11 Ocak 2023 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 11 Ocak Türkiye Sağlıkçılar Günü münasebetiyle söz isteyen Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’a aittir.

Buyurun Sayın Aycan. (MHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Sağlıkçılar Günü nedeniyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Sizleri saygıyla selamlıyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi Gurubu olarak devletine sadık, Türk milletine sadakatle, özveriyle hizmet eden tüm sağlıkçıları tebrik ediyoruz, tüm sağlıkçılara minnetlerimizi belirtmek istiyorum ve Sağlıkçılar Günü’nü kutluyorum.

Türkiye’de 39 farklı sağlık mesleği, 1 milyona yakın sağlık personeli, çeşitli sağlık kuruluşlarında sağlık hizmeti vermeye çalışmaktadır. Aralarında ciddi farklılıklar, statü farklılıkları, pozisyon farklılıkları, ücret farklılıkları vardır. Bu nedenle biz bu farklılıkların kalkmasını bekliyoruz. Özellikle örneğin Sağlık Bakanlığı bünyesinde bir hemşire 6 farklı pozisyonda çalışmaktadır ve bu 6 farklı pozisyonda çalışanların özlük hakları birbirinden farklıdır.

Sağlık hizmeti bir kamu hizmetidir ve kamu hizmetinde esas, devlet memurluğudur. Bunun için sağlık kuruluşlarında vekil sağlık personeli, sözleşmeli sağlık personeli veya kamu dışı sağlık personeli gibi ayrımların kalkmasını, tüm sağlık personelinin devlet memuru statüsünde sağlık hizmeti vermesini bekliyoruz ve bunun doğru olduğunu belirtmek istiyoruz. Sağlık personeli arasında çok ciddi ücret farklılıkları vardır. Özellikle kamuda sağlık personelinin ücreti ek ödemeyle belirlenmektedir fakat ek ödemeden yararlanamayan ya da az miktarda yararlanan sağlık personelinin özellikle hemşirelerin, ebelerin, sağlık memurlarının, sağlık teknisyen ve teknikerlerinin durumları mutlaka iyileştirilmelidir. Ya ek ödemeden daha fazla yararlanmaları sağlanmalı ya da maaşlarında yapılan bir iyileştirmeyle sağlık personelinin ücretinde bir iyileştirme yapılmalıdır.

Tüm sağlık personelinde aslında ücret farklılıkları her yerde görülmektedir. Kamu dışı sağlık personeli veya kamuda Sağlık Bakanlığı dışında çalışanlar arasında da çok ciddi farklılıklar vardır. Aynı şekilde, kamuda hastanede çalışan sağlık personeliyle hastane dışında çalışan veya başka kamu kuruluşlarında çalışan sağlık personeli arasında da ücret farklılıkları vardır. Bu farklılıkların giderilmesi en uygun yöntem olacaktır.

Bunun dışında, sağlık personelinde ciddi bir fazlalık vardır. Hekim dışında hatta eczacılar ve diş hekimleri de dâhil olmak üzere tüm sağlık mesleklerinde fazlalık vardır, bu kaynak israfı demektir. Onun için YÖK'ün özellikle kontenjan düzenlemesi yaparken bunu dikkate alması gerekir. Şu an 800 bine yakın sağlık personeli iş arayışı içerisindedir ve bu tabii ki kaynağın doğru kullanılmaması anlamına gelmektedir. Bu nedenle bu kontenjan ayarlamasıyla bu sorun çözülmelidir. Bir taraftan da Sağlık Bakanlığının kamuda ciddi bir alım yapmasına da ihtiyaç vardır. Özellikle birinci basamak kuruluşları ve aile hekimliğini dikkate alarak, bunun dışında da özellikle ilçe hastanelerini destekleyerek sağlık personeli alınması ilçe hastanelerinin daha iyi çalışmasını sağlayacaktır. Bu konuyu da önemsiyoruz.

Bir diğer taraftan da sağlık personeli arasında yeni yeni sağlık personeli unvanları ortaya çıkmaktadır. Sağlık Meslekleri Kanunu eski bir kanundur, bu kanun içerisinde birçok sağlık mesleği tanımlanmamıştır ya da görevleri tanımlanmamıştır. Onun için YÖK ve Sağlık Bakanlığının bir araya gelerek sağlık mesleklerinde yeni bir düzenleme yapması, yeni bir tanımlama yapması da çok doğru olacaktır çünkü birçok meslek tanımlanmamış meslektir, diplomalıdır fakat Sağlık Bakanlığının standart kadrosunda cetvellerde yer almamaktadır. Bunun baştan düzenlenmesi, hem tanımlanmamış sağlık mesleklerinin tanımlanmış olması hem de görev tanımlarının yeniden yapılması sağlık hizmetlerinin sunumu açısından çok yerinde ve yararlı bir uygulama olacaktır. Bunun da acilen yapılması gerektiğini düşünüyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SEFER AYCAN (Devamla) – Milliyetçi Hareket Partisi olarak biz tüm sağlık personeline çalışmalarında başarılar diliyoruz, onlara minnettarız ve buradan açıkça belirtmek istiyoruz ki sağlık personelinin ücreti veya özlük haklarıyla ilgili yapılacak her türlü düzenlemeyi açıktan destekleme taraftarıyız ve bunu da tebliğ ediyoruz, belirtiyoruz.

Tüm sağlık personelini bir kez daha minnetle, saygıyla selamlıyorum.

Sağ olun, var olun.

Teşekkür ederim. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Edirne’nin sorunları hakkında söz isteyen Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’na aittir.

Buyurunuz Sayın Gaytancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; doksan iki yıl Osmanlı’ya başkentlik yapmış bir şehrin bugün sorunlarından bahsedeceğim.

Bu şehir, çağ açıp çağ kapatan Fatih Sultan Mehmet’in de doğduğu bir şehir. Kimse sağlık tedavisi vermezken akıl hastalarını daha 1500’lü yıllarda müzikle tedavi eden bir şehre sahibiz, Edirne Darüşşifasına sahibiz. Selimiye’ye, dünyanın, UNESCO’nun kültür mirasına sahip olan şehirlerinden biriyiz. Köprüleri, camileri, tarihî eserleriyle şehirlerin sultanı, sultanların şehri Edirne kısacası bir tarih kenti. Aynı zamanda, bu tarihî kenti keşfetmek, Karaağaç’taki cumhuriyetimizin tapusu olan Lozan Anıtı’nı görmek ve ciğer yemek için misafirlerimizi de bekliyoruz; bir turizm kenti.

 Bu tarih ve turizmi yaşamamızı sağlayan da ülkemizin kurucusu, mavi gözlü dev adam yani Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün doğduğu topraklara en yakın olan serhat şehrimiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Arda, Tunca, Meriç ve Ergene’ye sahip olan bir su kenti ama bu sulara gem vuramamış, Suakacağı, Çömlekköy gibi barajları yapamamış. Ergene vahşice sanayiye teslim edilmiş ve kirletilmiş bir Ergene’ye sahibiz. Dünyanın da kendi kendini temizleyebilen, ender körfezlerinden biri olan Saros Körfezi’ne sahibiz ancak vahşice saldırılara uğruyor Saros Körfezi. Yayla Sahili’nde yapın dediğimiz dalgakıranları bir türlü yapmıyorsunuz; projesi hazır. Vakıf Sahili’ni TÜGVA’ya verdiniz. Gökçetepe Sahili’ni TÜRGEV’e verdiniz, şimdi de Danişment Sahili’ne saldırmaya çalışıyorsunuz. Bu sahillere gidebilmek için de yıllarca can veriyoruz. Keşan-Enez kara yolunu bir türlü tamamlamıyorsunuz; 2021’de sözde bitecekti ama hiçbir çalışma yok.

Edirne aynı zamanda üretici bir kent; ayçiçeği üretiyor, buğday üretiyor, çeltik üretiyor, temel gıda maddelerini üretiyor ama çiftçisi borçlu, çocuklarını da gurbete kaptırmış; Çorlu’ya, Çerkezköy'e İstanbul’a kaptırmış, göç var. Sadece bu ürünlerde bile kendi kendine yeterli olabilsek yılda 3 milyar dolar ülkemizde kalacak ve bundan aslan payını da Edirne alacak. Pirinçte Türkiye’nin yüzde 50’sini Edirne üretiyor ama bakın, bu pirinci Edirne Uzunköprü’den aldım; üretici bir bölge. Ne yazıyor arkasında? “Yunanistan'da üretilmiştir.”

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Yazıklar olsun!

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Ya arkadaş, tereciye tere satılır mı? Edirneli üretiyor, para kazanamıyor, biz Yunan çiftçisine milyonlarca dolar para ödüyoruz; yazıktır günahtır! (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bu ayıp da bu iktidara yeter!

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bence de.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Evet. Bu, bütün ilçelerde var ve Toprak Mahsulleri Ofisi satıyor yani siz kurdunuz, zarar eden Tarım Kredi marketlerinde yani sizin kurduğunuz Tarım Kredi marketlerinde satılıyor.

Edirne’ye Bulgarlar kimlikle geliyor. Bizim orada akrabalarımız var, vize almak için kuyruğa giriyoruz. 150 lira para veriyoruz, vize alabilirse Edirneliler Bulgaristan’a gidebiliyorlar. 2002’de 50 kuruş verip 1 leva alabiliyorduk, sayenizde, 2010’da 1 lirayla 1 leva eşit oldu, şimdi 1 leva alabilmek için yani Bulgar parası alabilmek için 10 lira para ödediğimiz bir şehir hâline getirdiniz Edirne’yi.

Bir zamanlar eğitimde ilk 3’e giren bir şehirdi Edirne, şimdi 40’ıncı sıralarda. İki yüz yıla yaklaşan Edirne Lisesini bile bir ara maalesef niteliksiz okullar sınıfına aldınız, bereket, bu yanlıştan döndünüz.

Tıp fakültemizin köklü bir geçmişi var, bir de ciddi bir personeli vardı ama şu anda doktorların çoğu gitti, hastalar randevu alamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – Bütün ilçelerimizde güzel güzel devlet hastaneleri yaptınız, müteahhitlere para kazandırdınız ama içinde doktor yok, hemşire yok, hasta bakıcı yok, hastalar da sırada.

Her tarafı tarım topraklarıyla kaplanmasına rağmen, sanayileşmek isteyen, bunu da OSB’ler aracılığıyla yani organize sanayi bölgeler aracılığıyla gerçekleştirmek isteyen bir kenttir Edirne. Ama Edirne’deki OSB’nin yolu köylerden geçiyor, doğru dürüst bir yol yapmadınız, para ayırmadınız.

Kısacası “tarih” var, “turizm” var, “tarım” var; 3 “T” var ama 4’üncü “T”, Edirne’yi bozuyor, siz bozuyorsunuz; “tahribat” yapıyorsunuz Edirne’ye, AKP’li yıllarda bu “tahribat” daha da arttı. İnşallah, dört ay sonra iktidardan düştüğünüzde Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıyla sadece Edirne değil tüm Türkiye kalkınacak diyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – AKP, Edirne’yi unutmuş.

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Kilis’in tarihî ve kültürel mirası hakkında söz isteyen Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal’a ait.

Buyurun Sayın Dal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

 

AHMET SALİH DAL (Kilis) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kilis’in tarihî ve kültür mirasıyla ilgili gündem dışı söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Kilis, bereketli coğrafyalara, renkli ve zengin kültürlere beşiklik etmiş ve tarih boyunca ticari hayatı, mimarisi, edebiyatı, mantık ve felsefe ilmi, kültür ve sanatı en üst seviyede yaşamış, sıcak iklimi ve yerleşmeye müsait coğrafyasıyla onlarca medeniyete ev sahipliği yapmıştır; Birinci Dünya Savaşı sonrası İngilizlerin ve Fransızların işgali altına girmiş, aylarca süren destansı mücadelesi neticesinde 7 Aralık 1921 günü tekrar bağımsızlığına kavuşmuştur.

İslam’la şereflenmesi Hazreti Ömer dönemine uzanan ve köklü bir medeniyetin vârisi olan Kilis, dünyanın gözü önünde, on yılı aşkın süredir devam eden insanlık krizinde ülkesinin yüklendiği tarihsel sorumluluktan payına düşeni fazlasıyla sırtlanarak katıksız bir insani ve vicdani duruş sergilemiş, âdeta insanlığın onurunu kurtarma mücadelesi vermiştir.

Tarih boyunca beşiklik ettiği birikimini ve çeşitliliğini bağrında barındıran Kilis, birçok tarihî değere ve kültürel mirasa da ev sahipliği yapmaktadır. Tarihî camiler, sahabe türbeleri, hanlar, hamamlar, çeşmeler, tarihî taş yapılar, bölgenin binlerce yıllık tarihine ışık tutan Oylum Höyük, Mozaikli Bazilika, Ravanda Kalesi, Nekrobol, restorasyonu tamamlanmış havra ve burada sayamayacağım birçok zenginliğiyle Kilis, kültür ve inanç turizminin önemli merkezlerinden biri olma yolunda devam etmektedir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bunun yanında, binlerce yıl ev sahipliği yaptığı ve ilişki kurduğu farklı uygarlıkların mutfak kültürünü kendi toprağının bereketi ve nimetleriyle harmanlayan Kilis’in gastronomisi de kültürel bir miras statüsündedir. 300’den fazla yemek ve tatlı çeşidi bulunan Kilis, gelen ziyaretçilerine eşsiz lezzetler sunmaya devam etmektedir.

Kilis halkı, 3 Kasım 2002’de tüm Türkiye’de olduğu gibi Kilis’te de AK PARTİ’ye büyük destek vererek makûs tarihini ters yüz etmiş, o günden bu tarafa tarımda, sanayide, ulaşımda, sağlıkta, sosyal alanda, kültürel varlıkların canlandırılmasında çok önemli mesafeler katederek hak ettiği hedefe adım adım yaklaşmanın gayreti ve çabası içerisinde olmuştur.

Sanayide, Hükûmetimizin çıkarmış olduğu teşvikler neticesinde, bugün, mevcut organize sanayi bölgemizde binlerce gencimizin istihdam edilmesi sağlanmıştır. Yine, Kilis Polateli Şahinbey Organize Sanayi Bölgemizde arsa tahsisleri yapılmıştır, altyapı çalışmaları hızla devam etmektedir ve tamamı bittiğinde uzun vadede 75 bin insanın çalışabileceği bir yer konumuna gelecektir. Bu da hem Kilis’in hem bölgenin ekonomisine ciddi bir katkı sağlayacaktır.

Tarım alanı olarak kullanılan arazilerimizin toplam 10 binlerce dekarını yaptığımız baraj ve göletlerle suyla buluşturduk ve çiftçilerimizin ekonomisine ciddi katkılar sağladık. Başlıca tarım ürünlerimiz zeytin, üzüm, biber ve diğer tahıl ürünleridir ama özellikle de zeytinyağımız, horoz karası siyah üzümümüz, pul biberimiz ve dolmalık biberimiz ilimizin ve ülkemizin katma değeri olan, parlayan yıldızları arasındadır.

Her bir Kilisli hemşehrimizin yaşam konforunu artırmak için belediyemiz ve özel idaremiz büyük bir gayretle çalışmalarına devam etmektedir.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımızın önderliğinde yirmi yıldır, halkımızdan aldığımız emanetin bilinci ve sorumluluğuyla memleketimize hizmet etmeye gayret gösteriyoruz. Dün hayal ettiğimiz yatırımların bugün bitmiş şekilde halkımızın hizmetinde olmasının mutluluğunu, bahtiyarlığını hep beraber yaşıyoruz. Merhum Alaeddin Yavaşca’nın şu sözleriyle konuşmamı bitirmek istiyorum: “Kilis’in insanı misafirperverdir, cömerttir hem de efece merttir.”

Bu duygu ve düşüncelerle Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen halkımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dal, ben de Kilis’in havasını ve tavasını ilave edeyim efendim.

Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özkan…

 

 

 

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Yüz Yüze Türkiye Esnaf Buluşması” programında verdiği müjdeler esnafımızda mutluluk etkisi yaratmıştır. Bu bağlamda, esnaf destek paketini 50 milyar TL ilaveyle 150 milyar TL’ye çıkardık. Halkbank Paraf, Troy, Esnaf kredi kartı limitini 100 bin liradan 150 bin liraya çıkardık, ayrıca esnafımıza üç ay ödemesiz toplam on iki ay vadeli yüzde 9,75 gibi düşük faiz ve taksitlendirme fırsatı verildi. Esnaflıktan gelen bir milletvekili olarak, verilen müjdelerden dolayı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a şükranlarımı sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

 

 

 

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Sayın Başkan, Yusuf Kerim 6 yaşında bir yavrumuz ve kanser tedavisi görüyor. Annesinin ilgi ve şefkatine ihtiyaç duyduğu bu en kritik zamanda annesi cezaevinde, kendisiyse hastanede tedavi altındadır. Yusuf Kerim'in hastalığının daha fazla ilerlememesi ve inşallah en kısa zamanda iyileşebilmesi için annesine kavuşması sağlamalıdır. Annenin cezası ertelenmeli, zira her ne suretle olursa olsun 6 yaşındaki masum bir çocuğun cezalandırılması asla kabul edilemez. Şunu unutmayalım ki kerim devlet anlayışımızın temelinde “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışı ve esası vardır. İnsanlığın, adaletin ve kerim devlet anlayışının gereği Yusuf Kerim’i annesine kavuşturmak olmalıdır. “Ben annemi istiyorum.” diyen Yusuf Kerim’in bu çağrılarına daha fazla kulak tıkamayalım.

BAŞKAN – Sayın Altaca Kayışoğlu…

 

 

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Bursa'da sıcak su bölgesi olarak bilinen, adındanda anlaşılacağı üzere termal bölgesi olan 110 dönümlük araziye turizm tesisleri, sağlık tesisleri, spor tesisleri yapılması planlanıyordu fakat şimdi ticaret ve konut alanına dönüştürülüp TOKİ marifetiyle yine betona dönüştürülecek, Bursa’nın bu merkezi de yok edilecek. Bursa’nın geleceği açısından bu karar asla kabul edilemez. Bursa’nın termal şehir kimliğini yok edecek, yine şehri betona, havasızlığa gömecek bu projeyi turizmciler de kabul etmiyorlar.

Uludağ’ı turizm bahanesiyle yok etmek isteyen, betona çevirmek isteyenlere sesleniyorum. Gerçekten niyetiniz turizmse bu alanı değerlendirebilirsiniz.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Barut…

 

 

 

AYHAN BARUT (Adana) – Halkımız, AKP’nin neden olduğu ekonomik yangının içinde can çekişiyor; yoksulluk, açlık, sefalet diz boyu. Bu topraklarda yoksulun ekmeği bile 5 lira. Bir simit, bir peynir alamaz hâle getirdiler insanlarımızı. İktidarın pembe boyacısı işsiz sayısını 3 milyon 576 bin kişi olarak açıkladı. İşsizlik oranı yüzde 10,2 seviyesinde. Biliyoruz ki bu aldatmacalı rakamlar gerçeği gizleyemez.

Emeklimizin en düşük maaşı asgari ücretle aynı, 8.500 lira olmalıyken sadece 5.500 lirayı lütuf olarak gösterenler, sunanlar yaşanan kara tablonun sorumlusudur. Bu kara düzen bitsin artık. Bütün ücretler en az asgari ücret oranında artırılmalıdır, en düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine getirilmelidir. Halkın alım gücü sürekli düşerken işsizlik rekorlarını seyretmeyin.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kasap…

 

 

 

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – AK PARTİ’nin yersiz, plansız politikaları sonucu hakir görülen, “Giderlerse gitsinler.” denilen, dövülen, öldürülen, işsiz kalan, yoksulluk sınırında yaşayan tüm sağlıkçıların gününü yine de kutluyorum bu şartlara rağmen.

AK PARTİ devrisaadetinde ülkemiz ekonomisi yıllar içinde büyüdü ama her büyüme, gelişme anlamına gelmez. Bu büyüme refah artışına yansımadı; gelir hep düştü, orta sınıf kalmadı, milyonların sadece asgari ücret gibi bir gelirleri var; eğitim, sağlık, adalet, insan hakları, özgürlük, demokrasi, basın özgürlüğü, hepsi yerlerde sürünüyor; gençlerin hayallerini çaldınız, umutlarını çaldınız. Bakın, bugün Türkiye’de ne yeni bir ev ne yeni bir araba sahibi olamazsınız, kiranızı ödeyemezsiniz, ailenizle bir haftalığına bir yere tatile gidemezsiniz, yurt dışı tatili zaten imkânsız, yeni bir eşya alamazsınız, sağlıklı ve yeterli beslenemezsiniz. Türkiye bu hâle getirdiniz; siz gidiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

 

 

 

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve İzmir Büyükşehir Belediyesine ait 23 hava kalitesi ölçme istasyonuna göre 2022’de İzmir’de özellikle partikül madde (PM10) değerleri sınır değerleri üzerinde seyrediyor. Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi raporuna göre de Aliağa, Alsancak, Bornova, Çiğli, Gaziemir, Karabağlar, Karaburun, Karşıyaka, Menemen, Ödemiş ve Torbalı ilçeleri normalin üzerinde risk altında. Bu durum alarm durumudur. Başta Bakanlık ve Belediye olmak üzere bilim insanlarıyla birlikte önlemler hızlıca alınmalı, halkın ve doğanın sağlığı korunmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Karahocagil…

 

 

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

AK PARTİ 2001 yılında kurulmuş, 2002 yılının 3 Kasımında milletimizle buluşmuş, iktidarında 21’inci yılında yapılan tüm seçim ve referandumları kazanmış, halkımız ak siyasilerle, ak siyasetle ve dünya lideriyle bütünleşmiştir.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kara siyaset.

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Gerilim ve çatışmayla toplumun zaaf alanları üzerindeki siyaset geleneği milletimiz tarafından tasfiye edilmiş, 3 Kasım 2002’den sonra siyasetin aktörü millet olmuştur. Adalet ve kalkınmayı temel misyon olarak kabul ettik, hakikatin tamamen bizim tekelimizde olmadığını kabul ettik fakat bütün gücümüzle hakikate hizmet ettik. Sonuç yirmi bir yılda 15 seçim ve referandumda bu millet Recep Tayyip Erdoğan dedi. Bugün itibariyle 11 milyon 241 bin 230 vatandaşımız AK PARTİ'nin kayıtlı üyesi olmuştur. Korkmak hakkınız muhalefet, 16’ncı seçim, 2023 seçimleri de sonunuz olacaktır. Komple tasfiyeye hazır olun.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Bülbül…

 

 

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) - AKP iktidarının çiftçiden yana olmayan ithal tarım politikaları yüzünden vatandaş artık et yiyemiyor; süt inekleri kesime gidiyor. Yılbaşından itibaren kırmızı ete tam 3 kez zam geldi. Aydın'da kasapların iki ay önce kilosunu 90 liraya aldığı karkas etin fiyatı 130 lira oldu, yapılan bu artış da doğrudan tüketiciye yansıdı. Kasaplar kırmızı ete önümüzdeki günlerde tekrar zam geleceği uyarısını yapıyor. Kuşbaşı etin kilosu 180 liraya, kıymanın 170 liraya, dana antrikotun 250 liraya, kuzu pirzolanın fiyatı ise 350 liraya dayandı.

Buradan tekrar uyarıyorum: İthal etle fiyatlardaki ateşi söndürebilirsiniz ama bu, sadece geçici olacaktır. Bakın, üretici, maliyetlerden dolayı süt ineklerini kesime gönderiyor. Raflardaki süt fiyatı 25 lira olmuş durumda. Hayvancılığa destek verilmesi gerek. Hayvancılıkla ilgilenen vatandaşlarımızın maliyetlerinin yani girdi fiyatlarının düşürülmesi gerek. CHP iktidarında üreticiler desteklenecek. Tarım Kanunu’nun 21’inci maddesi gereği millî gelirin en az yüzde 1’i destekleme primi...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tuncer…

 

 

 

MUSTAFA TUNCER (Amasya) - Sayın Başkan, Amasya merkez ve ilçelerinde Vakıflar Bölge Müdürlüğünün maliki olduğu ve Amasyalı esnaflarımızın da kiracı olduğu yüzlerce iş yeri bulunmaktadır. Vakıflar Bölge Müdürlüğü 2023  yılı kira artışları için esnaflarımıza SMS yoluyla ve yazılı olarak ihbarnameler göndermekte ve bu ihbarnamelerde kira artış oranının TÜİK tarafından açıklanan kira artış oranı kadar yapılacağını belirtmektedir; bu oran ise yaklaşık yüzde 72’dir. Ekonomik krizle boğuşan, siftah yapamayan ve sattığını aynı paraya yerine koyamayan esnaflarımıza bir darbe de Vakıflar Bölge Müdürlüğü vurmaktadır. Zaten yüksek kiralar ödeyen esnafımıza “Kiranı yüzde 72 artır.” demek “Ticareti terk et.” demekle eş değerdir. Sayın Vakıflar Bölge Müdürü, Amasyalı esnaflarımızın feryatlarına kulak ver ve 2023 kira artışını sembolik bir rakam olarak belirle.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Fikret Şahin…

 

 

 

 

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

11 Ocak Türkiye Sağlıkçılar Günü’nü kutluyor, büyük fedakârlıklarla sağlık hizmeti sunan başta hekimlerimiz olmak üzere tüm sağlık emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Bu anlamlı günde Sağlık Bakanlığının da sağlıkçılarımıza hak ettiği değeri vermesini bekliyoruz. Zira Sağlık Bakanlığının 6 Ekim ve 7 Ocak tarihlerinde yayınladığı yönetmelik değişikliğiyle hekimlerimizin serbest çalışma hakkı, mesleki özgürlükleri engellenmiş, hastaların hekim seçme hakkı yasaklanmıştır. Kamu yararı bulunmayan bu yönetmelik zincir hastanelerin isteği üzerine düzenlenmiş olup dünyada hiçbir örneği yoktur. Hekimlerimiz bu yasakçı yönetmeliğin tamamen iptalini talep etmekte, Bakanlığın seslerini duymasını istemektedirler.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

 

 

 

 

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde geliştirilen projeler sayesinde savunma sanayisi yükselen Türkiye’nin yıldızı hâline geldi. 2023’te geçmişte başlayan projeler tamamlanacak, bir yandan da yeni sistemler güvenlik güçlerine teslim edilecek ve ihtiyaçlara göre yeni projelere start verilecek. Dünyanın ilk SİHA gemisi olacak Anadolu hizmete alınacak, Millî Muharip Uçak’ımızı hangardan çıkarıp tüm dünyaya göstereceğiz, Hürjet ilk uçuşunu yapacak, Bayraktar KIZILELMA’nın  çeşitli uçuş manevra testleri ve mühimmat entegrasyonları yapılacak, Anadolu gemisine konuşlandırılacak Bayraktar TB3 SİHA ilk uçuşunu yapacak. Özgün helikopterimiz GÖKBEY’in ilk teslimatları Jandarma Genel Komutanlığına yapılacak, İMECE yer gözlem uydusu uzaya fırlatılacak. 2023 savunmada Türkiye Yüzyılı’nın başlangıcı olacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur...

 

 

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

160 bin nüfuslu Defne ilçemizin devlet hastanesi ihtiyacını gidermek için uzun süredir mücadele ediyorum. Sağlık Bakanlığımızın hassasiyetiyle Defne’ye devlet hastanesi yapımı kararı alındı, ödenek ayrıldı, teşekkür ediyorum. Koçören Mahallesi’nde 68 dönümlük bir arsada karar kılındı, arsa tahsisi yapıldı, proje aşamasına geçildi. Tam bu noktada sırf yerel yönetim zora girsin diye birtakım gereksiz tartışmalar başlatıldı. O gün, bir hastane olmayacak arsalar gündeme getirildi, konuya ilişkin Sağlık Bakanıyla görüşüp daha sonra da soru önergesi verdim, Bakanlıktan da cevap geldi. Gelen cevaba göre “200 yataklı Defne Devlet Hastanesi Koçören’de bulunan 68 dönümlük arazi üzerinde yapılacaktır.” Böylece Defne Devlet Hastanesi arazisi tartışmaya kapanmıştır, tüm Defneli hemşehrilerime hayırlı uğurlu olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çakır...

 

 

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan öncülüğünde başlatılan millî teknoloji hamlesi elhamdülillah meyvelerini vermeye başladı. Yıllardır “Yapamazsınız, başaramazsınız.” diyenlere inat geldiğimiz nokta tüm dünyada yakından ve takdirle takip ediliyor. Türkiye Yüzyılı için emin ve kararlı adımlarla ilerlemeye ve aziz milletimize hizmetkâr olmaya devam edeceğiz.

Cumhuriyetimizin ilanının 99’uncu yıl dönümünde banttan inen millî otomobilimiz TOGG’un gururunu milletçe yaşadık. Muharip insansız savaş uçağımız KIZILELMA gökyüzümüzle buluştu. TUSAŞ tarafından üretilen millî muharip savaş uçağımız da inşallah en kısa sürede gökyüzüyle buluşarak vatan müdafaasında yerini alacak. Çeşme açılışını önemli bir yatırım, video konferansını yüksek teknoloji zannedenlere inat yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Erbay…

 

 

BURAK ERBAY (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sağlık emekçilerimiz, yurttaşlarımızın sağlığı için canla başla çalışmakta, sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde fedakârca görev yapmaktadırlar. Bu zor şartlar altında çalışan tüm sağlık emekçilerinin 11 Ocak Sağlıkçılar Günü’nü kutluyorum.

Sağlık çalışanlarının büyük sorunları bulunmaktadır; iş yükleri her geçen gün artmakta, şiddete maruz kalmaktadırlar. Bu olumsuzluklara rağmen, özveriyle görevlerini yürüten sağlık çalışanlarına çok teşekkür ediyoruz.

Birinci basamak sağlık hizmetlerinde görev yapan aile sağlığı çalışanlarının da önemli sorunları bulunmaktadır. Aile Hekimliği Sözleşme ve Ödeme Yönetmeliği’ne göre aile sağlığı çalışanlarına teşvik ve destek ödemesi yapılmaktadır. Ancak motivasyonlarının sürdürülmesi için yapılan ödemelerde adaletsizlikler vardır. Aile sağlığı çalışanları gerekli hak edişlerini alamıyorlar. Bu durum iş barışını ve çalışma motivasyonunu bozuyor. Aile sağlığı çalışanları destek ve teşvik ödemesinde yaşanan adaletsizliğin giderilmesini, destek primlerinin adil bir şekilde dağıtılmasını talep ediyorlar.

BAŞKAN – Sayın Öztürk…

 

 

HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, gerek TYP gerekse sözleşmeli olarak Millî Eğitim Bakanlığı bünyesindeki okullarda ve tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan özel güvenlik görevlisi ve temizlik görevlisi çalışanlarımızın, işçilerimizin geçici süreli olmasından dolayı mağduriyetleri bulunmaktadır. Bu anlamda tüm kamu kurum ve kuruluşlarında görev yapan özel güvenlik ve temizlik görevlilerimizin hiçbir şart aranmadan devlet kadrosuna alınarak hizmetlerin devamını sağlayabilmeliyiz.

Bir önemli husus da özel güvenlik görevlilerinden yılda bir alınan, yaklaşık 3 bin TL’yi bulan sertifika harcının kaldırılmasıyla önemli bir maddi yükün altından işçimiz kurtulmuş olacaktır. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın bu talepleri dikkate alarak kadro çalışmalarını tamamlayıp Genel Kurula getirmesini istirham ediyor, bu vesileyle ayrıca, 11 Ocak Sağlıkçılar Günü’nü de kutluyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

 

 

 

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Mersin’in tarihiyle, doğasıyla, turizmiyle müstesna ilçelerinden Anamur’da bin yedi yüz yıllık Anamur Mamure Kalesi ve sahildeki Pullu Tabiat Parkı arasındaki 1.242 hektarlık bir alana, birinci derece sit alanı olmasına rağmen jeotermal arama ruhsatı verilmiş ve ocak ayının başında da maalesef “ÇED Gerekli Değildir” kararı alınmıştır.

Ben buradan bütün yetkililere sesleniyorum: Doğası, turizmi, tarımıyla Türkiye’nin en güzel ilçelerinden biri olan Anamur’a dokunmayın, tarihimize, doğamıza ihanet etmeyin. Bu işin peşini de bırakmayacağız. Ve şunu söylüyorum: Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! Yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kaya…

 

 

 

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Eğitimde, sağlıkta, teknolojide, ulaşımda, istihdamda olduğu gibi yükseköğrenimde de bizden önce yapılanları 5’e, 10’a, 15’e katladık. Üniversite sayımızı 76’dan 208’e yükselttik. Yükseköğrenim yurt yatak kapasitemizi 182 binden 850 bine ulaştırdık. Yurtlarımızda kalan öğrencilerimize yapılan beslenme yardımını 1.800 liraya yükselttik. 2022-2023 döneminde yurt ücretlerine zam yapmayarak öğrencilerimizin geçen yılki fiyatla barınabilmelerini sağladık. Bursları, lisans öğrencileri için 1.250; yüksek lisans öğrencileri için 2.500, doktora öğrencileri için 3.750 liraya çıkarttık. 3,3 milyon öğrencimizi 27 milyar liralık bir maddi külfetten kurtardık. Muhalefetin kuru gürültüsü, içi boş sloganları ve vaatlerine aldırış etmeyecek, gençlerimizden aldığımız destekle birlikte 2023 seçimlerinde onlar için çalışmaya, hayallerini gerçeğe dönüştürebileceğimiz daha iyi imkânlar sunmaya devam edeceğiz inşallah.

BAŞKAN – Sayın Şevkin...

 

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ey Hükûmet, ey iktidar vekilleri; 2023 ilk yarıyıl zammı olarak işçi, esnaf emeklilerine, memur ve sözleşmeli personele, memur emeklilerine yüzde 30 oranında zam öngörüyorsunuz. Yahu, halktan bu kadar mı koptunuz? Pazara hiç mi çıkmıyorsunuz? Biraz sırça köşklerinizden çıkın. Her şeyin fiyatının 5 katına çıktığı, sizin pembe boyacınız TÜİK'in bile enflasyonu yüzde 65 olarak saptadığı bu dönemde en düşük emekli maaşı 5.500 TL. Siz Sayın Cumhurbaşkanı bunu açıklarken ayakta alkışlıyorsunuz. Yahu, Allah'tan korkun; açlık sınırının bile 8.130 liraya ulaştığı bu süreçte hemen, derhâl bu yasa teklifini geri çekin, zammı insani bir düzeye çıkarın. Bırakın karıncayı bile incitmemiş milletvekillerimizin dokunulmazlığını kaldırmayı, halka inin biraz lütfen, halka inin. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gürer…

 

 

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutluyorum. Atanamayan tüm sağlıkçıların bir an önce atamalarının yapılmasını, taşeron sağlıkçıların kadroya alınmasını, sağlık çalışanlarının özlük haklarının emeklerine uygun düzenlenmesini, aile sağlığı hekimlerinin ve çalışanların çalışma koşullarının iyileştirilmesinin sağlanmasını temenni ediyorum. Fizyoterapist bireyin değerlendirilmesini ve tanılamasını hekimlerin yönlendirilmesiyle yapan, tedavi planlayan, uygulayan ve takip eden mesleki yeterliliği olan, dört yıllık lisans programını tamamlamış sağlık profesyonelleridir. 40 bin mezun atama beklemektedir, yeterli alım bir an önce yapılmalıdır, en az 10 bin fizyoterapistin atanması sağlanmalıdır. Yataklı tedavi merkezleri, ayakta teşhis ve tedavi hizmetleri veren sağlık kuruluşları, özel eğitim uygulama okulları, özel eğitim ve rehabilitasyon merkezleri gibi yerlerde fizyoterapistlerin çalıştırılması olasıdır, onların da atanmaları sağlanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

 

 

 

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, geçen hafta sonu, Kâhta ilçemizde örgütlerimizle birlikte bir dizi ziyaretle saha çalışması yaparak hemşehrilerimizle bir araya geldik, vatandaşlarımızın dertlerini dinledik. Ziyaret ettiğimiz Tütenocak, Akdoğan, Narlıdere, Bağbaşı, Aydınpınar, Narince, Çardak, Hasandiğin, Oluklu, Büyükbağ, Akkavak köylerimizde vatandaşlarımız dertli; zamlar hayat koşullarını çekilmez bir hâle getirmiş durumda. Adıyaman’da içme suyunu kuyulardan sağlayan köylülerimizin mağduriyeti yüksek elektrik faturaları nedeniyle gün geçtikçe katlanıyor, iktidarın duyarsızlığı devam ediyor. En temel insan hakkı olan temiz suya erişim hakkından vatandaşlarımız faydalanamıyor. Buradan iktidara çağrı yapıyor, özellikle içme suyunu sağlayan kuyulardaki abonelerin ücretlerinin düşürülmesi için gerekli yasal çalışmaları yapın diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi, sayın grup başkan vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Dursun Müsavat Dervişoğlu.

Buyurun Sayın Dervişoğlu.

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutluyorum.

Bilindiği gibi, bugün, biz burada Genel Kurul çalışması yaparken diğer taraftan bir Karma Komisyon toplandı ve 2 milletvekilimizin dokunulmazlığının kaldırılması hususunda da kanaatim ve inancım odur ki bir karar verecekler. Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri hakkında düzenlenen yasama dokunulmazlığının kaldırılması hakkındaki istemler Türkiye Büyük Millet Meclisi İçtüzüğü’nün 131 ve 134’üncü maddeleri uyarınca Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyonda görüşülmektedir. Karma Komisyon gündeminde tam 1.760 dokunulmazlık dosyası bulunmaktadır. Bunların içinden Kocaeli Milletvekilimiz Sayın Lütfü Türkkan ve Cumhuriyet Halk Partisi Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır'la ilgili dosyalar cımbızlanarak Karma Komisyona getirilmek isteniyor. Bugüne kadar dosyaların hazırlık komisyonlarına havalesinde Başkanlıkça ya fezlekelerin Komisyona geliş sırasının dikkate alındığı ya da sevk maddelerine göre havale yapıldığı anlaşılmaktadır. Şimdi ne oldu da 1961 Anayasası’ndan bugüne kadar gelen teamüller yok sayılır hâle getirildi? Komisyonun asli görevi dosyaların giriş sırasına göre hakkaniyetli bir değerlendirme yapmakken Türkiye Büyük Millet Meclisi uhdesindeki bir komisyonun iktidar partisinin siyasi hesap ve hezeyanlarına alet edilmesini kabul etmiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Komisyonun uygulamalarının ve bu uygulamalara meşruiyet kazandırma arzularının bir aparatı olmamak adına Karma Komisyon toplantısına katılmayacağımızı, bu sığ siyasi hesapların bir tarafı hâline gelmeyeceğimizi bir kez daha buradan Türkiye Büyük Millet Meclisine hem de kamuoyuna duyuruyoruz.

Açıkça ifade ediyoruz ki ilgili Meclis komisyonu kendi gündemine dahi sahip çıkamamaktadır, komisyon kendi gündemine hâkim değildir. Komisyonun gündemi, AK PARTİ iktidarının gündeminden ibarettir. Kaldı ki Karma Komisyonu oluşturan komisyonların gündemi yoğun olmadığı dönemlerde bile düzenli olarak çalıştırılmadığı bilinmektedir. Karma Komisyon, kamuoyunun gündemine gelen bir iki konu haricinde hiç toplanmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu nedenle kamuoyunda sıklıkla da eleştirilmektedir. Şunun altını çizmek istiyorum: Dokunulmazlık kurumu kamu düzenine dayanan bir haktır. Dolayısıyla İç Tüzük, dokunulmazlığın kaldırılmasını üyenin bizzat istemesi durumunda bile yeterli bir sebep olarak görmemektedir. Kamu düzeni üzerinden tanımlanan bu süreç siyasi kaygılar taşımadan sürdürülmeli, dokunulmazlık dosyaları gündelik siyasetin konusu yapılmamalı, hukuk dışı alana taşınmamalıdır. Sayın Lütfü Türkkan hakkındaki fezlekenin komisyona havalesinden on dört ay geçtikten sonra adeta cımbızla çekilerek gündeme alınması her şeyden önce Karma Komisyonun siyasi maksatla hareket ettiğini açıkça ortaya koymaktadır. Karma Komisyonun bu gündemi, muhalefeti sindirme çabasının bir sonucu olarak tarihteki yerini alacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ne parlamento ne de onun uhdesinde çalışan komisyon yüce Türk milletinin dışında hiçbir kuvvetin, vesayetin, iktidarın ve onun iktidar hesaplarının talimat görevlisi değildir. Millet egemenliğini kullanan bu Meclis, egemenliğini kullanırken şeffaf olmak mecburiyetindedir. Yaptığı her işi milletin yararına ve milletin gözü önünde yapmalıdır. Şimdi, biliyorum ki oradan bir karar çıkacak. Diler ve umarım ki uyarılarımızı dikkate alır ve dikkatli bir karar verirsiniz. Aksi takdirde siyaseten istifade etmek amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyacağınız bu dokunulmazlık kaldırma hedefinin size hiçbir şey kazandırmayacağını da göreceksiniz, aynı zamanda da yaptığınız bu işin altında kalacaksınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Seçimlere çok az kaldı. Bu Meclisin çalışma düzenine zarar verecek uygulamalardan hassaten istirham ediyorum vazgeçiniz. Bize geliyorsunuz, anayasal düzenlemeler yapacağımızdan bahsediyorsunuz, bu Meclisle birlikte uyum içerisinde kanun çıkarma arzunuzu ifade ediyorsunuz. Anayasal düzenleme yapmaktan bahsederken onun uzlaşmayla yapılacağını, uyum içerisinde kanun çıkarmanın yine uzlaşmayla gerçekleşeceğini görmüyor musunuz? Siyasi gerekçelerle, siyasi saiklerle Türkiye'nin gündemine taşıyacağınız bu dokunulmazlık dosyalarından siyaseten yararlanacağınızı var sayıyorsunuz ya bugünden, ben o kararınızı gözden geçirmenizi bir kere daha söylüyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bakınız, bizi tartışma konusu yapmaya çalışırken üzülerek ifade ediyorum iktidar partisi ve yürütmedeki bazı organlar tartışma konusu olacaktır ve bu yükün altında da siz kalacaksınız. Ben, her zaman olduğu gibi uyarımı yapmış olayım, hepinizi hukuka, adalete davet etmiş olayım.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum, size de teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurun Sayın Oluç.

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, biliyorsunuz, Halkların Demokratik Partisi hakkında bir kapatma davası sürüyor Anayasa Mahkemesinde; prosedür devam ediyor, o konuda konuşmaya devam edeceğiz fakat ben bugün meselenin başka bir yanına değineceğim. Dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesinde sözlü mütalaasını verdikten sonra Anayasa Mahkemesinin önünde basın toplantısı yaptı; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Kim bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı? 2021 yılı Mart ayında Anayasa Mahkemesine sunduğu kapatma davasına ilişkin iddianamesi geri gönderilen, Anayasa Mahkemesi tarafından “mesnetsizdir” diye geri gönderilen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısından söz ediyoruz. Aslında biraz utanıp istifa etmesi gerekirdi ama etmedi, devam etti, sonra 2021 yılının Haziran ayında bir iddianame daha hazırladı; birincisinin devamı, benzeri bir iddianame hazırladı ama Anayasa Mahkemesine iktidar tarafından o kadar ağır bir siyasi baskı yapıldı ki Anayasa Mahkemesi o iddianameyi kabul etmek durumunda kaldı. İşte, bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı dün Anayasa Mahkemesinin önünde basın açıklaması yapıyor. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının görevi mi basın açıklaması yapmak? Değil ama yapıyor ve basın açıklamasında âdeta Süleyman Soylu gibi konuşuyor, Süleyman Soylu; dili, üslubu aynı, aynı dil ve üslup. Sanki grup toplantısı yapıyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı. Ya, ona öneriyoruz, bak, üstündeki cübbeyi çıkar, gel karşımıza siyaset tartışalım. Öyle üstüne cübbe giyip kapatma davası açıp yargıdaki vesayeti, siyaseti dizayn etmek için kullanarak olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yargıda kurulmuş olan vesayeti kullanarak siyaseti dizayn etme çabasıyla olmaz o iş, olmaz. Giyeceksin siyasetçi elbisesini, geleceksin karşımıza tartışacağız seninle, o günleri de göreceğiz, biliyoruz.

Şimdi, bu Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kime benziyor biliyor musunuz? 2023 model Vural Savaş. Adalet ve Kalkınma Partisine kapatma davası açılmış olan zamandaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Vural Savaş bugün işte sizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı kılığında Bekir Şahin olarak karşımıza çıkıyor, sizin Vural Savaş’ınız bu. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarının Vural Savaşı'dır esas itibarıyla, bunu tarih yazıyor ve mazlum bir halka, Kürt halkına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının nasıl düşmanlık yaptığını tarih yazacak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Tekrar söyleyeyim, mazlum bir halka, Kürt halkına karşı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı'nın nasıl bir düşmanlık yaptığını da tarih yazacak. Gülüyor dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı basın toplantısını yaparken, niye? Görevini yerine getirmiş, mükâfatını bekliyor Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı bu iktidardan, son gülen iyi güler Sayın Başsavcı, son gülen iyi güler. Sizi tarih yazacak kara harflerle, utançla yazacak ama HDP’yi tarih yazacak altın harflerle; demokrasi, adalet, özgürlük ve barış mücadelesinde altın harflerle yazacak HDP’yi; bunu da söyleyelim.

Şimdi, biz biliyoruz bu HDP’ye düşmanlık yapan, Kürt’e düşmanlık yapan savcıları, yargıçları, bürokratları ve siyasetçileri.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Hangi suçu işledilerse, hangi suçun içindelerse en çok HDP’ye ve Kürt halkına düşmanlık yapıp gürültü çıkartıyorsunuz. Sizleri biliyoruz; bürokratını, siyasetçisini, yargıcını, savcısını. Bakın, size bir tavsiyemiz olsun Sayın Başsavcı: Yargıtaydaki FETÖ borsasını araştırın, torbacı ve uyuşturucu baronları borsasını araştırın; bir şey yapmak istiyorsanız tarihe onurlu bir şekilde geçmek için bunları araştırın. O yüzden, bir kez daha hatırlatıyoruz: Bu yapılan işler karşısında biz mücadelemizden, hukuk mücadelemizden vazgeçmeyeceğiz ve sizin hukuksuz yere, tamamen siyasi emellerle HDP’yi demokratik siyaset alanından tasfiye etme çabalarınız karşısında asla dik duruşumuzdan vazgeçmeyeceğiz. Biz ne Yargıtay cumhuriyet başsavcıları gördük ve atlattık, sizi de atlatacağız; bundan emin olun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özgür Özel konuşacak.

Buyurunuz Sayın Özel.

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ağır bir gündemimiz var. Bu ağır gündem konularına geçmeden önce hepimizin aslında üzerinde ortaklaşabileceği bir talep var Parlamentodan, bunu dile getirmeyi bir borç biliyorum.

Organize Sanayi Bölgesi  Eğitim Kurumları Derneği  bir talep iletiyor. Bu bölgelerde açılan okulların, ülkenin kalkınmışlığı ve mesleki okullaşmanın artması konusundaki katkıları hepimizin malumu. Bu kurumlara devlet bir destek veriyor. Bu kurumlar nasıl öğrenci yetiştiriyor dersek, benim çok beğendiğim bir tanımlamayla, hani hep “ara eleman” diyoruz ya, bu kurumlar aranan eleman yetiştiriyor; sanayinin ihtiyaç duyduğu, aradığı elemanı sanayiyle birlikte yetiştiriyorlar. Buna devlet desteği var, olması doğal ve doğru ancak 2012 yılında devlet desteğinin asgari ücrete oranı 6,42’yken bu yıl 1,11’e düşmüş yani 6 kat gerilemiş. Diyorlar ki bu konuda: “Şubat, haziran ödenekleri için seyyanen 6.500 liralık bir ek ödeme olursa ancak öğretmenlerin maaşları ödenebilir, bu okullar gerçekten o aranan elemanları yetiştirme noktasındaki gayretlerini sürdürüp başarılarını devam ettirebilirler.” Bu konuyu tüm grupların bilgisine sunuyorum. Tahmin ediyorum, bu başvuru tüm gruplara ulaştı ya da ulaşacaktır mutlaka.

Sayın Başkanım, burada gerçekten çok rahatsız edici, Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarı öncesinde ve başlarında dile çok getirdiği hatta  buraların üzerinden toplum desteği de sağladığı hususlar, iktidarlarının son aylarında aynen, hatta misliyle yaşanmaya başladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Örneğin, Meclisin 3’üncü grubu Halkların Demokratik Partisine açılan kapatma davası konusunda bizim tutumumuz belli. Geçtiğimiz günlerde verilen kararın Anayasa’ya uygunsuzluğunu da eleştiriyoruz. Bir seçim senesinde demokratik siyasete ne yapmaya çalıştığının da farkındayız, bunu da eleştiriyoruz. Ama dün Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Bekir Şahin’in Anayasa Mahkemesi önünde bir basın toplantısı düzenleyerek ki teknik bir basın toplantısı olsa olabilir zaten yazılı yapması lazım onu da ama “Şu şu aşamadayız.” dese neyse, gülerek, espriler yaparak, alay ederek vücut diliyle âdeta bir siyasi gibi davranmasını doğru bulmuyoruz yani bu jüristokrasiye Adalet ve Kalkınma Partisi bel bağladıysa vay hâline!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Bu yargısal aktivizme ihtiyacı varsa AK PARTİ’nin bu, en başta Ömer Çelik’e, sonra mevkidaşlarıma hakarettir. AK PARTİ'nin tezlerini savunacaksa, birilerinin gönlünü yapacaksa bunun için üzerindeki cübbeyi çıkarıp siyasete gelmesi lazım.

Bir başka mevzu, askerî vesayet; askerin siyasete ve kamuoyuna, seçmene istikamet dayatması. Bu, bir tek iktidara yapıldığı zaman mı darbedir, iktidara yapıldığında mı vesayettir? Gitmekte olan bir iktidara alkışlarla destek verip gelmekte olan yeni yürütmeye veya onu seçecek millete, halka “Bunlara oy verirseniz biz karşısındayız; bak, biz kimi alkışlıyoruz.” demek vesayet değil midir? Siyasete istikamet dayatmak değil midir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Millete muhtıra değil midir? Halka gözdağı değil midir? Buna hiçbir şey demeyecek mi Adalet ve Kalkınma Partisi? Biden çıkmış, altı ay önce bir laf etmiş: “Muhalefeti destekleriz.” Cürmü kadar yer yakar, şöyle göstereyim; ondan sonra kendileri bir şey dememiş, “Vay, altı aydır muhalefet buna susuyor.”

E, günlerdir buna susuyorsunuz; yürütmenin başı olarak bir partinin genel başkanı -atıyorum- “Fırtına obüsleri yaptık.” “Askerin durumunu iyileştireceğim, savunmada şunu yapacağım.” dese asker de gidip alkışlasa, ona bir şey diyen yok. Ya, ana muhalefet liderinin yurt dışı temaslarını alaycı bir dille eleştirirken avuçları patlıyor beylerin. Herkes haddini, sınırını, hududunu bilecek! Askerî vesayete karşı mağduriyet anlata anlata geleceksiniz, gelişinize bakmazlar gidişinize bakarlar demokrasi terazisine çıkacaksanız, kantarına çıkacaksanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna mı kaldınız? Kuvvet komutanlarının alkışına mı kaldınız? Valisi yetmedi, kaymakamı yetmedi, emniyet müdürü yetmedi, mesajlarla davet verdiğiniz devlet memurları yetmedi, kuvvet komutanlarının alkışına mı kaldınız ya? Erdemliler hareketinin geldiği yere bak, savrulduğu yere bak!

Son hususumuz da şu Sayın Başkanım: Ek binada, şeklen de Parlamentoya benzemeyen, AKP’nin AVM tarzı inşa ettiği o ek binada bu Meclis teamüllerine aykırı şekilde 300 milletvekilinin dosyası varken 1.760 dokunulmazlık dosyasından 2’sini cımbızlayıp siyasi mühendislik yapıyorlar; her şey suç, bazı suçlar daha suç.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hukuk devletlerinde buna parlamento karar veriyor, ceza kanunu yapıyor. Biz de bir TCK yapmışız -beğenin beğenmeyin, eleştirin eleştirmeyin- suçların içinde kademeli artan cezalar var. Bekleyenlere bakın, iktidarınızda bekletilen dosyalara bakın; irtikaplar, rüşvetler, adam kayırmalar, onlar bunlar beklesin, hele hele son dönem bazı en ağır cezalık suçlara daha iddianame bile düzenlenemesin, ondan sonra “Şikâyete bağlı, yatarı olmayan bir suçtan dokunulmazlık kaldıracağım.” veya “Mahkeme bastı.” diye… Gitmiş oturmuş, kararı dinlemiş, dinlemiş, 3’üncü kez bilirkişi raporu; 3 bilirkişi raporu da Yalova Belediye Başkanımızı haklı görüyor. 1’inciden sonra 2’yi istiyor; 1’inci bilirkişiye suç duyurusu, 2’nciye gözdağı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – 2’inci de haklı görüyor, bilirkişiye suç duyurusu. 3’üncü, 3’üncü de haklı görüyor; yine göreve iade etmiyor, niye? Çünkü rozetini beyefendi taktı AK PARTİ grup toplantısında Yalova’nın sözde belediye başkanına. Seçilmiş belediye başkanını 3 bilirkişi raporuna rağmen verme, ona isyan edip “Bu kadar da olmaz, çıkalım arkadaşlar.” diyene orada bir hâkim bir laf etmiş, o da diyor ki: “Ayıp ediyorsun, yazık ediyorsun, yazıklar olsun!” “Mahkeme basmış”mış, karardan sonra ya, karardan sonra! Karardan önce olsa sen böyle karar verirsen anlarım, terk ederken tepki; buraya mı düştünüz, bunlara mı ihtiyacınız var? Bu noktada mıyız? Şimdi, bu arkadaşlarımız orada, olacak iş değil.

Sayın Başkan, anlayışınıza sığınarak, son sözüm şu: Bakın, hakikaten içimiz yanıyor, çıldırmak üzereyiz ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şöyle bir şey olabilir mi? Orada AK PARTİ ve siyasi ittifak ortağı yani iktidar bloğu var; baş başalar, el eleler, yan yanalar; yapayalnızlar. Sayın Başkanım, demokrasilerde…

İktidar her rejimde var, her türlü zorba rejimde var; rejimi demokrasi yapan muhalefetin varlığıdır. Bakın, orada bir başınıza kaldınız, bir muhalefet milletvekili yok. İktidarlar meşruiyetlerini muhalefetin varlığından alırlar. Yarın burada da bir başınıza kalırsınız. Ne diyeceğiz dünyaya? Muhalefetin olmadığı bir yerde muhalefet milletvekillerini yargılayan, dokunulmazlığını kaldıran… Bunun için mi geldiniz buraya? Böyle mi geldiniz, böyle gidiyorsunuz? Böyle geldiniz, böyle mi gidiyorsunuz? (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ayıptır, yazıktır, günahtır!

Hakikaten her aşamasında muhalifiz ama…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - …şu gidişinizi hiç yakıştıramadım Türkiye’ye.

Sağ olun. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Özlem Zengin.

Buyurunuz Sayın Zengin.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evveliyatla, tabii, dün Genel Kurul kapandığı için yapmamız gereken işleri yapamadığımız için üzgünüm yani “Genel Kurul kapansın.” diye hassaten gayret sarf etmeyi de demokrasi anlayışınız içerisinde nereye oturttuğunuzu da bilemiyorum.

Ben de tabii Sayın Müsavat Dervişoğlu gibi 11 Ocak Sağlık Çalışanları Günü’nü kutlayarak başlamak istiyorum. Çokça ağır ithamlar var. Önce ben de bu hafta içinde olan birkaç şeyden bahsederek genel anlamda bir cevap vermeyi tercih ediyorum.

Şimdi, değerli arkadaşlarım, biliyorsunuz yaklaşık iki ay kadar evvel bizler, AK PARTİ Grubundaki arkadaşlarımızla 5 siyasi parti grubunu yani Mecliste grubu olan siyasi partileri ziyaret ederek, içinde 2 madde olan ama en önemlisi de başörtüsü yasaklarıyla ilgili olarak Cumhuriyet Halk Partisinin Sayın Genel Başkanının hassaten ifade ettiği ve devamında da bir kanun teklifiyle Türkiye gündemine gelen aslında olmayan yasaklarla alakalı açılan bu gündeme dair bizim bir Anayasa teklifi çalışmamız olacağını diğer siyasi parti gruplarından mevkidaşlarımızla paylaştık. O gün yaptığımız görüşmelerde de bu görüşmelerin devamı olacağını ifade ettik, teklifimizden sonra. Nihayetinde biz kendi teklifimizi verdik, kamuoyuna açıklamış olduk; 2 maddelik bir teklif. Ben bu hafta içerisinde kendilerini, siyasi parti gruplarındaki mevkidaş arkadaşlarımı aradım ve bir randevu talebimiz oldu. Şimdi, bu talep karşısında gelişen tavırdan yola çıkarak şunu söylemek istiyorum: Evet, haklısınız bir ülkede demokrasinin varlığı iktidar ile muhalefetin varlığıyla teşkil eder fakat bu varlığın oluşması vatandaşın verdiği reylerle olur. Eğer biz şu an buradaysak aslında milletimiz iktidar, muhalefet bizlere bir tahsilat, bir paylaşım o sebeple buradayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Milletin verdiği iradeyi burada kullanmak gerekir. Yani bu manada Türkiye'de demokrasinin işleyişiyle ilgili hiç kimsenin bir itirazı yok herhâlde, herkes burada ama burada Komisyona gelmemeyi tercih etmek işte o sizin kararınız. Bunu şuraya bağlayacağım: Yani bu hafta yaptığımız konuşmalarda bizim daha evvel yaptığımız bir gündem, daha evvel yaptığımız konuşma uzlaşı üzerinde olduğumuzu düşünüyorum. En azından bir araya gelebilmek, birlikte konuşabilmek, aynı masa, aynı oda içerisinde birbirimize itirazlarımızı nasıl Genel Kurulda birbirimizin yüzüne söylüyoruz. Bu randevu talebi neticesinde gördüğümüz şeyler, hayır cevabının sebepleri: Bir tarafta Anayasa Mahkemesi kararı, bir tarafta bugün Karma Komisyonda görüşülmekte olan çalışma gösterilerek “Hayır.” cevabını işittik. Biz bugün MHP Grubuyla bir araya geldik daha evvelden planladığımız gibi ve önümüzdeki hafta Perşembe günü Anayasa Komisyonuna biz kendi anayasa teklifimizi getireceğiz ve bu süreci devam ettireceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, Sayın Başkanım, yapılan konuşmalara baktığım zaman hacmini aşan bir iddia görüyorum, bu iddia sürekli tekrar ediliyor: “Gitmekte olan.” “Gelmekte olan.” Ya, bunun bu kadar büyük söylenmesini biraz tuhaf karşılıyorum çünkü buna sizler karar vermeyeceksiniz, biz de karar vermeyeceğiz. Biz burada kendi tezlerimizi, kendi fikriyatımızı anlatıyoruz. Kimin geleceğine, kimin gideceğine millet karar verecek. Daha evvel eğer böyle kelimelerle olsaydı, yıllardır bunlar söyleniyor Türkiye kamuoyunda ama tüm bunlara rağmen AK PARTİ bütün gücüyle burada, yapılan bütün anketlerde tablo ortada; biz burada olmaya devam edeceğiz ve Türkiye’de eğer bugün yargı erkinde bir ayrışma varsa, eğer Türkiye’de askerî vesayet, yargı vesayeti sonlanmışsa buradan soruyorum: Bunu kim yaptı? Bunu kim yaptı? Neredeydiniz sizler?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Neredeydiniz? “Asker nerede? Yargı bürokrasisi nerede?” diye sizler çağrılar yapıyordunuz. Türkiye’de yargı ve askerî bürokrasinin vesayetini sonlandıran AK PARTİ’dir, Sayın Cumhurbaşkanımızdır. Bunun bir kez daha altını çizmek istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlayınca vesayet olmuyor mu yani?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç alkışla ilgisi yok.

Sizler, değerli arkadaşlarım, oralardan artık güç gelmeyeceğini gördükten sonra, sivil siyasette vatandaşın kıymetini anladıktan sonra kendi tezlerinizi, kendi dilinizi değiştirdiniz. O yüzden AK PARTİ'ye teşekkür etmeniz lazım vatandaşla olan temasınızı arttırdığı için. Bizim neye ihtiyacımız var? Vallahi, bizim vatandaşa kendimizi anlatmaktan başka hiçbir şeye ihtiyacımız yok. Biz bugüne kadar meselelerimizi, yaptığımız işleri onlara anlattık; bugün de böyle yani kim, neyi, niçin kabul ediyor, niçin reddediyor? Ya, mevcut bir Anayasa’yı Türkiye'nin temel meselesiyle alakalı bir konuda sözleşiyorsunuz, kafanıza en azından bir zemin oluşturuyorsunuz, daha sonra…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …siyasetin akışı içerisinde ortaya çıkan bir sebepten dolayı farklı bir takvim var; bu ikisini aynı teraziye koyup tartıyorsunuz. Her şeyi aynı teraziye koyamayız. Şu konuda aslında Müsavat Bey’e katılıyorum: Genel Kurulun bir ortak aklının olması çok önemli demokrasinin gelişmesi açısından. O yüzden kendi gündemimizi, bu manada daha üstte önemsediğimiz konuları hâlâ konuşmaya, burada nasıl konuşuyorsak, hâlâ aynı masalarda oturarak fikirlerimizi söylemeye ihtiyacımız var; bunlardan imtina etmememiz lazım.

Şimdi, gelelim yapılan işlere, neden bu dosyalar? Şimdi, bu konularla ilgili olarak bakıyorum, bir şey var yani yapılan işleri aşağıya doğru çekme hâli gözlemliyorum. Bir tarafta bakıyorsunuz, bir şehit ailesiyle alakalı çok nahoş sözler. Diğer tarafta da özellikle kendisi de hukukun içinden gelen bir insanın… Soruyorum yani Sayın Başkan, bulunduğumuz yerde bir arkadaşımız size hakaret etse bu, kabul edilebilir bir şey midir yani?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Dokunulmazlığını mı kaldıracaksınız?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bir saniye lütfen, rica ediyorum.

Mahkemenin vermiş olduğu kararı beğenmemek en tabii haktır. Yerel mahkemeye itiraz edersiniz, buna karşı tezlerinizi ortaya koyarsınız, bir üst merciye itiraz edersiniz ama mahkeme başkanına hakaret etmezsiniz, tehdit etmezsiniz; hele bir hukuk camiasının mensubuysanız, yargı erkinin içinde görev almış bir insansanız bunu asla yapmazsınız. Burada ben hep şuna inanıyorum: Hiçbir erk -yasama, yürütme, yargı- bir diğerinin yükünü artırmamalıdır, yargı erki de yasamanın ve yürütmenin yükünü artırmamalıdır; herkes kendi işini hacmince yerine getirmelidir. Bu manada, bugün de Meclisimizin burada olduğu gibi, Karma Komisyonda yaptığı şey de yapması gerekeni, kendi görevini ifa etmektir. Arkadaşlarımızı başka bir şeyle itham etmeyi de büyük bir haksızlık olarak görüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım ama sınırlı olacak.

Buyurunuz Sayın Oluç.

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan, sayın vekiller.

Şimdi iki noktaya çok kısa değineceğim Sayın Zengin. Birincisi, bizi kastederek söylediğiniz için ona çok kısa cevap vereceğim. Bu Anayasa teklifi konusunda randevu verilmemesi meselesi. Çok açık söyledik, bakın, mesele Anayasa’yla ilgili bir mesele, biliyoruz. Başörtüsüyle ilgili hiçbir sorunumuz yok, bunu defalarca söyledik. 2015’ten beri bizim başörtülü milletvekillerimiz var ayrıca partimizde başörtülü yöneticilerimiz en eskiden beri var. Burada bir sorunumuz yok ama sorun şu: Şimdi, Anayasa Mahkemesi Anayasa'yı çiğneyerek ve sizin iktidarınızın baskısıyla hazine yardımımızı bloke ediyor, Anayasa Mahkemesi yapıyor bunu. Biz Anayasa’yla ilgili bir tartışmayı samimi bulamayız, kusura bakmayın. Siz eğer Anayasa Mahkemesine:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – “Ya, seçim yılına girdik, Anayasa Mahkemesinin aldığı bu bloke kararı talihsizdir.” deseydiniz iktidar olarak, gerçekten samimi bir duruş göstermiş olurdunuz ama siz baskı kurdunuz zaten bu karar çıksın diye. Dolayısıyla, o durumda biz bir samimiyet bulamadığımız için, Anayasa tartışması yapmayı da gerçekten kendimize yediremiyoruz, bunu söyleyelim. Meselemiz başörtüsü değil, tekrar vurguluyorum.

İkincisi “Yargı vesayeti sonlandırıldı.” dediniz, yapmayın Allah aşkına. Yürütme yargı üzerinde tam bir vesayet oluşturdu, bağımlı ve taraflı bir yargı oluşturdu. Yürütmenin verdiği direktifler konusunda yargı adım atıyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben genele konuşuyorum Sayın Başkanım, cevap hakkı değil bence, genele konuştum ben.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakın, yürütme açısından söylüyorum, son bir örnek vereyim size Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum hukuk alanında değil mi, Mehmet Uçum daha iki gün önce….

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Oluç, bakın, benim o zaman sizin söylediğiniz her şeye cevap vermem lazım.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – “Vesayet yok.” diyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben size sataşmıyorum, bir şey yapmıyorum; bunu ben kamuoyuna söylüyorum, siz buna cevap verdiğinizde başka bir yere gidiyor.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Efendim, haklısınız ama ben de bir cümleyle söyleyeceğim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum mikrofonunuzu.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizi ilgilendirdiği için siz de cevap verin buna.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama ben size bir cevap vermedim bakın, ben kendi durumumu izah ediyorum, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama ben “Yargı vesayeti var.”   dedim ilk konuşmamda. Siz de dediniz ki “Biz yargı vesayetini kaldırdık.” Yani ben yalan mı söylüyorum?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – E, ben mi yalan söylüyorum?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – E, tamam, ikimiz de söylemiyoruz, onun için ben de pozisyonumu söylüyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle mi o zaman, ne demek ya? Ben size cevap vermiyorum Sayın Oluç, ben kamuoyuna söylüyorum. Lütfen, lütfen…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama tamam da beni o zaman doğru olmayan bir şeyi söylemekle itham ediyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – O zaman siz de beni itham ediyorsunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ben de diyorum ki bir cümle söyleyeceğim Özlem Hanım, fazla uzatmayacağım müsaade ederseniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Değil mi yani bu ülkede yargı daha evvel nasıldı hatırlar mısınız?

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Mehmet Uçum Cumhurbaşkanlığı Hukuk Başdanışmanı iki gün önce demeç verdi ve diyor ki: “HDP kapatılmalıdır.” Ya, Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı yürütmenin içinde bir unsur “HDP kapatılmalıdır.” diyorsa yargı vesayetinin âlâsıdır, Anayasa Mahkemesine baskıdır, Anayasa maddesine yol göstermektedir. Daha ne diyelim size ya, daha ne diyelim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, buradan söz alabileceğim umarım, Özgür Bey de söylesin de madem.

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, Cumhuriyet Halk Partisi yüz yıllık Parlamento deneyiminde, geçmişinde, geleneğinde hep kim randevu isterse görüşmek var. Geçen seferde, daha önce istediklerinizde de hep görüştük ama şimdi şöyle bir şey var… 3 grup da görüştü sizinle geçen sefer. Şahsınıza demediğimi bugün basın toplantısında dedim ama görüşmeye gelirken “merhaba” ne demek? “Mir heba” demek “Okları attım, silahım yok.” demek.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yok zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “El sıkışmak” demek. Siz çıplak bir elle gelmek yerine, bir gönül selamı vermek yerine saraydan alınan kararla sizin partiniz bize balta çekti; savaş baltaları gömülmeden müzakere masası kurulmaz. Siz balta çektiniz bize ve bakın, sade bize değil eş zamanlı İYİ Partiye, CHP’ye, HDP’ye de Anayasa Mahkemesinin o umulmadık ve saçma sapan kararıyla. 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sizin niyetiniz başka.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz diyorsunuz ya… Siz Ege Üniversitesi Eczacılık Fakültesinde okurken türban eylemlerinde, Ege Üniversitesinde boy gösteren, hatta aynı eylemde Grup Yorum var diye sizin partiniz bulmuş resmi bana diyor ki: “DHKP-C’li bu.” Biz türban eyleminde boy gösteriyoruz, destek veriyoruz solcu öğrenciler olarak. Yanımızda Grup Yorum varmış diye beni DHKP-C’li ilan ettiler, Grup Yorumunda DHKP-C’li olduğu yok da sizin troller o resimle bana saldırıyor. Ben laboratuvar boşalttırıyorum arkadaşlarımın eğitim hakkı için. Bize diyor ki: Siz, o, bu. Biz sizden şunu duymak isteriz: Askerî vesayet muhalefete, muhalefet lideriyle bir partinin Genel Başkanı polemik yaparken vücut dili ile alkışla bize, sivil siyasete müdahale ediyor. “Kınıyorum.” demenizi bekliyorum, “Hadsizler!” demenizi bekliyorum, “İşini yapsınlar.” demenizi bekliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Bitirelim efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bunlar tekrar oluyor artık, tamam, anladık. Bir kere de anlayabiliyor insanlar yani.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Siyaset yapacaklarsa üniformalarını çıkarsınlar, AK PARTİ’ye gelsinler, başvurularını bekliyoruz.” demenizi bekliyorum. Bizim pozisyonumuz son derece nettir ve bizim arkadaşımızın, olmadığınız bir ortamda, mahkemede, yıllarca takip ettiği mahkemenin 3’üncü bilirkişi raporunu da hiçe saymasından sonraki kendi isyanı ve terk ederkenki tepkisi bitmiş mahkemeye, kararı açıklamış mahkemeye.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Tekrar ediyorsunuz aynı şeyleri. Sayın Başkan, lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz bunu “Mahkeme basmak.” diye gösterirseniz o zaman kusura bakmayın ama o davranıştan sonra grup kuracak milletvekiliniz kalmaz, eğer o dosyalar sizin eleğinizden geçirilirse.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, bitiriyorsunuz bu tartışmayı efendim.

 

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Evet, onu yapmaya çalışacağım.

Öncelikle, şu randevu talebi işini konuşalım. Randevuya, benim talebinize nasıl yaklaştığımı gayet iyi biliyorsunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Gayet iyi biliyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Konuya da nasıl yaklaştığımı gayet iyi biliyorsunuz. Benim bu konuyla alakalı hassasiyetlerimin bulunduğunu da biliyorsunuz yani bunun üzerinden spekülasyon yapmaya gerek yok. Biz randevu talebinin takvimiyle alakalı olarak itirazımızı bildirdik size. Dedik ki: Bir taraftan karma komisyonda dokunulmazlığın kaldırılmasını konuşacaklar, bir diğer taraftan da biz sizle Anayasa konusundaki görüşlerimizi paylaşacağız; bu takvim uygun değil dedik. Şimdi diyorsunuz ki: “Görüşmek istiyoruz, işte, muhalefet randevu vermiyor.” Bir daha talep edin efendim, siyaset yapıyoruz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ona biz bakalım artık.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Diplomasi masası, o da sizin bileceğiniz iş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Siz o talepte bulunun, biz de yetkili organlarımızla düşünelim yani çoğunluk var diye neredeyse burnunuz düşse yerden almayacaksınız, böyle uzlaşma zemini oluşmaz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Öyle şey olur mu Müsavat bey, yapmayın, rica ederiz, çok ayıp oluyor hakikaten yani.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Protez burun kullanmıyoruz ki biz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim, bir dakika, bir dakika.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pinokyo, Pinokyo; onu diyor, protezse Pinokyo’sun, ondan. 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Pinokyo tartışmasını yaptık daha önce.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) - Ya, ne kadar güzel konuşuyoruz kendi aramızda hem de tartışmayı bitirmeye uğraşıyoruz.

