Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 18 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

41 inci Birleşim

26 . 12 . 1996 Perşembe


İ Ç İ N D E K İ L E R 

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - YOKLAMALAR

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, (6/371) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/121)

2. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, (6/385) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/122)

3. - Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/630)

4. - Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'a ödenek ve yolluklarının verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/631)

5. - Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Şanlıurfa Milletvekili Sedat Bucak'a ödenek ve yolluklarının verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/632)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 21 arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S.Sayısı : 23)

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496) (S. Sayısı : 133)

VI. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Altan Öymen'in, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez'in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1632)

2. - Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarının müteahhit firmalara olan borçlarına ve hükümetin faizler ve diğer ekonomik kararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1640)

3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, 1997 yılında araştırma-geliştirmeye ayrılacak paranın kaynağına ve harcama kurallarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir'in yazılı cevabı (7/1667)

4. - Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın, Sıvas İlindeki doğal kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1676)

5. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, belediyelere yapılan yardım miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1740)

6. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, kamu kurumu ve kuruluşlarında kullanılan araç sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1746)

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açıldı.

Uşak Milletvekili Mehmet Yaşar Ünal, Şekerpancarı üreticilerinin sorunlarına,

Hatay Milletvekili Mehmet Sılay, Suriye'de Türkmenlere yapılan muamelelere,

İlişkin gündemdışı birer konuşma yaptılar.

Malatya Milletvekili Ayhan Fırat'ın, Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğünce personel alımı için yapılan sınavlara ilişkin gündemdışı konuşmasına Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik cevap verdi.

Hatay Milletvekili Nihat Matkap, Çalışma ve Sosyal GüvenlikBakanı Necati Çelik'in konuşmasında partisine,

Çalışma ve SosyalGüvenlik Bakanı Necati Çelik de, Hatay Milletvekili Nihat Matkap'ın konuşmasında şahsına,

Sataşıldığı iddiasıyla birer konuşma yaptılar.

Cumhurbaşkanlığı 1995 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İnceleme Komisyonu Raporu (3/446) (S. Sayısı : 172)

GenelKurulun bilgisine sunuldu.

Gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleriyle Komisyonlardan GelenDiğer İşler” kısmının 64 üncü sırasında yer alan 175 sıra sayılı kanun tasarısının bu kısmın 5 inci sırasına, 70 inci sırasında yer alan 183 sıra sayılı kanun teklifinin 6 ncı sırasına, 68 inci sırasında yer alan 181 sıra sayılı kanun teklifinin 7 nci sırasına, 25.12.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan 193 sıra sayılı kanun teklifinin 48 saat geçmeden 10 uncu sırasına, 194 sıra sayılı kanun teklifinin 11 inci sırasına alınmasına; Genel Kurulun, 25.12.1996 Çarşamba günü gündemdeki yarım kalan işlerin bitimine kadar, 26.12.1996 Perşembe günü de saat 24.00'e kadar çalışmalarını sürdürmesine ve 25.12.1996 Çarşamba günü sözlü soruların görüşülmesine ilişkin RP ve DYP Gruplarının müşterek önerilerinin, yapılan oylamadan sonra kabul edilmediği açıklandı.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17.1.1991 tarihli ve 126 sayılı kararına dayanılarak başlatılan Huzur Harekâtının 31.12.1996 tarihi itibariyle sona erdirilmesine Hükümetçe karar verildiğine ilişkin Başbakanlık tezkeresi GenelKurulun bilgisine sunuldu.

Amerika BirleşikDevletleri ve İngiltere unsurlarının katılımıyla, Türkiye tarafından belirlenecek ilke ve kurallara bağlı olarak, keşif ve gerektiğinde önleme uçuşlarıyla sınırlı hava harekâtında bulunulmasına ilişkin Başbakanlık tezkeresi üzerindeki görüşmeler tamamlandı, istem üzerine yapılan açıkoylama sonucunda kabul edildiği açıklandı.

Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu, İstanbul Milletvekili Ali Topuz'un konuşmasında partisine sataştığı iddiasıyla bir konuşma yaptı.

26 Aralık 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 19.30'da son verildi.

KamerGenç

Başkanvekili

Kâzım Üstüner Ali Günaydın

Burdur Konya

KâtipÜye KâtipÜye

II. - GELEN KÂĞITLAR

26 . 12 . 1996 PERŞEMBE

Teklifler

1. - Doğru Yol Partisi Grup Başkanvekilleri Ankara Milletvekili Saffet Arıkan Bedük, AydınMilletvekili Ali Rıza Gönül, Denizli Milletvekili Mehmet Gözlükaya ile RefahPartisi Grup Başkanvekili Malatya Milletvekili Oğuzhan Asiltürk'ün; 2634 Sayılı Turizmi Teşvik Kanunu ve 1072 Sayılı Rulet, Tilt, Langırt ve Benzeri Oyun Alet ve Makinaları Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/637) (Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.12.1996)

2. - İçel Milletvekili Halil Cin'in; Seracılıkla Uğraşan Topraksız ya da Az Topraklı Çiftçiye Toprak Tahsisi Hakkında Kanun Teklifi (2/638) (Adalet ve Plan ve Bütçe ve Tarım, Orman ve Köyişleri komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

3. - Mardin Milletvekili Süleyman Çelebi'nin; 2809 Sayılı Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında Kanuna Madde Eklenmesi Hakkında Kanun Teklifi (2/639) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

4. - Nevşehir Milletvekili Esat Kıratlıoğlu'nun; Yükseköğretim Kurumları Teşkilatı Hakkında 41 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabulüne DairKanun ile 78 ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi (2/640) (Millî Eğitim, Kültür, Gençlik ve Spor ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

5. - Giresun Milletvekili Yavuz Köymen'in; ŞebinkarahisarAdı ile Yeni Bir İl Kurulması Hakkında Kanun Teklifi (2/641) (İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonlarına) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

Yazılı Soru Önergeleri

1. - Bursa Milletvekili Ali Rahmi Beyreli'nin, Orhaneli Termik Santralinin mahkeme kararına rağmen faaliyetlerine devam ettiği iddiasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1813) (Başkanlığa geliş tarihi : 23.12.1996)

2. - Afyon Milletvekili H.İbrahim Özsoy'un, Dinar depreminde hasar gören camilerin onarımına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1814) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

3. - Manisa Milletvekili Tevfik Diker'in, talih oyunlarına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1815) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

4. - Karaman Milletvekili Zeki Ünal'ın, Karaman Devlet Hastanesi'nde yapılan bir ihaleye ilişkin Sağlık Bakanından yazılı soru önergesi (7/1816) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

5. - Kastamonu Milletvekili Fethi Acar'ın, Cumhurbaşkanlığı personeline ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1817) (Başkanlığa geliş tarihi : 24.12.1996)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - Tunceli Milletvekili OrhanVeli Yıldırım ve 21 arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139) (Başkanlığa geliş tarihi : 25.12.1996)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

26 Aralık 1996 Perşembe

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır.

Gündemdışı söz talebinde bulunan sayın milletvekillerine söz verme imkânım olmadığı için, kendilerinden özür diliyorum.

Şimdi “Başkanlığın Genel Kurula Sunuşları” bölümüne geçiyoruz. Sayın Divan Üyemiz arz ve takdim edecekler.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum:

IV. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Aslan'ın, (6/371) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/121)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurul salonunun yeniden düzenlenmesine ilişkin sözlü soru önergeme yazılı olarak cevap aldığımdan, (6/371) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Saygılarımla arz ederim.

Kâzım Arslan

Yozgat

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Sayın milletvekilleri, biraz sonra oylama vardır; bütün Genel Kurula arz ediyorum.

Diğer önergeyi okutuyorum:

2. - Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay'ın, (6/385) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/122)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Türkiye Büyük Millet Meclisinde çalışan özürlü personel sayısına ilişkin sözlü soru önergeme yazılı cevap aldığımdan, (6/385) esas numaralı sözlü soru önergemi geri alıyorum.

Saygılarımla arz ederim.

Ersönmez Yarbay

Ankara

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - Tunceli Milletvekili Orhan Veli Yıldırım ve 21 arkadaşının, gümrüklerde meydana gelen karapara aklama olaylarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/139)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

1980'li yıllarda gümrüklerdeki hayalî ihracatlarla aklanan trilyonlarca lira karaparanın, 1990'lı yıllarda gümrüklerce düzenlenen sahte döviz beyan tutanaklarıyla aklanmakta olduğu belirlenmiştir.

Hazine kontrolörlerinin 21.8.1992-32/07-52/16 ve 1.3.1995-48/03-63/05 tarih ve sayılı raporlarında, Öncüpınar, Akçakale, İstanbul Atatürk Havalimanı ve Habur Gümrük Müdürlüklerince 1988, 1989, 1993 ve 1994 yıllarında sahte olarak düzenlenmiş toplam 44 döviz beyan tutanağıyla toplam 131 milyon dolar karaparanın aklandığı; Esenler firmasının hayalî hizmet ihracı karşılığı, işlem tarihi itibariyle 218 milyar 545 milyon Türk Lirası KDV iadesi aldığı saptanmıştır.

Gümrükler Genel Müdürü Ramazan Uludağ'ın aldığı 6.1.1995 tarihli onay üzerine, gümrük müfettişlerince düzenlenmiş 17.3.1995 tarih ve 01 sayılı fezlekede, Akçakale Gümrük Müdürlüğünce 1994 yılında sahte olarak düzenlenmiş 68 döviz beyan tutanağıyla 60 milyon dolar karaparanın aklandığı belirlenmiştir.

Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğünce Gümrükler Genel Müdürlüğüne gönderilen 20.1.1995 tarihli gizli yazıda, Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğü bağlantıları kapılar ile diğer kapıların da denetim elemanlarınca incelenmesi istenilmiş; Genel Müdür Ramazan Uludağ'ca uygun bulunan istem 26.1.1995 tarihli yazıyla Teftiş Kuruluna bildirilmesine karşın, Teftiş Kurulu Başkan Vekili Kemal Akşar tarafından gümrük müfettişlerine gönderilen yazıda “Gaziantep Gümrükler Başmüdürlüğü bağlantıları kapılar ile diğer kapıları da kapsayacak şekilde” ibaresinin hariç tutulması istenilmiştir.

Bu durum üzerine, Gümrükler Genel Müdürü Ramazan Uludağ'ca alınan 8.2.1995 tarihli soruşturma onayının 14.2.1995 tarihli yazıyla Teftiş Kuruluna iletilmesine rağmen, Başkan Vekili Kemal Akşar tarafından beş ay bekletildikten sonra 1995 Temmuz ayında gümrük müfettişlerine gönderildiği ve bu bekletme sırasında gümrüklerde trilyonlarca lira karapara aklamasının sürdüğü belirlenmiştir.

2.8.1995 tarihli soruşturma onayının Teftiş Kurulu Başkanvekilince beş ay bekletilmesinden sonra gönderildiği Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 1995 Temmuz ayında, Karkamış Gümrüğünce sahte olarak düzenlenmiş döviz beyan tutanaklarına dayanılarak parasal ihracatı teşvik tedbirlerinden ödeme yapılmaması için Merkez Bankasına gönderilmesi amacıyla teftiş kuruluna ilettiği yazı da Kemal Akşar tarafından geri çevrilmiş ve bu nedenle de Aslan Günler önlem alınması içerikli yazısını 1995 Eylül ayında Merkez Bankasına gönderebilmiştir.

Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 31.5.1996 tarih ve 2 sayılı fezlekesinde, hayalî ihracata karışmış Tuncer Örücü'nün, gümrük müdür vekili atandığı 6.9.1994 tarihinden ayrıldığı 24.3.1995 tarihine kadar Karkamış'ta sahte olarak düzenlenmiş 210 döviz beyan tutanağıyla 150 milyon dolar karaparanın aklandığı belirlenmiştir.

Yaklaşık 350 milyon dolar/35 trilyon Türk Lirası karaparanın, sadece beş gümrükte düzenlenmiş sahte döviz beyan tutanaklarıyla aklanması, ülke ekonomisi ve düzeni açısından olayın boyutlarının nerelere vardığının tüm gümrüklerde araştırılması gereğini de ortaya çıkarmış bulunmaktadır.

Bu nedenle, tüm gümrüklerde sahte olarak düzenlenmiş döviz alım belgeleri konusunu,

Hangi firmaların ihracatı teşvik belgeleri ile ihracat hesaplarının kapatıldığını ve parasal ihracat teşviklerinden ne tutarda yararlandırıldıklarını,

Hangi firmalara ne kadar navlun primi, Katma Değer Vergisi iadesi ve benzeri ödemeler yapıldığını;

Alınan soruşturma onayının Teftiş Kurulu Başkanlığı tarafından neden 5 ay bekletildiği, Gümrük Müfettişi Aslan Günler'in 1995 Temmuzunda önlem alınmasını isteyen yazısının Merkez Bankasına neden gönderilmediğini;

Önemli konumdaki gümrüklere müdür olarak hayali ihracatlara karışmış görevlilerin neden atandığını;

Bu süreçte, ilgili bakanlıkların hangi işlemleri yaptığının, ihmalinin olup olmadığını;

Karapara aklama olayının başta gümrüklerdeki olmak üzere tüm yönlerini ortaya çıkarmak amacıyla Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca Meclis araştırması açılmasını arz ve teklif ederiz.

1. Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)

2. Celal Topkan (Adıyaman)

3. Ayhan Fırat (Malatya)

4. Ali Dinçer (Ankara)

5. Şahin Ulusoy (Tokat)

6. Bekir Kumbul (Antalya)

7. Yusuf Öztop (Antalya)

8. Altan Öymen (İstanbul)

9. Ahmet Küçük (Çanakkale)

10. Mustafa Yıldız (Erzincan)

11. İrfan Gürpınar (Kırklareli)

12. Mustafa Kul (Erzincan)

13. İsmet Atalay (Ardahan)

14. Yahya Şimşek (Bursa)

15. Zeki Çakıroğlu (Muğla)

16. Metin Arifağaoğlu (Artvin)

17. Nihat Matkap (Hatay)

18. Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

19. Yılmaz Ateş (Ankara)

20. Algan Hacaloğlu (İstanbul)

21. Mahmut Işık (Sıvas)

22. Fuat Çay (Hatay)

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Önerge gündemde yerini alacak ve Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Sayın milletvekilleri, bazı milletvekillerinin izinli sayılmalarına dair Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkeresi vardır; okutup ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER (Devam)

3. - Bazı milletvekillerine izin verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/630)

Türkiye Büyük Mİllet Meclisi Genel Kuruluna

Aşağıda adları yazılı sayın milletvekillerinin, hizalarında gösterilen süre ve nedenlerle izinli sayılmaları, Başkanlık Divanının 25.12.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

“Adana Milletvekili İmren Aykut'un, hastalığı nedeniyle, 25.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün”

BAŞKAN - Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Afyon Milletvekili Kubilay Uygun'un, hastalığı nedeniyle 9.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Antalya Milletvekili Sami Küçükbaşkan'ın, hastalığı nedeniyle 15.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Bursa Milletvekili, Mehmet Altan Karapaşaoğlu'nun, hastalığı nedeniyle 7.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 17 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Bursa Milletvekili Abdulkadir Cenkçiler'in, hastalığı nedeniyle 12.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 25 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Refik Aras'ın, hastalığı nedeniyle 11.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 25 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Necdet Menzir'in, hastalığı nedeniyle 20.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Mehmet Moğultay'ın, hastalığı nedeniyle 1.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 45 gün, 18.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün ve 24.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 20 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Ahmet Tan'ın, hastalığı nedeniyle 22.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 30 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Zekeriya Temizel'in, mazereti nedeniyle 21.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 16 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'ın, hastalığı nedeniyle 12.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 60 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“İstanbul Milletvekili Mehmet Aydın'ın, hastalığı nedeniyle 6.12.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'ın, hastalığı nedeniyle 3.11.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 93 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

“Şanlıurfa Milletvekili M. Fevzi Şıhanlıoğlu'nun, hastalığı nedeniyle 21.10.1996 tarihinden geçerli olmak üzere 15 gün”

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, iki sayın milletvekiline ödenek ve yolluklarının verilebilmesine dair Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının tezkereleri vardır; ayrı ayrı okutup, oylarınıza sunacağım.

4. - Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'a ödenek ve yolluklarının verilebilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/631)

26 Aralık 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki ay izin alan Ordu Milletvekili Nabi Poyraz'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının 25.12.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

5. - Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Şanlıurfa Milletvekili SedatBucak'a ödenek ve yolluklarının verilmesine ilişkin Başkanlık tezkeresi (3/632)

26 Aralık 1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Hastalığı nedeniyle bu yasama yılında aralıksız olarak iki aydan fazla izin alan Şanlıurfa Milletvekili Sedat Edip Bucak'a İçtüzüğün 154 üncü maddesi gereğince ödenek ve yolluğunun verilebilmesi, Başkanlık Divanının 25.12.1996 tarihli toplantısında uygun görülmüştür.

Genel Kurulun onayına sunulur.

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı

BAŞKAN - Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, gündemin “Kanun Tasarı ve Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” bölümüne geçiyoruz.

Şimdi, sırasıyla, yarım kalan işlerden başlayacağız.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici...

(DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

METİN ŞAHİN (Antalya) - Yoklama istiyoruz efendim.

BAŞKAN - Ne istiyorsunuz efendim?

METİN ŞAHİN (Antalya) - Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Grup başkanvekillerinden kimse yok mu efendim?

METİN ŞAHİN (Antalya) - Biz varız efendim... (RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, siz oturur musunuz lütfen...

Sayın milletvekilleri, ben bir hatırlatma yapayım yüksek müsaadelerinizle...

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yoklama...

BAŞKAN - O en tabiî haktır efendim; ama, onun bir yeri var. İşaretle...

MUSTAFA BAHRİ KİBAR (Ordu) - Zaten usulsüz açtınız Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, sayın üyeleri ayakta tutmak istemiyorum.

Efendim, istirahat buyurur musunuz... Tekrar kalkarsınız, ayakta kalmayın diye söylüyorum. Peki, efendim, siz bilirsiniz, ısrar ediyorsanız.

Efendim, usul şu: İşaretle oylamaya geçileceği sırada, sayın milletvekilleri daha önce gönderdikleri bir yazılı taleple ya da ayağa kalkmak suretiyle yoklama isteyebilirler; bu, en tabiî haktır; ama, ben, şu anda oylama falan yapmıyorum, sadece...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Tamam Sayın Başkan, oylamaya geçerken yoklama isteyeceğim.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameyle ilgili tasarının müzakaresine kaldığımız yerden başlayacağız.

Komisyon?.. Yok.

Müzakeresi ertelenmiştir.

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (1)

BAŞKAN - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanunun müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon hazır mı? Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Sayın milletvekilleri, daha önce, bu kanunun tümü üzerinde müzakereler yapılmış, tamamlanmış; maddelere geçilmesi hususunun oylanmasında kalmıştık. Şimdi, maddelere geçilmesi hususunu oylarınıza...

III. - YOKLAMA

(DSP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Demokratik Sol Parti Grubundan 20 arkadaşımız, oylamaya geçeceğim sırada ayağa kalkmak suretiyle yoklama istediler; tabiî haklarıdır.

Şimdi, yoklama talebinde bulunan milletvekilerinin isimlerini sırayla okuyorum, salonda olup olmadıklarını kontrol edeceğim; yoklama esnasında da, hazır olmazlarsa bu talep düşer.

Sayın Özkan?.. Burada.

Sayın Gülay?... Burada.

Sayın Şahin?.. Burada.

Sayın Gürel?.. Burada.

Sayın Aydın?.. Burada.

Sayın Bilgir?.. Burada.

Sayın Bilge?.. Burada.

Sayın Karahan?.. Burada.

Sayın İlimen?.. Burada.

Sayın Karslıoğlu?.. Burada.

Sayın Çabuk?.. Burada.

Sayın Karaa?.. Burada.

Sayın Tanla?.. Burada.

Sayın Aytekin?.. Burada.

Sayın Toprak?.. Burada.

Sayın Gürtan?.. Burada.

Sayın Ünlü?.. Burada.

Sayın Tekin?.. Burada.

Sayın Yazar?.. Burada.

Sayın Dilekçi?.. Burada.

Efendim, İçtüzüğün aradığı yetersayı vardır.

Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; Genel Kurul salonunda hazır bulunan sayın üyelerin yüksek sesle işaret buyurmalarını rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, müzakereye konu tasarının maddelerine geçilmesi hususunu işaretle oylayacağım sırada, Demokratik Sol Parti Grubuna mensup yeteri sayıda arkadaşım yoklama istedi. Yapılan yoklamada, toplantı yetersayımız vardır; çalışmalara kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet yerinde.

Sayın milletvekilleri, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Şimdi, 1 inci maddeyi okutuyorum:

Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına

Dair Kanun

Kanun No. : 4159 Kabul Tarihi : 31.7.1996

MADDE 1. - 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine aşağıdaki fıkralar eklenmiştir.

Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği kampanyalarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz. Her halukârda bu mal veya hizmetin piyasa değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin % 50'sini aşamaz ve bu şekildeki kampanyaların süresi 60 günü geçemez. Kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir.

Kampanya süresince, süreli yayının satış fiyatı, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen mal veya hizmetin yol açtığı maliyet artışı nedeniyle artırılamaz. Kampanya konusu mal veya hizmet taahhüdü ve dağıtımı bölünerek yapılamayacağı gibi, bu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları da ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez. Bu Kanunun uygulamasında, ikinci ürün olarak verilmesi taahhüt edilen her bir mal veya hizmete ilişkin işlemler bağımsız bir kampanya olarak kabul edilir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, biraz sonra oylama yapacağız, sık sık oylama olacak; Genel Kurula duyuruyorum. Ayrılmayın; vazifemiz çalışma yapmaktır, onu ifade ediyorum.

Madde üzerinde gruplar adına söz taleplerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Öymen, Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Aktaş, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Köksalan.

Kişisel söz talebinde bulunanlar: Sayın Yalman, Sayın Köylü, Sayın Cengil, Sayın Oğuz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sözcüsünü davet ediyorum.

Buyurun Sayın Öymen. (CHP sıralarından alkışlar)

Sayın Öymen, süreniz 10 dakika.

CHP GRUBU ADINA ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; bu yasanın Cumhurbaşkanı tarafından geri döndürülmesinden önce, içerisindeki bazı aksaklıklara işaret edildi. Ayrıca, burada konuşan çeşitli hatipler, tasarının Anayasaya aykırı olduğu konusunda da tespitlerini belirttiler.

Şimdi, özellikle bu 1 inci madde üzerinde teknik aksaklıklar vardı. O zaman yapılan görüşmeler sırasında bunu ifade etmiştik. Tasarıda deniliyordu ki; gazeteler, tabak çanak gibi yahut başka araçlar gibi şeyleri promosyon olarak dağıtmasınlar; ama, ansiklopedileri dağıtsınlar, kültür hizmeti olarak bazı kitapları dağıtsınlar.

Tasarıda bu benimsenmişti, bu amaçla getirilmişti; fakat, 1 inci madde okunduğu sırada, burada herkes gördü ki, bu maddeyle, tasarının bu amacının gerçekleştirilmesi de mümkün değildir; yani, 60 gün içerisinde ansiklopedinin verilmesi öngörülüyordu, bu ansiklopedilerin hepsinin birden verilmesi öngörülüyordu, bir de maliyet fiyatı ölçüsü konuluyordu ki, onunla ciddî bir ansiklopedinin verilmesine imkân yoktu.

Bunlar belirtildi; ayrıca, Anayasaya aykırılıklar da belirtildi, kanun Cumhurbaşkanına gitti ve tıpkı, Mecliste bu konuda konuşan arkadaşlarımızın belirttiği gibi, Anayasanın iki maddesine aykırı bulundu ve geri çevrildi.

Şimdi, bu geri çevrilme, bir fırsat olabilirdi; bir; Anayasaya aykırılığın düzeltilmesi için, giderilmesi için; iki, belirttiğimiz teknik aksaklıkların düzeltilmesi için; fakat, bunun ikisi de yapılmadı. Sanayi Komisyonu, bunu, en azından Anayasa Mahkemesinin görüşünü alarak veya Anayasa Mahkemesinin yerine kendini koyup, kendisi bunu Anayasaya aykırılık açısından inceleyerek, bu Anayasaya aykırılığı giderme imkânını bulabilirdi; ayrıca, o teknik aksaklıkları düzeltebilirdi; ama, Komisyon ne yapmıştır; Komisyon, Cumhurbaşkanının geri gönderme yazısını aynen almış ve sadece dört cümlelik bir rapor yazmıştır; yani, ne Sayın Cumhurbaşkanının gösterdiği hususların bir tartışmasını yapmıştır ne teknik açıdan yasanın üzerinde durmuştur; sadece demiştir ki Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına, işte “görüşüldü Cumhurbaşkanlığı tezkeresi; Kanun, Cumhurbaşkanlığının gönderdiği tezkerede sunulan gerekçelerle beraber incelendi. Komisyon üyeleri kanun üzerindeki görüşlerini açıkladıktan sonra, kanunun maddelerine geçilmesi kabul edildi.

1 inci, 2 nci, 3 üncü, 4 üncü ve 5 inci maddeleri aynen kabul edildi.”

Şimdi, bu kadar kısa bir raporun yazılmasının amacı belli. Bu amaç, Sayın Sanayi Bakanı tarafından bundan önceki oturumda da izah edildi. Sayın Bakan demişti ki: “bu kanunu, biz, virgülüne dahi dokunmadan Meclise sevk edeceğiz.” Bunu izah ederken aynı husus üzerinde durdu.

Niye bu tasarı virgülüne dokunmadan sevk edilecek Meclise ve Meclisten, komisyonlardan o şekilde geçecek; çünkü “aman, olduğu gibi çıksın arkadaşlar bu, bir daha da dönmesin.” Yani, eğer, bir virgül değişirse Cumhurbaşkanından dönecek. Dönse ne olacak? Düzeltilmiş olarak gittiği takdirde, yeniden düzeltilip geçerse, bu gecikmeden, Türkiye, büyük şeyler mi kaybedecek? Yani, bu promosyon meselesi bir ay sonra gerçekleşmiş, bir ay önce gerçekleşmiş, bunun bir farkı mı olacak? Hayır; ama, burada, bu tasarının geçen görüşülmesi sırasında da belirtildiği gibi, bir inat bahis konusudur ve bunun temelinde de basından öç alma, Sayın Erbakan'ın, Sayın Başbakanın daha güvenoyu aldığı sırada belirttiği gibi, basını yola getirmek için onun üzerinde baskı unsurları ihdas etme hedefi vardır. Şimdi, bu hedef istikametinde çalışmalar devam ediyor.

Gündemde başka maddeler var, öteki komisyonlar, öteki bakanlar burada bulunmuyor, bir tutku halinde “bu tasarıya gelsin sıra, bu tasarı bir an önce görüşülsün, buradan çıksın” inadı var. Bu tutkunun ifadeleri, Sayın Sanayi Bakanının bundan önceki görüşme sırasında, buradaki ifadeleriyle ortaya çıktı. Kendisi, basın hakkında o kadar önyargılı ki ve o kadar basın hakkında bilgiden mahrum ki, burada gerçekle hiç alakası olmayan şeyler söyledi. Mesala “Avrupa'nın hiçbir ülkesinde böyle bir şey yok” dedi. Bu yanlış. Bazı ülkelerde, gerçekten, bu promosyonlara müsaade edilmiyor, onun kuralları var; ama, bazı ülkelerde bir sınırlama da yok, Türkiye'dekine benzer birçok promosyon da yapılıyor; İngiltere'de yapılıyor, Yunanistan'da yapılıyor... Yunanistan'da tıpkı bizdeki gibi yapılıyor; nelerin verildiği liste halinde burada, herkesin önünde, benim de önümde tabiî; isterse Sayın Bakana bunları veririm; ama “hiçbir yerde yok” denilmez tabiî bu durumda “bazı yerlerde var, bazı yerlerde yok” denilir.

Yine, Sayın Bakan, promosyonla ilgili olmadan da -anlaşılan basına o kadar kızıyor ki- burada öyle polemikler yaptı ki, işte “ikibuçuk gazetenin durumu” dedi “patronları” dedi. Gayet ilginçtir “basında patronlar ya da genel yayın müdürlerinin hoşuna gitmeyen hiçbir şeyi hiçbir köşeyazarı yazamaz” dedi.

MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) - Doğru...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) - “Doğru” diyorsunuz; ama, bunun da ne kadar gerçekdışı olduğunu görmek için uzun boylu zahmete gerek yok. Herhangi bir gazeteyi alın, her gün, içerisinde bir yazar (A) derken ötekinin (B) dediği, birinin söylediğinin tam tersini ötekinin söylediği bir gerçektir.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Ayrı yollardan aynı hedef...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) - Genel yayın müdürleri açısından da öyledir. Misal bile vereyim: Hürriyet'in Genel Yayın Müdürüyle başyazarı, haftada bir, birbirlerine karşı yazılar yazarlar, birbirlerinin düşüncesine karşı düşünceleri ifade ederler. Bu, Milleyet'te de böyledir, öteki birçok gazetede de böyledir. Yani, gazetelerde, öyle, bir genel yayın müdürü düğmeye basar, patron düğmeye basar, herkes aynı şekilde yazı yazar, herkes onun dediğini yerine getirir; böyle bir durum yoktur. Bunu görmek için uzun boylu soruşturmaya gerek yok, okumak yeterlidir; ama, Sayın Bakan, okumak yerine köşeyazarı diye bildiği bir iki kişiyle -kiminle konuşmuşsa- dedikodu şeklinde konuşmayı tercih etmiş anlaşılan; böyle bir hükme varmış ve bunu, burada ifade ediyor.

Bir bakan için, önündeki metinle, önündeki tasarıyla ilgili bilgileri, hiç olmazsa, buraya gelmeden önce alıp biraz okumak, onlara bakmak daha doğru ve gerekli değil midir? Bunu yapmıyor. Belki, kendisinin, kendi patronuyla arasındaki ilişki ile gazete genel yayın müdürleriyle yazarlar arasındaki ilişkiyi birbirine karıştırıyor. Gazetelerde, gerçekten dediği şekilde bir şey yoktur. Ben, bu mesleği kırkaltı yıldan beri yapıyorum. Patronlar ve genel yayın müdürleri isteseler dahi, bir gazetenin yazarlarını aynı istikamette yazı yazar hale getiremezler. Buna, gazete yazarlarının kendi kişilikleri falan da müsait değildir, gazete çıkarmanın tekniği de müsait değildir. Hele, bugün, gazeteler kompütürlerle, bilgisayarlarla falan yönetilirken, gazetelerin genel yayın müdürleri, sayfaların neresinde ne çıkmış, bütün ayrıntılarıyla inceleme imkânından bile mahrumdurlar.

Şimdi, bunları, burada, bilerek konuşmak lazım. Gazeteler üzerinde söz söylemeden önce de gazeteleri okumak lazım. Dedikodularla falan yetinmekle bu iş olmaz. Bakan olunabilir; ama, bakan olarak, doğru dürüst, sağlıklı bir tasarı çıkarılamaz. Bunu böylece tespit ettikten sonra, şimdi, ben, işin bu aşamasına gelindikten sonra, yine de yapılması gerekeni anlatmaya çalışacağım.

Bu kanunun 1 inci maddesi, şimdi görüştüğümüz 1 inci maddesi, demin belirttiğim gibi, kendi koyduğu amaca aykırı hükümler içeriyor. Altmış günde koca bir ansiklopedi verilmesini istemiş; işte yüzde 50 diye sınır koymuş, gazete satış fiyatının yüzde 50'si falan hesaplanacak, onu aşamayacak gibi sınırlar koymuş; ayrıca, bütün ansiklopedi ciltlerinin bir arada verilmesini şart koymuş; yani, bir arada verilmesini, güya tüketiciyi korumak açısından şart koymuş. Halbuki, asıl bir arada verilmesi; yani, kampanyanın sonunda verilmesi tüketiciyi zarara sokabilir. Tüketici iyi bir şey alacakmış ümidiyle, iki ay süreyle o kuponları biriktirip sonunda bunu alırsa, asıl hayal kırıklığına uğrayacağı zaman, paraları verdikten sonraki zaman olur, kuponları biriktirdikten sonraki zaman olur. Halbuki, eğer cilt cilt verilirse bir ansiklopedi, daha birinci bölümünde bunu fark edip...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Öymen, toparlar mısınız.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) - ... gazetesini değiştirebilir. Yani, zaten geçen celsede de bunlar anlatıldı. Bunların giderilmesi için biz bir önerge verdik. Hatta, geçen defaki görüşmeler sırasında şöyle bir şey olmuştu: Refah Partili arkadaşlarım da bu mahzurları görmüşlerdi; beraber bunları gidermeyi denedik, o zaman mümkün olmadı; fakat, kısmen belki bir şeyler yapıldı; ama, mümkün olmadı; bu, şimdi mümkün olabilir. Onun için, ben, Muhterem Heyetinizden, önergelere sıra geldiği zaman bizim önergemizin gerçekten ciddîye alınması ve bu değişikliğin yapılması yolunda oy kullanılmasını rica ederim.

Saygılarımı sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Aktaş; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA A. ZİYA AKTAŞ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, basın ve medyanın değerli mensupları ve sayın konuklar; kamuoyunda “Promosyon Yasası” olarak bilinen yasanın 1 inci maddesi hakkında Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini sunmak üzere huzurunuzdayım; sözlerime başlarken, hepinizi sevgi ve saygılarla selamlıyorum.

Arkadaşlar, biliyorsunuz, söz konusu Yasa, Meclis Genel Kurulunda tekrar görüşülmek üzere, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından, 12 Ağustos tarihli bir yazıyla iade edilmişti. Bunun ardından, eylül ayı başlarında, Sanayi ve Ticaret Bakanı Sayın Erez'in “Yasayı virgülüne dokunmadan Türkiye Büyük Millet Meclisinden geçireceğiz” sözleriyle konu ilginç bir boyut kazandı. Aynı günlerde, Doğru Yol Partisi Genel Başkan Yardımcısı Sayın Meral Akşener ve aynı Partinin Kadın ve Gençlik Kolları yöneticileri de, basına ve özellikle belirli bir medya grubuna tehdit ve hakaretlere varan görüşlerini yazılı olarak açıklayınca, basında, infiale varan tepkiler oluştu. Hatta, kimi basın kuruluşları, bu konuda, gereği için yasal yollara da başvurdular.

Biliyorsunuz, adı geçen milletvekili, kısa süre önce Hükümette İçişleri Bakanı olarak görevlendirildi. Bütün bu gelişmeler, cezalandırma yetkisinin özellikle kendisinde olmasını ısrarla isteyen Sanayi ve Ticaret Bakanının bu ısrarı, üyesi bulunduğu Refahyol Hükümetinin Başbakanı Sayın Erbakan'ın, daha güvenoyu almadan bir gün önce basınla ilgili olarak yaptıkları bir konuşmada bizzat ifade buyurdukları “öde borcunu deyince muhalefetleri bitecek; 'aman, bu Refah Partisi ne partiymiş' diyecekler ve yüzseksen derece dönecekler” sözleriyle birleştirilince, bu Hükümetin, kendilerine muhalefet etme cesareti bulabilen birkısım basın mensuplarını nasıl susturacaklarının hesabını yaptıklarını açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır. Bunun çok açık kanıtlarından biri, Hükümet ortakları tarafından büyük bir telaş ve aceleyle başlatılan sansür yasası hazırlıkları, diğeri de, şimdi görüştüğümüz yasadır. Refah Partililerin kendi sözcükleriyle, biriyle basının sesini kesmek, diğeriyle de basının hortumunu kesmek amaçlanmakta ve Refah Partisi ile DYP, el ele, büyük bir hırs içinde bu yasaları çıkarmaya çabalamaktadırlar.

DSP (Demokratik Sol Parti) olarak, bu konuda özellikle vurgulamak istediğimiz konu şudur: Halen sürdürülmekte olan ve gelecekte de uygulanacak promosyonlar için yeni bir düzenleme getirebilmek amacıyla bir yasanın çıkarılması, ülkemiz ve halkımız açısından, hatta, basının kendisi açısından gereklidir, yararlıdır, doğrudur; ama, bir kere daha, bu Hükümet, doğru olan bir şeyi yanlış yapıyor; daha da kötüsü, yanlışında ısrar ediyor.

Nedir bu yanlışlar derseniz, özellikle şunları sıralamak istiyorum: Hükümet tarafından getirilmiş bulunan ve Sayın Cumhurbaşkanı tarafından tekrar görüşülmek üzere iade edilmiş bulunan yasa, kimi çevrelerin intikam yasası tanımına uygun hükümler içermektedir. Bu hükümler ayıklanmalıdır.

Daha fazla zaman yitirilmeden, halen sürdürülmekte olan promosyon çalışmalarıyla ilgili müktesep haklara zarar vermeden, belli bir itiraz merciini de belirleyen ceza takdir ve uygulama yetkisini, Demoklesin kılıcı gibi tek bir kişinin, hele hele politik bir kişiliği olan bir bakanın eline vermek yerine, bir adalet makamına veren ve konuyla yakın ilgisi nedeniyle, Basın Konseyi, Türkiye Gazeteciler Cemiyeti, Türkiye Gazete Sahipleri Birliği gibi basın kuruluşlarının, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinin, Sanayi Bakanlığı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Genel Müdürlüğünün, Adalet Bakanlığının ve Tüketici Haklarını Koruma Derneğinin temsilcilerinden oluşturulacak bir kurulun hazırlayıp, yeni bir şekil ve içerik vereceği bir yasanın ülkemize ve halkımıza daha çok yararlı olacağı inancındayız. Yasa çalışmalarında basın kuruluşlarının da görüşü alındığı, Bakan tarafından ifade edilmiştir; ancak, tüm ilgili kurum ve kuruluşların görüşlerinin alınmadığı, görüş bildirenlerin de görüşlerinin kale bile alınmayarak gözardı edildiği veya çarpıtıldığı, daha sonra yapılan yasa tartışmaları sırasında ilgili kişilerin ağızlarından ortaya çıkmıştır. Bu saptanmıştır.

Kültürel ürün ve kültürel hizmet gibi kavramların sadece Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca değerlendirmeye tabi tutulması, gelecek açısından sakıncalar taşımaktadır.

Sayın Erez'in, noktasına virgülüne dahi dokunmadan yasayı tekrar Meclis Genel Kurulundan geçirecekleri beyanı, Hükümetin elinde bulundurduğu çoğunluk nedeniyle mümkün olabilir; ama, böylece, kendisini Meclis ilgili komisyonunun, hatta Genel Kurulun üstünde görüyor olması bir demokrasi ayıbı olmayacak mı Sayın Bakan? Demokrasinin kör bir inat değil, Hükümet üyelerinin Meclis içinde ve dışındaki muhalif görüşleri dinlediği, anladığı ve haklı bulduğu bazı noktaları göz önüne alarak, görüş ve eylemlerinde gerekli düzeltme ve eklemeleri yapabildiği bir erdemli sistem olduğunun burada altını çizmek istiyoruz.

Daha çalışmalarının ilk günlerinde kendisini bir “garson hükümet” olarak ilan edip, halka hizmet aşkıyla dolu olduğunu açıklayan bir hükümetin bugüne kadar halka sunduğu tepsiden, ne yazık ki, şimdiye kadar, sadece boş laflar, şovlar, bazı gaflar ve tehditler çıkmıştır; çıkmaktadır. İnsana hiç sormazlar mı, bu nasıl garsonluktur ki, hizmeti sadece ve sadece kendisine yapıyor? Bir Başbakan ki, devletin dışişlerini, kendi evinde veya yazlığında, sadece konuklarla başbaşa, özel olarak yürütmeye kalkıyor; böylece, Genel Başkanımız Sayın Ecevit'in bir süre önce yaptığı basın toplantısında söylediği gibi, âdeta devlete güvenmediğini kanıtlıyor...

Hükümette, adına bazı yazarların “Düşişleri Bakanı” yakıştırması yaptıkları Dışişleri Bakanı ise, yıllardır yapılmakta olan benzer görev seyahatlerinin en az 10 misli gibi birtakım ölçüdışı oranlardaki harcamalarla Amerika'ya gitmeye hazırlık yapmakta, şov yapmakta, gittiği zaman da özel işlerini görevinin üstünde tutmakta bir sakınca görmüyor. Halbuki, bu Hükümetten, halkımız iş bekliyor, aş bekliyor, hizmet bekliyor...

YUSUF BAHADIR (Trabzon) - Çok ayıp, çok!

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Ayıp var, doğru; ama, bu ayıbı yapanlar maalesef sizin genel başkanlarınız.

“Şovlar, gaflar ve boş laflar bitsin” diyor halkımız. (DSP sıralarından alkışlar)

Arkadaşlar, öyle bir Hükümet, öyle bir hizmet ki, evlere şenlik. Beş yıldır bu devletin üst yönetiminde söz sahibi, yetki sahibi bulunan bugünün Başbakan Yardımcısı Sayın Çiller çıkıp “bu devlet çökmüştür” buyurdular; ama, aynı devletin parasıyla kendi evinin halısını, boyasını, badanasını dahi yaptırmaktan çekinmediler; olayı yazan gazeteleri, basın mensuplarını tehdit etmeye çalıştılar... (DSP sıralarından alkışlar)

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Yakışıyor mu yani?!

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - ...Tehdit etmeye çalıştılar, susturmaya çalıştılar. İşte görüştüğümüz yasa bunun için burada, işte bunun için...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Utanmıyorsunuz!..

