Yazılı ve Sözlü Sorular Araştırma Komisyonları Soruşturma Komisyonları
                                                                      Son Tutanak Tutanak Sorgu Tutanak Metinleri Gizli Oturum Tutanakları
                                                                                                                                            Uluslararası Komisyonlar Dostluk Grupları
                                                                                      Genel Sekreterlik Mevzuat Telefon Rehberi Etik Komisyon Duyurular
DÖNEM : 20 CİLT : 5 YASAMA YILI : 1


T. B. M. M.
TUTANAK DERGİSİ

52 nci Birleşim
15 . 5 . 1996 Çarşamba



İ Ç İ N D E K İ L E R
I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
II. – GELEN KÂĞITLAR
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Devlet Bakanı İmren Aykut’un, 15 Mayıs Uluslararası Aile Gününe ilişkin gündemdışı açıklaması ve DYP Manisa
Milletvekili H. Ayseli Göksoy, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, CHP Ankara Milletvekili Ali Dinçer, RP İstanbul
Milletvekili Ali Oğuz ve DSP İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin grupları adına konuşmaları
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 26 arkadaşının, Kırıkkale İlinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Anayasa Mahkemesince bütünüyle iptal edilen bazı kanun hükmünde kararnamelerin işlemden kaldırılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/281)
IV. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, KİT ürünlerine yapılan son zamlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/58)
2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, TURBAN Genel Müdürlüğüne ait bazı telefonların konuşma ücretlerine
ilişkin Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1)
B) YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI
1. – Niğde Milletvekili Akın Gönen’in, Niğde’nin tarımsal sulamasıyla ilgili sorunlara ilişkin Başbakandan sorusu ve Devlet
Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/405)
2. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, cemevleri yapımı için bütçeden yardım yapıldığı iddiasına ilişkin
Başbakandan sorusu ve Devlet Bakanı Cemil Çiçek’in yazılı cevabı (7/475)
3. – Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un, erozyon bölgelerinin ağaçlandırılmasına ilişkin sorusu ve Orman Bakanı Nevzat
Ercan’ın yazılı cevabı (7/516)
4. – İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin, ilaç ve tedavi giderleri için bütçeden ayrılan paya ilişkin Başbakandan sorusu ve
Maliye Bakanı Lütfullah Kayalar’ın yazılı cevabı (7/546)
5. – Nevşehir Milletvekili Mehmet Elkatmış’ın, uluslararası bir şirketin Türkiye’deki faaliyetlerine ilişkin Başbakandan sorusu
ve Devlet Bakanı Ufuk Söylemez’in yazılı cevabı (7/552)
6. – Sıvas Milletvekili Temel Karamollaoğlu’nun bakanlıkça belediyelere yapılan yardımlara ilişkin sorusu ve Maliye Bakanı
Lütfullah Kayalar’ın yazılı cevabı (7/674)
7. – Kütahya Milletvekili Mehmet Korkmaz’ın, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Zafer Haftası Kutlama Törenleri Yönergesine
ilişkin sorusu ve Millî Savunma Bakanı Oltan Sungurlu’nun yazılı cevabı (7/683)
V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63)
VI. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. – Bir Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin, konunun yargı organına intikal etmiş bulunması nedeniyle yapılıp
yapılamayacağı hakkında
VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un şahsına ve partisine sataşması nedeniyle
konuşması
2. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un partisine sataşması nedeniyle
konuşmas

I. – GEÇEN TUTANAK ÖZETİ
TBMM Genel Kurulu saat 15.00’te açılarak iki oturum yaptı.
Ankara Milletvekili Ersönmez Yarbay’ın, 10-16 Mayıs Özürlüler Haftasına ve özürlülerin sorunları ile alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı konuşmasına, Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek,
Bingöl Milletvekili Hüsamettin Korkutata’nın, Doğu ve Güneydoğu Anadolu’daki karayollarının içinde bulunduğu duruma
ilişkin gündemdışı konuşmasına da Devlet Bakanı Cemil Çiçek,
Cevap verdi.
Konya Milletvekili Abdullah Turan Bilge, süne ve kımıl zararlılarıyla mücadelede karşılaşılan güçlükler ve alınması gereken
önlemlere ilişkin gündemdışı bir konuşma yaptı.
İngiltere’ye gidecek olan :
Devlet Bakanı Rüşdü Saracoglu’na, dönüşüne kadar, Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanı H. Hüsnü Doğan’ın,
Devlet Bakanı Mehmet Halit Dağlı’ya, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı İbrahim Yaşar Dedelek’in,
Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan Dışişleri Bakanı Emre Gönensay’a, dönüşüne kadar, Devlet Bakanı ve Başbakan
Yardımcısı Nahit Menteşe’nin,
Vekâlet etmelerinin uygun görülmüş olduğuna,
Türkmenistan Cumhuriyetine gidecek olan Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in dönüşüne kadar, Cumhurbaşkanlığına,
TBMM Başkanı Mustafa Kalemli’nin vekâlet edeceğine,
İlişkin Cumhurbaşkanlığı tezkereleri Genel Kurulun bilgisine sunuldu.
Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 13 arkadaşının:
Refah Partisi üyesi oldukları iddia edilen iki kişinin kurban organizasyonu marifetiyle topladıkları paraların nerelerde
kullanıldığını tespit etmek ve,
Bazı turizm şirketlerinin hac organizasyonlarından sağladıkları gelirden Refah Partisine para aktarıp aktarılmadığını
araştırmak,
Amacıyla birer Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/72), (10/73) Genel Kurulun bilgisine sunuldu, önergelerin
gündemdeki yerlerini alacağı ve öngörüşmelerinin, sırasında yapılacağı açıklandı.
İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın (6/128), (6/96),
Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın (6/100),
Balıkesir Milletvekili İsmail Özgün’ün (6/33),
Esas numaralı sözlü sorularını geri aldıklarına ilişkin önergeleri okundu; sözlü soruların geri verildiği bildirildi.
Cumhurbaşkanlığı 1994 Malî Yılı Kesinhesap Cetvelinin Sunulduğuna İlişkin Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği
Tezkeresi ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Hesaplarını İneleme Komisyonu Raporu (3/208) (S. Sayısı : 12) Genel Kurulun
bilgisine sunuldu.
Başkanlıkça, Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna havale edilen Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde
Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde Kararnamenin, Komisyonca yapılan inceleme sonucunda, Millî
Eğitim Komisyonu ile Çevre Komisyonunun yetkisi dahilinde bulunduğuna ve bu nedenle de, öncelikle Millî Eğitim Komisyonuna
havale edilmesinin uygun olacağına ilişkin komisyon tezkeresi okundu ve Bakanlıkça, Kararnamenin Millî Eğitim Komisyonuna
gönderileceği açıklandı.
Fas Temsilciler Meclisi Başkanının davetine, Türkiye Büyük Millet Meclisinden bir Parlamento heyetinin icabet etmesine,
Türkiye-Bulgaristan Parlamentolararası Dostluk Grubu kurulmasına,
İlişkin Başkanlık tezkereleri ile,
(10/2) esas numaralı Meclis Araştırma Komisyonu Başkanlığının, Komisyonun çalışma süresinin 2 Mayıs 1996 tarihinden
itibaren 2 ay uzatılmasına dair tezkeresi ve,
Bazı milletvekillerine, Başkanlık tezkeresinde belirtilen sebep ve sürelerle izin verilmesi,
Kabul edildi.
Müzakereye alınan 7 adet sözlü soru, soru sahipleri ve ilgili bakanlar Genel Kurulda hazır bulunmadıklarından, ertelendi.
Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan ve 15 arkadaşının, İstanbul Kadıköy’de 1 Mayıs günü meydana gelen olaylarda gerekli
tedbirlerin alınmadığı iddialarını araştırmak amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesinin (10/67) yapılan
öngörüşmelerinden sonra, kabul edildiği açıklandı.
Kurulacak komisyonun :
9 üyeden oluşması :
Çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üye seçimi tarihinden itibaren 1 ay olması,
Gerektiğinde Ankara dışında da çalışması,
Kabul edildi.
15 Mayıs 1996 Çarşamba günü saat 15.00’te toplanmak üzere, Birleşime 18.52’de son verildi.
Yasin Hatiboğlu
Başkanvekili
M. Fatih Atay Salih Kapusuz
Aydın Kayseri
Kâtip Üye Kâtip Üye

II. – GELEN KÂĞITLAR
15 . 5 . 1996 ÇARŞAMBA
Sözlü Soru Önergeleri
1. – Konya Milletvekili Nezir Büyükcengiz’in, Tümosan Motor Fabrikasının özelleştirme kapsamında bulunup bulunmadığına
ilişkin Sanayi ve Ticaret Bakanından sözlü soru önergesi (6/139) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
2. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, memurlara ödenen lojman tazminatlarının artırılmasına ilişkin Maliye
Bakanından sözlü soru önergesi (6/140) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
3. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, Kamu Bankalarınca yapılan reklâm harcamalarına ilişkin Başbakandan sözlü
soru önergesi (6/141) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
4. – Şanlıurfa Milletvekili Abdülkadir Öncel’in, ders kitapları ve ünite dergilerine ilişkin Millî Eğitim Bakanından sözlü soru
önergesi (6/142) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.1996)
Yazılı Soru Önergeleri
1. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, İstanbul’daki spor kulüplerine verilen irtifak hakkı bedellerine ilişkin Maliye
Bakanından yazılı soru önergesi (7/815) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
2. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, Savunma Sanayi Müsteşarlığınca yürütülen projelerin maliyetlerine ilişkin Millî
Savunma Bakanından yazılı soru önergesi (7/816) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
3. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, Arsa Ofisi Genel Müdürlüğünün arsa stokuna ilişkin Maliye Bakanından yazılı soru
önergesi (7/817) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
4. – Bitlis Milletvekili Zeki Ergezen’in, GATT ülkelerine yapılacak ihracatın teşvik edilmeyeceğine dair iyi niyet mektubu
verilip verilmeyeceğine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/818) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
5. – Gaziantep Milletvekili Nurettin Aktaş’ın, Kırgızistan’da yaptırılacak Küçük İşletmeler Sitesi inşaatının ihalesine,
Kazakistan’a gönderilen bilgisayarlar ile Azerbaycan’a gönderilen matbaa makinelerine ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi
(7/819) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
6. – Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Halil Çelik’in, Türkmenistan’a hibe şeklinde gönderilen matbaa makinelerine ilişkin
Başbakandan yazılı soru önergesi (7/820) (Başkanlığa geliş tarihi : 9.5.1996)
7. – Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın, yurt dışında çalışan işçilerimizin karşılaştıkları sorunlara ilişkin Dışişleri
Bakanından yazılı soru önergesi (7/821) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.1996)
8. – Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın, Rize-Ardeşen silah fabrikasına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/822)
(Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.1996)
9. – Rize Milletvekili Şevki Yılmaz’ın, Rize’ye bağlı belediyelere yapılan yardımlara ve Güneyce Belediyesinin bazı
mahallelerinin afet bölgesi ilan edilmesi ihtiyacına ilişkin Başbakandan yazılı soru önergesi (7/823) (Başkanlığa geliş tarihi :
10.5.1996)
10. – Trabzon Milletvekili Kemalettin Göktaş’ın, Çay-Kur tarafından 1991-1995 yılları arasında alınan krediler ile yapılan
ihracat, ithalat ve harcamalara ilişkin Devlet Bakanından yazılı soru önergesi (7/824) (Başkanlığa geliş tarihi : 10.5.1996)
11. – Erzurum Milletvekili Aslan Polat’ın, Artvin-Şebinkarahisar karayolunun 1996 yatırım programına alınıp alınmadığına
ilişkin Bayındırlık ve İskân Bakanından yazılı soru önergesi (7/825) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.5.1996)
12. – Tokat Milletvekili Şahin Ulusoy’un, Bakanlık müfettişlerinin bazı sorunlarına ilişkin Millî Eğitim Bakanından yazılı
soru önergesi (7/826) (Başkanlığa geliş tarihi : 13.5.1996)
13. – Konya Milletvekili Hasan Hüseyin Öz’ün, Ladik (Halıcı) Civa İşletmesinin kapatılma sebebi ile ülkemizin civa
ihtiyacına ilişkin Enerji ve Tabiî Kaynaklar Bakanından yazılı soru önergesi (7/827) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.5.1996)
14. – İstanbul Milletvekili Mehmet Sevigen’in, Necmettin Erbakan’ın abdest almasına yardımcı olanların Devlet memuru olup
olmadıklarına ilişkin İçişleri Bakanından yazılı soru önergesi (7/828) (Başkanlığa geliş tarihi : 14.5.1996)

Araştırma Önergesi
1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 26 arkadaşının, Kırıkkale İlinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması
açılmasına ilişkin önergesi (10/74)(Başkanlığa geliş tarihi : 14.5.1996)

BİRİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 15.00
BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER: Salih KAPUSUZ (Kayseri), Fatih ATAY (Aydın)


BAŞKAN – Çalışmalarımızın hayırlara vesile olmasını temenni ederek, Uluslararası Aile Günü münasebetiyle, tüm ailelerin
hayatları boyunca saadet ve refah içerisinde ömürlerini tamamlamaları, mesut ve müreffeh ailede, dünyaya gelecek çocukların
müreffeh ve mesut ana-babayı örnek alarak, onların da hayatlarını saadet içerisinde geçirmeleri temennisiyle; ama, bu temenninin
kâfi gelmeyeceğini, sorumluların bunu gerçekleştirebilme çabası içerisinde bulunması dileğiyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52
nci Birleşimini açıyorum.
Çoğunluğumuz vardır; görüşmelere başlıyoruz.
Sayın milletvekilleri, bugün üç sayın üyeye söz vermiştim, kendilerine de duyurmuştum. Bakanlığına ve özellikle
centilmenliğine ayrıca saygı duyduğumuz Sayın Bakanımız, Uluslararası Aile Günü dolayısıyla Hükümet adına gündemdışı söz
talep edince, İçtüzüğün de amir hükmü gereği kendilerine söz verdim ve gündemdışı söz verdiğim milletvekili arkadaşlarımın bu
haklarını kullanma fırsatını yarına kaydırdım. Beni anlayışla karşılayacaklarını umuyorum ve bu safhada Sayın Bakanı kürsüye
davet ediyorum.
Buyurun Sayın Bakan. (ANAP sıralarından alkışlar)
Tabiî, gruplar arzu buyururlarsa, sayın bakandan sonra söz söyleme imkânları vardır.
Buyurun efendim.
III. – BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI
A) GÜNDEMDIŞI KONUŞMALAR
1. – Devlet Bakanı İmren Aykut’un, 15 Mayıs Uluslararası Aile Gününe ilişkin gündemdışı açıklaması ve DYP Manisa
Milletvekili H. Ayseli Göksoy, ANAP Afyon Milletvekili Halil İbrahim Özsoy, CHP Ankara Milletvekili Ali Dinçer, RP İstanbul
Milletvekili Ali Oğuz ve DSP İzmir Milletvekili Zerrin Yeniceli’nin grupları adına konuşmaları
DEVLET BAKANI İMREN AYKUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Birleşmiş Milletler, 20 Eylül 1993
tarihinde, 15 Mayısı "Uluslararası Aile Günü" olarak belirlemiş olup, Aile Günü kutlamaları, 1994 yılından itibaren, düzenli olarak
gerçekleştirilmektedir. Birleşmiş Milletler Teşkilatı, Aile Gününün her yıl, farklı bir tema çerçevesinde kutlanmasını öngörmüş; bu
yılın temasını ise, Habitat-II nedeniyle "Aileler, Yoksulluğun Kurbanları ve Evsizlik" şeklinde belirlemiştir.
Bilindiği gibi, tarihin en eski dönemlerinden beri var olan ve günümüzde de süre gelen sorunlardan birisi, barınma sorunudur.
Barınma, gelişmiş, gelişmemiş tüm ülkelerin sorunu olduğu için de, evrensel bir nitelik taşımaktadır. Özelllikle, az gelişmiş ya da
gelişmekte olan ülkelerde, barınma, büyük bir sorun alanıdır. Az gelişmiş ülkelerde, devletin, zaten sınırlı olan kaynaklarını,
altyapı, enerji ve ağır sanayi gibi özel girişimin yetersiz kalacağı alanlarda kullanması, konut sorununa yeterince çözüm
getirememesi gibi bir sonuç doğurmaktadır.
Sanayileşmiş ülkelerde, hızla büyüyen nüfus karşısında, barınma koşulları ve kent hizmetleri yetersiz kalmaktadır. Bu
ülkelerin çoğunda, halkın büyük bir bölümü, elverişsiz koşullardaki konutlarda yaşamak zorunda kalmakta, evsizlerin oranı
artmakta, hızlı kentleşme, konut sorununu daha da boyutlandırmaktadır. Göçler ve hızlı kentleşme sonucu, şehirlerin
varoşlarındaki ve gecekondu bölgelerindeki nüfus hızla artmakta, insanlar, konut ihtiyacının yanı sıra, hizmet ve iş isteme
durumunda kalmaktadırlar. Günümüzde, birçok insan, bir barınaktan yoksun olarak sokaklarda, kapı girişlerinde, köprü ve merdiven
altlarında yaşam savaşı vermektedir. Hizmet alamayan, iş bulamayan kesimler, barınma ve beslenme gibi temel ihtiyaçları
gideremez hale gelince de, yoksullaşmaya başlamakta ve sefalet başgöstermektedir.
Göç, kentleşme, hızlı nüfus artışı, sosyal gelişme ve değişimin de, özellikle kent merkezlerindeki konut ihtiyacının çözümsüz
hale gelmesinde büyük etkisi vardır. Hızlı kentleşme, göçler ve nüfus artışı karşısında konut ihtiyacının karşılanabilmesi için,
konut üretimi ve sahipliği teşvik edilerek, evsizlik sorununun çözümü konusunda uygun modellerin geliştirilmesi, Hükümet
Programında yer almış olup, bu konudaki çalışmalar sürdürülmektedir.
Sosyal politikalarımızın hedefi insandır; onun mutluluğu ve refahıdır. Bu hedefe ulaşmada en temel kurum olan ailenin
güçlendirilmesi ve desteklenmesi yönünde yerel yönetimler ve sivil toplum örgütleriyle işbirliğine gidilecektir. Özellikle, yaşlıların,
kimsesizlerin, korunmaya muhtaç çocukların, özürlülerin sorunları, aileleri güçlendirmek suretiyle çözümlenecektir.
İnsan, çevresiyle çok yönlü ilişkileri olan bir varlıktır. İnsan için, evi, çevresindeki coğrafya, birlikte yaşadığı toplum,
toplumun ortak değerleri çok şey ifade eder. Ev, insanın kültür değerlerinin kalıbıdır. Ev, içinde barındırdığı aileyle toplumun en
küçük ünitesidir. İnsanın duygu ve düşünceleri, öncelikle evde gelişip, biçimlenir; çünkü, kişi, iyi-kötü, yanlış-doğru, güzel-çirkin
gibi kavramları ilk olarak burada görür ve öğrenir. Kişinin, iyi ve erdemli insan olması, ilk bilgileri alması da burada
sağlanmaktadır.
Aile Günü, ailelerle ilgili konulara ilgiyi çekmek ve gerekli etkinlikleri başlatmak için bir fırsat; kutlamalar ise, ailelere daha iyi
bir yaşam standardı arayışında başlangıç noktası olacaktır.
Değişimden en çok etkilenen kurumların başında gelen ailenin güçlendirilmesi ve desteklenmesi yönündeki çabalarını sürdüren
Bakanlığımız, kadın, erkek, çocuk, yaşlı ve özürlü tüm insanlarımızın, İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, Çocuk Hakları
Sözleşmesi ve Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesinde öngörülen normlara uygun bir yaşam
seviyesine ulaşmasını amaçlamakta, Aile Gününün de, önemine yakışır bir şekilde kutlanması konusunda gerekli çalışmaları
yürütmektedir.
Uluslararası Aile Yılıyla ilgili Dördüncü Kuruluşlararası Toplantıda, 1996, yoksulluğun ortadan kaldırılması yılı olarak
belirlenmiş ve Habitat-II Kent Zirvesinin, bu yıl, İstanbul'da gerçekleştirilecek olması, Aile Günü için belirlenen "Aileler,
Yoksulluğun Kurbanları ve Evsizlik" temasını daha da anlamlı kılmıştır.
Birleşmiş Milletler Uluslararası Aile Gününde, Atatürk'ün kurduğu Cumhuriyetin, kadın ve aile için getirdiği yenilikleri
anmadan geçemeyeceğim. Medenî Kanun başta olmak üzere, getirilen yeni yasalarla, aile içinde kadın-erkek eşitliğinin sağlanması,
kadının ev hayatından çıkarılarak, çalışma hayatına katılması, tek eşlilik, boşanmada eşitlik, miras eşitliği, seçilme hakkı gibi
yenilikler, özelde, çağdaş aile, genelde, çağdaş toplum olma yolunda önemli açılımlara yol açmıştır.
Ancak, tüm bunların yanında, toplum olarak hepimizi düşündürmesi gereken bir noktaya da, Aile Gününde, bu vesileyle, dikkati
çekmek istiyorum. Geleneksel deyimle "yuvayı yapan dişi kuşa" yani, kadınlarımıza yönelik şiddet, dünyanın hemen her ülkesinde
olduğu gibi, ülkemizde de, bir sorun olarak, maalesef, mevcuttur. Kadına yönelik şiddetin binbir çeşit örneğini, her gün, medyada,
ibretle izlemekteyiz.
Sağlıklı çocuk, şiddetin olmadığı ortamda büyür. Bu da, sağlıklı nesil ve çağdaş aile demektir. Böyle bir toplumsal yapı,
ancak, şiddetin tamamen yok edildiği durumda mümkündür.
Kadına yönelik şiddetin, aileye dönük şiddet olduğunu unutmamalıyız. Bu nedenle, bu tutum içerisinde olanları, böylesine ilkel
davranışlardan uzak durmaya davet ediyorum.
Uluslararası Aile Gününün, evrensel bir boyut kazanması için yürüttüğümüz çalışmalarda, birçok kurum ve kuruluş katkıda
bulunmuştur. Aile Gününe desteklerini esirgemeyen tüm kurum ve kuruluşlara, buradan teşekkürü borç biliyorum. Toplumun temel
birimi kabul ettiğimiz aileye verilen önemle Aile Gününe katkı ve katılımın giderek büyüyeceği umudunu taşıyorum.
Bu vesileyle, yüce Türk ailesinin 15 Mayıs Aile Gününü kutluyor, sağlık, mutluluk, hoşgörü ve başarı dileklerimle, sevgi ve
saygılar sunuyorum. (Alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Bakan, teşekkür ediyorum efendim.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Sayın Ayseli Göksoy; buyurun efendim. (DYP sıralarından alkışlar)
DYP GRUBU ADINA H. AYSELİ GÖKSOY (Manisa) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; sizleri, şahsım ve Doğru
Yol Partisi Grubu adına saygıyla selamlıyorum.
Bugün, 15 Mayıs Uluslararası Aile Günü. Birleşmiş Milletler Genel Konseyi, 20 Eylül 1993 tarih, 47/237 sayılı kararıyla, 15
Mayısı Uluslararası Aile Günü olarak ilan etmiştir. 1994 yılından başlamak üzere, her yılın 15 Mayısı Aile Günü olarak
kutlanmaktadır. Birleşmiş Milletlere üye olan tüm ülkelerde bu günün kutlanması, yaygınlaştırılması, Birleşmiş Milletler
tarafından öngörülmüştür.
15 Mayıs Uluslararası Aile Gününün birincisi, 15 Mayıs 1994 tarihinde, Uluslararası Aile Yılı etkinlikleri çerçevesinde
kutlanmıştır. Yapılan bu ilk kutlamadaki "Ailede, Değişen Dünyada Kaynaklar ve Sorumluluklar" ve daha sonraki yıl da "Aile,
Toplumun Kalbinde En Küçük Demokrasi Birimi" temaları işlenmiştir.
15 Mayıs 1995 tarihinde ikincisi kutlanan Aile Gününün teması ise, Birleşmiş Milletlerin Kuruluşunun 50 nci Yılı kutlamaları
çerçevesinde, 1995 yılının Hoşgörü Yılı ilan edilmesine bağlı olarak "Hoşgörü Ailede Başlar" temasıyla tüm dünya ülkeleri
arasında yaygınlaştırılmıştır.
Üçüncüsü, bu yıl, Aile Günü olarak Türkiye'nin ev sahipliğini yaptığı Habitat-II'de "Aileler, Yoksulluk Kurbanları ve Evsizlik“
şeklinde Türkiye'de kutlanacaktır ve bu tema işlenecektir. Bu yıl gerçekleştirilecek olan kutlamaların da -geçmiş yıllarda olduğu
gibi- ulusal, bölgesel ve yerel düzeylerde yaygınlaştırılma çalışmaları, Başbakanlık Aile Araştırma Kurumu Başkanlığınca
yürütülmektedir ve yürütülecektir.
Toplumların temel birimi olarak kabul edilen aileye gereken önem mutlaka verilmeli, Aile Günü kutlamaları yaygınlaştırılmak
suretiyle kamuoyunun ilgisi çekilmelidir. Aile Gününün evrensel bir nitelik kazanması yönündeki çalışmaların medya yoluyla
sürdürülmesinin gereğine inanıyoruz. Geçen yıl olduğu gibi, bu yıl da, yine, başta TRT ve PTT olmak üzere tüm kurum ve
kuruluşların iştirakiyle, aile biriminin ne denli önemli olduğunun tüm ailelere duyrulmasının yanında, aileye gereken önemin
verilmesi gereğinin toplumlara iletilmesine inanıyoruz; çünkü, bizler, Osmanlıdan bu güne değin değişen bir aile düzeni içerisine
girmişizdir. Osmanlıda, aile, feodal sistemin egemen olduğu büyük ailelerken, bugün, Türkiyemizde -dünyada olduğu gibi- çekirdek
aileler ortaya konulmuştur. Bugün çekirdek ailelerin getirdiği pek çok zorluklar vardır; gerek konut gerek enerji gerekse diğer
sarfların daha büyümesi bakımından; ama, bu getirdikleri zorlukların yanında, yarının temel taşlarını teşkil edecek bir gençliğin
yetişmesinde çekirdek ailelerin çok daha etkili olacağı inancı içerisindeyiz; çünkü, inanıyoruz ki, aileler, toplumun temelleridir ve
aile yuvaları, herkesin, her bireyin sığınabileceği en kutsal mekânlardır. İşte, bu mekânlarda iyi yetişen çocukların, bizleri ne
derece mutlu edeceği ve Türkiye Cumhuriyetinin temel taşlarını teşkil edeceği malumunuzdur. Son 1 Mayıs olayı, bunun ne derece
doğru olduğunun kanıtını ve iyi yetişmeyen bir gençliğin, sopalarla kendi güvenlik güçlerini kovalayacak kadar bu bilgiden yoksun
bir gençlik olduğunu bize en somut bir şekilde göstermiştir.
Bugün "kahraman Türk askeri" dediğimiz zaman, o kahraman Türk askerini yetiştiren, o ailenin en büyük etkili bireyi olan
annelerdir, kadınlardır. İşte, bu kadınlar ki, süt emen bebesine, çocuğuna şehit olmayı, gazi olmayı daha anne kucağında anlatır
ve o çocuğun beynini böyle yıkar; fakat, bugün görüyoruz ki, gerek uyuşturucu sorununda gerek bu saldırgan ve anarşist ruhların
yetişmesinde, aileler kendi üstlerine düşen, yapması gereken hizmeti maalesef yapamamaktadır. İşte, bu da, bilinçsiz aile
yapısından kaynaklanmaktadır.
Tabiî, burada, en büyük etken önce temel eğitimdir. Bugün, bizden geri pek çok ülkenin 11 yıl olarak yaptığı temel öğretimi,
biz, hâlâ 5 yıl gibi komik bir şekilde yaparak çocuklarımızı eğitmeye çalışıyoruz ve üzülerek görüyoruz ki, bu kürsülerden, hâlâ 5
yılı savunan milletvekili arkadaşlarımız da var. (CHP sıralarından alkışlar) Biz, ülkemizde 8 yılı bile az bulurken, bugün yeni
geldiğim Azerbaycan'da, ilköğretimin, temel öğretimin yıllardır 11 yıl olduğunu söylediler ve bu, bütün Türkî cumhuriyetlerde 11
yıl. Onlar bizleri kendilerine örnek alırken, bizim onlardan öğreneceğimiz çok şeyin olduğunu da üzülerek gördüm.
İşte, dün, burada yapılan bir konuşmadan dolayı üzüntülerimi belirtmek istiyorum. Polisi kovalayan, sopayla ona
saldıranlardan -polis kendini savunmadayken- hiç bahsedilmiyor; onu, o şekilde kovalayan çocuklar orada neden öldüler diye
konuşuluyor. O polis, eğer, geri dönüp de, o sopa vuran çocuklara silahla karşılık verseydi, bugün hepimiz büyük yastaydık; çünkü,
ölü sayısı en aşağı 100 küsurları bulurdu. İşte, böylesine iyi yetişmiş emniyet mensubunun yanında, kötü yetişmişi de olabilir;
ama, bizler, işte, bu ilk eğitimin ve aile çekirdeğinin ne denli etkili olabileceğini görerek elbirliğiyle çalışmamız gereğine
inanıyorum. Çünkü, mutlu toplumlar, mutlu ailelerle kaimdir ve toplumun onurlu bireyleri ise, bu mutlu ailelerde yetişir.
İşte, bu sevgi, birlik ve beraberliği, bizler, önce Meclisimizde, sonra toplumumuzda; çocuklarımızda ve ailelerimizde
geliştirmeli ve yeşertmeliyiz. Biz büyükler, çocuklarımıza her kötü şeyde örnek olursak, onlardan, o ailelerden fazla bir şey
beklememiz de biraz safdillik olur gibi geliyor bana.
İşte, bu hususta güzel ve aydınlık aile toplumu içerisinde, güzel bir Türkiye isteği içerisinde hepinizi en içten duygularımla
selamlıyorum efendim.
Saygılar. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Göksoy, teşekkür ediyorum.
Anavatan Partisi Grubu adına Sayın Özsoy; buyurun efendim.
ANAP GRUBU ADINA HALİL İBRAHİM ÖZSOY (Afyon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1994 yılında kabul
edilen ve Birleşmiş Milletlerin 15 Mayısı Dünya Aile Günü ilan etmiş olması ve kutlanmaya başlaması nedeniyle söz almış
bulunuyorum; hepinizi, Anavatan Grubu adına ve şahsım adına saygıyla selamlarım.
Sözlerime başlamadan evvel, bu konuda gündemdışı konuşarak bizlere de konuşma fırsatı veren ve konuşmasında, genel aile
yapısı ve Türk aile yapısı hakkında verdiği bilgiden dolayı, Sayın Devlet Bakanı İmren Aykut'u kutlayarak başlamak istiyorum.
