eksiksiz çıkarmayı mümkün kılmak bakımından ihtiyaç duyuyorum.

Bilindiği gibi, polis mesleğinde, polis okullarından mezun olanlar polis memuru olurlar. Söz konusu, gündemdeki yasa teklifiyle istenen şudur: Geçmişte, askerliğini yapmadan, lise mezunu olarak polis mesleğine giren veya daha üst tahsil imkânıyla askerliğini yapmadan polis mesleğine girenler, askerlik hizmetini, temel eğitim hariç, meslekte gidersinler; dört ay veya neyse süresi, temel askerlik eğitimini er olarak yapsınlar ve arta kalan askerlik sürelerini meslekte geçirsinler... Şimdi, bu, bir grup.

Bir grupta da lise mezunu olup, sonradan yüksek tahsil yapan veya yüksek tahsilli olarak polis mesleğine polis memuru olarak girenler var; bunların da bir kısmı askerliğini yapmamış olanlardır. O halde, bir grup olarak, polis mesleğinde, emniyet hizmetleri sınıfında polis memuru olarak görev yapanlardan askerliğini yapmamış olanların, temel askerlik hizmetini ifa ettikten sonra, arta kalan sürelerini meslekte geçirmeleri konusu, problemin birinci bölümünü halleder diye düşünüyorum.

İkincisi, polis mesleğinde, polis memurlarının yanında bir de amirler grubu var bildiğiniz gibi. Polis amiri, polis mesleğinde iki şekilde yetişmektedir; biri, dört yıl süreli polis akademisi mezunlarının, okuldan mezun olmalarını müteakip, kadrolara komiser muavini olarak, yani, amir sınıfına geçmeleriyle ortaya çıkan bir durum ki, bunlar, askerliğini yapmamış olanlardır; çünkü, polis akademisi mezunları, polis kolejinden sonra polis akademisine gelirler. O halde, polis amirliğinin birinci bölümünde, askerliğini yapmamış olan polis akademisi mezunlarının da, 1 inci maddeye göre, temel askerlik eğitimini yaptıktan sonra, arta kalan askerlik süresini polis mesleğinde tamamlamaları meselesi söz konusudur. Diğeri, lise mezunu polis memuru iken veya yüksek tahsil mezunu polis memuru iken, Emniyet Genel Müdürlüğü kadroları müsait olup da amir sınıfına geçenler, zaten, bundan sonrası için bu kapsama girmeyecekler; çünkü, askerliğini yapmamış olan, polis mesleğine girmeyecek.

BAŞKAN – Sayın Erkan, bir saniyenizi rica edeceğim... Sürenizi durduruyorum.

Hükümet söz isteminde bulundu. Süremiz bitmek üzere. Hükümetin, konuşmasını tamamlamasına kadar Genel Kurulun çalışması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

SITKI CENGİL (Adana) – Tümünün bitimine kadar uzatılması için önergemiz vardı.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Kanun teklifinin bitimine kadar uzatılmasına dair bir önerge var.

BAŞKAN – İçtüzüğün 55 inci maddesini bir tetkik buyurun lütfen. Bu kanun teklifi 7 maddedir; değişiklik önergeleri de var...

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, grupların mutabakatını sağlayalım.

BAŞKAN – Tamam efendim...

Hükümetin konuşmasına kadar süreyi uzatıyoruz.

Buyurun Sayın Erkan.

ÜNAL ERKAN (Devamla) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum ve sözümü tamamlıyorum.

Yasayı çıkarırken, bir grup olarak, askerliğini yapmamış polis memurları ve varsa akademi mezunları hariç, yüksekokul mezunlarının, elbette, sayıları tamamlanınca bu kanun gerekçesi ortadan kalkacağı için; yani, geçici olarak mevcut askerliğini yapmamış olan polis memurlarının meselesi halledildiğinde, bir süre sonra askerliğini yapmamış polis memurları sayısı, askere giderek, temel eğitimi orada tamamlamak suretiyle tamamlanacağından ve yeni lise mezunları, askerliğini yapmadan polis mesleğine giremeyeceğinden, yasanın bu yönü geçicilik arz eder; ancak, akademi mezunları için meseleye baktığımızda, polis akademisi, devamlılık arz eden bir eğitim kurumudur, bu bakımdan, polis akademisi mezunlarının, temel eğitim sonrasını meslekte geçirmeleri konusu, geçici değil, süreklilik arz eden bir hukuk anlayışıyla ele alınmalı, madde öyle değerlendirilmelidir diye düşünüyorum.

Bu vesileyle, hepinize saygılar sunuyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ankara Milletvekili Sayın Ünal Erkan’a teşekkür ediyorum.

Şimdi, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Eyüp Aşık konuşacaklardır.

Buyurun efendim.

Konuşma süreniz 10 dakikadır Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifi, çok uzun zamandır kamuoyunun gündeminde olmasına rağmen, Parlamentonun komisyonlarından geçerek Genel Kurula gelmemiştir. Bu sebeple; yani, komisyonda tartışılmadığı için, şu andaki görüşmeler sırasında, kanunun uygulamasında bazı aksaklıklar çıkacağı tereddütleri hasıl olmuş, arkadaşlar bunu bizzat bize getirmiş ve bazı arkadaşlarımız kürsüden de bunu söylemişlerdir.

İki konuda tereddüt vardır. Birincisi, teklif sahiplerinin, ısrarla, burada, grup adına yaptıkları konuşmalardan, kanunun geçici bir uygulama şeklinde olması gerektiği, maksatlarının bu olduğu; halbuki, kanun teklifinin metninden, bunun, geçici olmadığı, daimî bir uygulama gerektirdiği şeklinde bir kanaat ortaya çıkmaktadır; bunun, düzeltilmesi gerekir.

İkincisi, halen polis mesleğini yürütmekte olan lise mezunlarının, bu kanundan faydalanıp faydalanamayacağı da, tam, net olarak belli olmamaktadır; yani, ancak yorumla faydalanabilecektir. O bakımdan, ben, Hükümet adına, bu kanun teklifinin, bir aksaklığa meydan vermemesi için, gerekli düzeltmeler yapılmak yahut da önergeler hazırlanmak suretiyle, bundan sonraki bir oturumda, konunun görüşülmek üzere...

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Bakanım, önergelerle düzeltelim.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Sayın milletvekilim, bunu yaparız; ama, izin verirseniz, ben şöyle söyleyeyim...

SITKI CENGİL (Adana) – Sabaha kadar çalışalım.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Tabiî, bu, Sayın Başkanın takdiri; yalnız, kanun teklifi, yürütme ve yürürlük maddeleriyle beraber 6 madde...

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Bakan, biz sabaha kadar çalışmaya razıyız; bu Meclis sabahlara kadar çok çalıştı.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – Bir saniye... O, benim takdirim değil; ben fikrimi söylüyorum.

Bakınız, kanun...

BAŞKAN – Efendim, karşılıklı konuşma yok.

SITKI CENGİL (Adana) – Sabaha kadar çalışalım, hep beraber düzeltelim.

BAŞKAN – O konu Sayın Bakanı ilgilendirmiyor.

DEVLET BAKANI EYÜP AŞIK (Devamla) – İzin verirseniz... Ben fikrimi söylüyorum. Süreyi uzatma konusu, Sayın Başkanın takdiri; ama, ben şunu söyleyeyim: Görüştüğümüz, yürütme ve yürürlükle birlikte 6 maddelik bir kanun teklifi; daha 1 inci maddesinin görüşmeleri bitmemiş ve muhakkak, önergelerle, bazı konuların açıklığa kavuşturulması lazım; yani, üzerinde, böyle tartışarak değil; salim kafayla, sakin kafayla bir çalışma yapılması lazım. Ben, Hükümet adına, bunun tamamlanması için, bir sonraki oturuma kalmasını teklif ediyorum. Takdir, Sayın Başkanındır.

Arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Benim, biraz önce, kanun teklifiyle ilgili olarak Hükümetten beklediğim açıklık bu konuşmayla ortaya çıkmadı. Bununla beraber, arkadaşlarımın, biraz önce 5 imzayla verdikleri öneriyi değerlendirmiştim. İçtüzüğün 55 inci maddesine göre, eğer herhangi bir konu bitmek üzere ise, sadece o konunun tamamlanmasına kadar süreyi uzatma usulümüz vardır. Şimdi, 6 maddelik bir kanun teklifinin müzakeresi, teorik olarak, en az 6 saat sürer.

HAYRİ KOZAKÇIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 1 inci maddenin görüşmelerini bitirelim.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bu konuda, usuller her zaman lazım. Meclisin sürpriz çalışmalar yapmaması için bu İçtüzük hükmü konulmuştur. Sadece bu madde üzerindeki önergeleri dahi işleme koymak zaman alacaktır. Zaten, biraz önce de, o sebeple, sadece Hükümetin konuşmasının bitimine kadar oturumu uzatmıştım.

SITKI CENGİL (Adana) – Sayın Başkan, o zaman, 1 inci maddeyi bitirelim.

BAŞKAN – Efendim, zaten, şu anda süremiz doldu; ama, bu konuda, eğer, daha önceden, birleşimin başlangıcında alınmış bir Danışma Kurulu kararı olsaydı, elbette, kanun teklifinin bitimine kadar olurdu; ki, bu gece, belli tasarı ve tekliflerin bitimine kadar çalışılması doğrultusunda verilmiş olan öneri de, biliyorsunuz, Genel Kurulca başlangıçta reddedildi...

SITKI CENGİL (Adana) – Öyle bir önerimiz vardı, reddedildi...

BAŞKAN – Yani, Sayın Bakanın “bu, Başkanın takdirindedir” sözü üzerine bunları söylüyorum; yoksa, bu kadar söz söylemeye de vaktim yok. Bu, benim takdirimde olan bir husus değil, İçtüzüğün ve Genel Kurulun aldığı karardır.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Umut vermeyin!.. Umut veriyorsunuz, bırakıyorsunuz!..

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, şimdi, alınan karar gereğince, polis tarafından dinlenilen telefonlarla ilgili iddialar konusundaki Meclis araştırması komisyonunun raporunu ve diğer denetim konularını görüşmek için, 17 Şubat 1998 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

 

Kapanma Saati: 19.04

 

 

 

VIII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, TPAO’ya güvenlik görevlisi alımı sınavında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mustafa Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/4166)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı arz ederim. 29.12.1997

Saygılarımla.

Celal Topkan Adıyaman

Bakanlığınıza bağlı Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığına güvenlik görevlisi almak amacıyla yapılan sınavlarda;

1. Mayıs 1987 tarihinde 81 güvenlik görevlisi almak için yazılı ve sözlü sınav yapılmış mıdır?

2. Mart 1997 tarihinde 60 güvenlik görevlisi almak için hangi tür sınav yapılmıştır?

3. Kasım 1994 tarihinde kuruma 100 güvenlik görevlisi alınmış mıdır? Bu güvenlik görevlileri hangi tür sınava tabi tutulmuşlardır?

4. Ekim 1995 tarihinde benzer şekilde kuruma 80 kişilik güvenlik görevlisi almak için açılan sınavda izlenen sınav yöntemi nedir?

5. Ekim 1997’de 177 güvenlik görevlisi almak için yapılan sınavda uygulanan sınav yöntemi nedir?

6. Ekim 1997 tarihinde 177 güvenlik görevlisi almak amacıyla yapılan sınavda;

a) Sınav komisyonunda kaç kişi görev almıştır?

b) Sınav komisyonu başkanı olarak görevlendirilmiş olunan Genel Müdür Muavini Şeref Ekinci bu görevinden ne zaman, hangi gerekçe ile istifa etmiştir?

c) Alınacak olan 177 güvenlik görevlisini eğitecek ve çalıştıracak grubun başkanı olan Savunma Sekreteri Emekli Kıdemli Albay Ersan Turhan Komisyon üyeliğinden ne zaman, hangi gerekçe ile istifa etmiştir?

7. Sınav komisyonu başkanı olarak görevlendirilen Genel Müdür Muavini Şerif Ekinci ve Ersan Turhan’ın yapılacak sınavın yasalara ve yönetmeliklerde belirtilen usullere uygun yapılmadığına itiraz ederek istifa ettikleri doğru mudur?

T.C. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı Araştırma, Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı 11.2.1998 Sayı : B.15.O.APK.0.23-300-225.2063

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 15 Ocak 1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4166-10402/2632

sayılı yazısı.

Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan’ın tarafıma tevcih ettiği 7/4166 esas no.lu yazılı soru önergesi TBMM İçtüzüğü’nün 99 uncu Maddesi gereği cevaplandırılarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Cumhur Ersümer Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/4166)

Soru 1 : Mayıs-1987 tarihinde 81 güvenlik görevlisi almak için yazılı ve sözlü sınav yapılmış mıdır?

Cevap 1 : 2495 sayılı Kanun ve ilgili mevzuat hükümleri doğrultusunda TPAO’nda güvenlik görevlisi olarak sözleşmeli statüde istihdam edilmek üzere (81) eleman, 17.6.1987 ve 18.6.1987 tarihinde yazılı ve sözlü sınav yapılmak suretiyle işe alınmıştır.

Soru 2 : Mart-1997 tarihinde 60 güvenlik görevlisi almak için hangi tür sınav yapılmıştır?

Cevap 2 : Mart-1997 ayında TPAO’nda herhangi bir güvenlik görevlisi sınavı yapılmamıştır.

Soru 3 : Kasım-1994 tarihinde kuruma 100 güvenlik görevlisi alınmış mıdır? Bu güvenlik görevlileri hangi tür sınava tabi tutulmuşlardır?

Cevap 3 : Kasım-1994 ayında TPAO’na Güvenlik Görevlisi alınmamıştır.

Soru 4 : Ekim-1995 tarihinde benzer şekilde Kuruma 80 kişilik güvenlik görevlisi almak için açılan sınavda izlenen sınav yöntemi nedir?

Cevap 4 : Ekim-1995 ayında TPAO’ya 80 kişilik güvenlik görevlisi alınmadığı için, sınav da yapılmamıştır. Ancak, 25.5.1992 tarihinde ÖSYM kanalıyla yapılan yazılı sınavla 58 adet güvenlik görevlisi alınmıştır.

Soru 5 : Ekim-1997’de 177 güvenlik görevlisi almak için yapılan sınavda uygulanan sınav yöntemi nedir?

Cevap 5 : TPAO’na bağlı Bölge Müdürlüklerinde istihdam edilmek üzere işe alınacak 177 güvenlik görevlisi için, 18 Kasım 1997 tarihinde yapılan sınavda, aşağıda belirtilen gerekçelerle sınav yöntemi olarak “Mülâkat” uygulanmıştır.

a) Olağanüstü Hal Bölge Valiliği kapsamında bulunan illerde kurulu TPAO Batman ve Adıyaman Bölge Müdürlükleri’nin ihtiyacının aciliyeti,

b) İşe alınacak güvenlik görevlileri’nde aranan vasıflarda; yapacakları görevin özelliği gereği, fiziki aksiyonun ön planda tutulması,

c) “Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Daimi Kadrolarına İlk Defa İşçi Olarak Alınacaklar Hakkında Uygulanacak Sınav Yönetmeliği’nin “Amaç” başlıklı 1 inci maddesi; bu yönetmelik’te, münhasıran “işçi olarak alınacaklara” uygulanacak sınavlarla ilgili esasların belirlendiğinden söz etmektedir.

Buna karşılık işe alınacak güvenlik görevlileri’nin çalışma şartlarının ve tâbi olacakları statünün 2495 sayılı özel bir Kanun’la belirlenmiş olması, alınacak personelin, sözü edilen yönetmeliğe tâbi olup olmayacağı konusunda tereddüt doğmasına neden olmuştur. Bu personelin bahse konu yönetmeliğe tâbi olup olmayacağı görüşü ağırlık kazandığından, sadece sözlü sınav yapılması ile yetinilmiştir.

d) Güvenlik görevlisi alımı için İş ve İşçi Bulma Kurumu’ndan vasıflar belirtilmek suretiyle aday talep edilmiştir.

Çeşitli vesilelerle TPAO’na yapılan başvurulardan, açılacak bu sınav nedeniyle müracaat edecek aday sayısının 1500’ün üzerinde olacağı tahmin edilmiştir. (ki tahminlerimizin üzerinde ve büyük bölümü Ankara dışından olmak üzere yaklaşık 2000 civarında müracaat olmuştur.)

Tahmin edilen sayıyı aşan adayın yazılı sınavının sağlıklı bir şekilde gerçekleştirilebilmesini teminen, Öğrenci Seçme ve Yerleştirme Merkezi’ne yaptırılması uygun bir çözüm olarak düşünülmüştür.

Sözü edilen Merkez; programlarının yoğun olması nedeniyle, 1997 yılı sonuna kadar sınav için gün verememiştir.

Soru 6 : Ekim-1997 tarihinde 177 güvenlik görevlisi almak amacıyla yapılan sınavda;

a) Sınav komisyonunda kaç kişi görev almıştır?

b) Sınav komisyonu başkanı olarak görevlendirilmiş olunan Genel Müdür Muavini Şeref Ekinci, bu görevinden ne zaman, hangi gerekçe ile istifa etmiştir?

c) Alınacak olan 177 güvenlik görevlisini eğitecek ve çalıştıracak grubun başkanı olan Savunma Sekreteri Emekli Kıdemli Albay Erşan Turhan, komisyon üyeliğinden ne zaman, hangi gerekçe ile istifa etmiştir?

Cevap 6 : 177 güvenlik görevlisi almak amacıyla 18 Kasım 1997 tarihinde yapılan sınavla ilgili olarak;

a) Sınav komisyonunda 4 kişi görev almıştır.

b) Sınav Komisyonu Başkanı olarak görevlendirilen Genel Müdür Yardımcısı Şeref Ekinci, 18.11.1997 tarihli dilekçesi ile, sınav için müracaatta bulunanların çok olması ve değerlendirme sistemi konusunda aynı görüşü paylaşmaması nedeniyle komisyon başkanlığı görevinden affını istemiştir.

c) Sınav komisyonu üyesi Erşan Turhan, 18.11.1997 tarihli dilekçesi ile alınacak güvenlik görevlilerinin ünitesine bağlı bulunduğu iddiasını ileri sürerek, uygulanacak sınav yönteminin personel seçimi için yeterli olmayacağı kanaatini taşıdığını belirtmiş ve Sınav Komisyonu Üyeliği’nden affını istemiştir. Ancak, TPAO’na bağlı Bölge Müdürlükleri’nde istihdam edilmek üzere işe alınacak güvenlik görevlileri konusunda Savunma Sekreteri Erşan Turhan’ın sözkonusu iddiaları üzerine, bu konuda bazı açıklamalarda bulunulması ihtiyacı duyulmuştur.

22.7.1981 tarih ve 2495 sayılı “Bazı Kurum ve Kuruluşların Korunması ve Güvenliklerinin Sağlanması Hakkında Kanun”a göre oluşturulan özel güvenlik teşkilâtı’nda sorumluluk ve bu teşkilât’ın bağlanacağı birimler, sözkonusu kanunun uygulanmasına ilişkin yönetmelik ile tespit edilmiştir.

Yönetmeliğin “Sorumluluk ve Yetki Devri” başlıklı 52 nci maddesinde, açıkça “Özel Güvenlik Teşkilâtı bulunan kuruluşların korunması ve güvenliklerinin sağlanması sorumluluğu, devlete ait kuruluşlarda en büyük amirine,... aittir.” denilmektedir.

Aynı maddede; sorumlu kişilerin, aslî sorumluluk kendilerinde kalmak üzere yetkilerini kuruluşun özel güvenlik teşkilâtı’nın başında bulunan koruma ve güvenlik müdürü, şefi ya da amirine devredebilecekleri belirtilmektedir.

Açıklandığı üzere; özel güvenlik teşkilâtı’na ilişkin yetkinin, savunma sekreteri ya da savunma uzmanına devredilmesinin zorunlu olduğuna ilişkin bir mevzuat hükmü bulunmamaktadır. Bulunsa bile; aslî sorumluluk genel müdürlük merkez teşkilât’ında genel müdür’e, bölge müdürlükleri’nde ise bölge müdürüne ait olacaktır. Bu nedenle belirtilen istifa gerekçesi tutarlı görülmemiştir.

Soru 7 : Sınav komisyonu başkanı olarak görevlendirilen Genel Müdür Muavini Şeref Ekinci ile sınav komisyonu üyesi Erşan Turhan’ın, yapılacak sınavın yasalara ve yönetmeliklerde belirtilen usullere uygun yapılmadığına itiraz ederek istifa ettikleri doğru mudur?

Cevap : Şeref Ekinci ve Erşan Turhan’ın istifaları ile ilgili 6 numaralı sorunun (b) ve (c) fıkralarında yeterli ve açık bilgi verilmiştir.

2. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, Metin Göktepe cinayeti sanığı polislerin keşif alanına silahlı olarak geldikleri iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4198)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yeralan sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş İstanbul

Gazeteci Metin Göktepe’nin gözaltında dövülerek öldürülmesine ilişkin olarak 5.1.1998 günü Eyüp Kapalı Spor Salonunda bir keşif yapıldı. Basında, sanık polislerin keşif yapılan alana silahlı olarak geldikleri ve bazı tanıkları tehdit ettikleri yer aldı.

Sorular

1. Sanık polislerin tatbikat esnasında üzerlerinde silah bulundurmaları yürürlükteki yasalara göre suç değil midir?

2. Bu suçu işleyen sanık polisler ve bu duruma göz yuman ilgililer hakkında şu ana kadar idarî ve adlî soruşturma açılmış mıdır?

3. Açılmadıysa, niçin açılmamıştır?

4. Keşif yerinde silahını göstererek Deniz Özcan adlı tanığı tehdit eden sanık polis kimdir?

5. Bu kimse hakkında tehdit olayından dolayı ayrıca herhangi bir işlem yapılmış mıdır?

6. Yapılmadıysa nedeni nedir?

T.C. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü 9.2.1998 Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.029700

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi TBMM Başkanlığının 19.1.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/4198-10543/26588 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

5.1.1998 günü Metin Göktepe’nin gözaltında dövülerek öldürülmesine ilişkin Eyüp Kapalı Spor Salonundaki keşifte; tanık ve sanıkların üst aramaları görevlilerce yapılmış silahlı hiçbir kişi salona alınmamıştır.

Salonda silahlı kişi olmadığı ve dışarıya çıkarılmasına dair mahkeme başkanı tarafından güvenlik güçlerine herhangi bir talimat verilmediği, taraflardan keşif esnasında sözlü ve yazılı olarak konu ile ilgili şikayet ve müracaatın olmadığı anlaşılmıştır.

Tanık Deniz Özcan’ın silah teşhiri ve tehdit edildiğine dair keşif mahallînde Mahkeme Başkanı’na daha sonra Eyüp Cumhuriyet Başsavcılığına ve Emniyet’in herhangi bir birimine yapılmış müracaatının olmadığı yaptırılan araştırmadan anlaşılmıştır.

Görevliler hakkında adlî ve idarî işlem yapılmasını gerektirecek bir müracaat olmadığından, herhangi bir işlem yapılmamıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

3. – Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya’nın;

– İş bulma vaadiyle dolandırıcılık yaptığı iddia edilen bir yakınına,

– Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Spor Faaliyetleri Daire Başkanlığına atanan kişiye,

İlişkin soruları ve Devlet Bakanı Yücel Seçkiner’in yazılı cevabı (7/4209, 4210)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Yücel Seçkiner tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Gözlükaya Denizli

16 Aralık 1997 günü Kanal D Televizyonunda yayınlanan “Arena” programında kardeşiniz Tuna Seçkiner’in bakanlığınızda çalışan bazı memurları da bürosunda görevliymiş gibi göstererek işsiz vatandaşlarımızı işbulmak vadi ile dolandırdığı tespit ve tescil edilmiştir. Buna göre;

1. Kardeşiniz Tuna Seçkiner ile birlikte dolandırıcılık olayına karışan bakanlığınız mensubu personel hakkında herhangi bir işlem yaptırdınız mı? Yaptırdınız ise sonucu ne olmuştur?

2. Gelişmiş ülkelerde bu tür dolandırıcılık olayları karşısında siyasî ahlâk ve teammüllere göre ilgili bakanların istifa ettikleri bilinmektedir. Bu dolandırıcılık olayından sonra bakanlıktan istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Hizmetin gerekleri ile liyakat esas alınarak Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Merkez ve Taşra Teşkilâtı Personelinin atanmaları ile görevde yükselmelerini belirli kurallara bağlamak, verimliliği artırmak amacıyla 4 Eylül 1995 tarihinde 22394 sayılı atama yönetmeliği yayımlanmıştı. Bu Yönetmeliğin 10 uncu maddesinde Kurul ve Daire Başkanı kadrolarına atanabilmek için enaz dört yıllık fakülte veya yüksekokul mezunu olma şartı varken, 21 Ağustos 1997 tarih ve 23087 Sayılı Resmî Gazetede yayımlanan yönetmelik değişikliğinde 4 yıllık şartını kaldırarak anılan görevler için sadece “fakülte veya yüksekokul mezunu” olma şartı getirilmiştir.