SÜREYYA SADİ BİLGİÇ (Isparta) – Bizi de alın aranıza.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, Anayasa uzlaşmayla çıkar, kanun da Meclisin uyumlu çalışmasıyla çıkar. İşte, dün olmadı kapandı, konudan ne kadar rahatsız olduğunuzu  ifade ettiniz. Biz size demiyoruz…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)- Ama sebebini söylüyoruz, insanlar maaşlarını almasın mı Müsavat Bey?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir)- Tamam, bunlar olacak. Bakın, işte oraya taşımayın, o zaman ben de size “Bizden randevu talep ettiğiniz gün 2 partinin milletvekilinin dokunulmazlığını kaldırma hususunu karma komisyonda görüşüyorsunuz, randevu talebinize ret cevabı vermemizi mi istiyorsunuz?” diye de sorabilirim. Yani takvim bu kadar karıştırılmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun tamamlayın Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim bir de karşılıklı da konuşabiliriz Özlem Hanım.

Şimdi, siz diyorsunuz ki: Neye itirazınız? İtirazımız şunadır, diyoruz ki: Meclis, gündemine hâkimdir; Komisyon da gündemine hâkimdir ama siz hem Meclisin hem Komisyonun gündemine hâkim olmaya çalışıyorsunuz Adalet ve Kalkınma Partisi olarak.

Şimdi, ifadede bulundunuz, işte “Şehit ailesine hakaret…” Efendim, bir kere tartışılacak. Şehitlik üzerinden bir tartışma yapılmasını da son derece yersiz ve mahzurlu bulurum ben yani bunlar bizim el üstünde tutmamız icap eden müesseseler inancımız gereği ama şimdi işte “şehit ailesi” diyeceksiniz, ben adım gibi biliyorum ki birileri de çıkacak onun şehit ailesi olmadığını söyleyecek. Bu konuyla alakalı elimizde veriler var ve şehitlik üzerinden tartışılmasın istiyoruz. Şeyden bahsediyoruz… Mesela yani şehitlerle ilgili -benim “gaf” olarak nitelendirdiğim- Cumhurbaşkanınızın da ağzından çıkan ifadeler var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, tamamlayınız efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitireceğim efendim.

Arkasına, diyorsunuz ki: “Mahkemenin tehdit durumu söz konusu.” Adalet ve Kalkınma Partisi Sayın Genel Başkanının tehdit etmediği adam kalmadı ki bizim Genel Başkanımızı da tehdit etti.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Rica ediyorum yapmayın ya. Şu konuşmaları ben tehdit diye sayabilirim yani.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Müsaade buyurun, bakın, ben diyorum ki: Bir laf söylerken arkasından tartışma gelmesin; kapatmak için söylüyorum. Hepimiz siyaset yapıyoruz, mikrofon önümüze geldiğinde ağzımızdan bizi sonradan özür dilemek mecburiyetinde bırakan kelamlar da çıkmıştır; ben bu yüce Meclisten de zamanı gelmiştir özür dilemeyi becermişimdir.

Şimdi, ne olduğu belli oldu, Lütfü Bey’in meselesi bu Mecliste tartışıldı, bundan siyaseten nemalanılmayacağı da görüldü. Şimdi, size şunu mu diyelim; getireceksiniz bu dokunulmazlığı, ben de diyeceğim ki: Şerefli Türk polisine “şerefsiz” diyen milletvekiliniz nerede? Ne cevap vereceksiniz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani bu tartışmaları…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu, teşekkür ediyorum.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

Bu tartışmaları yerinde bırakalım, siyaseten istifade edilebilecek argümanlara dönüştürmeye çalışmayalım. Bu Meclise kürsüye her çıkan “yüce Meclis” diyor, bu Meclisin mehabetinden bahsediyor. Allah rızası için ya, uzlaşamayacağımız bir konu yok, anlaşamayacağımız bir konu yok. Biz muhalefetiz, biz varsak demokrasi var; o zaman, bu vasattan müştereken yararlanmaya gayret sarf edelim diyorum.

Ayrıca, hassaten, konuşmamın başında da söyledim. Ya, bu karma komisyondaki üyelerinize de söyleyin şu Meclisin uyumuna zarar verecek, seçim öncesi tartışma çıkarabilecek, hepimizi milletvekili sıfatıyla zor durumda bırakacak adımları atmaktan vazgeçin diyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum, size de müsamahanız için tekrar teşekkür ediyorum efendim.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurunuz efendim.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, doğrusu konuşmamı yaparken çok itinalı davrandığımı düşünüyorum, yapmamız gereken bir kanun var. Zaten dün Genel Kurul kapandı, kapandığı için emeklilerimizin maaş almaları neredeyse imkânsız hâle geldi, bu zamlı maaşı. O yüzden “Biz bu işi yapalım.” diye uzatmak istemiyorum, hiçbir arkadaşıma da sataşmak istemedim açıkçası.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bugün yarın çıkarırız efendim, rahat olun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Fakat şunu söylemek istiyorum: Bakın, ben, konuşmamı yaparken… Müsavat Bey burada, Saruhan Bey burada, Özgür Bey burada; biz, son derece iyi anlaşıyoruz, medeni, çok güzel konuşmalar yaptık. Ben, arkadaşlarımla şahsen bir sorun yaşamıyorum. Zaten biz kendi aramızda bunları konuşurken de kendilerinin başörtüsüyle alakalı bir meselesi olmadığını da ben biliyorum. İlk defa duyuyorum, Özgür Bey de eylemlere katılmış, ben teşekkür ederim. Ümit ediyorum, kendisinin diğer arkadaşları da gençliklerine dair “Ben de oradaydım.” “Ben de engel olmamıştım.” demişlerdir, diyorlardır içlerinden ama öyleyse merak ediyorum, bu yasakları kimler uyguluyordu? Yani “Ben yapmadım, ben yapmadım, ben yapmadım...” Kim yaptı, ben merak ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlayanlar!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani kim yaptı bu kadar sene?

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani cevabınızı bilemiyorum, sakil buluyorum. “Sizi alkışlayanlar.” değil, bizi iktidara getirenler bunun cevabını biliyorlar.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sizi alkışlıyorlar şimdi işte.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben şunu söylüyorum: Bakın, Müsavat Bey, buradaki bu konuyu açma sebebim… Sizlerin başörtüsüne dair itirazınız olmadığını ben biliyorum ve ben inanıyorum Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu, 400’ün üzerinde bir oyla çıkacak zaten. Buradaki mesele, biz neyi tartışırsak tartışalım Türkiye kamuoyu için önemli olan konularda biz birbirimizi ziyaret edebiliriz, birbirimizle konuşabiliriz ve şarta bağlı iş yapmadan da Türkiye kamuoyunda iyi işler ortaya çıkarabiliriz. Rahatsızlıklarımız olsa bile bunu yapabiliriz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Randevu talebinizi bekliyoruz efendim İYİ Parti olarak.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben bunun altını çiziyorum, bunu artık ifade ediyorum. İşte, ya Allah bismillah bakalım, ne çıkarsa artık bundan sonra.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

Evet, izninizle efendim, gündeme geçiyoruz.

 

 

 

BAŞKAN – Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Sayın milletvekilleri, esas komisyon olarak Bayındırlık, İmar, Ulaştırma ve Turizm Komisyonuna, tali komisyon olarak da Plan ve Bütçe Komisyonuna havale edilen (2/4809) esas numaralı Kanun Teklifi, Kayseri Milletvekili Çetin Arık tarafından geri alınmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 3 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye Madagaskar Parlamentolararası Dostluk Grubu Başkanı ve Kilis Milletvekili Ahmet Salih Dal, beraberindeki dostluk grup üyelerinden oluşan bir heyetle 21-28 Ocak 2023 tarihleri arasında resmî bir ziyaret gerçekleştirmek üzere Madagaskar Parlamentosu tarafından davet edilmiştir. Söz konusu davete icabet hususu 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                            Mustafa Şentop

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                      Başkanı

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Aynı noktada yoklama talebimiz var.

BAŞKAN – Tezkereyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler…

 

III. - Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, yoklama talebimiz var, onu aktardım. Tutanağa da geçti efendim “Yoklama talebimiz var.” dedim.

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur)  – Geçti, geçti, “Kabul edenler…” dedi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – “Kabul edenler…” dedi, ondan sonra…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz var, tutanağa da geçti efendim.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Aynı noktada yoklama talebimiz var.” dedim, tutanağa da geçti.

BAŞKAN – Sayın Özel, oylamaya geçince ben size döndüm efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylamaya geçildi, Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, yoklama talebimiz var, oylama sırasında, şimdi.

ÖZLEM ZENGİN (İstanbul) – Oylamaya geçtik.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapacak bir şey yok, tutanakta var, tutanakta var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylamaya geçtik Sayın Başkan, oylamaya geçtik.

BAŞKAN – Bir sonrakinde olsun mu efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, grubu… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bir oylama daha var.

BAYRAM ÖZÇELİK (Budur) – Evet, bir sonra, bir sonra.

BAŞKAN – Oylamaya başladık, Sayın Özel, bir sonrakinde efendim. (AK PARTİ sıralarından “Geç kaldılar.” sesleri)

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ayakta durun, ayakta.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Efendim, grubu otur kaldır, doğru bulmuyorum.

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, oylama başlamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Benim talebim var yani niye otursunlar?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Başkan, biz de ellerimizi kaldırdık, ne olacak şimdi?

BAYRAM ÖZÇELİK (Burdur) – Ayakta durun, ayakta.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylama başlamıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Hayır, tutanakta var.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Oylama başladı Sayın Başkan. 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  Grup ayakta.

BAŞKAN – Peki.

 

 

III. - Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gürer, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Antmen, Sayın Tanal, Sayın Şeker, Sayın Gündoğdu, Sayın Zeybek, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Zeybek, Sayın Kılıç, Sayın Aygun, Sayın Şahin, Sayın Özkan, Sayın Hancıoğlu, Sayın Ünlü, Sayın Ceylan, Sayın Şahin, Sayın Kayan, Sayın Göker.

 

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.29

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

 

 

III. - Y O K L A M A

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

 (Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlık tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğer tezkereyi okutuyorum:

 

 

 

6/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Singapur Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, Denizli Milletvekili Sayın Nilgün Ök’ün beraberinde dostluk grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 15-19 Ocak 2023 tarihleri arasında Singapur’a resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Singapur Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

 

                                                                            Mustafa Şentop

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                 Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Diğerini okutuyorum:

 

 

 

6/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Türkiye-Almanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Başkanı, İstanbul Milletvekili Sayın Akif Çağatay Kılıç’ın beraberinde dostluk grubu üyelerinden oluşan bir heyetle 11-15 Ocak 2023 tarihleri arasında Almanya’ya resmî bir ziyaret gerçekleştirmesi öngörülmektedir.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca, Türkiye Büyük Millet Meclisi Almanya Parlamentolar Arası Dostluk Grubu Heyetinin anılan ziyareti gerçekleştirmesi hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                           Mustafa Şentop

                                                             Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

                                                                                           11/01/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/2023 Çarşamba günü (Bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                          Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                       İzmir

                                                                                      Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından “Kuraklığın tarımsal etkilerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi” amacıyla 04/01/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 11/01/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubumuzun önergesi hakkında söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bilindiği gibi, dünya üzerinde giderek artan iklim krizinin olumsuz etkileri ülkemizde de artarak devam etmektedir. Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü’nün Türkiye raporuna göre, Orta Anadolu’da yer altı sularının çekilmesiyle ve toprağın çökmesiyle oluşan obruklar uzun dönem kuraklıklarının emarelerinden biri olarak ortaya çıkmaktadır.

Özellikle memleketim olan Konya’da Karapınar bölgemizde geçen yıl sonu itibarıyla obruk sayısı 500’ü aşmıştır, Konya genelinde ise farklı yerlerde oluşan irili ufaklı obruk sayısı 2.600’ü bulmuştur. Oluşan bu obruklar bölgede hem tarımda hem de yerleşim alanlarında tehlike arz etmektedir. Obruklar yaygın olarak Konya’da görülmekle beraber, Sivas, Batman, Çankırı, Eskişehir, Diyarbakır, Manisa ve Afyon gibi illerimizde de görülmeye başlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, yapılan araştırmalara göre Konya havzası, Büyük Menderes ve Kızılırmak havzaları kuraklık sinyali veriyor. Bu havzalardaki yüzey sularının 2030 yılında yüzde 20’si, 2050 yılında yüzde 35’i ve 2100 yılında yüzde 50’si kaybolacaktır. Buna karşılık sıcaklığın artmasıyla bitkilerde buharlaşma yoluyla meydana gelen su kaybı 2030 yılında yüzde 10 ve 2050 yılında yüzde 54 oranında azalacaktır, sulama suyu ihtiyacı da buna paralel olarak maalesef eksilecektir.

Göllerimiz kuruyor, yer altı su kaynaklarımız azalıyor; ülkemizi yönetenler maalesef bu hususlarda hiçbir tedbir almıyor. Türkiye'nin en büyük tatlı su gölü olan Beyşehir Gölü son yirmi yılda 112 kilometrekare küçülmüştür, ortalama su derinliği 26 metreden 5,5 metreye düşmüştür yani Beyşehir Gölü’nün beşte 1’i yok olmuştur. Burada defalarca ifade ettim, Beyşehir Gölü’müz kuruyor, kirleniyor diye ancak sesimizi kimseye duyuramadık. Diğer taraftan, Göller Bölgesi’ndeki pek çok göl kurumuştur. Akşehir ve Meke Gölü kuruyan göllerimizin başındadır. Konya Ovası’nın en büyük sorununun su olduğunu defalarca bu kürsüden dile getirdim. Bize Kanal İstanbul değil “Kanal Konya” “Kanal KOP” projesi gerekir diye ısrarla söyledim, dış havzalardan Konya bölgemize su taşınması gerektiğini ifade ettim.

Türkiye, su stresi yaşayan ülkelerin başında gelmektedir. Bu nedenle, ülkemizin su kaynaklarının doğru kullanılması son derece önemlidir. İsraf etmeden, tatlı su kaynaklarımızı koruyarak bir damla suyumuzu dahi denizlere akıtmamamız lazım.

Değerli milletvekilleri, bilindiği gibi, tarımsal aktiviteler büyük ölçüde iklime dayanmaktadır. Yükselen sıcaklıklar ve yağış rejiminin değişmesi tarımsal ürünleri doğrudan etkilemektedir. Bu durum, tarımsal alanlarının sulanması için kullanılan sulara erişimi de etkilemektedir.

Ülkemiz iklim krizinden bağımsız olarak bir de kuraklık sorunu yaşamaktadır. Kuraklığın tarım ürünleri üzerindeki doğrudan etkileri yağmur suyuna bağımlı ve sulama sistemleriyle yapılan tarım ürünlerinin miktar ve kalitesinin düşmesine de sebep olmaktadır. Bütün bu etkiler göz önünde bulundurulduğunda, iklim değişikliği, tarımı, gıda üretimini ve gıda kalitesini de olumsuz yönde etkilemektedir.

Türkiye'de geçtiğimiz yıl İç Anadolu Bölgesi’nde yaşanan yoğun kuraklık tarımsal üretimi önemli ölçüde azaltmış, olumsuz yönde etkilemiştir. 2023 yılında -şu ana kadar maalesef görünen o ki- Türkiye'miz yine kuraklık sorunuyla yüz yüze kalacaktır. Özellikle hububat üretimi açısından yağışların ciddi oranda azalması endişe vericidir. Yeterli hububat üretilmemesi demek, gıda güvenliği açısından ciddi bir tehlike arz etmektedir. Bununla birlikte gelecek yıllarda Akdeniz ve İç Anadolu bölgelerimiz başta olmak üzere iklim değişikliğinden olumsuz etkilenileceği uzmanlarca ifade edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Değerli milletvekilleri, AK PARTİ iktidarı tarıma ve çiftçilere yeterli desteği sağlamadığı gibi, kuraklıkla ilgili mücadelede de maalesef başarısız olmuştur. 2023 yılı bütçesinde Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğüne sadece 51 milyar lira ayrılması, iktidarın maalesef kuraklıkla mücadelede ve su konusunda samimiyetsizliğini ortaya koymaktadır.

Değerli milletvekilleri, Dünya Tarım Örgütü (FAO), iklim değişikliği senaryolarından hareketle alınabilecek önlemlerin bazılarını şöyle sıralamaktadır: Tarımsal kuraklıklar için afet analizlerinin daha güvenilir verilerden elde edilebilecek şekilde yapılması; toprağın fiziksel, kimyasal ve biyolojik verimliliğinin iklim değişikliğinin etkilerine karşı korunması; tarımda kullanılacak olan su kaynaklarının sürdürülebilir bir şekilde planlanması; kuraklığa dayanıklı tohum çeşitlerinin geliştirilmesi ve sayılarının artırması gerekmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bu nedenle, tarımı olumsuz etkileyen kuraklığın sebepleri nedeniyle vermiş olduğumuz İYİ Parti Grubumuzun önergesine desteğinizi bekliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Sayın Başkan, değerli vekiller; Genel Kurulu selamlıyorum.

Burada temel sorun, benim gördüğüm kadarıyla, insanın, insanlığın doğadan istediğiyle doğanın verebileceği arasındaki çelişki, üretimin daha fazla artması, büyümenin -hani AKP’de çok seviyor bu lafı- daha da fazla artabilmesi için doğa, doğal varlıklar -biz “varlık” diyoruz, “kaynak” demiyoruz- inanılmaz bir hızla talan ediliyor; dünyanın genelinde böyle.

Mesela, bir yıl içerisinde kullanılması gereken doğal varlıklar, geçen sene yani 2022’nin sonunda değil, geçen sene haziran ayı gibi sona ermişti. Normal koşullarda ondan sonrası kullanılmaması gerekiyordu fakat bu daha fazla kâr elde etme hırsı, daha fazla servet biriktirme hırsı sonucunda doğal varlıklar sürekli azalıyor. Yirmi bir yıllık AKP iktidarı, Türkiye’de bu işin şahikası oldu.

Şimdi kuraklık meselesinden bahsediyoruz ama mesela, niye bizim bir su politikamız yok; bundan bahsetmiyoruz. Mesele yalnızca su miktarının azalması değil, aynı zamanda kullanılabilir su varlıklarının da yok edilmesidir. Bunu niye söylüyorum? Çünkü tatlı su kaynaklarının çok büyük bir kısmı kimyasal kirlenmeyle karşı karşıya. Çok somut örnek yani az önce vekilimiz Konya’dan bahsetti, ben de Trakya’dan bahsedeyim. Örneğin, Trakya’da Ergene havzası boyunca sıralanmış olan 2 bine yakın sanayi tesisi -bunun içerisinde boya var, tekstil var, şu var, bu var, metal var- yer altı kaynaklarından yani akiferlerden çekmiş olduğu temiz suyu kirleterek dereye basıyor. Bunun sonucunda olağanüstü bir su kirliliği -tabii, debi inanılmaz artıyor- almış başını gidiyor ve bunun derin deşarj sayesinde de şu anda Marmara’ya verildiğini ve Marmara’daki su kalitesini de inanılmaz bir biçimde olumsuz etkilediğini hepimiz biliyoruz yani mesele, bir taraftan su miktarının mutlak olarak azalması, diğer taraftan da nitelik olarak su kalitesinin ortadan kalkması.

Şimdi, şöyle bakıldığında, birinci planda, en fazla su kullanan sektör tarım, ardından sanayi geliyor ama Tarım Bakanı buraya geldiğinde her sene anlatıyor olmasına rağmen ürün desenine göre bir sulama politikası ne yazık ki hâlâ Türkiye’de egemen kılınmadı. Bakın, bazı yerlerde yapılıyor, yapılmıyor demiyorum ama genel olarak, özellikle kuraklığın çok fazla etkisi altına aldığı mesela Diyarbakır, Urfa, Antep hattında, oradan Orta Anadolu’ya kadar olan alanda bu konuda sorun çözücü hiçbir çalışma ne yazık ki yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – İkincisi, ha bire “Günde 1 defa duş almayın, üç günde 1 duş alın.” “Arabanızı yıkamayın, silin.” falan deniliyor da iyi de kardeşim yani sermayenin kullanmış olduğu mesela, kendi seçim bölgemde kurulacak polipropilen tesisinin ne kadar olağanüstü akiferi yok edeceğini kimse söylemiyor. Dolayısıyla bir su politikasına, bu su politikasının mutlaka ama mutlaka ekolojiyle uyumlu biçimde sürdürülmesine yani suyun yalnızca bizim ihtiyacımız değil, böceğin, tosbağanın, kurbağanın, balığın, yılanın, hepsinin ihtiyacı olduğunu gören bir yerden bir su politikasına ihtiyaç var. Bu sebeple, biz bu önergeyi destekliyoruz ama iktidarın artık son günlerinin yaklaştığı dönemde de böyle bir perspektifinin olmadığını hepimiz biliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurunuz Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, demokrasi bizim kırmızı çizgimizdir. Demokrasiyi koruyacak ve güçlendirecek olan yüce Meclistir ama AKP, iktidarını kaybettiğini gördükçe baskıyla iktidarda kalacağını sanıyor; siyasi partilere yasak getirmeye, milletvekillerine yasak getirmeye çalışarak iktidarda kalacağını düşünüyor. AKP, hukuku, yargı sistemini, devletimizin tüm kurumlarını, hatta yüce Meclisimizi baskı altına almaya çalışıyor; yüce Meclisimizin tarafsız olması gereken Meclis Başkanını da buna alet ediyor. Mecliste 1.700’ün üzerinde dokunulmazlık dosyası raflarda beklerken Meclis Başkanı, tek adamın talimatıyla Milletvekilimiz Ali Mahir Başarır’ın ve İYİ Partili Lütfü Türkkan’ın dokunulmazlık dosyasını Meclis gündemine getiriyor. Bu, keyfî bir uygulamadır, seçime giderken muhalefeti baskı altına alma çabasıdır. Asla bizi susturamazsınız, demokrasi gelinceye kadar mücadelemizi sürdüreceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, iklim krizini, afetleri, kuraklığı konuşuyoruz. İklim krizi nedeniyle her yıl daha fazla afete maruz kalıyoruz. Kuraklık da iklim krizi sebebiyle etkisini her geçen gün daha da artırıyor. Geçtiğimiz yıllarda yağışlar mevsim normallerine göre çok düşük seviyede kalmış durumda. Özellikle bu yıl da bunu çok ağır bir biçimde hissediyoruz, özellikle hububatta rekoltenin çok düşük olacağını tahmin ediyoruz. Hububat tarımı yapan çiftçilerimiz kışın ortasında, ocak ayında yağış olmadığı için tarlalarını suladıklarını söylüyorlar, sulama imkânı olmayan çiftçilerimiz ise “Allah’ın rahmetine kaldık.” diyerek bu yıl üründen vazgeçtiklerini belirtiyorlar.

Değerli arkadaşlar, Türkiye su zengini bir ülke değil, kuraklıkla ilgili yapmamız gerekenler var. Yaşanan iklim kriziyle birlikte, su kaynaklarımız tehdit altına girdi. Buradan çok uzağa gitmeye gerek yok, Konya’ya gittiğinizde, çekilen yer altı suları nedeniyle oluşan obruklara denk gelirsiniz. Biliyoruz ki bunun sebebi vahşi sulama ve yer altı sularının çekilmesidir.

Değerli arkadaşlar, artık bir planlama yapmak zorundayız. Kuraklığa dayanıklı çeşitleri geliştirmemiz gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gökçel.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Suya ihtiyaç duyan ürünlerin üretimini azaltmamız, yeni çeşitler oluşturmamız gerekiyor; sulama yatırımlarının hızla hayata geçirilebilmesi gerekiyor. Havza bazlı üretici modeline geçmek zorundayız.

Biz iktidarımızda havza bazlı desteklerle, gölet, baraj ve sulama sistemleri yatırımlarıyla planlı bir tarım yapacağız. İktidarımızda tüm çiftçilerimize rahat nefes aldıracağız.

Değerli arkadaşlar, özellikle seçim bölgem olan Mersin'de 2015 yılında hizmete girip çiftçilerimize sulama ve içme suyuyla ilgili destek olacak olan Pamukluk Barajı hâlâ tamamlanamadı, hâlâ isale hatları kurulamadı, çiftçilerimiz çok yüksek fiyatla ve kuraklıkla karşı karşıya kalan… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ediyoruz Sayın Gökçel.

Anlayışınız için teşekkürler.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Ben teşekkür ederim.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Karaman Milletvekili Sayın Selman Oğuzhan Eser.

Buyurunuz Sayın Eser. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA SELMAN OĞUZHAN ESER (Karaman) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubunun kuraklığın araştırılmasıyla ilgili verdiği öneri üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle şunu belirteyim: Öneriyle aynı konuda çalışma yapmak için, Küresel İklim Değişikliğinin Etkilerinin En Aza İndirilmesi, Kuraklıkla Mücadele ve Su Kaynaklarının Verimli Kullanılması İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu çalışmalarını tamamlayıp Meclis Başkanlığına raporunu teslim etmiştir. 2022 yılında çalışma yapan Komisyonda her parti grubundan milletvekili vardı.

Değerli milletvekilleri, çok boyutlu küresel bir meselenin araştırılması konusunda DSİ'nin yatırımlarından başlamanın çok dar bir bakış anlayışı olduğunu belirtmeliyim. Neredeyse her ay yeni baraj ve gölet açılışları yapılırken, bu konuda, iklim değişikliği gibi dünya meselesinde DSİ yatırımları üzerinden hükûmeti yetersiz bulmak büyük haksızlık olacaktır. Yirmi yılda yüzlerce baraj ve gölet inşa eden, vahşi sulamadan, basınçlı borulu sulama tesislerini yüzde 30’un üzerine çıkaran DSİ, kısa zamanda tamamlanacak projelerle yüzde 50 seviyesine ulaştıracaktır. Bunun yanında, mevcut sistemlerin bakım ve onarımları da devam etmektedir. On dört yılda yani geçtiğimiz on dört yılda 159 sulama tesisinin bakım ve onarımı yapılmıştır.

DSİ tarafından yapılan yatırımları burada tek tek anlatmamız zaten mümkün değil ama yine de birkaçından bahsedeyim: DSİ yirmi yılda yaklaşık 477 milyar liralık yatırım yaptı, bu kapsamda son yirmi yılda 716 baraj, 481 gölet ve bent, 101 yer altı depolama tesisi yapıldı; burada daha devamı da, var tek tek sayabiliriz, 1.633 sulama tesisi, 318 toplulaştırma projesi yani burada değerli milletvekillerimiz sahayı gezerken yapılan yatırımları görüp gurur duyuyorlardır umarım.

Değerli milletvekilleri, Tarım ve Orman Bakanlığının büyük bir gayretle yürüttüğü, çölleşme ve erozyona karşı yaptığı çalışmaları, toprak ıslahı ve ağaçlandırmayla ilgili çalışmaları da buradan hatırlatmak isterim. Asıl büyük çalışmayı, ismiyle müsemma İklim Değişikliği Bakanlığımız, ulusal ve uluslararası alanda yapmaktadır, Sayın Bakanımız da bu konuya çok büyük hassasiyet göstermektedir. Sayın Cumhurbaşkanımızın Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda dünyaya ilan ettiği 2053 net sıfır emisyon ve yeşil kalkınma hedefleri doğrultusunda gereken yapısal dönüşümün hazırlıkları da devam ediyor.

 (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

SELMAN OĞUZHAN ESER (Devamla) - Öneri verilecekse içeriğinin doldurulması gerekir. Kurum yatırımlarının yetersizliğinden bahisle yola çıkılarak uluslararası meselenin araştırılması da mümkün değildir. “Ya”yı “ya da” yapan, “ve”yi “veya” yapan bu ve benzer tekliflerle yasama faaliyetlerine katılmanın ne bizlere ne de memlekete hayrı vardır. Keşke diyorum PKK ve türevi terör örgütleri olmasaydı, bunlara destek verenler, destek verenlere ortaklık edenler olmasaydı da savunma sanayisinden biraz biraz kısıp Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğümüzün bütçesine ekleseydik.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Sayın Gündoğdu...

 

 

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) –  Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Esnaf ve sanatkârlarımızın son iki yılda pandemiden dolayı uzun süre iş yerleri kapalı kalmış, daha sonra ise salgının etkileri, fahiş zamlar ve yüksek enflasyon nedeniyle iş yoğunluğu ve iş hacmi daralmıştır. Bu nedenle esnafımız kirasını, vergilerini, BAĞ-KUR, SSK primlerini ve borçlarını ödeyemez hâle gelmiş, yapılan tüm destekler ise yetersiz kalmıştır. Ekonomik kriz, saatlik zamlar, yükselen enflasyon ve maliyet artışları vatandaşı olduğu gibi esnafı da uçurumun kenarına itmiştir. İktidar ekonominin belkemiği esnaf ve sanatkârlarımızı içine düştüğü buhrandan kurtarmak için hangi ek tedbirleri almıştır? Kira artış oranlarına konutlarda  olduğu gibi yüzde 25 sınırlaması getirmeyi düşünüyor mu? Verilecek olan kredinin önceki gibi faizi yüzde 4’e indirilecek mi?

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık...

 

 

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Ağustos 2022 tarihinde Ulaştırma Bakanına 10 soruda Urfalıya  eziyet olan PTT kuyruklarını sormuştum. Sayın Bakan, sorularımın sadece 2’sine yanıt vermiş, verdiği yanıtta sadece 41 kelime kullanmış, anlamsız bir cevap vermiş. Soruyorum: Başkanlık sistemini savunurken dile getirdiğiniz güçlü Meclis nerede? Milletin vekilinin soru önergesine 41 sözcükle mi yanıt verilir? 10 sorunun sadece 2’sine mi yanıt verilir? Şanlıurfa’nın PTT kuyruklarına 41 sözcükle mi çözüm olunur? Böyle sisteme 41 kere yazıklar olsun, yazıklar olsun!

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

 

 

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ev kirası, doğal gaz, elektrik, telefon, ısınma giderleri göz önüne alındığında en düşük emekli maaşı olan 5.500 TL’nin yetersiz olduğu açıktır. Emekliler kendilerini bir köşeye itilmiş hissediyorlar. Bu miktar, emekliye yaşam değil sefalet ücretidir. Emekliler bu oranın kesinlikle kabul edilmeyeceğini belirterek en düşük emekli maaşının asgari ücrete yani 8.500 TL’ye yükseltilmesini talep ediyorlar. Ayrıca 2002’den önce en düşük emekli aylığının asgari ücretin yüzde 35 fazlası olduğunu anımsatarak bugünkü hesaba göre ücretin 11.500 TL olması gerektiğini belirtiyorlar. İktidara sesleniyorum: Bu öneriyi kabul etmiyorsanız, emekli maaşlarına yüzde 30’a ilaveten yüzde 15 zam yaparak 14 milyon emekliyi sefaletten kurtarın. Ayrıca bayram ikramiyelerini 3.500 TL’ye yükselterek emeklileri rahatlatın diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakırözer…

 

 

UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, ülkemizde 3 milyon öğrenci KYK kredisi kullandı ya da kullanmakta; hepsi de ödeme güçlüğü içinde. Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun çağrıları sonrası iktidar çıktı “Milyonlarca gencin KYK borç faizlerini siliyoruz.” dedi. Meclisten yasa geçirdik, gençler sadece anaparayı ödeyecekti ama işte, Eskişehir’de, ülkenin dört bir yanında vergi dairelerine giden gençlerimiz şok yaşıyor. Bırakın faizin silinmesini, yeni yeni borçlar çıkarılmış, toplam borçları katlanmış. İşte, elimde belgesi, 8 bin liralık borç 9 bin lira olmuş, 7 binlik borç 12 bin lira olmuş, 15 binlik borç 20 bin lira olmuş. “Sildik.” dediğiniz faiz, olmuş gecikme zammı. Böyle rezalet olabilir mi! Üniversitelerden mezun milyonlarca gencimiz zaten işsiz, binlercesine bu borçlar nedeniyle haciz gitti. Umutlarını yok ettiğiniz gençlere şimdi bir de yalan söylüyorsunuz ama milyonlarca gencimize sözümüz olsun: İktidarımızda faizmiş, gecikme zammıymış oyunları son bulacak; gençlerimizi işsiz bırakan, okumak için kredi aldı diye haciz gönderen, onların geleceğini çalan bu ahlaksız, vicdansız düzene son vereceğiz.

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım:

 

11/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                       Hakkı Saruhan Oluç

                                                                              İstanbul

                                                                       Grup Başkan Vekili

Öneri:

10 Ocak 2023 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, demokratik siyasetin önündeki engellerin kaldırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan 23450 grup numaralı Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak, görüşmelerinin 11/1/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Buyurunuz Sayın Tiryaki. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkiye demokrasisi sivil, askerî veya bürokratik vesayet odaklarının yoğun müdahaleleriyle karşı karşıya kaldı, geçmişten beri, öteden beri bunu herkes biliyor. Şimdi, bu vesayete, bu vesayet rejimine aslında yenileri eklendi, bunlardan bir tanesinin Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi olduğunu düşünüyoruz. Nedeni de yürütme erkinde aşırı derecede güç tahkimine ve otoriterleşmeye yol açmış olması, ayrıca, partimize yönelik, demokratik siyasete yönelik saldırıların arka arkaya sıralanması ne demek istediğimizi çok daha iyi açıklar. Bu biçimde yapılan saldırılarla aslında sadece demokratik siyasete, siyasi partilere müdahale edilmedi, yurttaşların seçme ve seçilme hakkına da doğrudan müdahale edilmiş oldu. HDP'ye açılan kapatma davası, Kobani kumpas davasında hakkında dava açılan kişilerin ifadesi alınmadan savcıdan mütalaa istenmesi ve ivedi bir şekilde karar verilmeye çalışılması, bileşenlerimizden Demokratik Bölgeler Partisine yönelik operasyon, neredeyse her il binasının basılması, eş genel başkanının gözaltına alınarak tutuklanması, ardından hazine yardımına el konulması -fiili olarak değil, Anayasa Mahkemesi kararıyla- veya Cumhurbaşkanlığı adaylığı için ismi geçen İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanının bir kararla, tartışmalı bir kararla bir biçimde hükümlü hâle getirilerek adaylığının kesilmeye çalışılması gibi pek çok örnek demokrasiye nasıl müdahale edildiğini, demokratik siyasete nasıl müdahale edildiğini gösteriyor.

Şimdi, ben en son kararla ilgili, Anayasa Mahkemesinin HDP'nin hazine yardımının yatırılacağı hesaplarına bloke koymasıyla ilgili birkaç şeyi söylemek istiyorum. Bakın, bu kararı Anayasa Mahkemesi verdi ve bir siyasi partinin yürüttüğü kampanya üzerine Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Anayasa Mahkemesine başvurdu ve Anayasa Mahkemesi de hazine yardımının yatırılacağı hesaba bloke konulması kararı aldı. Konu parayla ilgili, HDP'nin hazine yardımıyla ilgili. Siyasi partilerin hesaplarını kim denetliyor? Anayasa Mahkemesi denetliyor. Peki, bunu kime yaptırıyor? Sayıştaya yaptırıyor. Yani siyasi partilerin hesabına giren her kuruşu, yapılan her harcamayı en iyi bilen makam Anayasa Mahkemesi.

Bakın, elimde Anayasa Mahkemesi kararları var, Anayasa Mahkemesi HDP’nin 2012 yılı hesaplarına ilişkin diyor ki: “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” HDP’nin 2013 yılı kesin hesabını incelemiş Anayasa Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi kararı “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” diyor. HDP’nin 2014 yılı kesin hesabının incelenmesi Kasım 2018’de açıklanmış, Resmî Gazete’de 2018’in sonunda yayımlanmış ve “Siyasi Partiler Yasası’na uygun.” diyor, Anayasa Mahkemesi söylüyor bunu. Anayasa Mahkemesi 2015 yılı kesin hesabımızı incelemiş ve Siyasi Partiler Yasası’na uygun bulmuş. Ne zaman söylemiş bunu? 21 Mayıs 2020’de söylemiş. Anayasa Mahkemesi 2016 yılı kesin hesabımızı incelemiş ve Anayasa’ya uygun bulmuş, ne zaman söylemiş? Ocak 2020’de söylemiş. Bütün hesaplarımızı en ince ayrıntısına kadar inceleyen Anayasa Mahkemesi bugün HDP’nin hesaplarına bloke konulması kararı alabiliyor. Neden? Çünkü bu bir yargı kararı değil, bu bir siyasi operasyon; eşitsiz bir seçim yarışı yaşamamız için bir siyasi partinin hatta -1,5 siyasi parti de demeyeyim- iki siyasi partinin, iki ortağın yürüttüğü bir kampanya. Buna karşı çıkılmasına, bunun eleştirilmesine bile tahammül edemiyor ülkenin güvenlik aygıtının başındaki İçişleri Bakanı, “Nasıl Anayasa Mahkemesinin kararını eleştirebilirsiniz?” diyor.

Ben Anayasa Mahkemesiyle ilgili bir şey söyleyeceğim, bu benim bildiğim bir bilgi, kanıtlayamam. Eğer inkâr ederlerse, “Doğru değil.” derlerse kabul edeceğim. Bakın, kaç yıldır Adalet ve Kalkınma Partili cumhurbaşkanları bu ülkeyi yönetiyor? On beş yılı aşkın bir süredir, on beş yılı aşkın bir süredir. Anayasa Mahkemesi üyelerinin tamamı, bugün görev yapan 15 tane Anayasa Mahkemesi üyesinin tamamı Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı döneminde atandı; Cumhurbaşkanı tarafından atanmış 15 kişiden bahsediyoruz. Adalet ve Kalkınma Partisi Anayasa Mahkemesi üyesi atarken elbette formasyonuna bakıyordu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Fakat iki önemli göstergeye bakıyordu; Adalet ve Kalkınma Partili arkadaşlarımın hepsi biliyor bunu, iki şeye bakıyordu. Bir: Anayasa Mahkemesi üyesi olarak görevlendirilecek kişiler siyasi parti kapatma davalarına nasıl bakıyor? İki: Başörtüsü meselesine nasıl bakıyor? Neden? Çünkü siyasi partilerin kapatılması meselesinin ne kadar can alıcı bir sorun olduğunu kendileri de biliyordu. Tek başına iktidar oldukları dönemde Adalet ve Kalkınma Partisi hakkında kapatma davası açılmıştı ama Adalet ve Kalkınma Partisi bütün bunları unutmuş gibi gözüküyor. Geçmiş dönemde kendisi hakkında kapatma davası açıldığında, hazine yardımına bloke konulduğunda bunu demokratik değerlere aykırı bulan Adalet ve Kalkınma Partisi bugün Türkiye'nin 3’üncü büyük siyasi partisi, Mecliste grubu bulunan 3’üncü siyasi partisi hakkında kapatma davası açılmasını destekliyor, hazine yardımına bloke konulmasını da destekliyor. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tiryaki.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök…

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum.

Verilen önerge, siyasetin önündeki engellerin kaldırılmasına dönük. Tabii, bu konuda yapılması gereken bir samimiyet testi var değerli arkadaşlarım. Özellikle iktidar partisinin kendi başına geldiği zaman şiddetle eleştirdiği ve karşı çıktığı konular bir başka zamanda, bir başka parti için söz konusu olunca göstereceği refleks çok önem kazanıyor ama bu refleksi göremiyoruz. Şimdi, yapılması gereken hususun en birinci unsurlarından bir tanesi samimiyet testi. Samimi olacağız. Kendi başımıza geldiği zaman ne yapıyoruz, bir başkasının başına geldiği zaman ne yapıyoruz? Bunları yaparken ayrıca, dünyadaki uygulamalara ve insan hakları hukukunun siyasi partilerle ilgili içtihatlarına da bir bakmamız gerekiyor.

Değerli milletvekilleri, Birleşmiş Milletler, Amerikan Devletleri Örgütü ve Afrika Birliği  Örgütüne göre, siyasi partilerin kapatılması kabul edilebilir bir önlem değildir. Bakın, Afrika'da dahi siyasi partilerin kapatılması kesinlikle öngörülen bir sistem değildir. Bu kuruluşlara göre, siyasi parti özgürlüğü ortadan kaldırıldığında sadece siyasi parti kapatılmıyor, örgütlenme özgürlüğü yok ediliyor, ifade özgürlüğü, toplanma özgürlüğü, seçme seçilme hakkı, kendi ülkesinin yönetimine katılma hakkı da engelleniyor; çok daha geniş bir alana yayılıyor bu alan. Dolayısıyla Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesine ve diğer örgütlere göre, siyasal parti özgürlüğü katılımcı bir demokratik yönetim modeli için zorunludur. Yapılması gereken şu: Türkiye'de 12 Eylülden sonra 14 siyasi parti kapatıldı, 14’ü de Avrupa İnsan Hakları Mahkemesine başvurdu, 2’si sonradan vazgeçti başvurudan, 11’i hakkında Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Türkiye'deki ifade ve örgütlenme özgürlüğünün ihlaline karar verdi. Şimdi bu örnekler elimizdeyken ve önümüzdeyken Venedik Komisyonu Türkiye'nin istisna olarak dar yorumlaması gereken siyasi partilerin kapatılmasıyla ilgili bir hükmü artık gelenek hâline getirdiğini ve esas hâline getirdiğini ve dünyadaki tek ülke olduğunu vurguluyor. Dolayısıyla yapılması gereken şudur değerli milletvekilleri: Siyasi partilerin kapatılması demokrasilerin ve özgürlüklerin korunmasında birincil ve tek yöntem değildir. Demokrasi ve özgürlükleri korumak isterken yola çıkarsanız bir bakarsınız ki demokrasi ve özgürlükleri yok edersiniz. Daha doğrusu, siyasi partilerin yargı organı kararıyla kapatılması pratiği Türkiye'de bir kısır döngüye dönüşmüştür. Kapatılan siyasi parti ertesi gün bir başka parti adı altında zaten kurulmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Dolayısıyla, şimdi yapılması gereken bir kere samimi olmak. Kendi başımıza geldiğinde nasıl davranıyorsak bir başka parti için de aynı şekilde davranmak bir samimiyet testi olarak ortada durmaktadır. Ayrıca, yapılması gereken insan hakları alanında siyasi partilerle ilgili, dünyadaki örgütlerin vermiş oldukları içtihat kararlarının Türkiye'de uygulanmasını temin etmektedir. O da nedir? Birleşmiş Milletler de olsun, Afrika örgütlerinde olsun, Amerika örgütlerinde olsun, orada kabul edilen ilkeyi kabul etmektir, siyasi partilerin kapatılmasına cevaz vermemektir. Türkiye eğer dünyayla ilgili bir standart yakalayacaksa bu standartları içine sindirebilirse, uygulayabilirse başarılı olur. Aksi takdirde, demokrasimiz her zaman sorgulanır ve hukukun üstünlüğü endeksinde en son sıralarda yer alırız.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP, HDP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kahramanmaraş Milletvekili Sayın Ahmet Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) –Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grup önerisi üzerine grubumuz adına söz aldım.

Grup önerisinin gerekçesine ve içeriğine baktım, aslında ilk okuduğumda, seçmenlerin oy kullanmasının önündeki bir engelden bahsediliyor zannettim ama aslında konunun esası, herhâlde Halkların Demokratik Partisine açılmış kapatma davasına bağlanmış; siyasi bir saikle yapıldığı iddiasıyla. Dolayısıyla, biraz onun üzerinden değerlendirme yapmak lazım. Şöyle ki: Halkların Demokratik Partisine, HDP'ye açılan kapatma davası, HDP'nin terör örgütleriyle bağlantısına dayalı bir iddia üzerine, savcılığın iddiası üzerine açılmış bir dava ve o davada verilmiş tedbir kararı da aslında, vekilimin iddia ettiğinin aksine, hesaplarına bloke konulması tedbiri paranın kötüye kullanılmasıyla ilgili bir konu değil. O yüzden, geçmiş hesapları söylemenize gerek yok, Anayasa Mahkemesinin karar verme biçimlerinden bir tanesi yani ya temelli kapatma kararı verecek ya da hazine yardımının kısmen ya da tamamen kesilmesi kararı verecek. Dolayısıyla, hesapların kullanılma yöntemiyle ilgili bir tedbir kararı değil ama nihai olarak, davanın açılmış olmasının sebebi, HDP'nin terör örgütleriyle bağlantısının olması, HDP yöneticilerinin terör örgütleriyle irtibatlı olması veya terörü desteklemesi. Bununla ilgili birçok delil ve örnek var orada ama ben bir tanesini söyleyeyim size: 6-8 Ekim olaylarında, Selahattin Demirtaş'ın gidip Avrupa'da kendi lehlerine kamuoyu yapmaktan vazgeçmesine sebep olan bir olay var; PKK'nın sözde sorumlusu Sabri Ok onu arıyor, diyor ki: “Siz gitmeyin, burada öz yönetim ilan edin, eylem başlatın.” ve Selahattin Demirtaş gitmekten vazgeçip orada…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira, iftira!

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Ben mahkeme iddianamesinde ileri sürülen şeyleri söylüyorum burada.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Bir de baksaydın.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Ama şunu bilmenizi istiyorum: Şimdi, Cumhuriyet Halk Partili konuşmacı da söyledi ama dünyada terör örgütleriyle irtibatlı olan siyasi partilerin kapatılmasının doğru bulunduğu olaylar da var. Herri Batasuna olayını biliyorsunuz İspanya'da, sadece terörizmi kınamadığı için bu kapatılmış, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi de 10’uncu maddeyle kapatılmasını doğru bulmuş.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – 18 gerekçeden 1 tanesi o, onu söylemiyorsunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – “Bağı olabilir.” diyorsun yani.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Yani terör örgütlerini kınamamayı terör örgütlerine destek olarak değerlendirmiş, onunla HDP’nin kapatma davasını muhakkak Anayasa Mahkemesi hâkimleri doğru ve hukuki bir şekilde değerlendireceklerdir. Dolayısıyla burada siyasete atfedilecek, seçmenin iradesine atfedilecek, seçmenin iradesinin baltalandığını iddia edeceğimiz veya Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine atfedeceğimiz bir kusur yok. Aksine Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi çok hızlı karar alma, doğru karar alma mekanizmasıyla Türkiye’nin en zor günlerinde nasıl hızlı karar alınır ve başarılı sonuçlar ortaya konulur; Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi bunu açıkça göstermiştir

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – HDP’li belediyeye kayyum atadınız, iradenin gasbı değil midir o?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Elâzığ'daki depremde, Karadeniz'deki sel felaketinde, Ege’deki yangında Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi ve onun bakanlarının hızlı karar alma ve uygulama mekanizması buralardaki hasarların en aza indirilmesi ve meydana gelen hasarların da kısa sürede onarılmasıyla ilgili çok ciddi adımlar atmıştır. Biz bunu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin başarılı, hızlı ve dinamik karar alma mekanizmasına bağlayabiliriz. Bunun dışında sisteme ve Cumhurbaşkanımıza atfettiğiniz hiçbir kusuru kabul etmiyoruz ve bu araştırma önergesine de “Hayır” oyu vereceğimizi bildiriyoruz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, hatip geçmiş dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş hakkında asılsız iftiralarda bulundu. Cevap hakkını Sayın Tiryaki’ye vermenizi rica ediyorum.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Mahkeme zaptını okudu.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tiryaki.

 

 

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Başkan.

HDP hakkında açılan kapatma davasıyla ilgili yüzlerce röportaj yaptım. Bana her sorana şunu söyledim, dedim ki: Adalet ve Kalkınma Partili hiç kimse, ne Genel Başkanı ne MYK üyeleri ne Grup Başkan Vekilleri ne milletvekilleri, hiçbir yöneticisi bu davayı savunan bir konuşma yapmamıştır. Bütün röportajlarıma bakabilirsiniz; Numan Kurtulmuş’tan Grup Başkan Vekillerine kadar. Bir kişi yaptı, onun da ben Adalet ve Kalkınma Partisini temsil ettiğini düşünmüyorum; Süleyman Soylu. Onun dışında hiçbir Adalet ve Kalkınma Partili bu davayı savunmadı. İlk kez, bir milletvekili, AKP adına söz kuran bir vekil bu davayı savunuyor, bunun altında kalırsınız. En azından şimdiye kadar AKP bu dava konusunda sessiz kalmıştı. Anlaşılıyor ki AKP artık sessiz kalmayacak, bu davanın arkasında olduğunu söylüyor; birincisi bu.

Heri Batasuna meselesine gelince, bence bu geleneği savunan hiçbir Adalet ve Kalkınma Partili Heri Batasuna kararından söz etmemeli. Heri Batasuna kararı emsal alınarak Refah Partisinin kapatılmasıyla ilgili dosyayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi reddetmişti ama Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi HDP'nin geleneğini temsil ettiği bütün partiler hakkında ihlal kararı verdi. Yerinizde olsam bir daha Heri Batasuna kararına da atıfta bulunmam.

Sevgili Selahattin Demirtaş'a gelince, bu dosyanın her satırını tartışmaya hazırız -savunma ekibinin içerisinde yer aldım- her satırını tartışmaya hazırız. Arka arkaya iddiaları sıralamış, arka arkaya vekillerimiz, yöneticilerimiz hakkındaki ceza iddialarını sıralamış, HDP’ye yönelik tek bir tane suçlama olmayan bir kapatma davasından söz ediyoruz. Siz de aynısını yapıyorsunuz savcının yaptığı gibi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Bitiriyorum, bir dakika rica ediyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz. Sataşmadan olduğu için efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Siz de Selahattin Demirtaş’la ilgili aynı şeyi yaptınız. HDP’yle ilgili suçlama yok, vekillerimiz ve başkanlarımızla ilgili suçlama var. Ayrıca o iddia da gerçeği yansıtmıyor. Baştan sona yalan. Ne Sabri Ok görüşmesi var ne onunla görüştükten sonra buraya gelmesi var ne 6-8 Ekimle ilgili bu iddiaların da hiç biri gerçeği yansıtmıyor. Bir kez daha savcı gibi iftira atmış oldunuz. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftiracısınız, iftiracı!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Zengin…

 

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir cümleyi ifade etmek istiyorum şimdi sayın hatibin ifadesine binaen.

Bir defa, ilkesel olarak biz AK PARTİ olarak ilkesel anlamda parti kapatmaya karşıyız, bugün değil, başından itibaren karşıyız. Bunu daha evvel çok defa söyledik, daha evvel bizim anayasa değişikliği teklifimizde bu vardı. Bu ilkesel bir yaklaşımdır. Bu konuya dair olan süreçte de yargısal süreç başladıktan sonra biz kararın verilmesini yargıya bırakıyoruz. Doğrusu buradan yapılan tespitin o anlamda böyle okunması lazım, kamuoyu böyle okumalı. İlkesel olarak kararımız çok net ama nihayetinde bu konuya dair dava açmaya karar verecekse savcı karar verecektir. (HDP sıralarından “Tabii, tabii” sesleri, gürültüler)  Mahkeme bu konuyla ilgili kararını kendisi verecektir.

Şimdi, söz aldığım için söyleme ihtiyacı duyuyorum, daha evvel hatip konuşmasında bir iddia ortaya attı dedi ki: “İspat edemem.” ki bence hukukçuyu ve iyi de bir hukukçu bu manada yani bir hukukçu iddiasını söylüyorsa ispatında kendisi de taşımalı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Siyasetçiyiz, siyasetçi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – En azından kamuoyunu ikna etmelidir. Dedi ki: “Belirlenen, seçilen üyelerle ilgili olarak 2 temel kriter var.” Başörtüsü ve kapatma davasına dair tavrı üzerine bir kriter olduğunu söyledi, bu külliyen yalandır, şiddetle reddediyorum, böyle bir şey olamaz. Sorulsun, hiçbir hâkim, bir tek hâkim böyle bir şey duymamıştır, bu iddiaya, bu kanaate nereden varıldığını da anlamak mümkün değildir, tamamen zan üzerine yapılan bir konuşmadır ve kamuoyunu yanıltmaktır.

Söz aldığım için ayrıca bunu da ifade etmek isterim.

Teşekkür ederim.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Başkanım, “İftira atıyorsunuz.” diye şahsıma…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira atıyorsun tabii, iftira atıyorsun.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hadi oradan! İftira sizin işiniz ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – İftira atıyorsun, koy bir delil.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Ne alakası var? İddianameyi okudu kardeşim, ne diyorsun? İddianameyi okudu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Salla gitsin.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özdemir.

 

 

 

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Şimdi, bugüne kadar burada konuşurken önüme gelen konularda hep hukuki değerlendirme yapmaya çalıştım. Çünkü ben de avukatlık yapıyorum, hukuk mesleğini icra ediyorum, burada da doğal olarak önüme gelen dosyadaki bilgilere baktım, ve o bilgilerle söyledim. Siz de şunu çok iyi bilirsiniz: Konuşmayı yapan hatip de hukukçu, iddianame şudur: Makul şüphe varsa iddianame düzenlenir. Dolayısıyla ben o makul şüphenin delillerinden bir tanesinden bahsettim.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Nerede delil? Hani delil?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – AKP hakkında da var. AKP hakkında da vardı Ahmet Bey, hatırlıyorsun değil mi?

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Bunu bir iftira olarak değerlendirirseniz bunu bir iftira olarak değerlendirirseniz bu konuyu anlamadığınızı gösterir.

İkincisi de şu: Ben bunu söylerken “HDP kapatılsın.” ya da “Kapatılmasın.” demedim, süreci anlattım.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Savundunuz.

AHMET ÖZDEMİR (Devamla) – Tedbir konulmasının sebebini anlattım, dava açılmasının sebebini anlattım, bununla ilgili delillerden bahsettim, kapatılması ya da kapatılmamasıyla ilgili bir fikir beyan etmedim, sadece hukuki bir değerlendirme yaptım, bence siz bunu çok iyi anladınız ama siz bunu anlamanıza rağmen bunun aksine bir şey ortaya koydunuz, iddia ettiniz çünkü yeni bir mecra açmak istiyorsunuz. Diyorsunuz ki: “HDP’ye karşı hiçbir şey söylenmedi, delillerde kişilerden bahsediliyor.” Zaten tüzel kişi cezaevine atılacak değil onun içerisinde eylem yapan kişilerle değerlendirme zaten, iddianameler de öyle. Dolayısıyla, bizim yaptığımız şey sadece dosyanın işleyişi hakkında hukuki bilgimiz ve dosyadaki bilgilerle değerlendirme yapmaktı. Tarafımıza “iftiracıdır” diye bir isnatta bulunmak bence ölçüsüz oldu, bunu düzeltmenizi talep ediyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tiryaki…

 

 

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Şimdi, Özlem Hanım beni yalancılıkla suçladı, ben konuşmamda dikkatle cümleleri seçtim, dedim ki: Ben bunu biliyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben kimseye “yalancı” demedim, nereden çıktı? Sayın Başkan, lütfen. Ne münasebet, ben kimseye “yalancı” demem, olamaz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ben ne söylediğimi biliyorum, söylediğim şey şu: Adalet ve Kalkınma Partisi açısından da Adalet ve Kalkınma Partili cumhurbaşkanları açısından da önemli referanslardı bunlar. Ayrıca hukuk formasyonları elbette göz önünde bulundurulmuştur dedim. Fakat bunlar önemli referanslardı şimdi bu referansları unutmuş gözüküyorlar. Üstelik Anayasa Mahkemesi üyeleri de bundan uzaklaşmış gözüküyorlar, bu son verdikleri karar bu anlama geliyor.

Şimdi, Ahmet Bey’e gelince arka arkaya o iddiaları tekrar edeceksiniz, buradan bu kürsüden Genel Başkanımızı, Eş Genel Başkanımızı örgütten talimat almakla suçlayacaksınız sonra diyeceksiniz ki: “Ben hukukçu olarak bir değerlendirme yapıyorum.” Öyle mi? Kimse bizim aklımızla falan alay etmesin. Herkesi gayet iyi dinliyoruz, ne söylemek istediğinizi de anlıyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İddianameyi okuyor, itham etmiyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, bir cümle söyleyeceğim.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zengin.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, ben bu “yalancı” kelimesinden nefret eden insanlardanım, ben hiç kimseye “yalancı” demedim, size de söylemiyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Kayıtlar orada.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç yok, yalancı falan yok ortada.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanaklara bakın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Buyurun bakın “yalancı” demiyorum size.

Ben şunu ifade ediyorum Değerli Başkanım: Yani sonuç olarak biz burada… İlkesel bir şeyden bahsetmek başka bir şey, bir konu yargıya intikal ettikten sonra yargının kendi özgür iradesiyle…

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – “Bağımsız yargı” değil mi?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben öyle inanıyorum, inanmıyorsanız siz bilirsiniz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Tabii, tabii (!)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – …bağımsız yargının karar vermesini beklemek başka bir şey; biz bunu yapıyoruz. O yüzden, burada sesinizi yükselterek, hakaret ederek bir yere varmak da mümkün değil. Hele söylemediğimiz sözleri de lütfen bize hiç yüklemeyiniz.

Teşekkür ediyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hakaret etmedik. Kime hakaret ettik?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanağa bakın.

 

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Aygun…

 

 

 

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Çorlu tren katliamı, tarih 8 Temmuz 2018; bugün 11 Ocak 2023, Çorlu tren katliamının üzerinden tam 1.647 gün geçti ama aileler hâlâ adalet arayışı sürdürüyorlar. 8 Temmuz 2018’de sadece tren değil, adalet de raylara çarpmıştır. 25 canımızı verdik, 340 vatandaşımız yaralandı. Ne yazık ki bu büyüklükteki bir kazada birinci derece sorumlu olan Devlet Demiryollarının üst yönetimi yargılanmıyor. Bugün tam 12’nci duruşma, Çorlu Ağır Ceza Mahkemesinden istenilen sonuçlar hâlâ ortaya çıkmadı. Aileler feryat ediyor, bugün yine adalet için yürüyüş yaptılar. Oysaki çocuklarını, annelerini, babalarını ve yakınlarını kaybeden aileler, sadece adaletin tecelli etmesini, sorumluların yargılanmasını istiyorlar. Çorlu tren kazasının araştırılması için 2 önerge verdim ama maalesef hiçbiri gündeme alınmadı çünkü AK PARTİ iktidarı, konunun tartışılmasını dahi istememekte, konuyu kapatmak için mücadele etmektedir. Biz vazgeçmiyoruz, adalet gelene kadar mağdur ailelerle birlikte mücadele edeceğiz, haklarını arayacağız.

BAŞKAN – Sayın Özer…

 

 

AYDIN ÖZER (Antalya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Çevre Bakanlığı, kamu kurumu olarak işini yapamadığı için Çevre Ajansı adında paralel ve özel bir yapı kuran AKP, şimdi de Kültür Bakanlığı kültürel mirasımıza sahip çıkmadığı için bir arkeoloji vakfı kurmak istiyormuş. Bu vakıf, kültür varlıklarımızı yönetecek, denetleyecek ve restore edecekmiş. Vakfın merkezi de Ankara'da değil, Gaziantep’te olacakmış çünkü kanunla bir enstitü kurularak araştırma, inceleme, çalışma, yayın çıkarma gibi faaliyetler gerçekleştirecekmiş ve tam böyle bir enstitü Gaziantep’te zaten faaliyetteymiş yani meğer enstitü çoktan kurulmuş. Beş yıl sonra bugün yasal dayanağa kavuşturmaya koyulmuşlar. Soruyoruz: Sayın Millî Eğitim Bakanı, kanunen bir enstitünün size bağlı olarak YÖK bünyesinde kurulması gerekmiyor mu? Öyleyse neredesiniz? Sayın Kültür ve Turizm Bakanı, yetkilerinizin neredeyse tamamını vakfa devredecekseniz siz hangi sebeple o makamda oturmaya devam ediyorsunuz?

BAŞKAN - Sayın Sümer…

 

 

 

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Planlama Ofisi tarafından açıklanan Adana Karaisalı ilçemizde Aşağı Körkün-Hacılı Bendi Sulama Projesi açıklanmıştı. Projenin 2021 yılında başlayıp 2025 yılında tamamlanması ve 3 bin hektar alanın sulama ihtiyacının giderilmesi hesaplanıp 196 milyon tutarında sulama projesi açıklandı. Bugüne kadar geçen iki sene içerisinde hiçbir çivi dahi çakılmadı. Bu, aslında, “Biz, bu projeyi açıkladık ama yapmayacağız.” demektir. Söz konusu Adana olduğu zaman, iktidarın yapmadıklarını yapmış gibi göstermesine, özel sektöre ait fabrikaları kendi yapmışçasına açılış yapmasına, Adana’yı devlet yatırımlarından mahrum bırakmasına alışkınız ancak özellikle tarım sektörü ve çiftçilerimizi ilgilendiren, tarladan markete, raflara kadar etkisi altına alan projelerin yarım bırakılmasını asla kabul etmiyoruz. Adana’nın ve Adanalı çiftçimizin yararına olacak söz verilmiş tüm projelerin bir an önce tamamlanmasını istiyoruz yoksa Sayın Cumhurbaşkanının her Adana’ya geldiğinde verdiği sözlerin tamamı havada kalacaktır.

BAŞKAN – Sayın Koç…

 

 

 

 

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bilimsel bir görüşü nedeniyle Sayın Şebnem Korur Fincancı öncelikle aylarca tutuklandı ve arkasından yapılan yargılama sonucunda iki yıl sekiz ay on beş gün cezayla karşı karşıya kaldı. Biz bunu şurada belirtmek isteriz ki verilen bu ceza hukuksuzluktur, kanun tanımamazlıktır ve düşünce suçuna ilişkin olan bir eylemdir. Bu nedenle, burada belirtmek isteriz ki Şebnem Korur Fincancı yalnız değildir ve milyonlar yanındadır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu…

 

 

 

 

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

11 Ocak Sağlıkçılar Günü kutlu olsun. Türk sağlıkçıları İbni Sina’dan bu tarafa milletinin hizmetindedir.

Her dönemde sağlık personeli canla başla çalışmış, son sınavlarını hasta olarak, canlarını vererek Covid-19 pandemisinde göstermişlerdir. Allah’tan hayatını kaybedenlere rahmet, hasta olanlara şifalar diliyorum.

Sağlık personeli her ne kadar ülkemizi yönetenlerce rencide edilseler de onlar hizmet aşkından vazgeçmeyeceklerdir. İYİ Parti, sağlık çalışanlarının sorunlarını biliyor. Hemşire, laborant, fizyoterapist, anestezi teknisyeni, hasılı 39 branştan 500 bin sağlık personeli atanma beklemektedir. İYİ Parti iktidarında sağlık çalışanlarının ve atamayı bekleyen sağlık personelinin sorunları çözülecek, ülkemize canla başla hizmet etmeye devam edeceklerdir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

                                                                                           11/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Özgür Özel

Manisa

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin ALTAY, Manisa Milletvekili Özgür ÖZEL ile Sakarya Milletvekili Engin ÖZKOÇ tarafından "Yasama ve yürütme üyelerinin görevleriyle bağdaşmayan suçlar karşısında adil ve tarafsız mahkemeler önünde hesap vermesi, TBMM'nin itibarının korunması, şeffaf ve hesap veren siyaset için siyasi ahlaksızlıkla etkin mücadelede çözüm yollarının tespiti, kalıcı etik ilke ve kurullarının oluşturulması amacıyla 5/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 3850 sıra no.lu Meclis Araştırma Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 11/1/2023 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Mahmut Tanal.

Buyurunuz Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum.

Tabii, biraz önce bir tartışma devam ediyordu HDP’nin kapatılmasıyla ilgili. “AK PARTİ partilerin kapatılmasından yana mıdır, değil midir? diye devam ederken Genel Başkanınız ve MHP olmak üzere “HDP milletvekilleri, HDP Grubu teröristtir, kapatılmalıdır.” diye sabah akşam 30 tane televizyonda bu söyleniyor.

Şimdi, madem ki HDP milletvekilleri, HDP, terörist partiyse hepimiz burada Nimetullah Bey’den söz alarak konuşuyoruz. Kendisi HDP milletvekili; kendisiyle de gurur duyuyoruz, namuslu, dürüst, bayrağına, vatanına, dinine bağlı bir insan. Peki, madem bunlar teröristse ya ne diye arkadaşım siz buradan söz istiyorsunuz? Eğer o söz vermezse biz burada konuşamıyoruz. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Bir kere Parlamento üyelerinin namuslu ve dürüst hareket etmesi lazım. Madem ki bunlar teröristler niye söz alıyorsunuz?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Tribünlere oynuyor.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Söz vermeden size, siz niye konuşamıyorsunuz? Onun için sizden istirhamım, Parlamento üyeleri          -parlamenterler- milletvekilleri namuslu ve dürüst bir şekilde hareket etmek zorunda. Bu şekilde konuşulması yani bir algı yönetimine gidilmesi doğrusu bir yolsuzluktur. Yolsuzluk demek mutlaka cebinden para çıkararak vermek demek değildir. Burada, 1.700 tane dosyanın içerisinden 2 milletvekilinin dosyası çıkarılıyorsa bu da bir yolsuzluk çeşididir.

Şimdi, bizim önergemizde, bakın… Hatırlarsanız -gayet rahat- kamuoyunu haftalarca yönlendiren bir husus oldu, bu hususu bilmeyen kimse yok; Sayın Zehra Taşkesenlioğlu. Bunun eşi ve ağabeyiyle ilgili kamuoyuna yansıyan bilgilerden dolayı o dosya buraya, Meclise gelmeyecek, efendim, 2 milletvekilinin dosyasını buraya getireceksiniz.

Şimdi, Değerli Başkanım, arkanızda Kanunlar ve Kararlardan oturan arkadaşlarımız var, bu arkadaşlarımız şunu çok iyi bilirler: Fezlekeler Meclise geliş sırasına göre gelir. Geliş sırasına göre getirilmeyen fezlekeler Meclisin kanun yapma tekniğine, tüzüğe, Anayasa’ya aykırılıktır, bu bir keyfîliktir. Bu keyfîlik aynı zamanda bir yolsuzluk çeşididir.

Hatırlar mısınız, 4 Bakan vardı, bu 4 Bakana Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “Kardeşim, istifa edin.” O dönem, namuslu, dürüst bir şekilde Çevre ve Şehircilik Bakanı -Sayın Demir de çok iyi bilir- orada dedi ki: “Yapılan her işi Cumhurbaşkanının muvafakatiyle yaptım.” Eğer bu arkadaşlarımız yolsuzluk yaptıysa, o zaman bu işin içerisinde Cumhurbaşkanının muvafakati varsa demek ki onun izniyle yaptılar.

Gelelim ikinci bir dosyaya. Şu anda AK PARTİ sıralarında oturan Erzincan Milletvekili… Burada rüşvet sözleşmesi var, kamuoyunda paylaşılan rüşvet sözleşmesi. Bakın, 5 milyon USD’lik rüşvet sözleşmesi var; kamuoyunda… İnternete girin, burada Sayın Süleyman Karaman'a ödenmesi için bir sözleşme var. Çıksın, bu Millet Meclisinde “Ben böyle bir sözleşme yapmadım, böyle bir taahhütte bulunmadım.” desin.

Bu Meclis suçluların barındığı bir yer olamaz arkadaşlar; bu Meclis namuslu, suça bulaşmamış, temiz insanların yeri olmalı. Yani, bakıyorsun, dolandırıcısı var, üçkâğıtçısı var, hırsızı var, banka dolandırıcısı var, insan öldüreni var. Olamaz arkadaş, olamaz, olmamalıdır; onun için…

AK PARTİ 3 tane Y’yle geldi. “Yolsuzlukları bitireceğiz.” yolsuzluklar paçalarınızdan akıyor ya! Şu paçalarınızdan yolsuzluklar akıyor. (CHP sıralarından alkışlar) “Yasakları bitireceğiz, partileri kapatmayacağız.” Yasaklar artık her tarafa yayıldı. Vatandaş Twitter yüzünden evinden gözaltına alınıyor. “Yoksulluğu bitireceğiz.” Arkadaşlar, siz yoksulluğa pik yaptırdınız pik ve bu yoksulluğu bitiremediğiniz gibi, bir Y daha getirdiniz, 3Y’nin üzerinden yozlaşmayı getirdiniz. Bu Rabia değil; 4 tane Y yaptınız, 3 tane Y’yle geldiniz, 4 tane Y yaptınız. Her tarafta yozlaşma, çürüme var.

Bakın, bu yoksulluk ile yozlaşma eş başlı yükseliyor; ne kadar bu toplumda yoksulluk varsa, yozlaşma varsa atbaşı olarak yoksulluk da o kadar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (Devamla) – Son sözler Başkanım.

Sözün kısası, AK PARTİ demek “pahalılık” demektir, AK PARTİ demek “enflasyon” demektir, “işsizlik” demektir, AK PARTİ demek “israf” demektir, AK PARTİ demek “yasaklar” demektir, AK PARTİ demek “yoksulluk” demektir, AK PARTİ demek “yozlaşma” demektir, AK PARTİ demek “adaletsizlik” demektir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hepsi iftira, hepsi iftira.

MAHMUT TANAL (Devamla) – AK PARTİ demek “çürümüş sistem” demektir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Bir tane doğru bir şey söyle ya, bir kere de doğru bir şey söyle ya; hepsi iftira ya! Kendi içinizdekileri yansıtıyorsunuz ya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – AK PARTİ demek “çürümüşlük” demektir, “pahalılık” demektir, “itibarsızlaşma” demektir, “borç batağına sürüklenme” demektir. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Kendinizi paylaşıyorsunuz ya, kendinizi tarif ediyorsunuz.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Değerli arkadaşlar,  AK PARTİ artık tek partili sisteme geçiş yapan bir partidir.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Kendinizi tarif ediyorsunuz.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Onun için AK PARTİ artık miadını doldurmuş, meşruiyetini kaybeden bir partidir. Kanunu hiçe sayıyor, Anayasa’yı hiçe sayıyor, 1.700 tane dosyanın içinden keyfî olarak 2 milletvekilinin dosyası geliyorsa, bu, kanunsuzdur; kanunsuz hareket eden iktidar meşru iktidar değildir, gayrimeşru iktidarsınız. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hepsini reddediyoruz.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım….

BAŞKAN – Sayın Can, buyurun.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Kürsüden efendim, kürsüden…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Başkanım, AK PARTİ’nin hükmi şahsiyetini tahkir edici açıklamalarda bulunmuştur.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Doğru diyorum, gerçeği söyledim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hepsi yalan, hepsi iftira.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gerçeği söyledim Başkanım, gerçeği.

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Şunu söylemek istiyorum: Cumhuriyet Halk Partisiyle ilgili de biz madde madde bir sürü şey sayabiliriz. Bunlar doğru değildir, bunları kabul etmemiz mümkün değildir; aynen iade ediyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Bravo!

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Can.

İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vallahi, gerçeği söyledim, tekrar tekrar söylüyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Reddediyoruz, ret.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gerçeği söylüyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Reddediyoruz, ona millet karar verir sen karar veremezsin, millet karar verir. İşine bak.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Gel seninle birlikte Kızılay’a gidelim millet sana mı bakacak bana mı bakacak?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her zaman giderim fark etmez, hadi gidelim.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Tanımıyor kimse seni ya! Bakan oldun, bu ülkede seni kimse … Hiçe sayıyor ya, Bakan oldun kimse tanımıyor ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hadi canım, nerede tanımıyor ya? Sen kendine bak ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Allah Allah ya!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine bak!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ne alakası var? Toplumda ne karşılığın var bana söyler misini?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sana ne ya!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Zerre kadar, beş kuruşluk bir karşılığın var mı?

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sensin beş kuruş, sen kendine bak!