Değerli milletvekilleri, aile, bir toplumun, hatta, biraz daha ileri gidersek, bir milletin çekirdeği, vazgeçilmez bir unsurudur. Biz,
ailenin sağlamlığını, millet olma ruhunun sağlamlığıyla eşdeğer kabul ediyoruz. Dünyadaki ve toplumdaki sosyal, ekonomik,
siyasal değişikliklerin, aile yapısına, menfi ve müspet olarak tesir ettiğini takdirlerinize arz ediyorum.
Ailenin ekonomik yönden güçlü olmasının da, aile bağlarının güçlülüğüyle orantılı olduğunu hepiniz biliyorsunuz. Ekonomik
yönden zayıf ailelerde aile bağları gevşemekte, bu aileler, dağılan, sürünen aileler haline gelmektedir. Ekonomik yönden güçlü
ailelerde de, biraz ifrata kaçılarak, çeşitli dejenerasyonların ortaya çıktığını, her gün, yazılı basından ve TV'den ibretle
seyretmekteyiz.
Bu cümleden olarak, Anayasamızın 41 inci maddesinde, aileye verilen önem belirtilmektedir. Ayrıca, Yedinci Beş Yıllık
Planda ve 53 üncü Hükümet Programında da, aileye ne derece önem verildiği bizatihi yazılmıştır. Ben, onlardan, müsaade
ederseniz, birer paragraf arz etmek istiyorum.
Yeni uygulamaya başlanan Yedinci Beş Yıllık Kalkınma Planı, ailenin korunması ve desteklenmesini temel ilke olarak kabul
etmektedir. Bu bağlamda, Plan, aşağıdaki hükmü getirmektedir:
"Ailenin gelir sürekliliğinin, sağlık hizmetleri ihtiyacının ve sosyal güvenliğinin sağlanması suretiyle güçlendirilmesine, kriz
durumlarında ihtiyaç ve sorunlarının giderilmesine yardımcı olacak bir sistemin geliştirilmesine yönelik düzenlemeler yapılacak,
çocuk yetiştirme, yaşlı ve engelli üyelerin bakımı konularında aileler eğitilerek, desteklenmesi sağlanacaktır."
53 üncü Hükümet Programında da, aileyle ilgili olarak, sosyal politikaların hedef ve kaynağının da insan olduğu ve ona
ulaşmada temel unsur olarak aileyi gördüğü ifade edilerek, onun önemi belirtilmektedir.
Dünyadaki ve toplumdaki sosyal çalkantılar, siyasî çalkantılar, özellikle tabiî afetler, göçler, savaşlar ve rejim değişiklikleri de,
aile yapısına tesir eden önemli faktörlerdendir.
Manevî değerleri ön planda tutan, ekonomik yönden güçlü ve aile içerisinde akrabalık bağları iyi korunmuş aileler için "ideal
aile" terimi kullanılmaktadır.
Değerli milletvekilleri, aile toplumun esas unsurudur dedik; ama, bu unsuru, bozucu iç ve dış faktörlerden iyi korumak gerektiği
üzerinde de hassasiyetle durulmasını takdirlerinize arz ediyorum. İşte, bu fikirden hareket eden geçen dönem Anavatan Hükümetleri,
aile koruma müessesesini de resmîleştirerek ilk adımını atmıştır.
Ancak, son toplumsal gelişmeler göstermiştir ki, aile bağları zayıf, aile otoritesi kalkmış, ailedeki ilk dersleri iyi almamış
çocuklar, kimsesiz çocuklarda yaygın olarak görülen suçluluk oranından daha fazla suçluluk oranı kapsamına girmektedirler. Aile,
çocuklar için esas okuldur. Çocukların aldığı terbiye, edindiği alışkanlıklar, ileride, o çocukların neler yapacağının veya neler
yapamayacağının göstergesidir.
Değerli milletvekilleri, aile yapısına ve aileye sahip çıkmak, hepimizin, kutsal olduğu kadar, vicdanî bir görevidir. Bu görev,
gerçekten, hepimizin, üzerine titremesi gereken bir görevdir.
Suçlu çocukların kol gezdiği, uyuşturucu modasının hüküm sürdüğü, tahsile devam edemeyen çocukların sayısının günbegün
arttığı ve bilinçsizce, anarşik olaylara katılan gençlerin sayısında artış görüldüğü bir ortamda, aile, üzerinde hepimizin düşünmesi
gereken öncelikli bir konu olduğunu ifade etmek istiyorum. Türk aile yapısı, dayandığı manevî değerlerin etkisiyle, belki de dünyada
en az dejenere olan ailelerden biridir. Türk aile yapısını her türlü tehlikelerden korumak, hükümetler kadar, devlet kadar bu Meclisin
de görevidir.
İşte, bu duygu ve düşüncelerle, Meclisimize bundan böyle gelecek ve aileyle ilgili olacak teklif ve tasarılara, Meclisimizce
destek verileceği inancıyla, Aile Gününün, tüm ailelerimize kutlu olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (ANAP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Özsoy, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına, Sayın Ali Dinçer.
Buyurun Sayın Dinçer.
CHP GRUBU ADINA ALİ DİNÇER (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına,
hepinize sevgilerimizi, saygılarımızı sunuyorum.
Değerli milletvekilleri, Dünya Aile Günü vesilesiyle, başta annelerimiz, kadınlarımız olmak üzere, tüm ailelerimize, tüm
ulusumuza Aile Gününün kutlu olmasını diliyorum.
Değerli milletvekilleri, Anayasamızın önemli maddelerinden birisinde "aile, Türk toplumumun temelidir" denilmektedir.
Geleneklerimize, göreneklerimize döndüğümüz zaman, baktığımız zaman, bu ilkenin, ne kadar önemli olduğunu görüyoruz. Bizim
toplum yapımız, özellikle, güçlü, dayanışmacı aile temeline dayanıyor. 1950'lerden sonra, hızlı kentleşmeyle birlikte kırsal
alandan kentlere yönelik hızlı göç hareketiyle birlikte, çarpık kentleşmeler oluştu, gelir dağılımında büyük dengesizlikler oluştu,
sosyal ve ekonomik anlamda, pek çok çalkantılar yaşadık; fakat, toplumumuz, bütün bunlara dayandı; dayanmasının temel nedeni,
geleneksel güçlü aile yapımız.
Değerli arkadaşlar, bu aile yapımızı, aile içi dayanışma yapımızı, toplumumuzun çekirdeğinin gücünü devam ettirebilmemiz
için, bazı olumsuz gelişmeleri değerlendirmek durumundayız, onları durdurmanın yollarını aramak durumundayız. Özellikle,
kırsal alandan kentlere gelen, kentlerin gecekondularına, varoşlarına yerleşen insanlarımız, büyük ekonomik zorluklarla karşı
karşıya kalıyorlar; aile dayanışmasıyla, memleketteki akrabaların dahi yardımıyla ayakta durmaya çalışıyorlar.
Bizim bu güçlü aile yapımızı, olumsuz ekonomik gelişmeler sarsıyor. Hep birlikte, sık sık bahsediyoruz, enflasyon canavarıyla
birlikte, fakir daha fakir oluyor, çok az sayıda spekülatör, ranta dayalı gelir kazanan kesimler de, hızla zenginleşiyor; bu, aile
yapımızı da tehdit ediyor. Bir ailede insanlar işsiz kaldı mı; bir ailede tencere kaynamadı mı; tencerinin kaynaması zorlaştı mı;
dayanışmayı, birliği, beraberliği, güçlü aile yapısını sürdürmek de mümkün olmuyor. İstediğiniz kadar, güçlü, sağlam geleneklere
sahip olun, ekonomik zorluklar o gelenekleri de zorluyor, aile yapısını da zorluyor.
Ayrıca, sosyal güvenliğin zayıflaması, yıllarca emek verip emekli olan aile bireylerinin, diğer aile bireylerine yük olmasına
neden oluyor; bu da, aile içi dayanışmanın, huzurun ortadan kalkmasına sebep oluyor. Türkiye, bugün, ulaştığı düzeyle, tüm
insanlarına sosyal güvenlik sağlayabilmeli, onların, ailenin diğer bireylerine yük olmaktan kurtulmalarını, onurlu, kişilikli yaşam
ortamına kavuşmalarını sağlamalıdır.
Değerli arkadaşlarım, bu, sağlam, güçlü aile yapımızın -hepimiz biliyoruz ki- asıl yükünü kadınlarımız taşıyor, annelerimiz
taşıyor. Yıllardır onların fedakârlığıyla aileler bir arada yürüyor, aile birliği bozulmuyor, aile dayanışması bozulmuyor; ama, bu
arada, kadınımıza çok haksızlık ettiğimizi de, ona, eşit kişilik geliştirme olanaklarını sağlamadığımızı da vurgulamak gerekiyor.
Bazı anlayışlara göre "kadının yeri evidir" denilebilir; ama, bu, çağdaş bir anlayış değildir. Hele hele, Türk kadının layık olduğu
bir anlayış değildir. Türk kadını, kendisine eğitimle ilgili çok az fırsat verildiği halde, çok başarılıdır. Türkiye'de akademik kariyer
yapan insanlarımızın yüzde 32'si kadınlarımızdan oluşuyor. Çok zor edinilen mesleklerden, mesela, doktorlarımızın yüzde 30'u
kadınlardan oluşuyor, avukatlarımızın yüzde 28'i kadınlarımızdan oluşuyor. Yani, kadınlara yönelik eşitsizlik ağır olduğu halde,
kadınlarımız, erkeklerle eşit haklara sahip olmadıkları halde, eşit koşullarda yarışma imkânlarına sahip olmadıkları halde
başarılı oluyorlar.
Bu eşitsizlikleri gidermek, kadınımıza çağdaş bir konum kazandırabilmek için, Parlamentomuza büyük görevler düşüyor.
Bizim değerli parlamenterlerimizden Sayın Oya Araslı ve Sayın Birgen Keleş, kadınlara yönelik eşitsizliklerden birini gidermek için
bir yasa önerisini, bu dönemin başında, Yüce Parlamentoya sundular. Bu yasa önerisine göre, evlilik süresince elde edilen mal ortak
olacak; kadın-erkek, o malı ortaklaşa paylaşmak durumunda olacak; mal ayrımı söz konusu olduğu zaman, yüzde 50-50, kadın-
erkek eşit bir şekilde, evlilik süresince elde edilen mal varlığını paylaşma şansına sahip olacak.
Bu yasa önerisinin önemi şurada; bu yasa önerisi yasalaşırsa, bu yasa, bir ölçüde boşanmaları önleyecek; bir ölçüde toplumsal
dram haline gelen, sosyal çöküntü haline gelen boşanmaları önemli ölçüde caydıracağı gibi, boşanmaların arkasından,
kadınlarımızın ortada kalmasını önleyecek, sosyal yıkıntıları önleyecek, eşitsizlikleri önleyecektir.
Sayın milletvekilleri, bugün, hepimiz, bütün parti grupları, aileden, ailenin kutsallığından, ailenin güçlü olmasından
bahsediyoruz, toplumsal dayanışmadan bahsediyoruz, kadın haklarından bahsediyoruz; hazır böyle bir yasa teklifi varken, hepimiz
bir araya gelelim, bu Meclisten, böylesine çağdaş bir yasa teklifini, oybirliğiyle, 550 milletvekilinin 550'sinin de oyuyla çıkaralım.
(CHP sıralarından alkışlar)
Değerli milletvekilleri, öyle veya böyle, zayıflasa da, dayanışma duyguları azalsa da, çoğumuzun ailesi var; ama, ailesi
olmayanları da, bu toplum dikkate almalı; bu toplum, ailesi olmayan kimsesiz çocuklarının ailesi olabilmelidir.
Bugün, Çocuk Esirgeme Kurumu kanalıyla, ancak 20 bin civarında kimsesiz çocuğa, kreşlerde, yuvalarda, yurtlarda imkân
sağlayabiliyoruz; ama, onların sayısı 20 binin çok üzerinde, 100 binlerin üzerinde. Bu Kimsesiz çocuklara sahip çıkabilmeyi, yeni
projelerle, modellerle gerçekleştirebilmeliyiz. Özellikle, dar gelirli ailelere, devletin yardımıyla, sübvansiyonuyla, bu kimsesiz
çocuklara aile sıcaklığını yaşatabilecekleri projeler geliştirmek mümkün; o ailelere, gelir kaynağı da oluşturmuş oluruz. Pek çok
kimsesiz çocuk yahut babası ölmüş, anası olan çocuk, ailesi parçalanmış çocuk, çocuk yuvalarında, yetiştirme yurtlarında yaşamak
zorunda kalıyor; halbuki, onların yakınlarına, akrabalarına, çocuk yuvalarında bu çocuklar için yapılan harcamanın çok azı kadar
sübvansiyon yapılsa, katkı yapılsa, onlar, kendi aile yapıları içinde, sıcak aile yuvası içinde, daha sağlıklı gelişme imkânı
bulabilirler.
Aile Günü vesilesiyle, bir de, sakat çocukları olan, sakat aile bireyleri olan ailelerin durumuna değinmek istiyorum. Allah
kimseye vermesin, sakat çocukları yüzünden, karı koca, münavebeyle tatile giden aileler var; koca, tatile gidiyor, anne, evde çocuğa
bakıyor; koca döndükten sonra, baba döndükten sonra, anne, çocuğu babaya bırakıyor, o tatile gidiyor. Böyle ailelelere, özel
politikalarla, özel projelerle, devletimizin destek sağlaması gerekir; onların çocuklarının rehabilitasyonu ve bakımı için de
kurumların oluşturulması gerekir, olanakların geliştirilmesi gerekir.
Değerli milletvekilleri, aile yapısı güçlü olan toplumumuzda, kentleşmeyle birlikte, çekirdek aile yapısına geçişle birlikte, ister
istemez, eski klasik Anadolu aile yapısı da değişiyor. Hep bir arada yaşanan, ihtiyarına, düşkününe, dayanışma içinde yeni
kuşakların baktığı aile yapısı, pek çok yerde -özellikle kentlerde- değişme durumunda...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Dinçer, buyurun; toparlarsanız...
ALİ DİNÇER (Devamla) – Aile yapısı böyle olunca, özellikle kentlerde çekirdek aile yapısına dönüşmesiyle birlikte yaşlılar
zor durumda kalıyor; onların, hep birlikte, büyük bir aile yapısı içinde yaşayabilmeleri için, yaşlı evlerinin, huzurevlerinin, özellikle
büyük kentlerde, sayısını çoğaltmak gerekiyor, imkânlarını geliştirmek gerekiyor, kalitesini yükseltmek gerekiyor...
Bütün bu çalışmaları yapabilmek için, elbette, sosyoekonomik politikaları, insana yönelik hale getirmek lazım; insanın en yüce
varlık olduğunu, değer olduğunu düşünmek lazım; o yönde projeler hazırlamak gerekiyor.
Annelerimiz, kadınlarımız, çalışmaya başladıkça, çocukların eğitim olayı, ilkokul birinci sınıftan daha erkene alınmak
durumunda. Hemen hemen her çalışan annenin, çocuk yuvası, kreş, anaokulu ihtiyacı karşılanabilmeli. Bunu, aslında iyi organize
edersek; özel, resmî bütün sektörlerin imkânlarını seferber edersek sağlayabiliriz; yeter ki isteyelim; yeter ki, bu yönde yasalar
hazırlayalım, bütçeler, programlar, projeler hazırlayalım... Biz, böylesine projelerin tümüne, Cumhuriyet Halk Partisi olarak her
zaman destek olmaya hazırız. Bunu, bir kez daha vurguluyorum ve Sayın Başkana, değerli milletvekillerine saygılar sunuyorum;
tüm ailelerimize -özellikle kadınlarımıza, annelerimize- Aile Gününün kutlu olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dinçer, teşekkür ediyorum.
Refah Partisi Grubu adına, Sayın Ali Oğuz; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA ALİ OĞUZ (İstanbul) – Muhterem Başkanım, muhterem arkadaşlarım; Aile Günü münasebetiyle, Sayın
Bakanımız İmren Aykut Hanımefendinin, kürsüden yaptığı konuşmadan sonra gruplara söz hakkı doğmuş ve biz de, sizlere,
Grubumuzun görüşünü arz etmek üzere huzurlarınıza gelmiş bulunuyoruz; bu vesileyle, Yüce Meclisimizi ve bütün değerli
milletvekillerimizi hürmet ve saygılarımla selamlıyorum efendim.
Değerli arkadaşlarım, aile denilince, bütün milletimiz ve özellikle inançlı milletimiz, ailenin değerinin, onun fertlerinin
saadetinin ve selametinin, kadının ve çocuklarının korunmasının ne kadar ehemmiyetli bir konu olduğunu hemen hatırlar ve ona
çok büyük değer verir. Ama, gelin görün ki, bu, senede bir gün burada, ailenin ehemmiyetini söylemekle biter mi acaba; hiç
zannetmiyorum. Birkaç gün önce, Anneler Gününü kutladık. Anneler Günü, bir gün müydü acaba; o gün annelere karanfil verdik,
ziyaret ettik -biz de yaptık- ve özellikle, evlere kadar gittik, anneleri ziyaret ettik. Herkes biliyor ki, cennet, anaların ayağının
altındadır. Annelerin elleri değil, ayakları da öpülür; ama, gelin görün ki, senede bir gün hatırlayacak kadar, o Anneler Günü, o
noktaya geldiyse, demek ki bir şeyler olmuş ki, yılın her gününde her saatinde her dakikasında hatırlanmaya layık olan o anneler,
artık, yılda bir gün dahi hatırlanmaz olunca, Batılılar, durmuş düşünmüşler "gelin, anneler için bir gün ihdas edelim" demişler. (RP
sıralarından alkışlar) O yetmemiş, bakmışlar, babalar da ihmal ediliyor "gelin, bir kere de babalar günü ihdas edelim" demişler,
babaları da o gün hatırlamak ihtiyacını duymuşlar. Neredeyse bütün akrabayı taallukat için günler ihdas etmek mecburiyetinde
kalacağız; çünkü, anneler de, babalar da unutulmuş noktasına geldikleri içindir ki, o günler ihdas edilmiş. Bayramlar da öyle değil
mi; bizim mübarek bayramlarımız var, bayramlar unutulunca, onun yerine bazı bayramlar ihdas etmek zarureti ortaya çıkıyor. Sayın
Bakanımız sağ olsun, burada gayet güzel bir üslupla ailenin bütün sorunlarını dile getirdi; katılıyoruz tabiî; ama, gelin, görün, bu
sorunları nasıl halledeceğiz; o noktada birleşmek lazım.
Baba perişan... Niye perişan; işi yok zavallının. Bugün 20 milyona yakın işsiz baba, devlet ve özel sektörün kapısı önünde
"Allah rızası için bana bir iş verin, asgarî ücret olsun, buna da razıyım; akşam evime bir ekmek parası götüreyim" diyor, babayı bu
noktaya getirmişiz.
Ya, çocuğu; çocuğu, varlıklıysa, uyuşturucuya ve her türlü keyif veren maddelere alıştırmışız; eğer, fakirse, ailesine yardım
etmek noktasında, neredeyse okulunu ihmal eder noktaya gelmiş. Çocuk da dertli; onu sokağa salmışız, neredeyse onu takip edemez
noktada, köprü altı çocuğu haline getirmişiz. Bugün sokaklarımız da himayeye muhtaç binlerce çocuk varsa, ailenin bir ferdi olarak
önce onu hatırlamak noktasındayız. Eğer, binlerce kadın, yuvasını yıkıp da başının çaresine bakıp, ekmek parası kazanmak için,
iş bulmak için sokaklara düştüyse, ailenin bir parçası daha kaybolup gitmiştir.
Hele hele o kadınlarımız, artık sömürü aleti haline gelmiş kötü yerlere düşmüş. Geçen gün bir hanımefendi "ne yapalım,
bunlar, ihtiyaçtan doğan neticelerdir" diyor. "Biz, Beyoğlu seçimlerinde oralara kadar girdik" dedim. Onların hepsi ağladılar ve bize
"Allah rızası için bizi kurtarın; biz, keyfimizden burada değiliz, ihtiyaçtan buradayız, tehditten dolayı buradayız; bizi, ailelerimize
geri gönderin; biz, ailelerimizin içini özlüyoruz" dediler. Buna ihtiyaç duyanlar, her şeyden evvel, bu fedakârlığı kimin yapacağını
düşünmek noktasındadırlar.
Büyükler de perişan olmuş ve himayeye muhtaç hale gelip evlerinden dışlanmışlardır. Ben, Amerika'da, Avrupa'da gördüm; en
çok ıstırap içerisinde olanlar yaşlı insanlar. Artık, gençler, eğlencelerine ve günlük hayatlarına mâni oluyor diye, yaşlıları, himaye
müesseselerine, parklara terk etmişler. Bir ihtiyar kadına yol sorduğunuz zaman, onun yardımına olan ihtiyacınızı ortaya
koyduğunuz zaman, seviniyor, mesut oluyor "bana değer verdi, benden bir şey öğrenmek istedi" diyor; çünkü, artık, onunla, kızı da,
oğlu da, hele gelini, hiç ilgilenmiyor; büyükler de bu hale gelmiş...
Demek ki, büyükleri dışlamışız; ailenin kadınını sokağa atmışız; hatta, kötü yerlerin sermayesi haline getirmişiz; hatta,
eğlence yerlerinin eğlendiren vasıtası haline getirmişiz... Çocuğu da sokağa atmışız; kimsesiz çocuklar olarak köprü altlarına terk
ettiğimiz binlerce çocuğumuz ortadayken, biz "gelin aileyi kurtaralım" diyoruz. Neyle, 20 milyon işsizin derdine deva bularak mı;
varız, haydi yapalım bunu. Kadınımız için eğlence vasıtası olamaz diye mi; kadın kuruluşları var; bir gün olsun "Türk kadını,
Türk anası, iffetsizlik örneği olarak satışa konu olamaz" demediler, demediler!.. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Gelin, bu
kürsüden, evvela onu söyleyelim "Türk kadını, sermaye olamaz, eğlence yerlerinin, eğlence aleti olamaz" diyelim; evvela bunu
vurgulayalım; ondan sonra da, eğer, o müşkül durumdaysa, evlenemediyse, çalışmak ihtiyacındaysa, ona iş bulalım, onu koruyalım,
himaye edelim; ama, sermaye etmeyelim... (RP sıralarından alkışlar)
O yavrularımıza, o çocuklarımıza da sahip çıkalım; onları, köprü altlarında bırakmayalım. İstanbul Emniyet Müdürlüğünü
ziyaretlerimizde görüyoruz; bize "Sayın milletvekilim, Allah rızası için özel kanunlar çıkarın, özel teklifler getirin, bu çocukları
kurtarın; biz, cebimizdeki maaşlardan bu yavrulara bir şeyler veriyoruz" diyorlar. Beyoğlu Belediye Başkanımız "Aman, şu elimizde
bulunan otoparkları, hiç olmazsa, vakıf haline getirerek, tiner içen ve ırzını, namusunu sokak aralarında kaybeden o yavrularımızı
korumak için yurtlar açalım, bir şeyler yapalım" diye yalvarıyor.
Neresinden tutacaksınız Sayın Bakanım?! Öyle bir hale getirmişiz ki, her tarafı perişan... Efendim, konut temin edecekmişiz!
Konut Fonu aldık seneler senesi, gecekondu yaptı zavallı fukara; Anadolu'dan geldi iş bulurum ümidiyle, gecekondusunu yüz defa
başına yıktık; ama, ona, konut temin etmek yerine, büyük zenginlikler ve servet sahibi insanlara, milyarlık köşkler ve lüks daireler
imal ettik...
Gelin, şu yanlışlıkları düzeltelim; o zaman, kadın hakları da, büyüklerin himayesi de, çocukların korunması da daha
kolaylaşır, diye düşünüyorum.
Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (RP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Oğuz, size, teşekkür ediyorum.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Zerrin Yeniceli. (DSP sıralarından alkışlar)
Sayın Yeniceli, size, bir söz verme sözüm vardı; şimdi, söz vermiş olmakla, o sözümü de yerine getirmiş oluyorum herhalde.
Buyurun.
DSP GRUBU ADINA ZERRİN YENİCELİ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Demokratik Sol Parti Grubu
adına, Aile Günü nedeniyle söz almış bulunuyorum.
Önce, aile kurumunun yakın tarihteki gelişimine kısaca bir göz atalım. Aile, sosyal düzenin işleyişini sağlayan çok önemli bir
mekanizmadır. Toplumsal dokunun temel ve aynı zamanda en küçük birimi olan aile, hepimizin de bildiği gibi, evrensel bir
kurumdur. Aile, ait olduğu toplumun aynasıdır; içinde bulunduğu toplumun davranış kuralları, gelenekleri ve benzeri olmak üzere,
genel olarak etik anlayışının ürünüdür; bütün bunların göstergesidir.
Önce, aile kurumunun yakın tarihteki gelişimine bir göz atalım. Ekonomik koşullardaki değişikliğin, bilimsel ve teknolojik
ilerlemenin, sosyal koşullardaki değişikliği zorunlu kılması yadsınamaz bir gerçekliktir.
Avrupa'da sanayi devriminin baş döndürücü bir hızla geliştiği dönemlerde kentsel yaşam ve kadının fabrikalarda çalışmaya
başlaması, aile düzenini, başlı başına değiştirmiştir.
Günümüzde ise, yine, mikro teknolojik devrim, sibernetik devrim ve benzeri tanımlamalarla çağımızdaki gelişmenin baş
döndürücülüğü vurgulanmaktadır.
Gen teknolojisinin hızla ilerlemesi; kadının, artık, ana ve eş olma toplumsal rolünden daha farklı alanlarda iş hayatına
atılması gibi sosyoteknolojik ilerlemeler, aile yapısını da olumlu ya da olumsuz yönde etkiliyor.
Evet, 21 inci Yüzyıla girerken, sanırım, en önemli sosyolojik gerçeğin değişim olduğunu söylemek yanlış olmasa gerek. Bu
değişim, en fazla, aileyi etkiliyor; koşullar, giderek, çekirdek aileye doğru yönelmeyi daha da zorunlu kılıyor; ülkemizin yaşadığı en
büyük sorunlardan olan göç ve işsizlik, aileyi de olumsuz yönde etkiliyor... Devlet İstatistik Enstitüsünün yaptığı araştırmalarda, 8
milyona yakın insanın, yoksulluk sınırının altında yaşadığı açıklanıyor. Bu, üstünde soğukkanlı durup, düşünmemiz gereken bir
sorundur.
Ayrıca, yanlış politikalarla eğitim ve sağlık hizmetlerinden faydalanmanın da giderek zorlaştığı ülkemizde, aile kurumu,
giderek parçalanma eğilimi gösteriyor; İstatistiki veriler, boşanmaların arttığını gösteriyor; Keynes'çi politikalara, sosyal devlete
1980'lerde veda etmenin bedelini, aileler, kentlerin çevresini çepe çevre saran varoşlarda yeterince ödüyor...
Evet, ben de onaylıyorum; dünyada olduğu gibi, Türkiye'de, toplumsal sınıf, tabaka ve mekâna göre farklılık gösteren aile
biçimleri, ülkedeki değişimle birlikte, ona uyum sağlamakta, sarsılmakta ve yeni biçimler kazanmaktadır.
Çözüm, özellikle kırsal bölgelerde eğitim sorununun çözülmesidir; işsizliğin halledilmesidir; aileleri enflasyon canavarının
pençesinden kurtarmaktır. Kısaca, halk için çalışmak, Türkiye'nin vurguncu cenneti haline gelmesine izin vermemektir; (DSP
sıralarından alkışlar) Türkiye'de toplumu ayakta tutan aile yapımızın devamını sağlayacak dikkati göstermemiz gerekmektedir...
Sayın Başkan, sayın milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlarım. (DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Yeniceli, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın milletvekilleri, Dünya Aile Günü münasebetiyle Devlet Bakanı Sayın İmren Aykut Hanımefendinin Genel Kurula bilgi
arz etmesini takiben gruplar bu konudaki görüşlerini ifade ettiler.
Ailenin temeli olan ve "cennet anaların ayağının altındadır" müjdesiyle müjdeli tüm anaları, saygıyla selamlıyorum. (RP
sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, gündemdışı görüşmeler tamamlanmıştır. "Başkanlığın Genel Kurula Sunuşlar" bölümünün "Tezkereler
ve Önergeler" kısmına geçiyoruz.
Meclis araştırması önergesi vardır; okutuyorum:
B) GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE MECLİS ARAŞTIRMASI ÖNERGELERİ
1. – Kırıkkale Milletvekili Kemal Albayrak ve 26 arkadaşının, Kırıkkale İlinin sorunlarının araştırılarak alınması gereken
tedbirlerin belirlenmesi amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi (10/74)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
İşsizlik ve buna bağlı nüfus göçü bakımından, ülkemizin en sıkıntılı illerinin başında gelen Kırıkkale, son yıllarda
hükümetlerin izlemiş olduğu ekonomik politikalar neticesinde çok ciddî sorunlar yaşamaktadır. Kırıkkale'nin bugün içinde
bulunduğu durumu tespit etmek, araştırmak ve alınacak çok yönlü tedbirleri ortaya koymak için, Anayasanın 98 inci, İçtüzüğün 102
nci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla, arz ederiz.
Kemal Albayrak (Kırıkkale)
İsmail Coşar (Çankırı)
Memet Emin Aydın (Siirt)
Alaattin Sever Aydın (Batman)
Feti Görür (Bolu)
Hüseyin Olgun Akın (Ordu)
Ahmet Dökülmez (Kahramanmaraş)
Muhammet Polat (Aydın)
Şinasi Yavuz (Erzurum)
Mehmet Altan Karapaşaoğlu (Bursa)
Mustafa Kamalak (Kahramanmaraş)
Tevhit Karakaya (Erzincan)
Musa Uzunkaya (Samsun)
Cemalettin Lafçı (Amasya)
Hasan Belhan (Elazığ)
Mustafa Hasan Öz (Ordu)
Mehmet Aykaç (Çorum)
Hasan Hüseyin Öz (Konya)
Veysel Candan (Konya)
Süleyaman Arif Emre (İstanbul)
Abdullah Arslan (Tokat)
Süleyman Metin Kalkan (Hatay)
Saffet Benli (İçel)
Ahmet Bilge (Ankara)
Hüseyin Arı (Konya)
Mehmet Sıddık Altay (Ağrı)
Mikail Korkmaz (Kırıkkale)
Gerekçe : Kırıkkale İli; coğrafî konumu, Ankara'nın doğusunda, Başkente 78 kilometre uzaklıkta, çift yol bağlantılı, karayolu
ve demiryolu imkânı olan ve yine, Ankara'nın doğusunda yer alan Rize, Hakkâri'ye kadar 42 ilin Ankara ve batı illerine kapısı
durumundadır. Türkiye'nin en önemli askerî ve stratejik savunma sanayi kuruluşlarından Makine Kimya Endüstrisi Kurumu silah
fabrikaları ile TÜPRAŞ Kırıklale Rafinerisini bünyesinde barındırmaktadır. Ülkemizin en büyük ırmağı olan Kızılırmak'ın
büyük bölümü de ilimizden geçmektedir.
