Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 18 YASAMA YILI : 1

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

42 nci Birleşim

7 . 1 . 1997 Salı


İ Ç İ N D E K İ L E R

  I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR

1. - Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın, İstiklal Marşımızın Yazarı Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 60 ıncı yıldönümü münasebetiyle gündemdışı açıklaması ve CHP Aydın Milletvekili Fatih Atay, DSP Kütahya Milletvekili Emin Karaa, ANAP Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner, DYP İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve RP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın grupları adına konuşmaları

2. - Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül'ün, Hükümetin, kamu çalışanları ve emeklilere 1997 yılı ilk altı ayı için öngördüğü maaş artışlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in cevabı

3. - Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, Diyarbakır ve çevresinde yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı

4. - Kayseri Milletvekili Memduh Büyükkılıç'ın, ilköğretim müfettişlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Fransa'ya gidecek olan Devlet Bakanı Nafiz Kurt'a, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/633)

2. - İran'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/634)

3. - İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/635)

4. - İl İdaresi Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/636)

5. - Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van, Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Sıvas, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Bingöl İllerinde Terör nedeniyle Boşaltılan Köylerden Başka Yerlere Gönderilen Yurttaşlara Yardım Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/340) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/123)

6. - Gümüşhane Milletvekili Mahmut Oltan Sungurlu'nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifi (2/5) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/124)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 3.12.1996 tarihli ve 2 sayılı Raporunun gündeme alınarak Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Diyarbakır Cezaevinde meydana gelen olaylarla ilgili çalışmalar ve yerinde incelemeler yaparak hazırladığı raporu (3/637)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu İl Kültür Merkezi ihalesine ve kütüphane hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/118)

2. - Kütühya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, basında çıkan bir habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/119)

3. - Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanık'ın, Engin Civan'ın mahkûmiyet cezasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/120)

4. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir kayak tesisinin yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/121)

5. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin bazı ilçelerine kapalı spor salonu yapılıp, yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/122)

6. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir stadyum yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/123)

7. - İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel'in, T.C. Merkez Bankası Meclisi üyelerinin yenileneceği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/124)

8. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/125)

9. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köylerindeki kapalı okulların açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/126)

10. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'daki yoksul vatandaşlarımızın çeşitli fonlardan sağlanan yardım miktarının artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/127)

11. - İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirilmesi ile ilgili ihalenin iptaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/131)

12. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, çiftçilerimize yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/132)

13. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'da Tedaş'ın bazı hizmetlerindeki yetersizliğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/133)

14. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Boyabat SSKHastanesinin ne zaman faaliyete geçeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/135)

15. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop'ta nükleer santral kurulması ile ilgili bir projenin olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/136)

16. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Tümosan Motor Fabrikasının özelleştirme kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/139)

17. - Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel'in, kamu bankalarınca yapılan reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/141)

18. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesine Endüstri Meslek Lisesi açılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/144)

19. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, doğu ve güneydoğu illerinden üniversitede okuyan öğrenciler için öğrenim kredisi miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/146)

20. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ne gibi ek destekler sağlanacağına ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/147)

21. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/148)

22. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/149)

23. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

24. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Boğaz Köprüsüne bariyer veya koruyucu bir sistemin yapılmasına ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/185)

25. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

26. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/187)

27. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

28. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

29. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Yeni Demokrasi Partisi eski Genel Başkanı Cem Boyner'in günlük bir gazetede yayımlanan konuşmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/190)

30. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Kurulkaya ve Çambaşı barajlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/192)

31. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Mesudiye-Topçam Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/193)

32. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu Denizcilik Meslek Yüksekokulunun kapanış nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/194)

33. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Halk Bankası Genel Müdürlüğü tarafından verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/195)

34. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı olarak çalışan kamu görevlilerinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/196)

35. - Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, Bodrum'da yaptırdığı iddia edilen villaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/197)

36. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, günlük bir gazetede yayımlanan “Atatürk Havalimanında Filistinli Operasyonu” başlıklı haberde yer alan iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/199)

37. - Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel'in, Kur'an Kursu Hocası sınavını kazananların atamalarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/200)

38. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesinin spor kompleksi ve kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1202)

39. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'ya bir atletizm pisti yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1203)

40. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Taşlıcay İlçesinde kapalı bulunan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/204)

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1592)

2. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, hac kotlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/1606)

3. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Adem Tolunay Fen Lisesi'ne ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1645)

4. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Bakanlık Talim ve Terbiye Kurulu Başkan ve üyelerinin ziyaret ettikleri bir vakfa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1646)

5. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde Bakanlık yetkililerinin kurucusu olduğu vakıf olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1647)

6. - Samsun Milletvekili İrfan Demiralp'in, Samsun-Asarcık İlçesinde Jandarma İdari çavuşu olarak göre yapan kişiye ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1657)

7. - Adıyaman Milletvekili Celal Topkan'ın, buğdaya uygulanan gümrük fon miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1662)

8. - Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'nun, hidroelektrik santrallere ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/1670)

9. - Yozgat Millevtekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat SSK Hastanesinin yapımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1674)

10. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, dinlendiği iddia edilen telefonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/1681)

11. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, SSK'ya alınacak personel sınavına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1682)

12. - Ordu Milletvekili Müjdat Koç'un, Fiskobirlik'in üreticilere olan borucuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'in yazılı cevabı (7/1683)

13. - Yozgat Milletvekili İsmail Durak Ünlü'nün, bölücülük ve araba kaçakçılığından yargılanan Mülki idare Amirlerinin olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1696)

14. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulunun öğretmen tayinlerindeki etkisine ilişkin sorusu Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1698)

15. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, SSK'nın personel alımı için açılan sınava ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1703)

16. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Konya Valisinin bazı beyanlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1705)

17. - Kocaeli Milletvekili Halil Çalık'ın, öğretmen evlerinin satılıp satılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1711)

18. - Kocaeli Milletvekili Halil Çalık'ın, öğretmen adaylarının niteliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1712)

19. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, görevlerine son verilen koruculara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1714)

20. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, bazı kamu kuruluşlarının korunmaya muhtaç çocukların istihdamıyla ilgili yükümlükülerini yerine getirmedikleri iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Halit Dağlı'nın yazılı cevabı (7/1717)

21. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, OHAL Bölgesi ve mücavir illerde güvenlik nedeniyle öğretim yapılmayan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1721)

22. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Diyarbakır E tipi cezaevinde meydana gelen ve bazı tutukların ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1723)

23. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Kur'an kursları ve ibadet yerleri ile din görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/1728)

24. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, maç yayınlarında uygulanan havuz sistemine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in yazılı cevabı (7/1737)

25. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Yıldız Sarayı Dış Karakol Binasına Kültür Bakanlığı tarafından mahkeme kararına rağmen el konulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın yazılı cevabı (7/1738)

26. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, belediyelere yapılan yardım miktarına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1741)

27. - Adana Millevtekili Orhan Kavuncu'nun, İstanbul-Eminönü İsa Yusuf Alptekin parkıyla ilgili gönderdiği bir yazıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/1743)

28. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sigortasız çalışan çocuk işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1758)

29. - Bursa Millevtekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, zorunlu göçle gelen soydaşların Bulgaristan'da geçen çalışma sürelerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1774)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak iki oturum yaptı.

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın 6/371,

Ankara Millevtekili Ersönmez Yarbay'ın 6/385,

Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sorularının geri verildiği açıklandı.

Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 21 arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesine ilişkin (10/139) önergesi, Genel Kurulun bilgisine sunuldu; önergenin gündemde yerini alacağı ve öngörüşmelerinin sırasında yapılacağı açıklandı.

Bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına,

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'a ve Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a, ödenek ve yolluklarının verilebilmesine,

İlişkin Başkanlık tezkereleri kabul edildi.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının :

1 inci sırasında bulunan, (1/215), (S. Sayısı : 23) Kanun Hükmünde Kararnameye ilişkin kanun tasarısı, komisyon yetkilileri Genel Kurulda hazır bulunmadığından ertelendi;

9 uncu sırasında bulunan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) görüşmelerine devam edilerek, 1 inci maddesi kabul edildi; 2 nci maddesi üzerinde bir süre görüşüldü.

İstanbul Milletvekili Altan Öymen, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez'in, konuşmasında kendisine sataşması nedeniyle bir konuşma yaptı.

Denetim Konularını görüşmek için, alınan karar gereğince, 7 Ocak 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere birleşime 19.02'de son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Ali Günaydın Kâzım Üstüner

Konya Burdur

Kâtip Üye Kâtip Üye

II.- GELEN KAĞITLAR

3 . 1 . 1997 CUMA

Tasarılar

1.- Ekonomik İşbirliği Teşkilatı (ECO) Transit Ticaret Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/559) (Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

2.- Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti ile Türkmenistan Hükümeti Arasında Gelir Üzerinden Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşması ve Eki Protokolün Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/560) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

Sözlü Soru Önergesi

1.- Bursa Milletvekili Feridun Pehlivan'ın, Batı Trakya İskece Koyunköy'de Türklere baskı yapıldığı iddiasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/397) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1.- İstanbul Milletvekili Cevdet Selvi'nin, SSK sınavına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1818) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

2.- Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül'ün, SSK sınavında usulsüzlük yapıldığı iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1819) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

3.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, çiftçilerin Ziraat Bankasına olan borçlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1820) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

4.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, BAĞ-KUR sigortalılarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1821) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

5.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, hayvan sigortası bedellerinin geç ödendiğine ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1822) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

6.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, belediyelerin Sosyal Yardım Zammı borçlarına ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından yazılı soru önergesi (7/1823) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

7.- Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, şeker pancarı fiyatlarına ve bedellerine ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1824) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

8.- Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Ege tütün piyasasına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1825) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

9.- Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, Adana-Solaklı Beldesi PTT hizmet binası ihtiyacına ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1826) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

10.- Adana Milletvekili Erol Çevikçe'nin, Adana-Solaklı Beldesinin sağlık ocağı ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1827) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

11.- İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, bayan öğretmenlerin kıyafetlerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı soru önergesi (7/1828) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

12.- Çanakkale Milletvekili Hikmet Aydın'ın, Manavgat Suyu Projesine ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/1829) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

13.- Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Aydın-Karpuzlu İlçesinde Adliye Teşkilatı kurulup kurulmayacağına ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1830) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

14.- Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Aydın-Karpuzlu İlçesinde banka şubesi açılıp açılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1831) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

15.- Edirne Milletvekili Mustafa İlimen'in, Trakya bölgesinde öğretmenlerin ek ders ücretlerinin ödenmediği iddiasına ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru önergesi (7/1832) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

16.- Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Tekirdağ Sağlık Müdürlüğüne bağlı sağlık ocaklarındaki ebe ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1833) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.1996)

17.- Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Çorlu-Esenler Malkara-Bulgurlu köylerinin telefon santrali arızalarının giderilmesine ilişkin Ulaştırma Bakanından yazılı soru önergesi (7/1834) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.1996)

18.- Kütahya Milletvekili Emin Karaa'nın, Kütahya İlinin bilgisayarlı tomografi cihazı ve ambulans ihtiyacına ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1835) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.1996)

19.- Balıkesir Milletvekili Mustafa Güven Karahan'ın, Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.'deki personel atamalarına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından yazılı soru önergesi (7/1836) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.1996)

20.- Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, görev yeri değiştirilen hâkim ve savcılara ilişkin Adalet Bakanından yazılı soru önergesi (7/1837) (Başkanlığa geliş tarihi : 27.12.1996)

7 . 1 . 1997 SALI

Tasarılar

1.- Millî Güvenlik Kurulu ve Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanununa İki Ek ve Bir Geçici Madde Eklenmesi ve Devlet Memurları Kanununun 39 ncı Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/561) (Millî Savunma ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

2.- Adalet Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (1/562) (Adalet ve Anayasa ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

3.- Türkiye Cumhuriyeti ile Azerbaycan Cumhuriyeti Arasında Gelir Üzerinde Alınan Vergilerde Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmasının Onaylanmasının Uygun Bulunduğuna Dair Kanun Tasarısı (1/563) (Plan ve Bütçe ve Dışişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 3.1.1997)

Teklifler

1.- Giresun Milletvekili Yavuz Köymen'in; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 209 Sayılı Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/642) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

2.- Amasya Milletvekili Ahmet İyimaya'nın; Kalkınma Planlarının Yürürlüğe Konması ve Bütünlüğünün Korunması Hakkında Kanunun 3 üncü Maddesinin Bazı Fıkralarının Yürürlükten Kaldırılması Hakkında Kanun Teklifi (2/643) (Anayasa ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 26.12.1996)

3.- Aksaray Milletvekili Nevzat Köse ve 7 Arkadaşının; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair 2809 Sayılı Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/644) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.12.1996)

4.- Tekirdağ Milletvekili Nihan İlgün'ün; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne Dair Kanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/645) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.12.1996)

5.- Adana Milletvekili M. Halit Dağlı ve 12 Arkadaşının; Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/646) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 30.12.1996)

Rapor

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı ve Sayıştay Başkanlığının 1995 Malî Yılı Kesinhesabına İlişkin Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (5/10) (S. Sayısı : 171) (Dağıtma tarihi : 7.1.1997) (GÜNDEME)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

7 Ocak 1997 Salı

BAŞKAN : Başkanvekili Uluç GÜRKAN

KÂTİP ÜYELER : Fatih ATAY (Aydın), Ünal YAŞAR (Gaziantep)


BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 42 nci Birleşimini açıyorum.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

1. - Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın, İstiklal Marşımızın Yazarı Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 60 ıncı yıldönümü münasebetiyle gündemdışı açıklaması ve CHP Aydın Milletvekili Fatih Atay, DSP Kütahya Milletvekili Emin Karaa, ANAP Ankara Milletvekili Agâh Oktay Güner, DYP İstanbul Milletvekili Tayyar Altıkulaç ve RP Kahramanmaraş Milletvekili Avni Doğan'ın grupları adına konuşmaları

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gündeme geçmeden önce, üç arkadaşıma gündemdışı söz vereceğim; ancak, bugün, İstiklal Marşımızın yazarı, Şair Mehmet Akif Ersoy'un ölümünün 60 ıncı yıldönümü; bu nedenle, Kültür Bakanı Sayın İsmail Kahraman, Hükümet adına, gündemdışı konuşma talebinde bulunmuştur. Şimdi, kendisini kürsüye çağırıyorum.

Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; vefatının 60 ıncı yıldönümü münasebetiyle, millî şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u anmak için huzurunuzda bulunuyorum. Hükümetimiz adına, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Vefat tarihi olan 27 Aralıkta Meclisimiz tatilde olduğundan, tatil sonrası bu ilk oturumda, İstiklal Marşı şairimizi anma vazifemizi yerine getirmede gösterilen hassasiyet ve ilgi dolayısıyla, Sayın Başkanlığa ve Meclisimize teşekkürler ediyorum.

Esasında, tarihî ve millî şahsiyetlerin anılması, gelişmiş ülkelerde olduğu gibi, ülkemizde de doğum yıldönümlerinde yapılmalıdır; böylece, sevinilecek, onur duyulacak bir günün atmosferinde, örnek bir insana sahip olmanın gururu yaşanır ve kendine güven duygusu pekleşir. Güzel rastlantıya bakınız ki, Mehmet Akif Beyin doğumu da, 1873 yılının aralık ayının sonudur. Böylece, aynı zamanda, Akifimizin doğumunun 123 üncü yılını da kutlamış bulunmaktayız.

Mehmet Akif Bey, numune bir şahsiyet olarak yaşatmamız, yâdetmemiz gereken millî değerlerimizdendir. Kalabalıkları millet yapan en önemli unsur, millî şuurdur. Milletler, kendilerine vücut veren değerlere sahip çıktıkça, kimliklerini ve devlet olarak bağımsızlıklarını korurlar. Tarih sahnesinde, manevî önderleri, millî kahramanları ve kültür şahsiyetlerine sahip çıkan milletlerin yaşama hakkı vardır. Milletimiz, kendine has bir sezgiyle, kendi inancına, kendi hayat tarzına hor bakmayanları bağrına basmasını, sahip çıkmasını bilir. Milletimizin Akif Beye olan ilgisi, çok derin ve anlamlıdır. Ölümünün üzerinden altmış yıl geçmesine rağmen, Mehmet Akif Bey, gittikçe artan bir muhabbetle milletimizin gönlünde yaşamaya devam etmektedir.

Akif Bey, ömrü boyunca, milletimizin hayrına olanı söyledi ve bir eylem adamı olarak, söylediğini bizzat nefsinde yaşadı. Toplumun çözüm bekleyen yığınla meselesi karşısında, hareket ve heyecan adamı olarak ortaya çıktı. Gücünü haktan alan ve bunu bir hayat tarzı haline getiren milletine inandı, güvendi.

“Hayır, hayal ile yoktur benim alışverişim

İnan ki, her ne demişsem, görüp de söylemişim”

Diyen Mehmet Akif, her yönüyle mükemmel, dört başı mamur bir insandı. Üstün şahsiyeti, şahsiyetine örnek oluşturan davranışları, dostlarıyla münasebetleri, ideali ve ideali için yaptığı fedakârlıklar, Kurtuluş Savaşındaki eşsiz gayretleri, gurbet hayatı, sanatı, sanatının özellikleri, şiirimize getirdiği yeni yaklaşımlarıyla hayatı birçok bakımdan numunedir; alacağımız dersler ve öğreneceğimiz birçok hususlar vardır.

Ahlakı, huyu, tabiatı, karakteri, meşrebi, kişiliği, mizacı, yani seciyesi yüksek, örnek bir insandı. Nadir yetişip, insanlık âlemine armağan edilen numune bir şahsiyet. Beşerî zaaflardan hiçbiriyle safiyetini kirletmeden, tertemiz yaşamış bir zat; her yönüyle numune bir kişi.

Azim sahibi ve verdiği söze mutlaka uyan, çok çalışkan, emek verilmeden kazanılanı haram sayan, maddiyata değer vermeyen, milletinin parasına, malına el sürmeyen, dürüst, vakur, fena alışkanlıkları ve itiyatları olmayan, aile namusuna sahip, içki bilmez; güreşçi, atlet, İstanbul Boğazını yüzerek geçecek derecede yüzücü, sporcu; Fransızca, Farsça ve Arapçayı çok iyi bilen, hem âlim hem sosyolog hem şair, kâmil bir insan. Kuvvet önünde eğilmez, zorbalığa yüz vermez, istibdada, geriliğe, yolsuzluğa isyan eden bir şahsiyet; fikir ve sanata karşı açıkkalpli ve hoşgörücü.

Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Akif Beyi anlatmada örnek teşkil edecek birkaç olayı hafızalarınızı tazelemek için arz etmek istiyorum.

Mithat Cemal Kuntay anlatıyor:

“Meşrutiyetin ilk seneleri. Bir cuma. Adam boyu kar yağmış ve o gün, ne tramvay ne araba ne şimendifer ne vapur işliyor. Çapa'daki bizim eve ne sütçü gelmiş ne de ekmekçi ve öğlen yemeğinden sonra kapı çalındı. Biz ekmekçi geldi zannetttik, baktık Akif gelmiş ve şaşırdım, nasıl geldiğini merak ettim. Beylerbeyi'nden Beşiktaş'a nasılsa bir vapur işlemişti ve 'bu kadar' dedi. Bu kadar mı dedim; 'evet' dedi. Beşiktaş'a geçmiş Beylerbeyi'nden ve tabiî, oradan Çapa'ya kadar yayan yürümüş. Nasıl yaparsın bunu dediğimde 'nasıl yapmam; söz vermiştim, geleceğim demiştim; gelmeme, sözümü çiğnememe, ancak ecelim mâni olabilirdi' diyor Akif.” İşte ahde vefa; işte söz; işte sözünde durmak ve işte bir insan örneği...

Birinci Cihan Harbinde, Akif Bey, kızkardeşi Nuriye Hanımı Yeşilköy'deki evinde ziyarete gidiyor; kendisine, kızkardeşi -hemşiresi- çay ikram ediyor, çayın yanında kesmeşeker var; Türkiye'de kesmeşeker o aralar imal edilmiyor, harp sıraları ve şekerin okkası 10, hatta 15 lira. Nuriye Hanıma “nereden buldun şekeri” diyor. “İaşe Nezaretinde ya enişten, o getirdi” diyor. Çayını içmiyor, kalkıyor; artık, ölene kadar eniştesine kırgındır, küskündür ve bir daha görüşmemiştir. İşte helal-haram kavramı; işte milletin hakkını düşünme...

Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Harbimizi sevk ve idare eden, siyasî tarihimizin yüz akı Birinci Meclisimizde Burdur Milletvekilidir; yazmış olduğu İstiklal Marşımız büyük bir coşkuyla kabul edilmiştir ve 724 şairin katıldığı bu müsabaka için konulan para 500 liradır. Akif Bey, mükâfat almayacağı için, evvela iştirak etmemiş ve Maarif Nazırı Hamdullah Suphi Tanrıöver Beyin “mükâfatı almazsınız; fakat, iştirak ediniz” ricası üzerine katılmıştır ve bu 500 liralık mükâfatı, Şarkışla Hastanesindeki yaralı gazilere hibe etmiştir. İşte, kendisini vatanına, milletine adamış olan önder bir şahsiyet.

Mehmet Akif Bey için tek mukaddes olan dinin yanında dil de çok mühimdir. Din, bütün kutsî duyguları, düşünceleri insana telkin eder. Bu duygu ve düşüncelerin tebliği ise, dil vasıtasıyla olur.

Mehmet Akif Ersoy, ömrünü, yüksek bir ideal peşinde, inanç ve cihat ruhu içerisinde geçirdi. Üstadın Asım'daki şu beyitleri bize ne güzel istikametler göstermektedir:

“Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdâdıma saldırdı mı, hattâ, boğarım...

-Boğamazsın ki!

-Hiç olmazsa yanımdan kovarım!

Üçbuçuk soysuzun ardında zağarlık yapamam;

Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.

Yumuşak başlı isem, kim dedi, uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam, aldırma da geç git, diyemem, aldırırım:

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.

Zâlimin hasmıyım amma severim mazlûmu...”

BAŞKAN - Sayın Bakanım, son dakikanız...

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) - Peki efendim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; nitelikli insan zenginliği, en büyük hazinemizdir. Tarihî şahsiyetlerimize sahip çıkar, onları yaşatırsak ve onların yaşayışıyla yaşarsak, hem borcumuzu öder hem de geleceğimizi teminat altına almış oluruz.

Vefatından sonra, giderek yüklendiğimiz görev bilinciyle, Mehmet Akif'e uygun anma törenleri yapıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Bakan, 1 dakika içerisinde lütfen...

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (Devamla) - Çeşitli kurum ve kuruluşlar, bu sahada çeşitli etkinlikler düzenledi; Kültür Bakanlığımız da, İstanbul'da, Ankara'da ve yurdun her yerinde etkinlikler yaptı.

Bu arada, Ankara'daki etkinliklerde, Tacettin Dergâhında yapılan törende, Tacettin Dergâhı çevresinin Meclisimiz tarafından ele alınması gereken bir çevre olarak düzenlenmesi ve tarihimize, geleceğimize mal edilmesi gereği üzerinde durduk. Bu, bir kanun meselesidir ve inşallah, Tacettin Dergâhı ve çevresi, Meclisimizin bir kanun tasarısını kabul etmesiyle, çıkacak ek bir kanunla, bize layık bir noktaya ulaşacak ve İstiklal Marşı parkımızı gerçekleştirmiş olacağız.

Hepinizi saygıyla selamlıyor; aziz şehitlerimizi, hayatını milletimizin hizmetine vakfetmiş değerli insanlarımızı şükranla anıyor ve Allah'tan rahmetler diliyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Kültür Bakanı Sayın İsmail Kahraman'ın gündemdışı konuşması nedeniyle gruplara 10'ar dakikalık söz hakkı doğmuştur.

Bu çerçevede, ilk söz, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Fatih Atay'ın.

Buyurun Sayın Atay. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Atay, süreniz 10 dakikadır.

CHP GRUBU ADINA FATİH ATAY (Aydın) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Mehmet Akif Ersoy, Türk şiirinin önde gelen şairlerindendir, İstiklal Marşımızın yazarıdır. Günlük konuşma dilini şiirle kaynaştırmış, halkçı ve didaktik yaklaşımıyla tanınmıştır.

4 yaşındayken Fatih'te Emir Buhari Mahalle Mektebinde başladığı ilköğreniminden sonra Fatih Merkez Rüştiyesini ve Mülkiye Mektebinin lise bölümünü bitirdi. Babasından Arapça öğrendi ve ortaöğrenim yıllarında Fatih Camiinde Esat Dedenin derslerine devam etti. Arapçanın yanı sıra Farsça ve Fransızca da öğreniyordu. Babasının ölümü ve evlerinin yanması nedeniyle mülkiyenin yüksek bölümünden ayrılmak zorunda kaldı. 1893'te Halkalı Mülkiye Baytar Mektebini birincilikle bitirdi. Ziraat ve Ticaret Nezaretinde veteriner olarak çalıştı. Bu yıllarda Anadolu, Rumeli, Arnavutluk ve Arabistan'da dolaştı, geniş halk kesimleriyle ilişki kurma olanağı elde etti. Halkalı Ziraat Mektebi ile Çiftçilik Makinist Mektebinde ders verdi. 1908'de Darülfünun Edebiyatı Umumiye Müderrisliğine atandı. 1913'te Umur-ı Baytariye Müdür Muavinliğine getirildi. Kısa bir süre sonra, bütün bu görevlerden ayrılıp, yalnız Halkalı Mülkiye Baytar Mektebinde ders vermeyi sürdürdü. Yaklaşık 1913'te İttihat ve Terakki Cemiyetine girdi. Birinci Dünya Savaşı çıkınca, bu cemiyete bağlı bir örgüt olan Teşkilat-ı Mahsusa aracılığıyla, Almanya'daki Müslüman tutsakların durumunu incelemek üzere Berlin'e gönderildi. Daha sonra, Arabistan'a ve Lübnan'a gitti. Batı uygarlığının koşullarına, Doğu-Batı çelişkisine tanık oldu. Dönüşünde, Darü'l Hikmet'l İslamiyenin başkâtipliğine atandı; ama, İzmir'in işgalinden -yani, 1919'dan- sonra Anadolu'da başlayan kurtuluş hareketini desteklemesi ve bu amaçla Balıkesir'de yaptığı konuşma, İstanbul Hükümetini kaygılandırarak, 1920'de bu görevden alınmasına yol açtı. Artık, camilerde yaptığı konuşmaların metinleri, çoğaltılarak, bütün yurda dağıtılıyordu. Burdur Mebusu olarak Büyük Millet Meclisine girdi. Ulusal Kurtuluş Savaşından sonra, gururla söylediğimiz İstiklal Marşının yazılıp, bestelenmesi için ilk çalışmalar, Türkiye Cumhuriyeti kurulmadan üç yıl önce, Albay İsmet İnönü Beyin önerisiyle başlatılmış ve Maarif Vekâleti bu amaçla güfte yarışması açmıştı. Mehmet Akif Ersoy'un yazdığı güfte, ilk kez Türkiye Büyük Millet Meclisinde 1 Mart 1921 günü okundu, 25 Mart 1921'de Meclis çoğunluğuyla onaylandı.

İstiklal Marşının, dönemin en önemli şairi Mehmet Akif Ersoy tarafından yazılmış olması da birkaç nedenden ötürü önemsenmelidir. Her şeyden önce, ilk Meclisin oluşumunda ve o Meclisi çıkaran toplumda aydınların, kültür adamlarının, şairlerin oynadığı etkin rolü, tuttukları önemli yeri açıkça görmekteyiz.

Albay İsmet Bey “bu Marş, Türk'ün bağımsızlık tutkusunu, özgürlük ve barışını dile getirecektir” demiştir. Bu istek, aslında, birçok kimse tarafından düşünülmekte, ancak, savaşın tüm hızıyla sürüp gitmesi nedeniyle bir türlü uygulama safhasına konulamamaktaydı.

Sakarya Zaferinden sonra İstanbul'a gelen Mehmet Akif Ersoy, Millî Mücadelenin yarattığı yeni koşullarla çelişkiye düşmüş ve Ekim 1923'te Mısır'a gitmiştir. Birkaç yıl yazları İstanbul'da, kışları Mısır'da geçirdikten sonra, Türkiye Cumhuriyetinin laik olması ilkesi kabul edilince Mısır'a yerleşti. 1926-1936 yılları arasında, Mısır'da Türk dili ve edebiyatı dersleri verdi. Bir yandan da Kur'an'ı Türkçe'ye çevirme çabası içindeydi. O sıralarda siroz hastalığına yakalandı; hava değişimi için 1935'te Lübnan'a, daha sonra 1936'da Antakya'ya gitti. Aynı yıl, kendi ülkesinde ölme isteğiyle Türkiye'ye döndü.

Mehmet Akif Ersoy, edebiyatla ilgilenmeye, Halkalı Mülkiye Baytar Mektebinde okurken başlamıştır. İlk şiiri olan Kur'an'a Hitab'ı, 1895'te “Mektep” adlı dergide yayımladı. Daha sonra Resimli Gazetede de şiirleri çıktı. O dönemde yayımladığı ahlak, din, bilgelik temalarını işleyen didaktik şiirlerini, sonradan, temel yapıtı Safahat'a almadı. Mehmet Akif'in 1911'de, 38 yaşındayken yayımladığı ilk kitabı “Safahat” bağımsız bir edebî kişiliğin ürünüdür. Bununla birlikte, kitabın, Tevfik Fikret'ten izler taşıdığı görülür. Fransız romantiklerinden Lamartine'i Fuzulî kadar, Alexandre Dumas'yı Sadi kadar sevdiğini belirten şair, bütün bu sanatçıların uğraşı alanlarına giren manzum hikâye biçimini kendisi için en geçerli yazı olarak seçmiştir; ancak, sahip olduğu köklü edebiyat kaygısı, onun, yalınkat bir manzumeci değil, bilinçle işlenmiş ve gelişmeye açık bir şiir türünün öncüsü olmasını sağlamıştır.

Mehmet Akif, geleneksel edebiyatın olduğu kadar Batı kültürünün değerleriyle etkileşimi kabul eder; ancak, Doğu'ya ya da Batı'ya öykünmeye şiddetle karşı çıkar; çünkü, her edebiyatın, doğduğu toprağa bağlı olarak canlılık kazanabileceği ve belli bir işlevi yerine getirmedikçe değer taşımayacağı görüşündedir.

Gerçekle uyum içinde olmayı her şeyin üstünde tutar. 600 yıllık seçkinler edebiyatının halktan uzak düştüğü için bayağılaştığına inanır. İçinde yaşanılan toplumun özellikleri göz önüne alınmadan Batılı yeniliklere öykünmenin doğrudan doğruya edebiyata zarar vereceği, edepsizliğin başladığı yerde edebiyatın biteceği anlayışına bağlı kalarak “sanat, sanat içindir” görüşüne karşı çıkmış, libas hizmetini, gıda vazifesini gören bir şiiri kurma çabasına girişmiştir. Bu yüzden, toplumsal ve ideolojik konuları, şiirle ve şiir içinde tartışma ve sergileme yolunu seçmiştir. Bütün çıplaklığıyla gerçeği göstermekteki amacı, okuyucusunu insanların sorunlarına yöneltmektir. Bu kaygıların sonucu olarak, yoksul insanların gerçek çehreleriyle yer aldığı şiirler, Türk edebiyatında ilk kez Mehmet Akif tarafından yazılmıştır.

Mehmet Akif'in bu edebî yönü yanında, şahsiyetini, en güzel şekilde yine kendisi ifade etmiştir. Bir şiirinde şahsiyetini şöyle tanımlamıştır:

“Zulmü alkışlayamam, zâlimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Üçbuçuk soysuzun ardından zağarlık yapamam;

Hele hak nâmına haksızlığa ölsem tapamam.

Doğduğumdan beridir âşıkım istiklâle,

Bana hiç tasmalık etmiş değil altın lâle.

Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?

Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boynum.

Kanayan bir yara gördüm mü yanar tâ ciğerim,

Onu dindirmek için kamçı yerim, çifte yerim.

Adam, aldırma da geç git, diyemem aldırırım:

Çiğnerim, çiğnenirim, hakkı tutar kaldırırım.”

Yüce Heyeti saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Atay.

Şimdi, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Emin Karaa konuşacaklardır.

Buyurun Sayın Karaa. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Karaa, süreniz 10 dakikadır.

DSP GRUBU ADINA EMİN KARAA (Kütahya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; İstiklal Marşımızın kabulünün 76 ncı Yıldönümünde, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini açıklamak üzere huzurunuzdayım; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Millî marşlar, milletlerin birlik ve beraberlik duygularını yansıtırlar. Her millet, kendi marşını belirli tarihî olaylar sonunda elde etmiştir; ama, hiçbir millet, Türk Milleti gibi, her anını yaşayarak millî marşına sahip olamamıştır. İstiklal Marşımız, Birinci Dünya Savaşı sonrasında ülkemizi parçalamak isteyen emperyalistlere karşı Türk Milletinin vermiş olduğu bağımsızlık ve Kurtuluş Savaşı yıllarında ordudan gelen bu yoldaki talep üzerine gündeme gelmiştir.

Nasıl bir millî marş olacağı konusunda şu istekler ortaya çıkmıştır: Öyle bir millî marş olmalı ki, Mehmetçik, onda, tüm benliğini, bağımsızlık aşkını bulmalı, vatanın bağrına bir hançer gibi saplanmış düşmanla savaşırken bu marştan güç almalıdır. Yine, bu marş, kutsal bir ayet gibi askerin dudaklarından eksik olmamalıdır. Açıkçası, bu marş, Türk'ün, özgürlük ve vatan tutkusunu dile getirmeliydi. Böylesine büyük özelliklere sahip bir istiklal marşını yazmak elbette kolay değildi. Ne var ki, o yıllarda, Türk Milletinin yaşamı İstiklal Marşımıza tıpatıp uyuyordu. İşte bu gerçeği gören büyük şair Mehmet Akif Ersoy, milletin savaşını, sevdasını, bağımsızlık özlemini kendine has ustalığıyla şiir haline getirmeyi başarmıştır. Bir başka ifadeyle, Türk Milletinin İstiklal Savaşı, İstiklal Marşı içerisinde en güzel şekilde ifadesini bulmuştur.

İşte bu nedenle, bizim İstiklal Marşımız, ısmarlama değildir, işte bu nedenle, bizim İstiklal Marşımız, hiçbir ülkenin millî marşına benzemez. İstiklal Marşımızın şiiri, Türk Ulusunun bağımsızlığının simgesi olan al bayrak üzerine yazılmış bir destandır. İstiklal Marşı, Anadolu'nun ortasından, Türk Milletinin bağımsızlığını korumak yolundaki sarsılmaz iradesini bütün dünyaya haykıran en gür sesleniştir. Bu şafaklarda yüzen al sancak sonsuza dek dalgalanacaktır. İşte bu nedenledir ki, İstiklal Marşı, hepimiz için bir onurdur, gururdur, bir namustur.

Bizim böylesine bir hayat felsefemiz olan İstiklal Marşımızın okunması sırasında, geçen yıl ülkemizi ziyaret eden kimi konuklar ayağa kalkmıyorsa veya içimizden birileri bu densizliği yapıyorsa, dahası, bu güzel vatanın kurtarıcısı, cumhuriyetimizin kurucusu Ulu Önder Atatürk'ün kabrini ziyaret etmiyorsa, bunlara tepki göstermeyen hükümetleri buradan şiddetle kınıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Kurtuluş Savaşı, büyük asker, büyük devlet adamı Gazi Mustafa Kemal önderliğinde, Türküyle, Kürdüyle, Alevîsi ve Sünnîsiyle bir bütün olarak, Türk Milletinin bütün fertleriyle bağımsızlık ülküsünde birleşilen bu ortak inançla kazanılmıştır.

Bugün, ülkemizin jeopolitik konumu nedeniyle, ülke bütünlüğü ve millî birliğimiz konusunda her zamankinden daha dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. Türkiye, son yıllarda bazı dış desteklerle cumhuriyet tarihinin en acımasız ayrılıkçı hareketiyle karşı karşıyadır. Kurtuluş Savaşında, bu ülkeyi, yan yana, omuz omuza birlikte savunmuş insanların çocukları, torunları arasına nifak tohumları ekilmek istenmektedir. Bu ülkede yaşayan tüm insanların mutluluk ve esenliği, aralarında hiçbir etnik köken, din veya mezhep farkı gözetmeksizin, hepsini kucaklayan, hepsinin etnik özelliklerine ve inançlarına saygı gösteren bir kardeşlik anlayışındadır. Mehmet Akif'in İstiklal Marşı, bizim hayatımızdır; Allah, bize, yeni bir istiklal marşı yazdırmasın. (DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkanım, Birinci Meclis zamanında bu kürsüden okunmuş olan İstiklal Marşını da buradan tekrar okumak istiyorum:

KÂMRAN İNAN (Bitlis) - O zaman, ayağa kalkmamız lazım.

EMİN KARAA (Devamla) - Türk Milletinin İstiklal Marşı.

“Korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak,

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak.

O benim milletimin yıldızıdır, parlayacak!

O benimdir, o benim milletimindir ancak.

Çatma, kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal!

Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celal?

Sana olmaz dökülen kanlarımız sonra helal,

Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal.

Ben ezelden beridir hür yaşadım, hür yaşarım,

Hangi çılgın bana zincir vuracakmış? Şaşarım.

Kükremiş sel gibiyim, bendimi çiğner, aşarım;

Yırtarım dağları, enginlere sığmam, taşarım.

Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var!

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar,

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.

Arkadaş, yurduma alçakları uğratma sakın!

Siper et gövdeni, dursun bu hayasızca akın.

Doğacaktır, sana va'dettiği günler Hakk'ın,

Kimbilir, belki yarın, belki yarından da yakın.

Bastığın yerleri “toprak” diyerek geçme, tanı!

Düşün altındaki binlerce kefensiz yatanı.

Sen şehit oğlusun, incitme yazıktır atanı,

Verme, dünyaları alsan da bu cennet vatanı.

Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda,

Şüheda fışkıracak toprağı sıksan şüheda!

Canı, cananı, bütün varımı alsın da Huda,

Etmesin tek vatanımdan beni dünyada cüda.

Ruhumun senden İlahi şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli,

Bu ezanlar -ki, şahadetleri dinin temeli-

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.

O zaman vecd ile bin secde eder -varsa- taşım,

Her cerihamdan İlahi, boşanıp kanlı yaşım,

Fışkırır, rûh-ı mücerred gibi yerden na'şım,

O zaman yükselerek arşa değer, belki başım,

Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyyen sana yok, ırkıma yok izmihlal.

Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyyet,

Hakkıdır, Hakk'a tapan milletimin istiklâl.” (Alkışlar)

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Karaa.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Agâh Oktay Güner; buyurun.

Sayın Güner süreniz 10 dakikadır.

ANAP GRUBU ADINA AGÂH OKTAY GÜNER (Ankara) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Kültür Bakanının, Mehmet Akif Ersoy'u anma konusundaki hassasiyetini gönülden kutluyor, benden önce konuşan değerli arkadaşlarımın, Akif'in müstesna şahsiyetiyle ilgili beyanlarına aynen katılıyorum ve temenni ediyorum; bugün, burada, Akif'in gerçeğinde, şahsiyetinde ifadesini bulan güzel duygular ve sağlam düşünceler, bu Meclisin ele alacağı, ele alması gereken, ülkemizi boğan, sıkıntıya sokan, kültürden ekonomiye bütün meselelerde Akif'in mutlak ahlakı ve mutlak dürüstlüğüyle gelsin ve hep beraber bu işi omuzlamak bizlere nasip olsun.

Değerli arkadaşlarım, Akif, kahraman bir şahsiyettir, kahramandır; çünkü, ömrünün başından sonuna kadar aynı hakikate inanmış ve o hakikat uğruna mücadele vermekten, kaderin karşısına çıkardığı bütün acıları omuzlamaktan geri kalmamıştır.

Akif'in kahramanlığının ikinci kesin çizgisi, Akif'in, mutlak ve mutlak hakkın yanında olmasıdır. Akif, hak uğruna güçlüyü hiçbir zaman tercih etmemiştir. Akif, büyük şairdir; şair olarak aruz vezninin Mimar Sinan'ıdır. Akif, faziletinin malum olmasından utanacak, yüzü kızaracak kadar faziletinin haysiyetini yaşayan müstesna bir insandır. Akif, bir Latin şairinin “Hakikat uğruna insan hayatını vermeli” mısraına, bizim milletimizin en güzel biçimde cevabını veren ve yaşayan yiğit insanıdır.

Evet, önemli olan, sahip olduğumuz düşüncenin, sahip olduğumuz fikrin, sahip olduğumuz zihniyetin hakikate nispetidir. Fikriniz, düşünceniz, mensup olduğunuz kanaatler, topyekûn zihniyetiniz hakikate ne kadar yakındır; bazen menfaat, bazen siyaset endişesi, ne hazindir ki, insanoğlunu, hakikat adına hakikate hizmet ediyorum diye hakikat düşmanlığına götürebilir. Yalanların en acısı, en korkuncu hakikat adına söylenenlerdir.

Evet, Latin şair “İnsan, hakikat uğruna hayatını vermeli” diyor; Büyük Türk Şairi Mehmet Akif de “Hele hak namına haksızlığa ölsem tapamam” diyerek seciye ve karakter sağlamlığının en müstesna örneğini ifade ediyor. Akif'in karakteri, Akif'in sanatı içiçe girmiş iki dağ gibidir. Biraz önce burada okunan mısralardan birkaçını tekrar edeceğim.

“Zulmü alkışlayamam, zalimi asla sevemem;

Gelenin keyfi için geçmişe kalkıp sövemem.

Biri ecdadıma saldırdı mı, hatta boğarım...

Boğamazsın ki!

Hiç olmazsa yanımdan kovarım!”

Değerli arkadaşlarım, gelişen teknoloji, bir çığ gibi, milletimizin üzerine, gelişmiş ülkelerin kültür değerlerini taşıyor. 2000'li yıllar, dünyada büyük bir kültür savaşının, büyük bir kültür yarışmasının, büyük bir kültür emperyalizminin yaşanacağı zaman dilimleri olacaktır.

Eğer, milletler, kendi kültür değerlerini bütün dünyaya, en iyi biçimde, öncelikle kendileri tanıyıp, tanıtma gayretinde olmazlarsa, televizyon ekranları, gelişmiş kültürlerin, gelişme bahtına kavuşamamış kültürleri silip götüreceği zaman dilimlerini teşkil edecektir.

