Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 32 YASAMA YILI : 2

 

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

 

132 nci Birleşim

7 . 8 . 1997 Perşembe

 

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

 

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Nevşehir Milletvekili A. Esat Kıratlıoğlu’nun, öncelikli kalkınma ve kalkınmada öncelikli yöreler konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

2. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, Rize’de, vitrin camına “5+3” yazan kardeşi ve komşusunun emniyet müdürlüğü ve savcılık tarafından sorgulanması konusundaki gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

3. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, tarihî olayların siyasî değerlendirmesi konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı A.Ahat Andican’ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri’nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/252)

 

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215)(S. Sayısı : 23)

2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217)(S. Sayısı : 132)

4. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S.Sayısı : 164)

5. – 625 Sayılı Özel ÖğretimKurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

6. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbulMilletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbulMilletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet Halk Partisi GenelBaşkanı Antalya Milletvekili DenizBaykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine DairKanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

7. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Çevre komisyonları raporları (1/436) (S. Sayısı : 332)

8. – Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, medyada yer alan gizli belgelere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3123)

2. – Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu’nun, Ankara-Sincan belediye zabıta memurlarının halka bazı belgeleri zorla imzalattıkları iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3137)

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkan Vekilinin mal bildirimlerini süresinde ve usulüne uygun verip vermediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3151)

4. – İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İnsan Hakları Derneğinin bazı şubelerinin kapatıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3168)

5. – Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, hakkında tutuklama kararı bulunan bir emniyet görevlisinin katıldığı TV programının yapımcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/3197)

 

 

 

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMMGenelKurulu saat 15.00’te açılarak dört oturum yaptı.

Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, sınır ticareti kapsamında ülkemize sokulan motorine ilişkin gündemdışı konuşmasına Devlet Bakanı Mehmet Salih Yıldırım;

Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül’ün, çalışanların sorunları ve 55 inci Hükümetten beklentilerine ilişkin gündemdışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Nami Çağan;

Cevap verdiler.

Erzurum Milletvekili İsmail Köse, Amerika Birleşik Devletlerindeki Ermenilerin, San Francisco Şehrinde bir Ermeni soykırımı anıtı inşa etmeyi planladıklarına ve Türkiye’nin, bazı komşu ülkelerce Ortodoks çemberine alınması çabalarına ilişkin bir gündemdışı konuşma yaptı.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçilerek :

İstanbul Milletvekili Ahmet Güryüz Ketenci’nin;

33 üncü sırasında bulunan, imam-hatip kökenli hâkim-savcılara ve Mehmet Ağar ile Sedat Bucak hakkında hazırlanan fezlekeye ilişkin sözlü sorusuna (6/513),

53 üncü sırasında bulunan, Barolar Birliğine ilişkin sözlü sorusuna (6/537),

54 üncü sırasında bulunan, cezaevlerindeki ibadet yerlerine ve hükümlü ve tutukluların eşleri ile görüşmelerine imkân sağlanmasına ilişkin sözlü sorusuna (6/538);

İzmir Milletvekili MetinÖney’in;

50 nci sırasında bulunan, uygulama imkânı kalmayan kanunlara ilişkin sözlü sorusuna (6/534);

51 inci sırasında bulunan, Türk Ceza Kanunu ve Medenî Kanunda yapılacak değişiklere ilişkin sözlü sorusuna (6/535),

40 ıncı sırasında bulunan, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinin başka bir ile taşınacağı iddiasına ilişkin sözlü sorusuna (6/524);

Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu tarafından cevap verildi.

Kırklareli Milletvekili Necdet Tekin, üç birleşim içinde cevaplandırılmayan ve yazılı soruya çevrilip gündemden çıkarılan sözlü sorusuyla ilgili bir konuşma yaptı;

1 inci sırada bulunan (6/465),

2 nci sırada bulunan (6/467),

3 üncü sırada bulunan (6/468),

4 üncü sırada bulunan (6/470),

5 inci sırada bulunan (6/471),

6 ncı sırada bulunan (6/472),

7 nci sırada bulunan (6/473)

Esas numaralı sözlü sorular, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, yazılı soruya çevrildiği ve gündemden çıkarıldığı bildirildi;

8 inci sırada bulunan (6/474),

9 uncu sırada bulunan (6/475),

10 uncu sırada bulunan (6/476),

11 inci sırada bulunan (6/477),

12 nci sırada bulunan (6/478),

13 üncü sırada bulunan (6/479),

14 üncü sırada bulunan (6/481),

15 inci sırada bulunan (6/483),

16 ncı sırada bulunan (6/486),

17 nci sırada bulunan (6/487),

18 inci sırada bulunan (6/488),

19 uncu sırada bulunan (6/489),

20 nci sırada bulunan (6/490),

21 inci sırada bulunan (6/492),

22 nci sırada bulunan (6/494),

23 üncü sırada bulunan (6/495),

24 üncü sırada bulunan (6/496),

25 inci sırada bulunan (6/498),

26 ncı sırada bulunan (6/502),

27 nci sırada bulunan (6/504),

28 inci sırada bulunan (6/506),

29 uncu sırada bulunan (6/507),

30 uncu sırada bulunan (6/509),

31 inci sırada bulunan (6/510),

32 nci sırada bulunan (6/512),

34 üncü sırada bulunan (6/515),

35 inci sırada bulunan (6/516),

36 ncı sırada bulunan (6/518),

37 nci sırada bulunan (6/520),

38 inci sırada bulunan (6/521),

39 uncu sırada bulunan (6/522),

41 inci sırada bulunan (6/525),

42 nci sırada bulunan (6/526),

43 üncü sırada bulunan (6/527),

44 üncü sırada bulunan (6/528),

45 inci sırada bulunan (6/529),

46 ncı sırada bulunan (6/530),

47 nci sırada bulunan (6/531),

48 inci sırada bulunan (6/532),

49 uncu sırada bulunan (6/533),

52 nci sırada bulunan (6/536),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan 23,

2 nci sırasında bulunan 132,

3 üncü sırasında bulunan 164,

4 üncü sırasında bulunan 168,

6 ncı sırasında bulunan 232,

7 nci sırasında bulunan 332,

S. Sayılı kanun tasarısı, kanun teklifi ve kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarılarının görüşmeleri, ilgili komisyon temsilcileri GenelKurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Daha evvel ilk 12 maddesi görüşülüp kabul edilmiş bulunan, Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevleri İşyurtları Kurumunun Kuruluş ve İdaresine İlişkin Kanun Tasarısının (S.Sayısı : 303), (1/576), (2/137) yapılan görüşmelerden sonra kabul edilip kanunlaştığı açıklandı.

Ailenin Korunmasına DairKanunTasarısının (S.Sayısı : 335) (1/597) tümü üzerinde bir süre görüşüldü.

Kanuntasarı ve tekliflerini görüşmek için 7 Ağustos 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşime 18.42’de son verildi.

 

Kamer Genç

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Ali Günaydın

Kahramanmaraş Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

 

II. – GELEN KÂĞITLAR

7 . 8 . 1997 PERŞEMBE

Teklifler

1. – Rize Milletvekili Avni Kabaoğlu’nun; Memurlar ile Diğer Kamu Görevlilerinin Disiplin Cezalarının Affı Hakkında Kanun Teklifi (2/901) (Adalet Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.8.1997)

2. – Muş Milletvekili Nedim İlci’nin; Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/902) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.8.1997)

3. – Antalya Milletvekili A. Ahmet Denizolgun ve 26 Arkadaşının; Alanya Adı ile Bir İl Kurulması Hakkında KanunTeklifi (2/903) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 5.8.1997)

Sözlü Soru Önergeleri

1. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop-Boyabat’da organize sanayi bölgesi kurulup kurulmayacağına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/611) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.8.1997)

2. – Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt’un, Sinop İlindeki öğretmen açığına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/612) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.8.1997)

Yazılı Soru Önergesi

1. – Ardahan Milletvekili İsmet Atalay’ın, bazı kamu bankalarının reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/3246) (Başkanlığa geliş tarihi : 6.8.1997)

 

 

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih : 7 Ağustos 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Mustafa BAŞ (İstanbul), Ünal YAŞAR (Gaziantep)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132 nci Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın üyelerin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur.

Ne kadar ara verelim sayın grup başkanvekilleri?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – 15 dakika ara verelim Sayın Başkan.

ERDOĞAN TOPRAK (İstanbul) – Sayın Başkan, 10 dakika ara verelim.

BAŞKAN – Saat 15.50'de toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 15.22

 

 

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.50

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, ilk oturumda yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamadığı için birleşime ara vermiştim.

Şimdi, yeniden, ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; yoklama sırasında Genel Kurul salonunda olan sayın milletvekillerinin, yüksek sesle salonda olduklarını belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalarımıza başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşımıza gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Nevşehir Milletvekili A.Esat Kıratlıoğlu’nun, öncelikli kalkınma ve kalkınmada öncelikli yöreler konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Işın Çelebi’nin cevabı

BAŞKAN – Birinci gündemdışı sözü, kalkınmada öncelikli yöreler konusunda söz isteyen Nevşehir Milletvekili Dr. Esat Kıratlıoğlu'na veriyorum efendim.

Buyurun Sayın Kıratlıoğlu.

Konuşma süreniz 5 dakika.

A.ESAT KIRATLIOĞLU (Nevşehir) – Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, bugün, Türkiyemizin, aslında, gündeminde çok büyük bir ihtiyacı doldurma bakımından, üzerinde hassasiyetle durmamız lazım gelen bir konuyu huzurlarınıza getirmek istiyorum; öncelikli kalkınma ve kalkınmada öncelikli yöreler.

Değerli arkadaşlarım, 1923 yılından itibaren, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluş tarihinden itibaren bugüne gelinceye kadar, Türkiyemiz, cidden, küçümsenmeyecek büyük mesafeler ve merhaleler almıştır. Bu konuda, Türkiyemizin aldığı mesafeleri burada rakamlarla ifade etme durumunda bulunsam, hakikaten, memleketimizin, öyle göründüğü gibi kötü bir durumda olmadığını hepimiz biliriz ve takdir ederiz.

1923 yılında iğne dahi yapamazken -ki, hep öyle söylerler- bugün ihracatımızın yüzde 75'i endüstriye dayanan bir ekonomiye gelmişiz; bu, azımsanacak bir olay değil ve bunu küçük görmek, fevkalade yanlış olan bir hadisedir. Bu hususta, gelmiş geçmiş bütün hükümetlere ve kimler memleketimizin kalkınması için yardımcı olmuş ve neler yapmışsa hepsine burada şükran borçluyuz.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunlara rağmen, Türkiyemiz, bir kalkınmışlığın içerisinde olma durumu itibariyle, bölgeler durumu gözümüzün önüne serildiğinde, bazı değerlendirmelerin yapılmasında da fayda var. Hepimiz biliyoruz ki, bölgesel kalkınma durumu itibariyle, dünyada, çeşitli ülkelerde bu konular ele alınmış ve bilhassa İtalya'da "Cassa Del Massegiorni" diye bir kanun çıkarılmak suretiyle, geri kalmış bölgelerin önemli şekilde değerlendirilmesi ele alınmış ve böylece, geri kalmak durumunda bulunan yörelerin değerlendirilmesi sağlanmıştır.

Türkiyemizde, şu ana kadar, bu durum, çeşitli hükümetler tarafından ele alınarak ortaya konulmuş ve kalkınmada öncelikli yöreler itibariyle bu durumlar önümüze serilmiş; ayrıca "sanayi kuşağı" denilen bir faktör de göz önünde tutulmak suretiyle, kalkınmada öncelikli yörelerin dışında, birtakım illerimize "sanayi kuşağı" tabiri itibariyle, kalkınmada öncelikli yöreler olmasa dahi, ona benzer bir durum, ona yakın bir durum ihdas edilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, Türkiyemizin bütün illeri içerisinde, şu anda, geçmiş hükümetler, 46 ilimizi "öncelikli yöre tabirini kullanmak" suretiyle bir değerlendirmeye tabi tutmuştur. Buralar, elbette ki, nazarı dikkate alındığı takdirde, şöyle bir durumun tespitinde fayda vardır: 46 il, tüm nüfusumuzun yüzde 32'si "kalkınmada öncelikli yöreler" tabiri itibariyle bir değerlendirmeye tabi tutulmuştur. Bundan çıkan mana şu: Demek ki, Türkiyemizin yüzde 68'si kalkınmış. Elbette ki, böyle bir durum vaki değil, olmaz. Mesela, İstanbul, nüfus itibariyle büyük yer tutar, İzmirimiz büyük yer tutar, Adanamız büyük yer tutar; ama, bunların, tabiî, etrafındaki yöresel durumları itibariyle yüzde 68'i kalkınmış gibi bir durumda değerlendirmek mümkün değildir.

Ben, burada, geçmiş hükümetlerin, hangi hükümet olursa olsun- değerlendirmesine, biraz evvel ifade ettiğim gibi, teşekkürlerimi sunuyorum. Biz de, kalkınmada öncelikli bu yöreler itibariyle, hükümetlerimiz zamanında, gereken ilgiyi gösterdik; inşallah, bundan sonra, yeni Hükümetimiz de bu konuda gereken ilgiyi gösterecekler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kıratlıoğlu, eksüre veriyorum; konuşmanızı tamamlayın efendim.

A. ESAT KIRATLIOĞLU (Devamla) – Türkiye'nin bu durumu nazarı dikkate alındığı takdirde, ben, bilhassa, Nevşehir'in üzerinde durmak istiyorum. Bundan yedi sekiz gün evvel, Orta Anadolu'da, bazı illerimiz "kalkınmada öncelikli yöreler" tabiri itibariyle sıraya konuldu; ama, Nevşehirimiz, bu arada -mahrumiyet diyelim, böyle bir mahrumiyetin içerisine sokuldu- kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmamıştı. Bu hususta, yetkililere ve ilgililere yaptığımız değerli temaslar, ikazlar yerini buldu ve Nevşehirimiz -Allah'a çok şükür, bugün, huzurunuzda memnuniyetle ifade ediyorum ve yetkililere de teşekkür ediyorum- kalkınmada öncelikle yöreler kapsamına alınmıştır. Bu husus, Devlet Planlama Teşkilatınca, Yüksek Planlama Kuruluna takdim edilmiştir ve tahmin ediyorum ki, önümüzdeki günlerde, Bakanlar Kurulu da bunu tasdik edecektir.

Öyle zannediyorum, benden sonra, bunun değerlendirmesini, değerli Bakan arkadaşımız herhalde yapacaktır. Nevşehirimizin, kalkınmada öncelikli yöreler kapsamı içerisinde tutulması, Nevşehirlileri fevkalade memnun etmiştir ve edecektir. Şu anda, memleketimizde beni dinleyen sevgili kardeşlerimin bu hususta büyük bir memnuniyet içerisinde bulunduğunu ve bulunacağını, huzurunuzda, teşekkürlerimle ifade etmek istiyorum.

AHMET KABİL (Rize) – 55 inci Cumhuriyet Hükümeti yaptı.

A. ESAT KIRATLIOĞLU (Devamla) – İnşallah, bu karar, yeni Hükümetimiz tarafından değerlendirilecektir; çünkü, Devlet Planlama Teşkilatı bunu öngörmüştür, Yüksek Planlama Kurulu itibariyle değerlendiriliyor ve Hükümetimiz de inşallah bunu tasdik etmek suretiyle, bir hakkın iadesini yerine getirecektir.

Nevşehirlilerimize bu müjdeyi veriyor ve bu kararı alma durumunda bulunan yetkililere ve Hükümete teşekkürlerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kıratlıoğlu.

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, gündemdışı konuşmaya cevap vermek istiyorum.

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, Devlet Bakanı Sayın Işın Çelebi; buyurun efendim.

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; biz, 55 inci Hükümet olarak ve 55 inci Hükümetin üyeleri olarak, öncelikle Türkiye'de Anadolu sanayicisinin, küçük esnaf ve sanatkârın, küçük ve orta ölçekli sanayicinin; yani, Anadolu kaplanlarının, Türk ekonomisinin gelişmesine ve potansiyeline büyük bir sinerji katacağı inancıyla hareket ettik. Bu inancımız, Çorum'da; bu inancımız Gaziantep'te; bu inancımız Denizli'de gerçekleşmiştir.

1983 sonrası, Türkiye genelinde başlattığımız ve çok başarılı bir uygulamasını verdiğimiz Anadolu kaplanlarını oluşturma ve dinamizm kazandırma hareketimizin sonuçlarını görerek, Gaziantep'te, Denizli'de, Çorum'da, Kahramanmaraş'ta edindiğimiz tecrübelerle, Anadolu insanının, çok başarılı ve dünya ölçeğinde rekabet edebilen bir sanayileşmeyi, bir kalkınmayı gerçekleştirebileceğine inanarak ve bilerek -başta Nevşehir olmak üzere- Nevşehir'in de, kalkınmada öncelikli yöre kapsamına alınması için bütün muamele tamamlanmıştır. Sayın Abdulkadir Baş arkadaşımız başta olmak üzere, bütün Nevşehirli milletvekillerinin yakın takibiyle bu uygulama bitmiş ve yürürlüğe girmiştir.

Anadolu'nun gücünün, potansiyelinin, Anadolu insanının imkânlarının, kafasının, Türkiye'nin gelişmesinde çok etkin bir rol oynayabileceğini gören insanlar olarak Orta Anadolu'ya çok özel önem veren 55 inci Hükümet, Orta Anadolu'daki illerde bir kalkınma sürecini başlatabilmek, bu potansiyeli organize sanayi bölgeleriyle destekleyerek, bu bölgelerin ihracata ve gelişmeye katkısını sağlamak için, Orta Anadolu'daki Niğde, Aksaray, Karaman, Kırıkkale, Nevşehir gibi illeri kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına almıştır.

