Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 32 YASAMA YILI : 2

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

133 üncü Birleşim

12. 8. 1997 Salı

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,son günlerde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması ve CHP Ankara Milletvekili Ali Dinçer, DYP İçel Milletvekili Turhan Güven, RP Ağrı Milletvekili M. Ziyattin Tokar, ANAP Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz, DSP Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık, DTP Van Milletvekili Mahmut Yılbaş’ın grupları adına ve Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz’ın şahsı adına konuşmaları

2. — Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, yargıda hazırlık sürecindeki aksamalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

3. —Konya Milletvekili A. Turan Bilge’nin, Türk tarımının içerisinde bulunduğu durum ve tarım kesiminde yapılacak iyileştirmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/976)

2. —Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/699) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/253)

3. — Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkkale İline Bağlı Çerikli Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/3) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/254)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 20 arkadaşının, bazı mal ve hizmetlere yapılan son zamlar konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/14)

2. — Konya Milletvekili Abdullah Gencer ve 20 arkadaşının, Irak’ta yaşayan Türklerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)

IV. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Merkez-Sütpınar Köyünün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/474)

2.— Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, zeytin üreticisinin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/475)

3. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476)

4. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğinin ne zaman çıkarılacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/477)

5. — Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, SEKA Yönetim Kuruluna ve Genel Müdürlüğüne atama yapılmamasının nedenine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/478)

6. — Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi alanı içinde yer alan arazilerin kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/479)

7. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/481)

8. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Kemah’a bağlı Kerer Köyünün sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/483)

9. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, SSK İnegöl Hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/486)

10. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, taksi şoförlerine yönelik saldırılara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/487)

11. — Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize’de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının partizanlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/488)

12. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, yerel basın kuruluşlarına yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/489)

13. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Şili seyahatine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/490)

14. — Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün nüfus planlamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/492)

15. —Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin grup şebekesi ve otomatik telefon ihtiyaçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/494)

16. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı köylerin yoluna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/495)

17. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin köprü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/496)

18. — İçel Milletvekili Halil Cin’in, Tarsus Kültür Merkezi binasının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/498)

19. — Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in, Emlak Bankası tarafından bir yerel TV’ye reklam verildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/502)

20. — İzmir Milletvekili Metin Öney’in, liman hizmetleri konteyner tarifesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/504)

21. — İzmir Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Topraktutan Köyünün yerleşim sahasının değiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/506)

22. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Yayladağ’a bağlı bazı köylerin telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/507)

23. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, besicilerin sorunlarına ve ayçiçeğine fon uygulayıp uygulanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/509)

24. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, asgarî ücretten vergi alınmamasına yönelik projeye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/510)

25. — Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/512)

26. — İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin ürün bedellerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/515)

27. — İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, Erzurum Jandarma Bölge Komutanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/516)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, İş Teftiş Kurulu Başkanının resmî aracı özel işlerinde kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3115)

2. — Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarındaki kaldırım taşlarının yenilenmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3124)

3. — Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’da tarihi değeri bulunan sanat eserlerinin ziyarete açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/3140)

4. — Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman İbrala Barajı İhalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/3153)

5. — Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Anadolu basınının desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/3160)

6. —Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Belediyesi ile Karaman ilçe ve belde belediyelerine verilen ödenek miktarlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3187)

7. — Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, itfaiye teşkilatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3199)

8. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki Kültür Varlıklarının korunması için yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/3200)

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının, bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/22)

 

I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Nevşehir Milletvekili A. Esat Kıratlıoğlu’nun, öncelikli kalkınma ve kalkınmada öncelikli yöreler konusundaki gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Işın Çelebi,

İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, Rize’de, vitrin camına “5+3” yazan kardeşi ve komşusunun, emniyet müdürlüğü ve savcılık tarafından sorgulanması konusundaki gündemdışı konuşmasına İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu,

Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın tarihî olayların siyasî değerlendirilmesi konusundaki gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı A. Ahat Andican,

Cevap verdi.

Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri’nin Adalet Komisyonundan istifa ettiğine ilişkin önergesi Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyeliğe, Grubunca aday gösterilen Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül seçildi.

Gündemin “Kanun Tasarısı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçilerek :

1 inci sırada bulunan 23,

2 nci sırada bulunan 132,

3 üncü sırada bulunan 164,

4 üncü sırada bulunan 168,

5 inci sırada bulunan 335,

6 ncı sırada bulunan 232,

7 nci sırada bulunan 332,

S. Sayılı kanun teklifi, kanun tasarısı ve kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarılarının görüşülmesi, ilgili komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi;

8 inci sırada bulunan, Cumhurbaşkanınca bir daha görüşülmek üzere geri gönderilen, Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunun (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360), yapılan görüşmelerden sonra kabul edildiği ve kanunlaştığı açıklandı.

Denetim konularını görüşmek için, 12 Ağustos 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 18.38’de son verildi.

Kamer Genç Başkanvekili

Mustafa Baş Ali Günaydın İstanbul Konya Kâtip Üye Kâtip Üye Ünal Yaşar Gaziantep Kâtip Üye

II. — GELEN KÂĞITLAR No. : 184

11 .8 .1997 PAZARTESİ

Tezkere

1. — Samsun Milletvekili Murat Karayalçın’ın Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Başbakanlık Tezkeresi (3/975) (Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyona) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.1997)

Raporlar

1. — İzmir Milletvekili Hakan Tartan ve 4 Arkadaşının Gaziler Günü Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/389) (S. Sayısı : 377) (Dağıtma tarihi : 11.8.1997) (GÜNDEME)

2. —Van Milletvekili Fethullah Erbaş ve 47 Arkadaşının, Erciş İlçesinin İl Olması Hakkında Kanun Teklifi ve İçtüzüğün 37 nci Maddesine Göre Doğrudan Gündeme Alınma Önergesi (2/121) (S. Sayısı : 378) (Dağıtma tarihi : 11.8.1997) (GÜNDEME)

Sözlü Soru Önergeleri

1. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Marmara Denizi ve Ulubat Gölünün kirlenmesine karşı alınacak tedbirlere ilişkin Çevre Bakanından sözlü soru önergesi (6/613) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

2. — Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop-Boyabat futbol sahası inşaatına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/614) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

3. — Konya Milletvekili Veysel Candan’ın, hükümetin kurulması konusunda basına yaptığı açıklamalara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/615) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1. — Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, Şebinkarahisar’ın il yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3247) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

2. — Giresun Milletvekili Ergun Özdemir’in, fındık taban fiyatının ne zaman ilân edileceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3248) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

3. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa-Kestel İlçesinde bulunan bir işletmenin çevreyi kirlettiği iddiasına ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/3249) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

4. — Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa Gençlik ve Spor İl Müdürünün görevden alınıp alınmadığına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/3250) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

5. — Antalya Milletvekili Yusuf Öztop’un, Antalya-Korkuteli ve Elmalı İlçelerinde haşhaş ekimine izin verilmesi için bir çalışma yapılıp yapılmadığına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3251) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

6. — Kayseri Milletvekili Memduh Büyükkılıç’ın, TV kuruluşlarının RTÜK’e ödediği ruhsat ücretlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3252) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

7. —Adana Milletvekili Orhan Kavuncu’nun, Deniz Kuvvetleri Komutanlığı bünyesindeki Batı Çalışma Grubu’nun faaliyetlerine ilişkin Millî Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/3253) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

12 .8.1997 SALI No. : 185

Tasarılar

1. — Yardım Toplama Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/636) (Adalet ve Dışişleri ve Plan ve Bütçe ve İçişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

2. — Kadastro Kanunu ile Genel Kadro ve Usulü Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/637) (Plan ve Bütçe ve Adalet komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

3. — Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı (1/638) (İçişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

4. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme ve Vergi Kaçakçılığına Engel Olma Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/639) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

5. — Türkiye Cumhuriyeti ile Makedonya Cumhuriyeti Arasında Hukukî ve Cezaî Konularda Adlî Yardımlaşma Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/640) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

6. —Türkiye Cumhuriyeti ile Moldova Cumhuriyeti Arasında Konsolosluk Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/641) (Dışişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.1997)

7. — Türkiye Cumhuriyeti ile Kuveyt Devleti Arasında Hususî Hukuk, Ticaret ve Ceza Hukuku Konularında Hukukî ve Adlî İşbirliği Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/642) (Adalet ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.1997)

8. — Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ve Endonezya Cumhuriyeti Hükümeti Arasında Yatırımların Teşviki ve Korunmasına İlişkin Anlaşmanın Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/643) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.1997)

Teklifler

1. — Muş Milletvekili Nedim İlci’nin; Bir İl Kurulmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/904) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

2. — Sıvas Milletvekili Musa Demirci ve 14 Arkadaşının; Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/905) (Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

Genel Görüşme Önergesi

1. — Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 20 Arkadaşının; bazı mal ve hizmetlere yapılan son zamlar konusunda Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/14) (Başkanlığa geliş tarihi : 7.8.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1. — Konya Milletvekili Abdullah Gencer ve 20 Arkadaşının; Irak’ta yaşayan Türklerin sorunlarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199) (Başkanlığa geliş tarihi : 8.8.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. — Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, sekiz yıllık kesintisiz eğitim konusundaki çalışmalara ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3117)

2. — İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumundaki kadrolaşmaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3121)

3. — Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, kumarhanelerle ilgili yasa tasarısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3122)

4. — İzmir Milletvekili Ali Rıza Bodur’un, Ödemiş İlçesindeki patates üreticilerinin Tarım Kredi Kooperatifleri ve Ziraat Bankasına olan borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3129)

5. — Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, irticayla mücadele edileceği yolundaki açıklamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3131)

6. — Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak’ın, Kırıkkale Mühimmat Fabrikasında çıkan yangına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3132)

7. — Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık’ın, Anadolu Lisesi Sınavının Karadeniz-Ereğli de yapılıp yapılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3133)

8. — Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerine yapılan baskı ve şiddete ilişkin Dışişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/3135)

9. — Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın, Hükümette kararname krizi yaşandığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3136)

10. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Bulgaristan’dan Türkiye’ye gelen soydaşların sınırdışı edileceği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3139)

11. — Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur Eğitim Fakültesi ve Meslek Yüksek Okulunda 2 nci öğretime ne zaman başlanacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/3141)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

12 Ağustos 1997 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Zeki Ergezen (Bitlis)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 133 üncü Birleşimini açıyorum.

Gündeme geçmeden önce, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu, bizi, hepimizi...

AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Karar yetersayısı var mı efendim?

BAŞKAN – Arkadaşlarla, Meclisin iradesi, toplantı yetersayısının oluşacağı yönünde şekillendiği için, Başkanlıkça yoklama yapmaya gerek görmedik; yani, sizler de mevcutsunuz. Genel olarak uygulamamız bugüne kadar, Başkanvekili arkadaşlar olarak, eğer siyasî partiler tam olarak bir anlamda, parti olarak temsil ediliyorsa, yoklamaya gerek duymuyoruz Sayın İnceöz.

III. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Bayındırlık ve İskân Bakanı Yaşar Topçu’nun,son günlerde Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde meydana gelen sel felaketine ilişkin açıklaması ve CHP Ankara Milletvekili Ali Dinçer, DYP İçel Milletvekili Turhan Güven, RP Ağrı Milletvekili M. Ziyattin Tokar, ANAP Ağrı Milletvekili Yaşar Eryılmaz, DSP Zonguldak Milletvekili Tahsin Boray Baycık, DTP Van Milletvekili Mahmut Yılbaş’ın grupları adına ve Sıvas Milletvekili Nevzat Yanmaz’ın şahsı adına konuşmaları

BAŞKAN – Sayın Bayındırlık Bakanımız, hepimizi üzen sel felaketleri konusunda, Hükümet adına, bir gündemdışı konuşma talep ettiler. Bu konuşma nedeniyle gruplara da söz hakkı doğmuştu, gruplara bildirildi. Onun için, şimdi, kürsüye Sayın Bakanımızı davet ediyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, süreniz 20 dakikadır.

Sayın Bakan, başlamadan önce bir açıklama yapabilir miyim kısaca...

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Buyurun.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, Sayın Bakanımız bu konuşmayı talep etmeden önce, çok sayıda sayın milletvekili, bölgelerindeki sel felaketi nedeniyle, bizden gündemdışı söz talebinde bulunmuştu. Bunların arasında, Erzurum Milletvekili Sayın Ömer Özyılmaz’ın, Erzurum’da meydana gelen sel baskınıyla ilgili; Ağrı Milletvekili Sayın Mehmet Sıddık Altay’ın, Ağrı’daki sel felaketiyle ilgili söz istemleri vardır; ama, biz, sadece -bugün de konuşacağı gibi- Sayın Çevre eski Bakanı Ziyattin Tokar Beye Ağrı ile ilgili söz verebilme şansını bulmuştuk.

Sayın Bakanın bu konuşma talebi, sanıyorum, sel felaketine uğrayan bölgelerin, gündemdışı söz alma fırsatı bulamayan milletvekillerine de tercüman olacak. Onun için, Sayın Bakana teşekkür ediyorum.

Buyurun efendim.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son bir iki gün içerisinde yurdumuzda meydana gelen yağışlardan kaynaklanan yoğun sel felaketleri için, Yüce Meclisimizi bilgilendirmek ve Hükümet olarak yaptıklarımızı anlatmak için, gündemdışı söz istedim; bu sözü lütfedip veren Değerli Başkanımıza, şahsım ve Hükümetimiz adına teşekkürlerimi ifade ederek sözlerime başlamak istiyorum.

Geçtiğimiz haftadan itibaren yurdumuz yoğun bir yağış ortamına girmiş bulunmaktadır. Meteoroloji yetkilileri de bu yağışların, geçtiğimiz hafta ve bu hafta devam edeceğini önceden bildirmişti. Ancak, maalesef, bu yağışlar yurdumuzun birçok yöresinde büyük sel felaketlerine sebebiyet vermiş; can ve mal kaybına neden olmuştur; bundan dolayı, Hükümetimiz, bendeniz ve Yüce Meclisimizin değerli üyelerinin elbette ki üzüntüleri büyüktür. Sadece, önce, sel felaketi olduğu bilgileri bize ulaşan vilayetleri burada sıraladıktan sonra, önem arzeden bazıları hakkında da Yüce Meclise biraz daha fazla bilgi arz etmek istiyorum.

Bu geçtiğimiz günlerde; yani, 7-8 Ağustostan bu yana, Van ili Özalp İlçesinde; Ege Bölgesinde Denizli ve Afyon İllerinde; Marmara Bölgemizde İstanbul, Bursa İllerimizde; Akdeniz Bölgesinde Burdur, Isparta, İçel ve civarında; bugün de, Zonguldak’ta sel felaketi meydana gelmiştir. Bunlardan Ağrı’da meydana gelen sel felaketi, Diyadin ve Doğubayazıt İlçelerimizi kapsamıştır; bu ilçelerimizde büyük hasarlar vermiştir. Ayrıca, Doğubeyazıt Sağdıç Köyünde 8, Diyadin İlçesinin Yeniçukur Köyünde de 3 vatandaşımız maalesef sel sebebiyle hayatını kaybetmiştir. Bu yörelerde ilk tespitlere göre; 450 hayvan zayiatı olmuştur, 7 ev oturulamaz durumdır, 64 ev de değişik oranlarda selden hasar görmüştür.

Bu 7-8 Ağustos tarihinde meydana gelen Ağrı’daki sel felaketi sebebiyle, Bakanlığımızdaki fondan ve Başbakanlıktaki Acil Destek Fonundan, valilik emrine 55 milyar lira, ilk andaki yaraları ve ihtiyaçları gidermek için gönderilmiştir.

Diğer önemli bir sel felaketi, bugün, Zonguldak’ta Çaycuma ve Alaplı’da meydana gelmiştir. Yöreye Devlet Bakanı Sayın Hasan Gemici gitmiş ve halen, orada sel felaketiyle ilgili çalışmaları sürdürmekte ve yürütmektedir. Henüz sel devam ettiği için ne kadar bir hasar meydana geldiği tespiti yapılamamıştır. Buraya da hem sel felaketindeki kurtarma çalışmaları için hem de ilk anda meydana gelen zararları gidermek için, valilik emrine gerekli para -istenen paralar- gönderilmiştir. Ayrıca, Silahlı Kuvvetlerden, kurtarma çalışmaları için helikopter temin edilmiştir; bu helikopterler, şu anda bölgeye ulaşmıştır. Sanıyorum, Silahlı Kuvvetlerimiz de, kurtarma çalışmalarına şu saatlerde -benim burada konuşma yaptığım dakikalarda- müdahale etmiş bulunmaktadır.

Diğer bir önemli sel felaketi İstanbul’da meydana gelmiştir. İstanbul’da 11 Ağustos günü başlayan yağışlarla, Alibeyköy Deresi, Eyüp Çayı ve Küçüksu Derelerinin dolması sonucundan, Sarıyer, Kağıthane, Alibeyköy, Beşiktaş semtleri su baskınına uğramış; kesin olmamakla beraber, ilk tespitlere göre 300 civarında mesken ve işyeri sular altında kalmıştır. Cenderesi denilen, Alibeyköy Deresine bağlı bir derede bulunan 4 sanayi kuruluşunda mahsur kalanlar olmuş; bunlar, valiliğin, Deniz Kuvvetlerinin, Sahil Korumanın yardımlarıyla, Devlet Su İşlerinin makinelerıyle ve temin edilen botlarla, bu kişiler bu fabrikalardan alınmıştır. Halen, Organik Kimya Fabrikasında 6-7 fabrika görevlisi, fabrikayı terk etmemiş bulunuyor. Kendileriyle telefon bağlantımız var; yiyeceklerini, içeceklerini temin ettik. Fabrikayı tahliye etmeleri için ısrar ettik; fakat, jeneratör tesislerini korumak amacıyla, şimdilik hayatî tehlikeleri de bulunmadığı için ve bu tesisler fabrikanın ikinci katında bulunduğu için, terk etmek istememektedirler; ama, fabrikanın önünde, istedikleri anda kendilerini fabrikadan çıkarmak üzere, bir bot hazır beklemektedir.

Bu vesileyle, İstanbul ve İzmir’de daha önce meydana gelen ve sık sık tekrarlanan bu sel felaketlerinin, bu büyük şehirlerimizdeki altyapı ve yapılaşma sorununa bir defa daha Hükümetin dikkatini çekmesi söz konusu olduğu için, önümüzdeki günlerde, üniversitelerin bu konularla ilgili bilim adamları da dahil edilmek üzere, büyük şehirlerimizin altyapısı ve yapılaşması konusunda bir inceleme ve araştırma başlatmak istiyoruz. Buna göre de, bu tür felaketlerden bu büyük şehirleri koruyabilmek için gereken tedbirler neyse, bunları tespit edip, bu tespitlere göre de, hangi kurumlar, ne gibi işler yapacaksa, ne gibi tedbirler alacaksa, bu tedbirlerin de alınmasını kararlaştırmış bulunmaktayız.

Bunların yanı sıra, Denizli’nin Çal İlçesinde meydana gelen sel felaketi sebebiyle 3 vatandaşımız; Mersin’de yağıştan korunmak için ağaç altına sığınmış 4; keza, Afyon ve Sandıklı’da da 2 vatandaşımız yıldırım düşmesinden, hayatlarını kaybetmiş bulunmaktadır.

Başta da ifade ettiğim gibi, sel felaketine maruz kalmış olan illerin valileriyle sürekli temas halindeyiz. Devletin bütün imkânları -helikopter ve makine imkânları- seferber edilmiştir, maddî imkânları seferber edilmiştir.

Bu vesileyle, gerek Hükümetimiz gerekse şahsım adına, hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyoruz. Felakete uğramış olan vatandaşlarımızın, Hükümetimizin ve devletimizin her imkânıyla yanlarında olacağını, en kısa zamanda bu yaraları saracağımızı burada bir defa daha tekrar etmek istiyorum.

Ayrıca, sel felaketi sebebiyle, yörelerine giderek, Parlamentomuzun temsilcisi olarak, felakete uğramış olan vatandaşlarımızın yanında bulunmuş, onlara destek vermiş, orada tespit yapmış olan değerli arkadaşlarımıza, Parlamento üyelerimize de burada bir defa daha teşekkür etmeyi, şükran borcumuzu ifade etmeyi görev sayıyorum.

Bu sözü verdiği için Sayın Başkanımıza tekrar teşekkür ediyor, Yüce Meclisimize en derin saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Bakanın gündemdışı konuşması nedeniyle, İçtüzüğümüz uyarınca, gruplara, konuyla ilgili 10’ar dakikalık söz hakkı düşüyor.

Bize ilk başvuru, Grubu adına, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Ali Dinçer’in.

Buyurun Sayın Dinçer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygılarımı sunuyorum.

Geçen hafta ve bu hafta başında, Ağrı, Afyon, Burdur, Isparta, İstanbul, Bursa, İçel, Zonguldak, Denizli ve Erzurum İllerimizde meydana gelen sel felaketlerinde kaybettiğimiz değerli vatandaşlarımıza Tanrı’dan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, Allah onlara uzun ömür versin diyorum. Bu, bizim insanî görevimiz, Sayın Bakan da bu insanî görevini yaptı; ama, konuyla ilgili bakan olarak, göreve yeni başlayan bir sorumlu olarak, Sayın Bakan, hemen hemen, bize, sadece durumu hikâye edebildi; nerede ne olduğu konusunda bilgiler verdi, alınmış bazı acil önlemleri sundu.

Değerli arkadaşlarım, felaket olduktan sonra, afet yaşandıktan sonra dizimizi dövmenin faydası yoktur. Ülkemizde, buna benzer felaketler sık sık meydana geliyor; ama, bu tür felaketlere karşı hazırlıklı olduğumuzu söylemek pek mümkün değil.

Türkiye, yağmur alan bir ülke. Türkiye’de deprem bölgeleri var. Türkiye’de heyelan bölgeleri var. Öyle, kırk yılda bir yağmur alan Arabistan çöllerinde yaşamıyoruz; Anadolu topraklarında yaşıyoruz. Biz, ülkemizin bu özelliklerini dikkate alarak, bu ülkede, kentlerde ve kırsal alanlarda yerleşmeyi, bilimsel, çağdaş kurallara oturtmak durumundayız.

Hepimiz biliyoruz, kentlerimizde, gelişigüzel, plandışı, çarpık kentleşme olaylarıyla karşı karşıyayız. Orta şiddette bir yağmur bile, en büyük şehrimiz İstanbul’u ne hale getirdi! Biz, bu felaketten önce, İstanbul’da belediye çalışmalarında nasıl başarılı olunduğuyla ilgili olarak belediye yetkililerinin sözlerini dinledik. Orta şiddette bir yağmur olayına dahi, İstanbul Belediyesi, İstanbul kenti, maalesef teslim olmuştur ve bu konuda, benzer tehlikeleri yarın önleyebileceğimizle ilgili tedbirlerin alındığı yolunda işaret de yok. Derelerin üzerinde, sel yataklarının üzerinde, alabildiğine imarsız, plansız, çarpık kentleşme sürüyor; hatta, bazı yerlerde, imarlı yerleşme söz konusu oluyor.

Biliyorsunuz, geçen yıllarda, İkitelli’de Ayamama Deresi çevresinde büyük bir sel felaketiyle karşılaşıldı; trilyonlarca liralık yatırım yapılmış olan matbaa tesisleri sular içerisinde kaldı. Neden; çünkü, imara uydurularak dere yatağı, sel yatağı üzerine tesisler kurulmuş. Arkasından, büyük bir sel felaketi söz konusu olunca, bu tesislerin yanındaki köprünün önüne kütükler birikiyor, bu kütükleri hemen alacak ekipman harekete geçmediği için, yeni gelen kütüklerle birlikte baraj oluşuyor ve trilyonlarca liralık mal varlığı heder oluyor.

İstanbul’un ve diğer bölgelerdeki şehirlerimizin bu özellikleri bilindiğine göre, aslında, böylesine felaket anlarında harekete geçirecek kriz model uygulamları gerekli; kriz modellerimiz, kriz yönetimi hazırlıklarımız olması gerekli. İstanbul Belediyesinin olsun, İstanbul’daki diğer kamu kuruluşlarının olsun, çok sayıda makine parkı var. Çok önceden kriz yönetimi modeline göre, bunların nasıl kullanılacağı planlanmalı, tehlikeyle karşılaşıldığı zaman bunlar anında değerlendirilmeli ki, hiç olmazsa zarar aza indirilsin; ama, tabiî öncelikle yapmamız gereken, çarpık kentleşmeye, yanlış yerleşmeye son vermektir.

Size, taze bir örnek vereyim: Son bir ay içinde, Ankara’nın bir bölgesinde, yüz dönümün üzerinde imarlı arsası olan bir işadamına, sözde din adına, sözde hayır için kurulmuş bir vakıftan telefon geliyor: “Sizin bu yüz dönüm üzerindeki arsanızda 1,5 emsalle 300 daire yapılır; ama, biz, size 2,5 emsal veririz, 500 daire yaparsınız, üçte birini bize bağışlarsınız ya da bunun karşılığı 300 milyar verirsiniz ve işiniz olur” deniliyor. İşadamı “Benim, şimdilik, orada inşaat yapmaya niyetim” yok diye yanıt veriyor.

Düşünün arkadaşlar, bilimin gereği imar planı hazırlanmış, 1,5 emsal verilmiş; ama, oraya, kafadan avanta alınarak hem de hayır ve din amaçlı vakıf adına avanta alınarak 2,5 emsal verilecek; 300 yerine 500 daire yapılacak, çok daha yoğun bir yerleşim olacak, altyapı aynı...

Şimdi, siz, böyle imarlı alanda da emsalleri artırarak; hele hele din adına, hayır adına kurulmuş vakıflara gelir sağlamak amacıyla, imar planlarını ihlal ederek yoğun yerleşim alanları meydana getirirseniz, İstanbul’da olduğu gibi, altyapı dayanmaz, kanalizasyon kanalları da patlar. Zaten, büyük kentlerimizin çoğunda, maalesef, yağmur suyu kanalları yoktur. Yağmur suyu da, sel suyu da normal kanalizasyon şebekesine girer ve kapasite yeterli olmadığı için bütün kanalizasyon şebekesi patlar, bildiğiniz felaketlerle karşılaşırız.

Yapılması gerekenlerin başında, Türkiye’de sel felaketine karşı, fırtınaya karşı, heyelana karşı, çığ felaketine karşı, depremden kaynaklanacak felaketlere karşı bilimsel verilere dayalı haritalar oluşturmak gelmektedir. Bu haritalara göre, tehlike alanlarında bulunan yerleşim alanları oradan taşınmalıdır, yeni yerleşim alanları, tehlikeden masun, tehlikeden uzak yerlere kaydırılmalıdır.

Değerli arkadaşlarım, doğanın dengesini bozmamamız gerektiğini, kurallara, bilime saygılı olmak gerektiğini bilmemiz lâzım. Eğer, doğanın dengesine, kurallara, bilime saygı göstermezsek, topluma, insanlığa da saygı gösteremeyiz ve bugün karşılaştığımız felaketler gibi pek çok felaketlerle karşılaşırız, pek çok vatandaşımızı kaybederiz, pek çok maddî zarara, ülkemiz, halkımız uğrar.

Senirkent’te doğanın dengesini bozduğumuzdan, dağın orman örtüsünü yok ettiğimizden, biliyorsunuz, son bir iki sene içinde art arda dört defa doğa bizi, insanoğlunu cezalandırdı. Böylesine sel yataklarının olduğu kırsal alan yerleşim yerlerinde -örneğin Doğu Anadolu’da- bizim, erozyonu önleyecek ağaçlandırma çalışmalarına öncelik vermemiz gerekiyor; erozyonu önlemekle ilgili, çağdaş, bilimsel projeler hazırlamamız gerekiyor. Ayrıca, bu konularda, konuya, insanımızın, halkımızın sahip çıkabilmesi için, yönetim sistemimizi gözden geçirmemizde büyük yarar var.

Şimdi, İstanbul gibi, Ankara gibi büyük şehirlerde, biraz önce anlattığım olaylar oluyor. Halk, buna karşı sel yataklarında, dere yataklarında yapılanmayı engelleyecek bir yaptırım gücüne sahip değil. Çünkü, halkımız, beş yıldan beş yıla 3 milyonluk, 10 milyonluk şehirlere, çok geniş yetkilerle belediye başkanı seçiyor; ama, denetleme hakkına sahip değil. Halkımız, kentlerde olsun, kırsal alanda olsun, yerinden yönetimle kendi yöresini yönetme hakkına sahip olmalı. Bugün, İstanbul’da 30-40 bin nüfuslu semt, ilçe belediyelerimiz olsa, bu, bütün şehirlerde olsa; kırsal alanlarda, köylerimizi belli merkezler etrafında, yine böyle kırsal alan ilçe yönetimlerine kavuştursak, riskli yerlere, sel yataklarına yapılanmayı, onlar, kendileri önler; ama, biraz önce söylediğim gibi, onların haberi olmadan, Ankara’nın bir bölgesinde, hem de rüzgâr kanalı olan, sel yatağı olabilecek bir yerde, “1,5 emsali, 2,5’a çıkarırız, size 200 daire fazla yaptırırız” diye, hem şehir planını hem de doğanın dengesini yok edici önerilerle gelebiliyor büyükşehir belediyeleri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dinçer, lütfen, toparlayınız, bir dakika süreniz var.

