24 Ocak 2023 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’ünci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Hatay’a yapılan yatırımlar hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sabahat Özgürsoy’a aittir.

Buyurun Sayın Özgürsoy. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

SABAHAT ÖZGÜRSOY (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Hatay’ımıza yapılan yatırımlar hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım, bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve yüce heyetimizi, ekranları başında bizleri takip eden çok kıymetli vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılında AK PARTİ hükûmetleriyle tanışan Hatay, o günden bugüne âdeta inşa edilmiş bulunmaktadır. Ulaşımdan sağlığa, eğitimden altyapıya ve tarım yatırımları başta olmak üzere tarihinin en büyük yatırımlarını almıştır. Bugün sizlere, Hatay’ımıza AK PARTİ hükûmetleri döneminde yapılan yatırımların bir kısmını bu kısa sürede anlatmaya çalışacağım.

Değerli milletvekilleri, son üç yılda yani pandemi döneminde dünyanın ekonomik krizle boğuştuğu, insanların kaldırımlarda hayatını kaybettiği bir dönemde sadece Hatay ilimize sağlık alanında yapılan yatırımların bedeli 600 milyon TL’nin üzerindedir. Dörtyol’da 250 yataklı, Samandağ’da 75 yataklı, Arsuz’da 50 yataklı, Belen’de 10 yataklı olmak üzere devlet hastanelerimizin inşaatları tamamlanmıştır. Böyle bir dönemde sadece Hatay’ımıza bu yatırımın yapılması dahi AK PARTİ hükûmetlerimizin “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” düsturunun başlıca göstergesidir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Eğitim alanına baktığımız zaman, son beş yılda 1.800’ün üzerinde yeni derslik inşa edilerek hizmete alınmış, spor salonları, atölyeler, pansiyonlar gibi müştemilatlar için de dâhil olmak üzere 515 milyon TL’nin üzerinde yatırımlar gerçekleştirilmiştir.

Diğer bir konu, Hatay’ımıza üniversite okumaya gelen, geleceğimizin teminatı olan gençlerimizin barınmasına yönelik -bakın, burası gerçekten çok önemli- son üç yılda İskenderun, Arsuz, Antakya, Reyhanlı’da toplam 2.400 kişilik yurt inşa edilerek gençlerimizin hizmetine sunulmuştur. Bu yatırımların değeri ise 200 milyon TL’yi geçmiş bulunmaktadır.

Kıymetli milletvekilleri, Hatay’ımızın ülkemizin önemli tarım bölgelerinden bir tanesi olduğuna şüphe yok. “Su vatandır.” diyen Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde sulama amaçlı barajlar kıymetli hemşehrilerimizin hizmetine sunulmuştur. 425 milyon TL’nin üzerinde bir yatırım yapılarak bölgemiz için çok büyük önem taşıyan Tahtaköprü Barajı, Reyhanlı Barajı’nın ikmali, bir kısım gölet yatırımları da başta olmak üzere, içme suyu amaçlı Samandağ Karaçay Barajı’nın ikmali tamamlanmıştır. Aynı zamanda, üç yılda 225 milyon TL’den fazla harcama ormanların korunması ve ağaçlandırılması faaliyetleri kapsamında gerçekleştirilmiştir. Ben, bir kez daha, milletin kürsüsünden aziz Hataylı hemşehrilerim adına Sayın Cumhurbaşkanımız başta olmak üzere, tüm emeği geçenlere şükranlarımı sunuyorum.

Ulaşımda ise bölgemizin ticareti için önem taşıyan İslahiye-Hassa-Kırıkhan Yolu, Kırıkhan-Reyhanlı Yolu, Antakya-Reyhanlı Ayrımı, Altınözü Yolu, Topboğazı-Kırıkhan Yolu, Altınözü-Karbeyaz Yolu, Antakya-Samandağ Yolu, Hacıpaşa Yolu gibi yolların bir kısmı tamamlanarak hizmete alınmıştır, bir kısmında ise çalışmalar devam etmektedir. Ayrıca, kırsal altyapı destek projesi kapsamında beton asfalt çalışmalarımız da bilfiil devam etmektedir. Son üç yılda ulaştırma yatırımlarımızın bedeli 1 milyar TL’yi aşmıştır.

Sanayi ve teknoloji alanında ise Hatay’da faaliyet gösteren 9 firmamız İSO 500 sıralamasına göre ilk 500 arasına girmiş bulunmaktadır. Faal durumda 3 tane OSB’miz dışında, inşaat ve çeşitli aşamalarda 6 OSB’nin işlemleri devam etmektedir. Antakya Mobilyacılar İhtisas Sanayi Sitemiz bitmiş, hizmete alınmış, Reyhanlı Sanayi Sitemiz ile Antakya Ayakkabıcılar Sanayi Sitemizin yapımları devam etmektedir.

Sanayi ve tarımın yanı sıra, birçok medeniyetlere ev sahipliği yapmış olan, kültür ve turizmin vazgeçilmezi olan Hatay’ımızda kültür varlıklarının restorasyonu için yapılan yatırımların bedeli son üç yılda sadece 30 milyonu aşmış bulunmaktadır. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, maalesef vaktimiz kısıtlı, beş dakikalık kısa bir sürede yapılan yatırımları anlatmam pek mümkün değil. Sosyal yardımlaşma başta olmak üzere, AK PARTİ’li belediyelerimizin yapmış olduğu hizmetlerden bahsetmememe rağmen son üç yılda yapılan yatırımları başlıklarıyla dahi anlatmaya vaktimiz pek yetmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SABAHAT ÖZGÜRSOY (Devamla) – Sözlerime son verirken, Hatay’ımıza yapılan tüm yatırımlar için Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan başta olmak üzere, ilgili bakanlıklarımıza Hataylı hemşehrilerim adına şükranlarımı sunuyorum.

Sizlerin ve aziz milletimizin huzurunda, önümüzdeki dönemde de Cumhurbaşkanımızın liderliğinde AK PARTİ Hükûmetleri olarak Hatay’ımıza yatırımların artarak devam edeceğinin sözünü veriyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Antalya’nın tarımdaki sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Aydın Özer'e aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

Buyurun Sayın Özer.

 

 

 

AYDIN ÖZER (Antalya) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başından izleyen bütün vatandaşlarımızı, çiftçi kardeşlerimizi saygıyla selamlıyorum.

Bildiğiniz gibi, artık dünyamız ve ülkemiz büyük bir kuraklıkla, yağış rejimlerinin değişmesi yüzünden yağışsızlıkla ve artı felaketlerle karşı karşıya kalmakta. Burada, şunu da biliyoruz: Son on yıldır ülkedeki yağış rejimleri değişti. Ankara'da ayın sonu gelmesine rağmen, ocak ayının sonu gelmesine rağmen tek damla kar düşmedi. Bu şekilde giderse önümüzdeki günlerde büyük su sıkıntısı, özellikle tarımda büyük sıkıntılar yaşamamız kaçınılmaz olacak.

12 Aralık'ta Antalya'nın Kumluca ilçesinde, bir miktar da Finike ilçesini kapsayan bir sel felaketi yaşadık. Bu sel felaketinde 12 bin dekar arazimiz ve 3 bine yakın çiftçimiz mağdur oldu. Kendim de tarım yaptığım bir bölge, benim de örtü altı tarım yaptığım bölgede seralarımız suyun altında kaldı. Burada, aslında, Antalya’nın tarım sorunlarını konuşmaktan da ziyade “TARSİM” dediğimiz Tarım Sigortaları Havuzuyla ilgili uygulamada olan birkaç eksikliği sizlerle paylaşmak istiyorum. Tarım Sigortaları yani TARSİM, çok iyi düşünceyle kurulmuş, mantıklı kurulmuş, hazırlığı yapılmış düzgün bir sigorta sistemi ama ne yazık ki sahadaki uygulamaları öyle değil. Bakın, bizim yaşadığımız bölgede yapılan seralarda kenar betonu yok diye TARSİM poliçesinde sel kapsamı dışına çıkarılan araziler var. 30 santimlik bir beton; 80 santimlik, 100 santimlik gelen bir suyu nasıl karşılayabilir? Bunu bir anlatmak lazım, bunu bir öğrenmek lazım. Yaşadığımız felakette şunu gördük ki arazilerin büyük olması, felaket yaşanılan ortamın büyük olması yüzünden Türkiye’nin birçok yerinden TARSİM eksperi gönderilmiş ama eksperlerin bu konuda bilgi sahibi olmadığı, eksik bilgi sahibi olduklarını gördük ve bu konuda üreticilerimiz mağdur oldu. Devlet yardım etti, bakanlıklar yardım etti bir havuz oluşturdular, vatandaşlarımıza yardım ettiler, buradan teşekkür ediyorum ama bir şey var: TARSİM sigortalı olan çiftçiye TARSİM’in yardım etmesi gerekirken TARSİM poliçede sel kapsamı dışında bıraktığı için yardım alamadılar, ne devlet yardımı alabildiler ne de zararlarını sigortadan tazmin edebildiler.

Bölgemizde mülkiyet sorunların var. Yıllardır süren, elli yıldır, altmış yıldır süren sorunlar var, davalık araziler var, özellikle Millî Emlak ile şahıs arasında davalı araziler var. Bu araziler dava bitmediği için TARSİM’e kayıt yaptıramıyor, ÇKS kaydı yaptıramıyor, sigortalı olamıyor; bunların önünü açmak lazım yani bir araç sigortasında yaptığımız gibi. Bir kasko yapılırken ne yapıyoruz? Araca bugünkü değeriyle 10 liraya sigorta yaptırdıysak araç bir kaza yapsa, araç pert olsa kasko sigortası poliçe bedelini o günkü kaza yaptığı değerden ödüyor ama TARSİM öyle demiyor.

Bakın, Antalya Aksu’da bir yıl önce bir hortum felaketi yaşadık. Burada, TARSİM yaptıran çiftçilerimiz zararlarını tazmin etmek için  sigorta sistemine başvurdu. Aynen söyledikleri şudur: “Biz o gün yapılan değerden öderiz yani sigortanın yaptığı değerden öderiz.” Türkiye’de enflasyonun düşük olduğu dönemlerde belki bu uygun bir rakamdı ama şimdi yüzde 150’ye varan enflasyon var. Şimdi, siz o değerden öderseniz çiftçiyi mağdur etmiş oluyorsunuz ve çiftçi ekime tekrar dönemiyor, inşaatını tekrar yapamıyor, serasını tekrar yapamıyor; bu konuda TARSİM yasasından şu şeyi çıkarmak lazım. Aynı kaskoda olduğu gibi, araç kaskosunda olduğu gibi zararı gördüğü zamanki değerler üzerinden tazmin edilmesi lazım bütün sistemin.

Ve narenciye sigortası… Bugün narenciyeye şubat ayına kadar sigorta yapıyor TARSİM. Hâlbuki bizim bölgemizde mayıs ayının sonuna kadar narenciye üretimi var. O yüzden mayıs ayının sonuna kadar sigorta sisteminin uzatılması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

AYDIN ÖZER (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Buradan, bütün vatandaşlarıma şunu söylüyorum: Biz biliyoruz ki gerçekten bu sistem değişiyor, önümüzdeki üç dört ay içerisinde iktidar değişiyor. Geldiğimiz zaman şunu yapacağız: Halde sizin üzerinizden kesilen stopaj vergilerinden dörtte 1’ini bir havuzda biriktirerek felaket olan yerlerde, afet olan yerlerde çiftçilerin bütün zararlarını ödeyeceğiz ve bütün çiftçileri sigortalı kabul edeceğiz.

Buradan son kez bir şey söylemek istiyorum. Çiftçinin yüzünün gülmesi için, üreticilerin rahat nefes alması için yeter artık, söz milletindir! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Yozgat’ın sosyal, ekonomik, kültürel kalkınması, turizm kaynaklarının geliştirilmesi için yapılan yatırımlar ve öneriler hakkında söz isteyen Yozgat Milletvekili İbrahim Ethem Sedef’e aittir.

Buyurun Sayın Sedef. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Yozgat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; seçim bölgem Yozgat hakkında gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Saygıdeğer heyetinizi ve aziz Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Yozgat öyle kadim ve büyük bir medeniyete sahiptir ki ilk özel gazete bu şehirde hayat bulmuştur. Türkiye’nin ilk millî parkı Çamlık yine bu topraklarda yeşermiştir. Günümüzde bile hâlâ tartışılan ilk evlilik sözleşmesi bu şehirde tarihe geçmiştir. 1907’de, İstanbul’da Fenerbahçe Kulübü’nün kurulmasından üç yıl sonra Yozgat Mekteb-i Sultani, şimdiki adıyla Yozgat Lisesi öğrencileri tarafından Yozgat Mekteb-i Sultani Futbol Takımı, Anadolu’da kurulan ilk futbol takımı olarak tarihte yerini almıştır. Takımın hüzünlü, bir o kadar da gurur duyulacak bir tarihi vardır. 1914 yılında seferberliğin ilan edilmesiyle birlikte Yozgat Lisesinin 207 öğrencisinin tamamı gönüllü olarak cepheye gitmiş ve sadece 15’i geri dönebilmiştir. Okulun lise kısmı öğrencisi kalmadığı için kapatılmış, kahraman Yozgat Lisesinin öğrencileriyle birlikte futbol takımı da tarih sayfalarına gururla kapanmıştır. Yozgat’ımızın bu hususta beklentisi, yüce Meclisimiz tarafından Mekteb-i Sultani öğrencilerinin manevi şahıslarında Yozgat Lisesine kahramanlık madalyası verilmesidir. Günümüzde en çok şehit veren iller arasında olan kahraman şehrim Yozgat Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün 2 kez ziyaretle şereflendirdiği nadir illerden birisidir. Gazi Paşa “Ünlü süvarileri harp meydanlarında kahramanca dövüşen Türk yiğitlerinin harman olduğu diyar Bozok Yaylası’nın çocukları var olun!” derken Bozoklu yiğitlerin, Yozgatlıların mücadelesindeki gayreti ve sadakatini ilan etmiştir. Bozok Yaylası’nın yiğit evlatları o gün de bugün de yarın da kahramanlık destanları yazmaya devam edecektir. (MHP sıralarından alkışlar) Ayrıca, dünya genelinde de 1 milyon 200 bin Yozgatlı hemşehrimiz yaşamaktadır; bu vesileyle hepsine buradan selam yollamak istiyorum.

Değerli milletvekilleri, Yozgat’ımız tarım ve hayvancılıkla geçimini sürdüren, sanayi ve turizmin henüz istenilen seviyeye ulaştırılamadığı, kamu ve özel sektörden destek beklediğimiz benim de âşık olduğum mütevazı bir şehirdir. Eksikliğini hissettiğimiz devlet ya da özel sektör eliyle yatırım sağlandığında şehrimizin ufkunu açacak, gelişmesini sağlayacak kırsal turizm, ekoturizm, doğa turizmi, sağlık turizmi, inanç turizmi yapılabilecek önemli alanlara sahibiz. Gelişmiş birçok ülkede ekonomik, sosyal ve kültürel kalkınma için sanayinin tek başına yeterli olmadığı; turizm, eğitim ve sağlık gibi alternatif sektörlerin de kalkınmanın içerisinde yer alması gerektiği bilinen bir gerçektir. Yozgat uygun iklim koşulları, doğal güzellikleri, tarım ürünleri çeşitliliği, geleneksel el sanatları, folklor, yemek kültürü, dağları, ormanları, arkeolojik alanları ve diğer kırsal alanlarıyla birlikte, uygun yatırım yapıldığı takdirde turizm sektöründe diğer illerle rekabet edecek düzeyde bir potansiyele sahiptir. Sanayi açısından fazla yatırımı olmayan Yozgat’ımızın bu dezavantajı, temiz doğası ve kültürel değerleri kullanılarak avantaja çevrilebilir. Mevcut kırsal turizm potansiyelinin değerlendirilmesi Yozgat ili için göçü azaltabilir, ekonomiyi canlandırabilir, istihdamı artırabilir. Kadınların istihdama ve sosyal hayata katılımlarını sağlayabilir. Gençlerin geleceğe umutla bakmasını ve doğdukları, büyüdükleri kırsal alanlara sahip çıkma isteklerini artırabilir. Bölgenin sosyal, kültürel ve ekonomik açıdan kalkınmasına ve Yozgat’ın tanıtılmasına katkı sağlayabilir. Bu manada ilgili bakanlıklarımıza, kurum ve kuruluşlarımıza, özel sektör yatırımcılarına ve tabii ki bizlere önemli görevler düşmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Devamla) – Mevcut tesislerin modernize edilmesi, yeni tesislerin yapılması, özel sektörün teşvik edilmesi ve diğer kırsal turizm çeşitlerinin özendirilerek, gerekli eğitimler de verilerek geliştirilmesi gerekmektedir. Merkezde Büyüknefes Tavium Antik Kenti, Akdağmadeni’nde Muşali Kalesi, Aydıncık’ta Kazankaya Kanyonu, Boğazlıyan’da Cavlak Doğal ve Arkeolojik Sit Alanı, Çandır’da Beştepe Tümülüsleri, Çayıralan’da Çerkez Bey Kümbeti, Çekerek’te Kızlarkayası Su Sarnıcı ve Nekropol Alanı, Kadışehri’nde Çatalhöyük, Saraykent’te Çınçınlı Sultan Hanı ve Kaplıcaları, Sarıkaya’da Roma Hamamı ve Karayakup Köprüsü, Sorgun’da Kerkenes Harabeleri ve Hapisboğazı Hitit Heykel Atölyesi, Şefaatli’de Beşiktepe Sit Alanı, Yenifakılı’da Damlalı Kemikli Mağara ve birçok alana sahiptir, turizme kazandırılmayı beklemektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ETHEM SEDEF (Devamla) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, heyetinizi de selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline ve teknik olarak sisteme giriş yapamayan milletvekillerimize yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

İlk söz Sayın Aydın’ın.

Sayın Aydın, buyurun.

 

 

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Otuz yıl önce haince katledilen Uğur Mumcu’yu saygı, minnet ve rahmetle anıyorum. Yine, yirmi iki yıl önce katledilen Gaffar Okkan’ı da anıyor, bu karanlık katillerin bir an önce bulunmasını talep ediyorum. Dışişleri Bakanlarımızdan İsmail Cem’i de rahmetle anıyorum.

İlaç sıkıntısı gittikçe büyüyor. Buradan defalarca söyledik; eczanelerde çocuk antibiyotikleri, öksürük şurupları, ateş düşürücüler maalesef yok. Sağlık Bakanı bugün açıklama yapmış “Kısa sürede bu eksikliği gidereceğiz.” diye.

Sayın Bakan, hastalar mağdur; çocuklar eczanelerde, hastanelerde en basit ilaçları bulamıyorlar. Kırk yıldır tüketilen “Seftriakson” adlı antibiyotik şu anda tamamen “yok”a girmiş durumda. Oradan laf üreteceğinize bir an önce çözüm bulun. Sağlıkla geldiniz, sağlıkla gideceksiniz diyorum, bu vatandaş da size cezayı kesecek diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

 

 

 

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Temeli sevgi, şefkat, adalet ve merhamet olan inancımıza yönelik saldırılar elbette ki onun izzetinden hiçbir şeyi eksiltemez. İsveç, Hollanda, Danimarka ve Avrupa’nın muhtelif ülkelerinde kutsal kitabımız Kur'an-ı Kerim’i yakarak yapılan alçakça eylemi buradan lanetliyorum. Avrupalı devletlerin bizatihi kontrolünde inancımıza saldırılması, Kur'an-ı Kerim’in yakılması bir ifade özgürlüğü değil en basit ifadeyle bir alçaklıktır. Her fırsatta İslam’a saldıran, ikiyüzlü bir şekilde demokrasi, insan hakları ve özgürlük dedikleri şeyler aslında onlar için acıktıklarında, işlerine geldikleri zaman yedikleri âdeta helvadan bir put niteliğindedir. Onlar ağızlarıyla Allah’ın nurunu söndürmek isteseler de Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

 

 

 

SAMİ ÇAKIR (Kocaeli) – Sayın Başkan, Türkiye’nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur'an-ı Kerim yakılmasını şiddetle lanetliyorum. İsveç makamlarının böyle bir nefret suçu eylemine izin vermiş olması modern çağın sahte, pespaye yüzünü ortaya koyması yanında Müslümanlara ve İslam’a karşı tarihin derinliklerinde kaldığını sandığımız haçlı zihniyet ve saldırılarının hortlatılmak istendiğini, körüklendiğini söylemek abartı olmayacaktır. Oysa Kur'an, “Dileyen iman etsin dileyen küfretsin.” derken iman edip etmemekte insanı serbest bırakmış, çağlarüstü mesajıyla insanlığa yön çizmeye devam edecek. Hayatını Kur'an’la yönlendirmeyi, şekillendirmeyi şiar edinmiş Müslüman dünyasını tahrik, taciz, provoke etmek ancak bu kadar aşağı, adi bir izinle mümkün olabilirdi. Bu, engizisyon kafasının güncel versiyonudur. Bu, yarının insan yakma adımının öncü ayak sesleridir. Şaşılması gereken bu söylediğimiz değil, burayı arzulayan bir dünyanın var olduğu gerçeğidir diyor, Genel Kurulu ve milletimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Barut…

 

 

 

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, ülkemizde, maalesef, kuraklık tehlikesi büyüyor. Yakın vakitte yeterli yağış olmaması tarımsal üretimde çok önemli verim kayıplarına yol açacak. Gübreden mazota, tohumdan zirai ilaca fahiş zamlardan beli bükülen çiftçimiz şimdi de kuraklık endişesini yaşıyor. Bu konularla ilgili bilimsel temelli yaklaşım ortaya konması beklenen, sulama yatırımlarına ağırlık verip çiftçiye destek olması gereken Tarım ve Orman Bakanı akıl almaz açıklamalar yapıyor. Çiftçinin üretmesi için çaba göstermesi beklenen ve su gıda krizi yaşanmaması için adım atması gereken Bakan Kirişci “Kurak bir kış geçiriyoruz, şu an için bir kriz söz konusu değil; gerekirse depolarımızı kullanırız. Kuraklık şimdilik bitkisel üretimi çok etkilemedi ancak kuraklık devam ederse risk büyür.” diyor. Tedbir kuldan, takdir Allah’tan elbette ama bakan olarak görevinizi yapın, icraat için adım atın.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

 

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yenişehir'in Akbıyık, Orhaniye, Çiçeközü ve Osmaniye mahallelerinin yakınına, 72,5 dönüm alana biyogaz tesisi kurulmasına karar verilmiş, EPDK ön lisans vermiş ve Bursa Valiliği de “ÇED Gerekli Değildir” raporu veriyor. Bu rapor nasıl veriliyor? Her zamanki gibi kanun dolanılarak, günlük atık miktarının az buçuk altı gösterilerek bu rapor veriliyor. Ben de soruyorum: Bu raporu verirken, o tesisin kurulmasına karar verirken oranın yaşayanlarına, halka sordunuz mu? Nihayetinde oradaki havayı soluyacak olan, oraları ekip biçen oradaki insanlar. Yenişehir gibi verimli topraklara sahip bir bölgeye bu tesisin yapılması, kısaca, vicdansızlıktır diyorum; bu yanlıştan dönün.

BAŞKAN – Sayın Çepni...

 

 

 

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – İstanbul Esenyurt’ta LC Waikiki bünyesinde “Klüh” adlı taşeron firmasına bağlı olarak çalışan yaklaşık 500 işçi düşük ücret, zorla mesai ve verilmeyen mesai ücretleri nedeniyle eylem yaptılar. DİSK/Limter-İş’e üye 14 işçi eylem sonrası hırsızlık, güveni kötüye kullanma diye bilinen Kod-46’yla işten çıkarıldı. Böylece kıdem tazminatı yok, işsizlik ödeneği yok ve işçilerin sicilleri de kirletilmiş oldu. İşçiler 10 Ocaktan beri depo ve LC Waikiki mağazaları önünde eylemdeler. LC Waikiki bugün yaptığı açıklamayla işçileri suçlayarak topu taşerona attı.

Direnen işçilerin yanındayız, talepleri kabul edilsin ve atılan işçiler geri alınsın.

BAŞKAN – Sayın Arkaz...

 

 

 

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

İsveç’te kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim yakılıyor, emperyalist güçlerin maşası olan Ekonomist dergisi Cumhurbaşkanımıza saldırıyor; bu nefret suçlarını ve iftiralarını kınıyorum. Bu alçak saldırılar terörle verdiğimiz mücadelenin gücünü göstermektedir. Mücadelemiz kapsamında geçtiğimiz günlerde Şırnak’ta şehit olan köy korucumuz Nimet Encu’ya Allah’tan rahmet diliyorum; ailesinin ve milletimizin başı sağ olsun. 

Terörün kaynağını kuruturken Türkiye Yüzyılı hedefimizden de vazgeçmiyoruz. Yerli ve millî imkânlarla geliştirilen 34 kilometre uzunluğundaki Kâğıthane-İstanbul Havalimanı Metro Hattı şehrimize kazandırılmıştır; İstanbul’umuza ve ülkemize hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaşıkçı...

 

 

 

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Sayın Cumhurbaşkanımız geçen hafta Roman vatandaşlarımıza yönelik özel projeli sosyal konut yapılacağı müjdesini kamuoyuyla paylaştı. Bu konutların ilk etapta 12 pilot ilde yapılacağını da yine bu açıklama sırasında öğrenmiş olduk. Kendilerine özgü kültür ve yaşayış biçimleriyle Hatay genelinde de özellikle Kırıkhan ilçemizin Barbaros Mahallesi ile Antakya ilçemize bağlı Altınçay, Emek, Aksaray Mahallelerinde; Dörtyol ilçemize bağlı Numune Evler Mahallesi’ndeki Neşeli Sokak’ta; Reyhanlı, Kumlu, Erzin ve İskenderun’da yaşayan Roman, Abdal ve Dom aşiretine mensup on binlerce vatandaşımız yaşamaktadır. Hâlihazırda çok zor şartlar altında ve sağlıksız bir şekilde barınma ihtiyacını karşılayan Hataylı hemşehrilerimizin insanca yaşayabileceği bu özel konutlara ihtiyacı bulunmaktadır. İlk etapta 12 ilde başlayacak bu konut projesine Hatay’ın da dâhil edilmesi vatandaşlarımızın talebidir.

BAŞKAN – Sayın Bulut...

 

 

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sözleşmeli personelin kadroya alınmasına yönelik önemli adımlar atıldı. Gerçekleşen düzenlemeyle on binlerce sözleşmeli personel kadroya alında, on binlerce sözleşmeli çalışanımızın yüzü güldü. İl özel idaresi personel eğitim anonim şirketleri bünyesinde çalışan şirket çalışanlarınınsa kadro beklentileri hâlen devam ediyor.

İl özel idaresi personel eğitim anonim şirketleri bünyesinde çalışanlar asgari ücret düzeyinde maaş almaktalar. Oysa aynı işi yapan il özel idaresi personeliyle farklı özlük haklarına sahip olmaları mağduriyete sebep olmaktadır. Tokat İl Özel İdaresi Personel Eğitim Anonim Şirketi personelinin her hizmette imzası bulunmakta; personel eksikliğine rağmen canla başla afetlerde, yangınlarda, sel felaketlerinde, kısaca her türlü doğal afette bu arkadaşlarımızın çabaları, gayretleri ve fedakârlıkları bulunmaktadır. Şirket çalışanlarımız kadro beklentilerinin çözüme ulaştırılmasını temenni etmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın misafirler lütfen yerlerinize oturun, lütfen.

Sayın Özsoy...

 

 

 

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

İsveç’te, geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanımıza ve ülkemize karşı yapılan saldırılarla başlayan ve nihayetinde de kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’in yakılmasına varan eylemleri ve sonrasında yine kutsal kitabımıza Hollanda’da yapılan alçakça saldırıları lanetliyorum. Bu ahlaksız ve alçakça yapılan eylemlere müsaade eden İsveç ve Hollanda ülkelerinin yönetimlerini de şiddetle kınıyor, bu eylemleri yapanlara ve müsaade edenlere yenileceksiniz ve cehenneme sürüleceksiniz diyorum.

Dünya üzerinde birçok Müslüman ülke varken bu eylemlerin Türkiye Cumhuriyeti temsilciliği önünde yapılması da manidardır. Bu yaşananlar bize bir kez daha göstermiştir ki dünya üzerinde “Türk” demek “Müslüman” demektir, “Müslüman” demek “Türk” demektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Ataş…

 

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gelen zamlar yüzünden elektrik ve doğal gaz faturaları artık el yakıyor, AKP iktidarı vatandaşa çay kaşığıyla verip kepçeyle almaya devam ediyor. Son bir yılda doğal gaza gelen zam yüzde 164,25’e, elektriğe gelen zam ise yüzde 148,5’e ulaşmıştır. Bir yıl önce 400 lira elektrik veya doğal gaz faturası ödeyen bir aile bugün bin liradan fazla ödemeyapmaktadır.

Görüldüğü gibi faturalara yüzde 150’leri aşan zamlar yapan AKP memur ve emeklinin maaşına sadece yüzde 30 zam yapmış, onu da lütufmuş gibi sunmuştur. AKP doğal gaz ve elektrik şirketlerine kucak açarken millete sırtını dönmüş, vatandaşı açlığa terk etmiştir. Millete sırtını dönen, saraylarda sefa sürenler vatandaşın sorunlarına çözüm üretemezler.

Milletimiz müsterih olsun, İYİ Parti iktidara hazır, çok çok az kaldı diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu…

 

NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İktidar giderayak büyük bir talan ve yağma operasyonu yürütüyor, üzülerek söylüyorum ki seçim bölgem Samsun da bundan nasibini alıyor. Üç gün sonra 19 Mayıs, Bafra ve Terme ilçelerimizde toplam 43 arsa TOKİ ve Emlak Yönetim tarafından ihaleyle satılacak. Vatandaşlarımız bu yerleri KÖİ senediyle alırken para verdiler, yıllarca emlak vergilerini ödeyip zilyet olarak sahiplendiler ve korudular. Bu vatandaşlarımızın arsaları satın almak için Millî Emlake yaptıkları başvurular var, fakat şimdi, Millî Emlak baypas edildi ve yüksek muhammen bedellerle TOKİ’ye satış yaptırılıyor. Vatandaşın bütün hakları gasp ediliyor; bu hak gaspı, bu yağma derhâl durdurulmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

 

 

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Avrupa’da İslam düşmanlığının giderek daha da tehlikeli bir boyut kazanmaya devam ettiğini gösteren bir eyleme geçtiğimiz gün tüm dünya bir kez daha şahit oldu. Danimarkalı aşırı sağcı, faşist, İslam düşmanı, ırkçı parti lideri İsveç hükûmetinden aldığı izinle İsveç polisinin koruması altında Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yakarak tüm Türkiye’yi ve İslam dünyasını ayağa kaldıran bir provokasyon gerçekleştirdi. Bu aşağılık eylemi şiddetle ve nefretle kınıyorum. Bu eylemi gerçekleştiren ırkçı politikacıyı şiddetle lanetliyorum. Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımıza yönelik alçak teşebbüsten sonra bu defa da yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim’e yönelik bu menfur olaya göz yuman İsveç, bu tutumuyla İslam’a, Müslümanlara, Türkiye’ye karşı işlenen nefret suçuna alenen ortak olmuştur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Işık…

 

 

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler.

Yargıda adaletin tesis edilmesi için en önemli kurumlardan olan avukatlık müessesesi ekonomik kriz ve fiilî saldırılar altındadır. Avukatlara yönelik şiddet her geçen gün artmakta, bu saldırılar arttıkça yargıya duyulan güven de azalmaktadır.

Zor koşullarda mesleğini icra eden avukatların ücret tarifesi arttırılmalıdır. CMK ödeneklerinde KDV kaldırılmalı, avukatlık gelirlerinde vergi indirimi yapılmalıdır. İstisna ve muafiyet miktarlarının artırılması, mesleğe yeni başlayan avukatlara vergi muafiyeti tanınması, stajyer avukatlara ücret ödenmesi gerekmektedir. Kurum avukatlarının ücretleri ve bağlı çalışan avukatların özlük hakları iyileştirilmelidir. Ayrıca, adli yardım ödenekleri yetersiz olduğu gibi, gecikmeli ödendiği için göreve yeni başlayan, bu ödenekle geçinen avukatlar sıkıntı yaşamaktadır. Adli yardım ve CMK ödenekleri zamanında ödenmeli, birikmiş olan adli yardım ödenekleri gecikmeden barolara aktarılmalıdır. Avukatlara güvenli iş koşulları sağlanmalı, güçlü bir savunma ve tarafsız bir yargı için siyasi baskılara son verilmelidir.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

 

 

 

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı kararıyla BİRLEŞİK METAL İŞ’in Schneider fabrikasındaki grevi millî güvenlik gerekçesiyle ertelendi. Grevler, millî güvenliğe tehdit değildir, aksine ülkemiz için bir millî güvenlik sorunu hâline gelen otoriterleşmenin panzehridir. Yasakçı AKP, son yirmi yılda 20 grev erteledi, son bir ayda 3 grev erteledi. Grev ertelemeleri, grev yasaklarının öteki adıdır. EYT açıklamasının üzerinden yirmi sekiz gün geçti, EYT hâlâ Resmî Gazete’de yok fakat Schneider işçilerinin grevinin yasaklanma kararı aynı gün Resmî Gazete’de; sermayenin iktidarı sermayenin talebini anında karşılıyor.

Az kaldı, AKP’nin yaratığı emek cehennemini bitireceğiz. Emeğin hakkını aldığı ve grev yasaklarının son bulduğu bir Türkiye için yeter, söz milletin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

 

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Araştırmacı gazeteci yazar Uğur Mumcu’yu 30’uncu ölüm yıl dönümünde saygı, rahmet ve minnetle anıyoruz. Yine, İsmail Cem ve Gaffar Okkan’ı rahmetle anıyor ve yeter artık bu karanlık cinayetler aydınlatılsın diyoruz.

Adana’nın Yüreğir ilçesine bağlı Yunusoğlu Mahallesi’nde PTT’ye ait bir şube yok. Eskiden belde belediyesi olan Yunusoğlu’na bağlı birçok köy bulunmakta. Hepsi ne yazık ki sıkıntı içerisinde; işlemlerini yaptırmak için şehre, şehir merkezine gitmek zorunda kalıyorlar. Ayrıca, Doğankent, Solaklı ve Seyhan ilçelerine bağlı yaklaşık 40 köyde altyapı yetersizliği nedeniyle internete erişilemiyor. Tarım işçilerinin barındığı çadır kentlerde elektrik yok.

21’inci yüzyılda artık bu sorunların çözülmüş olması gerekiyor. Yetkilileri bir an önce göreve davet ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

 

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP iktidarının en iyi bildiği işin değerli arazileri parsel parsel satmak olduğunu bir kez daha gördük.

TOKİ, geçtiğimiz günlerde, Kuşadası’nın Türkmen Mahallesi’nde bulunan 266.500 metrekare büyüklüğündeki 15 arsayı 1 milyar 800 milyon TL’ye satmıştı. Yine, kısa bir süre önce Didim’de değerli hazine arazisi satılmıştı. Emlak değerinin en yüksek olduğu Kuşadası’nda hazine arazilerini satmaya doyamayan TOKİ şimdi de ilçedeki 15 milyon lira değerindeki binlerce metrekarelik 2 değerli hazine arazisini satmak için ilana çıkardı. AKP iktidarı, yasayı dolanarak, CHP’li Kuşadası Belediyesine satıştan gelir gelmemesi için hazine arazisini önce TOKİ’ye devrediyor, ardından da bu kıymetli hazine arazileri iktidar yandaşlarına peşkeş çekiliyor. “Özelleştirme” adı altında ülkeyi sata sata bitirmediniz ama sandık geliyor, hesap yakında. Yeter, söz milletin!

BAŞKAN – Sayın Arık…

 

 

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yıllarca dirsek çürütüp ataması yapılamayan öğretmenlerimiz, mühendislerimiz “Yeter!” diyor; “Giderlerse gitsinler!” dediğiniz doktorlarımız, sağlık çalışanlarımız “Yeter!” diyor; ektiğinin karşılığını alamayan, ürünü tarlasında kalan çiftçilerimiz “Yeter!” diyor; sattığı malı yerine koyamayan, siftahsız kepenk kapatan esnafımız “Yeter!” diyor; hayat pahalılığı nedeniyle inim inim inleyen işçiler, memurlar “Yeter!” diyor; torununa harçlık veremeyen emeklilerimiz “Yeter!” diyor; çocuğunu yatağa aç yatıran analar “Yeter!” diyor; yirmi yıldır iktidar zulmünü yaşayan bir millet hep bir ağızdan “Yeter!” diyor. Yeter, söz milletin! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İlhan…

 

 

 

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

AKP’nin 2007’den bu yana açılışını 7 kez ertelemek zorunda kaldığı Ankara-Sivas Yüksek Hızlı Tren Projesi’nde toplam maliyet rekor kırmaya devam etmektedir. Çünkü bu araziye bu proje uymamakta ve de bir türlü seyahat için güvenli hâle gelememektedir. Hâlbuki bu hat Kırşehir- Nevşehir-Kayseri güzergâhı üzerinden gitse arazinin engebesiz olması bakımından proje çok daha az maliyetli ve on beş yıl önce de açılmış olacaktı ve ayrıca Kapadokya turizmine de büyük katkı sunacaktı. Sadece 1 ili ekleyebilmek için 3 ilin projeden baypas edilmesi, maliyeti an itibarıyla 64 milyar liranın üzerine çıkarmış ve milyarlarca liralık kamu kaynağı heba edilmiştir. Bakınız, proje maliyetinin en az yarısı sadece çok az bir yolcu taşımacılığına hizmet edecek bir tek ili ekleyebilmek için harcandı. Yazık değil mi, kim verecek bunun hesabını? Ucube viyadüğün önünde poz veren Sayın Bakan cevaplar herhâlde.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

 

 

 

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, trafik düzendir; kuralların olması ve kurallara uyulması trafik güvenliğinin gereğidir. Bu kapsamda, trafikte ceza puanı uygulamasını da doğru buluyoruz. Trafik kurallarına kasıtlı olarak uymayan veya ceza puanını dolduran kişilerin ehliyetlerinin alınması da doğru bir uygulamadır. Fakat bu puanlar, bu cezalar birikmiştir. Bu kapsamda, Sayın Cumhurbaşkanının açıkladığı, sürücülerin alkol, uyuşturucu, drift atmak gibi hâller dışındaki ve ölümlü, yaralanmalı kazalardan kaynaklananlar dışındaki ceza puanlarının silinmesi de gereklidir, doğru buluyor ve destekliyoruz. Özellikle mesleği şoförlük olan, geçimlerini şoförlük yaparak kazanan kişilerin bu kapsamda ceza puanlarının silinmesi ve ehliyetleri alıkonulan sürücülerin ehliyetlerinin geri verilmesi önemli bir beklentidir. Bu beklentinin karşılanmasını doğru buluyor ve destekliyoruz. Herkesin kurallara uyduğu, güvenli, kazasız trafik diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

 

 

 

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kamuda çalışan mühendis, mimar ve şehir plancıları her geçen gün yoksullaşıyor. Son on yılda kamuda çalışan meslek grupları içerisinde en düşük maaş artışı bu gruba yapıldı. Doktor, hâkim ve savcılar gibi meslek grupları için yapılan ek gösterge, ek ödeme ve ücret iyileştirmelerine yönelik düzenlemeler bu grup için de yapılmalıdır. Ülkemizin sanayileşmesinde, kalkınmasında, imarında işlevleri olan mühendis, mimar ve şehir plancılarının hak ettikleri ücreti almaları meslek onurunun korunmasında da çok büyük önem arz etmektedir, ayrıca eşit işe eşit ücret talep etmekteler. Aynı hizmeti üreten kamu çalışanlarının statü farkları ortadan kaldırılmalı ve farklı ücret uygulamaları son bulmalıdır.

