Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 25 YASAMA YILI : 2

 

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

81 inci Birleşim

10 . 4 . 1997 Perşembe

 

 

İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. — GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. — GELEN KÂĞITLAR

III. — YOKLAMALAR

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, laikliğin kabulünün 69 uncu Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

2.—İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in, Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 152 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı

3.—Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in, Samsun’da Futbol Federasyonu temsilciliği kurulması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)

2. —Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde boş bulunan yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)

3.—Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk’a gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için, Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesine dair Başkanlık tezkeresi (3/749)

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 24 arkadaşının, DHMİ’nce gerçekleştirilen bazı ihaleler ile Antalya Havalimanı ve Yeni dışhatlar Terminal Binası ihalesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)

V.—ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1.—Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

VI. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1.—926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

2. —17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar SosyalSigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı :250)

VII.—SORULAR VE CEVAPLAR

A)YAZILISORULARVECEVAPLARI

1. —İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Türkiye Kalkınma Bankasınca bazı firmalara verilen kredilere ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Abdullah Gül’ün yazılı cevabı (7/2222)

2. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Ağrı -Doğubeyazıt İlçesinde yapımı devam eden imam hatip lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2269)

3. —Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Patnos Barajı ve Patnos Ovası sulama inşaatlarının personel yetersizliğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/2275)

4.—Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, çiftçilerin Çukobirlik’ten olan alacaklarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2285)

5. —Kars Milletvekili Y. Selahattin Beyribey’in, bir milletvekilinin dışarıdan bitirme yoluyla lise diploması aldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı (7/2289)

6.—Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun, Sinop’a bağlı bazı yerleşim birimlerinde balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’nun yazılı cevabı (7/2295)

7. —İstanbul Milletekili Mehmet Tahir Köse’nin, Yeşilvadi Baraj Brojesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/2305)

I.—GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 14.00’te açılarak üç oturum yaptı.

Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler’in vefatına ilişkin Başkanlık tezkeresi okundu ve saygı duruşunda bulunuldu.

Manisa Milletvekili H. Ayseli Göksoy, 8 yıllık zorunlu eğitimle ilgili gündemdışı bir konuşma yaptı.

İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, Türkiye’nin sağlık politikası ile Sağlık Haftasına ilişkin gündemdışı konuşmasına, Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna;

İçel Milletvekili Oya Araslı’nın, Cumhuriyetin temel ilkeleri ve 10 Nisan Laiklik Günü münasebetiyle gündemdışı konuşmsına da, Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan;

Cevap verdiler.

20.3.1997 tarih ve 4230 sayılı, Yurt Dışında Bulunanların SosyalGüvenlikleri Hakkında Borçlanma Kanununun, Anayasanın 89 uncu maddesi uyarınca bir defa daha görüşülmek üzere geri gönderildiğine;

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakana Bahattin Şeker’e, dönüşüne kadar, Turizm Bakanı Bahattin Yücel’in;

Fas’a gidecek olan Devlet Bakanı Dr. Ahmet Demircan’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı T. Rıza Güneri’nin;

İsviçre’ye gidecek olan Devlet Bakanı Nafiz Kurt’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz’ın;

Çek Cumhuriyetine gidecek olan Devet Bakanı Işılay Saygın’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bekir Aksoy’un;

Gürcistan’a gidecek olan Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Bahattin Şeker’in;

Vekillik etmelerinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile;

Karadeniz Ekonomik İşbirliği Parlamenter Asamblesinde açık bulunan üyelik için, Giresun Milletvekili Turhan Alçelik’in;

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı Parlamenter Asamblesinde açık bulunan üyelik için de, Aydın Milletvekili Yüksek Yalova’nın;

Gruplarınca aday gösterildiklerine ilişkin Başkanlık tezkereleri ve;

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın, Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonundan çekildiğine ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 21 arkadaşının, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu hakkındaki (9/12) esas numaralı Meclis soruşturması önergesindeki imzalarını, aynı konu hakkında Meclis araştırması önergesi verilmesi nedeniyle geri çektiklerine ilişkin önergeleri okundu; bu nedenle, soruşturma önergesinin işlemden kaldırılacağı ve gündemden çıkarılacağı açıklandı.

Ankara Milletvekili Ömer Faruk Ekinci’nin (6/466),

İstanbul Milletvekili Osman Yumakoğulları’nın (6/469)

Numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı ve 31 arkadaşının, Avrupa’daki vatandaşlarımıza yönelik ırkçı saldırıların nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/180) ile;

Sıvas Milletvekili Muhsin Yazıcıoğlu ve 22 arkadaşının, Balkanlar ve Avrupa ülkeleri ile ilgili olarak izlenen dışpolitika konusunda bir genel görüşme açılmasına ilişkin önergesi (8/12);

Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergelerin gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 77 nci Yıldönümünün ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramının kutlanması ve günün önem ve anlamının belirtilmesi amacıyla yapılacak görüşmeler için Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunun 23 Nisan 1997 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi ile;

Türkiye Büyük Millet Meclisinin Kuruluşunun 77 nci Yıldönümü ve Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı olan 23 Nisan 1997 Çarşamba günü Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulunda bir genel görüşme açılmasına; 23 Nisan 1997 Çarşamba günü Genel Kurulun yapacağı toplantıda başka bir konunun görüşülmemesine; görüşmelerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanına, siyasî parti grupları başkanlarına ve grubu bulunmayıp da Mecliste üyesi bulunan siyasî partilerin genel başkanlarına, genel başkanı milletvekili olmadığı takdirde bir temsilcisine, onar dakika süre ile söz verilmesine ilişkin Başkanlık önerisi,

Kabul edildi.

Türkiye Radyo ve Televizyon Kanununun 13 üncü Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifinin, Başkanlıkça havale edildiği Anayasa Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasının İçtüzüğün 36 ncı maddesi gereğince Komisyona tavsiye edilmesine ilişkin RP ve DYP Grubu önerisinin, yapılan görüşmelerden sonra kabul edilmediği açıklandı.

Plan ve Bütçe Komisyonunda bulunan ve RP Grubuna düşen bir üyeliğe, Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan’ın seçildiği bildirildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının;

1 inci sırasında bulunan 23,

2 nci sırasında bulunan 132,

3 üncü sırasında bulunan 164,

4 üncü sırasında bulunan 168,

Sıra sayılı kanun hükmünde kararnamelere ilişkin kanun tasarılarının müzakereleri, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.

17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli, 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk Eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısının (1/573) (S. Sayısı :250) tümü üzerindeki görüşmeler tamamlandı; tasarının maddelerine geçilmesi sırasında istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yetersayısı bulunamadığı ve ara verilmesi halinde de yeni bir yoklama yapılmasının mümkün olmayacağı anlaşıldığından;

Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk’a gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için, Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 10 Nisan 1997 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere, birleşime 20.28’de son verildi.

Uluç Gürkan

Başkanvekili

Zeki Ergezen Kadir Bozkurt

Bitlis Sinop

Kâtip Üye Kâtip Üye

 

II. —GELEN KÂĞITLAR

10.4.1997 PERŞEMBE

Sözlü Soru Önergesi

1. —Rize Milletvekili Ahmet Kabil’in, öğretmen atamalarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/512) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

Yazılı Soru Önergeleri

1.—Iğdır Milletvekili Adil Aşırım’ın, döviz karşılığında borçla satın alınan ithal araç ve gereçlerden çiftçilerimizin mağdur edildiğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2467) (Başkanlığa geliş tarihi :3.4.1997)

2.—Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, özel korumalarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2468) (Başkanlığa geliş tarihi :7.4.1997)

3. —Aksaray Milletvekili Sadi Somuncuoğlu’nun, Başbakanlık Tanıtma Fonundan yapılan harcamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2469) (Başkanlığa geliş tarihi :7.4.1997)

4. —İzmir Milletvekili Birgen Keleş’in, Emniyet Genel Müdürünün görevden alınmasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2470) (Başkanlığa geliş tarihi :7.4.1997)

5. —Malatya Milletvekili Ayhan Fırat’ın, görevden alınan SSK Genel Müdürü hakkındaki mahkeme kararına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2471) (Başkanlığa geliş tarihi :7.4.1997)

6.—Adıyaman Milletvekili Celal Topkan’ın, Adıyaman -Çelikhan’da Bağ-Kur borçlarını ödeyemeyen esnafa yapılan uygulamalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2472) (Başkanlığa geliş tarihi :7.4.1997)

7.—İçel Milletvekili Mustafa İstemihan Talay’ın, Ramazan ve Kurban Bayramlarında meydana gelen trafik kazalarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2473) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

8.—Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, 27 Mart Dünya Tiyatrolar Günü bildirisinin okutulmadığı iddiasına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2474) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

9.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, tiyatro, opera ve bale salonu sayısına ve devlet sanatçılarına ilişkin Kültür Bakanından yazılı soru önergesi (7/2475) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

10.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, dernek, birlik, federasyon ve konfederasyon sayılarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2476) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

11.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Başbakanlık ve Devlet Bakanlıklarında görevli müşavir ve danışmanlara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2477) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

12.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, yerleşim birimlerinin sayısına ve sorunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2478) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

13.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, kamu kurum ve kuruluşlarına ait araç sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2479) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

14. —Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, SSKKaraağaç Dispanseri’nin doktor ve personel açığına ilişkin Çalışma ve Soyla Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2480) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

15. —Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, Avukatlar Günü nedeniyle Ankara Adliye Sarayı konferans salonunda düzenlenecek toplantının iptal edilmesine ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/2481) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

16. —Hatay Milletvekili Atila Sav’ın, Trabzon Belediyesinin çöpleri Karadeniz’e döktüğü yolundaki gazete haberine ilişkin Çevre Bakanından yazılı soru önergesi (7/2482) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

17. —Balıkesir Milletvekili İ. Önder Kırlı’nın, SSK Balıkesir Hastanesinin, Bölge Hastanesine dönüştürülüp dönüştürülmeyeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2483) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

18.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2484) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

19.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Kumarhane ve oyun salonlarının sayısına ilişkin Turizm Bakanından yazılı soru önergesi (7/2485) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

20.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Türkiye’de faaliyet gösteren bankalara ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2486) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

21.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, içkili eğlence ve dinlenme yerlerine ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2487) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

22.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, suç teşkil eden olaylar nedeniyle aranan kişi sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2488) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

23.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, basın kuruluşlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2489) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

24.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, Türkiye’de faaliyet gösteren vakıf sayısına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/2490) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

25.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, 54 üncü Hükümet döneminde belediyelere yapılan yardımlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2491) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

26.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, S.S.K.’na işçi prim borcu bulunan işverenlere ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/2492) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

27.—İzmir Milletvekili Sabri Ergül’ün, vergi borcu olan kişi ve kuruluşlara ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/2493) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

28.—Ankara Milletvekili YılmazAteş’in, Ankara’da doğalgaz abonelerinden dolar olarak alınan abone ücreti uygulamasına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2494) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

29.—Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan’ın, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığına yapılan yardımın kaynağına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/2495) (Başkanlığa geliş tarihi :8.4.1997)

Meclis Araştırması Önergesi

1.—Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 24 arkadaşının, D.H.M.İ.’nce gerçekleştirilen bazı ihaleler ile Antalya Havalimanı ve Yeni Dışhatlar Terminal Binası ihalesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181) (Başkanlığa geliş tarihi :9.4.1997)

 

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 14.00

10 Nisan 1997 Perşembe

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşimini açıyorum.

III. – YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız yoktur; saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime ara veriyorum.

Kapanma Saati : 14.28

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER: Kemalettin GÖKTAŞ (Trabzon), Zeki ERGEZEN (Bitlis)

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 81 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III. — YOKLAMA

BAŞKAN – Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; sayın milletvekillerinin, salonda bulunduklarını yüksek sesle belirtmelerini rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayısı vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim.

IV. — BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. — Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı’nın, laikliğin kabulünün 69 uncu Yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Birinci gündemdışı söz, Tekirdağ DSP Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın.

Sayın Dayanıklı, Anayasamızda laiklikle ilgili düzenlemenin 69 uncu yıldönümü nedeniyle konuşacak.

Buyurun Sayın Dayanıklı. (DSP sıralarından alkışlar)

BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; laikliğin kabulünün 69 uncu yıldönümü nedeniyle gündemdışı konuşma yapmak üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

İnsanlık tarihinde çok önemli bir yer tutan din-politika ilişkisi ve buna bağlı olarak ilericilik-gericilik tartışmaları, son dönemde siyasal gündemimizde sıklıkla yer almaktadır. Dinî inançları siyasallaştırmaya çalışanlar, bunu istismar ederek Allah ile inanan arasına seçim sandıklarını yerleştirmeye çalışanlar, Atatürk'ün kurduğu laik, demokratik, sosyal hukuk devletini içlerine sindiremeyenlerdir. Türkiye, tercihini yapmıştır, Türk Ulusu tercihini yapmıştır; egemenlik kayıtsız şartsız milletindir, egemenlik milletindir ve din, inanan ile Allah arasındadır, aracıya gerek yoktur. Zaten, İslam Dini aracı kabul etmez. Türk Ulusu bu tercihi yapmıştır ve bu tercihten geriye dönüş söz konusu değildir.

Sayın milletvekilleri, laiklik, asla din karşıtı değildir. Laikliği özümseyen, laiklik ile İslamın bağdaşabileceğini görmüş olan geniş halk çoğunluğu, laiklikten değil, dini istismar edenlerden şikâyetçidirler, rahatsızdırlar. İslam Dini dinlerin en akılcısıdır. Özünde İslam Dini, bilimin mürşitliğine en üstün değeri veren dindir. İslam, adından da anlaşılacağı gibi, barış dinidir. Türk halk tasavvufunda da din duygusu, Allah korkusundan çok, Allah sevgisine dayanır.

Anayasamızdaki tanımıyla laisizm, dini reddeden bir kavram değildir. Aksine, laisizm, inanç örgürlüğünü güvence altına almaktadır. Osmanlı döneminde din eğitimi ve din bilgisi hiçbir şekilde verilmezken, Atatürk devrimleriyle birlikte, Anadolu köylerine bilgili din adamları gönderilmeye başlanmış ve cami sayısı da artmıştır.

Laiklik olmadan demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Laiklik, yalnızca din ve ibadet özgürlüğü değildir. Laiklik, aynı zamanda, hukuk düzeninin uhrevî değil, başta ulusal egemenlik olmak üzere dünyevî temellere dayandırılmasını sağlar; öylelikle, dinin ve inançların siyasal amaçlarla istismarını önler.

Sayın milletvekilleri, nüfusunun büyük çoğunluğu Müslüman olan ülkeler arasında, dine bağlılığın, inanç özgürlüğünün Türkiye'deki kadar geniş olduğu başka bir ülke yoktur. Dine bağlı olanların özgürlüklerinin kısılması yolunda, laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti döneminde hiçbir davranış yoktur, olmamıştır; hatta, diğer konularda olduğu gibi, dinle ilgili en geniş özgürlükler, laik, demokratik Türkiye Cumhuriyeti döneminde sağlanmıştır.

Bu konuda, Demokratik Sol Parti, laikliğin, dinine bağlı kesimlere ters düşmeksizin korunmasını savunmaktadır.(DSP sıralarından alkışlar)Demokratik Sol Parti, her inançtan yurttaşların eşit tutulmasını, her inanca geniş ve eşit özgürlükler tanınmasını sağlamayı, bir yandan da laikliğin ödünsüz korunmasını öngörmektedir.

Cumhuriyetin temel ilkeleri ve gelenekleri, bilinçle ve inatla, saldırılara hedef olmaktadır. Kimileri, çok hukuklu bir ülke yaratma eğilimini uygulamaya geçirmek için fırsat kollamaktadır. Cumhuriyetin temel ilkelerine bilinçli ve sistematik bir şekilde saldıranlar, bu emellerine ulaşamayacaklardır.

Laiklik, Türkiye'de, devletin hem siyasal hem de sosyal meşruluğunun temelidir; o temel zayıflatılırsa, devlet çöker. Hiçbir siyasal akım, ideoloji veya parti, bu bakımdan huzursuzluklar çıkarmamalıdır, kaygılara neden olmamalıdır. Dün olduğu gibi bugün de, hiç kimse, hiç kimseye "arkadaş, sen neden camie gidiyorsun, neden oruç tutuyorsun" dememiştir; herkes, dilediği tarzda inanma ve dilediği tarzda ibadet etme hak ve özgürlüğüne sahiptir. Bu özgürlüklerin güvencesi de, laikliktir. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, laiklik bir defa elden gitti mi, bir daha gelmesi çok zor olur; laiklik askıya alınırsa, bir daha ne demokrasi olur ne de hürriyetler olur. Demokratik, laik ve sosyal cumhuriyeti, teokratik bir devlete dönüştürme yönündeki adımları ve girişimleri görüp anlayarak, ülke çıkarlarını politik çıkarlara yeğ tutma zamanıdır. Kim, devleti, başta laiklik olmak üzere, demokrasi olmak üzere temel unsurlarıyla içine sindiremiyorsa; kim, İran'daki rejime özendiğini, hatta gıpta ettiğini itiraf ediyorsa, ifade ediyorsa, onlar, toplumun geniş kesimleriyle ters düşerler, hükümet etme şanslarını kaybederler.

Bir kez daha yinelemekte yarar görüyorum. Türk Ulusu, tercihini, kul olmaktan yana değil, özgür yurttaş olmaktan yana yapmıştır ve bunun tek garantisi de, laikliktir.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dayanıklı.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere Hükümetten söz talebi?.. Yok.

2.—İstanbul Milletvekili Necdet Menzir’in, Türk Polis Teşkilatının kuruluşunun 152 nci yıldönümüne ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan’ın cevabı

BAŞKAN – Gündemdışı ikinci konuşma, Demokrat Türkiye Partisi İstanbul Milletvekili Sayın Necdet Menzir'in.

Sayın Menzir, Türk Polis Teşkilatımızın kuruluşunun 152 nci yıldönümü üzerinde konuşacaktır.

Buyurun Sayın Menzir. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

NECDET MENZİR (İstanbul) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün, Türk Polis Teşkilatının 152 nci kuruluş yıldönümü kutlanmaktadır. Bu vesileyle gündemdışı söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

152 nci kuruluş yılı kutlanan Türk Polis Teşkilatının geçmiş dönemde vermiş olduğu şehitlerini rahmet ve minnetle anarken, gazilerine şükranlarımızı gönderiyorum. Mesleğe yıllarca hizmet etmiş, emekli olmuş ve şimdi gıptayla arkadaşlarını izleyen büyüklerimize de, buradan, sevgi ve saygılarımızı iletmeyi borç biliyorum. Şu anda görevde bulunan Türk Emniyet Teşkilatı mensuplarına da başarılar diliyorum.

1845 yılında askerî teşkilattan ayrılarak kurulan Türk Polis Teşkilatı, esas gelişmesini cumhuriyetle birlikte sağlamıştır; çok partili hayata geçilmesinin arkasından, 1961 Anayasasının getirmiş olduğu özgürlükler ortamında, görevleri, çok daha geniş boyutlara geçmiştir.

Vatandaşın canını, malını, ırzını, tasarruf, hak ve hürriyetlerini koruyan, aynı zamanda ülkenin rejimi, birliği, bütünlüğü konusunda cansiperane görevler yapan Türk Polis Teşkilatını, buradan, bir kere de ben selamlamak istiyorum.

152 yıl önce, o günlerin şartlarında göreve başlayan Türk Polis Teşkilatı, hem personel açısından hem de teknolojik açıdan son dönemlerin kendisine sağlamış olduğu imkânlarla, ülkenin dört bir tarafında, gece gündüz demeden, her türlü mevsim şartları altında vazifesini sürdürmeye devam etmektedir ve vazifesini yaparken de, hepimizin bildiği gibi, çok değişik zamanlarda, çok değişik şartlarda çeşitli kesimler tarafından eleştirilmektedir. Elbette ki eleştirilecek yönleri çoktur; ama, yapmış oldukları görev gereği kendilerinin desteklenmesi gerektiğine de inanıyorum.

1937 yılında çıkarılmış olan Emniyet Teşkilatı Kanunu, üzerinde zaman zaman değişiklikler yapılmışsa da, bugün, günün şartlarına uygun bir yasa değildir. Emniyet Teşkilatı Kanunu yeni baştan gözden geçirilmeli, Türk Polis Teşkilatının personel rejimi de yerli yerine oturtulmalıdır.

Bugüne kadar, bu Yüce Meclis çatısı altında, meydana gelen değişik olaylar nedeniyle, güvenlik güçleri hakkında, Polis Teşkilatı hakkında, Meclis araştırmaları, Meclis soruşturmaları yapılmıştır. Şimdi, biz, bir kere de şunu önermek istiyoruz Yüce Meclisimize: Türk Polis Teşkilatının sorunları nelerdir, problemleri nelerdir, ihtiyaçları nelerdir; bu konularda bir Meclis araştırması açılsın ve ortaya çıkan yapı hukukla ilgiliyse, yasama yönünden bize, uygulamayla ilgiliyse, Hükümete, gerekli öneriler gönderilsin. Bu konuda, Demokrat Türkiye Partisi olarak, biz, üzerimize düşeni yapmaya hazırız; arkadaşlarımızdan da destek beklemekteyiz.

Polis, Türk toplumundan soyutlanamaz. Toplumumuzda ve diğer kurumlarımızda neler varsa, elbette ki, polisin yapısı da aynı tezahürde görünür ve aynı şekilde olmaktadır; farklı olduğu zaman, zaten o farklılığı anlamak mümkün değildir; biz neysek, bizim kurumlarımız da, o kurumların içerisinde çalışan insanlar da bizlerden birer parçadır. O nedenle, az evvel söylemiş olduğum konularda eleştirilerimizi yaparken, daha dikkatli, daha duyarlı olup onların morallerini yükseltirsek -zaten çok fazla verebildiğimiz ekonomik imkân yoktur- hiç olmazsa, moralleriyle beraber, bizlerin can güvenliğini, mal güvenliğini ve diğer hak ve hürriyetlerimizi daha iyi koruma imkânını onlara sağlamış oluruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Menzir, lütfen toparlayalım.

NECDET MENZİR (Devamla) – Son günlerde, tartışma konusu olan ve içerisinde yıllarca çalıştığım bu teşkilatın mensupları üzgündürler; çünkü, teşkilatın en yüksek noktasında yapılan atama, belki, yasalar yönünden, zorlandığında, hukuka uygun gibi görülse de, teamüllere aykırı olarak yapılmıştır. Ayrıca, alınan kararın uygulanış biçimi de yanlıştır ve bugün, Emniyet Teşkilatı, 152 nci kuruluş yıldönümünü kutlarken, maalesef, üzüntü içerisindedir. Teşkilattaki en küçük memurdan, en tepedeki Emniyet Genel Müdürüne kadar, atamaların, adil, tarafsız, hukuka ve teamüllere uygun olarak yapılması en büyük dileğimizdir.

Hükümetin, bundan sonra yapılacak atamalarda daha titiz davranacağını umuyor; tüm Emniyet personelinin 152 nci kuruluş yıldönümünü, bir kere daha kutluyor; Sayın Başkana ve Yüce Heyetinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Menzir.