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Beş kuruşluk karşılığın var mı bu toplumda? Geçin ya!

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, hatip kürsüde.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Vallahi ya, beş kuruşluk karşılığın var mı?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen böyle konuşamazsın. Senin ne karşılığın var! Senin ne karşılığın var! İşine bak sen!

BAŞKAN – Sayın vekiller, Sayın Bak, lütfen…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Senin kendinin ne karşılığı var?

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Beyefendi, beş kuruşluk karşılığın var mı?

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Tamam, yapma, yeter! Tamam, yaptın şovunu, tamam.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Sen kendine bak! Sen kendine Bak!

BAŞKAN – Sayın Bak…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – İnsanlar hakkında böyle konuşamazsın. Sen ölçemezsin, onu millet ölçer, senin öyle bir yetkin yok, öyle bir haddin de yok.

BAŞKAN – Hatip kürsüde.

Buyurunuz Sayın Oral.

Buyurunuz efendim.

 

 

 

 

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan…

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Millet ölçer, kararı millet verir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Beyefendi, özel hayat değil, senin beş kuruşluk karşılığın var mı yok mu?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Var, var, her yerde var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, git bir ölçelim, hele bir yürü! Var mı yok mu, hele bir yürü!

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Her yerde var. Sen kendine bak, görürsün karşılığı. Neyin ne olduğunu biliyorlar, boş ver. AK PARTİ’ye attığın iftiraları da iade ediyorum sana. Kendine bak.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Oral.

Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, lütfen süreyi yeniden başlatırsak.

BAŞKAN – Tekrar başlatalım.

Buyurun.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Türkiye Büyük Millet Meclisi çatısı altındaki siyasi ahlaksızlık ve suçlarla mücadele bağlamında verdiği grup önerisine üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, hepimiz bu çatı altında bir kamu görevi ifa ediyoruz. Aynı zamanda bir Millî Mücadele yönetmiş, darbelere karşı dik durmuş bir Meclisin üyeleri olarak da kutsal bir sıfatı da taşıyoruz. Bu tabloda siyasal çoğunlukla Meclisin gündemini belirleyen partilerin çifte standart uyguladığını düşünüyorum ve görüyorum. Terörle arasına mesafe koyamamış, teröristlerle boy boy poz veren milletvekillerine haklı olarak jet hızıyla fezleke görüşmesi açan Cumhur İttifakı, konu kendilerine dokununca maalesef üç maymunu oynamaktadırlar. Üstüne bir de görüşülmek için beklenen 1.760 dosya varken iktidar Sayın Lütfü Türkkan ve Ali Mahir Başarır’ın dosyalarını bir seçim yatırımı için gündeme almışlardır. Adalet, adaletsizlikle sağlanamaz. Belki sesim duyulmadı, tekrar etmek istiyorum: Adalet, adaletsizlikle sağlanamaz. Sayın Türkkan kardeşimi ve Sayın Başarır’ı da sizin siyasi hesaplarınıza asla harcatmayız. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Sedat Peker günlerce YouTube’den çeşitli iddialarda bulundu, yer yerinden oynadı ama ne hikmetse bu iddiaların tamamına yakını hakkında bir cumhuriyet savcısı dahi elini kıpırdatamadı. Aynı durum çeşitli vesilelerle adı geçen milletvekilleri hakkında da oldu. “10 bin dolar alan milletvekili var.” diye bir iddia ortaya atıldı, İçişleri Bakanı bu iddiayı dillendirdi ama iddianın muhatabı da iktidar partisi de maalesef açıkça kulağının arkasına yattı. CHP’nin grup önerisinde ismi geçen, geçmeyen bütün milletvekilleri bu iddialarla yüzleşmelidir, gerekiyorsa yargılanma talep etmelidirler. Bütün milletvekillerimizin, ilçe başkanından genel başkan sıfatına kadar siyasetçilerin mal varlıklarını kamuoyuna açıklamaları zorunlu tutulmalıdır ama maalesef biz bunu söylerken zamanında bir siyasi parti genel başkanı çıkmış “Şeffaflık yasası gelirse il ve ilçe başkanı yapacak adam bulamayız.” diyebilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım, bitiriyorum.

Doğrudur, biz buluruz ama onlar bu zihniyetle bulamazlar. Bu çatı milletin çatısıdır; bu çatıya yolsuzluk, ahlaksızlık çamuru bulaşmamalıdır. Bu hususta alınacak tedbirlerin araştırılması yönünde verilen bu grup önerisini desteklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kıymetli halkımız, sizleri saygıyla selamlıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisinin rüşvet, yolsuzluk, ihale komisyonculuğu nedeniyle bu suçlara karışan ve yüz kızartıcı suçlara karışan milletvekillerinin dokunulmazlığıyla ilgili vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine ben de söz almış bulunmaktayım.

Değerli halkımız, şunu hemen sizinle paylaşmak isterim ki: Bu dokunulmazlık meselesi… Şimdi, mesele Kürt milletvekilleri veya Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri olunca… Şu anda cezaevlerindeki eş genel başkanlarımız başta olmak üzere, Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş, Leyla Güven, Musa Farisoğulları’nın dokunulmazlıkları sırf siyasal çalışmaları nedeniyle kaldırıldı. Eş başkanlarımız, milletvekillerimiz Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararına rağmen hâlâ cezaevlerinde. Dolayısıyla ben, bu arkadaşlarımızın şahsında, cezaevlerindeki bütün arkadaşlarımı saygıyla selamlamak isterim.

Bakın, bu Meclis, sadece bir fotoğraftan dolayı bir arkadaşımızın dokunulmazlığını ilk önce kaldırdı ve arkasından da milletvekilliğini düşürdü. Bu Meclis bunu yaparken, bakın, paçasından kir akan, aynı zamanda bütünüyle yolsuzluğa karışan ve bütün pisliklere karışmış olan kendi içlerindeki milletvekillerinin dokunulmazlıklarına ilişkin hiçbir şekilde harekete geçmedi. Bununla ilgili sosyal medyada ve medyada mevcut olan çarşaf çarşaf olaylar var.

Bakın, bir iddia: “SGK’deki yolsuzluk soruşturmasında Süleyman Soylu’nun kuzeni çıktı.” deniliyor; bununla ilgili bir soruşturma var mı? Yok. 

Bir diğer mesele, yine, Süleyman Soylu’nun “yakınım” dediği kişinin, Thodex meselesinde yolsuzlukları çıktı; bununla ilgili herhangi bir soruşturma var mı? Yok.

Bir diğer mesele değerli arkadaşlar, Ticaret Bakanının, hepinizin bildiği gibi eski Ticaret Bakanı Ruhsar Pekcan’ın bu dezenfektan meselesi var ya -hani temizlik için olan dezenfektan meselesi- pazardaki 100 liralık malzemeyi kendi Ticaret Bakanlığına tam 175 liraya sattı yani bu temizliğin içerisinden kirlilik aktı, kirlilik. Buna ilişkin bu Meclisin herhangi bir çalışması var mı, bunlara ilişkin dokunulmazlıkla ilgili bir çalışması var mı? Yok.

Değerli arkadaşlar, bakın, başlarındaki şu anda Süleyman Soylu’nun yakınları. Süleyman Soylu’nun dile getirdiği ve “Her ay 10 bin dolar para alıyor.” dediği kişi hakkında herhangi bir soruşturma var mı? Bakın, bu iktidar buna gelince, bu meseleye gelince, kendilerine gelince hareket etmeyen bir iktidar ama siyasi çalışması nedeniyle milletvekillerine dönük çok hızlı bir şekilde soruşturma dosyaları oluşturuluyor ve bu Anayasa ve Adalet Karma Komisyonundan bunlar geçirilmek suretiyle arkadaşlarımızın dokunulmazlıkları kaldırılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Siz önce kendinize dönüp kendi içinizdeki o pisliğe, o mevcut olan yolsuzluklara bakın bir. Buna ilişkin, dokunulmazlığı olan kişilerin bu dokunulmazlıklarının kaldırılmasıyla ilgili önce harekete geçin. Çünkü önümüzdeki seçimde bu halka o cevabı veremezsiniz; nitekim de vermeyeceksiniz, biz bu önergeyi destekliyoruz.

Teşekkür ediyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Mahmut Atilla Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisi hakkında söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, artık klasikleşen Cumhuriyet Halk Partisi grup önerileriyle karşı karşıyayız. Her seçim öncesi geldiğinde, AK PARTİ içerisinde siyaset yapan birkaç arkadaşımızı hedef göstererek, sürekli bu noktalarda hukuki temeli olmayan, mesnetsiz iddialarda bulunuyorlar. Burada demin AK PARTİ’ye ilişkin yakıştırmalar yaptı bu noktada Cumhuriyet Halk Partisi adına konuşan Sayın Tanal da; 15 seçimdir yapıyorsunuz bunu, sonuç: 15-0. 2023’te göreceksiniz, yine aynı yöntemi deniyorsunuz, sonuç aynı olacak; yine AK PARTİ kazanacak yine Cumhur İttifakı kazanacak. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, tabii ki buradaki iddialara bakınca, olayları inceleyince, Anayasa’daki dokunulmazlık ve daha sonra özellikle hem kürsü dokunulmazlığı açısından hem de yasama dokunulmazlığı açısından özellikle belirlemeler yapılmış. Evet, bu kürsünün dokunulmazlığı, kürsünün masuniyeti Anayasa’mızın 83’üncü maddesinde de düzenlenmiş ve bu konuda her milletvekilinin söz, eylem ve düşüncelerine ilişkin sorumlu olamayacağı da ifade edilmiştir. Ancak bu sorumsuzluk hâli, kürsüye gelip bir milletvekilinin bir kişiye, hatta milletin helal oylarıyla seçilmiş bir milletvekiline hakaret ve iftira etme sorumsuzluğunu da getiremezsin; bunun altını çizerek ifade etmek istiyorum.

Evet, bakın, ben size İzmir’den bir örnekle ifade edeceğim. Milletvekili tabii ki eleştiriye daha fazla tahammül gösterecektir ama başka bir milletvekili de başka bir milletvekiline ilişkin bir iddia isnat olduğunda değerlendirmesi lazım. Bakın, İzmir’de, sizin Menemen Belediye Başkanınız biliyorsunuz yolsuzluktan görevden alındı ve bu yolsuzluktan görevden alındığından sonraki süreçte sizin 2 milletvekilinizi töhmet altında bırakacak açıklamalar yaptı. Biz o soyut iddiaları ne İzmir’de ne de bu kutsal kürsüde hiçbir defa dile getirmedik çünkü iddialar temelsizdi ama Sayın Tanal, siz burada karısını kamera kaydına almış bir ahlaksızın ifadelerini tekrar ettiniz; bu ayıp size yeter, bu ayıp size yeter diyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Evet, Sayın Taşkesenlioğlu bu konuda açıklamasını yaptı, zaten ağabeyi ve eski eşine ilişkin değerlendirmeler yapılmış; ikisinin de dokunulmazlığı yok, bunlarla ilişkin istediğiniz gibi elinizde bilgi, belge, emare varsa suç duyurusunda bulunursunuz, gereği yapılır. Kendisi de olayların açıklanması adına zaten cumhuriyet savcılığına başvurmuş durumda. Yine, özellikle, burada Milletvekilimiz Süleyman Karaman’la ilgili… Ki bir de hukukçusunuz, bir sözleşme kaç taraflıdır Sayın Tanal, onu dahi bilmiyorsunuz. İşte, kâğıt parçası, bakın, sözleşme değil, kâğıt parçası; burada Milletvekilimiz Süleyman Karaman’ın imzası var mı?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yok.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – İmzası yok. Bu belgede, bu kâğıt parçasında baktığımız zaman ismi geçen şahıs “Bu imza benimdir.” diyor mu?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hayır.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Bu kâğıt parçasının düzenlendiği tarihte Süleyman Karaman Devlet Demiryolları Genel Müdürü mü? Hayır değil. Bu kâğıt parçasının düzenlenmiş olduğu tarihte Süleyman Karaman milletvekili mi? Hayır. Ve bu kâğıt parçasında ismi geçen şahıs ve şirketler Süleyman Karaman’ın Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünde hiç ihale almış mı? Almamış ama bakın, siz gelip bu kürsüde, bu kutsal kürsüde milletin helal oylarıyla seçilmiş bir milletvekiline bir kâğıt parçasını gösterip bu noktada iddialarda bulunuyorsunuz. Bu, kabul edilebilir bir şey değildir. Bakın, siyasi etikten bahsediyorsak bu hususlara da ciddi şekilde dikkat etmemiz lazım. Ben de şimdi gelip size bu kürsüden “Neden 60 danışman değiştirdiniz?” diye ifadede mi bulunayım, bunu mu yapalım, bu kürsüdeki seviyeyi bu noktaya mı getirelim? Önce bunları değerlendirmemiz lazım.

Bakın, yine buradan şunu ifade etmek istiyorum... Sayın Özel oradan kafa sallıyor, İzmir’le de özel ilgisi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım, tamamlıyorum.

BAŞKAN – Vermedik şimdiye kadar, buyurunuz, tamamlayın.

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Tamam Başkanım, ben şey yapacağım.

Siyasi etikle ilgili olayları aramak istiyorsanız gelin İzmir’deki Menemen Belediyesine bakın, gelin İzmir’deki Menderes Belediyesine bakın, gelin İzmir’deki Büyükşehir Belediyesinin bu noktada yapmış olduğu işlemlere bakın.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Nevşehir’e ne oldu?

MAHMUT ATİLLA KAYA (Devamla) – Bakın, sadece Buca metrosu ihalesinde 529 milyon fazlaya burada ihale yapılmış, bir işlem gerçekleşti ve yeterliliği olmadığı için ikinci sırada kalmış firma -biliyorsunuz- Marmaray’ı da yapan Çanakkale Köprüsü’nü de yapan, geçmişte de sosyal demokrat olup sizde de siyaset yapmış arkadaşlardan oluşan bir şirket. Ama bakın, siyasi nitelikte bir araştırmayı incelemeyi istiyorsanız gidersiniz İzmir’de bu açıklamaları da araştırmaları da yaparsınız diyorum. Onun için, iğneyi önce kendinize, çuvaldızı başkasına batırın diyorum.

Yüce heyeti tekrar saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul)  – Sayın Başkan...

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Sayın Tanal, bir saniyenizi rica edeceğim.

Sayın Karaman...

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Sayın Tanal tarafından şahsıma iftira atılmıştır, söz almak istiyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Karaman. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisiyle ilgili olarak söz almış bulunuyorum.

Sayın Ahmet Ergün’ün taraf olduğu şahsi bir davada sunulduğu iddia edilen, ne olduğu bilinmeyen, benim bilgim dışında, başkaları tarafından yazılan sahte bir kâğıt parçası dayanak gösterilerek şahsımın menfaat sağladığı iddia edilmektedir.

Bir: Şahsıma yöneltilen bu isnat yalandır, iftiradır; reddediyorum, kabul etmiyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yargıya gittin mi?

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – Benim Genel Müdürlük yaptığım dönemde ne bu şahıs ne de firması TCDD’den herhangi bir ihale almamıştır.

Üç: Bu şahıs tarafından yazıldığı ve menfaat sağladığım iddia edilen beyanın tarihinde, 2017’de ben TCDD Genel Müdürü değilim, milletvekili de değilim.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Yalana bak yalana!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ya, Tanal, tamamen yalan ya!

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – Bu beyanın bu şahsa ait olup olmadığı da bilinmiyor, kim tarafından düzenlendiği de belli değil.

Bu konuyu gündeme getiren herkes hakkında suç duyurusunda bulundum, bulunmaya da devam ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Bu iftira kişilik haklarıma saldırı niteliğindedir, bu iftiranın gündeme getiriliş amacı ise tam bir itibar suikastıdır ve siyasi kişiliğimin yıpratılmasına yöneliktir. Üçüncü kişi tarafından benim bilgim dışında düzenlenen sahte bir kâğıt parçasıdır; herkes tarafından düzenlenebilir, herkes için de düzenlenebilir.

Sonuç olarak bu iftirayı gündeme getiren herkesle hukuk önünde hesaplaşacağız. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – Şahsıma yöneltilmiş olan bu iftirayı kabul etmiyorum, bundan sonra da hukuk önünde…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – “Hesap soracağım…”

SÜLEYMAN KARAMAN (Devamla) – …hesap soracağım. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tanal…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, hatip bana dedi ki: “Çetelerin ağzıyla konuşuyorsun.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Önceki hatip…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Önceki hatip… O onu söyledi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, lütfen artık yeterlidir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Bir önceki hatip de yine aynı şekilde. Bunlar benim şahsımı küçük düşüren şeyler.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Senin hayatın yalan, hayatın yalan!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yok öyle, yeni iftiralar mı atacaksın Sayın Tanal?

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) - Hayatın yalan senin!

BAŞKAN – Yeni bir sataşmaya mahal vermeyelim Sayın Tanal.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Böyle bir imkân yok Sayın Başkan, muhakkak olacaktır.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yeni iftira…

 

 

 

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli arkadaşlar, “Rüşvetin belgesi de bu ülkede olmadı.” diyen siyasetçiler var.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Şimdiye kadar belge gösteriyordun hani!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Şimdi, bu sözleşme…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hani belge gösteriyordun?

MAHMUT ATİLLA KAYA  (İzmir) – “Sözleşme” diyorsun hâlâ ya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Bu sözleşme, “Bu bir kâğıt parçası…”

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Böyle bir sözleşme yok.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Sözleşmede kaç taraf olur ya? Ayıp ya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Peki, “Bu bir kâğıt parçası.” diyorsunuz, niye benim adıma yapılmıyor, niye MHP’den birinin adına yapılmıyor, niye İYİ Partiden birinin adına yapılmıyor, CHP’den yapılmıyor, AK PARTİ’den diğer arkadaşlarla yapılmıyor, sizinle yapılıyor? Bakın; bu bir. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hepsinin adına yapılıyor, sizin adınıza da var. Var, var da biz iddia etmiyoruz.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Böyle bir savunma mı olur “Şuna yapılmıyor, buna yapılmıyor.” diye?

MAHMUT TANAL (Devamla) – İlk önce Meclis bununla ilgili cumhuriyet savcılarının… Ne aşamadadır? Bu konuyla ilgili fezlekenin buraya gelmesi lazım.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yazalım gönderelim o zaman!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Burada senin savunmanı yapıp, senin lekelenmeme hakkın var, lekelenmeme hakkını senin Meclise getirip… Ali Mahir’den sonra dosyan gelmez. Ali Mahir’den sonra senin dosyan nasıl geliyor? (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Böyle bir şey olabilir mi? Gel burada lekelenmeme hakkını kullan, gel burada aklan.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Özür dileyin ya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Gelelim diğer hatibin dediğine… Zehra Taşkesenlioğlu’yla ilgili, efendim, diyor ki: “Gizli kamera koymuş.” Ya, arkadaş, yapılan olaylar doğru mu yanlış mı?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Özür dile, özür dile!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Ya, bu ahlaksızlık doğru mu yanlış mı?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yanlış, yanlış!

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Yanlış, yalan; yanlış, yalan!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Gelin buna cevap verin. Bunlar sermaye piyasasıyla ilgili borsada manipülasyon yaptı mı yapmadı mı? Gelin bu gerçekleri konuşun. (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Bakın,  videoyu konuşmayın, gelin, bu spekülasyon oldu mu olmadı? Borsada manipülasyon oldu mu olmadı mı?

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – Aynaya bak, aynaya!

MAHMUT TANAL (Devamla) – Servetlerine servet kattı mı katmadı mı?

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Ya, bu belgeyle bunun işi ne? Belgenin cevabını ver.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Gelin, bunlara cevap verin kardeşim.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Özür dile Mahmut.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Gösterdiğin belgenin cevabını ver Tanal.

MAHMUT TANAL (Devamla) – Onun için burada tek kelimeyle AK PARTİ yolsuzluğa bulaşmış bir partidir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – O sizde…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Belgeni savun Sayın Tanal.

SÜLEYMAN KARAMAN (Erzincan) – Bir ay önce sen yazdın onu, bir ay önce.

 

 

 

 

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, aynı şeylerin tekrarına niye müsaade ediyorsunuz? Bu cevap değil ki. Hepsine tek tek cevap vermemiz lazım. Bunların aynısı söylendi, arkadaşlarım cevap verdi, bir daha gelip aynı şey tekrar ediliyor. Bu, burayı sabote etmektir, olmaz böyle bir şey.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım… Sayın Başkanım, biraz önce hatip ismimi de söyleyerek…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Benim sekreterim, danışmanım akrabam değil. Akrabanızı sekreter yapmışsınız, danışman yapmışsınız. Ayıp değil mi? Yaptığınız, yolsuzluğun alası.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mahmut Ağabey, ayaktayım ayakta.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Canım Başkanım, özür dilerim sizden ama kendi sekreteri akrabası. Utanmadan o lafı bana söylemesin.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Olmaz böyle bir şey…

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Doğru değil, doğru değil.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Danışmanı, akrabası.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Bak, doğru değil diyorum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Artık geçelim şunu Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Benim ismimi anarak yaptığı itham hakkında açıklama yapacağım efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç itham falan yok Sayın Başkan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, var. Arkanızda, sor bir bakalım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İtham yok, ben dinledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Dinlemediniz, yoktunuz demek ki.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben çok iyi dinledim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, sataşmadan isteyeyim o zaman.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İtham yok, itham yok Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Özel, bir sataşma yok efendim, bir sataşma yok.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sataşma yok Sayın Başkanım, böyle bir şey yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, peki, diyor ki: “Özgür Özel gayet iyi bilir.” Peki, ben size söyleyeyim…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Gayet iyi bilir.” değil “Takip eder.”

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – “Takip eder.” dedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben şöyle söyleyeyim…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – “Takip eder.” Dinlememiş. “Takip eder.”

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Özgür Özel gayet iyi bilir. İzmir’e…”

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “İzmir’i takip eder.” dedi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tutanaklara bakılsın, tutanaklara bakılsın.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Kızarma Akbaşoğlu, kızarma.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Arkadaşlar… Ah, ağabeyciğim, ah ya; Özgür Özel böyle şeye teslim olup susar mı ya!

BAŞKAN – Sayın Özel, teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, lütfen…

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – “İzmir’i takip eder.” dedi.

BAŞKAN – Peki, yerinizden buyurun.

Sataşma yok ki efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, bir tane sataşma yok, rica ediyorum.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Tutanaklara bakın Başkan, tutanaklara bakın.

SABAHAT ÖZGÜRSOY (Hatay) – Tutanakları isteyin Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın Başkanım, İzmir’e olan yolsuzluklardan bahsediyor, “Özgür Özel iyi bilir, ilgisi yüksektir.” anlatacağım.

BAŞKAN – Hâkim olduğunuzu söylediler, İzmir’e hâkim olduğunuzu söyledi.

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Takip ettiğini söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, peki, bakın, ben…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Evet, övdüler sizi, övdüler. Övdüler Sayın Başkanım, övgüye alışkın değil.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, bakın, eğer bu kadar korkuyorsanız hakikaten oturayım, söylemeyeyim; Allah Allah! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın Özel, lütfen yerinizden buyurun.

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir: Şimdi, bu tartışma değerli hatip tarafından İzmir’de sürekli gündeme getiriliyor; hazır tutanak altındayken İzmir basını da ilgilenir iyi bir şey oldu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama bu sataşma değil Sayın Başkanım. Bakın, bunun için ayrıca söz alması lazım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir müsaade edersiniz Başkanım.

Sayın Başkan, gerçekten incineceğim ama yani tercih etmem böyle yapmanızı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben de etmiyorum sizin bu üslubunuzu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ortaokul, lise, üniversite, askerlik benim İzmir’de. Evim İzmir’e yirmi dakika mesafede. Partinin grup başkan vekiliyim. İzmir’de beni panele çağırıyorlar, beyefendiler diyor ki: “Özgür Özel İzmir’in yeni patronu, bir sonraki dönem İzmir’e gelecek.”

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hayırlı olsun(!)

FUAT KÖKTAŞ (Samsun) – Sıkıntı yok(!)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tutanak altında söylüyorum, tutanak altında: Taş yerinde ağırdır, Manisa dışında bir yerde siyaset düşünmüyorum; bunu yazın.

İki: Adını andığı… İzmir AK PARTİ örgütünün benden bu kadar tedirgin olmasını kendime bir önem atfetmiyorum…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Müsaadenizle.

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AK PARTİ teşkilatının benden bu kadar endişe etmesini -hani biraz kibirli olsam kendime önem atfedeceğim ama- bunu sizin kendinize özgüvensizliğiniz olarak kabul ediyorum.

Bahsettiğiniz Menemen’de bir belediye başkanı hakkında sizin bahsettiğiniz işlem olmadan bir buçuk ay önce CHP müfettiş görevlendirmiş, usulsüzlük tespit etmiş, partiden ihraç etmiş. Sizin “Ya görevden istifa et ya gereğini yaparız.” dediğiniz “Ya FETÖ'cüsün ya rüşvetçisin.” dediğiniz belediye başkanlarından bir tanesi hakkında gidip de gereğini yaptınız mı? Bu utançla yaşayın ya, bu utançla yaşayın! (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Zengin…

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, söz verilmeden…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, Özlem Hanım, ben konuşsam mesela hoşunuza gidecek mi bu aşamada?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yo, tabii, gider çünkü…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O yüzden konuşmayacağım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama hayır, şöyle, siz bana…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, ne yaptığınızı anlayın, ben konuşmayacağım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özgür Bey, ben iradi yapıyorum, ne yaptığımı gayet iyi biliyorum. Eğer gerçekten size sataşma olsa ben derim ki: “Lütfen, Özgür Bey’e söz verin.” Size sadece denildi ki: “Özgür Bey bu mevzuyu yakından takip ediyor.” Bu kadar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle demedi, “Özel ilgisi var.” dedi.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Yani “İzmir’i yakından takip ediyor.”

Şimdi, Sayın Başkanım, ortada hiçbir sataşma yok.

Aynı şey Sayın Tanal için geçerli. Sayın Tanal bir sürü laf söyleyecek, 3 arkadaşımıza -burada olmayanlar da dâhil- sözler söyleyecek, kendine cevap verilince gelip aynı lafları tekrar edecek. Bir defa, bu, usule aykırı, bir.

İkincisi, Sayın Özel’e sataşma olsa ben söz hakkına hürmet ediyorum, lütfen konuşsunlar ama yaptığı açıklama zaten sataşmayla hiç alakalı değil. Bu olurken de bize özgüvensizlik suçlaması yöneltiyor. Allahuekber, Allahuekber! Yani İzmir’de aday olmak istiyorsanız buyurun, biz seviniriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zengin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, devamlı öyle söylüyor: “Özgür Özel İzmir’e gelecek.”

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Ya, ben öyle bir şey mi dedim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle dedin.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Demedim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Her gün İzmir’de.” diyorsun, “Her gün İzmir’de.” diyorsun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hayır, öyle söylemedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var mı açıklaman, yok mu?

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – “İzmir’i takip ediyor.” dedi canım, güzel bir şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Var mı, yok mu açıklaman?

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Var tabii canım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, var, Allah Allah! “Demedim.” diyorsun.

MAHMUT ATİLLA KAYA (İzmir) – Hayır, takip ediyordunuz Veli Ağbaba’yla ikiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Değerli Başkanım, söz bende.

Atilla Bey, rica ediyorum. Özgür Bey…

Şöyle bağlayacağım, yani istediğiniz yerden…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, bu kadar da olmaz! “Öyle bir açıklamam yok.” diyor, söyleyince “Var, var, tamam.”

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Özgür Bey… Özgür Bey, buna ne diyeceğiz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Usulden bahsediyorsunuz yani lütfen…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ettiğini bulma diyeceğiz, ne diyeceğiz? Ettiğini buluyorsun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ben mi yaptım yani?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – E, sen yaptın.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bak, hâlâ “sen” diyor. Üslup, inanamıyorum, kızınca bu üslup…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Peki, sustum.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Neyse ben bir şey söylemeyeceğim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Değmez, değmez Başkanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Üslup, işte, aynıyla beyandır insan için, burada görülüyor. Bizim öz güvenimiz tam yerinde, Özgür Bey de rahat olsun; ister İzmir ister Manisa, gelin, fark etmez, meydan ortada. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Teşekkür ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç fark etmez İzmir, İstanbul; istediğiniz yerden aday olun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, hanımefendiye şunu söylüyorum: Hepiniz biliyorsunuz -en çok da Genel Başkan Yardımcılarınız- Manisa’da siz ne durumdasınız Özgür Özel ne durumda. Dilediğiniz seçim bölgesinde karşı karşıya gelelim, gelin cesaretiniz varsa. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Seçimler geliyor! Sandık geliyor, sandık!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu iddiayı anlamak mümkün değil, Genel Başkan Yardımcımız yok Manisa’dan ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben Grup Başkan Vekiliyim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bizim Genel Başkan Yardımcımız yok Manisa’dan.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İzmir’deki Genel Başkan Yardımcınız Hamza Dağ “Manisa’da 2’nci parti olduk.” diye Manisa’ya gelip toplantı yaptı.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İstediğiniz yerden aday olun Özgür Bey.

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

                                                                                           11/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 11/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Özlem Zengin

Tokat

AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri :

Bastırılarak dağıtılan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin kırk sekiz saat geçmeden gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmının 1’inci sırasına, yine bu kısımda bulunan 375, 376 ve 380 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin ise aynı kısmın sırasıyla 3, 4 ve 5’inci sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi;

Genel Kurulun;

11       Ocak 2023 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

12       Ocak 2023 Perşembe günkü birleşiminde ise 380 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar;

çalışmalarını sürdürmesi;

392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

 

392 Sıra Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık

Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı

Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810)

BÖLÜMLER

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE SAYISI

1. BÖLÜM

1 ila 5’inci

Maddeler

5

2. BÖLÜM

6 ila 9’uncu

Maddeler

4

TOPLAM MADDE SAYISI

9

 

 

BAŞKAN – Öneri üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun Genel Kurul çalışma gün ve saatlerinin belirlenmesi hakkında vermiş olduğu önerge üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Bu önerge dün görüşülecek ve haftalık çalışma programı belli olacaktı fakat yapılan yoklamada çoğunluk olmadığı için Genel Kurul çalışamadı. Meclisi çalıştırması gereken iktidar partisi grubudur, ne yazık ki iktidar milletvekilleri Genel Kurul çalışmalarına ilgi göstermemektedirler. 27’nci Dönemde dört buçuk yıldan beri her zaman şahit olduğumuz durum maalesef böyledir. İktidar kanadından konuşmaları dinleyen milletvekili sadece birkaç kişiden ibaret olmaktadır. Her gün yoklama yapılsa Meclis her gün kapanır çünkü her gün böyledir. İktidar, Meclis çalışmalarını İç Tüzük’e ve Türkiye Büyük Millet Meclisinin itibarına yakışır, yerleşmiş teamüllere uygun şekilde sürdürmekten yana değildir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Muhalefet nerede?

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Yapmak istedikleri, aldıkları talimat doğrultusunda tekliflerinin olduğu gibi kabul edilmesidir; bunun en belirgin göstergesi oylamalarda ortaya çıkmaktadır.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Muhalefet Kordonboyu’nda mı? Muhalefet nerede?

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Dinle, dinle!

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Kanun maddelerinin ve önergelerin oylamalarında iktidar sıraları kısa sürede doldurulmaya çalışılmakta; oylama biter bitmez, hemen boşalmaktadır. Ne var ki yoklamalarda da genellikle çoğunluk sağlanamamakta ve bu yüzden Meclis çalışmaları aksamaktadır. Öyle anlaşılıyor ki Cumhurbaşkanının kanun hükmünde kararname çıkarma yetkisinin yetersiz kaldığı konularda hazırlanan tekliflerin kanunlaşması için Meclisin onayı gerekmektedir, yoksa oylamalara da katılmazlar. Nasıl olsa “Anayasa”, “İç Tüzük”, “kuvvetler ayrımı” ve “hukukun üstünlüğü” gibi kavramların onlara göre anlamı yoktur. Kanun tekliflerinin içeriği hakkında, teklife imza koyan milletvekillerinin bile bilgisi olmadığını gördük. Noktasına ve virgülüne bile müdahale edilmesine müsaade edilmeyen tekliflerin komisyonlardan ve Genel Kuruldan aynen çıkması için çaba gösterildiğine, Meclisin noter gibi kullanılmak istenildiğine defalarca şahit olduk; bu da kanun tekliflerinin külliyede hazırlandığı ve milletvekillerine imzalattırıldığı kanaatini uyandırmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Anayasa’ya ve “kuvvetler ayrılığı” ilkesine inanan İYİ Parti Grubu olarak bizler iktidarın Türkiye Büyük Millet Meclisinde gösterdiği bu tutuma ve kanun yapma usulüne karşıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Üzülerek ifade etmek istiyorum ki 27’nci Dönemde getirilen kanun tekliflerinin tümünde, teamüllere aykırı olarak İç Tüzük'ü zorlama, satır aralarına sıkıştırılmış kötü niyet ve şaibe görmekteyiz. Cumhuriyetin 100’üncü yılına kavuştuğumuz bugünlerde partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin de sonuna yaklaştığımız anlaşılmaktadır. Onun için, 2023 önemli bir yıl olacaktır. Güçlendirilmiş parlamenter sisteme dönerek Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş felsefesine uygun olarak Türkiye Büyük Millet Meclisinin yeniden saygın duruma getirileceğine olan inancım tamdır. Konuşmama Atatürk’ün “Türkiye Büyük Millet Meclisinin haricinde hiçbir makam millî mukadderata hâkim olamaz.” sözleriyle son verir, saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu...

 

 

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Biraz evvel kürsüde konuşan hatibi kendi partisinden tam 7 kişi dinledi. Gruplarının sayısını nazarıdikkate alırsak kendi grubundan ne kadar kişiye hitap ettiği ayan beyan ortada. Bizim grubumuz da burada.

Sonuç itibarıyla, bu suçlamaların hiçbiri gerçeği yansıtmıyor; bu, bir iftira aslında. Dün hep beraber buradaydık, zatıaliniz on dakika ara verdi 1’inci yoklama sonrasında. Birçok arkadaşımız burada pusula vermeye imkân bulamadı, çoğunluk sağlanmıştı, eğer on beş dakika olsaydı çoğunluk sağlanmış olacaktı. Sonuç itibarıyla, milletvekillerimiz kendi odalarında seçmenleriyle muhataplar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Cenazemiz vardı Başkanım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, ne işi var vekillerin?

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın milletvekillerimizin hepsi görevinin başında, yoksa bu kanunlar nasıl çıkacak? Dolayısıyla, bu tür suçlamaların hiçbir haklı gerekçesi söz konusu değildir. Burada her parti grubu mutlaka seçmenleriyle, kendilerini ziyaret eden kişilerle, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler yapıyorlar ve milletvekillerimiz, kendi illeriyle ilgili, bakanlıklar nezdinde de kendi hizmet alanlarına ilişkin işleri takip ediyorlar, milletimize hizmet noktasında bir görevi ifa ediyorlar. Dolayısıyla, yoklama olduğunda, oylama olduğunda da eksiksiz bir şekilde buraya katılım için çaba sarf ediyorlar. Ancak takdir edersiniz ki Halka İlişkiler Binası’nın üst katından asansör bekleyip, aşağı kata inip, oradan yürüyerek buraya gelmek ortalama zaten on beş dakikayı buluyor.

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Akbaşoğlu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla, İç Tüzük kuralları çok açık ve seçik; burada sadece iktidarın değil, muhalefetin de -hepimizin- bu Meclisi çalıştırma görevi, sorumluluğu söz konusu. Dolayısıyla, bu itirazların hiçbirisi haklı değildir ve milyonlarca insanımız, memurumuz, emeklimiz bu görüşeceğimiz kanunu beklerken bu konuda irade beyanı noktasında da burada, İç Tüzük’te detaylı bir şekilde aslolanın Genel Kurulun çalışmasına dönük bir iradenin ortaya konulması, hem iktidar hem muhalefet -herkes- tarafından gözetilmesi gerekirken birtakım oldu bittilerle beş dakikalık ara vermek suretiyle Genel Kurulu kapatmaya matuf iradeyi aslında milletimize şikâyet ettiğimi ifade ediyor, teşekkürlerimi sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sen neden 70 kişi olduğunun hesabını ver. Geçen hafta neden karar yeter sayısı istedin, onun hesabını ver Akbaşoğlu; geçen hafta neden karar yeter sayısı istedin, kapattın Meclisi?

BAŞKAN – Sayın Başkan, on beş dakika ara verdik bugün efendim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Ben, sizinle ilgili değil, dünkü olaya atıf yapıldı, dünkü olayla ilgili de açıklamada bulundum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Dervişoğlu.

 

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Efendim, ben bir açıklama yapma ihtiyacı hissetmiştim, Sayın Akbaşoğlu konuştuktan sonra iştahım kapandı çünkü ne diyeyim yani tartışma mı yapayım kendisiyle?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Doğru karşısında “Haklısınız.” demeniz lazım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hangi doğru?

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi konuşayım o zaman, dinleyin.

Dün Türkiye Büyük Millet Meclisi kapanmadı mı yoklamada? Yoklamada kapandı. Bu getirdiğiniz kanun teklifi görüşülürken yoklamada burada bulunmamanın ne tür bir mazereti olabilir ki siz bizi millete şikâyet ediyorsunuz? Millete şikâyet edilmesi icap edenler milletin böyle bir kanun çıkması beklentisi varken o milletin beklentisine karşılık vermekten uzak duran iktidar grubudur. Yani bunun savunulacak bir tarafı yok ki.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Türkiye Büyük Millet Meclisi kapanıyorsa, Türkiye Büyük Millet Meclisinde yoklama esnasında milletvekilleri bulunmuyorsa -bulunmayan milletvekillerinin elbette ki mazeretleri vardır ama- Grup Başkan Vekili olarak sizin sığınacak bir mazeretiniz yok; bunu niye görmüyorsunuz? Bu tartışmayı derinleştirerek birbirimizi üzmemize vesile olacak kelamlar sarf etmeye niye zemin hazırlıyorsunuz ya? Bir laf söylendi, hiçbir şey söylenmeyecek mi size Muhammet Bey, her lafın üstüne çıkmak gibi bir mecburiyetiniz mi var? Söyle bir laf, altında kalayım, mutlu ol, hadi bekliyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Özel, İç Tüzük tartışmalarına girmiyoruz değil mi efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Yok efendim, Anayasa.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

 

 

 

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Tam da dediğiniz gibi, efendim, İç Tüzük  değil, en üst norm Anayasa, madde 96: “Türkiye Büyük Millet Meclisi yapacağı seçimler dâhil bütün iş ve işlemlerini üye tam sayısının en az üçte 1’iyle yapar.” diyor. Bu konuyu… Siz “Bir İç Tüzük değişikliğiyle bu yoklamalar belli şartlarda alınsın.” dediniz, Anayasa Mahkemesi öyle bir ret kararı yazdı ki, diyor ki: “Bu iş yapılacaksa 200 kişi bu salonda olacak.”

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Burada olduğunuz hâlde yoklamaya girmiyorsunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Öyle dediğiniz gibi, “Açılışta olacak, oradan odaya gidecek, ondan sonra yetişecek makul süre verilirse gelecek.” demiyor, “Burada olun.” diyor, bu,  Anayasa’nın bir gereği ve dünyanın bütün parlamentolarında ilgili sayıyı sağlamak iktidarın, denetlemek muhalefetin işidir; daha bunu özümseyememiş, anlayamamış bir anlayışın karşısında dilimizde tüy bitti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Son cümlem Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -  Anayasa bana diyor ki: “İktidar partisi 200 kişiyi toplayacak, sen de bunu denetleyeceksin.” Bu, evrensel bir parlamento kuralıdır, buna isyan etmek parlamenter demokrasiye, milletin verdiği ödevi yerine getirmeye isyan etmektir.

Yorulduğunuz anlaşılıyor, tükendiğiniz anlaşılıyor; önümüzdeki seni nasıl iktidar toplanır, nasıl kanun çıkartılır Millet İttifakı’ndan, Türkiye ittifakından izlersiniz.

Sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Akbaşoğlu, lütfen, ikinci bir sataşma veya bir tartışma olmasın.

Buyurun.

 

 

 

 

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Efendim, biz, elhamdülillah, daha yeni başlıyoruz, o konuda hiçbir problemimiz yok.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu kanun Sayın Akbaşoğlu sayesinde çıkarılamaz olacak ya.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biz her  daim yenileniriz, biz yeni başlarız, inşallah ilk yirmi yıllık dönemimizde altyapıya hazırladık, ikinci yıl yirmi yıllık dönemimizde de büyük ve güçlü Türkiye’nin öncülüğünde yepyeni bir dünya kuracağız Allah’ın izniyle, siz daha çok beklersiniz o konuda.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Hayal kur,  sen hayal kur, sen hayal kur.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şunu söyleyeyim: Bak burada iktidar milletvekilleri demiyor burada “Milletvekilleri, Genel Kurulda bulunur.” diyor. Herkes kendi grubuna bu manada, burada bulunup da bulunmadığıyla ilgili efendim...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, ya, ya; vay, vay, vay! Şark kurnazına bak be! Vay be, şark kurnazı!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...bir yaklaşım sergilemek de...

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – AK PARTİ “Muhalefet” derken ne anlıyordu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – O milletimizin maşerî vicdanındadır. Ben, biraz evvel bizim grubumuza yönelik yapılan saldırılara...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, sen barajı kaybettin be, barajı, kendi ilindeki barajı kaybettin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...ve iftiralara cevap veriyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sen, kendi ilindeki barajı kaybettin be! Sen kendi ilindeki barajı kaybettin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuda tabii, bir şekilde cevaplamalarımızı bile maalesef sindirememe, hazmedememe söz konusu.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, sen kendi ilindeki barajı kaybettin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hakikatler...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Başkanım, yeter barajı kaybetti kendi ilindekini arkadaş ya!

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla barajı kaybettim bak, Allah nasip ederse gel, onu göstereyeyim barajı..

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Göreceğim, tabii, gittik arkadaşlar...

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şu anda Çankırı tarihinin en büyük kamu yatırımı...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sen kendi ilindeki barajı kaybeden, barajı kaybeden vekilsin be! Kendi iline sahip çıkamıyorsun ki ülkeye nasıl sahip çıkacaksın?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çankırı, Çorum ve Kastamonu’yu sulayacak, 160 bin dekar araziyi sulayacak Kızlaryolu Barajı yükseliyor ancak ona...

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Takvime bak, takvime! Sen anca bu hayallerle gidersin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ...“Hayali baraj, yok barajı” diye iftira atanların yaklaşımı işte ortada.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – İftira atan sensin! Sensin iftira atan, sensin, sensin, sensin!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Biraz sonra size fotoğrafını göstereceğim. Kızlaryolu Barajının fotoğrafını göstereceğim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, tabii, aç tavuk kendini darı ambarında görürmüş.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yarısından fazlası yükseldi ve 100 metre yüksekliğinde 160 bin dekar araziye sulayacak bir baraja “Yok.” diyen zihniyetten hiçbir hayır gelmez diyor. Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Sayın Başkan, şaşırdı ne konuşacağını zaten.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, değerli arkadaşlar; demokrasi kendi içinde esnekliği de barındırır ve zaman zaman bu Mecliste yoklamayla ilgili olsun, başka tür müzakereler de olsun elbette esneklikler olacaktır yani bunları fazla tartışmaya gerek yok.

Şimdi, Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Hakkı Saruhan Oluç.

Buyurunuz Sayın Oluç. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın vekiller; bugün bu kapatma davası ve Anayasa Mahkemesi üzerine konuşmaya başladık, ben devam edeceğim bu konuşmaya.

Evet, hep çok açık bir şekilde söyledik, söylemeye devam ediyoruz: Adalet ve Kalkınma Partisi yargı üzerinde büyük bir vesayet oluşturdu, yürütme eliyle baskı kurdu, tahakküm altına aldı ve yargının bütün kademelerinde bu tahakkümünü sürdürüyor. Yani yargı vesayeti el değiştirdi bu iktidar zamanında; bu çok açık. Anayasa Mahkemesi 2021 yılının Mart ayında HDP hakkında verilen iddianameyi “Mesnetsiz iddialar var.” diye Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına iade etti; 2021 Mart, iade etti, ilk defa böyle bir şey oluyor. Sonra, haziran ayında tekrar bir iddianame hazırlandı ve iktidarın baskılarıyla Anayasa Mahkemesi aynı iddianameyi, mesnetsiz iddialarla dolu iddianameyi kabul etmek zorunda kaldı ve o zamandan beri de bu çalışma sürüyor. Peki, Anayasa Mahkemesi başka neyi reddetti? Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı 2 kez HDP’nin banka hesaplarına bloke konulmasını talep etti; reddetti Anayasa Mahkemesi bunu “Mesnetsiz.” dedi, “Ortada bir gerekçe yok.” dedi. Baskılar devam etti, 2022 Aralık ayında, Kasım ayındaki siyasi baskılar sonucunda, Aralığın 13’ünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı tekrar bir talepte bulundu hesaplara bloke konulması için ve o baskılar, siyasi baskılar sonucunda, Cumhur İttifakı’nın siyasi baskıları sonucunda Anayasa Mahkemesi bu talebi kabul etmek durumunda kaldı. Ve üstelik, bakın, nasıl bir hukuksuzluk? Hani sizin bir İçişleri Bakanınız var ya, diyor ki: Önce yık, sonra hukuk. Anayasa Mahkemesini bu noktaya getirdiniz siyasi baskılarla. Anayasa Mahkemesi önce tedbir kararı koydu, sonra dedi ki: “Savunmanızı bir ay içinde yapın.” Yani önce karar veriyor, sonra “Savunmanızı yapın.” diyor. Ya, böyle bir şey var mı? Ama yaptırıyorsunuz siyasi baskılarla. Neden bu siyasi baskıyı kuruyorsunuz? Yargı üzerindeki vesayet aracılığıyla siyaset alanını bu iktidar dizayn ediyor, esas olarak bunu yapıyor ve neden şimdi yapıyor bunu? Seçimlere kalmış dört ay, dört ay kala önce hazine yardımına bloke, arkasından seçim yardımına bloke gelecek, arkasından kapatma kararı verdirerek Anayasa Mahkemesine istiyorsunuz ki seçimler sizin istediğiniz ortamda yapılsın; işte bu nedenle bu baskıyı kuruyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dolayısıyla, Anayasa Mahkemesi kararının sadece mahkemede verilmediğini biz çok iyi biliyoruz. Anayasa Mahkemesi kararı nerede veriliyor? Sizin iktidar odaklarınızda veriliyor, Beştepe’de veriliyor, Kabinenizde veriliyor, Cumhurbaşkanlığının Hukuk Başdanışmanlarınca veriliyor esas itibarıyla. O nedenle, bir kez daha vurguluyorum, çok net: Geçmişte Nuh Mete Yükseller, Vural Savaşlar, Sabih Kanadoğlular ne yaptıysa bugün siz Bekir Şahin'e iktidar eliyle bunu yaptırıyorsunuz. Vesayetçi bir yargı anlayışına sahip bir iktidarsınız ve bir ittifaksınız. Açık ve net, bunu halkımız bilmelidir ve halkımız bunu görecektir, seçimlerde bunun hesabını mutlaka soracaktır. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, kayıtlara geçmesi açısından söylüyorum, tüm iddiaları reddediyoruz. Anayasa Mahkemesi kendi mevzuatı çerçevesinde gündemine hâkim olarak usul ve esasa dair kanaatlerini tarafsız bağımsız bir şekilde ortaya koymaktadır, en ufak bir siyasi baskı söz konusu değildir. Bu mesnetsiz iddiaların tümünü reddediyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurun Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; elimizde Adalet ve Kalkınma Partisinin grup önerisi var, onu görüşüyoruz. “Nasıl çalışalım?” diyorlar “9 maddelik kanun var, 4’le 5 diye ikiye bölelim, temel kanun yapalım.” diyorlar. Gerçekten yıllar sonra “Bu AK PARTİ iktidarının öncesinde kanunlar nasıl çıkıyordu, şimdi nasıl çıkıyor?” diye böyle arşivleri karıştıran, tutanaklara bakan siyaset bilimi öğrencileri Türkiye nasıl bir dönem yaşamış, Parlamento nasıl bir dönem yaşamış gerçekten utanç duyacaklar. 4 ve 5 maddeye ayrılmış bir temel kanun. Biz deriz ki bunların yerine, bunları hemen yapalım ama emeklilikte yaşa takılanlar yirmi üç yıldır mağdurlar, yirmi bir yılı size ait bu mağduriyetin, yedi ay önce ancak kabul ettiniz, hâlâ bekletiyorsunuz. Şimdi, bu ay sonunda EYT'yi çıkaralım, mart sonunda maaş alsınlar, elleri sıcakken o ellerle bize oy atsınlar. Vallahi EYT’liler yirmi yıldır zulüm çekti. Ben hep söylüyorum, kış geçermiş ama kurt yediği ayazı unutmazmış; bu EYT’lilerin sizin bu oyunlarınıza karnı tok, buna asla izin vermeyecekler. (CHP sıralarından alkışlar) Ama çıraklık ve staj mağdurlarını bu işe dâhil etmezseniz çok büyük bir vebal altında kalacaksınız.

Sözleşmeli, kadro bekliyor; yüz binlere, KİT’lerde, belediye iktisadi teşekküllerinde ve Aile Bakanlığında ek dersli çalışan personele mutlaka kadro verilmek durumunda. Ek ders, Millî Eğitimde öğretmen ek ders verince ödenen bir işken Aile Bakanlığı almış buradan önce öğretmen, sonra sosyolog, sonra psikolog, sonra sosyal çalışmacı; aklınıza ne geldiyse ek dersli çalıştırıyorlar. Yılın dördüncü ayında maaşları asgari ücretine altına düşüyor, bu arkadaşlarımıza mutlaka ve mutlaka kadro verilmesi gerekiyor.

Ayrıca, atama bekleyen sağlıkçıların, atama bekleyen tüm meslek mensuplarının haklı taleplerini bir an önce bu Meclisin duyması gerekiyor.

Özel okul öğretmeleriyle ilgili 2014 yılına kadar ilgili kanunda “Devlette ne maaş alıyorlarsa onun altında kalamaz.” diye son derece etkin bir denetim ve koruma vardı. Bir gece yarısı, AK PARTİ Grup Başkan Vekilinin çıkardığı önergeyle gece biri yirmi geçe bu madde kalktı ve sekiz yıldır birçok öğretmen asgari ücretin altında veya asgari ücret sınırında maaşa mahkûm oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – AK PARTİ’nin 2014’te yapmış olduğu bir şey yani lafa gelince “kul hakkı” “kul hakkı” deniyor ama bu kadar özel okulda çalışan öğretmenin hakkının bu kadar açık gasbedildiği, gasbedilmesine göz yumulduğu, emek sömürüsüne yol verildiği bir kanun değişikliğinin derhâl geri alınması gerekiyor.

Son olarak da yüce Meclise bir kez daha özel sektörde çalışanların arada işveren olmaksızın promosyon alabilmesine yönelik kanun teklifimizi arz ediyoruz, hatırlatıyoruz. Bu olursa -bakın, EYT'liler için dahi 10 bin lira, 11 bin lira promosyon yarışı var bankalar arasında- bu çalışanlar için 15 bin liraya varacak promosyon mümkün. Taş atıp da kolumuz ağrımayacak ama aradan işvereni çekmemiz lazım. Hepinize bu konuda bir kez daha çağrıda bulunuyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Gündemin “Seçim” kısmına geçiyoruz.

 

 

 

BAŞKAN – Altı Yaşındaki Bir Kız Çocuğunun Evlilik Adı Altında Cinsel İstismara Maruz Bırakılması Olayının Araştırılarak Benzer Olayların Yaşanmaması ve Her Türlü Çocuk İstismarının Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonuna üye seçimi yapılacaktır.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, özür dilerim yani milletvekillerinin oturma yeri orası değil ki. Daha kanuna geçmemişiz, böyle bir oturma düzeni yok. Ya, böyle bir şey olabilir mi? Olmuyor işte. Kanuna geçmemişiz, öyle şey mi olur ya?

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Ne fark ediyor?

BAŞKAN – Komisyon üyelikleri için siyasi parti gruplarınca gösterilen adayların listesini okutup oylarınıza sunacağım:

 

 

Altı Yaşındaki Bir Kız Çocuğunun Evlilik Adı Altında Cinsel İstismara Maruz Bırakılması Olayının Araştırılarak Benzer Olayların Yaşanmaması Ve Her Türlü Çocuk İstismarının Önlenmesi İçin Alınması Gereken Tedbirlerin Belirlenmesi Amacıyla Kurulan Meclis Araştırması Komisyonu Üyelikleri Aday Listesi

(10/6818, 6819, 6821, 6822, 6823, 6824, 6825)

Üye Sayısı (19)

Adı Soyadı                                                         Seçim Çevresi

Adalet ve Kalkınma Partisi (10)

Cengiz Aydoğdu                                                  Aksaray

Arife Polat Düzgün                          Ankara

Arzu Aydın                                                         Bolu

Abdulkadir Özel                                                  Hatay

Mahmut Atilla Kaya                         İzmir

Ahmet Özdemir                                                   Kahramanmaraş

Radiye Sezer Katırcıoğlu                                      Kocaeli

Gülay Samancı                                                   Konya

Çiğdem Erdoğan Atabek                                       Sakarya

Mustafa Arslan                                                   Tokat

Cumhuriyet Halk Partisi (4)

Murat Emir                                                        Ankara

Suzan Şahin                                                       Hatay

Ali Fazıl Kasap                                                   Kütahya

Candan Yüceer                                                   Tekirdağ

Halkların Demokratik Partisi (2)

Filiz Kerestecioğlu Demir                                     Ankara

Fatma Kurtulan                                                   Mersin

Milliyetçi Hareket Partisi (2)

Metin Nurullah Sazak                      Eskişehir

Halil Öztürk                                                       Kırıkkale

İYİ Parti (1)

Aylin Cesur                                                        Isparta

BAŞKAN - Okunan listeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Meclis Araştırması Komisyonunun seçilmiş bulunan sayın üyelerin 12 Ocak 2023 Perşembe günü saat 13.30’da Halkla İlişkiler Binası Komisyonlar Bloğu, alt zemin, 1 numaralı toplantı salonunda toplanarak başkan, başkan vekili, sözcü ve kâtip seçimini yapmalarını rica ediyorum. Komisyonun toplam gün, saat ve yeri ayrıca elektronik ilan panosunda ilan edilecektir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkan, özür dilerim, kanuna geçmeden önce, on beş-yirmi dakikadır bu arkadaşlarımız orada otuyor. Bu Mecliste, İç Tüzük’e göre bir oturma düzeni var. Yani benim sizden istirhamım, bu arkadaşlarım önce yerlerine otursunlar sonra…

BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – İstediğim yerde otururum, vekilim ben.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Komisyon yerini alacak tabii ki Komisyon yerini alacak, evet.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani bu, gruba da saygısızlık, Parlamentoya da saygısızlık.

BAŞKAN – 1’inci sıraya alınan Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

 

1.  Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 392) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde

Komisyon raporu 392 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince, bu teklif İç Tüzük’ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle, teklif, tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta.

Buyurun Sayın Usta.

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin tümü üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Şimdi, bu, tabii, torba kanun, artık o eleştirilerimizi sürekli yapıyoruz, onları yapmadan direkt kanunun içeriğine geçmek istiyorum. 3 tane önemli düzenleme yapılıyor bu kanun teklifiyle; bir tanesi en düşük emekli maaşının yükseltilmesi, ikincisi memur ve emekliler için maaş artışı, aylık artışı, üçüncüsü de işveren katkı payına ilişkin bir düzenleme. Şimdi, tabii memur ve emeklilerin maaş artışlarının nasıl olacağının aslında bir formülasyonu var. Bu formülasyon belli fakat bu formülasyonda bir miktar değişiklik yaparak Hükûmet önümüze bir maaş ve ücret artışı getirdi. Şimdi, tabii, şunu sormak gerekiyor: Niye bu kadar gecikti bu? Yani çok daha öncesinde yapılabilirdi, yılın başından itibaren bu yapılabilirdi ama bugüne kadar gecikti. Hâlbuki maaşların alınma vakti geldi neredeyse, emekli aylıkları geçti bile, bunları zamanında yapmadan, bu şekilde geldi.

İkincisi, Sayın Cumhurbaşkanı bir yüzde 25 açıkladı memur ve emekliler için, sonradan durdu, bir gün sonra yüzde 30 açıkladı. Yani tabii, bunun devlet ciddiyetiyle bağdaşmadığı çok açık ve net bir şekilde ortada. Niye yüzde 25? Sonradan niye  yüzde 30? Madem yüzde 30’u baştan verebiliyordunuz, niye öncesinde yüzde 25 teklif ettiniz? Bu yüzde 30’u irdeleyeceğiz. Bu yüzde 30 refah kaybını oradaki… “Enflasyona ezdirmedik.” diyor ya Sayın Cumhurbaşkanı, o enflasyona ezdirmemiş mi oluyor, bunların hepsine tek tek bakacağız. Ama bir defa, hani usul olarak tutup yani bugüne kadar gecikmemesi gereken bir işti, gecikti. Niye? Çünkü Hükûmet normal formülasyondan ne geliyorsa onu vermeyi arzu ediyordu. Fakat toplumda ortaya çıkan tepkiler, muhalefet partileri olarak bizlerin bu talepleri sık sık gündeme getirmesi neticesinde bir miktar ekstra, güya ekstra artış verilmek durumunda kaldı. Bu düşük oldu ancak yine, burada çok net bir şekilde bunu görüyoruz ki bu muhalefetin bir başarısıdır. Yani muhalefetin bu baskısı olmamış olsaydı bugün, işte, memur ve emekli aylıkları yaklaşık yüzde 16 civarında artırılacaktı. Yine yüzde 25’ten 30’a çıkışı da aynı şekilde değerlendirebiliriz. Tabii, burada, hükûmetin yaptığı işlerin bir hesaba, kitaba dayandığını söylemek hiç  mümkün değil, hesap, kitap yok. İşte, kanun teklifi geldi, hiçbir etki analizi yok, önümüze bir etki analizi konulmadı. Sonradan işte, zorla sorulan sorular karşılığında bir kısım rakamlar alıyorsun, o rakamların da ucu nedir, arkasında ne var, önünde ne var; bunların hiçbirisi belli değil yani böyle bir düzlem içerisinde mesele gidiyor. Ortak akıl yok, kurumlar çalışmıyor; işte, bu sistemin getirdiği en büyük kusurlardan bir tanesi bu, kurumlar çalışmıyor. Bakın, ben yaklaşık işte otuz yıldır mesleğin içerisindeyim, bunun bir kısmı şimdi siyasetçiyiz, yirmi altı buçuk yıl Devlet Planlama Teşkilatında çalıştım. Yıllarca biz bu işi yaptık, ilk kez böyle bir şeyle karşılaşıyoruz yani bir belirsizlik içerisinde maaşlar alınacak, ne olduğu belli değil, enflasyon ortaya çıkmış, madem enflasyona göre vereceksen, yine hâlâ belli değil. Enflasyon TÜİK enflasyonu tabii, ne kadar baskı altında kalmış olduğunu artık Sayın Erdoğan da itiraf etmiş oluyor aslında bu yaptığıyla. Madem bu enflasyona güveniyorsun, bu enflasyon doğru bir enflasyon normal formülasyona göre maaş artışı verseydiniz. Niye ona göre vermiyorsunuz? Çünkü artık vicdanları kanatan bir TÜİK enflasyonu var. Dolayısıyla bunun da itirafıdır. Kurumlar çalışmıyor, kurumlar çalışmadığı zaman da bu iş böyle oluyor. İşte, hazret bir gün kalkıyor, “25” diyor, ertesi gün kalkıyor “30” diyor; işte, biraz daha bastırdık biz, ben bunun hâlâ da bir miktar Genel Kurulda değiştirileceğini tahmin ediyorum yani çünkü 30 da bu kayıpları telafi etmiyor. Şimdi, iki gün sonrasını planlayamayan dolayısıyla bir iktidar, bir hükûmet var. Bir de kalkıyorlar, 2053, 2071 edebiyatı yapılıyor bu ülkede. Ya, iki gün sonrasını göremiyorsun kardeşim, iki gün sonra ne yapacağını bilmiyorsun; her gün karar değiştiren bir hükûmetle gidiyoruz, bunun örneklerini birazdan artıracağım. Tabii, bu arada tabii 2053, 2071 derken de 2023 hedefleri, bunu unutturacak değiliz, 2023’ün de -tekrar bunun- çöp olduğunu, on bir yıl önce konulan hedeflerin konulduğu günün çok altında bir Türkiye olduğunu, bugün burada o tespiti tekrar yapmamız gerekiyor. Rakamları hatırlatalım yani 2011 yılında biliyorsunuz 2023 hedefleri resmî olarak AK PARTİ hükûmetleri tarafından konulmuştu. O güne göre 2022 sonu itibarıyla tamamen Hükûmetin rakamlarını kullanıyorum. Reel dolarla baktığımızda kişi başı gelir -bırakın hedeflerin tutturulmasını, 25 bin doların tutturulmasını filan beklemiyoruz artık biz bu iktidardan- ya hedeflerin konulduğu günün 5.364 dolar altında bugün yine Hükûmetin rakamlarıyla kişi başına gelirde. Yani Allah’tan hedef koydunuz, hedef koymasanız ne olacaktı, biz bilmiyoruz. Hedefi koyduğunuz günün 5.364 dolar altında kişi başı gelir var.

Muhammet Bey, buna mutlaka söyleyecek bir şeyiniz vardır.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Çok şey var, çok.

ERHAN USTA (Devamla) – Şimdi diğeri, toplam gelir açısından da bakalım, toplam gelir açısından. Bakın, toplam gelir -biraz rakamların detayını vereyim- 2011 yılında o günkü dolarla 839 milyar dolarmış. Dolarda da enflasyon olduğuna göre hatta son zamanlarda da Amerika’da enflasyonun çok yükseldiğini sık sık Hükûmet de söylediğine göre dolarla bunu düzelttiğimiz zaman 2011 yılı yani 2022 dolar fiyatlarıyla 1 trilyon 102 milyar dolar Türkiye’nin millî geliri varmış. Bugün Hükûmet ne olacak diyor 2022’de? 808 milyar dolar olacak diyor. Arkadaşlar, 294 milyar dolar 2023 hedeflerin konulduğu günün altında bugün Türkiye toplam millî gelir açısından. Dolayısıyla bunu millet adına soruyoruz. Bırakın 2 trilyon dolar, bu 294 milyar dolar nereye gitti? Bu 294 milyar doları kimin cebine akıttınız? Hangi yolsuzluklara, hangi usulsüzlüklere meze yaptınız bu 294 milyar doları diye sormak istiyorum.

Şimdi Hükûmet yüzde 30’luk Sayın Cumhurbaşkanı açıklama yaptı, “Yüzde 30 memur maaşlarını ve emekli maaşlarını artıracağız.” dedi. Peki, bu artışlar vatandaşın 2022 yılında sadece… Bakın geçmiş yılları söylemiyorum, biraz da onların da detayına vaktim kaldıkça gireceğim. Sadece 2022 yılındaki refah kaybını veya refah kelimesi çok lüks oluyor bizim memur ve emeklilerimiz için alım gücü kaybını telafi etmeye yetiyor mu? Şimdi, Türkiye İstatistik Kurumunun yıl sonu enflasyonu 64,3 olarak çıktı. İTO bunun aynısına “Yüzde 93.” diyor. İTO’yu niye dikkate alıyoruz? Çünkü bakın, ENAG’ı söylemiyorum bile burada, ENAG’la öteden beri farklılaşıyor ama İstanbul Ticaret Odası enflasyonu ile TÜİK enflasyonu arasında bu yıla kadar neredeyse hiç fark olmamış; 1 puan, 2 puan, kimi zaman biri, kimi zaman diğeri olmuş. Arada bir fark yok, metodoloji aynı, ürün sepeti aynı neredeyse fakat bu yıl baktığımızda arada 28,7 puan var. Değerli arkadaşlar, buradan memurlarımıza, emeklilerimize ve işçilerimize sesleniyorum: Bakın, bu 28,7 puanlık enflasyonun aşağıya çekilmesinin yarattığı baskı ve vicdan azabıdır muhtemelen Sayın Erdoğan'ı işte, 25-30 maaş artışına zorlayan şey ama bu da yeterli değil bunun da ne olduğunu birazdan söyleyeceğim. Şimdi, bu TÜİK rakamının inandırıcı olmadığını zaten kendileri de bu şekilde itiraf etmiş oluyorlar.

Şimdi, sadece 2022’deki refah kaybının telafi edilebilmesi için 2023 yılının Ocak ayında yapılması gereken maaş artışı neydi? Sıfır enflasyon varsayımıyla söylüyorum yani 2023 yılında hiç enflasyon olmamış olsa bile TÜİK enflasyonunu esas aldığımızda 2023 yılı Ocak ayında yani bugün konuştuğumuz meseledeki bu artış yüzde 26 olmalıydı arkadaşlar. Ne için? 2022’deki refah kaybının telafi edilebilmesi için. Bunun üzerine bir de ne koyacağız? 2023 için öngörülen veya tahmin edilen enflasyonu koymamız lazım. Burada da genelde şöyle yapılır: Tahmin edilen enflasyon 2’ye bölünür; yarısı ocakta verilir, yarısı temmuzda verilir. Hükûmet “25” diyor ama bütün piyasa tahmini 40 civarında. 40 enflasyonu esas alsak yani bunun 20’sini ocakta vermek durumundasınız, yüzde 26 da 2022’den gelen refah kaybı var, bunu telafi ettiğimizde yüzde 50’nin, 55’in üzerine çıkan bir şey vardır, 26 ile 20’yi direkt toplayamazsınız, çarparak gitmek gerekiyor.

İTO enflasyonunu esas aldığımızda refah kaybı, 2022’deki refah kaybı yüzde 43’tür yani 2023’te hiç enflasyon olmayacak olsa bile, Hükûmet dese ki: “2022’deki refah kaybını telafi edecek bir artış yapıyorum.” demiş olsaydı yüzde 43 yapmalıydı en az. Bunun üzerine tekrar enflasyon koyun, yüzde 20 ocak enflasyonunu koymuş olsak bunun üzerine yüzde 70’in üzerinde bir artış gerekiyordu. Dolayısıyla, ortaya konulan yüzde 30’luk, lütfedip hani 25’ten 30’a çıkardı, memur ve emekli maaş artışı son derece yetersizdir değerli arkadaşlar. Ve burada, Sayın Cumhurbaşkanı bir yandan diyor ki: “Enflasyona ezdirmedik.” diye, enflasyona çok net bir şekilde milletimiz ezdirilmiştir. Zaten emeklilerin ve memurların alım gücü düşüktü, iyice düşmüştür. Dolayısıyla, biz şunu söyledik: En azından bu yüzde 30 oranı -buna ilişkin önergemiz de olacak- asgari ücretin ocak ayındaki artışı olan yüzde 55 kadar olması gerekir ki bu refah kaybının bir kısmını telafi edebilelim. Bunun altında yapılacak her artış memurun ve emeklinin biraz daha ezilmesi anlamına gelecektir.

Şimdi, Sayın Erdoğan ne dedi? “Enflasyona ezdirmedik.” diyor. Şimdi, ben bunu daha önceden de burada açıkladım ama bunları defalarca söylememiz gerekiyor çünkü ortada çok net bir resim var, bu resmi görmemek mümkün değil. Millî gelir rakamlarını TÜİK açıklıyor, bunun detaylarını da açıklıyor, ne açıklıyor Türkiye İstatistik Kurumu? Bu millî geliri üretim yoluyla açıklıyor, harcama yoluyla açıklıyor, bir de gelir yoluyla açıklıyor. Diyor ki: “Bu millî geliri, bir gelirse bu, hangi gruplar, hangi kesimler almış?” Bunların içerisinde bir tanesi de ücretliler. Ya, bu millî gelirden ücretliler ne kadar pay almış? Bakın, size 2016 yılı rakamlarını söyleyeyim. Bu, AK PARTİ Hükûmetleri döneminde belli ölçüde artmıştır, onu söyleyeyim yani geçmişte biraz daha düşüktü, AK PARTİ Hükûmetlerinin uyguladığı politikalarla ücretlilerin, gayrisafi yurt içi hasıladan aldığı payda belli bir artış oldu. Ne zaman? Şimdi değil ama daha önceki dönem. 2016 yılında ilk çeyrekte ücretlilerin millî gelirden aldığı pay 32,1’miş, bunlar mevsimsel düzeltilmiş veridir -Fuat Oktay'ın da buradan kulaklarını çınlatalım, ona hâlâ  nasıl olduğunu öğretemedim bunun- o ikinci çeyrekte 32,2, üçüncü çeyrekte 33,1, dördüncü çeyrekte 30,7 yani hepsi 30’un üzerinde. Bakın, 2022 yılında elimizde üç çeyrek rakamı var, 32,1 olan 2022 yılının ilk çeyreğinde değerli arkadaşlar, yüzde 24,6’ya düşmüş. Kaç puan düşüş var? 7,5 puan ücretlilerin millî gelirden aldığı payda bir düşüş var. Bunun her birinin yıllık etkisi, 1 puanının yıllık etkisi 130 milyar TL'dir, bu 1 puan çok önemlidir yani ülkeler ücretlilerin payını 1 puan arttırmak veya 1 puan düşürmek için dünya kadar politika uygularlar. Biz de maşallah böyle rastgele olunca çok daha radikal değişiklikler olabiliyor burada.

İkinci çeyrekteki düşüş 10,8 puandır. Üçüncü çeyrekteki düşüş ise 8,2 puandır 2016 yılına göre. Şimdi, burada özellikle dikkatinizi çekmek istediğim şey düşüşler birinci çeyrekte ve üçüncü çeyrekte nispeten daha az ama ikinci ve dördüncü çeyreklerde yüksek. Niye? Çünkü zamlar ocakta ve temmuzda yapılınca bu zamlar hemen eriyor ve bir sonraki çeyrekte ücretlilerin millî gelirden aldığı pay daha da düşüyor. İşte o yüzden bu formülasyon bu enflasyon farkını gecikmeli olarak vermek yani enflasyon ister doğru enflasyon olsun isterse yanlış enflasyon olsun bunu gecikmeli olarak vermek “Çalışanları enflasyona ezdirmedik.” anlamına gelmiyor, çok net bir şekilde Türkiye İstatistik Kurumu rakamları da bunu destekliyor.

Şimdi, bir düzenleme daha yapılıyor, en düşük emekli maaşı 3.500 liradan 5.500 liraya çıkarılıyor. Asgari ücret ne kadar? 8.500 lira. Açlık sınırı ne kadar? Aralık ayı açlık sınırı, bunlar çünkü ocak ayı olduğu için ocağı getirmek lazım 8.130 TL. Ocakta da tahminen tam 8.500 lira civarında bir açlık sınırı olacak. Şu anda verdiğimiz asgari ücret açlık sınırıyla ocak ayında başa baş, şubat ayından itibaren temmuza kadar olan süreçte de, hatta aralığa kadar -şu anda bir artırım öngörülmediğine göre- açlık sınırının altında kalacak. Daha “asgari ücret” dediğimiz şey birinci ayında açlık sınırının altında kalıyor. E, peki, emekli maaşı 5.500 lira olmuş olsa bile -ki emeklilerin önemli bir kısmı buradan maaş alıyor- bunlar açlık sınır çok ciddi bir şekilde altındadır. O yüzden biz Komisyonda bu 5.500 lira olan en düşük emekli maaşının 8.500 lira olan asgari ücrete eşitlenmesine ilişkin önerge verdik. maalesef bu AK PARTİ ve MHP oylarıyla bu önergelerimiz reddedildi. Dolayısıyla, biz bununla ilgili 4 Ocakta bir araştırma önergesi verdik “Bunu tartışsın Meclis.” dedik, bu konuyu çalışalım dedik. Araştırma önergemiz de yine Cumhur İttifakı’nın oylarıyla maalesef reddedildi. Dolayısıyla, şunu söylemeye çalışıyorum: Bu 5.500 lira olan en düşük emekli maaşı olmaz. Bunun asgari ücrete çıkarılması önemli bir konudur ve çok büyük bir ihtiyaçtır.

