Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular

DÖNEM : 20 CİLT : 13 YASAMA YILI : 2

T. B. M. M.

TUTANAK DERGİSİ

17 nci Birleşim

13 . 11 . 1996 Çarşamba

İ Ç İ N D E K İ L E R

I. - GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II. - GELEN KÂĞITLAR

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu'nun, Anayasa; Adalet;Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları üyeliklerinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/97)

2. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/10) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

3. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/111) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/99)

4. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/112) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)

5. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/101)

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar ve 43 arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar karşısındaki şiddete varan tutum ve uygulamalarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

2. - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)

3. - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/413) (S. Sayısı : 124) (Dağıtma tarihi : 7.11.1996)

4. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)

5. - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı : 130)

6. - Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı : 126)

7. - Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 127)

8. - Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 128)

9. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner ve 11 Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/322) (S. Sayısı : 111)

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, GAPbölgesinde İsrail firmalarına arazi tahsisi yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1143)

2. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Bayburt - Köse - Şiran - Şebinkarahisar devlet yolunun 1997 yılı yatırım programına alınmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1290)

3. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Emlak Bankasından döviz karşılığı ev alanların borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1293)

4. - İzmir Milletvekili Hasan Tartan'ın, eski başbakanların korumalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1315)

5. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Kuşadası'nda meydana gelen sel felaketinden zarar gören esnaf ve sanatkârların vergi ve borç ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1333)

6. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, Para Kredi Koordinasyon Kurulu kararıyla bazı firmalara sağlanan ihracat kolaylığı nedeniyle yapılacak ödemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1342)

7. - Aydın Milletvekili İsmet Sezgin'in, Kuşadası'nda meydana gelen sel felaketinden zarar görenlere yapılacak yardımlara ve hasara uğrayan altyapı yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1346)

8. - İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi'nin, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1349)

9. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, doğalgaz abone ücretlerine ve Alfagaz Şirketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1414)

10. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Çerkezköy SSK Hastanesine bir anestezist doktor atanmama nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1423)

11. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, Kuşadası'nda yaşanan tabiî afette zarar gören esnafın zararının karşılanması için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1448)

12. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Manisa -Salihli -Durasıllı Beldesinde meydana gelen dolu afetinden zarar gören üreticilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1502)

13. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1506)

I. , GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

TBMM Genel Kurulu saat 15.00'te açılarak üç oturum yaptı.

Suriye'ye giden Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Fehim Adak'ın,

İngiltere, Norveç ve Finlandiya'ya gidecek olan Devlet Bakanı Gürcan Dağdaş'a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün,

Suudi Arabistan'a gidecek olan Çevre Bakanı M. Ziyattin Tokar'a, dönüşüne kadar; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in,

İngiltere ve Amerika Birleşik Devletlerine gidecek olan Orman Bakanı Mehmet Halit Dağlı'ya, dönüşüne kadar; Millî Eğitim Bakanı Mehmet Sağlam'ın,

Ürdün ve Mısır'a gidecek olan Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı Mehmet Recai Kutan'a, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Fehim Adak'ın,

Ürdün'e gidecek olan :

Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e, dönüşüne kadar; Millî Savunma Bakanı Turhan Tayan'ın,

Sanayi ve Ticaret Bakanı Yalım Erez'e, dönüşüne kadar; Sağlık Bakanı Yıldırım Aktuna'nın,

Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'e, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Bekir Aksoy'un,

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetine gidecek olan Devlet Bakanı Işılay Saygın'a, dönüşüne kadar; Ulaştırma Bakanı Ömer Barutçu'nun,

Birleşik Arap Emirliklerine gidecek olan Turizm Bakanı Bahattin Yücel'e, dönüşüne kadar; Devlet Bakanı Bahattin Şeker'in,

Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna;

İstifa eden ve istifası kabul edilen Mehmet Ağar'dan boşalan İçişleri Bakanlığına, İstanbul Milletvekili Meral Akşener'in atandığına,

İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri ile,

Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığının, Komisyon Başkanvekilliğine Burdur Milletvekili Mustafa Çiloğlu'nun seçildiğine,

(10/90) esas numaralı Meclis Araştırması Komisyonu Geçici Başkanlığının, Komisyonunun Başkan, Başkanvekili, Sözcü ve Kâtip Üye seçimine,

İlişkin tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Başkanlıkça, İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'ın istifası nedeniyle, hakkında verilen (11/5) esas numaralı gensoru önergesinin işlemden kaldırıldığına ilişkin açıklamada bulunuldu.

İzmir Milletvekili Işın Çelebi ve 25 arkadaşının, özelleştirme uygulamaları ve bu konudaki sorunları araştırarak alınması gereken tedbirleri (10/127),

Manisa Milletvekili M. Cihan Yazar ve 19 arkadaşının, ilaç üretimindeki sorunların araştırılarak genel bir ilaç politikası tespiti (10/128),

Konularındaki Meclis araştırması önergeleri ve,

Aydın Milletvekili Yüksel Yalova ve 22 arkadaşının, Kültür Bakanlığının sanata ve sanatçılara uyguladığı politikalar ile devlet ve özel tiyatroların sonunları konusunda bir genel görüşme (8/7) açılmasına ilişkin önergesi,

Genel Kurulun bilgisine sunuldu.

Meclis araştırması önergeleriyle genel görüşme önergesinin gündemdeki yerlerini alacakları ve öngörüşmelerinin sırasında yapılacağı açıklandı.

12.11.1996 tarihli gelen kâğıtlarda yayımlanan ve bastırılıp dağıtılan 131 sıra sayılı Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısının, 48 saat geçmeden, gündemin 4 üncü sırasına; 130 sıra sayılı 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 5 inci sırasına; gündemin 33 üncü sırasında yer alan 126 sıra sayılı Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 6 ncı sırasına; 34 üncü sırada yer alan 127 sıra sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine Dair Kanun Tasarısının 7 nci sırasına; 35 inci sırada yer alan 128 sıra sıyılı Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının 8 inci sırasına; 27 nci sırasında yer alan 111 sıra sayılı 237 Sayılı Kanuna Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılmasına Dair KanunTeklifinin 9 uncu sırasına alınmasına;

Genel Kurulun 12.11.1996 Salı günkü birleşiminde görüşülecek yasadışı suç örgütleri ve devletle olan ilişkileri konusunda Meclis araştırması açılmasına dair önergelerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışma süresinin uzatılmasına,

İlişkin Danışma Kurulu önerisi kabul edildi.

Memurlar, Diğer Kamu Görevlileri ile Bunların Emeklilerinin Malî ve Sosyal Haklarında Düzenlemeler Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısının, Başkanlıkça havale edildiği Plan ve Bütçe Komisyonundaki görüşmelerine 48 saat geçmeden başlanmasına,

Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba günü ve 14.11.1996 Perşembe günlerinde, çalışmalarını 14.00 - 22.00 saatleri arasında sürdürmesine ve 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşiminde sözlü soruların görüşülmemesinin,

İlişkin DYP ve RPGrupları Müşterek önerileri kabul edilmedi.

Ankara Milletvekili Eşref Erdem ve 23 arkadaşının, yasadışı örgütlerin faaliyetlerinin boyutlarını ve varlığı iddia edilen kamu görevlileriyle olan ilişkilerini araştırmak (10/89),

İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi ve 21 arkadaşının, yasadışı suç örgütleri ile bunların devletle olan bağlantıları konusnuda (10/126),

Batman Milletvekili Ataullah Hamidi ve 22 arkadaşının, yasadışı suç örgütlerinin devletle olan bağlantıları ile güvenlik güçlerinin de karıştığı iddia edilen olayların boyutlarını tespit etmek (10/110),

İçel Milletvekili Oya Araslı ve 20 arkadaşının, yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması (10/124) ve,

İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya ve 23 arkadaşının, yasadışı örgütlerin devletle olan bağlantıları ile Susurluk'ta meydana gelen kaza olayının ve arkasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması (10/125),

Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergelerinin birleştirilerek yapılan öngörüşmelerinden sonra kabul edildiği açıklandı.

Kurulacak komisyonun 9 üyeden oluşması,

Komisyonun çalışma süresinin, üye seçimi tarihinden itibaren 3 ay olması,

Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,

Kabul edildi.

Önergelerin öngörüşmeleri sırasında :

Adalet Bakanı Şevket Kazan, Antalya Milletvekili Deniz Baykal'ın, konuşmasında, ileri sürmüş olduğu görüşten farklı bir görüşü kendisine atfettiği,

Elazığ Milletvekili Mehmet Ağar da, Adana Milletvekili Uğur Aksöz'ün, konuşmasında, kendisine sataştığı,

İddiasıyla birer konuşma yaptılar.

Başkanın, Genel Kurulu yönetme üslubuna ilişkin usul görüşmesi yapıldı.

13 Kasım 1996 Çarşamba günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşime 20.45'te son verildi.

Yasin Hatiboğlu

Başkanvekili

Kâzım Üstüner Ali Günaydın

Burdur Konya

Kâtip Üye Kâtip Üye

II. - GELEN KÂĞITLAR

13 . 11 . 1996 ÇARŞAMBA

Yazılı Soru Önergesi

1. - İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar'ın, kamuoyuna "Susurluk kazası" olarak yansıyan olaya ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/1631) (Başkanlığa geliş tarihi : 11.11.1996)

Meclis Araştırması Önergesi

1. - İçel Milletvekili D. Fikri Sağlar ve 43 arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar karşısındaki şiddete varan tutum ve uygulamalarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca bir Meclis Araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.11.1996)

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 15.00

Tarih: 13 Kasım 1996 Çarşamba

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)

BAŞKAN - Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını Cenabı Allah'tan niyaz ederek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci Birleşimini açıyorum.

Sayın milletvekilleri, toplantı yetersayımız vardır; görüşmelere başlıyoruz.

Gündemimizin yüklü olması hasebiyle, gündemdışı söz talebinde bulunmuş çok değerli milletvekili arkadaşlarıma söz verme imkânım olmadı; beni anlayacaklarını umuyorum.

Şimdi, buna göre, doğrudan gündeme geçiyoruz.

Gündemin "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlar" bölümünden başlıyoruz.

Sayın milletvekilleri, bir dakikanızı rica edeyim. Efendim, sükûnet avdet etmezse, biz neyi okuduk, siz anlayamazsınız; siz neyi dinlediniz, biz de onu anlayamayız. Arkasından oylamalar olacak belki. Evet, tabiî, sayın milletvekilleri derken, milletvekilliği görevi asıl olduğu için, sayın bakanlar da dahildir buna.

Komisyondan istifa önergesi vardır; okutuyorum:

Buyurun.

III. - BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) TEZKERELER VE ÖNERGELER

1. - Şanlıurfa Milletvekili Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu'nun, Anayasa; Adalet;Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonları üyeliklerinden çekildiğine ilişkin önergesi (4/97)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Üyesi olduğum Anayasa, Adalet ve Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonlarından sağlığım nedeniyle ayrılmak istiyorum.

Gereğinin yapılmasını saygılarımla arz ederim.

Mehmet Fevzi Şıhanlıoğlu

Şanlıurfa

BAŞKAN - Bilgilerinize sunulmuştur.

Sözlü soru önergelerinin geri alınmasına dair önergeler vardır; okutuyorum:

Buyurun.

2. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/110) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/98)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin 10 uncu sırasında bulunan (6/110) esas numaralı sözlü sorumu geri alıyorum.

Gereğini arz ederim. (11.11.1996)

Hüseyin Olgun Akın

Ordu

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir.

Bir başka önerge var; okutuyorum:

3. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/111) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/99)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin 11 inci sırasında bulunan (6/111) esas numaralı sözlü sorumu geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Hüseyin Olgun Akın

Ordu

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir; bilgilerinize sunulur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

4. - Ordu Milletvekili Hüseyin Olgun Akın'ın, (6/112) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/100)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Tarım Bakanımıza yöneltmiş bulunduğum gündemin 12 nci sırasında bulunan (6/112) esas numaralı sözlü sorumu geri alıyorum.

Gereğini arz ederim.

Hüseyin Olgun Akın

Ordu

BAŞKAN - Önerge gereği sözlü soru geri verilmiştir; bilgilerinize sunulur.

Diğer önergeyi okutuyorum:

5. - Bartın Milletvekili Cafer Tufan Yazıcıoğlu'nun, (6/331) esas numaralı sözlü sorusunu geri aldığına ilişkin önergesi (4/101)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Gündemin 185 inci sırasında yer alan (6/331) esas numaralı sözlü soru önergeme yazılı cevap gelmiştir. Yazılı cevabı kabul ediyorum.

Soru önergemin geri çekilmesini saygılarımla arz ederim.

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

Bartın

BAŞKAN - Sözlü soru önergesi geri verilmiştir; bilgilerinize sunulur.

Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:

B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ

1. - İçel Milletvekili Durmuş Fikri Sağlar ve 43 arkadaşının, güvenlik güçlerinin toplumsal olaylar karşısındaki şiddete varan tutum ve uygulamalarının araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/129)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Güvenlik güçlerinin, öğrenciler başta olmak üzere, işçi, memur gibi dinamik toplumsal kesimlerin demokratik hak arama çabaları karşısında, evrensel anlamda insan haklarını ve mevcut yasaları hiçe sayarak şiddet uygulamaları, giderek tüm toplumu tedirgin etmektedir.

Ayrıca, şiddet uygulayan polisin, farklı kesimlere karşı, farklı davranışlar sergilemesi, devletin ve milletin polisinin yanlı davrandığı ve tarafsız olmadığı gibi çok ciddî kaygıları da güçlendirmektedir.

Güvenlik güçleri, iktidarın ya da iktidara yakın olanların değil, devletin ve tüm toplumun her türlü güvenliğini, aynı duyarlılık, ciddiyet ve sorumluluk anlayışı içerisinde güvence altına almakla yükümlüdür. Oysa, medyanın da net bir biçimde gözler önüne serdiği gibi, güvenlik güçleri, cumhuriyetin temel ilkelerini ve çeşitli yasaları alenen ihlal eden kimi kimseler ve gruplara karşı büyük bir hoşgörüyle yaklaşırken, demokratik yöntemlerle hak arayan ya da tepkilerini dile getirmeye çalışan öğrenci, işçi ve memur kesimine, yasaları hiçe sayarak vahşet boyutlarına ulaşan bir şiddet uygulamaktadır.

Halbuki, güvenlik güçleri yasalardan doğan yetkilerini, toplumun her kesimine karşı, tarafsız, insan haklarına ve hukuk devleti ilkesine saygılı bir biçimde kullanmalıdır.

Son olarak; 6.11.1996 tarihinde Ankara ve İstanbul'da YÖK'e karşı tepkilerini dile getirmek isteyen öğrencilere uygulanan ölçüsüz şiddet, güvenlik güçlerinin toplumdaki konumunun ciddî biçimde irdelenmesini zorunlu kılmaktadır. Zira, son olaylarda güvenlik güçlerinin, öğrencilerin kafasına acımasızca cop salladıkları ve kız öğrencilerin saçlarından tutarak sürükledikleri, bunlarla da yetinmeyerek köpekleri öğrencilerin üzerine saldırttıkları televizyon ekranlarından ibretle izlenmiştir.

Bu koşullarda, başta öğrenciler ve aileleri olmak üzere, toplumun geniş kesimlerinde güvenlik güçlerine karşı telafisi güç, nefrete dönüşmeye hazır bir tepki oluşmaya başladığı gözlemlenmektedir.

Güvenlik güçleri açısından münferit yaklaşımlar olarak görülmek istenen bu tür baskı ve şiddet uygulamaları, toplumda giderek bunların güvenlik güçlerinin genel tavrı olarak algılanmasına yol açmaktadır. Bu da, tüm güvenlik camiasını ve demokratik hukuk devletini töhmet altında bırakmaktadır.

Son birkaç ay içerisinde üst düzey güvenlik gücü mensuplarının da aralarında bulunduğu, çeşitli yasadışı organize suç örgütlerinin ortaya çıkması, bir yandan güvenlik güçlerini toplumdaki saygınlığını zedelerken, bir yandan da demoralize olmasına neden olmaktadır. Tüm bu olgular, toplumun her kesiminin her zaman yardımına gereksinim duyduğu birçok önemli müesseseyi yıpratmaktadır.

Hiç kimsenin yasaları egemen kılmak, halkın malını ve canını korumak gibi erdemli bir görevi üstlenen güvenlik güçlerinin saygınlığını zedelemeye hakkı yoktur.

Bu yaşamsal öneme sahip müessesenin toplumdaki saygınlık ve güvenirliliğini yeniden kazanabilmesi amacıyla ;

1- Güvenlik güçleri görevlerini yaparken, ilgili yasa ve mevzuatların dışında, siyasî baskı altında kalıyorlar mı?

2 - Personel seçiminde, devletin Anayasa ve yasalarla belirlenmiş temel ilkeleri dışında bazı ideolojiler etken midir?

3- Çok önemli toplumsal görevler üstlenmek üzere istihdam edilen güvenlik güçlerinin, eğitimleri doğru ve yeterli midir?

4- Güvenlik güçlerinin şiddet kullanmaları, kendi bireysel tercihlerinden mi, yoksa üst makamların baskılarından mı kaynaklanmaktadır?

5- Güvenlik güçlerince şiddet kullanılarak gözaltına alınanların çok büyük çoğunluğunun bağımsız yargı tarafından serbest bırakılmasının, güvenlik güçlerinin önyargılı davranmasından mı, bilgisizliklerinden mi kaynaklanmaktadır?

6- Güvenlik güçleri kimi olaylarda gösterdiği hoşgörü ve sağduyuyu, öğrenci, işçi ve memurlara neden göstermemektedir?

7- Son öğrenci olaylarında, güvenlik güçlerinin özellikle genç kız öğrencilere karşı vahşete dönüşen bir şiddet uygulamaları, psikolojik sorunlarından mı kaynaklanmaktadır?

8- Medya mensupları neden, bir süredir güvenlik güçlerinin şiddet uyguladıkları gruplar arasında yer almaktadır?

9- Çocuk yaştaki öğrencilere karşı acımasızca şiddet kullanırlarken, cuma namazlarını rejim karşıtı bir gösteriye dönüştüren ve ibadet eden yurttaşlarımızı huzursuz ederken, güvenlik güçlerine de saldıran gruplara karşı, güvenlik güçleri neden çekingen davranmaktadır?

10- Güvenlik teşkilatı içerisinde, intihar ve benzeri vakaların artmasında, özlük haklarıyla ekonomik ve meslekî tatminsizliğin yanı sıra, çalışma koşullarından kaynaklanan psikolojik sorunlar ve baskıların rolü var mıdır?

Soruların yanıtlarını araştırmak ve güvenlik güçlerini toplumla kucaklaştıracak bir eğitim düzeyine kavuşturmak üzere bir reorganizasyona gidilmesinin yararlı olup olmayacağının belirlenmesi amacıyla, Anayasanın 98 ve İçtüzüğün 104 ve 105 inci maddeleri uyarınca, bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla arz ve teklif ederiz.

1- Durmuş Fikir Sağlar (İçel)

2- Yahya Şimşek (Bursa)

3- Bekir Kumbul (Antalya)

4- Yusuf Öztop (Antalya)

5- Celal Topkan (Adıyaman)

6- Atilâ Sav (Hatay)

7- Mustafa Kul (Erzincan)

8- Mustafa Yıldız (Erzincan)

9- Zeki Çakıroğlu (Muğla)

10- Ali Topuz (İstanbul)

11- Adnan Keskin (Denizli)

12- Sabri Ergül (İzmir)

13- Fuat Çay (Hatay)

14- Şahin Ulusoy (Tokat)

15- Birgen Keleş (İzmir)

16- Nihat Matkap (Hatay)

17- İsmet Önder Kırlı (Balıkesir)

18- Oya Araslı (İçel)

19- Önder Sav (Ankara)

20- Mahmut Işık (Sıvas)

21- Orhan Veli Yıldırım (Tunceli)

22- Nezir Büyükcengiz (Konya)

23- Yılmaz Ateş (Ankara)

24- Eşref Erdem (Ankara)

25- Ahmet Güryüz Ketenci (İstanbul)

26- Ali Rıza Bodur (İzmir)

27- Onur Kumbaracıbaşı (Kocaeli)

28- Algan Hacaloğlu (İstanbul)

29- Fatih Atay (Aydın)

30- Mehmet Moğultay (İstanbul)

31- Hikmet Çetin (Gaziantep)

32- Erol Çevikçe (Adana)

33- Mehmet Sevigen (İstanbul)

34- İrfan Gürpınar (Kırklareli)

35- Ayhan Fırat (Malatya)

36- Ercan Karakaş (İstanbul)

37- İsmet Atalay (Ardahan)

38- Ahmet Küçük (Çanakkale)

39- Aydın Güven Gürkan (İzmir)

40- Ali Şahin (Kahramanmaraş)

41- Ali Haydar Şahin (Çorum)

42- Altan Öymen (İstanbul)

43- Haydar Oymak (Amasya)

44- Murat Karayalçın (Samsun)

BAŞKAN - Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması konusundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.

Danışma Kurulunun bir önerisi vardır; okutuyorum:

IV. - ÖNERİLER

A) DANIŞMA KURULU ÖNERİSİ

1. - Genel Kurulun çalışma saatlerinin yeniden düzenlenmesi ile 13.11.1996 Çarşamba günkü birleşimde sözlü soruların görüşülmemesine ilişkin Danışma Kurulu önerisi

Danışma Kurulu Önerisi

No: 36 Tarihi: 13.11.1996

Genel Kurulun 13.11.1996 Çarşamba ve 14.11.1996 Perşembe günleri 15.00-22.00 saatleri arasında çalışmalarını sürdürmesinin ve 13.11.1996 Çarşamba günkü Birleşimde sözlü soruların görüşülmemesinin Genel Kurulun onayına sunulması Danışma Kurulunca uygun görülmüştür.

Hasan Korkmazcan

Türkiye Büyük Millet Meclisi

Başkanı V.

Temel Karamollaoğlu Murat Başesgioğlu

RP Grubu Başkanvekili ANAP Grubu Başkanvekili

Saffet Arıkan Bedük H. Hüsamettin Özkan

DYP Grubu Başkanvekili DSP Grubu Başkanvekili

Nihat Matkap

CHP Grubu Başkanvekili

BAŞKAN - Öneri üzerinde söz talebi?.. Yok.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Öneri kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, şimdi kabul buyurduğunuz öneri muvacehesinde gündemin, doğrudan "Kanun Tasarı ve Teklifler ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" bölümüne geçmemiz gerekiyor ve şimdi, biz, gündemin bu bölümünden çalışmalarımızı devam ettireceğiz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

1. - 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu Raporu (1/215) (S. Sayısı : 23)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, 926 Sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanununa Bir Geçici Madde Eklenmesine İlişkin 488 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ve Millî Savunma Komisyonu raporunun görüşülmesine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

Komisyon hazır mı?.. Yok.

Hükümet?.. Hazır değil.

Görüşmeler ertelenmiştir.

Sayın milletvekilleri, beni duyabiliyor musunuz?..

Sayın milletvekilleri...Sayın milletvekilleri... Sayın Bakanlar Kurulu sıraları... Rica ediyorum... Sayın milletvekillerinden rica ediyorum, iş takiplerimizi Genel Kurul çalışmalarının dışında yapalım... Lütfen... Buradan biz takip edemiyoruz rica ediyorum... Sayın milletvekilleri...

ALGAN HACALOĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, milletvekilleri iş takip eder mi?

BAŞKAN - Efendim, gayet tabiî, köye gidecek bir elektriğin, köye gidecek bir PTT santralının, bir gölet yapımının, bir barajın eksik kalan bölümünün yapılmasını milletvekilleri takip eder, en tabiî görevidir. Bunları hepimiz yapıyoruz zaman zaman.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum... Bakınız, bir kanun müzakere edeceğiz.

2. - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu Raporu (1/438) (S. Sayısı : 101)

BAŞKAN - Özürlüler İdaresi Başkanlığı Kurulmasına ve Özürlülerin Durumları ile İlgili Çeşitli Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Yetki Kanunu Tasarısı ve Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu raporunun müzakeresine başlayacağız.

Komisyon hazır mı efendim? Komisyon hazır değil.

Müzakere ertelenmiştir.

3. - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/413) (S. Sayısı : 124) (1)

BAŞKAN - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığıyla Kara Paranın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe Komisyonları raporlarının müzakeresine başlıyoruz.

Komisyon hazır mı? Hazır.

Hükümet?.. Hazır.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Komisyon raporunun okunmasını kabul edenler... Etmeyenler... Komisyon raporunun okunması kabul edilmemiştir.

Efendim, tasarının tümü üzerinde, gruplar adına; CHP Grubu adına Sayın Sav, DSP Grubu adına Sayın Temizel, ANAP Grubu adına Sayın Özdemir; kişisel söz talebinde bulunan ve ısrar eden Sayın Neidim söz istemişlerdir.

Sayın Sav, buyurun efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; bugün, huzurunuzda bulunan kanun tasarısı, son derece önemli ve yaşamsal bir konuyu düzenliyor.

Her suç, toplum düzenini bozar; ancak, kimi eylemler vardır ki, yalnız toplumun iç düzenini değil, uluslararası toplumu ve tüm insanlığı ilgilendirir. Uyuşturucu ve psikotrop maddeler kaçakçılığı ve silah kaçakçılığı gibi suçlar bu türdendir. Bunlar, ulusal sınırları aşarak, tüm insanlığa yönelen bir tehdit oluşturmaktadır. Bu tür suçların kazandırdığı çıkarların büyüklüğü baştan çıkarıcıdır, aşırı zenginleştiricidir; bu nedenle, çok emekle kazanılan az kazancın yanında, son derece çekici olmaktadır. Bu tür suçların, kamu düzeninin boşluklarından yararlanarak örgütlenen ve suçu, giderek olağan bir düzen haline getiren türüne "mafya" diyoruz.

Gerçekten, dün, burada, tüm Meclisin, Meclis gruplarının desteklediği bir araştırma önergesi tartışıldı ve bu araştırma önergesiyle toplumumuzdaki mafyalaşmanın ne kadar yaygın bir hastalık haline geldiği konusunda Meclisin araştırma yapması isteği ve önerisi oybirliğiyle kabul edildi.

Toplum içerisinde yasalar ve yasal düzen zamanla aşınabilir ve bazı yasaların, toplumun gelişmelerini yeterince izleyememesi nedeniyle toplum içerisinde bir ikinci düzen oluşur. Toplumun, yasal ve hukukî kamu düzeninin yanında oluşan bu ikinci düzen, son derece tehlikeli boyutlara varmış bulunmaktadır.

Sayın Başkan!..

BAŞKAN - Sayın Sav, bir dakikanızı rica edeyim. Uğultudan şikâyetçisiniz değil mi efendim?

ZEKİ ÇAKIROĞLU (Muğla) - Biz de şikâyetçiyiz.

BAŞKAN - Efendim, hepimiz şikâyetçiyiz; bu, biraz da salonun şeklinden, akustiğinden kaynaklanıyor.

Sayın milletvekilleri, rica ediyorum, sayın hatibi dinleyelim; çok önemli bir konu görüşülüyor.

Buyurun efendim.

ATİLÂ SAV (Devamla) - Mafya, aslında, 19 uncu Yüzyıl Sicilyasında Fransız işgaline karşı bir milliyetçi hareket gibi başlamış; zaten, mafya sözcüğü de onun kısaltılması "bütün Fransızlara ölüm, yaşasın İtalya" sözcüklerinden oluşuyor. Önce bir direnme hareketi olarak başlayan bu ör-

(1) 124 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

gütlenme, giderek, kendi öz toplumunun üzerinde de baskı kuran bir harekete dönüşmüş ve çok halisane niyetlerle başlatılan bu hareket, yüz yılı aşkın süredir İtalyan toplumunu, özellikle Sicilya toplumunu baskısı altında bulundurmuş.

Günümüzde de mafya, artık, uluslararası düzeyde çalışan bir suç örgütü ya da örgütlü suçların bir gelişimi, bir oluşumu, bir aşaması olmuş. Bunların, özellikle, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı gibi türleri, insan neslini ve uluslararası toplumu tehdit eden boyutta olduğu için, uluslararası kuruluşlarca da bu örgütlenmeye karşı, önlem alınması gereği gündeme gelmiş.

Yüce Meclisin huzurundaki yasa tasarısı, 1988 tarihli Viyana Sözleşmesi diye anılan Birleşmiş Milletlerin Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Sözleşmedir. Bunun yanı sıra, Karaparanın Aklanması, Aranması, Zaptedilmesi ve Müsadere Edilmesi Hakkında Avrupa Konseyi Sözleşmesi de, 1990 yılında kabul edilmiştir. Türkiye, bunlardan birincisine, yani, 1988 tarihli Viyana Sözleşmesine hazırlık aşamasında katılmış ve imzalamış; ama, henüz bu sözleşme, Türkiye Büyük Millet Meclisinin onayına ulaşmamıştır. İkinci sözleşmeye ise, henüz katılmış bulunmuyoruz.

Bu nedenle, Yüce Meclisin huzurunda bulunan bu tasarı, ululararası sözleşmelerden önce ulusal hukuk düzenimizin, mevzuatımızın bir düzenlenmesi anlamına gelmektedir; bunun önemi büyüktür ve hiç kuşkusuz, bu yasanın çıkmasından sonra uluslararası sözleşmelerin de kabulü için gereken işlemler önümüzdeki dönemde yapılacaktır, yapılmalıdır.

Tasarı, aslında, karaparayı suç haline getirmiyor. Çünkü, karapara, zaten, bir suç işlenmesi sonucunda elde edilen çıkardır, paradır, menfaattır ya da parayla ölçülebilen evraktır, menkul ya da gayrimenkul değerlerdir. 1990 tarihli Avrupa Konseyi Sözleşmesi de bu tanımı yapmaktadır. Burada önemli olan, tasarıyla getirilen, aklama eyleminin suç haline getirilmesi ve devletçe bu suçun izlenmesi, kovuşturulması ve karaparanın müsadere edilmesi konusunda gerekli örgütü kurmak ve bunun için gereken altyapıyı, hukukî kuralları tamamlamaktır.

Tasarının kodifikasyonu bakımından bazı elverişli olmayan düzenlemeler var; onlarla ilgili görüşlerimizi ve önerilerimizi tasarının maddeleri üzerinde görüşmeler yapılırken sunacağız. Bunlardan bir tanesi, karaparanın tanımı üzerindedir. Hükümet tasarısında karaparanın tanımı, Viyana ve Avrupa Konseyi Sözleşmesindeki tanımın aynı olarak düzenlenmiş ve sunulmuştur; ancak, tasarının, İçişleri Komisyonu, Adalet Komisyonu ve Plan ve Bütçe Komisyonundaki değişimleri sırasında bu tanım değiştirilmiş ve tadadî bir tanım yapılmış, saymaca yöntemiyle bir tanım yapılmış, tüm suçlardan elde edilen çıkarlar yerine, bazı suçlar sayılarak gösterilmiş; ki, bunu doğru bir tanım olmadığını, bu yöntemin daha çok kapsam maddesi olarak kullanıldığını biliyoruz. Bu nedenle, tanımın yine uluslararası hukuk düzeninde olduğu gibi, Avrupa Sözleşmesinde olduğu gibi, bütünüyle "tüm suçlardan elde edilen çıkarlar" şeklinde yazılmasını, düzenlenmesini öneriyoruz.

Buna mukabil, asıl önemli olan, karaparanın aklanması, ki, suç odur; kanunun asıl hedefi, karaparanın kendisi değil, karaparanın aklanmasıdır. Bu itibarla, aklamayı tanım maddesine koymamış olan Hükümet tasarısındaki bu eksiklik, daha sonra Plan ve Bütçe Komisyonundaki düzenlemede değiştirilmiş, düzeltilmiş ve madde, bu bakımdan daha geniş kapsamlı bir hale getirilmiştir.

Değerli arkadaşlarım, hiç kuşkusuz, karaparanın Türk toplumunu son derece rahatsız eden bir boyuta ulaştığını dünkü müzakerelerde bütün sözcüler dile getirdiler. Aynı şekilde, karaparanın toplum içerisinde çok yaygınlaşması ve âdeta akparayı bastıran bir yaşam düzeni haline gelmiş olması, toplumumuz için çok ciddî bir tehlike sunmaktadır.

Karaparanın aklanması suçları, yalnız Türkiye'yi ve iç hukukumuzu değil, uluslararası hukuku da ilgilendirmektedir; çünkü, karapara aklamasıyla zenginlik elde eden Batı ülkeleri vardır. Bunların, karapara aklanması işlemlerini özendirmeleri, teşvik etmeleri sonucundadır ki, uluslararası piyasada, karaparayla mücadele etmek daha da zor hale gelmiştir.

Yasa tasarısı "Malî Suçlar Araştırma Kurulu" adıyla bir organ oluşturmaktadır. Bu organın, Hükümet tasarısında, bağlı bulunduğu merkezî örgütlenme Başbakanlıktır ve doğrusu da budur; çünkü, devletin tüm para işlemleri, Başbakanlığa bağlı Hazine Müsteşarlığı tarafından yönetilmektedir. Karapara da karaparanın aklanması suçları da devletin para işleriyle ve para düzeniyle ilgili olduğu için, bu organın Başbakanlığa ve Hazine Müsteşarlığına bakan, onunla görevli olan Devlet Bakanlığına bağlanması, herhalde, Maliye Bakanlığına bağlı bir örgüt kurmaktan daha uygun olacaktır. Bunları, maddelerine geçtiğimiz zaman, yine, öneri olarak Yüce Kurulun huzuruna sunacağız.

Sözlerime son verirken, biz, Cumhuriyet Halk Partisi olarak, karaparanın aklanmasının önlenmesi ve uyuşturucu maddeler ve psikotrop maddelerin kaçakçılığıyla mücadele edilmesi için yapılmış olan bu düzenlemenin çok yararlı ve doğru bir düzenleme olduğunu, bazı düzeltmeler yapılmak koşuluyla, gelecek için toplumumuza çok verimli yararlar sunacağı düşüncesiyle, yasa tasarısını desteklediğimizi bilgilerinize sunuyor, hepinize en içten saygılarımı sunuyorum efendim.

Teşekkür ederim. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Temizel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Türkiye Büyük Millet Meclisi komisyonlarının asgarî müştereklerde de olsa üzerinde mutabakat sağladıkları, istisnasız tüm partilerin gerekliliğine inandığı ve hazırlık aşamasında elinden gelen her türlü gayreti sarf ettiği bir yasa tasarısı, kısacası, karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin yasa tasarısı üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum; sözlerime başlarken hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa tasarısı, Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündeminde çok uzun süredir beklemesine karşın, komisyonlarda böyle bir yasa için oldukça kısa denilebilecek bir süre içinde görüşüldü. Eğer, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu, bu görüşmeleri çok dikkatli bir şekilde izlemez ve bu çalışmalara katılamazsa, yasanın istenildiği gibi sonuçlar vermeyeceğinden endişe ederiz. O nedenle, bu yasa tasarısının ne gibi düzenlemeler getirdiğini, en azından, Genel Kurulun, gerçek bir iradeyle ve olayın ayrıntılarına inerek incelenmesinde büyük yarar görüyoruz.

Değerli milletvekilleri, hepinizin bildiği gibi, günümüzde özellikle uyuşturucu ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere, terörizm, adam kaçırma, şantaj, çocuk ve kadın ticareti gibi fiilleri genelde örgüt meydana getirerek işleyenler, bundan, yüksek kazançlar elde etmektedirler. Bu şekilde işlenen suçların önlenebilmesi, bu fiillerin faillerini cezalandırmanın yanı sıra, bu tür eylemleri cazip hale getiren suçun doğurduğu kazanca el konulması, suçları işleyip yakalanmayan kişilerin ya da bunlardan yakalananların cezaî takibattan kurtulan suç ortaklarının ekonomik yönden yasadışı yollarla güçlenmeleri ve dolayısıyla, aynı türden suçları yeniden işleme olanaklarının ortadan kaldırılması hükümlerine hukuk sistemlerinin bağlı olmasıyla veya sahip olmasıyla sağlanır ve gereklidir. İşte, bu tür hükümlere sahip olmamak, diğer ülkelerde olduğu gibi, Türkiye'de de, hukuk sisteminde oldukça önemli bir boşluk yaratıyor idi.

Değerli milletvekilleri, narkotik işlemlerden kaynaklanan karaparaya karşı uluslararası çalışmalar, taa 1961 yılında, Birleşmiş Milletler nezdinde imzalanan bir sözleşmeyle başlamış, daha sonra uygulamanın kapsamı genişlemiş; 1971 yılında psikotrop maddeler de eklenerek, sözleşme, günün sorunlarına yanıt verecek bir hale getirilmeye çalışılmıştır. Birleşmiş Milletler Örgütü, 1988 yılında, Viyana'da, Narkotik İlaçlar ve Psikotrop Maddelerin Yasadışı Dolaşımına Karşı Sözleşmeyi onaylamak suretiyle ve ülkemiz de bu sözleşmeye 1995 yılında yine bu Parlamentonun onayıyla katılmak suretiyle, bu konudaki ilerleme oldukça iyi bir aşamaya getirilmiştir.

Değerli milletvekilleri, yine bu sözleşmenin ışığında, 7 gelişmiş ülkenin, OECD bünyesinde oluşturmuş oldukları Malî Eylem Grubu kurulmuş ve Malî Eylem Grubunun temel görevi, karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin çalışmaları yapmak olarak belirlenmiştir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, görüyorum ki, Sayın hatip, mecburen durup, ne konuşuyorlar diye sizi dinliyor; rica ediyorum.

Sayın miletvekilleri...

Efendim, buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gerekliliğine gerçekten yürekten inandığımız bir yasa çalışmasına tüm milletvekili arkadaşlarımızın katkılarının olacağına inandığımızdan dolayı, böyle bir ortamın yaratılmasını gerekli bulduğumuzdan dolayı, haddimizi aşarak, bazen böyle bir tavır sergiliyoruz, bağışlayın.

Değerli milletvekilleri, Malî Eylem Grubu, bu çalışmaları sırasında, karaparanın tanımlanması ve karapara aklama suçlarının önlenmesiyle ilgili olarak bir seri tavsiye kararı geliştirmiştir. Türkiye 1991 yılında bu tavsiye kararlarını imzalamış, yani, bu kararları onaylayacağını kabul etmiştir. 1988 yılındaki Viyana Konvansiyonu, karaparanın aklanması eyleminin suç olarak kabulünü önermiş, ancak, aradan geçen süre içerisinde Türkiye bunu suç olarak ortaya koyamamıştır. Karaparanın aklanması suçu, başlangıçta sadece uyuşturucu ve benzeri maddelerin kaçakçılığından elde edilen kaynakların aklanması şeklinde tanımlanmışken, daha sonra bu kapsam genişletilmiş ve hangi cürümlerden elde edilen paraların karapara ve nelerin de karapara aklamaya dayanak teşkil edeceği konusunun belirlenmesi konusu ülkelere bırakılmıştır. Bunun üzerine, ülkeler, kendi mevzuatlarına ve ekonomik durumlarına, sosyal durumlarına göre hangi eylemlerin karapara sayılması gerektiğini ve karapara aklama suçunun ne olması gerektiğini, kendi hukukî mevzuatlarında düzeltmeler yapmak suretiyle, gereken hukukî sisteme sahip olmuşlardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, aradan geçen zamana karşın, karaparanın aklanması suçunu suç olarak kabul edememiştir. Peki, karapara aklama suçu, suç olarak kabul edilmeyince ne olmuştur? Karapara aklama suçu, suç olarak kabul edilmeyince, uluslararası dayanışma ve uluslararası çalışmalardan, Türkiye, dışlanmıştır; çünkü, bir ülkede bir fiilin suç olmaması, o fiilin o ülkede takibini engellemektedir. Örnek vermek gerekirse, karapara aklama suçunu oluşturan suçlardan kazanılan paraların aklanmak üzere Türkiye'ye gönderilmesi halinde, diğer ülkelerin taleplerine karşın, Türkiye, bu paralara el koyma olanağına sahip olamamıştır, el koyamamıştır. Yine, aynı şekilde, Türkiye'de elde edilen karaparanın başka ülkelerde aklanması halinde de, Türkiye, bu ülkelerden bu paralara el konulması konusunda talepte bulunamamıştır.

Yine, uluslararası dayanışmanın gereğinden olarak, özellikle bu tür uluslarararası büyük kaçakçılık faaliyetlerinde, kontrollü teslimatın da hukukumuzda yer almaması nedeniyle, Türkiye, bu olaylardan da dışlanmak zorunda kalmıştır.

Türkiye'de bu mücadeleler, bataklığı kurutmak yerine sivrisinek mücadelesi şeklinde yürütülegelmiştir.

Değerli milletvekilleri, karaparayla mücadelenin ülkemiz açısından çok büyük önemi vardır. Özellikle, 1980 sonrasında, karapara kazanma olanaklarının oldukça artmış olması ve sermaye hareketlerinin serbestleştirilmesi, bu alandaki faaliyetlerin niteliğini oldukça genişletmiş ve yasadışı faaliyetlerin aşırı gelişmesi sonucunu yaratmıştır. Devlet, neredeyse, yurttaşlarının temel haklarını koruyamaz hale gelmiştir. Bu durumda, vergisini düzenli olarak ödeyen kişilerin, haksız rekabet ortamı içerisinde faaliyette bulunmalarına neden olunmuştur.

Ayrıca, sermaye hareketleri serbestliği kararları yanında, sıcakparanın Türkiye'ye akması konusunda getirilen teşvikler, başka ülkelerde elde edilen karaparanın Türkiye'de aklanması için oldukça büyük bir olanak yaratmış, zemin hazırlamıştır.

Değerli milletvekilleri, bu koşullar altında Türkiye, karapara aklama suçuyla ilgili yasal düzenlemesini yapmazsa ne olur? Bu koşullar altında, Türkiye, uluslararası dayanışma ve kurulan örgütlerden dışlanır. Türkiye'nin buralardan dışlanmasının anlamı ne olur, onu takdirlerinize bırakıyorum, ne kadar ilgilendiğiniz ölçüsünde.

Değerli milletvekilleri, karapara aklama suçu, Türk hukuk sistemindeki oldukça önemli bir boşluğu dolduracaktır diyoruz. Karapara aklama suçunun ne olduğu konusunun, ikili bir tanımlamayla, yasa tasarısıyla yürürlüğe konulmaya çalışıldığını burada sizlere ifade etmek istiyorum. Birinci düzenleme, karaparaya kaynaklık edecek olan suçun ve hangi fiillerden elde edilen paranın karapara sayılacağının tanımlanmasını içermektedir. Karaparayı tanımlamadığınız zaman, karapara aklama suçunu da tanımlayamazsınız. Şu anda önünüzdeki yasa tasarısı, sizlere hangi faaliyetlerden ve hangi suçlardan elde edilen paraların karapara sayılacağını, bunların aklanması halinde ve sisteme sokulması halinde de hangi cezaların getirileceğini içermektedir.

Karapara, bu tanımı itibariyle ülkeden ülkeye çok geniş olarak tanımlanabileceği gibi, tadadî olarak sınırlı tutulma olanağına da sahiptir; ancak, ülkelerin sosyoekonomik durumu, bu tanımlamanın çok hassas olarak yapılmasını gerektirmektedir.

Bizim, bu yasa tasarısı çalışmaları sırasında gönlümüzden geçen konu, en azından cezaî alt sınırı bir yılın üstündeki hürriyeti bağlayıcı cezayı gerektiren cürümlerin ve suçlardan elde edilen paraların karapara olarak sayılması şeklindeydi.

Değerli milletvekilleri, bu yasa tasarısının bir uzlaşma yasa tasarısı olduğunun, dolayısıyla kapsamın bu kadar geniş tutulmasının uygulamada sorunlar yaratacığının ve uygulamanın başlangıçta ölü doğacağının söylenmesi üzerine, bizler de, belirli konularda, tadadî olarak suçların sayılması konusundaki düzenlemeye rıza gösterdik ve bu konsensüs ortaya çıktı.

Oradan sonra gelen düzenleme, karaparanın aklaması suçudur. Karapara nasıl aklanmaktadır?

Değerli milletvekilleri, karaparanın aklanmasıyla ilgili olarak dünyada uygulanan belli başlı üç grup yöntem vardır, üç grup içerisinde bunları özetleyebiliriz.

Karaparanın aklanmasıyla ilgili olarak birinci yöntem; nakdin, fizikî olarak elden çıkartılmasına ilişkindir. Hepinizin bildiği gibi, karapara, konusunda suç teşkil eden olaylardan sağlanan para genellikle nakit olarak elde edilir, malî sistemin içerisinde falan yer almaz. Dolayısıyla, karapara aklama suçundaki birinci aşama, bu şekilde elde edilen paraların, nakitlerin sistemin içerisine sokulmasıdır; örneğin, bir yabancı bankaya yatırılmasıdır, bir Türk bankasına yatırılmasıdır; bir Türk bankasından bir yabancı bankaya gönderilmesidir; bir bankaya yatırılıp, kredi kartı kullanımı suretiyle kullanılmasına olanak tanımaktır. Böylece, para karşılığı cinayet işleyen birisinin elde etmiş olduğu parayı götürüp de bankaya yatırması veya kendisinin ortaya çıkmasından kuşkulandığı için üçüncü bir kişiye, muteber bir kişiye vererek "şu parayı götür, benim adıma bankaya yatır" demesi, onun da bankaya yatırması, bu paranın kaynağı cinayet karşılığı olduğundan dolayı, karapara aklama suçudur.