ALİ DİNÇER (Devamla) – O yörenin insanları buna itiraz etme hakkına sahip olamıyor. Halbuki, o yörenin insanlarının, yerinden yönetimle kendilerini temsil etme, kendi kendilerini yönetme hakkı olsa, örneğin: 30-40 bin nüfus, toplumsal baskıyla, kendi yetkileriyle orada çarpık kentleşmeye müsaade etmez.

Ben tekrar Ağrı’da, Erzurum’da, Afyon’da, Burdur’da, Isparta’da, İstanbul’da, Bursa’da, İçel’de, Zonguldak’ta, Denizli’de, sel felaketleri nedeniyle hayatını kaybetmiş olan bütün yurttaşlarımıza Tanrı’dan rahmet diliyorum. Cumhuriyet Halk Partisi adına, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Ülkemizin, halkımızın başı sağolsun diyorum, tüm değerli milletvekillerine, Yüce Türk Halkına saygılar, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ali Dinçer.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Turhan Güven; buyurun efendim.

Sayın Güven, süreniz 10 dakika.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Doğru Yol Partisi ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum; bu selamlamayla birlikte, 7 Ağustostan başlayarak, bugüne kadar devam eden bir tabiî afetin sonucunda rahmete kavuşan bütün vatandaşlarımıza Cenabı Hak’tan rahmet dilerken, geride bıraktıkları acılı ailelerine de başsağlığı dileklerimi iletiyorum.

Değerli milletvekilleri, tabiî afetlerde önlenemeyecek bir sonuç vardır ve Türkiye, özellikle bu aylarda, öyle pek yağmur alan bir ülke de değildir; ama, belki değişen iklim koşulları içinde, son yıllarda, ağustos ayında bile Türkiye’de yağmur bolca yağıyor. Yağar da, bunun sonucunda, bakınız, elde olmayan sebeplerle dahi olsa, birtakım feci sonuçlar ve birtakım maddî ve manevî zararlar husule geliyor. Altyapı bozukluğu var, noksanlığı var, çarpık şehirleşme, kentleşme var; ama, ayın 7’sinden bu tarafa da, Türkiye’ye, madem bir yağmur dalgası ve arkasından da bir sel geliyor, burada, alınması gereken birtakım acil tedbirlerin de olması söz konusu olmalıydı. Yani, bir kıtayı muntazıra gibi birtakım tedbirler içinde neler yapılabileceğini, bütün illerimizdeki yöneticilerin -Hükümetten aldıkları emir ve talimat çerçevesinde- hiç değilse hazırlıklı olmaları söz konusu olmalıydı. Çünkü, örneğin, Akdeniz’de, İçel’de, bu aylarda, yağmur yağdığı falan hiç vaki değil, yaylalara yağar da şehre yağdığı vaki değil; ama, sel olabilecek bir şekilde yağmur var ise, geldiği haber alınıyorsa bu şekilde, bir şeyler yapılmalıydı.

Ümit ediyorum ki, devlet, elini uzatmıştır. Sayın Bakan da, açıklamalarında, birtakım maddî yardımlar ve imkânlar sağlandığını ifade ettiler; buna teşekkür ediyoruz; ama, bu yeterli mi; bu yeterli değil. Onun için, bundan sonra yapılacak olan bütün işlemleri daha tedbirli, daha dikkatli ve olması muhtemel birtakım noktalar üzerinde teksif edersek, zannederim, acımız daha az olur ve maddî zararımız da hiç değilse asgarî seviyeye iner.

Ben, tekrar, rahmete kavuşan bütün vatandaşlarımıza Cenabı Hak’tan rahmetini esirgememesini dilerken, yüce millete de başsağlığı dileklerimi Partim ve şahsım adına iletiyor, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Güven.

Refah Partisi Grubu adına Sayın Ziyattin Tokar.

Sayın Tokar, süremiz 10 dakikadır, gündemdışı konuşma olsaydı 5 dakika olacaktı; bu vesileyle, sizin için süre de arttı.

Buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkan, Meclisimizin değerli üyeleri; daha önce, ben, Ağrı’da olan sel felaketiyle ilgili gündemdışı söz talebinde bulunmuştum; ancak, sel felaketinin ülkemizin geneline yayılması nedeniyle -sağ olsun- Sayın Bakan söz alıp bizi bilgilendirdi; kendisine teşekkür ediyorum ve gruplar adına da Refah Partisini temsilen cevap verme hakkı doğdu, onu kullanıyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, geçen hafta 7-8 ağustos tarihlerinde Ağrı’da çok büyük bir yağmur felaketiyle karşılaşılmış, sel haline dönüşmüş ve bu sel, Doğubeyazıt İlçemiz ile Diyadin İlçemizde bayağı büyük hasara neden olmuş; 11 vatandaşımız hayatını kaybetmiş ve evlerin dayanıksız olması nedeniyle, 150’nin üzerindeki ev de harap olmuştur. Ayrıca, hayvancılık ve tarımla uğraşan Ağrı İlimizdeki bu felaket, 450 civarında büyükbaş hayvanın telef olmasına ve hasadı henüz bitmiş, ama tarladan taşınması mümkün olmamış ekinlerin de zayi olmasına neden olmuştur.

Burada, üzülerek bir şeyi anımsatmak istiyorum: Ülkemizde meteoroloji, hava tahminlerini doğru olarak yapmak durumundadır. Meteorolojinin vermiş olduğu beyanlar, geçtiğimiz haftaki tahminler, yalnızca Karadeniz Bölgesinde yağmur yağacağı, ülkemizin bütün sathını kaplamayacağı şeklindeydi; ancak, müşahede ettik ki, başta İstanbul olmak üzere, birsürü ilimizde, birsürü ilçemizde yağmur felaketiyle karşı karşıya kalınmış, can ve mal kaybına neden olan bu felaket, ülke sathına yayılmıştır. İstanbul’da, Mersin’de, Afyon’da, Sıvas’ta, Denizli’de, Antalya’da, Bursa’da, Kocaeli’nde, Uşak’ta ve Konya İllerimizde yıldırım çarpması sonucu birçok vatandaşımız canından olmuştur. Bu felakette canlarını kaybeden vatandaşlarımıza Cenabı Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar temenni ediyor ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bu tabiî afetle hayatını kaybedenler, elbette ki hayatlarını değiştirdiler; ama, burada üzerinde önemle durulması gereken nokta şudur: Eğer, 10 dakika yağan yağmur 2 evi götürebiliyor ve 8 kişiyi öldürebiliyorsa, burada alınmamış tedbirlerin hesabının sorulması lazımdır. Van Özalp’ta da aynı felaket olmuştur; ancak, Ağrı’ya bağlı Doğubeyazıt ve Diyadin İlçelerinde 11 kişinin ölmesi, evlerin yıkılması hakikaten önem arz etmektedir.

Şunu söylemek istiyorum: Bu olaylar olduğunda, Hükümet orada olmamıştır; daha sonra da gidilmemiştir. Bu önemli olayda, Hükümet temsilen kimse bulunmamıştır; bulunamaz da değerli milletvekili arkadaşlarım; çünkü, bu Hükümet Doğu Anadolu’yu unutmuştur. Eğer unutmamış olsaydı, Doğu Anadolu’dan bir milletvekilini bakan olarak seçer, Doğu Anadolu’yu temsil ederdi. Maalesef, olmamıştır.

HASAN GÜLAY (Manisa) – Seni seçti de ne oldu?!.

M. ZİYATTİN TOKAR (Devamla) – Bunun dışında, Sayın Ali Dinçer -sağolsun- burada, İstanbul Belediyesi için bazı şeyler söyledi. Kendisi belediye başkanlığı yapmış bir arkadaşımızdır; kendisinin notlarını da zaman zaman istifade ederek okumuşumdur; kentleşmeyi, yapılaşmayı iyi bilen birisidir. Ancak, İstanbul Halkalı ve İkitelli’deki yapılaşma, bilindiği gibi, CHP döneminde olmuştur; oradaki feyezan yatakları, o dönemde, imarsız, plansız bir şekilde, rant temin edilsin diye bazı kuruluşlara verilmiştir. Bu imarsız yapılaşmayı şimdiki Büyükşehir Belediyesine yüklemek haksızlıktır.

MUSTAFA BAŞ (istanbul) – Çarpık yapılaşma yalnız İkitelli’de mi var?

M. ZİYATTİN TOKAR (Devamla) – İkitelli’yi söylediği için, ben ondan bahsettim.

Bakınız, 27 Mart 1994 seçimlerinden sonra İstanbul’da devrim yaparak İstanbul Büyükşehir Belediyesini ele alan Refah Partili Belediye Başkanı, o zaman İSKİ’nin kasasında bir kuruş bulamamıştı; ama, İSKİ efektif olarak kullanılarak, İSKİ’nin gelirleri tahsil edilerek, 27 Mart 1994 tarihinden itibaren -elimdeki rakam 31 Aralık 1996 tarihine kadar; ama, bunu, 1997’nin sekizinci ayına kadar da almak mümkün; ben, konunun aciliyeti itibariyle bu rakamı elde edebildim- 15 kilometre civarında dere ıslahı yapılmıştır. Ayvalıdere’de, Çırpıcıdere’de, Tavukçu, Savaklar, Çamarcı Deresi; bütün bu 68 dere ve buna ait muhtelif 58 adet yan kol, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin fedakârca çalışmaları neticesinde yapılmıştır.

Bu çalışmalara, DSİ, İSKİ ve İstanbul Büyükşehir Belediyesinin çeşitli kuruluşları zaman zaman dahil olmuştur ve bilindiği gibi, İstanbul’un susuzluğunu ortadan kaldırabilmek için barajlar yapılmıştır. Bu barajlar da, bunun üzerine ilavedir.

Sayın Bakan burada açıklamada bulundu ve kendisi, bayındırlık ve iskândan sorumludur. Elbette ki, ülkemizde yollar çok önemlidir; hele “forsmajör” dediğimiz, istenmeyen tabiî felaketlerde yolların efektif kullanılması, hakikaten çok önemlidir ve Ağrı’da bu felakete maruz kalan köylere ulaşmak imkânsız hale gelmiştir. Neden?.. Yol olmadığı için. Neden?.. Yolların ıslahı yapılmadığı için. Bizler, bu konularda 54 üncü Hükümet döneminde iyi bir faaliyet göstererek, ülkemizin, yalnız doğusu batısı değil, bütün yurt sathında bayındırlığın hedeflerine ulaşması için gayretler sarf ettik. Ümit ederiz ki, bu Hükümet de, aynı şekilde hareket ederek yolları yapar ve tabiî felaketleri önlemede önemli yer alan yolların ıslah edilmesi için elinden gelen gayreti gösterir.

Değerli arkadaşlarım, bilindiği gibi, Acil Destek Fonu var, Afetler Fonu var. Sayın Bakan, Ağrı Belediyesine yalnızca 55 milyar lira gönderildiğini söyledi. Bizim aldığımız bilgilere göre, bu 55 milyar lira bugün gitti. Olay olalı bir hafta oluyor; maalesef, ülkemizin bütün sathında görev yapması gereken Kızılay Ağrı’da yok; Ağrı’ya gitmedi. Hasar tespiti de, bugün telefonla Sayın Validen “acaba, ne vardır ne yoktur” diye bilgi alınmak suretiyle gelip burada söylendi.

Bir başka olay da, ülkemizde Köy Hizmetleri vardır, Devlet Su İşleri vardır. Köy Hizmetlerinin elindeki ekipman çalışmaz, Devlet Su İşlerinin elindeki ekipman çalışmaz. Peki, bu tabiî afetlerde, yangında, yıldırımda, selde, bu afete duçar olan yerlerde, bu Köy Hizmetleri, bu Devlet Su İşleri faaliyet göstermeyecek de ne zaman gösterecek?!.

Bunları efektif kullanmak için yerel yönetimlerin yetkilerini artırmak lazımdır; Sayın Bakanım, tabiî ki, tecrübeli; kendisi bilir. Yerel yönetimlerin yetkilerini artırıp merkezden müdahale şansını ortadan kaldırırsak, Köy Hizmetlerine veya Devlet Su İşlerine merkezden talimat verme yerine, yerel yönetimlerin yetkileri artırılarak, merkez yerine bölgeden, valinin veya belediye başkanının tasarruflarıyla olaya müdahele etmek daha uygun olacaktır.

Bilindiği gibi, geçtiğimiz sene, Senirkent’te, Dinar’da, Çorum’da, daha birçok yerde olay oldu; Hükümet oradaydı. Çalışmalar, kriz masası kurularak, kriz masası etrafında problemler halledilerek yönetildi ve problemler, bu kriz masasında alınan bilgiler neticesinde dikte ettirildi.

Bakınız, yine bu afet bölgelerine yardıma koşanlar Refah Partili belediyeler olmuştur; çünkü, Refah Partili belediyeler, halka hizmeti Hakk’a hizmet bilmektedirler. O bölgenin oyuna bakmazlar; o bölgenin Refaha oy vermiş olması veya vermemiş olması önemli değil; ama, hizmete koşarlar.

Sayın Ali Dinçer, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı yaptı. Ankara’da feyezan yatağı olan Dikmen Vadisinin imarlaşması onun döneminde olmuştur. Allah’tan, bu sel felaketi Ankara’da olmadı; Ankara’da olsaydı, Dikmen Vadisindeki binaların hepsinin yıkıldığını görecektik. Ben bir gün davet edeyim, birlikte bakalım. Binalar, daha içine oturulmadan, feyezan yatağında kaymalara sebep olmaktadır ve bu feyezan yatağındaki binaların hem yapı kalitesi hem de yanlış imarlaşma sonucu...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bakan, 1 dakika içerisinde toparlayalım.

M. ZİYATTİN TOKAR (Devamla) – Toparlıyorum; teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; yanlış ve çarpık kentleşme, tamamen bu dönemden önce olmuştur. Bu konuda vakıfları suçlayıcı konuşmalarından dolayı da Sayın Ali Dinçer’in kendisini aslında burada kınıyorum; çünkü, vakıflar, konumuzun dışındadır.

Bu sel felaketi, ülkemizin sathını kaplamıştır. Ülkemiz sathındaki bu forsmajörün, bu tabiî afetin meydana getirdiği yarayı sarmak için, problemleri çözmek için gayret sarf edeceğimize, başka konularla vakit geçiremeyiz.

Ben, bu kazalardan dolayı hayatlarını kaybetmiş kardeşlerime Cenabı Allah’tan rahmet ve milletimize başsağlığı diliyor, yaralılara Allah’tan şifa temenni ediyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tokar.

ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekili yanlış bilgi veriyor, yanlış bilgilerle donatılmış; o bilgileri düzeltmek gerekiyor.

BAŞKAN – Sayın Dinçer, lütfen, yerinizden ve sadece size değinilen konular üzerinde konuşun; yoksa, genel bir bilgilendirme değil.

ALİ DİNÇER (Ankara) – Tabiî, tabiî...

Sayın Başkan, benim Büyükşehir Belediye Başkanı olduğum dönemde planlandığı, imara açıldığı söylenen Dikmen Vadisi benden sonra yapılmıştır; ama, yapılırken de gerekli önlemler alınmıştır.

Benim bahsettiğim vakıf, Muradiye Vakfıdır. Açık net bir şekilde, böyle, dere yataklarına 300 konut yerine 500 konut yapma hakkı, imarı veririz; yalnız, vakıf adına, karşılık 300 milyar verirseniz diyorlar arsa sahiplerine ve Büyükşehir Belediyesi adına gidiyorlar. Yoğun kentleşme olayları böylesine, vakıflar aracılığıyla gerçekleştirildiği zaman da, altyapı dayanmıyor ve o zaman altyapı patlayabiliyor, şimdi İstanbul Kağıthane’de, Alibeyköy’de, Cerderesinde olduğu gibi...

BAŞKAN – Sayın Dinçer, konuşmanızla neyi kastettiğinizi açıklamış oldunuz, tutanaklara geçti.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Yaşar Eryılmaz; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anavatan Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Grubum ve şahsım adına Yüce Heyetinize saygılar sunarım.

Sözlerimin hemen başında, yurdun çeşitli yerlerinde vuku bulan ve maalesef, can ve mal kaybıyla sonuçlanan sel felaketinde hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet niyaz ediyor, yakınlarına ve Yüce Milletimize başsağlığı diliyorum.

Değerli milletvekilleri, felaketler, millet olarak mutabakatı gerektirmektedir. Tabiî afet halini alan yağmurlarda, devletimizin, Hükümetimizin, mahallî idarelerimizin imkânları çerçevesinde, ne zaman olacağı pek kestirilemeyen bu afetlere hazırlıklı yakalanabilmeleri için, süratle önlem alınmalıdır. İşin felaket boyutuna ulaşması -bilhassa İstanbul’da görülmüştür ki- mahallî idarelerin, bırakın hazırlıklı olmasını, olaydan sonra dahi, zamanında müdahale etme imkânına sahip olmadıkları gerçeğini ortaya koymuştur. Bu gerçeği gören Hükümetimiz, Başbakan Yardımcısı Sayın Ecevit’in başkanlığında dün toplanarak, ilgili bakanlarla birlikte, kısa ve uzun vadede neler yapılması gerektiği ve nasıl önlemler alınması gerektiği hususunda, ilgili bakanlıklara süratle talimat vermiştir. Bu noktada, özellikle İstanbul’da, trilyonları bulan zararın, zamana yayılmadan, kısa sürede telafi ciheti gerekmektedir.

Değerli milletvekilleri, Ağrı’da vuku bulan sel felaketinin ayrıntısını en sona bırakıyorum. Ondan önce, gerek Zonguldak’ta gerek Bolu’da gerek Konya’da, İstanbul’da ve yurdun çeşitli yörlerinde, Van’da, Erzurum’da...

HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Afyon’da...

YAŞAR ERYILMAZ (Devamla) – ...Afyon’da, Kütahya’da, Burdur’da bu türlü felaketlerin boyutu ve Hükümetin yaptığı yardımlar, Sayın Bakan tarafından, Yüce Millete ve Yüce Meclise arz edildi. Ben, özellikle olayı haber alır almaz, Ağrı’da olay yerine hemen intikal ettim. Bu aşamada, meslektaşım Ağrı Milletvekili Sayın Ziyattin Tokar’ın konuşmasını ibretle ve hayretle izledim. Bu kürsüden, İstanbul Belediye Başkanının methiyesini yapmadan önce, eğer, bilebiliyorsa o köyleri, Ağrı’nın hangi köyünün nerede olduğunu, Diyadin’in Yanıkçukur Köyünün nerede olduğunu biliyorsa, benimle beraber orada ispatı vücut eder, o vatandaşlarının, o hemşerilerinin ıstırabını paylaşırdı. Onun görevi, burada, İstanbul Belediye Başkanını methetmek değildir; Ankara Belediye Başkanının geçmiş yıllardaki faaliyetlerini irdelemek veya tenkit etmek değildir. Benimle beraber, orada bulunan vatandaşlarının, hemşerilerinin ıstırabını paylaşmış olsaydı Sayın Tokar, Ağrı Milletvekili özelliğini, bana göre, o yurttaşlarına daha fazla vurgulama imkânı bulacaktı.

Değerli milletvekilleri, olayı haber alır almaz -ki, olay 8.8.1997 tarihi saat 16.30 sularında vuku buldu- 17.30 sıralarında haberi alır almaz, süratle olay yerine intikal ettim. Cumartesi sabah Doğubeyazıt İlçesinde ve Sağdıç Köyünde, o gün, Ağrı Valisi, Doğubeyazıt Kaymakamı, Doğubeyazıt Belediye Başkanı, bütün kurum ve kuruluşların temsilcileri ve sivil ve askerî erkân konuya ciddî duyarlılık göstererek, gece 3’lere, 4’lere kadar Sağdıç Köyünün sakinlerinin yaralarını sarma, onlara yardım etme gibi çok güzel bir duyarlılık örneği gösterdiler. Buna tanık olduğum için, onlara bu kürsüden teşekkür etmekten, şükranlarımı sunmaktan kendimi alamıyorum.

Gönül arzu ediyordu ki, Ağrı Milletvekili arkadaşlarım da, 11 ölüsü olan o ilçeleri ziyaret edip, aynı konuyu paylaşma erdemini gösterebilselerdi.

Değerli milletvekilleri, felaketler duyguları sömürmek için değil, herkesin üzerine düşen görevi yapabilmesi için nedendir. Allah’tan niyazım, bu türlü felaketleri ülkemize nasip etmemesi. Bu vesileyle, tekrar, ölenlere rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor ve Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Eryılmaz.

M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tokar.

M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkanım, Sayın Eryılmaz, konuşmasında, şahsıma atıfta bulunarak sataşmada bulundu. İzin verirseniz söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Tokar, sataşma niteliğinde değildi, konuşmanızı eleştirdi; herhalde kürsüye çıkmayı gerektirecek bir nitelik yoktu; onun için, ben, açıklamanızı lütfen yerinizden alayım.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – O bir tespittir efendim.

M. ZİYATTİN TOKAR (Ağrı) – Sayın Başkan, biliyorsunuz ki, Riyasetinizden, ben, Ağrı İliyle ilgili gündemdışı konuşma talebinde bulundum ve olayın ehemmiyetine binaen, ülkemizin genelindeki bu problem konusunda kürsüden izahat vermek istedim.

Ben, daha önceden, Ağrı İlinin problemlerini masaya yatırmak ve bu kürsüden halkımıza seslenmek amacıyla bu talepte bulunmuştum.

Ben, Sayın Eryılmaz’dan önce oranın problemleriyle ilgilendim, o köyün insanlarıyla yakından temasa geçtim; Ağrı Belediye Başkanı Refah Partisine mensuptur ve oradan yardım gönderilmiştir. Bunu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum, sağolun.

YAŞAR ERYILMAZ (Ağrı) – Ben Ağrı Belediyesindeydim, olay yerindeydim; kendileri, burada, İstanbul Belediyesini methettiler!..

BAŞKAN – Sayın Eryılmaz, kürsüden söylediniz... Lütfen...

MEHDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) – Orada bulunacak diye bir kural mı var?

BAŞKAN – Değerli arkadaşlar, lütfen... Konu, tartışılacak konumda değil.

Biz, hep birlikte -Sayın Bakan da ifade ettiler- bu konuda, Sayın Tokar dahil, gündemdışı söz talebinde bulunan arkadaşlara, konunun, Türkiye Büyük Millet Meclisinde bütün grupların katılımıyla görüşülecek bir noktaya gelmesi nedeniyle teşekkür borçluyuz. Elbette, aynı bölgenin iki milletvekili, olayı farklı biçimde algılayabilirler; ama, bu tartışmayı, sıralar arasında karşılıklı atışma biçimine dönüştürmeyelim.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Boray Baycık; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sözlerime başlamadan önce, ülkemizde sel nedeniyle mağdur olmuş vatandaşlarımıza geçmiş olsun dileğinde bulunuyorum.

Sayın milletvekilleri, son günlerde yurdumuzda İstanbul, Bolu, Zonguldak, Afyon, Ağrı ve Denizli’yi etkisi altına almış olan yağışlı hava dolayısıyla meydana gelen sel felaketleri, gerek eğitim gerek belediyecilik alanlarında çağın ne kadar gerisinde olduğumuzu bir kez daha ülkemiz gündemine getirmiş bulunmaktadır. İşte, biricik İstanbulumuzun hali... Bugüne kadar bütün yaşanmışlardan sonra, bir yığın tedbir söylevlerinden sonraki hali... Yine, birşeyler yazılıp çizilecek, ancak, gel gelelim, olayın tekrarını önleyecek bir girişimde bulunulmayacak ve bir zaman sonra olayı tekrar yaşanmak için konudan ayıracağız.

Sayın milletvekilleri, İstanbul’da başta Sarıyer, Eyüp, Beşiktaş ve Kâğıthane’nin Ayazağa mevkiindeki fabrikalar olmak üzere, birçok semtte ev ve işyerlerini su basmış durumdadır.

Yine, aşırı yağmurların neden olduğu çeşitli kazalar nedeniyle 12 vatandaşımızın hayatını kaybettiğini üzülerek öğrenmiş bulunuyorum. Hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Sayın milletvekilleri, yağışlardan etkilenen büyük illerimizden biri de Bursa’dır; İl merkezindeki bazı semtleri su basarken, maddî hasarın 200 milyar lira olduğu tahmin edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, size, bu sabah başıma gelen bir olayı nakletmek istiyorum: Bu sabah saat 06.30’da Karadeniz Ereğlisinden Ankara’ya yola çıktım; saat 07.00 civarında, Karadeniz Ereğlisi-Akçakoca yolunun Kocaman mevkiine geldiğimde yol üzerinde heyelanla karşılaştım. Trafik polisi memur arkadaşlar ile Karayollarına ait 1 adet greyder aciz durumda kalmışlardı. 10’larca araç iki taraflı konvoy oluşturmuştu. Olay yerinden hemen Alaplı Kaymakamımız ve Ereğli Demir-Çelik Fabikalarının Genel Müdürü Sayın Işık Eyuboğlu’ndan, yolun trafiğe açılması için yardım istedim; kendilerine, yardımlarından dolayı teşekkür ediyorum. Kendim geriye dönerek Zonguldak-Devrek üzerinden Ankara’ya geldim. Ankara’ya geldiğimde öğrendim ki, heyelan temizlenmiş, ancak, yarım saat sonra güzergâh üstündeki Kavuklukavla mevkiindeki köprünün Ereğli ayağındaki destek taşlarının sel sularıyla yerlerinden koptuğunu ve Karadeniz Ereğli- Akçakoca- Düzce- İstanbul istikametindeki yolun şu anda trafiğe kapalı olduğunu öğrenmiş bulunmaktayım.

Bu arada, Karadeniz Ereğlisinin Ormanlı Beldesiyle, Topçalı, Danişmentli ve Delihakkı Köylerinde taşkın sel suları nedeniyle birçok evin sular altında kaldığı, vatandaşlarımızın kurtarılma çalışmalarının devam ettiğini öğrenmiş bulunuyorum.

Yine, Alaplı İlçemizin Mollabey güzergâhında kurulan fabrika ve evler, taşkın sel suları altında kalmışlardır. Bu nedenle, önceki yıllarda Karadeniz Ereğli, Alaplı, Gökçebey ve Çaycuma’ya İller Bankası tarafından ödenen fakat Refahyol zamanında kesilen Afet Fonu paylarının acilen verilmesi gerekmektedir. Yol ve köprü yıkımları nedeniyle Köy Hizmetleri ve Karayolları Genel Müdürlüklerinin hizmetleri bir an evvel getirilmeli ve valiler emrine maddî katkı, Hükümetimizce, girişimleriniz doğrultusunda acilen gönderilmelidir.

Sayın milletvekilleri, Bartın İlimizde de halen tüm ırmaklar taşmış, Hasankadı ve Gerişli Köylerinin köprüleri tamamen yıkılmış durumdadır. Hanoğlu’nda sel suları evlere girmiş, halen Sütlüce Köyünde, sel ortasında kalan bir vatandaşımız, yerel imkânlarla kurtarılmaya çalışılmaktadır. Özbaşı Köyünün tamamı sel altındadır; buralarda mal kaybı, hayvan kaybı bulunmaktadır. Henüz Sütlüce’deki olay dışında insan kaybı olmamıştır. Kumluca, Derecami ve Kozcağız merkezi de sel tehdidi altındadır. Bu ilimize acilen yardım ulaştırılmalı. Bartın merkezinde sel tehdidi durumu devam etmektedir. Amasra İlçemizin Cumayanı ve Göçkün Köyleri de sel suları altında bulunmaktadır.

Sayın milletvekilleri, tüm bu kaybedilen insanların acısını yüreğimizde hissederek, belediyelerde altyapılara gereken önemin verilmesini, bu felaket olaylarında, hasarın ve can kaybının daha fazla olmasını önlemek amacıyla biraz daha duyarlı davranılmasını özellikle arz ediyor ve Hükümetimizin bu bağlamda verimli çalışmalarla sorunları ortadan kaldıracağını umut ediyorum.

Çok değil, sekiz ay önce İzmir’de yaşanan sel felaketinde duvarlar çöküyor, Bornova ve Konak semtleri felaketin ağır faturasını ödeyen semtler olarak anılıyor, bir şeyler yazılıp çiziliyor. Sayın Atilla Mutman arkadaşımız konuyu gündeme getirip Mecliste bir konuşma yapıyor; ancak, değişen bir şey yok...