Biz e Plan ve Bütçe Komisyonunda bir de bu bayram ikramiyeleri her bayram geldiğinde sorun oluyor. Buna ilişkin de bir önerge verdik. Nedir o? Şu anda 1.100 TL. Bu, ilk olarak 2018’de çıkmış. Değerli arkadaşlar, bakın, ya, devlet işi ciddiyet ister. Devleti yönetirken de yani bir rakamı bir yerde koyup ondan sonra orada unutmak diye bir şey olmaz böyle yüksek enflasyonda. 2018’de bin lira vermişsiniz, bunu bugünkü TÜFE’ye getirdiğimizde 3.500 lira oluyor yani TÜFE’yle bugün güncellediğimizde bu bin liranın o günkü değerini korusak, hiç refah payı vermesek bile 3.500 lira olması lazım bugün bayram ikramiyesi. Buna ilişkin, 3500 lira olmasına ilişkin Komisyon üyesi arkadaşlarımız önerge verdiler fakat önergemiz       -yine, millete buradan şikâyet ediyorum- Cumhur İttifakı milletvekilleri tarafından reddedilmiştir. Bunu da buradan söylemek istiyorum.

Şimdi, diğer bir husus, işverene destek. Şimdi, ekonomi o kadar kötü yönetildi ki bu “asgari ücret” dediğimiz rakam çalışan için yeterli mi? Yetersiz, açlık sınırın altında diyoruz fakat ekonomi o kadar kötü ki kâr marjları allak bullak olmuş, her şey o kadar kötü yapılıyor ki yönetilmeyen bir ekonomide maalesef bu rakam işveren açısından da yüksek bir rakam olarak kalıyor. Dolayısıyla madem ekonomiyi kötü yöneten siz olduğunuza göre, devletin kaynaklarını da AK PARTİ kullandığına göre biz şunu söyledik: “İşveren katkı payı artırılmalı.” dedik. En son birleşimde, 2022’nin son birleşiminde AK PARTİ Grup Başkanvekili arkadaşımız bununla ilgili bir önerge vereceklerini, bize destek vermemizi söyledi. “Kaç lira yapacaksınız?” dedik, “250 lira yapacağız.” dedi, bu 100 liraydı biliyorsunuz, geçmişte konulmuştu, 2016’da 100 liraydı. 250 lira “Niye 250 lira? Hangi hesaba dayanarak 250 lira diyorsunuz arkadaş buna?” dedim, hiçbir şey yok. Ya, devlet hesapsız kitapsız iş yapar mı? Ve onlara şunu söyledim: Biz, 250 lira olacak bir işveren katkı payına destek vermeyiz. Bunu eğer ilk konulduğu gündeki gibi TÜFE'yle artırırsak olması gereken rakam 400 liradır. İlk konulduğu gündeki brüt asgari ücrete oranını alırsak -hani brüt asgari ücretin yüzde 6,1’ni sübvanse etmiş oluyor devlet- o oranı korursak da olması gereken rakam 600 liradır. “Ya 400 getireceksiniz ya 600 getireceksiniz, diğer türlü biz İYİ Parti Grubu olarak buna destek vermeyiz.” dedik. Daha sonra, Sayın Genel Başkanımız da bunu grup toplantı gündeme getirdi, saat 10.30’da Meral Akşener dedi ki: “Bu en az 400 lira olmalıdır.” Saat 13.30’da Recep Tayyip Erdoğan “250 lirayı 400 liraya çıkarıyoruz.” diye ilan etti. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)  İşte, bu da İYİ Partinin işverenlerimize bir katkısı olmuştur ama bu da asgari olması gerekendir, yetersizdir, bunun daha yüksek rakamda olması lazımdı.

İkinci itirazımız, burada, İşsizlik Sigortası Fonu’na, buna ilişkin de önerge verdik, önergemiz reddedildi. Bu destek biliyorsunuz İşsizlik Sigortası Fonu’ndan veriliyor, İşsizlik Sigortası Fonu, işsiz kalan, gelecekte işsiz kalacak olan işçilerin hakkıdır, bunun Hazine tarafından karşılanması lazım, Komisyon üyesi arkadaşlarımız buna ilişkin de önerge verdiler fakat önergelerimiz maalesef reddedildi.

 Şimdi, millete böyle gıdım gıdım verirken küçük bir örnek vereceğim; bu örnekler çok fazla hem yolsuzluk hem israf örnekleri, biraz da seçim bölgem olduğu için buradan Büyükşehir Belediye Başkanına da bir selam göndermiş olalım.

Şimdi, millete gıdım gıdım verirken Samsun Büyükşehir Belediye Başkanı gidiyor 7,5 milyon liraya lüks bir otomobil alıyor arkadaşlar. Hani yerli, millîler ya arkadaşlar, Alman ekonomisine katkıda bulunuyor Samsun Büyükşehir Belediyesi. Hazineye borcu var, borcunu ödemiyor, millete borcu var, borcunu ödemiyor; efendim, su zamlarını olağanüstü yüksek yapıyor. Diyorlar ki: ”Efendim, niye bu lüks otomobili aldın?” “Bir sürü KDV'miz çıkmıştı, hazineye KDV ödeyeceğimiz yerde…” Bakın, şöyle bir anlayış olabilir mi: “Hazineye KDV ödemek yerine kendimize lüks otomobil aldık.” Özrü kabahatinden büyük. Yani 1.100 lira KDV'yi düşmek için 7,5 milyon liralık otomobil, lüks otomobil alıp sonra yerli, millî edebiyatı yapan bir siyasi parti tarafından yönetiliyor maalesef bu ülke. Dolayısıyla, bu anlamda Sayın Cumhurbaşkanına Samsun Büyükşehir Belediye Başkanını buradan şikâyet etmek istiyorum. Böyle bir şey olamaz, özrü de kabahatinde büyük; hazineye KDV ödememek için böyle bir operasyon yapmışlar.

Bakın, yüzde 25’in, 30’un ne kadar yetersiz olduğunu söyledim veya emekli aylığı artışı veya asgari ücret artışı veya önümüzde EYT var, 3600’le ilgili düzenlemeler var. Kritik soru şu: Bu yükün altından bu Hükûmet kalkabilir mi değerli arkadaşlar? Evet, biz bunu muhalefet olarak talep ediyoruz, biz bunu programlarımıza da koyuyoruz, biz “Bunu yapacağız.” diyoruz. Bu kritik soru: Bu Hükûmet bu yükün altından kalkabilir mi? Maalesef AK PARTİ bu yükün altından kalkamaz çünkü AK PARTİ'nin bütçe tercihleri farklı. Siz bir yandan kur korumalı mevduatı devam ettireceksiniz, bir yandan kamu-özel iş birliği projelerinden yandaşlara dolar üzerinden şakır şakır para transferine devam edeceksiniz, israf kalemleriniz -az önce bir örneğini söylediğim gibi- devam edecek; faiz yükü, risk primi olağanüstü yüksek olacak, her yıl yurt dışına 15 milyar doların üzerinde faiz ödeyeceksiniz; bir de gelecek siz milletin bu yaralarını saracak bu uygulamaları yapacaksınız; olmaz. Sırf bu nedenden dolayı bu düzenlemeler muhalefetin talepleri doğrultusunda ve muhalefetin başarısı olarak yapılmıştır, doğru düzenlemelerdir ancak ülkede büyük bir sıkıntı çıkmaması açısından da yapılması gereken şey: İnşallah yapılacak ilk seçimlerde bu Hükûmeti artık iktidardan uzaklaştırmak olmalıdır. Yoksa, bakın, AK PARTİ hükûmetlerinin -ben size buradan çok net bir şekilde söylüyorum- güveni sağlayamayan bir iktidarın bunları finanse etme imkânı yoktur, hâlâ yandaş kayıran bir iktidarın bunu finanse etme imkânı yoktur. Şimdi, dolayısıyla, bunları söyledik, Plan ve Bütçe Komisyonunda bütçe konuşulurken “Ödeneklerini koyun.” dedik, EYT ödeneği için 100 milyar lira teklif verdik reddedildi. Yani şu anda konuştuğumuz rakamların, bunların hiçbirinin ödeneği dahi yok bütçede. Ya, bütçenin mürekkebi kurumadı arkadaşlar, böyle bir devlet yönetimi olur mu? Şimdi, bu vatandaşlar çıkıyor 2071 edebiyatı yapıyorlar ya. Bu kadar hamaset olur mu? Yani verdiğiniz maaşların, yaptığınız, çıkardığınız kanunların ödenekleri yok bütçede efendim, ta, elli yıl sonrası için Türkiye’ye vizyon vermeye çalışıyorlar.

Hükûmetin stratejisi şu, şöyle bir strateji içerisinde hareket ediyor: Bir an evvel seçime gidelim, bu verdiğimiz paralar iyice erimesin, dolar patlamasın, enflasyon -enflasyon zaten çok yüksek, dünyada 3’üncü sıradayız- daha da fazla azmadan bizim bir an önce seçime gitmemiz lazım diyor. Hükûmetin şu anda üzerindeki seçim baskısı da bu. Biz “Seçime gidelim.” diyoruz ama 6 Nisandan önce getirirseniz, 6 Nisandan sonra gelecek seçime hiçbir şekilde “evet” vermeyeceğimizi de zaten söyledik.

Şimdi, vergi artışlarını yüzde 123 yapıyor. Ya, şimdi, ortada enflasyonla mücadele yok. Yani bu enflasyonla mücadele olmayan bir ortamda zaten düşük olan bu rakamların hiçbirinin bir anlamı olmadığını da ifade etmemiz lazım. Buradan Sayın damat Bakanın da kulaklarını çınlatalım, bakın, şimdi, denenmiş şeyler. O ne diyordu? “Enflasyonla topyekûn mücadele.” Şimdi, ne diyorlar? “Fiyat sabitleme.” Arkadaşlar, bu şekilde enflasyonla mücadele olmaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ERHAN USTA (Devamla) – Biz bunları defalarca ifade ettik, enflasyonla mücadele etmenin yolu: Makro dengeleri düzeltmekten geçer. Makro dengeleri düzeltmeden, güveni sağlamadan… “Cari fazla vereceğiz.” dediniz, işte cari açık rakamları açıklandı. On bir aylık cari açık: 41,8 milyar dolar. Ya, cari fazla verecektiniz 42 milyar dolar cari açık verdiniz. Bu nasıl iş? Bunları sağlamadan, buraları düzeltmeden hiçbir şekilde zaten enflasyonla mücadele olmaz; enflasyonla mücadele olmayan bir yerde de -az önce ifade ettiğim gibi- ücretliler, çalışanlar, emekliler bugünkü durumlarından çok daha kötü olurlar, ezildikçe ezilirler. Dolayısıyla biz önergelerimizle buradan, Cumhur İttifakı’ndan da talep ediyoruz, bu rakamların, bu artışların düzeltilmesini talep edeceğiz, önergelerimize de buradan destek istiyoruz. Merak etmeyin, inşallah seçimlerden sonra bu Hükûmet değişecek, zaten bu bütçeyi biz yöneteceğiz, bugün bu yetkileri verelim, Millet İttifakı bunun gereğini yapacaktır ve milleti refaha kavuşturacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

 

 

 

 

 

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – 7 Ocak tarihinde Almanya’da vefat eden mütefekkir, edebiyatçı, dil bilimci, fikir ve dava adamı Niğdeli hemşehrimiz üstat Yaşar Kaplan ağabeyimizi dün Hacı Bayram Veli Camisinde kılınan cenaze namazı sonrasında dualarla Taceddin dergâhında ebediyete yolcu ettik. Kendisi gençlerin ruhunda esen fırtınaları doğru yönde kullanmaları için hayatını adamış, düşünmenin bedelini 28 Şubat postmodern darbesinde en ağır şekilde ödemiş, sonrasında gurbet ellere mahkûm edilen kıymetli bir dava adamıydı. “Müslümanlar ancak kardeştir.” sözünü özümsemiş, maneviyat dolu bir gençlik hedefi vardı. Birçok eserde ve dergide imzası vardı, Malcolm X’in hayatını Türkçe’ye çeviren kalemdi. Fikir dünyamıza miras bıraktığı eserleriyle her daim bizlere yol göstermeye devam edecek olan hemşehrimiz Yaşar Kaplan ağabeyimize Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun.

 

 

 

 

 

1.  Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 392) (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Mustafa Kalaycı.

Buyurunuz Sayın Kalaycı. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA MUSTAFA KALAYCI (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle sizleri ve aziz milletimizi hürmetle selamlıyorum.

Kanun teklifinde emeklilerin ve kamu çalışanlarının aylıklarında artış yapılması, asgari emekli aylığının yükseltilmesi, istihdamı korumak amacıyla asgari ücret desteğinin arttırılması, kısa çalışma ödemelerinde sigortalıların eksik bildirilen hizmetlerinin düzeltilmesi ve Türkiye'de oynanacak UEFA Şampiyonlar Ligi finali için sağlanan vergi istisnası ve muafiyetiyle ilgili düzenlemeler yer almaktadır. Komisyon görüşmelerinde etki analizi olarak verilen bilgilere göre, kanun teklifinin 2023 bütçesine getireceği maliyet toplamı 299 milyar liradır. Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı verilerine göre, Eylül 2022 ayı itibarıyla kamuda çalışan 3 milyon 650 bin kadrolu ve sözleşmeli personel bulunmaktadır. Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre de memur emekli sayısı 2 milyon 400 bindir. Bilindiği üzere, kamu çalışanları ve emeklilerinin mali ve sosyal hakları 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu hükümlerine göre toplu sözleşmeyle belirlenmektedir. 25 Ağustos 2021 tarihli Resmî Gazete’de yayınlanan 6’ncı Dönem Toplu Sözleşme hükümlerine göre kamu çalışanları ve emeklilerinin maaşlarına 2022 yılının ilk altı ayı için yüzde 5, ikinci altı ayı yüzde 7; 2023 yılının ilk altı ayı yüzde 8, ikinci altı ayı yüzde 6 ve enflasyon farklarından oluşan artış yapılması öngörülmüştür. Buna göre, aylıklar 2022 yılı Ocak ayında yüzde 23,45 enflasyon farkı, yüzde 5’lik toplu sözleşme ve yüzde 2,5 ilave refah payıyla birlikte yüzde 30,95 oranında, Temmuz ayında yüzde 34,85 enflasyon farkı ve yüzde 7’lik toplu sözleşme artışıyla birlikte yüzde 41,69 oranında artırılmıştır. 2022 yılında kamu çalışanları ve emeklilerinin aylıklarındaki yıllık artış yüzde 85,5 olmuştur. 2022 yılı başından itibaren, çalışanların asgari ücret kadar gelirlerinin vergi dışı bırakılması tüm çalışanlara maaş artışı olarak yansımıştır.

2023 yılının ilk altı ayı için toplu sözleşme hükümlerine göre bu ay aylıkların, yüzde 8,48 enflasyon farkı ve yüzde 8’lik toplu sözleşme artışıyla birlikte yüzde 16,48 oranında artırılması gerekmektedir. Kanun teklifiyle kamu çalışanları ve emeklilerin aylıklarında yapılacak artışın yüzde 16,48 yerine yüzde 30 oranında olması düzenlenmektedir. Buna göre yüzde 13,52 oranında refah payı artışı yapılmaktadır. Ayrıca 2023 yılı için gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranında yükseltilmiş olup bu da çalışanların aylıklarında bir artış sağlayacaktır. Yine, 2022 yılında yapılan memurlara yönelik ek gösterge düzenlemesiyle ek göstergelerde genel anlamda 600 puanlık artış yapılmış; kamu avukatı, öğretmen, polis, bekçi, sağlık personeli, din görevlisi, uzman çavuş, jandarma ve müdür gibi bazı unvanların ek göstergeleri 3600’e çıkarılmıştır. Bu yıldan itibaren yürürlüğe giren ek gösterge artışı özellikle emekli ikramiyeleri ve emekli maaşlarında ciddi kazanımlar getirmektedir. Bu artışlar hâlen emekli olanların emekli aylıklarına da aynen yansıyacaktır.

Kamuda çalışan sözleşmeli personel ile geçici ve mevsimlik işçilerin ve taşeron işçilerin kadroya alınmasıyla ilgili çalışmalar yapıldığı daha önce açıklanmıştır. Cumhurbaşkanımız da kamudaki 520 bin sözleşmeli personelden 424 bininin isteğe bağlı olarak kadroya geçebileceği müjdesini vermiştir. Önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak yasal düzenlemeyle, sözleşmeliler, kadroya geçiş hakkına kavuşacak, böylelikle aile birliği sağlanacak, mağduriyetler giderilecektir.

Değerli milletvekilleri, Sosyal Güvenlik Kurumu verilerine göre 2022 yılı Ekim ayı itibarıyla yaşlılık, malullük ve ölüm aylığı almakta olan 13 milyon 894 bin emekli, dul ve yetim bulunmaktadır; bunlardan 9 milyon 485 bini yaşlılık aylığı, 140 bini malullük aylığı, 4 milyon 84 bini dul ve yetim aylığı, 185 bini de sürekli iş göremezlik ve ölüm geliri almaktadır. Emekli, dul ve yetimlerin 8 milyon 775 bini SSK emeklileri, 2 milyon 718 bini BAĞ-KUR emeklileri, 2 milyon 400 bini de memur emeklileridir. SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun 55’inci maddesinin ikinci fıkrasına göre her yıl ocak ve temmuz ödeme tarihlerinden geçerli olmak üzere bir önceki altı aylık döneme göre TÜİK tarafından açıklanan Tüketici Fiyatları Genel Endeksi’ndeki değişim oranı kadar artırılarak belirlenmektedir. Buna göre, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıkları 2022 yılı Ocak ayında yüzde 25,47; Temmuz ayında yüzde 42,35 oranında artırılmıştır. 2022 yılında SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarındaki yıllık artış yüzde 78,6 olmuştur.

5510 sayılı Kanun’a göre, 2023 yılı ilk altı aylık dönemi için SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarının bu aydan itibaren bir önceki altı aylık döneme ait TÜFE oranı olan yüzde 15,4 oranında artırılması gerekmektedir. Kanun teklifiyle, SSK ve BAĞ-KUR emekli aylıklarına bu ay yüzde 15,4 yerine yüzde 30 artış yapılması düzenlenmiş, böylelikle yüzde 14,6 oranında refah payı artışı öngörülmüştür.

Teklifle yaşlılık, malullük, ölüm aylığı almakta olan emeklilerimize ve hak sahiplerine dosya bazında 3.500 lira olan aylık asgari ödeme tutarı 5.500 liraya yükseltilmektedir. İlk defa 2019 yılında 1.000 lira olarak belirlenen emekli aylığı alt sınırı Mart 2020’de 1.500 liraya, Ocak 2022’de 2.500 yüz liraya, Temmuz 2022’de 3.500 liraya yükseltilmiş, 2023 Ocak ayından itibaren de 5.500 liraya çıkarılmaktadır. Böylelikle, en düşük emekli aylığı 2022 yılında yüzde 133,3 oranında artırılmış, bu aydan itibaren de yüzde 57,1 oranında artırılmaktadır.

Komisyonda verilen bilgilere göre, 5.500 liranın altında aylık kapsamına giren 2 milyon 721 bin emekli dosyası bulunmaktadır. Emeklilere 2018 yılından itibaren Ramazan ve Kurban Bayramı’nda ikramiye ödenmektedir; yılda 2 defa verilen bayram ikramiyesi 2021 yılında 1.100 liraya yükseltilmiştir. Emeklilere ödenen bayram ikramiyesinin de güncellenerek artırılması uygun olacaktır. Bilindiği üzere Cumhurbaşkanımız emeklilikte yaşa takılanların büyük bir umutla bekledikleri düzenlemenin müjdesini vermiştir. Böylelikle 8 Eylül 1999 günü ve öncesinde sigorta girişi olan vatandaşlarımız yaş şartı aranmaksızın emeklilik hakkına kavuşacaktır. Önümüzdeki günlerde Türkiye Büyük Millet Meclisinde yapılacak yasal düzenlemeyle yaklaşık 2 milyon 250 bin vatandaşımız daha emekli olma hakkını elde edecek, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetleri köklü çözümle buluşturulacaktır.

Değerli milletvekilleri, bilindiği üzere 2023 yılına dair net asgari ücret 8.506,80 lira olarak belirlenmiştir. Böylece asgari ücret önceki yıla göre yüzde 200, geçen yılbaşına göre yüzde 100, temmuz ayına göre yüzde 54,7 oranında yükseltilmiştir. Asgari ücretin işverene toplam maliyeti de 2022 Ocak ayındakine göre yüzde 100, temmuz ayındakine göre yüzde 54,7 oranında artarak 11.759,40 liraya çıkmıştır. Kanun teklifinde yer alan düzenlemeyle işverenlerin iş gücü maliyetlerini düşürerek istihdamı korumaları ve artırmalarını desteklemek amacıyla 2016 yılında başlatılan asgari ücret desteği uygulamasının 2023 yılı ilk altı aylık dönemi için aylık 400 liraya yükseltilerek devam ettirilmesi öngörülmektedir. Ekonomimizin rekabet gücünün olumsuz etkilenmemesi, kayıt dışı istihdama ve işçi çıkarmalarına neden olunmaması bakımından asgari ücret artışından gelen maliyetin hafifletilmesi yaklaşımını Milliyetçi Hareket Partisi olarak önemli görüyoruz. 2022 yılı başından itibaren asgari ücretle çalışanların asgari ücret kadar gelirleri vergi dışı bırakılarak tarihî bir reform gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, 2023 yılı için gelir vergisi tarife dilimleri yeniden değerleme oranında yükseltilmiş olup bu da çalışanların ücretlerinde bir artış sağlayacaktır.

Ayrıca, geçen yıl yapılan düzenlemelerle çalışanların mevcut ücretlerine ilave olarak elektrik, doğal gaz ve ısınma giderlerini karşılamaları için yapılan, 1.000 lirayı aşmayan ödemeler ile işçilere nakit olarak yapılan ve bu yıl için günlük 110 lirayı aşmayan yemek ödemeleri gelir vergisinden istisna edilmiş, bu ödemeler teşvik edilmiştir. Asgari ücret artışından işverenlere gelen maliyet artışının yanı sıra BAĞ-KUR primleri ve genel sağlık sigortası primleri ile idari para cezaları başta olmak üzere asgari ücrete endeksli birçok yükümlülük aynı oranda artmaktadır. Nitekim, prime esas en düşük kazanç olan asgari ücretteki artış esnaf ve çiftçinin ödediği SGK primlerini de aynı oranda artırmıştır. En düşük esnaf ve tarım BAĞ-KUR primi 2022 Ocak ayına göre yüzde 100, Temmuz ayındakine göre yüzde 54,7 oranında artmıştır. Esnafımıza ve çiftçimize de destek sağlanmalı ya da esnaf ve çiftçinin BAĞ-KUR prim oranlarında indirim yapılmalıdır. Asgari ücret artışı başta muhtar maaşı, işsizlik maaşı, kıdem ve ihbar tazminatı, güvenlik korucuları ve sosyal güvencesi olmayan muharip gazilerin aylıkları olmak üzere birçok kesimin gelirini de aynı oranda artırmıştır. Yine hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 1/3’ünden az olanlara bağlanan 65 yaş aylığı ve engelli aylıkları ile yine hane içinde kişi başına düşen ortalama aylık gelir tutarı asgari ücretin aylık net tutarının 2/3’ünden daha az olanlara ödenen engelli bakım ücretinden yararlanacakların kapsamı da genişlemiştir ancak Kore ve Kıbrıs muharip gazilerimizden sosyal güvencesi olmayanlar ile sosyal güvencesi olanlara bağlanan aylıklar arasında büyük bir fark oluşmuştur. Zira 1005 sayılı Kanun’da, muharip gazilerimizden sosyal güvencesi olmayanlara net asgari ücret, sosyal güvencesi olanlara 6503 gösterge rakamı üzerinden şeref aylığı bağlanması düzenlenmiştir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak muharip gazilerimizin şeref aylığının mutlaka eşitlenmesi ve artırılması görüşündeyiz. Bununla birlikte, şehitlerimizin anne ve babalarının aylıklarının artırılmasını, şehit çocuklarının hepsine iş imkânı verilmesini, gazilerimize de ÖTV’siz araç alma imkânı verilmesini ve malul sayılmayan gazilerimize “gazi”lik unvanı ve haklar verilmesini gerekli görüyoruz.

Kanun teklifiyle, salgın sebebiyle yapılan kısa çalışma ödemelerinde hatalı işlemlerden dolayı hizmetleri kuruma eksik bildirilen sigortalıların hizmetlerinin fiilî duruma getirilmesine imkân verilmektedir.

Yine, kanun teklifiyle, Türkiye'de oynanacak 2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali’yle ilgili olarak KDV istisnası ve vergi muafiyeti düzenlemeleri yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, 2023 yılının ilk altı ayı için öngörülen yüzde 30 maaş artışından sayıları 20 milyonu bulan tüm emeklilerimiz ve kamu çalışanlarımız doğrudan yararlanacaktır. Elbette gönül ister ki daha yüksek artışlar yapılabilsin. Bütçe performansından sağlanan iyileşme doğrultusunda önümüzdeki dönemde de emeklilere ve memurlara refah payı verilmesine devam edileceğine inanıyoruz. Milliyetçi Hareket Partisi olarak vatandaşlarımızın ekonomik yararını gözeten, gelir ve ücret artışını sağlayan, enflasyona karşı koruyan her kararın elbette sonuna kadar destekliyoruz. Çalışanları, emeklileri, dul ve yetimleri sevindirecek her teklifin arkasındayız.

Son dönemde, asgari ücretin ve çalışanların asgari ücret kadar gelirinin vergi dışı bırakılması, memurlara yönelik ek gösterge düzenlemesi tarihî nitelikte adımlar olmuştur. Aynı şekilde, sözleşmelilerin kadroya alınması ve emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetinin giderilmesi çalışmaları da büyük önem taşımaktadır. Bunların yanında muhtara ve güvenlik korucularına verilen aylık tutar, net asgari ücret tutarına yükseltilmiş, tıp ve diş hekimliği fakültesi son sınıf öğrencilerine asgari ücret kadar aylık belirlenmiştir. Konutta ve iş yerlerinde kullanılan elektrik ve doğal gazda indirimli kademeli tarifeye geçilmiş, ihtiyaç sahibi hanelere ilk defa elektrik ve doğal gaz tüketim desteği başlatılmış, elektrik faturalarında TRT payı ve enerji fonu kesintileri kaldırılmış, konutlarda ve tarımsal sulamada kullanılan elektrikte KDV yüzde 18’den yüzde 8’e indirilmiştir. Tarım destekleri artırılmış, tarımsal destekler gelir vergisinden istisna edilmiş ve beş yıllık kesintiler iade edilmiş. Başta buğday ve şeker pancarı olmak üzere tarımsal ürün alım fiyatlarıyla çiftçimiz sevindirilmiş, kimyevi gübre ve karma hayvan yemi fiyatlarında indirim yapılmış ve 2023 Nisan sonuna kadar fiyatlar sabitlenmiştir.

Basit usule tabi 835 bin küçük esnaf gelir vergisinden istisna tutulmuş, gelir ve kurumlar vergisinde dördüncü geçici vergi dönemi kaldırılmıştır. Esnafımız ve çiftçimiz için uzun vade ve düşük faizle kredi kampanyası başlatılmış, takibe düşen kredi borçlarına tasfiye imkânı sağlanmıştır. Bu konuların tamamı Milliyetçi Hareket Partisinin milletimize verdiği sözler arasında yer almakta olup bir bir yerine gelmektedir.

Ayrıca, iddia edilenin aksine bütçe disiplininden de taviz verilmemektedir. Nitekim, yapılan vergi indirimlerine, toplum kesimlerine verilen desteklere ve aylıklarda sağlanan artışlara rağmen bütçe açığı 2022 yılının on bir ayında geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 56 oranında azalarak sadece 20,4 milyar lira gerçekleşmiştir.

Orta vadeli programda 2022 yılı için gayrisafi yurt içi hasılanın yüzde 3,4’ü oranında bütçe açığı öngörülmesine karşın yüzde 1 civarında bütçe açığı oluşması beklenmektedir. Yine, Orta Vadeli Programda 2022 yılı için 131,4 milyar lira faiz dışı açık öngörülmesine karşın on bir aylık dönemde 272,2 milyar liralık faiz dışı fazla oluşmuştur.

Hazine nakit gerçekleşmelerine göre de 2022 yılı nakit açığı 169,4 milyar lira; faiz dışı nakit fazlası 110,6 milyar lira olmuştur. Nakit açığı 2021 yılı rakamına göre 26,9 milyar lira artmakla birlikte 2020 yılındakine göre 12,5 milyar lira daha az gerçekleşmiştir.

Emeklilerimize, çalışanlarımıza, çiftçimize, esnafımıza, gençlerimize velhasıl tüm vatandaşlarımıza yönelik aylık ve gelir artırıcı düzenlemeler ve verilen müjdelerden dolayı Sayın Cumhurbaşkanımıza yürekten teşekkür ediyoruz. Çalışma hayatındaki her meseleye el atan ve çözüme kavuşturma iradesini ortaya koyan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanımıza, Hazine ve Maliye Bakanımıza ve kıymetli bürokrat arkadaşlarımıza da teşekkür ediyoruz.

Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak kabul oyu vereceğimiz kanun teklifinin ülkemize ve milletimize hayırlar getirmesini niyaz ediyorum. Emeklilerin ve çalışanların artırılan aylıklarının bereketli olmasını diliyorum. Allah devletimize zeval vermesin. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN -  Sayın Güzelmansur.

 

 

 

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başından beri takibini yaptığım ikinci yüzyılın ilk dev projesi olan, 9 ilçeyi denize bağlayacak, Antakya-Arsuz yolunu 75 kilometreden 55 kilometreye, süresini seksen dakikadan elli dakikaya düşürecek Serinyol-Madenli yolunun temelini geçtiğimiz cuma günü attık. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız tarafından yapılan bu yolun bir an önce bitirilmesi için hem Serinyol tarafından hem de Madenli tarafından, yani 2 yönlü olarak yapımına başlandı. Hatay Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Lütfü Savaş'a bu yolun yapımı için teşekkür ediyorum ve tüm Hataylı hemşehrilerime hayırlı olsun diyorum.

Antakya-Samandağ yolunu, Antakya Altunözü yolunu bitiremeyen, Edirne'den başlayıp Belen'e kadar gelen otoyolu Belen'de kesip sonraki 38 kilometreyi yapmayan Karayolları yetkililerini…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 18.28

 

 

 

                                     ÜÇÜNCÜ OTURUM

  Açılma Saati: 18.39

 BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ  (Nevşehir), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

 

 

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:392) (Devam)

BAŞKAN – 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurun Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GARO PAYLAN (Diyarbakır) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, yeni yıla da bir torba yasayla başladık. 2023 yılının ilk torbası ve bu yasama döneminin son aylarına girdik değerli arkadaşlar. Torbada ne var? Memur maaşları, emekli maaşları, en düşük emekli maaşı; orada bitiyor arkadaşlar. Peki, değerli arkadaşlar, emeklilikte yaşa takılanlara “2022 yılı sonuna kadar bu yasa çıkacak.” diye taahhüt ettiniz mi, etmediniz mi? Ettiniz. “Emeklilikte yaşa takılanlar yasası 2022 yılı sonuna kadar çıkacak, 1 Ocak itibarıyla uygulanacak.” dediniz mi, demediniz mi? Niye bu torbada yok arkadaşlar? Bunu Plan Bütçe Komisyonunda sorduk. Milyonlarca emeklilikte yaşa takılan emeklilik bekliyor. Niye bu torbada yok değerli arkadaşlar, niye yok? Bülent Turan açıkladı “Mart ayında olacak.” dedi. Niye Mart ayında oluyor arkadaşlar? “Seçime bir ay kala yapalım, milleti kandıralım.” Değerli arkadaşlar, sözünüzü tutun. “1 Ocak” dediniz, 1 Ocakta emeklilikte yaşa takılanlar uygulanmalıydı.

Başka ne yok bu torbada? Kredi Yurtlar Kurumuna borçlularla ilgili Sayın Cumhurbaşkanı ne dedi? “Yalnızca anapara” dedi, değil mi? “Yalnızca anapara.” dedi ama yasa nasıl çıkmış? Gecikme faizinin yerini gecikme zammı almış. Bunu ortaya koyduk “Yılbaşına kadar düzelteceğiz.” dediniz ama bakın, bu torbada yok. Kredi Yurtlar Kurumuna borçlu, milyonlarca gencimizin borcunun yalnızca anapara olması bu torbada yok arkadaşlar. Niye yok? Ben bunu, Plan Bütçe Komisyonunda sordum. Niye yok arkadaşlar? İşinize öyle geliyor değil mi? Bak, gençlere haciz gidiyor.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu yasama döneminin sonuna geliyoruz artık. Yaklaşık beş yıl önce seçildik, Cumhurbaşkanı da beş yıl önce seçildi, bizler de beş yıl önce seçildik. Siyasetin görevi nedir? Nedir bizim amacımız? Yurttaşlarımıza huzur ve refah vermek, daha fazla huzur, daha fazla barış ve daha fazla refah sağlamak. Size soruyorum: Bu dönem boyunca yurttaşlarımıza daha fazla huzur verdik diyebiliyor muyuz? Maalesef diyemiyoruz. Toplumsal barışı sağladık diyebiliyor muyuz? Hayır, diyemiyoruz. Peki, refah sağladık diyebiliyor muyuz arkadaşlar? Diyebiliyor musunuz bu beş yılın içinde biz refah sağladık? Bir kişi çıksın desin, alnını karışlarım.

Sayın Cumhurbaşkanı “Bana yetkiyi verin, Türkiye’yi uçuracağım.” dedi, değil mi? “Türkiye'yi uçuracağım.” dedi mi arkadaşlar? E, dedi.

KANİ BEKO (İzmir) – Uçurumdan aşağıya düştük.

GARO PAYLAN (Devamla) - Kimi uçurdu arkadaşlar, Sayın Cumhurbaşkanı, kimi uçurdu, kimi; işçiyi mi uçurdu, esnafı mı uçurdu, çiftçiyi mi uçurdu, memuru mu uçurdu? Hepsi “Perişanız.” diyor. Ama bakın, birilerini uçurdu, tablo burada. Bakın, kimleri uçurmuş Sayın Cumhurbaşkanı, değerli arkadaşlar. Tablo burada, bakın, değerli arkadaşlar, tek adam rejimine geçtikten sonra, özellikle epistemolojik, heterodoks, nöroekonomi politikalarına geçtikten sonra... Bakın, bu tablo neyi gösteriyor biliyor musunuz? Üretimden kim, ne pay alıyor, bunu gösteriyor. Değerli arkadaşlar, işte, bu epistemolojik heterodoks, nöroekonomi politikalarını geçtikten sonra kırmızı çizgi, patronların payını gösteriyor, patronlar yani yüzde 1. Bak, yüzde 1’in payı ne olmuş? Yüzde 40’tan yüzde 55’e yükselmiş. Kurt böyle paylaşım yapar mı ya? Kurt, kurt! Değerli arkadaşlar, işçilerin payını olmuş? İşçinin, memurun, emeklinin payı ne olmuş yani yüzde 99’un payı ne olmuş? Yüzde 40’tan yüzde 24’e gerilemiş. Kimi uçurmuşsunuz? Yüzde 1 uçmuş. Kim batmış? Yüzde 99; işçi, memur, emekli, çiftçi, esnaf batmış, baş aşağı gitmiş.

Değerli arkadaşlar, işte, bu şartlarda şimdi işçiyi, memuru, emekliyi ilgilendiren konuları konuşacağız. Bu epistemolojik, heterodoks, nöroekonomi politikaları neye yol açtı arkadaşlar? Enflasyonu patlattı değil mi? Peki, size sorarım: Yurttaşlarımız pek çok vergi ödüyor, en adaletsiz vergi nedir bu ülkede? Nedir en adaletsiz vergi? Enflasyondur değerli arkadaşlar, enflasyon. İşte, bu epistemolojik politikalar enflasyonu patlattı, işçinin, memurun, emeklilik, alım gücünü aldı götürdü.

Şimdi, bu yasa ne diyor biliyor musunuz arkadaşlar? Diyor ki: “Biz memurların, kamu emekçilerinin alım gücünü yerine koyacağız.” Öyle mi Sayın Bakan Yardımcıları? “Memurun, emeklinin alım gücünü yerine koyacağız.” diyor. Peki, değerli arkadaşlar, neye göre bunu yapacağız diyor? “TÜİK” diyor, “Türkiye İstatistik Kurumu enflasyonu yüzde 64 açıkladı, ikinci altı ayında enflasyon yüzde 15-16; biz buna göre zam yapacağız.” diyor.

Değerli arkadaşlar, içinizde alışveriş yapan var mı bilmiyorum, ben kendi alışverişlerimi kendim yapıyorum. Geçenlerde Diyarbakır peynir pazarına gittiğimde de şunu gördüm: Geçtiğimiz yıl bu zamanlarda 30 lira olan peynirin 150 lira olduğunu gördüm. Bakın, 30 lira olan peynir, 150 liraya çıkmış. Yüzde kaç artmış peynir? Yüzde 500. Geçtiğimiz yıl 6 lira olan, bakın, 6 lira olan süt, şu anda 25 lira. Yüzde kaç artmış? Yüzde 400.

Peki, işçi, memur, emekli gıda dışında neye para harcıyor? Kirasını ödemeye çalışıyor, değil mi arkadaşlar? Kirasını ödemeye çalışıyor. Bakın, büyük şehirlerde geçtiğimiz yıl mütevazı bir ev 2 bin-3 bin lira, 4 bin liraydı. Şu anda büyük şehirlerde 8 bin liranın, 10 bin liranın altında oturulabilir ev yok. Yani kiraya yüzde 200 zam gelmiş. Hadi, buyurun. Nasıl “Enflasyon yüzde 64.” arkadaşlar?

Peki, yurttaşlarımız başka neye para harcıyor? Lükse, şatafata para harcamıyor sizin gibi; ulaşım için para harcıyor. Ulaşım maliyetlerine yüzde 200 zam gelmiş. Başka neye para harcıyor? Doğal gaz, elektrik, su, internet faturalarına para harcıyor; onlara da yüzde 150-yüzde 200 zam gelmiş. Yani işçinin, memurun, emeklinin, dar gelirlinin enflasyonu yüzde 150-yüzde 200’ken siz yüzde 64 üzerinden zam yapıyorsunuz değerli arkadaşlar ve diyorsunuz ki: “İkinci altı ay enflasyonu yüzde 16.” Bakın, Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor, biliyor musunuz arkadaşlar? Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “Bu yüzde 16’nın üzerine, ben, yüzde 13,5 da refah payını size lütfediyorum ve böylece yüzde 30 zam yapacağım ve böylece alım gücü kayıplarınızı karşılayacağım.”

Ben buradan tüm işçi, memur emeklilere sorarım: Yüzde 30 zam sizin alım gücü kayıplarınızı karşılar mı? Karşılamaz değerli arkadaşlar. Bakın, size söyleyelim, kamu emekçilerine söylüyorum, bu zamlar sonrası en düşük memur maaşı kaç lira olacak biliyor musunuz? 10.400 TL olacak arkadaşlar, 10.400 TL. Ben tüm milletvekili arkadaşlarımıza çağrı yapıyorum: Buyurun, 10.400 TL’yle bir ay geçinmeyi deneyelim. Çoğumuz kira veriyoruz -mal sahibi olanlar da var ama ben kira veriyorum- faturaları ödüyoruz, geçimimizi sağlamaya çalışıyoruz; hadi buyurun, 10.400 TL’yle geçinelim. Bakın, yoksulluk sınırı 26.500 TL, bu yüzde 30’luk zamdan sonra kamu emekçilerinin yüzde 99’u bu yoksulluk sınırının altında kalacak. Bu nasıl zam Sayın Erdoğan?

Sayın Erdoğan fermanı yazmış. Bakın, burada “tweet”ini atmış, ferman burada. “Memurlarımıza ve tüm emeklilerimizin maaş artış oranı yüzde 30 olarak uygulanacaktır.” diyor arkadaşlar. Bakın “Uygulanmasını Meclise öneriyorum.” demiyor, “Uygulanacaktır.” diyor. Bu ne demektir? Ferman demektir. Şimdi, Sayın Erdoğan milletten kopmuş olabilir, kamu emekçilerinin hâline bilmiyor olabilir. Alışveriş de yapmıyor, en son bir buçuk yıl önce alışveriş yaptı, abur cubur aldı. Bilmez sütün fiyatını, peynirin fiyatını Sayın Erdoğan ama milletin vekilleri sütün fiyatını da bilmeli, peynirin fiyatını da, kirayı da, faturaları da bilmeli. Şimdi, Sayın Erdoğan “Yüzde 30.” diye fermanı yazmış ve fermanı bu şekilde Meclise göndermiş, 100’e yakın AKP’li milletvekilleri bu fermanı imzalamış. Değerli arkadaşlar, bu fermana söyleyecek sözünüz var mı? Yani Sayın Erdoğan “Yüzde 30 zam.” dediğinde “Yüzde 30 yetmez Sayın Erdoğan. Yüzde 40, yüzde 50, yüzde 60 yapalım.” diyecek bir milletvekili var mı içinizde? “10.400 TL’yle bir kamu emekçisi geçinebilir.” diyen bir milletvekili var mı? Eğer değerli arkadaşlar, buna itiraz ediyorsanız şimdi sesinizi yükseltmelisiniz. Bak, biz HDP olarak ne diyoruz: Kamu emekçilerinin enflasyondan birikimli kayıplarını karşılamak için yüzde 100 zam yapalım. Yüzde 100 zam yapalım diyoruz ancak öyle alım gücü kayıplarını bir miktar karşılayabiliriz

Değerli arkadaşlar, diyeceksiniz ki “Kaynak nerede?” Öyle değil mi? “Kaynak yok.” diyeceksiniz, kaynak bütçe tercihlerinde. Eğer ki aşırı güvenlikçi politikalara, savaşlara, yandaşlara para harcamazsak çok rahat bir şekilde kamu emekçilerine yüzde 100 zam yapabiliriz değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, bakın, kamu emekçilerine yüzde 100 zam yapacağız dedik. Peki, kamudan emekli olanların maaşları ne olacak? Ben size söyleyeyim: En düşük memur emekli maaşı 7.900 lira olacak sevgili memur emeklileri. Bu zamdan sonra bakın, en düşük memur emekli maaşı 7.900 lira olacak diyorum. Ya, büyükşehirlerde 8 bin liranın, 10 bin liranın altında ev kalmamış, faturaları 2-3 bin lira olmuş, yalnızca mutfak masrafı 8.500 lira olmuş o da asgari. Memur emeklisine 7.900 lirayı reva görüyor bu vicdansız iktidar. Peki, siz neyi reva görüyorsunuz ey milletin vekilleri, siz neyi reva görüyorsunuz? Soru burada. Fermanı Sayın Erdoğan yazmış olabilir, padişahlar böyle bir vicdansız fermanlar yazabilirler ama buna karşı milletin vekilleri halktan yana tercihler kullanırlar ve o fermanı değiştirirler, daha yüksek zamlar yaparlar. En düşük memur emekli maaşının 7.900 lira olmasını siz vicdanınıza sığdırıyorsanız buyurun, buradan devam edin değerli arkadaşlar.

Bakın, size söyleyeyim: Ortalama memur emekli maaşı da 8.600 lira olacak. Ya, düşünebiliyor musunuz, milyonlarca memur emeklisinin ortalama maaşı 8.600 lira yani ocak ayındaki açlık sınırı kadar olacak yani memur emeklileri yalnızca mutfak masrafını karşılayabilecek ama kirasını öderse, faturalarını öderse açlığa mahkûm kalacak değerli arkadaşlar.

Peki, gelelim emeklilere. Değerli arkadaşlar, emeklilere gelelim. Şimdi, Sayın Erdoğan bir ferman daha yazmış, buyurun size göstereyim. Bakın, Sayın Erdoğan “tweet” atmış, ferman yazmış “En düşük emekli maaşı 5.500 TL olacak.” diyor, “Olsun diye öneriyorum.” demiyor, “Olacak.” diyor, fermanı yazmış, Meclise göndermiş, altına da “Recep Tayyip Erdoğan” diye imzasını atmış. Değerli arkadaşlar, şimdi, Sayın Erdoğan’ın emeklinin kombiyi çalıştıramadığından haberi yoktur, bilmez o. Yani bir eve 1.500-2 bin lira doğal gaz faturası geldiğinden haberi yoktur, emeklinin de kombiyi çalıştıramadığını, battaniyeyle oturduğunu bilmez Sayın Erdoğan ama milletin vekilleri bunu bilmeli çünkü bizler kapı kapı gezenleriz, emeklinin, işçinin, memurun hâlinden anlayanlarız. Bu anlamda, değerli arkadaşlar, siz Sayın Erdoğan’ın yazdığı bu “En düşük emekli maaşı 5.500 lira olacak.” fermanına uygundur diyor musunuz, demiyor musunuz, bugün buna karar vereceksiniz arkadaşlar, bugün bunlara karar vereceksiniz.

Bakın, memlekette 2 kuyruk var, size söyleyeyim. Sayın Nebati’nin bu epistemolojik politikalarının sonucunda patronlar daha çok para kazandılar ve lüks araba kuyruklarında bekliyorlar biliyor musunuz? Lüks araba bayilerinde bir yıl kuyruk var. Gidin bir lüks araba bayisine, size “Kusura bakmayın, o kadar çok kuyruk var ki bir yıl sonrasına size tarih verebiliyoruz.” diyor. Çünkü yüzde 1’i zenginleştirdiniz; yatlarda kuyruk var, lüks evlerde kuyruk var ama bir kuyruk daha var, o da yüzde 99’un yani büyük çoğunluğun yani emeklilerin kuyruğu; o da ucuz ekmek kuyruğu değerli arkadaşlar. Şu anda memlekette bir ucuz ekmek kuyruğu var, bir de lüks araba kuyruğu var.

Değerli arkadaşlar, şimdi, bu ferman yazılmışsa 5.500 lira, buna karşı milletin vekillerinin de söyleyeceği bir söz olmalı, demeliyiz ki: “Sayın Erdoğan, açlık sınırı 8.500 lirayken en düşük emekli maaşı 5.500 lira olmaz.” Biz HDP olarak en düşük emekli maaşının 8.500 TL’ye taşınmasını öneriyoruz. Diyeceksiniz ki: “Kaynak nerede ya?” Kaynak nerede, biliyor musunuz arkadaşlar? Bu, gözlerinden ışık saçan Sayın Nebati var ya, kur garantili mevduat üzerinden 2022 yılında Merkez Bankası, hazine ve vergi üzerinden 250 milyar TL yoksulun vergisini zengine aktardı. Bundan vazgeçseydik 8.500 liraya rahatlıkla taşırdık. 2023 yılında da kur garantili mevduatla yoksulun vergisinden zengine 500 milyar TL aktaracak. Değerli arkadaşlar, eğer bundan vazgeçersek en düşük emekli maaşını 8.500 TL yapabiliriz. Biz tüm emeklilere de yüzde 100 zam yapılmasını öneriyoruz. Bunun için de kaynak var, emeklimizi perişanlığa sevk edemeyiz; buna saray sessiz kalıyorsa milletin vekilleri sessiz kalamaz.

Değerli arkadaşlar, şu anda size Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğunu ilan edeceğim; bakın, iddiayla söylüyorum, Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu. Hani 3 milyar, 5 milyar, 10 milyar yolsuzluk buluyoruz ya, bunların hepsi hikâye; Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en büyük yolsuzluğu TÜİK eliyle yapılmıştır. Türkiye İstatistik Kurumu yüzde 150 olan enflasyonu yüzde 64 olarak göstererek işçinin, memurun, emeklinin kursağından çalmıştır, alım gücünü çalmıştır, hem de trilyonlarca lira çalmıştır ve çaldığı bu trilyonlarca lirayı yüzde 1’e, patronlara aktarmıştır değerli arkadaşlar; bunu sizin vicdanınız kabul ediyor mu? Peki, Sayın Nebati ne diyor bu durumda? Hani çalınmış ya işçinin, memurun, emeklinin alım gücü; diyor ki: “Ya, asgari ücretliye, memura, emekliye ne verilse hakkıdır; fakire fukaraya vermek bereket getirir.” Bakın, bunu dedi, diyebildi, böyle bir vicdansızlığa imza attı, diyor ki: “Fakire fukaraya vermek yani işçiye, memura, emekliye vermek bereket getirir.” Yani fitre, zekât vermek gibi bakıyor meseleye. Değerli arkadaşlar, milletin vekilleri olarak bizler böyle bakabilir miyiz, böyle bakmak gibi bir hakkımız olabilir mi?

Sevgili memurlar, sevgili kamu emekçileri, sevgili emekliler, yurttaşlarımız, işçiler; cebinizden alım gücü çalınıyor, hırsız var, hırsız var, hırsız var! Hırsız olunca ne yaparsınız? İtiraz edersiniz, cebinizden 5 lira alınırsa canınız pahasına buna itiraz edersiniz. Bu duruma itiraz edin ama milletin vekilleri de buna itiraz etmeli, bu vicdansızlığa itiraz etmeli, bu soyguna, bu alım gücü hırsızlığına itiraz etmeli, “Yüzde 30’la alım gücü kaybı kapatılmaz, yüzde 100 zam yapmalıyız.” demeli memura, emekliye, kamu emekçisine.

Değerli arkadaşlar, vicdanı kurumamış milletvekillerine soruyorum burada: Şimdi, tablo böyleyken yani yüzde 1, patronlar zenginleşmişken ve işçi, memur, emekli fakirleşmişken milletin vekilleri kimi teşvik ederler? Soruyorum size: Yani yüzde 1’i mi teşvik ederler yoksa yüzde 99’u mu teşvik ederler, onlara mı destek olurlar, onun mu yanında olurlar? Bak, bu torbada bir madde var, ne diyor, biliyor musunuz? Ya, bu patronlar çok para kazanmış. Geçtiğimiz yıl kurumlar vergisi yüzde 300, yüzde 400 artmış yani çok para kazanmışlar, servetlerine servet katmışlar. Bu torbada nasıl bir madde var, biliyor musunuz? Diyor ki: “Bu patronlar çok kazanmış, bizim onları daha da teşvik etmemiz lazım. Asgari ücretliye karşılık ödenecek vergilerden patronlara 400 lira teşvik edeceğiz, işçi başına aylık 400 TL teşvik edeceğiz.” Ya, Allah'tan korkun be! Kuldan utanın be! Yani işçiler perişanlığa sürüklenmişken milletin vekilleri işçileri teşvik edeceğine, onların yanında olacağına patronlara teşvik veriyorlar. Değerli arkadaşlar, bu durumu siz vicdanlarınıza sığdırıyor musunuz?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sığdıramıyoruz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Yapmamız gereken nedir? İşçinin, memurun, emeklinin yanında olmaktır.

Peki, size sorarım: Bu vicdansızlar “Patronları daha fazla teşvik edeceğiz.” diyorlar ya. Nereden teşvik etmeleri lazım? Hazineden, öyle değil mi? Yani hazinede kaynakları varsa patronları teşvik etmesi lazım. Ama daha katmerli bir vicdansızlığa nasıl imza atıyorlar, biliyor musunuz? Patronları işçinin parasıyla teşvik ediyorlar. İşsizlik Sigortası Fonu’yla teşvik ediyorlar. Şimdi, milletin vekilleri buna “evet” mi diyecek “hayır” mı diyecek? Hadi buyurun, soruyorum size. Bak, patronlar zaten servetine servet katmış, daha da fazla teşvik vereceğiz ve bu teşviki de İşsizlik Sigortası Fonu’yla yapacağız. Değerli arkadaşlar, bu durumu vicdanlarınıza sığdırmayın, buna “evet” demeyin. Bu büyük bir vicdansızlıktır ve ahlaksızlıktır; açıkça söylüyorum.

Değerli arkadaşlar, bizler Emek ve Özgürlük İttifakı olarak yola çıktık ve hakça bir paylaşım düzeni hayal ediyoruz, hakça bir paylaşım düzeni.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Devamla) – Ve bu hakça paylaşım düzeninde hep beraber üreteceğiz, daha fazla üreteceğiz, doğayı katletmeden, emeği sömürmeden üreteceğiz ve hakça paylaşacağız değerli arkadaşlar. Tüm yurttaşlarımızı ekonomik güvenceye alacağız. Bütçe kaynaklarını yandaşlara değil, savaşlara değil, saraylara değil, yoksullara, halka, emekçiye aktaracağız ve adil, hakça bir düzen kuracağız, toplumsal barışı sağlayacağız; işte bunun için yola çıktık. Sizleri de hakça yasalar çıkarmaya çağırıyorum.

Bakın gidiyorsunuz, bari giderken arkanızdan lanet okutmayın. Yüzde 30 zamlarla emeklinin, emekçinin, kamu emekçisinin enflasyondan doğan kayıplarını gideremezsiniz. Gelin, bu yüzde 30 zamları, yüzde 100’lere çıkaralım, işçinin, memurun, emeklinin yanında olduğumuzu gösterelim.

Hepinize saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

 

 

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kastamonu'da 11 Ağustos 2021 ve 28 Haziran 2022 tarihlerinde meydana gelen sel felaketinin özellikle köylerimizde neden olduğu mağduriyetler hâlen devam etmektedir. Tarımsal üretim ve hayvancılıkta Kastamonu'muzun en önemli ilçelerinden olan Taşköprü'müzün Karşı, Bük, Aşağıçit, Yukarıçit ve Kızılcaören köylerinde yaşayan vatandaşlarımızın her gün kullanmak zorunda olduğu Bükköy Köprüsü yıkılmış, Yavudçayı Köprüsü ise yıkılmak üzeredir. Hemşehrilerimiz kış bastırıp sular yükselmeden Yavudçayı Köprüsü'nün bir an önce onarılmasını, Bükköy Köprüsü'nün ise kalıcı olarak yapılmasını beklemektedir. Verdiğimiz vergiler, bu ülkenin kaynakları yandaşa değil, vatandaşa, köylerimizin ihtiyaçlarına harcanmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Şahin…

 

 

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Seçim bölgem Hatay'ın Erzin ve Samandağ ilçelerine adliye binası yapılması konusunda Adalet Bakanlığına talepte bulunduk. Erzin için Mayıs 2020’de ihale edileceği, Samandağ için de “Hemen yapacağız.” denmişti ancak hâlâ bir girişimde bulunulmadı, yatırım planlarına alınmadı.

Dörtyol adliyemizde de ağır ceza mahkemesi yok. Dörtyollu vatandaşların gitmek zorunda kaldığı İskenderun Adliyesindeki ağır cezalarda da aşırı yoğunluk yaşanmakta. Dörtyol Adliyesinde ağır ceza mahkemesi kurulmasını talep ediyoruz.

Aynı şekilde, Antakya Adliyesinde ticaret mahkemelerinin iş yükü çok ağır. Burada da acilen ticaret mahkemesi kurulması gerekmektedir. AKP, Hatay'ın dertleriyle dertlenmiyor, biliyoruz. Usanmadan halkımızın mağduriyetlerini Meclise taşıyıp sesleri oluyoruz, kulaklarını tıkıyorlar. Gerekli adımları atın artık diyoruz.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık.

 

 

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler.

Türkiye'de terörle mücadele terörü AKP eliyle devam ediyor. 2 milyona yakın yurttaş terör soruşturmasından geçirildi. Bunlardan biri de Gülten Sayın ve cezaevinde. Altı yaşındaki oğlu Yusuf Kerim ağır bir kanser hastası. Sayenizde en çok ihtiyacı olduğu süreçte annesiz. Tıbben son zamanlarını yaşadığı söylenen Yusuf Kerim'in annesinden ayrı bırakılması hiçbir hukuk ve vicdanla izah edilemez. Adalet Bakanlığını işgal edenler adalet değil zulüm dağıtıyorsunuz. Bu kadar mı vicdanlarınızı yitirdiniz? Altı yaşındaki Yusuf'un suçu ne ki bu işkenceyi reva görüyorsunuz? Altı yaşında ağır hasta bir çocuğa en iyi ilaç anne kucağı, şefkati ve sevgisidir. Sessiz kaldığınız her dakika Yusuf'un zamanı azalıyor, acısı büyüyor Ben annemi istiyorum çığlıklarına kulaklarınızı kapatıp belki de son günlerini yaşayan Yusuf'a daha fazla zulmetmeyin. İnfaz ertelensin, Yusuf özlemini çektiği annesine kavuşsun.

BAŞKAN – Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.05

 

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL  (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Şimdi Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Bülent Kuşoğlu.

Buyurunuz Sayın Kuşoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BÜLENT KUŞOĞLU (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sıra sayısı 392 olan Kanun Teklifi üzerinde grubum adına söz aldım.

Değerli arkadaşlar, Meclisin seçim havasına girdiği bir dönemdeyiz. Herkes, tabii, milletvekilleri ağırlıklı olarak kendi gelecekleriyle ilgili olan durumu gözden geçirmeye çalışıyorlar, görmeye çalışıyorlar. Konular böyle dönemlerde farklılaşıyor onun için Meclis sıraları da tenhalaşıyor. Ancak, çok önemli konular da maalesef bugünlere kalmış vaziyette. Bu kanun teklifiyle, önümüze gelecek olan birkaç kanun teklifiyle çok önemli konuları ele alacağız, değerlendireceğiz. Bugün de milyonları ilgilendiren, Türkiye’nin emeklileri ile kamu çalışanlarını ilgilendiren, ailelerini ilgilendiren, dolayısıyla en az yarısını ilgilendiren bir kanun teklifiyle ilgili olarak görüşmelerimiz var. Onun için önemsememiz lazım, onun için dikkatimizi daha fazla hasretmemiz lazım.

Şimdi, size şöyle bir soru sorayım da giriş yapayım: Sizce yürütme erkinin bir ekonomi politikası var mı? Var aslında, bir ekonomi politikası var ancak bu ekonomi politikası “Seçime kadar bu işi götürelim, seçime kadar gidelim; ondan sonrası Allah kerim.” politikası. Böyle bir politika olmaz tabii ki. Bir program söz konusu değil, bir programdan yoksun yürütme erki maalesef.

Şimdi, böyle bir iddiada bulununca örneklerini de vereyim: Mesela, 2022’nin Orta Vadeli Programı’nda (OVP) gayrisafi millî hasıla 7 trilyon 880 milyar olarak görülmüş. Şimdi yıl sonu itibarıyla -henüz açıklanmadı ama- 14 trilyonu geçecek yani yüzde 100’e yakın bir farklılık söz konusu olacak. Bir bütüncül ekonomi programı olan idarenin, bir hükûmetin, kabinenin böyle bir hata yapmaması lazım yani gayrisafi millî hasılada yüzde 100’e yakın bir hata var mesela. Mesela ticaret açığı 2022 için 51 milyar dolar olarak öngörülmüştü, yıl sonu hedefleri 110 milyar dolar olarak ancak tutabildi, 110 milyar dolar; bu, cumhuriyet tarihinin en büyük açığı. Mesela cari açık 18,6 milyar olarak öngörülmüştü, o da 50 milyar dolara yaklaştı. Şimdi, hedefler şaşıyor, bir bütüncül program yok, kâğıt üzerinde olsa da bunu uygulama iradesi yok çünkü her şey seçime endeksli götürülmeye çalışılıyor. Böyle bir anlayışla da başarılı bir ekonomi programının olması mümkün değil. Dolayısıyla, kamu çalışanları için, emekliler için getirilmeye çalışılan bu düzenlemelerde de başarısızlıklar var, hem kamu çalışanları için hem emekliler için iyi bir düzenleme yapılmamış vaziyette hem de ekonomi açısından, ülke açısından, ülke hazinesi açısından, ülke ekonomisi açısından çok kötü bir düzenleme yapılmış vaziyette maalesef. (CHP sıralarından alkışlar) Ülke dengeleri bozulmuş, ekonomik dengeler bozulmuş. Ekonomi, denge demektir, beklenti demektir. Dengeler altüst olunca maalesef sıkıntılar da baş göstermiş.

Bir de değerli arkadaşlarım, konunun usulle ilgili olan bölümü var, bunu da özellikle kayıtlara girmesi açısından değerlendirmek istiyorum, dikkatinize sunmak istiyorum. Şimdi, daha önceki Anayasa’da, referandum öncesi, 2018 öncesi, Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi öncesi Anayasa’sında, bir, kanun teklifleri vardı, şimdiki gibi milletvekilleri tarafından veriliyordu; bir de kanun tasarıları vardı, bu da hükûmetten geliyordu. Hükûmet tarafından çıkarılması uygun görülen kanunlar hükûmet tarafından doğrudan Meclise geliyordu. Sonuç olarak kanunu Meclis yapar, Parlamento yapar, yasama erki yapar; kanunu burası yapıyordu ama ihtiyaç olan kanunlar da oradan bildiriliyordu, tasarıyla bu tarafa aktarılıyordu.

Şimdi, bugün değerlendirmekte olduğumuz emeklilerle ilgili, kamu çalışanlarıyla ilgili kanun teklifine bakalım. Biliyorsunuz, referandumla yeni Anayasa’da kanun tasarısı kaldırıldı. Dediler ki: “Güçler ayrılığı ilkesi uygulanacak, kesinlikle yürütme erkinden kimse, hiçbir bakan yasama erkine gelmeyecek, Meclise gelmeyecek. Kesin bir ayrılık söz konusu olacak, hiçbir şekilde yasama erkine karışılmayacak.” Şimdi, bu, akla mantığa uygun değildi, itiraz ettik ama maalesef kabul edilmedi o tarihte, bugünlere geldik. Şimdi, görüyorsunuz Sayın Cumhurbaşkanı mevcut mevzuata göre bir değerlendirme yaptı, işte, enflasyon oranı, refah payı vesaire önce yüzde 25’lik bir artış açıkladı, ondan sonra tepkiler söz konusu oldu, Sayın Cumhurbaşkanı ertesi gün, yirmi dört saat bile geçmeden bu zam oranını yüzde 30’a çıkardı ve yüzde 30 olarak buraya geldi. Şimdi, buradaki irade bunu yüzde 30 olarak öngörmedi, altında imzası olan milletvekillerinin hiçbirisi de bunu böyle öngörmedi. Bu, doğrudan idareden gelen bir teklif, olması gereken de odur. Yürütme erki adı üzerinde, iş yaparken ihtiyacı olan kanunları, mevzuatı saptar. O saptamaya göre, ihtiyacı olanı belirler, buraya gönderir, burası kanunu çıkarır. Yasama erki kanunu yapar ama ihtiyacı belirlemesi gereken, kanun ihtiyacını belirlemesi gereken yer de işle doğrudan, bizatihi uğraşan yürütme erkidir, normali odur, normali gerçekten de idareden buraya bu tür tekliflerin gelmesidir, doğrusu o. Doğrusu yapıldı ama Anayasa’da, bu Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminde böyle bir şey yok, illa milletvekili verecek önergeyi. E, o zaman gerçek bir iş yapılmamış oluyor; milletvekilinin iradesi değil de hükûmetin iradesi, yürütme erkinin iradesi geçerli olmuş oluyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Muvazaalı işlem.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Hukukta buna “muvazaa” denir. Kaba olarak söylemek istemiyorum muvazaanın öbür türlü, halk arasında ne anlama geldiğini ama yapılan iş gerçekçi bir iş değil, doğru bir iş değil, yanlış bir iş. (CHP sıralarından alkışlar) “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” diye getirdiğiniz sistem böyle bir sistem. Hâlbuki doğrusu daha önceki sistemde anlattığımız şekilde ihtiyacı saptayan yürütme erkinin, nasıl bir ihtiyaç içerisinde olduğunu buraya bildirmesi, bir kanun teklifiyle gelmesi, “tasarı” deniyor ona, buranın da tartışması, konuyu masaya yatırması, ilgili kurumu masaya yatırması, ondan sonra da hem denetim görevini hem de yasama görevini yerine getirerek bu kanunu çıkarmasıydı, doğrusu o ancak görüyoruz ki bu şekilde kanun yapmak çok çok yanlış, sıkıntılı bir iş hâline gelmiş vaziyette. Hani, biz bu beş seneyi geçirdik, bir tecrübeye sahip olduk, bu tecrübeyle bundan sonraki dönemde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin, bu kanun çıkarma şeklinin devam etmemesi gerekir diye özellikle bunu anlatmak istedim, bu son örneklerden bir tanesi. Önümüzde EYT gibi bir düzenleme daha söz konusu olacak, onda da aynı şekilde idarenin ancak saptamasıyla, tespitleriyle uygulamaya geçebilecek bir konu yine bir milletvekilinin ya da bir milletvekili grubunun teklifiyle gelecek. Ne kadar yanlış olduğunu görüyorsunuz. Bundan sonraki sistemde inşallah, bunu düzeltmek önce milletin iradesiyle, seçmenin iradesiyle, arkasından bizlerin iradesiyle nasip olacaktır diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bir de işin şu yönü var: Ekonomik durum kötü, dünyada da kriz var, bizde de kriz var ama bizdeki kriz dünyadaki krizin kat kat fazlası. Bizde esaslı bir kriz var, buhran olarak nitelendirebileceğimiz boyutlarda bir kriz söz konusu. Dünyadaki krizin, dünyadaki enflasyonun kat kat üzerinde sıkıntılarımız, sorunlarımız var ama bu kadar sorunlu, sıkıntılı bir dönem geçirmekte olmamıza rağmen tabii bir seçim söz konusu ama seçim ekonomisini de aşan bazı uygulamalar var, buna da dikkatinizi çekmek istiyorum. Şimdi, mesela Sosyal Güvenlik Kurumu 2023 yılında hazineden ne kadar destek alacak, yardım alacak? Hazineden SGK’ye 582 milyar destek gelecek. EYT’yle beraber, bu kanunla beraber çok çok fazlası söz konusu olacak, 1 trilyon lirayı bulacak. Şimdi “Bunu yapmamız lazım…” Evet, bunları yapıyoruz ama bir taraftan da bu kurumları da bu sistemi de bunun geleceğini de düşünmek zorundayız. Buna ilişkin hiçbir şey yapılmış vaziyette mi değerli arkadaşlar? Yok. Yani primlerin artışıyla ilgili, sosyal güvenlik reformu hazırlanmasıyla ilgili, aktif-pasif oranıyla ilgili hiçbir hazırlık var mı? Yok. O zaman nasıl olacak? Yani “Biz bu işleri yapıyoruz…” Anladım, önümüzde de bir seçim var, hiçbir iktidar seçim sırasında sıkmaz, tasarruf etmez, seçim ekonomisi uygular ama buradaki seçim ekonomisini aşmış, yıkım ekonomisine dönüşmüş vaziyette. Sonuçta bu ülke bizim ülkemiz, biz bu ülkede yaşayacağız; geleceğimizi de çocuklarımızın geleceğini de düşünmek zorundayız. 

Bakın, daha önce de anlattım, burada da anlatma gereği hissediyorum, onun için söylüyorum: Kasıma kadar 20 milyar açık vermişti bütçemiz. Aralıkta bir kanun çıkardık, ilave olarak 473 milyar lira borçlanma yetkisi aldı iktidar. 473 milyar lira aralığın sonlarında çıktı, 20’li günlerinde çıktı, Resmî Gazete’yi tam hatırlamıyorum. Yani o tarihten sonra 473 milyar lira borçlanacak mı 2022 için? Yok. Bunun çoğu 2023’te borçlanılacak yani seçimler için borçlanılacak bir meblağ olacak, aktarılacak 2023’e. 2023’teki bütçe açığı ne kadar? 659 küsur milyar lira, 473 milyar lira da buradan -bunun önemli bir kısmı, 400 milyar liraya yakını 2022’den gelecek- 1 trilyonu geçecek borçlanma, 2023 için seçim öncesi kullanılacak borçlanma 1 trilyonu geçecek; bu, ülke için aynı zamanda yıkımdır değerli arkadaşlar. Bunları düşünmek zorundayız, bunların karşılığının olması gerekir bir kere. Karşılığı nasıl olacak? Altı ay önce yaptığımız ek bütçede olduğu gibi enflasyonla olacak. Enflasyon nedir? Halktan alınan, halkın ezilmesi suretiyle halkın gırtlağından alınan meblağlardır; devlet yönetiminin yanlış yapılması, ekonomi yönetiminin yanlış olması sonucu alınan meblağlardır. Yine, o şekilde alınacak, bunun karşılığı böyle olacak ama bunlar doğru değil, bunlar ülkeye hayır getirecek işler değil maalesef; işin bu tarafını da görmemiz lazım. Yani seçimler sırasında aşağı yukarı 1 trilyon lira da ilave bir borçlanma hakkı elde etmiş vaziyette iktidar, bunu veriyoruz; bununla beraber, ülkeye çok büyük sıkıntılar da gelecek demektir. Dediğim gibi, karşılığı hiçbir şekilde bir reform yapılarak bulunmuş değil.

Peki, biz bunları yapmak zorunda mıyız? Yapmak zorundayız. Şimdi, 14 milyona yakın emekli, dul ve yetim var aylık alan; EYT’yle beraber de 2 milyon 250 bin geleceği söylenmişti yani 16 milyonu bulacak emekli, dul ve yetim aylığı alanlar. Aileleriyle birlikte bu 40 milyon civarında bir nüfusun bu konuyla ilgilendiğini gösteriyor. Demek ki 40 milyona yakın kişi yani Türkiye nüfusunun yaklaşık yarısı bu konuyla ilgili, bugün çıkarmaya çalıştığımız kanunla ilgili. Tabii ki onlar hakları olan bu meblağları almak zorundalar çünkü enflasyon altında ezilmiş vaziyetteler, sıkıntıdalar.

Biliyorsunuz, biz, geçmiş dönem enflasyonuna göre bazı saptamaları yaparak geleceğe yönelik ödeme yapıyoruz, alacaklarını ona göre hesaplıyoruz. Ve maalesef, TÜİK'in enflasyonu yanlış hesaplaması nedeniyle, maalesef bunu böyle yapması nedeniyle, sonuç olarak emekli, dul ve yetimler ile kamu çalışanları enflasyon altında eziliyor. Enflasyon    -biraz önce söylediğim gibi- sonuçta kötü yönetimlerin sonucudur, yapılan yanlış işlerin sonucudur. Bunun sonucu olarak kamu çalışanları, emekli, dul ve yetimler maalesef eziliyor, ücretliler eziliyor.