Değerli milletvekilleri, karapara aklamada ikinci bir yöntem, mevduat transferleri; mevduatın tahvil, hisse senedi gibi malî araçlara dönüştürülmesi; pahalı lüks malların satın alınması ve bunların tekrar elden çıkarılması; gayrimenkule yatırım yapılması; bina satın alınması; örneğin, Boğaz'da bir yalının satın alınarak, belirli bir süre sonra, çok yüksek değerden satışının gösterilmesi; eğlence ve turizm sektöründen, özellikle kumardan büyük ölçüde para kazanıldığının söylenmesi ve bununla ilgili olarak düzenlemelerin yapılmasıdır.

Karapara aklamasında en son aşama, üçüncü aşama da, yasal olmayan kaynağa yasallık kazandırmak için, bunun servete dönüştürülmesidir. Yasal olmayan kaynaklardan elde edilen paraların servete dönüştürülmesi, genellikle, Türkiye'nin geçmiş yıllarda yaşamış olduğu hayalî ihracata yasallık kazandırmak için çok yüksek değerlerde faturalar alınması ya da naylon faturalar alınması ve bu faturaların düzenlenmesi yoluyla ve değişik teknikler kullanılarak, bu kazançlarının meşruymuş gibi, yurtdışından ihracat karşılığında gelir elde ediliyormuş gibi gösterilmesidir.

Elbette ki, karapara aklama yöntemlerinin hepsini, bu üç grup içerisine sığıyor, bundan başka yok diye bırakmak mümkün değildir. O nedenle, karapara aklama suçu ve bundan sonra bu suçun ortaya çıkarılmasıyla ilgili teknikler, bu amaçla kurulan örgütün çok ciddî çalışmalar yapması, bu amaçla kurulan koordinasyon kurulunun gerekli özveriyi göstermesi ve oradan gelecek önerilerin de Parlamentoda kabul edilmesi suretiyle olanaklı olabilir. Biz, bu tür çalışmaların, bu özveri içerisinde gerçekleştirileceğine inanıyoruz.

Değerli milletvekilleri, size, Plan ve Bütçe Komisyonunda da Sayın Adalet Bakanı tarafından kullanılan bir örnekle, getirdiğiniz yasal düzenleme konusunda son bir açıklama yaparak sözlerimi bitirmek istiyorum.

Karapara ve karaparanın kaynağı olarak belirtilen suçlar, aslında, bu tasarıyla suç olarak ihdas edilmemektedir. Bunlar, Türk hukuk sisteminde suç olarak var olan, yer alan suçlardır. Dolayısıyla "karapara" adı altında burada hiçbir yeni suç ihdas edilmemektedir. 1918 sayılı Yasa kapsamına giren suçlar, 6136 sayılı Yasa kapsamına giren suçlar, 2863 sayılı Yasa kapsamına giren suçlar, Türk Ceza Kanununun burada sayılan maddeleri... Bunların hepsi Türk hukuk sisteminde vardır. Dolayısıyla, bu tasarı, hiçbir yeni suç, karapara elde etme anlamında bir anlam ifade etmemektedir. Eğer, bu suçlardan herhangi birini işlemek suretiyle bir para elde ediliyorsa, sadece bu paranın kara olduğunu belirtmektedir yasa tasarısı. Yani, cinayet, para karşılığında işleniyorsa, orada elde edilen para karadır, silah kaçakçılığından elde edilen para karadır, Türkiye'nin güvenliği aleyhine para karşılığı casusluk yapılıyorsa, bir suç işleniyorsa, casusun elde ettiği bu para karadır. Dolayısıyla, karapara deyimiyle Türk hukuk sistemine hiçbir yeni suç getirilmemektedir. Burada ihdas edilen yeni suç, işte bu karaparanın malî sisteme sokulmak suretiyle, buna bir meşruiyet kazandırılması çabasının suç olarak kabul edilmesidir. Eğer bu suçların hepsi varsa, bundan elde edilen paranın da karapara olduğunu kabul ediyorsak, buna meşruluk kazandıran insanların suç işlediğini kabul etmek ve bu şekilde meşruiyet kazandırmaya yönelik bütün eylemlerden elde edilen nemalar da dahil olmak üzere, bunu müsadere etmek, işte bu yasanın temel hedeflerinden biridir ve amacıdır.

Hepiniz bilirsiniz, bu, birçok Türk filmine konu olmuş bir konudur: "Ben, adam öldüreyim para karşılığında da, hiç değilse çocuklarım kurtulsun" derler.

Değerli arkadaşlar, işte olay bu. Yani, insanların suç işleyip de herhangi bir bedel elde etmeleri halinde, bunun yanlarına kâr kalmayacağının bu tasarıyla ortaya konulmasıdır.

Suç karşılığında elde edilen miktarın veya paranın müsaderesi, ilgili kanun hükümlerinde de vardır. Ancak, bu para, eğer suçun ortaya çıkarılmasına ilişkin süreç uzunsa, beş on yıl içerisinde 10 katına, 20 katına, bazen de belirlenemeyecek kadar yüksek değerlere baliğ olmaktadır. Dolayısıyla, ilgili yasa hükümlerine göre verilen müsadere kararı veya ceza ödendikten sonra bile, ilgililerin elinde oldukça önemli miktarda bir karapara kalma olasılığı vardır. İşte bu tasarı "nemaları da" demek suretiyle, bunların müsaderesine olanak tanımaktadır.

Değerli milletvekilleri, bu tasarıyla getirilen tanımların, bu tasarıyla Türk hukuk sistemine sokulan tanımların, Türk hukuk sisteminin çok önemli bir gereksinimini karşılayacağına inandığımız için, Demokratik Sol Parti olarak bu tasarıyı destekliyoruz ve elimizden gelen katkıyı gösterdik.

Gönlümüz, kaynağı suç olan her türlü gelirin karapara olarak tanımlanmasından ve bunların aklanmasına ilişkin işlemlerin de, bu yasa çerçevesinde, cezaî takibata ve müsadereye tabi olmasından yanadır; ancak, bu tür uzlaşmalarda, uzlaşma ilkelerine sadık kalmanın gerekliliği nedeniyle, bu haliyle de, tasarıya olumlu oy vereceğimizi belirtiyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Temizel, teşekkür ediyorum efendim.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Biltekin Özdemir; buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, Büyük Millet Meclisinin sayın üyeleri; bugün, Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığını doğrudan doğruya etkileyecek bir yasal düzenlemeyle karşı karşıyayız.

Sayın milletvekilleri, önceki hükümetler döneminde hazırlanıp benim Plan ve Bütçe Komisyonu Başkanlığım sırasında da Plan ve Bütçe Komisyonunda, Anavatan Partisinden ve diğer partilerden arkadaşlarımızın yoğun ilgi ve çalışmaları sonucunda değerlendirilerek huzurunuza getirilmiş bulunan karaparanın aklanmasının önlenmesine dair bu düzenlemenin, Büyük Millet Meclisi ve Türk toplumunun geleceği açısından çok özel bir yeri olduğunu vurgulamak isterim.

Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisi, halkın egemenlik hakkının kullanıldığı en yüce makamdır. Bu yüksek ve onurlu makamda bulunan biz milletvekillerine düşen çeşitli görevler vardır. Biz, milletvekilleri olarak, toplumumuzun ve halkımızın yararına her çabayı göstermek durumundayız; Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığı adına, her çabayı göstermek durumundayız. Milletvekillerinin saygınlığı konusunda, onların saygınlığını koruma konusunda, davranışlarımızla, çalışmalarımızla ve çabalarımızla, her türlü gayretin içerisinde olmalıyız.

Öte yandan, meclisleri çalıştırmak da hükümetlerin görevidir. Hükümetler, gerekli yasal düzenlemeleri esas itibariyle hazırlarlar, komisyonda o çalışmalara destek ve yön verirler ve kanunların çıkışının birinci amili olurlar. Kanunların çıkışında hükümetlerin görevi ne kadar büyükse, uygulanışında ve uygulanışının sonuçlarının Türk toplumunun hizmetine sunuluşunda da, hem yetkileri o kadar yüksektir hem de, doğal olarak, sorumlulukları o kadar yüksektir.

Sayın milletvekilleri, bugünlerde, Türkiye Büyük Millet Meclisi, Hükümet ve ilgili bakanlıklarımız, başta İçişleri Bakanlığımız, Türk kamuoyu önünde büyük bir sınav vermektedir. Türkiye'de, bugün, siyasî gücün, karapara gücünün ve silahlı eylem gücünün, birleşerek, çıkar birliği yaparak, devleti teslim alma gibi bir çaba içerisinde olduğunu üzülürek izliyoruz. Türkiye'de, devletin otoritesi zaafa uğratılmaya çalışılmaktadır; kısmen de sağlanmıştır bu. Meşru olmayan menfaat tertipleri devlete sirayet etmektedir, kamu görevlilerine sirayet etmektedir, belki de siyasetçilere bulaşmıştır. Bu, bir kanser mikrobudur ve kesinlikle, devletten, siyasetten uzaklaştırılması gerekir.

Bu konuda, şükranla ifade edeyim, Türk basını olayın üzerindedir; duyarlılıkla değerlendirmektedir ve ümit ediyorum, Türk basını, bu konudaki tutumunu, geçici bir manşet düzenleme dönemiyle sınırlı tutmayacak ve olayların aydınlığa kavuşmasına, sonuçlandırılmasına kadar, titiz olarak, konu üzerinde ilgisini esirgemeyecektir.

Basınımızdan bazı kısa ibareler sunuyorum: Bakınız, Milliyet Gazetesinde, Sayın Akbal "Türkiye Büyük Millet Meclisi, siyasetin mafyalaşmasına karşı kesin ve ısrarlı bir tavır almak durumundadır" diyor. Ne kadar yerinde bir tespit.

Değerli arkadaşlarım, Hürriyet Gazetesinde, Anavatan Partisi önergesinden, dünkü çalışmalarımızla ilgili bir alıntı sunuyorum "Devletin karar mekanizmaları arasına sızarak, her türlü yasadışı kirli ilişkilerini sürdüren mafya, terör ve uyuşturucu örgütleri, bir yandan devleti zaafa uğratırken, bir yandan da toplumsal çürümeye sebep olmakta ve devletin bu odaklar tarafından kuşatıldığı iddialarını pekiştirmektedir."

Zaman Gazetesinde, bir başka arkadaşımız, Sayın İdris Gürsoy "Susurluk'taki kazadan yola çıkıp, Türkiye Büyük Millet Meclisini hedef almak, demokrasinin kalbi olan Parlamentoyu yıpratıcı yayınlar yapmak, kimseye yarar sağlamaz" diyerek, bize, görevimizin özenle üzerinde durmamızı tavsiye ediyor. Yine, bir başka gazetemizde, Cumhuriyet Gazetesinde, Sayın Oral Çalışlar "Hâlâ Meclisten umutlu ve cesur sözler duymayı bekliyorum" diyor.

Arkadaşlar, Yeni Şafak Gazetesinden de alıntı sunuyorum...

BAŞKAN - Sayın Özdemir, efendim, o konuya, Genel Kurulumuz, Parlamentomuz yeterli hassasiyeti gösterdi; bir de komisyon oluşturdu efendim. Siz bugünkü...

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) - Bağlantısını kuracağım Sayın Başkan; doğrudan bağlantılı bir konu çünkü.

ALİ OĞUZ (İstanbul) - Sayın Özdemir hızını alamamış.

BAŞKAN - Sayın Özdemir, bu konuda bir komisyon kuruldu.

Buyurun efendim.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Devamla) - Sayın Başkan, biraz sabır buyurursanız, ne kadar direkt bağlantısı olduğunu arz edeceğim.

Yeni Şafak Gazetesinde, Sayın Ahmet Taşgetiren aynı konuyu işliyor. Yine, Sabah Gazetesinde Sayın Hasan Cemal "Karanlığı aydınlığa çevirecek siyasal irade nerede?" diye soruyor.

Değerli arkadaşlarım, bütün bunların sonucunda şuraya varıyoruz: Bütün bu faaliyetlerin sonunda maddî ve gayri meşru bir çıkar hedeflenmektedir. İşte, bu maddî ve gayri meşru menfaatların tümüne, toplamına karapara denilir; bunların tamamına karapara denilir. Biz, bugün, bu karapara belasının önlenmesine yardımcı olacak -ve dünkü olaylarla da bağlantısı içerisinde- bunu engelleyecek bir çalışmanın önünde ve içindeyiz.

Bu karapara belası nelere yol açar arkadaşlar; hepimiz biliyoruz; ama, huzurunuzda tekrar arz edeceğim: Bir defa, siyasî irtikap yaratır. Siyasî irtikap ne demektir; tek taraflı olarak, karşı tarafı, vatandaşlarımızı cebren, icbar ederek veyahut da ikna ederek menfaat teminine zorlamaya yol açmak. Bunu, isterseniz, halk anlatımıyla "siyasî rüşvet" diye tanımlayalım. Karapara, buna yol açar. Bu karapara, vergidışı, kayıtdışı ekonomiyi yaratır. Bugün bütün bilimadamlarının yaptığı bir hesaplamaya göre, ülkemizde, 1997 rakamlarıyla, en az 6 ilâ 10 katrilyonluk bir kayıtdışı ekonomi cereyan etmektedir. Bu paranın da gözesi karaparadır arkadaşlar. Gözesi karaparadır, oradan kaynaklanmaktadır bu karapara belası. Tabiî, bu kaynaklar yerli yerinde kullanılamadığı için ülkemizin kalkınmasına engel olur. Ülkemizin saygınlığını zedeler.

Arkadaşlar, ülkemizin finansman kurumları ve uluslararası camiadaki yeri, sırf bu uyuşturucu madde kaçakçılığı ve bu karapara belası yüzünden büyük kredi kaybetmiştir ve etmeye de devam etmektedir. Bu itibarla, bugünkü tasarı, bu olayların önlenmesiyle doğrudan, birinci derecede önemli ve ilgili bir kanundur. Bu karapara, aynı zamanda, ülkemizin iç ve dış güvenliğini zedeler, terörü besler.

Sayın Başkanın takdir edecekleri gibi, bunun dünkü konularla da doğrudan ilgisi vardır. Bu karapara, devleti de kirletir, kamu görevlilerini de kirletir; örtülü işleri cazip kılar, örtülü işlere ilgiyi artırır, örtülüden medet umanların keyfine göredir bu. Bu karaparayı önlememiz lazım. Bu karaparanın aklanmasını da muhakkak önlememiz lazım.

Arkadaşlar, kişisel çıkar ile toplumsal çıkar çatışdığı zaman, elbette, toplumsal çıkarın yanında olmak zorundayız. Niçin; çünkü, o zaman, halkın yararını, toplumun yararını gözetmiş oluruz. İşte, bu karaparanın önlenmesi de, bazılarının çıkarına taş koymak, çanına taş koymaktır; ama, toplumun geleceğine, aydınlığına ışık tutmak anlamına gelecektir.

Değerli arkadaşlarım, bütün bu işlemler, uygulamalar, olaylar sadece ülkemiz için değil, tabiî, başka ülkeler için de geçerli olmuştur; ama, ne yazık ki, bu konuda en çok ülkemiz istismar edilmektedir, biraz da bulunduğu coğrafî konum itibariyle. O yüzden, on yıl kadar önce, bu konuda, uyuşturucu maddelerin kaçakçılığının ve buna benzer fiilerden doğan menfaatların, yani, karaparanın önlenmesine ilişkin olmak üzere, Birleşmiş Milletler sözleşmesi akdedilmiştir. Birçok ülkede bu konular bir yasal dayanağa kavuşturulmuştur; sıra ülkemize gelmiştir, geç bile kalınmıştır. Burada, sadece kişisel çıkarla kalınmamakta, insanlık suçları işlenmekte ve ülkemizin parçalanmasına kadar varan etkileri olmaktadır.

Bu, bir kısır döngüdür arkadaşlar; karapara, çıkarları kollar, o çıkarlar da karapara faaliyetlerini tekrar besler. Bu, öyle bir kısır döngüdür ki, bir yerden bunun mutlak surette kırılması gerekir. İşte, bu düzenleme, bunun kırılacağı düzenlemelerden birisidir, bu karapara kısır döngüsünün veya fasit dairesinin kırılacağı unsurlardan birisidir; bu düzenleme, bunu kıracaktır.

Karapara belası nasıl cereyan ediyor, nasıl aklanma istikametinde yol alıyor, bunu, arkadaşlarımız kısmen izah ettiler. Bunun en büyük unsuru kıyı bankacılığından geçmektedir. Aslında, Kıbrıs'taki bankacılık da buna yardımcı olmaktadır. Sırdaş hesaplardan döviz tevdiat hesaplarına doğru kayışlar, karaparayı besler, yabancı sermaye görüntülü yatırımlar besler; arkasında ne olduğunu bilmiyorsunuz. Bizim dışarıdan sağlanan dışborçlarımızı da burası besler. İşte, o, sıcak para diye ifade edilen paraların içerisinde kara kaynaklar vardır, meşru olmayan kaynaklar vardır. Türkiye'de, teşvikli yatırımların, proforma fatura şişkinliklerinin de karaparadan bir hayli beslendiği bilinmektedir.

Arkadaşlar, Türkiye'de, nesebi gayrisahih servetler oluşuyor, nesebi gayrisahih zenginlikler oluşuyor ve nesebi gayrisahih zenginler oluşuyor, varlıklar oluşuyor, orta kademede görev alan zengin kamu görevlileri oluşuyor; lüks tüketim artıyor, birdenbire artıyor; kayıtdışı, vergidışı ekonomi büyüyor, kamunun kaynakları kuruyor. Hükümet, işin başından beri kaynak aramaya kalkışıyor; şu anda getirdiği kaynak paketlerinin hiçbirisi, hepiniz de biliyorsunuz, sadra şifa bir kaynak değildir. Sadece, devletin elindeki birikmiş mal varlıklarının nakte çevrilmesinden başka hiçbir şey, gerçekten, değildir; bunu göreceğiz. İşte, kaynak buradadır arkadaşlar. Kaynağı, Hükümete sunuyorum: Karaparanın ve kayıtdışı ekonominin önlenmesi, en iyi kaynaktır, en tutarlı kaynaktır, en verimli kaynaktır. Türkiye'de liberal ekonomiyi, serbest rekabet rejimini, özgür toplumu, girişim özgürlüğünü destekleyecek yaklaşım buradadır. Bunu, Hükümetin de bilgisine sunuyorum. Hiçbir suretle kara olaylara teslim olmayalım, Büyük Millet Meclisi olmamalıdır; olmadığını da, her vesileyle ispat etmeliyiz. Bunlardan birisi de, bugün huzurumuzdadır.

Değerli arkadaşlarım, burada, arkadaşlarım izah ettiler. Biz yeni bir suç tanımlaması ihdas etmiyoruz. Bugün, Türk Ceza Kanununa göre veya çeşitli kanunlarımızla, suç düzenleyen hükümlere aykırı fiilleri sonucu menfaat temin etmiş olanların temin ettikleri bu menfaatların karapara olduğunu tarif ediyoruz ve bu parayı, bizzat edinenlerin veya dolaylı şekilde bu parayı sahiplenenlerin, kullananların, bu parayı, bu kaynağı tasarruf edenlerin, bu kaynağı aklamaya kalkışmalarının suç olduğunu belirtiyoruz ve onun cezasını öngörüyoruz. Ayrıca, bunun hangi kuruluşlarda, ne şekilde, nasıl izleneceğini, inceleneceğini düzenliyoruz. Bu tasarının özünde getirmiş olduğu olay budur.

Böylece, Türkiye'de uyuşturucu madde kaçacılığına bu kanunun iyi uygulanması halinde darbe indirilecektir; gümrük kaçacılığına önemli ölçüde darbe indirilecektir; silah kaçakçılığına, kadın ticaretine darbe indirilecektir; organ nakli kaçakçılığı aynı şekilde önlenecektir; tarihî ve kültürel varlıklarımızın kaçırılması önemli ölçüde engellenecektir; naylon faturacılıkla benzeri hileli vergi suçlarıyla gelir sağlayanların bu fiileri de bu kapsama alınmak suretiyle ağır derecede cezalandırılacaktır.

Değerli arkadaşlarım, netice itibariyle şunu arz edelim: Madde metinleri geldikçe, maddelerin içeriği hakkında da, sizlere, ayrıntılı bilgi sunmak üzere hazırız, sunarız.

Plan ve Bütçe Komisyonumuz, ittifak halinde, dikkatli bir çalışmayla, birlikte ve verimli bir şekilde, karaparanın aklanmasının önlenmesine dair şu düzenlemeyi hazırlamış ve huzurunuza getirmiştir. Türk toplumuna ve Türk mevzuatına, bu düzenlemeyi kavuşturmanın onurunu, Büyük Millet Meclisi üyeleri olarak, hepimiz birlikte tadacağız.

Bütün malî ve ekonomik düzenlemelerin önünde yer alan bir malî düzenlemedir bu. Karaparanın aklanmasının önlenmesi, kayıtdışı ekonominin, diğer vergi düzenlemelerinin, diğer ekonomik düzenlemelerin, diğer malî düzenlemelerin, tümünün önünde yer alması gereken ve hepsinden önce yürürlüğe konulması gereken bir düzenlemedir; niçin; çünkü, bütün bunların amacı, bir şekilde, meşru olmayan şekillerde elde edilen kazançları önlemek veya cezalandırmaktır; bunun birinci unsuru da budur.

Aynı şekilde, bu düzenleme, siyasetin ve yönetimin temizlenmesine de katkıda bulunacaktır. Meşru olmayan kaynaklardan beslenen siyasî rekabeti Türk toplumunun yararına düşünmek, hiçbirimizin haddi değildir; buna, Türk toplumu layık değildir. Türk toplumunun, halkın önüne çıkarız, açıklıkla görüş ve fikirlerimizi anlatırız, hizmet tarzımızı anlatırız; ama, menfaat ilişkileriyle Türk toplumunu etkileyerek alacağımız sonuçların, ne alanlara ne de verenlere bir hayrı olmaz arkadaşlar.

Arkadaşlar, bu düzenlemeyle, serbest rekabet rejimini, kendi kuralları içerisinde işlerliğe kavuşturarak, kaynakların en verimli biçimde kullanımını ve en adil biçimde dağılımını da sağlama imkânımız olur.

Aynı şekilde, bu düzenlemenin, Türkiye'de, gerçekten, büyük bir rahatsızlık unsuru olan kayıtdışı ekonominin önlenmesinde de önemli katkıları olacağını; kamu maliyesine, kamu yönetimine, Hükümete ve ülkemize yararlı sonuçlar getireceğini düşünüyoruz ve Anavatan Partisi Grubu adına; bu tasarının, başından beri olduğu gibi, bugün de, kabulü için yanında olduğumuzu belirtiyor, bu tasarının kabulü için, Büyük Millet Meclisinin ittifakla destek vermesini talep ediyor; Partim ve şahsım adına, hepinize saygılarımı sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum efendim.

Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Cevher Cevheri; buyurun. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

DYP GRUBU ADINA İ. CEVHER CEVHERİ (Adana) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ve Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı üzerinde Doğru Yol Partisi Grubunun görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; Yüce Meclisi saygılarımla selamlarım.

Uyuşturucu ve karaparayla mücadele meselesi, birçok ülkede olduğu gibi, bizim ülkemizin de, bizim Parlamentomuzun da en önemli gündem maddelerinden birini teşkil etmektedir. Bu konuyla ilgili Birleşmiş Milletler sözleşmesini onaylamakta ve gerekli yasal düzenlemeyi yapmakta gecikmeyle bizi itham eden bazı Batılı ülkeler, ne yazık ki, iş mücadeleye geldiğinde, bizim gösterdiğimiz kararlılığı gösterememektedirler.

Uyuşturucu ve silah kaçakçılığı tescilli birtakım kişi ve örgütleri himaye eden, barındıran ve ekonomik olarak güçlenmelerine katkıda bulunan bazı Batı ülkeleri, bu manada, bizi eleştirmektedirler. O ülkelerden bazıları, birtakım insanların kendi halklarından çaldıkları servetlere bekçilik yapmaktadırlar.

Bugünkü basında yer alan bir habere göre, birkısım üçüncü dünya ülkeleri liderlerinin, bir Batı ülkesinin bankalarındaki servetleri toplamının 150 milyar dolara ulaştığı ifade edilmektedir. Banka sırdaşlığı ya da banka ketumiyeti bahanesiyle, sır vermeden muhafaza ettikleri bu servetlerden, faiz vermek bir yana, bekçilik ücreti kesmektedirler.

Uyuştucu kullanılması konusunda, bizim cemiyetimizin, ahlakî değerleriyle, kanunlarımızdaki sert müeyyideler sayesinde, birkısım Batı ülkelerine nazaran daha az bir tehdit altında olduğunu söyleyebiliriz; ancak, buna rağmen, uyuşturucu ile mücadeledeki gayret ve başarılarımız, her türlü takdirin üzerindedir.

Bu tasarının gecikmesiyle, en basit olayları dahi istismar ederek aleyhimizde kullanmayı kendine iş edinen bazı çevreler, ellerine yeni bir koz geçirmiş olmanın adeta heyecanını yaşamaktadırlar. Tasarının kanunlaşmasıyla, hem dış taahhütlerimize bağlılığımızı ortaya koymuş hem de uyuşturucu ve karaparayla mücadelede, kanunî dayanaklarımızı güçlendirmiş olacağız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığı başta olmak üzere, şantaj, adam kaçırma, zorla alacak tahsili gibi organize suçlar yoluyla, zaman zaman önemli gelir kaynakları elde edildiği bir vakıadır. Bu gerçek hem bizim ülkemiz için hem de gelişmiş, azgelişmiş bütün ülkeler için geçerlidir. Bu suretle elde edilen gelirler, işlenecek aynı nitelikteki suçların failerine önemli bir finans kaynağı oluşturduğu gibi, sisteme dahil edilerek aklanmasıyla, piyasaların yozlaşmasına ve kirlenmesine yol açmaktadır. Bu suçları işleyenler kimi zaman yakalanamamakta veya cezaî takibattan kurtulabilmektedirler. Ellerinde oluşan büyük fonlar, birçok ülkenin toplum düzenini tehdit eder haldedir. Suç kaynaklı gelirlerin ülkelerin ekonomilerine girmeleri ve bu gelirleri oluşturan cürümlerin önlenmesi maksadıyla beynelmilel platformlarda birçok çalışma yapılmıştır ve yapılmaktadır. Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesinin 27 Haziran 1980 tarihli toplantısında kabul edilen tavsiye kararı, bu tehlikeye işaret edilen ilk uluslararası belgedir.

Amerika Birleşik Devletleri, Japonya, Kanada, Almanya, Fransa ve İngiltere başta olmak üzere, 12 ülkenin merkez bankası başkanlarıyla, denetim otoritelerinden oluşan Basel Komitesi, Aralık 1988'de yayımladığı ilkeler bildirisiyle, malî kurumların, karapara aklayıcıları tarafından kullanılmasını önlemek maksadıyla, almaları gereken tedbirleri belirlemiştir.

1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi, ülkemizce derhal imzalanmış ve 22.11.1995 tarih ve 4136 sayılı Kanun ile onaylanması uygun bulunmuştur; ekli beyanla birlikte onaylanması ise, Bakanlar Kurulunca kararlaştırıldıktan sonra, 11 Şubat 1996 tarihli Resmî Gazetede yayımlanmıştır.

Sözleşmenin onaylanması, uluslararası zeminlerde taahhütlerimize bağlılığımız bakımından nispi bir rahatlama getirmiş ise de, iç hukukta paralel düzenlemelerin yapılabilmesi bugüne kadar mümkün olamamıştır. Öte yandan, G-7 ülkeleri Temmuz 1989 zirvesinde, uyuşturucu ticaretiyle bağlantılı malî konuların, malî sorunların ele alınması ve karaparanın aklanmasıyla mücadeleye yönelik mevzuat arasında uyum sağlanması amacıyla, Malî Eylem Görev Grubunu teşkil etmiştir. OECD üyesi ülkelerden oluşan bu grup, 40 adet tavsiye kararı alarak yayımlamıştır.

Malî Eylem Görev Grubu, Haziran 1995'te Lahey'de yaptığı toplantı sonucu kabul ettiği raporunda, Türkiye'yi, tavsiyeleri yerine getirmemekle ve gereken yasal düzenlemeleri yapmamakla eleştirmiştir. Bu görev grubu, tavsiyelerine uymayan ülkelere çeşitli müeyyideler uygulamaktadır. O ülkenin yakın takibe alınması, o ülkenin bakanlarına uyarı yazıları yazılması ve üst düzey bir heyetin, inceleme için o ülkeye gönderilmesi şeklindeki müeyyideler Türkiye'ye uygulanmıştır.

Malî Eylem Görev Grubu, bu müeyyidelerle de yetinmeyip, 25 Haziran 1996 tarihine kadar yasal düzenlemenin yapılmaması halinde, gruba üye ülkelerin ticarî ve malî kuruluşlarına, ülkemizdeki kişi ve kuruluşlarla olan ilişkilerine özel dikkat göstermelerini tavsiye edeceğini ülkemize bildirmiştir. Ancak, içinde bulunduğumuz siyasî durum, siyasî konjonktür dikkate alınarak, bu yaptırımın uygulanması belli bir süre için ertelenmiştir.

Yasal düzenlemelerin gecikmesi halinde, bu müeyyidelere ilaveten, en ağır müeyyide olan, Malî Eylem Görev Grubu üyeliğimizin askıya alınmasının gündeme geleceği de aşikârdır. Ayrıca, ülkemizin, yabancı finans kuruluşlarıyla olan ilişkileri de, mutlaka olumsuz etkilenecektir. Kaldı ki, bizim ülkemizin, büyük fedakârlıklar pahasına, uyuşturucu madde kaçakçılığını önleme konusunda elde ettiği haklı başarılara da gölge düşeceğinden, ya da bu başarının ikinci plana itileceğinden endişe duymaktayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; önümüzdeki tasarı, bütün bu mülahazalarla, içhukukumuzda yapılması gereken değişiklik ve ilaveleri ihtiva etmektedir. Bu tasarı ile, suçtan sağlanan gelirlere meşruiyet kazandırılması, hukuk sistemimizde suç olarak tarif edilmekte ve bu tür gelirlerin müsadere imkânı doğmaktadır. Ayrıca, bu tasarının yasalaşmasıyla, Kontrollü Teslimat Kurumunun da yine mevzuatımızda uygulanması imkânı, fırsatı doğmuş olacaktır.

Karaparanın aklanmasının önlenmesi amacıyla, malî hareketlerin, malî konuların, uzman kuruluşlar aracılığıyla takibi, denetlenmesi ve bu tip çalışmaların planlanması ve koordinasyonu mümkün olacaktır. Yine, bu tasarıyla, uyuşturucu imalinde zorunlu olan bazı maddelerin denetimi fırsatı da doğmuş olacaktır.

Tasarı kanunlaştığı takdirde, 1988 tarihli Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin tatbik imkânı, yolu açılacağı gibi, Malî Eylem Grubunun, uymayı taahhüt ettiğimiz 40 adet tavsiye kararı karşısında da pozisyonumuz iyileşecektir. Ayrıca, terör örgütleri finans kaynaklarının kurutulması yönünde de önemli bir adım atılacağı inancındayız.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; özetle sunmaya çalıştığım bu düşünceler çerçevesinde, Doğru Yol Partisi Grubu olarak, tasarıyı desteklediğimizi beyan ediyor, ülkemizin dışpolitikası bakımından, süratle kanunlaşması lüzumuna işaret ederek, Yüce Meclisi saygılarımla selamlıyorum. (DYP ve RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Cevheri, teşekkür ediyorum efendim.

Refah Partisi Grubu adına Sayın Açba; buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)

RP GRUBU ADINA SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; karaparanın aklanmasının önlenmesiyle ilgili kanun tasarısı üzerinde, Refah Partisinin görüşlerini ifade etmek üzere söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Karapara konusunda, bütün ülkeler için geçerli olan ortak bir tanımı vermek mümkün değildir. Bazı ülkeler, suç sayılan her türlü fiillerden elde edilen para ve her türlü menfaat ve değeri karapara olarak sayarken, bazı ülkeler de, karaparayı, uyuşturucu ile, bazı ülkeler de, uyuşturucu artı terörle ve daha değişik biçimlerde tanımlamaktadırlar.

Meclise intikal eden yasa tasarısı çerçevesinde, karapara tanımı içinde, 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun, 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kanunu, 765 sayılı Türk Ceza Kanununun, devletin şahsiyetini ilgilendiren cürümlerle ilgili maddeleri, yine, Vergi Usul Kanununun bazı maddelerinde sayılan suçların işlenmesi sonucu ortaya çıkan para, her türlü menfaat ve değeri kapsamaktadır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu geniş kapsam içerisinde, geniş çerçevede değerlendirme yapmak yerine, bilhassa, ülkemiz açısından önemli olan uyuşturucu ve terör boyutu üzerinde, toplumsal boyutu üzerinde meseleyi değerlendirmek istiyorum.

Bugün, gerek gelişmiş ülkeler açısından gerekse gelişmekte olan ülkeler açısından uyuşturucu ve psikotrop maddelere olan bağımlılık, üzerinde önemle durulması ve çözülmesi gereken bir sorun olarak ortada durmaktadır.

Türkiye, jeostratejik ve jeopolitik konumu itibariyle, dünyada en stratejik konuma sahip olan ülkelerden biridir. Bu konumu, Türkiye'ye, pek çok avantajlar sağlar iken, uyuşturucu konusunda, pek çok dezavantajları beraberinde getirmektedir.

Türkiye, dünya uyuşturucu trafiği üzerinde transit ülke konumundadır. Uyuşturucu üretim merkezleri açısından, yine, uyuşturucu tüketim merkezleri açısından Türkiye'nin konumu çok net bir şekilde değerlendirildiğinde, gerçekten, bu kanunun ülkemiz açısından ne kadar önemli olduğunu da anlamış oluruz.

Dünya uyuşturucu üretim ve dağıtım merkezlerine baktığımızda "altın hilal ülkeleri" dediğimiz Afganistan, Pakistan ve İran; yine "altın üçgen ülkeleri" dediğimiz Laos, Tayland, Burma ile Güney Amerika ülkelerinden Peru, Guatemala, Kolombiya, Meksika; bilhassa, Sovyetler'in dağılmasından sonra Kazakistan, Özbekistan ve Türkmenistanın başlıca önemli üretim ve dağıtım merkezleri haline gelmiş olduğunu açıkça belirtmek gerekir.

Bu çerçeve içerisinde, Türkiye, altın hilal ülkelerinden, altın üçgen ülkelerinden ve Sovyetlerden gelen uyuşturucu açısından transit ülke konumundadır.

Dünyanın başlıca tüketim merkezlerine baktığımızda, bu merkezlerden en önemlileri Batı Avrupa ülkeleri ve Amerika Birleşik Devletleridir. Bugün Batı Avrupa ülkelerinde 1,5 milyon eroin bağımlısı vardır ve Batı Avrupa ülkelerinde bir yılda 95 ton eroin tüketilmektedir. Bu 95 ton eroinin yüzde 75'i altın hilal ülkelerinden gelmektedir. Bilhassa Sovyetlerin Afganistan'dan çekilmesinden sonra bu bölgede önemli ölçüde bir üretim patlaması olmuştur. 1979 yılında 200 ton olan üretimin, 1994 yılında 2 500 tona çıkmış olduğu tahmin edilmektedir.

Altın hilal ülkelerinden ve Orta Asya'dan gelen uyuşturucu, Türkiye'ye, bir taraftan karayoluyla, diğer taraftan denizyoluyla girmektedir. Karayoluyla giriş, Afganistan, Pakistan, İran ve sınır ülkelerinden yapılmakta; yine, bir başka yol da, Sovyetlerin çökmesinden sonra Kafkaslar, Hazar Denizi, Ermenistan ve Gürcistan şeklinde olmaktadır. Denizyoluyla giriş ise Afganistan, Pakistan, Karaçi, Süveyş Kanalı, Akdeniz ve Lübnan'dan ve oradan da, sınır ülkelerinden Türkiye'ye intikal etmektedir. Türkiye'ye intikal eden bu uyuşturucu, Türkiye'den, önemli tüketim merkezleri olan Batı Avrupa'ya ve Amerika Birleşik Devletlerine nakledilmektedir.

Tabiî, Türkiye'den çıkışta da hem karayolu kullanılmakta hem de denizyolu kullanılmaktadır. Karayolu olarak Kapıkule Sınır Kapısı kullanılmakta, denizyolu olarak da ro-ro seferlerinden faydalanılmakta; bir taraftan Haydarpaşa-Köstence ro-ro seferlerinden, diğer taraftan da Derince-Trieste ro-ro seferlerinden faydalanılmak suretiyle, uyuşturucu, Avrupa'ya ve oradan da Amerika Birleşik Devletlerine aktarılmaktadır.

Uyuşturucu trafiğinin Türkiye'de, terörle çok yakından ilişkisi vardır. Terörün finansman kaynağı uyuşturucuya dayanmaktadır. PKK, uyuşturucu trafiğini iki şekilde yürütmektedir: Birinci olarak, ana şebekeye taşeron olarak aktarmakta, ikinci olarak da, çok küçük miktarda yapmış olduğu üretimi yine bu pazarlarda pazarlamaktadır.

Türkiye üzerinden geçen uyuşturucu trafiğinin yüzde 30 ilâ 40'ı PKK tarafından kontrol edilmekte ve Avrupa'ya giren uyuşturucunun ise yüzde 93'ü, yine, PKK tarafından kontrol edilmektedir. PKK, bununla da yetinmeyerek, bilhassa, Güney Amerika merkezli kokain karteli olan Medellin karteliyle işbirliği yapmakta ve yine, Avrupa'ya getirilen kokainin taşeronluğunu yapmaktadır. Avrupa'ya gelen kokain, Çek ve Slovak Cumhuriyetleri üzerinden PKK kanalıyla Almanya'ya ulaştırılmakta, oradan da, Avrupa ülkelerine dağıtılmaktadır.

Dünyada uyuşturucudan elde edilen karaparanın aklanma merkezlerine baktığımızda, önemli merkezlerin oluştuğunu görürüz. Bu merkezler içinde, Hong Kong, Bangkok, New York, Panama, Cenevre, Monako, Karaçi ve İstanbul da yer almaktadır. Bilhassa, bu merkezler içinde İsviçre'nin çok önemli bir yeri vardır. İstanbul da son yıllarda bu merkezler arasına girmiştir ve Güney Asya'dan gelen uyuşturucu açısından alıcılar ve satıcılar açısından İstanbul çok önemli bir merkezdir. Amerika Birleşik Devletlerine giden Güney Asya uyuşturcusunun yüzde 24'ü İstabul kanalından, Türkiye üzerinden gitmektedir.

Dünya uyuşturucu merkezleri açısından, İsviçre'nin, yıllardır çok önemli bir yeri vardır; yine, karapara aklama açısından çok önemli bir yeri vardır. İsviçre, âdeta bir karapara aklama cennetidir. İsviçre bankalarında, yıllardır, karapara aklanır; yeraltı dünyası, uyuşturucu madde ve silah kaçakçılığından elde edilen parayı çokuluslu kaçakçı örgütler aracılığıyla İsviçre bankalarına yatırır. İsviçre bankaları kaçakçıların, hayalî ihracatçıların, gözü doymaz diktatörlerin, gözü doymaz üst düzey bürokratların, yine gözü doymaz siyasetçilerin sırdaşıdır. Hayalî ihracat da bu yolla finanse edilir, hatta karşılığında devletten vergi iadesi şeklinde vurgunlar da bu şekilde vurulur.

Türkiye, terörürün ortadan kalkması açısından uyuşturucuyla çok ciddî anlamda mücadele etmek zorundadır. Uyuşturucu konusunda, bilhassa uyuşturucu tüketimi konusunda son on yıla bakıldığında, Türkiye'de iyi şeylerin geliştiğini, iyi gelişmelerin olduğunu söylemek mümkün değildir. Bugün için Türkiye'de 50 bin civarında eroin bağımlısı vardır. 1990 yılında esrar kullanımı, binde 27 mertebesinde iken, 1994 yılında bu oranın yüzde 4'e çıkmış olması; Ankara, İstanbul ve İzmir 'de üniversite gençliği üzerinde yapılan araştırmalar sonucuna baktığımızda, gerçekten, hiç iç açıcı bir sonucun olmadığını da açıkça görmüş oluruz. İstanbul'da ortaöğretim üzerinde yapılan en son araştırmalarda, bu oranın yüzde 2,56'ya çıkmış olduğunu görürüz.

Uyuşturucuyla ilgili olarak, yasal çerçevenin sağlanması, polisiye tedbirlerin güçlü olması, meseleyi, hiçbir zaman için tek başına çözemeyecektir. Esas çözüm, sağlam bir toplumsal yapının sağlanmasıdır.

Sağlam bir toplumsal yapının sağlanması yanında, bu bağlamda, uyuşturucu kültürünün alt unsurlarını da çok iyi kavramamız gerekmektedir. Uyuşturucu kültürünün alt unsurlarına baktığımızda, alkol gelmektedir, fuhuş gelmektedir, kumar gelmektedir ve Türkiye'nin bu alandaki sosyal göstergelerine baktığımızda, maalesef, bu alandaki sosyal göstergeler de hiç iç açıcı değildir.

Altkültürler açısından alkolü değerlendirdiğimizde, uyuşturucu altyapısının temel direği olan alkol tüketimi ve alkol bağımlılığı, Türkiye'de, önemli boyutlara ulaşmış bulunmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün yapmış olduğu araştırma sonuçlarına göre ülkemizde 4 milyon alkolik vardır, 13 milyon da alkol dostu mevcuttur. 1970 yılında kişi başına alkol tüketimi 1,5 litreyken, 1980 yılında 6 litreye yükselmiştir, 1995 yılında da, maalesef, 15 litreye yükselmiştir. 1995 yılında alkole ödenen bedel ise 32 trilyon liradır.

Ülkeyi yönetenlerin, toplumsal yapıda nasıl çağ atlattıkları ortadadır. Ülkemizin, uyuşturucu probleminin ulusal felaket halini aldığı Batı Avrupa ülkelerinin konumuna düşmemesi açısından, Türkiye'de, uyuşturucu konusunda, yine, uyuşturucuya yönelten altkültür konusunda çok ciddî çalışmaların gecikilmeden yapılması zorunluluğu vardır.

Ülkemizin konumunu, farklı altkültürler açısından da değerlendirmek mümkündür. Bilhassa, kültür emperyalizmi, manevî boşluk, gösteri, zevk kültürü... Bütün bunlar, gençleri uyuşturucuya yönelten diğer altkültürlerdir.

Uyuşturucu madde kullanımı genç yaşta başlar. O halde, gençler, buluğ çağı dediğimiz, karışık duyguların hâkim olduğu, kendine güven ihtiyacının olduğu, kendini ispatlama, sosyal hayatta etkinlik kazanma ihtiyacının ve karşı cinse istek duymanın yoğun olduğu çağda kötü alışkanlıklara karşı kolayca yönelebilir. Aile, okul ve toplum işbirliğiyle, gençlerin, bu psikolojik alanlarda korunması zorunluluğu vardır. O halde, uyuşturucuyla mücadelede en büyük dayanak ailedir, okuldur ve toplumdur; yine, devlet kademelerindeki yetkililerdir.

Millî ve manevî değerlere sahip, dinî inançları kuvvetli, güçlü sosyal kurumlara sahip milletlerin gençleri, uyuşturucuya ve diğer zararlı alışkanlıklara karşı kuvvetle direnç gösterirler. O halde, uyuşturucunun panzehiri millî ve manevî değerlerimiz ve nesilden nesile aktarılan geleneklerimizdir; yani, toplum fertlerinin yüksek ideallerle ve mukaddes değerlerle donatılması zorunluluğu vardır.

General Mc Arthur'un deyimiyle "insan ve toplumları vaktinden önce tüketen, çürüten şey, yılların çokluğu değil, ideal yokluğudur. Yıllar, cildi buruşturur; ancak, idealsizlik ruhları öldürür."

Ben, Genel Kurula intikal eden bu yasa tasarısının en kısa zamanda kanunlaşması açısından, bütün değerli milletvekillerinin destek vereceği ümidiyle, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Açba, teşekkür ediyorum efendim.

Tümü üzerinde, kişisel söz talebi?..

AHMET NEİDİM (Sakarya) - Sayın Başkan...

BAŞKAN - Sayın Neidim, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

AHMET NEİDİM (Sakarya) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; karaparanın aklanmasının önlenmesine ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisine sunulan Hükümet tasarısı üzerinde şahsım adına söz almış bulunuyor, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Bundan iki yıl önce, geçen parlamento döneminde, bu kanun teklifini arkadaşlarımla beraber Meclis Başkanlığına vermiştik. O zamanki Hükümet, bu konunun önemli olduğunu, kendilerinin de, bir tasarı şeklinde Meclise getireceklerini, zamana ihtiyaçlarının olduğunu söylemişti. Bugün, bu tasarının Meclise getirilmesinden son derece mutluyum. Dünden sonra -çünkü, Meclisimiz, dün, burada çok güzel bir görüntü verdi halkımıza; yapılan incelemelerde, dün, halkımız, en çok 3 üncü Kanalı izlemiş- bu tasarının getirilmesi Meclis adına da sevindirici bir olaydır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarıyla, emek sarf etmeden, insanların kaderleriyle oynayarak, kendi çıkarlarını toplumun çıkarlarından ve ülkenin geleceğinden üstün tutan bir grup insanla mücadele edilecektir. Günümüzde, bütün dünyayı rahatsız eden, her yıl, binlerce insanın ölümüne neden olan uyuşturucu madde kaçakçılığını önlemek maksadıyla, ülkelerin kendi çapında aldıkları tedbirlerin yeterli olmadığı zaman içerisinde ortaya çıkmış, insanlık suçu olan uyuşturucu madde kaçakçılığına karşı uluslararası tedbirler alınmaya başlanmıştır. Sürdürülen mücadelede başarı oranının giderek arttığı görülerek, Birleşmiş Milletlerce, bu bağlamda, uyuşturucu ve psikotrop maddeler kaçakçılığına karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hazırlanmış ve üye ülkelerin katılımı istenmiştir.

