Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

88 inci Birleşim

1 . 5 . 1997 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. – GELEN KÂĞITLAR

III. – YOKLAMALAR

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, tiftik üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Mehmet HalitDağlı’nın cevabı

2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundaki Genel Müdür ve üst düzey atamalarına ilişkin gündemdışı konuşması

3. – Hatay Milletvekili Mehmet Sılay’ın, Azerbaycan Halkına karşı Türkiye’nin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İsrail’e gidecek olan Millî Savunma Bakanı TurhanTayan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/779)

2. – Bolu Milletvekili Avni Akyol ve Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, (2/75) esas numaralı 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/170)

3. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun teklifine iştirak edip, üzerine aldığına ilişkin önergesi (4/171)

4. – Erzurum Milletvekilleri İsmail Köse ve AslanPolat ile Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, 222 Sayılı İköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifine iştirak edip, üzerlerine aldıklarına ilişkin önergesi (4/172)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 20 arkadaşının, yangınların önlenmesi ve itfaiye teşkilatının yeniden yapılanması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183)

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal SigortalarKanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında KanunTasarısı ve Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S.Sayısı : 250)

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, SSK eski Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun döneminde personel alımlarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Necati Çelik’in yazılı cevabı (7/2391)

2. – Afyon Milletvekili H. İbrahimÖzsoy’un, Afyon İlinde Vakıflar GenelMüdürlüğünce bir binanın Millî Gençlik Vakfına tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un yazılı cevabı (7/2435)

3. – Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, Bursa Çevre Otoyolu Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı CevatAyhan’ın yazılı cevabı (7/2448)

4. – Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, OYAK tarafından üyelerine verilen konut kredisine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2453)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bakanlığa bağlı kuruluşların yönetim kurullarına yapılan atamalarına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2457)

6. – İzmirMilletvekili Sabri Ergül’ün;

– Belediyelere yapılan yardımlara,

– Kuamarhane ve oyun salonlarının sayısına,

İlişkin soruları ve TurizmBakanı Bahattin Yücel’in yazılı cevabı (7/2484, 2485)

7. – Tekirdağ Milletvekili EnisSülün’ün, Bağ-Kur üyesi çiftçilere sağlık kartı ve karnesi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in yazılı cevabı (7/2507)

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.

İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel’in, Libya’daki bir cemiyetin faaliyetleri konusuna ilişkin gündemdışı konuşmasına DevletBakanı Lütfü Esengün’ün,

Ankara Milletvekili YılmazAteş’in, 1 Mayıs İşçi Bayramı konusuna ilişkin gündemdışı konuşmasına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik;

Cevap verdi.

İzmir Milletvekili Süha Tanık da, Avruya Konseyi Parlamenter Asamblesinin çalışmalarına ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.

İstifa eden ve istifaları kabul edilen :

Yıldırım Aktuna’dan boşalan Sağlık Bakanlığına Devlet Bakanı NafizKurt’un,

YalımErez’den boşalan Sanayi ve Ticaret Bakanlığına da Orman Bakanı M. Halit Dağlı’nın,

Yeni bir tayin yapılıncaya kadar vekâlet etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri;

TBMM Başkanlığının :

Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisinde boş bulunan asıl üyelik için RP Grubunca Trabzon Milletvekili İsmail İlhan Sungur’un, yedek üyelik için de DSP Grubunca İzmir Milletvekili Şükrü Sina Gürel’in,

Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan asıl üyelik için RP Grubunca Konya Milletvekili Hüseyin Arı’nın, yedek üyelik için de DSP Grubunca İzmir Milletvekili Atilla Mutman’ın,

Türkiye-AT Karma Parlamento Komisyonunda boş bulunan üyelik için RP Grubunca Bayburt Milletvekili Suat Pamukçu’nun,

Aday gösterildiklerine ilişkin tezkereleri;

Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Başkanlığının :

Ekim-Kasım-Aralık 1996 ayları (5/15) (S.Sayısı : 287),

Ocak-Şubat-Mart 1997 ayları (5/16) (S. Sayısı : 288),

Türkiye BüyükMillet Meclisi Saymanlığı hesaplarına ilişkin raporları;

GenelKurulun bilgisine sunuldu.

DYPGrubuna düşen ve boş bulunan :

İçişleri Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın;

Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Samsun Milletvekili Cemal Alişan,

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonundaki üyelik için aday gösterilen Muş Milletvekili Erkan Kemaloğlu;

Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonunda boş bulunan ve RP Grubuna düşen üyelik için de, aday gösterilen Ağrı Milletvekili Celal Esin,

Seçildiler.

Gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçilerek :

1 inci sırasında bulunan (6/313),

2 nci sırasında bulunan (6/314),

3 üncü sırasında bulunan (6/315),

4 üncü sırasında bulunan (6/316),

5 inci sırada bulunan (6/317),

6 ncı sırasında bulunan (6/319),

7 nci sırasında bulunan (6/320),

Esas numaralı sözlü soruların, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadıklarından, yazılı soruya çevrildikleri ve gündemden çıkarıldıkları açıklandı.

8 inci sırasında bulunan, İzmirMilletvekili Zerrin Yeniceli’nin (6/321),

10 uncu sırasında bulunan, Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in (6/323),

12 nci sırasında bulunan, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk’ün (6/325),

13 üncü sırasında bulunan, Burdur Milletvekili Kâzım Üstüner’in (6/326),

Yalova Milletvekili Yaşar Okuyan’ın;

16 ncı sırasında bulunan (6/333),

17 nci sırasında bulunan (6/336),

Esas numaralı sözlü sorularına Devlet Bakanı Lütfü Esengün;

9 uncu sırasında bulunan, Gaziantep Milletvekili Mustafa Taşar’ın (6/322) esas numaralı sözlü sorusuna da Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Necati Çelik;

Cevap verdi.

11 inci sırasında bulunan (6/324),

14 üncü sırasında bulunan (6/329),

15 inci sırasında bulunan (6/330),

Esas numaralı sözlü sorular, ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmına geçilerek :

1 inci sırasında bulunan (23) sıra sayılı kanun tasarısı, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından ertelendi.

17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/573) (S.Sayısı : 250) maddelerine geçilerek, 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlandı.

KanunTasarı ve tekliflerini görüşmek için, 1 Mayıs 1997 Perşembe günü saat 15.00’te toplanmak üzere, birleşime 19.04’te son verildi.

Hasan Korkmazcan

Başkanvekili

Ahmet Dökülmez Kemalettin Göktaş

Kahramanmaraş Trabzon

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR

1 . 5 . 1997 PERŞEMBE

Yazılı Soru Önergeleri

1. – Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in, Ankara-Saray Bakım ve Rehabilitasyon Merkezinde bakılan çocuk-özürlü sayısına ve ilaç bedellerine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2611) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.1997)

2. – Çorum Milletvekili Ali Haydar Şahin’in, SHÇEK’daki personel değişikliğine ve görevli iki müfettiş hakkında işlem yapılıp yapılmadığına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2612) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.4.1997)

3. – İstanbul Milletvekili Azmi Ateş’in, Film F Filmcilik Ltd. Şti.’nin sahte belgelerle fon kaynaklı destek aldığı iddialarına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2613) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.1997)

4. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Muğla-Türkbükü-Gölköy’de Bodrum Yarımadası üzerinde bulunan bir arazi satışına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2614) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.1997)

5. – İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, Muğla-Bodrum Yarımadası Kesire Burnunda bulunan bir arazinin imar durumuna ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/2615) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.1997)

6. – Manisa Milletvekili Tevfik Diker’in, 1997 yılı süne mücadelesi için açılan ihaleye ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2616) (Başkanlığa geliş tarihi : 29.4.1997)

7. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, hastalıklı buğdayın Türkiyeye girişine izin verildiği iddiasına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2617) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.1997)

8. – Tekirdağ Milletvekili Fevzi Aytekin’in, İslâm Halk Komutanlığı üyesi olduğu iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2618) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1. – İstanbulMilletvekili Halit Dumankaya ve 20 arkadaşının, yangınların önlenmesi ve itfaiye teşkilatının yeniden yapılanması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasının 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.4.1997)

Süresi İçinde Cevaplandırılmayan Yazılı Soru Önergeleri

1. – Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un, hayvan besicilerinin kredi borçlarının ertelenip ertelenmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2312)

2. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.Taşar’ın, Gaziantep içme ve kullanma suyu projesine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2313)

3. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, eğitim hastanelerinde görev yapan başasistanların görev süreleriyle ilgili yönetmelik değişikliğine ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2323)

4. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R.Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Yaylaalan Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2325)

5. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Sülek Köyünün içme suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2326)

6. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Gebece Köyünün yoluna ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2327)

7. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Belenobası Köyünün içme ve sulama suyu sorununa ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2328)

8. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Belenobası Köyünün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2329)

9. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Gebece Köyünün sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2330)

10. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlı Gebece Köyünün ebe ihtiyacına ilişkin SağlıkBakanından yazılı soru önergesi (7/2331)

11. – Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar’ın, Antalya-Manavgat’a bağlıYaylaalan Köyüne sağlık ocağı açılıp açılmayacağına ilişkin SağlıkBakanından yazılı soru önergesi (7/2334)

12. – Bolu Milletvekili Avni Akyol’un, Bolu - Abant İzzet Baysal Üniversitesi hakkında basında yer alan bazı iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2335)

13. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, çocuk mahkûm ve tutuklularına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2336)

14. – Erzincan Milletvekili Tevhit Karakaya’nın, özel teşvik uygulanan ve ucuz kredi verilen kuruluşlara ilişkin Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısından yazılı soru önergesi (7/2338)

15. – Manisa Milletvekili Abdullah Akarsu’nun, Emlâk Bankasının Edirne - TV’ye reklam verdiği iddialarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2339)

16. – Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, hekimlerin fiilî hizmet müddetinden faydalanamamasına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/2341)

17. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, Üniversitelere verilen kadro kullanım izinlerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2344)

18. – Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, kamu avukatlarının özlük haklarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2345)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

1 Mayıs 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER :Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Mustafa BAŞ (İstanbul)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı yoktur.

15 dakika sonra toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.28

 

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.45

BAŞKAN: Başkanvekili Hasan KORKMAZCAN

KÂTİP ÜYELER: Ahmet DÖKÜLMEZ (Kahramanmaraş), Mustafa BAŞ (İstanbul)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 88 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Birinci Oturumda yapılan yoklama sonucu, toplantı yetersayısının bulunmadığı anlaşılmıştı ve birleşime ara vermiştik.

Şimdi, tekrar ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden evvel, üç milletvekili arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A)GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. – Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, tiftik üreticilerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı’nın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ilk söz, Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz'ın. Sayın Korkmaz, tiftik üreticilerinin sorunlarıyla ilgili olarak söz isteminde bulunmuşlardır.

Buyurun Sayın Korkmaz.

Konuşma süreniz 5 dakikadır efendim.

MEHMET KORKMAZ (Kütahya) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Birçok ülkede "mohair" diye adlandırılan tiftik, bilindiği gibi, bütün dünyaya yurdumuzdan yayılan Ankara keçisinin ürünüdür. Bu nedenle, tiftik keçisi, dünya literatüründe Ankara keçisi olarak tanınır. Bugün, dünyanın birçok ülkesinde Ankara keçisinin titizlikle yetiştirilmesine rağmen, elde edilen tiftikler, incelik ve yumuşaklık gibi önemli özellikleri bakımından, yurdumuzda üretilen tiftikler seviyesine ulaştırılamamıştır. Tiftiğin aranan bütün özellikleri, ancak onun özvatanı olan yurdumuzda yetiştirilen Ankara keçisi tiftiklerinde görülmektedir.

Bugüne kadar uygulanan destekleme fiyatları, üreticinin maliyetini karşılayamamış ve destekleme fiyatlarındaki artışlar, girdi fiyatlarının ve genel fiyat artışları endekslerinin hep gerisinde kalmıştır. Özellikle 1995 yılında kooperatiflerin hiç alım yapamaması, tiftik ürününün çok düşük fiyatlardan yerel tüccarlara satılması üreticiyi mağdur etmiş ve tiftik üretiminde büyük bir çöküşün yaşanmasına neden olmuştur.

Sayın milletvekilleri, tiftik üretimimiz bir tehlikeyle karşı karşıya bulunduğundan, sahip olduğumuz imkânları zorlayarak, tiftik üretiminin asgarî ölçüde de olsa kârlı kılınması, bunun sağlanması için, kooperatiflerin kesintisiz alımlara devam etmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, Anadolu köylüsü, özellikle yeterli tarım toprağı olmayan, dağlık bölgelerde tiftik keçisi beslemeyi sürdürmeye çalışan köylümüz geçim kaynaklarını kaybedecek ve önemli kaynaklarımızdan birisi daha yok olma tehdidi altına girecektir.

Zaten düşük olan üretim düzeyi, şu anda ülkemiz ihtiyacını karşılamaktan ne yazık ki, uzaktır. Ülkemiz, son yıllarda, ihracatçı bir konumdan, maalesef, ithalatçı duruma düşmüş ve tiftik ithal eder hale gelmiştir. Ocak 1995'te yapılan tüm tarım satış kooperatifleri birliklerinin ve faaliyet konuları ürünlerinin karşı karşıya bulundukları problemlerin tartışıldığı üretici kurultayının sonuç bildirgesinde de, tiftik gibi, kültürel ve prestij değeri olan ürünlerimize ait birliklerimizin her koşulda devletçe desteklenmesi karar altına alınmıştır. Bu nedenlerle, 1997 yılı ürünü tiftiğin, içtalebin karşılanması, ülkemizin dünya tiftik üretimi ve ticaretindeki yerinin iyileştirilmesi, özellikle, tarım arazilerinin kıt olduğu kırsal ve dağlık yörelerde tiftik keçisi yetiştiriciliğinin üreticilerimize ve ülke ekonomisine olan sosyoekonomik katkısının önemi, üreticilerin fiyat hareketlerinden korunması, ihracattan sağlanan döviz gelirlerinin artırılması gibi nedenlerden dolayı, devletçe desteklenmesi ve tiftik alımlarının kooperatiflerce sürdürülmesi gereklidir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ülkemizin geleneksel ihraç ürünlerinden olan tiftiğin kırkım zamanının nisan ayında başlaması nedeniyle, en geç mart ayı sonuna kadar da, desteklenmesine ilişkin esasların belirlenmesi, üretici açısından büyük önem taşımaktadır. Tiftik Birliği tarafından hazırlanan 1997 Tiftik Ekonomik Raporu, Sanayi ve Ticaret Bakanlığı ile Başbakanlık Hazine Müsteşarlığına 21 Ocak 1997 tarihinde sunulmuştur.

Tiftik üretiminin desteklenmesi ve içtalebin karşılanmasıyla birlikte, üreticilerin fiyat hareketlerinden korunması amacıyla, Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan, Tiftik Birliğince üreticilerden satın alacağı 1997 yılı ürünü tiftik bedellerinin ödenmesinde ve işletme giderlerinin karşılanmasında kullandırılmak üzere, Ziraat Bankasına 260 milyar lira kaynak aktarılmasına ilişkin karar taslağı, Başbakanlık Hazine Müsteşarlığınca hazırlanarak 12 Mart 1997 tarihinde Başbakanlığa intikal ettirilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Konuşmanızı tamamlayın.

MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Söz konusu karar taslağının Bakanlar Kuruluna sunulmasından bugüne kadar yaklaşık 1,5 aylık bir süre geçmiş olmasına rağmen, bir türlü imzalar tamamlanamamış ve Bakanlar Kurulu kararı da yürürlüğe girememiştir. Bakanlar Kurulu kararının gecikmesinden dolayı, kooperatiflerin alım kampanyasına girememiş olması nedeniyle, piyasalarda büyük bir boşluk ve belirsizlik oluşmuştur.

Bu gecikmeden dolayı, Ankara, Eskişehir, Afyon, Kütahya, Bolu, Çankırı, Yozgat, Aksaray, Karaman ve Kırıkkale İllerinde faaliyet gösteren kooperatiflere teslimat yapmakta olan 50 bin nüfusa sahip üretici, aileleriyle birlikte karamsarlık ve ümitsizlik içerisine girmiştir ve bu arada, maddi sıkıntı içerisinde olan üreticiler, ürününü, değerinin çok altında, kilosunu 200 bin ilâ 220 bin lira arasında bir fiyatla tüccara satmak zorunda kalarak zarara uğramakta ve gerçekten mağdur olmaktadırlar. Halbuki, Tiftik Birliği tarafından belirlenen 1997 yılı alım fiyatları kilo başına 450 bin liradır.

Şu ana kadar alım yapacak olan kooperatiflere finansman sağlanamamış olması nedeniyle, alımlara başlanamaması sonucu, üreticinin elindeki tiftik yarı fiyatına elden gidecek ve üreticiler sefilleri oynarken, tüccar burada kazançlı çıkacaktır. Bahsi geçen Bakanlar Kurulu kararı, en kısa sürede çıkmazsa, rekoltenin tamanı yok pahasına üreticinin elinden çıkmış olacaktır ve bu durum karşısında da, Ankara keçisi kesiminin yeniden başlaması kaçınılmaz olacak, hayvancılık sektörüne bir darbe daha vurulacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Korkmaz, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MEHMET KORKMAZ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Geçim kaynağı tiftik olan 50 bin üretici aile adına Hükümetten ricam, lütfen, söz konusu Bakanlar Kurulu kararını bir an önce çıkarınız ve tiftik üreticisini mağdur etmeyiniz.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Kütahya Milletvekili Sayın Mehmet Korkmaz'a teşekkür ediyorum.

Gündemdışı konuşmaya, Orman Bakanı Sayın Halit Dağlı cevap vermek istiyorlar.

ORMAN BAKANI MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – Sanayi ve Ticaret Bakanına da vekâlet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bakan aynı zamanda Sanayi ve Ticaret Bakanına vekâlet ediyor, o sıfatıyla bu konuşmayı cevaplayacak.

Buyurun Sayın Bakan.

ORMAN BAKANI MEHMET HALİT DAĞLI (Adana) – Sayın Başkan, Yüce Meclisin saygıdeğer üyeleri; Kütahya Milletvekilimiz Sayın Mehmet Korkmaz'ın tiftik üreticilerinin sorunlarına dair yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; bu vesileyle, sizi ve Yüce Meclisin sayın üyelerini saygıyla selamlıyorum.

73 trilyon 783 milyar liralık alım yapan birliklere, bu yıl, Hazineye bağlı Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan toplam 46 trilyon 817 milyar kredi kullandırılmıştır. Büyük bir mutlulukla ifade etmeliyim ki, bu yıl, birliklerimizin, üreticiye, zeytin ve zeytinyağı alım döneminin geç başlaması ve Fiskobirlik'in fazla ürün alımından kaynaklanan 5 trilyon 758 milyar liranın dışında borcu yoktur.

1990 yılında ülkemizde 1 500 ton civarında olan tiftik üretimi, son dönemde 450 tona kadar düşmüş ve maalesef, bir tiftik ihracatçısı olan ülkemiz, bu konumundan ithalatçı konumuna gelmiştir.

Kesinlikle ifade etmeliyim ki, anavatanı Orta Anadolu olan Ankara keçisi yetiştiriciliği ve tiftikçiliğimizin, yok olmaması için desteklenmesi gerekmektedir. İşte, bu nedenle, 1995 yılında, Tiftik Birlikçe hiç tiftik alımı yapılmamışken, 1996 yılında, Hazineye bağlı DFİF, Tiftik Birlik'e 50 milyar lirası ürün kredisi, 37 milyar lirası işletme kredisi olmak üzere, yarısı yüzde 50 basit faizli 87 milyar lira kredi vermiş ve bu kredilerle, üreticiden 228 ton tiftik alınarak, tiftikçiliğimiz yeniden canlandırılmaya başlanmıştır. İçinde yaşadığımız 1997 yılında ise öngördüğümüz tiftik alımı 400 ton olarak belirlenmiştir.

Bakanlık olarak, Orta Anadolu tiftik üreticileri için çok önemli olduğunu bildiğimiz bu alımların desteklenmesi gerektiğine inanmaktayız ve bu nedenle, Bakanlığımızca, 6 Mart 1997 gün ve 4534 sayılı yazıyla, Hazinenin bağlı olduğu Devlet Bakanlığına, aynı gün 4540 sayılı yazıyla da, Hazine Müsteşarlığına, durum, "ivedi" kaydıyla bildirilmiştir.

Özet olarak, bu yazılarımızda, Hazineden, 1997 tiftik alımları için, Destekleme Fiyat İstikrar Fonundan, 240 milyar lira ürün kredisi, 120 milyar lira işletme kredisi olmak üzere, toplam 360 milyar lira kredi istenmiştir. Ayrıca, tiftik ürünündeki dalgalanmalar ve satış zorlukları gözetilerek, bu kredilerin geri ödenme süresinin bu kez uzun tutulması, yeni vadenin 31 Aralık 1998 olarak tespiti istenmiştir. Diğer yandan, malî yönden çok zayıf olan Tiftik Birlik, geçen yıl aldığı yüzde 50 basit fazli kredileri henüz ödeyememiştir. Bu nedenle de, aynı yazılarımızda, Tiftik Birlik'in kullandığı, 31 Mart 1997 tarihli kredilerinde de, vadenin bir yıl uzatılması talep edilmiştir. Bu taleplerimize karşılık, Hazineyle ilgili Devlet Bakanlığınca ivedi olarak kararname hazırlanmış, Tiftik Birlik'e, bu yıl da, DFİF kredisi verilmesi ve geçen yıl kullandığı kredinin vadesinin bir yıl süreyle uzatılması öngörülerek, 12 Mart 1997'de Başbakanlığa intikal ettirilmiştir. Söz konusu kararnamenin imzalanması tamamlandığında Tiftik Birlik alımlara derhal başlayacaktır.

Hükümetimiz, tüm üreticilerimize verdiği desteği tiftik üreticileri için de verecektir.