Gündemdışı konuşma üzerinde, Hükümet adına, Devlet Bakanı Sayın Nevzat Ercan.

Sayın Bakan, buyurun.

NABİ POYRAZ (Ordu) – İçişleri Bakanı yok mu?..

DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Milletvekili Sayın Necdet Menzir'in, Polis Teşkilatının kuruluş yıldönümü münasebetiyle yapmış olduğu gündemdışı konuşma nedeniyle söz almış bulunmaktayım. Öncelikle, Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, milletimizin huzurunu, güvenliğini, devletimizin bölünmez bütünlüğünü korumayı ilke edinmiş olan, olağanüstü şartlar içerisinde dahi hukuk devleti anlayışından, Atatürk ilke ve inkılaplarından taviz vermeden görevini şerefle ifa eden Türk Polis Teşkilatının 152 nci kuruluş yıldönümünü kutluyoruz.

Kurulduğu 1845 yılından bu tarafa, Polis Teşkilatımız,152 yıldır, mevcut imkânlar dahilinde, gece gündüz demeden, halkın can ve mal güvenliğinin temini için şevk ve heyecanla çalışmaktadır; bundan sonra da aynı şevk ve heyecanla, devletin temel değerlerinden ve ilkelerinden taviz verilmeden hizmet yapılacağından kimsenin kuşkusu olmasın.

Değerli milletvekilleri, yaşadığımız dünya inanılmaz bir hızla değişiyor. Değişim o kadar hızlı ki, neredeyse algılama süresi içerisinde bile değişim yaşandığından, âdeta, algıladığımız dünyadan çok daha farklı bir dünyada yaşıyoruz. Bilginin hızla ilerlemesi, teknolojik yenilik hızını, dolayısıyla değişimi daha da artırıyor. Ayrıca, çağımızın bize sunduğu fevkalade iletişim imkânları, fikirlerin ve bilginin, sınırlarını aşarak, dünyanın tamamınca paylaşılmasını sağlıyor. Bu da, elbette ki, beklentileri devamlı artırıyor.

Bu genişleyen çerçeve içerisinde Türk toplumu da yerini almakta, diğer toplumlarla sürekli bir iletişim ve etkileşim halinde bulunmaktadır. Ne var ki, bu etkileşim suç alanında da hissedilmekte, günümüzde, sınırları aşan suç teşekkülleri sürekli olarak artmaktadır. Adi ve klasik suç tiplerinin yanında, organize, teknolojik suç tipleri de başgöstermektedir.

Diğer yandan, ülkemizin kıtalararası iç denizler üzerindeki konumu, özelliği, bölgesel, kıtasal, evrensel boyutlarda etkinlik ve üstünlük politikası izleyen veya hayal eden herkesi Türkiye coğrafyasıyla ilgilenmeye yönelttiğinden, dolaylı zayıflatma ve oyalama yöntemleri, silahlı tedhiş ve terör tehdidi de devamlı var olagelmektedir.

Polisimiz, bugüne kadar, insanımızın can ve mal güvenliğine, huzuruna yönelik suçlarla mücadelede olduğu gibi, ülkemiz üzerinde oynanmaya çalışılan oyunları bozmakta da üstün bir başarı göstermiştir. Yeni bir yüzyıla hazırlanan dünyada Türkiye'nin hak ettiği yeri alabilmesi, dünyadaki gelişmeleri takip etmesine ve etkin bir şekilde, süratle kullanabilmesine bağlıdır. Türk Polis Teşkilatı da, üstün hizmet ve görev aşkı içerisinde görevini yerine getirirken, çağın bize sunduğu en üstün teknolojiyi ve teknikleri kullanmak zorundadır. Polis Teşkilatımızın, bu gelişmelere süratle ayak uydurması da kaçınılmazdır.

Güvenlik güçleri, suç örgütlerinin sahip oldukları imkânlardan daha fazlasına sahip olmalıdır; ancak bu yolla caydırıcılık özelliğine sahip olunabilir. Bu sebeple, Polis Teşkilatımızın kadrolarının eğitilmiş personelle takviyesi yanında, günümüzün mücadele konularına uygun araç ve gereçlerle güçlendirilmesi; Emniyet personelinin, mesleğinin çeşitli dallarında uzmanlaşıp en teknik ve yeni bilgiyle donatılması, görev bölgelerinde halkla ilişkilerini güçlendirip yakın diyaloğa girmek suretiyle daha verimli çalışmalarının sağlanması; sorgulama tekniklerinin modernleştirilmesi ve en önemlisi, karakolların, korkulan değil güvenilen yerler haline gelmesi, önceliklerimiz arasındadır.

Birtakım olumsuz propagandalara rağmen, çağa uygun teknolojik araç - gereçlerle, hukuk çerçevesinde, Anayasa ve yasaların tanıdığı yetkiler içerisinde, Türk polisinin, yüksek bir moral ve disiplinle, suça ve suçlulara aman vermeyeceğine inancımız tamdır.

Polis Teşkilatımızın yürüttüğü görevin, zor ve meşakkatli olduğunu biliyoruz. Amacımız, bu zor görevi yapanların, çeşitli idarî, sosyal ve meslekî problemlerini çözmek, hizmet bayrağının daha ileri taşınmasını sağlamaktır.

Değerli milletvekilleri, bu anlamlı günde, bütün aziz şehitlerimizi rahmetle, kahraman gazilerimizi şükranla anıyor; şu anda, yurdumuzun her tarafında görevlerini sürdüren Emniyet personelimize takdirlerimizi, bize kutsal bir emanet olarak bırakılan dul ve yetimlerimize en içten sevgi ve saygılarımızı sunuyoruz.

Bu duygu ve düşüncelerle, Yüce Heyetinizi tekrar saygılarımla selamlarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

3.—Samsun Milletvekili Ayhan Gürel’in, Samsun’da Futbol Federasyonu temsilciliği kurulması gerektiğine ilişkin gündemdışı konuşması

BAŞKAN – Gündemdışı üçüncü ve son konuşma, Demokratik Sol Parti Samsun Milletvekili Sayın Ayhan Gürel'in.

Sayın Gürel, Samsun'da Futbol Federasyonu temsilciliği kurulmasının sağlanması üzerinde konuşacaklar.

Buyurun Sayın Gürel.

AYHAN GÜREL (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Samsun İlimizde federasyon temsilciliği kurulması nedeniyle söz almış bulunuyorum; Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen 17.6.1992 tarih, 3813 sayılı Türkiye Futbol Federasyonu Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanunun 19 uncu maddesine göre, ülkemizde, federasyon temsilcilikleri şu illerimizde kurulmuştur: Trabzon, İstanbul, Bursa, İzmir, Antalya, Adana, Ankara, Malatya ve Erzurum. Bu 9 ilimizde, Futbol Federasyonu tarafından temsilcilikler kurulmuştur.

Karadeniz Bölgesinde, Trabzon İlimizde temsilcilik kurulmuş. Trabzon'da kurulmuş olan temsilciliğe karşı değiliz. Yalnız, bu federasyon temsilciliğinin evvelemirde Samsun'da kurulması gerekirdi. Resmî dairelerden almış olduğum bilgilere göre, Trabzon İlimiz ile Samsun İlimizi karşılaştırdığımızda, aradaki fark, açık olarak, federasyon temsilciliğinin Samsun İlinde kurulması gerektiğini göstermektedir ki, Trabzon'da da, federasyon temsilciliği, Sinop, Samsun, Ordu, Giresun, Gümüşhane, Bayburt, Artvin ve Rize İllerinin Trabzon'a bağlanmasıyla kurulmuştur.

Şimdi, almış olduğum resmî bilgileri sizlere aktarıyorum. 1990 genel nüfus sayımında Samsun'un nüfusu 1 158 400 iken, Trabzon'un nüfusu 795 849. Samsun, Parlamentoda 11 milletvekiliyle temsil edilirken, Trabzon 9 milletvekiliyle temsil edilmektedir. Samsun'da profesyonel 4 klüp, amatör 110 klüp var; Trabzon'da profesyonel 5 klüp, amatör 92 klüp var. Samsun'daki futbolcu sayısı 15 416, Trabzon'daki 12 bin'dir; Samsun'daki faal futbolcu sayısı 6 810, Trabzon'daki ise 10 bin'dir. Samsun'da 19 tane stadyum ve saha bulunmasına karşın, Trabzon'da 14 tane saha ve stadyum bulunmaktadır.

Bununla birlikte, Samsun, çok zengin bir futbol altyapısına sahiptir. Şöyle ki, bu altyapıdan yetişmiş, millî takımlar seviyesindeki futbolcular -isimlerini veriyorum- şunlardır: Tanju Çolak, Şifo Mehmet, Ertuğrul, Dobi Hasan, Temel, Hamdi, Osman, Mustafa, Ercan, Kemal Dikmen, Celil ve Serkan. Bunlar, bu altyapıdan yetişmiş futbolcularımızdır.

Şimdi, biz, Samsun İlimize, Sinop, Ordu, Giresun...

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) – Trabzonspor da var.

AYHAN GÜREL (Devamla) – İtiraz etmiyorum... Samsunspor da var... İtiraz etmiyorum.

Bununla birlikte, Amasya, Tokat, Çorum ve Kastamonu İllerini de Samsun'a bağlamak suretiyle, Samsun'da, söz konusu olan federasyon temsilciliğinin kurulmasını bir an önce bekliyor ve istiyoruz. Bu, Samsun'un hakkıdır.

Bugüne kadar, yöneticiler tarafından Samsun'a verilmiş sözler, vaatler, maaselef, yerine getirilmemiştir. İsim vermek istemiyorum; ama "bugün kurulacak, yarın kurulacak" şeklinde çok kuvvetli sözler verilmiş, bu vaatler bir türlü gerçekleştirilememiştir. Biz, bir an önce, bu sözlerin, vaatlerin yerine getirilmesini ve Samsun'a da, söz konusu olan federasyon temsilciliğinin bir an önce kurulmasını bekliyoruz.

Az önce açıklamış olduğum nedenlerle, Samsun İlimizin haksızlığa maruz kaldığı açıktır. Bu haksızlığın neticesinde de mağdur olmuştur. Buradan, şu kutsal çatı altından, altını çizerek belirtiyorum: Samsun'un bu haklı davasındaki haksızlığının ve mağduriyetinin önlenmesine kadar...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gürel, toparlayalım lütfen.

AYHAN GÜREL (Devamla) ...bu hak arayışımız, sadece Ayhan Gürel tarafından değil, 11 milletvekili tarafından sürdürülecektir. Bu, bu şekilde biline. Önümüzde 1997-1998 futbol sezonu vardır ve burada, bu işlemlerin Samsun'da kurulacak federasyon temsilciliklerinde yapılması için bir an önce bu temsilciliğin kurulmasını diliyor ve Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gürel.

Gündemdışı konuşma üzerinde Hükümetin söz talebi?.. Yok.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; okutuyorum:

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. —Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/750)

10 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Refah Partisi Grubunca Kuzey Atlantik Asamblesinde boş bulunan yedek üyeliklere Ağrı Milletvekili Sıddık Altay, Erzurum Milletvekili Ömer Özyılmaz, İçel Milletvekili Mehmet Emin Aydınbaş ve Siirt Milletvekili Mehmet Emin Aydın aday gösterilmişlerdir.

Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen yedek üyelerin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 Sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

İkinci tezkereyi okutuyorum:

2. —Avrupa Konseyi Parlamenterler Asamblesinde boş bulunan yedek üyelikler için aday gösterilen milletvekillerine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/751)

10 Nisan 1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Refah Partisi Grubunca Avrupa Konseyi Parlamenter Asamblesinde boş bulunan yedek üyeliklere İzmir Milletvekili İsmail Yılmaz ve Konya Milletvekili Abdullah Gencer aday gösterilmişlerdir.

Siyasî Parti Grubunca aday gösterilen yedek üyeliklerin ismi, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkındaki 3620 sayılı Kanunun 2 nci maddesi gereğince Genel Kurulun bilgisine sunulur.

Doç. Dr. Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

C) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1.—Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 24 arkadaşının, DHMİ’nce gerçekleştirilen bazı ihaleler ile Antalya Havalimanı ve Yeni dışhatlar Terminal Binası ihalesiyle ilgili yolsuzluk ve usulsüzlük iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/181)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Medyada yansıdığı gibi, Ulaştırma Bakanlığı Devlet Hava Meydanları İşletmesi (DHMİ) Genel Müdürlüğünce gerçekleştirilen birkısım ihalelerde çeşitli usulsüzlükler ve yolsuzluklar yapıldığı iddialarını, zamanın Başbakanı Sayın Mesut Yılmaz'ın verdiği inceleme ve gerekirse soruşturma emri üzerine, iki Başbakanlık başmüfettişi inceleyip soruşturmuşlar ve düzenledikleri 19.7.1996 tarih ve 17-3 sayılı inceleme ve soruşturma raporunu Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığına tevdi etmişlerdir.

Mezkûr rapora dayanılarak Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca hazırlanan onaya, Başbakan tarafından olur verilen konulardan en önemlisi Antalya Havalimanı yeni dış hatlar terminal binası ve işletmesi işi ihalesinde, ihaleye teklif veren iki firmadan birisi olan Net-Yüksel-Allders ortaklığının daha avantajlı olan teklifini, sadece ihale şartnamesinin 26/b maddesine uymamaktan dolayı Yönetim Kurulunun 16.6.1994 gün ve 142 sayılı kararıyla müzakere dışı bırakarak, zaten iki firmayla sınırlı olan rekabet imkânının kaybedilmesine, böylece işletme ve yatırım süresi toplamları açısından net 2 yıl 9 ay daha fazla olan Bayındır Firmasının teklifini kabul ederek, DHMİ'nin net 27 milyon 523 bin dolar kaybına sebep olmasından dolayı, kurum sermayesi ve sağlanan diğer kaynakları kullanmak ve değerlendirme hususunda gereken gayret ve basireti göstermeyen, ihale değerlendirme kriterini iç zarflar açıldıktan üçbuçuk ay sonra değiştiren ve ODTÜ raporuna göre 27 milyon 523 bin dolar kurum kaybına neden olan o tarihteki DHMİ Yönetim Kurulu Başkanı ve üyelerinin söz konusu fiil ve davranışlarından dolayı haklarında Türk Ceza Kanununun görevi kötüye kullanma fiilini düzenleyen hükümlerine göre işlem yapılmak üzere Ankara Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunulması gerektiği konusudur.

Esasen, yaklaşık 3,5 trilyon TL olan -bu rakam, faiziyle birlikte 7 trilyon TL'ye yükselmektedir- zararın ilgililerden tahsili için özel hukuk hükümlerine göre işlem yapılması gereği unutulmuş olmasına rağmen, DHMİ'yi ve dolayısıyla Hazineyi zarara uğratan ilgililer hakkında, Başbakanlık Teftiş Kurulunun "görevi kötüye kullanma fiilini düzenleyen hükümlerine göre işlem yapılmak üzere, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulması" önerisinin Başbakan tarafından da uygun bulunması fevkalade sevindiricidir.

Ancak, Başbakan tarafından uygun görülen ilgililer hakkında cezaî takibat açılması isteminin, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun, 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (d) bendi uyarınca, takibat için izin vermemesinden dolayı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yerine getirilemediği tespit edilmiştir.

399 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 11 inci maddesinin (d) bendindeki "görevleri sırasında veya görevleri dolayısıyla işledikleri iddia olunan suçlardan dolayı teşebbüs Genel Müdürü ve Yönetim Kurulu üyeleri hakkında takibat yapılabilmesi için ilgili bakanın izni alınması şarttır" hükmü, ilgili bakana izin vermeme konusunda takdir hakkı tanımışsa da, bu takdir hakkı, sadece ve sadece soruşturmaya bağlanmamış suç isnatlarında, başka bir anlatımla, ihbar mektubuyla bildirilen suç iddialarında söz konusu olabilir.

Olayımızda ise, bir ihbar mektubu değil, Başbakanlık Teftiş Kurulu Başkanlığınca tespit edilip delilleri rapora bağlanmış bir suç vardır ve iddia olunan suçtan dolayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca takibat açılması Başbakan tarafından uygun görülmüş bulunmaktadır.

Bu itibarla, Başbakanın cezaî takibat açılması konusunda verdiği izni, ilgili bakanın kaldırması veya katılmaması anayasal açıdan da mümkün değildir.

Başbakanın cezaî takibat yapılması konusunda izin vermesine rağmen, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun, hiçbir haklı ve yasal gerekçe olmaksızın, keyfî olarak izin yetkisini en az altı aydan bu yana vermemekte direnmesi, sanıkları cezaî takibattan kurtarmak gayesine matuf olduğu şüphesini doğurmaktadır. Söz konusu olayların tüm boyutlarıyla açıklığa kavuşturulması amacıyla, Anayasanın 98, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederiz.

Saygılarımızla.

1. Yüksel Yalova (Aydın)

2. Ersin Taranoğlu (Sakarya)

3. Nabi Poyraz (Ordu)

4. Biltekin Özdemir (Samsun)

5. Sami Küçükbaşkan (Antalya)

6. Refik Aras (İstanbul)

7. Mustafa Balcılar (Eskişehir)

8. Nejat Arseven (Ankara)

9. Lale Aytaman (Muğla)

10. Enis Sülün (Tekirdağ)

11. Ataullah Hamidi (Batman)

12. Halil İbrahim Özsoy (Afyon)

13. Suha Tanık (İzmir)

14. Miraç Akdoğan (Malatya)

15. Abbas İnceayan (Bolu)

16. Mahmut Bozkurt (Adıyaman)

17. Abdulkadir Baş (Nevşehir)

18. Recep Mızrak (Kırıkkale)

19. Mehmet Sağdıç (Ankara)

20. Erkan Mumcu (Isparta)

21. Yusuf Pamuk (İstanbul)

22. Ali Doğan (Kahramanmaraş)

23. Şükrü Yürür (Ordu)

24. Şadan Tuzcu (İstanbul)

25. Metin Gürdere (Tokat)

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge, gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

V. —ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİLERİ

1. —Gündemdeki sıralamanın yeniden yapılmasına ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 65 Tarih: 10.4.1997

Gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının 39 uncu sırasında yer alan 117 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 6 ncı sırasına, 40 ıncı sırasında yer alan 119 sıra sayılı kanun tasarısının 7 nci sırasına, 41 inci sırasında yer alan 121 sıra sayılı kanun tasarısının 8 inci sırasına, 42 nci sırasında yer alan 116 sıra sayılı kanun tasarısının 9 uncu sırasına, 43 üncü sırasında yer alan 118 sıra sayılı kanun tasarısının 10 uncu sırasına, 132 nci sırasında yer alan 278 sıra sayılı kanun tasarısının 11 inci sırasına, 123 üncü sırasında yer alan 264 sıra sayılı kanun tasarısının 12 nci sırasına, 49 uncu sırasında yer alan 139 sıra sayılı kanun tasarısının 13 üncü sırasına, 56 ncı sırasında yer alan 156 sıra sayılı kanun tasarısının 14 üncü sırasına, 58 inci sırasında yer alan 158 sıra sayılı kanun tasarısının 15 inci sırasına alınmasının ve diğer kanun tasarı ve tekliflerinin sırasının buna göre teselsül ettirilmesinin Genel Kurulun onayına sunulması, Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

Salih Kapusuz Mustafa Cumhur Ersümer

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Ali Rıza Gönül Hasan Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN – Danışma Kurulu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Başbakanlığın, Anayasanın 92 nci maddesine göre verilmiş bir tezkeresi vardır; önce okutup işleme alacağım, sonra da oylarınıza sunacağım.

Başbakanlık tezkeresini okutuyorum:

IV. —BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3.—Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk’a gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için, Anayasanın 92 nci maddesine göre izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi (3/749)

9.4.1997

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Arnavutluk'ta başgösteren krizin bertaraf edilmesi için, Arnavut halkının acil yardım ihtiyacının düzenli bir şekilde karşılanabilmesini teminen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 28 Mart 1997 tarihli ve 1101 sayılı kararı çerçevesinde oluşturulması öngörülen ve yardımın, süratle, güvenli bir şekilde anılan ülkeye ulaştırılması ve dağıtımı; ayrıca, kurulacak sivil misyonların korunması için Arnavutluk'ta polis hizmeti yapması planlanan askerî misyona katılmak üzere, lüzum, hudut ve şümulü ve zamanı Hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk'a gönderilmesine Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Başbakanlık tezkeresi üzerinde, İçtüzüğün 72 nci maddesine göre görüşme açıyorum. Buna göre, gruplara, Hükümete ve şahsı adına iki üyeye söz verilecektir; konuşma süreleri, gruplar ve hükümet için 20'şer dakika, şahıslar için 10'ar dakikadır.

İçtüzüğümüzde bulunmamasına rağmen, bu tür tezkerelerle ilgili bugüne kadar yapılan görüşmelerde, Yüce Meclisin aydınlatılmasını teminen, Hükümete, görüşmelerin başlangıcında da kısa bir söz verme usulümüz teamül haline gelmiştir.

Şimdi, Hükümet temsilcisine soruyorum: Bir aydınlatma konuşması yapacak mısınız?

DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Bilahara yapacağız.

BAŞKAN – Tezkere üzerinde söz alan sayın milletvekillerinin isimlerini okuyorum: Gruplar adına, Demokratik Sol Parti Grubu adına Şükrü Sina Gürel, Anavatan Partisi Grubu adına Suha Tanık, Doğru Yol Partisi Grubu adına Tekin Enerem, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ali Dinçer; şahısları adına, İsmet Sezgin.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına konuşmak üzere, Sayın Prof. Dr. Şükrü Sina Gürel'i kürsüye çağırıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Buyurun efendim.

DSP GRUBU ADINA ŞÜKRÜ SİNA GÜREL (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli üyeler; Demokratik Sol Parti Grubu adına, Başbakanlık tezkeresi üzerinde konuşmaya başlamadan önce, daha doğrusu konuşmanın başlangıcında, Arnavutluk'taki duruma çok kısa değinmek istiyorum.

Dost ve kardeş Arnavutluk Halkı, bugün, gerçekten iç savaştan bile daha kötü koşullar altında bulunmaktadır; çünkü, Arnavutluk'ta etkin bir ulusal gücün denetleyebildiği bir nüfus, maalesef şu anda yoktur ve eli silahlılar, Arnavutluk'ta kol gezmektedir; ancak, yine de, işin insana teselli veren yönü, Arnavutluk başkenti ve çevresinde, meşru rejim Cumhurbaşkanı Sali Berişa'ya bağlı olan güçler denetimi ellerinde tutabilmektedirler ve yine bir teselli verici unsur daha, Arnavutluk'ta, bugün, bir ulusal mutabakat hükümeti kurulmuş ve bu ulusal mutabakat hükümetinin, bundan sonra, uluslararası toplumun da katkılarıyla gerçekleştirebileceği bir barış ve esenlik ortamında, çok kısa süre içerisinde Arnavutluk'ta seçime gidebilmesi umulmaktadır.