1988 Konvansiyonu olarak da zikredilen bu sözleşme, kontrollü teslimat ve uyuşturucu maddeden elde edilen yasadışı gelirlerin müsaderesine imkân verecek, karaparanın aklanmasını önleyici çok önemli yeni mücadele metotları getirmektedir.

Mevzuatımızda ortaya çıkacak uyuşmazlıkların ortadan kaldırılması, yargı muhtariyeti ve yargının bağımsızlığı prensiplerinin zedelenmemesi, sanık da olsa, yasalarımızla verilen kişi hak ve hürriyetlerinin çiğnenmeyecek şekilde idame ettirilmesi amacıyla bu kanun tasarısının hazırlanmasına gerek duyulmuştur.

Sayın milletvekilleri, uyuşturucu kaçakçılığı artı silah kaçakçılığı eşittir terör denklemini 12 Eylül 1980 sonrası uluslararası arenada duyuran Türkiye Cumhuriyeti oldu. Bu denklemin geçerliliğini, faturasını ülkemiz çok pahalı ödedi; ama, bütün dünyaya bunu ispat ettik.

Birleşmiş Milletlerde tartışılan bu konu, tüm uluslar tarafından kabul gördü. Batı ülkeleri bu denklemi geliştirerek, tek mücadele yolunun insanlık düşmanı uyuşturucu tüccarlarını mal varlıklarından yoksun bırakmak olduğunu gördüler.

Uyuşturucu maddelerin teröre kaynak sağladığını dünyaya biz kabul ettirdik. Bazı Avrupa ülkelerinde PKK'nın yasadışı ilan edilmesinin en önemli nedeni, bulaşmış olduğu uyuşturucu kaçakçılığıdır. Yasalardaki cezaî yaptırımlar, bu insanlık düşmanlarına yetmemekte, karşılarındaki kitleyi rüşvetle, terörle, baskı ve korkuyla sindirme yoluna giderken, para karşılığı hapse girecek fedaileri her zaman bulabilmekteydiler.

Dünya hukuk sistemi, bu kanayan yarayı yok etmenin yolunu, bu tür kombinezonlara girenleri maddî olanaklarından mahkûm bırakmakta bulmuştur. 100 kilogram eroini güvenlik güçlerine kaptıran uyuşturucu tüccarı, zararını çıkarmak için ikinci parti 500 kilogramlık mal sevk etmekte fayda mülahaza etmektedir. Birleşmiş Milletlerin bahse konu sözleşmesine dayanarak getirilen Karapara Aklama ve Kontrollü Teslimat Yasa Tasarısı, uyuşturucu tüccarının malî kaynaklarını yok ediyor; böylece, 50 kiloluk malını yakalatan eroinci, 500 kiloluk sevkiyat yapma olanağı bulamayacak, huylu huyundan vazgeçmez hesabı, aynı işe devam etse bile, 5 gramlık dağıtımın üstüne çıkamayacaktır.

Karapara Aklama ve Kontrollü Teslimat Yasa Tasarısının ana amacı, kişisel çıkarları için insanlık suçu işleyen ve ülkemizi parçalamak için kaynak sağlayanların bu olanaklarını ortadan kaldırmaktır. Aslında, güzel olan tarafı, suç kaynaklı paraya müsadere gelmektedir. Eğer, genel müsadere gelseydi, Anayasamızın 38 inci maddesi gereğince, bu yasanın iptal edilmesi gerekecekti; ama, suç kaynaklı paraya müsadere geldiği için, bu kanun tasarısı, bundan da sıyırmıştır.

İnşallah, bu güzel kanun çıkacak, bundan sonra da, böyle güzel kanunlarla, uyuşturucu belasından, karapara belasından ülkemiz kurtulacaktır. Hepinize saygılarımı, sevgilerimi sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Neidim, teşekkür ediyorum.

Başka kişisel söz talebi yok; bu sebeple, tasarının tümü üzerindeki müzakereler tamamlanmıştır.

Şimdi, maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, kanun tasarısının adıyla ilgili bir önerimiz var.

BAŞKAN - Efendim, tasarının maddelerine geçelim de...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Başlığı hakkında...

BAŞKAN - Efendim, tasarının maddelerini belirleyelim, belki, maddelerin düzenlenmesinde, zatı âlinizin düşündüğü veya düşünemediği daha başka bir başlık da çıkabilir.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, maddelere geçildikten sonra başlığa dönülmez.

BAŞKAN - Sayın Sav, maddelerden sonra tümünü tekrar oylayacağız ya efendim.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Takdir Başkanlığın...

BAŞKAN - Efendim, tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi hususu kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 17.00'de toplanmak üzere, birleşime 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.49

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati : 17.08

BAŞKAN : Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER : Ali GÜNAYDIN (Konya), Kâzım ÜSTÜNER (Burdur)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER

3. - Uyuşturucu Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporu (1/413) (S. Sayısı : 124) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, kanun tasarısı üzerindeki görüşmelerimize kaldığımız yerden devam ediyoruz.

Komisyon ve Hükümet yerinde.

Zannediyorum, inşallah, mutabakat olduğu için biraz hızlı gidecek ve maddeler de biraz uzun. O nedenle, Sayın Divan Üyemizin maddeleri oturarak okuması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Karapara Aklanmasının Önlenmesi ile 2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanuna, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununa ve 178 Sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında

Kanun Tasarısı

BİRİNCİ KISIM

KARAPARA AKLANMASININ ÖNLENMESİ

BİRİNCİ BÖLÜM

Amaç, Kapsam ve Tanımlar

Amaç ve Kapsam

MADDE 1. - Bu Kanunun amacı, karapara aklanmasının önlenmesi konusunda uygulanacak esasları belirlemektir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi var mı? Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

1 inci maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

Tanımlar

MADDE 2. - Bu Kanunda geçen;

a) Karapara;

1. 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanundaki,

2. 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanundaki,

3. 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanundaki,

4. 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkında Kanundaki,

5. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 344 üncü maddesinin 2 ve 3 numaralı bendlerindeki,

6. 765 sayılı Türk Ceza Kanunundaki Devletin Şahsiyetine Karşı İşlenen Cürümler ve aynı Kanunun 179, 192, 264, 316, 317, 318, 319, 322, 325, 332, 333, 335, 339, 341, 342, 345, 350, 403, 404, 406, 435, 436, 495, 496, 497, 498, 499, 500, 504 ve 506 ncı maddelerindeki,

Fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen para veya para yerine geçen her türlü kıymetli evrakla, mal veya gelirleri veya bir para biriminden diğer bir para birimine çevrilmesi de dahil, sözü edilen para, evrak, mal veya gelirlerin birbirine dönüştürülmesinden elde edilen her türlü maddî menfaat ve değeri,

b) Karapara Aklama Suçu :Türk Ceza Kanununun 296 ncı maddesinde belirtilen haller haricinde, bu maddenin (a)bendinde sayılan fiillerin işlenmesi suretiyle elde edilen karaparanın elde edenlerce meşruiyet kazandırılması amacıyla değerlendirilmesi, bu yolla elde edildiği bilinen karaparanın başkalarınca iktisap edilmesi, bulundurulması, elde edenlerce veya başkaları tarafından kullanılması, kaynak veya niteliğinin veya zilyet ya da malikinin değiştirilmesi, gizlenmesi veya sınır ötesi harekete tabi tutulması veya bu hareketin gizlenmesi, yukarıda belirtilen suçların hukukî sonuçlarından failin kaçmasına yardım etmek amacıyla kaynağının veya yerinin değiştirilmesi veya transfer yoluyla aklanması veya karaparanın tespitini engellemeye yönelik fiilleri,

c)Kontrollü Teslimat : Suç faillerinin belirlenmesi, her türlü delilin tespiti, toplanması, kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen mal veya fonların müsaderesi amacıyla, yurt içinde dağıtılacak veya yurt dışından Türkiye'ye getirilerek dağıtılacak veya Türkiye'de hazırlanarak yurtdışına götürülecek veya Türkiye'den transit geçecek, uyuşturucu ve psikotrop maddeler, 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesinin Eki I ve II Numaralı Tablolar ile bu Tablo değişikliklerinde yer alan maddelerin ve bunlara bağlı fonlar veya karapara veya karaparaya kaynaklık edecek diğer hertürlü kaçak veya kaçak olmasından şüphe edilen eşyanın yetkili makamların bilgisi ve denetimi altında nakillerini,

d)Başkanlık :Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığını,

e) Koordinasyon Kurulu :Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunu,

İfade eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi var mı?

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; 2 nci madde tanımları içermektedir. Yalnız, maddenin yazılışı, kodifikasyon ilkeleri bakımından, bir tanımdan çok bir kapsam belirleme biçiminde yapılmıştır. Bu tür tanımların son derece sakıncalı olduğu bilinmektedir. Gerçekten, uygulamada böyle bir sıralama ve saymaca hüküm, bir çeşit, kuralları bugünkü haliyle dondurma sonucunu vermektedir. "1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanun" deniliyor. Kaçakçılık mevzuatı yarın değişirse ve kanunun numarası değişirse, bu kanunun kapsamına giriyor mu, girmiyor mu tereddütü çıkacaktır. Bunun gibi, diğer kanunlar da, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması, Aşılanması ve Nakli Hakkında Kanun gibi, tek tek, kanunlar, bugünkü yürürlükteki biçimleriyle alınmaktadır.

Bu bakımdan, tarif, tanım maddesinin daha çok kapsayıcı ve kucaklayıcı biçimde yazılması ve eski bir deyimle "efradını cami ağyarını mani" biçimde yazılması doğru olur; çünkü, yarın bu kanunlarda bir değişiklik yapılır, suçlar aynı kalmak kaydıyla kanun maddeleri değişirse, suçlar gösterilmediği için, uygulamada büyük teredüttler ve sıkıntılar çıkacaktır.

Biz, bu nedenle, bir tanım maddesi önerisinde bulunduk, Yüce Meclisin takdirine sunacağız.

Bir başka nokta da şu sayın milletvekilleri: Bu kanun, aynı zamanda, uluslararası bir sözleşmenin, hatta iki sözleşmenin uygulanması ve iç mevzuatımıza, iç hukuk kurallarına uygulanması amacıyla çıkarılmaktadır.

Bu arada, bir ufak bilgi eksikliğimi Yüce Meclisin bilgisine sunarak tutanağa geçmesini istiyorum. Ben, ilk konuşmamda, bizim, Viyana Sözleşmesinin mümzisi bulunduğumuzu, taraf ülke olduğumuzu; fakat, henüz Mecliste onaylanmadığını söylemiştim. Bu bilgiyi, kanunun gerekçesinden edinmiştim; ama, gerekçenin yazılmasından sonra, geçen dönemde, kanunun, Yüce Meclis tarafından da onaylandığını öğrenmiş bulunuyorum. Bunu da, tutanağa geçmesi bakımından, özür dileyerek Yüce Meclisin bilgisine sunuyorum.

Şimdi, sayın milletvekilleri, bu biçimiyle yazılmış bir kural, uluslararası uygulama bakımından da şu sakıncayı getirir: Biraz önce, konuşmacı arkadaşlarımız da belirttiler, bizim bu konudaki mevzuat düzenlemesi ihtiyacımız millî bir ihtiyaçtır; ama, aynı zamanda da uluslararası bir ihtiyaçtır; çünkü, özellikle kaçakçılık -silah kaçakçılığı, uyuşturucu kaçakçılığı- gibi suçlar ve terör nedeniyle paranın uluslar arasında gidip gelmesi, yabancı ülkelerde toplanmış bir karaparanın Türkiye'de aklanması ihtiyacını bu haliyle karşılayamayacaktır. Kaçakçılık suçu her ülkede suçtur; ama, 1918 sayılı Kanuna göre şu suçu işleyenler dendiği zaman, sadece bizim ulusal sınırlarımız içirisinde ve ona göre işlenmiş suçlar kapsanır düşüncesiyle yeterli bir yaptırım gücü getirmemesi söz konusudur. Bunun giderilmesi, tabiî, uluslararası sözleşmelerin iç mevzuat gibi tatbik edilmesi ilkesiyle, Anayasamızın buna ilişkin 90 ıncı maddesiyle giderilebilecektir; fakat, her halükârda, 2 nci maddenin, bu şekilde, tanım olarak yazılmış olması sakıncalıdır. Bu sakıncanın giderilmesi bakımından, tanım tarifine daha uyan bir düzenlemenin yapılması uygun olur diye düşünüyoruz; önerimizi de Yüce Meclisin takdirine sunacağız.

Saygılarımı sunarım efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Aktürk; buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) - Sayın Başkan, muhterem milletvekilleri; karaparayla ilgili tasarının kapsam maddesi olan 2 nci maddesindeki karapara tanımı üzerinde görüşlerimizi açıklamak üzere söz almış bulunuyorum.

Aslında, Plan ve Bütçe Komisyonu çok yoğun bir çalışma sergiledi ve partilerüstü bir gayretle, kurduğumuz alt komisyonda, bilahara da komisyonun kendisinde, geniş bir tartışma ortamında bu konuya en sıhhatli çözümü getirme gayreti içinde olduk.

Başlangıçta, Hükümetin Meclise sevk ettiği metinde, karapara, "kanunların suç saydığı fiillerin işlenmesinden elde edilen para veya para yerine geçen evrak ve senetler" şeklinde, çok geniş bir tanımla ele alınıyordu. Bunun -başta İçişleri Komisyonumuzun dikkatli incelemesi neticesinde verdikleri raporda- bu kadar geniş bir tanımın çok ciddî sakıncaları olacağına işaret edildi. Biz de, Plan ve Bütçe Komisyonumuzdaki tartışmalarda bu görüşe şöyle katıldık: Bilindiği üzere, ekonomimizin yarıya yakın bir bölümü, kayıtdışı diyebileceğimiz, vergi kurallarının dışında bir tarifle elde edilen gelirlerden oluşuyor. Bu, gelişmekte olan bir ülke olan Türkiyemizin bir hakikati, bir gerçeği. Millî gelir analizlerinde de bunu görüyoruz. "Kayıtdışı kavranamayan gelir" diye bir kavramın çok büyük rakamlara vardığını da biliyoruz.

Şimdi, herhangi bir şekilde, bir faturasız satıştan elde edilen veya bir eksik beyandan elde edilen bir gelir -kanun suç saydığı için bu fiili- eğer karapara tanımına girerse, bu anlamda tarifleyeceğimiz mevzuatın, maalesef, amacına hizmet etmeyeceğini çok net bir şekilde görüyoruz. Hedef, milletlerarası yükümlülüklerimizle, tasarının geneli üzerindeki konuşmacıların da işaret ettiği gibi, esas olarak, yüksek kazanç sağlanan ve genelde uluslararası örgütler eliyle meydana getirilen bir ticaretin önünün alınması, Türkiye'nin de kendine düşen görevi bu çerçevede üstlenmesidir.

Bunun dışındaki bir geniş tanım, bir anlamda, özellikle gelirler teşkilatımızın, biraz evvel işaret ettiğim gri parayı, henüz kayıt altına alınmamış olan gelirleri kavraması açısından, bir girişimine yardımcı olacak diye düşünülebilir. Ancak, bu, bizim iç meselemizdir. Burada, bir milletlerarası yükümlülüğümüzü göz önünde tutarak bir tasarı getiriyoruz ve ağırlık noktası, uyuşturucu kaçakçılığı, silah kaçakçılığı, terör gibi milletlerarası mafya ve organize suç örgütleri eliyle yürütülen fiillerden elde edilen kazançlardır. Dolayısıyla, tanımın bu dar çerçevede tutulması, bu tasarı yürürlüğe girdiğinde, işleyişi açısından büyük bir rahatlık sağlayacaktır.

Muhterem arkadaşlar, hepimiz biliyoruz, adalet sistemimizin, yargı sistemimizin çok yüksek rakamlara varan dosya adedini bugünkü mahkemelerimizle çözüme kavuşturmamız söz konusu değildir. Burada da, daha geniş kapsamlı bir kanun çıkarırsak, en başta dosya adedinden, bir nevi dosya enflasyonundan bunalacağız, ehemmi mühimden ayıramaz noktaya geleceğiz. Bu işin takibatı için yönlendireceğimiz elemanlar çok mahmul ve bir noktada uygulanamayan kurallarla baş başa kalacaklar. Onun için, Komisyonumuzda kuvvetli bir görüş olarak işaret ettiğimiz, en mühim meselelerden elde edilen paranın aklanmasını önleyecek tedbirlerin alınmasıdır. Bu yönüyle de baktığımızda, milletlerarası kurallara da uyan bir ülke haline geliyoruz.

Benden evvelki sayın konuşmacının kodifikasyon açısından işaret ettiği, bir yönüyle doğru olan bir kanun numarası verilerek zikredilirse bazı sakıncaların olduğu da geniş tartışma konusu yapıldı; fakat, sonunda, Komisyonumuzda, partilerüstü bir uzlaşma ortamına varmak için bulabildiğimiz çözüm, önünüze getirip arz ettiğimiz bu şekli oldu. Anavatan Partisi Grubu olarak, aslında, İçişleri Komisyonumuzdan geçmiş olan, suçları daha net bir şekilde sıralayan, "uyuşturucu madde, silah kaçakçılığı, patlayıcı maddeler, stratejik maddeler, çocuk ve kadın ticareti, adam kaçırma, şantaj ve terör suçlarının işlenmesinden elde edilen paralar" tanımının daha uygun olduğunu düşünüyoruz; ama, burada, hukukçu lisanına mümkün olduğu kadar yaklaşmaya çalıştık, çeşitli uzman görüşlerini bir arada mezcetmeye gayret ettik. Sonunda, uzun emekler neticesi gelmiş olduğumuz ve partilerüstü mutabakat sağlayarak arz ettiğimiz metin bu halini aldı. Yoksa, ayrı ayrı partilerimiz ne düşünüyor diye girersek, bizim de, daha saf, daha net, milletlerarası kurallara, tanımlara uygun daha dar bir tanımdan yana olduğumuzu da arz etmeden geçemeyeceğim.

Bu vesileyle, tasarının hayırlı olmasını diliyor; saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum efendim.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Bir değişiklik önergesi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 2 nci maddesinin (a) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Atilâ Sav Oya Araslı Önder Sav

Hatay İçel Ankara

Ayhan Fırat Nihat Matkap Ali Şahin

Malatya Hatay Kahramanmaraş

Metin Arifağaoğlu

Artvin

NİHAT MATKAP (Hatay) - Sayın Başkan, önerge sahipleri olarak, tüm arkadaşlar önergemizi geri çekiyoruz.

BAŞKAN - Birlikte mi alıyorsunuz?

ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Evet efendim.

BAŞKAN - Önerge, sahiplerinin talebi üzerine geri verilmiştir.

Madde üzerinde, başka önerge yok.

Madddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

Görev, Yetki ve Sorumluluklar

Malî Suçları Araştırma Kurulunun Görev ve Yetkileri

MADDE 3. - Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı, doğrudan Maliye Bakanına bağlı olarak çalışır. Başkanlığın görevleri şunlardır :

1. Karapara aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmalar yapmak, bu konuda alınması gereken önlemleri almak,

2. Karapara ile ilgili olarak ulusal ve uluslararası kurum ve kuruluşlarla görüş ve bilgi alış verişinde bulunmak, inceleme ve araştırmalar yapmak,

3. Karapara aklanmasına ilişkin işlemlerle ilgili her türlü bilgi ve belgeyi kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişilerden istemek,

4. Cumhuriyet savcıları veya cumhuriyet savcıları adına zabıta makamlarınca intikal ettirilen konuları incelemek ve bu makamların karaparanın aklanması suçunun tespitine ilişkin taleplerini yerine getirmek,

5. Karaparanın aklanması suçunun işlenip işlenmediği konusunda ön inceleme yapmak ve suçun işlendiğine dair ciddî emarelerin varlığı halinde zabıta makamları ile işbirliği yaparak, bu Kanuna ve Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun zapt ve aramaya ilişkin hükümlerine göre işlem yapılmasını istemek,

6. Ön incelemeye ilişkin işlemler hakkında Cumhuriyet Savcılığına bilgi vermek,

7. Araştırma ve incelemeler sırasında karaparanın aklanmasına yönelik ciddî bulgu ve emarelerin varlığının tespiti halinde, ilgilinin hak ve alacaklarına tedbir konulması için durumu Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirmek,

8. Karapara aklanması suçunun işlendiğine dair bilgi ve belgeleri Cumhuriyet Savcılığına intikal ettirmek,

9. Karapara aklanması suçlarının tespit ve önlenmesi için alınacak tedbirlerle, bankalara ve diğer malî kurumlara ve ilgili gerçek ve tüzel kişilere müşterilerinin kimliklerini tespit zorunluluğu getirilmesi hususlarında Bakanlar Kurulunca karar alınmak üzere teklifte bulunmak ve yapılan işlemler hakkında Hazine Müsteşarlığına bilgi vermek,

10. Karapara aklanması suçlarına ilişkin istatistik ve diğer bilgileri toplamak, değerlendirmek ve bu bilgileri Türkiye'nin taraf olduğu ikili ve çok taraflı anlaşmalar çerçevesinde ilgili taraf ve mercilere bildirmek,

11. Başkanlığın çalışma esas ve usulleri ile kimlik tespiti ve karapara aklanması suçunun tespiti ve önlenmesine ilişkin Bakanlar Kurulu Kararlarının uygulanması hususunda ve bu Kanunun uygulanmasına dair hususlarda gerekli düzenlemeleri yapmak.

Başkanlık, karapara aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi görevlerini Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar Yeminli Murakıpları, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri vasıtası ile yerine getirir. Görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri Başkanının talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir.

Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir.

BAŞKAN - 3 üncü madde üzerinde, gruplar adına söz talebi var mı?

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Aktürk; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA YILDIRIM AKTÜRK (Uşak) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 3 üncü madde, Hükümetin sunduğu şekliyle, Başbakanlığa bağlı bir kuruluş olarak bu organizasyonu, Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığını tarifliyordu. Yine, çeşitli tartışmalardan sonra, bu kurumun Maliye Bakanlığına bağlanması yönünde bir ortak görüş ortaya konuldu. Ancak, medyamıza da intikal ettiği şekliyle, bir de, Koalisyon Hükümetimizin iki kanadı arasında, bu sorumluluğun hangi adreste olması gerektiği konusunda, zannediyorum, bir miktar görüş farklılığı oldu. Hazinemizin bağlı olduğu bakanlık, bu iş için uygun adresin Hazine Müsteşarlığı olacağını; Maliye Bakanlığımız da, çeşitli dış ülkelerde olduğu gibi, Maliye Bakanlığının doğru adres olduğuna işaret ettiler.

Aslında, dış ülkelerde, maliye bakanlığına bağlı konumda olduğunda bu organizasyon, aynı zamanda, aynı teşkilatın içinde, malî sistemimizi denetleyen; yani, bugün itibariyle, bizim Hazinemizle ele aldığımız bankalar yeminli murakıplarının görevleri de yer alıyor. Diğer bir tabirle, burada asıl olay, vergi kovuşturması değil, kanun dışı yollarla elde edilmiş olan paranın, banka sistemine, malî sistemimize girişi; dolayısıyla, bankacılığımızı yakından ilgilendiriyor. Bu yönüyle, bankalar yeminli murakıplarının bağlı olduğu birimin, bu iş için, Türkiye açısından, bugünkü organizasyon yapısı açısından, daha isabetli bir adres olacağını düşünüyoruz; ancak, partilerüstü mutabakat Maliye Bakanlığı yönünde olduğu için, bunda da, bankalar yeminli murakıpları da uzman olarak kullanılacağı görüşüyle "hayır" demedik; ancak, önümüze gelen son şeklinde, başlangıçtaki görüşlerin ötesinde, hesap uzmanları, gelirler kontrolörleri, bankalar yeminli murakıplarının ötesinde, vergi kontrolörleri, Hazine kontrolörleri ve SPK uzmanları da bu teşkilatın içine dahil edildiler. Bu, bir anlamda, bu müfettiş ordusunu bir çırpıda çok fazla genişletiyor. Bizim, Grup olarak görüşümüz, daha dar bir tanımda tutulması yönündeydi; çünkü, hassas bir konudur, üst seviyede bir uzmanlık dalı gerektirir ve bu konuda bir miktar tecrübe edindikten sonra, belki diğer teşkilat kadrolarıyla genişleterek tatbikatında yarar vardı; ama, önümüze gelen şeklinde, çok daha geniş bir müfettiş ordusunun bu işe soyunmasında da, bugün, medyamızda da yer aldığı şekliyle, maalesef, devlet personel rejimimizdeki bir zafiyetin esas... Bir noktada, bu tasarının o zafiyeti giderici bir adım olduğu, bir miktar ek ücret, ek maaş getirme yönünde bir düzenleme yaptığı için, bir anlamda bu işi yapmaya soyunan devlet personelinin de hevesinin arttığını görüyoruz. Aslında, köklü bir şekilde, devlet personel rejimimizi düzgün bir baza oturtmamız gerekli. Dolayısıyla, kanunun asıl amacı, ciddî, kaliteli bir teftiş yapmaktır; devlet personelinin bir kısmına ilave maaş vermek değildir. Maalesef, bu kapsam içinde, bu kadar genişletilmiş bir uygulama başka çağrışımlara da yol açabilir. Burada, bir nevi imtiyazlı kadrolar oluşturuluyor. Bu araştırma ve tetkiki yapmayacak olsa bile, unvanına bu sorumluluk takılarak ilave bir ücret alma yönünde girişimlerin de olabileceği, bugüne kadar yaşadığımız personel rejimi istismarlarına bir ilave kapı aralandığına da işaret etmeden geçemeyeceğim.

Teşekkür ederim, saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Aktürk, teşekkür ediyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Sav; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; benden önce konuşan, ANAP sözcüsü Sayın Aktürk'ün belirttiği gibi, bu hüküm, tasarıda, örgütün, Başbakanlığa bağlı olarak ve Hazine Müsteşarlığına bağlı bir kuruluş olarak düzenlenmesi şeklinde önerilmişti. Komisyonda ise, bunun, Maliye Bakanlığına bağlandığı görülmektedir. Bu, bir çeşit iki başlılık yaratan bir düzenleme olacaktır. Tasarının tümü üzerinde yaptığımız görüşmelerde de belirttiğimiz gibi, sistemin içine daha iyi oturması için bu örgütün, yine Başbakanlığa ve Hazine Müsteşarlığına bağlanması uygun olacaktır; çünkü, konuyla ilgili, parayla ilgili tüm işlerin sorumlusu ve örgütü Hazine Müsteşarlığıdır. Bu nedenle, Maliye Bakanlığı yerine, Hazine Müsteşarlığına bağlanmasının, Başbakanlığa bağlanmasının daha uygun olacağı görüşünde bulunduğumuzu arz ederim; saygılarımı sunarım efendim.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?..

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, ben de kişisel söz alabilir miyim?

BAŞKAN - Tabiî, efendim.

Sayın Yıldırım, buyurun.

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Yüce Kurulunuzu saygıyla selamlıyorum.

Demin, Sayın Aktürk de, 124 sıra sayılı tasarının görüşülmesinde "Tanımlar" bölümünde bir müfettişler ordusundan oluşan bir murakabe ve denetleme kurulundan bahsetti. Gerçekten "Tanımlar" bölümünde, bu konuda bütün ilgili müfettişler ve kurumlardan bahsedildiği halde, gümrük müfettişlerinden hiç bahsedilmemektedir. Oysa, gümrük müfettişleri ve Gümrük Müsteşarlığı "Tanımlar" bölümünde "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde, karaparayı tanımlayan kanunlardan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesi ile Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi, gümrük müfettişlerini, kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle görevli ve yetkili kılıp, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, yine, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun ve 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkında Kanun ile kaçakçılık suçuyla ilgili fiillerin inceleme ve soruşturması, yine, gümrük müfettişlerinin görev ve yetki alanlarına girmektedir.

Diğer yandan, 1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de yapılan Dünya Gümrük Örgütü Toplantısında, üye ülkeler gümrük teşkilatlarının, karaparanın aklanması konusunda, diğer teşkilatlarla birlikte her türlü inceleme ve soruşturma yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve karapara trafiğinin önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük teşkilatlarının da çok önemli rol oynadıkları kabul edilmiştir. Bu durumda, ulusal ve uluslararası mevzuat, gümrük teşkilatlarının ve tabiî olarak, gümrük müfettişlerinin, karapara aklama suçlarını inceleme ve araştırmakla görevlendirilmesini öngörmektedir.

Biz de, söz konusu, 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 11 inci bendinin ikinci paragrafındaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri", üçüncü paragrafındaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri" ibaresinin eklenmesini Yüce Kuruldan arz ve talep ediyoruz; Yüce Kurulun onayına arz ettik; buna dair değişiklik önergesini de Sayın Başkanlığa sunduk.

Saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

Sayın Özdemir, kişisel söz talebinde bulundunuz; buyurun.

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın milletvekilleri, kanun kapsamına giren olayların izlenmesi, araştırılması, soruşturulması, düzenlenmesi, uygulamaya konulması gibi hususları yerine getirmek üzere teşkil olunan Malî Suçları Araştırma Kurulunun, çeşitli kurumlarımızca kendi bünyelerinde oluşturulmasına ilişkin talepleri takdirle karşılamak gerekir. Tüm birimlerimiz bu önemli görevi kendilerinin üstlenmesini yeğlemektedirler; bu, güzel bir istektir; bunu, ben, takdirle karşılıyorum. Yalnız, Başbakanlığın, bir defa, bugünkü yapısı itibariyle, Türk devlet idaresinin hantallaşmasında birinci planda gereksiz fonksiyonları, örgütlenmeleri, teşkilatlanmaları, hizmetleri üstlendiğini, aşağı yukarı, Büyük Millet Meclisimizin tamamı kabul etmektedir; çünkü, Başbakanlığa bağlı, bir bakıma, şu anda, kırk civarında, otuzu aşkın devlet bakanı vardır. Buna mukabil, adı, icra vekilleri heyeti olan Bakanlar Kurulunda icradan sorumlu onbeş onaltı adet bakanlık vardır. Şöyle, teşkilatlanmaya baktığınızda, çok garip bir yapılaşma olduğunu görürsünüz. Aslında, Başbakanlık bir emir ve komuta yeridir, bir eşgüdüm yeridir ve öteki bakanlıkların icraatını denetleme ve soru sorabilme mevkiidir. Bunu kazanabilmesi için, kendisinde toplanmış olan gereksiz ünitelerin ait oldukları bakanlıklara süratle intikal ettirilmesi gerekir. Tabiatıyla bu mantık söz konusu olunca, bu birimin, Başbakanlıkta olmayacağı izahtan varestedir. Diğer taraftan, bu görevin mahiyeti itibariyle, teşkilatı olan, Türkiye'nin her tarafında en ücra köşelere kadar teşkilatı olan ve her malî ve ekonomik konunun denetim ve soruşturulmasında yetkili elemanlarla teçhiz edilmiş olan Maliye Bakanlığı bünyesinde olması da, ihtiyaçlara ve uygulamaların gereksinimlerine daha uygun düşmektedir.

Bu konuları bilgilerinize saygılarımla arz ederim. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdemir, teşekkür ediyorum.

TEOMAN AKGÜR (Sakarya) - Sayın Başkan, kişisel söz talebim var.

BAŞKAN - Efendim, iki sayın üyeye söz verdim; imkânım yok; keşke olsa. Tüzük imkân vermiyor efendim; yalnız iki sayın üyeye söz verme imkânım var.

Madde üzerinde iki ayrı önerge var; geliş sırasına göre okutacağım, sonra, işlemini birlikte düşüneceğiz.

Buyurun.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 3 üncü maddesinin değişiklik teklifi ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur.

Gereğini arz eder, saygılar sunarız.

İsmail Özgün Kadir Bozkurt Saffet Benli

Balıkesir Sinop İçel

Nurettin Kaldırımcı Bekir Sobacı Feti Görür

Kayseri Tokat Bolu

Mustafa Yünlüoğlu Yaşar Canbay Fikret Karabekmez

Bolu Malatya Malatya

Ersönmez Yarbay İlyas Yılmazyıldız Sabahattin Yıldız

Ankara Balıkesir Muş

Osman Hazer Abdullah Özbey Metin Perli

Afyon Karaman Kütahya

Yakup Budak Cevher Cevheri Mustafa Köylü

Adana Adana Isparta

Ahmet Feyzi İnceöz Mehmet Sılay Memet Emin Aydın

Tokat Hatay Siirt

Hasan Dikici

Kahramanmaraş

Öneri:

Tasarının "Malî Suçları Araştırma Kurulunun Görev ve Yetkileri" başlıklı 3 üncü maddesinin 11 inci bendinin ikinci paragrafındaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri" ibaresinin eklenmesi.

Aynı maddenin aynı bendinin üçüncü paragrafında yer alan "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri" ibaresinin eklenmesi.

BAŞKAN - Bir başka önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 3 üncü maddesinin 11 inci bendinin ikinci paragrafındaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri", üçüncü paragraftaki "Hesap Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müfettişleri" ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

Orhan Veli Yıldırım Eşref Erdem Zeki Çakıroğlu

Tunceli Ankara Muğla

Ahmet Güryüz Ketenci Algan Hacaloğlu Yahya Şimşek

İstanbul İstanbul Bursa

Mahmut Işık Ali Rıza Bodur

Sıvas İzmir

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, takip buyurduğunuz veçhile, iki önerge de birbirinin aynıdır; iki önergeyi birleştirerek işleme koyacağım.

Önergeler, daha önce, gerekçeleriyle birlikte huzurlarınıza gönderilmişti; hem Komisyonun hem Hükümetin hem de grupların.

Sayın Komisyon, önergelere ne buyurulur efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Efendim, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet önergelere katılmadı.

Önerge sahiplerine soruyorum: Söz mü isterler; 5 dakika buradan mı konuşurlar, sadece gerekçelerini okutmakla mı yetinirler?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Gerekçe... Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Tasarının "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde karaparayı tanımlayan yasalardan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi gümrük müfettişlerini, kaçakçılığın men takip ve tahkikiyle görevli ve yetkili kılmıştır.

Ayrıca, tasarının 2 nci maddesinde sayılan 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanunun, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkında Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkında Kanunun kaçakçılık suçuyla ilgili fiilerinin incelenmesi ve soruşturulması da, gümrük müfettişlerinin görev ve yetkileri alanına girmektedir.

1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de yapılan Dünya Gümrük Örgütü Toplantısında; üye ülkeler, gümrük teşkilatlarının, karaparanın aklanması konusunda diğer teşkilatlarla birlikte her türlü inceleme ve soruşturma yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve karapara trafiğinin önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük teşkilatlarının çok önemli rol oynadıkları kabul edilmiştir.

Açıklanan bu durum; ulusal ve uluslararası mevzuatın ve kuruluşların, genelde gümrük teşkilatlarının ve özelde ise gümrük müfettişlerinin, karapara aklama suçlarını inceleme ve araştırmakla görevlendirilmesini zorunlu kılmaktadır. Bu nedenle, söz konusu tasarıya, önerilen değişikliklere uygun biçimde gümrük müfettişlerinin de dahil edilmesi gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı, gerekçesi okundu. Birbirinin aynı olan iki önergeyi...

AKIN GÖNEN (Niğde) - Oturduğum yerden soru sormam mümkün mü acaba?

BAŞKAN - Efendim, madde müzakeresinden sonra ancak mümkündü.

İki önergeyi birleştirerek işleme koymuştum, önergeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler...Kabul etmeyenler...Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum...

Efendim bir dakika... Affedersiniz...

Buyurun efendim.

AKIN GÖNEN (Niğde) - Karaparanın dış bağlantılı olduğu muhakkak; dışticaret uzmanlarının konulması neden düşünülmemiş; onu öğrenmek istiyorum.

BAŞKAN - Evet, Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, sayfa 34'te redaksiyon teklifimiz var: "Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri" ibaresinin "Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları" şeklinde değiştirilmesi ve takip eden "başkanının" kelimesinin de "başkanın" olarak değiştirilmesi; yine aynı satırın sonunda "bağlı" kelimesinden sonra "veya ilgili" şeklinde değişiklik yapılmasını talep ediyoruz.

BAŞKAN - Efendim, sorunuzu Sayın Komisyon ve Hükümet takip buyurdular ve bu suretle cevap verdiler.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Hükümet cevap verecek Sayın Başkan, önceden talebi vardı zaten.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Hükümet.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, madde metninde Hazineyi temsilen denetim elemanlarına görev verilmiştir, yine, Maliye Bakanlığının denetim elemanlarına görev verilmiştir, ayrıca dışticaret uzmanlarına veya dışticarette görevli diğer elemanlara görev verilmesine gerek yoktur; o düşünceyle dışticaret bu maddede yer almamıştır.

BAŞKAN - Hükümet soruyu cevapladı.

AKIN GÖNEN (Niğde) - Sayın Başkan, bu konu Hazine konusundan ziyade, hayalî ihracatta olduğu gibi, dışticaretle ilgili.

Arz ediyorum.

BAŞKAN - Efendim, tabiî, zatı âliniz öyle düşünüyorsunuz, muhteremdir; ama, Hükümet de öyle düşünüyor, herhalde o da muhteremdir.

Sayın Komisyon, bir redaksiyon açıklaması, bir ibare düzeltmesinden söz ediyordunuz; bu maddede mi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Evet efendim.

BAŞKAN - Tekrar ifade eder misiniz, zabıtlara geçmesi ve ileride redakte ederken yararlanılması için.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - 34 üncü sayfada, yani 11 inci fıkranın ikinci paragrafının üçüncü satırındaki "Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri" ibaresinin "Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları" şeklinde, onu takip eden "Başkanının" kelimesinin "Başkanın" şeklinde düzeltilmesi...

BAŞKAN - Sonuncu fıkra başlığı mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Evet.

Yine, aynı satırda "bağlı" kelimesinden sonra "veya ilgili" ibaresinin eklenmesi.

BAŞKAN - Düzeltelim efendim, bir dakika...

"...teklifi veya bağlı bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir" buyuruyorsunuz; öyle mi efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - "...bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın."

BAŞKAN - Tamam.

Bu kadar mı efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Evet efendim.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkanım, ben açıklayabilir miyim?

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - "Denetçi" ifadesi iki üç yerde geçiyor.

BAŞKAN - Efendim, zatı âliniz değil, Komisyon ifade buyursun.

TEMEL KARAMOLLAOĞLU (Sıvas) - İkaz ediyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Komisyon takip buyuruyor mu efendim?

Komisyonun işareti üzerine bir düzeltme yapıldı, onu okuyacağım. 34 üncü sayfanın birinci satırından itibaren: "...Sermaye Piyasası Kurulu Denetçileri vasıtası ile yerine getirir...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - "Uzmanları" efendim.

BAŞKAN - "Görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları Başkanının talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir."

Böyle mi düşünülüyor efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkan, müsaade ederseniz arz edeyim.

BAŞKAN - Efendim, onu yazılı verir misiniz lütfen.

Efendim, 3 üncü maddeyi oylamıyorum, 4 üncü maddenin müzakeresine geçiyoruz. Komisyon 3 üncü maddeyi düzenlesin, düzenledikten sonra tekrar okutur ve oylarız.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun Görev ve Yetkileri:

MADDE 4. - Koordinasyon Kurulu; Maliye Müsteşarının başkanlığında, Maliye Teftiş Kurulu, Maliye Hesap Uzmanları Kurulu, Malî Suçları Araştırma Kurulu, Hazine Müsteşarlığı Bankalar Yeminli Murakıpları Kurulu, Hazine Kontrolörleri Kurulu ve Sermaye Piyasası Kurulu Başkanları ile Gelirler Genel Müdürü, Banka ve Kambiyo Genel Müdürü, Adalet Bakanlığı Kanunlar Genel Müdürü, Dışişleri Bakanlığı Ortadoğu, Afrika ve Uluslararası Siyasî Kuruluşlar Genel Müdürü ve İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanından meydana gelir. Koordinasyon Kuruluna gerektiğinde Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı, İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekat ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanı ile Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve T.C. Merkez Bankasından en az genel müdür düzeyinde birer temsilci üye sıfatıyla katılmak üzere davet olunur. Kurul, gerek duyduğunda diğer kamu kurum ve kuruluşlarından da temsilci çağırabilir.

Koordinasyon Kurulu, karapara aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmalarda Malî Suçları Araştırma Kurulunun yürüteceği faaliyetleri ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte koordine etmek, uygulamaya ilişkin politikaları tespit etmek, mevzuat düzenleme ve tekliflerini değerlendirmekle görevlidir.

BAŞKAN - 4 üncü maddeyle ilgili olarak, gruplar adına söz talebi var mı? Yok.

Kişisel söz talebi?..

Buyurun Sayın Yıldırım.

HALİL CİN (İçel) - Kişisel söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Kaydettim efendim.

AKIN GÖNEN (Niğde) - Sayın Başkan, benim de kişisel söz talebim olacaktı...

ORHAN VELİ YILDIRIM (Tunceli) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; biz, görüşülmekte olan 124 sıra sayılı tasarının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "Maliye Hesap Uzmanları Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu" ibaresinin eklenmesi ve "Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü" ibaresinden sonra gelen "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı" ibaresinin de metinden çıkarılmasına dair Yüce Başkanlığa bir değişiklik önergesi verdik; ancak, Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet, 3 üncü maddedeki değişiklik önergemizde, göstermiş olduğumuz gerekçelere bir yanıt vermeden katılmadıklarını belirttiler. Doğrusu, ben bunu anlamakta güçlük çektim. Sayılan diğer kurumlardaki müfettiş arkadaşlarımız, acaba, gümrük müfettişliği yapan kuruldaki arkadaşlarımızdan, bilgi, birikim, seviye bakımından bir farklılık mı arz ediyorlar? Dolayısıyla, denetim mekanizmasının daha geniş bir alana yayılması, kanaatimce, sakıncadan ziyade fayda sağlamaktadır.

Ayrıca, 2 nci maddede, "Tanımlar" bölümünde sayılan 1918, 6136, 2238 ve 2863 sayılı yasalarla ilgili, otomatikman, görev ve yetki alanını ilgilendirmektedir.

Bu nedenle, değişiklik önergemizin nazara alınarak, Yüce Kurulca kabul edilmesini arz ve talep ediyoruz.

Yüce Kurula saygı sunuyoruz efendim.

BAŞKAN - Sayın Yıldırım, teşekkür ediyorum.

Sayın Cin, buyurun.

HALİL CİN (İçel) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanunun 3 üncü ve 4 üncü maddeleri kaleme alınırken, maddelerin konuluş amacı bakımından, bence, bir karışıklık var gibi geliyor.

Bir kere, Malî Suçları Araştırma Kurulunun görev ve yetkileri 3 üncü maddede belirtilmiş, Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun görev ve yetkileri 4 üncü maddede ifade edilmiş ve "Koordinasyon Kurulu, karapara aklanmasının önlenmesine yönelik çalışmalarda Malî Suçları Araştırma Kurulunun yürüteceği faaliyetleri ilgili kurum ve kuruluşlarla birlikte koordine etmek, uygulamaya ilişkin politikaları tespit etmek, mevzuat düzenleme ve tekliflerini değerlendirmekle görevlidir" denmiş.

Şimdi, görevi Malî Suçları Araştırma Kuruluna veriyorsunuz, yetkiyi oraya veriyorsunuz; bir başka kurul teşkil ediyorsunuz -Koordinasyon Kurulu- ve Araştırma Kurulunun görevlerini koordine etme görevini bu Kurula veriyorsunuz. O zaman, Araştırma Kurulunun, görev ve yetkilerini bizzat kendisinin koordine etme yetkisi ve görevi olmalıdır.

Öbür taraftan, 4 üncü maddede, bu Koordinasyon Kurulunun teşkili o kadar geniş kuruluşların iştirakiyle düzenlenmiş ki, 13 tane müstakil kuruluş var. Ondan başka "Koordinasyon Kuruluna gerektiğinde Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü, Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı, İçişleri Bakanlığı Kaçakçılık İstihbarat Harekât ve Bilgi Toplama Dairesi Başkanı ile Başbakanlık, Sağlık Bakanlığı ve T.C. Merkez Bankasından en az genel müdür düzeyinde birer temsilci üye sıfatıyla davet olunur" deniliyor. 4 üncü maddeye öyle bir hüküm konulmuş ki, âdeta "bu Koordinasyon Kurulu görevini yapmasın" demek istenmiş. Bu kadar kalabalık bir kurulla bir koordinasyon görevi yapmak mümkün olmadığı gibi, bu Kurulun çalışması için bir başka koordinatörün, koordinasyon kurulunun görevlendirilmesi lazım.

Bu açıdan, iki maddenin birlikte değerlendirilmesini arz ederim.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Cin, teşekkür ediyorum.

Sayın Gönen, maalesef size söz verme imkânım yok; iki arkadaşımız konuştu. İnşallah bir başka maddede...

AKIN GÖNEN (Niğde) - Sayın Bakana soru olarak arzımı yapmıştım; dışticaret uzmanlarıyla ilgiliydi.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Efendim, ifade buyuracağınız başka bir husus varsa, size bulunduğunuz yerden, o fırsatı vereyim; kürsüye davet imkânım yok.