Tabiî ki, bu felaketlerin oluşmasında eğitimin rolü çok büyük. İç göçler nedeniyle, arazi ve doğa yağmalaması, erozyon ve çarpık yapılaşmaya ait altyapı eksiklikleri, maalesef, dere yataklarının ıslah edilmemiş olması, malzeme kalitesizliği gibi konular ön sıralarda yer almaktadır. Plansız yerleşmenin faturası, bir anlamda, bu şekilde ödenmektedir.

Sayın milletvekilleri, biliyorsunuz, geçen yıllarda, yine, İzmir İlimizde, bir sel felaketi meydana gelmiş, 60’ın üzerinde vatandaşımız bu sel felaketinde vefat etmiş ve çok sayıda vatandaşımız yaralanmıştı. Bunun üzerine, Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Coğrafya Bölümünden bir grup bilim adamı bu konu hakkında bilimsel bir çalışma yapmış, bu çalışmalarını bir kitapçık haline getirmişlerdi.

Bu raporda, “belli zaman birimleri içinde gerekli önlemler yerel ve merkezî yönetimlerce alınmadığı takdirde, benzeri felaketlerde daha büyük kayıpların olması yaşanılabilir” deniliyor ve bunun için, yetkililer özellikle göreve çağrılıyordu. Raporda, selden sonra, dere içlerindeki evlerin, sahipleri tarafından tekrar onarılmaya başlanılmış olmasına değiniliyor ve “hiçbir yetkilinin bu durumu engellememesi çok anlamlı ve ümit kırıcı bulunmuştur” diye belirtiliyor. “İşte, bu örnek de gösteriyor ki, bu yanlışlıkların, acil kayıpların kaynağında kültür ve eğitim eksikliği yatmakla birlikte, ön tedbirlerin alınarak, bu felaketleri hafifletmemiz mümkün olacaktır” denilmektedir.

Sayın milletvekilleri, gördüğümüz gibi, devletimizin araçları gerektiği yerlerde kifayetsiz kalmaktadır. Bu nedenle, özel şirketlerden de, sel felaketlerinin bulunduğu mevkilerde, heyelan olan mevkilerde yardım almak mecburiyetinde kalıyoruz. Karayolları ekiplerinin, Köy Hizmetleri ekiplerinin konuya daha duyarlı davranmalarını talep ediyorum. Zira, dün akşam saat 23.30’da meydana gelen bu heyelanın sabah saat 09.00’a kadar açılmamış olması, devletimizin ne kadar aciz olduğunun bir göstergesidir.

Beni dinlediğiniz için, hepinize saygı ve sevgilerimi sunuyorum.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Boray Baycık.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Efendim, değerli arkadaşımız, heyelanın açılmamasını devletin aczine bağladı. Devlet âciz olduğundan dolayı değil, bu tür kaymalarda, sonu geldikten sonra bu tür işler yapılıyor, belli bir teknolojisi var.

BAŞKAN – Açıklamanız tutanaklara geçti Sayın Bakan.

Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına, Sayın Mahmut Yılbaş.

Buyurun Sayın Yılbaş.

DTP GRUBU ADINA MAHMUT YILBAŞ (Van) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son bir haftadır, yurdumuzun muhtelif köşelerinde, yağışlar nedeniyle meydana gelmiş olan sel felaketinin mal ve can kaybına sebep olması nedeniyle, Demokrat Türkiye Partisi Grubu adına bu konuda görüşlerimizi sunmak üzere huzurunuzdayım; hepinize saygılarımı sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, her şeyden önce, sel felaketi sonunda hayatlarını kaybetmiş olan vatandaşlarımıza, Cenabı Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına ve milletimize başsağlığı dileklerimizi sunuyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Türkiye, sık sık değişik tabiî afetlere maruz kalan bir coğrafyaya sahiptir. Özellikle depremlerde, birçok şehrimiz, köylerimiz yıkılmış ve büyük mal ve can kaybına uğramışızdır.

Bu felaketlerde halkımızın yardımlaşma duygusu, Cumhurbaşkanından sokaktaki vatandaşa kadar büyük bir özveri içerisinde felakete koşulmasına ve yaraların sarılmasına her devirde ön ayak olmuştur. Bu mevzu burada konuşulurken, bir siyasî tartışma konusu yapılması, inanıyorum ki, bizleri dinleyen vatandaşlarımızı derinden rahatsız etmekte ve üzmektedir. Ne şu İktidar, ne bu iktidar, bütün iktidarlar zamanında eldeki imkânlar, vakit geçirilmeksizin vatandaşın emrine götürülmüştür.

Bu tür felaketlerde bizzat görev alan bir yönetici olarak, üzerinde durulması gerekli olan bazı konulara değineceğim: Değerli arkadaşlarım, özellikle tabiî afet konusunda ülkemizde bir konsept birliği yoktur. Hepinizin malumu, son üç dört yıldır, Van Gölü her yıl tedricen yükselmektedir. Bu yükseliş nedeniyle, civarında bulunan hem tarım arazisi hem de meskûn bölgeler bundan zarar görmüşlerdir. Ancak, bu konuyu gündeme getirip, dönemin iktidarına, yönetici olarak anlatabilmek için zorluk çekilmiştir. Sebebi, Tabiî Afetler Kanununda bu yönde bir hükmün bulunmamasından kaynaklanmaktadır. Tabiî Afetler Kanunumuz, daha ziyade depremler ve sel felaketleri konusunda nasıl müdahale edilebileceği, nasıl yardım yapılabileceği konusunda hükümler taşımaktadır.

Değerli arkadaşlarım, diğer bir konu, tabiî afetlere müdahalede, bölgeler itibariyle, yetişmiş eleman sıkıntısı çekilmesidir. Bir yerde sel olur, bir yerde deprem olur ve kim duyar, kim konudan haberdar olur ise, eline geçirdiği herşey ile o bölgeye koşar, belediyelerimiz, insanlarımız, kamyon kamyon ekmek taşır; fakat, o bölgedeki bir sel felaketine, bir depreme müdahale etmede yetişmiş eleman bulunmadığı için, can kaybımız, mal kaybımız, maalesef, çok fazla boyutlara ulaşmaktadır.

Yine, tabiî afetlere müdahale etmede birinci derecede sorumlu olan kuruluşlarımız olmasına rağmen, bunlar, ülke genelinde teşkilatlanmadıkları için müdahaleyi anında yapamamaktayız; kastım, sivil savunma teşkilatımız. İçişleri Bakanlığına bağlı sivil savunma teşkilatımız olmasına rağmen, sivil savunma teşkilatımızın, ülke düzeyine yayılmış personel ve malzeme bakımından bir etkinliği yoktur.

Mahallî idarelerimizin bu konuda yetersizliği üzerinde durulmuştur. Nihayet, devletin, taşrada kendisini temsil eden bir koordinatörü vardır. Böyle anlarda, devletin elinde bulunan bütün makine parkı seferber edilir ve inanıyorum ki -o bölgede yöneticilik yaptım- Ağrı’da olan, Van’da olan, Afyon’da olan, İstanbul’da olan bu son sel olaylarında da, devletin elinde bulunan bütün makine imkânları seferber edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, tabiî afetlerin, hepimizin değerlendireceği gibi, bir tabiî boyutu, bir beşerî boyutu vardır. Eğer, bugün, en küçük yağışlarda şehirlerimiz, köylerimiz bundan zarar görüyorsa, ülkemiz ormanlarının son yüzyılda yok edilmesini gözardı edemeyiz. Bugün Anadolu’nun büyük bir bölümünde dağa taşa düşen damla süratle yerleşim yerlerine gelmekte ve hiç arzu edilmeyen, millet olarak bizi üzen sonuçlar ortaya çıkmaktadır.

Beşrî boyutu ise, şehirlerimizin, uzun zamanda beri altyapı hizmetlerinin yeterli olmamasından kaynaklanmaktadır. Biraz önce gruplar adına yapılan konuşmalarda sayın grup temsilcilerinin ifade ettikleri gibi, birbirimizi eleştirmeye hiç gerek yok; bu altyapı yetersizliğinin ayıbı hepimize aittir. Şehirlerimizdeki altyapı eksikliği, ne bir yıllık ne iki yıllık ne beş yıllıktır; bu, uzun yıllar birike birike bugüne kadar gelmiş bir problemimizdir. Özellikle, son yıllarda Anadolu’nun boşalması, büyük şehirlere göç olayının yaşanması da bu problemleri artırmıştır.

Temennim odur ki, her tabiî afetten sonra “yaralar sarıldı ve devlet olarak eldeki imkânlar halkımızın emrine en kısa zamanda götürüldü” şeklindeki düşünceler, bundan sonra, yerini, kalıcı ve ondan sonra gelebilecek bir tabiî afeti önleyici anlayışa dönüşür; ülkemizde bundan sonra olabilecek tabiî afetleri -temenni edilmez; ama, Cenabı Allah’ın bir hikmetidir- en az zarar ve ziyanla atlatırız.

Bu duygu ve düşüncelerle hepinize saygılarımı sunuyorum; tekrar, halkımıza geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yılbaş.

Sayın milletvekilleri, konuyla ilgili olarak, bağımsız ya da grubu bulunmayan siyasî parti mensuplarına, İçtüzüğümüzün tanıdığı 5 dakikalık bir konuşma hakkı var. Sıvas Milletvekili Sayın Nevzat Yanmaz söz isteminde bulundular.

Buyurun Sayın Yanmaz.

Sayın Yanmaz, süreniz 5 dakikadır.

NEVZAT YANMAZ (Sıvas) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümet üyesi Bakan Sayın Yaşar Topçu Bey’in gündeme getirdiği konu için kendisine teşekkür ediyorum. Türkiye’de iki üç gündür yaşanan büyük sıkıntılar var ve bunu tabiî afet diye geçiştiriyoruz; maalesef, sadece “geçmiş olsun, başınız sağ olsun” dileklerimizden öteye geçemiyoruz.

Öncelikle, bu sel felaketlerinde Hakkın rahmetine kavuşmuş olan değerli vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyorum ve zarar görenlere de geçmiş olsun diyorum. Bu gibi tabiî afetlerde, sadece “başınız sağ olsun, geçmiş olsun” demekle yetinme alışkanlığından mutlaka, bir şekilde kurtulmamız lazım. Çünkü, Türkiye, her zaman, her şekilde bu tabiî afetlerle karşı karşıya kalmakta ve bunları bizzat bünyesinde yaşamakta; ama, ne hikmettir, bu türlü afetlerin önüne geçecek tedbirleri bir türlü alamamaktadır.

Büyük şehirlerde, özellikle dünyanın önemli kentlerinden sayılan büyük şehrimiz İstanbul’da, selden dolayı mahsur kalan insanlara dahi ulaşamayacak duruma düşmek, bence Türkiye’nin bir acı gerçeği ve ayıbıdır. Böyle bir konumu, Türkiyemiz, hiçbir şekilde yaşamamalıdır.

Tabiî afetleri asgarîye indirebilmenin yolu, öncelikle ilim, daha sonra akıl, arkasından altyapı çalışmaları ve altyapının sağlıklı oluşturulmasından geçer. Bu altyapı çalışmalarını yapmadığımız sürece, biz, bu tür tabiî afetlerin -bugün sel, yarın yangın, ertesi gün deprem gibi- arkasından, sadece “geçmiş olsun, başınız sağ olsun” demek zorunda kalırız.

Değerli arkadaşlar, Türkiye, büyük bir ülke; zaman zaman, bu tür tabiî afetlerle karşı karşıya kalıyor ve bunu yaşıyor. Türkiye’nin, bu tabiî afetlerin önüne geçebilmesi için veya en az zararla kurtulabilmesi için, öncelikle, bir tabiî afet haritasının mutlaka çıkarılması lazım. Tabiî afet haritasının çıkarılıp, öncelikli yörelerin tespit edilmesi; bugüne kadar tabiî afetlerden dolayı büyük zararlara maruz kalmış ve gelecekte de maruz kalabileceğine inandığımız bölgelerin altyapılarının, öncelikle tabiî afetlere karşı muhkemleştirilmesi, pekiştirilmesi ve bunların, daha sağlıklı bir yapıya kavuşturulması icap etmektedir. Bu yapıyı oluştururken, öncelik sıralarına göre, öncelikle dünyanın gözünün üstünde olduğu İstanbul’u, daha sonra büyük zararlar görmüş yörelerimizi, mutlaka dikkate almak zorundayız.

Bununla birlikte, tabiî ki, tabiî afetlerden, sadece büyük kentlerimiz veya kent merkezlerimiz zarar görmekle kalmıyor; kırsal kesimde de, köylümüz, çiftçimiz, tabiî afetlerden ciddî manada zarar görüyor. Bu, en son, pazar günü, benim seçim bölgem olan Sıvas’ta da aynı şeklide yaşandı; büyük bir yağışın arkasından, çiftçimizin, hasadını kaldıramadan, tarlasında büyük bir zarara uğradığını, ben, bizzat seçim bölgemde tespit ettim.

Değerli arkadaşlar, onun için, bizim parti programımızda da belirttiğimiz gibi, tarım sigortasının mutlaka hayata geçirilmesi lazım ve tarım sigortasıyla, çiftçimizin, köylümüzün, hiçbir şey yapamadığımız zaman, elimizden hiçbir şey gelmediği zaman uğradığı zararlarını, bir nebze de olsa karşılama imkânına sahip oluruz kanaatindeyim.

Değerli arkadaşlar, “tabiî afettir, Allah’tan gelene bir şey yapılmaz” şeklinde bir teslimiyetçilikle, bu gibi tabiî afetlerin olmaması için altyapı oluşturmaz ve en az zararla kurtulabilmenin yollarını aramazsak, yarınlarda, daha büyük felaketlerle karşılaştığımız zaman, sadece, oralarda, felaketlerin yaşandığı yerde gövde gösterisi yapmaktan daha öteye gidemeyiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yanmaz, lütfen, toparlayın.

NEVZAT YANMAZ (Devamla) – Onun için, özellikle, tabiî afetlere maruz bölgelerin haritasının çıkarılması gerektiğini yeniden tekrarlıyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yanmaz.

Konu üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Uğradığımız sel felaketinde yaşamını yitiren yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyoruz, zarar gören yurttaşlarımıza geçmiş olsun diyoruz ve bu konunun Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda, bütün grupların katılımıyla görüşülmesine olanak sağladıkları için de, konunun ilgilisi, Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Yaşar Topçu’ya teşekkür ediyoruz.

BAYINDIRLIK VE İSKÂN BAKANI YAŞAR TOPÇU (Sinop) – Ben teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Şimdi, gündeme geçmeden önce, iki arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

2. — Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar’ın, yargıda hazırlık sürecindeki aksamalara ilişkin gündemdışı konuşması ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı birinci söz, Gaziantep Milletvekili Sayın Ünal Yaşar’ın.

Sayın Yaşar, yargıdaki hazırlık sürecinde, onarılması zor aksamalar konusunda konuşacak.

Buyurun Sayın Yaşar.

Süreniz 5 dakika.

ÜNAL YAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi ve değerli arkadaşlarımı saygılarımla selamlıyorum.

Ben de, sel felaketinde canlarını kaybedenlere rahmet, yakınlarına, milletimize başsağlığı dileklerimi sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Avrupa’nın geçmişte kültür merkezi olan, valsler şehri, atalarımızın Batı hayali Viyana ve bir köşesinde, hem millî hem gençlik olduğunu zanneden aydınlanamamış insanlarımız ve onlara konuşma yapan, etrafa, ülkesine, halkına akıl almaz hakaretler, küfürler savuran; ağzından çıkanı kulağı duymayan; kendi ifadesiyle, hayat kadınlarının, bacıları olduğunu söylerken, başkalarının nikâhlı kadınlarına, şahıslarına, milletvekillerine ağza alınmayacak çirkin, yakışıksız sözler söyleyen, İslamiyetin yüce ahlak felsefesini kavrayamamış Bay Şevki gibilerin varlığı, Türkiye’de yok olması gereken cehaletin, Türk siyasetine yakışmayan bir hediyesidir.

Şimdi, düşünmek için birkaç saatiniz varsa, beş dakika, bir konuya değinmek istiyorum:

Ülkemizde, hâkimi, savcısı, mübaşiri, kâtibi, bütün camia, Anadolumuzun en ücra köşesinden, Başkentimize kadar, Türk yargı sisteminin fedakâr mensupları, her türlü sosyal ve ekonomik zorluklara rağmen kutsal görevlerini yerine getiriyorlar; ama, yine de bazı istisnaları maalesef, engelleyemiyorlar.

Bakınız, herkesin malumudur, Şevki Yılmaz’ın, 7.4.1991 tarihinde Avusturya’nın Viyana şehrinde yaptığı bir konuşma var. Maaşallah, yaptığı birçok konuşma var ki, onun, partisinden istifa etmesine neden oldu.

Viyana’da yapılan, şahsına ağır hakaretlerle dolu bu konuşmayı öğrenen zamanın Devlet Bakanı Sayın Mustafa Taşar, derhal, Şevki Yılmaz hakkında suç duyurusunda bulunuyor.

Savcı Enver Konyar, Eylül 1991’de, Ankara’daki ikametgâhı olarak bilinen yere yazı yazarak “Sanık Şevki Yılmaz’ın aranmasına aralıksız olarak ve önemle devam olunmasını” istiyor.

Demirlibahçe Karakolundan gelen cevapta “Mamak’taki adreste aranmış olup, bu tarihten dört ay kadar önce taşındığı, yaptırılan tahkikatta ise şahsın Refah Partisinden Rize milletvekili adayı olduğu ve halen Rize İlinde bulunduğu” bildirildiği halde; Sayın savcı, tekrar, aynı adresten soruyor, diyor ki “Ankara’ya döndüğünde”.

Demirlibahçe Karakolu diyor ki “Sayın Savcım, sanık Şevki Yılmaz, aralıksız ve önemle aramamıza rağmen bulunamamıştır. Sanık, Rize’de, Refah Partisinden milletvekili adayıdır”. Sayın savcı ise “Mamak’ta aralıksız ve önemle aramaya devam edin” diyor!..

Demirlibahçe Karakolu “Sanık Şevki Yılmaz, Mamak’ta aralıksız ve önemle aramamıza rağmen bulunamamıştır; fakat, Rize’de Belediye Başkanı olmuştur” diyor. Sayın savcı, tekrar diyor ki “Mamak’ta aralıksız ve önemle aramaya devam edin.”

Demirlibahçe Karakolu, tekrar cevap veriyor: “Sanık Şevki Yılmaz, Refah Partisinden Rize’de milletvekili seçilmiştir.” Savcı Enver Konyar, hâlâ diyor ki “Mamak’ta aralıksız ve önemle aramaya devam edin.” Evet, savcı yılmamış; 1991’den 1995 tarihine kadar, uzun aralıklarla, aynı karakoldan, aynı adresten, devamlı sormuş; cevaplar hep aynı...

Bakınız, Ceza Kanunumuzun 102 nci maddesinin dördüncü fıkrasına göre beş yıllık bir zamanaşımı mevcut. 7.4.1996 tarihi, zamanaşımının dolduğu tarih.

Sanık Şevki Yılmaz, 27 Mart 1994’te Rize Belediye Başkanlığına seçilmiş, her gün gazetelerde; fakat, biz, onu, hâlâ, Ankara’da arıyoruz!.. Sanık Şevki Yılmaz, 24 Aralık 1995’te Refah Partisinde milletvekili seçilmiş, sayın savcı, hâlâ, sanığı, Mamak’ta arıyor!..

Savcı Enver Konyar, zamanaşımını kesen usulü bir duruma rastlanmamış olduğundan ve zaman aşımı sebebiyle kovuşturma yapmaya yer olmadığına 8.5.1996 tarihinde karar vermiş. Savcı, takipsizlik kararında “Şevki Yılmaz’ın açık adresi tespit edilemedi” diyor. Sanık Şevki Yılmaz’ın, arattığı adreste oturmadığını beş yılın sonunda, zamanaşımı süresinin dolmasından sonra anlamış oluyor.

Sanık Şevki Yılmaz, Refah Partisinden Rize Milletvekili olarak Parlamentoya girmiş; fakat, sayın savcı, onu bir türlü bulamamış... Sanığın milletvekili seçilmesiyle zamanaşımının durması gerektiğini bilmesi gerekir; savcı bilmiyor veya görmezlikten geliyor...

Hazırlık safhası, o zaman gizlidir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaşar, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

ÜNAL YAŞAR (Devamla) – Oldu.

Dava açılmamış, takipsizlik kararı verilmiştir. İlgiliye tebliğ edin; tebliğ de yok.

Olayın bir tarafı bakan değil de vatandaş olsaydı, bu dosyayı bulabilir miydi? İmkânsız. Vay benim vatandaşımın haline!..

Sayın Savcı, tutumuyla destek verdiği haksızlığa ortak olmuştur. Eğer hakkın kamu adına aranması gerektiğine inansaydı, görevini hassasiyetle yapar, sanığın o adreste oturmadığı ısrarla bildirilmesine rağmen, tahkikat safhasında Mamak’taki adrese bağlanıp kalmazdı.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tabiî ki, görevlerini yapan binlerce hâkim ve savcılarımıza saygımız sonsuz; ama, üzülerek söylemeliyim ki, bu olaylar yaygın gibi. Onarılması güç haksızlıkların önlenmesi, önümüzdeki yasama döneminde, acilen, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevi olmalıdır. Yargıyı hızlandıracak her türlü tedbiri almak görevimiz olmalıdır. Her zaman söylenir ki, gecikmiş adalet, adalet değildir; diyorum ki, bunu söylemekten vazgeçip, tarih önünde sorumluluğumuzun bilincinde olalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yaşar, teşekkür ediyorum.

ÜNAL YAŞAR (Devamla) – iki saniyede bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Ama, bizim tutumumuzu biliyorsunuz; siz de Divan Üyesisiniz. Genel Kurula teşekkür edelim.

Teşekkür ediyoruz size.

ÜNAL YAŞAR (Devamla) – Peki. Hepinize engin saygılar sunuyorum. Sayın Başkan, size de teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sağ olun.

Gündemdışı konuşmaya yanıt vermek üzere, Adalet Bakanı Sayın Oltan Sungurlu; buyurun efendim.

ADALET BAKANI MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Mustafa Taşar, 1991 yılında, milletvekili Sayın Şevki Yılmaz’ın -o zaman milletvekili değildi- kendisine yaptığı hakaretten dolayı, İçişleri Bakanlığına bir şikâyette bulunmuş. Bu, 1991 yılında oluyor.

1991 yılında olan bu hadiseden sonra, savcı, devamlı, Demirlibahçe Karakoluna, sanığın aranmasını söylüyor. Demirlibahçe Karakolu da, Rize’de aday olduğunu söylüyor ve bu dosya, 1996 yılında, müruruzaman sebebiyle kesiliyor. Meseleyi, Sayın Taşar, bu defa, tekrar gündeme getirdi, Bakanlığımıza müracaat etti ve biz de, meseleyi ceza işlerine intikal ettirdik. Ceza işleri, bu hadiseyle ilgili bir tahkikat açtı. Savcının kusuru var veya yok, ceza işlerinin bileceği bir hadisedir, onun vereceği bir karardır. Ancak, Sayın Taşar, cumhuriyet savcılığına da müracaat etmiş. Biraz önce Anadolu Ajansı haber geçti; bu meseleden dolayı bir fezleke tanzim edilmiş. Mesele, ajanslar bakımından, böylesine mühim bir noktaya gelmiştir; Bakanlığımız da, meseleyi tetkik etmektedir.

Sayın Taşar, 1991 yılındaki bu şikâyetini beş yıl unutmuş. Onun için, böyle bir kusur söz konusu değil. Tabiî, takip edip etmemekte serbesttir; ancak, Adalet Bakanlığı olarak biz, sorumlular hakkında gerekli inceleme ve araştırmayı yapıyoruz. Savcımız da, 65 yaşını doldurduğu için, yaş haddinden emekli olmuştur.

Ben, halen tahkikat safhasında olan husus için herhangi bir beyanda bulunmak durumunda değilim; tahkikatın devam ettiğini ifade etmek isterim.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, bir yanlış anlamayı düzeltmem lazım.

Ben, beş yıl, davayı unutmadım; dava hiç aklımdan çıkmadı da, dosyayı bulamadım. Dosya, Mamak - Demirlibahçe Karakolu ile Sayın Savcı Konyar arasında tenis topu gibi gidip geldiği için kayıptı, yoktu. Bakan olmasaydım bu dosya yine bulunamazdı. Çok şükür ki, buldum; gereğini yapıyorum.

BAŞKAN – Basına da açıklamıştınız bunu Sayın Bakan.

Teşekkür ediyorum.

3. —Konya Milletvekili A. Turan Bilge’nin, Türk tarımının içerisinde bulunduğu durum ve tarım kesiminde yapılacak iyileştirmelere ilişkin gündemdışı konuşması ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Mustafa Rüştü Taşar’ın cevabı

 

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşma, Türk tarımının içinde bulunduğu durum ve tarım kesiminde yapılacak iyileştirmeler konusunda, Sayın Turan Bilge’nin.

Buyurun Sayın Bilge. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Bilge, süreniz 5 dakikadır.

A. TURAN BİLGE (Konya) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son yıllarda uygulanan sakat ve yanlış politikalar, tarım kesimini, sorunlarla iç içe yaşamaya mahkûm etmiştir. Tarım kesimi, sosyoekonomik göstergelere göre, ülke genelinde ağırlıklı konumunu korumaktadır. 27 milyon insanımız, kırsal kesimde yaşamaktadır. Tarım sektörünün istihdam içindeki payı, yüzde 45’tir. Bu sektör, işsizlik sorununun çözümüne de katkı sağlamaktadır.

Tarım sektörünün gayri safî yurtiçi hâsıladaki payı ise yüzde 11 ilâ 15 arasındadır. Nüfusun yüzde 41’lik kesiti, hâsıladan sadece yüzde 11 pay alıyor. Toplam yatırımlar içinde tarımsal yatırımların payı ise, yalnızca, yüzde 2 ilâ 4 arasında değişmektedir. Tarım ürünleri ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ihracatı, 1995 yılı verilerine göre 4,3 milyar dolar olup, bunun, toplam ihracat içerisindeki payı, yaklaşık yüzde 20’yi bulmaktadır. Tarım ve tarıma dayalı sanayi ürünlerinin ithalatı, 1995 yılında, yaklaşık 9,7 milyar dolar olup, bunun toplam ithalata oranı yüzde 10,5’tir. Bir süre öncesine kadar, beslenme açısından kendine yeten ülke durumunda olan Türkiye’nin, bugün için, tarımsal ihracatı ile ithalatı, neredeyse birbirine eşitlenmiş durumdadır.

55 inci Hükümetin, köylüyü, üvey evlatlıktan öz evlatlığa alacağına ve bu konuda gerekenleri en kısa zamanda yapacağına olan inancım tamdır. 55 inci Hükümetin, 1995-1996 yıllarından birikip gelen, gübre, süt, ilaç iadeleri tutarı olan 24 trilyon lirayı ödemesinden, tüm çiftçilerimiz adına mutluluk duymaktayım.

55 inci Hükümetin, buğday ve diğer hububat paralarını peşin ödeyerek çiftçiden yana tavır koymasını çiftçilerimiz sevinçle karşılamış, yıllardır göremedikleri devlet ciddiyetini ve devlet şefkatini tekrar yaşamışlardır; Hükümetimizi ve Tarım Bakanımız Sayın Mustafa Taşar’ı kutluyorum. Daha bir yıl önce, peşin ödeme yapacağız diye çiftçiyi kandıranları, ürününü alıp, parasını üç ay sonra ödeyenleri, hayalî paketler açanları, seçim bölgem olan Konya’da çiftçiyi 350 milyar lira gelir kaybına uğratanları da kınıyorum.

Anadolu’nun tarım yapılan geniş alanlarında doğa yeterince cömert değildir. Önemli sulama yatırımlarının, öncelikle de Orta Anadolu çiftçisinin kötü kaderini değiştirecek olan KOP’un, yani, Konya Ovaları Sulama Projesinin gerçekleştirilmesini beklemekteyiz. Sulamayla ilgili olarak, ayrıca, toprak-su kooperatiflerine daha çok kaynak aktarılmalı, su ve enerji kaybını en aza indirecek sulama tesisleri özendirilmelidir. Bunlara yapılacak yatırımlar, Teşvik ve Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kapsamına alınmalıdır.