Bilgilerinize arz eder, Yüce Meclise, tekrar saygılar sunarım.

BAŞKAN – Gündemdışı konuşmayı cevaplayan, Orman Bakanı ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Vekili Sayın Halit Dağlı'ya teşekkür ediyorum.

İSMET ATALAY(Ardahan) – Sayın Başkan, bir maruzatımız var.

BAŞKAN – Buyurun efendim.

İSMET ATALAY (Ardahan) – Sayın Ahmet Doğan, İçtüzüğün 56 ncı maddesine aykırı bir şekilde, Genel Kurulda kravatsız oturmaktadır.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ayıp denen bir şey var... Ayıp... Ayıp... (RP sıralarından gürültüler)

İSMET ATALAY (Ardahan) – Gereğinin yapılması için önerge veriyoruz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, ben gereğini yaptım.

İSMET ATALAY (Ardahan) – Ama, açıklamam ve zapta geçmesi lazım efendim.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ayıptır... Ayıp... Ayıp...

BAŞKAN – Sayın Fırat, gereğini yaptım efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Fırat, sizin muhatabınız Başkanlıktır. Lüzumsuz yere ortalığı gerginleştirmenin de âlemi yoktur.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Otur yerine... Otur... Otur... Terbiyesizliğin müdafaası olmaz.

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, yerinizden karşılıklı konuşmayın lütfen.

AYHAN FIRAT (Malatya) – Ayıp... Ayıp... (RP sıralarından gürültüler)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Muhatap sizsiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gereken uyarıyı ben yaptım efendim.

İçtüzüğe uygun durum da hâsıl olmuştur.

Gündemdışı konuşmalara devam ediyoruz.

2. – İstanbul Milletvekili HalitDumankaya’nın, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundaki Genel Müdür ve üst düzey atamalarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – İkinci sırada, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya konuşacaktır.

Sayın Dumankaya, Türkiye Radyo-Televizyon Kurumundaki genel müdür ve diğer üst düzey atamalarla ilgili olarak gündemdışı söz istemişlerdir; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri, bizleri televizyonlarının başında dinleyen aziz vatandaşlarım; hepinizi, saygıyla selamlıyorum.

Dün, Polatlı'nın köylerinde, çiftçilerle, köylülerle, besicilerle görüştüm; halkın ne acıklı durumda olduğunu gördüm. Toprak Mahsulleri Ofisi, arsalarının bir kısmını almış, bir kısmını -dikkatinizi çekmek istiyorum- 5 bin dönümünü de, bir vatandaş, orman yapacağım diye çevirmiş ve gasp etmiş. Diğer taraftan, emekliler, işçiler, memurlar, Bağ-Kur emeklileri perişan durumda. Çöp bidonlarından ekmek toplayıp, yiyecek toplayıp yiyen insanlar öbür tarafta dururken, devleti soyan vicdansızları, şerefsizleri burada teşhir etmek isterdim; ama, zamanım 5 dakika, o nedenle esas konuma geliyorum.

Değerli milletvekilleri, TRT, özerk bir kurumdur. Sekiz aydır TRT Genel Müdürü atanmamaktadır. (Gürültüler)

Sayın Başkan, susturursanız_

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, yerinizden müdahalede bulunmayın. Sayın hatip gündemdışı konuşmayı TRT ile ilgili aldı, başka konulara da girişte yer verdi; ama, bunların, TRT'den yayınlanamadığı gibi bir bağlantısı var konuyla.

Buyurun Sayın Dumankaya.

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, TRT Genel Müdürlüğü sekiz aydır boştur; ama, bu Meclisin 19 uncu Dönemde çıkardığı Radyo ve Televizyon Üst Kurulu Kanunu vardır. Bu Kanuna göre, Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, o Kanundaki vasıflara uygun adaylarını belirlemiş ve Hükümete bildirmiştir.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet, sekiz aydır bu adaylar arasında tercih yapamamaktadır. TRT Yönetim Kurulu 7 kişiden müteşekkildir; TRT Genel Müdürü atanamayınca bu Kurul 6 kişiye düşmektedir; 1 kişi de istifa etmiş, 5 kişiye düşmüştür ve onların yönetimi ancak 5 kişi ile toplanabilmektedir; 1 kişi hasta olduğu zaman Yönetim Kurulu toplanamamaktadır.

Değerli arkadaşlarım, Hükümet, bu kadar vurdumduymaz bir şekilde, bu vasıflara uygun bir kişi bulamıyor; Meclise bir kanun tasarısı sevk ediyor. Anlaştığı kişinin vasıfları TRT Genel Müdürü olmaya yetmiyor; kanunu, bu kişiye uydurmak istiyor.

Değerli arkadaşlarım, işte, TRT'nin 1993 ve 1994 yılı hesaplarını onbeş gün evvel tetkik ettik; ibra etmedik, mahkemeye sevk ettik. Bugün, TRT başsızdır. Dolayısıyla, bu Meclis, Türkiye, bu hale geldiyse, bunun bir nedeni de budur.

Değerli arkadaşlarım, sadece TRT mi böyledir; hayır... Şu anda, İstanbul gibi önemli, büyük bir şehrin Emniyet Müdürü yoktur. Niye yoktur; yine, üçlü kararnameyle atanan Emniyet Müdürü, yasalara aykırı bir şekilde, kanunsuz bir şekilde, bir baskınla, hemen görevden alınıyor. İstanbul'un Emniyetinin başı yok. Peki, İstanbul'un Emniyetinin başı yok da, Emniyet Genel Müdürlüğünün başı var mıdır?!

Değerli arkadaşlarım, bir baskınla...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dumankaya, konuşmanızı tamamlayın efendim.

VELİ ANDAÇ DURAK (Adana) – Yeter... Yeter...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, bir açıklama yapayım: Sayın Dumankaya'nın söz talebi, TRT'de ve diğer üst kuruluşlardaki atamalarla ilgilidir.

Buyurun.

VELİ ANDAÇ DURAK (Adana) – Konuşmasından anlaşılmıyor da...

HALİT DUMANKAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, İstanbul Emniyet Müdürü işte böyle alınmış; sıra, Ankara'ya, Emniyet Genel Müdürlüğüne gelmiştir. Emniyet Genel Müdürünün de, atandığı şekilde görevden alınması lazım; yani, üçlü kararnameyle atanmış, şu anda koalisyonda, dörtlü kararnameyle görevden alınması lazım gelirken, bu da, yine kanunsuz, yine yönetmeliklere aykırı bir şekilde, yine bir gece baskınıyla görevden alınmıştır. Şu anda, Emniyet Genel Müdürlüğünün de başı yoktur.

Değerli arkadaşlarım, durum şudur: Eğer kanunsuz bir işe başlarsanız, eğer kanunsuzluk yaparsanız, duracağınız yer belli olmaz. İşte o zaman, bu Meclis, bu Hükümet tartışma konusu olur. Siyasîler, Hükümette olanlar, bu Mecliste olanlar üzerlerine düşeni yapmalıdır; eğer bu çatı çökerse, hepimiz bunun altında kalırız.

Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP, DSP, CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Sayın Halit Dumankaya'ya teşekkür ediyorum.

Sayın Dumankaya'nın konuştuğu konular, doğrudan doğruya Hükümetin yetki ve tasarrufunda olan hususlarla ilgilidir; bunlardan dolayı Meclisimizin yapacağı şey, denetim yollarını harekete geçirmektir; onlardan birini de, bizzat, Dumankaya, bugünkü gündemdışı konuşmasıyla yerine getirmiştir. Onun için, bu konularda Meclisimize yüklenilecek bir sorumluluk söz konusu değildir.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) – Meclisin Hükümeti düşürmesi lazım.

NECMİ HOŞVER (Bolu) – Gücünüz yetiyorsa düşürürsünüz!..

3. – HatayMilletvekili Mehmet Sılay’ın, AzerbaycanHalkına karşı Türkiye’nin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, gündemdışı son konuşma sırasını Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Sılay'a veriyorum.

Sayın Sılay, Azerbaycan Halkı için Türkiye'nin sorumluluklarıyla ilgili söz isteminde bulunmuştur.

Sayın Sılay, konuşma süreniz 5 dakikadır; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

MEHMET SILAY (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son aylar içinde, Azerbaycan'a karşı Ermenistan'ın, ateşkes anlaşmasını defalarca ihlal ettiği hepinizin malumudur. Dağılan Sovyetler Birliğine bağlı cumhuriyetlerden 14'ü tek mermi sıkmadan özgürlüklerine kavuşurken, Azerbaycan, 1990 Yanuar katliamıyla, Bakü Kızıl Meydanında Rus tanklarının karşısına dikilerek, yüzlerce şehit verip, bedel ödeyerek istiklaline kavuştu.

Yüzde 95'i Müslüman olan Azerbaycan Halkı, ortak tarih, inanç ve kültür bağlarıyla, Anadolu halkıyla aynı ülkü, ideal ve aynı kaderi paylaşmaktadır.

Değerli milletvekilleri, tarih, insanlığın hafızasıdır. Tarih, milletlerin hafızasıdır.

1071 Malazgirt zaferinde, Bizans'a karşı çarpışan Türk ordusunun büyük ekseriyetini Azerî birlikleri oluşturuyordu; yani, Anadolu'nun Türkleşmesi ve İslamlaşmasında Azerîlerin büyük payları ve katkıları var.

Sıra Osmanlıya geldiğinde, Mehmet Emin Resulzade'nin çağrısı üzerine, Bakü'yü Ermeni işgalinden temizleyen Yüzbaşı Gani Efendinin komutasındaki Kafkas-İslam ordusunu oluşturan, Anadolu çocuklarıdır; yani, sizlersiniz; ancak, özgürlük ve onurlarına düşkün olan bu şerefli milletin, yani Azerbaycan Türklüğünün vatanı, saldırgan ve şımarık Ermeniler tarafından, bugün kısmî işgal altındadır ve bu sefer, yardım etme sırası, Türkiye Cumhuriyetine gelmiştir; çünkü, Transkafkasya ile Büyük Kafkas Dağları arasında uzanan kıta Azerbaycan'ının dörtte biri, açıktan Rus destekli Ermenilerin fiilî işgali altındadır.

Dikkatinizi çekiyorum: Henüz millî ordusunu kuramadan, kendisini bir kaosun içerisinde bulan Azerbaycan'ın işgalinde, acaba, biraz da, Türkiye'yi yönetenlerin vebali ve ihmali yok mudur?!. Türk Halkının beklenti ve tercihlerinin tersine, savaş sürerken, Türkiye üzerinden -Kahramanmaraş Gemisiyle, İskenderun Limanı üzerinden- Ermenistan'a, 25 bin ton buğday ve gıda maddesi nasıl gönderilmiştir; elektrik verilip, kapılar nasıl aralanmıştır? Azerî yaralıları taşıyacak 2 adet helikopter nasıl esirgenmiştir? Bunu sorgulamak boynumuzun borcudur; bunu sorgulamak, Türkiye Büyük Millet Meclisinin görevidir.

Değerli milletvekilleri, gerçek şu ki: Kardeş Azerbaycan vatanının toprak bütünlüğü, bugün tehlike altındadır. 1992'den beri, Kubatlı, Laçin, Ağdam Fuzuli, Şuşa ve Kelbecer işgal altındadır.

Bölgeden kaçan siviller ise, Kafkas maverasının acımasız, soğuk ikliminde, arazide, açık havada, Kızılay çadırlarında yaşıyor. Yurtlarından uzakta yaşayan ve sayıları 1 milyonu aşkın muhacire gıda ve ilaç yardımı, başta Türkiye, sonra, Birleşmiş Milletler ve İnsanî Yardım Teşkilatı; yani, yurt dışında çalışan vefalı işçi kardeşlerimiz tarafından yapılıyor; yanii ırkçılar tarafından çıra gibi yakıldıkları zaman aklımıza gelen işçi kardeşlerimiz tarafından!..

Azerbaycan ile Ermenistan arasında, dört yıldır, yapılan ateşkes anlaşması, Ermeniler tarafından bozulmuştur. Üstelik, Ermenistan, geri çekilme koşulu olarak, Yukarı Karabağ ile birlikte işgal ettiği Laçin ve Şuşa'yı da istiyor.

Rusya Federasyonu, Ermenistan'ı alenen desteklemektedir. Yıllardır, Azerbaycan Millî Meclisi gündeminde, Rusya'nın Ermenistan'a açıktan silah sevk ettiği tartışılıyor, konuşuluyor. Başta Türkiye olmak üzere, hür dünyanın buna karşı tavır koyup, engel olması şarttır. Kınayıcı açıklamalarla yetinmek pek cılız kalmakta, hatta saldırganı teşvik etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Azerbaycan büyük sıkıntı içinde ve Türkiye'den, kardeşlik edebiyatının ötesinde, ciddî yardıma ihtiyacı var.

Bakü'nün Ankara'dan beklentisi; Türkiye, uluslararası platformda, haklı davalarında, Azerbaycan'ın sesi olsun, desteği olsun ve halkımıza tercüman olarak ilave ediyoruz, en az, Rusya'nın Ermenistan'a yaptığı kadar, biz de, kardeş Azerbaycan'a, en üst seviyede lojistik destekle askerî eğitim yardımları yapmak mecburiyetindeyiz.

Bu takdirde, inanıyoruz ki, Rusya'yı, Çeçenistan'da uğradığı akıbet ve hezimet, Azerbaycan'da bir kere daha beklemektedir. Kardeş Azerbaycan halkı yeterince acı çekti ve bedel ödedi.

Osmanlının devamı olan Türkiye Cumhuriyeti, Türk ve İslam dünyasını daha fazla sahipsiz ve korumasız bırakamaz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sılay, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MEHMET SILAY (Devamla) – Peki, efendim.

Müslüman Türk dünyasının dirilişi ve Türk rönesansı, Doğu Türkistan dahil, Azerbaycan gibi istiklaline kavuşmuş bütün Türk cumhuriyetleriyle ortak hareket etmekle mümkün olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bir aydan beri sunî gündemlerle havanda su dövülmektedir. Ben, fikrinizin ve yüreğinizin Azerbaycan'a, tüm mazlum uluslara yönelmesini diler, saygılar sunarım. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündemdışı konuşan Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Sılay'a teşekkür ediyorum.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri bulunmaktadır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. – İsrail’e gidecek olan Millî Savunma Bakanı TurhanTayan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın vekâlet etmesinin uygun görülmüş olduğuna ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/779)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 30 Nisan 1997 tarihinde İsrail'e gidecek olan Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanlığına, Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 20 arkadaşının, yangınların önlenmesi ve itfaiye teşkilatının yeniden yapılanması için alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/183)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Ülkemizde yaşanan büyük yangınlar ve özellikle son Tuzla yangını göstermiştir ki, itfaiye konusunda gerek modern araç ve gereç bakımından ve gerekse eğitilmiş itfaiye personeli bakımından gelişmiş ülkelerden çok gerideyiz.

Ülkemizde itfaiyeci yetiştiren bir okul olmadığı için, göreve gelen yerel yönetimler siyasî görüşleri doğrultusunda kadrolaşmakta, itfaiyeciler vatandaşımızın canını, malını ve hatta kendi canını ortaya koyarak tecrübe kazanmaktadır. Halbuki, gelişmiş ülkelerde, itfaiyeciler, okullarda gereken eğitimi aldığından, yangınlarda, canları ile bedel ödemezler.

Ülkemizde yangınlar için alınması gerekli tedbirlerle, itfaiye teşkilatının yeniden yapılanması için, Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddeleri gereği bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ederiz.

Halit Dumankaya (İstanbul)

Adil Aşırım (Iğdır)

Esat Bütün (Kahramanmaraş)

Şerif Bedirhanoğlu (Van)

Miraç Akdoğan (Malatya)

Ersin Taranoğlu (Sakarya)

Yaşar Eryılmaz (Ağrı)

Mahmut Bozkurt (Adıyaman)

Sami Küçükbaşkan (Antalya)

Cemal Özbilen (Kırklareli)

Ahmet Kabil (Rize)

Yavuz Köymen (Giresun)

Mustafa Bahri Kibar (Ordu)

Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

Emin Kul (İstanbul)

Ekrem Pakdemirli (Manisa)

Ömer Ertaş (Mardin)

Rasim Zaimoğlu (Giresun)

Şadan Tuzcu (İstanbul)

Şinasi Altıner (Karabük)

Yusuf Namoğlu (İstanbul)

Gerekçe:

Son Tuzla yangını faciasında kaybettiğimiz, yanarak ölen iki itfaiye mensubu, geride, gözü yaşlı insanlar bırakmıştır. Her yangın anında meydana gelen üzücü bu olaylarda, o anda üzülür biraz sonra unutur gideriz; yeni facialar yaşanmaması için alınacak tedbirleri düşünmeyiz.

Avrupa'nın birçok gelişmiş ülkesinde bu facialar, bu yangınlardan sonra, yangınların getireceği zararları minimuma indirmek için bilimsel araştırmalar yapmışlar, bilimsel teoriler üretip, yangınları önlemede ve söndürmede verilecek hizmet ve bu hizmeti verecek itfaiye kuruluşlarına kimlik kazandırmak için ülke genelinde uygulaması zorunlu standartları oluşturmuşlardır.

Tuzla'daki akaryakıt tankerinin, güvertesine çıkarılarak cayır cayır yanan itfaiyecilerin bu dehşet verici görüntüleri görsel ve yazılı basın kanalıyla kamuoyunun ilgisini çekmiş; bu nedenle, birkaç gün gündemde kalmış, bu olay da YIBA Çarşısı yangını, Gürün Han, Ataköy Taverna, Washington ve Laleli Otel yangınları gibi unutulup gidecektir.

Ülkeyi idare edenlerin, yasama, yürütme görevi yapan bizlerin, yerel yönetimlerin, herkesin iyice düşünüp bu yangınlardan korunmak için tedbirler alması gerekmektedir.

Yangın sorası olaylara yüzeysel yaklaşarak, göstermelik bir suçlu bulup, olayların örtülmesi ile bir yere varılamaz. Esasında, bunun yerine, temeldeki sebeplere inip, yangın teorisi, yangın tekniği ve temel felsefesi ölçülerine göre detaylı çözüm aramadığımız sürece, bu korkunç yangın bilançosu her geçen gün artarak devam edecektir.

Yangında kullanılacak araç gereçlerin standartlaştırılması gereklidir. Gelişmiş ülkelerde bu standatlar 15-16 ciltlik kitaplara ancak sığarken, bizde ise, sadece 1580 sayılı Belediyeler Yasasının 15 inci maddesinde bir fıkraya sıkıştırılmış bir paragraftan müteşekkil itfaiye teşkilatının kurulmasının belediyelere bırakıldığı şeklindedir. Burada, bu paragrafın incelenmesiyle de görülecektir ki, 1930'lardan kalma birkaç satış talimatıyla, birkaç kazma kürek, birkaç balta bir köşeye asarak, bir gözetleme kulesi yaparak, bunları bir araya getiren belediye başkanı, bir itfaiye teşkilatı kurmuş olur, üzerinden mesuliyeti atmış olur.

Günün koşullarında nüfus, alan, bina sayısı, ulaşım, coğrafî konum etkinlikleri ölçü olup, kurulacak itfaiye teşkilatlarının uygulayacakları yangından koruma önlemlerinin mekanik gücüne, istihdam edilecek personel ve yerleştirilecek itfaiye birimlerinin sayısına, genel bir ifadeyle, itfaiye teşkilatlarının kuruluşuna ve gelişmesine teknik ve standart değerler getirmediği gibi, nasıl itfaiyeci olunacağı; itfaiyeciye nereden, nasıl eğitim verileceği; eğitimi kimin vereceği; meslek, kadro ve unvanlarının ne olacağı; meslekte hangi şartlarda yükselecekleri, kaç saat çalışacakları ve hangi statüye tabi olacakları geniş bir araştırmayla tespit edilmelidir. Ayrıca, yangında zararı asgarîye indirmek için yangından korunma önlemlerinin de geniş bir şekilde araştırılması gereklidir. Bizde olduğu gibi, 30-40 sayfalık bir broşürdeki talimatlarla sınırlı yönetmeliklerle bu konu halledilemez.

Yangında savaş sanatı olan itfaiyecilik personelinin alınmasında ihtiyaç ve istihdam durumuna ilişkin bilimsel bir kriter getirilmelidir.

Halbuki, bugün, ülkemizde, yerel yönetimlerin değişmesine, siyasî görüşüne kart hamili partimizdendir, itfaiye kadrosuna alınsın torpillerine göre, çoğu kırsal alandan gelmiş yüzde 90 ilkokul mezunu olan torpilli kişilerden oluşursa, son olarak Tuzla'da yaşanan acıklı olayları her zaman yaşamamız mümkündür.

Yangınlardaki söndürme olaylarının en az zarar ve can kaybı ile, hatta hiç can kaybı olmadan; alınacak tedbirler ve itfaiye teşkilatının modern hale getirilmesi, itfaiye personelinin eğitimi ve itfaiyeci olabilmek için bu konuda yeterli sayıda okul açılması için; Anayasamızın 98 ve İçtüzüğümüzün 104 ve 105 inci maddesi gereği Yüce Meclisimizce bir araştırma komisyonu kurulmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmamasına ilişkin öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Kanun teklifinin geri alınmasına dair bir önerge vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

2. – Bolu Milletvekili Avni Akyol ve Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci’nin, (2/75) esas numaralı 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Tekliflerini geri aldıklarına ilişkin önergesi (4/170)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

13 Kasım 1996 tarihinde vermiş olduğumuz geri çekme önergemiz üzerine, Genel Kurulun 19.11.1996 tarihindeki 19 uncu Birleşiminde okunarak geri iade edilen (2/230) esas numaralı 1739 Sayılı Millî Eğitim Temel Kanununun Bir Maddesinin Değiştirilmesi, İki Ek Madde ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ve Geçici 2 nci Maddesinin Kaldırılması Hakkındaki kanun teklifimiz ile doğrudan ilgili olan ve tek başına işleme konulduğunda bir anlamı ve geçerliliği kalmamış bulunan (2/231) esas numaralı 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkındaki" kanun teklifimizi geri çekiyoruz.