Yukarıda açıkladığım özelliklerinden dolayı Kırıkkale, sadece bölgemizin değil, ülkemizin en önemli illerindendir.
Kırıkkale İlimizin, ülkemiz ticaretinde önemli bir yeri vardır. 1980'li yıllarda kısır bir döneme girerek hızla gerileyen
Kırıkkale, bugün çok ciddî sorunlarla karşı karşıyadır. Nüfus büyüklüğü itibariyle 22 inci sırada yer almakta olup, devletten
aldığından çok daha fazlasını devlete vergi vermesi, Kırıkkale'nin ön önemli özelliğidir.
Geçmişi Milattan önceki çağlara uzanan, ama daha ziyade Selçuklu ve Osmanlı tarihi ile Türkiye Cumhuriyeti özelliklerini
taşıyan Kırıkkale, bugün 1925 yılında 12 hanelik bir köyden, 400 bin nüfuslu büyük bir il haline gelmiştir. Kırıkkale, 4 600
kilometrekare yüzölçümüyle Orta Kızılırmak yöresinde İç Anadolu Bölgesi içerisindedir.
Kırıkkale İl sınırlarının büyük bir bölümü, küçük ya da büyük akarsularla çevrilmiştir.
İlimizde, Dipsiz ve Kepir Gölleri ile Ahıllı Deresi üzerinde, sulama amaçlı bir gölet vardır.
Enerji amaçlı Kapulukaya Barajı ve suların birikmesiyle oluşmuş yapay göl mevcuttur.
Kırıkkale'nin 9 ilçesi ve 174 köyü vardır.
Kırıkkale endüstri kuruluşlarının gelişmesiyle, 1960'ta nüfusu 42 904; 1970'te 91 568'e yükselmiştir.
1950-1970 yılları arasında Kırıkkale'nin nüfusu, diğer zamanlara göre, 6 kat daha artış göstermiştir.
1985 yılına kadar, çevre illerden (Ankara, Kırşehir, Çankırı, Yozgat, Sıvas, Çorum, Kayseri İllerinden) Kırıkkale'ye işgücü
ve nüfus akışı olmasına rağmen, 1985'ten sonra sanayide gerileme yüzünden, ilimizde, sanayi, tarım, hayvancılık ve ekonomik
alanlardaki devlet desteğinin yok denecek kadar az olması neticesinde, işsizlik ve buna bağlı olarak nüfus göçü, tehlikeli boyutlara
ulaşmıştır.
Kırıkkale'de, bugün, nüfusun önemli bir kesimini emekliler teşkil etmektedir. Emeklilerimizin sorunları da, ayrıca bir Meclis
araştırması gerektirmektedir.
Ankara, İstanbul gibi büyük şehirlere göç akımı vardır. Gün geçtikçe göç sorunu hızlanarak artmaktadır. Bu önemli sorunun
çözümü ve yatırımların daha cazip imkânlarla teşvik edilebilmesi için, Kırıkkale İlinin, kalkınmada I. derecede öncelikli iller
kapsamına alınması büyük katkı sağlayacaktır.
1990 yılının yerel nüfus sayım sonuçlarına göre, Kırıkkale'nin genç nüfus sayısına sahip olduğu görülmektedir. 0-19 yaş
arasındaki genç nüfus, toplam nüfusun yüzde 47 oranına sahiptir.
Silahta mevcut istihdamı, büyük oranda Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu tesisleri sağlamaktadır. Bu bakımdan, Hükümetin,
Makine ve Kimya Endüstrisi Kurumu ile ilgili yaptığı her düzenleme, Kırıkkale'yi doğrudan etkilemektedir.
Sonuç olarak, Kırıkkale'de sanayi sektörünün zayıflatılması, savunma sanayiinin gözbebeği olan Makine ve Kimya Endüstrisi
Kurumunun yanlış uygulamalar yüzünden elden çıkarılmaya çalışılması, TÜPRAŞ'ın yan sanayiinin canlandırılmaması,
hayvancılık ve tarım alanında önemli yatırımların olmaması neticesinde, istihdamı azaltıcı politikaların uygulamaya
başlanmasından sonra, işsizlik ve göç gibi çok ciddî boyutlara ulaşan Kırıkkale'nin sorunlarını araştırıp, tespit ederek, kalıcı
çözümler üretmek için, Anayasanın 98 inci maddesi ve Meclis İçtüzüğünün 102 nci maddesi gereğince bir Meclis araştırması
açılması son derece yararlı olacaktır.
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Önerge gündemde yerini alacak, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususundaki öngörüşme, sırasında yapılacaktır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Anayasa Mahkemesince bütünüyle iptal edilen kanun hükmünde kararnamelerin
işlemden kaldırılmasına dair bir tezkeresi vardır; okutup, bilgilerinize sunacağım.
C) TEZKERELER VE ÖNERGELER
1. – Anayasa Mahkemesince bütünüyle iptal edilen bazı kanun hükmünde kararnamelerin işlemden kaldırılmasına ilişkin
Başkanlık tezkeresi (3/281)
Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna
Türkiye Büyük Millet Meclisinin 19 uncu Yasama Döneminden 20 nci Döneme 266 adet kanun hükmünde kararname intikal
etmiştir. Bu kararnamelerden, ilişik listede numarası ve adı yazılı olan 26 adedi Anayasa Mahkemesince bütünüyle iptal edilmiş
olduğundan, görüşülecek hiçbir konuları kalmamıştır. Anayasa Mahkemesinin iptal kararlarının yayımlandığı Resmî Gazetelerin
tarih ve numaraları da listede belirtilmiş bulunan söz konusu kanun hükmünde kararnameler bu nedenle tekrar komisyonlara havale
edilmemiştir.
Anayasa Mahkemesi kararlarının kesin olduğuna ve yasama, yürütme ve yargı organları ile idare makamlarını ve gerçek ve
tüzelkişileri bağladığına dair anayasal hüküm uyarınca, bu kararnamelerin işlemden kaldırılması gerekmektedir.
Açıklanan nedenle, yazımız eki listenin Genel Kurulun bilgisine sunulmasını müteakip, söz konusu kanun hükmünde
kararnameler işlemden kaldırılacaktır.
Bilgilerinize sunulur.
Mustafa Kalemli
Türkiye Büyük Millet Meclisi
Başkanı
ANAYASA MAHKEMESİNCE TÜMÜ İPTAL EDİLEN
KANUN HÜKMÜNDE KARARNAMELER
Resmî Gazete
KHK No. Esas No. Özeti Tarih No.
347 1/123 233 Sayılı Kamu İktisadi Teşebbüsleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin
Bir Maddesinde Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname 8.10.1989 20306
493 1/221 Hâkimler ve Savcılar Kanunu, Hâkim ve
Savcı Adayları Eğitim Merkezi Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun İle Hâkimler
ve Savcılar Yüksek Kurulu Kanununda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname 24.11.1993 21768
501 1/226 657 Sayılı Devlet Memurları Kanununun
68 inci Maddesinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 10.11.1993 21754
502 1/225 İnsan Hakları Teşkilatı Kuruluş ve Görevleri
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 25.11.1993 21769
503 1/234 Sosyal Sigortalar Kurumu Kanunu ile 190
Sayılı Genel Kadro ve Usulü Hakkında
Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname 4.12.1993 21778
509 1/233 Türk Telekomünikasyon Anonim Şirketi
Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname 6.11.1993 21750
510 1/235 Sigorta Murakabe Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 22.12.1993 21796
511 1/242 511 Sayılı Devlet Planlama Teşkilatı
Kuruluş ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname 27.12.1993 21801
Resmî Gazete
KHK No. Esas No. Özeti Tarih No.
512 1/240 Bankalar Kanununda Değişiklik Yapılma-
sına İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 23.12.1993 21797
514 1/232 Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname 8.12.1993 21782
516 1/243 Maliye Bakanlığının Teşkilat ve Görevleri
Hakkında 178 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamede Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 24.12.1993 21798
517 1/236 517 Sayılı Arsa Ofisi Kanununun Bazı
Maddelerinde Değişiklik Yapılması
Hakkında Kanun Hükmünde Kararname 30.12.1993 21804
518 1/238 518 Sayılı Türk Patent Enstitüsü Kuruluş
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname 26.12.1993 21800
519 1/241 519 Sayılı Atatürk Kültür, Dil ve Tarih
Yüksek Kurumu Kanununun Bazı
Maddelerinin Değiştirilmesine ve Bu
Kanunun Bazı Maddelerinin Değiştirilmesine
ve Bu Kanuna Bazı Maddeler Eklenmesine
Dair Kanun Hükmünde Kararname 28.12.1993 21802
520 1/237 2992 Sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin Kanun Hükmünde Kararname 20.11.1993 21764
521 1/239 521 Sayılı Gümrük Müsteşarlığının Teşkilat
ve Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Bazı Hükümlerinin
Değiştirilmesine Dair Kanun Hükmünde
Kararname 25.12.1993 21799
524 1/244 Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin
Kuruluş ve İdaresine Dair Kanun Hükmünde
Kararname 23.11.1993 21767
528 1/246 2992 Sayılı Adalet Bakanlığının Teşkilat ve
Görevleri Hakkında Kanun Hükmünde
Kararnamenin Değiştirilerek Kabulü
Hakkında Kanunun Bazı Maddelerinde ve
190 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye
Ekli Cetvellerde Değişiklik Yapılmasına
İlişkin KHK 29.7.1994 22005
Resmî Gazete
KHK No. Esas No. Özeti Tarih No.
529 1/247 Ceza İnfaz Kurumları ile Tutukevlerinin
Kuruluş ve İdaresine Dair Kanun
Hükmünde Kararname 29.7.1994 22005
530 1/248 Tasarrufların Teşviki ve Yatırımların
Hızlandırılması Hakkında Kanunun Bazı
Maddelerinde ve 190 Sayılı Kanun Hükmünde
Kararnamenin Eki Cetvellerde Değişiklik Yapıl-
masına Dair Kanun Hükmünde Kararname 5.8.1994 22012 Mük.
531 1/249 28.5.1986 Tarih ve 3291 Sayılı Kanunda
Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun
Hükmünde Kararname 5.8.1994 22012 Mük.
532 1/250 Özelleştirmeye Bağlı İş Kaybı Tazminatı
ve Yeni Bir İş Bulma, Meslek Geliştirme,
Edindirme ve Yetiştirme Eğitimi ile İlgili
Hizmetlerin Verilmesi Hakkında Kanun
Hükmünde Kararname 5.8.1994 22012 Mük.
533 1/251 Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına
Dair Kanun Hükmünde Kararname 5.8.1994 22012 Mük.
536 1/252 Kadın ve Sosyal Hizmetler Müsteşarlığının
Teşkilat ve Görevleri Hakkında
Kanun Hükmünde Kararname 28.7.1994 22004
557 1/272 Ticaret ve Sanayi Odaları, Ticaret Odaları,
Sanayi Odaları, Deniz Ticaret Odaları,
Ticaret Borsaları ve Türkiye Ticaret,
Sanayi Deniz Ticaret Odaları ve Ticaret
Borsaları Birliği Kanununda Değişiklik
Yapılması Hakkında Kanun Hükmünde
Kararname 29.9.1995 22419
558 1/273 Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik
Yapılmasına Dair Kanun Hükmünde
Kararname 24.11.1995 22473
BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.
Söz konusu kanun hükmünde kararnameler işlemden kaldırılmıştır.
Sayın milletvekilleri, gündemin "Sözlü Sorular" kısmına geçiyoruz.
IV. – SORULAR VE CEVAPLAR
A) SÖZLÜ SORULAR VE CEVAPLARI
1. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, KİT ürünlerine yapılan son zamlara ilişkin Başbakandan sözlü soru önergesi
(6/58)
BAŞKAN – 1 inci sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın, Sayın Başbakandan sorusu vardır.
Sayın Dumankaya?.. Yok.
Sayın Başbakan veya yerine cevap verecek Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
2. – İstanbul Milletvekili Halit Dumankaya’nın, TURBAN Genel Müdürlüğüne ait bazı telefonların konuşma ücretlerine ilişkin
Ulaştırma Bakanından sözlü soru önergesi (6/1)
BAŞKAN – 2 nci sırada, İstanbul Milletvekili Sayın Halit Dumankaya'nın, Sayın Ulaştırma Bakanından sorusu vardır.
Sayın Dumankaya?.. Yok.
Sayın Bakan?.. Yok.
Soru ertelenmiştir.
Sayın milletvekilleri, sözlü soruları karşılayacak bir sayın bakan var mı?
Sayın Gruplar, ne buyurulur; sözlü soruları geçerek gündemimizi devam ettirelim.
Evet... Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna bakıyorum, Demokratik Sol Parti Grubuna bakıyorum, Anavatan Partisi Grubuna,
Doğru Yol Partisi ve Refah Partisi Gruplarına bakıyorum; bilişare, sözlü soruları terk ile, bugünlük, gündemin müteakip kısmına
geçilmesi hususu işaret buyuruldu, sayın bakan da hazır olmadığı için.
Şimdi, gündemin "Genel Görüşmeler ve Meclis Araştırması Yapılmasına Dair Öngörüşmeler" kısmına geçiyorum.
V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI
A) ÖNGÖRÜŞMELER
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63)
BAŞKAN – Önergeyi...
VI. – USUL HAKKINDA GÖRÜŞMELER
1. – Bir Meclis araştırması önergesinin öngörüşmelerinin, konunun yargı organına intikal etmiş bulunması nedeniyle yapılıp
yapılamayacağı hakkında
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, şu anda, basılı gündemde bugün görüşüleceği konusunda tarihi kayıt düşülen
önergenin görüşülemeyeceği hususunda, İçtüzüğün 64 üncü maddesine göre söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Efendim, 64 üncü madde, bir konunun görüşülemeyeceğine ya da sırasının burası olmadığına yahut öne
alınmasına, tehir edilmesine dairdir. O konuda usul tartışmasının açılmasını mı istiyorsunuz?
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Evet.
BAŞKAN – Peki.
2 lehte 2 aleyhte olmak üzere 4 sayın üyeye söz vereceğim.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Başkan, aleyhte söz istiyorum.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Lehte söz istiyorum Sayın Başkan.
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, Başkanlığın görüşü istikametinde söz istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Kazan ve Sayın Malkoç aleyhte, Sayın Gönül ve Sayın Türk lehte söz istemişlerdir.
Efendim, meseleyi bir kere daha, bir cümleyle vazedeyim. Başkanlık, görüşülebileceği kanaatindedir. Başkanlığın tutumunda
usule aykırılık yoktur; ancak, Sayın Kazan "İçtüzüğün 64 üncü maddesine göre tavrınız yanlıştır" diyor; saygı duyuyoruz Genel
Kurula, sayın üyelere. Bu bakımdan, 10'ar dakikayı aşmamak üzere 4 sayın üyeye söz veriyorum.
Tutumumuzun aleyhinde olmak üzere, Sayın Kazan, buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; şu anda, müzakeresine başlanılmak üzere önümüze
getirilmek istenen önergenin, İçtüzüğün 64 üncü maddesine göre, görüşülemeyeceği hususundaki görüşlerimi sizlere arz etmek
istiyorum. Tabiî, görüşlerimizi arz ederken, bunun Anayasadaki hukukî mesnetlerine de bilhassa işaret etmek istiyorum.
Değerli Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasanın 2 nci maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir. Bir
hukuk devleti, devlet yetkisi kullanan bütün organları itibariyle hukuka bağlı bir devlet demektir. Anayasanın 6 ncı maddesinde, bu,
sarahaten ifade edilmiştir. Devlet adına yetki kullanacak olan organ, bu yetkiyi Anayasadan almış olacaktır. Anayasanın 7 nci, 8 inci
ve 9 uncu maddeleri, devlet adına yasama, devlet adına yürütme, devlet adına yargı yetkilerinin nasıl kullanılacağı hususunda da
hükümleri açıkça ihtiva etmektedir. Yine Anayasanın 11 inci maddesinde de "Anayasa hükümleri, yasamayı, yürütmeyi, yargıyı
bağlar" denilmektedir.
Anayasamızın 87 nci maddesinden 92 nci maddesine kadar olan maddeler, Yüce Meclisin görevlerini teker teker tadat etmiştir;
maddeler halinde, maddelerin içerisinde tadat etmiştir; ama, Yüce Meclisin görev alanı dışında kalan konular ise Anayasanın diğer
maddelerine serpiştirilmiştir. Anayasanın 138 inci maddesi, Yüce Meclisin yetki alanında kalan hususları ifade etmektedir. 138 inci
maddeye göre, yargı organına intikal etmiş olan konularda, özellikle dava açılmış olan olaylarla ilgili konularda Yüce Mecliste
görüşmeler yapılamaz, müzakereler yapılamaz, hatta yargı makamlarına etkide bulunacak herhangi bir faaliyet gösterilemez.
138 inci maddeyle ilgili olan bu konu, yüksek mahkemeler tarafından, mahkeme başkanları tarafından da sık sık dile
getirilmiştir. Bakınız, son olarak, Danıştayın 128 inci Kuruluş Yıldönümü münasebetiyle İdarî Yargı Günü konuşan Danıştay
Başkanı Sayın Füruzan İkincioğulları, konuşmasında aynen şunları söylemiştir: "Bu bağlamda, Anayasamızın 138 inci
maddesinde ifade edilen 'görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz' hükmünün, Yasama Organı üyeleri için olduğu kadar, basın
dahil, toplumun her kesimi için de geçerli olduğunu ve bu yasaklamanın adaletin etkilenmeksizin gerçekleşmesi ve yargı
bağımsızlığının korunması açısından önemini hatırlatmak isterim."
Bir yüksek mahkeme başkanının bu açık ifadesi, Anayasanın bahsetmiş olduğum maddesine fevkalade mükemmel bir açıklık
getirmektedir, teyit etmektedir.
Bir de Anayasanın 69 uncu maddesi var. Anayasanın 69 uncu maddesi ise, siyasî partilerin faaliyetleriyle ilgilidir ve bu arada
siyasî partilerin malî denetiminin Anayasa Mahkemesine ait bir görev olduğunu açıkça ifade etmiştir. Herhangi bir organ, herhangi bir
makam, ister icra kuvvetini haiz hükümet olsun ister yasama yetkisini haiz Parlamento olsun, bir siyasî partinin hesaplarını
inceleyemez, defterlerine el koyamaz. Neden; çünkü, bu yetki, doğrudan doğruya Anayasa Mahkemesine verilmiştir.
Elbette, gerek 138 inci maddenin gerekse 69 uncu maddenin Anayasa yapıcısı tarafından Anayasaya konulmasında birtakım
haklı nedenler vardır. Devletin yapısı, üç kuvvet arasında belirlenmiştir: Bir yanda yasama organı, bir yanda yürütme organı, bir
yanda yargı organı... Hepsinin de yetki alanları belirlenmiştir; birbirleri arasında yetki tecavüzü olmaması için gereken hassasiyet
gösterilmiştir.
Bugün, bir hukuk devleti olan Türkiyemizde, bir olayla ilgili dava açılması konusunda, bir mahkemenin yetkili, diğer
mahkemenin yetkisiz olması hususuna gösterilen itinayı, lütfen, hukukçu arkadaşlarımız teemmül buyursunlar. Bir dava, yetkisiz bir
mahkemede açıldığı zaman, hemen, yetkili olan mahkemede açılması konusunda, dava açan kişiye imkân verilmektedir. Yetkiler,
bu kadar önemli temel taşlarını teşkil etmektedir, devletin.
Şimdi, verilmiş olan bu önerge... Biz, bu önergenin özünden herhangi bir endişeye kapılıyor değiliz. Bu önerge, tamamen, son
zamanlarda meydana gelen bir siyasî kargaşa içerisinde, iş olsun diye verilmiş bir önergedir; ama, bunun özüne girmek istemiyorum;
ben, doğrudan doğruya, hukukî gerçekleri vurgulamaya çalışıyorum.
Bu önergenin konusu iki noktaya taalluk etmektedir: Bir yandan, Süleyman Mercümek isimli bir vatandaşın Bosna'ya yardım
paralarını ne yaptığı...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – İç etti!..
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bu, şu anda yargıdadır; mahkemesi görülmektedir, yargılanmaktadır; hatta, yargılama bitmiş,
Yargıtaya intikal etmiş, Yargıtay kararı bozmuş, yargılamaya devam edecektir. Dolayısıyla, Anayasanın 138 inci maddesi hükmü,
bizim, burada, bu görüşmeyi yapmamıza anayasal bir engel teşkil eder, bu bir.
İkinci konusu nedir bu önergenin; Süleyman Mercümek ile Refah Partisinin malî bir ilişkisi olup olmadığına dair yönüdür.
Süleyman Mercümek ile Refah Partisinin malî bir ilişkisi olup olmadığı hususu, Anayasanın 69 uncu maddesine göre, bu Mecliste
kurulacak bir araştırma komisyonu tarafından araştırılabilecek bir husus değildir; neden değildir; çünkü, bir siyasî partinin malî
hesaplarını, yani, Siyasî Partiler Kanununa aykırı olarak, birtakım kaynaklardan, yasak kaynaklardan kasasına para aktarılıp
aktarılmadığı hususunu denetleme yetkisi Anayasa Mahkemesine verilmiştir; bu yetki, Anayasa Mahkemesinin hasrî yetkisidir.
Dolayısıyla, bu açıdan da bu önergenin görüşülmesi imkânı yoktur.
Efendim, biz görüşürüz... Anayasanın 138 inci maddesine rağmen, 69 uncu maddesine rağmen, biz, bunları istediğimiz gibi
yorumlarız; biz, bunların, bunun görüşülmesine engel teşkil etmeyeceği kanatine varırız; biz, burada bunu görüşürüz...
Görüşürsünüz de, görüşmenin neticesinde bir İçtüzük hükmü ihdas etmiş olursunuz. İşte, o İçtüzük hükmü ihdası da, işi nereye
kadar götürüyor; sizler, bunu, elbette çok çok iyi biliyorsunuz, takdir ediyorsunuz.
Değerli milletvekilleri, Parlamentomuzdaki çalışmaları Anayasaya ve İçtüzüğe uygun olarak yürütmekte büyük hassasiyet
göstermemiz gerektiğine inanıyorum. 19 uncu Dönemde bu hassasiyet gösterilmediği içindir ki, özelleştirmeyle ilgili birçok kanun,
Meclisten bu mantıkla geçirildi; ama, Anayasa Mahkemesinden geriye döndü.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Lütfen, toparlar mısınız efendim...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Hemen toparlıyorum.
Yine 20 nci Dönemde, bildiğiniz gibi, bu Parlamentoda, 3 hayatî oylama yaptık. Bu oylamaların geçerli olmadığı konusunda,
oylamadan sonra vaki olan itirazlarımız dikkate alınmadı, Anayasa Mahkemesine başvuruldu, işte, Anayasa Mahkemesi kararları
açık.
Şimdi, milletimiz "bu Parlamentoda yer alan, görev alan milletvekilleri, sayın üyeler kanun çıkarmasını bilmiyor, çıkardıkları
kanunlar Anayasa Mahkemesince iptal ediliyor. Bu Parlamentoda alınan kararlar doğru dürüst alınmıyor, alınan kararlar iptal
ediliyor..." Bunlar, gerçekler, bunlar vakıalar. Şimdi, bu vakıalar, Parlamentonun itibarını, acaba yitirmeye mi vesile oluyor, yoksa
artırmaya mı vesile oluyor?!.
O nedenle, değerli arkadaşlarım, bendeniz diyorum ki, bu bahsettiğim noktai nazardan, yani Anayasanın 138 inci maddesi
açısından görülen bir dava var, o davayla ilgili bir konu burada görüşülemez.
İkinci perspektiften, Anayasanın 69 uncu maddesi, bir siyasî partinin malî denetimini Meclise bırakmamıştır, Anayasa
Mahkemesine bırakmıştır; bu siyasî partilerin demokratik teminatı olarak... Yoksa, bir siyasî parti, iktidarda çoğunluktadır,
gelişmekte olan bir muhalefet partisini, kamuoyu nazarında yıkabilmek için bir aksiyona geçebilir, onun hakkında araştırmalar
açabilir, önergeler verir; haliyle, rakibiyle burada, bu şekilde mücadele eder. Hayır... İşte, Anayasa yapıcı, buna imkân vermemek
için, malî denetimleri münhasıran Anayasa Mahkemesine vermiştir.
Sayın Başkanım, bu iki açıdan, bu önergenin görüşülemeyeceği kanaatinde olduğumu ifade ediyor, hepinize saygılar
sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Kazan.
Sayın Gönül, Başkanlığın görüşü istikametinde söz aldınız; buyurun.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Bizim kanaatimiz odur ki, öncelikle, Meclis gündemine girmiş bir konu üzerinde, daha görüşmelere başlamadan, Başkanlığın
tutumu hakkında görüşme açılamayacağı yolundadır; ancak, gündeme alınmış ve gündeme geçilme aşamasında, sizin olumlu
görüşünüzü Genel Kurulumuza sunmak ve tutumunuzun doğru olduğu yolunda kanatlerimi izhar etmek için huzurunuza gelmiş
bulunuyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Değerli milletvekilleri; Anayasanın 98 inci maddesi "Meclis araştırması, belli bir konuda bilgi edinilmek için yapılan
incelemeden ibarettir" hükmünü vazetmiştir. Anayasamızın 138 inci maddesinin üçüncü fıkrası da "Görülmekte olan bir dava
hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda
bulunulamaz" hükmünü vazetmiştir.
Size, bir fıkradan bir hüküm daha okumak istiyorum: "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclislerinde yargı
yetkisinin kullanılması ile ilgili soru sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz." Bu hüküm, 1961
Anayasamızın 132 nci maddesinin üçüncü fıkrasıdır; yani, 1982 Anayasamızın ve 1961 Anayasamızın üçüncü fıkra olarak
düzenlenmiş olan bu hükmü aynıdır. Diyeceksiniz ki, niçin 1961 Anayasasının 132 nci maddesinin üçüncü fıkrasını okudunuz?
Anayasa Mahkemesinin, 1980 öncesinde bu konuda vermiş olduğu bir karara sebep olan konunun ayniyetini Yüce Kurulunuza arz
etmek için okudum.
Değerli arkadaşlarım, Anayasanın 132 nci maddesi, yargı organına intikal eden bir konuda -ve 138 inci maddenin, yine üçüncü
fıkrası- Meclis araştırması yapılmasına engel olmaması gerekir; çünkü, Meclis araştırmasıyla, olayın, sadece siyasal yönü ele
alınmakta, kesinlikle suçlu tespitine gidilmemektedir. Bu nedenle, yasama organınca yapılacak Meclis araştırmasıyla, mahkemelerin
bağımsızlığının zedelenmesi, yargı organınca verilecek kararın etkilenmesi söz konusu olamaz. Esasen, Anayasanın, görülmekte
olan bir dava hakkında yasama meclislerine yasakladığı husus, sadece, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulması,
görüşme yapılması ve beyanda bulunulmasıdır.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Bizimki öyle değil...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Anayasa Mahkemesinin görüşü de aynen böyledir. Yüksek Mahkeme, aynı konu, yargı
organına intikal etmiş bulunduğu için, 1970 yılındaki bir dava için, Başbakan hakkında yürütülmekte olan Meclis soruşturmasının,
dava bitimine kadar ertelenmesine ilişkin, Türkiye Büyük Millet Meclisi Birleşik Toplantısı kararını Anayasaya aykırı
bulduğundan, 18.6.1970 tarihinde iptal etmiştir.
Değerli milletvekilleri, biraz önce, Refah Partisi Milletvekili Sayın Kazan, burada, Anayasanın 2, 6, 11, 89, 97, 138 inci
maddelerinden bahsettiler. Bu maddeleri burada ayrı ayrı okumak, irdelemek için zamanımız yok; ama, bu maddelerin birbirini
nakseden ne lafzı, ne de ruhu var. Bütün bu maddeler, bir uyum içinde, Anayasamızın ilgili maddelerinde yer almıştır.
Şimdi, Danıştay Başkanımızın, Danıştayın açılış törenlerinde yapmış olduğu görüşlere saygı duyarız; ancak, o, kendi
kişisel görüşüdür; esas olamaz. Ben, Yüce Heyetinize, Anayasa Mahkemesinin bu konudaki kararını arz edeceğim, kısaca da
gerekçesini sunmaya çalışacağım.
Cumhuriyet Halk Partisi ve Güven Partisinin açtıkları iptal davası üzerine, Anayasa Mahkemesi, Türkiye Büyük Millet Meclisi
Birleşik Toplantısında alınan bu kararı, İçtüzük değişikliği niteliğinde gördüğü için, esasına girmiş ve Anayasaya aykırı bularak
iptal etmiştir. Anayasa Mahkemesinin, 1970/25 ve 26 esas sayılı, 1970/32 karar sayılı ve 18.6.1970 tarihli bu kararını Yüce
Meclise arz ediyorum: Bu kararın gerekçesinde, kısaca "Anayasanın 132 nci maddesinin üçüncü fıkrası, yalnızca görülmekte olan
bir dava hakkında yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili soru sorulmasını, görüşme yapılmasını ve beyanda bulunulmasını
yasaklamaktadır. Bir başka deyimle, yasama meclislerindeki görüşmelere, üçüncü fıkrayla konulan kısıtlama, sadece belirli bir
davada kullanılan yargı yetkisiyle sınırlıdır. Bu nedenle, bir bölüm hükümlerini işlemez duruma getirmesi -yani, Anayasa, uyumlu
bir bütündür- veya işlemelerini aksatması düşünülemez" diyor. Anayasa Mahkememizin, şu tartışmış olduğumuz konu üzerinde,
1970 yılında, tarih, esas ve karar numarasını Yüce Heyetinize arz ettiğim kararı vardır. Bu karar doğrultusunda gündeme alınması,
görüşülmesi ve görüşülmeye başlanması yolundaki Sayın Başkanın kararı yerindedir; katılıyoruz ve olumlu oy kullanacağız.
Yüce Heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayan Gönül, teşekkür ediyorum efendim.
Sayın Türk, buyurun efendim. (DSP sıralarından alkışlar)
HİKMET SAMİ TÜRK (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son günlerde, siyaset ve hukukun iç içe geçtiği bir
ortamda yaşıyoruz. Hukuk, siyasal mücadelelerde bir araç, bir silah olarak kullanılmaya başlanmıştır. Tabiî, bir şeyi silah olarak
kullandığınız zaman, bu, size karşı da kullanılabilir; bugün, aynı olayı, benzer bir olayı yaşıyoruz.
Şüphesiz, Türkiye'nin çok ciddî iç ve dış sorunlarla karşı karşıya bulunduğu bir sırada, Yüce Meclisin gündeminin, sürekli
olarak, araştırma ve soruşturma konularıyla işgal edilmesi, bu sorunların çözümü bakımından olumsuz, üzücü bir durumdur; ancak,
karşılıklı yolsuzluk iddialarıyla siyasal ortam öylesine karartılmıştır ki, durumun aydınlığa kavuşması, hem kamu vicdanının
tatmini hem bütün ilgililerin yararı bakımından uygun olacaktır. Bu düşünce içerisinde, müzakere konusu araştırma önergesinin
belirli bir çerçeve içerisinde görüşülmesine anayasal bir engel bulunmadığı kanısındayım.