Bugün Türkiye'de yüzde 50’nin üzerine çıkmıştır asgari ücret alanlar, hiçbir ülkede böyle bir durum söz konusu değil değerli arkadaşlar. Bir Almanya'da, İngiltere'de yüzde 5’tir asgari ücret alan çalışanlarda, ücretlilerde; bizde yüzde 50’yi geçmiş vaziyette. Bu, çok sıkıntılı bir dönemde olduğumuzu gösteriyor maalesef, çok sıkıntılı bir gidişat olduğunu gösteriyor. Ki bununla ilgili olarak da şu rakamları vereyim ben: Mesela 2002’de… 2002 yılı en kötü yıldır cumhuriyet tarihinde, ekonomi yönünden ele alındığında 2002 en kötü yıldır. Yirmi yıldan beri de hep 2002 baz alınarak kıyaslamalar yapılmıştır. 2002’de asgari ücret 184 lira iken, bakın, 184 lira iken en az emekli aylığı 252 liraydı yani asgari ücretin yüzde 37 üzerindeydi; 2002 yılında bile en az emekli aylığı asgari ücretin yüzde 37 üzerindeydi. 2022’de asgari ücret 5.500 liraydı, en az emekli aylığı 3.500 liraydı yani yüzde 57 de altındaydı. 2023 için bu kanunla getireceğimiz düzenlemeyle, biliyorsunuz, asgari ücret 8.500 lira, en az emekli aylığı 5.500 lira olacak; yüzde 35 altında olacak. Bakın, kıyaslayınca 2002’nin bile çok çok çok altında kalıyor. 2002’de asgari ücret 184 lirayken en az emekli aylığı 252 liraydı; çok büyük bir farklılık var. Bu, gittikçe, ücretliler açısından durumun kötü olduğunu, ücretlerin ezildiğini gösteriyor. Ya, diyeceksiniz ki “Nereden verilsin bu para? Yani iktidarın da Hükûmetin de devletin de belli bir kaynak var elinde.” Arkadaşlar, kur korumalı mevduat hesabı için verilen para bu sene içerisinde tam açıklanmadı ama aşağı yukarı 100 milyar lira Hazineden giden, 100-130 milyar Merkez Bankasından giden, 130 milyar kambiyo kârlarından vazgeçilen bir meblağ olarak alıyorum, 40 milyar da vazgeçilen tevkifat olarak alıyorum, aşağı yukarı toplam 300 milyara yakın yapıyor, 300 milyar.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Bunlar tefecilere çalışıyor Başkan.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – E, peki, bu ne kadar tutuyor, vereceğimiz bütün bu meblağlar ne kadar tutuyor? Emeklilere ve kamu çalışanlarına ilave vereceğimiz bu yüzde 30 yükün toplamı nedir? 259 milyar, 260 milyar bile değil. 260 milyar bu tutuyor, 300 milyar kur korumalı. Emekli dul ve yetimleri ve kamu çalışanlarını dikkate alın, en az 20 milyon, aileleriyle birlikte  50 milyon yapıyor; bakın, deminki sadece emeklilerdi, kamu çalışanlarıyla birlikte 50 milyonu ilgilendiriyor.

HÜSEYİN YILDIZ (Aydın) – Bunlar hep zengine çalışıyor, zengine!

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Türkiye’de kur korumalı mevduat hesabı olan  1 milyon kişi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

1 milyon kişiye verdiğimiz para, geçen senenin parasıyla 300 milyar, bu senenin parasıyla emeklilere, dul ve yetimlere, kamu çalışanlarına verilecek olan 260 milyar. Görüyor musunuz? Bu sene kur korumalı mevduat böyle devam ederse, geçen seneki gibi dolardaki artış yüzde 50 olursa gelecek sene bu meblağ 1 trilyona bile yaklaşabilecek.

Diğer taraftan, yine bu kanunda İstanbul’da yapılacak olan UEFA’yla ilgili 2 şampiyona var, 2 final var. Türkiye’de oynanmasından mutluluk duyarız tabii ki fakat Türkiye basit bir ülke değil, Katar gibi rüşvet vererek kendisinde şampiyonaların düzenlenmesini isteyecek bir ülke değil, gönüllü olarak Türkiye'ye gelmeleri lazım, gelebilirler de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT KUŞOĞLU (Devamla) – Çok teşekkür ederim Başkanım.

Yani  bu tür şampiyonaların, Türkiye'de, Katar’da olduğu gibi rüşvetle değil de gönüllülük esasıyla olmasını arzu ederdik.

Ben bu vesileyle hepinize saygılar sunuyorum.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına Muğla Milletvekili Sayın Süleyman Girgin.

Buyurunuz Sayın Girgin. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bir ülke düşünün ki asgari ücret işçi tarafının karşı çıkmasına rağmen açlık sınırı seviyesinde belirlenmiş olsun, emekli aylıkları asgari ücretin binlerce lira aşağısında kalsın, işsizler için kurulan fondan işverenler faydalansın; bir ülke düşünün ki iktidarın yarattığı ekonomik krizin küfesi yine halkın omzuna yüklenmiş olsun. İşte, değerli arkadaşlar, ne yazık ki 2023’ün ilk günlerinde ülkemizin acı gerçeği budur.

Değerli milletvekilleri, teklif henüz Meclise sunulmadan önce, partili Cumhurbaşkanı tarafından, memurların ve emeklilerin maaşlarında artış oranı önce yüzde 25 olarak ilan edildi. Memurlar ve emekliler tepki gösterip Genel Başkanımız “Yetmez.” deyince hemen ertesi gün bu müjdeye yüzde 5 daha eklendi; öngörülen artış yüzde 30’a çıkarıldı. Sosyal taraflar yok sayılarak “ben, kendim ve şahsım”ın kararı Meclise dayatıldı, “Tek adamın hikmetinden sual olunmaz.” denilmeye yine devam edildi, üyelerini tenzih ediyorum, yandaş sendika da bunu alkışladı. Sayın Erdoğan bir yılda soğanın yüzde 315, limonun yüzde 203, şekerin yüzde 165 zamlandığını bilmiyor mu? Bal gibi biliyor. Memura, emekliye, dul ve yetime yüzde 30 zam yeter mi? Vergi, harç ve cezalara yüzde 123 zam; memura, emekliye yüzde 30 zam; almaya gelince sokak enflasyonu, vermeye gelince tabela enflasyonu. Çok net ortada; ücretlilerin, çalışanların, işçilerin ve memurların, emeklilerin, işsizlerin, kısacası bu halkın sizden bir beklentisi kalmamıştır.

Değerli milletvekilleri, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Sayın Bilgin bir paylaşım yaptı, 2023 asgari ücretini cumhuriyet tarihinin en yüksek asgari ücreti olarak gösteren bir tablo paylaştı; 2023 yılı asgari ücretini 2022 Aralık ayı döviz kuruna bölerek bir hesap yapmış, 455 dolar bulmuş, bunu da en yüksek asgari ücret olarak söylemiş, tablo burada. Sayın Bakana bir uyarıda bulunmak istiyorum: En yüksek asgari ücret dedikleri ücret 455 dolar, 2013 yılında 451 dolar asgari ücret yani on yılda sadece asgari ücret 4 dolar artmış. Sayın Bakan, o hesap öyle yapılmaz, o hesap şöyle yapılır: Yapmanız gereken doları orta vadeli programda veya Merkez Bankasının öngörülerindeki 2023 dolar tahminine bölmektir. Kur tahminleri tutarsa 2023 yılı asgari ücreti, orta vadeli programa göre 395 dolar, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası beklentisine göre 373 dolar. Demek ki neymiş? Aslında, asgari ücret artmamış, azalmış.

Değerli milletvekilleri, Bakanın verdiği bu bilgiler çok yanıltıcı; bunu burada herkesle paylaşmak istedim. Çok açık ki 2023 yılı için belirlenen asgari ücretle işçi ve ailesinin kirayı geçtim, faturayı geçtim, sadece mutfak harcamasını bile karşılaması mümkün değildir. Zaten yetersiz ve düşük belirlenen bu asgari ücret ortadayken en düşük emekli aylığının asgari ücretten 3 bin lira daha az belirlenmesi ve bunun müjde olarak sunulması emeklilerle alay etmek değil de nedir? Kolaysa emekli maaşıyla siz yaşayın. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, emekli aylığı gerçeğine daha yakından bakalım: 2002’de en düşük emekli aylığı 257 TL, asgari ücret 184 TL; asgari ücretin yüzde 40 üzerinde. 2023 yılına gelelim, en düşük emekli aylığı 5.500 TL, asgari ücret 8.506 TL yani asgari ücretin yüzde 35 altında; bu da emekli aylığı gerçeği.

Bir de bu konuda somut örnek vermek istiyorum: Bakın, bu, otuz yıl infaz koruma memurluğu yapmış bir vatandaşımızın ücret bordrosu, emekli bir vatandaşımızın; Aralık 2022 tarihinde maaşı 6.200 lira. Ocakta ne olacak bu maaş? 8 bin lira olacak yüzde 30 zamla birlikte. Şöyle çevirelim: Emekli maaşı aslında artmadı, azaldı arkadaşlar. Aralık 2022’de 6.200 lira olan bir emeklinin maaşı, asgari ücretin 700 lira üzerindeydi. Ancak, Ocak 2023’te yüzde 30 zamla 8 bin TL olan emeklinin maaşı, asgari ücretin ne kadar altına düşüyor? Tam 500 lira altına düşüyor. Demek ki emekli maaşı aslında artmadı, azaldı.

Ey iktidar, senin görevin, emeklilerin yıllar boyu akıttıkları alın terinin karşılığını almalarını sağlamak değil midir? Peki, siz ne yapıyorsunuz? Sosyal devletin sosyal niteliğini ortadan kaldırmakla meşgulsünüz. Seçim geliyor diye kesenin ağzını açar gibi yapmakla kurtulamayacaksınız.

Ey emekliler, Komisyonda “En düşük emekli aylığı asgari ücret seviyesine çekilsin.” dedik; AKP’li ve MHP’li vekillerin oylarıyla reddedildi, hepiniz bilin. En düşük emekli aylığının asgari ücret düzeyinde olması yetmez, emekli aylıkları artış oranı en az asgari ücret kadar olmalı ve bundan sonraki artışlarda TÜFE ve büyüme oranının tamamı dikkate alınmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

İkinci olarak, emeklilik sisteminin en büyük sorunu intibaktır. Prim ödeme gün sayıları ve çalışma süreleri eşit olmasına karşın, 2000 yılı sonrasında ve öncesinde emekli olanlar arasında büyük bir eşitsizlik vardır. BAĞ-KUR ve SSK emeklileri arasında çok büyük eşitsizlik vardır. Ey emekliler, Bay Kemal’in sözü var; hiç meraklanmayın, halkın iktidarında intibak yasası çıkacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Üçüncüsü: Biliyoruz, emekliler en büyük kazığı AKP döneminde yedi. 2008 yılında çıkarılan bir yasayla aylık bağlama oranı yüzde 65’ten yüzde 50’ye düşürüldü. Aylık bağlama oranı da mutlaka yükseltilmelidir.

Dördüncü olarak, emeklilerin bayram ikramiyeleri mutlaka güncellenmelidir. Ey emekliler, Komisyonda bir önerge daha verdik, bayram ikramiyeleri asgari ücret kadar olsun dedik. Yine, AKP'li ve MHP'li vekillerin oylarıyla reddedildi. Sadece bunlar mı? Hayır. Komisyonda, Cumhuriyet Halk Partisi olarak emeklilere ve kamu emekçilerine ekim ve şubat ayları arasında 2 bin lira yakacak yardımı yapılsın dedik. Yeniden değerleme oranı yüzde 123 baz alınarak kamu emekçilerine yüzde 30 değil yüzde 81,8 zam yapılsın dedik. AKP ve MHP milletvekillerinin oylarıyla reddedildi. Teklifte, iş yerlerine, işçi başına 100 lira olan asgari ücret teşviki 400 liraya çıkartılıyor arkadaşlar. İşçi kardeşlerim, Komisyonda işsizlik fonundan son üç yılda işsizlere 23 milyar lira işsizlik ödeneği verilirken, işverenlere 58 milyar lira teşvik verdiniz, işverene destek verecekseniz bütçeden verin dedik. Kısa çalışma ödeneği verilen sürelerde işveren ücret ödemiyor, sigorta primi bildirmiyor. Bu bakımdan kısa çalışma ödeneği dönemlerinde işçinin sigortası yatmıyor. Pandemi döneminde kısa çalışma ödeneği alanların emekliliğe yansıyacak uzun vadeli sigorta primleri işsizlik sigortası fonundan ödensin dedik. Yine, AKP ve MHP'li vekillerin oylarıyla reddedildi.

Değerli milletvekilleri, 7 milyon emeklinin çalışmak zorunda kaldığı bir ülkede emekliler, asgari ücretin kat be kat altında aylıklarıyla yaşam mücadelesi veriyorsa, emekliler, kara kışın kapıyı çaldığı bugünlerde kışı soğukta ve karanlıkta geçiriyorsa iktidar emeklileri hak sahibi yurttaş olarak görmüyor demektir. Kendileri ve aileleriyle birlikte insan onuruna yaraşır bir aylık talep eden 14 milyon emekli ve hak sahibi yurttaş yalnız değildir, haksız da değildir. İktidar ekonomik krizin küfesini işçinin, emekçinin, emeklinin sırtına yüklemekte ısrarcı ise işçi, emekçi ve emekli de iktidara direnişçi olmakta ısrarcıdır. İşçilerin, emekçilerin, emeklilerin kemerini daha da sıkarken sermayeninkini gevşetenlerin dönemi sona erecektir. Kanunların işçiler, emekçiler, emekliler için yapılacağı, adaletin ve eşitliğin yaşama geçirileceği yarınlar yakındır diyor ve bir kez daha hatırlatmak istiyorum: Saltanat kayığınız su almaya başladı, batıyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Sicilinizde şu yazacak: “Adaletsiz, israf düşkünü, kibirli, faiz baronlarından, 5’li çetelerinden taraf olan bir iktidar.” Böyle hatırlanacaksınız. Biz de tarafız; işçiden tarafız, emekçiden tarafız, emekliden tarafız; biz, halktan, halk için bütçeden, halk için kanundan tarafız. Halkın emeğinden geçinenleri, insan onuruna yaraşır yaşam hakkına göz dikenleri tarihin tozlu sayfalarına mahkûm edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına ikinci konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Orhan Yegin. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ORHAN YEGİN (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin geneli üzerinde konuşmak üzere şahsım adına söz almış bulunuyorum.

Aziz milletimizi ve onu temsil eden Gazi Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, gün boyu konuşan hatipler, kanun teklifi üzerine konuşan hatipler kanun teklifinin maddeleri üzerine söz alırken biraz partimize dönük                      -elbette siyasi eleştiriler olur, yapılanlara karşı elbette beğenilmeyen taraflar olur, eksik bulunan taraflar olur- AK PARTİ’nin sermayenin temsilcisi olması gibi, işte, az önce konuşan hatibin “Şöyle anılacaksınız, böyle anılacaksınız.” dediği gibi, işçi düşmanı olmak gibi, çalışanın, emeğin karşısında durmak gibi, hep sermayeyi korumak gibi bizim katılmadığımız birtakım ithamlarda bulundular. Tabii, bunları kabul etmemiz zinhar mümkün değil çünkü AK PARTİ kurulduğu zaman sessiz milyonların sesi, kimsesizlerin kimsesi olma iddiasını ortaya koydu -komisyonda da mevzu oldu, orada da söyledik-  ve çevreyi merkeze taşıma, merkez tarafından, merkezdeki yerleşikler tarafından çevrenin uzun yıllar kendisinden mahrum edilen hizmetleri ve haklarını çevreyle buluşturmak gibi bir derdi olan ve onları merkeze taşıyarak bir nevi devlet ile milleti barıştıran, buluşturan bir siyaset güdeceği iddiasını ortaya koyarak milletin karşısına çıktı. Millet bu iddiayı ortaya koyan lidere ve onun etrafında şekillenmiş kadrolara güvendi, emaneti teslim etti ve emaneti alan o kadrolar, o lider ve bugün Cumhur İttifakı olarak devam ettiğimiz bu birliktelik yirmi küsur yıldır milletin yüzünü güldürmeye devam etti. Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ve bunu yaparken şimdi, az önce hatip tarafından sosyal devlet olan, Anayasa’da “sosyal devlet” yazan devletin sosyal özelliği ortadan kaldırıldı denildi. Kime denildi bu? İktidara geldiği zaman 4 kalemde, başlıkta ödenen sosyal yardımları bugün 50 kaleme çıkaran yani fakirleşen vatandaşın…

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) - Fakirleşen halkı kabul ediyorsunuz yani!

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Fakirlik artmış, fakirlik!

ORHAN YEGİN (Devamla) – …veyahut da devletin halkın fakirleşmesinden dolayı bütçeyi artıran değil hassasiyeti arttığı için, vatandaşın omzundaki yükü devlet olarak daha fazla paylaşması gerektiği, vatandaşa ram olan bir siyaset anlayışının gereği için daha önce 4 kalemde, 4 başlıkta ödenen sosyal yardımları bugün 50 kaleme çıkardık, neyi sayarsanız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Bunlar maharet değil, yoksulluğu kaldırın, yoksulluğu!

ORHAN YEGİN (Devamla) – Yani çocuğu askerde olan anneye, babaya destek olmaktan tutun da kronik hastalığı olan hastalara ödenen aylık ücretlere kadar, gıda yardımına kadar, doğal gaz desteğine kadar birçok alanda 50 kaleme, 50 başlığa çıkaran bir devlete, sosyal devlet kimliğini tahkim eden bir iktidara “Siz Anayasa’daki ‘sosyal devlet’ hükmünü ortadan kaldırdınız.” demek bence doğru bir tespit değil, bir haksızlık; bunun altını özellikle çizmek istedim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – İnsafsızlık!

ORHAN YEGİN (Devamla) – Kıymetli milletvekilleri, şimdi, bakınız, şu kanun teklifinde yer alan, altı aylık işverene verilen 400 TL’lik asgari ücret desteğini, siz işverenden tarafsınız, işte bakın, işverenin geliri şu kadar artmış, bilmem çalışanın geliri bu kadar düşmüş tablosu üzerinden işvereni destekliyorsunuz diye sunmak, meseleyi, aslında yapılmak isteneni ya bizim anlatamadığımız ya da duyanın, o konuşanların tam olarak anlamadığı anlamına gelir.

2016’da ilk asgari ücrete destek çıktı.

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) - Kılıçdaroğlu sayesinde olmuştu.

ORHAN YEGİN (Devamla) – O zaman asgari ücret de 900 küsurlardan 1.300 liraya gelmişti ve bu ani artıştan dolayı bir işsizlik oluşabilir, bu ani artış bir işsizlik durumu oluşturabilir diye, oluşturmasın diye o zaman 100 TL’lik bir destek verilmişti ve o zaman o 100 TL brüt asgari ücret üzerinde yüzde 6’ya tekabül ediyordu ve bu on iki ay boyunca verilerek devam etti. Şimdi, bakınız, biz geçen sene asgari ücret desteği olarak aylık 100 TL para ödedik. Şimdi, biz, bunu, bugün bu kanun teklifiyle 400 TL’ye çıkarıyoruz, doğru ama altı aylığına, haziran dâhil, ocaktan hazirana kadar altı aylığına çıkarıyoruz yani “6x4=24”; 2.400 lira altı ay boyunca işverene bu anlamda bir ücret desteği veriyoruz. Neden? Her ne kadar biz yetersiz bulsak da biz daha fazla yapılması için gayret ve çaba ortaya koysak da asgari ücretteki bu artışın bir işsizlik riski oluşmasından da bütün piyasalarda, herkeste bir kaygı oluştuğu için o ilk altı aylık dilimde bir 400 TL’lik destekle bunu sağlayalım diyoruz; yıllık 2.400 TL’ye geliyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – 70 sente muhtaç ettiniz. Günlüğü 70 sente geliyor Orhancığım.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Geçen sene verdiğimiz aylık 100 TL üzerinden hesap etsek 1.200’ü 2.400’e çıkarıyoruz yani 2 katı bir desteği çıkarmış oluyoruz. İlk geldiği sene, yüzde 6 üzerinden yapmış olsaydık bunun, bugün her ay 600 TL verilen bir destek olması gerekirdi. Dolayısıyla, bunun üzerinden “İşvereni koruyorsunuz.” “İşvereni kolluyorsunuz.” “Siz işverenin kârını artırmaya çalışıyorsunuz.” demek, Türkiye’de ücret artışlarından yahut da dünyadaki işte, resesyon endişelerinden, bunun bizim ülkemize yansıma durumlarından kaygıyla bir işsizlik durumu oluşmasın, bir işten çıkarmalar oluşmasın diye verilmiş bir destek olduğunu atlamak demek. Artı, bakınız, bu desteği almanın, bu destekten yararlanmanın en önemli şartı, cari ay bir önceki yılın aynı ayına kıyaslandığında bir önceki yıl aynı ayda çalıştırılan işçi sayısı 1 tane bile altına düşse işveren bu destekten yararlanamayacak. Yani işten çıkarmaların önüne geçmek üzere ortaya konulmuş ve çerçevesi çizilmiş bir teşvikten bahsediyoruz.

Şimdi, yine kanun teklifi görüşülürken işte, “Yüzde 50 arttı, yüzde 20 arttı, yüzde 30 arttı.” gibi altı ay önceki rakamlar alınarak verilen rakamlar doğrudur, belki yanlış kullananlar da olmuştur, hepsini dinlemedim. Ama bakınız, yıllık bazda baktığımız zaman, 2022 Ocak ayında en düşük memur maaşı 6.364 iken -yuvarlama rakam 6.400 iken- 2023 Ocak ayı için ödenecek en düşük memur aylığının 11.400 liraya çıktığını yani -yüzde 80’lik- geçen sene ocak ile bu sene ocak arasında yüzde 80 oranında bir artış yapıldığını görüyoruz.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) - Hangi memur emeklisi Orhan Bey bu?

ORHAN YEGİN (Devamla) – En düşük en düşük memur aylığı.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – 10.400

ORHAN YEGİN (Devamla) – Şimdi, asgari ücrete girdiğimiz zaman, 2022 Ocak ayı için uygulanan asgari ücretin 4.250 TL’den, bugün 8.500 TL’ye yani yüzde 100’lük bir artışa geldiğini görüyoruz. En düşük emekli maaşının ise biraz daha pozitif ayrımcılık yapılarak 2022 Ocak ayında 2.500 TL iken, bugün 5.500 TL’ye yani yüzde 120’lik bir artışa getirildiğini görüyoruz. “Bunlar yeterlidir kardeşim.” diyen varsa veya benim üslubumdan böyle bir şey anlıyorsanız ben arkadaşlarımı temsil edemiyor, yanlış bir cümle konuşuyorum demektir veya içinizde “Bunlar yeter kardeşim.” gibi anlayan varsa bizim söylediğimizi anlamıyor demektir. Biz bunları elbette yeterli bulmuyoruz.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Önerge verin, artıralım.

ORHAN YEGİN (Devamla) – Biz bunları yeterli bulmuyoruz ama biz daha fazlasını ortaya çıkarabilmek için, daha fazlasını çalışanımıza, işçimize, memurumuza sağlayabilmek için hep beraber gece gündüz çalışıyoruz. Bir yandan bu ülkeyi paçalarından tutup aşağıya çekmeye çalışan terör örgütleriyle uğraşarak, bir yandan bu ülkeye kötülük etmeye çalışan başka başka örgütlerle uğraşarak, bir yandan bu ülkeyi yolundan etmeye çalışan her türlü zihniyetle mücadele ederek, bir yandan demokrasimizi güçlendirmeye çalışarak, bir yandan yatırımları artırmaya çalışarak, istihdamı artırmaya çalışarak, bir yandan petrol arayıp Karadeniz’de bulup gazı bulmaya çalışarak, Gabar Dağı’nda terörü bitirip petrol çıkarmaya çalışarak, bir yandan Akdeniz’de hakkımız olduğu hâlde bizden gizlenen, bizden kaçırılmaya çalışılan o hidrokarbon aramalarına müdahale ederek… Yani hem paçalarımızdan tutup bizi aşağı çekmeye çalışanlarla mücadele ederek hem de içeride ve dışarıda bu ülkeyi küçük düşürmeye çalışan hamlelere karşı yatırımlarla ve mücadelelerle büyük bir mücadele ortaya koyarak hem de savunma sanayimizi güçlendirerek hem de petrolümüzü, gazımızı arayarak, bularak hem de ülkenin dört bir tarafına devletin sunduğu bütün hizmetleri pandemide dünyanın süper ülkeleri maske bulamazken biz tarlasında çalışan Ahmet amcanın ayağına sağlık ordumuzu gönderip “Ahmet amca senin aşın gelmiş ve yaptırmamışsın.” diyerek, milletinin ayağına giden bir devlet inşa ederek bunları başarmaya çalışıyoruz, bunları hayata geçirmeye çalışıyoruz. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Cenab-ı Allah’a sonsuz şükürler olsun, biz milletimize ne yapsak, biz çalışanımıza, ücretlimize, emeklimize ne sağlasak “Yeter.” demeyi kendisine yakıştırmayacak, bundan utanacak, bundan hicap edecek bir siyasi hareketiz ve bir ittifakız. Ve sadece bundan hicap etmekle kalmayıp milletin standardını yükseltmek için gecesini gündüzüne katıp el ele verip omuz omuza verip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kimin standardı yükseldi Orhan Bey ya, kimin standardı yükseldi?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ORHAN YEGİN (Devamla) – …memleketi ve milleti büyüterek o büyümeden, o oluşan refahtan toplumun bütün kesimlerine, başı açığına örtülüsüne, eteği kısasına, çarşaf giyenine, namaz kılanına, binamaz olanına, oruç tutanına, bayramdan bayrama, seyrandan seyrana iftar edene de, camiye gidene, kiliseye gidene, cem edene, ibadet eden kim varsa hiçbir ayrım yapmadan…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ne zaman?

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hepsini yoksullaştırdınız.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Cemevlerine sanayi elektriği tarifesi uyguladınız ya!

ORHAN YEGİN (Devamla) – …Güneydoğu’ya da Şırnak’a da Van’a da Tekirdağ’a, Çanakkale’ye, Antalya’ya, Çamlıdere’ye de Akseki’ye de her yere hizmet götüren; oy alsın almasın, kendisine oy vermiş vermemiş her yere hizmet götürüp memleketin içerisindeki bölgesel farklılıkları ortadan kaldırmaya ant içmiş bir hareket, bir ittifak ve bir siyasetiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bu düzenlemenin hayırlara vesile olmasını ve çok daha güzel düzenlemeleri yapacak imkânı, fırsatı bu millete ram olmayı kendisine temel felsefe edinmiş siyasete nasip etmesini Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir kısa söz talebim var.

BAŞKAN – Sayın Özel…

 

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, Orhan Başkan bizim çok değer verdiğimiz bir isim; konuşmasının son bir dakikasında -son bir dakikasını çok beğenerek, çok dikkatle takip ettim özellikle- Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkeyi getirdiği durumdan ülkeyi çıkaracak olan bundan sonraki cumhuriyet hükûmetinin nasıl olması gerektiğini tarif etti, biz de bunu taahhüt ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:392) (Devam)

 

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, soru-cevap işlemi bulunmamaktadır.

Şimdi, sisteme giren 10 sayın milletvekiline yerlerinden söz vereceğim.

Sayın Gürer…

 

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Süt yeminin 50 kilosu 400 lira, yoncanın 1 tonu 3.500-4.000 lira, samanın 1 tonu 2.000-2.500 lira, küspenin 1 tonu 2 bin lira, silajın 1 tonu 2.000-2.500 lira, kaliteye göre fiyatlar değişiyor. Yem fiyatları uçtu, ahır giderleri arttı,  zorunlu süt ve gebe inek, düveler kesime gitti, hayvan sayısı azaldı ve et fiyatları patladı. Ete dokuz günde 3 kez zam geldi, ciğerin kilosu 200 lira, kuyruk yağının 120 lira, İstanbul'da kıymanın kilosu 200  lira, kuşbaşı 220 lira oldu. Kasabın da gideri uçtu, çoğu kasap bu fiyatla dahi kazanamadığını söylüyor. Emekli ne yapsın, vatandaş ne yapsın, besici ne yapsın? AKP'nin yanlış  tarım politikaları her kesimin canına okudu, üreteni mağdur etti, tüketeni alamaz kıldı, et fiyatları da ülkede ne yazık ki yoksulların yemeği durumundan çıktı, uzak fiyatlara erdi.

BAŞKAN –Sayın Altaca Kayışoğlu…

 

 

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Kendi alacağına yüzde 123 zam yaparken emekliye, memura yüzde 30 zam yapan iktidara sesleniyorum: Emekliler adalet istiyor, intibak yasası bekliyor. Engelliler ÖTV’siz araç için mevcut limitin ihtiyaçlarını karşılamadığını söylüyor ve limit yerine daha objektif kriter olabilecek D segmentin üzerinde araç alma hakkı istiyor. Emekliler 2002’de asgari ücretin üzerinde maaş alırken şimdi asgari ücretin çok altında maaş alıyor ve en düşük maaşın asgari ücret düzeyine çıkarılmasını istiyor. Stajyer ve çıraklık mağdurları EYT kapsamına alınmak istiyor. Eğer, kaynakları faiz lobilerine, kur korumalı mevduat sahiplerine ve döviz garantili ihaleler alan 5’li çeteye ayırmak yerine, milyonlarca işçiye, emekliye, gence ayırırsanız bütün milletin derdi çözülür diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN –Sayın Gaytancıoğlu…

 

 

 

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkürler Başkan.

“Bana bir harf öğretenin kırk yıl kölesi olurum.” AKP'liler Hazreti Ali'nin bu sözünü zaman zaman kullandılar. Yirmi yıllık AKP iktidarının sonunda geldiğiniz nokta, çökmüş bir eğitim sistemi ve kölelik ücretleriyle çalıştırılan öğretmenler. Bırakın harf öğretenlere köle olmayı, en kutsal mesleklerden biri olan öğretmenliği kölelik düzeyine indirdiniz. Kadrolu, sözleşmeli, ücretli; çeşit çeşit öğretmenlikler yaratıldı. Kadrolu öğretmenlerimiz köle gibi çalıştırılırken ücretli öğretmenlerimiz kölelikten beter şartlara mahkûm edildi. “Mühendisler de atanamıyor.” ama böyle ağlamıyorlar diyen, kendisine cumhuriyetin 100'üncü yılında 100 bin öğretmen talebini bir buket çiçekle ileten genç öğretmenin uzattığı çiçeği kabul etmeyip kulağını kaşıyan bir Millî Eğitim Bakanından bir şey beklemek hata olur.

Bizim iktidarımızda, öğretmenler, hak ettikleri şartlarda, hakları olan maaşlarla ve tamamı kadro alarak çalıştırılacaklardır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

 

 

 

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Memura, emekliye yüzde 30 zam oranı açıklanmasına rağmen, Millî Eğitim Bakanlığı özel okulların zam oranının sınırını yüzde 65 olarak belirledi. Eğitim sistemindeki aksaklıklar, öğretmen atamalarında yaşanan torpil iddiaları, yetersiz derslikler, kalabalık sınıflar gibi etkenlerden dolayı veliler, çocuklarını bütçelerinin yettiği özel okullara göndermek istiyor. Bir örnek vermek gerekirse, memleketim Adana’da orta düzeyli bir özel okulun aylık taksiti 5 bin lira civarındadır. Yüzde 100 burslu okuyan çocukların bile artık -okul- kırtasiye, servis, yemek, kıyafet ücretleri 55 bin Türk lirası etmektedir. Bakanlığın özel okulların zam oranı için açıkladığı yüzde 65’lik rakam yeniden gözden geçirilerek aşağı çekilmelidir. Aksi hâlde özel okullarda eğitime devam eden milyonlarca çocuğumuz okula gidemez duruma gelecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

 

 

 

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Araç muayene ücretlerine 2023 yılında yüzde 122 zam gelmiştir. Küçük araç muayenesi 507 liradan 1.137 liraya, büyük araç muayenesi 685 liradan 1.528 liraya, traktör ve motorlu bisiklet muayenesi 258 liradan 575 liraya, egzoz muayenesi ise 110 liradan 180 liraya çıkmıştır. Sadece on beş-yirmi dakika süren ve zorunlu tutulan bu işlem için bu fiyatlar çok yüksektir; vatandaşa bakım, onarım, tamir, değişim gibi hiçbir hizmetin sunulmadığı bu işin maliyeti de oldukça düşüktür. Vatandaşın zorlu ihtiyaçlarını karşılayamadığı, akaryakıta gelen zamlar yüzünden aracına dahi binemediği bu dönemde bu ücret ve zamlar gözden geçirilmeli ve tekrar düzenlenmelidir. AKP iktidarı vatandaşın cebinden elini çekmelidir. Zira, yirmi yıllık iktidarının sonucunda vatandaşın cebinde bir şey kalmamıştır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın İlhan…

 

 

 

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Sağlık sisteminde hâlihazırda devam eden sorunlara ek olarak gün geçtikçe derinleşen bir ilaç kriziyle de Türk toplumu karşı karşıya kalmıştır. Geçen hafta Kırşehir’de hastaneyi ve eczaneleri ziyaret ettim ancak karşılaştığım manzara hiç de Sayın Bakanın ve Hükûmetin söylediği gibi değildi. Anti-depresanlardan antibiyotiklere, ateş düşürücü şuruplardan kulak damlalarına varana kadar birçok ilaca ulaşmakta büyük sorun olduğuna tanık oldum. Bakınız, hastalarımız zaten günlerce muayene randevusu beklemekteyken bir de bunun üstüne ilaca ulaşamama sıkıntısı yaşayınca inanın insanların canı çok sıkılmaktadır. Ziyaretlerim esnasında birçok vatandaşımızla bu durumu konuştum ve çok sert bir şekilde dile getirilen şikâyetlerin oldukça fazla olduğunu gördüm. Buradan toplum sağlığı açısından çok önemli konumda olan, ilaç politikalarında yanlışlara devam eden ve bizi tamamen ithalata bağlı hâle bırakan iktidara sesleniyorum: Geçici seçim şovlarınızı bir kenara bırakın ve acilen ilaçta yaşanan bu krizi çözün.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

 

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanının açıklamasına göre kamuda çalışan 520 bin sözleşmeli personelin 424 bini kadroya geçebilecek. Düzenleme henüz Meclise sunulmadı ve sözleşmeliler kadro haklarına kavuşmayı bekliyor. Geriye kalan 96 bin sözleşmeli çalışan ise bu kapsam dışında tutulacak. Sözleşmeli olarak istihdam edilenlerden kısmi zamanlı ve proje bazlı çalışanlar, askerî personel, akademik personel, KİT personeli, sanatçılar, Meclis danışmanları, Sağlık Bakanlığı yöneticileri ile personelinin tamamı sözleşmeli olan kurumlarda çalışanlar kadroya geçiş kapsamı dışında kalacak. Düzenlemenin anılan kurumlarda çalışan 96 bin sözleşmeli personeli de kapsaması için yeni bir düzenleme yapılması şarttır.

Teşekkür ediyorum.

Sayın Kayan…

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İsmi adaletle başlayan ve kalkınmayla biten AKP ülkede ne adalet bıraktı ne de kalkınma. 2019’da İstanbul, Ankara, Adana, Antalya gibi büyük illerimizdeki belediyelerin kaybı canlarını pek yakmış olacak ki 13 bin farkı içlerine sindiremedikleri için bir sandıktan çıkan 1 zarfın içindeki 4 oydan sadece 1 tanesini geçersiz sayıp yeniden seçime gittiler. Bu seçimde 800 bin fark yiyince canları çok fena yandı ki İstanbul Belediye Başkanını görevinden almak için artık bin bir dalavere, bin bir dümen, bin bir adaletsizliğe başvurdular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) - Önce “ahmak” lafını tutturdular “Yok, bana demedi, memurlara dedi. Böyle dedi, böyle dedi…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Sayın Tutdere…

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Gerger ilçemizdeki diyaliz hastalarının çektiği çileden söz etmek istiyorum. Gerger ilçemiz Adıyaman'ın en uzak ilçelerinden bir tanesi. İlçeyi Kahta'ya ve kent merkezine bağlayan yolların fiziki koşulları çok kötü. Diyaliz hastaları bu kötü yol koşullarında her gün seyahat etmek zorunda kalıyor. İktidar yetkilileri Gerger Devlet Hastanesine diyaliz ünitesi açılması için sürekli söz verdiler ancak bu sözlerin gereği yerine getirilmedi, hastaların çilesi devam ediyor. Ben buradan Sağlık Bakanlığına açıkça çağrı yapıyorum: Gerger Devlet Hastanesi’ne diyaliz ünitesinin kurulması için gerekli çalışmaları bir an evvel yapın, hastalarımızın çilesine son verin diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Orhan Işık...

 

 

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bir sorum vardı, bu düzenlemede dul ve yetimler yok, engelliler yok, BAĞ-KUR’lular yok, sanırım iktidar, bu vatandaşları yurttaş olarak görmüyor çünkü bu insanlar yapılan zam oranlarının dışında tutulmuş. Hâlen bu ülkede bin lirayla geçinmek zorunda kalan BAĞ-KUR emeklileri var, bu insanlara yapılacak olan yüzde 30’luk zamla bu insanlar en fazla 1.300-1.500 lirayla geçinmek zorunda kalacak, insanları açlığa, sefalete mahkûm etmiş bir iktidar, burada çıkıp bütün yurttaşlara eşit davrandığını söylüyor, hizmet götürdüğünü söylüyor. Açlık sınırının altında, sefalet sınırında yaşayan bu insanlarla ilgili ne zaman bir düzenleme yapılacak? Bu insanlar açlığa sefalete mahkûm mu edilecek?

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:392) (Devam)

BAŞKAN – Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Sayın Özel...

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, biraz önce Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri Kumbuzoğlu'nun babasının vefat ettiği haberini aldık, sosyal medyaya da yansıdı, kendisi de durumu bizlerle paylaşmış. Uzun süredir tedavi görüyordu, yoğun bakımdaydı, biz de elimizden erdiğince yakından takip etmeye çalışıyorduk, bu habere üzüldüğümüzü ve ailenin acısını paylaştığımızı ifade etmek isterim. Merhuma Allah’tan rahmet, acılı ailesine de Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak başsağlığı diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Zengin…

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan, Genel Sekreterimiz Sayın Mehmet Ali Kumbuzoğlu’nun babalarının vefatı haberini aldık. Grubumuz adına ben de kendisine başsağlığı ve babasına Allah’tan rahmet diliyorum. İnsanın hangi yaşta olursa olsun ailesini, annesini babasını kaybetmesi çok zor. O sebeple tekrar üzüntülerimizi belirtmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bizler de HDP Grubu olarak Sayın Kumbuzoğlu’na başsağlığı diliyoruz. Merhuma Allah’tan rahmet, aileye de başsağlığı ve sabır diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Biz de Milliyetçi Hareket Partisi Grubu olarak Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreteri Sayın Mehmet Ali Kumbuzoğlu’na ve ailesine başsağlığı diliyoruz, vefat eden babalarına da Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyoruz.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Koncuk…

 

 

İSMAİL KONCUK (Adana) – Biz de İYİ Parti Grubu olarak Genel Sekreterimiz, Devlet Personel Başkanlığından da çok yakından tanıdığım Sayın Kumbuzoğlu’nun babasına Yüce Allah’tan rahmet diliyoruz. Kumbuzoğlu ailesine başsağlığı diliyoruz. Allah rahmet eylesin.

 

 

BAŞKAN – Divan olarak Sayın Genel Sekreterimizin acısını paylaşıyor, vefat eden babasına da Allah’tan rahmet diliyor, aileye de sabırlar niyaz ediyoruz.

 

 

1.  Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 392) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ile 5’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurunuz Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, Sayın Bakan Yardımcıları, değerli bürokratlar; ben de sizleri saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, bendeniz de Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Sekreterimiz Sayın Kumbuzoğlu’na ve değerli ailesine başsağlığı dilerim; merhum babalarına da Allah rahmet eylesin, makamı cennet olsun.

3 farklı kanun ve 1 kanun hükmünde kararnamede değişiklik yapan yeni bir torba kanun teklifini görüşüyoruz. 14 milyon emeklimizi, 5 milyona yakın kamu çalışanımızı ilgilendiren, yüksek enflasyondan muzdarip milletimizin rahat bir nefes almak için beklediği teklifi görüşüyoruz. Alelacele getirilmesi bir yana, böylesine önemli bir teklifin Komisyon görüşmeleri esnasında “etki analizi” adı altında tek sayfalık bir çalışmanın dağıtılmış olması hazırlıksız, gayriciddi sunum, konuya çözüm için değil, seçim yatırımı için yaklaşıldığının en önemli göstergesi. Seçimden öncesi yaşadığımız bu süreç AK PARTİ’nin samimiyet testidir. Önümüzde bir erken seçim ihtimali belirmeseydi, yumurta kapıya dayanmasaydı, bir ay önce kanunlaşan bütçe dahi, AK PARTİ’nin aklına gelmeyen, yetersiz bulduğumuz bu iyileştirmeler önümüze gelir miydi, birbirimize sormamız lazım. Yetersiz ve eksik bulduğumuz kanun teklifinde milletimizin haklı talepleri doğrultusunda yaptığımız değişiklik önerileri ise Komisyon görüşmelerinde Cumhur İttifakı’nca maalesef reddedildi. AK PARTİ, ülkemizi maruz bıraktığı ve mahkûm ettiği hayat pahalılığı karşısında milletimize yapılan kısıtlı artışları lütuf gibi görüyor; kendilerini sanki milletin patronu gibi konumlandırıyorlar. AK PARTİ siyasilerinin bilinçaltlarının yansıması olan çok sakıncalı ve sağlıksız bulduğum bu durumun aksine, siyasi iktidar asla ve asla kendilerini milletin patronu olarak göremez. Milletvekilleri milletimizin hizmetkârları olarak seçilmişlerdir ve bu amaçla görev ifa etmektedirler. İktidar milletvekillerinin kendilerini patron olarak değerlendirmeleri, aziz milletimizin verdiği emanetin kutsiyetini ve mahiyetini anlamamış olmalarıdır. Ayrıca, tükenmişliğin bir tezahürü olan, 2023 yılında hâlâ 2001, 2002, 2003 yılları rakamlarından devamlı bahsetmek AK PARTİ’nin bugünü izah etmekte zorlandığını gösteriyor. Tükenmiş iktidar, gelecek projeksiyonu yapma kabiliyetini yitirmiştir. Aslında, 2021 yılının sonundan beri talimatla düşürülen politika faiziyle birlikte rakamların pek bir değeri kalmadı, politika faizi oldu politikacı faizi. Çin modeli-Türk modeli bocalaması sonrası dengeler altüst edildi. Ekonomik rakamlar kontrolden çıktı, bu nedenle rakamlar üzerinde afaki konuşuyoruz aslında. Bilime, akla ve mantığa aykırı olarak uygulanan ön yargılı ekonomi anlayışıyla ülkemiz büyük bir batağa sürüklendi, enflasyon patlatıldı. Üzülerek ifade etmek zorundayım, ülkemizin ekonomisi bir millî güvenlik sorunu hâline geldi. Bu tespitimi daha önce de dile getirdim, hatta Sayın Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterine Kurulun gündemine Türk ekonomisini ve müsebbiplerini de almalarını bütçe görüşmelerinde tavsiye ve rica ettim.

Değerli milletvekilleri, teklifin 1’inci ve 6’ncı maddeleriyle 2023 yılı Şampiyonlar Ligi Finali organizasyonu için KDV istisnası, gelir ve kurumlar vergisinden muaf tutulma şartları getiriliyor. Ülkemiz geçmişte çok önemli müsabakaları ve organizasyonları başarıyla gerçekleştirdi. Bu nedenle, yarışma unsuru olarak görülen ve maddede teklif edilen vergi istisnalarına neden ihtiyaç duyulduğu açıklanmalı. Ülkemiz yeterli organizasyon birikimine ve tecrübesine sahipken böylesine tavizlere neden ihtiyaç duyuyoruz? Komisyon görüşmeleri sırasında ülkemizden başka hangi ülkelerin bu yönde tavizler sağladığı sorusuna karşılık yalnızca 2 ülke örneği verilebildi. Birisi bu finale mahsus rekabet ettiğimiz Portekiz, diğeri de İngiltere'deki bir uluslararası kadın futbol müsabakası. Anlıyoruz ki teklif edilen düzenleme dünyada diğer ülkelerin uygulama ihtiyacı duymadığı bir yöntem. Ayrıca organizasyon yeteneğimizin yanında asıl maharetin bu organizasyonlarda yer almak olduğunu belirtmeliyim. AK PARTİ'nin iktidara geldiği 2002 yılından beri kadın voleybolcularımız dışında üst yapılarda millî takımlar ve kulüpler bazında bir başarımız maalesef yok. Umarım gelecek yıllarda kulüplerimizle, sporcularımızla, hakemlerimizle, spor kültürümüzle birlikte uluslararası üst düzey rekabet içinde oluruz.

Teklifin 2’nci maddesiyle en düşük emekli aylığının 3.500 liradan, 5.500 liraya çıkarılması düzenleniyor. 3’üncü maddesiyle de kadrolu ve sözleşmeli personel olarak istihdam edilen kamu çalışanlarına enflasyon farkı dâhil yüzde 30 oranında zam yapılması düzenleniyor. Yüksek enflasyon ve hayat pahalılığıyla mücadele eden milletimize verilen rakamların son derece yetersiz olduğunu belirtmeliyim. Aziz milletimize bir hakaret olarak görüyorum aslında. Sanki “Siz bunlarla yaşayın, daha fazlası size ne lazım?” deniyor. En düşük emekli aylığını 5.500 lira yapmak ayıptır. “Asgari ücret” diye bir tabir var. Neden adı “asgari ücret” hiç düşünüldü mü? Adı üstünde, daha aşağısı olamaz da o yüzden. Asgari ücret rakamı bugün 8.506 liraysa emekli maaşları da asgari 8.506 lira olmalıdır. Yoksulluk sınırı 26.481 lira, açlık sınırı 8.130 lira. Bu rakamlar ortadayken emekli maaşını 5.500 lira olarak açıklamak vicdana sığmaz, kabul edilemez. Bu amaçla en düşük emekli maaşının en düşük ücret olarak kabul edilen asgari ücrete eşit olmasını komisyonda teklif ettik. Önergemiz ne yazık ki yine Cumhur İttifakı oylarıyla reddedildi. İnşallah, İYİ Parti iktidarında en düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çıkaracağız. Ayrıca bu çerçevede belirlenecek adaletli bir artış oranıyla farklı rakamlarda emekli maaşı alanların yeni bir mağduriyet yaşamalarına engel olacağız. Düşük asgari ücretle ve asgari ücretten de düşük emekli maaşıyla geçinmeye çalışan, barınma, giyime ve gıda gibi temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta güçlük çeken, doğal gaz, elektrik faturalarını ödemekte sıkıntılar yaşayan ve yoksulluğu her gün daha fazla hisseden vatandaşlarımıza kaynak bulmak bir iktidarın asli görevidir. İYİ Parti olarak bu sorumlulukla hareket edeceğiz.

Diğer yandan, emeklilerimize 2018 yılından itibaren bayram ikramiyesi ödeniyor. Bin lira olarak başlayan ikramiye 2021 yılında yalnızca 100 lira artırılarak 1.100 liraya çıkarıldı. AK PARTİ iktidarı ülkemizde yaşanan enflasyonu görmezden gelerek bayram ikramiyesi ödemelerinde bir kez ve göstermelik oranda artış yaptı hâlbuki o günün bin lirası bugünün 3.500 lirasına denk geliyor. Emeklilere verilen bayram ikramiyelerinin son dört yılda yalnızca 100 lira artması emekliyi hiçe saymaktır. Bu nedenle, komisyonda verdiğimiz önergeyle bayram ikramiyelerinin 3.500 lira olarak belirlenmesini ve her yıl TÜFE oranında artırılmasını teklif ettik. Bu önergemiz de Cumhur İttifakı tarafından yine reddedildi.

Sayın milletvekilleri, kamu çalışanlarına yapılacak zammın yüzde 25 olarak açıklanıp bir gün sonra yüzde 30 olarak güncellenmesi son derece keyfî bir tutum ve yapıcı muhalefetin de gücüdür. Yüzde 5’lik bu artışın Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendinin İYİ Parti grup toplantımızdaki ifadelerinden bir saat sonra yapıldığını da hatırlatmak isterim. Bu durum, iktidarın bu artışı belli bir planlama ve hesaplama dâhilinde millet için yapmadığını, muhalefet korkusuyla yaptığını gösteriyor. Biz, bundan tabii ki memnunuz. Aslında, AK PARTİ bu ibretlik hareketiyle milletimizin refahını düşünmek yerine öncelikli olarak panik içinde siyasi kazanç elde etmeye odaklandığını ispat etti. Refah payı, TÜİK enflasyon farkı gibi vebal taşıyan hesaplarla belirlenen artış oranının ne kadar gerçekçi yapıldığına karşı ciddi şüpheler taşıyoruz.

Teklifin 4’üncü maddesiyle, işverene sağlanan asgari ücret desteğinin aylık 400 lira yapılması öngörülüyor. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi grup toplantımızda bu konuya da değinmiş ve desteğin 400 lira olması gerektiğini vurgulamıştı. Grup toplantımızdan bir saat sonra, kendi grup toplantılarında Sayın Cumhurbaşkanı, işverene verilecek olan asgari ücret desteğinin 400 lira olacağını paylaştı. Kendilerine Sayın Genel Başkanımızın tavsiyelerine uydukları için teşekkür ederiz. İşverenlerimizin desteklenmelerini önemli ve yerinde bulmakla birlikte İşsizlik Sigortası Fonundaki birikimin işverene destek amaçlı kullanılmasını uygun bulmuyoruz. İşsizlik Sigortası Fonu, işini kaybeden sigortalıların işsiz kaldıkları dönemin belirli bir bölümünde geçinebilmeleri için AK PARTİ iktidara gelmeden önce kurulmuş bir kurum ancak iktidarın tercih etmekte olduğu politikalar sonucunda bu fon, işçiler için kullanılan bir kaynak olmaktan çok, farklı amaçlar için kullanılan bir fona dönüştürüldü. 400 liralık asgari ücret desteği hazine tarafından karşılanmalıdır. Toplam 17,1 milyar liralık asgari ücret desteğinin işçinin sigorta fonundan değil de KKM için 1 milyon kişiye milletin vergileriyle yüzlerce milyar lira ödeyebilen hazine tarafından karşılanmasına ilişkin verdiğimiz önerge de yine Cumhur İttifakı tarafından reddedildi.

Sözlerimin sonunda; yetersiz de bulsak milletimize bir nebze nefes aldırmasını umduğumuz kanun teklifinin hayırlı olmasını umar, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN  – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın İsmail Faruk Aksu.

Buyurunuz Sayın Aksu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL FARUK AKSU (İstanbul) – Sayın başkan, sayın milletvekilleri; 392  sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz aldım. Gazi Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifi; memur ve memur emeklileri ile SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin maaşlarında 2023 yılının ilk altı ayı için yüzde 30 oranında artış yapılmasını, işverene 400 lira asgari ücret desteği verilmesini, en düşük emekli aylığının 5.500 yüz liraya çıkarılmasını ve kısa çalışma ödeneğine ilişkin sigorta bildirim eksikliklerinin giderilerek ilgililerin sigortalılıklarının fiilî duruma getirilmesini öngörmektedir.

Konuşmamın başında, kanun teklifini desteklediğimizi ifade ederek, yapılan maaş artışının çalışanlarımıza ve emeklilerimize hayırlı olmasını diliyorum.

Bilindiği gibi, kamu görevlilerinin geneline ve hizmet kollarına yönelik mali ve sosyal haklara ilişkin 2022 ve 2023 yıllarını kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşme hükümleri 25 Ağustos 2021 tarihinde akdedilerek kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde 1/1/2023 ile 30/6/2023 tarihleri arasında uygulanacak maaş artış oranları belirlenmiştir. Toplu sözleşmede ayrıca oluşan enflasyon farkının da memur ve emeklilerimize ödenmesi öngörülmüştür. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin maaş artışlarına ilişkin düzenleme ise 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinde yer almıştır. Bu hükümler çerçevesinde, 2022 yılı sonu itibarıyla memur ve emeklilerine yüzde 16,48; SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine ise yüzde 15,40 oranında artış yapılma zarureti ortaya çıkmıştır. Kanun teklifiyle ise toplu sözleşme hükümleri gereğince kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerinde 2023 yılının ilk yarısı için enflasyon farkı dâhil uygulanması öngörülen yüzde 16,48 artış oranının yüzde 13,52 oranında ilave artışla yüzde 30 olarak uygulanması ve yapılan ilave artışın aynı döneme ilişkin enflasyon farkı hesaplanmasında dikkate alınmaması öngörülmektedir. Ayrıca, Hazine ve Maliye Bakanlığına katsayıları, sözleşme ücret artış oranlarını, ücret tabanlarını ve ortalama ücret toplamı üst sınırını yüzde 30 artış oranına uygun olarak belirleme ve duyurma yetkisi verilmektedir.

Diğer yandan, 5510 sayılı Kanun’un 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamında ödenen malullük, yaşlılık ve ölüm aylıklarında uygulanması gereken yüzde 15,40 artış oranının yüzde 14,60 oranındaki ilave artışla yüzde 30 olarak uygulanması temin edilmektedir. Böylece, tüm emeklilerimizin maaşlarının yılın ilk yarısı için yüzde 30 olarak aynı oranda artırılması öngörülmektedir. Kanun teklifiyle en düşük emekli aylığı da yüzde 57,2 oranında artırılmakta, yaşlılık, malullük, ölüm aylığı almakta olan emeklilerimize ve hak sahiplerine dosya bazında 3.500 lira olan aylık asgari ödeme tutarı 5.500 liraya yükseltilmektedir.

Yapılan bir başka düzenleme de işverenlerin iş gücü maliyetlerini düşürerek istihdamı korumaları ve artırmalarını desteklemek amacıyla 2016 yılından 2022 yılı sonuna kadar her yıl uygulanan asgari ücret desteğinin devam ettirilmesine ilişkindir. 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici maddeyle öngörülen şartları sağlayan işverenlere 2023 yılı Ocak-Haziran döneminde günlük 13,33 lira, aylık 400 lira asgari ücret desteği sağlanması amaçlanmaktadır. Bu şekilde, özellikle küçük işletmelerimizin asgari ücrette yapılan artışa ilişkin üstlenecekleri yükün hafifletilmesi ve istihdamın korunmasını temin amacıyla işçi başına işverenlere verilen asgari ücret desteğinin 100 liradan 400 liraya, toplu iş sözleşmesine tabi özel sektör işverenlerine ait iş yerleri için ise sendikacılığı desteklemek amacıyla 500 liraya çıkarılması öngörülmektedir.

Kanun teklifiyle 5510 sayılı Kanun’da yapılan bir diğer düzenlemeyle de coronavirüs salgını sebebiyle yapılan kısa çalışma ödemelerinde hatalı işlemlerden dolayı hizmetleri kuruma eksik bildirilen sigortalıların hizmetlerinin fiilî duruma getirilmesi temin edilmektedir.

Diğer taraftan, ülkemizde yapılması planlanan ve pandemi nedeniyle organize edilememiş olan 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali yerine 2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali’nin ülkemizin ev sahipliğinde yapılması UEFA tarafından kararlaştırılmıştır. Bu nedenle, 2021 yılında yapılacak organizasyon için sağlanan vergi istisnası ve muafiyetlerin 2023 yılı UEFA Şampiyonlar Ligi Finali için de geçerli olması yönünde düzenleme yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, Milliyetçi Hareket Partisi olarak çalışma hayatına ilişkin politikalarımızın esası, toplumun tüm kesimlerine insana yaraşır iş fırsatlarının sunulduğu, iş gücünün niteliğinin yükseltilip etkin kullanıldığı, iş sağlığı ve güvenliği şartlarının iyileştirildiği bir iş gücü piyasasının oluşturulmasına dayanmaktadır. Çalışma hayatının işçi ile işveren haklarının dengeli bir şekilde korunması yanında işin korunmasını da dikkate alan politikalar çerçevesinde tanzim edilmesini, benzer işler yaptığı hâlde farklı maaş ve ücret alan çalışan ve emekliler arasındaki dengesizliği giderecek bir ücret sistemi oluşturulmasını öngörmektedir. Çalışma hayatındaki problemlerin çözümü ve çalışma barışının tesis edilmesi için çalışma hayatındaki çoklu danışma mekanizmalarının güçlendirilmesini ve tarafların etkin katılımlarının sağlanmasını esas almaktadır. Bu doğrultuda, programlarımızda ve beyannamelerimizde çalışanların çalışma şartlarının iyileştirilerek adaletli bir ücret sistemine kavuşturulması, kamudaki sözleşmeli, geçici, taşeron, vekil ve benzeri adlar altında istihdam edilenlerin kadrolu hâle getirilmesi, emeklilikte yaşa takılanların mağduriyetlerinin giderilmesi, asgari ücretin ve bütün çalışanların gelirlerinin asgari ücret kadar kısmının vergi dışı bırakılması, memurların ve emeklilerinin 3600 ek gösterge beklentilerinin karşılanması, kamu çalışanlarının enflasyona ezdirilmemesi, maaş ve ücret artışlarında enflasyon artışı yanında ekonomik büyümeye bağlı refah artışı farkının da dikkate alınması gibi hususlara yer verilegelmiştir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin uygulandığı son dört buçuk yılda, Cumhur İttifakı birlikteliğinde çalışan ve emeklilerimizin bu yöndeki beklentilerinin birçoğu gerçekleştirilmiştir. Asgari ücret ve çalışanların, asgari ücret kadar geliri vergi dışı bırakılarak tarihi bir adım atılmıştır. 2022 yılı içinde ilk defa olarak temmuzda da yapılan artışla birlikte asgari ücret net yüzde 95, memur ve emekli maaşları yüzde 85,5, SSK ve BAĞ-KUR emeklilerinin aylıkları yüzde 78,6 oranında artırılmıştır. Memur ve emeklilerimize yönelik reformist adımlarla tüm memurlara ek gösterge artışı yapılmış. Öğretmen, polis, sağlık personeli, din görevlisi, kamu avukatı, uzman erbaş, müdür ve benzeri birçok kamu çalışanımızın 3600 ek gösterge beklentisi karşılanmıştır. Sözleşmelilerin kadroya geçirilmesi ve EYT sorununun yaş şartı aranmaksızın çözümüne ilişkin siyasi irade ortaya konulmuş, yasal düzenleme de çok yakında Meclisimiz tarafından gerçekleştirilecektir. Milliyetçi Hareket Partisi, işçimizin, memurumuzun, çalışanımızın ve emeklilerimizin her daim yanındadır. Bugüne kadar onların sorunlarını çözecek, beklentilerini karşılayacak ve refahını artıracak politikaların takipçisi olduk, bundan sonra da teminatı olmaya devam edeceğiz. Cumhur İttifakı olarak laf değil iş üretiyor, milletimizin talep ve beklentilerini bir bir yerine getiriyoruz. Ülkemizin kalkınması, milletimizin huzur ve refahı için samimiyetle gayret gösteriyoruz. İnanıyoruz ki yapılan düzenlemelerle 14 milyona yakın emeklimizin, 3,5 milyon kamu çalışanımızın ve asgari ücretlilerimizin geçim şartları daha iyileşecek, huzur ve refahlarının artmasına katkı sağlanacaktır.

Bu düşüncelerle, kanun teklifinin ülkemize ve milletimize, çalışan ve emeklilerimize hayırlı olmasını diliyor, emeği geçenlere teşekkür ederek sizleri saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Rıdvan Turan.

Buyurunuz Sayın Turan. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA RIDVAN TURAN (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, son söyleyeceğimi baştan söylemiş olayım da değerli arkadaşlar, bu 1 Ocakta yürürlüğe girecek olan EYT’ye ne oldu? Şimdi, büyük olasılıkla bu seçimden önceye kadar ertelendi. Bu konuda Cumhurbaşkanının verdiği sözler vardı. Gerçekten soruyorum: Ne oldu yani? Milyonlarca insanı aldatıyor olmak nasıl bir şeydir? Bu kadar muhtaç durumda insanın derdine derman olmaktan bu kadar imtina etmek gerçekten neyin nesi, anlayabilmek mümkün değil.

EYT’yi en kısa sürede getirin sayın iktidar bloku ama EYT’yi getirirken aynı zamanda stajyerlerin sorunlarını çözerek yani staj başlama tarihini aynı zamanda da sigorta başlangıcı olarak alarak EYT’yi getirin. Aynı zamanda, çeşitli sebeplerle bir gün, bir ay bu belirlediğiniz 09/09/1999 tarihinden sapma gösteren insanların mağduriyetini ortadan kaldırarak EYT'yi getirin. Yani düşünün ki “9/9/1999” demişsiniz ama bir gün önce ya da çalışmaya daha önceden başlamış fakat sigorta bildirimi yapılmamış insanların oluşmuş ciddi bir mağduriyeti var. Aynı zamanda, deprem sebebiyle canı başı derdine düşmüş insanların bu sigorta işiyle ivedilikle ilgilenememiş olmasından kaynaklı ortaya çıkan mağduriyetler var. EYT'yi bir an evvel getirin ama bu mağduriyetleri de ortadan kaldırarak getirin.

Bir başka mesele var, tarım danışmanları. Evet, sayıları az fakat 2023 yılı için söylüyorum, yıllık olarak devletin verdiği destek 72 bin lira, ayda 6 bin lira gibi, asgari ücretin epeyce altında bir meblağ düşüyor. Tarımın bu kadar önemli olduğu ve bütün dünyanın bir gıda krizine doğru sistematik bir biçimde gittiği bir konjonktürde tarım danışmanlarının özlük haklarının iade edilmesi ve mutlak suretle bu desteklerin asgari ücret düzeyine taşınması gerekli, bu ivedilikle gerekli.

KYK borçları… Her gün onlarca telefon alıyoruz bu meseleye ilişkin ama ne yazık ki iktidar KYK borçları konusunda da verdiği sözün gerisinde kaldı.

Şimdi, ben konuşmalarımda, Plan ve Bütçe Komisyonunda da müteaddit defalar AKP iktidarının bir sermaye iktidarı olduğunu söylerim ve AK PARTİ’li milletvekilleri de zıplarlar, bu yakıştırmayı beğenmezler. Ama işin esası şudur değerli arkadaşlar: Bakın, şimdi, yüzde 30 memura ve memur emeklilerine zam veriyorsunuz. Aslında, kanuni açıdan konu değerlendirildiğinde yani 2022 yılının altı aylık enflasyonu baz alındığında BAĞ-KUR ve işçi emeklilerine verilebilecek oran 15,4. Toplu sözleşme sebebiyle 1 puan memur için ekstrası var, 16,4; yasal olarak verilecek olan şey bu. Ama Erdoğan dedi ki “25 verin.” Sonra dedi ki: “Yok, 25 değil, 30 verin.” Şimdi, ben, bu bir devlet ciddiyetine yakışır mı, yakışmaz mı tartışması yapmıyorum ama bakın şunun tartışmasını yapıyorum: Bundan dolayı insanların müteşekkir olması bekleniyor yani yasal olarak bu kadar zam verilecekken bunun yüzde 30’a taşınmasından dolayı çalışanların ve emeklilerin müteşekkir olması bekleniyor. Oysa, sorulması gereken soru şu değil mi: Bu yirmi bir yıllık zaman dilimi içerisinde bunları yasal mevzuatlar hâline getiren kimdir? Bu çalışma rejimini inşa eden, imar eden kimdir? Dolayısıyla, memurların toplu sözleşme düzeni 2012 yılından itibaren iktidar tarafından kaim kılındı, doğru mu? Evet. Yine, emekli aylıkları sistemi yani 5510 sayılı Yasa’nın içerisinde olan emekli aylıkları sistemi yine iktidar tarafından getirildi. Bu emekli aylıkları sistemine göre eğer düzenleme yapılmış olsaydı, asgari ücretin yarısı gibi bir maaş söz konusu olacaktı ama mesele burada “Bakın, biz size güzellik yapıyoruz, bu işi yüzde 30’a çıkarttık.” meselesi değil. Mesele çalışma hayatını olağanüstü bir cendere altına almış olma meselesi. Yani aslında yaptığınız yasaların mantıki sonucu insanlara yüzde 15’i, yüzde 16’yı reva görebiliyor olmanız meselesi. Bu kabul edilebilir değildir. Mesele sadece bu mu? Aynı zamanda zımnen Recep Tayyip Erdoğan bunu yüzde 25’e ve 30’a çıkartarak TÜİK’e inanmadığını da göstermiş oldu çünkü TÜİK’in söylediği ve işaret ettiği şey bu değil. Erdoğan dahi TÜİK’in enflasyon oranıyla yaşamanın mümkün olmayacağını görmüş ve teyit etmiş ki bu oranların yükseltilmesinden yana davranıyor ama burada bu çalışma yaşamını, çalışma rejimini böyle bir tasallut altına alan şey aslında yalnız başına TÜİK değil, aynı zamanda “MEMUR-SEN” denilen, grevli ve toplu sözleşmeli bir sendika hakkının yanından dahi geçmeyen ama memurların büyük bir kısmının içinde ne yazık ki örgütlü olduğu iktidar örgütlenmesidir. Yani bir tarafta TÜİK’le bir tarafta MEMUR-SEN ile iktidar çalışma hayatını zapturapt altına almış ve esasında emek gelirlerinin üzerinde de olağanüstü bir baskı kurmuş durumda. Mesele böyle olduğunda hiç kimse çıkıp da demesin ki “Ya, biz çalışma hayatını demokratikleştiriyoruz, özgürleştiriyoruz ve yani TÜİK’in göstermiş olduğu, işaret etmiş olduğu enflasyon oranının da üzerinde bir hak tanıyoruz.” falan demiş olmasın. Arkadaşlar, nominal olarak artan şeyin reel olarak piyasada, çarşıda, pazarda ne anlama geldiğini bilmiyor muyuz? Yani bu sözünü ettiğiniz yüzde 30’la çarşıya, pazara çıkıldığında bir insanın insan onuruna yakışır bir biçimde alışveriş yapamayacağının, sağlıklı bir konutta oturamayacağının, sağlıklı biçimde çoluğuna çocuğuna üst baş alamayacağının… Değil mi? Sağlıklı bir biçimde çocuklarına bir gelecek kuramayacağının farkında değil miyiz? Bu kadar parayla geçinmeye çalışmanın sonucunun açlık sınırının altında -hadi, onu da ben uydurmuş olayım- bir sefalet sınırına insanları sürüklemek olduğu anlaşılmıyor mu? Oysa bakın, Plan ve Bütçe Komisyonunda dedik ki: “En düşük emekli aylığı en azından asgari ücret düzeyine çıksın.” Asgari ücret de açlık sınırı düzeyinde ayrı mesele ama en azından oraya kadar çıksın dedik. Bakın, en düşük emekli aylığının 3.500’den 5.500 liraya çıkmasının karşılığı, maliyeti 22 milyarmış Plan ve Bütçe Komisyonunda söylediler. Ancak eğer bunu asgari ücret düzeyine çekersek bunun da ederi, bütçeye yükü 50 milyarmış.

Arkadaşlar, 940 milyar lira bu bütçede “vergi harcamaları” adı altında, içinden asgari ücretin vergi dışı bırakılmasını bir kenara koyarsanız, 800 milyar lira sermayeden almaktan vazgeçtiğiniz para var ya, 50 milyar burada devede kulak değil. Yani milyonlarca insanın biraz daha insanca yaşaması için 50 milyar lirayı vermeyi göze alamayan iktidara, işte o yüzden “sermaye düzeni”, o yüzden “sermaye iktidarı” diyorum. Bunu göze alamayan iktidar, dönüyor, sermaye söz konusu olduğunda, onların kârları söz konusu olduğunda, vergi harcamalarından vergilerin düşmesi söz konusu olduğunda bu kadar bonkör oluyor. Hiç kimse kusura bakmasın, bu ne insani ne vicdani, biz sonuna kadar bunun karşısında oluruz. Eğer, TÜİK’in resmî enflasyonu dahi baz alınmış olsaydı yüzde 30’un çok daha üzerinde maaş zamlarının veriliyor olması gerekirdi fakat iktidarın şöyle bir hesabının olduğunu biz görüyoruz: Bir taraftan bu kadar geniş kitleleri küstürmek istemiyor çünkü hemen burnumuzun dibinde seçim var ama bir taraftan da sermaye birikim rejimini riske edecek, tehlikeye atacak ve sermayeye olan kolaylıkları ortadan kaldıracak bir yaklaşım içerisine de girmek istemiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RIDVAN TURAN (Devamla) – Dolayısıyla aslında böyle sırat köprüsünden geçer gibi, kıldan ince kılıçtan keskin bir köprüden geçer gibi bir durumda ama görüyor ve biliyoruz ki buradaki pozitif ayrımcılık her zaman sermayeye oluyor. Bütçenin nasıl terkip edildiğini, bütçede halktan alınan vergilerin oranının ne olduğunu, sermayeden toplananların ne kadar olduğunu ve bütçe önceliklerinin nereye verildiğini hepimiz biliyoruz. Oysa küçük tercih değişiklikleriyle yani daha halkçı bir bütçeyle, örneğin böyle savaşa, militarizme olan harcama merakını, tercihini bir kenara bırakarak bu ülkede gerçekten bir ekonomik demokrasiyi yaratmak, örgütlemek mümkün olacak ama ne diyelim, bu zamana kadar, yirmi bir yıldır nasip değilmiş, belki bundan sonrasına nasip olur.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Emine Gülizar Emecan.

Buyurunuz Sayın Emecan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA EMİNE GÜLİZAR EMECAN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, evet, mini bir torba kanun görüşüyoruz. Görüştüğümüz bu torba kanun teklifinde -özellikle de milyonlarca vatandaşımız bu çıkacak olan kanun teklifini bekliyor- neler var diye baktığımızda önemli maddelerden bazıları şunlar: En düşük emekli aylığı 3.500 TL’den 5.500 TL’ye çıkarılıyor, işçi ve esnaf emekli aylıklarına, kamuda çalışan memur ve sözleşmeli personel ile memur emeklilerine 2023 yılı Ocak ve Haziran dönemi için yüzde 30 oranında zam yapılması öngörülüyor, özel sektör işverenlerine 2023 Ocak-Haziran döneminde çalıştırdıkları işçi başına 400 lira aylık prim desteği veriliyor. Coronavirüs salgını sebebiyle yapılan kısa çalışma ödemelerinde hatalı işlemlerden dolayı hizmetleri kuruma eksik bildirilen sigortalılar için yeniden beyanname verme hakkı getiriliyor değerli arkadaşlar. Tabii, bu teklifin içinde ne yok diye baktığımızda; bu teklifin içinde milyonlarca EYT’linin beklediği EYT’yle ilgili düzenleme yok. Onu bir türlü getiremediniz; milletimizin önüne, Meclisimizin önüne sunamadınız.

Şimdi, gelelim biz bu torba kanunun içindeki düzenlemelere ama önce usulle ilgili bir değerlendirme yapmak istiyorum. Çünkü bu zam oranlarının kamuoyuyla paylaşılması bile bir sorun oldu. Nasıl oldu?    Ocak-Haziran 2023 dönemi memur, emekli aylıklarına yapılacak olan artış oranı önce Cumhurbaşkanı tarafından kamuoyuna açıklandı. Neydi bu zam? Yüzde 25 zamdı. Enflasyon ve refah payı olarak hesaplanan yüzde 25 zam Cumhurbaşkanı tarafından açıklandı ama ne oldu kamuoyunda yansıması? Tabii ki bir memnuniyetsizlik. Fark edilen bu memnuniyetsizlik karşısında, vatandaşın tepkisi karşısında Cumhurbaşkanı ertesi gün, daha bir gün sonrasında yüzde 5 daha zam yaptı “Yüzde 30 yaptık.” dedi. Peki, bunun bu şekilde mi açıklanması gerekiyordu? Hâlbuki bu zam oranlarındaki değişiklik, yasa değişikliğiyle önce Türkiye Büyük Millet Meclisinde onaylanmalıydı yani Cumhurbaşkanın “Ben yaptım, verdim.” şeklindeki bu açıklaması ve bir gün arayla değişiklik yapması devlet ciddiyetinden tamamen uzaklaşıldığının da bir göstergesidir. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün, 24 Haziran seçimleri sonrası uygulanan tek adam yönetiminin de sonuçlarıdır değerli arkadaşlar.