Üretimde çok önemli bir girdi olan ve üretim artışındaki payı ortalama yüzde 25’lere varan tohumluk konusunda da bazı yararlı politikaların yaşama geçirilmesini beklemekteyiz. Örneğin, hububat tohumculuğunun temizlenip, ilaçlanması büyük önem taşımaktadır. Bakanlığımıza ait, ekonomik ömürlerini tamamlamış selektör makineleri yenileriyle değiştirilmelidir. Tohumluğun selektörde temizlenip, ilaçlanması koşuluyla, ilaç, devlet tarafından karşılanmalıdır. Devletin, tohum ilaçlaması için çiftçiye bedelsiz ilaç temin ettiği yıllarda, örneğin Konya’da 100 bin tonun üzerinde olan icraat, bugün için, 40 bin tona gerilemiştir.

Ülkemizde yıllık 1,5 milyon ton buğday tohumuna ihtiyaç duyulmakta ve her sene bunun 300 bin tonunu yenilemek gerekmektedir. Burada, tohumluğun devletçe veya devlet desteğiyle temizlenip, ilaçlanmasının önemi ortaya çıkmaktadır. Tohum ilaçlanması için yaklaşık 1 500 ton ilaç gerekli olup, bunun malî portresi 750 milyar liradır. Karşılığında ise çiftçiye ve devletimize sağlayacağı para 10-15 trilyon lira arasındadır. Çiftçilerimizin alınlarının teri kurumadan hububat paralarını ödeyen devlete, çiftçilerimiz, takdirlerini sunmaktadır; dilerim, yukarıdaki önerilerimizi de yaşama geçirerek onları daha da mutlu kılacaktır.

Çiftçilerimizin ürün bedellerinin, resmî veya özel sektörce yapılan Bağ-Kur prim kesintilerinin zamanında Kuruma aktarılıp aktarılmadığı konusunda ciddî kuşkular bulunmaktadır. Çiftçilerimiz, bu konunun ciddiyetle ele alınmasını beklemektedirler. Yine, çiftçilerimiz, kısa bir süre içerisinde, Bağ-Kur’un sağlık hizmetlerinden de yararlanmak istemektedirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bilge, 1 dakika içerisinde toparlayınız.

A. TURAN BİLGE (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Çiftçilerimiz, Toprak Mahsulleri Ofisinin hububat alımları üzerinden kesilen borsa kesintilerinin hangi hizmet ve gerekçeler karşılığında kesildiğini anlayamadıklarını ifade ederek, bugüne kadar yapılan kesintilerin iadesini ve bundan sonrakilerin de açıklanarak yapılmasını beklemektedirler.

Çiftçilerimizin, ithal damızlık düve konusunda büyük şikâyetleri vardır. Yetersiz ve ciddiyetten uzak firmalar ayıklanmalıdır. Damızlık seçiminde görevlendirilen elemanlar çok iyi seçilmeli, yaptıkları olumsuz işlerin hesabı mutlaka sorulmalıdır.

Krediyle alınan, ithal edilen ineklerden 25 milyon lira devlet tarafından ödenmesi gerekirken, yıllardan beri, bu 25 milyon lira ödenmediği gibi; ayrıca, bunun faizi çiftçi aleyhine işlemektedir.

Değerli arkadaşlarım, Türk köylüsü aydındır; iyiyi kötüden ayırır. Çiftçiler vefalı insanlardır; bir gün gelip sandık önlerine konulduğunda vefa borçlarını öderler.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bilge teşekkür ediyorum.

Tarım ve Köyişleri Bakanı Sayın Mustafa Taşar’ın gündemdışı konuşmaya yanıt talebi var.

Buyurun Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi, sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Gündemdışı söz alarak, şahsıma bazı önemli konular hakkında açıklama fırsatı verdiği için değerli millevekili arkadaşıma teşekkür ediyorum.

Ülkemizde, çalışan nüfusun yarıya yakınını ilgilendiren tarım sektörünün problemlerini çözmek, çiftçilerimizin ve üreticilerimizin ekonomik açıdan güç kazanmasını sağlamak amacıyla gece gündüz çalışmalara devam etmekteyiz. Bu yolla, hem çiftçilerimizi ve üreticilerimizi üretken durumda tutabilmek hem de genel anlamda, tarım sektörünün kalkınmasını hedeflemekteyiz. Bu hedef doğrultusunda en önem verdiğimiz husus; çiftçilerimizin ve üretici kardeşlerimizin emeklerinin karşılığının mümkün olabilecek en kısa zamanda ödenmesini sağlamaya çalışmak olmalıdır. Çiftçimizin alınteri kurumadan ürün bedellerinin ödenmesi, çiftçimizin alacaklarının yüksek enflasyon karşısında erimemesi açısından da önemlidir. Bu çerçevede, bir bölümü 1995, bir bölümü 1996 ve bir bölümü de 1997 Mart ayından beri ödenmeyen çiftçilerimizin ve üreticilerimizin teşvik ve destekleme mahiyetindeki alacaklarının acilen ödenmesi sağlanmıştır. Bunlar gübre sübvansiyonları, tarımsal ilaç, süt, tohum, asma fidanı teşviki ve destekleme konularındadır ve üreticilerimizin 1995, 1996, 1997 yıllarından biriken borcu, toplam 24 trilyon liraya baliğ olmuştur. 55 inci Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti daha bir ayını doldurmadan bu ödemeleri yapmıştır.

Bu arada, bugün itibariyle bir şeyi daha ifade etmek istiyorum ki, 1995, 1996 ve 1997’den beri bekleyen ithal damızlık teşvik ödemeleri de -ki, bu, 1,5 trilyon liralık bir miktardır, ve biraz önce sayın milletvekilimizin bahsettiği konudur- en geç önümüzdeki haftalarda ödenmiş olacaktır. Bunu da buradan ifade etmek istiyorum.

Özellikle son yıllarda üvey evlat muamelesi görmeye başlayan tarım sektörünü, hak ettiği rolü oynayabilecek bir aşamaya taşımak noktasında kararlı olduğumuzu belirtmek istiyorum. Bunu gerçekleştirebilmek amacıyla, bir ay içerisinde -ki, bugün, Hükümetin 40 ıncı günüdür- kamuoyunca ve çiftçilerimizce yakinen bilinen birçok önemli kararı aldık; çiftçilerimizin ve üreticilerimizin lehinde olacağını düşündüğümüz bütün adımları attık ve atmaya da devam edeceğiz.

Toprak Mahsulleri Ofisine ürününü veren çiftçilerimiz alacaklarını hemen almakta; çiftçilerimiz, ürün bedellerini daha alınlarının teri kurumadan alabilmektedirler. Sayın Başbakanımızın talimatları, Hükümetin diğer kanadını teşkil eden değerli partilerimizin Başbakan Yardımcıları ve Bakanlarının destekleriyle, bugün itibariyle, 21 trilyon lira ürün bedelleri peşin olarak ödenmiştir. (DSP sıralarından alkışlar) Bugün itibariyle; yani, 55 inci Hükümetin kurulduğu günden bugüne kadar ödenen ürün bedeli, toplam 130 trilyon liradır. Bunun üzerine, desteklemeler için ödediğimiz 24 trilyon lirayı da koyduğunuz zaman, 40 gün içerisinde, Türk üreticisinin eline geçen meblağ tam 154 trilyon lirayı bulmuştur. (RP sıralarından “Bütçede para var...” sesleri) Burayı atlayacaktım; ama, madem laf attınız, hemen cevabını vereyim.

Burada şunu belirtmek istiyorum: Geçmiş Koalisyonun iki kanadına mensup partinin Genel Başkanları ve sözcüleri “efendim, bizim bıraktığımız paraları dağıtıyorlar” diye ifadelerde bulundular.

MUSTAFA GÜVEN KARAHAN (Balıkesir) – Kıskanıyorlar Sayın Bakan...

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Ben, onlara, şimdi huzurlarınızda soruyorum: Madem öyleydi de, 1995’ten, 1996’dan, 1997’den bekleyen çiftçinin borçlarını neden ödemediniz? Size bunu soracak birisi çıkmayacak mı zannettiniz? (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bakan; lütfen, gündemdışı konuşmayı yanıtlayın.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Gündemin içi efendim; tam içindeyim efendim.

Geçen ağustos ayı itibariyle, çiftçimizden 560 bin ton buğday alınmışken, bu yıl ağustos ayı itibariyle çiftçimizden alınan buğday miktarı 2 milyon 700 bin tondur. Aynı şekilde, geçen sene çiftçimizden alınan arpa miktarı, ağustos ayı itibariyle 550 bin ton iken, bu yıl 1 milyon 610 bin tona yükselmiştir; ağustos ayı itibariyle, alımlara da devam edilmektedir.

Bu alımlar sırasında, talimatlarımızla, fazla mesai yaparak çalışan Tarım Bakanlığı personeline ve özellikle Toprak Mahsulleri Ofisinin değerli elemanlarına da huzurlarınızda teşekkür etmek istiyorum.

Bakanlar Kurulumuz, Tarım ve Köyişleri Bakanlığının teklifi üzerine, ocak ayından beri, geçmiş hükümet döneminde bekletilen ve bir türlü gerçekleştirilemeyen; 1997 yılında 50 il, 212 ilçe, 1 564 köyün tabiî afetlerden zarar gördüğü hadiseye de neşter vurmuştur. Bu zarar, 67 735 çiftçi ailesini ilgilendirmektedir. Çiftçilerimizi yeniden üretici durumuna getirmek, ailelerin yaşadığı zorlukları gidermek, üretimlerini artırıcı imkânları sağlamak Hükümetimizin başlıca görevleri arasında olduğundan, bu amaçla, 1997 yılında, tabiî afetlerden ekili alanları ve ürünleri ile hayvan varlıkları en az yüzde 40 zarar gören, durumları il hasar tespit ve ihtiyaç komisyonlarınca belirlenen çiftçilerimizin, Türkiye Cumhuriyeti Ziraat Bankası, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü ve Tarım Kredi Kooperatiflerine olan 1997 vadeli ziraî kredi borçları, vade tarihinden itibaren bir yıl süreyle ertelenmiştir. (DSP sıralarından alkışlar) 1997 yılı içerisinde, bugüne kadar olan ve bir daha olmamasını temenni ettiğimiz; ama, buna rağmen -Allah’ın takdiridir- olur ise, 1997 yılı sonuna kadar bu afetlerden zarar görecek çiftçilerimizin de zararları, aynı şekilde, bu kararname kapsamı içerisinde ele alınmış olacaktır, yeniden bir kararname çıkarmaya gerek kalmayacaktır.

Ocak ayında Antalya, İzmir, İçel, Kırklareli; şubat ayında Adana, İçel, Antalya, Osmaniye, Artvin, Tokat, Ankara; mart ayında Adıyaman, Muğla, Osmaniye, İzmir, Bursa, Adana, İçel, Manisa, Tekirdağ; nisan ayında Gaziantep, Artvin, Manisa, Sakarya, İzmir, Kırklareli, Denizli, Edirne, Kastamonu; mayıs ayında Kilis, Artvin, Kütahya, Çankırı, Çanakkale, Iğdır, Diyarbakır, Isparta, Kars, Uşak, Adıyaman, Malatya, Eskişehir, Karaman, Afyon, Hakkâri, Kayseri, Mardin, Şanlıurfa, Tekirdağ, Ankara, Bingöl, Bitlis, Niğde ve Bursa; haziran ayında Konya, Denizli, Çorum, Kayseri, Isparta, Karaman, Niğde, Çankırı, Antalya, Osmaniye, Amasya, Samsun, Bursa, Kahramanmaraş, İzmir, Giresun, Yozgat, Gaziantep, Manisa, Adana, Nevşehir, Edirne, Çanakkale, Erzurum, Uşak, Burdur, Tokat, Mardin, Ağrı, Aydın ve Artvin İlleri, bunlara bağlı ilçeler ve köyler bu kararname kapsamı içerisindedir.

Şimdi, Hükümetimizin son günlerde tarımla ilgili aldığı kararlarda, yaş üzüm fiyatı 30 bin ilâ 68 bin Türk Lirası arasında, Tekel kuru üzüm 155 bin lira, çekirdeksiz üzüm fiyatı 160 bin lira olarak tespit edilmiş ve çiftçilerimizin yüzü güldürülmüştür. Aynı şekilde, fındık kampanyası başlatılmış, Sayın Başbakan tarafından açılmış; 400 bin lira taban fiyatla, fındığın bitim tarihinde 500 bin lira olmak üzere ve her ay 25 bin lira ilave edilmek suretiyle fındık taban fiyatı açıklanmıştır. Gelecek olan pamuk, antepfıstığı gibi ürünlerde de üreticimizin yüzünü güldürecek fiyatlar mutlaka verilecektir.

Tohumculukta hedefimiz, ülkemizi, çeşit koruma kanununa sahip, Uluslararası Çeşit Koruma Teşkilatına üye olan, tohumculuğu gelişmiş ülkelerin ve uluslararası tohumculuk kuruluşlarının sistemlerini uygulayan bir ülke durumuna getirmektir. Yurdumuzda, yaklaşık 9,5 milyon hektar alanda buğday, 3,5 milyon hektar alanda da arpa tarımı yapılmakta; her yıl, yaklaşık 1,9 milyon ton hububat tohumluk kullanılmaktadır. Bu miktarın ancak 100-120 bin tonu sertifikalı tohumdur. Sertifikalı olarak kullanılan tohumluk dışındaki çiftçi tohumluğunun temizlenmesi ve ilaçlanması amacıyla, tohum üretim, temizleme ve dağıtım projesi uygulanmaktadır. Artvin, Hakkâri, Rize ve Trabzon dışındaki tüm illerde uygulanmakta olan tohum üretim, temizleme ve dağıtım projesi kapsamında selektör ve selektör yedek parçası satın alımları kısıtlı ödenekler ölçüsünde kısmen gerçekleştirilmektedir. Bu proje çerçevesinde, son üç yılda, ortalama 457 bin ton tohum temizlenmiştir; ancak, ekonomik ömrünü doldurmuş bulunan selektörlerin yeni teknolojiye sahip olanlarla değiştirilebilmesi ve yenilenebilmesi için devlet kaynaklarının yanı sıra yeni imkânların da seferber edilmesine ihtiyaç vardır.

Tohumlukların ilaçlanması, temizlenmesiyle ilgili hizmetlerin, zaman içerisinde bizzat bu işi yapacaklara devredilmesi için yeni kaynaklar bulunması sağlanacak; kredi ve teşvik de dahil gerekli tedbirler devreye sokulacaktır.

Bu arada, bir başka bilgi de arz etmek istiyorum: 24.6.1997 tarihinde yapılan Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliği genel kurulu kararları ve tutanakları, kanunlara ve anasözleşmeye aykırı hususlar içermesi sebebiyle, Bakanlığım tarafından 23.7.1997 tarihinde tasdik edilmemiştir. Dolayısıyla, kongre yapılmamış farzedilmektedir. Bu arada, yaptığımız incelemeler ve Ankara Ticaret Sicili Memurluğundan bildirilen yazı sonucunda da, olması istenilen yasal eksiklikler sonucunda, 28.8.1994 tarihinde yapılan Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğine seçilmiş yönetim kurulu üyelerinin de görev sürelerinin sona erdiği anlaşılmıştır. Tarım Kredi Kooperatifleri Birliğinin yönetim kurulu üyelerinin süreleri sona erdiği için, ana sözleşmenin Bakanlığa vermiş olduğu yetkiye istinaden, Tarım Kredi Kooperatifleri Merkez Birliğine Yönetim Kurulu ataması yapılmıştır. Yapılacak yeni bir kongreye kadar bu arkadaşlarımız görev başında olacaklardır.

Burada, Tarım Kredi Kooperatiflerinin Yönetim Kurulunda süreleri sona eren arkadaşlar, Ankara Üçüncü Asliye Ticaret Mahkemesine ve Ankara Yirminci Asliye Hukuk Mahkemesine, Bakanlığımın yaptığı icraatla ilgili tedbir koydurmak üzere dava açmışlardır; davalar, her iki mahkemede de reddedilmiştir.

Burada, şunu ifade etmek istiyorum; yeni Yönetim Kurulu Başkanı, bilâücret çalışacağını ifade etmiştir; huzurlarınızda, kendisine teşekkürü bir borç biliyorum. İkincisi, Yönetim Kurul üyeleri, süresi biten bundan önceki Yönetim Kurulu üyeleri gibi 700 milyon lira maaşla değil, 100 milyon lira maaşla çalışacaklardır; bunu da, burada, huzurlarınızda ifade etmek istiyorum.

Aynı zamanda, bundan önceki Yönetim Kurul üyeleri, Sayın Başbakanın bile yurtdışına çıktığı zaman almadığı harcırahları almaktaydılar. 300 dolar harcırah, otel parası, yemek parası ve yol parası da Tarım Kredi Kooperatiflerine yüklenmek üzere, büyük meblağlarla yurtdışı gezileri yapılmaktaydı; bu yeni Yönetim Kurulu, kendi arasında aldığı kararla, yurtdışı seyahatlerini kısıtlamış ve harcırahları da, önemli ölçüde aşağıya çekecek uygulamayı yapmıştır. Burada, daha bir çok da usulsüzlükler yapılmıştır. Eski Yönetim Kurulu hakkında da, Tarım ve Köyişleri Bakanı olarak kanunun bana vermiş olduğu yetkilere istinaden, bir dizi suç duyurusunda bulunulmuştur.

Şunu herkesin iyi bilmesi gerekir ki, Tarım Kredi Kooperatiflerini özerkleştiriyoruz diyerek, çiftçilerimizin malı olan bu Kurumu, bazı kişilerin siyasî vesayet altına alma ve kişisel menfaatlarına alet etmelerine kayıtsız kalamazdık. Özerkleştirme adı altında çiftçilerimiz üzerinde diktatörlük kurmaya çalışan küçük bir menfaat grubu, bakınız, personel yönetmeliğinin 61 inci maddesini nasıl değiştirmişler; ekledikleri bir fıkrayla “Yönetim Kurulu üyelerinin usulsüzlükleri hakkında da olsa, konuşan ve yönetim aleyhinde kulis yapan personeli işten çıkarma” kararı almışlar. Bu, dünyanın hiçbir yerinde olmayacak bir karar.

NECATİ ALBAY (Eskişehir) – Geçen sene, 21 kişiyi çıkardılar Sayın Bakan.

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Bu sebeple...

Böylesine çarpık uygulama örneklerini çoğaltmak mümkün, anlatmak mümkün; ama, tarım kredi kooperatiflerini, yine, aslî sahipleri olan çiftçiye ve köylüye teslim etmek üzere, bu Yönetim Kurulu, sıhhatli bir şekilde genel kurulunu yapacak ve seçilmiş üyelere yerini devredecektir.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Yönetmeliği değiştirecek misiniz Sayın Bakan?

YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Daha önce sağlıklı değil miydi?

TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI MUSTAFA RÜŞTÜ TAŞAR (Devamla) – Daha önce sağlıklı olmadığı açık. Burada, asgarî ücretin 10 katı üzerinde maaş almak üzere kararlar imzalanmış; daha önce sıhhatli değildi. Elimdeki belgeyi bana okutmak zorunda kaldınız; üzülerek okuyorum:

“Prof. Dr. Sayın Tansu Çiller.

Ülke sathında 2 milyon ortağı olan, Türkiye’nin en ücra köylerine kadar hizmet veren, Türkiye genelinde 2 500 birim kooperatifi bulunan, falan falan... Merkez Birliği Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Çayırlı’yı Manisa’dan, Yönetim Kurulu Başkanvekili Sayın Eyüp Sami Uslu’yu Ankara’dan, Yönetim Kurulu Başkanvekili Sayın Mustafa Ulu’yu Kayseri’den, Birlik Genel Müdürümüz Sayın Nazım Yüksel’i Samsun’dan, 24 Aralık 1995 tarihinde yapılacak milletvekili seçimlerinde, seçilebilecekleri sıralamaya konularak, Doğru Yol Partisi milletvekili adayı olarak görmek arzumuzu oybirliğiyle bildiriyoruz.”

Hani, burada siyaset yapılmayacaktı; hani, burası köylünün malıydı; hani, burası çiftçinin malıydı?! (DSP sıralarından alkışlar) Onun için, aşağıdan bana laf atarken, buradan mutlaka bir belge çıkaracağımı bilerek laf atmanızı rica ediyorum.

Hepinize sevgiler ve saygılar sunuyorum; hayırlı günler diliyorum. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Bir Cumhurbaşkanlığı tezkeresi vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/976)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 6 Ağustos 1997 tarihinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı İsmail Cem’in dönüşüne kadar; Dışişleri Bakanlığına, Devlet Bakanı Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel’in vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine, uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir genel görüşme önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. — Zonguldak Milletvekili Necmettin Aydın ve 20 arkadaşının, bazı mal ve hizmetlere yapılan son zamlar konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/14)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Mesut Yılmaz başkanlığında kurulan 55 inci Hükümetin şok zamları halkta büyük bir infiale neden olmuştur. Bu nedenle, Anayasanın 98 inci, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 101, 102, ve 103 üncü maddeleri gereğince bir genel görüşme açılmasını arz ve teklif ederiz.

1- Necmettin Aydın (Zonguldak)

2- Ramazan Yenidede (Denizli)

3- Nezir Aydın (Sakarya)

4- İ. Ertan Yülek (Adana)

5- Musa Uzunkaya (Samsun)

6- Mehmet Aykaç (Çorum)

7- Yakup Budak (Adana)

8- Aslan Polat (Erzurum)

9- Kemalettin Göktaş (Trabzon)

10- Feti Görür (Bolu)

11- Yaşar Canbay (Malatya)

12- Mustafa Köylü (Isparta)

13- Mustafa Bayram (Van)

14- Abdullah Örnek (Yozgat)

15- Nurettin Kaldırımcı (Kayseri)

16- Sait Açba (Afyon)

17- M. Salih Katırcıoğlu (Niğde)

18- Suat Pamukçu (Bayburt)

19- Hüseyin Kansu (İstanbul)

20- Naci Terzi (Erzincan)

21- Azmi Ateş (İstanbul)

Gerekçe:

Sayın Mesut Yılmaz’ın başkanlığında kurulan 55 inci Cumhuriyet Hükümetinin üç aylık ekonomik politikaları toplumda şok etkisi yapmış, halkı neredeyse sosyal patlama eşiğine getirmiştir.

Vahşi kapitalizmi uygulamaya koyan 55 inci Hükümet, Anayasamızın sosyal devlet ilkesini de ihlal etmiştir.

Tüpgaza, mazot ve benzine yüzde 32’ye varan oranda; köprü ve karayolu geçişlerine yüzde 150, telefon ücretlerine yüzde 50, şekere yüzde 35 oranında şok zamlar yapılarak halk perişan edilmiştir.

10 milyon işsizin bulunduğu ülkemizde, halk, geçim sıkıntısı düşüncesinden yaşam kavgası psikozuna girmek üzeredir.

Petrol ürünlerine yapılan zam tüm maliyetlerde en önemli girdilerdendir.

Devletin pervasız bir şekilde zam yapması, piyasalarda da keyfî zamlara yol açmaktadır. Bir vurgun dönemi başlamıştır. Stokçuluk ve karaborsacılık da hortlamak üzeredir.

Bu Hükümetin ekonomik uygulamaları halkın üzerine karabasan gibi çökmüş, halkın bu acıları karşısında ise, bu Hükümetin temsilcileri, mutluluklarına mutluluk kattıkları mutlu azınlıkla düğün bayram eğlenmektedirler.

Yaptıkları şok zamlarla vurgunculuk, stokçuluk, karaborsacılık yollarını açtıkları yetmiyormuş gibi, üç haftada 800 trilyonluk Hazine bonosu satarak rantiyecilere ayrıca daha büyük vurgun imkânı sağlanmıştır.

Başbakan Yardımcısı Sayın Ecevit bile “bu zamlar yüreğimizi yaktı” demiştir. Sayın Ecevit’in yüreğini yakan, halkın cebini, sofrasını, mutfağını yakmıştır. Halk infial halindedir.

Ancak, hal böyleyken, yine aynı partiden bir başka sözcü “taksiye değil, otobüse binsin” diyerek, sanki halkla alay edercesine konuşmuştur. Tüm bunları, bilmeyerek bile olsa, halkı tahrik ederek sosyal kargaşalara neden olabilir.

Yine, bu yüklü zamları “ince ayar” yapıyoruz diyerek tahrike yol açacak davranışlarda bulunulmaktadır.

Halkı bu derece derinden etkileyen, toplumsal barışı tehdit eden Hükümetin bu uygulamalarının hiçbir haklı gerekçesi de yoktur; yalnızca, spekülatif kazanç yollarını açmaktadır.

Tüm bu gerçeklerin Türkiye Büyük Millet Meclisinde bir genel görüşmede müzakeresi faydalı olacaktır.

BAŞKAN – Önerge, gündemde yerini alacak ve genel görüşme açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

2. — Konya Milletvekili Abdullah Gencer ve 20 arkadaşının, Irak’ta yaşayan Türklerin sorunlarının araştırılarak, alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/199)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yüzyıllardır Irak’ta yaşayan Türkler’in sorunlarını her yönüyle araştırmak, içinde bulundukları sıkıntıları tespit etmek ve bu konuda alınacak gerekli tedbirleri araştırmak üzere, Anayasanın 98 inci ve Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygıyla arz ederiz.

1- Abdullah Gencer (Konya)

2- Mustafa Köylü (Isparta)

3- Ersönmez Yarbay (Ankara)

4- Mustafa Yünlüoğlu (Bolu)

5- Lütfi Yalman (Konya)

6- Feti Görür (Bolu)

7- Turhan Alçelik (Giresun)

8- Abdullah Arslan (Tokat)

9- Mehmet Bedri İncetahtacı (Gaziantep)

10- Ömer Ekinci (Ankara)

11- Rıza Ulucak (Ankara)

12- Cafer Güneş (Kırşehir)

13- İsmail Coşar (Çankırı)

14- Zeki Karabayır (Kars)

15- Zülfikar Gazi (Çorum)

16- Ekrem Erdem (İstanbul)

17- Mehmet Emin Aydınbaş (İçel)

18- Aslan Polat (Erzurum)

19- Musa Uzunkaya (Samsun)

20- Latif Öztek (Samsun)

20- Osman Yumakoğulları (İstanbul)

Gerekçe:

Eldeki bilgilere göre, Türklerin Irak’a ilk girişleri 674 tarihine kadar uzanmaktadır. Birinci Dünya Savaşının sonunda, Irak’ın İngiliz işgali altına girmesi, soydaşlarımız için karanlık bir dönemin başlangıcı oldu. Musul’un işgal edilmesiyle bugünkü Irak’ın sınırları içinde Türk egemenliği fiilen sona erdi; ancak, soydaşlarımıza anlaşmalarla verilen haklar, zaman içinde rafa kaldırılmıştır. Irak Türklerinin çektiği ıstırap son olarak Körfez Savaşından sonra da devam etmiştir. Bu savaş esnasında ve sonrasında yerlerinden yurtlarından olmuşlar; zaman zaman da Türkiye’ye göç etmek zorunda kalmışlardır.

Irak Türklerinin temsilcileri, çeşitli vesilelerle, Irak’ta hayat şartlarının dayanılmaz bir noktada bulunduğunu beyan etmekteler. Yıllardır millî kimliklerini ortaya koyamadıkları, kendi dillerini çocuklarına öğretme imkânlarının çok yetersiz olduğunu, ev edinemedikleri, varsa satamadıklarını, zaman zaman sürgüne gönderildikleri, can güvenliklerinin tehlikede olduğunu belirtmektedirler. Ayrıca, iddialara göre herhangi bir Türk, dışişleri ve içişleri bakanlarının da; ordu ve polis teşkiltalarında herhangi bir göreve gelemez; imalathane kuramaz; dükkân kıralayamaz, ticarî araç alamaz, herhangi bir idarî işlem yaptırmak istediğinde nüfus cüzdanındaki “Türkmen” ifadesinin silinip, yerine “Arap” ifadesi yazması gerekmektedir. Bu yasakların dışında sürekli baskı, delilsiz tutuklamalar, telefon dinlenilmesi, posta kontrolünün var olduğu; devlet memurlarına yapılan en ufak bir hata ve şikayet halinde güney vilayetlerine sürgünün devam ettiği ve bundan dolayı birçok insanın evini, eşyasını satıp, önce Erbil Şehrine, sonra da Türkiye’ye kaçmayı düşündükleri ifade edilmektedir. Bütün bu zorlukların arkasındaki sebebin, Irak Türkmenlerinin millî kimlikleri, medenî ve siyasî haklarının anayasal olarak tanınmaması olduğu bellidir. Irak’ın gerek 1973 geçici anayasasında ve gerekse 1990 yılında kabul edilen anayasasında “Irak halkı Arap ve Kürtlerden oluşur” ibaresi mevcuttur. Daha önceki belgelerde, Irak halkının Arap, Kürt ve Türkmenlerden oluştuğu yer almakta idi.