Daha önce konuşan Sayın Kazan, bu önergenin öngörüşmesinin yapılması konusunda başlıca iki anayasal engel gösterdiler.
Bunlardan birincisi; siyasal partilerin hesaplarının, gelir ve giderlerinin, mal edinimlerinin Anayasa Mahkemesi tarafından
denetlenmesidir; doğru, Anayasamızın 69 uncu maddesinde bu konu düzenlenmiş bulunmaktadır. Ancak, Anayasa Mahkemesi,
hesap incelemesini, siyasî partilerin gelir ve giderleriyle, mal edinimlerinin denetimini, Siyasî Partiler Kanununun 75 inci maddesine
göre evrak üzerinde yapar. Oysa, verilen araştırma önergesinde, belgeye bağlanmamış bazı hususların da araştırılması gerektiği ve
önergede sözü edilen Süleyman Mercümek ile Refah Partisi arasındaki ilişkilerin aydınlığa kavuşturulması istenmektedir.
Anayasa Mahkemesinin incelemesi konusuna girmeyen, giremeyecek olan hususların, Yüce Meclisin oluşturacağı bir araştırma
komisyonunca incelenmesine herhangi bir anayasal engel yoktur, Anayasanın 69 uncu maddesi böyle yorumlanamaz, Meclisin bilgi
edinme ve denetleme hakkını kısıtlayıcı bir biçimde değerlendirilemez.
Anayasanın 138 inci maddesine gelince: Sayın Gönül'ün de belirttikleri gibi, bu madde, 1961 Anayasasındaki bir düzenlemeyi
devam ettirmektedir. 1960 öncesinde yaşanan bazı üzücü olaylar, bu hükümlerin konulmasına neden olmuştur. Öyle zaman olmuştur
ki, bir adalet bakanı, Meclis kürsüsünden, bir mahkeme tarafından verilen kararı eleştirebilmiş, onun yanlış olduğunu
söyleyebilmiştir. İşte, bu gibi durumlara meydan vermemek üzere, Anayasamızın 138 inci maddesinde, görülmekte olan bir davayla
ilgili olarak, Yasama Meclisinde, yargı yetkisiyle ilgili herhangi bir görüşme yapılamayacağını, herhangi bir soru sorulamayacağını
hükme bağlamaktadır; ancak, burada altı çizilmesi gereken nokta, yasak kapsamının, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgili
olmasıdır.
Eğer, 1962 Anayasasında bu hükmün nasıl yer aldığını hatırlayacak olursak, konu kendiliğinden açıklığa kavuşacaktır.
Kurucu Meclis, Temsilciler Meclisince kabul edilen 1961 Anayasasının 132 nci maddesinin ilk metninde, "yargı yetkisinin
kullanılmasıyla ilgili" ibaresi yer almamakta idi. Orada, görülmekte olan bir dava hakkındaki soru sorma ve görüşme yasağı, mutlak
bir biçimde ifade edilmişti; ancak, Millî Birlik Komitesinde verilen bir önergeyle bu ibare eklenmiştir.
Buradan açıkça görülüyor ki, getirilen hüküm, hem 1960 öncesi olaylarına bir tepki hem de kuvvetler ayrılığının bir gereği
olan hususun belirtilmesinden ibarettir. Burada görüşme yapılamayacak olan konu, yargı yetkisinin kullanılmasıyla ilgilidir. Yani,
bu kürsüden, herhangi bir kişinin suçlu ya da suçsuz olduğu yolunda bir telkinde bulunulamaz, böyle bir soru sorulamaz, böyle bir
görüşme yapılamaz.
Önümüzdeki araştırma önergesi, Süleyman Mercümek ile ilgili olduğu ölçüde ve bu kişi hakkında, şu anda, ceza yargısında
devam eden davalarla ilgili olduğu ölçüde, ortak bir noktaya sahiptir; yani, görülmekte olan bu davalarla, bu araştırma önergesi,
kesişen iki daireye benzetilebilir. Burada yapılacak olan görüşmelerde, bu kesişen noktaya girilmeyecektir. Ancak, bu araştırma
önergesinde de belirtildiği gibi, olayın, ceza yargısı kapsamı dışında kalan hususları da vardır. İşte, araştırma konusu olan budur.
Bu, son derece hassas bir görevdir. Yüce Meclisinizce kabul edildiği takdirde, oluşturulacak olan araştırma komisyonu, bunu, çok
dikkatli bir biçimde yerine getirmek durumundadır. Ayrıca, Anayasamızın 138 inci maddesinin, bu çerçeve içerisinde bir Meclis
araştırmasına engel olmadığı; bu anlamda, Meclisin bilgi edinme ve denetleme hakkını kısıtlayacı biçimde yorumlanamayacağı,
bilimsel öğretide kabul edilen görüştür.
Ayrıca, Sayın Gönül'ün, burada bir bölümünü okuduğu Anayasa Mahkemesi kararında da açıkça belirtildiği gibi, Anayasa
Mahkemesi, 1970'te, zamanın başbakanı hakkındaki bir Meclis soruşturmasının, konunun yargıya intikal ettiği gerekçesiyle
ertelenmesi kararını iptal ederken, belirtilen gerekçede, Meclisin araştırma yetkisinin kısıtlanamayacağını göstermektedir.
Şüphesiz, Anayasanın bütün hükümleri bir bütünlük içerisinde değerlendirilmelidir; Anayasanın hükümleri birbirini engelleyici,
birbirini tıkayıcı biçimde anlamlandırılamaz. Anayasanın 138 inci maddesinde yasaklanan, yargı yetkisinin kullanılması
konusunda, mahkemelere herhangi bir talimat verilmesidir, o yönde bir telkinde bulunulmasıdır, buradaki görüşmelerde, burada
sorulacak olan sorularda, öyle bir sonuca varılmasıdır, yasaklanan budur; ama, bu çerçeve dışında, Meclisin araştırma hakkı
tartışılamaz, zaten Meclis araştırması, Meclisin, belli bir konuda bilgi edinmesinden ibarettir. Eğer, komisyon, bu araştırma
sonucunda, bir suç unsuruna, ayrıca, şimdiye kadar ceza yargısına konu teşkil etmeyen bir suç unsuruna rastlayacak olursa, bunu da,
şüphesiz, ilgili makamlara duyurmaktan geri kalmayacaktır.
Özetleyecek olursak, Anayasamızın ne 69 uncu maddesi ne 138 inci maddesi, belirtilen çerçeve içerisinde bir Meclis
araştırması yapılmasına engel değildir. Bu araştırmanın yapılması, hem olayın, Anayasa Mahkemesinin hesap incelemesi kapsamı
dışında kalan yönleriyle hem ceza yargısının kapsamı dışında kalan yönleriyle aydınlığa kavuşması hem de Refah Partisinin
kamu vicdanında aklanması bakımından yararlı olacaktır. Bu bakımdan, bu araştırmanın yapılmasına hukukî bir engel
bulunmamaktadır.
Bu düşüncelerle, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (DSP, DYP ve ANAP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Türk, teşekkür ediyorum.
Sayın Malkoç, buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
Başkanlık görüşünün aleyhinde.
ŞEREF MALKOÇ (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerime başlarken, hepinizi hürmetlerimle ve
muhabbetlerimle selamlıyorum.
Değerli arkadaşlar, bugün, çok önemli bir konuyu görüşmekteyiz. Bizim, Refah Partisi olarak, Süleyman Mercümek'in veya
herhangi bir konunun araştırılmasından yana endişemiz yoktur; ancak, endişe ettiğimiz başka bir husus vardır ve bu, son derece
önemlidir. Belki, Türk siyasî hayatında, bugün, belli bir denge oluşmuştur; ancak, belli bir müddet sonra, bizim burada alacağımız
yanlış bir kararın, ileride kötü örnek teşkil edeceği kanaatindeyim.
Anayasanın 138 inci maddesi incelendiğinde, bu 138 inci maddenin, mahkemelerin bağımsızlığıyla ilgili bir bölüm olduğu;
mahkemelerde, hâkimlerin, karar verirken hangi hususlara dikkat ederek, riayet ederek, ne şekilde hüküm verecekleri açıklanmıştır
ve bu konuda, mahkemelere "görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kullanılması ile ilgili soru
sorulamaz, görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz" hükmünün getirilmesinin arka planı vardır. Tarih okuyanlar
ve yaşı müsait olanlar bilirler; Anayasaya; yani, 1961 Anayasasına bu hüküm konulmadan önce, Türkiye Büyük Millet Meclisinde,
1950-1960 dönemi arasında kurulan tahkikat komisyonları, mahkemelerin işleyişine tesir etmiş, kararlarını olumsuz yönde
etkilemişlerdir. İşte, bizim endişemiz de, atılacak olan bu adımın, yanlış olarak alınacak olan bu kararın, ileride endişelere yol
açması ve kötü emsal teşkil etmesi sebebiyledir; yoksa, Allaha çok şükür, bizim Partimizin, hiçbir şeyden, araştırılacak hiçbir
husustan endişesi yoktur. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, özellikle üzerinde durmak istediğim diğer bir husus da şudur: Biz, burada göreve başlarken, bu
Anayasanın üzerine yemin ettik ve bu Anayasaya bağlı kalınacağına dair yemin edildi. İşte, bu Anayasanın 138 inci maddesinin
farklı şekilde yorumlanarak ileride sıkıntıya yol açması, mahkemeler üzerinde gölgeye neden olacaktır.
Muhterem Başkan, sayın arkadaşlarım; bu kuralları biz koymadık, Anayasayı yapanlar bu kuralları koydu; ama, mevcut
kurallara hepimizin uyma mecburiyeti vardır. Eğer bu kurallara uymazsak ne olur biliyor musunuz; en hafifinden, Hükümetin
güvenoyu almasıyla ilgili, olağanüstü halle ilgili ve Çekiç Güç'le ilgili yapılan yanlış yorumlar neticesinde olduğu gibi, bu yanlış
kararlar da, Anayasa Mahkemesinden döner. Biz bunu istemiyoruz. Meclisin, hukuka yemin etmiş olan milletvekilleri Anayasaya
uysunlar istiyoruz.
Değerli kardeşlerim, bizden önce konuşan değerli sözcüler, Anayasa Mahkemesinin, 1970/25 esas, 1970/32 sayılı kararından
bahsettiler. Doğrudur; bu karar yerindedir; ama, bu karar bizi desteklemektedir. Zira, bu kararda söz konusu olan hadise, Meclis
soruşturmasıyla ilgilidir. Oysa, şimdi görüşeceğimiz husus, Meclis araştırmasıyla ilgili bir olaydır. Arada ne fark vardır; Meclis
soruşturması, tıpkı, Anayasanın 138 inci maddesi gibi, Anayasanın 100 üncü maddesinden kaynaklanmaktadır. Meclis araştırması
ise, İçtüzük hükümlerinden kaynaklanmaktadır. Bizden önce konuşan değerli arkadaşlarımı ve değerli hukukçuları bu konuya
dikkat etmeye davet ediyorum.
Değerli kardeşlerim, Süleyman Mercümek'le ilgili, 19 uncu Dönemde yapılan araştırmalarda, komisyon rapor verdi ve raporun
242 nci ve 243 üncü sayfalarında, Süleyman Mercümek ile Refah Partisinin alakasının bulunmadığı rapora derç edildi. Bu raporu
hazırlayan komisyonda, Refah Partisinin, sadece 1 üyesi vardı, bu araştırmayı veren Doğru Yol Partisinin de 5 üyesi vardı. Peki, ne
değişti; aslında hiçbir şey değişmedi. Sadece, ortamı bulandırmak için bunlar yapılmaktadır.
Ayrıca, şunu ifade etmek istiyorum: Refah Partisinin eğer bu konuda yanlış bir tutumu varsa, Anayasanın 69 uncu maddesinde
belirtildiği gibi, Anayasa Mahkemesi, bu konuyu inceleyebilir. 69 uncu madde çok dikkatlice okunduğunda, şu görülecektir: Anayasa
Mahkemesine bu denetim görevi verilerek, Mecliste çoğunluğu bulunduran siyasî partilerin, diğer partiler üzerindeki baskıları
ortadan kaldırılmıştır. Yani, siyasetin yerine hukuk, birinci plana alınmıştır, o açıdan önemlidir; ama, biz, burada, eğer yanlış bir
karar verirsek, Anayasaya aykırı karar verirsek, önümüzdeki günlerde, önümüzdeki yıllarda, iktidarda bulunan partiler, muhalefet
partileriyle ilgili olarak, Mecliste bu tür araştırmaları yapar ve Türk siyasî hayatında yeni sıkıntılara sebep oluruz. Yoksa, bizim, bu
hukukî mütalaalardan başka herhangi bir endişemiz yoktur.
Değerli kardeşlerim, Anayasanın 69 uncu maddesinde, siyasî partilerin, siyasetin, siyasîlerin husumetinin dışında bırakılmak
istenmesindeki sebep, tarihî nedenlerden kaynaklanmaktadır. Değerli sözcüler, burada, 1961 Anayasasına dayanarak birtakım şeyler
söyleyebilirler; ama, unutulmasın ki, aynı şeyleri, biz Refah Partisi olarak "alınan güvenoyu geçerli değildir" daha doğrusu
"güvenoyu alınmamıştır" dediğimizde de söylediler; ama, ne oldu; olay, Anayasa Mahkemesinden döndü ve neticede, bizi izleyen
vatandaşlarda "bu Mecliste doğru dürüst karar almasını bilmiyorlar" intibaını uyandırdılar. İşte, biz, bu sıkıntıyı silmek için, sırf
hukukî mütalaalar sebebiyle bunun üzerinde hassasiyetle duruyoruz.
Ayrıca, Refah Partisinin, malî yönden, Anayasaya veya Siyasî Partiler Kanununa aykırı eylemleri varsa, Anayasa Mahkemesinin
yanı sıra, Cumhuriyet Başsavcılığı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı da bunun üzerinde durabilir; ama, bunlara dikkat etmeyerek,
bu Mecliste yemin ettiğimiz Anayasa ve hukukun üstünlüğü yerine, siyasî tercihlerimizi birinci plana alırsak, önümüzdeki günlerde,
mahkemeler üzerinde gölgeler oluşacaktır.
Değerli kardeşlerim, Anayasanın 138 inci maddesinin diğer önemli bir tarafı da şudur ve biz, onun için diyoruz ki, mahkemelere
intikal etmiş olan hususlar, Mecliste araştırma konusu yapılamaz.
Meclis soruşturması farklıdır, buna da dikkatiniz çekmek istiyorum. Biliyorsunuz, Meclis soruşturması, bakan veya başbakanla
ilgili olur; ama, Meclis araştırması, Süleyman Mercümek'le ilgili olabileceği gibi, herhangi bir kişiyle ve herhangi bir konuyla ilgili
olabilir. Bunun önemi şuradadır: Değerli kardeşlerim, bugünkü Anayasada, hâkimler ve savcılarla ilgili, Hâkimler ve Savcılar
Yüksek Kurulu vardır. Eğer, biz, burada, yargıda görülen bir meseleyle ilgili, bir davayla ilgili araştırma yaparsak, iktidarda olan
parti, bu komisyonda zaten çoğunluktadır; aynı zamanda, iktidarda olan parti, Adalet Bakanıyla ve Adalet Bakanlığı Müsteşarıyla,
hâkimler ve savcılar üzerinde etkilidir. İşte, bu hususlara dikkat etmemiz gerekir.
Allah'a çok şükür, bizim, ne Süleyman Mercümek konusunda ne de herhangi bir konuda hesap veremeyecek hiçbir hususumuz
yoktur; alnımız açıktır o konuda. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Lütfen... Toparlar mısınız...
ŞEREF MALKOÇ (Devamla) – Tekrar ifade etmek istiyorum; eğer, Anayasanın 138 inci maddesi gözardı edilirse, şunu
unutmayın ki, önümüzdeki yıllarda, 1950 ilâ 1960 yılları arasındaki mahkemeler üzerinde belli ölçüde baskı kuran siyasî dönem
yeniden gelecektir. Bu, ne iktidara yarar ne muhalefete yarar ne halkımıza yarar ne de Türk Milletine yarar. Bu açıdan, tekrar, hukukî
endişeyle ve mütalaayla ifade ediyorum; Yüce Meclisin değerli üyelerinin, bu hukukî mütalaalara kulak vererek, usul konusunda,
Refah Partisinin görüşüne olumlu oy vermelerini temenni ediyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Malkoç, teşekkür ediyorum.
Sayın milletvekilleri, Yüce Kurul, 7.5.1996 tarihli 48 inci Birleşimde, gündemin 46 ncı sırasında yer alan (10/63) esas
numaralı Meclis araştırmasının bugün görüşülmesine dair karar vermiştir. Usul tartışmasındaki görüşlerden, şuna ya da buna,
Başkanın içtenlikle katılıyor olması ya da olmaması, Başkanlık için çok önemli değildir. Başkanlar -arzu etmiyor olsalar bile-
hukuk ne arzu ediyorsa onu uygulamak zorundadır, tarafsızlığın gereği budur.
Açtığım usul tartışmasında, Başkanlığımızın, başta izhar ettiği kanaatte değişiklik olmamıştır. Neden olmamıştır; çünkü,
Genel Kurul daha önce bir karar vermiştir. Bu kararı değiştirebilmem...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Niye açtın o zaman?
BAŞKAN – Sayın Genç, neden açtığımı, 64 üncü maddeye...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bir dakika... Soruyorum size, Genel Kurulun karar verdiği bir konuda usul tartışması açılır mı?
(RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Müsaade buyurun... Oturur musunuz... Lütfen... Oturur musunuz...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Bana karşı biraz saygılı hitap etmesini bilin. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç, mecbur musunuz ortalığı karıştırmaya? (RP sıralarından alkışlar)
KAMER GENÇ (Tunceli) – Partili olabilirsiniz; ama, Meclis Başkanvekilisiniz, taraf olamazsınız. (RP sıralarından sıra
kapaklarına vurmalar, gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Genç, oturur musunuz...
Buraya çıkardık kurtulalım diye, yine kurtulmak mümkün olmadı...
Sayın Genç; oturur musunuz...
KAMER GENÇ (Tunceli) – Sizden kurtulalım... Benden niye kurtulalım?
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, daha önce izhar ettiğim gibi, Sayın Genel Kurula, hukukî bir mütalaadan ziyade, bir kanaat arz
etmeye çalışıyorum. O kanaatimi neden izhar ettim; benim kanaatim istikametinde değil de, Sayın Kazan'ın, çok gerekçeli biçimde
ortaya koyduğu hususlara uymuş olsaydım, bugün, bunu değiştirmiş olmam gerekirdi. Halbuki, bizim Meclisimizde tekriri müzakere
yöntemi yoktur, çift Meclisle birlikte tekriri müzakere usulü ortadan kaldırılmıştır. Bundan dolayı, Genel Kurulun 7.5.1996
tarihinde aldığı kararı Başkanlığın yok sayması mümkün değildir.
M. HALÛK MÜFTÜLER (Denizli) – O zaman niye açtınız usul tartışmasını Sayın Başkan?
BAŞKAN – Açtığım usul tartışmasına gelince, 64 üncü madde gayet açıktır; Başkan, usul tartışması açabilir seçeneğini
vermiyor "açar" diyor. Bu amir hükme uymaya mecburum, benim Başkanlık anlayışım budur. Başkasının ters anlayışına benim
uymam da, lütfen, beklenmemelidir. (RP sıralarından alkışlar)
Bu sebeple, Başkanlığın görüşünde bir değişiklik olmamıştır.
V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) (Devam)
BAŞKAN – Araştırma önergesinin müzakerelerine geçiyoruz.
Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, Aydın Milletvekili Sayın Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin
Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî ilişkilerinin araştırılarak, iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti
amacıyla, Anayasanın 98 inci ve İçtüzüğün 102 ve 103 üncü maddeleri uyarınca bir Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergelerinin öngörüşmesine başlıyoruz.
Sayın Hükümet hazır mı efendim? (DYP sıralarından "Bakan burada" sesleri)
ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Hazır...
BAŞKAN – Efendim, Hükümet yoksa, erteleyeceğim.
SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) – Ben Bakanım, Bakansam tamam.
BAŞKAN – Efendim, tereddütünüz mü var; buyurun; siz Bakansınız efendim.
SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) – Bakandan çok ne var...
BAŞKAN – Sayın Ercan, zatı âliniz bulunacaksınız... Buradasınız, hazırsınız...
ORMAN BAKANI NEVZAT ERCAN (Sakarya) – Hay hay.
BAŞKAN – Hükümet hazır...
Benim bir ricam olacak. Bu önergeyi, ben, tekrar okutup işleme başlayacağım; ancak, istiyorum ki, başladıktan sonra ara
vermeyeyim. Onun için, izninizle, saat 17.20'de yeniden toplanmak üzere 10 dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.05

İKİNCİ OTURUM
Açılma Saati: 17.23
BAŞKAN: Başkanvekili Yasin HATİBOĞLU
KÂTİP ÜYELER: Salih KAPUSUZ (Kayseri), Fatih ATAY (Aydın)


BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 52 nci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.
V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, araştırma önergesinin öngörüşmelerine başlıyoruz.
Hükümet?.. Hazır.
Önergeyi tekrar okutuyorum:
Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına
Refah Partisinin, Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî ilişkilerinin aydınlatılması, RP'nin malî kaynakları
açısından ciddî kuşkular doğuran bu konunun açığa kavuşturulması için, ilişikte sunulan gerekçe çerçevesinde, Anayasamızın 98,
Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğünün 102 ve 103 üncü maddeleri gereğince bir Meclis araştırması açılmasını saygılarımızla
arz ve teklif ederiz.
Ali Rıza Gönül
(Aydın)
ve arkadaşları.
Gerekçe:
Kamuoyuna "Süleyman Mercümek olayı" olarak yansıyan hadisenin gerçek boyutlarının, uzantılarının ve doğuracağı
muhtemel sonuçlarının neler olduğunun Türkiye Büyük Millet Meclisince araştırma konusu kılınması hem siyasî hem de hukukî bir
zarurettir.
Elde mevcut belge ve delillere dayanan bilgiler, önemli sonuçlar doğuracak niteliktedir. Bu itibarla, araştırma talebimize
dercolunan hususların Yüce Parlamento aracılığı ile araştırılması, bir hukuk ve Anayasa görevinin icrası anlamına gelecektir.
Bilgiler, Süleyman Mercümek-bazı Arap ülkeleri finansı-millî görüşe bağlı kuruluşlar ve şirketler, özellikle, Uluslararası
İnsanî Yardım Teşkilatı (İHH)- Necmettin Erbakan-Refah Partisi unsurları arasındaki likit bir dolaşımın kesinlikle varlığı
yönündedir. Her ne kadar olayın ortaya çıkmasından sonra Süleyman Mercümek'in RP veya Necmettin Erbakan'la irtibatının
olmadığı Refah Partisi yetkililerince açıklanmış ise de, olaylar yumağının izhar ettiği hakikat aksi doğrultudadır. Bilinmelidir ki,
legal olmayan işlerde bağlantı, belgeyle sınırlı olmaksızın her türlü delil ve vasıtayla ispatı kabil hususlardandır. Araştırma
talebimiz, yalnızca Süleyman Mercümek'in sanık olarak yargılandığı suça bağlı fenomenleri değil, bunun dışındaki olaylar
zincirini de içermektedir. Bulgu ve gelişmelere göre bu odaktaki ana olaylar ayrı ayrı araştırma talebine konu kılınabilecektir.
1. – 1945 Bandırma doğumlu olan Süleyman Mercümek, İlim Yayma Cemiyetinin 7.2.1982 tarihli kongresinde seçilen yönetim
kurulu üyesidir. Millî Gazetenin basımını yapan Yeni Neşriyat A.Ş.'de de aynı görevde bulunmuştur. Avrupa Millî Görüş
Teşkilatının (AMGT) kitap ihtiyacını karşılayan Dağıtım Pazarlama A.Ş'nin (YA-DA) ortağıdır. Süleyman Mercümek'in Refah
Partisinin kuruluş çalışmalarında Necmettin Erbakan'ın yanında olduğu ve İstanbul'daki kuruluş çalışmasını Necmettin Erbakan
adına üstlendiği bilinmektedir. Kuveyt'ten İstanbul'a gelen yabancı heyeti (23.6.1988) tarihinde Necmettin Erbakan'ın talimatıyla o
karşılamıştır. Refah Partisine finansal destek sağlayan Suudi uyruklu Musli ve Yusuf'un havale ettiği paranın Faysal Finansın
İstanbul Şubesine, bu zatın hesabı yoluyla intikal gördüğü duyumu alınmıştır. Aynı kişi, muhtelif banka ve şirketler yoluyla ve
hatta, Necmettin Erbakan'ın doktor kardeşinin de isminin eklendiği bir halkayla, Refah Partisine aktarılan paranın ara havuzu
olmuştur. Ateş çemberindeki Bosna-Hersek'e yardım gibi yüce bir amaç için milletimizden toplanan yüksek miktardaki paraların
akıtıldığı yer de aynı havuzdur.
2- Sultanbeyli İlçesinin RP'li Belediye Başkanı, birtakım belediye arsalarını, Avrupa'daki millî görüşçü çevrelere pazarlamış,
elde olunan 10 000 000 DM'nin büyük bir kısmı, Süleyman Mercümek aracılığıyla, Refah Partisine intikal etmiştir. Aynı Belediye
İslam üniversitesi kurulması amacıyla, ucuzca kamulaştırdığı büyük bir arsayı "Adil Düzen Mahallesi" adıyla, Köln'de
pazarlamıştır. Bu bölgede, yukarıda adı geçen YA-DA'nın 121 dönümlük arsası vardır.
3- Süleyman Mercümek ve şirketler simgedir. Süleyman Mercümek, Refah Partisinin, insan suretinde tecessüm etmiş kasasıdır.
Anayasa hükmü uyarınca, Refah Partisine, Hazinece yapılan 65 milyar Türk Lirası yardımın Süleyman Mercümek hesabına
aktarılmasının başka bir şekilde izahı olamaz. Bu husus, ceza mahkemesi hükmünün gerekçesine vakıa olarak dercolunmuştur.
Hükümdeki bu tespite ve Sayın Necmettin Erbakan'ın Süleyman Mercümek'le alakasını izhar eden ve basına da yansıyan
ikrarlarına rağmen, olayların akabinde, ilişkinin inkâra gidilmesi düşündürücüdür. Araştırma önergemizde adları geçen ve tahkik ile
öğrenilecek diğer şirketler, görünürde Ticaret Kanununa göre kurulmuş, Refah Partisine bağlı siyasî teşekküllerdir.
Yukarıda maharet ve vasıfları belirtilen Süleyman Mercümek'in 22.5.1994 tarihinde, Balıkesir İli, Edremit İlçesi, Altınoluk'ta
kâin yazlık evde Necmettin Erbakan'la, üçlü değil, ikili ve gizli görüşme yapması manidardır. İrtibatı olmayan kişinin Genel
Başkanla musahabesi -bu sohbetin muhtevası bir yana-nereye oturtulabilir?
Süleyman Mercümek olayının, Türk siyaset hukuku çerçevesinde enine boyuna incelenmesi, birçok sırları ve gerçekleri ortaya
çıkaracaktır. Refah Partisinin hukuk dışı malî kaynakları ancak böyle ciddî bir araştırma ile vuzuha kavuşabilecektir. Türkiye
Büyük Millet Meclisi ve Yüce Milletimiz, Refah Partisinin, Süleyman Mercümek perde alınarak yaptıklarını, perdenin
arkasındakileri bilmek hakkını haizdir.
Şeffaf demokraside, bu olayların Parlamento merceğinin altına yatırılması, Refah Partisinin, bu olaylar ve kökü dışarıda veya
hukuk dışında olan finans yumağı içindeki yerinin bilgi ve illiyet bağlamında tespiti Yüce Meclisin anayasal bir görevidir.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, İçtüzüğümüze göre, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunda, sırasıyla, Sayın
Hükümete, gruplara, önergedeki birinci imza sahibine ya da birinci imza sahibinin göstereceği, yine imza sahiplerinden bir sayın
üyeye söz vereceğim.
Hükümet ve grupların konuşma süreleri 20, önerge sahibinin konuşma süresi 10 dakikadır.
Sayın Hükümet?.. Burada.
BAŞKAN – Sayın Bakan, söz talep ediyor musunuz?
TARIM VE KÖYİŞLERİ BAKANI İSMET ATTİLA (Afyon) – Hayır.
BAŞKAN – Peki.
Demokratik Sol Parti Grubu adına, Sayın Bayram Fırat Dayanıklı; buyurun. (DSP sıralarından alkışlar)
DSP GRUBU ADINA BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Tekirdağ) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Aydın Milletvekili
Sayın Ali Rıza Gönül ve arkadaşlarının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî ilişkilerinin
araştırılması konusunda Meclis araştırması açılmasına ilişkin önergesi üzerinde, Demokratik Sol Parti Grubunun görüşlerini
sunmadan önce, Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.
Konuşmamın başında, bu kürsüden daha önce de belirtildiği gibi, Demokratik Sol Partinin, ülke çıkarlarıyla ilgili her konuda,
Meclis araştırması açılması amacıyla verilmiş önergeleri, hiçbir önyargı içinde olmadan desteklediğini, bir kez daha belirtmek
isterim. (DSP sıralarından alkışlar)
Konulara nesnel bakan Demokratik Sol Parti, temiz toplum ve temiz siyaset bilinci içinde, tüm denetim mekanizmalarının
çalışabilmesi için elinden gelen her şeyi ardına koymamıştır ve koymayacaktır.
Demokrasinin üç ana gücünden ikisi olan yasama ve yürütme işlevlerini yerine getiren kişiler, siyasetle belirlenmektedir. Siyaset
sürecinde, adaylar, halkın karşısına, hem kendi kimlikleri hem de parti kimlikleriyle çıkmaktadırlar. Demokrasi için en ciddî
tehlikelerden biri, seçilmişlerin, siyasî parti üyeleri ve ilişki içinde oldukları kişiler karşısında zan altında kalmalarıdır. Böylesi
kuşku ve kaygılar, sisteme olan güveni sarsacaktır. Bu yüzden, Demokratik Sol Parti, hiçbir komplekse kapılmadan, her zaman
doğrunun yanında yer alacak ve bu doğrular, ister muhalefetten isterse iktidardan kaynaklansın, hiçbir önyargı içinde olunmadan
desteklenecektir.
Zaten, azınlık hükümetlerinin, Yüce Mecliste, partilerarası uzlaşmayı geliştireceği, böylelikle, demokrasiye işlerlik
kazandırılacağı, Demokratik Sol Parti tarafından savunulmuş ve gerçekleştirilmiştir.
Bugün karşımıza gelen konu, kamuoyunda, kısaca "Mercümek olayı" diye bilinmektedir. Söz konusu olay, Anayasanın 24
üncü maddesiyle de ilgilidir. Bu maddeyi aynen okuyorum:
"Kimse, siyasî ve kişisel çıkar sağlama amacıyla, her ne suretle olursa olsun, dinî veya din duygularını yahut dince kutsal
sayılan şeyleri istismar edemez."