Konu ile ilgili olarak aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Yücel Seçkiner tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda gereğini arz ederim.

Mehmet Gözlükaya Denizli

1. Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünde 4 yıllık fakülte mezunları çoğunlukta iken, Spor Faaliyetleri Daire Başkanlığına 2 yıllık yüksekokul mezunu bir elemanı atadınız mı?

2. Atadıysanız hangi amacı benimsediniz. Atamasını yaptığınız kişi partinize mi hizmet veriyordu? Yoksa başka bir düşünceniz mi vardı?

3. Spordan Sorumlu Devlet eski Bakanı Bahattin Şeker, yarım kalmış tesislerin tamamlanması amacıyla fondan çeşitli tahsisatlar yapmıştı. Devlet işlerinde süreklilik esası varken, göreve gelir gelmez bu ödenekleri hangi amaçla geri çektiniz, geri çekilen ödeneklerin miktarı neydi? Ve daha sonra bu ödenekleri nerelere tahsis ettiniz?

T.C. Devlet Bakanlığı 10.2.1998 Sayı : B.02.0.005/00105

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın 7/4209 ile 7/4210 esas no.lu yazılı soru önergelerine verilen cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Yücel Seçkiner DevletBakanı

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın 7/4209 Esas No.lu Yazılı Soru Önerge Cevabıdır.

1. “Arena” Programında yayınlanan olaya karışan hiç bir personelim yoktur. Olması halinde gereğini yapacağımdan kimsenin kuşkusu olmamalıdır. Bu konudaki tavrımı da programın sunucusu Uğur Dündar’a net bir biçimde bizzat ilettim. Olaya karışan kardeşim dahi olsa, çok sert bir tepki gösterdiğimi ve göstereceğimi kamuoyuna açıkça beyan ettim. Bu olayda adı geçen kişinin, bakanlığıma bağlı kuruluşlarla hiçbir ilgisi yoktur. Buna rağmen, soru önergesi veren sayın milletvekilinin elinde bu konuda bilgi ve belge varsa hemen bana iletmesini talep ediyorum. Sayın milletvekili arkadaşımızın da ellerinde bu hususta somut bilgi ve belge var ise tarafıma iletilmesini, bu konuda derhal soruşturma başlatılması için gerekeni yapacağımın bilinmesini istiyorum. Benim bu konudaki hassasiyetimden basında övgüyle söz edilmiştir. Olayın su yüzüne çıkması için programı yapanlara yardımcı olduğum basında da yer almış iken, böyle bir soruya muhatap olmamın maksadını anlamakta güçlük çekiyorum. Arena Programında aynen “Bu benim kardeşim de olsa fark etmez, suçlu suçludur. Cezasını her kim olursa olsun çekmelidir. Bundan sonrası adliyenin işidir. Ben 35 yılımı devletime adamış bir kişi olarak böyleyim. Hiçbir yalancı dolandırıcı, şerefsiz benim yanımda çalışamaz ve adımı kullanamaz” sözlerini sarfettim. Bu güne kadar bu sözlerime ters düşecek bir davranışta da bulunmadım. Bu olaydan sonra bakanlığımla ilgili işlerin takip edilmesinde sadece Özel Kalem Müdürümün yetkili olduğunu genelge ile duyurdum.

2. Bu olayın benimle bağlantısı, failin kardeşim olmasıdır. Olay açığa çıktıktan, daha doğrusu tarafımdan öğrenildikten sonra gösterdiğim net ve açık tepkiden de anlaşılacağı üzere, yapılan eylem adıgeçenin şahsi eylemidir. Bilindiği üzere, ceza hukukunda suçların şahsiliği prensibi vardır. Yani, bir kimsenin yakınının suç işlediği yargılama sonucu kesinleşmiş ise, bu suçun oluşumu sırasında, bu kimsenin yakınının suçla bağlantısı hiçbir bağlantısı ve bilgisi yok ise suçlu sayılması, hukuk sistemimiz dışındadır. Gelişmiş ülkelerde, vermiş olduğunuz örnekler işlenen suçlar karşısında failin eyleminde bir hata ya da ihmal olması halinde geçerlidir. Ancak, bu olayda benim hangi ihmal ya da hatamdan söz edilebilir? Geçtiğimiz günlerde İngiltere İçişleri Bakanının oğlu uyuşturucu satarken yakalanmış, bakan oğlunu polise teslim ederek gerekli soruşturmayı başlatmıştır. Ancak, istifa etmemiştir. İşlenen suç doğrudan İçişleri Bakanına bağlı birimler tarafından yürütülmesine rağmen, ortaya konulan tavır bu yöndedir. Bana yüklenmek istenen olayda ise soruşturma, bakanlığımla ilgili olmayan birimler ve bağımsız yargı tarafından yürütülecektir. Sayın milletvekilinden rica ediyorum benim bu olayda bir ilgim, bilgim, ihmalim ve hatam olduğunu belgeler ise, istifa etmeye ve hakkımda işlem yapılmasını talep etmeye hazırım. Sayın milletvekilinin mensubu olduğu partinin genel başkanının yakınları hakkında bazı iddialar olduğu halde, sayın genel başkanları neden istifa etmemiştir? Türkiye, modern, çağdaş bir hukuk devletidir. Hukuk devletinde iddialar ve karalama kampanyaları ile bir yere varılamaz. Ben, vicdanen rahatım. Vicdanımı rahatsız edecek en küçük bir ihmal ya da hatam dahi olsa, istifa edecek yapıda bir kişi olduğumu bilmenizi istiyorum. Temiz toptum, temiz siyaset için her şeyi yapmaya hazırım.

Saygılarımla.

Yücel Seçkiner Ankara

Denizli Milletvekili Sayın Mehmet Gözlükaya’nın 7/4210 Esas No.lu Yazılı Soru Önerge Cevabıdır.

1. Gençlik ve Spor Genel MüdürlüğüMerkez ve Taşra Teşkilâtı personelinin atamaları ile, görevde yükselmelerini belirli esaslara bağlamak amacıyla, 4 Eylül 1995 tarih ve 22394 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan “Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Personel ve Atama Sınav Yönetmeliği”, halen Merkez ve Taşra Teşkilâtında çalışan 4 yıllık fakülte mezunları yanında yüksekokul deneyimli ve gelecek vaadeden personeli de değerlendirebilmek; ayrıca, yönetmeliğin ilgili maddelerini 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 68 inci maddesinde öngörülen sürelerle uyumlu kılabilmek amacı ile 21.8.1997 ve 13.12.1997 tarihlerinde değiştirilmiştir. Bu değişiklik sadece daire başkanları ile sınırlı olmayıp, diğer unvanları da kapsamıştır.

Bunun yanısıra, Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü bünyesinde “Merkez Danışma Kurulu” adı altında bir kurul bulunmaktadır. Bu kurulda, Sağlık Bakanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, İçişleri Bakanlığı, Türkiye Millî Olimpiyat Komitesi ve Türkiye Spor Yazarları Derneği temsilcileri de görev yapmaktadırlar.

Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü ve Federasyonlarla ilgili her türlü mevzuat ve yönetmelikler bu kurulun onayından geçtikten sonra resmiyet kazanmaktadır. Sözkonusu değişiklikde bu kurulun onayından geçtikten sonra kesinleşmiştir.

2. Spor Faaliyetleri Daire Başkanlığına atanan eleman 1965 yılından bu yana merkez teşkilâtında çalışmış olup, 1976 yılından bu yana muhtelif federasyonlarda genel sekreterlik yapmış, 1991 yılında Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü Özel Kalem Müdürlüğü görevini yürütmüş, 1996 yılına kadar da genel sekreterlik kadrosuyla olimpiyat oyunları koordinatörlüğü görevlerinde bulunmuştur.

Adı geçen personel, bu görevlerini, mensubu bulunduğunuz partinin spordan sorumlu devlet bakanlığı görevinde bulunan Sayın M. Ali Yılmaz, Sayın Şükrü Erdem ve Sayın Bahattin Şeker’in dönemlerinde de yürütmüştür. Bu atamada siyasî bir tercih kesinlikle sözkonusu değildir. 1965 yılından bu yana devlet memuru olan bir şahsın siyasî partilerle bağlantısı yasal olarak mümkün değildir. 55 inci Hükümetin Spordan Sorumlu Devlet Bakanı olarak temel ilkem, spora siyaset bulaştırmamak; sporu, sporculara ve sporu bilenlere yönettirmektir. Benim bulunduğum makamda politik bir atama yapılmamıştır. Yapılması da mümkün değildir.

Nitekim, Özürlüler Federasyon Bakanlığına atamayla getirilen partiniz İstanbul İl Yöneticilerinden Perihan Savaş halen görevdedir. Yine, partinizin Çorum milletvekili adayı Kenan Nuhut Halter Federasyonu Başkanı, partinizin İzmir-Konak Belediye Başkanı adayı Bahri Vreskala halen İzmir İl Müdürümüz olarak görev yapmaktadır. Ayrıca, Bolu İl Müdürlüğü yapan, 2 dönem partinizin milletvekili adayı olan Saip Garipoğlu Cimnastik Federasyonu Üyesi, partiniz Genel Sekreteri Nurhan Tekinel’in yakın akrabası Burhan Tekinel Halter Federasyonu Üyesi, Ankara eski İl Başkanı Cahit Kale ise Taekwan-do Federasyonu YönetimKurulu üyesidir. Bu örnekleri, diğer Spor Federasyonları Yönetim Kurulu üyeliklerinde bulunan muhtelif eğilimli kişilerle çoğaltmak mümkündür.

3. Hükümet değişikliklerinde; her türlü atama, nakil ve kesinleşmemiş ihaleler ve ödenek dağıtmalarının belli bir süre için durdurulması teamül haline gelmiştir.

Bu teamülden hareketle, 54 üncü Hükümetin Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Bahattin Şeker tarafından 30.7.1996 tarih ve B.02.0019/0197 sayılı genelge ile illere gönderilen ödenekler geri çekilmiştir. Benzeri uygulama tarafımdan da yapılarak (Sayın Bahattin Şeker’in genelgesindeki ifadeler aynen kullanılarak) harcanmayan ödenekler geri istenmiş, 45 ilimizden 340 989 591 553 TL. Bakanlık fon hesabına yeniden intikal ettirilmiştir.

Bilahare, sözkonusu 45 il de dahil olmak üzere, yarım kalmış işlerin bitirilmesi amacıyla ve 21.1.1998 tarihi itibariyle il müdürlüklerimize 893 068 499 000 TL. ödenek aktarımında bulunulmuş olup,ihtiyaca göre ödenek gönderilmesine devam edilmektedir.

54 üncü Hükümetin Gençlik ve Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Bahattin Şeker’in saygınlığı dikkate alınarak Bilecik İline gönderilen ödenek geri alınmamıştır.

Sözkonusu ödenekler, Hükümetimizin spor politikasına uygun yatırım planlaması amacıyla geri alınmış ve kısa süre içerisinde politik hiçbir mülahaza gözetilmeden ihtiyaca göre bu miktar daha artırılarak iade edilmiştir.

Yücel Seçkiner

Ankara

4. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, kamu kuruluşlarındaki personel sayısına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Hikmet Sami Türk’ün yazılı cevabı (7/4214)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Devlet Bakanı Sayın Hikmet Sami Türk tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.1.1998

Zeki Ünal

Karaman

1983 yılından itibaren yıllarına göre memur, işçi, geçici işçi ve sözleşmeli personel sayıları nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı 10.2.1998

Sayı : B.02.0.007/0409

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/4214-10567/26688 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın Bakanlığıma tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Prof. Dr. Hikmet Sami Türk

Devlet Bakanı

Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Memur, Sözleşmeli Personel, İşçi, Geçici İşçi ve

Geçici Personel Sayıları

(1982 - 1997)

Sözleşmeli Geçici Sürekli Geçici Genel

Yıllar Memur Personel Personel İşçiler İşçiler Toplam

1982 1 149 525 3 556 45 880 470 794 38 896 1 708 651

1984 1 193 727 3 802 12 759 533 996 1 744 284

1986 1 274 247 27 206 41 142 602 303 235 686 2 180 584

1988 1 355 067 132 402 31 193 554 402 356 231 2 429 295

1990 1 304 008 261 852 42 822 604 846 231 666 2 445 194

1991 1 352 861 261 361 478 499 289 871 2 382 592

1992 1 399 368 261 981 449 009 393 527 2 503 885

1993 1 437 383 255 305 439 924 1 151 564 3 284 176

1994 1 472 211 260 562 4 167 432 638 644 605 3 814 183

1995 1 507 199 246 031 402 078 569 333 2 724 641

1996 1 490 184 232 174 405 406 644 413 2 772 177

1997 1 515 839 230 005 318 047 741 243 2 805 134

(*) Veriler Kasım 1997 tarihi itibariyledir.