BAŞKAN - Sayın Aktaş... Sayın Aktaş...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Aynı Hükümetin Başbakanı ise, Susurluk'taki kazayla ortaya çıkan ve maalesef, devlet kurumlarını da çok ciddî bir şekilde ilgilendiren ilişkileri, günlerce süren suskunluğun arkasından, “fasa fiso” diyerek devlet adamlığını gösterdiler. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Aynı Başbakan, ortağının, çöktüğünü ilan ettiği, söylediği devletin özel uçağı ve helikopteriyle, geçtiğimiz yaz aylarında her hafta sonu tatile gitmekte de bir sakınca görmediler. O günlerde ormanlarımız ve içimiz yanıyordu arkadaşlar.

BAŞKAN - Sayın Aktaş...

ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) - Kesin şunun sesini Sayın Başkan, madde üzerinde konuşmuyor...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - O günlerde...

BAŞKAN - Müsaade buyurun efendim.

Bitirin efendim sözünüzü lütfen...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Bakınız, işte, sizin mantığınız!.. Bana “kesin” dediğiniz gibi, basına da “kesin” diyorsunuz. Bu nedenle bu yasayı getiriyorsunuz buraya. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aktaş...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Buyurun Sayın Başkan.

Bana söyleyecekseniz, önce karşıdaki arkadaşlarıma uyarıda bulunun.

BAŞKAN - Sayın Aktaş, siz sözünüzü bitirin efendim.

Buyurun.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - O günlerde, ormanlarımız -tekrarlıyorum- yanıyordu ve bu nedenle bağrımız yanıyordu; ama, uçak ve helikopter yokluğundan dem vuruluyordu Hükümet tarafından...

İş bununla bitmiyor.

METİN PERLİ (Kütahya) - Halk bitirdi zaten...

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Bir zaman çok sorguladıkları...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Efendim, lütfen, son cümlenizi, Genel Kurula saygılarınızı sununuz.

Son cümle efendim; buyurun.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - 1 dakika verir misiniz Sayın Başkan?..

BAŞKAN - Efendim, verdim. Selamlarınızı sunun efendim Genel Kurula.

A. ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Tamam, teşekkür ediyorum.

METİN PERLİ (Kütahya) - Biraz mantıklı konuşmanız lazım...

A.ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, işte, bütün bunları dile getiren, ancak bir kısmına değinebildiğim bu konuları dile getiren, vatandaşın gözleri önüne bu konuları büyük bir cesaret ve özveriyle seren ve sermeye çalışan basınımızla ve medyamızla beraber, onlarla omuz omuza, haksızlıklara, yolsuzluklara savaş açmayı da biz önemli bir görev sayıyoruz.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Yapamazsınız!..

A.ZİYA AKTAŞ (Devamla) - Bu nedenle onlarla beraberiz, beraber olacağız. Keser döner, sap döner; gün gelir hesap döner diyen halkımızın sağduyusuna ve memleket sevgisine, gerçek inancına ve insanlığına inanır ve güveniriz. O nedenle de, biz DSP'liler “bize güven Türkiye” diye halkımıza sesleniriz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aktaş, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın İrfan Köksalan; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

Sayın Köksalan, efendim, siz, tecrübeli bir parlamentersiniz; konumuz promosyon; yani, basının susturulması, basının haberciliği, basının yorumu değil; basında promosyon.

Buyurun efendim.

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, siz niye kendinizi yoruyorsunuz?!

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Herkes nasıl konuşacağını bilir!

BAŞKAN - İstirham ederim efendim... Gayet tabiî... Gayet tabiî... (CHP sıralarından gürültüler)

Sayın Topuz, rica ediyorum.

Sayın Köksalan, buyurun efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Ankara) - Sayın Başkan, sayacı tekrar çalıştırır mısınız lütfen.

BAŞKAN - Gerekirse, ben, sürenize sonra ilave ederim.

Buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA İRFAN KÖKSALAN (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum.

Sayın Başkan, çok affedersiniz ama, bir ikazı yapmakta kendimi artık haklı görüyorum. Bundan evvel, yasanın tümü üzerinde konuşurken de birkaç kez bu tarzda müdahale ettiniz. Siz, Yüce Parlamentoda bu görüşmeleri yönetmekle mükellefsiniz, yönlendirmekle değil (ANAP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) ve görüyorum ki, Grubunuzdan gelen ikazlar üzerine, o istikamette yönlendirme içerisindesiniz. Siz bu Parlamentoda seçildiniz, her ne kadar Grubunuz teklif ettiyse de.

BAŞKAN - Sayın Köksalan, siz görüşmelerinize devam edin efendim.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Ama, ben, daha söze başlamadan yönlendirme içerisine girdiniz. Buna, hiç, ama hiç hakkınız yok ve sizden başka da hiç kimse bunu yapmıyor.

BAŞKAN - Zamanınızı konunuza kullanın efendim.

Buyurun.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Dersimiz, tüketicinin korunması adı altındaki bir yasa.

BAŞKAN - İşte bu... İşte bu...

AHMET NEİDİM (Sakarya) - Ders mi?!.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Bilhassa söylüyorum dersimiz diye; çünkü, havanda su dövüyoruz. 31 Temmuzda buraya geldi, Cumhurbaşkanı tarafından iade edildi ve geçen günkü konuşmamda Cumhurbaşkanının gönderdiği metni burada da okudum; ama, tekrar, burada, havanda su dövmeye devam ettiğimiz için, bunu, bu şekilde ifade ettim; bu ikazın geleceğini de biliyordum zaten.

Değerli milletvekilleri, biliyorsunuz, Sayın Başbakan “aspirini çikolatayla yutturacaksınız” diyor. İşte, bu, tüketincinin korunması adı altında; ama, içinde keşke aspirin olsaydı, aspirin de değil, bir başka şeyler var bunun içerisinde. Tüketiciyi korumakla ilgili de hiç; ama, hiçbir şey yok.

Bakın, şuradan, 31 Temmuz tarihinde çıkardıkları gerekçeden, birkaç cümleyi okuyacağım; ne diyor bakın: “Sisteme, daha açık deyişle devlete güvensizlik de doğacaktır.” Yani devlete güven getirmek için, tüketicinin korunması adı altındaki yasa tasarısı; yani, kamuoyumuza “promosyon” adıyla mâl olan yasa tasarısı, önümüze gelmiş.

Değerli arkadaşlarım, devlete güvensizlik_ Devlete güveni, eğer, bu Hükümet bu kadar çok düşünüyorsa, şu Susurluk yumağına bir bakın; neler çıkıyor ve o Susurluk yumağıyla ilgili, bir tarif yapılıyor. “Nereye kadar giderse, oraya kadar gidin.” Talimatlar bu istikamette. Yine, bir yazı yazılıyor, yazıda şöyle bir resim çiziliyor; resim nedir; çok ünlü bir siyasetçinin eşi_ Tarif de, bu.

Dün, bakıyoruz, o ünlü siyasetçinin eşi çıkıyor “ülkemi çok seviyorum_ Ülkemi çok seviyorum_” diyor; ama, hatırlar mısınız, bundan onbeş yirmi gün evvel, Almanya'daki bir gazetede, 1974 tarihinde, o ünlü siyasetçi ve eşinin, 195 numaralı bir pasaportu, United States'ten (Amerika'dan) aldığı yazılıydı. Bugüne kadar da en ufak bir tekzip gelmedi.

Şimdi, ben, burada açıkça soruyorum: Ülkemi derken, o ülke, çoluk çocuğunun geleceğini temin etmek için mal varlığı edindiği Amerika mı, yoksa Türkiye mi?.. İşte, asıl, bunun açıklığa kavuşması lazım. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Yine, çok enteresandır, bakın bu gerekçede ne diyor biliyor musunuz; “söz konusu ürünleri üreten sanayicimiz_” deniliyor. Yani, Tüketicinin Korunması Yasası adı altında yutturulmaya çalışılan Promosyon Yasasında, sanayiciyi koruma gayreti varmış! Beyler, eğer, siz sanayiciyi koruyacaksanız, evvela, şu otomotiv sektörünü getirdiğiniz hale bakın... Çiftçinin, köylünün elemeğini, göznurunu koruması icap eden Ziraat Bankası, trilyonlar harcayarak bir ilan veriyor; ilanda da Mercedes fotoğrafını basıyor. Ee, o kararname, sadece Mercedes için değil ki... Siz, Mercedes'in ortağı mısınız?! Makine, teçhizat da gelecek... Köylünün, çiftçinin paraları, bu reklam uğrun, Ziraat Bankası tarafından harcanıyor. Hiç, böyle, sanayici korunur mu? İşte, yutturmacanın bir başka şekli...

Üçüncüsü de, efendim, tekelci zihniyeti kırmak içinmiş! Asıl, bu yasa tasarısıyla tekellere imkân veriliyor. Şimdi, diyelim ki, televizyonu olmayan, radyosu olmayan bir basın kuruluşu, eğer, bu Promosyon Yasasındaki kurallar yerine getirilirse reklam yapabilir mi? Altmış günlük ürününü satacak ve onun yüzde 50'si kadar da, kültür yayınlarını hediye edecek... Peki, hangi parayla reklam yapacak; hangi televizyonda yapacak; hangi radyoda yapacak? İşte, tekelci zihniyet... Yani, radyosu ve televizyonu olan basın kuruluşlarına, asıl siz çalışıyorsunuz. Binaenaleyh, bu gerekçe de, muhteva itibariyle, tümüyle yalan, yanlış ve haksız.

Değerli milletvekilleri, şimdi, biz, size burada teklif ediyoruz: Bakın, halk aldatılmamalı, biz bundan yanayız; taahhütlerin, sözlerin yerine getirilmesi temin edilmeli, bundan da yanayız. Asıl, rekabet ortamı ortadan kaldırılmalı ve tabiî, tekellere ve kartellere, bu suretle yer verilmemeli.

Değerli milletvekilleri, bakın, burada basın mensupları var. Basın, bir amme kuruluşudur, amme müessesesidir. Basın mensupları da bu amme müessesesinin çalışanlarıdır ve o nedenle, bu basın mensuplarına sarı kart verilmiştir; çünkü, amme görevi ifa etmekteler. Onlar, o sarı kartın getirdiği birtakım imkânlarla teçhiz edilmek istenmiştir; dünyanın her yerinde de böyledir; çünkü, basın, demokrasinin de dördüncü temel taşıdır denetim yapabilmek için.

Nasıl denetim yapacak: Dünyanın her yerinde, demokrasinin layıkıyla yaşandığı her ülkesinde, bu denetim görevini yapanlara, denetlenenler, iktisadî imkân getirmişlerdir, iktisaden onları teçhiz etmişlerdir; ama, bu yasanın özünde, tam bir ekonomik abluka içine alma gayreti var, -keşke, sadece ekonomik abluka içerisine alınsa- ceza tehdidi var. Demokles'in kılıcı gibi, bir bakan, tepelerinde bunu estirecek de estirecek... Olur mu böyle mantık? Olur mu böyle basın hürriyeti? Buna hakkınız var mı?

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Olur mu canım?!.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - “Olur mu canım” diyen arkadaşıma da soruyorum: Bakın, burada, tabiî, birazcık, yasanın maddesinin dışına çıktığınız zaman itiraz ediyorlar. Ee, peki, şimdi TEDAŞ, TOFAŞ, mal varlığı, arkasından Turban... Hep sordum size, “vicdanınız rahat mı; içinize sindirebiliyor musunuz” diye. Geçen gün, burada “içimiz rahat” diyebilme cesaretini gösterdiler ve ben de, buradan, tüm Türk Milletine, bakın, Refah Partililer “içimiz rahat” diyor dedim. Bunu, buradan tekrar etmek gereğini duydum.

MEHMET AYKAÇ (Çorum) - Size düşmez ki, onu söylemek!..

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakın, çok enteresandır; Yargıtayın onbeş gün evvel çıkan bir kararından birtakım pasajları buradan sizlere okumak istiyorum. Bir köşe yazarının davasıyla ilgili, Yargıtay, kararında şöyle diyor: “Basın özgürlüğü de, demokrasi için vazgeçilmez bir öğe ve rejim için bir güvencedir. Bu özgürlük, o meslek mensuplarına imtiyaz sağlamak için değil, toplum ve kamu yararınadır. O halde, bu özgürlük alanı, kamu yararı ile insan haklarının oluşturduğu alanla doğrudan orantılı artmalı, gereksiz sınırlama ve baskılardan kaçınılmalıdır. Yoksa, suskun basın... Bunun korkunç sonuçları ortaya çıkar.”

Şimdi, soruyorum Doğru Yol Partili arkadaşlarıma: 1991 senesinde iktidara gelirken, siz “Konuşan Türkiye” diye diye geldiniz; ne oldu “Konuşan Türkiye” sloganı? Bunu soruyorum sizlere...

TAHSİN IRMAK (Sıvas) - Bize sorma, oraya sor...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Yine, bu Yargıtay kararında, bakın ne diyor, yerleşen ve bilimsel yönden de desteklenen görüşüne göre: “haber,yazı, gerçeklik, güncellik, kamu yararı, toplumsal ilgi öğelerini taşıyor ve anlatımda özle biçim dengesi de kurulmuşsa, kişilik haklarına saldırı bile olsa, hukuka uygundur.” Demek ki, siyasete atılan kişi, kişilik haklarının peşinde olmayacak, özel haklarının peşinde olmayacak; çünkü; amme görevi yapmaktadır. Amme görevi yapanın kişilik hakları olmaz. Bineanaleyh, basını susturarak da hiçbir yere varmanız mümkün değildir.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli)- Bunların, görüştüğümüz yasayla ne ilgisi var?

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Değerli milletvekilleri, bakınız, bu Promosyon Yasası öncesi tirajlar 5,5 milyona çıkmış; ondan evvel, 1,5 milyonmuş,. 5,5 milyon tiraj demek, en az 15-20 milyon Türk insanının gazete okuyabilme imkânı demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Sayın Başkan, 1 dakika lütfedersiniz herhalde?

BAŞKAN - Tabiî, efendim, buyurun.

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Niye, milletin, haber alma özgürlüğünü kısıtlamak istiyorsunuz, korkunuz ne? Ben, son olarak size şunu söyleyeyim: Korkunun ecele faydası yoktur. Bu, meşhur misaldir.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Ne alakası var...

İRFAN KÖKSALAN (Devamla) - Hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyor, teşekkür ediyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Köksalan, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, hiçbir sayın arkadaşımı özel muhatap almadan, Genel Kurula bir hususu arz etmek istiyorum: Tabiî, burası, masun kürsüdür, herkes, her şeyi konuşabilmelidir; ama, İçtüzüğe uyarak, İçtüzük hudutları içerisinde. O, ne demektir; bugün gündemimizde ne var, neyi konuşuyoruz, konumuz ne, onu konuşmak zorundayız.

Bakınız, İçtüzüğümüz diyor ki:

“Madde 66.- Kürsüdeki üyenin sözü ancak Başkan tarafından, kendisini İçtüzüğe uymaya ve konudan ayrılmamaya davet etmek için kesilebilir...

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Daha söze başlamamış ki...

BAŞKAN - Sayın Hatinoğlu, müsaade buyurun efendim, ben, sadece Sayın Köksalan'ı kastetmediğimi açıkça ifade ettim. Bu, her gün yaşadığımız olay.

“İki defa yapılan davete rağmen, konuya gelmeyen milletvekilinin aynı birleşimde o konu hakkında konuşmaktan men edilmesi, Başkan tarafından Genel Kurula teklif olunabilir.

Genel Kurul, görüşmesiz, işaret oyu ile karar verir.”

Bu, benim arzum, isteğim değil, İçtüzük böyle diyor; konuyu konuşun diyor.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) - Sayın Başkan, beyanınızda, sayın hatibin tecrübeli bir parlamenter olduğunu anlattınız; bu Meclis çatısı altında tecrübeli olmayan veya acemi parlamenter mi var?.. (Gürültüler)

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun...

Sataşma mı oldu efendim?

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) - Uyarınızı daha düzgün cümlelerle yapın.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Topuz, buyurun efendim.

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 64 üncü maddesinin ikinci paragrafında “Başkan veya Başkanvekilleri, görevlerinin yerine getirilmesinin gerektirdiği haller dışında tartışmalara katılamazlar; kişisel savunma hakları saklıdır” denilmektedir.

BAŞKAN - Tartışmaya katılmıyorum...

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Tartışmaya katıldığınızın farkında değil misiniz?..

BAŞKAN - Hayır; siz, böyle bir iddia içinde misiniz?.. Ben, tartışmalara katılmıyorum; ama, çekiyorsunuz...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, izniniz olursa, bir hususu belirtmek istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Ersümer.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Siz, mutlaka, İçtüzükteki dar kalıpları uyguluyorsunuz.

BAŞKAN - Ben, dar kalıpları uygulamıyorum efendim; İçtüzük bu.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Biz şunu ümit ediyoruz ve sizden bekliyoruz; o kürsünün size yüklediği görevlerden biri de budur: Bir parlamenter bu kürsüde konuşurken, konuyla bağlantılı gördüğü hususlara değinirken müdahale etmemeniz gerekir. Bizim sayın milletvekilimizin, konuyla ilgili fikrini, belki geniş; ama, neticede, yine konunun içinde kalarak izah etme imkânına kavuşturmak da sizin göreviniz zannedersem.

BAŞKAN - Sayın Ersümer, tartışmaya girmiyorum, girmemeye gayret ediyorum; ama, bu genişlik çerçevesini kim, nasıl çizecek? Eğer, öyle bir şey olsaydı; yani, layüsel amma yefal olsaydı, bu hüküm olmazdı.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - O, sizin vicdanınıza kalmış.

BAŞKAN - Sayın Ersümer, zatıâlinizi anladım efendim.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Sayın Başkan, Hükümet adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Bakan, maddeyle ilgili olarak, buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Sayın Bakan, konu, promosyon...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlarken, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, konu, promosyon olduğu için promosyonu konuşacağım. Yalnız, şunu söylememe müsaade edin: Bazen, kendi kendime şaşıyorum ve Allah şu kamyon şoföründen razı olsun diyorum; (ANAP ve DSP sıralarından “Amin” sesleri) eğer, bu şoför olmasaydı, bu muhalefet ne yapacaktı?! (DYP ve RP sıralarından alkışlar; ANAP, DSP ve CHP sıralarından gürültüler)

ALİ TOPUZ (İstanbul) - Sayın Başkan, promosyonu mu konuşuyor?..

SÜLEYMAN HATİNOĞLU (Artvin) - Bu kanun, onun için mi Sayın Bakan?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, buraya çıkan muhalefet partisine mensup değerli milletvekili arkadaşlarım, bu kanunun, Refahyol Hükümeti tarafından, basından öç almak için hazırlanmış bir kanun olduğunu söylediler. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Doğru” sesleri.

Doğru mu?.. Doğru mu?.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “Doğru” sesleri)

İyi... Şimdi söyleyeceğim, doğruysa... Doğru değil mi?.. (ANAP, DSP ve CHP sıralarından “doğru” sesleri) Tamam... Hangisi doğru şimdi söyleyeceğim.

Bu kanun, 1996 yılı bütçesi hazırlanırken, Plan ve Bütçe Komisyonunda DSP'li milletvekillerinin önerisiyle, Bakanlığım tarafından hazırlanmış bir kanundur. Doğru mu?.. (DSP sıralarından gürültüler) Doğru mu?.. Doğru mu?.. (DSP sıralarından gürültüler) Doğru mu ha?.. Doğru mu?.. Doğru mu?..

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yalan!..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Doğru mu?..

HASAN GÜLAY (Manisa) - Yalan!.. Yalan!..

YALÇIN GÜRTAN (Samsun) - Sizin doğrunuz yok ki...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Aç Plan ve Bütçe Komisyonunun zabıtlarını oku.

HASAN GÜLAY (Manisa) - Adam gibi oku, adam gibi!.. (DYP ve RP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Bu Meclise gelen herkes, siz de dahil, adamdır. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, siz, buyurun efendim.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Ve, daha sonra, yine, Meclis zabıtlarını açıp okursa arkadaşlarımız, Bakanlığımın 1996 yılı bütçe görüşmelerinde, Meclis kürsüsünde, bir çalışma başlattığımızı ve yakın zamanda promosyon konusunda bir yasa tasarısını Meclise sunacağımızı ifade ettğimizi görecekler. Hatta, gayet iyi hatırlıyorum, o tarihlerde Sayın Kahraman Emmioğlu, oturduğu yerden, bana şunu sormuştu: “Böyle bir cesarete sahip misin” Ben de kendisine kürsüden şöyle cevap verdim: “Bu cesaret bende var ama, siz de oy vereceksiniz değil mi?”

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Veriyoruz Sayın Bakan.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bakın, kanun tasarısı çalışmaları -dikkat edin- 8 Mayıs 1996 tarihinde, yani Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakan olduğu 53 üncü Hükümet zamanında, basın kuruluşlarından, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliğinden, TESK'ten, büyük illerin ticaret ve sanayi odalarından ve tüketici derneklerinden konuya ilişkin görüşlerini sormakla başlamıştır.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - O görüşlere uymak...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Müsaade edin, müsaade edin...