İşte, bütün mesele, bizim, bu vatan coğrafyasında, kendi mukaddeslerimiz, kendi kültür değerlerimiz ve kendi güzelliklerimizle yaşayıp yaşamama konusundaki tercihe, ciddî, ağırlıklı, şuurlu bir biçimde kendi kültür dünyamızda sahip çıkmamızdır.

Akif, çok şuurlu bir milliyetçidir. Kendisinin Arnavut asıllı olduğunu “Safahat'ta ifade eder ve der ki: “Ben, Türküm.” Onun milliyetçiliği çalışmaktır; tembelliği reddeden, dinin özündeki gayreti emreden, elinizden gelen, şahsınıza düşen sorumluluğun hücre hücre icabını yerine getirdikten sonra, kadere teslim olma esasını rehber edinir.

Akif, hürriyetin âşıkıdır; ömrünün hiçbir devrinde, ne padişahlık döneminde ne meşrutiyet döneminde ne de cumhuriyet döneminde, hürriyet anlayışından taviz vermemiştir. Diyor ki:

“Sanıyorlar kafa kesmekle, beyin ezmekle

Fikr-i hürriyet ölür, hey gidi şaşkın hezele.

Daha kuvvetleniyor kanla sulanmış toprak,

Ekilen gövdelerin hepsi yarın fışkıracak.”

Akif, kendisi için yaşamayan, büyük ülküsü, büyük imanı için nefesini tüketen bir insandır. Cihan Harbinin acıları, Balkan Harbinin çileleri onun ömrünü yoğurmuştur. Bu acılarla, bu çilelerle yoğrulan Akif, hitabetiyle, yazılarıyla, camilerdeki vaazlarıyla, Kurtuluş Savaşının manevî kadrolarını, fikir kadrolarını harekete geçirmiş bir ümit volkanı gibi, Mustafa Kemal Paşa ve arkadaşlarının yanında vatanın kurtuluşu için elinden gelen her türlü fedakârlığı yapmıştır.

Arkadaşının titrediğini gören Akif, paltosunu ona giydirmekte tereddüt etmez ve en yoksul şartlarda ümidiyle yaşar. Kur'anı Kerim'den sonra, Türkiye Cumhuriyetindeki kitapla ilgili istatistiklerin söylediği rakam, Safahat'ın en çok satan kitap olduğudur; hemen hemen her evde bir Safahat vardır. Akif, burada diyor ki:

Hanumanlar sönüyor, zelzele yalnız bana mı?

Ortalık can çekişirken açamam ben yaramı.

Akif, hiçbir zaman şahsî yarasını açmadı; Akif, çaresizliğe imanını, irfanını, inancını en büyük çare görüyordu.

“Âlemde ziya olmasa, halk etmelisin, halk,

Ey elleri böğründe yatan şaşkın adam, kalk,

Azmiyle, ümüdiyle yaşar hep yaşayanlar” derken, İslamın özündeki ebedî diriliş mesajını en güzel ifade ediyordu.

Akif için din; yaşayan, kurtaran, ışık veren, güzellikler bütünüdür.

“Ölüler dini değil, sen de bilirsin ki, bu din,

Diri doğmuş, duracak dipdiri, durdukça zemin” derken, bu inancını ifade ediyordu.

Haksızlığa daima karşı oldu, ahlakı daima temel değer bildi ve hiçbir manevî değerini siyasî ikbale, dünya endişesine, menfaata satmadı.

Akif, Allah korkusundan, Allah sevgisinden uzak yetişen nesillerin kaderinden endişe duydu ve bunu bütün insanlığa duyurdu. Diyor ki Safahatında:

“Fakat, efradı Allah korkusundan bihaber millet,

Çeker milletlerin menfuru reziller kadar zillet.

Meali meyle hiç kalmaz, şehamet büsbütün kalkar

Ne hâkimlik tanır artık, ne mahkûm olmaktan korkar.”

Gazeteleri açtığımız zaman her gün iç dünyasına sahip olmadığımız, kültür dünyasıyla meşgul olmadığımız, insan olmayı, insan olmanın onurunu veremediğimiz bahtsız insanlarımızın, menfaat uğruna insan haysiyetini, insan onurunu nasıl çignediklerini acı bir biçimde görüyoruz.

Değerli arkadaşlarım, Akif, ağlamakla, sızlamakla, şikâyet etmekle aydınlığa kavuşulamayacağına iman ediyordu.

“Bırakın matemi yahu, bırakın feryadı,

Ağlamak fayda verseydi, babam kalkardı.

Gözyaşından ne çıkarmış ? Neye ter dökmediniz?

Bari müstakbeli kurtarmaya bir azmediniz.”

İşte, istikbal için azim, istikbal için gayret Akif'in temel şiarıdır.

Çok sevdiği bir dostuna kendisiyle ilgili mükemmel bir eseri Türk irfanına hediye eden Mithat Cemal'e fotoğrafını imza ediyor ve ömrünün muhasebesini şöyle yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Güner, 1 dakika içerisinde lütfen, toparlayınız.

AGÂH OKTAY GÜNER (Devamla) -

“Safahatımda eğer şiir arıyorsan arama

Yalnız bir yeri vardır ki hazindir göster!

Küfe yok, hasta değil, kahve hayır, hangisi ya?

Üçbuçuk nazma gömülmüş koca bir ömür heder”

Aziz Akif, senin ömrün heder olmamıştır. Sen İstiklal Marşıyla, her sabah her törende her gönülde kıyamete kadar dipdiri duracak bizim büyük insanımızsın ve sen öylesine büyüksün ki, hiçbir dünyevî küçüklüğe, hiçbir hesaba, hiçbir menfaata milletinin mukaddesatını satmadın, satılmayan ve satmayan adam tipinin abide şahsiyeti olarak seni rahmetle, minnetle yâd ediyor, İstiklal Marşını kabul eden Büyük Meclisi, İstiklal Marşına ruh veren gazileri, şehitleri bir kere daha rahmetle anıyor ve kıyamete kadar bu sancağın, bu bayrağın ve bu marşın ruhumuzu diri tutacağı imanını, inancını bir kere daha arz ediyor, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Güner.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Tayyar Altıkulaç; buyurun efendim.

Sayın Altıkulaç, süreniz 10 dakikadır.

DYP GRUBU ADINA TAYYAR ALTIKULAÇ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir iman ve ihlâs adamı olan Mehmet Akif Ersoy, İstiklal Savaşımızda halkı irşat ederek, millî mücadeleye gönülden katılımı sağlayan manevî önderlerin en başta gelenlerinden biridir. Akif başta olmak üzere, milletimizin manevî muallimleri, bütün güçleriyle halkın maneviyatını yücelterek, milletin bağımsızlığı uğrunda mücadele ettiler.

1920 Şubatında Millî Mücadeleye katılmak üzere Anadolu'ya geçen Mehmet Akif, birçok şehrimizde halka vaazlar vererek, onları bağımsızlık savaşına teşvik ediyordu. İstiklal Marşında, yüreği yanarak Allah'a yakarıyor, imanlı millete büyük tehlikeyi gösteriyor ve şöyle diyordu:

“Ruhumun senden, ilahî, şudur ancak emeli:

Değmesin mabedimin göğsüne namahrem eli;

Bu ezanlar ki şahadetleri dinin temeli

Ebedî yurdumun üstünde benim inlemeli.”

Mehmet Akif 1873 yılında İstanbul'da doğdu, babası Tahir Efendi, Fatih Müderrisliği payesine kadar yükselmiş değerli bir alimdi. Akif'in zorluklar içerisinde geçen; ama, muntazam bir tahsil hayatı vardı. 1893'te mülkiye mektebini birincilikle bitirdi, 1908 yılında çıkmaya başlayan haftalık Sırat-ı Müstakim dergisinin başyazarı olarak edebiyat hayatına girdi. İslam birliğini kendisine ülkü edinen Akif, İslamiyetin, başlangıcındaki saflığına dönmesi gerektiğine inanmış, yaptığı vaazlarda halka bunu telkin ederek,

“Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı

Asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı” mısralarıyla bu konudaki düşüncelerini dile getirmiştir.

Birinci Büyük Millet Meclisinde Burdur Milletvekili olarak görev yapan Mehmet Akif'in bu görevine 1923 yılı Nisan ayında son verildi. Eski ve çok sevdiği dostu Abbas Halim Paşanın davetini kabul ederek Mısır'a gitti, Kahire Üniversitesinde dersler verdi, Kur'anı Kerim'in meali üzerinde çalışmalar yaptı. Mehmet Akif Ersoy, Allah ve Resulullah aşkıyla yaşadı, Türk-İslam ülküsü için ıstıraplar çekti ve öylece, 27 Aralık 1936'da Hakk'ın rahmetine kavuştu. Onun ölümünden, ne yazık ki, zamanın hükümetinin haberi bile olmamıştı.

Cenap Şahabettin, Mehmet Akif'i “edebiyat tarihi onun kadar büyük bir şair tanımamıştır” diye tavsif ediyordu; Reşat Ekrem Bey ise Mehmet Akif'e, bir şehname yazmasını teklif etmiş; Süleyman Nazif de, onun, Asım ile sanatının şahikasına yükseldiğini ifade etmiştir.

İslam medeniyetinin Endülüs'ten sonra ikinci beşiği olan, İslam tasavvufunun en büyük kaynağını teşkil eden, Yesevilerin, İmamı Buharilerin, Farabilerin, Ali Şir Nevailerin, Uluğ Beğlerin yurdu, ulu Türkistan'ın bugünkü haline bakmak, Akif'in feryadının derin anlamını görmek için yeterlidir sanıyoruz. Bütün Türkistan elleri mabetsiz şehirlerle dolu, ne ezan sesi var ne de ibadete çağıran başka bir sada... Şimdi, yeniden küllerin arasından dirilmeye çalışan bir dinî feryat var sadece. İşte, o zaman, Mehmet Akif'i ve İstiklal Marşını bir kere daha hatırlıyoruz; İstiklal Savaşının manevî önderlerini, kumandanlarını, askerlerini ve Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk'ü bir kere daha hatırlıyoruz.

Kuvayi Milliye neslini ve o neslin verdiği savaşın önemini yeteri kadar bilmeyenlere, bu gerçekleri hatırlatmak gerekiyor. O şanlı mücadele olmasaydı, ülkemizde bu kadar mescit, bu kadar canlı bir dinî hayat olur muydu?

Değerli milletvekilleri, dünya yeni bir çağa giriyor; bilgi çağına. Bilgisayar ağlarının bu dünyasına bizim de girmekten başka çaremiz yok. Bilgi çağına girmeyen milletler, bilgi toplumlarının sömürgesi, kölesi olacaktır.

Öte yandan, bu yeni çağı bekleyen bir büyük tehlike daha var: Sanayi çağının yüzbinleri arasında yalnızlaşan insan problemi gibi, bilgisayarlar ve makineler arasında robotloşan insan tehlikesi. Bütün insanlığı tehdit eden bu büyük tehlikenin bir ilacı, tek ilacı vardır ki, o da, herhalde, maneviyata dönüştür. İnsanlık, insiyaki olarak kültür değerlerine yöneliyor ve manevî kurtuluşunu kendi kültür değerlerinde arıyor. Bu arayış içerisinde yerimizi çok doğru bir şekilde belirlememize, herhalde zaruret vardır.

Biraz önce, bu kürsüde tamamı okunan, yüz kere de tekrar edilse, artan bir iştiyakla dinleyeceğimiz İstiklal Marşımızın son kıtasını bir defa da bendeniz okuyarak sözlerime son vermek istiyorum.

“Dalgalan sen de şafaklar gibi ey şanlı hilal!

Olsun artık dökülen kanlarımın hepsi helal.

Ebediyen sana yok, ırkıma yok izmihlal

Hakkıdır, hür yaşamış bayrağımın hürriyet,

Hakkıdır, hakka tapan milletimin istiklal.”

Merhum Akif'i ve bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Altıkulaç.

Refah Partisi Grubu adına, Sayın Avni Doğan; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Doğan, süreniz 10 dakikadır.

RP GRUBU ADINA AVNİ DOĞAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Alışılanın aksine ben, bu defa, büyük şair, büyük düşünür ve büyük vatansever Mehmet Akif'in hayatından bahsetmeyeceğim. Çünkü, büyük insanlar, bir hayatın ne kronolojik ne de tarihî birtakım noktalarından bakılarak izah edilemezler; ancak, onları kişilikleriyle, eserleriyle, hayata ve insanlara bakış tarzlarıyla izah edebilirsiniz. Hele bu insan, Akif gibi büyük bir mustaripse, büyük bir devlete bir İstiklal Marşı armağan eden bir edebiyat ve toplumsal tahlil dehasıysa, bunu ancak ince mısraları, sosyolojik tahlilleri ve toplumun yüreğinden süzülmüş düşünceleriyle anlatabilirsiniz.

Esasen, biz, Akif gibi, tamamen bize ait, bizi düşünen, bizim için düşünen, kendi dehalarımızı anlatmaya muhtaç, anlamaya muhtaç bir noktadayız. Bugün, işte bu Yüce Meclis, böyle büyük bir görevi yerine getiriyor. Ne mutlu bu millete ki, kendi büyüklerine sahip çıkan bir Meclisi var. Bu ülkede, başka şairlerin, başka düşünce adamlarının aksine, herkes Akif'i tanır, boydan boya bu ülkenin bütün köylerinde Akif'in adı bilinir, izbe bir köy kahvesinde, topraktan yapılmış bir köy evinde onun siyah beyaz bir fotoğrafıyla karşılaşmak her zaman mümkündür. Çünkü, bu millet, bu kahraman millet, bağrından çıkardığı her büyüğe kalbinde yer vermek gibi üstün bir haslete sahiptir. İşte, bu yüzden, Akif, herkesin, hepimizin gönlündedir. Çünkü, o bir vicdanın sesidir; Anadolu'dan başlayarak halka halka genişleyen bir coğrafyanın sesidir; kadre uğramış, zulme uğramış, işgale uğramış ne kadar mazlum topluluk varsa onların sesidir; şerefli bir tarihin sesidir. Hiç kimse, işgale uğramış Anadolu'nun sesini onun kadar güzel duyuramazdı; hiç kimse, darmadağın edilmiş bir dünyanın, İslam dünyasının hüznünü, onun kadar güzel terennüm edemezdi.

“Hayır matem senin hakkın değil... Matem benim hakkım

Asırlar var ki, aydınlık nedir hiç bilmez âfakım.

Teselliden nasibim yok, hazan ağlar baharımda;

Bugün bir hanumansız serseriyim öz diyarımda.

Ne hüsrandır ki, şarkın ben vefasız, kansız evladı

Serapâ, garba çiğnettim de çıktım hak-i ecdadı.

Ne heybettir ki, vahdetgâhı dinin devrilip taş taş

Sürünsün şimdi milyonlarca me'vasız kalan dindaş.

Dolaşsın, sonra İslamın haremgâhında namahrem;

Benim hakkım, sus ey bülbül, senin hakkın değil matem.”

Eğer, bugün, bu ülkeden matem bulutları sürülmüşse; eğer bugün, güçlü ve bağımsız bir Türkiye'de yaşıyorsak “hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal” diye biten, âdeta milletin millî felsefesine işaret eden İstiklal Marşımızı göğsümüzü gere gere seslendirebiliyorsak, bunu, bu büyük millete ve onun bu güzel evlatlarına borçluyuz, Akif gibi büyük şairlere, büyük dava adamlarına borçluyuz.

Değerli arkadaşlarım, Akif, sadece bir şair değildir; o, aynı zamanda bir fikir adamıdır; geriliğin, marifet ve faziletin birleşmesiyle ortadan kaldırılacağını düşünen bir ideologdur. “Alınız ilmini garbın, alınız sanatını” diyordu; ama, bu ülkeye, Batı kültürünün, Batı ahlakının girmesine şiddetle karşıydı.

“Çiğnenirsek biz, bugün çiğnenmek istihkakımız;

Çünkü, izzet nerede, bir bak nerededir ahlakımız.

Halimiz, bir inhilal etmiş vücudun halidir;

Ruhu izmihlalimiz ahlakın izmihlalidir.

Sade bir sözdür; fakat, hikmetlerin en mücmeli

Bir halâs imkânı var, ahlakımız yükselmeli.”

Akif deyince, elbette, akla büyük bir şair, büyük bir düşünür gelir; milletimizin bağımsızlık sembolü, dünya görüşünün simgesi olan İstiklal Marşımız gelir; Anadolu'yu boydan boya dolaşıp, cami cami vaaz ederek milleti, İstiklal Harbi için ayaklandıran bir kahraman gelir; bu Yüce Meclisinin çatısı altında Burdur Milletvekili olarak görev yapan büyük bir dava ve siyaset adamı gelir; çığlık çığlık sesimizi duyuran, âdeta her kelimesi bir dua, bir nida olan, her kelimesi bizim sesimiz olan, bu toprakların kurtuluşu için, yükselişi için tamamen yerli olan ulu mısralar gelir. Öyle ki, Akif'i ne kadar seversek, ne kadar anlarsak bu toprağın insanı oluruz; yani, onun “Asım'ın nesli” dediği “Asım'ın nesli diyordum ya, nesilmiş gerçek, işte çiğnetmedi namusunu çiğnetmeyecek” dediği neslin ne demek olduğunu anlarız.

“Şafaklar ferş-i râhın, fecr-i sadıklar çerâğındır.

Hilalim, göklerin kalbinde yer tutmuş otağındır,

Ezanlar nevbetindir, inletir eb'âdı haşyetten,

Cihazındır; alemler, kubbeler inmiş meşiyyetten,

Cemaatler kölendir, Kâbeler haclen, gel ey Leyla,

Gel ey candan yakın canan ki gaiplerdesin hâlâ!

Bu nâzın el verir Leyla, in artık in ki, bâlâdan.

Müebbet bir bahar insin, bu yanmış yurda Mevla'dan.”

Değerli milletvekilleri, Akif'in Leyla'sı vatan sevgisidir. Akif'in Leyla'sı iman zenginliğidir. Akif'in Leyla'sı, başta güzel ülkemiz olmak üzere, bütün bir âlemi İslamın daha güçlü geleceklere yürümesidir. O ideal, o büyük ideal, zaten bu Meclisin kuruluşuyla gerçekleşmeye başlamıştır. Akif, her türlü ırkçılığı, yabancılaşmayı, ilim düşmanlığını, tarihin üzerimize yüklediği sorumluluktan kaçmayı, değişik kisvelerle sunulan millî kültür, millî ideal ve inanç düşmanlıklarını reddeden bir gönül adamıydı.

20 nci yüzyılın Ahmet Yesevî'siydi. İstiklal Marşımız, Akif'in dünya görüşünün anlamlı bir özetidir.

“Garbın afakını sarmışsa çelik zırhlı duvar,

Benim, iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.

Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imanı boğar

Medeniyet dediğin tek dişi kalmış canavar.”

derken, milletin hangi değerlere nasıl bakması gerektiğini apaçık anlatıyordu Akif. Bizi, kendi medeniyetimize çağırıyordu. Bu yönüyle hiçbir dönemi, hiçbir çağı; tek bir medeniyetin, hele hele Batı medeniyetinin temsil edemeyeceğini yerli misyonerlere anlatmaya çalışıyordu. İslamı, asrın idrakine söyletmek onun en büyük idealiydi.

Ne diyordu: “Doğrudan doğruya Kur'an'dan alıp ilhamı, asrın idrakine söyletmeliyiz İslamı” İşte, bunun içindir ki, bu millet yaşadıkça Akif anılacaktır. Bu millet yaşadıkça, Akif, bu milletin, bu büyük milletin yüreğinde yaşayacaktır. O'nun ruhu şad olsun, O'nu rahmetle anıyoruz.

Sizlere, hepinize teşekkür ediyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Doğan.

Sayın milletvekilleri, şimdi, gündemdışı konuşmalara geçiyoruz.

2. - Kocaeli Milletvekili Bekir Yurdagül'ün, Hükümetin, kamu çalışanları ve emeklilere 1997 yılı ilk altı ayı için öngördüğü maaş artışlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in cevabı

BAŞKAN - Kocaeli Milletvekili Sayın Bekir Yurdagül, Hükümetin kamu çalışanları ve emekliler için öngördüğü 1997 yılı maaş artışları üzerinde konuşacaktır.

Buyurun Sayın Yurdagül.

Sayın Yurdagül, süreniz 5 dakikadır.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hükümetin, kamu çalışanları ve emeklilere, 1997 yılı ilk altı ayı için öngördüğü maaş artışlarıyla ilgili olarak gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

1997 yılının bu ilk oturumunda ulusumuzun ve sizlerin yeni yılını en iyi dileklerimle kutlar, saygılar sunarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; siyasî iktidar, Sayın Cumhurbaşkanının vetosuna rağmen, Türkiye Büyük Millet Meclisinden ikinci defa geçirdiği yetki yasasıyla, memurlarımızın ve emeklilerimizin durumlarını düzelteceğini belirtmesine rağmen, sadece Silahlı Kuvvetler mensuplarının durumlarında kısmî bir iyileştirmeyle yetinmiştir. Bunun dışında, diğer kamu çalışanları ve emeklileri için bir iyileştirmeyi, ne yazık ki gündeme getirmemiştir.

Bakın, yetki yasasını Meclisten geçirirken ne diyorlardı: “Bilindiği gibi, kamu kurum ve kuruluşlarında çalışan memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunların emeklilerinin malî ve sosyal hakları yeterli düzeyde bulunmamaktadır. Bir an önce, memurlar ve diğer kamu görevlileri ile bunların emeklilerinin malî ve sosyal haklarında iyileştirmeler yapmak amacıyla, Hükümetimiz tarafından bu yetki kanunu tasarısı hazırlanmıştır.” Ama, ne yazık ki, Silahlı Kuvvetlerimiz mensupları dışında, bu yetki yasası kullanılmamıştır.

5 Ocak 1997 Pazar günkü Radikal Gazetesinde bir haber var, deniliyor ki; “ordu müdahale etmesin diye maaşlarını artırdım, dolara bağladım.” Bu söz Hoca'nın mı, değil mi?..

MEHMET ALTAN KARAPAŞAOĞLU (Bursa) - Uydurma haber...

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) - Londra'da yayımlanan Al Wasat Gazetesinde “Başbakan Necmettin Erbakan, aralıkta gizlice görüştüğü terör örgütü Müslüman Kardeşlerin liderlerine, askerin kendisine olan tepkisini parayla yatıştırdığını söyledi” deniliyor.

METİN PERLİ (Kütahya) - Sen inanıyor musun?!

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) - Bu çok ayıp bir şey tabiî. Sayın Başbakan, gerçekten böyle bir şey söyledi mi, söylemedi mi; bunun cevabını vermek zorunda.

Yetki yasası, neden sadece Silahlı Kuvvetler mensupları için kullanılmıştır, diğer kamu görevlileri için niye kullanılmak istenmiyor?

Hükümetin kamu çalışanları ve emeklilerine 1 Ocak 1997 tarihinden geçerli olan yüzde 30'luk maaş artışı, bırakınız gelecek altı aya yönelik iyileştirmeyi, geçmiş kayıpları dahi karşılamaktan uzaktır. Bu sistem, zaten kendi içerisinde adaletsizdir; çünkü, yüzdeli artışla, düşük maaşlara az, yüksek maaşlara daha fazla zam yapılarak memurlar arasında uçurum yaratılmakta, fark gittikçe açılmaktadır.

Refahyol Hükümeti, IMF ve Dünya Bankasının talimatıyla, özellikle düşük tutulan enflasyon hedefini dikkate alarak, kamu çalışanlarına, emeklilere ve işçilere yapacağı zam oranını belirlemektedir.

Buradan da anlaşılacağı üzere, siyasî iktidar, işçisi, memuru, emeklisiyle tüm dargelirlileri, 1997'de daha da fakirleştirmeyi hedeflemektedir. Nüfusun yüzde 20'sinin ulusal gelirin yüzde 55'ini paylaştığı, geri kalan yüzde 80'inin ise ulusal gelirin yüzde 45'iyle yetinmek zorunda bırakıldığı bir ülkede, siz, sadece bir grup kamu personeline ayrıcalıklı davranırsanız, toplumsal barışı dinamitlemiş olursunuz, huzuru bozup, anarşi yaratırsınız. Bu uygulamanızla, ulusumuzun gözbebeği Silahlı Kuvvetlerimizi de yaralamış olursunuz. Lütfen, aklınızı başınıza alınız ve çalışanları birbirine düşüren bu yanlıştan vazgeçiniz. (DSP sıralarından alkışlar)

Demokrasiyle yönetilen hiçbir ülkede görülmeyen gelir dağılımındaki bu uçurum, mutlaka ortadan kaldırılmalıdır. Bunun yoluysa, adaletli bir vergi sistemi, bir türlü cesaret edemediğiniz rantın vergilendirilmesi, tüm çalışanların grevli, toplusözleşmeli sendikal hakka kavuşmaları ve örgütlenmenin önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bunları da gerçekleştirecek olan, rantiyeye yüzde 120, çalışanın tasarrufuna yüzde 1 faiz veren rantiyeci adil düzenciler değil, biz olacağız; Demokratik Sol Parti olacak. (DSP sıralarından alkışlar)

Bugün, ülkemizde, 250 bini sözleşmeli personel olmak üzere 1 milyon 880 bin memurla, üç sosyal güvenlik kurumundan maaş alan 4 milyonun üzerinde emeklimiz var. İşçi emeklimizin zam öncesi ortalama maaşı 17 281 390 lira, Bağ-Kur emeklisinin 10 550 000 lira, memur emeklisinin ise 22 milyon lira. Şimdi, soruyorum, yüzde 30'luk zamla, siz, memurumuzun, emeklimizin durumunu düzelteceğinizi, onların yaşam standartlarını yükselteceğinizi mi iddia ediyorsunuz; siz, buna, kendiniz inanıyor musunuz?

54 üncü Refahyol Hükümeti, çeşitli ülke sorunlarında olduğu gibi, kamu çalışanları ve emeklilerimizin 1997 yılı maaş artışları konusunda da bir kaos yaratmıştır. Bir hükümet görevlisi çıkıyor, kendisine bağlı memurlara da Silahlı Kuvvetler personeline uygulanan oranda zam yapılacağını açıklıyor; Millî Eğitim Bakanı çıkıp, kamuoyu önünde, aynı doğrultuda açıklama yaptıktan sonra çark ediyor; Başbakan önceki akşam “şu anda bir şey yok” deyip çalışmaların devam ettiğini söylüyor; Maliye Bakanıysa, dün, memura yüzde 20'lik zam yapılacağını açıklıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yurdagül, lütfen 1 dakika içerisinde tamamlayın.

BEKİR YURDAGÜL (Devamla) - Başbakan Yardımcısı “ek zam yok” diyor; İktidarın büyük ortağının Genel Başkan Yardımcısı da, yaptığı basın toplantısında, o meşhur kaynak paketlerinden para gelmeye başlayınca memurun durumunu iyileştireceklerini söylüyor. Gelin, çıkın işin içinden. Şimdi, soruyorum size, bu kaos değil de nedir Allah aşkına?! Milleti şaşkına çevirmeye, beklenti içerisine sokmaya ne hakkınız var sizin?! Ayrıca, 250 bin sözleşmeli personelin durumuyla ilgili olarak, hiçbir Hükümet yetkilisi şu ana kadar bir açıklama yapmadı. Sözleşmeli personel için ne düşünülüyor; yoksa, Hükümet, 1997 yılında sözleşmeli personel maaşlarına zam yapmayı düşünmüyor mu? Kamuoyu bu konuda açıklama bekliyor.

Sonuç olarak, ülkeyi yönetenlere şunu söylüyorum: Lütfen, ciddî olunuz; ülke yönetmek ciddî iştir. Memurlarımızı ve tüm emeklilerimizi daha fazla tedirgin etmeden, başka arayışlara itmeden bu işi çözünüz.

Gelinen noktada yapılacak tek iş, sözleşmeli personel dahil tüm memurlara, işçi, memur ve Bağ-Kur emeklilerine de Silahlı Kuvvetler mensuplarına uygulanan oranda zam yapılmasıdır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DSP, ANAP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yurdagül.

Gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere Sayın Bakan; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Milletvekilimizin kamu çalışanlarının ücret durumlarıyla ilgili yapmış olduğu gündemdışı konuşmaya cevap vermek üzere huzurlarınızdayım; kendisine, bu konunun açıklanmasına, Mecliste bir kez daha görüşülmesine vesile oldukları için teşekkür ediyorum.

Bildiğiniz gibi, Hükümetimiz ilk kurulduğu günden itibaren ve özellikle 1997 konsolide bütçesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi Plan ve Bütçe Komisyonunda ve Genel Kurulunda görüşülürken, kamu çalışanlarının ücret durumlarıyla ilgili temel prensibimizi açıkladık ve sürekli vurguladık. Bu temel prensibimiz şudur: Kamu çalışanları, memurlarımız ve emeklilerimiz enflasyona ezdirilmeyecektir, enflasyonun üzerinde ücret artışı, bu kesimlere sağlanacaktır; ancak, biz, Hükümet olarak, sadece enflasyon oranında ücret artışı yapmayı yeterli görmediğimizi de defalarca açıkladık. Dedik ki “Türkiye'de, her yıl, millî gelirde artışlar olmaktadır. Toplumun refah düzeyinde artışlar meydana gelmektedir. O halde, her yıl ortaya çıkan refah düzeyindeki artışı da, kamu çalışanlarına yansıtacağız; yani, enflasyon artı büyüme oranı kadar, kamu çalışanlarına ve emeklilere asgarî ücret artışı sağlayacağız” dedik. Hatta, bizim gönlümüzde olanın bu olmadığını, böylesine bir düzeyde ücret artışının dahi kamu çalışanları ve emekliler için yeterli olmadığını, imkânlar genişledikçe, gelir artışları beklediğimiz ölçüde gerçekleştikçe, kamu çalışanlarına bunun da üzerinde ücret artışları vereceğimizi ifade ettik ve belirledik. Bu temel prensibimize, Hükümetimiz, şu ana kadar sahip çıkmıştır.

Bu temel prensiplerimiz çerçevesinde, memurlarımıza ve emeklilerimize ücret artışları yapmıştır; fiilî durum budur. Hükümetin kurulduğu ilk günlerde, hepinizin bildiği gibi, Temmuz 1996 ayı içerisinde, kamu çalışanlarına ve emeklilere yüzde 50 net maaş artışı yapılmıştır. Dolayısıyla, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti kurulmadan önce, 100 lira -sembolik olarak ifade ediyorum- maaş alan bir kamu çalışanı, bir memur, bir emekli, temmuz ayında, 54 üncü Hükümetle birlikte, yüzde 50 zamdan dolayı, 150 lira almaya başlamıştır.

Şimdi, 1997 yılı konsolide bütçesi münasebetiyle, ocak ayında da, genel olarak yüzde 30'luk zam verdik. Dolayısıyla, haziran ayında 100 lira alan bir memurun, bir emeklinin maaşı, ocak ayında 195 lira olmuştur; yani, fiilen altı ay içerisinde, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin kamu çalışanlarına, memura, emekliye verdiği zam, ücret artışı yüzde 95'tir. Halbuki, bu altı aylık süre içerisinde, temmuzdan aralığın sonuna kadar tüketici fiyatlarıyla enflasyon yüzde 32,5 olmuştur.

Dolayısıyla, açık ve net bir şekilde görülmektedir ki, enflasyonun çok üzerinde, fiilî bir ücret artışı yapmışız.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) - Çok yeterli!..

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bu yeterli görülmemiş; büyüme oranının üzerinde bir ücret artışı sağlanmıştır ve şu andaki fiilî duruma göre de, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti, enflasyon artı büyüme oranının üzerinde bir ücret artışını, memurlarımıza ve emeklilerimize yapmıştır.

METİN ŞAHİN (Antalya) - 1997'deyiz Sayın Bakan, 1997'de...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bu fiilî tablo karşısında -ister Parlamentoda bulunsun, ister muhalefet milletvekili olsun veya bir siyasî parti grubu adına konuşsun- hiç kimsenin, 54 üncü Türkiye Cumhuriyeti Hükümetinin, enflasyonun altında bir ücret artışı sağladığını söylemesi mümkün değildir.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) - Emekliye sorun, memura sorun...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Altı aylık sürede enflasyon yüzde 30'lar civarındadır; ama, Hükümetin, altı ayda fiilen vermiş olduğu ücret artışı yüzde 95'tir.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) - Yanlış hesap yapıyorsununz.

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Elinize kâğıt alın, kalem alın, tekrar tekrar hesaplarınızı yapın; durum budur.

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - 1997'de ne vereceksiniz?..

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Ama, bu yeterli midir; şimdi, asıl mesele bu. Biz diyoruz ki, biz, kamu çalışanlarına ve emeklilere, mümkün olduğunca daha yüksek ücret vermeyi arzu ediyoruz ve bunun için mümkün olacak bütün mekanizmaları da kuracağız. Hükümet olarak tercihimiz budur, kararımız budur.

Bu bakımdan, bu yetki, Meclisten talep edilmiştir ve sayın milletvekilimin, biraz önce bazı cümlelerini okumuş olduğu yetki kanunuyla alınmıştır. Bu yetki kanunu çerçevesinde, kanun hükmünde kararnamelerle, kamu çalışanlarının ücretlerinde ek iyileştirme yapma imkânımız vardır.

Sayın milletvekilim “çıkardığınız kanun hükmünde kararnameye, neden, diğer kamu personelini dahil etmediniz” diyorlar; ama, bir cümleyi eksik okudular. O yetki kanununda diyor ki: “bu Yetki Kanununa dayanarak, Hükümet, bir veya birden fazla kanun hükmünde kararname çıkarır.” Yetki süremiz de dört aydır; mart ayının ortalarına kadar sürecek bir yetkimiz vardır. Bu süre içerisinde, başka kanun hükmünde kararnameler çıkarma imkânımız da vardır. O halde, sadece bir cümleyi okuyup, gerisine devam etmemek, sağlıklı bir olay değildir.

Şimdi, ek iyileştirmeler yapma düşüncesi içerisinde bulunan Hükümetimiz, bu yetki kanununa dayanarak bir kanun hükmünde kararname çıkarmıştır. Bununla, terörle mücadele eden Türk Silahlı Kuvvetlerimizin mensuplarının ücretlerinde ek iyileştirmeler yapmıştır; ama, çalışmalarımız devam etmektedir. Özellikle, özellik arz eden kamu görevlilerinin maaşlarında bu genel yüzde 30'luk zamma ilave ek iyileştirmeler yapılabilmesi için, çalışmalarımız devam etmektedir; teknik ayrıntılar, detaylar Maliye Bakanlığımız bünyesinde yürütülmektedir ve önümüzdeki günlerde bu konuda başka çıkaracağımız kanun hükmünde kararnamelerle, diğer kamu görevlilerinden özellik arz edenler, Bakanlar Kurulunca tespit edilecek önceliklere göre, zamanlamaya göre yetki kanunu çerçevesinde ek iyileştirmelere konu olacaktır. Onun için, hemen hüküm vermenin sağlıklı olduğunu düşünmediğimi buradan belirtmek istiyorum; artı, kamu çalışanlarının enflasyonun sanki altında kalmışçasına bir ücret artışına maruz kaldıkları şeklindeki beyanları hiç sağlıklı görmüyorum; çünkü, şu ana kadar yaptığımız ücret artışları enflasyonun büyüme oranının da üzerindedir ve biz bir işaret veriyoruz. Bu işaret nedir; bu Hükümet, memuruna ve emeklisine mümkün olan en fazla parayı verecektir.

İRFAN DEMİRALP (Samsun) - Ne zaman... Ne zaman...

MALİYE BAKANI ABDÜLLATİF ŞENER (Devamla) - Bu bir prensiptir; bu prensibe fiilen de sahibiz, önümüzdeki günlerde de bu devam edecektir.

Hepinize saygılar sunuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

BEKİR YURDAGÜL (Kocaeli) - Sayın Başkan, çalışma başlamadan önce, Milliyet Gazetesinde Sayın Bakanın açıklamasını arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Yurdagül, böyle bir usulümüz yok; lütfen...

3. - Diyarbakır Milletvekili Sebgetullah Seydaoğlu'nun, Diyarbakır ve çevresinde yaşanan olaylara ilişkin gündemdışı konuşması ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı ikinci konuşma, Diyarbakır Milletvekili Sayın Sebgetullah Seydaoğlu'nun. Sayın Seydaoğlu, Diyarbakır ve çevresinde gelişen olaylar üzerinde konuşacaklar.

Buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Süreniz 5 dakikadır.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 1997 yılının yasama döneminin ilk günlerinin, ülkede barışa, huzura, kardeşliğe, ekonomide eşit, adil pay dağılımına vesile olmasını diler; bu duygularımla, hepinize saygılarımı sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, insanlar bu kürsüye gelip fıstık fiyatlarını, fındık fiyatlarını, şeker fiyatlarını, memur maaşlarını, bir sürü şeyi anlatıp duruyorlar; kendi seçmenlerine selam veriyorlar, politika yapıyorlar; ben de, bir sene zarfında, şu kürsüye yedi sefer gelip, bölgemin insanının içinde bulunduğu insan hakları ihlallerini, demokratik olmayan bazı uygulama biçimlerini, sivil demokratik otoritenin boşluğunu, Parlamentodaki olup bitenleri anlatmaya çalıştım; bazı insanlar, bu gerçekleri gördüler, duydular, takdir ettiler, vicdanlarında muhasebesini yaptılar; fakat, bazıları halen inat ediyorlar, inkâr ediyorlar, reddediyorlar.

Doğu ve güneydoğu, onbeş yıldır olağan olmayan bir yönetimle, olağanüstü uygulamalarla, kanunlarla idare edilen bir bölgedir. Şu anda, 11 vilayette iki yasa geçerlidir: -Dünyanın hiçbir yerinde görülmemiş- Biri olağanüstü hal; ikincisi, İl İdaresi Yasası. Yani, İstanbul'da, Ankara'da uygulanmayan yönetim biçimleri, onbeş yıldır, benim bölgemde uygulanmakta.

Son günlerde, özellikle Diyarbakır ve ilçelerinde gelişen olayları, burada, size bir sefer daha, insanlık adına, demokrasi adına, hukuk adına anlatacağım; anlayan için tabiî, kabul eden için.

Arkadaşlar, onbeş gün önce Diyarbakırımızın Lice İlçesinde, devletin güvenlik görevlilerinin, jandarma kuvvetlerinin oluşturduğu üstdüzey bir heyetçe, kaymakamı bulunmayan, bir jandarma yüzbaşısı tarafından idare edilen bir ilçede, bütün mahalle ve köy muhtarları toplanmış, koruculuk sistemi zorla dayatılmak istenmiştir. Bu insanlar, ilçe merkezinde koruculuğun olamayacağını, zaten ilçede bir tabur düzeyinde, sivil nüfustan çok askerî bir gücün olduğunu iddia etmişlerse bile, iki hafta boyunca, bunlar, bilinen yöntemlerle, doğuda, güneydoğuda işte, yaşları 15 ilâ 75 arasında 70 bin insan nasıl korucu olduysa, bunlara da aynı uygulama biçimiyle zorla koruculuk dağıtılmıştır. Düşünün ki, 70 milyonluk bir ülkenin güvenliği için, 15 yaşındaki daha ortaokul talebesi insanın ve 70 yaşındaki dedenin eline -ki, burada belgeler var, resmî istatistikler var- silah veriliyor, al, bu beldeyi, bu ilçeyi, bu memleketi yönet deniliyor; bu, devletin, bu, Hükümetin acizliği değil de nedir. Sosyal ve demokratik hukuk devletinde, askerliğini yapmış, vergisini veren namuslu vatandaşa, canı pahasına bu silahı almasını dayatmanın dünyanın hangi hukuk devletinde olduğunu, Hükümet yetkililerine buradan seslenmek istiyorum. Daha dün “koruculuk sistemi kalkacak” dediler. “Olağanüstü hal kalkacak” dediler; fakat, gitgide koruculuk sistemini geliştirip, sayısını artırmanın hangi mantıkta izah edileceğini bilemiyorum.

Değerli arkadaşlar, geçen hafta, ulusal televizyonun, yerel televizyonun ve basınla birlikte 74 kişiden oluşan 44 demokratik kitle örgütünün Lice olayıyla ilgili gözlem raporunda -biraz sonra Sayın Meclis Başkanıma da vereceğim- orada olup bitenler, açık, net bir şekilde izah edilmiştir. Demokratik parlamenter sistemin, sosyal hukuk devletinin uygulama biçiminde bunlar yoktur; dünyanın hiçbir yerinde yoktur.

Bakınız arkadaşlar, onbeş yıldır o bölgede, terörden dolayı, baskıdan dolayı, insan hakları ihlallerinden dolayı, 3 milyon insan göç etmiş. Bu insanlar nereye göç etti, biliyorsunuz. Dünyanın neresinde savaşlar olursa göç olur. Diyelim, Kuzey Irak'tan 500 bin insan, Türkiye'ye sığındı, Afrika'da Ruanda'da Tutsiler Zaire'ye sığındı... Bu 3 milyon insan -düşünün- devletten baskı görüyor; fakat, devletin merhametine sığınıyor, Ankara'ya geliyor, İstanbul'a geliyor; yani, devletin âli merhametine, vicdanına sığınıyor. O insanlar “biz, bölücü değiliz; biz, sizden biriyiz” diyor. Bakınız, dünyanın her yerinde olduğu gibi, Güney Amerika'daki olaylarda insanlar Kuzey Amerika'ya göç ediyor. Avrupa'da bir devletten başka devlete, doğu ve güneydoğudaki insanlar da, Allah'a, Ankara'ya, bir nevi Batı'nın merhametine sığınıyor. Buna rağmen, halen bazılarının, Hükümeti yöneten insanların, bu olayları görmeyip, o insanlara_

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, lütfen, 1 dakika içinde toparlayınız.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Ben, sonuç olarak şunu diyeyim. Sayın Başbakan, üç gün önce “ben, Afganistan içsavaşını bitireceğim” diyordu. Başbakanı olduğu bir ülkede, kendi iç meselesi olan doğu, güneydoğu meselesini bitiremeyen bir mantık; nasıl, Afganistan içsavaşını bitiriyor?! Doğudaki savaşı bitirsin. (ANAP ve DSP sıralarından alkışlar)

Sayın Çiller, bir haftadır diyor ki: “Ben, insan haklarına artık dönüş yapacağım.” Avrupa zorladı; yani, Avrupa dayattı diye mi insan haklarına el atacak?.. Kendi ülkesindeki insanların, insanca yaşama koşullarına kavuşması için, illâ, Avrupa'nın ambargosuna, baskısına, müeyyidesine maruz kalacak diye bu insanlara kucak açacak. “Düşünce özgürlüğü kısıtlanmayacak_ İnsan hakları_ Tutuklama süresi inecek” diyor. Demek, bugüne kadar insan hakları yoktu, itiraf etti. Sayın Başbakan da keza öyle_

Yani, arkadaşlar, bakın, yaşanan bir insanlık dramıdır. Kışın ortasında, Ramazanı Şerifin arifesinde, 4-5 milyon insan aç, işsiz, sefil, perişan. Politika yapmıyoruz, sizin vicdanınıza hitap ediyorum, Allah rızası için kendi partinize, Hükümetinize bunları söyleyin, bir çözüm getirsin. Afganistan'da çözüm getirebiliyorsanız, doğu, güneydoğuya da getirin. 100 milletvekili Refah Partisinden geldi, 50'ye yakın Doğru Yol Partisinden geldi; bugün, burada, tarih karşısında, demokrasi karşısında mesulsünüz, her şeyden önce Allah karşısında mesulsünüz. Politika yapmıyoruz, gelin, şu Parlamentonun çatısı altında bütün siyasî kimliğimizi bir tarafa bırakarak birlikte, kardeşçe, insanca, bu soruna çözüm getirelim.