Son aylarda Türkiye’ye gelip, pasaportları olmadığı için yasadışı yollardan çeşitli ülkelere ulaşabilmek için çok değişik yöntemler kullanıldığı kamuoyunun gündemindedir; ancak, ne acıdır ki, özellikle Ege Denizi yoluyla Yunanistan’a geçmek isterken son 7 yılda 200 soydaşımız boğularak hayatını kaybetmiştir. Halen, yüzlerce Iraklı Türk de Türkiye’den oturma ve iltica izni alamadığı için kaçak olarak ülkemizde bulunmakta, yakalanma korkusuyla yaşamaya çalışmaktadır. Gündüz yatıp, gece ortaya çıkan bu kişiler belki polisten kaçabiliyorlar; ancak, bunlar çocuklarını okullara kayıt ettiremedikleri için, hiç öğrenim görmemiş bir nesil ortaya çıkıyor. Bunun da ileride ne gibi sorunlar ortaya çıkaracağını tahmin etmek bile güçtür. Bu konuda da devletin bütün kurumlarının imkânlarını ortaya koyması gerekmektedir.

Halen Irak toprakları üzerinde tam olarak ne kadar Türk’ün yaşadığı bilinememektedir; ancak, bunun 3,5 milyon kadar olduğu tahmin edilmektedir. Maalesef, soydaşlarımızın sayılarıyla alakalı sağlıklı bilgilere ulaşılamamaktadır.

Irak Türkleri meselesini tarihî perspektif içinde, bütün boyutlarıyla ele alma mecburiyeti vardır. Siyasî, ekonomik ve kültürel tıkanıklıkların öncelikle çok iyi teşhis edilme zarureti vardır. Bu tespitlerin ardından Yüce Türk Parlamentosu, yılllardır, binbir zorluk içinde hayatlarını idame ettirmeye çalışan, bulunduğu bölgelerde hepimizi temsil görevi yapan bu insanlara yönelik kalıcı politikaları formüle edip, bunların en hızlı ve kararlı bir şekilde hayata geçirilmesinin takipçisi olmalıdır.

BAŞKAN – Önerge gündemde yerine alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş doğrudan gündeme alınma önergeleri vardır; bu önergeleri ayrı ayrı okutup işleme koyacağım ve oylarınıza sunacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

B) TEZKELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. —Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/699) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/253)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Giresun İlinde Giresun Üniversitesi adıyla bir üniversite kurulması hakkında vermiş olduğum kanun teklifim 4.2.1997 tarihinden itibaren ilgili komisyonda beklemektedir.

İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurulun gündemine alınması hususunda gereğini arz ederim. 11.6.1997

Turhan Alçelik Giresun

BAŞKAN – Önerge üzerinde Komisyonun, Hükümetin söz talebi?.. Yok.

Teklif sahibi olarak, Sayın Turhan Alçelik; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Alçelik, konuşma süreniz 5 dakikadır.

TURHAN ALÇELİK (Giresun) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi hürmetle selamlıyorum. Konuşmama başlamadan önce, bendeniz de bütün ülkemizi son derece üzüntüye boğan sel felaketi dolayısıyla milletimize başsağlığı dilemek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, ülkemizin en önemli problemi eğitim sorunudur dersek abartmış olmayız; çünkü, dünyanın en geri kalmış ülkeleri, Afrika’nın en geri kalmış ülkeleri dahil edildiğinde, üniversiteli gençler arasındaki okuma düzeyi, dünya ortalaması olarak yüzde 30’lar civarında. Bu oran, maalesef, ülkemiz için dünya ortalamasının yarısı olan yüzde 16’larda.

Giresun’da, Giresun üniversitesi adıyla bir üniversite kurulması arzumuz, Giresunumuzun, maalesef, bu açıdan Türkiye ortalamasının da yarısı kadar olabilmesi; yani, Giresun’da, üniversiteli gençler arasında okuyabilme düzeyi ortalaması yüzde 9’larda.

Bir başka husus; Türkiyemizde her ile bir üniversite anlayışı çerçevesinde, bir üniversite mensubu olarak, Giresunumuzda da bir üniversitenin olması en büyük arzumuz.

Ülkemizdeki 80 ilimizden sadece 41’inde üniversite var; ama, maalesef, 39’unda henüz üniversite yok. Karadenizimizdeki 7 ilden -bunlar, Artvin, Rize, Trabzon, Giresun, Ordu, Bayburt ve Gümüşhane’dir- sadece, Trabzon’da üniversite var; yani, 500 kilometrelik sahil şeridinin tek üniversitesi, Trabzon’daki Karadeniz Teknik Üniversitesidir. Bütün bu illerimizde üniversite kurulması, arzumuz olduğu gibi, biz, kendi şehrimizde de, Giresun Eğitim Kültür Vakfımız, Valiliğimiz ve Belediyemizin de katkılarıyla, Devlet Planlama Teşkilatı ve YÖK düzeyinde yaptığımız çalışmalarla, Türkiye’de, altyapısı, fizikî kapasitesi, öğrenci durumu itibariyle ilk beşler arasında yer alan Giresunumuzda bir üniversite kurulması en büyük arzumuz.

Öyle ki, şu anda, Giresun’daki yüksekokullarda ve fakültede 2 600 civarında öğrenci var -ki, bazı üniversitelerimizin öğrenci sayısı da o kadar- 800 öğrenci kapasiteli yurdumuz var, 2 500 öğrenci kapasiteli sosyal tesisimiz var. Yine, şehrin hemen merkezinde 210 dönümlük bir kampus alanı ayrılmış durumda. Bunun 40 dönümü üniversite adına kamulaştırılmış. Halen mevcut fizikî kapasite 3 fakülteyi barındırabilecek düzeyde. Tüm ilçelerimizde -Eynesil’de, Tirebolu’da, Görele’de, Şebinkarahisar’da, Alucra’da, Bulancak’ta, hatta Keşap’ta, Dereli’de- yüksekokullarımız için binalar tamamlanmış, arsaları alınmış. Öyle ki, Bulancak İlçemizde, Belediyemizin katkılarıyla 12 derslikli yüksekokul binası hazır edilmiş durumda.

Dolayısıyla, bir üniversite kurulması açısından hiçbir ihtiyacı kalmamış olan Giresun üniversitemizin kuruluşu için olumlu katkılarınızı bekler, hepinize saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Alçelik.

Başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

3. — Kırıkkale Milletvekili Hacı Filiz’in, Kırıkale İline Bağlı Çerikli Adıyla Bir İlçe Kurulması Hakkında Kanun Teklifinin (2/3) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/254)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

10.01.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunmuş olduğum, (2/3) esas numaralı, Kırıkkale’de Çerikli Adıyla Bir İlçe Kurulmasına Dair Kanun Teklifim, Başkanlıkça havale edildiği İçişleri Komisyonunda bugüne kadar görüşülemediğinden, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince, doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini arz ederim.

Saygılarımla.

Hacı Filiz Kırıkkale

BAŞKAN – Önerge üzerinde Komisyon ve Hükümet adına söz talebi?.. Yok.

Teklif sahibi olarak, Sayın Hacı Filiz; buyurun. (DYP sıralarından alkışlar)

HACI FİLİZ (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugünkü Meclis gündemimizin “Sunuşlar” bölümünde yer alan Kırıkkale İline bağlı Çerikli adıyla bir ilçe kurulmasıyla ilgili vermiş oluduğum kanun teklifi üzerinde görüşlerimi arz etmek için huzurunuzdayım; bu vesileyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

10.1.1996 günü, Çerikli Kasabımızın ilçe olmasıyla ilgili kanun teklifimi Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sundum. 19.4.1996 günü ise, Başbakanlıkça, teklifle ilgili görüş Meclise gönderilmiş olmasına rağmen, İçişleri Komisyonunda görüşülme imkânı bulunamaması nedeniyle, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince teklifin Genel Kurula indirilmesi için önerge verdim; bundan dolayı huzurunuzdayım.

Sayın milletvekilleri, Kırıkkale İlimiz, Türkiye’de kurulan 71 inci il. Ankara’ya bağlı bir ilçe iken, Makine Kimya’nın büyük katkılarıyla 250 bin nüfusa erişen Kırıkkalemizin il olmasından dolayı katkıları, emekleri olanlara huzurunuzda şükranlarımı sunuyorum.

Kırıkkale il yapılırken, yine Ankara’ya bağlı Keskin, Delice ve Sulakyurt İlçeleri de Kırıkkale’ye bağlandı. Bunun haricinde ise, beş kasabamız, (Çelebi, Yahşihan, Bahşili, Karakeçili gibi) ilçe yapılarak bu ile bağlandı. Kırıkkale İlimize bağlanması gereken, nüfusuyla, altyapısıyla, küçük sanayisiyle asıl bağlanması gereken Çerikli ise, maalesef, o dönemde, belli grupların siyasî baskısı nedeniyle kasabalıkta kaldı ve ilçe yapılmadı. Kırıkkale İline bağlı 9 ilçe olmasının hiçbir yanlışlığı yoktu, bir anlamsızlığı yoktu; maalesef, o dönemdeki siyasî baskılardan dolayı, Çerikli, kasaba halinde kaldı.

Çerikli Kasabamız 1990 sayımında 5 600 nüfusa sahipti; bugün ise 9-10 bincivarında nüfusu var. İçerisinden E-23 karayolu geçen, demiryolu geçen, Ziraat Bankası ile Halk Bankasının şubeleri olan, Toprak Mahsulleri Ofisine ait 26 bin ton kapasiteli silosu olan, PTT Merkez Müdürlüğü, 600 üyeli esnaf kefalet kooperatifi, 2 bine yakın üyesi olan tarım kredi kooperatifi, 650 üyeli Esnaf ve Sanatkârlar Derneği bulunan, 1 430 öğrencisi mevcut ilkokulu, 800 öğrencisi mevcut ortaokulu, 250 öğrenciye sahip Sağlık Meslek Lisesi ve 300 öğrencisi mevcut lisesiyle Kırıkkale İlinde en önce ilçe yapılması gerekli olan Çerikli Kasabasına yapılan bu yanlışlığı Meclis olarak düzeltmek zorundayız.

İki banka şubesi, Devlet Demiryolları Gar Şefliği, Toprak Mahsulleri Ofisi, küçük sanayi sitesi, 1 000’in üzerinde esnafıyla ve bugün, nüfusunun büyüklüğüyle Türkiyemizdeki ilçelerimizin yüzde 60’ından büyük olan Çerikli Kasabamıza yapılan bu yanlışlığı düzeltmek için, bütün grupların bu yönde olumlu olduğuna inanıyorum.

Sayın Başkanı ve değerli üyeleri saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Filiz.

Önerge üzerinde başka söz talebi?.. Yok.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

IV. — SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Merkez-Sütpınar Köyünün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önerges (6/474)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Merkez-Sütpınar Köyünün sulama kanalı ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

2.— Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, zeytin üreticisinin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/475)

BAŞKAN – 2 nci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’nın, zeytin üreticisinin kredi borçlarının ertelenmesine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/476)

BAŞKAN – 3 üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğine ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğinin ne zaman çıkarılacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/477)

BAŞKAN – 4 üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, tartı toleransları yönetmeliğinin ne zaman çıkarılacağına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

5. — Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, SEKA Yönetim Kuruluna ve Genel Müdürlüğüne atama yapılmamasının nedenine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/478)

BAŞKAN – 5 inci sırada yer alan, Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, SEKA Yönetim Kuruluna ve Genel Müdürlüğüne atama yapılmamasının nedenine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın milletvekilleri, 1 saat süreyle sözlü soruları görüşeceğiz; ancak, soruları cevaplandıracak sayın bakanlar Genel Kurul salonunda mevcut değiller.

Sizin cevaplandıracağınız soru var mı Sayın Bakan?

DEVLET BAKANI MEHMET SALİH YILDIRIM (Şırnak) – Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN – O zaman devam ediyorum; sırası gelince cevaplandırırsınız.

6. — Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi alanı içinde yer alan arazilerin kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/479)

BAŞKAN – 6 ncı sırada yer alan, Zonguldak Milletvekili Hasan Gemici’nin, Çaycuma Organize Sanayi Bölgesi alanı içinde yer alan arazilerin kamulaştırma bedellerinin ne zaman ödeneceğine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

7. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/481)

BAŞKAN – 7 nci sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Bingöl-Yedisu İlçesi Sağlık Ocağının sağlık merkezine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

8. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Kemah’a bağlı Kerer Köyünün sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/483)

BAŞKAN – 8 inci sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan-Kemah’a bağlı Kerer Köyünün sağlık personeli ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, SSK İnegöl Hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/486)

BAŞKAN – 9 uncu sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, SSK İnegöl Hastanesinin ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

 

10. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, taksi şoförlerine yönelik saldırılara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/487)

BAŞKAN – 10 uncu sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, taksi şoförlerine yönelik saldırılara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

11. — Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize’de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/488)

BAŞKAN – 11 inci sırada yer alan, Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, Rize’de Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kaynaklarının kullanımında partizanlık yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

12. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, yerel basın kuruluşlarına yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/489)

BAŞKAN – 12 nci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, yerel basın kuruluşlarına yardım yapılıp yapılmayacağına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

13. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Şili seyahatine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesi (6/490)

BAŞKAN – 13 üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Şili seyahatine ilişkin Sağlık Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

14. — Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, nüfus planlamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/492)

BAŞKAN – 14 üncü sırada yer alan, Çanakkale Milletvekili Ahmet Küçük’ün, nüfus planlamasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

15. —Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin grup şebekesi ve otomatik telefon ihtiyaçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/494)

BAŞKAN – 15 inci sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin grup şebekesi ve otomatik telefon ihtiyaçlarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

16. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı köylerin yoluna ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/495)

BAŞKAN – 16 ncı sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı köylerin yollarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

17. — Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin köprü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/496)

BAŞKAN – 17 nci sırada yer alan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan’a bağlı bazı yerleşim birimlerinin köprü ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

18. — İçel Milletvekili Halil Cin’in, Tarsus Kültür Merkezi binasının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesi (6/498)

BAŞKAN – 18 inci sırada yer alan, İçel Milletvekili Halil Cin’in, Tarsus Kültür Merkezi binasının ne zaman hizmete açılacağına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

19. — Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in, Emlak Bankası tarafından bir yerel TV’ye reklam verildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/502)

BAŞKAN – 19 uncu sırada yer alan, Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin’in, Emlak Bankası tarafından bir yerel TV’ye reklam verildiği iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

20. — İzmir Milletvekili Metin Öney’in, liman hizmetleri konteyner tarifesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/504)

BAŞKAN – 20 nci sırada yer alan, İzmir Milletvekili Metin Öney’in, liman hizmetleri konteyner tarifesine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

21. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Topraktutan Köyünün yerleşim sahasının değiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/506)

BAŞKAN – 21 inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Topraktutan Köyünün yerleşim sahasının değiştirilmesine ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

22. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay-Yayladağ’a bağlı bazı köylerin telefon santrallerine ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/507)

BAŞKAN – 22 nci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Hatay Yayladağ’a bağlı bazı köylerin telefon santrallarına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

23. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, besicilerin sorunlarına ve ayçiçeğine fon uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/509)

BAŞKAN – 23 üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, besicilerin sorunlarına ve ayçiçeğine fon uygulanıp uygulanmayacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

24. — Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, asgarî ücretten vergi alınmamasına yönelik projeye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesi (6/510)

BAŞKAN – 24 üncü sırada yer alan, Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, asgarî ücretten vergi alınmamasına yönelik projeye ilişkin Maliye Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

25. — Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/512)

BAŞKAN – 25 inci sırada yer alan, Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

26. — İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin ürün bedellerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/515)

BAŞKAN - 26 ncı sırada yer alan, İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın, zeytin ve zeytinyağı üreticilerinin ürün bedellerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

27. — İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, Erzurum Jandarma Bölge Komutanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesi (6/516)

BAŞKAN – 27 nci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, Erzurum Jandarma Bölge Komutanı hakkında bir işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Millî Savunma Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Önerge, üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

Sayın milletvekilleri, soru yanıtlamak üzere Genel Kurul salonunda sayın bakan var mı? Yok.

Sayın milletvekilleri, sözlü soruları yanıtlamak üzere salonda sayın bakanlar bulunmuyor; bu nedenle, sözlü soruların görüşmelerini geçiyor ve gündemin “Genel Görüşme ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler” kısmına başlıyoruz.

V. — GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI

A) ÖNGÖRÜŞMELER

1. — Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının, bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/22)

BAŞKAN – 1 inci sırada yer alan, Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının, bazı gazete kuruluşlarının amaçları dışında fon kaynaklı kredi kullandıkları iddialarını araştırmak amacıyla, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.

Hükümet?.. Burada.

Önerge daha önce okunduğu için tekrar okutmuyorum.

İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusunda, sırasıyla, Hükümete, siyasî parti gruplarına ve önergedeki birinci imza sahibine ya da onun göstereceği bir diğer imza sahibine söz verilecektir.

Önerge sahipleri?.. Burada.

Konuşma süreleri, Hükümet ve gruplar için 20’şer dakika, önerge sahibi için 10 dakikadır.

Sayın Taner, Hükümet adına; buyurun.

Süreniz 20 dakikadır.

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri “Bazı gazetelerin, gazete isimlerini kullanarak, başka amaçlarla fon kaynaklı kredi kullandıkları hakkındaki haberler son zamanlarda yaygınlık kazanmıştır. Kamuoyunda devlet mekanizmasını laçkalaştıran, bazı önemli mevki ve makamlara karşı itimadı sarsan bu haberlerin gerçeklik derecesini tespit etmek, yanlışlıklar varsa düzeltmenin gerçekleştirilmesi için gerekli belirlemeleri yapmak üzere, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz” diye imza eden Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı arkadaşımızı burada göremiyorum.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Buradayım...

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Ünaldı burada.

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Burada mı... Özür dilerim.

Efendim, bu önerge, 12 Şubat 1996 tarihinde verilmiş; kanaatimce, yerinde verilen bir önergedir; ama, tabiî, bugüne kadar hükümette bulunan Refahyol Hükümetinden bununla ilgili bilgi neden istenmemiştir; bu bilgi alındıysa, neden topluma açıklanmamıştır; doğrusu, beni şüpheye sevk etmiştir.

Bizim, her zaman olduğu gibi, açıklıktan yana olduğumuzu, saklanacak hiçbir taraf olmadığını; kanunlar çerçevesinde elimizdeki imkânları kullanarak, zaman zaman, böyle, kimlere, nasıl kredi verildiği sorulduğunda, bankalar aracılığıyla ve Bankalar Kanunu çerçevesine giren bazı kısıtlamalar dolayısıyla açıklama yapamadığımızı bir kenara bırakırsak; bu fon kaynaklı kredilerin, kanaatimizce, bu kapsama girmediğini düşünerek, ben, size, devletin elindeki rakamlardan, veriliş tarihi itibariyle, verilenlerin isimlerini de sayarak, teker teker hepsini açıklayacağım. Dolayısıyla, bu açıklamaları gördükten sonra bir Meclis araştırmasına ihtiyaç duyulup duyulmadığı, Yüce Meclisin takdiridir şüphesiz.

Bunun bir geçmişini, not olarak arkadaşlarım bana verdi; müsaadelerinizle, önce bunu Yüce Meclise arz etmek istiyorum.

“1. 13.1.1995 tarihinde yürürlüğe giren 96/6411 sayılı Kararname öncesi yayımlanmış bulunan, 23.2.1992 tarihli 92/2805 sayılı ve 29.1.1993 tarihli 93/4000 sayılı Kararnameler uyarınca düzenlenen teşvik belgeleri kapsamında gerçekleştirilen yatırımlara, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan; teşvik primi, kaynak kullanımı destekleme primi ve fon kaynaklı kredi ödemeleri öngörülmüş ve bu kararnameler gereğince müktesep hakları olarak halen Fondan ödemeler sürdürülmektedir.

2. Düzenlenen teşvik belgeleriyle ilgili yatırımların gerçekleşip gerçekleşmediği hususları, aracı bankalar (Türkiye Kalkınma Bankası, Türkiye Emlak Bankası, Türkiye Sınaî Kalkınma Bankası ve Sınaî Yatırım ve Kredi Bankası) vasıtasıyla, yatırımın fizikî durumu ve harcama belgeleri de dikkate alınarak, Fondan hak ettikleri tutarlar, ilgili aracı bankalarca, Müsteşarlığımızdan talep edilmektedir. Bu taleplere istinaden, Fonun kaynaklarının müsait olması durumuna göre, belirli zamanlarda tüm yatırımcılara ödemeler yapılmaktadır.

3. Yukarıda belirtilen kararnameler çerçevesinde, basın yatırımlarına yönelik olarak da, benzer şekilde teşvik belgeleri düzenlenmiş ve bu prosedür içerisinde, basın yatırımlarına yönelik, Fondan ödemeler sürdürülmüş ve halen de sürdürülmektedir.

4. Yatırımın, amacına uygun olarak gerçekleşip gerçekleşmediği ve Fondan sağlanan imkânların yatırımda kullanılıp kullanılmadığı hususlarının, bir taraftan Hazine Müsteşarlığı uzmanları, diğer taraftan da aracı bankaların uzmanları vasıtasıyla takip ve kontrolü yapılmakta olup, mevzuata uygun yatırımın gerçekleşmemesi halinde, yatırımcılar hakkında gerekli müeyyideler uygulanmaktadır.”

Şimdi, buna istinaden verilen teşvikleri Yüce Meclise arz ediyorum:

Medya Holding’e nakit olarak sağlanan teşvik türlerine ilişkin tablo:

Tarih: 13.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 12.5.1993; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 8 877 600 000 Türk Lirası, o günkü kurdan 808 790 dolar.

Türk Lirasının bugüne gelişindeki değer kayıplarını bir kenara bırakıp -müsaade ederseniz- dolar değerini baz alarak okursak, bugünkü rakamlar açısından daha gerçekçi olur; o bakımdan ödenen tutarı dolar olarak ifade ediyorum.

Firma adı: Sabah Yayıncılık; tarih: 13.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; veriliş tarihi: 26.1.1994; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 98 660 dolar.

Firma adı: Sabah Yayıncılık; belge tarihi: 13.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 10.8.1993; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 911 046 dolar.

Firma adı: Medya Holding; belge tarihi: 15.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 12.5.1993; teşvik türü : Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 761 507 dolar.

Firma adı: Medya Holding; belge tarihi: 15.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 26.1.1994; teşvik türü : Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 66 582 dolar.

Firma adı: Medya Holding; belge tarihi: 15.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 20.7.1994; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 108 253 dolar.

Firma adı: Gazete ve Matbaa; aynı grubun içerisinde yer alıyor; belge tarihi: 13.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi: 24.1.1994 ; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 168 242 dolar.

Firma adı: Gazete ve Matbaa; belge tarihi: 13.10.1992; aracı banka: Emlak Bankası; ödeme tarihi : 14.7.1994; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 175 727 dolar.

Ceman, Medya Holding’e nakit olarak sağlanan teşvik türlerine ilişkin olan fon kaynaklı kredinin toplamı, 3 milyon 101 bin küsur dolardır.

Firma adı: Hürriyet Grubu; belge tarihi: 6.5.1992; aracı banka : Emlak Bankası; ödeme tarihi : 16.4.1993; teşvik türü: Fon kaynaklı kredi; ödenen tutar: 732 098 dolar.

Aynı bankadan, değişik tarihlerde alınan tutarları söylüyorum; hepsi fon kaynaklı kredidir:

Ödeme tarihi: 10.8.1993; ödenen tutar: 911 046 dolar.

Ödeme tarihi: 18.6. 1993; ödenen tutar : 1 358 734 dolar.

Ödeme tarihi: 26.1.1994; ödenen tutar: 168 242 dolar.

Ödeme tarihi: 20.7.1994; ödenen tutar: 439 742 dolar.

Ödeme tarihi: 20.7.1994; ödenen tutar: 160 899 dolar.

Ödeme tarihi: 24.6.1996; ödenen tutar: 46 476 dolar.

Ödeme tarihi: 4.12.1996; ödenen tutar: 29 220 dolar.

Ödeme tarihi:13.3.1997; ödenen tutar: 10 000 dolar.

Toplam: 4 028 043 dolar.

Firma Adı: Milliyet Grubu:

Teşvik türü: Fon kaynaklı kredi.

Aracı banka: Emlak Bankası.

Ödeme tarihlerini ve ödenen tutarını dolar bazında söylüyorum; bunları aynı baza oturtmak açısından ifade ediyorum:

Ödeme tarihi: 6.1.1993; ödenen tutar: 513 000 dolar.

Ödeme tarihi: 8.4.1993; ödenen tutar: 642 000 dolar.

Ödeme tarihi:14.5.1993; ödenen tutar: 2 679 000 dolar.

Ödeme tarihi:10.8.1993; ödenen tutar: 911 000 dolar.

Ödeme tarihi: 26.1.1994; ödenen tutar: 168 000 dolar

Ödeme tarihi:20.7.1994; ödenen tutar: 807 000 dolar.

Ödeme tarihi:28.9.1994; ödenen tutar: 33 648 dolar.

Ödeme tarihi:23.12.1994; ödenen tutar: 718 000 dolar.

Ödeme tarihi:23.8.1995; ödenen tutar: 119 677 dolar.

Ödeme tarihi:24.6.1996; ödenen tutar: 76 000 dolar.

Ödeme tarihi: 4.12.1996; ödenen tutar: 48 293 dolar.

Ödeme tarihi: 13.3.1997; ödenen tutar: 16 560 dolar.

Firma Adı: İhlas Holding:

Ödeme tarihi: 30.11.1990; ödenen tutar:32 749 500 000.

Toplam: Yaklaşık, 5 milyon dolar civarında.

Şu açıdan aradaki farkı söylüyorum: Bundan evvel, 1983 tarihinden 1991 tarihine kadar “faiz farkı iadesi” diye bir teşvik türü varmış. Açılması istenilen Meclis araştırmasında, türü “fon kaynaklı kredi” diye nitelendirildiği için, bu rakamları buraya ilave etmedim. Eğer, siz, aradığınızı, tüm basına yapılan teşvik, fon kaynaklı kredi ve faiz farkı iadesi diye nitelendirmek isterseniz, 1983 tarihinden başlamak üzere, bugüne kadar gelen toplam rakamları, bunun sonunda hulasa olarak, Yüce Meclise bilgi olarak onu da ifade edeceğim.

Firma adı: Dünya Süper Web Ofset AŞ; ödenen tutar: 4 039 800 000; ödeme tarihi: 15.12. 1992; ödenen tutar: 6 612 300 000; ödeme tarihi: 15.12.1992; toplam: 10 652 100 000 lira.

Değerli arkadaşlarım, buradan da görüleceği gibi, ödemelerin başlangıç tarihleri 1992, bitiş tarihleri 1997 ve bunlar, bu Hükümetin görevde bulunmadığı dönemler içerisinde, ağırlıklı olarak da, Sayın Tansu Çiller’in Başbakanlığı sırasında yapılan ödemeler ve teşviklerdir.

Şimdi, tümünü, yani, sizin yazmış olduğunuz, buradaki, araştırmadaki fon kaynaklı kredinin dışında mütalaa edip de, basına toplam verilen -fon kaynaklı kredi ve faiz farkı iadesi olarak- destek olarak nitelendirmek isterseniz ve buna da bu manada bakarsak, 1983-1996 döneminde sağlanan nakit teşvikler: Medya Holding’e 25,3 milyar; Doğan Holding’e 163,7 milyar; Feza Gazetecilik ve Yayıncılık AŞ’ye (Zaman Gazetesi, Samanyolu TV) 4 milyar; İhlas Holding’e (Türkiye Gazetesi, TGRT) 33 milyar; toplam 222,4 milyar Türk Lirası ödenmiş olup, bugünkü değerler itibariyle ortalama dolar kuruna göre hesaplandığı zaman 17,1 milyon dolar karşılığı 2,3 trilyon liralık nakit devlet desteği sağlanmıştır denilmektedir.

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Şartlara uyuyor mu?

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Ha, şimdi, tabiî, buradaki sual, acaba bunlar da teşvik şartlarına uyulup uyulmadığı meselesidir. Hepinizin bildiği gibi, biraz evvel ifade ettim, bunların denetlenmesi iki şekilde yapılmaktadır; bir tanesi, Hazine Müsteşarlığı uzmanları tarafından; diğeri de, aracı bankaların uzmanları vasıtasıyla takip ve kontrol mekanizması yerindedir. Şu anda bizim bilebildiğimiz kadar; yani, birbuçuk aylık Hükümet döneminde olduğumuz sırada, bunun ağırlığının ve çoğunluğunun olduğunu göz önünde bulundurursak- ki, bu devletin rakamlarıyla tespit edilmiştir- bize ulaşan bunun aleyhinde bir ihbar veya bir bilgi yoktur. Eğer, sizlerin elinde bu nevi ihbar niteliğinde bir bilgi veya herhangi bir şeyiniz varsa, bunu memnuniyetle değerlendirip, gerek Hazinedeki arkadaşlarımızın gerek bankalarımızın... Eğer, bankalarımızın bu hususta ihmalleri olduğu takdirde, bankalar yeminli murakıplarının o bankalar üzerine giderek, o bankalar üzerindeki denetim mekanizmasını çalıştırarak, bununla ilgili her türlü denetlemeye hazır olduğumuzu Hükümet adına bildirir...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Geri ödemeler nasıl?