Dini siyasete alet etmek, parti örgütü aracılığıyla halkı dolandırmak, Siyasî Partiler Yasasına aykırı olarak yabancı odaklarla
ilişkiler kurarak onlardan yasaya aykırı biçimde para almak, toplumda, siyaset ahlakı açısından ciddî kaygılar doğurmaktadır.
Düzene alternatif iddiasıyla ortaya çıkan bir partinin, mutlaka şeffaf olması gerekir. Bu parti hakkında, halkın en ufak kuşkusu
olmamalıdır. Din sömürüsüyle halkın dolandırılmasına göz yumulursa, demokrasi yıpranır. Demokrasi uğruna böyle gelişmelere
sessiz kalınması, Türkiye'de tehlikeli boyutlara ulaşmıştır.
Bilindiği gibi, Bosna halkı, yıllarca isanlık dışı katliama maruz kalmış ve bunun ıstırabını, halkımız ve yurtdışındaki
işçilerimiz derinden hissetmiştir. Kadınların, kızların, hatta çocukların ırzına geçilir, kocalar topluca öldürülürken, evler, ocaklar
yıkılıp, görülmemiş insan trajedilerine Bosnalılar maruz kalırken, Türkiye'de ve yurtdışında yaşayan yurttaşlarımız, bu insanlara
yardım elini uzatmak ihtiyacını duymuştur.
SITKI CENGİL (Adana) – Kaç lira yardım ettin, kaç lira?!.
BAYRAM FIRAT DAYANIKLI (Devamla) – Yürütülen kampanyalarla, binlerce insan, Bosnalılara iletilmek üzere bağışta
bulunmuştu; ancak, anlaşıldı ki, bu paralar, bir partiye mensup bazı kişilerin elinde toplanıyor, sonra, Almanya'daki "Uluslararası
İnsanî Yardım Örgütü" isimli derneğe gönderiliyor ve oradan, bir bankanın Fatih şubesindeki, bugün tartıştığımız kişiye ait
hesaba aktarılıyordu. Bu kişinin, Fatih 1 inci Asliye Ceza Mahkemesi tarafından suçlu bulunması, bu iyi niyetli yardımın amacına
uygun kullanılmadığını göstermektedir. Fatih 1 inci Asliye Ceza Mahkemesi, "Bosnaya Yardım" adı altında toplanan 115 trilyon
175 milyon lirayı, yardımseverleri hile ve desiseyle hataya düşürüp, onların zararına, yerine ulaştırmayarak haksız menfaat
sağlamak suçundan, Süleyman Mercümek'i, 4 yıl hapis, 20 655 905 371 716 lira ağır para cezasına çarptırmıştır.
Geçtiğimiz günlerde, Yargıtay, Süleyman Mercümek ile ilgili kararı oybirliğiyle bozmuş; bu kişinin, zimmet suçlamasıyla ağır
ceza mahkemesinde yargılanmasına karar vermiştir.
Mercümek hakkındaki dosya incelendiğinde, Refah Partisinin, Mercümek ile ilişkisini kabul etmediği; ancak, söz konusu
kişinin, daha önceki yıllarda Refah Partisine ait paraları değerlendirdiği ortaya çıkmaktadır. 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasasına
göre suç sayılan bu işlemin, söz konusu araştırma önergesinde yer alması, kaçınılmazdır. Bu yasaya göre, siyasî partiler, paralarını
-genel saymanları dahil olmak üzere- hiçbir kişiye ve kuruma borç veremez, emanet edemez ve şahıs hesabına aktaramaz, hatta
dövize çeviremez; söz konusu eylemi gerçekleştirenler cezalandırılabildiği gibi, parasını başka kişi ve kurumlara veren siyasî
partilere kapama cezası dahi verilebilir. Kısacası, Süleyman Mercümek ile Refah Partisi arasındaki ilişkinin boyutlarının Bosna'ya
gönderilen yardımlar konusunu aştığı, kuşku doğurmaktadır.
Sayın milletvekilleri, Süleyman Mercümek'in bir siyasal parti ve o siyasal partinin kontrolündeki uluslararası yardım teşkilatı
arasında fikir ve eylem birliği içinde olduğu izlenimi, kamuoyunda yaygındır.
Mercümek hakkında Fatih 1 inci Asliye Ceza Mahkemesinin verdiği karara göre, sanık, Almanya'da Türkçe olarak yayımlanan
Millî Gazeteye ortaktır. Almanya'da kurulu Türk derneklerinin yöneticilerini tanımadığını ve bu derneklerle ilgili bilgiye sahip
olmadığını söylemektedir. Oysa, dernek yöneticilerinin, toplanan paraları, sanığın, Almanya'nın Düsseldorf kentindeki şahsî
hesabına yatırdıkları belirtilmektedir. Mercümek, bu paraları, bir bankanın Fatih şubesindeki döviz hesabına aktarmıştır.
Millî Gazetenin 8 Mart 1993 tarihli sayısında, Bosna'ya yardım kampanyasının başlatılması için "Mazlumlar İçin Acil
Yardım" ilanının verildiği belirtilmiştir. Tanık olarak dinlenen Uluslararası Yardım Teşkilatı Yönetim Kurulu Başkanı ve üyesi ile
halen Avrupa İslam Birliği Genel Başkanı olan kişiler, sanık ile tavsiye üzerine tanıştıklarını ve görüştüklerini söylemişlerdir.
Oysa, mahkeme, hesabın Almanya'da, görüşmelerden önce açılmış olmasına dayanarak, tarafların önceden tanışmış oduklarını,
hatta fikir ve eylem birliği içinde olduklarını belirtmiştir.
Mahkeme, sanık ile Avrupa'daki bazı kuruluşların dayanışma içinde olduklarının kanıtı olarak şu gelişmeleri göstermiştir:
Konya Selçuk Belediyesinden, Bosna'ya yardım için, Uluslararası Yardım Teşkilatının hesabına gönderilen 1 milyon 731 bin
markın, doğrudan Mercümek'in hesabına yatırılması, yöneticilerin, izin almaksızın, bu paralarla 3 kamyon ve 1 TIR alması ve
bunların teşkilatın bünyesinde bulunması.
Mahkeme, Mercümek'in hile ve desiseler kullanarak, Türkiye'de muhtelif banka hesaplarına yatırılan, Almanya'daki
kuruluşlarca Fatih'teki bir bankanın döviz hesabına aktarılan paraların amacına uygun kullanmadığını belirtmiştir.
Yine, mahkeme kararına göre, söz konusu kişi, hesabına, yurtdışındaki bazı vatandaşların paralarını değerlendirmek
amacıyla yatırdığını savunmuşsa da, temin edilen banka dekontlarında, bu amaçla hesaba yatırılmış para kaydına ve kişi adına
rastlanmamıştır.
Ne olduğu pek açıklığa kavuşmayan; ancak, mutlaka faiz ve döviz işlemleriyle uyuşmayan "adil düzen" görüşünde olduklarını
söyleyen bu kişilerin yaptıkları işlemleri anlamakta güçlük çekmekteyiz.
Sayın Başkan, sayın milletvekilleri, bugün tartışılan olay, aysbergin uç kısmındaki ayrıntıdan başka bir şey değildir.
Mercümek'in ilişkili olduğu kişiler ve şirketler, bir simgedir. 1980 sonrasında, Türkiye'nin, geniş kapsamlı bir şekilde, yabancı
sermayeye açılma ve ihracata dayalı bir ekonomi politikası izlediği bilinmektedir. Bu uğurda, dinî temellere dayalı akımlar ve
Ortadoğu kökenli sermaye de Türkiye'ye gelmiştir.
1980 sonrası iktidarları, Ortadoğu kökenli yatırımcılara bazı ayrıcalıklar tanımış ve bu kuruluşlar, birkaç aileyle ortaklık
içinde yatırıma girişmişlerdir. Ayrıca, bu kuruluşların içindeki ortakların, belirli tarikatların üyeleri oldukları söylentileri de
yaygındır. Bu kişilerin ilişkilerinin incelenmesi ve Ortadoğu' da, laik ülkelere kuşkuyla bakan bazı ülkelerin ve ülkemizi hedef alan
çok değişik güçlerin, yalnız ekonomik olmayan, ayrıca siyasal nitelik taşıyan emelleri, temiz toplum ve temiz siyaset anlayışına
uygun olarak araştırılmalıdır.
Devlet yönetiminde kaliteyi yükseltecek unsurların başında, siyasette ve yönetimde ahlak kurallarına uyum gelmektedir.
Siyasîlerin, aile bireylerini veya yakınlarını devlet olanaklarından yararlandırma uygulamalarından vazgeçilmelidir. Yakın
tarihimiz, bu konuda acı derslerle doludur.
Demokratik Sol Parti, yalnız bu olayda değil, kamu vicdanını rahatsız eden bütün konularda soruşturma açılmasına karşı
değildir. Temel amaç, bu tür yolsuzluk, usulsüzlük ve kanun dışı eylemleri önleyici tedbirler almak, denetim mekanizmalarının tam
anlamıyla çalışmasını sağlamak, böylece, Yüce Meclisin, aslî görevi olan yasama işlevini kesintisiz kullanmasına olanak vermektir.
Sayın milletvekilleri, dinin ve inançların siyasal amaçlarla istismarı, laikliğe, ulusal birlik ve bilince, çağdaşlaşmaya,
demokrasiye karşı bir suçtur.
Demokratik Sol Parti "inançlara saygılı laiklik" ilkesini savunurken, demokrasinin ve laikliğin gereği olan her türlü özgürlüğün
tanınmasının yanı sıra, laikliğin zedelenmesine ve bağnazlığa karşı gelen önlemlerin, demokrasi kuralları içerisinde alınmasından
yanadır.
Demokratik Sol Parti Grubu olarak, bu önergeye olumlu oy vereceğimizi bildirir, Yüce Meclisi ve bizleri televizyonları
aracılığıyla izleyen, hakça düzen ve dürüst yönetimden yana olan yurttaşlarımızı saygıyla selamlarım. (DSP, ANAP, DYP ve CHP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Dayanıklı, teşekkür ediyorum.
Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kul; buyurun.
CHP GRUBU ADINA MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; Aydın Milletvekili
Sayın Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek'le bağlantıları ve maddî ilişkilerinin
aydınlatılması konusuyla ilgili olarak vermiş oldukları Meclis araştırması önergesi üzerinde, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına
söz almış bulunmaktayım. Partim ve şahsım adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Refah Partisi hakkındaki iddialar, bugüne kadar, bu Meclisin çatısı altında gündeme
gelen ve gerek ülke adına gerekse rejim adına ciddî tehlikeler doğurabilecek en kapsamlı yolsuzluklar dizisidir. (RP sıralarından
"İSKİ mi, İSKİ mi" sesleri) Dizisidir diyorum; çünkü, söz konusu olan tek bir yolsuzluk olayı değildir. Yolsuzluklar, bir silsile
içerisinde ve birden çok kişi ve kurumu kapsayacak şekilde bugüne kadar sürmüştür. Olaya adı karışan kişiler ve kurumların
birbiriyle ilişkileri mevcuttur. Bu yolsuzluklar dizisinde trilyonlarca lira para dönmüş; adalet suiistimal edilmiş; binlerce insanın
inançları ve yardım duyguları sömürülmüştür.
Sayın milletvekilleri, Refah Partili yöneticilerin bilgisi dahilinde ve bizzat üyelerinin organizasyonuyla gerçekleştirilen yolsuzluk
olaylarını, sadece, Refah Partisi ile Mercümek arasındaki ilişkileri açığa çıkarmamızla da, mümkün değildir.
Bugün, bu Meclisin çatısı altında Refah Partisiyle ilgili verilen bu Meclis araştırması önergesi kabul edilirse, Refah Partisinden
hangi yolsuzlukların hesabını soracağız?..
Merkezi Libya'da bulunan Uluslararası İslama Çağrı Cemiyetinden alınan 500 bin dolarlık çekin hesabını mı soracağız?..
(CHP sıralarından alkışlar)
Suudî Arabistan ve Millî Görüş Teşkilatının organizasyonuyla, yurtdışındaki hacılardan haraç alınır gibi havadan alınan 3,5
trilyon liranın hesabını mı soracağız?.. (RP sıralarından "Erzincan depreminden bahset" sesleri)
"Bosna'ya Yardım" adı altında iyi niyetli insanların verdiği paraların nasıl iç edildiğinin, nasıl kasalara indirildiğinin hesabını
mı soracağız?..
Parti paralarının, yasalara aykırı olmasına rağmen, bir üyenin hesabına aktarılıp dövize çevrilmesinin hesabını mı
soracağız?.. (CHP sıralarından alkışlar)
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – İspatlandı onlar, ispatlandı!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Erbakan ve Erbakan'ın kardeşlerinin mal varlığının hesabını mı soracağız?..
Refah Partisi Genel Merkez Binasının nasıl yapıldığının, kimden alındığının veya Refah Partisi yöneticilerinin her fırsatta
yalan söyleyerek kamuoyunu ve adaleti yanıltmalarının hesabını mı soracağız? (CHP sıralarından alkışlar, RP sıralarından
"belediyelerden bahset" sesleri)
SITKI CENGİL (Adana) – SHP'yle karıştırdın!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Onların hepsini daha önce konuştuk. Daha önce bunları sahiplenmemiştiniz; ama, nedense, bu
konularla ilgili ne zaman bir sorun gündeme gelse, karşımıza Süleyman Mercümek değil, karşımıza Beşir Darçın değil, nedense
Refah Partili yöneticiler çıkıyordu. Ama, işlerine geldiği zaman onları sahipleniyorlar, işlerine geldiği zaman partili avukatlar
tarafından savunuyorlar; ancak, işler sarpa sarınca da, bu sefer, bu insanları tanımazlıktan geliyorlar... (CHP sıralarından alkışlar,
RP sıralarından "İSKİ'den, yetim hakkından bahset" sesleri)
Değerli arkadaşlarım, öncelikle, isterseniz, Libya'da şeriat ihraç eden kuruluşlardan alındığı söylenen paralardan başlamak
istiyorum.
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – Şeriat, ihraç malı mı?!.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bu konu, öncelikle Milliyet Gazetesinde bir yazar tarafından ortaya atıldı. Libya tarafından
kurulan ve Türkiye dahil birçok ülkede şubeleri bulunan Uluslararası İslama Çağrı Cemiyetinden "Refah Partisine Yardım" adı
altında 500 bin dolarlık bir çek gönderiliyor. Bu çek, Sayın Necmettin Erbakan'ın Güvenlik Caddesi 28 numaradaki evinin adresine
gönderiliyor ve çek, hamiline yazılı...
REMZİ ÇETİN (Konya) – Bunun aksi ispatlanmadı mı... Yalan söylüyorsun!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Hamiline yazılı olan bu çekin numarası ve kim tarafından teslim alındığı, aynı gün,
gazetelerde, geniş şekilde yer almıştı. Söz konusu çek, Refah Partisi Genel Başkanı Erbakan adına gönderilmiş olmasına rağmen,
Beşir Darçın tarafından, cemiyetin Türkiye temsilcisi Ammar Abdülselam Harabi'den tahsil ediliyor ve iddiaya göre, bu para
Erbakan'a teslim ediliyor.
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – İddiaya göre...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bununla ilgili mahkeme devam ediyor şu anda; o nedenle, kesinleşememiş bir davadan dolayı
"öyledir" demiyorum; mahkemesi devam eden bir davadan dolayı "iddia" diyorum. (RP sıralarından gürültüler)
Libya'dan gelen 500 bin dolarlık çekten dolayı, bu yardımdan dolayı...
BAŞKAN – Sayın Kul, bir dakikanızı rica edeyim.
Sayın milletvekilleri, bir milletvekili, bir konuda, görüşmeye konu öngörüşmeyle ilgili olarak görüşlerini ifade ediyor; rica
ediyorum... Her grup, kendi görüşünü, çıkıp rahatlıkla ifade edebilmelidir.
SITKI CENGİL (Adana) – Beş senedir, televizyonlarda, söylendi, söylendi...
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Buraya çıkar, söylersiniz... Rica ediyorum...
Buyurun Sayın Kul.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.
Değerli arkadaşlarım, bu yardıma karşılık, Libya'ya da bir teşekkür mektubu gönderiliyor. Bu olay, 9 Şubat 1994 tarihli
gazetelerde, yine, ayrıntılı şekilde yer almıştır.
Tabiî, buna, Refah Partili arkadaşlar, doğal olarak "yalan" diyecekler, diyorlar da... Zaten, doğrulamış olsaydılar, şaşırmamız
lazımdı.
Yine, bu olay, ilk ortaya çıktığı zaman, gerek Sayın Erbakan ve gerekse Refah Partili diğer yöneticiler, bu parayı tahsil eden,
tahsil ettiğini söylediğimiz Beşir Darçın'ı tanımadıklarını söylediler; ama, her ne hikmetse, Refah Partililer, şu son bir iki yıl
içerisinde, en yakın arkadaşlarını bile tanımamaya başladılar; ciddî bir hafıza kaybı söz konusudur. (CHP sıralarından alkışlar)
Ama, önce tanımıyorlar; bir süre geçtikten sonra ilişkiler bir bir ortaya çıktıktan sonra, haa diyorlar, ufaktan hatırlamaya
başlıyorlar.
Hatırlarsınız, Süleyman Mercümek'i de tanımamışlardı. Partinin iki gizli muhasibinden biri olan Beşir Darçın'ı tanımayan
Sayın Erbakan ve Refah yönetimi, bana göre, Darçın'a karşı büyük bir vefasızlık örneği sergilemişlerdir.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Sende vefa ne gezer; sen kim, vefa kim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Darçın -bizzat kendisi- 1992 yılında Aktüel Dergisiyle yapılan bir söyleşisinde, Refah Partisinde
il yöneticiliği yaptığını; Erbakan'a yakın birisi olduğunu; 1980 öncesinde Millî Selamet Partisinde görev almış olduğunu; Refah
Partisi Ankara İl Yönetiminde bulunmuş olduğunu; ilçe yöneticiliği yaptığını; hatta, Refah Partisi Genel Merkez Binasını Sayın
Erbakan'a hatır için 50 milyon liraya kiraya verdiğini ve bunun karşılığında da, her ne hikmetse, zor durumda kaldığı zaman Refah
Partili yöneticilerin kendisini tanımadığını söyleyerek, Refah Partililere de sitem etmiştir.
ABDULİLAH FIRAT (Erzurum) – Depremden aldığın paraları verdin mi SHP'ye?
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sonra, Refah Partisinin üyesi, Genel Merkez Binasının da mal sahibi olduğu ortaya çıkınca,
birdenbire Beşir Darçın'ı tanımaya; hatta, son genel seçimlerde milletvekili adayı olan bazı avukatlar aracılığıyla da kendisini
savunmaya başladılar.
Bu konuda, şimdi, Sayın Erbakan ve Refah Partili yöneticilere sormak istiyorum: Uluslararası İslama Çağrı Cemiyetinin,
Partinizin üyesi olan Beşir Darçın'a vermiş olduğu 500 bin dolar, neyin karşılığında verilmiştir? Darçın, sizin adınıza aldığı
söylenilen bu parayı Partiye mi aktardı; yoksa, Sayın Erbakan'ın kişisel hesabına mı aktardı? Bu cemiyetin, Türkiye'de, sizin
Partinizin de üyesi olan bir kişiye bu kadar para verme gereği nereden kaynaklanmaktadır? Darçın olayı ortaya çıktığında, niçin
önce tanımazlıktan geldiniz? Bu cemiyetin düzenlediği uluslararası toplantılara Sayın Erbakan ve Refah Partili yöneticiler
yöneticiler katılmış mıdır? Bunu daha önce sorduğumuz zaman, Sayın Erbakan ve yöneticiler, kesinlikle böyle bir toplantıya
katılmadıklarını ifade ettiler...
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Daha ne soruyorsun!
MUSTAFA KUL (Devamla) – ...ama, biz biliyoruz ki, bu cemiyet tarafından Avusturya'da düzenlenen Avrupa Müslümanları
Meseleleri Konferansına Osman Yumakoğulları ile birlikte katıldılar ve Otel Intercontinental'in faturaları ve uçak biletleri de bu
cemiyet tarafından karşılandı.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Nereye katılacağımızı sana mı soracağız!
MUSTAFA KUL (Devamla) – Acaba, Refah Partisiyle bu cemiyetin ne ilişkisi olabilir, kuruluş amaçları ve faaliyetleri
konusunda Refah Partisiyle ortak noktaları var mıdır?
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – Siz, her sene Sosyalist Enternasyonale koşarak gidiyorsunuz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Biz gidiyoruz, o paraları da kendimiz ödüyoruz.
BAŞKAN – Sayın Ekinci, Sayın Korkmaz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sosyal demokrat düşünce, evrensel bir düşüncedir.
AHMET DOĞAN (Adıyaman) – Önce İSKİ'nin hesapları bir verilsin.
BAŞKAN – Siz buyurun efendim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; söz, hazır Beşir Darçın'dan açılmışken, şu ünlü hac
organizasyonu ve hacılardan partilerinin kasasına giren 3,5 trilyon lirayla ilgili de bir şeyler söylemek istiyorum. (RP sıralarından
"Bir yalan daha" sesleri)
Değerli arkadaşlarım, hepinizin bildiği gibi, Suudî Arabistan, Türkiye'ye, yıllık olarak 60 bin kişilik hac kontenjanı tanımıştır.
Türkiye'ye tanınmış olan bu kontenjana ek olarak, Refah Partisine de 5 bin kişilik kontenjan tanınmıştır.
HÜSAMETTİN KORKUTATA (Bingöl) – İtibarı senden çok.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Suudî Arabistan'ın iyi ilişkiler içinde bulunduğu bir ülkeye, yani Türkiye'ye neden bu 5 bin
kontenjan tanınmıyor da, bu ülkedeki bir partiye 5 bin kişilik bir kontenjan tanınıyor?.. Başlangıçta bu konuyu Sayın Erbakan inkâr
etmişti; kendisinin ve partisinin hac işleriyle ilgilenmediğini söylemişti; ama, aynı Sayın Erbakan, daha sonra yaptığı bir başka
açıklamada ise, kontenjanı hayır için istediklerini itiraf etti ve bunun partisiyle bir ilgisinin olmadığını söyledi.
Değerli milletvekilleri, benim bildiğim hayır işleri karşılıksız yapılır...
MEHMET AYKAÇ (Çorum) – Hayırdan ne anlarsın sen?!.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Oysa, Suudi Arabistan'ın verdiği 5 bin kişilik kontenjanı kullanan şirketlerin gönderdikleri her
hacı adayından 200 dolar Refah Partisine yardım olarak kesilmiştir ve Refah Partisine gönderilmiştir. (RP sıralarından "Yalan,
yalan" sesleri) Bugünkü kur üzerinden yaklaşık 3,5 trilyona yakın Türk Lirası, Refah Partisinin kasasına bu yolla girmiştir. Hacı
adaylarına, Refah Partisinin kasası Beşir Darçın'ın sahibi olduğu Van Der Zee Şirketiyle hacca gitmeleri öneriliyordu. Bu
organizasyonu, Refah Partisinin başlangıçta tanımadığı Bekir Darçın ve Avrupa Millî Görüş Teşkilatı birlikte gerçekleştiriyordu.
Bu noktada da, ben, Sayın Erbakan'a ve Refah Partili yöneticilere soruyorum: Bu hac organizasyonu sayesinde Refah Partisinin
kasasına giren para ne kadardır? Suudi Arabistan'dan alınan bu ek kontenjan konusunda neden Diyanetten sorumlu Bakanlığa bilgi
verilmemiştir? Neden Diyanet İşleri aracılığıyla değil de Millî Görüş Teşkilatı ve Van Der Zee Şirketi bu kontenjanları
kullanmıştır?..
NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Kul, sen bunların cevaplarını aldın; niye tekrar ettiriyorsun? Aldın bunları...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bu konuda, bizi aydınlatıcı bir cevap vermediniz. Bugüne kadar bununla ilgili cevap vermediniz.
(RP sıralarından gürültüler) Biraz önce...
NACİ TERZİ (Erzincan) – Sayın Hüseyin Ceylan geldi.
BAŞKAN – Sayın Terzi... Sayın Terzi...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, arkadaşların laf atması üzerine sürem doluyor. Onun için bu aradaki kaynayan
sürelerin daha sonra süreme eklenmesini rica ediyorum.
BAŞKAN – Lütfen siz devam edin. Ben uyarıyorum. Siz, buyurun; toparlayın. Ben uyarıyorum efendim.
Buyurun.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, belki asıl ilgi çekecek olan konu, Bosna-Hersek'le ilgili toplanan ve Refah
Partisine aktarılan paralarla ilgili konulardır.
Tarih 22 Şubat 1994. O dönemin Başbakanı Sayın Çiller, Partisinin grup toplantısında, Refah Partisinin Bosna'ya yardım için
topladığı paraların yarısını yerine ulaştırmadığını ve ayrıntılı bilginin daha sonra verileceğini söylüyor...
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Hükümetteydiniz, o zaman araştırsaydınız!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bu suçlamaya ilk yanıt, Sayın Şevket Kazan Beyden geliyor. Sayın Kazan, bir gün sonra, yani,
23 Şubat tarihinde yaptığı açıklamada "Çiller, Refah Partisi yardımlarının yerine ulaşıp ulaşmadığını, Bosna-Hersek
Cumhurbaşkanı Alia İzzetbegoviç'e sorsun" diye yanıtlıyor. Aynı gün, Bosna-Hersek Ankara Büyükelçisi Hayrettin Somun, Refah
Partisinden kendilerine hiçbir yardım iletilmediğini, hatta, bu konuda bir başvuru dahi yapılmadığını ifade ediyor.
ŞEVKİ YILMAZ (Rize) – Alia İzzetbegoviç'le görüşünüz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Biz, İzzetbegoviç'le de görüştük, Hayrettin Somun'la da görüştük; onların gerek basında yer alan
ifadeleri gerekse bize söylenen ifadeler.
23 Şubatta, Yargıtay Başsavcılığı, Çiller'in açıklamasını ihbar kabul ederek soruşturma başlatıyor, bir gün sonra, Sayın
Erbakan, yaptığı açıklamada "bizim yardım toplamayla hiçbir ilgimiz yok, bizi karalıyorlar" diyor.
Sayın milletvekilleri, asıl komedi bundan sonra başlıyor. Aynı gün, Şevket Kazan, toplanan paraların 2 milyar lirasının elden
Bosna'ya ulaştırıldığını, 27 milyar lirasının ise, Almanya'daki İnsanî Yardım Teşkilatının (IHH) hesabına aktarıldığını
açıklıyor. Bu Teşkilatın, Refah Partisi kontrolündeki Avrupa Millî Görüş Teşkilatıyla ilişkili olduğu, daha sonra yaptığımız
araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Erbakan, başlangıçta, Bosna için toplanan parayla partilerinin hiçbir ilgisi olmadığını söylerken, daha sonra ağız değiştiriyor
"parayı biz değil, partililerimiz toplamış" diyor. (RP sıralarından "doğrudur" sesleri)
Peki, Sayın Erbakan, partilileriniz bu paraları nerelerde topladı?
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Sana ne!..
MUSTAFA KUL (Devamla) – Refah Partisinin Bosna-Hersek'le ilgili düzenlediği gecelerde ve mitinglerde -partiniz ya da
partilileriniz, hiç fark etmiyor, sonuçta, sizin düzenlediğiniz özel toplantılarda- bu paralar toplandı, altınlar toplandı; ama, bu
toplanan paralardan İçişleri Bakanlığının haberi yoktur, bunun için İçişleri Bakanlığından izin alınmamıştır.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Siz, kurtuluş savaşlarının nasıl olduğunu bilmiyorsunuz.
MUSTAFA KUL (Devamla) – İçişleri Bakanlığının 2 Mart 1994 tarihinde yaptığı açıklamada, böyle bir yardım
kampanyasından haberlerinin olmadığı ifade ediliyor.
NACİ TERZİ (Erzincan) – Bilimsel konuş.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Yardım alınan kişilere makbuz verilmedi. Ne kadar yardım toplandığı bilinmemekte,
denetlenmemekte; çünkü, makbuz yok, alındı belgesi yok. Peki, Sayın Erbakan bugünlerde başbakanlığa hevesleniyor. Başbakan
olacak bir kişinin, yardım toplama usul ve yöntemlerini bilmesi gerekmez mi?! Özel makbuz bastırılması veya bununla ilgili,
İçişleri Bakanlığından izin alınmasını bilemeyen bir şahsın, Türkiye'de başbakanlığa heveslenmesi ayıp olmuyor mu?! (CHP
sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)
Değerli arkadaşlarım, Sayın Erbakan, başta, yardım toplama işiyle ilgilerinin olmadığını söyledi; ardından, Bosna-Hersek
Cumhurbaşkanı Alia İzzetbegoviç'in, Refah Partisine, yardımlarından dolayı, teşekkür mektubu gönderdiğini açıkladı.
ÖMER EKİNCİ (Ankara) – Hırsızlar iflas etti. Hırsızların pili bitti.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Hani ya Refah Partisi yardım toplamamıştı! Refah Partisinin, toplanan yardımlarla bir ilgisi
yoksa, Alia İzzetbegoviç size neden teşekkür mektubu gönderdi?! Kaldı ki, İzzetbegoviç'in teşekkür mektubu diye basına gösterilen
mektup da daha sonra sahte çıktı. 26 Şubat 1994 tarihinde bir televizyon kanalında yapılan programda teşekkür mektubu diye
gösterdiği mektubun, aslında, Arnavutluk Cumhurbaşkanı Berişa'ya gönderilen mektup olduğu açık ve net bir şekilde tespit edildi
değerli arkadaşlarım. (CHP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, son saniyeniz de bitti; hiç oralara bakmayın efendim...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Lütfen, hiç oralara bakmayın... Ben, size 2 dakika süre veriyorum, toparlayın...
MUSTAFA KUL (Devamla) – 2 dakikada bitirmem mümkün değil.
BAŞKAN – Efendim, lütfen toparlayın.
OSMAN HAZER (Afyon) – Bir dahaki seçime biteceksiniz... Biteceksiniz...
BAŞKAN – Efendim, zamanınızı başkasına kullandırmayın lütfen.
Buyurun.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, Arnavutluk Cumhurbaşkanına gönderilen mektubu, Refah Partisine
gönderilen teşekkür mektubu olarak gösteren Sayın Erbakan'ın acaba hangi sözlerine inanacağız?!