Bugüne kadar birçok mühendis yetiştirmiş eski bir rektör olarak öğrencilerimin haklı taleplerinde yanlarındayım diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

 

 

 

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Nitelik kodu “3055” olan ön lisans biyokimya bölümü mezunlarının kadro ve atama sorunu vardır. Ön lisans biyokimya bölümü mezunları KPSS’den aldıkları yüksek puanlarla bile değerlendirilemiyor, görmezden geliniyor. AK PARTİ iktidarı, halk sağlığını umursamıyor, görmezden geliyor. Bölüm açıldığından beri atamaları yapılmayan, iki yıllık eğitimlerinin ardından insan sağlığını ilgilendiren her türlü biyokimyasal analizi yapan, toplum sağlığı için olmazsa olmaz ön lisans biyokimya bölümü mezunlarının mağduriyetlerini bir an önce giderin, atamalarını yapın.

Yeter, söz milletindir.

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

 

 

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Yunanistan, teröristler ve arkalarındaki emperyalistler memleketimizi tehdit etmektedirler. Bugün de mevcut ittifakların bu tehditleri unutarak iktidarı elde etmek veya iktidarı ele geçirmek hırsıyla ulusal güvenliğimizi hiçe saydıklarını görmekteyim. Eğer bu şekilde siyasi rakip değil de Türk milletinin diğer yarısını düşman olarak görecekseniz, kusura bakmayınız, bırakınız siyaseti, milletin yakasından düşünüz, daha hayırlı bir iş yapmış olursunuz.

Büyük Atatürk’ün “İstikbal göklerdedir.” sözünü sizlere hatırlatarak gök vatanımız için SİHA’ları yapanları alnından öpmek lazımdır. Buradan Türk milletine bir kez daha uyarı görevimi yapıyorum. Bu ittifaklar seçimi kazansalar da birbirleriyle kavgaya devam edecektir. Oylarınızı kavga istiyorsanız Cumhur veya Millet İttifakı’na, yok barış veya huzur istiyorsanız Memlekete veriniz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur… Yok.

Sayın Durmuşoğlu…

 

 

 

 

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Kahramanmaraş) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Manevi iklimiyle ruhumuzu kuşatan, gönüllerimizi ferahlatan mübarek üç aylara kavuştuk. Rahmet, bereket ve mağfiret mevsimi üç ayların ülkemize, milletimize ve İslam âlemine hayır ve bereket getirmesini diliyorum. Üç aylar birbiri ardına açılan rahmet ve mağfiret kapıları olan, Regaip Kandili’yle başlayan, Miraç ve Berat’la devam eden, bin aydan daha hayırlı Kadir Gecesi’yle zirveye ulaşan, Ramazan Bayramı’yla da maddi ve manevi alanda bayrama dönüşen manevi yükseliş ve bağışlanma aylarıdır. Rabb’im bu mübarek ayları hakkıyla değerlendirmeyi nasip etsin.

Geçtiğimiz günlerde Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği önünde Kur’an-ı Kerim yakmayı hedefleyen bir eyleme izin verildi, ayrıca Hollanda’nın Lahey kentinde Kur’an-ı Kerim’i hedef alan alçakça bir saldırı daha gerçekleştirildi, yapanları şiddetle lanetliyorum. Kur'an-ı Kerim’e dönük her saygısızlık insanlık suçudur. Bu eylemlere karşı en güçlü mücadeleyi vereceğimizden kimsenin kuşkusu olmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İlk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Çulhaoğlu’nun.

Sayın Çulhaoğlu, buyurun.

 

 

 

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Az önce aldığımız habere göre, Ağrı ilinin Doğubeyazıt ilçesinde meydana gelen trafik kazasında 2 askerimiz şehit olmuştur. Evlatlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerinin ve aziz milletimizin başı sağ olsun.

Dün mübarek üç ayların başlangıcını idrak ettik. Başı rahmet, ortası mağfiret, sonu ise cehennem azabından kurtuluş olan üç ayların huzur ve refah getirmesini diliyorum. Bu vesileyle aziz milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek üç aylarını tebrik ediyorum.

Bugün, Uğur Mumcu ve Gaffar Okkan’ın vefatlarının seneidevriyesini idrak ediyoruz. Evinin önündeki aracına konulan bombanın patlaması sonucu hayatını kaybeden Gazeteci Uğur Mumcu’yu vefatının 30’uncu yılında, aracında silahlı saldırıya uğrayarak şehit olan Diyarbakır Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı ise şehadetinin 22’nci yılında rahmetle anıyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun.

Geçtiğimiz hafta sonu İsveç’te Türkiye Stockholm Büyükelçiliği önünde âlemlere rahmet olarak inen kutsal kitabımız Kur'an Kerim yakılarak sözde bir eylem gerçekleştirilmiştir. İYİ Parti olarak inanan insanların kutsal değerlerini yok sayan böylesi aşağılık bir eyleme izin verilmesini kabul etmiyor, akabinde eylemi gerçekleştiren sözde parlamentere herhangi bir yaptırım uygulanmamasını kınıyoruz; inanç ve değerlere saldırmanın demokrasi ve hürriyetle bağdaşmayacağına inanıyoruz. İsveç yetkili makamları tarafından Türk Büyükelçiliği önünde gerçekleştirilen bu çirkin eyleme tepki verilmesini ve milletimizin hassasiyetlerine saygı gösterilmesini bekliyoruz.

Dün, AK PARTİ Genel Merkezinde düzenlenen bir çalıştayda konuşan Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer “Hane sayısı 10’un üzerinde olan tüm köy okullarını üç ay içerisinde açacağız. Sadece anaokulu ve ilkokulu değil, köylerde halk eğitim merkezlerini de açacağız.” ifadelerini kullanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener İYİ Parti iktidarında köy okullarının açılacağını yaklaşık yedi ay önce, 8 Haziran 2022’de açıklamıştı. Tam bir ay önce ise yine Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer 6 Şubattan itibaren geçerli olmak üzere Türkiye’de okul öncesi eğitimdeki tüm okullarda ücretsiz olarak yemek verileceğini kamuoyuna duyurmuştu. İYİ Parti olarak Demre ilçemizde gerçekleştirdiğimiz okullarda ücretsiz yemek projemizi iptal ettirmiştiniz fakat görüyoruz ki şimdi bu projemizi de sahipleniyorsunuz. Yirmi yıllık bir gecikmeyle de olsa İYİ Partinin projesini faaliyete geçirmenizi yine olumlu karşılıyoruz. Bizim derdimiz “Siz yaptınız, biz yaptık.” değildir. İYİ Partinin projeleri mirî maldır; feyz alın, kullanın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Kazanan çocuklarımız olsun, kazanan milletimiz olsun. Muhalefet anlayışımız sadece eleştiri üzerine değil, Türkiye'nin sorunlarına çözüm üreten, yapıcı bir anlayışı benimsemektedir. İlk kurulduğumuz günden beri söylüyoruz, İYİ Parti, Türk siyaset hayatına girdiğinden beri bir şey değişti, her şey değişti. Yaklaşan İYİ Parti iktidarıyla birlikte aziz milletimizin tüm sorunlarına çözüm getireceğimiz projelerimiz hazırdır. Planlı politikalarımız ve işin ehli kadrolarımızla birlikte 85 milyon el ele vererek huzur ve refah dolu günlere ulaşmamıza çok az kaldı.

Yine, bugün, eski Dışişleri Bakanı İsmail Cem’i 16’ncı ölüm yıl dönümünde rahmetle, minnetle anıyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

 

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçtiğimiz hafta sonu İsveç’te Rasmus Paludan isimli bir siyasetçi tarafından kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’e alçakça saldırıda bulunulmuştur. Akıl ve vicdanla asla açıklanamayacak olan bu Vandallık, İslam inancı ve insanlığa karşı ırkçı bir nefret suçudur. İsveç Hükûmetinin din ve vicdan hürriyetini hedef alan bu nefret suçunu ifade özgürlüğü olarak nitelendirmesi ise ayrıca bir skandaldır.

Bu menfur saldırının ardından benzer saldırıların da peşi sıra gelmesi endişelerimizi süreç içerisinde daha da artırmıştır. 22 Ocakta Hollanda’nın başkenti Lahey’de PEGIDA adlı ırkçı örgütün lideri Edwin Wagensveld tarafından kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim yırtılmak suretiyle yeni bir saldırı yapılmıştır.

Bu çirkin saldırıları Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak en şiddetli şekilde lanetlediğimizi ifade ediyoruz. Şüphesiz, inanıyor ve iman ediyoruz ki din Allah’ındır ve Kur’an-ı Kerim de yalnızca bir kâğıt parçasından ibaret değildir. Kur’an-ı yakan, onun mukaddesatının yakmakla biteceğini düşünen gafiller unutmamalıdırlar ki Kur'an-ı Kerim bir güneştir, mushaflar onun ışığını yansıtan aynalara benzer; aynaları kırarak güneşi yok etmek nasıl mümkün değilse mushafları yakarak Kur'an’ı yok etmek de asla mümkün olamayacaktır. Yüce Allah’tan dileğimiz, Kur'an-ı Kerim’e ve İslam’a saldıranlardan hesap sorulmasına aziz Türk milletini ve bizleri memur kılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sakarya Hendekli hemşehrimiz Ali Gaffar Okkan, Diyarbakır Emniyet Müdürü olarak görevine devam ederken başarılı ve özverili çalışmalarıyla özellikle bölgede yaşayan vatandaşlarımız nezdinde büyük bir takdir toplamış, devlet ve millet kenetlenmesini başarıyla sağlamıştır. Bu süreçte terör örgütlerinin hedefi hâline gelen Ali Gaffar Okkan, 24 Ocak 2001 tarihinde Valilik binasına makam aracıyla seyir hâlindeyken teröristler tarafından yapılan elim bir saldırıya uğramış ve bu saldırı neticesinde 5 koruma polisimizle birlikte şehit düşmüşlerdir. Şehadetlerinin 22’nci seneidevriyesinde Ali Gaffar Okkan ve 5 polis memurumuzu rahmet ve minnetle anıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, yine, 24 Ocak 2020 tarihinde Elâzığ ili Sivrice ilçesi merkezli 6,8 büyüklüğünde meydana gelen depremde 41 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 1.466 kişi de yaralanmıştır. Elâzığ depreminin 3’üncü yıl dönümünde, hayatını kaybeden bütün vatandaşlarımızı rahmetle ve minnetle anıyor, bir daha böyle acıların yaşanmamasını yüce Allah’tan niyaz ediyoruz.

Sayın Başkan, Türk edebiyatının mümtaz şahsiyetlerinden “Huzur” “Saatleri Ayarlama Enstitüsü” ve “Beş Şehir” gibi önemli eserlerin müellifi Ahmet Hamdi Tanpınar’ın ve onun öğrencisi olarak yetişen, kültür, edebiyat ve fikir dünyamızın önemli isimlerinden, Kültür ve Dil, Büyük Türkiye Rüyası, Türk Edebiyatı Üzerinde Araştırmalar gibi eserlerin müellifi Profesör Doktor Mehmet Kaplan'ı vefatlarının seneidevriyesinde rahmetle anıyoruz.

Son olarak, mübarek gün ve geceleri içerisinde barındıran, rahmet, bereket ve mağfiret ayları olan üç aylara kavuşmanın mutluluğunu yaşamaktayız. Mübarek üç ayların aziz milletimize, İslam âlemine ve tüm insanlığa huzur ve esenlik getirmesini niyaz ediyor, Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, 25 Ocak 2001 tarihinde çağrıldıkları ilçe jandarma komutanlığına gittikten sonra bir daha dönmeyen Halkın Demokratik Partisi (HADEP) Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve ilçe yöneticisi Ebubekir Deniz’in kaybedilişlerinin üzerinden yirmi iki yıl geçti. Aradan geçen zamana kadar tek bir sorumlu dahi ceza almadı. Kaybedişlerinden sorumlu tutulan Şırnak İl Jandarma Alay Komutanı, emekli Tuğgeneral Levent Ersöz hakkında herhangi bir inceleme başlatılmadı. Aileler ve avukatlar iç hukuk yollarını tükettikten sonra dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine götürdüler. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ise yaptığı yargılamada Türkiye’yi mahkûm etti yani Tanış ve Deniz için adalet arayışı Türkiye’de yirmi iki yıldır sürüyor ama bu adalet arayışına Türkiye’de cevap verilmediği için Avrupa İnsan Haklar Mahkemesi Türkiye’deki adaletsizliği bir kez daha kararıyla sonuçlandırmış oldu.

Uğur Mumcu’nun hedef gösterilerek katledilişinin 30’uncu yıl dönümünü. Katillerin ve bu katliamı planlayanların kimler olduğunu aslında bu toplum çok iyi biliyor ama o tuğlayı duvardan çekmemek için, aradan geçen bunca yılın sonunda yargılamalar toplumun hiçbir kesimini tatmin etmedi, şimdi de zaman aşımı tehlikesi söz konusu. Buradan Uğur Mumcu’yu bir kez daha anıyoruz.

Daha önce, Musa Anter davası da zaman aşımına uğradı, hatırlatmak istiyoruz ve Mehmet Sincar davası da zaman aşımına uğratılmak için çeşitli çalışmalarla karşı karşıya kalmış durumda. Dolayısıyla, aslında bu kişilerin katillerini bulmak yerine, davaları zaman aşımına uğratarak kapatmak ve cezasızlıkla sonuçlandırmak, katilleri korumak ve kollamak… Çünkü bu katiller devletin içinden çeşitli odaklar tarafından korunuyorlar, kollanıyorlar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – …ve hatta devletin içinde odaklanıyorlar, örgütleniyorlar, çeteler olarak çalışıyorlar; bunların hepsi biliniyor ve bu şekilde olduğu için de bu katilleri, azmettiricileri, planlayıcıları korumaya ve kollamaya çalışan devlet kurumları bu cezasızlığı sürdürüyor. Bunu bir kez daha kınıyoruz, protesto ediyoruz; bu cezasızlık tutumunun sona ermesi için hukuk ve adalet mücadelemizi sürdürmeye devam edeceğimizi bir kez daha vurguluyoruz.

Bugün Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliğinin üyesi olan Maden Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu üyeleri, Meclis grubumuzu ziyaret ettiler; özellikle genç meslektaşlarının ücret ve istihdam sorunlarını aktardılar. Maden mühendisi emekçilerinin sorunları uzun çalışma saatleri, mevsimlik çalışma koşulları, düşük ücretle ve ücreti de zamanında ya da hiç alamadan çalışmak, SGK priminin gerçek ücret üzerinden ödenmemesi gibi sorunları var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Zaten düşük ücretlerle çalışan maden mühendislerinin emeğine, alın terine karşılık SGK primlerinin kesilmesi elbette ki kabul edilemez. Maden Mühendisleri Odasının mücadelesini bu anlamda destekliyoruz, dayanışma içinde olduğumuzu bir kez daha söylüyoruz.

Bugün Resmî Gazete’de yayınlanan bir kararla Schneider Elektrik grevi altmış gün süreyle “erteleme” adı altında aslında yasaklandı, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kararıyla yasaklanmış oldu. Şimdi, buradan sormak istiyorum: Millî güvenliği bozan nedir? Emeği sömürülen işçiler mi? Anayasal hak ne zamandan beri millî güvenlik tehlikesi oldu? Bu iktidara göre tehlikeye giren sermayenin cebidir aslında, onu biliyoruz, sermayenin kârıdır aslında, onu biliyoruz ama bize göre millî güvenliği tehlikeye sokan yoksul işçiyi daha da yoksullaştıran, işçi emeğini sermayeye peşkeş çeken bu iktidar politikalarıdır esas itibarıyla.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir hatırlama da yapalım: Daha önce, yine, Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı Tayyip Erdoğan’ın 2022 sonunda millî güvenliği bozucu nitelikte görüldüğü gerekçesiyle Bekaert işçilerinin grevini yasaklamıştı. Bu karara rağmen iş durdurup direnişe başlayan işçiler daha sonra şirket yönetimine taleplerini kabul ettirmişlerdi. E, bu bir örnek olmalı aslında. Kimin grevi “erteleme” adı altında yasaklanıyorsa, işçiler mücadelelerini devam ettirirlerse Bekaert’te olduğu gibi Schneider’de de kazanabilirler. Dayanışmamız o mücadeleyi sürdüren işçilerledir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay, buyurun.

 

 

 

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, az önce, Sayın Metanet Çulhaoğlu’ndan, onun ağzından duyduk; Ağrı Doğubeyazıt’ta 2 şehidimiz var. Allah’ımdan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun, milletimizin, ailesinin ve Türk Silahlı Kuvvetlerimizin başı sağ olsun, son olsun inşallah.

Geçtiğimiz günlerde Orhan Erinç’i kaybettik Allah’tan rahmet; ailesine, Cumhuriyet gazetesi ailesine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Sayın Başkan, otuz yıl önce bugün, 24 Ocak, Türkiye için kara günlerden biridir. Mafyayla, yobazlarla, yolsuzlukla mücadele eden, kalemini satmayan Uğur Mumcu hain bir saldırıyla katledildi, aramızdan ayrılışının 30’uncu yılı. “Ne bir haram yedi ne cana kıydı/Ekmek kadar temiz su gibi aydın.” Ve Uğur Mumcu canlara kıyılmasın diye mücadele etti, haram yenmesin diye mücadele etti, fakirin ekmeğine kimse göz dikmesin diye mücadele etti. Katledilmek istenen Uğur Mumcu’ydu, susturulmak istenen özgürlük çığlığıydı, susturulmak istenen temiz devlet, temiz toplum arayışıydı. Bu cinayetlerin  Türkiye üzerinden haksız çıkar ve menfaat sağlayan güç odaklarının işi olduğunu biliyoruz.

Gene yirmi iki yıl önce bugün çok büyük bir acı kayıp yaşadık. Diyarbakır Emniyet Müdürümüz Gaffar Okkan’ı da hain bir saldırıda kaybettik. Devlet-millet kucaklaşmasını çekemeyenlerin hain kurşunlarına maruz kaldı, eğilmedi, bükülmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Gider babamın fırınında ekmek satarım ama devletin, milletin hakkını, hukukunu yedirmem.” dedi.

Yine, bugün yedi yıl önce, eski Dışişleri Bakanımız Türk siyasetinin önemli figürlerinden İsmail Cem’i de kaybettik, ona da Allah’tan rahmet diliyorum.

Sayın Başkan, Meclis milletin sorunlarını çözme yeridir; sorunları öteleme, oy kaygısıyla zamana yayma gibi Ali Cengiz oyunları milletin derdini düşünmemektir. 1 Ekim 2022 tarihinden bu yana “EYT’yi Meclise getireceğiz.” dediler, her hafta, her ay öteleniyor. Emeklilerimizin maaş farkları hâlen yatmadı. “Kredi ve Yurtlar Kurumu borçlarının faizlerini sildik.” dediler, borçlar olduğu gibi duruyor, her gün şikâyet alıyoruz. Hesaplama sistemiyle ilgili vergi daireleri farklı çalışıyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinin yasaları uygulanmıyor mu, merak ediyoruz. Milletin umuduyla oynamak milletin vekillerine yakışmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu arada, milletin vekillerine ayakkabı yalamak da hiç yakışmaz. Türkiye Büyük Millet Meclisinin saygınlığına gölge düşürecek tavır ve tutumlardan bütün milletvekillerinin özenle sakınması gerekir.

Sayın Başkan, son olarak, İsveç’in aşırı sağcı görüşleriyle bilinen ırkçı Sıkı Yön Partisi Lideri Rasmus Paludan Türkiye'nin Stockholm Büyükelçiliği yakınlarında kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i yakma cüretinde bulundu. Bu eylem bir nefret suçudur, insanlık suçudur. İnsanların kutsalına dil uzatmak, kutsal kitabını yakmak barbarlıktır, şerefsizliktir, alçaklıktır. İsveç faşizme kol kanat germektedir. Faşizme alan açanlar, bir gün faşizmin alçak yüzüyle mutlaka yüzleşirler. Bu tür gayriinsani eylemlere yol verenler bir gün kendi silahlarıyla vurulurlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Türkiye Büyük Millet Meclisinden sesleniyorum: İsveç yönetimini bu hadsizlik, bu saygısızlık karşısında hem Türkiye'den hem bütün Müslüman aleminden özür dilemeye davet ediyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tunç…

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; hayırlı bir çalışma haftası diliyorum, yasama çalışmalarımızda tüm milletvekillerimize başarılar diliyorum.

Bugün Ağrı Doğubeyazıt’ta sınırda devriye görevi yaparken geçirdikleri kaza neticesinde şehit düşen askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum; milletimizin başı sağ olsun.

Değerli milletvekilleri, bugün diğer Grup Başkan Vekillerimizin de bahsettiği gibi, vefat yıl dönümleri olan Diyarbakır İl Emniyet Müdürü Gaffar Okkan’ı, hain saldırıda hayatını kaybeden araştırmacı yazar Uğur Mumcu’yu, Dışişleri eski Bakanlarımızdan İsmail Cem’i, edebiyatçı yazar Profesör Doktor Mehmet Kaplan’ı rahmetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, İsveç ve Hollanda’da kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i hedef alan aşağılık saldırılara tanıklık ettik. İngiliz The Economist dergisinin Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ı hedef alan çirkin manşeti ve ülkemizdeki seçimleri karalayan yazısı da en hafif tabiriyle bir medya rezaletidir. Son günlerde kutsallarımıza ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a yönelik Avrupa ülkelerinde gerçekleşen rezaletleri şiddetle kınıyor ve lanetliyoruz. Kutsallarımıza saldırmak, cadde ve sokaklarını teröristlere emanet etmek rezaletlerinin ve alçaklıklarının son örnekleridir. “Özgürlük” kılıfına sığınılarak ülkemize, kutsalımıza ve tüm Müslüman âlemine yapılan saldırılar “medeniyet” diye yola çıkan ülkeleri barbarlığın merkezi hâline getirmiştir. Düşünce ve ifade özgürlüğü; hakaret etme, nefret suçu işleme, terör propagandası yapabilme özgürlüğü değildir. Saldırganları himaye edenler, rezaletlere göz yumanlar elbet bir gün aynı alçaklığa kendileri de maruz kalacaklardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın ardında milletimizin sarsılmaz desteği vardır. Seçim yaklaştıkça birbirini takip eden bu rezaletlerin cevabını bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da aziz milletimiz verecektir.

Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde 85 milyon vatandaşımızın her bir ferdinin taleplerini yerine getirmeye, insanımızın refahını yükseltecek adımları atmaya devam ediyoruz. Bugüne kadar 3600 ek göstergeden sözleşmelilere kadro düzenlemesine, asgari ücret, memur ve emekli maaşı artışlarından asgari ücret desteğine, yüksek öğrenim kredilerinin faizlerinin silinmesinden İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi’ne kadar her alanda milletimizin gönlüne dokunan icraatları hayata geçirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İlk etapta yaklaşık 2 milyon 250 bin, sonraki süreçte 4 milyon 800 bin vatandaşımızın yararlanacağı emeklilikte yaşa takılanlar yani EYT düzenlemesiyle ilgili teknik çalışmaların tamamlanmasının ardından hızlı bir şekilde yasalaştırmayı, AK PARTİ'nin devraldığı bu meseleyi de çözüme kavuşturmayı hedefliyoruz. Şimdi de 100 bin aile için 0,69 düşük faiz oranlı kredi, yüzde 10 peşinat miktarı, on beş yıl vade imkânı bulunan, taksitleri hane gelirinin yüzde 40’ını geçmeyecek olan, ilk üç yıllık süreçte taksitlerin bir bölümü Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından karşılanacak olan Yeni Evim Projesi’ni milletimizin hizmetine sunuyoruz. Bugün de Türkiye Büyük Millet Meclisinde bu projenin kanuni altyapısını sağlayacak olan kanun teklifimizi inşallah gündeme alacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamamlıyorum Başkanım.

Değerli milletvekilleri, her kabine toplantımız, milletimiz için gece gündüz demeden çalıştığımız icraatlarımız insanımızla gururla paylaştığımız müjdelerimiz olarak tarihe geçiyor. Son olarak, dünkü Cumhurbaşkanlığı Kabinesi toplantımızın sonrasında Cumhurbaşkanımız eserlerimizi ve yeni müjdelerimizi milletimizle paylaştı. Bu kapsamda, vergi daireleri, gümrük müdürlükleri, Sosyal Güvenlik Kurumu, belediyeler, il özel idareleri, yatırım izleme ve koordinasyon başkanlıkları gibi kurumlarımızın kamu alacaklarını yeniden yapılandıran bir kanun teklifi için çalışmalara başladık. Bu teklifle vatandaşlarımızın ve şirketlerimizin vergi ve prim yükümlülükleri başta olmak üzere kamu kurum ve kuruluşlarımıza olan borçlarının gecikme cezalarını kaldıracağız, yapacağımız düzenlemeyle tüm bu borçları belirli bir oranla güncelleme ve taksitle ödeme imkânı getiriyoruz, davalı vergi ve prim dosyalarında da taraflara ihtilafları sonlandırma fırsatı veriyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez buyurun.

Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamamlıyorum Başkanım.

Teklifle matrah artırımını ve işletme kayıtlarının düzeltilmesini de hedefliyoruz. Yine, KYK borçlarıyla ilgili olarak yeniden yapılandırma imkânı getiriyoruz. Yine, 2 bin liranın altındaki vergi borçlarıyla ilgili olarak bu borçların tahsilinden vazgeçen ve trafik ceza puanlarının silinmesiyle ilgili olarak 2,5 milyon sürücümüzün ceza puanının silinmesini öngören ve 10 bine yakın ehliyetin iadesini sağlayan kanun teklifimizin hazırlıkları devam ediyor.

Milletimizin ve tüm İslam âleminin mübarek üç aylarını kutluyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

 

 

 

BAŞKAN – Anayasa ve Adalet Komisyonu Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda bulunan Van Milletvekili Abdulahat Arvas’a ait (3/2127) esas numaralı Yasama Dokunulmazlığının Kaldırılması Hakkında Cumhurbaşkanlığı Tezkeresi Cumhurbaşkanlığının 23 Ocak 2023 tarihli yazısı doğrultusunda Cumhurbaşkanına iade edilmiştir.

Bilgilerinize sunulur.

İYİ Parti grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/1/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Erhan Usta

Samsun

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Mersin Milletvekili Behiç Çelik ve 19 milletvekili tarafından, araç muayene ücretlerindeki pahalılığın önlenmesi, bu konuda mağduriyet yaşayan vatandaşlarımızın sorunlarının tespit edilmesi ve alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 20/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 24/1/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Behiç Çelik, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Grup önerimiz araç muayene istasyonlarındaki fahiş artışlara ilişkindir. Değerli arkadaşlar, halkımız uzunca bir süredir yüksek enflasyonun, artan hayat pahalılığının, geçim zorluklarının, işsizliğin, çaresizliğin, umutsuzluğun pençesindedir. Manipülasyonla düşürülen enflasyon yüzde 64 olsa da biz biliyoruz ki sokaktaki enflasyon en az 3 katıdır.

Bununla birlikte, vergi, ceza, harç, tarife ve benzeri kalemlere ilişkin maktu tutarlarda yeniden değerleme oranı yüzde 122,93’e endekslenmiştir. Bu ne demektir? Bu, AKP iktidarının mali politikalarının bir iflasıdır. Enflasyona “yüzde 64” diyeceksiniz, maaş zammına “artı yüzde 30” diyeceksiniz ancak fiyatları yeniden değerleme kriteriniz yüzde 122 olacak. İşte, arkadaşlar, yirmi yıldan sonra AKP'nin bütünüyle tükendiği bu rakamlardan ve oranlardan anlaşılıyor.

Değerli milletvekilleri, halkımızın iktidar eliyle adeta soyulduğu araç muayene hizmetleri milletimizin feryatlarına sıklıkla konu olmaktadır. 2007 yılında yapılan özelleştirme sonucunda ülkemizdeki araç muayenelerini yapma yetkisi TÜVTÜRK isimli bir şirkete devredilmiştir. Bu şirket tek başına yaklaşık on üç yıldır araç muayenelerinden sorumludur. Ülkemizde trafiğe kayıtlı 27 milyon araç olup hususi ve resmî araçlar her iki yılda bir, şirket araçları ise her yıl söz konusu muayeneden geçmek zorundadır. Her yıl 10 milyondan fazla aracın muayene edildiği, her yıl milyar liraların bu istasyonlara ödendiği bilinmektedir; neticede muayene on beş, yirmi dakika içerisinde süren bir işlemdir. Muayene ücreti ise enflasyona göre değil, maaş zammına göre değil, bahsettiğim yeniden değerleme oranına göre belirlenmektedir. Bu oran üzerinden yapılan zam sonucunda geçtiğimiz yıl 507 lira olan bir otomobil araç muayenesi bu yıl 1.130 TL'ye yükselmiştir arkadaşlar. Muayenesi geciken her araç için aylık yüzde 5’lik bir gecikme zammı uygulanıyor, muayenesiz trafiğe çıkmanın cezası 951 TL olmuştur. Bu gelirlerin yarısı söz konusu şirkete aktarılırken kalan yarısı ilgili Bakanlığın hesabına transfer edilmektedir, kendi aralarında bunu yani bir anlamda paylaşıyorlar. Acaba, acımasızca kendi halkını soyan kaç tane iktidar vardır?

Değerli milletvekilleri, trafikte uygun standardın sağlanması için kontrol ve denetim mekanizmaları gereklidir, buna kimsenin bir itirazı da yoktur. Ancak bunu bir tekel oluşturarak, rekabet ortamını yok ederek vatandaşa hiçbir tercih hakkı sunmadan yapmak en azından ahlaki bir sorundur. Dolayısıyla arkadaşlar gerek hukuken, gerekse insani açıdan milletimizin göz göre göre soyulmasına, emeğinin, alın terinin, rızkının iç edilmesine razı olmamız, sessiz kalmamız mümkün değildir. Bu yanlıştan bir an evvel dönülmeli, araç muayene istasyonlarında ve ücretlerinde makul olan rayiç tercih edilmelidir. Bakanlığı açıkça çağrıda bulunuyorum; bu yanlış, bu haksız, bu harami uygulamaya derhâl son verin, fiyatları hemen düşürün, halkın üzerinde kimse boza pişirmesin. Bunu siz yapmazsanız dört ay sonra biz yapacağız, derdimiz zaman kaybedilmemesidir. O nedenle arkadaşlar, gelin, toplumda bu kanayan yaraya hep birlikte merhem olalım, deva bulalım diyoruz.

Değerli arkadaşlar, devlette ciddiyet, merhamet, samimiyet, adalet, liyakat ve cesaret olmalıdır. AKP’den aslında halkımıza dönük bir icraat beklemek abesle iştigaldir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İcraatlarımız halkımıza dönük.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Onun için ne ciddiyet var, ne adalet var ne de merhamet; değerli arkadaşlarım zulüm var, zulüm. Devlete, ciddiyet, samimiyet, adalet olmadığı için bir başbakan gerekir diye düşünüyorum.

Bu duygu ve düşüncelerle önergemizin kabulünü diliyor hepinize tekrar saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yaklaşık iki saat önce TÜİK yeni veriler açıkladı, bu verilerden birisi de Türkiye’de trafiğe kayıtlı araç sayısıydı. Açıklanan verilere göre 2022 yılı itibarıyla 26 milyon 482 bin 847 motorlu taşıt trafiğe kayıtlı. Bunun yüzde 54’ü –yaklaşık rakamlarını söylüyorum- otomobil, yüzde 16’sı kamyonet, yüzde 15’i motosiklet, yüzde 2’si minibüs, yüzde 1’i da otobüs ve özel amaçlı araç diye tarif ediliyor; bunlardan oluşuyor. Şimdi, tabii, bu araçların önemli bir kısmı iki yılda 1, bir kısmı da bir yılda 1 muayeneye gidiyor ve zorunlu olarak muayene işlemine tabi tutuluyor, eğer bu olmazsa zaten trafiğe çıkamıyor. Şimdi, bunlar neye göre belirleniyor? Ülkede bir enflasyon rakamı vardır yani TÜİK -kurumdur, işte devletin kurumu- bir rakam açıklar ve artışların buna göre yapılması gerekir. Normali bu değil midir? Bütün giderlerin… İşte, maaşlar buna göre belirleniyorsa eğer, devletin kendisinin vermiş olduğu hizmetlerin de bu artışa göre belirlenmesi gerekiyor. Şimdi, 2022 yılı enflasyonu yüzde 64,27 olarak açıklanıyor TÜİK tarafından. Asgari ücrete yüzde 54,5 oranında zam yapılıyor, memur ve emeklilere yüzde 30 civarında zam yapılıyor -ki enflasyon oranının da altında yapılıyor- ama “yeniden değerleme oranı” dediğimiz, devletin bu tür hizmetleri karşılığında almış olduğu ücretlerin artışı ise yüzde 122,93 yani yüzde 123’e tekabül eden bir oranda artış yapılıyor. Ya, böyle bir tuhaflık, böyle bir uygulama nasıl izah edilebilir? Bunu iktidar izah edemiyor, hani bunu iktidar kanadından izah edecek birisi varsa çıksın, açıklasın. Yani enflasyon oranını 2’ye katlayan, resmî rakamları 2’ye katlayan oranda bir yeniden değerleme artışı yapılıyor. Tabii, bu yeniden değerleme artışı, bütün bu araç muayenelerinde geçerli ve araç muayeneleri de buna göre artırılıyor. İnsanlar şunu söylüyor: “Araç muayeneleri on dakika içerisinde, araç giriyor, çıkıyor. Çok basit kriterler var, bunlara bakılıyor ve bu paraları ödüyoruz.” Bu paralar ne olmuş durumda? 1.130 lira otomobil ve benzeri türdeki araçlara muayene ücreti ödeniyor; otobüs, kamyon, çekici gibi araçlara baktığınız zaman onlar da 1.528 lira şeklinde ödeniyor ve her iki yılda bir de bu rakamlar ödeniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Doğal olarak, bunun bir soygun düzeni olduğunu ifade ediyoruz arkadaşlar. Bütünüyle tüketiciler de bunu söylüyor, bizler de bunu söylüyoruz; bu bir soygun düzenidir. Bu giderler neye göre tespit ediliyor? Bu muayene ücretleri neye göre tespit ediliyor? Bunun ne orandaki payları, nerelere aktarılıyor? Bu tür hizmetlerin karşılığında nasıl bir fayda sağlanıyor tüketici açısından değerlendirirsek? Bunların tümüyle araştırılması gerekiyor ve her şeyden önce de devletin ürettiği hizmetin, verdiği hizmetin enflasyonun iki katı oranında yapılmasının anlaşılabilir ve izah edilebilir bir tarafı yoktur.

Bütün bunlardan kaynaklı olarak araştırma komisyonunun kurulmasını destekliyoruz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ahmet Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA AHMET KAYA (Trabzon) – Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti Grubunun araç muayene ücretlerindeki artış ve vatandaşların sorunlarının araştırılması konusundaki araştırma önergesi üzerine söz aldım.

Şimdi, okuyunca, tabii “araç muayene ücretlerindeki artış” ifadesi var. Arkadaşlar, yüzde 122,9 nispetindeki bir rakamı artış olarak nitelemek ne kadar doğru, ne kadar insaflı bir yaklaşım? Açıkçası, ben bunu bir artış değil, bir rezalet olarak; vatandaşa, millete bir zulüm olarak değerlendiriyorum. Ülkede bugün devletin resmî kurumunun açıkladığı enflasyon rakamı yüzde 65,27 iken, bu ülkenin emeklisine, bu ülkenin memuruna yüzde 30 zammı büyük bir zam olarak, bir lütuf olarak iktidar millete sunarken, asgari ücrete yüzde 54 nispetinde yapılan zammı büyük artış olarak millete takdim eden bu iktidarın, araç muayene ücretlerine yüzde 122,9 nispetinde zam yapması ne akılla ne vicdanla ne matematikle izah edilebilir değildir, öncelikle bunu ifade etmek istiyorum.

Sizlerin de bildiği gibi, ülkemizde, AKP iktidarından önce hatta 2005 yılına kadar araç muayene hizmetleri Karayolları Genel Müdürlüğü eliyle yapılıyordu. AKP iktidarı “babalar gibi satarız” anlayışının bir yansıması olarak araç muayene istasyonlarımızı da 2005 yılında özelleştirdi. Alman ve İngiliz firmalarıyla içlerinde Doğuş Holdingin de olduğu bir konsorsiyumla yirmi yıllık bir anlaşma imzalandı. 613 milyon 500 bin dolara bir anlaşma imzalandı, sonrasında bu fiyat pahalı geldi, yüzde 10’luk bir indirim yapılarak bu fiyat 552 milyon 150 bin dolara indirildi. İlk bakışta iyi para gibi görünebilir ama arkadaşlar, bakın, sadece bu yıl hesabını yaptık -yaklaşık olarak söylüyorum- 12 milyon 400 bin aracın muayene edileceği bilgisi var. Rakamları az önce söyledik, yüzde 122,9 nispetinde bir artış, bu yılki araç muayene ücret rakamlarına yansıtıldığı zaman ne kadar bir para toplanacak diye baktık, yaklaşık 14 milyar lira gibi bir paranın bu yıl için araç muayene ücretlerinden toplanacağını… Dolar kuruna böldüğümüz zaman arkadaşlar, yaklaşık 700 milyon dolar gibi bir gelir elde edileceğini gördük. Ne kadara özelleştirmiştik? 552 milyon dolara. Düşünebiliyor musunuz arkadaşlar, sadece bu yıl yaklaşık 700 milyon dolar gibi bir rakam gelir elde edilecek araç muayene istasyonlarından ama biz bu güzide kurumumuzu bir tekel oluşturarak piyasadaki rekabeti ortadan kaldırma pahasına 522 milyon dolara ağırlıklı yabancılara resmen peşkeş çekmişiz. Tabii, burada şunu da söylemek lazım, bu rakam içinde devlete ödenecek paylar ve işletme giderleri düşülmemiş durumda.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET KAYA (Devamla) – Değerli arkadaşlar, ortada düpedüz bir soygun var. Vatandaşın ödeyemeyeceği bir yükü, bir külfeti vatandaşın sırtına yüklemişiz, buna seyirci kalmamalıyız. Yani “Bu araç muayene istasyonlarını özelleştirdik, bu özel bir şirket buna bir şey yapamayız.” demememiz lazım ve vatandaşa yüklenen bu aşırı yükün karşısında hep birlikte durup bu rakamların indirilmesine yardımcı olmamız lazım. Bakın, araç muayene istasyonlarında yapılan muayenelerin işlem süresi yer yer değişiklikler gösterse de ortalama on-on beş dakikalık bir zaman. Bunun karşılığında arkadaşlar, 2023 yılında otomobil, minibüs ve kamyonetlerden alınacak ücret 1.130 lira, bir cıvata sıkmadan, hiçbir hizmet vermeden bir araçtan 1.130 lira alacağız. Emeklinin bayram ikramiyesi ne kadardı? Bin lira. Yani bayram ikramiyesiyle emekli araç muayene ücretini ödeyemez hâle gelmiştir. Dolayısıyla, bu zulme hep birlikte son vermemiz gerekiyor diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN –  Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Hamdi Uçar.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA HAMDİ UÇAR (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Avrupa Birliği ülkelerinde uzun yıllardır uygulanmakta olan araç muayene sistemi 2008 tarihinde Elâzığ ilinde açılan ilk araç muayene istasyonuyla birlikte Türkiye’de ilk kez uygulanmaya başlanmış ve 2009 tarihinde Tunceli ilinde 189’uncu istasyonun açılmasıyla tüm ülke genelinde tamamlanmıştır.