Kimlerden görüş sorulmuş; Milliyet Gazetesi, Hürriyet Gazetesi, Sabah Gazetesi, Akşam Gazetesi, Cumhuriyet Gazetesi, Yeniyüzyıl Gazetesi, Türkiye Gazetesi, Ateş Gazetesi, Meydan Gazetesi, Takvim Gazetesi, Millî Gazete, Posta Gazetesi, Global Gazetesi, Yeni Günaydın Gazetesi, Son Havadis Gazetesi ve Zaman Gazetesi...

ÖMER DEMİR (Kırşehir) - Aydınlık yok mu?!

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası, İzmir Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, İstanbul Sanayi Odası, İzmir Sanayi Odası, Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Adana Ticaret Odası, Gaziantep Ticaret Odası, İstanbul Tüketicileri Koruma Derneği ve Tüketici Hakları Derneği Ankara Şubesi.

Bakanlığımıza cevap veren kurum ve kuruluşlar da şunlar: Basın Konseyi, Milliyet Gazetesi, Hürriyet Gazetesi, Akşam Gazetesi, Türkiye Gazetesi, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği, Ankara Ticaret Odası, İstanbul Ticaret Odası, İzmir Ticaret Odası, Ankara Sanayi Odası, Bursa Sanayi ve Ticaret Odası, Adana Ticaret Odası ve Tüketici Hakları Derneği Ankara Şubesi. Bu konudaki görüşlerini, bu kuruluşlar Bakanlığımıza bildirmişlerdir.

Bunun üzerine, bu görüşler dikkate alınarak hazırlanan yasa tasarısı, 3 Haziran 1996 tarihinde, Adalet Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Başbakanlık Basın Yayın ve Enformasyon Genel Müdürlüğü ve Devlet Planlama Teşkilatına görüşleri alınmak üzere yollanmıştır. 3 Haziran 1996'da... Yani, 53 üncü Hükümet görevdeyken; 54 üncü Hükümet daha yok. Bu kurum ve kuruluşlardan gelen eleştiri ve önerilerle son şekli verilen Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı, 12 Temmuz 1996 tarihinde Başbakanlığa sunulmuştur.

Bu açıklamamdan da anlaşılacağı gibi, bu, Refah Partisi ile Doğru Yol Partisinin kurduğu 54 üncü Hükümetin, basından öç alma kanunu değil; bence, 53 üncü Hükümetin yaptığı icraatların en güzelidir; Türk Halkını ve tüketicisini istismardan koruma konusunda yapılmış en güzel çalışmadır. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, şimdi, kimse kalkıp, burada, geçen seferki dokuz saatlik görüşmelerden sonra, bu kanunun Anayasaya aykırı olduğunu pek ifade edemedi. Hakikaten, bu kanun, Anayasaya aykırı değil. Geçen haftaki konuşmalarımda da, 31 Temmuzdaki konuşmalarımda da Avrupa'dan örnekler vererek, bunun, basın özgürlüğüyle bir ilişkisi olmadığını; bunun, basının tencere, tava özgürlüğünü kısıtladığını ifade ettim. Bu kanunun basın özgürlüğüyle hiçbir alakası yoktur. Burada Anayasaya aykırı olduğunu iddia eden arkadaşlarımın, kulislerde “ne yapalım; belli gazeteler bizi çok sıkıştırdı; bunu böyle söyledik” dediklerini duydum. (CHP ve DSP sıralarından gürültüler)

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Bakan, isimlerini açıkla...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, Sayın Altan Öymen'i dinledim...

YILMAZ ATEŞ (Ankara) - Sayın Başkan, isimlerini açıklasın...

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Yalnız, Sayın Altan Öymen'i dinlerken, Sayın Öymen, acaba, burada milletin vekili olarak mı konuştu, yoksa gazete patronunun vekili olarak mı konuştu; doğrusu şaşırdım... (DYP ve RP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan...

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Sayın Öymen'in, basın özgürlüğü konusundaki bu hassasiyetini, ben, Akşam Gazetesinin dağıtımına konulan engelle basın özgürlüğü kısıtlanırken de göstermesini isterdim. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

Sayın Öymen, benim, geçen hafta buradaki konuşmamda “basında hakikaten özgürlük yoktur; çünkü, basın patronları ve genel yayın yönetmenlerinin izni olmadan yazı yazamazdınız” dediğimi ileri alarak “Sayın Bakan okumuyor” diyor. Hayır, ben, onu, sizin meslektaşlarınızın yazısını okuyarak söyledim. Zaman Gazetesinden Fehmi Koru'yu okursanız, Fehmi Koru, orada açıklıkla, Hürriyet Gazetesinin iki yazarının yazılarının gazeteye konulmadığını söylüyor. Eğer öyle bir şey yok idiyse, siz, Fehmi Koru'nun dikkatini çekseydiniz.

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Senin için de, Özer Çiller'in vekili diyorlar.

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, bu kanun, Refah Partisinin ve Doğru Yol Partisinin basından öç alma yasası değildir -bakın, açıklıkla ifade ediyorum- basını, aslî görevine yöneltme yasasıdır. Hükümet olarak, basın özgürlüğünün sağlanması için gerekenlerin hepsi yapılacaktır. Bugün, gazeteciler arasında, bir gazeteden diğerine geçme, patron tarafından kısıtlanmıştır. Bugün, gazeteciler, özgürce gazete değiştiremiyorlar. Yine, gazetelerde toplusözleşme yapılamamaktadır. Refah Partisi olarak, bu promosyon yasasından sonra, herhalde, Çalışma Bakanı arkadaşımın yapacağı ikinci şey, basında toplusözleşme teşmilini getirerek, basın özgürlüğünü sağlamak olacaktır.

Hepinize saygılar sunuyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Sayın Lütfi Yalman, kişisel...

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Öymen, buyurun efendim.

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Bakan bana açıkça sataştı burada; söz istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, şöyle buyurun. Ben, Sayın Yalman'ı davet ettim. Ben, sizi...

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Beni görseydiniz daha önce, daha iyi olurdu...

ALİ DİNÇER (Ankara) - Sayın Başkan, hatip daha konuşmaya başlamadı.

BAŞKAN - Sayın Öymen, rica ediyorum; istirahat buyurur musunuz.

Sayın Yalman, süreniz 5 dakikadır.

LÜTFİ YALMAN (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 133 sıra sayılı yasanın 1 inci maddesi üzerinde şahsî görüşlerimi açıklamak üzere huzurlarınızdayım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; bazı arkadaşlarımız, konumuz, basının, mutfak eşyası ya da çanak çömlek dağıtması mı; yoksa doğru haber vermesi mi; yasa tasarısını tam okumamış olduklarından, zannedersem, henüz anlayamamışlar ve bir türlü konuya gelemediler. Susurluk'tan, yolsuzluktan, kamyonlardan, seçim konuşmalarından, bir türlü, Basın ve Promosyon Yasasına veya çanak çömleğe gelemediler.

Değerli arkadaşlar, arkadaşlarımızın konuşmalarının hepsini buraya getirdim. Sayın Hikmet Sami Türk Bey ve bugün konuşma yapan Altan Öymen Bey, tabiî ki, genelde konuya bağlı kalarak konuştular; ama, bunun dışındaki arkadaşlarımız, maalesef, konuya çok az değindiler.

Gerek Anayasamızın 28 inci maddesinde gerekse Basın Kanununun 1 inci maddesinde “Basın hürdür, sansür edilemez.” deniliyor. Elbette, insanların düşüncelerini açıklaması, bilhassa, kitlelere mesaj vermek isteyen kişilerin ve kurumların, bu düşüncelerini ve mesajlarını aktarabilmeleri, mutlak manada, en tabiî haklarıdır. Bu kanunda basın özgürlüğü kısıtlanmıyor ki; yazdıkları yalanlarla ve hatta yaptıkları iftiralarla ilgili bir madde bile yok. Haksız rekabet önleniyor, küçük esnaf korunuyor, basın, seviyeye, kaliteye ve kültüre çekilmeye çalışılıyor; çanak çömlek pazarlamacılığına değil...

Değerli arkadaşlarım, hepimizin bildiği gibi, basının temel işlevi, haber vermektir; evet, basının işlevi, mutfak eşyası veya diğer dayanıklı tüketim malları pazarlayıcılığı değildir. Bu kanunun manası budur.

Sayın Altan Öymen, konuşmasının bir yerinde, basında, köşe yazarlığı yapan arkadaşlarımız veya haberci olarak çalışan arkadaşlarımız, basın patronlarının ya da genel yayın yönetmenlerinin isteği doğrultusunda haber veriyor ya da yazı yazıyor şeklindeki ifadelere “böyle bir şey yok” diye itirazda bulundular.

Değerli arkadaşlarım, Sayın Emin Çölaşan'ın, yaklaşık bir birbuçuk ay kadar önce yazdığı bir yazıyı, burada fotokopisini de temin ederek, yine Sayın Bakanın ifade ettiği gibi, Zaman Gazetesinden Sayın Fehmi Koru da aynı şeyi ifade ettiler, ele aldılar. Bakınız, bir dergide yayınlanmış olan, değişik basın patronlarına verilen krediyle ilgili listeyi yayınlıyor. Ancak, bu listenin içerisinde, dergide veya diğer gazetelerde yayınlanan listenin tamamı yok; hangisi yok; kendi patronuna verilen krediyle ilgili bilgiler yok; ama, diğer basına verilen bilgiler var.

Değerli arkadaşlarım, ayrıca, bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Bir zamanlar, iki ayrı gazete kartelinin gazetelerinde ve köşe yazılarında birbirleri hakkında neler yazdığı hepinizin malumu. Kimin Ermeni olduğunu, kimin Rum olduğunu o zaman öğrenmiş idik. Şimdi, bu patronlar anlaştı ve birleştiler; kendilerinin dışındaki basını yok etmek istiyorlar. Sayın Köksalan da, konuşmasında “kartel olmamalı” dedi; elbette ki doğru.

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Ne demek Ermeni, Rum filan; Türkiye vatandaşları arasında?..

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Sayın Hacaloğlu, basında çıkan şeyi ifade ediyorum. Ben söylemiyorum bunu.

AHMET PİRİŞTİNA (İzmir) - Ayıp... Ayıp... İşinize geldi mi iyi vatandaş, işinize gelmedi mi kötü vatandaş...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Ben söylemiyorum, basında çıkan şeyi ifade ediyorum.

Eskiden kötü olanların hepsi şimdi mi iyi oldu?.. Hani, patron ve genel yayın yönetmenlerinin düşüncelerine aykırı yazılar yazılabiliyordu?!.

Bir şeyi daha ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlarım, Anavatan Partisi ve Sabah Gazetesinin mücadelesini de unutmadık. Sayın Yılmaz, bir zamanlar, Sabah Gazetesine “şantajcı” diyordu -bunların fotokopileri de zannedersem sizlerde de vardır- gazetenin hep aleyhindeydi, gazete de onların aleyhindeydi; köşe yazarları da hep aleyhte yazıyordu; ama, şimdi birleştiler, anlaştılar, tam tersi oldu bu işin. Demek ki, Türkiye'de...

AHMET ALKAN (Konya) - Nerede birleşmişler?.. Neye göre birleşmişler?..

BAŞKAN - Sayın Yalman, efendim, son 1 dakika; lütfen...

LÜTFİ YALMAN (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, demek ki, Türkiye'de şu bir gerçek ki ve bunu hepimiz kabul etmemiz lazım ki, basındaki köşe yazarları ve basın muhabirleri maalesef, basın patronlarının ve genel yayın yönetmenlerinin dışında hareket edemiyor; asıl sansür olayı budur. Bu kanunda, ne sansürle ilgili bir madde var ne benzeri bir şey var; sadece çanak çömlek pazarlamacılığının ortadan kaldırılması olayı vardır. Bunun, dikkatle okunması ve ona göre değerlendirilmesi gerektiğine inanıyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yalman, teşekkür ederim.

VI. - SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1. - İstanbul Milletvekili Altan Öymen'in, Sanayi ve Ticaret Bakanı E. Yalım Erez'in şahsına sataşması nedeniyle konuşması

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - İzninizle Sayın Bakan.

BAŞKAN - Sayın Öymen, buyurun efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan, bir hususu arz etmek istiyorum.

BAŞKAN - Efendim, ben, Sayın Öymeni davet ettim; siz buyurun oturun, sizi dinleyeceğim

Sayın Öymen, bir dakikanızı rica edeyim.

Efendim, sayın bakan konuşurken, çalıştığınız gazetenin temsilcisi mi milletin temsilcisi mi olduğununuz yolunda bir sual tevcih ederek, temsilciliğiniz konusunda tereddüt ve teşevvüşlere sebebiyet verdiği kanaatına vardığım için size, o hususu açıklamak üzere söz veriyorum; çok kısa olarak ifade etmenizi rica ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun.

ALTAN ÖYMEN (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın arkadaşlarım; ben, daha önce de belirttim, 46 yıl önce gazeteciliğe başladım ve bu 46 yıl içinde bu Meclis binasının içerisinde üç defa görev yaptım; o sıralarda da yazı yazmaya devam ediyordum; çünkü, bu, benim mesleğim ve bütün bu süre içinde, hiçbir kimse -partimin de başkanvekilliğini yaptım; yani, her gün sık sık kürsüye çıkıyordum- bana sayın bakanın söylediği şekilde bir soru tevcih etmedi.

Şimdi, bana “Milliyet'in temsilcisi misin yoksa milletin temsilcisi misin?” diyor. Bunu neye dayanarak söylüyor?.. Bir kere, ben, burada sadece 1 inci maddenin sınırları içinde bir teknik konuda gördüğüm yanlışlığın düzeltilmesi için konuştum, verdiğimiz bir önergeyi izah etmeye çalıştım ve bunun ne Milliyetle bir alakası vardı ne birşeyle alakası vardı; Zaman Gazetesiyle de aynı derecede alakalıydı, Cumhuriyet Gazetesiyle de aynı derecede alakalıydı; buna dayanarak bana “Milliyet'in temsilcisi misin, milletin temsilcisi misin?” diyor. Bu, bir kere, ayıptır. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar) İkincisi; bir bakanın, kürsüden konuşan bir hatibin sözlerini doğru dürüst dinleyemediğini veya anlayamadığını göstermektedir.

İSMET ATALAY (Ardahan) - Bir Bakana yakışmaz...

ALTAN ÖYMEN (Devamla) - Böyle bir ayıbı işleyecek olsa bile, bunun bir dayanağı bulunsa, yine, bir mantıkî tarafı olur. Bu mantıkî taraftan da mahrum, oradan, durup dururken, sadece bana, bir çamur atma içgüdüsüyle bu sözü söylemiştir; bunu reddederim. Ben, kendisine, burada, gazetelerle işte bu tabak çanak denilen eşyanın satılması arasındaki çelişki dolayısıyla, kendisi, acaba, eski ticarî ilişkilerinin temsilcisi midir demiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, duyulmadı, tekrar etsin.

BAŞKAN - Toparlayın lütfen Sayın Öymen.

ALTAN ÖYMEN (Devamla) - Ben, burada, kendisine, eski ticarî ilişkilerinin mi mümessilisin burada demiyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar) Tabak çanak meselesi dolayısıyla, bu kürsüde, o gibi eşyayı ve gazetenin promosyon olarak verdiği eşyayı satanların zararı oluyor diye bu tasarıyı müdafaa ederken bile, kendisinin, o tabak çanakçıların menfaatını savunduğunu düşünmedim bile; ama, kendisi, bana, böyle bir ayıp işlemiştir. Kendisini, Yüce Heyetinizin takdirlerine bırakıyorum. Kendi anlayışını, daha doğrusu anlayışsızlığını ve bu kürsüde bakan gibi konuşması gerekirken, bakan gibi konuşmaktan çok uzak olduğunu tespit ederek, bunun takdirini yine size bırakıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Öymen, teşekkür ederim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Uluğbay, buyurun efendim; dinliyorum.

HİKMET ULUĞBAY (Devamla) - Sayın Başkan, İçtüzüğün 69 uncu maddesine göre söz istiyorum.

Sayın Bakan konuşmaları sırasında “Promosyon Yasasına ilişkin düzenlemelerde, Demokratik Sol Partinin, Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerinin lehinde olduğunu” ifade etmiştir; bu, gerçekleri yansıtmıyor. Kürsüden...

BAŞKAN - Efendim, şimdi, 2 nci maddeye geçiyoruz; ihtiyaç duyarsanız, orada açıklarsınız.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Efendim, sataşma yapılmıştır. (DSP ve CHP sıralarından “olur mu Sayın Başkan” sesleri, sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Mustafa Köylü; buyurun efendim.

MUSTAFA KÖYLÜ (Isparta) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan, Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 1 inci maddesi üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın hemen başında, Sayın Öymen'in “Avrupa ülkelerinde de promosyon var” dedikten sonra, örnek olarak Yunanistan'ı göstermesine temas etmek istiyorum. Bu tip bir meselede, Yunanistan'ın, Türkiye Cumhuriyeti Devletine ne oranda örnek teşkil edebileceğini Yüce Heyetinizin takdirlerine arz ediyorum. (CHP sıralarından gürültüler; RP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, Türkiye Esnaf ve Sanatkârlar Konfederasyonu kayıtlarına göre, Türkiye'de 3,5 milyon esnaf ve sanatkârın var olduğunu bilmekteyiz. Bu promosyon olayıyla ilgili, esnaf ve sanatkârımızın büyük bir sıkıntısı olduğunu, bu kürsüde, örneklendirerek anlatmak istiyorum.

Aslında, bugün, vergi yükünün büyük bir kısmını üzerinde taşıyan esnaf ve sanatkârımız dörtlü bir çemberin içerisinde kısılmış vaziyettedir. Bunlardan biri, hepinizce malum, enflasyondur ki, Hükümet enflasyonu durdurmak için bu yıl ilk defa denk bütçeyi Meclisten geçirmiştir. İkincisi, hipermarketler zinciridir.

Değerli arkadaşlarım, iğneden otomobil lastiğine kadar bütün malları bünyesinde satışa arz eden hipermarketler, hakikaten cüzî bir sermayeyle çalışan esnafımızı büyük sıkıntılara sokmaktadır. Bir diğer husus; resmî kurumların kantin ve pazarlarıdır. Çalıştırıcıları kurumdan, vergisi kurumdan, bütün cari giderleri kurumdan olduğu için, maalesef, haksız bir rekabet ortamı oluşturmaktadır ve en büyük musibet de, bu promosyondur; serseri mayın gibi, kime çarpacağı belli olmayan, hangi esnaf kesimini perişan edeceği belli olmayan bir hastalık. Bakınız, size bir misal vereyim: Bir çantacı esnafı, mayıs ayında, yazın satacağı seyahat çantasını, okul sezonunda satacağı okul çantasını alır. Haziran ayı gelince, gazeteler kampanya düzenler ve milyonlarca adet seyahat çantasını topluma dağıtır; bu çantalar, esnafın elinde kalır. Okul sezonunda yine, gazeteler 5-6 milyon okul çantası dağıtır; okul çantası da esnafın elinde kalır. Peki, bu esnaf neyle geçinecek, vergisini neyle ödeyecek?!

Değerli arkadaşlarım, 3 milyon 600 bin civarındaki esnafın aileleriyle birlikte nüfusu, 20 milyonun üzerindedir; yani, nüfusumuzun üçte biri oranındadır ve bu üçte bir nüfusumuzun tümü de tüketicidir. Eğer, esnaf ve sanatkâr, bu promosyon illetinden kurtulmaz ise, bu 20 milyon insan, bu promosyondan zarar görüyor demektir. İşte, bu, tüketicinin zarar görmesi demektir.

Değerli arkadaşlar, burada, demokrasiden bahsediliyor; demokrasi, ille ki, birkaç kişinin menfaatını koruma hürriyeti değildir. Eğer, demokrasiden bahsedeceksek, bu 20 milyon insanın zararını önlemekten bahsetmek durumundayız. (RP sıralarından alkışlar) Zararı, sadece esnaf ve sanatkâra olsa; hayır değerli arkadaşlarım; bakın, burada, nazarlardan kaçan çok gizli tehlikeler var. Bir kere, bu promosyon salgını, toplumda sunî talepler oluşturuyor. Vatandaşımız, aslında, kendisine hiç de lazım olmayan; aklının, hayalinin ucundan hiç de geçirmediği bazı malzemeleri almak ve kullanmak durumunda kalıyor. Bu da, psikolojik açıdan, bizim insanımızda irade beyan etme ve inisiyatif koyma gücünü azaltıyor, köreltiyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Köylü; lütfen, son cümlelerinizi ifade eder misiniz.

MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) - Bu reklamlar ve bu kampanyalar, insanı, düşünmeden, mekanik olarak harekete sevk ediyor.

Bir diğer husus, sosyolojik açıdan bize zarar veriyor. Japon mucizesi, Alman harikası, İtalyan bilmem neyi!.. Peki beyler, bizim hiçbir şeyimiz yok mu? Biz, çadır devleti miyiz affedersiniz? İşte, bu, bizim insanımızda kompleks meydana getiriyor.