Gereğini müsaadelerinize arz ederiz.

Saygılarımızla. 1 Mayıs 1997

Avni Akyol Yusuf Ekinci

Bolu Burdur

BAŞKAN – Komisyonda bulunan kanun teklifi geri verilmiştir.

Söz konusu kanun teklifinin tekabbül edildiği hususunda, İçtüzüğün 75 inci maddesine göre verilmiş iki ayrı önerge vardır; bu önergeleri de okutup, bilgilerinize sunacağım.

3. – İstanbul Milletvekili Mehmet Ali Şahin’in, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun teklifine iştirak edip, üzerine aldığına ilişkin önergesi (4/171)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Bolu Milletvekili Avni Akyol ve Burdur Milletvekili Dr. Yusuf Ekinci tarafından 11.4.1997 tarih ve 07.96-445 sayı ile verilerek yenilenen kanun tekliflerinden (2/75) esas No'lu olup, halen, 21.4.1996 tarih ve 2-231 sayı ile Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan 222 sayılı Kanunda değişiklik öngören kanun teklifine, İçtüzüğün 75 inci maddesi gereğince, ben de iştirak ediyor ve üzerime alıyorum.

Müracaatımın, halen, Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan teklif dosyasına eklenmesini arz ederim.

28.04.1997

Mehmet Ali Şahin

İstanbul

BAŞKAN – İkinci tekabbül önergesini okutuyorum:

4. – Erzurum Milletvekilleri İsmail Köse ve AslanPolat ile Ardahan Milletvekili Saffet Kaya’nın, 222 Sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun İki Maddesinin Değiştirilmesi, Bir Madde Eklenmesi ve Geçici 9 uncu Maddesinin Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifine iştirak edip, üzerlerine aldıklarına ilişkin önergesi (4/172)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Yüksek Başkanlığınızca 5.6.1996 tarihinde tali komisyon olarak Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor Komisyonuna, esas komisyon olarak Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen 222 sayılı Kanunda değişiklik öngören (2/231) esas numaralı kanun teklifine, İçtüzüğün 75 inci maddesi uyarınca iştirak ediyor ve üzerimize alıyoruz.

Müracaatımızın ilgili komisyonlarda bulunan teklif dosyalarına eklenmesini arz ederiz.

İsmail Köse Aslan Polat Saffet Kaya

Erzurum Erzurum Ardahan

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İçtüzüğün 75 inci maddesi uyarınca, teklif, tekabbül eden milletvekillerinin ismiyle işlem görmeye devam edecektir.

Değerli milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

V. – SEÇİMLER

A) KOMİSYONLARDA AÇIK BULUNAN ÜYELİKLERE SEÇİM

1. – Kamu İktisadi Teşebbüsleri Komisyonunda açık bulunan üyeliğe seçim

BAŞKAN – Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonunda boş bulunan ve Anavatan Partisi Grubuna düşen bir üyelik için Karabük Milletvekili Şinasi Altıner aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler " kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. – KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.Sayısı : 23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

İlgili Komisyon?.. Yok.

Hükümet de hazır bulunmuyor.

Müzakeresi ertelenmiştir.

2. – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal SigortalarKanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında KanunTasarısı ve Sağlık, Aile,Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S.Sayısı : 250) (1)

BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporunun müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon ve Hükümet yerlerini almışlardır.

Geçen birleşimde, tasarının 1 inci maddesi üzerindeki görüşmeler tamamlanmış ve 1 inci maddenin oylanmasında kalmıştık.

Şimdi, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. – Genel ve katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler, döner sermayeli kuruluşlar ile kanunla veya kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulan kamu kuruluşları ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren teşekkül ve kuruluşlarla bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştiraklerinin, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başına kadarki tahakkuk etmiş bulunan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı ile bunların gecikme zammı ve faiz borçları ile 1997 yılı sonuna kadar doğacak sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zammı 1997 Malî Yılı Hazine Müsteşarlığı Bütçesinin (940. 01. 3. 406. 900. 4792 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak yardımlar) tertibindeki ödenekten Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılan ödemeler karşılığında bu kurum ve kuruluşlar adına tahsil edilmiş sayılarak borç kayıtları kapatılır.

Sosyal Sigortalar Kurumuna bu kurum ve kuruluşların yukarıda belirtilen prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı borçları ile ödeme tarihine kadar hesaplanacak gecikme zammı ve faiz borçlarının ödenmesi hususu ile ilgili usul ve esaslar Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca müştereken tesbit edilir.

Yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşların bu kapsamda devam eden takibat ve yargı safhasındaki ihtilafları sona erer.

BAŞKAN – 2 nci madde üzerinde söz isteyenleri tespit ediyorum; söz isteyen arkadaşlarımızın ve grupların, yazıyla, Başkanlığa başvurmalarını rica ediyorum.

Şu ana kadar, gruplar adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Karslıoğlu; kişisel olarak, İstanbul Milletvekili Emin Kul, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül, Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan ve Niğde Milletvekili Salih Katırcıoğlu başvuruda bulunmuşlardır.

NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, dün gönderdiğim pusulada, 2 nci madde üzerinde konuşacak sözcümüzü belirtmiştim. Grubumuz adına, Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş konuşacaklar.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz Ateş de, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz istemişlerdir.

Söz istem sırasına göre, ilk sözü, Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Mustafa Karslıoğlu'na veriyorum.

Buyurun Sayın Karslıoğlu. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA MUSTAFA KARSLIOĞLU (Bolu) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 250 sıra sayılı, 17.7.1964 tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının 2 nci maddesinde, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım; Grubum adına, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce, 2 nci madde okundu; ben, tekrar okuyacağım; fakat, nedense, bu kanun tasarısı metinleri o kadar bozuk bir Türkçeyle yazılıyor ki, o kadar karışık ki, anlamakta güçlük çekiyoruz; bunlar, acaba, daha sade bir Türkçeyle, daha anlaşılacak bir dille yazılamaz mı diye, bizi, bir düşünceye sevk etmektedir.

Bakın, tasarının 2 nci maddesini okuyorum: "Genel ve katma bütçeli idareler, özel idareler ve belediyeler döner sermayeli kuruluşlar ile kanunla veya kanunların verdiği yetkiye istinaden kurulan kamu kuruluşları ve 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamına giren teşekkül ve kuruluşlarla bunların müessese, bağlı ortaklık ve iştiraklerinin bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başına kadarki tahakkuk etmiş bulunan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı ile bunların gecikme zammı ve faiz borçları ile 1997 yıl sonuna kadar doğacak sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zammı 1997 Malî Yılı Hazine Müsteşarlığı Bütçesinin (940. 01. 3. 406. 900. 4792 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak yardımlar) tertibindeki ödenekten Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılan ödemeler karşılığında bu kurum ve kuruluşlar adına tahsil edilmiş sayılarak borç kayıtları kapatılır..." Yani, gördüğünüz gibi, bir kanun maddesinde, en azından altı yedi tane "ve" var; o kadar karışık yazılmış ki, anlaşılmasında büyük bir zorluk çekiliyor. Bunların, daha sadeleştirilmiş, daha anlaşılacak bir şekilde yazılması mümkündür diye düşünüyorum ve böylelikle de, hiç olmazsa, güzel Türkçemizle, güzel bir şekilde kanun tasarıları yazılmış olur.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu tasarıda başka neler var: Bakın, deniliyor ki " Sosyal Sigortalar Kurumuna bu kurum ve kuruluşların yukarıda belirtilen prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı borçları ile ödeme tarihine kadar hesaplanacak gecikme zammı ve faiz borçlarının ödenmesi hususuyla ilgili usul ve esaslar, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ile Maliye Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığınca müştereken tespit edilir.

Yukarıda belirtilen kurum ve kuruluşların bu kapsamda devam eden takibat ve yargı safhasındaki ihtilafları sona erer."

Yani, kısaca, daha önceki konuşmacı arkadaşlarımızın da belirttiği gibi, bir af kanunuyla karşı karşıyayız.

Bilindiği gibi, Anayasamızın 60 ıncı maddesine göre, Sosyal Sigortalar Kurumu prim esasına göre kurulmuştur. Bugünkü tabloda, Sosyal Sigortalar Kurumunun, kamu ve özel sektörden, prim ve sosyal yardım zammı olarak 102,5 trilyon, gecikme zammı olarak 167,5 trilyon olmak üzere toplam 270 trilyon alacağı bulunmaktadır; Bağ-Kur'dan 56 trilyon prim, 43 trilyon gecikme zammı olmak üzere toplam 99 trilyon alacağı var; tarım sigortalısının da 50 trilyon borcu var.

Kanunun 1 inci maddesinde de belirtildiği gibi, 31 Aralık 1996 tarihine kadar olan prim borçlarının tamamı ile idarî para cezalarının yüzde 50'sini ve bunların bu kanunun yürürlüğe girdiği zamana kadarki gecikme zammı ve faizlerinin yüzde 58'ini, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödemeleri durumunda, söz konusu kurum alacaklarının her birine ait bakiye gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezasının bakiyesinin terkin edilmesi esası getirilmiştir.

Başta da belirtildiği gibi, özellikle, bu Koalisyonun Refah Partisi kanadı muhalefette bulunduğu zaman, iktidardakilere, bizim karşımıza pansuman tedbirlerle çıkmayın, pansumancılığı bırakın, gerçek endikasyonu, yani, hastanın gerçek teşhisini ve gerekli tedavisini yapın diyordu; ama, bugün, getirdikleri bütün yasa teklifleri birer pansuman tedbir olarak karşımıza çıkmaktadır; daha önceki, Bağ-Kur'da kademe yükseltilmesi gibi, dövize endeksli borçlanma gibi -tabiî, bunlar, günü kurtarma - ve ayrıca, son olarak, yurt dışında bulunanların borçlanması gibi; ki, bu yasa, Cumhurbaşkanımız tarafından tekrar görüşülmek üzere, Meclisimize geri gönderilmiştir.

Yani, görüldüğü gibi, hep pansuman tedbirlerle uğraşıyoruz, boşuna uğraşıyoruz; kimi Anayasa Mahkemesinden dönüyor, kimi Cumhurbaşkanlığından geri çevriliyor, kiminde de -tabir caizse- dağ fare doğuruyor.

Bağ-Kur'da kademe yükseltilmesinden 44 trilyon lira bekleniyordu; fakat, 13 trilyon lira gibi bir paranın biriktiği kabul ediliyor.

Ayrıca, 1987 Temmuzunda çıkarılan 3395 sayılı Kanunla, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerden emekli olan kişilerin sosyal yardım zammını kurumlarının ödemesi öngörülmüştür. Özel sektörden emekli olanların sosyal yardım zammını da, Sosyal Sigortalar Kurumunun kendisi ödemektedir. Tabloda görülen borçların büyük bir bölümü belediyelere aittir. Elbette ki, burada, belediyeler sıkışmıştır ve belediyelere bir yardım öngörülmektedir.

Ayrıca, belirteceğim şu husus çok açıktır ve Bolu'da yaşanmıştır: Artık, belediyelere karşı partizanca bir tutum sergilenmektedir. Bolu Belediyesinin İller Bankasından alacağına "senin prim borçların var" diye el konulmuştur. Neredeyse, Bolu Belediyesinde çalışan işçiler, memurlar, yani ücretliler bayrama ücretsiz gireceklerdi; Bolu Belediyesi bu parayı bulup verdi. Yani, bunu bir silah olarak da kullanmaktasınız. Bu partizanca tutumunuza da, lütfen, son verin.

Bu kanun tasarısına göre, borçlarını zamanında ödeyen belediyeler -ki, yani, belediyeler de sıkışmış durumdadır- cezalandırılmaktadır; yani, zamanında ödeyene bir mükâfat yok; ama, zamanında ödemeyen mükâfatlandırılmış oluyor. Ödemeyen belediyeler ödüllendirilmektedir.

Bu kanun tasarısı, her ne kadar idarî ceza alınmasına karşın, yine de bir af yasasıdır. Sık sık çıkarılan kısmî af yasaları, Sosyal Sigortalar Kurumunu, bugünkü, içinde bulunduğu sıkıntılı durumla karşı karşıya getirmiştir.

Bu kanun tasarısında ağırlık, 54 üncü Hükümetin kaynak bulma paketlerinden biridir; meşhur kaynak paketlerinden biriyle, yine karşı karşıyayız.

Tasarıda birçok belirsizlik vardır; özellikle 2 nci maddede bu belirsizlikler çok belirgindir. Başta belediyelerimiz ve diğer kamu kuruluşlarımızın içinde bulunduğu ekonomik sıkıntıları biliyoruz.

Türkiye, gerçekten, övünç duyacağımız bir şekilde gelişmiştir; yerel dinamikler artmıştır; en küçük kasabamıza bile, oranın girişimcileri bir dinamizm, bir aktivite getirmiştir; ama, onların ihtiyaçları, bu günübirlik yasalarla düzeltilemez.

Ben diyorum ki: Bu ekonomik sıkıntıların ulusumuzda olumsuz yansımalarını görüyoruz; artık, tek tek ağaca bakmak zamanı geçmiştir, gelin, ormana bakalım. Özerkleştirilecek kurum ve kuruluşları özerkleştirelim. Belediyelerimizi sağlıklı, objektif ve tarafsız gelir kaynaklarına kavuşturalım; belediyeleri, böyle partizanca cezalandırmayalım. Seçim öncesi, eli kolu bağlı belediye başkanlarını, gazetelere ilan vermeyelim. Yıllardır temcit pilavına dönen, ısıtılıp ısıtılıp Meclise getirilen yerel yönetim yasasını bir an önce çıkaralım. Ulusumuzu, hak ettiği, uygar, demokratik hukuk devletiyle barıştıralım; kentlerimizde, beldelerimizde, köylerimizde yaşayan insanlarımızın da artık bir yaşam kalitesi olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karslıoğlu, konuşmanızı tamamlayın efendim.

MUSTAFA KARSLIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ben diyorum ki: Bu belirsiz kaynak paketlerine, pansuman tedbirlerine, biz, Demokratik Sol Parti olarak olumlu bakmıyoruz; ama, uzlaşarak, ülkemizin hak ettiği reform yasalarını getirin, beraber çıkaralım; sonuna kadar sizinle beraberiz. Bunun artıları da yeter ki sizin olsun; ama, ülkemize lazım olan reform niteliğinde yasalar çıksın; çünkü, Türkiye Cumhuriyeti büyük bir ülkedir; ulusumuz, uygar ülkeler içinde yer almayı hak etmiştir.

Bu duygu ve düşüncelerle, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan, Bolu Milletvekili Sayın Mustafa Karslıoğlu'na teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Yılmaz Ateş; buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 2 nci maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisinin görüşlerini Yüce Meclise arz etmek üzere huzurunuzdayım. Yüce Meclisi saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, bu yasa tasarısı konusundaki görüşlerimizi, daha önce, komisyonda da, geneli üzerindeki görüşme sırasında da dile getirdik. Şimdi, yasayı incelediğimiz zaman, dili dile benzemiyor, yasa tasarısının kendisi tasarıya benzemiyor. Özel bir uzman çağırıp "bu Sosyal Sigortalar Kurumunu nasıl işlemez hale getirirsiniz; bu çalışanların, bırakın çalışanları, belediyelerle beraber diğer özel idare, özel idareye bağlı şirketler, belediyelere bağlı şirketler, primlerini nasıl ödememesi gerektiği konusunda bir rapor hazırla" deseniz, ancak bu kadar bir rapor hazırlar.

Ben, her ne kadar Mecliste yeni bir milletvekili isem de, 1971 yılından bu yana, Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını yakından izleyen biriyim. Ben, böyle bir yasa taslağını da mantığını da tasarısını da görmedim.

Şimdi, maddeye bakın... Efendim, tasarının kabul edilip, yasalaşıp yürürlüğe girdiği ayın sonuna kadar prim borçlarını ve onların gecikme zamlarını da bu af kapsamına alıyorsunuz. Bu tasarı aylardır kamuoyunda tartışılıyor. Bundan haberi olmayan hiçbir belediye, hiçbir şirket yöneticisi yok. Siz, yasa daha yürürlüğe girmeden, yürürlüğe gireceği tarihe kadar olan bölümünü bir af kapsamına alırsanız, hangi işveren konumundaki belediye veya bağlı şirketi buraya getirir prim öder; prim ödemez. Ondan sonra da "efendim, Sosyal Sigortalar Kurumu alacaklarını tahsil edemiyor, o nedenle de biz böyle bir düzenlemeyi yapmak durumunda kaldık" deniliyor.

Bu yasa tasarısının tamamı, Sosyal Sigortalar Kurumunu batırmaya yönelik bir tasarıdır; bu 2 nci madde de, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacaklarını tahsil edememesi için özel olarak düzenlenmiş bir maddedir.

Sayın milletvekilleri, özellikle, belediyelerimizin mevcut sorunlarını ve yetersiz olan kaynaklarını istismar ederek, onları maske olarak kullanarak bu yasa tasarısı hazırlanmıştır. Bu tasarıda "efendim, belediyelerimizin kaynakları sınırlı; o nedenle, biz, belediyelerimizin SSK'ya olan prim borçlarının bir kısmını affediyoruz, geri kalan kısmını da Hazine ödeyecek" deniliyor.

Hazinenin bunu nasıl ödeyeceğine ilişkin açık, net olmayan bir tavır var; tamamen uyutmaya yönelik, SSK'nın alacaklarının üzerine sünger çekilen bir mantıkla karşı karşıyayız.

Efendim, Maliye Bakanlığı, Hazinenin bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığı ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının temsilcileri bir araya gelip, belediyeler ve bağlı şirketler tarafından Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenmeyen primlerin nasıl ödeneceğini karara bağlayacaklarmış!.. Peki, diğer kesimlere ilişkin, prim boçlarının nasıl ödeneceğine dair burada çok açık yasa hükmü varken, bu konuda, belediyelerin prim borçlarının nasıl ödeneceğine dair açık bir hüküm yoktur. Bununla, Sosyal Sigortalar Kurumuna çok yazık edilmektedir. Yüce Meclisin bu noktayı dikkate alacağını umuyorum.

Belediyelerimizin sorunlarını gerekçe yaparak hazırladığınız bu yasa tasarısı, gerçekten, Sosyal Sigortalar Kurumunu batırmaya yönelik bir girişimdir.

Sayın Bakana soruyorum; bu tasarı tartışılmaya başlandığı günden bu yana, acaba, Sosyal Sigortalar Kurumunun prim alacaklarının tahsilatındaki gelişme nedir; hangi belediyelerimiz ne kadar prim borcu ödemişlerdir; lütfen, burada, çıkıp açıklasın.

Şimdi, bu son Hükümet döneminde, özellikle Koalisyonun Refah kanadı, bugüne kadar, siyasî ahlakla, demokrasi geleneğiyle bağdaşmayan bir tutum içindedir. Burada bir kez daha uyarıyoruz: Bu tutumunuzdan vazgeçiniz.

Sayın milletvekilleri, daha önce açıklamıştım, Ankara'nın Balâ İlçesi Belediye Başkanının bir itfaiye aracı talebine -aylarca peşlerinden koşturduktan sonra- son teklifleri "eğer Refah Partisine geçer iseniz, biz, size bir itfaiye aracı veririz olmuştur" ama, Belediye Başkanımız bu tekliflerini elinin tersiyle itmesine rağmen, Refah Partisi, demokrasilerde eşi görülmeyen uygulamalarına devam etmektedir. Bakın, daha bir hafta önce, Denizli'nin bir beldesinin belediye başkanına da aynı teklif götürülüyor, hiçbir siyasî ahlakla bağdaşmayacak bir teklif, "efendim, siz partinizden ayrılır Refah Partisine geçer iseniz, biz, beldenize 500 milyarlık yatırım yaparız" diye. Belediye başkanı da -kutluyorum kendisini buradan- çok onurlu bir tavır koymuştur, Refah Partisinin anlayacağı bir tavır koymuştur. Kendisini seçen seçmenlerine gitmiştir, onlar da "o vaatleri onların olsun; hayır" demişlerdir; bir referandumla, Refah Partisinin bu talebini elinin tersiyle itmiştir. Umuyor ve diliyorum ki, Refah Partisi bu davranışlardan bir ders çıkarmıştır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla getirilmek istenen bir diğer olay da şudur: Belediyelerimizden, bağlı şirketlerimizden, yasaya, hukuka saygılı olanlar, bu tasarıyla cezalandırılmıştır. Vaatlerini yerine getirmeme pahasına, iş yaptıkları esnafa, hatta çalıştırdıkları işçiye mahcup olma pahasına prim borçlarını ödeyen belediyeler, burada cezalandırılmış; ama, ödemeyenler mükâfatlandırılmıştır. Yani, bir belediye, işçisinden kestiği borcunu ödemiyor, onu mükâfatlandırıyorsunuz, "onun borcunu sileriz" diyorsunuz; ama, hizmetlerini aksatma pahasına prim borcunu ödeyen belediyelere de herhangi bir katkıda bulunmuyorsunuz.

Bunun doğru yöntemi şudur: Madem, borcunu ödemeyen belediyelerin borcunu siz Hazineye ödettiriyorsunuz -ki, ödemeyeceğiniz de belli ayrıca- o zaman, objektif bir iş yapmak istiyorsanız, hakka ve hukuka uygun bir işlem yapmak istiyorsanız, yapacağınız işlem, bütün belediyelere, getireceğiniz, belirlenecek kıstaslara göre aynı oranda yardım yapmaktır. Şimdi, siz, yardım yapmadığınız gibi, borcunu düzenli ödeyenleri de cezalandırıyorsunuz.