AKIN GÖNEN (Niğde) - Arz ettim efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ederim.

Efendim, şimdi iki önergemiz var, geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının 4 üncü maddesiyle ilgili değişiklik teklifi ve gerekçesi ilişikte sunulmuştur.

Gereğini arz eder, saygılar sunarız.

Saffet Benli Zülfükar İzol Mehmet Emin Aydın

İçel Şanlıurfa Siirt

Zülfikar Gazi Hasan Hüseyin Öz Hasan Dikici

Çorum Konya Kahramanmaraş

Öneri:

Tasarının "Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulunun Görev ve Yetkileri" başlığını taşıyan 4 üncü maddesinin birinci fıkrasında "Maliye Hesap Uzmanları Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu" ibaresinin eklenmesiyle, aynı maddenin aynı fıkrasında yer alan "Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü" ibaresinden sonra gelen "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı" ibaresinin çıkarılması.

BAŞKAN - İkinci önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 4 üncü maddesinin birinci fıkrasındaki "Maliye Hesap Uzmanları Kurulu" ibaresinden sonra gelmek üzere "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu" ibaresinin eklenmesini ve "Başhukuk Müşaviri ve Muhakemat Genel Müdürü" ibaresinden sonra gelen "Gümrük Müsteşarlığı Teftiş Kurulu Başkanı" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Orhan Veli Yıldırım Eşref Erdem Zeki Çakıroğlu

Tunceli Ankara Muğla

Ahmet Güryüz Ketenci Algan Hacaloğlu Yahya Şimşek

İstanbul İstanbul Bursa

Mahmut Işık Ali Rıza Bodur

Sıvas İzmir

BAŞKAN - Efendim, takip buyrulduğu üzere, iki önerge de birbirinin benzeri. Önergeler, gerekçeleriyle birlikte Hükümette ve Sayın Komisyonda var, gruplara gönderildi.

Bu önergelere Sayın Komisyon katılıyor mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahipleri söz mü isterler, gerekçenin okunmasını mı isterler?..

SAFFET BENLİ (İçel) - Gerekçe...

BAŞKAN - Gerekçenin okunmasını istiyorsunuz.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Tasarının "Tanımlar" başlıklı 2 nci maddesinde karaparayı tanımlayan yasalardan 1918 sayılı Kaçakçılığın Men ve Takibine Dair Kanunun 3 üncü maddesiyle 485 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 12 nci maddesi, gümrük müfettişlerini, kaçakçılığın men, takip ve tahkikiyle görevli ve yetkili kılınmıştır. Ayrıca, tasarının 2 nci maddesinde sayılan 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Kanun, 2238 sayılı Organ ve Doku Alınması, Saklanması ve Nakli Hakkındaki Kanun ile 2863 sayılı Kültür ve Tabiat Varlıklarının Korunması Hakkında Kanunun kaçakçılık suçuyla ilgili fiillerin inceleme ve soruşturması da gümrük müfettişlerinin görev ve yetkileri alanına girmektedir.

1996 yılı Mayıs ayında Brüksel'de yapılan Dünya Gümrük Örgütü Toplantısında; üye ülkeler, gümrük teşkilatlarının karaparanın aklanması konusunda diğer teşkilatlarla birlikte her türlü inceleme ve soruşturma yapmakla yetkilendirilmeleri öngörülmüş ve karapara trafiğinin önlenmesine yönelik çalışmalarda gümrük teşkilatlarının çok önemli rol oynadıkları kabul edilmiştir.

Açıklanan bu durum, ulusal ve uluslararası mevzuatın ve kuruluşların genelde gümrük teşkilatlarının ve özelde ise gümrük müfettişlerinin karapara aklama suçlarını inceleme ve araştırmakla görevlendirilmesini de zorunlu kılmaktadır.

Bu nedenle, söz konusu tasarıya önerilen değişikliklere uygun biçimde gümrük müfettişlerinin de dahil edilmesi gerekmektedir."

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, önergeye, Komisyon ve Hükümet katılmadı; gerekçe Genel Kurula arz edildi.

Önergeyi bu haliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Şimdi, 4 üncü maddeyi oylamadan önce, sıralamayı da takip etmiş olmak için, 3 üncü maddenin son iki fıkrasını yeni bir redakte sebebiyle tekrar okuyorum, zabıtlara geçecek ve maddeyi böyle oylamış olacağız :

"Başkanlık, karapara aklama suçunun araştırılması ve incelenmesi görevlerini Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Gelirler Kontrolörleri, Bankalar Yeminli Murakıpları, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları vasıtasıyla yerine getirir. Görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları Başkanının talebi üzerine ilgili birim amirinin teklifi ve bağlı veya ilgili bulundukları Bakanın onayı ile belirlenir.

Başkanlığın talebi üzerine görevlendirilecek Maliye Müfettişleri, Hesap Uzmanları, Bankalar Yeminli Murakıpları, Gelirler Kontrolörleri, Hazine Kontrolörleri ve Sermaye Piyasası Kurulu Uzmanları görevlendirme konusuna giren hususlarda bilgi ve belge istemeye, araştırma ve inceleme yapmaya, uygulamayı takip ve denetlemeye, bu maksatla her türlü evrakın tetkikine yetkilidir."

Sayın Komisyon, bu düzenleme doğru mu efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Doğru efendim.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkanım, yalnız, zatı âliniz okurken "Başkanının" dediyseniz, metin öyle ise "Başkanın" olması lazım; üçüncü fıkranın...

BAŞKAN - Yani, son fıkranın birinci kelimesini ifade buyuruyorsunuz.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Hayır, üçüncü fıkranın son cümlesinde "Sermaye Piyasası Kurulu..."

BAŞKAN - Efendim "Başkanın" diye okudum ben...

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Ben "Başkanının" gibi anladım.

BAŞKAN - "Başkanın... onayı ile belirlenir."

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Tamam Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, o kelimenin siyak ve sibakı onu gerektiriyor zaten...

Efendim, bu okunduğu şekliyle Komisyonun görüşünü aldım, Hükümetin görüşünü aldım; düzenlemeyi, redaksiyonu, daha doğrusu düzeltmeleri okudum.

Bu okunmuş biçimiyle, 3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

4 üncü madde üzerindeki görüşmeler de tamamlanmıştı.

Şimdi, 4 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

5 inci maddeyi okutuyorum:

Bilgi ve Belge Verme Yükümlülüğü

MADDE 5. - Kamu kurum ve kuruluşları ile gerçek ve tüzel kişiler, Başkanlık ile bu Kanunun 3 üncü maddesinde belirtilen diğer yetkililerce istenilecek bilgi ve belgeleri vermek ve gerekli kolaylığı sağlamakla yükümlüdürler.

Kurul ve diğer yetkililerce kendilerinden bilgi ve belge istenilen gerçek ve tüzel kişiler, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla, özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten imtina edemezler.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..

ATİLÂ SAV (Hatay) - Var Sayın Başkan...

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Atilâ Sav; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Anayasanın 38 inci maddesinin 5 inci fıkrası "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz" hükmünü getirmektedir.

Madde, bu yazılışıyla, kişinin kendisinin savunma hakkını göz önünde tutmak suretiyle 38 inci maddeyi dikkate almıştır; fakat "kanunda gösterilen yakınları" deyimini içeren bir düzenleme olmadığı için, madde bu haliyle Anyasaya aykırı olma tehlikesine düşmektedir.

Başkanlığa bir öneri sunduk -hangi yakınlarının kanun kapsamında ve Anayasa çerçevesi içerisinde olması gerektiğini gösteriyoruz- dedik ki: İkinci dereceye kadar kan, birinci derece sıhrî hısımlarını kapsamak üzere... Delil göstermeye zorlanamaz.

Eğer, Yüce Meclis bu önerimizi kabul buyurursa, maddenin Anayasaya aykırı olma tehlikesi ortadan kalkacaktır.

Teşekkür ederim.

Saygılarımla.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Madde üzerinde bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 5 inci maddesinin ikinci fıkrasının aşağıdaki biçimde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Önder Sav Oya Araslı Atilâ Sav

Ankara İçel Hatay

Ayhan Fırat Nihat Matkap Ali Şahin

Malatya Hatay Kahramanmaraş

Metin Arifağaoğlu

Artvin

"Kurul ve diğer yetkililerce, kendilerinden bilgi ve belge istenen gerçek ve tüzelkişiler, savunma hakkına ilişkin hükümler saklı kalmak ve ikinci derece kan hısımlarıyla, birinci derecede sıhrî hısımları hariç olmak üzere, özel kanunlarda yazılı hükümleri ileri sürerek bilgi ve belge vermekten kaçınamazlar."

BAŞKAN - Evet, bir tek önerge vardı; okuttuk. Önerge gerekçeleri Komisyonda ve Hükümette...

Sayın Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge sahibi Sayın Sav...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Gerekçe okunsun.

BAŞKAN - Gerekçe okunsun; peki.

Gerekçe:

Anayasanın 38 inci maddesinin beşinci fıkrası "Hiç kimse kendisini ve kanunda gösterilen yakınlarını suçlayan bir beyanda bulunmaya veya bu yolda delil göstermeye zorlanamaz" kuralını koymaktadır.

Fıkrada yapılan değişiklikle, yasanın hangi "yakınları" içerdiği belirlenmekte ve hükümde Anayasaya aykırı olabilecek bir düzenlemenin yer alması önlenmektedir.

BAŞKAN - Önergeye Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet katılmadı; gerekçesi Yüce Kurula arz edildi.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi, okunduğu şekliyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6 ncı maddeyi okutuyorum:

Sır Saklama Yükümlülüğü

MADDE 6. - Aşağıda yazılı kimseler, görevleri dolayısıyla kişilerin ve bu kişilerle ilgili kimselerin şahıslarına, muamele ve hesap durumlarına, işlerine, işletmelerine, servetlerine veya mesleklerine ilişkin olarak öğrendikleri sırları veya gizli kalması lazım gelen diğer hususları ifşa edemezler ve kendilerinin veya üçüncü şahısların yararına kullanamazlar.

a) Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanı, Başkan Yardımcıları, Malî Suçları Araştırma Uzman ve uzman yardımcıları ile kurul hizmetinde çalışan görevliler,

b) Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu Başkan ve üyeleri,

c) Bu Kanun hükümleri uyarınca yetki kullanan diğer kamu görevlileri,

d) Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak bilgilerine ve ihtisaslarına başvurulan gerçek ve tüzel kişiler,

e) Karaparanın aklanması işlemleri ile ilgili olarak bilirkişilik görevi ifa edenler.

Bu yükümlülük, yukarıda yazılı kimseler bu görevlerinden ayrılsalar dahi devam eder.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

7 nci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

Ceza ve Usul Hükümleri

Karapara Aklanması Suçu

MADDE 7. - Karapara aklama suçu fiillerini işleyenler iki seneden beş seneye kadar hapis ve aklanan karaparanın bir katı ağır para cezasıyla cezalandırılır ve nemaları da dahil olmak üzere karapara kapsamındaki mal ve değerler ile bunların ele geçirilememesi halinde bunlara tekabül eden mal varlığının müsaderesine de hükmolunur.

Karapara, terör suçlarından veya Türkiye'ye ithali veya Türkiye'den ihracı kanunla yasaklanmış herhangi bir madde ve eşya kaçakçılığından elde edilmiş veya suç yukarıda belirtilen terör suçlarına kaynak sağlamak amacıyla işlenmiş ise birinci fıkra hükmüne göre faile verilecek hapis cezası dört seneden az olamaz.

Suçun;

a) Karaparanın aklanması maksadıyla teşekkül vücuda getirenler ile idare edenler veya teşekküle mensup olanlar tarafından,

b) Görevi sebebiyle memur ve kamu görevlileri ile 3182 sayılı Bankalar Kanununa, 7397 sayılı Sigorta Murakabe Kanununa, 3226 sayılı Finansal Kiralama Kanununa, 1567 sayılı Türk Parasının Kıymetini Koruma Hakkında Kanuna, 2499 sayılı Sermaye Piyasası Kanununa, Ödünç Para Verme İşleri ile Özel Finans Kurumlarının Kurulması, Faaliyetleri ve Tasfiyelerine İlişkin Esas ve Usulleri düzenleyen mevzuata göre faaliyet gösteren kurumlarda çalışanlar tarafından,

c) Şiddet veya tehditle veya silah kullanarak,

İşlenmesi halinde hükmolunacak cezalar, ayrıca bir misli artırılır.

Bu suçların tüzel kişilik bünyesinde işlenmesi halinde, üçüncü fıkranın (a)bendi hükmünün uygulanamadığı durumlarda, fiili gerçekleştiren yöneticiler hakkında da aynı cezalara hükmolunmakla birlikte, tüzel kişiler de beşyüzmilyon liradan beşmilyar liraya kadar para cezası ile cezalandırılır.

Karapara aklama suçunun, usul veya füruu veya karı-koca veya kardeşlerinden biri tarafından karaparanın kaynaklandığı suçları gizlemek amacıyla işlenmesi halinde bu ceza, yarısından üçte ikisine kadar indirilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

8 inci maddeyi okutuyorum:

Zamanaşımı

MADDE 8.- Karapara aklama suçlarının kovuşturulmasında zamanaşımı süresi on yıldır. Dava açılması zamanaşımını keser.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..

ATİLÂ SAV (Hatay) - Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz istiyorum.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Grup adına değil, kişisel söz istiyorum.

BAŞKAN - Sayın Sav'ın, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talebi var; Sayın Zekeriya Temizel de, kişisel söz talebinde bulunmuştur.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Sav; buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; kanun koyucu, bu maddeyle, karapara kapsamına giren eylemlerin çoğunun zamanaşımını uzatma amacını gütmüştür; çünkü, bunlardan bir bölümü, beş yıllık zamanaşımına tabi suçlardandır. Yani, özel önem verilmiş ve karapara aklanmasıyla ilgili yöntemin zamanaşımıyla kesilmemesi, ortadan kalkmaması amacına yönelinmiştir.

Ancak, zamanaşımının kesilmesiyle ilgili ikinci fıkra, genel hükümlere ve Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinde yer alan diğer zamanaşımını kesen nedenlere uymamaktadır. Bilindiği üzere, Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesinde, birçok sebeple zamanaşımı kesilir; her usul işlemi, zamanaşımını kesmektedir. Bu itibarla, sadece dava açılmasıyla ilgili bir zamanaşımını kesme sebebi, hem genel hükümlere ve Türk Ceza Kanununun 104 üncü maddesine uygun olmaz hem de yasanın öngördüğü amaca aykırı düşer.

Bu itibarla, bu fıkradaki ikinci cümlenin çıkarılması ve zamanaşımını kesen sebeplerin Türk Ceza Kanununun genel hükümlerine bırakılmasının daha uygun olacağını düşünüyoruz. Bu nedenle bir önerge sunduk, Yüce Meclisin takdirine sunuyoruz.

Saygılarımla efendim.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebinde bulunan Sayın Temizel; buyurun.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, konuyla ilgili olarak verilen önergeleri gördükten sonra kişisel söz talebinde bulunma gereğini duydum.

Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde, cezalarla ilgili olarak, genel zamanaşımı hükümlerinin bulunduğu bir gerçektir. Nitekim, 4 üncü maddesinde, 5 seneden ziyade olmamak üzere, ağır hapis veya hapsi gerektiren cezalar için, bu, 5 sene olarak belirtilmiştir.

Karaparayı aklama suçu yeni bir suçtur; yani, eğer kabul buyurursanız, bu tasarının yasalaşmasıyla sizler ihdas edeceksiniz. Eğer, burada böyle bir düzenleme yapılmazsa, bu takdirde, 5 senelik zamanaşımına tabi olacaktır. Ancak, karapara aklama suçu, bir karaparanın nemalandırılması olayıdır. Kesin olarak, karaparanın elde edilmesiyle ilgili işlenen suçlarda herhangi bir zamanaşımı düzenlemesi söz konusu değildir. Onlar, kendi hükümleri içerisinde... Adam öldürerek karapara elde ediliyorsa -adam öldürme suçuyla ilgili zamanaşımı 20 yıl- zaten, diğer hükümler çerçevesinde işlem görecektir. Ancak, buradan elde edilen para, alınmış, bir yerlere yatırılmış, malî sistemin içerisine sokulmuş, meşrulaştırılmış, aradan beş sene geçmiş, altı sene geçmiş ve yedi sene geçmiş... İşte, burada getirilen zamanaşımı olayı, sadece bu olaya özgüdür. Zaten, 102 nci madde, "Kanunlarında başka türlü yazılmış olan ahvalin ma'dasında" denilmek suretiyle, buralarda özel olarak bir zamanaşımının belirlenmesi gerekliliğini ortaya koymaktadır.

Değerli arkadaşlarım, ikinci fıkrasındaki "keser" ibaresinin konulmasının nedenine gelince: Şu anda hepiniz biliyorsunuz ki, yargılama sırasında, zamanaşımı nedeniyle bazı davalar düşmektedir. Yargılama sırasında zamanaşımının işlemesi nedeniyle davaların düşmesinin, hiç değilse bu karapara aklama suçlarında önlenmesinin gerekliliğine inandığımızdan dolayı, alt komisyon olarak ve Plan ve Bütçe Komisyonu olarak bu konunun üzerinde hassasiyetle durduk. Böyle bir olay, ancak, bu tür hükümlerle desteklenebilirse işlerlik kazanır; aksi takdirde, dört sene içerisinde veya beş sene içerisinde bu kadar karmaşık işlemlerden geçmiş olan karapara aklama suçlarının ortaya çıkarılması, yargılanması ve sonuçlandırılması olanaksızdır.

O nedenle, burada getirilen özel zamanaşımı süresinin ve yargılama sırasında bunun kesilmesine ilişkin getirilen düzenlemenin çok gerekli, bu yasa için hayatî önemi haiz olduğunu düşünüyor, hepinize saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, teşekkür ediyorum.

Maddeyle ilgili başka söz talebi?..Yok.

Maddeyle ilgili verilmiş 3 önerge var; geliş sırasına göre okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin ikinci cümlesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İlhan Sungur Mehmet Elkatmış Fethullah Erbaş

Trabzon Nevşehir Van

Şaban Şevli Ömer Vehbi Hatipoğlu

Van Diyarbakır

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

124 sıra sayılı Kanunun 8 inci maddesindeki "dava açılması zamanaşımını keser" ibaresinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Atilâ Sav Eşref Erdem Orhan Veli Yıldırım

Hatay Ankara Tunceli

Ali Şahin Birgen Keleş

Kahramanmaraş İzmir

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan kanun tasarısının "zamanaşımı" başlıklı 8 inci maddesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İlhan Sungur Mehmet Elkatmış Ömer Vehbi Hatipoğlu

Trabzon Nevzehir Diyarbakır

Fethullah Erbaş Şaban Şevli

Van Van

BAŞKAN - Efendim, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme koyacağım. Onun için, en son önergeyi işleme koyuyorum.

Önergeye Sayın Komisyon katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet katılıyor mu?

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Maddenin tamamen çıkarılmasına dair önerge mi Sayın Başkanım?

BAŞKAN - Evet efendim.

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Katılmıyorsunuz.

Sayın Sungur, önerge sahibi olarak söz mü istiyorsunuz, gerekçenin okunmasını mı?..

İSMAİL İLHAN SUNGUR (Trabzon) - Sayın Başkan, gerekçenin okunmasını istiyorum.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Türk Ceza Kanununun 102 nci maddesinde, suç için kanunda öngörülen cezaya göre zamanaşımı belirlenmiş, 104 ve daha sonraki maddelerinde ise, zamanaşımını kesen ve durduran sebepler ile neticeleri ayrı ayrı belirtilmiştir. Bu hükümler, Türk Ceza Kanunu ile ceza hükmü ihtiva eden kanunların genel hükümleridir. Bu sebeple, suç ihdas eden kanunlarda şimdiye kadar ayrı bir zamanaşımı belirlenmesi yoluna gidilmemiştir.

Tasarıya Plan ve Bütçe Komisyonunda eklenen bu hüküm, uygulama sırasında gözden kaçırılabileceği gibi tereddütlere de sebep olabilecektir. Nitekim, yeni getirilen bu hüküm, özel hüküm olduğu için, Türk Ceza Kanununun yukarıda sözü edilen genel hükümlerinin uygulanmaması durumu ortaya çıkacaktır. Bu durumda, zamanaşımını kesen diğer hallere ilişkin hükümler uygulanamayacağı gibi, kamu davasının açılması neticesi kesilen zamanaşımı süresinin işlemeye başlayacağı süre ile zamanaşımı süresinin kesilme sebebiyle ilave olunması gerekecek süre konusunda bir boşluk ortaya çıkacaktır.

Suç kavramı zaman içerisinde değişen bir kavramdır. Bugün için son derece önemli addedilen bir suç, toplumun gösterdiği gelişmeye göre önemini yitirebileceği için, zamanaşımı süresinin, suçun nevine değil de suç için tayin olunanan cezaya göre belirlenmesi gerekeceği düşüncesinden de hareketle, düzenlemenin tasarıdan çıkartılması gerekmektedir.

BAŞKAN - Önergenin gerekçesi okundu. Sayın Hükümet ve Sayın Komisyon önergeye katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer iki önerge, muhteva itibariyle birbirinin benzeri olduğu için, bir tanesini okutup, işleme koyuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan tasarının 8 inci maddesinin ikinci cümlesinin tasarıdan çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

İlhan Sungur (Trabzon)

ve arkadaşları

BAŞKAN - Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkanım, burada yapılan düzenlemeyle, eğer, dava açılmasından sonra, zamanaşımı yeniden işlemeye başlayacaksa, şu andaki Türk Ceza Kanununun genel hükümlerinde bu yolda düzenleme var, kâfi düzenleme var; eğer, kastedilen, dava açıldıktan sonra, dava sonuna kadar zamanaşımı hiç işlemeyecekse, bu da, ceza hukukunun temel prensiplerine aykırı olur. Dolayısıyla, önergeye katılıyoruz. Bu ikinci cümlenin metinden çıkarılması gerektiği kanaatindeyiz.

BAŞKAN - Sayın Genel Kurul Sayın Hükümetin gerekçesini takip buyurdular.

Önergeyi bu haliyle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

8 inci maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

9 uncu maddeyi okutuyorum:

Tedbir Konulması

MADDE 9. - Karaparanın aklanmasına yönelik ciddî emarelerin varlığı halinde, bankalar ve banka dışı malî kurumlar ile diğer gerçek ve tüzelkişiler nezdindeki kiralık kasa mevcutları da dahil olmak üzere hak ve alacakların dondurulmasına, tasarruf yetkisinin tamamen veya kısmen kaldırılmasına; mal, kıymetli evrak, nakit ve diğer değerlerin zaptına, bunların bir tevdi mahalline yatırılmasına ve hak ve alacaklar üzerinde diğer tedbirlerin konulmasına hazırlık tahkikatı sırasında sulh ceza hâkimi; yargılama sırasında ise mahkeme tarafından karar verilebilir.

Tedbire ilişkin talepler, evrak üzerinden yapılacak inceleme sonucu derhal ve nihayet 24 saat içerisinde sonuçlandırılır.

Gecikmesinde sakınca görülen hallerde cumhuriyet savcıları da hak ve alacakların dondurulmasına karar verebilir. Cumhuriyet savcılığı bu kararı en geç 24 saat içinde sulh ceza hâkimine bildirir. Hâkim en geç 24 saat içinde onaylanıp onaylanmamasına karar verir, onaylanmama halinde, cumhuriyet savcılığının kararı hükümsüz kalır.

BAŞKAN - Maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

10 uncu maddeyi okutuyorum:

Kontrollü Teslimatın Şartları

MADDE 10. - Kontrollü teslimatın uygulanabilmesi için;

a) Kontrollü teslimat kapsamına giren kaçakçılık faaliyetinin çok ciddî organize edilmiş olması,

b) Organizatörlerin, sermayedarların ve şebeke elemanlarının ortaya çıkarılması ve bunlar hakkında bütün delillerin tespiti için başka bir imkân bulunmaması,

c) Mal veya fonların gideceği son yere kadar herhangi bir boşluğa meydan vermeyecek şekilde denetimin sağlanabilmesi,

d) Kontrollü teslimat uygulamaya yeterli zamanın bulunması,

e) Türkiye'de hazırlanarak yurtdışına götürülecek veya transit geçecek her türlü kaçak mal veya fonlar için ayrıca;

1. Kontrollü teslimat yönteminin boşluksuz işleyeceği ve failler hakkında kovuşturma ve soruşturma açılacağının talep eden devlet tarafından garanti edilmesi,

2. Kontrollü teslimat uygulamasının sona erdiği, Türk vatandaşlarının yakalandığı ülke devleti tarafından Türk vatandaşları ile kontrollü teslimata konu mal veya fonlar ile bunların naklinde kullanılan araçlar ile karaparanın iadesi hususunun taahhüt edilmiş olması,

Zorunludur.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Şimdi, Sayın Komisyon, bu 10 uncu maddede bir numaralı bende bakar mısınız efendim "Kontrollü teslimat yönteminin boşluksuz işleyeceği ve failler hakkında kovuşturma ve soruşturma açılacağının talep eden devlet tarafından garanti edilmesi" biçiminde yazılmış. Halbuki "açılacağının" değil, "soruşturma açılacağını talep eden devlet..." Daha doğrusu "açılacağını" değil, "açılmasını..." Bir istek var orada; uygun olanı "açılmasını talep eden devlet..."

ATİLÂ SAV (Hatay) - Gerçi iyi yazılmamış; ama, böyle olması lazım...

BAŞKAN - Yani, bir ihbarda mı bulunuyor efendim, dava açılacak diye?..

ATİLÂ SAV (Hatay) - Hangi devlet talep ediyorsa, o şeyin tamamlanmasını garanti edecektir, demek istiyor.

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan yazılan şekli doğrudur.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Bu şekliyle doğrudur, öyle anlaşılıyor. Biraz dolaşık yazılmış ama...

BAŞKAN - Anladım efendim.

Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

11 inci maddeyi okutuyorum:

Kontrollü Teslimat Kararı ve Usulleri

MADDE 11. - Kontrollü teslimata, 10 uncu maddede belirtilen şartların varlığı halinde, Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından karar verilir.

İzleme ve gözleme işleminin tehlikeye düşmesi veya kontrollü teslimat uygulamasına devam edilmesi halinde, delillerin kaybolması ve/veya sanıkların elden kaçırılma ihtimalinin ortaya çıkması durumunda, karar gerekmeksizin kontrollü teslimat uygulamasına derhal son verilir.

Kontrollü teslimat uygulamasında yetki, kontrollü teslimat uygulamasına son verilen yer mahkemesine aittir. Kontrollü teslimat uygulaması Türk mahkemelerinin yargı yetkisini ortadan kaldırmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Sav...

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Ben de kişisel söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Temizel kişisel söz talebinde bulundu.

Sayın Sav, buyurun.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; bundan önce yapılan komisyon çalışmaları ve Hükümetin hazırladığı tasarı üzerinde çok uzun süre çalışıldığı bizce de biliniyor, elimizdeki metin bunu gösteriyor; ama, ne yazık ki, sonuçta, sunuş yapılan metin, bazı gedikleri, boşlukları ve özensizlikleri kapsamaktadır. Önümüzdeki madde de bunlardan bir tanesidir. Biz, Yüce Meclisin dikkatine çok haklı öneriler sunuyoruz; nedense, ısrarla, galiba, teklifi yapmakta becerili ve başarılı olmadığımız için, Anayasaya açıkça aykırı bazı hususlar da inatla kabul ediliyor. Özür dileyerek bu ufak sitemi tutanağa geçiriyorum.

Şimdi ikinci fıkrayı okuyalım: "İzleme ve gözleme işleminin tehlikeye düşmesi veya kontrollü teslimat uygulamasına devam edilmesi halinde, delillerin kaybolması ve/veya sanıkların elden kaçırılma ihtimalinin ortaya çıkması durumunda, karar gerekmeksizin kontrollü teslimat uygulamasına derhal son verilir."

"Ve/veya" ikilemi yahut ikili bağlacı, Türk yasama geleneğinde ve hukuk dilinde bulunmamaktadır. Zaman zaman, yabancı şirketlerle iş yapan bazı kuruluşların, bazı şirketlerin, sözleşmelerde ya da yazışmalarda, İngilizceden geldiği anlaşılan bu çift bağlacı kullandıklarını görüyoruz; ama, bir tasarıya böyle çifte bağlaç koyma hakkımız yok. Kendimizi hâkimin yerine koyalım; nasıl, hangisini seçecek? Çünkü, hâkim, iki farklı şeyi ya bir arada arayacak ya tek tek arayacak. Hâkime, hem bir arada hem ayrı ayrı arayabilirsiniz, diye görev vermek, hâkimin görevini doğru yapamaması ya da kovuşturulmakta olan kişinin bir hakkının ihlal edilmesi sonucunu ortaya çıkarır.

Şimdi, delillerin kaybolması halinde veya sanıkların elden kaçırılması ihtimalinin bulunması halinde mi -yani, ya birisi var ya öteki var- kontrollü teslimat ve tedbir kararı verilecek? Yahut da, hayır bir tanesi yetmez, hem delillerin kaybolması tehlikesi hem de sanığın elden kaçması tehlikesi birlikte olursa, ancak bu takdirde kontrollü teslimat kararı verebilirsiniz, diye mi yazıyoruz?

Özellikle ceza ve usulle, ceza usulüyle ilgili düzenlemelerde bu türlü ikircikli beyanlar son derece sakıncalıdır, uygulamada da yanlış ve sakıncalı sonuçlar getirir. Lütfen, Komisyon ve Hükümet, bu konuda bir birlikteliğe varsınlar, bizim uyarımıza uygun olarak, bu metni, Türk hukuk mevzuatının geçmişine uygun hale getirsinler.

Saygılar sunuyorum efendim.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Sayın Temizel, buyurun efendim.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; aslında konuşmam çok kısa. Sizlerin zamanını işgal ettiğim için özür diliyorum. Aslında, Sayın Sav'ın savladığı konuların hepsine tamamen karşı çıkmak için buraya çıkmadım.

Değerli milletvekilleri, kontrollü teslimat, Türk hukukunda olmayan, bu nedenle de, izlenmesi halinde, bütün suçları, suç delilleriyle... Kısacası, bataklığın tamamının kurutulmasına olanak tanıyacak bir uygulamayı yapmak dururken, yakalandığı yerde sivrisineğin öldürülmesiyle yetinen Türk hukuk sistemine, oldukça önemli bir düzenleme getiriyor; yani, Türkiye'yi transit geçen birisini, Türkiye içerisinde, üzerinde suç delili yakaladığınız anda yargılıyorsunuz. Halbuki, diğer ülkeler ve uluslararası dayanışma, bunun -Türkiye'den geçmesini, diğer ülkelerde temas ettiği insanları, malın nereye gittiğini, ne şekilde kullanıldığını- tamamının izlenmesini ve belirli koşulları -biraz önce oyladığımız koşulları- sağlaması halinde de, buna ilgili ülkelerin izin vermesini sağlıyor.

Yalnız, ülkeler açısından, kontrollü teslimatın, belirli koşullarda tehlikeye düşme ihtimali her zaman vardır. Yargı kararıyla, kontrollü teslimata izin veriyorsunuz, ilgilileri izliyorsunuz; fakat, izleyenler, belirli aşamaya gelindiğinde, bir de bakıyorlar ki, bu suçlunun elden kaçması ihtimali var, suç delillerinin ortadan kaybolması ihtimali var; bu durum karşısında, kontrollü teslimata son verip, suç delillerine el koymak istiyorlar.

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - Ayrı ayrı mı; yoksa, birlikte mi?

ZEKERİYA TEMİZEL (Devamla) - Onu arz ediyorum.

Suç delillerinin ortadan kaybolması veya sanıkların elden kaçırılması ihtimali, yani -"ve/veya" ibaresi olabilir; hukuk açısından pek fazla itirazım yok- bu iki koşulun birlikte veya ayrı ayrı olma ihtimali, bu tasarı metninde, özellikle uygulayıcıların talebi üzerine düzenlendi. Bu iki koşulun -delillerin kaybolması, sanıkların elden kaçırılması ihtimali- ikisinin birlikte ya da ayrı ayrı olması halinde, kontrollü teslimata son verilmesini amaçlıyor bu madde.

"Ve/veya" ifadesi amacı karşılamıyorsa, o zaman "delillerin kaybolması, sanıkların elden kaçırılma ihtimalinin birlikte veya ayrı ayrı ortaya çıkması durumunda" diyerek bu olayı çözebiliriz. Amaçlanan budur.

Komisyondaki tartışmaların hepsine ayrıntısıyla katıldığım için ve bürokrat arkadaşların direkt muhatap olmaması nedeniyle bu açıklamaya gerek duydum. Amaçlanan konu ve kararlaştırılan konu buydu. Oraya virgül koyup "birlikte veya ayrı ayrı ortaya çıkması durumunda" şeklindeki bir düzenleme de amaca hizmet edecektir.

Arz ederim efendim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Temizel.

Madde üzerinde başka bir söz talebi yok.

Bir önerge var; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 124 olan Karaparanın Aklanması Hakkındaki Kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci satırında yer alan "ve/veya" sözcüklerinden "veya" sözcüğünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Atilâ Sav Fatih Atay Ali Rıza Bodur

Hatay Aydın İzmir

Ali Şahin Birgen Keleş

Kahramanmaraş İzmir

BAŞKAN - Efendim, şimdi, burada Başkanlığın da bir tereddütü var. Maksat, hem delillerin kaybolmasını önleme hem de kaçırılma veya kaçma ihtimalini ortadan kaldırmaksa, o zaman "veya" sözcüğünün kullanılmasında isabet vardır; yok, ikisini birbirine bağlayıp tek unsur haline getirmek istiyorsak, o zaman "ve" bağlantısının yapılması lazım. Buradaki maksat nedir acaba Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan "ve" sözcüğünün kaldırılması, "veya" sözcüğünün kalması uygundur Komisyonumuzca.

BAŞKAN - Evet... Tabiî, önerge o istikamette değil; ancak...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, biz, önergemizi o şekilde değiştirebiliriz; amacımız, uygun olan şeyi yazmaktı.

BAŞKAN - Sayın Sav, önerge sahibi olarak buyuruyorsunuz ki "veya" sözcüğünün değil, "ve" sözcüğünün...

EKREM PAKDEMİRLİ (Manisa) - "Ve" kalksın, "veya" kalsın.

BAŞKAN - Onu söylüyorum efendim. "Ve" sözcüğünün kaldırılmasını istiyorsunuz, onu söyleyeceğim... Sayın Pakdemirli, müsaade buyurmuyorsunuz ki... Yani, tekliflerinde buyuruyorlar ki "veya" sözcüğü kalksın...

Şimdi, mutabakat sağlandı ve kendileri de muvafakat buyurdular; ben, zabıtlara geçsin diye, beyanını almak üzere... "Ve" sözcüğünün kalkmasını istiyorsunuz... Tamam efendim, anlaşıldı.

Bu şekliyle bir kere daha önergeyi okuyalım efendim.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Sıra sayısı 124 olan karaparanın aklanması hakkındaki kanunun 11 inci maddesinin ikinci fıkrasının ikinci satırında yer alan "ve/veya" sözcüklerinden "ve" sözcüğünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Atilâ Sav (Hatay)

ve arkadaşları

BAŞKAN - Önergeye, Sayın Komisyon, bu şekliyle...

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Bu şekliyle katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Hükümet de katılıyor.

BAŞKAN - Önergeyi bu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Maddeyi, kabul edilen önerge istikametindeki değişik şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, önergedeki değişik şekliyle kabul edilmiştir.

12 nci maddeyi okutuyorum:

Yükümlülüklere Aykırı Davranış

MADDE 12. - Bu Kanunun 6 ncı maddesinde sayılan kişiler, gizli kalması lazım gelen hususları ifşa etmeleri halinde, bir seneden üç seneye kadar hapis cezası ile cezalandırılırlar. Bu sırların maddî menfaat karşılığında ifşa edildiğinin belirlenmesi halinde, elde edilen menfaat ve nemaları da müsadere olunur.

Başkanlık ve diğer yetkililerin istediği bilgi ve belgeleri vermeyenler, belirlenen esaslar çerçevesinde kimlik tespiti yapmayanlar ve kimlik tespitine ilişkin belgeleri beş sene süreyle saklamayanlar, karaparanın aklanması suçunun tespiti ve önlenmesine ilişkin diğer Bakanlar Kurulu Kararları ile bunların uygulanmasına dair tebliğlere aykırı davrananlar altı aydan bir seneye kadar hapis ve onikimilyon liradan yüzyirmimilyon liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın grup temsilcilerimiz, ara vermeyi düşünüyor musunuz? Yani, şu anda demiyorum tabiî, saat 19.00 ilâ 19.30 arası...

MURAT BAŞESGİOĞLU (Kastamonu) - Olabilir; ancak, yarım saat.

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Saat 22.00'ye kadar çalışacağımız için uygun olur Sayın Başkan.

BAŞKAN - Evet.

13 üncü maddeyi okutuyorum:

Yetkili Mahkeme

MADDE 13. - Karaparanın aklanması suçuna ilişkin talepler, 3005 sayılı Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Hakkında Kanun hükümleri çerçevesinde, karaparanın bulunduğu yer mahkemesince karara bağlanır.

Yabancı ülkelerin 7 nci maddeye uygun müsadere talepleri ve karaparanın kontrollü teslimatı hakkında karar vermeye Ankara Sulh Ceza Mahkemesi yetkilidir.

Müsadere kararı için talebin, Türkiye Cumhuriyetinin taraf olduğu anlaşmalara uygun şekilde yapılması gerekir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

14 üncü maddeyi okutuyorum:

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

Çeşitli Hükümler

Ek Ödemeler

MADDE 14. - Koordinasyon Kurulunun başkan ve üyelerine her toplantı için (2 000) gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunan miktar üzerinden toplantı ücreti ödenir.

Karapara aklanmasının önlenmesine yönelik olarak Malî Suçları Araştırma Kurulunda,

a) Araştırma ve inceleme görevlerinde çalışan denetim elemanlarına (10 000),

b) Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanı ve Yardımcılarına (5 000),

c) Veri toplama, izleme ve değerlendirme işlerinde çalışan uzmanlara (4 000), uzman yardımcılarına (3 000),

d) Yönetim ve büro hizmetlerinde çalışan personele (2 000),

Gösterge rakamının memur aylık katsayısıyla çarpımı sonucunda bulunan miktarı geçmemek üzere bakan onayı ile aylık ek ücret ödenir.

Görevlendirmelerde otuz günden kısa süreler için kıst hesaplama yapılır.

Bu ödemeler damga vergisi hariç hiçbir vergi ve kesintiye tabi tutulmaz.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili önerge yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

15 inci maddeyi okutuyorum:

Yönetmelikler

MADDE 15. - Bu Kanunun uygulanmasına ilişkin olarak bilgi verme, kimlik tespiti, araştırma ve inceleme yöntemleri, şüpheli işlemler, aklamaya konu menfaat ve değerlerin belirlenmesine dair gerekli düzenlemelerin yapılması; Koordinasyon Kurulunun yönetim, toplanma ve çalışma esas ve usulleri, toplantı ve karar nisabına ilişkin hususlar, Bakanlar Kurulunca bu Kanunun yayım tarihini izleyen altı ay içinde çıkarılacak yönetmeliklerle düzenlenir.

Kontrollü teslimat uygulama esas ve usulleri, Adalet ve Maliye Bakanlıkları ile Hazine ve Gümrük Müsteşarlıklarının bağlı olduğu Bakanlıkların görüşleri alınarak İçişleri Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikte gösterilir. Bu yönetmelik çerçevesinde yapılacak kontrollü teslimat işlemleri İçişleri Bakanlığınca yürütülür.

Malî Suçlar Araştırma uzman ve yardımcılarının göreve alınmaları, meslekte yükselmeleri ve çalışma esas ve usulleri Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..

Sayın Sav, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına; buyurun.

Sayın Temizel, zatı âlinizin talebi var mı efendim?

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Yok... Peki...

Buyurun Sayın Sav.

CHP GRUBU ADINA ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin sayın üyeleri; 15 inci maddenin son fıkrasında "uzman ve yardımcılarının göreve alınmaları, meslekte yükselmeleri ve çalışma esas ve usulleri bir yönetmelikle düzenlenir" denilmektedir. Bu hüküm, Anayasanın 128 inci maddesinde düzenlenen kamu hizmeti görevlileriyle ilgili hükme uygun düşmemektedir. Bilindiği üzere, Anayasanın 128 inci maddesinin ikinci fıkrası "memurların ve diğer kamu görevlilerinin nitelikleri, atanmaları, görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve diğer özlük işleri kanunla düzenlenir" demektedir. Gerçi, madde yazılırken, özenle, Anayasada gösterilen ve belirtilen terimler kullanılmamış; ama, açıkça belli olan, uzman ve yardımcılarının göreve alınmaları, meslekte yükselmeleri, çalışma usul ve esasları olmasa bile, özlük haklarının bir yönetmelikle düzenleneceği belirlenmek suretiyle, yasayla yapılması gereken iş, Maliye Bakanlığınca hazırlanacak bir yönetmeliğe devredilmiş, bırakılmış olmaktadır. Bu haliyle, anılan madde ve hüküm Anayasaya aykırı gözükmektedir; bunu takdirlerinize sunuyoruz.

Önergemiz var; değerlendirilmesini arz ediyorum.

Teşekkür ederim efendim.

BAŞKAN - Sayın Sav, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili bir değişiklik önergesi vardır; okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

124 sıra sayılı Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının 15 inci maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan "Malî Suçlar Araştırma uzman ve yardımcılarının göreve alınmaları, meslekte yükselmeleri ve çalışma esas ve usulleri, Maliye Bakanlığınca çıkarılacak bir yönetmelikle düzenlenir" hükmünün metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Oya Araslı Atilâ Sav Fatih Atay

İçel Hatay Aydın

Ali Rıza Bodur Ali Şahin Birgen Keleş

İzmir Kahramanmaraş İzmir

BAŞKAN - Sayın Komisyon, önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılmıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Sayın Başkanım, Anayasanın 128 inci maddesinde zikredilen hususlar ile şu andaki maddenin son fıkrasında öngörülen, düzenlenen hususlar birbirinin aynısı değil. Anayasada, kamu görevlilerinin görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve özlük haklarının kanunla düzenleneceğinden bahsediliyor; bizim bu maddenin son fıkrasında ise, göreve alınma, meslekte yükselme, çalışma esas ve usullerinin yönetmelikle düzenleneceğinden bahis var ki, her ikisi ayrı ayrı konu. Dolayısıyla, burada, Anayasaya aykırılıktan da söz etmek mümkün değil.

Önergeye katılamıyoruz.

BAŞKAN - Binnetice, önergeye Hükümet katılmıyor.

Sayın Araslı, konuşacak mısınız, gerekçeyi mi okuyalım?

OYA ARASLI (İçel) - Gerekçeyi okuyalım.

BAŞKAN - Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe: Anayasanın 128 inci maddesi, kamu görevlilerinin görev ve yetkileri, hakları ve yükümlülükleri, aylık ve ödenekleri ve her türlü özlük işlerinin kanunla düzenleneceğini öngörmektedir. Bu haliyle, kanunun anılan hükmü Anayasaya aykırı duruma düşmektedir.

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, gerekçeyi arz ettik.

Önergeye Hükümet katılmadı, Komisyon katılmadı.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, saat 22.00'ye kadar çalışmalarımız devam edecek inşallah.

Şimdi, uygun görürseniz, saat 19.40'ta toplanmak üzere, 40 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati : 18.59

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.49

BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU

KÂTİP ÜYELER: Ali GÜNAYDIN (Konya), Ünal YAŞAR (Gaziantep)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisinin 17 nci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Değerli arkadaşlarım saatlerine bakıyorlar, haklıdırlar, biraz geç kaldım, özür diliyorum.

Müzakereye konu kanun tasarısının müzakerelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

V. - KANUN TASARI VE TEKLİFLERİYLE KOMİSYONLARDAN

GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

3. - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/413) (S. Sayısı : 124) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Komisyon ve Sayın Hükümet yerlerini aldılar.

16 ncı maddeyi okutuyorum

İKİNCİ KISIM

Diğer Kanunlarda Değiştirilen Hükümler

BİRİNCİ BÖLÜM

2313 Sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanuna Eklenen Hüküm

MADDE 16. - 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanuna aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

Uyuşturucu ve Psikotrop Madde Üretim ve Dağıtımının Önlenmesi

EK MADDE 1. - 1988 tarihli Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığına Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesine Ek I ve II Numaralı Tablolar ile bu Tabloların değişikliklerinde yer alan maddelerin imali, ithali ve ihracı, nakli, bulundurulması, alımı ve satımı Sağlık Bakanlığının iznine bağlıdır.

Yukarıdaki fıkraya göre izin verilirken ilgili kuruluşlardan görüş alınması ve izin verme esas ve usullerinin Sağlık Bakanlığınca çıkarılacak yönetmelikte gösterilmesi gerekir.

Birinci fıkrada belirtilen maddelerden herhangi birini izinsiz imal, ithal ve ihraç edenler, nakledenler veya bulunduranlar, alanlar veya satanlar, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektiren suçu oluşturmadığı takdirde, üçyüzmilyon liradan birmilyar liraya kadar ağır para cezası ile cezalandırılır ve bu maddelerin müsaderesine de hükmolunur.