Değerli arkadaşlarım, bu kampanyalar ithalatı körüklüyor ve vatandaşımız aldatılıyor. Reklam çekerken çok büyük bir müzik seti; ama, dağıtırken -affınıza sığınarak söylüyorum- fare kapanı gibi bir müzik seti!.. insanımız aldatılıyor...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Köylü...

MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) - Selam vereyim Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Selamlayın efendim, buyurun.

MUSTAFA KÖYLÜ (Devamla) - Değerli arkadaşlarım, vakit müsait olmadığı için sözümü noktalarken, burada, birkaç insana veya topluma zarar verdi diye, milletvekillerinin dokunulmazlıklarının sınırlandırılması kampanyasını muhalefet mensubu arkadaşlarımız yoğun bir şekilde sürdürüyorlar. Peki, Türkiye'nin tümüne zarar veren bu promosyon kampanyasının sınırlandırılmasına niçin karşı çıkıyorlar?

Hepinize saygılar sunuyorum efendim. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Köylü, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, madde üzerindeki müzakereler tamamlandı; ancak, maddeyle ilgili önergeler var; önce geliş, sonra aykırılık sırasına göre okutup işleme koyacağım:

Efendim, 1 inci maddenin birinci fıkrasıyla ilgili olarak verilmiş 6 önerge var; geliş sırasına göre 5'ini işleme koyuyoruz, 6 ncıyı işleme koyamıyoruz.

Sayın milletvekilleri, elimizdeki önergelerin gerekçeleri de epeyçe uzun, yüksek müsaadelerinizle Sayın Divan Üyemizin, önergeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

133 sıra sayılı Kanun Tasarısının 1 inci maddesiyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine eklenen ilk fıkranın aşağıdaki biçimde değiştirilmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.

Hikmet Sami Türk Necdet Tekin Ahmet Tan

Trabzon Kırklareli İstanbul

Sema Pişkinsüt İhsan Çabuk Yalçın Gürtan

Aydın Ordu Samsun

Ali Günay Emin Karaa Ziya Aktaş

Hatay Kütahya İstanbul

“Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olsun, bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği kampanyalarda; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhüdü ve dağıtımı yapılamaz.

Kampanya konusu mal ve hizmetin bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir.”

BAŞKAN - Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

133 sıra sayılı Kanun tasarısının 1 inci maddesiyle 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 11 inci maddesine eklenen fıkralardan sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygıyla arz ve teklif ederiz.

Hikmet Sami Türk Necdet Tekin Hilmi Develi

Trabzon Kırklareli Denizli

Sema Pişkinsüt Ahmet Tan Yalçın Gürtan

Aydın İstanbul Samsun

İhsan Çabuk Ziya Aktaş Emin Karaa

Ordu İstanbul Kütahya

“Süreli yayın kuruluşlarının yukarıdaki esaslar dahilinde yapacakları kampanyalarda, kampanya konusu mal ya da hizmet karşılığında teminat gösterilmesi zorunludur. Bu teminat miktarı, kampanya başlangıcında Bakanlıkça belirlenecek usuller dairesinde saptanır; ancak, bu teminat tutarı, ilgili süreli yayın kuruluşunun kampanyaya başlamadan önce son bir haftalık resmî tiraj ortalamasıyla kampanyaya başladıktan sonraki haftanın tiraj ortalaması arasındaki farkın, kampanya konusu mal ve hizmet bedelinin çarpımı sonucu bulunacak miktarı aşamaz.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 133 olan 4159 sayılı Kanunun 1 inci maddesi ile 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesine eklenen ilk fıkranın ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Mahmut Işık Atilâ Sav Yılmaz Ateş

Sıvas Hatay Ankara

Ali Rıza Bodur Ayhan Fırat Yusuf Öztop

İzmir Malatya Antalya

“Her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa değeri, tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 75'ini aşamaz ve bu şekildeki kampanyanın süresi 120 günü geçemez. Kampanya konusu mal ve hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 133 olan (1/496, 3/444) Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına İlişkin Tasarının 1 inci maddesiyle, Yasanın 11 inci maddesine eklenen fıkranın “her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa değeri” diye başlayan ikinci cümlesinin ve aynı maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını öneriyoruz.

Saygılarımızla

Önder Sav Oya Araslı Nihat Matkap

Ankara İçel Hatay

Atilâ Sav Altan Öymen Yusuf Öztop

Hatay İstanbul Antalya

Mustafa Kul Bekir Kumbul Ahmet Küçük

Erzincan Antalya Çanakkale

Celal Topkan Mahmut Işık

Adıyaman Sıvas

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra Sayısı 133 olan Tüketicinin Korunması Hakkında 4159 sayılı Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Yılmaz Ateş Ayhan Fırat Ali Rıza Bodur

Ankara Malatya İzmir

Mahmut Işık Atilâ Sav

Sıvas Hatay

“Kampanya konusu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez.”

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanun Tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle, 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesine eklenen yeni fıkradan geçen “60 günü” ibaresinin “90 günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Aslan Ali Hatipoğlu Mehmet Keçeciler Refik Aras

Amasya Konya İstanbul

Abdulkadir Baş Mustafa Küpeli Yusuf Ekinci

Nevşehir Adana Burdur

İrfan Köksalan Sümer Oral

Ankara Manisa

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, şimdi, önergeleri aykırılık derecesine göre okutup işleme koyacağım.

Buyurun efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 1 inci maddesiyle, Yasanın 11 inci maddesine eklenen fıkranın “Her halükârda bu mal veya hizmetin piyasa değeri” diye başlayan ikinci cümlesinin ve aynı maddenin son fıkrasının madde metninden çıkarılmasını öneriyoruz.

Saygılarımızla.

Önder Sav

(Ankara)

ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİî KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M.HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E.YALIM EREZ (Muğla) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Hükümet de katılmadı.

Sayın Sav, gerekçeyi mi okutayım, söz mü istersiniz?

ÖNDER SAV (Ankara) - Gerekçeyi okutun efendim.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Yasa, basın sektöründe haksız rekabeti önlemek amacıyla getirilmektedir. Bu önleme yapılırken basın özgürlüğünün kısılmaması ve özünün zedelenmemesi gerekir; aksi davranış, Anayasaya aykırı olur.

Promosyonun haksız rekabete dönüşmemesi için gazetelerin yapacakları dağıtımın, kitap ve dergi gibi yayıncılık amaçlarına ya da kültürce kalkınmaya hizmet etmesi gerekli sayılmaktadır. Bunun dışında konulan yasakların veya sınırlamaların basın özgürlüğünü sınırlayacağı açıktır; tersine davranışın, basın özgürlüğüne, dolaşık yollardan yasak koyacağı düşüncesiyle önerge hazırlanmıştır.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı; önerge sahibinin talebi üzerine gerekçe okundu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

İkinci önergeyi okutuyorum:

Hatay Milletvekili Atilâ Sav ve arkadaşlarının önergesi:

11 maddesine eklenen ilk fıkranın ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

“Her halükârda bu mal ve hizmetin piyasa değeri tüketicinin ilgili kampanya süresince süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 75'ini aşamaz ve bu şekildeki kampanyanın süresi 120 günü geçemez. Kampanya konusu mal ve hizmet bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir.”

BAŞKAN - Sayın Komisyon ne buyurur efendim?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) - Önergeye katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Sayın Başkan, katılmıyoruz.

Önerge sahibi, gerekçe yi mi okutayım; konuşmak mı istersiniz efendim?..

ATİLÂ SAV (Hatay) - Söz alacağım Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın önerge sahibi, gerekçesini kürsüden ifade edecek.

Buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; söz konusu olan yasa, tüketiciyi korumak amacıyla getirilmiş olup, basının tirajını artırmak amacıyla vermiş olduğu bazı hediyelerin -ki, onun adına yaygın bir deyişle “promosyon” diyoruz- sınırlanması amacıyla öngörülmüştü.

Hiç kuşkusuz, basınımızın promosyonla ilgili tutumu, zaman içerisinde ciddî eleştirilere yol açmış ve âdeta, basının gerçek amacı ortadan kalkmış, herkes bir hediye almak amacıyla gazete alıcısı haline dönüşmüştür. Uygulamada, sadece gazetenin kuponunu; hatta, aynı günlük gazeteden birkaç tane alıp kuponunu keserek, gazetenin kalan kısmını satıcıda bırakan kişilere bile rastlanmıştır.

Kuşkusuz, bu, tüketiciyi zarara sokan bir durumdur. Bunun düzeltilmesi gerekir. Elbette ki, yasanın asıl amacı bu olduğu sürece, buna bizim de karşı çıkmamız mümkün olmaz; ancak, yasa getirilirken alınan önlemler ve özellikle bazı ceza tedbirleri, ceza önlemleri o derece ağırlaştırılmıştır ki -yeri geldiğinde, 2 nci maddede, 3 üncü maddede ve diğer hususlarda belirtmeye çalışacağımız üzere- yasa, basın özgürlüğünü tehdit eder bir duruma gelmiş ve Anayasaya aykırı bazı düzenlemeler getirmiştir.

Şu noktada, hiç kimsenin kuşkusu yok. Sanıyorum ki, Mecliste bir uzlaşma var; o da bazı konulardaki yayımların ya da bazı eşyaların, nesnelerin armağan olarak; yani, promosyon olarak verilmesine hiç kimse karşı değildir. Sözgelişi ansiklopedi gibi kültür malzemesi ya da diğer öğretici, kültürü zenginleştirici armağanlar verildiği takdirde, sanıyorum, yasayı hazırlayanlar ve muhalefet partileri de bu promosyona katılacaklardır.

Bunu düzenleyen madde, son derece dar bir anlayışla düzenlenmiştir. Promosyonun konusu olan malzemelerin, nesnelerin piyasa değerinin, o süreli yayın için ödenen toplam bedelin yüzde 50'sini aşamaz olması ve kampanyanın süresinin de 60 günü geçmemesi gerektiği yolundaki bu düzenleme, aslında, hoşgörülen, hatta, amaç gibi gösterilen bir promosyonu da engellemektedir. Bizim önerimiz, bunun önünü açmak için yapılmıştır.

Deniliyor ki “ansiklopedi hediye etsinler, ansiklopedi hoşgörülebilen bir promosyondur.” Yalnız, hep biliyoruz ki, ansiklopedi, bir ay içerisinde yahut 60 gün içerisinde dağıtılabilecek kadar küçük bir hediye, bir armağan değildir. Öyle olunca, bunun gerçekten istenildiğini anlatmak bakımından yapılacak şey, bu süreyi ve bedel sınırlamasını genişletmek olmalıdır. Süre 60 günden 120 güne çıkarılmalıdır; çünkü, biliyoruz ki, gerçek bir ansiklopedi birkaç ciltten oluşmaktadır ve yine, gerçek bir ansiklopedinin değeri, hiçbir zaman, bir günlük gazetenin iki aylık kampanya süresinin yüzde 50'sinin altında olamaz. O takdirde, verilecek promosyon veya verilecek armağanların son derece göstermelik hale gelmesi söz konusu olacaktır. Eğer, sahiden böyle bir düzenlemeyi, böyle bir sınırlamayı istiyorsak, yapılacak şey, onun, gerçekten uygulanabilir olmasını da sağlamaktır. Bugünkü haliyle, madde, bunun gerçekten uygulanabilir olmasını sağlamamaktadır. Bizim önergemiz, böyle bir düşünceye, böyle bir anlayışa olanak hazırlamak, zemin hazırlamak için verilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Sav, son cümlenizi ifade buyurun.

ATİLÂ SAV (Devamla) - Bitiriyorum Sayın Başkan.

Bu nedenle, Sayın Hükümet ve Komisyonun, bu öneriyi neden kabul etmediğini anlamakta sıkıntı çekiyoruz; çünkü, mademki, onlar da, içtenlikle, promosyonun bu şekilde anlaşılmasını ve uygulanmasını istiyorlar, bizim bu konudaki önerimizi desteklemelerini beklerdik.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önergeye Sayın Hükümet katılmadı, Komisyon katılmadı, önerge sahibi gerekçesini arz ve ifade buyurdu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Bir önerge daha var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Kanunun 11 inci maddesine eklenen fıkralardan sonra aşağıdaki fıkranın eklenmesini saygıyla arz ederiz.

Hikmet Sami Türk

(Trabzon)

ve arkadaşları

“Süreli yayın kuruluşlarının yukarıdaki esaslar dahilinde yapacakları kampanyalarda, kampanya konusu mal ya da hizmet karşılığında teminat gösterilmesi zorunludur. Bu teminat miktarı, kampanya başlangıcında Bakanlıkça belirlenecek usuller dairesinde saptanır; ancak, bu teminat tutarı, ilgili süreli yayın kuruluşunun kampanyaya başlamadan önceki son bir haftalık resmî tiraj ortalaması ile kampanyaya başladıktan sonraki haftanın tiraj ortalaması arasındaki farkın kampanya konusu mal veya hizmet bedelinin çarpımı sonucu bulunacak miktarı aşamaz.”

BAŞKAN - Sayın Komisyon ne buyurur?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı.

Sayın Türk, gerekçeyi mi okutalım; yoksa, kürsüden mi konuşacaksınız?

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Kürsüden konuşacağım.

BAŞKAN - Buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 tarihli Kanun burada görüşülürken de çeşitli önergeler verilmiş, fakat, bunların hepsi reddedilmişti. Komisyon ve Hükümet, bu konudaki tutumunu sürdürmektedir.

Sayın Bakan, geçen hafta burada yaptığı konuşmada, daha önce söyledikleri “virgülüne dahi dokunmadan Meclise getireceğiz” sözünü şöyle açıklamaktadır: “Bu kanunun ne basın özgürlüğünü kısıtlamaya ne de Anayasaya aykırı hiçbir yönü yoktur. Benim, Cumhurbaşkanı tarafından geri yollandıktan sonra söylediğim virgülüne dahi dokunmadan Meclise getireceğiz sözüm, Meclise olan saygımın gereğidir; o saygımı hiç kaybetmeyeceğim.”

Sayın milletvekilleri, Cumhurbaşkanının, Millet Meclisince kabul edilen kanunları geri gönderme yetkisi, anayasal bir kurumdur. Birçok ülkenin anayasasında olduğu gibi Türkiye Cumhuriyeti Anayasasında da bu düzenleme vardır. Bu, Meclise saygısızlığı ifade eden bir düzenleme değildir. Cumhurbaşkanının geri gönderdiği yasaları, Mecliste yeniden yapılacak görüşmeler ışığında bir kez daha değerlendirmek, kanunun daha güzel, daha iyi çıkması yolunda bir fırsattır. Bu fırsat kullanılmamaktadır.

Meclise saygı, yalnız, oradan geçen yasayı, Cumhurbaşkanınca bir daha veto edilmesin diye, bir daha geri gönderilmesin diye aynen kabul etmek değildir. Meclise olan saygı, burada ortaya atılan düşüncelere de bir değer vermekte ifadesini bulabilir. (DSP sıralarından alkışlar) Yoksa, konu, henüz Meclisin önüne bile gelmeden “virgülünü dahi değiştirtmeden aynı kanunu Meclise sunacağız” demek, bir anlamda, Meclisin iradesine ipotek koymaktır. Bu tutum doğru değildir. Bunu söyledikten sonra yasanın önemli bir eksikliğine değinmek istiyorum.

Promosyon yapan basın organları, verdikleri sözü yerine getirme konusunda herhangi bir güvence göstermek zorunda değildir. Oysa, böyle bir güvencenin gerekliliği, şu anda yürürlükte olan, Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılmış olan tebliğde zaten gösterilmiş ve ifadesini bulmuştur. Bundan önce, Sanayi ve Ticaret Bakanlığının çıkardığı iki tebliğde, kefaletname veya banka teminatı temelinde bir güvence gösterilmesi öngörülmüştür. Oysa, yeni yasada bu yoktur. Amaç, tüketicinin korunması değil midir; eğer, amaç tüketicinin korunmasıysa, basın organlarının verdikleri sözleri, taahhüt ettikleri edimleri yerine getireceklerine dair bir güvence olması gerekmez mi? Bizim verdiğimiz önerge bu güvenceyi sağlamaya yöneliktir. O nedenle, Yüce Meclisin bu düşünceyi değerlendirmesini ve bugün ihtiyaç duyulmuş, doğrudan doğruya Sanayi ve Ticaret Bakanlığınca çıkarılmış tebliğlerde dahi düzenlenmiş olan bir konunun yasada geçiştirilmemesini ve yasada “promosyonda güvence” konusunun da düzenlenmesini istiyoruz. Aksi takdirde, tüketici korunmuş olmayacaktır. Eğer, bu yasanın temel amacı tüketiciyi korumaksa, verilen sözlerin, yapılan taahhütlerin mutlaka yerine getirileceğinin güvence altına alınması gerekmektedir. Bizim önergemiz bunu sağlamaya yöneliktir; Yüce Meclisten önergemizin kabulünü diliyorum.

Bu düşüncelerle Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Türk, teşekkür ediyorum efendim.

Sayın milletvekilleri, önergeye, Sayın Hükümet katılmadı, Sayın Komisyon katılmadı; önerge sahibi görüşlerini ifade buyurdu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Bir başka önerge var; okutuyorum:

Trabzon Milletvekili Hikmet Sami Türk ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanunun 11 inci maddesine eklenen ilk fıkranın aşağıdaki biçimde değiştirilmesini saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

“Süreli yayın kuruluşlarınca düzenlenen ve her ne amaç ve şekilde olursa olursun bilet, kupon, iştirak numarası, oyun, çekiliş ve benzeri yollarla süreli yayın dışında ikinci bir ürün verilmesinin taahhüt edildiği kampanyalarda kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü ve görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi süreli yayıncılık amaçlarına aykırı olmayan kültürel ürünler dışında hiçbir mal ya da hizmetin taahhütü ve dağıtımı yapılamaz. Kampanya konusu mal veya hizmetin bedelinin bir bölümünün tüketici tarafından karşılanması, bu mal veya hizmetin ikinci ürün sayılmasına engel değildir.”

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı.

Sayın Türk, konuşmak istiyor musunuz?

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Evet Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Komisyon ve Hükümet, yasanın virgülüne dokundurtmama düşüncesini ve tutumunu sürdürmektedir; ancak, biz de, doğru bildiğimizi burada sürdürmek konusundaki kararlılığımızı göstermek durumundayız. (DSP sıralarından alkışlar) Çünkü, eğer Hükümet bu düzenlemeyi doğru buluyorsa, bunun yanlış olduğunu söylemek ve doğrusunu göstermek de bizim görevimizdir.

Değerli milletvekilleri, kanunun başlıca amaçlarından biri, haksız rekabeti önlemektir. Bu haksız rekabetin çeşitli boyutlarda olduğunu, kanunun tümü üzerinde, Grup adına yaptığım konuşmamda ifade etmiştim. Bir yandan, basın kuruluşlarının kendi arasında bir haksız rekabet vardır; bir yandan, promosyon olarak piyasaya sürülen malların asıl üretici ve satıcılarıyla bir haksız rekabet vardır; bir yandan da, doğrudan doğruya tüketiciye karşı bir haksız rekabet vardır ve bu haksız rekabet, basının asıl işleviyle bağdaşmayacak boyutlara ulaşmış bulunmaktadır.

Başlangıçta, kültürel ürün verilmesi biçiminde yararlı olan ve Türkiye'de basının tirajlarının artması yanında, okuyucu kitlesinin genişlemesine ve okuma zevkinin yayılmasına katkıda bulunan bu haksız rekabetin düzeltilmesi ve promosyon işinin yeniden kültürel boyutlarına indirgenmesi, bu yasanın temelinde, bizim de doğru bulduğumuz bir düşüncedir; ancak, bunun için, gerçekten, tüketiciye değerli kültürel hizmetlerin sunulabilmesine olanak tanımak gerekir. Oysa, kabul edilen metin, buna olanak vermemektedir.

Bir taraftan, bu promosyon kampanyalarında kitap, dergi, ansiklopedi gibi ya da manyetik bant ve optik disk gibi değerli birtakım kültürel ürünlerin verilmesine olanak tanınmakta, bir taraftan da, âdeta, bunları fiilen değersiz birtakım ürünlere indirgeyen bir kısıtlama getirilmektedir. Çünkü, kanunda, her halükârda, bu mal veya hizmetin piyasa değerinin, tüketicinin ilgili kampanya süresince, süreli yayını satın almak için ödediği toplam bedelin yüzde 50'sini aşamayacağı ve bu şekildeki kampanyaların süresinin 60 günü geçemeyeceği hükme bağlanmaktadır. Bu durumda, gerçekten, değerli bir kültürel hizmetin sunulmasına, kültürel ürünün sunulmasına olanak yoktur.