Esas, Refah Partisinin getirmek istediği mantık, sosyal güvenlik kurumlarını felç etme mantığıdır, yurttaşlık bilincini yok etme mantığıdır. Sosyal Sigortalar Kurumunu çıkmaza sokarak, ülkenin üçte birini teşkil eden o emeklilerin güvencelerini karanlığa iterseniz, onların vatandaşlık bilincini yok ederek, onları kaderciliğe, kulluğa mahkûm edersiniz. Bununla yapmak istediğiniz olay, vatandaşlık bilincini yok ederek, sosyal güvenlik bilincini yok ederek, vatandaşlarımızı kulluk sistemine mahkûm etme mantığıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ateş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yoksa, Sosyal Sigortalar Kurumunun aksayan yönlerini düzeltmiyorsunuz, yeni bir sistem getirmiyorsunuz; bırakın pansuman tedbirlerini, bunun da gerisinde bir yaklaşımla bu Meclise gelmiş bulunuyorsunuz. O nedenle, bu getirdiğiniz sistemin mantığı -özetliyorum- Sosyal Sigortalar Kurumunun kaynaklarını kurutan bir mantıktır, sosyal güvenlik anlayışını yok etmeye yönelik bir düzenlemedir; o nedenle, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, böyle bir mantığa katılmadığımız için, bu yasa tasarısına karşıyız ve bu yasa tasarısının kabul edilmemesi doğrultusunda bize güç katacağınıza inanıyorum.

Yüce Meclisi, tekrar, saygıyla selamlarken; bugün 1 Mayıs; tüm emekçilerin bayramını, burada, bir kez daha kutluyorum.

Hepinizi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e teşekkür ediyorum.

2 nci madde üzerinde, Anavatan Partisi Grubu adına, Amasya Milletvekili Aslan Ali Hatipoğlu söz istemişlerdir.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Amasya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 250 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesi üzerinde, Anavatan Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesiyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, sosyal güvenlik sistemi uzun vadeli bir sistemdir, maliyeti de çok yüksektir. Sistemin sorunları uzun süreler içerisinde oluşur, çözümü de, yine uzun süre ister. Sistemi güçlü ve zayıf kılan, millî gelirden kendisine ayrılan payların miktarıdır. Ayrılan bu payların ve diğer gelirlerin verimli ve amacına uygun biçimde değerlendirilip değerlendirilmediği ise, sonuca tesir eder.

Bütün kurumlar, bir amacı gerçekleştirmek ve belirli ihtiyaçları karşılamak için kurulur. Bu kuruluşlar, yapısal özelliklerine göre, belirli ilkeler ve tekniklerle çalışır. Sosyal sigorta kuruluşları da, birer teknik kuruluş olduğundan, benzer tekniklerle, yani, sigorta tekniğiyle çalışır ve kendisinden beklenen hizmetleri optimal düzeyde sunar, yeter ki, politik müdahaleler yapılmasın.

Ülkemizde mevcut bulunan bellibaşlı üç sosyal güvenlik kuruluşunun amaçları, ilkeleri, hedefleri ve gelir-gider kalemleri, kendi kuruluş kanunlarında açıkça belirtilmiştir.

Dünyadaki uygulamalarda, sosyal güvenlik sistemlerinin finansmanı, çoğunlukla devlet, işveren ve işçilerin ödediği primlerden sağlanır. Ülkemizde, sosyal güvenlik kuruluşlarının finansmanına, devlet, sürekli bir biçimde katılmamaktadır, ancak zaruret hallerinde bu katkıyı sağlamaktadır.

Değerli milletvekilleri, SSK ve Bağ-Kur'un problemlerini giderecek, köklü çözüm getirecek bütün tasarılara her zaman açığız ve destek veririz. Sosyal güvenlik kurumlarımızın prim ve diğer alacaklarının tahsilatının hızlandırılmasına prensipte katılmaktayız; ancak, teknik olarak, tasarının maddeleri, beraberinde birçok olumsuzluklara neden olacağı düşüncesiyle, karşıyız.

Bu tasarı henüz komisyonda görüşülürken sakıncalarını dile getirmemize ve gerekli değişikliklerin yapılması hususunda fikirlerimizi beyan etmemize rağmen, bir af niteliği taşıyan söz konusu bu tasarı, sağlıksız bir şekilde, bundan öncekiler gibi, alelacele Genel Kurula getirilmiştir.

Birbuçuk ay önce görüşmelerini bitirdiğimiz, yine, komisyonlarda görüşülürken ve Genel Kurulda da karşı olduğumuz, Genel Kurulu günlerce, anlamsızca meşgul eden, Anayasaya da aykırı olduğu aşikâr olan, yurt dışında bir gün dahi bulunanlara 12 500 dolar karşılığı emekli olma hakkını tanıyan kanun tasarısı, bizim de ifade ettiğimiz gibi, Sayın Cumhurbaşkanımızca "turist emekli" olarak değerlendirilmiş ve haklı olarak da veto edilmiştir. Meclise geri geleceğini gördüğümüz bu kanun tasarısı, aynı şekilde geçmesi halinde, yine, Meclisimizi günlerce meşgul edecek ve bu sefer de Anayasa Mahkemesi tarafından iptaline gidilecek ve iptal edilecektir.

Bundan önce de, farklı tarihlerde, değişik siyasî iktidarlar döneminde, prim aflarına ilişkin, kimi yönleriyle benzer tasarılar getirildi. Malumunuz, en son 1992 yılında böyle bir düzenleme yapılmıştı. Üç beş yılda bir yapılan bu tür tasarılar, âdeta, kronik bir hal aldı.

Kısmî bir af ve terkin niteliği taşıyan böyle yasalar sosyal güvenlik kurumlarımıza zarar getirdiği gibi; bu tasarı da, işçilerimize ve Kuruma sigorta primi ile sosyal yardım zammı borcunu zamanında ödeyenlere ceza, borçlarını ödemeyip sermeyesini artıran, faize yatırıp, değişik şekillerde dilediği gibi kullanan işverenlere ise bir nevi mükafat niteliğindedir.

Devlet, hiçbir zaman, haksızın yanında ve haksızlığın içerisinde olamaz. Böylesi bir yanlışlığa asla müsaade edilmemesi gerekir; zira, bu tür tasarıların yararları ve zararları uzun süredir tecrübe edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, bu hususları tekrar tartışmaya gerek olmadığı kanaatindeyim; çünkü, ülkemizin daha önemli sorunları var; yararı olmayan işlerle değil, sosyal güvenlik sistemimizi ve diğer problemlerimizi çözecek ciddî tasarılarla uğraşalım; ancak, gündemi işgal eden söz konusu tasarının mahzurlarına da değinmek gerekir.

Kanunların amacı, gelişen olaylar karşısında mevzuatta doğan boşlukları doldurmak, eksiklikleri gidermek, adaleti sağlayarak sosyal barışı temin etmektir. Eğer, bir yasa, başta Anayasaya aykırı ise ve ilgili kanunlarla da çelişiyorsa, haksızlıklara neden olacağı gibi, toplumsal barışın da bozulmasına neden olacaktır.

Şimdi, bakıyoruz; özelleştirmeyle elde edilen gelirin Hazineye aktarılması gerektiği halde, bu paralar, henüz Hazinenin kasasına girmeden Refah Partili belediyelere aktarılmaktadır. Hiç de küçümsenemeyecek bu rakam, onlarca trilyon civarındadır.

Bu tasarıyla, bugüne kadar birikmiş borçların genel bütçeden ödenmesi yetmiyormuş gibi, 1997 yılı sonuna kadar doğacak sosyal yardım zammı ve bunlara ilişkin gecikme zammının da, yine, genel bütçeden ödenmesi öngörülmekte. Böylece, siyasî iktidar, devletin bütün imkânlarını, siyasî ikbali için, dilediği gibi kullanacaktır. Bu düzenleme asla kabul edilemez.

Değerli milletvekilleri, şimdi soruyorum sizlere, genel bütçeden kendi yandaşlarının trilyonlarca lira olan borçlarını kapatmak, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemek değil midir?!. Siz, Hazineyi Sayın Mercümek'in kasası mı sanıyorsunuz?!.

Bu Hükümet, özellikle Refah Partili belediyelere su gibi para aktarırken, aylardır işçilerinin maaşını ödeyemeyen, mağdur muhalif belediyelere, bırakın para göndermeyi, İller Bankasındaki ödeneklerine de SSK'ya olan prim borçları nedeniyle el konulmasına acaba ne diyecektir? Bu tasarı, hazırlanışındaki asıl amacı itibariyle, başta Refah Partili olmak üzere, iktidara mensup belediyeler ile borcunu ödememeyi alışkanlık haline getirmiş belediye başkanlarına iktidarın nasıl ayırım yaptığını göstermektedir. Bir tarafta, işçisine aylık ücretini dahi ödeyemeyen; ama, SSK ve diğer kurumlara olan borcunu aksatmadan ödeyen belediyeler; diğer tarafta, SSK ve kurumlara olan borçlarını ödemeyen ve buna karşılık, trilyonlarla ifade edilen "burs ve karşılıksız yardım yapıyoruz" diye adaletsizlik yapanlar...

Değerli milletvekilleri, bugün, hepimizin şahit olduğu bir gerçek var: Muhalif partilere mensup kimi belediyeler zorunlu olarak Hükümetin himayesine geçmektedir ve Refah Partisi, hiç sıkılmadan ve Allah'tan korkmadan bunu bir başarı olarak göstermeye çalışmaktadır. Bu, bir başarı değildir, apaçık siyasî ahlaka aykırılık ve halkın hür iradesine tahakküm etmektir.

Değerli milletvekilleri, 57 yıllık 1580 sayılı Belediyeler Kanununda köklü değişiklikler yapmak gerekir.

Anavatan Partisince 1983-1991 yıllarında yapılan reformlara ve 53 üncü Hükümet döneminde teklif ettiğimiz köklü değişikliklere devam edilerek, yaşadığımız bu tür siyasî tavassutlara da bir çözüm bulmak zorundayız.

Her şeyden önce, belediyelerin ödenekleri, sosyoekonomik yapısına göre tarafsızca belirlenip, payları adaletli bir şekilde gönderilmelidir. Kamu kurumları ve belediyeler, işçi ücretlerinden SSK'nın payını kestikleri halde Kuruma zamanında ödemeyip müsrifce kullanmaktadırlar.

Oysaki, devlete bağlı tüm kurum ve kuruluşlarda, SSK prim alacağı kaynaktan kesme yöntemiyle tahsil edilse, bunların hiçbir borcu birikmeyeceği gibi, SKK da sıkıntıya düşmeyecektir. Eğer, devlete bağlı olan kurumlar mevcut yasaları ihlal ederse, elbette, özel sektör bunu haydi haydi suiistimal edecektir. Yani, yasalara, öncelikle devletin tüzelkişileri uymalıdır.

Bu şekildeki tasarılar, devlete bağlı kurum ve kuruluşlarda atalete sebep olacağı için, bu düzenlemeden vazgeçilmesi gerekir.

Tasarının 2 nci maddesi, yani bu madde, mevcut şekliyle sosyal güvenlik kavramına ve Anayasaya aykırı olduğu gibi, SSK'nın da sorunlarını çözmekten uzaktır.

Biz, Anavatan Partisi olarak, belediyelere yardım yapılmasının her zaman yanında olmuşuzdur ve bunu da 1983-1991 döneminde ispatlamışızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Hatipoğlu, konuşmanızı tamamlayın.

ASLAN ALİ HATİPOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bu kanun tasarısının bu maddesiyle dürüstlük ve adalet kavramını zedeliyorsunuz; kişiler ve kurumlar arasına, her zaman olduğu gibi nifak sokuyorsunuz; belde yaşayanlarıyla kötü olmalarına rağmen, SSK ve diğer kurumlara normal ödemelerini yapanları cezalandırıyorsunuz.

Gelin, Hazineden bu fona ayrılan miktarı artıralım, tüm belediyelere belirli bir oran üzerinden dağıtalım. SSK'ya borcu olanların borcu kesilsin. Borcunu zamanında ödeyenlerin veya icra marifetiyle ödeyenlerin de mağdur olmalarına engel olalım veya kuruluşların ve belediyelerin SSK'ya olan borçlarını Hazine üstlensin, SSK'ya ödesin; böylece, bu borcu tahkim etmiş olsun. Hazine, bu borcu tahkim etmek istemiyorsa, yaptığı ödemenin ne kadarını geri alacağını veya ne kadar zaman içerisinde, hangi taksitlere bağlanacağını belediyelerle karşılıklı otursun, konuşsun ve anlaşsın.

Aksi takdirde, bu madde, bu tasarı, bu şekilde geçerse, Anayasa Mahkemesinin iptal adeceğini de gözardı etmememiz gerekir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına konuşan Amasya Milletvekili Sayın Aslan Ali Hatipoğlu'na teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, 2 nci madde üzerindeki görüşmelere, kişisel söz talepleriyle devam ediyoruz.

İlk sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'un söz istemi var.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Kul.

EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 250 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesi üzerinde şahsım adına görüşlerimi belirtmek üzere söz almış bulunuyorum. Görüşlerimi arz etmeden evvel sizleri saygıyla selamlarım.

2 nci madde, kamu kurum ve kuruluşları ile belediyelerin, kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşına kadarki tahakkuk etmiş prim, sosyal yardım zammı ile bunların ödenmemesinden doğan gecikme zam ve faizlerinin toplamı borç tutarının, Sosyal Sigortalar Kurumuna bugüne kadar Hazinece yapılan ödemeler, yani yardımlar karşılığında, mahsup edilerek, silinmesini hükme bağlayan bir düzenlemeyi içermektedir.

Kuruma olan bu borçların silinmesiyle ilgili mahsup işleminin usul ve esaslarının da Çalışma ve Maliye Bakanlıkları ile Hazine Müsteşarlığının bağlı bulunduğu Devlet Bakanlığı tarafından müştereken tespit edilmesi öngörülmüştür; yani, atiye bırakılmıştır ve nasıl işlem yapılacağı da belirsizdir.

Böylece, 2 nci maddede yer verilen düzenlemelerle, Sosyal Sigortalar Kurumunun hem 1996 yılı sonu itibariyle 180,5 trilyon lira tutarındaki alacağı ve hem de 1996 yılı sonundan bugüne kadar biriken trilyonlarca liralık alacakları, âdeta buharlaştırılmaktadır.

4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kuruluş Kanununun 19 uncu maddesiyle, Hazinece, Sosyal Sigortalar Kurumuna gerektiğinde yardım yapılması öngörülmüş ve bu öngörüye uygun olarak, 1997 yılı bütçesine bu konuda ödenek, yardım olarak, konulmuşken, bu yardımı, Kurumun alacaklarına mahsup etmek, hem hukuk dışıdır ve hem de Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçeye koyduğu ödeneği yardım olarak belirleme iradesini yok saymak demektir.

Kaldı ki, Hazine yardımına mahsup edilen bu borçlar, sadece primlerin işveren hissesini içermemektedir; işçinin ücretinden kesilen primler tutarını ödemeyerek, âdeta gasp ederek denetimsiz harcamalara tahsis eden kurumlar ve belediyeler, cezaya tabi bu işlemleri nedeniyle Sosyal Sigortalar Kurumu kesesinden ödüllendirilmiş; borçlarını ödeyenler ve bu tür belediyeler ise, âdeta cezalandırılmış olmaktadır.

Devlet Hazinesi, hükümet edenlerin servetlerinden, onların altınları veya yurt dışındaki veya yurt içindeki dolarlarından beslenmemektedir. Böylesine mahsup işlemleriyle sonuçta buharlaştırılan trilyonlar, işçilere ve fakir halka vergi olarak tekrar ödetilmektedir.

Devletin, sosyal güvenlik sisteminin finansmanına hiçbir katkısı bulunmadığını biliyoruz. Oysaki, Avrupa Topluluğu ülkeleriyle karşılaştırıldığında, örneğin, en düşük katkı oranıyla bu giderlere katılan Portekiz'de bile, bu katkı, yüzde 25,5 seviyesindedir.

Bir taraftan, kanun yapma erkini kullanarak, kaynağı belirlenmeden düzenlemeler yaparak, diğer taraftan, Sosyal Sigortalar Kurumunun işçiler tarafından sağlanan malî kaynaklarına el koyup yıllarca kullanarak Kurumun aktüer dengesini bozan hükümetler, bu eylemlerinden doğan açıkları, son beş yılda, Hazine yardımı adı altında, kaçınılmaz olarak, kapatmaya yönelik ödenekleri bütçeye koymuşlarsa, bunu, sosyal güvenliğe bir katkı olarak değil, Sosyal Sigortalar Kurumunun sömürttükleri kaynaklarını kısmen geri ödemeleri olarak mütalaa etmek gerekir.

Evet, Sosyal Sigortalar Kurumunun kapatılan açıkları iane değildir. İşçilerin biriktirip yarattığı ve fakat sömürttürülen ve sömürülen kaynakların kısmen iadesidir. Şimdi, kalkmışsınız, eylemlerinizin sonucu kaçınılmaz olan bu iadeyi, Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklarına mahsup etmeye yelteniyor ve işçilerin bir kez daha soyulmasına, bu tasarıyla, âdeta yol veriyorsunuz. Üstelik, dürüst kamu işverenlerini, işçisinin istikbalini düşünen, borcuna sahip namuslu belediyeleri cezalandırıyorsunuz.

19 uncu Dönemde Tahkim Kanunu çıkarıldı; ne oldu? Bu Kanunun müzakereleri sırasında verdiğimiz önergeler reddedilmeseydi, 506 ile ilgili düzenlemeler geçerken sosyal yardım zammı konusunda verdiğimiz önergeler reddedilmeseydi, bu denli bir açık ve borç doğmayacaktı. Belediyelerin borçları böyle kapatılmaz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayın efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Belediyelerin borçlarının nasıl kapatılacağına dair verdiğimiz önerge vardır; kapatılacaksa, bu şekilde kapatılır; fakat, bütün gayretlerimize ve uyarılarımıza rağmen, dikkate alınmayan uyarılarımız karşısında verilen cevap, sadece "hikmeti hükümet" olarak dile getirildi ve "bu, bir siyasî tercihtir" dendi.

Evet, bir siyasî tercihtir, hem devletin kaynaklarını siyasî yandaşlara, bir avuç rantiyeciye yönlendirme politikasıyla ve hem de bu politikanın ürünü olan tasarının 1 inci maddesindeki bağış ve bu maddesindeki mahsup işlemleriyle, hakkı ve hukuku çiğnemek pahasına, işçileri, çalışanları ezmek tercihi; işte, tercih budur. Bu tercihle, bu mahsup işlemiyle, o abartarak övünülen maaş zamları da işçilere, çalışanlara ve emeklilere ödettiriliyor; çünkü, kaynaklar sürekli tersine, mutlu azınlığın, üstelik dürüst olmayan kesimine transfer ediliyor. İşte bu tasarının ve bu maddenin fotoğrafı budur.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bu yetmiyormuş gibi, bu maddeyle, 1997 yılı sonuna kadar doğacak sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zammı da mahsuba ve silinmeye tabi tutulmuştur. Yani, tasarıyı hazırlayanlar hızlarını alamamışlar, 1997 yılı sonuna kadar, yani bu yılın sonuna kadar yapılması gereken ödemelerin yapılmamasına davetiye çıkarttıkları gibi, henüz ödenmeyeceği belli olmayan bir meblağa da gecikme zammı ve faizi donu biçmişlerdir.

Bu zihniyetiyle ve içerdiği bu hükümlerle, bu madde ve tasarı, bütünüyle hukuk kurallarına, hak anlayışına ve hatta Anayasaya aykırıdır. Bu konuda bir düzenleme yapılacaksa, verdiğimiz önergenin müzakere edilmesi sırasında desteğinizi bekler, teşekkür eder, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Kişisel söz sırası, Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül'ün.

Sayın Yurdagül?.. Yoklar.

Üçüncü sırada, Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk.

Buyurun Sayın Türk. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz madde, bazı kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı ile bunların gecikme zammı ve faiz borçlarının tahkimini öngörmektedir.

Burada, sadece, şimdiye kadar meydana gelen borçlarla yetinilmemiş, 1997 yılı sonuna kadar doğacak olan sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zamları da tahkim kapsamına alınmak istenmiştir.

Böylece, Türkiye'de, şimdiye kadar Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarını zamanında ödeyen kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler bir bakıma cezalandırılmış olmaktadır. Onun yanında, bu borçları ödemekte ağır davranan ve Sosyal Sigortalar Kurumuna ödemesi gereken borçları başka işlerde kullanan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler ödüllendirilmektedir. Böyle bir anlayış, ilerisi bakımından yaratacağı örnek olarak son derece sakıncalıdır.

Ayrıca, 1997 yılı sonuna kadar doğacak olan sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zamlarının devlet bütçesinden ödenmesi ise, bu kurum ve kuruluşlar ile yerel yönetimlere "artık borçlarınızı ödemenize gerek yoktur" mesajının verilmesinden başka bir anlam taşımamaktadır. Bunun da, ne derecede sakıncalı olduğu ortadadır.

Kanun tasarısının diğer maddelerinde, sadece, sosyal güvenlik kuruluşlarına olan borçlarını ödemeyenlerin ödüllendirilmesiyle yetinilmemekte, bu, kamu kesimine de teşmil edilmektedir. Böylece, bu kanun, ödeme ahlakının genel olarak bozulmasına önemli bir katkıda bulunacaktır.