Bugüne kadar, bu konuyla ilgili, Bosna-Hersek'teki bütün yetkililer, Cumhurbaşkanı, Başbakan, Saraybosna Belediye Başkanı
ve Türkiye Büyükelçisi, Refah Partisinden kesinlikle yardım almadıklarını ifade etmelerine rağmen, biz, bu yardımları verdik diye,
ısrarla, bu konu, Refah Partili yöneticiler tarafından gündeme getirilmektedir. Başta, göndermediklerini ifade eden Refah Partililer,
tekrar hafızalarını yokladıklarında, yardım yaptıklarını birden bire hatırlayıverdiler; ama, ne kadar yaptıklarını tam olarak
hatırlayamadılar; birinci gün 26 milyar lira yardım yaptıklarını, ikinci gün 45 milyar lira yardım yaptıklarını, üçüncü gün ise 105
milyar lira yardım yaptıklarını söylediler ve sonuçta, Sayın Erbakan, Bosna'ya roket fabrikası yaptığını ifade etti. (CHP
sıralarından alkışlar) O tarihte, roket fabrikasının yerini sorduğumuzda "ne yapacaksınız, Sırplara rapor mu edeceksiniz" demişti.
(RP sıralarından "Doğru söylemiş" sesleri) Evet, Sayın Erbakan, Bosna-Hersek'te barış sağlandı, anlaşma sağlandı, artık savaş
bitti; şu roket fabrikasının yerini söylemenizde, zannediyorum, artık bir sakınca yoktur.(CHP sıralarından alkışlar)
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – İçinizde Bosna'nın sızısını duymadınız.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Eğer uygun görülürse, bu araştırma komisyonu kurulursa, Bosna-Hersek'e bütün partilerin
milletvekillerinin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, süreniz bitti efendim. Saygı sunar mısınız lütfen... Lütfen, saygınızı sunun efendim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan... Sayın Başkan... (RP sıralarından "Halk hangisine itibar edecek?" sesleri)
BAŞKAN – Lütfen, saygınızı sunun efendim. Lütfen... Genel Kurula saygınızı sunun.
Buyurun.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkanım...
İRFAN GÜRPINAR (Kırklareli) – Sayın Başkan, çok önemli konu.
BAŞKAN – Efendim, ben takdir ederim.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Bu kadar önemli bir konuda...
BAŞKAN – Lütfen, saygınızı sunup, iner misiniz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – ...henüz konuşmamın yarısını bile bitirmedim.
BAŞKAN – Sayın Kul...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sıralardan söz atılıyor efendim.
BAŞKAN – Sürenizi uzattım efendim... Saygınızı sunar mısınız...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Teşekkür ederim.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Siz, kurtuluş savaşlarının ne olduğunu bile bilmiyorsunuz.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Abdullah Gül de, 26 Şubat 1994'te gazetecilere "Azerilere, tanesi 4 bin dolardan, 50 tane
Rus tankı aldık" demişti.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Doğru... Gidin sorun...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Erbakan, Azerilere yaptığınız bu yardımlardan acaba Dışişleri Bakanlığının bilgisi var
mıdır? Dışişleri Bakanlığımızın haberi olmadıysa, ülkemizi dış dünyada zor durumda bırakacak böylesine bir açıklamanın
yapılmasına nasıl müsaade edilmektedir?
Değerli arkadaşlarım, Almanya'daki İnsanî Yardım Teşkilatının Freiburg ve Düsseldorf'taki hesaplarına el konulmasından
sonra, Alman makamları geniş çaplı bir araştırma başlattıktan sonra...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kul, üçüncü ilave süreniz de bitti efendim. Lütfen... Lütfen...
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Bosna'nın, Çeçenistan'ın acısını duymuyorsunuz...
MUSTAFA KUL (Devamla) – Sayın Başkan, selam verip ineceğim efendim.
BAŞKAN – Lütfen efendim, teşekkür edip inin.
MUSTAFA KUL (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, bu konuyla ilgili Meclis araştırması açılmasının yararlı olduğuna
inanıyorum. Aslında, söyleyeceğim daha çok şey vardı... Umuyorum ki, bu konuyla ilgili Meclis araştırma komisyonu kurulur;
bildiklerimizi, duyduklarımızı, elimizdeki belge ve bilgileri o komisyonda değerlendiririz; Türkiye'nin en büyük faizcilerinin kim
olduğunun, o faizlerde batırılan paraların, insanların iyi niyetini sömürerek topladıkları paraları parti için kullananların, uçakların,
helikopterlerin, güllerin, altınların ve hediye sepetlerinin hesabını sormuş oluruz.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve DSP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kul, teşekkür ediyorum.
VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR
1. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Erzincan Milletvekili Mustafa Kul’un şahsına ve partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun Sayın Kazan.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Birincisi, ismimden bahsedilmek suretiyle bana sataşmada bulunulmuştur. Bir açıklamam dile
getirilmiştir; o açıklama yanlış ifade edilmiştir burada.
İkincisi, önergede bahsi geçmeyen, Libya ile ilgili çek olayı konusunda Refah Partisine bir ithamda bulunulmuştur; onun
belgesini, yetkili makamların verdiği, gönderdiği belgeyi arz edeceğim.
Bu bakımdan, hem şahsıma yapılan sataşma hem Partime yapılan sataşma dolayısıyla söz talep ediyorum.
BAŞKAN – Sayın Kazan, yeni bir sataşmaya fırsat vermemek üzere, çok kısa... Rica ediyorum... O belgeyi gösterin ve kısa bir
ifadede bulunun.
Buyurun efendim. (RP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına konuşan Sayın
Mustafa Kul'u, bütün Türkiye tanıyor; televizyon programlarındaki perişan haliyle tanıyor. (RP sıralarından alkışlar, CHP
sıralarından gürültüler)
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sataşmada bulunuyor.
BAŞKAN – Sayın Kazan... Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Kendisinin, işi gücü, hiçbir araştırma yapmadan, sağa sola çamur atmak...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Hakkı yok; müdahale edin...
BAŞKAN – Efendim, müdahale ediyorum... Sayın Matkap, müdahale ediyorum..
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Biraz önce yaptığı konuşma, gerçekleri tahrif etmektir..
BAŞKAN – Sayın Kazan, açıklamanızı yapın, lütfen inin.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, sizi suiistimal ediyor; hani belge gösterecekti?!.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Biraz önce yaptığı konuşmasında, benim, bir basın toplantısında yaptığım açıklamada, 27
milyar bir yardımın Almanya'dan geldiği şeklinde konuştuğumu ifade ettiler. Ben böyle bir konuşma yapmadım. Yaptığım bütün
basın toplantılarının yazılı metni vardır ve dosyamdadır.
Sayın Necmettin Cevheri'nin, Bosna paralarıyla ilgili olarak, Refah Partisi aleyhine yaptığı konuşmaya cevaben -iki gün sonra-
yaptığım konuşmada, sadece Refah Partililerin değil, Refah Partililerle beraber birçok partilere mensup arkadaşların, Bosna-Hersek'e
yardım konusunda faaliyet gösterdiklerini, bütün partilerin, liderlerinin, tamamen özel çalışmalar neticesinde yapılan bu yardım
çalışmalarına destek verdiklerini, hatta Anavatan Partisi Genel Başkanının ve diğer parti yetkililerinin bu yardımlara destek
verdiklerini ifade ettim; bu hususta, bizim camiamız içinde bazı kişilerin toplamış oldukları yardımların makbuzlarını, kişileri
adına yatırdıkları yardımların makbuzlarını teşkilattan getirdiğimizi ve bunların da toplamının, Sayın Cevheri'nin ifade ettiği
rakam kadar olduğunu beyan ettim; yurtiçinde sadece. Şimdi, o nedenle, bu sözü çarpıttı; bu bir.
İkincisi, burada, Beşir Darçın'ı ele aldı; buna, 500 milyarlık bir çek verilmiş, Libya'daki İslama Çağrı Cemiyeti tarafından ve
dava devam ediyormuş; işte Sayın Kul'un çamuru budur. Ortada dava diye bir şey yok; bu bir. (CHP sıralarından gürültüler)
İkincisi, Beşir Darçın, basında çıkan bu yazılar üzerine, ifade vermek üzere savcıya gitmiş, savcıda kendisine birtakım
fotokopiler göstermişler; Beşir Darçın "bu imza benim değil, benimle alakası yok" demiş.
BAŞKAN – Sayın Kazan... (CHP sıralarından gürültüler)
Müsaade buyurun efendim... Uyarıyorum.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bu bizi ilgilendirmez... Şimdi, esas belge bu. (CHP sıralarından gürültüler)
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Matkap, rica ediyorum...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bakınız, biz bir siyasî partiyiz, ciddî bir siyasî partiyiz; böyle bir paranın Refah kasasına girdiği
konusunda, Refaha verildiği konusunda bir iddia çıkmış; bizim yapacağımız iş nedir? Bizim yapacağımız iş, mademki burada
"İslama Çağrı Cemiyeti" diye bir cemiyetin adı geçiyor ve mademki bu cemiyetten bize para verildiği iddia ediliyor; biz, bu cemiyete
resmen çağrıda bulunduk; Genel Sekreterimizin imzasıyla. Bu yazı, 18.12.1994'te gönderilmiştir. Genel Sekreterimizin imzasıyla,
Libya'daki İslama Çağrı Cemiyetine gönderilmiştir; hukuk budur, yol budur, yordam budur... (CHP sıralarından gürültüler) Çamur
atmak değildir, dedikodu yapmak değildir. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Kazan, efendim, lütfen son cümlenizi söyleyin.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Şimdi, verilen cevabı arz ediyorum...
YAHYA ŞİMŞEK (Bursa) – Sayın Başkan, 20 dakika mı konuşacak?
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bu cevap, elbette ki bu Cemiyetin Arapça olarak verdiği bir cevaptır; yeminli Ankara 11 inci
Noterliğinde tercüme edilmiştir.
Ne diyor:
"18.12.1994 günlü mesajınıza cevap.
Bu mesajınızda, bazı çevrelerin -bu cevap 20.12.1994'te yazılıyor- geçmiş günlerde, Cemiyetimizin Refah Partisine maddî
yardımlarda bulunduğunu iddia etmesine değinmektesiniz. Burada belirtmek isteriz ki, Uluslararası İslama Çağrı Cemiyeti,
hükümete bağımlı olmayan, özel nitelikli bir kuruluş olup, Birleşmiş Milletler Teşkilatı, UNESCO...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Kazan, toparlar mısınız.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkan.
BAŞKAN – Süre bitti efendim...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ...ve İslam Konferansı Teşkilâtında gözlemci üye olarak temsil edilir.
Amaçları:
Kuruluş sözleşmesinde yazıldığı gibi, bütün dünyada insanî ve sosyal yardımlar vermekle birlikte, Müslüman olan veya
olmayanların kültürel faaliyetlerini destekler ve herhangi bir siyasî ilişkisi bulunmamaktadır; ne Refah Partisi ne de Türkiye'deki
hiçbir siyasî kuruluşa, şu ana kadar, hiçbir maddî yardımda bulunmamıştır." Genel sekreter imzasıyla geliyor. (RP sıralarından
"Bravo" sesleri, alkışlar; CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – İşte, yazı bu.
BAŞKAN – Sayın Kazan... Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Şimdi, Sayın Kul...
BAŞKAN – Sayın Kazan... Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Sayın Kul, burada, Grubun adına yaptığın konuşmada Refah Partisine yaptığın ithamlar
konusunda adalette senden hesap sormayacağımızı zannetme, düşünme...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sözcünüz cevap versin...
BAŞKAN – Sayın Kazan... Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Seni, adaletin huzurunda hesaba çağıracağız ve fitil fitil de burnundan getireceğiz.
Arz ederim. (RP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar, CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Kazan... Sayın Kazan, Genel Kurula saygı sunun lütfen.
Anavatan Partisi Grubu adına... (CHP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan...
İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Otur yerine, otur...(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Ne var efendim; buyurun.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, Sayın Kazan konuşmasında beni tehdit etmiştir...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...(CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun... Müsaade buyurun efendim...
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Matkap, oturur musunuz siz yerinize.
Buyurun efendim.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Meclisteki konuşmalarımızdan dolayı sorumlu tutulmamamız lazım.
NİHAT MATKAP (Hatay) – Sayın Başkan, arkadaşımıza da söz hakkı doğmuştur.
BAŞKAN – Efendim Sayın Matkap... Efendim, hayrola Sayın Matkap bir şey mi diyorsunuz?
NİHAT MATKAP (Hatay) – Arkadaşımıza söz hakkı doğmuştur.
BAŞKAN – Arkadaşın bir talebi var, onu alıyorum.
Buyurun.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Sayın Başkan...
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Ne var efendim; buyurun.
AYHAN FIRAT (Malatya) – Tehdit etti, tehdit etti...
BAŞKAN – Neyle efendim?..
Buyurun Sayın Kul.
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, Sayın Kazan, benim söylediklerimden dolayı, sataşmadan dolayı, söz aldı ve
benim söylediklerime cevap verdi; ama, aynı zamanda beni tehdit etti. O verilen cevaplarla ilgili ben de cevap hakkımı kullanmak
istiyorum.
BAŞKAN – Hayır efendim... Sayın Kul, zatı âliniz...
MUSTAF KUL (Erzincan) – Bana da sataşma var...
BAŞKAN – Efendim, Sayın Kul, Refah Partisi Grubuna bilmem hangi cemiyetten para geldiği yolunda bir iddiada bulundunuz.
Grubun Başkanvekili arkadaşımız, Grubuna vaki bu rencide edici sözün doğru olmadığını bir belgeyle ifade edeceğim" diye söz
aldı, çıktı, o sadette söz verdim kendisine.
Buyurun efendim...
MUSTAFA KUL (Erzincan) – Sayın Başkan, sadece cevap vermedi, tehdit etti.
BAŞKAN– Efendim, sizi dinledim...
Buyurun Sayın Gül, sizi dinliyorum.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, Sayın Kul, konuşmalarında ismimden açıkça bahsederek, Azerbaycan'a tank
aldığımızdan bahsetti, buna cevap vermek istiyorum.
BAŞKAN – Kimin efendim, zatı âlinizin mi?
ABDULLAH GÜL (Kayseri)– Evet efendim.
BAŞKAN – Efendim, zabıtları getirteyim; ben, onu takip edemedim.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Efendim, ismimden açıkça bahsetti; ben konuya bir açıklık getirmek istiyorum.
BAŞKAN– Sayın Gül, o hususu takip edemedim; zabıtları getirteyim, bakayım...
Buyurun, talebiniz nedir Sayın Yumakoğulları?
OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul)– Efendim, benim de ismim geçti...
BAŞKAN – Nereye efendim?.. Müsaade buyurun Sayın Yumakoğulları?.. Nereye efendim? Sizi henüz kürsüye davet etmedim.
Efendim, talebinizi alayım; nedir talebiniz?
OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri...
BAŞKAN – Sayın Yumakoğulları, bana dönün efendim. (DYP ve CHP sıralarından gürültüler)
Buyurun. (DYP ve CHP sıralarından gürültüler)
Sayın milletvekilleri, sükûnete davet ediyorum... Rica ediyorum...
Buyurun Sayın Yumakoğulları.
OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – Sayın Başkan, Sayın Kul, Millî Görüş Teşkilatlarından bahsederek, ismimi de
zikrederek, yapılmış olan Avrupa Müslümanları Konferansından bahisle, bizi zikretti.
On yılı aşkın zamandır Avrupa Millî Görüş Teşkilatlarının Genel Başkanlığını yapan bir insan olarak, şunu açık ve net
olarak ifade ediyorum ki, her şeyden önce...
KADİR BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, böyle bir usul var mı efendim?
BAŞKAN – Müsaade buyurun efendim.
KADİR BOZKURT (Sinop) – Böyle bir usul var mı efendim?
BAŞKAN – Sayın Bozkurt, siz, müsaade buyurun efendim...
Ne olacağını ben bilirim efendim.
Buyurun.
OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – ...üçüncü sınıf vatandaş muamelesi gören o insanlarımıza şahsiyet vererek, her
şeyden önce, devletine milletine...(DYP ve CHP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Yumakoğulları, hangi sözle size sataşıldığını söylerseniz, tutanakları getirteyim ben.
OSMAN YUMAKOĞULLARI (İstanbul) – Efendim, Avrupa Müslümanları Konferansına, Osman Yumakoğulları'yla beraber,
Sayın Erbakan'ın katıldığından bahsetti.
Şimdi, ben de diyorum ki, biz, bu konferansları Türk Milletine yardımcı olmak için, oradaki insanlara şahsiyet kazandırmak
için...
BAŞKAN – Sayın Yumakoğulları, zabıtlara geçti, buyurun efendim, buyurun lütfen...
V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) (Devam)
BAŞKAN – Anavatan Partisi Grubu adına, Abdullah Akarsu; buyurun.(ANAP sıralarından alkışlar)
Efendim, gruplar adına başka söz talebi olmayacaksa, Sayın Akarsu'dan sonra, önerge sahibine söz vereceğim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, Grubumuz adına Sayın Mustafa Kemal Aykurt konuşacaklar.
BAŞKAN – Tamam efendim.
Sayın Akarsu, buyurun.
ANAP GRUBU ADINA ABDULLAH AKARSU (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmam, diğer grupların
konuşmaları gibi pek uzun olmayacak; çünkü, Anavatan Partisi Grubunun bu noktadaki görüşleri çok açık ve net; hatta, Hükümet
Protokolünün 4 üncü maddesinde de mevcut; şeffaflığı ve Koalisyon Hükümetinin, her türlü yolsuzluk olaylarının üzerine gitmesini
maddeye bağlamış bir siyasî partinin mensubuyum.
Aydın Milletvekil Ali Rıza Gönül ve arkadaşlarının, Süleyman Mercümek ve Uluslararası Yardım Teşkilatı arasındaki
ilişkilerin açıklığa kavuşturulması ile yardım amacıyla toplanan paralar ve ne kadar para toplandığı, toplanan kurban paralarının
amacına ulaşıp ulaşmadığı yolundaki iddialar için vermiş oldukları Meclis araştırması hakkında, Partimin görüş ve temennilerini
aktarmaya çalışacağım.
Saygıdeğer milletvekilleri, Anavatan Partisi olarak, herkesin aklanması ve temizlenmesi taraftarıyız; dürüst siyasetin, onurlu
politikanın taraftarıyız; hiçbir insan veya zümrenin şaibe altında kalmadan yaşaması gerektiğine inanıyoruz.
Saygıdeğer milletvekilleri, Anavatan Partisi olarak, doğru bildiğimizin ve hak bildiğimizin önünde saygıyla eğilirken, yanlış
bildiklerimize de, sonuna kadar karşı çıkmaya kararlıyız. Bazı amaçlara ulaşmak için, siyaseti ve partimizin adını kesinlikle
kullanmayız ve başkalarının da kullanmasına izin vermeyiz. Siyasetin en büyük erdemi, dürüstlük, dürüst siyaset yapmaktır. Hak
bildiğimiz yoldan da hiç kimse bizi geri çeviremez.
Değerli milletvekilleri, 23 Haziran 1983 tarihli Resmî Gazetede yayımlanan 2860 sayılı Yardım Toplama Yasası, yardım
toplamaya yetkili kişi ve kuruluşların, hangi amaçla yardım toplayabileceğine, yardımın toplanılmasına, kullanılmasına ve
denetlenmesine ilişkin esasları düzenlemiştir. Yardım toplayacak kuruluşlar arasında ise siyasî partiler zikredilmemiştir. Yardım
toplarken makbuz vermek şart ve önceden izin almak gerekmektedir. 2860 sayılı Yardım Toplama Yasasının 14 üncü maddesi
"yardım toplama faaliyetine girişenler, toplanan para ve eşyanın korunmasından ve amaca uygun şekilde kullanılmasından
sorumludur" diyor. Bu konuda, Kanunda, çok açık ve net bir şekilde siyasî partilerin ne şartlarla yardım alacağı belirtilmektedir.
Siyasî Partiler Kanununda da, bu, ayrıca göz önüne getirilmiştir.
Biz, onun için diyoruz ki, siyaset, daima, adaletle, dürüstlükle kol kola olmalı, gerçekler ortaya çıkmalıdır. Tüyü bitmemiş
yetimin hakkını Allah katında ödemeyi hiçbir fert istemez ve insanların, huzura, kul hakkı olmadan çıkmaları gerekmektedir. Buna
inanır, buna güveniriz, bunu da söyleriz. Şuna canı yürekten inanıyoruz: Anavatan Partisinin tek tek her milletvekili, üzerine aldığı
sorumluluğun bilincindedir ve bu sorumluluğu yerine getirmekten hiçbir zaman gocunmayacak ve çekinmeyecektir.
Biz, İktidara, kin ve intikam duygularıyla gelmedik, hizmet etmek için geldik. Amacımız, sadece hizmettir ve bu noktadan bizi
geri çevirmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.
Bu inanç ve duygularla, siyaset arenasında çaba gösteren milletvekilleri olarak, şeffaflıktan yanayız ve bütün milletvekillerinin
de bu inançla dolu olduğuna inanmak ve güvenmek istiyoruz. Hiç kimsenin, siyaseti, kendi çıkarları için kullanması gerektiğinin
doğru olduğuna inanmıyoruz. Siyasî baskılar, siyasî çıkarlar, kulis faaliyetleri, politik ayak oyunlarıyla, partimizin şiarı haline
getirdiğimiz düşüncelerimizden taviz vermeye hiç niyetimiz yoktur; çünkü, biz bir bütünüz.
Sayın milletvekilleri, temiz hedeflere, kirli yollardan, çirkin araçlarla gidilmez. Bugüne kadar, Yüce Meclisimiz, üzerine düşeni
yapmaya gayret etmiştir. Eğer, kendilerine zarar gelmeyeceğini bilenler, kendilerine zarar verilmeyeceğini bilenler, bir başka türlü
düşünür ve tavır koyarlarsa, bunun sıkıntısını hep beraber çekeriz. Bu noktada, bana göre, en sağlıklı ve en ilkeli davranan siyasî
parti, Anavatan Partisi olmuştur ve her zaman hesabını vermiştir, vermeye de devam edecektir.
Sayın milletvekilleri, eğer vatandaşlarımızın yardımseverlik duyguları, insancıl yaklaşımı kullanılıp, bundan çıkar elde
edilmeye çalışılmışsa, insanımızın iyi niyeti suiistimal edilmişse, bunların en sıkı takipçisi olmak, bizlerin aslî görevidir.
Temsilcisi olduğum Anavatan Partisinin tüm milletvekilleri, bu durumda üzerlerine düşeni layıkıyla yapacaklardır; bundan da hiç
kimsenin şüphesi olmasın.
Saygıdeğer milletvekilleri, dürüstlük çizgimizden taviz vermeden, hiçbir otoriteye boyun eğmeden, sadece devletimizin ebed
müddet yaşayacağı ve milletin bölünmez bütünlüğünü, Allah'ın huzurunda vereceğimiz hesaba da dahil ederek, veremeyeceğimiz
hesabın olmadığını düşünerek, bizden bekleneni yapmak durumundayız. Demokrasilerde hesap vermeyen güç yoktur. Gerçeklerin,
doğruların ortaya çıkmasına yardımcı olmak, vicdanlarımızı ve vatandaşlarımızın vicdanlarını rahatlatmak, anlaşılır,
inandırıcı, kuşkuları giderici davranmak ve şeffaf politikalar üretmek, Türkiye Büyük Millet Meclisinin ve bütün parlamenterlerin
üzerine düşen bir görevdir.
Sayın milletvekilleri, insan şerefi ve onuru için yaşamalı ilkesine bağlıyız. Buna yönelik her çabaya katılır, destek oluruz. Adı
geçen araştırma önergesine, bu duygu ve düşünceler içerisinde evet diyeceğiz, beyaz rey vereceğiz; çünkü, bu noktada, sizlerin de
üzerine düşen görevler olduğuna inanıyoruz. Siyasetin temsilcileri olarak, temiz bir politika, akıllı bir idare göstermek
durumundayız. Şaibe altındasınız, şaibeyi temizlemeniz gerekiyor; onun için, Anavatan Partisi Grubu olarak beyaz rey vereceğiz,
evet oyu vereceğiz diyorum.
Hepinize saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Akarsu, teşekkür ediyorum.
ABDULLAH AKARSU (Devamla) – Efendim, ben, fazla sataşmalara ve bu kürsünün samimiyetine karşı kötülüklere fırsat
vermemek için süremi çok kısıtlı kullandım. Siz şimdi bana sataşırsanız, ben size başka şeyler de söyleyebilirim. (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Akarsu, süreniz var; ama, siz konuşmanızı bitirdiniz...
ABDULLAH AKARSU (Devamla) – Sayın Başkan, müsaadelerinizle bir cümle ilave etmek istiyorum.
BAŞKAN – Tabiî, buyurun.
ABDULLAH AKARSU (Devamla) – Ben bu konuyu sühuletle geçiştirmeye çalıştım. Beyaz rey vermeye vicdanımla karar
verdim. Ancak, oradan bana cevap veren Refah Partili muhterem kardeşime seslenmek ve özellikle bir cümleyle dikkatinizi çekmek
istiyorum.
Sayın Lütfü Esengün, niçin Mal Varlığı Araştırma Komisyonunun kabul edilmeyen görüşüne imza atmadınız? Onun cevabını
burada veriniz; ondan sonra komisyonda oturalım, beraber konuşalım.
Saygılar sunuyorum. (ANAP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DYP sıralarından alkışlar, RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Akarsu, teşekkür ediyorum.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, sataşma var.
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Arkadaşımızın merak ettiği konuda hemen cevap arz etmek için, lütfen söz veriniz. İsmim
kullanılmak suretiyle, rapora niçin imza atmadığımı, Anavatan Partili sayın milletvekili tarafından sual edildi. O suale cevap arz
etmek için, sayın Genel Kurulu bilgilendirmek için, lütfen söz veriniz.
BAŞKAN – Efendim, zatı âliniz, bana gelen belgeye göre, grup adına görüş beyan edeceksiniz; o arada, iki cümleyle ifade
edersiniz.
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, yalnız, grup adına...
BAŞKAN – Ben size ilave süre veririm efendim. Buyurun...
LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Tamam, teşekkür ederim efendim.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Buyurun efendim.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Sayın Başkan, benimle ilgili zabıtlara bakacaktınız; baktınız mı efendim?
BAŞKAN – Efendim, zatı âliniz bir pusula gönderdiniz; bendeniz, o pusulaya işaret koyup Tutanak Müdürlüğüne gönderdim;
oradan zabıtlar gelecek, inceleyeceğim, zatı âlinize bilgi arz edeceğim.
ABDULLAH GÜL (Kayseri) – Teşekkür ederim.
BAŞKAN – Biraz teemmül ve sabır buyurursanız...
Y. FEVZİ ARICI (İçel) – Teemmül; teenni de var mı?
BAŞKAN – Hayır, teenni ayrı efendim. Niye geciktirdiğimi teemmül buyurursanız... Sayın Arıcı... (DYP ve ANAP
sıralarından gülüşmeler)
Sayın Kemal Aykut... Doğru mu efendim?
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Aykurt Sayın Başkan, Mustafa Kemal Aykurt.
BAŞKAN – Efendim, yanlış yazılmış, özür diliyorum. Tabiî, zaten ikisi beraber anlam kazanır.
Doğru Yol Partisi Grubu adına, Denizli Milletvekili Sayın Mustafa Kemal Aykurt; buyurun efendim. (DYP sıralarından
alkışlar)
DYP GRUBU ADINA MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Mercümek dosyasıyla
ilgili olarak Doğru Yol Partisine mensup arkadaşlarım tarafından verilen araştırma önergesi üzerinde görüşlerimi arz etmek üzere
huzurlarınıza geldim. Bu vesileyle, Sayın Başkanlık Divanını ve Yüce Meclisin değerli üyelerini saygıyla selamlıyorum.
Huzurunuza, TEDAŞ gibi, TOFAŞ gibi, her türlü hukukî mesnetten yoksun bir dosyayla gelmedim; bağımsız Türk
mahkemelerince beraatla sonuçlandırılmış ve kesin hüküm haline gelmiş bir konuyu değil, mahkûmiyetle sonuçlanmış bir dosyayı
Yüce Meclisin huzuruna getirdim. Bu dosyada, tüyü bitmemiş çocuklarımızın hakkı var; bu dosyada, Bosna'da şehit olanların
(şühedanın) geride bıraktığı yetimlerinin hakkı var; bu dosyada, şühedanın geride bıraktığı dul eşlerinin acıları var, gözyaşları
var ve nihayet bu dosyada, Bosna'ya, Sırp mezalimi altında inim inim inleyen Bosna'ya, para yardımı yaptığını zanneden ve fakat,
sonra, dolandırıldığını öğrenen yardımsever Müslüman kardeşlerimizin ahı var, bedduası var. (DYP sıralarından alkışlar, RP
sıralarından gürültüler)
İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Kimmiş bu?!.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerli milletvekilleri, bu dosya nedir; bu dosyanın içinde ne vardır? Bu dosya,
Refah Partisinin, adil düzencilerin, din istismarıyla oy avcılığı yapanların "iktidarımız, ya kanla, ya oyla olacak" diyenlerin (RP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar) gizli kasası, kirli kasası, Süleyman Mercümek dosyasıdır. Dosya budur. (DYP
ve DSP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bizdeki kayıtlara göre, Süleyman Mercümek, Ali oğlu, 1945 Bandırma doğumlu, 1966 yılında bir tekstil
firmasında veznedar olan ve günlük kazancıyla karnını doyuran bir insandır. Sayın Şevket Kazan'ın muhtelif gazetelerdeki
beyanına göre, Süleyman Mercümek, 1985 yılında, Refah Partisinin Fatih İlçe Örgütünde kayıtlı üyesidir. Yine, Sayın Kazan'ın
beyanına göre, dürüst bir işadamı, mutemet bir insandır. (RP sıralarından "doğru, doğru" sesleri) Ama, ne zaman ki bu zat Refah
Partisine kaydolur, Allah, yürü ya kulum der. Bugün, hesabı bilinmeyen, nereden geldiği belli olmayan trilyonların sahibidir
Süleyman Mercümek. (RP sıralarından gürültüler, "Çillerler gibi" sesleri)
Bakınız... Hiç telaşlanmayın; ben ne kadar sakinim, görüyorsunuz; hiç telaşlanmayın. Eğer telaşlanırsanız, başka şeylerden de
bahsetmek zorunda kalırım. (RP sıralarından "et, et" sesleri)
Peki, edelim o zaman.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri... Sayın Aykurt...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Sevgili arkadaşlarım, değerli milletvekilleri, bakınız, ben söylemiyorum; şimdi
vesikaları konuşturacağım.
Bakınız, Avrupa Millî Görüş Teşkilatı -yan kuruluşunuz- (RP sıralarından "Hayır" sesleri) Fransa Merkezî Başkanı Ayhan
Yılmaz ne diyor. (RP sıralarından "Ne alakası var" sesleri) Ayhan Yılmaz, 2 Haziran 1994 tarihinde yaptığı açıklamada, İstanbul
Sultanbeyli Belediyesinin, dört yıldır belediyeye ait arsaları Avrupa'daki millî görüşlü çevrelere sattığını; bu arsalardan en az 10
milyon mark elde edildiğini; ancak, paranın, belediye kasasında değil, Süleyman Mercümek'in sorumlu olduğu Refah Partisi
kasasında saklandığını (RP sıralarından "Allah Allah" sesleri) söz konusu meblağın bir kısmının Refah Partisine bir kısmının da
Sultanbeyli Belediyesine aktarıldığını, akıbeti bilinmeyen bir kısmının ise, bazı parti mensuplarına gittiğini; Süleyman
Mercümek'in basına yansıyan hesabında görülen paranın, Bosna yardımlarıyla alakası olmayıp, arsa satışlarından Refah Partisine
düşen pay olduğunu ifade ediyor. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aykurt, bir dakikanızı rica edeyim.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Buyurun efendim.