Son bir ayda 50 kişi faili meçhul cinayete kurban gitti. Dün Diyarbakırlı iki vatandaş, Adıyaman'da cenazesi gömüldü; evvelsi gün, Batman'da üç kişi öldürüldü. Son bir ayda 50 kişi_ Size hitap ediyorum, Parlamentoya, burada haykırıyorum, benim vicdanım sızlıyor; bölgeme gidemiyorum “sizi parlamenter yaptık, oraya gönderdik, niye bizim sorunlarımıza çare getirmiyorsunuz?” diyorlar. “Niye insan hakları ihlalleri bu boyuta vardı da, batıda yok, Orta Anadolu'da yok, kuzeyde yok?..”

Elbette ki terör bitecek, Türkiye'nin üniter birliği konusunda hiçbir endişemiz yoktur; ama, bu, masum, silahsız, savunmasız insanların günahı nedir? Ben bu konuda çağrı yapıyorum

BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, lütfen toparlıyalım; süreniz bitti.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; son günlerde, bölgemde uygulanan bir eylem biçimi hiçbir demokratik devlette bulunmayan bir uygulama biçimidir. Yüze yakın insan -hepiniz televizyonda gördünüz; çocukları aç, perişan, ağlıyor- “zorla bizi korucu yapmak istiyorlar” diyor. Dünyanın hiçbir yerinde, sivil insanlar zorla silah verilerek cepheye sürülmez; çünkü, bu, sosyal hukuk devletinin, demokratik yönetim anlayışının çarpık yapısından ortaya çıkmaktadır. Hükümeti yönetmekte aciz insanlar, bu şekilde, rantiyecileri...

BAŞKAN - Sayın Seydaoğlu, lütfen, toparlayalım; süremiz doldu...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Tamam efendim; bitiriyorum.

BAŞKAN - Ama, birkaç dakika geçti...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Ama, konuşmam devam ediyor; mikrofon açık; siz, ikide bir müdahale ediyorsunuz.

BAŞKAN - Ben, süreyi durdurdum; yani, mikrofonu kapamamak için; çünkü, sonuçluyorum demiştiniz.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Peki, bağlıyorum efendim.

BAŞKAN - Lütfen...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Devamla) - Bu düşünce ve duygularla, Yüce Parlamentonun, bu insan hakları konusunda duyarlılığını talep eder; hepinize saygılarımı sunarım; başarılar dilerim. (Alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Seydaoğlu.

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz, zabıtlara geçmesi açısından, bu konuyla ilgili olarak, yerimden bir şey söylemek istiyorum.

BAŞKAN - Usulümüzde böyle bir şey yok; bir açıklama...

DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) - Lice'deki olaylarla ilgili olarak, İnsan Hakları Komisyonu bir karar aldı; salı günü gidip yerinde inceleyeceğiz.

BAŞKAN - Bu bir, İnsan Hakları Komisyonu kararının, bilgilendirilmesi oldu; teşekkür ederim.

Hükümet adına cevap vermek üzere, buyurun Sayın Esengün. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, süreniz 10 dakikadır.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Diyarbakır Milletvekili Sayın Sebgetullah Seydaoğlu'nun gündemdışı konuşmasıyla ilgili olarak söz almış bulunuyorum; Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum ve huzurda konuşma yapmış, bölgenin şikâyetlerini dile getirmiş olan sayın milletvekilimize de teşekkürlerimi arz ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Cumhuriyeti Devleti, hukuk kuralları çerçevesinde, kendisine kanunlarla verilmiş olan görevleri yerine getiren bir devlettir. Devletin temel amacı, halkın huzuru, güvenliği ve mutluluğunu sağlamaktır. Anayasanın devlete yüklemiş olduğu en önemli görev güvenliktir. Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sınırları içerisinde yaşayan insanların asayişini temin etmek, onların huzurunu sağlamak mecburiyetindedir.

Hepimizin malumu olduğu üzere, insanımızın, ülkemizin huzurunu bozmaya yönelik en büyük tehdit, cinayet örgütü PKK'nın terörist faaliyetleridir. Oldukça uzun bir süredir ülkemiz terörle mücadele süreci içerisindedir. Bölücü terör, insanımıza çok acılar çektirmiştir; ülkemizde derin yaralar açmıştır.

Terörle mücadele sürecinde, alınan tedbirler ve özellikle gösterilen kararlılık sonucu, örgüt büyük bir çöküş içerisine girmiş bulunmaktadır. Son iki yılda terörle mücadelede üstün bir başarı yakalanmış ve büyük mesafeler katedilmiştir; PKK'ya yönelik destek kırılmıştır. Şu anda, bölgemizde, insanlarımız, önceye göre çok daha rahat ve huzurlu dışarıya çıkabilmektedirler; şehirlerimiz gece vakitleri bile canlıdır artık; elbette, terör azaldığı sürece bu huzur da artacaktır.

Cinayet şebekesi PKK, bölgede huzuru istemiyor, bölgenin kalkınmasını istemiyor; orada geçim sıkıntısı ve huzursuzluğun devamını istiyor ve böyle göstermeye çalışıyor.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Kurban olayım yapmayın...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Son günlerde, Lice İlçesinde, koruculuk bahane edilerek provokasyanlar düzenlenmek isteniyor... Hiç kimsenin zorla korucu yapılması söz konusu değildir. Aslında, koruculuğa gönüllü ve arzulu bazı kişiler sırada beklerken, korucu olmak istemeyenlerin zorla korucu yapılması iddiaları da mantıkdışıdır. Korucu olmak istemeyenlere zorla koruculuk yaptırmak da mümkün değildir...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Rapor burada...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Bu, hukuk devleti ilkesiyle de bağdaşmaz; yakışmaz.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Ama, bu halka, siz getiriyorsunuz bunu.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) - Vatandışımız, gün geçtikçe, gerçeği daha iyi görmekte ve devlete yakınlaşmaktadır. Bölgede, binlerce gönüllü kişinin korucu olmak için sırada bekliyor olması, bunun kanıtlarındandır.

Diğer yandan, bölgede güvenlik güçlerince PKK terör örgütüne karşı sürdürülen operasyonlar sonucu, terörizme, teröriste önemli darbeler vurulmuştur; bu durum bazı çevreleri rahatsız etmektedir.

Ülkemiz ve demokrasimiz, geçmişte çok iyi tecrübeler kazanmıştır; terörün ülkeye kurduğu tuzaklara asla düşülmeyecektir. Her yerde bulunabilecek terör örgütü sempatizanı veya örgütçe korkutulmuş üç beş kişinin kışkırtıcı, yanlış, amaçlı ve asılsız iddialarına dayanmak doğru değildir. Terör örgütü ve destekçilerinin esas amacı, güvenlik kuvvetlerimiz ve masum yöre halkımızı, vatandaşlarımızı hedef almaktan ziyade, devleti ve karar mekanizmalarını kendi hayal ettikleri mecralara sürüklemektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; uzun yıllardan beri ülkemizin Güneydoğu Anadolu Bölgesinde terör örgütü PKK tarafından başlatılan, ülkemizin ve özellikle orada yaşayan insanlarımızın her bakımdan zarar gördüğü olaylar, 54 üncü Hükümetimizin almış olduğu ve alacağı ekonomik ve sosyal tedbirlerle en kısa zamanda bitirilecektir.

Hepinizin malumu olduğu üzere, Bakanlar Kurulumuz yarın Ağrı İlimizde toplanacaktır. Ağrı'da yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısının ağırlıklı gündemi, Doğu ve Güneydoğu Anadolu'nun ekonomik kalkınması, terörle mücadelede gelinen nokta, bu konuda alınacak ilave tedbirler olacaktır ve inşallah, Ağrı'da, Sayın Başbakanımız tarafından, doğu ve güneydoğu halkına yeni müjdeler, yapılacak yeni yatırımlarla, projelerle ilgili bilgiler, müjdeler arz edilecektir.

İnşallah, olağanüstü halin tamamen kaldırılması bizim Hükümetimize nasip olacaktır. Olağanüstü halin yıllardan beri devam etmesi, onun öncesinde, o bölgenin uzun yıllar sıkıyönetimle idare edilmesi, tabiî ki kabullenilecek, mazur görülecek bir durum değildir. Hükümetimiz, önümüzdeki yıl içerisinde, olağanüstü halin tüm bölgeden kaldırılması için elinden gelen her türlü tedbiri almakta, her türlü gayreti göstermektedir.

Allah'ın izniyle, milletimizin desteğiyle, keza Yüce Parlamentomuzun desteğiyle, Türkiye'de sulh ve sükûnu temin edeceğiz, terörü bitireceğiz; gerek Güneydoğu Anadolu'da gerekse tüm yurdumuzda sulh ve sükûnun hâkim olduğu, kardeşliğin hâkim olduğu bir ortam meydana getireceğiz ve Türkiye'deki bu hal, Türkiye'de Hükümetimizin bu başarısı, inşallah, bütün bölgeye yansıyacak ve Afganistan'daki iç savaşın da sona erdirilmesinde, başta Sayın Başbakanımız olmak üzere, Hükümetimiz, elinden gelen gayreti de gösterecektir. 54 üncü Hükümet, hem Türkiye'ye hem bütün İslam âlemine, inşallah, çok hayırlı hizmetler edecektir. Bizim Hükümetimiz, barış hükümetidir, kardeşlik hükümetidir, inşallah, rahmet hükümeti olacaktır.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ederim Sayın Bakan.

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - Sayın Başkan, ben, sorduğum soruya yanıt alamadım. Sayın Bakan...

METİN ARİFAĞAOĞLU (Artvin) - Afganistan'dan bahsediyor...

SEBGETULLAH SEYDAOĞLU (Diyarbakır) - ...PKK terörünü anlattı, zaten onu ben de lanetledim; fakat, sorduğum soruya yanıt almadım.

BAŞKAN - Sayın Bakan, soruya cevap verdiği inancıyla, Hükümet adına konuştu. Bu konuda bizim yapacağımız bir şey yok Sayın Seydaoğlu.

4. - Kayseri Milletvekili Memduh Büyükkılıç'ın, ilköğretim müfettişlerinin sorunlarına ilişkin gündemdışı konuşması ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı

BAŞKAN - Gündemdışı üçüncü konuşma Sayın Memduh Büyükkılıç'ın. Sayın Büyükkılıç, ilköğretim müfettişlerinin sorunları hakkında konuşacak; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Büyükkılıç, süreniz 5 dakikadır.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Kayseri) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ilköğretim müfettişlerinin sorunlarıyla ilgili, şahsım adına söz almış bunuyorum; bu vesileyle, hepinizi hürmetle selamlarım.

Sözlerime başlamadan önce, merhum eğitimci, millî şairimiz Mehmet Akif'i, ölüm yıldönümü nedeniyle, rahmetle anıyorum.

Teftiş, kamu sektöründe veya tüzelkişiliği bulunan kurumlarda yapılmakta olan işlerin mevcut mevzuata uygun olarak yapılıp yapılmadığının yetkili kimseler tarafından gözetlenmesi ve denetlenmesidir. Teftiş, her kurum için, elbette ki, hayatî önem arz etmektedir.

Anayasamızın 42 nci maddesinde, eğitim ve öğretimin, devletin gözetim ve denetimi altında yapılacağı hükmü yer almıştır. Millî Eğitim Temel Kanununa göre de, eğitim ve öğretim hizmetinin devlet adına yürütülmesinden ve denetiminden Millî Eğitim Bakanı sorumludur, Millî Eğitim Bakanlığı sorumludur denilmektedir.

Bugün, Türkiye'de 60 bin ilköğretim kurumunda 400 bin öğretmen görev yapmakta olup, 10 milyonu aşkın öğrenci öğrenim görmektedir. Bu kurumlarda yapılmakta olan eğitim ve öğretim hizmetinin Millî Eğitim Bakanlığı adına gözetim ve denetim işi, 3 bin ilköğretim müfettişi tarafından yerine getirilmektedir.

Bu kadar önemli ve kutsal bir görevi, yaklaşık yüzelli yıldır onurlu bir şekilde sürdüren, büyük bir özveriyle yerine getirmeye çalışan ilköğretim müfettişlerinin sorunları da önemli ölçüde çoğalmaktadır. Aynı öğrenim düzeyinde olan, aynı şartlarda çalışan ve Bakanlığın aynı tür görevlerini yerine getiren ilköğretim müfettişleri, Bakanlık müfettişlerine tanınan haklardan faydalanamamanın sıkıntısı içerisindedirler.

Burada, tabiî ki Bakanlık müfettişleriyle ilgili bu mukayese yapılırken Bakanlık müfettişlerinin özlük haklarının yeterli olduğu anlamında değil, hiç olmazsa onlara denk olunması anlamında söylenilmektedir. Yoksa, gönlümüz, Bakanlık müfettişlerine de daha fazla özlük haklarının verilmesini arzu eder.

İlköğretim müfettişleri, görevlerini daha etkili bir biçimde yerine getirebilmek için Bakanlık müfettişleriyle aynı statüye kavuşturulmak ve aynı ekonomik özlük haklardan yararlanmak istemektedirler. Yetkileri genişletilmiş, sorumlulukları artırılmış, Bakanlık müfettişleriyle aynı statüye kavuşturulmuş, ekonomik durumları iyileştirilmiş olan ilköğretim müfettişleri, geleceğe daha güvenli bakacaklardır.

İlköğretim müfettişlerimizin elbette çok sorunu vardır; ancak, ben, bunlardan çözüm bekleyen birkaç tanesini sıralamaya gayret edeceğim.

İlköğretim müfettişlerinin hizmet sınıfının ve kadro unvanının belli olmaması, 2680 sayılı Yetki Kanununa dayanılarak çıkarılan 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle belirlenen kadro cetvelleri, 84/8360 sayılı Bakanlar Kurulu kararıyla belirlenmiş ve yürürlüğe konulmuştur. Bu cetvellerde, Bakanlık müfettişlerinin genel idarî hizmetler sınıfında yer aldıkları görülmesine rağmen, ilköğretim müfettişleri hiçbir yerde yer almamışlardır. Buna göre, Bakanlık, ilköğretim müfettişlerine, eğitim-öğretim hizmetleri sınıfından ve öğretmen kadrosundan kadro vermektedir. Aynı Bakanlığın elemanı olan, benzer işleri yapan iki farklı müfettişlik sistemi ortaya çıkmaktadır. Her ne kadar isimlerinde “ilköğretim müfettişi” sıfatı var ise de, yaptıkları görev teftiş olmakla birlikte, maalesef, öğretmen olarak nitelendirilmektedirler. Elbette, bu sorunun çözümü için, 3797 sayılı Millî Eğitim Bakanlığı Teşkilat Kanununda ilköğretim müfettişlerinin yerinin belli olması, 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin ekini teşkil eden kadro cetvellerinde, ilköğretim müfettişlerine genel idare hizmetleri sınıfında ve müfettiş kadrosunda yer verilmesi gerektiği kanaatindeyiz.

Bir başka sorunları, ilköğretim müfettişlerine ödenen özel hizmet tazminatı ile denetim tazminatı, Bakanlık müfettişlerine ödenenden oldukça azdır. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun, 418 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle değişik 8 inci maddesiyle devlet memurlarına ödenecek tazminat oranları belirtilmiştir. Bu Kararnameye göre, ilköğretim müfettişlerine, Bakanlık müfettişlerine ödenen tazminat oranının üçte ikisi kadar tazminat ödenmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükkılıç, eksüreniz 1 dakikadır.

Buyurun.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Başkanım.

Bu müfettişlerimiz için yapılacak bir başka çalışma da, Bakanlık müfettişliği ile ilköğretim müfettişliğinin birleştirilmesi olmalıdır. Bunu, idarenin bütünlüğü açısından gerekli görmekteyiz.

İlköğretim müfettişlerinin ekgösterge puanları, genel idare hizmetleri sınıfında bulunan denetim elemanlarının ekgösterge puanlarından daha düşüktür. Bunun da düzeltilmesini beklemekteyiz.

İlköğretim müfettişlerinin gündelik ve yol giderleri zamanında ödenmemekte; bütün kurumların müfettişleri, yolluk ve gündeliklerini peşin olarak aldıkları halde, bunlar, harcamaları kendi ceplerinden yapmaktadır. “Bunlara ekders ücreti verilsin” denildiğinde, “müfettiş” denilmekte; ancak, bu konuda da mağdur edildikleri gözlenilmektedir.

İlköğretim müfettişleriyle ilgili...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Büyükkılıç, teşekkür ediyorum.

MEMDUH BÜYÜKKILIÇ (Devamla) - Ben, teşekkür ediyor, hayırlı günler diliyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Hükümet adına, gündemdışı konuşmayı yanıtlamak üzere, Kültür Bakanı Sayın İsmail Kahraman.

Buyurun Sayın Kahraman.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kayseri Milletvekili Sayın Memduh Büyükkılıç Beyin gündemdışı konuşması üzerine, Hükümet adına cevap vermek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyorum.

İlköğretim müfettişlerimizin sorunları hususundaki beyanlarına iştirak ettiğimizi ve bu sorunların giderilmesi için gerekli çalışmaları yapmakta olduğumuzu, iyileştirme çalışmalarını ve sorunların giderilmesi için icap edenleri yapma kararında olduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Millî Eğitim Bakanlığı ilköğretim müfettişleri, eğitim öğretim hizmetleri sınıfında olup, yetki görev ve sorumlulukları, 222 sayılı İlköğretim ve Eğitim Kanununun 23 üncü maddesi uyarınca hazırlanan yönetmelikle belirlenmiştir. Ülke genelinde, en küçük yerleşim birimine kadar yaygınlaşmış kurumlarda görev yapan yaklaşık 400 bin personel ilköğretim müfettişlerince denetlenmekte ve bunların işbaşında yetiştirilmeleri sağlanmaktadır. Çok yaygın bir sahada ve çok geniş bir ölçüde hizmet vermekte olan ilköğretim müfettişlerimizin sorunları hususunda gereken iyileştirmeleri yapma ve bu sorunları giderme hususundaki gayretimizi tekrar ifade etmek istiyorum.

İkazları ve beyanları dolayısıyla değerli milletvekilimize teşekkürlerimi sunuyor, Yüce Heyetinizi saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum efendim. (RP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sunuşlar oldukça uzun; bu nedenle, Divan Üyesi arkadaşımızın oturarak okumasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Cumhurbaşkanlığı tezkereleri vardır; okutuyorum.

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Fransa'ya gidecek olan Devlet Bakanı Nafiz Kurt'a, dönüşüne kadar, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/633)

26 Aralık 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

26 Aralık 1996 tarihinde Fransa'ya gidecek olan Devlet Bakanı Nafiz Kurt'un dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

2. - İran'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/634)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşmelerde bulunmak üzere, 27 Aralık 1996 tarihinde İran'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Recai Kutan'ın dönüşüne kadar; Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığına, Devlet Bakanı Fehim Adak'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

3. - İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın vekâlet etmesinin uygun görüldüğüne ilişkin Cumhurbaşkanlığı tezkeresi (3/635)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

28 Aralık 1996 tarihinde İngiltere'ye gidecek olan Devlet Bakanı Ufuk Söylemez'in dönüşüne kadar; Devlet Bakanlığına, Devlet Bakanı Ayfer Yılmaz'ın vekâlet etmesinin, Başbakanın teklifi üzerine uygun görülmüş olduğunu bilgilerinize sunarım.

Süleyman Demirel

Cumhurbaşkanı

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Başbakanlığın bir tezkeresi vardır; okutuyorum:

4. - İl İdaresi Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısının geri gönderilmesine ilişkin Başbakanlık tezkeresi (3/636)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi: 7/6/1996 tarihli ve B.02.0.KKG/101-545/2487 sayılı yazımız.

İlgi yazımızda Başkanlığınıza sunulan “İl İdaresi Kanununun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesi ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısı”nın, yeniden incelenmek üzere, Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 75 inci maddesi gereğince geri gönderilmesini arz ederim.

Prof. Dr. Necmettin Erbakan

Başbakan

BAŞKAN - İçişleri Komisyonunda bulunan tasarı geri verilmiştir.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutup, oylarınıza sunacağım:

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 3.12.1996 tarihli ve 2 sayılı Raporunun gündeme alınarak Genel Kurulun bilgisine sunulmasına ilişkin Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 44 Tarihi: 7.1.1997

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 3.12.1996 tarihli ve 2 sayılı raporunun, 3686 sayılı Kanunun 6 ncı maddesi gereğince gündeme alınarak Genel Kurulun bilgisine sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

Salih Kapusuz Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Mehmet Gözlükaya H. Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

İçtüzüğün 37 nci maddesine göre verilmiş, 2 adet, doğrudan gündeme alınma önergesi vardır. Bu 2 önergeyi ayrı ayrı okutup işleme koyacağım ve oylarınıza sunacağım.

Birinci önergeyi okutuyorum:

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

5. - Erzincan Milletvekili Mustafa Kul'un, Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van, Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Sıvas, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Bingöl İllerinde Terör Nedeniyle Boşaltılan Köylerden Başka Yerlere Gönderilen Yurttaşlara Yardım Yapılması Hakkında Kanun Teklifinin (2/340) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/123)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/340) esas numaralı, Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van, Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Sıvas, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Bingöl İllerinde terör nedeniyle boşaltılan köylerden başka yerlere gönderilen yurttaşlara yardım yapılması hakkındaki kanun teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesi uyarınca, doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mustafa Kul

Erzincan

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kul. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Kul, süreniz 5 dakikadır.

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Erzincan, Tunceli, Kars, Ağrı, Van, Muş, Hakkâri, Bitlis, Siirt, Mardin, Sıvas, Adıyaman, Diyarbakır, Batman, Şırnak ve Bingöl illerinde terör nedeniyle boşalmış veya boşaltılmış olan köylerden başka yere yerleşmiş olan vatandaşlarımıza maddî yardım yapılmasıyla ilgili kanun teklifimin doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasıyla ilgili önergem üzerinde söz almış bulunmaktayım; bu vesileyle, hepinizi selamlıyorum; bütün arkadaşlarımın yeni yılını kutluyorum, 1997 yılının, bütün milletvekili arkadaşlarım açısından başarılı geçmesini diliyorum.

Değerli arkadaşlar, asıl konuya geçmeden önce, iki konuya da kısaca değinmek istiyorum. Bugünün tarihi 7 Ocak. 7 Ocak, bilindiği gibi, gazeteci Metin Göktepe'nin öldürülmesinin birinci yıldönümü. Aradan bir yıl geçmiş olmasına karşın, hâlâ daha, Metin Göktepe'nin katledilmesinde isimleri tespit edilmiş olan güvenlik görevlilerinin nerede yargılanacağına dahi karar verilememiş olması, gerçekten, Türkiye açısından üzüntü verici bir olaydır. Terör konusu ne zaman gündeme gelse, hemen karşımıza birtakım sorunlar, devlet arkaya alınarak birtakım karşı koymalar çıkmaktadır. Eski Bakan Sayın Mehmet Ağar, gazetecilerin bu konuyla ilgili bir sorusu üzerine “ben ülkemi çok seviyorum, vatansever bir insanım. Sizler, benim kadar Hozat'ı, Eruh'u, Zap Suyunu, Aras Nehrini bilemezsiniz. Ben, Türkiye'yi karış karış biliyorum ve ülkemi çok seviyorum” diyor. Şimdi, acaba, Metin Göktepe'nin mahkemesini, öyle, Ege Bölgesini karış karış dolaştırarak, gazetecilere coğrafya dersi mi vermek istiyorlar veya coğrafyamızı daha iyi öğrenmemiz için mi acaba Metin Göktepe'nin mahkemesini karış karış gezdiriyorlar?! Gerçekten, bu, ülkemiz açısından talihsiz bir olaydır. Umuyorum ve diliyorum ki, Metin Göktepe'nin mahkemesi bir an önce sonuçlanır ve bu olayın failleri de yapmış oldukları, işlemiş oldukları suçun cezasını alırlar.

Bir diğer olay, Sayın Maliye Bakanımız, memur maaş zamlarıyla ilgili konuda “biz, temmuz ayında yüzde 50 vermiştik, şimdi yüzde 30 verdik, bunun toplamı yüzde 95 etmektedir. Yüzde 80 enflasyon var, yüzde 15 refah payı verdik” diyorlar. Asıl önemli olan, 1996 yılında ne kadar verilmiş olduğudur. 1996 yılında Hükümetin memurlara vermiş olduğu toplam artış yüzde 50'dir; bugün verilmesi düşünülen yüzde 30 ise, 1997'nin birinci altı aylık dönemi için verilmektedir. Eğer, hesabı o şekilde yapacak olursak, 1995'in ocak ayında memura yüzde 30 verilmiş; 100 lira üzerinden hesabını yaptığımız zaman, 1995'in ocak ayının 100 lirası 130 lira olmuştur. 1995'in temmuz ayında yüzde 30 daha verilmiştir; o zaman 39 lira daha gelmiştir, 169 lira olmuştur. 1995'in kasım ayında ise, yüzde 53 verilmiştir, ki, şimdiye kadar en fazla biz verdik diye övünüyorlar; yüzde 50 verdik diyorlar. Bununla beraber, 100 lira, toplam 259 lira etmektedir, ki, o zaman 1995 yılındaki artış yüzde 159 olmuştur...

BAŞKAN - Sayın Kul...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Buyurun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Kul, önerge üzerinde lütfen...

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bu nedenle, ben sormak istiyorum: Acaba, yüzde 159 mu fazla, yoksa, Sayın Bakanın ifade ettiği yüzde 95 mi fazla?

Değerli arkadaşlarım, vermiş olduğum bu kanun teklifi, terör nedeniyle başka illere, gerek terör korkusuyla kendi köyünü, yerini yurdunu terk etmiş, gitmiş olan vatandaşlarımıza veya güvenlik kuvvetleri tarafından boşaltılmış olan köylerden başka yere yerleşmiş olan vatandaşlarımıza yardım verilmesiyle ilgili bir kanun teklifidir.

Değerli arkadaşlarım, bu köylerimizde oturan vatandaşlarımız, daha önce tarımla, hayvancılıkla iştigal etmekteydiler; başka yerlere göç ettikten sonra bu şanslarını kaybettiler; kimisi çadırlarda, kimisi yakınlarının yanında kalmakta, kimisine hayırsever vatandaşlarımız yardım etmektedir; kimisi kirada oturmakta, kirasını ödemekte zorluk çekmektedir; aile bireylerinin günlük beslenme ihtiyaçlarını dahi karşılama şansı olmamaktadır. Tekrar kendi köylerine dönmek isteyen vatandaşlarımıza ise, güvenlik kuvvetleri müsaade etmemektedir.

İş isteyene iş temin edemez durumdayız. Bu aileler büyük bir sefalet içerisindedir...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Kul, eksüreniz 1 dakikadır; buyurun.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Bu vatandaşlarımız devletin kendilerine sahip çıkmasını beklemektedir.

Bu vesileyle, vermiş olduğum kanun teklifi, tabiî, çok uzun; ama, özellikle, kanun teklifinde, zorunlu olarak göçe tabi olan köylülerimizin kredi borçlarının, ödeme olanakları olmadığından dolayı, tarımsal kredi borçlarının, bir sefere mahsus affedilmesi öngörülmüştür.

Yine, yıllardır verdiği uğraş sonucunda sahip olduğu evini, konutunu terk etmek zorunda olan vatandaşlarımızın, uzun süreli borçlanmayla tekrar ev sahibi olması amaçlanmıştır. Kendi köyünde daha önce tarımla iştigal eden ve geçimini bu yöntemle temin eden vatandaşlarımızdan tekrar kendi köylerine dönmesi mümkün olamayanların kendi geçimini temin edebilmesi için, arazi sahibi olabilmesi için gene onlara uzun vadeli kredi temin edilmesini öngörmektedir.

Eski köylerinde hayvancılık yapan insanlarımızın tekrar köylerine dönmeden, bulunduğu yerde...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Sadece teşekkür edip ineceğim.

BAŞKAN - Lütfen, mikrofon kapalıyken teşekkür edin.

MUSTAFA KUL (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, kanun teklifim, detaylı, çok geniş kapsamlı bir tekliftir. Bütün arkadaşlarımızın, bu vatandaşlarımıza yardımcı olmak amacıyla, bu yasa teklifinin bir an önce görüşülmesi konusunda katkı vereceğine inanıyorum.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Kul.

Komisyon veya Hükümetten bir söz talebi?.. Yok.

Şahsı adına, Tunceli Milletvekili Sayın Orhan Veli Yıldırım; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Yıldırım, süreniz 5 dakikadır.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Erzincan Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kul'un, Tunceli, Erzincan ve diğer 14 ili kapsayan illerimizde, terör ve güvenlik nedeniyle güvenlik güçlerimiz tarafından boşaltılan köylerden göç eden ve göç ettikleri yerlerde mağdur durumda bulunan yurttaşlarımıza bazı yardımlar yapılmasına dair kanun teklifinin, İçtüzüğün 37 nci maddesi gereğince öne alınmasına dair önergesi lehinde şahsım adına söz talep ettim. Bu itibarla, 1997 yılının, Parlamentomuza ve yurttaşlarımıza sağlık, barış ve mutluluk getirmesi dileğiyle sözlerime başlıyorum, Yüce Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, ondört yılı aşkın bir müddetten beri Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerimizin bazı illerinde, bazı köylerimiz, terör militanlarının barınmaması veya güvenlik nedeniyle, güvenlik güçlerimiz tarafından kısmen boşaltılmış, bazı köylerimiz yakılmış, bazıları da oturulamaz hale getirilmiştir. Bu itibarla, yasalarımızda belirtilen kamulaştırma paraları ödenmeden, yasaların yurttaşlarımıza tanıdığı haklardan yararlandırılmadan, bu yurttaşlar, kendi kaderleriyle baş başa bırakılmışlardır.

Özellikle, 1996 yılının son aylarında, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanının Tunceli İlinde yapmış olduğu gezide, basın mensuplarımızın da müşahede ettiği gibi ve Türkiye kamuoyunun da yakından müşahede ettiği gibi, bu durumda olan yurttaşlarımız, hâlâ, çadırlarda, barakalarda yaşamaktadırlar. Bu da yetmiyormuş gibi, terör militanlarının gıda kaynaklarını kurutma amacına yönelik olarak, devlet güvenlik güçlerimiz tarafından, özellikle Tunceli merkez alınmak kaydıyla, bazı illerimizde, gıda ambargosu diye bir ambargo uygulanmaktadır. Ne yazık ki, Tunceli Valiliği ve resmî merciler tarafından bu gıda ambargosu kabullenilmesine ve elimizde resmî belgeler olmasına rağmen, İçişleri Bakanı Sayın Akşener, yapmış olduğu basın açıklamasında, böyle bir gıda ambargosunun olmadığını söylemek suretiyle -aslında, birazdan, Sayın Meclis Başkanına da bu belgeleri, resmî belgeleri takdim edeceğim- kendisi yalan söyleyerek, yalanlamış oldu.

Değerli milletvekilleri, Millî Marşımızın Yazarı Şairimizin ölüm yıldönümü nedeniyle, bir siyasî partimizin temsilcisi, demin, burada “yanında arkadaşı soğuktan titrerken, kendi paltosunu, o titreyen arkadaşına vermekten çekinmeyen” diye tarif etti. Evet, doğrudur; Yüce Meclisi oluşturan saygıdeğer milletvekilleri, siz, Mehmet Akif Ersoy'ların çocukları veya torunları olarak, doğuda, çadırda, kapısı penceresi henüz takılmamış inşaatlarda barınan bu yurttaşlarımıza, devletin, sadece ceberut yüzünü değil; devletin, devlet baba yüzünü, şefkat elini, sevecenliğini bir an önce getirmediğiniz takdirde, korkarım, zaman çok geçmiş olacaktır.

Siz de çok iyi biliyorsunuz ki, terör mihraklarının beslendiği yegâne gıda kaynağı işsizliktir ve o bölgede, yurttaşların, devlete karşı olan bağlarının zayıflamasıdır. Ne yazık ki, devletin şimdiki uygulaması o aşamadadır.

Bu nedenle, Erzincan Milletvekilimiz Sayın Mustafa Kul ve arkadaşlarınca verilen bu yasa önerisinin gündeme alınması yönünde olumlu oy kullanarak bir ilk adım atmış olursunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, eksüreniz 1 dakikadır; buyurun.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Devamla) - Yine, bu yönde, Erzincan depremi nedeniyle o bölgedeki belediyelere tanınmış olan, İller Bankasınca verilen gelirin iki katına çıkarılmasına dair yasanın, bu terör olgusu halledilinceye kadar uzatılmasında fayda gördüğümüzü, bu yasa kapsamında değerlendirileceğini; devletin, bu şekilde, aslında, o bölgedeki vatandaşlara da sevecen ve şefkat elinin uzatılacağının ilk adımı olarak, bu yasa teklifinin, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması için olumlu oy kullanacağınızı tahmin ediyorum.

Yüce Meclise saygılar ve sevgiler sunarım. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Yıldırım.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

MUSTAFA KUL (Erzincan) - Güneydoğulu milletvekilleri nerede?!.

NECMİ HOŞVER (Bolu) - Sayın Başkan, neden bekliyorsun?!.

BAŞKAN - Sayıyor arkadaşlar, neden bekleyeyim!..

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Güneydoğulu değil, bütün Anadolu milletvekilleri nerede?!.

BAŞKAN - Kabul etmeyenler...(ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar[!])

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Televizyonlar göstersin güneydoğu milletvekillerini... Göstersin...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Komisyon var, Komisyon... Hükümetin görüşü alınır, komisyonda görüşülür, ondan sonra gündeme gelir.

BAŞKAN - Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, ikinci önergeyi okutuyorum:

6. - Gümüşhane Milletvekili Mahmut Oltan Sungurlu'nun, Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifinin (2/5) doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/124)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarafımca hazırlanarak 12.1.1996 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulan (2/5) esas numaralı, Yüksek Öğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü Hakkında 2809 Sayılı Kanuna Ek ve Geçici Maddeler Eklenmesi ve 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Kanun Teklifim, sevk edildiği Millî Eğitim ve Plan ve Bütçe Komisyonlarında 45 günlük süre içinde görüşülmediğinden, teklifimin, İçtüzüğün 37 nci maddesinin ikinci fıkrasına göre doğrudan doğruya gündeme alınmasını Yüce Meclisin takdirlerine arz ederim.

Saygılarımla. 20.11.1996

Mahmut Oltan Sungurlu

Gümüşhane

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Sungurlu, süreniz 5 dakikadır.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

1983 yılından beri, Parlamentonun bu kürsüsünü, ne seçim bölgemin bir meselesiyle ne de Parlamentoya verip, komisyonlardan geçmeyen herhangi bir kanun teklifini buraya getirmek suretiyle tutmadım. Bugün, kendime uyguladığım bu iki kaideyi ihlal ederek, ilimle, çevremle ilgili ve kendi verdiğim bir kanun teklifini, İçtüzüğün 37 nci maddesine istinaden, bir yıl gibi bir zaman sonra Yüce Meclisin huzuruna getirdim.

Bunu getirirken fevkalade rahatsız olduğumu bilmenizi isterim. Ancak, bunun yanı sıra, bana cesaret veren, son günlerde, bazı milletvekili arkadaşlarımın verdiği bu istikametteki önergelere, Yüce Meclisin bilhassa İktidar kanadının gösterdiği yakınlıktır. Ben de, bir yıldan önce, kendi seçim bölgemle ilgili verdiğim bu kanun teklifini Yüce Meclisin huzuruna getirmezsem, kendi tarafımdan, seçmenlerimin cezalandırılacağı düşüncesine kapıldım ve sizin daha önceki kararlarınızdan cesaret alarak huzurlarınıza geldim.

Saygıdeğer milletvekilleri, Gümüşhane'de bir üniversite kurulması noktasındaki bu cesaretim, söylediğim gibi, sizlerin bundan önceki davranışlarınıza bağlıdır. Bir yılı aşkın bir zamandır, bu kanun teklifimiz komisyonda beklemektedir. Daha önce, 1995 yılında da bu istikamette verdiğimiz bir kanun teklifi, Millî Eğitim Komisyonunun kabulüne mazhar olmuştu. Bugün de, elbette ki, bu kanun teklifinin kanunlaşması Hükümetin tavrına bağlıdır.

Ben, birçok toplantılarda, ikili görüşmelerde, sayın siyasî parti liderlerinin ve değerli milletvekillerinin, ilime ve ilimin insanlarına karşı olan sevgilerini, takdirlerini ve herhangi bir hizmette bulunmak için yarıştıkları yolundaki sözlerini dinliyorum. Bu itibarla, bugüne kadar duyduğumuz, gerek İlimin insanlarının duyduğu gerek benim duyduğum bu güzel sözlerin şu anda bir yoklamasını yapma fırsatı çıktığı gibi, gerek iktidar milletvekillerine gerek Meclisin tümüne bu noktada bir gayret etme, bir hizmet verme imkânı da sunmuş oluyoruz.

Saygıdeğer milletvekilleri, elbette ki, bu önergemizi kabul ettiğiniz takdirde, Gümüşhane'de üniversite kurulması meselesi Meclisin gündemine gelecektir; ileride kanunlaşması noktasında da, ilave destekleriniz olacaktır.

Gümüşhane, takdir edersiniz ki, hepinizin bildiği gibi, son derece yoksul bir bölgemiz olup, insanlarının aşağı yukarı tamamına yakını okumaktadır. Eğer bir üniversite kurulursa okuryazar nispetimiz, memlekette ilim yapma imkânı olan insanlarımızın sayısı artacaktır.

Son dakikalarımı da, izin verirseniz bir şakayla geçirmek istiyorum. Ülkemizin her tarafında... (Gürültüler)

Sayın Başkan...

BAŞKAN - Evet, bir şakayı sizinle paylaşmak istiyor Sayın Sungurlu; biraz dikkatli dinlersek...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Evet, Sayın Başkan, bir şakayı sizlerle paylaşmak istiyorum.

Birçok ilde, ilçede, kasabada anlatılır: “Bizim ilimize okul açılacaktı; ama, bu ilin eşrafı 'fakir fukaranın çocuğu okuyup da bizim çocuklarımızın önüne mi geçsin' dediler, okula mani oldular.” Gümüşhane, bu ülkenin fakir bir ilidir. Sizin de, bu düşünceler içerisinde -ki, hiç böyle bir şey yakıştırmıyorum ve biraz sonra oylarınızla da bunu tekzip edeceğinize inanıyorum-Gümüşhane'nin fakir fukarasının, bugün olduğu gibi, yarın da, daha fazla ülke hizmetinde olması için, oylarınızla, önergemi destekleyeceğinize inanıyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Komisyon ve Hükümet adına söz talebi?.. Görülmüyor.

Şahsı adına, Sayın Ülkü Gökalp Güney; buyurun efendim.

Sayın Güney, süreniz 5 dakikadır.

ÜLKÜ GÜNEY (Bayburt) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Sayın Sungurlu'nun, İçtüzüğümüzün 37 nci maddesi gereğince, Gümüşhane İlimizde bir üniversite kurulmasıyla ilgili, daha önceden vermiş olduğu kanun teklifinin, komisyonlarda yasal süre içerisinde görüşülemediğinden doğrudan gündeme alınmasıyla ilgili bu önerge üzerinde şahsî kanaatimi ifade etmek için söz almış bulunuyorum, bu vesileyle hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Muhterem arkadaşlarım, şu anda Türkiye'de 62 üniversite mevcuttur ve aşağı yukarı Türkiye'deki illerimizin yüzde 50'sinden fazlasında üniversite vardır. Bundan önceki hükümetler, hatta ta 60'lı yıllara inecek olursak, o tarihten itibaren, peyderpey bu üniversitelerin sayısında artırılma öngörülmüştü, özellikle son on yılda bu hızlandı, bu hızlandırılmadan dolayı hepimiz mutluyuz, memnunuz. İşte, Gümüşhane'de kurulacak üniversite de bu zincirin halkalarından bir tanesidir.

Gümüşhane'ye bu üniversite niçin kurulmalıdır? Bir defa, şunu açıkça ifade edeyim ki, devletine, milletine sadık, okumayı son derece seven ve yetişmiş elemanları açısından, çok yetenekli elemanları, üniversite üyeleri açısından zengin olan bir ile, bu üniversite mutlaka kurulmalıdır. Bunun altyapısı da aşağı yukarı hazırdır. Bu bakımdan, mevcut yüksekokullar değiştirilerek, fakülte haline getirilerek, bu ilimizde bu üniversite mutlaka kurulmalıdır. Bu üniversitenin kurulmasıyla, hem Gümüşhane'nin ekonomik durumuna büyük katkılar sağlanacak hem de bu ildeki gençlerimizin okumalarına bir fırsat sağlanacaktır. Ben, Yüce Meclisin değerli üyelerinin bu konuda müspet oy kullanacaklarına inanıyorum.

Bundan önce de, yine, bu tip üniversite teklifleri gelmişti, değerli üyeler bu konuda gerekli müspet davranışı göstermişlerdi. Çok yakın bir süre içerisinde, Bayburt üniversitesinin kurulmasıyla ilgili kanun teklifimiz -ki, bu, dört yıl önce verilmiştir ve yıllardır beklemededir- Meclisin gündemine gelecektir. Umuyorum ki, bugün olacağı gibi, o gün de, sadece Bayburt üniversitesi değil, diğer illerimizle ilgili, gelecek üniversite tekliflerine, Yüce Meclisimiz olumlu bakacaktır; buna inanmaktayım.