(**) Geçici Personel Sayıları tespit edilemediği yıllarda genel toplama dahil edilmemiştir.

(***) Dolu kadro ve pozisyon sayıları esas alınmıştır.

(****) Genel ve Katma Bütçeli Kuruluşlar, İl Özel İdareleri ve Belediyeler, Kamu İktisadî Teşebbüsleri ile 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kadroları bulunan Özel Kanunla Kurulan Kuruluş ve Teşekküller, hizmetlerini genel veya katma bütçe- lerin transfer tertiplerinden aldıkları ödeneklerle yürüten kurum ve kuruluşlar kapsamı- na dahil edilmiştir.

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, mason derneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4218)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.1.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Türkiye’de mason dernekleri var mıdır? Varsa ne zaman faaliyete geçmişlerdir? Maksatları nedir?

2. Mason derneklerinin sayıları nedir? Hangi illerde faaliyet göstermektedirler?

3. Lions ve Rotary kulüplerinin mason dernekleriyle herhangi bir bağlatısı var mıdır? Yoksa bu kulüplerin amaçları nedir?

T.C. İçişleri Bakanlığı 9.2.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B05.1.EGM.0.12.01.01/029701

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.1.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/4218-10571/26692 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Türkiye genelinde faal durumda 4 adet Mason Derneği bulunmaktadır.

1. Büyük Mason Mahfili Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 6.6.1966 tarihinde kurulmuştur. Adana, İzmir, Antalya, Bursa ve Ankara’da şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerin ilmî, felsefî bilgilerini çoğaltmak, ahlakî gelişimlerini hızlandırmak, yardımlaşma duygularını artırmak, vatana ve insanlığa yararlı olmalarını sağlamak, yardımsever olma yollarını birlikte araştırmaktır.

2. Mason Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 5.2.1948 yılında kurulmuştur. Ankara ve İzmir’de şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerinin bilim, felsefe konularında kültürlerini artırmak, ahlaklarını yükseltmek, özgürlük, eşitlik, kardeşlik duygularını geliştirmek, iyilik ve yardımlaşmak gibi insanlara yararlı olmalarını ülküleştirmektir.

3. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 1951 yılında kurulmuştur. Antalya, İzmir, Adana, Muğla, Eskişehir, Bursa ve Ankara’da şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; iyi ahlaklı ve erdemli insanlar arasında kardeşlik, hayırseverlik ruhunun kurulması, insanlığın hürriyet içinde fikrî ve içtimaî gelişmesi, olgunlaşması ve hakikatın aranmasıdır.

4. Kadın Mason Büyük Locası Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 1988 yılında kurulmuştur. Antalya, Ankara, Bursa ve İzmir şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerin ulusa, yurda ve insanlığa hayırlı olmalarını sağlamak, düşünsel ve bilimsel konularda bilgilerini çoğaltmak, ahlakî gelişmelerini hızlandırmak, yardımlaşma duygularını artırmak, insanlığa yararlı olmalarını ve hayırsever olma yollarını birlikte araştırmalarını sağlamaktadır.

Lions ve Rotary kulüpleri ile mason dernekleri arasında herhangi bir bağlantı tespit edilememiştir.

Lions kulübü derneklerinin tüzüklerinde belirtilen amaçları; İnsanlığa, yurduna ve çevreye hizmet etmek, dünya ulusları arasında bir anlayış ruhu yaratmak ve geliştirmek, iyi yönetim ve vatandaşlık ilkelerinin geliştirilmesini sağlamak, toplumun uygar, kültürel, sosyal ve ahlakî kalkınmasına etkin katılımda bulunmak, hizmete yatkın kişilerin maddi karşılık beklemeden toplumlarına yararlı olmalarını teşvik etmektir.

Rotary kulübü derneklerinin tüzüklerinde belirtilen amaçları; tanışıklığın geliştirilmesinin bir hizmet fırsatı sayılmasını, iş veya meslekte erdemli olmanın bir değer olarak tanınmasını, her üyenin hizmet idealini kendi kişisel iş ve toplum hayatına uygulamasını teşvik etmek, bu hizmet idealinde birleşmiş çeşitli meslek temsilcileri arasında dünya çapında dostluk kurma yoluyla uluslararası anlayış, iyi niyet ve barış olgusunu geliştirmeye çalışmak, eğitim, sağlık ve çeşitli sosyal konularda doğrudan doğruya veya mevcut kuruluşlara yardım suretiyle topluma yararlı eser ve işler yapmaya çalışmaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, gazetelerin promosyon düzenlemek için bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4238)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.7.1997

Veysel Candan Konya

Gazeteleri kupon gazetesi haline getiren zihniyetten kurtarmak amacıyla promosyon yasası çıkartılmıştır. Bu yasada gazetelerin vermeyi vaad ettikleri ürünler için Sanayi ve Ticaret Bakanlığına 100 milyon dolarlık teminat yatırması öngörülmüştür. Bunun sonucunda da okuyucuların korunması amaçlanmıştır. Bu itibarla:

1. Tüketiciyi korumak amacıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilen teminat mektupları iade edildi mi?

2. İade edilen teminat mektupları varsa bunların kimlere ait olduğu?

3. Bakanlığımız döneminde promosyon yasasının çıkmasından bugüne kadar tüketiciyi korumak amacıyla ne tür çalışmalar yapılmıştır?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 9.2.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.BHİ.01-110

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : a) 8.8.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-8143 sayılı yazınız.

b) 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.0210703 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, “Gazetelerin promosyon düzenlemek için Bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b) de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, söz konusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda değişiklik yapan 15.1.1997 tarihli ve 4226 sayılı Kanun’la süreli yayın kuruluşlarının, kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında promosyon yapamayacağı, bu ürünlerin piyasa değerinin de tüketicinin kampanya süresince ödeyeceği toplam bedelim % 50’sini aşamayacak ve bu şekildeki kampanyaların süresinin 60 günü geçemeyeceği hükmü getirilmiştir.

1. İlgi yazıda sorulan teminatlar Tebliğ’in yayınlandığı 10.7.1996 tarihinden, 4226 sayılı Kanun’un yayınlandığı 28.1.1997 tarihine kadar olan dönemde yapılan kampanyalara ilişkindir.

Bu dönemde TRKGM-96/91-92 sayılı Tebliğ uyarınca Bakanlığımıza müracaat ederek izin alan yazılı basın kuruluşları ve düzenledikleri kampanyalar için Bakanlığımız adına bloke edilen toplam teminat tutarları aşağıya çıkarılmıştır:

– Sabah Yayıncılık A.Ş. (Sabah Gazetesi) 943 696 000 000 TL.

(Bisiklet Kampanyası için)

– Milliyet Gazeticilk A.Ş. (Milliyet Gazetesi) 7 881 332 000 000 TL.

(Televizyon, Bisiklet ve Yemek takımı kampanyaları için)

– Hürriyet Gazeticilik ve Mat. A.Ş. (Hürriyet Gazetesi) 5 150 000 000 000 TL.

(Müzik seti ve telefonlu telesekreter kampanyaları için)

– Bir Numara Yayıncılık A.Ş. (Takvim Gazetesi) 960 000 000 000 TL.

(Buzdolabı-Çamaşır Makinesi kampanyası için)

– Bugün Gazeticilik A.Ş. (Bugün Gazetesi) 320 500 000 000 TL.

(Televizyon kampanyası için)

– Simge Yayıncılık ve Dağıtım A.Ş. (Pazar Postası Gazetesi) 46 640 000 000 TL.

(Televizyon, Buzdolabı, Müzik seti kampanyası için)

– Gerçek Yayıncılık A.Ş. (Meydan Gazetesi) 63 940 000 000 TL.

(Çamaşır Makinesi, Buzdolabı ve Televizyon kampanyası için)

2. Şu anda TRKGM-96/91-92 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yürütülen ve bu şekilde kampanya yapan iki gazete kalmıştır. Bunlar Meydan ve Pazar Postası gazeteleridir.

Anılan yazılı basın kuruluşları dışındaki diğer kuruluşların düzenlediği kampanyalara ait teminatlar, kampanyaların bitimini müteakip Tebliğ’de öngörülen sürelerin sonunda zamanı geldikçe iade edilmiştir. Ancak ürün dağıtım süresi bitmesine rağmen muhtemel tüketici şikayetlerine karşılık bir miktar teminat elde tutulmaktadır. Bu arada Bakanlığımıza ulaşan konuya ilişkin şikayetler de derhal çözümlenmektedir.

3. Bakanlığımız Merkez ve Taşra Teşkilatınca sonuçlandırılan 24 485 adet tüketici şikayetinin % 80’ini promosyon şikayetleri oluşturmaktadır. Bakanlığımıza 1996 yılında ulaşan promosyon şikayeti 1 755 adet olmasına rağmen bu sayı 1997 yılında büyük bir artışla 10 659’a ulaşmıştır. Belirtilen bu şikayetlerin büyük bir çoğunluğu söz konusu Tebliğden önce başlayan ve dolayısla Tebliğ kapsamında bulunmayan kampanyalarla alâkalıdır.

Bakanlık olarak tüketicilerin mağduriyetini gidermek ve süreli yayın kuruluşlarının promosyon kampanyalarına bir düzen vermek amacıyla çıkardığımız 4226 sayılı Kanuna göre yürütülen ve süresi 60 günü geçmeyen kitap, ansiklopedi gibi kültürel ürün niteliğindeki kampanyalara ilişkin olarak Bakanlığımıza intikal eden çok sayıda şikayet bulunmakta ve bu şikayetler derhal çözümlenmektedir.

7. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4239)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Ersönmez Yarbay Ankara

Sorular :

3 Temmuz 1997 tarihinde, Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamada;

1. Fabrika, bina, ek bina ve makinalarla ile ilgili bölümlerinde ve kazada kullanılmaz hale gelen hammaddelerin değeri ne kadardır?

2. Fabrikanın eski haline getirilmesi için ne kadar yatırım yapılacaktır? Fabrikada tam kapasite üretime ne zaman geçilecektir? Fabrikanın yeri değiştirilecek mi yoksa mevcut fabrikada mı üretime geçilecektir? Hangi husus tercih ediliyorsa, gerçekleri nelerdir?

3. Fabrikada üretimin durması ve TSK’nın ihtiyacını karşılamak amacı ile Romanya ve İsrail’le anlaşma yapıldığı doğru mudur?

Bu anlaşmanın maddi boyutları nelerdir?

4. MKE Kurumuna ait Ankara ve Kırıkkale Fabrikalarında çalışanlara ait lojman ve sosyal tesislerin kuruluş yerlerinin uygun olmadığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 9.2.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.BHİ.01-108

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : a) 8.8.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-8143 sayılı yazınız.

b) 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10703 sayılı yazınız.

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, “Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b) de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, söz konusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

1. Patlama Sonrası Yapılan Yatırım Faaliyetleri.

1.1. Hasar Onarımına İlişkin Çalışmalar:

Kırıkkale’deki Şirketlerimizde ve bu Şirketlerimizin elektrik, su, buhar ihtiyacını karşılayan Bölge Müdürlüğünde inşaat ve tesisat ağırlıklı olarak hasar gören atelye ve idarî binalarda onarım ve yenileme çalışmaları, çok hızlı olarak gerçekleştirilmiş olup MÜHİMMATSAN A.Ş. dışında hasar gören Şirketlerimizde çok kısa bir sürede, MÜHİMMATSAN A.Ş. bünyesinde bulunan Mermi ve Hassas Mekanik İşletmelerinin atelyelerinde ise 1997 Ekim ayı başında üretime geçilmiştir.