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri...
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hükümetin...
BAŞKAN – Müsaade buyurun Sayın Öncel. Rica ediyorum efendim, sükûnetle...
KADİR BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, süreyi durdurun.
BAŞKAN – Sayın Bozkurt, müsaade buyurun efendim. (DYP sıralarından "Süreyi durdurun" sesleri)
Efendim, müsaade buyurun, ben yönetiyorum.
Sayın milletvekilleri, sükûnet avdet etmezse, birleşime ara vereceğim. (DYP sıralarından "Süre çalışıyor" sesleri)
Buyurun Sayın Aykurt.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerli arkadaşlarım, devam ediyoruz, belgeler konuşuyor. (RP sıralarından
gürültüler)
BAŞKAN – Efendim, siz konuşun lütfen, siz konuşun.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Diğer taraftan, İstanbul Sultanbeyli ilçesinin Refah Partili Belediye Başkanı Ali
Nabi Koçak'ın, islam Üniversitesi kurulmak üzere, Sultanbeyli'de kamulaştırılarak düşük ücretle satın alınan arsayı parsellediği ve
"Adil Düzen Mahallesi" adı altında pazarladığı -Adil Düzen Mahallesi de var- bu amaçla, 1 ilâ 18 Ekim 1993 tarihleri arasında
Köln'de yapılan Avrupa Millî Gençlik Teşkilatı 5 inci Kitap Fuarına giderek pazarlama gayretlerini sürdürdüğü bilinmektedir. (RP
sıralarından "Sultanbeyliler dinliyor" sesleri)
Bakınız, Sultanbeyli'deki 121 dönümlük tapulu arsa, Süleyman Mercümek'in ortak olduğu Yayın ve Dağıtım, Sanayi ve Ticaret
A.Ş. adına kayıtlı olarak gözükmekte olup, arsanın pazarlama işlemleri "Kırmasti Mahallesi, Nalbant Demir Sokak, Doğuş İşhanı,
No 7, Fatih-İstanbul" adresinde faaliyet gösteren Doğuş Malî Müşavirlik Bürosu sahibi Süleyman Mercümek tarafından
yürütülmektedir. Süleyman Mercümek -buraya dikkat ediniz- 250 metrekarelik bir parsel için, 13 500 mark talep etmektedir.
Değerli milletvekilleri, 121 bin metrekare arsayı parsellediğiniz zaman elde edilecek rant, 326 milyar 700 milyon liradır.
Rantçılar kim, görüyor musunuz; görüyor musunuz rantiyeciler kim?! (DYP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; RP sıralarından
"Siz, siz" sesleri) "Adil Düzen Mahallesi" adı altında, ne olduğunu kimsenin bilmediği mahallede -bölge halkı da bilmiyor- ve
arsada...
MİKAİL KORKMAZ (Kırıkkale) – O mahalle, yüzde 70 oy verdi.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – ...üniversite kurulacağı kanaatinin o yörede hâkim olduğu bilinmektedir.
Değerli milletvekilleri, basında ve kamuoyunda şüyu bulan Süleyman Mercümek olayından sonra, Refah Partisi yetkilileri, adı
geçen Süleyman Mercümek'in partileriyle ilişkisi olmadığı yönünde beyanlarda bulunmuşlardır. Hatta, bir üzüntümü ifade edeyim;
bundan birkaç gün evvel, bu kürsüde, Refah Partisinin değerli sözcüsü, Mercümek için "o adam" diye bahsetti. Şimdi "o adam" oldu;
halbuki, daha evvel, mutemet adam, yiğit adam, güvenilir adam ve partilerinin kayıtlı üyesi idi. Bu da, herhalde, adil düzen ahlakına
uygun olsa gerek. Şimdi, "o adam"... (DYP sıralarından alkışlar)
Şimdi, bizim onlarla temasımız yok; ama, bir mübarek Kurban Bayramında, Balıkesir İli, Edremit-Altınoluk'taki yazlık evine
giden Sayın Erbakan'ın, bayramı Balıkesir Havran İlçesi Büyükdere Köyündeki akrabalarının yanında geçiren Süleyman
Mercümek'le -22 Mayıs 1994 tarihinde- ikili ve gizli görüşme yapmasının tercümesini siz yapın.
İSMAİL YILMAZ (İzmir) – Orada mıydınız? Nereden biliyorsunuz?
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Tarih veriyorum; önergemize "evet" deyin açıklayalım; belgeleri verelim.
Yüreğiniz yetiyorsa parmak kaldırın. (RP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından "Bravo" sesleri alkışlar)
Siz, bu kürsüden, TEDAŞ'ta, TOFAŞ'ta "efendim, biz, mutlaka mahkûmiyet düşünmüyoruz, aklanırsınız" demediniz mi? Belki
siz de aklanırsınız; niye telaşlanıyorsunuz?!.. ( RP sıralarından gürültüler, DYP sıralarından alkışlar)
Değerli arkadaşlarım, bakınız, 24 Şubat 1993 tarihinde, İstanbul, Cağaloğlu, Çatalçeşme Sokak, 27, 29, 106, 107 ve 122
numaralı adreslerde, Avrupa Millî Görüş Teşkilâtının kitap ihtiyacını karşılamak üzere kurulan, Yayın ve Dağıtım, Pazarlama,
Sanayi ve Ticaret AŞ'nin ortağı ve yönetim kurulu üyesi de Süleyman Mercümek'tir. Yani, yurtdışında ve yurtiçinde, Refah Partisiyle
organik bağı olan ne kadar teşkilât, cemiyet, şirket varsa -içerde ve dışarda- beraberler. 3 Nisan 1983 tarihinde, Refah Partisinin
kuruluş çalışmalarında, Necmettin Erbakan'ın etrafındaki kişilerden olduğu ve İstanbul'daki kuruluş çalışmalarını Erbakan adına
yürüttüğü; bu dönemde, münfesih MSP'lilerin şirketleşmeye ağırlık verdikleri ve parasal kaynak temin ettikleri yönünde kesin
bilgiler ve deliller mevcuttur.
Refah Partisinin, gerek Avrupa Millî Gençlik Teşkilatı gerekse Arap ülkeleriyle finansal ilişkilerinde de Süleyman Mercümek'in
rolü bulunduğu yönünde çok hassas kaynaklardan elde edilmiş bilgiler mevcuttur.
Keza, Süleyman Mercümek'in, 23 Haziran 1988 tarihinde, Kuveyt'ten İstanbul'a gelecek olan şahısları karşılaması ve her
konuda onlara yardımcı olması için Necmettin Erbakan'dan talimat aldığı; 22 Şubat 1989 tarihinde, Necmettin Erbakan'ın, Avrupa
Millî Gençlik Teşkilatı Başkanı -yine ismi geçecek- Osman Yumakoğulları'na, yardımı, 23 Şubat 1989'da, bir bankanın
Bayrampaşa şubesine Süleyman Mercümek hesabına göndermesi talimatını verdiği; Refah Partisine finansal destek sağladıkları
bilinen, Suudi Arabistan uyruklu, Musli Meşru ve Yusuf adındaki şahısların Nisan 1990 tarihinde Refah Partisine gönderdikleri
paranın, Faisal Finans İstanbul Şubesine Süleyman Mercümek adına yatırıldığı; 28 Aralık 1992 tarihinde, Necmettin Erbakan'ın,
Kuveyt'li Mustafa Taham ile görüşmesinde Gulfbank kanalıyla gönderilecek 250 birim paranın, Garanti Bankası Hasırcılar
Şubesindeki Süleyman Mercümek hesabına yatırılmasının, yatırıldı dekontunun ise Necmettin Erbakan'ın kardeşi Doktor
Kemalettin Erbakan'ın 5 216 889 no'lu telefonuna fakslanmasının istendiği; 14 Nisan 1992'de, Necmettin Erbakan ile kardeşi
Kemalettin Erbakan'ın görüşmesi, Riyadbanktan Süleyman Mercümek adına çıkacak paranın Yapı Kredi Bankası Fatih Şubesine
çıkarılmasından bahsedildiği hususları, bu konuda kesin bilgilerdir.
Değerli milletvekilleri, yukarıdan beri arz edilen operasyonel bilgiler göstermektedir ki, Süleyman Mercümek'in, Refah Partisinin
şirketleşme, finans ve illegal temaslarında bizzat Necmettin Erbakan'ın bilgisi ve emri dahilinde faaliyet gösteren bir şahıs olduğu,
Refah Partisinin gizli kasası fonksiyonunu üstlendiği açıkça ortaya çıkmaktadır.
Bu arada, Refah Partisiyle bağlantısı bilinen Beşir Darçın ve Ahmet Ertok'un isimlerinin de, para havale edenlerin arasında yer
aldığı anlaşılmaktadır.
Sevgili arkadaşlarım, değerli Refah Partililer; şimdi, hiç itiraz edemeyeceğiniz Süleyman Mercümek'in mahkeme huzurundaki
ifadesini okuyacağım. Bakınız, Süleyman Mercümek, yargılanmakta olduğu Fatih Birinci Asliye Ceza Mahkemesi huzurunda ne
diyor:
"Sempatizanı olduğum Refah Partisinin malî işler sorumlusu, beni arayarak, Hazine tarafından partiye yapılan 65 milyar lira
yardım parasını değerlendirmek maksadıyla, 14 Ocak 1994 tarihinde, benim Yapı Kredi Bankası Fatih Şubesindeki hesabıma
aktarmak istediklerini..."
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Faize mi?!.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerlendirilmek maksadıyla... (ANAP sıralarından "faiz değil" sesleri) Yani, faiz
almak maksadıyla.(DYP sıralarından alkışlar)
"...bildirmesi üzerine, talebi kabul ettim. Gelen parayı -65 milyar lira- Refah Partisinin parasını, 8 791 640 no'lu hesaba
yatırdım. Bu parayı dövize çevirdim." (RP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA BALCILAR (Eskişehir) – Faize yatırmıştır...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Bekleyin efendim, gerisi var; sabır gösterin lütfen.
Bakınız "bilahara, 14 Şubat 1994 tarihinde aktifiyle beraber, Refah Partisi malî sorumlusuna geri gönderdim" demektedir. Bu ne;
buna ne diyeceksiniz?!. (RP sıralarından gürültüler)
Eğer, 11 inci ceza mahkemesindeki dosyayı alabilseydim... Dava bozuldu, dosya gitti; biliyorsunuz...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Aykurt, süreniz doldu; lütfen toparlar mısınız efendim.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Sayın milletvekilleri, Anayasamızın 69 uncu maddesine, 2820 sayılı Siyasî
Partiler Kanununa göre bu fiilin müeyyidesi, Anayasa Mahkemesine gitmektir; partinin, kapatılması yönünde, Anayasa Mahkemesine
gönderilmesidir. Oraya kadar gider bu iş. (RP sıralarından "Oo" sesleri)
"Oo" değil, okuyalım maddeyi!.. 2820 sayılı Siyasî Partiler Kanununa göre...
BAŞKAN – Efendim, otomatik cihazda bir arıza hâsıl oldu; bir dakika müsaade buyurun... (Gürültüler)
Beyler, yani, insanlarda arıza oluyor da aletlerde arıza olmaz mı; niye tuhaf geldi?
Sayın Aykurt, ben, buradaki saate göre, size 3 dakika daha süre veriyorum; lütfen toparlayın.
SAĞLIK BAKANI YILDIRIM AKTUNA (İstanbul) – 17 dakika oldu Sayın Başkan.
BAŞKAN – Müsaade buyurun Sayın Bakan...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Değerli milletvekili arkadaşlarım, benden evvel bu kürsüde konuşan değerli
hatiplerin sözlerini, verdikleri rakamları tekrar etmemek için özetliyorum ve süremi de nazara alarak konuşmamı bağlıyorum.
Açıkladığımız nedenlerle bu dosyanın, Refah Partisi kasasının, bu kirli kasanın açılmasında, araştırılmasında zaruret
vardır.
BAŞKAN – Efendim, toparlayın... Bakın, şimdi mikrofon düzeldi; 2 dakikanız var, o 2 dakikanızı veriyorum.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Sesim yeter, gerekirse ben mikrofondan vazgeçerim.
BAŞKAN – Buyurun, devam edin.
İRFETTİN AKAR (Muğla) – 18 dakika oldu.
BAŞKAN – Efendim, müsaade buyurun.
Buyurun efendim, siz toparlayın.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Burada söyleyemediğim yabancı rakamlar var; İsvçre Frankı, Alman Markı,
Sterlin, Hollanda Guldeni var. Bu rakamları alt alta koyduğunuz zaman, görürsünüz ki, hesaplara trilyonlar akmış, çıkmış; aynı gün
akmış, çıkmış.
Değerli arkadaşlarım, toparlıyorum. Açıkladığımız nedenlerle bu dosyanın ve bu kirli kasanın araştırılması lazım; bunda
zaruret var. Bu kasanın açılması ve araştırmanın yapılması için kalkacak parmaklar, Meclis zabıtlarına ve tarih sayfalarına
geçecek en onurlu bir belge olacaktır.
Bakınız değerli arkadaşlarım, şurada, 479 sayfa, muhtelif gazetelerdeki beyanlarınız var. Ben 28 Ağustos 1980'de bu kürsüde
konuşurken, kürsü masuniyetini ihlâl ettiniz, buraya saldırdınız; o zaman "yalan söyledi" dediniz. Önümüzdeki günler de, benim
zaman içerisinde doğru söylediğimi kanıtlayacak ve o zaman Fransa'da yakalanan Halit Kahraman arkadaşınızın dosyasını buraya
getireceğim. O zaman, bunlar, devede kulak kalacak! Eroin dosyası da gelecek buraya bir gün! (DYP sıralarından alkışlar, RP
sıralarından "Yuh" sesleri) Evet, başka dosyalar da var. 13 seneye mahkûm oldu; o dosya da burada var, o da gelecek bir gün. Daha
çok bombalar var!.. (RP sıralarından gürültüler)
BAŞKAN – Sayın Aykurt... Sayın Aykurt...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Devamla) – Hepinizi saygıyla selamlıyorum, hürmetler ediyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Mahkemede hesabını verirsin!
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Kimin vereceği belli olmaz!
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Mahkemede hesabını verirsin!
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Bu yolu siz açtınız!
BAŞKAN – Sayın Aykurt, lütfen... (RP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – İniyorum efendim.
BAŞKAN –Sayın Aykurt, buyurun, oturun efendim.
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – İspat etmezsen, müfterisin!
BAŞKAN – Sayın Öncel... Sayın Öncel...
ABDULKADİR ÖNCEL (Şanlıurfa) – Hesap vereceksiniz!
BAŞKAN – Refah Partisi Grubu adına, Sayın Lütfü Esengün; buyurun. (RP sıralarından alkışlar)
RP GRUBU ADINA LÜTFÜ ESENGÜN (Erzurum) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan araştırma
önergesi üzerine, Grubum adına söz almış bulunuyorum; hepinizi, şahsım ve Grubum adına saygıyla selamlıyorum.
Muhterem arkadaşlar...
KADİR BOZKURT (Sinop) – Sayın Başkan, saat 19.00' a geliyor, uzatma kararı var mı?
BAŞKAN – Sayın Esengün, bir dakika...
Sayın Bozkurt, efendim, Divan üyeliği yapmış olmanız hasebiyle, hassasiyet gösteriyorsunuz, bunu anlıyorum; ama, "Gündem"
denen bir belge var, orada Yüce Kurulun aldığı bir karar var ve orada "bu görüşme bitinceye kadar sürenin kullanımına" deniliyor.
Saygıyla arz ediyorum efendim.
KADİR BOZKURT (Sinop) – Teşekkür ediyorum efendim.
BAŞKAN – Buyurun.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Muhterem arkadaşlar, bugün, bir araştırma önergesinin müzakeresini yapıyoruz; ama, üzülerek
görüyorum ki, bu kürsüde, pervasızca Anayasa ihlalleri yapılıyor, Anayasa bir tarafa atılmış; Anayasanın 138 inci maddesi
Anayasada hiç yokmuş gibi, yargılanmakta olan bir insan üzerinde, burada, ileri geri her şey konuşuluyor.
Şimdi, sayın konuşmacıların ifadelerine, isnatlarına kısaca cevap vermek istiyorum.
Sayın Kul'a cevap vermeye değmez. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ona cevap vermeye değmez; çünkü, iki sene o
gerçekdışı sözleri söyledi; ama, sonradan gerçekler hep ortaya çıktı. Bakınız, şu gazetede "Refah Partisine Yüce Divan yolu
göründü" deniliyor, 13 Aralık 1994 tarihli gazete. Haberin metni, Sayın Kul'un gazeteye verdiği birtakım ifadeler, beyanlar... Bunun
üzerine, Yargıtay Başsavcısı, Meclis Mal Varlığı Araştırma Komisyonuna şu yazıyı yazıyor: "Haberde konu edilen Refah
Partisinin, yabancı devletler, milletlerarası kuruluşlar ve yabancı gerçek ve tüzelkişiler ile yabancı ülkelerdeki dernek, grup ve
kurumlardan, herhangi bir suretle, doğrudan doğruya veya dolaylı olarak yardım kabul ettiğini gösteren tüm kanıtların birer
örneğinin, ilgili Meclis Araştırma Komisyonundan temin edilerek, 2820 sayılı Siyasî Partiler Yasası açısından değerlendirilmek
üzere, Cumhuriyet Başsavcılığımıza gönderilmesi rica olunur."
Verilen cevabı, hem Sayın Kul'un hem biraz evvel konuşan Sayın DYP sözcüsünün hem de Yüce Heyetinizin bilgilerine arz
ediyorum; bakınız, Komisyon Başkanı cevapta ne diyor: "Komisyonumuz, bu konuda yurtiçinde ve yurtdışında araştırmalarını
sürdürmekte olup, bu aşamada, Komisyonumuzda, Savcılığınıza verilecek nitelikte hukukî delil teşkil edebilecek bir belge
bulunmamaktadır. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) İstenilen nitelikte bir belge elde edildiği takdirde Savcılığınıza
gönderilecektir."
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – İmza?..
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – İmza, Halûk Müftüler, Denizli Milletvekili, Komisyon Başkanı...
Komisyon görevini bitirinceye kadar, Cumhuriyet Başsavcılığına tek bir belge gönderilemedi. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Sayın DYP sözcüsüne, Mal Varlığı Komisyonunun 5 DYP'li sayın üyesi tarafından tanzim edilen raporu hiç okumamışsa, bir
defa okuyup anlayamamışsa birkaç defa daha okumasını tavsiye ediyorum. (RP sıralarından "Bravo" sesleri,alkışlar)
Bakınız, 5 DYP'li milletvekili arkadaşımızın, o günlerde, Sayın Çiller hakkında nihayet başlamış bulunan araştırmaları bir
an önce önlemek için, bir an önce komisyonun görevini sona erdirmek için kaleme aldıkları raporda ne deniliyor; 5 DYP'li, birisi
karşımda oturuyor...
İBRAHİM HALİL ÇELİK (Şanlıurfa) – İsimlerini oku, isimlerini!..
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – İsimlerine gerek yok; hepsi, bizim saydığımız muhterem arkadaşlarımız.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Bosna'ya gitmişler mi?
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Efendim, Bosna'ya beraber gittik. Ben, inanıyorum ki, o komisyonda görev yapan DYP'li,
SHP'li, ama, vicdanıyla hareket eden bütün arkadaşlarım, bu konuda, bizim -bizim derken, Refah Partisinin veya bu konuda isnat
altında bulunan herkesin- ne kadar suçsuz, günahsız, tertemiz insan olduğumuzu vicdanen bilirler; benim, komisyondaki
arkadaşlarım bunu bilir.
Bakınız ne deniliyor o komisyon raporunda: "Bununla beraber, Refah Partisinin, kendi tüzelkişiliği adına, yurtiçinde ve
yurtdışında, Bosna'ya gönderilmek amacıyla yardım topladığı ve bu yardımların, Refah Partisiyle organik ilişkisi olduğu iddia
edilen Süleyman Mercümek vasıtasıyla, Refah Partisi adına kullanıldığına dair geçerli ve kesin bir belge elde edilememiştir" Sayın
sözcü, lütfen bunu oku, sonra çık!.. (RP sıralarından alkışlar)
Yine DYP'li arkadaşlarımızın imzaladığı raporun bir sayfasında şöyle deniliyor: "Refah Partisinin tüzelkişiliğiyle, Bosna-
Hersek'e gönderilmek üzere para toplandığı, bunların, Süleyman Mercümek'e ve bu yolla Refah Partisinin hesaplarına aktarıldığı
iddialarına dair bir delil bulunamamıştır."
NURHAN TEKİNEL (Kastamonu) – Mahkeme ne oluyor?..
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – "Mahkeme ne oluyor" doğru... Bu şahıs aleyhinde dava açıldı, mahkûm edildi; ama, işte,
Yargıtay ilamı!.. Okumamış olan kardeşlerime tavsiye ederim, şu Yargıtay ilamını da, bir defa, enine boyuna okusunlar;
anlayamayanlar, hukukçulardan sorsunlar, öğrensinler. (RP ve DYP sıralarından gürültüler)
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Yargıtay ilamı, bozma mı, onama mı?..
LÜTFÜ ESENGÜN ( Devamla) – Muhterem kardeşlerim, Yargıtay ilamı, bozma ilamıdır; karar bozulmuştur; şu anda dava
derdesttir.
Muhterem kardeşlerim, lütfen, bu kürsüde gerçekleri konuşalım, gerçekdışı olayları, isnatları değil. Bu kürsü, mübarek bir
kürsüdür, milletin kürsüsüdür.
Sultanbeyli Belediyesiyle ilgili iddialar... Bakınız, biraz önce Sayın DYP sözcüsünün dile getirdiği iddialar, bundan iki sene
önce Cumhuriyet Gazetesinde yer almış; "adı yolsuzluklarla anılan adil düzenci" deniliyor; biraz evvel Sayın DYP sözcüsünün
söylediği sözler aynen burada varit. Tabiatıyla, Sultanbeyli Belediye Başkanı aleyhinde soruşturma açılıyor. İstanbul Valiliği
tarafından yapılan soruşturma sonucunda bakınız ne deniyor:
"İl Makamına
YA-DA Yayın Dağıtım ve Pazarlama Anonim Şirketinin, Sultanbeyli İlçe Belediye hudutları içerisinde kişilerden tapulu arsa
aldığı ve bu arsaları, belediyeye başvurmak suretiyle, tevhit ve ifraz işleminde bulunduğu; bu işlemlerin usulüne uygun şekilde
yürütüldüğü; ayrıca, iddiaların, Ali Nabi Koçak ile -bu şahıs belediye başkanıdır- bağlantılı olduğuna dair somut delil elde
edilemediğinden, hakkında soruşturma açılmasına gerek olmadığı bildirilmektedir.
Uygun görüldüğü takdirde, konuyla ilgili dosyanın hıfza alınması hususunu müsadelerinize arz ederim."
Bu yazının altında, devrin Sayın Valisi, bugünün DYP'li Sayın Milletvekili Hayri Kozakçıoğlu'nun "olur"u var. (RP
sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DYP sıralarından gürültüler)
Sayın sözcü, bu konuyu dile getirmeden önce keşke Sayın Valimizle bir görüşseydi. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar;
DYP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – O, bizi bağlar mı?..
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Ben, size hangi birini söyleyeyim; bakın, asıl konuşma metnime henüz geçmedim.
BAŞKAN – Yalnız, süre işliyor Sayın Esengün...
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Süreme zam isterim Sayın Başkan. (RP sıralarından gülüşmeler)
BAŞKAN – Efendim, süre işliyor.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sizin bu haksız iddialarınıza cevap vermek için 20 dakika değil, saatler lazım; çünkü, burada,
gerçekleri konuşmadınız.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Araştırma açalım da, saatlerce konuşalım.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bakınız, 65 milyar liranın hikâyesi... Şu, takipsizlik kararı beyefendi; bunu, Ankara
Cumhuriyet Başsavcılığı vermiş ve sonuçta da –hepsini okumak vakit kaybı olacak– 65 milyar liranın Süleyman Mercümek'e
intikali, tekrar geriye dönüşüyle ilgili iddiaların varit olmadığı, suç teşkil etmediği, ortada ne bir suçlu ne de bir suç bulunduğunu
10.4.1995 tarihinde Ankara Başsavcılığı, takipsizlik kararıyla belgeye bağlamış; bu da böyle... (RP sıralarından "Bravo" sesleri,
alkışlar)
Şimdi, telaş ne?.. Telaş ne?.. (RP sıralarından "TEDAŞ mı" sesleri) TEDAŞ değil "telaş" diyorum. Telaş ne?.. Sayın Çiller
hakkında -samimî olarak söylüyorum- ben ve önergede imzası olan bütün arkadaşlarımız, milletin isteğini, milletin istediğini
yapıyoruz; Anayasayla, İçtüzükle elimizde olan denetleme görevini yerine getiriyoruz; bizim, kimseyi ipe çekmeye, kimseyi mahkûm
etmeye, kimseyi kötülemeye niyetimiz yok. İnşallah, sonuçta aklanır; ama, sizin telaşınız, Sayın Çiller hakkında verdiğimiz
soruşturma önergelerini ne yapıp yapıp karambole getirmek, sulandırmak.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – O size yakışır, bize yakışmaz; karambol size yakışır.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – İki sene önce yaptınız aynısını...
Şimdi, sayın sözcüye şunu diyorum: Refah'ın kirli kasası yok. Elhamdülillah, her kuruşu, anamızın ak sütü gibi helal
paralardan teşekkül eder Refah'ın kasası. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Refah'ın kasasında ne vardır; Refah'ın
kasasında, bu devletin Hazineden yaptığı yardım vardır; bir de, ezilmiş, horlanmış, kötülenmiş, inancından dolayı yıllarca zulme
uğramış insanın dişinden tırnağından artırdığı beş kuruşlar, on kuruşlar vardır. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Refah'ın kasasında rantiyecinin faizi yoktur. (RP sıralarından "Bravo" sesleri) Refah'ın kasasında, kirli yalı kapılarının arkasında
kazanılmış paralar yoktur (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ve şunu da söyleyeyim: Bu memlekette, Refah Partisini
kapatmaya da kimsenin gücü yetmez. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Bunu ağzına alan insan, bu Meclis içerisinde
oturmasın; demokrasiye, demokratik hayata yakışmaz.
Muhterem kardeşlerim, eğer, bir milletvekili, bu kürsüde, bir siyasî partinin kapatılmasından bahsedebiliyorsa, yazıklar olsun.
(RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
Sevgili ANAP sözcüsüne de kısaca cevap arz edeyim; o "niçin imzası yok?" dediği raporu, benden rica etti, ben verdim. Altında
imzalar var, isimler açılmış, imzalar alınmamış; raporun bir fotokopisi... Gelen arkadaşa söyledim; bu raporda 5 DYP'linin imzası
vardır; benim dahil, diğerlerinin imzası yoktur. "Niçin yoktur" sualine şimdi burada muhatap olduk, keşke telefonla sorsaydı. Niçin
yoktu; çünkü, o rapor, Çiller'i aklama raporuydu -Çiller ile ilgili bölümü itibariyle arz ediyorum- Çiller bir an evvel aklansın, erken
seçim ihtimali var -nitekim, erken seçim de hemen peşinden geldi- alelacele bu raporu yazıp, bu komisyonun görevini bitirelim diye,
o yola tevessül ettiler. Biz, ayrıca müstakil bir rapor yazdık; ben müstakil bir rapor yazmıştım, sizin partili -ANAP'lı- arkadaşlar ve
CHP'li arkadaşlar da ayrı bir rapor yazdılar. Onun için, DYP'lilerin yazdığı raporda bizim imzamız yok. Durum bundan ibarettir.
(RP sıralarından alkışlar) Bunları kürsüye çıkmadan evvel sual edip öğrenirseniz, faydalı olur.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Öğrensin...
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Muhterem kardeşlerim, işin bu yönünü bir tarafa bıraktıktan sonra, bir hukukçu olarak ve bu
işin hukukî mahiyeti üzerinde durma zaruretini hissederek, şunları arz etmek istiyorum:
DYP'li sayın milletvekili arkadaşlarımızın Meclis Başkanlığına sundukları bu önergede, araştırılmasını istedikleri konunun
ne olduğu incelendiğinde, ortaya iki husus çıkmaktadır:
1- Süleyman Mercümek isimli bir vatandaşımız hakkında birtakım iddialar ileri sürülmekte, bu iddiaların varit olup
olmadığının araştırılması istenilmektedir.
2- Refah Partisinin bu şahısla herhangi bir malî ilişkisinin bulunup bulunmadığının araştırılması talep edilmektedir.
Temel hukuk düzenimiz açısından bakıldığı zaman, her ne kadar Yüce Meclisimizin bir denetleme görevi varsa da, bu görev,
Anayasanın ilgili maddelerinde belirtildiği gibi, Başbakan, bakanlar ve kamu faaliyetlerinin denetlenmesiyle sınırlıdır. Herhangi bir
vatandaşın faaliyetlerinin denetimiyle Yüce Meclis görevli olmayıp, bu görev yargı organına verilmiştir.
Diğer yandan, herhangi bir partinin herhangi bir konuyla malî ilişkisinin bulunup bulunmadığını denetleme görevi de Yüce
Meclise verilmemiştir. Anayasanın 69 uncu maddesinde açıkça belirtildiği gibi, bu denetim görevi, ne milletvekiline ne diğer
partilere ve ne de Yüce Meclise verilmemiş olup, münhasıran Anayasa Mahkemesine tevdi edilmiştir. Bunun sebebi çok açıktır,
ayrıca uzun uzadıya açıklamaya gerek yoktur; bu düzenlemede, böyle önemli bir konunun partizan maksatlara alet edilmesine imkân
bırakmamak maksadı hedef alınmıştır.
Bu sebeplerden dolayı, bu önergelerde arzu edilen hususların araştırılması, bir yönüyle münhasıran yargının görevi, diğer
yönüyleyse Anayasa Mahkemesinin görevidir; şahısa, yargı tarafından denetlenecek; siyasî partiyse, Anayasa Mahkemesi tarafından
denetlenecek. Hukuk düzenimiz, bu konuları, hiç bir tevil ve tefsire imkân bırakmayacak şekilde, Anayasanın ilgili maddeleriyle,
açık bir şekilde tanzim etmiştir. Bundan dolayı, Yüce Meclisin bu konularda herhangi bir araştırma yapması mümkün değildir,
Anayasaya apaçık aykırı olur.