Bu duygularla, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, bir hususu arz edebilir miyim.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - 37 nci maddeye göre, aşağıya indirilmek istenen hususla ilgili olarak şunu arz etmek istiyorum: Esas itibariyle, Hükümetimiz, üniversitesi olmayan bütün illerde üniversite kurma hazırlığı içerisindedir.

BAŞKAN - Sayın Kapusuz, Grubunuz adına mı konuşuyorsunuz, Hükümet adına mı?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Şahsım adına efendim, yerimden açıklama yapıyorum.

Hükümetin, bu alanda bir çalışma yapması söz konusudur. Onun için, Komisyonda, bu tekliflerin hepsi birleştirilerek görüşüldükten sonra Genel Kurula indirilmesi uygun olacaktır; aksi takdirde, sıkıntı olur.

Arz ederim efendim.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Sungurlu.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, Sayın Kapusuz'un söylediğinin gerçekleşmesini biz memnuniyetle karşılarız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - İnşallah...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Ancak, bugün elimize gelen bir fırsatı Refah Partisinin engellemeyeceği inancındayım. Bugün elimizde var olan bu fırsatı kaçırmayalım.

BAŞKAN - Evet... Oylama yapacağız: Önergeyi kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz önce alınan karar gereğince, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun raporunu okutup, bilgilerinize sunacağım:

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN

DİĞER İŞLER

1. - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun, Diyarbakır Cezaevinde meydana gelen olaylarla ilgili çalışmalar ve yerinde incelemeler yaparak hazırladığı raporu (3/637)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Komisyonumuzun 8.10.1996 tarihli birinci toplantısında, Diyarbakır Cezaevinde 24.9.1996 tarihinde meydana gelen olaylarla ilgili çalışmalar ve yerinde incelemeler yapmak üzere görevlendirilen alt komisyonca hazırlanan rapor, Komisyonumuzun 3.12.1996 tarihli ikinci toplantısında görüşülerek aynen benimsenmiştir.

3686 sayılı İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Kanununun 4 üncü maddesinin (e) bendi ve 6 ncı maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca gereği yapılmak üzere, Yüce Makamlarına saygıyla arzolunur.

Demir Berberoğlu

Eskişehir

Komisyon Başkanı

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığı

Esas No : 2

Karar No: 2

Karar:

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 20 nci Dönem İkinci Yasama Yılının 3 Aralık 1996 tarihli ikinci toplantısında toplantıya katılan üyelerin oybirliği ile aşağıdaki kararlar alınmıştır.

1. Komisyonumuzun 8.10.1996 tarihli birinci toplantısında Diyarbakır Cezaevinde 24.09.1996 tarihinde meydana gelen olaylarla ilgili çalışmalar ve yerinde incelemeler yapmak üzere görevlendirilen Alt Komisyonca hazırlanan raporun aynen benimsenerek Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına sunulmasına,

2. Komisyonumuzun 8.10.1996 tarihli birinci toplantısında alınan 1 nolu kararın 3 üncü maddesi doğrultusunda Almanya, İngiltere, Belçika, Avusturya, Hollanda, Danimarka, Suriye, Irak, Bulgaristan ve Yunanistan'da gerekli temaslarda bulunup, çalışmalar yapılmasına, bu temasların programlanması ve bu temasları yürütecek heyetlerde yer alacak Komisyon üyelerinin tespiti hususlarında Başkanlık Divanına yetki verilmesine,

3. Başta Ankara, İstanbul, Manisa, İzmir olmak üzere bazı cezaevlerindeki tutuklu ve hükümlülerin durumlarıyla cezaevi koşulları hakkında incelemeler yapmak üzere bir alt komisyonun kurulmasına, bu alt komisyonda yer alacak üyelerin tespiti hususunda Başkanlık Divanına yetki verilmesine,

4. Türkiye'de din, vicdan ve inanç özgürlüğü ile ilgili ihlalleri inceleyen bir alt komisyonun kurulmasına, bu alt komisyonun ilk iş olarak İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Tıp Fakültesinde Doktor Şükran Erdem'e yönelik davranışları incelemesine, bu alt komisyonda yer alacak üyelerin tespiti hususunda Başkanlık Divanına yetki verilmesine karar verildi.

Demir Berberoğlu

Eskişehir

Komisyon Başkanı

ve üyeleri

24.09.1996 tarihinde Diyarbakır Cezaevinde meydana gelen olaylar hakkındaki Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu raporu:

Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına

Komisyonumuzun 8.10.1996 tarihli birinci toplantısında alınan karar uyarınca Diyarbakır E Tipi Kapalı Cezaevinde meydana gelen olayları yerinde incelemekle görevlendirilen Heyetimiz gerekli inceleme ve görüşmeleri tamamlamıştır.

Bu görüşme ve incelemelerden sonra Heyetimizce hazırlanan raporumuzu İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına sunuyoruz.

Saygılarımızla.

Demir Berberoğlu Hakan Tartan Sabri Ergül

Eskişehir İzmir İzmir

Başkan Sözcü Kâtip Üye

Musa Okçu

Batman

Üye

Konu : Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu bünyesinde oluşturulan bir alt komisyonun Diyarbakır Cezaevinde incelemeler yapması.

Amaç : Diyarbakır Cezaevinde 24.9.1996 tarihinde meydana gelen ve 10 tutuklunun ölümüyle sonuçlanan olayları yerinde incelemek, Diyarbakır Cumhuryet Başsavcısı, cezaevi mümessil savcısı, cezaevi yöneticileri, tutuklular ve diğer ilgili kişi ve kuruluşlarla görüşmek, bu konuda Komisyona açıklayıcı bir rapor sunmak.

Giriş : Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun 8 Ekim 1996 tarihli toplantısında, yukarıda belirtilen amaç doğrultusunda inceleme ve görüşmeler yapmak üzere, bir alt komisyon kurulması kararlaştırılmıştır.

24 Ekim 1996 günü Diyarbakır'a giden alt komisyon üyeleri, Diyarbakır Cezaevinde görüşme ve incelemeler yaptıktan sonra, 25 Ekim 1996 günü Ankara'ya dönmüşlerdir.

Heyetin Oluşumu :

Diyarbakır Cezaevinde incelemelerde bulunan heyet aşağıdaki üyelerimizden oluşmuştur:

Demir Berberoğlu Eskişehir Başkan

Hakan Tartan İzmir Sözcü

Sabri Ergül İzmir Kâtip Üye

Musa Okçu Batman Üye

Heyete, ayrıca, Komisyon Uzmanı Ali Çolak da eşlik etmiştir.

Diyarbakır Cezaevi Hakkında Genel Bilgi:

Diyarbakır Cezaevi 1980 yılında (E) tipi olarak Adalet Bakanlığınca yaptırılmış; ancak, 12 Eylül sonrası askerî yönetime devredilmiş ve sıkıyönetim askerî cezaevi olarak kullanıma açılmıştır. Diyarbakır (E) Tipi 1 Nolu Kapalı Tutukevi 9 Mayıs 1988 tarihinde Adalet Bakanlığına devredilmiştir.

650 kişi kapasiteli olarak yapılan Diyarbakır (E) Tipi 1 Nolu Kapalı Tutukevinde halen 942 kişi bulunmaktadır. Bu kişilerden 857'si tutuklu, 85'i ise hükümlüdür.

857 tutuklunun koğuşlara göre dağılımı: 243 itirafçı (11 kadın, 232 erkek), 407 PKK örgüt üyesi, 176 tarafsız, 3 Hizbullah örgüt üyesi (1 kadın, 2 erkek), 28 adlî suçlu (5 kadın, 23 erkek) şeklinde.

85 hükümlünün koğuşlara göre dağılımı ise; 53 itirafçı (1 kadın, 52 erkek), 16 PKK örgüt üyesi, 9 tarafsız, 7 adlî suçlu (1 kadın, 6 erkek) şeklindedir.

Görüşmeler :

24 Ekim 1996 günü Diyarbakır (E) tipi 1 Nolu Kapalı Tutukevine giden heyetimiz, yanına Cumhuriyet Başsavcısı ve Cezaevi Müdürünü de alarak olay yeri hakkında bilgi aldı.

Olay yeri olan (C) Blok, 4 ve 5 nolu şebeke kapıları arasında yer almaktadır. (C) Blokun yer aldığı koridorun eni 4,62 metre, boyu 17 metredir. Daha sonra, 5 nolu şebeke kapısının tutuklular tarafından zorlanarak açılmasıyla olayın yayıldığı (D) Blok ise, 30 metre uzunluğundadır. (C) Bloka, 5-6-7-9-11-35-36 nolu koğuşlar açılmaktadır. 5-6-7 nolu koğuşlarda adlî tutuklular, 9-11 nolu koğuşlarda itirafçılar, 35-36 nolu koğuşlarda siyasî (PKK) tutuklular bulunmaktadır.

Siyasî Tutuklular (PKK) İle Görüşmeler:

Heyetimiz, ilk olarak, olay yeri hakkında ön bilgi aldıktan sonra, cezaevini tanımak amacıyla cezaevi içinde incelemeler yaparken, avukat görüş yerinde tesadüfen karşılaştığı 6 siyasî (PKK) tutukluyla görüşmüştür. Heyetle önce konuşmak istemeyen tutuklular, cezaevi yönetiminin dışarı çıkarılması üzerine heyetle konuşmayı kabul etmiştir. Bu tutuklulardan yalnızca bir tanesinin olay günü (C) Blokta yer alan ve olay yerini görmesi olanaklı olan 35 nolu koğuşta olduğu, diğerlerinin olay yerini görmeyen 17 nolu koğuşta bulundukları tespit edilmiştir.

Olay günü (C) Blokta olan bu tutuklu, 24 Eylül günü öğlene doğru, 31 kişilik bir grup tutuklunun görüşe giderken, 35 nolu koğuşun mazgalını açarak ziyaretçilerinin getirdiği yiyecekleri koymak amacıyla leğen ve benzeri malzeme istediğini; bunun üzerine, bir gardiyanın bunun yasak olduğunu söylediğini ve bu arada, Fetih Ahmet isimli başgardiyanın çağırıldığını; Fetih Ahmet'in hakaret ve küfür ederek mazgalı kapatmaya çalıştığını; tutukluların izin vermemesi üzerine “size gösteririm” diye tehditler savurarak diğer gardiyanlarla ayrıldığını ve şebeke kapılarını kapattırdığını; bütün tutukluların bu yaklaşım karşısında şaşırdığını; çünkü, daha önceden koğuşlar arası malzeme alışverişinin sürekli olarak yapıldığını; tutukluların olayı yatıştırmak istemesine karşın, idarenin uzlaşmaya yanaşmadığını; tutukluların, toplu değil, birer ikişer, olay yerinden ayrılalım biçimindeki talebinin de idare tarafından reddedildiğini; cezaevinde olağandışı bir hareketliliğin yaşanmaya başlandığı; mutfak tarafında askerlerin, görüş kabinleri tarafında ise çevik kuvvetin göründüğünü; bunların başlarında kask, ellerinde demir çubuk ve tahta sopalar olduğunu; saat 16.00'ya doğru şebeke kapılarının açılarak, bunların “Allah Allah” sesleri arasında saldırıya geçtiğini; tutuklulara karşı çok acımasız davrandıklarını, ilk darbe alanlardan birinin kafasına vurulmasıyla kendi etrafında döndükten sonra yere düşerek kımıldamadan kaldığını, korkudan koridorun karanlık kısımlarına doğru saklanmak isteyen birkaç kişinin de oralarda yakalanarak, acımasızca dövüldüğünü, ölümlerin çoğunun burada gerçekleştiğini heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine aynı tutuklu; cezaevinde o anda birkaç yüz asker ve polisin bulunduğunu, ancak bunlardan bir kısmının müdahaleyi gerçekleştirdiğini, içlerinde özel tim görüntüsünde (sakallı-bıyıklı) birkaç kişinin de bulunduğunu, müdahaleyi gerçekleştirenlerin özellikle tutukluların kafalarına vurduğunu belirtmiştir.

Avukat görüş yerinde gerçekleştirilen bu görüşmeden sonra heyetimiz, bir başka odada siyasî tutuklulardan (PKK) (C) Blokta yer alan 35 ve 36 nolu koğuşların temsilcileri olan Bayram Altın, Yaşar Aslan, Şevket Şeker, Ercan Aslan ile görüşmüştür.

35 ve 36 nolu koğuş temsilcileri adına konuşan Bayram Altın; 24 Eylül günü 18 ve 29 nolu koğuştan 30 kişilik bir grup tutuklunun aile görüşüne giderken (C) Bloka geldiklerinde 36 ncı koğuşun mazgalından görüşe gelenlerden alacakları yiyecekleri koymak amacıyla leğen istediklerini, bu sırada, gece aramalarında koğuş duvarlarına MHP sloganları yazan ve politik kimliğini her zaman belli eden Ahmet Fethi Onat isimli başgardiyanın mazgalları kapatarak hakaret ve küfür ettiğini, tutukluların buna karşı koyduğunu ve aralarında tartışma çıktığını, bunun üzerine kendilerinin mazgallara geldiğini ve olaya müdahale ederek her iki tarafı sakin olmaya çağırdıklarını, o andan itibaren olayları bütünüyle izlediklerini, başgardiyan ve diğer gardiyanların giderken şebeke kapılarını tutukluların üzerine kapatarak görüşe gidilmesine engel olduklarını, birkaç dakika sonra aralarında bütün müdürler, iki silahlı subay, bazı gardiyan ve başgardiyanların bulunduğu kalabalık bir grubun gelerek tutukluları tehdit ederek onlara küfürler ettiğini, kendilerinin müdürleri ikna etmeye çalıştıklarını, arkadaşları hakkında yasal bir işlem yapılacaksa, arkadaşlarının savcıya ifade verebileceklerini, görüşe göndermeyeceklerse, koğuşlara dönmelerine izin verilmesini istediklerini, ancak, bu diyalog çabasının sonuçsuz kaldığını, müdürlerin, gardiyanlardan anahtarları alarak “biz birazdan nasıl geleceğimizi gösteririz” diye tehditler savurarak gittiklerini, saat 15.30-16.00'ya kadar tutukluların (C) Blokta bekletildiğini, bu esnada revirden dönen 3 kişinin gruba katılmasıyla sayının 33'e çıktığını, mutfak tarafından kafalarında kask, ellerinde kalkan ve cop bulunan askerlerin geldiğini, diğer yönden aynı teçhizata sahip çevik kuvvet polisinin geldiğini, saat 16.00'ya doğru bunların kapıları açarak saldırıya geçtiğini, saldırı üzerine grubun kenetlenerek slogan atmaya başladığını, saldıranların daha önceki saldırılarda hiç olmayan bir şekilde vücuda değil doğrudan kafaya vurduklarını, saldırı sona erdikten sonra tutukluların tümünün yerde sürüklenerek görüş kabinlerine götürüldüğünü, üst üste yerlere atıldığını, sürüklenirken görevlilerin tutuklulara vurmaya devam ettiğini, bundan sonrasını görmediklerini, ancak olayı yaşayan ve Gaziantep'e sevk edilenlerin kendilerine ulaştırdıkları ifadelerinden öğrendiklerini, başlarında subay bulunan bir grubun yerde yatanları “ya itirafçı olursunuz ya da ölürsünüz” diyerek tehdit ettiğini, burada iki kişinin itirafçılığı kabul ettiğini, olaylar çıkmadan önce itirafçı olarak grubun içinden ayrılan bir kişi ile kimi gardiyan ve müdürlerin bazı arkadaşlarını göstermesi üzerine bunların seçilerek öldürüldüğünü, diğerlerine işkence yapılmaya devam edildiğini, arkadaşlarının hastaneye götürülmeden 1 saat kadar bekletildiğini, yaralı oldukları halde 14 kişinin Gaziantep'e sevk edildiğini, bu olayın planlı bir katliam olduğunu, olay planlanmamış bir eylem olsa çok küçük bir çaba ile sorunun büyümeden çözülebileceğini, heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine bu tutuklular; o güne kadar koğuşlardan malzeme alışverişininin olduğunu, bunun hiçbir zaman engellenmediğini ve rutin bir uygulama olduğunu, olay başladığında gardiyanların şebeke kapılarını kapatmaları üzerine, tüm koğuşların elektriğinin kesildiğini, şebeke kapısının kırılmadığını, raylı sistem olduğu için yerinden oynatılarak açılabildiğini, ancak görevlilerin suçlarını gizleyebilmek için kırıldığı izlenimi verebilmek amacıyla ertesi gün bunlara kaynak yaptırdığını, olayların başında gardiyanlarla yaşanan sürtüşme esnasında bazı gardiyanların yaralanmış olabileceğini, ancak müdahale esnasında bunun mümkün olmadığını çünkü tutukluların yalnızca kendilerini darbelerden korumaya çalıştıklarını, kendilerinin istemeleri durumunda koğuş kapılarını birkaç dakika içerisinde kırıp arkadaşlarını koğuşlara alabileceklerini, ancak olayın cezaevi geneline yayılmasından endişe ettikleri ve olayın diyalog yoluyla çözülmesinden yana oldukları için böyle davranmadıklarını, olay nedeninin kamuoyuna yanlış yansıtıldığını, cezaevinde PKK'lı kadın tutuklu bulunmadığını, sevklerin önceden tutuklulara bildirilmemiş olduğunu, itirafçıların olayla ilgisi olmadığını ve onlarla sürtüşmenin sözkonusu olmadığını, dolayısıyla bu nedenlerin hiçbirinin gerçeği yansıtmadığını belirtmişlerdir.

İtirafçı Tutuklularla Görüşme:

İsimleri heyetimizde mahfuz bulunan itirafçı tutuklulardan biri; olay günü 35 inci koğuşta olduğunu, örgütün pasif eylemden aktif eyleme geçilmesi doğrultusunda talimat gönderdiğini, bu talimatlar doğrultusunda cezaevinde örgütün merkezi konumundaki 35 inci koğuşta değerlendirmeler yapıldığını, oradan diğer koğuşlara talimatların yayıldığını, daha önceden olay çıkartılacağından haberdar olduklarını, bu sayede tedbir alabildiklerini, olay esnasında zaman zaman mazgala gelebildiğini, daha çok örgüt sorumlularının mazgal önünde olduğunu, olayı bütünüyle göremediğini; müdahaleden önce söktükleri ranza parçalarını, kalorifer borularını ve benzeri eşyaları dışarı verdiklerini, müdahale esnasında koğuşlardan dışarıya ellerine geçirdikleri şeyleri attıklarını, kendisinin yalnızca askerleri gördüğünü, askerlerden birkaçının elinde cop gördüğünü, askerlerin elinde kalas ve benzeri başka bir şey bulunmadığını; olaydan sonra, gerek koğuşta yapılan konuşmalarda gerekse cezaevi dışından gelen mesajlarda, yapılan eylemin yanlışlığının kabul edildiğini heyetimize ifade etmiştir.

İtirafçı tutuklulardan diğeri ise;

Olay günü görüşe giden ikinci grup içinde olduğunu, 35 ve 36 ncı koğuşun bulunduğu (C) Bloka girerken, önce, 35 no'lu koğuşun mazgalının açıldığını, orada bulunan gardiyanın müdahalesi üzerine İskan Uysal isimli tutuklunun gardiyanı iterek Remzi Tanrıkulu ile konuştuğunu, bu esnada başgardiyan Fetih Ahmet'in gelerek, bunun yasak olduğunu söylediğini, tartışırken Remzi Tanrıkulu'nun başgardiyana yumruk attığını ve küfür ederek diğer tutuklulara da “vurun” diye seslendiğini; gardiyanların itiş kakış esnasında yere düştüğünü ve dövüldüğünü, diğer gardiyanların yetişerek arkadaşlarını kurtardığını ve şebeke kapılarını kapattığını; iki şebeke kapısı arasında bekletilen tutuklulardan birinin telle şebeke kapısının kilidini açtığını; o sırada müdürlerin gelerek, tutuklulara, olayı büyütmemelerini söylediğini; ancak, tutukluların görüşmeye yanaşmadıklarını, yaklaşık altı saat orada bekletildiklerini ve kendisinin olayların boyutunu tahmin ettiği için tutukluların aralarından kaçmaya karar verdiğini; kapının kırılması üzerine gelen müdüre, gizlice, kendisini almaları için işaret ettiğini; müdürün kapıdan içeri girdiğini ve gardiyanların oluşturdukları koridordan geçerek dışarı çıktığını; gardiyanların kendisini olayı göremeyecekleri bir yere götürdüğünü, orada beklerken gürültüler geldiğini; tutukluların “kahrolsun işkence” diye slogan attıklarını; olaylardan sonra kendisini yukarı çıkarttıklarını ve ölenleri teşhis amacıyla hastaneye götürdüklerini, kendisinin ölen 8 kişiyi teşhis ettiğini, ölenlerde kurşun yarası görmediğini, daha çok kafalarına darbe almış olduklarını, kafalarında siyah darp izlerinin ve vücutlarının çeşitli bölgelerinde darp izlerinin bulunduğunu heyetimize ifade etmiştir.

Cezaevi görevlileriyle görüşme:

Görevden alınan Cezaevi Birinci Müdürü Mahmut Çaça;

Adalet Bakanlığından kendilerine örgütün talimatıyla cezaevlerinde açlık grevi gibi pasif eylemlerden aktif eylemlere geçileceği konusunda istihbarî bilgiler ulaştırıldığını; olay günü, görüşe giden tutukluların, koğuşların mazgallarını açarak diğer tutuklularla konuşmaya başladıklarını, müdahale eden gardiyanları tartakladıklarını, kendilerine haber gelince diğer gardiyanlarla aşağı inerek tutukluların elinden personeli kurtardıklarını ve tutukluların 4 ve 5 no'lu şebekeler arasında kaldıklarını, bu esnada 17 ve 23 no'lu koğuşlardan dışarıya mesaj vermek için ateş yakıldığını; olaylar başlayınca Cumhuriyet Başsavcısıyla, cezaevi mümessil savcısını çağırdığını; Cumhuriyet Başsavcısının hemen, mümessil savcınınsa duruşmasını tamamladıktan sonra cezaevine geldiğini; kendisinin aşağı inerek tutuklularla konuşmaya çalıştığını, olay çıkaranları teslim etmelerini ve olaya karışmayanların ayrılmalarını istediğini, ancak, tutukluların olumsuz davrandığını; durumun, Adalet Bakanlığına iletilerek Gaziantep'e sevklerinin istendiğini; saat 12.00 sıralarında koğuşlardaki tutukluların, elle sökülebilecek tahta ve demir malzemeleri sökerek mazgaldan koridorda bekleşen tutuklulara verdiğini, demir aksamları kullanarak 5 inci şebekeyi açtıklarını ve (D) Bloka geçtiklerini, içeriden ve dışarıdan koğuş kapılarına yüklenilerek kırılmaya çalışıldığını; cezaevi bölüğü ve emniyetten yardım istendiğini; polis ve askerlerin 13.15 civarı cezaevinde gerekli emniyet tedbirlerini aldığını, olayların çok büyümemesi için Cumhuriyet Başsavcısının Adalet Bakanlığıyla görüştüğünü; saat 15.20 civarında müdahale izninin alındığını, 25'i asker, 30'u çevik kuvvet olmak üzere toplam 55 kişinin müdahaleyi gerçekleştirdiğini; müdahalenin saat 15.30 civarında başlayıp saat 16.30 civarında bittiğini; olayın bitiminde sağlık görevlilerinin yaralıları muayene ettiğini, tedavi olması gerekenlerin Diyarbakır Devlet Hastanesine gönderildiğini, iyi durumda olanların da Gaziantep Cezaevine sevk edildiklerini, asker ve polisten toplam 27 kişinin yaralandığını heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine Mahmut Çaça;

Müdahalede bulunan güvenlik güçlerinin elinde demir çubuk değil cop bulunduğunu, Özel timden kimsenin cezaevine gelmediğini; müdahaleden önce son bir ihtarın yapıldığını; müdahale eden güvenlik güçlerinin başında Alay Komutan Yardımcısı, Çevik Kuvvet Şube Müdürü ve Bölük Komutanının bulunduğunu; Diyarbakır Devlet Hastanesinde 9, Gaziantep'e sevk edilenlerden 1 kişi olmak üzere 10 tutuklunun öldüğünü, cezaevinde toplam 275 infaz koruma memuru olduğunu, bunların dört vardiya çalıştığını, olaylar başladıktan sonra yanında 30 kadar infaz koruma memurunun bulunduğunu belirtmiştir.

Heyetimizin, müdahale esnasında neden infaz koruma memurlarının görev alarak olayın daha kolay bastırılmasının sağlanmadığı ve müdahalede gaz bombası ve tazyikli su gibi, ölümlere neden olmayacak yöntemlerin kullanılmadığı yönündeki sorularına, infaz koruma memurlarının, müdahalede bulunacak araç ve gereçten yoksun olduğu ve müdahale kararını verdikten sonra, inisiyatifin, müdahaleyi gerçekleştiren güvenlik güçlerinin amirine geçtiği ve kendilerinin müdahale yöntemi konusunda önerilerde bulunmasının olanaklı olmadığı şeklinde yanıt vermiştir.

Görevden alınan Cezaevi İkinci Müdürü Aziz Gürer;

Olay günü, kendisinin, iç müdüriyette görevli olduğunu; banyonun da kendi görev alanına girdiğini; o gün, sabah, birinci banyo postası çıkarken, tutuklularda tedirgin edici bir şekilde ani geri dönüşler olduğunu; bunun, her zamanki tavırlardan farklı olduğunu; bunun üzerine infaz koruma memurlarını uyardığını; saat 10.30'da Cezaevi Birinci Müdürünün, infaz koruma memurlarına saldırıldığını ve olay çıktığını haber verdiğini; kendilerinin aşağıya indiklerini; olaya 30'a yakın asker, bir o kadar da polisin müdahale ettiğini; müdahale başlayınca, kendisinin, kimlik tespit amacıyla iç kontrolde görevlendirildiğini, hastaneye gönderilecekleri ya da sevk edilecekleri doktorun saptadığını; kendisinin, kime hangi işlemin yapıldığını kaydettiğini; cezaevinde hiç kimsenin ölmediğini heyetimize ifade etmiştir.

Görevden alınan başgardiyan Fethi Ahmet Onat;

Olay günü görüşe çıkan mahkûmların (C) Bloka geldiklerinde koğuş mazgallarına yönelerek koğuşun içinden leğen istediklerini; kendilerini uyaran Tahsin Erkul isimli gardiyanı tokatladıklarını; kendisinin hemen olay yerine geldiğini ve mahkûmları, böyle davranmamaları konusunda uyardığını; koğuşun içindeki bir mahkûmun mazgal deliğinden kendisine yumruk attığını; orada bulunan bir grup mahkûmun kendilerine saldırdığını ve dövmeye başladığını; kendilerinin kaçtığını, ancak, bir arkadaşlarının tutukluların arasında kaldığını; şebeke kapısını açarak, arkadaşlarını tutukluların elinden aldıklarını; kendilerinin yaralandıklarını; 3 gardiyanın Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk edildiğini; revire gitmeden, Cezaevi Umum Müdürüyle İkinci Müdürlerinin geldiğini; onlara olayın nasıl olduğunu anlattıklarını; müdürlerin, tutuklulara, vuranların ayrılmasını, disiplin cezasına çarptırılacağını söylediğini; ancak, tutukluların bu isteğe uymadıklarını; kendisinin 20 dakika kadar revirde kaldıktan sonra aşağı indiğini ve kontrolde görevli olduğunu, müdahale anını görmediğini; müdahalenin bir saate yakın sürdüğünü; yaralıları görüş kabinlerine gardiyanların taşıdığını ve kontrol odasında kimlik tespiti ve muayeneden sonra tutukluların hastaneye ve Gaziantep'e sevklerinin yapıldığını heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine;

Daha önceden de tutukluların mazgal açarak leğen istediklerini; ancak, bu kez, bütün tutukluların mazgallara yöneldiklerini; daha önceden tutuklularla aralarında sorun çıktığında genellikle her iki tarafın da yumuşak ve uzlaşmacı bir tavır takınmasıyla sorunların çözülebildiğini, bu kez tutukluların daha önce olmadığı biçimde katı olduklarını; cezaevi yöneticilerinden kendilerine olay çıkabileceği yönünde hiçbir uyarıda bulunulmadığını; polis ve askerlerden bir kısmının cop ve kalkanlı olduğunu; yaralıların görüş kabinlerine getirildiğini, kendisinin görüş kabinlerine hiç girmediğini; tutuklularla yapılan ilk atışmadan sonra kendisinin tutuklularla konuşmadığını ve onları “ben size gösteririm” şeklinde tehdit etmediğini belirtmiştir.

Cezaevi Doktorlarıyla Görüşme:

Cezaevi doktorları Mehmet Veysi Fidantekin ve Serdar Gök;

Olay bitene kadar revirde olduklarını; bu zaman zarfında infaz koruma memurlarından yaralı olarak gelenlere müdahale ettiklerini; saat 16.30 civarında kendilerinin çağrıldığını; geldiklerinde, tutukluların görüş kabinlerinde olduğunu, içeri girdiklerinde 30 kadar tutuklunun kanlar içinde yerde yattığını gördüklerini; mekânın dar olması nedeniyle orada müdahalede bulunamayacaklarını düşündüklerinden kontrol odasına geçtiklerini; ağır yaralıları Diyarbakır Devlet Hastanesine, durumu uygun olanları Gaziantep'e sevk ettiklerini; kafası yarılan 2 kişi olduğunu, 5 - 6 kişide ise, kafatasının arkasında, beynin alt kısmında çökme, kulaktan kan gelmesi, gözde şişme ve morarma gibi belirtileri bulunan kafa tabanı kırığına rastladıklarını; ilk muayene sonrasında 6 -7 kişinin ölebileceğini düşündüklerini heyetimize ifade etmişlerdir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine, Veysi Fidantekin, olay yerine ilk kez gelirken, kendi kendine, tutukluların büyük çoğunluğunu Gaziantep'e sevk edilecek durumda bulmayı umduğunu; yaralılara ilk müdahaleyi yaptıktan sonra, uzman tarafından görülmesi gerekenleri Diyarbakır Devlet Hastanesine göndermeyi düşündüğünü; ancak, görüş kabinlerine girip tutukluların durumlarını görünce fikrini değiştirdiğini; tutukluların durumunun çok kötü olduğunu; 1994 yılında cezaevinde benzer bir olayla karşılaşıldığını, 300 tutuklunun isyan etmiş olduğunu, orada da yaralılar bulunduğunu; ancak, bu kadar vahim bir tablo oluşmadığını; bu nedenle, bu boyutta bir şeyle karşılaşmayı hiç ummadığını; olaydan sonra, diğer tutuklulardan ayrılarak itirafçı ya da tarafsız olmak istediğini beyan eden 2 tutuklunun bekletildiğini ve onlarla konuşma olanağı bulduğunu; bu tutuklulardan birinin, kendisine, oraya gardiyan dövmek amacıyla çıkmadıklarını, görüşe gelmiş olan sevdiği insanların, ailesinin yanına, onları görmeye gittiğini, kendilerinin kimseyle bir problemi olmadığını, bir şey yapmadıklarını ve ölmek istemediğini beyan ettiğini; kendisinin, onu psikolojik olarak rahatlatmaya çalıştığını; Gaziantep'e sevk edilenlerin hayatî tehlikesi bulunmadığını; 19 kişiyi, Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk ettiklerini, gerekli görselerdi diğerlerini de gönderebileceklerini; değil hayatî tehlike, açık yarası ya da kırığı bile olsa, hiçbir tutukluyu, gerekli müdahaleyi yapmadan Gaziantep'e sevk etmelerinin söz konusu bile olamayacağını; görevlilerin, tutuklulara “itirafçı olmak istiyor musunuz” diye sözlü teklifte bulunduklarını; ancak, zorlamada bulunmadıklarını belirtmiştir.

Cezaevi mümessil savcısı ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısıyla görüşme:

Cezaevi Mümessil Savcısı Mehmet Tiftikçi;

Olay günü duruşması olduğu için adliyede olduğunu, cezaevi müdürünün kendisini arayarak cezaevinde olay çıktığını, cumhuriyet savcısının da aradığını ve cumhuriyet savcısının olay yerine varmak üzere olduğunu söylediğini, bunun üzerine kendisinin de cumhuriyet savcısını telefonla arayarak görüştüğünü, cumhuriyet savcısının cezaevine geldiğini öğrendiğini, duruşmasını tamamladıktan sonra saat 12.00'yi biraz geçe cezaevine vardığını; cezaevinde gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını; başsavcının talimatıyla, asker ve polisin, silahlarını bırakarak içeriye girdiklerini, polis ve askerin elinde demir çubuk olmadığını; polisin ön taraftan, askerin mutfak tarafından girdiğini, kendisinin polisin arkasında kaldığını ve tutukluları tam olarak göremediğini, o esnada polislerde geriye doğru bir dalgalanma olduğunu; kendisinin, koğuş kapılarından birinin daha açıldığını sanarak yukarıya çıktığını; önlem olarak dışarıda tutulan 22 askere, bir manganın daha silahını bırakarak içeriye girmek için hazırlanmasını söylediğini ve cumhuriyet başsavcısına giderek, bir koğuş kapısının açıldığını, ek kuvvet temininin zorunlu olduğunu söylediğini; yeniden aşağıya indiğinde, Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı Hasan Şenay ve bir grup polis ile il merkez bölüğünden bir grup jandarmanın cezaevine intikal ettiğini; bu esnada itfaiyenin gelmiş, doktorların ve sağlık personelinin hazırlanmış ve başsavcı tarafından, hastanelere “yaralılarımız olabilir” diye haber verilmiş olduğunu; tekrar içeriye girdiğinde çatışmanın başlamış olduğunu, polislerin biraz ilerlediğini; ancak, tutukluların da koğuşlardan temin ettikleri demir ve tahta parçalarıyla karşı koyduklarını; o arbede anında, polislerin, tutukluların arasından bir kişiyi çıkardıklarını; olayın yarım saatten fazla sürdüğünü, yaralıların görüş kabinlerine götürüldüğünü, yaralıların bir kısmının yürüyebildiğini, bu esnada doktorların yaralıları muayeneye başladığını, gerekli görülenlerin sevk yazısı hazırlanarak Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk edildiğini; askerlerden birinin “benim yaralılarıma niye bakmıyorsunuz; önce benim askerime bakın, sonra diğerlerine bakın” biçiminde tepki gösterdiğini, kendilerinin müdahale ederek yaralı askerleri askerî hastaneye götürmelerini söylediklerini; o esnada tutuklulardan ölen olmadığını; saat 17.00'de Başsavcının Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinde ölülerin gömülmesiyle ilgili toplantıya katılmak üzere gittiğini, koğuşlarda normal sayım alındığını, zemin kontrolü yapıldığını, disiplin sağlandığını; sevk yazıları imzalandıktan sonra kendisinin de cezaevinden ayrıldığını, olayla ilgili adlî kovuşturma yapmak üzere bir başka savcının görevlendirilmiş olduğunu; öldürmenin, kolluğun idarî görevini yapması sırasında gerçekleşmesi dolayısıyla güvenlik kuvvetlerinin yargılanabilmesi için İl İdare Kurulunun lüzumu muhakeme kararı vermesi gerektiğinden, dosyanın, Diyarbakır Valiliğine gönderildiğini heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine;

Müdahale esnasında Alay Komutan Yardımcısının yetkili olduğunu, müdahalenin biçimini de güvenlik güçlerinin amirlerinin belirlediğini; doktorların gerekli görmeleri durumunda bütün tutukluları hastaneye gönderebilecekleri, buna engel hiçbir baskının söz konusu olmadığını; sevk için teslim edilen tutukluların askerler tarafından dövülmesinin her zaman mümkün olduğunu, ancak, bunun olmaması gerektiğini, bu durumun noterin hile yapmasına benzetilebileceğini; kaç kişi hakkında lüzumu muhakeme kararı istendiğini bilmediğini; ancak, kendisine göre, orada görev yapan tüm personel hakkında istenmesi gerektiğini belirtmiştir.

Cumhuriyet Başsavcısı İbrahim Akbaş;

Olay günü saat 10.30'da cezaevi müdürü ve cezaevi mümessil savcısının kendisini aradığını, cezaevi müdürünün olay çıktığını haber verdiğini; mümessil savcının, duruşması olduğunu söylediğini, kendisinin de duruşmasını bitirdikten sonra gelmesini söylediğini; cezaevine ilk gittiğinde, tutukluların, koridorda 5-6 no'lu şebekeler arasında bulunduğunu ve slogan attıklarını gördüğünü; cezaevi yetkililerinden olayın gelişimini öğrendiğini, orada bulunan cezaevi yetkilileriyle değerlendirme yaptıklarını; personele yapılan saldırının bir sonucu olması gerektiği değerlendirmesini yaparak, bunların cezaevinden nakledilmesine karar verdiklerini; bu amaçla, saat 11.00 gibi, Ceza ve Tevkifevleri Genel Müdürünü aradığını; olayı aktardığını ve Gaziantep ya da Midyat'a sevklerinin uygunluğunu sorduğunu; Genel Müdürün o anda toplantıda olduğunu ve telefonunu beklemesini söylediğini; Genel Müdür Yardımcısıyla görüşerek olayları aktardığını; Gaziantep'e sevk için hazırlıklara başlamalarını söylediğini; saat 14.00'te Genel Müdürü yeniden aradığını; Genel Müdürün Adalet Bakanıyla görüştüğünü ve Bakanın, tutukluların Gaziantep'e sevklerine olur verdiğini söylediğini; hemen ertesinde, cezaevleri terör bürosundan arayarak tutukluların Gaziantep'e sevki konusunda olur faksı çekeceklerini bildirdiklerini; bu arada, tutukluların sakinleşmiş olduğunu, saat 15.00 civarı Cezaevi Müdürünün gelerek, orta şebekeyi açtıklarını; mazgallardan ellerine geçirdikleri malzemelerle koğuş kapılarını zorladıklarını ve müdahale edilmesi gerektiğini söylediğini; müdürün teklifi üzerine müdahale edilmesi yolunda görüş bildirdiğini; Genel Müdürü arayarak durumu aktardığını; Genel Müdürün olur verdiğini; bunun üzerine, emrin, önce şifahî sonra yazılı olarak jandarma ve çevik kuvvete iletildiğini; 2803 sayılı Kanunun ilgili yönetmeliğinde, müdahalenin nasıl yapılacağının belirlenmiş olduğunu; yönetmelikte, önce gaz bombası kullanılmasının ve daha sonra dipçikle dağıtmaya çalışılmasının; yani, silahla girilmesinin gerektiği yazıldığı halde, kendisinin, içerideki kişilerin sayısını düşünerek, silahları toplatarak arabasının bagajına koydurduğunu; askerin ve polisin girerek müdahaleyi gerçekleştirdiğini; asker ve polisin çıkmasından sonra kendilerinin girdiğini; hemen Genel Müdürü arayarak müdahalenin sonuçlandığını; yaralıların bulunduğunu ve bazılarının ölmesinden endişe ettiğini ilettiğini; doktorların gelerek gerekli muayene yapmasından sonra, yaralıların, ivedilikle Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk edildiğini; aynı gün 8 kişinin öldüğünü, ertesi gün 12.00'de 1 kişinin daha öldüğünü, Gaziantep'e sevk edilenlerden de 1 kişinin öldüğünün bildirilmesi ile ölü sayısının 10'a çıktığını heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine;

İçeri girilmesi gerekir dendiği anda yetkinin güvenlik kuvvetlerine geçtiğini; müdahalenin nasıl gerçekleştirileceğine ilişkin kendilerinin değil, güvenlik güçlerinin eğitim aldıklarını; kendisinin çırpındığını ve “vurmayın sakın ola, dikkat edin” şeklinde uyardığını; ancak, karşılıklı çatışan taraflar arasına girmesinin olanaklı olmadığını; müdahale sınırlarının aşılmasının söz konusu olduğunu; ölümlerin, idarî görev sırasında olması dolayısıyla Memurin Muhakematı Hakkında Kanun hükümlerine tabi olduğunu, bu nedenle görevsizlik kararı vererek dosyayı vilayete gönderdiklerini; Adalet Bakanlığının 3 görevliyi açığa aldığını, emniyet ve jandarma bünyesinde bir inceleme yapıldığını duyduğunu; ancak, açığa alma yönünde bir tasarrufun henüz olmadığını; hem tutuklular hem adliye personeli hem de kolluk hakkında tahkikat yürütüldüğünü belirtmiştir.

Diyarbakır Barosu yöneticileri ile görüşme:

Diyarbakır Barosu yöneticileri, heyetimize, olayla ilgili olarak cezaevinde olaya tanıklık eden müvekillerinin kendilerine anlattıkları hususları aktarmışlardır.

Bunun dışında, olayı haber almalarından sonra, hâkimler ve savcılar lokalinde cezaevi mümessil savcısıyla görüştüklerini; hastanedeki yaralı, tutuklular ile görüşmek ve hemen cezaevine girmek istediklerini söylediklerini; ancak, bu olanağın sağlanmadığını; daha sonra, otopsi raporlarını almak için savcılığa başvurduklarını; ancak, otopsi raporlarını elde edemediklerini belirtmişlerdir.

Ölenlerden birinin avukatı olan bir baro yöneticisi, müvekkilinin birbuçuk aydır tutuklu olduğunu; hakkında Türk Ceza Kanununun 169 uncu maddesi uyarınca dava açıldığını; ancak, henüz ilk duruşmaya çıkmamış olduğunu ifade etmiştir.

Baro yöneticileri, olayla ilgili olarak hazırlamış oldukları raporu da heyetimize iletmiştir.