Biz, bu kanun tasarısının, getirdiği hükümler itibariyle, isabetli olmadığı bir yana, aynı zamanda Anayasaya aykırı hükümler taşıdığı görüşündeyiz. 2 nci maddeyle ilgili bir Anayasaya aykırılık önergemiz de vardır ve sanıyorum ki, bu önerge görüşülürken, konunun Anayasaya aykırı yönlerini daha ayrıntılı olarak dikkatinize sunmak fırsatını bulacağım; ama, şimdiden söylemek isterim ki, bu madde, kamu kesiminde, Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarını zamanında ödemiş olan kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler bir yanda, bu borçlarını ödemeyen kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimler öbür yanda, bunlar arasında eşitsizlik yaratmaktadır. Bu eşitsizlik, Anayasamıza aykırıdır.

Öte yandan, kanun tasarısının 1 inci maddesinde, 31 Aralık 1996 tarihine kadar olan borçların, belirli bir bölümünün ödenmesi kaydıyla, affı öngörülmüştü. Oysa, burada, 1997 yılı sonuna kadar doğacak olan borçların devlet bütçesince ödenmesi öngörülmektedir; bu da, Sosyal Sigortalar Kurumu prim borçları arasında bir eşitsizlik yaratılması anlamına gelmektedir. Demek ki, bu açıdan da Anayasaya aykırı bir hüküm bulunmaktadır.

Öte yandan, bu madde, devlet harcamalarının yıllık bütçelerle yapılması konusundaki Anayasanın 161 inci maddesine de aykırılık taşımaktadır. Şöyle ki, burada, bütçenin belirli bir faslından, 4792 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince "Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak yardımlar" tertibinden bir ödeme yapılması öngörülmüştür...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – ...Oysa, burada, o yardım amacı dışında kullanılmaktadır. Henüz yapılmamış bir yardımdan, mahsup ve takas yoluyla, tahkime gidilmektedir; bu da Anayasanın 161 inci maddesine aykırı düşmektedir. Bu konuyu, maddenin Anayasaya aykırılığı konusundaki önergemiz eğer Komisyon ve Hükümet tarafından kabul edilmeyecek olursa, orada açıklamak kaydıyla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, maddeyle ilgili önergeler vardır; okutup, işleme alacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının teselsülünün buna göre düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul Mustafa Balcılar Halil İbrahim Özsoy

İstanbul Eskişehir Afyon

Hüseyin Yayla Hüsnü Doğan Refik Aras

Hatay İstanbul İstanbul

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıda yer verilen şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Aslan Ali Hatipoğlu Emin Kul Şerif Bedirhanoğlu

Amasya İstanbul Van

Ülkü Güney Yaşar Eryılmaz

Bayburt Ağrı

Madde 2.- Belediyelerin işbu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden ay başına kadarki tahakkuk etmiş bulunan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zamları ile bunların gecikme zammı ve faiz borçları, Sosyal Sigortalar Kurumuna Hazinece ödenir. Bu ödeme, Kanun yürürlüğe girdikten sonra, 12 eşit taksitle yapılır. İlk taksitin ödenmeye başlanmasıyla birlikte bu borçlarından dolayı belediyeler hakkında yapılan icra takipleri durdurulur ve düşmüş sayılır. İcraca tahsil edilen borçlar, Hazinece yapılacak ödemede mahsup işlemine tabi tutulur.

BAŞKAN – Üçüncü önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı tasarının 2 nci maddesi Anayasaya aykırıdır. O nedenle, bu maddenin tasarıdan çıkarılması gerekir.

Gereğini saygıyla arz ederiz.

Hikmet Sami Türk Hikmet Uluğbay Abdulbaki Gökçel

Trabzon Ankara İçel

Yalçın Gürtan Mustafa Güven Karahan

Samsun Balıkesir

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, önergelerden, Anayasaya aykırılık önergesi en aykırısı olduğu için, öncelikle onu işleme koyuyorum.

Okunmuş olan Anayasaya aykırılık önergesine Komisyon katılıyor mu?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

DEVLET BAKANI AHMET DEMİRCAN (Samsun) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Hükümet ve Komisyon önergeye katılmamaktadır.

Önerge sahipleri konuşacaklar mı?

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Evet efendim.

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır.

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce yaptığım kişisel konuşmada, görüşmekte olduğumuz 2 nci maddenin Anayasaya aykırı olduğunu ifade etmeye çalışmıştım; ancak, o konuşmamda ayrıntılara girememiştim. Şimdi, bu ayrıntıları arz etmek istiyorum.

Görüşmekte olduğumuz madde, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin, Sosyal Sigortalar Kurumuna, şimdiye kadar doğmuş bulunan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zammı ile bunların gecikme zammı ve faiz borçları; ayrıca, 1997 yılı sonuna kadar doğacak olan sosyal yardım zammı ve bunlara ait gecikme zammının tahkimini öngörmektedir. Bunun için, 1997 malî yılı Hazine Müsteşarlığı bütçesinin 940 01 3 406 900 no'lu faslında 4792 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince "Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak yardımlar" tertibindeki ödeneğin kullanılmasını öngörmektedir.

Gerçekten, 1997 yılı bütçesinin sözü edilen faslında, 280 trilyon liralık bir ödenek bulunmaktadır. Ancak, bu ödenek, bütçe kanununun ilgili faslında da belirtildiği gibi, 4792 sayılı Kanunun 19 uncu maddesi gereğince "Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak yardımlar" olarak öngörülmüş bir ödenektir. 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununun 19 uncu madesinde ise, Kurumun gelirleri gösterilirken, (d) bendinde, genel bütçeden yapılacak yardımlardan söz edilmiştir. Demek ki, burada, genel bütçeden, Sosyal Sigortalar Kurumuna yapılacak olan bir yardım ödenmiş olarak kabul edilmekte ve o yardımla, çeşitli kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin Sosyal Sigortalar Kurumuna olan prim borçları, bunlara ait idarî para cezaları veya gecikme cezaları mahsup edilmekte, takas edilmektedir.

Böylece, bizim görüşümüze göre, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 161 inci maddesindeki "devlet harcamalarının yıllık bütçelerle yapılacağını" öngören hükme aykırı bir düzenleme getirilmektedir.

Böylelikle, devlet bütçesine Sosyal Sigortalar Kurumuna yardım yapmak amacıyla konulmuş olan bir ödenek, amacı dışında kullanılmış olmaktadır; çünkü, böylelikle, devlet, Hazine, sözü edilen kamu kurum ve kuruluşları ile yerel yönetimlerin borçlarını üstlenmektedir; Sosyal Sigortalar Kanununun 82 nci maddesi anlamında, onların prim borçlarına devlet halef olmaktadır.

Tasarının gerekçesinde belirtildiği gibi, bu hükümle tahkime gidilmek, konsolidasyona gidilmek istenmiştir; ancak, geçmişte benzeri durumlar için çıkarılan tahkim kanunlarında bu yöntem izlenmemiştir. Gerçekten, bir tahkim kanununda çeşitli konuların düzenlenmesi gerekir; oysa, bu düzenlemeler, önümüzdeki maddede yapılmamıştır. Nitekim, 2.7.1992 tarih ve 3836 sayılı Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Birbirlerine Olan Borçlarının Tahkimi Hakkında Kanunda da, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının birbirlerine olan borçları takas ve mahsup yoluyla tasfiye edildikten sonra, Hazinece devralınarak tahkime tabi tutulmuştur. Önümüzdeki tasarıda bu yönde bir hüküm bulunmamaktadır. Ayrıca, böyle bir tahkimin gerektirdiği çeşitli yetkilerin öngörülmesi gerekir; bu da yapılmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – Teşekkür ederim.

Nitekim, sözünü ettiğim tahkim kanununda, tahvil çıkarma ve bütçelendirme yetkisiyle ilgili hükümler getirilmiştir. Ayrıca, yapılacak işlemlerden dolayı her türlü vergi, resim ve harçların muaf tutulduğuna dair hüküm getirilmiştir. Bunların hiçbiri, önümüzdeki maddede yer almamaktadır.

Dolayısıyla, bu tahkim hükmü, şimdiye kadarki uygulamalara benzemeyen bir hükümdür ve gerçekte, bütçe kanununda, bütçe kanununa ek bir kanun niteliği taşımayan başka bir kanunla değişiklik getirilmektedir. Bu bakımdan, tasarı, öncelikle, Anayasanın 161 inci maddesine aykırıdır; bundan başka, tasarı, borcunu ödeyen ve ödemeyen kamu kurum ve kuruluşları arasında birilerini cezalandıran, diğerlerini ödüllendiren bir düzenleme getirmektedir; bu yönden de, Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine aykırı düşmektedir.

Özetle, hangi yönden bakarsanız bakın, isabetli olmayan ve ayrıca, Anayasamızın 10 uncu ve 161 inci maddelerine aykırı düşen bu maddenin Yüce Meclisçe reddini arz ve talep ediyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sayın Başkan, karar yetersayısının aranmasını talep ediyorum.

BAŞKAN – Henüz oylamaya geçmedim efendim.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Geçerken...

BAŞKAN – Değerli arkadaşlarım, Sayın Hikmet Sami Türk ve arkadaşlarının verdiği, Anayasaya aykırılık önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Sayın arkadaşlar, karar yetersayısı arıyorum. Kabul etmeyenler...

Değerli arkadaşlarım, sayımda bir anlaşmazlık var; onun için arka sıralardaki arkadaşlarımın boş yerleri doldurmalarını, Bakanlar Kurulu üyelerinin de kendilerine ayrılan yere geçmelerini rica ediyorum.

Şimdi, önergeyi kabul etmeyenleri yeniden tespit ediyoruz: Kabul etmeyenler... Karar yetersayısı vardır; önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi tekrar okutup, oylarınıza sunacağım.

İkinci önerge, madde metninin tasarı metninden çıkarılmasına dairdir; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin tasarı metninden çıkarılmasını ve madde numaralarının teselsülünün buna göre düzeltilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul

(İstanbul)

ve arkadaşları

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Önergeye Hükümet ve Komisyon katılmamaktadır.

Önerge sahipleri konuşacaklar mı?

EMİN KUL (İstanbul) – Sadece gerekçesi okunsun.

BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.

Önerge sahipleri konuşmak istemedikleri için, gerekçesi okunacaktır:

"Gerekçe:

Alacaklı adına borçlunun borçtan feragatı gibi bir anlamsız ve keyfî mahsup işlemiyle borçluların borcunun silinmesi uygun bulunmadığından değişiklik önerilmiştir."

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Üçüncü önergeyi tekrar okutup, işleme alıyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 2 nci maddesinin aşağıda yer verilen şekilde düzenlenmesini arz ve teklif ederiz.

Aslan Ali Hatipoğlu

(Amasya)

ve arkadaşları

Madde 2. – Belediyelerin işbu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşına kadarki tahakkuk etmiş bulanan prim, idarî para cezası ve sosyal yardım zamları ile bunların gecikme zammı ve faiz borçları, Sosyal Sigortalar Kurumuna Hazinece ödenir.

Bu ödeme, Kanun yürürlüğe girdikten sonra, 12 eşit taksitte yapılır. İlk taksitin ödenmeye başlanması ile birlikte, bu borçlarından dolayı belediyeler hakkında yapılan icra takipleri durdurulur ve düşmüş sayılır. İcraca tahsil edilen borçlar, Hazinece yapılacak ödemede mahsup işlemine tabi tutulur.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET FEYZİ İNCEÖZ (Tokat) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahipleri adına, İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Kul. (ANAP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakika.

EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, bu tasarının, Meclise intikalinden önce ve intikali sırasında, özellikle belediyelerin Sosyal Sigortalara olan borçları bakımından, buna, muhalefet partilerinin karşı olduğu, muhalefet parti gruplarının rey vermeyeceği ve şiddetle karşı çıkacağı hakkında çeşitli belediyelerde ve halk üzerinde, gerekli gereksiz propagandalar yapılmıştır. Hatta, tasarı Meclise geldiği ve 1 inci maddesi müzakere edildiği sırada da, bu tür propagandalar, özellikle, belediye başkanları üzerinde yoğunlaştırılmış ve 2 nci madde daha bugün müzakere edildiği halde, bu maddenin belediyelere büyük avantajlar getirdiği, dolayısıyla, muhalefet partilerinin bunu sabote ettiği hususlarında belediye başkanları iknaya çalışılmıştır. Halbuki, madde, daha şimdi müzakere ediliyor. Eğer, bu tür propagandalara başvuran çevrelerin, bu propagandalarındaki görüşlerine sadık iseler, bu önergemizi kabul etmesi gerekir. İşte, belediyelerin Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarının, Hazinece, 12 taksitte Sosyal Sigortalar Kurumuna ödenerek karşılanmasını bu önergemizde teklif ediyoruz. Eğer, siz, belediyelerin borçlarını Hazinenin üstlenmesini istiyorsanız, geliniz, bu önergeye muhalefet etmeyiniz, bu önergenin lehinde oy kullanınız. Maksat böyle değilse, işte maksat bu kanun tasarısında yazılı.

Bu kanun tasarısını, bizi, müzakerelerimizi dinleyen hem belediye başkanlarımızın hem de o yörelerde oturan halkımızın daha iyi kavraması için çok basit bir örnekle açıklamak istiyorum: Farz ediniz ki, ben, Sosyal Sigortalar Kurumu Emin Kul'um. Benim biriktirdiğim, meydana getirdiğim sermayeyle işimi yürütürken, zengin ve hükümran birisi gelip bana müdahale ediyor, sermayemin israf olmasına sebebiyet veriyor -bunlar da hükümetler- sonra, ben, geçinemez duruma düşünce "merak etme, ben sana yardım edeceğim; ben zenginim, hükümetim, hükümranım" diyor ve bana yardım etmeye başlıyor. Fakat, bu arada da, benim, başka şahıslardan, mahallede oturanlardan alacaklarım var. Bu benim mustar durumumu karşılamak için, bana kesesinden yardım etmeye mecburken ve yardım etme sözü verirken, benim mahalledeki diğer insanlardan olan alacaklarım için dönüp bir gün bana diyor ki: "Ben sana bugüne kadar yardım ettim; ama, senin filancalardan alacakların var ya, onlara mahsuben yardım ettim." Benim alacaklarımı bir anda yok ediyor ve o yardımı da yardım olmaktan çıkarıyor, alacaklarıma mahsup ediyor. Şimdi, bunun adalet neresinde, hak neresinde, hukuk neresinde? Bu arada, alacaklı olduklarım içinde bana borcunu zamanında ödeyenler de var. Bu insanlara da dönüp demek istiyor ki: "Siz enayisiniz, keşke Emin Kul'a borcunuzu ödemeseydiniz. Ben, Emin Kul'a yaptığım yardımlardan nasıl ödemeyenleri mahsup ettiysem, siz de o mahsup işlemine tabi olurdunuz; ama, şimdi, ödediğiniz için enayi yerine geçtiniz." İşte, basit olarak getirilen hüküm budur.

Eğer, siz, belediyelerin borçlarını, belediyelerin ödeme gücü yoktur yahut ödeme gücü şu veya bu şekilde ortadan kalkmıştır veya zaafa uğramıştır yahut da belediyeler denetimsiz şekilde bunları istediği yere harcamıştır, onun için ödenmiyor diye Hazinece ödenmesini istiyorsanız, Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklarından mahsup etmeyin; yani, işçinin kesesinden mahsup edip, almayın.

Geliniz, bu önergedeki gibi, Hazine, belediyelerin Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarını ödesin, 12 ayda ödesin; ondan sonra, arasındaki meseleyi belediyelerle çözer, bağışlar, siler; ama, benim alacaklarımdan, benim anamın ak sütü gibi hakkım olan alacaklarımdan böyle bir mahsup işlemi yapmayın. Bu tasarıyla yapıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayınız.

EMİN KUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Demokratik Sol Partinin değerli sözcüsü, profesör arkadaşım, Anayasaya aykırılığını açık açık anlattı; başka yönlerden de Anayasaya aykırılığı var. Hem Anayasaya aykırı hem hak ve hukuka aykırı hem de kimlere nasıl ve ne sebeple ve hangi belediyelere kaynak aktaracağınız belli değil; çünkü, bu uygulamayı da, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve Hazine Müsteşarlığının bağlı olduğu Devlet Bakanlığı oturup, kanun çıktıktan sonra yapacak. Nasıl yapacak, ne şekilde yapacak; kimi öne alacak, kimi nasıl borçlandırıp, kimin borcunu tasfiye edecek; bunun da açıklığı yok.

Eğer samimiyetiniz varsa, sadece belediyeler konusunda, Hazinece ödenmesine dair bu önergemizi kabul edersiniz; eğer samimiyetiniz yoksa, yaptığınız sadece propagandadır, kötülemekten ibarettir.

Arz eder, teşekkür ederim. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahipleri adına konuşan Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Sayın Kul'un önergesini oylarınıza sunacağım. Önerge, 2 nci maddede değişiklik öngörmektedir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2 nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: 2 nci maddeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2 nci madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. – 2.9.1971 tarihli, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa göre prim, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan sigortalılar ile ölen borçlu sigortalıların hak sahipleri 31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının tamamını ve bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihe kadarki gecikme zammı ve faizlerinin % 50’sini, bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takibeden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödedikleri takdirde söz konusu Kurum alacaklarının bakiyesi olan gecikme zammı ve faiz borçları terkin edilir. Bu fıkra hükmüne göre ödeme yapanların birikmiş prim borçlarına ödeme dönemi içinde ayrıca gecikme zammı uygulanmaz.

31 Aralık 1996 tarihine kadar tahakkuk etmiş prim borcu bulunmayıp sadece gecikme zammı ve faiz borcu bulunanların, bu borçlarının % 50’sini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödedikleri takdirde bakiyesi gecikme zammı ve faiz borçları terkin edilir. Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup edilmez.

Prim, gecikme zammı ve faiz borçları için aleyhine icra takibi yapılanlar, yukarıdaki fıkralar hükümlerine göre hesaplanacak borçlarını bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on aylık süre içinde icra masrafları ile birlikte icra müdürlüklerine veya Kuruma ödemek şartıyla bu madde hükümlerinden yararlanabilirler. Ödeme süreleri içerisinde icra takiplerine ilişkin kanunî süreler işlemez. Bu sigortalılardan birinci fıkraya göre hesaplanacak borcun onda birini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takibeden aybaşından itibaren bir ay içinde ödeyenler aleyhine icra, ceza mahkemelerinde dava açılmaz, açılmış bulunan davalar bütün neticeleri ile birlikte düşer.

Bu maddede belirtilen esaslar ve süreler içerisinde ödenmeyen primler ile ilgili olarak 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren 1479 sayılı Kanunun 53 üncü maddesinin ikinci fıkrası hükmü uygulanır.

BAŞKAN – 3 üncü maddenin müzakeresine geçiyoruz.

3 üncü madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş söz istemiştir. Kişisel söz isteminde bulunan arkadaşlarımı da bilgilerinize sunuyorum: İstanbul Milletvekili Emin Kul, Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül, İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya, Yozgat milletvekili Kâzım Arslan, Niğde Milletvekili Salih Katırcıoğlu.

Şimdi, gruplar adına ilk konuşmayı yapmak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş'i kürsüye davet ediyorum; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Ateş, konuşma süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA YILMAZ ATEŞ (Ankara) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan yasa tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun görüşlerini Genel Kurula arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa tasarısı, nüfusumuzun yaklaşık yüzde 35'ini ilgilendiren bir yasa tasarısıdır. Doğrusu, iktidar partisi gruplarının, bu kadar kısa bir süre içerisinde, bu konuda söz söyleyemez konuma gelmiş olmasını tespit etmekten -her ne kadar muhalefet partileri olsak da- üzüntü duyduğumu belirtmek istiyorum.

Türkiye nüfusunun yüzde 35'ini ilgilendiren bir konuda, televizyonları başında bizi izleyen vatandaşlarımız, iktidar partilerinin bu konuda ne düşündüğünü, ne yapmak istediklerini bilememektedirler. Milletvekilleri, burada, sadece "kabul edenler, etmeyenler" şeklinde bir değerlendirmeye tabi tutularak, işlevsiz hale getirilmektedir partileri tarafından. Bundan üzüntü duyduğumuzu belirtmek istiyorum. Bu kadar kısa süre içerisinde, işçinin yüzüne bakamıyorsunuz, memurun da yüzüne bakamıyorsunuz. Şimdi, bu Bağ-Kurlularla ilgili, yani, köylülerle, üreticilerle ilgili de söz söyleme cesaretini kendinizde bulabileceğinizi sanmıyorum.

Bu 3 üncü madde, Anayasanın eşitlik maddesine aykırıdır; bir. Yasa kendi içerisinde çelişmektedir; iki.

Şimdi, az önce kabul ettiğiniz 2 nci maddede, belediye ve bağlı şirketlerin 1997 yılı sonuna kadar tahakkuk edecek borçlarını bu af kapsamına alıyorsunuz, ondan yararlandırıyorsunuz; ama, bugün, Ziraat Bankasından traktör için aldığı tarım kredisinin faizini dahi ödeyemeyen o köylünün, yine, Esnaf ve Sanatkârlar Kooperatifinden alınan o küçük esnaf kredisinin faizini dahi ödeyemeyen esnafın borcunu, 31.12.1996 tarihiyle sınırlandırıyorsunuz. Böyle bir mantık, hakka aykırıdır, hukuka aykırıdır, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Bu tasarıdan yararlanacakların, özellikle, işverenleri oluşturan kesimini ayrı tutuyorsunuz; onun, tahakkuk edecek daha olmamış borcunu, doğmamış borcunu dahi af kapsamına alıyorsunuz, affediyorsunuz; ama, köylünün, esnafın borcunu da, 31.12.1996 tarihiyle sınırlandırıyorsunuz. Şimdi, bunu anlama olanağı yok. Hükümet tarafından neden böyle bir çifte standart uygulanıyor; doğrusu, çok merak ediyorum.