Tüm bu işlerin gerçekleştirilmesi amacıyla İdame Yenileme Yatırım ödeneğimize ilaveten 1 576 000 Milyon TL.lik ek ödenek tahsisi gerçekleştirilmiştir.

1.2. 500 ve 2 000 1b. Uçak Bombası İmlası :

Hava Kuvvetleri Komutanlığının 500 1b. ve 2 000 1b. uçak bombası ihtiyacının karşılanması amacıyla Elmadağ BARUTSAN A.Ş. bünyesinde bulunan mevcut Hetro atelyesindeki üretim hattında, tadilat ve ilave yatırımlar yapılarak uçak bombası imlasının gerçekleştirilmesi için çalışmalar hemen başlatılmıştır. Yatırıma ilişkin fizibilite etüdü hazırlanarak projenin 1997 Yılı Yatırım Programına ithaline ilişkin YPK Kararı alınmıştır. (700 Milyar TL) 6 500 Milyon DM harcama gerçekleştirilerek kurulan bu tesisin tüm sistem ve proses tasarımları Kurumumuz ve Ülkemiz mühendisleri ve işçilerinin bilgi birikimi ile yapılmıştır. Gerekli ekipman ve donanımlar büyük oranda Türk Sanayiince imal edilmiştir. Tesis için yaklaşık 400 000 DM tutarında bazı özel ekipman ve ölçü kontrol cihazları yurtdışından temin edilmiştir. 12 Ağustos 1997 tarihinde başlatılan yatırım 4,5 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlanmış olup 2 Ocak 1998 tarihi itibariyle deneme üretimine başlanılmıştır. Deneme üretimi sürmekte olan uçak bombası dolum tesisinde uçak bombası yanında muhtelif çapta roket ve füze harp başlıklarının patlayıcı dolum işlemleri de yapılabilecektir.

1.3. İmla Tesisi Yenilenmesi :

1987 yılında işletmeye alınan tesisten kalan bazı bina ve birimlerinin ilave yatırımlarla işletmeye alınması için gerekli çalışmalar da hemen başlatılmıştır. Projenin fizibilite etüdü hazırlanarak Kurumumuzun 1997 Yılı Yatırım Programına ithali için YPK Kararı alınmıştır. Bu amaçla yürütülen proje kapsamında, dolum ve terkip tesislerinin temini için çıkılan uluslararası ihale değerlendirilerek 12 Aralık 1997’de seçilen firma ile 9 963 000 DM tutarında bir sözleşme imzalanmıştır. Bu Tesiste, 1999 yılı başında seri üretime geçileceği planlanmaktadır.

1.4. Yeni İmla Tesisi :

Meskun mahal dışında Kırıkkale İli Yahşihan İlçesi Bedesten Deresi mevkiinde yeni bir imla tesisinin kurulması için fizibilite etüdü hazırlanarak 1997 Yılı Yatırım Programına ithali için DPT Müsteşarlığı’na başvuruda bulunulmuştur.

Yeni İmla Tesisi için düşünülen Bedesten Deresi mevkiindeki 8 500 dönüm arazinin 456 600 m2 sinin tapusu Kurumumuz adına tescil görmüş ve tel örgü ile çevrilmiştir. Bakiye arazi ise kamulaştırma kapsamında olup Hazine adına kayıtlıdır. Arazinin Kurumumuz adına tescili için Maliye Bakanlığına müracaat edilmiştir.

Yeni İmla Tesisinin kurulması için 100 Milyon $ civarında bir yatırıma ihtiyaç olup, yatırım süresi 36 aydır. Bu tesisin yatırımının gerçekleştirilmesiyle Kırıkkale’de yenilenmekte olan tesis yedek tesis olarak kullanılacaktır.

1.5. ICM Mühimmatı Üretimi :

Patlamada hasar gören “Mermi ve İmla Montaj Hattı”nın da yer seçimi için yapılan çalışmalar sonucunda Elmadağ’da ELROKSAN A.Ş. bünyesinde kurulmasına karar verilmiştir.

Bu doğrultuda Ana Fabrika Binası ve 3 Ambar Binası inşaatına başlanılmıştır. Patlamada hasar gören ekipmanlar onarılarak yeni kurulacak tesiste kullanılacaktır. Yatırımın Nisan 1998’de tamamlanması planlanmaktadır.

Yapılacak yatırımın yaklaşık maliyeti 722 Milyar TL.dir.

1.6. 3 Temmuz 1997 tarihinde MÜHİMMATSAN A.Ş. İmla İşletmesinde meydana gelen patlama ve yangın olayı sonrasında MKE Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan mühimmat sevkiyatına biran önce başlanılabilmesi amacıyla kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler almıştır.

İlk etapta Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan uçak bombalarının dolum kabiliyetini tekrar kazanmak için yeni bir imla tesisi, Elmadağ-BARUTSAN A.Ş. bünyesinde 4,5 ay gibi çok kısa bir sürede kurulmuş ve işletmeye alma çalışmalarına başlanılmıştır. Tesisin kuruluş seyrindeki hız ve kapasitesi dikkate alınarak bugüne kadar yurtdışına uçak bombası dolum işi verilmemiştir.

Kırıkkale’de infilakın meydana geldiği İmla İşletmesinde canlı mühimmatla kirlenen 53 000 m2 lik alan, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün EUD uzmanlarının ve kurum personelinin katılımıyla yürütülen özverili çalışmalar sonucu çok kısa sürede temizlenmiştir. Tamamen hasar gören İmla Tesisi’nin eski kapasite ve kabiliyetinin artırılarak yenilenmesi amacıyla 14 uluslararası firmaya davetiye gönderilerek çıkılan ihalede Day&Zimmermann ve Josef Meissner firmalarından teklif alınmıştır. Alınan tekliflerin Teknik İnceleme Komisyonu tarafından değerlendirilmesi sonucu seçilen ve aynı zamanda eski tesisin de kurucusu olan Alman Josef Meissner GmbH firması ile yaklaşık 10 000 000 DM bedelle İmla Tesisi’nin yeniden kurulması için Firma ile sözleşme imzalanmıştır. İmla Tesisi’nin 1999 başında hizmete sokulması beklenmektedir.

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat ihtiyacını karşılamak için 10 kalem mühimmatın aksam ve parçaları ile patlayıcıların yurtdışına gönderilmesi suretiyle Dolum Terkip ve Amblaj İşlemleri’nin yurtdışında yaptırılması öngörülmüştür.

2. Patlamada Meydana Gelen Can Kaybı :

2.1. 3 Temmuz 1997 tarihinde Kurumumuzun Kırıkkale’de bulunan MÜHİMMATSAN A.Ş. İmla İşletmesinde meydana gelen patlamada, olayın bulunduğu 500 ve 2 000 librelik uçak bombası dolum tesisinde, burada çalışan işçilerimizden İsmet Altınışık şehit olmuş, Özer Babayiğit yaralanmıştır.

2.2. Patlamalar sırasında Karşıyaka Mahallesine düşerek patlayan bir bomba şarapnelinden bir vatandaş ölmüştür.

2.3. Patlama sonrasında Kırıkkale Karşıyaka Mahallesindeki kirli sahadan patlamamış bombaları, yapılan her türlü uyarılara rağmen alıp, evlerinde sökmeye çalışan ÖZTEM ailesine mensup Gökhan ve Ali Öztem kardeşler meydana gelen patlama sonucu ölmüşlerdir.

3. Barutsan A.Ş. Genel Müdürlüğünde Meydana Gelen ve Ölümle Sonuçlanan İş Kazaları :

Patlayıcı ve parlayıcı iş yerinde her türlü önlem alınsa dahi her zaman işin gereğinden dolayı müessif kazalar olabilir. 1958 yılından 1995 yılına kadar geçen 37 yılda Elmadağ Barut Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinde ölümle sonuçlanan iş kazası olmamışken;

3.1. 31.8.1995 tarihinde 2 nci Niepmann makinasında meydana gelen patlamada Seyit Özgürlük ile Yaşar Kılıç şehit olmuş, İbrahim Çeri yaralanmıştır.

3.2. 3.10.1996 tarihinde Karabarut 1 inci ve 11 inci İnce Kırma Tesisindeki patlamada Mustafa Durmuş şehit olmuş, Cevat Küçükyılmaz ile Hasan Hazer yaralanmıştır.

4. İş ve İşyeri Güvenliği Çalışmaları :

Bütün işyerlerimizde çalışma hayatına dönük tüm emniyet önlemleri alınmaktadır. İş ve işyeri güvenliğine ilişkin inceleme ve teftişler, gerek iç bünyemizdeki gerekse dış kuruluşların denetim elemanlarınca sürekli olarak gerçekleştirilmektedir. Tespit olunan eksik ve noksanlıklar idaremizce anında giderilmekte ve sürekli ek önlemler alınmaktadır. 1.1.1991 - 31.12.1997 tarihleri içeren 6 yıllık dönem içinde dış denetim raporlarında yeralan ve süresinde giderilemeyen noksanlıklar için toplam 669 952 103 TL.lık ceza ödenmiştir.

Alınan tüm önlemlere rağmen, patlayıcı ve parlayıcı maddelerin özelliğinden ve çalışanların bir anlık hatalı işlemleri sonucunda zaman zaman maddi ve manevi kayıpların oluştuğu müessif kazalar olabilmektedir.

5. Mühimmat Dolum İhalesi :

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat ihtiyacını karşılamak için 10 kalem Mühimmatın aksam ve parçaları ile patlayıcıların yurtdışına gönderilmesi suretiyle Dolum Terkip ve Ambalaj İşlemleri’nin yurtdışına yaptırılması öngörülmüştür.

Bu çerçevede, patlayıcı maddelerin denizyolları ile taşınmasının uygun olacağı nedeniyle Akdeniz ve Karadeniz’de limanı olan ülkelerle sınırlı tutularak uluslararası ihale yapılmış ve 9 firmadan teklif alınmıştır. Teklif alınan firmalar ve ülkeleri aşağıda verilmiştir.

HELIPOLIS / Mısır

RATMIL / Romanya

ROMTEHNICA /Romanya

SEA ALSETEX / Fransa

SIMMEL DIFESA / İtalya

EXPAL / İspanya

IMI / İsrail

ITSA / İspanya

RUDİS / Slovenya

Tekliflerin teknik açıdan değerlendirilmesi, firmaların teklifleriyle birlikte verdikleri dokümanların incelenmesi suretiyle kısa zamanda karşılanabilmesi ve sözleşmeden sonra çıkabilecek teknik problemlerin önlenmesi amacıyla işin aciliyeti ve malî portresinin büyüklüğü de gözönünde alınarak en ucuz teklif veren ROMTEHNICA / Romanya firmasının imla ve terkip operasyonlarını yapabilecek imkân ve kabiliyetlerini tespit etmek için sözleşme yapılmadan önce firma tesisleri yerinde incelenmiş ve uygun bulunmuştur.

ROMTEHNICA firması ile toplam 4 321 520 USD bedelle 8 kalem mühimmatın dolum, terkip ve ambalaj işlemlerinin yaptırılması için 25.10.1997 tarihinde kontrat imzalanmıştır.

İlk parti mühimmata ait aksam ve patlayıcılar 12 Aralık 1997 tarihinde Romanya’ya sevk edilmiştir. ROMTEHNICA firması her kalem mühimmat için pilot kafile üretimini tamamlamış olup MKEK ve MSB yetkililerini muayene için davet etmiştir.

Aynı ihale dosyası kapsamındaki 500 Lb. MK82 ve 2 000 Lb. MK84 uçak bombaları için teklif alınmış ancak Elmadağ’da kurulan Uçak Bombası Dolum Tesisinin yatırım sürecinin çok hızlı gelişmesi dikkate alınarak sipariş verilmemiştir. Nitekim Ocak 1998 sonu itibariyle tesiste seri üretime geçilecektir.

Kırıkkale’de kurulacak yeni İmla Tesisi işletmeye alınana kadar fabrikamızda imal edilen mühimmatların yurtdışında dolum işlemlerinin yaptırılmasına devam edilecektir. Böylece fabrikalarımızın mekanik hatlarında üretilecek aksamlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları karşılanacak ve yurtdışından daha yüksek fiyatla mühimmat alımı önlenecektir.

Kurumumuz Kırıkkale Fabrikalarında çalışanlara ait lojmanlar ile sosyal tesisler Kırıkkale İli’nin merkezinde yer almaktadır. Ankara’daki lojmanlarımız Tandoğan semtindedir. Ayrıca Fişeksan A.Ş., Elsa A.Ş. Kapsülsan A.Ş. bünyesinde 63 dairelik lojman mevcuttur.