Diyarbakır Tabipler Odası yöneticileri ile görüşme:

Diyarbakır Tabipler Odası yöneticisi ve yaralılara ilk müdahalede bulunan doktor olan Selçuk Mızrak, 24 Eylül günü olayın saat 16.00 sıralarında kendilerine intikal ettiğini, 30 civarında kişinin geleceğinin söylendiğini, gerekli hazırlıkların yapıldığını, saat 16.40 gibi, yaralıların mahkûm koğuşuna geldiğini, yaralıların 3 adet cezaevi ring aracıyla getirildiğini, görevlilerin mümkünse tedavilerinin mahkûm koğuşunda yapılması konusunda savcılıktan emir aldıklarını söylediklerini; kendilerinin, o durumdaki hastalara orada müdahale edilmesinin teknik olarak olanaksız olduğunu belirttiklerini; hastaların acil servise intikali için başhekimin gerekli görüşmeleri yaptığını, o arada müdahale edilecek durumda olan hastalara gerekli müdahaleyi yapmak amacıyla aracın kapısını açtırdığını, üst üste 6-7 yaralının aracın içine atılmış olduğunu ve hemen hemen hiçbirinin bilincinin yerinde olmadığını; aracın içine çıktığı zaman yalnızca oturma kısımlarına ayaklarını basabildiğini; ilk kontrolleri yaptığını, 2 tanesinin EX (ölü) olduğunu tespit ettiğini, diğerlerinin canlılık belirtisi olarak alt korteks davranışları olduğunu; hemen hepsinde kafa travmasının mevcut olduğunu, sistemik muayene yaptıklarını; diğerlerinin acil servise indirildiğini; toplam 7 tanesinin EX (ölü) olduğunu ve hastane poliklinik defterine EX duhul olarak kaydedildiğini, daha sonra birini ameliyata aldıklarını; ancak, kurtarılamadığını, ölüm nedeninin kafa travması olduğunu ve karın içi herhangi bir patalojisinin bulunmadığını; beyin cerrahı tarafından ameliyata alınan birinin daha öldüğünü, ameliyata alınan bir diğerinin kurtarıldığını, hastanede toplam 9 kişinin öldüğünü heyetimize ifade etmiştir.

Heyetimizin sorduğu sorular üzerine, kendisinin adlî hekim olmadığını; ancak, genel cerrah olarak pek çok vakayla karşılaştığını, tutuklulardaki yaraların künt cisimlerle çok sayıda vuruşa bağlı olarak oluşmuş izlenimi verdiğini, kafada kırıklar ve kafa derisinde açılmalar olduğunu, ortopedist ve göğüs cerrahlarının müdahalesini gerektirecek pek fazla yaralı olmadığını, bu kadar çok sayıda travması olan kişilerde korunma refleksiyle eller ve ayaklar kullanılacağı için çok fazla kırık olmasının bekleneceğini; ancak, çok az sayıda kırığın mevcut olduğunu, bu durumun otopsi raporlarında da görülebileceğini, elleri ve ayakları birkaç kişi tarafından tutularak dövülmüş oldukları izlenimi edindiğini; otopsi raporlarının devlet hastanesi hekimleri tarafından düzenlendiğini, kendisinin otopsi raporlarını görmediğini; Diyarbakır'da zaman zaman güvenlik görevlilerinin baskısıyla adlî rapor alınması olayına rastlandığını; ancak, bu olayla ilgili olarak böyle bir baskının söz konusunu olmadığını; yaralılarla, olayla ilgili olarak ne kendisinin ne diğer doktorların konuşma olanağının olmadığını; hastalarının hiçbirinin kargatulumba taşınmaya uygun olmadığını, gündüz saatlerinde 2 gardiyanın geldiğini, müdahale gerektirir bir durumlarının olmadığını duyduğunu; yaralı polis gelmediğini, askerlerinse askerî hastaneye gitmeleri gerektiğini belirtmiştir.

İnsan Hakları Derneği Yöneticileriyle Görüşme:

Heyetimiz, son olarak, İnsan Hakları Derneği yöneticileriyle görüşmüştür. Dernek yöneticilerinden Vedat Çetin ve Osman Baydemir, heyetimize, kısaca olayla ilgili değerlendirmelerini aktarmış ve gerek cezaevindeki olay konusunda gerek son günlerde bölgede yoğunlaşan insan hakları ihlalleriyle ilgili olarak İnsan Hakları Derneğinin hazırlamış olduğu raporları iletmişlerdir.

Genel Değerlendirme, Görüş ve Öneriler:

Heyetimizce Diyarbakır (E) Tipi 1 no'lu Tutukevinde yapılan görüşme ve incelemeler sonucunda, tutukevinin genel görünüm açısından kötü ve sağlıksız, koğuşların oldukça kalabalık olduğu, üst koridorun kanalizasyon sisteminin patlamış ve koridorun pis suyla dolu olduğu görülmüştür.

İtirafçı koğuşlarını dolaşan heyetimiz tarafından, itirafçı koğuşlarının çeşitli yerlerinde bir siyasî partinin (MHP) bayrak ve afişlerinin bulunduğu saptanmış ve cezaevi yönetiminin bu konuda müsamahakâr davrandığı izlenimi edinilmiştir.

Olay yerine giden heyetimiz, koğuşların bulunduğu koridorun başında, içinde yiyecek bulunan leğen ve benzeri eşyalar bulunduğunu görmüştür.

Diyarbakır (E) Tipi Kapalı Tutukevinde PKK örgütü üyesi olmak suçundan yargılanan kadın tutuklu bulunmamaktadır.

Olay, 24 Eylül günü sabah saat 10.30 civarında, aile görüşüne giden ikinci postada yer alan 31 tutuklunun (C) Blokta yer alan koğuş mazgallarını açarak leğen istemesiyle başlamıştır.

Mazgalların açılmasına müdahale eden gardiyanlar ile tutuklular arasındaki tartışma kısa sürede kavgaya dönüşmüş ve 6 gardiyan, tutuklular tarafından tartaklanmıştır.

Görüş yerine giden tutukluların, görüşe gelen yakınlarının getirdiği yiyecekleri koymak için leğen ve benzeri eşyayı koğuşlardan istemesi cezaevinde öteden beri süregelmektedir; ancak, bu işlem gardiyanların nezaretinde olmaktadır.

Gardiyanların şebeke kapılarını kapatmasıyla, 31 tutuklu 4-5 nolu şebeke kapıları arasında yer alan (C) Blokta, o esnada revirden dönen 3 tutuklu ise 5-6 nolu şebeke kapıları arasında yer alan (D) Blokta alıkonmuştur.

Cezaevine gelen ve cezaevi yöneticileriyle olayı değerlendiren Cumhuriyet Başsavcısı, Adalet Bakanlığından, tutukluların Gaziantep'e sevkleri için izin istemiş, Adalet Bakanlığı sevk iznini öğleden sonra saat 14.00 civarında vermiştir.

Cezaevi Koruma Bölük Komutanlığından 1 subay, 3 assubay, 2 uzman jandarma çavuş, 26 erbaş ve er isyan olayına müdahale etmek; 1 assubay, 20 erbaş ve er firar olayını önlemek için cezaevi nöbetçilerini takviye etmek; İl Merkez Jandarma Komutanlığından 2 assubay, 10 erbaş ve er isyan olayının bastırılmasında takviye görevi görmek; 1 subay, 1 assubay, 20 erbaş ve er genel ihtiyat sağlamak; Karargâh Servis Bölük Komutanlığından 1 subay, 2 assubay, 3 uzman jandarma çavuş, 60 erbaş ve er genel ihtiyat sağlamak amaçlarına yönelik olmak üzere toplam 3 subay, 9 assubay, 5 jandarma uzman çavuş, 136 erbaş ve er cezaevinin çeşitli yerlerinde görevlendirilmiştir. Bunların dışında, olayda, Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğünden, 4'ü amir, 34'ü polis memuru olmak üzere, toplam 38 polis görev almıştır.

5 saat boyunca 31 kişilik büyük grup ile revirden gelen 3 kişi arasında, 5 no'lu şebeke kapısı bulunduğu ve bu 3 tutuklu, gardiyanlarla görüşe giden tutuklular arasındaki kavgadan sonra olay yerine geldikleri halde, cezaevi yönetimi tarafından olay yerinden uzaklaştırılmamıştır. Saat 15.30 civarında 5 no'lu şebeke kapısı, tutuklular tarafından zorlanarak açılmış, 31 kişilik grup, revirden gelen 3 tutukluyla birleşmiş ve sayıları 34'e çıkmıştır.

Bunun üzerine müdahaleye karar verilmiş, müdahalede 25 asker, 30 polis fiilen görev almıştır. Müdahalede bulunan görevlilerin başında kask, ellerinde kalkan ve cop bulunmaktadır.

Müdahaleden hemen önce bir tutuklu, itirafçı olmak istediğini belirtmiş ve kolluk kuvvetleri tarafından dışarıya çıkarılmıştır.

Müdahaleden sonra yaralı tutuklular görüş kabinlerine götürülmüştür. Cezaevi doktorlarının itirazı üzerine, yaralıların ilk müdahalesi kontrol odasında gerçekleştirilmiştir.

Gaziantep'e sevk edilen PKK'lı mahkûmlar, savcılıkta verdikleri ifadede, burada, itirafçılık dayatması olduğunu ve bir grubun özellikle seçilerek burada öldürüldüğünü iddia etmektedir. Cezaevi yönetimi ise bu iddiayı reddetmekte ve doktorların gerekli tedaviyi yapmaları amacıyla tutukluların buraya konduğunu söylemektedir.

Muayene esnasında, sözlü olarak itirafçılık teklifinde bulunulmuş, iki kişi bu teklifi kabul etmiş, itirafçılığı kabul eden iki kişiyle birlikte, toplam 19 tutuklu, Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk edilmiştir. Kalan 14 tutuklunun ise sevklerinde sıhhî açıdan sakınca olmadığı, kurum doktoru Serdar Gök tarafından tespit edilmiş ve Gaziantep Özel Tip Cezaevine sevkleri gerçekleştirilmiştir.

Olaya müdahale eden askerlerden 18'i çeşitli yerlerinden yaralanmış ve bu askerler önce birlik tabipliğinden geçici, daha sonra Diyarbakır Askerî Hastanesinden kesin rapor almıştır. Ancak, olaya müdahale eden polislerden, rapor almak üzere başvuran olmamıştır.

Diyarbakır Devlet Hastanesine sevk edilen yaralı tutuklulardan Erkan Hakan Perişan, Cemal Çam, Hakkı Tekin, Ahmet Çelik, Edip Direkçi, Mehmet Nimet Çakmak, Rıdvan Bulut adlı tutuklular hastaneye varmadan ölmüş ve hastane poliklinik defterine “EX (ölü) Duhul” olarak kaydedilmiştir.

Hastaneye sağ olarak varan Kenan Acar, Hakkı Bozkuş ve Bedri Bozkuş adlı tutuklularda hayatî tehlike bulunmadığı, Ramazan Korkar, İskan Osal, Mehmet Batuge, Mehmet Emin Izra, Ramazan Nazlıer, Yasin Alevcan, Abdullah Eflatun, Mehmet Aslan ve Mehmet Kadri Gümüş adlı tutuklularda hayatî tehlike bulunduğu saptanmış ve tümü yoğun bakıma yatırılmıştır.

Yoğun bakıma yatırılan tutuklulardan Mehmet Kadri Gümüş aynı gün akşam saatlerinde, Mehmet Aslan ise ertesi gün ölmüştür.

Gaziantep Özel Tip Cezaevine sevk edilenlerden Kadri Demir adlı tutuklu yolda ölmüş, Ahmet Sever ve Muhlis Altun adlı tutuklular Gaziantep Devlet Hastanesi yoğun bakım ünitesine yatırılmış, diğerleri Gaziantep Devlet Hastanesindeki tedavilerini müteakip Gaziantep Cezaevine konulmuştur.

Ölü muayene ve otopsi raporlarında, Erkan Hakan Perişan, Cemal Çam, Hakkı Tekin, Ahmet Çelik, Edip Direkçi, Mehmet Nimet Çakmak, Rıdvan Bulut, Mehmet Kadri Gümüş adlı tutukluların kesin ve açık ölüm sebebinin beyin harabiyetine bağlı olarak geliştiği, Mehmet Aslan adlı tutuklunun künt travma ile husulü mümkün göğsün her iki taraf kaburga kırıkları ve bilateral hemopnomotoraks sonucu öldüğü belirtilmiştir.

Gaziantep'e sevk edilirken yolda ölen Kadri Demir adlı tutuklunun üç sayfalık ölü muayene ve otopsi raporlarında, vücudunun çeşitli bölgelerinde çok sayıda darp izi bulunduğu ayrıntılı olarak anlatılmış; ancak, şahsın bu darplardan hangisi sonucu öldüğünün tespit edilmesinin mümkün olmadığı, ölüm nedeninin tespiti için, cesetten alınan iç organlar ile kan ve idrar örneklerinin İstanbul Adlî Tıp Kurumu Başkanlığı Morg İhtisas Dairesine gönderilmesinin uygun olacağı belirtilmiştir.

Olay üzerine, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma açılmış; Cumhuriyet Savcılığı tarafından, nası ızrar, ayaklanmaya katılma, yasadışı slogan atma suçlarından 23 tutuklu hakkında, faili gayri muayyen bir şekilde, kanunun ve zaruretin tayin ettiği hududu aşarak adam öldürmeye ve yaralamaya sebebiyet verme suçlarından 30 cezaevi personeli hakkında yapılacak soruşturmanın savcılıklarınca yürütülmesine; faili gayri muayyen şekilde, kanunun ve zaruretin tayin ettiği hududu aşarak adam öldürmeye ve yaralamaya sebebiyet vermek suçlarından Diyarbakır Emniyet Müdürlüğünde görevli 38 polis ile Diyarbakır (E) Tipi Cezaevi Jandarma Bölük Komutanlığında görevli 30 asker hakkında yapılacak soruşturmanın Memurin Muhakematı Hakkında Kanuna tabi olacağı nedeniyle, savcılıklarının görevsizliğine karar verilmiş ve evrak, gereğinin yapılması için İl İdare Kuruluna tevdi edilmek üzere Diyarbakır Valiliğine gönderilmiştir.

İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılan Ceza İnfaz Kurumu ve Tutukevlerinin Dış Korunması, Tutuklu ve Hükümlülerin Sevk ve Naklinde Muhafazasına İlişkin Yönergenin 17 nci maddesi, ceza infaz kurumu ve tutukevinde kavga ve isyan çıktığında jandarmanın yapacağı işleri belirlemiştir. 17 nci maddenin son iki cümlesinde yer alan “ihtara rağmen kavga ve ayaklanma devam ederse, göz yaşartıcı bomba, dipçik, cop kullanılarak kavga yatıştırılmaya çalışılır ve mahkûmlar koğuşlarına girmeye zorlanır. Bunların da neticesiz kaldığı görülürse, yasaların öngördüğü şekilde silah kullanılır” hükmü karşısında, müdahelenin yönergeye uygun olarak gerçekleştirilmediği anlaşılmaktadır. Heyetimizce, müdahelenin, yönergede belirtildiği gibi, öncelikle göz yaşartıcı bomba kullanılarak ya da koğuşlarda ateş yakılması üzerine cezaevine gelmiş bulunan itfaiye araçlarından yararlanılarak gerçekleştirilmiş olması durumunda böyle vahim sonuçların söz konusu olmayacağı düşünülmektedir.

Diyarbakır Cezaevinde yaşananlar, gerek iç gerekse yabancı ülkeler kamuoyunda ciddî tepkilere yol açmıştır. Heyetimiz, sivil örgüt temsilcileriyle yaptığı görüşmede, bu olayın da üzerinin örtüleceği konusunda bir eğilim ve karamsarlık bulunduğunu tespit etmiştir.

Sonuç olarak, hem kamu vicdanının tatmini için gerçeğin ortaya çıkarılmasının gerekliliği hem de suçluların ortaya çıkarılmasının insan hakları ihlalleri konusundaki caydırıcılığı göz önünde bulundurularak, olay bağımsız yargıya intikal ettirilmelidir. Bu açıdan, tutuklular ve cezaevi görevlileri hakkındaki suçlamalar yargıya intikal ettiğinden sorun bulunmamaktadır. Ancak, olaya müdahale eden 30 asker ve 38 polisin dosyası İl İdare Kuruluna gönderilmiş; yani, konu henüz bağımsız yargıya intikal ettirilmemiştir. İl İdare Kurulu lüzumu muhakeme kararı vermeli ve söz konusu şahıslar, faili gayri muayyen şekilde, kanunun ve zaruretin tayin ettiği hududu aşarak adam öldürmeye ve yaralamaya sebebiyet vermek suçundan yargı önüne çıkarılmalıdır.

Gaziantep'e sevk edilen 14 kişinin sevki açısından sıhhî sakınca olmadığına dair doktor raporu bulunmasına rağmen, 1 kişinin yolda ölmesi, 2 kişinin yoğun bakıma yatırılması dolayısıyla, heyetimizde, bu şahısların yolda da dövülmeye devam edilmiş olabileceği kuşkusu uyanmıştır. Bu nedenle, olayın aydınlanabilmesi için, 14 tutuklunun Gaziantep'e sevkinde görev alan askerler saptanarak, haklarında soruşturma yapılmalı ve gerekli prosedür tamamlanarak yargı önüne çıkarılmaları sağlanmalıdır.

Cumhuriyet Başsavcısı ve Cezaevi Mümessil Savcısı olay yerine gelerek, bir aşamadan sonra olaya müdahil olduğundan, yargılamanın olağanüstü hal bölgesi dışında gerçekleştirilmesi, muhakemenin sağlıklı yürütülebilmesi açısından uygun olacaktır.

Bir daha bu tür olaylar çıkmaması için, terör suçlularının bu kadar kalabalık biçimde bulunmasının yarattığı sakıncalar göz önünde bulundurularak, koğuş sisteminden vazgeçilmeli ve oda sistemine dönülmelidir. Kişilerin hürriyetlerinden mahrum kılınması cezanın kendisidir. Bu nedenle, ayrıca bir ceza ve kişi üzerinde psikolojik işkence anlamına gelecek şekilde tek ya da 2 kişilik hücreler düşünülmemeli, hücrede bulunacak kişi sayısı doğru olarak saptanmalı ve hücrenin genişliği, bu kişilerin yaşamını sağlıklı olarak devam ettirebilmesine yetecek kadar geniş ve temiz olmalıdır.

Mevcut sistemin yürürlükte olduğu cezaevleri açısından, bu tip olaylara nasıl müdahele edileceğine ilişkin yönergeler yeniden düzenlenmek amacıyla ele alınmalı, müdahelede telafisi imkânsız sonuçlara yol açmayacak, örneğin, göz yaşartıcı bomba ve itfaiyeden yararlanılması gibi yöntemlerin yönergelerde yer alması için, gerekli yönetsel çalışmalar zaman geçirilmeden gerçekleştirilmelidir.

İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu, önümüzdeki günlerde yapacağı çalışmalarda bu konuyu ayrıca inceleyecektir; ancak, cezaevlerinde yaşanan bu tür olayların ne şekilde bastırılması gerektiğine dair yöntemlerin yer alacağı ve cumhuriyet başsavcısı, cezaevi savcısı, cezaevi yönetimi ve kolluk kuvvetleri arasındaki yetki çatışmasının ortadan kaldırılacağı bir çalışmanın en kısa sürede yapılarak hayata geçirilmesi gerekmektedir.

Diyarbakır Cezaevinde yaptığımız incelemeler doğrultusunda hazırlanan raporumuzu, Türkiye Büyük Millet Meclisi İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanlığına saygılarımızla arz ederiz.

BAŞKAN - Komisyon raporu bilgilerinize sunuldu; ancak, galiba, Sayın Komisyon Başkanı yerinden bir ilave yapacak...

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) - Evet, yerimden bir ilave yapmak istiyorum.

BAŞKAN - İnsan Haklarını İnceleme Komisyonu Başkanı Sayın Demir Berberoğlu, yerinden, konuyla ilgili ilave bilgi aktaracaklar.

Buyurun Sayın Başkan.

İNSAN HAKLARINI İNCELEME KOMİSYONU BAŞKANI DEMİR BERBEROĞLU (Eskişehir) - Sayın Başkanım, biz, raporu Meclis Başkanlığına sunduğumuz zaman, evrak, henüz, Diyarbakır Valiliğinde, Memurin Muhakematı Kanununa göre incelenme aşamasındaydı; fakat, Diyarbakır Valiliği, görevsizlik kararıyla, evrakı Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına geri gönderdi. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı da, sanık olarak gözüken kişiler hakkında, Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmaları yönünde, 23.12.1996 tarihli iddianameyle dava açmıştır. Türkiye Büyük Millet Meclisinin, bu husus da bilgilerine sunulur. İnsan Hakları İnceleme Komisyonun araştırması, böylece neticesine varmış olmaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

Adalet Bakanımız da raporla ilgili bir açıklama yapmak istiyor.

Yalnız, sayın milletvekilleri, İnsan Hakları Komisyonu Yasası gereğince, Danışma Kurulu kararı uyarınca biz, bunu, görüşmesiz, sadece bilgi sunma biçiminde kabul ettik. Onun için, eğer, Sayın Bakan, uygun görürseniz, siz de, yerinizden bir açıklama yaparsanız, Genel Kurulun almış olduğu kararı çiğnememiş olacağız. Yerinizden, lütfen kısa bir açıklama yapın.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkanım, her şeyden önce, Yüce Meclisin, İnsan Haklarını İnceleme Komisyonunun yaptığı çalışmalardan dolayı, Adalet Bakanı olarak, kendilerine teşekkür ediyorum.

Biz de, olayın meydana gelişinin hemen akabinde, Diyarbakır'a gitmek suretiyle, olayı, o andan itibaren yakın takibe aldık ve bu yakın takip neticesinde, ilk planda, Diyarbakır Cezaevi Birinci ve İkinci Müdürlerimizi ve Adlî Tabibimizi açığa aldık. Onu takiben, tabiatıyla, bir isyan havası da söz konusu olduğu için, savcılık tarafından 20 hükümlü ve tutuklu hakkında açılmış olan davaya ilaveten, müfettişlerimiz vasıtasıyla yaptırdığımız çalışmalar neticesinde, cezaevinde görev yapan infaz koruma memurlarından kusuru görülenler, görevi kötüye kullandığı sabit olanlar hakkında, yine Diyarbakır Ağır Ceza Mahkemesinde dava açtık. Onu takiben de, özellikle, güvenlik güçlerinin, Memurin Muhakemat Kanunu muvacehesindeki özel durumlarını dikkate alarak, savcılığın valilikle olan münasebetleri neticesinde -biraz önce Sayın Komisyon Başkanının da ifade ettiği gibi- bu konuda yapılan müdahale, bir adlî hizmetin ifası sırasında yapılan müdahaledir. Bunun idarî bir yönü söz konusu değildir. Dolayısıyla, doğrudan doğruya savcılık tarafından gerekli tahkikat yapılabilir kararına varılması üzerine, şu anda -yine, Sayın Komisyon Başkanının belirttiği gibi- olaya müdahale eden güvenlik görevlilerinden kusuru olanlar hakkında da Ağır Ceza Mahkemesinde dava açılmıştır. Olay, her yönüyle, Bakanlığımız tarafından yakın takip altındadır.

Arz ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Sözlü Sorular” kısmına geçiyoruz.

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu İl Kültür Merkezi ihalesine ve kütüphane hizmet binalarına ilişkin sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/118)

BAŞKAN - 1 inci sırada yer alan, Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu İl Kültür Merkezi ihalesine ve kütüphane hizmet binalarına ilişkin Kültür Bakanından sözlü soru önergesinin görüşmelerine başlıyoruz.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Kültür Bakanının sözlü açıklamasını saygılarımla arz ederim. 24.4.1996

Hüseyin Olgun Akın

Ordu

1- 10 dönüm arsası ve projesi hazır olan ve Devlet Planlamadan geçen Ordu İl Kültür Merkezi ihalesi ne zaman yapılacaktır?

2- Üç sene önce tapusu Bakanlığınıza gönderilen ve arsası hazır olan Kumru ve Ulubey İlçelerimizde kütüphane hizmet binaları yapımı için düşünceniz nedir?

3- Tarihî Bolaman Konağının onarımına ne zaman devam edilecektir?

4- İlçe kütüphanelerinin çoğu tek memurla hizmet vermekte ve yüzlerce öğrenciye bakmaktadırlar. İşleri kolaylaştırmak için hizmetli tayini düşünülmekte midir?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu Milletvekili Sayın Hüseyin Olgun Akın'ın yönelttikleri soru önergesine cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Ordu kültür merkezi yapımı, yatırım programımızda yer almaktadır. Bu yıl içinde ihalesi planlanmıştır. Tasarruf genelgesi sebebiyle 1996 yılında ihalesi yapılamamıştır.

Ordu Ulubey ve Kumru İlçelerinde kütüphane binası yapımı, Bakanlığımız 1996 yılı yatırım programı tekliflerimiz arasında idi; yine, 1997 yılı teklifleri içerisinde de yer almıştır ve 1997 yılında bu yapımın gerçekleşmesi için gereken ifa edilecektir.

Ordu-Fatsa-Bolaman Kademoğlu Konağı, gayrimenkul, Eski Eserler ve Anıtlar Yüksek Kurulunun kararıyla korunması gerekli eski eser olarak tescil edilmiş ve Bakanlığımıza devri uygun görülmüştür. Devir şartlarına ilişkin hazırlanan protokol, Bakanlığımız ve Karadeniz Teknik Üniversitesi arasında imzalanmıştır.

Anılan protokol kapsamında, Kademoğlu Konağı, kültürel ve sosyal fonksiyon verilmek üzere, bakım, onarım ve restorasyonu ile çevre düzenlemesi yapılması için Bakanlığımıza 49 yıllığına devredilmiştir. Konağın restorasyonu için 8 milyar 260 milyon 870 bin lira keşif bedeliyle ihaleye çıkılmış, 15.12.1993 tarihinde 4 milyar 923 milyon 478 bin 920 lira ihale bedeliyle ihale gerçekleşmiş ve 31.12.1995 tarihi itibariyle yüzde 10 fizikî gerçekleşme sağlanmıştı. 1996 yılı ödeneği olan 10 milyar da harcanmış olup 1997'de yatırım devam edecektir.

Halen 289 tek memurlu kütüphane bulunmaktadır. Bunlardan 38 kütüphanede hizmetli görev yapmaktadır. 251 kütüphanede -Nisan 1996 tarihi itibariyle- hizmetli bulunmamaktadır. Başbakanlık Personel ve Prensipler Genel Müdürlüğünce kadro ihdas edilemediğinden bulunmamaktadır ve kadro temin edildiği takdirde bu ihtiyaç giderilecek ve kütüphanelere gerekli kadro verilecektir.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Akın...

HÜSEYİN OLGUN AKIN (Ordu) - Sayın Bakan, yerinde incelemelerde de bulundu; teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sağ olun.

2. - Kütühya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, basında çıkan bir habere ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/119)

BAŞKAN - 2 nci sırada, Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, basında çıkan bir habere ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Sayın milletvekilleri, bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

3. - Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanık'ın, Engin Civan'ın mahkûmiyet cezasına ilişkin Adalet Bakanından sözlü soru önergesi (6/120)

BAŞKAN - 3 üncü sırada, Çankırı Milletvekili Ahmet Uyanık'ın, Engin Civan'ın mahkûmiyet cezasına ilişkin Adalet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

4. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir kayak tesisinin yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/121)

BAŞKAN - 4 üncü sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir kayak tesisinin yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

5. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin bazı ilçelerine kapalı spor salonu yapılıp, yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/122)

BAŞKAN - 5 inci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin bazı ilçelerine kapalı spor salonu yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

6. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir stadyum yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/123)

BAŞKAN - 6 ncı sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı'da bir stadyum yapılıp yapılmayacağına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

7. - İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel'in, T.C. Merkez Bankası Meclisi üyelerinin yenileneceği iddiasına ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/124)

BAŞKAN - 7 nci sırada, İstanbul Milletvekili Bahattin Yücel'in, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Meclisi üyelerinin yenileceği iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, ben cevaplandıracağım.

BAŞKAN - Önce soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbabakan Sayın Mesut Yılmaz tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasına yardımlarınızı saygılarımla arz ederim.

Bahattin Yücel

İstanbul

Sorular:

1- Başbakanın doğrudan müdahalesi sonucu Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasının itibarının ve özerk yapısının ağır yara aldığı, basına yansıyan haberlerden anlaşılmaktadır. Tümüyle tarafsız yönetilmesi gereken Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankasına siyasî müdahalede bulunulması doğru mudur?

2- Geleneksel olarak her genel kurulda 2'si yenilenen 6 Banka Meclisi üyesinin, bu kez, tümünün yenilenmek istenmesinin amacı nedir?

3- Merkez Bankasının tarihinde, başbakanların müdahalesiyle genel kurullarının ertelenmesi vaki midir?

4- Merkez Bankasının günlük politikaya alet edilmesi doğru mudur?

5- Görevli bakanın yazılı onayına rağmen, Merkez Bankası Genel Kurulunda, koalisyon protokolüne aykırı biçimde bir başka bakanı resen görevlendirmek doğru mudur?

6- Merkez Bankası Kanununun ve geleneklerinin tamamen dışındaki bu tür davranışlarla Sayın Rüşdü Saracoğlu'nun Genel Kurul öncesinde görevlendirilmesi arasında bir ilişki var mıdır?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, kıymetli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Soru sahibi sayın milletvekili tarafından sorulan ve biraz önce Yüce Genel Kurulun bilgisine arz edilen soru, 1 Mayıs 1996 tarihinde, dönemin Başbakanına tevcih edilmiş bir sorudur. Biz Hükümete geldikten sonra, soru sahibi İstanbul Milletvekili Sayın Bahattin Yücel arkadaşımız da Hükümetimizde bakan olarak görev almış bulunmaktadır. Dolayısıyla, bugün, Sayın Bakanımızın o tarihte sorduğu bir suale cevap arz etmek durumundayız.

Sorunun cevabının bugüne kadar gecikmesinin sebebi, geçen oturumların birisinde de arz ettiğim gibi, Başbakana tevcih edilen soruların, Hükümet değişikliği sırasında bize intikal etmediği, bizim, yeni baştan bütün soruları temin edip, cevaplarını ilgili kuruluşlardan isteyip, Yüce Genel Kurulun bilgisine arz etmek için geçen zamandan dolayıdır ve şu anda arz edeceğim cevap, bu konuda Merkez Bankasının 23 Ekim 1996 tarihinde Bakanlığımıza ilettiği durumla ilgili veya o tarihte bize intikal eden cevaptır.

Soruya cevap olarak kısaca şunu arz edeyim: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Esas Mukavelesinin 14/a maddesi uyarınca, Hissedarlar Genel Kurulu, olağan olarak, her yıl, nisan ayı içinde ve Banka Meclisince tespit edilen günde toplanmaktadır. Banka Meclisince, 1995 Hesap Yılı Hissedarlar Genel Kurulu Olağan Toplantısının 25 Nisan 1996 tarihinde yapılması kararlaştırılarak, ortaklarına duyurulmuştur; ancak, Türk Ticaret Kanununun 372 nci maddesi uyarınca, gerekli olan toplantı nisabı sağlanamadığından, toplantı, belirlenen tarihte yapılamayarak başka bir güne ertelenmiştir.

Banka Meclisince, ikinci toplantının 16 Mayıs 1996 tarihinde yapılması kararlaştırılmış, bu tarihte gerekli nisap sağlanarak, usulüne uygun olarak toplantı yapılmış ve gündeme uygun kararlar Genel Kurul tarafından alınmıştır.

Yapılan Genel Kurul gündeminde 6 Banka Meclisi üyesinin yenilenmesine ilişkin bir madde yer almamış, bu yönde herhangi bir girişimde de bulunulmamıştır. Nitekim, 1211 sayılı Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Kanununun 20 nci maddesi ve Genel Kurul gündeminin 6 ncı maddesi doğrultusunda, görev süreleri sona eren 2 Banka Meclisi üyesinin yerine, yenileri seçilmiştir.

Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

HALİT DUMANKAYA (İstanbul) - Yani, usulsüzlük yoktur diyorsunuz...

8. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/125)

BAŞKAN - 8 inci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köy yollarının yapımına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

9. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köylerindeki kapalı okulların açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru önergesi (6/126)

BAŞKAN - 9 uncu sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı İlinin köylerindeki kapalı okulların açılmasına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

10. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'daki yoksul vatandaşlarımızın çeşitli fonlardan sağlanan yardım miktarının artırılmasına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/127)

BAŞKAN - 10 uncu sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı'daki yoksul vatandaşlarımızın çeşitli fonlardan sağlanan yardım miktarının artırılmasına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge de üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

11. - İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları A.Ş.'nin özelleştirilmesi ile ilgili ihalenin iptaline ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/131)

BAŞKAN - 11 inci sırada, İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in, Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları Anonim Şirketinin özelleştirilmesiyle ilgili ihalenin iptaline ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

12. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, çiftçilerimize yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/132)

BAŞKAN - 12 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, çiftçilerimize yapılacak yardımlara ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge, üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

13. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'da Tedaş'ın bazı hizmetlerindeki yetersizliğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/133)

BAŞKAN - 13 üncü sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Şanlıurfa'da TEDAŞ'ın bazı hizmetlerindeki yetersizliğe ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Bu önerge üç birleşim içerisinde cevaplandırılmadığından, İçtüzüğün 98 inci maddesinin son fıkrası uyarınca yazılı soruya çevrilecektir; önerge gündemden çıkarılmıştır.

14. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Boyabat SSKHastanesinin ne zaman faaliyete geçeceğine ilişkin Çalışma Sosyal Güvenlik Bakanından sözlü soru önergesi (6/135)

BAŞKAN - 14 üncü sırada, Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop Boyabat SSK Hastanesinin ne zaman faaliyete geçeceğine ilişkin Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

15. - Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop'ta nükleer santral kurulması ile ilgili bir projenin olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/136)

BAŞKAN - 15 inci sırada, Sinop Milletvekili Kadir Bozkurt'un, Sinop'ta nükleer santral kurulmasıyla ilgili bir projenin olup olmadığına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

16. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, Tümosan Motor Fabrikasının özelleştirme kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/139)

BAŞKAN - 16 ncı sırada, Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, TÜMOSAN Motor Fabrikasının özelleştirme kapsamında bulunup bulunmadığına ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

17. - Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel'in, kamu bankalarınca yapılan reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/141)

BAŞKAN - 17 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, kamu bankalarınca yapılan reklam harcamalarına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

18. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesine Endüstri Meslek Lisesi açılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/144)

BAŞKAN - 18 inci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesine endüstri meslek lisesi açılmasının düşünülüp düşünülmediğine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Burada.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Soru:

1 - İşsizlik oranı çok fazla olan Ağrı'nın Hamur İlçesinde endüstri meslek lisesi yoktur. İşsizlere meslek kazandırmak ve teknik eğitim vererek yeni iş alanları yaratmak için, endüstri meslek lisesi yapımını düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; Ağrı Milletvekili Sayın Sıddık Altay'ın yönelttiği soru önergesine cevap vermek üzere söz almış bulunuyorum.

1990 yılı nüfus sayımına göre, Hamur İlçesinin merkezî nüfusu 3 154'tür. Kurum açılması ve kapatılmasına ilişkin esaslarda ise, endüstri meslek lisesi açılacak yerin merkez nüfusunun en az 20 bin olması gerekmektedir. Nüfusun yetersiz olması nedeniyle, Hamur İlçesine endüstri meslek lisesi açılması düşünülmemektedir.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

19. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, doğu ve güneydoğu illerinden üniversitede okuyan öğrenciler için öğrenim kredisi miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/146)

BAŞKAN - 19 uncu sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, doğu ve güneydoğu illerinden üniversitede okuyan öğrenciler için öğrenim kredisi miktarının artırılıp artırılmayacağına ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Hazır.

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun, Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Soru:

1.- Doğu ve güneydoğu bölgelerimizde refah seviyesi çok düşüktür. Bu illerden üniversitede okuyan öğrenciler için öğrenci kredisinin miktarını üç katına çıkarmayı ve bu öğrencilere öncelik tanınmasını düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Sayın Bakan, buyurun.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı Milletvekili Sayın Sıddık Altay'ın soru önergesini cevaplandırmak üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Anayasamızın 42 nci ve 351 sayılı Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun Kuruluşu Hakkında Kanunun 2 nci ve 14 üncü maddeleri gereğince, başarılı ve ihtiyacı olanlara öğrenim kredisi verilmektedir. Ayrıca, annesi babası ölmüş yetimlere, şehit çocuklarına ve olağanüstü hal uygulaması olan yörelerde kamu görevi yapan aile reislerinin çocuklarına da, öncelikle ve hiçbir değerlendirmeye tabi tutulmadan öğrenim kredisi verilmektedir.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde yaşayan ve yükseköğrenim yapanlara öğrenim kredisinin daha fazla verilmesi yasal olarak mümkün değildir.

Yüce Meclise saygılar sunarım.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

20. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ne gibi ek destekler sağlanacağına ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/147)

BAŞKAN - 20 nci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ne gibi ek destekler sağlanacağına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Hazır.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Soru:

1- Doğu ve güneydoğu bölgesindeki çiftçilerin geçimi hayvancılıktandır. Özellikle İngiltere'de çıkan deli dana hastalığı kırmızı et tüketimini çok azaltmıştır. Bu da, hayvan yetiştiricilerini çok zor duruma düşürmüştür. Hayvancılıkla uğraşan çiftçilere ne gibi ek destekte bulunacaksınız?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ağrı Milletvekilimiz Sayın Sıddık Altay'ın, haziran ayında sorduğu bu sualin 22 Temmuz 1996 tarihi itibariyle Tarım Bakanlığından Başbakanlığa intikal eden cevabını bilgilerinize arz ediyorum ve inşallah, milletvekili arkadaşımız Sayın Sıddık Altay'ın, bugün cevaplandırılmayan, muhalefet sırasındayken sual ettiği -sorduğu- sorularının da cevabını, yarın, Ağrı'da yapılacak Bakanlar Kurulu toplantısında alacağından eminim. İnşallah, Sayın Sıddık Altay'a, diğer milletvekili arkadaşlarımıza ve bölgeye, yarın, bütün suallerin cevabını arz etme imkânımız olacaktır.

Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgelerinde nüfusun büyük çoğunluğu kırsal kesimde yaşamakta olup, geçim kaynakları tarımsal faaliyetlere dayalıdır. Mevcut hayvan varlığımız dikkate alındığında, toplam sığır varlığımızın yüzde 33'ü, koyun varlığımızın yüzde 60'ı ve keçi varlığımızın yüzde 58'i bu bölgelerde bulunmaktadır; ancak, hayvan varlığının büyük bir kısmı düşük verimli yerli ırklardan oluşmaktadır. Özellikle kültür melez ırk sığırlarının oranı yüzde 11 dolayındadır; bu oran, diğer bölgelere göre çok düşüktür.

Diğer yandan, bölgede yapılan hayvancılık, ekstansif, aile işletmeciliği şeklinde ve düşük girdi, düşük çıktı esasına dayalı küçük kapasiteli işletmelerdir. Hayvansal ürünleri pazarlama ağının bulunmaması ve örgütlenilmemiş olunması, genelde meraya dayalı olarak beslenen hayvanların, ekonomik canlı ağırlığa ulaşmadan kesimhanelere gitmesine, ayrıca, canlı ağırlık kayıplarına neden olmaktadır.

Bunların yanı sıra, son sekiz dokuz yıldır, Bakanlığımızca -Tarım Bakanlığınca- teknik ve sağlık personelinin istihdam edilememesinden dolayı, yöreye hizmet götürülmesinde aksamalar olmaktadır.

Yukarıda zikredilen tüm olumsuzluklara rağmen, bütçe imkânları çerçevesinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, bölgede hayvancılığın geliştirilmesine yönelik çeşitli faaliyetler yürütmektedir. Bunların olumlu neticelerini, inşallah, önümüzdeki aylarda alacağız; hayvancılığı, içinde bulunduğu durumdan süratle kurtarıp, hem Doğu Anadolu Bölgemizin hem Türkiyemizin önemli gelir kaynaklarından birisi haline getireceğiz. Bu konudaki tüm faaliyetler, tüm gayretler, gece gündüz demeden devam etmektedir.

Bilgilerinize saygıyla arz ediyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

21. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/148)

BAŞKAN - 21 inci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın ilçelerine vakıf yurtları açılmasının planlanıp planlanmadığına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

22. - Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/149)

BAŞKAN - 22 nci sırada, Van Milletvekili Fethullah Erbaş'ın, Emlakbank hesaplarının yabancı bir şirkete inceletildiği iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

23. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/184)

BAŞKAN - 23 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, çiftçilere tarım girdilerinde uygulanan sübvansiyon nedeniyle yapılması gereken ödemelere ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

24. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Boğaz Köprüsüne bariyer veya koruyucu bir sistemin yapılmasına ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/185)

BAŞKAN - 24 üncü sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Boğaz Köprüsüne bariyer veya koruyucu bir sistemin yapılmasına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplayacak Sayın Bakan?.. Hazır

Soruyu okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Başbakan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 16.5.1996

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Boğaz Köprüsünden atlayarak intihar etmek isteyen insanlarımız hakkında haberlere medyada sık sık rastlamaktayız.

İnsanlarımız için problemlerden kurtulmanın kısa bir çözümü olarak tercih edilen, ölümle sonuçlandığında üzüntülere sebep olan “Boğaz Köprüsü intiharlarına” mâni olmanın zamanı geldiği kanısındayım.

Cazip ve basına açık olması hasebiyle tahrik edici bu mekânın umutsuz hale gelmesi, belki de intihar edecekleri niyetlerinden vazgeçirir.

SORU:

Boğaz Köprüsünün statik ve mekanik yapısını etkilemeyecek, yapımcı firmanın da onayı alınarak, bariyer veya koruyucu bir sistemin yapılması düşünülmekte midir? Düşünülüyorsa, ne zaman, nasıl yapılacak? Yoksa, birçok insanımızın intiharını naklen seyretmeye devam mı edeceğiz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sayın Sıddık Altay'ın sualine cevaplarımı arz ediyorum; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Bu sual de, yine, bizim Hükümetimizden önce sorulmuş olup, arz edeceğim cevap 10 Temmuz 1996 tarihi itibariyledir.

İntihar vakalarının diğerlerine nazaran daha fazla olduğu Boğaziçi Köprüsünün orijinal projesindeki zatî yükü artırıcı ve estetik görünümünü bozacak bir imalat, yapının statiği açısından onarılması güç mahzurlar yaratacaktır. Bu tip sanat yapılarının dizaynı için uygulanan mühendislik hesaplamalarında, intiharlara mâni olunması maksadıyla bir tedbir veya bununla ilgili bir hesaplamaya gidilemez. Kaldı ki, Boğaziçi Köprüsünde mevcut yaya korkuluklarının, üzerine ilave yapılarak yükseltilmesi zaten mümkün değildir. Mevcut korkuluk profili, kesit ve kaynaklı bağlantı olarak, ancak, var olan sistemi taşıyabilecek güçtedir. Yapılması önerilen bir ilave, tüm korkuluğun tekrardan inşasını gerektirecektir ki, bu da, bu tip yapılarda fevkalade önem arz eden rüzgâr yükünün artmasına neden olacağından, yukarıda da belirtildiği gibi, köprü emniyeti açısından sakıncalar yaratacaktır.