Ayrıca, Türkiye için çok önem taşıyan Doğu Karadeniz'in bir ekonomik kalkınma sürecine girebilmesi için, Ordu, Giresun, Trabzon, Rize; Doğu Karadeniz hattı, kalkınmada öncelikli yöreler kapsamına alınmıştır.

Burada temel amacımız, Türkiye'nin kalkınmasını ve bölgelerarası dengesizliği minimuma indirmektir. Bizim, doğu ve güneydoğuda, 1991 öncesi...

YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Trabzon yok...

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Trabzon da devreye girmiştir.

YUSUF BAHADIR (Trabzon) – Yok... Yok...

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Trabzon oldu.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Ne zaman?..

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Yüksek Planlama Kurulundan karar çıktı, bugün, sabah yürürlüğe girdi; Trabzon ve Nevşehir de dahil oldu.

AHMET KABİL (Rize) – Siz niye yapmadınız?..

DEVLET BAKANI IŞIN ÇELEBİ (Devamla) – Değerli arkadaşlar, özellikle şunu belirtmek istiyorum: Bütün Anadolu, bütün Türkiye bizim için önemlidir. Doğu ve güneydoğuda başlattığımız kalkınma sürecini tüm Anadolu'ya yaymak; Anadolu sanayicisine, Anadolu'da yaşayan insanlara güç ve kuvvet vermek; Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun yarım kalmış okullarını, organize sanayi bölgelerini öncelikle bitirmek ve doğu ve güneydoğudaki gelişmeyi bir ölçüde temin etmek; GAP'ın bugün çok önem taşıyan potansiyelini pazara açarak; örneğin, Şanlıurfa-Gaziantep otoyoluna öncelik vererek, orada, artık, GAP'ın üretime geçme sürecini hızlandırmak istiyoruz.

Burada, aynı şekilde, Trakya'yı bir kalkınma bölgesi haline getirmek, Doğu Karadeniz'i bir kalkınma bölgesi haline getirmek ve Orta Anadolu'yu, gücünü, potansiyelini ve sanayileşme olgusunu, bu kalkınmada öncelikli yöre kapsamıyla; küçük ve orta ölçekli sanayiciyi, esnaf ve sanatkârı, yeniden, üretken, ihracat yapabilen, Avrupa Birliğini ölçeğinde düşünebilen bir yapıya kavuşturmak istiyoruz. Bu anlamda, geniş bir planın, bir Türkiye projesinin parçası olarak, bu illerimizi, bir gelişme pilot bölgeleri haline getirdik.

Bunun ülkemize hayırlı ve uğurlu olmasını diler, hepinize saygılar sunarım. (ANAP, DYP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Çelebi.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır.

2. – İstanbul Milletvekili Mustafa Baş’ın, Rize’de, vitrin camına “5+3” yazan kardeşi ve komşusunun emniyet müdürlüğü ve savcılık tarafından sorgulanması konusundaki gündemdışı konuşması ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı

BAŞKAN – İkinci gündemdışı söz, Rize'de vitrin camına "5+3" yazan kardeşi Şaban Baş ve komşusunun emniyet müdürlüğünce ve savcılık tarafından sorgulanmasıyla ilgili olarak, İstanbul Milletvekili Sayın Mustafa Baş'a verilmiştir.

Buyurun Sayın Baş. (RP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA BAŞ (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Günlerdir, Türkiye'de, eğitimle ilgili bir konu tartışılıyor. Şu anda, yürürlükte 5+3... Hükümet tasarısı Komisyonda tartışılıyor; Genel Kurul, tasarıyla ilgili nihaî kararını verecektir.

Bütün bunlar olurken, çok garip bir olay oluyor: Benim kardeşim -ama, bunu, bir vatandaş olarak, vatandaşa yapılan bir muamele olarak ifade etmek istiyorum- vitrininin camına "5+3" yazmış; yandaki bizim amcaoğlu da "5+3" yazmış; başka hiçbir ifade, söz, konuşma yok... Emniyet mensupları gelip alıyorlar, sorguluyorlar; bu sabah da savcılığa gidiyor, sorgulanıyor, bırakılıyor. Şimdi, bu, Türkiye'de oluyor... (RP sıralarından "konuşan Türkiye" sesleri) Maalesef, çok garip bir olay ve böyle bir olayın, böyle bir işin, 163'ü, 141'i, 142'yi kaldıran Anavatan Partisinin Hükümet döneminde olması daha çok garip; yani, Anavatan Partisi, rahmetli Özal'dan sonra, hürriyetleri getiren bir dönemden sonra, böyle baskıcı bir döneme gelmiş!..

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Yüksek Askerî Şurada söyleyecektiniz bunları!..

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Anavatan Partisinin, bu tatbikat karşısında kendisini bir muhasebe etmesi lazım; ne duruma geldiğini bir düşünmesi lazım. "Türkiye'de gerginlik var" diyorsunuz; vatandaşın en demokratik hakkı olan bir "5+3" yazılı bir kâğıdı kendi vitrinine asması gibi bundan daha demokratik bir eylem düşünülebilir mi?!. Siz, Kızılay Meydanındakileri copluyorsunuz "kanunsuz yürüyüş yapıyor" diye konuşuyorsunuz; Genel Başkanınız, Başbakanınız da, bir liderin, bir başbakanın ağzına yakışmayacak "yarasa" kelimesini kullanıyor; çıkıp bunu kullanıyor.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Aynen iade ediyoruz onu.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Tabiî, biz bu kelimeyi iade ediyoruz sahiplerine.

Bütün bu olaylar karşısında, cama "5+3" yazılacak kadar demokratik bir tepkiye tahammül edemiyorsunuz; sonra, çıkıp "Türkiye'de gerginlik var" diyorsunuz. Gerginliği siz doğuruyorsunuz, siz meydana getiriyorsunuz, sizin tatbikatlarınız gerginliği meydana getiriyor. (RP sıralarından alkışlar)

Diğer taraftan, İmam Hatip Liseleri Mezunları Derneği (ANİMDER) bir balon uçurmak için müsaade istiyor; üzerine "5+3" yazacak. Resmen verilen cevap "sizin tüzüğünüzde balon uçurtmak yok." Şu hadiseye bak!..

Arkadaşlar, biz, daha çok hürriyet, daha çok özgürlük, daha çok insan hakları, vatandaşın hukukunu koruma gibi noktaları konuşurken, Türkiye'nin geldiği nokta; 1945, tek parti döneminin noktası ve maalesef, Anavatan Partisi bu uygulamalara alet oluyor ve bu uygulamalara zemin hazırlıyor. Gelin, bu yanlıştan vazgeçin; gelin, vatandaşın ortaya koymuş olduğu demokratik tepkisini dikkate alın ve insan haklarını çiğnemeyin, hürriyetleri çiğnemeyin.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Susurluk'ta neredeydiniz?! Şimdi mi aklınıza geldi!

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Yarın, en tabiî hak ve hürriyetleri dahi çiğneyen parti olarak Türkiye tarihine geçersiniz.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Millî Güvenlik Kurulunda söyleyecektiniz bunları.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Bakınız, Türkiye'de gerçekten gergin bir ortam meydana getirdiniz. Türkiye'nin gündeminde hiç yokken gerginliği doğurdunuz.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Kim doğurdu; biz mi doğurduk; siz doğurdunuz, siz!..

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Biz, uluslararası anlaşmaların altına imza attık.

AHMET KABİL (Rize) – Siz, balon uçurmaya devam edin.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Taraf olduğumuz bütün uluslararası anlaşmaların hepsi, anne ve babaya çocuklarının eğitimini seçme hakkını vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Baş, lütfen toparlar mısınız; süreniz bitti.

MUSTAFA BAŞ (Devamla) –Hangi demokratik ülkede, anne ve babanın, çocuğunun eğitimini seçme hakkı elinden alınabilir?!

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – O zaman, Sayın Başbakan, okumadan mı imza atmıştı?!

MUSTAFA BAŞ (Devamla) – Onun için, gelin bu yanlıştan vazgeçin. 8 yıl zorunlu eğitim konusunda hep birlikte konsensüs yapalım ve bu Meclisten geçirelim. Hükümet, Millî Eğitim Bakanlığı, şu anda 8 yılın dışında, ortaöğrenime gidemeyen yaklaşık 1 milyon çocuğumuza, okul imkânını, altyapıyı, zemini hazırlasın; iki sene sonra yeniden toplanır bunun yönlendirmesini veya kademesini konuşuruz. Gelin, bu konsensüste birleşelim; aksi halde, millete rağmen, halka rağmen, halkın iradesine rağmen, bu milletin tarihine, kültürüne, inancına rağmen icraat yapmaya kalkarsanız, Anavatan Partisi de yüzde 10 barajını aşamayan CHP'nin durumuna gelir. Gelin bu yanlıştan vazgeçin.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baş.

Arkadaşlar, burada sohbet yapmayı bırakalım; Refah Partinin sözcüsü konuşuyor, sözler de onlar tarafından atılıyor!.. Bu huyunuzu terk edin. Rica ediyorum...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Söz atan onlar.

BAŞKAN – Bunu bırakın artık, hakikaten yakışmıyor.

Sakalı uzamış, saçları ağarmış insanların da burada âdaba uygun davranmak zorunda olduklarını bilmesi lazım.

İçişleri Bakanı Sayın Murat Başesgioğlu, gündemdışı konuşmaya cevap verecektir; buyurun Sayın Bakanım..

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekilimiz Sayın Mustafa Baş'ın gündemdışı yaptığı konuşmaya cevap vermek üzere huzurunuzdayım; bu vesileyle, Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkanım, bugün Başkanlıkça dağıtılan gündemde, sadece iki sayın milletvekilimize gündemdışı konuşma verileceği ilan edilmiş; bu konu, bize, saat 14.45'te geldi. Bundan sonraki gündemdışı konuşmaların ilgili bakanlıklara iletimindehassas olursanız, biz de, Hükümet olarak, daha rahat hareket etme imkânını buluruz...

BAŞKAN – Doğru...

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) – Torpil yaptınız!..

BAŞKAN – Efendim, Sayın Bakan cevap veriyorlar...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, konuya geç muttali olmamıza rağmen, Sayın Mustafa Baş, benim de şahsen sevdiğim, değerli bir kardeşim; hem ona hem Parlamentoya olan saygımızdan dolayı, bu konuda görüşlerimizi ifade etmek için huzurunuzdayım.

Sayın Baş'ın belirttiği gibi, dün, Rize'de, gerek kardeşi gerekse yanındaki dükkân komşusu, dükkânlarının camına "5+3" yazılı, 50x20 ebadında iki pankart asmışlar; bunun üzerine, emniyet görevlileri, tahrik, umumî mahalde toplantı ve gösteri yürüyüşlerine muhalefet gerekçesiyle, bu arkadaşlarımızı karakola çağırmışlar, ifadelerini almışlar, serbest bırakmışlar...

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Tevkif etselerdi bari!..

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bugün de, cumhuriyet savcılığı, yine kendilerini ifadeye davet etmiş; ifadelerini aldıktan sonra, kendilerini serbest bırakmışlar. Gerek karakolda gerekse cumhuriyet savcılığında, kendilerine, herhangi bir kötü muamele vesair, kesinlikle yapılmamıştır... (RP sıralarından gürültüler)

AHMET DERİN (Kütahya) – Bir de yapsalardı!..

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, demokratik bir hukuk devletinde, hak arama özgürlüğü serbesttir; ama, bu hak arama özgürlüğümüzü, hürriyetimizi, mutlaka ve mutlaka, meşru zeminler içerisinde yapmak durumundayız.

Şimdi, bu 8 yıllık kesintisiz eğitim bahane edilerek, Türkiye'nin meydanlarında, mukaddes ibadet yeri camilerimizde birtakım hadiseler oluyor. Ben, bir İçişleri Bakanı olarak, özellikle camilerimizin kapısına polis koymayı, aratmayı, emin olun, içime sindiremiyorum... (RP sıralarından "o, sizin için şereftir" sesi)

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Ama, koyuyorsunuz!..

BAŞKAN – Lütfen, Sayın Bakanın dediğini anlayın da, ondan sonra cevap verin; rica ediyorum...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – O farkında değil...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Ama, Türkiye'de, maalesef, bu konuyu istismara yönelik gayretler var. Sayın Baş, gerginlikten bahsetti; evet, sunî olarak pompalanan bir gerginlik ortamı var...

AHMET DERİN (Kütahya) – Ne alakası var?!

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şimdi, 8 yıllık eğitim konusunda Hükümetin yapmış olduğu tasarıyı, bu konuda verilen teklifleri beğenmeyebilirsiniz. Bunun mücadelesini kim verecek; milletin seçmiş olduğu vekiller verecek. Nitekim, veriyorsunuz; dün, Plan ve Bütçe Komisyonunda, bugün, komisyonda yaptık; Parlamentoda bunu gördük. Yine, vilayetlere başvurularak yapılan yasal toplantılar var, bunları da görüyoruz.

SÜLEYMAN METİN KALKAN (Hatay) – Hiç müsaade edilmedi...

BAŞKAN – Efendim, rica ediyorum... Rica ediyorum...

AHMET DERİN (Kütahya) – İzin vermiyorsunuz...

BAŞKAN – Sayın Derin...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Evet, müsaade edilen toplantılar var, kamu güvenliği nedeniyle müsaade edilmeyen toplantılar var. Değerli milletvekilleri, şunu ifade etmek istiyorum; geçtiğimiz ortam kritik bir ortamdır; yani, dinî bir konuda, bunu siyasî platforma çekerek, bundan siyasî prim sağlamak amacıyla insanları sokağa dökmek, o insanların temiz duygularını istismar etmek, emin olun, hiç kimseye bir şey kazandırmaz. Yani, bu konuda, Parlamento olarak, siyasî partiler olarak daha hassas olmak zorundayız.

Şimdi, Anavatan Partisinin katılmış olduğu bu Hükümette, şunu, kesin olarak ifade etmek istiyorum ki, din eğitimi konusunda bugüne kadar başarılmış olan yahut da gelinen noktadan kesinlikle geri gitmek söz konusu değildir. Bu Hükümet, yıllardır yapılamayan, Türkiye'nin, belki de, 2000'li yıllarında en büyük projesi olarak addettiği eğitim projesini gerçekleştirmeye kararlıdır. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri) Siz, bunu, sadece, imam-hatip okullarının orta kısımlarına endekslerseniz, bütün mücadeleyi bu konuda yoğunlaştırırsanız yanlış yaparsınız.

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Çocuk mu kandırıyorsunuz?

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hükümet, bütün imkânları seferber ederek, 100 kişilik sınıfları 30 kişilik sınıflara indirmek için, güneydoğuda yarım kalmış okulları, tesisleri tamamlamak için büyük bir seferberlik içerisindedir; lütfen, bu projeyi görün.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yardımcı olsunlar...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şimdi, Anavatan Partisi, bu konuda, geçmişte rüştünü ispat etmiş bir partidir.

LÜTFİ YALMAN (Konya) – Geçmişte!..

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) –  ... ve geçmişin kadroları da buradadır ve bugün, aynı inancı savunmaktadırlar. 163 üncü maddeyi, hiçbirinizin kaldırmaya cesaret edemediği, yanaşamadığı bir devirde, Anavatan Partisi kadroları kaldırmıştır.

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Geçmişte... Geçmişte...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Öyle göstermeye çalışıyorsunuz.

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hayır, siz, sadece işin polemiğini yapıyorsunuz, icraatını yapan Anavatan Partisidir ve bugün, yine bu konuda en hassas olan, bu konuda en duyarlı olan partidir. Gayet objektif bir şekilde, hiçbir siyasî polemik yapmaksızın, bu konudan hiçbir siyasî prim beklemeksizin, Türkiye'de, mütedeyyin insanların hakkını hukukunu korumada Anavatan Partisi en hassas partidir ve Anavatan Partisinin ortak olduğu hükümetlerde, bu konuda, hiçbir zaman, bugüne kadar gelinen mesafeden geri gidilmeyecektir.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başbakanın altı aydır söylediği söz o.

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Şimdi, anlatamadığımız nokta şu: Türkiye'de, laik devletin gerekleri içerisinde, İslam Diniyle, dinimizin gerekleriyle barışık bir toplum olarak yaşamak zorundayız; yani, diyoruz ki, hem İslamiyet, hem demokrasi bir arada olacak.

LÜTFİ YALMAN (Konya)– Elbette, elbette...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bunun mücadelesini yapıyoruz. Sadece bir tarafı alıp veyahutta diğer tarafı alıp uçlara gitmenin hiçbir zaman faydası yoktur.

ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Demokrasiden yana olmak ne demek Sayın Bakan?

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Bizim, Anavatan Partisi olarak görüşümüz budur; ama, hiçbir zaman, bu konuyu, siyasî platformlarda, siyasî malzeme konusu yapmayalım. Yani, bu inancı paylaşıyorsanız, gelin, Parlamentoda yardımcı olun. Anavatan Partisinin bu konudaki tavrı çok nettir. Konuyu, sadece imam-hatip okullarının orta kısımlarına endekslemeyin; Anavatan Partisi, bu konuda çok hassastır, din eğitimi konusunda da bu hassasiyetini çeşitli vesilelerle belirtmiştir.