Muhterem arkadaşlar, diğer yandan, aşağıda açıklayacağım sebeplerden dolayı da, ayrıca Yüce Meclisin böyle bir araştırma
yapmaya karar vermesi mümkün değildir. Bu konuda, öncelikle şu hususları belirtmek mecburiyetindeyim: Türkiye bir hukuk
devletidir. Anayasanın 7, 8 ve 9 uncu maddeleri açıktır; bu maddelere göre, devlet ve hukuk düzenimizde -malum olduğu üzere-
kuvvetler ayrımı prensibi vardır. Yasama, yürütme ve yargı erklerinin birbirlerine müdahale etme hakları yoktur; ne yargı yasama
görevini yapabilir ne de yasama organı yargı görevini yapabilir.
Hukuk devleti olmanın doğal sonucu olarak diğer bir temel prensip de, Anayasanın bağlayıcılığıdır. Anayasanın 11 inci
maddesinde yerini bulan bu kurala göre, Anayasa hükümleri, yasama, yürütme ve yargı organlarını, idare makamlarını ve diğer
kuruluş ve kişileri bağlayan temel hukuk prensipleridir. Bu açık hüküm karşısında, Yüce Parlamentonun da Anayasaya bağlı olduğu
açık bir gerçektir. Üzerinde ittifak olunan bu hukukî duruma göre, herkes Anayasaya uygun hareket etmek zorundadır.; yani, fiilî
durumla hukukî durum, tam bir uyum arz etmelidir.
Sayın Başkan, muhterem arkadaşlar; işte, bu temel Anayasal ve hukukî esaslara göre, Anayasanın 138 inci ve 69 uncu maddeleri
gereğince, Yüce Mecliste bu araştırma önergesinin görüşülmesi mümkün değildir; önümüzde, Anayasal bir engel vardır. Çünkü,
Anayasanın 138 inci maddesinin ikinci fıkrası "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasında
mahkemelere ve hâkimlere emir ve talimat veremez; genelge gönderemez; tavsiye ve telkinde bulunamaz" demektedir. Üçüncü
fıkrasında ise "Görülmekte olan bir dava hakkında Yasama Meclisinde yargı yetkisinin kulanılması ile ilgili soru sorulamaz,
görüşme yapılamaz veya herhangi bir beyanda bulunulamaz" hükmü mevcuttur.
Diğer yandan, bilindiği gibi, Süleyman Mercümek hakkında, birtakım siyasî maksatlarla, pek çok dedikodular, ithamlar, isnatlar
yapılmaya tevessül edilmiş olduğundan dolayı, bütün bu iddia ve isnatların tamamı, bu iddialardan dolayı yargıya intikal etmiş ve
halen de yargı safhasında bulunmaktadır. Herkesin bildiği gibi, bu yargılamanın ilk kademesi, Fatih Asliye Ceza Mahkemesinde
yapılmış ve bu mahkeme kararında -biraz evvel sayın DYP sözcüsünün bahsettiği o mahkeme kararında- bu iddiaların, Refah
Partisiyle herhangi bir ilişkisinin olmadığı sabit olmuş, başka nedenlerle konu Yargıtaya intikal etmiş, Yargıtayda alınan karar
gereğince, mahallî mahkeme hükmü bozulmuştur ve şu anda yargı devam etmektedir, dava derdesttir.
Bu bakımdan, biraz evvel açıkladığımız Anayasa kuralı karşısında, araştırma önergesinde araştırılması istenen hususların
tamamı yargıda bulunduğundan dolayı "bunları bir kere de biz araştıralım" demenin imkânı kalmamıştır. İşte, bu sebepledir ki,
geçen hafta, bu önergenin gündeme alınmasıyla ilgili yapılan görüşmelerde, Sayın Gönül'ün ifade buyurduğu, İSKİ ve Metin
Göktepe olaylarının niçin Meclis araştırmasına konu edildiğine dair iddiayı şöyle cevaplamak mümkündür: İSKİ ve Metin
Göktepe olayı Mecliste ele alınıp araştırma konusu edildiğinde, henüz, Anayasanın bahsettiği şekilde dava açılmamış idi ve benim
şahsî kanaatime ve Grubumun düşünçesine göre, yargıya intikal eden -dava açılan değil, yargıya intikal eden- hakkında hazırlık
tahkikatı yapılan tüm olaylarda, medyada ve Mecliste, hiçbir şekilde, açıklama, inceleme, müzakere, araştırma yapılmamalıdır.
Yargının bağımsızlığının gereği budur; ama, Türkiye öyle bir hale geldi ki, sanıklar -beraet-i zimmet asıldır dediğimiz şu hukuk
düzeninde, sanık sıfatıyla suçlanan kişiler- önce medyada mahkûm edilmektedir. Medya bugün öyle bir hale gelmiştir ki, istediği
insanı, istediği suçtan mahkûm etmekte; o şahıs mahkemeden beraat dahi etse, sonuçta o mahkûmiyet izi onun üzerinde kalmaktadır.
Danıştay Gününde, Danıştay Başkanı Sayın Firüzan İkincioğulları'nın bu konudaki açıklamaları, fikirleri fevkalade güzeldir,
fevkalade yol göstericidir. Bu konuda gereken yasal düzenlemenin bir an evvel yapılması lazımdır. Gerçekten, yargı bağımsızlığı
için, 138 inci maddenin...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Esengün...
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Mümkün olan süratle ve en kısa şekilde bitirmeye çalışacağım.
BAŞKAN – Efendim, bana kâğıtları göstermeyin lütfen; siz, süreye bakın. Lütfen, toparlar mısınız.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Toparlamaya çalışacağım Sayın Başkan.
...138 inci maddenin, Meclisimizde titizlikle uygulanması lazımdır. Dün, bunun güzel bir örneğini, Mecliste yaşadık; bir Meclis
araştırma komisyonu -Metin Göktepe cinayetinin araştırılmasıyla ilgili kurulan komisyon- olay yargıya intikal ettiği için, sanıklar
hakkında dava açılmış olduğu için ve bu noktadan sonra Mecliste araştırma, soruşturma, inceleme yapılamayacağı gerekçesiyle
komisyon görevine son vermiş, elde ettiği tüm bilgi ve delilleri İstanbul Savcılığına tevdi etmiştir. Bu, gerçekten bundan sonraki
uygulamalar için güzel bir örnektir, böyle olması lazım gelir.
AHMET İYİMAYA (Amasya) – Suimisal emsal olmaz.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sözlerimi toparlamaya çalışacağım.
Araştırma önergesinde yer alan iddialar üzerinde uzun uzadıya durmaya gerek yoktur. Partimizle ilgili tüm isnat ve iddialar
gerçekdışıdır. Asıl gayenin ne olduğunu milletimiz ve Yüce Meclis bilmektedir.
Bu görüştüğümüz önerge, DYP Genel Başkanı Sayın Tansu Çiller hakkındaki iddiaların Anayasa ve İçtüzüğe uygun şekilde
Meclis tarafından denetlenmesi için verilen soruşturma önergeleri karşısında işi sulandırmak, karambole getirmek ve kamuoyunun
zihnini bulandırmak için verilmiş bir önergeden ibarettir. (RP sıralarından alkışlar)
Nitekim, aynı durum 1994 senesinde de yaşanmış; Sayın Çiller'in malvarlığının araştırılması istenildiğinde, 1983'ten sonra
kurulan tüm parti, liderleri ve yakınları araştırma kapsamına alınmak suretiyle, araştırma içerisinde...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Esengün, lütfen efendim...
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.
Diğer sayın üyelere gösterdiğiniz kadar tolerans istiyorum, fazla değil.
BAŞKAN – Efendim, ondan biraz fazla oluyor; lütfen toparlayın.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – 1983'ten sonra kurulan tüm parti, liderleri ve yakınları araştırma kapsamına alınmak
suretiyle, araştırma içinden çıkılmaz bir hale getirilmiştir. Şimdi aynı taktikle, soruşturmaların engellenmesi için alelacele Anayasa
ve bütün hukuk düzeni bir tarafa itilerek, böyle bir önerge Meclis huzuruna getirilmiştir.
Saygıdeğer milletvekillleri, sonuç olarak şunu ifade etmek istiyorum. Geçen hafta da bu kürsüde söylediğim gibi, ortaya atılan
her türlü iddia Meclisimiz tarafından incelensin, araştırılsın, soruşturulsun, hiçbir şeyin üzeri örtülü kalmasın, örtülü ödenek de
dahil... (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Ancak, bu görevler yerine getirilirken, Anayasa ve hukukun temel kuralları da
çiğnenmesin, hiçe sayılmasın.
İşte, bundan dolayıdır ki, yukarıdaki açıklamalarımızla bir kere daha görüldüğü üzere, bu önergenin özündeki iddiaların,
gerçekle uzaktan yakından hiçbir igisi yoktur. Bu iddiaları incelemek, Meclisin görevi değildir. Bunları araştırmaya teşebbüs,
Anayasaya aykırıdır. Konunun Refah Partisiyle ilgili yönü, daha önce Meclis tarafından incelenmiş, karara bağlanmış, ayrıca yargı
tarafından da incelenmiş ve karara bağlanmış olduğu için, meselenin özü itibariyle, bizim, ne çekineceğimiz ne de sakınacağımız
hiçbir konu mevcut değildir. (RP sıralarından alkışlar)
Benim burada yapmak istediğim, sadece, Yüce Meclisin, Anayasa ve temel hukuk kurallarına uygun olarak çalışması gereğini,
bir defa daha vurgulamaktan ibarettir.
Burada, iki hususa daha dikkatinizi çekmek istiyorum. Bazı DYP'li arkadaşlarımız... (DYP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Kaç dakika oldu?..
BAŞKAN – Sayın Esengün, lütfen, saygı sunar mısınız efendim.
LÜTFÜ ESENGÜN (Devamla) – Peki efendim; başka bir konuya dikkat çekmek istemiyorum.
Teşekkürlerimi arz ediyorum. Vereceğiniz karara saygı duyuyorum. Biz, bu Meclisin Yüce çatısı altında, bu konuları tam
birbuçuk sene araştırdık; oy verin, birbuçuk sene daha, üç sene daha, beş sene daha araştırın, bakalım nereye varacağız!..
Hayırlı olmasını diliyorum; saygılar sunuyorum. (RP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Esengün, teşekkür ediyorum.
Birinci imza sahibi sıfatıyla, önerge sahibi olarak, Sayın Gönül; buyurun efendim.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.
Biliyorum, gerçekten, saatlerdir süren görüşmeler sonucu oldukça yoruldunuz. Ben de, mümkün olduğu kadar, konuşmamı çok
kısa sürede tamamlamaya gayret edeceğim.
Sayın Esengün herhalde oturumun başında burada yoklardı; tekrarında fayda görmüyorum; ama, hâlâ, ısrarla "Anayasayı ihlal
ediyorsunuz" diyorsa, o zaman, ben, Yüce Heyetinize arz ettiğim Anayasa Mahkemesi kararının bir örneğini, oturum sonrasında
kendilerine göndereceğim.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Buna gerek yok; biz Anayasa Mahkemesine gittik zaten.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Sayın Kazan, tabiî ki yasal hakkınızdır, Anayasa Mahkemesine gidebilirsiniz; gittiğiniz gibi...
Türk adaleti, mutlaka, şaşmaz kararını verecektir; ama, burada, sözcünüzün, Yüce Heyetin Anayasayı ihlal ettiği yolundaki
sözünü ve iddiasını kabul etmemiz mümkün değil.
Meclis Başkanlığına vermiş olduğumuz ve bugün görüşmelerine başladığımız araştırma önergesiyle, bir dönem ülke siyaset
gündemini dolduran, olaylar yumağı haline gelen ve aylarca tartışılan Süleyman Mercümek ve bağlantılarının ne olduğunun
araştırılması talebimizi Yüce Heyetinize sunuyoruz.
Bugüne kadar kamuoyunda tartışılan hususlar, basında yer alan iddialar ve beyanlar, Araştırma Komisyonu muhteviyatı, banka
hesap hareketleri, deliller, savunmalar, Süleyman Mercümek olayının, tahminlerin ötesinde bir önem ve mahiyet arz ettiğini
göstermektedir. Öyle ki, bugüne kadar olayın sadece bir kısmının açığa çıktığı, büyük kısmının ise görünmez halde kaldığı
kanaatindeyiz. Şüphesiz, olay tümüyle ele alındığında, iddiaların, legal olmayan işlerdeki bağlantının, her türlü delil ve vasıtayla
ispatının mümkün olacağıdır. Biz, bu araştırma talebimizle, sadece sanık olarak yargılandığı suçlara bağlı fenomenlere değil,
bunun dışındaki olaylar zincirini de hedeflemekteyiz. Özellikle, Süleyman Mercümek, bazı arap ülkeleri, millî görüşe bağlı kuruluş
ve şirketler, Uluslararası İnsanî Yardım Teşkilatı, doğruysa Refah Partisi unsurları arasındaki dolaşımın mahiyeti nedir? İrtibat
varsa açıklığa çıkmalıdır, Türk halkının da bunu bilmeye hakkı vardır.
Değerli milletvekilleri, Süleyman Mercümek kimdir? Değerli grup sözcüleri, doğum yeri, anası, babası filan diye ifade ettiler;
ben oraya girmeyeceğim. Kimlik bilgileri bizi ilgilendirmiyor; ama, biz, 1980 öncesi hangi siyasî partinin kuruluşunda görev
aldığını, ne gibi hizmetlerde bulunduğunu, çok iyi ve yakından biliyoruz. Aslında o kısmını da ele almak lazım ama, şu an
vaktimiz yetmeyecek; o kısmı bir kenara bırakalım, biz 1982 yılına gelelim.
Sayın Mercümek, İlim Yayma Cemiyetinin kongresinde seçilen yönetim kurulu üyesidir; Millî Gazetenin sahibidir; Avrupa'da
Millî Görüş Teşkilatının kitap ihtiyacını karşılayan, dağıtımı yapan, basan YA-DA'nın da ortağıdır ve sahibidir. Bir iddiaya
göre, Refah Partisinin kuruluş çalışmalarında Sayın Erbakan'ın yanında yer aldığı ve özellikle İstanbul'daki kuruluş
çalışmalarını bizzat Sayın Erbakan adına üstlendiği ve yürüttüğüdür. Özellikle, Sayın Erbakan ile ikili temaslarının olduğu ve
onun adına yabancı heyetleri karşıladığı ve ağırladığıdır. Her ne kadar, ilk anda, Refah Partisi yöneticileri, Süleyman Mercümek'i
tanımadıklarını iddia ve ifade etmişler ve "her sakallının hesabını biz veremeyiz" demişlerse de, bilahara Süleyman Mercümek'in
parti üyesi olduğunu kabul etmek zorunda kalmışlardır.
Bir diğer iddiaya göre, Süleyman Mercümek ve Beşir Darçın Refah Partisinin kasalarıdır. Kirlidir, temizdir... Geliniz, biraz
evvel Sayın Sözcünüzü alkışlayan elleriniz, bunun hangisinin doğru olduğunun tespiti için, kabul yolunda havaya kalksın. Biz, onu
istiyoruz.
Değerli milletvekilleri, Beşir Darçın, ismi çok geçen bir kişi. Burada, Beşir Darçın'la ilgili iddialar ortaya konuldu. Tabiî ki,
meselenin üstündeki örtü biraz kaldırıldığı zaman 500 bin dolarlık ve 150 bin dolarlık çekleri aldığı ve bunu imzasıyla teyit eden
belgeyi, kendisine bu çeki teslim eden kişiye verdiği sabittir.
Sayın Kazan, Yüce Heyetinize bir belgeden bahsettiler. Değerli milletvekilleri, bizim elimizde de bir belge var. Bu çeklerin kime,
nerede ve ne amaçla verildiğine dair, Arapça yazılmış, noterce tercüme edilmiş, açıklama kısmında da bu çeklerin Refah Partisine
yardım amacıyla verildiğini merkezine rapor eden kişinin belgesi var, belgesi...
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Bizde yok.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Onu da vereceğiz. Haa ne zaman vereceğiz biliyor musunuz; onu da, yeni bir araştırma
önergesi hazırlandı geliyor, işte o zaman Yüce Heyetinize arz edeceğiz. Acaba hangisi doğru?.. Peki, bunun sonucu, biraz evvel
Esengün'ün ifade ettiği söz, acaba, tutar mı tutmaz mı? "Refah Partisini kapatmaya kimsenin gücü yetmez" derken... (RP sıralarından
"yetmez, yetmez" sesleri) ...acaba kendisini bu Anayasanın üzerinde mi kabul ediyorlar? Acaba, devlet gücünden kendilerini daha mı
güçlü kabul ediyorlar? (RP sıralarından gürültüler)
İSMAİL KAHRAMAN (İstanbul) – Anayasa gereği...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Anayasanın ve Siyasî Partiler Yasasının ilgili hükümleri açıktır.
BAŞKAN – Sayın Gönül...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Eğer siz, Anayasaya aykırı davranmışsanız; eğer, siz, Siyasî Partiler Yasasını ihlal
etmişseniz ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti güçlü ise, suç işleyenin yakasına yapışacaksa, iddiamız teyit edildiğinde, ispat
edildiğinde, elbette, sizin de yakanıza yapışacaktır. (RP sıralarından gürültüler) Bundan hiçbir şüpheniz olmasın... (DYP
sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gönül...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, tabiî ki, Süleyman Mercümek olayı, burada çok dile getirildi. Değerli
sözcüler, her seferinde, pek çok işlediği, yüklendiği ve ifa ettiği görevleri saydılar, döktüler. Ben tekrar etmek istemiyorum; yalnız,
size, bazı rakamlar okuyacağım, bir hesap hareketini anlatacağım. Süleyman Mercümek, nihayet , bir malî müşavirdir. Bir holdingin
sahibidir, değildir bilmiyorum ama, bir malî müşavirin hesabı vardır bankada; ama, rakamları ve tarihleri okuduğum zaman, sanki
devlet kasası, sanki bir holdingin hesap cüzdanı; Kuveyt-Türk Evkafından, Faisal Finans Kurumundan, Albaraka Özel Türk
Finanstan birçok para hesabına girmiş.
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gönül, efendim, süreniz bitti. Ben, size, 2 dakika süre veriyorum. Lütfen...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Şimdi, hesap numaralarını da saymıyorum. 17 3 1993 tarihinde 1 753 691 Amerikan Doları
hesaba giriyor, aynı gün tamamı çekiliyor. 15.2.1993 tarihinde 1,5 milyon dolar hesaba giriyor, 15.2.1993'te 250 bin dolar giriyor,
yine, 15.2.1993 tarihinde 1 milyon 750 bin dolar hesaba giriyor ve neticede, 30.4.1993'te hepsi çekiliyor.
Değerli milletvekilleri, vaktimiz yetmiyor. Şu listede yer alan rakamları okuduğum zaman, Türkiye Cumhuriyeti Devleti içinde
holdingler, şirketler, fabrikalar vardır. Devletin dışında böyle bir hesabın, böyle bir hesap hareketinin kişisel hesaplarda
olabileceğine ben ihtimal vermiyorum.
OSMAN HAZER (Afyon) – İçişleri Bakanı sizdendi...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hüzünle seyrettik, hüzünle dinledik. Biz, Mal Varlığı Araştırma
Komisyonu raporunu çok iyi okuduk. O raporda, Sayın Erbakan ve kardeşlerinin uzun süren mal varlığı var. Hayırlı olsun!
Doğrudur, yanlıştır; o, bir araştırma veya soruşturma konusudur. Onu, günü geldiğinde burada tekrar görüşürüz; ama, biliniz ki, siz,
başkalarının aklanmasını bu kürsüden ifade ederken, niçin kendinizin de aklanmak ihtiyacını duymadığınızı bu millete nasıl izah
edeceksiniz?! (DYP sıralarından alkışlar) Nasıl anlatacaksınız; bu mecburiyet başkaları için var da sizin için yok mu; sizin
aklanmaya ihtiyacınız yok mu?! (RP sıralarından gürültüler)
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gönül, Genel Kurula teşekkür eder misiniz efendim...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, inanıyorum ki...
BAŞKAN – Sayın Gönül, lütfen...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Sayın Başkanım, bağlıyorum. İzin verir misiniz... Başkalarına gösterdiğiniz toleransı bir
dakika olarak bana gösterir misiniz...
BAŞKAN – Efendim, size gösterdim... Buyurun teşekkür edin.
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – Değerli milletvekilleri, hiç kimseye önyargılı değiliz; hiç kimse hakkında peşin kararlı da
değiliz. Eğer, birileri, bir başkası aklansın da gelsin diyorsasa, diyen de aklanıp gelmek zorundadır. (DYP ve ANAP sıralarından
alkışlar) Adil düzeni savunan kişinin kendi vicdanında vermesi gereken en önemli karar budur. Millet önünde her şey
hesaplaşılmalıdır; meşru zemin burasıdır; hakkın, hukukun, doğrunun, yanlışın tartışılacağı zemin burasıdır. Millet için, devlet
için, Parlamento için ve geleceğimiz için buna mecburuz.
Önergemize destek vermenizi ve iddia edilen bu konuların açıklığa kavuşturulmak suretiyle, Yüce Milletimizin hakkının
teslimiyetini...
(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)
BAŞKAN – Sayın Gönül...
ALİ RIZA GÖNÜL (Devamla) – ...Yüce Heyetinizden özellikle rica ediyorum.
Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (DYP sıralarından alkışlar)
BAŞKAN – Sayın Gönül, teşekkür ediyorum.
VII. – SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)
2. – Kocaeli Milletvekili Şevket Kazan’ın, Denizli Milletvekili Mustafa Kemal Aykurt’un partisine sataşması nedeniyle
konuşması
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Kazan, buyurun.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Doğru Yol Partisi sözcüsü konuşmasında, 1989 yılında kendisi kürsüde konuşurken
kürsüye saldırdığımızı ifade etti.
ALİ RIZA GÖNÜL (Aydın) – Hayır efendim.
BAŞKAN – Zatı âliniz değil efendim; grup sözcüsü diyorlar.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Bu açıdan söz istiyorum bir. İkincisi, Sayın Ali Rıza Gönül konuşmasında, bu Meclisin parti
kapatabileceğini ifade etti; bizi de kapatabileceğini ifade etti. Bu bakımdan da, çok kısa bir açıklama yapmak istiyorum.
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Gayet kısa Sayın Başkan.
BAŞKAN – Efendim, Grup sözcünüz hep Anayasayı savundu burada ve Anayasaya saygının gereğini ifade etti. Dolayısıyla,
Sayın Gönül'ün burada ifade ettiği gibi, Parti Grubunuzun Anayasa üstünde olduğu, hiçbir devlet gücünün kendisini kapatamayacağı
biçiminde anlaşılması mümkün değil; çünkü, Grup sözcünüz, her cümlenin sonunda Anayasaya uymaya mecbur olduğumuzu,
Anayasaya bağlı ve saygılı olduğumuzu ifade edegeldi. Onun için, Sayın Gönül'ün o sözleri, zannediyorum, tehevvüren söylenmiş
sözlerdir.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Efendim, biz kürsüye yürümedik.
BAŞKAN – Efendim, bu noktada, uzatmayalım...
ŞEVKEZ KAZAN (Kocaeli) – Rica ediyorum, Sayın Başkan... Biz kürsüye yürümedik.
BAŞKAN – Efendim, buyurun.
Yalnız, lütfen, çok kısa Sayın Kazan... (DYP ve DSP sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
MEHMET TAHİR KÖSE (İstanbul) – Sayın Başkan, taraf tutuyorsun...
BAŞKAN – Sayın Kazan, günün bu saatinde rica ediyorum...
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Sayın Başkan, sayın milletvekileri; tabiî, bugün hassas bir konuyu görüşüyoruz, herkes
vicdanına göre oyunu kullanacaktır. Burada, Refah Partisinin hükmî şahsiyetine, hiçbir araştırma yapılmadan, hakarete varan
ifadeler kullanılmıştır, bununla ilgili kanunî mercilere başvurulacaktır; ancak, Sayın Mustafa Kemal Akyurt, konuşmasında...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Aykurt efendim...
BAŞKAN – Aykurt efendim.
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Aykurt, efendim... Özür dilerim.
Bakınız, sizin bir soyadınız ne kadar önemli oluyor; demek ki, bizim de haysiyetimiz önemli.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Tabiî efendim...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – ... konuşmasında "1989'da, kürsüde ben konuşurken...
BEKİR AKSOY (Çorum) – 80'de...
NİHAN İLGÜN (Tekirdağ) – 1980'de...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bir dakika efendim, lütfen dinleyin; zabıtları alın okuyun...
"1989 yılında, kürsüde konuşurken, kürsüde bana saldırdınız" dedi. Bir defa, Refah Partisi 1989'da bu Parlamentoda yoktu, bir.
İkincisi, Grup yetkilimiz, kendilerinden, kimin, ne zaman saldırdığını sordu. Kendileri bir resim gösterdiler; resimde gerçekten
öfkeli bir arkadaş var; ama, resmin içerisinde kürsü yok, resmin içerisinde kendisi yok. Siz, kendiniz resimde yoksunuz, orada kürsü
de yok, nasıl saldırmış oluyor size? O nedenle...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Öyle söylemedim ki...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Bir de eroin davası getirdiniz... Evet, o dava açıldı Sayın Aykurt, o dava açıldı; ağır ceza
mahkemelerinde Sayın Erbakan yargılandı, 12 Eylülden sonra yargılandı; beraat etti. Sayın Erbakan'a bu iftirayı yapan adam, üç
sene sonra, Almanya'da eroin suçundan yakalandı ve müstahakını buldu. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar) Suçsuz
insanlara suç isnat edenler, müstahakını buldu; siz de müstahakınızı bulursunuz. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar; DYP
sıralarından gürültüler, sıra kapaklarına vurmalar)
BAŞKAN – Sayın Kazan...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Evet...Şimdi...Evet, işte... (DYP sıralarından gürültüler)
Bakınız, Sayın Gönül'ün konuşmasında, hemen iş geldi Refah Partisinin kapatılmasına...
BAŞKAN – Sayın Kazan, toparlar mısınız efendim...
ŞEVKET KAZAN (Devamla) – Refah Partisi gelişiyor, iktidar olacak; ama, sizler hayatta kalacaksınız; çünkü, sizin için yok
olma kastı olmayacak. (DYP sıralarından gürültüler)
Saygılar sunarım. (RP sıralarından "Bravo" sesleri, alkışlar)
BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Başkan... Sayın Başkan...
BAŞKAN – Sayın Aykurt, buyurun efendim, bir şey mi var; buyurun, dinliyorum sizi.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın Şevket Kazan, benim söylemediğim bir konuyu söylemişim gibi ifade etti.
BAŞKAN – Kürsüye saldırdıklarını ifade buyurdunuz efendim, konuşmayı ben de takip ettim.
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Beni âdeta yalancılıkla itham etti. Şimdi, ben, o günkü zabıtlarla ve resimlerle cevap
vereceğim.
BAŞKAN – Efendim, siz, kürsüye saldırıldığını ifade ettiniz...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Arz ettim efendim, burada var...
BAŞKAN – 1989'da... (DYP sıralarından "1980" sesleri, gürültüler)
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – 89 değil efendim, 1980; burada var.
BAŞKAN – Efendim, ifadeniz öyle. Sayın Aykurt, ifadeniz öyle...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Benim notlarım da var, gazete de var...
BAŞKAN – Buyurun yerinize, lütfen... Gecenin bu saatinde rica ediyorum... (DYP sıralarından gürültüler)
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – O zaman taraf tutuyorsunuz, tarafgir hareket ediyorsunuz; ayıptır.
ŞEVKET KAZAN (Kocaeli) – Senin yaptığın ayıp!.. Al zaptı oku!..

V. – GENSORU, GENEL GÖRÜŞME, MECLİS SORUŞTURMASI VE
MECLİS ARAŞTIRMASI (Devam)
A) ÖNGÖRÜŞMELER (Devam)
1. – Aydın Milletvekili Ali Rıza Gönül ve 49 arkadaşının, Refah Partisinin Süleyman Mercümek ile bağlantılarının ve maddî
ilişkilerinin araştırılarak iddia edilen hukuk dışı malî kaynaklarının tespiti amacıyla Meclis araştırması açılmasına ilişkin
önergesi (10/63) (Devam)
BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması önergesinin öngörüşmeleri tamamlanmıştır.
Şimdi, Meclis araştırması açılıp açılmaması hususunu oylarınıza sunacağım... (RP ve DYP sıralarından karşılıklı
konuşmalar, gürültüler)
Sayın Kazan!.. Sayın Kazan rica ediyorum... Sayın Kazan... Sayın Aykurt... Efendim, oylamaya geçiyorum.
Sayın milletvekilleri, müzakeresi tamamlanan Meclis araştırması önergesiyle ilgili olarak, Meclis araştırması açılıp
açılmaması hususunu oylayacağım. Meclis araştırmasını kabul edenler işaret buyursunlar; sayar mısınız efendim: (DYP
sıralarından "neyi sayıyorsunuz , durum ortada" sesleri)
Sayın milletvekilleri, milletvekili olarak bulunuyorsunuz; rica ediyorum.
Efendim, lütfen, ayakta gezmeyin, arkadaşlarımız sayamıyorlar...
Müsaade buyurun efendim. (ANAP sıralarından "saymaya gerek yok" sesleri)
KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) – Gerek yok efendim, durum ortada.
BAŞKAN – Sayın Atay, bir oylama yapıyoruz, oylama esnasında "gerek yok" nasıl dersiniz; siz Divan Üyesisiniz. Müsaade
buyurun efendim, saymak zorundayız.
KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) – Sayalım efendim.
BAŞKAN – Tamam sayın efendim, sayacaksınız; sayın...
Bizim görevimiz bu, İçtüzük "sayılır" diyor.
KÂTİP ÜYE FATİH ATAY (Aydın) – Durum görülüyor efendim.
BAŞKAN – Sayın Atay, Meclisi ben yönetiyorum; rica ediyorum. (DYP sıralarından gürültüler)
REFİK ARAS (İstanbul) – Orada ıstırap çekiyorsunuz, ıstırap...
Dün niye saymadınız?..
Kabul etmeyenler...
MUSTAFA KEMAL AYKURT (Denizli) – Sayın bakalım, sayın!..
BAŞKAN – Sayın Aykurt, size, İçtüzüğü, bu gece vaktiniz olursa, bir kere okumanızı tavsiye edeceğim, İçtüzüğün açık
hükmü.
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırması açılması kabul edilmiştir. (DYP, ANAP, DSP ve CHP sıralarından alkışlar)
Sayın milletvekilleri, Meclis araştırmasını yapacak komisyonun 9 üyeden oluşması hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul
edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun çalışma süresinin, başkan, başkanvekili, sözcü ve kâtip üyenin seçimi tarihinden başlamak üzere, 1 ay olmasını
oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Komisyonun, gerektiğinde Ankara dışında da çalışabilmesi hususunu oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul
etmeyenler... Kabul edilmiştir.
Sayın milletvekilleri, kanun tasarı ve teklifleriyle sair işleri görüşmek için, 16 Mayıs 1996 Perşembe günü saat 15.00'te
toplanmak üzere, birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 19.50
Türkiye Büyük Millet Meclisi Resmi internet Sitesi
© 2009 T.B.M.M.