Bildiğiniz gibi, geçmişte, Türkiye'de, otuz cildi aşan ansiklopediler dağıtılmıştır ve bunlar birçok evin kitaplığının başköşesini süslemektedir. Buna olanak vermek gerekir. Eğer, bu olanağı tanımazsanız, verilecek olan kültürel ürünlerin değeri son derece zayıf olacaktır, son derece düşük olacaktır, değersiz birtakım ürünler, vatandaşa promosyon olarak sunulacaktır. Biz, bunun önüne geçmek ve vatandaşa, gerçekten değerli kültürel ürünler sunulmasına fırsat vermek üzere, kanun maddesindeki demin okuduğum ikinci cümlenin kaldırılmasını önermekteyiz. Bizim önerimiz, sadece bu cümlenin kaldırılmasından ibarettir; yoksa, birinci ve üçüncü cümleler aynen korunmaktadır. Eğer, bu yapılacak olursa, gereksiz bir kısıtlama ortadan kalkmış olacaktır. Amaç, haksız rekabeti önlemek ve promosyon işini yeniden kültürel ürün boyutuna indirgemek olduğuna göre, önerimizin kabul edilmesi gerektiği düşüncesindeyiz. Böyle gereksiz bir kısıtlamanın yasada yeri olmamalıdır. Yüce Meclisin önerimizi kabul edeceğini umuyorum.

Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Türk, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı; önerge sahibi gerekçesini arz ve ifade buyurdu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, iki önerge daha var.

Sayın Keçeciler, bir önergeniz var; okutacağım; ama, bir şey öğrenmek istiyorum: Gerekçeyle yetinecek misiniz, söz mü alacaksınız?

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Söz alacağım efendim.

BAŞKAN - Peki efendim.

Sayın milletvekilleri, iki önergemiz var. Zaten, 1 inci maddenin oylanmasında da yoklama talebi var.

Yeniden toplanmak üzere...

İSMET ATALAY (Ardahan) - Çoğunluğu mu sağlayacaksınız Sayın Başkan?

BAŞKAN - Ne alakası var efendim!

...birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 17.37

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.48

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya) , Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 41 inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)

BAŞKAN - Müzakereye kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Sayın Komisyon?.. Burada.

Sayın Hükümet?.. Burada.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Önergeyi okutuyorum:

Konya Milletvekili Mehmet Keçeciler ve Arkadaşlarının Önergesi:

“... Kanun tasarısının çerçeve 1 inci maddesiyle, 23.2.1995 tarihli ve 4077 sayılı Kanunun 11 inci maddesine eklenen yeni fıkrada geçen “60 günü” ibaresinin “90 günü” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Katılmıyoruz efendim.

Sayın Keçeciler, söz istemiştiniz; buyurun.

MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; önergemiz üzerinde söz almış bulunuyorum; bu vesileyle, Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, verdiğimiz önerge, kanun metnindeki bir çelişkiyi ortadan kaldırmak içindir. Şimdi, kanun metninde deniliyor ki, süreli yayın kuruluşları, kültürel ürünleri promosyon olarak verebilir, ikinci ürün olarak verebilir. Nedir bu ürünler; kitap, dergi, ansiklopedi, afiş, bayrak, poster, sözlü veya görüntülü manyetik bant veya optik disk gibi kültürüler ürünler. Birinci maddede kanunun amacı bu; ama, altına koyduğunuz hüküm, bunları vermeye mâni. Diyorsunuz ki, bunu 60 günden fazla veremez. İkinci fıkrada da zaten yasaklamışsınız; bölmek filan da mümkün değil; bölerek vermek, bir kampanya yapmak da mümkün değil.

Şimdi, bir gazetenin aylık bedelini 3 milyon lira olarak düşünün; iki aylık bedeli 6 milyon lira; bu, yüzde 50'yi geçemez; yani, iki ayda, ancak 3 milyon liralık bir kültürel ürün verebilir bir gazete. O zaman, bu, ansiklopedi olmaz, optik disk olmaz; yani, ya Meclis olarak hesap bilmiyoruz ya piyasadan haberimiz yok, fiyatları kaç liradır, bir ansiklopedinin bedeli ne kadardır, hiç haberimiz yok.

Bu kanunu böyle çıkarırsak, çelişkili çıkarırız; yani, kanun, mantık hatasıyla, hesap hatasıyla birlikte çıkmış olur. Bari, bunu 90 gün yapın, şu yüzde 50'yi de -önerge verdik- üç katına çıkartın; ki, bir gazete, 18 milyon liralık filan bir kültürel ürün verebilsin.

Şimdi “kanunun bir tek noktasını değiştirmem, bir cümlesini değiştirmem, her şeye, Komisyon olarak 'hayır' derim, Bakanlık olarak 'hayır' derim” deyip reddetmeniz, bu kanunun çelişki ifadelerle çıkmasına yol açar. Bu kanunu okuyanlar veya tatbik edenler “yahu, bu koskoca Mecliste, hiç piyasadan haberi olan adam yokmuş, hesap kitap bilen adam yokmuş; yani, iki ayda, 3 milyon liralık bedelle bir ansiklopedi nasıl verilecek, hiç düşünmemiş bu kanunu yapanlar” derler adama. Hiç değilse, böyle bir töhmet altında kalmamak için, biz bu önergeyi verdik ki “bu Mecliste, bunları düşünenler de, bunları hesaplayanlar da varmış” desinler. Bize söylerlerse, biz önerge verdik, İktidar partileri kabul etmediler, ne yapalım diyebilelim manasınadır; yoksa...

Arkadaşlar, hakikaten, kanun bu haliyle çıkarsa, kanunun metni, hesap hatasıyla muallel, mantık hatasıyla muallel bir metin olur; bu, kanun metnine de yakışmaz.

Gerçekten, kanunlar iyi düşünülerek çıkarılmalıdır, hesabı kitabı doğru yapılarak çıkarılmalıdır. Burada yazdığınız ansiklopedi lafının, manyetik bant lafının, optik disk lafının hiçbir geçerliliği yoktur. Eğer, böyle, altındaki maddeyi aynen kabul ederseniz; bu önergeye, şimdi verilen bu önergelere “hayır” derseniz; bu kültürel ürünleri verebilir diye buraya yazdığınız lafları hiç yazmayın o zaman canım, yazmayın!.. Ansiklopedi demeyin, optik disk demeyin, ancak şu kadar bedelli kültür ürünü verir deyin. Bunları yazmışsınız; ama, altına da öyle bir hüküm koymuşsunuz ki, fiilen bunu imkânsız hale getirmişsiniz; hesap bakımından imkânsız. Dolayısıyla, kanun bu şekilde çıkarsa yazık olacak...

Milletin en önemli metinlerinden biri olması icap eden, kanun dediğimiz, üzerinde iyice düşünülüp taşınılıp çıkarılmış, 550 aklın birleştiği süzme bir metin olması gereken metinde böylesine bir hatanın bulunması, gerçekten bir eksikliktir, bir yanlışlıktır. Bu önergeyi, bu yanlışlığa mâni olabilir miyiz diye verdim.

Yüce Heyetinize saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Keçeciler, teşekkür ediyorum.

Sayın milletvekilleri, önergeye Komisyon ve Hükümet katılmadı; önerge sahibi gerekçesini arz ve ifade buyurdu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Son önergeyi okutuyorum:

Malatya Milletvekili Ayhan Fırat ve Arkadaşlarının Önergesi:

Kanunun 1 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci cümlesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“Kampanya konusu mal veya hizmetin ayrılmaz ya da tamamlayıcı parçaları ayrı bir kampanya konusu haline getirilemez.”

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİÎ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

SANAYİ VE TİCARET BAKANI E. YALIM EREZ (Muğla) - Katılmıyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Fırat?.. Yok. (CHP sıralarından “diğer imzalayanlar kim” sesleri)

Sayın Fırat olmadığı için gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Kanunun şimdiki metninde, kampanya konusu mal ve hizmet taahhüdünün bölünerek yapılması önlenmektedir; ki, bu, Kanunun serbest bırakıldığı ansiklopedi yayınlarının yapısına aykırıdır. Birden çok cildi olan bir ansiklopedinin cilt cilt verilmesi çok daha doğaldır; ayrıca, tüketicinin de çıkarınadır; çünkü, bölünmeden verilme, tüketicinin kampanyanın sonuna kadar bekletilmesini gerektirir. Önerge, Kanundaki bu sakıncaları giderme amacıyla sunulmuştur.

BAŞKAN - Efendim, yanlış anlaşılmasın diye arz ve ifade ediyorum: Söz, birinci imza sahibinindir ya da birinci imza sahibinin görevlendireceği diğer imza sahibinindir; o bakımdan gerekçeyi okuttum.

Önergeye, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı; önerge sahibinin gerekçesi arz ve ifade olundu.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

III. - YOKLAMA

BAŞKAN - Değerli milletvekilleri, maddeyi oylayacağım; ancak, yazılı bir yoklama talebi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 133 sıra sayılı Kanunun 1 nci maddesi hakkında, oylamaya geçilmeden önce, İçtüzüğün 57 nci maddesi uyarınca yoklama talebimizi saygıyla bilgilerinize arz ederiz.

BAŞKAN - Yoklama isteyen arkadaşlarımın burada olup olmadıklarını arayacağım.

Sayın Nihat Matkap?.. Burada.

Sayın Oya Araslı?.. Burada.

Sayın Altan Öymen?.. Burada.

Sayın Algan Hacaloğlu?.. Burada.

Sayın Birgen Keleş?.. Burada.

Sayın Ali Dinçer?.. Burada.

Sayın Fatih Atay?.. Burada.

Sayın Bekir Kumbul?.. Burada.

Sayın Yusuf Öztop?.. Burada.

Sayın Atilâ Sav?.. Burada.

Sayın Metin Arifağaoğlu?.. Burada.

Sayın Nezir Büyükcengiz?.. Burada.

Sayın Haydar Oymak?.. Burada.

Sayın Ayhan Fırat?.. Burada.

Sayın Mahmut ışık?.. Burada.

Sayın Celal Topkan?.. Burada.

Sayın Ahmet Küçük?.. Burada.

Sayın Önder Sav?.. Burada.

Sayın Şahin Ulusoy?.. Burada.

Sayın Zeki Çakıroğlu?.. Burada.

Sayın Murat Karayalçın?.. Burada.

Yoklama istemeye yetersayı mevcut ve salonda.

Ad okunmak suretiyle yoklama yapılacaktır; yüksek sesle işaret buyurmanızı rica ediyorum.

(Yoklama yapıldı)

BAŞKAN - Toplantı yetersayımız vardır.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

2. - Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair 31.7.1996 Tarihli ve 4159 Sayılı Kanun ve Anayasanın 89 uncu Maddesi Gereğince Cumhurbaşkanınca Bir Daha Görüşülmek Üzere Geri Gönderme Tezkeresi ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabiî Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (1/496, 3/444) (S. Sayısı : 133) (Devam)

BAŞKAN -Sayın milletvekilleri, Sayın Matkap'ın bir talebi var; “gelen pusulaları bir defa daha okuyarak, yoklayın” buyuruyorlar.

NİHAT MATKAP (Hatay) - Tamam Sayın Başkan, gerek yok.

BAŞKAN - 19 uncu Dönemde, aynı şeyi yapalım dediğimiz zaman, gruplar buna karşı çıktılar ve dediler ki: “Aslolan, her milletvekiline güvenmektir.” Ben o tavsiyeye uyarak, o talebi işleme koymuyorum. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Sayın miletvekilleri, 1 inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1 inci madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - 4077 sayılı Kanunun 25 inci maddesine dördüncü fıkradan sonra gelmek üzere aşağıdaki fıkra, beşinci fıkra olarak eklenmiştir.

11 inci maddenin üçüncü ve dördüncü fıkralarına aykırı hareket edenler hakkında 500 000 000 lira para cezası uygulanır. Aykırılık, ülke düzeyinde yayım yapan süreli yayın ile gerçekleşmişse cezanın 20 katı uygulanır. Bakanlık, ayrıca süreli yayın kuruluşundan kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulmasını ister. Bu isteğe rağmen aykırılığın devamı halinde, reklam ve ilanın durdurma zorunluluğunun doğduğu tarihten itibaren her sayı için 1 000 000 000 lira para cezası uygulanır ve Bakanlık kampanyanın ve kampanyaya ilişkin her türlü reklam ve ilanın durdurulması talebi ile tüketici mahkemesine başvurur.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 2 nci maddeyle ilgili olarak, şu ana kadar, Grupları ve şahısları adına söz talep eden milletvekillerini okuyorum: Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Mahmut Işık; kişisel söz talebinde bulunanlar, Sayın Muhammet Polat, Sayın Sıtkı Cengil, Sayın Mehmet Aykaç, Sayın Yusuf Öztop, Sayın Turhan Güven, Sayın Yakup Budak.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Sayın Başkan, Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Keçeciler konuşacak efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Hilmi Develi konuşacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Peki efendim.

Gruplar adına ve kişisel başka söz talebi varsa, alalım.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Işık'ı kürsüye davet ediyorum.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHMUT IŞIK (Sıvas) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; 4159 sayılı Yasayla ilgili olarak, 2 nci madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına görüşlerimi arz etmek için huzurlarınızdayım; saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, bu yasanın, komisyonda görüşülmesi sırasında, Sayın Cumhurbaşkanının geri iadesiyle ilgili Anayasanın 28 inci, 9 uncu maddelerine, 4077 sayılı Tüketicinin ve Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanuna ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununa aykırılığı konusundaki dört görüşünü ısrarla arkadaşlarımıza belirttik.

Burada, Sayın Bakanın değindiği şekliyle, Promosyon Yasasına biz karşıymışız gibi bir görüş ortaya çıktı. Biz, bu yasanın özüne karşı değiliz. Sayın Cumhurbaşkanı da, zaten, bu yasanın esasına karşı çıkmadığını, geri gönderme tezkeresinde belirtiyor. Bu yasada bizim karşı çıktığımız husus -komisyonda da arz ettiğimiz gibi- şudur: Yasadaki cezaları Tüketicinin Korunması Yasasındaki kurulların ve tüketici mahkemelerinin vermesi gerekirken, bu yasada, bu yetkinin sadece Sayın Bakana verilmesine karşı çıktık. Bununla ilgili olarak da, gelin, bir önerge hazırlayalım ve -bu önergeyle ilgili olarak, biz de düşüncelerimizi anlattık- bunu, aynen 4077 sayılı Yasada olduğu gibi, bir kurul versin dedik. Bakanlıktan gelen temsilci arkadaşlarımız “hayır, bu kurullar çalışmıyor” dediler. Onun üzerine, biz, tekrar bir teklifle geldik; dedik ki: Şayet bu kurullar çalışmıyor ise, o zaman bu kurulların da süresini netleştirelim; diyelim ki “bir ay içerisinde kurullar eğer karar almazlarsa, bakanlık bu cezaları resen uygular.”

İkinci karşı çıktığımız husus da -yine, konuşmacı arkadaşlarımın değindiği gibi- gazete fiyatları ile dağıtılacak promosyonun fiyatları arasındaki farktı. Bu duruma göre de, siz, hiçbir promosyonu -kültürel anlamda- dağıtamazsınız -Sayın Keçeciler'in dediğine de aynen katılıyorum- o durumda, gelin, bunu kaldırın dedik; fakat, arkadaşlarımız, bu konuya da, maalesef, anlayış göstermediler. Dolayısıyla, yasa, huzurlarınıza bu şekliyle gelmiş oldu. Üzülerek ifade ediyorum ki -tabiî Anayasa Mahkemesi nasıl takdir edecek- herhalde, siyasî partilerimiz -mutlaka- itiraz haklarını kullanacaklardır; ama, burada iki hususu belirtmek istiyorum.

Beni değerli Doğru Yol Partili arkadaşlarımız bağışlasın. Bırakınız Sayın Cumhurbaşkanına olan yakınlığı; bazen, ben de Sayın Cumhurbaşkanının gittiği törenlere, incelik gösterip -onu karşılamaya- gidiyorum, orada ön sıraları hiçbirimize bırakmıyorlar; ama, burada da “Sayın Cumhurbaşkanının sayfalar dolusu -iki Anayasa maddesi ve iki yasada- belirttiği geri gönderme gerekçelerinin hiçbir noktasını, virgülünü bile dikkate almayız” diye bir katılık içerisindeler. Bunu çok anlayabilmiş değilim.

Ben, yasayı hazırlayan değerli bürokrat arkadaşlarıma ve Sayın Bakanlığımıza şunu söylüyorum: Bu yasa, çok kötü bir dönemde hazırlanmıştır. Çok iyi niyetlerle hazırlamış olsanız bile, bu yasayla ilgili, hem bakanlığı hem de Sayın Bakanı mahkûm edeceksiniz.

Bakınız, ben, bu yasayla ilgili olarak -yani Basın Yasasıyla ilgili olarak- bugüne kadar Mecliste yapılan görüşmelerin tutanaklarını irdeledim. 6.6.1956 tarihinde, Basın Yasasıyla ilgili değişiklikler Yüce Mecliste çok tartışılmış. O zamanlar, milletvekilleri, bakanlar, bürokratlar hakkında yapılacak yayınlarla ilgili olarak üç aydan altı aya kadar kısıtlama var iken, bunu, bir yıldan beş yıla kadara çıkarmak istemişler. Tahkikat komisyonları kurulmuş. Sırf, tahkikat komisyonlarının kuruluşuyla ilgili yazılabilecek -karşısındaki insanların- yazıları engellemek için bunlar yapılmış. O tarihteki bu görüşmelerde, bakınız, Sayın Osman Bölükbaşı'nın konuşması var, rahmetli İnönü'nün konuşması var... İnönü şunu söylüyor: “Kapalı ve karanlık bir rejime kati olarak dönme kararının en kuvvetli delili olan tasarılar elinizde bulunuyor. İktisadî bakanın ıstıraplarına ve içtimaî sefaletin her gün artmalarına çare bulamayan idare, basının yazılarından dehşet duyar olmuştur. Halbuki, basının yazması, derdin zehirlerini boşaltıyor ve vatandaşın çare arayan şaşkın bakışlarına donuk bir ümit pırıltısı veriyor.”

Değerli arkadaşlarım, Sayın İnönü'nün dediği gibi, siz, basının, yazmadan ya da gerçekleri yazarak bu zehrini akıtmasını sağlayamazsanız -ki, bunu yanlış anlamayınız lütfen, her türlü ara rejime kesinlikle karşı olan arkadaşlarınızdan biriyim- 1956'nın arkasından ne gelmişse, bu tür baskıların arkasından bunlar gelir. O nedenle, baskıyla ilgili yasalar, maalesef, üzülerek geçmişte görüyoruz ki, arkasından hoş olmayan şeyler getirmiştir.

O nedenle, biz, bu yasanın özüne karşı değiliz; ama, bu yasanın, esasta, Sayın Bakanı da belki ileride sıkıntıya sokabilecek, bakanlığın bürokratlarını da sıkıntıya sokabilecek resen hareketine karşıyız. Biz, komisyonda önerdik, sırası geldiğinde söz alıp onu da izah edeceğiz.

Eğer, 2 nci maddedeki “bakanlık” sözcüğünü “kurul” sözcüğüyle değiştirirsek ve 3 üncü maddede de, en azından, Basın Konseyini, Türkiye Gazeteler Cemiyetini, Bakanlığı, Yargıtayı ve Basın Yayın Genel Müdürlüğünü kurulacak bu kurulun içerisine dahil ederek yasayı olumlu bir hale getirirsek, öyle inanıyorum ki, buna basın camiası da karşı çıkmayacak -kaldı ki, burada basın camiasının haklarını savunabilecek iki tane de basın kuruluşu olacak- ve hem bakan bir töhmet altında bırakılmayacak hem de o kurul kanalıyla, yasanın, gerçekten arzulanan sonucu verir hale gelmesine katkıda bulunacağız.

Bu nedenle, bu şekliyle yasanın çıkabileceği çok mümkün görünmüyor. Kaldı ki, söylediğim gibi, çıksa bile, Anayasa Mahkemesinin bu yasaya karşı çıkacağı kanısını taşıyorum; çünkü, Sayın Bakanın söylediği gibi, Cumhurbaşkanının itirazları yasanın esasına değildir, yasadaki cezaların bir kurul tarafından verilmesinedir. Bu kurulda, yine bakanlık olacak, yine en son merci Sayın Bakan olacak ve üç de kamu kurumu olacak. O nedenle, ben, yasanın özünün, 4077 sayılı Yasayla arasındaki çelişkisini de düzelteceğine inanıyorum.

Şimdi, bakınız, 4077 sayılı Yasada kurullar koymuşuz. Reklam Kurulu koymuşuz; bununla ilgili kuruluşları çağrıyoruz ve “bu kurul cezayı verecek, ilgili mahkeme onaylayacak, Bakan onaylayacak ve mahkeme kararıyla yürürlüğe girecek” diyoruz. Yine, 4077 sayılı Yasada, Tüketici Konseyi kuruyoruz, yani ceza yetkisini öyle bir konseye veriyoruz; ama, maalesef, burada, yetkinin tamamını bir Sayın Bakana veriyoruz. Aynı şey 1956 yılında olmuş değerli arkadaşlarım. Kaldı ki, bugün, basınla ilgili eğer şahsî bir hakaret varsa, Basın Yasasının 19 uncu maddesinin birinci fıkrasına göre, siz, tekzip hakkınızı ve diğer ceza yasalarına göre de ceza haklarınızı kullanıyorsunuz. Burada, Bakanlığı bir töhmet altında bırakarak, Sayın Bakanı bir töhmet altında bırakarak ve gerçekten basın ile İktidarın -ki, kötü de bir döneme geldiği için söylüyorum- bir kavgasının var olduğu izlenimini vermemiz de son derece yanlıştır.