Lütfen, toplumdaki gerginliği artırmayalım. Camilerimizde, meydanlarımızda mütedeyyin insanları sokak malzemesi olarak kullanmayalım.(RP sıralarından gürültüler)

ALİ OĞUZ (İstanbul) – Siz artırıyorsunuz.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Bırak yahu bunları...

İÇİŞLERİ BAKANI MURAT BAŞESGİOĞLU (Devamla) – Hepinize teşekkür ederim, saygılar sunarım. (ANAP,DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşma cevaplandırılmıştır. (RP ve ANAP sıralarından gürültüler)

Arkadaşlar, rica ediyorum... Efendim, burası kahve değil... Beyler!.. (RP sıralarından gürültüler) Arkadaşlar, burası kahve değil yahu...

Sayın Bakan burada konuşma yapıyor, yerinizde sıkılıyorsunuz; niye sıkılıyorsunuz? Konuşmayı dinleme tahammülünüz yoksa dışarı gidin canım.

Buyurun Sayın Karamollaoğlu.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Bakanın konuşmasından, Hükümet adına değil de, Anavatan Partisi adına konuştuğu intibaını edindik.

BAŞKAN – Ama sizin sözcünüz de "Anavatan" dedi canım.

Yani böyle bir usulümüz yok.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sayın Başkan, müsaade eder misiniz?

BAŞKAN – Buyurun, ne söyleyeceksiniz?

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – İkinci olarak söylediği husus şu: "Siyaset yapmayın" diyor. Büyük Millet Meclisinin gündemine gelen her konu siyasî bir konudur ve bu konuda, partiler bir tutum sergilerler. Bu tutuma mani olabilmek için, işlerine gelmeyen konuda siyaset ...

BAŞKAN – Efendim, burada hepimiz siyaset yapıyoruz Sayın Karamollaoğlu...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Ama, Sayın Bakan "siyaset yapmayın" diyor...

BAŞKAN – Lütfen... Buna cevap vermeye gerek yok...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Sanki istismar ediyormuş konusunu getirmek doğru değil...

BAŞKAN – Rica ederim... Herkes, böyle herkesin konuşmasına cevap verirse olur mu canım?! (RP sıralarından gürültüler) Rica ediyorum arkadaşlar.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Ama, çok yanlış şeyler söylüyor Sayın Bakan.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Sayın Bakan da ifade ettiler. Gündemdışı konuşma...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Sayın Karamollaoğlu, siyasetle demokrasiyi karıştırıyor; farkında değil!

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Onu yapan sizsiniz!..

BAŞKAN – Efendim, bir dakika... Sayın Karamollaoğlu, lüffen susar mısınız.

CHP sıralarından bir arkadaşımız "gündemdışı söz vermede iltimas geçilmiş" dedi. Sayın Bakan da "bize geç geldi" dedi. Bugün, iki arkadaşımız gündemdışı söz istemişti. Normal olarak, o iki arkadaşımıza söz verdik; ama, sonradan Sayın Baş "ben de konuşmak istiyorum" dedi. O konuşmak isteyince, biz de arkadaşımıza söz verdik; yani, gündemdışı söz isteyen bir başka arkadaşımız olsaydı, söz verirdik; kimseye de iltimas geçmedik. Demek ki, arkadaşlarımız gündemdışı söz istememişlerdir. O bakımdan, herkesin bunu bilmesi lazım. Sayın Baş'a da iltimas geçmedik. İki arkadaşımız gündemdışı söz istemişlerdi; üçüncü olarak, kendisi son sırada geldi, söz istedi; ona da söz verdik.

3. – Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı’nın, tarihî olayların siyasî değerlendirmesi konusundaki gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı A. Ahat Andican’ın cevabı

BAŞKAN – Üçüncü gündemdışı sözü, Genel Kurul toplantısında tarihi olayların siyasî değerlendirmesi konusuyla ilgili olarak, Gaziantep Milletvekili Mehmet Bedri İncetahtacı'ya verdim; ama, bu çok geniş bir ifade, neyi değerlendireceksiniz?!.

Buyurun Sayın İncetahtacı. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; kendi siyasî görüşlerimizi savunurken, halkın anlayabileceği birtakım tarihi argümanlara başvurmak tabiîdir; ancak, bunu yaparken, karşımızda bulunan halkın inançlarına ve tarihi gerçeklere dikkat etmek mecburiyetimiz vardır.

Biraz evvel, Sayın Bakan, çok haklı olarak, toplumun belli bir dönemden geçtiğini ve bu dönemde, herkesin, toplumu teenniye davet edecek, aklıselime davet edecek bir davranış içerisinde bulunmasını öğütlediler. Ben de kendisine katılıyorum; ama, temenni ederdim ki, Sayın Bakanımız, bu temennisini, Genel Kuruldan önce, kendi Grubunda yapsın; çünkü, kendi Grubundan yükselen sesler, hem toplumun inançlı kesimlerini üzecek, hem de tarihî gerçekleri çarpıtacak birtakım hususlar ihtiva etmektedir.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Yok öyle bir şey, sen farkında değilsin.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Bakınız, geçen hafta, Anavatan Partisinin bir yöneticisi, İslamî bilginleri eleştirerek, hatta onlara hakaret ederek çok nahoş ifadeler kullandı. Bu ifadeleri kullandıktan sonra da, bugünkü 8 yıllık kesintisiz eğitime karşı çıkanları suçlarken "işte bunlar, tıpkı, tarihte, matbaanın ülkemize gelmesine engel olanlar gibi" dedi. Keşke burada olsaydı, kendisiyle daha yakın, bu görüşlerimizi ifade edebilseydik.

Şimdi, bakınız, Türkiye'ye matbaa niçin geç kalmıştır. Tabiî, resmî tarihte ve çarpıtılmış tarihte, çok acıdır ki, buna din bilginlerinin engel olduğu söylenir; fakat, hiç de öyle değildir. Biraz ciddî bir araştırma yapılabilse, Gutenberg'in matbaayı keşfetmesinden hemen sonra, matbaada bir Kur'an-ı Kerim basıldığını ve 8 İslam aliminin, bu Kur'an-ı Kerim'in önüne bir takriz yazarak, Kur'an-ı Kerim'in matbaada basılmasına hiçbir engel olmadığını, caiz olduğunu bir fetvayla beyan etmişlerdir.

NEJAT ARSEVEN (Ankara) – Allah, Allah!.. Öyle mi olmuş?!.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, şimdi, böyle olduğu halde "niçin geç kalmıştır" diye soracak olursanız, 1450'li yıllarda ve daha önceleri ve daha sonraları, bizim ülkemizde, Osmanlı İmparatorluğunda yazarlık; yani, eski ifadeyle kâtiplik ciddî bir meslekti. Bugün, tarihimizi 1923'ten başlatanlar, kendi kitaplarını okuyamayacak kadar kendi tarihlerinden bihaber olanlar, profesörlük titrine, hatta Kültür Bakanı titrine sahip olduğu halde, kendi sanatkârının yazmış olduğu duvardaki bir levhadan dahi habersiz olanların, bu gerçeklerden bu kadar habersiz olmasını tabiî karşılarım; ama, biraz evvel, mukaddesata sahip çıkan bu insanların, bu tarihî gerçekleri saptırmasına çok üzülüyorum.

Evet, matbaanın Türkiye'ye gelmesine karşı çıkanlar, o zaman, bu kâtiplik görevini gören insanlardır. Onlar, matbaa Türkiye'ye gelirse biz aç kalacağız, mesleğimiz elimizden gidecek diye isyan etmişler, saraya baskı uygulamışlar ve siyaseten bu engellenmiştir. Tıpkı, bugün, Hükümetin büyük partisinin, küçük partinin ve dışarıdaki partinin zorlamasıyla bazı şeyleri yapmaya mecbur kaldığı gibi; sanıyorum, o zaman da, böyle bir uygulama söz konusu olmuştur.

Bu misal, matbaa misali, çok basit bir misaldir; tarih fakültelerinin birinci sınfına giden bir talebeye sorsalardı, bu tarihî gerçekleri anlatırdı; ama, gaye, bu vesileyle İslamî değerlere hücum etmek, bu vesileyle İslamî tarihi zedelemek, İslam bilginlerine hücum etmek ve dolayısıyla da, imam - hatiplerin lüzumsuzluğunu ima etmektir. Ben, buna çok üzülüyorum ve bunun, hiçbir şekilde yapılmaması gerektiğine inanıyorum.

Bakınız, Sayın Ecevit'in, uzun bir dönemden beri devamlı dile getirdiği bir şey var: "Efendim, Türkiye'de, 1923'e kadar, hiç, Türkçe Kur'an-ı Kerim tefsiri yazılmamıştır" der. Ben, Sayın Genel Başkanı, bir liste halinde, Türklerin İslamiyeti kabul ettikten sonra hangi tefsirleri Türkçeye çevirdiklerini ve bunların yazarlarını arz etmiştim, burada, Genel Kurulda kendilerine vermiştim; ama, kendileri, daha sonra yaptıkları konuşmalarda da, bu tarihî gerçekleri gözardı etmiş ve "bizde, ilk Türkçe meal, Osmanlı İmparatorluğundan sonra, cumhuriyet döneminde yazılmıştır" demiştir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

M. HADİ DİLEKÇİ (Kastamonu) – Basımı yapıldı mı?..

BAŞKAN – Sayın Tahtacı, süreniz bitti; lütfen toparlar mısınız.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Devamla) – Değerli arkadaşım, bütün bunlara lüzum yok; millet, sağduyusuyla ve olaylara ciddî yaklaşımıyla bunları fark ediyor. O açıdan, bu gibi meseleleri bırakalım.

Bir de, bütün bunlara çağdaşlık adına karşı çıktığınızı söylüyorsunuz. Şunu da söyleyerek sözlerimi tamamlayacağım: Çağdaşlık, her asırda değişen bir unsurdu. 20 nci Asrın başlangıcında, çağdaşlık, Batılılaşmayla eşdeğerdi; fakat, 21 nci Asrın başlangıcında artık "çağdaşlaşma" kelimesi ile batılılaşma kelimesi birbirinden ayrılmıştır. Şimdi, içinde bulunduğumuz dönem -değerli milletvekilimiz Bahri Zengin Beyin bir kitabının da başlığı olan- bütün insanların özgürleşerek beraber yaşamasını sağlama dönemidir. 21 inci Asrın temel dünya görüşü budur. İşte, ben, Hükümetimizden, bu toplumda yaşayan bütün fertlerin özgürleşerek beraber yaşamalarını temin etmelerini temenni ediyorum; aklıselim budur. Birtakım insanlara ve birtakım düşüncelere hakaret ederek, tarihî gerçekleri saptırarak, yaptığınız hatayı örtemezsiniz; bunlar, hiç kimseye de fayda getirmez.

Ben, bu sözlerimin üzerinde düşünülmesini, bilhassa Anavatan Partili arkadaşlarımızın düşünmesini rica ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın İncetahtacı.

Sayın İncetahtacı, konuşmasının bir yerinde "İslamî değerlere hücum etmek" diye bir ifade kullandı. Hiçbir İslam, İslamî değerlere hücum etmez.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – İnşallah...

BAŞKAN – Ama, siz, eğer, böyle bir düşünce içerisindeyseniz, ona kimse bir şey demez. Bakın, burada, siz, eğer, etmiyorsanız, başkası da etmez; çünkü, İslam, kendi değerlerine hücum eder mi; etmez; değil mi...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Etmemesi lazım.

BAŞKAN – O zaman, siz etmiyorsanız, başka bir İslam'ın da etmeyeceğini düşünün.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Temenni ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Peki... Teşekkür ederim, sağ olun.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) – 8 yıla karşı çıkanlara "vehhabî" diyenler saldırgan olmuyor mu Sayın Başkan?!

BAŞKAN – O, başka mesele...

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere, buyurun Sayın Bakan.

Süreniz 20 dakikadır.

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; değerli milletvekili İncetahtacı'nın gündemdışı konuşma metni -daha doğrusu başlığı- bana iletilince, doğrusu, ne konuşacağını merak ediyordum; ama, tabiî, büyük bir olasılıkla, büyük bir ihtimalle, bu konuşmayı aldıktan sonra da, konuyu bugüne getirip, yine, Refah Partisi tarafından devamlı tekrarlanan belli bazı görüşleri gündeme getireceğini de tahmin ediyordum ki, beni yanıltmadı.

Yine de, değerlendirmelerinin bazı bölümlerine katılamadığımı söylemek istiyorum. Tarihi, yalnızca kendisinin perspektifiyle ve kendisinin yorumlayabildiği gibi bir şeyle, matbaanın Türkiye'ye geç gelmesi noktasında; bunu, bir Anavatan Partili yetkilinin alıp, İslam bilginlerine ya da İslam büyüklerine saldırdığı gibi bir tanımlaması, bana göre, herhalde, maksadını aşan bir tanımlama olsa gerektir diye düşünüyorum. Böyle bir şey söz konusu değildir. Burada, şunun altını çizmek lazım: Osmanlı İmparatorluğunun yapılanma ve uygulama süreci içerisinde, matbaanın bu ülkeye girmesi gerçekten gecikmiştir. Gecikmenin gerekçelerinin veya nedenleninin ne olduğu, tabiî çok spekülatiftir, çok şeyler söyleyebiliriz; ama, sonuçta, bu, bir fetvayla tanımlanmıştır.

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Hayır efendim.

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Evet efendim, aynen öyle... Müsaade edin, ben sizi dinledim.

BAŞKAN – Bir dakika efendim... Bir dakika...

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Bir fetvayla böyle olmasının uygun olduğu belirlenmiş, dönemin sultanı tarafından da onaylandığı için, yalnızca azınlıkların matbaayı kullanabileceği şeklinde bir tanımlamayla, Osmanlı İmparatorluğunun tarihine bu şekilde girmiştir.

Şimdi, tarihin...

METİN PERLİ (Kütahya) – Nerede yazıyor o?!.

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Müsaade edin efendim... Müsaade edin...

BAŞKAN – Bir dakika arkadaşlar...

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Eğer, gönlünüz öbür taraftan bakmak istiyorsa, tabiî bakabilirsiniz; ama, gerçek budur. Gerçeğin... O dönemin koşulları içerisinde, hangi şartlar içerisinde karar verildiğini, böyle, spekülatif bir şekilde, bir taraftan alıp, sonra, onu getirip, bugünün bir olayına yansıtmaya çalışmak, en azından, tarihi gerçek manada tahrif etmeye çalışmanın bir başka boyutudur; yani, bunu da anormal görmüyorum; çünkü, gerçekten, tarihi yanlış yorumlama, bugünkü ihtiyaçlara göre yorumlama anlayışı; bugünkü gerçekleri yorumlarken de; aynen, Refah Partili arkadaşlarımda, sözcülerinde görüyorum... Bu, çok uygun bir yaklaşım tarzı değil. (RP sıralarından "O sizin yorumunuz" sesleri) Bunun özellikle altını çizmek istiyorum.

Çağdaşlık adına bazı şeylerin, partiler tarafından, özellikle Anavatan Partisi tarafından yapıldığı söyleniyor. Çağdaşlık, öyle belli bazı teknolojik gelişmelerle, bilgi gelişmeleriyle, vesairelerle tanımlanacak bir deyim değildir; bu çağda yaşanan her şey prensip itibariyle çağdaştır; ama halk arasında, bugün, bizim "çağdaşlık" diye tanımladığımız şey, aydınlık bir kafanın yansımasıdır. (DSP sıralarından alkışlar) Bu, çok önemli; yani, eğer, İslamî değerleri, İslamî inanışı, o geçmiş dönemdeki, o günün şartları içerisindeki uygulamaların bugüne yansıtılması şeklinde algılarsak; bu, yanlıştır.

ZEKİ KARABAYIR (Kars) – Onu siz yapıyorsunuz.

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Çünkü, İslam, her günün koşullarına uygulanabilecek kadar modern, her günün koşullarını kapsayabilecek kadar çağdaş, her günün ve geleceğin koşullarını kapsayabilecek kadar da akılcı bir dindir. (Alkışlar) Bu gerçeği gözardı etmeden, İslamı ve dini bu şekilde algılamamız lazım. Yani, bunu, bu şekilde algılayacaksınız...

MUSTAFA KEMAL ATEŞ (Kilis) – Doğru.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) – Bunu istiyoruz zaten.

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – Anavatan Partisi ya da herhangi bir parti boyutunda, İslama karşı mücadele yapıldığı gibi, halkın bilinç altına, maalesef, İslamı, siyasal İslamın temeline indirgeyerek, bir partinin çatısı altına İslamın sığabilecek kadar küçük olduğu izlenimini verecek...

MEHMET BEDRİ İNCETAHTACI (Gaziantep) – Haşa!

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – ... günlük politikaya alet edilebilecek, gündelik bir kavram haline düşürecek bir politika anlayışı, İslama hizmet etmek değildir; İslamı, geleceğe, sonsuza kadar taşımak anlamına gelmez. Bu, maalesef, İslama karşı çok ciddî mücadele platformunu ortaya çıkarabilecek şekilde İslama zarar verecek bir anlayıştır. Bunun altını çiziyorum. Bunu, iyi anlamak lazım. Bugünkü siyasal çıkarlar için, İslamî değerleri, şu ya da bu şekilde kullanmamak lazımdır. Bu, İslama ihanet etmek anlamına gelir. Bunun altını çiziyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Yapmayın!

SITKI CENGİL (Adana) – Cevapla ne alakası var?