Arnavutluk neden böyle bir kaos içerisine sürüklendi; aslında, tabiî ki, bunun çözümlemesini yapmanın yeri burası değil; ama, çok kısa söylemek gerekirse, Arnavutluk Halkı, yeni bir toplumsal ve siyasal yapıya geçerken, sağlam kurumlarla bunu yapamadığı için ve devlet denetiminden uzak böyle bir hızlı geçiş yaşadıkları için böyle bir kaosun içerisine, maalesef sürüklendiler. Üstelik Arnavutluk, soğuk savaşın ortadan kalktığı dönemde, soğuk savaş yıllarının bölünmüş Avrupasında sanayileşmesini tamamlayamamış, büyük bir yanlızlık içerisinde bulunan ve bu açıdan da Doğu Avrupa ülkeleri arasında özellikle çok iyi olmayan bir yere sahip olan bir devletti. Dolayısıyla, Arnavutluk'un yeni bir siyasal ve toplumsal yapıya geçişinin sancıları, öteki yerlere göre çok daha büyük oldu.

Türkiye, Arnavutluk'taki bu gelişmelere elbette seyirci kalamazdı ve kalmamalıydı; çünkü, Arnavutluk Türkiye'yle, Arnavut Halkı Türk Halkıyla çok yakın tarihsel ve kültürel bağlara sahiptir. Bu iki halk, Türkiye'nin Balkanlarda başat güç olduğu dönemden bu yana iç içe yaşamışlardır. Türkler ile Arnavutlar, bugün de, hem Balkanlarda hem Türkiye'de hiçbir zaman ayrı düşmemiş iki ulusal unsurdur ve Türkiye, işte bu yüzden, Arnavutluk'taki gelişmelere, Arnavutluk'taki kötü gidişe elbette seyirci kalamazdı.

Bunun da ötesinde, cumhuriyet dönemimizin o ilk parlak yıllarına baktığımız zaman, Türkiye'nin, bölgesinde etkin olan, bölgesinde işbirliğini en önde savunan, bu işbirliğinin gerçekleştirilmesi için önderlik yapan bir ülke olduğunu görürüz ve Türkiye'nin, bugün de -biz Demokratik Sol Parti olarak- aslında o cumhuriyetin ilk dönemindeki gibi, bölge merkezli bir dışpolitika yürütmesini uygun bulduğumuzu, her fırsat bulduğumuzda söylemeyi uygun buluyoruz; çünkü, eğer Türkiye, bölgesinde sağlam ilişkilerle oluşturduğu bir güç temelini, bölgesinde işbirliği ve dayanışma için oluşturduğu bir önderliği, gerçekleştirdiği bir önderliği, uluslararası çapta doğru kullanabilirse, işte, bölgesindeki iyi, sağlam ilişkilerinden aldığı güçle dünya çapında rol oynayabilecek bir uluslararası güç olabilir ve bunun tek yolu da Türkiye'nin sağlam bir bölgesel politikaya kavuşturulmasıdır.

Türkiye açısından Balkanlar bölgesi, maalesef -Demokratik Sol Parti olarak bizim bugünkü Hükümette gördüğümüz en önemli dışpolitika uygulaması eksikliklerinden biri olarak burada söylemek zorundayım- bu Hükümetin ihmal ettiği, ama, hiçbir zaman Türkiye'nin ihmal etmesi mümkün olmayan bir bölgedir ve Türkiye, Balkan politikasının en önemli dayanağı olarak da Arnavutluk'u görmelidir, Arnavutluk'a bakmalıdır; çünkü, Arnavutluk, öteden beri, Türkiye'nin Balkan politikasının temel dayanaklarından biri olduğu gibi, hiç istenmeyen bir şekilde, eğer, Arnavutluk Halkının bugün içinde bulunduğu kriz, bunalım devam eder ve Arnavutluk için ve Arnavut Halkı için daha kötü sonuçlar verecek olursa, bu kötü sonuçların bütün bölge açısından da kötü sonuçlar yaratması kaçınılmaz olacaktır. Bu açıdan da Türkiye'nin Arnavutluk'taki gelişmelere her zamankinden daha duyarlı olması ve her zamankinden daha çok Arnavutluk'un esenliğini ve Arnavutluk Halkının barış ve esenlik içerisinde yaşamasını gözetmesi gerekir.

Bu bakımdan, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, Arnavutluk'taki bunalımın atlatılması, Arnavutluk Halkına hızla ve etkinlikle uluslararası yardımların ulaştırılması için, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararları uyarınca oluşturulacak bir uluslararası güce Türkiye'nin de katkı yapmasını olumlu karşılıyoruz, onaylıyoruz; ancak, bu uluslararası gücün sınırlı bir askerî kuvvetten oluşacağını hiçbir zaman unutmamamız gerekir ve bu gücün Arnavutluk'taki kaosa bir son vermek gibi iddiadan da uzak olduğunu gözardı etmememiz gerekir. Bu güce Türkiye'nin yanı sıra, İtalya, Fransa, Yunanistan, İspanya, Portekiz ve Romanya katkılarda bulunacaktır ve bu devletlerin katkısıyla sınırlı sayıda askerden oluşacak bu güç, sınırlı bir işlev yüklenmektedir. Bu sınırlı işlevine karşın, bu uluslararası gücü, Arnavutluk'ta son derece zorlu ve çok çetin bir görev beklemektedir.

Bu bakımdan Türkiye'nin, bu güce, asker tahsis etmek, asker yollamakla yetinmeyip, bununla kalmayıp, bu gücün sevk ve komutasında da etkin bir rol oynayacağını, yine Demokratik Sol Parti Grubu olarak umuyoruz.

Bu güce katkıda bulunmayan kimi devletlerin de, hiç değilse Arnavutluk içerisindeki siyasal güçler arasında bir taraf tutmadan, ayrım gözetmeden, hiç değilse Arnuvutluk'taki meşru rejime, Cumhurbaşkanı Sali Berişa'ya ve kurulmuş bulunan Millî Mutabakat Hükümetine siyasal açıdan destek olmaları gerektiğini de düşünüyoruz.

Türkiye, Arnavutluk'ta barışın kurulmasına katkısını bundan sonra da sürdürmelidir ve yalnız bu uluslararası güce asker katkısı vermekle yetinmemelidir; çünkü, Arnavutluk'ta gerekli olan yeniden yapılanma ve içeride yaraların sarılabilmesi için, uluslararası maddî destek kaçınılmazdır, mutlaka gerekmektedir.

Biz, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, daha işin başında, Türkiye'nin, Arnavutluk'taki yeniden yapılanma ve yaraların sarılabilmesi için bir uluslararası katkının oluşturulması işinde önderlik yapması çağrısında bulunmuştuk ve o zamanlar, uluslararası alanda kimi çevreler, kimi devletler, Arnavutluk'a bu yaraların sarılması ve yeniden yapılanma için yapılacak doğrudan devlet katkılarını çok görmüşlerdi, ama, şimdi, bu katkıları çok görenler, sadece artık Arnavutluk'ta herkesin eline geçmiş olan çeşitli silahların toplanabilmesi, devlet tarafından geri satın alınabilmesi için bile, o başlangıçta düşünülen sınırlı devlet katkılarının çok daha üstünde maddî katkılara gerek olduğunu görüp sanırım pişman oluyorlardır.

Bunun için, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, yeniden bu önerimizi tekrarlıyoruz ve Türkiye'nin, Arnavutluk'taki yaraların sarılabilmesi ve Arnavutluk'un siyasal ve ekonomik açıdan yeniden yapılandırılabilmesi için, devletlerin katkıda bulunabilecekleri bir uluslararası fonun oluşturulmasına önderlik etmesi gerektiğini yeniden vurgulamayı bir görev biliyoruz; çünkü, işin başında "Arnavutluk'taki bunalımın aşılması, uluslararası finans çevrelerinin işidir, devletler buna karışmamalıdır" diyenler de vardı; ama, sanırım, artık, uluslararası finans çevrelerinin birtakım hesaplarla girişebilecekleri bir fon oluşturma yerine, doğrudan devletlerin barış ve esenliğin sağlanması için katkı yapacakları bir uluslararası fonun oluşturulmasının zamanı gelmiştir, belki de geçmektedir.

Demokratik Sol Parti Grubu olarak, Arnavutluk'ta bir an önce seçimlerin yapılabilmesini ve durumun normale, olağana döndürülebilmesini umuyoruz. Kardeş Arnavutluk Halkının bu bunalımlı günleri bir an önce geride bırakmasını diliyoruz. Şüphesiz, Arnavutluk Halkının bu bunalımlı günleri geride bırakmasında, oluşturulan bu uluslararası güç ve bu güç içerisinde etkin rol oynayacak olan Türk birliği olumlu katkı yapacaktır.

Arnavutluk'a barış ve esenlik götürmeye giden kahraman askerlerimize, bu görevlerinde, Demokratik Sol Parti Grubu olarak, üstün başarılar dileriz.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Gürel.

Şimdi, gruplar adına ikinci konuşma, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Suha Tanık'ın.

Sayın Tanık, buyurun. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA SUHA TANIK (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; ben, bu dönem beraber milletvekilliği yaptığımız, ama, bugün, aramızdan ayrılan ve Bursa'da bugün defnedilen Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler arkadaşımıza, Meclisimiz adına, Tanrı'dan rahmet, kederli ailesine başsağlığı diliyorum.

Bugün, ayrıca, Türk polis teşkilatının 152 nci kuruluş yıldönümü dolayısıyla, tüm emniyet teşkilatının bu mutlu gününü de kutluyorum; emniyet mensuplarımızın kazasız belasız görevler yapmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Arnavutluk'ta başgösteren krizin bertaraf edilmesi ve Arnavut Halkının acil yardım ihtiyacının karşılanması için, 28 Mart 1997 tarihinde Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1101 sayılı kararı gereğince, Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca, Arnavutluk'a Türk askerinin gönderilmesiyle ilgili Hükümet tezkeresi üzerinde Anavatan Partisinin görüşlerini belirtmek üzere huzurunuza çıktım.

Ben de, Anavatan Partisi Grubunun, Türk askerinin, kardeş ve dost Arnavut Halkına yardımcı olabilmesi için, onların güvenli bir ortamda seçime gitmesinin sağlanması açısından, kurulacak olan bu güce, orada Türk Milletini, Türk Ulusunu temsil edecek, erinden en yüksek rütbeli subayına kadar bütün askerimizin hayırlısıyla gitmesi ve görevini başarıyla tamamlayıp, kazasız belasız tekrar vatanımıza dönmesi dileklerimizle sözümüze başlamak istiyorum.

İşin, sizlere açıklamak istediğim diğer bir cephesi -biraz önce sayın milletvekili arkadaşımın da gündeme getirdiği- Arnavutluk buralara nasıl geldi... 1991 senesinde, Arnavutluk'ta, demokrasiye geçiş içerisinde genel seçimler yapıldı. Hemen arkasından, 1992 senesinde, erken genel seçime gidildi. 1991 senesinde Ramiz Alia'nın başbakanlığındaki Hükümet, 1992 senesindeki seçimler sonucunda, hükümeti, Sali Berişa'nın Demokratik Partisine devretti. Arnavutluk'un, yaklaşık 3 milyon 300 bin nüfusu var; başkenti Tiran ve Tiran'ın 400 bin civarında bir nüfusu var, en büyük şehir de Tiran. Mart 1992'deki erken genel seçim sonucunda, Sali Berişa'nın partisi, 140 sandalyeden yaklaşık 120'sini alarak Meclise girdi ve kendisi de Devlet Başkanı seçildi. Seçim sistemi, iki aşamalı ve dar bölge seçim sistemiydi. Bendeniz de, o seçimde Avrupa Konseyi adına gözlemciydim.

Daha sonra, Sali Berişa'nın başkanlığındaki Arnavutluk'ta, birdenbire demokrasiye geçişteki rahatlık, kırkbeş elli yıla dayanan komünist rejimin arkasından gelen demokrasiden beklentilerle, Arnavut Halkı -üzerlerindeki elbisenin dar gelmesi anlamında- büyük bir değişimi yaşamaya başladı. Tesadüfen, Arnavutluk'ta bu hızlı değişimi gözleme fırsatını buldum. Yine, 1996'nın mart ayında, Arnavutluk'ta erken yapılan mahallî seçimlerde tekrar gözlemciydim. 1992 ile 1996 seneleri arasında, Arnavutluk Halkındaki bu hızlı değişimi izleme imkânı bulabildim. Bu hızlı değişime ayak uyduramayan, kırkbeş elli yıllık komünist rejimden sonra demokrasiden çok şey bekleyen Arnavut gençliğinin, Arnavut Halkının, bu hızlı değişimi, hızla duvara çarpmaya giden bir araba benzetmesiyle yaşadığını fark ettim; Arnavut Halkı için, her şey birdenbire o kadar bollaşmış, fakat, hayat şartları o kadar zorlaşmıştı. Tabiî -biraz önce arkadaşımın dediği gibi ve bizlerin de üzerinde mutabakat sağladığımız- Arnavutluk'ta, birtakım ekonomik krizler yaşanmaya başlandı; ama, bugün gelinen nokta, acaba, yalnızca, Arnavutluk'ta yaşanan ekonomik krizlerden miydi; bence değildi; çünkü, Arnavutluk, konumu itibariyle -eğer elimdeki şu haritadan izleyebiliyorsanız- Adriyatik sahilinde, bence dünyanın en güzel plajlarına ve sahiline sahip, mümbit toprakları olan, hiç işlenmemiş toprakları olan ve yüzde 70'i Müslüman, yüzde 20'si Ortodoks -Yunan kökenli, orijinli- yüzde 10'u da Katolik olan bir ülke ki, Katolikler, daha çok Arnavutluk'un kuzey kısmında yaşıyor. Yüzde 20'ye yakın Ortodoks ve Yunanlılar, güneyde, Vlore dediğimiz kıyı şehrinde yaşıyor ki, burası, ocak ayında ilk ayaklanmaların başladığı yer, Yunanistan'a yakın bir bölge.

Şimdi, Arnavutluk yetkililerine soruyorsunuz; burada, Yunan uyruklu yahut Yunan kökenli, orijinli Ortodoks olarak, nüfus sayımı ne kadardır yahut kaç nüfus vardır diyorsunuz, Arnavutların söylediği, yaklaşık 60-70 bin civarında olduğu; ama, Yunanlılar, bunun 300 bin civarında olduğunu söylüyorlar. Tabiî, burada bir rahatsızlık yaşanıyor. Arnavutluk'un doğusunda -haritada da görebilirsiniz- dağılan Yugoslavya'nın ve Üsküp'ün, bu bölgede yaşayan ve "Makedon" olarak tabir ettiğimiz bir toplumu var; bunların ağırlıklı kısmı da Müslüman.

Tabiî, hemen, ister istemez, bu, birtakım kimselerin, birtakım ülkelerin, bu ülkede, bu topraklar üzerinde, kendi emelleriyle ilgili birtakım gelişmeleri yahut birtakım rahatsızlıkları yaratmaya çalışmalarından kaynaklanabilir diye bir soru işareti beliriyor. Bu soru işaretimize cevabı nerede aramamız gerekiyor: Bakıyoruz, Arnavutluk İstihbarat Teşkilatı Başkanı, 1990 senesinde, Arnavutluk Parlamentosunda, bu konuda "Arnavutluk'un üzerinde, bu komşularımızın, bizimle ilgili birtakım planları var, bu ülkede birtakım ayaklanmaları başlatmak için hazırlıklarda bulunuyorlar" diye açıklama yapıyor; İstihbarat Teşkilatı Başkanı, bunu, 1990 senesinde, Parlamentoda söylüyor...

Ondan sonra, bakıyoruz, 1996 senesinde, Arnavutluk'ta, hızla bir banker olayı başlıyor; bankerler, vatandaşın verdiği paraya, aşağı yukarı yüzde 60'lar civarında aylık faiz vermeye başlıyorlar ve anormal bir gidiş gözleniyor; ama, bu gidişi de, birileri, müthiş bir şekilde hızlandırmaya çalışıyor.

1991 ve 1992 senelerinde bugünkü Devlet Başkanı Sali Berişa'nın yanında olan Amerika, 1995 ve 1996 senelerinde Sali Berişa'dan desteğini çekmiş gözüküyor. Araştırıyoruz "Amerika, Sali Berişa'dan desteğini niye çekebilir" diyoruz; çünkü, 1992 senesinde, Demokrat Parti Başkanı Sali Berişa'nın partisinin pazar günü Tiran'da yaptığı mitingte, Tiran mitinginde -bendeniz oradaydım- Amerikan Büyükelçisi, Demokrat Partiyi ve Sali Berişa'yı destekleyen konuşma yaptı. Bakıyoruz, 1995-1996 senelerinde, Amerika'nın Arnavutluk'a karşı desteğinde büyük bir azalma var. Buna karşılık, Arnavutluk, Arnavutluk Başkanı Sali Berişa, o zaman, Almanya'yla ilgili yeni mütteffikler aramaya başlıyor.

Şimdi, bütün bu gelişmeleri niye anlatıyorum; tabiî, bütün bu gelişmeleri, buraya, kendi öz evlatlarımızı göndereceğimiz için, kendi askerimizi göndereceğimiz için anlatıyorum ve bu konulara, burada karar verirken, bu gidilecek dost ve kardeş Arnavutluk'un ki, kökeninde, bizim, Türkiye'de, Bursa'da, İzmir'de, Rumeli'den gelmiş birçok vatandaşımız yaşıyor. Hâlâ sokaklarda -hepiniz biliyorsunuzdur- manavlar dolaşıyor "Pırasa... Pırasa... Arnavut pırasası..." diye bağırıyorlar. Bunlar, bizim, kökümüze, yemeğimize, kültürümüze yerleşmiş.Şimdi, bunu, bir bütün içerisinde alarak, olaya yaklaşmamız gerekiyor.

Bakınız, Arnavutluk'taki Türk vatandaşlarımızın, o gelişen son olaylar içerisinde bir kayba uğramamaları, hayatî bir tehlikeye düşmemeleri için Arnavutluk'ta Büyükelçimiz olarak görev yapan Ahmet Ökçün'e ve orada, Dışişlerinde çalışan bütün arkadaşlarımıza, Meclisimiz adına teşekkür etmek istiyorum; çünkü, oradaki vatandaşlarımız, bir kılına dahi en ufak bir zarar gelmeden, büyük bir operasyonla kaçırılmış ve Türkiye'ye sağ salim getirilmişlerdir; ama, şimdi, geriye, Tiran'da zorda olan bir devlet yönetimi ile... Arnavutluk'un birçok şehrinde ki, önemli büyük şehirlerinde Vlore, Durres, İşkodra tarafına daha çıkmamış; ama, tahmin ediyorum orada da birtakım rahatsızlıkların yaşandığı... Bize gelen bilgilere göre, bankere kaptırılan para 3 milyar dolar civarında; ama, Arnavutluk Hükümetinin dediği, 300 milyon dolar civarında; ama, ortada vatandaşın, sokaktaki fakir halkın orada bankerlere kaptırdığı bir para var; ama, bu bankerlere kaptırdığı para da, orada bankerler çıkmış da, gelmiş "biz bankerlik yapıyoruz; paranızı getirin" dememişler. O bankerlerin arkasında da birtakım devlet görevlilerinin olduğundan şüpheleniliyor; halk buna isyan ediyor, halk bunun için ayaklanıyor. Tabiî, geçim sıkıntısı, açlık ki, maalesef, ben oradayken -burada üzülerek söylüyorum- ısınmak için sokaktaki ağaçları kesen insanlar gördüm; yani, düşünün, üç kişi bir araya gelmiş, ellerinde testereler şehrin ortasındaki bir ağacı kesiyorlar. Dedim ki "ne yapacak bunlar" kimse de mâni olmuyor; çünkü, demokrasiye o kadar hızlı geçmişler ki, devletin güvenliği kalmamış orada. Ağaçları kesiyorlar; çünkü, akşam evde ısınacakları bir şeyleri yok; elektrik yok, yemek ısıtmak için ellerinde gaz, tüp gibi herhangi bir şey yok; ama, tabiî, 1992'den 1996, 1997'ye kadar bu hızlı değişimde bunları yaşamışlar.

Böyle bir toplum içerisinde 3 milyon insan... Kaçabilen kendisini kurtarmış. Atmış kendisini Durres Limanından İtalyan gemilerine; kimisi, gemiler batmış, ölmüş; kimisi, gemilerle İtalyan limanlarına gitmiş; zaten, kimi Arnavutlara, Yunanistan, tamam, bana gelin demiş. Zaten, oradaki birtakım bölgelerle ilgili kendi tasarrufu olabileceğini düşünen Yunanistan, ben size iş de veririm, aş da veririm; ama, şartım var. Şartım, evvela, dininizi değiştirin Ortodoks olun, isminizi değiştirin. Hemen orada belli bir şekilde, gelecek olan Arnavutları, kendi nüfusunda kendi soydaşı haline getirerek, ileriye dönük birtakım tasarufları için planları hazırlamaya başlamış.

Muhterem milletvekilleri, tabiî, bütün bu olaylar neticesinde, 28 Mart tarihinde, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1101 sayılı kararıyla, Arnavutluk'a yapılacak her türlü yardımın daha sağlıklı yapılabilmesi açısından -ki, burada, kardeş ve dost Arnavutluk'a yardımda bulunmak için Türkiye müracaat etmiştir- askerî gücün gönderilmesine karar verdi. Acaba yalnız bugün mü yardım edilmiştir; hayır; açıkça söylüyorum, son yedi senedir Türkiye, Arnavutluk'a gıda yardımı da yapmaktadır, para yardımı da yapmaktadır; çünkü, kardeş ve dost ülkedir, Müslüman bir ülkedir.

Bugün Avrupa'da, Arnavutluk, inanınız, aç bir Afrika ülkesinden daha perişan durumdadır. Bakın, altını özellikle çiziyorum; bu konuşmamı, bu beyanımı, Avrupa Konseyi Parlamentosunda da yaptım. Orada da 40 ülkenin parlamenterine, Arnavutluk, Avrupa'nın ortasında aç bir Afrika ülkesidir dedim, İnsanları o derece perişandır dedim, sahip çıkılması gerekir dedim.

Biz buradan askerimizi göndereceğiz. Bizim şanlı şerefli bayrağımızı taşıyacak Türk askeri en kısa zamanda oraya gidecek. Biraz önce de söyledim, sıradan erinden rütbeli komutanına, en üst düzeydeki subayımıza kadar, Allah hayırlı görevler ifa etme imkânı versin; sağ salim gitsinler, sağ salim gelsinler; şanlı şerefli Türk askerimiz olarak orada görevlerini yapsınlar, arkalarında da bizim olduğumuzu unutmasınlar.

Ben, Hükümetimizin bu konuda getirdiği kararı, Anavatan Partisi Grubu olarak desteklediğimizi beyan eder, saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tanık.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Tekin Enerem; buyurun.