Üçüncü fıkrada belirtilen suçların, uyuşturucu veya psikotrop maddelerin imalatında kullanılmak amacıyla veya kullanılacağını bilerek işlenmesi halinde faile, eylemleri daha ağır bir cezayı gerektiren suçu oluşturmadığı takdirde, iki seneden dört seneye kadar ağır hapis cezası verilir. Uyuşturucu ve psikotrop maddelerin imalinde kullanmak amacıyla veya kullanılacağını bilerek gerekli teçhizat ve sair malzemeyi imal, ithal ve ihraç edenler, nakledenler veya bulunduranlar, alanlar veya satanlar hakkında da aynı cezaya hükmolunur.

3298 sayılı Uyuşturucu Maddelerle İlgili Kanun hükümleri saklıdır.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Önerge yok.

Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

17 nci maddeyi okutuyorum:

İKİNCİ BÖLÜM

178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye Eklenen ve Değiştirilen Hükümler

MADDE 17. - 178 sayılı Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin 2 nci maddesine aşağıdaki (r) bendi eklenmiştir.

"r) Karapara aklanmasının önlenmesi konusunda gerekli araştırma ve incelemeleri yapmak ve bu konuya ilişkin uygulanacak esas ve usulleri belirlemek."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

18 inci maddeyi okutuyorum:

MADDE 18. - 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 8 inci maddesinin 2.7.1993 tarihli ve 484 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile mülga (f) bendi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"f) Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı"

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddeyle ilgili değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

19 uncu maddeyi okutuyorum:

MADDE 19. - 178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 2.7.1993 tarihli ve 484 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile mülga 14 üncü maddesi aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"Madde 14. - Malî Suçları Araştırma Kurulu, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 3 üncü maddesinde sayılan görevler ile çeşitli kanunlarla kendisine verilen görevleri yerine getirir."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

20 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 20. - 207 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesiyle kaldırılan Tarife Politikası Yüksek Kuruluna ilişkin 33 üncü maddesi bölüm başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir.

"BEŞİNCİ BÖLÜM

Sürekli Kurul

Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu

MADDE 33. - Malî Suçlarla Mücadele Koordinasyon Kurulu, Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanunun 4 üncü maddesinde belirtilen şekilde oluşturulur ve aynı maddede verilen görevleri yerine getirir."

BAŞKAN - Maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?... Yok.

Kişisel söz talebi?... Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi okunduğu biçimiyle oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

21 inci maddeyi okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

657 Sayılı Devlet Memurları Kanununda Yapılan Değişiklikler

MADDE 21. - 657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 36 ncı maddesinin "Ortak Hükümler" başlıklı bölümünün (A)bendinin 11 inci fıkrasına "Devlet Bütçe Uzman Yardımcıları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Malî Suçları Araştırma Uzman Yardımcıları" ibaresi "Devlet Bütçe Uzmanlığına" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali Suçları Araştırma Uzmanlığına" ibaresi,

b) Aynı Kanunun 213 üncü maddesinden sonra gelen ek maddenin (II) nci bölümünün (A)bendinin (i) fıkrasına "Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali Suçları Araştırma Uzmanları" ibaresi,

c) Aynı Kanuna ekli I sayılı ek gösterge cetvelinin "1-Genel İdare Hizmetleri Sınıfı" bölümünün (h) fıkrasına "Devlet Bütçe Uzmanları" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali Suçları Araştırma Uzmanları" ibaresi,

d) Aynı Kanuna ekli II sayılı ek gösterge cetvelinin "1-Başbakanlık ve Bakanlıklarda" bölümüne "Millî Kütaphane Başkanı" ibaresinden sonra gelmek üzere "Mali Suçları Araştırma Kurulu Başkan Yardımcısı" ibaresi,

e) Aynı Kanuna ekli IV sayılı makam tazminatı cetvelinin 5 inci sırasının (d) bendine "Mali Suçlar Araştırma Kurulu Başkan Yardımcıları" ibaresi,

eklenmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde grupları adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Sayın Komisyon, 21 inci maddenin başında "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun" denildikten sonra (b) bendinde "Aynı Kanunun", (c) bendinde "Aynı Kanuna", (d) bendinde "Aynı Kanuna" denilmesine gerek var mı? Acaba, kanun tekniği açısından böyle bir zaruret mi var; bana haşiv gibi geliyor. Zaten o kanundur, "657 sayılı Kanunun 36 ncı maddesi... 213 üncü maddesi... Ekli I sayılı gösterge... II sayılı gösterge..." şeklinde olması gerekir; yani, kanun yapımında genellikle çok sözden kaçınılır.

Sayın Komisyon, ne buyuruyorsunuz efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, evet, haşiv; kaldırılabilir.

BAŞKAN - O zaman şu şekilde olacak:

"657 sayılı Devlet Memurları Kanununun;

a) 36 ncı maddesinin ...

b) 213 üncü maddesinin...

c) Ekli I sayılı ek gösterge...

d) Ekli II sayılı ek gösterge...

e) Ekli IV sayılı makam tazminatı cetvelinin..."

ATİLÂ SAV (Hatay) - (c), (d) ve (e) bentlerdeki "ekli" sözcüğü de gereksiz; çünkü "kanununun ekli" olmuyor "kanununun" denildikten sonra "şu cetvel, bu cetvel" denilirse daha uygun olur.

BAŞKAN - (i) halini kullanarak "657 sayılı Devlet Memurları Kanununun şu cetveli, şu cetveli..."

BİLTEKİN ÖZDEMİR (Samsun) - Sayın Başkan, Sayın Sav'ın dediği doğru gibi görünmekle birlikte, kanunun yapılış tarzı itibariyle, söz konusu cetveller, kanunun cetvelleri değil; çünkü, kanunda ekgösterge cetveli gibi metninde de yer alan bazı cetveller var; bunlar ekinde yer alan cetvellerdir. O yüzden müsaade ederseniz bu "ekli" deyimi kalsın.

BAŞKAN - Peki efendim.

Sayın Komisyon, bu şekilde mi oylayalım efendim?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Bu şekilde oylayalım.

BAŞKAN - Peki.

Değişiklik olmadığına göre, benim, biraz önce okuduğum şekliyle, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

Geçici maddeleri okutuyorum:

ÜÇÜNCÜ KISIM

Geçici Maddeler, Yürürlük, Yürütme

GEÇİCİ MADDE 1. - Ekli (1) sayılı cetvelde yer alan kadrolar ihdas edilerek 190 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin eki I sayılı cetvele Malî Suçları Araştırma Kurulu Başkanlığı bölümü olarak eklenmiştir.

BAŞKAN - Efendim, biraz önce oyladığımız maddeye bağlı cetvelde bir daktilo hatası var. Mesela, 19 uncu sırada "3" yazılı; halbuki, "2" olması lazım;. Yine, 20 nci sırada "3" yazılı, "2" olması lazım; 24 üncü sırada "4" yazılmış, "3" olması lazım. Cetvelin bu şekilde düzeltilmesi, bu suretle, zabıtlara da geçmesi için beyanda bulundum.

Maddeyi cetvelle birlikte oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde, okunan şekliyle kabul edilmiştir.

2 inci maddeyi okutuyorum :

GEÇİCİ MADDE 2.- Bu Kanun yürürlüğe girdiği tarihte Maliye Bakanlığının 657 sayılı Kanunun 213 üncü maddesinden sonra gelen ek maddenin ikinci bölümünün (A) bendinde sayılan uzman ve denetmen kadrolarında en az beş yıl görev yapmış olanlar, Bakan onayı ile oluşturulacak sınav kurulu tarafından yapılacak sınavda başarılı olmak kaydıyla en geç altı ay içinde Mali Suçları Araştırma Uzmanı olarak atanabilirler.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..Yok.

Kişisel söz talebi?..Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

22 nci maddeyi okutuyorum :

"MADDE 22.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer."

BAŞKAN - 22 inci maddeyle ilgili gruplar adına söz talebi?..Yok.

Kişisel söz talebi?..Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

23 üncü maddeyi okutuyorum:

" MADDE 23.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..Yok.

Kişisel söz talebi?..Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, bir düzeltme zarureti hâsıl oldu, arkadaşlar tespit ettiler; 19 uncu maddeden sonra "Mali Suçları Araştırma Kurulunun Görevleri" biçiminde bir matlab konulması lazım geliyor.

Sayın Komisyon?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon)- Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Komisyon ve Hükümet katılıyor.

Matlabın bu şekilde düzenlenmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

20 nci maddede de, bir düzenleme zarureti hâsıl oldu. Madde 20 şöyle başlayacak: "178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 207 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin..." Ayrı ayrı, iki kanun hükmünde kararname var, demek ki, "178 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin, 207 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin 9 uncu maddesiyle kaldırılan Tarife Politikası Yüksek Kuruluna ilişkin 33 üncü maddesi bölüm başlığı ile birlikte aşağıdaki şekilde yeniden düzenlenmiştir" diyoruz. Bu madde, bu şekilde düzenlenmiş olacak.

Komisyon bu düzenlemeye ne diyor efendim?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılıyoruz bu şekliyle.

BAŞKAN - Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Evet, katılıyoruz.

BAŞKAN - Hükümet katılıyor.

Bu şekilde düzenlemeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Efendim, kanunun başlığıyla ilgili...

ATİLÂ SAV (Hatay) - Sayın Başkan, 7 inci maddenin matlabının da değiştirilmesi uygun olur; çünkü, artık, orada suç değil, suçun cezası açıklanıyor. Suç, 2 nci maddenin (b) bendinde tanımlandı.

BAŞKAN - Yani, "Karapara Aklanması Suçu" başlığının üstüne "Ceza ve Usul Hükümleri" deniliyor, oraya mı efendim...

ATİLÂ SAV (Hatay) - "Ceza ve Usul Hükümleri"nden sonraki maddenin başlığı, "Suçu" değil, "Suçun Cezası" olması lazım; çünkü, o madde de, artık, suçu tanımlamıyor. Suçun tanımı, 2 nci maddede (b) bendinde yapılıyor. İlk hazırlanırken, belki, burada suçu da anlatıyorlardı, onun için başlık böyle...

BAŞKAN - "Karapara aklanmasına verilecek ceza" mı, "Karapara aklanması cezası" mı, o şekilde mi...

Sayın Komisyon, suç değil, suçun tanımı yapılmıştır, burada, artık cezalar tartışılıyor; dolayısıyla, matlab "Ceza" olmalıdır, diye Sayın Sav'ın bir talebi var; ne dersiniz?..

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Uygundur Sayın Başkan.

"Cezası" ibaresinin eklenmesi uygundur.

BAŞKAN - Uygundur.

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Bizim notlarımızda o, "Karapara Aklama Suçunda Ceza" başlığını taşıyor; zannediyorum, buraya eksik girmiş.

BAŞKAN - Tamam... Doğru...

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - "Karapara Aklama Suçunda Ceza" şeklinde olacak Sayın Başkan.

BAŞKAN - Yani, o zaman, bir eksik yazım söz konusudur. Şöyle olacak efendim: Karapara Aklanması Suçunda Ceza; bu şekilde mi efendim?

ZEKERİYA TEMİZEL (İstanbul) - Evet efendim.

BAŞKAN - Sayın Komisyon, böyle düzeltilmesine ne buyurulur?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Uygundur.

BAŞKAN - "Karapara Aklanması Suçunda Ceza" şeklinde düzeltilmiş oldu.

Bu tasarının başlığıyla ilgili bir önerge var; okutuyorum:

Sayın Başkanlığa

Sıra sayısı 124 olan Kanunun adının, kısaca "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun" olarak kısaltılmasını arz ve teklif ederiz.

Atilâ Sav Orhan Veli Yıldırım Birgen Keleş

Hatay Tunceli İzmir

Eşref Erdem Nihat Matkap

Ankara Hatay

BAŞKAN - Sayın Sav, zatı âliniz buyuruyorsunuz ki, tasarının adı "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesi Hakkında Kanun" olarak düzenlensin; ancak, takdir buyurulacağı üzere, bu tasarı, sadece karaparanın aklanmasıyla ilgili değil, daha değişik, başka kanunları da, o kanunların başka maddelerini de değiştirerek oluşan bir kanun tasarısıdır. Onun için, başlık, belki biraz daha mufassaldır ; ama, o daha rahat ifade eder diye düşünülüyor.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Bu kadar uzun bir isim, isim olmuyor; o, bir başka kapsam dahilinde oluyor. Yani, kanun gereğince, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununa bazı maddeler ekleniyorsa, Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanunda bazı değişiklikler yapılıyorsa, bunların, kanunun başlığında gösterilmesine gerek yok. Belki, uyuşturucu ve psikotrop maddelerle ilgili de bir ibare konulabilir; ama, önemli olan kanunun, kolayca anılan bir isminin olması.

BAŞKAN - Efendim, zaten, uygulayıcılar, tatbikatçılar ona bir isim bulur, kestirmeden kullanırlar.

ATİLÂ SAV (Hatay) - Biz, buradan, gönderelim o ismi.

Sayın Başkan, İçtüzükte bir engel yoksa...

BAŞKAN - Efendim, biraz da onu düşünüyoruz; yani, belli bir yere geldikten sonra, bir de onu düşünüyoruz.

Sayın Komisyon, takip buyurursanız; kanunun başlığı için şöyle bir düzenleme de var ayrıca: "Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine, 2313 sayılı Uyuşturucu Maddelerin Murakabesi Hakkında Kanunda, 657 sayılı Devlet Memurları Kanununda ve 178 sayılı Maliye Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı" diye böyle bir başlık var; ki, bu, Kanunun içeriğini tamamen yansıtıyor.

Bir böyle düzenleme var; bir de, Sayın Sav'ın -biraz önce okuduğum- bir düzenleme talebi var; ne buyuruluyor Sayın Komisyon?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Sayın Başkan, Sav'ın önerdiği düzenlemeye katılmıyoruz, kapsamı tam olarak karşılamıyor; ancak, sizin en son okuduğunuz şekle katılıyoruz.

BAŞKAN - Sayın Sav'ın önergesini işleme koyacağım.

Sayın Komisyon önergeye katılmadı.

Önergenin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yasaların başlığının bu denli uzun olması, uygulamada sakıncalar doğurmaktadır. Önemli olan kanunun amaç ve kapsamının belli edilmesidir.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Efendim, biraz önce okuduğum öneriyi dinlediniz, Sayın Komisyon buna katılıyor mu, bir kere daha ifade buyurur musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ SAİT AÇBA (Afyon) - Katılıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Hükümet?..

DEVLET BAKANI LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) - Katılıyoruz efendim.

BAŞKAN - Tasarının başlığı, Başkanlıkça bu şekilde tanzim olunacaktır.

Sayın milletvekilleri, bu tasarının oylaması açık oylamaya tabidir.

Biliyorsunuz, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekillerinin, ayağa kalkarak kabul, ret veya çekimser şeklinde oyunun rengini bildirme yöntemi var; bu bir.

Bir de, adı okunan sayın milletvekilinin kürsüye konulacak oy kupasına, oy atmak suretiyle oyunun rengini bildirme yöntemi var.

Ben şimdi, açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin ayağa kalkarak kabul, ret, çekimser ifadesini kullanarak yapılması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylamanın, adı okunan sayın milletvekilinin kürsüye konulacak oy kupasına oy atmak suretiyle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Açık oylama, oy kupası sıralar arasında dolaştırılmak suretiyle yapılacaktır.

Yanında basılı oy pusulası olan sayın üyelerin, tasnifte de fayda olduğundan, basılı oy pusulalarını kullanmalarını rica ediyoruz.

Basılı oy pusulası bulunmayan sayın üyelerin, beyaz bir kâğıda adını, soyadını, seçim çevresini ve oyunun rengini yazıp imzalamak suretiyle oylarını kupalara atmasını rica ediyorum.

Oy kupaları sıralar arasında dolaştırılsın.

(Oyların toplanmasına başlandı)

4. - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/513) (S. Sayısı : 131)

BAŞKAN - Vesikasız Kıymetli Maden ve Ziynet Eşyası Beyanı Hakkında Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlayacağız.

Sayın Komisyon?..Yok.

Tasarının müzakereleri ertelenmiştir.

5. - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (1/512) (S. Sayısı : 130)

BAŞKAN - 3065 Sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun 41 inci Maddesinin 1 ve 4 üncü Fıkralarının Değiştirilmesi ile 60 ıncı Maddesine Bir Fıkra Eklenmesine Dair Kanun Tasarısı ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun müzakeresine başlayacağız.

Sayın Komisyon?..Yok.

Tasarının müzakereleri ertelenmiştir.

6. - Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/524) (S. Sayısı : 126) (1)

BAŞKAN - Türk Ceza Kanununun Bazı maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Sayın Komisyon?..Hazır.

Sayın Hükümet?..Hazır.

Komisyon raporu daha önce sayın üyelere dağıtılmıştı.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması hususu kabul edilmemiştir.

Tasarının tümü üzerinde grupları adına; CHP Grubu adına Sayın Şahin, DSP Grubu adına Sayın Gürel söz istemişlerdir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Şahin; buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞAHİN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; görüşülmekte olan yasa tasarısı üzerinde, CHP Grubu adına söz almış bulunuyorum; hepinizi saygıyla selamlarım.

Türk Ceza Kanununun 536, 537 nci maddeleri ve buna mümas suçlarda, yasa konurken erteleme getirilmemiştir; yani, cezanın tecili kabul edilmemiştir. Bu, Anayasanın eşitlik ilkesine aykırıdır. Diğer birçok suçlarda, örneğin, bir hırsızlık suçunda, dolandırıcılık suçunda verilen cezanın ertelenmesi mümkün olmadığı halde, Türk Ceza Kanununun 536 ncı maddesinin temas ettiği, resmî kişiler tarafından izin alınmadan muhtelif yerlere afiş, ilan, el yazısı asılmasına yönelik suç ve yine Türk Ceza Kanununun 537 nci maddesinde, kamu kuruluşları tarafından asılmış olan el ilanları ve panoları yırtanlara verilen cezaya yöneliktir bu madde. Bu maddenin altıncı fıkrası, bu suçtan ceza alanların cezasının ertelenmeyeceğini ve paraya çevrilmeyeceğini hükme bağlamıştır. Bu, yanlış bir uygulamadır.

Bakanlar Kurulunun getirmiş olduğu bu kanun tasarısı, bu maddedeki, yani, Türk Ceza Kanununun 536 ncı maddesindeki ertelemeyi ortadan kaldıran bu tasarı yerindedir; çünkü, tecil hakkı, vatandaşa, yasanın getirdiği en tabiî haklardan biridir. Kanun vazıı, tecil etmekle, vatandaşı, yani, sanığı, cezaevine girmeden topluma kazandırmak ve kendisinin, cezanın teciliyle, ileride suç işlemekten çekineceği hususunda duruşmadaki hal ve tavrı da nazarı itibara alınarak, cezanın tecili imkânını vermiştir. Bu tecil, esasta, az bir şey değildir. Örneğin, ağır hapis cezasında 6 aya kadar, hapis cezalarında 1 yıla kadar mahkûm olanların cezası... Hatta, 18 yaşından küçük olanlar için bu 1 sene, 2 sene; 15 yaşından küçük olanlar için de 2 sene, 3 senedir. Yaşı 70 ve daha fazla olanlar için de ağır hapiste 2, hapis cezasında 3 seneye kadar cezanın tecili öngörülmüştür; fakat, bu suçta, maatteessüf bu getirilmemiştir. Bu nedenle, bu maddenin değiştirilmesi, bu suçtan ceza alanların da cezalarının tecili isabetli olur. Keza, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 5 inci maddesine göre de paraya çevrilmesi gerekir.

Ayrıca, bu kanun tasarısıyla, bu suçtan ceza alan veya ceza almasa dahi mahkemesi devam eden, ceza alıp da, hükümleri infaz edilmemiş olanlara dahi bir hak verilmiş; tekrar, mahkûmiyeti veren mahkemeye başvurmak suretiyle, bu tecil hakkından yararlanması imkânı getirilmiştir.

Bu maddenin değiştirilmesi bizce isabetlidir. Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak katılıyor, bu madde değişikliğine olumlu oy vereceğimizi ifade ediyor, hepinize saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

(1) 126 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir

BAŞKAN - Sayın Şahin, teşekkür ediyorum.

Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Gürel; buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, 1.3.1926 tarih ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 536 ve 537 nci maddelerinde değişiklik öngören kanun tasarısının görüşülmesinde Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum; bu nedenle, Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına içtenlikle, saygıyla selamlıyorum.

Kanun tasarısı, Adalet Komisyonuna geldiğinde, tüm gruplar, ittifakla bu iki maddenin yani 536 ve 537 nci maddelerin altıncı fıkralarının değiştirilmesinde ittifak sağladılar ve bu kanun tasarısı Adalet Komisyonundan bir değişiklik yapılarak, geçmişte mahkûm olup da, bu 6 ncı fıkranın gadrine uğramış olan hükümlüler, iki ay içerisinde kararı, hükmü veren mahkemeye başvurur hükmü, komisyonda "6 ay" olarak değiştirilmiştir.

Ceza hukukunun genel özelliklerinden birisi, cezaların ferdîleştirilmesidir. Cezaların ferdîleştirilmesi, cezaların, paraya çevrilme ve erteleme durumunun söz konusu olduğu hallerdir. Eğer, cezaları ferdîleştirmezseniz, o zaman, hukukun amacının dışında ve adalet ilkelerine aykırı neticeleri elde etmiş olursunuz. Bu nedenle, bu cezaların ferdîleştirilmesi, hukukun en önemli özelliklerinden birisidir. Örneğin, bu erteleme de -ki tecil olarak bugün adlî hukukta yer almaktadır- kesinlikle cezanın ortadan kaldırılması değil; erteleme, hükümlünün, sanığın mahkemedeki davranışları ve gelecekte suç işlemeyeceğini mahkemeye kanıtlaması neticesinde, bu cezanın infazının belirli bir müddet askıya alınma durumudur. Zaten, mahkeme, bu cezanın ertelenmesine karar verdiğinde, sanığa, duruşma salonunda açıkça "beş yıl içerisinde suç işleme, beş yıl içerisinde suç işlediğin takdirde, bu askıya alınmış olan ceza ile birlikte çektirilir" der. İşte, bu erteleme, para cezası; yani, 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun bu maddeleri en ağır cürümlerde kullanıldığı halde, maalesef, kabahat niteliğinde olan -ki, hafif hapistir- bu hafif hapis niteliğindeki suçlarda uygulanmaması hukukla bağdaşmamaktadır. Kaldı ki, demokratik bir hukuk sisteminde bunun yeri yoktur. İşte, 536 ve 537 nci maddelerde... Ki, bunları kısaca açıklamakta yarar görüyorum bilgi edinilmesi açısından; örneğin, 536 ncı maddeye göre -kısaca anlatayım, zamanınızı almak istemiyorum- elyazısı yapıştırılmış, afiş asılmış, pankart asılmış, yazılar yazılmış; bunlarla ilgili ceza, altı aydan bir yıla kadar hürriyeti bağlayıcı bir ceza. Yine, 537'de de, belge, resim, elyazısını; yani, resmî yerlerdeki belgeleri alıyorlar, tahrif edip değiştiriyorlar, kullanılmaz hale getiriyorlar; bunun cezası da üç aydan altı aya kadar hapis.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şimdi, siz, Ceza Kanununun içerisinde, en ağır cürümleri tecil edeceksiniz, paraya çevireceksiniz, bunun yanında, kabahat, hafif hapis niteliğindeki suçları -647 sayılı İnfaz Yasasının 4 üncü maddesi paraya çevirmedir, 6 ncı maddesi tecil- bundan yararlandırmayacaksınız.

Örneğin, Türk Ceza Kanununun 455 inci maddesi, tedbirsizlik ve dikkatsizlik sebebiyle ölüme sebebiyet vermek. Bu suçu işleyen sanık, iki yıldan beş yıla kadar cezalandırılıyor.

TCK 440, zina suçu, altı aydan üç yıla kadar hapis; TCK 191, tehdit, altı aya kadar hapis; 193, mesken masuniyetini ihlal, birinci fıkrasında bir aydan altı aya kadar hapis, ikinci fıkrasındaysa altı aydan üç seneye kadar hapis ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar Hakkında Yasa; bu yasadan da bir yıl hapis cezası veriyorsunuz ve bu cürümlere ilişkin cezalar, şayet şartları varsa, mahkeme tarafından tecil ediliyor, bu cezalar, mahkeme tarafından para cezasına çevriliyor; ama, tasarıda değişikliği öngörülen 536 ve 537 nci maddelerdeki o kabahati, hafif hapis niteliğindeki suçları ise, bu 647 sayılı Yasadan, İnfaz Yasasından istifade ettirmiyorsunuz. Gerçekten, adaletsiz bir durum ve bu nedenle, komisyonda birliktelik sağlandı ve oybirliğiyle bu maddelerin altıncı fıkraları kanun metninden çıkarıldı.

Mademki, tasarıda, 536 ve 537 nci maddelerin altıncı fıkraları çıkarılmıştır, şimdi, burada, yargılanarak mahkûm olmuş ve 647 sayılı Yasadan istifade edememiş hükümlülerin altı ay içinde, hükmü veren mahkemeye başvurarak, bu 647 sayılı Yasanın 4 üncü ve 6 ncı maddelerinden karar vermesini istemeleri durumunda, bu yasa tasarısına göre, mahkeme, dosyayı yeniden ele alacak, yeniden esasa kaydedecek, yapacağı duruşma ile bu hükmü kaldırarak para cezasına çevirecek veyahut da 647 sayılı Yasanın 6 ncı maddesine göre ertelenmesine karar verecek.

Komisyon olarak iyi bir karar aldığımıza inanıyorum; çünkü, gerçekten haksız, adaletsiz bir uygulamaya, bugün, oylarımızla son vereceğiz.

Bu tasarının ülkemize hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ediyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

Saygılarımla...

BAŞKAN - Sayın Gürel, teşekkür ediyorum efendim.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Sungurlu; buyurun efendim.

ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Gelen kâğıtlardan, sevk edilen kanun tasarısına baktığımızda, ne kaldırıldığı belli değil. Arkadaşlar burada açıklamamış olsalar, böylesine küçük suçlar için neden tecil hükümleri konulmamış, neden bu imkân tanınmamış diyeceğiz; ama, arkadaşlarımız açıkladılar; bunlar, afiş yapıştırmak vesaire gibi öğrenci hareketleriyle gündeme gelen ve hakikaten de Ceza Kanununun sistematiği içinde, ertelenmeye mümkün olan, paraya çevrilmesi tabi olan hükümler.

O zaman için bu tedbir uygun görülmüş; yani, bu suçları önleriz diye bu tedbir uygun görülmüş; ama, bugün, olaya farklı bir taraftan bakıyoruz, ben öyle bakıyorum. Bu çocuklar cezaevine girince, cezaevlerinde diğer teröristler tarafından eğitilmişler. Maalesef, biz cezaevlerine hâkim olamayınca ve yine bu çocuklar "nasıl olsa sen sabıkalandın, senin istikbalin karardı" diye başkaları tarafından da zaman zaman; zaman zaman değil, ekseriyetle kullanılmışlar.

O halde cezada asıl fayda, tabiî, ıslahın ötesinde, suçu önlemekse, suçu önlemenin yolu, şu anda, zannediyorum ki, bu çocukları cezaevine atıp, sabıkalı yapmamaktır.

Hadiseye bu açıdan bakıyorum ve tasarıyı bu yönüyle desteklediğimizi ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi?.. Yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

Türk Ceza Kanununun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Tasarısı

MADDE 1.- 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanununun 536 ncı maddesinin altıncı fıkrası ile 537 nci maddesinin altıncı fıkrası yürürlükten kaldırılmıştır.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Gecici maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE - Türk Ceza Kanununun 536 ve 537 nci maddelerinin altıncı fıkralarının yürürlükten kaldırılması sebebiyle, 13.3.1965 tarihli ve 647 sayılı Kanunun 4 ve 6 ncı maddelerinden yararlanacak olanlar, bu Kanunun yayımı tarihinden itibaren 6 ay içinde hükmü veren mahkemeye başvurarak cezanın ertelenmesini paraya veya maddede öngörülen tedbirlerden birine çevrilmesini isteyebilir. Bu takdirde mahkemece dosya ele alınarak bu hususta karar verilir.

BAŞKAN - Geçici madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2.- Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3.- Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde, gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, 124 sıra sayılı kanun tasarısının açıkoylamasında oyunu kullanmayan sayın üye var mı? Yok.

Oylama işlemi tamamlanmıştır.

Oy kupaları kaldırılsın.

(Oyların ayırımına başlandı)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, tasnif yapıladursun; müzakeresini yaptığımız, Türk Ceza Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir; hayırlı olsun.

Suçsuz ve cezasız bir ülkeye inşallah...

7. - Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 127) (1)

BAŞKAN - Efendim, bir başka işimizi daha, hayırlısıyla götürelim.

Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

(1) 127 S. Sayılı Basmayazı Tutanağa eklidir.

Sayın Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Komisyon raporunun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ketenci'nin söz talebi var; buyurun Sayın Ketenci.

CHP GRUBU ADINA AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Getirilen, Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısıyla, maddenin genel gerekçesinde açıklandığı gibi, Erzincan, Kayseri, Konya Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılmakta; Adana, Erzurum, Van il merkezlerinde, bu illerin adıyla anılacak, yeni devlet güvenlik mahkemeleri kurulmaktadır.

Sorun, sadece 3 mahkemenin kapatılıp, yeni 3 mahkemenin kurulması sorunu değildir. Sorun, sadece, genel gerekçede anlatıldığı gibi, Erzincan Kapalı Cezaevinin depremden yıkılıp, cezaevi içindeki tutuklu ve hükümlülerin Erzurum Kapalı Cezaevine nakledilmiş olmaları da değildir veyahut sorun, kapatılmak istenilen mahkemelerde dosya sayısının giderek azalması, kurulmak istenilen yerlerde, devlet güvenlik mahkemesi kapsamına giren suç ve eylemlerin daha yoğun olarak işlenmesi veya yaşanması da hiç değildir. Bize göre sorun, bir anlayış sorunudur; yargıya nasıl ve hangi gözle bakma sorunudur. Türk insanı, demokratik, çağdaş hukuk devletlerinde var olan yargı normlarına müstahak mıdır, ona uygun yargı kurumlarına müstahak mıdır; mesele bu kadar basit; basit ama, basit olduğu kadar da anlamlıdır.

Öncelikle bir konuda, özellikle yargı konusunda, herkes, düşünce birliğine varmalıdır. Olağan mahkeme dışında bir mahkeme, bizim yargılama düzenimizin merkezinde oturacak mı; yoksa, bu mahkemeler giderek kaldırılacak mıdır? "Kaldırılacaktır" diyenler, her koşulda bu olağandışı yargılama düzenine karşı çıkmalıdır. Genel olarak bu davranış, sadece olağandışı mahkemenin kuruluş ve yargılamasının tartışıldığı ortamda, platformlarda ve meclislerde değil, her yerde, her koşulda -örneğin, bugün olduğu gibi, yargı çevresinin saptanmasına ilişkin yapılacak birkaç madde değişikliğinde görüldüğü gibi, bu noktada bile- olağandışı mahkemenin bir an önce yargı düzenimizden kaldırılması için gerekli çaba harcanmalıdır; çünkü, olağandışı yargı, hiç kimsenin işine yaramaz. Bugün bana, yarın sana. O nedenle, dünyada birkaç cılız örneği vardır diye, olağandışı mahkeme konumunda olan devlet güvenlik mahkemesinde ısrarlı olmak, ne tabiî yargı ne yargı birliği gibi yargı hukukunun evrensel ilkeleriyle bağdaşır ne de her kesimce düşünülmekte olan Türkiye'de yargı reformunun kaçınılmaz olduğu yolundaki anlayışla bağdaşır. O nedenle, biz diyoruz ki, bizim mahkemelerimiz deneyim kazanmış mahkemelerdir; yargıçları, üstün yetenekleri haiz yargıçlardan oluşmuştur. Devlet güvenlik mahkemelerinin kurulmasından önce de, devlet güvenlik kapsamına giren suçlar konusunda uzun yılları kapsayan uygulamaları olmuştur. Bu nedenle, çağın ve teknolojinin değişim ve gelişmesi karşısında suçlar da daha çok karmaşık ve teknik özellikler taşıyan bir aşamaya gelmiştir. Bu bakımdan "olağandışı da olsa, bir nevi ihtisas mahkemesi niteliğinde bulunan devlet güvenlik mahkemelerinde bu özellikteki suçluların yargılanması sürdürülmelidir" yolundaki iddianın tutarlılığı olamaz. O nedenle, her fırsatta, devlet güvenlik mahkemelerinin, bir an önce yargı dünyamızdan uzaklaştırılmalarının temel bir hedef kabul edilmesini diliyor ve istiyoruz. (RP sıralarından alkışlar)

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi olarak, devlet güvenlik mahkemelerinin, hem yargılama birliği ilkesi hem de olağan yargılama dışında ve ötesinde istisnaî bir yargılama biçimi ve şekli olması bakımından, yeniden açılmasına karşıyız. Bu nedenle, tasarının Adalet Komisyonunda görüşülmesi sırasında, tasarıya karşı düşüncelerimizi ifade etmiştik. Şimdi, bir kez daha bu düşüncelerimizi Yüksek Meclisimize aktararak sözlerimi tamamlamak istiyorum.

Sayın milletvekilleri, aslolan, öncelikle devlet güvenlik mahkemesi sayılarını azaltmak, giderek devlet güvenlik mahkemelerini ortadan kaldırmaktır; bu yapılmıyor. Van'da yeniden devlet güvenlik mahkemesi açılmaktadır.

Güvenlik mahkemelerinin ihtisas mahkemesi olma özelliği bir temel gerekçe olarak ileri sürülüyorsa, birden ziyade ağır ceza mahkemesi olan yerlerde, 1 No'lu mahkemenin devlet aleyhindeki cürümlere ve özellikle terör suçlarına bakabileceği belirtilir. Böylece, askerî yargıçların güvenlik mahkemelerinde yer alması gibi, yargılamanın temel ilkelerini altüst eden yapı da ortadan kaldırılmış olurdu.

Getirilen yasa tasarısıyla, Kayseri, Erzincan ve Konya'daki devlet güvenlik mahkemelerinin kapatılmasını olumlu bulmakla birlikte, Erzurum'da, Van'da yeniden açılmalarını, Konya'nın ise, Adana kapsamı içine alınmasını ve bu gerekçeleriyle tasarıya karşı olduğumuzu ve karşı oy vereceğimizi ifadeyle, hepinize saygılar sunuyorum, sevgiler sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ketenci, teşekkür ediyorum.

Sayın Gürel, Demokratik Sol Parti Grubu adına; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 16.6.1983 tarihli 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanun Tasarısının 1 inci maddesindeki değişikliğe ilişkin, Demokratik Sol Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum ve görüşlerimizi sunmak için huzurunuzdayım; bu nedenle, Yüce Heyetinizi, Grubum ve şahsım adına içtenlikle selamlıyorum.

Biz, Demokratik Sol Parti olarak, Adalet Komisyonunda, bu yasa tasarısına karşı olumsuz oy kullandık ve muhalefet şerhi verdik. Bu kanun tasarısının, ülke hukuk sistemine bir yarar getireceğine inanmıyorum; çünkü, devlet güvenlik mahkemeleri, olağanüstü dönemlerde kurulmuş mahkemelerdir. Biz de ülkemizdeki terör örgütlerinin ve bu terörün artık son bulması için hukuk sistemi içerisinde çözüm bularak bunları sonlandırmak istiyoruz. Yanlış anlaşılmasın, altını çiziyorum; devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş ve yargılama usullerine karşı olmak, ülkemizdeki terörün devamını istemek değildir. Biz, hukuk sisteminin içerisinde kalarak çözüm bulalım ve bulduğumuz çözümü uygulamak suretiyle teröre son verelim istiyoruz.

Şu anda görüşülmekte olan yasa tasarısının 1 inci maddesinde 3 tane devlet güvenlik mahkemesi kaldırılıyor; yerine, 3 tane devlet güvenlik mahkemesi kuruluyor; bunun nedeni, yerlerinin değişik olması. Örneğin, Erzincan, Kayseri ve Konya'da devlet güvenlik mahkemeleri kapatılıyor; çok doğru, yerinde bir karar; saygıyla karşılıyorum; ama, bunun yanında, Adana, Erzurum ve Van'da yeniden bu mahkemeler kuruluyor. Şimdi, genel gerekçeye baktığımız zaman, efendim, Erzincan'ın tutukevi, cezaevi depremde yıkılmış, buradaki tutuklular Erzurum'a taşınmışlar. Gayet tabiî, yargılama yapıldığında sanığın duruşmada hazır bulunması, kendisini savunması gerekiyor. Geliş gidiş, güvenlik, masraf, bu, gerekçe olarak gösteriliyor. Peki, diğer mahkemelere bakıyorum, dosya sayılarının çok az olması nedeniyle bunların kapatıldığı genel gerekçede belirtilmiş. Peki, biz, adlî yargıya güvenmiyor muyuz? Oradaki hâkimler bizim hâkimlerimiz değil mi? Bu terör suçlarıyla ilgili kamu davalarının ağır ceza mahkemelerinde, başka bir deyimle, asliye ceza mahkemelerinde görülmesi mümkün değil mi; görülebilir, orada da görülebilir.

Şimdi, gerekçeler gerçekten yerinde değil, sağlıklı değil, inandırıcı değil. Bunlar, bir yerde de askerî mahkemelerdir; mademki, olağanüstü dönemlerde kurulmuştur; olağanüstü dönem şartları kalkmıştır. O zaman, mahkemelerin de kapatılması gerekir ve kapatıldığında da bunlardaki dosyalar ağır ceza mahkemelerine devredilebilir. Bu da mümkün. Şimdi -avukatlık yapan arkadaşlarımız bilirler- ben bu mahkemelerden içeri girdiğim anda dahi mahkemelerin adlî yargıyı temsil edeceğine inanamadım, bir türlü kendimi inandıramadım. Her yönüyle, rahat bir savunma yapamıyorsunuz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Polis mahkemesi onlar, polis mahkemesi...

AYHAN GÜREL (Devamla) - Onları ben, şu anda, polis mahkemesi olarak kabul etmiyorum; mademki, Anayasa kapsamındadır ve yasal olarak kurulmuştur... Tabiî, onlar, şu anda, eleştiri konusu değil. Biz, bu mahkemelerin artık zamanını doldurduğuna inanıyoruz (DSP ve CHP sıralarından alkışlar) Yoksa, Anayasanın 143 üncü maddesinde düzenlenmiş ve yasası da çıkarılmış. Ee, o zaman, bu mahkemelerin görev alanına giren ceza davalarının ağır ceza mahkemelerinde görülmesini sağlayalım; orası da toplu mahkeme sistemi, 1 başkan, 2 üye hâkim...

Şimdi, değerli arkadaşlarım, zamanınızı fazla almak istemiyorum. Olağanüstü şartlarda gerekliydi, kuruldu; ama, şu anda, olağanüstü şartlar dönemi kapandı. Bu nedenle, Demokratik Sol Parti olarak, biz, devlet güvenlik mahkemelerinin artık zamanını doldurduğunu düşünüyor, bu mahkemelerde görülmekte olan davaların adlî yargıdaki ağır ceza mahkemelerine, tabiî, işlenmiş olan suça göre de asliye ceza mahkemelerine devredilmek üzere düzenleme getirilmesini istiyoruz.

Demokratik Sol Parti Grubu ve şahsım adına, sizleri, tekrar, saygıyla selamlıyorum ve ulusumuza, bu mahkemelerin yarar getirmediğine inanıyorum.

Teşekkür ederim. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gürel, teşekkür ediyorum.

3. - Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısı ve Adalet, İçişleri ve Plan ve Bütçe komisyonları raporları (1/413) (S. Sayısı : 124) (Devam)

BAŞKAN - Sayın milletvekilleri, Uyuşturucu ve Psikotrop Maddelerin Kaçakçılığı ile Karaparanın Aklanmasının Önlenmesine İlişkin Kanun Tasarısının yapılan açık oylamasına 250 sayın üye iştirak etmiş ve 247 kabul, 1 çekimser ve 2 mükerrer oy çıkmıştır. Bu suretle tasarı yasalaşmıştır; hayırlı, uğurlu olsun. (Alkışlar)

7. - Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/523) (S. Sayısı : 127) (Devam)

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, buyurun efendim. (ANAP sıralarından alkışlar)

ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Devlet güvenlik mahkemeleri, ülkemizde terör ve anarşinin başladığı yıllardan sonra gündeme gelmiş ve hukuk sistemimize, hukuk sistemi tatbikatımıza girmiştir. Devlet Güvenlik Mahkemeleri üzerinde yıllarca, uzun münakaşalar yapıldı, hukuk açısından tartışmalar yapıldı; arkadaşlarımız bugün de tartıştılar; ancak, bu tartışmaları yapan siyasî partiler de iktidar oldular, onlar da aynı mahkemeleri devam ettirdiler.

Devlet güvenlik mahkemelerinin kuruluş gerekçesinin, ülkemizdeki huzur, güven, terör ve anarşi olduğunu ifade etmiştim ve bunlar, bizi, 1980'e getiren hadiselerdi. 1980'den sonra, hamdolsun, ülkemize uzun bir müddet huzur geldi. Huzur geldi derken, terör kalktı demek istemiyorum, bilhassa 1984'ten sonra PKK terörünü inkâr etmemiz mümkün değil, terör, 1980-1984 arasında da kalkmamıştı; ama, evlerimizde komşularımızla birlikte, sokakta, işyerinde birbirimizle münakaşa etmekten kaçınmıştık; yani, insanlar birbirleriyle görüşüyorlardı, memleket meselelerini konuşuyorlardı ve günlük ideolojik kavgalarla zamanımız geçmiyordu. Bunda, Anavatan Partisinin getirdiği huzur dönemini inkâr etmek mümkün değil. Ama, lütfen, sayın milletvekilleri, şimdi, bir de bugüne bakınız, bugün içinde bulunduğumuz şartlara bakınız, bugün ülkenin her tarafında konuşulan meselelere bakınız, bugün, ülkenin her tarafında olduğu gibi bu kürsüde konuşulan meselelere bakınız: Şimdi, yine bir komşunuza rahat gidemez oldunuz, bir ahbabınızla meseleleri rahat görüşemez hale geldiniz ve meseleler gittikçe tırmanmaya başladı, üniversitelerde yeniden talebe hareketleri başladı.

Bütün bu meselelerin tırmanmasında, İktidar Partileri son derece iddialı geldiler, ancak benim kanaatim, davranışlarıyla, bu işlerin başlamasında etkili oldular; sebep oldular.

Şunu söyleyebilirsiniz; Sayın Sungurlu, bu işlerin müsebbibi biz miyiz, karşımızdaki rahat duruyor mu, diyebilirsiniz. Eğer başkalarını suçlayacaksanız, o suçladıklarınız dün de vardı evvelsi gün de vardı. Eğer, meseleleri, onları suçlamakla halledeceğinizi zannediyorsanız, halledemezsiniz; çünkü, ona rağmen Türkiye'de bir dönem huzur vardı ve siz şu anda iktidar olarak bundan sorumlusunuz; ülkedeki huzurun sorumlusu sizsiniz. Bu söylediklerimi iyi düşünmenizi diliyorum; ülkenin bugün gittiği noktaların hangi boyutlara geldiğine iyi dikkat etmenizi istiyorum. Devlet güvenlik mahkemeleri bu ülkede tesadüfen kurulmadı; devlet güvenlik mahkemeleri ve buralara giden suçlular bizim evlatlarımız. Onların üzüntüsünü hep beraber yaşıyoruz; ama, ülke bu günlere tesadüfen gelmedi, bu günlere yeniden gelmemesi için gayret sarf etmemiz lazım geldiğine inanıyorum.

Bakınız, 10 Kasımı bile ülkede tartışma konusu yapar hale geldik. Bütün evlerde barklarda ideolojik meselelerin münakaşası önplana geçti; ülkenin bütün zamanını, bütün fikriyatını, bütün üretimini bu meselelerle zayi eder hale geldik. İktidara gelirken birçok iyi duygularla, iyi düşüncelerle geldiğinizi biliyorum; ama, herkes kendi yumruğunu değil, karşısındakinin yumruğunu da hesap etmek zorundadır ve iktidar olmanın özelliği, koalisyonların dışında, ülkedeki herkesle uyuşmaktır, uzlaşmaktır.

ANAP'ın getirdiği sükun havasına bakınız... Bu havanın bugün kalıp kalmadığını sizin takdirinize bırakıyorum. Bugün bu hava yoksa, bundaki sorumluluğumuzu ve mesuliyetimizi hep birlikte düşünmeye davet ediyorum.

KAHRAMAN EMMİOĞLU (Gaziantep) - Sağlam temel atılmamış.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Muhterem arkadaşlarım, sağlam temel atılamamış deyip kendimizi ferahlatabiliriz; ama, sonunda, bugün olduğu gibi, bir ton sopa yer, siner otururuz... Bunları da düşünmek lazım. Bu memlekette muhafazakârların ve bu memleketin birçok değerinin, şu anda ülkede fevkalade hırpalandığını hep birlikte görüyoruz. Ülkenin değerlerinin hırpalanmasından hiç kimsenin mutlu olduğunu zannetmiyorum. Ülkenin değerlerini hırpalatmaya ve ülkeyi kötü günlere götürmeye hiçbirimizin hakkı yoktur.