DEVLET BAKANI A. AHAT ANDİCAN (Devamla) – 8 yıllık kesintisiz eğitim olayını da bu platformda tanımlamayın. Bu platformda tanımladığınız sürece, bu platforma çekerek, siyasî İslam amacıyla kullandığınız sürece; ne yazık ki, tarihi boyunca Müslüman olan, Müslümanlık açısından belki de dünya milletleri arasında en büyük hizmeti vermiş olan -eğer, bu millet Müslüman olmasaydı, İslamiyetin bugünkü koşullarda olamayacağına olan bir inancım var; gerçekten, Türk Milletinin hizmeti yadsınamaz- Türk Milleti, bu noktada, geçmişte İslama nasıl hizmet ettiyse, bundan sonra da hizmet etmeye devam edecektir. Türk Milletini, gündelik siyasî kaygılarla, inananlar-inanmayanlar, İslama karşı mücadele edenler ya da İslamı koruyanlar, savunanlar, falanca partiye inanlar, feşmekânca partiye inanlar boyutuna getirmeyelim arkadaşlar. Milliyetimiz de, dinimiz de her türlü siyasî inanışın üstündeki değerlerdir. Bu değerleri bu şekilde kabul edersek, ne milliyetimize ne İslamiyete zarar vermeyiz. Bu şekilde, gerekli olan hizmetimizi de yapmış oluruz.

Bu inançlarımı sizinle paylaştım. Teşekkürler ediyorum. (ANAP, DSP, CHP ve DTP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Gündemdışı konuşmalar tamamlanmıştır.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – Adana Milletvekili İ. Cevher Cevheri’nin, Adalet Komisyonu üyeliğinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/252)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Anayasa Komisyonu üyesi olarak görev aldığımdan, Adalet Komisyonu üyeliği görevimden istifa ediyorum.

Gereği için saygıyla arz ederim. 6.8.1997

İbrahim Cevher Cevheri

Adana

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Adalet Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Adalet Komisyonunda boş bulunan ve Doğru Yol Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için, Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215)(S. Sayısı : 23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakaresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

2. – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/597) (S. Sayısı : 335)

BAŞKAN – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısının müzakeresine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon var mı? Yok.

Ertelenmiştir.

3. – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve İçişleri Komisyonu Raporu (1/217)(S. Sayısı : 132)

BAŞKAN – Emniyet Teşkilatı Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 490 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

4. – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/218) (S.Sayısı : 164)

BAŞKAN – Millî Eğitim Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin 492 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

5. – 625 Sayılı Özel ÖğretimKurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonu Raporu (1/71, 1/111) (S. Sayısı : 168)

BAŞKAN – 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanunu ile 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun Bazı Hükümlerinin Değiştirilmesi Hakkında 254 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 625 Sayılı Özel Öğretim Kurumları Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair 326 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili kanun tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

6. – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi GenelBaşkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbulMilletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbulMilletvekili BülentEcevit, Cumhuriyet Halk Partisi GenelBaşkanı Antalya Milletvekili DenizBaykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine DairKanun Teklifi ve Anayasa Komisyonu Raporu (2/676) (S. Sayısı : 232)

BAŞKAN – Kütahya Milletvekili Mustafa Kalemli, Anavatan Partisi Genel Başkanı Rize Milletvekili Mesut Yılmaz, Doğru Yol Partisi Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Tansu Çiller, Demokratik Sol Parti Genel Başkanı İstanbul Milletvekili Bülent Ecevit, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Antalya Milletvekili Deniz Baykal ile 292 Milletvekilinin; Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 83 üncü Maddesinin Değiştirilmesine Dair Kanun Teklifinin müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

7. – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısı ve Adalet ve Çevre komisyonları raporları (1/436) (S. Sayısı : 332)

BAŞKAN – Hayvanları Koruma Kanunu Tasarısının müzakeresine başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Ertelenmiştir.

8. – Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360) (1)

BAŞKAN – Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon?..

BAYINDIRLIK İMAR ULAŞTIRMA VE TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Buradayım Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hükümet olmasa da görüşebilirdik Başkanım; çünkü, bu, ikinci sefer.

BAŞKAN – Efendim?..

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – İkinci seferdi, mecburen görüşülecekti.

BAŞKAN – Neye istinaden canım, olur mu?!. İçtüzük hükmü açık, her görüşmenin başından sonuna kadar hükümet temsilcisi bulunacak; ama, bir defa bulunmazsa, ertelenebilir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Arkadaşlarımız bir defa bulunamadılar; onun için, Hükümet oturmasa bile bu sefer mecburen görüşülecek .

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Mecburen değil; istersek görüştürürüz istemezsek görüştürmeyiz! Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısında niçin komisyonu oturtmadınız?!.

BAŞKAN – Hayır, siz neyi tartışıyorsunuz anlamıyorum.

Sayın Kapusuz, neyi tartışıyorsunuz?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Hayır, tartışmıyoruz efendim, arkadaş tartışıyor.

BAŞKAN – Bu kanuna ilk defa sıra geliyor.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Tabiî efendim...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Ailenin Korunmasına Dair Kanun Tasarısında komisyonu niye oturtmadınız; Sayın Bakan buradaydı! Sizinle anlaşmıştık!..

BAŞKAN – Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...

OYA ARASLI (İçel) – Karar yetersayısının aranmasını istiyorum.

BAŞKAN – Karar yetersayısını arayacağım efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Geçti ama...

BAŞKAN – Neyse efendim.

Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, geçti ama...

BAŞKAN – Karar yetersayısı bulunamamıştır.

Birleşime 15 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.10

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 17.25

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu raporu üzerindeki müzakerelere devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunun oylanması sırasında karar yetersayısının aranması istenmişti; karar yetersayısı bulunamadığından, birleşime ara vermiştim.

Şimdi, raporun okunup okunmaması hususunu tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yetersayısını arayacağım.

Raporun okunmasını kabul edenler_ Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; raporun okunması kabul edilmemiştir.

Kanunun tümü üzerinde, Demokrat Türkiye Partisi adına, Sayın Ufuk Söylemez; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

Süreniz 20 dakikadır.

DTP GRUBU ADINA H. UFUK SÖYLEMEZ (İzmir) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi, şahsım ve Demokrat Türkiye Partisi adına, saygıyla selamlıyorum.

Değerli Meclis üyeleri, malumlarınız olduğu üzere, 4266 Sayılı Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun, Cumhurbaşkanlığı makamınca, bir daha görüşülmek üzere, Meclisimize iade edilmiştir. İade gerekçelerine bakıldığında, Sayın Cumhurbaşkanının, sözü geçen kanunu, temel nedenlerine değil, birtakım hukuksal ve şeklî nedenlerine yönelik eksiklikler nedeniyle geri gönderdiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, hepimizin hatırlayacağı üzere, Turizmi Teşvik Kanunu olarak adlandırılan 2634 sayılı Yasanın 19 uncu maddesine istinaden, kamuouyunda casino veya kumarhane olarak bilinen talih oyunları salonlarının açılmasına, 1983/17 993 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Talih Oyunları Yönetmeliği çerçevesinde izin verilmişti; ancak, bunlar, yani, önce makineyle oynanan slot machine türü oyunlar, daha sonra canlı oyun dediğimiz, insanların katıldığı oyunlara dönüşmüş ve gelişen süreç içerisinde, kumarhane sayısı hem çok geniş bir coğrafyaya yayılmış hem de sayıları 78'i bulan ve tamamen amacı dışına çıkan bir noktaya varmıştır. Öyle ki, otellerin ve konaklama tesislerinin yan unsuru olarak düşünülen bu hadiseler aslî fonksiyona dönmüş, konaklama tesisi yapmak ve işletmek verimsiz hale gelmiş; âdeta, kumarhane işletebilmek amacıyla konaklama tesisleri şeklen yapılır hale gelmiştir. Hatta, turizme katkısı olacağı söylenen bu hadise tam tersi sonuç vermiş, kumarhanesi olan otellerin yatak fiyatlarında yaptıkları anormal indirimler sonucu, diğer oteller, yani kumarhanesi olmayan otel ve konaklama tesisleri de, rekabet güçlerini koruyabilmek için fiyatlarını aşağı çekmek zorunda kalmışlardır. Dolayısıyla, oteller, zaman içinde, otelleri işletenler tarafından değil, üçüncü şahıslar tarafından işletilmeye başlamıştır. Bu sektörde bulunan kumarhanelerin yaklaşık yüzde 70'i 5 şirket elinde toplanmış; burada, bir nevi tekelleşme de kendini göstermeye başlamıştır.

Değerli milletvekilleri, teknik olarak bunların denetimi için, çeşitli hükümetler döneminde ve geçen Hükümet dönemindeki Turizm Bakanının gayretleriyle birtakım önlemler alınmakla beraber, maalesef, bu kumarhanelerden yararlananların turistler değil, yüzde 95'inin Türk vatandaşları olduğu hepimizi üzen ve bilinen bir gerçektir.

Bunların cirolarına baktığımız zaman, KDV matrahları üzerinden yapılan tespitlerde 700-750 milyon dolar gibi gösterilen cironun, aslında, neredeyse, bunların sadece kârı olduğu da görülmektedir.

Bir taraftan, turiste ve turizme katkısı olması hedeflenirken bu katkının yerine getirilmediği gözüküyor; turiste hizmet vermesi gerekirken, birçok Türk vatandaşının, Türk bireyinin aile yapısını, toplumunun yapısını bozan bir illet giderek geniş bir coğrafyaya yayılıyor ve sayıları 78'i bulan bu işletmelerde -yüzde 70 oranında- 5 şirket ciddî bir tekelleşme kuruyor; aynı zamanda, cironun çok daha küçüğü, kâr kadar bir ciro gösterilerek ciddî vergi kaçakları da oluyor.

Bunu dikkate alan Yüce Meclisimizden -hatırlanacağı üzere- bu Kanun oybirliğiyle geçmişti; daha sonra, Sayın Cumhurbaşkanımızın veto gerekçeleriyle iade edilmişti; ondan sonra, Komisyondan aynen geçti ve Demokrat Türkiye Partisi olarak biz, bu Kanunun, Meclis tatile girmeden önce gündeme alınması konusunda hem Koalisyon ortaklarımıza hem Danışma Kuruluna gerekli ikazları ve önerileri götürdük ve bu Kanunun, bugün, burada, tekrar, Yüce Heyetin huzurunda görüşülmesi için girişimde bulunduk. Bu Kanunun buraya gelmiş olmasından dolayı mutluyuz; bunun denetimi de olsa, giriş zorlaştırılsa da, birtakım engeller de gelse, bugün artık sosyal bir yara haline gelmiştir. Bireyi, aileyi, toplumu koruyacak, toplumun sosyoekonomik dengelerini bozmayacak bir şekilde kumarhanelerin kapatılmasına ilişkin bu Kanunu, Demokrat Türkiye Partisi olarak desteklediğimizi açıklıyoruz ve bu Yasaya olumlu oy vereceğimizi söylüyoruz.

Türkiye Büyük Millet Meclisi, kendi çıkardığı bu Yasayla, toplumu önemli bir illetten kurtaracak, amacı dışına çıkmış birtakım uygulamaların önüne geçecek, karapara aklanmasından tutun da, çeşitli yasadışı söylentilere kadar konu olan bu tür yerlerin, bugün, artık Türkiye'de kanayan bir yara olmasından da vazgeçecek hadiseye mutlaka yeniden el atmalı ve Türk toplumuna, aile yaşamına, bireyimize yönelik olarak, kamuoyunun, hepimizin çok yakından izlediği bu konuda, gerekli adımı atmalı ve gerekli kararlılığı mutlaka göstermelidir diyoruz.

Biz, Demokrat Türkiye Partisi olarak, bu konunun hep takipçisi olduk; kumarhanelerin kapatılması konusundaki bu Yasaya da Genel Kurulda olumlu oy vereceğimizi bildiriyor, hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum efendim. (DTP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Söylemez.

DSP Grubu adına, Sayın Tahsin Boray Baycık; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır efendim.

DSP GRUBU ADINA TAHSİN BORAY BAYCIK (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime, bir rahmet dileğiyle başlamak istiyorum. 8 yıllık kesintisiz eğitime katkısıyla bizlerin gönüllerinde taht kuran Sayın Tuncay Artun'a Allah'tan rahmet, ailesine ve Borsa çalışanlarına başsağlığı diler, merhuma şükranlarımı sunarım.

2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun üzerinde Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini belirtmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, talih oyunları salonlarının açılması "Turizmi Teşvik Kanunu" olarak adlandırılan 2634 sayılı Yasanın 19 uncu maddesi, 18.1.1983 tarih ve 17992 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan Talih Oyunları Yönetmeliği çerçevesinde mümkün olmaktadır. Uygulamaya başlanılmasından bugüne kadar geçen ondört yıl boyunca, beklentilerin temeli olan turistlerin daha fazla döviz harcamaları olgusu, ne yazık ki, Bakanlık verilerine bakıldığında gerçekleşmemiştir.

Körfez bunalımı sonrası, konaklama sektörüne destek olmak amacıyla, Türk vatandaşlarının gazinolara girişlerini kolaylaştırmış olması, kumarhanelerin kârlılığını artırmış; fakat, elde edilen kârlar turizm sektörüne dönmemiştir. Dolayısıyla, turizm sektörü açısından beklenilenin dışında vahim denilebilecek durum gözlenmiştir.

Sayın milletvekilleri, şu hususu dikkate almanızı rica ediyorum: Belgeli 79 kuruluştan 15'i konaklama tesislerinin bünyesinde kalırken, 64'ü turizm sektörü dışı kuruluşlarca işletilmektedir. Bu salonlardan elde edilen kârların yüksekliği nedeniyle, birçok konaklama tesisinde başlangıçta tali olarak düşünülen talih oyunları, ana hizmet niteliğine bürünmüş; oteller, âdeta talih oyunları salonları açılabilmesinin araçları haline gelmişlerdir. Tespit edilen bu gelişmeler doğrultusunda, toplumumuzun sosyal ve ekonomik dengelerinin daha fazla sarsılmasını engellemek açısından yeni bir düzenleme kaçınılmaz olmuştur.

Sayın milletvekilleri, günümüz dünyası, tarihin daha önce kaydetmediği köklü toplumsal değişikliklere seyirci kalmaktadır. Esasen, toplumun temel yapı taşlarını oluşturan, birey ve aileyi, bu hızlı değişimin olumsuz etkilerinden korumak, hükümetlerin en başta gelen görevleri arasında olmalıdır. Özellikle son yıllarda yaşanmakta olan olaylar göz önüne alındığında, talih oyunlarının oynandığı yerler ve buraları işletenler arasındaki ilişkiler ortaya çıkmaktadır. Talih oyunları amacıyla açılan turistik işletmeler, amaçları dışında faaliyet gösteren merkezler haline gelmiştir. Bu işletmelerin bazılarının uyuşturucu trafiğini yönlendirmede, karapara aklamada, organize suçu yönetmek ve elde ettikleri rantla siyaseti ve bürokrasiyi yönlendirmede etkili olmayı hedefledikleri gibi iddialar ortaya atılmaktadır.

Yasakçı toplum olmanın çare olmadığı ve aksine, sorunları büyüttüğünden hareket edersek, her insanın bir yaşam felsefesinin olduğu, insanların belli kalıplara sokulmasının haksız olacağı, olaylara objektif kriterlerle yaklaşılmasının uygun olacağı, bu salonlara turizm sektörünün gelişmesini sağlamak amacıyla yabancı pasaportlu kişilerin girmesine izin verilmesi, ancak Türk vatandaşlarına yasaklanmasının, bilinen Türk aile yapısı özelliğinin korunması açısından, hiç değilse bir tedbir olacağı aşikâr idi; ancak, geçen zaman içinde, arşivlerin raflarına kaldırılmış birkaç gazete haberine bakıldığında, hiç de hoş olmayan durumlarla karşılaşmaktayız.

"Davut Kölük, kumarda 40 milyon dolar, yani tam 1 trilyon 320 milyar TL kaybederek bir dünya rekoru kırmıştır -ki, bu, 1994 rakamlarıyladır- Kölük, geçen yılki açık pokerde 10 milyon dolardan olmuş ve bir 10 milyon dolar da, aralık ve ocak aylarındaki partilerde kaybetmiştir. Rekor, 26 Şubatta başlayan ve 3 gece 2 gün süren bir büyük partide gelmiştir. Sheraton Otelinin kral dairesindeki uykusuz gecenin faturası tam 20 milyon dolar olmuştur.

Davut Kölük'ün, bu rakamı ödemesine artık imkân kalmamıştır. Önce, Türkmenistan'daki fabrikalarından birisini satmış, ikincisini satmak istemesine rağmen müşteri bulamamıştır ve kapatmıştır. Tuzla'daki villalarını çocuklarına, diğer servetlerini kardeşlerine devretmeye başlamıştır. Kumarbazlar da bu arada boş durmamış ve bazı çekleri mafyaya vermişlerdir. Davut Kölük, önce fedailer tutmuş, gücünün yetmeyeceğini anlayınca da, devlete başvurarak polisten koruma istemiştir. Bazı menkullerini paraya çevirerek borcunu ödemeye ve mafyayı sakinleştirmeye uğraşmıştır" şeklindeki haberler gazetelerde yazılmaktadır.

Sayın milletvekilleri, bu ve buna benzer binlerce olay, ondört yıl içinde, sadece gazete sayfalarını süslemiş ve bugün arşivlerde durmaktadır.

Bu tür olayların toplumda derin yaralar açacağı, yozlaşma yaratacağı biline biline, yıllar içinde yeni kumarhaneler açılmasının önüne geçilememiş, ANAP Hükümeti döneminde 33 adet; "İstanbul ve Antalya'yı Monte-Carlo yapacağım" diyen Sayın Tansu Çiller'in -DYP-CHP Hükümeti- döneminde 41 adet olmak üzere tam 74 adet kumarhane açılmıştır.