Şimdi, verilen zam oranları için de size, özellikle iktidar partisindeki arkadaşlarımıza şunu sormak istiyorum: Arkadaşlar, attığınız taş ürküttüğünüz kuşa değdi mi? E, bakalım değmiş mi yani bir bakalım. Bugün millete dayattığınız yeni ekonomi modeli çökmüş durumda; fiyatlar aldı başını gitti, çarşı pazar kan ağlıyor. Bakın, ben sadece birkaç örnek vereceğim, birkaç rakam ya, hepsine giremiyoruz tabii. Bir yılda kuru soğan yüzde 315, mevsim sebzesi ıspanak yüzde 163, mevsim meyvesi portakal yüzde 142 zamlandı. Arkadaşlar, taze süte yüzde 113, peynire yüzde 106, elektriğe yüzde 102, doğal gaza yüzde 166 zam yaptınız. İstanbul’da kiralar aldı başını gitti değerli arkadaşlar. Bugün sizin en düşük emekli maaşı olarak reva gördüğünüz 5.500 TL’ye İstanbul'da bugün değil bir daire, bir oda bile kiralayamazsınız arkadaşlar, bir oda bile kiralayamazsınız. Bugün koşullar bu hâle gelmiş durumda sayenizde.

Evet, bugün en düşük emekli aylığını enflasyon karşısında da ezdiniz. Bakın, 3 çeşit enflasyon var, bugün bunu konuşuyoruz: TÜİK enflasyonu, ENAG enflasyonu ve İstanbul Ticaret Odasının enflasyonu. ENAG ne açıkladı yıllık 2022 enflasyonunu? Yüzde 138. TÜİK yüzde 64, İstanbul Ticaret Odası da yüzde 93. Tabii TÜİK'e göre açıklanan enflasyon da, altı aylık enflasyon da yüzde 15,4 olarak hesaplandı. Şimdi, aradaki puan farklarına baktığımızda ENAG enflasyonu ile TÜİK arasında 74 puan, İTO'nun enflasyonuyla arasında ise 29 puan fark var. Ortalamasını alsak yani yüzde 50 oranında. Bu TÜİK enflasyonu, halkın yaşadığı enflasyonun yüzde 50 altında açıklanmış oluyor. Aslında TÜİK'in de yok hükmünde bir kurum olduğunun bir göstergesidir bu. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, değerli arkadaşlar, diğer yandan bir de aralık enflasyonu var tabii, aralık ayı enflasyonu maaş zamlarının belirlenmesinde etkili oluyor, önemli bir gösterge ve onu da ancak yüzde 1,2 olarak açıklayabildiniz. İşçinin, memurun, emeklinin cebinden bu enflasyon verisiyle de çaldınız.

Değerli arkadaşlar, sadece bu değil, emekli aylıkları asgari ücretin altında da kaldı. 2002’de bu ülkede net asgari ücret 184 lirayken bakın, en düşük memur emekli aylığı 377 lira, en düşük işçi emekli aylığı 257 lira, en düşük esnaf emekli aylığı ise 150 lira. Mesela, sadece bir örnek, bu hesap üzerinden bugünkü oranlarla en düşük esnaf emekli aylığının 6.923 lira olması gerekiyordu; şimdi asgari ücret 8.506, en düşük emekli aylığı 5.500. Bizim en düşük emekli aylığının asgari ücret seviyesine, 8.506 TL seviyesine yükseltilmesi önergemiz de sizlerin ret oyuyla kabul edilmedi; reddedildi Komisyonda.

Bir de en düşük emekli aylığı, açlık sınırının da altında kaldı. Bugün TÜRK-İŞ verilerine göre nedir açlık sınırı? 8.130, yoksulluk sınırı 26.485 TL. Şimdi “İşçimizi, memurumuzu enflasyon karşısında ezdirmeyeceğiz.” sözü yalan oldu, 13,9 milyon emekçimizi gerçekten ezdiniz, ezdirdiniz, cebinden çaldınız. Verdiğiniz zamlar bir iki ay sonra zaten eriyecek, temmuz ayını bile göremeyecek. Sonuç olarak enflasyonun karşısında, açlık sınırının karşısında ve asgari ücretin karşısında altta kalan, eriyen bir zam oranıyla karşı karşıyayız.

Şimdi, değerli arkadaşlar, asıl sorun ne? Şimdi, neden siz yüzde 30’un üstünde bir zam veremiyorsunuz değerli arkadaşlar? Neden siz en düşük emekli aylığını 5.500 TL'nin üzerinde açıklayamıyorsunuz? Aslında biraz bunu değerlendirmek lazım yani çok mu cimrisiniz? Hayır, eliniz dar; eliniz dar, bunu yapamıyorsunuz. Neden yapamıyorsunuz? Çünkü Türkiye'de çok ciddi, milyonlarca insanı ilgilendiren bir bölüşüm şoku yaşanıyor. Bu bölüşüm şokunda fakirin cebinden alıp zenginin cebine aktardığınız için eliniz dar, artıramıyorsunuz. Peki, bunu nasıl yapıyorsunuz? Milletten topladığınız vergileri, işte, milletin geçmediği garanti ödemeli köprülere, tünellere, uçmadığı havalimanlarına aktarıyorsunuz, müteahhitlere aktarıyorsunuz, aile vakıflarına milyonlarca lira aktarıyorsunuz. Yolsuzluklara yol veriyorsunuz, yolsuzluklar yoluyla milletin parasının bir avuç zenginin cebine girmesine sebep oluyorsunuz. Kur korumalı mevduatla 1 milyon mevduat sahibinin cebine hazineden para aktarılmasını sağlıyorsunuz.

Şimdi, burada, baktığımız zaman, garanti ödemelerinde büyük bir soygun olduğu görünüyor. Bir tane örnek vereceğim değerli arkadaşlar; eskiden köprü, tünel geçişlerinde sözleşme ücretleri yılda bir defa yenileniyordu, şimdi 3-4 defa yenileniyor ve vatandaşın bundan çok rahatsız olmasından, fiyatların çok artmış olmasından dolayı artık vatandaşa bu zammı yansıtmıyorsunuz. Örneğin, Osmangazi Köprüsü’nde 2022 geçiş ücreti 690 liraydı ancak köprüden geçen araç sahibi 184 lira ödüyordu, aradaki 506 liralık fark devlet tarafından bütçeden müteahhitlere aktarılıyor. Ne oldu? Vatandaş bunu fark etmesin. Bu rakama baktığımız zaman, Ulaştırma Bakanının da açıklamalarından, geçen yılın tamamında Osmangazi Köprüsü’nden geçen araç sayısı 14,2 milyon; köprüden geçmeyenler adına 7,3 milyar TL fark ödenmiş. Bu yıl fiyatlara baktığımızda 966 lira, 11,4 milyar lira fark çıkacak. Bakın, değerli arkadaşlar, 11,4 milyar lira fark çıkacak, en düşük emekli aylığının 3.500 TL’den 5.500 TL’ye yükseltilmesinin bütçeye yansıması -bizimle paylaşılan rakam- 21,9 milyar lira, hâlbuki tüm garantiler için bütçeden ayrılan paysa 55 milyar lira. Eğer bu pay müteahhitlere gitmeseydi emekliye çok daha fazla para verebilirdiniz. Aynı şekilde, kur korumalı mevduata ayrılan pay...

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

EMİNE GÜLİZAR EMECAN (Devamla) – 2022 yılında kur korumalı mevduata toplamda yaklaşık olarak 250-300 milyar lira pay ayrıldı değerli arkadaşlar ve bugünkü yapılan hesaplamalara göre 2023’te bunun 1 trilyon liraya yaklaşacağını bütün ekonomistler söylüyor, bizler de söylüyoruz. Kamu görevlilerinin aylık ve ücretlerine ve emeklilerin aylıklarına yapılan yüzde 30 zammın bütçeye etkisi toplamda sadece kaç lira, biliyor musunuz? Toplamda 259 milyar lira. Sadece 2022 yılında KKM’ye aktardığınız bu milyarlarca lira aktarılmasaydı bu maaşlara yüzde 30’dan yüksek zam yapabilirdiniz.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifinde -dediğim gibi- özellikle milyonları ilgilendiren maaşlarla ilgili düzenleme var ama hiçbir şekilde yeterli gelmeyecek ama millet sandıkta size bunun cevabını verecek.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına, Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurunuz Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, kanun teklifine olumlu yaklaşıyoruz ama kanun teklifi hazırlanırken, özellikle ilk tespitlerde yüzde 25’ten yüzde 30’a çıkması, yine işveren payına, işverene ödenen rakamın 200 liradan 400 liraya çıkması yani işin özeti şu: Sizin başlangıçta bütçe yaparken de dâhil bu rakamları baştan iyi hesap etmeniz lazım; muhakkak belli rakamları çarpıp topladınız, bu rakamı verdiniz. İşin enteresan tarafı, yüzde 25’i ayakta alkışlayan sendika temsilcisi yüzde 30’u da başarı olarak gösteriyor. Yani bu rakamların hiçbir tanesinin yetmediğini hepimiz biliyoruz.

Yine, emekli maaşı. Arkadaşlarımız Komisyonda da gündeme getirdiler “5.500 liralık emekli maaşı hiç olmazsa asgari ücret kadar olsun.” dediler. 8.500 lira… İnanın, bugün zaten 8.500 lirayla geçinmek mümkün değil. Sizin iktidara geldiğiniz günden bugüne özellikle asgari ücret ile minimum emekli maaşı arasında bir ilişki vardı, şimdi aldı başını gitti. Şunu da açık ve net söyleyeyim: Verdiğiniz emekli maaşıyla, 8.500 lirayla birinin geçinmesi mümkün değil ama buna paralel olarak 8.500 liranın işverene maliyeti de yaklaşık 11.700 lira. Yani ne işverenler bu bedeli ödeyebiliyor ne de alanlar bu rakamla geçinebiliyor. Demek ki ülkenin içinde bulunduğu durumu bence en iyi bu rakamlar arasındaki ilişki tarif ediyor. Dolayısıyla, sizin verdiğiniz desteklerin de bugünkü rakamlarla işi bir yere götürmesi mümkün değil.

Yine, sosyal yardımlardan bahsetti arkadaşımız. Siz iktidara geldiğinizde 2,2 milyon kişi sosyal yardım kuruluşlarından destek alıyordu -4 ile çarparsanız yaklaşık 8 milyon kişi- bugün geldiği nokta itibarıyla 6,3 milyon aile sosyal güvenlik kurumlarından geçiniyor, bunu da 4’le çarptığınız zaman 24 milyon yani yaklaşık nüfusun neredeyse yüzde 22’si, 23’ü sosyal yardım kuruluşlarından geçiniyor. Hâlbuki siz iktidara gelirken dediniz ki: “Yoksullukla mücadele edeceğiz.” Yani dünyanın hiçbir yerinde… “Yoksul sayısını artırdık, yardımları arttırdık; milleti daha fazla fakirleştirdik.” gibi bir iddiayla orta yere çıkmanız hakikaten anlaşılabilir değil. Sonuç ne olursa olsun sizin bir hedefiniz vardı “Kalkındıracağız.” diyordunuz.

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Kalkındırdık.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Öyle yapıyoruz zaten.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Yani “25 bin dolar” 2023 yılı hedefiniz vardı, 25 bin dolar. 25 bin doları boş verin, eğer 12 bin dolarlar mertebesinde bile olsaydı bugün asgari ücret de emeklilere verdiğiniz rakam da geçinebilir olabilirdi ama hedeflerinizi tutturamadığınız gibi        -demin de söyledim- ne bu parayı veren iş verenler memnun ne de asgari ücret alanların geçinmesi mümkün değil. Biz dedik ki hiç olmazsa emekli maaşı asgari ücrete denk gelsin, bunun da hesabı kitabı olmasın, adı üstünde asgari ücret.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Eskiden denk mi geliyordu?

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Eskiden denk geliyordu, iktidara geldiğiniz yıllardaki rakama bakarsanız daha rahat hareket edersiniz.

Dolayısıyla bu rakamlarla geçinmek mümkün değil. Alın bir emekli maaşını, 5.500 lirayla geçinin ondan sonra da çıkın meydanda deyin ki: “5.500 lira emekli maaşıyla geçiniyoruz, 8.500 lira asgari ücretle geçiniyoruz.” Millet orada, meydan orada, çarşı orada, pazar orada; biz de sizi alkışlayalım.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Türkiye de burada, seçmen de burada.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Seçmen de burada, inşallah göreceğiz.

Bayramlarda 1.100 lira veriyorsunuz, hâlâ 1.100 lira, yerinde duruyor. Hiç olmazsa dedik ki emeklilere Kurban Bayramı’nda -bırakın, Ramazan’ı da geçtik- bir bayram parası, bir kurban parasına tekabül etmesi lazım, bu rakamları siz bizden daha iyi biliyorsunuz. Yani bayramda vereceğiniz ikramiyeler hiç olmazsa bir tane kurban bedeline isabet etsin ama maalesef o da yok. Yine, buna paralel olarak bu ücretlerin… Aynı şekilde yakıt yardımı yapıyorsunuz, mesela doğal gazla ilgili, elektrikle ilgili çeşitli sosyal yardımlarınız var ama diyelim ki bundan istifade edemeyen bir sürü vatandaşımız var, burada da bir adaletsizlik var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Anayasa’nın hiç olmazsa eşitlik ilkesine göre bu yardımları diğer tarafa da yayabilirsiniz diye düşünüyoruz.

Tabii, asıl olan geçim standartlarını yükseltmek ama bu rakamdan sonra sizin 2023 yılıyla ilgili ne büyüme hedefiniz tuttu ne dolar hedefiniz tuttu ne kişi başına düşen millî geliriniz tuttu. Sayın Cumhurbaşkanımız seçim beyannamesinde diyordu ki: “Verin bu kardeşinize yetkiyi, doların nasıl düştüğünü, faizin nasıl düştüğünü, büyümenin nasıl gerçekleştiğini, dolarla nasıl mücadele edildiğini hepinize gösterelim.” Ama o gün ile bugüne baktığınız zaman nelerin düştüğünü…

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Faizi düşürdük.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Siz faizin düştüğünü söylüyorsunuz Değerli Vekilim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Yani bankalardaki faizlere bir baktığınız zaman -geçerli olan faize bakın- bugün piyasada işlem gören faiz 9 değil, iş dünyasının içinde olan arkadaşlarımız biliyor ki bunun çok çok daha üzerinde.

Ben, yine de emeklilerimize, çalışanlarımıza hayırlı uğurlu olsun diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahıslar adına ikinci konuşmacı Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir’e aittir.

Buyurunuz Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’mizin birinci bölümü üzerine söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi ve bizleri takip eden aziz vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın geçtiğimiz günlerde milletimizle paylaşmış olduğu müjdelerin de yer aldığı ve toplam 9 maddeden oluşan kanun teklifimizi hazırlayarak huzurunuza gelmiş bulunuyoruz. Milletimizin heyecanla beklediği bu kanun teklifimizi de inşallah Meclisimizin iradesiyle yasalaştıracağız.

Teklifimizin birinci bölümü 5 maddeden oluşmaktadır. 1’inci maddeye baktığımızda, malumunuz UEFA, 2023 yılındaki Şampiyonlar Ligi finalinin İstanbul’da yapılacağını açıklamıştı. Yaptığımız düzenlemeyle Şampiyonlar Ligi final maçı için KDV istisnası sağlıyoruz. Bizimle aynı statüde yarışan Portekiz de vardı ama UEFA, Türkiye’yi tercih etmiştir dolayısıyla Şampiyonlar Ligi’nin Türkiye’de, İstanbul’da oynanması bizim için bir itibar kaybı değil, Türkiye’nin reklamı olacak diye düşünüyoruz. İnşallah, final maçı olduğu gün bütün dünya hem Türkiye’yi hem de İstanbul’u yakından takip edeceklerdir diye düşünüyoruz.

2’nci maddeye baktığımızda, en düşük emekli maaşını 3.500 TL’den 5.500 TL’ye yükseltiyoruz. İnşallah, yasalaşırsa da şimdiden emeklilerimize hayırlı olsun diyorum.

3’üncü maddeye baktığımızda, diğer emeklilerimizin maaşlarına da enflasyon farkı ve refah payıyla birlikte yüzde 30 artış sağlıyoruz. Memur ve emeklilerimiz için yapılan bu zamlar 2023 yılının sadece ilk altı ayı içindir, temmuz ayında tekrar güncellenerek memur ve kamu emeklilerine tekrar ayrıca zam yapılacaktır.

Değerli arkadaşlar, 4’üncü maddemize geldiğimizde, işverene hâlihazırda 100 TL olarak asgari ücret desteği sağlanmakta, bunu biz 400 TL’ye yükseltiyoruz. Buradaki amacımız, asgari ücretin yüksek seviyeye çıkmasından dolayı, yüksek oranda olmasından dolayı, herhangi bir istihdam kaybı yaşanmasın diye işverenlerimize destek sağlıyoruz. Bunun tabii ki bir ayrıcalıklı durumu var, 2023 yılında eğer istihdamda bir eksilme olursa işverenlere bu teşvik iş yerlerinde uygulanmayacak diye ifade etmek istiyorum.

5’inci maddede pandemi döneminde kısa çalışma ödeneği kapsamında yapılan hatalı işlemlerin düzeltilerek fiilî duruma uygun hâle getirilmesini sağlayacağız. Buradaki düzenlemeyle hem eğer gün kaybı olan işçilerimiz, vatandaşlarımız varsa onlar günlerine kavuşacaklar, diğer taraftan da işverenlerimiz yapılan bu hatalı durumlardan dolayı cezai durumdan kurtulacaklar ve ayrıca yararlandıkları teşviklerden de yararlanmaya devam edeceklerdir.

Evet, değerli milletvekilleri, birinci bölüm 5 maddeden oluşmaktadır. Ben kısaca bazı hatiplerin konuşmalarına değinmek istiyorum. Bakınız, bütün dünya zor dönemden geçiyor, Türkiye de dünyanın bir parçası, küresel ekonominin bir parçası, bunu hep birlikte müşahede ediyoruz. Dünya enflasyonist bir dönemden geçti, son elli yılın en enflasyonist döneminden geçti. Bizler de Türkiye olarak vatandaşlarımızı pahalılığa kurban etmemek için, onları ezdirmemek için, onların refah seviyesini daha yükseltebilmek için Hükûmetimiz gece gündüz çalışmakta ve vatandaşlarımızın lehine düzenlemeler yapmaktayız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Bakınız, bu düzenlemeyle, bu torba yasayla 300 milyara yakın vatandaşlarımıza teşvik ve katkı sağlıyoruz, sadece bu torbayla. Bakınız, yaptığımız düzenlemelerle, asgari ücretten alınan vergileri ve diğer ücretlerde de asgari ücret kadar olan kısmı ne yaptık? Vergileri kaldırdık. Ne oldu bu vergileri kaldırdık da? Az önce bazı arkadaşlarımız “Siz sermayedarların Hükûmetisiniz, garibanı, vatandaşı düşünmüyorsunuz.” dediler. Kur korumalı mevduatla alakalı örnekler verdiler. Tabii ki 100 milyar, 120 milyar olan örnekleri 300 milyar civarına falan çıkardılar, bu rakamları nereden aldıklarını bilmiyorum da ama ben size gerçek rakamlardan bahsedeyim. Mesela, ücret geliri elde eden vatandaşlarımızdan vazgeçilen vergi tutarı ne kadar arkadaşlar 2023 yılı için? 374 milyar. Ne kadar? 374 milyar ücretli vatandaşlarımızın ceplerinde kalan para. Evet, bunun yanında değerli arkadaşlar, bir de konutlarda doğal gaza destek sağlıyoruz. Ne kadar destek sağlıyoruz? Yüzde 75 oranında. Bunun 2023 tutarı ne kadar? 550 milyar lira. 374 milyar lira ile 550 milyar lirayı toplarsanız 924 milyar lira sadece 2 kalemde vatandaşımızın cebine para aktarıyoruz değerli arkadaşlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) -  Teşekkür ediyorum Başkanım.

Sadece 2 kalemde 924 milyar lira ne yapıyoruz? Devletimiz vatandaşını, gariban vatandaşımızı, dar gelirli vatandaşlarımızı düşündüğünden dolayı onların cebine 924 milyar lira para aktarıyoruz. 2023 yılı bütçe açığımız ne kadar olacak? 659 milyar. 2 kalemi biz vermesek vatandaşlarımıza bütçemiz 300 milyar lira fazla verecek zaten. Bakınız, hani arkadaşlarımız ifade ettiler ya, bu seçim yaklaştı, işte torba yasalar gelmeye başladı. Bu torba yasayı seçim için getirdiğimizi ifade eden arkadaşlarımız oldu. Arkasından da bu torba yasadaki maddelerin bir yaraya merhem olmadığını ifade ettiler. E, şimdi, kendi içerisinde iki dakika içerisinde insanlar çelişiyorlar. Hem seçim için yasa getireceği hem de “Yaraya merhem olmayacak.” diyeceksiniz. dolayısıyla bu gibi ifadelere katılmamız mümkün değil.

Değerli arkadaşlar, dar gelirlinin yanında olduğumuzu gösteren ifade -her defasında ifade ediyoruz- nedir? Basit usuldeki vergiyi kaldırdık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Kim kaldırdı? AK PARTİ Hükümeti. Dolayısıyla, AK PARTİ hükûmetleri seçim için değil, nesiller için siyaset yapan bir iktidar.

Dolayısıyla, her teklifimizde vatandaşımızın yanında olduğumuzu ifade ediyor, şimdiden kanun teklifimizin hayırlı olmasını Cenab-ı Allah’tan niyaz ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi bulunmamaktadır.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Erol Katırcıoğlu                          Fatma Kurtulan                           Mensur Işık

      İstanbul                                     Mersin                                        Muş

   Murat Çepni                              Kemal Peköz              Mehmet Ruştu Tiryaki

        İzmir                                       Adana                                      Batman

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Erol Katırcıoğlu.

Buyurunuz Sayın Katırcıoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

EROL KATIRCIOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Ben -aşağı yukarı yani işte dönem bitmek üzere, 27’nci Dönem- bu dönemi burada sizinle birlikte yaşamış bir arkadaşınız olarak şunu anlıyorum ki bu Meclisin gerçekten Türkiye'nin gerçek sorunlarıyla ilgilenmek gibi bir derdi yok, ben bunu anlıyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Uğur’a mı diyorsun?

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Hayır, Uğur’a söylemiyorum tabii ama bunu ben genel olarak söylüyorum.

Bize soruyorlar “Ya, niye aday çıkardınız?” diyorlar çünkü arkadaşlar, Türkiye'nin konuşulması gereken ve çözülmesi gereken sorunları var ve siz bu sorunları konuşmuyorsunuz, konuşmamaya çalışıyorsunuz yani gerçekten anlamakta çok zorlanıyorum.

Şimdi, konuşacağımız konu UEFA’yla ilgili, 1’inci madde, onunla ilgili benim çok bir şey söylememe gerek yok çünkü bu zaten daha önceden alınmış bir karardı, bunun yenilenmesi lazım vesaire. Fakat benim bu yasayla ilgili dikkatimi çeken şeylerden bir tanesi şu oldu, bu konuda görüşlerimi sizlerle paylaşmak istiyorum: Efendim, 4’üncü maddede iş gücü maliyetlerini düşürmekle ilgili olarak asgari ücret desteği vermekle ilgili bir kanaat var, bir karar var; bu karar geçecek burada. Değerli arkadaşlar, gerçekten Türkiye'deki, ekonomideki aktörlerin ne olduğunu, ne yaptığını bilmiyorsunuz. Bakın, Türkiye 1960 ile 1980 arasında bir politika uyguladı, ithal ikamesi politikaları uygulandı ve bu politikalar sonucunda dünya ölçeğine yakın şirketlerimiz oldu fakat hazinemiz 80 cente ya da  70 cente muhtaç bir hazine olarak kaldı. Çünkü iş dünyasının çıkarlarıyla siyasetin çıkarları her zaman örtüşmüyor. Şimdi, Orhan arkadaşım diyor ki: “Bizi niye sermayenin adamı gibi gösteriyorsunuz?” Haklısın, çok rahatsız edici bir şey ama maalesef öyle. Şimdi, durup dururken, Allah aşkına, biz niye asgari ücretten işverenlerin maliyetlerini düşürmeye yönelik olmak üzere bir kanun maddesi geçirmeye çalışıyoruz burada? Niçin yapıyoruz bunu?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) –  İstihdamı koruyalım diye.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Bakın, ben size söyleyeyim değerli arkadaşlar. Bakın, bu söylediğim ithal ikamesi politikaları süresince Türkiye’deki siyaset KİT’leri böyle kullanmıştır; KİT’ler 10’a ürettikleri malı 7’ye satmışlardır. Kime satmışlardır? Özel sektöre satmışlardır. Niçin satmışlardır? Çünkü özel sektörün maliyetleri düşsün diye satılmıştır. Doğru bir tespit gibi fakat değerli arkadaşlar, bu politikanın anlamlı olabilmesi için fiyatların da düşmesi lazım. Eğer fiyatlar düşmüyorsa o zaman ne oluyor değerli arkadaşlar? Sizin yaptığınız, verdiğiniz indirimler veya teşvikler doğrudan doğruya iş dünyasının kâr marjlarını artırıyor. Bunu görmüyor musunuz? Yani fiyatlar üzerinde rekabetçi bir baskı olmadığı sürece sizin maliyetleri düşürmeye yönelik olmak üzere uyguladığınız her politika esas itibarıyla bir sermaye transferinden ibarettir. Onun için “Biz sermayenin adamı mıyız?” diye muhtemelen üzülürsünüz ama gerçekten bu madde, mesela sermayenin adamlarının desteklemesiyle çıkabilecek olan bir madde. Ve ben sizi anlamakta da zorlanıyorum hakikaten. Mesela, Tayyip Erdoğan, belki de yukarıda olmanın getirdiği bir şeyle, bir ölçüde şunu görüyor: Bankalar faizleri yüzde 9’a indirdi ama bankalar kredi faizlerini hâlâ yüzde 40’ın üzerinde taşıyorlar ve eğer Tayyip Erdoğan’ı dinliyorsanız -doğrusunu isterseniz ben dinliyorum- bu konular gündeme geldiğinde neredeyse her konuşmasında bankalarla ilgili rahatsızlığını dile getiriyor. Neden? Çünkü değerli arkadaşlar, uyguladığınız politikalar bankaları daha da zengin etti ve onun için şimdi ne yapıyorsunuz? Bankalara tazyik yapıyorsunuz, bankalara düşük faizli kredi vermesi için her türlü imkânı getirmeye çalışıyorsunuz. Şimdi, dolayısıyla da -yani süre bitiyor tabii- eğer gerçekten Türkiye'nin sorunlarını konuşacaksak, kusura bakmayın, bu madde yanlış bir maddedir. Türkiye’deki işverenlerin işçi maliyetini düşürmek diye Hükûmetin bir derdi olamaz, olamaz çünkü Türkiye’deki iş dünyası zaten çok yüksek kârlar elde ediyor. Siz ne yapıyorsunuz bunu yaparak? Daha da kârlarını artıyorsunuz; bu gerçeği görmüyor musunuz?

Şimdi “enflasyon” diyorlar. Enflasyon, enflasyon… Ya, arkadaşlar, görmüyor musunuz? Enflasyon sadece maliyet artışlarından kaynaklanmıyor, kâr marjlarının artışından kaynaklanıyor. Yüzde 10 maliyet artmışsa eğer firmalar yüzde 25-30 fiyat artırıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

EROL KATIRCIOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Neden? Çünkü kâr marjlarını yüksek tutuyorlar. Yani bakmayın siz zincir marketler “Efendim, işte, sabitliyoruz fiyatları.” Bunların hepsi palavra. O zincir marketler, arkadaşlar, öyle yüzde 4 falan kâr etmiyorlar, onlar zaten sattıkları malları kendileri üretiyorlar ya da ürettiriyorlar, kendilerinin belirlediği fiyatlarda ürettiriyorlar. Dolayısıyla da bu ülkede serbest piyasa ekonomisi yoktur, serbest piyasa ekonomisinin olmadığı yerde de ekonomi böyle konuşulamaz çünkü ekonomide güç vardır, güçlü şirketler vardır. Güçlü şirketler sizi kullanırlar ve kullanıyorlar da zaten bu kur korumalı mevduat da bundan başka bir şey değildir. Ve dolayısıyla da kasalarını ve ceplerini daha zenginleştirmiş oluyorsunuz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanun ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 1 – 25/10/1984 tarihli ve 3065 sayılı Katma Değer Vergisi Kanununun geçici 40 ıncı maddesinin birinci fıkrasında bulunan “2019 UEFA Süper Kupa Finali ve 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakalarına” ifadesi “2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakasına” şeklinde değiştirilmiştir.

 

Süleyman Girgin                      Kani Beko                           Cavit Arı

      Muğla                                                                          İzmir                Antalya

 

Emine Gülizar Emecan           Bülent Kuşoğlu                      Baha Ünlü

       İstanbul                                                                     Ankara              Osmaniye

 

İlhami Özcan Aygun               Mahmut Tanal                    Fikret Şahin

       Tekirdağ                                                                   İstanbul              Balıkesir

 

Ömer Fethi Gürer

      Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Niğde Milletvekili Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurunuz Sayın Gürer. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu, bir torba yasa. 1’inci madde UEFA’nın Türkiye’de düzenleyeceği final maçıyla ilgili vazgeçilenlerin yer aldığı bir madde ama ben esas, teklifin bütünüyle, emeklilere ve kamu çalışanlarına reva gördüğünüz ücretle ilgili konuşacağım.

Bugün sabah gelirken fırından  1 adet simit aldım, 1 de su aldım 13,5 lira para ödedim. 4 kişilik bir aile, 3 öğün simit ve su tüketse günlük 162 lira yapıyor, aylıksa 4.860 lira yapıyor. Yalnızca simit ve suyla yaşayan bir ailenin aylık gideri 4.860 lira. Sizin emekliye reva gördüğünüz ise yalnızca 5.500 lira. Eğer bu emekli, büyükşehirlerde yaşıyorsa vereceği kirayla simit ve su da alamıyor.

Değerli arkadaşlar, emekli aylık bağlama oranını 2008 yılında eğer Adalet ve Kalkınma Partisi değiştirmeseydi yüzde 70 katsayısıyla bugün en düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde olacaktı ama 2008 yılında aylık bağlama oranı yüzde 70’ten yüzde 30’a düşürüldü. Ne deniyor? “Biz, emekli maaşının artışını sağladık.” Hayır, gasbettiğiniz hakkın bir kısmını iade ediyorsunuz, emeklinin hakkını vermediniz.

Adalet ve Kalkınma Partisi kurulduğu zaman bugünün Cumhurbaşkanı, o zamanın parti lideri ne diyordu: “Bu zalim yönetim bu aziz millete bir bardak çay ile bir simidi bile layık görmüyor. Bunların peşinden nasıl gideceksiniz? Evin kirasını kim ödeyecek? Elektrik parasını kim ödeyecek? Su parasını kim ödeyecek? Çoluk çocuğun okul masrafını kim karşılayacak?” İşte, ülkeyi bugün bu hâle getirdiniz ve verdiğiniz ücret artışını “müjde” diye veriyorsunuz.

Kamuda çalışanların ücretleriyle ilgili yaptığınız düzenlemede ise onların daha önceden toplu sözleşmeyle kazandıkları yüzde 8’lik hakkı da buraya katarak sanki zam yapmış gibi davranıyorsunuz. Kamu çalışanlarının bu ücretle geçinebilmesi olası değil, büyükşehirlerde memur, kira kadar maaş aldığı için memurlar büyükşehirlerde çalışmak istemiyor.

Bakınız değerli arkadaşlar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanına bir soru önergesi verdim, sosyal yardım alan hane sayısını sordum. Sayın Bakan yanıt verdi, 4 milyon 332 bin 805 hane sosyal yardım alıyor. Bu ülkede yaşayan her 5 kişiden 1’ini sosyal yardıma muhtaç kılmışsınız, 15 milyon insanı sosyal yardımla yaşamak zorunda bırakmışsınız. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, Adalet ve Kalkınma Partisinin ülkeyi yirmi yılda getirdiği durum. Bu nedenle, işçi, memur aylık geliri yoksulluk sınırının altında olmamalıdır. Onun için de yapılan düzenlemelerde verilen ücretler yeterli değildir.

Kanun teklifleri getirdik; en düşük emekli aylığı asgari ücret olsun, bayramlarda bayram ikramiyesi asgari ücret olsun, ilaç katkı payı kaldırılsın; ayrıca, sosyal yardım ve yakacak, kira yardımı emekliye yapılsın; emeklilerin yaşamı iyileştirilsin, sorunlarına inilsin dedik ancak hiçbirine iktidar yaklaşım göstermedi. “Bu ülkede yalnız iktidar partisinin kanun teklifi gelir.” diye bir uygulama sürüyor sanki, oysa 1’inci partinin milletvekillerininki gibi, 2’nci partinin milletvekillerinin getirdiği kanun tekliflerinin de burada görüşülmesi lazım. 2’nci parti alanlarda, sokakta, sorunu yaşayanların içinde, onların taleplerini Meclise getiriyor.

Bugün için en düşük emekli aylığı eğer asgari ücret olmazsa yine yokluğa, yoksulluğa mahkûmlar; beyaz eti dahi alamaz duruma gelmişler, sabahları bayat ekmeğin ya da ucuz kıymanın alınabileceği yerlerde kuyruk oluşturuyorlar, pazara çıkamıyorlar, markete gidemiyorlar, torunlarının yüzüne bakacak hâl kalmamış, 5.500 liraya çıktı diye övünüyorsunuz. Bu, övünülecek bir ücret değil, utanılacak bir ücrettir. (CHP sıralarından alkışlar)

Emeklinin mağduriyetini giderecek düzenlemeler yapılmalı, emeklinin, kamu çalışanlarının durumları iyileştirilmeli, kamu çalışanlarının ücretlerine seyyanen zam yapılmalı, daha düşük ücrette kalıp daha çok mağduriyet yaşayanların ücretlerinin artışı da sağlanmalıdır, verilen ücret artışları yetersizdir. UEFA’daki firmalardan alınacak vergiyi düşüreceğinize aklınız biraz da EYT’liye, taşerona, stajyer olarak çalışana, diğer mağdurlara sosyal anlamda verilecek desteklere ersin, onları destekleyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Gürer.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Biz bir öneride bulunuyoruz; örneğin, ehliyet affını getirin, hiç kimsenin canına kastetmemiş, 1 milyona yakın insanın bir nedenle -hata işlemiş- ehliyeti alınmış, bunların çoğu şoför, bir kez de bunlara af getirin diyoruz, bunu getirip burada gündeme almıyorsunuz.

“Emeklilikte yaşa takılanların 2022 yılı sonunda sorununu çözeceğiz.” dediniz, bugün ayın 11’i oldu hâlihazırda olanlarla ilgili Meclise bir kanun teklifi getirmediniz. Taşeron, geçici işçi, mevsimlik, sözleşmeli çalışanlar ne olacaklarını bilmiyorlar çünkü Mecliste bunlarla ilgili bir kanun teklifi de yok. Ücretlilerle ilgili getirdiğiniz artış, enflasyon karşısında alım gücünü destekleyen ve artıran bir artış da değil. O nedenle, Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları “modern kölelik” dediğimiz çalışanın hakkını vermeyen, gasbeden bir anlayışla sürdürülüyor. Bunun, bu ülkeye hayrı olmadığı insanların yaşadığı mağduriyette görülüyor diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

    Ayhan Erel                           İbrahim Halil Oral                        Hüseyin Örs

      Aksaray                                     Ankara                                     Trabzon

  Orhan Çakırlar                        İmam Hüseyin Filiz

       Edirne                                    Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs’ün.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 1’inci maddesi üzerinde söz aldım. İlgili maddeyle 2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali Organizasyonu için katma değer vergisi istisnası düzenlenmektedir. Öncelikle şunu söyleyeyim: Türkiye olarak uluslararası organizasyonlarda önemli başarılar sağladık, bunu söyleyeyim ama burada, yaptığımız bu güzel organizasyonlarda sportif başarılarımızın da olması, sporcularımızın 1’incilikler alması, takımlarımızın şampiyon olması da dileğimizdir. İnşallah, bu tür organizasyonlarda başarılara imza atarız.

Değerli milletvekilleri, 2023 yılındayız. Cumhuriyetimizin 100’üncü yılını idrak ediyoruz. Konuşmamın bu bölümünde AK PARTİ’nin 2023 yılı hedefleri üzerinde biraz durmak istiyorum, bu hedeflere varılmış mı, varılmamış mı, şu anda durum nedir; ona biraz değinmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, şöyle bir hatırlayalım: AK PARTİ iktidarı 2011 Genel Seçimleri öncesinde yayımladığı seçim beyannamesinde, 2023 yılı vizyonu ortaya koymuştu ve burada deniliyordu ki: “Türkiye Hazır, Hedef 2023.” AK PARTİ’nin böyle bir 2023 yılı vizyonu söz konusuydu. Buna baktığımız zaman, bu vizyona baktığımız zaman, ilanlarda, billboardlarda, gazetelerde Sayın Cumhurbaşkanının bir fotoğrafıyla yayımlanan bu vizyon bildirisinde şöyle deniliyordu: “Bir Türkiye hayal ediyorum.” diye başlanıyordu ve burada birtakım hedefler ortaya konulmuştu.

Değerli arkadaşlarımız, şimdi, on iki yıl önce yayımlanan bu 2023 vizyonuna şöyle bakalım: Mesela, burada deniliyor ki: “Türkiye, dünyanın en büyük 10 ekonomisinden 1’i olacak.” Acaba öyle mi? O gün, bu söylendiği zaman Türkiye dünyanın en büyük 17’inci ekonomisiyken bugün 21’inci sıraya gerilemiş. Değerli arkadaşlar, yine, bu vizyona baktığımızda “2023’te kişi başına millî gelir 25 bin dolar olacak.” deniliyordu; bugün, 2023’teyiz, kişi başına gelir 10 bin doların altına düşmüş durumda. Yine, bu vizyona baktığımız zaman, AK PARTİ’nin bu 2023 hedeflerine baktığımız zaman burada “İşsizlik yüzde 5’in altına düşecek.” deniliyordu ama bugün baktığımızda hem de TÜİK’in rakamlarıyla baktığımızda yüzde 10’un üzerinde seyrediyor işsizlik. 2011’de AK PARTİ, “Hedef 2023.” diyerek enflasyonu tek haneli rakamlara indirmeyi vadetmişti; bugün, 2023’te baktığımızda, TÜİK’in verilerine göre söyleyeceğim, 2022 enflasyonu -yine, antrparantez- TÜİK’in verilerine göre yüzde 64, Enflasyon Araştırma Grubu yani ENAG’ın verilerine göre ise yüzde 137 civarında. Bakın, bir 2023 hedefi daha vardı AK PARTİ’nin, onu da söyleyeyim. Bu “Hedef 2023”te, 2011’de 135 milyar dolar olan ihracatın on iki yılda yaklaşık 4 katına çıkarılarak 500 milyar doları bulması hedefleniyordu; 2022 Ocak-Kasım dönemindeki ihracat 231 milyar dolar. Diyeceğim odur ki: Hani, 2011’de “Bir Türkiye hayal ediyorum.” demiştiniz ya, “Bir Türkiye hayal ediyoruz.” demiştiniz ya, aslında doğru söylemişsiniz, on iki yıl sonra bakıyoruz, bu hedefleriniz sadece hayal olarak kalmış.

Değerli arkadaşlar, bugün görüştüğümüz kanun teklifinde emekli ve memur maaşlarına yapılan artışları da görüşüyoruz. Geçtiğimiz hafta ben Trabzon'daydım, Trabzon'da Türkiye Emekliler Derneği Trabzon Şubesini ziyaret ettim, orada emekli büyüklerimizle, vatandaşlarımızla görüştüm. Değerli arkadaşlar, emeklilerimiz “Biz perişanız!” diyor, emeklilerimiz “Geçinemiyoruz!” diyor, emeklilerimiz “Bayramlarda torunlarımızdan kaçar hâle geldik, onlara harçlık veremiyoruz, çikolata alamıyoruz!” diyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Arkadaşlar, bugün yapılan maaş artışları yeterli değildir, beklentilerin çok çok altındadır. AK PARTİ döneminde en düşük emekli aylığı ve asgari ücret arasındaki makas gittikçe artmaktadır. Yapılan yüzde 30’luk zammın yeterli olmaması nedeniyle İYİ Parti olarak emekli, memur ve işçi maaş artışının yükselmesi için hafta içi bir önerge vermiştik, maalesef iktidara mensup arkadaşlar tarafından reddedildi. Yine bayram ikramiyeleri, yılda 2 kez verilen bayram ikramiyelerinin 3.500TL'ye çıkarılması konusunda vermiş olduğumuz önergemiz de yine iktidara mensup arkadaşlar tarafından reddedilmişti, bunları da sizlere arz etmek istedim.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 1’inci madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

       Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 2 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 19 uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “3.500 Türk lirasından” ibaresi “cari yıl için belirlenen net asgari ücretten” şeklinde değiştirilmiştir.”

   Hüseyin Örs                                 Ayhan Erel

      Trabzon                                      Aksaray

İbrahim Halil Oral                           Orhan Çakırlar

      Ankara                                        Edirne

 Fahrettin Yokuş

       Konya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, emekliler ile asgari ücretlilerin maaş hesaplamasını, ücret artışlarını birlikte yapalım. Şimdi, değerli AK PARTİ’li milletvekili kardeşlerim, 2003 yılında asgari ücret 226 lira, SSK emeklisi -o dönemde- en düşük 332 lira, aradaki fark yüzde 47; burası anlaşıldı mı? Yani emekliler yüzde 47 oranında -en düşük SSK emeklisi- asgari ücretin üstünde para alıyor. Yıl gelmiş 2016, 1.301 lira asgari ücret, 1.265 lira en düşük SSK emeklisinin maaşı; eksi yüzde 3. Yani siz 2016 yılına geldiğinde yüzde 47’nin üstüne eksi 3 daha eklemişsiniz,  emeklinin ücretlerini tam yüzde 50 düşürmüşsünüz. Hadi, bununla kalsanız iyi, şükredeceğiz emekliler adına ama öyle bir noktaya gelmişsiniz ki yıl 2023, 226 lira olan asgari ücret 8.506 lira olmuş, 38 kat artmış, çok güzel; 332 lira olan en düşük emekli maaşı da 5.500 lira olmuş, sadece 17 kat artmış yani aradaki fark 21 kat daha geride. Sonuçta ne olmuş biliyor musunuz? Sonuçta eğer siz, iktidara geldiğinizde adaletle hükmetseydiniz, emekliye, asgari ücretliye, herkese adaletli ücret verseydiniz, bugün en düşük emekli maaşı 12.600 lira olacaktı, tekrar ediyorum 12.600 lira. Bunu SSK yöneticileri dâhil, AK PARTİ'nin bütün yöneticileri dâhil her platformda tartışırım, konuşurum, belgelerim, belge burada. Yahu kardeşim, Allah'tan korkun ya! Bu emekli size ne yaptı? Siz bununla da kalmadınız, ne yaptınız biliyor musunuz? Bu kadar insafsızca emeklilerin hakkını, alın terini çaldınız ama şimdi “3.500’den 5.500’e çıkarıyoruz.” derken, başka bir adaletsizlik yaptınız. Şimdi, 3.750 lira maaşı olanın artışı sadece 1.750 lira; 4.250 lira maaşı olanın artışı sadece 1.275 lira; 4.500 lira alanın artışı sadece 1.350 lira yani hiç mi vicdanınız sızlamıyor ya? Yani şu emekliye seyyanen zam yapsaydınız, hepsini 8.500’e çıkarsaydınız kıyamet mi kopardı? Hâlâ da alacaklılar, arada 4.500 lira fark var.

Şimdi, bakın, emekliler aslında sizden hiçbir şey istemiyor, diyorlar ki: “Maaşımızla ay sonuna kadar geçinebilmek istiyoruz. Aldığımız parayla insan onuruna yaraşır hayat sürdürmek istiyoruz. Bayramda torunumuza harçlık vermek istiyoruz. Bit pazarından ayakkabı almak yerine, biz de yeni kıyafetler almak istiyoruz. Elektrik ve doğal gaz fatura korkusu olmadan elektriği, doğal gazı kullanmak istiyoruz. Kasaptan et, manavdan meyve sebze, bakkaldan da peynir almak istiyoruz. İkinci bir işte çalışmak zorunda kalmak istemiyoruz. Evimizde olmak istiyoruz. Biz tatil yapmak da istiyoruz ya, en tabii hakkımız. İktidarın bizi yük olarak değil, saygı duyulacak, değer verilecek bir insan olarak görmesini istiyoruz. İnsanların kuyruklara girmeden yaşayabileceği refah dolu bir ülke istiyoruz.” Diyorlar ki: “İktidarın bizi duymasını istiyoruz.” Yahu, niye duymuyorsunuz? Size bu 13-14 milyon emekli ne yaptı? Bu emekliler üretmekten başka, bu ülkeye katma değer sağlamaktan başka hangi suçu işlediler? Ya, sizde hiç mi vicdan yok? Siz evinizin yaşça büyüğünü evinizin baş köşesine oturtursunuz; bir eli yağda bir eli de balda olsun istersiniz. Emeklilere hiç mi saygınız kalmadı, niye bu kadar kötülük yapıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yani maaşlarını, ücretlerini yirmi yılda yüzde 100’den fazla aşağı indirmişsiniz, eksiltmişsiniz; bunu yarın emeklilerin huzuruna gittiğiniz zaman, seçim sathına gittiğiniz zaman nasıl izah edeceksiniz? Şöyle mi diyeceksiniz? “Canım, olsun, bu ülkede asgari ücret en temel ücrettir, onun altında ücret de yoktur; biz sizi bunun yarısına mahkûm ettik, mutlu yaşayın.” Ya da şöyle mi diyeceksiniz? “Ya, çabucak mezara gidin, sizden kurtulalım.” Vallahi böyle düşünüyorsunuz, Allah’tan da korkmuyorsunuz, kuldan da utanmıyorsunuz! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Yemin etme, çarpılacaksın be!

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Çarpılırsın, çarpılırsın; yemin etme.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – Hayret bir şey ya! İçindekini söylüyorsun, içindekini; bir de gülüyorsun!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 2 – 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Kanunun ek 19 uncu maddesinin birinci fıkrasındaki “3.500 Türk lirasından” ibaresi “net asgari ücretten” şeklinde değiştirilmiştir.

 

Fikret Şahin                                  Kani Beko              Cavit Arı

  Balıkesir                                                                          İzmir                Antalya

 

Emine Gülizar Emecan         Süleyman Girgin                     Baha Ünlü

       İstanbul                             Muğla                             Osmaniye

 

İlhami Özcan Aygun               Mahmut Tanal             Ömer Fethi Gürer

       Tekirdağ                           İstanbul                                Niğde

 

                                         Bülent Kuşoğlu

                                              Ankara

 

     

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen, Antalya Milletvekili Sayın Cavit Arı.

Buyurunuz Sayın Arı. (CHP sıralarından alkışlar)

CAVİT ARI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; ben buradan bizleri izleyen, dinleyen, emeklilerimize, çalışanlarımıza seslenmek istiyorum: Artık bu iktidarın sizler adına yapacağı bir şey kalmadı, öncelikle bunu söylemek zorundayım. Şimdi, bu iktidar eğer emekliyi düşünseydi emeklinin hak ettiği şekilde bir ücret almasını sağlamaya çalışırdı. Eğer bu iktidar işçiyi, işçi, esnaf emeklisini, memur emeklisini düşünmüş olsaydı zam oranı olarak enflasyonun çok çok altında olan yüzde 30 oranında değil, gerçek enflasyon oranında bir zam yapmak isterdi.

Şimdi, sevgili büyüklerimiz, emekli büyüklerimiz, bakın, en düşük emekli aylığı için iktidar geçen yıl Plan Bütçe Komisyonuna en düşük emekli aylığının 2.500 TL'den 3.000 TL'ye çıkarılmasıyla ilgili bir torba yasa içerisinde madde getirdi. Biz dedik ki orada, Komisyonda “Ya, hiç olmazsa şunu 3.500 yapalım. Yani nedir bu? 500 lira olur mu yani?” itiraz ettik. Neyse ki Komisyonda düzeltildi, 3.500 lira olarak Meclis Genel Kurulunda kabul edildi ve bugün 3.500 üzerinden değerlendirme yapılmakta. Şimdi ise 5.500 TL'ye çıkarılmaya çalışılmakta.

Değerli emekliler, bakın, bugün Türkiye'nin neresine giderseniz gidin en düşük kira 5 bin TL oldu, kiracı olanlarınız bunu gayet iyi bilmekte. Bugün nereden ev tutmaya çalışsanız artık 5 bin liranın altında ev bulma şansınız kalmadı. Şimdi, 5.500 lirayla geçinecek misiniz, ev mi kiralayacaksınız? Bugün, bir ekmek 5 TL oldu. Yani hayatınızı idame için sadece ekmek yeseniz dahi neredeyse bu para yetmeyecek. Markete gitmekten korkar vaziyette olduğunuzu, manava gitmekten korkar vaziyette olduğunuzu biliyoruz ve yine, bu soğuk kış gününde doğal gazınızı yakmaktan korkar vaziyete geldiğinizin farkındayız çünkü bir cebinizden giren 5.500 TL’nin öbür cepten iki gün içerisinde çıkabileceğini biz biliyoruz. Bu nedenle de Cumhuriyet Halk Partisi olarak, hiç olmazsa en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde yani 8.506 TL olması gerektiğini savunuyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç olmazsa siz sevgili emekli büyüklerimize en düşük asgari ücret seviyesinde bir ücretin ödenmesi gerektiğini savunuyoruz Cumhuriyet Halk Partisi olarak. Bu nedenle de komisyonda önerge verdik, önerge sunduk ama bu önergemiz iktidar partisi mensupları tarafından reddedildi, bu hususu da sizin bilgilerinize sunmak istiyorum.

Değerli emekli büyüklerim, yarın seçim sandığı geldiğinde değerlendirmenizi buna göre yapın. Bakın, bu AKP’den artık size hayır kalmadı. Yani öyle zannetmeyin ki yani işte… “Ya, bizim maaşımızı ödüyorlar.” Yok öyle bir şey. Onlar hepimizin vergilerinden toplanan paralarla sizlerin maaşlarını ödemekteler, onu da zor zahmet bir şekilde. İşte şimdiye kadar en düşüğü 3.500 TL'ydi, 5.500 liraya çıkarılması için bir teklif getirdiler. Biz Cumhuriyet Halk Partisi olarak tekrar söylüyoruz: İktidarımızda en düşük emekli aylığı, maaşı 8.506 TL yani asgari ücret seviyesinde olacaktır.

Yine, buradan sesleniyorum: İşçi ve esnaf emeklilerinin maaşlarına, memur, sözleşmeli personel ile emeklilerin zam oranında yine yüzde 30 seviyesinde değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –  Buyurunuz Sayın Hatip.

CAVİT ARI (Devamla) – …yani gerçek enflasyonun neredeyse beşte 1’i oranında değil, hiç olmazsa yüzde 81 oranında artış yapılması gerektiğini savunuyoruz. Bu anlamda da verdiğimiz önerge yine Komisyonda reddedildi. Emekliler, memurlar, çalışanlar; hepinize buradan duyurmak istiyorum: İşte AKP'li yani iktidara mensup milletvekilleri, AKP sizin hak ettiğiniz ücreti size ödemedi.

Buradan taahhüdümüzdür, iktidarımızda size hak ettiğiniz değerde ücret ödenecektir, verilecektir diyorum.

Hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Çok önemli arkadaşlar, çok önemli. Bu olursa milyonlarca emeklinin yüzü gülecek.

BAŞKAN – Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hadi Başkanım… Sayın Başkanım… Başkanım, emekliler için…

BAŞKAN – Kâtip Üyeler arasında ihtilaf var, elektronik oylamaya başvuracağız ve oylama için iki dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yapmayın efendim, şimdi gelirler, emekliyi ağlatırlar ya.

CAVİT ARI (Antalya)  – Emekliye hak ettiği ücreti vermemek için koşarak geliyorlar AKP’li milletvekilleri; tutanaklara geçsin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Emekliye sahip çıkanlar “Kabul.” diyor, emeklilerini ağlatmak isteyenler “Hayır.” diyor. (AK PARTİ sıralarından “Ret” sesleri)

Arkadaşlar, çok büyük bir sevap kapısı bu, azı bize, çoğu size düşecek, dünya kadar emeklinin yüzü gülecek. (CHP sıralarından “Kabul.” Sesleri)

CAVİT ARI (Antalya)  – Bu önergeye ret vermek için koşa koşa geliyorlar.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mazlumun yanında olmak için grup disiplini olmaz.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Başkanım, bir dakika dediniz, üç dakika oldu ya.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Millet yararına iş yapamıyoruz Mecliste ya!

Emekli maaşını artırmak için önerge veriyoruz “Hayır.” demek için koşa koşa geliyorsunuz ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Milletvekili emekli maaşı olsa böyle oy kullanmazsınız.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

­BAŞKAN – Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “5.500” ibaresinin “8.500” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ruştu Tiryaki            Murat Çepni                      Kemal Peköz

     Batman                                     İzmir                        Adana

                   Mensur Işık                                     Fatma Kurtulan

                       Muş                         Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.

Buyurunuz Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar) 

KEMAL PEKÖZ (Adana) ­– Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olan kanunun 2’nci maddesi üzerine grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu maddeyle emeklilere verilen 3.500 liralık aylık ortalama 5.500 liraya yükseltilmesi öngörülüyor. Emeklilik çalışmaya bağlı olan bir hak ve bu hem Anayasa hem uluslararası yasalarla güvence altına alınmış bir hak. Türkiye'de yaklaşık olarak 14 milyon emekli bulunuyor. Bu 14 milyon emeklinin 8 milyonu açlık sınırının altında ya da açlık sınırında yaşıyor, 14 milyon emeklinin 7 milyonu ikinci bir işte çalışmak üzere gündelik işlerle uğraşıyor, yaklaşık 4 milyon emekli de iş aramaya devam ediyor ama iş bulmakta bir hayli zorlanıyor. 2003 yılında, iktidara geldiğiniz zaman, yaklaşık olarak 1,5 milyon emekli iş arıyordu, şimdi 11 milyon emekli iş arıyor. Dolayısıyla, aradaki uçurum bir hayli büyümüş durumda.

Bildiğiniz gibi, enflasyon Türkiye'de farklı şekillerde açıklanıyor. TÜİK diye bir kurumumuz var ama hiç kimseye güven vermeyen bir kurum; enflasyonu yüzde 84’lerde, son altı ayınkini de yüzde 16 civarında açıkladı ama buna hiç kimse inanmış değil. Dolayısıyla, Cumhurbaşkanı da inanmamış olmalı ki Meclise gelmemiş olan, Mecliste onaylanmamış olan bir kanunu, kendi tarlasını, arık altındaki bir tarlasını bağışlıyormuş gibi, önce “Yüzde 25.” dedi, sonra da “Yüzde 30’a çıkarıyorum.” dedi, daha sonra da bunu Mecliste onaylatmanın yoluna gidiyor.

Açlık sınırının 8.130 lira, yoksulluk sınırının da 26.481 lira olduğu bir ülkede yaşıyoruz. Kamu emekçilerine yapılan yüzde 30 zam, bu oranlarda son derece düşük bir rakam; aynı zamanda emeklilere yapılan 2 bin liralık zam da son derece düşük bir zam.

DİSK-AR’ın yaptığı hesaplamalara göre, yıllık gıda enflasyonu yaklaşık olarak yüzde 90’lar civarında. Zaten kendimiz de alışveriş yaparken herhangi bir dükkâna gittiğimiz zaman, geçen yıl ile bu yılı kıyasladığımızda, yüzde 100’ün altında olan hemen hemen hiçbir şeye rastlamıyoruz. Kiralar aynı şekilde, yakıt giderleri aynı şekilde, elektrik giderleri aynı şekilde, hepsi hemen hemen yüzde 100’ün altında olmayan rakamlarla artmış durumda. Bunlar böyle artmışken yüzde 30 ücret artışı zammı yapmış olmak keyif bağışlamak gibi görünebilir ama bu böyle bir şey olmamalı. Normalde zam yapılmak söz konusu olduğunda asgari yüzde 100 civarında bir zam oranının olması, bunun yüzde 80’in altında olmaması gerekirdi ama Türkiye yüzde 30 gibi bir zam oranıyla karşı karşıya kaldı.

Emeklilerin sağlıklı bir yaşam sağlayabilmeleri için... Yaşları itibarıyla çoğu hastalıklara açık durumdadır, emekli maaşları bu kadar düşükken aynı zamanda muayenede fark ödemeleri söz konusu, ilaç katılım bedelleri ödüyorlar, eş değer ilaç farkı ödemeye devam ediyorlar. Biz, iktidarda olsaydık ya da şu anda iktidar söz konusu olsa, iktidar olsak asgari ücreti en az 12.500 lira, emekli maaşın en düşüğünü de yine asgari ücret düzeyinde 12.500 lirada tutar ve emeklilerin insanca yaşayabilecekleri bir ortama kavuşmasını sağlardık. Bütçe, sonuçta global bir rakamdan oluşuyor ve her iktidar kendisinin temsil ettiği kesimlere daha çok hizmet eder. Sizin iktidarınız da belirli kesimlere, başta bankalar olmak üzere ve müteahhitlik firmaları olmak üzere, onun dışında garanti ödemeleri olmak üzere belirli kesimlere bütçeden aktarımlar yapıyor. Çünkü asgari ücretliye vermemişseniz, emekliye vermemişseniz bütçeden bir rakamı arttırıyorsunuz demektir, bu arttırdığınızı da kendiniz alıp evinize götüremeyeceğinize göre temsil ettiğinizi varsaydığınız ve beraber hareketlerinizi varsaydığınız kesimlerin bütçesine aktarmış oluyorsunuz. Onun için yapılması gereken tek şey var: Yeniden bir revizyona gitmek. Asgari ücretle çalışan insanların 8.500 lirayla geçinmelerinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz, emeklilerin de 5.500 liraya geçinebilmelerinin  söz konusu olamayacağını hepimiz biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Peköz.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) - Seçime gitmek üzere siz bunları iyi bir şey yapmış gibi lanse ediyorsunuz ama yine de bu söylediğiniz rakamların altında insanlar ezilmeye devam ediyorlar. Günlük geçimlerini sağlayabilmek, evlerine ekmek götürebilmek ve herhangi bir şey almaya gittikleri zaman çok ciddi bir farkla, çok ciddi bir pahalılıkla karşılaşıyorlar. Üstelik, her ne kadar bazı temel şeylere bir yıl içinde enflasyon zammı yapılmayacağı ifade edilmişse de enflasyon durmuyor ve artmaya da devam ediyor; yüzde 2 de artsa, yüzde 3 de artsa insanların bütçesinden, yoksulların bütçesinden bir rakamı alıp götürüyor. Onun için yeniden bir düzenleme yapılması, en kısa zamanda asgari ücretin yaşanabilir bir düzeye çıkartılması, emekli maaşlarının da yine yaşanabilir bir düzeye çıkartılması için bir çaba gösterilmeli diyor, Meclisi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 3 - 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

"GEÇİCİ MADDE 92 - 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalı ve hak sahiplerine; 2023 yılı başından önce bağlanmış gelir ve aylıklar ile 2023 yılında bağlanacak malullük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının bu Kanunun 27 nci, 29 uncu, 33 üncü ve geçici 2 nci maddelerine göre 2023 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık tutarları dosya bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla 2023 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere %100 oranında artırılır.

Birinci fıkrada belirtilen şekilde artırılan gelir ve aylıklar, 2023 yılı Ocak ayında bu maddede belirtilen artış dışında 55 inci maddeye göre ayrıca artırılmaz.”

Mehmet Ruştu Tiryaki                   Kemal Peköz                           Murat Çepni

       Batman                                      Adana                                        İzmir

Fatma Kurtulan                             Mensur Işık                           Kemal Bülbül

       Mersin                                        Muş                                        Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Genel Kurulu sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, Değerli Divan; evet, bütün dünya zor bir dönemden geçiyor, dünyada çok ağır bir ekonomik bunalım var; işte, pandemi, tedarik zinciri vesaire ama çok şükür ki memleketimizi uzman bir ekonomist yönetiyor ve biz çok iyi durumdayız! Çok iyi durumda olduğumuz için 5.500 liralık emekli maaşı yetiyor da artıyor bile, bununla kiralar ödeniyor, tatile çıkılıyor, yatırım yapılıyor, tasarruf yapılıyor ve benzeri demek isterdim ama bunu diyebilmek mümkün değil. Bu, bir kara mizahtan ibaret. 5.500 lira yapılmış emekli maaşının büyük bir lütuf gibi söyleniyor olması, bu memleketin emekçisine, yoksuluna, emeklisine ve onların çocuklarına yapılacak en büyük hakaret, en büyük ayıp ve giderek ahlaki olarak en büyük suçtur.

Şimdi, bakınız, TÜRK-İŞ verilerine göre açlık sınırı 8.130 lira, asgari ücret 8.500 lira, en yüksek emekli maaşı 5.500 lira. Rakamlara boğulmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi, istatistiklere, yüzdelik oranlara boğulmuş bir Türkiye Büyük Millet Meclisi ve biraz önce Erol Hocanın dediği gibi, ekonomik çöküntünün altında kalmış bir Meclis ve bunun müsebbibi bir Hükûmet; bunu kabul etmek zorundasınız. Yani ben size bir öneride bulunayım: Dua edin ki seçimde ekonomistin politikalarından kaynaklı olarak kurtulasınız yoksa daha büyük bir batağa gireceksiniz. Yani seçim sizi bu dertten kurtarabilmeli, yoksa hem kendi başınıza hem memleketin başına hem Orta Doğu’nun başına daha büyük belalar açacaksınız.

Yoksulluk sınırı 26.481 lira. Allah aşkına, bu yoksulluk sınırında maaş alan kaç insan vardır Türkiye’de? Bir istatistik yapılsın, bakalım, kaç insan var Türkiye’de? İşsizlik, yoksulluk, KHK’yle adı konmamış idama mahkûm edilenler, EYT ümidiyle âdeta hop oturup hop kaldırılanlar, kredi faizine mahkûm olmuş üniversite öğrencileri, vergiler, cezalar… Bereket versin ki burada işte yine Türkiye’yi bir ekonomist yönetiyor ve bu ekonomistin uyguladığı politikalar sonucunda yüzde 25 veriliyor. “Yetmedi.” “Alın size yüzde 5 daha.” Padişah cülusu gibi bir bağış söz konusu oluyor.

Bir yanda kâr oranlarına yüzde 500 seviyesinde kâr katan bankalar, bir yanda yandaşlar, bir yanda müteahhit mafyası, bir yanda adı konmamış yandaşların oluşturduğu milyarderler, baronlar birliği ve öte yanda Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından sadakaya muhtaç edilmiş işçiler, emekçiler, yoksullar. “Türkiye büyüyor, ekonomi büyüyor.” Türkiye'yi kendinden ibaret, ekonomiyi de müteahhit cumhuriyetinden, ekonomiyi de hazinenin ne olduğunu hesaplayamayan bir Bakanın zihninden ibaret olarak gördüğünüz zaman evet ekonomi büyüyor, size göre büyüyor; halka göre, yoksullara göre büyümüyor.

Burada, hani, biraz önce hem seçim için getirdiğiniz hem de “Yaraya merhem olmuyor.” diye söylenen şeyi bir tür suçlama olarak addeden, bilmeli ki evet, bu, yaraya merhem olmuyor, zira yara çok derin, yara çok ağır. Yoksulluğun, işsizliğin, açlığın yarası kadar ağır bir yara olamaz. Yoksullukla bu toplum düşürülmüştür, yoksullukla bu toplum kişiliksizleştirilmiştir, yoksullukla bu toplum bir başkasına muhtaç edilerek tahakküm altına alınmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Bu tahakküm altına alınan toplumun psikolojik bir tedaviye, psikolojik bir rehabilitasyona ihtiyacı var. Bu da cumhuriyetin 2’nci yüzyılı için yapılacak olan, topluma verilecek olan bir kurtuluş projesidir; 2023’te emekçilerin, yoksulların, kadınların, işsizlerin, halkların, inanç gruplarının, emek örgütlerinin bir araya gelerek demokratik, laik, eşitlikçi, özgürlükçü ama ekonomik olarak da üreten ve paylaşan bir sistemin oluşturulması. Zira 1’inci yüzyılda nasıl ki halklar etnik ve inançsal olarak tekçiliğe mahkûm edildiyse topluluklar da ekonomik olarak yoksulluğa mahkûm edildiler. 2 türlü kurtuluşumuz var: Bir, etnik ve inançsal olarak; iki, ekonomik olarak.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ömer Fethi Gürer                   Kani Beko          Emine Gülizar Emecan

   Niğde                                   İzmir                                 İstanbul

Süleyman Girgin                     Cavit Arı                     Bülent Kuşoğlu

   Muğla                                 Antalya                                 Ankara

İlhami Özcan Aygun                Baha Ünlü                      Mahmut Tanal

Tekirdağ                              Osmaniye                              İstanbul

Fikret Şahin

Balıkesir

MADDE 3- 5510 sayılı Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir:

"GEÇİCİ MADDE 92- 4 üncü maddenin birinci fıkrasının (a) ve (b) bentleri kapsamındaki sigortalı ve hak sahiplerine; 2023 yılı başından önce bağlanmış gelir ve aylıklar ile 2023 yılında bağlanacak malullük, yaşlılık veya ölüm aylıklarının bu Kanunun 27 nci, 29 uncu, 33 üncü ve geçici 2 nci maddelerine göre 2023 yılı Ocak ayı itibarıyla hesaplanan aylık tutarları dosya bazında ödenmesi gereken miktar esas alınmak kaydıyla 2023 yılı Ocak ayından geçerli olmak üzere %81.08 oranında artırılır.

Birinci fıkrada belirtilen şekilde artırılan gelir ve aylıklar, 2023 yılı Ocak ayında bu maddede belirtilen artış dışında 55 inci maddeye göre ayrıca artırılmaz.”

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Kani Beko.

Buyurunuz Sayın Beko. (CHP sıralarından alkışlar)

KANİ BEKO (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi sevgi, saygıyla selamlıyorum.

Bugün 14 milyon emeklinin ekonomik, demokratik, sosyal hakları Mecliste konuşulurken ülkemizde hem çalışanlar hem de emekliler, içinde yaşamış olduğu bu ağır ekonomik krizin de etkisiyle ekonomik ve sosyal haklardan maalesef yoksun olmuşlardır. Bugün 14 milyon emeklinin yaklaşık 8 milyonu yani yarısından fazlası emekli aylıklarıyla geçinemedikleri için çalışmak zorunda kalmışlardır. Emeklilerin sadece yüzde 2’si veya yüzde 3’ü aldığı maaşla geçinebiliyorlar. Temel gıda maddelerini dahi alacak durumda maalesef değiller. Emekliler bayramda ve özel günlerde çocuklarının, torunlarının ziyaretlerine sevinemiyorlar çünkü emeklilerin, torunlarına bayram harçlığı verecek mecali kalmamış, maalesef emeklilerin yüzü gülmüyor. Emekli aylıklarındaki düşüş iki faktörden kaynaklanıyor. Birinci neden, emekli aylıklarının hesaplanmasında daha önce büyümenin yani refah payının katkısı yüzde 100 iken AKP döneminde bu oran maalesef yüzde 30’a düşmüştür. İkinci faktör ise emekli aylığı bağlanma oranlarındaki düşüştür. 5510 sayılı Yasa’yla bu oran maalesef yüzde 50’ye düşürülmüştür, emekli aylıklarının alt sınırı da bu süreçte düşürülmüştür. 2002 yılında en düşük memur emekli aylığı 376 lirayken asgari ücret ise 185 liraydı yani asgari ücretin yüzde 104 üstündeydi. Bugüne geldiğimizde ise en düşük memur emekli aylığı 8.600 lira, asgari ücret ise 8.500 lira yani asgari ücretin sadece yüzde 1 üzerindedir. Sonuç olarak, emekli aylığını belirleyen iki temel faktör küçüldüğü için yani refah payı ve bağlama oranlarındaki düşüş nedeniyle emekli aylıklarında maalesef çok ciddi düşüşler olmuştur. Yirmi yıl önce asgari ücretin 2 katını geçen en düşük kamu emekçisi maaşı, bugüne geldiğimizde maalesef asgari ücret seviyesine inmiştir. Emekliler uzun süredir sefalet ücretleriyle geçirmek zorunda bırakılmışlardır. Asgari ücretin de altından maaş alan, yaşam mücadelesi veren milyonlarca emekli yeniden çalışmak zorunda kalmıştır. Bu ay itibarıyla 5.500 liralık asgari ücret, 2023 yılı için yüzde 54,5 oranında artırılarak 8.500 liraya gelmiştir. Bu rakam bizce yeterli değil ancak emekli aylıkları da hiç değilse asgari ücret oranında yani yüzde 50 oranında artırılmalıdır. En düşük emekli maaşı insanca yaşanacak bir düzeye çıkarılmalıdır. Emekliler yani sırada ölüm aylığı alan hak sahipleri asgari ücretin altında kesinlikle maaş almamalıdır. En düşük emekli aylığı en az asgari ücret kadar olmalıdır. Emeklilerimize adaletli bir intibak yasası bu Meclisten mutlaka çıkarılmalıdır. Türkiye’deki emeklilerin ekonomik, demokratik, siyasi ve sosyal haklarını korumak adına Avrupa’da olduğu gibi sendikalı olmaları gereklidir. Anayasa’nın 90’ıncı maddesine göre de bu emeklilerin anayasal hakkıdır. Emeklilere Şeker ve Kurban Bayramı’nda asgari ücret kadar ikramiye verilmelidir. Bildiğiniz üzere, son dönemlerde gerçek enflasyon ve TÜİK rakamları arasında çok büyük fark var. TÜİK’in inandırıcılığı artık kalmamıştır. Özgür Özel’in dediği gibi: “TÜİK maalesef Recep Tayyip Erdoğan’ı sevenler derneğine dönüşmüştür.” O nedenle yüzde 100’leri geçen enflasyon oranları ortada dururken memura ve emekliye âdeta dalga geçer gibi “Yüzde 25 zam olmadı, yüzde 30 yapalım.” diyerek kimseyi kandıramazsınız. Gelin memurun da işçinin de emeklinin de hak ettiği maaşı hep birlikte bu Genel Kuruldan geçirelim. Bu ülkenin doğusundan batısına, kuzeyinden güneyine bütün eserlerde emeği olan bu insanlardan sağlığını kaybettikten sonra siz neden sağlık katılım payı alıyorsunuz?

Emekliler 5.500 lira maaş alacaklar; ev sahibine kirasını ödeyecekler, doğal gaz, su, elektrik, mutfak, sağlık ve ulaşım yani zorunlu giderlerini karşılayamazlarsa 2023 yılında emekliler maalesef açlık ve sefalet içerisinde… (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

KANİ BEKO (Devamla) – Şimdi, arkadaşlar, bu aslında çok basit. Neden basit? Emeklilere siz şimdi 5.500 lira veriyorsunuz emekli arkadaşlarımız bu almış olduğu maaşı ev sahibine verdikten sonra doğal gaz, elektrik, su, mutfak masrafları ve bununla beraber diğer zorunlu giderleri karşılayabilecek bir parası olmazsa peki 2023 yılında ne olacak? Emekliler için açlık ve sefalet yılı olacak. Pazar artıklarını gece karanlığında toplamaya maalesef devam edecekler. Gelin, hep birlikte, hep beraber bu Meclisten emeklilere insan olmaktan kaynaklanan temel ihtiyaçlarını giderebilecek bir maaş çıkaralım.

Sayın milletvekilleri, bu teklifle ayrıca özel sektör iş yerlerine işçi başına aylık 400 TL verilmesi düzenlenmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KANİ BEKO (Devamla) – Biz işverenlere buradan katkı sunulmasın demiyoruz ama bu para İşsizlik Fonu’ndan değil, devlet bütçesinden verilsin diyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Kani ağabey, kabul etmezlerse eylem yapalım.