DYP GRUBU ADINA HASAN TEKİN ENEREM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Arnavutluk'ta başgösteren krizin bertaraf edilmesi için, Arnavut Halkının acil yardım ihtiyacının düzenli bir şekilde karşılanabilmesini teminen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1101 sayılı Kararı çerçevesinde oluşturulması öngörülen ve yardımın, süratle, güven içerisinde anılan ülkeye ulaştırılması ve dağıtımı; ayrıca, kurulacak sivil misyonların korunması amacıyla, Arnavutluk'a asker gönderilmesiyle ilgili Başbakanlık tezkeresi üzerinde, Doğru Yol Partisinin görüşlerini arz etmek üzere söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle, Yüce Meclise, Grubum ve şahsım adına saygılarımı sunuyorum.

Anılan konudaki görüşlerimi arz etmeden önce, geçtiğimiz günlerde vefat eden ve bugün toprağa verdiğimiz değerli arkadaşımız Doğru Yol Partisi Bursa Milletvekili Sayın Abdulkadir Cenkçiler'e Allah'tan rahmet, kederli ailesine ve yakınlarına başsağlığı dilemek istiyorum.

Yine, Türk Polis Teşkilatımızın 152 nci kuruluş yıldönümü münasebetiyle bu günü kutluyor, tüm polis teşkilatımıza bundan sonraki çalışmalarında da engin başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Balkanlar ile ilişkilerimiz, tarihî ve kültürel bağlarımızın yanı sıra, bölgede yaşayan soydaşlarımız nedeniyle de Türkiye'nin dış politikasında öncelikli bir yer işgal etmeye devam etmektedir. Türkiye, kendisi için stratejik önemi haiz Balkanlar'daki barış ve istikrarın Avrupa'nın barış ve istikrarına katkıda bulunacağına inanmakta ve bölgedeki çok taraflı işbirliği çabalarına aktif bir şekilde katılmaktadır.

İçerisinde bulunduğumuz dönemde, Balkanların en güncel krizi haline gelmiş olan Arnavutluk'taki ekonomik sorunları ve bunun sonucu olarak gündeme gelen iç karışıklıkları endişeyle izlemekteyiz. Arnavutluk'un, bu sorunları, en kısa zamanda, demokratik yöntemlerle ve ülkedeki tüm demokratik güçlerin katılımıyla aşarak, her alanda özlemini çektiği ilermeleri gerçekleştirebilmesi, ülkede barış ve istikrarı sağlaması en içten arzumuzdur; Türkiye olarak, Arnavutluk'a, bu yönde gerekli desteğin verilmesi gereğine de inanmaktayız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye ile Arnavutluk arasındaki siyasî, ekonomik, ticarî ve kültürel ilişkiler dostane bir ortam içerisinde gelişmiştir. İki ülke arasında herhangi bir sorunun bulunmayışı ve tarihten kaynaklanan ortak kültürel değerler, örf ve âdetler bu gelişmeyi kolaylaştırmıştır. Arnavutluk yöneticileri, çeşitli vesilelerle yaptıkları konuşmalarda, ülkemizi, ilişkilerinin en iyi olduğu birkaç ülke arasında saymaktadırlar. Zira, Türkiye'nin, Arnavutluk'a yönelik hesaplar içerisinde olmadığını çok iyi bilmektedirler.

İstikrarını muhafaza etmesine ve ülkemizle yakın ilişkilerini daha da geliştirmesine büyük önem verdiğimiz Arnavutluk'a, ekonomik, teknik, ve sair alanlarda mümkün olan destek sağlanmaktadır. İki ülke arasında, 1992 yılından bu yana birçok üst düzey ziyaret gerçekleştirilmiş, askerî, ekonomik ve ticarî ilişkilerimizin yasal çerçevesini oluşturan anlaşmalar akdedilmiş, 1990 yılında 7 milyon dolar olan ticaret hacmimiz, 1995 yılında 60 milyon dolara yaklaşmıştır. Türk işadamları ve yatırımcılarının Arnavutluk'ta çeşitli girişimleri ve bağlantıları bulunmaktadır.

Arnavutluk ile ilişkilerinin tarihî geçmişi ve halen ulaşmış olduğu düzey, Türkiye'nin, Arnavutluk'un içerisinde bulunduğu bu zor dönemde, bu ülkeyi yakından desteklemesini daha zorunlu hale getirmektedir.

Arnavutluk'ta görev başına gelen Millî Uzlaşı Hükümetinin, ülkedeki sorunların barışçı ve demokratik yöntemlerle çözülmesini teminen göstermekte olduğu çabaların başarıyla sonuçlanması, ülkede iç barışın sağlanarak serbest seçimlerin düzenlenmesi ve ülkenin ekonomik sorunlarına çözüm getirecek bir siyasî oluşumun sağlanması en samimi dileğimizdir.

Arnavutluk'un Balkanlar'daki stratejik konumu da dikkate alındığında, ülkede iç barış ve istikrarın süratle tesisi, karmaşık demografik bir yapıya sahip bölgenin barış ve istikrarı açısından da önem taşımaktadır.

Yakın geçmişte Bosna-Hersek'te yaşanan insanlık trajedisi hafızalardan henüz silinmemiştir. Uluslararası toplum, Bosna-Hersek'teki savaşa ortak ve kararlı müdahalede çok geç kalmış, etnik temizliğe göz yummuş ve barışa giden yol, ancak dört yılı aşkın acıdan sonra açılabilmiştir.

Arnavutluk'ta bir iç savaşın söz konusu olmayışı, dinî, etnik veya coğrafi esasa dayalı bölünmelerin bulunmayışı ve krizin iç karmaşayla sınırlı kalması, mevcut sıkıntıları hızla aşabilmek açısından müspet unsurlardır; ancak, bu üç karmaşanın, daha büyük boyutlara ulaşmaması ve bölge ülkelerine yayılarak uluslararası barış ve güvenliğe ciddî tehdit oluşturmaması, uluslararası camianın yardım ve müdahalesini bu kez acilen gerçekleştirmesine bağlıdır.

Arnavutluk'un içerisinde bulunduğu bu zor günlerde, Türkiye'nin, bu ülkeye destek olması, gerek Türkiye'nin ulusal çıkarları gerekse Balkanlar'daki barış ve istikrarın korunması açısından zorunludur. Arnavutluk yetkilileri de, Balkanlar'da ağırlıklı bir konuma sahip ülke olarak dost ve kardeş bildikleri Türkiye'yi bu güç dönemlerinde yanlarında görmek istediklerini açıkça ifade etmektedirler.

Arnavutluk'ta meydana gelen son olaylar, ülkede, gıda maddeleri ve ilaç stoklarının tükenmesine yol açmıştır. Arnavutluk ekonomisi çöküntü halindedir. Türkiye, kardeş Arnavutluk'a bu sıkıntılı günlerinde yardım elini uzatmalıdır. İlk aşamada gerekli acil insanî yardımın sağlanmasına, bilahara ülke ekonomisinin tekrar rayına oturtulmasına destek sağlanmalıdır.

Arnavutluk'un, demokratik yöntemlerle ve diyalog yoluyla dış müdahale olmaksızın sorunlarını aşması, öncelikle ülkenin acilen ihtiyaç duyduğu insanî yardımların yerine ulaşabilmesine ve böylelikle, Arnavutluk Halkına, daha ciddî konulara eğilme imkânının sağlanmasına bağlıdır.

Bu amaçla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 28 Mart 1997 tarihinde aldığı 1101 sayılı kararla, Arnavutluk'a yapılacak insanî yardımların, süratle ve güven içerisinde bu ülkeye ulaştırılması ve Arnavutluk'ta kurulacak sivil misyonların korunması için uluslararası bir güç oluşturulmasını kararlaştırmış bulunmaktadır. Güvenlik Konseyinin kararına göre, arzu eden ülkeler tarafından oluşturulacak Uluslararası Koruma Gücü, ilk aşamada üç aylık bir süre için Arnavutluk'ta konuşlandırılacaktır.

Türkiye, bugüne kadar, Arnavutluk'un toprak bütünlüğüne, egemenliğine, bağımsızlığına ve içişlerine müdahale edilmemesi ilkeleri çerçevesinde, bir kardeş ülkeye destek vermiştir. Bu desteğin bundan sonra da somut bir şekilde sürdürülmesi gerektiğine inanıyoruz. Bu anlayışla, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararı uyarınca konuşlandırılacak Uluslararası Koruma Gücüne, ülkemizin de katkıda bulunmasının, hem Arnavutluk ile olan ilişkilerimiz hem de bölgeye yönelik politikamız açısından gerekli olduğunu düşünüyoruz. Bu yöndeki katkının, sorunun Arnavutluk sınırlarının ötesine taşmasını engellemek açısından da elzem nitelik taşıdığı kanısındayız. Arnavutluk makamlarının da arzusunun bu yönde olduğu noktasından hareketle, Hükümetimizin, söz konusu Uluslararası Koruma Gücüne katılma yönündeki görüşünü Doğru Yol Partisi Grubu olarak desteklemekte ve Yüce Meclisin, Hükümete bu yönde yetki vermesini yararlı görmekteyiz. Bu güce katılımımızın, Türkiye'nin, son yıllarda barışı koruma faaliyetlerine yapmakta olduğu değerli katkıların yeni bir örneğini oluşturacağına inanmaktayız.

Uluslararası Koruma Gücüne komuta edecek İtalya'nın, coğrafî konumu itibariyle, Arnavutluk ile yakın ilişkileri mevcuttur. İtalya, geçmişte ve bu son kriz sırasında ülkesine sığınan onbinlerce Arnavutu barındırmaktadır. İtalya, ayrıca, Arnavutluk'a önemli miktarlarda ekonomik yardımda bulunagelmiştir. Bu itibarla, Türkiye olarak yakın dost ve müttefikimiz İtalya'nın, Uluslararası Koruma Gücüne öncülük etmesini memnuniyetle karşılıyoruz. Güvenlik Konseyi kararında da açıkça belirtildiği üzere, söz konusu uluslararası gücün, Arnavutluk'taki görevlerini tamamen tarafsız bir şekilde ifa etmesi gerektiğini bu vesileyle vurgulamak istiyoruz. Esas olan, Arnavutluk'un bağımsızlığına, egemenliğine, toprak bütünlüğüne saygı gösterilmesi ve bu ülkenin içişlerine müdahale edilmemesidir. Uluslararası Koruma Gücünün kuruluş nedeni ve görevi, yardımların güvenlikli ve düzenli bir şekilde yerlerine ulaşması ve uluslararası kuruluşların Arnavutluk'taki çalışmalarını layıkı veçhile sürdürebilmeleri için gerekli ortamı oluşturmaktır. Arnavutluk'un içişlerine müdahale anlamına gelecek uygulamalara meydan verilmeyecektir.

Nitekim, Arnavutluk'ta soruna çözüm isteyen tüm taraflar, bunun, dış müdahale olmaksızın, diyalog yoluyla ve demokratik yöntemlerle gerçekleştirilmesi konusunda hemfikirdirler. Arnavutluk'ta yaşanan sıkıntıların kaynağında, komünist düzenden serbest piyasa ekonomisine geçişin yarattığı güçlükler bulunmaktadır; son krizde de aynı güçlüklerin müncer olduğu gerçektir. Ancak, muhalefet partilerinin de katılımıyla oluşturulan millî mutabakat hükümetinin, krizin aşılmasında önemli rol oynayacağına inanıyoruz. Uluslararası toplum da, Artnavutluk'taki bu meşru hükümetle işbirliği yapılmasını desteklemektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Uluslararası Koruma Gücüne yapılacak katkının dışında, Hükümetimizin Arnavutluk'ta haziran ayında gerçekleştirilmesi hedeflenen erken seçimlere destek vermek için sivil alanda kurulması öngörülen misyonlara da katkıda bulunulması yönündeki yaklaşımına da destek veriyoruz.

Bu hususlara ilaveten, gerek Hükümetimizin gerek Arnavutluk ile kardeş şehir ilişkisi içerisinde olan kentlerimizin, insanî yardım yoluyla Arnavutluk halkına yardımda bulunmaları için organize olmaları çağrısını da bu vesileyle dile getirmek istiyorum. Bu çağrının ve verdiğimiz desteğin, tüm siyasî partilerce paylaşılabilecek bir nitelik taşıdığını biliyoruz. Tüm siyasî partilerimizin bu konudaki ortak yaklaşımının güzel bir göstergesi olarak, Türkiye Büyük Millet Meclisi Dışişleri Komisyonunca oluşturulan tüm siyasî partilerimizin birer temsilcisinin bulunacağı heyetin, önümüzdeki hafta içerisinde Arnavutluk'a yapacağı ziyaretin başarılı ve yararlı olacağına da inanıyoruz.

Arnavutluk'un istikrarının, Balkanlar'ın istikrarı açısından taşıdığı hayatî önemi dikkate alarak, Hükümetimizin bu konuda bugüne kadar sürdürdüğü aktif politikanın devamını ve Arnavutluk'un halihazır sıkıntılarının aşılmasına yardımcı olunmasını teminen, Uluslararası Koruma Gücüne katkıda bulunulması önerisini desteklediğimizi bir kere daha ifade etmek istiyor; Arnavutluk'ta görev yapacak kahraman ordumuz mensuplarının, her zaman ve her yerde olduğu gibi, bu görevi de başarıyla yerine getireceğine olan sarsılmaz inancımızı vurguluyor; Yüce Heyetinizi şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Enerem.

Şimdi, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Dinçer; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kardeş Arnavutluk'ta meydana gelen gelişmeleri; toprak bütünlüğüyle ilgili, kamu düzenini sağlamakla ilgili ortaya çıkan zorlukları hep birlikte üzülerek izledik. Şimdi, bu zorlukları, Arnavutluk'taki Millî Mutabakat Hükümetinin aşabilmesi için oluşturulan uluslararası güce, Türk polisini, Türk askerini gönderme konusunu tartışıyoruz. Benden önce konuşan arkadaşlarım, daha çok askerî birliklerden bahsettiler; ama, biz, aynı zamanda, orada polis görevi yapacak, polisgücü de göndermek durumundayız.

Değerli arkadaşlarım, Arnavutluk, bizim, çok eski ve derin tarihî bağlarla iç içe olduğumuz insanların yaşadığı bir ülke, kardeş bir ülke. Osmanlı İmparatorluğu döneminde olsun, yakın cumhuriyet tarihi döneminde olsun, pek çok Arnavut aydını -bilimadamı, sanatçısı, devlet adamı- bizim tarihimizde değerli hizmetler vermiştir. Şu anda bile Parlamentoda aramızda çok sayıda Arnavut kökenli çok değerli politikacı, parlamenter arkadaşımız var. Maalesef, bunlardan birini geçen gün kaybettik, evladi fatihandan, Arnavut kökenli olan çok değerli arkadaşımız Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler'i, amansız bir hastalığın pençesinden kurtaramadık, kaybettik. Ona, Allah'tan rahmet, geride kalanlara sabır ve uzun ömür diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, şimdi, büyük olasılıkla DYP'li arkadaşların önemli bir kısmı Bursa'da, bunu anlayışla karşılamak gerekir; fakat, bu derece önemli bir konuyu tartışırken, Dışişleri Bakanının oradaki görevini bitirip buraya gelmesi gerekirdi.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Cenazeye gitti, cenazeye!..

ALİ DİNÇER (Devamla) – Bugün, eğer, muhalefetin anlayışı olmasaydı, bu toplantıyı yapmak mümkün değildi. Görülüyor ki, iktidar, Meclisi toplama konusunda mecalsiz, Meclisi toplama mecali, gücü dahi kalmamış. Eğer bu, kararı aldıktan sonra, polisimizi, askerimizi Arnavutluk'a gönderirken de ortaya çıkarsa, vay halimize... İnşallah, o zaman, Hükümetin, hiç olmazsa kısa bir an için mecali gelir, bu ulusal görev de yerine getirilmiş olur.

Değerli arkadaşlarım, beşyüz yılı aşkın bir süre biz Arnavutlarla bir arada yaşadık, onlarla, hemen hemen etle tırnak gibi bir olduk. Bir baktığımız zaman, Türk dilinin en büyük üstadı Şemsettin Sami'nin Arnavut asıllı olduğunu görüyoruz. Türkiye'de büyük yankıları, etkileri olan Jöntürk Hareketinin ideologları arasında, Arnavut asıllı Osmanlı aydını İbrahim Temo'yu görüyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşımızı simgeleştiren, İstiklal Marşımızın ozanı olarak Arnavut asıllı Mehmet Akif Ersoy'u görüyoruz. Yine Osmanlı tarihinde baktığımız zaman, en uç noktada, Budin Kalesini, Budin Vilayetini koruyan, 70 yaşın üzerinde, elinde kılıçla düşmana teslim olmadan şehit olan son Budin Valimiz Arnavut asıllı Abdurrahman Abdi Paşayı görüyoruz. Hatta, Balkan Harbinin sonlarında Selanik'i savunan son vali olarak da, yine, Arnavut asıllı Tahsin Paşayı görüyoruz.

Böylesine et-tırnak gibi iç içe olduğumuz Arnavut kardeşlerimiz, Osmanlı İmparatorluğu döneminde, hemen hemen, imparatorluğun her bölgesinde, çeşitli kademelerde –asker olarak, mülkî idare amiri olarak, hukuk adamı olarak– görev almışlardır. Onların, bugün, bütün Ortadoğu ülkelerinde, Afrika ülkelerinde kalıntıları olan Arnavut kolonilerini görüyoruz; onlarla, sık sık, Libya'nın, Mısır'ın Arnavut kökenli bir diplomatı olarak, Suriye'nin Arnavut kökenli bakanı, başbakanı olarak, Suudî Arabistan'ın Arnavut kökenli işadamı olarak karşılaşıyoruz. Bu Arnavut kolonilerinin, hemen hemen hepsi Türkiye'ye bağlıdır, Türkiye'ye sevgiyle bakar, hemen hemen hepsinin Türkiye'de akrabaları vardır.

Osmanlı İmparatorluğunun arkasından kurulan çağdaş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyetine, Osmanlı İmparatorluğu topraklarından çok göçmen geldi; o yüzden, Arnavut kökenli yurttaşlarımızın sayısı bugünkü Arnavutluk nüfusuna yakın sayılır; onların hepsi bizim değerli yurttaşlarımızdır; çalışkan, gayretli, mütevazı, ısrarlı, dürüst, girişken yurttaşlarımızdır; onlar, Türk bilimine, Türk sanatına, iş dünyasına çok büyük katkılarda bulunmuşlardır.

Bizim, böylesine güçlü tarihî bağlarla bağlı olduğumuz Arnavutluk'un, Türkiye için önemi de çok büyüktür. Balkanlar, Türkiye'nin Avrupaya açılan kapısıdır, Türkiye'nin ön bahçesidir; Kafkasya, nasıl, Orta Asyaya açılan kapıysa, Türkiye'nin arka bahçesiyse... Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk, Balkan'larda barış ve istikrar için en etkin politikaları, modelleri ortaya koyabilmiştir, koymuştur. Bugün dünyada "Balkan'lar" deyince, kargaşa, kavga, gürültü akla gelir; ama, Birinci Dünya Harbinin sonu ile İkinci Dünya Harbinin başı arasında Balkan'larda bir istikrar dönemi vardı, barış dönemi vardı ve bunun mimarı Mustafa Kemal Atatürk'tü, çağdaş, demokratik, laik Türkiye Cumhuriyeti idi; Balkan Paktı ile birbirleriyle sorunları olan bütün Balkan devletlerini barış içerisinde bir araya getirmeyi Türkiye başarmıştı. Aslında, o günden bu güne Türkiye'nin görevinde değişiklik olmadı, hatta, Türkiye, güçlenerek, Balkan'larda daha etkin politika uygulama durumunda olan bölge lideri haline geldi; o nedenle de, bizim, bugün kardeş Arnavutluk'ta meydana gelen sıkıntıların giderilmesi için oluşturulan uluslararası güce hem polisimizi hem askerimizi göndermemiz son derece doğaldır, Türkiye'nin temel görevlerindendir.

Değerli arkadaşlarım, bizim bu ülkeleri çok yakından tanımamız gerekiyor. Arnavutluk –arkadaşlarımızın da bahsettiği gibi– yüzde 70'i Müslüman olan bir ülke. Arnavutluk, Anadolu'nun Türkleşmesinde çok ciddî katkısı olan Bektaşi felsefesinin üst düzeyde geliştirildiği merkezlerden biri; bugün bile, Tiran'da, yakınlarında, Türkçe dua edilen, Türkçe Bektaşi şiirleri okunan Bektaşi tekkelerini bulabilirsiniz. Bu ülkede, komşularının, özellikle, Yunanistan'ın tehlikeli oyunları var. Çok dikkat etmemiz gereken bir konu var: Yunanistan, nasıl, Batı Trakya'daki soydaşlarımıza "Türk azınlığı" demekten imtina ediyorsa, onları, sadece Müslüman bir grup olarak nitelendiriyorsa, Ortodoks mezhebine mensup olmayı da, neredeyse Yunanlı olmakla özdeş hale getiriyor; yani, Makedon, Güney Slavı, Slav dili konuşuyor, Ortodoks; ama Yunanistan, "hayır, sen Yunanlısın" diye çok ağır bir asimilasyon politikası uyguluyor, Yunanistan'daki Makedonlara. Aynı şekilde, Romence konuşan Vılahlara -bizim Ulah dediğim Vılahlara- "hayır, siz, Vılah değilsiniz, siz, Ortodoks Yunanlısınız" demeye getiriyor.

Yunanistan; uluslararası platformlarda pek çok deklarasyona, bildirgeye, uluslararası metne, Ortodoks Hıristiyan olan Arnavutları Yunanlı azınlık gibi gösterip, Arnavutluk'taki azınlık diye kaydetmeye çalışıyor ve bir ölçüde bugünkü olayların temelinde bu politika yatıyor; ayrıca Yunanistan, ağırlıklı olarak Güney Arnavutluk'ta olan bu çok az sayıda -30 bin, 40 bin, bilemediniz 50 bin olan- Ortodoks Arnavutları, Yunanlıyla birlikte değerlendirip, Arnavutluk'ta olay çıkaran ülkelerden biri. Arnavutluk Yönetimi buna karşı çok dikkatli; ama, bizim bu konuda Arnavutluk'a yardımcı olmamız gerekiyor; uluslararası platformda Arnavutluk'u devamlı desteklememiz gerekiyor.

Değerli arkadaşlarım, Arnavutluk ve diğer Doğu Bloku ülkeleri, demokrasiyi kurmaya çalışırken çok hızlı gelgit dalgalarıyla karşılaşıyorlar. Bu ülkelerde siyaset yapmak, demokrasiyi oluşturmak kolay değil; yıllarca despot yönetimler altında yaşamışlar, birdenbire demokrasiye geçmek kolay olmuyor. O yüzden, bir bakıyorsunuz, büyük çoğunlukla iktidara gelmiş olan bir parti, yeni kurulmuş orta sağ bir parti, iki üç yıl içerisinde pilini tüketiyor, devrilen komünist partilerin devamı olan partilere yerini bırakıyor. Onlar daha sonra yine iki üç yıl geçmeden beceremiyorlar ve erken seçim oluyor, bu sefer, tekrar öbür parti iktidara gelme durumunda oluyor; bunun, tipik örneklerinden birisi Bulgaristan. Önce, komünizm gidince Demokratik Güçler Birliği, demokrat bir birlik olarak, çoğunlukla iktidara geldi; olmadı, yönetemedi, kısa bir süre sonra, Komünist Partisinin yerine kurulmuş olan Bulgar Sosyalist Partisi seçimi kazandı, hem de tek başına kazandı; ama, iki yıl bile dayanamadı. Şimdi Bulgaristan erken seçime gidiyor, büyük olasılıkla Demokratik Güçler Birliği tek başına iktidara gelebilecek.