Adına "casino" dediğimiz kumarhanelerde korkunç bir vergi kaçağı olduğunu herkes bilmektedir. Buralarda her gece milyarlar dönmektedir; fakat, devlete cüzi miktarda girdi sağlanmaktadır ya da çok komik vergiler verilmektedir, hatta bunların birçoğu zarar göstermektedirler; ama, gelgelelim, yüz milyarlar civarında kira ödediklerini öğrenmekteyiz.

Vergi yok, denetim yok!.. Kurallara aykırı davrandıkları saptandığı halde, derhal kapatılması gerektiği halde, 1-2 milyonluk sembolik cezalarla geçiştirilmekte ve üretime, yani para üretimine devam etmektedirler. Bu casinoların gerekli vergiyi ödememeleri konusu, tümüyle, Maliye Bakanlığının, üzerine düşen sorumluluklarını yerine getirememesinden kaynaklanmaktadır. Artık, öyle bir duruma gelinmiş ki, devlet, kumarhanelerle baş edemez, zaman zaman küçük düşer hale gelmiştir.

Sayın milletvekilleri, 10.6.1996 tarihli Sabah Gazetesinin haberine bakınız: "Gaziantep'teki Tuğcan Otelinin kumarhanesi, Turizm Bakanlığının izni alınmadan faaliyet gösterdiği için Bakanlık müfettişlerince kapatılmıştır. Kumarhane sahibi İzmir Bornova Sulh Hukuk Mahkemesi nezdinde itiraz etmiştir. Mahkeme başkanı, itirazı, jet hızıyla ele alıp sonuçlandırmış ve kumarhane yeniden faaliyete açılmıştır."

Yine aynı gazetenin aynı sayfasından bir haber okuyorum: "İzmir'in kaplıcalarıyla ünlü beldesi Balçova'daki Büyükşehir Belediyesine ait Grand Plaza Otelinin kumarhanesi, sözleşme hükümlerine uyulmadığı gerekçesiyle kapatılmıştır. Kumarhaneyi işleten şirket mahkemeye başvurmuştur; ama, dava İzmir'de değil, daha sonra vilayet olan Aksaray'da açılmıştır. O sırada adlî tatil nedeniyle mahkemeler çalışmadığından, sadece acil işler için nöbetçi mahkeme görev yapmaktadır. İtiraz başvurusu Aksaray nöbetçi mahkemesi tarafından incelenmiş ve tek celsede karar iptal edilerek, bu kumarhane tekrar jet hızıyla hizmete açılmıştır."

Sayın milletvekilleri, gelinen bu noktada, yıllardır büyütülen bu işletmelerin, toplumu rahatsız eden aşamaya geldiği; sektörün, bir nevi kokuşmuş görüntü verdiği; karaparaların aklandığı ve hatta istenmeyen tüm olayların merkezi haline geldiği düşüncesiyle yeniden ele alınması ve kapatılması gündeme gelmişken, bu sektörde çalışan 18 bin kişinin ne olacağı -ki, bu rakamın 10 bin kadarının da bayan olduğu bilinmektedir- gerekçesiyle karşı karşıya kalınacağı bilinmelidir.

Sayın milletvekilleri, devlet olmanın en önemli gereği, istihdam yaratmaktır; yoksa, çalışanları sokağa dökmek değil. Bu noktada, Hükümet, 18 bin kişilik talih oyunları çalışanlarının durumunu da ele almadan bu konuyu halletmiş saymamalıdır. Ayrıca, bu sektörde çalışan 18 bin kişiye yeniden iş kazandırma veya tazminatlarının ödenmesi konusu, Hükümetin öncelikle halletmesi gereken en önemli meselelerden biri olmalıdır.

Sayın milletvekilleri, bu işletmelerin, tesis sahiplerince işletilen 15 adedinin dışındakilerde bir de başka sorun gündeme gelmektedir. Zira, 64 adedinin değişik sürelerle sınırlı kira aktiyle işletildiği, bunlardan bir kısmının ise 5 yıl ilâ 15 yıl arasında bir kira anlaşmasıyla çalıştırıldığı bilinmektedir. Kapatılmaları halinde birtakım hukukî sorunlar doğuracağı kaçınılmazdır. Hükümetin bu konuyu da göz önüne alması ve çözüm getiren bir düzenleme düşünmesi gerekmektedir.

Sayın milletvekilleri, kumarhanelerin kapatılması halinde önümüze gelecek ve bizleri en çok endişelendiren konu ise, bundan sonra, kumarın, dernek, kulüp ve vakıf adı altında faaliyet gösteren bazı sivil toplum kuruluşlarının lokallerinin kumar oynanan merkezler haline dönüşmesidir. Bu problemi çözmek için, bir kanun değişikliğiyle birlikte veya en kısa zamanda Türk Ceza Kanununda da bazı değişiklikler yapılarak, bu tür dernek, kulüp ve vakıf lokallerinin, kumar oynayan ve oynatanlarla, kişi ve kurumlara caydırıcı cezalar verilmesini sağlayan yasakların çıkması sağlanmalıdır.

Sayın milletvekilleri, herkes para kazanmak ister; ancak, yaşamını sürdürmek için kimi emeğini pazarlar, kimi mesleğini pazarlar, kimisi de kumar oynayarak veya kumar oynatarak para kazanır. Ancak, kumarda para kazanmak deyince, sanmayın ki oynayanlar kazanıyor, kumarda yalnızca oynatanlar kazanır, oynayanlar daima kaybetmeye mahkûmdur.

Hafızalarımızı biraz zorladığımızda hatırlanacağı gibi, kumarhanelerin resmen açılmasından önce de, Türkiye'de, yaygın biçimde kumar oynanıyordu. Sigara, viski, silah, hatta uyuşturucu kaçakçılığını örgütleyen yeraltı dünyası, kumar işini de yönlendiriyordu. İstanbul ve Ankara'da yasadışı çalışan yüzlerce kumarhane vardı ve bunlar, ünlü kabadayıların tekelindeydi. İnsanların zayıf yönlerinden yararlanıp kumar oynatılır, silah zoruyla bonolar ve çekler imzalatılırdı. Bütün bunları yaşanmamış saymadan, Hükümet, tekrarını önleyici tedbirleri bir an önce almak durumundadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kumarın, bir yaşam biçimi olarak kabul edilemeyeceği; kumarın, bir illet olduğu; Türk vatandaşlarına yasaklama getirirken, yabancılara serbest bırakılmasının uygun olmayacağı; gayenin, gelecek nesilleri korumak olduğu; yetişen nesile her zaman örnek teşkil edeceği olgusundan hareketle, kumar salonlarının kapatılmasının, ülkemiz için yararlı olacağı düşüncesi ve temennisiyle hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Baycık.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Kemalettin Göktaş; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Göktaş, konuşma süreniz 20 dakikadır.

RP GRUBU ADINA KEMALLETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 19 uncu maddesinin (b) fıkrasının kaldırılmasıyla ilgili Kanun üzerinde, Refah Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinize sözlerimin başında saygılar sunuyorum.

Kumar makinelerinin kaldırılmasıyla ilgili konu, uzun zamandan beri ülkemizin gündemini işgal etmekte, meşgul etmekte, Parlamentomuzun gündemini meşgul etmektedir.

Bildiğiniz gibi, takriben bundan üç ay önce, bu Kanun, hükümet tasarısı ve teklifler şeklinde Parlamentomuza gelmiş ve Parlamentodaki bütün partilerimizin de desteğiyle beraber çıkmıştı; fakat, Sayın Cumhurbaşkanının, Parlamentodan çıkan bu Kanunu veto etmesi, yeniden, burada, bu Kanunun görüşülmesine sebebiyet verdi.

Değerli arkadaşlar, Kanun üzerinde, zaten, geçmişte uzun uzun konuşmuştuk, ben, sözü fazla uzatmak istemiyorum; ama, bir gerçek var: Bu, ülkemiz için büyük bir sosyal yara haline gelmiştir; aile ocakları sönmekte, intiharlar olmakta, cinayetler işlenmekte, işyerleri kapatılmaktadır. Az önce konuşan arkadaşımız da bir örnekle buna değindi, bunun gibi binlerce örnek vardır.

Bu kanun teklifini verdiğimiz zaman, bana, birçok insanımız, birçok vatandaşımız, telefonla, mektupla, telgrafla, teşekkür ederek, hakikaten, takip etmemiz gerektiğini söylemişti. Zannediyorum, bu Kanun üzerinde, birçok partili arkadaşımıza da, aynı şekilde, telefonlar, mektuplar gelmiştir.

Bu kumar konusu, hakikaten, ülkemizde, büyük bir sosyal yara haline geldi; âdeta, bir para aklama merkezi haline dönüştü. Öyle bir gelişti ki, hiçbir alanda birinci olamazken, ülkemiz, kumar yönünden Avrupa'da birinci, dünyada ikinci sıraya geldi ve bunun neticesi olarak da bahsettiğim sıkıntılar oluştu.

Bunun kaldırılmasıyla ilgili birçok spekülasyonlar yapıldı. "Mafyalar oluştu" denildi. "Bu kumarcıların, kumarhane sahiplerinin Parlamento üzerinde etkili olduğu" söylenildi. "Milletvekilleri üzerinde, hükümetler üzerinde etkili olduğu" söylenildi ve hatta "tehditler oluşturdukları, baskılar oluşturdukları" söylenildi. Bildiğiniz gibi, İstanbul Emniyet Müdürünün Bursa'ya vali olarak tayin olmasındaki beyanatını, hepiniz, hafızalarınızı tazelerseniz hatırlarsınız "beni kumar mafyası İstanbul'dan aldırdı" şeklinde bir beyanatı vardı. Arkasından, Turizm eski Bakanının "ben, kumarcılar tarafından tehdit ediliyorum" diye bir beyanatı vardı.

Netice itibariyle, bu şekilde, Kanunun buradan çıkıp veto edilmesi, bu kumarhane sahiplerinin bu tür baskılarına acaba Parlamento boyun mu eğecek şeklinde tereddütleri, soruları insanların kafasına getirmiş oldu.

Değerli arkadaşlar, umuyorum ve temenni ediyorum ki, Parlamentomuz, bu sosyal yaraya, bugün burada tekrar son noktayı koyacaktır. Hep beraber, hepimizin desteğiyle bu Kanunun buradan çıkmasını sağlamış olacağız.

Ben, sözlerime, bir arkadaşımızın bu Kanunla ilgili bir şiirini okuyarak -bu kanun görüşülürken bana gelen bir şiir- son vermek istiyorum.

"Kumarbazlar kan emer, kanıma banar durur,

Kumarbazı ecdadım lanetle anar durur.

Haydi, el ele verin, gençlerimi koruyun,

Bak, bu kanun çıkmaz ise, gençlerim yanar durur."

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Göktaş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Altan Öymen; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Öymen, süreniz 20 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; yaygın adıyla "kumarhane" denilen "casino" adlı kuruluşların sosyal bünyemizde yarattığı yaralar malumdur. Nitekim, Cumhuriyet Halk Partisi de bu konu üzerinde durmuştur. Bundan önce, arkadaşımız Erdoğan Yetenç, bu konuda bir kanun teklifi hazırlamıştı; bu teklifte, kumarhanelerin Türk vatandaşlarına kapatılması öngörülmüştü. Bu teklifle birlikte, o zamanki Hükümetin hazırladığı tasarı da görüşülmüş; fakat, kumarhanelerin tamamen kapatılması yolu tercih edilmişti. Geçen defaki müzakereler sırasında, Grubumuz buna da muvafakat etmiştir; fakat, şimdi yeni bir durum ortaya çıkmıştır, Sayın Cumhurbaşkanı bu Kanun kendisine geldiği zaman, bunu belirli gerekçelerle Meclise geri gönderme ihtiyacını hissetmiştir; bunu yapmıştır.

Şimdi, bu durum karşısında, konu üzerinde bir kere daha düşünmekte fayda varken, Komisyon, bu gerekçeleri bir cümleyle reddetmiştir. Bir iki cümle daha var; ama, asıl benim dikkatimi çeken ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına belirtmek istediğim cümle şudur: Kanunun aynen geçmesi konusunda ısrarlı olunması gerektiği ve bu ısrarın, Komisyonumuzun ve Parlamentomuzun şaibeden kurtulması için gerektiği gerekçesiyle, Cumhurbaşkanının geri gönderme tezkeresinde belirtilen konuların zaten yerinde olmadığı ifade edilmiş ve ret kararı alınmıştır.

Şimdi, Komisyonun bunu anlatmasını istiyorum, rica ediyorum. "Kanunun aynen geçmesi konusunda ısrarlı olunması gerektiği ve ısrarın, Komisyonumuzun ve Parlamentomuzun şaibeden kurtulması için gerektiği." Komisyonumuz ve Parlamentomuz üzerinde böyle bir şaibe var mıdır? Ortada hiçbir kanıt yokken, hiçbir karine yokken, böyle bir şaibe olduğu ileri sürülüyorsa, o zaman, biz, böyle bir endişenin baskısı altında bu Kanunu görüşüyoruz demektir. Onun için, aslında, belki Cumhurbaşkanının gerekçelerinin dikkate alınması gerektiği halde, bunları hiç dikkate almaksızın Kanunu aynen geçirmek için bir acele içerisine giriyoruz demektir; bu da başka türlü bir baskıdır. Bu baskı altında da davranmamak, bu baskı altında da kalmamak gerekir.

Nitekim, bugün, bu Kanunun görüşülmesi sırasında uygulanan yöntem de ilginçtir. Daha önce, bunun bir an önce görüşülmesi için Danışma Kurulu kararıyla öne alınması istenmişti, bu defa da, daha önce başka tasarılar olduğu halde, Refah Partili komisyon başkanı arkadaşlarım buraya gelmemişler, o tasarılar atlanmış, bir an önce buna geçilmiştir. Konulardan biri "Ailenin Korunması Hakkındaki Yasa Tasarısı"dır; bu da çok önemli bir tasarıdır; yani, o da görüşülebilir, arkasından buna gelinebilirdi. Bu, belki salı gününe kalabilirdi, salı günü görüşülebilirdi. Bu niçin yapılmaktadır?

Şimdi, sadece bununla da kalınmamıştır. Komisyonda yapılan görüşmelerde, Cumhurbaşkanının geri gönderme yetkisini kullanması üzerinde de bazı sözler söylenmiş ve bunlar gazetelere yansımıştır; bu bir dava konusu olmuştur. Ayrıca, şimdi konuşan Refah Partili arkadaşımız da, gayet nazikâne bir şekilde; ama, ima yoluyla "bu veto acaba niçin yapıldı" söylentilerinin halk arasında dolaştığını söylemiştir. Söylentiler varsa, bir kaynağı olması gerekir; ama, söylentiler olduğunu söylemek de, bir nevi söylenti çıkarmak demektir, söylentiyi yaymak demektir. Kim söylemiş böyle bir iddiayı? "Halk arasında söyleniyor..." Böyle mücerret iddianın Meclis kürsüsüne getirilmesi, bizzat Cumhurbaşkanlığı Makamı hakkında böyle bir söylentiyi icat etmek ve yaymak demektir; bu yapılıyor.

Arkadaşlar, şimdi, böyle bir baskı altında...

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Siz de aynı şeyi yaptınız şimdi.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Nasıl?..

İ. ERTAN YÜLEK (Adana) – Aynı şeyi siz de yaptınız.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Ben aynı şeyi filan yapmıyorum; ben, sadece, Meclisin, her türlü baskı altında, psikolojik baskı altında kalmadan konuyu incelemesi gerektiğine inanıyorum ve soğukkanlı bir şekilde karar vermesi gerektiğine inanıyorum; hiçbir kompleks altında kalmadan. Yani, "acaba, bana, kumarhaneci, bilmem ne, böyle bir ilgi filan mı derler" diyerek, birkısım arkadaşlarımız konuşmaktan imtina ediyorlar. Ben, kulislerde konuşuyorum "ne diyorsun buna" diyorum, "vallahi, bu Cumhurbaşkanının gerekçeleri de enteresan; ama, burada konuşursam, Refahlılar bana böyle derler" diyenler de var.

Arkadaşlarım, bakın, Cumhurbaşkanı ne diyor; buna soğukkanlı bir şekilde bakalım. Cumhurbaşkanı, genel hatları itibariyle şunu diyor... (RP sıralarından gürültüler) Eğer söz atmazsanız, söyleyeceğim.

Casinolar hakkındaki şikâyetler çok geçerlidir, doğrudur; fakat, başka ülkeler, bunların mahzurlarını ortadan kaldıracak önlemler almışlardır. Ne yapmışlardır? Bazıları bunları bir tarafta toplamışlardır, başkalarının girmesini, oraya çok fazla insanın girmesini önlemişlerdir -Amerika'da olduğu gibi- bazıları da, bunu kendi vatandaşlarına yasak etmişlerdir. Bizim de, zaten, daha önce istediğimiz, Erdoğan Yetenç arkadaşımızın teklifiyle, buydu. Bunlardan bir tanesi yapılsa çok daha iyi olur. Niçin? Çünkü, bu casinolar turizmimiz için büyük kazançlar sağlamaktadır. Şimdi, bu bir vakıa; bunun hesabını kitabını Turizm Bakanı, herhalde, biliyordur, burada anlatacaktır.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Öyle bir şey yok.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Yok mu, var mı; ama, bizim bildiğimiz, işte, yer yer de yazılan, Cumhurbaşkanının da söylediği budur: Bunlardan mahrum olmayalım... Çünkü, deniliyor ki, biz bunları kapatırsak, Güney Kıbrıs'ta, bilmem, 15 tane daha açılacak; İsrailli turistler oraya gidecek, bilmem, efendim, Yunanlı turistler oraya gidecek gibi şeyler de var; bunların incelenmesi gerekir; Turizm Bakanının da bunları bilmesi gerekir, bu konuda bir fikri olması gerekir.