Bu nedenle, gelin, bu yasada ısrar etmeyin ve Sayın Bakanın “bir noktasına, virgülüne kadar dokundurtmayacağız” demesi, tavrı, hoş bir tavır değildir. Yani, doğrudan doğruya, Cumhurbaşkanlığının çok gerekçeli ve güzel bir şekilde hazırlanmış, hukukçu arkadaşlarımızın da aynı şeyi söyledikleri hükümleri de en azından biz...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Işık, 2 dakika daha veriyorum efendim.

Buyurun.

MAHMUT IŞIK (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlarım, dolayısıyla, biz, eğer, bu şekliyle yasayı çıkarırsak, bu yasa, ne “noktasını, virgülünü değiştirmeyeceğiz” diyenlere bir artı getirecektir ne gerçekten “basını susturacağız” diyenlere bir artı getirecektir -ki, fikirleri de öyledir herhalde; Sayın Başbakanın Hükümetin ilk kurulma dönemlerinde söylediklerini de anımsıyoruz; arkadaşlarımız söylediler- ama, eğer, biz, bu yasayı, verilen önergeler doğrultusunda gerçekten izale edersek, hem bu yasadaki çelişkiler kaldırılmış olacaktır hem Sayın Cumhurbaşkanının görüşleri dikkate alınmış olacaktır hem de Parlamento doğru dürüst bir yasa yapmış olacaktır.

Ben, bu duygularla, hepinize saygılar sunuyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Işık, teşekkür ediyorum.

İkinci sırada, Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Keçeciler; buyurun. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA MEHMET KEÇECİLER (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 133 sıra sayılı kanunun 2 nci maddesi üzerinde Grubumuzun görüşlerini arz ve ifade etmek üzere söz aldım. Bu vesileyle, Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz 2 nci madde, 1 inci maddeyle getirdiğimiz hükümlere aykırılık halinde ne yapılacağını müeyyideye bağlamaktadır. Aslında, burada, fevkalade önemli anayasal hususlar vardır; evvela, ona temas edeceğim. Sayın Cumhurbaşkanı, gayet açık ve net bir şekilde konuyu ortaya koymuş. Bu 2 nci maddede getirilen müeyyideler, basın hürriyetini kısıtlar niteliktedir, yargının görevine müdahale eder niteliktedir.

Gayet açık Sayın Cevheri, hiç öyle şey yapmayın.

Bakın, çeşitli kanunlarda idareye ceza yetkisi verilmiştir; ama, bu, daha ziyade, kabahat türünden hafif cezalardır. Şimdi, sizin bu getirdiğiniz 2 nci maddede, kafadan, bir 500 milyon lira ceza veriyorsunuz. Bunu kim veriyor; idarî bir makam, Sanayi Bakanı veriyor. Ayrıca, eğer uymuyorsa, Türkiye genelinde ise, bu 20 katıyla çarpılıyor ve 10 milyar liralık bir cezayı baştan uyguluyorsunuz. Eğer “yasakla” dediği şeyi durdurmaz ise, her gün 1 milyar lira olmak üzere ayda 30 milyar lira da o. Yani, bir ayda, bir basın kuruluşuna, Sanayi Bakanlığı, 40 milyar lira cezayı uyguladım diyor. Ondan sonra, efendim, itirazın varsa git mahkemeye, mahkemede hakkını ara diyor. Yani, ben seni bir idam edeyim, cezayı bir vereyim, evvela bir vurayım, ondan sonra, sen git, derdini mahkemede anlat diyorsunuz.

Değerli arkadaşlarım, onu önlemenin başka yolları vardır. Eğer basından rahatsızsanız, basının tavrından, tutumundan rahatsızsanız...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Hiç rahatsız değiliz.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - ...bununla ilgili genel hukuk kuralları çerçevesinde kalmaya mecbursunuz, şu Anayasaya sadık kalmaya mecbursunuz. Bakın, 9 uncu madde ne diyor: “Yargı yetkisi, Türk Milleti adına bağımsız mahkemelerce kullanılır.”

Şimdi, sizin burada aldığınız, idarî bir yetki değil, doğrudan doğruya bir yargı yetkisi. Bir adama veya bir basın kuruluşuna 40 milyar lira ceza vereceksiniz; diyeceksiniz ki, efendim, bu idarî bir tasarruftur, ben evvela bu idarî tasarrufu uygulayayım; yanlış uyguladıysam, basın kuruluşu gitsin mahkemelerde hakkını arasın. Buna hakkınız var mı? Böyle şey olmaz.

Sayın Cumhurbaşkanının dikkat çektiği bir diğer husus... “Basın hürriyetini kısıtlar niteliktedir” diyor; elhak, doğrudur.

Bakın, Anayasanın 28 inci maddesinin tamamını şöyle bir okuyun. Tamamını okuduğunuz zaman göreceksiniz ki, Anayasanın burada hükme bağladığı çok önemli konular var. Deniliyor ki: “Basın hürdür, sansür edilemez.” Güzel... Arkasını da okuyun. “Basımevi kurmak izin alma ve malî teminat yatırma şartına bağlanamaz.” Kısaca; eğer bir basın kuruluşu, devletin, milleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine yayın yaparsa, kanunla gösterilen yetkili merci bunu toplatır; ama, en geç yirmidört saat içerisinde mahkemeye gider ve eğer mahkeme bu kararını kırksekiz saat içerisinde onaylamazsa, bu karar yürürlükten kalkar deniliyor. Yani, bu, 28 inci maddede basınla ilgili olarak getirilen her şeyin, her hükmün, yani, yasaklayıcı nitelikteki hükümler bile...

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - 38... 38...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Lütfen... Rica ederim... Yani, basın hürriyetinin sınırları 28 inci maddede gösterilmiştir; 138'e niye gidiyorsunuz...

AHMET İYİMAYA (Amasya) - 38'e son...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, 38'in sonu da olabilir; ama, sınırlar burada gösterilmiştir. Burada gayet açıktır; diyor ki: Basınla ilgili alacağınız tedbirleri yargıyla beraber alacaksınız; idarî tedbir bile alsanız, en geç yirmidört saat içerisinde bunu yargıya götüreceksiniz, onun tasdikinden geçireceksiniz. Hal böyleyken, siz, basınla ilgili promosyon savaşından rahatsız oluşunuzu dermeyan ederek çıkıyorsunuz; diyorsunuz ki: Ben basına ceza vereceğim; ama, bu cezayı yargı mercii vasıtasıyla vermeyeceğim, idarî makam vasıtasıyla vereceğim, siyasî bir otorite marifetiyle vereceğim; Sanayi Bakanı uygulayacak bu cezayı.

Vatandaşlar şikâyetini nereye yapacak; Sanayi Bakanlığına. Araştırmayı kim yapacak; Sanayi Bakanlığı. Kararı kim verecek; Sanayi Bakanlığı. Yani, Sanayi Bakanlığı, hem savcı hem hâkim olacak. Bunun genel hukuk kurallarına uygun olduğunu iddia edemez hiç kimse; bana ispat edemezsiniz. (ANAP sıralarından alkışlar) Böyle şey olur mu?! Bu, her bakımdan yanlış; genel hukuk kurallarına aykırı. Cumhurbaşkanı yazıyor, “aman, böyle şey yapmayın; bu, Anayasaya aykırı olur” diyor.

Bakın, burada açıkça ifade ediyorum. Bu kanunu bu haliyle çıkarırsanız Anamuhalefet Partisi olarak Anayasa Mahkemesine götüreceğiz. (RP sıralarından “Götürün” sesleri) Götüreceğiz. Daha evvelki kanunlarınızda olduğu gibi, size ikaz etmemize rağmen, bu kürsüden söylememize rağmen, inatla yaptığınız kanunlar nasıl geri döndü, geldi, tekrar mecbur kaldınız o kanunları düzeltmeye, bunu da düzeltmeye mecbur kalacaksınız; ama, gelin, bir konsensüs sağlayalım. Bu promosyona biz de karşıyız.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Siz karşı değilsiniz; konuşmanız onu gösteriyor.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Benim para vererek satın aldığım gazetenin bir sayfasını, efendim benim gazetemi alırsanız size müzik seti vereceğim, yok efendim televizyon vereceğim, çanak çömlek vereceğim diye dolduruyorlar. Bu işe biz karşıyız, biz bu işi arzu etmiyoruz; toplumumuz rahatsız; ama, şu işi usulüne uygun yapın. Geçen defa da söyledim.

Şimdi, bakın, siz bu kanunu çıkardıktan sonra ne olacak... Çıkardığınız kanunda eşitlik ilkesine aykırılık var, Anayasanın 10 uncu maddesine aykırılık var; gayet açık. Nereden çıkardın bunu diyebilirsiniz; bakın, söyleyeyim. Diyorsunuz ki, basın kuruluşları, kültür ürünlerinden başka hiçbir şey veremez. Bu kanunu çıkardınız. A markalı televizyon şirketi veyahut da televizyon üreten firma veya bisiklet üreten firma, televizyonlara reklam verecek, çıkacak, diyecek ki: Ey üreticiler, benim bisikletimden bir tane alanı ben filanca gazeteye bir yıllığına abone ediyorum. Diyebileceğiniz bir şey var mı? Hayır, bu kanuna göre yok.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Olması da gerekmez zaten.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Diyemezsiniz zaten; ama, gazete sahibi çıkıp, benim gazetemden bir yıl alana bu bisikleti bedava vereceğim derse...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Diyemez.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - ... ona o yasak.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Gayet tabiî...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - O ne oluyor biliyor musunuz; o, eşitlik ilkesine aykırı oluyor.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Eşitlikle ilgisi yok.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Efendim, bir dakika...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Anlamadılar; bir daha anlat.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Tekrar anlatayım; isim vererek anlatayım.

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Gazete kültür ürünüdür.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Bakın, bisiklet firması derse ki, benim bisikletimden bir tane satın alana -fiyatı şudur, gazetelerle anlaşmış- A gazetesini bir yıllığına bedava abone ediyorum...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Bisiklet firması kültür ürünü değil.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - İyi efendim, ha Ali Mehmet ha Mehmet Ali; ne değişir? Siz, şimdi... (RP sıralarından “Ooo” sesleri)

Hayır efendim, farklı değil... Dinleyin...

BAŞKAN - Sayın Keçeciler, siz sürenizi kullanın efendim.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Aynı kişi... Şimdi, dinleyin arkadaşlar...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Dinliyoruz da yanlış şeyler söylüyorsunuz.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Bakın, gazete sahibini suçlu addediyorsunuz siz, görüldüğü yerde vurulması gereken adam gibi görüyorsunuz; çünkü, gazete, bisiklet verirse suç, bisiklet firması sahibi gazete verirse serbest. (ANAP ve CHP sıralarından alkışlar) Evet, gazeteci gelir bisiklet firmasıyla anlaşır. Bisiklet firması yapmaz bunu, gazeteci gider bisiklet firmasıyla anlaşır. Yine, bugün verdiği gibi, yine bugün yaptığı gibi tersinden yapar işi.

Şimdi, ne diyor 10 uncu madde; “Herkes kanun önünde eşittir.” Siz, gazeteciye düşmansınız, diyorsunuz ki, gazete sahibi olursan kötü kişisin...

OĞUZHAN ASİLTÜRK (Malatya) - Hayır, kötü kişi değil.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Eğer, benim iktidarımın kötülüklerini yazarsan kötü kişisin, o zaman ben seni cezalandırırım. Burada niyetiniz gayet açık. Yalnız, söylemek istediğim bir husus var, Sayın Erez'e cevap vereceğim bir husus var. Vaktim sınırlı.

Bir dakika Sayın Başkan, hemen 2 dakikada toparlıyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Süre bitti...

BAŞKAN - Vaktiniz bitiyor ve de bitti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - 2 dakikada toparlıyorum Sayın Başkan. 2 dakika verdiniz ya Mahmut Beye..

BAŞKAN - Lütfen... Başkasını örnek vermeyin bana.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Sayın Erez biraz evvelki konuşmasında dedi ki: “Bu kanun, 8 Mayısta, Sayın Mesut Yılmaz'ın Başbakanlığı döneminde hazırlandı.” Bunu dinleyenler de Sayın Erez, Mesut Yılmaz'ın her türlü emir ve direktiflerine uyan bir bakan gibi telakki eder. Kendileri o zaman da Sanayi Bakanıydı; Sanayi Bakanlığının bünyesi içerisinde çeşitli sivil kuruluşlara sormuş, gazetelere sormuş... Aslolan, oradan gelen cevaplara uymuş mu, oradan gelen cevapları nazarı itibara almış mı; hayır efendim. Bu kanun, Anavatan Partisi İktidarı kalsaydı, Mesut Yılmaz Başbakan olsaydı, bu şekliyle buraya gelemezdi, gelmesi de mümkün değildi efendim. (ANAP sıralarından alkışlar) Onu, ben özellikle ifade etmek istiyorum.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - Etme yahu, birbirimizi tanıyoruz!

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Hiç mümkün değildi, muhakkak düzeltilirdi. Yasalara, Anayasaya, temel hukuk...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - 2 dakika dediniz 1 dakika verdiniz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, öyle bir... Sayın Keçeciler, rica ediyorum...

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Selam veriyorum.

BAŞKAN - Lütfen toparlar mısınız... Saygı sunun.

MEHMET KEÇECİLER (Devamla) - Tüm yasalara, temel hukuk kurallarına uygun hale getirilir ve Yüce Meclisin huzuruna öyle gelirdi. Ben, bu itibarla, Sayın Erez'in bu ifadesini uygun görmüyorum. O günkü hükümetin bir tasarısı, bir hazırlığı söz konusu değil; bakanlıklardan alınmış, Başbakanlıktan alınmış bir mutabakat söz konusu değil. Dolayısıyla, bizim Partimizi ve 53 üncü Hükümeti katiyen ilzam etmez. Onu özellikle ifade edeyim.

Bu vesileyle Yüce Heyetinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Keçeciler, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Hilmi Develi; buyurun efendim.

HİKMET ULUĞBAY (Ankara) - Hilmi Beyin yerine ben çıkıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

Efendim, müsaade buyurunuz.

Süremiz dolmak üzere; sayın sözcünün konuşmasının bitimine kadar süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Görüşmeler bitinceye kadar.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Hayır efendim. (ANAP ve DSP sıralarından “Hayır, hayır” sesleri)

BAŞKAN - İstirham ederim efendim... 55 inci madde gayet açık.

Gruplar mutabakat sağlarsa, biz itiraz etmeyiz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet, evet. Çıksın bu kanun Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet, bu maddenin bitimine kadar... Gruplar mutabakat sağlarsa...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Hayır, sözcünün konuşmasının bitimine kadar...

BAŞKAN - Efendim, bu maddenin bitimine kadar çalışmayı oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... (DSP ve CHP sıralarından sıra kapaklarına vurmalar, gürültüler)

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Hayır efendim.

Sayın Başkan, böyle bir usul yok; sadece sözcü için...

OYA ARASLI (İçel) - Oylayamayazsınız...

BAŞKAN - Efendim, bitmek üzere olan bir iş bu. Rica ederim...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Hayır, yapamazsınız!

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Siz ne yapıyorsunuz Sayın Başkan?.. Yazıklar olsun! Ayıp yahu!

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, bakın, siz, biraz evvel, doğru olan şeyi oylamak istediniz. Bunun dışında bir hareketi yapmanız doğru değildir.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Kararınızdan utanacaksınız!

BAŞKAN - Karara yetersayıyı görmüyorum zaten. Müsaade buyurun efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Hayır, hayır, Sayın Başkan...

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Böyle bir şeyi yapamazsınız.

BAŞKAN - Sayın Ersümer, müsaade buyurun.

MUSTAFA CUMHUR ERSÜMER (Çanakkale) - Siz, bu uygulamanızdan utanacaksınız. Bunu yapamazsınız!

BAŞKAN - Edep dışı davranıyorsunuz. Sayın Ersümer...

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, tutumunuz için çok güzel bir noktaya temas edeceğim. Zatıâliniz oyladınız; ama, bu taraftan, kendi tarafınızdan bir sayın sözcü çıkıp size söylerse, tutumuzunu değiştirirseniz yanlış olur. Lütfen, ilk başta yaptığınız şekilde oylayın.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Şimdi, efendim, arkadaşlarımızın ifade ettiği gibi, Başkanlık olarak görüşünüzü açıkladınız. Sayın konuşmacının konuşma süresi bitene kadar süreyi uzattınız.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Uluğbay'ın konuşma süresinin bitimine kadar oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan bir şey söyleyeceğim...

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun efendim.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Arkadaşlarımızı dinlediniz, lütfen, bizi de dinleyin.

BAŞKAN - Buyurun, sizi de dinleyelim Sayın Kapusuz.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Efendim, şu anda, gruplardan bir tanesi... İki grup konuştu, son konuşma gruba ait. Bir madde bitmek üzere ve yarım kalan iş pozisyonundadır. Bunun tamamlanması mümkündür.

Arz ederim.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun, sizi dinledim ben... Sizi dinledim efendim...

OYA ARASLI (İçel) - Daha bizi dinlemediniz efendim...

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, iki de bir geri adım atmayın...

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Buyurun Sayın Gözlükaya.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Arkadaşlarımız sizin iyi niyetinizi istismar ederek, hakaretâmiz laflar ettiler.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri....

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Bir dakika efendim...

BAŞKAN - Dinledim efendim ben sizi...

Buyurun.

MEHMET GÖZLÜKAYA (Denizli) - Şimdi, efendim, amacımız burada kanun çıkarmak olduğuna göre, bizim istirham ettiğimiz 20 dakika. 20 dakikada bu arkadaşlarımız ezilecekler mi; niye müsaade etmiyorlar? Onu arz ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Gözlükaya, ben sizi dinledim efendim.

YUSUF ÖZTOP (Antalya) - Biz Anayasaya uygun kanun çıkarmak istiyoruz.

BAŞKAN - Efendim, müsaade buyurun.

Efendim, şu anda üçüncü grup sözcüsü konuşuyor; bunun arkasından gruplar var, Hükümet var, kişisel görüşmeler var ve bir yığın da önerge var. Bu sebeple, Sayın Uluğbay'ın konuşmasının hitamına kadar oylarınıza sunuyorum: Süre uzatımını kabul edenler... (Gürültüler)

Efendim, müsaade buyurun... Sayacağım... Ben oyluyorum...

Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Başkanlığın burada bir suitaksiri yoktur. Efendim, maalesef, Genel Kurul süreyi uzatmadı. O nedenle, daha sonra konuşmak üzere, buyurun Sayın Uluğbay.

Sayın milletvekilleri, inşallah, yeni yılımız, size, milletimize hayırlı hizmetlere vesile olsun; dayanışma, anlaşma ve kaynaşmalar nasip etsin.

Alınan karar gereğince, denetim konularını görüşmek için, 7 Ocak 1997 Salı günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati : 19.02

VII. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Yozgat Milletvekili Kâzım Arslan'ın, Yozgat İline bağlı belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1632)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını talep etmekteyim.

Gereğini saygılarımla arz ederim. 12.11.1996

Dr. Kâzım Arslan

Yozgat

1. 7/1007 esas nolu önergeme Bakanlığınızca verilen 21.8.1996 tarih ve 16859 sayılı cevapta 1 Mart - 28 Haziran 1996 tarihleri arasında Yozgat İlindeki Belediyelere yapılan toplam yardım miktarı bildirilmişti.

Anılan yardımlar hangi tarihlerde, hangi belediyelere ve hangi miktarlarda yapılmıştır?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32281

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 20.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1632-4179/11491 sayılı yazıları.

Yozgat Milletvekili Sayın Kâzım Arslan'ın 7/1632 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bakanlığımız Bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden 1 Mart 1996 - 28 Haziran 1996 tarihleri arasında Yozgat İlindeki belediyelere; Merkez Belediyesine 4 milyar lira, 13 ilçe belediyesine 70 milyar 750 milyon lira, 33 belde belediyesine ise 103 milyar 575 milyon lira olmak üzere toplam 178 milyar 325 milyon lira yardım yapılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

2. - Artvin Milletvekili Süleyman Hatinoğlu'nun, kamu kurum ve kuruluşlarının müteahhit firmalara olan borçlarına ve hükümetin faizler ve diğer ekonomik kararlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1640)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Süleyman Hatinoğlu

Artvin

13.11.1996 tarihli yazılı ve görsel basınımızda yer aldığı gibi 10 Milyar Dolar (yaklaşık 850 Trilyon)'ın alınan ilk paket tedbirler gereği hükümetin kasasına girdiğini açıkladınız.

Yapmış olduğunuz bu açıklamalar gerçekleri yansıttığına inanmıyorum.