Arnavutluk'ta da durum böyle. Sali Berişa gibi karizmatik özellikleri olan, çok değerli bir devlet adamı, Demokratik Partinin lideri olarak, Arnavutluk'a demokrasiyi getirmenin ilk adımlarını attı, çok da başarılı oldu; zaman geldi, Arnavutluk, yılda yüzde 10'u aşan ekonomik büyüme rakamlarına ulaştı; ama, olmadı, ülkede piramit skandalı, banker skandalı nedeniyle bir kargaşa yaşandı. Bu, sadece ona dayalı değil; ama, bu banker skandalının önemi büyük. Çünkü, Arnavutluk'ta, geçmiş dönemden kalan, hemen hemen hiçbir doğru dürüst üretim faaliyeti -servis, hizmet olsun, mal olsun- yok. Sadece, geçmiş dönem, bir paranoyayla onbinlerce beton bunker, korugan yapmış. İşte, görüyorsunuz, bugün halkın elinde 2-3 marka satılan, yüzbinlerce kalaşnikof almış, silahlanmış, ülke kaynakları buraya harcanmış, bir de eski Noman Klatro'ya servet olmuş.

Bu ülkede, banker olayı, halkın hemen hemen başka bir çıkar yolu olmadığı için, tek alternatifi olduğu için paralarını kaptırdığı bir olay. Yoksa, benzer kurumlar, gelişmiş Batı ülkelerinde var; ama, orada insanların gideceği başka tasarruf kurumları var, paralarını değerlendirecekleri başka yerler var. Burada tek olduğu için, bütün Arnavutlar -neredeyse- buna mahkûm olmuş; Arnavutluk'un bunu aşması gerekiyor. Görülüyor ki, Sosyalist Partiden -eski Komünist Partinin, Enver Hoca'nın Emek Partisinin devamı olan partiden sonra gelen Sosyalist Partiden- Baskhim Fino başkanlığındaki ulusal mutabakat hükümeti ülkeyi seçime götürecek. Belki de Sosyalist Parti tek başına iktidar olacak yahut da güçler çok dengede olacak.

Bizim, bütün bu gelişmeleri dikkate alarak, Türkiye olarak o ülkedeki siyasal güçlerin her birisiyle yakın ilişki içinde olmamız gerekir. Birini birine tercih etmemiz Türkiye'nin çıkarları açısından doğru değildir, Balkanlarda nazım rol oynaması gereken Türkiye açısından doğru değildir.

Göndereceğimiz polis gücü, asker gücü, elbette, o uluslararası güçte en etkin olacaktır; biz, onlara, şimdiden başarılar diliyoruz; kardeş Arnavutluk'a da başarılar diliyoruz. Biz inanıyoruz ki, onlar -yüzde 70'i Müslüman olan Arnavut halkıyla- Avrupa'da, Bosna-Hersek ve Türkiye'den sonra üçüncü demokratik, laik, çağdaş cumhuriyet olacaklar; nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan cumhuriyet olacaklar ve başarılı olacaklar; fakat, başarılı olabilmeleri biraz da bizim desteğimize bağlı.

Bizim, Arnavutluk'a büyük önem vermemiz gerekiyor. Arnavutluk'taki insanların, kardeşlerimizin diğer Doğu Bloku ülkelerinde olduğu gibi girişimci özellikleri dumura uğramış; servis olsun, mal olsun üretim imkânları çok aşağı inmiş, yani Arnavutluk'taki kardeşlerimizin üretmeyi öğrenmesi gerekiyor, üretmeye başlaması gerekiyor; arazilerini değerlendirip, halkını besleyecek tarım ürünlerininin hasadını yapabilmesi gerekiyor. Orta boy, küçük boy sınaî birimlerle başlayıp, kendi sanayiini kurması gerekiyor. Girişimci özellikleri olanları, Arnavutluk'taki yeni ekonomik sistemin desteklemesi, arkalaması gerekiyor. Bize de burada, bu konularda Arnavutluk'a yardımcı olmak düşüyor.

Daha önce söylediğim gibi, Sali Berişa'nın liderliğinde, özellikle, Dünya Bankasının büyük desteğiyle Arnavutluk, diğer Doğu Bloku ülkelerinden farklı olarak, zaman zaman yüzde 10'un üzerinde ekonomik büyüme hızını yakaladı. Dünya Bankası Başkan Yardımcılarından çok değerli bir Türk iktisatçısı olan Kemal Derviş'in bu konuda Sali Berişa ile işbirliği çok yararlı oldu.

Bu olanakları, uluslararası finans kurumlarının olanaklarını başta Arnavut kökenli işadamlarımızın girişimlerini, hepsini bir araya getirip, Arnavutluk'taki kardeşlerimizin, üreten hale gelmesini sağlamamız gerekiyor. Başka türlü, sürekli dışarıdan beslenerek, bu ülkenin ayakta kalması mümkün değildir. Arnavutluk'un, o el değmemiş Adriyatik kıyılarında, bizim gelişmiş turizm sektörümüzle işbirliği yapması gerekir. Bizim, Tiran, Üsküp, Sofya, İstanbul, hatta bir koluyla Çanakkale Boğazındaki köprü üzerinden Ege Bölgesine akacak olan, bir koluyla Tekirdağ Limanına akacak olan, bütün Balkanları bağlayan yol projemiz, buna benzer ilişkilerimize dayalı. Balkanlarda etkin olmamız, Arnavutluk'ta etkin olmamızla mümkün. Arnavutluk, en rahat etkin olacağımız, en rahat at koşturabileceğimiz yerlerden birisi. Sanayimizin, rahatlıkla kotaları delip, reeksportla, Batı pazarlarına daha rahat girebileceği, nitelikli işgücüne sahip olan ülkelerden birisi. Bütün zorluklarına rağmen, Arnavutluk'taki 3,5 milyon insan, iyi yetişmiş insan, aydın insan, nitelikli insan, eğitimli insan; çoğu, meslek sahibi. Yalnız, onların, işletmeye, yönetilmeye, bu konularda kurulacak modeller için de üretmeye yönlendirilmesi gerekiyor. Bunu yapabilmek de, çağdaş, demokratik Türkiye Cumhuriyetinin elindedir; bunu yapmak da, bizim temel görevlerimizden biridir.

Değerli arkadaşlarım, son derece misafirperver olan, dürüst olan, girişken olan, çalışkan olan, bizim uygarlığımıza büyük katkıları olan Arnavut kardeşlerimize, her konuda yardımcı olmamız gerekiyor. Biz, onların, Türkiye'ye olan sıcak bakışlarını değerlendirmek durumundayız. Üniversitelerindeki Türkoloji bölümlerinden, doktora yapmak üzere, Türkiye'ye öğrenci göndermek istiyorlar. Çeşitli sivil toplum kuruluşları kanalıyla, devlet eliyle burslar temin edip, onların bu ihtiyaçlarını karşılamak durumundayız. Sanat gruplarını Türkiye'deki festivallerde değerlendirip, Türkiye ile Arnavutluk arasında sanatla ilgili, kültürle ilgili ilişkileri kuvvetlendirmek durumundayız.

Biz, kendi sanatçılarımızı da arka arkaya Arnavutluk'a gönderip, Arnavutluk'taki o zengin kültür, sanat ortamına hareket, dinamizm getirmeliyiz. Şimdi, insanlar ekmek bulmakta bile zorluk çektiği için, bu alanlarda geçmişten farklı bir siniklik var, durgunluk var, bu durgunluğu da aşmalarına yardımcı olmalıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dinçer, lütfen toparlayınız.

ALİ DİNÇER (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, ben, kardeş Arnavutluk Cumhuriyetine, Arnavutluk Cumhuriyetindeki kardeşlerimize esenlikler, mutluluklar, başarılar diliyorum. İnanıyorum ki, onlar, demokratik, laik sınırlar içerisinde toprak bütünlüğünü koruyacakları Arnavutluk'u, en kısa süre içinde ayağa kaldıracaklardır. Bizim değerli polis gücümüz, asker gücümüz de bu uluslararası güç de Arnavutluk'ta düzenin sağlanmasına katkıda bulunacaktır.

Cumhuriyet Halk Partisi adına, hem kardeş Arnavutluk halkına hem de Arnavutluk'ta görev yapacak olan polis gücümüze, asker gücümüze tekrar tekrar başarılar diliyorum, esenlikler, mutluluklar diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Dinçer.

Gruplar adına son konuşma Refah Partisinden Sayın Hüseyin Arı; buyurun.(RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA HÜSEYİN ARI (Konya) – Değerli Başkan, Yüce Meclisin kıymetli üyeleri; ben de, sözlerime başlarken, Doğru Yol Partimizin Bursa Milletvekili çok değerli Abdulkadir Cenkçiler'i kaybetmenin üzüntüsü içerisinde olduğumuzu belirtir, kendisine Allah'tan rahmet diler, siz arkadaşlarına sabırlar dilerim.

Arnavutluk'a asker gönderilmesine izin verilmesine dair Hükümet tezkeresi üzerinde, Refah Partisi Grubunun görüşlerini arz etmek üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Benden önceki konuşmacılar, Arnavutluk'un sosyal, ekonomik ve kültürel açıdan önemini ortaya koydular; bense, tarihî perspektif açısından Arnavutluk'un önemini belirtmek istiyorum. Malumlarınız, 1908'de İttihat ve Terakki Partisinin sahneye çıkmasıyla Abdülhamit tahttan indirildi. Bu olay, Türk tarihinin bir dönüm noktasıdır... Bu tarihî gerçek, Osmanlının âdeta sonu olmuştur. Abdülhamit'in tahttan indirilmesi ve bundan sonra da Osmanlının çöküşüyle birlikte gerek Anadolu topraklarına sıkışan Türk Devleti gerekse İslam âlemi, günümüze kadar, hiçbir zaman huzur bulamamıştır.

Bu tarihî gerçekten bakacak olursak, Abdülhamit'in tahttan indirilmesiyle birlikte, İttihat ve Terakkinin sahneye çıkmasıyla, bu tarihten itibaren, Türk ordusuna politika girmiştir. Ordumuz, o dönemde; yani, 1910 yılında, en güçlü dönemini yaşamaktaydı; fakat, ne yazık ki, yine malum çevrelerce bazı senaryolar ortaya konuldu. Dolayısıyla, ordumuzu yöneten komut heyeti, İttihat ve Terakkiciler ve padişahcılar olmak üzere ikiye bölündü. O dönemde çok güçlü olmamıza rağmen, 1911 ilâ 1913 yılları arasında, bu siyasî kriz ortamında Balkan Harbine girdik ve 1,5 yıl gibi kısa bir dönemde, maalesef, 900 bin kilometrekarelik toprak kaybettik. Bu çok acı bir gerçek; fakat, ne hikmetse, biz, bunu, tarih kitaplarımızda bugünkü nesillere öğretemedik, bundan ders çıkaramadık ve bu acı gerçeği bu nesillere öğretemedik; işte, bu kayıplar arasında Arnavutluk da vardı.

Nitekim, o günden sonra "başsız Osmanlı" tabiri de, bu acı gerçekler üzerine konuşulmaya başlandı ve bu tarihten itibaren Osmanlı'nın himayesinde bulunan, gerek Balkanlar gerek Kuzey Afrika ülkeleri gerekse Ortadoğu'daki İslam ülkeleri başsız ve himayesiz kalmıştır. İslam âlemi, âdeta, Hıristiyan âleminin tahakkümü altına girmiştir ve sömürü çarkı, bu yıllarda başlamıştır; yani, 1910'dan sonra, Ortadoğu'nun stratejik hammaddesi olan petrol, Batı'nın sömürü düzeni içerisinde, Batı'ya, o günden bu yana akmaktadır.

Değerli arkadaşlarım, işte, Arnavutluk da bu itibarla, Balkanlarda yer alan bir ülkedir. Arnavutluk gibi diğer Adriyatik ülkeleri ve Batı Trakya'da yaşayan soydaşlarımız, uzun yıllar Osmanlı himayesinde bulunmuşlardır; kültürel ve ekonomik yönden birçok ilişkimiz olmuştur. Bugün, Balkan ülkeleri, âdeta, Türk Devletinin muharebe ileri karakolu durumundadır; Arnavutluk da bunlardan birisidir.

Ülkelerin millî politikalarını jeopolitik konumları -yani, coğrafyaları- tayin eder. Bizim ülkemizin jeopolitik konumu itibariyle de, Arnavutluk, son derece önem arz etmektedir. Dediğim gibi, Türkiye'nin batıdan savunması, Balkanlardan başlar; yani, Balkanlar, jeopolitik yönden, muharebe ileri karakol durumundadır. Bu nedenle, Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri dışpolitikalarını tayin ederken, bu önemi, bu jeopolitik konumumuzu daima göz önünde bulundurmak zorundadırlar.

Arnavutluk üzerindeki son gelişmeleri benden önceki sözcüler dile getirdiler. Bizim için önemli olan, Arnavutluk'un, Yunanistan'ın kötü emellerine alet olarak parçalanmasını ve bir olupbittiyi önlemektir. Onun için, Arnavutluk'ta, demokratik bir düzenin ve ülke bütünlüğünün, sınır bütünlüğünün korunarak demokratik bir ülke şeklinde kalması, bizim esas amacımız olmalıdır.

Bu çerçeveden bakacak olursak, Hükümet tezkeresi çok yerinde bir karardır. Bundan önceki Türkiye Cumhuriyeti hükümetleri ve Parlamentomuz da, gerek Bosna-Hersek'te gerek Somali'de gerekse bugün Ortadoğu'da -sembolik de olsa- Filistin topraklarında, Birleşmiş Milletlerin kararları çerçevesinde Türk Silahlı Kuvvetlerine izin vermiş ve oralarda, askerlerimiz, Türk Milletine yakışır bir şekilde bizi temsil etmişlerdir, o bölgelerde barış ve huzurun istikrarı için görev yapmışlardır.

Bu çerçeveden hareketle, Hükümetimizin bu yönde aldığı karar çok yerindedir ve benden önceki konuşmacılarımızın da belirttiği gibi, Silahlı Kuvvetlerimizin, ülkemizi "yurtta sulh, cihanda sulh" ilkesi çerçevesinde, en iyi şekilde temsil edeceğine inanıyorum. Bu inanç çerçevesinde, Silahlı Kuvvetlerimizin, bu bölgede, barış ve huzur için ve ülkemizin ileriye dönük menfaatları için görev alması son derece yerindedir.

Bu maksatla, ben de, Grubum adına, bu alınan kararın Parlamentomuzca desteklenmesini, canı gönülden diler, hepinize saygılar sunarım. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Arı.

Sayın Bakan, Hükümet adına konuşacak mısınız?

DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Evet efendim.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

DEVLET BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, aramızdan ayrılan, Hak'kın rahmetine kavuşan değerli arkadaşımız, Bursa Milletvekilimiz Abdülkadir Cenkçiler'e Allah'tan rahmet diliyorum; ailesine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum.

Bugün, Bursa'da toprağa verildi bu arkadaşımız. Dışişleri Bakanı, Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller de, cenaze törenine iştirak etmek üzere Bursa'ya gitmişlerdi; bugün, bu görüşmede, bu sebeple bulunamamaktadırlar; bunu, Yüce Heyetinize arz etmek istedim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'yi Avrupa'ya bağlayan Balkanlar, dışpolitikamızın öncelikli bölgelerindendir. Köklerini tarihten alan siyasî, iktisadî ve kültürel bağlarımız bulunan, pek çok soydaşımızın yaşadığı bu bölgedeki ülkelerle ilişkilerimize ve bölgenin istikrar içinde bulunmasına büyük önem vermekte, meydana gelen gelişmeleri yakından takip etmekteyiz.

Bu çerçevede, Türkiye, Arnavutluk'ta, ekonomik sorunlarla başlayıp, giderek bir içsavaş haline dönüşen gelişmeleri, başlangıçtan beri yakından ve kaygıyla izlemiş; Arnavutluk'un, demokratik yöntemlerle ve ülkedeki tüm demokratik güçlerin ortak çabalarıyla, içinde bulunduğu ekonomik ve sosyal güçlüklerin üstesinden gelerek, ülkede barış ve istikrarı tesis etmesine öncelik veren bir tutum içinde olmuştur.

Bu arada, çatışmaların doruk noktaya vardığı bir dönemde, Arnavutluk'tan ayrılmak isteyen 225 vatandaşımız, Büyükelçiliğimiz ile Deniz Kuvvetlerimize mensup Adatepe Firkateyni tarafından gerçekleştirilen başarılı bir operasyonla Türkiye'ye getirilmişlerdir.

Arnavutluk, Türkiye'nin Balkanlarda karşılıklı güven ve dayanışma duygusu içerisinde her alanda ilişkilerini geliştirebileceği, önemli konumda bir ülkedir. Nitekim, Arnavutluk ile ilişkilerimizde önemli mesafe alınmıştır. Son üç yılda, Arnavutluk ile ticarî ve ekonomik ilişkilerimizde artış görülmektedir. 1990'da 7 milyon dolar olar ticaret hacmimiz, 1991'de 21 milyon dolara, 1995 yılında ise 58 milyon dolara yükselmiştir. İki ülke arasında, Ticaret Anlaşması, Ekonomik, Ticarî, Sanayi ve Teknik işbirliği Anlaşması, Yatırımların Karşılıklı Teşviki ve Korunması Anlaşması ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşması yürürlükte bulunmaktadır. Türkiye-Arnavutluk İş Konseyi de 1991'den bu yana çalışmalarını sürdürmektedir. Böylelikle, Türk işadamları ile yatırımcılarının Arnavutluk'ta faaliyet göstermelerini kolaylaştıracak gerekli yasal altyapı oluşturulmuş bulunmaktadır.

Türkiye ile Arnavutluk arasında askerî alanda ilişkiler de süratle gelişmiş, gerçekleştirilen üst düzey ve teknik ziyaretler sırasında, bu alanda çeşitli işbirliği anlaşmaları da imzalanmıştır.

İkili ilişkilerimizde ulaşılmış bulunan bu düzey çerçevesinde, Arnavutluk'un istikrar içerisinde ve demokratik değerlere bağlı kalarak kalkınmasını sürdürmesi, Türkiye açısından büyük önem taşımaktadır. Kardeş Arnavutluk, komünist rejimin yıkılmasından sonra Batı'ya yönelerek, demokratikleşme ve ekonomik liberalizasyon konusunda nispî başarı sağlamış; ancak, geçiş döneminin sancılarından tümüyle kurtulamamıştır.

Arnavutluk'ta, 1997 yılı başlarında, esas itibariyle ekonomik nedenlerden kaynaklanan kriz giderek siyasî bir mahiyet alarak büyümüş ve devlet otoritesinin ve ekonominin büyük ölçüde tahribine yol açmıştır.

Krizin önce güneydeki Vlora kentinden başlayarak ülkeye yayılması karşısında, Başbakan Meksi istifa etmiş, bilahara, Cumhurbaşkanı Berişa, sosyalist partiye mensup Baskhim Fino başkanlığında bir millî mutabakat hükümetinin kurulmasına onay vermiştir.

Bugün için, durum, genelde sakin görünmekle ve sorunun, demokratik bir biçimde, haziran ayında yapılacak seçimlerle çözülmesi umulmakla birlikte, millî uzlaşı hükümeti, ülkeyi, henüz, tam anlamıyla kontrol altına alabilmiş değildir. Güneydeki isyancılarla sağlıklı bir diyalog henüz kurulamamıştır.

Dokuz partiden oluşan millî uzlaşı hükümeti, bir yandan, istikrarı sağlamaya, diğer yandan, ülkeyi haziran ayında genel seçimlere götürmeye çalışmakta ve bu arada, seçimlerin, demokratik bir ortamda, güvenli bir şekilde yapılabilmesi için, gerekli bazı yasal düzenlemeleri gerçekleştirmeye çaba harcamaktadır.

Arnavutluk'taki krizin ciddî boyutlara ulaşmakta olduğunun müşahede edilmesi üzerine, Türkiye, uluslararası kuruluşlarda, Arnavutluk'un desteklenmesi ve bu ülkeye, gereken insanî yardımın süratle sağlanması amacıyla aktif bir tutum içerisine girmiştir. Bu çerçevede, Arnavutluk'ta, içbarışın tesisi açısından, uluslararası bir gücün gönderilmesi yönünde, uluslararası kuruluşlarda alınacak kararların, tarafımızdan olumlu şekilde değerlendirileceği de vurgulanmıştır.

Diğer yandan, Türkiye, yaptığı açıklamalarla, bu ülkedeki içbarış ve istikrara, Arnavutluk'un toprak bütünlüğüne ve bu ülkedeki sorunların dış müdahale olmaksızın, halkın özgür iradesiyle çözümlenmesine verdiği önemi, bu ülkeye olan desteğinin devam edeceğini kuvvetle dile getirmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu konuda, izlediğimiz aktif politika çerçevesinde, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı başkanlığında, sivil ve askerî yetkililerden oluşan bir heyetimiz, 24-25 Mart 1997 tarihlerinde, Arnavutluk, Makedonya ve Bulgaristan'ı kapsayan ziyaretler yapmıştır. Heyetimiz, Arnavutluk ve Makedonya'da, Sayın Cumhurbaşkanımızın Türkiye'nin görüşlerini ve tutumunu ifade eden birer mesajını yüksek muhataplarına tevdi etmiştir.

Heyetimiz, Arnavutluk'ta, başta Cumhurbaşkanı Berişa olmak üzere, Başbakan Fino, Dışişleri, Savunma Bakanları ve millî mutabakat koalisyonunu oluşturan siyasî partilerin temsilcileriyle görüşmelerde bulunmuştur. Heyetimizin temasları sırasında Arnavutluk'un toprak bütünlüğünün korunmasına ve içbarış ve istikrarın sağlanmasına atfettiğimiz önem tebarüz ettirilmiş, ülkedeki sorunların dış müdahale olmaksızın, Arnavutluk Halkının kendi iradesiyle ve demokratik yöntemlerle çözülmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Başbakan Fino başkanlığındaki millî uzlaşı hükümeti, Arnavutluk'u bugünkü anarşik ortamdan çıkarabilecek tek güç olarak görülmekte ve desteklenmesi gerektiği düşünülmektedir. Arnavutluk'un Balkanlar'daki stratejik konumu da dikkate alındığın da, ülkede patlak veren krizin bir an önce sona erdirilmesi ve içbarış ve istikrarın süratle tesisi, bölgenin barış ve istikrarı açısından da önem taşımaktadır.

Arnavutluk'taki krizin muhtemel yansımaları, ülkemizde ve uluslararası camiada endişe yaratmaktadır. Her şeyden önce, krizin devamının ve çevreye yayılmasının Balkanlar'da işbirliği sürecini olumsuz yönde etkilemesi doğaldır.