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Bunlar fon kaynaklı kredi, daha bunlar geri ödemeye başlamamışlar; dikkat ediyorsanız 1994 senesinden itibaren başlamışlar.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Geri ödeme tarihleri yok mu bunların?

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Hayır, mutlaka vardır; ama, bana verilen notta, veriliş tarihleri... Yani size ben arz ettim burada...

MUSTAFA ÜNALDI (Konya) – Demek ki, araştırma ihtiyacı var.

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Hayır... Şunu söyleyeyim, araştırma ihtiyacı ... Şöyle söyleyeyim: Devletin...

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, konuşma sohbetvari devam ediyor.

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Şimdi, aslında, Mecliste fazla arkadaşımız yok, iyi niyetle verilmiş bir araştırma önergesidir...

BAŞKAN – Sayın Bakan, bir saniye...

Maalesef, konuşmalardan sonra Hükümete yeniden söz verme şansımız yok. Onun için, belli bir çatışma değil, ek bilgi talebi niteliğinde olduğu için arkadaşlara müdahale etmiyorum; Sayın Bakanın da daha süresi var.

TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, her zaman bu anlayışı bekliyoruz.

BAŞKAN – Yalnız, şu kaydı koyuyorum: Bilgi talebine dönük olduğu için. Arkadaşlarınki laf atma niteliğinde değil, bilgi talebine dönük... Bilgi talebine dönük diyaloğu toleransla karşılamamız gerekir diye düşünüyorum.

Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; bu Meclis araştırmaları, soruşturmaları geldiği zaman, genellikle hükümetler bir korunma ihtiyacı hissederler ve mümkün mertebe bunlardan uzak kalmaya çalışırlar bu gibi şeylerden ayrı kalmak için, hatta verebileceklerinin altında, azamî ve asgarî bilgi vermeye çalışırlar. Bu Hükümetin kurulduğu günden bugüne kadar yapılan çeşitli beyanlarda, özellikle, Sayın Başbakanın beyanlarında, bu Hükümette şeffaflığa fevkalade önem verildiği belirtilmiştir ve her halde, Yüce Meclise bu gibi ciddî konularda sual sorulduğu, tevcih edildiği zaman, biz, elimizdeki bilgileri -devlet sırrı ve bu Yüce Mecliste veremeyeceğimiz kısımları hariç tutulmak kaydı şartıyla ki, onlar da, çeşitli koşullarda, Sayın Başkanların yapacağı gizli oturumlarda Yüce Meclise verilebilir ve bunun, televizyonlardan, açık televizyonlardan da vatandaşa verilebildiği ölçüde verilmesinde fayda vardır- bu açıklık prensibi içerisinde, hem sizlerle hem de bu Yüce Meclisimizin televizyonları kanalıyla vatandaşlarımızla paylaşmayı bir borç biliyoruz.

Bu manada şunu ifade ediyorum: Benim aldığım bilgilerde, belgenin tarih ve numarası, aracı banka, ödeme tarihi, teşvik türü, ödenen miktar ve dolar tutarı var; tabiî, sistem içerisinde, bunların hangi sürelerde ve hangi faizler içerisinde olduğu da vardır. Onları, vermiş olduğunuz araştırma önergesi içerisinde, bunu bu şekilde görmediğim için, şu anda yanıma almaya lüzum hissetmedim; ama, madem bunu istiyorsunuz, Sayın Başkanın takdirine bırakıyorum; bize belki bir mühlet verirseniz, arkaşlarım dışarıda, haber veririz kendilerine ve bir arkadaşımız gider, bununla ilgili ilave bilgileri de alır ve sonunda bana ilave söz imkânı sağlanırsa, buradan, Meclise bu bilgiyi sunarım. Çünkü, benim gördüğüm kadarıyla konu, burada bir araştırma yapmaya ihtiyaçtan ziyade, ben, kalkıp bu bilgileri sizinle burada tümüyle paylaştıktan sonra, siz araştırma yaptığınız zaman, bunun dışında neyi araştıracaksınız meselesine geliyor. Tabiî, değerli arkadaşımız ifade ettiler, şu tartışılabilir: Acaba bunlar yeteri kadar denetleniyor mu? Orada da, tabiî şu ortaya çıkıyor: Acaba, Hazinedeki arkadaşlar görevlerini yapıyorlar mı, acaba, bankalar görevlerini yapıyorlar mı? İşte, o konunun cevabı da, zaten, gerek Anayasa gerekse çeşitli kanunlarda devletin çeşitli kuruluşlarına verilen yetkiler çerçevesinde arkadaşların bu görevi yapmaları kendilerinden beklenir. Eğer, bunun dışında bir bilgi ve bulgu var ise, araştırılır; eğer bunun dışında bir şey varsa, devletin çeşitli kademelerinden, yeminli murakıpları başta olmak üzere, Başbakanlığa bağlı birimler, devlet denetleme organları dahil olmak üzere, herkes bunun içerisine girer, bu araştırmayı yapar. Bunlar da kâfi gelmiyorsa, yetmiyorsa, hâlâ, sayın milletvekillerimiz burada bazı noktaların gizlendiği veya yolunda gitmediği ifadesinde bulunuyorlarsa, tabiî, mutlaka, bir araştırma komisyonu kurulur ve Yüce Meclis gereken denetim mekanizmasını kullanır.

Elimdeki bilgiler budur; tahmin ediyorum, bu konuyu bütün açıklığıyla Yüce Meclise ve televizyonlardan bizi izleyen sayın vatandaşlarıma arz ettim.

Sayın Başkanım, eğer, sayın arkadaşımız tatmin olduysa ben konumu burada bitirerek sözlerimi tamamlamak istiyorum. Eğer, bu ek bilgiyi bizden istediğini şu anda ifade ediyorlarsa...

LÜTFİ YALMAN (Konya) – İstiyoruz Sayın Bakan, lütfen...

DEVLET BAKANI GÜNEŞ TANER (Devamla) – ... bunların faiz miktarı nedir, ödeme tarihleri nedir, onu arkadaşlarımızdan istetiriz, ya diğer arkadaşlarımızın konuşmaları bittikten sonra -uygun görürseniz- tekrar bana söz verirsiniz, ben çıkar bu bilgiyi sizelere arz ederim veya bunu böyle lüzum görmediğiniz takdirde, arkadaşlarım merak ediyorlarsa, sayın önerge sahibine bir mektupla elimizdeki bilgileri aynı şekilde iletmekte hiçbir sakınca duymadığımı ifade eder, Yüce Meclise saygılarımı arz ederim. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Ek bilginin, ihtiyaç halinde, Meclis kürsüsünden de aktarılması öngörüşmenin her aşamasında sanıyorum mümkün.

Şimdi, gruplar adına ilk söz, Refah Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet Derin’in. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Derin, süreniz 20 dakika.

RP GRUBU ADINA AHMET DERİN (Kütahya) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bazı gazetelerin, gazete isimlerini kullanarak, başka amaçlarla fon kaynaklı kredi kullandıkları hakkındaki haberler üzerine 12 Şubat 1996 tarihinde, Refah Partisi Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının, Anayasamızın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince vermiş bulundukları Meclis araştırması önergesi üzerinde, Refah Partisinin görüşlerini ifade etmek için huzurlarınızdayım; öncelikle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, son günlerde ülkemizde yaşanan –Ağrı’dan başlayarak İstanbul, Bursa, Denizli ve Afyon’da, bugün de Zonguldak-Çaycuma bölgesinde ve ülkemizin ismini sayamadığım diğer bölgelerinde yaşanan– sel felaketlerinde kaybettiğimiz kardeşlerimize Cenabı Hak’tan rahmet, yakınlarına başsağlığı diliyor, zarar gören tüm insanlarımıza, kardeşlerimize geçmiş olsun dileklerimi ifade ediyorum.

Öncelikle, Sayın Bakanımızın da ifade ettiği gibi, verilen bu Meclis araştırması önergesi yerinde bir önerge ve zaten, şu hükümeti, bu hükümeti veya şu dönemi nazarı dikkate alarak verilen bir önerge değil; fon kaynaklı krediler yerinde kullanılıyor mu kullanılmıyor mu, fon yönetmeliğine uygun veriliyor mu verilmiyor mu, geri dönüşleri yapılıyor mu yapılmıyor mu diye ve bu arada da, hakikaten, o günlerde, 1996’nın başında, birçok basın organında çıkan -biraz sonra göstereceğim- bazı medya kuruluşlarının siyasî iktidarları etkileyerek, fon kaynaklı kredilerden kullandıkları şeklindeki yayınlara istinaden, böyle bir Meclis araştırma komisyonu kurulsun şekliyle, araştırılsın şekliyle verilmiş bir önergedir.

Sayın Bakanımız, çıktılar, bazı medya gruplarının kullandıkları fon kredilerini burada ifade ettiler. Burada, konuşmamın başında şunu düzeltmek istiyorum: Bunun, sadece 1992 ilâ 1997 yıllarını kapsamadığını görüyoruz. 1992’den çok öncelerde, fonlar kurulduktan sonra -önümde gazete kupürlerinde de mevcut- hatta 1988, 1989, 1990, 1991, 1992, 1993’lerden bugüne kadar, bazı medya gruplarının, fon kaynaklı teşvik belgesiyle fon kaynaklı kredileri kullandıkları hepimizce malum; bu, basına da intikal etmiş. Her şeyden önce, bunu düzeltmem gerektiğine inanıyorum; 1992’de başlamamış.

Şimdi, böyle bir önergeyi vermemizdeki gayelerden bir tanesi de, bir zarurete binaen kurulmuş olan bu fonların, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığından aldığım aylık istatistiklere göre, yaklaşık 59 adedi bütçe içi fonlar, 17 adedi de bütçe dışı fonlar; topladığımız takdirde, 76 adet fon ihdas edilmiş. Bu fonlar, sadece bizim elimizdeki kaynaklar... Sayın Bakanım, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan bazı rakamlar ifade ettiler. Halbuki, 76 adet fon var; altı yıldır KİT Komisyonunda olmam hasebiyle, denetimini yaptığımız 6-7 fon dışında, 70’e yakın daha fon var. Her siyasî dönemde, bu fonlar üzerinde, basına intikal eden veya parlamentodaki milletvekilleri tarafından, kullanış biçimleri noktasında şaibelerin olduğu ifade ediliyor ve KİT Komisyonunda, mesela, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonunun hangi firmalara kullandırıldığı noktasında, bir milletvekili arkadaşımıza, iki üç yıl süresince, 7-8 adet soru önergesi verdiği halde cevap verilmediğini, biz, bizzat yaşadık. En sonunda, 1996 yılında yaptığımız hesap denetimlerinde, 1994 yılına ait hesap denetimlerini o gün bitirmedik “tek tek firmaların dökümü komisyona getirilmediği müddetçe sizin denetiminizi yapmayacağız” dedik ve fon yöneticilerinin denetimini kabul etmedik.

Şimdi, trilyonlarla ifade edilen, adet olarak birçoğu bütçeye dahil edilmiş; ama, miktar olarak azınlıkta olmasına rağmen, fonda toplanan kaynaklar itibariyle çok büyük rakamlara ulaşmış olan bu fonların denetimi yapılamamaktadır; bunu, burada, Sayın Bakanım da ifade ettiler.

Bu fonların birçoğu belli bankalar aracılığıyla kullandırılıyor ve o bankalardan sorumlu olan bakana veya başbakana soru önergesi verildiği takdirde, gelen cevapta “Bankalar Yasasına göre, bazı firmaları açıklayamadıkları, açıklayamayacakları, açıklamalarının kanunen suç olduğu” müteaddit defa ifade olunmuştur.

Bu açıdan, böyle bir Meclis araştırması komisyonu kurulduğunda, bu Meclis araştırması komisyonu “hakikaten, fonlar gayesine uygun ve kuruluş maksadına uygun bir biçimde kullanılıyor mu, kullanılmıyor mu konusunu araştıracak. En çok istismara müsait olan bir konu; çünkü, bütçeye dahil olmayan fonların kontrolünü yapabilmemiz mümkün değil, denetimini yapabilmemiz mümkün değil. Bu meselenin bir yönü fonlar.

Diğer yönü, esas, bu fonlar, medya kuruluşları tarafından kullanılmış mı, kullanılmamış mı? Kullanılmış; hepimizce malum, bende de rakamlar var -rakamlar 1992’den başlamıyor- Türkiye’de yayımlanan bir gazeteden, Hürriyet, Medya Holding, Sabah, Milliyet... Tabiî 1992’den alınınca, izledim, çok cüzi farklılıklar olmasına rağmen, rakamlar birbirine yakın; ama 1992’den önce 1988’de de var. Mesela, Hürriyet Gazetesine, 18.4.1988’de 15 802 dolar, 28.2.1989’da 104 000 dolar. Sabah Gazetesine, 1990’da 7 milyon 113 bin dolar -hatta belge numaraları da var- 1991’de 47 milyon 191 bin dolar verilen teşvikler. Ne kadar prim almış?.. Tabiî, ne kadar prim almış, ne kadar faydalanmış, ne kadar fon kullanmış, bunu,buradan bilemiyorum.

Bunlar, Meclis araştırma komisyonu kurulduğu takdirde, ne kadar teşvik kullanmış, fon kaynaklı kredi kullanmış, KDV istisnası kullanmış, gümrük ve fon muafiyeti kullanmış, KDV desteği kullanmış, bina istisna harcı kullanmış, faiz farkı iadesi kullanmış, Kaynak Kullanımı Destekleme Fonu kullanmış, döviz tahsisi kullanmış; tabiî, bunları, Meclis araştırma komisyonu tek tek inceleyecek. Mesela, basına, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan nasıl verebiliyorsunuz? Basın, döviz kazandırıcı bir hizmet midir, değil midir? Fon yönetmeliğine uygun verilmiş midir, verilmemiş midir? Bunlarn tespiti, ancak, böyle bir komisyon marifetiyle olabilir.

Şahsî olarak verdiğiniz soru önergesine cevap verilemiyor, Bankalar Yasası önünüze engel olarak çıkıyor. O kadar çok fon var ki, bu 76 tür fonun incelenmesi gerekir ki, hakikaten fonlar yerli yerinde kullanılabiliyor mu? Bugün, fonlar çok büyük rakamlara ulaşmış. Benim elimdeki rakamlarla 1996 yılında 620 trilyon, 1997 yılında yüzde 100 artış olacağını kabul edecek olursak, 1 katrilyonu aşan bir miktar; bir bölümü bütçe dahili, bir bölümü bütçe harici. Bunlardan, sadece, bilebildiğim, 7 - 8 tanesinin denetimini yapıyoruz; ama 67 - 68 tanesi denetimden uzak. Güya, yasa “fonların denetimi Türkiye Büyük Millet Meclisine aittir” diyor; amir hükmü var; ama, buna rağmen yapılmamış.

Bunun dışında -basın organlarına yapıldı malum; ama- bizdeki gibi, basın organlarına teşvik vereceksiniz, fon kaynaklı kredi kullandıracaksınız; hele bir de bu fonların yüzde 90’ını, sadece 2 tane holdinge, 2 tane medya kuruluşuna kullandıracaksınız; böyle bir uygulama, dünyanın hiçbir ülkesinde mevcut değil.

Mesela, bu konuda, Coşkun Kırca, taa 8 Ekim 1993’te, Cumhuriyet Gazetesinde, bir yazısında diyor ki “basının hükümetle bu tür parasal bağları olmamalıdır. Teşvikli basın da ne demek? Basın özgürlüğü, bu tür teşviklerle ayakta kalabilir mi?” Yine devam ediyor: “Aslında, basının devletle hiçbir şekilde maddî bağı olmaması gerekir. Böyle teşvikli basın olur mu? Basına, devlet ve kamu kuruluşları tarafından kredi ve hibe gibi desteklerde bulunulmaması için yasal düzenlemelere gidilmelidir.”

Bakın Türkiye’nin gündeminde olan bir Basın Yasası var ve önümüzde bir basın var; demokrasiyle oynuyor, kendisini imparator ilan ediyor “hükümetleri biz kurarız, biz yıkarız” diyor; dördüncü kuvvet kabul edilmesine rağmen, buna tahammül gösteremiyor; belli medya kuruluşları kendilerini imparator ilan ediyor “birinci güç biziz; biz hükümetleri yıkar, hükümetleri kurarız” diyor ve böyle de oluyor yıllardan beri. Taa Özal zamanında başlamış. Özal zamanında, bakıyor, elde edemedikleri zaman -bu basın kuruluşları, sadece basınla, yayınla ilgilenmiyor; birçoğu turizme, bankacılığa, sigortacılığa, ticarete el atmış, 25-30 tane şirket oluşturmuş- işte, bu güçlerini, medya gücünü siyasî iktidarlar veyahut da iktidarların hâkim olamadığı bürokratlar nezdinde çok iyi kullanarak, istedikleri zaman şantaj yaparak, bu kredileri, yönetmeliklerin dışında da, kuruluş gayelerinin dışında da kullanabildiklerini, karşı medyadan, gazetelerden okuyabiliyoruz; bunları kendimiz yakinen de yaşıyoruz. 3 tane holding, 4 tane holding Türkiye’nin tüm medya kuruluşlarını, görsel ve yazılı basını ele geçirmiş; turizme el atmış, bankacılığa el atmış, sigortacılığa el atmış. Dünyanın hiçbir ülkesinde böyle bir basın yok.

Bu açıdan, kurulacak olan bu Meclis araştırması komisyonu, aynı zamanda, Parlamentodaki diğer milletvekillerine ve Parlamentoya bir ışık tutacak. Nasıl yapalım da bir basın yasası oluşturalım, Türkiye’de basına bir düzen verelim ve birinci güç olma hayalinden artık kurtulsun; sadece bilgi verme, doğru haber ulaştırma görevini üstlensin, yönlendirmesin, kamuoyunu yalan yanlış haberlerle meşgul etmesin ve siyasî iktidarlarda da etkili olamasın. Bu noktada yapılacak bir çalışma, Basın Yasasında yapılacak değişikliklere, Avrupa tarzında, Avrupa şartlarında bir basın yasasında bize ışık verecektir.

Tabiî ki, biz, sadece basından almadık bu haberleri. Gazetelerde çıkıyor; fakat, 11.5.1997 tarihinde, Hazine Müsteşarlığı Teşvik ve Uygulama Genel Müdürlüğü bir basın açıklamasında, basın bildirisinde bulundu ve korkunç rakamlar ifade edildi. Yatırım indirimi, gümrük vergisi ve fon muafiyeti, yurt içinde makine teçhizat alımında KDV desteği, ithal makine teçhizat alımında KDV ertelemesi, vergi, resim, harç, yatırım finansman fonu, bina istisna harcı... Medya kuruluşlarının yaklaşık yatırım tutarları 918 milyon dolar. 1983-1993 arası 859 milyon dolar, 1994-1997 arasında 59 milyon dolarlık yatırım teşvikleri kullandıkları ifade edildi. Aynı zamanda, orada bir şey daha ifade edildi: Tüm medya sektörüne verilen toplam teşviklerin yaklaşık yüzde 90’ının sadece iki medya grubuna verilmiş olması ve bu medya kuruluşlarının, sadece görsel veya yazılı basın şeklinde iştigalleri olmadığı, bankacılık, ticaret, turizm ve sigorta sektörlerinde de faaliyet gösterdikleri ve bu kuruluşlarına verilen kredilerin dahil edilmediği bir rapor yayımlandı.

Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; burada, Meclis araştırması komisyonu kurulduğu takdirde, bir şeyi daha denetleme ve tespit etme imkânına ulaşacağız; o da nedir: O da, teşvik uygulamaları nasıl yürüyor?.. Bazı ülkelerde basın, devletle olan parasal ilişkilerden tamamen dışlanmıştır. Bizde, bakın, belli sektörler teşvik ediliyor, belli sektörler teşvik edilmiyor; basına, bizde, teşvik veriliyor; basının bazı kuruluşlarına veriliyor, bazı kuruluşlarına verilmiyor. Öyleyse, teşvik uygulamalarında da, siyasî iktidarın yanıldığı veyahut da yanlış yaptığı bazı şeyler var.

İşte, böyle bir Meclis araştırması komisyonu kurulduğu takdirde, hem fonlar bir denetim altına alınacak; gayelerine uygun bir şekilde kullanılıp kullanılmadığı, fon yönetmeliğine uygun olarak kullanılıp kullanılmadığı, verilen kredilerin şartlarının yerine getirilip getirilmediği, niçin birkaç kuruluşa verildiği, geri ödemelerin vadesinde yapılıp yapılmadığının kontrolü sağlanmış olacak hem de teşvik uygulamalarında da, ülkemizin kalkınması ve çağa yetişmesi, çağı aşması noktasında, desteklenmesi gereken sektörlerin yeterince desteklenip desteklenmediği, hangi sektörlerin teşvik kapsamından çıkarılması gerektiği, hangi fonların gayesine matuf olarak kullanılmadığı tespit edilerek, bir teşvik uygulama, teşvik politikasını da oluşturma imkânı sağlanmış olacak. Bu ıdan, hiçbir siyasî partinin, Meclis araştırması önergesinin aleyhinde oy kullanmayacağı kanaatini taşıyorum. Burada, bir siyasî partiyi, şunu bunu suçlamanın ötesinde, hakikaten, Türkiye’de, Parlamentoya itibar kazandıracak, bürokrasiye itibar kazandıracak, bizi temiz topluma yönlendirecek ve birçok şayialara konu olan fonlar, teşvik ve basın ile devlet ilişkilerinin doğru bir zemine oturabilmesi ve oturtulabilmesi için bir rapor hazırlanacak. Tabiî ki, bu komisyonda değişik siyasî partilerden arkadaşlarımız da olacağı için, şu anda siyasî iktidar çoğunlukta olduğu ve komisyona vereceği üye sayısı da çoğunlukta olacağı için, böyle bir Meclis araştırması komisyonunun kurulması yönünde, Refah Partisi olarak olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor; böyle bir önerge verilmesine sebep olan Refah Partisi Konya Milletvekili Mustafa Ünaldı ve 38 arkadaşına, Refah Partisi Grubu ve şahsım adına şükranlarımı ifade ediyorum.

Tekraren, son günlerde ülkemizde meydana gelen sel felaketleri ve orman yangınlarının Cenabı Hak tekrarını göstermesin dileğiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Derin.

Gruplar adına ikinci konuşma, Cumhuriyet Halk Partisinden Sayın Yılmaz Ateş’in.

Buyurun Sayın Ateş.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Öncelikle, Konya Milletvekili Sayın Mustafa Ünaldı ve arkadaşlarına çok teşekkür ediyorum. Gerçekten, Türkiye’de, uzun süreden beri, medya-siyasal iktidar ilişkileri hep kamuoyunun kafasını bulandırmış, bu konuda, çeşitli, yerli yersiz, haklı haksız, belki de doğru istifhamlar hep kamuoyunun kafasında yaratılmış; ancak, bunun, Meclis eliyle çok sağlıklı bir şekilde araştırılması yoluna gidilmemiştir. Sayın Ünaldı ve arkadaşlarına, bize bu olanağı sağladıkları için teşekkür ediyorum.

Yalnız, Türkiye’de bir kavram kargaşasının yaratılmaması açısından veya bu kavram kargaşalarının arkasına saklanılmaması için, birtakım terimleri, birtakım kavramları da yerli yerine oturtmamız lazım.

Bilindiği gibi, teşvikler, yatırım yapan, koşulları yerine getiren sanayi kuruluşlarına sağlanan olanaklardır, kolaylıklardır; bütün ülkelerde, ekonominin kalkınması, yatırımların artırılması ve iş sahaları yaratılması için, koşulları yerine getiren yatırımcıya sağlanan kolaylıklardır. Bunların içinde, araştırma önergesinde de sözü edilen fon kaynaklı krediler, diğer teşvik kredilerine göre, yatırımcıya daha çok kolaylık sağlayan bir unsur oluşturmaktadır. Yalnız, bu fon kaynaklı krediler, bildiğiniz gibi, sadece basın kuruluşlarına sağlanan olanaklar, kolaylıklar değildir. Basının kullandığı fon kaynaklı kredilerin sonuna kadar araştırılmasında, kime ne verilmişse bunun ortaya çıkarılmasında büyük bir yarar olduğu inancındayız; ancak, bunların, sadece, sanki basın tarafından kullanılıyormuş gibi, basını her defasında töhmet altında bırakan bir yaklaşımla kamuoyuna sunulmasını da doğru bulmuyoruz.

Sayın Bakan, şimdi açıkladı, notu da elimize geldi. Bu teşvik kredilerinin ne kadarı nakit kredi, ne kadarı değil konusunda çok net bilgimiz yok; ancak, Sayın Bakanın verdiği bilgiye göre, bütün medya kuruluşlarına sağlanan nakit kredilerin toplamı 280,4 milyar liradır; ama, bir suç aletiymiş gibi veya basına sağlanan bir kolaylıkmış gibi, kamuoyuna -özellikle Refah Partisinin muhalefette olduğu dönemlerde- her defasında sunulan bu teşviklerde gerçek durum nedir, onu, siz sayın milletvekillerinin takdirine sunuyorum. Devlet belgeleri elimizde yok. Aldığım bu bilgiler, basına yansıyan, gazetelere yansıyan; ama, taraflar tarafından da yalanlanmayan rakamlardır.

Özellikle Sayın Çiller’in Başbakanlığı döneminde, 1995 yılında, 2,1 katrilyonluk teşvik verilmiştir. Bunun 1,4 katrilyonu, Aralık ayında verilen teşviklerdir. Devletin 1995 yılı konsolide bütçe gelirinin 1,4 katrilyon, giderlerinin ise 1,7 katrilyon olduğunu bildiğimize göre, bu teşviklerin ne kadar büyük, ne kadar önemli olduğunu görmüş oluyoruz. Daha önce ve şimdi -yani, Refah Partisinin iktidarda olduğu dönemi atlayarak söylüyorum; çünkü, Refah iktidarda olduğu zaman bunları suç görmüyor; ama, muhalefete düştüğü zaman hemen suç unsuru halinde göstermeye çalışıyor- Refahyol İktidarı döneminde de, bu teşviklere devam edilmiştir. Örneğin, Esenboğa Havalimanında kaçak para, kaçak dövizle yakalanan bu Kombassan Holding’e 6 aylık süre içerisinde verilen teşvik belgesi tutarı, 3 trilyon 200 milyar liradır.

Yine, 7 Eylül 1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan listelere göre, Refahyol tarafından, 132,9 trilyon lira tutarında 399 adet yatırım projesine ve 20 Eylül 1996 tarihli ikinci listede de, yine 267,5 trilyon lira tutarında 342 yatırım projesine teşvik verilmiştir; yani, Refahyol İktidarının yaklaşık 3 aylık döneminde, toplam 400 trilyon lira tutarında 741 adet yatırım projesine teşvik verilmiştir.

Benim yine medyadan derlediğim bilgilere göre, bu süre içerisinde basın kuruluşlarına verilen teşvik tutarı, 8,6 trilyon lira; ama, bu 8,6 trilyonu, biz bir değerlendirmeye tabi tuttuğumuz zaman, verilen bütün teşvikler içerisindeki oranı yüzde 5’i dahi bulamamaktadır. Şimdi, burada, bu Meclis araştırması önergesini veren arkadaşlarımızın kastettikleri olay, öteden beri siyasal iktidar ile basın kuruluşları arasındaki karşılıklı olanakları birbirine kullandırma olayı. Yani, eski deyimiyle, siyasal iktidar “besleme basın” mı yaratıyor; siyasal iktidarın yarattığı o “besleme basın” da dönüp, siyasal iktidarı oluşturan siyasal partilere birtakım kolaylıklar mı sağlıyor? Sanırım, arkadaşlarımızın, soru önergeleriyle, Meclis araştırması önergeleriyle kastettikleri olay bu. O nedenle, ister günlük gazete olsun ister haftalık gazete olsun ister dergi olsun, eğer bir siyasal iktidar, elindeki olanakları, hak etmediği halde, gerekli koşulları yerine getirmediği halde, birtakım çevrelere, birtakım kişi ve kuruluşlara -bunlar gazete olur, medya olur veya bir sanayi kuruluşu olur- sağlıyor ise, gerçekten, bunun araştırılıp kamuoyuna sunulmasında büyük yarar var.