2023’te kuruluşunun 16’ncı yılını geride bırakan TÜVTÜRK’ün bugüne kadar gerçekleştirdiği araç muayene sayısı 154 milyona ulaşmıştır. Faaliyete geçtiği tarihten bugüne kadar TÜVTÜRK verdiği hizmetlerle kamuya 18,8 milyar TL katkı sağlamıştır. Ulaştırma Bakanlığımızın denetiminde, on altı yıldır faaliyet gösteren TÜVTÜRK araç muayene istasyonları 210 sabit, 75 gezici olmak üzere toplam 4.500’ü aşkın çalışanıyla 81 ilde hizmet vermektedir.

Trafik güvenliği bakımından hayati öneme sahip, araç muayene hizmetinde ülkemize uluslararası standartları sağlayan TÜVTÜRK geride kalan bu süreçte binlerce kaza ve can kaybının önüne geçmesinin yanı sıra kamuya da ek gelir sağlamaktadır. TÜVTÜRK’ün bu anlamda en önemli misyonu Türkiye’deki trafik güvenliğini sağlamak, trafik kazalarını azaltmak ve kazalardaki yaralı ve ölüm oranlarını en aza indirmektir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; araç muayene ücretleri son yaşanan ekonomik gelişmelere de bağlı olarak yeniden değerleme oranları kapsamında belirlenmektedir. Elbette ki hiç kimse bu fiyatların yüksek olmasını istemez ve Sayın Cumhurbaşkanımız, hassasiyet göstererek vatandaşımızın yükünü hafifletmek için, örneğin, motorlu taşıtlar vergisinde yüzde 50 indirim yetkisini kullanmıştır. Bunun dışında, memur ve emekli maaş zamlarında yapılan artışlar, asgari ücretin yükseltilmesi gibi birçok alanda destekler açıklanmakta ve milyonları rahatlatan düzenlemeler peş peşe yapılmaktadır. Fakat siz dünyadaki gelişmeleri bildiğiniz hâlde kulağınızı tıkamışsınız, her konuyu siyasi malzeme yaparak gerçeklerden ve çözümden uzak bir politika izlemektesiniz. Oysa tüm dünya kriz dalgasıyla boğuşurken biz ısrarla ülkemizin üretim ve istihdam yoluyla büyüme noktasındaki hedeflerimize adım adım ulaşıyoruz. Küresel krizlerin ülkemiz olan yansımaları sebebiyle ortaya çıkan sıkıntıların da hafiflediğini görüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAMDİ UÇAR (Devamla) – Sözlerime son verirken İYİ Parti grup önerisinin aleyhinde olduğumuzu belirtiyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

                                                                                           24/01/2023

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/01/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                       Hakkı Saruhan Oluç

İstanbul

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

24 Ocak 2023 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Baştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından verilen (23663 grup numaralı) devlet içindeki çete yapılanmalarla ilgili iddiaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 24/01/2023 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Murat Çepni.

Buyurun.

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, HDP olarak kanayan bir yaraya parmak basmak istiyoruz. Tüm toplumun büyük bir endişeyle izlediği çeteleşme, mafyalaşma, bunların devletle ilişkisi ve siyasi cinayetlerle ilgili iddiaların araştırılmasını istiyoruz. Doğal olarak da Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu konuda yapması gereken en temel işlerden bir tanesinin buna hızlıca el atması ve bu konuda doğrudan bir sorumluluk almasını beklemektir.

Türkiye tarihi bir teki dahi aydınlatılmamış cinayetlerle doludur; binlerce faili meçhul gözaltında kayıplar ve siyasi cinayetler. Bırakın bu cinayetlerin, bu suçların aydınlatılmasını, bırakın bunlarla ilgili sağlıklı bir kovuşturmanın yürütülmüş olmasını, tam tersine tüm bu suçlar neredeyse bir yönetme biçimi hâline gelmiştir; katiller bırakın cezalandırılmayı ödüllendirilmişlerdir. Göstermelik yargılamalarla kimi mahkeme kararları ortaya çıkmasına rağmen sonuçta gördüğümüz gerçek şu ki bütün bu katiller ve şebekeler sonuçta ödüllendirilmişlerdir. Tetiği çekenler göstermelik olarak ceza almıştır ama tetiği çektirenler, bunun arkasındaki şebekeler gizlenmiş ve bunlar doğrudan siyasetin merkezine yürümüşlerdir. Türkiye'de çeteleşme ve uyuşturucu trafiği artık çok çıplak bir biçimde yaşanıyor. Sokaklar uyuşturucu çetelerinin, mafyaların, mafya babalarının hesaplaşma yerine dönüşmüş durumdadır ve bu hesaplaşmalar içerisinde suçsuz insanlar yoldan geçerken, evinin balkonunda otururken hayatlarını kaybetmişlerdir. Sokaklar suç şebekelerinin hesaplaşma yerine dönüşmüştür. Uzun namlulu silahlarla çeteler birbiriyle hesaplaşmaya girişmişlerdir ve uluslararası uyuşturucu çetelerinin baronları, çete şefleri Türkiye’yi mekân edinmişlerdir, yurt edinmişlerdir. Bir bakıyoruz ki en aranan çeteler Türkiye’ye yıllardır yerleşmişler ve bütün bu ticareti, bütün bu şebeke işleyişini Türkiye’den yürütür hâle gelmişlerdir. Mafya-çete, tarikat ve ticaret üçgeni; bakın, bütün bunlar bu minvalde yürümektedir. Hepsi aynı zamanda bir ticaret şirketidir, buradan elde edilen paralarla bu şebekeler yürümektedirler. Burada en belirleyici olan mesele cezasızlık meseledir; devlet, bırakın bunlarla hesaplaşmayı, bırakın bunların peşine düşmeyi, bunları cezasızlıkla ödüllendirmişlerdir ama iktidara yan bakan bir muhalif olduğunda onun peşine düşen polis, onun peşine düşen mahkemeler söz konusu çeteler olduğunda onları koruyup kollamaktadırlar.

Bakın, limanlar… Hem Türkiye’deki limanlarda hem de sınır ötesi limanlarda Türkiye’ye gelmek üzere yakalanan uyuşturucular ya da Türkiye limanlarında yakalanan uyuşturucular herkesin malumu fakat şu ana kadar -bir tane bile- bu uyuşturucular nereden geliyor, kime gidiyor, kim bunları teslim alacak bilinmez; bu konuda hiçbir karar henüz yoktur. Suç şebekeleriyle fotoğraf çektiren suç işleri bakanı var, bütün uyuşturucu baronlarıyla fotoğrafı var ama bu baronlar bizzat suç işleri bakanı tarafından korunup kollanmaktadır. Altı yıl önce Gülsuyu’nda uyuşturucu çetelerine karşı mücadele ederken katledilen Hasan Ferit Gedik’in katili bir başka siyasi cinayette ortaya çıkıyor ve bu katil yıllarca korunmuş, kaçmış, kaçabilmiş, başkaca saldırılar da yapabilmiştir.

“Deniz Poyraz’ın katili SADAT tarafından Suriye’ye götürüldü.” iddiaları var. Orada aldığı eğitimle, geldi, Deniz Poyraz yoldaşımızı katletti ve onu karşılayan polisler “Adın ne ağabeyciğim?” diye karşıladılar; bu katil tek başınaymış gibi ceza aldı ve dava kapatıldı. Hrant Dink katliamında da aynı şey yaşanmıştı, onun katili de yine Samsun Emniyetinde “Aslanım benim.” diye karşılandı. Yine, bu cinayetler de bir tek kişiye verilen cezalarla örtülmeye çalışıldı.

Yine, Konya’da gerçekleşen Dedeoğulları katliamında da aynı senaryo uygulandı; katil, organize bir şekilde, bir Kürt ailesini katletti, ırkçı bir cinayet işlendi. Orada da katil tek başına sanki suçu işlemiş gibi cezalandırılarak yutturulmaya çalışılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Yine, bugün, Şırnak’ta gözaltında kaybedilen Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’in kaybedilme yıl dönümleri; burada da yine hiçbir sonuç alınabilmiş değil.

Yine, bugün Uğur Mumcu’nun katledildiği gün; aynı şekilde, aynı katliam siyaseti burada da gündemde.

Evet, Türkiye devleti ya bu suçlarla beraber yaşamaya devam edecek ya da burada bir inisiyatif alınarak bu şebekelerden kurtulmanın, demokratik ve özgürlükçü bir siyasi iklimin oluşmasının önü açılacak ama bırakın AKP ve MHP döneminde bunun gerçekleşmesini, mafya babaları siyasete racon kesmeye başladı, mafya babaları siyaseti dizayn etmeye çalışıyor, mafya babaları tehditler ve şantajlarla siyaseti dizayn etmeye çalışıyor ama bununla ilgili hem burada hem de bulunduğumuz her yerde bu mafya düzenine karşı mücadele edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu Adına Sayın Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; devletin içinde çeteler bulunduğu iddiası vahim bir iddiadır, bu konuda azami titizlik gerekir. “Devlet, çetelerle iş birliği yapıyor.” savı ise sloganvari bir ifadedir, kaba bir hükümdür. Devletin değil ancak devlet içerisindeki birtakım görevlilerin çetelerle iş birliği yapmasından söz edilebilir. Bu çete yapılanmalarıyla mücadele, demokrasinin önemli bir misyonudur çünkü devlete nüfuz eden yapıların asıl tecavüz ettiği milletin iradesidir. Bu türden yapılanmalar milletin iradesinin hayata geçirilmesine engel olmakta, demokratik mekanizmaları devre dışı bırakmakta, anayasal rejimin temel değerlerine zarar vermektedir. Demokratik devletler meşru mekanizmalar dışında hiçbir adım atmaz, meşru kuralların dışına çıkmaz; aksi takdirde devlet olma vasfını, devlet olma meşruiyetini kaybeder, egemenliğini yitirir. Tarih boyunca birçok ülkede devleti içeriden ele geçirmeye ya da devletle iş birliği yapmaya yeltenen bu tür yapılanmalar var olmuştur. Bunlar, mutlak kötülüğün timsalidir. Ülkemizde de benzer girişimler olmuştur, olmaya devam etmektedir. Bu tür yapılanmalar kalleştir çünkü kendilerine ait olmayan imkânları kendi çıkarları için kullanıp bunu ideoloji ve değerler madrabazlığıyla meşrulaştırmaya çalışırlar; kalleştirler çünkü kendilerine ait olmayan olanakları istismar ederler; kalleştirler çünkü gasbettikçe ideolojik söylemlerini abartırlar, ezdikleri değerleri kutsadıklarını öne sürerler; kalleştirler çünkü olmayan düşmanlar yaratırlar. Bu yapılanmalar, devletin ve milletin en önemli değerlerini hatta tarihini istismar ederek çıkarlarını savunurlar, kendilerine dokunulmazlık ararlar. Bu yapıların siyasette de uzantıları olmuştur, buna çok kere şahit olduk; bizim bugüne kadar Türkiye'de yaşadığımız en vahim örnek FETÖ’dür. Daha küçük ama bir o kadar hain başka gruplaşmalar da olmuştu ama bugüne kadar, FETÖ kadar vahim, ağır sonuçları olan bir olayın üzerine gidilmesi konusunda 3’ü İYİ Parti tarafından verilmiş olan toplam 6 araştırma önergesi AK PARTİ ve MHP'nin oylarıyla, maalesef, reddedilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AYDIN ADNAN SEZGİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Mevcut koşullarda iktidarın bu tür yapılanmalarla mücadele etmesini beklemek beyhudedir. Bu yapılara göz yumarak, bunlara karşı sessiz kalarak hatta bunlara alan açarak devleti küçük düşürmeye kimsenin hakkı yoktur. Bu yapılarla mücadele her şeyden önce cesaret ve ciddiyet ister. “Devlete ciddiyet, insana hürriyet, millete haysiyet” diyerek çıktığımız bu yolda İYİ Parti olarak en temel ilkelerimizden biri devletimize hak ettiği itibarı yeniden kazandırmak ve devleti tüm bu yapılanmalardan temizlemektir, millet bizlerden bunu bekliyor; çok az kaldı.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına sayın Ensar Aytekin.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ENSAR AYTEKİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan önerge üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Derin mahfillerde, hain pusularda suikastlara kurban giden aydınları andığımız Adalet ve Demokrasi Haftası’ndayız. Metin Göktepe, Hrant Dink, Onat Kutlar, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Ali Gaffar Okkan; çeşitli yıllarda ocak ayında hayatını kaybeden isimler, anıları önünde saygıyla eğiliyorum.

Bugün 24 Ocak. 1993’te aracına konan bombayla hayattan koparılan Uğur Mumcu’nun ölüm yıl dönümü. Uğur Mumcu’nun kim tarafından öldürüldüğü, emri kimin verdiği otuz yıldır, hâlen bilinmiyor; yapılan açıklamalar yalnızca sözde yargılamanın sonucu. Bu ülkenin yurttaşları aydınlarını toprağa vermek ile cezaevine rehin vermek arasında sıkıştı kaldı. Uğur Mumcu katledildiğinde dönemin İçişleri Bakanı, bugün de adı bir dizi karanlık işlerle anılan Mehmet Ağar’ın “Tuğlayı çekersek duvar yıkılır.” sözü vicdan sahibi olan herkesin yüreğini dağlamaktadır.

Türkiye’de devlete sızan ve hukukun dışına çıkanlar, sırtı sıvazlananlar toplum vicdanında büyük travmalara sebep oldu. Metin Göktepe, Musa Anter, Uğur Mumcu, Muammer Aksoy, Onat Kutlar, Necip Hablemitoğlu, Ahmet Taner Kışlalı, Bahriye Üçok, Tahir Elçi; daha geriye gittiğimizde Ümit Kaftancıoğlu, Cavit Orhan Tütengil ve Abdi İpekçi... Hepsi devletin içerisine sızmış çetelerin, suç örgütlerinin, yabancı servislerin kurbanıdır ve tüm bunlarla ilgili gerçek bir hesap sorma tüm ailelerin ve toplumun beklentisidir. Derin mahfillerde dosyaların karartılmasına bir kez göz yumulduğunda faili meçhuller sürmeye devam eder. Bugün ise Sinan Ateş dosyası aynı zihniyet tarafından kapatılmak istenmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi bu karanlıkla yüzleşmek, üzerine gitmek zorundadır; bunu adaletin gelmesi için yapmak zorundadır.

Buradan bir kez daha güçlü bir şekilde söylüyoruz: O tuğla çekilecekse çekilsin ve o duvar yıkılacaksa yıkılsın. (CHP sıralarından alkışlar) Yeter ki gerçekler ve gerçek failler ortaya çıksın.

Genel Kurul saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Yel.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

HDP Grubunun vermiş olduğu meclis araştırması önergesi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Tabii, bu önergeyi görünce bir ironinin de açıkçası bizi etkilediğini görüyoruz çünkü HDP olarak, baktığımız zaman, bir dönem yerel yönetimleri tamamen KCK tarafından teslim alınmış olan bir parti ve günümüzde de PKK terör örgütü tarafından tamamen teslim alınmış bir parti tarafından günümüzde devleti çetelerin etkilediğine dair bir ironiyle karşı karşıya bulunuyoruz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Allah Allah! Ne kadar ilginç değil mi!

MUSTAFA YEL (Devamla) – Bence, bu önergeyi veren HDP’nin önce düşünüp kendisi bir sorgulaması lazım, bu önergeyi verirken önce kendisini temizlemesi lazım…

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Verecek cevabın yok, bunu konuşuyorsun.

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Ayıp ya!

MUSTAFA YEL (Devamla) – …ve “PKK terör örgütüdür.” diyerek vatandaşımızın karşısına çıkması lazım ki bu önergenin bir değeri olsun.

Dolayısıyla, tarihi boyunca bunu diyememiş olan siyasilerin, terör örgütünden bu kadar etkilenen siyasilerin de bu önergelerin hiçbir değerinin olmadığını ben kendilerine hatırlatmak istiyorum.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Verecek cevabın yok, başka laf atıyorsun; başka bir cevabın yok yani!

MUSTAFA YEL (Devamla) – Tabii, bizler, yirmi yıllık iktidarımız boyunca bugüne kadar çok şükürler olsun ki daha önceki iktidarlar döneminde siyaseti etkilemeyi, bir şekilde kendilerinde bu gücü bulmuş olan örgütleri çökerterek yolumuza devam ediyoruz. Nasıl ki temel hak ve özgürlükler alanında yapmış olduklarımız ortadaysa, milletimize hizmet siyasetiyle bugüne kadar yapmış olduklarımız ortadaysa, suç ve terör örgütleriyle ilgili yapmış olduklarımızı da aziz milletimiz çok iyi bilmekte ve hem İçişleri Bakanlığımız hem devletimizin istihbarat örgütü hem de diğer bu konudaki tüm görevlilerimiz, başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde, suç örgütleriyle büyük bir mücadele vermekte ve bundan sonra da inşallah, bu mücadeleyi vermeye gayret ediyoruz ve en güçlü şekilde de suç örgütlerine de bu cevabı vereceğimizi aziz milletimize buradan, bu kürsüden bir kez daha hatırlatmak istiyorum.

Bir dönem ülkenin dört bir yanında türemiş, kerameti kendinden menkul, cafcaflı lakaplarla anılan sözde babaların racon kestiği Türkiye'yi hukuktan başka yöntemlerin geçerli olmadığı bir seviyeye getirdik. Özellikle uyuşturucu suçlarıyla mücadele ederken kimsenin gözünün yaşına bakmadık. Dünyada uyuşturucu suçlarına en ağır cezaların verildiği ülkelerin başında geliyoruz.

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bütün uyuşturucu baronları Türkiye'de ortaya çıkıyor niyeyse! Uluslararası bütün çete reisleri burada öldürülüyor.

MUSTAFA YEL (Devamla) – Terör örgütlerinin, suç çetelerinin, çeşitli görünümler altındaki uluslararası ajanların ve onların yerli iş birlikçilerinin cirit attığı Türkiye’yi, milletin başını huzurla yastığına koyabildiği güvenli bir ülke hâline getirdik. Ülkemizi karıştırmak isteyen mihraklar sürekli devletimizi ve kurumlarını hedef alarak olmayacak iftira ve mesnetsiz iddialarla yaptıkları saldırılarının gerisinde Türkiye’de sağlanan huzur ve güven ikliminden duyulan bir rahatsızlık bulunmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA YEL (Devamla) – Bu duygu ve düşüncelerle HDP Grubunun vermiş olduğu Meclis araştırması önergesine ret oyu vereceğimizi bildirirken yüce heyetinizi ve ekranları başındaki tüm vatandaşlarımızı tekrardan en samimi duygularımla, saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sataşmadan dolayı söz istiyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Ne dedi sataştı Sayın Oluç?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Yerel yönetimleri teslim alınmış bir parti.” dedi.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – PKK sataşması var, fazla bir sataşma yok.

BAŞKAN –Ben nereden teslim alındığını algılayamadım ama Sayın Tutdere söyledi.

Buyurun.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – “KCK tarafından…” dedi.

BAŞKAN – “KCK tarafından…” demiş, evet.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Evet, evet, öyle söyledim; doğru.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Doğru demiş.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Sataştım, doğru.

BAŞKAN – Sataştınız mı Sayın Yel?

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Evet.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Buyurun.

 

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ya, kusuru bakmayın bazı ağır laflar söyleyeceğim size ama hak ediyorsunuz yani.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Doğru demiş.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Hani, utanmazlık ve pişkinlik nedir siz bilir misiniz ya?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Utanmaz sensin, pişkin adam!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Utanmazlık ve pişkinlik sizin hâlinizdir.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Aynaya bak, aynaya bak.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Ya, utanmadan seçim adaletini yıkmışsınız, halkın iradesini gasbetmişsiniz…

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Aynaya bak, aynaya.

BAŞKAN – Sayın Oluç, yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – …kayyumları atamışsınız o belediyelere şimdi utanmadan bir de çıkıp burada bunu konuşuyorsunuz öyle mi, öyle mi? Çünkü kayyum sever sizsiniz. Öyle elinizi, ayağınızı sallamakla olmaz, 65 belediyenin 59’unu bu hâle getirmişsiniz. Kim yaptı bunu?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Niye ama niye yaptık, niye?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bunu söylüyorsunuz. Bakın, bir cemaati devletin içine yerleştirmiş, on iki yıl boyunca iktidar ortaklığı yapmış…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Geç onları, geç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – …darbe girişimini hazırlatmış, bir cemaatten FETÖ terör örgütü yaratmış olan parti sizsiniz, onun siyasi ayağı sizsiniz. (HDP sıralarından alkışlar) Ya, bunları konuşalım gelin. On iki yıl boyunca iktidar ortaklığı yaptınız, salya sümük ağladınız “Hoca, geri dön.” diye, “Hoca, geri dön.” diye ağladınız, ondan sonra “terör örgütü” diye anlatıyorsunuz, öyle mi?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Şimdi de siz berabersiniz. Şimdi, kol kolasınız.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ne bağırıyorsun?

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – PKK terör örgütü müdür? PKK terör örgütü mü onu söyle.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Şimdi, bakın, ben size bir şey söyleyeyim: Dünyanın bütün suçlularını siz koruyorsunuz; IŞİD’lileri siz koruyorsunuz; sadece IŞİD’lileri değil, uluslararası mafya artıklarını siz koruyorsunuz, kolluyorsunuz, onları bu ülkede çalıştırıyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – PKK’yı kim koruyor?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Bütün bunları yapan bir iktidar olarak dönüp bize mi söz söylüyorsunuz ya? Utanın.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Size söylenmeyecek de kime söylenecek ya! PKK’yı kim koruyor?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – “Pişkinlik nedir?” diye biliyor musunuz? Açın, bakın bir sözlüğe, göreceksiniz orada, kendi adınızı okuyacaksınız. (HDP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Soru soruyoruz, PKK’yı kim koruyor cevap ver.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Evet, Sayın Tunç, buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hatip sataşmada bulundu, 69’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne dedi?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – “Utanmazlık ve pişkinlik sizin hâlinizdir.” dedi. “Uluslararası mafya örgütlerini koruyorsunuz.” dedi.

BAŞKAN – Yani Sayın Yel’e yönelikti sözleri, siz mi söz alacaksınız?

Buyurun.

RAZAMAN CAN (Kırıkkale) – Grubu ilzam etti.

MUSTAFA YEL (Tekirdağ) – Grubumuza dedi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Grubu ilzam etti.

BAŞKAN – Sözleri gruba yönelikti.

Peki, buyurun.

 

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; bir kere öncelikle şunu ifade edelim: Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletidir. Çetelere, illegal yapılara, terör örgütlerine karşı tavizsiz bir mücadelemiz vardır ve bu mücadelemiz de devam edecektir, bundan hiçbir taviz vermeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Kâğıt üzerinde öyle!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Grup önerisini açıklayan arkadaşımız burada bazı hususlardan bahsetti; çetelere taviz verildiğini, uyuşturucu tacirlerine taviz verildiğini, birtakım mafya örgütlerine taviz verildiğini söyledi. Bunun gerçeklerle hiçbir alakası yok çünkü uygulamamız ortada. Bu ülkede yirmi yıldan bu yana çetelerle, terör örgütleriyle mücadele eden bir iktidar var, bir devlet var.

Bakınız, bugün cezaevlerindeki 300 bin mahkûmun 3’te 1’i uyuşturucu suçundan cezaevinde.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Torbacı…

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Kaç mafya babası var?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Son üç yılda 530 bin operasyon yapılmış.

Ceza Kanunu’muzda uyuşturucu suçlularına verilen cezalara bakın. Uyuşturucu imal ve ihracında ceza neydi? On yıldan yirmi yılaydı; biz bunu yirmi yıldan otuz yıla çıkardık. Taviz versek bunu…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Hangisini yakaladınız?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Hepsini yakaladık işte, cezaevlerinde hepsi.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Torbacı dışında kaçı içeride ya?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Uyuşturucu ticaretinde ceza beş yıldan on beş yılaydı, on yıldan yirmi yıla çıkardık. Eğer çete hâlinde işlenirse, örgüt hâlinde işlenirse bunun 2 kat cezalandırılacağına yönelik hükmü biz burada kanunlaştırdık.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Nereden geldi bunlar ya?

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Mersin Limanı’na gelen uyuşturucu…

BAŞKAN – Sayın Çepni, Sayın Peköz; siz konuşurken kimse müdahale etmedi.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Uyuşturucuyu özendirenlerle, kullananlarla ilgili cezaları hep 2 katına çıkardık.

Burada, suçla, terörle mücadele eden İçişleri Bakanımıza yönelik o yakışıksız ifadelerinizi de reddediyoruz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Bir sataşma yok Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Yakışıksız ifadeleriniz” dedi.

BAŞKAN – Canım, yapmayın Allah’ınızı severseniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama olur mu efendim, yani, nasıl? “Yakışıksız ifade” olur mu?

BAŞKAN – Onu da eğer sataşma olarak kabul edersek bizim Mecliste hiç çalışma şansımız yok. Yapmayın!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama Sayın Başkan, böyle bir şey olabilir mi ya? Nasıl yani?

 

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İktidar sataşma yapınca siz onları koruyorsunuz, biz sözümüzü alamıyoruz.

 

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ama ne dedi de sataştı, gerekçelendiremiyorsunuz.

BAŞKAN – Ben herkesi koruyorum da kimsenin korunmaya ihtiyacı yok burada.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Yakışıksız ifade” ne demek efendim? Ne demek “yakışıksız ifade”?

BAŞKAN - Yani siz, kendinizin korunmaya ihtiyacınız olduğunu mu düşünüyorsunuz burada?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Allah Allah!

BAŞKAN – Böyle bir şey olabilir mi? Yapmayın, rica ediyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Âciz misiniz ya!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yapmayın yani biraz tarafsız olun lütfen ya!

BAŞKAN – Ben adalet düzeninde burayı yönetmeye çalışıyorum.

 

 

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

                                                                                           24/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/1/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                            Engin Altay

                                                                                                                İstanbul

                                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından, Cumhurbaşkanlığı harcamalarının hukuksal çerçevesinin araştırılması amacıyla 23/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3886 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 24/1/2023 Salı günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Deniz Yavuzyılmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ, lüks ve şatafatta sınır tanımıyor. Cumhurbaşkanının bir yüzükle başladığı siyasi yolculuğu lüks araçlar, uçaklar ve saraylarla devam ediyor.

Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ Genel Başkanının ayrıcalıkları say say bitmiyor. Devlet İhale Kanunu’ndan muaf, Harcırah Kanunu’ndan muaf, Taşıt Kanunu’ndan muaf, Kamu Konutları Kanunu’ndan muaf, Kamu İhale Kanunu’ndan muaf, Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’ndan muaf. Kanunları da baypas ederek hazinede iki ilave kara delik oluşturuyorlar; biri Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından, diğeri Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı tarafından; iki devasa kara delik.

Gelelim lüks makam araçları konusuna: Bakın, Türkiye’de kamu idarecilerini bağlayan bir Taşıt Kanunu var. 237 sayılı Kanun bakın ne diyor? Diyor ki: “Kurumların edinebilecekleri taşıtlar” Kullanılacak bu taşıtların, muayyen ve standart tipte -olması gerekiyor- lüks ve gösterişten uzak, memleket yollarına elverişli, ucuz ve ekonomik olanlarından temin olunması şarttır.” Bakalım, Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ Genel Başkanı ne yapıyor? Tarih 30 Mart 2021. Bakın, elimde görmüş olduğunuz bu faturanın adresi Cumhurbaşkanlığı Külliyesi, sipariş edilen araç Mercedes S 600 Guard lüks makam aracı. Fatura tutarı ne kadar? 474.950 avro yani Türkiye piyasası fiyatı -yüzde 220 ÖTV, yüzde 18 KDV dâhil, tek bir lüks makam aracı için- 32 milyon lira. Bakın, aynı araçtan toplam 3 tane sipariş edilmiş, bunların faturaları ve irsaliyeleri burada. Peki, bu lüks makam araçlarıyla, aslında paraları buraya vermeyip de neler yapılabilirdi? Bu parayla Amasra maden ocağındaki şehit olan, hayatını kaybeden 42 madencinin hayatı kurtarılabilirdi.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bu 474 bin euro kaç para?

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Kırk dört yıllık ana aspiratör değiştirilebilirdi, eksikler giderilebilirdi, sensör sayısı artırılabilirdi ama bunlar yapılmadı. Yapılmadı da ne yapıldı? Cumhurbaşkanı ve AK PARTİ Genel Başkanının altına -resmî belgesiyle gösteriyoruz- lüks makam araçları çekildi; tanesinin Türkiye piyasa fiyatı 32 milyon Türk lirası, 3 tanesinin toplam tutarı 96 milyon Türk lirası, eski parayla 96 trilyon Türk lirası. Bakın, Cumhurbaşkanlığının bütçesi denetleniyor mu? Hayır, denetlenmiyor. Bakın, bu elimde gördüğünüz Sayıştayın Cumhurbaşkanlığı raporu. Kaç sayfa? 11 sayfa. 11 sayfa içinde tek bir bulgu yok.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Demek ki denetlenmiş.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Tek bir bulgusu yok ve denetim görüşünde de deniliyor ki: “Mali rapor ve tabloların doğru ve güvenilir bilgi içerdiği kanaatine varılmıştır.” Nasıl varılmış?

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Demek ki denetlenmiş. Denetlenmiş ki rapor var elinde.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Bu arada, Sayıştay Bakanı kim? 2021 yılı raporunu hazırlarken bu işin başında, Sayıştayda Sayıştay Başkanı Metin Yener var. Kim Metin Yener? 2021 yılında Cumhurbaşkanlığı Personel ve Prensipler Genel Müdürüyken Sayıştayın başına getirilen kişi. Artık, Sayıştay sayenizde rapor yayınlamıyor, dergi yayınlıyor, dergi. 3 sayfa, 5 sayfa koskoca Cumhurbaşkanlığının bütçesi var ama bulgu sıfır.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Biraz da grup önerisiyle ilgili konuş.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) - Ve 2021 yılı bu ilgili Sayıştay raporuyla ilgili Cumhurbaşkanlığının bütçesi toplam 3 milyar 653 milyon lira.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Bakın, aynı zamanda, 2020 yılı bütçesi 2 milyar 872 milyon lira, 2019 yılı bütçesi 3 milyar 919 milyon lira, 2018 yılı bütçesi 1 milyar 648 milyon lira. Ucube Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmeden bir önceki yıldaysa Cumhurbaşkanlığı bütçesi 658 milyon lira. 2022 yılıyla kıyaslandığında Cumhurbaşkanlığı harcamaları 6 katına çıkmış durumda.

Ayrıca, Cumhurbaşkanlığı hediye kabul edip duruyor. Katar Emiri, Cumhurbaşkanına bugüne kadar 53 Arap atı hediye etti, 1 adet de Boeing 747-8 tipi uçak hediye etti. Peki, Cumhurbaşkanı bunların karşılığında Katar Emiri’ne ne hediye etti de Katar Emiri sürekli hediye gönderip duruyor; bunun da araştırılması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Cumhurbaşkanlığı makamı ile Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının temel mali mevzuata tabi olmadıkları ve bu nedenle yaptıkları harcamaların nasıl ve neye göre yapıldığının araştırılması konumuz. Peki, bu muafiyet nereden geliyor; bunu sormamız gerekiyor. 2018 yılı Temmuz ayı başında yayınlanan bir kanun hükmünde kararnameyle Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreterliği Kanunu’nun adı değiştirilmiş ve kanuna yeni fıkralar eklenmişti. Yeni hükümlerle Harcırah Kanunu’nun, Taşıt Kanunu’nun, Devlet İhale Kanunu’nun, Kamu Konutları Kanunu’nun, Kamu İhale Kanunu’nun ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu’nun artık Cumhurbaşkanlığı makamı ile Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı için geçerli olmadığı kaydedilmişti. Cumhurbaşkanlığı makamı ile Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı bünyesinde, bu 6 farklı kanunda düzenlenen hususlara ilişkin işlemlerin ise Cumhurbaşkanlığınca belirleneceği ifade edilmiştir. Fakat 2018 yılı Temmuz ayından günümüze kadar geçen sürede ifade ettiğim kanunların alanlarına giren işlemlere ilişkin bir usul veya yönetmelik yayınlanmadı, kamuoyunun bilgisine de sunulmadı. Sadece 2021 yılı Sayıştay denetim raporlarında Cumhurbaşkanlığı tarafından çıkarılan yönetmeliklerin bulunduğu kaydediliyor. Raporlarda önceki yıllar içinse böyle bir ifade bulunmuyor yani Cumhurbaşkanlığı gibi yüce bir makam 2018 yılından en azından 2021 yıl başına kadar başıbozukluğun, keyfîliğin ve denetimsizliğin resmen adresi olmuş. 2018 yılı kesin hesabına göre 1 milyar 648 milyon lira, 2019 yılı kesin hesabına göre 3 milyar 919 milyon lira, 2020 yılı kesin hesabına göre 2 milyar 872 milyon lira Cumhurbaşkanlığı makamı ile Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığı tarafından usulsüzce harcanarak devlete ve millete hesap verme sorumluluğu terk edilmiş, usulsüzlük ve kuralsızlık tercih edilmiş. Burada, biz, 85 milyonun ödediği vergilerin hesabını sormak zorundayız.

Keyfî Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin bir defosu da yüz kızarma mekanizmasını ortadan kaldırmasıdır, artık kimsenin yüzü kızarmıyor çünkü Meclise ve milletimize olan sorumluluklar yok sayılıyor.

Denetimden uzak Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle pek çok köklü kurum kapatıldı, yenileri kuruldu, kurallar değişti. Kapatılamayan kurumlar yerine de sarayda paralel muadilleri oluşturuldu. Devlet köklü kurumları ve gelenekleriyle, bilgi ve tecrübeyle, kurumsal hafızasıyla ayakta kalır, güçlü işler. Devleti işletmemizin en sağlıklı temini de yazılı kuralları ve teamülleriyle demokrasidir, hesap verilebilirliktir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Sayın Başkan daldı yine galiba.

BAŞKAN – Başkan dalmadı da şöyle bir şey var: Bu bir dakika ilave süreler mutlak verilecek diye bir şey yok, konuşmacıların eğer konuşmaları tamamlanmadıysa talep etmeleri bence daha uygun olur diye düşünüyorum.

Buyurun.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Bugünkü usulünüzü böyle takdir ettiğiniz için teşekkür ederiz efendim, sağ olunuz.

En geç dört ay sonra, bizim anladığımız manadaki, kurumları, kuralları işleyen demokratik cumhuriyeti tekrar inşa edeceğimizin sözünü verir, Genel Kurulu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Ziver Bey, kürsüden ilave bir dakika süre veriyoruz, yerinizden bir dakika vermiyoruz biliyorsunuz.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Kürsüde verirseniz geçeriz Başkanım.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uğur Aydemir konuşacak, yer değişirseniz olabilir.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Peköz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; verilen önerge üzerine söz almış bulunuyorum. Başta İsveç ve Hollanda’da olmak üzere Avrupa'nın çeşitli kentlerinde Müslümanların kutsal kitabı olan Kur'an-ı Kerim'e yönelik sapkın ve saygısız eylemi şiddetle kınadığımı ifade etmek istiyorum.

Önergede Cumhurbaşkanlığı makamı ile Cumhurbaşkanlığı İdari İşler Başkanlığının 2018-2021 yıllarına ait bütçelerinin araştırılması isteniyor çünkü bu harcamalar yapılırken Devlet İhale Kanunu, Harcırah Kanunu, Taşıt Kanunu, Kamu Konutları Kanunu, Kamu İhale Kanunu ve Kamu İhale Sözleşmeleri Kanunu gibi hükümlerden muaf tutuluyor. Sayıştayın paylaştığı verilere göre 2013 yılında Cumhurbaşkanlığı için belirlenen başlangıç ödeneği 158 milyon lira, 2017 yılında 663 milyon lira, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçişin ardından 2018’de 845 milyon lira, 2021 yılında da ayrılan ödenek 4 milyar lira. Yani dört yıl içerisinde 5 kat artış söz konusu olmuş. Sayıştayın en güncel raporu olan 2021 yılı sonu denetim raporlarına göre 2021 yılında Cumhurbaşkanlığının harcamaları net olarak gerçekleşen 3 milyar 653 milyon 795 bin 907 lira, harcamanın bir günlük karşılığıysa 10 milyon lira. Peki, bu 10 milyon lira neye karşılık geliyor? Tam 1.177 asgari ücrete karşılık geliyor yani sarayın bir günlük giderini karşılamak için insanlar 1.177 ay çalışacaklar. Bir diğer deyişle 4 kişi yirmi beş yıl kesintisiz çalıştığında alacağı para sarayın ve Cumhurbaşkanlığının bir günlük gideriyle aynı. Dolayısıyla, bu kabul edilebilir -hele hele “Asgari ücret 12.500 lira olsun.” dediğimizde homurdananları dinlediğimiz zaman olacak bir şey değil- gerçekleşecek bir şey değil. Peki, neden bu kadar lüks, bu kadar şatafat var? Şöyle oluyor: Ankara’da inşa edilen ve “külliye” olarak nitelendirilen saray bugüne kadar 3 milyar 83 milyon lira harcama yapmış; ek hizmet binası ve donanım için 2022 yılında 9 milyon 600 bin lira tekrar ilavede bulunulmuş; sarayın bilgi işlemlerinin bakımı ve onarımı için 2022 yılında 15 milyon lira harcanmış   -ocak ayında basına yansıdı bu rakamlar- Sayıştayın en büyük gider kalemi olarak gösterdiği 196 milyon lira ise basılı yayın ve dergilerin alımıyla ilgili.

Cumhurbaşkanlığına ait Ankara, Bitlis, İstanbul ve Muğla’daki saraylar için de bu 2022 yılına ek olarak 61 milyon lira daha harcama yapılacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Ahlat’taki köşke 2022 yılı için 151 milyon lira ödenek ayrıldı, Ahlat’ın toplam yatırımı ise 290 milyon lirayı buldu. Dolayısıyla 5.631 metrekare yapı alanı, 2.949 metrekare de peyzaj alanı bulunan bir sarayın kaç gün, kaç sefer ve kimler tarafından kullanıldığını da halkımızın takdirine sunuyorum.

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – İtibardan vazgeçmek olur mu Vekilim? İtibardan vazgeçilmez!

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Bir de örtülü ödenekler var. Örtülü ödenek ise geçtiğimiz mart ayında 788 milyon lira idi. 2021 yılının haziranında yine yüksek bir rakam söz konusu idi ve 2022 yılının ilk üç ayında örtülü ödenekten 1 milyar 15 milyon Türk lirası harcama yapılmış. Bunların da hiçbirinin sorgusu suali yapılamıyor. Örtülü ödenek uzun zamandır Türkiye'de kanayan bir yaradır, kimse bilmiyor ne olduğunu, Cumhurbaşkanı istediği gibi harcıyor -daha önce de Başbakanlığı döneminde harcıyordu- ama nereye gittiğini kimse bilmiyor. Bunların araştırılması gerekir.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Uğur Aydemir.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin hemen başında mübarek üç ayların milletimiz, vatanımız ve tüm İslam âlemi için hayırlara vesile olmasını Cenab-ı Allah’tan temenni ediyorum.

Yine, bugün çok üzücü bir haber aldık; Ağrı’da şehit olan 2 askerimize, Diyarbakır’da şehit olan polisimize ve bugüne kadar şehit olan tüm güvenlik güçlerimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânları cennet olsun inşallah.