Ben şunu söylemek istiyorum: Biraz önce, öğrencilerimizi affeden bir kanun geçirdik. Bu günlerde, öğrencilerimizin ve bütün ülkemizin bu kötü istikamete çekilme istidadı var. Buradan öğrencilerimize de sesleniyorum; elbette ki, bütün hepimiz ve herkes, ülkemizin geleceği olan öğrenciler için endişe etmektedir, titremektedir. Onlar için hiç kimsenin üzülmediğini düşünmek mümkün değildir; ama, düşünsünler ki, ağabeyleri bu hadiselerde kullanılmışlar, hem onlar büyük çileler çekmiş hem de bu ülke büyük yaralar almıştır.

Şimdi, bu Meclis çatısı altında, o günlerin ıstırabını yaşayan birçok arkadaşımız var; kol kola geziyorlar ve o ıstırabı yaşadıkları için, birlikte, barış havasını hepimizden daha iyi teneffüs etmeyi istiyorlar. Bu itibarla, o gençlere de söylüyorum; 1968 kuşağı, bugün, sağ-sol kavgasını niye yaptığını, geriye bakıp izah edemiyor. 1968 kuşağı, kavga ettikleri birçok meselenin bugün izahını yapamaz haldedirler. Yarın da bu gençlerimiz, geriye bakıp, kavgasını yaptıkları şeyin izahını yapamayacaklardır.

Elbette ki, bu ülke, bu millet, gençlerimizin istediği her şeyi verememektedir, verme şansına sahip değildir; ama, bu, vermek istemediğinden de değildir; mutlaka vermek istemektedir. Birçok eksikleri olduğu, birçok noksanları olduğu ve birçok ıstırapla birlikte yaşadıkları muhakkaktır; ama, yeni ıstıraplar, yeni gözyaşları buna sebep olmasın.

Bizim, Parlamento olarak da, bu çekişmelerin ülkemize hiçbir şey getirmeyeceğini, tecrübesini yaşamış insanlar olarak daha dikkatli olmak zorunda olduğumuzu ifade ediyor, Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (Alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Hükümet adına söz istiyorum.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bakan. (RP sıralarından alkışlar)

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Devlet Güvenlik Mahkemeleri Kanununun bazı maddelerinde değişikliğe mütedair tasarımız üzerinde, Genel Kuruldaki değerli arkadaşlarıma kısaca bilgiler arz etmek istiyorum.

Bilindiği gibi, devlet güvenlik mahkemeleri, 1982 Anayasası gereği, anayasal bir kuruluş olarak 16.6.1983 tarih ve 2845 sayılı Kanunla kurulmuş olan mahkemelerdir. Kurulduğu tarihlerde ülkemizde 8 merkez öngörülmüştür, Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Kayseri, Malatya, Erzincan ve Diyarbakır. Halen bu 8 merkezde devlet güvenlik mahkemeleri faaliyet halindedir. Her bir merkezin yetki alanları bütün illerimizi kapsayacak şekilde belirlenmiştir.

Bu mahkemelerimiz, kuruluşta, her ilimizde tek bir mahkeme olarak kuruldu. 1984 yılında tamamına müteallik dava dosyalarının sayısı 227 idi. 1985 yıllarında ise bu rakam, yıllık dosya yükü olarak, bütün mahkemelerde 500'e doğru çıkmıştır. Bugünkü dosya yüküne baktığımız zaman, halen bütün mahkemelerdeki iş yükü 7 142 dosyadır, tablo budur. Tabiî, bu yük arttıkça, devlet güvenlik mahkemelerinin bulunduğu her ilde, yeni mahkemeler ihdasına gidilmiştir. Şu anda Ankara'da 2, İstanbul'da yeni açılanla 6, İzmir'de 1, Konya'da 1, Kayseri'de 1, Malatya'da 2, Erzincan'da 2 ve Diyarbakır'da yeni açtığımız mahkemeyle 5 mahkeme faaliyet halindedir.

Bu kanun tasarısını huzurunuza getirmemizin amacı, yeni mahkemeler kurmak değil; mahkemeler arasında ve mahkemelerin yüküne göre, bazılarında yer değişikliği yapmak, bazılarında birleştirmektir. Sayı yine aynı sayıdır; 8 merkezde devlet güvenlik mahkemesinin varlığı ilkesi -ki, buna ilke demek mümkün değil- kanunlarımızda kabul edilmiş olan bu hüküm aynen muhafaza edilmektedir; ama, bazı zaruretler, yeni düzenlemeleri gerektirmiştir.

Nedir bu zaruretler; her şeyden önce mahkemelerin dosya yüküdür. Bugün Ankara'daki 2 devlet güvenlik mahkemesinde toplam dosya yükü yıllık 208'dir; yani, şu anda 1 inci ve 2 nci Devlet Güvenlik Mahkemesinde 208 dosya vardır. Konya'da 1 mahkemede 222 dosya, Kayseri'de 1 mahkemede 115 dosya, Malatya'da 2 mahkemede 293 dosya, Erzincan'da 2 mahkemede 400 dosya; fakat, özellikle İstanbul ve Diyarbakır'a baktığımız zaman sayı yükseliyor. Mesela, İstanbul'da 5 mahkemede 3 297 dosya vardır; yani, 5 mahkemeye böldüğümüz zaman, aşağı yukarı, her bir mahkemeye 650 civarında dosya düşmektedir. Diyarbakır'da 5 devlet güvenlik mahkemesinde ise, toplam 2 173 dosya var ve burada da her bir mahkemeye, derdest davalar itibariyle, 500 dosya düşmektedir.

Tabiî, bu iş yükü adaletsizliği, yeni mahkemeler kurulmakla çözümlenebilir; ama, mesele bundan ibaret değildir.

Diğer birtakım sıkıntılar da söz konusudur. Nedir bu sıkıntılar; Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesi, Erzincan'da faaliyet gösterirken, Erzincan'ın maruz kaldığı deprem felaketi neticesinde cezaevi yıkılmış ve bu cezaevinde bulunan DGM hükümlü ve tutukluları Erzurum'a nakledilmişti. Şimdi, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesinde bu davalar görülürken, tutuklular, ring arabalarla, Erzurum'dan devamlı götürülüp getirilmekte ve bu, büyük sıkıntılar tevlit etmektedir. İşte, biz, bu düşünceyle, bu yüke bakarak, Erzincan Devlet Güvenlik Mahkemesini, bu kanun değişikliğiyle Erzurum'a alıyoruz ve yetki alanını da ona göre tanzim ediyoruz.

Konya'da bir Devlet Güvenlik Mahkemesi kurmuşuz; ama, bu Mahkemeye, Konya'dan, Afyon'dan, Kütahya'dan, Uşak'tan dava gelmiyor; bu Mahkemeye, davalar, Adana'dan ve İçel'den geliyor. Dolayısıyla, Adana ve İçel'de meydana gelen olayların davası Konya'daki mahkemede görülüyor. Bu, bizim, mahkeme tesisi anlayışımıza uygun düşmemiştir. O nedenle, mademki yük buradan geliyor, tutukluları oradan mahkemeye götürüp getireceğimize, mahkemeyi oraya götürelim noktasından hareketle, bu kanun değişikliğiyle, Konya Devlet Güvenlik Mahkemesinin de Adana'ya nakli öngörülmüştür.

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinin yükü, biraz önce arz ettiğim gibi, korkunçtur ve bir dosya bir sanıktan ibaret değildir; sanık sayısı çok geniştir. Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi, bir olağanüstü hal bölgesinin mahkemesidir. Sadece Diyarbakır'da mahkeme kurmakla da bu iş yürümemektedir. Bu durumda yapılması lazım gelen, Kayseri'deki Devlet Güvenlik Mahkemesini kaldırıp, bu illerle ilgili davaların Ankara'daki mahkemede görülmesini sağlarken, burada kaldırdığımız mahkeme yerine Van'da bir mahkeme kurmak ve böylece, Van, Hakkâri, Muş, Bitlis İllerinde DGM'yle ilgili davaları Van'da görmek... Bu şekilde, hem dava yükünü, dosyalar itibariyle, mahkemelerdeki iş yükünü hafifletmek hem de olay yerine yakın yerlerde muhakemeyi sağlamak suretiyle, davaların bir an önce neticesini alabilmek...

Bu nedenledir ki, çok kısa bir tadil teklifi şeklinde huzurunuza bu tasarıyı getirdik. Yüce Heyetin, bizim bu teklifimize olumlu yaklaşacağına inanıyorum. Devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılıp kaldırılmaması meselesini, bizim, bugünkü anayasal hükümler karşısında münakaşa etmememiz gerektiğine inanıyorum. O nedenle, ben, bu konuda, davaların bir an önce neticelenmesi amacıyla, yeni mahkeme kurulması değil, mahkemelerin yerlerinin kaydırılması mahiyetinde olan bu tasarıya, bütün arkadaşlarımızın müspet oy vereceğine inanıyorum. Çünkü, bu, yeni bir mahkeme kurmak değil, bir an önce devlet güvenlik mahkemelerindeki dava yükünü hafifletmektir.

Bakınız, Diyarbakır'a gittiğim zaman tutuklularla görüştüğüm esnada karşılaştığım bir manzara: İki seneden beri tutuklu olan insanlar var. Bir ülkede tutukluluğun iki sene devam etmesi, gerçekten, adalet adına çok üzücüdür. Bunu ortadan kaldırmak bizim hepimizin vazifesi... (RP sıralarından alkışlar)

Burada yapılan işi, arkadaşarımız, lütfen, yanlış anlamasınlar. Devlet güvenlik mahkemelerinin kaldırılması, anayasa değişikliği sırasında görüşmemiz lazım gelen bir konudur. O gün geldiği zaman, bütün siyasî partiler görüşlerini burada ortaya koyarlar; ama, bugün için yapılmak istenen, cezaevinde bulunan tutukluların duruşmalarını bir an önce tamamlamak suretiyle cezaevlerini mümkün olduğu kadar boşaltmak ve böylece, ülkede terörün âdeta ilk karargâhı haline getirilmek istenen cezaevlerini rahatlatabilmek, ülkenin genel huzuruna yardımcı olmaktır. O nedenle, bu kanun değişikliğini, yeni bir devlet güvenlik mahkemesi kurmak şeklinde olmadığından dolayı, bütün arkadaşlarımın destekleyeceğine inanıyorum.

Yüce Meclise saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Bakan.

Sayın Komisyonun söz talebi var mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET TEKDAL (Ankara) - Hayır efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum :

Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1. - 16.6.1983 tarihli ve 2845 sayılı Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkında Kanunun 1 inci maddesinde yazılı olan Erzincan, Kayseri ve Konya Devlet Güvenlik Mahkemeleri kaldırılarak madde metninden çıkartılmış; Adana, Erzurum ve Van il merkezlerinde, bu illerin adlarıyla anılan Devlet güvenlik mahkemeleri kurularak alfabetik sıralamasına göre madde metnine dahil edilmiştir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..yok.

Kişisel söz talebi?.Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi okunduğu şekliyle oylarınıza sunuyorum : Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum :

MADDE 2. - 2845 sayılı Kanunun 2 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"Adana Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Adana, Aksaray, Gaziantep, Hatay, İçel, Karaman, Kilis, Konya, Niğde, Osmaniye;

Ankara Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Ankara, Afyon, Amasya, Bartın, Bolu, Çankırı, Çorum, Eskişehir, Karabük, Kastamonu, Kayseri, Kırıkkale, Kırşehir, Kütahya, Nevşehir, Samsun, Sinop, Tokat, Yozgat, Zonguldak;

Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Diyarbakır, Batman, Bingöl, Mardin, Siirt, Şırnak, Şanlıurfa;

Erzurum Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Erzurum, Ağrı, Ardahan, Artvin, Bayburt, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Iğdır, Kars, Ordu, Rize, Sıvas, Trabzon;

İstanbul Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : İstanbul, Balıkesir, Bilecik, Bursa, Çanakkale, Edirne, Kırklareli, Kocaeli, Sakarya, Tekirdağ, Yalova;

İzmir Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : İzmir, Antalya, Aydın, Burdur, Denizli, Isparta, Manisa, Muğla, Uşak;

Malatya Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Malatya, Adıyaman, Elazığ, Kahramanmaraş, Tunceli;

Van Devlet Güvenlik Mahkemesinin yargı çevresi : Van, Bitlis, Hakkâri, Muş;

İllerini kapsar."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Sayın Komisyon, bir hususu sorabilir miyim efendim: "Tabiî hâkim" kavramı, bir hukuk kavramıdır. Buradaki düzenleme, kanunî düzenlemedir. Bu kanunî düzenlemeyle birlikte, hukukun temel prensibi olan, ilkesi olan "tabiî hâkim" kavramına bir zıtlık oluşur mu, oluşmaz mı?

ADALET KOMİSYONU BAŞKANI AHMET TEKDAL (Ankara) - Kanaatimizce oluşmaz efendim.

BAŞKAN - Peki, teşekkür ediyorum.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde okunduğu şekliyle kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. -Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren altı ay sonra yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 4. -Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarının tümü kabul edilmiştir. Hayırlı uğurlu olsun, suçsuz ve cezasız bir ülke temennisiyle.

Sayın Kapusuz, gündemin 8 inci sırasındaki kanun tasarısını da görüşmeye alalım mı efendim?

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Evet Sayın Başkan.

8. - Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu Raporu (1/525) (S. Sayısı : 128) (1)

BAŞKAN - Gündemin 8 inci sırasında bulunan Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı ve Adalet Komisyonu raporunun müzakeresine başlıyoruz.

Adalet Komisyonu yerinde.

Hükümet yerinde.

Tasarıyla ilgili komisyon raporu sayın üyelere daha önceden dağıtılmıştı.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylayacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

(1) 128 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Tasarının tümü üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ahmet Güryüz Ketenci söz istemişlerdir.

Buyurun Sayın Ketenci. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı nedeniyle yeniden huzurlarınızdayım; hepinizi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, Terörle Mücadele Yasası istisnaî bir yasadır. Ana, temel ceza yasası Türk Ceza Kanunudur. Amaç, istisnaî yasalarda tarif edilen suçların hepsini ana ceza yasası içine almak olmalıdır. Çağdaş ceza hukukunun ve ceza yasalarının temel hedefi budur. Burada tam aksi yapılmaktadır. Ceza Kanununun 384 üncü maddesindeki suç, Terörle Mücadele Yasası kapsamına alınmaktadır. 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasası, pek çok bakımdan antidemokratik bir yasadır; pek çok maddesi, 1961 Anayasasına göre çok daha geri bir anayasa olan 1982 Anayasasına bile aykırıdır. Örneğin, çağdaş ceza hukukunun evrensel ilkesi "kanunsuz suç ve kanunsuz ceza olmaz" ilkesidir. Terörle Mücadele Yasasının 1 inci maddesinde yapılan terör suçu tanımıyla, her türlü siyasî eylem, en masum demokratik eylem suç kapsamına alınmaktadır. Söz konusu terör suçu tanımında belirtilen "devlet otoritesini zaafa uğratmak, kamu düzenini ve genel sağlığı bozmak amacıyla girişilecek her türlü eylem..." tanımı içine girmeyecek hiçbir eylem yoktur. Son derece müphem ve son derece belirsiz bir terör suçu tanımı yapılmaktadır.

3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının antidemokratik yapısını belirleyen bir 2 nci madde söz konusudur. Diyelim, bir dernekle ilgili terör suçundan ötürü dava açıldı; o suçla hiç alakası olmayan dernek mensubu üye de tutuklanabilecek ve mahkûm olabilecektir. Anılan suçun işlenmesinde, dernek mensubu üye, böylece, terör suçlusu olacaktır. Oysa, ceza sorumluluğu kişiseldir. Bunun, bir anayasa hükmü olmasına, evrensel bir ilke olmasına rağmen, Terörle Mücadele Yasasıyla, bunlar gözardı edilmiştir. Hele, Geçici 15 inci madde, Anayasanın 9 uncu ve 138 inci maddelerine kesenkes aykırıdır.

Şimdi, yapılmak istenen, ana ceza yasası olan Türk Ceza Kanununun 384 üncü maddesinin, bu kanun kapsamından çıkarılıp, böyle, antidemokratik ve istisnaî olan bir yasa kapsamına alınmasıdır. Buna "evet" demek, benim hukuk anlayışımla bağdaşmaz, ayrıca, vicdanımı sızlatır.

Hani, Refahyol, demokratikleşmeye giden yolları açacaktı!.. İfade ve düşünce hürriyetinin kökleşmesi için her türlü tedbiri alacaktı!.. Peki, ne oldu?.. Bize göre, bunun yolu, uygulama yasalarını tek tek önümüze getirmek değildir.

Türkiye'nin bir demokratikleşme sorunu vardır, bu doğru. Bunun yolu, Anayasadan başlayarak, soruna çözüm getirmektir. Biz, 1982 Anayasasıyla birlikte yaşamak zorundaysak, yeni bir Anayasa yapma konusunda ortak bir yargı, ülkede genel bir uzlaşma şimdilik görülmüyorsa, öyleyse, taahhüt ettiğiniz demokratikleşmeye giden yolda, hiç değilse, düşünce özgürlüğü konusunda, düşüncenin örgütlenmesi özgürlüğü konusunda, gerekli Anayasal ve yasal değişikliği, 1982 Anayasasında yaparak, kısmî bir demokratikleşmeyi sağlayalım ki, Türkiye biraz daha nefes alsın; sağlayalım ki, Türk insanı biraz daha özgür olsun, bizim cezalandırdığımız insanlara, Batılılar ödül vermesin. Bu, ayıp değil mi? Bu ayıp, bize yetmiyor mu? Öyleyse, hukuk ve yargı konusunda doğruyu yapalım. Temel ceza yasasındaki bir hükmü oradan çıkarıp özel bir yasaya, antidemokratikliği herkesçe kabul edilen bir yasa içine taşımayalım.

Bu nedenle, getirilen yasa değişikliği tasarısına karşıyız. Bu doğrultuda karşı oy vereceğimizi ifade ediyor; hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Ketenci, teşekkür ediyorum.

Anavatan Partisi Grubu adına, Sayın Sungurlu; buyurun.

ANAP GRUBU ADINA MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Gümüşhane) - Sayın Başkan, Yüce Meclisin değerli üyeleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Terörle Mücadele Kanunu, Anavatan Partisinin getirdiği bir kanun. Adı, Terörle Mücadele. Adı, ürkütücü... Terör, zaten ürkütücü. Terörle Mücadele Kanununda birçok suç ihdas edildi, cezalar ihdas edildi; öyle bir hava var ve Terörle Mücadele Kanununa, aşağı yukarı siyasî partilerin tamamı karşı çıktılar, devamlı tenkit ettiler. Terörle Mücadele Kanununda kaldırılan hükümler için bile birçok şey söylendi. Bu itibarla, bu Terörle Mücadele Kanunu, Anavatan Partisinin, her gün, her zaman hesabını verdiği ve anlaşılan uzun müddet daha hesabını vereceği bir kanundur.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Veremiyorsunuz... Veremiyorsunuz...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Hesabını veremediğimizi söyleyen Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız da iktidar oldular ve bu kanunla icraat yaptılar. Bu itibarla, bu kanuna, iktidar olan herkes sarıldı.

Bakınız arkadaşlar, bu kanun üzerinde birkaç şey söylemek istiyorum; çünkü, o tarihlerde Adalet Bakanıydım. Terörün tarifi yapılıyor bu kanunda. Yine, bu kanunda, "terör suçları, Türk Ceza Kanununun şu şu şu fiillerindeki suçlar, ne surette işlenirse işlensin terör suçudur; Türk Ceza Kanununun şu şu şu maddelerindeki suçlar da, terör maksadıyla işlenirse, cezaları şu kadar artırılır" deniliyor. Bir 8 inci madde var, çok malum bu madde; orada, o 8 inci maddede yeni bir suç ihdas ediliyor. Bu kanunda, teröre karşı çalışanlara, teröre karşı yapılan faaliyetlere iştirak eden güvenlik görevlilerine, ölenlere, yaralananlara devletin yapacağı yardımlar sıralanıyor ve birçok defa yapılan değişikliklerle, bizden sonraki iktidarlar da bu yardımları artırdılar ve bugün olduğu gibi, devamlı bu kanunu takviye ettiler.

Şimdi bakınız; neydi tenkit edilen fiiller? "Terörün tarifi bu kanunda iyi yapılmamıştır..." Peki, hepiniz iktidar oldunuz, terörün tarifini yapsaydınız -kanunu kaldırmadınız- bu şikâyet ettiklerinizi düzeltseydiniz!.. Peki, terörün tarifi nedir, nasıl yaparsınız; yani, nasıl yaparsanız doğru olur?

Bakınız, bu kanun çıkarken de çok münakaşa konusu oldu. Mesela, ben, bir görüş sordum; dünyanın bazı ülkelerinde "terör suçu" diyor, hiç başka tarif yapmıyor; terör suçu!.. Hâkim, önüne gelen davada, terörü kendisi tanımlıyor. "Olur mu efendim, tarifsiz suç olur mu?" İşte, o zaman tarif oldu, tarif olunca da, dışarıda hiçbir şey kalmasın diye, ülkemizdeki bütün terör tiplerini içine alacak bir tarif konuldu. Şimdi, bu tarifin ne zararı var; evvela onu sormak lazım. Nerede zarar görülüyor? Hiç kimse bunu da söylemiyor. "Efendim, bu tarif hukukî değil." Hukukî olanı yapınız!.. Onu da yapmıyoruz. Zaten kanuna karşısınız tabiî, ona da "kaşın kara gözün ela" deniliyor.

Biz, bu kanunla ne yaptık arkadaşlar; Türk Ceza Kanununun meşhur 141, 142 ve 163 üncü maddelerini kaldırdık. Bu kanunla ne yaptık; Türkçeden başka dillerle konuşma yasağını kaldırdık. Bu kanunla ne yaptık; 1920'nin şartlarında, dinî propaganda yapan herhangi bir kimse hakkında ölüm cezası verilmesine taalluk eden kanunları kaldırdık ve buna benzer daha birçok kanunu kaldırdık. Şimdi onların hepsi, şimdiki İktidar Partisi Refah tarafından dahi inkâr edilmiştir ve "hiçbir hürriyet getirilmedi" denilmiştir. 141, 142'nin kaldırıldığı sol taraftan, 163'ün kaldırıldığı sağ taraftan kabul edilmemiş; 8 inci maddeyle bunların hepsinin konulduğu söylenmiştir.

Şimdi, hepinize soruyorum; hepiniz iktidar oldunuz, Anavatan dönemindeki hürriyeti bugün yaşayabiliyor musunuz? Bugün size soruyorum İktidar; Türk Ceza Kanununun 163 üncü maddesi, kalkmış olan maddesi, Türkiye'de kalkmış gibi mi tatbik ediliyor? Bugün, resmî ağızlar bile 163 üncü madde var gibi konuşuyor. (ANAP sıralarından alkışlar)

Size soruyorum sol taraf; 141 ve 142 nci maddeler kalkmış gibi mi konuşuluyor? Devletin resmî görevlileri bile 141 ve 142 nci maddeler var gibi konuşuyor.

AHMET GÜRYÜZ KETENCİ (İstanbul) - 163'e karşılık getirdin sen onu...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - İşte, Anavatan Partisinin getirdiği ve sizin inkâr ettiğiniz hürriyeti, bugün, kanunları tatbik etmek suretiyle bile yerine getirme imkânına sahip değilsiniz.

Bugün, ülkedeki huzursuzluğun sebebi budur. Bugün, ülkede, kanunlar hâkim değildir. Bugün, ülkedeki hâkim olan güçler, kanunlara rağmen, Anavatan Partisinin getirdiği hürriyeti ortadan kaldırmışlardır. Bizi dün yargılayanları, bizim dün yaptıklarımızı inkâr edenleri tarih huzurunda ve kendi vicdanlarında sorguya çekiyorum ve çekmelerini istiyorum.

Şimdi, bakınız, size bir iki şey daha soracağım. Hepiniz "8 inci maddeyle bütün hürriyetler iptal edildi" diyorsunuz. 8 inci maddeyi kaldıralım, birlikte kaldıralım; ama, bilerek kaldıralım, doğruyu söyleyerek kaldıralım. Ne diyor 8 inci madde: "Türkiye Cumhuriyetinin devleti ve ülkesiyle bölünmez bütünlüğü aleyhine propaganda yapmak suçtur" Dikkat edin "propaganda" diyor. Propagandanın ne olduğu, hukuk literatüründe bellidir; ilmî çalışma değildir, akademik çalışma değildir, düşünce değildir. Propaganda, belirli bir fikri, bir eylemi hâkim kılmak için taraftar kılmak, onu başarılı kılmak için yapılan yazılı veya sözlü türlerdeki değişik eylemlerdir.

Şimdi, bu, serbest olsun diyorsunuz; olsun, olsun...

Türkiye Cumhuriyetinin bölünmesi için propaganda yapılmasına, Türk münevverinin birçoğunun bu kadar hevesli olması beni şaşırtıyor. Kanunun kalkmasından korkmuyorum; çünkü, hiçbir ülkenin kanunlarla korunmayacağından eminim. Ülkeyi, insanlar ve fikirler korur; ama, bu ülkenin insanları ne kadar meraklı bu ülkenin bölünmesi için propaganda yapılmasına.

Şimdi, bakınız, komşumuz Yunanistan var...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Kim istiyor?.. Ne alakası var?..

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Dinleyin, sabredin, sabredin...

Komşumuz Yunanistan var. Bir sağlık bakanımız Yunanistan'a gitti, ne dedi "Türk'e Türk" dedi. Söylediği söz "Türk'e Türk." Yunan devletinin, Yunan münevverinin, Yunan basınının, Yunan televizyonlarının tepkisi "Yunan vatandaşına Türk diyemezsin." Bakanımızın maruz kaldığı hakaretlerden sonra Yunan devleti özür dilemedi. Yunan Başbakanı "o bakan -Türk bakan- yaptığı fiille bunu hak etti" dedi. Şimdi, onlar münevver değil, biz münevveriz; bir bakıma doğrudur; ama, biz, hep Batı'yı örnek alıyoruz. Batı, böyle istiyor diye biz bu kanunları getiriyoruz, bu kanunları getirmeye çalışıyoruz.

Şimdi, Refah Partili arkadaşlara da soruyorum. 8 inci madde hakkındaki tavrınız nedir? Türkiye'de bölücülük propagandası serbest olsun diyorsanız, açıkça söyleyin. "8 inci maddeyle hürriyetler kaldırılıyor" sözünü kabul etmiyorum. Bir daha söylüyorum, 8 inci maddenin -partim ne düşünür ne düşünmez bilmiyorum- kaldırılmasında, belki, ben de sizinle beraber oy veririm. Bunu, söz olarak kabul etmeyin, bir düşünce olarak söylüyorum; ama, bizim münevverlerimizin bu meseledeki hassasiyetini veya hassasiyetsizliğini endişeyle izliyorum. Ülkemizin... Bütün dünya ülkelerinde ve bütün dünya hukuk sistemlerinde hiç kimse, bir başka ülkenin bölünmesini hiç kimseden isteyemez. Hiçbir dünya hukuk sisteminde böyle bir şey yoktur. Türkiye için...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Genel Başkanınız da Yaşar Kemal için konuşuyor; siz de burada böyle konuşuyorsunuz.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Benim Genel Başkanım da 8 inci maddeyi müdafaa ediyor. (ANAP sıralarından alkışlar)

Genel Başkanın Yaşar Kemal'le olan arkadaşlığı parti meselesi değildir.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Samimî olun biraz, samimî olun.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Şimdi bakınız, biz, bu kürsülerde, 8 inci maddeyi devamlı müdafaa ettik.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Kimse vatanın bölünmesini istemiyor.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Şimdi, 8 inci madde neden fikir suçu değildir...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - 8 inci maddeyi niye anlatıyorsun?

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Hukuk sisteminde, bir suçu, bir tehlikeyi kışkırtan fiil suçtur; dünya hukuk literatüründe, suçtur. Türkiye'de, eğer, bölücülük bir tehlike değilse, Türkiye'de, eğer, askerimiz bölücülerle çarpışmıyorsa, Türkiye'de, eğer, günde birçok insanımız ölmüyorsa, o takdirde, böyle bir fiili, belki, suç olmaktan çıkarabilirsiniz; ama, bu kadar yakın tehlike, bu kadar kışkırtıcı yakın tehlike varken, bunu bir fikir olarak kabul etmek hukuk literatüründe mümkün değildir. Her ülkenin özel şartları vardır.

Ayrıca, bakınız -birçoğunuzun bilmediğini zannediyorum- mahkeme kararlarını buyurun okuyun, orada söylenen sözlere bakın; o fikir adamı dediğiniz insanlar, acaba, bu meselenin çözümü için bir fikir mi üretmişler, yoksa, direkt, en adi şekilde propaganda mı yapmışlar ve çok koruduğunuz o insanlar, Atatürk'ü, faşist, İngiliz sömürge uşağı, emperyalistlerin işbirlikçisi olarak her biri göstermiş mi, göstermemiş mi?! Oraya gelince, Atatürk hassasiyetiniz niye kayboluyor? Hayır, kaybolmuyor, kaybolmuyor... Dikkat etmiyorsunuz, okumuyorsunuz, bakmıyorsunuz. Bir başka propagandaya siz de kanıyorsunuz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, görüştüğümüz 384'le ne ilgisi var bunun?.. 8 inci maddeyle ne ilgisi var?..

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Bunu söylerken, bu söylediklerimi, muhataplarına söylüyorum...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Sayın Başkan, konuya gelsin... Ne ilgisi var görüştüğümüz maddeyle, 384'le onun?..

REFİK ARAS (İstanbul) - Başkan ne yapacağını bilir herhalde, sizin müdahalenize gerek yok.

BAŞKAN - Sayın Sungurlu... Efendim toparlayalım...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Bu arkadaşımız niye bu kadar çok rahatsız oluyor?..

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Yanlış söylüyorsun...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Biz, bunları, bugüne kadar, bu kürsüden de, her kürsüden de söyledik...

SABRİ ERGÜL (İzmir) -Yanlış söylüyorsun...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Yine söylemeye devam edeceğiz.

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Ne ilgisi var...

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, toparlar mısınız efendim...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, baştan beri, o arkadaşlarımız oradan rahatsız oluyorlar. Onları teskin edici birkaç söz söyleyin de, biz sözümüzü bitirelim!.. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Efendim, galiba, en etkili müsekkin, zatı âlinizin sözünün bir an önce bitmesi...

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Konuyu dağıtıyor Sayın Başkan...

BAŞKAN - Efendim, buyurun.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, süremi doldurdum mu?..

SABRİ ERGÜL (İzmir) - Ne ilgisi var bunun...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, süremi doldurdum mu?..

Sizinle usul tartışması açarım. Bu yanlışlığı devamlı yapıyorsunuz.

Sayın Başkan, ben, eğer, yanlış bir şey yapıyorsam, sözümü kesersiniz. Ben konuşurken, benim daha 9 dakikam varken "sürenizi bitirin" demek, bir Meclis Başkanvekilinin yapacağı şey değildir.

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, asabî konuşmanın âlemi yok. Rica ediyorum...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Çok rica ediyorum... Yüce Meclise saygılar sunuyorum.

BAŞKAN - Rica ediyorum... Siz Başkanlığa saygılı olun... Rica ediyorum...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, size de saygılar sunuyorum; çünkü, ben, bu Meclis kürsüsünde, sizden gördüğüm muameleyi hiç kimseden görmedim.

BAŞKAN - Sayın Sungurlu...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sizin yaptığınız muamele bana değildir...

BAŞKAN - Sayın Sungurlu...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Bakınız, devamlı, ben sizi izliyorum. Benim daha 9 dakikam varken...

BAŞKAN - Efendim "süreniz bitti" demedim ben. "Toparlar mısınız" dedim.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Efendim, "sözünüzü bitirin" diyorsunuz. Beni buradan kovmaya, beni buradan sizin yolculamaya hakkınız var mı?

BAŞKAN - Sayın Sungurlu, sizi kovan yok; süreniz önünüzde, ben de görüyorum, siz de görüyorsunuz. "Süreniz bitti" de demedim ben size...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, siz susun ben konuşayım, ben susayım siz konuşun.

Sayın Başkan, benim sürem bitmeden "sizin sözünüzü bitirmeniz lazımdır" demek ne demektir? Size soruyorum, böyle bir hakkınız...

BAŞKAN - Size "sözünüzü bitirin" diyen olmadı "toparlar mısınız" dedim efendim.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Sayın Başkan, sizi...

BAŞKAN - Müzakeresini yaptığımız tasarının ilgili maddesine henüz gelmediniz, onun için "toparlar mısınız" dedim.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Ben, ilgili madde üzerinde konuşmuyorum, kanunun tümü üzerinde konuşuyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Efendim, o görüştüğümüz...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Şimdi, bakınız, ben, eğer, kanun üzerinde konuşmuyorsam, ikaz ederdiniz...

BAŞKAN - Efendim, tasarının tümü üzerinde görüşeceksiniz.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Efendim, ben, tasarının tümü üzerinde konuşmuyorsam ikaz ederdiniz. Şimdi, sizin, biraz evvel bana söylediğiniz söze gelelim...

BAŞKAN - Efendim, şimdi, buyurun...

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Susun, beni dinleyin, ben susar sizi dinlerim Sayın Başkan. Sözümü kestiğiniz zaman, kestiğinizi bileyim. Ben konuşurken konuşmayın; rica ederim.

Bana deyiniz ki, Sungurlu sözünüzü kestim; ben susar sizi dinlerim...

BAŞKAN - Efendim, siz buyurun... Sözünüzü niye keseyim ben? Sözünüzü keseceğim yeri bilirim ve keserim.

Siz, buyurun.

MAHMUT OLTAN SUNGURLU (Devamla) - Muhterem arkadaşlar, ben, Sayın Başkanı seyrediyorum. Ben, bu kürsülere ne kadar saygı gösterilmesi lazım geldiğini bilirim, burayı idare eden zata da saygı gösteririm; ama, onun, bana karşı yaptığı muamele, bu Meclise hangi ölçüde saygı gösterdiğinin ölçüsüdür.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (ANAP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum Sayın Sungurlu.

HASAN HÜSAMETTİN ÖZKAN (İstanbul) - Sayın Başkan, söz istemimiz var.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Sayın Başkan, Hükümetin söz talebi var.

BAŞKAN - Sayın Bakan, bir başka grup daha var, o da konuşsun...

Demokratik Sol Parti Grubu adına Sayın Gürel; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)

DSP GRUBU ADINA AYHAN GÜREL (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; şu anda görüşülmekte olan 3713 sayılı Terörle Mücadele Yasasının bazı maddelerini de değiştiren tasarı üzerinde, Demokratik Sol Partinin görüşlerini açıklamak üzere söz almış bulunuyorum. Yüce Meclisi Grubum ve şahsım adına saygıyla selamlıyorum.

Şu anda, hiç gerek yokken, atmosfer birden gerginleşti. Seçilerek geldik buraya, herkes bizi izliyor burada. Onların, bize yönelik umutlarını kırmayalım arkadaşlar; buna hakkımız yok bizim. Birbirimize saygı duyalım... (DSP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)

Biz, yeni girdik Meclise, tecrübelilerden bizim bir şeyler öğrenmemiz gerekir. Bize, bu Parlamentoda, üç dönem, dört dönem milletvekilliği yapmış büyüklerimizin önder olmaları gerekir.

Burada, bazı yasalarda karşıt görüşleri savunacağız, çok doğaldır, demokratik toplumun gereğidir. O nedenle, burada birbirimize kırıcı davranmak bize bir şey kazandırmaz, kaybettirir. (DSP sıralarından alkışlar) O nedenle, mümkün mertebe, hiç olmazsa asgarî müştereklerde birleşelim; kaybetmeyiz, kazanırız.

Adalet Komisyonunda, biz, bu yasa tasarısının karşısındaydık; hatta -Grubumuz adına- muhalefet şerhi koyduk. Gerekçemiz şu: 384 üncü madde TCK'nın içerisindeydi; buradan alınıyor ve Terörle Mücadele Yasasının 4 üncü maddesine ekleniyor.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, şu anda, elimde, Terörle Mücadele Yasası var ve bu yasayı incelediğimde, Türk Ceza Kanununun içerisindeki çoğu madde oradan buraya aktarılmış; yani, ülkemizde, neredeyse iki tane ceza yasası oluşturuyoruz!.. Bakın, 125, 150, 146, 147, 148, 149, 156 ve altında, yine, Türk Ceza Yasasındaki çok sayıda madde buraya aktarılmış. İşin ilginç yanı, Terörle Mücadele Yasasına eklenen, buraya taşınan bu maddeler, Anayasa Mahkemesine gitmiş, hepsi iptal olmuş. Yani, oraya gidip de reddedilen bir dava durumu söz konusu değildir. Şu halde, yapılan bu uygulamaları Anayasa Mahkemesi reddediyorsa, Ceza Kanunundan buraya yaptığımız aktarmalar hukuka uygun değil.

Bu nedenle, biz, bu tasarıyı, Demokratik Sol Parti olarak olumlu görmüyoruz ve az önce, üzerinde durmuş olduğumuz Türk Ceza Kanununun 536 ve 537 nci maddelerinde; o maddelerinde altıncı fıkranın kaldırılmasına ilişkin olarak şunu söylemiştim: "Cezaların ferdileştirilmesi hukukun gereğidir." İşte, Terörle Mücadele Yasasında cezaların ferdileştirilmesi durumu söz konusu değil. Bunun anlamı nedir? 647 sayılı Cezaların İnfazı Hakkında Kanunun 4 üncü ve 6 ncı maddeleri burada uygulanmıyor. Bu, gayet tabiî, hukuk açısından, gerçekten üzücü ve demokratik hukuk ilkeleriyle de bağdaşmaz.

Bakın, burada -aynı kanundan aldım- 12 nci madde... Kamu görevlisi olarak ifade alıyorsunuz; ifadeleri alan, tespit tutanağı düzenleyen zabıta amiri memurlar, zaruret görülürse, duruşmalarda tanık olarak dinlenebilir. Onun bir maddesini Anayasa Mahkemesi iptal etmiş. Bununla uğraşmayalım... 384 üncü maddeyi -eğer düzenlenecekse- Türk Ceza Yasasının içerisinde düzenleyelim. Gerekçe nedir; 384 üncü maddede yer alan kara, deniz, hava ulaşım araçlarının kaçırılması, hareketlerinin engellenmesine yönelik suçların terör amacıyla işlenmesi halinde, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına alınmasıdır. Burada, bir cezanın artırılması durumu var. Peki, Türk Ceza Kanunu içerisinde bu artırma yapılamaz mı; yani, Türk Ceza Kanunu içerisinde bu artırma yapılırsa, aynı mahkemelerde bu cezalar verilemez mi? Şunu belirtmek istiyorum; biz, eğer, cezalarla bir yere varmış olsaydık, ülkemiz bu duruma gelmezdi. (DSP sıralarından alkışlar)

Geçmişi anımsayalım. Biz ülke olarak, Başbakanları da idam sehpasına taşıdık, askerlerimizi de kurşuna dizdik, gençlerimizi de idam sehpasına... Şu anda cezaevinde infazını bekleyen idam mahkûmları var; ama, yine suçlar işleniyor, devam ediyor... Ha, şu anda cezaların artırılması çözüm değil. O zaman ne yapacağız; ülkemizde hakkaniyete uygun gelir dağılımını ve ilk emirde, ülkemizde eğitim sistemini geliştireceğiz. Temel budur.

Arkadaşlar, bunu yapmadığımız müddetçe çözüm bulamayız; ama, karamsar değilim. Bulmak zorundayız, bulmak mecburiyetindeyiz. Yoksa, biz, buraya seçilerek geldik; bizi seçtiler, bizden bir şeyler bekliyorlar ve bizim onlara bir şeyler vermemiz, onları insanca yaşayacak düzeyde yönetmemiz gerekiyor.

Saygılar sunuyorum. (DSP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Gürel, teşekkür ediyorum.

Gruplar adına başka söz talebi yok.

Sayın Bakan, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)

Efendim, Sayın Hükümetin 20 dakika konuşma süresi var; ancak, bu önümüzdeki ve elimizdeki süre yetmeyebilir.

Sayın Bakanın konuşmasının hitamına kadar süre uzatımını teklif ediyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

ADALET BAKANI ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; fazla uzun konuşacak değilim.

Gruplar adına konuşan arkadaşlarımız, Terörle Mücadele Kanununun bazı maddelerinin değişikliğine mütedair bir kanun tasarısı olması münasebetiyle, aslında, son konuşan arkadaşımızın ifade ettikleri fevkalade dar çerçeveli konuyu çok genişletti. Bu değişikliğin konusu, Terörle Mücadele Kanununun 8 inci maddesi değil.

Burada yapılan nedir: Esasen, 4 üncü maddede -terör amacıyla işlenen suçlar- 145, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 156, 169 uncu maddeler var; bunlar mevcut. Biz, bunları yeni getiriyor değiliz. Burada, Kanunun 4 üncü maddesinde yapılan değişiklikle, bu maddelere, 384 üncü madde ilave ediliyor ve biraz önce arkadaşımızın ifade ettiği gibi, kara ulaşım araçlarını, deniz ulaşım araçlarını ve uçakları terör amacıyla kaçırmak suçunu, Türk Ceza Kanununun 384 üncü maddesinde belirlenen bu suçu, terör amacıyla işlemiş olmak hükmü getiriliyor; yani, bu da terör sayılıyor. Yapılan, sadece bundan ibarettir; bundan başka bir değişiklik söz konusu değildir.

Bütün kara ulaşım araçlarının, bütün deniz ulaşım araçlarının, bütün uçak kaçırma olaylarının terör amacıyla gerçekleştirilmesi mümkün olduğu gibi, başka amaçlarla da gerçekleştirilmesi mümkündür. Hatırlayacaksınız -gecenin bu saatinde, espri olsun diye söylüyorum- ülkemizden bir delikanlı, Almanya'daki sevgilisine ulaşabilmek için uçak kaçırmıştı. Buna, terör suçu işledi diyebilir miyiz; hayır; ama, terör amacıyla bunu yaptığı takdirde, bu -384 üncü maddenin buraya ilavesiyle- terör amacıyla işlenen suçlar grubuna girer.

Yüce Meclisin değerli üyelerini şu konuda bilgilendirmek istiyorum: Şu anda, Hükümetimiz -belki 384 üncü maddeyi dahil etmemiz itibariyle yine kapsam içinde kalacak; ama- devlet güvenlik mahkemelerinin görev alanlarını, sadece devletin aleyhine işlenen cürümlere inhisar ettirici bir çalışma içerisindedir; bunu da, değerli arkadaşlarımıza, gecenin bu geç saatinde, bir müjde olarak arz ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (RP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bakan, teşekkür ediyorum.

Başka söz talebi yok.

Tasarının maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Maddelere geçilmesi hususu kabul edilmiştir.

Şimdi, 7 dakikalık süremiz var...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Başkan, gruplar olarak biz ittifak ettik...

BAŞKAN - Efendim, sizin, gruplar olarak ittifak etmeniz yetmez ki...

SALİH KAPUSUZ (Kayseri) - Sayın Bakan 1 madde; bitmek üzere zaten.

BAŞKAN - Efendim, maddeler üzerinde söz talebi... (RP ve DYP sıralarından "Yok" sesleri)

1 inci maddeyi okutuyorum:

Terörle Mücadele Kanununun Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı

MADDE 1. - 12.4.1991 tarihli ve 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanununun 4 üncü maddesinin (a) bendi aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

"a) Türk Ceza Kanununun 145, 150, 151, 152, 153, 154, 155, 157, 169 ve 384 üncü maddeleri ile 499 uncu maddesinin ikinci fıkrasında yazılı suçlar."

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. -Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. -Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?..

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Buyurun Sayın Bedük.

Bakın, oylama kalır sonra... Oylama için Genel Kurulun iznini istemem.

SAFFET ARIKAN BEDÜK (Ankara) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gerek şimdiki kanun ve gerekse biraz evvel Devlet Güvenlik Mahkemelerinin Kuruluş ve Yargılama Usulleri Hakkındaki Kanun değişiklikleri sırasında konuşulanlarla ilgili olarak da görüşümü özellikle sunmak istiyorum.

Devlet Güvenlik Mahkemeleri ve terörle mücadele kanunu, bugün ülkemizde var olan terörle ilgili olarak birkısım olayların önlenmesi yönelik büyük hizmetler yapmaktadırlar ve bu kanun maddesindeki değişiklikle, doğrudan doğruya terör maksatlı olarak kara, hava ve denizyolu araçlarıyla yapılan birkısım eylemleri önlemeye yöneliktir. Bu sebeple de, isabetli olmuştur.

Ayrıca, Devlet Güvenlik Mahkemeleri anayasal bir kuruluştur, hâkimleri bağımsızdır ve Anayasa itibariyle de teminat altına alınmıştır. Bugüne kadar terörle mücadelede başarılı olunmuşsa, Devlet Güvenlik Mahkemesinde görev alan savcı ve hâkimlerin bunda çok büyük rolü vardır; huzurlarınızda, onlara teşekkür etmeyi bir borç biliyorum.

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bedük, teşekkür ediyorum.

3 üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Tasarının tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Tasarı, aynen kabul edilmiştir; hayırlı uğurlu olsun.

Sayın milletvekilleri...

SALİH KAPUSUZ ( Kayseri) - Daha 5 dakika var Sayın Başkan, bir tasarı daha var, anlaştık, kimse konuşmayacak ...

BAŞKAN - Şimdi, peşin taahhüdü nasıl alacağım ben; bir hevesli çıkar konuşur.

Şimdi, gereksiz yere...

ZEKİ ÇAKAN (Bartın) - Kimse konuşmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Var efendim; bazen gereksiz konuşan oluyor. Hiç alakası olmadığı halde, burada 4 üncü maddeyi konuşuyoruz, Türk Ceza Kanunu tartışılıyor, Ticaret Kanunu tartışılıyor. Bu gerekli mi? Rica ediyorum...