Arnavutluk'ta meydana gelen iç gelişmeler, sadece Türkiye'de değil, diğer bölge ülkeleri başta olmak üzere, uluslararası camiada da derin kaygı yaratmış ve çeşitli uluslararası kuruluşlar, kendi yetki alanlarına giren hususları ivedi biçimde ele almaya ve buhranın aşılabilmesi için neler yapılabileceğini görüşmeye başlamışlardır.

Bu çerçevede, Arnavutluk'taki gelişmeler, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı forumunda öncelikli bir konu olarak ele alınmış ve AGİT Dönem Başkanı olan Danimarka Dışişleri Bakanının özel temsilcisi, eski Avusturya Başbakanı Dr. Franz Vranitzky, 8 ve 14 Mart tarihlerinde Arnavutluk'a iki ziyaret gerçekleştirerek, gözlemlerini AGİT Konseyine sunmuştur. AGİT Konseyi, bu gözlemlerin ışığında, 27 Mart 1997 tarihinde bir karar kabul etmiştir. Söz konusu kararda, AGİT'in, Arnavutluk'ta diğer uluslararası kuruluşların yetki alanına giren konularda kendilerine düşen rolü oynayabilmeleri için bir işbirliği çerçevesi sağlaması ve uluslararası camianın çabalarının, eşgüdümünün özel temsilci Vranitzky tarafından gerçekleştirilmesi kabul edilmiştir.

Kararda, AGİT'in, Avrupa Konseyi gibi diğer kuruluşlarla birlikte, özellikle, demokratikleşme, medya ve insan hakları, seçimlerin hazırlanması ve izlenmesi konularında danışmanlık ve yardımda bulunabileceği, ayrıca, silahların toplanması da dahil olmak üzere, diğer imkânları araştıracağı belirtilmiştir. Kararda, bu hedefler doğrultusunda, AGİT'in, Arnavutluk'taki varlığının tesis edilmesine yönelik adımların hazırlanması da Dönem Başkanından istenmiştir. Nitekim, özel temsilci Vranitzky'nin önümüzdeki günlerde tekrar Tiran'a gelerek, daha kalıcı bir AGİT misyonu için gerekli çalışmaları yapacaktır.

Kararda, ayrıca, Arnavutluk Hükümetinin, ülkesinde güvenliğin yeniden tesisini sağlamak için, bir grup ülkeye yaptığı çağrı not edilerek, bazı katılımcı ülkelerin bu talebi karşılama yönünde irade beyan etmeleri memnuniyetle karşılanmış, bu yönde bir girişimin AGİT ilkelerine ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin tasarrufuna uygun olarak gerçekleştirilmesinin beklendiği vurgulanmıştır.

Değerli milletvekilleri, konu, bilahara, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinde ele alınmış ve Konsey, 28 Mart 1997 tarihinde, Türkiye'nin de ortak sunucu olduğu ve krizin başından beri savunageldiği ilkeleri içeren 1101 sayılı kararı kabul etmiştir.

Bu kararda, Arnavutluk'taki gelişmeler hakkında kaygı beyan edilmiş, sorunların şiddete başvurulmaksızın ve diyalog yoluyla çözümlenmesi ihtiyacı vurgulanmış, ülkedeki gelişmelerin bölge istikrarı bakımından taşıdığı öneme değinilmiş, Arnavutluk'un egemenliği, bağımsızlığı ve toprak bütünlüğü teyit edilmiş, Arnavutluk'taki buhranın bölge barış ve güvenliğine bir tehdit teşkil ettiğine dikkat çekilmiştir.

Kararda, ayrıca, Arnavutluk'a yapılacak insanî yardımların yerine süratli ve güvenlikli biçimde ulaşmasını kolaylaştırmak ve insanî yardım sağlayanlar da dahil olmak üzere, ülkede faaliyet gösterecek uluslararası kuruluşlar için emniyetli bir çalışma ortamı sağlanmasına yardımcı olmak amacıyla, Birleşmiş Milletler üyesi bazı ülkelerin geçici ve sınırlı bir çokuluslu koruma kuvvetini bu ülkeye gönderme yolundaki önerileri memnuniyetle not edilmiş ve bu çerçevede, kuvvetin görevini tarafsız bir biçimde yerine getirmesi gereğine işaret edilmiş, kuvvetin görev süresi üç ay olarak belirlenmiş; kuvvete birlik tahsis eden ülkelerin, Arnavutluk Hükümeti ve Birleşmiş Milletler başta olmak üzere, uluslararası kuruluşlarla yakın işbirliğinde bulunması istenmiş; kuvvete birlik veren ülkelerin söz konusu kuvvetin faaliyetleri hakkında Güvenlik Konseyine düzenli rapor vermesi kararlaştırılmıştır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, söz konusu kararıyla, bu yönde izhar ettiği arzu üzerine, uluslararası kuvvete İtalya'nın öncülük ve komuta etmesini de kabul etmiştir.

Katılımcı ülkeler çokuluslu güce tahsis ettikleri birliklerin masraflarını kendileri karşılayacaklardır.

Özetle ifade etmek gerekirse, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi, 1101 sayılı kararıyla, Arnavutluk'un arzusu doğrultusunda, çokuluslu bir koruma kuvvetinin Arnavutluk'a konuşlandırılmasına yeşil ışık yakmıştır. Bu çerçevede kaydedilmesi gereken önemli bir husus, Güvenlik Konseyinin, söz konusu kararı, Birleşmiş Milletlerdeki Arnavutluk daimî temsilcisinin, çokuluslu bir gücün ülkesinde konuşlandırılmasını resmen talep eden müracaatı üzerine almış olduğudur.

Güvenlik Konseyinin kararını izyelen günlerde, İtlaya'da çokuluslu koruma gücünün teşkili konusunda siyasî ve askerî düzeyde çalışmalar yapılmıştır. Türkiye de bu çalışmalara katılmıştır. Söz konusu toplantılarda, temsilcilerimiz, Hükümetimizin Yüce Meclisin tasvibi şartına bağlı olarak, oluşturulması öngörülen güce katılmayı öngördüğünü belirtmişlerdir. Bu çalışmalar sırasında İtalya, İspanya, Fransa, Yunanistan, Avusturya ve Romanya'nın çokuluslu güce birlik tahsis etmeyi kararlaştırdıkları ortaya çıkmıştır. Roma'da, İtalya'nın başkanlığında tesis edilen Yönlendirme Komitesi, her hafta yapacağı toplantılarla bu alanda gerekli eşgüdümü sağlayacaktır.

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin kararında belirtildiği üzere, çokuluslu gücün görev tanımı insanî yardımların, yerine, süratle ve güvenlikli biçimde ulaşmasını kolaylaştırmak ve Arnavutluk'taki sıkıntıların aşılması yönünde çaba gösterecek uluslararası kuruluşların güvenlikli bir ortamda faaliyet gösterebilmelerine yardımcı olmaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türkiye'nin çıkarları da, Arnavutluk'ta iç barış ve istikrarın tesisini ve ülkedeki krizin bölgeye yansımasının önüne geçilmesini gerektirmektedir. Arnavutluk'taki anarşinin Balkanlara sıçramasının mutlaka önlenmesi bakımından da bu ülkeye uluslararası yardımın süratle başlatılması ve bunun güvenliğini sağlayacak bir gücün bu ülkeye gönderilmesi gerekli görülmektedir. Türkiye'nin bu uluslararası güçte yer alması uygun olacaktır.

Yaklaşık, 5-6 bin personelden oluşması öngörülen koruma gücünün, önümüzdeki hafta içerisinde, Arnavutluk'a konuşlandırılmaya başlanacak olması muvacehesinde, konu, acil nitelik taşımaktadır.

Buna ilaveten, Kızılay tarafından hazırlanan 80 ton tutarındaki gıda ve tıbbî malzeme yardımı da gönderilmek üzeredir. Burada, kardeş şehirler vasıtasıyla yardım olanakları da araştırılmaktadır.

Arnavutluk Hükümeti, ayrıca, uluslararası camia ve bu meyanda Türkiye'den, ülke ekonomisinin yeniden ayağa kaldırılabilmesi için hibe veya kredi olarak ekonomik yardım beklentisi içerisindedir. Bu konuda da imkânlar araştırılmaktadır.

Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; yukarıda arz ettiğim üzere, Arnavutluk'ta başgösteren krizin bertaraf edilmesi ve özellikle temel gıda maddeleri ile ilaç stoklarının erimiş olması muvacehesinde, Arnavut Halkının acil insanî yardım ihtiyacının düzenli bir şekilde karşılanabilmesini teminen, uluslararası camiada sarf edilmekte olan gayretler, Hükümetimizce aktif bir şekilde desteklenmektedir.

Bu çerçevede, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 28 Mart 1997 tarih ve 1101 sayılı kararı uyarınca oluşturulması öngörülen ve yardımın süratle, güvenli bir şekilde anılan ülkeye ulaştırılması ve dağıtımı, ayrıca, kurulacak sivil misyonların korunması için Arnavutluk'ta polis hizmeti yapması planlanan askerî misyona katılmak üzere, lüzum, hudut ve şümulü ve zamanı Hükümetçe, Arnavutluk'taki gelişmeler ve uluslararası planda yürütülmekte olan eşgüdüm çalışmaları çerçevesinde takdir ve tespit edilmek kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerine mensup bir birliğin Arnavutluk'a gönderilmesinin gerek Arnavutluk'un söz konusu krizi aşabilmesi gerek Balkanlarda izlemekte olduğumuz aktif politikanın sürdürülmesi açısından zorunlu olduğu kanaatindeyiz.

Anılan güce katkıda bulunmamızı teminen, Anayasamızın 92 nci maddesi uyarınca gerekli iznin verilmesi hususunu Yüce Heyetinizin takdirlerine arz eder, saygılar sunarım.

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Bakan.

Şimdi, şahısları adına, Sayın İsmet Sezgin; buyurun. (DTP sıralarından alkışlar)

İSMET SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk'a gönderilmesi hususunda Hükümetin yetkili kılınması için Anayasamızın 92 nci maddesine göre izin verilmesine dair Başbakanlık tezkeresi hakkında, Demokrat Türkiye Partisi olarak görüşlerimizi Yüce Meclise arz etmek üzere huzurunuzu işgal etmiş bulunuyorum.

Bu vesileyle, Hakk'ın rahmetine kavuşan değerli arkadaşımız Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler'e Tanrı'dan rahmet diliyor; kederli ailesinin acılarını paylaşıyor ve taziyelerimi arz ediyorum.

Değerli arkadaşlarım, Balkanlar, Türkiye'nin tarihsel, sosyal ve kültürel bağlarının bulunduğu soydaşlarımızın yaşadığı, Avrupa'ya çıkış kapısını teşkil eden stratejik önemi haiz bir bölgedir. Türkiye, Büyük Atatürkümüzden bu yana, Balkanlarda barış ve istikrarın korunmasına çok büyük bir önem atfetmiştir. Cumhuriyet hükümetleri de, bu amaçla, gerek ikili planda gerekse uluslararası forumlarda aktif çabalar sarf edegelmişlerdir. Bu bağlamda, Türkiye, Arnavutluk'ta ekonomik krizle başlayıp, bilahara, bir iç karmaşaya dönüşen gelişmeleri, başından beri, yakından takip etmektedir. Dost ve kardeş Arnavutluk'ta, barış ve istikrarın, toprak bütünlüğünün ve ülkede yaşanan acı olayların ve çok önemli sorunların, dış müdahale olmaksızın, halkın özgür iradesiyle çözümlenmesinin sağlanması en büyük temennimizdir.

Arnavutluk, Türkiye'nin, Balkanlarda, karşılıklı güven ve dayanışma duygusu içinde, her alanda ilişkilerini geliştirebileceği köprübaşı konumunda olan bir ülkedir. Nitekim, Türkiye ile Arnavutluk arasındaki siyasî, askerî, ekonomik, ticarî, kültürel ve güvenlikle ilgili ilişkilerde, son beş altı yıl zarfında önemli ilerlemeler kaydedilmiş bulunmaktadır. Bu arada, iki ülke arasında, yoğun üst düzey ziyaretler gerçekleştirilmiş, ticaret hacmi 60 milyon dolarlar düzeyine ulaşmış, ilk konsey kurulmuş ve çeşitli temel anlaşmalar aktedilmiştir. Bu itibarla, Arnavutluk'ta barış ve istikrarın korunması, ikili ilişkilerimizin ulaştığı bu düzeyin devam etmesi açısından da ayrıca önem arz etmektedir.

Arnavutluk, en katı uygulamalarını yaşadığı komünist rejimin yıkılmasını izleyen dönemde, bu istikamette nispî bir başarı sağlamış olmakla birlikte, geçiş döneminin sancılarını en fazla hisseden ülkeler arasında yer almıştır. Ülkede, esas itibariyle, ekonomik nedenlere bağlı olarak gelişen kriz sonucunda meydana gelen karışıklık ve belirsizlik ortamının, nispeten durulmakla birlikte, devam etmekte olduğunu da izliyoruz.

Başbakan Fino başkanlığında, Arnavutluk'taki tüm siyasî partilerin katılımıyla kurulan millî uzlaşı hükümetinin, ülkeyi, haziran ayında yapılacak genel seçimlere hazırladığı bilinmektedir. Hükümetin, ülkede istikrarı sağlama ve seçimlerin demokratik bir ortamda, güvenli bir şekilde yapılmasını sağlayacak koşulları gerçekleştirmeye çaba sarf ettiği anlaşılmaktadır. Türkiye'nin, Arnavutluk'taki bu millî uzlaşı hükümetini desteklemesi gerektiğine inanıyoruz. Bunun, vakit geçirilmeden uygulamaya konulmasını temenni etmekteyiz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; Arnavutluk'ta başgösteren ciddî krizin, Balkanlardaki barışı, istikrarı ve işbirliği sürecini olumsuz yönde etkileyeceği çok açık bir gerçektir. Bunun, Avrupa barışını da olumsuz yönde etkilemesi kaçınılmazdır. Yaşanan krizin, ayrıca ve özellikle, Kosova ve Makedonya'ya da olumsuz şekilde yansımasından endişe duymaktayız.

Bu bağlamda, uluslararası kuruluşlarda, Arnavutluk'un desteklenmesi ve bu ülkeye gerekli insanî yardımların süratle sağlanması hususunda daha aktif bir tutum benimsemeliyiz. Arnavutluk'ta iç barışın tesisi ve yardımların ülke içerisinde güvenli ve düzenli bir şekilde dağıtımının sağlanması amacıyla bir uluslararası barış gücü gönderilmesi yönünde uluslararası kuruluşlarca alınması gereken kararlar, maalesef gecikmiştir.

Çeşitli uluslararası forumlarda yapılan, Türkiye'nin de katıldığı toplantı ve çalışmalar sonucunda, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 28 Mart 1997 tarihinde aldığı 1101 sayılı kararla, Arnavutluk'a yapılacak yardımların hızla ve güven içerisinde bu ülkeye ulaştırılması ve Arnavutluk'ta kurulacak sivil misyonun korunması için bir uluslararası güç oluşturulmasının kararlaştırılmasından memnuniyet duymaktayız. "Uluslararası Koruma Gücü" adının verildiği ve şimdilik 3 aylık bir süre için Arnavutluk'ta konuşlandırılması kararlaştırılan, ülkemizin de katkıda bulunması, yukarıda kısaca anlatmaya çalıştığım mülahazalar çerçevesinde, bir önem taşımaktadır.

Arnavutluk yetkililerinin Türkiye'nin söz konusu bu güce katılmasını arzu ettiklerini çeşitli vesilelerle dile getirdiklerini de biliyoruz. Bu bağlamda, Yüce Meclisimizce, Arnavutluk'ta hizmet yapması planlanan askerî misyona ülkemizin de katkıda bulunmasını teminen, Anayasamızın 92 nci maddesi uyarınca gerekli iznin verilmesini Demokrat Türkiye Partisi olarak destekliyoruz. Uluslararası Koruma Gücünde görev alacak değerli evlatlarımıza, değerli komutanlara da başarılar diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; öte yandan, yardım amacıyla Arnavutluk'ta sivil alanda kurulması öngörülen misyonlara da katılmamız, Arnavut kardeşlerimize acilen gıda ve tıbbî malzeme yardımı göndermemiz, hibe ve kredili olarak ekonomik yardımda bulunmamız, Arnavutluk ekonomisinin yeniden ayağa kaldırılması ve demokratizasyon sürecine destek verilmesi açısından da ayrıca isabetli olacaktır.

Bu görüş ve düşüncelerle, Meclisimizin değerli üyeleri aziz arkadaşlarımı, Demokrat Türkiye Partisi adına, en derin saygılarımla selamlıyor ve sevgili Başkanımıza, bu imkânı bana verdikleri için şükranlarımı sunuyorum. (DTP, DYP, ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Sezgin.

Şahsı adına, ikinci ve son konuşma Sayın Esat Bütün'ün.

Buyurun Sayın Bütün. (ANAP sıralarından alkışlar)

ESAT BÜTÜN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken, aramızdan ayrılan Bursa Milletvekili Sayın Abdulkadir Cenkçiler'e ve Sayın Alparslan Türkeş'e Allah'tan rahmet diliyorum; ayrıca, Polis Teşkilatının kuruluş yıldönümünü kutluyorum.

Dışpolitika, sadece hislerle gidilecek bir yöntem değildir; dışpolitikada hazırlıklı olmak gerektiğine inanıyorum. Günümüzde, dışpolitikanın, en önemli unsurlar olan bilime ve araştırmaya dayanması gerekir. Özellikle, Türkiye'nin, etrafındaki ülkelerle geçmişteki tarihî bağlarını, coğrafî ve ekonomik bağlarını dikkate alarak araştırma yapması gerektiğine inanıyorum. Bunun için de öncelikle ve ivedilikle Balkanlar Enstitüsünün kurulması gerekir, Kafkas Enstitüsünün kurulması gerekir, Ortadoğu Enstitüsünün kurulması gerekir. Bu bölgelerde yaşayan insanların etnik durumlarından inanç durumlarına kadar her noktasının bilinmesi gerekir; çünkü, bunlar bizim ön bahçelerimiz, kanbağı dolayısıyla kan bahçelerimiz ve can bahçelerimizdir. Buralarda yaşayan insanlarla her noktada birlikteliğimiz vardır; tarihî birlikteliklerimiz var, dinî birlikteliklerimiz var, oradan gelen evladı fatihanlar dolayısıyla ülkede yaşayan insanlar noktasında birlikteliklerimiz var. Öyleyse, Türkiye bunlara hazırlıklı olmak zorundadır. Bunlarla, sadece olaylar çıktıktan sonra, gündeme göre ilgi ve bilgi kurması veya bağlantı kurması, bence, Türk dışpolitikası açısından büyük eksikliktir.

Bundan beş sene önceye geçelim... O zamanki Başbakanımız, şimdiki Cumhurbaşkanımız, Adriyatik'ten Çin Seddine veya yüz yıl gecikmiş fotoğraflar çektirerek bunun gerçeklerini veya hamasetini ortaya koymuştur; ama, o günden bugüne, bu ülkelerle, gerek Balkanlarla gerekse Kafkaslarla veya Ortadoğuyla veya burada bıraktığımız evladı fatihanlarla gerekli eğitim, kültür birliktelikleri kurulmuş mudur, ekonomik birliktelikler kurulmuş mudur veya bu ülkelerle yapılan askerî anlaşmalara gerekli şekilde itina gösterilmiş midir? Biz neden bugün asker göndermekle karşı karşıyayız? Biz, daha önceden Arnavutluk'la askerî işbirliği anlaşması yaptık. Neden önceden göndermedik, barış zamanında neden göndermedik, o zaman neden tedbir almadık? Bosna'da almadığımız tedbiri bugün Arnavutluk'ta almadığımızın gerçeği ortaya çıkıyor. Öyleyse, Türkiye, yaptığı bu anlaşmalarla, devlet yetkililerinin, hükümet yetkililerinin vermiş oldukları sözleri orada bırakmamalıdır. Oralara gidip, gezdiğimiz ve o insanlarla karşılaştığımız zaman görüyoruz ki, verilen sözlerin unutulmuş olmasıyla karşı karşıyayız. Ya o sözler verilmemeli, ya da buraya gelindiğinde o sözlerin unutulmaması gerektiğine inanıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'nin, Balkanlarla, özellikle Bosna'yla ilgili olarak, bugünkü geçici durumu da dikkate alarak geçmişte yaptığı hataları yapmaması gerekir. Balkanlardaki olayların asıl sebebi, Türkiye'nin, geçmişte bıraktığı izleri oradan atmaktır. Hepimiz unutmamalıyız, Sırplar, Boşnakların kafasına Osmanlı kalpağını geçirip öldürüyorlardı. Boşnakları oradan atmalarının asıl hedefi İstanbul'a giden yolların açılması, yani Balkanlarda oluşan Ortodoks ittifakıydı. Bugün Arnavutluk'ta karşılaştığımız olayların da asıl sebebi budur. Yani, aslında, son dönemlerde, gerek Sovyetler Birliğinin dağılmasıyla gerek Balkanlardaki komünist ülkelerin çökmesiyle Türkiye'nin önüne açılan imkânlar Türkiye tarafından değerlendirilmediği gibi, bu imkânlar, âdeta, Türkiye'ye karşı bir tedbir olarak, Türkiye'nin başına âdeta bir sıkıntı olarak getirilmek istenmektedir.

Bu insanların, aslında, başına gelen olayların aslî sebebi, Türkiye'nin bir gün bunlarla ilgilenerek, bir gün bunlarla birliktelik kurarak bir araya gelinmesinden korkulduğu içindir. Bu insanlar bunun için sıkıntıyla karşı karşıya kalmaktadır. İşte, onun içindir ki, mesela, Yunanistan, Batı Trakya Türklerine "Türk" demeyi yasaklamakta; Müslüman olarak addetmektedir. Neden? Türkiye ile bağlantıyı kesmek istemektedir. Kafkaslardaki, Balkanlardaki bütün olayların arkasında yatan gerçek budur. Türkiye, bu gerçeklere göre tedbirlerini almalı, bu doğal boşlukları barış zamanında doldurmalıdır. Barışı korumak için, devam ettirebilmemiz için önceden tedbir almak lazım; aksi takdirde, ileriye götürmemiz mümkün değildir. Her noktada, gerek Osmanlı coğrafyasındaki gerekse bıraktığımız Türk azınlıklarıyla ilgili, şimdiden tedbir almak zorundayız, şimdiden ilgilenmek zorundayız; sıkıntı geldiğinde veya bir olay olduğunda yapmamız mümkün değildir.

Hükümetin -bütün ülkelerle olduğu gibi- neden bilgi vermek için Türk elçilerini bu zamana kadar çağırıp bir danışma veya görüşme yapmadığını anlamak mümkün değildir. Bütün ülkelerin elçileri çağrılırken, bizim, aslında, her zaman, her noktada birlikte olacağımız, belki de Birleşmiş Milletlerde övüneceğimiz bağımsız Türk cumhuriyetleriyle ve onların elçileriyle bu konuda görüşme yapılmamasını anlamak mümkün değildir. Hükümetin "Türk" kelimesinden korkmasını da anlamak mümkün değildir. Askerî anlaşmaların gereklerinin yerine getirilmemesini de anlamak mümkün değildir.