KANİ BEKO (Devamla) – Diyorsun.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Beko.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Evet, istersen kürsüyü terk etmeme eylemi yapabilirsin belli bir süre konuya dikkat çekmek için.

KANİ BEKO (Devamla) – Kırk beş yıl yaptım, kırk altıncı yıl da yaparız yani. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “%30” ibaresinin "%55” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Hüseyin Örs                               Ayhan Altıntaş Bedri Yaşar

      Trabzon                                      Ankara                              Samsun

   İsmail Koncuk                             Dursun Ataş               Feridun Bahşi

      Adana                                         Kayseri                              Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk.

Buyurunuz Sayın Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Aklıma Banker Bilo filmi geldi, oradaki meşhur replik var ya “Yaptım da hele bir sor niye yaptım?” diye Şener Şen İlyas Salman’a aldatıyor, aldatıyor, bunu soruyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu sefer sormayacağım.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Birtakım gerekçelerle kandırıyor, nişanlısını elinden alıyor zavallının, parasını alıyor, tabii en son Banker Bilo’nun da gözü açılıyor, o da Şener Şen’e gerekli dersi veriyor en sonunda.

Şimdi, yarın seçim dönemine giriyoruz. Emeklinin, memurun karşısına çıktığınızda “Hele yaptım da niye yaptım bir sorun?” dediğinizde yirmi senedir bunu dediniz ama bundan sonra ne emekli ne memur bu söylediklerinize inanmayacak çünkü gerçekten muazzam bir ekonomik krizle vatandaşlarımız, memurlarımız, emeklilerimiz karşı karşıya, bunu telafi etmenin tek yolu asgariden geçinebilecekleri kadar bir geliri onlara vermek. Yani tüm kayıplarını verin demiyoruz, tüm kayıplarını emin olun, memurların, emeklilerin şu andaki maaşlarına yüzde 100, yüzde 150 zam bile yapsanız son iki üç yıldaki kayıplarını dahi karşılayamıyorsunuz, bunu siz de biliyorsunuz ama en azından dedik ki: En düşük emekli maaşını asgari ücret seviyesine çıkarın, onu da yapmadınız. Bugün Sayın Genel Başkanımız, grup toplantımızda “En azından yüzde 55 bir zam yapılmalı.” diye İYİ Parti’nin görüşünü ifade etti.

Değerli milletvekilleri, şimdi, bakın, yaptığınız zamla, zam politikasıyla aslında kamudaki, hatta emekliler arasındaki o skalayı, o ölçüyü de bozdunuz. Yani ne kadar umurunuzda bilmiyorum ama emekliler arasında da farklılıklar oluştu, şöyle: En düşük emekli maaşını 3.500 TL’den 5.500 TL’ye çıkardınız. Helalühoş olsun, 2 bin TL’lik bir artış var. Bakın, şöyle bir hesap yapın: 6.667 TL’den daha az emekli maaşı alan emeklilerimize yüzde 30 zam yapıldığında, o en düşük emekli maaşına yaptığınız 2 bin TL zammı alamıyor. Burada da bir düzenleme yapmak lazımdı. Yani ezbere -bir matematiğe, bir gerçeğe dayanmayan- zam politikanızla…  Yani Sayın Cumhurbaşkanı, işte, bir gün önce yüzde 25 zam ilan ediyor, bir gün sonra “Hadi, bir 5 puan daha zam yaptım, müjdeler olsun.” diyor. Hâlbuki 5 puanlık  zam, ortalama memur maaşında 400 TL’lik bir artış, ortalama ya da en düşük emekli maaşında da 240 TL’lik bir artış… Yani sanki böyle büyük bir şey bağışlamışçasına “Hadi, yüzde 5 zam yaptım…” Böyle olmaz bu hesap ya! Yani yirmi yıldır bu ülkeyi yöneten bir siyasal iktidarın memur, işçi, emekli zammı söz konusu olduğunda artık bir planı olmalı, bir tecrübesi olması, bir hesabı olmalı. Siz hesapsız kitapsız zam yapıyorsunuz. Aklınıza hangi oran geliyor? İşte, yüzde 25, yüzde 25; yüzde 30, yüzde 30. Neye göre değerli milletvekilleri, değerli AK PARTİ’liler? Yirmi yılı boşuna mı geçirdiniz ya, hiç mi bir şey öğrenmediniz? Kaçıncı Maliye Bakanı değişmesi! Sayın Nebati konuşuyor Maliye Bakanı olarak, hiç mi uyarmıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Gerçek budur; memurun, öğretmenin, işçinin, emeklinin kaybı bir yılda şu kadar, iki yılda şu kadar, üç yılda şu kadar diye hiç mi aranızda konuşmuyorsunuz? Bunu anlamakta zorlanıyoruz biz.

Yani, artık, bu milleti temsil etmekten çok uzak bir şekilde tavırlandığınızı siz de biliyorsunuz. Yirmi yıldır o Şener Şen’in Bilo’ya dediği gibi “Hele neden yaptım, sor bakayım!” lafı sizi vatandaşın karşısında kurtarmayacak artık. Bu 2023 genel seçimlerinde, inşallah, vatandaş bunun hesabını burnunuzdan -vallahi- fitil fitil getirecek diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Serpil Kemalbay Pekgözegü         Fatma Kurtulan                           Mensur Işık

        İzmir                                       Mersin                                        Muş

   Kemal Peköz                       Mehmet Ruştu Tiryaki                     Murat Çepni

        Adana                                      Batman                                       İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurunuz Sayın Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Değerli halklarımızı selamlıyorum.

AKP-MHP iktidarı bir karabasan gibi halkımızın üstüne çökmüştür. İktidarı elinde tutmak için her türlü kirli siyasete başvurmaktadır. Türkiye, uyuşturucu baronları, siyasi suikast failleri, mafya ve çeteler için âdeta cennete çevrilmiş, ekmeğini alın teriyle kazananların yaşamı ise cehenneme döndürülmüştür. Pazar, market yangın yeridir; faturalar el yakmaktadır. Yeni ekonomik modelle yeni sömürü politikalarına imza attınız. Kur korumalı mevduat sistemiyle bankalarda servetler korunurken, döviz yükselirken pazarda enflasyon canavarını azdırdıkça azdırdınız. Enflasyon en acımasız soygundur, yoksuldan aldınız zengine verdiniz. Türkiye İstatistik Kurumunu, TÜİK’i sarayın hesap makinesi yaptınız, TÜİK üstünden ücretlere yapılacak zamları dizayn ettiniz. Asgari ücret sözde enflasyona göre belirlenmiştir, hele memura verilecek zam ise tam bir maskaralık olmuştur. Ne diyor kamu emekçileri, onlara kulak vermek gerek: “TÜİK şaşırmış, maaşları aşırmış.” Evet, o kadar algı, o kadar müjde, o kadar şak şak ama kamu emekçileri gerçekleri ifade ediyor: “TÜİK şaşırmış, maaşları aşırmıştır.” Hakikat bu olmuştur, TÜİK’e sarayın verdiği görev maaşları aşırma görevi olmuştur.

ENAG, Enflasyon Araştırma Grubu, gerçek enflasyon verilerini açıklıyor. ENAG verilerine göre yıllık enflasyon yüzde 137,5 yani gerçek enflasyon TÜİK enflasyonu değerinin neredeyse 2 katıdır yani emekçiye yapılan zamlar müjde değil, devede kulaktır. Öte yandan asgari ücrete üç kuruş zam yaptınız diye sermayeye vermediğiniz destek kalmadı. Asgari ücret zaten gerçek enflasyonun katbekat altında belirlendi, patronlar neden şikâyetçidir ki? Asgari ücret zaten ortalama ücret olmuştur. İşçiler iş cinayetlerine, meslek hastalıklarına mahkûm edilerek kölece çalıştırılıyor. Desteklenmesi gereken patron mudur, işçi midir burada? Ekonomik kriz sermayedarı mı vurdu, yoksa patronları mı? Patronlar saraydakine ayak uydurarak uçan, yüzen saraylarda yaşamak zorundalar mı?

Sayın vekiller, minnet duymamız gereken birileri varsa onlar sermayedarlar değil ekmeğini alın teriyle kazanan emekçiler olmalıdır. Bu kanun maddesi işçiden kesen, sermayeye peşkeş çeken zihniyet tarafından getirildi ve işverene asgari ücret desteği kapsamında -her işçi için 400 lira- İşsizlik Fonu’ndan karşılanmak istenilen rakam işçiye verilmesi gereken rakamdır. “Ne hakla İşsizlik Fonu’ndan patrona veriyorsunuz?” diye sormak istiyorum. Zamanı geliyor, yeri geliyor yerin 460 metre altında çalışan işçi dahi İşsizlik Fonu’ndan yararlanamıyor; sermaye sahipleri ise kolay kazancın peşinde ve iktidara yakınlıklarını kullanarak bu fonlara kolayca erişebiliyorlar. 

Sermayeye onca destek veriliyor, yine de işsizliğin en çok olduğu ülkeler arasındayız, TÜİK verilerine göre dahi Türkiye'de 8 milyon işsiz bulunuyor. Hangi teşvikiniz işsizlik sorununu çözdü ki bu teşvik çözsün. İşsizliğin bu kadar yüksek olması emekçinin suçu değil, tam tersine Erdoğan'ın ekonomi politikalarının sonucudur; sebep Erdoğan’dır, sonuç işsizliktir. Bu teşviki önümüze getireceğinize OECD ülkelerinde istihdam yüzde 80’lere dayanmışken bizde neden yüzde 50’ye yapışıp kaldı, önce sizin bize bunu açıklamanız gerekiyor. 

Kadınlara ayrımcı politikalar izlediniz, “Kadının yeri evidir.” dediniz. “En iyi kariyer anneliktir.” gibi hurafelerle kadın üstündeki erkek egemenliğini pekiştirerek kadın emeğini ucuz ve güvencesiz, hatta evlerde karşılıksız emek olarak sömürmeyi tatlı bir kazanç saydınız. Kadın işsizliğini de kadınların iyi işlere erişememe sorununu da yirmi yıldır çözemiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla)  – Sermayeye teşvik vermeye geldiğinde İşsizlik Fonu’na el atmaktan geri durmuyorsunuz. Kadınlar için neden İşsizlik Fonu’nu kullanmadığınızı size soruyorum. Kadın işsizliğini çözmek, bakım emeğini kamu hizmeti olarak sunmaktan geçer. “Gelin, kamu kreşleri, kamu bakım merkezleri açalım.” dediğimizde hemen bize “Kaynak nerede?” diye soruyorsunuz. Kaynak işte burada. Patronlara işsizin parasını vererek istihdam bekleyen siz mi hayalcisiniz, biz mi hayalciyiz? İşsizlik Fonuna erişim kasıtlı olarak işsizlere zorlaştırılmaktadır, İşsizlik Fonu patronlara peşkeş çekilmektedir. AKP sermaye sevici bir parti olduğunu her fırsatta ortaya koymaktan çekinmemektedir. Bu sermaye sevici partiden bu halkı kurtaracak ve Türkiye’de emekten yana, barıştan yana bir yeni Türkiye yaratacağız. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununu ve Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tekilifi’nin 4’üncü maddesiyle 5510 sayılı Kanun’a eklenen geçici 93’üncü maddenin birinci fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonundan” ifadesinin “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bütçesine konulan ödenekten”, üçüncü fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonu katkısından” ifadesinin “hazine katkısından”, “İşsizlik Sigortası Fonunca” ifadesinin “hazinece”, altıncı fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonunca” ifadesinin “hazinece”, dokuzuncu fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonu” ifadesinin “hazine”, “Türkiye İş Kurumuna” ifadesinin “hazineye”, on birinci fıkrasında yer alan “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Türkiye İş Kurumunun görüşleri alınmak suretiyle Kurum tarafından belirlenir.” ifadesinin “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığı tarafından müştereken belirlenir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Özgür Ceylan                Emine Gülizar Emecan                   Kani Beko

Çanakkale                              İstanbul                                  İzmir

Cavit Arı                              Baha Ünlü                 Ömer Fethi Gürer

  Antalya                               Osmaniye                                Niğde

Süleyman Girgin                 Bülent Kuşoğlu           İlhami Özcan Aygun

   Muğla                                  Ankara                               Tekirdağ

                                         Fikret Şahin

                                           Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılmıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Çanakkale Milletvekili Sayın Özgür Ceylan.

Buyurunuz Sayın Ceylan. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 392 sıra sayılı Teklif’in 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Çalışan memurundan işçisine, emeklisine, işverenine kadar milyonlarca yurttaşımızı doğrudan ilgilendiren ve etkileyen bir torba teklifi görüşüyoruz. Tepeden tırnağa bilgisiz, ilgisiz ve liyakatsiz kadroların yirmi yılın sonunda Türkiye'yi getirdiği noktanın neticesidir bugün konuştuğumuz teklif. Saraydaki Cumhurbaşkanından tutun da ne yaptığını bilmez ekonomi bürokratlarına, ışıltısı kendi önünü dahi aydınlatamayan Bakanına kadar bütün liyakatsiz kadrolar bu yaşadığımız ekonomik buhrandan sorumludurlar.

Tayyip Bey’i üzmeyen İstatistik Kurumunun yani TÜİK’in katkılarını ise Türkiye'de emeklisinden çalışanına toplumun tüm kesimleri iliklerine kadar hissetmeye devam ediyorlar.

Değerli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifin 4’üncü maddesiyle, işverenlere verilecek 400 TL katkının nereden sağlanacağını belirliyorsunuz. Siyasal partiler iktidar olduklarında hayata geçirdikleri iş ve işlemleriyle toplumun hangi kesimlerinin yanında olduklarını da ortaya koyarlar. Milyonlarca kamu çalışanı ve emeklisine hangi kritere göre yaptığını kendisinin dahi bilmediği zamla önce ölümü gösterip sonra sıtmaya razı etmeye çalışan Cumhur İttifakı, ENAG ve İstanbul Ticaret Odasının enflasyon rakamlarının yanından dahi geçmeyen TÜİK rakamlarını baz alarak işçileri ve emeklileri açlığa, memurlarıysa yoksulluğa mahkûm etmiştir.

Değerli milletvekilleri, nereden verecekmiş haşmetli sultanımız bu 400 lira asgari ücret desteğini, bir de ona bakmak lazım. Türk çalışma hayatına 1999 yılında girmiş İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılayacakmış. Tabii, bu desteği alabilecek durumda kaç iş veren var o da ayrı bir soru. Yarattığınız kriz döneminde Kuruma prim, idari para cezası ve bunlara ilişkin gecikme cezası ve faiz borcu olmayan işverenler yararlanabilecek yani tuzu kuru olanlar. Elbette Türkiye, işverenlerini destelemelidir ama bunun desteleme aracı İşsizlik Sigortası Fonu mu olmalıdır?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır.

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Üretimi, istihdamı ve işverenin ARGE yatırımlarını merkezi yönetim bütçesinden destekleyecek mekanizmaları hayata geçirmek siyasal iktidarların sorumluluğudur.

Peki, bu fon ne için kurulmuş? İlk kurulduğunda, sadece sigortalı çalışırken işsiz kalan emekçilere yani evine ekmek götürme olanağını yitiren emekçilere maaş ödemesi yapabilmek amacıyla kurulmuş. İşsizlik Sigortası Fonu ilk prim tahsilatını 2000 yılı Haziranında, işsizlere ilk ödemesini ise 2002 yılı Mart ayında yaptı. Fon ilk kurulduğunda yüzde 2 işçi, yüzde 3 işveren primi kesildi ve yüzde 2 de devlet katkısı sağlandı. 2004 yılında yapılan değişiklikle işçi pirimi yüzde 1’e, işveren primi yüzde 2’ye ve devlet katkısı da yüzde 1’e indirildi. Haziran 2022 rakamlarına göre Fon’da biriken 376 milyarın 270 milyarı harcanmış, geriye kalan para ise 106 milyar lira, harcanan 270 milyarın sadece 46,8 milyarı işsize maaş olarak verilmiş. Yanlış duymadınız, işsiz kalan emekçiyi desteklemek için kurulan Fon’dan işsizlik ödeneği olarak ödenen rakam yalnızca 46,8 milyar lira arkadaşlar. 180 milyarın üstündeki para “kısa çalışma ödeneği, nakit pandemi desteği, işbaşı eğitimi, aktif iş gücü programı, teşvik ve destekler kalemleri” adı altında iktidar tarafından sermaye kesimine aktarılmış. Nasıl olsa işçinin, emekçinin sahibi yok diye mi bu kadar rahat el uzatıyorsunuz bu ülkenin emeğiyle geçinen insanlarının birikimine?

Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı’nın iktidarında emekçilerin birikimleri yağmalanmayacak, yağmalatmayacağız diyerek sözlerimi büyük usta Ruhi Su’nun şu dizeleriyle sonlandırmak istiyorum: “Sabahın bir sahibi var/Sorarlar bir gün, sorarlar/Biter bu dertler, acılar/Sararlar bir gün, sararlar.”

Saygılarımla. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle düzenlenen ve 5510 sayılı Kanun’a eklenecek olan geçici madde 93’ün birinci fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonundan” ibaresinin “Hazineden” şeklinde, üçüncü fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “İşsizlik Sigortası Fonu” ibaresinin “Hazine” ibaresiyle ve “İşsizlik Sigortası Fonunca” ibaresinin “Hazinece” şeklinde, altıncı fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonunca” ibaresinin “Hazinece” şeklinde, dokuzuncu fıkrasında yer alan “İşsizlik Sigortası Fonu” ibaresinin “Hazine” ibaresiyle ve “Türkiye İş Kurumuna” ibaresinin “Hazineye” şeklinde ve on birinci fıkrasında yer alan “Türkiye İş Kurumunun” ibaresinin “Hazine ve Maliye Bakanlığının” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Hüseyin Örs              İbrahim Halil Oral                 Ayhan Erel

  Trabzon                         Ankara                      Aksaray

Orhan Çakırlar                 İmam Hüseyin Filiz

  Edirne                               Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 4’üncü maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

4’üncü maddeyle 5510 sayılı Kanun’a geçici madde eklenmekte ve İşsizlik Sigortası Fonu’ndan karşılanarak işverene sağlanan asgari ücret desteğinin aylık 250 Türk lirasından 400 Türk lirasına çıkarılması düzenlenmektedir. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi grup toplantımızda bu konuya değinmiş ve desteğin 400 TL olması gerektiğini vurgulamıştır. Bu beyandan bir saat sonra iktidar, işverene verilecek olan asgari ücret desteğinin 400 lira olacağını kamuoyuyla paylaşmıştır. İşverenlerimizin desteklenmesini önemli ve yerinde bulmakla birlikte İşsizlik Sigortası Fonu’ndaki birikiminin işverene destek amaçlı kullanılması yolunun tercih edilmesi uygun değildir. İşsizlik Sigortası Fonu, istihdama destek olunması amacıyla işini kaybeden sigortalıların işsiz kaldıkları dönemin belirli bir bölümünde geçinebilmeleri için AK PARTİ iktidara gelmeden önce kurulmuştur. Ancak iktidarın tercih etmekte olduğu politikalar sonucunda bu fon işçiler için kullanılan bir kaynak olmaktan çok, işvereni destekleme fonuna dönüştürülüştür. Bu desteğin hazine tarafından karşılanması daha doğru bir yöntem olacaktır diye düşünüyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bilindiği üzere, BAĞ-KUR’lu ile SSK’li vatandaşlarımız arasında prim gün sayısı eşitsizliği bulunmaktadır. Tarafıma gelen, Aksaray’dan bir berber esnafımızın gönderdiği iletiyi aynen sizlerle paylaşmak istiyorum: Toplumda en çok çalışan kesim olan esnaf ve sanatkârlarımız sabahın erken saatlerinden gecenin geç saatlerine kadar işinin başında, ayakta mesleğini icra etmektedirler. Yanında çalıştırdığı işçilerle birlikte istihdama katkı sağlamaktadırlar. Ancak, esnafın yanında çalışan işçiler 5.000 gün veya 7.200 gün primle emekli olurken esnafımız 9.000 günü doldurmak zorunda. En fazla primi ödeyen esnafımız olmasına rağmen, en düşük emekli maaşını da alan yine bu esnafımızdır. Sosyal güvenliğin tamamı aynı şemsiye altında toplanmasına rağmen esnafımızın prim gün sayısı maalesef düşürülmemiş olup BAĞ-KUR’lu âdeta üvey evlat gibi görülmektedir. Bu dengenin yeniden düzenlenmesi ortadaki haksızlığın ortadan kaldırılası gerektiğini düşünmekteyiz.

Yine, çiftçilerimizin feryadını size aktarmak istiyorum: Çiftçilerimizin 2022’de 2.158 lira olan tarım BAĞ-KUR primleri, 2023 yılında 3.452 liraya yükselmiştir. Hazine teşvik indirimiyle 2.952 lira olan bu tutarı çiftçilerimizin günün şartlarında ödemesi pek mümkün görünmemektedir. Çiftçilerin Tarım BAĞ-KUR primlerine uygulanan yüzde 5 oranındaki hazine teşvik indiriminin enflasyon göz önüne alınarak makul düzeye yükseltilmesi gerekmektedir. Yine, çiftçilerimiz 9 bin gün prim ödemesiyle emekli olmaktadır. Diğer sigortalılar yirmi yıl çiftçilerimiz ise yirmi beş yıl prim ödemesi yapmak zorundadır. Çiftçilerimizin sigorta prim ödemesi yarıya düşürülmezse tarım BAĞ-KUR sigortalı sayısı her geçen gün erimeye devam edecektir. Çiftçilerimizin yaşadığı sıkıntılı dönem dikkate alınarak muafiyette geçen sürelerin borçlandırılması sağlanmalıdır. Emeklilikte yaşa takılanlarla ilgili kanunda değişiklik yapılırken tarım BAĞ-KUR sigortası prim gün sayısı 2008’de olduğu gibi on beş güne indirilmelidir. Çiftçilerimizin çalışma şartlarının zorluğu dikkate alınarak doksan gün yıpranma payı ilave edilmelidir. Tarımda çalışan kadınlarımızın çok büyük bir kısmı sosyal güvenlik sistemine kayıtlı değildir. Kadın çiftçilerimizin sisteme katılımı desteklenmeli, gençlerimizi ve kadın çiftçilerimizi tarımda tutmak için teşvik edici önlemler alınmalıdır.

Erzurum Milletvekili Sayın Naci Cinisli’nin vermiş olduğu kanun teklifi maalesef iktidar partisinin oylarıyla reddedilmişti. Oysa bu kanun teklifinde belirli şartlara haiz çiftçilikle, hayvancılıkla uğraşan her aileden bir kadının sigorta edilmesi ve priminin devlet tarafından karşılanması kabul edilmiş olsaydı buradaki kadınlarımızın sisteme katılımı sağlanmış olacaktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN EREL (Devamla) – Kadınlarımızın sigortalı olmadan önce gerçekleşen doğumları nedeniyle hizmet borçları yapabilmeleri sağlanmalıdır. Devletimiz çiftçilerimizin sosyal güvenlik haklarını -devlet eliyle- verebilecek, çiftçilerimize, mağdur vatandaşlarımıza her türlü desteği sağlayacak güçtedir; yeter ki Türk devletinin, Türk milletinin millî kaynakları eşit ve adil bir şekilde paylaştırılsın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

   Yasin Öztürk                            Orhan Çakırlar                     Fahrettin Yokuş

       Denizli                                      Edirne                                       Konya

İbrahim Halil Oral                           Ayhan Erel                             Hüseyin Örs

       Ankara                                     Aksaray                                    Trabzon

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Ömer Fethi Gürer                       Süleyman Girgin              İlhami Özcan Aygun

        Niğde                                       Muğla                                     Tekirdağ

      Cavit Arı                                  Kani Beko                         Bülent Kuşoğlu

       Antalya                                      İzmir                                       Ankara

Emine Gülizar Emecan                 Mahmut Tanal                             Baha Ünlü

      İstanbul                                    İstanbul                                  Osmaniye

   Fikret Şahin

      Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Denizli Milletvekili Sayın Yasin Öztürk.

Buyurunuz Sayın Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve beraberinde eklenen torba kanun teklifinin 5’inci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifinin 5’inci maddesi coronavirüs salgını sebebiyle yapılan kısa çalışma ödemelerinde sigortalıların fiilî çalışmalarından doğan eksik primlerinin ödenmesi durumunda bu çalışmalarının hizmetlerinden sayılması düzenlenmektedir. Bu düzenlemeye elbette itiraz etmiyoruz ama bu konunun Meclis gündemine çok önceden getirilmesi gerektiği hususunun da altını çizmek isterim. Çünkü bu dönemde yaş şartını doldurmasına rağmen, eksik primleri nedeniyle emeklilik hakkına kavuşamayan binlerce çalışanımız mağduriyet yaşadı. Kısa bir hatırlatma yapalım: Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının verilerine göre, salgın nedeniyle Mart 2020 ile 1 Temmuz 2021 arasında 506.264 firmada 3 milyon 773 bin çalışan kısa çalışma ödeneği aldı. Birincisi, kısa çalışma döneminde işçilere ücretleri eksik yatırıldı. İkincisi, aynı dönemde iktidarın işten çıkarma yasağı olarak sunduğu ücretsiz izin uygulaması yapıldı. Bunun bir istinası olan Kod-29 uygulaması ise yine işçi aleyhine bir durum olarak kullanıldı ve ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan hâller gibi içi çeşitli bahanelerle doldurulan bu uygulama sonucu birçok çalışan işten çıkarıldı. Üçüncüsü, kısa çalışmayla ücretsiz izin uygulamasının devrede olduğu yaklaşık bir buçuk yıllık sürede işçilerin emeklilik sigorta prim ödemeleri de donduruldu. Bu sürede sağlık hakkından yararlanabilmeleri için işçilerin sadece genel sağlık sigortası primleri yatırıldı. Ve dördüncüsü, pandemi sürecinde tüm iş yerleri kapanmadı. Özellikle gıda, eğitim ve taşımacılık sektörü sürekli açıktı. Pandemi döneminde tam zamanlı çalıştığı hâlde birçok işçiye kısa çalışma ödeneği ödendi, hâliyle bu süreler için sigorta primi hesaplanmadı, hizmetlerinde boşluk oluştu. Şimdi, bu mağduriyet giderilmeye çalışılıyor ama üzerinden tam bir buçuk yıl geçtikten sonra. Sorun o zaman çözülmüş olsa talep bekleyen 138 bin çalışan emeklilik hakkını elde edecekti, şimdi, bu kanun teklifi kapsamında 141 bin kişilik ek müracaat daha bekleniyor. Kısa dönem çalışma mağdurları biz de dâhil olmak üzere bir buçuk senedir çalmadık kapı bırakmadı.

Bugüne kadar bu soruna kulaklarını tıkayan AK PARTİ’sinin EYT’liler, sözleşmeliler gibi bu kesimi de bugün hatırlamasının nedeni belli; seçim. AK PARTİ’si zannediyor ki vatandaşın haklı taleplerini seçim zamanı hatırlayınca oylar kendi hanesine çevrilecek. Seçim zamanı unuttuklarınızı hatırlamanız vatandaşımızı da unutkan mı yapacak? Bu vatandaşlarımız bir buçuk yıl önce emekli olacaklardı. Bu vatandaşlarımızın içinde işten çıkarma yasağının sona ermesiyle işsiz kalanlar oldu, yaşı nedeniyle ne iş buldu ne de aş. Onlar bu dönemde aileleriyle birlikte yaşadıkları sıkıntıları unutacaklar mı? Vatandaşımız oy kullanma konusunda tabii ki serbest ama tavsiyemiz, ananızın ak sütü gibi helal, haklı taleplerinizi seçim zamanı gelene kadar hatırlamayanları siz de sandıkta hatırlamayın, sandıkta unutun, hatta sandığın içinden çıkarmayın. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, gelelim kanun teklifinin omurgasını oluşturan kamu çalışanlarının ve emeklilerin maaş artışlarına. Aylardır asgari ücretli, memur, emekli, maaşlarına yapılacak artış oranına kilitlenmiş durumdaydı. Tarafsızlığını, bağımsızlığını yitirmiş kurumların eline “Açıkla.” talimatıyla tutuşturduğunuz veriler üzerinden maaşlara güya artış yapıldı, müjdeyi de tabii ki kendisini halkını en fazla düşünen, başkan baba olarak gören Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı “Memur, memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranını yüzde 25 olarak uygulayacağımızın müjdesini vermek istiyorum.” dedi. Ertesi gün bir müjde daha var verdi: “Hadi iyisiniz, zammı yüzde 30’a çıkardım.” Bu kararı neye göre aldınız? El cevap: “Yüzde 25 olarak açıkladığımız artış içimize sinmediği için.” Esas cevap ise: Parayı kaybetmek seçimi kaybetmekten iyidir; yüzde 5 daha verecek olsak ne olur ki yeter ki seçimi kaybetmeyelim.

Sormazlar mı… TÜİK’e göre yıllık enflasyon yüzde 64,27; ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 137; yeni yıl için ceza harç ve bazı vergilerdeki artışları belirleyen yeniden değerlendirme oranı yüzde 123. Hâl böyleyken maaşlara yüzde 25 oranındaki artış içinize nasıl sinmişti? TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamı işinize geliyor, anladık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Ama vergiler için yüzde 123’lük bir artışı öngörüyorsanız gerçek enflasyon rakamı ayan beyan ortadadır. Matematik kolay değildir ama bu rakamların ne ifade ettiğini anlamak için dört işlemi bilmek yeterlidir.

Bunun yanında, altı çizilecek bir husus daha var. 2022’nin en kötü yıl olarak tarihe geçeceği itirafında bulunan Ekonomi Bakanı Sayın Nebati rakamlara hiç takılmıyor, en doğrusunu söylüyor: “Vatandaş enflasyonda baz etkisine değil, cebine bakar. En düşük emekli maaşı 5.500 lira olacak.” Ailesiyle birlikte 5.500 lirayla yaşamak zorunda olan 2 milyon 721 bin emeklimiz var yani yoksulluk sınırını, asgari ücreti geçtik, açlık sınırının çok altında bir maaşla geçinmek zorunda olan 2 milyon 721 bin emekli.

İşte, bu ekonomik ortamda herkesin cebine, vatandaşın gözüne baktığı bu noktada artık yüzde 100 oranda zam bile yapsanız artık miadınız doldu, ne yaparsanız yapın su köprüyü böldü, yolun sonu göründü. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Tokat Milletvekili Sayın Kadim Durmaz.

Buyurunuz Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekillerimiz ve aziz milletimiz; hepinizi sevgi, saygı ve hürmetle selamlıyorum.

Bugün burada, Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, bu Parlamentoda onlarca yasal düzenlemelere imza attık ama hiçbirinde iktidar ve küçük ortağı, bu ülkenin hayrına olan ortak bir anlayışla bir yasa çıkarma kültürünü ne yazık ki hayata geçirmedi. Aslında şöyle baktığımızda, her birinizin yüzü de gergin, hiçbiriniz de yaptığınız işten mutlu değilsiniz. Bunun yolu nedir? Bunun yolu, gece gündüz çalışan, üreten ana muhalefetin ve muhalefet partilerinin bu ülkede yaşadığını, bu ülkenin insanlarının hayrına da bazı önerileri buraya taşıdığını görmenizdir. Siyasi ömrünüz bitti hâlâ bu olgunluk noktasına gelemediniz.

Arkadaşlar, sizler alanda yoksunuz, sizler sokakta yürümüyorsunuz, küçük esnafın, sanatkârın ve emeklinin yanında olamadınız, olamıyorsunuz bu ülkeye yaşattıklarınızla. Şu yasada birkaç madde geçti ama bunların hiçbiri gerçekten etki alanında olduğu kesimleri mutlu etmedi. Şimdi, bakın bu ülkeye reva gördüğünüzü şeye: En düşük emekli aylığı 3.500 liradan 5.500 liraya çıkarılacak. Ya, arkadaşlar, başka bir ülkede yaşamıyorsak Allah rızası için şu 5.500 lirayla geçinebilmenin yolunun sırrını şuradan çıksın da AK PARTİ’li ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekilleri bu aziz millete bir anlatsınlar ya. (CHP sıralarından alkışlar) Ya, arkadaşlar, Anadolu’nun küçük kentlerinde, Tokat’ta bile 5 bin lira kirayla evde kalan insanlar var. Siz reva gördüğünüz rakamla bir emekliye “Ne kadar kısa sürede ömrünü tamamlarsan 5.500 lirayla idare et.” diyorsunuz.

Arkadaşlar, lütfen elinizi vicdanınıza koyun. Yaptığınız bütçe ve şu paketin maliyeti yaklaşık olarak 300 milyar lira. Tabii, siz birkaç yıldır bütçe hedeflerinizi de yakalayamıyorsunuz, altı aylık da olası bir ömrünüz kaldı, kalmadı, bu bütçenin içerisinden de bunu yapıyorsunuz ama attığınız taş ürküttüğünüz kurbağaya değecek, değmiyor arkadaşlar, bunu söyleyeyim.

Tabii, 5’inci madde nedir? 5’inci madde özünde doğru bir madde, diyor ki: “Koronavirüs salgını sebebiyle yapılan kısa çalışma ödemelerinde hatalı işlemlerden dolayı hizmetleri Kuruma eksik bildirilen sigortalılar için yeniden beyanname verme hakkıdır.” Bu doğru bir hak, biz de bu maddeyi destekliyoruz. Şu ana kadar başvuran esnaf sayısı 30 bin ama toplamda 180 bin iş yeri bundan yararlanacak. Bununla birlikte, sigortalılığı süren, emekliliğine katkısı olmayan 1 milyon 350 bin kişi de bu düzenlemeden etkilenecek. Bu anlamda biz bu maddeye destek veriyor, katkı sunuyoruz. Yani eksik primlerin cezasız olarak yatırılması düzenlemesi doğru bir şey ama arkadaşlar, yirmi yıldır bu aziz milletten oy alan AK PARTİ iktidarı olarak liyakatsiz kadrolarınızla her geçen gün bir eksiğinizi, bir aksamanızı, bu ülkeye verdiğiniz bir zararı düzeltmekten bıktı usandı kamuda çalışanlar da. Temel yolu nedir? Ya, arkadaşlar, bu ülkede birlikte yaşıyoruz; ne olur, bu ülkede sivil toplum örgütlerini, meslek odalarını, emek örgütlerini, sendikaları dinleyerek yasal düzenlemeleri çıkaralım ve konunun bileşenlerinin söylediklerini değerli bulup mutlaka onların yaşamına dokunacak düzenlemeleri birlikte, gülerek, şen şakrak, katkı sunarak çıkaralım ve mutlu olsunlar. Bakın, az önce kabul edilecek diye -bütün arkadaşlar Mecliste bile değil, Parlamentoyu çalıştıran iktidardır- hemen gelip yeter sayıyı yakalamanın peşindeyiz, biz de ona destek veririz ama bizi anlayın, birazcık dinleyin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Birçoğunuzun yaş grubuna şöyle bakıyorum, babalarınız metropol kentlere geldiğinde bir çalışan insan evindeki 2-3 çocuğunun eğitimini yaptırabiliyor, geçinebiliyordu. Arkadaşlar, şu anda bir eve iki maaş da girse geçinileceği yok bu ücretlerle. İlan etmişsiniz, asgari ücret 8.506 lira ama ömrünün kalan süresinde bu ülkede mutlu olmak hakkı olan emekliye 5.500 lirayı reva görüyorsunuz. Onların ahı, onların vebali hepinizin üzerinde olacak ve olacak ilk seçimde, elbette ki o sandıkta demokratik bir şekilde, sizin onlara reva gördüğünüzün karşılığını bu insanlar verecek arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Cumhuriyetin 2’nci yüz yılına girerken bütün insanların beklediği, bütün meslek gruplarının… Bakın, öğretmenler cumhuriyetin 2’nci yüz yılında 100 bin atama bekliyor. Çalışanlar, memurlar, işçiler, emekliler, emekli olmuşlar bayram ikramiyelerinin güncellenip hiç değilse 3 bin 500 lira olmasını istiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

KADİM DURMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım, toparlıyorum.         

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Kamuda aynı kurum ve kuruluş da eşit işi yapan, “Eşit işe eşit ücret.” deyip alamayan insanlar bu adaletsizliğin, isminde “adalet” bulunan partiden ve muhalefetin destekleriyle bunun düzeltilmesini istiyor. Yine “özelleştirme” diye kamu kurumlarına savurduğunuz insanlar, eğitim ve tahsillerinin karşılığı olan kadro ve ücretlerini almak istiyor. Bu ülkede birçok şeyi yok ettiniz ama şunu unutmayın: Bir kişi, karşısındaki kişiye hoşgörü gösteriyorsa bunun anlamı “Ben insanım ve senin de insan olduğuna inanıyorum.” demektir ama “Ben safım, gel benim sırtıma bin, buradan inme.” demek değildir. Aziz millet günü geldiği zaman sizi hak ettiği yere gönderecektir diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin son cümlesinde yer alan “ve” ibaresinin “ve/veya” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ruştu Tiryaki                    Murat Çepni Kemal Peköz                      

       Batman                                      İzmir                                        Adana

Fatma Kurtulan                             Mensur Işık

       Mersin                                        Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, her şey kitabına uygun yaşanıyor. İnsanlık tarihi sınıf mücadeleleri tarihi. Zenginliğin kaynağı da çok çalışmak değil; yoksulun ödenmeyen emeğidir, yoksulun el konulan emeğidir zenginliğin kaynağı. Dolayısıyla, içinde bulunduğumuz ekonomik kırımın sebeplerini, sonuçlarını tartışırken de meseleye hangi kesimlerden, hangi sınıflardan yana baktığımızla ilgili bir durumdur. Bakın, en yüksek gelire sahip yüzde 10’luk kesim, düşük gelire sahip yüzde 50’lik kesimden 23 kat fazla kazanıyor. Şimdi, bu durumu iktidara sorarsanız, sermayeye sorarsanız şöyle cevap verecekler: “Bunda hiçbir sorun yok. Yapılması gereken sadece, çok kazananın biraz daha fazla zekât vermesidir.” Yani yoksula biraz daha, ölmeyecek kadar para verilmesini savunurlar. Dolayısıyla, buradaki mutlak eşitsizliğe özel bir itirazları yoktur. İşte, AKP de bir şirketler koalisyonu olarak ve “Ülkeyi bir şirket olarak yöneteceğim.” diyen bir parti olarak bugün sermaye çıkarlarını savunma düzenlemeleri getirmekle yükümlüdür.

Şimdi, bakın, Hazine ve Maliye Bakanı Nebati, 13 Aralık 2022’de şöyle söylemiş: “2022 en kötü yıl olarak tarihe geçti. 100 milyar dolar dış ticaret açığı, 50 milyar dolar cari açık söz konusu ama çok şükür, bu zor dönemi geride bırakıyoruz.” Evet, tam da bir AKP Maliye Bakanı. Şimdi, geride bırakıyoruz da nasıl bırakıyoruz? Şöyle bırakıyoruz: Milyonlarca insan, açlıkla uğraşıyor, yoksullukla uğraşıyor, tümüyle bir geleceksizliğe mahkûm edilmiş durumda. Bakın, bu süreçte 2 tane Türkiye var; bir tanesi, yüzde 300-500 kâr yapan şirketler ve bankalar ve AKP etrafında kümelenmiş şirketler, rant grupları, saadet zinciri üyeleri; bir tarafta da milyonlarca aç, yoksul insan, emekçi. Evet, bu tabloda, bu 2 Türkiye'nin içerisinde biz şunu savunuyoruz, diyoruz ki: Bu zenginliğin kaynağı hırsızlığın ta kendisidir, yoksullardan çalındandır, yoksulların ödenmeyen emeğidir, doğa katliamıdır. Evet, bunun karşısında ancak ve ancak emeği çalınanların yan yana gelmesiyle durabiliriz.

Şimdi, iktidar demişti ki: “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” E, ne oldu? Faiz 9’a düşürüldü; enflasyon resmî rakamlara göre yüzde 64 küsur, resmî olmayan, gerçek rakamlara göre, sokağın, halkın enflasyonu ise yüzde 200-250 civarında. Peki, eğer faiz düştüyse bu bankalar ucuza aldıkları, bedavaya aldıkları parayı niye halka ortalama yüzde 40’la satıyorlar? Şimdi, faiz karşıtı AKP burada hangi tutarlılığı ortaya koyuyor; başından sonuna tutarsızlık. Burada mesele şu: Bir servet transferi gerçekleşiyor, halkın, yoksulların bütçesi, vergileri AKP eliyle bir avuç kan emiciye hortumlanıyor. İşte, bu teorinin Türkçesi tam olarak budur.

Şimdi, sözüm ona enflasyonu düşürüyorlar. Oysa, bakın, sadece FAO’ya göre 2022’de küresel gıda fiyatları yüzde 1 düşüyor ama aynı rakamlarla Türkiye'de gıda enflasyonu yüzde 77 artıyor. Bu koşullarda, bakın açlık sınırı 8.500 TL, yoksulluk sınırı 26.500 TL ama emekliye verilen maaş en düşük -sözüm ona- 5.500 TL ve bunu da bir lütuf olarak veriyor AKP.

Şimdi, EYT meselesine geldiğimizde de aynı şeyle karşı karşıyayız. Şimdi, EYT niye çıkmıyor, niye gelmiyor? Çünkü henüz daha seçim açısından rantabl olmuş değil, onun hazırlıklarını yapmaya çalışıyor AKP. Şimdi, bakın, burada da bunu bir lütuf olarak sunuyor. Oysa, EYT milyonlarca insanın gasbedilmiş hakkıdır. Şimdi bu gasbedilmiş haklar geri alınmaya çalışılıyor fakat bu yapılırken de yarım yamalak yapılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Bakın, stajyerler sigortalı sayılmıyor, sömürülüyor. Stajyerlerin bu hakkı verilmelidir. Aynı zamanda, SSK ve BAĞ-KUR birleştirilmesine rağmen BAĞ-KUR’lular bu süreçten faydalanamıyor, bu hak gasbediliyor, bu hak tanınmalıdır. Aynı zamanda Emekli Sandığı için de aynı şey geçerli, Emekli Sandığı emeklileri de bu haktan faydalanamıyor. Yine, pandemi sürecinde kısa çalışma ödeneği gerekçesiyle işçilerin sigorta girişi yapılmadı ve dolayısıyla bugün bu haktan da, EYT’den de bu işçiler o dönem açısından faydalanamıyorlar. Yine, 1999 depremi süreci açısından da aynı şey geçerli, orada da bu insanlar, 1999 depremi mağdurları faydalanamıyorlar. Bütün bunlar yerine getirilmelidir ve hakları verilmelidir. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 5’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime on dakika ara veriyorum.

                                                                            Kapanma Saati: 23.15

 

 

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 23.31

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: İshak GAZEL (Kütahya), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 48’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 6 ila 9’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Durmuş Yılmaz.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURMUŞ YILMAZ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir yasa görüşüyoruz, 392 sıra sayılı  Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi. Şu ana kadar gerek muhalefetten gerekse iktidardan bu kürsüye gelip konuyla ilgili görüş bildiren arkadaşlarımızın hepsinin üç aşağı beş yukarı söyledikleri aynı. İktidar artan enflasyon nedeniyle bozulan gelir dengesini tekrar ihdas edebilmek için birtakım ilave ödemeler yapmaya karar verdi ve bunu da bütçeleştirdi. Muhalefet olarak biz de diyoruz ki: Bu yetmez, siz geçinebiliyorsanız geçinin. Bu parayla ne emekli geçinebilir ne de asgari ücretli geçinebilir. Ayrıca, yaşanan süreç içerisinde de gerek işçi emeklisi gerekse memur emeklisi ile şu anda çalışan asgari ücretlinin arasındaki denge de bozuldu. Bozulan denge de genellikle asgari ücretlinin lehine, emeklinin aleyhine. Daha önce emekli, asgari ücretliden daha fazla gelir elde ederken, an itibarıyla emekli asgari ücretliye göre dezavantajlı duruma düşmüş vaziyette. Yasanın getirdiği düzenlemeye göre asgari ücretli yüzde 54,6, memur emeklisi ve diğer emekliler de yüzde 30 zam aldılar ve iddia o ki -ben de katılıyorum- aslında memur emeklilerinin aldıkları zam yüzde 30 değil, bunun hesabını benden önce konuşan diğer arkadaşlar da yaptılar. Bunun yüzde 8’i zaten toplu sözleşmeden gelen bir hak, geriye kalanı geçmiş enflasyonun telafisi için verilmiş bir ödeme ve bunun zamla bir ilgisi yok, bunun katkısı sıfır; dolayısıyla, geriye kalan, refah katkısıyla ilgili bir oran var. Dolayısıyla, bunu yüzde 30 da yapsak, 35 de yapsak bu mevcut ortamda bu paralarla geçinilmesinin mümkün olmadığını hepimiz biliyoruz ve kabul ediyoruz.

Aslında şu ana kadar buraya gelen hiçbir milletvekili arkadaş bence meselenin özüne, esasına dokunmadı; meselenin özü, esası enflasyon. Hiç kimse “Enflasyonla mücadele istiyoruz.” demedi. Bugün biraz önce sosyal medyada gördüm, Türkiye tekstil ihracatçıları Sayın Bakanı ziyarete gitmişler ve demişler ki: “Biz bu kurla ihracat yapamıyoruz, şu anda dolar kurunun 23 lira olması gerekir.” Diyelim ki Bakan Bey buna “Evet, yapalım.” dedi, doları 23 liraya getirdi; 23 lirayla bu insanlarımız üç ay, beş ay rahat bir ihracat yaparlar fakat üç ay, beş ay sonra enflasyon böyle gittiği sürece yine tıkanacaklar, yine ihracat yapamayacaklar. Dolayısıyla, yapılması gereken şey, istenilmesi gereken şey… Bunu muhalefet de isteyecek, iktidar da isteyecek, sivil toplum kuruluşları TÜSİAD’ı da isteyecek, MÜSİAD’ı da isteyecek “Ey devlet, ey Maliye Bakanı, parama itibar kazandır, enflasyonu kontrol altına al ve dolayısıyla da benim önümü aç.” demesi lazım. Biz ne yapıyoruz şu anda? Önce enflasyonu yaratıyoruz, ondan sonra kendimizi yarattığımız enflasyona adapte ediyoruz, kendimizi ona uyduruyoruz; bir iki ay, üç ay refaha erişiyoruz, arkasından tekrar enflasyon yükselmeye devam ediyor, ne verdiysek bunu tekrar geri alamıyoruz ve kaybediyoruz. Geçen senenin başındaki 2.500 lira, yine geçen senenin ortasındaki 3.500 liradan, bugünün de 5.500 lirasından çok daha kıymetli. Biz önümüzdeki yıl ve ondan sonraki yıllar emin olun 15 bin liralık, 20 bin liralık asgari ücreti konuşmaya devam edeceğiz ve bunu alanlar da bundan kesinlikle ve kesinlikle mutlu olmayacaklar, geçinememeye devam edecekler. Dolayısıyla, yapılması gereken şey arabayı atın önüne koşmak değil, adam gibi enflasyonla mücadele edip atı arabanın önüne koymak, bunun için tedbir almak, Türk lirasının itibarını sağlamak. Bunu yapmadığımız sürece gelecek sene aynı şeyleri konuşmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla, kolektif bilincimizin muhalefetiyle, iktidarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla yöneticilerimizden istemesi gereken şey enflasyonla mücadele olması lazım. Enflasyonla mücadeleyi istemezseniz, istemezsek karşılaşacağımız şey; kazançlarımız çarçur oldu, yeni bir durumla karşı karşıyayız, kendimizi hadi yeniden buraya adapte edelim. Bunun sonu yok. Dediğim gibi, gelecek sene biz 15 bin liralık asgari ücreti, takip eden yılda 20 bin liralık asgari ücreti konuşabiliriz. Onun için hepimiz aklımızı başımıza devşirelim. Enflasyonun yaptığı tahribatın ne olduğunu bütün dünya tarihi biliyor. Enflasyonunun olduğu yerde gelir dağılımı bozulur, bu bir sonuçtur, enflasyon sebeptir. Dolayısıyla, sonuçlarla uğraşmak yerine bizatihi sorunun nedeniyle uğraşalım. Enflasyon bir bataklıktır; asgari ücret, kiradaki artış, ödenemeyen faturalar, vesaireler bataklıktır, sivrisinektir. Enflasyonu kaldıramıyorsan, enflasyonla mücadele edemiyorsan bunun sonuçları üzerine konuşur dururuz. O nedenle, tekrar ediyorum, yapılması gereken husus enflasyonla mücadeledir.

Şimdi, bir yasa geldi önümüze. Bu yasa aslında bütçeyle ilgili bir yasa. Biz niçin ayrı bir yasayla bunu yapıyoruz? 17 Ekimden 16 Aralığa kadar bir bütçe süreci vardı. Plan ve Bütçe Komisyonunda neredeyse otuz altı gün görüştük biz bunu cumartesi-pazarlar da dâhil, on iki gün de burada, Genel Kurulda görüştük. Dolayısıyla, bu yasada getirilen düzenlemeler aslında o bütçenin içerisine konulabilirdi ve bütçede birlik de sağlanabilirdi. Komisyonda, yasa teklifini getiren milletvekili arkadaşımızın bize verdiği bilgiye göre bu yasanın maliyeti 300 milyar TL. Bu 300 milyar TL bir gider, bunun karşılığında bir gelir diye bir yer yazılmadı ama sonuçta bu, bütçeyle ilişkilendirilmeli. Bunun kaynağı nereden gelecek?

Önümüzde bir seçim var, inşallah seçimde iktidar değişir. Eğer iktidar değişir de biz bu makama gelirsek, biz bu karar verme noktasına gelirsek yapacağımız şey şu: Aralık ayı içerisinde, şu anda bu kanunda yapılan düzenlemelerle ilgili bütün veriler ortaya çıkıyor, bilinmeyen bir tane veri var, o da aralık ayı enflasyonu. Aralık ayı enflasyonu -dolayısıyla kasımı biliyoruz- Ocağın 3’ünde belli olacak. Yasanın bir yerine, orada çıkacak enflasyon neyse onu oraya koyar. Dolayısıyla bu düzenlemeyi biz o gün bütçenin içerisine koyabiliriz. Dolayısıyla şu anda yapılan iş tamamen palyatif bir iş. Bunun bütçeyle ilişkin…

Sayın Bakan 300 milyar TL'yi nereden bulacaksınız? Gerçekten bize onaylattığınız, Büyük Millet Meclisinin onayladığı bu bütçenin içerisinde 300 milyar TL harcamanın karşılığı ödenek var mı? Nerede bu ödenek?

Dolayısıyla yapılması gereken şey seçimlerden sonra, inşallah, gelecek sene eğer milletimiz bize bu bütçeyi yapma hakkını verir ise, görevini verir ise böyle bir yasayla Büyük Millet Meclisinin huzuruna gelmeyeceğiz. Bu iş bütçenin içerisinde halledilecek ve dolayısıyla da yılbaşından önce Meclis tatile girdiğinde yurttaşlarımız emeklisi, çalışanı, işçisi kim varsa ne alacağını, neyle karşılaşacağını bilecektir. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Eğer millet size yetki vermeye devam ederse bunu da lütfen siz de böyle yapın. Eğer gelecek sene de böyle karşımıza gelirseniz bunun hesabını size sorarız.

Hepinize teşekkür ediyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Tamer Osmanağaoğlu…

Buyurunuz Sayın Osmanağaoğlu. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA TAMER OSMANAĞAOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Saygıdeğer milletvekilleri, sizleri ve bizleri ekranları başında internetten takip eden yüce Türk milletini ve yüce Türk Meclisini saygı ve sevgilerimle selamlıyorum.

Küresel ekonomide gerçekleşen dalgalanmalar, komşu coğrafyalarda yaşanan ve sonu savaşa varan siyasi gelişmeler hiç şüphe yok ki ülkemizi de etkilemiş hatta etkinin katlanarak hissedilmesine sebep olmuştur. Bir yandan, duruş sergilemeyen ve hatta sergileyecek iradesi dahi olmayan hükûmetlerce yönetilen ülkelerin sıfırı çektiğine şahitlik ederken diğer yandan sosyal buhranın tetiklediği siyasi buhranlarla boğuşan devletlerin de çok zor süreçlerden geçtiğine hep birlikte şahitlik ettik, etmeye de devam ediyoruz. Gerçekler gün gibi ortadayken, kuşatma bütün sertliğiyle kendini gösterirken gerçekleri görmeyen, hatta gerçekleri çarpıtarak siyasi rant elde etmeye çalışanların ihtiraslarına da tanıklık ettik, etmeye de devam ediyoruz. Ne var ki hesap yapanların hesapları karışmış, oyun kuranların oyunu bozulmuş, zorba politikalarla Türk milletine istikamet çizmeye çalışanların gayreti boşa çıkarılmıştır. Elbette bunda en büyük pay, zamanında ve büyük bir ciddiyetle aldığı önlemlerle, devletimize ve devletine duyduğu güvenle ellerini oluşturanları şaşkına çeviren milletimize aittir. Devletimizin vatandaşımızı suni ekonomik gelişmelerin ve kalıcı hasar bırakacak tehditlerin karşısında yalnız bırakmaması ve özellikle ekonomik refahı korumaya yönelik attığı adımlar elbette ilk değildir, son da olmayacaktır. Bu kapsamda, görüşülmekte olan kanunla birlikte en düşük emekli aylığı 3.500 TL'den 5.500 TL'ye artırılmaktadır. Emeklilerimizin ve memurlarımızın maaşlarında enflasyon farkı uygulamasında ön görülen yüzde 16,48 artış oranına yüzde 13,52’lik bir oran daha eklenerek yüzde 30’luk bir artışa gidilmektedir.

Ayrıca, işverenlerimize iş gücü maliyetini azaltacak şekilde verilen destek 400 TL'ye çıkarılmaktadır.

Ne mutlu ki “çözülemez” denilen sorunlar bu çatı altında bir çözüme kavuşmaktadır, “düzeltilemez” denilen aksaklıklar cumhurun iradesinin tecessüm ettiği Gazi Meclis çatısı altında bir bir giderilmektedir, “gösterilemez” denilen irade en zor dönemlerde dahi iradesini yüksek sesle ilan eden bu çatı altında kararlılıkla gösterilmeye devam etmektedir. Önümüzdeki günler “çözülemez” denilen sorunların çözüldüğüne şahitlik edeceğimiz günler de olacaktır. Önümüzdeki haftalar “düzeltilemez” denilen aksaklıkların düzeltildiğine milletçe şahitlik edeceğimiz haftalar da olacaktır. Önümüzdeki yıllar ise “gösterilemez” denilen iradenin korkusuzca ve ilkeli bir şekilde gösterileceği yıllar da olacaktır. Velhasıl, önümüzdeki yüzyıl Türkiye Yüzyılı olacak, hasretle bağrına basacağımız asır, Türk asrından başkası olmayacaktır. (MHP sıralarından alkışlar) Bilinmelidir ki kararlılığımızın kaynağı Türk milletidir, tükenmez umuzumuzun pınarı Türk asrına olan imanımızdır. Aklımızdan geçenleri kalemiyle yüreklerimize nakşeden merhum şairimiz Mithat Cemal Kuntay ne güzel söylemişti; hep beraber dinleyelim.

“Şahlanır göklere inkâr edilen heykelimiz,

Gösterir ufku, ölürken bile, solgun elimiz.

Boşa gitmez, heder olmaz, vurulup düştüğümüz,

Zalimin göğsüne çarpar düşüyorken ölümüz.

Canımızdır, acı hissetmeyerek, verdiğimiz;

Şaşırırsın, şu asırlar sana anlatsa kimiz...”

İnanıyoruz ki Türk milleti, Türk asrında şaşırtmaya devam edecektir. Biliyoruz ki Türk Devleti, Türk asrında; Türk'ü unutanlara Türk'ün kabiliyetini tekrar hatırlatacaktır. Türk milleti,  hasretle kucaklayacağı Türk asrına 2023’ün ilk baharında Cumhur İttifakı’yla birlikte bir adım daha yaklaşacaktır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; içinde yaşadığımız devir; gönüllerin hasar aldığı, kavramların savrulduğu, ruhların yaralandığı bir dönemdir. Bir yandan bireycilik vahşi bir şekilde kışkırtılmakta, diğer yandan ise bencillik cemiyet hayatını var gücüyle ezmektedir, bu iç karartan manzaranın önüne geçmenin yolu bizim öz medeniyetimizden geçmektedir. Çünkü bizi biz yapan tüm değerler insanı merkezi alan bir zihin dünyasının ürünüdür. Bu anlayışın özünde Asya bozkırlarından at sırtında gelerek Anadolu'da ölümsüz bir uygarlık inşa eden gelenek vardır, onlardan bize kalan kelimeler kuracağımız yeni dünyanın da pusulalarıdır, Gazi Meclisin çatısı altında çıkan her düzenleme bu hassasiyetle irdelenmelidir. Milletimizin hayrına olan işlere destek çıkmak iktidar olsun, muhalefet olsun, hepimizin ortak mesuliyetidir. İşçinin alın teri kurumadan hakkını vermeyi tavsiye eden nebevi öğüt başımızın tacı olmalıdır, emekliye yaklaşırken “Bereket büyüklerle beraberdir.” nasihati yüreğimizde çarpmalıdır, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” diyenlerin sesi kulağımızdan bir an bile silinmemelidir. O takdirde, Ankara, insanlığa karşı yeni bir çağın adresi olacaktır. İşte, tam bu yüzden “demokrasi” kelimesini, “barış” sözlüğünü kılıf yaparak ilkel dönemleri bile mumla aratan kokuşmuş küresel sistem Türk asrıyla birlikte yeni rayına girmeye mecburdur. Dünyada sosyal devlet anlayışı rafa kaldırıp endüstriyel devler insanların gırtlağına çökerken ümit ışığı Anadolu’dan yükselecektir. Hatırlatırım ki emperyalist kuvvetlere karşı topyekûn bir mücadele vererek hürriyete kavuşan millet Türk milletidir. Bu Meclis bundan bir asır önce nasıl bütün mazlum milletlerin umutla baktığı menzil olduysa şimdi de aynı mevkide durmaktadır. Tarih sayfaları, güç dengelerinin birçok kez bozulduğuna yer vermekte, rakip tanımayan ekonomilerin iflas ettiğini yazmakta, rakip görmeyen ülkelerin karmaşa içinde yok olup gittiğini hepimize en net hâliyle göstermektedir; bozulan güç dengesinin yeniden ve yeni bir ruhla, birlik ve beraberlik ruhuyla hareket eden milletlerin lehine yeniden kurulduğunu da hatırlatmaktadır; bugün yaşanan bundan farklı değildir. Ülkemize bütün ihtişamıyla gelen yeni yüzyılın Türk Yüzyılı olmaması için hiçbir sebep yoktur. Yeter ki o yüzyılla mücadele etmek yerine o yüzyıla hazır olalım, yeter ki o yüzyıla savaş açmak yerine o yüzyılı kucaklayacak zemine nail olalım, yeter ki kendi sorunlarımızı ihmal etmeden uluslararası arenada söz sahibi olabilme hedeflerimizden vazgeçmeyelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

TAMER OSMANAĞAOĞLU (Devamla) - Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin de ifade ettikleri gibi Cumhur İttifakı Türkiye’ye sahip çıkacaktır. Cumhur İttifakı, Türk ve Türkiye Yüzyılı’nı inanç ve irfanla inşa edecektir. Yorulmayacağız, yolumuzdan dönmeyeceğiz, düşmanca senaryolara taviz vermeyeceğiz. Sabrın boyun eğmek değil, mücadele etmek olduğunu cümle âleme hep birlikte göstereceğiz. Ben bu duygu ve düşüncelerle bu kanun teklifinin hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

(MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın Özgür Özel.

Buyurunuz Sayın Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; grubumuz adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İlerleyen saatler, gün değişiyor ve belki sabaha karşı bir yasa Meclisten geçecek. Bu yasa teklifi aslında, yapılması gerekenlerin yapılmadığı, sonra biraz yapıldığı, muhalefetin etkin şekilde gündeme getirmesiyle ve kamuoyunda oluşan tepkiyle biraz daha iyileştirildiği ama yaralara merhem olmayan, yoksulluğu ortadan kaldırmayan, yoksulluğu yok etmek yerine yönetmeyi tercih edenlerin, sesini duyması gerekenlerin sesini duymadığı ve sahip çıkması gerekenlere hakkıyla sahip çıkmadığı düzenlemeleri içeriyor. Biraz önce bir önergemiz oylandı. Önergemizde şunu söylüyoruz, diyoruz ki: “En düşük emekli maaşı asgari ücret kadar olsun yani 8.500 lira olsun.” Şimdi, bu, Adalet ve Kalkınma Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisinin milletvekillerinin yeterince salonda olmadığı bir sırada oya sunuldu. Ümidimiz, bir anda acaba önerge kabul edilecek mi? Sağ olsun, Halkların Demokratik Partisinin, İYİ Partinin milletvekilleri de -zaten benzer önergeleri var- oy verdiler ama yapılan oylamada koşarak gelindi ve neye “hayır” dendiğinin farkında bile olunmadan önergemiz reddedildi.

Peki, ne yaptınız? İmkânsız bir şey istiyorduk sanki; oysa bu ülkede sadece yedi yıl önce asgari ücretin altında emekli maaşı alanların oranı yüzde 4’tü, bundan beş yıl önce yüzde 11’di -ama 2020’den sonraki rakamlara karartma uyguluyorsunuz- 2020’de yüzde 54’tü, bu sene bu düzenlemeyle neredeyse her 4 emekliden 3’ü asgari ücretin altında kalıyor. “Bunu sadece asgari ücret kadar yapalım.” dedik ama bu önergemiz reddedildi.

Bütün hesaplar TÜİK’e göre. “Tayyip Erdoğan’ı üzmeyen istatistik kurumu” diye kısalttığımız TÜİK’in, makyajlı, kimsenin inanmadığı, sorduğunuzda, hatta anketlerde AK PARTİ’li, MHP’li seçmenin dahi çok daha üzerinde bir enflasyonu telaffuz ettiği noktada TÜİK’in rakamları esas alınarak zam oranları belirlendi, oluşan infialden sonra “25 olmasın, haydi 30 olsun.” diye söylendi. Oysaki beklenti en az asgari ücret oranında bir düzenlemeydi, yüzde 55’ti ama hakkaniyetli olan, gerçek enflasyon, bağımsız enflasyon araştırma kuruluşlarının rakamları esas alınsaydı yüzde 81’lik bir artış ancak emeklinin mağduriyetini, işçinin, memur emeklisinin ve memurların mağduriyetini giderebilecekti ama buna da “Hayır” dediniz. (CHP sıralarından alkışlar)

Bir başka uygulama, İşsizlik Sigortası Fonu'ndan işverene teşvik 400 lira. Bakıldığında 100’ün 400’e çıkması, 500 olması, özellikle asgari ücretin belli bir noktaya gelmesinde işverenin, küçük işverenin sırtından yükün alınması noktasında doğru ama çok temelden bir itirazımız var. Nedir İşsizlik Sigortası Fonu? Bir kumbara. Kumbaraya kim para atıyor? İşçiler atıyor, işveren atıyor, devlet atıyor. Peki, kumbara kimin? Kumbara işçinin ama siz o kumbaradan işçi, işsiz kaldığında verilecek o kumbaradan -eski alışkanlıklar zaten kötüye kullanım- GAP'a kullandınız, hâlen daha GAP'a kullanılanlar verilmedi; duble yollar için kullanıldı, geriye alınmadı, işçinin cebinden. Şimdi, oradan işverene pandemide yaygınlaşan ve yerleşen bu uygulamayla destek. Siz bayram geldiğinde çocuğa harçlık vereceğiniz zaman, çocuğun kumbarasından harçlığı çıkarıp çocuğa verseniz çocuk bundan memnun olur mu? Kendisine verilse bile isyan eder. Siz, bir de oradan alıp işverene, işçinin kumbarasından bir şeyler veriyorsunuz. Biz, işveren desteğine karşı değiliz ama bu Hazineden, bu genel bütçeden yapılması gereken ve esas kazananların vergileriyle ki orada da dolaylı vergiler yine yoksulun sırtına biniyor ama bunu oradan yapmak gerekirken işçinin parasından işverene veriyorsunuz. Rakamları arkadaşlarımız tane tane izah ettiler, geçen sene -bu seneki rakamlara yani 2021 rakamlarına da erişemedik bu sene- son ilan edilen rakamlarla bile, işveren bu kumbaraya verdiğinden fazlasını teşvik olarak almış. Bu hak değil, bu vicdan değil; bu korumanız gerekenleri değil, korumanız gerekenlerin cebinden, esas parayı almanız gerekenleri finanse ettiğiniz bir adaletsizliğe dönüşmüş durumda. Biz buna çok temelden itiraz ediyoruz.

Şimdi, şöyle bir sorunumuz var: Bu ay “Asla yapmayacağız.” dediğiniz… Örneğin EYT gibi “Seçimi kaybedeceğimi bilsem ben bu işte yokum.” diyordu; seçimi kaybettiğini gördü, yedi ay önce yirmi yıldır “Hayır.” dediği EYT’ye “Evet.” dedi ama yeni mağduriyetler var, o kademelendirmenin konuşulması lazım. Staj mağdurları var, çıraklık mağdurları var; çocuk yaşta sigortalı olmuş, alnının terini akıtmış, onun için sigorta başlangıç tarihinin ILO kriterleri gereğince 18 yaş olarak belirlenmesi gerekirken kabul etmiyorsunuz ve ciddi bir mağduriyet ortada duruyor. Kadro bekleyenlerin, çok geniş bir kapsamda kapsam dışına hiçbir sözleşmeliyi bırakmadan yapmanız gerekir. Meclis koridorlarında beklentisi olan ama bekletişi karşılanmayan dünya kadar haklı talep grubunun temsilcileri var. Daha şimdi kapıda “Biz sözleşmeli şoförleriz, biz yokuz. Niye yokuz? Bizi de katın deniyor.”

Ve bir başka sorun sayın milletvekilleri, EYT’yi yürütmenin başı, bir partinin Genel Başkanı âlâyıvalayla müjdeledi, “Bu sorunu masadan kaldırdık.” dedi “Sözleşmeliyi bitirdik.” dedi; hepiniz “retweet”  ettiniz. Arkadaşlar, daha Meclise gelen bir kanun teklifi yok; bu, hakaret, bu, bize 134 kere hakaret, size 286 kere hakaret. (CHP sıralarından alkışlar)

Güya kuvvetler ayrılığı var. Yürütmenin başı “Yaptım.” diyor, öyle bir atmosfer var ki anayasasızlaştıran, kurumsuzlaştıran, etkisizleştiren, Meclisi itibarsız hâle getiren yürütmenin başı konuşuyor, SGK önünde sabah başvuru kuyrukları oluşuyor. Bu Meclisin bir kanun çıkarması gerektiğini görmeyen, saymayan, hepimizi birden ayırmadan yok sayan bir anlayış tarafından yönetiliyoruz. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Kamu işçileri yüzde 10,4’lük zamdan başka bir şey alamadılar. Birlikte çalıştıkları memurlar refah payı aldılar, fazla mesai aldılar. Kamu işçileri haklarını istiyorlar, refah payı istiyorlar; onların sesinin duyulmadığını görüyoruz.

Ağır engellisi olan bir anne… “Anne” dememin sebebi şu: Yüzde 86 ağır engellilerin bakım ücreti kadınlara ödeniyor Türkiye'de. 3.330 lira alıyordu, bu yüzde 30’luk zamla 4.300 lira oldu ve bu 5.500’e çıkarmadan da iyileştirmeden de onlar yararlanmadılar.

Dul ve yetim aylıkları çok önemli bir sorun olarak… Yarısı eşe, yarısı bir geliri olmayan çocuklara; 3 kız kardeşe maaşın yarısının üçte 1’i. Çok komik ücretler oluyor, sefalet ücretleri oluyor; bu konuda bu sesin gerçekten duyulması gerekiyor ama bunların hiçbirini yapmadınız.

Muhalefet olarak iyileştirici önergelere ret veriyorsunuz. İktidardayken ne yapacağız? Bunların hepsini yapacağız şüphesiz ama biz iktidara nasıl hazırlanıyoruz diye bakarsanız, bu hafta sonu Cumhuriyet Halk Partisi Emek Büroları, Emek 4.0 Çalıştayı yaptı. Endüstri 4.0’ı konuşuyorsunuz, Endüstri 4.0’da ışıksız fabrikaları konuşuyorsunuz ama ortadan kalkacak istihdamı, istihdam sorununu konuşmuyorsunuz. Emek 4.0’da uzaktan çalışmayı konuşuyorsunuz ama uzaktan çalışanının emek sömürüsünü konuşmuyorsunuz. Her şeyin temassızı var ama sendikacılığın temassızı olur mu, olmaz mı? Örgütlenme özgürlüğü uzaktan çalışanlarda, esnek çalışanlarda nasıl korunacak? Bunu konuşmuyorsunuz. Bunların hepsini Cumhuriyet Halk Partisi Emek Büroları, Türkiye'nin size rağmen, hâlen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – …akademik bağımsızlığını korumaya çalışan ve konuşmaktan korkmayan akademisyenleriyle oturduk hafta sonu, emek çalışanı akademisyenlerle Cumhuriyetin ikinci yüzyılının emeğinde sosyal demokrat bir partinin sorumluluklarını konuştuk. Eğer, sizin o reklam şirketlerinin söylediği “Türkiye Yüzyılı” olursa sömürenlerin yüzyılı olacak ama ezilenlerin yüzyılı olmayacak. Karar sosyal demokrasiden, karar Millet İttifakı'ndan, karar bu düzene itiraz edenlerden yana olduğunda biz emeğin her türlüsünün karşılığını vermeyi, kısalan mesai saatlerini, belki haftada üç gün tatili, uzaktan çalışanların da sendikal özgürlüklerini ve hepsinin karşısında tam bir kamu güvencesini, kamucu bir anlayışı ve bununla…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Toparlayabilir miyim, son cümlelerim efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) –…cumhuriyetin ikinci yüz yılında birinci yüz yılda nasıl Cumhuriyet Halk Partisinin büyük bir onurla kurucu irade olmayı taşıdığı cumhuriyet, kimsesizlerin kimsesiyse bilhassa yoksulların, ezilenlerin, emekçilerin kimsesi olduysa cumhuriyetin ikinci yüz yılında da bu misyona, bu göreve hepimiz hazırız. Bundan sonra fakirden alıp da zengine veren kur korumalı mevduatlar yerine, bundan sonra emeği sömürenlerin kayrıldığı, emekçinin ezildiği, yok sayıldığı; sadece seçim yaklaşırken görece iyileştirmelerle ve “EYT’liye parayı martta verelim ki eli sıcakken oyu elimize varsın.” diyen anlayışa karşı onları her zaman savunmuş bir anlayışla yanlarında olacağız. İkinci yüz yıl emeğin yüz yılı, emekçinin yüz yılı, halkın yüz yılı olacak. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurunuz.

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, gecenin çok geç bir saati oldu fakat Özgür Bey’in konuşması hepimizi zannediyorum sabaha çalışacak kadar dinamize etti.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz de oy vereceksiniz anladım onu.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bu manada şimdi, bizi tetikleyen şeylerle ilgili birkaç şeyi ifade etmek isterim. Özgür Bey’in konuşma heyecanını daha iyi anladım, bir defa bizim sloganlarımızı sahiplenmelerini sevdik doğrusu “Kimsesizlerin kimiyiz.” ifadesi bizimle beraber hayat bulmuş bir ifadedir.

Şimdi…

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) – Mustafa Kemal Atatürk’ün cumhuriyet anlayışıdır o, kendisinin bir ifadesidir.