2 nci madde üzerinde konuşurken Sayın Bakan burada yoktu, sanırım arkadaşları not iletmişlerdir, bir kez daha yeniliyorum: Bu tasarı, özellikle Sosyal Sigortalar Kurumunu işlevsiz kılmaya yönelik, prim alacaklarını tahsil etmeye değil, tahsil etmemeye yönelik bir yasal düzenlemedir. Sosyal Sigortalar Kurumunu nasıl işlevsiz hale getirirsiniz diye özel bir uzman görevlendirseniz, bir rapor ancak böyle hazırlanabilir konumundadır bu tasarı.

Çünkü, bu tasarının çıkacağı, Meclise getirileceği uzun bir süredir söyleniyordu. Şimdi, siz, bununla da, belediyelerin ve bağlı şirketlerin tahakkuk edecek borçlarının 1997 yılı sonuna kadar olan kısmını affa uğratıyorsunuz. Bunu anlama olanağımız yok.

Sayın Bakana sorumu yeniliyorum: Bu tasarı kamuoyunun gündemine geldiği günden bugüne kadar, acaba, belediyeler, prim borçlarını ödemişler midir? Geçmiş aylara, yıllara kıyasladığımız zaman, SSK'nın tahsil edemediği prim borçlarını tahsil etmeye yönelik olarak, o amaca hizmet adı altında çıkarılmaya çalışılan bu yasa tasarısı kamuoyunun gündemine getirilmeden önce, belediyelerden ne kadar tahsilat yapılıyordu, şimdi ne kadar tahsilat yapılıyor; bunu öğrenmek istiyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir diğer konu da şudur: Bununla esnafın sorunlarını çözemiyorsunuz. Yine, bu getirdiğiniz düzenleme de, esnafın sorunlarını çözmeyi maske edinerek, Sosyal Sigortalar sistemini zedelemeye yönelik bir düzenlemedir. Şimdi, belediyelerden SSK'nın toplam 270 trilyon lira alacağı var ve ona, en azından, önemli oranda bir ek borç da yüklüyorsunuz, 1997'nin sonuna kadar ertelemekle; ama, Türk köylüsünün, esnafının, üreticinin, küçük üreticinin, Bağ-Kur'a üye olan vatandaşlarımızın borcunu da 31.12.1996 tarihiyle sınırlandırıyorsunuz. Bunun mantığını burada öğrenmek istiyoruz.

Şimdi, siz, bununla da köylünün sorunlarını çözemezsiniz. Eskişehir'de şekerpancarı üreten köylülerimiz yürüdüler; geçen hafta, Çorum'da, diğer köylülerimiz yürüdü. Neden yürüdüler; devlet, köylüye verdiği kredinin gününün, saniyesinin, saatinin faizini hesaplarken, köylüden aldığı malın parasını ödemiyor, faiz de uygulamıyor. Bu yöntemle, mağdur ettiğiniz o köylüye, çiftçiye, esnafa, siz, bu 99 trilyon lira prim gecikme zammının, 50 trilyon lira da tarım sigortasından kaynaklanan borcunun bir kısmını affederek hizmet etmiş olmuyorsunuz. Yaptığınız, Sosyal Sigortalar Kurumunun gelirlerini önemli ölçüde sekteye uğratmaktır. O nedenle, bir yasa tasarısını böyle çifte standartla hazırlamanın sonu hüsrandır.

Masamda bir çağrı buldum; pazartesi günü, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonumuz yeniden toplanacak. Daha bir ay önce burada büyük mesai harcayarak kanunlaşan yurt dışında bulunanların sosyal güvenliğiyle ilgili yasa Sayın Cumhurbaşkanı tarafından veto edilmiş, yeniden getiriyorsunuz.

Sayın Bakanı burada uyarıyorum; umuyorum ve diliyorum. Bir daha aynı durumla bu Meclisi karşı karşıya bırakmayın. Yasal düzenlemelerde, Anayasayı, temel ilke olarak almanız gerekir. Bugün, nedense, siz, Anayasayı çiğnemeyi, Anayasaya aykırı hareket etmeyi, demokratik, laik kurumlarla hesaplaşmayı bir vasıf olarak kabul etmişsiniz. Bu vasfınızdan vazgeçin...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Nereden çıktı bu?

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Bu vasfınızdan vazgeçin.

Yeni yasa tasarıları hazırlanırken, Anayasaya aykırı bulunan noktaları, gelin, düzeltelim.

Şimdi, bu yasa tasarısının 3 üncü maddesi ortada. Bırakın Anayasanın eşitlik ilkesini, az önce kabul ettiğiniz 2 nci maddeyle çelişiyor. Az önce arz ettim, 2 nci maddeye göre, bir kesimin borçlarını 31.12.1997 tarihine kadar uzatıyorsunuz; ama, köylünün, üreticinin, en büyük emekçi olan o küçük esnafın borcunu da 31.12.1996 tarihiyle sınırlıyorsunuz. Şimdi, bu mantık doğru bir mantık değildir; Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır, hakka aykırıdır, hukuka aykırıdır.

Şimdi, daha...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Ateş, konuşmanızı tamamlayın efendim.

YILMAZ ATEŞ (Devamla) – Daha zaman geçmeden, elimizde bu olanak varken, sayın milletvekillerinden, özellikle Refah Partisinin çok deneyimli üyelerinden -kamuoyunun sıkıntılarını dinleyebileceklerine, kamuoyunun vicdanında rahatsızlık yaratan bu uygulamalardan Sayın Refah Partililerin de etkileneceğine inanıyorum; o nedenle- rica ediyorum; daha zaman geçmeden, gelin, en azından bu 2 nci maddeyle 3 üncü madde arasındaki çelişkiyi kaldıralım.

Bu duygularla Yüce Meclisi tekrar saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Ankara Milletvekili Sayın Yılmaz Ateş'e teşekkür ediyorum.

3 üncü madde üzerinde ikinci grup konuşmasını, Karabük Milletvekili Erol Karan, Demokratik Sol Parti Grubu adına yapacaklardır. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Karan, konuşma süreniz 10 dakikadır.

Buyurun.

DSP GRUBU ADINA EROL KARAN (Karabük) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 2.9.1971 Tarihli ve 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı üzerindeki Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak amacıyla söz almış bulunuyorum; Grubum ve şahsım adına, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, 2 Eylül 1971 tarihinde 1479 sayılı Yasayla kurulan esnaf ve sanatkârların ve diğer bağımsız çalışanların sosyal sigortalar kurumu olan Bağ-Kur, önceleri, sigortalılara, yalnızca malullük, yaşlılık ve ölüm sigortası sağlıyordu; 5 Kasım 1985 tarihinde kabul edilen 3235 sayılı Yasayla sağlık sigortası da sağlanmaya başladı. Yine 17 Ekim 1983 tarihinden itibaren tarım kesimi de sosyal güvenlik kapsamına alındı. O tarihte çıkarılan 2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununun uygulama görevi de Bağ-Kur'a verildi. Sonuçta, bugün, Bağ-Kur, 2 milyonun üzerinde esnaf ve sanatkâr, 800 binin üzerinde tarım sigortalısı olmak üzere, 2 milyon 800 binin üzerinde aktif sigortalıya sahiptir; buna karşılık, 800 binin üzerinde esnaf, sanatkâr, 70 bin civarında tarım sigortası olmak üzere, 870 binin üzerinde pasif sigortalısı, yani, emeklisi vardır. Bağ-Kur, toplam olarak, eş ve çocuklarıyla birlikte, 12 milyon nüfusu bünyesinde barındırmaktadır.

Gerek Bağ-Kur gerekse tarım sigortası kapsamında bulunanların prim ödeme durumuna baktığımızda, prim ödeme alışkanlığının hiç de iyi olmadığını görüyoruz. Örneğin, Bağ-Kur kapsamındakilerin yüzde 5'i düzenli prim ödemekte, yüzde 70'i düzensiz olarak prim ödemekte ve yüzde 25'i ise hiç prim ödememektedir.

Yine, Bağ-Kur kapsamındaki tarım sigortası olanların yüzde 1'i düzenli olarak prim ödemekte, yüzde 32'si düzensiz olarak prim ödemekte ve yüzde 67'si ise hiç prim ödememektedir.

Bağ-Kur sigortalılarının prim ödeme alışkanlığının olmamasının başlıca nedenleri, bize göre, şu anda görüşülen ve de sık sık çıkarılan prim affı yasaları ve bu yasaların, sigortalıların prim ödeme alışkanlıkları üzerinde yaptığı olumsuz etkilerdir. Öyle ki, düzenli prim ödeyenlerin, düzensiz prim ödeyenler ya da hiç prim ödemeyenler karşısında enayi duruma düşürülmesi açıkça ortadadır. Sonuçta, düzenli prim ödeyen vatandaşlarımız ile düzensiz prim ödeyenler arasında bir eşitsizlik de söz konusudur.

Ülkemizdeki enflasyonun, kronik bir şekilde, yüzde 80'lerin üzerinde olduğu düşünüldüğünde, gecikme zamlarının düşük olması sonucu, Bağ-Kur sigortalılarınca, prim borcu, ucuz kredi gibi düşünülmektedir. Nitekim, bu yasa tasarısı, her ne kadar prim affı olmadığı iddia edilse de, sonuçta, prim borcu bulunanlara yüzde 50 civarında bir af getirmektedir.

Bu yasa tasarısı da, daha önceleri Refahyol Hükümeti tarafından yasalaştırılan Bağ-Kur sigortalısının basamak yükseltmeleri konusundaki yasa ile yine, Yurt Dışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkındaki Borçlanma Kanunu gibi, Refahyol Hükümeti tarafından, günü kurtarmak amacıyla hazırlanmıştır. Oysa, bu tedbirler, Sayın Erbakan'ın da sık sık söylediği gibi, bir tedavi şekli değil, ancak pansuman tedbirleridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hatırlanacağı gibi, Yurt Dışında Bulunanların Sosyal Güvenlikleri Hakkındaki Borçlanma Yasa Tasarısı, Meclis gündemini bir ay kadar işgal etmiştir. Bu süreçte, bizler, defalarca, bu yasa tasarısının Anayasaya aykırılığını, Sosyal Sigortalar Kurumunun daha da zora sokulacağını bu Meclis kürsüsünden anlatmaya çalıştık; ancak, Hükümet, bunları hiç dikkate almayıp, kendi bildiğini okumuştur. Sonuçta, bu söylediklerimizin haklılığı, aynı gerekçelerle, Cumhurbaşkanlığınca bu yasanın veto edilmesiyle kanıtlanmıştır. Oysa, bu geçen sürede, Meclis boşuna oyalanmayıp, ülkemizin acil sorunlarına çözüm bulunacak yasa tasarılarının yasalaşması konusunda çaba gösterilseydi, ülkemizin ve halkımızın yararına olurdu diye düşünüyoruz.

Yine, ülkemizdeki sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına kalıcı çözümlerin Meclis gündemine getirilmesi gerektiği inancındayız. Bütçe açıklarını kapatmak amacıyla, adil ve gerçekçi olmayan bu tür yasa tasarılarıyla Türkiye Büyük Millet Meclisi gündemini işgal etmenin doğru olmadığını düşünüyoruz. Kaldı ki, ülkemizdeki sosyal güvenlik sistemimizin sorunlarını en iyi bilenlerden biri olan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımız Sayın Necati Çelik ve Refah Partili 18 arkadaşı tarafından Meclis araştırması istemiyle Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına muhalefette iken verilen önergenin sonunda ve sosyal güvenlik sisteminin sorunlarının tespiti amacıyla kurulan Meclis Araştırması Komisyonu raporunda da, ülkemizin sosyal güvenlik sisteminin sorunları ve çözüm yolları açıkça belirtilmektedir.

Yine, raporun sonunda, sorunların çözülmesinde siyasî otoritenin gerçekçi bir çaba içerisinde olması istenmiştir; ancak, tüm siyasî parti temsilcilerinin oybirliğiyle hazırlanan bu rapora, Hükümet tarafından itibar edilmemiştir. Yani, muhalefette iken doğru söylemekte, kendisi iktidar olunca tam tersini yapmaktadır.

Sonuçta, görüşülmekte olan bu yasa tasarısının, sosyal güvenlik sisteminin sorunlarına bir çözüm getirmeyeceği açıktır. Tam tersine, sosyal güvenlik sisteminin aktuaryel dengesini bozacağı da ortadadır.

Yine, bu yasa tasarısıyla, prim affı amaçlanmakta olup, primlerini düzenli ödeyenlerle ödemeyenler arasında bir eşitsizlik söz konusudur.

Anayasanın eşitlik ilkesine aykırı olan bu yasa tasarısıyla, aynı zamanda sık sık yapılan prim affı da, prim ödememe alışkanlığına yol açacağından, bu yasa tasarısına Demokratik Sol Parti Grubu olarak ret oyu vereceğimizi bildirir, hepinize saygılar sunarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşan Karabük Milletvekili Sayın Erol Karan'a teşekkür ediyorum.

Gruplar adına üçüncü söz hakkı, Anavatan Partisi Grubunun.

Anavatan Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, konuşma süreniz 10 dakikadır.

EMİN KUL (İstanbul) – Sayın Başkan, konuşma süremi kişisel konuşma süremle birleştirebilir miyim?

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşma süreniz 10 dakika. Kişisel söz istemleri arasında da sizin sıranız birinci sırada. İkisini birleştirerek konuşabilirsiniz; o zaman, konuşma süreniz 15 dakika olur.

Buyurun Sayın Kul.

ANAP GRUBU ADINA EMİN KUL (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 250 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi üzerinde, Anavatan Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum; Grubumuzun görüşlerini arz etmeden önce, gerek Grubumuz adına gerek şahsım adına, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; öncelikle, şu ana kadar, yani, tasarının 3 üncü maddesine kadar neyi, nasıl kabul ettiğimizi gözden geçirmekte fayda var.

Tasarının 1 inci maddesiyle, özel kesim işverenlerinden Sosyal Sigortalar Kurumuna borçlu olanların gecikme zam ve faizlerinin yüzde 42'sini tamamen affettik, sildik; buna karar verdiniz. Borç ödemesine baktığımız zaman da, kimlerin ödemediğini, Muhterem Başbakanımız Erbakan, 1982 yılında, bu kürsüden yaptığı bir konuşmayla belirlemiş ve "mutlu azınlık sosyal sigorta primlerini ödemiyor" demiştir. Bu mutlu azınlığa, 25 trilyon lira civarında önemli bir kaynak aktardınız. Hükümet, kendisini alacaklının yerine koyarak, alacaklının bu 25 trilyon lirasını, mutlu azınlığın kasasına, cebine aktarmış oldu. Bunların içerisinde, acaba, çeşitli sıkıntılar nedeniyle borcunu ödemeyenler var mı, ödeyemeyenler var mı; elbette olabilir; ama, 1982 yılında da, yine bunlarla ilgili bir tasarı Meclise geldi ve bundan faydalandılar. Dolayısıyla, getirilen bu tür tasarılar tahsilatı hızlandırmıyor veyahut da ödemeyenleri ödemeye teşvik etmiyor, aksine -bu mikrofondan 1 inci madde üzerinde yaptığım konuşmada belirttiğim gibi- 1992'de 9 trilyon lira civarında olan Sosyal Sigortalar Kurumu alacağı, bütün bu aflara ve bağışlamalara rağmen, bugün, bunun 10 katı nispetinde artmış olarak huzura geliyor.

Şimdi, 2 nci maddeyle de, bazı kamu kurum ve kuruluşlarının (döner sermayeli kuruluşların, 233 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye tabi kuruluşların) Sosyal Sigortalar Kurumuna olan borçlarını ortadan kaldırdınız. Nasıl sildiniz; Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklarına mahsup ederek sildiniz; Sosyal Sigortalar Kurumunun bugüne kadar olan bütün faaliyetleri içerisinde elde ettiği birikimler, uzun yıllardır hükümetlerce el konularak, çok düşük faizli hazine tahvillerine, çok düşük faizli bonolara yatırılmıştır ve enflasyon karşısında eritilip yok edilmiştir. 1996 başlarında böylece yok edilen kaynaklar, yaptığımız hesaplamalara göre, Sosyal Sigortalar Kurumunun verilerine göre 3 milyar doları buluyordu.

Şimdi, buna karşılık, yapılan birtakım -kanun koyma erkiyle kaynağı belirlenmeden yapılan- düzenlemeler nedeniyle de Sosyal Sigortalar Kurumu açıklar verdi; bu tür aflarla da açıklar verdi; bunun karşılığı olarak, Meclis, 1997 bütçesine, Sosyal Sigortalar Kurumunun Kuruluş Kanununun 19 uncu maddesine göre, bu kurumun açıklarını kapatmak amacıyla, yardımcı olmak amacıyla, aktüer dengeyi tutturabilmek amacıyla, her ay emekli maaşlarının ödenebilmesi amacıyla, yardım etmek için tahsisat koydu. Şimdi, kurumun alacaklarını, konulan bu tahsisattan yapılan yardımlara mahsup ediyorsunuz. Böyle bir şey olmaz; bu, hukuk dışı, akıl dışı, mantık dışı, insaf dışı bir uygulama.

Böylesine mahsup işlemine tabi tuttuğunuz borçlu olan kuruluşların birkısmı özelleştirme kapsamında, özelleştirilecek kuruluşlar. Özelleştirme İdaresi bu kuruluşlarla ilgili yaptığı işlemlerden birtakım gelirler sağlıyor. Bunların borçları da sürekli birikiyor. Siz kaynak arıyorsanız, başka yerlere yönelin. Diğer bir kısmı da belediyeler. Belediyelerin biriken borçları içinde sadece zaruretten doğan haller yok; birtakım harcamaların, denetlenmez, denetlenemez harcamaların doğurduğu, hatta, keyfî tasarrufların doğurduğu işlemler var. Bunlar için de mahsup işlemi yapıyorsunuz, Sosyal Sigortalar Kurumunun yardım alacağını bu borçlara mahsup ediyorsunuz. Bu da hakka, hukuka aykırı, Anayasaya da aykırı. İşçilerin parasından birtakım çevrelere bağışlar yapmış oluyorsunuz.

Alacaklı adına, yani, Sosyal Sigortalar Kurumu adına, borçlular âdeta borçlarından feragat ediyorlar. Böyle bir hukuk kuralı olamaz, böyle ters bir mantık olamaz. Üstelik, yine 2 nci maddeyle, 1997 yılı sonuna kadar bu gibi kuruluşların borçlarının doğabileceğini düşünmüşsünüz. Belki ödeyecekler... Hayır, borçlarının doğabileceğini düşünmüşsünüz ve bu borçlarını da ödeyemeyeceklerini düşünmüşsünüz -belki ödeyecekler- bunun zam ve faizlerini de düşünmüşsünüz. Bunları da Sosyal Sigortalar Kurumunun alacaklarına, yani, yardım alacaklarına mahsup ediyorsunuz ve ortadan kaldırıyor, buharlaştırıyorsunuz.

Meclis, geçen maddeler itibariyle, şu ana kadar yaklaşık 230 trilyon liralık bir işlem üzerinde karar verdi; fakat, şu tasarı, sadece Sağlık ve Sosyal İşler Komisyonundan geçti. 230 trilyon liralık bir işleme karar verirken, Plan ve Bütçe Komisyonundan geçirilmeden bu tasarı Meclise getirildi. Buraya kadar geldiğimiz nokta bu. Meclisin "yardım" diye ayırdığı bir paraya âdeta göz koyuyoruz ve Sosyal Sigortalar Kurumuna ödetmiyoruz. Niye ödetmiyoruz; mahsuba tabi tutuyoruz.

Şimdi, bu 3 üncü maddeyle, Bağ-Kur'luların gecikme zam ve faizleriyle ilgili borçlarının yüzde 50'sini siliyorsunuz. Bakınız, Bağ-Kur'daki borçlular -rakamları 1996 sonu itibariyle söylüyorum- nasıl:

Borçsuz sigortalı sayısı 111 506, toplam sigortalılara -Bağ-Kur'lulara- oranı yüzde 5; yani, Bağ-Kur'luların yüzde 5'i düzenli sigorta primi ödüyor.

Prim ödememiş borçlu sigortalı, prim ödemiş borçlu sigortalı oranı -yani, bazen ödemiş bazen ödememiş- yüzde 70; yani, 1 428 106'dır.

Bağ-Kur'da hiç prim ödememiş sigortalı sayısı 520 526'dır; yüzde 25.

Yani, Bağ-Kur sigortalılarının yüzde 25'i baştan beri hiç prim ödemiyor; bir kısmı bazen ödüyor bazen ödemiyor; ama, muntazam prim ödeyen borçsuz sigortalı sayısı, toplam Bağ-Kur sigortalılarının yüzde 5'i kadar.

Siz, şimdi, sistemi başından sorgulamak ihtiyacını duymuyorsunuz niçin bu tablo doğmuş diye; bu tabloya bakıp, sistemi sorgulayıp, nasıl bir sistem kuralım ki, bunları prim öder hale getirelim, bunları Bağ-Kur'a çekecek hale getirelim veyahut da Bağ-Kur'u, sahibi olduğu o esnaf teşekküllerine devredelim, bu sigortayı onlar işletsin diye baştan aşağı sisteme bir bakıp, bu sistemi nasıl onaralım diye düşünmüyorsunuz; geliyorsunuz, yüzde 5'i muntazam prim ödeyen bir sigortanın alacaklarının yüzde 50'sini affediyorsunuz, siliyorsunuz. Geçmişte, daha 1992'de bu silindi; bir sonuç vermedi, sadece borçluluk rakamları sürekli arttı. Dolayısıyla, burada yapılacak iş, bunları silmek değil, sistemi sorgulamaktır; sistemin niçin böyle işlediğine çare bulmaktır; ama, bu çareyi bulmayı gözetmiyorsunuz, bir ayrıcalık da yapıyorsunuz; özel kesimin gecikme zam ve faizlerinin yüzde 42'sini affediyorsunuz, Bağ-Kur'luların yüzde 50'sini affediyorsunuz. Aradaki bu af farkı niye oluyor? İstediğinize yüzde 42 istediğinize yüzde 50... Yani, getirilen tasarının hiçbir mantığı yok ve hiçbir derde de çare olacak bir niteliği ve içeriği yok.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; işte, 3 üncü maddeyle de, yine, böylesine bir işlem yaparak, Bağ-Kur'lu sigortalıların düzenli prim ödeyenlerini cezalandırmış oluyorsunuz ve Bağ-Kur'un da belini kırmış oluyorsunuz; çünkü, Bağ-Kur'un alacakları oldukça fazla ve yüksek.