Bu nedenle sorularım:

1. Kamu kurum ve kuruluşlarının müteahhit firmalara ne kadar borcu vardır? Devlet kasasında bu kadar para olduğuna göre bu müteahhit borçlarını nasıl bir takvimle ve ne zaman ödemeyi düşünüyorsunuz?

2. Bu kadar parayı devletin kasasında tutmakla ve devlet kendi borçlarını da ödemeyi düşünmezken, acaba faizciliği mi düşünüyor? Neden para piyasaya arz edilip toplumu rahatlatacak yatırımları yapmayı düşünmüyor? Bu konuda ne düşünüyor sunuz?

3. a) Her zaman yapmış olduğunuz açıklamalarda, faizlerin ineceğini söylüyorsunuz ama, aksine faizler hep yükseliyor. Hükümet gerçekten faizlerin yükselmesi karşısında mıdır? Eğer gerçekten faizlerin karşısında ise yükselen faizler karşısındaki düşüncelerinizi açıklarmısınız?

b) Ortağınız DYP'de aynı fikirde midir? Faizler ve diğer ekonomik kararlarda da sizin gibi mi düşünüyor? Yoksa farklılıkları ve anlaşamadığınız noktalar var mıdır? Açıklar mısınız?

4. En büyük kalkınma Türkiye'de olacak diyorsunuz. Para piyasaya arz edilip, yatırımlar yapılmadıkça nasıl bir kalkınma gerçekleştirecek ve istihdam sorununun çözümünü nasıl sağlayacaksınız? Açıklar mısınız?

5. Bahsettiğiniz paralar, kâğıt üzerindeki hayalî paketlerdeki tahmini rakamlar mıdır? Şayet değilse, yaklaşık 850 Trilyon devletin kasasına girdiğine göre bu kaynaklar nereden gelmiştir. Açıklar mısınız?

6. Özelleştirmenin ana prensibi itibarıyla yeni istihdam alanı düşünmüyordunuz. Ve devlette çok fazla memur olduğunu ifade ediyordunuz. 1.1.1997'den itibaren kamuya memur alımı yapılacağını açıkladınız.

a) Özelleştirme hükümlerine,

b) Ortaklar arasında yapılan protokola,

c) Hükümet programına aykırı olmasına rağmen

hangi illere, kurum ve kuruluşlar bazında ne kadar memur almayı düşünüyorsunuz. Açıklar mısınız?

7. Her ay periyodik olarak, hükümet olduğunuz günden bugüne kadar; hangi il, ilçe ve belde belediye başkanlıklarına;

a) Hazine yardımı olarak,

b) İller Bankası yardımı olarak,

c) Çevre Bakanlığı yardımı olarak ne miktarda yardım yapılmıştır. Açıklar mısınız?

8. Libya seyahatinizin asıl amacının müteahhit alacakları olduğunu ifade etmiştiniz ve seyahatiniz dönüşü havaalanında yaptığınız açıklamaya göre, müteahhit alacaklarının bir bölümünün gelmeye başladığını ifade etmiştiniz. Acaba bu güne kadar müteahhit alacakları olarak Libya'dan ne kadar döviz geldi, geliş tarihlerini ve miktarlarını açıklar mısınız?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996

Sayı : B.07.0.BMK.011.013/600/32284

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M. Başkanlığının 22.11.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1640-4233/11652 sayılı yazıları.

Artvin Milletvekili Sayın Süleyman Hatinoğlu'nun 7/1640 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

1. Sayın Başbakanımız tarafından 31 Temmuz 1996 tarihinde açıklanan Birinci Kaynak Paketindeki 10 milyar dolarlık gelir hedefine ulaşılmış, hatta bu hedefler aşılmıştır. Sözkonusu kaynak paketinden beklenen gelirler ve buna mukabil gerçekleşen gelirler Sayın Başbakanımız tarafından kamu oyuna ayrıntılarıyla açıklanmış bulunmaktadır. Bu itibarla, kaynak paketlerinin veya kaynak paketindeki gelirlerin hayalî olduğunun ileri sürülmesi mümkün bulunmamaktadır. Ayrıca ikinci ve üçüncü kaynak paketlerindeki hedeflere ulaşmak için de çalışmalar yoğun bir şekilde devam ettirilmektedir.

Müteahhitlerin istihkak alacakları ise, genel bütçeye dahil dairelerce Hazine Tek Hesap Sistemi içerisinde ödenmektedir. Katma bütçeli idareler de, mevcut nakit imkânları çerçevesinde sözkonusu borçları ödemekte olup, müteahhit alacaklarının ödenmesi konusunda bir sıkışıklık bulunmamaktadır.

4. 1997 yılı bütçesinin en önemli özelliklerinden biri faiz harcamalarının azaltılarak, buradan yapılan tasarrufların yatırımlara ve Devletin aslî hizmetlerine tahsis edilmesidir. 1996 yılında 18.5 milyar dolar olarak gerçekleşmesi beklenen faiz harcamaları, 1997 yılı bütçesinde 13.8 milyar dolara çekilmiştir. Buna mukabil yatırım harcamaları 2.8 milyar dolardan 3.7 milyar dolara yükseltilmiştir. Bu gelişmeler, faiz harcamalarının azaltıldığını, faizlerin kırıldığını göstermektedir. Dolayısıyla faiz oranları mutlaka daha aşağı seviyelere çekilecek ve buralardan yapılacak tasarruflar yatırımlara aktarılarak, üretim, istihdam ve ihracat büyük oranda artırılacaktır.

6. 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun 4/A maddesi ile Devletin aslî ve sürekli hizmetlerinin memurlar eliyle yerine getirileceği hüküm altına alınmıştır. Bu nedenle, Devlet hizmetlerinin aksamadan yürütülebilmesini teminen kamu kurum ve kuruluşlarının talepleri doğrultusunda ve Bakanlığımızca yapılacak değerlendirmelere göre memur alımına devam olunacaktır.

Hangi kurumlara ne kadar memur alınacağı önceden belli olmayıp, sözkonusu sayılar yıl içinde kurum ihtiyacına göre gerçekleşmektedir. Ancak, Bakanlığımız açıktan atama izni verirken kurumlardan çeşitli nedenlerle ayrılanların sayısını da dikkate almakta ve yıl içinde ayrılan ile atanan memur sayıları arasında denge sağlanmaya çalışılmaktadır.

7. Bakanlığımız bütçesinin “Mahallî İdarelere Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediyelere Temmuz-Kasım döneminde toplam 5.8 trilyon liralık yardım yapılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

3. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, 1997 yılında araştırma-geliştirmeye ayrılacak paranın kaynağına ve harcama kurallarına ilişkin sorusu ve Devlet Bakanı Sabri Tekir'in yazılı cevabı (7/1667)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Devlet Bakanı Sayın Sabri Tekir tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

1. 1997 yılında Araştırma-Geliştirme'ye ayrılacağını ifade ettiğiniz 450 milyon $'ın kaynağı nerededir?

2. Bu paranın harcanması, tahsisi ne gibi ölçülere, kurallara bağlı olacaktır?

3. Bu paranın dağıtım ve tahsisinde kim yetkili olacaktır?

4. Bu para ile Başbakanlık'ta kurulan Stratejik Araştırma Geliştirme ve Teknoloji Başmüşavirliği arasında bağ var mıdır?

5. Bu paradan TÜBİTAK'a tahsis yapılacak mıdır?

6. Bu paradan Üniversiteler yararlandırılacak mıdır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.006/01123 23.12.1996

Sayın,

Mustafa Kalemli

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

İlgi : 2.12.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1667-4302/11905 sayılı yazınız.

İlgi yazınızla Bakanlığıma intikal eden, İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın yazılı soru önergesine ilişkin cevaplar ekte gönderilmiştir.

Bilgilerinize saygılarımla arz ederim.

Prof. Dr. Sabri Tekir

Devlet Bakanı

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın Soru Önergesinin cevapları

Cevap 1. Ülkemizde AR-GE faaliyetlerine GSMH'dan ayrılan pay yetersiz olup, VI. 5 yıllık planda öngörülen yüzde 1 hedefi yakalanamamıştır. 1995 yılında DİE verilerine göre 0.36 olmuştur. VII. Plan sonucunda AR-GE harcamalarına GSMH'dan ayrılan payın yüzde 1.5'a yükseltilmesi hedeflenmiştir. Tablo 1'de görüldüğü gibi gelişmiş ülkelerle karşılaştırıldığında Türkiye'de AR-GE faaliyetler içerisinde sanayi kesiminin harcama payıda % 20 gibi çok düşüktür.

Bir an önce plan hedeflerini yakalamak ve sanayinin AR-GE harcamalarını teşvik etmek üzere, Ülkemizin teknoloji ve ürün geliştirmesi doğrultusunda 1997 yılında bir hamle başlatılacaktır. Öncelikle Üniversitelerimizin bilim ve teknoloji alt yapısı güçlendirilecek, AR-GE kapisiteleri artırılacak, inşaatları başlamış olan Teknoparklar tamamlanacaktır. Bu araçla, 1996 yılında üniversitelerimize tahsis edilen 640 milyarlık teknolojik araştırma ödenekleri, 1997 yılında 1900 milyar TL'ye yükseltilmiştir.

Bu sebeple öncelikli, AR-GE yatırımları ve teknoloji geliştirmeye matuf 1997 ödenekleri ortalama % 200 oranında artırılmış, ayrıca KOBİ'ler ve Savunma Sanayine yönelik AR-GE faaliyetlerini hızlandırmak amacıyla yeni yatırımların başlatılması planlanmıştır. Buna göre, 1997 yılında GSMH'nın % 1'i oranında AR-GE yatırım harcaması yapılması planlanmıştır.

1997 yılı AR-GE yatırım harcamaları için 1878 milyon dolarlık yatırım ödeneği öngörülmektedir. Üniversiteler, kamu kurumları ve özel kesim sanayi kuruluşlarımız, ülkenin rekabet gücünü artırmak üzere, üniversite-sanayi işbirliği çerçevesinde çalışarak, üretim ve ihracatın artmasında elbirliği içerisinde bulunmalarını teşvik etmek, kaynak çeşitliliği oluşturmak maksadıyla ödenek tahsis ve dağıtımları Tablo 3'deki şekilde planlanmıştır.

Bu durumda, AR-GE harcamalarına ayrılan kaynak soru önergesinde belirtildiği şekilde 450 milyon dolar yerine cari harcamalarla birlikte 1878 milyon dolar olacaktır.

Cevap 2. Sözkonusu ödeneklerin paranın tahsisi ekli tablo'da gösterildiği şekilde planlanmış ve bütçe ile birlikte TBMM'ne sunulmuştur.

Cevap 3. Ödenek tahsisinde tablo-3'de de gösterilen ve TBMM'ne intikal eden kurumlar yetkili olacak, devletin AR-GE tahsisinde nihai sözü Başbakanlık ve Yüksek Planlama Kurulu ile Para Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun kararları etkili olacaktır.

Cevap 4. 450 milyon dolar karşılığı olarak bütçede tefrik edilen 63 trilyon TL. dir. Bunun 50 trilyon TL. si Millî Savunma Bakanlığı AR-GE dairesi içerisinde 13 trilyon TL. si Maliye Bakanlığı Transfer bütçesinde gösterilmiştir. Ödenek tahsisinde Stratejik Araştırma ve Teknoloji Geliştirme Başmüşavirliğinin etkisi, önerilerin hazırlanması usul ve formatların geliştirilmesi, Türkiye'nin ekonomik önceliklerinin tespiti doğrultusunda olacaktır. Bu konuda yapılan çalışmaların sonunda oluşturulacak kurumlarla birlikte yeni bir yapılanma da oluşturulacaktır.

Cevap 5. Tablolarda gösterildiği şekilde cari ödenekler hariç TÜBİTAK'a 1 733 milyon TL. yatırım ödeneği tahsis edilmiştir. Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu'nun alacağı kararlar doğrultusunda ayrıca sanayinin projelerini desteklemek üzere 2 700 milyar TL. AR-GE teşvik tahsisi yapılacaktır.

Cevap 6. 450 milyon dolar karşılığı 63 trilyon TL. nin dağıtımı Cevap-4'de verilmiştir. Bu ödenekle tahsis edilen kaynakların kullanılmasında üniversitelerin bilimsel projeleri bulunmamaktadır. Ancak yürütülecek AR-GE projelerinde üniversite sanayi işbirliği çerçevesinde üniversitelerde katılabileceklerdir. Böylece teknoloji geliştirmede üniversitelerin de katılımları alınacaktır.

Tablo - 1

Bazı ülkelerde AR-GE harcamalarına GSMH'dan pay (1991)

Ülkeler Pay (%) Devlet Katkısı (%) Sanayi Katkısı (%)

ABD 2,7 50 50

Japonya 3,1 30 70

Almanya 2,7 35 65

İspanya 0,9 40 60

Singapur 2,0 42 58

Kore 2,7 40 60

Türkiye 0,4 80 20

Not : Kore 2000'li yıllarda % 5'e ulaşmayı hedeflemiştir.

Tablo - 2

Türkiye'nin son yıllardaki AR-GE harcamaları ve GSMH'dan ayrılan pay

1993 413 Milyon $ 0,44

1994 344 Milyon $ 0,38

1995 474 Milyon $ 0,36

1996 (1) 500 Milyon $ -

1997 (2) 1.878 Milyon $ 1.0

(1) Tahmin, (2) Program

GSMH'nın % 1'i olarak kamu + sanayi kuruluşları birlikte 1997 yılında 1 878 milyon dolar AR-GE harcaması yapılacaktır. (personel harcamaları ve sanayi kuruluşlarının yapacağı araştırmalar hariç) tutulduğu zaman fonlardan ve DPT Yatırım Programında ayrılacak AR-GE ödenekleri Tablo-3'de verilmiştir.

Tablo - 3

1997 yılı yatırım programı ve fonlardan ayrılan AR-GE ödenekleri programı kaynak dağılımı

Kaynak Dağılımı

Kamu Kuruluşları (Milyon $)* Kaynak Yeri

1. Kamu Kurumları (TÜBİTAK+

TAEK ve Bakanlıkları 25 DPT Tek. Araş.

2. Üniversiteler 15 DPT Tek. Araş.

3. SSM 10 Fon

4. KOSGEB 5 Fon

ARA TOPLAM 55

1. TÜBİTAK+TTGV 30

2. SATEG 450 Bütçe

ARA TOPLAM 480

KAMU GENEL TOPLAM 535

Özel Kesim

AR-GE harcamaları (hede) 497

(*) 1 Dolar = 135 000 TL. kabul edilmiştir.

4. - Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın, Sıvas İlindeki doğal kaynaklara ilişkin Başbakandan sorusu ve Çevre Bakanı ve Devlet Bakanı Vekili M. Ziyattin Tokar'ın yazılı cevabı (7/1676)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygıyla arz ederim.

Mahmut Işık

Sıvas

Malumunuz olduğu üzere; Sıvas-Divriği'de demir, bakır ve altın madenleri; Zara-Gürlevik dağında talk ve yine Zara Celalli nahiyesinde de petrol yatakları olduğu bilinmektedir.

Bu nedenlerle olsa gerek ki; her olağanüstü dönemlerde Sıvas İli birileri tarafından karıştırılmak istenmektedir.

Bunlara bağlı olarak;

1. Sıvas-Divriği'deki demir, bakır ve altın madenleri rezervleri ne kadardır?

2. Divriği İlçesinde yerli ve yabancı hangi firmalara ruhsat verilmiştir?

3. Zara-Gürlevik dağlarında olduğu bilinen talk madenlerinin rezervi nedir?

4. Gürlevik dağlarındaki talk madenlerinin ruhsatları yerli-yabancı kimlere verilmiştir?

5. Fransa eski Devlet Başkanının eşi Bayan Mitterand'ın kardeşleri dünyanın talk tüccarı olduğu ve buradaki ruhsatların da, bunlara yakın yerli ve yabancı firmalara verildiği söylenmektedir. Bu doğru mudur?

6. Zara İlçesi Celalli nahiyesinde petrol yatakları var mıdır? Rezervi nedir? Yerli ve yabancı firmalara ruhsat verilmiş midir?

7. Zara-Celalli'deki petrol rezervlerinin saklandığı söylenmektedir. Bu doğru mudur?

8. Sıvas-Divriği, Zara ve İmranlı ilçelerindeki terör olayları ile yukarıda sayılan doğal kaynakların sizce ilişkisi var mıdır?

9. Yukarıda sayılanların dışında Sıvas'ta doğal başka ne gibi kaynak vardır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.016/01493 26.12.1996

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) T.B.M.M. Başkanlığı'nın 2.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1676-4348/ 12019 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kanunlar ve Kararlar Genel Müdürlüğü'nün 9.12.1996 tarih ve B.02.0.KKG/ 106-415-1/4745 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığı (Sayın Lütfü Esengün)nın 11.12.1996 tarih ve B.02.0.0010/01369 sayılı yazısı.

Sıvas Milletvekili Sayın Mahmut Işık'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Devlet Bakanlığı (Sayın Lütfü Esengün) koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

M. Ziyattin Tokar

Çevre Bakanı

Devlet Bakanı V.

Sıvas Milletvekili Mahmut Işık'ın Yazılı Soru Önergesi ve Cevabı (7/1676-4348)

Soru 9 :

Yukarıda sayılanların dışında Sıvas'ta doğal başka ne gibi kaynak vardır?

Cevap : Sıvas İli sınırları içinde, Etibank Genel Müdürlüğü uhdesinde,

- 3 adet Krom Sahası

- 3 adet Bortuzu Sahası

- 2 adet Sodyumtuzu Sahası

olmak üzere toplam 8 adet ruhsatlı saha mevcut olup, krom sahaları özel şirketlerce rödovans karşılığı işletilmektedir. Bortuzu ve Sodyumtuzu sahaları ruhsata esas maden cinsinden olumsuz olup herhangi bir işlem yapılmamaktadır. Bu sahalar diğer madenler cinsinden olumlu olabilir. Bu durum da ancak araştırma sonucu bilinebilir. MTA'nın talebi üzerine Sıvas İlindeki Etibank sahaları araştırma yapılabilmesi için MTA'ya bildirilmiştir.

5. - Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz'in, belediyelere yapılan yardım miktarına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1740)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Abdullatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasına aracılığınızı saygılarımla arz ederim. 5.12.1996

Nezir Büyükcengiz

Konya

Soru : Bakanlık görevine başladığınızdan bu güne kadar Bakanlığınızca ülkemiz genelindeki Belediyelerden hangisine ne miktarda para yardımı yapılmıştır?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32279

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0. 10.00.02-4613-12493 sayılı yazıları.

Konya Milletvekili Sayın Nezir Büyükcengiz'in 7/1740 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Bakanlığımız bütçesinin “Mahallî İdarelerle Yapılacak Yardım ve Ödemeler” tertibinden belediyelere Temmuz-Ekim 1996 döneminde toplam 5.3 trilyon liralık yardım yapılmıştır.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

6. - Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak'ın, kamu kurumu ve kuruluşlarında kullanılan araç sayısına ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı Abdüllatif Şener'in yazılı cevabı (7/1746)

6.12.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Maliye Bakanı Sayın Abdüllatif Şener tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Kemal Albayrak

Kırıkkale

Soru : 1996 yılı itibariyle Türkiye genelinde kamu kurum ve kuruluşlarında kullanılan,

a) Araç sayısı ne kadardır?

b) Kullanılan araçların kaç tanesi makam aracı, kaç tanesi hizmet aracı olarak kullanılmaktadır.

c) Bir yıl içerisinde toplam resmî araçlarda kullanılan yakıt miktarı ne kadardır?

T.C.

Maliye Bakanlığı

Bütçe ve Mali Kontrol Genel Müdürlüğü 26.12.1996

Sayı : B.07.0.BMK.0.11.013/600/32282

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : TBMM Kanunlar ve Kararlar Dairesi Başkanlığının 12.12.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0. 10.00.02-4613-12493 sayılı yazıları.

Kırıkkale Milletvekili Sayın Kemal Albayrak'ın 7/1746 esas nolu yazılı soru önergesinde yer alan sorulara ait cevaplar aşağıda sunulmuştur.

Genel bütçeli daireler ile katma bütçeli idarelerin toplam taşıt sayıları 81 070'dir. Bu taşıtların 18 746'sı binek otomobil, 8 357'si station-wagon, 5 276'sı arazi binek, 10 166'sı minibüs, 11 741'i pick-up, 4 327'si otobüs ve 22 457'si diğer cins taşıtlara ait bulunmaktadır. Öte yandan, binek otomobillerin makam taşıtı olarak kullanılmasının yanında hizmet aracı olarak da kullanılması nedeneyle, makam aracı sayısının kesin olarak belirlenmesi mümkün bulunmamaktadır.

Genel ve katma bütçeli dairelerin akaryakıt ve yağ giderleri ise, 1995 yılında 12.4 trilyon lira, 1996 yılı Ekim ayı sonu itibarıyla 19 trilyon lira olarak gerçekleşmiştir.

Bilgilerinize arz olunur.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı


TUTANAĞIN SONU
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.