Bu nedenle, açıldığı tarihten itibaren zaman zaman benzer öneriler gündeme gelmişse de, köprünün orijinal projesi dışında herhangi bir ilave imalata asla müsaade edilmemiştir.

Bir diğer önemli husus da, köprü tabliyesi altının kontrolü için kullanılan bakım platformudur. Bu cihaz, mevcut yaya korkuluklarına göre imal edilmiştir. Korkuluklarda yapılacak bir değişiklik, bu cihazın hem çalışmasına mâni olacağı hem de yaya yolunda hareket eden bakım araçlarının geçmesini engelleyeceğinden, periyodik bakım faaliyetlerinin yapılamaması gibi istenmeyen bir durum ortaya çıkacaktır.

Köprünün her iki yanındaki yaya yolları, vasıtaların geçtiği platform ve denize bakan taraflarda olmak üzere iki adet engelle çevrilidir. Özellikle denize bakan kesimdeki korkuluklar 1,20 metre yüksekliğinde olup, yaklaşık olarak, normal boyda bir insanın göğüs seviyesindedir ve bu haliyle zaten koruyucu bir engel durumundadır.

Ayrıca, yaklaşık yirmi yıldır, Boğaziçi Köprüsü, yaya trafiğine kapatılmış olup, platform üzerinde her iki istikamette 24 saat devamlı polis gözetimi mevcuttur ve kapalı devre kamera sistemiyle de kontrol aralıksız sürdürülmektedir.

İlave yapılaşmanın mümkün olmadığı köprülerde, bu tedbirlerin yeterli bir önlem olduğu düşünülmektedir.

Bilgilerinize saygıyla arz olunur.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

25. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/186)

BAŞKAN - 25 inci sırada, Ağrı Milletvekili Sıddık Altay'ın, Ağrı Havaalanına ilişkin Ulaştırma Bakanından sorusu vardır.

Önergeyi yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, havaalanı yarın hizmete açılıyor.

BAŞKAN - Soru ertelenmiştir.

26. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/187)

BAŞKAN - 26 ncı sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, Harran Üniversitesinin kadro ihtiyacına ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Soruyu cevaplandıracak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

27. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/188)

BAŞKAN - 27 nci sırada, Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, tütün üreticilerine olan borçlarını ödemeyen tüccarlara karşı alınacak tedbirlere ilişkin, Devlet Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

28. - Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/189)

BAŞKAN - 28 inci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Zülfükar İzol'un, hayvansal ürünlerin ithalatının durdurulması ile hayvancılık kredisi alan üreticilere ödemenin ne zaman yapılacağına ilişkin Tarım ve Köyişleri Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

29. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Yeni Demokrasi Partisi eski Genel Başkanı Cem Boyner'in günlük bir gazetede yayımlanan konuşmasına ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/190)

BAŞKAN - 29 uncu sırada, Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, Yeni Demokrasi Partisi eski Genel Başkanı Cem Boyner'in günlük bir gazetede yayımlanan konuşmasına ilişkin İçişleri Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

30. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Kurulkaya ve Çambaşı barajlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/192)

BAŞKAN - 30 uncu sırada, Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Kurulkaya ve Çambaşı Barajlarına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

31. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Mesudiye-Topçam Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sözlü soru önergesi (6/193)

BAŞKAN - 31 inci sırada, Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu-Mesudiye-Topçam Barajına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

32. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu Denizcilik Meslek Yüksekokulunun kapanış nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/194)

BAŞKAN - 32 nci sırada, Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Ordu Denizcilik Meslek Yüksekokulunun kapanış nedenine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Burada.

Soru önergesini okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Denizcilik meslek yüksekokulu hakkındaki aşağıdaki soruların Millî Eğitim Bakanı Turhan Tayan tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 21.5.1996

Hüseyin Olgun Akın

Ordu

Fındıktan başka önemli bir mahsulü olmayan Ordu İlinde denizcilik meslek yüksekokulu bulunmaktaydı.

1- Ordu Denizcilik Meslek Yüksekokulu hangi sebeplerden dolayı Ordu'dan alınmıştır?

2- Bu okul, etrafı denizle çevrili Ordumuza tekrar kazandırılacak mıdır?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ordu Milletvekili Sayın Hüseyin Olgun Akın'ın soru önergesini cevaplamak üzere huzurunuzda bulunuyorum.

Değerli milletvekilimizin bir özlemini bu soruyla ifade ettiğini beyan etmek istiyorum; zira, şu anda Ordu İlimizde denizcilik meslek yüksekokulu adıyla bir okul kurulmamıştır. Ordumuzun ve Giresunumuzun istediği bir üniversite vardır, onun özleminin ifadesi olarak beyan etmemiz gerekir; çünkü, Ordu'da böyle bir okul yoktur, kurulmamıştır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

33. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Halk Bankası Genel Müdürlüğü tarafından verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/195)

BAŞKAN - 33 üncü sırada, Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, Halk Bankası Genel Müdürlüğü tarafından verilen kredilere ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan ?..Yok.

Ertelenmiştir.

34. - Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı olarak çalışan kamu görevlilerinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin Başbakan'dan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün cevabı (6/196)

BAŞKAN - 34 üncü sırada, Muğla Milletvekili Zeki Çakıroğlu'nun, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı olarak çalışan kamu görevlilerinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin Başbakandan sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?..Buradalar.

Önergeyi okutuyorum :

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sayın Başkanlığınız delaletiyle, aşağıdaki sözlü soru önergemin Sayın Başbakan tarafından cevaplandırılmasını Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 94 üncü maddesi gereğince, dilerim.

Saygılarımla.

Zeki Çakıroğlu

Muğla

Bilindiği gibi, SHÇEK, sosyal hizmet alanında oldukça gerekli olan bir işlemi yerine getirmektedir.

Yatılı hizmet veren bu kurumlarda 657 sayılı Devlet Memurları Yasasına bağlı olarak hizmet veren kamu çalışanlarının çok ağır koşullarda işlemlerini yerine getirdikleri de tüm kamuoyunca bilinmektedir.

9.3.1995 gün ve 22222 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 20 nci maddesiyle, Başbakanlığa bağlı kuruluşlarda çalışan 657 sayılı Yasaya bağlı kamu çalışanlarına fazla çalışma ücreti yeniden düzenlenmiştir.

Başbakanlık Merkez Teşkilatı kamu çalışanlarına bağlanan fazla mesai ücreti her katsayı artışında doğal olarak artmaktadır. Ne var ki, SHÇEK çalışanları bu düzenlemede ayrı tutulmuştur. Bunun sonucunda, SHÇEK çalışanlarının fazla çalışma ücretleri sabit kalmıştır; bu durum ayrıcalık yaratmaktadır.

Çok güç koşullarda, alt temizlemek, banyo yaptırmak, hafta sonu, bayram demeden her türlü hizmeti aksatmadan vermek durumunda bulunan SHÇEK kamu çalışanlarının fazla çalışma ücretlerinin, Başbakanlık Merkez Teşkilatında çalışan personelle eşit haklardan yararlanır hale getirilmesi, hakkaniyet, sosyal adalet ve hukuk devleti ilkelerinin temel gereği olduğu inancındayım.

a) Bu haksızlığın giderilmesini düşünüyor musunuz?

b) SHÇEK'de 657'ye bağlı kamu çalışanlarının mağduriyetini giderecek, fazla mesai ücretlerinin katsayıya bağlanmasını sağlayacak yasal düzenlemeyi gerçekleştirecek misiniz?

c) 657 sayılı Yasaya engel varsa bunun giderilmesini düşünüyor musunuz?

Saygılarımla.

Zeki Çakıroğlu

Muğla

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Muğla Milletvekili Sayın Zeki Çakıroğlu'nun Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumuna bağlı olarak çalışan kamu görevlilerinin fazla çalışma ücretlerine ilişkin sözlü soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurunuzdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü Teşkilatında çalışan personelin fazla çalışma ücretleriyle ilgili olarak, 23 Mart 1991 tarihinde çıkan 3703 sayılı Kanunla, Başbakanlık Merkez Teşkilatında çalışan personelin maaş ve ücretleri dışında yararlandığı fazla çalışma ücreti olan en yüksek devlet memuru aylığının,

a) 15-11 inci derecelere yüzde 20'si,

b) 10-7 nci derecelere yüzde 25'i,

c) 6-4 üncü derecelere yüzde 30'u,

d) 3-1 inci derecelere yüzde 35'i,

Ödenmeye başlanmış olup, 8 Temmuz 1991 gün ve 433 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile 2/3'e indirilmiştir.

Daha sonra, 13 Eylül 1993 tarih ve 514 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 7 nci maddesiyle yukarıdaki oranlar tekrar ödenmeye başlanmıştır.

9 Mart 1995 gün ve 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle yukarıdaki derecelere isabet eden oranlar;

a) 15-11 inci dereceler arası 2 350 000 lira,

b) 10-7 nci dereceler arası 2 950 000 lira,

c) 6-4 üncü dereceler arası 3 500 000 lira,

d) 3-1 inci dereceler arası 4 100 000 lira,

Olarak sabitleştirilerek, fazla çalışma ücretinde yapılacak artışlar önlenmiştir. Ancak, Başbakanlık teşkilatı kadrolarında çalışanlara ise halen;

a) 15-11 inci dereceler arası 4 845 000 lira,

b) 10-7 nci dereceler arası 6 056 000 lira,

c) 6-4 üncü dereceler arası 7 267 000 lira,

d) 3-1 inci dereceler arası 8 478 000 lira,

Olarak fazla çalışma ücreti ödenmektedir. Bu durumda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ile aynı şekilde Başbakanlığa bağlı kadrolarda çalışan personel arasında hemen hemen yüzde 100'e varan bir fark ortaya çıkmaktadır. Hükümetimiz, ilk etapta bu olumsuz durumu gidermek için, bu duruma sebep olan ve halen yürürlükte olan 9 Mart 1995 tarih ve 547 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede gerekli değişiklikleri yaparak, söz konusu fazla çalışma ücretlerinin Başbakanlık kadrolarında çalışan personelin seviyesine çıkarılması için çalışmaları yürütmektedir.

Ayrıca, çok güç koşullarda, çocuk yuvaları, yetiştirme yurtları, huzurevleri ve rehabilitasyon merkezlerinde, hizmetli, bakıcı anne gibi kadrolarda çalışan personelimizin bu emeklerinin karşılığını vermek ve ücret azlığından dolayı başka kurumlara geçişlerini önlemek için, yukarıda belirttiğimiz fazla çalışma ücretlerindeki artışlar yanında, özel hizmet tazminatlarında da gözle görülebilir bir iyileştirme yapmak için her türlü yasal mevzuat düzenlemeleri üzerinde çalışmalar hızla devam etmektedir.

Yüce Meclisin değerli üyelerinin bilgilerine saygıyla arz ediyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

35. - Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, Bodrum'da yaptırdığı iddia edilen villaya ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi (6/197)

BAŞKAN - 35 inci sırada, Kütahya Milletvekili İsmail Karakuyu'nun, Bodrum'da yaptırdığı iddia edilen villaya ilişkin Başbakandan sözlü sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

36. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, günlük bir gazetede yayımlanan “Atatürk Havalimanında Filistinli Operasyonu” başlıklı haberde yer alan iddialara ilişkin İçişleri Bakanından sözlü soru önergesi (6/199)

BAŞKAN - 36 ncı sırada, Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, günlük bir gazetede yayımlanan “Atatürk Havalimanında Filistinli Operasyonu” başlıklı haberde yer alan iddialara ilişkin, İçişleri Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

37. - Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel'in, Kur'an Kursu Hocası sınavını kazananların atamalarına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/200)

BAŞKAN - 37 nci sırada, Şanlıurfa Milletvekili Abdulkadir Öncel'in, Kur'an Kursu Hocası sınavını kazananların atamalarına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

38. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesinin spor kompleksi ve kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/202)

BAŞKAN - 38 inci sırada, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Hamur İlçesinin spor kompleksi ve kapalı spor salonu ihtiyacına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?... Yok.

Ertelenmiştir.

39. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'ya bir atletizm pisti yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sözlü soru önergesi (6/1203)

BAŞKAN - 39 uncu sırada, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'ya bir atletizm pisti yapılmasına ilişkin Devlet Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Yok.

Ertelenmiştir.

Bu arada, sayın milletvekilleri, sırada 185 soru önergesi var; bunların 54'ü daha Sıddık Altay arkadaşımıza ait.

40. - Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Taşlıçay İlçesinde kapalı bulunan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın cevabı (6/204)

BAŞKAN - 40 ıncı sırada, Ağrı Milletvekili M. Sıddık Altay'ın, Ağrı'nın Taşlıçay İlçesinde kapalı bulunan okullara ilişkin Millî Eğitim Bakanından sorusu vardır.

Yanıtlayacak Sayın Bakan?.. Buradalar.

Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Sayın Millî Eğitim Bakanı tarafından sözlü olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla.

Mehmet Sıddık Altay

Ağrı

Ağrı'nın Taşlıçay İlçesinde birçok okul eğitime kapalıdır. Okul çağına geldiği halde okula gidemeyen öğrenci sayısı 1 200 civarındadır.

Soru: Şu andaki ve gelecekteki öğrencilerin eğitim yapabilmeleri için şimdiden önlem alınmış mıdır; alınmadıysa nedenleri?

Taşlıçay İlçesine yatılı ilköğretim bölge okulu açmayı düşünüyor musunuz?

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan.

KÜLTÜR BAKANI İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Ağrı Milletvekili Sayın Sıddık Altay'ın soru önergesini cevaplandırmak üzere huzurlarınızdayım.

Taşlıçay İlçesinde öğrenime kapalı 20 köy okulundaki öğrenci sayısı 1 027'dir. Bu çocukların eğitim ve öğrenimlerinin sağlanması amacıyla yatılı ilköğretim bölge okulu yapılması çalışmaları sürdürülmektedir.

Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın milletvekilleri, çalışma süremiz dolmak üzeredir; bir soruyu daha yanıtlama durumunda kalırsak, çalışma süremizi aşmak durumunda kalacağız.

Bu nedenle, sözlü sorular ile kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 8 Ocak 1997 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 18.58

B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Gaziantep Milletvekili Mustafa R. Taşar'ın, Toprak Mahsulleri Ofisinin kaldırılıp kaldırılmayacağına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1592)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına delaletlerinizi arz ederim.

Saygılarımla...

Mustafa R. Taşar

Gaziantep

Toprak Mahsuller Ofisini kaldırmayı düşünüyor musunuz? Prof. Dr. Necmettin Erbakan tarafından kaleme alınan “Tedavi - Adil Ekonomik Düzen” isimli kitapçıkta belirtildiği gibi “Toprak Mahsulleri Ofisi”nin kaldırılıp yerine “Buğday Vakfı”nın kurulması söz konusu mudur?..

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 26.12.1996

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD-BŞV.2.01/3233-88010

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün tarafından Bakanlığıma intikal eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mustafa R. Taşar'ın; yazılı soru önergesinde “Toprak Mahsulleri Ofisi”nin kaldırılıp yerine “Buğday Vakfı”nın kurulması konusunda tarafımızdan yapılan bir çalışma olmadığı gibi Bakanlığımız dışından da konuyla ilgili olarak intikal eden bilgi bulunmamaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri

Bakanı

2. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, hac kotalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/1606)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasının sağlanmasını saygılarımla arz ederim.

Fatih Atay

Aydın

1. Hacca gidecek olan vatandaşlarımız için devlet tarafından bazı kotalar getirilmiştir. Bu kotalar 1618 sayılı Yasa ile düzenlenmiştir. Devlet, burada, Anayasada belirtilen sosyal devlet görevini yerine getirerek, vatandaşının ulaşım, sağlık ve can güvenliğini sağlamak hedefini gütmektedir.

Tarafınızca gündeme getirilen karayollarıyla Hacca gitme olanağının sağlanması, Türkiye'nin içinde bulunduğu Coğrafya'da dikkate alınırsa, bu vatandaşların can ve mal güvenliklerinin tehlikeye atılması olmaz mı?

2. Çeşitli yabancı ülkelerden “Kontenjan Ayrılması” ile yaklaşık 7 bin kişilik lisanssız kota ayrılması söz konusu olmuştur. Eğer bu doğruysa buradan elde edilecek trilyonlarla ölçülen bir kâr vardır. Kotanın kaldırılmasında, bu kârın şimdiden belli bir takım odaklara ayrılması mı söz konusudur?

3. Hükümetiniz tarafından, yönünü islam ülkelerine çeviren dış politika anlayışının bir uzantısı olarak, bu kota fazlasının yaratılması ile, Suudi Arabistan ile ilişkilerde etkinlik mi hedeflenmektedir?

T.C.

Başbakanlık 27.12.1996

Diyanet İşleri Başkanlığı

Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.02.1.DİB.0.61/012/1210

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığının (Sayın Lütfü Esengün) 28.11.1996 tarihli ve B.102.0.0010/01185 sayılı yazısı ile muhavvel Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 14.11.1996 tarihli ve A.01.0.GNS.010.00.12/7.1606-4094/11305 sayılı yazısı ve eki Aydın Milletvekili Fatih Atay'a ait soru önergesi.

Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesine verilen cevap ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Nevzat Ercan

Devlet Bakanı

Aydın Milletvekili Sayın Fatih Atay'ın 7/11606-4094 sayılı yazılı soru önergesine verilen cevaplar :

1. 26.4.1979 tarih ve 7/17439 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ve buna dayanılarak çıkarılan yönetmelik ile hac düzenleme görevi Diyanet İşleri Başkanlığına verilmiştir. 1988 yılında bu kararın 3 üncü maddesinde bir değişiklik yapılarak, Hac Komisyonunca uygun görülen (A) Grubu Seyahat Acentalarına da Diyanet İşleri Başkanlığının gözetim ve denetimi altında hac seyahati düzenleme yetkisi verilmiştir.

Yukarıda tarih ve sayısı belirtilen Bakanlar Kurulu Kararının aşağıda yazılı 2 nci maddesi hac düzenleme görevinin Diyanet İşleri Başkanlığına veriliş sebebini çok net bir şekilde ifade etmektedir.

“Madde 2. Bu kararın amacı, hac farizasını yerine getirmek üzere Suudi Arabistan'a gidecek vatandaşların, bu seyahatlerini her çeşit çıkarlardan uzak, sağlık ve güvenlik koşulları içinde yapmalarını sağlamak, hac farizasını yöntemine uygun ve Devletimizin onuruna yaraşır biçimde yerine getirilmesinde vatandaşlara yardımcı olmaktır.”

Ayrıca Bakanlar Kurulu Kararının 4 üncü maddesi ile de 2 nci maddede belirtilen amaçların yerine getirilmesi için ilgili bakanlıkların müsteşar veya yardımcıları ile temsilcilerinden oluşan Bakanlıklararası Hac Komisyonu kurulmuştur. Hac Komisyonu, hac düzenlemeleri konusunda en yetkili karar merciidir.

Hac yol güzergâhı, ilgili yönetmelik gereği karayolu veya hava yoludur. 1990 yılına kadar karayolundan da havayolundan da hacca gidilmiştir. Ancak 1990 yılında patlak veren körfez savaşı ve karayolu güzergâhında bulunan ülkelerden geçişlerde can ve mal güvenliğinin bulunmayışı sebebiyle Hac Komisyonu hac seferlerinin sadece havayolu ile yapılmasına karar vermektedir.

Bu da, haccın vücub-ı edasının şartlarından birisi olan yol güvenliğinin bulunması ile yukarıda sözü edilen Bakanlar Kurulu kararının 2 nci maddesinde ifade edilen sağlık ve güvenlik koşulları içinde hac düzenlemelerinin yapıldığını göstermektedir. 1997 yılında da hac seferleri havayolu ile yapılacaktır. Hiçbir vatandaşımızın can ve mal güvenliğini tehlikeye atmak istemeyiz.

Ancak, bazı vatandaşlarımızın karayolu ile hacca gitme talepleri Bakanlığıma ve ilgili kuruluş olan Diyanet İşleri Başkanlığına dilekçeler ile ulaşmaktadır. Can ve mal güvenliğini sağlandığı ve yol güzergâhında emniyet olduğu kanaati hâsıl olursa karayolu güzergâhı ile de hac seferleri düzenlenebilecektir.

2. Yapılan resmî görüşmeler sonucunda, 1997 yılı hac mevsiminde ülkemiz hac kontenjanı 61 183 olarak belirlenmiştir. Hacca gitmek üzere müftülüklere ön kayıt yaptıran vatandaşlarımızdan 61 183 kişi hacca gidecektir. Başka ülkelerden lisanssız kota ayrılması veya alınması söz konusu değildir.

3. Hükümetimiz, yalnızca Suudi Arabistan ile değil diğer islam ülkeleri ve dünya devletleriyle de etkin bir dış politika izlemeyi hükümet protokolüne almıştır. Ülkemizin ve vatandaşlarımızın menfaatleri açısından dünya ülkeleri arasında herhangi bir ayırım yapmamız söz konusu değildir. Bütün ülkelerle iyi ilişkiler içinde olmamız gereğine inanıyoruz.

3. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Adem Tolunay Fen Lisesine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1645)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 13.11.196

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından İçtüzüğün 99 uncu maddesi uyarınca yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Dr. Yusuf Ekinci

Burdur

1. Burdur İli Bucak İlçesinde öğretim yılı başladıktan bir ay sonra “Adem Tolunay Fen Lisesi” adı altında bir “Fen Lisesi” açılmasına ve acilen öğretime başlatılmasına niçin ihtiyaç duyulmuştur?

2. Açılan Fen Lisesinin ihtiyaçları temin edilmiş midir? Eksikleri varsa ne zamana kadar giderilecektir?

3. Öğrencilerin yatılılıkları ile ilgili problem var mıdır? Varsa bu problemler ne zamana kadar çözüme kavuşturulacaktır?

4. Bugüne kadar hazırlıkları tamamlanmadan açılan başka “Fen Lisesi” var mıdır?

5. Fen Lisesindeki öğrencilerin başka fen liselerine nakli ile okulun kapatılması düşünülmekte midir?

6. Bu lisemizde sağlıklı bir eğitim yapıldığına inanıyor musunuz?

7. Bu lisenin şartlara uygun öğretmen ihtiyacı ve diğer eksikleri hangi tarihe kadar tamamlanacaktır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 24.12.1996

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3545

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4318/11716-7/1645 sayılı yazısı.

Burdur Milletvekili Sayın Dr. Yusuf Ekinci'nin “Adem Tolunay Fen Lisesine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Burdur İli Bucak İlçesinde hayırsever iş adamı Adem Tolunay, yaptırdığı zemin + 3 katlı, 17 derslik, fizik, kimya, biyoloji, yabancı dil, elektronik ve bilgisayar laboratuvarı ile müzik, resim, teknik atölyeli ve kütüphanesi bulunan binanın fen lisesi olarak açılmasını talep etmiş ve pansiyon dahil okulun eksikliklerinin giderileceğini de taahhüt etmiştir.

1996-1997 öğretim yılından itibaren bu binada Bucak Adem Tolunay Fen Lisesi öğretime açılmıştır.

2. Bucak Fen Lisesi ihtiyaçları temin edilerek eğitim öğretime açılmıştır. 1997-1998 öğretim yılında 48 öğrenci daha eğitime başlayacaktır. Bunların ihtiyacı da eğitim-öğretim başlamadan giderilecektir. Okula öğrenci alındıkça okul kademeli olarak donatılacaktır.

3. Kız ve erkek öğrenciler binanın 3 üncü katında ayrı yerlerde barındırılmakta olup, yatılılık problemi bulunmamaktadır.

4. Adı geçen fen lisesi 1996-1997 öğretim yılında açılan 8 fen lisesinden biridir. Bütün fen liseleri hazırlıkları tamamlanarak öğretime açılmışlardır.

5. Öğrencilerin başka fen liselerine nakledilerek, bu okulun kapatılması gibi bir düşünce yoktur.

6. Bu Fen Lisesinde eğitim-öğretim sağlıklı bir şekilde sürdürülmektedir.

7. Adı geçen lisenin öğretmen ihtiyacı yoktur. Eğitim-öğretimi olumsuz yönde etkileyebilecek herhangi bir eksiği de bulunmamaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

4. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Bakanlık Talim ve Terbiye Kurulu Başkan ve üyelerinin ziyaret ettikleri bir vakfa ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1646)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 13.11.1996

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından içtüzüğün 99 uncu maddesi uyarınca Millî Eğitim Bakanı tarafından İçtüzüğün 99 uncu maddesi uyarınca yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Dr. Yusuf Ekinci

Burdur

1. Bakanlığınız Talim ve Terbiye Kurulu başkan ve üyelerinin de bulunduğu bir grup personel 25-27 Eylül 1996 tarihleri arasında bir vakfın davetlisi olarak İstanbul'a gitmişler midir?

2. Davet edilen personelin masraflarını kim karşılamıştır? Bu davete katılan personelin isimleri, görevleri ve unvanları nedir?

3. Bu vakfın bakanlıkla maddî ilişkileri var mıdır? Varsa hangi alanlarda ne gibi anlaşmalar imzalanmıştır?

4. Bu vakfın kurucuları arasında bakanlık yöneticileri var mıdır? Varsa kimlerdir?

5. Bahse konu vakıf tarafından hazırlatılıp Bakanlığın incelemesine sunulan ders kitapları var mıdır? Bu tip ilişkilerin Bakanlığı yıpratacağını ve tarafsızlığını zedeleyeceğini düşünüyor musunuz?

6. Türkiye'nin diğer il ve ilçelerinde faaliyet gösteren bu tip vakıfların daveti halinde, bu vakfın davetine katılan yetkililerin buralara da katılmasına izin verecek misiniz?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 27.12.1996

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3590

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4318/11716-7/1646 sayılı yazısı.

Burdur Milletvekili Sayın Dr. Yusuf Ekinci'nin “Bakanlık Talim ve Terbiye Kurulu Başkan ve üyelerinin ziyaret ettikleri vakfa ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Talim ve Terbiye Kurulu Başkanı ile on kurul üyesi, bir daire başkanı ve kitap inceleme komisyonları başkanlarından oluşan bir grup, Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfının daveti üzerine, bu vakfın eğitim faaliyetlerini izlemek üzere İstanbul'a gitmiştir.

2. Davet edilen personelin masrafları adı geçen vakıf tarafından karşılanmıştır. Bu davete görev unvanları 1 inci maddede belirtilen 45 kişilik bir grup katılmıştır.

3. Bu vakfın Bakanlığımızla maddî ilişkisi yoktur. Bakanlığımız ile vakıf arasında imzalanan protokol gereği, bütün masraflar vakıfca karşılanmak üzere vakfa bazı ders kitapları hazırlatılmaktadır. Vakıf ayrıca, TRT ve TV kanallarında yayınlanan eğitim programlarına katkıda bulunmaktadır.

4. Vakıf kurucuları arasında Millî Eğitim eski Bakanı Sayın Nevzat Ayaz bulunmaktadır. Bakanlığımızın üst düzey yöneticilerinden ise vakfın kurucuları arasında yer alan olmamıştır.

5. Türkiye Eğitim Gönüllüleri Vakfına Açık Öğretim Lisesi için hazırlatılan Türk Dili ve Edebiyatı 1 ve Fen Bilimleri ders kitapları bulunmaktadır. Mevzuat çerçevesinde yapılan bu işlemlerden, eğitim için hazırlanan ders araç-gereçlerinden dolayı Bakanlığımızın yıpranması ve tarafsızlığının zedelenmesi söz konusu değildir.

6. Türkiye'nin diğer il ve ilçelerinde faaliyet gösteren vakıfların da ihtiyaç duymaları, ortak çalışma programı hazırlamaları ve bu programlarının Talim ve Terbiye Kurulunun çalışmalarını ilgilendirmesi durumunda, Talim ve Terbiye Kurulu Başkanlığı yönetmeliğinin 9 uncu maddesi (ç) fıkrasındaki “Eğitim ve öğretim alanındaki konular ile ilgili olarak yurt içinde ve yurt dışında inceleme ve araştırmalar yapmak”, (e) fıkrasındaki “Her türlü okul ve kurumlarda eğitim ve öğretim konuları ile ilgili inceleme, araştırma ve değerlendirme yapmak” hükümleri gereği ilgili kuruluşlarla işbirliği yapılması için görevlilere izin verileceği tabiidir. Zira sorunları tartışmak, eğitimimizi geliştirmek için eğitim kurum ve kuruluşları ile ortak çalışmalar yapılması zaruridir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

5. - Burdur Milletvekili Yusuf Ekinci'nin, Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde Bakanlık yetkililerinin kurucusu olduğu vakıf olup olmadığına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1647)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 13.11.1996

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından İçtüzüğün 99 uncu maddesi uyarınca yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Dr. Yusuf Ekinci

Burdur

1. Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde Bakanlık yetkililerinin kurucusu olduğu kaç tane vakıf vardır? Bu vakıflardan Bakanlık ile maddi ilişkisi olanlar hangileridir?

2. Özellikle Bakanlık kaynaklarının hizmet karşılığı aktarıldığı vakıflar veya bu vakıfların yan kuruluşları var mıdır? Varsa bu vakıflara veya yan kuruluşlarına hangi hizmetler karşılığında, ne kadar ödeme yapılmıştır veya yapılması planlanmıştır?

T.C.

Millî Eğitim Bakanlığı 3.1.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/17

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 22.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4318/11716-7/1647 sayılı yazısı.

Burdur Milletvekili Sayın Dr. Yusuf Ekinci'nin “Bakanlık merkez ve taşra birimlerinde Bakanlık yetkililerinin kurucusu olduğu vakıf olup, olmadığına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 2762 Sayılı Vakıflar Kanunu; Devlet memurlarının, 657 Sayılı Kanunun Değişik 28 inci Maddesi hükümlerine uymak kaydıyla vakıfların yönetim ve denetim kurumlarında görev almalarına imkân tanımaktadır.

Bu bakımdan, Bakanlık yetkililerinin vakıflarda görev almalarında sakınca bulunmamaktadır.

Eğitim, öğretim ve sağlık hizmetlerinin geliştirilmesine yönelik kurulun Millî EğitimVakfı, Millî Eğitim Sağlık Eğitimi Vakfı, Türk Eğitim Vakfı ve benzeri vakıflarda Bakanlığımız yöneticileri kurucu üye veya yönetici olarak yer almaktadırlar.

2. Bakanlık kaynaklarının hizmet karşılığı aktarıldığı vakıflar yoktur.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

6. - Samsun Milletvekili İrfan Demiralp'in, Samsun-Asarcık İlçesinde Jandarma İdari Çavuşu olarak görev yapan kişiye ilişkin Başbakandan sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1657)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasında aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 20.11.1996

İrfan Demiralp Samsun

16.11.1996 tarihinde Samsun İli, Asarcık İlçesinde Jandarma İdari Çavuş Ömer Dirlik'in, Kahvehane Sahibi Kemal Öksüzömer'i kahvehanesinde sebepsiz yere tartakladığı iddiası vardır.

18.11.1996 tarih, 96/901 sayı ile Samsun-Kavak Cumhuriyet Savcılığına müracaatta bulunulmuş, benzeri olayların ilçede daha önce de değişik zamanlarda meydana geldiği, ancak çekinildiği için resmiyete intikal ettirilmediği halk arasında şikâyet konusu yapılmaktadır.

Konu ile ilgili bir araştırma yapılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

T.C.

İçişleri Bakanlığı 27.12.1996

Jandarma Genel Komutanlığı

Sayı :7500-613-96/ASYŞ.Ş.ŞİK.(236136)

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Genel Sekreterliği)

İlgi : (a) TBMM Başkanlığının 25.11.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1657-4281/11851 sayılı yazısı.

(b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Md.lüğünün 27.11.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-

411-2/4657 sayılı yazısı.

(c) Devlet Bakanlığının 9.12.1996 gün ve B.02.0.0010/01291 sayılı yazısı.

(d) İçişleri Bakanlığı J. Gn. K. lığının 141408 B KAS 96 gün ve HRK. : 2066-15-96/ASYŞ.MÜES. (192829) sayılı mesajı.

1. Samsun Milletvekili İrfan Demiralp'ın verdiği ve ilgi (a), (b), (c) ile İçişleri Bakanlığınca cevaplandırılması istenilen soru önergesi hakkında gerekli incelemeler yapılarak, tespit edilen hususlar müteakip maddelere çıkarılmıştır.

2. Soru : “16.11.1996 tarihinde Samsun İli, Asarcık İlçesinde Jandarma İdari Çavuş Ömer Dirlik'in, Kahvehane Sahibi Kemal Öksüzömer'i kahvehanesinde sebepsiz yere tartakladığı,”

Cevap : İlgi (d) sayılı mesajla Türkiye genelinde “Umuma Açık Yer Araması” uygulaması yapılmış olup, diğer il ve ilçelerde de olduğu gibi Samsun İli, Asarcık İlçe Merkezinde de 16.11.1996 günü 18:00-24:00 saatleri arasında Jandarma tarafından Umuma Açık Yer Araması icra edilmiştir.

Bu aramadan iki gün sonra, Asarcık İlçesinde kahvehanesi bulunan Kemal Öksüzömer ile Ömer Dirlik (Soru önergesinde belirtildiği gibi Asarcık İlçesinde Jandarma İdari Çavuş Ömer Dirlik diye birisinin olmadığı, ancak kahvehane sahibi Ömer Dirlik isminde şahıs olduğu öğrenilmiştir.) adındaki şahıslar arama esnasında görevli J. Astsb. Kd. Çvş. Murat Güler tarafından gereksiz yere tartaklandıkları iddiası ile 18.11.1996 günü Kavak C. Başsavcılığına dilekçe ile müracaatta bulunmuşlardır.

HRK : 7500-613-96/ASYŞ.Ş.ŞİK. (236136) 27.12.1996

Anılan C. Savcılığınca, adı geçen astsubay hakkında “Görevsizlik Kararı” verilerek idari soruşturma açılmak üzere konunun Asarcık Kaymakamlığına iletilmesini müteakip; Kaymakam tarafından İlçe Milî Eğitim Müdürü Salih Şener muhakkik tayin edilerek J. Astsb. Kd. Çvş. Murat Güler hakkında idarî soruşturma başlatılmıştır. Soruşturma halen devam etmektedir.

3. Soru : “Benzeri olayların ilçede daha önce de değişik zamanlarda meydana geldiği, ancak çekinildiği için resmiyete intikal ettirilmediğinin halk arasında şikayet konusu yapıldığı, “

Cevap : Vatandaşlar tarafından yapılan her türlü şikâyet ve müracaatlara yasalar doğrultusunda gerekli işlem yapılmaktadır. Yapılan araştırmada Asarcık İlçesinde bugüne kadar bu tür olayların yaşandığına dair herhangi bir bilgi elde edilememiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Meral Akşener İçişleri Bakanı

7.- Adıyaman Milletvekili Celal Topkan'ın, buğdaya uygulanan gümrük fon miktarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1662)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına 21.11.1996

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Celal Topkan Adıyaman

1. Toprak Mahsulleri Ofisinin elinde ülkenin ve piyasanın ihtiyacını karşılayacak kadar buğdayın olmadığı bilinen bir gerçek iken, buğday ithalatına uygulanan Gümrük Fonunu % 3 'den, % 15'e çıkararak dünya piyasalarında buğday fiyatının düşmesine karşın ülke içinde buğday fiyatının artışına sebebiyet verdiğiniz doğru mudur?

2. Buğdaya uygulanan gümrük fon uygulamasını % 3'den % 15'e çıkarmanız sonrasında stokçuların bir anda 4-5 trilyon haksız kazanç sağladıkları söylentileri doğru mudur?

3. Bu uygulamalar sonrasında ekmeğin artan fiyatlarını ve fakir fukarayı bu fiyat artışlarından korumayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı 3.1.1997

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : AİG/G-4-4

Konu : Yazılı soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1662-4296-11880 sayılı yazınız.

Devlet Bakanlığının 11.12.1996 tarih ve 01365 sayılı yazısı ile Bakanlığımıza intikal eden ilgide kayıtlı yazınız ekindeki 7/1662-4296 Esas No.lu Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan'ın buğday fiyatları konusundaki yazılı soru önergesine hazırlanan Bakanlık görüşümüz ilişikte gönderilmektedir.

Bilgilerinizi arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri Bakanı

7/1662-4296 Esas No.lu Buğday Fiyatları ile İlgili Adıyaman Milletvekili Sayın Celal Topkan'ın Yazılı Soru Önergesine Hazırlanan Bakanlık Görüşümüz.

1. Bilindiği üzere, TMO “Yurtta hububat fiyatlarının üreticiler yönünden normalin altına düşmesini ve tüketici halk aleyhine normal derecede yükselmesini önlemek ve bu ürünlerin piyasasını düzenleyici tedbirler almak..” ile görevlendirilmiş olup bu görevini Ana Statüsü ve ilgili diğer kanun, tüzük ve yönetmelikler çerçevesinde sürdürmektedir.

Bu görev çerçevesinde 9.6.1996 tarih ve 22661 sayılı Resmî Gazetede yayınlanan 96/8284 sayılı “1996/1997 dönemi Hububat Ürünü Destekleme Alım ve Satımı Hakkındaki” Bakanlar Kurulu Kararı doğrultusunda her yıl olduğu gibi bu yıl da üreticiden ilan edilen destekleme fiyatlarından hububat alımları yapmış ve yapmaya devam etmektedir.

1996 yılında Ülkemizde ve dünyada buğday üretiminde artış olmuştur. Buğday üretimindeki bu artış dünya piyasalarındaki buğday fiyatlarının belli oranlarda düşmesine neden olmuş ve haziran başında ilan edilen yurt içi destekleme alım fiyatlarının altında kalmıştır. Bu durum ülkemizdeki buğday ticareti yapanları yerli ürün alımından ziyade, daha ucuz olan ithal buğdaya kaymasını teşvik etmiş dolayısı ile üreticimizin elinde buğday kalmış ve üretici mağdur duruma düşmüştür.

Bu gerçekten hareketle, yurt içi piyasa fiyatlarıyla ithal maliyetlerinin dengelenmesi ve buğday üreticilerimizin korunması amacıyla % 3 olan gümrük vergisi, % 15'e çıkarılmıştır.

2. Buğdaya uygulanan gümrük vergisinin % 3'ten % 15'e çıkarılması ile ithalatçı firmaların, yurt dışından özellikle Doğu Avrupa ülkelerinden ucuza ithal ettikleri buğdayları (TMO'nun alım fiyatları ve ilan ettiği yurt içi satış fiyatlarının dünya piyasalarına göre yüksek olmasından da faydalanarak) fahiş kârlarla satmaları önlenmiştir. Stokçuların haksız kazanç sağlamalarını önlemek için de, 23.11.1996 tarihinde TMO iç satış fiyatlarındaki destekleme alım fiyatı üzerine eklenen % 15'lik kâr marjını sıfırlamış ve böylece önemli ölçüde buğday satış fiyatları düşürülmüştür.

3. TMO iç satış fiyatlarındaki kâr marjını sıfırlamakla ekmeğin en önemli hammaddesi olan buğdayın daha ucuza elde edilmesini sağlamıştır. Buna ilaveten, iç piyasadaki spekülatif amaçlı fiyat artışlarını önlemek ve bu yolla tüketiciyi korumak için ithalat yapabileceğini duyurmuş ve 12.11.1996 tarih, 564 sayılı Bakanlık Makamı Olur'larıyla 500 000 tona kadar ithalat izni almıştır.

Bu izin çerçevesinde, 10.12.1996 tarihinde 200 000 tonluk ekmeklik buğday ithalatı için ihale açmış bu ihale neticesinde 150 000 ton ekmeklik buğday ithali için satıcı firmalarla gerekli bağlantılar yapılmıştır.

Sonuç olarak, ithalattaki gümrük vergisinin % 3'ten % 15'e çıkarılması ve TMO satış fiyatlarında indirim yapılması tamamen üretici ve tüketiciyi korumaya yönelik bir uygulama olup, söz konusu uygulama sonucunda piyasada istikrar sağlanmıştır.

8. - Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'nun, hidroelektrik santrallare ilişkin Başbakandan sorusu ve Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı M. Recai Kutan'ın yazılı cevabı (7/1670)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Süleyman Hatinoğlu

Artvin

Son günlerde görsel ve yazılı basınımıza vermiş olduğunuz beyanatlara göre hidroelektrik santrallerinin satışından 10 milyar dolar gelir elde edileceğini belirtmektesiniz.

Bu nedenle sorularım :

1. Özelleştirilecek, satılacak veya kiraya verilecek hidroelektrik santralleri hangi il ve ilçelerde bulunmaktadır?

2. Bahsi geçen bu santrallerin yapımı hangi tarihte başlayıp, hangi tarihlerde tamamlanmıştır. Açıklar mısınız?

3. Bu santrallerin satışından elde edilecek gelirleri nerelerde kullanmayı düşünüyorsunuz?

T.C.

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığı 25.12.1996

Enerji İşleri Genel Müdürlüğü

Sayı : B.15.0.EGM.0.03.01/680-15798/20535

Konu : Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.C. Devlet Bakanlığının 11.12.1996 tarih ve B.02.0.0010/01367 sayılı yazısı.

İlgi yazı ile istenen Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'nun yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte yer almaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

M. Recai Kutan

Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı

Soru Önergesine Cevap :

1. Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanlığınca hidroelektrik santrallarının özelleştirilmesi işlemi, “Türkiye Elektrik Kurumu Dışındaki Kuruluşların Elektrik Üretimi, İletimi, Dağıtımı ve Ticareti ile Görevlendirilmesi Hakkında” ki 3096 sayılı Kanun ve ilgili yönetmelikler çerçevesinde yap-işlet-devret modeli ile gerçekleştirilmektedir. Bu çerçevede; 24 Eylül 1996 tarih ve 22767 sayılı Resmî Gazetede 11 adet, 11 Ekim 1996 tarih ve 22784 sayılı Resmî Gazetede 44 adet, 23 kasım 1996 tarih ve 22826 sayılı Resmî Gazetede 1 adet hidroelektrik santralın yap-işlet-devret modeli ile yaptırılması, ayrıca;

14 Kasım 1996 tarih ve 22817 sayılı Resmî Gazetede DSİ tarafından inşaat çalışmaları sürdürülen 19 adet hidroelektrik santralın yap-işlet-devret modeli ile tamamlattırılarak işletmeye aldırılması için ilana çıkılmış olup, söz konusu ilanlar yazımız ekinde sunulmaktadır.