Şimdi, Sayın Turizm Bakanı –o da enteresan– Komisyonda bu görüşülüyor -daha komisyonlar değişmemiş, Meclis dengeleri değiştiği halde komisyon dengeleri anlaşılıyor ki hâlâ değişmemiş- Refahlı Komisyon Başkanı arkadaşımızın riyasetinde, Refahyol çoğunluğuyla bu Komisyon toplanıyor, Turizm Bakanı orada –Komisyon raporundan anlaşılıyor– alınacak kararların tüm partilerin desteğiyle çıkmasından yana olduklarını; ancak, henüz yeni hükümet olduklarını ve öncelikli konuların sıralanması için kendilerine on günlük bir süre tanınmasını talep etti. Bu konuda üyeler tarafından lehte ve aleyhte ileri sürülen görüşmeleri müteakip verilen bir önerge de reddedildi; yani, Turizm Bakanı " on gün inceleyeyim bunu" demiş, o da "hayır, inceleme, gerek yok" demiş, reddetmişler. Turizm Bakanı da bunun üzerine, anlaşılıyor ki, ses çıkaramamış; yani, ısrar da edememiş. Niçin? O da bir şey altında... Çünkü, zaten...

MEHMET BATALLI (Gaziantep) – Turizm Bakanına soralım...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) – Herhalde kendisi, Sayın Turizm Bakanı, buradan izahatı verecektir. Zaten bu konunun bir siyasî konu haline getirildiği, bu, Refah Partisi Sayın Genel Başkanının beyanlarından da bellidir, Doğru Yol Partisi Sayın Genel Başkanının beyanlarından da bellidir; işte "bu Hükümet, şu hükümeti, bu hükümeti" bu arada "kumarhaneler hükümeti" gibi bir tabir kullanmışlardır. Şimdi, o zaman da, Hükümeti teşkil eden partiler "aman bu lafı söylüyorlar, bir an önce bunu geçirelim ve Cumhurbaşkanının gerekçesini hiç dikkate almadan geçirelim ki, bize böyle laf isnat edemesinler" diye bir kompleks altında kalmışlar ve bunu geçirmişlerdir.

Şimdi, aslında, burada bir iki arkadaşımız söz istemese -geçenlerde bir defa yapıldığı gibi- bu hiç görüşülmeden gelip geçecekti; Cumhurbaşkanı bu kadar gerekçe yazmış olduğu halde.

Cumhurbaşkanının gerekçesinde daha bazı şeyler de var tabiî; birtakım mukaveleler var bu şirketlerle, enternasyonal şirketlerle mukavele yapılmış; bunlar bozulduğu takdirde devletin güvenilirliği zedelenir; ayrıca, büyük tazminat ödemek zorunda kalırız gibi gerekçeler de var. Aman şaibeden kurtulalım gerekçesi altında bunlar hiç dikkate alınmadan konu, buraya getirilmiştir.

Bizce yapılması gereken şey şudur: Komisyon, bu kadar acele, şaibe ithamı altında, yani, normal olmayan şartlar altında buraya gelmiş olan bu kanunu alıp, bir kere daha gözden geçirsin; çünkü, devletin Cumhurbaşkanı 4-5 maddelik bir gerekçe yazmış; bunlar, bu yüzden, aman bize şöyle denmesin, aman şaibe altındayız gibi bir iddiayla incelenmemiş. Komisyon, bunu, ciddî bir şekilde, soğukkanlı bir şekilde gözden geçirsin. Nedir Türkiye'nin kârı, zararı; Türk vatandaşlarına kapatılsa, bu uygulanamaz mı... Yani, bütün Türk vatandaşları girmesin, yabancılar girsin... Bunlar ilk çıktığı zamanlar, galiba, Sait Halim Paşa Yalısında açılmıştı; hiçbir Türk vatandaşı oraya giremiyordu, sadece turistler giriyordu, bu da kontrol edilebiliyordu. Efendim, olmuyor, biz kontrol edemiyoruz; işte, Türkler oraya giremez diyoruz, ama, gene giriyorlar; biz bunu yapamıyoruz... Bu bir zaaf alametidir, bu bir iktidarsızlık alametidir; bunun itirafıdır. Mafya etkiliyor falan... Bu, mafyaya teslim olmak demektir. Devletin temel vazifesi, bir kanunu koymuşsan onu uygulatmaktır. Bunu uygulatamıyorum itirafı, çok acı bir şeydir. Bu açıdan da konunun görüşülmesi, yeniden Komisyonda ele alınması gerekir.

Tabiî, Komisyon, halen, eski hükümet partileri mensuplarının çoğunluğu altındadır; ne düşünürler bilmiyorum; ama, bu öneriyi, çok doğru olduğu için -anlattığım sebeplerle- Komisyona sunuyorum. Ayrıca, Sayın Bakandan da, bu anlattığım konularda bizi biraz aydınlatmasını rica ediyorum.

Teşekkür ederim sayın arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Öymen.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar bitmiştir.

ÜLKÜ GÖKALP GÜNEY (Bayburt) – Var, arkadaşımız konuşacak.

BAŞKAN – Yalnız, şu anda Komisyon sırasında oturan arkadaşımız Sayın Metin Kalkan, Komisyon Sözcüsüdür. İçtüzüğümüzün 45 inci maddesine göre, Genel Kurulda, Komisyonu, Başkan veya Başkanvekili ile bu iş için seçilmiş sözcü temsil edebilir.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Burada, geliyor.

BAŞKAN – Efendim, burada bulunacak.

Komisyonu temsil olmadığı için, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

 

Kapanma Saati: 18.03

 

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati : 18.14

BAŞKAN : Başkanvekili Kamer GENÇ

KÂTİP ÜYELER : Ünal YAŞAR (Gaziantep), Mustafa BAŞ (İstanbul)

 

 

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 132 nci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

8. – Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu Raporu (1/608, 3/875) (S. Sayısı : 360); (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, çalışmalarımıza kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında 5.6.1997 Tarihli ve 4266 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonu raporunun tümü üzerinde yapılan konuşmalar sırasında, İçtüzüğün 45 inci maddesine göre, Komisyonun temsil edilmemesi nedeniyle birleşime ara vermiştik.

Şimdi, Komisyon ve Hükümet yerinde.

ANAP Grubu adına, Sayın Ahmet Alkan; buyurun efendim.

Sayın Alkan, süreniz 20 dakika.

ANAP GRUBU ADINA AHMET ALKAN (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Turizmi Teşvik Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanunla ilgili, Anavatan Partisinin görüşlerini açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 5.6.1997 tarihinde, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılan görüşmeler sırasında, bu Kanun, bütün siyasî partilerimizin katılımıyla, ittifak halinde kabul edildi; ancak, bilindiği gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızın, Kanunu, yine kamuoyunun ve Yüce Meclisin değerli üyelerinin çok iyi bildikleri gerekçelerle, bir kere daha görüşülmek üzere iade etmesi üzerine, Kanun üzerinde, gerek komisyonlarda gerekse kamuoyunda bir tartışma başladı. Ben, şahsen, kumara karşı olduğum için ve Anavatan Partisi de, parti olarak kumara karşı olduğunu, daha bu kanun teklifi ilk defa huzurlarınıza geldiği zaman, Grubunda aldığı tavsiye kararıyla ifade ettiği için, Sayın Öymen’in ifade ettiği bütün komplekslerden arınmış, bu tür gölgelerin, ne üzerimize ne de Meclisin üzerine düşmediği inancı ve rahatlığı içinde konuştum, konuşmaya devam ediyorum. Bu rahatlık içerisinde, gerek komisyonda gerekse ilk görüşmeler esnasında, Kanunla ilgili endişelerimizi izhar ettik; komisyonlarda, bu endişelerimizi tekrar dile getirdik. Sayın Bakanımızın komisyondaki görüşmeler esnasında talep ettiği on günlük süre de, Kanunda, ola ki, gözden kaçmış olabilecek birtakım hususları yeniden gözden geçirmek için bir değerlendirme, bir yeniden gözden geçirme süresi idi; ancak, değerli komisyon üyeleri bunu gerekli görmediler. Bunu, saygıyla karşılıyorum; ancak, üzüldüğüm husus şudur: Kamuoyuna da yansıdığı gibi, bu görüşmeler esnasında, özellikle partimize ve 55 inci Cumhuriyet Hükümetine, Türkiye Cumhuriyetinin Cumhurbaşkanlığı makamına karşı, duymak istemediğimiz, duymamış olmayı tercih ettiğimiz birtakım yakışıksız ithamlarda bulunuldu. Bundan dolayı fevkalade üzgünüm. Doğrusunu isterseniz, biraz da benim üslubumu aşan bir çizgide, bu yakışıksız sözlere karşı olan tepkimi, komisyondaki görüşmeler esnasında da dile getirdim.

Değerli arkadaşlar, bizler, Türkiye Büyük Millet Meclisini korumakla görevli ilk insanlarız, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin müesseselerini korumakla görevli ilk insanlarız; dnlar hakkında konuşurken, kendimiz hakkında konuşurken dikkatli olmaya mecburuz, herkesten çok dikkatli olmaya mecburuz.

Biliyor ve inanıyorum ki, bu Kanun, Yüce Meclisten, yine oybirliğiyle geçecektir. Merak ediyorum; komisyonda, kamuoyunda, gazetelerde, siyasî prim endişeleriyle, kendi mensubu bulunduğu Yüce Meclisi töhmet altında bırakabilecek sözler söyleyen arkadaşlarımız şimdi ne söyleyeceklerdir. Bana göre, söyleyecekleri bir tek şey var; Yüce Meclisten ve itham ettikleri bütün makamlardan özür dilemek.

Değerli arkadaşlarım, bir cümle daha ilave edip huzurlarınızdan ayrılacağım. Bana göre, bizim, 55 inci Hükümet olarak önemli bir görevimiz daha var. Yerleşmiş birtakım alışkanlıkları, kurumlaşmış birtakım yanlışlıkları düzeltmek -bana göre, gerçekten, tek tek incelediğiniz zaman fevkalade kıymetli olan, fevkalade derin tecrübeye sahip olan, bilgiye sahip olan- bu Meclisin önemli görevlerinden biridir. Huzurlarınızda olduğum her saniyeyi de bu doğrultuda değerlendirme gayreti içerisinde oldum, olmaya devam edeceğim.

Bakınız, benim mesleğimde iki türlü bina yapılır Birisi, gecekondu usulüdür; diğeri, modern, teknik usuldür. Yani, binayı, ya pahalı, uzun sürede, zaman içerisinde ilaveler yaparak ve konforsuz yaparsınız; bu gecekondu yöntemidir; ya da oturursunuz, binayı, baştan, çok iyi dizayn edersiniz, kullanacağınız malzemeden, uygulayacağınız teknik detaylara kadar herşeyi kağıt üzerinde çözersiniz ve sonra, çok kısa sürede, ucuza, kaliteli ve konforlu olarak inşa edersiniz; bu da, teknik, modern tercihtir.

Benim tercihim ikincisidir; yani, modern inşaat usulüdür. Biz, ne yazık ki, bugün, kanunları, galiba, biraz, gecekondu usulü çıkarıyoruz ve daha üzücü olanı, geliniz, bu kanunları gecekondu usulü çıkarmaktan vazgeçelim, modern yöntemlerle yapalım dediğimiz zaman, ortalık, siyasî zemine çekilmiş tartışmalarla toz duman haline dönüveriyor. Temenni ediyor ve diliyorum ki, hiç olmazsa memleket yararına hep birleştiğimiz kanunlar, siyasî endişelerimizi ve kamuoyuna mesaj verme gayretlerimizi bir kenara bırakarak, aklı, rasyonel aklı hâkim kılarak, hukuku hâkim kılarak, doğru zeminlerde, doğru şekilde tartışarak çıkaralım. Bana göre...

ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlurfa) – Bu Kanun doğrudur.

AHMET ALKAN (Devamla) – Kanunun doğruluğundan hiç tereddütüm yoktur. Onu, konuşmamın başında söyledim. İlk konuşmadaki sözlerimi aynen geçerli kabul ediyorum, tekrar etmiş kabul ediyorum. Bu Kanunun doğru olduğundan tereddütüm olsaydı, bunu da hiç çekinmeden, hiçbir komplekse kapılmadan, huzurlarınızda söylerdim.

Bana göre, bu anlayışı yerleştirmek, bu Meclisin, büyük Türkiye Cumhuriyetine yapabileceği en büyük hizmetlerden biri olacaktır. Bunu, bu yasama dönemi sona ermeden, siz değerli parlamenterlerden bekliyor, ümit ediyorum; çünkü, sizler, bu derinliğe, bu kaliteye sahipsiniz.

Sayın Başkan, değerli üyeler; biz, Anavatan Partisi olarak, bu Kanunla ilgili teknik detayları ilk görüşmede açıkladık, endişelerimizi izhar ettik; kumarın nasıl bir bela olduğunu, her türlüsüne karşı olduğumuzu ifade ettik. Hayatında hiç piyango bileti almamış, bir tek kolon sportoto doldurmamış, sporlotonun nasıl oynandığını bilmeyen, kumar makinesinin yüzünü görmemiş bir kardeşiniz olarak, gönül huzuru içerisinde, kumarhanelerin kapatılması yönünde oy kullanacağım. Grubumdaki arkadaşlarımın da aynı doğrultuda oy kullanacağını ifade etmekten büyük bir mutluluk duyuyorum.

Ümit ediyorum ki, endişe ettiğimiz kötü sonuçlar gerçekleşmez ve onlar da izale edilir; bu millet, kumar belasından kurtulma yönünde önemi bir adımı gerçekleştirmiş olur.

Buna katkısı olan herkesi sevgiyle saygıyla selamlıyor, huzurlarınızdan saygıyla ayrılıyorum. (ANAP, RP ve DTP sıralardından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Alkan.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Turhan Güven; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 20 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TURHAN GÜVEN (İçel) – Sayın Başkan, değerli üyeler; Doğru Yol Partisi Grubu adına hepinize saygılar sunuyorum.

Daha evvel, yüksek malumları olduğu üzere, bir kanun teklifi gelmiş, Yüce Mecliste sonuca bağlanmış ve Cumhurbaşkanlığı imzasına sunulduğunda da, Anayasanın 89 uncu maddesine göre, bir kere daha görüşülmek üzere Meclise iade edilmiştir.

Önemli olan, gerekçelerde tutarlılık olup olmadığı hususu falan filan değil; Türkiye’de, gerçekten, kumar olayının boyutlarının nereye kadar vardığını iyice incelemek ve irdelemek söz konusudur. Bugün, turizmi teşvik amacıyla olsa dahi, Türk vatandaşlarının, bu kumarhanelerde turistlerden çok daha fazla oynadığı ve bunun sonucunda da açılmış olan yaraların gün geçtikçe daha büyüdüğü, aile facialarına yol açtığı ve bir sosyal mesele olarak Türkiye’nin gündemine gelip oturduğu gerçeğiyle karşı karşıyayız.

Bu itibarla, Kanun yerindedir. Türkiye, artık, turizm sahasında takibi mümkün olmayan birtakım yollar yerine, her zaman devlet denetimi altında olan ve vergisi alınmış, sağlıklı bir zemin üzerine oturtulmuş olan birtakım turizmi teşvik yollarını aramalı ve bulmalıdır. Kumar oynatarak bir noktaya varamazsınız. Kaldı ki, burada oynanan ve milyarların çok üzerinde olduğu, trilyonlara dayandığı ifade edilen birtakım rakamlardan, devlet, ne şekilde bir tahsilatta bulunuyor, ne vergi alıyor. Bu, çok önemli bir olay. Sosyal birtakım yaraların ortaya atılması yanında, önemli olan bir konu da, her şeyden evvel, devlet, varlığını ve Yüce Meclis de iradesini, bu Kanunla bir kere daha izhar etmiş olacaktır.

Bir kere daha görüşülmek üzere gelen Kanunda, belki daha iyi bir düzenleme yapmak mümkün olabilirdi; ama, bunu tartışacak halde değiliz; çünkü, bu Kanunun bir kere daha görüşülmesinin gecikmesinden doğan birtakım iddialar söz konusu olmuştur. Hatta, çok enteresandır, bugün, şu anda -tabiî çok değerli parlamenter ve grup sözcüsü arkadaşlarım bunu ifade buyurdular; ama- yine bir geciktirmeye, biraz engellemeye, bir karar yetersayısı istemeye de muhatap olduk. Buna da gerek yoktu.

Ben, müsaade ederseniz, fazla da konuşarak zamanınızı işgal etmeme bakımından, bu kanunun geçmesini, kanunlaşmasını sağlayalım; ondan sonra da, bu konuda itirazı olan varsa, yine kanunî yollar açıktır, onların da gideceği noktalar vardır, onlara sunulmasını sizlere arz ediyorum.

Hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Güven.

Sayın milletvekilleri, gruplar adına yapılan konuşmalar bitmiştir.

Kişisel söz isteği?.. Yok.