Sayın milletvekilleri, oturur musunuz; lütfen...

9. - Ankara Milletvekili Yücel Seçkiner ve 11 Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (2/322) (S. Sayısı : 111) (1)

BAŞKAN - Ankara Milletvekili Sayın Seçkiner ve 11 Arkadaşının, 5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi ve Plan ve Bütçe Komisyonu Raporunun görüşmelerine başlıyoruz.

(1) 111 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

Komisyon ve Hükümet yerlerini aldılar.

Raporun okunup okunmaması hususunu oylarınıza sunacağım: Raporun okunmasını kabul edenler... Kabul etmeyenler... Raporun okunması kabul edilmemiştir.

Teklifin tümü üzerinde görüşme açıyorum.

Tümü üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Maddelerine geçilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

1 inci maddeyi okutuyorum:

5.1.1961 Tarihli ve 237 Sayılı Taşıt Kanununa Bağlı (1) Sayılı Cetvelde Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi

MADDE 1. - 5.1.1961 tarihli ve 237 sayılı Taşıt Kanununa bağlı (1) sayılı cetvelden (Birisi Senato Başkanı için) ibaresi kaldırılmış ve cetvele Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanından sonra gelmek üzere aşağıdaki ibare eklenmiştir.

En az kullanma

Adet Cinsi Süresi

TBMM Başkanlık Divanı üyeleri,

Komisyon Başkanları ve

Grup Başkanvekilleri 50 Binek 5 yıl

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Geçici madde 1'i maddeyi okutuyorum:

GEÇİCİ MADDE 1. - Bu Kanunla tahsis edilen araçların plakalarına ilişkin esaslar Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık Divanınca tespit edilir.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

2 nci maddeyi okutuyorum:

MADDE 2. - Bu Kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

3 üncü maddeyi okutuyorum:

MADDE 3. - Bu Kanun hükümlerini Bakanlar Kurulu yürütür.

BAŞKAN - Madde üzerinde gruplar adına söz talebi?.. Yok.

Kişisel söz talebi?.. Yok.

Değişiklik önergesi yok.

Maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Kanun teklifinin tümünü oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Teklif kabul edilmiştir; hayırlı, uğurlu olsun.

1 dakikamız var, başka bir tasarı daha çıkarabiliriz; var mı?!.. (RP ve DYP sıralarından alkışlar)

Haydi bakalım, yine gönlümü aldınız...

Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve tekliflerini görüşmek için, 14 Kasım 1996 Perşembe günü saat 15.00'te toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.59

VI. - SORULAR VE CEVAPLAR

A) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1. - Gaziantep Milletvekili Ünal Yaşar'ın, GAP bölgesinde İsrail firmalarına arazi tahsisi yapıldığı iddiasına ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1143)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorumun Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılması hususunda delaletlerinizi arz ederim.

Ünal Yaşar

Gaziantep

GAP Bölgesinde İsrail Firmalarına arazi tahsisi yapılmış mıdır? Yapılan tahsisleri geri almayı düşünüyor musunuz? Yoksa aynı ülke firmalarına GAP Bölgesinden arazi tahsisine devam edecek misiniz?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD-BŞV.2.01/2775-75129 12.11.1996

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 30.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1143-2955/7902 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınızda Gaziantep Milletvekili Sayın Ünal Yaşar'a ait yazılı soru önergesinin süresi içinde cevaplandırılmadığı belirtilmektedir.

Söz konusu yazınıza, ekte fotokopileri gönderilen 23.8.1996 tarih ve KDD.BŞV.2.01.2041 sayılı yazımızla cevap verilmiştir.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri Bakanı

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı

Sayı : KDD-BŞV.2.01/2041 23.8.1996

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 2.8.1996 gün ve KAN. KAR. MD. A.01.GNS.010.00-3144 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekinde gönderilen Gaziantep Milletvekili Sayın Ünal Yaşar'ın yazılı olarak cevaplandırmamı istediği soru önergeleri incelenmiş olup;

- 1993-1995 tarihleri arasında Bakanlığımız aracılığı ile yurt dışından ithal edilen kasaplık, besilik ve damızlık büyükbaş hayvanlardan herhangi birinde hastalık belirtisi görülmemiş olup, Bakanlığımız aracılığı ile ithal edilecek hayvanların seçiminde Bakanlığımızca oluşturulan seçim heyetlerince, menşeinde bulaşıcı hayvan hastalığı olmayan ülkelerden sağlık ve teknik şartlar dahilinde belirlenmektedir. 24 Mayıs 1996 tarihinde yayımlanan Bakanlığımız tebliği ile de ithal olunacak kasaplık ve besilik hayvanlar orijin ülkede seçildikten sonra kulak küpesi ile işaretlenmektedir. Bu hayvanların gümrük kapılarında Gümrük Veteriner Hekimi tarafından yapılan son muayenesinde de hastalık bulunmadığı anlaşıldıktan sonra ithaline izin verilmektedir.

Bakanlığımızca hastalıklı hayvanların ithali mümkün olmayıp, hastalığın bulaşması ithalattan sonra ülkemiz içerisinde olmuştur. Bulaşmanın olduğu Mersin Gümrüğündeki teşkilatımız personeli hakkında soruşturma açılmış ve haklarında yasal işlem yapılmıştır.

- Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kamu tüzel kişiliğine sahip kuruluşları hariç, hiçbir yerli ve yabancı özel, tüzel veya gerçek kişilerine arazi tahsisi yapması 3083 sayılı yasaya göre mümkün değildir. Dolayısıyla GAP bölgesinde İsrail Firmalarına da arazi tahisisi yapılması söz konusu olamaz.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri Bakanı

2. - Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın, Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar devlet yolunun 1997 yılı yatırım programına alınmasına ilişkin sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1290)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Bayındırlık ve İskân Bakanı Sayın Cevat Ayhan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını saygılarımla arz ederim.

Aslan Polat

Erzurum

1. Bayındırlık eski Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler'in yazılı olarak cevaplandırmasını istediğimiz Karadeniz sahil yoluna paralel olan ve onun alternatifi olarak kabul edilen Artvin-Yusufeli-İspir Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar Devlet yolunun akibeti hakkında Bayındırlık Bakanlığınca 7.6.1996 gün ve B.09.0BHİ.0.00.00.25-2-A/1768 sayılı yazı da bu yolun iki etapta ele alındığı Şebinkarahisar-Alucra-Şiran yolunun 1996 yılı yatırım proğramında devam ettiği (Artvin-Tortum) Ayr.-Yusufeli-İspir-Bayburt yolunun ise 1996 yılı yatırım proğramına yeni iş olarak teklif edildiği ancak DPT Müsteşarlığınca yapımı uygun görülmeyerek programdan çıkarıldığı belirtilmiştir.

Son derece güvenli ve yörenin ekonomik can damarı olan bu yol yeni Hükümetçe 1997 yılı yatırım programına alınarak uygulamaya konulacak mıdır?

2. Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Başbaşı-Devedağı-İspir yolunun Karayolları ağına alınması düşünülmekte midir? Düşünülüyorsa ne zaman karayolları ağına alınacaktır.

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7728 11.11.1996

Konu : Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : T.B.M.M.'nin 7.10.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3633 sayılı yazısı (7/1290).

İlgi yazı ilişiğinde alınan, Erzurum Milletvekili Aslan Polat'ın Bakanlığımıza yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Soru : 1. Bayındırlık eski Bakanı Sayın Mehmet Keçeciler'in yazılı olarak cevaplandırmasını istediğimiz Karadeniz sahil yoluna paralel olan ve onun alternatifi olarak kabul edilen Artvin-Yusufeli-İspir-Bayburt-Köse-Şiran-Şebinkarahisar Devlet yolunun akibeti hakkında Bayındırlık Bakanlığınca 7.6.1996 gün ve B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/1768 sayılı yazıda bu yolun iki etapta ele alındığı Şebinkarahisar-Alucra-Şiran yolunun 1996 yılı yatırım programında devam ettiği (Artvin-Tortum) Ayr.-Yusufeli-İspir-Bayburt yolunun ise 1996 yılı yatırım proğramına yeni iş olarak teklif edildiği ancak DPT Müsteşarlığınca yapımı uygun görülmeyerek programdan çıkarıldığı belirtilmiştir.

Son derece güvenli ve yörenin ekonomik can damarı olan bu yol yeni Hükümetçe 1997 yılı yatırım proğramına alınarak uygulamaya konulacak mıdır?

Cevap : 1. (Artvin-Tortum) Ayr. Yusufeli-İspir-Bayburt yolu, henüz kesinlik kazanmayan 1997 yılı Yatırım Proğramına 2 milyar TL. ödenekle yeni iş olarak teklif edilmiştir.

Soru : 2. Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Bağbaşı-Devebaşı-İspir yolunun Karayolları ağına alınması düşünülmekte midir? Düşünülüyorsa ne zaman karayolları ağına alınacaktır?

Cevap : 2. Erzurum-Tortum-Pehlivanlı-Bağbaşı-Devedağı-İspir yolunun Erzurum-Tortum kesimi Karayolları Genel Müdürlüğünün, Pehlivanlı-Bağbaşı-Devedağı-İspir kesimi de Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğünün yol ağında yer almakta olup; ödenek yetersizliğinden Karayolları Ağına alınması şimdilik mümkün görülmemektedir.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

3. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Emlâk Bankasından döviz karşılığı ev alanların borçlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1293)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Emlâk Bankasından döviz karşılığı ev alan, halen bu borçlarını dövizin aşırı yükselmesi sebebiyle ödeyemeyen kefilleri ile birlikte yaklaşık 40 000 (Kırkbin) aileyi ilgilendiren, şu anda ölüm orucuna da başlayan dövizzedeler ile ilgili aşağıdaki sorularımın Sayın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 29.8.1996

Hasan Gülay

Manisa

Sorular :

1. Bu konunun çözümü için Yüksek Planlama Kurulundan (YPK) dövizzedeler lehine karar çıkartmayı düşünüyor musunuz?

2. Başlangıç borçlarına halen uygulanan % 54 yıllık basit faizi uygulamayı düşünüyor musunuz?

3. Borç ödemeyi sabit bir yıla yaymayı düşünüyor musunuz?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.015 (018) 565 8.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : Devlet Bakanlığının (Sayın Lütfü Esengün) 18.10.1996 tarih ve 735 sayılı yazısı.

Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği 7/1293-3316 sayılı yazılı soru önergesine hazırlanan cevap ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

H. Ufuk Söylemez

Devlet Bakanı

Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay'ın 7/1293-3316 sayılı yazılı soru önergesine cevap

Emlâk Bankası Dövize endeksli kredi kullanarak konut satın alanlara bugüne kadar çeşitli iyileştirmelerde bulunmuştur. Bunlar;

1. Ocak ve Nisan 1994 aylarında iki defa TL.'ye dönüşüm,

2. Ara ödeme veya defaten ödeme yapılması hallerinde % 5 ile % 45 oranları arasında değişen indirimler,

3. Konutların 3 üncü kişilere devredilebilmesi,

4. Mevcut kredi faiz oranı olan % 8,5'un % 5.5'a indirilmesi,

5. 29.2.1996 tarihine kadar başvurulması halinde gayrimenkul'un ekspertiz değeri üzerinden bankaca satın alınarak borcun tasfiyesi ve son olarak,

6. 31.12.1996 tarihine kadar başvurulması halinde aldıkları konutun kredi borçlarına karşılık bankaya devredilmesi olarak özetlenebilir.

Yukarıda ifade edilen muhtelif iyileştirmelerle bugüne kadar 12 766 kişi kredisini kapatmıştır. Bankanın söz konusu iyileştirmelerden dolayı gelir kaybı yaklaşık olarak 8 Trilyon TL.'ye ulaşmıştır. Diğer taraftan, kalan 7475 kişiden yalnız 1918 kişinin riski 1 milyar TL.'nin üzerinde olup, kanunî takibe alınanların sayısı ise sadece 571 kişidir. Görüldüğü gibi, Emlâk Bankasından Dövize Endeksli Kredi kullananların çok büyük bir kısmı ya kredilerini kapatmış ya da kredi riskini ödenebilir seviyelere indirmişlerdir. Diğer bir ifadeyle, T. Emlâk Bankası açısından yaklaşık 2 500 kişi ile sınırlı olan problem esasen kredi tutarında veya döviz kurlarında indirim yapmayan özel bankalarda çok daha büyüktür.

Bugüne kadar yapılan bütün iyileştirmelere ve bu konuda banka imkânlarının sonuna kadar kullanılmış olmasına rağmen, mağdur durumda olanların durumlarının daha da iyileştirilebilmesi amacıyla çalışmalara devam edilmektedir.

4. - İzmir Milletvekili Hakan Tartan'ın, eski başbakanların korumalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1315)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıda yazılı soruların, Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için, İç Tüzüğün 96 ncı maddesince gereğini arz ederim.

Hakan Tartan

İzmir

1. Şu anda hayatta bulunan eski Başbakanlara devlet tarafından kaç koruma verilmektedir?

2. DYP Genel Başkanı Tansu Çiller'e eski Başbakan sıfatı ile kaç koruma verilmiştir?

3. Sayın Tansu Çiller'in Kuşadasındaki çiftliğinde kaç, İstanbul Yeniköy'deki yalısında kaç, Antalya'daki yazlık evinde kaç ve Ankara Bilkent'teki villasında kaç koruma görev yapmaktadır?

4. 1991-1995 yılları arasında Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Sayın Erdal İnönü, Sayın Murat Karayalçın, Sayın Hikmet Çetin ve Sayın Deniz Baykal'a yurt dışı ziyaretlerinde kaç koruma görevlisi tahsis edilmiştir? Bunların gezi-gezi dökümü nedir?

5. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tansu Çiller'e RP-DYP Koalisyon hükümeti döneminde dış gezilerinde kaç koruma görevlisi verilmiştir? Bunlara yapılan ödemeler ne kadardır?

6. Tansu Çiller'e ABD gezisi öncesinde 30 kişilik bir koruma ordusunun eşlik edeceği ifade edilmektedir? Büyükelçiliklerimizde yeterli koruma kadrosu yok mudur? Diğer Başbakanlara gösterilmeyen bu koruma yoğunluğunun gerekçesi nedir?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0020/00959 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1315-3422/9479 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-377-33/4114 sayılı yazısı.

İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan'ın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1315 Esas nolu yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

İçişleri Bakanlığından cevap alındığında ayrıca gönderilecektir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İzmir Milletvekili Sayın Hakan Tartan'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği sorulara ait müdürlüğümüzü ilgilendiren bilgiler

1. Eski Başbakanların koruma görevleri Müdürlüğümüz görev alanı dışında kaldığından sorunun İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğünce cevaplandırılması gerekmektedir.

2. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Sayın Tansu Çiller'in (DYP Genel Başkanı Eski Başbakan) kendi yakın koruma hizmetleri, (3) ayrı aile fertleri ile Ankara Bilkentteki ikametlerini korumak üzere (4) Başkomiser (1) Komiser, (52) Polis memuru görev yapmaktadır.

4. 1991-1995 yılları arasında Başbakan Yardımcılığı görevlerinde bulunan Sayın Erdal İnönü, Sayın Murat Karayalçın, Sayın Hikmet Çetin ve Deniz Baykal'a yurt dışı ziyaretlerinde koruma görevlilerinin işlemleri Müdürlüğümüzce yapılmadığından, bu nedenle kaç koruma görevlisi yurt dışı ziyaretlerinde görevlendirildiği ilgili Başbakan Yardımcılığı Özel Kalem Müdürlüğünce yapıldığından cevabî yazılarının bu makamdan alınması gerekmektedir.

3, 5 ve 6 ncı şıklarda belirtilen hususlar ilgili Koruma Müdürünün yazımıza istinaden vermiş oldukları cevabî yazılarında belirtilmiştir.

Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne

İlgi : 23.10.1996 gün B.05.0.EGM.0.36.04/2991 sayılı yazınız.

İzmir Milletvekili Hakan Tartan tarafından verilen soru önergesi ile ilgili olarak tarafımızdan istenilen hususlarla ilgili bilgiler aşağıda yer almaktadır.

3. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Prof. Dr. Tansu Çiller'in korumasında görevli 57 personelden;

Kuşadası çiftliği ve Antalya'daki yazlığında koruma görevlisi yoktur. İstanbul'da da daimî görevli bir polis memuru bulunmaktadır.

Ankara Bilkent'teki ikametgâhının güvenliğinde ise 10 polis memuru 24 saat nöbetleşe görev yapmaktadır.

5. DYP-RPKoalisyon hükümeti döneminde gerçekleştirilen iki dış temastan 17-18 Temmuz tarihlerinde İrlanda ziyaretlerinde; Koruma Müdürü Resul Kalkan, Başkomiser İlhan Bayrak, Komiser Fatih Ünlü, Polis memurları Öznur Akgül, Nusret Düzel, Yüksel Gündüz, İlker Durmaz, Üzeyir Taş görevlendirilmiş olup adıgeçenlerin harcırah toplamı 16 724 000 X 8 = 133 792 000 TL.'dır.

22-30 Eylül 1996 tarihindeki A.B.D. ziyaretinde, Koruma Müdürü Resul Kalkan, Başkomiser Hayati Yılmaz, R. Ufuk Önder ve polis memuru Sabiha Sönmez görevlendirilmiş olup adı geçenlerin harcırah tutarları, Resul Kalkan 107 684 000, Hayati Yılmaz 138 735 000, Rafet Ufuk Önder 104 051 000, Sabiha sönmez 90 747 000 TL. dir.

6. ABD gezisi 22-30 Eylül 1996 tarihinde yapılmış, yukarıda belirtildiği üzere 4 koruma görevlisi katılmıştır.

Büyükelçiliklerde ülkenin hassasiyetine göre 2 ile 5 koruma görevlisi tesis koruması ile görevli bulunmaktadır.

Bilgi ve gereğini arz ederim. 30.10.1996

Resul Kalkan

1 inci Sınıf Emniyet Müdürü

Dışişleri Bakanı ve Başbakan

Yardımcısı Koruma Müdürü

5. - Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın, Kuşadası'nda meydana gelen sel felaketinden zarar gören esnaf ve sanatkârların vergi ve borç ödemelerine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1333)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını tensiplerinize arz ederim.

Saygılarımla. 13.9.1996

Dr. Yüksel Yalova

Aydın

7-8-9 Eylül tarihlerinde Aydın ilimizin değişik yörelerinde özellikle Kuşadası ilçemizde meydana gelen sel felaketinde büyük maddî hasarlar meydana gelmiştir. Buna göre :

1. Kuşadası'nda faaliyet gösteren vergi mükelleflerinin, özellikle esnaf ve sanatkârlarımızın Eylül; Ekim; Kasım aylarına ilişkin vergi ödemelerinin dondurulmasını düşünür müsünüz?

2. Büyük maddî hasara uğrayan işyeri ve otellerin kamu bankalarına olan borçlarının faiz yükü getirilmeden ertelenmesini düşünür müsünüz?

3. Kuşadalı esnaf, sanatkâr ve küçük işletmecilerimize kamu bankalarından düşük faizli kredi sağlamayı düşünür müsünüz?

4. İlçemizin tamamen tahrip olan alt yapısı; yol-kanalizasyon şebekelerinin, Kuşadası'nın ülke turizmindeki öncü konumu gözönünde bulundurularak gelecek sezona yetiştirilmesini düşünür müsünüz?

5. 6-10 Ekim 1996 tarihleri arası ilçemizde 103 ülkenin katılacağı Dünya Enerji Kongresi yapılacağından anılan işlemlere başlanması için bir an önce talimat verebilir misiniz?

6. Tüm bu konuların bir bütünlük içerisinde yürütülmesini temin amacıyla Kuşadası ilçemizi ve yöresini tabiî afet bölgesi ilan etmeyi düşünür müsünüz?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0010/00999 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/133-3406/9440 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-8/4089 sayılı yazısı.

Aydın Milletvekili Sayın Yüksel Yalova'nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği, Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1333 Esas No.'lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak, Maliye Bakanlığından ve Bayındırlık İskân Bakanlığından alınan cevabî yazılar ekte sunulmuştur.

Diğer ilgili Bakanlıklardan cevap alındığında ayrıca gönderilecektir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.09.0.BHİ.0.00.00.25/2-A/7658 4.11.1996

Konu :Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın yazılı soru önergesi

Sayın Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İlgi : a) T.B.M.M.'nin 7.10.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/9440 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 11.10.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-376-8/4087 sayılı yazısı.

c) 18.10.1996 gün ve B.02.0.0020/00720 sayılı yazınız.

İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince, ilgi (c) yazınız ekinde alınan, Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın Başbakan'a yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiş ve Bakanlığımızla ilgili hususlar aşağıda belirtilmiştir.

Aydın İli Kuşadası ilçesinde meydana gelen su baskını genel hayata etkili olmadığından, 7269 sayılı Kanun kapsamına girmemektedir.

Konunun 4123-4133 sayılı Kanunlar gereği incelenmesi için İller Bankası Genel Müdürlüğüne talimat verilmiş ve Bankadan gelen cevaba göre;

6-7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen rüzgâr ve yağıştan sonra, İller Bankası 3 üncü bölge (İzmir) Müdürlüğü ile Kuşadası Belediyesi temsilcilerinin iştirakiyle 9 Eylül 1996 tarihinde yapılan hasar tespit tutanağında kanalizasyon ve diğer alt yapıların hasar görmediği belirtilmiş olup, Belediyesinin 1996 yılı gelir payı 74 800 000 000 TL. dir.

Bilgi ve gereğini arz eder, saygılar sunarım.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

T.C.

Maliye Bakanlığı

Gelirler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/51883 5.11.1996

Konu : Yazılı soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sayın Lütfü Esengün)

İlgi : 18.10.1996 gün ve B.02.0.0010/00720 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekinde Bakanlığıma intikal eden, Aydın Milletvekili Yüksel Yalova'nın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve tarafınızca cevaplandırılması tensip edilen 7/1333-3406 nolu yazılı soru önergesinde yer alan,

"1. Kuşadası'nda faaliyet gösteren vergi mükelleflerinin, özellikle esnaf ve sanatkârlarımızın Eylül; Ekim; Kasım aylarına ilişkin vergi ödemelerinin dondurulmasını düşünür müsünüz?"

Sorusu ile ilgili görüşümüz aşağıda belirtilmiştir.

Kuşadasında faaliyet gösteren ve sel afetinden zarar gören vergi mükelleflerinin Eylül ayında vermeleri gereken beyannamelere ilişkin beyanname verme süreleri 213 sayılı Vergi Usul Kanununun mücbir sebep hükümleri uyarınca bir ay uzatılmıştır.

Yine sel felaketinden zarar gören mükelleflerin 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesine göre tecil talebinde bulunmaları halinde taleplerinin değerlendirilmesine imkân tanınmıştır.

Yukarıda belirtilen hususları ayrıntılı olarak açıklayan ve Aydın Valiliğine (Defterdarlık : Gelir Müdürlüğü) yazılan yazılarımızın birer örneği ilişikte gönderilmiştir.

Bilgi edinilmesini arz ederim.

Doç. Dr. Abdüllatif Şener

Maliye Bakanı

T.C.

Maliye Bakanlığı

Gelirler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/49113 17.10.1996

Aydın Valiliği

(Defterdarlık Gelir Müdürlüğüne)

İlgi : a) 13.9.1996 gün ve B.07.4.DEF.0.09.10/3.996.303/5432-10412 sayılı yazınız.

b) 11.10.1996 gün ve B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/48332 sayılı yazımız.

İliniz Kuşadası İlçesinde 7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle ortaya çıkan ve ilgi (a) da kayıtlı yazınızla Bakanlığımıza iletilen sorunlara ilişkin olarak yapılması gereken işlemler ilgi (b) de kayıtlı yazımızla Defterdarlığınıza bildirilmişti.

Kuşadası Ticaret Odası, Kuşadası Esnaf ve Sanatkârlar Odası, Turizm ve Tanıtma Derneği ile Kuşadası Umum Otomobilciler ve Şoförler Odası tarafından Bakanlığımıza gönderilen dilekçelerde yer alan vergi borçlarının tecil ve taksitlendirilmesine dair talepleri hakkında yapılacak işlem ise aşağıda belirtilmiştir.

6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesinde "Amme borcunun vadesinde ödenmesi veya haczin tatbiki veyahut haczolunmuş malların paraya çevrilmesi amme borçlusunu çok zor duruma düşürecekse borçlu tarafından yazı ile istenmiş ve teminat gösterilmiş olmak şartıyla alacaklı amme idaresince veya yetkili kılacağı makamlarca; vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası ve gecikme zammı alacakları iki yılı, bu alacaklar dışında kalan amme alacakları ise beş yılı geçmemek üzere ve faiz alınarak tecil olanabilir." denilmektedir.

Topluca bir il, ilçe veya bölgedeki mükellefler veya mükelleflerin bağlı oldukları dernekler tarafından mükellefler adına yapılan tecil talepleri hakkında anılan kanun gereğince karar verilmesine imkân bulunmamaktadır.

Ancak, çok zor durumda olmaları nedeniyle borçlarını defaten ödeyemeyecek durumda olan mükelleflerin ayrı ayrı dilekçeyle yazılı olarak Maliye Bakanlığına (Gelirler Genel Müdürlüğüne) veya ilgili defterdarlıklara ya da borçlu oldukları vergi dairelerine müracaatta bulunarak vergi borçlarının tecilini talep etmeleri halinde bu konudaki talepleri 6183 sayılı Kanunun 48 inci maddesi gereğince değerlendirilebilecektir.

Diğer taraftan, 6183 sayılı Kanunun bu hükmü gereğince tecil talepleri kabul edilen mükelleflerin tecil edilen borçlarına karşılık olarak cari oranda tecil faizi ödemeleri gerekmekte olup, ödemesiz bir devre ve uygulanmakta olan faiz oranından farklı bir oran uygulanmak suretiyle yada faizsiz olarak yapılacak bir tecil 6183 sayılı Kanun hükümlerine göre mümkün görülmemektedir.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Ertürk Barlas

Gelirler Genel Müdürlüğü

Daire Başkanı

T.C.

Maliye Bakanlığı

Gelirler Genel Müdürlüğü

Sayı : B.07.0.GEL.0.28/2810-13-567/48332 11.10.1996

Aydın Valiliği

(Defterdarlık : Gelir Müdürlüğüne)

İlgi : 13.9.1996 gün ve B.07.4.DEF.0.09.10/3.996.303/5432-10412 sayılı yazınız.

İliniz Kuşadası ilçesinde 7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle ortaya çıkan ve ilgide kayıtlı yazınızla Bakanlığımıza iletilen sorunlara ilişkin olarak yapılması gereken işlemler aşağıda belirtilmiştir.

1. Bilindiği üzere 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 13 üncü maddesinin 2 numaralı bendinde "Vergi ödevlerinin yerine getirilmesine engel olacak yangın, yer sarsıntısı ve su basması gibi afetler" mücbir sebep hali olarak kabul edilmiştir.

Aynı Kanunun 15 inci maddesinde "13 üncü maddede yazılı mücbir sebeplerden herhangi birinin bulunması halinde bu sebep ortadan kalkıncaya kadar süreler işlemez. Bu takdirde tarh zamanaşımı işlemiyen süreler kadar uzar..." hükmü,

14 üncü maddesinde ise "Vergi muamelelerinde süreler vergi kanunları ile belli edilir.

Kanunda açıkça yazılı olmayan hallerde 15 günden aşağı olmamak şartıyla bu süreyi, tebliğ yapacak olan idare belirler ve ilgiliye tebliğ eder." hükmü yer almaktadır.

Mücbir sebep hallerinde mücbir sebebin başladığı tarih ile ortadan kalktığı tarih arasında geçen süreler işlememektedir. Ancak, belli bir bölge veya bölgenin bir kısmını etkileyen yangın, deprem, su basması gibi genel karakter taşıyan tabiî afetlerde vergi ödevlerinin yerine getirilmesi bakımından mücbir sebep halinin başlangıç tarihi bilinmekte ise de sona erdiği tarihin tespiti mükellefler yönünden güçlük arz etmektedir. Bu gibi hallerde mücbir sebep halinin ortadan kalktığı tarihin, diğer bir ifade ile işlemeyen mücbir sebep süresinin 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 14 üncü maddesi hükmü uyarınca idarece tespit edilmesi gerekmektedir.

Buna göre, sel afetinin mükellefler üzerinde yapacağı etkinin afetin vuku bulduğu 7.9.1996 tarihinden itibaren bir ay devam edeceği dolayısıyla bu tarihler arasına rastlayan sürenin mücbir sebep hali nedeniyle işlemeyen süre olarak kabulü uygun bulunmuştur. Diğer bir anlatım ile 7.9.1996-7.10.1996 tarihleri arasına rastlayan beyanname verme sürelerine 8.10.1996 tarihinden itibaren işlemeyen süreler ilave edilmek suretiyle bulunacak tarihler beyanname verme sürelerinin son günü olacaktır. Buna göre;

- Ağustos 1996 dönemine ait olup, 20.9.1996 tarihine kadar verilmesi gereken muhtasar beyannamenin işlemeyen 14 günlük süre dikkate alındığında 21.10.1996 tarihi mesai saati bitimine kadar,

- Ağustos 1996 dönemine ait olup, 25.9.1996 tarihine kadar verilmesi gereken katma değer vergisi beyannamesinin ise işlemeyen 19 günlük süre dikkate alındığında 26.10.1996 tarihi mesai saati bitimine kadar verilmesi icap etmektedir.

2. Aynı Kanunun 'Tasdik zamanı" başlıklı 221 inci maddesinin 4 numaralı bendinde "Tastike tabi defterlerin dolması dolayısıyla veya sair sebeplerle yıl içinde yeni defter kullanmaya mecbur olanlar bunları kullanmıya başlamadan önce" hükmü, "Kayıt zamanı" başlıklı 219 uncu maddesinin (a) bendinde ise "Muamelelerin işin hacmine ve icabına uygun olarak muhasebenin intizam ve vuzuhunu bozmayacak bir zaman zarfında kaydedilmesi şarttır. Bu gibi kayıtların on günden fazla geciktirilmesi caiz değildir." hükmü yer almış bulunmaktadır.

Sel felaketine maruz kalan mükelleflerin mücbir sebep halinin 7 Ekim 1996 tarihi mesai saati bitimine kadar devam edeceği uygun görüldüğüne göre mükelleflerin söz konusu defterlere kayıtlarını en geç 10 günlük süre içinde yapabilecekleri hususu da gözönüne alınarak defterlerin en geç 17 Ekim 1996 tarihine kadar tasdik ettirilmesi icap etmektedir.

3. 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 278 inci maddesinde; yangın, deprem ve su basması gibi afetler yüzünden değeri düşen emtianın emsal bedeli ile değerleneceği hükme bağlanmıştır.

Bu hüküm gereğince, sel felaketi sebebiyle değer kaybeden emtia için, aynı kanunun 267 nci maddesindeki emsal bedeli esaslarından (üçüncü sıra) takdir esasına göre değerleme yapılacağı tabiidir.

Öte yandan, işletme aktifinde kayıtlı amortismana tabi iktisadî kıymetlerin yangın, deprem, su basması gibi afetler neticesinde değerini tamamen veya kısmen kaybetmeleri halinde, meydana gelen kayıpların 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 317 nci maddesi hükmü gereğince fevkalade ekonomik ve teknik amortisman uygulanması yoluyla yok edilmesi mümkün bulunmaktadır.

Yukarıda sözü edilen fevkalade ekonomik ve teknik amortisman nispetinin tayini için mükelleflerin Bakanlığımıza müracaatta bulunmaları gerekmektedir.

4. Sel felaketi nedeniyle mükelleflerin sigorta şirketinden tazminat alması halinde alınan bedelin hasılat olarak kayıtlara yansıtılacağı tabiidir.

5. Sel felaketinde defter ve belgelerinin zayi olması (mükelleflerce ispat edilmesi kaydıyla) nedeniyle katma değer vergisi beyannamelerinin tanzimi bakımından felaket tarihine rastlayan döneme ait katma değer vergisi dönem matrahlarının tespiti için vergi dairesine müracaat eden mükelleflerin;

- Aynı takvim yılı içinde verilen katma değer vergisi beyannamelerinin "matrahın oranlara göre dağılımı" bölümünde (38-43 satırlar) yer alan tutarlar farklı katma değer vergisi oranları dikkate alınmak şartıyla" done olarak dikkate alınmak suretiyle ilgili dönem matrahlarının takdir komisyonlarınca takdiri ile bu matrahlar üzerinden hesaplanan katma değer vergisi tutarlarının belirlenmesi,

- Belirlenen matrahlar ve faaliyetin özelliği gözönünde tutulmak suretiyle indirilecek katma değer vergisinin de takdir komisyonlarınca tespiti gerekmektedir.

- Bu şekilde verilen takdir komisyonu kararlarının tebliğine ilişkin olarak vergi dairesince mükellefe yazılacak yazıda, kendisinin bir önceki dönem beyannamesinde, "sonraki döneme devreden katma değer vergisi" beyanında bulunduğunu vergi dairesinden aldığı tahakkuk fişi ile belgelediği takdirde, düzenleyeceği beyannamede bu vergiyi de indirim olarak dikkate almak suretiyle ödemesi gereken katma değer vergisini hesaplayacağı hususu mükellefe hatırlatılacaktır.

Bilgi edinilmesini ve gereğini rica ederim.

Ertürk Barlas

Gelirler Genel Müdürlüğü

Daire Başkanı

6. - Ankara Milletvekili Hikmet Uluğbay'ın, Para Kredi Koordinasyon Kurulu kararıyla bazı firmalara sağlanan ihracat kolaylığı nedeniyle yapılacak ödemelere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı H. Ufuk Söylemez'in yazılı cevabı (7/1342)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanması için gereğini dilerim.

Saygılarımla.

Hikmet Uluğbay

Ankara

Konu : 4 Ekim 1992 günlü Resmî Gazetede yayınlanan 92/7 sayılı bir Para-Kredi Koordinasyon Kurulu kararıyla, bazı firmalara 70 milyon dolarlık bir "ihracat kolaylığı" sağlanması öngörülmüştü. Ancak, bu karar ve "belirli ihracat koşullarında bazı firmalara ayrıcalık tanıdığı" gerekçesiyle basında yoğun biçimde tartışılmış ve TBMM'nde çok sayıda soru önergesine konu olmuştu.

Merkez Bankası ile Hazine ve Dış Ticaret müsteşarlıkları yetkililerinin de zaman zaman konuyla ilgili olarak dile getirdiği endişeler nedeniyle öngörülen ödeme bugüne kadar yapılamamıştır.

Olay halen yargı aşamasındadır. Buna rağmen, 13 Eylül 1996 günü Başbakanlık Hazine Müsteşarlığı tarafından Merkez Bankasına gönderilen bir talimatla bu tartışmalı ödemenin yapılması istenmiştir.

Sorular : 1. Olayla ilgili açılmış bulunan davalar sonuçlanmış mıdır? Sonuçlanan herhangi bir dava varsa, karar için davalı Hazine temyiz hakkını kullanmış mıdır, yoksa bu hakkını kullanmayarak aleyhindeki bir kararın kesinleşmesine göz yummuş mudur?

2. Kaynak sıkıntısının had safhada olduğu bir sırada böylesi bir ödeme için kaynak nereden bulunmuştur?

3. Bürokraside hiç rastlanmayan bir biçimde, Merkez Bankasının bu konuda "bu parayı ancak aksine bir görüş yoksa ödeyeceğini" yazılı olarak açıklaması normal midir? Değilse, Merkez Bankası bu yazılı açıklamayı doğru olmayan haksız bir ödemeyi yapmak zorunda bırakıldığını belgelemek için mi yazılı hale getirmiştir?

4. Ödemenin her şeye rağmen yapılması halinde bu ödemeden hangi firmalar hangi koşulları gerçekleştirdikleri için yararlanmış olacaklardır?

T.C.

Başbakanlık

Hazine Müsteşarlığı

Sayı : B.02.I.HM.0.KİT-2-1-52310/48971 8.11.1996

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1342-3440/9517 sayılı yazıları.

Ankara Milletvekili Sayın Hikmet Uluğbay'ın Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği soru önergeleri ile ilgili olarak ayrı ayrı cevaplara geçmeden önce Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu (DFİF)ndan ihracatı teşvik amacıyla Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararları çerçevesinde Hazine Müsteşarlığınca yapılan ödemelere ilişkin olarak genel bir bilgi verilmesinin konuya açıklık getireceği düşünülmektedir.

Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu kaynağından karşılanmak üzere ihracatı teşvik amaçlı çıkarılan Para-Kredi ve Koordinasyon Kurulu Kararlarının sevkedilmesi ve bu Kararlara ilişkin usul ve esasların belirlenmesi Dış Ticaret Müsteşarlığının tasarrufunda bulunmaktadır. Sözkonusu Müsteşarlık tarafından belirlenen usul ve esaslar DFİF ödemelerinde aracı banka olarak görev yapan T.C. Merkez Bankasına iletilmektedir. Banka ihracatçıların taleplerini bu çerçevede değerlendirmeye tabi tutarak karar (tebliğ) ile usul ve esaslara uygun olduğu tespit edilenlere ilişkin provizyon taleplerini DFİF idaresinden sorumlu Hazine Müsteşarlığına karar bazında iletmektedir. Banka tarafından iletilen provizyon taleplerinin Dış Ticaret Müsteşarlığının belirlediği usul ve esaslara uygun olduğu kabul edilmekte ve DFİF'nun imkânları ölçüsünde karşılanmasına çalışılmaktadır.

92/7 sayılı P-KKK Kararı ile ilgili olarak T.C. Merkez Bankasının "aksine bir görüş olmadığı takdirde tediyeyi teminen" kaydıyla provizyon talebi üzerine yukarıda belirtilen uygulama dışında kayıtlı provizyon istenmesi üzerine Dış Ticaret Müsteşarlığından görüş alınması yoluna gidilmiştir. Ayrıca tereddütlerin giderilmesi ve ödemelerde Hazine Müsteşarlığının aradığı koşulların netleştirilmesi amacıyla Devlet Bakanlığı Makamından 29.8.1996 tarihli Onay alınmıştır. Sözkonusu Onayda, yukarıda da açıkladığımız ödemede aranılan koşullara uygun olarak, 92/7 sayılı Karar ve bu kapsamda belirlenmiş esaslara göre mevcut ve muhtemel müracaat belgelerinin değerlendirilmesini müteakip kayıtsız provizyon istenmesi halinde ödemede bulunulacağı ve ödemenin birikmiş navlun ve diğer teşvik ödemelerini gerçekleştirirken uyguladığımız ödeme koşulları dikkate alınarak, provizyon taleplerinin ne şekilde ve hangi şartlarla karşılanacağı belirlenmiştir. Sözkonusu Onay 2.9.1996 tarihli yazımızla Bankaya iletilmiş olmakla birlikte bu bir ödeme talimatı olmayıp Hazine Müsteşarlığının ödemede aradığı koşullar ve ödeme şartlarına ilişkindir.

Bu konuda, T.C. Merkez Bankasına iletilen ödeme şartlarına uygun olarak 92/7 sayılı Karara ilişkin kayıtsız olarak provizyon talebi Müsteşarlığımıza iletilmemiş olup bu konuda Bankaya ödeme talimatı verilmemiştir. Bu çerçevede, anılan Kararla ilgili olarak herhangi bir ödeme yapılmamıştır.

Yukarıdaki gelişmeler paralelinde soru önergelerinin cevapları aşağıda sunulmaktadır.

1. Söz konusu Kararla ilgili olarak ortaya çıkan tereddütler nedeniyle bugüne kadar ödeme yapılmamıştır. Kararla ilgili açılan davalar Kararın esasına yönelik olmayıp, prim alacaklarının henüz ödenmediği gerekçesiyle açılmış bulunmaktadır. Sözkonusu davalar henüz sonuçlanmamıştır.

2. 92/7 Sayılı Kararla ilgili olarak DFİF'ndan herhangi bir ödeme yapılmamış bu konuda ödeme talimatı verilmemiştir. Sözkonusu Onay çerçevesinde kayıtsız provizyon istenmesi halinde imkânlar çerçevesinde ödeme yoluna gidilecektir.

3. Yukarıda açıklandığı gibi DFİF'ndan yapılan ödemelerde Bankanın provizyon taleplerinin hiçbir tereddüde meydan vermeyecek şekilde yapılması gerekmektedir. Bu çerçevede Bankanın kayıtlı olarak provizyon talep etmesi üzerine bu konuda usul ve esasları belirleyen Dış Ticaret Müsteşarlığından görüş sorulmuş ve Müsteşarlığımızın hangi esaslara göre ödemede bulunacağı (Dış Ticaret Müsteşarlığının belirlediği usul ve esaslara uygun kayıtsız provizyon istenmesi) sözkonusu Bakanlık Makam Onayı ile belirlenerek Bankaya iletilmiştir. Kararla ilgili usul ve esasların belirlenmesi Müsteşarlığımız faaliyet alanı dışında olduğundan Bankanın bu yazısı ile ilgili olarak görüş oluşturulamamaktadır.

4. Sözkonusu ödemeler ancak Bakanlık Makam onayında belirtilen şartların gerçekleşmiş olması ve DFİF imkânlarının uygun bulunması halinde yapılabilecektir. T.C. Merkez Bankası 92/7 sayılı Kararla ilgili olarak hangi firmalara ne kadar ödemede bulunacağını henüz kesin olarak bildirmemiştir. Bu husus, mevcut ve muhtemel müracaat belgelerinin değerlendirilmesini müteakip kesinlik kazanacaktır. Bu konudaki kayıtlar Banka nezdinde bulunmaktadır.

Bilgilerine arz ederim.

H. Ufuk Söylemez

Devlet Bakanı

7. - Aydın Milletvekili İsmet Sezgin'in, Kuşadasında meydana gelen sel felaketinden zarar görenlere yapılacak yardımlara ve hasara uğrayan altyapı yatırımlarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1346)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini arz ederim.

İsmet Sezgin

Aydın

Sorular :

1. 6-7-8 Eylül 1996 günlerinde Kuşadasında meydana gelen sel felaketi nedeniyle zarar gören vatandaşlarımıza ne gibi yardımlar yapılacaktır?

2. Bu beldemizin Turizm sektörüne olan katkısı ve 6-10 Ekim tarihleri arasında 103 ülkeden en az bin konuğun katılım ve Sayın Cumhurbaşkanımızın Huzuruyla bu beldemizde yapılacak olan Dünya Enerji Konferansı Toplantısı dikkate alınarak, Kuşadasında sel felaketi nedeniyle kullanılamaz hale gelen yollar, kanalizasyon ve elektrik şebekelerinin bir an önce faal hale getirilmesi için ne gibi tedbirler alınacaktır.? Ayrıca, bu konuda yapılacak çalışma ve yardımlar nelerdir?

3. Kuşadasında meydana gelen sel felaketi nedeniyle esnafımız büyük maddî kayıplara uğramıştır. Esnafımızın bu maddî kayıplarını önlemek ve ticaretin yeniden canlanmasını sağlamak için neler yapılacaktır?

4. Bu beldemizin afet bölgesi kapsamına alınması için çeşitli kanunlarda değişiklik yapmayı ve Kuşadasını da afet bölgesi olarak ilan etmeyi düşünüyor musunuz?

5. Çevre yollarının refüjlerinin tamamlanarak ışıklandırılması çalışmalarına hız verilecek midir? Kuşadası Belediyesine, faaliyetlerini sürdürebilmesi için ek yardımlar yapılacak mıdır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0010/00962 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 7.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1346-3448/9563 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.nün 11.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-376-21/4093 sayılı yazısı.

Aydın Milletvekili Sayın İsmet Sezgin'in; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1346 esas nolu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak, İçişleri Bakanlığından alınan cevabî yazı ekte sunulmuştur.

Diğer ilgili Bakanlıklardan cevap alındığında ayrıca gönderilecektir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

T.C.

İçişleri Bakanlığı

Mahallî İdareler Genel Müdürlüğü

Sayı : B050MAH0650002(80-84) 96-80374 1.11.1996

Konu : Aydın Milletvekili Sayın İsmet Sezgin'in yazılı soru önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sayın Lütfü Esengün)

İlgi : 18.10.1996 tarih ve B.02.0.00.10/00724 sayılı yazınız.

Aydın Milletvekili İsmet Sezgin'in Sayın Başbakan'a tevcih ettiği, Sayın Başbakanın da kendileri adına Bakanlığınız koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını tensip buyurdukları "Kuşadasında meydana gelen sel felaketine ilişkin" yazılı soru önergesi incelenmiştir.

Doğal afete maruz kalan belediyelerin hangi ölçüde hasar gördüğünün tespiti Bayındırlık ve İskân Bakanlığınca yapılmaktadır.

Bu afetler neticesinde gelir kaybı ve alt yapı hasarına uğrayan belediyelerin 2380 sayılı Kanun ve Bütçe Kanunu hükümlerine göre tahakkuk edecek paylarının artırılması konusunda 23.7.1995 tarihli ve 4123 sayılı Kanun hükümlerince Bakanlar Kurulu Kararı alındığı takdirde, Bakanlığımca belediyelere nüfus esasına göre gönderilmekte olan payları artırılmaktadır.

Halen Kuşadası Belediyesinde meydana gelen sel felaketi nedeniyle, belediye paylarının artırılması konusunda bir karar alınmadığından payları normal olarak gönderilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Mehmet Ağar

İçişleri Bakanı

8. - İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi'nin, personel atamalarına ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1349)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim. 19.9.1996

Cevdet Selvi

İstanbul

Refah-Yol iktidarının yargıdan, S.S.K.'ya Denizcilik Müsteşarlığından KİT'lere kadar personel kıyımı çalışmaları tüm bürokrasiyi tedirgin etmektir.