CHP grup önerisine baktığımızda, Cumhurbaşkanlığı bütçe giderlerinin hukuksal dayanağı sunulmaktadır. Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı bütçesinin ve Cumhurbaşkanlığının yaptığı harcamaların yasal dayanağı bütçe kanunlarıdır ve yüce Meclisimiz de bu bütçe kanunu gereğince bu yetkiyi Cumhurbaşkanlığına vermiştir. Ayrıca, Sayıştay denetimine tabidir ve merkezî yönetim bütçe kanunu görüşmelerinde de Plan ve Bütçe Komisyonunda kesin hesapları denetlenmektedir. Bunu ifade etmek istiyorum.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Niye Sayıştay raporunda bulgu yok? Bulgu yok, niye bulgu yok?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yine, 2 Temmuz 2018 tarihli 703 sayılı KHK’nin 46’ncı maddesinde -söz konusu kanunun 4’üncü maddesinin ilgili fıkrasına göre de- 6 tane kanundan muaf olduğu belirtilmiştir, ifade edilmiştir. Arkadaşlarımız bu kanunları zaten tekraren ifade ettiler. Tabii, bu kanunlardan muaf olduktan sonra bunun usul ve esasları Cumhurbaşkanlığı tarafından yönetmeliklerle belirlenmektedir ama arkadaşlarımız yönetmeliklerin çıkmadığını ifade etmişlerdir. Ben buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar: Cumhurbaşkanlığı Makamı ve İdari İşler Başkanlığı Harcırah Yönetmeliği 2018 Kasım ayında çıkartılmıştır. Yine 2019 Ocak ayı itibarıyla Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatı İhale ve Satın Alma Yönetmeliği çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatı Mali İşlemler Yönetmeliği 2019 Ocak ayında çıkartılmıştır. Cumhurbaşkanlığı Merkez Teşkilatı Taşıt Yönetmeliği yine 2019 Ocak ayında çıkartılmıştır. Kamu Konutları ve Konut Yönetmeliği de 2019 Ocak ayında çıkartılmıştır.

Tabii, arkadaşlar, şunu ifade etmek istiyorum: 1984 tarihli 3011 sayılı Resmi Gazete'de Yayımlanacak Olan Yönetmenlikler Hakkında Kanun’un 1’inci maddesi uyarınca millî emniyet ve millî güvenlikle ilgili olan ve gizlilik taşıyan yönetmelikler Resmî Gazete’de yayımlanmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Önceki Cumhurbaşkanlarının kaç uçağı vardı, şimdiki Cumhurbaşkanının kaç uçağı var?

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Resmî Gazete’de yayımlanmıyor diye bu yönetmeliklerin çıkmadığını söylemek abesle iştigaldir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla değerli arkadaşlar, Cumhurbaşkanı… Bu yönetmelikler çıkana kadar da hangi kanunlar geçerli oldu…

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Kaç tane uçak var? Hangi parayla alındı?

BAŞKAN – Sayın Yavuzyılmaz, soru cevabı dışarıda yaparsınız.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – …kanunlar çıkana kadar da hangi kanunlarla yönetildi, yönetmelikler çıkartıldı? Ve değerli arkadaşlar, o günkü güncel kanunlar o gün uygulanmıştı.

DENİZ YAVUZYILMAZ (Zonguldak) – Uçaklar hangi parayla alındı?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Kaldı ki bu sisteme, 16 Nisan 2017 tarihinde referandumla Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmiştir ve bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemidir ve biz yine iddia ediyoruz: Bu seçimlere yine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle gideceğiz ama karşımızdaki arkadaşlar hangi sistemle seçime gidecekler diye baktığımızda -ben eş başkanlığı biliyorum ama daha yeni, lügatimize bir şey girdi- “şeş başkanlık” sistemiyle siz de seçime gidiyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Hiçbir sistem ucube sistem değildir; milletimiz karar vermiştir, milletimizin takdiri gereğince de gereken yapılmıştır diyor, saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet…

Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yoklama talebimiz var efendim.

BAŞKAN – Yoklama talebini yerine getireceğim.

Yoklama talebinde bulunan arkadaşlarımızın isimlerini tespit edeceğim: Sayın Altay, Sayın Aygun, Sayın Beko, Sayın Tuncer, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Bulut, Sayın Özer, Sayın İlhan, Sayın Sarıaslan, Sayın Şahin, Sayın Hancıoğlu, Sayın Kılıç, Sayın Zeybek, Sayın Emecan, Sayın Hakverdi, Sayın Bayraktutan, Sayın Özkan, Sayın Barut, Sayın Ünlü, Sayın Kaplan.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.15

24 Ocak 2023 Salı

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.33

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’ünci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

 

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

24/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 24/1/2023 Salı günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

                                                                                        Yılmaz TUNÇ

                                                                                                 Bartın

                                                                  AK PARTİ Grup Başkan Vekili

Öneri:

Bastırılarak dağıtılan 396 ve 395 Sıra Sayılı Kanun Tekliflerinin kırk sekiz saat geçmeden Gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmının sırasıyla 1'inci ve 2'nci sıralarına alınması, yine bu kısımda bulunan 393, 375, 73, 245, 114 ve 373 Sıra Sayılı Kanun Tekliflerinin ise aynı kısmın sırasıyla 4, 5, 6, 7, 8 ve 9'uncu sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

24 Ocak 2023 Salı günkü (bugün) Birleşiminde 396 Sıra Sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

25 Ocak 2023 Çarşamba günkü Birleşiminde 393 Sıra Sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

26 Ocak 2023 Perşembe günkü Birleşiminde 375 Sıra Sayılı Kanun Teklifi'ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar, çalışmalarını sürdürmesi;

395 Sıra Sayılı Kanun Teklifli’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

395 SIRA SAYILI TÜRKİYE ODALAR VE BORSALAR BİRLİĞİ İLE ODALAR VE

BORSALAR KANUNU İLE BAZI KANUNLARDA VE 640 SAYILI KANUN

HÜKMÜNDE KARARNAMEDE DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN

TEKLİFİ ( 2 / 4850)

BÖLÜMLER

BÖLÜM

MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ

MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 10’uncu Maddeler

10

2. BÖLÜM

11 ila 20’nci Maddeler

10

TOPLAM MADDE SAYISI

20

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

BAŞKAN – Öneri üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, bilim adamları, uzmanlar bas bas bağırıyor, “Küresel iklim değişikliği yaşanıyor. İnsanların doğaya ve çevreye verdiği zarar, ormanların yok edilmesi, karbon salınımının artmasıyla ilgili önlem alınması gerekiyor.” diyor. Bununla ilgili uluslararası anlaşmalar imzalıyoruz ancak AKP anlaşmalarla ilgili bir şey maalesef, yapmıyor. Değerli arkadaşlar, şu anda bir iklim krizi yaşanıyor. İklim krizi nedeniyle yoğun bir kuraklıkla karşı karşıyayız. Barajlarımız, su kaynaklarımız, derelerimiz kuruyor, yer altı sularımız çekiliyor. Bu sene kuraklıktan dolayı hububat üreticisi büyük sıkıntı çekiyor. Böyle giderse korkarım ki 10 liraya ekmek bile alamayacağız. Derhâl buna önlem alınması gerek. Öncelikle uluslararası anlaşmalarda taahhüt edilen hükümler yerine getirilmeli, sulama yatırımları derhâl tamamlanmalı, barajlar, göletler mutlaka yapılmalı ama Cumhurbaşkanı bu konuda kendi sorumluluğunu unutup “Belediyeler baraj yapsın.” diye işin içinden sıyrılmaya çalışıyor. Kuraklık gelmiş, kapıya dayanmış, çare üretmesi gereken Cumhurbaşkanı kalkıyor, maalesef, bunun üzerinden siyaset yapıyor, kınıyorum.

Arkadaşlar, bir barajdan bahsedeceğim Mersin’de. Aslında Veysel Bakanım da burada, deyim yerindeyse ben çocuktum “O baraj bitecek.” deniyordu, şu anda da “Pamukluk Barajı 2027 yılında hizmete girecek.” deniyor. Değerli arkadaşlar, barajın maliyeti 2 milyar lirayı buluyor ve 2023 bütçesinden bu baraja 3 milyon lira para ayırıyorsunuz.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Yazıklar olsun!

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Yani sizin kuraklıkla ilgili mücadele anlayışınız işte bu. Mersin'de bu inşaatı devam eden, yapılmayan bir sürü göletler var; bunlardan birkaçını söylemem gerekiyorsa Değirmençay Göleti, Kargasekmez Göleti, Fındıkpınarı Göleti… Yani bu göletler orada üretim yapan çiftçilere çok büyük katkı yapacak, bu anlamda bunları söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, Mersin'de barajlarımızda su seviyesi düştüğü için de aynı zamanda şu anda sulama suyu çiftçilerimize verilmiyor. Çiftçilerimiz sulama yapmak zorunda. Çiftçilerimiz sulama derdine düşmüşken ve “Belediyelere baraj yapsın.” diyen AKP ne yapıyor biliyor musunuz? Mersin'de geçen yıl bir dönüm sulama ücreti 760 lira iken…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – …narenciyede bugün bir dönüm narenciye sulama suyu ücreti 1.824 lira. Muzun sulama ücreti 1.750 liradan 2.760 liraya çıkarılıyor. Bazı çeşitlerde 3 bin lirayı buluyor. Bu, vicdana da sığmıyor, sorumluluk duyan bir anlayışı da kesinlikle yansıtmıyor. Allah aşkına yüzde 150 oranında sulama suyuna zam yapılır mı? Hangi akıl bu?

Değerli arkadaşlar, şimdi, sürem de bitiyor. Burada, 396 sayılı Kanun’u görüşeceğiz, bu kanunda kamu alacaklarıyla, kamu borçlarıyla alakalı maddeler içeriyor ama şunu söylemek istiyorum: Kamuda en çok borcu olan, bankalara borcu olan çiftçi kesimi, çiftçi borçları niye yapılandırılmıyor? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Başkanım, hemen tamamlıyorum.

BAŞKAN – Efendim, bitti zaten verdim ya ilave sürenizi.

Teşekkür ettim.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN –  Evet,  Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Evet, Sayın Aygun…

 

 

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Öğretmenlerimiz mağdur, öğretmenlerimizin pek çoğu mazerete bağlı yer değişikliği için sorun yaşıyor. 2019 yılı ve öncesinde atanmış kadrolu öğretmenler mazeret tayin hakkının verilmesini istiyor, 2-6 Ocak tarihleri arasında başvuru yaptılar, 11 Ocakta kontenjanı açıklandı. Ancak yer değişikliği için mevcut kontenjanların boşalma koşulu kondu. Bu yüzden, birçoğuna mazeret tayin verilemedi, tercih yapamadılar, az da olsa tercih yapabilenler ise mevcut kadrolar boşalmadığı için 18 Ocak tarihi itibarıyla hüsrana uğradı. Bu konuda aile birliği açısından büyük sıkıntı yaşayan öğretmenlerimiz önünü açın, Millî Eğitim Bakanlığı il ve ilçe emriyle öğretmenlerimize kolaylık sağlayın. Buradan Bakana sesleniyorum: Bu feryada kulak verin, bir an evvel tayinleri açın. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Özdemir...

 

 

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Teşekkür ediyorum Değerli Başkanım.

Başta, Avrupa olmak üzere, tüm dünyada kendini gösteren İslamofobi sadece düşüncede kalmamış, alçakça eylemlerle somutlaştırılmıştır. İsveç'te Sayın Cumhurbaşkanımızı hedef alan eylemden sonra geçtiğimiz günlerde Kur’an-ı Kerim yakma eylemine müsaade edilmesi İslamofobinin devlet politikası hâline geldiğini göstermektedir. İsveç makamlarının bu iğrençlikleri himaye ederek Türkiye'den destek göremeyeceğini belirtiyor, Batı’nın ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirdiği bu eylem ve saldırıları lanetliyorum. Başkasının kutsalına saldırı asla ifade özgürlüğü olamaz.

Bu İslam düşmanlarına en güzel cevabı pazar günü Batman meydanlarını doldurarak Kuran'a sahip çıkan on binlerce Batmanlı hemşehrilerim vermiştir. Batmanlılar geçmişte olduğu gibi bugün de kendine yakışanı yapmış, değerlerine ve kutsallarına sahip çıkmıştır. Batmanlı hemşehrilerimin oldukça önemli olan bu duruşunun tüm dünyaya örnek teşkil etmesini, tüm Müslümanların birlik, beraberlik ve kardeşliğine vesile olmasını temenni ediyor, hemşehrilerimi buradan saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özen…

 

 

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Başkanım, İçişleri Bakanı HDP grubu olarak bizlerin 2019 yılından bu yana 2 bin civarında soru önergemize hiçbir yanıt vermemiştir. Örneğin, şahsıma ait sadece İçişleri Bakanına yöneltilen 52 soru önergesinin hiçbiri cevaplandırılmamıştır. Bakanlar, milletvekillerinin soru önergelerini on beş gün içinde yanıtlamak zorundadır. Bu süre zarfında yanıtlanmayan soru önergeleri hakkında Meclis Başkanı ilgili Bakanları uyarmakla yükümlüdür. İçişleri Bakanının halkın iradesi olan milletvekillerinin soru önergelerini cevaplamayıp yasamanın görevini tanımaması asla kabul edilemez. Yetkilileri bu Bakanın görevlerini ve sorumluluklarını hatırlatmaya davet ediyorum.

Teşekkürler.

BAŞKAN – Evet, son söz Sayın Özgüneş…

 

 

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Teşekkürler Başkan.

Ocak ayı birçok faili meçhul cinayetin ayı olarak geçer. Bunların başında Uğur Mumcu, Hrant Dink ve Silopi HADEP İlçe Başkanı, Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz bu ayda katledildiler. Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış’ın akıbeti hâlâ  belli değil. Daha önce Şırnak Jandarma Alay Komutanı Levent Ersöz “HADEP burada örgütlenemez, kim örgütlerse karşısında beni görür.”… Ve bunları Silopi Jandarma Taburuna çağırıyorlar, gidiyorlar, bir daha akıbetleri bilinmiyor, mahkemelerde takipsizlik veriliyor ancak AİHM Türkiye’yi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/4609) esas numaralı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’min doğrudan Genel Kurul gündemine alınması için İç Tüzük’ün 37’inci maddesi uyarınca işlem yapılmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                       Hasan Subaşı

                                                                                           Antalya

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Antalya Milletvekili Hasan Subaşı konuşacaktır.

Buyurun Sayın Subaşı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Süreniz beş dakikadır.

HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nda değişiklik teklifinden ibarettir. 12’nci maddesine bir fıkra eklenmek suretiyle… “Değeri ne olursa olsun istihdam ve üretim yaratmayan taşınmaz edinilmesi yoluyla Türk vatandaşlığı kazanılamaz.” fıkrasının eklenmesine ilişkindir.

Sayın vekiller, Türkiye’de çok ciddi konut sıkıntısı vardır, konut darlığı vardır. Barınma sorunu temel bir insan hakkıdır ve biz buna rağmen konut satmak suretiyle aynı zamanda vatandaşlık da satmış oluyoruz. 2017 yılına kadar vatandaşlık vermeye 1 milyon dolar bir ücret konmuştu kararnameyle. 2017’den sonra, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde nas olayından sonra yaratılan darlık sebebiyle 250 bin dolara konut satışı suretiyle hatta sadece konut değil taşınmaz devriyle vatandaşlık verilir hâle geldi. Tabii tepkiler üzerine de sonra 400 bin dolara çıkarıldı, Türk vatandaşlığı bu kadar ucuz olmamalı diye 400 bin dolara çıkarıldı.

Benim yaşadığım şehir Antalya’da daire fiyatları neredeyse ortalama 400 bin dolara çıktı. Hatırlarım, eskiden, tüm Antalya’da çalışan bürokratların emekli ikramiyesiyle bir daire alıp Antalya’ya yerleştiğini çok iyi hatırlarız. Bugün hiçbir bürokratın emekli ikramiyesiyle ev alma imkânı kalmamıştır ve ortalama kiralar da 10 bin lira civarındadır Antalya’da, asgari ücretin üzerine çıkmıştır ve inanın Antalya’da ikinci el karavanlar alınmak suretiyle birçok bölgede karavanlarda yaşamaya başlamıştır Antalyalılar. Bir süre sonra ne olur? Bu yüzde 100’ü aşkın enflasyon ve bu tür yasalar yürürlükte olduğu sürece, inanın, bu ikinci el hurda karavanlardan sonra çadırlarda da yaşama başlarsa bizim yurttaşımız hiç şaşırmayın.

Yerli ve millî olduğunu iddia eden iktidarımız maalesef vatandaşlığı bir borsa gibi iner çıkar birtakım uygulamalarla; 1 milyon dolar, 250 bin dolar, 400 bin dolar gibi fiyatlarla satmaya başlamışlardır. 2022 yılında 2017’ye nazaran yabancıya konut satışı tam 3 kat artmıştır ve bu yıl 22 bin konut satılmıştır yabancıya; bunun 16 binini Ruslar, 8 binini İranlılar, 6 binini de Iraklılar almıştır.

Değerli vekiller, bu son günlerde Murat Ağırel’in bir yazısı vardı Cumhuriyet’te “400 bin dolara kaç vatandaşlık alınır?” diye ilginç bir yazı ve o yazıda şöyle diyordu: “Kırıkkale’nin bir köyünde 11.572 metrekare arazi satılıyor 7 Temmuzda 91.500 liraya ve değerleme şirketiyle bir süre sonra 22 milyon 800 bin lira olarak değeri tespit ediliyor ve 3 Afgan’a 7 milyon, 5 milyon ve yine milyonlara varan rakamlarla Afgan’lara satılmak suretiyle bir sahtekârlık olayı da yaşanıyor.” Bunu Murat Ağırel belgeleriyle ortaya çıkarmıştı. Yine, 22 Ocakta da Sözcü gazetesinde Uğur Dündar “Vatandaşlık onurumuz nasıl satılıyor?” diyerek yine bunu delilleriyle birlikte ortaya koymuştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Ben bunca konut sorunumuz varken konut satışı ya da taşınmaz satışı suretiyle vatandaşlık elde etme yolunun, kendi vatandaşlarımız kirada oturamıyorken ve artık konut fiyatlarına ulaşamazken bu uygulamanın son bulmasını, Vatandaşlık Kanunu’nda bir düzenlemeyle bunun kaldırılmasını teklif etmiştim. Kanun teklifimize desteklerinizi bekleyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

 

 

BAŞKAN – 1’inci sıraya alınan Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ve 71 Milletvekilinin; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ve 71 Milletvekilinin; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4892) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 396)(*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon raporu 396 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Teklifin tümü üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun.

Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geneli üzerine İYİ Parti adına söz aldım, selamlarımı sunarım.

İktidarın 27’nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde takip ettiği kanun yapma usulünün Meclisin saygınlığına gölge düşürdüğünü defalarca dile getirdik. Bu ciddiyetsiz tavır, milletvekillerinin tartışma ve katkı sunma aşamalarını bilerek ortadan kaldırmaktadır. Bu teklifte olduğu gibi, genellikle komisyonlarda yapılan olumlu ve yapıcı eleştiriler dikkate alınmadan, âdeta Külliye’den gelen talimat doğrultusunda sayısal çoğunlukla kabul edilmektedir. Bu yüzden de kanunlaştıktan bir süre sonra eksik kalan kısımlar için yeniden düzenleme gereği hasıl olmaktadır.

Diğer taraftan, doğrudan bütçeyi ve hazineyi ilgilendiren bir konuda etki analizi sunulmaması ve keyfî bir uygulama yolunun tercih edilmesi ekonomik krizi derinleştirmekten başka bir işe yaramayacaktır. İktidar zaten bütçeyi yönetmekten âcizdir. Şimdi, bir kez daha kendi eliyle bütçe disiplinini bozmaktadır. Müjde şeklinde açıklanan ve sadece oy alma algısı yaratmaya yarayan projeleri kanunlaştırmak için Plan ve Bütçe Komisyonunu Adalet ve Kalkınma Partisinin seçime hazırlama komisyonuna dönüştürmenin faturası ülkemiz için de AKP için de ağır olacaktır. Ayrıca, hukukun üstünlüğünü çoktandır yok sayan, Anayasa’ya ve kanunlara aykırı tekliflerin kanunlaşmasında beis görmeyen iktidarın, tek adam yönetimini benimsetmeye yönelik her şeyi göze aldığını göstermektedir.

3 maddelik bu kanun teklifinin 2’nci maddesi yürürlük, 3’üncü maddesi de yürütmeyle ilgilidir. Amaçlanan hususlar teklifin 1’inci maddesinde yer almakta ve madde fıkralarında tam 6 defa Cumhurbaşkanına yetki verilmektedir. Hüküm cümlelerini aynen aktarıyorum: “…konut finansmanı taksitlerine katkı sağlanmasına yönelik olarak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek bir kamu bankası…” “Başlangıç ödeneklerinin bir katına kadar arttırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.” “Yüzde 30’luk oranı yüzde 30 ila yüzde 50 arasında belirlemeye, üç yıllık süreyi bir yıla kadar indirmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.” “Konut satış bedelleri üzerinden yüzde 5 katkı payının kullanılmasının usul ve esasları Cumhurbaşkanı tarafından belirlenir.” “Madde kapsamında gerçekleştirilecek işlemlere ilişkin diğer hususları belirlemeye de Cumhurbaşkanı yetkilidir.” Ve nihayet “31/12/2023 tarihine kadar kullandırılabilecek konut finansmanlarının süresinin 31/12/2024 tarihine kadar uzatılmasına Cumhurbaşkanı yetkilidir.” hükümleri yer almaktadır. Görüldüğü gibi, Cumhurbaşkanı neredeyse tek başına her şeye dilediği gibi hükmedecektir, o hâlde bu kanuna lüzum var mıydı acaba?

Değerli milletvekilleri, son yıllarda artarak devam eden ekonomik kriz yüzünden öne çıkamayan gerçek sorunlardan ve acil ihtiyaç duyulan hususlardan biri, hiç şüphesiz konut sorunudur. Deprem tehdidi altındaki konut stokumuz, esasen, genellikle ekonomik ömrünü tüketmiş çürük yapılardan oluşmaktadır. Büyükşehirlerimizde buna rağmen boş konut bulmak âdeta mümkün değildir. Bu sebeple de kira fiyatları aşırı oranlarda artış göstermektedir. Satışa arz edilmiş yeni veya ikinci el konut fiyatları da aynı oranlarda artış göstermektedir. Yabancılara konut satışına olan talep de fiyat artışlarında etkili olmaktadır. Bu ortam içerisinde son beş aydır iktidar yeni konut projesi müjdelerini peş peşe vererek umut dağıtmaktadır. Cumhurbaşkanının açıkladığı, Çevre ve Şehircilik Bakanının yürüttüğü, cumhuriyet tarihinin en büyük konut projesinin kura çekimlerinin mart ayı sonuna kadar tamamlanacağı ve en geç iki yıl içerisinde de 250 bin konutun vatandaşlarımıza teslim edileceği sözü verildi. Şimdi de 2023’le beraber Orta Gelir Konut Kampanyası olarak Yeni Evim Projesi açıklandı. Orta direk sayılan ailelerimiz de konut sahibi olabilecek, bu gidişle konut sorunu çözülecek, kiralar normal seviyeye dönecek, deprem tehlikesi de ortadan kalkacakmış. Aslında benzer açıklamaların ilki 2019’da yapılmış ve 100 bin konut projesi iddialı şekilde başlamış ve bir buçuk yıl içerisinde tamamlanacağı Cumhurbaşkanı tarafından bizzat açıklanmıştı.

Konut acil bir ihtiyaç hâline gelmiştir ama bu iktidar yirmi senedir sadece konuşmuştur. 2019’da bir buçuk yıl içerisinde tamamlanacağı sözü verilen konutlar da bu kapsamda değerlendirilmelidir. Konut üretiminde iktidar görevini yapmamıştır, ispatı kendi sözlerindedir. “Yirmi yılda 1 milyon 170 bin konut ürettik.” dediklerine göre, yılda sadece 58.500 konut üretilmiştir ve bunların çok azı sosyal konuttur.

Değerli milletvekilleri, inşaat mühendisi bir İstanbul milletvekili olarak, açıklanan proje üzerinde yaptığımız incelemede elde ettiğimiz gerçekleri paylaşmaktan üzüntü duyduğumu ifade etmek istiyorum. Maalesef, konutla ilgili açıklanan projelerin tamamına yakını vatandaşı aldatmaya dönük, güzel ve başarılı işler yapıldığını gösterecek masallardan ibaret, algı operasyonundan başka bir şey değildir.

Son açıklanan Yeni Evim kampanyasına bir bakalım. Birinci bölge olarak ilan edilen, konuta en çok ihtiyaç duyulan İstanbul'da on beş yıl vadeyle 5 milyon TL'ye kadar kredi 0,99 oranla sağlanacaktır. 5 milyonu 180 aya bölünce, aylık ödeme vade farkı dâhil edilmeden 27.777 lira olmaktadır. Taksitler hane gelirinin yüzde 40’ını geçemeyeceğine göre, hane gelirinin 70 bin lira olması gerekiyor. İstanbul'da aylık geliri 70 bin liranın üzerinde olan hane kaldı mı? Bu gelire sahip olanlar “orta direk” olarak adlandırılıyordu ve toplumun en büyük kesimini oluşturuyordu. Ne yazık ki yirmi yılda orta direk devrildi, İstanbul'da böyle gelir elde edenler yok artık. Dolayısıyla, bu kampanyadan İstanbul'da faydalanabilecek olanların sayısı çok olmayacaktır.

Teklifle, Cumhurbaşkanına üç yıl süre ve oranlar konusunda kolaylaştırıcı yetkiler verilmesi seçimlerle ilgili bir konudur, sonucu etkilemeyecektir. Hem, Yeni Evim projesinin hem de 250 Bin Sosyal Konut Projesi’nin akıbetini adım adım takip edeceğiz. 2019’daki 100 Bin Sosyal Konut Projesi’nin akıbeti çok kötüdür. Verilen sözler yerine getirilmemiş, tam bir fiyaskoyla sonuçlanmıştır, hiçbir açıklama da yapılmamaktadır.

Değerli milletvekilleri, eleştirilerimize iktidar tarafından makul cevaplar verilmediği hâlde bizleri projelere karşı çıkmakla suçlamaktadır.  Bu suçlamayı iktidar mensuplarına şimdi açıkça söylüyorum: Vatandaşlarımızın hayalleriyle oynamayın artık! Kura çekmelerle, göstermelik temel atma törenleriyle algı yaratmaktan vazgeçin! Konut bir ihtiyaçtır ve bütün vatandaşlarımızın konut sahibi olmasının sağlanması iktidarların Anayasa’dan kaynaklanan bir görevidir. Değerli milletvekilleri, konut sorununun çözümü vardır ve bu sorun mutlaka çözülmelidir. Biz İYİ Parti olarak çok çalıştık ve iyi hazırlandık. Konut sorununa vatandaşlarımızın temel haklarından biri olarak, barınma hakkı olarak bakıyoruz. Sorunun çözümü için ihtiyaç duyulan en önemli husus gerekli finansmanın sağlanmasıdır. Biz hukukun üstünlüğü sağlanmış, güven veren bir Türkiye’ye getirilebilecek, dünyada ucuz ve uzun vadeli finans kaynaklarının ve fonlarının bulunduğunu biliyoruz. Bu kaynakların konut yatırımlarında kullanılabileceğini öngörüyoruz. İkinci husus ise konutların yapılacağı arazilerin bulunmasıdır. Kentsel dönüşüm kapsamında dönüştürülmesi gereken alanlar da rantiyeci anlayışa teslim edilmeden hak sahipleri gözetilerek sosyal konutları üretmeyi planlamaktayız. Gene şehir içinde olup rezerv yapı alanı ilan edilerek lüks konut yapımına açılan kamu alanlarında da sosyal konut üretileceğini ifade etmek istiyoruz. Ayrıca sorunun bütün paydaşlarının çözüm ortağı olarak görülmesini ve ortak çalışma ortamının sağlanmasını gerekli görüyoruz. Biz bunu sağlayarak mühendis odaları, meslek kuruluşları ve üniversitelerin mühendislik, mimarlık bölümleriyle çözümün aktif ortağı olarak çalışmaları yürüteceğimizi söylüyoruz.

Yapılması gereken diğer hususları da özetle açıklamak istiyorum. Konut üretmesi gereken veya üretebilecek olan tüzel kişilik olarak merkezî yönetim, TOKİ, Emlak Konut gibi kuruluşların yanında geçmişte olduğu gibi kanuna uygun olan kamu kurumlarının sosyal konut üretebilmesini öngörüyoruz. Belediyeler doğrudan veya KİPTAŞ, PORTAŞ gibi bağlı kuruluşlar yoluyla aynı kapsamda konut üretimine katılabileceklerdir. İstanbul’da geçmişte görülen rantiyeci zihniyete ve zenginlere dönük konut üretiminin çok az olduğunu, sosyal konut üretiminin âdeta yüzde 20’lerin altında kaldığını söyleyerek bu iddialı sözü buradan vermek istiyorum. Belediyelerin, kanunların verdiği sosyal konut üretme yetki ve sorumlulukları zaten vardır. Yerine getirme konusunu da onlara hatırlatacağız, teşvik edeceğiz ve mali destek sağlayacağız.

Dar gelirliler için konut üretme yollarından biri kooperatifçilik sistemidir. Bu sistemi yeniden düzenleyerek işlerlik kazandıracağız. Bir türlü bitmek bilmeyen inşaatlar, bitse bile onlarca yıl çözülemeyen ortaklık sorunları ve şeffaf olmayan yapısından kooperatifleri kurtaracağız. Ayrıca kooperatiflere yeniden kredi desteği sağlayarak hızla konut üretimine dâhil edeceğiz.

Özel sektör önemli oranda teşvik edilmelidir. Biz arsa temini, yol, su, elektrik gibi altyapı hizmetleri ve finansman konularındaki uzun vadeli desteklerle imkânlar sağlayarak özel sektörü teşvik edeceğiz. Aynı zamanda, özel sektörde iş yapan firmaların sıkıntı çektikleri imar durumu, ruhsat ve iskân işlemlerini de kolaylaştıracağız. TOKİ ve Emlak Konut ve diğer bütün kamu kuruluşları ile belediyeler sadece sosyal konut üretebilecektir, asla kâr amacı güdemeyecektir. Vadedilen projeler şehir dışında değil, uygun arazilerde yapılmalıdır, deprem tehlikesi olan fay zonları üstünde olmamalıdır. Heyelan, sel, çökme, kaya ve çığ düşmesi gibi afet riski olan alanlardan da uzak durulmalıdır. Okul, hastane, alışveriş yerleri, çarşıları olan, sosyal ihtiyaçların karşılanabileceği sorunsuz alanlarda bu sosyal konutları üreteceğiz.

Değerli milletvekilleri, biz eleştirilerimiz ve önerilerimizi yapıyoruz. Amacımız, vatandaşlarımızın acil ihtiyacı ve hakkı olan konut sorununun çözülmesidir. Umut dağıtarak vatandaşlarımızın aldatılmasını tasvip etmiyoruz. Hayallerin boşa çıkmamasını, herkesin güvenli konutlarda huzur içinde yaşamasını istiyoruz. İlk olarak 2019’da açıklanan Her Yıl 100 Bin Yeni Sosyal Konut Projesi, ikinci olarak Eylül 2022’de açıklanan 250 bin sosyal konut, 100 bin konut arsası ve 10 bin iş yeri, yetmedi 50 bin iş yeri 1 milyon arsa projesi kapsamında İlk Evim, İlk İş Yerim ve şimdi üçüncü olarak açıklanan orta gelirlilere yönelik Yeni Evim Projesi açıklandığı gibi gerçekleşirse elbette memnun oluruz. Ne var ki ciddi olarak takip ettiğimiz için ifade ediyorum, söz verdikleri gibi olmuyor. 2019’daki ilk proje, süresi içerisinde gerçekleşmediği için bu projelerin gerçekleşmesini de şüpheli görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, seçim sandığı göründü; ister 18 Haziranda gününde olsun, isterse de öne çekilip 14 Mayısta olsun bizim için fark etmez. Öne alma teklifinin Meclise geleceği ifade edildi ama Mecliste seçim kararı alabilecek yeterli milletvekili sayısına sahip olmadıkları için seçim kararı Cumhurbaşkanı tarafından alınacaktır. Bu durumda Cumhurbaşkanının üçüncü defa aday olamayacağına dair tartışmalara ben burada girmeyeceğim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Öyle bir problem yok.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – O tartışmayı başta Anayasa hukukçuları olmak üzere hukukçuların ve konuyla ilgilenen siyasetçilerin yapması daha yerinde olacaktır. Ben daha ziyade partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin tıkandığı, böyle devam edemeyeceği üzerinde duracağım. Bunun iki sebebi vardır: Birincisi, devlet işleri yürümüyor artık, Cumhurbaşkanına doğruları söyleyebilecek danışmanları yoktur. Külliye’deki ve partideki siyasetçilerin ya çekinmekte ya da yeniden seçilebilmek için dalkavukluğu tercih etmekte oldukları kanaatindeyim. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı, bulunduğu makamın önemine, Anayasa’ya göre üstlendiği görevlere ve Türkiye Büyük Millet Meclisi kürsüsünden ettiği yemine bağlı kalmamakta, sadece Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı gibi konuşmaktadır. Söylediği sözlerin unutulduğu zannediliyor, oysa sözleri birbirini tutmamakta, çoğu zaman -enflasyonda olduğu gibi- söylediklerinin tam zıttı gelişmeler olmaktadır. Ülkemizi yönetmekte olan bir parti Genel Başkanının da sözlerinde inandırıcılık açısından tutarlılık olması gerekir ama devleti bağlamaz fakat Cumhurbaşkanı makamı öyle değildir, bağlayıcıdır. Zira Anayasa’da yazılı görevler ve ilkeler vardır. Cumhurbaşkanı devletin başı olarak bütün Türk milletini temsil etmektedir, ayrıca ettiği yemin vardır; o yemin kutsaldır, yemine bağlı kalmamak gibi bir anlayış Türk devlet aklında ve geleneğinde yoktur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Anayasa’mızın 103’üncü maddesini bu kürsüden birkaç defa hatırlattım, bazı cümleleri şimdi tekrarlamak istiyorum: Anayasa’ya, hukukun üstünlüğüne, demokrasiye, Atatürk ilke ve inkılaplarına ve laik cumhuriyet ilkesine bağlı kalacağına ve üzerine aldığı görevi tarafsızlıkla yerine getirmek için bütün gücüyle çalışacağına büyük Türk milleti ve tarih huzurunda namusu ve şerefi üzerine ant içerek yemin etmiştir Cumhurbaşkanı.

Şimdi, sormak istiyorum: Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı “Cumhurbaşkanı” sıfatını taşıdığı müddetçe şu cümleleri ve kelimeleri, yaptığı konuşmalarda Türk milletinin bir kesimine, siyasetçilere ve vatandaşlara karşı kullanabilir mi? Bu hakaret dili kullanılırsa Cumhurbaşkanı tarafsız sayılabilir mi ve devletin başı olarak bütün Türk milletini temsil edebilir mi? İşte Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanının muhtelif vesilelerle sarf ettiği bazı kelimeleri üzülerek tekrarlamak ve milletimizin takdirine sunmak istiyorum: “Zillet” “illet” “eşkıya” “müsvedde” “seviyesiz” “geri zekâlı” “şerefsiz” “şükürsüz” “nankör” “hain” “terörist” “çapulcu” “sürtük” “kelle” ve “ayyaş” Biz, milletimiz adına bunları kabul etmiyor ve şiddetle karşı çıkıyoruz. Dolayısıyla, bu sistem mutlaka değişmeli ve Cumhurbaşkanı Anayasa’mıza uygun olarak devletin başı olmalıdır, bütün Türk milletini temsil etmeli ve tarafsız kalmalıdır. Parti genel başkanları da kendi tercihlerine ve düşüncelerine göre davranmakta, dilediği üslupla konuşmakta serbest olmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, ufukta görünmüş olan seçimle birlikte partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin kötü bir deneme olarak tarihin sayfasındaki yerini alacağına, güçlendirilmiş parlamenter sisteme geçerek cumhuriyetimizin 100’üncü yılında, kuruluş felsefesine uygun olarak, temelleri üzerine yeniden döneceğine inanıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tunç.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın hatibin Cumhurbaşkanımıza yönelik kabul edemeyeceğimiz ifadeleri oldu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Grubunuz yok Sayın Tunç ya, kime konuşacaksınız?

BAŞKAN – Buyurun, kürsüden Sayın Tunç.

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; biraz önce konuşan Sayın hatip Cumhurbaşkanımıza yönelik bizim kabul edemeyeceğimiz, milletimizin de kabul edemeyeceği ifadeler kullandı; bunları bir kere şiddetle reddediyoruz. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ülkemiz beş yıllık bir istikrar sürecini yakalamıştır, bunu bütün millet gözlemliyor. Gerek ülkemizin çevresindeki gelişmeler, terörle mücadele, Türkiye'nin fiziki kalkınması, pandemiye rağmen milletimizin küresel enflasyondan korunması anlamında çok büyük gayretler gösterilmiştir. Sayın Cumhurbaşkanımız evet, Anayasa’mıza göre devletin birliğini, milletin birliğini, bütünlüğünü temsil eder ve bu çerçevede de Anayasa’dan aldığı yetkileri kullanmaktadır ve yaptıkları da bütün dünyanın gözü önündedir, milletimizin gözü önündedir. Bu milletin refahı için, bu ülkenin zenginleşmesi için, kalkınması için gecesini gündüzüne katmaktadır. Sürekli büyük yatırımların açılışları, kabine sonraları milletimize verdiği müjdeler, dış politikadaki başarısı zaten bütün dünya tarafından kabul görmektedir. Birleşmiş Milletlerin takdir ettiği, teşekkür ettiği bir lider konumundadır. Dünya barışını savunan, dış politikada hakkaniyetli, adaletli tavrıyla hem milletimizin hem bütün dünya mazlumlarının, dünyada haksızlığa uğrayan herkesin takdirini kazanan bir liderdir ve bu başarısı sayesinde de zaten Türkiye Cumhuriyeti tarihinde, demokratik siyasi hayatımız tarihinde hatta dünya siyaset tarihinde art arda en yüksek katılımlarla seçim kazanan bir liderdir. Dolayısıyla bu ifadeleri kabul etmiyoruz ve milletimiz sandık önüne geldiğinde tekrar kararı verecektir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, bu laflar banaysa…

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu, bakın, “Yalan söylüyorsunuz.” demedi, “Doğruyu söylemiyorsunuz.” demedi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Peki, niye söz verdiniz? Ben “Yalan söylüyor.” demedim ki.

BAŞKAN – Bir dakika… Bakın, size hiçbir şey söylemedi, hakaret etmedi, bir şey yapmadı.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Ama Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buradan, kürsüden ancak sataşma üzerine söz alabilirsiniz ve burada sataşma yok.

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Kendi yerimden söz verin bana.

BAŞKAN – Çok teşekkür ediyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Kalaycı… HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – E, olmadı ama olmadı böyle.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Grup Başkanına sataşma yok.

BAŞKAN – Efendim, İç Tüzük hükümlerine göre yönetiyorum ben burayı, yapmayın.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Biz de görüşümüzü söylüyoruz, karışmıyoruz.

BAŞKAN – Ben de sizi dinliyorum.

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Tamam, teşekkür ederiz.