Maddelere geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

TURİZMİ TEŞVİK KANUNUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASI

HAKKINDA KANUN

MADDE 1. – 12.3.1982 tarih ve 2634 sayılı Turizmi Teşvik Kanununun 19 uncu maddesi başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

Alkollü içki satışı

Madde 19. – Belgeli işletmeler; Bakanlığın iznine bağlı olarak, 1593 sayılı Umumî Hıfzıssıhha Kanununun 178 inci maddesi ile 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 61 inci maddesindeki alkollü içki satışı ve ruhsatlarına ilişkin hükümlerin dışındadır.

2559 sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 12 nci maddesi kapsamına giren Bakanlıkça belge verilen işletmelere, yanlarında veli veya vasileri olmak şartıyla 18 yaşından küçükler de girebilir.

Turizm işletmelerine bağlı ya da müstakil olarak talih oyunları oynatılabilecek mahallerin açılması yasaktır. Diğer kanunların bu Kanuna aykırı hükümleri yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen var mı efendim? Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici 1 inci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. – Bu Kanunun yürürlüğe girmesinden önce Turizm Bakanlığı tarafından izin verilmiş bulunan talih oyunları işletmelerinin izinleri, bu Kanunun Resmî Gazetede yayımlanmasını izleyen günden başlayarak 6 ay sonra herhangi bir bildirime gerek olmaksızın kendiliğinden hükümsüz olur. Bu tarihten sonra bu işletmelerin faaliyetlerine hiçbir şekilde izin verilmez.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 1 inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 2 nci maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 2. – Faaliyet yasağının başladığı tarihten itibaren talih oyunları işletmelerinde bulunan oyun alet ve makinelerının ve bunlarla ilgili diğer eşyaların saklanmasına, yurtdışına ihracına ve diğer hususlarla ilgili tedbirleri almaya ve buna ilişkin usul ve esasları düzenlemeye Turizm Bakanlığı yetkilidir.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Yalnız, burada, ben bir şey sormak istiyorum Komisyon veya Hükümete. Burada çalışan işçilerin durumu ne olacak; bir açıklama yapabilir misiniz? Binlerce işçi çalışıyor bu salonlarda. Bu konuya bir açıklık getirilirse iyi olur.

KEMALETTİN GÖKTAŞ (Trabzon) – Sayın Başkan, ben bir şey söyleyebilir miyim?

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Böyle bir usulümüz var mı Sayın Başkan?..

BAŞKAN – Sayın Göktaş, siz Hükümet misiniz?.. Komisyon da değilsiniz. O zaman, Hükümet veya Komisyon cevaplandıracak; ben, Hükümet veya Komisyona sordum. Yani, işçilerden de bize bir mektup geldi; arkadaşlar dediler ki: “Kapatıyorsunuz; ama, Meclis olarak, bizim haklarımızı garanti altına alan herhangi bir madde yok.” Bu konuda... Orada çalışan epeyce işçi var.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Muhatabınız size cevap verecektir Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Komisyon, siz mi cevap vereceksiniz? Buyurun.

BAYINDIRLIK, İMAR, ULAŞTIRMA ve TURİZM KOMİSYONU BAŞKANI İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Sayın Başkanım, ben kısa bir cevap vereyim.

Şimdi, Türkiye’de şu anda halen işletilmekte olan 78 tane kumarhane var. Bunlardan 14 tanesi, turistik belgeli tesislerin, yani, otellerin müştemilatı olarak onlar tarafından açılan kumarhaneler veya kanundaki deyimiyle talih oyunları işletmeleri, geri kalan 64 tanesi ise 5 tane şirket tarafından işletilen kumarhaneler. Bu sayının abartılı olduğu kanaatindeyim; çünkü, 18 bini 78’e böldüğünüz zaman çok büyük bir rakam çıkıyor. Ben, şahsen, bu 18 bin rakamına katılmıyorum. Kaldı ki, bu 18 bin işçinin, çalışanın tazminatlarının, mutlaka, devlet tarafından ödenmesi gerekeceği şeklinde açık bir hüküm de yok. Bu, sadece, daha önce de Komisyonumuza görüşmeler sırasında iletilen bir bilgidir. Bunun doğruluğunun araştırılmasını herhalde Turizm Bakanlığı yapacaktır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederiz Sayın Komisyon.

Sayın Hükümetin bir sözü var mı bu konuda?

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Ben, bu kanunun bitiminde de söz isteyeceğim sizden; bazı konuları izah edeceğim. Keşke, böyle, oldubittiye gelmeseydi bu olay.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isterseniz veririm size efendim.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Maddeyle ilgili değil; genelde...

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) – Tümü üzerinde...

BAŞKAN – Tümü üzerinde geçti canım...

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Kamuoyunu ilgilendiren bir konu olduğu için, hepimizin ruhuyla ilgili bu. Burada bir karar alıyoruz. Aldığımız karar, 18 bin kişi değil de 2 kişiyi bile zedelese, insan olarak, hepimiz, onların haklarını savunmakla mükellefiz. Temenni için de söyleyeceğim bazı şeyleri; yani, sonunda söyleyeceğim.

BAŞKAN – Peki... Bize gelen bir talepti. Baktım, Genel Kurulda bu konuda herhangi bir açıklama olmayınca, bunun açığa kavuşması için söyledim.

Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici 2 nci madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Madde 2. Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

Madde 3. Bu kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN – Madde üzerinde söz isteyen?.. Yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 3 üncü madde kabul edilmiştir.

Tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Bakan, bir teşekkür konuşması mı yapacaksınız?

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bakan. (Alkışlar)

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; keşke, oldubittiye gelmeden, hepimizin gönül rahatlığı içinde vermiş olduğumuz bu oylar da, mağdur olanları, artı, yarın devletimizin belirli mağduriyetini de göz önünde bulundurarak, bu konulara açıklık getirerek verilmiş olsaydı... Gruplar adına konuşma yapan arkadaşların aynı ruhu taşımaması mümkün değil; çünkü, toplumun yarası filanca insana ait olur da falancaya ait olmaz, diye bir şey olmaz; bundan da, hiç kimse, işte, ben bundan prim aldım deme hakkına sahip değil. Neden? Görünüyor ki, Türk toplumu belirli konuda üzüldüğü zaman, onların üzüntüsü bizim de üzüntümüz, onların sevinci bizim de sevincimiz. Bu konuda bir karar verildi; karar, ülkemize hayırlı uğurlu olsun her şeyden önce.

Yalnız, tabiî ki, burada Komisyon “18 bin kişi değil” dedi; 10 bin kişi diyelim; en nihayet bir işletme. Oynayanlar, bu işletmelerin her birine çok kötü gözle bakabilir; ama, oynatanlara bu gözle bakabilmemiz mümkün değil. Neden? Bunlar, en nihayet, bu konuda bir kumarhaneci mantığının dışında, kendileri de işletme sahipleri. Bunların bu hayata devam etmeleri, otel sahibi olarak devam etmeleri ve ülkemize döviz kazandırmalarından dolayı da onlara yapıştırdığımız damganın, bu kanun çıktıktan sonra, tekrar üstlerinden alınması, yine bizlere ait; çünkü, bunlar, bizlerin vatandaşları.

Bu kanunda dikkat edeceğimiz konulardan bir tanesi, Sayın Cumhurbaşkanının gerekçeli kararında da belirttiği gibi -okunduğu için okumuyorum burada; yasalara uygun, Anayasadaki şekliyle de izah edildi- mesela, bir şirket geldi, dış kaynaklı kredi de getirdi, artı, bu paraları da getirdi, onbeş senelik de, Anayasa, bunlara, gelebilirsiniz, çalışabilirsiniz dedi; şimdi, biz, kanunla bunu engelledik. Anayasa, yarın kendi savunulurluğunu tekrar savunacaktır; böyle bir şey çıkabilir.

İki: Devletlerarası hukukta, hangi mahkemede muhakeme edilirsek, Anayasanın dün hak sahibi kıldığı kişiler, Anayasanın hak verdiği konuda tekrar hak elde edebilirler. Keşke, Anayasa Komisyonundan görüş almış olsaydık; Anayasa Komisyonundan görüş almamız lazım dedim. O gün de, zaten, ben, Anayasa Komisyonundan görüş alalım diye, bu süreyi Komisyondan mahsus istedim. Maalesef, Anayasa Komisyonu görüş vermedi.

Bana göre, bir görüş daha alınması lazımdı; Maliyeden de görüş alınması lazımdı; çünkü, Maliyeden alınacak görüş de şunun içindi: Yarın tazminat doğabilir; bunun tazmini Türk Devleti tarafından yapılacaktır. Keşke bunlara cevap vermiş olsaydık; ama, kanun böyle çıktı.

Kanunu çıkaranlardan, oy verenlerden ve bu kanunun da ülkemize hayırlar getirmesinden dolayı, hepinize saygılar sunuyorum. Sağ olun, var olun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Tabiî, aslında, bu konuşmanızı başlangıçta yapsaydınız da, eksik tarafları ne ise, o zaman düzeltilmesini isteseydiniz.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – Hâsıl olmuştur.

BAŞKAN – Efendim, olsun. Hükümetin görevi, Parlamentonun görevi, kanunun ülke yararlarına uygun çıkmasını sağlamaktır.

TURİZM BAKANI İBRAHİM GÜRDAL (Antalya) – 11 senedir burada nasıl geçtiğini biliyorum.

BAŞKAN – Tamam; peki Sayın Bakan; teşekkür ederiz.

Sayın milletvekilleri, kanun böylece kabul edilerek yasalaşmıştır; hayırlı ve uğurlu olmasını diliyoruz; memleketimizin menfaatı bunu gerektiriyor.

Bakıyorum, grup başkanvekilleri, hep böyle görüşmeleri bu noktada kesiyorlar, böyle keselim diyorlar...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) – Devam edelim Sayın Başkan, daha yarım saat var.

VELİ ANDAÇ DURAK (Adana) – 25 dakika var; gerekirse uzatırız.

BAŞKAN – Neyse....

Sayın milletvekilleri, çalışma süremizin bitmesine çok az bir zaman kalmıştır. Denetim konularını görüşmek için, 12 Ağustos 1997 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.38

 

 

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, medyada yeralan gizli belgelere ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3123)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakanımız Sayın Mesut Yılmaz tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim.

4.7.1997

Dr. Kâzım Arslan

Yozgat

Daha önceleri de zaman zaman olduğu gibi, son günlerde yine, Devlete ait bazı çok gizli damgası taşıyan yazışma metinleri basında çarşaf çarşaf yer almaktadır.

1. Bugünlerde medyada yeralan gizli belgeler kimler tarafından ve ne amaçla basına sızdırılmaktadır?

2. Bu konuda bir araştırma ve gereği yapılacak mı, yoksa seyirci mi kalınacak?

3. Bu belgelerin sızdırılması bazı kurum ve kişilerce, bazı kurum ve kişileri yıpratmak için özellikle mi yapılmaktadır?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 6.8.1997

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.164778

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 9.7.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3123-7669/20409 sayılı yazısı.

b) Devlet Bakanlığının 21.7.1997 gün ve B.02.0.019-0.00.00.00/00059 sayılı yazısı.

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve Sayın Başbakanımıza yöneltilen ve Başbakanımızca da kendileri adına tarafımdan cevaplandırılması istenilen yazılı soru önergesinde ileri sürülen hususlarla ilgili cevap aşağıya çıkarılmıştır.

Bakanlığıma bağlı kurum ve kuruluşlarda gizli belgelerin basına sızdırılması sözkonusu değildir. Böyle bir durum tespit edildiğinde gerekli yasal işlemler yapılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

2. – Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu’nun, Ankara-Sincan Belediye zabıta memurlarının halka bazı belgeleri zorla imzalattıkları iddiasına ilişkin soru ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3137)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın delaletinizle sözlü olarak Sayın İçişleri Bakanı tarafından cevaplandırılmasını arz ederim.

20.2.1997

Levent Mıstıkoğlu

Hatay

Ankara’nın Sincan ilçesinde Belediye zabıta memurları tarafından esnafa ve halka baskı yapılarak görevden alınan Belediye Başkanı Bekir Yıldız’ın suçsuz olduğuna dair bir takım kağıtlar imzalattırıldığı iddia edilmektedir.

1. Halka zorla imza attıran Belediye zabıta memurları hakkında bir işlem yapılmış mıdır?

2. Eğer yapılmamışsa bu konuda ne gibi işlem yapmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü 7.8.1997

Sayı : B.05.0.MAH-0-65-00-02/80680

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 23.6.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3137-5477/15485 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Levent Mıstıkoğlu tarafından sözlü olarak cevaplandırılmak üzere verilen, ancak ilgide yazılıya çevrildiği belirtilen “Ankara-Sincan ilçesi Belediye zabıta memurlarının halka bazı belgeleri zorla imzalattıkları iddiasına ilişkin” önerge ile ilgili olarak Ankara Valiliğinden alınan 1.8.1997 tarih ve 2956 sayılı yazıda,

Önergede yeralan iddialar hakkında Sincan ilçe Emniyet Müdürlüğünce yeniden yaptırılan incelemede, iddiaların asılsız olduğu ve suç unsuruna rastlanılmadığı, bu nedenle Sincan Belediyesi zabıta memurları hakkında herhangi bir soruşturma yapılmadığı,

Belirtilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

3. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanvekilinin mal bildirimlerini süresinde ve usulüne uygun verip vermediğine ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun yazılı cevabı (7/3151)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

8.7.1997

Sabri Ergül

İzmir

1. İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanvekili Bülent Orakoğlu 3626 sayılı Yasa gereğince memuriyete girişinden günümüze kadar 5 yılda bir ve mal varlığındaki her artıştan sonrada 1 ay içinde vermesi gereken Mal Bildirimleri’ni süresinde ve usulüne uygun vermiş midir? Vermemiş ise, hakkında adlî ve idarî soruşturma neden açılmamıştır? Orakoğlu hatırlı kişilerce korunmuş mudur?

2. Bülent Orakoğlu’nun 3628 Sayılı Yasaya aykırı davrandığı, geliriyle uygun olmayan lüks bir yaşam sürdürdüğü, haksız mal edindiği; idarî ve parasal konularda usulsüzlükler, yolsuzluk yaptığı iddiasıyla Bakanlığınıza, Emniyet GenelMüdürlüğüne başvurular ve herhangi bir şikayet, intikal eden bir olay var mıdır?

Bülent Orakoğlu hakkında şimdiye kadar gerek şikayetler sonucu ve gerekse res’en açılmış idarî ve cezaî takibatların sayısı kaçtır? Nitelikleri ve tahkikat sonuçları nedir? Bülent Orakoğlu hakkındaki tahkikatlar hep meslektaşları polis müfettişleri tarafından mı yürütülmüştür? Sonuç nedir? Yargıya intikal eden tahkikat var mıdır?

3. Bülent Orakoğlu hakkında Niğde Cumhuriyet Başsavcılığına 3628 sayılı yasaya aykırı davrandığı iddiası ile suç duyurusunda bulunulmuş olması sonucu, Niğde Cumhuriyet Başsavcılığı ve/veya Adalet Bakanlığı kanalıyla, Bakanlığınızdan bilgi ve belge istenmiş midir? Bülent Orakoğlu hakkında 3628 sayılı yasaya aykırı davranıştan ötürü adlî mercilerce tahkikat yürütüldüğü konusunda Bakanlığınızda bilgi var mıdır? Varsa bu adlî tahkikata rağmen Orakoğlu İstihbarat Daire Başkanlığı gibi önemli bir göreve nasıl atanmıştır?

4. Niğde C. Başsavcılığına polis meslektaşlarınca, Bülent Orakoğlu hakkında “kanuna ve genel ahlâka aykırı bir şekilde haksız mal edindiği” iddiasıyla yapılan yazılı şikayet üzerine, Niğde Cumhuriyet Başsavcılığının başlattığı tahkikat ve mal bildirimlerinin Emniyet Genel Müdürlüğünden istenmesi üzerine, Orakoğlu’nun mal bildirimlerinin usulsüz olduğu Bakanlığınızca da anlaşılmış ve bu konuda ayrıca idarî tahkikat yapılmış mıdır? Yapılan idarî işlem, sonuç nedir? Olay, usulsüzlükler idarî yönden ört bas mı edilmiştir?

5. Bülent Orakoğlu’ndan olduğu gibi, özellikle kritik yerlerde görev yapan diğer polis memur ve amirlerinden 3628 sayılı yasa gereğince mal bildirimleri zamanında ve usulüne uygun alınmış mıdır?

Eski Emniyet Genel Müdürü Alaattin Yüksel’in Susurluk Komisyonuna ve basına açıkladığı gibi “usulüne uygun ve hiç mal bildiriminde bulunmayan 100 bine yakın Emniyet Genel Müdürlüğü personelinden mal bildirimleri isteme” uygulaması ne aşamadadır? Yasaya aykırı durumlar olup, olmadığı Bakanlığınızca incelenmekte midir?

6. Bülent Orakoğlu Amerika’ya gider iken, yolluk ve harcırahını resmen nereden almıştır? Yanında eşi ve çocuğuda var mıdır? Bunların yol ve diğer giderlerini tek maaş ile karşılaması mümkün müdür? 3628 sayılı yasaya uygun mudur?