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4266) 14.1.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Maliye Bakanına yöneltilmesini saygılarımla arz ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

TBMM Başkanvekili Sayın Kamer Genç 12.1.1998 günü Kanal 7’deki bir programda:

a) TBMM Eski Genel Sekreteri Sayın Necdet Basa’nın kızkardeşinin bir başka kurumdan TBMM’ye naklen atandığını,

b) Kişinin eski kurumunda 7/3 derecede iken TBMM’de 1/1 dereceye yükseltildiğini,

c) Görevlendirildiği gün olan Cuma gününü takiben Pazartesi günü emekliliğini istediğini ve emekli edildiğini,

d) Naklen geldiği kurumdan emekli olsa idi 38 milyon lira emekli maaşı alacağını, TBMM’den emekli olmak suretiyle kendisine 72 milyon lira emekli maaşı bağlandığını,

e) Kişinin TBMM’den emekli olma nedeniyle fazladan 1 milyar TL ikramiye aldığını iddia etmiştir.

Bu iddia ve sonuçları ile ilgili olarak:

1. İddia doğru mudur? Yukarıdaki fıkralara göre cevaplandırır mısınız?

2. İddia doğru ise; Naklen atamada kamu yararı mı yoksa kişisel yarar mı vardır?

3. Kişinin naklen geldiği kurumda ve TBMM’de maaşları, dereceleri ve statüsü nedir? İki kurum itibarıyla açıklar mısınız?

4. Kişinin naklen geldiği kurum ile TBMM’den emekli olması hallerini maaş, ikramiye ve tüm haklar itibarıyla kıyasalar mısınız?

5. İşlemler nedeniyle TBMM’nin ve Emekli Sandığı’nın mevcut ve gelecekte zararları ne kadardır? Emeklilik maaşındaki farkları yıllara sarî olarak dikkate alıp tahmini zararı hesaplayabilir misiniz?

6. İşlemleri hukuka aykırı buluyor musunuz? İşlemleri iptal edecek misiniz?

7. Kurumların zararlarını tazmin ettirecek misiniz?

8. Anılan işlemlere karışanlar hakkında; idarî, hukukî ve cezaî kovuşturma yapılmış mıdır, yapılacak mıdır?

T.C. Maliye Bakanlığı 11.2.1998 Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.BMK.0.11/600/1750

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.1.998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10726 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/4266 esas no.lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Şölen Başköylü (Basa), T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Şubesinde sözleşmeli şef yardımcısı olarak 4/3 derecede görev yapmakta iken 12.9.1997 Cuma günü 1 inci derece 6100 ek göstergeli TBMM Genel Sekreterliği Müşavirliği kadrosuna atanmış ve 16.9.1997 Salı günü de emekliye ayrılmıştır.

İlgili kişi naklen geldiği T.C. Ziraat Bankasından emekliye ayrılsaydı emekli maaşı ve ikramiyesi aşağıdaki gibi hesaplacaktı:

Derecesi Ek Göstergesi Hizmeti Emekli Maaşı Emekli İkramiyesi

4/3 + 650 20 yıl 5 ay 38 036 000 965 377 000 TL

TBMM Genel Sekreterliğindeki görevinden emekli olduğu için emekli maaşı ve ikramiyesi aşağıdaki gibi hesaplanmıştır.

Derecesi Ek Göstergesi Hizmeti Emekli Maaşı Emekli İkramiyesi

4/3 + 6100 20 yıl 5 ay 73 310 000 1 742 058 000 TL

Buna göre ikramiye artışı (1 742 058 000-965 377 000=) 776 681 000 TL, emekli aylığı artışı ise her ay için (73 310 000-38 036 000=) 35 274 000 TL olmuştur.

T.C. Emekli Sandığınca kurum adına ödenen emekli ikramiyesi 5434 sayılı Kanunun Ek 20 nci maddesi gereğince TBMM’den tahsil edilecektir.

1997 yılındaki ilgili mevzuat hükümlerine göre, iştirakçinin atandığını görevin derece-kademe ve ek göstergesi üzerinden 1 ay kesenek ödenmesi, bunların emeklilikte değerlendirilmesi açısından yeterlidir. Adı geçen kişi 12.9.1997 tarihinde atanarak 15.9.1997 tarihinde TBMM’den almış olduğu maaştan 1 ay kesenek ödemiştir.

Ancak, bu tür atamalar kanunlara uygun görülmekle birlikte, yasal bir durumun kötüye kullanıldığı gerçeğini de ortaya koymaktadır. Bir yasal hakkın kötüye kullanımı olarak yorumlanacak bu tür uygulamaların iptalinin olanaklı olup olmadığına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

Söz konusu atama ve emeklilik işlemini gerçekleştiren kişilerin de, kendilerine tanınan bir yasal yetkiyi kötüye kullandıkları izlenimi veren bu uygulama için ilgili kurumlara araştırma yapmaları gereği ayrıca bildirilmiştir.

Nitekim, bu konumun verdiği rahatsızlık hükümetimizce de tespit edilmiş olup, bu şekildeki atamaların önlenmesi amacıyla 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile aşağıdaki düzenleme yapılmıştır.

“Madde 53/b) 1.1.1998 tarihinden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı iştirakçilerinden ek göstergeli veya daha yüksek ek göstergeli bir göreve atananlara; atandıkları görevin ek göstergesi üzerinden emekli aylığı, adi malullük aylığı, vazife malullüğü aylığı bağlanması ve emekli ikramiyesi ödenebilmesi veya toptan ödeme yapılabilmesi için, emekli kesenek ve karşılıklarının bu ek gösterge üzerinden en az 6 ay süreyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına ödenmiş olması şarttır. (.....)”

Bütçe Kanununda yapılan bu düzenleme ile 1998 yılında benzer uygulamalar önlenmiş olacaktır. Ancak, konunun ilgili kanunlarda yapılacak değişiklik ile köklü bir çözüme kavuşturulması için de gerekli çalışmalar başlatılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

 

5. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, mason derneklerine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/4218)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 9.1.1998

Zeki Ünal Karaman

1. Türkiye’de mason dernekleri var mıdır? Varsa ne zaman faaliyete geçmişlerdir? Maksatları nedir?

2. Mason derneklerinin sayıları nedir? Hangi illerde faaliyet göstermektedirler?

3. Lions ve Rotary kulüplerinin mason dernekleriyle herhangi bir bağlatısı var mıdır? Yoksa bu kulüplerin amaçları nedir?

T.C. İçişleri Bakanlığı 9.2.1998 Emniyet Genel Müdürlüğü Sayı : B05.1.EGM.0.12.01.01/029701

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.1.1998 gün ve A.01.GNS.0.10.00.02-7/4218-10571/26692 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Zeki Ünal tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafından yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Türkiye genelinde faal durumda 4 adet Mason Derneği bulunmaktadır.

1. Büyük Mason Mahfili Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 6.6.1966 tarihinde kurulmuştur. Adana, İzmir, Antalya, Bursa ve Ankara’da şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerin ilmî, felsefî bilgilerini çoğaltmak, ahlakî gelişimlerini hızlandırmak, yardımlaşma duygularını artırmak, vatana ve insanlığa yararlı olmalarını sağlamak, yardımsever olma yollarını birlikte araştırmaktır.

2. Mason Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 5.2.1948 yılında kurulmuştur. Ankara ve İzmir’de şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerinin bilim, felsefe konularında kültürlerini artırmak, ahlaklarını yükseltmek, özgürlük, eşitlik, kardeşlik duygularını geliştirmek, iyilik ve yardımlaşmak gibi insanlara yararlı olmalarını ülküleştirmektir.

3. Hür ve Kabul Edilmiş Masonlar Büyük Locası; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 1951 yılında kurulmuştur. Antalya, İzmir, Adana, Muğla, Eskişehir, Bursa ve Ankara’da şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; iyi ahlaklı ve erdemli insanlar arasında kardeşlik, hayırseverlik ruhunun kurulması, insanlığın hürriyet içinde fikrî ve içtimaî gelişmesi, olgunlaşması ve hakikatın aranmasıdır.

4. Kadın Mason Büyük Locası Derneği; Merkezi İstanbul’da olmak üzere 1988 yılında kurulmuştur. Antalya, Ankara, Bursa ve İzmir şubeleri bulunmaktadır. Tüzüğünde belirtilen amacı; üyelerin ulusa, yurda ve insanlığa hayırlı olmalarını sağlamak, düşünsel ve bilimsel konularda bilgilerini çoğaltmak, ahlakî gelişmelerini hızlandırmak, yardımlaşma duygularını artırmak, insanlığa yararlı olmalarını ve hayırsever olma yollarını birlikte araştırmalarını sağlamaktadır.

Lions ve Rotary kulüpleri ile mason dernekleri arasında herhangi bir bağlantı tespit edilememiştir.

Lions kulübü derneklerinin tüzüklerinde belirtilen amaçları; İnsanlığa, yurduna ve çevreye hizmet etmek, dünya ulusları arasında bir anlayış ruhu yaratmak ve geliştirmek, iyi yönetim ve vatandaşlık ilkelerinin geliştirilmesini sağlamak, toplumun uygar, kültürel, sosyal ve ahlakî kalkınmasına etkin katılımda bulunmak, hizmete yatkın kişilerin maddi karşılık beklemeden toplumlarına yararlı olmalarını teşvik etmektir.

Rotary kulübü derneklerinin tüzüklerinde belirtilen amaçları; tanışıklığın geliştirilmesinin bir hizmet fırsatı sayılmasını, iş veya meslekte erdemli olmanın bir değer olarak tanınmasını, her üyenin hizmet idealini kendi kişisel iş ve toplum hayatına uygulamasını teşvik etmek, bu hizmet idealinde birleşmiş çeşitli meslek temsilcileri arasında dünya çapında dostluk kurma yoluyla uluslararası anlayış, iyi niyet ve barış olgusunu geliştirmeye çalışmak, eğitim, sağlık ve çeşitli sosyal konularda doğrudan doğruya veya mevcut kuruluşlara yardım suretiyle topluma yararlı eser ve işler yapmaya çalışmaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

6. – Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, gazetelerin promosyon düzenlemek için bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4238)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 31.7.1997

Veysel Candan Konya

Gazeteleri kupon gazetesi haline getiren zihniyetten kurtarmak amacıyla promosyon yasası çıkartılmıştır. Bu yasada gazetelerin vermeyi vaad ettikleri ürünler için Sanayi ve Ticaret Bakanlığına 100 milyon dolarlık teminat yatırması öngörülmüştür. Bunun sonucunda da okuyucuların korunması amaçlanmıştır. Bu itibarla:

1. Tüketiciyi korumak amacıyla Sanayi ve Ticaret Bakanlığına verilen teminat mektupları iade edildi mi?

2. İade edilen teminat mektupları varsa bunların kimlere ait olduğu?

3. Bakanlığımız döneminde promosyon yasasının çıkmasından bugüne kadar tüketiciyi korumak amacıyla ne tür çalışmalar yapılmıştır?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 9.2.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.BHİ.01-110

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : a) 8.8.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-8143 sayılı yazınız.

b) 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.0210703 sayılı yazınız.

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, “Gazetelerin promosyon düzenlemek için Bakanlığa verdikleri teminat mektuplarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b) de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, söz konusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Konya Milletvekili Veysel Candan’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunda değişiklik yapan 15.1.1997 tarihli ve 4226 sayılı Kanun’la süreli yayın kuruluşlarının, kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında promosyon yapamayacağı, bu ürünlerin piyasa değerinin de tüketicinin kampanya süresince ödeyeceği toplam bedelim % 50’sini aşamayacak ve bu şekildeki kampanyaların süresinin 60 günü geçemeyeceği hükmü getirilmiştir.

1. İlgi yazıda sorulan teminatlar Tebliğ’in yayınlandığı 10.7.1996 tarihinden, 4226 sayılı Kanun’un yayınlandığı 28.1.1997 tarihine kadar olan dönemde yapılan kampanyalara ilişkindir.

Bu dönemde TRKGM-96/91-92 sayılı Tebliğ uyarınca Bakanlığımıza müracaat ederek izin alan yazılı basın kuruluşları ve düzenledikleri kampanyalar için Bakanlığımız adına bloke edilen toplam teminat tutarları aşağıya çıkarılmıştır:

– Sabah Yayıncılık A.Ş. (Sabah Gazetesi) 943 696 000 000 TL.