Bakın, Yunanistan'ın bir taraftan Arnavutluk'u karıştırırken, diğer taraftan sulha soyunmuş gibi, Başbakanı çağırarak, 80 milyon dolarlık bir kredi anlaşması yapmasının arkasındaki gerçeği anlamak zorundayız. Bir taraftan orayı karıştırıyor, etnik ayırımcılıklar yapıyor, öbür taraftan kredi vererek orayı teslim almaya çalışıyor. Türkiye, bunların tedbirlerini almak zorundadır; çünkü, Yunanistan, bütün Balkanlarda Türkiye'nin gücünü kırmaya çalışırken, Türkiye'nin, küçücük işleri yapmayarak, sıkıntılar içerisinde kalmasını anlamak mümkün değildir. Arnavutluk'taki olayların Kosova'ya sıçramasının tedbirlerini şimdiden almak zorundayız.

Diğer taraftan, Türkiye, alınan bu kararlar noktasında -gerek Somali'ye asker göndermesinde gerek Bosna'ya asker göndermesinde alınan kararlarda- yok; sadece asker gönderilmesi isteniliyor, o şekilde oluyor. Bu noktada, karar aşamasında da siyasî bir güç olmamız gerektiğine inanıyorum.

Yine, Türkiye'nin, geçtiğimiz günlerde, İtalya'ya sığınmak için kaçan 80 gariban Arnavut vatandaşın öldürülmesi konusunu insan hakları noktasında neden gündeme getirmediğini de anlamak mümkün değil. Bunların, sırf, Müslüman oldukları için, Arnavut oldukları için öldürülmelerine Batı ses çıkarmazken, Türkiye'nin buradaki suskunluğunu da anlamak mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri -tekraren söylüyorum- dışpolitika, bilime, gerçeklere, ekonomik ve coğrafî noktalara dayanmak zorundadır. Bugün, bütün dünya, her noktada gerekli araştırmaları yapıyor; sadece günlük değil, yıllık değil, on yıllık, yirmi yıllık, elli yıllık araştırmalar yapıyor, ona göre siyasetini oluşturuyor. Devletin bütün organlarında bu dokümanlar var, hangi noktalarda, hangi olaylar karşısında nelerin yapılması gerektiği, devletin önüne ânında geliyor; ama, bugün, biz, bakıyoruz, görüyoruz ki, âdeta, her konuda hazırlıksızız. Türk cumhuriyetleri bağımsızlığa kavuşuyor, Türkiye'nin bu konuda ne yapacağı belirsiz. Atatürk, ne yapılması ve nasıl yapılması gerektiğini elli sene önce söylemiş. Balkanlarda olaylar oluyor, Türkiye hazırlıksız...

Bakın, bugünkü görüşmelerimiz bile neden dün yapılmadı, daha önce yapılmadı?!. Dışişleri Bakanımız yok, Dışişleri Bakanlığı personelimiz, üç grup konuşması yapıldıktan sonra buraya gelebiliyor... O kadar hazırlıksızız... Yani, böyle önemli bir günde, millî bir günde, Meclisin ve ülkenin ayağa kalkacağı bir günde, maalesef, Türkiye, gündemini kaybetmiş, dışpolitikasını kaybetmiş; Dışişleri Bakanlığımız, âdeta boş durumda... Bu konuların...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Bütün, lütfen, 1 dakika içinde toparlayınız.

ESAT BÜTÜN (Devamla) – İçpolitikada kaybedilen her şey yerine konulabilir, ekonomik kayıplar yerine konulabilir; ama, dışpolitikada kaybedeceğimiz hiçbir şeyi tekrar yerine koyamayız. Bunun en güzel örnekleri, Ege Adalarıdır. Burnumuzun dibindeki adaları kaybettik, tekrar almamız mümkün değildir.

Bu duygu ve düşüncelerle, Hükümetin bu tezkeresini şahsım adına destekliyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bütün.

Şimdi, Başbakanlık tezkeresini yeniden okutup oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Arnavutluk'ta başgösteren krizin bertaraf edilmesi için Arnavut Halkının acil yardım ihtiyaçlarının düzenli bir şekilde karşılanabilmesini teminen, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 28 Mart 1997 tarihli ve 1101 sayılı Kararı çerçevesinde oluşturulması öngörülen ve yardımın süratle, güvenli bir şekilde anılan ülkeye ulaştırılması ve dağıtımı, ayrıca kurulacak sivil misyonların korunması için Arnavutluk'ta polis hizmeti yapması planlanan askerî misyona katılmak üzere, lüzum, hudut ve şümulü ve zamanı Hükümetçe takdir ve tespit edilmek kaydıyla, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Arnavutluk'a gönderilmesine, Anayasanın 92 nci maddesi uyarınca izin verilmesini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN – Hükümet tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tezkere kabul edilmiştir; hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın milletvekilleri, gündemin "Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

Önce, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlıyoruz.

VI. —KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1.—926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı :23)

BAŞKAN – 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakerelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon?.. Yok.

Müzakere ertelenmiştir.

2. —17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ve 2.9.1971 Tarihli 1479 Sayılı Esnaf ve Sanatkârlar ve Diğer Bağımsız Çalışanlar SosyalSigortalar Kurumu Kanunu ile 17.10.1983 Tarihli, 2926 Sayılı Tarımda Kendi Adına ve Hesabına Çalışanlar Sosyal Sigortalar Kanununa Göre Tahakkuk eden Prim ve Diğer Alacakların Tahsilatının Hızlandırılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/573) (S. Sayısı :250)

BAŞKAN – 17.7.1964 Tarihli, 506 Sayılı Sosyal Sigortalar Kanunu ile ilgili tasarısının müzakeresine başlayacağız...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) – Sayın Başkan, grupların mutabakatı var; müzakereleri burada noktalasak...

BAŞKAN – Efendim, yoklama yapmak zorundayız.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) – Sayın Başkan, bugün burada keselim, mutabakatımız var.

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, zaten yeterli çoğunluğu bulamayacağımız kanaatindeyiz.

BAŞKAN – Grupların bu konuda mutabakatı tam mı efendim?

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Evet efendim.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, grupların, çoğunluk olmadığı konusundaki mutabakatı nedeniyle, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 11 Nisan 1997 Cuma günü saat 14.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 18.02

 

 

VII. – SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, Türkiye Kalkınma Bankasınca bazı firmalara verilen kredilere ilişkin sorusu ve DevletBakanı Abdullah Gül’ün yazılı cevabı (7/2222)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın DevletBakanı Sayın Abdullah Gül tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim. 4.3.1997

Halit Dumankaya

İstanbul

Soru 1. A) Yifaş A.Ş. Yeşilyurt Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.

b) Akdağ Deri Sanayi ve Ticaret A.Ş.

c) Boykim Boya ve Kimyevi Maddeler Ticaret ve Sanayi A.Ş.

İsimli firmalar Ayşe Balcı ve grup firmalarına hangi tarihlerde, kaça ve nasıl bir ödeme planı ile satılmıştır?

Soru 2. Bu firmalara Türkiye Kalkınma Bankasınca hangi tarihlerde kredi verilmiş ve verilen kredilerin miktarı ne kadardır? Kredi tarihindeki döviz kurları karşısında Türk Lirası değeri ne kadardı?

Soru 3. Bu şirketlere kredi verilirken teminat olarak neler alınmıştır? Krediler geri ödenmiş midir? Ödenmemişse herhangi bir takip yapılmış mıdır? Takip açılmış ise takipler ne safhadadır?

Soru 4. Bu şirketlere verilen krediler taksitlendirilmiş midir? Taksitlendirme yapılırken kanunî takipler durdurulmuş mudur?

Soru 5. Yifaş A.Ş. verilen kredilerle ilgili belgelerde tahrifat yapılmış mıdır? Tahrifat yapılmış ise yapanlar hakkında kanunî işlem yapılmış mıdır?

T.C.

DevletBakanlığı 8.4.1997

Sayı : B.02.0.004-4.02/0292

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 10.3.1997 tarih ve 15938 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızla Bakanlığıma intikal ettirilen Bakanlığım bağlı kuruluşu T. Kalkınma Bankası hakkındaki İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın soru önergesine ilişkin olarak hazırlanan cevaplar yazımız ekinde sunulmaktadır.

Bilgilerinizi arz ederim.

Doç. Dr. Abdullah Gül

DevletBakanı

Yifaş, Boykim, Akdağ Firmalarına İlişkin Olarak İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya’nın Soru Önergesine Hazırlanan Cevap

Soru 1. A) Yifaş A.Ş. Yeşilyurt Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.

b) Akdağ Deri Sanayi ve Ticaret A.Ş.

c) Boykim Boya ve Kimyevi Maddeler Ticaret ve Sanayi A.Ş.

İsimli firmalar Ayşe Balcı ve grup firmalarına hangi tarihlerde, kaça ve nasıl bir ödeme planı ile satılmıştır?

Cevap 1. a) Yifaş A.Ş.’nin 5 700 000 000 TL.’lık sermayesinin Bankamıza ait 787 179 000 TL. (% 13.81) ve Özelleştirme İdaresi Başkanlığına ait 2 500 000 000 TL.’sını (% 43.86) temsil eden paylar, Bankamız Yönetim Kurulunun 14.1.1993 tarih ve 93-1-48/048 sayılı kararıyla Ayşe Balcı’ya satılmıştır. Özelleştirme İdaresi Başkanlığı Yifaş A.Ş.’ndeki paylarının satışı konusunda Bankamızı yetkili kılmıştır.

1 000 TL. nominal değerli bir payın satış fiyatı 1 008 TL. olup, payların toplam satış tutarı 3 313 479 432 TL.’dır.

Satış tutarının, ilk taksidi peşin olmak üzere, 4’er aylık devrelerde ve faizsiz olarak 10 taksitte tahsili karara bağlanmıştır.

b) Akdağ Deri A.Ş.’nin 4 100 000 000 TL.’lık sermayesinin, Bankamıza ait 4 047 576 000 TL.’sını (% 98.72) temsil eden paylar, Bankamız Yönetim Kurulunun 17.12.1993 tarih ve 93-24-15/816 sayılı kararıyla Ayşe Balcı’ya satılmıştır.

1 000 TL. nominal değerli bir payın satış fiyatı 1 018 TL. olup, payların toplam satış tutarı 4 120 432 368 TL.’dır.

Satış tutarının, ilk taksidi peşin olmak üzere, 24 ayda eşit taksitler halinde faizsiz olarak tahsil edilmesi karara bağlanmıştır.

c) Boykim Boya ve Kimyevi MaddelerTicaret ve Sanayi A.Ş. firması ile Bankamız arasında sadece kredi ilişkisi bulunmaktadır. Anılan firma ile herhangi bir şekilde iştirak ilişkisi olmamıştır.

Soru 2. Bu firmalara Türkiye Kalkınma Bankasınca hangi tarihlerde kredi verilmiş ve verilen kredilerin miktarı ne kadardır? Kredi tarihindeki döviz kurları karşısında Türk Lirası değeri ne kadardı?

Cevap 2. Kredilendirme

– YİFAŞ YeşilyurtTekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.

Tahsis Kredi Tutarı

Tarihi (000 ilave TL.) US $ Kredinin Cinsi

22.2.1983 56 506 290 818 TKB+MerkezBankası

6.12.1983 80 000 285 714 San. Bak.’lığı Fonu

27.5.1993 1 419 586 140 224 Erteleme

20.9.1993 10 000 000 827 692 Eximbank

– AKDAĞ Deri Sanayi ve Ticaret A.Ş.

28.3.1980 6 378 91 114 TKB İşletme

28.3.1980 20 709 295 843 TKB İşletme

28.8.1980 64 773 809 662 A. Kon. İsk. Fonu (ERF)

30.12.1981 95 341 720 642 TKB İşletme

11.11.1982 155 552 850 011 MerkezBankası İşletme

11.12.1982 38 888 212 503 TKB İşletme

29.8.1986 520 000 768 605 Erteleme

3.12.1987 191 788 188 332 Erteleme

3.12.1987 734 160 720 931 KÖF-II Yatırım

3.12.1987 294 718 289 407 KÖF-II İşletme

Tahsis Kredi Tutarı

Tarihi (000 ilave TL.) US $ Kredinin Cinsi

26.8.1988 351 392 229 187 KÖF-II İşletme

1.12.1988 679 230 374 549 KÖF-II İşletme

15.2.1989 1 209 593 627 503 KÖF-II İşletme

15.2.1989 316 000 163 932 KÖF-II Yatırım

17.12.1993 18 983 171 1 312 985 Erteleme

(1) Tem. Mek. Krd.

– BOYKİM Boya ve Kimyevi Maddeler Ticaret ve Sanayi A.Ş.

25.1.1994 336 521 687 JY Bank of Tokyo

Yatırım (2)

153 964 000 8 949 564 Teş. Fon. Kay. İşl. (3)

31 375 000 1 823 755 Kamu Ort. Fon. İşl. (4)

Finansal Kiralama ve Factoring

– YifaşYeşilyurtTekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne 5.5.1993 tarihli İhracat Factoring Hizmetleri Sözleşmesi ve Genel Kredi Sözleşmesi kapsamında, firmanın ihracat faturaları karşılığında 7.5.1993 - 31.5.1994 tarihleri arasında muhtelif dönemlerde toplam 6 381 372,20 $ tutarında factoring iştira kredisi kullandırılmıştır. Kredi miktarlarının kullandırıldığı tarihteki Bankamız döviz satış kurundan karşılığı toplam 126 315 751 949 TL.’dır.

– Yifaş Yeşilyurt Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne Bankamız Yönetim Kurulunun 14.7.1993 tarih ve 93-13-01/432 sayılı kararı ile 473 921 434 TL. tutarında finansal kiralama yapılmıştır.

Soru 3. Bu şirketlere kredi verilirken teminat olarak neler alınmıştır? Krediler geri ödenmiş midir? Ödenmemişse herhangi bir takip yapılmış mıdır? Takip açılmış ise takipler ne safhadadır?

Cevap 3.

– Teminat Amacıyla Her Üç Firmadan Alınan İpotek Tutarları :

YİFAŞ A.Ş. 123 001 012 000 TL.

AKDAĞ A.Ş. 25 077 271 000 TL.

BOYKİM A.Ş. 395 250 000 000 TL.

BOYKİM A.Ş. 551 000 000 JY.

Her üç tesisin Ağustos 1996 tarihi itibariyle

toplam ekspertiz değeri 1 324 077 144 781 TL.

– İşletme Rehni 22 900 000 000 TL.

Yifaş

(1) 10.9.1986 tarihi ile 3.3.1988 tarihleri arasında çeşitli miktarlarda kredi tahsisleri yapılmış ve şirkete çeşitli miktarlarda kredi kullandırılmıştır. 24.5.1996 tarihi itibariyle teminat mektubu kredi bakiyesi 77 893 060 TL.’dır.

(2) 65 500 000 000 TL. aşmamak üzere

(3) Bu krediler kullandırılmamıştır.

(4) Bu krediler kullandırılmamıştır.

Grup firmalarının takip aşaması aşağıdaki gibidir :

YİFAŞ A.Ş. Takip Durumu :

I. Yifaş A.Ş.’nin factoring, finansal kiralama ve sigorta primi borcu ile ilgili olarak;

– Yifaş Yeşilyurt Tekstil Sanayi ve Ticaret A.Ş.’ne kullandırılan factoring iştira kredisi başlangıçta Ayşe Balcı ve Akil Balcı’nın kefaleti ve yurtdışı muhabir factor kuruluşlarından alınan limitler (ihracatçının kusurundan doğan istisnai haller dışında yurtdışı muhabirin teminatı sayılarak) kapsamında kullandırılmıştır.Daha sonra firmadan 25.4.1994 tarihinde 5 025 000 $.’lık Ayşe Balcı ve Akil Balcı’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefaletiyle senet alınmış, 9.9.1994 tarihinde Yifaş A.Ş.’nin Malatya/Yeşilyurt’ta bulunan fabrikası üzerine 9 uncu dereceden 100 000 000 000 TL.’lık, İzmir/Ödemiş’te bulunan ve Boykim Boya ve Kimyevi Maddeler Tic. ve San. A.Ş. adına kayıtlı gayrimenkuller üzerine 3 üncü dereceden 300 000 000 000 TL.’lık ipotek tesis edilmiş, ayrıca Yifaş A.Ş.’nden 170 000 000 000 TL. tutarında 31.1.1995 tarihli firma çeki alınmıştır.

– Factoring iştira kredisi kapsamında kullandırılan 6 381 372,20 USD’lık kredinin
2 582 972,74 USD’lık kısmı geri ödenmiştir.

– Yifaş A.Ş.’ne yapılan finansal kiralama için teminat olarak, kiralanan bilgisayar sistemlerinin Bankamız mülkiyetinde olmasının yanısıra, sözleşmeye Ayşe Balcı ve Akil Balcı’nın, ayrıca 476 291 041 TL. tutarındaki firma senedine Ayşe Balcı’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefaletleri alınmıştır. Yifaş A.Ş.’ne yapılan finansal kiralama işlemi nedeniyle itfaya bağlanan 473 921 434 TL.’lık kira taksitlerinin 127 049 920 TL.’lık kısmı tahsil edilmiştir.

– Bankamız Yönetim Kurulunun 13.2.1995 tarih ve 95-05-15/073 sayılı “Ayşe Balcı’ya ait grup şirketlerinin kanunî takip işlemlerinin başlatılması” için aldığı karar doğrultusunda factoring ve finansal kiralama dosyaları da hukuk müşavirliğine intikal ettirilmiştir.

Hukuk müşavirliği 20.4.1995 tarihi itibariyle, factoring alacağı için 4 826 427,15 USD üzerinden, finansal kiralama alacağı için ise 366 932 269 TL. üzerinden kat ihtarnamesini firmaya göndermiştir.

– Her iki alacakla ilgili olarak 4.10.1995 tarihinde Ankara Gayrimenkul Satış İcra Müdürlüğünün 1995/752 sayılı dosyası ile ipoteğin paraya çevrilmesi için Yifaş A.Ş. ve Boykim A.Ş. hakkında, Ankara 6 ncı İcra Müdürlüğünün 1995/5837 sayılı dosyası ile müşterek borçlu ve müteselsil kefiller olan Ayşe Balcı ve Akil Balcı hakkında, 4.10.1995 tarihi itibariyle hesaplanan
259 877 027 056 TL. toplam alacağın, 239 276 924 209 TL. olan asıl alacağı işleyerek % 180 temerrüt faizi ile tahsili için takibe geçilmiştir.

– 170 000 000 000 TL.’lık karşılıksız firma çeki için Ankara 6 ncı İcra Müdürlüğünün 1995/957 sayılı dosyası ile Yifaş A.Ş. hakkında % 64 temerrüt faizi ile tahsili için takibe geçilmiştir. Ayrıca suç duyurusunda bulunulmuştur. Açılan kamu davaları müdahil sıafatıyla izlenmektedir.

– Mersin Asliye Ceza Mahkemesinin 1995/1254 sayılı dosyası ile 1567 sayılı Kanuna muhalefet suçundan sanık tüzelkişi Yifaş A.Ş. hakkında açılan davaya müdahale isteğimiz kabul edilmiştir.

– Yapılan tüm icra kovuşturmaları itiraz edilmeksizin kesinleşmiştir. İpotekli malların kıymet takdir aşamasında borçlular kıymet takdirlerine itiraz etmişlerdir. Bu itirazlara ilişkin davalar sürmektedir.

II. Yifaş A.Ş.’nin kredi ilişkisinden doğan borcu ile ilgili olarak;

– İpotek tutarı 22 700 000 000 TL.’nın tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile,

– İpotek limitini aşan 9 914 682 853 TL.’nın ipotekli dosyadan istenilen 17 882 724 263 TL. anaparaya işleyecek % 180 temerrüt faiziyle birlikte tahsili için haciz yolu ile,

– Aynı borcun tahsili için müşterek borçlu-müteselsil kefil Ayşe Balcı ve Akil Balcı aleyhlerine haciz yolu ile,

takip yapılmıştır.

Boykim A.Ş. Takip Durumu :

Boykim A.Ş.’nin Bank Of Tokyo kaynaklı krediden doğan borcu için, 4.10.1995 tarihinde firma ile ipotek borçlusu Yeni Sivas Ltd. Şti. aleyhine 192 706 643 226 TL. ile 179 910 767 980 TL. anaparaya işleyecek % 180 temerrüt faizinin birlikte tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapılmıştır.

Akdağ Deri A.Ş. Takip Durumu :

Akdağ Deri A.Ş.’nin KÖF kaynaklı krediden doğan borcu için 4.10.1995 tarihinde firma aleyhine iki ayrı takip yapılmıştır. Bunlar;

– İpotek limiti 25 067 271 000 TL.’nın, tahsili için ipoteğin paraya çevrilmesi yolu ile,

– İpotek limitini aşan 43 300 131 491 TL.’nın, 40 513 435 472 TL.’na işleyecek % 180 temerrüt faizi ile birlikte tahsili için haciz yolu ile takip yapılmıştır.

Akdağ Deri A.Ş., Tekshol A.Ş. ve Yifaş A.Ş.’nin satış bedelleri için Ayşe Balcı aleyhine 12 097 319 253 TL.’nın 4 638 000 000 TL.’na işleyecek % 180 temerrüt faizi ile birlikte tahsili için haciz yolu ile takiplere başlanılmıştır.

Takipler kesinleşmiş, taşınmazlara haciz konulmuş, ipotekli taşınmazların kıymet takdiri aşamasında borçlular tarafından kıymet takdir raporlarına itiraz edilmiştir. Bu itirazlara ilişkin davaların bir kısmı devam etmektedir. Bir kısmı ise reddedilmiş, ancak yerel mahkeme kararı, borçlular tarafından temyiz edilmiştir. Halen temyiz sonucu beklenilmektedir.

Grup firmalarının bugünkü risklerinin toplamı yargılama giderleri hariç yaklaşık 1.8 trilyon TL.’na ulaşmaktadır.

Grup firmalarının teminatı olarak alınan çek için bankamızca suç duyurusunda bulunulması üzerine açılan kamu davası müdahil sıfatıyla izlenilmektedir. Bu davada sanıkların ifadeleri tamamlanmış olup, karar aşamasına gelinmiştir. Ancak sanıklardan Akil Balcı’nın tutukluluğu nedeniyle ifadesinin alınması için yazılan talimatın yanıtı beklenilmektedir.

Satış bedellerinin teminatı olan senetler için açılan senet iptal davaları da devam etmektedir.

Kanunî takibe takibin hiç bir aşamasında ara verilmemiştir.

Soru 4. Bu şirketlere verilen krediler taksitlendirilmiş midir? Taksitlendirme yapılırken kanunî takipler durdurulmuş mudur?