 

 

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ve 71 Milletvekilinin; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4892) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 396) (Devam)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Kalaycı. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 396 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Sizleri ve aziz milletimizi hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum.

Kanun teklifinde hem konut arzını teşvik etmeyi hem de evi olmayan orta gelirli vatandaşları ev sahibi yapmayı amaçlayan yeni konut finansman programına ilişkin usul ve esaslar belirlenmektedir. Pandemi,            Rusya-Ukrayna savaşı ve küresel krizler dünya ekonomisine büyük darbe vurmuş, ekonomik dengeleri altüst etmiştir. Emtia fiyatlarında anormal artışlar meydana gelmiş, gıda ve enerji krizi baş göstermiştir. Bütçe açıkları, borçluluk, işsizlik, enflasyon artmıştır. Enflasyonla mücadele amacıyla para politikalarını sıkılaştırıcı yönde atılan adımlar sonucu finansal koşullar sıkılaşmış ve resesyon riski yükselmiştir. Bununla birlikte, son dönemde emtia fiyatlarında düşüş ve birçok ülkede enflasyonda bir miktar gerileme görülmüştür, bu yılın ikinci yarısından itibaren de küresel ekonomide toparlanma beklenmektedir.

Türkiye, dünyanın yaşamış olduğu ortak sorunlardan birçok konuda pozitif olarak ayrışırken yatırım, üretim, ihracat ve istihdam alanlarında öne çıkmaktadır. 2020 yılında dünya ekonomisi küçülürken Türkiye büyüme kaydedebilen birkaç ülkeden biri olmayı başarmıştır. Türkiye 2021 yılında yüzde 11,4 büyümeyle elli yılın rekorunu kırmış, G20 ülkeleri arasında en yüksek büyüyen ülke olmuştur. 2022 yılının dokuz aylık dönemindeki büyüme oranı da yüzde 6,2 olup dünya ortalamasının oldukça üzerindedir. IMF, 2022 yılı küresel ekonomik büyüme tahminini yüzde 3,6’dan yüzde 3,2’ye düşürürken Türkiye ekonomisinin büyüme tahminini yüzde 2,7’den yüzde 5’e yükseltmiştir. 9 çeyrektir kesintisiz ve güçlü büyüme performansı ortaya koyan Türkiye, salgın öncesine göre millî gelir artışında G20 ülkeleri arasında 1’inci sıradadır.

Türkiye üreterek büyümektedir. 2021 yılında yüzde 17,2 büyüyen sanayi sektörü, arz kısıtlarına rağmen esnek ve dayanıklı yapısıyla 2022 yılında da büyümeyi ve iş gücü piyasasını desteklemiştir. Makine teçhizat yatırımları 2019 yılının son çeyreğinden bu yana kesintisiz olarak artmakta olup ortalama yıllık büyüme oranı yaklaşık yüzde 20 düzeyindedir.

İstihdam, 2022 Kasım ayı itibarıyla  bir yılda 1 milyon 895 bin kişi artarak tarihî en yüksek seviye olan 31 milyon 524 bin kişiye ulaşmıştır. Türkiye OECD ülkeleri arasında en fazla istihdam sağlayan ülkelerin başında gelmektedir.

Ülkemizin küresel mal ihracatından aldığı pay 2021 yılından itibaren ilk kez yüzde 1’in üzerine çıkmıştır. Buna karşılık ithalattaki artışta ve cari açığın büyümesinde küresel emtia, özellikle de enerji fiyatlarındaki anormal yükseliş etkili olmuştur.

2022 yılında son yirmi yılın en iyi bütçe performansı gerçekleştirilmiştir. 2022 yılı bütçe açığı bir önceki yıla göre yüzde 31 azalarak 139,1 milyar lira olmuş, 171,8 milyar liralık faiz dışı fazla oluşmuştur. Böylelikle bütçe açığının gayrisafi yurt içi hasılaya oranı yüzde 1’e düşmüş, ülkemiz dört yıllık aradan sonra yeniden faiz dışı fazla vermeyi başarmıştır. Türkiye'nin brüt dış borç stokunun gayrisafi yurt içi hasılaya oranı gerilemektedir. AB tanımlı genel yönetim borçluluk oranı da 2021 yılında yüzde 41,8 iken yüzde 34,8’e kadar inmiştir, bu oran AB üyesi ülkelerde yüzde 86,4 düzeyindedir. Bankacılık sektörü sağlıklı büyüyen bilançosuyla ekonomimizi desteklemeye devam etmekte olup toplam aktiflerinde yüzde 49,8 artış kaydedilmiş, sermaye yeterlilik oranı yüzde 19,3’e yükselmiş, kredilerin takibe dönüşüm oranı ise yüzde 2,2’ye kadar gerilemiştir. Küresel fiyat artışları ülkemizde de enflasyonu yükseltmiş, ekonomik gerçeklerle bağdaşmayan döviz kurlarındaki artışlar enflasyonu körüklemiştir. Türkiye, para ve maliye politikalarıyla fiyat istikrarını sağlamak için mücadele vermektedir. Enflasyonun tepetaklak düşeceğini söylemiştik; nitekim düşmeye başlamış, ekim ayı itibarıyla yüzde 85,51’e kadar yükselen yıllık enflasyon kasım ayında 84,39’a, aralık ayında 64,27’ye inmiştir. “Baz etkisi” ya da ne denilirse denilsin, neticede, enflasyon çıktığı gibi inmektedir.

Değerli milletvekilleri, Türkiye ekonomisi büyürken inşaat sektöründe küçülme yaşanmaktadır. Türkiye inşaat sektörü 2019 yılında yüzde 8,6, 2020 yılında yüzde 5,5, 2021 yılında yüzde 0,6 küçülmüştür. Yine, 2022 yılında Türkiye ekonomisi çeyrek bazda sırasıyla yüzde 7,5; yüzde 7,7 ve yüzde 3,9 büyürken inşaat sektörü sırasıyla yüzde 7,7; yüzde 9,9 ve yüzde 14,1 küçülmüştür. TÜİK verilerine göre, 2022 yılında toplam 1 milyon 485 bin konut satışı yapılmış, ilk el konut satışları yüzde 31’lik payla 460 bin olarak gerçekleşmiştir. 2013-2018 döneminde ilk el konut satışları yıllık ortalama 650 bin düzeyindedir. Yine, 2013-2018 döneminde yıllık ortalama 1 milyon adet daire için yapı ruhsatı alınmışken bu sayı 2019 yılında 319 bin, 2020 yılında 555 bin, 2021 yılında 722 bin düzeyindedir. 2022 Ocak-Eylül dönemindeyse 415 bin yapı ruhsatı düzenlenmiş olup bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 13,9 azalmıştır.

Yıllar itibarıyla artan konut ihtiyacına karşılık yapı ruhsatı sayılarında daralma yaşanması arz ve talep dengesinin bozulduğuna işaret etmektedir. TÜİK verilerine göre ülkemizde ev sahipliği oranı yüzde 60,7 seviyesindedir, Avrupa Birliği ortalaması ise yüzde 70 düzeylerinde seyretmektedir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak parti programımız ve seçim beyannamelerimizde ifade edildiği üzere, herkesin insanca yaşayabileceği bir konutunun bulunmasının insan haklarının bir gereği olduğuna inanmaktayız. Dar ve sabit gelirli vatandaşların konut edinebilmesi için uygun yöntemler ve finansman modelleri uygulamaya konulması, devletin muhtaç ve kimsesizler ile dar gelirliler için sosyal konutlar üretmesi, konut ihtiyacının karşılanmasının yanı sıra mevcut konut stokuna ilişkin niteliklerin yükseltilmesi amacıyla dönüşüm projelerinin uygulanması, yeterli ve ucuz arsa üretilmesi, özel sektörün teşvik edilmesi ve etkili bir denetim sistemi konut politikamızın esasını oluşturmaktadır.

Son dönemde dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olması için yeni konut finansman modelleri uygulamaya konulmaktadır. Cumhuriyet tarihimizin en büyük sosyal konut projesi olarak 2022 eylül ayında açıklanan ve 500 bin konut, 1 milyon altyapısı hazır arsa ve 50 bin iş yerini kapsayan İlk Evim İlk İş Yerim Projesi’ne milletimiz büyük ilgi göstermiştir. İlk etapta 5,1 milyon geçerli başvuru yapılmış, bunun 2 milyonu gençlerimize aittir. Proje hızla gerçekleştirilmektedir.

Bu kanun teklifiyle orta gelirli vatandaşlarımıza yönelik Yeni Konut Finansman Programı getirilmektedir. Buna göre, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gerçek kişilerin konut finansmanı taksit ödemelerini kolaylaştırmak amacıyla bankalar tarafından sağlanan konut finansmanı taksitlerine katkı sağlanması öngörülmektedir. Program kapsamında 100 bin konuta ilişkin finansman kullandırılması planlanmaktadır. 50 bin konuta dair kullanılacak finansman için 2023 yılında 2 milyar 750 milyon lira; üç yılda toplam 18 milyar 220 milyon lira hazine katkısı öngörülmektedir. İlk üç yılda sağlanacak hazine katkı tutarı, basit faiz uygulanarak, 8’inci yıldan itibaren taksitlerle birlikte geri alınacaktır.

Hazine tarafından ilk üç yıldaki finansman taksit tutarına sağlanacak katkı, kişinin hane gelirinin yüzde 30’unu aşan kısmı kadar olacaktır. Ayrıca, konut satış bedeli üzerinden yüzde 5 oranında yüklenici firma tarafından sağlanacak katkı payı da bir yıla kadar finansman taksitlerinin ödemelerinde kullanılacaktır. Proje finansmanı için, özel tertip devlet iç borçlanma senetleri ve kira sertifikaları gibi uygun finansal araçlarla kaynak sağlanması için hazine tarafından yetki alınmaktadır.

Yeni Konut Finansman Programı’ndan bankacılık mevzuatımıza göre kredi yeterliliğine sahip vatandaşlarımız yararlanabilecektir. Programın on beş yıl vadeli olarak planlanması da memnuniyet vericidir.

Bu program kapsamında ülkemiz, konut arz ve talep dengesine göre üç bölgede değerlendirilecek olup birinci bölge İstanbul; ikinci bölge Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin ve Muğla; üçüncü bölge ise diğer illerimizi kapsamaktadır.

Kullandırılabilecek azami konut finansman tutarı birinci bölge için 5 milyon TL, ikinci bölge için 3 milyon TL, üçüncü bölge için 2 milyon TL olacaktır. Program kapsamında kullanılacak finansman tutarları için 2 milyon TL’ye kadar yüzde 0,69; 2 ila 4 milyon TL aralığı için yüzde 0,79; 4 ila 5 milyon TL aralığı için yüzde 0,99 faiz oranı öngörülmektedir.

Program, yüklenicilerin mülkiyetinde olan ve daha önce satışa konu olmamış, satılmamış konut veya konut projelerini kapsamaktadır. İkinci el konutlar kampanyaya dâhil değildir. Program kapsamında hane genel anlamıyla, başvuranın kendisi, varsa eşi ve 15 yaş altı çocuğu olarak değerlendirilecektir. Bu çerçevede aynı hanede yaşayan 18 yaş ve üstü çocuklar da gerekli ödeme gücüne sahip olmaları ve diğer şartları da sağlamaları koşuluyla programa başvurabileceklerdir. Programdan yalnızca hâlihazırda konut sahibi olmayan vatandaşlarımız yararlanabilecektir. Konut dışı gayrimenkuller programa katılıma engel değildir. Yine, kırsal alanda yer alan konutlar ve devre mülk sahipliği programa katılıma engel teşkil etmeyecektir. Uygulamada yanlış ve gerçeğe aykırı beyan ve raporları önlemek amacıyla caydırıcı hükümlerde getirilmektedir. Sonuç itibarıyla “yeni konut finansman programı” konut arzını artırmak ve inşaat sektörünün canlanmasını sağlamak aynı zamanda evi olmayan, nitelikli konuta ihtiyacı olan vatandaşlara önemli bir fırsat sunmak amacıyla hazırlanmıştır. Vatandaşlarımızın kira öder gibi ev sahibi olabileceği bir proje hayata geçirilmektedir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin 1’inci dönemi gıpta edilecek kadar başarılıdır. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle devlet yönetiminde çift başlılık sona ermiştir. Millet, cumhurbaşkanını aracısız ve doğrudan seçmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle siyasi istikrar kurumsallaşmıştır, koalisyonlar devri kapanmış, hükûmet buhranları bitmiş, karar süreçlerindeki tıkanıklıklar açılmıştır. Devlet yönetiminde daha isabetli, uyumlu, hızlı ve etkin karar alma imkân ve mekanizmaları devreye girmiştir. Türkiye yoğun bir şekilde maruz kaldığı dayatmalara, terör saldırılarına, ekonomik ve siyasi baskılara güçlü bir şekilde karşılık vermiş, oyunları bozmuştur. Türkiye bu dönemde dünya çapında mega projelere imza atmış; şehir hastaneleri, havalimanları, kara ve demir yolları, otoyollar, köprüler, viyadükler, tüneller, tüp geçitler, barajlar, millet bahçeleri gibi yatırımlarla ülkemiz dev bir şantiyeye dönüştürülmüştür. 1915Çanakkale Köprüsü, İstanbul Havalimanı, Osmangazi Köprüsü, Rize-Artvin Havalimanı, Yusufeli Barajı, Eğiste Viyadüğü, New York'ta Türk Evi, İstanbul ve Ankara Atatürk Kültür Merkezleri gibi dünya çapında şaheserler bu dönemde yapılıp hizmete açılmıştır. Hamdolsun, Ayasofya Camisi de bu dönemde ibadete açılmıştır.

Millî teknoloji odaklı sanayi hamlesi başlatılmış, yerli ve millî üretimi artırmak, stratejik alanlarda dışa bağımlılığı azaltma yönünde uygulanan politikalarla savunma sanayisi, otomotiv, makine, enerji, kâğıt, petrokimya gibi birçok alanda tesisler ve fabrikalar kurulmaktadır. 29 Ekim 2022 tarihinde seri üretimine başlanan yerli ve millî otomobilimiz milletimizi gururlandırmış, teknoloji harikası Togg yakında satışa başlayacaktır.

İnsansız savaş uçağımız KIZILELMA 2’nci uçuş testini de tamamlamış, dosta güven, düşmana korku salmıştır. Yeni nesil Millî Muharip Uçak’ımızın da imalatı tamamlanmak üzeredir. Türk savunma sanayisi Türkiye'nin küresel güç vizyonu doğrultusunda inşa edilmekte, İHA, SİHA, DİHA, helikopter, gemi, denizaltı, zırhlı araç, füze, çeşit çeşit silahlar ve insansız hava araçları ülkemizde üretilmekte olup 2022 yılında 4,4 milyar dolarlık da ihracat yapılmıştır. Türkiye Uzay Ajansı 2018 yılında kurulmuş, Millî Uzay Programı başlatılmıştır. TÜRKSAT 5B 2021 yılında uzaya fırlatılmış, Türk mühendisleri tarafından geliştirilen uydumuz İMECE ve TÜRKSAT 6A da bu yıl uzaya fırlatılacaktır.

Türkiye kurulu enerji gücünde 103 bin megavatı aşmış, yenilenebilir enerji üretiminde Avrupa’da 5’inci, dünyada 12’nci sıraya çıkmıştır. Akkuyu Nükleer Santral Tesisi bu yıl elektrik üretimine başlayacaktır. Türkiye 2017’de Fatih, 2018’de Yavuz, 2020’de Kanuni, 2022 yılında Abdülhamid Han sondaj gemileriyle güçlü bir filoya sahip hâle gelmiştir. 29 Temmuz 2020’de ilk kez 320 milyar metreküp doğal gaz rezervi keşfedilmiş, ardından 85 milyar metreküp, 2021 yılında 135 milyar metreküp, 2022 yılında 58 milyar metreküp daha doğal gaz keşfedilmiştir. Kurban olduğum Allah’ım verdikçe veriyor, inşallah arkası da gelecektir. (MHP sıralarından alkışlar) Güncellenen doğal gaz rezervimiz 1 trilyon dolar değerinde 710 milyar metreküp doğal gaza ulaşmış olup mart ayında evlere ulaşacaktır. Gabar Dağı’nda 12 milyar dolarlık petrol rezervi bulunmuş; Adana, Diyarbakır, Şırnak ve Siirt’te petrol alanları keşfedilmiştir. Enerjide merkez ülke olma hedefine doğru hızla ilerleyen Türkiye uluslararası enerji piyasasının belirleyici aktörlerinden de biri olacaktır.

Ülkemiz de bilhassa diplomaside altın yıllarını yaşamıştır. Söz dinleyen değil, sözünü dinleten; yeri geldiğinde yumuşak gücünü, yeri geldiğinde de caydırıcı vasfını kullanan bir ülke mertebesine çıkmanın haklı gururunu vicdan sahibi her insanımız yaşar hâle gelmiştir. “Türk cihan hâkimiyeti” mefkûresinin tohumu yeniden atılmıştır. Türk Konseyinin 2 Kasım 2021 tarihinde İstanbul’da düzenlenen Devlet Başkanları 8. Zirvesi’nde Konseyin adı “Türk Devletleri Teşkilatı” olarak kabul edilmiştir. Türk Devletleri Teşkilatının gelecek perspektifini ortaya koyan ve çok yönlü iş birliğinin yol haritası niteliğinde olan Türk Dünyası 2040 Vizyon Belgesi kabul edilmiştir. Kızılelma ruhu şahlanmış, Türk birliği ülküsü canlanmış, küresel ve bölgesel konulara müdahil bir Türkiye kudreti hayalden gerçeğe dönüşmüştür. İnanıyoruz ki Türk milleti Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin güçlü yönetim yapısıyla, millî birlik ve dayanışma ruhu içinde, kök değerlerimiz esasında kadim ve kutlu yürüyüşünü devam ettirecektir. Türk irfanı, Türk iradesi, Türk istiklali Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle doğrulmuş, Cumhur İttifakı’yla ayağa kalkmıştır. Yabancı odakların ve yerli iş birlikçilerinin sancıları ve saldırıları bundandır. Allah’ın izniyle ve inayetiyle Türkiye kutlu hedeflerine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle ulaşacaktır. 21’nci yüzyıl Türk ve Türkiye Yüzyılı olacaktır.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak “kabul” oyu vereceğimiz kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. Sizlere ve aziz Türk milletine saygılarımı sunuyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Garo Paylan.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük barınma krizini yaşıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti tarihi boyunca böyle bir barınma krizi görmedik. Bakın, yalnızca iki yıl içinde konut fiyatları ortalama 500 bin liradan 3 milyon liraya çıktı. Kiralar yalnızca iki yıl içinde bin lira, 2 bin liralardan 8 bin lira, 10 bin liralara çıktı. Değerli arkadaşlar, asgari ücret 8.500 lira, asgari ücretli maaşının tamamını verse bir daire kiralayamıyor. Peki, bu asgari ücretli bu daireyi kiraladığında geriye taş mı yiyecek? Bunu düşünüyor muyuz? Milletin vekilleri olarak bu barınma krizine bir çözüm bulmalıyız. Peki, bu konuda Hükûmet ne yapıyor? Yalnızca izliyor. Çevre Bakanlığı ne yapıyor? Yalnızca müteahhitlerle çalışmaktan, müteahhitleri zenginleştirmekten bu sorunun çözümüne bakamıyor.

Bakın, gençler evlenemiyor arkadaşlar, gençler. Bizi izleyen gençler biliyor, evlenemiyorlar; hem resmî olarak evlenemiyorlar hem de ev sahibi olamıyorlar. Neden? Ya, 500 bin lira olan konuta iki yıl önce 100 bin lira bir şekilde eşten, dosttan, akrabadan bir para bulup anaparasını verebiliyordu bankaya, 400 bin liralık da kredi alıyordu, aylık taksitleri de on yıla böldüğünüzde belli oranda maaşının bir bölümüyle ev sahibi olabiliyordu. Şimdi, ev fiyatı çıkmış 3 milyon liraya, bankaya gidiyor, banka diyor ki: “Ben sana en fazla 300 bin lira kredi verebilirim.” Ya, 300 bin lirayla bir evin balkonunu alamaz o genç. Ne yapıyor? Ev sahibi olamıyor.

Şimdi, iktidar bir çözüm getirmiş, ne diyor biliyor musunuz? “Efendim, biz Merkez Bankasından para alacağız 220 milyar lira, bankalara vereceğiz, bankalar da 0,69’la kredi verecekler.” diyor. Değerli arkadaşlar, bakın, bu epistemolojik nöroekonomi politikalarının bir sonucu ne biliyor musunuz? Ev fiyatlarını 500 bin liradan 3 milyon liraya çıkarmak oldu. Şimdi, bu kampanya açıklandı ya bundan bir ay önce, bu Hükûmet açıkladı ya; bu kampanyayı duyar duymaz müteahhitler ne yaptılar? 3 milyonluk konutu 3,5 milyon yaptılar, 4 milyon lira yaptılar. Yani bu kampanyayla yalnızca belki 100 bin lira, 150 bin lira faiz avantajı olacaksa yurttaşımızın, konut fiyatlarını 500 bin lira, 1 milyon lira artırdılar. Ya, siz burada bir akıl görüyor musunuz arkadaşlar, bir zekâ görüyor musunuz? Ya, ortada bir talep varsa ve bu talebi daha da kamçılayacak bir düzenleme yaptığınızda ne olur? Fiyatlar daha da şişer. Değerli arkadaşlar, bu adımla bu sorunu çözemezsiniz.

Bakın, size iddiayla bir şey söyleyeceğim: Ülkemizde yeterli konut var, 28 milyon konutumuz var ama bu 28 milyon konutta 85 milyon insan yaşar mı? Yaşar ama değerli arkadaşlar, bu konutların ciddi bölümü zenginlerin elinde toplanmış durumda. Bu epistemolojik, heterodoks, nöroekonomi politikaları yüzünden millet parasını nereye yatırıyor? Konuta yatırıyor. Ya, siz yüzde 15 faiz verirseniz, konut fiyatları bir yılda yüzde 200 artarsa millet parasını nereye yatırır? Konuta yatırır arkadaşlar ve bu çerçevede konut fiyatları şişer.

Size iddiayla söylüyorum: Bakın, biz ne yapacağız? Biz yapısal reform yapacağız ve Meclise de yapısal reform yapmasını öneriyoruz. 28 milyon konutun şu anda 5 milyonu boş, 5 milyon konut boş. Niye, biliyor musunuz? Çünkü konut alanı bir barınma alanı olmaktan çıkmış, bir yatırım alanına gelmiş. Zenginler bu konutları alıyorlar, konutların fiyatı artıyor diye ellerinde tutuyorlar ve boş tutuyorlar. Bakın, size ne öneriyoruz mesela? Gelin, evini boş tutana emlak vergisini 2 katına, 3 katına, 5 katına çıkaralım. İspanya böyle yaptı, Avrupa'da pek çok ülke böyle yaptı, “Evini boş tutana 3 kat, 5 kat, 10 kat emlak vergisi koyuyorum.” dedi. O zaman ne olacak? Bu evi ya satacak elinde tutanlar ya da kiraya verecek. Böylece daha çok konut piyasaya çıkacak ve kiralar da düşecek, konut fiyatları da düşecek.

Bakın, ikinci olarak ne yapacağız değerli arkadaşlar: Dedim ya, 1 evin peşinde koşan yurttaşlarımız var, barınamıyorlar ama 10 evi olan var, 50 evi olan var, 100 evi, bin evi olan var, biliyor musunuz, memlekette? Ya, bir insan bin tane evi ne yapar arkadaşlar, 100 tane evi ne yapar? Ancak yatırım amacı için kullanır, kira geliri elde etmek için kullanır. Ama barınma ihtiyacı olan yurttaşlarımız varsa vicdanlı milletin vekilleri ne yaparlar? Bu alanı regüle ederler, bu alanla ilgili yapısal reform koyarlar.

Bakın, biz ne yapacağız değerli arkadaşlar: İlk evini alana yani 1 ev alana vergiyi sıfır yapacağız, alım satım vergisini sıfırlayacağız. Ama 2’nci evi almaya kalkana vergiyi 2 misli, 3 misli koyacağız; 3’üncü evini almaya kalkana 10 misli vergi koyacağız, alım satım vergisi. Hadi buyursun alsın! 5’inci, 10’uncu evi almaya kalkana 20 misli vergi koyacağız. Bu olduğunda ne olacak arkadaşlar? Daha fazla yatırım için ev almak isteyenler olmayacak, gerçek ihtiyaç sahipleri ev alacak. Bir de elinde ev tutanlara emlak vergisini 2’nci eve 2 misli, 5 misli, 10 misli koyacağız ve bu sayede de elinde yatırım amacı için ev tutanlar bu evleri satmak zorunda kalacaklar ve konut fiyatları gerileyecek değerli arkadaşlar.

Başka ne yapacağız söyleyeyim. Bu iktidar ülkeyi batırdığı için ne yaptı? Yabancılar için “Gel Hans, gel George, Igor gel, burada beleşe evler var.” dedi, açtı kapıları. “Ev al, sana vatandaşlık vereceğim.” dedi. Ne oldu sonucunda arkadaşlar? İstanbul'da, İzmir'de, Muğla'da, Antalya'da ve pek çok şehirde konut fiyatları şişti. Ahmet, Mehmet, Agop, Ayşe, Fatma ev alamazken Hans, George, Igor gelip parayı bastırıyor, evi alıyor; şimdi, bu belli bir oranda kabul edilebilir. Ama bu oran aşmışsa yani kendi vatandaşın ev alamıyorsa, yabancı gelip, parayı bastırıp, evi alıp fiyatları şişiriyorsa ne yapması lazım vicdanlı bir ülkenin vekilleri? Yabancıya da ev alımında yasak getirelim demiyorum. Vergi artışı getirmemiz gerekir değerli arkadaşlar. Bak, Kanada yasakladı. Niye yasakladı? Çünkü kendi vatandaşına evler 200 bin dolardan 500 bin dolara çıkınca “Artık kusura bakmayın.” dedi. “Ben, yabancının ev alımını yasaklıyorum.” dedi. Ben yasaklayalım da demiyorum ama en azından vergisini artıralım veya belli illerde, ilçelerde regüle edelim. O ilçelerde, mesela Antalya'da yurttaşlarımız ev sahibi olamıyorlar şu anda; İstanbul'da ev sahibi olamıyorlarsa ya bu ilçelerde belli alanlarda sınırlama ya da vergi artışlarına gitmemiz gerekir. Başka ne yapacağız değerli arkadaşlar? İşte bu alanlarla ilgili yapısal reformlar yapacağız ve konut fiyatlarını dengeleyeceğiz.

Başka ne yapacağımızı size söyleyeyim. Kira desteği vereceğiz yurttaşlarımıza, kira desteği. Bak, 2 bin liralık kiralar 8-10 bin liraya çıkmış. Biz şunu önerdik: “Tüm kiracılara, başka bir mülkü olmayan tüm kiracılara 5 bin lira kira desteği vereceğiz.” dedik. Böyle bir şey konuşuyor muyuz? Konuşmuyoruz değerli arkadaşlar.

Bakın, bu yasa çıkıyor ya, bu yasayı okuyun lütfen. Bu yasanın etki analizi yapılmış mı? Geldi mi size etki analizi? Maalesef gelmedi. Ne deniyor biliyor musunuz? “Ben, 100 bin lira, 150 bin lira faiz desteği vereceğim.” diyor. Ben size etki analizini söyleyeyim. Bu yasanın hedef kitlesi kim arkadaşlar? İbrahim Aydemir dedi ki: “Hedef kitlesi fakir fukara.” Ya arkadaşlar, 3 milyondan aşağı ev yok, 3 milyonluk bir kredinin ilk taksiti ne biliyor musunuz sevgili vatandaşlarım? İlk taksiti 13.500 lira. Yani 8.500 lira asgari ücret alan bir ücretli, bir işçi, bir emekçi ilk taksit olarak 13.500 lira ödeyecek. Kim ödeyebilir bunu ya? Kim ödeyebilir? Türkiye Cumhuriyeti yurttaşlarından bilemediniz yüzde 5’i ya da yüzde 10’u ödeyebilir. Yani bu kanunla kimi desteklemiş oluyoruz? En zengin yüzde 10’u desteklemiş oluyoruz; bu kadar açık. Kimin vergisiyle? Yoksulun vergisiyle. Oysa sosyal bir devlet ne yapmalı? Önce dar gelirliye, işsize, emekçiye ve ev sahibi olmayanlara destek vermesi gerekir. En yoksullardan başlayarak destek vermesi gerekir ama diyor ki bu vicdansızlar: “İlk taksit 13.500 lira ödeyeceksin. Sonra artan oranlı olarak yükselecek. Bu taksitler 30 bin liraya, 50 bin liraya, 100 bin liralara kadar yükselecek ve on beş yıl boyunca borçlanacaksın.”

BAŞKAN – Sayın Paylan, sataşmadan konuşalım lütfen.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ben, verdiğim desteği de son yedi yılda da alacağım.” diyor. Sevgili yurttaşlar, ya, bir sosyal devletin amacı, öncelikle dar gelirliye, fakire, fukaraya destek olmakken maalesef, toplumun en zengin yüzde 10’unu destekleyen bir yasa teklifi var. Kimin vergileriyle? Yoksulun vergileriyle. Buna yol vermemeliyiz.

Başka ne yetkisi var, size söyleyeyim. Bakın, bu kampanyadan kimler yararlanacak biliyor musunuz? İstanbul'da, İzmir'de, Muğla'da, Antalya'da, Ankara'da oturanlar yararlanacak. Değerli arkadaşlar, ya, İstanbul, Ankara, İzmir, Muğla dolmuş. Şimdi, bakın, kuraklık var değil mi? Ben size söylüyorum: Bu yaz Ankara'da su yok, İstanbul'da su bile olmayacak. Neden? Derin bir kuraklık yaşıyoruz. Siz “İstanbul 20 milyon olmuş, yetmez; ben, 21 milyon yapayım, 25 milyon yapayım.” diyorsunuz. Ne yapmamız lazım? Giresun boşalmış, Bayburt boşalmış, Ağrı'dan göç var, doğudan, pek çok ilden, Karadeniz'den göç var. Ya, bir devlet bir planlama çerçevesinde ne yapar? Böyle, size destek verecekse geri kalmış illere, göç veren illere destek verir, oralara yatırım yapar, hem iş imkânları yaratır hem de sosyal konutlar yapar ve yurttaşının orada kalmasını sağlar. Başka ne yapar? Kırı destekler, köyü destekler. Bak, köyler boşalmış, Trabzon'un köyünde insan kalmamış, pek çok ilimizin köyleri boşalmış durumda. Sosyal bir devlet ne yapar? Peynir fiyatı 30 liradan 150 liraya çıkmışsa, et fiyatları katlanmışsa çiftçiyi destekler, köyü destekler, köyleri ihya eder, yurttaşlarımız orada yaşar. Böyle bir dert var mı? Yok. Rant nerede? İstanbul'da. “Ben İstanbul'a daha çok konut yapacağım.” Kim için? “Müteahhitler için. Müteahhitler daha çok beton döksün, yurttaşlarımız Giresun'dan kalksın, İstanbul'a gitsin, İstanbul'un ekolojisi, yaşamı yok olsun.” Böyle bir yasaya siz destek verecek misiniz arkadaşlar? Yapmamız gereken, bir planlama çerçevesinde kırı desteklemektir, geri kalmış illeri desteklemektir. Başka etkisini de söyleyeyim: Mali disiplin etkisi. Bu iktidar seçime gidiyor ya, ee, yurttaşlarımızın ağzına bir parmak bal çalacak. 2018’de de bunu yaptınız, genişlemeci politikalar uyguladınız, dolar o zaman 3,5 liraydı, seçimin hemen ardından dolar patlayacak dedim, maalesef haklı çıktım, dolar 2018’in Ağustosunda 8 liraya patladı. Bunların derdi ne biliyor musunuz? “Memleketi yalnızca seçime kadar götürelim, seçimden sonrası tufan. Ben kazanırsam baskıyı koyarım, istibdadı kurarım, milleti ezerim.” diye bakıyor; “Ben kaybedersem de muhalefetin kucağına krizi bırakırım.” diye bakıyor. Açıkça söylüyorum, bu, vatana ihanettir arkadaşlar, açıkça söylüyorum. Kısa vadeli bakışı kabul etmememiz gerekiyor, bu, millete de ihanettir, vatana da ihanettir, kısa vadeli bakışı kabul etmememiz gerekiyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Vatana ihaneti ancak sen yaparsın.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, 220 milyar lira bu sistemle piyasaya para sürecekler, kredi garanti fonuyla 100 milyarlarca para sürecekler, başka seçim yasalarıyla paralar sürüyorlar, 1 trilyon lira para sürecekler ve otoriter ülkelerden aldıkları dolarlarla “Doları seçime kadar tutacağız, sonrası tufan.” diyorlar, bunu kabul etmememiz gerekiyor değerli arkadaşlar.

Diğer bir mesele nedir biliyor musunuz? Konut fiyatlarının etkisi değerli arkadaşlar. Bu mesele konut fiyatlarını patlatmıştır, bu konuda da konut fiyatlarını daha da patlatacak düzenlemeler yapmamamız gerekiyor, ne yapmamız gerekiyor biliyor musunuz değerli arkadaşlar? Devlet olarak, sosyal konutlar üretmemiz lazım bir planlama çerçevesinde ama bunları satmamamız gerekiyor değerli arkadaşlar, yurttaşlarımızı borçlandırmamamız gerekiyor. Avrupa ülkelerinde, bazı sosyal devletlerde nasıl biliyor musunuz? Konutu devlet üretiyor, yurttaşını borçlandırmıyor, tahsis ediyor, giderlerinin belli bir oranını kullandığı sürece geliri varsa ondan alıyor ama tahsis ediyor, yurttaşını on beş yıl boyunca kürek mahkûmu gibi borçlandırmıyor. Bizim de sosyal konutlar üretip yurttaşımıza tahsis etmemiz gerekiyor değerli arkadaşlar. Size söyleyeyim: Bakın, bu sistemle müteahhitlere yüzde 5 de yük yükleyecekmiş güya, diyor ki: “Müteahhit bu sisteme 3 milyonluk daireyle girerse –Sayın Süreyya Sadi Bilgiç- yüzde 5 de müteahhide yük yükleyeceğim.”

BAŞKAN – Sataşma bana.

GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi, yüzde 5 yüklediği zaman talep varsa bu müteahhit bu yükü kime yükleyecek arkadaş? Siz müteahhit olsanız kime yüklersiniz malınıza talep varsa? Vatandaşa yüklersiniz. Gene vatandaşın sırtına yük bindirilecek.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ramazan Can’a mı sataştı Başkanım? Bir Ramazan Can var burada.

BAŞKAN – Sayın Hancıoğlu’na söyledi, sen karıştırdın(!)

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, yapılması gereken bu anlamda yapısal reformlardır. Biz yapısal reformlar yaparak yurttaşlarımızın barınma krizini çözeceğiz ve bunu yerelde çözeceğiz, yerelle birlikte çözeceğiz; kırla, köyle, kentle birlikte çözeceğiz, vatandaşımızla birlikte çözeceğiz ama siz müteahhitlerin aklıyla müteahhitleri daha da zenginleştirecek bu yasal düzenlemelerle ancak krizi daha da büyütürsünüz, kiraları patlatmaya devam edersiniz, emlak fiyatlarını da patlatmaya devam edersiniz ve yurttaşlarımızın bu anlamda konuta ulaşmakta da barınmaya ulaşmakta da sıkıntıları devam eder değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, son yirmi yıllık AKP iktidarının size bilançosunu söylüyorum: AKP yirmi yılda 1 trilyon dolarlık kent rantı yarattı, 1 trilyon dolarlık kent rantı yarattı. Bu rantın vatandaşlarımıza ne faydası oldu, size sorarım. Zengini daha zengin yaptı, yoksulu daha yoksul yaptı. Dedik ki: Gelin, kent rantlarını vergilendirelim. Mesela 1 trilyon dolarlık kent rantını vergilendirmiş olsaydık yani bir araziye imar verirken o arazide yaratılan rantın belli bölümünü kamuya alsaydık, diyelim ki 100 dairelik bir imar çıktı, müteahhitte “Bu 100 dairenin 50 dairesi kamunundur.” deseydik kamuda yüz binlerce konut birikmiş olurdu. O yüz binlerce konutu da yoksullara tahsis etseydik, memura, işçiye, emekçiye, işsize tahsis etseydik; yüz binlerce konutta yurttaşlarımız ücretsiz olarak en fazla masraflarını karşılayarak oturmuş olurlardı. Ama AKP ne yaptı? Bir avuç yandaşını zenginleştirdi, 1 trilyon dolarla zenginleştirdi.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Hem de yerinde kentsel dönüşüm yapıldı.

GARO PAYLAN (Devamla) – Şimdi, biz ne yapacağız, biliyor musunuz? O 1 trilyon doları vergilendireceğiz, bundan sonra yaratılacak her kent rantını da kuruşu kuruşuna kamuya aktaracağız. Kamu yararı için bu kent rantlarını oluşturacağız ve vergilendireceğiz bunları, hem vergilendireceğiz hem de kamuyu konut sahibi yapacağız. Kamu konut sahibi oldukça ve çok ev sahibi olanlar vergilendikçe göreceksiniz, kamuda daha çok konut birikecek, bunlar kamunun olacak ve yurttaşlarımıza tahsis edilerek daha rahat bir şekilde konutlarında oturabilecekler. Bunun için yapısal bir reforma ihtiyacımız var. Bu yasa teklifini geri çekin arkadaşlar. Bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda pek çok değerli arkadaşımız var. Oturalım, yapısal bir reform çalışalım yani barınma krizini temelden çözecek, kira krizini temelden çözecek, yurttaşlarımızın -düşük ücretlerle veya ücretsiz olarak- barınma krizini çözecek uygulamaları yapalım diyorum değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bir eleştirimi daha konuşmamın sonunda eklemek isterim. Bakın, emeklilikte yaşa takılanlar yılbaşından önce tekrar gündeme geldi. Sayın Erdoğan “Yılbaşına kadar bu meseleyi çözeceğiz.” dedi, değil mi?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Çözdük.

GARO PAYLAN (Devamla) – “Yılbaşına kadar çözeceğiz.” dediniz, değil mi Ramazan Bey? “Çözeceğiz.” dediniz.

Peki, nerede bu emeklilikte yaşa takılanların yasası arkadaşlar? Niye Meclis bu müteahhitleri zengin edecek düzenlemeler yapıyor da milyonlarca yurttaşımızın beklediği emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesini yapmıyor?

RIDVAN TURAN (Mersin) – Emeklilikte AKP’ye takılanlar.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bakın, size söyleyeyim; yılbaşından önce umut verdiğiniz milyonlarca yurttaşımız gitti borçlandı SGK’lerde, değil mi? Borç harç buldu, borçlandı ve borçlanmalarını ödedi. Şimdi, biriniz diyor ki “şubatta”, biriniz diyor ki “martta”, biriniz diyor ki “Ne zaman olacağı belli değil.” Neden bu emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesi Meclise gelmiyor diye size soruyorum arkadaşlar? Niye bu müteahhitleri zengin edecek düzenlemeleri yapıyoruz da emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesini yapmıyoruz?

Bakın, size söyleyeyim; yapmamız gereken şu: Emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesini yapalım ve bir an önce çıkaralım ama yaparken de şunu yapalım: 8 Eylül 1999’da işe giren yurttaşımızı 45-50 yaşında emekli ederken, 9 Eylül 1999’da işe giren yurttaşımızı 60 yaşında, 65 yaşında emekli etmeyelim; bu, adalete sığmaz. Adaletli bir geçiş dönemi sağlayalım 8 Eylül 1999’dan sonra giren yurttaşlarımıza da.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – 2000’ler kademeli geçiş istiyor.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, biliyorsunuz, 8 Eylül 1999’da hem Körfez depremi oldu hem Düzce depremi oldu. Ne yapmamız lazım? En azından bu uygulamayı 31/12/1999’a çekmemiz lazım.