(Bisiklet Kampanyası için)

– Milliyet Gazeticilk A.Ş. (Milliyet Gazetesi) 7 881 332 000 000 TL.

(Televizyon, Bisiklet ve Yemek takımı kampanyaları için)

– Hürriyet Gazeticilik ve Mat. A.Ş. (Hürriyet Gazetesi) 5 150 000 000 000 TL.

(Müzik seti ve telefonlu telesekreter kampanyaları için)

– Bir Numara Yayıncılık A.Ş. (Takvim Gazetesi) 960 000 000 000 TL.

(Buzdolabı-Çamaşır Makinesi kampanyası için)

– Bugün Gazeticilik A.Ş. (Bugün Gazetesi) 320 500 000 000 TL.

(Televizyon kampanyası için)

– Simge Yayıncılık ve Dağıtım A.Ş. (Pazar Postası Gazetesi) 46 640 000 000 TL.

(Televizyon, Buzdolabı, Müzik seti kampanyası için)

– Gerçek Yayıncılık A.Ş. (Meydan Gazetesi) 63 940 000 000 TL.

(Çamaşır Makinesi, Buzdolabı ve Televizyon kampanyası için)

2. Şu anda TRKGM-96/91-92 sayılı Tebliğ hükümlerine göre yürütülen ve bu şekilde kampanya yapan iki gazete kalmıştır. Bunlar Meydan ve Pazar Postası gazeteleridir.

Anılan yazılı basın kuruluşları dışındaki diğer kuruluşların düzenlediği kampanyalara ait teminatlar, kampanyaların bitimini müteakip Tebliğ’de öngörülen sürelerin sonunda zamanı geldikçe iade edilmiştir. Ancak ürün dağıtım süresi bitmesine rağmen muhtemel tüketici şikayetlerine karşılık bir miktar teminat elde tutulmaktadır. Bu arada Bakanlığımıza ulaşan konuya ilişkin şikayetler de derhal çözümlenmektedir.

3. Bakanlığımız Merkez ve Taşra Teşkilatınca sonuçlandırılan 24 485 adet tüketici şikayetinin % 80’ini promosyon şikayetleri oluşturmaktadır. Bakanlığımıza 1996 yılında ulaşan promosyon şikayeti 1 755 adet olmasına rağmen bu sayı 1997 yılında büyük bir artışla 10 659’a ulaşmıştır. Belirtilen bu şikayetlerin büyük bir çoğunluğu söz konusu Tebliğden önce başlayan ve dolayısla Tebliğ kapsamında bulunmayan kampanyalarla alâkalıdır.

Bakanlık olarak tüketicilerin mağduriyetini gidermek ve süreli yayın kuruluşlarının promosyon kampanyalarına bir düzen vermek amacıyla çıkardığımız 4226 sayılı Kanuna göre yürütülen ve süresi 60 günü geçmeyen kitap, ansiklopedi gibi kültürel ürün niteliğindeki kampanyalara ilişkin olarak Bakanlığımıza intikal eden çok sayıda şikayet bulunmakta ve bu şikayetler derhal çözümlenmektedir.

7. – Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/4239)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Yalım Erez tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Ersönmez Yarbay Ankara

Sorular :

3 Temmuz 1997 tarihinde, Kırıkkale’de Mühimmat Fabrikasında meydana gelen patlamada;

1. Fabrika, bina, ek bina ve makinalarla ile ilgili bölümlerinde ve kazada kullanılmaz hale gelen hammaddelerin değeri ne kadardır?

2. Fabrikanın eski haline getirilmesi için ne kadar yatırım yapılacaktır? Fabrikada tam kapasite üretime ne zaman geçilecektir? Fabrikanın yeri değiştirilecek mi yoksa mevcut fabrikada mı üretime geçilecektir? Hangi husus tercih ediliyorsa, gerçekleri nelerdir?

3. Fabrikada üretimin durması ve TSK’nın ihtiyacını karşılamak amacı ile Romanya ve İsrail’le anlaşma yapıldığı doğru mudur?

Bu anlaşmanın maddi boyutları nelerdir?

4. MKE Kurumuna ait Ankara ve Kırıkkale Fabrikalarında çalışanlara ait lojman ve sosyal tesislerin kuruluş yerlerinin uygun olmadığı iddia edilmektedir. Bu iddialar doğru mudur?

T.C. Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 9.2.1998 Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği Sayı : B.14.BHİ.01-108

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına,

İlgi : a) 8.8.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-8143 sayılı yazınız.

b) 20.1.1998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10703 sayılı yazınız.

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, “Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında meydana gelen kazadan sonra yapılacak yatırımlara” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği sözlü soru önergesi ilgi (b) de kayıtlı yazınızla bu kez yazılı önergeye dönüştürülmüş olup, söz konusu soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez Sanayi ve Ticaret Bakanı

Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın Yazılı Sorularına İlişkin Cevaplarımız

1. Patlama Sonrası Yapılan Yatırım Faaliyetleri.

1.1. Hasar Onarımına İlişkin Çalışmalar:

Kırıkkale’deki Şirketlerimizde ve bu Şirketlerimizin elektrik, su, buhar ihtiyacını karşılayan Bölge Müdürlüğünde inşaat ve tesisat ağırlıklı olarak hasar gören atelye ve idarî binalarda onarım ve yenileme çalışmaları, çok hızlı olarak gerçekleştirilmiş olup MÜHİMMATSAN A.Ş. dışında hasar gören Şirketlerimizde çok kısa bir sürede, MÜHİMMATSAN A.Ş. bünyesinde bulunan Mermi ve Hassas Mekanik İşletmelerinin atelyelerinde ise 1997 Ekim ayı başında üretime geçilmiştir.

Tüm bu işlerin gerçekleştirilmesi amacıyla İdame Yenileme Yatırım ödeneğimize ilaveten 1 576 000 Milyon TL.lik ek ödenek tahsisi gerçekleştirilmiştir.

1.2. 500 ve 2 000 1b. Uçak Bombası İmlası :

Hava Kuvvetleri Komutanlığının 500 1b. ve 2 000 1b. uçak bombası ihtiyacının karşılanması amacıyla Elmadağ BARUTSAN A.Ş. bünyesinde bulunan mevcut Hetro atelyesindeki üretim hattında, tadilat ve ilave yatırımlar yapılarak uçak bombası imlasının gerçekleştirilmesi için çalışmalar hemen başlatılmıştır. Yatırıma ilişkin fizibilite etüdü hazırlanarak projenin 1997 Yılı Yatırım Programına ithaline ilişkin YPK Kararı alınmıştır. (700 Milyar TL) 6 500 Milyon DM harcama gerçekleştirilerek kurulan bu tesisin tüm sistem ve proses tasarımları Kurumumuz ve Ülkemiz mühendisleri ve işçilerinin bilgi birikimi ile yapılmıştır. Gerekli ekipman ve donanımlar büyük oranda Türk Sanayiince imal edilmiştir. Tesis için yaklaşık 400 000 DM tutarında bazı özel ekipman ve ölçü kontrol cihazları yurtdışından temin edilmiştir. 12 Ağustos 1997 tarihinde başlatılan yatırım 4,5 ay gibi çok kısa bir sürede tamamlanmış olup 2 Ocak 1998 tarihi itibariyle deneme üretimine başlanılmıştır. Deneme üretimi sürmekte olan uçak bombası dolum tesisinde uçak bombası yanında muhtelif çapta roket ve füze harp başlıklarının patlayıcı dolum işlemleri de yapılabilecektir.

1.3. İmla Tesisi Yenilenmesi :

1987 yılında işletmeye alınan tesisten kalan bazı bina ve birimlerinin ilave yatırımlarla işletmeye alınması için gerekli çalışmalar da hemen başlatılmıştır. Projenin fizibilite etüdü hazırlanarak Kurumumuzun 1997 Yılı Yatırım Programına ithali için YPK Kararı alınmıştır. Bu amaçla yürütülen proje kapsamında, dolum ve terkip tesislerinin temini için çıkılan uluslararası ihale değerlendirilerek 12 Aralık 1997’de seçilen firma ile 9 963 000 DM tutarında bir sözleşme imzalanmıştır. Bu Tesiste, 1999 yılı başında seri üretime geçileceği planlanmaktadır.

1.4. Yeni İmla Tesisi :

Meskun mahal dışında Kırıkkale İli Yahşihan İlçesi Bedesten Deresi mevkiinde yeni bir imla tesisinin kurulması için fizibilite etüdü hazırlanarak 1997 Yılı Yatırım Programına ithali için DPT Müsteşarlığı’na başvuruda bulunulmuştur.

Yeni İmla Tesisi için düşünülen Bedesten Deresi mevkiindeki 8 500 dönüm arazinin 456 600 m2 sinin tapusu Kurumumuz adına tescil görmüş ve tel örgü ile çevrilmiştir. Bakiye arazi ise kamulaştırma kapsamında olup Hazine adına kayıtlıdır. Arazinin Kurumumuz adına tescili için Maliye Bakanlığına müracaat edilmiştir.

Yeni İmla Tesisinin kurulması için 100 Milyon $ civarında bir yatırıma ihtiyaç olup, yatırım süresi 36 aydır. Bu tesisin yatırımının gerçekleştirilmesiyle Kırıkkale’de yenilenmekte olan tesis yedek tesis olarak kullanılacaktır.

1.5. ICM Mühimmatı Üretimi :

Patlamada hasar gören “Mermi ve İmla Montaj Hattı”nın da yer seçimi için yapılan çalışmalar sonucunda Elmadağ’da ELROKSAN A.Ş. bünyesinde kurulmasına karar verilmiştir.

Bu doğrultuda Ana Fabrika Binası ve 3 Ambar Binası inşaatına başlanılmıştır. Patlamada hasar gören ekipmanlar onarılarak yeni kurulacak tesiste kullanılacaktır. Yatırımın Nisan 1998’de tamamlanması planlanmaktadır.

Yapılacak yatırımın yaklaşık maliyeti 722 Milyar TL.dir.

1.6. 3 Temmuz 1997 tarihinde MÜHİMMATSAN A.Ş. İmla İşletmesinde meydana gelen patlama ve yangın olayı sonrasında MKE Kurumu, Türk Silahlı Kuvvetlerinin ihtiyacı olan mühimmat sevkiyatına biran önce başlanılabilmesi amacıyla kısa, orta ve uzun vadeli tedbirler almıştır.

İlk etapta Hava Kuvvetleri’nin ihtiyacı olan uçak bombalarının dolum kabiliyetini tekrar kazanmak için yeni bir imla tesisi, Elmadağ-BARUTSAN A.Ş. bünyesinde 4,5 ay gibi çok kısa bir sürede kurulmuş ve işletmeye alma çalışmalarına başlanılmıştır. Tesisin kuruluş seyrindeki hız ve kapasitesi dikkate alınarak bugüne kadar yurtdışına uçak bombası dolum işi verilmemiştir.

Kırıkkale’de infilakın meydana geldiği İmla İşletmesinde canlı mühimmatla kirlenen 53 000 m2 lik alan, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Genel Müdürlüğü’nün EUD uzmanlarının ve kurum personelinin katılımıyla yürütülen özverili çalışmalar sonucu çok kısa sürede temizlenmiştir. Tamamen hasar gören İmla Tesisi’nin eski kapasite ve kabiliyetinin artırılarak yenilenmesi amacıyla 14 uluslararası firmaya davetiye gönderilerek çıkılan ihalede Day&Zimmermann ve Josef Meissner firmalarından teklif alınmıştır. Alınan tekliflerin Teknik İnceleme Komisyonu tarafından değerlendirilmesi sonucu seçilen ve aynı zamanda eski tesisin de kurucusu olan Alman Josef Meissner GmbH firması ile yaklaşık 10 000 000 DM bedelle İmla Tesisi’nin yeniden kurulması için Firma ile sözleşme imzalanmıştır. İmla Tesisi’nin 1999 başında hizmete sokulması beklenmektedir.

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat ihtiyacını karşılamak için 10 kalem mühimmatın aksam ve parçaları ile patlayıcıların yurtdışına gönderilmesi suretiyle Dolum Terkip ve Amblaj İşlemleri’nin yurtdışında yaptırılması öngörülmüştür.

2. Patlamada Meydana Gelen Can Kaybı :

2.1. 3 Temmuz 1997 tarihinde Kurumumuzun Kırıkkale’de bulunan MÜHİMMATSAN A.Ş. İmla İşletmesinde meydana gelen patlamada, olayın bulunduğu 500 ve 2 000 librelik uçak bombası dolum tesisinde, burada çalışan işçilerimizden İsmet Altınışık şehit olmuş, Özer Babayiğit yaralanmıştır.