Böyle baktığımız zaman, Refahyol İktidarının dönemine şöyle kısaca bir göz attığımız zaman, bakın, Kültür Bakanlığı kendi ellerindeki olanakları, adını sanını belki Refah Partili arkadaşlarımızın da duymadığı birtakım yayın kuruluşlarına nasıl peşkeş çekmişlerdir. Örneğin, Nakşibendi...

Sevgili arkadaşlar, şimdi, teşvikle sağlanan bu kolaylıklar, bu söylediklerimin yanında, bu teşvik kredileri veya fon kaynaklı krediler, abone veya reklam geliri olarak başka bazı medya kuruluşlarının kasasına aktarılanların yanında, gerçekten, çok daha tercih edilir kalmaktadır; çünkü, kredinin en kolay olanı dahi, büyük sanayi kuruluşlarına sağlandığı söylenen kredilerin dahi, belirli bir zaman süresi içerisinde geri ödenmesi, düşük de olsa belirli bir faizin ödenmesi demektir. Oysa, abone veya reklam adı altında bazı yayın kuruluşlarının kasalarına akıtılan paralar, esas, besleme basını yaratıyor. Esas bunlar besleme basını yarattığı gibi, o gazeteleri veya yayın kuruluşlarını da finanse ediyor.

Bakın, şimdi, Kültür Bakanlığı, bu kısa sürede neler yapmış: Nakşibendi Tarikatı lideri Esat Coşan’ın sahibi olduğu Vefa Yayıncılık ve Ticaret AŞ’ye ait dört süreli yayına toplam 2 milyar 205 milyon lira, Rahmet Vakfının aylık “Rahmet” adlı yayınının 400 adedine 1 milyar 260 milyon lira, Türkiye Ekonomik ve Kültürel Dayanışma Vakfının “İslamî Araştırmalar” adlı yayınına 2 milyar 160 milyon lira, Asya Basın Yayın Limitet Şirketinin “Mavi Kuş” adlı dinî içerikli çocuk dergisinin 1 260 adedine 2 milyar 41 milyon lira, Türk Dünyası Araştırmaları ve Türk Dünyası Tarih Dergisine 1 milyar 890 milyon lira, Türk Yurdu Dergisine 1 milyar 125 milyon lira, Sızıntı Dergisine 810 milyon lira, “Tarih ve Medeniyet” adlı yayına -İhlas Holdinge ait- 594 milyon lira, İcmal Yayınlarına 405 milyon lira, “Feyz” adlı yayına 612 milyon lira, “Türk Kültürü” adlı yayına 900 milyon lira, “Türkiye Günlüğü” adlı yayına -Cedit Neşriyat ve Matbuat Sanayiine ait- 720 milyon lira, “Yedi İklim” adlı yayına 432 milyon lira, “Bizim Aile” adlı yayına -Yeni Asya Gazeteciliğe ait- 216 milyon lira, “Çağrışım” adlı yayına 216 milyon lira, “Bir” adlı yayına -Yesevi Yayıncılığa ait- 180 milyon lira, “Köprü” adlı yayına -yine, bunların hepsi bir vakfın- 170 milyon lira, “Bayrak” adlı yayına 162 milyon lira para ödemişlerdir.

Şimdi, sevgili arkadaşlar, Refah Partisinin yayın organı mıdır değil midir, ön bahçesi midir arka bahçesi midir, bilmiyorum; ama, “Kanal 7” diye de bir televizyon kanalımız var; biz de izliyoruz haberlerini. Bildiğiniz gibi, bu Kanal 7... Nurettin Sözen döneminde kurulan Belediye Radyo ve Televizyonunun araç ve gereçlerinin hangi koşullarda Yimpaş’a kiralandığı belli değil. Nedir koşulları; o da belli değil. Şimdi, bu kanal, Yimpaş’a kiralanmış. Kanal 7’nin eski Genel Müdürü Sayın ismail Yetiş, bir gazeteci arkadaşına mektup yazıyor; diyor ki: “Almanya’nın Berlin Wedding semtinde Hacıbayram Camii için toplanan 800 bin mark Kombassan Holdinge verilmiştir. Eğer, TC, Berlin Konsolosluğu aracılığıyla kovuşturma açarsa her şey ortaya çıkar.”

Şimdi, Refahyol Hükümetinin işbaşına geldiği Temmuz 1996 ile Ocak 1997 arasında, Kanal 7 televizyonu, bütün televizyon kanallarını geride bırakarak -dikkatinizi çekiyorum- 2,9 trilyon liralık reklam geliri elde etmiş. Şimdi, bakın, bütün medya kuruluşlarına sağlanan nakit kredi 280,4 milyar lira -bu, 2,9 trilyon- bu televizyon kanalı, onun 10 katı reklam geliri elde ediyor. Bu reklamı veren kuruluşların başında da -sıkı durun- 379 milyar 16 milyon lirayla İstanbul Büyükşehir Belediyesi geliyor.

Sayın milletvekilleri, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin altı ayda 379 milyar lira gibi bir rakamla Kanal 7’ye reklam vermesini gerektiren hangi faaliyeti olmuştur; tekel olan otobüsleri mi tanıtmıştır, suyu mu tanıtmıştır, doğalgazı mı tanıtmıştır, kömürü mü tanıtmıştır? Eğer besleme basın yaratılmak isteniyorsa veya kimler yaratıyorsa, hangi çevreler yaratıyorsa, hiç parti farkı gözetmeksizin, kanal farkı gözetmeksizin, yayın farkı gözetmeksizin, Türkiye Büyük Millet Meclisinin, hepsinin üzerine objektif bir şekilde gitmesi gerekir. Aksi takdirde, verdiğiniz önergeler... TEDAŞ gibi, TOFAŞ gibi, mal varlığı gibi, Mercümek gibi kapatmaya kalkarsınız. Şimdi, bunlarda da var mıyız? Hangi televizyona hangi kurumun ne reklam verdiğini araştıracak mıyız, araştırmayacak mıyız? Hangi çevrelerin besleme basın, besleme televizyon kanalını yarattığının üzerine gidecek miyiz, gitmeyecek miyiz?

Sevgili arkadaşlar, tabiî, İstanbul Anakent Belediyesi Kanal 7’ye böyle bir reklam verir de, Ankara Anakent Belediye Başkanı Sayın Melih Gökçek ondan geri mi kalır; o, hepsinden hızlı. Ankara Anakent Belediyesi de -sadece ASKİ Genel Müdürlüğü- Kanal 7’ninde içinde bulunduğu 3 televizyon şirketine 387 milyar liralık bir reklam veriyor. Bugünkü ederiyle bu para, 727 milyar lira tutuyor. Şimdi, bu kuruluşun, ASKİ’nin, diğer medya kuruluşlarına ve onların yan organları şirketlere verdiği ihaleye de burada eğilmiyorum; arkadaşlarımız, konu dışına çıkma diye itiraz edebilir.

Ben, bir basın toplantısı yaptım; dedim ki: Bu ASKİ, hangi hizmetini tanıtmak için bu reklamı vermiştir? Lütfen, bunu hangi televizyon kanallarına verdiğini de açıklasın, yoksa ben açıklayacağım. ASKİ Genel Müdürü bana bir yanıt verdi -burada da duruyor, bana da fakslamış- diyor ki: “Efendim, bu ASKİ’nin hizmetlerini tanıtmamız için, İçişleri Bakanlığı müfettişleri bize öneride bulundu. Biz de, onların önerisi üzerine bu kadar reklamı verdik.” İçişleri Bakanına sordum, yanıtı gelecek; ama, Sayın Bakan buradaysa, bir daha soruyorum: Bu İçişleri Bakanlığı müfettişlerinin buna yetkisi var mıdır? Hangi yetkilerine dayanarak?.. Tekel olan, Ankara’nın, o, dolar bazında vatandaşa satılan suyunun mu reklamını verdiler; yoksa, o, yüzde 300’e varan zamlarla halka sattıkları doğalgazın mı reklamını veriyorlar; yoksa, o, Ankaralılardan esirgedikleri otobüsleri Ankara dışına göndermenin mi reklamını yapıyorlar? Neyin reklamını yapıyorlarsa, bunun ortaya çıkarılması lazım.

Sayın milletvekilleri, sorun burada çok açık. Sanırım, Refah Partili arkadaşlarımız, bu önergeyi verirken, herhalde, bu kendi yandaşları basını kapsamasını beklemiyorlardı, istemiyorlardı. Neden istemiyorlar?.. Şimdi, bunların hedef aldıkları medya kuruluşları, demokratik, laik rejime enjekte edilmek istenen, o kanser uru kadar tehlikeli olan irtica tehdidine karşı dik duran, boyun eğmeyen medya kuruluşları.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Saptırma... Ne alakası var.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Sizinle beraberiz. Buyursun, herkes hakkında açılsın, herkes bunun hesabını versin; ama, umuyor ve diliyorum ki, bu, daha önce verip de sonra aklamaya kalktığınız önergelere de dönüşmesin.

Tabiî, Refah Partisinin basına karşı bu kini ve düşmanlığı, Refahyol İktidarı döneminde fiilî saldırıya dönüştü; gazetecilerin kafaları kırıldı, bir televizyon kanalı kapatıldı, Hürriyetinden, Milliyetinden, ATV’sine, Flash’ına kadar kurşunlandı, basıldı. Sevgili arkadaşlar, Dünya Basın Özgürlüğü Günü nedeniyle, merkezi Amerika’da bulunan Uluslararası Gazetecileri Koruma Komitesi bir rapor yayımladı. Bu raporda -Sayın Erbakan o tarihte Başbakandı- Sayın Erbakan’ın da içerisinde bulunduğu 10 ülkenin liderini, basın özgürlüğüne tahammül göstermemekle ve düşmanca tavır ve eylemlerde bulunmakla suçladı ve bu Refahyol İktidarını, görüşleri hoşlarına gitmediği için, iktidarları döneminde 78 gazeteciyi hapse atmakla suçladı; ama, ne ilginçtir, o dönem hükümet eden siyasal partilerden veya devrin Başbakanı tarafından, buna bir yanıt dahi verilemedi.

Tekrarlıyorum: Bu önergeyi veren arkadaşlarımıza çok teşekkür ediyorum. Böylece, ön bahçe arka bahçe farkı gözetilmeden bütün medya kuruluşlarına, bütün sanayi kuruluşlarına sağlanan bu kolaylıklar nelerdir, bunları tespit edip Türkiye kamuoyuna sunmamız büyük yarar sağlayacaktır; çünkü -umuyor ve diliyorum ki- eğer bunlar ortaya çıkarsa, Refah Partisinin “adil düzen” adı altında geldiği zaman yandaşlarını nasıl kolladığı, koruduğu da ortaya çıkmış olacak ve böylece, adil düzenin ne olduğunu biz bir kez daha Türkiye kamuoyuna sunma olanağını bulacağız.

BAŞKAN – 1 dakika içerisinde toparlayın lütfen Sayın Ateş.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir araştırma önergesine olumlu oy vereceğimizi, bütün çevrelere sağlanan ahlakdışı, kuraldışı ve yasadışı bütün olanakların Türkiye kamuoyunun gözlerinin önüne serilmesinde yarar gördüğümüzü belirtiyor; Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Ateş.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Çetin Bilgir.

Buyurun Sayın Bilgir. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ÇETİN BİLGİR (Kars) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Mustafa Ünaldı ve arkadaşları, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına vermiş oldukları önergelerinde, bazı gazetelerin, gazete adlarını kullanarak fon kaynaklı kredi kullandıkları, kullanılan kredinin farklı amaçlarla kullanıldığı, yani, gazete için kullanılmadığı ve bu halin devleti laçkalaştırdığı gerekçesiyle, yanlışlıkların ve verilen bu zararın araştırılmasını talep etmişlerdir. Bu konu üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Hepinize saygılar sunarım.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; araştırma konusunu irdelemeden, her dönemde basının karşısında veya yanında olanların olduğunu ve bunların ayrıklaştığı yakın geçmişimizde -özür dileyerek söylüyorum bunu- besleme basın, karşıt basın, birkısım medya ya da -son dönemde söylenen şekliyle- alçak medya kavramlarının kullanılmakta olduğunu üzülerek gözlemlemekteyiz. Oysaki, çok eski dönemlerde dahi -mesela, Osmanlı İmparatorluğu dönemlerde dahi- basın ya da matbaanın varlığı veya etkisi engellenmek istenebilmiştir. Örneğin, Kur’an’ın matbaalarda basımının, dolayısıyla, halkın daha çok Kur’an-ı Kerim edinerek, İslamî yönden aydınlanmasının engellenmek istendiğini ve böylelikle, özde, yayının etkisinin azaltılmak istendiğini, araştıranlar bilirler. Son dönemlerdeki asıl tartışma konusu ise, yani gündem, medya ve onun gücü.

Eğer, siyasî iktidar demokrasiye inanmaz ise “ben yaptım, oldu” anlayışıyla hükümet etmek isterse -bu bilinir herhalde, herkes de bunu bilir- karşısında halkı bulur; halkın ortak sesi ise, basındır. Halkın bu ortak sesini, siyasî iktidar, bazen susturmak bazen de yönlendirmek isteyebilir; bunu zorla veya başka istenmeyen yöntemlerle ya da örneğin maddî yöntemlerle sağlamak isteyebilir. Yönlendirmek istemekteki temel neden, bir şekilde demokratik olarak elde ettikleri iktidarı antidemokratik olarak sürdürmek istemelerinden kaynaklanmaktadır. Başka bir anlatımla, siyasî etki maddî sonuç doğurmakta veya maddî etki siyasî sonuç doğurmaktadır. Tartışmanın ve araştırmanın kaynağı ise, asıl olarak, geçmiş dönemin siyasî iktidarıdır.

Geçen dönem hükümetleri, yani, 53 üncü ve 54 üncü Hükümetler, maddî avantaj sağlayarak, siyasî sonuç oluşturabilmek kaygısıyla, bazı basın birimlerini parasal anlamda desteklemişler ve bunda da kısmen başarılı olmuşlardır.

Sayın Çiller başkanlığındaki hükümetler zamanında, basına, toplam yatırımlarının yüzde 30’u oranında fon kaynaklı teşvik kredisi verilmekte; ancak, bu, yine, bazı özel şartlara bağlanmaktaydı. Sonra, Sayın Necmettin Erbakan geldi; onun başkanlığındaki Hükümette, bu miktar, yüzde 50’ye çıkarıldı. Yani, yatırımlarının yüzde 50’si kadar fon kaynaklı krediyi devlet karşılıyordu ve bunun teşvik alan kuruma desteği, faiz oranının düşüklüğü ve sağlanan diğer yan desteklerle beraber yüzde 70’i geçiyordu. Bu basın kurumları, bilgisayar alımları, taşıma, ulaştırma, bina işleri ve satış bayilikleri kurarlarken yapacakları veya yaptıkları yatırımların yüzde 70’ini geri alacaklardı. Buna dair genelgeleri ise, 8.12.1996 tarihinde yayımladılar ve başvuruyu da 31 Mart 1997’ye kadar uzattılar. Bu genelgeyle verilen fon kaynaklı krediler, iki yıl ödemesiz ve dört yıl vadelidir; ancak, verdikleri destek halkın parasıdır ve bu destek çok büyüdüğünde, sermaye birikimiyle beraber holdingleşme başlar ya da kârı ve haksız geliri gören holding, gazeteyi ve medyayı satın alır veya ona dayanmak ihtiyacını duyar; yolsuzluklara da göz yumularak haksız çıkar sağlanır ve sonrasında, verilen destek, basından çok holdinglere yarar. Oysaki, hesaplamadıkları, holdingin yine devletten kaynak alan veya alamayan patronunun elindeki imkânları, lehine düşünmeyenlere de yöneltebileceğidir. Gerçi, bu ihtimal, her koşulda ve her zamanda da var. Oysaki, basın, gerçek anlamda kamusal fonksiyon ifa eder. Kamusal fonksiyon ise, bağımsızlıktan, yani, basının bağımsızlığından geçer. Eğer, basının bazı kesimleri, olayı ticarî kazanç aracı olarak görürlerse, kamusal fonksiyon kalmaz ve bu arada, basın -yani dördüncü kuvvet- çok tehlikeli olur ve devlet sistemini de tehdit edebilir. Bu arada, tabiî, besleme anlamındaki basın, halk adına konuşması gerekirken, siyasî iktidara yağdanlık olabilir veya bazıları da fikirlerinden ötürü cezalandırılabilirler; yani, susturulabilirler, hapse atılabilirler. Bütün bunlardan kurtulunabilir. Tabiî, çözüm, sadece ve sadece, basının özgürleştirilebilmesinden geçer. Özgürleştirme ise, birçok yöntemle beraber -araştırma isteminin konusuna bağlı kalarak söylüyorum bunu- alınanın veya verilenin nereye gittiğinin araştırılmasıyla bulunabilir. Ancak, bunu haksız biçimde verenler, elbette ki soruşturamazlar, şu kadar destek verdik diye de şikâyette bulunamazlar.

Sayın Çiller, Sultanahmet Meydanındaki mitinginde, bazı medya gruplarına dönük olarak teşvik ve yatırım kredilerine dair yanlış bilgiler vermiş ve üstelik, rakamları da büyüterek ve çarpıtarak kasıtlı bir tutum sergilemiştir. Oysaki, belirtilen dönemlerde, ekonomiden sorumlu bakan veya başbakan kendisidir ve haksız olduğunu iddia ettiği teşvikleri de kendisi vermiştir. Sorgulama gerekirse, buradan başlanılmalıdır.

Ayrıca “bu nakitleri ben kestim, bacınız kesti” demek de doğru değildir; çünkü, GATT Antlaşması -yani Uruguay Raundu olarak bilinen- ve Gümrük Birliği Antlaşması gereğince de her türlü nakit teşvikleri zorunlu olarak uygulamadan kaldırılmıştır.

Bütün bunların çözüm yolu, dediğim gibi, basının özgürleştirilmesinden geçer. Başka bir yönüyle de, yine bunu sorgulayacak olan kimselerin; yani, basını başka bir şekilde kullanmaktan vazgeçmek istemeyen kimselerin ancak sorgulayabilmeleri mümkün.

Bazı siyasî gruplar, halkı, basın kuruluşları aracılığıyla, örneğin, Türkiye Büyük Millet Meclisini yıpratacak şekilde yönlendirmek veya Türkiye Büyük Millet Meclisinin herhangi bir kararı karşısında “falan caminin önünde buluşalım, şu yasayı protesto edelim” şeklinde kışkırtmalardan da vazgeçmelidirler.

Başka bir yönüyle de, Basın Ahlak Yasasının bağlayıcılığının olmayışı, basının bazı ahlaka aykırı faaliyetlerini de serbestleştirebiliyor; yani, kendini bağlı hissetmeyen, olması gerekenin aksine de davranabiliyor.

Bu arada, bazı insanlar, az önce söylediğim gibi, hapse atılabiliyorlar; buna karşılık, aynı gazeteyi ve fikir emekçilerini sömüren ya da ekstradan kredi vesaire alan tüccar, sanayici ya da holdinglere karşı bir şey yapılamıyor. Bu, bugün,Türkiye’nin gerçeğidir.

Bunun düzeltilmesi için ne yapılmalıdır: Öncelikle, siyasetçiler, basından ellerini çekmelidirler -yani, basını doğal işleyişine bırakmalıdırlar- onlara, devletin, ülkenin kaynaklarını peşkeş çekmekten vazgeçmelidirler. Onlara, Türkiye Büyük Millet Meclisinden özel yasa çıkarmamalıdırlar. Yine, tekelleşmeyi önlemek için, Rekabet Kanunu, Tekelleşmeyi Önleyen Kanun, Medenî Kanun, Borçlar Kanunu, Ticaret Kanunu gibi kanunlar işletilmelidir. Besleme ya da yandaş basın ortadan kaldırılmalıdır. Yine, cezalandırılan basın da olmamalıdır.

Araştırma talebini içeren metinde birçok yanlış var. Araştırma talebiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi bilgilendirilir; yani, bu maksatla talep edilir. Oysaki, araştırma konusu, daha çok evrakta sahtecilik, emniyeti suiistimal, dolandırıcılık gibi, Türk Ceza Kanununda yerini bulan, cumhuriyet savcılarının soruşturması gereken konuları içeriyor. Bunu bu şekilde Türkiye Büyük Millet Meclisine vermek yerine, ilgili savcılara ihbarda bulunsalardı, herhalde araştırmacı arkadaşlarımız daha iyi bir iş yapmış olurlardı; ancak, her şeye karşı, yapılacak olan her araştırmanın yararlı olacağını düşünüyoruz ve bu araştırmayı Hazinenin fon kaynaklı kredileriyle sınırlamadan, her türlü Hazine desteğiyle beraber, kamu bankalarından kredi kullanımı, kamu kurumlarının, bu arada örneğin belediyelerin verdikleri reklamlardan ihalelere kadar ve hatta Telekom’a olan borçları dahil olmak üzere, her türlü haksız desteğin de sorgulanması gerektiğini, haksız olarak, dolaylı dolaysız destek verenlerin, verdikleri ortaya çıkanların, bu eylemlerinden ötürü, gerekirse dokunulmazlıklarının da kaldırılarak yargılanmalarının sağlanması ve araştırma yapılması gerektiği yolundaki görüşümüzü bildiriyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bilgir.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Yılmaz Karakoyunlu; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Konya Milletvekili değerli hocamız Sayın Prof. Dr. Mustafa Ünaldı ve 37 arkadaşının vermiş olduğu, bazı gazetelerin gazete isimlerini kullanarak, başka amaçlarla fon kaynaklı kredi kullandıkları hakkındaki haberlerle ilgili araştırma önergesi üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere huzurunuzdayım; şahsım ve Partim adına hepinize saygılarımı sunarım.

Değerli arkadaşlar, bu araştırma önergesi 12 Şubat 1996 tarihinde verilmiş; tam günü gününe 12 Ağustos 1997 itibariyle onsekiz ay önce verilmiş bir önerge. Dolayısıyla, verildiği günün konjonktüründen çok uzak bir meseleyi tartışıyoruz. O kadar önemini kaybetmiş ki, Refah Partisinden 38 arkadaşımız bile bu celseyi izlemek ihtiyacını duymuyor. Bunu, herhangi bir polemik ihtiyacıyla söylemiyorum; sadece, zamanının değerlerini aksettirmek ve tartışmak ihtiyacıyla gündeme getirdiğimiz araştırma önergelerini vaktinde tartışamamaktan kaynaklanan usulümüzdeki hataları veya usulümüzdeki problemleri gündeme getirip, bir çare üretmek ihtiyacıyla ifade ediyorum.

Bu araştırma önergesini olumlu karşılıyorum ve vakti tasarruf etmek ihtiyacıyla da, benden evvel konuşan Refah Partisi sözcüsü Sayın Ahmet Derin Beyin, CHP sözcüsü Sayın Yılmaz Ateş Beyin ve DSP sözcüsü Sayın Çetin Bilgir Beyin söylediklerini de kabul ederek ifade ediyorum.

Yine ifade ediyorum, vakti tasarruf etmek ve bir an evvel bu önergenin sonuca bağlanması açısından Anavatan Partisinin olumlu oy kullanacağını arz ediyorum, saygılarımı yineliyorum, teşekkürleri sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Karakoyunlu.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Önerge sahipleri adına, Sayın Lütfi Yalman; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Yalman, süreniz 10 dakikadır.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; konuşmama başlamadan önce son günlerde meydana gelen sel felaketlerinde hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralananlara şifalar diliyorum, maddî kayba uğrayanlara da geçmiş olsun diyorum.

Önerge üzerinde imza sahipleri adına söz almış bulunuyorum. Hepinizi tekrar hürmetle selamlıyorum.

Yine, konuşmama geçmeden önce, bir konuya temas etmeden geçemeyeceğim. CHP Grubu adına konuşan değerli arkadaşımız Yılmaz Ateş, birkaç atıfta bulundu. Birincisi, her şeyden önce, teşvik belgesiyle fon kaynaklı kredi arasındaki farkı bilmek ve ayırt etmek gerekiyor.

İkincisi de, sanayi yatırım teşviki çok farklı bir olaydır. Eğer, sanayi yatırımlarıyla ilgili teşvikler, hakikaten, yerinde ve düzenli olarak kullanılırsa, ben, gerçekten bu ülkenin abad olacağına inanıyorum. Ancak, yerinde kullanılıp kullanılmadığı konusu, usulsüz olup olmadığı konusu çok önemli bir olay; bu açıdan işe bakmak lazım.

Kombassan’la ilgili bahsettiğiniz, teşvik belgeleriyle ilgili şeylerdir, teşvik kredileri değil. Kaldı ki, sanayi yatırımı teşvik kredisi kime verilirse verilsin, yerinde kullanılmak kaydı şartıyla ülke ekonomisine ve istihdama büyük faydası olacağı kanaatindeyim.

Bir de, değerli ağabeyimiz, ANAP Grubu adına konuşan Yılmaz ağabeyimizle ilgili bir şeyi de ifade etmek istiyorum; araştırma önergesine her ne kadar kabul oyu vereceklerini ifade etseler de, zamanının geçtiği, güncelliğini yitirdiği gibi bir ifadede bulundu; hayır, özellikle takip edilmesi, tetkik edilmesi lazım; kime ne verilmiş, ne kadar verilmiş, mutlak manada ele alınması ve bu milletin önüne konulması gerekir. Bu açıdan, ben, zamanının geçtiği kanaatinde de değilim.

Değerli arkadaşlarım, ben biraz farklı açıdan bakacağım; asıl, Türkiye’de basın yayın organlarına verilen reklamların, verilen kredilerin, fon kaynaklı kredilerin basını ne hale getirdiği, ne hale dönüştürdüğü konusuyla ilgili bir şeyler söylemek istiyorum.

Biliyorsunuz ki, basın yayın kuruluşlarının aslî görevi, doğru haber vermektir. Basın yayın kuruluşlarının aslî görevi, gündeme gelen her türlü konuyla ilgili, objektif bir tavırla, halkı aydınlatmaktır.

Gazeteler, eskiden, haberler toplar, halk da bu haberleri okurdu; Türkiye de, gelişen olayları bu vasıtayla takip ederdi. Gazetelerin yazarları vardı eskiden, kendi doğru bildiklerini, inandıklarını yazarlardı. Yazarların yazdıkları, bazen, aynı gazetede yazan diğer köşe yazarlarıyla bile çelişirdi. Hatta, patronlarıyla bile aynı konuyu, aynı görüşü paylaşmadıkları olurdu. Aynı gazetelerde, farklı yazılar, farklı yorumlar görülürdü. Gazetelerde, âdeta bir fikir ticareti vardı, alanla veren arasında karşılıksız bir fikir ticareti, çıkarsız bir haber alışverişi vardı. Gazeteler, şantaj yapmazdı, çanak, tabak, bisiklet almaz ve vermezdi. Beyin jimnastiği yapılan, yapılmasını sağlayan bir kurumdu gazeteler. Eskiden gazeteler vardı, gazetede yazarlar vardı, şairler vardı, şiirler yazarlardı ve bu şiirler, genç gönüllere ilham verirdi; kimi insanları teşviki vasıtasıyla şair yapar, kimilerini de yazar yapardı.

Değerli arkadaşlarım, eskiden Türkiye’de 8 kişiye 1 gazete düşüyordu; şimdi, 17 kişiye 1 gazete düşüyor. Artık, gazeteler, vatandaşa güven vermez hale geldiler; zaten, haber de vermez oldular, âdeta felaket tellalığına soyundu birçoğu. 70 milyonluk Türkiye’de 4 milyon civarında toplam tiraj var; yani, 17 kişiye 1 gazete düşüyor; halbuki, Avrupa’da, kişi başına dört beş gazete düşüyor; aradaki farkı siz kıyaslayın.

Değerli arkadaşlarım, ne oldu, niye bu duruma düşüldü; işte, bu önergenin aslî hedeflerinden birisi budur; bir diğeri de, medyanın düzensiz, dengesiz ve sağlıksız beslenmesi konusudur. Evet, özellikle bu konunun tetkik edilmesi gerekir; çünkü, bu dengesizlik, aslî görevlerini unutturdu onlara. 1983 yılından sonra, basının da gazetecilikten yavaş yavaş uzaklaşma dönemi başladı bu vesileyle; hortumlardan beslendikçe, kendisini tanıtamaz, hatta tanıyamaz hale bile geldi. Kendilerine trilyonları akıtan insanlar “yeter artık, fazla oldu” dediler mi, ertesi günün manşeti, itirazda bulunan şahsa dünyayı dar ediyordu. Patronlar düzensiz beslendikçe, durumları, davranışları, aksesuarları bile bozuldu. Gazete patronları fabrika kurmaya, inşaat şirketleri kurmaya, enerji şirketleri kurmaya başladılar, bankalar kurdular. Hortumlardan, fon paralarından, kredilerden, desteklerden arttıkça, gazete sayfalarında haber yerine başka şeyler yer almaya başladı; bisiklet, tabak, tencere setleri, okul çantası görmeye başladık gazetelerde; artık, hedef, haber değildi; iş, promosyondan para kazanmak, vergilerden kurtulmak, vergi kaçırmaktı değişik bahanelerle. Sonra, ihale haberleri manşetlere geldi, çok önemli bir olay; ihaleye girecek şirketler kötülenmeye başlandı patronların gazetelerinde; çünkü, gazete patronları işi ucuza kapatmak istiyorlardı.