Başka ne yapmamız lazım? İntibak düzenlemesi yapmamız lazım. Ya, 2000’den önce işe girenler ile 2000’den sonra işe girenler emekli olduklarında çok ayrı maaşlarla karşı karşıya kalıyorlar. Değerli arkadaşlar, bu maaşları bir geçim maaşı noktasına çekmemiz lazım ve en düşük emekli maaşını mutlaka 8.500 TL’ye yükseltmemiz gerekiyor.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Katsayıyı artırmalıyız.

RIDVAN TURAN (Mersin) – BAĞ-KUR’lular, çıraklar…

GARO PAYLAN (Devamla) – Stajyer ve çırakların da beklentileri var, onlar da var.

BAŞKAN – Sayın Turan, lütfen laf atmayalım.

RIDVAN TURAN (Mersin) – Söylesin diye yapıyorum.

BAŞKAN – Evet, devam edin sözlerinize.

GARO PAYLAN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, stajyer ve çırakların da 8 Eylül 1999’dan önce işe girişlerini mutlaka işe giriş olarak saymalıyız. Bu açıdan emeklilikte yaşa takılanlar düzenlemesinin de bir an önce çıkmasını bekliyoruz.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Cavit Arı.

Sayın Arı, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkanım, değerli milletvekili arkadaşlarım, öncelikle hepinizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Atatürkçü, aydın bir araştırmacı ve gazeteci olarak aydınlık bir Türkiye Cumhuriyeti için karanlığa karşı savaş veren, olayların üstüne yüreklilikle giden, değerli yazar Uğur Mumcu’yu hain bir suikast sonucu katledilmesinin 30’uncu yılında saygı ve özlemle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun yani Yeni Evim Konut Finansman Programı’nda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’ni görüşüyoruz. Öncelikle şunu ifade etmek istiyorum: Değerli arkadaşlar, siz hukuk kuralları, Anayasa’ya aykırılık konularına neden dikkat etmezsiniz? Daha önce de örneğin, 11 limanın özelleştirilmesi kapsamında uzatılan sürenin yani kırk dokuz yıllığına limanların kiralama sürelerinin uzatılmasıyla ilgili çıkarılan kanuna “Bu kanun doğru değil. Bakın, bu satışları yapmayın, uzatmayı yapmayın; Anayasa’ya aykırılık teşkil etmekte.” demiş olmamıza rağmen bizleri dinlemediniz ve sonuçta bir kanun çıkardınız. Anayasa Mahkemesi bu kanunu oy birliğiyle iptal etti ancak siz ne kanun dinliyorsunuz ne hukuk dinliyorsunuz ne Anayasa dinliyorsunuz ne Anayasa Mahkemesi dinliyorsunuz ve geçtiğimiz günlerde bu 11 limanla ilgili aynı şekilde, neredeyse bizim çocuklarımızın geleceği olan, uzun bir süreci ihtiva eden, kırk dokuz yıllığına limanların süresini yeniden uzatma kararı aldınız.

Şimdi de, daha bundan üç ay önce, Anayasa Mahkemesinin bugün almak üzere olduğumuz kanunla ilgili bir düzenlemeye dair vermiş olduğu kararı var. Anayasa Mahkemesinin almış olduğu bu kararla, bugün çıkarmaya çalıştığınız düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığını dün Komisyonda dile getirdik. Çıkarmak istediğiniz düzenlemenin Anayasa’ya aykırılığını o karardan yola çıkarak anlattık. Ancak siz bu kararı da görmezden gelerek bugün Anayasa’ya aykırılığı açıkça ortada olan bir düzenlemeyi yeniden çıkarmaya çalışmaktasınız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bakın, bir taraftan Anayasa’ya aykırı bu kararı almaya çalışırken bir taraftan da vatandaşlarımızın hayalleriyle oynamaya devam ediyorsunuz.

Değerli milletvekilleri, burada, orta gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olmasının desteklendiği iddia edilmekte ama gerçekte şunu söyleyelim: Esas, konut sahibi olmak isteyen orta gelirli vatandaş değil, müteahhitler desteklenmekte. Çünkü kanun teklifinin özüne bakarsak müteahhidin elinde kalan ya da elinde olan daireler ancak satışa konur. Bu durumun da vatandaşın, konuta ihtiyacı olan gencimizin, emeklimizin desteklenmesi olarak değil, sonuçta müteahhidin desteklenmesi olarak açıkça ortada olduğu gözükmekte.

Önce şuradan başlamak istiyorum değerli arkadaşlar: Geçen yıl sonu bir konut projesi ilan ettiniz. Ekonomik durumu iyi olmayan vatandaşlar, gençler, şehit yakınları, emekliler bu kapsama alındı. “500 bin konut projesi” diye ve birkaç milyon kişiden 500 TL müracaat parası toplayarak bu süreci başlattınız. Şimdi, Yozgat’ta, Rize’de, Hatay’da, Antalya’da, 15 civarında ilde kuralar çekildi. Efendim, kurada “Adınıza ev çıktı.” diyerek vatandaşlarımızın bir kısmını sevindirmeye çalıştınız ama kurada adı çıkmayan milyonları da buradan üzdünüz. Ya arkadaşlar, vatandaşı kandırmayın.

Örneğin, buradan ben bir kez daha soruyorum Çevre ve Şehircilik Bakanlığı yetkililerine. Dün Komisyonda Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı vardı, ona sordum, Bakan Yardımcısı samimiyetle cevap verdi. Bu kürsüden bir kez daha soruyorum: Örneğin, ilim Antalya’da yapılacak olan konutların dün ve önceki günlerde kuraları çekildi. Buradan bizi dinleyen vatandaşlarımız ve bu kuralara katılan vatandaşlarımızın da özellikle iyi dinlemelerini talep ediyorum. Bu konutlar nerede yapılacak, ada parselleri nedir bilelim -bir Antalya Milletvekili olarak ben- bu konutlar yani o 500 bin konut projesi kapsamında yapılacak olan ve kuraları çekilen evler, konutlar nerede yapılacak bir öğrenelim, yerini öğrenelim nokta olarak. Dün Bakan Yardımcısı sadece şunu söyleyebildi: “Serik ve İbradı’da yerler belli ancak diğer yerlerde ne adası belli ne parseli belli.” Yani siz ortada olmayan bir inşaatı, ortada olmayan bir projeyi ve ortada olmayan bir vaadi sattınız, insanların duygularıyla oynamış bulunmaktasınız. Yani bu seçim var ya bu seçim, çok şeylere kadir. İşte, seçim yaklaştı, aklınıza çok şeyler gelmeye başladı. Vatandaşın biz sorunlarını buradan her gün dile getirdik ancak seçim geldi kapıya, işte, bazı düzenlemeleri yapmak sizin ancak aklınıza geldi. İşte, diğer bahsettiğim proje dâhil bugünkü getirmeye çalıştığınız düzenleme de bunlardan birisi. Daha önce bu memlekette başkalarına ait taşınmazları “Benim.” diyerek satan meşhur birileri vardı İstanbul'da. Şimdi de ortada olmayan, arsası dahi olmayan dairelerin kurasını çekerek hayal satan bir iktidarla karşı karşıyayız. Bırakın artık insanların saf duygularıyla oynamayı, olmayan daire üzerinden vatandaşı kandırıp siyaset malzemesi yapmayın.

Bu kanunda ne var dersek? Bu kanunda ihtiyaç sahibi orta gelirli vatandaşın desteklenmesinden bahsedilmekte. Önce şunu söyleyelim: Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizler, ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımızın her türlü sorununda, başta konut sorununda olmak üzere vatandaşımızın yanındayız, sonuna kadar da yanında olmaya devam edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar) Ancak sizin bu hayal satarak vatandaşımızın  duygularıyla seçim sürecinde oynamanıza da müsaade etmeyeceğiz, gerçekleri vatandaşımıza anlatacağız.

Şimdi, konut satmak isteyen hatta bugüne kadar elinde kalan daireleri satamamış ya da bundan sonra konut yapacak olan müteahhitlerin desteklenmesi var bu düzenlemede. Kanun teklifinde ne diyor? Madde şöyle: "Daha önce satılmamış ve yüklenici firmaların mülkiyetinde olan konutlar ile henüz başlamamış veya yapımı devam eden konut projelerinden konut edineceklere katkı sağlanabilir. Henüz başlamamış veya yapımı devam eden konut projeleri açısından mülkiyeti firmalara geçecek konutlara ilişkindir bu destekleme. Görüldüğü gibi, burada alıcıdan çok satıcı yani müteahhit desteklenmekte; sadece müteahhidin elinde olan bu daireler kapsama girecek. Kısacası, ortada haksız bir rekabet var.

Değerli arkadaşlar, vatandaşlarımız acı gerçeği bizzat yaşamakta. Acı gerçek ne? Sizin kötü ekonomi yönetiminiz nedeniyle bugün ülkede şu bir sene, bir buçuk sene içerisinde gayrimenkuller yani özellikle daireler 2 kat, 3 kat yükseldi. Orta ölçekte geliri olan bir vatandaşımız -daha önceki, o sizin beğenmediğiniz, eleştirdiğiniz Türkiye döneminde emekli olacak bir memur vatandaşımız “Emekli olayım da bir daire alayım emekli ikramiyemle.” derken- bakın, bugün neredeyse kirayı zor tutar oldu. Şimdi, daire fiyatları 2’ye, 3’e katlamış vaziyette; maliyetler yükseldi, ekonomik koşullardaki olumsuzluklar nedeniyle daire maliyetleri olağanüstü yükseldi ve artık vatandaşımızın öyle kolay daire alma imkânı kalmadı.

Tekrar söylüyorum: Cumhuriyet Halk Partisi olarak, ihtiyaç sahibi olan vatandaşlarımızın konut sahibi olmalarına, iktidarımızda, millet iktidarımızda her türlü desteği koşulsuz vereceğimizi bir kez daha ilan ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bakın, bu kampanya duyulur duyulmaz ne oldu? Bu kampanya duyulur duyulmaz müteahhitler yani firmalar ellerindeki daire fiyatlarını bir anda -yüzde 20, 30, 40, 50 neredeyse- hemen artırdılar. Bu kapsama eğer ki biz ikinci eli almazsak -bakın, ikinci eli bu kapsama almazsak- sadece müteahhit elinde olan sıfır daire olarak kalan daire bu kapsama girerse, bu kanunun uygulanma şansı yok. Yani benim genç vatandaşım bu daireyi alamaz, emekli vatandaşımız bu dairelerden yararlanamaz, orta ölçekli geliri olan vatandaşlarımız bu düzenlemeden yararlanamaz. Çünkü neden? “Siz sadece müteahhidin elindeki daireyi almak zorundasınız, müteahhit ancak size satar.” derseniz haksız rekabet koşulları içerisinde daire fiyatları işte yükselir; bir ayda yüzde 20, 30, 40 artmış. Eğer ki samimiysek, bakın, ihtiyaç sahibi olan vatandaşları daire sahibi yapmak istiyorsak gelin burada müteahhitten sıfır daire alma şartlarını değiştirelim, herkes gitsin istediği yerden istediği krediyi istediği evi alsın. Bugün sizin yarattığınız o kötü, olumsuz ekonomik koşullar nedeniyle, bakın, hem şirketler hem de şahıslar finansmana erişimde artık zorlanmakta, böyle bir kolaylık kalmadı. Gidin, istediğiniz daireyi alın “Ben -işte, bu daire 5 milyon olsun- 3 milyonluk kredi çekmek istiyorum.” deyin hadi bakalım kaç banka size kredi verecek? Artık bu uygulama kalmadı yani vatandaşın istediği daireyi alabilme imkânı, ihtimalini bitirdiniz. O nedenle tekrar söylüyorum: Eğer ki samimiysek bu rekabet koşullarını artıralım, herkes gitsin, istediği yerden istediği daireyi alabilsin. Bir şey daha söylemek istiyorum: Şimdi, bu kampanya, bu konu gündeme gelir gelmez, bakın, hemen büyük firmalar ilanları vermeye başladılar, sosyal medyada çok sayıda ilanlar dönmeye başladı; görüyorsunuz, bitirilememiş birçok projenin önünde araba kuyrukları var. Şimdi, değerli arkadaşlar, Antalya'da, işte, bu proje kapsamında yani bu uygulama ilan edilir edilmez, kentsel dönüşüm projesi nedeniyle Antalya'da çok sayıda vatandaşımızı mağdur eden bir firma var. Bu firmayı bütün Antalya bilir, ismini buradan vermeyeyim. AKP iktidarının Antalya'da övünerek anlattığı, AKP'li Büyükşehir Belediye Başkanının da yine döneminde şov yaparak, işte, “Antalya'da çok büyük bir kentsel dönüşüm başlattık.” dediği bir proje var, Kepez’de. Kepez ve Santral mahallelerini kapsayan bu proje başladığı günden bu tarafa yedi yıl geçti ve yine, bakın, 2019’da teslim edilmesi gerekiyordu, 2019’dan bu tarafa da dört yıl geçti. Bu toplam süre içerisinde 1.817 konut ancak teslim edilebildi, 2.631 konut hâlihazırda teslim edilemedi. Ama bu firma, hak sahibi dediğimiz vatandaşlarımızın dairelerini yapacağı yerde şu an kendine isabet eden dairelerin inşaatlarını harıl harıl yapmakla meşgul. Neden? İşte, benzeri, bu desteklemelerle satma peşinde, orada vatandaşlar... Peki, hak sahibi olan 2.631 vatandaşımız ne durumda? Bakın, söyleyeyim: Hepsi mağdur; bir kısmı kahrından öldü, bir kısmı “Artık buradan bir şey olmaz.” dedi, dairelerini sattı ve buradan çekildi. Şimdi, nerede görülmüş ki yüklenici firmaya yüzde 76 oranla bu inşaat verilmiş? Arsa sahiplerine yani hak sahiplerine yüzde 24; buna rağmen bu anlı şanlı firma, Türkiye’nin birçok yerinde iş yapan bu firma bu daireleri bitirememiş, 2.631 hak sahibini mağdur etmiş durumda.

Ayrıca, kiralarla ilgili sorun artarak devam etmekte. İlk başlangıçta bu dairelerin fiyatları... Örneğin; 1+1 daire 100-150 bin, 2+1 daire 200-250 bin, 3+1 daire 350-400 bin civarındayken kiralar 600 TL, 700 TL, 1.100 TL’ydi. Şimdi, bu daireleri bu müteahhit firma 2,5 milyona, 3 milyona, 3,5 milyona satarken, bakın, 2.631 hak sahibi şu an 1.100 TL kira almakta. Ya, bu reva mı arkadaşlar? O kadar vatandaş Antalya’nın en ücra noktasında 5 bin liraya kiralayacak daireyi zor bulurken daire fiyatları on kat artmış, bu firma bu daireleri on kat pahalıya satıyor ama benim vatandaşım 1.100 TL kirayı zar zor almakta. Bakanlığa buradan sesleniyorum: Topu belediyelerin üstüne atamazsınız, bu sorumluluk AKP iktidarınındır, bu sorumluluk önceki Büyükşehir Belediyesinden kalma olarak sizin üzerinizdedir. Dolayısıyla, kira artışlarının bugünün makul seviyesine yükseltilmesi ve vatandaşların mağduriyetinin giderilmesi gerekir. Bakın, yoksa bu vatandaşlarımız oturacak yer bulamıyorlar, hemen hemen hepsi de emekli, belli yaş grubunda insanlar. İşte, bakın, bu firma da bu proje kapsamında ilanlarını boy boy verdi, şimdi “Nasıl olsa buradaki kampanyadan ben yararlanacağım.” diye, efendim, bir taraftan zar zor yürüttüğü daireleri, inşaatları pazarlamaya çalışıyor. İşte, sizin yapmaya çalıştığınızın açık emsali orada gözükmekte yani sizin, alıcıyı değil satıcıyı yani müteahhidi desteklemeye çalışan anlayışınız açıkça ortada.

Son söz olarak buradan şunları söylemek istiyorum: Değerli arkadaşlar, bakın, biz ihtiyaç sahibi olan gençlerimize, emeklilerimize, yeni evleneceklere destekleme yapılması gerektiğini ama doğru düzgün destek olunması gerektiğini savunuyoruz. Sizin yarattığınız ekonomik tablodan dolayı gençler neredeyse evlenemez duruma düştü çünkü sizin yüzünüzden kiralayacak ev bulamıyor.

Bakın, şunu da söyleyeyim: Son mağdur grubu da bu “evim” mağdurları. Biliyorsunuz, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonundan, sonrasında Genel Kuruldan alınan bir kanun vardı. Biz o zamanda söyledik, “Sizin çıkarmaya çalıştığınız düzenleme ‘evim’ mağdurlarının mağduriyetini çözmeyecek, daha da artıracak.” dedik çünkü siz gerçekçi bir çözüm üretmediniz ve esas itibarıyla şirketleri yani o Evim şirketlerini koruyan, kollayan bir düzenleme getirdiniz. O gariban vatandaşımızı, zar zor imkânlarıyla bu sisteme dâhil olan vatandaşlarımızı korumadınız, şirketleri korudunuz. Keşke o şirketler bu vatandaşlardan paraları toplarken iktidar olarak, devlet olarak “Dur kardeşim, sen ne yapıyorsun?” deseydiniz diyorum, hepinizi saygı ve sevgiler sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, şahıslar adına ilk söz Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’nun.

Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; dün Plan ve Bütçe Komisyonuna hızlıca getirilen, orada hızlıca görüşülen ve şu anda da hızlıca görüşülmeye devam edilmekte olan Kamu Finansmanı ve Borçlanma Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Torba Kanun Teklifi üzerine konuşuyoruz.

Bu aslında amaç olarak hepimizin desteklediği bir yasa. Türkiye’deki konut ihtiyacı belli, bu konut ihtiyacı aslında burada teklif sahibinin dile getirdiği gibi, orta ve orta üstü gelirlilere hitap eden bir yasa önerisi; bu da anlaşılır bir şeydir. Zira, Türkiye’de demek ki orta ve orta gelir üstü tabakaların da konuta ihtiyacı var. Böylece, Türkiye’nin bir gerçeğini bu yasa önerisiyle öğrenmiş oluyoruz, tescil edilmiş oluyor.

Bizim amacımız ise Cumhuriyet Halk Partisi olarak -sosyal konut yani- Anayasa’nın 57’nci maddesinde belirtilen konut hakkı temelinde orta altı gelirlilerinin ve asgari ücrete sahip olan veya yoksul yurttaşların konut sahibi olması. Şimdi, buradaki bu ayrışma açıktır ve görüşmelerde bunlar dile getirildi, bu gerçeklik ortaya çıktı. Zaten böyle bir projenin, böyle bir yasal düzenlemenin sosyal haklar açısından en alttakilerin Anayasa madde 57 çerçevesinde konut hakkını kullanmalarını olanaklı kılan veyahut da öznel hak sağlayan bir metin olmadığı şu veya bu biçimde açıkça ortadadır, ortaya da konuldu.

Peki, o zaman burada sorunlar nelerdir? Sorunlar aslında, bir metin olarak yazım tekniği açısından böyle bir metnin, bu kadar kapsamlı bir metnin hem amaç olarak hem de gelecek yıllara yönelik olarak önemli bir alanı düzenleyen bir metnin sadece 1 madde olarak yazılması, 1 madde olarak bu metnin yazılması gerçekten yasa tekniği açısından kesinlikle kabul edilebilir bir durum değildir çünkü yasa tekniği yasama organının sahip olduğu asli ve genel yetki esasen genel norm koymak amacıyla objektif, nesnel, herkes için eşit olan, anlaşılır, öngörülebilir bir norm koyma amacına yöneliktir. Burada ise madde başlığından da anlaşıldığı üzere “yeni konut finansmanı programı” “program” deyince program bir hedeftir, program varılması öngörülen bir amaçtır ama programla norm arasındaki fark bellidir, belirlidir. Bu açıdan yasa tekniği olarak sorunlu olduğu gibi 3 sayfadan oluşan, 3  büyük sayfadan oluşan bu yasa önerisinin her paragrafında yer alan kavramların da yasa tekniğiyle bağdaştırılması mümkün değildir. Yetki olarak emredici bir yetki mi, yetki olarak yasaklayıcı bir yetki mi? Ama bakıyoruz emredici yetkiler var, doğru, yasaklayıcı yetkiler var ama birçok alan takdire bırakılmış. Peki, takdire bırakılan alanlar neye ilişkin? Zamana yönelik olarak bunların gerçekleşip gerçekleşmediğini veya nasıl gerçekleşeceğini kim ve nasıl denetleyecek? Bunlar belirli değil ama bunun yanı sıra çok daha önemli hususlar, yasa tekniği açısından özellikle ölçülülük ilkesi ile takdir yetkisi arasındaki anayasal düzenlemelerle örtüşüp örtüşmediği açısından karşımıza çıkıyor. Bu da tabii ki ölçülülük ilkesi açısından, hukuk devleti açısından ve makul olma, ölçülü olma ilkeleri açısından ciddi bir yasa tekniği sorununu beraberinde getirmektedir. Ancak global olarak bakıldığı zaman, bütünsel olarak bakıldığı zaman, bizim Komisyonda da ileri sürdüğümüz üzere böyle bir yasanın Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hak ve yetkisini gasbederek sanki bütçeyle bir ilişkisi yokmuş gibi bir yasayla getirilmesi açıkça Anayasa’nın 161’inci maddesine ve Anayasa’nın 87’nci maddesine aykırılık teşkil etmektedir. Zira bunun bir ek bütçe olduğu açıktır ve bununla, böyle bir yasayla getirilmesi gerekirdi.

Şimdi, tabii ki bu böyle olunca, esasen daha başta bütçenin sunumu bile Cumhurbaşkanı tarafından yapılmamaktadır, Yardımcısı tarafından yetkisiz bir biçimde yapılmakta; ek bütçe için ise yardımcı gelmemekte, Bakan gelmekte ama bu hâliyle ek bütçe olarak düzenlenmesi gerekirken bir kanun olarak düzenlendiği için Hazine ve Maliye Bakanı gelme zahmetinde bile bulunmamıştır, teknik olarak bu bir ek bütçedir.

Şimdi, bunun yanı sıra tabii ki ek bütçe olması itibarıyla, Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hak ve yetkisinin ihlal edildiği ve bir tür yasama yetkisinin kötüye kullanımı anlamına geldiğini belirtmek gerekir. Ama burada bir önemli husus daha var, onu da Komisyonda tartıştık, Anayasa Mahkemesinin yeni bir kararı mevcut olmasına rağmen ve o kararı orada dile getirdiğimiz hâlde, bu karara aykırılığı açık bir yasal düzenleme görüşülürken sayın vekillerin “Anayasa’ya aykırı olabilir, Anayasa’ya aykırı ise Anayasa Mahkemesine gidersiniz.” biçiminde Anayasa antlarıyla bağdaşmayan, Anayasa antlarını yadsıyan ve sorumsuzca beyanlarda bulunmalarının, açıklamalarda bulunmuş olmalarının gerçekten bir vekil olarak, aynı andı içmiş bir kişi olarak esef verici olduğunu bir kez daha burada belirtmek isterim. Ve orada hiç ilgisi olmayan birtakım kavramlar kullanıldı: “Yasama dokunulmazlığı var ya, o zaman Anayasa ihlali pekâlâ söz konusu olabilir.” Siz yasama dokunulmazlığını dilediğiniz gibi konuşabilirsiniz, yasama sorumsuzluğunu -o da yanlış kullanıldı ya- siz rahatça konuşabilirsiniz ama yasama sorumsuzluğu bile bile, açıkça Anayasa Mahkemesi kararı var olduğu hâlde Anayasa Mahkemesi kararını ihlal etme, aşma yetkisini size vermez. Bunu dile getiren vekillere bir kez daha bunu hatırlatmak isterim çünkü Anayasa madde 153 bu konuda tartışmaya yer vermeyecek derecede açıktır. Tabii ki burada sağlanan kaynaklar açısından bütçe hakkı… Bütçe hakkı, evet, orta gelirlilere, orta üstü gelirlilere hitap eden bu proje, bu program -yasa değil, yasa görüntüsü altında hazırlanan bu program- aslında bütün yurttaşların, yoksulların vergilerinden oluşan bütçeden yapılan aktarımla gerçekleştirilecektir. Bu açıdan bakıldığı zaman vergi yükümlüsünün haklarını da ihlal etmesi itibarıyla Anayasa madde 73 açısından da sorunludur. Demek ki yalnızca madde 161 değil, yalnızca madde 87 değil ve yasama yetkisinin devredilmezliği açısından madde 7 değil; aynı zamanda 73’üncü madde açısından da sorunludur. Tabii ki burada aslında yapılması gereken şudur: Cumhuriyet Halk Partisi olarak öngördüğümüz anayasal yükümlülüklerin uygulamaya geçirilmesi, madde 57 ile madde 65’in birlikte düşünülerek sosyal konut projelerine öncelik verilmesidir çünkü 57’nci maddenin kenar başlığı “konut hakkı”dır ve bu konut hakkının gerçekleşebilmesi için devlete yükümlülükler öngörmektedir. Anayasa’nın 65’inci maddesi ise sosyal devlet, sosyal devletin görevleri, öncelikleri gözetilerek tercihte bulunmaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

O zaman, şu anda Türkiye Cumhuriyeti’nde Anayasa madde 2’ye göre sosyal devlet ve 65’in öngördüğü sosyal devlet gereklerinin öncelikleri doğrultusunda 57’nci maddenin öngördüğü konut hakkı sosyal devletin yükümlülüğüdür ve aslında bu proje olumlu olmakla birlikte sosyal devlete kapalıdır, bu proje yoksullara kapalıdır, asgari ücretlilere kapalıdır ve esasen, Türkiye’de acil barınma hakkına gereksinim duyan milyonlarca yurttaşımıza kapalıdır. Bu itibarla, bu yönünü eleştiriyoruz ve sosyal projelerin geliştirilmesini demokratik hukuk devletine geçiş süreciyle birlikte gündeme getireceğimizi ve hazırlayacağımızı, bu konuda çok ciddi hazırlıklarımızın bulunduğunu bilgilerinize sunar ve buna kerhen de olsa “Evet.” diyeceğimizi belirtirim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Mustafa Savaş'ın.

Sayın Savaş, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MUSTAFA SAVAŞ (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gündemde görüştüğümüz 396 sıra sayılı Kanun Teklifi’mizin tümü üzerinde söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmamın başında, Plan ve Bütçe Komisyonumuzun üyesi milletvekillerimize teklifimizin Komisyonda görüşülmesi esnasında sundukları değerli katkıları için teşekkür ediyor, ilk konut sahipliğini ve konut arzını teşvik eden kanun teklifimizin hayırlı olmasını diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; küresel açılan zorlu sınamalardan geçtiğimiz dönemde, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde alınan kararlar ve uygulanan tedbirlerle Türkiye ekonomisinin gücü ortaya konmuştur. Bu süreçte hızlı ve güçlü toparlanma kabiliyeti sergilememizin altında hükûmetlerimizin 2002 yılından itibaren yaptığı reformlar bulunmaktadır. Öte yandan, 2021 yılı Aralık ayında hayata geçirilen ve yatırımı, istihdamı, üretimi, ihracatı önceleyen Türkiye ekonomi modeliyle güçlü büyüme seyrini sürdürdük. Böylece, 2022 yılının ilk üç çeyreğinde yüzde 6,2 büyüyerek G20 ülkeleri arasında en hızlı büyüyen ekonomilerden biri olduk, geçtiğimiz yıl ihracatımızı 254,2 milyar dolarla rekor seviyeye taşıdık. Bunun yanında, istihdamı teşvik eden anlayışımızla ülkemizde istihdam edilen kişi sayısını Kasım 2022 itibarıyla 31,6 milyon kişiye ulaştırdık. Tüm dünyada yaşanan zorlu ekonomik koşullara rağmen 2022 yılında bütçe açığının millî gelire oranının yüzde 1 olarak gerçekleşeceğini tahmin ediyoruz, böylece son yirmi yılın en iyi bütçe performanslarından birini yakalamış olacağız.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; teklif ettiğimiz Yeni Konut Finansman Programı’na geçmeden önce, kısaca bankacılık sektörümüze ilişkin bilgilendirme de yapmak istiyorum. Bankacılık sektörünün kredileri kur ve parite etkisinden arındırılmış verilere göre yıllık yüzde 42 oranında artışla 13 Ocak 2023 tarihi itibarıyla 7,7 trilyon TL’ye yükselmiştir. Bir yıllık dönemde konut kredilerinin yüzde 20,4 oranında arttığı görülmektedir. Anılan tarih itibarıyla konut kredileri 361 milyar TL’ye ulaşmıştır. En önemli aktif kalitesi göstergelerinden biri olan kredilerin takibe dönüşüm oranı da 13 Ocak 2023 tarihinde bireysel krediler için yüzde 1,9 seviyesindeyken konut kredileri için binde 2’nin altında gerçekleşmiştir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; malumunuz olduğu üzere, konut sektörü birçok sektörden girdi sağlayan ve birçok sektörde talep ve istihdam potansiyeli oluşturan dinamik ve başat bir sektördür. TÜİK verilerine göre ülkemizde son beş yıllık dönemde yılda ortalama 1 milyon 500 bin adet konutun satışı gerçekleştirilmiştir. 2022 yılında konut arzında yaşanan daralmaya rağmen yıllık ortalamalarla paralel toplam 1 milyon 485 bin konut satışı yapılmıştır. 2013-2018 dönemleri arası ilk el konut satışlarının yıllık ortalama 650 bin olduğu hesaplanmaktadır. Aynı dönemler arasında ülkemizde yıllık 1 milyon adet bağımsız bölüm için yapı ruhsatı alınmıştır. Konut projelerinin ortalama otuz altı ay içerisinde tamamlandığına bakılarak söz konusu dönemler arası arz ve talebin dengede olduğu görülmektedir. Yüzde 40’lara varan genç nüfus, şehirleşme, kentsel dönüşüm, yapısal riskli binaların yenilenmesi ve nüfus artışı gibi başlıca sebeplerden dolayı ülkemizin yıllık konut ihtiyacı 800 bine yaklaşmıştır. Pandemiyle birlikte yaşanan ekonomik gelişmeler, sınırlı arsa stoku ve gayrimenkul sektörüne yönelik geliştirilen finansal enstrümanların sınırlı kalması neticesinde 2019 yılından günümüze, geçmiş yıl ortalamalarına kıyasla yaklaşık yüzde 50 daralmayla yıllık ortalama 500 adet bağımsız bölüm için yapı ruhsatı alınmıştır. Yıllar itibarıyla artan konut ihtiyacına karşılık alınan yapı ruhsatı sayılarındaki bu daralma arz ve talep dengesinin bozulduğuna işaret etmektedir. Ülkemiz konut arzının ve konut sahipliğinin desteklenmemesi durumu talep enflasyonuna ve maliyetlerin üzerinde fiyat artışlarına sebep olacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, eser siyaseti anlayışımızla sosyal konut projeleri Hükûmetlerimizin ilk günden itibaren en çok önem verdiği ve 81 ilimizin tamamında hayata geçirdiği icraatlardan biridir. TOKİ aracılığıyla yapılan ve dünyada örnek gösterilen toplu konut projeleriyle geçtiğimiz yirmi yılda yaklaşık 1 milyon 170 bin konut inşa edilmiştir.

Bildiğiniz üzere geçtiğimiz eylül ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı sosyal konut projesi olan İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi açıklanmıştır. Bu projeyle beş yıllık dönemde 500 bin sosyal konut yapmayı, 1 milyon konut amaçlı arsa sunmayı ve 50 bin iş yerini tamamlamayı hedefliyor, dar gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olmalarını kolaylaştırıyoruz. Bunun sonucunda konut ve bağlı sektörlerini de desteklemiş oluyoruz.

Öncelikle altını çizmek istiyorum ki huzurunuza getirdiğimiz kanun teklifimizle sürdürülebilir bir konut arzı amaçlıyoruz. Ayrıca, piyasa koşullarına göre çok daha avantajlı finansman maliyeti ve vade yapısı sunuyoruz. Program kapsamında finansman taksitlerinin ilk üç yılını “ödeme kolaylığı dönemi” olarak adlandırıyoruz. Bu dönemde Hazine ve Maliye Bakanlığımız tarafından taksitlerin hane gelirinin yüzde 30’unu aşan kısmının geri ödeme şartıyla karşılanmasını ve konut yüklenicilerinin de satış bedeli üzerinden yüzde 5 katkı sağlamasını planlıyoruz. Projenin finansmanı için Hazine tarafından uygun finansal araçlarla kaynak sağlanmasının önünü açıyoruz. Özetle, vatandaşımızın kira öder gibi ev sahibi olabileceği bir projeyi daha hayata geçiriyoruz.

Kanun teklifimizle Hazine ve Maliye Bakanlığımıza hazine katkısı için aktarım yetkisini, programın hangi konutları kapsadığını, hazine ve yüklenici katkısının hesaplanma yöntemini, hazine katkısı geri ödeme usulünü, veri ve bilgi paylaşımını, esnek ödeme planı ve yöntemini, sağlanan kaynağın finansman yöntemini, usul ve esasları belirleme yetkisini, program kapsamında edinilen konutların beş yıl süreyle satılamamasını, cezai yaptırımları ve programın ne kadar süreceğini düzenliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yeni konut finansman programından bankacılık mevzuatına göre ancak kredi yeterliliğine sahip vatandaşlarımızın yararlanabileceğini tekrar vurgulamak istiyorum.

Bu program kapsamında, ülkemiz, konut arz talep dengesine göre 3 bölgede değerlendirilecektir; 1’inci bölge için 5 milyon TL, 2’nci bölge için 3 milyon TL, 3’üncü bölge için 2 milyon TL finansman kullanılabilecektir.

Program kapsamında, aynı hanede yaşayan 18 yaş ve üstü çocuklar da gerekli ödeme gücüne sahip olmaları ve diğer şartları sağlamaları koşuluyla da programa başvurabileceklerdir.

Programdan yalnızca konut sahibi olmayan vatandaşlarımız yararlanabilecektir. Bu programdan yararlanmak isteyen vatandaşlarımızın konut sahibi olmak istedikleri ilde son bir yıl içerisinde konut satışı yapmamış olması gerekmektedir.

1’inci ve 2’nci bölgede, program kapsamında konut sahibi olmak için son bir yıl içinde resmî kayıtlara göre yerleşim yerinin aynı il olması gerekmektedir.

Program kapsamında kullanılacak finansman tutarları için 2 milyon TL'ye kadar 0,69; 2 ila 4 milyon TL aralığı için 0,79; 4 ile 5 milyon TL aralığı içinde 0,99 faiz oranı öngörülmüştür.

İlk aşamada, programın on beş yıl vadeli olması planlanmaktadır.

Hazine katkısı talep etmeyen vatandaşlarımız için de programa dâhil olan bankalarca, üç yıllık finansman kolaylık dönemi boyunca hane geliriyle ilişkili bir şekilde azaltılmış taksit tutarlarına sahip esnek ödeme planı sunulması imkânı da getirilmiştir. Hazine katkısının belirli bir plan dâhilinde geri alınmasını öngörüyoruz

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, Türkiye Yüzyılı vizyonu kapsamında, milletimiz için eser ve hizmet üretmeye devam ediyoruz; vatandaşlarımızı uygun ödeme koşullarıyla konut sahibi yapıyor, sürdürülebilir konut arzının da temellerini atıyoruz. Bu vesileyle kanun teklifimizin hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

1’inci maddeyi okutuyorum:

(Kâtip Üye Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere tarafından maddenin okunmasına başlandı)

“KAMU FİNANSMANI VE BORÇ YÖNETİMİNİN DÜZENLENMESİ HAKKINDA KANUNDA DEĞİŞİKLİK YAPILMASINA DAİR KANUN TEKLİFİ

MADDE 1 - 28/3/2002 tarihli ve 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

"Yeni Konut Finansman Programı

GEÇİCİ MADDE 37- (1) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gerçek kişilerin konut finansmanı taksit ödemelerini kolaylaştırmak amacıyla bankalar tarafından sağlanan konut finansmanı taksitlerine katkı sağlanmasına yönelik olarak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek bir kamu bankası aracılığıyla 5411 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren bankalara nakit kaynak aktarılır. Nakit kaynak aktarımı için Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde mevcut ya da yeni açılacak tertiplere ödenek eklemeye Hazine ve Maliye Bakanı yetkilidir. Bu madde kapsamında bir yıl içerisinde üçüncü fıkranın (a) bendindeki katkının sağlanabileceği konut finansmanının toplam anapara tutarı, ilgili yıl Merkezi Yönetim Bütçe Kanununun 1 inci maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi ile belirlenen başlangıç ödeneklerinin yüzde 5'ini aşamaz. Bu tutarı bir katına kadar arttırmaya Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(2) Bu madde kapsamında, daha önce satılmamış ve yüklenici firmaların mülkiyetinde olan konutlar ile yapımına henüz başlanmamış veya yapımı devam eden konut projelerinden konut edineceklere sağlanacak konut finansmanlarına katkı sağlanabilir. Yapımına henüz başlanmamış veya yapımı devam eden konut projeleri açısından mülkiyeti yüklenici firmalara geçecek konutlara ilişkin sağlanacak finansmanlar da bu kapsamda değerlendirilir. Bu madde kapsamında, gayrimenkul geliştiricileri de yüklenici kabul edilir.

(3) Bu fıkranın (a) ve (b) bentlerindeki katkılar; kullanılacak finansmana yönelik bankacılık mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat kapsamında yeterli ödeme gücüne sahip olduğu bankalarca değerlendirilen ve katkı talebinde bulunan gerçek kişilere sağlanacak konut finansmanı için verilir. Bu çerçevede;

a) Bir gerçek kişi için ilk üç yıldaki finansman taksit tutarının gerçek kişinin hane gelirinin yüzde 30'unu aşan kısmı kadar Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesine bu amaçla konulacak ödenek tertibinden birinci fıkra kapsamında belirlenen kamu bankasının talebi üzerine katkı aktarılır. Yüzde 30’luk oranı yüzde 30 ila yüzde 50 arasında belirlemeye, üç yıllık süreyi bir yıla kadar indirmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir. Bu bent kapsamındaki katkı tutarının belirlenmesinde (b) bendindeki kesinti yapıldıktan sonra kalan kısım esas alınır.

b) Konut satış bedeli üzerinden yüzde 5 katkı payı yüklenici firma hesabından veya finansman tutarından tahsil edilerek finansmanı sağlayan bankalarda geçici hesaplara aktarılır. Bu tutarlar bir yıla kadar finansman taksitlerinin ödemelerinde kullanılır. Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde; bu tutarın bir kısmı ya da tamamı finansman anapara tutarından peşin olarak indirilebilir, bir yıllık süre ise üç yıla kadar uzatılabilir. Tahsil edilen tutar, hiçbir şekilde yükleniciler tarafından geri istenemez.

c) Birinci fıkra kapsamında belirlenen kamu bankası, her ayın ilk beş iş günü içerisinde, içinde bulunulan aya ilişkin bu fıkranın (a) bendi kapsamındaki toplam katkı tutarını bir icmal listesi ile Hazine ve Maliye Bakanlığına bildirir. Hazine ve Maliye Bakanlığı talep edilen katkı tutarını, bildirim yapılan ayın 15'ini takip eden ilk iş günü anılan bankaya, icmal listesini esas alarak aktarır. Bu katkının aktarım günü ile finansmana ilişkin taksit ödemeleri bankalarca aynı gün olarak belirlenir.