2.2. Patlamalar sırasında Karşıyaka Mahallesine düşerek patlayan bir bomba şarapnelinden bir vatandaş ölmüştür.

2.3. Patlama sonrasında Kırıkkale Karşıyaka Mahallesindeki kirli sahadan patlamamış bombaları, yapılan her türlü uyarılara rağmen alıp, evlerinde sökmeye çalışan ÖZTEM ailesine mensup Gökhan ve Ali Öztem kardeşler meydana gelen patlama sonucu ölmüşlerdir.

3. Barutsan A.Ş. Genel Müdürlüğünde Meydana Gelen ve Ölümle Sonuçlanan İş Kazaları :

Patlayıcı ve parlayıcı iş yerinde her türlü önlem alınsa dahi her zaman işin gereğinden dolayı müessif kazalar olabilir. 1958 yılından 1995 yılına kadar geçen 37 yılda Elmadağ Barut Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketinde ölümle sonuçlanan iş kazası olmamışken;

3.1. 31.8.1995 tarihinde 2 nci Niepmann makinasında meydana gelen patlamada Seyit Özgürlük ile Yaşar Kılıç şehit olmuş, İbrahim Çeri yaralanmıştır.

3.2. 3.10.1996 tarihinde Karabarut 1 inci ve 11 inci İnce Kırma Tesisindeki patlamada Mustafa Durmuş şehit olmuş, Cevat Küçükyılmaz ile Hasan Hazer yaralanmıştır.

4. İş ve İşyeri Güvenliği Çalışmaları :

Bütün işyerlerimizde çalışma hayatına dönük tüm emniyet önlemleri alınmaktadır. İş ve işyeri güvenliğine ilişkin inceleme ve teftişler, gerek iç bünyemizdeki gerekse dış kuruluşların denetim elemanlarınca sürekli olarak gerçekleştirilmektedir. Tespit olunan eksik ve noksanlıklar idaremizce anında giderilmekte ve sürekli ek önlemler alınmaktadır. 1.1.1991 - 31.12.1997 tarihleri içeren 6 yıllık dönem içinde dış denetim raporlarında yeralan ve süresinde giderilemeyen noksanlıklar için toplam 669 952 103 TL.lık ceza ödenmiştir.

Alınan tüm önlemlere rağmen, patlayıcı ve parlayıcı maddelerin özelliğinden ve çalışanların bir anlık hatalı işlemleri sonucunda zaman zaman maddi ve manevi kayıpların oluştuğu müessif kazalar olabilmektedir.

5. Mühimmat Dolum İhalesi :

Bu arada Türk Silahlı Kuvvetleri’nin mühimmat ihtiyacını karşılamak için 10 kalem Mühimmatın aksam ve parçaları ile patlayıcıların yurtdışına gönderilmesi suretiyle Dolum Terkip ve Ambalaj İşlemleri’nin yurtdışına yaptırılması öngörülmüştür.

Bu çerçevede, patlayıcı maddelerin denizyolları ile taşınmasının uygun olacağı nedeniyle Akdeniz ve Karadeniz’de limanı olan ülkelerle sınırlı tutularak uluslararası ihale yapılmış ve 9 firmadan teklif alınmıştır. Teklif alınan firmalar ve ülkeleri aşağıda verilmiştir.

HELIPOLIS / Mısır

RATMIL / Romanya

ROMTEHNICA /Romanya

SEA ALSETEX / Fransa

SIMMEL DIFESA / İtalya

EXPAL / İspanya

IMI / İsrail

ITSA / İspanya

RUDİS / Slovenya

Tekliflerin teknik açıdan değerlendirilmesi, firmaların teklifleriyle birlikte verdikleri dokümanların incelenmesi suretiyle kısa zamanda karşılanabilmesi ve sözleşmeden sonra çıkabilecek teknik problemlerin önlenmesi amacıyla işin aciliyeti ve malî portresinin büyüklüğü de gözönünde alınarak en ucuz teklif veren ROMTEHNICA / Romanya firmasının imla ve terkip operasyonlarını yapabilecek imkân ve kabiliyetlerini tespit etmek için sözleşme yapılmadan önce firma tesisleri yerinde incelenmiş ve uygun bulunmuştur.

ROMTEHNICA firması ile toplam 4 321 520 USD bedelle 8 kalem mühimmatın dolum, terkip ve ambalaj işlemlerinin yaptırılması için 25.10.1997 tarihinde kontrat imzalanmıştır.

İlk parti mühimmata ait aksam ve patlayıcılar 12 Aralık 1997 tarihinde Romanya’ya sevk edilmiştir. ROMTEHNICA firması her kalem mühimmat için pilot kafile üretimini tamamlamış olup MKEK ve MSB yetkililerini muayene için davet etmiştir.

Aynı ihale dosyası kapsamındaki 500 Lb. MK82 ve 2 000 Lb. MK84 uçak bombaları için teklif alınmış ancak Elmadağ’da kurulan Uçak Bombası Dolum Tesisinin yatırım sürecinin çok hızlı gelişmesi dikkate alınarak sipariş verilmemiştir. Nitekim Ocak 1998 sonu itibariyle tesiste seri üretime geçilecektir.

Kırıkkale’de kurulacak yeni İmla Tesisi işletmeye alınana kadar fabrikamızda imal edilen mühimmatların yurtdışında dolum işlemlerinin yaptırılmasına devam edilecektir. Böylece fabrikalarımızın mekanik hatlarında üretilecek aksamlar ile Türk Silahlı Kuvvetleri’nin ihtiyaçları karşılanacak ve yurtdışından daha yüksek fiyatla mühimmat alımı önlenecektir.

Kurumumuz Kırıkkale Fabrikalarında çalışanlara ait lojmanlar ile sosyal tesisler Kırıkkale İli’nin merkezinde yer almaktadır. Ankara’daki lojmanlarımız Tandoğan semtindedir. Ayrıca Fişeksan A.Ş., Elsa A.Ş. Kapsülsan A.Ş. bünyesinde 63 dairelik lojman mevcuttur.

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, TBMM’den emekli olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/4266) 14.1.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın yazılı olarak cevaplandırılmak üzere Maliye Bakanına yöneltilmesini saygılarımla arz ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır Bursa

Sorular :

TBMM Başkanvekili Sayın Kamer Genç 12.1.1998 günü Kanal 7’deki bir programda:

a) TBMM Eski Genel Sekreteri Sayın Necdet Basa’nın kızkardeşinin bir başka kurumdan TBMM’ye naklen atandığını,

b) Kişinin eski kurumunda 7/3 derecede iken TBMM’de 1/1 dereceye yükseltildiğini,

c) Görevlendirildiği gün olan Cuma gününü takiben Pazartesi günü emekliliğini istediğini ve emekli edildiğini,

d) Naklen geldiği kurumdan emekli olsa idi 38 milyon lira emekli maaşı alacağını, TBMM’den emekli olmak suretiyle kendisine 72 milyon lira emekli maaşı bağlandığını,

e) Kişinin TBMM’den emekli olma nedeniyle fazladan 1 milyar TL ikramiye aldığını iddia etmiştir.

Bu iddia ve sonuçları ile ilgili olarak:

1. İddia doğru mudur? Yukarıdaki fıkralara göre cevaplandırır mısınız?

2. İddia doğru ise; Naklen atamada kamu yararı mı yoksa kişisel yarar mı vardır?

3. Kişinin naklen geldiği kurumda ve TBMM’de maaşları, dereceleri ve statüsü nedir? İki kurum itibarıyla açıklar mısınız?

4. Kişinin naklen geldiği kurum ile TBMM’den emekli olması hallerini maaş, ikramiye ve tüm haklar itibarıyla kıyasalar mısınız?

5. İşlemler nedeniyle TBMM’nin ve Emekli Sandığı’nın mevcut ve gelecekte zararları ne kadardır? Emeklilik maaşındaki farkları yıllara sarî olarak dikkate alıp tahmini zararı hesaplayabilir misiniz?

6. İşlemleri hukuka aykırı buluyor musunuz? İşlemleri iptal edecek misiniz?

7. Kurumların zararlarını tazmin ettirecek misiniz?

8. Anılan işlemlere karışanlar hakkında; idarî, hukukî ve cezaî kovuşturma yapılmış mıdır, yapılacak mıdır?

T.C. Maliye Bakanlığı 11.2.1998 Bütçe ve Malî Kontrol Genel Müdürlüğü Sayı : B.07.0.BMK.0.11/600/1750

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 22.1.998 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-10726 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın 7/4266 esas no.lu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Şölen Başköylü (Basa), T.C. Ziraat Bankası Yenişehir Şubesinde sözleşmeli şef yardımcısı olarak 4/3 derecede görev yapmakta iken 12.9.1997 Cuma günü 1 inci derece 6100 ek göstergeli TBMM Genel Sekreterliği Müşavirliği kadrosuna atanmış ve 16.9.1997 Salı günü de emekliye ayrılmıştır.

İlgili kişi naklen geldiği T.C. Ziraat Bankasından emekliye ayrılsaydı emekli maaşı ve ikramiyesi aşağıdaki gibi hesaplacaktı:

Derecesi Ek Göstergesi Hizmeti Emekli Maaşı Emekli İkramiyesi

4/3 + 650 20 yıl 5 ay 38 036 000 965 377 000 TL

TBMM Genel Sekreterliğindeki görevinden emekli olduğu için emekli maaşı ve ikramiyesi aşağıdaki gibi hesaplanmıştır.

Derecesi Ek Göstergesi Hizmeti Emekli Maaşı Emekli İkramiyesi

4/3 + 6100 20 yıl 5 ay 73 310 000 1 742 058 000 TL

Buna göre ikramiye artışı (1 742 058 000-965 377 000=) 776 681 000 TL, emekli aylığı artışı ise her ay için (73 310 000-38 036 000=) 35 274 000 TL olmuştur.

T.C. Emekli Sandığınca kurum adına ödenen emekli ikramiyesi 5434 sayılı Kanunun Ek 20 nci maddesi gereğince TBMM’den tahsil edilecektir.

1997 yılındaki ilgili mevzuat hükümlerine göre, iştirakçinin atandığını görevin derece-kademe ve ek göstergesi üzerinden 1 ay kesenek ödenmesi, bunların emeklilikte değerlendirilmesi açısından yeterlidir. Adı geçen kişi 12.9.1997 tarihinde atanarak 15.9.1997 tarihinde TBMM’den almış olduğu maaştan 1 ay kesenek ödemiştir.

Ancak, bu tür atamalar kanunlara uygun görülmekle birlikte, yasal bir durumun kötüye kullanıldığı gerçeğini de ortaya koymaktadır. Bir yasal hakkın kötüye kullanımı olarak yorumlanacak bu tür uygulamaların iptalinin olanaklı olup olmadığına ilişkin çalışmalar sürdürülmektedir.

Söz konusu atama ve emeklilik işlemini gerçekleştiren kişilerin de, kendilerine tanınan bir yasal yetkiyi kötüye kullandıkları izlenimi veren bu uygulama için ilgili kurumlara araştırma yapmaları gereği ayrıca bildirilmiştir.

Nitekim, bu konumun verdiği rahatsızlık hükümetimizce de tespit edilmiş olup, bu şekildeki atamaların önlenmesi amacıyla 1998 Malî Yılı Bütçe Kanunu ile aşağıdaki düzenleme yapılmıştır.

“Madde 53/b) 1.1.1998 tarihinden itibaren, Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığı iştirakçilerinden ek göstergeli veya daha yüksek ek göstergeli bir göreve atananlara; atandıkları görevin ek göstergesi üzerinden emekli aylığı, adi malullük aylığı, vazife malullüğü aylığı bağlanması ve emekli ikramiyesi ödenebilmesi veya toptan ödeme yapılabilmesi için, emekli kesenek ve karşılıklarının bu ek gösterge üzerinden en az 6 ay süreyle Türkiye Cumhuriyeti Emekli Sandığına ödenmiş olması şarttır. (.....)”

Bütçe Kanununda yapılan bu düzenleme ile 1998 yılında benzer uygulamalar önlenmiş olacaktır. Ancak, konunun ilgili kanunlarda yapılacak değişiklik ile köklü bir çözüme kavuşturulması için de gerekli çalışmalar başlatılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Zekeriya Temizel Maliye Bakanı

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.