Evet, kartelci basının şantajları iş görüyordu. Kartelci bazı basının yazarları, patronlara göre yazar oldular; üzücü bir şey. Gazete sahipliği, yerini, holding patronluğuna devretti. Bu şantajlar, bakanları, bürokratları, hatta hükümetleri dize getirir oldu. Meşhur bir gazete patronu “biz, hükümet kurar, hükümet yıkar, ihtilaller bile yaptırırız” diyordu.

Hükümetler de bu konuda hiç adil davranmadılar. İki medya grubu, destekledikleri iki ayrı siyasî grup tarafından beslendi. Öyle ki, bir grup kendisine destek ve kredi vermeyen parti genel başkanını mason bile ilan etti. O da, bu grubun gazetelerinin okunmamasını teşkilatlarına ilan etmişti. Gerçi, şimdi 5,5 trilyon liralık vergi cezasının üzerine yatılınca pek sevdiler birbirlerini ama; hayırlısı!

Bu arada, karteli oluşturan gazetelerin trilyonluk beslenmeleri katrilyonlara dönüşünce, rakiplerini de engellemeye başladılar, bir baskı kurmaya başladılar. Kimi gazeteleri bayilerde sattırmamaya, kimilerini dağıttırmamaya başladılar. Akşam Grubu gazeteler, sokaklara çıktı çocuklar vasıtasıyla.

Bir üzüntü verici konu da; Gazeteciler Cemiyeti, Gazeteciler Sendikası ve Basın Konseyi, âdeta ortalıktan kayboldu; çünkü, onlar da kartel patronlarının elemanı durumuna düştü. Ülkenin siyasî ve ekonomik politikalarını, neredeyse tamamen, yandaş basın belirler hale geldi. Bir haberle, borsayı altüst ediyorlardı. Artık, eğitim sistemimiz bile bunlar tarafından yönlendirilmeye başlandı. Bunlardan, karteller, holdingler kazanıyordu ama, hep halk kaybediyordu; Türk ekonomisi ve Türk demokrasisi zarar görüyordu. Basına destek veren hükümetler iyi, vermeyenler mürteci oldu; bunlar kaybedince herkes kaybetmeli anlayışı yayıldı. Gazetelerde yazılanlar, haber değil artık, magazin, sansasyon ve masabaşı düzenlemelerdi.

Alınan kredilerden ve reklamlardan çok kısa bir iki örnek vermek istiyorum ve huzurlarınızda, Sayın Bakana da teşekkür etmek istiyorum, geniş bir açıklama yaptı.

Değerli arkadaşlarım, 1985 yılında sadece bir gazete grubuna verilen kredi, bugünün değeriyle 37 trilyon lira civarında. 1995 yılında sadece bir kamu bankasının verdiği reklam tutarı, bugünün değeriyle 1,5 trilyon liraya yakın.

Değerli arkadaşlar, basın dediğimiz zaman, şimdiye kadar, hep, ulusal basın ve kartelin medyası anlaşıldı; halbuki, asıl desteklenmesi gereken, destek çıkılması gereken, Anadolu basınıydı, mahallî basındı.

Sonra, bir başka önemli konuya daha değinmek istiyorum. Gazetelere verilen krediler, teşvikler niçin şeffaf değil de bu işler gizli kapaklı oluyor, yürütülüyor? Hiç de reklama ihtiyacı olmayan bankalar, KİT’ler, bu gazetelere niye trilyonlarca liralık reklamlar veriyor?

Değerli arkadaşlarım, gelin, bu milletin parasını pulunu, kartellere veya tekelci sermayeye aktarmayalım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yalman, lütfen, 1 dakika içinde toparlayalım.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Eğer verilmesinde ülke ve halk yararı görülen konular varsa, şeffaf olunsun, kime, ne kadar ve niçin verildiği halka anlatılsın. Sırf basın ve medya kuruluşları yüzünden, Parlamentoya bile, hükümetlere bile halkın güveni kalmadı. Şeffaf olalım, açık olalım.

Değerli arkadaşlarım, yapılan her türlü ödemelerin, fon kredilerinin veya benzeri teşviklerin ve hatta verilen reklamların mutlak manada tetkik edilmesi lazım.

Sayın Yılmaz Ateş’e de buradan bir şey söylemek istiyorum. Araştırılmasını istediğiniz hangi döneme ait bir konu varsa, biz nasıl bir araştırma önergesi vermişsek siz de verin ve bu konu gerçekten araştırılsın, tetkik edilsin, usulsüzlükler ortaya çıksın.

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – İkisini bir arada araştıralım; hazır vermişsiniz işte.

LÜTFİ YALMAN (Devam) – Olabilir; ama...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Aması yok.

LÜTFİ YALMAN (Devamla) – ... bu milletin bu konularla ilgili bilgi sahibi olmaya hakkı olduğu inancındayım; onun için bu araştırma önergesini verdik.

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yalman.

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Sayın Başkan, yerimden bir şey söylememe müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – İsminiz geçtiği için, buyurun.

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Herhangi bir şekilde, Sayın Lütfi Yalman’ın işaret ettiği gibi “konu, tartışılmayacak ehemmiyettedir” manasına gelecek bir sözüm olmadı...

BAŞKAN – Gecikmeyi eleştirdiniz...

YILMAZ KARAKOYUNLU (İstanbul) – Evet efendim. Sadece, sisteme aitti; onu arz etmek istedim.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sağ olun.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi üzerindeki öngörüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunuyorum: Meclis araştırması açılmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir.

Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 13 üyeden kurulması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun, çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, üç ay olması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Komisyonun gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi konusunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 13 Ağustos 1997 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.46

 

 

IV. – SORULAR VE CEVAPLAR (Devam)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, İş Teftiş Kurulu Başkanının resmî aracı özel işlerinde kullandığı iddiasına ilişkin sorusu ve Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Nami Çağan’ın yazılı cevabı (7/3115)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın T.B.M.M. İçtüzüğünün 96 ncı maddesi gereğince Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Nami Çağantarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

2.7.1997

Tevfik Diker

Manisa

Sorular :

1. Bakanlığınıza bağlı İş Teftiş Kurulu Başkanı Nizamettin Kolayca 24 Ocak 1997 tarih, B.13.0.İTK.0.00.00.00-329-395/576 sayılı yazı ile özel bir işi nedeniyle bakanlık müsteşarının da onayını alarak 06 YBZ 040 plakalı araç ile şoför Başram Ayraç ile yolluğu bakanlıktan karşılanmak kaydıyla Kızılcahamam’a gidişiyle 237 sayılı Taşıt Kanununa muhalefet suçu işlemiş midir?

2. Böyle bir suç işlenmiş ise sorumluları hakkında yasal herhangi bir işlem yapılmış mıdır? Yapılmamış ise yapmayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01-5683-021138 11.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) 9.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7699

b) 31.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3115-7641-20357 sayılı yazılarınız.

Manisa Milletvekili TevfikDiker tarafından hazırlanan “Bakanlığımız İş Teftiş Kurulu Başkanının resmî aracı özel işlerinde kullandığı iddiasına” ilişkin 7/3115 EsasNo.’lu yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımız İş Teftiş Kurulu Başkanı Nizamettin Kolayca’nın 24.1.1997 günü mesai saatlei içerisinde yakın bir arkabasının ölümünü haber alması üzerine, Bakanlık Makamının 24.1.1997 tarih ve 576 sayılı Olur’larına dayanarak ailesinin bulunduğu ve cenazenin defnedildiği Kızılcahamam Pazar Nahiyesi Otacı Köyüne makam şoförünün kullandığı 06 YBZ 40 plakalı resmî araçla gittiği ve saat 16.00 civarında görevine döndüğü belirlenmiştir.

Yukarıda açıklanan işlemin, 237 sayılı Taşıt Kanunu hükümleri içerisinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği hususunda Maliye Bakanlığı ile yazışmaya geçilmiştir. bu yazışma sonucu ile ilgili olarak ayrıca bilgi sunulacaktır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Nami Çağan

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

2. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarındaki kaldırım taşlarının yenilenmesine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3124)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak aracılığınızla yanıtlanmasını dilerim.

Saygılarımla.

Yılmaz Ateş

Ankara

Yaklaşık iki aydan beri Başkent Ankara’nın Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarı’nın kaldırım taşlarının değiştirilmesi yüzünden esnaf ve halk mağdur olmaktadır. Ankaralı vatandaşlarımız, çamur ve toz yutmaktadır. Taşları sökülüp uzun süre bekletilen ya da yeni taşların döşenmesi sırasında caddeler yürünmez hale gelmektedir. Bu nedenlerle;

1. Ankara halkını toza boğan, perişan eden kaldırım taşlarının yenilenmesi işi toplam kaç metrekare veya kaç km. olarak hesaplanmıştır?

2. Kaldırım taşlarının değiştirilmesi, ne zaman tamamlanacaktır?

3. Toplam ne kadar paraya mal olacaktır?

4. İşi, hangi firma yapmaktadır, bu iş kendisine yüzde kaç kırım ile verilmiştir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.0.MAH.0.65.00.02/80685 11.8.1997

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 11.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7728-7/3124-7685/20454 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen, Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in“Kızılay Meydanı ve Atatürk Bulvarında kaldırım taşlarının yenilenmesine ilişkin” yazılı soru önergesi hakkında Ankara Valiliği vasıtasıyla Büyükşehir Belediye Başkanlığından alınan bilgilerden;

1. Kaldırım taşlarının yenilenmesi işinin toplam 20 000 m2 olduğu,

2. Söz konusu iş için süre olarak 15.10.1997 tarihinin verildiği,

3. Tretuvarlar için ihale bedelinin 222 milyar TL. (1996fiyatlarıyla) olduğu,

4. İşin Eksan İnşaat Sanayi ve Tic. Ltd. Şirketi tarafından yapıldığı ve Firmaya % 12.50 kırımla ihale edildiği,

anlaşılmıştır.

Ayrıca, geçmiş yıllarda yapılan andezit taşı ihaleleri ile yeni ihalenin karşılaştırılmalı fiyat tablosu ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

Günümüze Uygulanan Fiyatı

Andezit m2 Fiyatı (Karne kat sayısı ile

İhale Tarihi Ebatları (İşçilik dahil) çarpılmıştır.)

1993 30x6x boy serbest 1 167 894 15 054 153

Andezit

1997 30x6x boy serbest 4 281 000 4 281 000

Andezit

1991 30x4x boy serbest Granit 1 004 973 35 766 989

1993 1 m2 Granit patlatma ücreti 915 000 11 794 350

Geçmiş yön. Patlatılmış 1 m2 Granit — 47 561 339

1997 30x6x boy serbest patlatılmış 15 000 000 15 000 000

Granit

3. – Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, Burdur’da tarihî değeri bulunan sanat eserlerinin ziyarete açılıp açılmayacağına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/3140)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Kültür Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

24.2.1997

Dr. Yusuf Ekinci

Burdur

Burdur İli merkezindeki tarihî değeri bulunan Taşoda, Çelikbaşlar Konağı, Mısırlılar Evi, Baki Beğ Konağı (Kocaoda), Saat Kulesi gibi sanat eseri binalar yerli ve yabancı turistlerin ziyaretine ne zaman açılacıktır? Bu konuda bir çalışmanız var mıdır?

T.C.

Kültür Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-391 11.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 3 Mart 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00 02-6/444-5517/15636 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 14 Temmuz 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00 02-7/3140-5517/ 15636 sayılı yazısı.

c) TBMM Başkanlığı KAN. KAR. MÜD.’nün 31 Temmuz 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3140-5517/15636 sayılı yazısı.

Burdur Milletvekili Sayın Yusuf Ekinci’nin (6/444) “Burdur’da tarihî değeri bulunan sanat eserlerinin ziyarete açılıp açılmayacağına ilişkin ilgi (a) yazı eki sözlü soru önergesi ilgi (b) yazısıyla yazılı soru önergesine (7/3140) çevrilmiş olup, sözkonusu önergenin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinizi arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Bakanlığımız yatırım programlarında bulunan Burdur Taşoda, Mısırlılar Evi, Çelikbaş Evi ve Bakibey Konağı’nın onarımı ve Teşhir Tanzimi için 1980 yılından 1996 yılı sonuna kadar 5 632 920 000 TL. ödenek sarfedilmiştir.

Bu çalışmalar sonucunda Taşoda’nın, Bakibey Konağı (Kocaoda)’nın ve Mısırlılar Evi’nin restorasyon çalışmaları tamamlanarak, hizmete hazır hale getirilmiştir. Mısırlılar Evi halen müze lojmanı olarak hizmet vermektedir.

Burdur Çelikbaş Evi ve müştemilatının ise, restorasyon çalışmaları tamamlanmış olup, bahçe düzenlemesi ve teşrifi yapıldıktan sonra hizmete hazır hale gelebilecektir. Saat Kulesi’nin mülkiyeti Belediye’ye ait olduğundan, Bakanlığımızca ele alınması mümkün olamamaktadır.

4. – Karaman Milletvekili ZekiÜnal’ın, Karaman İbrala Barajı İhalesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Cumhur Ersümer’in yazılı cevabı (7/3153)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Sayın Cumhur Ersümer tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

10.7.1997

Zeki Ünal

Karaman

1991’de programa giren 1997 yılı bütçesinden 50 milyar TL. ödenek ayrılan Karaman İbrala Barajı (II. Merhale) inşaatı ne zaman ihale edilecektir?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300/14/123684224 11.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığı’nın 16.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7818 sayılı yazısı.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın tarafıma tevcih ettiği 7/3153 -7717 esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler hazırlanarak ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

M.Cumhur Ersümer

Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı

KARAMAN MİLLETVEKİLİ ZEKİ ÜNAL’IN YAZILI SORU ÖNERGESİ CEVABI (7/3153-7724)

Soru : 1991’de programa giren 1997 yılı bütçesinden 50 milyar TL. ödenek ayrılan Karaman İbrala Barajı (II. Merhale) inşaatı ne zaman ihale edilecektir.

Cevap : DSİ Genel Müdürlüğünün yatırım programında 50 milyar TL. ödenekle yeralan ve başlanılması Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı’nın iznine tabii projeler arasında bulunan Karaman II. merhale projesi kapsamındaki İbrala barajında depolanacak 134 milyon m3 su ile 13 000 hektarlık alanın sulanması hedef alınmış olup, sözkonusu barajın 1997 yılında ihale edilebilmesi bakımından uygun görüş alınması hususunda Devlet Planlama Teşkilâtı Müsteşarlığı nezdinde 28.5.1997 tarih ve 3186 sayılı yazı ile gerekli girişimde bulunulmuş olup, cevap beklenmektedir.

Ayrıca projeye TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda verilen önerge ile 23 750 milyon TL. ek ödenek sağlanmıştır.

5. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, Anadolu basınının desteklenmesine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Refaiddin Şahin’in yazılı cevabı (7/3160)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygıyla dilerim.

14.7.1997

İ. Önder Kırlı

Balıkesir

1. Anadolu basınının içinde bulunduğu zor koşulları aşmak, teknolojik gelişmeyi yerel basınımıza yaymak suretiyle, onların ayakta kalmalarını sağlamak ve etkinliklerini arttırmak amacıyla 1996 yılında toplanan Anadolu Basın Kurultayında Başbakan Yardımcısı ve ilgili Bakanlarca verilen ancak bu zamana değin gerçekleştirilmeyen kredilendirme suretiyle ekonomik ve malî destek sözleri yerine getirilecek midir?

2. KOBİ’ler imâlat sanayi sektörünü hedeflediği basın ise hizmet sektörü içinde mütalaa edilmesi nedeniyle bu kredilendirmeden yararlandırılmadığına göre, hükümetçe kararnamede bir tadilatla yada yeni bir kararname çıkarılarak, Anadolu Basınının KOBİ’ler benzeri bir kredilendirmeden yararlanması düşünülmekte midir?

3. a) Anadolu Basınını desteklemek üzere 1995 yılında Toplu Konut Fonundan aktarılan para miktarı nedir? Bu para ile kaç kuruluşa hangi faiz oranlarıyla ne miktarlarda kredilendirme yapılmıştır? Bu uygulamadan kimler yararlanmıştır?

b) Bugün YPK kararıyla, benzer biçimde ilgili bir fondan aktarma yapmak suretiyle bir destekleme düşünülmekte midir?

4. Anadolu basınının bu acil sorununun çözümü konusunda hükümetinizce bu hususta, başkaca düşünülen önlemler var mıdır? Bu önlemlerin gerçekleşmesi açısından bir tarih vermek mümkün müdür?

T.C.

Devlet Bakanlığı 11.8.1997

Sayı : B.02.0.015/5.592

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 22.7.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/3160-7808/420747 sayılı yazınız.

Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi soru önergesinde Bakanlığımı ilgilendiren konu ile ilgili cevap aşağıdadır.

3. a) Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından yönetilmekte olan Geliştirme ve Destekleme Fonu’ndan (GDF) Anadolu’da faaliyet gösteren basın kuruluşlarında kullanılmak üzere kredi açılmasına 23 Mayıs 1991 tarih ve 91/1873 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla olanak sağlanmıştır.

Bu çerçevede, Yüksek Planlama Kurulu’nun 16 Ekim 1991 tarih ve 91/T-100 sayılı kararı ile 15 milyar TL. tutarındaki kaynağın Anadolu’da faaliyet gösteren basın kuruluşlarında kullanılmak üzere T. Halk Bankası’na Geliştirme ve Destekleme Fonu’ndan 3 yılı ödemesiz, 10 yıl vadeli ve % 30 faizli kredi olarak aktarılması, kredinin diğer şartları konusunda “Yerel Basının Desteklenmesi ve Güçlendirilmesi Amacıyla Alınacak Tedbirler Hakkında Yönetmelik” hükümlerinin uygulanması kararlaştırılmıştır.

Geliştirme ve Destekleme Fonu’ndan karar gereği kaynağın 5 milyar TL. 3 Haziran 1994, 10 milyar TL. 5 Temmuz 1994 tarihlerinde T. Halk Bankası’na aktarılmıştır.

Basın kuruluşlarının talepleri, yukarıda bahsedilen Yönetmelik ve 16 Ekim 1991 tarih ve 91/T-100 sayılı YPK kararında da belirtildiği üzere Fon adına T. Halk Bankası tarafından değerlendirilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Refaiddin Şahin

Devlet Bakanı

6. – Karaman Milletvekili Zeki Ünal’ın, Karaman Belediyesi ile Karaman ilçe ve belde belediyelerine verilen ödenek miktarlarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Zekeriya Temizel’in yazılı cevabı (7/3187)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Zekeriya Temizel tarafınadn yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

24.2.1997

Zeki Ünal

Karaman

1990’dan günümüze kadar yıllar itibariyle Karaman il belediyesine, ilçe ve belde belediyelerine aktarılmış olan ödenek miktarları nedir?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Malî Kontrol GenelMüdürlüğü

Sayı : B.07.0.BMK.011.013/600/15556 11.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 31.7.1997 tarih ve KAN.KAR.MD. : A.01.0.GNS.0.10.00.02-8049 sayılı yazıları.

Karaman Milletvekili Sayın Zeki Ünal’ın, 7/3187 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan soruya ait bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz olunur.

Zekeriya Temizel

Maliye Bakanı

Karaman İli Belediyelerine Yapılan Yardımlar (1990-1997)

Yapılan Yardım

Yılı Miktarı (TL.)

1990 207 200 000

1991 65 000 000

1992 745 000 000

1993 2 975 000 000

1994 3 225 000 000

1995 18 550 000 000

1996 36 000 000 000

1997 (*) 48 200 000 000

(*) 31.7.1997 tarihi itibariyledir.

7. – BartınMilletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun, itfaiye teşkilatlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3199)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun İçişleri Bakanı SayınMeral Akşener tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ve talep ederim.

6.3.1997

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Bartın

Soru : Çeşitli kuruluşlara bağlı itfaiye teşkilatlarının tek çatı altında toplanması için, kurtarma ekipleri halinde örgütlenip Sivil Savunma Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlendirilmesi düşünülmekte midir?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

SivilSavunma GenelMüdürlüğü

Sayı : B050SSG0060004-1009-1/176 8.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMMGenel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığının 31.7.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3199-5708/16102 sayılı yazısı.

Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmak üzere verilen ancak ilgide yazılıya çevrildiği bildirilen “Çeşitli kuruluşlara bağlı itfaiye teşkilatlarının tek çatı altında toplanması için kurtarma ekipleri halinde örgütlenip Sivil Savunma Genel Müdürlüğü bünyesinde örgütlenmesine” ilişkin soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Bartın Milletvekili Sayın Cafer Tufan Yazıcıoğlu’nun düşüncesi pek tabii ki birçokları tarafından paylaşılabilecek bir düşünce gibi görünmektedir.

İtfaiye teşkillerinin personel kadrolarının temini standardizasyonu ve statülerinin iyileştirilmesi gibi konularda çözülmesi gereken bir takım sorunları vardır. Keza Sivil Savunma Teşkilatının da yeniden yapılanmasına ilişkin yürütülen çalışmalarda bazı tıkanıklıklar bulunmaktadır.

Her iki teşiklatın bu günkü durumu itibarı ile birleştirilmesi halinde, mevcut sorunlarına başka boyutların da eklenebileceği kanısındayım.

Ancak, Sivil Savunma ve İtfaiye Teşkilatlarının temel problemleri çözüldükten sonra, böyle bir güç birliği ve organizasyona gidilmesi halinde istenilen fayda sağlanabilecektir.

Bunun yanında, uzun süredir üzerinde çalışılan ve ülke çapında afetlerde acil kurtarma hizmetlerini yapma imkânı sağlayacak modern araç ve gereçlerle donatılmış, kadrolu personelden oluşan, mobil “Sivil Savunma Birliklerinin kurulması ve ülke çapında yaygınlaştırılması” çalışmalarımız devam etmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

8. – Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır’ın, Bursa’daki Kültür Varlıklarının korunması için yapılan harcamalara ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı M. İstemihan Talay’ın yazılı cevabı (7/3200)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı soruların yazılı olarak cevaplandırılması istemiyle Kültür Bakanına yöneltilmesini saygılarımla arz ederim.

28.7.1997

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Sorular :

1. Kültür Bakanlığı Bursa İli Yatırım Projeleri listesinde yer alan projolerle ilgili olarak 54 üncü Hükümet döneminde yapılan harcamaların projeler itibariyle dökümü nasıldır? Projelerin gerçekleşme oranı nedir? Projeler 54 üncü Hükümet döneminde hangi oranda gerçekleşmiştir?

2. Bursa İli 79 H 040160 proje numaralı “Muhtelif Kültür ve Tabiat Varlıkları Korunması İşleri” isimli projenin kapsamı nedir? Bu projeye bu güne kadar yapılan harcamalar ne kadardır?

3. Bursa-Cumalıkızık Kültür Varlıklarının korunması için neler yapılmıştır? Projelerin gerçekleşme oranı ne kadardır?

4. Bursa-İznik müzesinin onarımı projesinin uygulanması nasıl gitmektedir?

5. Bursa-Mudanya Tahirpaşa Konağı Onarım-Bakım çalışmaları hangi seviyededir?

6. Bursa-Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Büyük Onarım Projesi ne durumdadır?

7. Bursa-İnegöl Halk Kütüphanesi yapımı projesinin gerçekleşme oranı nedir?

T.C.

Kültür Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-393 12.8.1997

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığı KAN.KAR.MÜD.’nün 1 Ağustos 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3200-7964/21166 sayılı yazısı.

Bursa Milletvekili Sayın Ertuğrul Yalçınbayır’ın “Bursa’daki Kültür Varlıklarının korunması için yapılan harcamalara ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

M. İstemihan Talay

Kültür Bakanı

Cevap 1. Bursa Sivil Mimarlık Örnekleri Röleve, Restitüsyon, Restorasyon Projesi :

1997 Yılı Yatırım Programında 950 000 000 TL. ödenek ayrılmış olup, projenin 1997 yılında gerçekleşmesi planlanmıştır.

Bursa, Cumalıkızık Sokak Sağlıklaştırma Projesi:

1997 Yılı Yatırım Programında proje yapımı için 570 000 000 TL. ödenek, uygulama için 950 000 000 TL. ödenek ayrılmış olup, projenin 1997 yılında gerçekleşmesi planlanmıştır.

Bursa Sivil Mimari Örnekleri Onarımı :

1997 Yılı Yatırım Programında 950 000 000 TL. ödenek ayrılmış olup, onarıma 1997 yılında başlaması planlanmıştır.

Bursa, Sarıköşk Hizmet Binasına Doğalgaz Sistemi Getirilmesi :

1997 Yılı Yatırım Programına ayrılan 950 000 000 TL. ödeneğin Bursa İl Özel İdare Müdürlüğüne gönderilmesi işlemleri sürdürülmektedir.

Sözkonusu işe ait keşifler İstanbul Röleve ve Anıtlar Müdürlüğünce hazırlanmakta olup, 1997 yılında ihale edilmesi planlanmıştır.

Bursa’da Kültür Merkezi Yapımı :

Yatırım Programımızda 93H040920 proje numarası ile yeralmaktadır. Ancak gerek tasarruf tedbirleri genelgesi, gerekse ödenek yetersizliği nedeniyle yapımı başlatılmış olup, 1998 yılı yatırım programı teklifimizde 100 Milyar TL. ödenek talebi yapılmıştır.

Ayrıca; Büyük onarım için Mustafa Kemal Paşa İlçe Halk Kütüphanesine 400 000 000 TL. Orhangazi İlçe Halk Kütüphanesine 90 000 000 TL. İl Halk Kütüphanesine 828 000 000 TL., Gemlik İlçe Halk Kütüphanesine 373 000 000 TL. ödenek gönderilmiş olup, gerçekleşme oranları % 100’dür.

Cevap 2. 79H040160 proje No.lu “Muhtelif Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması İşleri Projesi” sadece Bursa İlini içermeyip, bütün illeri kapsamaktadır. Sözkonusu projeye ayrılan ödenekler, yatırım programları çerçevesinde harcanarak, alt projeler gerçekleştirilmektedir.

1997 yılında “Muhtelif Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması İşleri Projesi” için toplam 243 200 000 000 TL. ödenek ayrılmış olup, projelerin öncelikleri ve ödeneklerin serbest bırakılma oranları dahilinde ödenek aktarması yapılmaktadır.

Cevap 3. Bursa, Cumalıkızık Köyü, GayrimenkulEski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun 14.3.1981 gün ve 12730 sayılı kararıyla “tüm özellikleri ile kentsel ve doğal sit alanı” olarak belirlenmiştir. Cumalıkızık’ta bulunan korunması gerekli taşınmaz kültür ve tabiat varlıkları Bursa Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulunun 14.10.1990 gün ve 1372 sayılı kararı ile tescil edilmiştir.

Bursa Cumalıkızık Sokak Sağlıklaştırma Projesi ve Uygulamaları Bakanlığımızın 1997 Yılı Yatırım Programında bulunmaktadır. Proje yapımı için 570 000 000 TL., uygulama için 950 000 000 TL. ödenek ayrılmıştır.

Cevap 4-5. Bakanlığımız 1997 Yılı Yatırım Programında Bursa İznik Müzesinin onarımı için 2 500 000 000 TL., Bursa Arkeoloji Müzesinin onarımı, teşhir-tanzimi ve çevre düzenlemesi için 6 000 000 000 TL., Bursa Mudanya Tahirpaşa Konağının onarımı ve bahçe düzenlemesi için 2 000 000 000 TL. ödenek ayrılmış olup, ödeneklerin serbestisi oranında ele alınacaktır.

Bursa Türk İslam Eserleri Müzesinin teşhir-tanzimi ve çevre düzenlemesi için ise 2 500 000 000 TL. ödenek ayrılmış, ihale çalışmaları sürdürülmektedir.

Cevap 6. Bursa Devlet Güzel Sanatlar Galerisi Müdürlüğünün Büyük Onarım Projesi için bütçe olanakları dahilinde 142 500 000 TL. ödenek gönderilmiş olup, gerçekleşme oranı % 100’dür.

Cevap 7. 1997 Yılı Yatırım Programında yer alan İnegöl İlçe Halk Kütüphanesi inşaatı için ayrılan 3 640 000 000 TL. ödenek Bayındırlık ve İskân Bakanlığına aktarılmıştır.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.