Yıllardır, yüksek seviyeli bir enflasyon yaşanıyor ülkede. Gecikme zam ve faizleri ve prim alacaklarının gecikmesinden doğan idarî para cezaları, bu enflasyonun kurumların aktüer dengesi üzerinde yaptığı tahribatı engelleyecek bir seviyede ve yine bu Meclisçe konulmuş; yanlış mı konulmuş o zaman. Efendim, oranı fazlaymış; caydırıcılık düşünülmüş ve cereyan eden enflasyonların katlamalı gelen sonuçları düşünülmüş, bu konulmuş; şimdi, siz, bunu affediyorsunuz, siliyorsunuz, ortadan kaldırıyorsunuz, kurumların belini kırıyorsunuz. Bu, hatalı bir yaklaşımdır; doğru değildir ve hiçbir sonuç vermeyecektir.

İşte burada gösteriyorum size; Belediye-İş Sendikamızdan ve Hak-İş'e bağlı Hizmet-İş Sendikamızdan listelerini alabilirsiniz; Türkiye'deki belediyelerde -yalnız Belediye-İş Sendikasının üyeleri itibariyle- çalışmış, yıllardır, aylardır ter dökmüş; fakat, 3 trilyon lira ücret alacağı var. Belediyeler işçilere borçlu; eğer, acil bir operasyon yapmak istiyorsanız, böyle denk bütçeniz veya her yerden taşan paralarınız varsa, siz, evvela, işçilerin alacaklarını da bir ödeyiniz.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – Kim borçlu?

EMİN KUL (Devamla) – Listesi burada; bakabilirsiniz, takdim ederim size; belediye belediye yazıyor. Şimdi, bir kısmı CHP'li belediye, bir kısmı DSP'li, bir kısmı ANAP'lı, bir kısmı Refahlı; ama, hepsi var burada. Yani, belediyelerin siyasî...

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) – İşçisine borçlu.

EMİN KUL (Devamla) – Efendim, işçiye borçlu; 3 küsur trilyon lira borçlu işçiye ve bu borç, altı aydan, bir yıldan iki yıla kadar giden, çalışılmış devrelerin borcu. Lütfen, bunları da ödeyin.

Değerli arkadaşlarım, asıl söylemek istediğim şu: Bağ-Kur'la ilgili bir yasa tasarısı getirdiniz, buradan geçirdiniz. Biz, çok kısa iktidar dönemimizde, Doğru Yol Partisiyle beraber yaptığımız koalisyon döneminde, Bağ-Kur'un kanamalarına çare olmak üzere, Bağ-Kur'la ilgili bir yasa tasarısı hazırladık. Bunu kopya edememişsiniz, çok kötü bir kopyasını getirdiniz. Maalesef, beklediğiniz sonucu vermedi; umduğunuz gelirin yüzde 10'unu sağlayamadınız. Burada da, getirdiğiniz düzenlemelerle, kurumları tahrip edeceksiniz. Kopya ederken bile, bari iyi kopya edin.

Bakınız, Sayın Çalışma Bakanımız bakan olmadan evvel, milletvekili olmadan evvel, ben, kendilerinden, Hak-İş Konfederasyonundan bu sosyal güvenlik sisteminin ıslahı için görüş istemişim. Görüşlerinin bir tanesini okuyorum -işte, Hak-İş Konfederasyonunun resmî görüşü, Başkanı da Sayın Necati Çelik- ne diyor: "Diğer taraftan, bu cümleden olmak üzere, prim borcunu ödemeyen işverenlere ödül şeklinde geçmiş dönemlerde verilen gecikme zammı affı hakkının hiçbir şekilde tekrarına imkân tanınmaması ve bu hususun açıkça kamuoyuna siyasî makamlarca sunulmasını, cari prim tahsilatının hızlandırıcı bir faktörü olarak görmekteyiz."

Yani, siz, böyle bir tasarının Meclise gelmesini değil, siyasî partilerce böyle bir tasarı getirilmeyeceğinin açıklanmasını dahi talep etmişsiniz.

TUNCAY KARAYTUĞ (Adana) – O zaman sendikacıydı beyefendi.

METİN BOSTANCIOĞLU (Sinop) – Sendika başkanı...

EMİN KUL (Devamla) – Talep etmişsiniz "böyle af tasarıları gelmesin; bu, aktüer dengeyi bozuyor" demişsiniz. Diyeceksiniz ki, o zaman milletvekili değildi! Buyurun; şimdi, Komisyondan geçen ve Meclis gündemine giren bir Hükümet tasarısı. Bu tasarı, bu geçtiğimiz kısa iktidar döneminde o Hükümet tarafından hazırlandığı için, genel gerekçesi aynen kopya edilmiştir; aynen kopya edildiği için bu husus gözden kaçmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Kul, konuşmanızı tamamlayın efendim.

EMİN KUL (Devamla) – Bakın, 506 sayılı Kanunla ilgili olarak önümüzdeki günlerde Meclise gelecek, müzakere edilecek olan kanun tasarısının altında Sayın Necati Çelik'in ve Bakanlar Kurulunun imzası var ve bu kanun tasarısının genel gerekçesinde ne diyor: "1969 yılından bu yana çıkarılan 11 adet borçlanma yasasıyla gecikme zammı ve faizlerinin affı konusunda çıkarılan yasalar, Kurumun aktif ve pasif aktuaryel dengesini bozmuştur." Bu gerekçeyi de Bakan olduktan sonra yazmışlar; gerçi gerekçemizden kopya; ama, olsun, bu Hükümetin gerekçesi. Yani "böyle tasarılar getirmeyin; olmaz; aktif-pasif dengesini böyle af tasarıları bozuyor" demişler.

Değerli milletvekilleri, bütün bu gerçekler karşısında böyle bir tasarı Meclise nasıl getirildi, huzura nasıl getirildi?! Bu tasarı, bu maddesiyle de, şu ana kadar kabul ettiğiniz maddeleriyle de, kurumların belini kırmaktan öteye hiçbir işlev taşımayacaktır ve üstelik, alacaklının yerine geçen borçlunun borcundan feragat etmesi gibi bir hukukî garabeti doğuracaktır. Bu garabete meydan vermemenizi, hiç olmazsa bundan sonra meydan vermemenizi istirham eder, saygılarımı arz ederim. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu ve şahsı adına konuşan İstanbul Milletvekili Sayın Emin Kul'a teşekkür ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, kişisel konuşmalarda ilk sırada Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül bulunuyor.

Sayın Yurdagül?.. Genel Kurul salonunda yok.

Sırayla devam ediyorum:

İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya?.. Yok.

Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım Arslan?.. Yok.

Niğde Milletvekili Sayın Salih Katırcıoğlu?.. Yok.

Başka söz isteyen var mı efendim? Yok.

Değerli arkadaşlarım, 3 üncü madde üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Madde üzerinde değişiklik önergeleri bulunmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, önergelerle ilgili işlemlerin tamamlanmasına çalışma süremiz yetmeyecek; onun için, önergelerle ilgili işlemler...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkanım, 10 dakikamız var; iki tane önerge var; bu madde bitinceye kadar süreyi uzatmak daha uygun olur; arz ederim efendim.

BAŞKAN – Uzatmakta başka sıkıntılarım var efendim; yani, o zaman çalışmalarımız yarım kalır.

Önergelerle ilgili işlem bitinceye kadar sürenin uzatılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Gruplar anlaşmış olsalardı, maddeyle ilgili çalışmayı tamamlayabilirdik.

Birinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıda yer verilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul Hüseyin Yayla Mustafa Balcılar

İstanbul Hatay Eskişehir

İbrahim Özsoy Refik Aras Hüsnü Doğan

Afyon İstanbul İstanbul

Madde 3. – 2.9.1997 tarihli, 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa göre prim, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan sigortalılar ile ölen borçlu sigortalıların hak sahiplerinin, işbu Kanunun yürürlük tarihine kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını, Kanunun yürürlük tarihini izleyen altı ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri tutarı, prim aslını ödedikleri tarihten itibaren 24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.

Birinci fıkra hükmüne göre prim borcu aslını süresi içinde ödeyenlerin aleyhine prim gecikme zammı ve faizi için yapılan icra takipleri durdurulur. Açılmış davalar, bütün neticeleriyle birlikte düşer.

Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri verilmez ve mahsup edilmez.

BAŞKAN – İkinci önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin "Bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler mahsup edilir" olarak ve aynı maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinin de "Bu sigortalılardan birinci fıkraya göre hesaplanacak borcun onda 1'ini, bu kanun yürürlüğe girdiği tarihi takiben aybaşından itibaren bir ay içinde ödeyenler aleyhine icra ceza mahkemelerinde dava açılmaz, açılmış bulunan davalar durur ve birinci fıkraya uygun bir şekilde borcun tamamının ödenmesi halinde düşer, aksi halde, kaldığı yerden devam eder" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Yalçın Gürtan Halil Çalık Ali Günay

Samsun Kocaeli Hatay

Arif Sezer Mustafa Karslıoğlu Yaşar Ünal

Adana Bolu Uşak

Mustafa İlimen

Edirne

BAŞKAN– Üçüncü önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesi Anayasaya aykırıdır; bu nedenle, yasa tasarısından çıkarılması gerekir.

Hikmet Sami Türk Zekeriya Temizel Mustafa Güven Karahan

Trabzon İstanbul Balıkesir

Mustafa Karslıoğlu Fevzi Aytekin

Bolu Tekirdağ

BAŞKAN – En aykırı önerge üçüncü önerge olduğu için, öncelikle onu işleme alıyorum.

Anayasaya aykırılık önergesine Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Katılmıyoruz efendim.

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Komisyon ve Hükümet Anayasaya aykırılık önergesine katılmamaktadır.

Önerge sahipleri söz istiyorlar mı?

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Evet.

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak, Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

Konuşma süreniz 5 dakikadır Sayın Türk.

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sosyal güvenlik kuruluşları, görevlerini, ancak primlerin zamanında ödenmesiyle yerine getirebilirler. Eğer, bir borçlu, borcunu zamanında ödemezse, bir anlamda, alacaklıya ait olan bir parayı kendi adına kullanmış olmaktadır. Eğer, bunun karşılığında herhangi bir tazminat ödemezse, o takdirde, bunu, faizsiz bir kredi olarak kullanmış duruma girer. İşte, bunu belirli bir ölçüde önlemek için, hukukumuzda, gecikme faizi veya gecikme zammı kurumu öngörülmüştür. Böylelikle, hiç olmazsa, alacaklıya, zamanında tahsil edemediği alacağı için, maktu bir tazminat ödenmektedir.

Konuya borçlu yönünden bakılacak olursa, borçlunun haksız olarak kullandığı bu para için de maktu bir kredi faizi ödendiği söylenebilir. İşte, sosyal güvenlik kuruluşlarının zamanında tahsil edemedikleri prim alacakları dolayısıyla uğradıkları zararın belirli bir ölçüde giderilebilmesi için, gecikme zammı ve gecikme faizi ödenmesi öngörülmüştür. Oysa, görüşmekte olduğumuz 3 üncü madde, Bağ-Kur bakımından, şimdiye kadar ödenmemiş olan prim borçları dolayısıyla gecikme zammı ve faizlerinin yüzde 50'sinin terkin edilmesini öngörmektedir. Bu, gerekçede tersinin söylenmiş olmasına rağmen, gecikme zammı ve faizlerinin yüzde 50 oranında affedilmesi demektir. Oysa, 1996 ilâ 2000 yıllarını kapsayan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planında, artık bu dönemde gecikme zammı affına gidilmeyeceği açıkça belirtilmiştir. Nitekim, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının sosyal güvenlik reformuyla ilgili bölümünde mevcut durum açıklanırken şöyle denilmektedir: "Sosyal Sigortalar Kurumu ve Bağ-Kur'da ödenmeyen prim borçları için gecikme zammı affıyla, sigortasız hizmetlerin borçlanılması gibi uygulamalar kurumları olumsuz etkilemektedir."

Aynı yönde bir açıklama, altında bugünkü Bakanlak Kurulu üyelerinin de imzası bulunan 1997 yılı programında yer almaktadır. İşte, bu tespitten hareket edilerek, sosyal güvenlik reformunun, geleceği kapsayan amaçlar, ilkeler ve politikalar bölümünde şu ilke benimsenmiştir: Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planına göre, ödenmeyen primler için gecikme zammı affı, sigortasız hizmetlerin borçlanma yoluyla sigortalanması gibi uygulamalara gidilmeyecektir. Aynı ilke 1997 yılı programında da benimsenmiştir.

Değerli milletvekilleri, eğer bu ilkeleri uygulamayacak idiysek, Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planının bu hükmünü neden kabul ettik?! Eğer, bugünkü Hükümet, 1997 yılı programında benimsediği bir ilkeyi uygulamayacak idiyse, o programı niçin kabul etti, niçin imzaladı?!

Kalkınma planına ve kalkınma programına aykırı olan bu hükümler nedeniyle, görüşmekte olduğumuz madde, her şeyden önce, Anayasanın 166 ncı maddesindeki planlı kalkınma ilkesine aykırıdır.

Görüşmekte olduğumuz madde, ayrıca, Anayasanın 10 uncu maddesindeki eşitlik ilkesine de aykırı düşmektedir. Şöyle ki: Burada borcunu zamanında ödeyen borçlu ile borcunu zamanında...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Türk, konuşmanızı tamamlayın efendim.

HİKMET SAMİ TÜRK (Devamla) – ...ödemeyen borçlu arasında, ilkini cezalandıran, ikincisini ödüllendiren bir düzenleme getirilmektedir. Gerçekten, 3 üncü maddenin ikinci fıkrasınının son cümlesine göre "bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler geri verilmez ve mahsup edilmez" böylece, bu yükümlülerin kabahati, borçlarını zamanında ödemiş olmaktır. Şimdi, siz, onlara, geçmiş olsun diyorsunuz, ödemişsiniz; ama, ödemeyenlere ne yapıyorsunuz; onların haksız olarak kullandıkları para dolayısıyla ödemeleri gereken maktu tazminatın yüzde 50'sini bağışlıyorsunuz; bu, eşitlik ilkesine aykırıdır.

Öte yandan, tasarı, kendi içerisinde de eşitlik ilkesine aykırı hükümler getirmektedir. Gerçekten, 3 üncü maddenin son fıkrasında, tıpkı 1 inci maddenin son fıkrasında olduğu gibi, 1 Ocak 1997 tarihinden itibaren, artık, gecikme zammı uygulanacağı öngörülmektedir. Oysa, kanunun 2 nci maddesinde, 1997 yılı sonuna kadar olan boçlar bağışlanmaktadır ki, o borçlar arasında, işçiden devlet adına tahsil edilmiş olan primler de bulunmaktadır; onların haksız olarak kullanılmasına da olanak tanınmaktadır. İşte, böylece, tasarı, kendi içerisinde de sosyal güvenlik primleri yükümlüleri arasında farklı uygulamalar getirmektedir; bu yönüyle de Anayasaya aykırı düşmektedir.

Değerli milletvekilleri, Anayasaya aykırı olan bu maddenin kabul edilmemesini saygıyla istirham ediyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önerge sahibi olarak konuşan Trabzon Milletvekili Sayın Hikmet Sami Türk'e teşekkür ediyorum.

Hikmet Sami Türk ve arkadaşları tarafından verilmiş olan Anayasaya aykırılık önergesinin oylamasına geçiyorum: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi tekrar okutup, işleme alacağım:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

250 sıra sayılı kanun tasarısının 3 üncü maddesinin aşağıda yer verilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Emin Kul

(İstanbul)

ve arkadaşları

Madde 3.- 2.9.1997 tarihli ve 1479 sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanununa göre, pirim, gecikme zammı ve faiz borcu bulunan sigortalılar ile ölen borçlu sigortalıların hak sahiplerinin iş bu kanunun yürürlük tarihine kadar tahakkuk etmiş bulunan prim borçlarının aslını, kanunun yürürlük tarihini izleyen 6 ayın sonuna kadar ödemeleri halinde, ödenmeyen prim borçlarından doğan gecikme zam ve faizleri tutarı, prim aslını ödedikleri tarihten itibaren 24 ayda eşit taksitlerle tahsil edilir.

Birinci fıkra hükmüne göre pirim borcu aslını süresi içinde ödeyenlerin aleyhine prim gecikme zammı ve faizi için yapılan icra takipleri durdurulur, açılmış davalar bütün neticeleriyle birlikte düşer.

Bu kanun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş bulunan gecikme zammı ve faizleri ile idarî para cezaları geri verilmez ve mahsup edilmez.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA ve SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA ve SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz.

BAŞKAN – Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahiplerinin söz istemleri var mı?

EMİN KUL (İstanbul) – Gerekçesi okunsun Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Kurum alacaklarının affından ziyade bu alacaklardan vazgeçmeksizin tahsilata imkân verilen yöntemin esas alınması gereğinden hareketle değişiklik önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3 üncü ve son önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 250 sıra sayılı Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin ikinci fıkrasının son cümlesinin "Bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten önce tahsil edilmiş gecikme zammı ve faizler mahsup edilir" olarak ve aynı maddenin üçüncü fıkrasının son cümlesinin de "Bu sigortalılardan birinci fıkraya göre hesaplanacak borcun ondabirini bu kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren bir ay içinde ödeyenler aleyhine, icra, ceza mahkemelerinde dava açılmaz, açılmış bulunan davalar durur ve birinci fıkraya uygun bir şekilde borcun tamamının ödenmesi halinde düşer. Aksi halde kaldığı yerden devam eder" olarak değiştirilmesini arz ederiz.

Yalçın Gürtan

(Samsun)

ve arkadaşları.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon katılıyor mu efendim?.

SAĞLIK, AİLE, ÇALIŞMA VE SOSYAL İŞLER KOMİSYONU BAŞKANI NEVZAT KÖSE (Aksaray) – Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN – Hükümet?..

ÇALIŞMA VE SOSYAL GÜVENLİK BAKANI NECATİ ÇELİK (Kocaeli) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önergeye Komisyon ve Hükümet katılmamaktadır.

Önerge sahiplerinin söz istemi var mı?

ALİ GÜNAY (Hatay) – Gerekçenin okunmasını istiyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Prim borcu olanlara, prim borçlarının tamamını ve gecikme zammıyla faizlerin yüzde 50'sini bu Kanunun yürürlüğe girdiği tarihi takip eden aybaşından itibaren on ay içinde eşit taksitler halinde ödeme imkânı verilmesine rağmen, prim borcu bulunmayıp, üstelik gecikme zammı ve faizlerinin bir kısmını, çıkarılması düşünülen kanunun yürürlüğe girmesinden önce ödemiş bulunanların yapmış oldukları ödemelerin mahsup edilmemesi, eşitlik ilkesini daha da fazla zedelemekte ve hakkaniyete uygun düşmemektedir. Yapılmış olan ödemelerin mahsup edilmesi gerekir. İcra takibi yapılması ve dava açılması, belirli bir emeği ve masrafı gerektirir. Hakkında icra takibi yapılan ve dava açılan borçluların, ödemeleri gereken borçlarının onda birini ödemeleriyle birlikte açılmış bulunan davaların düşürülmesi isabetsizdir.

Borçların tamamının ödenmemesi halinde, bu borçlar hakkında tekrar icra takipleri ve davalar açılacaktır. Bu husus ise, ikinci kez bir emeği ve masrafı gerektirecektir.

Bu nedenle, onda bir ödemenin yapılmasıyla, açılmış bulunan davaların düşmesi yerine, davaların durması ve bütün borcun ödenmesinden sonra davaların düşmesi şeklinde bir düzenleme daha isabetli olacaktır.

Değişiklik önergesi bu düşüncelerle düzenlenmiştir.

BAŞKAN – Değişiklik önergesini oylarınıza sunuyorum: Önergeyi kabul edenler...Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, bugünkü çalışma programımızı tamamlamış bulunuyoruz.

Denetim konularını görüşmek için, 6 Mayıs 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.11

VII. —SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. —Erzincan Milletvekili Naci Terzi’nin, SSK Eski GenelMüdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun döneminde personel alımlarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in yazılı cevabı (7/2391)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını aracılığınızla saygılarımla arz ederim.

25.3.1997

Naci Terzi Erzincan

Sorular :

1.Son günlerde bazı televizyon kanallarıyla birlikte yazılı basında DYP-SHP koalisyon hükümetinde Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanları Mehmet Moğultay ve Mustafa Kul döneminde SSK Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun görev süresi içinde bazı işe alımlarda skandallara varacak usulsüzlükler yaptığı ileri sürülmektedir. Kamuoyunda geniş yankılar bulan bu konunun TBMM gündemine getirilerek tartışılması istenmektedir. Temiz toplum, temiz siyaset tartışmalarının sürdüğü ortamda bu tür olayların ortaya çıkması kamuoyunu derinden yaralamıştır. Bu konuda ne düşünüyorsunuz?

2.Akşam Gazetesinde yer alan hususlar konusunda Bakanlık bünyesinde bir araştırma ve soruşturma yaptınız mı? Yaptığınız araştırma sonucu, konu yargıya intikal ettirildi mi?

3.Kamuoyunu sarsan bu iddiaları TBMM gündemine getirmeyi düşünüyor musunuz? Bu konuda Bakanlık olarak ne yapacaksınız?