Cevap 4. Ayşe Balcı grup şirketleri olan Yifaş A.Ş., Akdağ Deri A.Ş. ve Boykim A.Ş.’nin 19.9.1996 tarihinde Bankamıza olan tüm borçlarının tasfiyesine yönelik olarak “Borçlarının Yeniden Taksitlendirilmesi” talebine istinaden BankamızYönetim Kurulu tarafından;

– Gruba dahil firmaların borçlarının idarî takibe düştüğü tarihten itibaren kredi özel fonu kaynaklı kredilere % 95, Eximbank kaynaklı kredilere % 135, diğer TL. borçlara dönemsel temerrüt faizi (en son % 180), döviz kaynaklı kredilere ise orta vadeli döviz faiz oranı uygulanarak 2.9.1996 tarihine getirilmesi ve bu tarih itibariyle grup firmalarının risklerinin konsolide edilerek bankanın döviz alış kuru üzerinden dolara çevrilmesi ve itfa sonuna kadar (% 15.81) döviz erteleme faiz oranı uygulanması,

– Konsolide edilen borçların itfalarında, ödeme tarihlerine uygun olarak, grubun borçlu, bankanın alacaklı olduğu, Ayşe ve Akil Balcı’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıafatıyla imzaladıkları senetlerin alınması,

– Teminat açıklarına uygun şekilde grup şirketlerine ait gayrimenkuller üzerinde ek ipotek tesis edilmesi,

– Yapılacak konsolide borç tasfiye protokolünde Ayşe ve Akil Balcı’nın müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla kefaletlerinin alınması,

– Grubun kanunî takip aşamasında yaptığı tüm itirazlardan ve açtığı davalardan vazgeçmesi koşuluyla kanunî takip işlemlerinin durdurulması, taahhüt ve ödemelerinin herhangi birinde aksama olması durumunda kanunî takibin kaldığı yerden devam ettirilmesi,

kararlaştırılmış ve bu grup firmalara bildirilmiştir.

Grubun taksitlendirme ile ilgili koşulları yerine getirmemesi nedeni ile yasal takip işlemleri durdurulmamış olup, hiç bir aşamada ara verilmemiştir.

Konsolide edilen borçların ilk ödeme tarihi 30.9.1996’dan başlayarak 31.1.1998 tarihine kadar her ay döviz bazında ödenerek tasfiye edilecektir.

Soru 5. Yifaş A.Ş.’ne verilen kredilerle ilgili belgelerde tahrifat yapılmış mıdır? Tahrifat yapılmış ise yapanlar hakkında kanunî işlem yapılmış mıdır?

Cevap 5. Yifaş A.Ş.’nin factoring kredisinden doğan borcunun kaynağı olan belgelerde yapılan tahrifat nedeniyle bulunulan suç duyurusu üzerine de kamu davası açılmıştır. Davaya bankanın müdahale istemi kabul edilmiştir.Davada, firma yetkilileri ile banka çalışanlarının ifadeleri alınmış, bunlarla birlikte bilirkişiler aracılığı ile toplanan tüm kanıtların incelenmesine devam edilmektedir. Sanıkların ifadelerinde olayda bilgileri olmadığını söylemelerine karşın, tüm firma yetkililerinin ifadelerinin alınması hususunda karar verilmesi istenilmiştir,

Ayrıca, konuyla ilgili olarak banka teftiş kurulunca idarî açıdan yapılan soruşturma sonucunda 1.9.1995-4/4 sayılı idarî soruşturma raporu düzenlenmiştir. Bu raporda da ilgili birim müdürü ile müdür yardımcıları kusurlu bulunarak haklarında disiplin cezası önerilmiş, önerilen cezalar uygulanmıştır.

2. – Ağrı Milletvekili M.Sıddık Altay’ın, Ağrı - Doğubeyazıt İlçesinde yapımı devam eden imam hatip lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam’ın yazılı cevabı
(7/2269)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî EğitimBakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M. Sıddık Altay

Ağrı

Ağrı’nın Doğubeyazıt İlçesinde devam etmekte olan ve az bir işi kalmış olan imam hatip lisesi inşaatı 2 yıldan beri bitirilememektedir. Okulu ne zaman bitirip halkın hizmetine sunacaksınız? Okulu eğitime açmama gibi bir düşünceniz var mı? Varsa nedenleri?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 10.4.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/945

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığının 18.6.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-6/240-2178/2348 sayılı yazısı.

b) T.B.M.M. Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2269-5833 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M.Sıddık Altay’ın “Ağrı Doğubeyazıt İlçesinde yapımı devam eden imam hatip lisesine ilişkin” ilgi (a) yazı ekinde yer alan sözlü soru önergesinin ilgi (b) yazı ile yazılıya dönüştürüldüğü belirtilmiştir.

Ağrı İli Doğubeyazıt İlçesinde yapılmakta olan imam-hatip lisesi inşaatının 1997 yılında bitmesi planlanmıştır. Ayrıca söz konusu ilçede öğrencilerin eğitim öğretimini sürdürdükleri bir imam hatip lisesi bulunmaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr.Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

3. – Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay’ın, Patnos Barajı ve Patnos Ovası sulama inşaatlarının personel yetersizliğine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı M.Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/2275)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Enerji ve Tabiî KaynaklarBakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

M.Sıddık Altay

Ağrı

Milyarlarca para harcanarak inşaatı tamamlanan 1993 yılında işletmeye açılan Patnos Barajı ve Patnos Ovası sulama inşaatları personel yetersizliği nedeniyle tam randımanla çalışamamaktadır. 57 personel kadrosuna karşılık 3’ü bekçi, 1 şoför, 1 sulama işçisi görev yapmakadır. Bu baraja ihtiyaç yoksa neden yapıldı? Yapıldı ise tam randımanla çalışması için neden ihtiyaç duyulan personel, araç ve gereç karşılanmıyor?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 9.4.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-524/5473

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 20 Haziran 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.2383 sayılı yazısı.

b) TBMM Başkanlığının 18 Mart 1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-5832 sayılı yazısı.

Ağrı Milletvekili Sayın M. Sıddık Altay’ın tarafıma tevcih ettiği ve ilgi a’da kayıtlı yazı ile Bakanlığıma gönderilen 6/250 Esas No.’lu sözlü soru önergesi; 30 Ekim 1996 tarih ve B.15.0.APK.0.23-300-1492-17170 sayılı yazımız ile Parlamento ile İlişkilerden Sorumlu Devlet Bakanlığına gönderilmiştir.

TBMM Başkanlığından alınan ilgi b’de kayıtlı yazıda ise, sözkonusu sözlü soru önergesinin TBMM İçtüzüğünün 98 inci maddesi gereğince üç birleşim içinde cevaplandırılmadığı gerekçesiyle 7/2275 Esas No.’lu yazılı soru önergesine çevrildiği Bakanlığımıza bildirilmiştir.

Bahse konu soru önergesi ile ilgili bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar

Bakanı

Ağrı Milletvekili SayınM.Sıddık Altay’ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/2275)

Soru : Milyarlarca para harcanarak inşaatı tamamlanan 1993 yılında işletmeye açılan Patnos Barajı ve Patnos Ovası sulama inşaatları personel yetersizliği nedeniyle tam randımanla çalışamamaktadır. 57 personel kadrosuna karşılık 3’ü bekçi, 1 şoför, 1 sulama işçisi görev yapmakadır. Bu baraja ihtiyaç yoksa neden yapıldı? Yapıldı ise tam randımanla çalışması için neden ihtiyaç duyulan personel, araç ve gereç karşılanmıyor?

Cevap : DSİ Genel Müdürlüğünce yürütülerek tamamlanmış bulunan, Ağrı-Patnos I. Merhale Projesi kapsamındaki Patnos Barajı ve sulaması 1994 yılında işletmeye açılmıştır. Diğer sulamalarda olduğu gibi, yörede de personel ve araç sıkıntısı çekilmekte olup, DSİ Erzurum VIII. Bölge Müdürlüğünden gönderilen kısıtlı personel ve araçlarla anılan baraj işletilmektedir.

Başbakanlığın tasarruf tedbirlerine ilişkin genelgeleri uyarınca, açıktan personel ve araç alımında zorluklar yaşanmaktadır. Ancak, bölgenin eleman ihtiyacını karşılamak üzere, Başbakanlığın izni ile sınava tabi tutularak kurum içinde geçici işçi statüsünde çalışan elemanlardan, Erzurum VIII. Bölge Müdürlüğü emrine 11 adet tekniker, 1 adet mimar, 7 adet mühendis ile diğer bölgelerden naklen tayin edilmek suretiyle 6 mühendisle birlikte 25 adet elemanın ataması yapılmıştır. Ayrıca zaman zaman istifa, ölüm, emeklilik ve diğer nedenlerle boşalan kadrolara; teşkilata karşı mecburî hizmetle yükümlü bulunan bursiyerleri tayin etmek ve başka kurumlardan naklen atamalar yapılmak suretiyle adı geçen bölge müdürlüğü emrinde çalışan, 199 adet memur, 419 adet geçici işçi, 639 adet daimî işçi statüsünde olmak üzere görev yapan 1 257 personel ile ihtiyacın karşılanmasına çalışılmaktadır.

Diğer taraftan sulamaların, sulama birliklerine devredilmesi hedeflendiğinde, yöredeki çiftlikler birlik kurulması yönünde bilgilendirilmektedir.

4. – Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, çiftçilerin Çukobirlik’ten olan alacaklarına ilişkin sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez’in yazılı cevabı (7/2285)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sanayi ve TicaretBakanı Sayın Yalım Erez tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 10.3.1997

Fuat Çay

Hatay

1. Amik Ovasında (Antakya-Hassa-Reyhanlı-Kumlu) çiftçilik yapıp Çukobirliğe pamuk veren çiftçilerin birlikten alacakları var mıdır, varsa ne kadardır?

2. Var olan borçların ödemesini ne zaman yapmayı düşünüyorsunuz?

3. Enflasyon karşısında eriyen alacaklara faiz uygulamayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 7.4.1997

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.140.BHİ.01-136

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2285-5758/16224 sayılı yazınız.

Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın, “Çiftçilerin Çukobirlik’ten olan alacaklarına” ilişkin olarak tarafımdan cevaplandırılmasını istediği (7/2285) Esas No.’lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Hatay Milletvekili Fuat Çay’ın Yazılı Sorularına Cevaplarımız

Çukobirlikçe ortaklarının pamuk bedeli ürünün teslim sırasına göre yapılmaktadır. Ödeme tarihlerinin yöre ile bağlantısı bulunmamaktadır. Ürününü geç teslim eden bir kısım ortağın 45 milyar TL. tutarındaki alacağı henüz ödenmemiş olmakla birlikte, Çukobirlikçe üreticiden toplam
2 856 milyar liralık pamuk alınmış ve bunun 2 811 milyar lirası üreticiye ödenmiştir.

Var olan borçların ödenmesi için kredi temin çabaları sürmekte olup, bu mümkün olmazsa Çukobirlik imkânları zorlanarak en kısa zamanda ödeme yapılacaktır.

Esasen Çukobirlikçe ürün bedelinin çok büyük bölümü belli bir akış içinde fazla bekletilmeden ödenmiş olup, geçen süreler için faiz ödenmesi şeklinde bir uygulama bulunmamaktadır.

5. – Kars Milletvekili Y.Selahattin Beyribey’in, bir milletvekilinin dışarıdan bitirme yoluyla lise diploması aldığı iddialarına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı MehmetSağlam’ın yazılı cevabı (7/2289)

Türkiye BüyükMillet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda belirttiğim soruların Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

1. Doğru Yol Partisi Manisa Milletvekili Sayın Yahya Uslu Kars İmam Hatip Lisesinden dışarıdan bitirme yoluyla diploma almış mıdır?

2. Sayın Uslu diploma almak için gerekli koşulları yerine getirmiş midir?

12.3.1997

Y. Selahattin Beyribey

Kars

T.C.

Millî EğitimBakanlığı 10.4.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/946

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 18.3.1997 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2289-5777/16265 sayılı yazısı.

Kars Milletvekili Sayın Y. Selahattin Beyribey’in “Bir milletvekilinin dışarıdan bitirme yoluyla lise diploması aldığına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Konu ile ilgili olarak yapılan incelemede Manisa Milletvekili Yahya Uslu’nun dışarıdan bitirme yoluyla Kars İmam-Hatip Lisesinden diploma almadığı anlaşılmıştır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

6. – Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun, Sinop’a bağlı bazı yerleşim birimlerinde balıkçı barınağı ihtiyacına ilişkin sorusu ve Ulaştırma Bakanı ÖmerBarutçu’nun yazılı cevabı (7/2295)

Türkiye Büyük MilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Ulaştırma Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını, Anayasanın 98 ile TBMM İçtüzüğünün 96 ve devamı maddelerine dayanarak, saygı ile arz ederim.

13.3.1997

Metin Bostancıoğlu

Sinop

Sinop İli, Ayancık İlçesi, Tarakçı Köyü ve civar köylerimizde, balıkçılarımızın barınağa ihtiyacı olduğu, yıllardır bilinen bir gerçektir.Samsun DLH. 2. Bölge Müdürlüğünün, Tarakçı ve civar köy balıkçılarının talepleri doğrultusunda projelendirilerek, yatırım programına teklif ettiği, Tarakçı Köyü-Gebelit Mevkii Balıkçı Barınağı projesi 1997 yılı programına alınmamıştır.

Soru :

1. Başka il ve ilçelerde “Balıkçı Barınakları” kısa sürede yapılıp teslim edilirken, Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesi açısından, Sinop İli Ayancık İlçesi, Tarakçı ve civar köylerinde yaşayan balıkçılarımıza haksızlık yapılmaktadır. Tarakçı Köyü Gebelit Balıkçı Barınağı neden 1997 yılı programına alınmamıştır?

2. ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek Yokluğu” gerekçesi ile Sinoplulara haksızlık etmişlerdir. Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Söz konusu balıkçı barınağının ne zaman programa alınması düşünülmektedir?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı 7.4.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.21.EA/511-7402

Konu : SinopMilletvekili Metin Bostancıoğlu’nun

Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 20.3.1997 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2295-5788-16291 sayılı yazısı.

Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun Bakanlığıma yönelttiği 7/2295-5788 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

ÖmerBarutçu

Ulaştırma Bakanı

Sinop Milletvekili Metin Bostancıoğlu’nun 7/2295-5788 Sayılı
Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

Sinop İli, Ayancık İlçesi, Tarakçı Köyü ve civar köylerimizde, balıkçılarımızın barınağa ihtiyacı olduğu, yıllardır bilinen bir gerçektir.Samsun DLH 2. Bölge Müdürlüğünün, Tarakçı ve civar köy balıkçılarının talepleri doğrultusunda projelendirilerek, yatırım programına teklif ettiği, Tarakçı Köyü-Gebelit Mevkii Balıkçı Barınağı projesi 1997 yılı programına alınmamıştır.

Soru :

1. Başka il ve ilçelerde “Balıkçı Barınakları” kısa sürede yapılıp teslim edilirken, Anayasanın “Kanun Önünde Eşitlik” ilkesi açısından, Sinop İli Ayancık İlçesi, Tarakçı ve civar köylerinde yaşayan balıkçılarımıza haksızlık yapılmaktadır. Tarakçı Köyü Gebelit Balıkçı Barınağı neden 1997 yılı programına alınmamıştır?

2. ANAP, DYP-SHP ve ANAYOL hükümetleri “Ödenek Yokluğu” gerekçesi ile Sinoplulara haksızlık etmişlerdir. Bakanlığınız döneminde bu haksızlık devam edecek midir? Söz konusu balıkçı barınağının ne zaman programa alınması düşünülmektedir?

Cevaplar :

1. 1997 yılı yatırım programı, tarım sektörü balıkçı barınakları teklifleri için DPT ile yapılan görüşmelerde; yatırım programına yeni iş alınmaması, ancak önceki yıllarda yapılmış olmasına rağmen onarıma muhtaç veya noksanlıkların tamamlanmasından ibaret olan ve proje bedelleri çok yüksek olmayan işlere yer verilebileceği bildirilmiştir.

Bu doğrultuda sadece 5 adet iş tarım sektörü balıkçı barınakları bölümünde programa alınmıştır.

2. Ödenek yokluğu gerekçesiyle Sinop halkına haksızlık edilmesi söz konusu olmayıp Bakanlığım döneminde Gerze, Türkeli ve Helaldı balıkçı barınakları ile Sinop vapur iskelesi tevsii inşaatları diğer işlerde olduğu gibi normal seyrinde devam etmektedir.

Sinop İli Ayancık İlçesi Tarakçı ve Gebelit köyleri için yapımı talep edilen balıkçı barınakları 1998 yılı yatırım programı tekliflerimiz arasında yer alacaktır.

7. – İstanbul Milletvekili Mehmet Tahir Köse’nin, Yeşilvadi Baraj Projesine ilişkin sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan’ın yazılı cevabı (7/2305)

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına yardımcı olmanızı arz ederim.

M.Tahir Köse

İstanbul

Melen Çayının İstanbul’a getirilmesi amacıyla “Yeşilvadi Barajı Projesi” ile ilgili çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu çalışmalar neticesinde baraj yapılmasına karar verildiğinde Şile İlçemizin Yeşilvadi, Üvezli ve Avcıkoru köylerinin boşaltılması gündeme gelecektir.

Baraj projesine alternatif olarak suyun boru ile taşınması projesinin teknik heyetçe değerlendirildiği ve uygulanabilir olduğu bilinmektedir.

1. Bu üç köyümüzü mağdur etmeyecek ikinci alternatifin uygulanması daha doğru olmaz mı?

2. Şayet baraj projesi uygulanacak ise, bu üç köyün halkına ne tür imkânlar sağlanacaktır?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 9.4.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.15.0.APK.0.23.300-522/5471

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye BüyükMilletMeclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 21 Mart 1997 tarihli A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/2305-5814/16341 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Tahir Köse’nin şahsıma tevcih ettiği 7/2305-5814 Esas No.’lu yazılı soru önergesi ile ilgili bilgiler ekte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar

Bakanı

İstanbulMilletvekili Sayın M.Tahir Köse’nin Yazılı Soru Önergesi Cevabı (7/2305-5814)

Melen Çayının İstanbul’a getirilmesi amacıyla “Yeşilvadi Baraj Projesi” ile ilgili çalışmaların yapıldığı bilinmektedir. Bu çalışmalar neticesinde baraj yapılmasına karar verildiğinde Şile İlçemizin Yeşilvadi, Üvezli ve Avcıkoru köylerinin boşaltılması gündeme gelecektir.

Baraj projesine alternatif olarak suyun boru ile taşınması projesinin teknik heyetçe değerlendirildiği ve uygulanabilir olduğu bilinmektedir.

Soru 1. Bu üç köyümüzü mağdur etmeyecek ikinci alternatifin uygulanması daha doğru olmaz mı?

Soru 2. Şayet Baraj projesi uygulanacak ise, bu üç köyün halkına ne tür imkânlar sağlanacaktır?

Cevap 1-2. İstanbul’un 2040 yılına kadar içme ve kullanma suyunun sağlanması amacıyla geliştirilmekte olan MelenSistemi ile kente ilk aşamada yılda 268 milyon m3, 4 üncü aşama sonunda ise yılda 1 180 milyon m3 su sağlanacaktır. Büyük İstanbul İçmesuyu II. Merhale Projesi Melen Sisteminin 1 inci aşamasını oluşturan 11 iş paketinden biri olan Alaçalı Barajının yapımı ile aşağıda kısaca verilmekte olan faydalar sağlanacaktır.

– Sisteme mansap kontrolu getirilmektedir.

– Melen pompa istasyonu, arıtma tesisinin değişken taleplerini dikkate almadan sabit kapasite ile çalıştırılabilecektir.

– Melen-Alaçalı arasında bir arıza vukuunda (elektrik, boru ve pompa arızaları gibi), arıtma tesisi su almaya devam edecektir. Alaçalı Barajı, şehrin bu gibi durumlarda kullanılabilecek 7 günlük depolama tesisi olacaktır.

– Baraj, arıtma tesisindeki çökeltme işine yardımcı olacaktır ve kimyasal madde kullanımından tasarruf sağlayacaktır.

Diğer taraftan, baraj yerine döşenmesi gereken 3-4 boru hattı alternatifi de bahçelerin ve evlerin istimlak edilmesine sebep olmaktadır.Bu durumda vadide yaşayanların 20 yıllık bir inşaat süresinde sürekli rahatsız edilmelerine sebep olacaktır. Baraj ve boru hatlarının diğer bir alternatifi 12 km.’lik tünel yapılması olup, Alaçalı Barajı, borulu geçişten ve tünelli geçişten daha ekonomik görülmektedir. Ayrıca, Alaçalı Barajının yer almadığı alternatifte, arıtma tesisinde Ömerli Suyunun da kullanılması gerekecek, bu durumda Ömerli’ye ilave bir pompa istasyonu kurulması zorunlu olacaktır.

Yukarıda bahsedilen nedenlerden dolayı yapımı kararlaştırılan Alaçalı Barajı ile Yeşilvadi ve Üvezli köylerinde yaşayan yaklaşık 580 kişi başka alanlara taşınmak zorunda kalacaklardır. Ayrıca, 1991 yılında hazırlanan kamulaştırma raporuna göre Avcıkoru Köyünde yaşayanlara ait olan bir kısım arazi kamulaştırılacaktır.

1970’li yıllardan beri ülke kalkınması amacıyla yapılmakta olan projelerden ve yapımı tamamlanan 168 baraj inşaatı nedeniyle yaklaşık 300 000 kişi yaşadıkları köylerden boşaltılmış ve bir kısmının Devlet tarafından 2510 sayılı İskân Kanunu doğrultusunda başka alanlarda iskânları sağlanmıştır. Örneğin, Keban Barajı yapımı nedeniyle yaklaşık 22 000 kişi, Karakaya Barajından dolayı yaklaşık 10 000 kişi yaşadıkları köylerden boşaltılmışlardır.

Türkiye’de uygulanmakta olan yasal mevzuata göre, proje alanı içinde kalan taşınmaz mallar, 2942 sayılı İstimlak Kanununa göre kamulaştırılmaktadır. Baraj inşaatı ve DSİ GenelMüdürlüğü tarafından yapımı gerçekleştirilen diğer projeler nedeniyle yapılan kamulaştırma çalışmalarında, kamulaştırma bedeli takdiri DSİ GenelMüdürlüğünün kontrolu dışında müstakil bir takdir komisyonu tarafından yapılmakta ve tespit edilen kamulaştırma bedelleri DSİ GenelMüdürlüğü tarafından ödenmektedir. Eğer, kamulaştırma bedeli, taşınmaz mal sahipleri tarafından yetersiz bulunursa ve kamulaştırma bedeli zamanında yatırılmaz ise, taşınmaz mal sahipleri bedel artırma (Tez-
yid-i Bedel) talebinde bulunabilmektedir. Ayrıca, kamulaştırma bedeli alamayacak olan köylüler ile kamulaştırma bedeli alanlardan isteyen köylüler, 2510 sayılı İskân Kanunu gereğince, Devletten başka bir yerde iskân edilmeleri talebinde bulunabilirler.

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.