(4) Üçüncü fıkranın (a) bendi kapsamında sağlanan katkıların geri ödeme tutarları, geri ödemelerin başlayacağı tarihe kadar, finansmanın faiz oranı üzerinden basit faiz yöntemiyle hesaplanır.”

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, böyle madde mi olur ya? Bu kadar uzun madde mi olur?

BAŞKAN – Komisyondan siz geçirdiniz?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Başkan, biz “hayır” dedik, iktidara söyleyin onu.

BAŞKAN – Hep aynı şey Sayın Paylan, itirazı yanlış yerde yapıyorsun.

(Kâtip Üye Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere tarafından maddenin okunmasına devam edildi)

“Bankaların, geri ödeme tutarlarını katkıdan yararlananlara bankacılık mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat kapsamında rücu etme hakkını kullanması durumunda uygulayacakları faiz oranı dışında geri ödemelerin başlamasından sonra ek bir faiz oranı uygulanmaz. Geri ödemeler en geç konut finansmanı vadesi bitimine kadar Hazine ve Maliye Bakanlığına aktarılmak üzere birinci fıkra kapsamında belirlenecek kamu bankasına, finansmanı sağlayan bankalarca aktarılır. Geri ödemelerin katkıdan yararlananlarca yapıldığına bakılmaksızın tam ve zamanında Hazine ve Maliye Bakanlığına aktarılmasından finansmanı sağlayan bankalar sorumludur. Geri ödemelerin finansmanı sağlayan bankalarca tam ve zamanında yapılmaması durumunda katkı geri ödemeleri, 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte anılan Kanun hükümlerine göre finansmanı sağlayan bankadan ilgili vergi dairesince tahsil edilir. Bu madde kapsamındaki finansmanlara ilişkin icra takip sürecinin başlatılması durumunda, bu fıkra kapsamında hesaplanacak geri ödemeler, finansmanı sağlayan bankalar tarafından icra takibinin başlatılmasından sonra en geç 30 gün içerisinde Hazine ve Maliye Bakanlığına aktarılmak üzere birinci fıkra kapsamında belirlenecek bankaya aktarılır. Bankaların bu fıkra kapsamında Hazine ve Maliye Bakanlığına aktardığı tutarları bankacılık mevzuatı ve ilgili diğer mevzuat kapsamında katkıdan yararlananlara rücu etme hakkı saklıdır.

(5) Üçüncü fıkranın (a) bendindeki katkıdan yararlanmak istemeyen gerçek kişiler için konut finansmanına yönelik diğer mevzuat kapsamında oluşturulan geri ödeme planlarında taksit tutarlarının hane gelirinin üçüncü fıkranın (a) bendinde belirtilen oranı aştığı durumlarda; ilgili bankalar bu kişilere ödeme kolaylığı sağlamak üzere taksit planında ilgili ayda alması gereken anapara ve faiz oranı / kar payı tutarını finansman ile aynı faiz oranı / kar payı ile kalan anapara üzerine ekleyerek erteleyebilir. Bu finansmanların vadesinden önce kapanmasının talep edilmesi durumunda diğer mevzuatta belirlenmiş kapama koşullarına ek olarak ertelenmiş anapara ve faiz oranı / kar payı tutan var ise bunların tamamının ödenmesiyle kapama gerçekleştirilebilir. Bu fıkrada öngörülen hesaplama yöntemine ilişkin diğer kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler uygulanmaz.

(6) Hazine ve Maliye Bakanlığınca bu madde kapsamında sağlanan finansmanın menkul kıymetleştirilmesi amacıyla bu Kanunun 2 nci maddesinde sayılan kuruluşlar ve bunların kuracağı fonlara ikrazen özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ihraç etmeye ve/veya anılan kuruluş ve fonlar tarafından çıkarılacak varlığa dayalı menkul kıymetlerin alınması karşılığında özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ve kira sertifikaları ihraç etmeye ve ihraç edilecek senetlerin ve kira sertifikalarının vade, faiz/getiri ve diğer şartlarını belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanı yetkilidir. Bu fıkra kapsamında ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ve kira sertifikaları için Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinin mevcut ya da yeni açılacak tertiplerine ödenek eklemeye Hazine ve Maliye Bakanı yetkilidir. Bu fıkra kapsamında ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri ve kira sertifikaları bu Kanunun 5 inci maddesinin birinci fıkrasında belirlenen net borç kullanımı hesabına borçlanma olarak dahil edilmez. Bu fıkra kapsamında ikrazen ihraç edilecek özel tertip Devlet iç borçlanma senetleri tutarı bu Kanunun 5 inci maddesinin üçüncü fıkrasının ikinci cümlesi kapsamında yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu ile belirlenen limitin hesaplanmasında dikkate alınmaz. Bu fıkra kapsamındaki varlığa dayalı menkul kıymetlerin değerinin belirlenmesine, bu menkul kıymetler ile ilgili yapılacak işlemlere ilişkin usul ve esasları belirlemeye Hazine ve Maliye Bakanı yetkilidir.

(7) Bu madde kapsamında edinilen taşınmazların finansmanı sağlayan bankanın talebi üzerine bildirilen finansman tarihinden itibaren 5 yıl süreyle tescilsiz iktisap halleri hariç devir ve temlik edilemeyeceği ve satış vaadine konu edilemeyeceği yönünde taşınmazların beyanlar hanesine belirtme yapılır. Süre sonunda belirtme tapu müdürlüğünce resen terkin edilir. Bu madde kapsamındaki finansmanların borçlunun temerrüdü nedeniyle icra takip sürecinin başlatılması durumunda bu belirtme finansmanı sağlayan bankanın talebi üzerine terkin edilir.

(8) Bu madde kapsamında;

a) Sağlanacak finansman konusu konuta ilişkin düzenlenen değerleme raporunun yanlış veya gerçeğe aykırı olması halinde, raporu düzenleyen gayrimenkul değerleme uzmanı ve/veya gayrimenkul değerleme kuruluşu hakkında, 6/12/2012 tarihli ve 6362 sayılı Sermaye Piyasası Kanununun 76 ncı maddesinin onuncu fıkrası uyarınca verilecek idari para cezası tutarları 10 kat artırılarak uygulanır. Şu kadar ki uygulanacak idari para cezası tutarı, finansmana konu konutun satış bedelinin yüzde onundan az olamaz.

b) Aktarılacak katkının hak sahipliğinin tespiti ile katkının doğru ve tam hesaplanmasından ibraz edilen belgeler çerçevesinde konut finansmanını sağlayan banka sorumludur. Haksız olarak verildiği tespit edilen katkı tutarı 6183 sayılı Kanunun 51 inci maddesine göre hesaplanacak gecikme zammıyla birlikte anılan Kanun hükümlerine göre finansmanı sağlayan bankadan ilgili vergi dairesince tahsil edilir.

c) Katkılardan faydalanacak gerçek kişilerin yanlış ve/veya yanıltıcı beyanlarda bulunduğunun tespit edilmesi durumunda; sağlanan katkılar dördüncü fıkraya göre hesaplanacak tutar üzerinden onuncu fıkra kapsamında belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde geri alınır ve kullanılan finansman tutarının yüzde 5'i kadar idari para cezası uygulanır. Bu madde kapsamında finansmana konu konutun yüklenici firmalarının yanlış ve/veya yanıltıcı beyanlarda bulunduğunun tespit edilmesi durumunda, yüklenici firmalara finansmana konu konutun finansman sağlanırken beyan edilen satış bedelinin yüzde 25'i kadar idari para cezası uygulanır.

(9) Hazine ve Maliye Bakanlığı ile birinci fıkra kapsamında belirlenecek kamu bankası, bu maddenin uygulanması kapsamında bankalardan gerekli her türlü veri ve bilgiyi talep edebilir. Bankalar talep edilen veri ve bilgiyi Hazine ve Maliye Bakanlığının belirleyeceği şekil ve süreler içerisinde vermekle yükümlüdür. Söz konusu veri ve bilginin iletilmesinde diğer kanunlardaki yasaklayıcı ve sınırlayıcı hükümler uygulanmaz.

(10) Bu madde kapsamında; bankalar tarafından sağlanacak finansmana ilişkin tutar, vade, faiz oranı / kar payı, finansman sağlanacak konutların azami satış bedeli, katkılardan faydalanacak gerçek kişilerin kapsamı; bu kişilerin, konut sahipliği, hane geliri, hane geliri artış katsayısı ve hanedeki diğer kişilerin konut sahipliği gibi hususları belirlemeye ve finansmana ilişkin nitelikleri il bazında farklılaştırmaya, katkı olarak aktarılacak kaynağın kullandırılmasına, katkının sonlandırılmasına, katkı geri ödemelerine, katkı geri ödemelerinin faiz hesaplama yöntemi, bu ödemelerin vade koşulları, vadesinden önce ve toplu ödeme hususlarına, uygulamaya ve denetime ilişkin usul ve esasları belirlemeye, uygulamaya ilişkin olarak ortaya çıkabilecek tereddütleri gidermeye ve bu madde kapsamında gerçekleştirilecek işlemlere ilişkin diğer hususları belirlemeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.

(11) Bu madde kapsamındaki konut finansmanları 31/12/2023 tarihine kadar kullandırılabilir. Cumhurbaşkanı bu süreyi 31/12/2024 tarihine kadar uzatmaya yetkilidir.”

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – On dakika sürdü okuması ya, böyle madde mi olur ya?

BAŞKAN – Madde üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Muhammet Naci Cinisli’nin.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve sizleri saygıyla selamlıyorum.

Hem vatandaşımızın konut sahibi olabilmesini hem de konut arzlarının desteklenmesini öngören tek maddelik bir kanun teklifi gündemimizde bulunuyor, hayırlı olmasını dilerim. Tek maddelik teklif deyince bir tespitimi de paylaşmak isterim: AK PARTİ yasama faaliyetlerimize kötü bir alışkanlık olarak torba kanun tekliflerini alıştırmıştır. Bu sefer ise yeni bir formatla karşı karşıyayız. Gündemimizdeki teklif tek madde gibi gözükse de neredeyse 10 maddelik bir içeriğe sahip, âdeta bir matruşka kanun teklifiyle karşı karşıyayız. Sözlerimin başında Plan ve Bütçe Komisyonunda görüştüğümüz kanun teklifiyle ilgili düşüncelerimi de ifade etmek isterim. Komisyon toplantılarında en önemli kısımları usul tartışmaları oluşturmaya başladı; ne yeteri kadar hazırlanma süresi ve çalışma fırsatı sunuluyor ne de etki analizi hazırlanıyor. Tekliflerin tali komisyonlarda kendi konularında uzman milletvekilleri tarafından incelenmesinden de maalesef imtina ediliyor. Plan ve Bütçe Komisyonunda iyi niyetli gözüküp fakat bir o kadar da niyet sorgulatan kanun tekliflerini görüşüyoruz. Son zamanlarda yaşanan bütün bu gelişmelerin gösterdiği gerçek şu: Plan ve Bütçe Komisyonu maalesef AK PARTİ’yi seçime hazırlama komisyonu hâline getirildi. Sormadan edemiyoruz: Görüştüğümüz kanun teklifi için neden seçime sayılı bir zaman kala bu kadar beklendi? Üstelik kamu mali yönetimimizi ve bütçe disiplinimizi bozan keyfî düzenlemelerin tercih ediliyor olması devletimizi yönetme ciddiyetinden uzaklaşan bir iktidarın da varlığını bizlere gösteriyor.

Gündemimize gelen ve bundan sonra da gelecek olan kanun tekliflerini milletvekilleri olarak bizler basından öğreniyoruz. Arka arkaya, panikle dört ay sonra seçilip seçilmeyeceği belli olmayan bir hükûmetin önümüze getirdiği hesapsız kanun teklifleriyle gündem oluşturuluyor. Milletimizin menfaati için olan her düzenlemeye tabii ki taraftarız fakat bir niyet sorgulamasını da yapmamız gerekiyor. Daha önce de ifade etmiştim, yaşadığımız süreç AK PARTİ için bir samimiyet test dönemidir. Bu samimiyet testinden maalesef AK PARTİ’nin geçemediğini düşünüyorum.

Üzülerek tekrar belirtmeliyim ki ekonomimiz bir millî güvenlik sorunu hâline geldi. Yurt dışından, Körfez ülkelerinden bile yapılan açıklamalarda ekonomimiz savunmasız olarak değerlendiriliyor. Bir millî güvenlik sorunu hâline gelen ekonomik yapının -Allah esirgesin ama- siyasi tavizler verdirme ihtimali de hiç unutulmamalı.

Değerli milletvekilleri, bir ay önce 2023 yılı bütçesi Genel Kurulumuzda kabul edildi. 2023 bütçesinde 660 milyar lira bütçe açığı, 566 milyar lira faiz ödemesi bulunuyor. Görüştüğümüz yeni konut finansman programı teklifinde 2023 yılı için yaklaşık 221 milyar liralık bir tutarın vatandaşlarımıza konut alımında kullanmaları için hazineden tahsisi öngörülüyor ayrıca bu tutar Cumhurbaşkanınca yüzde 100 oranında da artırılabiliyor. Her ne kadar geri ödemeli olarak hazineden tahsisin yapılacağı belirtilse de bu tutarı kısa vadede hazinenin nasıl karşılayacağı ve maliyetinin ne olacağı bütçe disiplini açısından bilinmeli. Vatandaşlarımızı konut sahibi yapmaya tabii ki taraftar olmakla birlikte bunun usul ve yönteminin de doğru olması gerektiğini düşünüyoruz. Bütçenin delinme teşebbüslerini normal olarak karşılamamız beklenmemeli. Eğer panikle seçim ekonomi uygulanmıyorsa daha bir ay önce kanunlaşan 2023 bütçesi içinde bu programa neden ödenek ayrılmadı? Anayasa gereğince borçlanma yetkisi Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından hükûmete tanınıyor, bu da bütçe kanunuyla gerçekleşiyor. 2023 yılı bütçesinde olmayan bu ve bunun gibi yeni teklifleri içeren harcamalar için bir ek bütçe teklifinin sunulması gerekiyor. Aksi hâlde, Türkiye Büyük Millet Meclisinin yetkileri gasbedilmiş ve hiçe sayılmış olur. Tüm bu süreçler denetimden uzak, keyfî Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin Anayasa’mıza ve kanunlarımıza aykırılığı olağanlaştıran bir anlayışı hâkim kılmaya çalıştığını bize gösteriyor; bu usulsüzlüğü bizler kabul edemeyiz.

2023 yılı bütçesinde 660 milyar liralık açık öngörülmüşken 221 milyar liralık yeni bir külfet daha oluşturuluyor. Haklı eleştirilerimize Komisyon görüşmeleri sırasında tatminkâr bir karşılık verilemedi. Kanun teklifinin genel gerekçesinde ve madde gerekçesinde özenli bir dil ve net ifadelerle açıklamalarda bulunulmadığı için tereddütlerimiz giderilemedi. Plansız bir şekilde ve aceleyle hazırlanmış teklif, kanunların belirliliği ilkesine de aykırı.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz düzenleme bir başka gerçeği daha gözler önüne seriyor: AK PARTİ iktidarı teklif ettiği düzenlemeyle orta gelirli vatandaşlarımızın bile kendi imkânlarıyla konut sahibi olamayacağına artık zımnen kabul etmiş durumda. Beş yıldır içinde olduğumuz ve son birkaç yıldır da derinden hissettiğimiz ekonomik krizin etkisiyle orta ve alt gelir gruplarında bulunan vatandaşlarımızın satın alma güçleri büyük oranda eridi, hatta neredeyse kalmadı. Sipariş TÜİK verileriyle enflasyon oranları belirleniyor, bu veriler neticesinde de maaş zamları netleşiyor. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığı altında milletimiz kıt kanaat geçinmeye çalışıyor. Bu nedenle konut satın alabilmek toplumun çok büyük bir kesimi tarafından da artık hayal dahi edilemiyor. Bir iktidar için esas amaç, vatandaşlarının kendi gelirleriyle konut edinebilmelerini sağlamak olmalıdır. Teklif edilen düzenlemeyle vatandaşa konut edindirme sorumluluğundan ziyade, “İnşaat sektörüne ve hatta kısıtlı müteahhit firmalara can suyumu veriliyor?” diye düşünmeden edemiyoruz.

Teklifte net ifadelerle çerçevesinin oluşturulması gereken düzenlemeler bulunuyor. Bunlardan ilki, Sayın Cumhurbaşkanınca seçilecek bir kamu bankasının belirlenmesi. Hangi kriterlerin temel alınarak seçileceği kaydedilmiyor, hiçbir ölçüt belirtilmemiş. Bu hususlar muğlak bırakılmamalı, netleştirilmeli. Ayrıca Sayın Cumhurbaşkanına hazinenin geri ödeme şartıyla üstlendiği katkı tutarlarını ve vade süresini değiştirme yetkisi koşulsuz şartsız bir biçimde tanınmış. Yeni konut finansman programına başvuracaklar için belirsizlik oluşturan bu koşulsuz, keyfî yetkinin seçim arifesinde Cumhurbaşkanına verilmesi doğru değildir. Anayasa’ya uymak Sayın Cumhurbaşkanı dâhil, her Türk vatandaşının asli sorumluluğudur. Biz kanun yapıcıların da kanunları ve Anayasa’yı kollama görevimiz vardır. Kanuna uymayanı kanuna uymaya inatla davet etmek bizim bir kanun yapıcı olarak da görevimiz olmalıdır. Vatandaşların projeye başvururken şartların aleyhlerine değişmeyeceğinden emin olmaları gerekir. Başvuru sonrasında değişebilecek keyfî kararlarla mağduriyetler oluşmamalıdır. Yalnızca bu madde teklifi bile iktidarın ekonomiye güvenmediğini ve AK PARTİ’nin sevdiği yüksek enflasyon ortamını düşürmeye niyetinin olmadığını açıkça ortaya koyuyor. Maddenin 8’inci fıkrasında bahsedilen ceza hükümlerinin makul olup olmadığı muğlaktır, objektif ölçütler belirlenmelidir. 9’uncu fıkrada Hazine ve Maliye Bakanlığı ile seçilen kamu bankasının diğer bankalardan konut finansmanı kapsamında gerekli gördüğü her türlü veri ve bilgiyi talep edebileceği kaydediliyor. “Gerekli gördüğü” ibareleri oldukça keyfî bir tutum ifade ediyor. Burada da kredi başvuru süresince talep edilecek bilgilerin somut bir biçimde belirtilmesi gerekir.

İYİ Parti olarak vatandaşlarımızın refahına ve kalkınmasına yönelik atılacak her adımı tabii ki destekliyoruz ancak iktidarın seçim öncesine sıkıştırdığı bu tarz tekliflerle bütçe disiplini bozan, Anayasa’mıza ve kanunlarımıza aykırı usulünü son derece sorumlu ve samimiyetsiz buluyoruz. Bu kanun teklifinin Türkiye Büyük Millet Meclisinin bütçe hakkına halel getirdiğinin ve Anayasa’ya aykırı olduğunun altını çiziyoruz. Görüştüğümüz kanun teklifinin bir sosyal devlet projesi olmaktan ziyade inşaat sektörü can suyu finansman projesi olduğunu belirtir, mümkün mertebe fazla vatandaşımızın bu imkândan faydalanabilmelerini umar, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Tamer Osmanağaoğlu.

Sayın Osmanağaoğlu… (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesi üzerine konuşmak üzere Milliyetçi Hareket Partisi grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle muhterem heyetinizi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında bugün burada görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin hazırlanmasında ve sürecin bugünlere getirilmesinde emeği geçen her arkadaşıma teşekkür etmek istiyorum. İfade etmem gerekir ki insanların insanca barınma hakkını, bizim bakışımızı finans kapitalinin vahşi dürtülerinden çok manevi iklimimiz belirlemiştir. Aç milleti doyurmayı, çıplak milleti giydirmeyi, fakir milleti zengin kılmayı salık veren kadim Türk devlet felsefesi ile İslam’ın adalet sahibi olunmasını isteyen emirlerinin omza koyduğu Fırat kenarında zayi olan koyunun yükü bizim duruşumuzun temel referanslarıdır. Medeniyetimize damga vuran sembol şehirlerimize de bu ruh iklimi damga vurmuştur. Mesela, bir devlet olarak Osmanlı’nın, bir şehir olarak Ankara’nın inşasına şahit ve müdahil olan Hacı Bayram Veli o inanç ve heyecan dolu hareketliliği şu dizelerle tasvir etmektedir: “Ansızın bir şehre vardım, o şehri yapılır gördüm/ Ben dahi bile yapıldım, taş ve toprak arasında.” Aynı zamanda, bu kelimeler şehir ve medeniyet inşasının insanların ve nesillerin inşasıyla alakasını da ortaya koymaktadır. O hâlde, net bir şekilde diyebiliriz ki: Bir şehir kurmak dün, bugün ve yarınları kurmak demektir. Taştan, madenden bina edilen şehirler, içinde yaşayan insanların umut ve korkularını da heyecan ve inançlarını da taşırlar; bir evi inşa etmek de aynı şekildedir. Milletin ihtiyacı olan her bir mensubunu ev sahibi yapmak da aynı anlamı taşımaktadır. İhtiyaç sahibi bir vatandaşımızın kendine ait bir eve kavuşması sadece istatistik tablolarına yansıyan sıradan bir veri değildir, devletimizin binlerce yıllık vazifesini yerine getirdiğinin de ispatıdır. Bu sebeple, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Türk milletinin iradesinin tecelligâhı olduğuna bir kez daha şahitlik etmek hem gurur verici hem de geleceğe dair umut vericidir çünkü bu kanun teklifi sadece dar ve orta gelirli vatandaşlarımızın konut sahibi olmasını kolaylaştırması açısından değil, devletimizin, milletimizi ekonomik dalgalanmalar karşısında koruma refleksinin de her zaman diri olduğunu göstermesi açısından önemli bir kanun teklifidir. Kanun teklifiyle birlikte dar gelirli vatandaşlarımızın ardından orta gelirli vatandaşlarımızın da konut sahibi olabilmesi için devlet destekli, düşük faizli bir proje daha hayata geçirilmektedir. Hazine ve Maliye Bakanlığımız ile Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız bu manada attığı adımlar, bundan sonra da devam edeceğine dair ifadeler Türk asrında şehircilik anlayışının Türk milletine yakışır bir vizyonla sürdürüleceğini de müjdelemektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin dinamizmini yansıtan bir yaklaşımla bakanlıklar arasında koordinasyonla çok daha güzel eserler meydana getirilebileceğine şahitlik ettiğimizi de ifade etmek istiyorum. Haricî etkenlerin ortaya çıkardığı ekonomik dalgalanmalardan etkilenen sektördeki konut ve kira fiyatı artışlarının da dengeleneceği inkâr edilemeyecektir. Ayrıca, milletlerin kimliğini, kültürünü, sosyal hayatlarını yansıtması ve yaşatması açısından önemli gördüğümüz şehircilik anlayışının, önümüzdeki yüz yılı şekillendirmeye namzet Türk devletinin vizyonunda tecessüm ettiğini görmek de ayrıyeten sevindiricidir. Unutmamak gerekir ki insanı betonun soğukluğundan kurtarıp ruhları azat edecek olan dışarıdan dikta ettirilecek tavsiyeler yahut coğrafyamıza ve tarihimize yabancı şehir planları değildir. Bizi kurtaracak olan Asya bozkırlarından Balkan dağlarına uzanan ortak Türk hafızasıdır. Şehirlerimize nefes aldıracak yol haritası binlerce yıldır ellerimizle ve zihinlerimizle inşa ettiğimiz şehirlerin kültürel kodlarında saklıdır. Önümüzdeki yüzyıla Türk mührünü vuracak bir milletin binlerce yıllık tarihi boyunca ortaya çıkardığı şehirler ve medeniyet membası, şehircilik anlayışının bu sürecin en önemli besleyici kolonları olduğu inkâr edilmeyecektir. Hatırlatmak isterim ki Türk destanlarında yurt edindiğimiz topraklar kadar o yurtlarda doğaya duyulan saygıyı öne olan bir yerleşik hayat bugünlere ışık tutmaktadır. Köküyle toprak anaya bağlı, gövdesiyle göğü kucaklayan, dallarına hâkim ağaç Türeyiş efsanelerimizde yaşamın simgesi olarak kabul edilmiş, Türk milleti tarafından her zaman da önemsenmiştir. Bu ruh, yeri gelmiş, Asya steplerinde asırları aşan bir mesajın muhteviyatını oluşturmuş; yeri gelmiş, Selçuklu mimarisinin doğal yaşama duyduğu saygıda kendini bulmuş; yeri gelmiş, Osmanlı mimarisinde milletleri kendisine hayran bırakan bir merhamet timsali olarak yükselmiştir. Bugün de bu ruhu cumhuriyetimizin 100’üncü yılında yaşatmak, Türk yüzyılı hedefine emin adımlarla yürüyen bizlerin asli görevidir. Ağaca, doğaya, çevreye ve toprak anaya bu kadar değer atfeden bir milletin evlatlarına yine ağaca ve doğaya önem veren vizyon projelerle yeni yüzyıla hazırlanmak yakışacaktır.

Biliyoruz ki kalkınma ve çevre bir bütün olarak değerlendirildiği takdirde hedefe ulaşmak zor olmayacaktır. Bu anlayışla kazandırılacak eserlerin binlerce yıllık değerlerimizin bir yansıması olacağı unutulmamalı, medeniyet tasavvurumuzun bir ürünü daha gözden kaçırılmamalıdır. Bu konuda vizyonumuzun ana kolonlarını liderimiz Sayın Devlet Bahçeli'nin şu sözleriyle açık bir şekilde ifade etmek isterim: “Daha temiz, daha yeşil bir dünyada yaşamak gelecek nesillerin en doğal hakkıdır. Onların haklarını korumak ve gözetlemek bizlere düşmektedir.”

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyet tarihimizin en büyük sosyal konut projesinin adım adım hayata geçirilmesini önemsiyoruz. Bu yönde gösterilen gayretleri görmezden gelmemiz mümkün değildir. Bu çabanın itibarsızlaştırılmasına göz yummamız da mümkün değildir.

Sözlerime son vermeden önce bir hususla ilgili fikirlerimi de kısaca paylaşmak istiyorum. Geride bıraktığımız cumartesi günü İsveç'te, dün de Hollanda'da başımızın tacı, Yüce Allah'ın kelamı Kur’an-ı Kerim’e hakaret eden, ilahî hükmü ortadan kaldırabileceğini sanan faşist ve sapık zihniyeti lanetliyorum. Hiç şüphe yok ki Allah yeter.

Ben bu duygu ve düşüncelerle sözlerimi bitiriyor, kanunun yüce Türk milletine hayırlı olmasını diliyorum.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Filiz Kerestecioğlu Demir.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halkımız; bu haftanın Meclis gündemi; konut finansmanı düzenlemesi, TOBB Kanunu, Arkeoloji Vakfı Kanunu, Pakistan Sözleşmesi. Şimdi, üç gün içerisinde biz bu konuları görüşeceğiz, Mecliste onaylanacak görüşmeden, tartışmadan, sırf seçim yaklaşıyor diye.

Ben Avrupa Konseyinde görev yaptığım sırada feyz aldığım 2 konu vardı. 1’incisi; ciddi hazırlık yaparak üç dakikada ne gerekiyorsa onu anlatabilmek, buna çalışmak. 2’ncisi de komisyon çalışmaları. Bir teklifin genel kurula sunulabilmesi için komisyonlarda aylarca müzakere edilirdi, farklı partilerden milletvekilleri tarafından ve bu müzakereler sonrasında   -çünkü laf olsun diye değil, gerçekten müzakere edilirdi- genel kurula gelebilirdi ancak kanun teklifi. Örneğin, şu anda görüştüğümüz konut finansmanı düzenlemesini Erdoğan 4 Ocakta duyurdu, 16 Ocakta da uygulanmaya başlandı aslında. Normalde yürütme organının yasamayı takip etmesi gerekir ama biz yürütme faaliyete geçtikten sonra yasal dayanak yani kılıfını oluşturuyoruz. Komisyonda ise bu teklif beş saat görüşüldü, yirmi dört saat geçmeden de buraya, Genel Kurula getirildi.

Bakın, 2010-2021 yılları arasında Türkiye nüfusu yaklaşık yüzde 8 büyüdü ancak yurttaşların konut, taşıt, ihtiyaç ve kredi kartı kalemlerindeki toplam borç yüzde 550 arttı yani yurttaşlar borç batağına sokuldu. 2002 yılında hane halkının bankalara olan borcu, tüketici ve kredi kartı borcu dâhil, 6,3 milyar lira seviyesindeydi, 2022 yılındaysa bu borç neredeyse 1,5 trilyon liraya ulaştı. Takibe alınan icra kredilerinin toplam miktarının yüzde 96,5’ini 21 milyar 770 milyon lirayla ihtiyaç kredileri oluşturuyor, konut kredileri 664 milyon lirayla 2’nci sırada yani efendiler, ev almak ne mümkün. Geçtiğimiz yıl ortalama 1 milyon lira olan evler şu anda 3 milyon. Sadece bu kanun teklifinin ortada dolaşmaya başlamasından itibaren bile fiyatlar 500 bin lira arttı. Türkiye tarihindeki en büyük barınma krizini yaşıyoruz, gerçekten Türkiye tarihindeki en büyük barınma krizi şu anda. Özellikle büyük şehirlerde, sizin de bu programla hedef şehirler olarak belirlediğiniz şehirlerden biri olan İstanbul’da 10-15 bin lira kira vermeden -ki bu asgarisi- ev bulmak mümkün değil. Yurttaşlar kiralarını bile ödeyemez durumdayken 3 milyon liralık bir evin taksiti aylık minimum 13.500 lira olacak ve asgari ücret 8.500 lirayken bu kredileri kimler ödeyebilecek? Siz belki “Bu programı biz asgari ücretliye değil orta gelirliye çıkardık.” diyeceksiniz, orta gelirli kaldı mı bu memlekette gerçekten? Kim orta gelirli? “Orta gelirli” dediğiniz kesimin de şu anda çoğunluğu icra takibinde.

Evet, bu teklifle hazine bütçe gelirlerinin yüzde 5’ine kadar yani 221 milyar lira borçlandırılacak, Cumhurbaşkanı isterse bu miktarı 442 milyar liraya kadar çıkarabilecek. Halkın bütçe hakkını gasbediyorsunuz. Konut kredisi kullananların faiz yükü halkın bütçesinden karşılanacak. Sermayedarın, müteahhidin satamadığı, elinde kalan konutların bedelini yine halk ödeyecek. Biz diyoruz ki: Kamuya olan vergi ve diğer borçların faizleri silinmeli, ana para uzun vadeli olarak yapılandırılmalı. Adil bir vergi sistemi bir an önce devreye konulmalı. Özel vergi dilimlemesi yapılmalı ve 2’den fazla evi olandan daha fazla vergi alınmalı. Ekonomik krize karşı dar gelirleri korumak için kira yardımı devreye konulmalı. Öncelikle de öğrencilerin barınma sorunu çözülmeli; öğrenciler vakıf, cemaat, tarikat yurtlarına mecbur bırakılmamalı. Bunları tabii ki sizden beklemiyoruz, siz müteahhitlere ve bankalara para kazandırmanın peşindesiniz; ha, bir de o paralardan nemalanıp seçimlere yatırım yapmanın peşindesiniz.

Sonuç olarak söylemek gerekirse: Kâr amaçlı üretim ile toplumsal fayda amaçlı üretim birbirine zıt iki üretim biçimidir yani hem kâr elde edip hem de toplumsal yarara hizmet etmek mümkün değil. Sizin ve sermayenin amacı da kâr olduğuna göre bütün bunlara son verilmesi gerçekten ancak kapitalizme son verilmesiyle mümkün olabilir.

Evet, bugün, kendi doğrularını çekinmeden yazan gazeteci Uğur Mumcu’nun katledilmesinin 30’uncu yıl dönümü. Kendisini saygıyla anıyorum.

Gazeteciler ne yazık ki hâlâ işlerini yaptıkları için tehdit ediliyor, yargılanıyor, şiddet görüyor, üstelik bugün Meclis koridorlarında bir yenisine tanık olduk. Yılların Parlamento muhabiri Yıldız Yazıcıoğlu Sinan Ateş cinayetini Devlet Bahçeli’ye sorduğu için bir milletvekili tarafından kenara itildi. Zaten işini yapan gazeteciye yani soru soran gazeteciye de “Hadi, işine bak.” dendi. Gazetecilere uygulanan sansür ve şiddeti kınıyor ve yakinen tanıdığım 2 değerli gazeteciyi daha anmak istiyorum. Gazeteci ve şair Ali Haydar Çelebi’yi maalesef bugün çok genç yaşta kaybettik. Kendisini sevgiyle anıyorum.

Yine bir başka gazeteci; kibirsiz, çalışkan, âdeta yaşsız, gençlerle her zaman dost bir insan Orhan Erinç dün hayatını kaybetti. Hepimize çok şey öğretti, yeri doldurulamaz. Kendisini de sevgiyle anıyorum.

Evet, Orhan Ağabey için kibirsiz ve dost dedim; öyle olmayan, onun sahip olduğu birikime sahip olmadan burnu Kafdağı’nda o kadar çok gazeteci ve siyasetçi tanıdı ki bu ülke. Siyasette tabii, bir özellik daha var, oturduğu koltuğa yapışmak, kendini vazgeçilmez sanmak ya da demokratik teamül, parti içi demokrasi gibi sözler bu ülkede hayal ürünü olduğu için her yolun liderden geçmesi ya da öyle olduğunun sanılması. Çok siyasetçi gördük bu ülkede, gitmediler, bir türlü gitmediler; gerçekten halk istiyor diye değil ha, yerel demokrasinin, sivil örgütlenmenin esamesinin okunmadığı, halkımızın kendi hakkını arama kanallarına hep tıkaç konulduğu ve aynı isimler arasındaki sözde yarışa mecbur bırakıldığı için. Darbeci Kenan Evren maydanoz fiyatına kadar her şeye karışır, her şeyi bilirdi; sözde yargılandı, sonra sivil darbelerle yeniden yeniden üretildi. Hep yaşlıydı siyaset bu ülkede ve bu çok da normal sayıldı. Bunun bir meslek olmadığı anlaşılıp halkın demokratik katılımının önünü açmaya hiç yeltenilmedi, ne İnönü gitti ne Demirel gitti ne Ecevit ne başkaları, hâlâ da siyaseti meslek edinmişlerle dolu bu ülke, oysa başka bir yol da mümkün.

Bir dönem biterken burada dünyadan farklı bir siyasetçiye dikkat çekmek istedim. Bakın, altı yıl Yeni Zelanda Başbakanı olarak görev yaptıktan sonra artık ayrılma vaktinin geldiğini söyleyen Yeni Zelanda Başbakanı Jacinda Ardern ne diyor: “Ayrılıyorum çünkü böylesine ayrıcalıklı bir görev beraberinde sorumlulukla gelir, liderlik etmek için ne zaman doğru kişi olduğunuzu ve ne zaman da doğru kişi olmadığınızı bilme sorumluluğu.” Evet, Yeni Zelanda’da beyazların üstünlüğünü savunan, Mart 2019’da bir ırkçı faşistin 2 camide yaptığı saldırıdan sonra Jacinda Ardern hemen oralara koştu Müslüman toplulukların yanına, başörtüsüyle koştu, orada o acılı insanları dinledi hiç konuşmadan, meclise geri döndüğünde halka şöyle seslendi: “Acılarını kendi acımız gibi tanıyalım. Hepimiz biriz, onlar biziz.” Biz kaç başbakan gördük bu ülkede acıları olduğunda halkın koşa koşa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Söz talebiniz mi var?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Evet, söyledim, duymadınız.

BAŞKAN – Peki, buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Kaç başbakan gördük halkın acılarında onların yanına koşan, 10 Ekim gar katliamında alana koşan; 6-7 Eylül pogromunda sokağa koşan kaç başbakan gördük biz bu ülkede? Evet, istifasıyla ilişkili, yalansız dolansız ayrılmayı bilerek şöyle dedi Ardern: “Bu kararın ardından sözde gerçek nedenin ne olduğu konusunda çok fazla tartışma olacağını biliyorum. Bazı büyük zorluklarla geçen altı yıldan sonra ben insanım. Politikacılar insandır. Elimizden geldiğince en iyisini yapmaya çalışırız ve sonra sıra gelir. Benim için de sıra geldi.” Sıramızın geldiğini öfkesiz, kavgasız sindirip gençlere yolları açacağımız yeni bir dönem diliyorum hepimize.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Süleyman Girgin…

Sayın Girgin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

Süreniz on dakika.

CHP GRUBU ADINA SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle alçakça saldırılarla kaybettiğimiz keskin kalem Uğur Mumcu ve Diyarbakır Emniyet Müdürü Ali Gaffar Okkan'ı saygıyla anıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu bugünkü Resmî Gazete ve yine grev yasağı kararı. Cumhurbaşkanı kararıyla Birleşik Metal-İş Sendikamızın Schneider Fabrikası'ndaki grevin millî güvenlik gerekçesiyle hukuksuz bir şekilde ertelenmesini öncelikle şiddetle kınıyorum. AKP'nin örgütlü hak aramaya karşı bir alerjisi var. Hele ki emekçiler, anayasal hakkı olan grev hakkını kullanınca hemen yasaklamaktan başka bir şeyi de bilmiyorlar. Yirmi yılda 20 grevi yasakladı bu yasakçı iktidar. Son bir ayda 3 grevi yasakladı. Gerekçe ne? Millî güvenlik. Ya, siz, politikalarınızdan büyük millî güvenlik tehdidi mi var zannediyorsunuz? İşinize gelince “Şöyle dünya lideriyiz, böyle dünya lideriyiz, Orta Doğu ve Balkanlar'ın abisiyiz.” ama Schneider Elektrik şalter ve priz üretimine ara verirse millî güvenliğimiz bozulur. Dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar. Bu fabrika şalter ve priz üretiyor. Millî güvenlik, öyle mi?

Sizin bu gerekçelerinize Anayasa Mahkemesi de inanmıyor. Bakın bu bir Anayasa Mahkemesi kararı 2015 yılında yine Birleşik Metal-İş Sendikasının MESS’le yürüttüğü toplu sözleşme sürecinin Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmesine dair. Ne diyor Anayasa Mahkemesi? “Bu yasaklamalarla sendika hakkı ihlal edilmiştir.” diyor. Arkadaşlar, toplu iş sözleşmelerinde anlaşma kadar grevde olası bir sonuçtur ancak bugün ne işverenler ne de hükûmet anayasal bir hak olan greve tahammül edemiyor. Buradan şunu vurgulamak istiyorum: Schneider Elektrikteki grev de Cumhurbaşkanının grev yasağıyla değil sadece işçilerin iradesi ve toplu iş sözleşmesinin imzalanmasıyla sona erecektir.