Kamu hizmetinin etkinliği, devletin sürekliliği dikkate alınmadığı gibi özel uzmanlık, teknik bilgi, deneyim ve yeterlilik isteyen alanlara bile el atılması dürüst, başarılı yönetici ve personeli huzursuz etmekte verimsiz hale getirmektedir.

1. Kamu hizmeti, devletin işleyişi Hükümetin özel siyasetine alet edilmeye mi çalışılmaktadır?

2. Türkiye'nin boğazlardan geçecek Rus Petrol Tankerlerine sınırlama getiren "Boğazlar Tüzüğü"nü hazırlayan Denizcilik Müsteşar Yardımcısı Altan Köseoğlu, İTÜ Denizcilik Fakültesi Öğretim Üyesi, Deniz Ticaret Odası eski Genel Sekreteri Reşat Özkan'ın istifaya zorlanmasıyla bu teknik kadroların hizmetini nasıl telâfi etmeyi düşünüyorsunuz?

3. Teknik bilgi ve uzmanlık gerektiren Gemi İnşaa Dairesi Başkanlığına kadrosuz Sağlık Bakanlığında ihtisası Almanca Öğretmenliği olan bir kişinin getirildiği doğru mudur? İlgili kişinin görevi taşıyacak bilgi ve uzmanlığı var mıdır?

4. S.S.K. Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığına daha önce vaizlik yeterliliği olmadığı için büyük camilerde görev alması uygun görülmeyen bir kişinin getirileceği doğru mudur? Bu kişi 60 000 kişilik S.S.K. personelini yönetmesi için gerekli formasyon ve deneyime sahip midir?

5. S.S.K. Yönetim Kurulu Üyeliğini görev süresi dolmadan değiştirmek isterken hangi hukuki gerekçeye dayanıyorsunuz? İşleminiz doğru mudur?

6. Adalet Bakanlığının Uluslararası Hukuk konusunda uzman, Ülkemizi Uluslararası toplantılarda başarıyla temsil etmiş en az iki yabancı dil bilen Hukukçuların görev yerlerinin değiştirilmesi sonucu Ülkemizi Avrupa Topluluğu ve diğer Uluslararası kuruluş ve toplantılarda nasıl temsil etmeyi düşünüyorsunuz?

7. Uluslararası saygınlığımız, güvenliğimiz ve sorumluluklarımız açısından önemli konularda, Taşrada bile uzun süre görev yapmamış Hâkimlik kıdemi dahi az, 1-2 yıllık Hâkimlerin atanmasının hesaplandığı doğru mudur?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B. 02. 0. 0010/0/1044 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02/7/1349-3455/9582 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 11.10.1996 tarih ve B. 02. 0. KKG/106-376-24/4094 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Cevdet Selvi'nin, Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılmasını istediği 7/1349 Esas No.lu yazılı soru önergesi ile ilgili olarak, Adalet Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığından alınan cevabî yazılar ekte sunulmuştur.

Denizcilik Müsteşarlığı ile ilgili soruya cevap alındığında ayrıca gönderilecektir.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

T.C.

Adalet Bakanlığı 7.11.1996

Bakan

1303

Devlet Bakanlığına

(Sn. Lütfü Esengün)

İlgi: 18/10/1996 tarihli ve B.02.0.0010/00725 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ve ekinde alınan İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi'nin Sayın Başbakan'a yönelttiği ve Bakanlığınız koordinatörlüğünde cevaplandırılması tensip olunan 7/1349 Esas nolu yazılı soru önergesi incelendi.

Soru önergesine konu olan Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürü ve Genel Müdür Yardımcılığına vekalet edenler, Uluslararası Hukuk konusunda uzman, çok iyi derecede yabancı dil bilen ve daha önce yurt dışında mesleki araştırma yapmak üzere Bakanlıkça görevlendirilmiş olup, Genel Müdür İsviçre'de doktora yaparak Hukuk Doktoru unvanı almıştır.

Genel Müdür ve Yardımcıları Ülkemizi ve Bakanlığımızı Avrupa Topluluğu ve diğer uluslararası kuruluş ve toplantılarda temsil edecek bilgi ve mesleki tecrübeye sahip personeldir.

Bakanlığım Merkez Teşkilatına tetkik hâkimi ataması, 2802 sayılı Hâkimler ve Savcılar Kanununun 37 nci maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre Bakanlık tetkik hâkimliğine, hâkimlik ve savcılık mesleğinde fiilen en az 5 yıl görev yapmış ve üstün başarısı ile Bakanlık hizmetlerinde yararlı olacağı anlaşılmış bulunanlar arasından muvafakatları alınanların atamaları yapılmakta, 5 yıldan az hizmeti olanlar ise yetkili olarak görevlendirilmektedir.

Bilgilerinize arz ederim.

Şevket Kazan

Adalet Bakan

T.C.

Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel Müdürlüğü

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/6579-27998 4.11.1996

Konu : Yazılı Soru Önergesi

Devlet Bakanlığına

(Sn. Lütfü Esengün)

İlgi : 18.10.1996 tarih ve B.02.0.0010/00725 sayılı yazınız.

İstanbul Milletvekili Mehmet Cevdet Selvi tarafından Sayın Başbakanımıza tevcih edilen 7/1349 Esas No'lu yazılı soru önergesinde yer alan Bakanlığımıza ilişkin hususlar incelenmiştir.

Bugün Hükümette bulunmamız sebebiyle, Sosyal Sigortalar Kurumunun akılcı, isabetli, etkili ve verimli bir şekilde yönetilebilmesi, maalesef yoğun mağduriyetlere ve şikâyetlere sebep olan Kurum hizmetlerinin iyileştirilmesi ve halkımızın ihtiyaçlarına en iyi biçimde cevap verilebilmesi sorumluluğunu taşımaktayız.

Bu sorumluluğun gereği olan bir takım tasarruflarda bulunmak, Anayasa, kanun, tüzük ve yönetmeliklerin idaremize tanıdığı bir yetki olduğu gibi, aynı zamanda ihmal edilmemesi gereken bir görevdir.

Takdir edilir ki, yönetim kademesinde bulunan kişilerin başarısı, verilen hizmetlerin niteliği ile ölçülmelidir. Sosyal Sigortalar Kurumunun hizmetlerinden sigortalılarımız ve aile fertlerinin ne ölçüde memnun olduğu ise tüm kamuoyunun malumudur. Dolayısıyla, görevden alınmak istenen yöneticilerin başarısından da söz etmek mümkün değildir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığı görevine getirilen Naci Ünal, dört yıllık yüksekokul mezunu olup, 1980 yılından bu yana Kurum bünyesinde görev yapmaktadır. Sözkonusu tarihte Sosyal Sigortalar Kurumu Genel Müdürlüğü Personel Dairesi Başkanlığına memur olarak atanan Naci Ünal, aynı Dairede şef yardımcısı, şef, şube müdürü olarak görev yapmış bulunmaktadır. Adıgeçen 1992 yılından itibaren Sosyal Sigortalar Kurumu Ankara Sigorta Müdürlüğünde müdür yardımcısı olarak çalışmıştır.

Bu itibarla, Personel Dairesi Başkanlığı gibi bir görev için her türlü kanuni şartları, bilgi ve deneyimi taşımaktadır.

Diğer taraftan; Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu'na geçmişte atanmış bulunan iki üye, ilgili Kanunda öngörülen şartları taşımaktadır. Nitekim, 4792 sayılı Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu'nun 19 uncu maddesinde, "Çalışma ve Sosyal Güvenlik ile Devlet Bakanlıklarınca atanacak üyelerin sigorta, hukuk, tıp, sağlık idaresi, mühendislik, maliye veya ekonomi konularından birinde yetkili kimseler olması şarttır." hükmü yer almaktadır. Geçmişte sendikacılık yapmış olmalarının, bu alanlarda yetkili olmaları anlamına gelmeyeceği açık olan söz konusu iki Yönetim Kurulu üyesinin, bu göreve atanmaları tamamen Kanuna aykırı bulunmaktadır.

Ayrıca, bahsi geçen Yönetim Kurulu üyeleri seçimle göreve gelmiş olmayıp, yine bir siyasi iktidar tarafından atanmışlardır. Yakın geçmişte ise, bir sosyal demokrat partinin iktidar ortaklığında, Sosyal Sigortalar Kurumu Yönetim Kurulu'nda seçimle işbaşına gelmiş bir üye görevden uzaklaştırılarak, açıkça özerklik anlayışı ihlal edilmiştir.

Açıklandığı üzere; konuyla ilgili Bakanlığımız tasarrufları hukuka uygun olup, aynı zamanda kanunların yüklediği sorumluluk ve görevlerin tabii bir gereğidir.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan

9. - İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın, doğalgaz abone ücretlerine ve Alfagaz Şirketine ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1414)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan Sayın Necmettin Erbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Bülent Akarcalı

İstanbul

Ankaralı vatandaşlarımız 1990'da 30 bin TL ödedikleri doğalgaz aboneliği için bugün 300$ ödemek durumunda bırakılmaktadırlar.

1) Abonelik ücreti 30 bin TL'den 300$'a hangi nedenle yükseltilmiştir?

2) TL'nın resmi para olduğu bir ülkede $ üzerinden fiyat belirlemek doğru mudur?

3) Bu hayat koşullarında zaten doğalgaz sayacı olan vatandaşlarımız da 300 $ ödeyerek sayaçlarını değiştirmeye neden zorlanmaktadırlar?

4) Sayaçları üreten tekel konumundaki ALFAGAZ şirketinin yerel seçimlerden sonra kurulmasıyla, Büyükşehir Belediyesi'nin kartlı sayaç uygulamasını 1.5 yıl önce başlatması arasında bir bağlantı var mıdır?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0010/01047 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi a) TBMM Başkanlığının 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1414-3588/10122 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 15.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-380-9/4160 sayılı yazısı.

İstanbul Milletvekili Sayın Bülent Akarcalı'nın; Sayın Başbakanımıza tevcih ettiği ve Sayın Başbakanımızın da kendileri adına Bakanlığım koordinatörlüğünde cevaplandırılması istenilen ilgi (b) yazı ekindeki yazılı soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

T.C.

Ankara Büyükşehir Belediyesi

Yazı İşleri Ve Kararlar Daire Başkanlığı 4.11.1996

Kısım : 06.BBB.13.02/6878

Devlet Bakanlığına

İlgi : 21.10.1996 gün ve B.02.0.0010/00796 sayılı yazınız.

İlgi yazınız ekindeki İstanbul Milletvekili Bülent Akarcalı'nın soru önergesine ilişkin cevaplarımız ekte gönderilmektedir.

Gereğini arz ederim.

İ.Melih Gökçek

Büyükşehir Belediye Başkanı

Cevaplar :

1. Ankara Doğalgazın kullandığı ilk şehir olduğundan Doğalgazı teşvik mahiyetinde abonelik ücreti sembolik alınmaktaydı.

İstanbul ve Bursa illeri daha sonraki yıllarda doğalgaz kullanmaya başladıklarından abonelik ücretleri başından beri alımaktadır. Ankara'nın yeni fiyatları İstanbul ve Bursa'ya göre daha düşük tutulmuştur. 300 $ uygulamasına yeni geçilmiştir. Bu 300 $ bağlantı ve kartlı sayaç bedelidir.

2. Rusya'dan dolarla temin edilen doğalgazın fiyatlarının dolarla belirlenmesi doğrudur.

3. Sayaç değiştirme diye bir husus söz konusu değildir.

Sadece yeni abonelere Elektronik kartlı ön ödemeli sayaçlar takılmaktadır. Eski abonelerin kendi müracatları olduğu taktirde takılmaktadır.

4. Herhangi bir bağlantı yoktur. Ankara'da ön ödemeli elektronik kartlı sayaçlara geçiş hazırlığı 1993 yılında Sayın Karayalçın döneminde başlamıştır. Bu konuda 18.8.1993 tarihinde TESTAŞ tarafından bir rapor hazırlanmıştır.

EGO Genel Müdürlüğünce 27.9.1994 tarihinde 10 000 adetlik sayaç ihalesine gazete ilanı verilerek çıkılmıştır. İhaleye;

1. Reysan Elk. Müh. ve Tic.A.Ş.

2. Alfagaz Elk.Ölç.Alt.veSan.Tic.Ltd.Şti.

3. Valf Sanayi A.Ş.

4. Betagaz

5. Gazal firmaları teklif vermişlerdir.

Yapılan ihalelere katılan firma sayılarıda göstermektedir ki bu konuda Alfagaz tekel değildir.

10. - Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı'nın, Çerkezköy SSK Hastanesine bir anestezist doktor atanmama nedenine ilişkin sorusu ve Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Necati Çelik'in yazılı cevabı (7/1423) 2.10.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Necati Çelik tarafından yazılı olarak yanıtlanmasını saygılarımla arz ederim.

Çerkezköy SSK hastanesinde "narkoz teknisyeni" olmadığı için son iki ayda ameliyat yapılamadığı konusunda şikâyetler gelmektedir. SSK primlerini düzenli ödeyen vatandaşlarımız maalesef hizmet alamamaktadırlar.

Bu konunun çözümü için ne yapılmaktadır?

Bu sağlık kuruluşuna bir anestezist doktor ataması neden yapılmamaktadır?

Dr. B. Fırat Dayanıklı

Tekirdağ

T.C.

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Sosyal Güvenlik Kuruluşları Genel

Müdürlüğü 8.11.1996

Sayı : B.13.0.SGK-0-13-00-01/6751-28923

Konu : Yazılı soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 10.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3698 sayılı yazısı.

Tekirdağ Milletvekili Bayram Fırat Dayanıklı tarafından hazırlanan Sosyal Sigortalar Kurumu Çerkezköy Hastanesine bir anestezist doktor atanmama nedenine ilişkin yazılı soru önergesi Bakanlığımca incelenmiştir.

Sosyal Sigortalar Kurumu Lüleburgaz Hastanesinde sağlık teknisyeni (anestezi) kadrosunda görev yapan Adem Kaya anılan hastanede geçici olarak 3 ay süre ile görevlendirilmiştir. Ayrıca Sosyal Sigortalar Kurumu idarî ve sağlık tesislerinin bu tür personel ihtiyacının karşılanmasını teminen Başbakanlık nezdinde girişimlere başlanılmış olup, sonuç alındığında gerekli atama yapılacağı gibi, Kurum içi personelden de uygun talep olması halinde sağlık teknisyeni ve uzman tabip ihtiyacının giderilmesine çalışılacaktır.

Bilgilerinize arz ederim.

Necati Çelik

Çalışma ve Sosyal Güvenlik

Bakanı

11. - Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın, Kuşadası'nda yaşanan tabiî afette zarar gören esnafın zararının karşılanması için alınacak tedbirlere ilişkin Başbakandan sorusu ve Bayındırlık ve İskân Bakanı Cevat Ayhan'ın yazılı cevabı (7/1448)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak yanıtlanmasının sağlanmasını saygılarımla arz ederim.

Fatih Atay

Aydın

1. Kuşadası'nda geçtiğimiz ay meydana gelen sel felaketinde yurttaşlarımız mağdur durumda kalmıştır. Sel felaketi özellikle Kuşadası'nda çok sayıda iş yerini tahrip etmiştir. Bundan dolayı yoğun bir tamir ve bakım masrafı ile karşılaşan esnaf zor durumda kalmıştır.

Buradaki esnafın bu durumu gözönüne alınarak bunların banka borçlarının bir süre için ertelenmesi ekonomik rasyonalite gereğidir. Eğer esnafın durumunu tekrar düzelteceği bir zamana kadar banka borçları ertelenmezse iflaslar görülebilir ya da tefecilere bulunmaz fırsat doğar. Devletin vatandaşını bu sonuçtan, önceden koruması ve banka borçlarının ertelenmesi gerekmez mi? Bu konuda hükümetin aldığı tedbirler nelerdir?

2. Vergi toplamadaki birincil amaç devletin, vatandaşın ihtiyaçlarını karşılamasıdır. Kuşadası esnafının geçici bir süre, zararlarını giderinceye kadar, vergi ödemelerinin geciktirilmesi onların ihtiyacının karşılanmasının en iyi yolu değil midir? Bu konuda hükümetin aldığı tedbirler nelerdir?

3. Kuşadası gibi dünyaca bilinen bir turizm cennetinin böyle bir doğal afete karşı tümüyle tedbirsiz olduğunu gördük. Bu tip yerlerin, benzer doğal afetlere ve yangınlara karşı önceden koruma altına alınması gerekmez mi?

T.C.

Bayındırlık ve İskân Bakanlığı

Basın ve Halkla İlişkiler Müşavirliği

Sayı : B.09.BHİ.0.00.00.25/2-A/7724 11.11.1996

Konu : Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın yazılı soru önergesi.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) T.B.M.M.'nin 16.10.1996 gün ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-7/1448-3673/10322 sayılı yazısı.

b) Başbakanlığın 23.10.1996 gün ve B.02.0.KKG/106-384-3/4222 sayılı yazısı.

c) Devlet Bakanlığının 4.11.1996 gün ve B.02.0.0010/00885 sayılı yazısı.

İlgi (a) ve (b) yazılar gereğince; ilgi (c) yazı ekinde alınan, Aydın Milletvekili Fatih Atay'ın Başbakan'a yönelttiği yazılı soru önergesi incelenmiş ve Bakanlığımızla ilgili hususlar aşağıda belirtilmiştir.

Aydın İli ve çevresinde meydana gelen, ancak Kuşadası İlçesinde daha hissedilir şekilde yaşanan su baskını olayı konut ve işyerlerinde herhangi bir hasara neden olmamıştır.

Söz konusu olay genel hayata da etkili olmadığından, 7269 sayılı Kanun kapsamına girmemektedir.

Konunun 4123-4133 sayılı Kanunlar gereği incelenmesi için İller Bankası Genel Müdürlüğüne talimat verilmiş ve Bankadan gelen cevaba göre;

6-7-8 Eylül 1996 tarihlerinde meydana gelen rüzgâr ve yağıştan sonra, İller Bankası 3 üncü Bölge (İzmir) Müdürlüğü ile Kuşadası Belediyesi temsilcilerinin iştirakiyle 9 Eylül 1996 tarihinde yapılan hasar tespit tutanağında kanalizasyon ve diğer alt yapıların hasar görmediği belirtilmiş olup, Belediyesinin 1996 yılı gelir payı 74 800 000 000 TL. dir.

Bilgi ve gereğini arz ederim.

Cevat Ayhan

Bayındırlık ve İskân Bakanı

12. - Manisa Milletvekili Hasan Gülay'ın, Manisa-Salihli-Durasıllı Beldesinde meydana gelen dolu afetinden zarar gören üreticilere ilişkin sorusu ve Tarım ve Köyişleri Bakanı Musa Demirci'nin yazılı cevabı (7/1502)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Tarım ve Köyişleri Bakanı tarafından yazılı olarak cevaplandırılmasını arz ederim.

Saygılarımla. 10.10.1996

Hasan Gülay

Manisa

Manisa İli-Salihli İlçesine bağlı Durasıllı beldesinde 3 Ağustos 1996 tarihinde aşırı yağmur ve dolu şeklinde tabiî afet olmuş, tarım ürünleri de aşırı zarar görmüştür. Üretici çok zor durumdadır.

Sorular :

1. Zarar tespit çalışması yapılmış mıdır? Yaptırılmış mıdır?

2. Üreticinin 1996 yılı bankalara olan borçlarını ertelemeyi düşünüyor musunuz?

3. Üreticiye ekonomik olarak yardım etmeyi düşünüyor musunuz?

T.C.

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı

Araştırma Planlama ve Koordinasyon

Kurulu Başkanlığı 12.11.1996

Sayı : KDD,BŞV.2.01-2778/75132

Konu : Soru önergesi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : 17.10.1996 tarih ve 7/1502-3715/10383 sayılı yazınız.

İlgide kayıtlı yazınız ekindeki Manisa Milletvekili Sayın Hasan Gülay'a ait yazılı soru önergesi incelenmiş olup konu ile ilgili Bakanlığımız görüşü aşağıda belirtilmiştir.

Manisa İli, Salihli İlçesine bağlı Durasıllı Beldesinde hasar mahallinde gerekli incelemeler yapılmış olup, hasarın % 40'ın altında olması nedeniyle herhangi bir işlem yapılamamıştır. Durum çiftçilere izah edilmiş ve bunun üzerine çiftçiler müracaatlarından vazgeçmişlerdir.

Bilgilerinize arz ederim.

Musa Demirci

Tarım ve Köyişleri Bakanı

13. - Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın, Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Lütfü Esengün'ün yazılı cevabı (7/1506)

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Aşağıdaki sorularımın Başbakan tarafından yazılı olarak cevaplandırılması için gereğini saygı ile arz ederim. 5.3.1996

Mehmet Elkatmış

Nevşehir

Sorular :

1. Yatırımları ve Döviz kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan 1992-1993-1994 ve 1995 yıllarında hangi hakiki ve tüzelkişi, kurum ve kuruluşlara ne miktar kredi verilmiştir?

2. Bu fonun KİT Komisyonundaki denetimi sırasında ve denetimden sonra KİT Komisyonu üyesi olarak defalarca yukarıda 1'deki soruları sorduğum halde bugüne kadar maalesef cevap alamadım. Fon yöneticilerinin bu saygısız hareketleri demokrasi ile parlamento geleneklerine uygunmudur? Acaba fon yöneticileri neden bu bilgileri kendilerini denetleyen bir KİT komisyonu üyesine dahi vermemekte direnmektedir?Bu beyanımı bir ihbar kabul ederek fon yöneticileri hakkında soruşturma açtırmayı düşünüyor musunuz? Şayet düşünmüyorsanız bir kamu görevlisinin bir milletvekilinin usulüne uygun ve resmen istediği bir bilgiyi vermeyen veya KİT Komisyonu denetiminde komisyon üyesinin denetim sırasında sorduğu suallere "bilahare yazılı cevap vereceğim" deyipde yıllardır bu cevabı vermeyen kamu görevlisinin bu hareketi doğru mudur?

T.C.

Devlet Bakanlığı

Sayı : B.02.0.0010/01053 11.11.1996

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

İlgi : a) TBMM 21.10.1996 tarih ve A.01.0.GNS.0.10.00.02-3865 sayılı yazısı.

b) Başbakanlık Kan. ve Kar. Gen. Müd.'nün 23.10.1996 tarih ve B.02.0.KKG/106-4226 sayılı yazısı.

Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış'ın; dönemin Başbakanına tevcih ettiği, Yatırımların ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonundan verilen kredilere ilişkin, 6/172-721/1660 Esas ve Evrak kayıt nolu ve 7/1506 Esas nolu soru önergesi cevabı ekte sunulmuştur.

Bilgilerinizi ve gereğini arz ederim.

Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

T.C.

Başbakanlık

Hazine Müsteşarlığı

Sayı : TUGM/30782 7.11.1996

Konu : Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış'ın soru önergesi.

Sayın Lütfü Esengün

Devlet Bakanı

İlgi : Devlet Bakanlığı Makamının 25.10.1996 tarih ve 00913 sayılı yazısı.

Kamu İktisadî Teşebbüsleri Komisyonu Üyesi Nevşehir Milletvekili Sayın Mehmet Elkatmış'ın Müsteşarlığımızca cevaplandırılmasını istediği soruları içeren açıklamalar aşağıda maddeler halinde cevaplandırılmıştır.

Soru : 1. Fondan 1992-1993-1994 ve 1995 yılları içerisinde hangi özel ve tüzelkişilere ne miktar ödeme yapıldığının ayrı ayrı kişi ve firma isimleri de belirtilerek verilmesi,

Cevap : 1. Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonu kayıtlarındaki verilere göre; 1992 yılında toplam 2 839 milyar TL. 1993 yılında toplam 5 731 milyar TL. 1994 yılında toplam 8 164 milyar TL., 1995 yılında 12 233 milyar TL., 1996 yılında da yazımız tarihi itibariyle 12 201 Milyar TL. ödeme yapılmıştır. Bu ödemeler ilgili Kararnameler gereği tamamen aracı bankaların talepleri doğrultusunda yapıldığından ödemelerle ilgili listelerin ise aracı bankalardan temini ve bunların tedvini uzun zaman almaktadır.

Soru 2. Fon ödemeleri hangi kriterlere göre yapılmaktadır?

Cevap 2. : Fon ödemeleri; Yatırımları ve Döviz Kazandırıcı Hizmetleri Teşvik Fonu'na ait usul ve esasları belirleyen 92/2805, 93/4000 ve 94/6411 sayılı Bakanlar Kurulu Kararları doğrultusunda aracı bankaların talepleri dikkate alınarak, Müsteşarlık Makamınca belirlenen sektörel ve bölgesel öncelikler doğrultusunda, ilgili Bakan'ın Onayı ile yapılmaktadır.

Soru : 3. Fondan yapılan ödemelerin şartları nedir?

Cevap : 3. Fon ödeme şartları ise yukarıda belirtilen Karar'lara uygunluğu ve aracı bankaların inceleme raporları doğrultusunda Müsteşarlığımız Onayı ve ilgili Bakan'ın Olur'u gerekmektedir.

Soru : 4. Fondan alınan kredilerin ne kadar miktarı geri dönmüştür? Karşılıksız, hibe şeklinde kredi veya ödeme yapılmış mıdır?

Cevap : 4. Fon Kaynaklı kredi geri dönüşleri, aracı bankanın riski içerisinde ve mevzuatla öngörülen vadelerde gerçekleşmektedir. Buna göre, 1996 yılında yazımız tarihi itibariyle ödenen kredilerin 2 003 milyar TL.'sı fon hesabına geri dönmüştür.

Bilgilerinize arz olunur.

Ufuk Söylemez

Devlet Bakanı

1994 Yılı 1995 Yılı 1996Yılı

Total Total Total

DERM 107 035 000 000 DERM 152 807 288 000 DERM 4 000 000 000

DERT 101 530 000 000 DERT 315 596 939 488 DERT 263 118 046 063

FKK 3 643 895 142 562 FKK 5 811 780 336 216 FKK 4 318 203 998 440

KÜSA 92 888 470 000 KÜSA 118 541 970 000 KÜSA 5 750 000 000

KDFK 294 946 964 895 KDFK 335 301 864 684 KDFK 114 636 075 335

KKDP 2 015 627 262 250 KKDP 3 481 376 157 758 KKDP 4 192 368 403 415

KOBİ 91 216 706 255 KOBİ 70 393 637 341 KOBİ -

MÜT 8 090 504 755 MÜT - MÜT 75 319 085 496

SA - SA - SA 13 700 000 000

TP 103 457 403 194 TP 490 383 498 733 TP 2 573 473 636 696

YKOBİ - YKOBİ - YKOBİ 5 190 250 000

YKT 570 293 190 800 YKT 727 688 649 700 YKT 567 756 823 200

ZKDP 615 972 644 879 ZKDP 729 932 407 987 ZKDP 67 889 728 529

Grand T 7 644 953 289 590 Gran 12 233 802 749 907 Grand 12 201 406 047 173

DERM Dericiler Menemen

DERT Dericiler Tuzla

FKK Fon kaynaklı kredi

KÜSA Kültür ve sanat projeleri

KDFK Kaynak Kullanımını Destekleme Fonu kaynaklı kredi

KKDP Kaynak kullanımını destekleme primi

KOBİ Küçük ve orta ölçekli işletmeler

TP Teşvik primi

YKT Yarım kalmış turizm yatırımları

ZKDP T.C. Ziraat Bankası kaynak kullanımını destekleme primi

Karapara Aklanmasının Önlenmesi ile Uyuşturucu Maddelerin Murakebesi Hakkında Kanuna, Devlet Memurları Kanununa ve Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde Kararnameye Bazı Maddeler Eklenmesi Hakkında Kanun Tasarısına Verilen Oyların Sonucu :

Kabul edilmiştir.

Üye Sayısı : 550

Kullanılan Oy : 250

Kabul Edenler : 247

Reddedenler : -

Çekinser : 1

Mükerrer : 2

Geçersiz Oylar : -

Oya Katılmayanlar : 302

Açık Üyelikler : -

(Kabul Edenler)

ADANA

Yakup Budak

Mehmet Büyükyılmaz

Sıtkı Cengil

İ. Cevher Cevheri

M. Halit Dağlı

Tuncay Karaytuğ

Mustafa Küpeli

İbrahim Ertan Yülek

ADIYAMAN

Ahmet Çelik

AFYON

İsmet Attila

Osman Hazer

AKSARAY

Murtaza Özkanlı

Sadi Somuncuoğlu

AMASYA

Cemallettin Lafcı

ANKARA

İlhan Aküzüm

Saffet Arıkan Bedük

Gökhan Çapoğlu

Cemil Çiçek

Ömer Ekinci

Mehmet Gölhan

Önder Sav

Ahmet Tekdal

Aydın Tümen

Rıza Ulucak

Ersönmez Yarbay

ANTALYA

Osman Berberoğlu

Bekir Kumbul

Yusuf Öztop

Metin Şahin

ARDAHAN

Saffet Kaya

AYDIN

M. Fatih Atay

Ali Rıza Gönül

Nahit Menteşe

Sema Pişkinsüt

Muhammet Polat

İsmet Sezgin

BALIKESİR

Abdülbaki Ataç

Ahmet Bilgiç

Tamer Kanber

Mustafa Güven Karahan

İ. Önder Kırlı

İsmail Özgün

BARTIN

Zeki Çakan

Cafer Tufan Yazıcıoğlu

BATMAN

Musa Okçu

BAYBURT

Suat Pamukçu

BİLECİK

Bahattin Şeker

BİNGÖL

Hüsamettin Korkutata

BİTLİS

Zeki Engezen

BOLU

Avni Akyol

Feti Görür

Necmi Hoşver

Mustafa Karslıoğlu

Mustafa Yünlüoğlu

BURDUR

Kazım Üstüner

BURSA

Yüksel Aksu

Cavit Çağlar

Hayati Korkmaz

Cemal Külahlı

Turhan Tayan

ÇANAKKALE

Hikmet Aydın

Mustafa Cumhur Ersümer

A. Hamdi Üçpınarlar

ÇANKIRI

Mete Bülgün

ÇORUM

Bekir Aksoy

Mehmet Aykaç

DENİZLİ

M. Kemal Aykurt

Hilmi Develi

Ramazan Yenidede

DİYARBAKIR

M. Salim Ensarioğlu

Sacit Günbey

Ömer Vehbi Hatipoğlu

Yakup Hatipoğlu

EDİRNE

Mustafa İlimen

ELAZIĞ

Ömer Naimi Barım

Hasan Belhan

Ahmet Cemil Tunç

ERZİNCAN

Tevhit Karakaya

Naci Terzi

ERZURUM

Lütfü Esengün

İsmail Köse

Aslan Polat

Şinasi Yavuz

ESKİŞEHİR

Necati Albay

Mustafa Balcılar

Demir Berberoğlu

İbrahim Yaşar Dedelek

Hanifi Demirkol

Mahmut Erdir

GAZİANTEP

Nurettin Aktaş

Kahraman Emmioğlu

Mehmet Bedri İncetahtacı

Ünal Yaşar

Mustafa Yılmaz

GİRESUN

Turhan Alçelik

GÜMÜŞHANE

Mahmut Oltan Sungurlu

HATAY

Süleyman Metin Kalkan

Nihat Matkap

Atilla Sav

Mehmet Sılay

IĞDIR

Adil Aşırım

Şamil Ayrım

ISPARTA

A. Aykon Doğan

Mustafa Köylü

Halil Yıldız

İÇEL

Oya Araslı

Mehmet Emin Aydınbaş

Saffet Benli

Abdülbaki Gökçel

Ayfer Yılmaz

İSTANBUL

Ziya Aktaş

Yıldırım Aktuna

Tayyar Altıkulaç

Ahat Andican

Refik Aras

Azmi Ateş

Mehmet Aydın

Gürcan Dağdaş

Halit Dumankaya

Süleyman Arif Emre

Ekrem Erdem

Algan Hacaloğlu

İsmail Kahraman

Hüseyin Kansu

M. Cavit Kavak

Ahmet Güryüz Ketenci

Göksal Küçükali

Ali Oğuz

H. Hüsamettin Özkan

Mehmet Ali Şahin

Zekeriya Temizel

Ali Topuz

Osman Yumakoğulları

Bahattin Yücel

Namık Kemal Zeybek

İZMİR

Işın Çelebi

Hasan Denizkurdu

Sabri Ergül

Aydın Güven Gürkan

Birgen Keleş

Atilla Mutman

Işılay Saygın

Ufuk Söylemez

Sabri Tekir

Zerrin Yeniceli

İsmail Yılmaz

KAHRAMANMARAŞ

Avni Doğan

Ahmet Dökülmez

Mustafa Kamalak

Mehmet Sağlam

Ali Şahin

KARABÜK

Hayrettin Dilekcan

KARAMAN

Abdullah Özbey

KARS

Sabri Güner

Zeki Karabayır

KASTAMONU

Fethi Acar

Haluk Yıldız

KAYSERİ

Memduh Büyükılıç

Abdullah Gül

Nurettin Kaldırımcı

Salih Kapusuz

İbrahim Yılmaz

KIRIKKALE

Kemal Albayrak

Hacı Filiz

Mikail Korkmaz

KIRŞEHİR

Cafer Güneş

KOCAELİ

Bülent Atasayan

Necati Çelik

İsmail Kalkandelen

Şevket Kazan

KONYA

Hüseyin Arı

Nezir Büyükcengiz

Remzi Çetin

Abdullah Gencer

Ali Günaydın

Teoman Rıza Güneri

Hasan Hüseyin Öz

Mustafa Ünaldı

Lütfi Yalman

Mehmet Ali Yavuz

KÜTAHYA

Ahmet Derin

Metin Perli

MALATYA

Oğuzhan Asiltürk

Yaşarn Canbay

Fikret Karabekmez

M. Recai Kutan

MANİSA

Bülent Arınç

Hasan Gülay

Yahya Uslu

Cihan Yazar

MARDİN

Fehim Adak

Ömer Ertaş

Hüseyin Yıldız

MUĞLA

Zeki Çakıroğlu

Enis Yalım Erez

MUŞ

Nedim İlci

Sabahattin Yıldız

NİĞDE

Doğan Baran

Akın Gönen

Mehmet Salih Katırcıoğlu

ORDU

Hüseyin Olgun Akın

İhsan Çabuk

RİZE

Ahmet Kabil

Şevki Yılmaz

SAKARYA

Teoman Akgür

Nezir Aydın

Cevat Ayhan

Nevzat Ercan

SAMSUN

Ahmet Demircan

Ayhan Gürel

Yalçın Gürtan

Nafiz Kurt

Biltekin Özdemir

Latif Öztek

SİİRT

Ahmet Nurettin Aydın

Mehmet Emin Aydın

SİVAS

Musa Demirci

Temel Karamollaoğlu

Abdüllatif Şener

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri

İbrahim Halil Çelik

Ahmet Karavar

Abdülkadir Öncel

M. Fevzi Şıhanlıoğlu

ŞIRNAK

Mehmet Salih Yıldırım

TEKİRDAĞ

Bayram Fırat Dayanıklı

TOKAT

Abdullah Arslan

Ali Şevki Erek

Bekir Sobacı

Şahin Ulusoy

TRABZON

Yusuf Bahadır

Kemalettin Göktaş

Şeref Malkoç

İsmail İlhan Sungur

UŞAK

Mehmet Yaşar Ünal

VAN

Maliki Ejder Arvas

Mustafa Bayram

Ferhullah Erbaş

Şaban Şevli

YALOVA

Cevdet Aydın

YOZGAT

İlyas Arslan

Yusuf Bacanlı

Abdullah Örnek

ZONGULDAK

Veysel Atasoy

Necmettin Aydın

Ömer Barutçu

Tahsin Boray Baycık

ADANA

Cevdet Akçalı

Uğur Aksöz

İmren Aykut

İbrahim Yavuz Bildik

M. Ali Bilici

Erol Çevikçe

Veli Andaç Durak (İ.A.)

Orhan Kavuncu

Arif Sezer

ADIYAMAN

Mahmut Nedim Bilgiç

Mahmut Bozkurt

(Çekimser)

İSTANBUL

Emin Kul

(Oya Katılmayanlar)

Ahmet Doğan

Celal Topkan

AFYON

Sait Açba

H. İbrahim Özsoy

Yaman Törüner

Kubilay Uygun

Nuri Yabuz

AĞRI

M. Sıddık Altay

Cemil Erhan

Yaşar Eryılmaz

Celal Esin

M. Ziyattin Tokar (B.)

AKSARAY

Mehmet Altınsoy (B.)

Nevzat Köse

AMASYA

Aslan Ali Hatipoğlu

Ahmet İyimaya

Haydar Oymak

ANKARA

Nejat Arseven

Yılmaz Ateş

Ahmet Bilge

Hasan Hüseyin Ceylan

Ali Dinçer

Mehmet Ekici

Eşref Erdem

Ünal Erkan

Agah Oktay Güner

Halis Uluç Gürkan (Bşk. V.)

Şaban Karataş

İrfan Köksalan

M. Seyfi Oktay

Mehmet Sağdıç

Yücel Seçkiner (İ. A.)

İlker Tuncay

Hikmet Uluğbay

ANTALYA

Deniz Baykal

Arif Ahmet Denizolgun

Hayri Doğan

Emre Gönensay

İbrahim Gürdal

Sami Küçükbaşkan

ARDAHAN

İsmet Atalay

ARTVİN

Metin Arifağaoğlu

Hasan Ekinci

Süleyman Hatinoğlu

AYDIN

Cengiz Altınkaya

Yüksel Yalova

BALIKESİR

Safa Giray

Hüsnü Sıvalıoğlu

İlyas Yılmazyıldız

BARTIN

Köksal Toptan

BATMAN

Alaattin Sever Aydın

Ataullah Hamidi

Faris Özdemir

BAYBURT

Ülkü Güney

BİLECİK

Şerif Çim

BİNGÖL

Kazım Ataoğlu

Mahmut Sönmez

BİTLİS

Edip Safder Gaydalı

Kâmran İnan

Abdulhaluk Mutlu

BOLU

Abbas İnceayan

BURDUR

Mustafa Çiloğlu

Yusuf Ekinci

BURSA

Ali Rahmi Beyreli

Abdülkadir Cenkçiler

Mehmet Altan Karapaşaoğlu

İlhan Kesici

Feridun Pehlivan

Ali Osman Sönmez

Yahya Şimşek

Ertuğrul Yalçınbayır

İbrahim Yazıcı

ÇANAKKALE

Ahmet Küçük

Nevfel Şahin

ÇANKIRI

İsmail Coşar

Ahmet Uyanık

ÇORUM

Hasan Çağlayan

Zülfikar Gazi

Yasin Hatiboğlu (Bşk. V.)

Ali Haydar Şahin

DENİZLİ

Mehmet Gözlükaya

Adnan Keskin

Hasan Korkmazcan (Bşk. V.)

Haluk Müftüler

DİYARBAKIR

Abdülkadir Aksu

Muzaffer Arslan

Ferit Bora

Seyyit Haşim Haşimi

Sebgetullah Seydaoğlu

Salih Sümer

EDİRNE

Ümran Akkan

Evren Bulut

Erdal Kesebir

ELAZIĞ

Mehmet Ağar

Cihan Paçacı

ERZİNCAN

Mustafa Kul

Mustafa Yıldız

ERZURUM

Zeki Ertugay

Abdulilah Fırat

Necati Güllülü

Ömer Özyılmaz

GAZİANTEP

Mehmet Batallı

Hikmet Çetin

Ali Ilıksoy

Mustafa R. Taşar

GİRESUN

Burhan Kara

Yavuz Köymen

Ergun Özdemir

Rasim Zaimoğlu

GÜMÜŞHANE

Lütfi Doğan

HAKKÂRİ

Naim Geylani

Mustafa Zeydan

HATAY

Abdulkadir Akgöl

Fuat Çay

Ali Günay

Levent Mıstıkoğlu

Ali Uyar

Hüseyin Yayla

ISPARTA

Ömer Bilgin

Erkan Mumcu

İÇEL

Fevzi Arıcı

Halil Cin

Ali Er

Turhan Güven

D. Fikri Sağlar

Mustafa İstemihan Talay

Rüştü Kazım Yücelen

İSTANBUL

Bülent Akarcalı

Meral Akşener (B.)

Sedat Aloğlu

Mustafa Baş

Mukadder Başeğmez

Ali Coşkun

Nami Çağan

Tansu Çiller (B.)

H. Hüsnü Doğan

Büent Ecevit

Hasan Tekin Enerem

Mehmet Fuat Fırat

Metin Işık

Cefi Jozef Kamhi

Ercan Karakaş

Yılmaz Karakoyunlu

Osman Kılıç

Hayri Kozakçıoğlu

Mehmet Tahir Köse

Aydın Menderes

Necdet Menzir

Mehmet Moğultay

Yusuf Namoğlu

Altan Öymen

Korkut Özal

Ali Talip Özdemir

Yusuf Pamuk

Mehmet Cevdet Selvi

Mehmet Sevigen

Ahmet Tan

Güneş Taner

Bülent Tanla

Erdoğan Toprak

Şadan Tuzcu

Bahri Zengin

İZMİR

Veli Aksoy

Turhan Arınç

Ali Rıza Bodur

İ. Kaya Erdem

Şükrü Sina Gürel

Gencay Gürün

Mehmet Köstepen

Metin Öney

Ahmet Piriştina

Rüştü Saracoglu

Rıfat Serdaroğlu

Süha Tanık

Hakan Tartan

KAHRAMANMARAŞ

Esat Bütün

Hasan Dikici

Ali Doğan

KARABÜK

Şinasi Altıner

Erol Karan

KARAMAN

Zeki Ünal

Fikret Ünlü

KARS

Y. Selahattin Beyribey

Çetin Bilgir

KASTAMONU

Murat Başesgioğlu

Hadi Dilekçi

Nurhan Tekinel

KAYSERİ

İsmail Cem

Osman Çilsal

Ayvaz Gökdemir

Recep Kırış

KIRIKKALE

Recep Mızrak

KIRKLARELİ

İrfan Gürpınar

A. Sezal Özbek

Cemal Özbilen

Necdet Tekin

KIRŞEHİR

Mehmet Ali Altın

Ömer Demir

KİLİS

Mustafa Kemal Ateş

Doğan Güreş

KOCAELİ

Halil Çalık

Onur Kumbaracıbaşı

Osman Pepe

Hayrettin Uzun

Bekir Yurdagül

KONYA

Ahmet Alkan

Abdullah Turan Bilge

Veysel Candan

Necati Cetinkaya

Necmettin Erbakan (Başbakan)

Mehmet Keçeciler

KÜTAHYA

Mustafa Kalemli (Başkan)

Emin Karaa

İsmail Karakuyu

Mehmet Korkmaz

MALATYA

Miraç Akdoğan

Metin Emiroğlu

Ayhan Fırat

MANİSA

Abdullah Akarsu

Rıza Akçalı

Tevfik Diker

Ayseli Göksoy

Sümer Oral

Ekrem Pakdemirli

Erdoğan Yetenç

MARDİN

Muzaffer Arıkan

Süleyman Çelebi

Mahmut Duyan

MUĞLA

İrfettin Akar

Lale Aytaman

Mustafa Dedeoğlu

Fikret Uzunhasan

MUŞ

Necmettin Dede

Erkan Kemaloğlu

NEVŞEHİR

Abdülkadir Baş

Mehmet Elkatmış

Esat Kıratlıoğlu

NİĞDE

Ergun Özkan

ORDU

Mustafa Bahri Kibar

Nüjdat Koç

Mustafa Hasan Öz

Nabi Poyraz

Refaiddin Şahin

Şükrü Yürür

RİZE

Avni Kabaoğlu

Ahmet Mesut Yılmaz

SAKARYA

Ertuğrul Eryılmaz

Ahmet Neidim

Ersin Taranoğlu

SAMSUN

Cemal Alişan

İrfan Demiralp

Murat Karayalçın

Musa Uzunkaya

Adem Yıldız

SİİRT

Nizamettin Sevgili

SİNOP

Metin Bostancıoğlu

Kadir Bozkurt

Yaşar Topçu

SIVAS

Tahsin Irmak

Mahmut Işık

Nevzat Yanmaz

Muhsin Yazıcıoğlu

ŞANLIURFA

Sedat Edip Bucak

Seyit Eyyüpoğlu

Eyyüp Cenap Gülpınar

Zülfükar İzol

ŞIRNAK

Bayar Ökten

Mehmet Tatar

TEKİRDAĞ

Fevzi Aytekin

Nihan İlgün

Hasan Peker

Enis Sülün

TOKAT

Hanefi Çelik

Metin Gürdere

Ahmet Fevzi İnceöz

TRABZON

Eyüp Aşık

Ali Kemal Başaran

İbrahim Çebi

Hikmet Sami Türk

TUNCELİ

Kamer Genç (Bşk. V.)

Orhan Veli Yıldırım

UŞAK

Yıldırım Aktürk

Hasan Karakaya

VAN

Şerif Bedirhanoğlu

Mahmut Yılbaş

YALOVA

Yaşar Okuyan

YOZGAT

Kazım Arslan

Lutfullah Kayalar

İsmail Durak Ünlü

ZONGULDAK

Hasan Gemici

Osman Mümtaz Soysal

DİYARBAKIR

M. Salim Ensarioğlu (Kabul)

(Mükerrer Oylar)

ŞANLIURFA

Necmettin Cevheri (Kabul)

SIRA SAYISININ SONU

Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.