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Emniyet Genel Müdürlüğü 6.8.1997

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01.164777

Konu : Yazılı Soru Önergesi

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.5.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3151-7722/20587 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sabri Ergül tarafından TBMMBaşkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

İstihbarat Eski Daire Başkan Vekili Bülent Orakoğlu hakkında; Hatay Emniyet Müdürlüğü emrinde bazı görevlilerin kendilerine menfaat sağladığı, devletin resmî aracını özel işinde kullandığı hususundaki Hatay Valiliği’nin 18.3.1992 gün ve 105 sayılı yazısı üzerine konunun inceleme ve soruşturulmasına Müfettiş görevlendirilmiş, inceleme neticesinde “Soruşturmaya Mahal Olmadığı” belirtilmiştir.

Niğde Emniyet Müdürü olarak görev yapmakta iken faizci olarak tabir edilen şahıslarla samimi ilişkiler içerisinde bulunduğu, kantinden elde edilen geliri menfaatleri doğrultusunda değerlendirdiği, devletin aracını ve bazı görevlileri özel işlerinde kullandığına dair ihbar mektubu üzerine konunun inceleme ve soruşturulmasına 24.10.1996 tarihli onayla müfettiş görevlendirilmiş, inceleme raporunda bahse konu ihbar mektubunun ceza alan, yeri değiştirilen bir veya birçok personel ile sivil kişi veya kişilerin biraraya gelerek “Mevcut olaylar üzerine gidilmiyor” şeklinde “yanlış bir kanaat oluşturma çabası ile yazılmış olabileceği” belirtilmiştir.

Yine adı geçen Emniyet Müdürü’nün haksız ve keyfi uygulamalarda bulunarak kendisinin tayinini çıkardığı, harcırah almasını engellediği, resmî araçları şehirler arasında özel işlerinde kullandığı, Polis Evi’nden şahsi çıkar sağladığı, İl’de meydana gelen olayların üzerine gitmediği, polisi susturduğu iddiası ile 19.1.1997 tarihli şikayet dilekçesi üzerine konunun inceleme ve soruşturulmasına 12.2.1997 tarihli onayla Müfettiş görevlendirilmiş, 7.4.1997 gün ve 97/27 sayılı inceleme raporunda “Yapılacak Herhangi Bir İşlemin Bulunmadığı” görüşü belirtilmiştir.

Deniz Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Daire Başkanlığı emrinde asker olarak görev yapmakta olan Polis Memuru M. Kadir Sarmusak’a baskı yaptığı ve bu askerin de askerî hizmete ilişkin yazı ve eklerini İstihbarat Eski Daire Başkanvekili BülentOrakoğlu’na ilettiği ve bu yolla Türk Silahlı Kuvvetleri aleyhine bilgi ve belge toplamaya çalıştığı konusuyla ilgili olarak 2.7.1997 tarihli onayımla konunun incelenmesi ve soruşturulmasına Müfettiş görevlendirilmiştir. Tahkikat halen devam etmektedir.

Teşkilatımız Mensuplarının dürüst çalışmasına, hizmet anlayışına, meslekî itibar ve saygınlığına zarar verebilecek ve zaafiyetine sebep olabilecek her türlü durumu önlemek üzere Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 12.9.1996 tarih ve 96/18 sayılı emri gereğince 3628 Sayılı Kanun hükümlerine göre başta sorumlu ve sıralı birim amirleri olmak üzere tüm personel mal bildiriminde bulunmaya davet edilmiş, halen bildirimde bulunmamış olanlarla daha önce bildirimde bulunmasına rağmen mal varlığında değişiklik olan personel mal bildirimlerini Emniyet Genel Müdürlüğü Personel Daire Başkanlığı’na göndermiştir.

Emniyet Genel Müdürlüğü’nün 9.10.1996 gün ve B.05.1.EGM.0.01.01.1996-/19 sayılı genelgesi ve Bakanlığımın 5.12.1996 gün ve 1200.001/253 sayılı emirleri doğrultusunda (8) Polis Başmüfettişi, Personel DaireBaşkanı ve (10) personelle 11.12.1996 tarihinden itibaren komisyon çalışmalarına başlanılmıştır.

Bu tarihten itibaren personelin mal bildirimleri incelenmiş, şüpheli görülenlerin mal bildirimleri ikinci bir incelemeye tabi tutularak, açıklama yapmak üzere adlarına yazılı duyuru yapılmıştır. Gönderilen bilgi ve belgeler komisyon tarafından incelenmiş olup, bir kısım personel hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, bir kısmının hakkında ise idarî yönden soruşturma başlatılmıştır.

Önergede adı geçen İstihbarat Eski Daire Başkanvekili Bülent Orakoğlu’nun mal bildirimi komisyon tarafından incelenmiş, herhangi bir usulsüzlüğün olmadığı, mesleğe girdiğinden günümüze kadar mal bildirimleri mevcut olup, usulüne uygun verildiği anlaşılmıştır.

Anılan şahıs, 16.6.1997 tarih ve B.05.1.EGM.0.71.02.05 sayılı onayla denetim amacıyla görevlendirilmiş olup, yolluk ve harcırah için talepte bulunulmadığından dolayı herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

Bilgilerinize arzederim.

 

Murat Başesgioğlu

İçişleri Bakanı

 

4. — İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş’ın, İnsan Hakları Derneğinin bazı şubelerinin kapatıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu’nun cevabı (7/3168)

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş İstanbul

 

Basında son bir yılda hükümet dışı insan hakları dernek ve kuruluşlarına yapılan baskıların arttığı ve bu bağlamda İnsan Hakları Derneğinin bazı şubelerinin kapatıldığı yer almaktadır. Bu durum ülkemizde insan haklarına dayalı gerçek anlamda bir demokrasi isteyen milyonlarca insanı endişelendirmektedir.

Sorular :

1. Son bir yılda insan Hakları Derneğinin kaç şubesi kapatılmıştır?

2. Bu şubeler hangileridir?

3. Kapatma gerekçeleri nelerdir?

4. Kapatıldıktan sonra tekrar faaliyetine izin verilen şubeler var mıdır?

5. Varsa bu şubeler hangileridir?

6. Türkiye’nin de taraf olduğu Ulusalüstü İnsan Hakları belgelerinin tümünde hükümet dışı insan hakları örgütlerinin çalışmalarının kolaylaştırılmasına ilişkin hükmün ülkemizde de uygulanması için hükümet olarak hangi tedbirleri almayı düşünüyorsunuz?

 

 

T.C. İçişleri Bakanlığı 6.8.1997

Emniyet Genel Müdürlüğü

Sayı : B.05.1.EGM.0.12.01.01/164776

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.7.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3168-7828/20857 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş tarafından TBMM Başkanlığına sunulan ve tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılması istenilen soru önergesinin cevabı aşağıya çıkarılmıştır.

Son bir yılda İnsan Hakları Derneğinin hiç bir şubesi kapatılmamıştır. 2908 Sayılı Dernekler Kanununa aykırı faaliyetlerinden dolayı İnsan Hakları Derneğinin Balıkesir, Diyarbakır, İzmir, Konya, Malatya ve Şanlıurfa Şubeleri hakkında yasal işlem yapılmıştır.

Balıkesir İnsan Hakları Şubesi : Emniyet görevlilerinin denetimleri sonucunda, dernekle ilgisi olmayan kişiler ile küçük yaşta çocukların bulunduğu, dernek defter ve belgelerinin eksik ve hiç bulunmadığı, çeşitli mahkemelerce toplattırılmasına karar verilen yayınların bulunması, Şube Başkanı Bekir Ceylan’ın, “Halk İçin Kurtuluş Gazetesin’nde” yayınlanan “Halk Anayasası Anketi”ni kendi el yazısı ile doldurduğu tespit edilmiş ve Balıkesir Valiliğinin 9.7.1997 tarih ve 918 sayılı olurları ile 2908 Sayılı Kanunun 45 ve 48 inci maddelerinin delaleti ile 2559 Sayılı Polis Vazife ve Selahiyet Kanununun 8 inci maddesi hükümlerine göre (30) gün faaliyetten alıkonulmuştur. Dernek Şubesi Başkanı Bekir Ceylan ve dernek şubesi hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, adlî işlem henüz neticelenmemiştir.

Diyarbakır İnsan Hakları Şubesi : Emniyet görevlilerinin yaptığı denetimlerde, çeşitli mahkemelerce yasaklama kararları bulunduğu tespit edilen dergi ve kitap, terör örgütüne destek sağlamak, 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanununun 7 nci maddesi ile 2908 Sayılı Dernekler Kanununun 48/4 maddesinin ihlâl edilmesi neticesinde Diyarbakır Valiliğinin 23.5.1997 tarih ve 542 sayılı olurları ile 2908 Sayılı Kanunun 54 üncü maddesi gereğince dernek şubesi faaliyetten alıkonulmuş ve 23.5.1997 tarihinde Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığına aynı Kanunun 52 nci maddesine göre dernek şubesinin temelli kapatılması ile dernek yönetim kurulu hakkında gerekli yasal işlemin yapılması için suç duyusunda bulunulmuştur. Daha sonra Diyarbakır Valiliğinin şubeyi faaliyetten men kararı, Diyarbakır Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 28.7.1997 tarih ve 1997/171 Esas sayılı kararı ile onanmıştır.

İzmir İnsan Hakları Şubesi : Diyarbakır İnsan Hakları Şubesinde yapılan kontrollerde yasak yayın bulunması ve Valilik oluru ile derneğin faaliyetten men edilmesini protesto etmek amacı ile imza kampanyası başlatarak Diyarbakır Valiliğine gönderildiğinin anlaşılması üzerine, yapılan kontrollerde Ankara 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesi yedek üyeliğinin 15.8.1996 tarih ve 96/98 D. İş. kararı ile toplattırılmasına karar verilen İnsan Hakları Derneğinin Ankara Şubesince yayınlanan “Türkiye’de İnsan Hakları Panoraması” adlı kitaptan (180) adet, ayrıca İstanbul 2 No.lu Devlet Güvenlik Mahmekesinin 10.1.1995/8. Müt. sayılı kararı ile toplattırılmasına karar verilen “TKEP-LENİNİST BELGELER” isimli kitaptan (1) adet, İstanbul 4 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 15.12.1995 tarih ve 1995/457 Müt. sayılı kararı ile toplattırılmasına karar verilen “Varyas Yayımları” tarafından yayınlanan “BARİKAT GÜNLERİ” isimli kitaptan (1) adet zaptedilerek Dernekler Kanununun 45 inci maddesine göre İzmir Valiliğinin 19.6.1997 tarihli olurları ile faaliyetten men edilmiştir. Ancak İzmir Valiliğinin 4.7.1997 tarihli olurları ile dernek yeniden faaliyete geçmiştir.

Konya İnsan Hakları Derneği Şubesi : Dernek merkezinde 6.6.1997 tarihinde bir grup üniversite öğrencisinin devlet rejimi ve emniyet kuvvetleri aleyhine açıklama yapmalarından dolayı 19.6.1997 tarihinde Konya Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş, 18.6.1997 tarihli Konya Valiliğinin olurları ile 24.6.1997 tarihinde dernek faaliyetten alıkonulmuştur. Konya Cumhuriyet Başsavcılığı, dernek hakkında 9.7.1997 tarih ve Hz. 1997/7426-1997/3211 sayı ile takipsizlik kararı verdiğinden adı geçen dernek 18.7.1997 tarihinde açılarak yeniden faaliyete geçmiştir.

Malatya İnsan Hakları Derneği : Emniyet görevlilerinin yaptıkları denetimlerde, (7) adet yasak yayın ile içerisinde cezaevlerince bölücü örgüte destek vermek amacı ile açlık grevi yapan Devrimci Hak Kurtuluş- Cephesi (DHKP-C) militanlarının resimlerinin bulunduğu. “Her anı eylem olan 69 gün” adlı dergi görülerek zaptedilmiş, Dernekler Kanununun 45 inci maddesi gereği İl Makamının 4.6.1997 tarihli oluru ile Şube Başkanı Önder Şahiner geçici olarak görevden uzaklaştırılmış, aynı Kanunun 48 inci maddesi gereğince de dernek merkezinde yasak yayınların bulunması sebebiyle şube mahkeme hitamına kadar faaliyetten men edilmiştir.

Ancak 8.7.1997 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan Dernekler Kanuunun değişik 54 üncü maddesinde “Valilik men kararını 24 saat içinde Asliye Hukuk Mahkemesinin onayına sunar. Mahkeme, Valiliğin kararını onama veya kaldırma şeklindeki kararını 48 saat içinde verir. Aksi halde idarî karar kendiliğinden yürürlükten kalkar” hükmü yer aldığından konu ile ilgili olarak yetkili Cumhuriyet Savcısı ile görevlilerin yaptığı yüzyüze görüşme neticesinde dernekle ilgili davanın henüz açılmadığı öğrenilmiştir. Bahsekonu dernek yöneticilerinin dernek merkezinin açılması talebiyle Malatya Valiliğine verdikleri 17.7.1997 tarihli dilekçe Malatya Valiliğinin 23.7.1997 tarihli olurlarıyla uygun görülmüş olup, dernek faaliyete geçmiştir.

Şanlıurfa İnsan Hakları Derneği : Emniyet görevlilerince yapılan kontrollerde; yasadışı “Türkiye Halkın Kurtuluş Ordusu (THKO)” adlı örgütün stratejik taktik, hareket tarzı konulu (67) sahifelik 10x15 ebadında el kitabı ile İstanbul 4 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 5.3.1997 tarih ve 97/40 müt. sayılı kararı ile toplattırılmasına karar verilen “Öncü Yurt Sever Gençlik” isimli gazetenin Mart 1997 tarih ve 5 sayılı nüshasından (1) adet, yine İstanbul 6 No.lu Devlet Güvenlik Mahkemesinin 8.4.1997 tarih ve 1997/143 müt. Sayılı kararıyla toplattırılmasına karar verilen “Hedef” isimli gazetenin Nisan 1997 tarih ve 66 sayılı nüshasından (1) adet ayrıca Din Adamları başlıklı HADEP Partisini destekleyici (3) sahifelik bildiri elde edilmiştir.

Sözkonusu dernek hakkında 9.6.1997 tarihinde Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuş olup, 2908 Sayılı Kanunun 48 inci maddesinin ihlâli nedeniyle aynı Kanunun 54 üncü maddesi ve 2559 Sayılı Polis ve Vazife Selahiyet Kanununun 8 inci maddesi gereğince mahkeme neticesine kadar faaliyetten men edilmiş, adlî işlem henüz neticelenmemiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Murat Başesgioğlu İçişleri Bakanı

5. — Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in, hakkında tutuklama kararı bulunan bir emniyet görevlisinin katıldığı TV programının yapımcısına ilişkin sorusu ve Adalet Bakanı Mahmut Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/3197)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Adalet Bakanı Sayın Şevket Kazan tarafından sözlü olarak cevaplandırılması için gereğini saygıyla arz ederim.

6.3.1997

Av. Yahya Şimşek Bursa

Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından hakkında gıyabi tutuklama kararı verilmiş bulunan ve güvenlik güçlerince aranan özel hareket dairesi eski başkan vekili İbrahim Şahin, 5 Mart 1997 günü Kanal 6’da Nazlı Ilıcak’ın hazırlağı “Sözün Doğrusu” programına konuk olarak katılmıştır.

Programda İbrahim Şahin, hakkında yürütülen soruşturma ile ilgili geniş açıklamalarda bulunmuş, program yapımcısı Nazlı Ilıcak da bu açıklamalardan sonra “İbrahim Şahin’in açıklamaları beni tatmin etti, suçsuzluğuna inandım” diyerek programı bitirmiştir.

1. Türk Ceza Kanununun 296 ncı maddesine göre Sayın Ilıcak’ın İbrahim Şahin’in yerini derhal yetkili mercilere bildirmek zorunda değil miydi? Bildirmiyerek yasayı ihlâl etmemiş midir?

2. Yine aynı yasa maddesine göre, İbrahim Şahin hakkındaki kovuşturmayı Sayın Ilıcak “suçsuzluğuna inandım” diyerek yanlış yola sevketmiş ve böylece yasayı birkez daha ihlâl etmemiş midir?

3. Sayın Nazlı Ilıcak hakkında yasal işlem düşünülmekte midir?

T.C.

Adalet Bakanlığı 6.8.1997

3365

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 12.3.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/461-5693/16084 sayılı yazınız.

b) Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı ifadeli, 31.7.1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/3197-5693/16084 sayılı yazınız.

İlgi (a) yazınız ekinde alınan ve sözlü olarak cevaplandırılması istenilen, ancak üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca yazılı soruya çevrildiği ilgi (b) yazınız ile bildirilen Bursa Milletvekili Yahya Şimşek’in 7/3197 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap iki nüsha halinde ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu Adalet Bakanı

T.C. Adalet Bakanlığı

Sayın Yahya Şimşek

Bursa Milletvekili TBMM

Bakanlığıma yöneltilen ve sözlü olarak cevaplandırılması istenilen, ancak üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 98 inci maddesi uyarınca yazılıya çevirilen 7/3197 Esas No.lu soru önergesine verilen cevap aşağıda belirtilmiştir.

Şişli Cumhuriyet Başsavcılığından alınan 1.8.1997 tarihli ve 1997/5553 D.M. sayılı yazıdan, 5 Mart 1997 günü Kanal 6 adlı televizyonda yayınlanan “Sözün Doğrusu” programıyla ilgili olarak, program sunucusu ile Kanal 6 TV haber müdürü ve program yapımcısı hakkında Türk Ceza Kanununun 296 ncı maddesi ile 5680 sayılı Basın Kanununun 30 uncu maddesine muhalefet nedeniyle Şişli 3 üncü Asliye Ceza Mahkemesinde açılan 1997/578 Esas sayılı davanın devam etmekte olduğu anlaşılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Oltan Sungurlu

Adalet Bakanı

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.