2. Söz konusu santrallar henüz ilan aşamasında olup, yapılacak müracaatların incelenerek projenin yapımını üstlenecek firmaların belirlenmesinden sonra sözleşme imzalanacak ve projenin gerçekleşmesi için gerekli izinlerin alınması, kesin proje onayı, diğer anlaşmaların imzalanması, finansmanının temin edilmesinden sonra inşaata başlanacaktır. İnşaat süresi projelerin özelliğine göre 3-5 yıl arasında değişmektedir.

3. Yap-işlet-devret modelinde projenin gerçekleşmesi için gerekli her türlü finansman kredi ve öz sermaye olarak yapımcı firma tarafından (Kredi Şartları Bakanlığımız ve Hazine Müsteşarlığınca onaylanmak kaydıyla) karşılanmakta olup, buradaki kazanç; söz konusu yatırımların özel sektör dinamizmi ile bir an önce gerçekleştirilmesinin sağlanması yoluyla atıl durumdaki su potansiyelinin değerlendirilmesi ve yapımı gerçekleştirilen tesislerin sözleşme süresinin sonunda bedelsiz olarak Bakanlığımıza devredilmesidir. İlan yoluyla duyurulan hidroelektrik santrallardan, DSİ tarafından inşaat çalışmaları sürdürülen 19 projeden bugüne kadar DSİ'ce yaptırılan işlerin enerji hissesine düşen bedeli için projenin yapımını üstlenecek firmalardan ABD $ bazında peşin para alınacaktır. Toplanacak olan bu bedeller bütçeye aktarılacaktır.

EK : Resmî Gazetede yayımlanan yap-işlet-devret modeliyle yaptırılacak hidroelektrik santral ilanları

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

9. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat SSK Hastanesinin yapımına ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1674)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 22.11.1996

Dr. Kâzım Arslan Yozgat

1. Yozgat SSK Hastanesi yapımına ne zaman başlanacaktır?

2. SSK Hastanesi yapılıncaya kadar, mevcut SSK Dispanseri yataklı hale dönüştürülemez mi?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı 2.1.1997

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/50.000043

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00-02-7/1674-4331/11937 sayılı yazınız.

Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan tarafından hazırlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu Yozgat Hastanesinin yapımına ilişkin” yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumunun 1996 Yılı Yatırım Programı, 14 Mayıs 1996 gün ve 1996/27 sayılı Başbakanlık Genelgesi gereği revize edilmiştir. Yapılan revizyon sonunda uygulanmasına devam edilecek projeler arasında yer alan 100 yataklı Yozgat Hastane inşaatının keşif çalışmaları sürdürülmekte olup, çalışmaların tamamlanmasını müteakip ihalesi yoluna gidilecektir.

Diğer taraftan; Sosyal Sigortalar Kurumunca Yozgat Dispanseri olarak kullanılan bina Vakıflar Genel Müdürlüğüne aittir. Sözkonusu bina yataklı tesis olarak kullanılabilecek büyüklükte olmadığından yataklı sağlık tesisine dönüştürülmesi uygun görülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik Bakan

10. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, dinlendiği iddia edilen telefonlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun yazılı cevabı (7/1681)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, İçtüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

Hakan Tartan İzmir

1. DGM'den alınan gizli karar sonrasında kaç kişinin telefonu dinlendi?

2. Telefonu dinlenen kişilerden kaçı siyasî kimlikli?

3. 1990 yılından bugüne dek yıllar itibarı ile kaç kişinin telefonu dinlendi?

4. Milletvekili Lojmanları ile Meclis'teki milletvekili odaları da dinlenme kapsamında mı?

5. Haberleşme özgürlüğü kısıtlanan insanların yoğun bir şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurması halinde bundan Türkiye'nin göreceği zarar hesaplandı mı?

6. Dünyada sadece belli ülkelerde ve kısa periodlar için ve terör ile uyuşturucu kaçakçılığı suçları ile ilgili kullanılan dinleme yönteminden vazgeçilmesi düşünülüyor mu?

T.C.

Ulaştırma Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.11.0.APK.0.10.01.20-EA/1748-28860

Konu : İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın

yazılı soru önergesi 26.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığı'nın 11.12.1996 gün ve B.02.0.00.10/01370 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın Sayın Başbakanımıza yönelttiği 7/1681-4361 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Ömer Barutçu Ulaştırma Bakanı

İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın 7/1681-4361 Sayılı

Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı

Sorular :

1. DGM'den alınan gizli karar sonrasında kaç kişinin telefonu dinlendi?

2. Telefonu dinlenen kişilerden kaçı siyasi kimlikli?

3. 1990 yılından bugüne dek yıllar itibari ile kaç kişinin telefonu dinlendi?

4. Milletvekili Lojmanları ile Meclis'teki Milletvekili odaları da dinlenme kapsamında mı?

5. Haberleşme özgürlüğü kısıtlanan insanların yoğun bir şekilde Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne başvurması halinde bundan Türkiye'nin göreceği zarar hesaplandı mı?

6. Dünyada sadece belli ülkelerde ve kısa periodlar için ve terör ile uyuşturucu kaçakçılığı suçları ile ilgili kullanılan dinleme yönteminden vazgeçilmesi düşünülüyor mu?

Cevaplar :

Anayasamızın “Haberleşme Hürriyeti” başlıklı 22 nci maddesinde, herkesin haberleşme hürriyetine sahip olduğu ve haberleşmenin gizliliğinin esas olduğu; Kanunun açıkça gösterdiği hallerde usulüne uygun verilmiş hâkim kararı olmadıkça, gecikmesinde sakınca bulunan hallerde de Kanunla ilgili kılınan mercii emri bulunmadıkça haberleşmenin engellenemeyeceği ve gizliliğine dokunulmayacağı hükme bağlanmış olup, bunun dışında telefonlardan yapılan konuşmaların dinlenmesi mümkün değildir.

Diğer taraftan Anayasanın sözkonusu maddesinde ifade edilen “Kanunun açıkça gösterdiği hallerde” de Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 92 nci maddesindeki kayıt ve şartlarla Cumhuriyet Savcılarının verecekleri karar üzerine telefon konuşmaları ilgililer tarafından dinlenilebilmekte, Cumhuriyet Savcıları tarafından verilmiş dinleme kararının Hâkim tarafından onaylanıp onaylanmadığı araştırılarak karar 3 gün içerisinde onaylanmadığı takdirde müteakip konuşmalar dinlenilmemektedir.

Ayrıca 406 sayılı Telgraf ve Telefon Kanununun 20 ve 21 nci maddelerine göre de konuşmaların ve konuşma yapılıp yapılmadığının başkalarına ifşa edilmesi yasaklanmıştır.

Haberleşme hürriyetine ilişkin Türkiye Cumhuriyeti Anayasası, CMUK, Telgraf Kanununun ilgili maddelerinde yer alan hükümler Türk Telekom personelinin bilgisi dahilinde olup, buna aykırı hareket eden personele Yönetmelik Hükümlerine göre disiplin cezası uygulandığı gibi hakkında adlî kovuşturma da yapılmaktadır.

11.- İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, SSK'ya alınacak personel sınavına ilişkin Başbakandan sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1682)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, İçtüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

Hakan Tartan İzmir

1. SSK'ya 2 500 kişinin alınacağı açıklanan sınavla ilgili sorular kimler tarafından hazırlanmaktadır?

2. Sınava girmek isteyen bir çok kişinin formları el altından bir milyon liraya almak zorunda bırakıldığı doğru mu?

3. Böyle geniş çaplı bir sınav için insanları mağdur etmek yerine Türkiye'nin çeşitli illerinde merkezi sisteme dayalı bir sınav sistemi neden uygulanmadı?

4. Sınav formlarının el altından Millî Gençlik Vakfı üyesi kişilere verildiği iddiaları doğru mudur?

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları

Genel Müdürlüğü 2.1.1997

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/52.000042

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1682-4362/12083 sayılı yazınız.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen ve Sayın Başbakan tarafından Devlet Bakanı Sayın Lütfü Esengün'ün koordinatörlüğünde cevap verilmesi tensip olunan, Sosyal Sigortalar Kurumu personel ihtiyacının karşılanması için açılan sınava ilişkin yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu merkez ve taşra teşkilatının personel ihtiyacının karşılanmasını teminen açılan sınava ilişkin işlemler, 13.8.1987 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan “Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliği” hükümlerine göre yürütülmektedir.

Sözkonusu Yönetmelik, sınavların Kurumca oluşturulacak sınav komisyonu tarafından yapılacağını, sınavların düzenli bir şekilde yürütülmesi, sınav konularının belirlenmesi ve soruların hazırlanmasından bu komisyonun sorumlu olduğunu hükme bağlandığından sınavla ilgili sorular sözkonusu komisyonca hazırlanmıştır.

Diğer taraftan; Sosyal Sigortalar Kurumu memuriyet sınavının merkezi ya da bölgesel yapılması konusu Kurum yetkilileri tarafından titizlikle incelenmiştir. Ancak sınavın bölgelerde yapılmasının pek çok sakıncası bulunduğu gözönüne alınarak merkezi bir sınav düzenlenmesine karar verilmiştir.

Bu çerçevede, bölgesel sınavlarda müracaat sayısının çok fazla olacağı tahmin edilmektedir. Çünkü ülkemizde son 3-4 yıldır kamu kuruluşlarınca bu boyutta bir sınav açılmamıştır ve bu konuda büyük bir beklenti bulunmaktadır.

Kurum teşkilatının bütün illerde yeterli olmaması nedeniyle sınavın tüm illerde düzenlenmesi imkânı bulunmamaktadır. Bu takdirde de sınav en fazla 10-12 merkezde yapılabilecekti ve başvuruda bulunacakların büyük bölümü yine bulundukları illerden sınavın yapılacağı illere gitmek zorunda kalacaklardı.

Ayrıca, sınav formlarının Millî Gençlik Vakfına üye olan kişilere verilmesi gibi bir durum sözkonusu olmayıp, formların para karşılığı el altından satıldığı da doğru değildir.

Sonuç olarak, bugüne kadar Sosyal Sigortalar Kurumunda sınavlar hangi yönetmeliğe göre ve hangi yöntemle yapılmış ise, bu defa da aynı yönetmeliğe uygun olarak ve aynı yöntemle gerçekleştirilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik Bakan

12. - Ordu Milletvekili Müjdat Koç'un, Fiskobirlik'in üreticilere olan borcuna ilişkin Başbakandan sorusu ve Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'in yazılı cevabı (7/1683)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı soruların,Başbakan Sn. Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için İçtüzüğün 96 ıncı maddesince gereğini arz ederim.

Müjdat Koç Ordu

Soru : 1. 7 Ağustos 1996 tarihinde, Hükümetinizin toplantısını yaptığınız Trabzon'da Yardımcınız Sayın Tansu Çiller'le beraber şu açıklamayı yaparak; “Fiskobirlik tarafından üreticilerden alınacak olan fındık ürün bedellerinin peşin olarak ödeneceğini” üreticilerimize müjdelemiştiniz.

Bugüne kadar yapılan ödemeler yetersiz kalmıştır.

Halen, 19 Eylül 1996 tarihinden bugüne değin, Fiskobirlik'e fındıklarını teslim eden üreticilerimiz, bugünkü tarih itibariyle ürün bedellerini alamamışlardır.

Fiskobirlik'in üreticiye yaklaşık 8 trilyon borcu vardır.

Buna bağlı olarak piyasa felç durumdadır.

Alışverişler durma noktasına gelmiştir.

Bölge esnafımız perişan durumdadır.

Bölge halkı adına sizlerden beklediğimiz; vermiş olduğunuz sözleri yerine getirerek, Fiskobirlik'in üreticilerimize olan borçlarının acil olarak ödenmesini sağlayacak mısınız?

T.C.

Sanayi ve Ticaret Bakanlığı 2.1.1997

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.140.BHİ.01-3

Konu : Yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1683-4363/12084 sayılı yazınız.

Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğünün 9.12.1996 tarih ve 4748 sayılı yazısı.

Devlet Bakanlığının 11.12.1996 tarih ve 1372 sayılı yazısı.

Ordu Milletvekili Müjdat Koç'un, Başbakana tevcih ettiği ancak Başbakanın da kendileri adına Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği (7/1683) Esas No.lu yazılı soru önergesiyle ilgili cevabımız ekte takdim edilmiştir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Yalım Erez

Sanayi ve Ticaret Bakanı

Ordu Milletvekili Müjdat Koç'un Yazılı Sorularına Cevaplarımız

Bu yıl fındık 2 dolar karşılığı 166 000 TL.'den alınmaya başlanmış, ekim başında fiyat

182 000 TL.'ye aralık ayında da 205 000 TL.'ye yükseltilmiştir. Bu dolar cinsinden hükümetlerin fındığa verdiği en yüksek fiyattır. 80 000 TL.'sı olan geçen yılın fiyatına göre % 128 artış gerçekleşmiştir.

Geçen yıl 34 291 ton fındık almış olan Fiskobirlik bu yıl verilen iyi fiyat nedeniyle alım dönemi tamamlanmadan 105 078 ton fındık almış durumdadır. Geçen yıl Fiskobirlikçe alınan fındığın değeri 2,8 trilyon TL. iken bu yıl alımı yapılan miktarın değeri 20.2 trilyon TL. olup, bunun 11.1 trilyon TL.'sı üreticiye ödenmiştir. Yüksek fiyattan fazla miktarda fındık alınması doğal olarak büyük finansman ihtiyacı yaratmıştır. Geçen yıl dönem sonuna kadar 1.26 trilyon TL. DFİF kredisi sağlanmışken bu yıl alım dönemi bitmeden Fiskobirliğe % 50 basit faizli 9 trilyon TL. DFİF kredisi kullandırılmıştır.

Kalan borçlarda yeni krediler ve birlik imkânlarıyla kısa zamanda ödenecektir.

Bu yıl uygulanan fındık politikasıyla ihraç fiyatlarımız hızla yükselmiştir. Ülkemize daha fazla döviz kazandıracak olan bu durum, fındık politikamızın üretici ve ülkemiz yararına olduğunu göstermektedir.

Diğer taraftan 4 aydan kısa bir sürede fındık üreticisine 11.1 trilyon TL. gibi önemli bir meblağ ödendiğine göre, bölgede piyasanın felç durumuna gelmesi, esnafın perişan durumda olması mümkün değildir. Aksine piyasada canlanma olmuştur.

13. - Yozgat Milletvekili İsmail Durak Ünlü'nün, bölücülük ve araba kaçakçılığından yargılanan Mülkî İdare Amirlerinin olup olmadığına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1696)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın İçişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu arz ederim.

Saygılarımla.

İsmail Durak Ünlü

Yozgat

Sorular :

1. Halen bölücülük ve araba kaçakçılığından yargılanmakta olan Mülkî İdare Amirleri var mıdır?

2. Varsa hangi il ve ilçelerde görevlidirler?

T.C.

İçişleri Bakanlığı 27.12.1996

Personel Genel Müdürlüğü

Sayı : B050PGM0710001-Ş/18411

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.12.1996 tarih ve KAN. KAR. MD. A.01.0.GNS.0.10.00.02 - 4540 - 1289 sayılı yazınız.

Yozgat Milletvekili İsmail Durak Ünlü'nün tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/1696) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

Halen Giresun İli Espiye İlçesi Kaymakamı olarak görev yapmakta olan İsmet Bayhan'ın Avanos İlçesi Kaymakamı iken, ilçeye gelen yabancı heyete, makam odasında Türkiye'yi küçük düşürücü ve PKK'yı övücü sözler söylediği iddialarının incelenmesi için 3.5.1995 tarihli Bakanlık Onayı ile mülkiye müfettişi görevlendirilmiş, yapılan inceleme sonucu düzenlenen 8.8.1995 tarihli raporda; 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 125 inci maddesinin C bendinin (ı) fıkrası gereğince disiplin amirince “maaş kesimi cezası” ile cezalandırılması teklif edilmiş, adı geçen 23.11.1995 tarihli Olur'la “brüt aylığının 1/8'inin kesilmesi” cezası ile cezalandırılmıştır.

Adı geçenin Trabzon İdare Mahkemesinde açtığı dava üzerine anılan mahkeme, disiplin amiri tarafından verilen “brüt aylığının 1/8'inin kesilmesi” cezasını 25.9.1996 tarih ve K:1990/1008 sayılı kararla iptal etmiştir. İptal kararı Bakanlığımız I. Hukuk Müşavirliğince temyiz edilmiş olup, henüz neticelenmemiştir.

Yine adı geçenin Gerger Kaymakamı iken gümrükten kaçak olarak yurda sokulmuş 2 adet Mercedes otomobili satın almak, 1 adet kaçak Mercedes otonun da satışına aracılık etmek suretiyle 1918 sayılı Kanuna aykırı hareket ettiği hakkındaki iddiaların incelenmesi için 8.3.1990 tarihli Bakanlık onayı ile mülkiye müfettişi görevlendirilmiş, yapılan inceleme sonucu düzenlenen fezleke üzerine adı geçenin 1918 sayılı Kanunun 25 ve 27 nci maddelerine göre cezalandırılması için Adıyaman İl Yönetim Kurulunca 15.1.1992 tarih ve 1992/02 sayılı kararla Lüzum-u Muhakeme kararı verilmiş ve verilen Lüzum-u Muhakeme kararı üzerine Adıyaman Asliye Ceza Mahkemesinde konu ile ilgili dava açılmış olup dava halen devam etmektedir.

14. - Hatay Milletvekili Fuat Çay'ın, Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulunun öğretmen tayinlerindeki etkisine ilişkin sorusu Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1698)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunu saygılarımla arz ederim. 26.11.1996

Fuat Çay

Hatay

1. Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulunun, olağanüstü hal uygulanmayan illerde öğretmen atamalarına herhangi bir etkisi olmakta mıdır?

2. Kurul kararı ya da teklifine dayanarak başka bir ile ataması yapılan öğretmenler var mıdır?

Var ise bu öğretmenler kimlerdir? Hangi illerde görev yaparlarken, nereye tayin edilmişlerdir?

Bu uygulama hukuk devleti ilkelerine uygun mudur?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 27.12.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3594

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T. B.M.M. Başkanlığının 9.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4541/12161-7/1698 sayılı yazısı.

Hatay Milletvekili Sayın Fuat Çay'ın “Olağanüstü Hal Koordinasyon Kurulunun öğretmen tayinlerindeki etkisine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. Bakanlığımıza bağlı okul ve kurumlarda görev yapan öğretmenlerin her türlü atamaları mevcut mevzuat çerçevesinde gerçekleştirilmektedir.

2. Olağanüstü Hal Bölge Valiliğinin İhdası Hakkındaki 285 sayılı Kanun Hükmündeki Kararnamenin 3/a maddesi gereğince OHAL Bölgesinde çalışmasında sakınca görülen personelin yer değişikliği teklifi Bakanlığımızca değerlendirilmeye tabi tutulmaktadır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

15. - İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş'ın, SSK'nın personel alımı için açılan sınava ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1703)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yer alan sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını arz ederim.

Ercan Karakaş

İstanbul

SSK'nın 1500 personel alımına ilişkin duyurusundan sonra medyaya yansıyan görüntüler iş arayan insanlarımıza âdeta işkence ve zulüm yapıldığını göstermekteydi. Bu görüntüler çağdaş bir ülkede rastlanacak türden görüntüler değildir. Onbinlerce işsiz insanın başvuru formları alabilmek için Arkara yollarına düşmesi, bunun için ceplerinden milyonlarca lira para harcamaları ve dahası itilip kakalmaları, dövülmeleri beceriksizliğin ve insanlarımıza saygı duyulmadığının bir göstergesidir.

Sorular :

1. SSK'ya hangi meslekten kaç kişi alınacaktır?

2. SSK'nın illerin tümünde örgütü bulunmaktadır. Buna rağmen sınav başvuru formları neden yalnızca Ankara'da merkezde dağıtılmıştır?

3. Basında başvuru formları karaborsaya düştüğü haberleri yer almaktadır. Bu doğru mudur?

4. Sınav hangi tarihte nerede ve nasıl yapılacaktır?

5. Sınav için 90 000 bin kişinin günlerce Ankara'da beklemek zorunda bırakılması yerine niçin sınavlar örneğin İş ve İşçi Bulma Kurumunun katkısıyla illerde yapılmamaktadır? Böyle bir düzenlemeye engel olan şey nedir?

6. Kamuoyu ve sendikalar tarafından yapılacak sınavın bir formaliteden ibaret olduğu ileri sürülmektedir. Bu güvensizliği ortadan kaldırmak, usulsüzlükleri önlemek için sınavları ÖSYM'ye yaptırmayı düşünüyor musunuz?

T. C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 2.1.1997

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/51-000044

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 9 Aralık 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1703-4389/12178 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Ercan Karakaş tarafından hazırlanan “SSK'na personel alımı için yapılan sınava ve uygulanan başvuru şekline ilişkin” yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu merkez ve taşra teşkilatındaki personel ihtiyacının karşılanmasını teminen açılan sınavda eleman alınacak kadrolara ilişkin kadro unvanları ile adetlerini gösterir liste ekte sunulmuştur.

Sözkonusu memuriyet sınavının merkezî mi, yoksa bölgesel mi yapılmasının doğru olacağı üzerinde, Kurum yetkilileri tarafından sınav düzenlenmeden önce titizlikle durulmuştur. Ancak, sınavın bölgelerde yapılmasının pek çok sakıncası bulunduğu göz önüne alınarak, merkezî sınav düzenlenmesine karar verilmiştir.

Bu çerçevede, bölgesel sınavlarda başvuru sayısının çok daha fazla olacağı, bu sayının 300 binleri bulabileceği tahmin edilmiştir. Çünkü, ülkemizde son 3-4 yıldır kamu kuruluşlarınca bu boyutlarda sınav açılmamıştır. Sosyal Sigortalar Kurumu tarafından 1993 yılında bölgesel olarak yapılan sınava 130 bin kişinin başvurmuş bulunması, bu tahminleri güçlendirmektedir.

Kurum teşkilatının bütün illerde yeterli olmaması nedeniyle sınavın tüm illerde düzenlenmesi mümkün değildir. Sınav bölgesel yapılsaydı dahi, en fazla 10 veya 12 merkezde yapılacaktı ve başvurmak isteyen kişilerin büyük bölümü yine bulundukları illerden sınavın yapılacağı illere gitmek zorunda kalacaklardı.

Sınava çok kişinin başvurması ülkemizdeki işsizliğin boyutlarını ortaya koymaktadır. Ancak, Sosyal Sigortalar Kurumunun eleman ihtiyacı had safhaya ulaşmıştır ve hizmetin gereğince yerine getirilebilmesi için bu ihtiyacın biran önce karşılanması gerekmektedir. Dolayısıyla, bu kalabalıkların oluşmasının sorumlusu bu yönetim değildir. Sorumlu, ülkeyi bu duruma düşürenler ve ekonomiyi üretim değil, rant ekonomisi haline getirenlerdir.

Devlette her işlem belli kurallara bağlanmıştır. Bu çerçevede, Sosyal Sigortalar Kurumunda da personel işlemlerini düzenlemek üzere, 1987 yılında yürürlüğe konulmuş bulunan Personel Yönetmeliği uygulanmaktadır. Açılan memuriyet sınavı da, bu Yönetmeliğin ilgili hükümlerine göre gerçekleştirilmiştir.

Sözkonusu Yönetmelik, sınavların Kurumca oluşturulacak “Sınav Kurulu”nca yapılacağını, sınavların düzenli bir şekilde yürütülmesinden sınav kurulu başkan ve üyelerinin sorumlu olduğunu, değerlendirmelerin sınav kurulu tarafından gerçekleştirileceğini ve yine itirazların sınav kurulu tarafından inceleneceğini öngörmüştür. Buna göre Sosyal Sigortalar Kurumu Personel Yönetmeliği sınavların ÖSYM tarafından yapılmasına izin vermemektedir.

Yönetmeliğin değiştirilerek, sınavın ÖSYM tarafından yapılmasına imkân sağlanabileceği düşünülebilir. Ancak, alınan atama izninin 1996 yılında kullanılması gerekmektedir. Aksi takdirde, uzun zaman gerektiren Başbakanlık, Devlet Personel Başkanlığı ve Maliye Bakanlığından izin alınma işlemlerinin yenilenmesi gerekmektedir. İzin alma süresi, ÖSYM'nin hazırlık süresi, sınavların yapılıp değerlendirilmesi ve atamaların yapılması suretiyle geçecek zamanla kurum en az 6 ay daha kaybedecektir.

Ayrıca, sınavın bir formaliteden ibaret olduğu yolundaki iddiaların gerçekle ilgisi olmayıp, değerlendirmeler objektif ölçülerle, sınav komisyonunca yapılmaktadır.

Sonuç olarak, Sosyal Sigortalar Kurumunda sınavlar bugüne kadar hangi yönetmeliğe göre ve hangi yöntemle yapılmışsa, bu defa da aynı yönetmeliğe uygun olarak ve aynı yöntemle 6-7-8 Aralık 1996 tarihlerinde Özel Yükseliş Koleji tesislerinde yapılmıştır.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

Sosyal Sigortalar Kurumu Merkez ve Taşra Teşkilatına Alınacak Kadrolara İlişkin Kadro Unvanları ile Adetlerini Gösterir Liste

Merkez Taşra Toplam

Memur 50 960 1 010

İcra Memuru - 350 350

Santral Memuru - 52 52

Veznedar - 77 77

Daktilograf 10 272 282

Şoför - 48 48

Bekçi - 88 88

Aşçı - 72 72

Hizmetli 20 490 510

TOPLAM 80 2 409 2 489

16. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, Konya Valisinin bazı beyanlarına ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1705)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1. Anayasamızın 66 maddesi Türk Devletine vatandaşlık bağı ile bağlı olan herkes Türk'tür demektedir. Buna karşın Konya Valisinin “Müslüman olmayan Türk değildir” sözünü nasıl değerlendiriyor sunuz?

2. Anayasa suçu işlemiş olan bu Vali hakkında ne gibi soruşturma başlattınız?

3. Başlatmadıysanız gerekçe nedir?

4. Müslüman olmayan vatandaşlarımızdan ve soydaşlarımızdan (Gagavuz Türk'leri gibi) bu vali adına özür dilemeyi düşünür müsünüz?

5. Türk vatandaşları arasına nifak tohumu sokabilecek bu sözleri söyleyen Valiyi görevden almayı düşünür müsünüz?

T. C.

İçişleri Bakanlığı

Personel Genel Müdürlüğü 27.12.1996

Sayı : B050PGM0710001-Ş/18410

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 8.12.1996 tarih ve Kan. Kar. Md. A.01.0.GNS.0.10.00.02-4540-12189 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın tarafımdan yazılı olarak cevaplandırılmasını istediği soru önergesine (7/1705) ait cevaplar aşağıya çıkarılmıştır.

Arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı

22 Kasım 1996 tarihinde Konya İlinde, Balkan Türkleri Dayanışma Derneğinin “Balkanlarda Türklerin Gördüğü Mezalim”i konu alan resim ve belgeler sergisinin açılışı esnasında Konya Valisi T. Ziyaeddin Akbulut yaptığı konuşmada;

Balkanlardaki Türklerin Bulgaristan'da, Yunanistan'da, Bosna-Hersek'de ve diğer Balkan Ülkelerinde yıllardan beri büyük bir eziyet ve işkence gördüklerini, bu manada mezar taşlarının dahi yerle bir edildiğini, isimlerinin değiştirildiğini, Türklere yapılan bu eziyet ve işkencelerin nedeninin müslüman olmalarından kaynaklandığını, müslümanlık ve Türklüğün etle tırnak gibi birbirinden ayrılmayan değerler olduğunu, müslümanlığı terk eden Türklerin Türklüklerini de inkâr ettiklerini, bir zamanlar Türk olan Bulgar ve Macarların buna örnek teşkil ettiğini ifade etmiştir.

Konya Valisinin bu konuşması açılış törenini izleyen Özel TV kanallarından biri tarafından yanlış değerlendirilerek “Türkiye'de Müslüman Olmayan Türk Yoktur” şeklinde haber yapılmıştır.

İl Valisi tarafından 27.11.1996 tarihinde ilgili Özel TV kanalına haberin doğrusunu içeren bir açıklama gönderilmiştir.

Sözkonusu konuşmada Konya Valisi Ziyaeddin Akbulut tarafından bazı tarihi gerçekler dile getirilmiş, “Müslüman Olmayan Türk Değildir” şeklinde bir konuşma yapılmamıştır.

Bu sebeple, Anayasa ve Yasalarla çelişen herhangi bir durum söz konusu olmadığından soruşturma açılması düşünülmemektedir.

17. - Kocaeli Milletvekili Halil Çalık'ın, öğretmen evlerinin satılıp satılmayacağına ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1711)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını, İçtüzüğün 96 ncı maddesi gereğince saygılarımla arz ederim. 2.12.1996

Halil Çalık

Kocaeli

Öğretmenlerin, okul dışında bir arada olabilmeleri, sosyal etkinliklerini, özel tören ve toplantılarını yapabilmeleri amacıyla, “Öğretmen Evleri”, 12 Eylül'ün Millî Eğitim Bakanı Hasan Sağlam tarafından yaptırılmaya başlandı.

Mevcut bulunan 570 öğretmen evlerinden 16'sını Sayın Sakıp Sabancı, bir çoğuda hayırsever vatandaşların katkısıyla yaptırılmış olup öğretmenlere, orduevleri benzeri hizmet amacı taşır. Kaldı ki bu kurumların işletme giderleri öğretmenlerden tahsil edilen belli aidatlarla sağlanmaktadır.

Soru : Satılacak kamuya ait sosyal tesisler kapsamında, öğretmen evleri de var mıdır? Eğer varsa, “ki sosyal tesis kavramının öğretmen evlerini de kapsaması gerekir” bu evlere kendi adlarının verilmesi koşulu ile inşaa etmiş olanların hakları nasıl korunacaktır? Daha açık anlatımla koşullu inşaa edilmiş öğretmen evlerinin satılmasının, kazanılmış haklar dolayısıyla olanaklı görüyor musunuz?

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 3.1.1997

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/24

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 9.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4546-12318-7/1711 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Sayın Halil Çalık'ın “Öğretmenevlerinin satılıp satılmayacağına ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

4182 sayılı Kamu Konutlarının Taşınmaz Mallarının Satışı Hakkında Kanunun bazı maddelerinin iptali için Anayasa Mahkemesine dava açılmış olup, Anayasa Mahkemesi de söz konusu Kanun hakkında “Yürütmeyi Durdurma” kararı almıştır. Bu nedenle, Bakanlığımıza bağlı olarak hizmet veren öğretmenevleri, eğitim merkezleri ve sosyal tesislerin satılması söz konusu değildir.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

18. - Kocaeli Milletvekili Halil Çalık'ın, öğretmen adaylarının niteliklerine ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1712)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki soruların, Millî Eğitim Bakanı Sayın Mehmet Sağlam tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını, İçtüzüğün 96 ncı maddesi gereğince, saygılarımla arz ederim.

Halil Çalık

Kocaeli

Öğretmen olabilmek için, Millî Eğitim Bakanlığının son kararı çerçevesinde, kaç kişi müracaat etmiştir?

1. Bu adaylar arasında eğitim fakültesi mezunu olanlar var mıdır, varsa ne kadar dır?

2. Kaç kişinin pedagojik eğitim formasyonu vardır?

3. Pedagojik eğitim formasyonu almamış öğretmenler kaç kişi ve Bakanlık bunların çocuk psikolojisine hitabetmeden faydalı olabileceğine inanıyor mu?

27.11.1996 Çarşamba günü ataması yapılmış olan 7 000 öğretmen adayından;

1. Kaç kişi Eğitim Fakültesi mezunudur?

2. Kaç kişi pedagojik eğitim formasyonu almıştır?

3. Bu tayinlerin üniversite branşlarına göre dağılımı nedir; Bu dağılımda ne gibi kriterler dikkate alınmıştır?

T. C.

Millî Eğitima Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 27.12.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00.022/3592

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02.3695-7/1385-3529 sayılı yazısı.

Kocaeli Milletvekili Sayın Halil Çalık'ın “Öğretmen adaylarının niteliklerine ilişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Bakanlığımıza, 1996 yılı ikinci atama döneminde öğretmen olabilmek için 41 863 aday müracaat etmiştir.

1. Müracaatta bulunan adaylardan 3 056'sı eğitim fakültesi mezunudur.

2. Öğretmen olarak atanabilmek için müracat eden adaylardan 14 687'sinin pedagojik formasyon belgesi bulunmakta, 27 176'sının ise pedagojik formasyon belgesi bulunmamaktadır.

Eğitim fakültesi dışındaki diğer fakültelerden mezun olup, sınıf öğretmenliğine atananlar formasyon belgesine bakılmaksızın “Sınıf Öğretmenliğine İntibak Kursu” hizmetiçi eğitim programına tabi tutulmaktadır. Ayrıca, pedagojik formasyonu olmayanlara, adaylık dönemin içerisinde hizmetiçi eğitim yoluyla pedagojik formasyon kazandırılmaktadır.

3. 27.11.1996 tarihinde çekilen kur'a sonucu atamaları yapılan 7 000 öğretmen adayı eğitim fakültesi dışındaki diğer fakülte mezunlarından, 28.11.1996'da çekilen kur'a da ise 3 050 aday eğitim fakültesi mezunu olup, ilk defa öğretmenliğe atamaları yapılmıştır.

4. 7 000 öğretmen adayının 1 855'i pedagojik formasyon almıştır.

5. Bu atamalarda; eğitim fakültesi mezunlarının tamamı, diğer yükseköğretim kurumlarından mezun olanların ise branş ve formasyon ayrımı yapılmaksızın kur'aya tabi tutularak 7 000'inin ataması yapılmıştır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

19. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, görevlerine son verilen koruculara ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1714)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanı Sayın Meral Akşener tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

Hakan Tartan

İzmir

1. İçişleri Bakanlığı verilerine göre 22 bin kadar korucunun görevlerine çeşitli nedenlerle son verilmiştir. Görevlerine son verilen korucuların suç dökümü nedir? Neden görevlerine son verilmiştir?

2. Grup olarak hangi aşiretler toplu halde koruculuk yapmaktadır?

3. Bucak ve Tatarlar aşiretlerinin korucu sayısı kaçtır? Bu korucular için devletin aylık ödemesi ne kadardır?

T. C.

İçişleri Bakanlığı 27.12.1996

Jandarma Genel Komutanlığı

Gn. Pl. P. ve Koor. : 3050-32-96/İç. Güv. Arş. ve. Değ. Ş. 236118

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Başkanlığının 9 Aralık 1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4545-12377 sayılı yazısı.

1. İzmir Milletvekili Hakan Tartan tarafından TBMM Başkanlığına verilen ve ilgi yazı ekinde alınan 7/1714 sayılı yazılı soru önergesindeki konular hakkında yapılan araştırma sonuçları müteakip maddelere çıkartılmıştır.

2. 1985 yılından bugüne kadar “Geçici Köy Korucuları Yönetmeliği”nin 22 nci maddesi kapsamındaki görevde ihmale ilişkin suçları işleyen (20 319) korucunun mevzuat esasları dahilinde idarece görevlerine son verilmiştir.

3. Ayrıca; EK-A'da belirtilen ve Terör, Asayişe Müessir, Zabıtanın Takibini Gerektiren ve Kaçakçılık Olayları kapsamına giren suçları işleyen 3 498 Geçici Köy Korucusunun görevlerine son verilmiştir.

4. Grup olarak toplu halde koruculuk görevi yapan aşiretler mevcut değildir. Ancak, henüz aşiret yapısını kısmen de olsa muhafaza eden yerlerde 500'ün üzerinde korucusu olan iller, aşiret isimleri ve korucu miktarları EK-B çizelgede gösterilmiştir.

5. Şanlıurfa İli Siverek ve Hilvan İlçelerinde Bucak Aşiretine mensup 89 Geçici Köy Korucusu ve 345 Gönüllü Köy Korucusu görev yapmakta olup, Geçici Köy Korucusu olarak görev yapanlara aylık toplam 1 216 185 000 TL. ücret ödenmektedir.

6. Şırnak İl merkezi ile merkeze bağlı köylerde ve Silopi İlçesinde Tatar Aşiretine mensup 275 Geçici Köy Korucusu olarak görev yapanlara aylık toplam 4 335 375 000 TL. ücret ödenmektedir.

Arz ederim.

Dr. Meral Akşener

İçişleri Bakanı









GEÇİCİ KÖY KORUCULARININ CETVELİ GİRECEK

500 KİŞİDEN FAZLA KORUCUSU BULUNAN AŞİRETLER

Geçici Köy Gönüllü Köy

Korucusu Korucusu

S. No. İli Aşiret İsmi Miktarı Miktarı Toplam

1 Batman Reskotan - 680 680

2 Bingöl Zikte 548 - 548

3 Hakkâri Jirki 588 - 588

4 Hakkâri Pinyaniş 1 841 - 1 841

5 Hakkâri Herki 703 - 703

6 Hakkâri Gerdi 1 160 - 1 160

7 Hakkâri Dostki 847 - 847

8 Siirt Adıyan 1 123 14 1 137

9 Şırnak Jirki 931 - 931

10 Şırnak Batuvan 734 382 1 116

11 Şırnak Menkan 606 117 723

12 Şırnak Gurkel 485 139 426

13 Şırnak Tayyan 331 504 835

14 Van Ertuşi 1 846 - 1 846

Ali Ayöz

J. Kur. Kd. Bnb.

İç Güv. Arş. ve Değ. Ş. Md.

20. - Niğde Milletvekili Akın Gönen'in, bazı kamu kuruluşlarının korunmaya muhtaç çocukların istihdamıyla ilgili yükümlülüklerini yerine getirmedikleri iddiasına ilişkin Başbakandan sorusu ve Orman Bakanı Halit Dağlı'nın yazılı cevabı (7/1717)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Korunmaya muhtaç çocukların istihdamına ilişkin aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 4.12.1996

Akın Gönen

Niğde

1. 3413 sayılı Yasanın amir hükümleri ve 2.3.1995 gün ve 22218 sayılı Resmî Gazetede yayımlanan “Korunmaya Muhtaç Çocukların İşe Yerleştirilmesine İlişkin 95/6531 Sayılı Tüzük” gereğince, hangi statüde olursa olsun, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının her yıl kendilerine tahsis edilen serbest kadrolarının binde birini -diğer atamalarda olduğu gibi Başbakanlık izni almaya dahi gerek duyulmadan (1996 Yılı Bütçe Kanunu, Kadroların Kullanımı- Madde : 48)- korunmaya muhtaç çocuklar için kullanmaları gerektiği halde, ilişik listede yer alan Kamu Kurum ve Kuruluşlarının Başbakanlık (SHÇEK) tarafından defalarca yapılan yazılı uyarılara rağmen, yasadan kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmediklerini ve 1996 yılında sınav açmadıklarını biliyor musunuz? Biliyorsanız sınav açılmamasının gerekçeleri nedir?

2. 3413 sayılı Yasadan ve 95/6531 sayılı Tüzükten kaynaklanan yükümlülüklerini yerine getirmeyen ya da ihmal eden kamu kurum ve kuruluşlarının yöneticilerine bu konuda bir talimat vermeyi düşünüyor musunuz?

3. Başta ilişik listede yer alanlar olmak üzere, tüm kamu kurum ve kuruluşlarının teftiş rehberlerinde, söz konusu yasa ve tüzüğün uygulanıp uygulanmadığının denetimi ile ilgili bir hüküm var mıdır? Şayet yoksa, böyle bir hükmün koydurulması yönünde bir girişimde bulunmayı düşünüyor musunuz?

Korunmaya Muhtaç Çocukların İstihdamı Amacıyla 1996 Yılında Sınav Açmayan Kamu Kurum ve Kuruluşları

- Adalet Bakanlığı

Adlî Tıp Kurumu

- Maliye ve Gümrük Bakanlığı

- Orman Bakanlığı

Orman Genel Müdürlüğü

- Çevre Bakanlığı

- Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Karayolları Genel Müdürlüğü

- Sanayi ve Ticaret Bakanlığı

- Sağlık Bakanlığı

Refik Saydam Hıfzıssıhha Merkezi

- Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

İş ve İşçi Bulma Kurumu

* Sayıştay Başkanlığı

* Devlet İstatistik Enstitüsü Başkanlığı

* Yüksek Seçim Kurulu Başkanlığı

* Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü

* Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü

Not : Başbakanlık Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün 20.11.1996 gün ve B.02.1.SÇE.0.11.00.02.Ç-10-96/2089 sayılı yazıları ekindeki listedir.

T. C.

Orman Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon Kurulu Başkanlığı

Koordinasyon ve Mevzuat Dairesi Başkanlığı 3.10.1996

Sayı : KM.1.Sor./6-15

Konu : Sayın Akın Gönen'in Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığı)

İlgi : a) Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 9.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS. 0.10.00.02-7/1717-4486/12451 Sayılı Yazısı.

b) Başbakanlığın 13.12.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-419-7/4807 Sayılı Yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 23.12.1996 tarih ve B.02.0.00.10/01426 sayılı yazısı.

İlgi (c) yazı ekinde alınan Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen'in Sayın Başbakana tevcih ettiği ve tarafımdan cevaplandırılması tensip edilen “Korunmaya Muhtaç Çocukların istihdam sorunlarına ilişkin yazılı soru önergesi Bakanlığımızca incelenmiş olup, cevabî yazımız ilişikte gönderilmiştir.

Arz ederim.

M. Halit Dağlı

Orman Bakanı

Niğde Milletvekili Sayın Akın Gönen'in 7/1717 Esas No.lu “Korunmaya Muhtaç Çocukların İstihdam Sorunlarına İlişkin Yazılı Soru Önergesi” Hakkında

Orman Bakanlığının Cevabı

Bakanlığımız Genel Bütçe serbest kadro mevcudunun binde biri nisbetinde 3413 sayılı Kanun gereği 1995 yılında sınav açılarak, 7 personel işe yerleştirilmiştir. 1996 yılında Bakanlığımıza yeni serbest kadro ihdas edilmemiştir.

Orman Genel Müdürlüğünce Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünün bakım ve koruması altında bulunan yetişkinlerden eleman alınması maksadıyla müsaade istenmiş, Maliye Bakanlığınca 26.12.1996 tarih ve 32243 sayılı yazı ile müsaade verilmiştir.

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğünden atama yapılacakların isimleri istenmiş olup, isimler geldiğinde atamalar yapılacaktır.

21. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, OHAL Bölgesi ve mücavir illerde güvenlik nedeniyle öğretim yapılmayan okullara ilişkin sorusu ve Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın yazılı cevabı (7/1721)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Millî Eğitim Bakanı tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim. 2.12.1996

Saygılarımla.