Göreceksiniz, ilk seçimden sonra bütün emekçilerin anayasal haklarını kullanabildikleri bir düzeni birlikte Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında var edeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, teklifle Hazine Bakanlığına orta gelirliye konut programını sağlayacak katkı için Bakanlık bütçesine genel bütçenin yüzde 5’i kadar ödenek ekleme yetkisi veriliyor. 2023 yılı genel bütçe ödenekleri 4 trilyon 423 milyar lira. Dolayısıyla Hazine ve Maliye Bakanlığına bu toplamın yüzde 5’i olan 211 milyar liraya kadar bütçeye ödenek ekleme yetkisi veriliyor. Biz, bu teklifin amacına karşı çıkmıyoruz değerli arkadaşlar ancak bu biçimiyle getirilmesini doğru bulmuyoruz. Komisyonda dağıtılan etki analizine göre kanunu getirenler diyor ki: “Hazine katkısının yıllık maliyeti 2,75 milyar lira.” Hedeflenen 100 bin konut için en fazla 2 katına kadar çıkabileceği belirtiliyor. Ee, şimdi sormazlar mı “Neden 211 milyar liralık yetki istiyorsun?” diye. Bu paranın devasa bir kaynak aktarımı olduğunu, seçim öncesinde Meclisin iktidarı en geç dört beş ay sonra devredecek bir yönetime bu parayı vermenin sakıncalarını ne kadar vurgulasak az. Konut projesi için ihtiyaç neyse doğru olan o kadar yetki istenmesidir. Bu ödeneğin ek bütçe yasa teklifiyle Türkiye Büyük Millet Meclisine getirilip bütçeye eklenmesi gerekiyordu oysa çünkü kullandığınız halkın parası. Ha, hemen şunu da söyleyelim: Bizim orta ya da alt gelir sahiplerinin ev sahibi olabileceği bir projeye karşı çıkmamız kesinlikle mümkün değil, bütün çabamız gerçekten bu kesimlerin şu anki gelirleriyle uygun koşullarda ev sahibi olabilmeleri için. Ancak bu kanun teklifinin bunu hedeflemekten çok iktidara seçim öncesi iktidarın istediğine istediği şekilde para dağıtabileceği devasa bir kaynak sunmayı hedeflediğini görmek için kâhin olmaya gerek yok.

Değerli arkadaşlar, Muğla’dan bir örnek vereyim: Muğla merkezde Kötekli Mahallesi’nden bahsetmek istiyorum. İki yıl önce 400 bin lira olan 2+1 yani 60 metrekare olan, lüks olmayan bir daire bugün en az 2 milyon, daha kredi paketi devreye girmeden önceki fiyatı; iki yıllık artış oranı yüzde 400. Aynı şekilde, iki yıl önce 1 milyon olan yine Muğla merkezdeki 120 metrekarelik bir daire bugün için 4 milyon lira, burada da artış oranı yüzde 300. Ülkemizin neresine bakarsanız bakın, son iki yılda bu artış oranlarını görürsünüz zaten. İşte, konut krizi dediğimiz bu. Samimiyetle sormak istiyorum: Ülkede çalışanların yarısı şu anda asgari ücretle çalışıyor ve asgari ücret 8.500 lira. 1 çocuklu bir çift düşünelim, ikisi de asgari ücret ya da biraz üzerinde maaş alıyor olsun. Hanenin aylık geliri 17-20 bin TL arasında olsun. Ev kirasına, elektrik parasına, mutfak masrafına yetişmiyor zaten bu para, çocuğun okul masrafına yetişmiyor. Bu koşullarda temel sorun kredi olmaması mıdır, yoksa krediyi karşılayacak ödeme gücünün erimiş olması mıdır? Bakın, bir tabloda göstermek istiyorum. Merkez Bankası eski Başekonomisti Hakan Kara kendi hesabında bir hesaplama yayınladı. Konut kredilerinde Türkiye yüzde 5 oranında konut kredisi kullandırabiliyor ama Almanya’da bu oran gayrisafi millî hasılanın yüzde 40’ı, yüzde 50’si dolayında, Bulgaristan’da yüzde 10’u dolayında, Türkiye’de -az önce söyledim- yüzde 5’i dolayında. Burada açıkça görüyoruz ki Türkiye’de konut kredisi kullanma oranı çok düşük. Niye? Çünkü vatandaşın kredi ödemeye gücü yok, vatandaş can derdinde.

Burada bir tercih yapmak gerekiyor, ya halkın ödeme gücünü artıran gerçek projeler üretilecek ya da seçime odaklı kısa vadeli kredi genişlemesi tercih edilecek. İktidar kredi genişlemesini tercih ediyor ancak bu tür kampanyalar konut fiyatlarını artırarak vatandaşlara ve kamu bankalarından kredi yoluyla konut yapan müteahhitlik firmalara kaynak aktarım mekanizmasına dönüşüyor. Türkiye’de son iki yıldır, 2021-2022 yıllarında konut satışları önceki yıla göre azalıyor ancak konut fiyatları artıyor. Konut satışlarının yüzde 0,5 oranında azaldığı 2021 yılında konut fiyatları yüzde 60, 2022 yılında da yüzde 174 oranında arttı. Dolayısıyla, bu kampanyalar, aslında yüksek fiyatlar yüzünden satış yapamayan müteahhitleri kurtarırken büyük çoğunluğun ev sahibi olmasını giderek zorlaştırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, soru-cevap olmadığı için İstanbul Milletvekilimiz Gökan Zeybek’in özellikle sormamı istediği birkaç soru var, bunları özellikle iktidara sormak istiyorum.

Geçen hafta, İstanbul Büyükşehir Belediyesi iştiraki KİPTAŞ, on üç ayda Tuzla’da 321 sosyal konutu teslim etti. Hemen yanında, TOKİ’nin 2019 yılında 50 bin sosyal konut kampanyasında satışa çıkardığı proje vardı. KİPTAŞ’tan bir ay önce temel atan TOKİ neden hâlâ teslim yapamadı? KİPTAŞ sabit taksitle sosyal konut yaparken TOKİ neden yaptığı sosyal konutları sabit taksitle satmıyor? 2019’daki “50 bin konut” vaadini yerine getiremeyen TOKİ 250 bin konutu nasıl yapacak? Kullanacağınızı beyan ettiğiniz miktarın katbekat üstünde aldığınız yetkiyle kamu bankalarının açığını mı kapatacaksınız seçim kampanyası mı yapacaksınız? Burada da aracı olarak Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı mı kullanılacak? Bir “konut kampanyası” adı altında Emlak Konut Gayrimenkul Yatırım Ortaklığı kurtarma operasyonu mu yapılıyor?

Değerli milletvekilleri, barınma anayasal bir haktır. Herkesin başını sokacağı, kendine ait bir evi olmasını sağlamak devletin sosyal bir görevidir. Bu görevi hakkıyla bizler yerine getireceğiz.

Son olarak ey iktidar; EYT’liler beklemekten ağaç oldu, EYT’lileri oyalamayı bırakın, bir an önce EYT kanununu Meclise getirin, staj ve deprem mağdurlarını EYT’ye dâhil edin, 2000 sonrası kademeli emeklilik getirin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, şimdi sahsı adına ilk söz Sayın Hasan Özgüneş’in.

Sayın Özgüneş, buyurun.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Değerli arkadaşlar, herkesi selamlıyorum.

Şimdi, gerçekten çok hazin bir durumla karşı karşıyayız; tabii, bu ilk örnek değil, örnekler binlerce. “SAS Holding” diye bir holding varmış, 13.105 kişi bu holding şirketine para yatırmış. Nasıl yatırmış? Reklamlarına şimdi gelirken baktım “100 bin yatırın, 900 bin kâr edeceksiniz; 1 milyon yatırın, 6-7 milyon on günde size geri dönecek.” ve bunu AKP Hükûmeti döneminde rahatça yapabiliyorlar. Ne oldu sonuçta? İşte, sahibi Sibel Koçan, bir araçla önü kesiliyor, öldürülüyor ve 3,5 milyon TL’ye yakın paraya da el koyuyorlar. Bunun ardından eski eşi yüksek bir binadan atlayarak intihar ediyor ama olan vatandaşa oluyor. Vatandaşa ne demişler? Devlet güvencesinde bu. Şimdi, bu 13.105 kişi iki yıldır meseleyi mahkemeye vermişler. Bana biraz önce bir mağdur telefon etti “100 bine yakın param var içeride, bir kuruşunu alamıyorum; şimdi, ne olacak?” diyor. Savcılık soruşturmayı sürdürmüyor, ortalıkta bırakmış. Şimdi, biz AKP Hükûmetine soruyoruz: Siz vatandaştan mı yanasınız, bu holding şirketinden mi yanasınız? Bu paralar nasıl toplandı, hangi hukukla toplanıyor, nerelere gitti? Niçin bu dava yürümüyor; vatandaş bunu soruyor, biz de size soruyoruz.

İkinci bir husus değerli arkadaşlar, sosyal yardımlaşma vakfı Şırnak bölgesinde vatandaşa kömür dağıtmış. AKP’li arkadaşlara gösteriyoruz: Dağıtılan kömür bu, taş yani taş dağıtmışlar, 20 tır; görebilirsiniz. Şimdi, ben kendim köye gittim, kendi köyüme gittim, orada dağıtmışlar. Gerçekten, taşları kendi gözümle gördüm yani size sadece bir fotoğraf göstermiyorum, gittim, taşları bizatihi gördüm. Dolayısıyla, sizler nelerle meşgulsünüz? Meşgul müsünüz, değil misiniz gerçekten bilmiyoruz; olmadığınıza inanıyorum çünkü Türkiye’deki en ufak sorundan en büyüğüne kadar hiçbir şey sizi ilgilendirmiyor. Sizi ilgilendiren sizin iktidarınız ve sizinle beraber bu ülkeyi soğana çeviren bir avuç rantçı insan.

Şimdi, diğer bir konu Şırnak’taki tünel yolu, meşhur. Cizre ile Şırnak arası toplamda 40 kilometre değerli arkadaşlar. Bu tünel yolu -size garip gelebilir- yirmi beş yıldır hâlâ tamamlanamadı. Yani girin, Google'a girin, soruşturun yirmi beş yıl önce başlatılmış, hâlâ 10 kilometresi asfaltlanamadı; o “beton asfalt” deniliyor ya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Tünel dediğin hangi tünel?

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Şırnak-Cizre arasındaki tünel.

Diğer bir husus arkadaşlar, Şırnak-Uludere yolu. Her yıl 3 kilometre, 5 kilometre yapılıyor, o da 45 kilometre, bir türlü tamamlanamadı. Uludere-Ortabağ yolu keza öyle. Şimdi, diğer bir, Güçlükonak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – İnanın, Güçlükonak’ın yolu 1980’lerde, o tarihlerde yapılmış, o gün bugündür yama gidermenin ötesinde herhangi bir çalışma yapılmamış. Defalarca söyledim, her gidişte yüreğimiz ağzımıza geliyor, o kadar korkunç bir yol. Eğer inanmıyorsanız buyurun, gidin, bir inceleyin.

Devlet hastanesi, Şırnak'ta… Sayın Bakan iki yıl önce söz verdi, bilmem kaç tane hastane yapacağız. O büyük hastanelerden; bölge hastaneleri, şehir hastaneleri, neyse. Hakikaten Şırnak'ın buna ihtiyacı vardı, iki senedir dile getiriyoruz, bir çakıl bile çakılmıyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – 490 kilometre yol yapmışız, el insaf ya! El insaf ya, şuraya bak.

 HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Ya, sen… Tabii, aya gidiyoruz, aya.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ya, bırak sen…

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Siz onu bırakın da hastaneden bahsediyorum. Hastane hâlâ yapılmadı; teknik eleman yok, doktor yok, şu yok bu yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Doğruyu söyleyin ya! Hiç doğru değil bu söylediklerin.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – İnşallah sizler gideceksiniz, Türkiye'nin önü açılacak.

Herkesi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ya arkadaş, 490 kilometre yol yapmışız birinci sınıf. Göstere göstere doğruyu söylemiyorsun Hasan Bey. Bak, 490 kilometre, bak, burada.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Ya, bence siz gidin bir çorba için, gelin.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Doğruyu söyleyeceksin; bak, burada.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Bir çorbaya içmeye gitseniz iyi edersiniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ezbere atıyorsun, ayıp ya!

BAŞKAN – Evet, şahsı adına ikinci söz Yaşar Kırkpınar’ın.

Sayın Kırkpınar, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Evet, Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 396 sıra sayılı Kanun Teklifi’mizin 1’inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla, sevgiyle selamlıyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde, eser siyaseti anlayışımızla, sosyal konut projeleri, hükûmetlerimizde ilk günden itibaren en çok önem verdiğimiz ve 81 ilimizin tamamında hayata geçirdiğimiz icraatlarımızın başında geliyor. TOKİ aracılığıyla yapılan ve dünyada örnek olarak gösterilen toplu konut projeleriyle geçtiğimiz yirmi yılda yaklaşık 1 milyon 171 konutu yapmış olduk. Bildiğiniz üzere, geçtiğimiz eylül ayında Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından cumhuriyet tarihimizin en kapsamlı sosyal konut projesi olan İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi açıklanmıştı. Bu çerçevede beş yıllık dönemde 500 bin sosyal konut yapmayı, 1 milyon konut amaçlı arsa üretmeyi ve 50 bin iş yerini de tamamlamayı, inşallah, hedefliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo, helal olsun!

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Bu projeyle dar gelirli vatandaşlarımızın konuta erişimini inşallah kolaylaştıracağız. Ayrıca İlk Evim, İlk İş Yerim kampanyasının ülkemizde oluşturacağı ekonomik hareketliliğin de 2 trilyon TL'ye ulaşacağını da ifade etmek istiyorum. ­Bu kanun teklifimizle sürdürülebilir bir konut arzı amaçladığımızı da belirtmek istiyorum. Ayrıca, orta gelir düzeyindeki vatandaşlarımız için piyasa koşullarına göre çok daha avantajlı finansman maliyeti ve vade yapısını da bu kanunla birlikte sunuyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bravo.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Program kapsamında, finansman taksitlerinin ilk üç yılını “ödeme kolaylığı dönemi” olarak adlandırabiliriz. Proje finansmanı için Hazine tarafından uygun finansal araçlarla kaynak sağlanmasını da planlıyoruz.

Özetle, vatandaşlarımızın kira öder gibi ev sahibi olabileceği bir projeyi daha hayata geçiriyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Bravo.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bu teklifimizle, Hazine ve Maliye Bakanlığımıza Hazine katkısı için aktarım yetkisini, yine programın hangi konutları kapsadığını, Hazine ve yüklenici katkısının hesaplanma yöntemini, Hazine katkısını geri ödeme usulünü, esnek ödeme planı yönetimini, sağlanan kaynağın finansmanının yönetimini, program kapsamında edinilen konutların beş yıl süreyle satılamamasını, cezai yaptırımları, veri, bilgi paylaşımını usul ve esaslarını belirleme yetkisini ve programın ne kadar süreceğini de bu şekilde düzenliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu program kapsamında, ülkemiz, konut arz ve talep dengesine göre 3 bölgede değerlendirilecektir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Birinci bölgede İstanbul; ikinci bölgede Ankara, İzmir, Bursa, Antalya, Mersin ve Muğla yer alırken üçüncü bölgede ise diğer illerimiz yer almaktadır. Her bölge için kullanılabilecek azami konut finansman tutarları da belirlenmiştir. Bu tutarlar birinci bölge için 5 milyon TL, ikinci bölge için 3 milyon TL, üçüncü bölge için ise 2 milyon TL olarak belirlenmiştir. Program kapsamında yüklenicilerin mülkiyetinde olan ve daha önce satışa konu olmamış yani satılmamış konut veya konut projeleri de yer almaktadır. Bu programa hane sahibi, eğer varsa eşi ve aynı hanede yaşayan 18 yaş üstü çocuklar da gerekli ödeme gücüne sahip olmaları ve gerekli şartları taşımaları şeklinde başvurabileceklerdir. Programlardan yalnızca konut sahibi olmayan vatandaşlarımız yararlanacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – TOKİ’ye borç ödemesi devam eden vatandaşlarımız bu kampanyadan faydalanamayacaklar. Bu programdan yararlanmak isteyen vatandaşlarımızın konut sahibi olmak istedikleri ilde son bir yıl içerisinde konut satışı yapmamış olması da gerekmektedir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bu çok önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Birinci ve ikinci bölgede program kapsamında konut sahibi olmak için son bir yıl içerisinde aynı yerleşim yerinde ikamet etme şartı da böylece getiriliyor. Program kapsamında kullanılacak finansman tutarları için 2 milyon TL’ye kadar 0,69; 2 ila 4 milyon TL aralığı için 0,79; 4 ila 5 milyon TL aralığı içinse 0,99 faiz oranı öngörülmüştür.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – İlk aşamada programın sabit ödemeli ve on beş yıl vadeli olması da planlanmaktadır. 2023’te program kapsamında 100 bin konuta ilişkin finansman kullandırılması ve bu finansmanın yarısının hazine katkılı olması hâlinde 2023 yılı için hazine katkısının toplam maliyetinin 2,75 milyar TL olmasını öngörüyoruz.

Bu programımızın ülkemize hayırlı olmasını temenni ediyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, 1’inci madde üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Toplam 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 396 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

        Kemal Peköz                          Zeynel Özen      Filiz Kerestecioğlu Demir

            Adana                                 İstanbul                                Ankara

 

       Hasan Özgüneş                         Murat Çepni                     Ali Kenanoğlu

            Şırnak                                   İzmir                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Kenanoğlu’nun.

Sayın Kenanoğlu, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tabii, konut finansmanına erişebilirlik meselesi öyle yasal düzenlemelerle ve birtakım kredi imkânlarıyla çözülebilecek bir konu değil. Öncelikle, konuta erişebilmek açısından hane halkının gelirinin bu kredi imkânlarını ödeyebilecek durumda olması gerekir. Şimdi, ülkemizdeki enflasyon oranları ve kişi başına düşen millî gelir, bu gelirin hane halkına dağıtılması ve insanların hane halkının geçinebilme imkânlarına baktığınız zaman bütün bunların birer hayal ürünü olduğunu da görüyoruz. TÜİK rakamları enflasyonu yüzde 64,27 olarak açıklıyor, bağımsız kuruluş ki bu konuda en çok çalışma yapan ENAG’tır, onlar ise yüzde 137,55 olarak hesaplıyor. Bir önceki yılın aynı ayına göre artışın en yüksek olduğu ana grup yüzde 79,83’le konut sektöründen oluşuyor, gıda ve alkolsüz içecekler grubunda ise enflasyon yüzde 77,87 olarak gerçekleşiyor. Şimdi, bu resmî enflasyon rakamlarına rağmen asgari ücret oranında yapılan zam ise yüzde 54,5 oranında, yani 8.500 TL olarak tespit ediliyor. Şimdi, memur ve emekliye yapılan zam ise yüzde 30 oranında. Dolayısıyla bu açlık sınırının 9.796 lira, yoksulluk sınırının 26.994 lira olduğu bir yerde insanların konuta erişiminin, bu tür kredileri geri ödeyebilme ve kredi kullanabilme imkânları komik olmaktan öte bir yere gitmiyor.

Şimdi, ABD Konut Başkanlığı, erişilebilir konut tanımını şöyle yapıyor: Krediyle, konut alımında ödenen aylık taksitlerin ya da aylık kiranın hane halkı gelirinin yüzde 30’unu aşmamasına imkân sağlayacak nitelikte fiyatlar olan konutlar olarak tanımlanıyor yani yüzde 30’un altındaysa, bu, erişilebilir konut anlamına geliyor ya da hane halkının geliri, bunun buradan konuta ayırdığı gider, konut alımına ya da kiraya ayırdığı gider eğer gelirinin yüzde 30’unun altında ise bunu ancak o ailenin ve hane halkının bir konutu erişelebilirliği olarak ölçmek gerekiyor. Genel olarak kişiler barınma ihtiyaçlarını karşılarken talep gösterdikleri konutların da finansal açıdan erişilebilir olması bekleniyor ve bu ancak böyle mümkün oluyor.

Şimdi, konut sahibi olma olgusu bazı toplumlarda sosyal güvencenin değişmez bir parçası olarak kabul ediliyor. Özellikle bizim gibi ülkelerde insanlar, yaşamlarını, geleceklerini garanti altına alabilmek için, çocuklarının, ailelerinin bir geçim sıkıntısı, zor yaşam koşullarına karşı ayakta kalabilme mücadelesinde başarılı olabilmesi açısından mutlaka bir konuta sahip olmasını öngörüyorlar. Kimi ülkelerde insanlar konut almaya dahi ihtiyaç duymuyor çünkü aylık geliriyle ya da yıllık geliriyle çok rahatlıkla sosyal konutlarda ya da kiralık yerlerde yaşamlarını sürdürebiliyorlar ama Türkiye gibi ülkelerde eğer bir eviniz yoksa, başınızı sokabileceğiniz bir konutunuz yoksa sizin aylık gelirinizle herhangi bir yerde kira ödeyerek yaşamınızı sürdürebilmenizin imkânı gözükmüyor, ya çok sefil bir hayat yaşamanız gerekir zor koşullarda, insan onuruna yakışmayacak şekilde o kriterlerin altında bir yaşam sürdürmek zorunda kalıyorsunuz ya da hakikaten bu alanları terk etmek belki de başka çözüm yolları bulmak zorunda kalıyorsunuz.

Şimdi, dolayısıyla, Türkiye'de konut kredisinin taksit-hane geliri oranı -vergilerine göre İstanbul'da ekim ayında- konut kredisi aylık taksitlerinin miktarı hane halkı net harcanabilir gelirinin yüzde 63’ü oranına gelmiş durumda yani Türkiye'deki minimum oranlar ise  yüzde 60’ın üzerinde dolayısıyla bu tür imkânlar sağlayarak insanların bu dar gelirli koşullar altında konut sahibi olmaları bir hayal ürünü olmaktan başka bir şey değil.

Tabii, bir taraftan da  konut peşinde koşarken...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

Konut alma hayali kurarken bir de dolandırılanlar var yani bir de bu var arkadaşlar. Bu kürsüde “konut mağdurları” diye birkaç kez de dile getirmiştik. Özellikle İstanbul'da bununla ilgili oluşturulmuş platformlar var, Esenyurt başta olmak üzere, Fikirtepe ve benzeri yerlerde konut mağdurları var. Bunlar da binbir güçlükle bir araya getirdikleri birikimleriyle konut alıyorlar ve bu konutlar maalesef iktidarın da desteklediği ya da iktidar belediyelerince lansmanları yapılan, reklamları yapılan konutlara yazılıyorlar ama paraları ödedikten sonra ortada konut filan da yok. Bu tür vakalar da artık dernek kurdular ve parasını ödedikleri konutları almaya çalışıyorlar, bunlara da çözüm üretmek gerekiyor.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önerge okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Kamu Finansmanı ve Borç Yönetimi Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle 4749 sayılı Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’a eklenen geçici 37’nci maddenin üçüncü fıkrasını (a) bendinde geçen “Yüzde 30’luk oranı yüzde 30 ila yüzde 50 arasında belirlemeye, üç yıllık süreyi bir yıla kadar indirmeye Cumhurbaşkanı yetkilidir.” cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederim.

     Mehmet Metanet Çulhaoğlu                   Feridun Bahşi                            Bedri Yaşar

                   Adana                                      Antalya                                     Samsun

            Fahrettin Yokuş                             Erhan Usta                          Ayhan Altıntaş

                   Konya                                      Samsun                                      Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Erhan Usta’nın.

Sayın Usta, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlarım.

Bu kanuna ilişkin düşüncelerimizi, hem genelinde hem de 1’inci maddede, aslında değerli milletvekili arkadaşlarımız açıkladılar. Dolayısıyla, ben bu kanundan ziyade 19 Ocak Perşembe günü Komisyonda genelini görüştüğümüz, bugün de maddelerini görüştüğümüz bu Anayasa değişiklik teklifiyle ilgili bazı düşünceleri sizinle paylaşmak amacıyla söz aldım.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bir defa bu başörtüsü meselesinin ya da daha geniş ifadeyle kadınların kıyafeti meselesinin istismar edilmesini istemiyoruz. Cumhuriyet Halk Partisinin bu kanun teklifi gündeme geldiğinde Sayın Cumhurbaşkanının bir ifadesi oldu, bunu “gollük pas” olarak değerlendirdi. Biz bunu gollük bir pas olarak da görmediğimizi net bir şekilde buradan ifade etmek istiyorum. Bu, esasında kapanmış bir yaradır -evet, bir yaradır- toplumda çok ciddi bir sıkıntı oldu bununla ilgili ama bu meseleler çözüldü. Bunun çözüldüğünü kim söylüyor? AK PARTİ’ye sorduğumuzda, değerli arkadaşlar “Bu konu çözüldü.” diyorlar. Bir değişiklik, kanun değişikliği ihtiyacı var mı diyorsunuz, “Yok.” diyorlar, bir Anayasa değişikliği ihtiyacı var mı diyorsunuz, “Yok.” diyorlar fakat şimdi, bu kanun teklifinden sonra bir Anayasa değişikliği teklifini gündeme getirdiler. Tabii, o zaman şu soruyu kendilerine sormamız çok meşru oluyor: Ya, yirmi yıllık iktidarsınız, bugüne kadar bir sürü Anayasa değişikliği yaptınız; 2010 değişikliği oldu, 2017 değişikliği oldu, niye o zaman bu konuyu gündeme getirmediniz de…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Anayasa değişikliğinde vardı o, Anayasa Mahkemesi iptal etti onu.

ERHAN USTA (Devamla) – …bugün seçim öncesinde bu konuyu gündeme getiriyorsunuz diye bunu size sormak istiyoruz. Daha sonra 2010’u yaptınız, 2017’yi yaptınız.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – MHP’yle beraber yaptık, MHP’yle. MHP’yle beraber yaptık, Anayasa Mahkemesine…

ERHAN USTA (Devamla) - Türkiye’nin sistemini komple değiştirdiniz, Anayasa’nın bir sürü maddesini değiştirdiniz fakat bunu niye yapmadınız? Şimdi, aslında, düzgün yapılmayan bir Anayasa değişiklik teklifiyle gelip mutabakat aranmaya çalışılıyor. Tam mutabakat mı? O da değil, şimdi, birazdan size bunlarla ilgili orada neler gelişti, onu ifade edeceğim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Destek var mı, yok mu; onu söyleyin.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Yok ya, bugün terk ettiler bunlar.

ERHAN USTA (Devamla) - Bizim bakış açımız şu: Bu başörtüsü meselesini toplumun gündeminden sonsuza dek çıkaralım, bunu artık bir tarafa gömelim, tarihe gömelim ve bu mesele Türkiye’de hallolsun istiyoruz fakat bugün kendilerine bir el uzattık fakat bu el maalesef reddedildi. Şimdi onu size ifade etmeye çalışacağım.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Komisyonu niye terk ettiniz ya?

ERHAN USTA (Devamla) – Şimdi, biz bu konuyu detaylı bir şekilde çalıştık, sonra yaptığımız çalışmayı Cumhuriyet Halk Partisindeki arkadaşlarımızla paylaştık, onlarla tam  bir mutabakat ve fikir birliğine vardık. Bir önerge hazırladık ve kendilerine özel görüşmelerde de hem tümü üzerindeki görüşmede hem de bugün maddeler üzerindeki görüşmede şunu söyledik, dedik ki: “Bakın, sizin teklifinizde birtakım sıkıntılar var.” Sıkıntıların ne olduğunu birazdan vaktim kaldığı müddetçe söyleyeceğim.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Ana sıkıntı sizde, sizin önergeniz daha çok sıkıntılıydı.

ERHAN USTA (Devamla) – Ya, bir dakika, bir konuşayım ya, bir konuşayım.

RECEP ÖZEL (Isparta) – Sıkıntı önergede daha çoktu ya, önergeniz çok daha sıkıntılı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) -  Ya, bir konuşsun ya; ayıp ya!

ERHAN USTA (Devamla) – Ya bir sıkıntım var, bir konuşayım.

“Gelin bu meseleyi çözelim, bir değişiklik teklifimiz var.” “Nedir?” “Sizin getirdiğiniz maddede bir sıkıntı var arkadaşlar.” Şimdi, başörtüsü meselesi maddede dinî inanca bağlanıyor, tamam mı? Şimdi, biz de diyoruz ki: Ya, başörtülü veya başörtüsüz kadınlar tercih ettiği kıyafeti giysin, tam bir özgürlük alanı olsun. 

RECEP ÖZEL (Isparta) – O da var bizim önergede, o da var.

ERHAN USTA (Devamla) – Şimdi, yarın bir gün birisi derse ki… Yani başörtülü kadınlar elinde “Ben bu başörtüsünü dinî inancım nedeniyle takıyorum.” diye bir raporla mı gezecek, elinde bir belgesi mi olacak? Şimdi, siz sorgulama imkânı veriyorsunuz “dinî inancı nedeniyle başörtüsü takan” dediğiniz andan itibaren bunun sorgulanması için bir vesayet makamı oluşturuyorsunuz. Gelin, bu olmasın diyoruz arkadaşlar. Başörtülüye de başörtüsüze de tam bir kıyafet güvencesi sağlayalım. Ya, bundan daha tabi ne olabilir? Bakın, muhataplarımızın hiçbirisi hiçbir mantıklı gerekçe gösteremedi bununla ilgili ve özel görüşmelerde arkadaşların tamamı bunun çok mantıklı olduğunu ve buna katıldıklarını ifade ettiler fakat bugün kurumsal olarak karşımıza bir ret çıktı. Bu kabul edilebilir bir şey değildir.

Şimdi, kesinlikle dediğimiz şey çok net. Sorgulanmasın, başını örtenin niye örttüğü hususu sorgulanmasın, başını örtüyorsa örtmüştür. Başı açığa da başörtülüye tam bir özgürlük sağlayalım. Yani buna itiraz edebilir misiniz? Ama bugün maalesef önergemiz reddedilerek buna itiraz edildi. Dolayısıyla, arkadaşlar, çok net olarak şu anlaşıldı: Biz samimiyetle geldik “Destek veriyoruz.” dedik, bakın “1’inci maddeye destek veriyoruz.” dedik “Katkı vermek istiyoruz.” dedik “Önergemize ‘Evet.’ demeniz durumunda bu Meclisten 500’ün üzerinde bir kabulle çıkacak.” dedik “Bu tarihî bir fırsat.” dedik “Gelin bu fırsatı reddetmeyin, gelin bu fırsatı tepmeyin.” dedik.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Tarihe bunu engelleyenler olarak geçeceksiniz yalnız.

ERHAN USTA (Devamla) – Yani bunun neresinde bir kötülük var? Böyle bir şey olabilir mi? Şimdi ne oldu? Bizim önergemiz reddedildi ama biz çok net bir şekilde söyledik. Bakın, böyle yanlış kanunlar çıkardığımız zaman -hele hele Anayasa teklifleri, geçmişten tecrübelerimiz var- daha sonra bunları düzeltmek için çok daha geniş bir şekilde düzenleme yapmak gerekiyor.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Erhan Bey, inancı gereği örtünmek ayrı bir şey. İnancı gereği örtünmek çok farklı bir şey Erhan Bey.

BAŞKAN – Sayın İbrahim Aydemir, lütfen…

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ama bu çok farklı bir şey Değerli Başkanım.

BAŞKAN – Devam edin, tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Devamla) – Birazdan çık, sen de konuş ağabeyciğim ya!

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İbrahim Bey, kürsüden konuş ağabey ya! Kürsüde adam derdini anlatıyor ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ama farklı bir şey Engin Bey, yanlış…

BAŞKAN – İbrahim, her basın toplantısında konuşuyorsun zaten.

ERHAN USTA (Devamla) – Dolayısıyla, çok net bir şekilde anlaşıldı; Cumhur İttifakı’nın amacı üzüm yemek değil arkadaşlar, bağcıyı dövmek. Bu mesele çözülsün istenmiyor, bu mesele kanatılsın isteniyor, bu acı ve gözyaşı üzerinden siyaset yapılıyor, bunu çok net bir şekilde gördük. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

RECEP ÖZEL (Isparta) – Siz yaptınız bunu, siz yaptınız.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İnancı gereği örtünmekle…

ERHAN USTA (Devamla) – Eğer böyle olmamış olsaydı bugün o önergeye destek verilirdi ve bu, Genel Kurula geldiğinde de 500’ün üzerinde bir kabul oyuyla başörtüsü meselesi tarihe gömülürdü. Bugün, AK PARTİ bu tutumuyla bunu reddetti ve size yarın şunu soracaklar, “Yirmi yıldır iktidarsınız.” diyecekler.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ya, niye bu kadar rahatsız oluyorsunuz?

ERHAN USTA (Devamla) – “Bu kadar gücünüz vardı, bu meseleyi niye çözmediniz?” diye millet de yarın size gittiğinizde soracak, çocuklarınız soracak.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İnançtan rahatsız olunmaz bu kadar ya! Yani “inanç” kelimesi niye rahatsız ediyor?

ERHAN USTA (Devamla) – Bugün Komisyonda reddeden arkadaşlara onu söyledim, vicdanınız rahat mı dedim, çocuklarınızın yüzüne nasıl bakacaksınız diye sorduk ve bunu tekrar soruyorum. Milletin korkularına talipsiniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yani inançtan rahatsız olmayın…

ERHAN USTA (Devamla) – Başörtüsü meselesinin, artık bunun siyasi bir malzeme olmasını istiyorlar ve bunu gollük bir pas olarak istimal ediyorlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bu yaptığınız inanca karşı özellikle bir duruş sergilemektir, başka hiçbir şey değil.

BAŞKAN – Evet, süreniz tamamlandı Sayın Usta.

Teşekkür ediyorum.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Başkanım, “Başörtüsü üzerinden siyaset yapıyorsunuz.” diye sataşmada bulundu.

BAŞKAN – Yani o sataşma değil.

Şimdi önergeniz var, önergeniz üzerinde söz vereyim konuşun o zaman gerekçe okutmak yerine.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Olur, önerge üzerinde de olur.

BAŞKAN – Böylece de size beş dakika imkân tanırım yerinizden bir dakika yerine. Hangisini tercih edersiniz Sayın Tunç?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – A, beş dakika konuşmak yok Yılmaz. Biz önerge çektik… Siz önergede konuşuyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Tunç, hangisini tercih edersiniz?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yerimden de açıklayabilirim.

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika vereyim o zaman.

Buyurun.

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; tabii ki konumuz başka bir konuydu, Anayasa Komisyonunda görüşmeleri devam eden başörtüsü konusu Sayın Usta tarafından burada gündeme getirildi. Burada bizim amacımız belli. “Bu yarayı kaşıdınız.” diyor, bu yarayı kaşıyan biz değiliz. Başörtüsüyle ilgili bir kanun teklifi verildiğinde sanki geçmiş… 2013 yılından bu yana bir serbestlik söz konusuydu. Aslında mevzuatımızda, Anayasa’mızda, kanunlarımızda başörtüsünü yasaklayan bir mevzuat hükmü olmamasına rağmen fiilî bir yasak vardı, bu fiilî yasağı 2013 yılında Sayın Cumhurbaşkanımız Başbakanken bir genelgeyle kaldırdı ve bir özgürlük ortamı başlamıştı. On yıldan bu yana milletimiz bu yasağı unutmuştu ve ne zaman bir kanun teklifi verildi, tekrar gündeme geldi. Bu kanun teklifi özellikle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Kanun teklifi sadece memurları kapsayan, üniversiteleri, eğitim kurumlarını, hizmet alan, hizmet veren bu kesimleri dışarıda bıraktığı için sorunlu bir kanun teklifiydi. Aynı zamanda, kanun teklifinin ileride laikliğe aykırı yorumlanarak Anayasa’ya aykırı şeklinde bir yorumla değişme imkânı da söz konusuydu. O nedenle biz Anayasa değişikliğini önerdik ve bizim isteğimiz burada, Anayasa Komisyonu'nda kabul edildi. Mecliste de 400’ün üzerinde bir milletvekiliyle kabul edelim ve bunu inşallah bu Mecliste çözelim.

Burada “dinî inancı gereği” ifadesinin önergeyle kaldırılmasını kabul edemeyiz. Niye kabul edemeyiz? Çünkü yıllarca bu konu laikliğe aykırı olarak yorumlanarak yasak getirildi. Dolayısıyla din ve vicdan özgürlüğü bahsinde, maddesinde, 24’üncü maddede düzenlememizin sebebi ve “dinî inancı gereği” şeklinde bir…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Tunç.

Yalnız, arkadaşlar, biz konut finansmanını konuşuyorduk, oradan buraya savrulduk. Yani bu konu gündeme geldiğinde zaten bunu çokça tartışacağız, çokça tartışacağız bunu.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamam Başkanım.

Teşekkür ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Ben size teşekkür ediyorum.

 

 

 

1.- Aydın Milletvekili Mustafa Savaş ve 71 Milletvekilinin; Kamu Finansmanı ve Borç Yönetiminin Düzenlenmesi Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4892) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 396)(Devam)

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 396 sıra sayılı Kanun teklifinin 1’inci maddesi ile 4749 sayılı Kanun’a eklenen Geçici 37’nci maddenin birinci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini, ikinci fıkrasının son cümlesinde yer alan "gayrimenkul geliştiricileri” ibaresinden sonra gelmek üzere "ve arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi çerçevesinde arsa payı sahipleri” ibaresinin eklenmesini, aynı fıkrada yer alan "yüklenici firmaların” ibaresinin "yüklenicilerin” ve "yüklenici firmalara” ibaresinin "yüklenicilere” şeklinde değiştirilmesini, üçüncü fıkrasının (b) bendinde yer alan "yüklenici firma” ibaresinin "yüklenici” şeklinde, sekizinci fıkrasının (c) bendinde yer alan "yüklenici firmalarının” İbaresinin "yüklenicilerinin” ve "yüklenici firmalara” ibaresinin “yüklenicilere” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

"(1) Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı gerçek kişilerin konut finansmanı taksit ödemelerini kolaylaştırmak amacıyla bankalar tarafından sağlanan konut finansmanı taksitlerine katkı sağlanmasına yönelik olarak Cumhurbaşkanı tarafından belirlenecek bir kamu bankası aracılığıyla 5411 sayılı Kanun kapsamında faaliyet gösteren bankalara nakit kaynak aktarılır. Nakit kaynak aktarımı için Hazine ve Maliye Bakanlığı bütçesinde mevcut ya da yeni açılacak tertiplere ödenek eklemeye Hazine ve Maliye Bakanı yetkilidir. Bu madde kapsamında bir takvim yılı içerisinde bankalarca sağlanacak konut finansmanının toplam anapara tutarı 220 milyar TL’yi aşamaz.”

Mustafa Elitaş                       Yılmaz Tunç                 Mehmet Doğan Kubat

     Kayseri                               Bartın                               İstanbul

Mücahit Durmuşoğlu     Zemzem Gülender Açanal     Meliha Akyol

     Osmaniye                                 Şanlıurfa                               Yalova

Ramazan Can          Fehmi Alpay Özalan

                      Kırıkkale                                               İzmir

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yeni konut finansman programı kapsamında bankalarca sağlanabilecek finansmanın anapara tutarına ilişkin bütçe başlangıç ödenekleri referans alınarak belirlenen limit nominal tutar belirtilmek suretiyle revize edilerek limitin daha açık bir şekilde düzenlenmesi öngörülmektedir. Ayrıca arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi kapsamında arsa maliki olan kişilerin tasarrufunda bulunan inşaatı tamamlanmış ve tamamlanma aşamasında olan gayrimenkullerin yeni konut finansman programına dahil edilmesinin hem daha fazla konut arzını hem de daha fazla vatandaşın bu programdan yararlanmasına imkân sağlayacağı değerlendirilerek “arsa payı karşılığında inşaat sözleşmesi” çerçevesinde arsa payı sahiplerinin de program kapsamında “yüklenici” olarak değerlendirilmesi ve bu bağlamda “yüklenici firma” ifadelerinin “yüklenici” olarak değiştirilmesi önerilmektedir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

                                                                       Kapanma Saati:21.02

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.03

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 53’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

396 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 25 Ocak 2023 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 21.04

 



(*) 396 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.