T.C. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 1.5.1997

Sayı : B.13.0.SGK.0.13.00.01/3233-011600

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 3.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/2391-5968/16780 sayılı yazısı.

Erzincan Milletvekili Naci Terzi tarafından hazırlanan “SSK eski Genel Müdürü Kemal Kılıçdaroğlu’nun döneminde personel alımlarında usulsüzlük yapıldığı iddialarına ilişkin” 7/2391 Esas No’lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu merkez ve taşra teşkilatının personel ihtiyacının karşılanmasını teminen 1992-1995 yılları arasında yapılmış olan sınavlara ilişkin işlemler hakkında son günlerde yazılı ve görsel basında yer alan haberlere istinaden konu, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Teftiş Kurulu Başkanlığınca tetkik ve incelemeye alınmıştır.

Bu nedenle, sözkonusu önergede yer alan hususlara yapılan tetkik ve incelemeler sonuçlandıktan sonra cevap verilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

2. —Afyon Milletvekili H. İbrahim Özsoy’un, Afyon İlinde Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir binanın Millî Gençlik Vakfına tahsis edildiği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Ahmet Cemil Tunç’un yazılı cevabı (7/2435)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla.

Dr. H. İbrahim Özsoy Afyon

Milletin müşterek malı olan ve ecdat yadigârı olarak nesilden nesile Taşmedrese Külliye ve Türk İslam Eserleri Müzesi olarak intikal eden Gedik Ahmet Paşa Camii yanındaki binanın :

Vakıflar Genel Müdürlüğünce bir partinin yan kuruluşu olduğu artık bilinen bir vakfa tahsisi konusu Afyon halkını, basınını ayağa kaldırmıştır.

1.Taşmedrese adıyla maruf binanın Refah Partisinin gençlik komisyonu gibi çalıştığı bilinen Millî Gençlik Vakfının Afyon Şubesine, tahsisi doğru mudur?

2.Bu bina daha evvel Afyon Müftülüğü ve Kocatepe Üniversitesi tarafından halkın hizmetinde kullanılarak Türki İslam Eserlerinin muhafaza ve barındırmak ve bu konuda çalışanlara fiziki mekân hazırlamak için talep edildiği halde bu iki müesseseye verilmeyiş sebebi nedir?

3.Afyon’da din, eğitim ve sağlıkla ilgili birçok vakıf varken adı geçen vakfın tercihinin sebebi nedir?

4.Büyük tepkiye ve huzursuzluğa sebep olan bu tahsisin iptaline emir vermeyi düşünüyor musunuz?

T.C. Devlet Bakanlığı 28.4.1997

Sayı : B.02.1.VGM.0.13.00.01.211.43 (0300) 97.D.B.26

Konu : Gedik Ahmet Paşa Medresesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 7.4.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2435/6071/16997 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 11.4.1997 gün ve KKG/106-511-3/1425 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 16.4.1997 gün ve B.02.0.0010/02663 sayılı yazısı.

Afyon İli, Merkez, Kahil Mahallesi, Kemikkapı Caddesinde bulunan, tapunun 67 pafta, 435 ada, 8 parselinde kayıtlı Gedik Ahmet Paşa Vakfından Taş Medrese Bakanlar Kurulunun 13.4.1995 gün ve 95/6777 sayılı kararıyla, Türk İslam Eserleri Müzesi olarak kullanılmak üzere 10 yıl süreyle Kültür Bakanlığına tahsis edilmişti.

Kültür Bakanlığı Anıtlar ve Müzeler Genel Müdürlüğünün 18.11.996 gün ve 4751 sayılı yazısı ile söz konusu medresenin mekânlarının küçük olması, rutubet oranının fazla olması ve personel yetersizliği sebebiyle müze olarak kullanımından vazgeçildiği belirtilerek, Vakıflar Genel Müdürlüğüne iadesi konusunda gereğinin yapılmasının istenmesi üzerine anılan yer 17.2.1997 tarihinde boş olarak Vakıflar Genel Müdürlüğünce teslim alınmıştır.

Adı geçen medrese Afyon İl Kültür Müdürlüğünden teslim alınmadan önce, Millî Gençlik Vakfı Afyon Şubesi Vakıflar Genel Müdürlüğüne müracaat ederek, bu yerin tahsisini talep etmiştir.

Vakıf hayrat gayrimenkullerin, vakıf, dernek, birlik gibi özel ve tüzel kişiliklere doğrudan tahsisi mümkün olmadığından, Vakıflar Genel Müdürlüğünce anılan yer için Afyon Valiliği kanalıyla talepte bulunulması ve tahsis işlemlerine esas olan ön protokolün Afyon Valiliğince imzalanması halinde tahsis işlemlerine başlanabileceği anılan vakfa ve Afyon Valiliğine bildirilmiştir.

Afyon Valiliğince bu doğrultuda bir talepte bulunulmaması nedeniyle tahsis işlemi başlatılmamıştır.

Daha sonra, Millî Gençlik Vakfı Afyon Şubesi 7.4.1997 tarihli dilekçesinde adı geçen yerin tahsis talebinden vazgeçildiğini bildirmiştir.

Bilgilerini arz ederim.

Ahmet Cemil Tunç Devlet Bakanı

3. —Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın, Bursa Çevre Otoyolu Projesine ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2448)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla. 2.4.1997

Cengiz Altınkaya Aydın

1.Yatırım programında Bursa Çevre Otoyolu projesi var mıdır?

2.Bursa Çevre Otoyolu adı altında bir proje geliştirilmiş midir? Geliştirilmiş ise, projenin başlama ve bitiş tarihleri nedir? 1997 yılı için ne kadar ödenek ayrılmıştır?

T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 1.5.1997

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/824

Konu : Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın

Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 9 Nisan 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2448-6100/17067 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, Aydın Milletvekili Cengiz Altınkaya’nın “Bursa Çevre Otoyolu Projesi” ne dair Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru 1.Yatırım programında Bursa Çevre Otoyolu projesi var mıdır?

Cevap 1.55 km. uzunluğunda ve (2x3) şeritli erişme kontrollü yol olan Bursa Çevre Yolu, 91E040150 proje no.su ile 1997 yılı Etüt-Proje işleri kapsamında yer almaktadır. Adı geçen Çevre Yolunun ön projeleri 1996 yılı sonunda tamamlanmış ve uygulama projeleri, “Yapılabilirlik Etüdü” de dahil olmak üzere 27.3.1997 tarihinde ihale edilmiştir. Uygulama projesinin yapım süresi, sözleşmenin imzalanmasını müteakip Sayıştay tescilinden itibaren 18 aydır. Otoyolun uygulama projesinin 1997 yılı ödeneği 330 milyardır.

Soru 2.Bursa Çevre Otoyolu adı altında bir proje geliştirilmiş midir? Geliştirilmiş ise, projenin başlama ve bitiş tarihleri nedir? 1997 yılı için ne kadar ödenek ayrılmıştır?

Cevap 2.Bursa Çevre Yolu, Karayolları Genel Müdürlüğünün 1997 yılı Yatırım Programının bütçeden finanse edilen yol yapım bölümünde, 97E04E040140 proje no.su ile yer almaktadır. Yatırım programında yer alan Bursa Çevre Yolunun erişme kontrollü yol olması nedeniyle, “Kamu Ortaklığı Fonundan finanse edilmek üzere Otoyol Yapım Programına alınması ve finansmanının hazine garantili kredi temini yolu ile sağlanmasına ilişkin YPK Kararı” nın alınması hususunda DPT’ye başvurulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan Bayındırlık ve İskân Bakanı

4. —Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş’in, OYAK tarafından üyelerine verilen konut kredisine ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan’ın yazılı cevabı (7/2453)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Savunma Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlandırılmasını dilerim.

Saygılarımla.

Yılmaz Ateş Ankara

OYAK tarafından üyelerine verilen konut kredisinin çok ağır koşullar taşıdığı, düzeltilmediği takdirde bankerzedeler, dövizzedeler gibi OYAK zedelerinde yaratılacağı belirtilmektedir.

O nedenle;

1.Kredi değeri Kıdemli Binbaşının bir yıllık maaşına endekslenmiştir. Ödeyeceği borç miktarının belli olmamasını nasıl karşılıyorsunuz?

2.1996 Ocak ayında 10 yıl vadeli 500 milyon TL konut kredisi kullanan astsubay bir üyenin Şubat 1997 itibariyle 19 370 000 TLtaksit ödemek zorunda kalmasını bir Yardımlaşma Kurumunun amacıyla bağdaştırıyor musunuz? Bu üye, kendisinin ve ailesinin geçimini nasıl sağlayacaktır?

3.TSK’da çalışan personelle, emekli personel maaşları aynı oranda artmamaktadır. 3/3 üncü dereceden emekli olan kredi ile ev alan emekli bir üyenin maaşı 39 milyon TL., kredi taksidi ise 19 milyon TL dolayındadır. Böylesine ağır koşulları içeren OYAK Konut Kredisi Sözleşmesinin değiştirilmesi düşünülmüyor mu?

T.C. Millî Savunma Bakanlığı 29.4.1997

Kanun : 1997/377-TÖ

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Bşk. lığının 10 Nisan 1997 tarihli ve KAN.KAR.MD.A.01.0.GNS.0.10.02-7-2453-6124/17144 sayılı yazısı.

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş tarafından verilen ve İlgi Ek’inde gönderilerek cevaplandırılması istenen “OYAK tarafından üyelerine verilen konut kredilerine ilişkin” yazılı soru önergesinin cevabı Ek’tedir.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

Ankara Milletvekili Yılmaz Ateş Tarafından Verilen 7/2453 Sayılı Yazılı Soru Önergesinin Cevabı

1.Ordu YardımlaşmaKurumunun üyelerine kullandırdığı konut kredisine ilişkin koşullar, 205 sayılı Kanunun 32 nci maddesinde belirlenen esas ve usuller çerçevesinde, GenelKurul tarafından tespit edilmektedir.

Halen uygulanmakta olan Sistem de 22 Mayıs 1993 tarihinde yapılan 33 üncü Genel Kurulda alınan 2 numaralı Karar doğrultusunda, 15 Temmuz 1993 tarihinden itibaren uygulanmaktadır.

2.OYAK tarafından uygulanmakta olan Konut Kredisi Sisteminin esası, yüksek enflasyon ortamında verilen kredilerin reel geri dönüşümünü sağlamayı amaçlamaktadır. Sistem, Birleşmiş Milletler’ce, gelişmekte olan tüm ülkelerde konut finansmanı için önerilmekte olup, Devlet Planlama Teşkilatı’nca 1989 yılında yayımlanan “Alternatif Konut Finansman Modelleri Raporu”nda da söz konusu sisteme ilişkin önerilere yer verilmiştir.

T.C. Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı da 30 Mayıs 1989 tarihinden bu yana esas olarak aynı sistemi uygulamaktadır.

3.Mevcut sisteme ilişkin olarak, 15 Temmuz 1993 tarihinden bu yana uygulamadan elde edilen sonuçlar, 31 Mayıs 1997 tarihinde toplanacak 37 nci Genel Kurulda değerlendirilecek ve alınacak karar doğrultusunda işlem yapılacaktır.

Arz ederim.

Turhan Tayan Millî Savunma Bakanı

5. —İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın, bakanlığa bağlı kuruluşların yönetim kurullarına yapılan atamalara ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan’ın yazılı cevabı (7/2457)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sn. Cevat Ayhan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı İstanbul

1.Bakanlığınıza bağlı kurumların Yönetim Kurullarına atama yapılırken hangi kıstaslar gözönünde bulundurulmaktadır?

2.Kalyon Plastik San. Tic. A.Ş.’nin malî işlerini yürütmekle görevli, Et ve Balık Kurumundan emekli Mehmet Özyol’un 27 Şubat 1997’de İller Bankasına Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandığı doğru mudur?

3.İller Bankası ile sürekli iş yapan bir şirketin yetkilisinin Yönetim Kurulu Üyesi yapılması meslek ahlakıyla bağdaşır mı?

T. C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği 1.5.1997

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/826

Konu : İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın

Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM’nin 10 Nisan 1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2457-6130/17160 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan, İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı’nın Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru 1.Bakanlığınıza bağlı kurumların Yönetim Kurullarına atama yapılırken hangi kıstaslar gözönünde bulundurulmaktadır?

Cevap 1.Bakanlığımıza bağlı İller Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine İller Bankası Kanunu ve Uygulama Yönetmeliğinin 29 uncu maddesine göre atama yapılmakta olup; Devlet Memurluğuna atanabilme genel şartlarına sahip ve Yüksek Öğrenim yapmış olmaları” amir hükmü dikkate alınmaktadır.

Soru 2.Kalyon Plastik San. Tic. A.Ş.’nin malî işlerini yürütmekle görevli Et ve Balık Kurumundan emekli Mehmet Özyol’un 27 Şubat 1997’de İller Bankasına Yönetim Kurulu Üyesi olarak atandığı doğru mudur?

Cevap 2.Et ve Balık Ürünleri A.Ş. Genel Müdürlüğü Afyon Et Kombinası Müdürlüğü Uzmanı (Emekli) Mehmet Özyol, 26.2.1997 tarihli kararname ile İller Bankası Yönetim Kurulu Üyeliğine atanmıştır.

Soru 3.İller Bankası ile sürekli iş yapan bir şirketin yetkilisinin Yönetim Kurulu Üyesi yapılması meslek ahlakıyla bağdaşır mı?

Cevap 3.İller Bankası Yönetim Kurulu Üyesi Mehmet Özyol’un Türkiye Ticaret Sicil Gazetesinin incelenmesinde de anlaşılacağı üzere Kalyon Plastik Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi ile bir ilgisi bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Cevat Ayhan Bayındırlık ve İskân Bakanı

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

6. – İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün;

– Belediyelere yapılan yardımlara,

– Kumarhane ve oyun salonlarının sayısına,

İlişkin soruları ve Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in yazılı cevabı (7/2484, 2485)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Turizm Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla dilerim.

Sabri Ergül

İzmir

1. Gerek genel bütçe ile gerekse fonlar ile Turizm Bakanı, Bakanlığı emrine verilmiş, Turizm Bakanının İta amiri durumunda bulunduğu bütçe ve fon kaynaklarından her ne nam altında olursa olsun 54 üncü Hükümet döneminde belediyelere yapılan ödemeleri, parasal yardım ve desteklerin belediye isimleri ve miktarları olarak dökümü, listesi nedir?

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Turizm Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini saygıyla arz ederim.

Sabri Ergül

İzmir

1. Türkiye’de halen Turizm Bakanlığından izin, ruhsat almış kaç adet oyun yeri, casino, kumarhane, talih oyunları yeri, oteli, salonu, mekanı, işyeri vardır?

2. Bunların il il dökümü, illere göre sayıları nedir?

T.C.

Turizm Bakanlığı

Hukuk Müşavirliği 30.4.1997

Sayı : B.170.HKM.0.00.00.00.566-12415

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterliği

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : 3 Nisan 1997 tarih ve 6341 sayılı yazınız.

İlgili yazınız ekinde Bakanlığıma gönderilen,

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül’ün Belediyelere yapılan yardımlara ilişkin yazılı soru önergesi ile Kumarhane Salonlarının sayısına ilişkin yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımızca 1997 Malî Yılı Bütçesinden alt yapı çalışmaları için mahallî idarelere gönderilen ödeneklerin iller bazında dağılımını gösteren listeler ve Bakanlığımızdan İşletme izinli Talih Oyunlarının yer aldığı belgeli tesislerin il, il dökümleri ve illere göre sayılarını gösteren listeler yazımız ekinde gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Bahattin Yücel

Turizm Bakanı

Bakanlığımızın 1997 Yılı Bütçesinden (30 Nisan 1997 Tarihi İtibariyle)

Altyapı Uygulamaları İçin Malî Yardım Yapılan İllerin Listesi

(MİLYON TL.)

İLİ KONUSU MİKTARI

Aksaray Altyapı Uygulamaları 11.162, 5. –

Ankara ” ” 3. 000. –

Antalya ” ” 54. 800. –

Artvin ” ” 1. 900. –

Balıkesir ” ” 200. –

Bartın ” ” 1. 862,5. –

Batman “ “ 1. 500. –

Bayburt ” ” 950. –

Bitlis ” ” 5. 600. –

Bolu ” ” 100. –

Burdur ” ” 9.737,5. –

Çanakkale ” ” 11. 975. –

Çorum ” ” 4. 300. –

Elazığ ” ” 100. –

Erzurum ” ” 11. 400. –

Hatay ” ” 5. 930. –

Gaziantep ” ” 300. –

Isparta ” ” 3. 800. –

İçel ” ” 3. 100. –

İzmir ” ” 14. 575. –

Kars ” ” 4. 750. –

Kayseri ” ” 950. –

Kastamonu ” ” 500. –

Karabük ” ” 2. 300. –

Kütahya ” ” 3. 000. –

Malatya ” ” 7. 125. –

Muğla ” ” 63. 200. –

Nevşehir ” ” 17. 100. –

Niğde ” ” 2. 187, 5. –

Rize ” ” 1. 900. –

Trabzon ” ” 7. 600. –

Turizm İşletme Belgeli Tesisler Bünyesinde

İşletme İzni Bulunan Talih Oyunları Salonları :

ADANA

Seyhan Oteli

Adana Büyük Sürmeli Oteli

ANKARA

Ankara Hilton

Merit Altınel

Ankara Dedeman

Büyük Ankara Oteli

Ankara BüyükSürmeli Oteli

Ankara Sheraton Oteli

Stad Oteli

ANTALYA

Grand Adonis Oteli

Ananas Oteli

Cesars Oteli

Antalya Dedeman Oteli

Ramada Röneissance Resort Oteli

Club Hotel Sera

Ofo Oteli

Falez Oteli

Grand Kaptan Oteli

Club Marco Polo Tatil Köyü

Türkiz Oteli

Talya Oteli

Seven Seas Oteli

Kameriya Tatil Köyü

Mega Kiriş Oteli

Sheraton Voyager Oteli

Saray Regency

AYDIN

İmbat Otel

Korumar Oteli

Onura Oteli

Pine Bay Holiday Resort Tatil Köyü

Adakule Oteli

BALIKESİR

Balıkesir

BURSA

Termal Kervansaray Oteli

Almira Oteli

Uludağ Grand Yazıcı

DENİZLİ

Hierapolis Tatil Köyü

İÇEL

Merit Mersin Oteli

Mersin Hilton

İSTANBUL

İstanbul Hilton

The Marmara Oteli

Merit Antigue

Klassis Oteli

Suadiye Princess Oteli

Maksim Eğlence Merkezi

İstanbul Akgün Oteli

Conrad Oteli

İstanbul Princess Oteli

Çırağan Sarayı Oteli

Marin Otel

Olcay Oteli

İstanbul Dedeman

Çınar Oteli

Maçka Oteli

Büyük Tarabya

Büyük Sürmeli Oteli

The Bosphorus Swıss Oteli

Polat Rönessance Resort Oteli

Hyatt Otel

Holiday İnn Oteli

Eresin Topkapı Oteli

Ortaköy Princess Oteli

Divan Oteli

Ceylan İntercontinantal İstanbul

Ataköy Turistik Tesisleri

İZMİR

İzmir Hilton Oteli

Büyük Efes Oteli

Atınyunus Tatil Köyü

Termal Princess Oteli

MUĞLA

Mares Marmaris Oteli

Otel Karia Princess Oteli

Grand Azur Oteli

Bodrum Park Resort Oteli

Martı Tatil Köyü

Altıngül Elegance Hotels

Grand Yazıcı Torba Tatil Köyü

Grand Yazıcı Tatil Köyü

NEVŞEHİR

Dedeman Oteli

Talih Oyunları Salonlarının İller Göre Dağılımı :

Adana : 2 Adet,

Ankara : 7 Adet,

Antalya : 17 Adet,

Aydın : 5 Adet,

Denizli : 1 Adet,

Balıkesir : 1 Adet,

Bursa : 3 Adet,

İçel : 2 Adet,

İstanbul : 26 Adet,

İzmir : 4 Adet,

Muğla : 8 Adet,

Nevşehir : 1 Adet,

TOPLAM : 77 Adet

7. – Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün’ün, Bağ-Kur üyesi çiftçilere sağlık kartı ve karnesi verilip verilmeyeceğine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik’in yazılı cevabı (7/2507) 9.4.1977 Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik tarafından yazılı cevaplandırılması hususunu tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla.

Enis Sülün

Tekirdağ

Bilindiği üzere, Bağ-Kur üyesi çiftçiler, sağlık açısından güvencede değillerdir. Sağlık için para kesilmesine rağmen, SSK tarafından uygulanan sağlık karnesi ve kartı uygulamasını Bağ-Kur üyelerine de vermeyi düşünmüyor musunuz?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK :0.13.00.01/3234

Konu : Yazılı Soru Önergesi 1.5.1997

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 24.4.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.7/2507-6243/17386 sayılı yazınız.

Tekirdağ Milletvekili Enis Sülün tarafından hazırlanan “Bağ-Kur üyesi çiftçilere sağlık kartı ve karnesi verilip verilmeyeceğine ilişkin” 7/2507 Esas No’lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

2926 sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa tabi sigortalıların durumlarının iyileştirilmesi, diğer sosyal güvenlik kanunlarıyla norm ve standart birliğinin sağlanması ve bu çerçevede sağlık sigortası yardımları yapılmasını da öngörür şekilde Bakanlığımızca hazırlanan Kanun Tasarısı 6.3.1997 tarih ve 005812 sayılı yazımız ile Başbakanlığa sunulmuştur.

Sözkonusu Tasarının yasalaşması halinde, 2926 sayılı Kanuna tabi sigortalılarımızın sağlık sigortası yardımlarından da faydanmaları mümkün olabilecektir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.