Sabri Ergül

İzmir

1. Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücaviri illerde gerek okul, bina yıkılması ve yakılması ve güvenliği olmaması ve gerekse öğrenci, öğretmen can güvenliği ve öğretmen bulunmaması nedeniyle eğitim ve öğretim yapılamayan ilkokul, ilköğretim okulu, yatılı bölge ilköğretim okulu, ortaokul, lise veya benzeri okul sayısı kaçtır?

2. Yukarıda sayılan bu okullarda “güvenlik” nedeniyle eğitim ve öğretim yapılmaması sonucu kaç ilkokul, kaç ilköğretim okulu, kaç ortaokul, kaç lise ve benzeri okul öğrencisi okuyamamaktadır? Bu öğrencilerin öğrenim derecelerine göre ayrı ayrı ve toplam sayısı kaçtır?

Yukarıda 1 inci maddede sayılan Olağanüstü Hal Bölgesi ve mücaviri illerde (OHAL devam eden ve kaldırılan iller dahil) şimdiye kadar PKK terör örgütü ve diğer terör örgütleri kaç okula zarar vermiş, yakmış, yıkmış ve kaç öğretmenimizi şehit etmiş ve yaralamıştır?.

T. C.

Millî Eğitim Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 27.12.1996

Sayı : B.08.0.APK.0.03.01.00-022/3591

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 9.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1721-4468/12406 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sayın Sabri Ergül'ün “OHAL Bölgesi ve Mücavir İllerde Güvenlik Nedeniyle Öğretim Yapılmayan Okullara İlişkin” yazılı soru önergesi incelenmiştir.

1. 1996-1997 öğretim yılında OHAL illerinde 334'ü güvenlik, 707'si öğretmensizlik; mücavir illerde ise 67'si güvenlik, 161'i öğretmensizlik olmak üzere toplam 2 269 okul öğrenime kapalıdır.

2. Güvenlik nedeniyle kapalı bulunan okulların öğrencileri öğrenimlerini diğer okullarda sürdürmektedirler.

Teröristlerce; 1984 yılından bugüne kadar 146 öğretmenimiz şehit edilmiş, 343 okul binası ve müştemilâtı yakılmıştır.

Arz ederim.

Prof. Dr. Mehmet Sağlam

Millî Eğitim Bakanı

22. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Diyarbakır E Tipi cezaevinde meydana gelen ve bazı tutukluların ölümüyle sonuçlanan olaya ilişkin sorusu ve İçişleri Bakanı Meral Akşener'in yazılı cevabı (7/1723)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın İçişleri Bakanınca yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla. 2.12.1996

Sabri Ergül

İzmir

1. Diyarbakır E tipi Cezaevinde meydana gelen ve 10 tutuklunun ölümü ile sonuçlanan olayla ilgili olarak Diyarbakır C. Başsavcılığı, Cezaevindeki operasyona katılan polis ve jandarma görevlileri hakkında “kastı aşacak şekilde hareket ederek 10 kişinin ölümüne” neden oldukları savı ile soruşturma dosyasını lüzumu muhakeme kararı verilmesi istemiyle Diyarbakır Valiliğine gönderilmiştir.

Diyarbakır Valiliği operasyona katılan ve 10 kişinin ölümünden sorumlu olan polis ve jandarmalar hakkında lüzumu muhakeme kararı vermiş midir? Vermedi ise, dosya hangi aşamadadır? 10 kişinin ölümüne neden olan ve içte ve dışta büyük yankılanmalar meydana gelmesine yol açan polis ve jandarmalar yargıya teslim edilerek, yargılanmaları sağlanacak mıdır?

T. C.

İçişleri Bakanlığı

Jandarma Genel Komutanlığı 27.12.1996

HRK : 7500-612-96/ASYŞ.Ş.ŞİK.236116)

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(Genel Sekreterliği)

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığı Genel Sekreterliği Kanunlar ve Kararlar Daire Başkanlığının 9.12.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/4549-12415 sayılı yazısı. (7/1723-4475)

1. İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün Diyarbakır Cezaevinde meydana gelen ve (10) tutuklunun ölümü ile sonuçlanan olayla ilgili olarak T.B.M.M. Başkanlığına vermiş olduğu yazılı soru önergesi ilgi ile alınmış, gerekli incelemeler yapılarak, tespit edilen hususlar müteakip maddelere çıkarılmıştır.

2. Soru : “Diyarbakır Valiliği operasyona katılan ve (10) kişinin ölümünden sorumlu olan Polis ve Jandarmalar hakkında Lüzumu Muhakeme kararı vermiş midir? Vermedi ise, dosya hangi aşamadadır?”

Cevap : Cezaevi içinde yetkili Cumhuriyet Savcısı ve cezaevi yönetiminin denetimi altında devam eden olayın bastırılması amacıyla yardım istenmesi üzerine gelen güvenlik kuvvetlerinin görevinin “Adlî Görev” olduğundan bahisle, Diyarbakır İl İdare Kurulunca 19.12.1996 gün ve 2.1996/149 sayı ile Memurin Muhakematı Hakkındaki Kanuna göre karar verilmesine mahal olmadığına dair karar alınmıştır.

3. Soru : “(10) kişinin ölümüne neden olan ve içte ve dışta büyük yankılanmalar meydana gelmesine yol açan Polis ve Jandarmalar yargıya teslim edilerek yargılanmaları sağlanacak mıdır?”

Cevap : Diyarbakır İl İdare Kurulunca olayla ilgili dosya gereği yapılmak üzere 19.12.1996 gün ve 02.1996/149-1787 sayılı yazı ile Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Meral Akşener

İçişleri Bakanı

23. - İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün, Kur'an Kursları ve ibadet yerleri ile din görevlilerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Nevzat Ercan'ın yazılı cevabı (7/1728)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla. 2.12.1996

Sabri Ergül

İzmir

1. Türkiye'de Başbakanlık Diyanet İşleri Başkanlığınca ve/veya diğer kamu kurumlarınca açılmış, faaliyet gösteren veyahutta Diyanet İşleri Başkanlığından veya ilgili diğer resmî mercilerden izin almak veya bilgi vermek suretiyle açılmış, faaliyet gösteren resmî-özel, kız-erkek kaç Kur'an Kursu vardır?

Bu kurslarda halen okuyan kaç kız-erkek vardır?

Bugüne kadar bu kurslardan mezun olan, kurs gören kız-erkek yurttaşlarımızın toplam sayısı nedir?

2. Türkiye'de kaç cami, mescit, İslami ibadet yeri vardır?

Bunların iller itibariyle dağılımı, ayrı ayrı sayısı nedir?

Diyanet İşleri merkez ve taşra teşkilatında ve yurt dışında görev yapan din görevlisi, İmam, Hatip, veya Diyanet Vakfından ücret, maaş alan kaç kişi, personel vardır?

Camilerde görev yapan daimi, geçici kaç imam-hatip, müezzin ve diğer din görevlilerinin, personelin sayısı nedir?

T. C.

Başbakanlık

Diyanet İşleri Başkanlığı 2.1.1997

Hukuk Müşavirliği

Sayı : B.02.1.DİB.0.61.012/3

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 9.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1728-4480-12419 sayılı yazınız.

İzmir Milletvekili Sabri Ergül'ün Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ilgi yazı eki yazılı soru önergesine verilen cevaplar ilişikte sunulmuştur.

Bilgilerinize arz ederim.

Nevzat Ercan

Devlet Bakanı

Hukuk Müşavirliğine

İlgi : Devlet Bakanlığının 19.12.1996 tarih ve B.02.00.03/102 sayılı yazısı.

İlgi yazı ile istenen bilgiler aşağıya çıkarılmıştır.

1. a) Diyanet İşleri Başkanlığına bağlı Kur'an Kursları

(1995)

Kur'an Kursu Türü Toplam Sayı

Erkek Yatılı Kur'an Kursu 557

Erkek Gündüzlü Kur'an Kursu 187

Kız Yatılı Kur'an Kursu 140

Kız Gündüzlü Kur'an Kursu 1 771

Karma (Kız-Erkek) Yatılı Kur'an Kursu 2 258

Karma (Kız-Erkek) Gündüzlü Kur'an Kursu 98

GENEL TOPLAM 5 011

Not : Resmi Kur'an Kursların, Haricinde Özel Kurs Yoktur.

b) Bu kurslarda halen okuyan kız-erkek öğrenci sayısı

(1995)

Öğrenci Sayısı Kız Erkek Toplam

Yüzüne Çalışan Öğrenci 110 433 49 736 160 169

Hıfza Çalışan Öğrenci 7 762 13 630 21 392

GENEL TOPLAM 118 195 63 366 181 561

b) Bu Kurslardan Mezun Olan Kız-Erkek Öğrenci Sayıları

Yüzüne Çalışan Öğrenci Sayısı Hıfza Çalışan Öğrenci Sayısı

GENEL

Yıllar K E T Kız Erkek Toplam TOPLAM

1991 59 231 33 978 93 209 678 2 258 2 936 96 145

1992 61 927 38 925 100 852 786 2 815 3 601 104 453

1993 79 364 39 112 118 476 822 2 896 3 718 122 194

1994 79 017 37 646 116 673 865 3 006 3 871 120 534

1995 82 526 40 618 123 144 957 3 209 4 166 127 310

Not : Hıfz (Hafızlığa Çalışan)

2. a) Türkiye'de 1995 yılı itibariyle il, ilçe, kasaba ve köylerde 69 704 cami, 509 mescid olmak üzere toplam 70 213 cami vardır.

Bunların illere göre dağılımı aşağıya çıkarılmıştır.

İllere Göre Cami Sayıları

İl Adı Cami Sayısı İl Adı Cami Sayısı

Adana 1 498 Kırşehir 439

Adıyaman 582 Kocaeli 913

Afyon 958 Konya 2 553

Ağrı 674 Kütahya 1 082

Amasya 587 Malatya 744

Ankara 2398 Manisa 1 484

Antalya 1 608 Kahramanmaraş 1 060

Artvin 620 Mardin 818

Aydın 1 002 Muğla 897

Balıkesir 1 513 Muş 354

Bilecik 379 Nevşehir 455

Bingöl 441 Niğde 1 605

Bolu 1 704 Rize 951

Burdur 466 Sakarya 1 067

Bursa 1 408 Samsun 2 303

Çanakkale 768 Siirt 437

Çankırı 595 Sinop 965

Çorum 1 160 Sıvas 1 240

Denizli 1 064 Tekirdağ 408

Diyarbakır 1 348 Tokat 1 007

Edirne 359 Trabzon 1 678

Elazığ 813 Tunceli 118

Erzincan 499 Şanlıurfa 963

Erzurum 1 378 Uşak 488

Eskişehir 692 Van 1 025

Gaziantep 744 Yozgat 868

Giresun 1 151 Zonguldak 1 250

Gümüşhane 475 Aksaray 490

Hakkarî 355 Bayburt 211

Hatay 801 Karaman 574

Isparta 609 Kırıkkale 316

İçel 1 202 Batman 502

İstanbul 2 264 Şırnak 424

İzmir 1 509 Bartın 571

Kars 427 Ardahan 266

Kastamonu 2 195 Iğdır 166

Kayseri 1 006 Yalova 107

Kırklareli 270 Karabük 799

Kilis 152

TOPLAM 70 213

b) Diyanet İşleri Başkanlığı merkez teşkilatında 1 019, taşra teşkilatında 73 990 ve yurt dışı teşkilatında 34 Din Hizmetleri Müşaviri, Ataşe ve Ataşe Yardımcısı mevcut olup toplam personel sayısı 75 043 tür. Ayrıca kadroları yurt içinde olup, yurt dışında görevlendirilen 957 din görevlisi bulunmaktadır. Bunlardan 55 din görevlisi maaş ve ücretini Türkiye Diyanet Vakfından almaktadır.

1995 yılında 2 670, Kasım 1996 yılında ise 2 509 geçici (vekil) imam-hatip görevlendirilmiştir.

24. - Aydın Milletvekili Yüksek Yalova'nın, maç yayınlarında uygulanan havuz sistemine ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in yazılı cevabı (7/1737)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın, Spordan Sorumlu Devlet Bakanı Sayın Bahattin Şeker tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla. 5.12.1996

Dr. Yüksel Yalova

Aydın

Türkiye Futbol Federasyonu Başkanlığı hemen hemen tüm dünyada uygulanmakta olan havuz sistemini, Türkiye 1. Futbol Ligi müsabakalarının televizyondan yayını konusunda ülkemizde de uygulanmasını başlatmıştır. Bizce de sayısız faydaları bulunan bu sistem getirilirken kamuoyunun haberalma hürriyetinin teminatı olarak bir kısım tedbirler de öngörülmüştür.

Ancak basında yer alan açıklama ve haberlerde, sözleşmeye taraf olan televizyon şirketinin, sözleşmede yer alan hükümlere rağmen, haber amaçlı görüntü temininde kendisine yakın bir başka yayın kuruluşuna ayrıcalık ve öncelik tanıdığı, diğer yayın kuruluşlarına güçlük çıkardığı iddia edilmektedir. Buna göre;

1. Türkiye Futbol Federasyonunun kuruluş kanununda yer alan Bakanlığınızın gözetim; denetim; yetki ve görevi, kamuoyunun haberalma hürriyeti gibi hassas ve önemli bir konuda ne şekilde yerine getirilmiştir?

2. Sözkonusu aksaklığın giderilmesi yönünde Bakanlığınızca ne gibi tedbirler alınmıştır?

T. C.

Devlet Bakanlığı 27.12.1996

Sayı : B.02.0.019-0.00.00.00-1249

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-1737-4489/12476 sayılı yazınız.

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın Başkanlığınıza vermiş olduğu ve tarafımdan cevaplandırılması istenilen 7/1737-4489 Esas No.lu Yazılı Soru Önergesine ait cevaplarımız ilişikte sunulmaktadır.

Bilgilerinize arz ederim.

Bahattin Şeker

Devlet Bakanı

Soru 1 : Türkiye Futbol Federasyonunun kuruluş kanununda yer alan Bakanlığınızın gözetim; denetim; yetki ve görevi kamuoyunun haberalma hürriyeti gibi hassas ve önemli bir konuda ne şekilde yerine getirilmiştir?

Cevap 1 : Türkiye 1. Futbol Ligi müsabakalarının televizyondan yayını konusunda ülkemizde de uygulamaya başlatılan havuz sisteminde, bir taraftan Anayasa ile teminat altına alınan haberalma özgürlüğünün korunması, diğer taraftan açıklık ve rekabet ilkesinin zedelenmemesi ve bu arada da sözleşme hükümlerinin uygulanmasının sağlanması için yapılan işlemlerin Anayasaya ve Hukuka uygunluğu hususunda Bakanlığımızca gözetim, denetim, yetki ve görevi titizlikle yerine getirilmiştir. Şöyle ki;

Açıklık ve rekabet ilkesinin zedelenmemesi için Türkiye Futbol Federasyonu tarafından ihale açılmış, ihaleye tek yayıncı şirketin katılması üzerine işbu şirketle sözleşme imzalanmıştır.

Gerek Türkiye Futbol Federasyonu ile yayın hakkını alan TV kuruluşu arasında imzalanan sözleşmede; gerek Türkiye Futbol Federasyonu ile Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü arasında aktedilen protokolde, gerekse Türkiye Futbol Federasyonunun 1996-1997 yayın talimatında haberalma özgürlüğünü koruyucu hükümler vazedilmiştir.

Ancak haberalma özgürlüğü korunurken Genel Müdürlüğün, Türkiye Futbol Federasyonu ile yayıncı şirket arasında aktedilen ticarî nitelikte sözleşme hükümlerinin uygulanması yolunda düzenlemeler yapması da 3289 sayılı Teşkilat Kanununun ilgili hükümleri gereğidir.

Ayrıca, yayın hakkını alan TV kuruluşunun kendisine yakın bir başka yayın kuruluşuna ayrıcalık ve öncelik tanıdığına, diğer yayın kuruluşlarına ise güçlük çıkardığına dair iddialar ile ilgili herhangi bir Mahkeme Kararı Bakanlığımıza intikal ettirildiğinde, gereğinin yapılacağı şüphesizdir.

Diğer taraftan, yayın hakkını alan kuruluştan ücreti karşılığı görüntü talep eden yayın kuruluşlarının bu taleplerinin karşılandığına dair belgelerin birer örneği de ilişikte sunulmuştur.

Soru 2 : Sözkonusu aksaklığın giderilmesi yönünde Bakanlığınızca ne gibi tedbirler alınmıştır?

Cevap 2 : Yukarıda da geniş şekilde izah edildiği üzere, yapılan uygulama ile ilgili şu anda müdahaleyi gerektirecek bir durum söz konusu değildir.

Bununla birlikte yargıya intikal etmiş işbu konuda verilecek esasa ilişkin kararların gerekçesine göre Bakanlığımızca Türkiye Futbol Federasyonuna gerekli talimat verilmek suretiyle gözetim ve denetim yetkisi kullanılmaya devam edilecektir.

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

25. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Yıldız Sarayı Dış Karakol Binasına Kültür Bakanlığı tarafından mahkeme kararına rağmen el konulduğu iddialarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Kültür Bakanı İsmail Kahraman'ın yazılı cevabı (7/1738)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla. 5.12.1996

Dr. Yüksel Yalova

Aydın

Kültür Bakanlığı tarafından, Mimarlar Odası İstanbul Şubesine 10 yıllığına tahsis edilen, Yıldız Sarayı Dış Karakol Binasının tek taraflı bir irade beyanı ile tahsisinin iptali ve polis zoruyla boşalttırılıp mühürlenmesi üzerine İstanbul 3. İdare Mahkemesi yürütmeyi durdurma kararı vermiştir.

1. Kültür Bakanlığının, mahkeme kararını hiçe sayarak binaya girmesini Hukuk Devleti ilkeleriyle bağdaştırabiliyor musunuz?

2. Mahkeme Kararını tanımayan Bakanlık yetkilileri hakkında soruşturma açmayı düşünür müsünüz.

3. Hukuka aykırı fiil karşısında, Kültür Bakanı hakkında ne gibi bir işlem yapacaksınız?

T. C.

Kültür Bakanlığı

Araştırma, Planlama ve Koordinasyon 7.1.1997

Kurulu Başkanlığı

Sayı : B.16.0.APK.0.12.00.01.940-2

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığının 23.12.1996 tarih ve B.02.0.0010/01471 sayılı yazısı.

Aydın Milletvekili Sayın Yüksel Yalova'nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Devlet Bakanlığının koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği ilgi yazı eki, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve 7/1738-4490/12477 sayılı yazılı soru önergesinin cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi arz ederim.

İsmail Kahraman

Kültür Bakanı

Cevap 1. Hazine mükiyetindeki Yıldız Sarayı ve ek yapıları Bakanlığımıza tahsislidir.

178 sayılı “Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararname”nin 13/d maddesi uyarınca, Hazinenin özel mülkiyetindeki bir taşınmazın tahsisi Maliye Bakanlığının yetkisindedir. Bakanlığımızca Mimarlar Odası İstanbul Büyükkent Şubesine Dış Karakol Binasının bazı bölümlerinin 10 yıllığına protokol ile kullanımının devredilmesi mevzuata uygun değildir. Hazinenin özel mülkiyetinde bulunan bir yeri doğrudan Mimarlar Odasına tahsis etmek de hukuken mümkün değildir. Çünkü, Mimarlar Odası genel, katma ve özel bütçeli bir kurum değildir.

17.5.1966 gün ve 1224 sayılı olur ile Dış Karakol Binasının bazı ölümlerinin Mimarlar Odasının kullanımına verilmesine ilişkin protokol iptal edilerek sözkonusu mekanların Koruma Kurullarınca kullanılacak birim mekanları olarak Bakanlığımıza tahsis edilmesi uygun görülmüştür.

Bu onay üzerine, 13.6.1996 gün ve 2502 sayılı, 5.7.1996 gün ve 2983 sayılı, 15.8.1996 gün ve 3470 sayılı, 19.9.1996 gün ve 4271 sayılı yazılarımız ile İstanbul Valiliği, Beşiktaş Kaymakamlığı ve Mimarlar Odasından binanın tahliye edilerek teslim edilmesi istenmiştir.

İstanbul Valiliğince binanın boşaltılması için odaya 15 gün süre verilmiştir. 15 günlük sürenin bitim tarihi olan 29.11.1996 tarihinde boşaltma işleminin yapılmaması üzerine İstanbul Valiliğince bina boşaltılmış ve içindeki bütün eşya ve malzemeler odaca teslim alınmadığından, emniyet görevlilerinin denetim ve kontrolünde teşkil edilen yed-i emine 30.11.1996 tarihinde bir tutunakla teslim edilmiş ve tamamı Yıldız Sarayı Silahhane Binasında mühürlenerek muhafaza altına alınmıştır.

Bina Bakanlığımıza Valilikçe boş olarak teslim edilmiş, İstanbul 3. İdare Mahkemesinin 28.11.1996 tarih, E: 1996/877 nolu yürütmenin durdurulması kararı Bakanlığımıza 10.12.1996 tarihinde tebliğ edilmiştir.

İdarî davalarda dava açılması, dava edilen idarî işlemin yürütülmesini durduramaz.

Binayı boşaltma işlemi sırasında Mahkemece yürütmenin durdurulması kararı Bakanlığımıza tebliğ edilmemiştir. Boşaltma işlemi 2886 sayılı Kanuna göre gerçekleştirilmiş olup, tamamen mevzuata uygundur.

Bakanlığımızca yapılan, daha önce kanuna aykırı olarak tesis edilen işlemi ortadan kaldırdığından tamamen hukuka ve ilgili mevzuata uygundur.

Böylece Hukuk Devleti olmanın gereği yerine getirilmiştir.

Cevap 2. Boşaltma işlemi yapıldığı sırada Bakanlığımıza tebliğ edilmiş herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığından, Bakanlık yetkililerinin mahkeme kararını kasten yerine getirmemesinden veya mahkeme kararına göre işlem tesis edilmemesinden bahsedilemez.

Bu sebeple herhangi bir hukuka aykırılıktan söz edilemeyeceğinden Bakanlık yetkilileri hakkında soruşturma açılması sözkonusu değildir.

Cevap 3. Bakanlığımızca yapılan işlemler tamamen Hukuka ve ilgili mevzuata uygundur.

Ayrıca, İstanbul Defterdarlığı Millî Emlak Denetim Bürosu Başkanlığının 10.12.1996 tarih ve 1996/8 sayılı raporu ile yapılan işlemlerin doğruluğu vurgulanmıştır.

İstanbul 1 inci Asliye Hukuk Mahkemesinin 5.12.1996 tarih ve 1996/23 nolu kararı ile T.M.M.O.B. Mimarlar Odasınca Bakanlığımız aleyhine açılmış olan tespit talebi reddedilmiştir.

26. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, belediyelere yapılan yardım miktarına ilişkin sorusu ve Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1741)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Çevre Bakanı Sayın Ziyattin Tokar tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 5.12.1996

Nezir Büyükcengiz

Konya

Soru : Bakanlık görevine başladığınızdan bu güne kadar Bakanlığınızca ülkemiz genelindeki belediyelerden hangisine ne miktarda para yardımı yapılmıştır?

T. C.

Çevre Bakanlığı 27.12.1996

Sayı : B.19.0.FDB.0.15.00.04-8821/2211-8728

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 14.11.1996 tarih ve 17.01.0.GNS.0.10.00.02-1-7/1741-4500-12494 sayılı yazısı.

Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in cevaplandırılmak üzere tarafıma tevcih ettiği soru önergesine ilişkin olarak Bakanlığınızca, Bakanlığımıza intikal ettirilen ilgi yazınız ve ekleri incelenmiştir.

Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verdiği yazılı soru önergesinde;

Soruda : “Bakanlık görevine başladığınızdan bugüne kadar Bakanlığınızca ülkemiz genelindeki Belediyelerden hangisine ne miktarda para yardımı yapılmıştır?” denilmektedir.

Soru hakkındaki bakanlığımız icraatları aşağıda açıklanmıştır.

Cevap : Bakanlığımız Çevre Kirliliğini Önleme Fonundan Belediyelere çevre kirliliğinin önlenmesi, çevrenin iyileştirilmesi ve korunması amacı ile 53 üncü Hükümet ve Bakanlığım döneminde, soru önergesiyle talep edilen para yardımlarının dağılımına ilişkin cetveller tanzim edilerek yazımız ekinde sunulmuştur.

Bilgilerinize ve gereğini arz ederim.

M. Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı

Not : Yazılı soruyla ilgili diğer bilgiler dosyasındadır.

27. - Adana Milletvekili Orhan Kavuncu'nun, İstanbul Eminönü İsa Yusuf Alptekin parkıyla ilgili gönderdiği bir yazıya ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'in yazılı cevabı (7/1743)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Dışişleri Bakanlığı Lâtin Amerika, Pasifik ve Uzak Doğu ile İlişkiler Genel Müdürüne hitaben yazdığım ve 5.2.1996 tarih ve PU64-572 sayı ile Genel Evraklarına kayıtlı yazımın bir kopyasını 9.2.1996 tarihinde TBMM Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanına göndermiştim.

Konu ile ilgili olarak aşağıdaki soruların Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygılarımla arz ederim.

5.12.1996

Prof. Dr. Orhan Kavuncu

Adana

Dışişleri Bakanlığı Lâtin Amerika, Pasifik ve Uzak Doğu ile İlişkiler Genel Müdürlüğünce İçişleri Bakanlığına (Emniyet Genel Müdürlüğüne) gönderilmiş olan ve İstanbul Eminönü İsa Yusuf Alptekin Parkı ile ilgili yazının bir suretini Dışişleri Bakanlığının ilgili Genel Müdürlüğünden istemiştir.

Ancak yazı tarafıma gönderilmeyince ilgili Genel Müdüre “yazıyı göndermemeleriyle ortaya çıkan gecikmenin zararının telafi edilemeyeceğini ve bunun sorumluluğunun da kendilerine ait olduğunu” bildiren bir mektup göndermiştim. Mektup Dışişleri Bakanlığı Evrakına 5.2.1996 tarih ve PU64-572 sayı ile kaydedilmiştir. Sonra da bu mektubu TBMM Başkanı, Başbakan ve Dışişleri Bakanına bir üst yazı ile ve gereği için 9.2.1996 tarihinde göndermiştim.

1. Bugüne kadar bir cevap alamamış olmamın sebebi nedir?

2. Sorumlular hakkında gerekli işlemin yapılması talebimle ilgili olarak bugüne kadar bir işlem yapılmış mıdır?

3. Bugüne kadar bir işlem yapılmadı ise bundan sonra ne yapmayı düşünüyorsunuz?

T. C.

Dışişleri Bakanlığı

Amerika, Pasifik ve Uzak Doğu Ülkeleri ile

İlişkiler Genel Müdürlüğü 2.1.1997

Sayı : PUGY-I-667.004-96/5011-1.

Konu : Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 12 Aralık 1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1743-4502/12505 sayılı yazıları.

Adana Milletvekili Prof. Dr. Sayın Orhan Kavuncu'nun İstanbul-Eminönü İsa Yusuf Alptekin Parkı ile ilgili yazılı soru önergesi konusundaki Bakanlığımın görüşünü içeren cevabımız ilişikte sunulmuştur.

Saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Tansu Çiller

Dışişleri Bakanı ve

Başbakan Yardımcısı

Adana Milletvekili Prof. Dr. Sayın Orhan Kavuncu'nun İstanbul-Eminönü İsa Yusuf Alptekin Parkı Hakkındaki Bakanlığımız Yazı ile İlgili Yazılı Soru Önergesine Cevap

1. Yüksek malumları olduğu üzere, Bakanlığımın her kademedeki görevlileri, Sayın Milletvekillerimizden gelen bilgi taleplerini usulü dairesinde yerine getirebilmek için azamî gayreti göstermektedirler.

2. İstanbul'daki İsa Yusuf Alptekin parkı hakkında Bakanlığımca İçişleri Bakanlığına gönderilmiş bulunan yazının bir örneğinin Adana Milletvekili Prof. Dr. Sayın Orhan Kavuncu tarafından telefonla talep edilmesi üzerine, Bakanlığımca sözkonusu yazının, gizli bir yazı olduğu ifade edilmiştir.

3. Yüksek malumları olduğu üzere, “gizlilik” dereceli bir yazının içeriğinin ifşa edilmesi veya muhatap olduğu makamın dışındaki mercilere dağıtımının yapılması Devlet Memurları Kanununun yanı sıra Devlet yazışmalarının yürütülmesi ile ilgili mevzuata ve ayrıca Bakanlığımın yönetmeliğine aykırı düşmektedir.

Bu itibarla sayın milletvekilinin talebinin yerine getirilmesi mümkün olamamıştır.

Saygılarımla arz ederim.

28. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, sigortasız çalışan çocuk işçilere ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1758)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Türkiye'de 1 milyonu aşkın 6-14 yaş arası çocuk, ağır koşullarda çalıştırılmaktadır.

1. Türkiye'nin, 15 yaşın altında çocukların çalışmasını yasaklayan ILO Sözleşmeleri karşısındaki durumu nedir?

2. 6-14 yaş arası çocukların çalıştırılmasının engellenmesine dair Bakanlığın aldığı tedbirler mevcut mudur?

3. Sigortasız çalışan çocukların bu sorununu çözmek için Bakanlığın çözümleri mevcut mudur?

4. Halen, ancak % 25 olan çıraklık okullarına devam %'sini artırmak için çalışmalar var mıdır?

5. Türkiye'den ithalatçı Batılı ülkelerin aldıkları mallarda “Bu malın üretiminde çocuk işçi çalıştırılmadı” şartını Türkiye için de koşmaları durumunda, Bakanlık olarak düşündüğünüz tedbirler var mıdır?

T. C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Çalışma Genel Müdürlüğü 2.1.1997

Sayı : B.13.0.ÇGM.0.11.00.0426-000093

Konu : Soru Önergesi Cevabı

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 16.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02 - 7/1758-4605/12727 sayılı yazısı.

İlgi yazı ekinde alınan İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın çalışan çocuklara ilişkin yazılı soru önergesi üzerine konu Bakanlığımızca değerlendirilmiştir;

Bakanlığımız ile Uluslararası Çalışma Teşkilatı (ILO) arasında 1992 yılında imzalanmış olan Çocuk İşçiliğinin Sona Erdirilmesi Programı'nın (IPEC), 24.9.1996 tarihinde yapılan anlaşma ile süresi 2001 yılına kadar uzatılmıştır. Bu program çerçevesinde Devlet İstatistik Enstitüsü tarafından yapılmış olan Çocuk İstihdamı anketi sonuçlarına göre Türkiye'de 6-14 yaş grubunda 1 milyonu aşkın çocuğun çalışmakta olduğu belirlenmiştir.

Bu anket sonuçları Bakanlığımızca detaylı olarak değerlendirilmiştir; Anket sonuçlarına göre 6-14 yaş grubundaki 11 889 000 çocuktan, ekonomik faaliyette bulunanların oranı % 8.5 (1 milyon 8 bin kişi) olarak tahmin edilmiştir.

Bu çocuklardan 820 bini kırsal kesimde 188 bini ise kentsel yerleşim alanlarında çalıştırılmaktadır. Kırsal kesimde çalışan çocukların % 92'si tarım sektöründe faaliyet göstermekte ve bunların % 98'i ücretsiz aile işçisi olarak çalışmaktadır. Yani tarımda geleneksel şekliyle anne ve babasına yardım etmektedir. Kentlerde çalışan çocuklar ise genellikle küçük sanayi işletmelerinde ve hizmet sektöründe istihdam edilmektedir. Ankette ILO normlarının esas alınmış olması nedeniyle ücretsiz dahi olsa iktisadî faaliyette bulunanlar ve referans döneminde en az 1 saat çalışmış olanlar da kapsama dahil edilmiştir.

Bakanlığımız 15 ve daha alt yaş grubundaki, çalışmakta olan çocukların sorunlarını tespit ve çözüm bulmak amacıyla sistemli bir çalışma yürütmektedir.

Çalışan çocuklarla ilgili olarak 1992 yılından bu yana Uluslararası Çalışma Teşkilatıyla işbirliği içerisinde başlatılan çalışmalar kapsamında;

* Çalışan Çocuklar Bölümünün güçlendirilmesi,

* Çalışan Çocuklar Konusunda İş Müfettişlerinin Eğitimi

* Kimyasalların Çalışan Çocuklar Üzerine Etkisi Projeleri yürütülmüştür.

Bu çalışmalarla Bakanlığımızda; çalışan çocuklarla ilgili sorunların çözümü açısından politika ve programları belirleme, bu politika ve programların uygulanmasını sağlama, kamuoyunu bilgilendirme, araştırma ve dokümantasyon çalışmaları ile resmî ve gönüllü kuruluşlar arasında gerekli işbirliği ve koordinasyonu sağlamaya yönelik çalışmalar yapmak üzere bir Çalışan Çocuklar Bölümü oluşturularak fonksiyonel hale getirilmiştir.

Çalışan Çocuklar Bölümü konuyla ilgili faaliyetlerini sürdürmekte olup bu meyanda; ilgili kamu kurum ve kuruluşlarının, üniversitelerin, hükümet dışı kuruluşların ve işçi, işveren temsilcilerinin katılımıyla 3 aylık periyodlarla toplanmak üzere çocuk işçiliği konusunda istişarî mahiyette bir Danışma Grubu oluşturulmuş ve ilk toplantısının 28.11.1996 tarihinde yapılması sağlanmıştır. Danışma Grubunda ortaya çıkan görüşler ilgili birimlerce değerlendirilmektedir.

Bakanlığımız İş Müfettişlerince;

* Çocuk çalıştırılan iş kollarının ve iş türlerinin tanımlanması,

* Çalışan çocukların bu iş kollarında ve iş türlerinde karşılaştıkları risklerin tanımlanması ve önceliklerine göre sıralanması,

* Çocukların çalıştırılamayacakları, koşullu çalıştırılabilecekleri, çalışmak zorunda olan çocukların da, öncelikle yönlendirilecekleri işkollarının ve iş türlerinin belirlenmesi,

* Çocukların koşullu çalıştırılacakları işlerde, çalışma koşullarının belirlenmesi,

* Yakın ve orta vadede çalışan çocukların korunmasını, orta ve uzun vadede çocuk çalıştırılmasının önlenmesini amaçlayan bir politikanın ve eylem programının hazırlanması amacıyla kapsamlı bir saha araştırması yapılmıştır. Araştırma 738 işyerinde 1 717 çalışan çocuk ve 712 işveren ile görüşülerek gerçekleştirilmiş ve araştırma sonuçları “Çalışan Çocukların Korunması için Politika ve Eylem Programı Yöntem Önerisi” adı altında rapor haline getirilmiştir.

Çalışan çocuklarla ilgili daha etkin denetim yapılmasını sağlamak üzere Bakanlığımız İş Müfettişlerinin tamamının, gruplar halinde eğitime tabi tutulması ve tamamlayıcı saha çalışması yapılması yönündeki programlar hazırlanmış olup bu programlar 1997 yılında gerçekleştirilecektir.

Çalışan çocuklarla ilgili yürütülen faaliyetlerin koordinasyonu ve yönlendirilmesini sağlamak üzere üst düzey bir Millî Yönlendirme Komitesi oluşturulması ile 1997 yılında ulusal düzeyde bir istişarî toplantı yapılarak bu konudaki politikaların, ilgili tüm tarafların görüşleri doğrultusunda yeniden değerlendirilmesi de planlanmış olan çalışmalardandır.

Çalışma hayatıyla ilgili mevcut mevzuatta asgarî çalışma yaşı ve çalışma şartlarına ilişkin hükümler bulunmakla birlikte, bu konuda mevzuatın daha da geliştirilmesi ve ILO normlarına uygun hale getirilmesine yönelik çalışmalar Bakanlığımızda oluşturulmuş bulunan mevzuat komisyonlarında sürdürülmektedir.

Türkiye bugüne kadar;

* Trimci ve Ateşçi Sıfatıyla Gemilerde İşe Alınacakların Asgarî Yaş Haddine Dair 15 Sayılı,

* Denizci İşyerinde Çalıştırılacak Çocukların Asgarî Yaş Haddine Dair 58 Sayılı,

* Gençlerin Tıbbî Muayenesiyle İlgili 77 Sayılı Yeraltı Madenlerinde İşe Alınacaklarda Asgarî Yaş Haddine Dair 123 Sayılı,

Uluslararası sözleşmeleri onaylamıştır.

Hükümetimiz şu anda bu konudaki en ileri sözleşme olan Asgarî Çalışma Yaşıyla ilgili 138 sayılı sözleşmeyi de Meclise sevketmiş bulunmaktadır. Sözleşmenin komisyonlarda görüşülmesine devam edilmektedir.

3308 sayılı Çıraklık ve Yaygın Eğitim Kanunu kapsamına giren işyerlerindeki çocukların sigortalılığı Millî Eğitim Bakanlığınca sağlanmaktadır. Bu kanun kapsamı dışında kalan işyerlerinde sigortasız çalıştırılan çocukların ise ancak yaygın ve etkin bir denetimle sigorta kapsamına alınabileceği dikkate alınarak sigorta denetiminin de yaygınlığı ve etkinliğini sağlayacak sistem için çalışmalarımız devam etmektedir.

Hükümetimizin 1997 yılı programında 3308 sayılı Çıraklık ve Meslek Eğitimi Kanunu kapsamında eğitilen çırak sayısının artırılarak, meslekî eğitim programlarının ülke geneline yaygınlaştırılmasının sürdürüleceği açıkça belirtilmiştir.

3308 sayılı Kanunun uygulanması ve çocukların çıraklık okullarına kayıt durumları Bakanlığımız İş Müfettişlerince denetlenmektedir.

Batılı ülkelerin çocuk işçiliği konusundaki hassasiyetleri yanında konuyu ticarî amaçlarla kullanma girişimleri Bakanlığımız tarafından gayet iyi bilinmekte ve gelişmeler takip edilmektedir. Bu konuda işyerlerinin duyarlılığını artırarak ve çocuk çalıştırılmasını önleyerek ilerde doğabilecek sorunlara karşı da çözüm oluşturmaya çalışılmaktadır.

Bakanlığımızın nihaî hedefi 15 yaşın altındaki çocukların meslekî eğitim mahiyetinin dışında kalan iş türlerinde çalıştırılmasını önlemek olmakla birlikte, kısa vadede çocukların çalışma hayatından alınmasının doğuracağı diğer sorunlar dikkate alınarak, çocukların çalışma şartlarının iyileştirilmesine yönelik faaliyetlere öncelik verilmektedir. Bunun yanında uzun vadede çocuk işçiliğinin önlenmesine yönelik politika ve programlar geliştirilmesi de sürdürülmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı

29. - Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır'ın, zorunlu göçle gelen soydaşların Bulgaristan'da geçen çalışma sürelerine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1774)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki yazılı sorumun Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Ertuğrul Yalçınbayır

Bursa

Soru :

1989 yılında Bulgaristan'dan zorunlu göç sonucu Türkiye'ye gelenlerle 1969-1989 tarihleri arasında Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen soydaşlarımızın Bulgaristan'da geçen çalışma süreleri Sosyal Güvenlik Hakları bakımından güvence altına alınamamıştır. Çalışan insanların Sosyal Güvenlik haklarına kavuşabilmelerini sağlama hususundaki görevlerimiz gereği anılan kişilerin sorunlarının çözümlenmesi hususunda ne gibi çalışmalarımız bulunmaktadır?

T. C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü 6.1.1997

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/101-000406

Konu : Yazılı Soru Önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 24.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-4752/12961 sayılı yazınız.

Bursa Milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır tarafından hazırlanan “Bulgaristan'dan Türkiye'ye gelen göçmenlerin sosyal güvenlik haklarına ilişkin” 7/1774 Esas No.'lu yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Bilindiği üzere; Bulgaristan'dan zorunlu göç ya da iltica yoluyla ülkemize gelenlerin bulundukları ülkede sigortalı olarak geçen hizmet sürelerinin değerlendirilmesi ya da Bulgaristan'dan emekli aylığına veya diğer aylıklara hak kazananların aylıklarının ülkemize transfer edilebilmesi ancak Bulgaristan ile Türkiye arasında sosyal güvenlik sözleşmesi imzalanması ile mümkün olabilecektir. Bu amaçla, Bulgaristan'dan gelenlerin sosyal güvenlik haklarının güvenceye alınabilmesi için Bakanlığımızca hazırlanan Sosyal Güvenlik Sözleşmesi Taslağı 24.4.1992 tarihinde Dışişleri Bakanlığı aracılığı ile Bulgaristan yetkili makamlarına iletilmiştir.

16 Haziran 1993 tarihinde Ankara'da imzalanan Türk-Bulgar Ekonomik ve Teknik Karma Komitesi XII. Dönem Protokolunun diğer konular başlıklı bölümünün 2 nci paragrafında, “Türk tarafı, Sosyal Güvenlik Anlaşmasına ilişkin müzakerelere, daha önceden Bulgar tarafına sunulmuş olan taslak metin esas alınarak, mümkün olan en kısa sürede başlanmasına ilişkin arzusunu yinelemiştir.” ifadesi bulunmaktadır. Ayrıca, Bulgar Heyeti Başkanı Bakanlığımızla görüşme talebinde bulunmuş ve bu görüşme 15.6.1993 tarihinde gerçekleşmiştir. Görüşme sırasında kendilerine, daha önce gönderilen Sosyal Güvenlik Sözleşmesi Taslağı üzerindeki teknik seviyedeki görüşmelere bir an önce başlanmasının yararlı olacağı belirtilmiştir. Bulgar Heyeti Başkanı ise sosyal güvenlik konusunun önemine değinerek, bunun KEK toplantılarından ayrı olarak, bir Bakan başkanlığında ele alınması gerektiğini ve konuyu ilgili Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına ileteceğini bildirmiştir. Ancak, Bulgaristan tarafının bu yönde iyi niyet belirtmesine rağmen bugüne kadar teknik düzeydeki görüşmelere başlanılamamış, Dışişleri Bakanlığı nezdinde yapılan girişimlerden de müspet sonuç alınamamıştır.

Bu itibarla, Bulgaristan'dan göç, iltica ve benzeri yollarla ülkemize gelenlerin Bulgaristan'daki sosyal güvenlik haklarının ülkemize aktarılması yönünde bu safhada herhangi bir işlem yapılması mümkün olamamaktadır. Öte yandan, Bakanlığımızca hazırlanan yurt dışında bulunan Türk vatandaşlarının yada sonradan vatandaşlığa alınanların yurt dışında geçen sürelerini borçlanmalarına imkan verecek Kanun Tasarısı Başbakanlığa sevk edilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı




TUTANAĞIN SONU
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.