CAVİT ARI (Antalya) – Siz buna da mı sahip çıkıyorsunuz ya!

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Atatürk’ün sözü, önce onu öğreneceksiniz!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Değerli arkadaşlar, laf atmak yerine müsaadenizle konuşmamı tamamlamak istiyorum. Biz Özgür Bey’i büyük bir saygıyla dinledik.

Sayın Başkanım, şimdi, burada, tabii, Genel Kurulda milletvekili arkadaşlarım ve tabii ki Grup Başkan Vekilleri bu önergelerle alakalı sürecin nasıl işlediğini gayet iyi biliyorlar. Evet, siyasetin içinde kısmen şov da vardır ama bu, sadece…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – … mikrofona çıkıp haberlerde “Biz, efendim önerdik, bakar mısınız iktidar reddediyor.” denebilecek kadar basit bir konu değil. Yasama ve yürütme birbirine selam vermeyen iki ayrı yapı değil. Yasama ve yürütme beraber işleyen bir mekanizma. Yürütme… İşte, Bakanlıktan arkadaşlarımız buradalar, bu işin matematiğini yapıyor, hesabı kitabı yapıldıktan sonra bu müzakereler neticesinde Plan Bütçede, işte arkadaşlarımız hep beraber oturdular, çalıştılar ve Türkiye’nin kendi içinde bulunduğu şartlar gereği nihayetinde artan rakamlardan bahsediyoruz.  Özgür Bey bu kadar heyecan duyuyor önergeyle ilgili, keşke dün bunu yapabilseydik. Biz, insanlar bir an evvel maaşlarını alsın istiyoruz.

CAVİT ARI (Antalya) – Getirdiğiniz kanun teklifini niye takip etmiyorsunuz?

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Ama siyaseten Genel Kurulu kapatmayı tercih edip bugüne sarkıtmak bu manada bir samimiyet testi açısından bakıldığında cevabı ben kamuoyuna bırakıyorum.

Tabii, yasama ve yürütme konusunda son zamanlarda 6’lı masada ilginç açıklamalar var yürütmeyi hiçe sayan, değersizleştiren.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Buradan bakıldığı zaman şunu görüyoruz: Elbette ki yürütme erki ile -bakanlıklarla beraber Sayın Cumhurbaşkanımız- biz neyi yapacağımıza hep beraber karar verdikten sonra, yasama eylemini burada biz gerçekleştiriyoruz her birimizin reyiyle, çalışmasıyla. Biz gecenin bu saatinde ne yapıyoruz o zaman, niçin buradayız veya sizler niçin buradasınız? Sadece bu konuşmaları yapmak için mi, cevabının ne olduğunu bildiğiniz bir önergede konuşmak için mi? Hepinize söyleyeceğimiz şey, sıcak para… Bakın, biz insanlarla kurduğumuz bağı hakiki bir bağ olarak görüyoruz, milletimizle kurduğumuz bağ öncelikle kalbî bir bağdır. Bu kalbî bağın neticesinde de biz her bir insanımızın hayat kalitesinin daha iyi olması için gayret sarf ediyoruz. Bu gece buradaki varlığımız, gayretimiz, çalışmamız da öyledir. Ben aslında muhalefetteki arkadaşlarımızın da asıl niyetlerinin bu olduğuna inanmak, düşünmek istiyorum.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, gerçi sataşma sayılabilecek çok söz var ama ben de yerimden cevaplayayım.

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Özel.

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, tabii, bir konudaki heyecanı öyle “şov” falan olarak nitelendirmek başka bir şey de öyle yasama yürütme… Bakın, elimdeki ne diyor? “Sözleşmeli personel statüsü, 2022’de ne yaptık? Sözleşmeli personel statüsü yeniden belirlendi, sözleşmeli personelin tamamına yakını kadro düzenlemesine dâhil edildi.” diyor, Recep Tayyip Erdoğan. Bu düzenleme daha Meclise sunulmadı ama “2002’de yaptık.” diyor. Bakın, burada ne diyor? “Emeklilikte yaşa takılanları çözdüm.” diyor. “Çözülecek.” demiyor. Şu nezaketi bile göstermiyor “Bu konuda partinin yetkili organlarında görüştük, yürütme olarak böyle düşünüyoruz, yasamadaki arkadaşlarımızın bu konuda gereğini yapacağını bekliyoruz.” bile demiyor.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Var, aynen böyle konuşmalar var, aynısı var.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – Yo, bize güveniyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Yaptık, ettik.” diyor ve bu, hepinizi değersizleştiriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Aynen böyle konuşma var, birebir aynısı ama size o da yetmez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Diğer taraftan, efendim, reddedileceğini bile bile önerge vermek. Bu ne demek biliyor musunuz? Neden burada olduğumuzun idrakinde olmamak demek. Önerge, iyileştirme önergesini verirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hiç alakası yok. İyileştirme önergesi böyle olmaz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu Meclis eğer sarayın tahakkümü altında değilse, bir tek adamın tahakkümü altında değilse, bir yerlerde oluşturulmuş batasıca bilmem ne ofislerinin tahakkümü altında değilse, gündemine hâkimse, buradaki milletvekilleri parmak vekil değil vicdanlarıyla, beyinleriyle buradaysa o önergeye oy verirler.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sana ne!

NİLGÜN ÖK (Denizli) – “Beyinleriyle burada.” ne demek ya?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Özgür Bey, ne dediğinizin farkında mısınız?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - Sizin dediğiniz, muhalefetin konforuysa o konfor alanına çok yakışacaksınız. İktidar sorumluluğunun heyecanıyla buradayız, muhalefete çok yakışacaksınız. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)  - Sayın Başkanım, olmaz böyle!

NİLGÜN ÖK (Denizli) – “Beyinleriyle burada.” demek ne demek?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkan, “parmak vekil” ifadeleri çok terbiyesiz ve yakışmayan ifadeler. Gecenin bu vaktinde bunlara gerek yok.

BAŞKAN – Bir saniye efendim.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – “Parmak vekil” ne demek Özgür Bey ya?

CAVİT ARI (Antalya) – Sen otur, grup  başkan vekilin var!

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sen nöbetçi vekil uygulamasını getiriyorsun ya!

NİLGÜN ÖK (Denizli) -  Sen nerenle buradasın?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) - Nöbetçi vekille Meclisi yönetiyorsun ya! Emanet vekil gönderiyorsun, onu mu söyleyelim.

BAŞKAN - Müsaade eder misiniz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, lütfen.

BAŞKAN – Sayın Zengin, buyurunuz efendim.

 

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, buna “sataşmanın dibi” falan demek lazım yani bu kadar sataşma olmaz. Zaten kürsüde on dakika sataşıyorsunuz Özgür Bey, her cümlenize ayrı cevap vermem lazım, öyle yapmıyoruz, efendi efendi burada iki tane cümle söylüyorum hâlâ hakaret ediyorsunuz.

Bizim kendi irademizdir. Biz partimizin ilgili kurullarında kararımızı veririz, komisyonlarda tartışırız, çoğunluğumuz var, kendi müzakeremizi yapıyoruz, kendi bütçemizi yapıyoruz; bir hayal kurmuyoruz, bol keseden atmıyoruz çünkü bir sorumluluk altındayız; hükûmet var, devlet yönetiliyor ve nihayetinde de yapacağımız makul işleri burada ifade ediyoruz. Sizin burada yapmanız gereken şey bize hakaret etmek değil. Evet, önergelerin amacı değişim sağlamaktır ama nihayetinde siz hangilerinin olup hangilerinin olamayacağını gayet iyi bilen birisiniz. Bir kez daha söylüyorum: Burada şov yapıyorsunuz, başka bir şey değil.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

1.  Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 392) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Batman Milletvekili Sayın Mehmet Ruştu Tiryaki.

Sayın Tiryaki, şahsınız adına konuşacağınızdan süreniz on beş dakikadır.

Buyurunuz. (HDP  sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hayır, verdiğiniz önergelerin içeriği ne? “Yararlanmaktadır”ı “faydalanmaktadır” olarak değiştirmek… Bu mu önerge? Beş dakika konuşabilmek için verdiğiniz önerge  bu, yapmayın ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne diyeyim şimdi sana!

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – “Parmak vekil” dedin daha ne diyeceksin?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Parmak vekil…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)  - Siz nesiniz o zaman?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Siz de öylesiniz, “kalk” deyince kalkıyor arkandaki grup.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ben saraydan talimatla oy kullanmıyorum burada.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat)  - “Parmak vekil” ne demek ya! Senelerdir burada oturuyorsunuz, “bir şeyi beceremeyin vekil” diyelim biz de o zaman.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Nereden buldun, nereden talimat alıyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – CHP Genel Merkezinden talimat alıyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Milletten alıyoruz, milletten; halktan.

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Hiç alakanız yok, milletle alakanız yok ya!

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz nereden alıyoruz efendim, biz nereden alıyoruz? Biz nereden alıyoruz ya?

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Biz nereden alıyoruz?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Siz birisini seçiyorsunuz, gerisine o karar veriyor.

MUSTAFA CANBEY (Balıkesir) – Ya, geç onları.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bizi kim seçiyor ya, bizi kim seçiyor?

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – En son bulamadınız, Rıfkı’dan almaya başlayacaksınız şimdi; Rıfkı’yı buldunuz.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Siz kendi 6’lı masanıza bir dönün bakın.

BAŞKAN – Evet, destur diyoruz, destur.

Buyurunuz Sayın Tiryaki.

HDP GRUBU ADINA MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bekliyoruz Sayın Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Tiryaki, pardon.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Biz dinliyoruz Sayın Tiryaki, lütfen.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine grubumun görüşlerini sizinle paylaşmaya çalışacağım.

Öncelikle, Genel Kurulu ve saat dokuzu geçtiği için ekranları başında Türkiye Büyük Millet Meclisinin çalışmalarını izleme hakkı elinden alınan sevgili vatandaşlarımı saygı ve sevgiyle selamlıyorum.

NİLGÜN ÖK (Denizli) – İnternetten izleniyor ya.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İzleniyor; yazıyorlar, görüyorum.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Türkiye, ağır bir ekonomik kriz yaşıyor. Veri güvenliği halk nezdinde sıfıra düşmüş; TÜİK verilerine göre bile enflasyon yüzde 64,7. Yedi yıl önce otomobil alınan paraya bugün 1 telefon alınabiliyor. Etin, peynirin fiyatı 200 TL’nin üzerinde. Eskiden        -eskiden dediğime bakmayın- öyle yirmi beş yıl, yüz yıl öncesinden bahsetmiyorum, beş yıl öncesinde en azından Türkiye’de yoksulluktan bahsediyorduk ama insanlar pazar alışverişi yapabiliyordu; kırmızı et olmasa bile beyaz et alıyor, açlık sorunu yaşamıyorlardı. Şimdi, Türkiye’de açık biçimde hep birlikte açlıktan bahsediyoruz. Et almak değil, pazara gidip meyve sebze almak lüks oldu. Süt, peynir ve yumurta almak lüks olarak değerlendiriliyor. Yarattığınız düzenle yalnız ülkemizin geleceği değil, bugün satın aldığımız ürünün yarınki fiyatı bile belirsiz hâle gelmiş durumda. Adalet ve Kalkınma Partisi adına söz kuran hiç kimse aslında bu krizi inkâr etmiyor. Herkes bir ekonomik kriz olduğunu kabul ediyor ama başka bir hikâye anlatıyor. Diyor ki Adalet ve Kalkınma Partili milletvekilleri: “Dünyada pandemi yaşandı, bütün dünyada kriz var, bütün dünyada yoksulluk var. Biz, buna rağmen, dar gelirliyi, yoksulu ezdirmedik; biz iyi durumdayız, bunu hükûmetin başarılı politikaları sayesinde gerçekleştirdik.” Doğru mu? Tam olarak böyle söylüyorsunuz fakat biz bunun doğru olmadığını düşünüyoruz. Ben şimdi bu konuda birkaç karşılaştırma yapacağım. Doğru, bütün dünyada bir pandemi yaşandı ve bütün dünya pandemiyle mücadele etti, bütün dünya ağır bir bedel ödedi, bütün dünya ekonomik sorunlar yaşadı ama sizin hükûmetinizin karnesi en kötüler arasında. Bakın, “kötüler arasında” demiyorum en kötüler arasında. 2 tane örnek vereceğim: Birleşmiş Milletler Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) bu ay içerisinde küresel gıda fiyatları göstergesini açıkladı. Buna göre dünya gıda fiyatları aralık ayında bir önceki yıla göre yüzde 1 gerilemiş, bütün dünyada ortalama yüzde 1 gerilemiş; önceki aya göre de yüzde 1,9 gerilemiş. Böylece bütün dünyada gıda fiyatları düşüşünü dokuz aya taşımış yani bütün dünyada gıda fiyatları dokuz aydır düşme eğiliminde. FAO’nun verilerine göre tahıllar, yağlı tohumlar, süt ürünleri, et ve şeker fiyatları bütün dünyada toplamda dokuz ay boyunca düşüş yaşamış. Peki, TÜİK verilerine göre Türkiye'de gıda fiyatları 2022 yılında ne olmuş? Tam yüzde 76,8 artmış. Demek ki bütün dünyada kriz yokmuş, demek ki kriz sadece Türkiye'de varmış; gıda fiyatlarının göstergesine, karşılaştırmasına bakmak bile yeterli.

Dünyada yıllık gıda enflasyonunu söyleyeceğim size. Dünya ortalaması yüzde 3,8, 2022 yılı için söylüyorum, Avrupa Birliği ortalaması fiyat artışı yüzde 14, OECD fiyat artışı yüzde 15, Türkiye'de 2022 yılı gıda fiyatlarındaki artış yüzde 76,8. Dolayısıyla bütün dünya da sorun yaşadığı için sorun yaşayan bir ülke durumunda değiliz.

Bir de dünyadaki enflasyona bakalım. 208 ülke içerisinde, bakın, 208 ülke içerisinde enflasyonu çift haneli olan ülke sayısı 29, sadece 29 ülkede enflasyon yüzde 10’un üzerinde. 179 ülkedeki enflasyon yüzde 10’un altında. Enflasyonun yüzde 20’nin üzerinde olduğu ülke sayısı bütün dünyada yalnızca 14; sadece 14 tane ülkede, bütün dünya için söylüyorum, enflasyon yüzde 20’nin üzerinde. Türkiye enflasyon yüksekliği açısından dünyada en kötü 5’inci ülke; en kötü 5’inci ülke, yanlış duymuyorsunuz. Enflasyonun Türkiye'den daha yüksek olduğu sadece 4 tane ülke var dünyada, Zimbabve, Sudan, Lübnan ve Venezuela; bu kadar kötü durumda Türkiye. 6’ncı sırada yani bizden biraz daha iyi olan Surinam'daki enflasyon oranı ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 54. Türkiye'de resmî enflasyon bile yüzde 64,7.

Özetle “Bütün dünyada kriz var, biz daha iyiyiz.” söyleminin maddi hiçbir karşılığı yok. Türkiye’nin pozitif olarak dünyadan ayrıldığı iddiası da gerçeği yansıtmıyor, tersine, Türkiye dünya ölçeğinde en kötü durumda olan ülkeler arasında. Türkiye'de enflasyon artıyor, Türkiye'de yoksulluk artıyor, Türkiye'de açlık ve sefalet artıyor. Kuşkusuz Türkiye'de durumu iyiye gidenler var, zenginleşenler var, zenginliğine zenginlik katanlar var; yalnızca bankaların kârına bakmak bile kimlerin durumunun iyiye gittiğini göstermesi açısından yeterli ama toplumun büyük bir bölümünün, neredeyse yüzde 80-90’ının durumu bir yıl, üç yıl, beş yıl öncesine göre çok daha kötü durumda ve herkes geleceğe kaygıyla bakıyor.

Bir tane de size yakın bir sendikanın, iktidara yakın bir sendikanın, MEMUR-SEN’e bağlı bir sendikanın yayınladığı veriyi paylaşacağım. Size yakın bir sendikanın Genel Başkanı, BÜRO MEMUR-SEN Başkanı “2010 yılında, Ocak ayında 836 dolar olan en düşük devlet memuru maaşı ilan edilen yüzde 25 zamla birlikte 541 dolara tekabül etmektedir. Dolar bazında son on iki yılda kamu çalışanlarının maaşları yüzde 55 oranında erimiştir. Bu yüzden yüzde 25’lik zam artışına ‘Hayır.’ diyoruz.” diyor. Siz ona ne yanıt verdiniz? “Bari yüzde 25 değil de yüzde 30 yapalım.” dediniz.

Şimdi, teklifin 7’nci maddesi uyarınca memur ve emeklilere yüzde 30 zam yapılacağını söylüyorsunuz. 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası uyarınca yetkili sendika ve konfederasyonlar iki yılda bir hükûmetle toplu sözleşme görüşmeleri yapıyorlar. En son toplu sözleşme görüşmeleri 2021 yılı Ağustos ayında yapılmıştı, MEMUR-SEN ve Hükûmet toplu sözleşmeye imza atmıştı. O toplu sözleşmeye göre 2022 yılı ilk altı ay için yüzde 5, ikinci altı ay için yüzde 7 yani toplamda yüzde 12; 2023 yılı ilk altı ay için yüzde 8, ikinci altı ay için de yüzde 6 yani yüzde 14 artı enflasyon rakamı vereceğinizi söylemiştiniz.

Şimdi yasayla toplu sözleşmede bağıtlanan oranı artırıyorsunuz. Belki bugün kulağa hoş geliyor olabilir yani o toplu sözleşmenin üzerinde bir ücret vermek fakat bunu ciddi biçimde tartışmak gerekir. Toplu sözleşme görüşmeleriyle bağıtlanmış bir sözleşmenin yasayla değiştirilmesi mümkün mü? Bugün bunun kapısını açtınız. Keşke o sendikaları çağırsaydınız, bu zammı yapacak olsanız bile memur sendikalarıyla bunu imzalamış olsaydınız. Başka bir kapıyı açmış oldunuz, bunun doğru olmadığını düşünüyorum. Kuşkusuz şöyle düşünebilirsiniz: İşçi lehine yorum; yasa işçinin menfaatine bir düzenleme yaptığından hukuka, Anayasa’ya, 4688’e aykırı değil diyebilirsiniz ama bunun kapısının açılmasının doğru olmadığını düşünüyorum. Neyse, anlatmak istediğim sorun başka bir şey.

Bu görüşmeler sürerken yani bu imzalanırken 2021 yılı                    -Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığının resmî verilerine göre söylüyorum- temmuz, ağustos, eylül, ekim enflasyon oranları yüzde 19; 19,3; 19,6; 19,6’ymış. O koşullar altında böyle bir bağıtlanma yapılmış ve Çalışma Bakanı Sayın Vedat Bilgin şunu söylemiş: “Baz etkisini de göz önünde bulundurduğumuzda enflasyonun 2022’de yüzde 9 olacağını tahmin ediyoruz.” ve “Tarihteki en yüksek zammı veriyoruz.” demiş yüzde 8+6’yla. Doğal olarak bir sarı sendika gibi hareket eden, önce yüzde 25’e, sonra da yüzde 30’a ayakta alkış çalan bir konfederasyon Başkanına Bakanlık elbette yüksek zam verildiğini düşünebilir ama bunun gerçekte bir yoksulluk zammı olduğuna kuşku yok. Memurlar ve emekliler bunun hiç de yüksek olduğunu düşünmüyor çünkü yüzde 64,7’nin altındaki her zam yoksulluk, açlık ve sefalet anlamına geliyor. Bu yüzden, şerhte de ifade ettiğimiz gibi asgari ücretin en az 12.500 olmasını, memur ve emeklilere yapılacak zammın da en az yüzde 100 olmasını öneriyoruz.

Şimdi, konuşmamın kalan bölümünde iki üç tane soruna değinmek istiyorum. Çokça söylendi, ben tekrar etmeyeceğim, bir tanesi şu: Türkiye'nin en büyük sorunlarından biri, emin olun, veri güvenliği ve bu veri güvenliğinin olmamasının temel nedenlerinden bir tanesi Türkiye İstatistik Kurumu. Eskiden pek çok şey tartışılsa bile Türkiye İstatistik Kurumunun verilerinin görece doğru olduğu herkes tarafından varsayılırdı ama emin olun, şimdi sokaktaki hiçbir vatandaş Türkiye İstatistik Kurumunun verilerine güvenmiyor. Yanıt veriyorsunuz bazen, diyorsunuz ki: “Dünya istatistik kurumları içerisinde Türkiye İstatistik Kurumunun saygın bir yeri var.” Muhtemelen onlarla enflasyon verilerini paylaşmıyorsunuzdur, muhtemelen Türkiye'deki gerçek enflasyonu bilmiyorlardır ama arada ciddi farklar var.

Bakın, TÜİK verileri, ENAG verileri, İstanbul Ticaret Odası Verileri defalarca paylaşıldı, bu kadar büyük bir fark olamaz; biri “yüzde 64,7” diyor, öbürü “yüzde 37,55” diyor.

Şimdi, TÜİK rakamlarla bu kadar oynayınca ne oluyor biliyor musunuz arkadaşlar? Türkiye'de her kurum rakamlarla oynuyor. Bakın, bir tane örnek vereceğim: Olimpiyata daha fazla atlet gönderebilmek için Erzurum’daki kota yarışlarında dereceler ve fotofinişler değiştirilerek bir manipülasyon yapılmış yani olimpiyatlara daha fazla kişiyi gönderelim diye fotofinişle oynamış insanlar.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Bu iddia, iddia.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Sonuç ne olmuş? Dünya Atletizm…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır efendim, iddia.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Fotoğrafları yayınladılar Abdullah Bey, sen gayet iyi biliyorsun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İddia, uydurma, iftira; her şey olabilir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – “İftira…” İftira olduğu için mi…

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hayır hayır, olabilir.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Dünya Atletizm Federasyonu ne yapmış biliyorsunuz değil mi Abdullah Bey? World Athletics, Türkiye’yi  “Yarışma Sonuçları Denetime Tabi Olan Ülkeler Listesi”ne almış. İstediğiniz kadar “iddia” deyin, ellerinde fotoğraflar var.

Bir başka sorun şu: Bakın, ciddi bir sorun. Gerçekten Türkiye’de aynı işi yapan kişilerin ücretleri arasında bir fark var. Sadece bir meslek grubundan bahsedeceğim. Ücretli öğretmenin aylık ücreti, eline geçen ücret 5.740 TL, vekil öğretmen 5.850 TL, sözleşmeli öğretmen 9.100 TL, kadrolu öğretmen 10.700 TL, uzman öğretmen 13.300 TL, başöğretmen 15.700 TL; ya, 3 kat fark olur mu ya? Aynı üniversitenin, aynı bölümünden belki de aynı sınıftan mezun olmuş 5 öğretmenin ücretleri arasında bu kadar fark olabilir mi?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Ama kategorileri farklı.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Ve bunlar aynı eğitim kurumlarında, yan sınıfta derse giriyorlar. Biri ücretli, biri sözleşmeli, biri kadrolu öğretmen diye ücretler arasında bu kadar fark yaratamazsınız. Kaldı ki biz, Türkiye Büyük Millet Meclisinde buna yabancı değiliz. Çalışan arkadaşlarımızı biliyoruz, Meclis çalışanlarını, ücretle çalışanlar var, -aynı işi yapan şoför arkadaşlar başta olmak üzere- sözleşmeli çalışanlar var, kadrolu çalışanlar var; 3 kat fark… Aynı işi yapanların ücretleri arasında bu kadar büyük bir fark olması makul, mantıklı değil.

Konuşmamın sonunda sizinle bir konuyu daha paylaşacağım. Bizim, Halkların Demokratik Partisi olarak Emek ve Sosyal Politikalar Komisyonumuz var ve bu Komisyon haftalık bir emek bülteni hazırlıyor, her hafta Türkiye’deki emek politikalarını açıklıyoruz. Bunun içerisinde iş cinayetlerinde yaşamını yitiren insanlara dair bilgileri bulabilirsiniz, bunun içerisinde yaşamını yitiren motokuryelere dair bilgileri bulabilirsiniz, bunun içerisinde işçi direnişlerini bulabilirsiniz, bunun içerisinde yasaklanan grevleri bulabilirsiniz, bunun içerisinde gerçekten bu ülkede emeğiyle geçinen insanların nasıl sefalete, yoksulluğa mahkûm edildiğini bulabilirsiniz. Ben sadece birkaç sayfasını sizinle paylaşacağım, ne kadar çok şey öğrenebiliriz, Emek ve Sosyal Politikalar Komisyonumuzun yayınladığı rapordan göstermesi açısından bir tane veri paylaşmış arkadaşlarımız, diyor ki: “Memurların emekli aylığıyla ilgili bir gerçek.” 2002-2023’ü paylaşmış arkadaşlarımız. Bakın, 2002 yılında en düşük memur emekli aylığı 376,5 TL. O zaman asgari ücret 184,3 TL’ymiş yani en düşük memur emekli aylığı asgari ücretin yüzde 104’ü kadarmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

Şimdi 2023 yılında en düşük memur emekli aylığı 8.609 TL, asgari ücret 8.506 TL yani en düşük emekli aylığı sadece yüzde 1’i üzerinde. Bütün emeklileri asgari ücrete mahkûm etmiş durumda bu siyasal iktidar.

Sadece memur emeklileri için değil, durum genel olarak emekli aylıklarına bakıldığında çok daha korkunç durumda. 2002 yılında en düşük emekli aylığı 257 TL, asgari ücret 184 TL’ymiş yani emekli aylığı asgari ücretin yüzde 40 üstündeymiş. Şimdi, en düşük emekli aylığını 5.500 TL yaptığınızda bile asgari ücret 8.506 TL olduğu için asgari ücretin yüzde 30 altında olacak.

İşte, bu ülkede emekliyi mahkûm ettiğiniz ekonomik koşullar bunlardır diyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi bulunmamaktadır.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi, ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

6’ncı madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Ruştu Tiryaki            Murat Çepni                      Abdullah Koç

  Batman                                  İzmir                                    Ağrı

 

Kemal Peköz                      Fatma Kurtulan                      Mensur Işık

   Adana                                  Mersin                                   Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurunuz Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ayın 11’inde başlayıp ayın 12’sine doğru bir yasa teklifini görüşüyoruz.

Öncelikle, ben şunu belirteyim ki: “Dar gelirliye ev” müjdesi oluştu ve ne yazık ki dar gelirli ev alamadı. Orta gelirliye ilişkin olan müjdeler verildi ve orta gelirli ev sahibi olamadı. Yani öyle bir ekonomik metafor oluşturuldu ki bütün bu müjdelerin hepsinin sonuçsuz kaldığına ilişkin bir Türkiye gerçeğini yaşıyoruz. En düşük emekli maaşı -sürekli tekrar edildi- 5.500, asgari ücret 8.506, memura yapılan zam yüzde 30; ekmek 5 lira; halk ayağına çorap alamıyor, ayakkabı alamıyor; okullarda çocuklar aç ve çocuklar aç bir şekilde okullara gidiyor. Bakın, okullarda mevcut olan ekmek arası bir sandviçin bedeli 80 lira, ayrıca sadece boş olan bir sandviçin bedeli 40 lira. Ulaşıma yüzde 150 oranında zam yapıldı, temel gıdaya yüzde 200 oranında zamlar var, konut kiralarını zaten saymakla bitmiyor değerli arkadaşlar. Bakın, ENAG yüzde 137 enflasyon diyor ve devlet alacaklarına yüzde 122 zam yapılıyor, yoksulluk diz boyu ve memura öngörülen zam ise yüzde 30.

Bunun yanında, bir de çok hızlı bir şekilde anlatacağım bir mesele var ve son derece de önemli bir şekilde dile getirildi bu EYT meselesi. Bakın, bu, yirmi yıllık verilen bir mücadele sonucunda EYT’yle ilgili iktidar bir söz verdi ve daha henüz Meclise gelmiş değil. Peki, buradaki mesele ne? Burada teknik olarak iki üç tane mesele var değerli arkadaşlar. 8/9/1999 yılı esas alınıyor bu mevcut olan EYT’de. Fakat burada önemli bir mesele var, bu mevcut olan yasa yani 1999 yılında getirilen bu 4447 sayılı Yasa, Meclis tarafından iptal edildi. Bunun yerine başlangıcı 8/9/1999 yılı olan bu yasayı esas almak mümkün değil. Niye? Çünkü Meclis 23/5/2002 tarihinde 4759 sayılı bir Kanun çıkardı ve bu Kanun 1 Haziran 2002 yılında yürürlüğe girdi. Bu bakımdan, bu meselede Kanunun yürürlüğe girdiği 1 Haziran 2002 yılının esas alınması gerekiyor.  Burada her iki durumda da yine yasal anlamda birçok sıkıntı ortaya çıkıyor çünkü Anayasa’nın 10’uncu maddesi olan eşitlik ilkesi de mevcut olan, getirilmek istenen kanunla ihlal edilecek. Ayrıca bunun yanında yirmi, yirmi beş yıl emek veren ve prim ödeyen insanların artık emekliye ayrılamayacağı ve bir günle bu süreyi kaçırdığına ilişkin olan bir meseleyle de karşı karşıya kalacağız.

Peki, bu EYT'yle ilgili getirilmek istenen başka bir mesele daha var. Özellikle stajyerlerin sorunlarına gelince, staj sorununa gelince onda da şöyle bir sorun mevcut değerli arkadaşlar: Mevcut durumda stajyerler sigortalı sayılmadıkları için EYT'den faydalanamıyorlar. Emek harcıyorlar, emeklerini ortaya koyuyorlar fakat bu durumda bu mevcut olan yasa buna izin vermiyor. Peki, bununla ilgili olan hukuksal gerçeklik nedir? Hukuksal gerçeklikle ilgili size 2 tane gerçeği anlatacağım. Bunlardan bir tanesi, 1992 yılında Yargıtay 10. Hukuk Dairesinin vermiş olduğu bir karar var. Yargıtay 10. Hukuk Dairesi verdiği kararda şöyle bir şey diyor: “İş kazalarında özellikle meslek lisesi ile aday çırak ve işletmelerinde mesleki eğitim gören öğrencileri çalıştıran kuruluşlar sigortalılığın gerçekleşmesi bakımından işe giriş bildirgesini vermek durumundadır.” diyor yani şunu demek istiyor: Önlüğünü giyen öğrenci, daha 18 yaşına girmemiş veya 18 yaşındaki herhangi bir öğrenci staj yapıyor ve stajda kaza geçirmesi durumunda, iş kazası geçirmesi durumunda Yargıtay 10. Hukuk Dairesi bunu iş hukukuna göre iş kazası sayıyor ve bu iş kazası nedeniyle de buradaki sigortalılık sürecini kanuna uygun bir şekilde buluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) – Diğer başka bir mesele daha var, o da şu: 5510 sayılı Yasa’da -bu Yasa her ne kadar 2011 yılında yürürlüğe girmiş olsa da- ve ayrıca 3308 sayılı Yasa’da da yine özellikle stajyerlerin, mevcut olan bu çıraklık eğitimini almış olan kişilerin de bu kanun nedeniyle işe giriş bildirgelerinin verilmesi gerektiğine ilişkin kanuni düzenleme var. Yani başka bir deyişle şunu şu şekilde anlatmak gerekir ki buradaki mevcut olan EYT düzenlemesiyle özellikle bu staj eğitimini görmüş olanları, özellikle staj ve çıraklık eğitimini almış olanları eğer siz bu kapsam dışına alırsanız, burada da yine hem kanuna karşı hem de Yargıtayın uygulamalarına karşı gelmiş olursunuz ve ciddi bir eşitsizlik yaratmış olursunuz. Bunun da giderilmesi gerekmektedir diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Madde 6- 13/6/2006 tarihli ve 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun geçici 11’inci maddesinde bulunan “2019 UEFA Süper Kupa Finali ve 2021 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakalarının” ifadesi “2023 UEFA Şampiyonlar Ligi Finali müsabakasının” şeklinde değiştirilmiştir.

Mustafa Adıgüzel                        Süleyman Girgin                      Mahmut Tanal

         Ordu                                        Muğla                                      İstanbul

     Kani Beko                                  Cavit Arı                                 Baha Ünlü

        İzmir                                       Antalya                                  Osmaniye

İlhami Özcan Aygun                   Ömer Fethi Gürer                        Fikret Şahin

      Tekirdağ                                     Niğde                                     Balıkesir

  Bülent Kuşoğlu                                    

       Ankara

BAŞKAN – Sayın Komisyon önergeye katılıyor musunuz?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzel.

Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Değerli milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi adına 6’ncı madde üzerinde söz aldım.

UEFA Şampiyonlar Ligi Finali’ni 2021 yılındaki pandemi nedeniyle düzenleyememiş ve Portekiz’e vermiştik, şimdi ülkemizde düzenlenecek. 6’ncı madde 2023 finali için bir düzenleme içeriyor. Pandeminin kötü yönetimiyle ilgili sözlerimizi buraya bir rezerv koyarak ben süremi ülkemiz sporuyla ilgili güncel meselelere ayırmak istiyorum.

Futbolda kulüp takımı olarak Galatasaray’ımızın Avrupa Şampiyonu olduğu ve Millî Takım’ın da dünya 3’üncüsü olduğu bir tablodan bizi yirmi yıl sonra getirdiğiniz yer Dünya Kupası değil de anca Katar’daki açılış seremonisine gitmek oldu. Siz geldiğinizde bir kulüpte 5 yabancı vardı, şimdi 15 yabancı var. Siz geldiğinizde Millî Takım’ın başında bir yerli antrenör vardı, şimdi yabancı bir antrenör var. Ondan sonra yerli ve millî; öyle mi?

Şimdi, futbolda bir naklen yayın meselesi var. Geçen dönem bir Katar firmasına dolar üzerinden verdik, sonra 90 milyon dolarlık indirim yaptık, 300 milyon TL de biz ekledik, kalanı da Türk lirasına çevirdiniz. Madem alacakları Türk lirasına çeviriyor, Katar’ı kolluyorsunuz, devletin 5’li çeteye olan dolar garantili borçlarını da TL’ye çevirin, biraz da devleti kollayın.

Bu yıl TRT de girdi ihaleye, bazı paketleri satın aldı, sonra üstten birisi devreye girdi, TRT vazgeçti, aynı TRT aynı paketi bu defa Katar firmasından 10 kat fiyata tekrar satın aldı. Biz de bunu Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’a sorduk, hâlâ aylar geçti, bu konuda bir cevap yok. Şimdi, biz çağrı yaptık, dedik ki: Her ne kadar yayın politikalarını onaylamasak da TRT’nin naklen yayın ihalesine girmesini ve altmış yıllık tecrübesi, 50’den fazla kanalıyla bu işi üstlenmesini, elin Katar firmasına vereceğimize bunu TRT’ye vererek spor seyrini daha geniş kitlelere ücretsiz ulaştırırken aynı zamanda kulüplerin daha fazla gelir elde etmesini sağlayalım fakat buna da “Evet.” demediniz.

Millet iktidarında Türk futbolunu şifreli kutudan, bir Katar firmasının tok alıcı kibrinden ve spordaki kapitülasyonlardan kurtararak kulüplerimizi daha fazla kaynağa kavuşturacağız; sporu toplumun geneline yayacak tesisleri ve kadroları kuracağız. Nisan 2022’de bir Spor Yasası çıkardık, CHP olarak bizler de katkı verdik ama hukuk kurulları, Tahkim Kurulu ve Merkez Hakem Kuruluyla ilgili iki yerde ciddi itirazımız oldu fakat bunlarla ilgili düzenleme yapamadığınız için bugün işte bu tartışmalar devam ediyor. Sporda adil yarışma şartlarını da yeniden tesis edeceğiz.

Bir madalya meselesi var. Spor Bakanı “Biz pandemiye rağmen dört senede 19.620 uluslararası madalya kazandık.” diyor. Hangi uluslararası kategoride; olimpiyat mı, dünya mı, Avrupa şampiyonu mu, belli değil. Öyle 2 tane komşu ülke çağırıp da -onlar da zaten önde gelen sporcularını göndermiyor, ikinci sınıf sporcuları gönderiyor- böyle binlerce madalya söylemiyle madalya kazanmayı değersizleştirmeyin.

Enteresan bir bilgi var. Spor Bakanlığı Üniversite Sporları Federasyonuna 107 milyon TL bir kaynak aktarıyor değerli arkadaşlarım. Federasyon da bu konuda bir görevi ve harcama yetkisi olmadığı hâlde 2 adet yurt binası satın alıyor. Üniversite Sporları Federasyonu, İzmir’de 2 tane yurt binası satın alıyor. “Neden Federasyonun böyle bir görevi yokken bu binaları satın alıyor?” diye önerge verdik, cevap bekliyoruz. Yurt işiyle, KYK eliyle kamu harcaması yapılması gerekirken bir federasyon üstünden bunun yapılmasının amacı bunu denetimden, Sayıştay incelemesinden kaçırmaktan başka bir şey değil; buna da verdiğimiz önergeye de şu ana kadar cevap gelmedi arkadaşlar.

Yine bir stat ihalesi var, onu da hemen göstereyim. Bakın, Galatasaray stadının maliyeti 120 milyon dolar, Fenerbahçe’nin 72 milyon dolar, Beşiktaş’ın stadı 107 milyon dolar, Bursa’nın ki 87 milyon dolar, Trabzon’un ki 85 milyon dolar. Ama bakın, Ankara stadının ihale bedeli 243 milyon dolar. Arkadaşlar, bu neyin nesidir? Bununla ilgili bu soru işaretlerini ve buradaki fahiş fiyatın nedeni de kamuoyu merak ediyor.

Şimdi, ben aslında konuya değinmeyecektim ama biraz önceki hatip burada konuşurken bu atletizmdeki yapılan manipülasyonla ilgili burada, AK PARTİ sıralarından bunun bir iddia olduğunu söyledi. Ben bazı detaylara girmek istiyorum. Atletizmde dünyanın utanç listesine nasıl dâhil edildik?

Değerli arkadaşlarım, Türkiye uluslararası alanda her gün bir kara listeye alınıyor. Atletizmde manipülasyon yapılan ülkeler; Ermenistan, Gürcistan, Moldova, Özbekistan, Kırgızistan, Arnavutluk ve Türkiye. Peki, biz buraya nasıl dâhil olduk?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Teşekkür ediyorum.

Tokyo Olimpiyatları’na fazladan 4 asil, 2 yedek sporcu daha götürebilmek ve 3 yönetici bileti için bu manipülasyon yapıldı. Manipülasyonda Erzurum’daki yarışmalarda fotofinişle oynanarak... Bu, fotofiniş de tespit edildi ve bunu tespit eden de bizim atletizm MHK üyesi Necati Çeteci. “Bunu tespit etti ve açıkladı.” diye bir de buna iki yıl ceza verdiniz, Dünya Atletizm Birliği bunu gördü, bizi bu listeye aldı. “Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim.” diyen Atatürk’ün ülkesinde maalesef Spor Bakanı gereğini yapmıyor. “Bu Atletizm Federasyonu Başkanı neden hâlâ orada duruyor?” diye bunu sormak istiyorum. Bununla ilgili detayları sormak isteyen varsa burada, elimizde belgeleri var.

Ben sözlerimi Grup Başkan Vekilimiz Özgür Özel’in biraz önce burada söylediği veciz sözle bitirmek ve bir defa daha tekrar etmek istiyorum: “Cumhuriyet, bilhassa kimsesizlerin kimsesidir.” Mustafa Kemal Atatürk, nokta. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

   Hüseyin Örs                               Ayhan Erel                              Aylin Cesur

      Trabzon                                    Aksaray                                     Isparta

İbrahim Halil Oral                        Orhan Çakırlar                     Fahrettin Yokuş

       Ankara                                      Edirne                                       Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Isparta Milletvekili Sayın Aylin Cesur.

Buyurunuz Sayın Cesur. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYLİN CESUR (Isparta) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Çalışanların maaşlarıyla geçinemediği, ülkenin topyekûn yoksullaştığı ve satın alma gücünün düştüğü bir yılı geride bıraktık. Yüksek enflasyonla, artan döviz kuruyla alım gücü düşen işçi, memur, emekli yeni yıla hayat pahalılığıyla ve zamlarla girdi. Bir sorun var, ne o, yönetim sorunu mu acaba? Şimdi, yönetenlerin ülkeyi iyi yönetiyor olmaları için altın kural var, altın üçgen bu. Bir, sağlam demokrasi; iki, sağlam ekonomi; üç, sağlam güvenlik gerekiyor. Bunların üçü de bir arada olmazsa altın üçgenden söz edemiyorsunuz ve o ülke iyi yönetiliyor filan da diyemiyorsunuz.

Türkiye 21’inci yüzyıla gelindiğinde eksiğiyle gediğiyle dünyanın 20 ekonomisinden biriydi, yirmi senelik iktidarın dünya ve yönetim anlayışıyla bir, kötü ekonomi yönetimiyle artan enflasyon ve düşen satın alma gücü; iki, verileri gerçek rakamlarla değil, rakamları fısıldayanlara göre ayarlayan TÜİK; üç, zam yağmuru altında ezilen milyonlar ve onların TÜİK’e göre ayarlanan maaş zamları. Sizin üçgeniniz bu şekilde oldu. Yine, gelinen yerde altın üçgen oldu yamuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Yönetilemeyen Türkiye’nin orasından burasından delik deşik edip daha sonra açıldıkça yama diktiğiniz düzenlemelerle, pahalılık altında ezilen emeklisi, dulu, yetimi, yaşlısı, kadını, istismara uğramayan çocuğu döndüler yüzlerini haber beklemeye başladılar, devletin baba gibi ellerini tutması, ana gibi bağrına basması için iyi bir zam beklemeye başladılar. Ve biz burada derde derman olacak yasalar yerine torbadan tavşan çıkarmaya devam ediyoruz; hokus pokus, çıka çıka yüzde 30.

Ya, arkadaş, ben şimdi soruyorum size: Bakkala, pazara gidecek, elektrik parası, doğal gaz parası ödeyecek, kira ödeyecek, çocuğuna harçlık verecek olan vatandaşlar 3.500 lirayla geçinebilirler mi ya? Hakikaten, hepinize soruyorum: Geçinebilir mi? 13 milyon emeklimiz var…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – 5.500 lira oldu.

AYLİN CESUR (Devamla) – “5.500 lira oldu.” diye buradan arkadaşlar övünüyorlar, 5.500 lirayla geçinilir mi ya?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Evet, 66 liradan geliyoruz oraya, 66 liradan.

AYLİN CESUR (Devamla) – Ben size soruyorum: 13 milyon emeklimiz var, yüzde 63’ü en düşük emekli maaşı alıyor ve ekonomik krizle 2001’de siz gelmeden evvel en düşük emekli maaşı asgari ücretin 1,5 katından fazlaydı, şimdi sizinle geçen yirmi yıllık ömrümüzde zam yaptıktan sonra dahi en düşük emekli maaşı asgari ücretten yüzde 35 daha az olacak. Emeklilerimizi insanca yaşama koşullarından mahrum ettiniz; utanmak lazım, hâlâ buradan bana sesleniyorsunuz “Yeter bu para.” diye. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Hepimizin, burada milleti temsil eden bizlerin sokağa çıkmaması lazım. Sizi bilmem ama benim canım yanıyor, arkadaşlarımın da canı yanıyor, sıcak bir yerde sıcak bir çorba içerken boğazımız düğümleniyor; siz rahat rahat, maşallah, bir de burada savunuyorsunuz. Siz bu olanlardan razı mısınız? Allah aşkına, değerli arkadaşlar, soruyorum: Burada biz ne yapıyoruz? Hisseli Harikalar Kumpanyası mı burası? Burası Türkiye Büyük Millet Meclisi. Neden emekliye, memura yüzde 30 zamla yetinmek zorunda kalıyoruz? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

Zorlamalarımızla asgari ücret yüzde 55 arttı ve 8.500 lirayı bir müjde diye duyurdunuz, yüzde 30 artırılan emekli ve memur maaşlarını nasıl duyuracaksınız vallahi merak ediyorum. Çalışanın alın terinin yok sayıldığı ve sadakadan öteye gitmeyen bir artıştır bu, bunun altını burada çiziyoruz. 2021’de enflasyon yüzde 36, 2022’de TÜİK’e göre ilk on bir ayda yüzde 84, son bir ayda yüzde 64’e inmiş ve ENAG’a göre yıllık enflasyon yüzde 140. Şimdi, TÜRK-İŞ'e göre açlık sınırının 8 bin lira, yoksulluk sınırının 26 bin lira olduğu bir ülkede oluyor bunlar. O ülke Türkiye, bizim ülkemiz ve en düşük emekli maaşı yeni düzenlemeyle şunu diyor bize, hepimize birden haykırıyor: “Açlık değil sizinki, ölün.” Emekliye “Ölün, ölün.” diyor, “Ha, ölmezseniz, eğer ilaç lazım olursa ilaca yapılan zam da yüzde 36.” diyor bir de.

Şimdi, 2022 gıda fiyatları yüzde 150 artmış, eskiden “Soğan, ekmek mi yesin?” filan denilirdi, şimdi artık “Soğan, ekmek yesin.” demek de lüks oldu çünkü soğana son bir yılda yüzde 300 artış yapıldı. Şimdi, kırmızı ete on günde 3 kere zam yapıldı ve en ucuz etin kilosu 200 lira değerli arkadaşlar, buradan bana böyle “3.500, 5.500” falan diye bağırmayın, ayıp oluyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Hayır, rakamı düzelttiriyoruz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hayır, hatırlatıyoruz ya, suç mu yani hatırlatmak?

AYLİN CESUR (Devamla) – Neden biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)         

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYLİN CESUR (Devamla) – Sağ olun Sayın Başkan.

Çünkü kendiniz üretmek yerine, üreticiyi desteklemek yerine ucuz üreten ülkelerden ithal etmeyi tercih ettiniz ve dövizle dış borç yapıyoruz değerli arkadaşlar yılladır. 2018’den beri döviz kurunu tutamıyorsunuz. Üretim maliyeti artıyor ve kör olası enflasyon da bir türlü düşmüyor. “2022’de 250 milyar ihracat yaptık.” filan diye böyle böbürleniyorsunuz ya, “360 milyar dolar ithalatla cumhuriyet tarihinin 110 milyar dolarlık en büyük açığını da biz yaptık.” demiyorsunuz; bunu da söylemeniz lazım her seferinde. Küresel enflasyonla dünya faizi artırırken siz indirmeyi tercih ettiniz, gerekçe düşük kurla ihracatın artacağını gösterdiniz, başaramayınca da “Enflasyonla büyümeydi amacımız.” dediniz. Peki, enflasyon pahasına büyüyebildik mi? 2022 üçüncü çeyreğinde yüzde 3,9 büyümeyle sermayenin millî gelirinden aldığı pay yüzde 54,8’e çıkmış, iş gücünün millî gelirden aldığı paysa yüzde 26,3 düşmüş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)         

AYLİN CESUR (Devamla) – Başkanım, bir bağlayabilir miyim.

BAŞKAN – Buyurunuz.

AYLİN CESUR (Devamla) – Sağ olun.

Bu ne demek biliyor musunuz? Yani şu sizin enflasyonla büyümenin faturası halka kesilmiş; zengin daha zengin, fakir de daha fakir olmuş demek bu.

Şimdi, gelelim turpun büyüğüne, turpun büyüğü heybede ve soru şu: Madem işçiye, memura, emekliye verilen zamlar gerçek enflasyon oranında ise çalışanların millî gelirden aldığı pay neden düşüyor? Şimdi, asgari ücret asgari ücret olmaktan çıktı, ortalama ücret oldu; toplumun büyük kısmı artık o ücretin altında çalışıyor maalesef. 200 liralık banknotlar 2009’un ilk gününde tedavüle girdi. 2009’da 1 dolar 1,5 liraydı; 131 dolar alıyordunuz, şimdi 13 kat azalmış; 10,5 dolar alabiliyorsunuz; bu sizin eseriniz, milyonları yoksulluğa teslim ettiniz.

Neresinden tutsanız bu yama tutmuyor. Kış sert geçiyor, doğru ama bu kışın sonu bahar ve insanlar o yüzden üzülmüyorlar bu yıla girerken.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYLİN CESUR (Devamla) – Çünkü aşağıdan yukarıdan, bu enflasyondan, bu zamlardan yolun sonu görünüyor değerli arkadaşlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Ve çünkü o sene, bu sene diyorum, hepinizi saygıyla selamlıyorum. İnşallah, emeklilerimize, memurlarımıza hak ettikleri zamları biz yapacağız diyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 7- 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

GEÇİCİ MADDE 43- 4688 sayılı Kanuna göre düzenlenen Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşmenin İkinci Kısım Birinci Bölümünün 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri uyarınca 1/1/2023-30/6/2023 dönemine ilişkin katsayılar, sözleşme ücreti artış oranları, ücret tavanları ve ortalama ücret toplamı üst sınırına uygulanacak artış oram %100 olarak uygulanır. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu madde kapsamında katsayıları, sözleşme ücreti artış oranlarını, ücret tavanlarını ve ortalama ücret toplamı üst sınırını söz konusu artış oranına uygun olarak belirler ve duyurur.”

Kemal Peköz                      Fatma Kurtulan                       Nuran İmir

   Adana                                  Mersin                                  Şırnak

Murat Çepni                  Mehmet Ruştu Tiryaki Mensur Işık               

   İzmir                                  Batman                                   Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Nuran İmir.

Buyurunuz Sayın İmir. (HDP sıralarından alkışlar)

NURAN İMİR (Şırnak) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu ve halkımızı selamlıyorum. Görüşülmekte olan kanun teklifinin 7’nci maddesi hakkında partim adına söz almış bulunmaktayım.

Ülkede siyasal krizle birlikte açlığın, yoksulluğun, ekonomik krizin en üst seviyede olduğu bir dönemde AKP iktidarı, memur ve emeklilerin zam oranını bir seçim politikasına dönüştürmüştür. İlgili kurumlar, siyasi partiler ve piyasa verilerini dikkate almadan AKP Genel Başkanı zam oranını yüzde 25 olarak açıkladı fakat yirmi dört saat geçmeden değişiklik yaparak bu oranı yüzde 5 daha artırdı. Düşünün, milyonlarca memurun ve emeklinin kaderi bir kişinin iki dudağı arasında kalmıştır. Bu rejim anlayışı köleliği dayatan bir rejim anlayışıdır.

Bakın, TÜİK’in yalan hesaplarına göre enflasyon ülkede yüzde 64,7 ancak sokağın enflasyonu bunun 2 katı, 3 katı. Bu zam, var olan enflasyonun çeyreğinin çeyreği bile değil. Zam yaptığınız saatlerde artan fiyatlar yaptığınız zammı bile eritti, tüketti. Halkın ne evdeki hesabını biliyorsunuz ne de çarşıdaki hesabından haberiniz var. Verdiğiniz zamla 1 kilo peynir anlamadığından bile haberiniz yok. Türkiye'de açlık sınırı bugün 8 binin üzerinde, yoksulluk sınırı 26.500 TL. Siz hâlen yaptığınız yüzde 30’luk zammı müjde diye sunuyorsunuz. Diğer taraftan, ülkede bir asgari ücret belirleniyorsa emekli maaşları nasıl oluyor da asgari ücretin altında kalıyor? Asgari ücret ülkenin en düşük ücreti ise emekliler bundan daha düşük ücret alamaz, emekli maaşlarını asgari ücretin üzerinde tutmak zorundasınız. Ankara'dan Şırnak'a selam verdiğimiz herkes yoksulluktan, açlıktan, zamlardan ve haksızlıklardan bahsediyor, iktidarınız ise her gün bu ülkede ekonominin büyümesinden bahsediyor. Sizin halkın gerçekliğiyle bir bağınız kalmamış. Halk “Açız!” diyor, sizler “Biz TOGG ürettik.” diyorsunuz, halk “Yoksulluktan perişanız!” diyor, sizler “İHA'lar ve SİHA'lar yaptık.” diyorsunuz fakat halkın gündemi ise “Akşam eve nasıl ekmek götürebilirim? Bu ay doğal gaz parasını nasıl ödeyebilirim? Ay sonunda kiraya zam gelecek mi?” Bu ülkede bu soğukta doğal gazını açmayan aileler var. Bakın, akşam eve geldiğinde çocuğunun isteklerini alamadığı için çocuğuyla yüzleşmek istemeyen anne-babalar var ama sizin tek derdiniz iktidar iktidarda kalmak, bunun için aklınıza gelen her yolu deniyorsunuz, her yolsuzluğu ve hukuksuzluğu yapıyorsunuz. Bu yaptığınız zam, belirlediğiniz asgari ücret ve müjdesini verdiğiniz emekli maaşıyla insanlar temel yaşam malzemesi dahi alamıyor.

Bakın, her gün ev kiraları artmakta, İstanbul’da kiralar en az 5 bin TL, Ankara'da en az 3 bin TL oldu. Türkiye’de… Daha bugün Maliye Bakanı Nebati, “Kirada yüzde 25 sınırı temmuz ayında bitiyor, ondan sonra serbest piyasa çerçevesinde kendi aralarında anlaşacaklar, bu geçici bir süreçti.” diyebilmektedir. Ekonomik kriz olmaksızın kira fiyatlarının devlet tarafından belirlenmesi gerekirken ülkenin Hazine ve Maliye Bakanı bu kriz ortamında “Kiralar serbest piyasayla belirlenecektir.” diyebiliyor.

Bütün yaptıklarınızı iktidarınıza bağladığınız TÜİK'in verileriyle yapıyorsunuz ancak bilmelisiniz ki TÜİK'in verilerine güveni olan tek bir kurum, tek bir yurttaş bu ülkede kalmamıştır. Dolayısıyla bu veriler doğrultusunda attığınız her adım halkı daha da yoksullaştırmaktadır.

Tabii, bu ülkede mağdur edilen sadece memur ve memur emeklisi değil, yaşamın birçok alanında emeğinin karşılığını alamayan milyonlarca yurttaş var; tarlasının elektrik borcundan kaynaklı ekemeyen çiftçiden tutalım her gün onlarca küçük esnafın kepenk kapattığından haberiniz yok. Atanamayan milyonlarca üniversite mezunundan haberiniz var mı? “Faizlerini sileceğiz.” dediğiniz binlerce KYK mağduru âciz durumda. Kayıt dışı ve güvencesiz çalışan milyonlarca kadın emekçisinden haberiniz var mı? Tabii ki haberiniz yok. Sizin sorununuz yoksul halk değil, sizin sorununuz koltuklarınız ve iktidarınızdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NURAN İMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkeyi bir algı politikasıyla yönetiyorsunuz. Özelde partimiz HDP ve demokrasi ve özgürlüklerden yana olan bütün muhalefete saldırmakla meşgulsünüz. Sizin tek sorunuz HDP olmuş, HDP'lilerin iradesini gasbetmek, HDP'liyi tutuklamak, HDP'ye kumpas davası açmak, HDP'yi kapatmak, HDP'nin hazine yardımına bloke koyarak gasbetmek. Siz gaspçısınız. HDP'yle uğraştığınız kadar halkın sorunları ile uğraşsaydınız şimdi halk bu kadar yoksul olmayacaktı. İnanın HDP değil siz gideceksiniz ve gittiğiniz anda yaptığınız bütün yolsuzlukların hepsi yoksullaştırdığınız halka aktarılacaktır, ülke bir anda refaha ve demokrasiye kavuşacaktır.

Bütün Genel Kurulu ve halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ve Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

Madde 7– 27/6/1989 tarihli ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

Geçici Madde 43 – 4688 sayılı Kanuna göre düzenlenen Kamu Görevlilerinin Geneline ve Hizmet Kollarına Yönelik Mali ve Sosyal Haklara İlişkin 2022 ve 2023 Yıllarını Kapsayan 6. Dönem Toplu Sözleşmenin İkinci Kısım Birinci Bölümünün 5 inci, 6 ncı, 7 nci ve 8 inci maddeleri uyarınca 1/1/2023-30/6/2023 dönemine ilişkin katsayılar, sözleşme ücreti artış oranları, ücret tavanları ve ortalama ücret toplamı üst sınırına uygulanacak artış oranı yüzde 81,08 olarak uygulanır. Hazine ve Maliye Bakanlığı bu madde kapsamında katsayıları, sözleşme ücreti artış oranlarını, ücret tavanlarını ve ortalama ücret toplamı üst sınırını söz konusu artış oranına uygun olarak belirler ve duyurur.

Fikret Şahin                                  Kani Beko              Cavit Arı

  Balıkesir                                                                          İzmir                Antalya

 

Emine Gülizar Emecan         Süleyman Girgin                     Baha Ünlü

       İstanbul                             Muğla                             Osmaniye

 

İlhami Özcan Aygun               Mahmut Tanal             Ömer Fethi Gürer

       Tekirdağ                           İstanbul                                Niğde

 

  Bülent Kuşoğlu                    Yıldırım Kaya

     Ankara                                                                        Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Yıldırım Kaya.

Buyurunuz Sayın Kaya. (CHP sıralarından alkışlar)

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün 12 Ocak 2023. Bugün Türkiye'nin dört bir yanında kamu çalışanları kendilerine reva görülen maaşları protesto etmek için iş yerlerinde greve başladılar yani sabah saat 8 itibarıyla eğer çocuğunuz okula gidecekse göndermeyin, hastaysanız doktora gitmeyin çünkü Birleşik Kamu İş Sendikası Konfederasyonu ve diğer 6 konfederasyon birlikte “Bu maaşları hak etmiyoruz, bu ücretle geçinemiyoruz.” diyerek iş bırakıyorlar, grev yapıyorlar. Toplu görüşme yetkisi olan sendikalar artık grevli toplu sözleşmeli bir sendikal hak için mücadele ediyorlar. Eğer sendikalar grevli toplu sözleşmeli sendikal hak istiyorlarsa, kendi hakları için grev yapıyorlarsa demek ki geçinemiyorlar. 2 öğretmen, 2 çocuk toplamda 24 bin lira maaş alıyorlar ama yoksulluk sınırı TÜRK-İŞ’in açıkladığı rakama göre 26.483 lira. Ne yapsınlar?

Yıl 1983, yer Artvin Hopa Pınarlı Köyü; buraya Sivas Divriği’den sürgün giden bir öğretmen. Bir çocuğu var, eşi çalışıyor, kendisi öğretmen; 12 Ocak’ta bu saatlerde dünyaya bir kız çocuğu gelir, adı “Çilem” olur. O kız çocuğu 1983 yılında doğdu, onun babası, onun annesi grevli toplu sözleşmeli sendikal mücadele verdiği için o ilden o ile sürgün olur, o gün bugündür kamu çalışanları grevli toplu sözleşmeli hakka kavuşamadılar. Sözüm olsun ki 12 Ocakta doğan Çilem, kızım; doğum gününü buradan kutluyorum ama sana söz veriyorum; senin geleceğini garanti altına alamadım ama senin çocuklarının ve Türkiye’deki milyonlarca çocuğun geleceğini umut, aydınlık ve güzel yarınlar için mutlaka ve mutlaka grevli toplu sözleşmeli sendikal mücadeleyle kazanacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

Emekli olursun, geçinemezsin; intibak yasası beklersin, çıkmaz; BAĞ-KUR’lusun, esnafsın ama bu haklardan yararlanamazsın. Geçenlerde Türkiye Esnaf ve Sanatkârları Konfederasyonu Başkanı Sayın Bendevi Palandöken Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’a bir mektup yazmış, esnafın dertlerini anlatmış, BAĞ-KUR’luların dertlerini anlatmış. Ben de kendisine dedim ki: “Sayın Başkan, o, mektubu okumaz, okusa da yanıt vermez, yanıt verecek olursa da BAĞ-KUR’lu esnafın sorunlarına çözüm üretmez. Çünkü bunlar 5’li çeteden yanadır, sizin gibi BAĞ-KUR’lu emeklinin, çalışanın, işçinin hakkından yana değildir.” ama söz olsun ki sizin de bu haklarınız mutlaka gün gelecek hayata geçirilecek, intibak yasası çıkacak. Fatma teyzem bana mesaj yazmış, diyor ki “Ben üç aydan üç aya maaş alıyorum yavrum. 78 yaşındayım, üç aylık ömrümün olup olmadığını bilemem, Allah bilir ama biz aylıklarımızı aydan aya alsak olmaz mı?” Ben de diyorum ki “Fatma teyze, olur, olur ama aha bunlar halletmiyor ki, vermiyorlar ki, nasıl olsun?” Aydan aya maaş almak isteyen, ayın sonunu rahatlıkla geçirmek isteyen emeklilerin bu çığlığını hep beraber duyalım.

Kamuda çalışan, 4857 sayılı Yasa’ya tabii olarak daimî işçi statüsünde olan üniversite mezunları 2015 yılında MEMUR-SEN Konfederasyonunun yaptığı toplu sözleşmede, haklarının alınacağı toplu sözleşmede geçerli ama aradan yedi yıl geçti bu haklar alınamadı. Yani toplu görüşmenin hiçbir kıymetiharbiyesinin olmadığı süreçten geçiyoruz. Sorun toplu görüşmeyle çözülebilecek bir sorun değildir, sorun, grevli toplu sözleşmeli bir hakkınız yoksa, bir yasanız yoksa asla bu alandaki ekonomik iyileşmeyi yaşama şansınız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILDIRIM KAYA (Devamla) – Emeklisiniz, diyorsunuz ki “14 milyon emekliyiz.” 14 milyon emeklinin derneği var eylem yapamaz, sendika kurar sendikaların kapısına kilit vurulur. Emeklilerin kurmuş olduğu sendikaların kapısına kilit vurarak emeklinin haklarını yok sayamazsınız. O emekliler bugün yani 12 Ocakta İstanbul’da Taksim’de, Kadıköy’de; İzmir’de Demokrasi Meydanı’nda; Kızılay’da, Güvenpark’ta, Ulus’ta, Türkiye’nin dört bir yanında emekliler ile kamu çalışanları bugün saat 12.30’da meydanlarda olacak iş bırakanlar. Buradan, onlara bir kez daha selamlarımızı gönderiyoruz. Direnin, direne direne kazanacağınızı biliyorsunuz. (CHP sıralarından alkışlar) Siz direnin, geliyor gelmekte olan, direncinize direnç olmaya geliyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde bulunan “%30” ibaresinin “%55” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Bedri Yaşar                               Hüseyin Örs                            Dursun Ataş

      Samsun                                    Trabzon                                     Kayseri

  Ayhan Altıntaş                     Muhammet Naci Cinisli             Zeki Hakan Sıdalı

       Ankara                                    Erzurum                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu kanun teklifiyle en düşük memur maaşı 11.850 lira, en düşük emekli maaşı da 5.500 lira oluyor. Açlık sınırının asgari ücrete denk, yoksulluk sınırının 26.485 lira olduğu yerde bahşedilen bu zamlar “Başının çaresine nasıl bakabiliyorsan öyle bak. Benden bu kadar.” demekten başka bir şey değil. Devleti adına çalışan, emek veren memur bir çift yani 1 değil, 2 kişi sırt sırta verip bir ay çalışıp hâlâ yoksulluk sınırını aşamıyorsa, bu, yirmi yıllık iktidarınızın eseridir. Size oy veren her memur bin pişman. Neden mi? Memur ve emekli çarşı pazar enflasyonunu yani gerçek enflasyonu yaşıyor ama zamlar TÜİK ayarlı enflasyona göre veriliyor. Hâliyle sizin masa başındaki hesaplarınız pazara hiç uymuyor. Çok eskilere gitmeyi, geçmişte yaşamayı hiç sevmem ama siz her şeyi hep 2002’yle karşılaştırıyorsunuz ya hani, siz iktidara geldiğinizde ortalama memur maaşı asgari ücretin 3 katından fazlaydı, şimdi neredeyse aynı. Emeklide durum daha da kötü. Ortalama SSK emekli aylığı asgari ücretin 1,5 katıymış, şimdi ise sadece üçte 2’si. Size oy veren emekli de bin pişman. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener her fırsatta “En düşük emekli maaşı asgari ücrete eşitlenmelidir.” diyor. Siz de “O kadar da abartmayın. Nasıl olsun?” diyorsunuz. Biz abartmıyoruz, eskiden beri öyleydi, siz bozdunuz. Derin yoksulluğa ittiğiniz, kaderine terk ettiğiniz emekli sadece hakkını istiyor. Emekliler, memurlar emin olsunlar, siz vermeyeceksiniz ama biz geleceğiz, emekliler hak ettiğini alacak.

Kıymetli milletvekilleri, bu oranlardan da görüyoruz ki memur ve emekli maaşları asgari ücret karşısında hızla eriyor. Geçtiğimiz yıllarda asgari ücretin çok üstünde maaş alanlar bugün bir asgari ücret tuzağına doğru itiliyor. Dünyada asgari ücretlilerin oranı yüzde 10’ların altındayken bizde maalesef yüzde 50. Ülkemizde maalesef ki yine, asgari ücreti ortalama hâline getiren de sizsiniz. Asgari ücret ve biraz üstüyle geçinmeye çalışanların oranı neredeyse 4 kişiden 3’ü. Vatandaş refahta ve zenginlikte eşitlenen bir Türkiye'nin hayalini kurarken siz asgari ücrette eşitlenen bir Türkiye'nin vizyonunu ortaya koyuyorsunuz; vizyonunuz bu kadar. Önce “Yüzde 25.” deyip bir gün sonra bahşiş dağıtır gibi “Yüzde 30 yaptım, daha ne istiyorsunuz?” tavrıyla hareket etmek memuru, emekliyi derinden yaralıyor. O yüzde 5 var ya, memur için o yüzde 5, evladını o ay okula aç göndermemek demek. İşverenin ödeyeceği asgari ücrete yüzde 54,5 zam yapıp memur ve emekli zammını yüzde 30’da siz bıraktınız. Başkasının ödediği maaşa cömert, devletin memuruna cimrisiniz. Açlık sınırının biraz üstünde maaş alan devlet memurları var; sizce bu hak mıdır? Asgari ücretteki artışı hadi gelin, devlet kurumlarının çalışanlarına da verin. Devleti için çalışan öğretmenin, doktorun, polisin günahı ne? Özel sektörden beklediğiniz fedakârlığı kendiniz neden yapmıyorsunuz? Söz konusu memur olunca cebinizde akrep var, söz konusu müteahhitler olunca cebinizde ballı sözleşmeler var. Şimdi, haklı olarak tepkiler kesilmeyince, bir de üstüne memurlar grev kararı alınca “Yüzde 15’lik bir zam daha yapılabilir.” demeye başladınız. Vergiye, harca, cezaya zammı tek kalemde yapıyor, maaş zammına gelince “Biraz bekle, belki…” diyorsunuz. Ne yapabiliyorsanız hemen yapsanıza! İnsanların umutlarıyla neden oynuyorsunuz? Memur, vatandaş biliyor ki seçim var. İyi ki sandık gelecek, yoksa bu ilave yüzde 15’i şu an konuşamazdık bile. Ama şunu unutmayın:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Memur ve emekli sizden seçim promosyonu değil, hakkını istiyor. Mart ayında değil, şimdi istiyor. Bu önergemizde teklif ettiğimiz gibi en az 55’lik zammı bugün hesaplarında görmek istiyor. Derdiniz ve önceliğiniz milletse hemen yapın. Derdiniz seçimse artık onun için çok geç. Millet kararın çoktan verdi. Güçlü, zengin ve müreffeh bir Türkiye'ye, İYİ Partinin iktidarına çok az kaldı.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım. İlk önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 8: Bu kanun yayımı tarihinde yürürlüğe girer.”

Mehmet Ruştu Tiryaki            Murat Çepni                      Kemal Peköz

     Batman                                     İzmir                        Adana

   Mensur Işık                           Fatma Kurtulan     Hüseyin Kaçmaz

      Muş                                         Mersin                      Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.

Buyurunuz Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

AKP iktidarı, yirmi yıllık iktidarının sonunda bir övünç kaynağına daha sahip oldu; özellikle, borçlarından bunalan yurttaşlar sağlıklarından vazgeçerek artık organlarını satmak için ilan verir duruma geldi. Google trendlerinde görüldüğü üzere “Böbreğimi satmak istiyorum.” “Karaciğerimi satmak istiyorum.” diye aratanların durumu son bir yıl içerisinde tam yüzde 400 artmış durumda. Açlık, yoksulluk ve çaresizlik yurttaşların organlarını, böbreğini, karaciğerini satmak zorunda hissettirdiği bir zulüm düzenini yaratmış durumda. Aslında AKP'li milletvekilleri de çoğu kez burada itiraf etti; şu an ülkenin içerisinde bulunduğu ekonomik durumu ve yapılan zam oranlarının aslında yetersiz olduğunu, toplumun bununla geçinemeyeceğini kabul ettiler. Tabii, Türkiye'de 1 kilogram et olmuş 200 lira, 1 kilogram peynir 150 ile 200 lira arasında, 1 kilogram yoğurt 40 TL, 1 ekmek 6 TL, en düşük kira İstanbul'da 5 bin TL, Ankara'da 3 bin TL, durum bu iken açıklanan zamlar AKP iktidarının aslında gerçeklikle bağının kalmadığını gösteriyor.

Türkiye'de ağır bir ekonomik buhran hâli var, halk enflasyon altında ezilirken her gün daha fazla yoksullaşırken AKP-MHP iktidarı toz pembe bir tablo çiziyor, Türkiye'de bütün ekonomik verilerde negatif rekorlar kırılıyor. Türkiye tarihinin dediğimiz gibi bütün ekonomik verilerinde en kötü seviyeleri seyrettiğini görebiliyoruz. Hâl böyleyken ama AKP iktidarı -bir maç metaforu üzerinden anlatmaya çalışayım, futbol metaforu üzerinden- sürekli “Biz 2 gol attık.” diyor, “3 gol attık.” diyor, “İhracatta şu kadar artış var.” diyor ama ithalatı söylemiyor, kaç gol attığını söylüyor ama kaç gol yediğini söylemiyor. Yeniliyorsunuz, kaybediyorsunuz, halka da kaybettiriyorsunuz; maçta 1 gol, 2 gol atmakla maç kazanılmaz. Ancak, siz daha fazla gol atarsanız maçı kazanırsınız. İthalattaki cari açığın, Türkiye tarihinin neredeyse en yüksek dış ticaret açığının kayıtlara geçtiği bir dönemi yaşıyoruz ama AKP iktidarı “Biz 2 gol attık, maçı kazandık.” diyor. Tabii, veriler ortada, ihracatta yüzde 12’lik artış var ama ithalatta yüzde 34’lük artış var, 110 milyar dolar bir dış ticaret açığı söz konusu. Tabii, Hazine ve Maliye Bakanlığı da yine bu tek boyutlu ekonomi yöntemiyle halkı kandırmaya çalışıyor. Bakanlık, her fırsatta “Büyüyoruz.” diyor.

Değerli milletvekilleri, bu büyüyen kim? Halk büyümüyor, memurlar büyümüyor, emekliler büyümüyor, emekçiler büyümüyor ama büyüyen yandaşlar ve candaşlar var, sermaye var, kârını yüzde 500 artıran bankalar var. AKP’nin aslında büyütmek istediği kesim tam da bunlar. Tabii, bunlar büyürken diğer yanda milyonlarca emekçi, emekli, memur sefalete terk edilmiş durumda.

Yine, Sayın Erdoğan’ın “Bizim en parlak yılımız olacak.” cümlesiyle o zaman 2022 yılına giriş yapmıştık ancak Bakan Nebati 12 Aralıkta “2022 en kötü yıl olarak tarihe geçecek; 100 milyar dolar dış ticaret açığı, 50 milyar dolar cari açık söz konusu." dedi yani aslında nasıl ki Türk tipi başkanlık sisteminiz çöktüyse 2023’le birlikte yeni ekonomi modeliniz de şu aşama itibarıyla çökmüş durumda.

Tabii, saraya biat eden, sarayın istediği rakamları paylaşan bir TÜİK belası var emekçilerin, emeklilerin, kamu emekçilerinin başında. TÜİK Başkanı saraya soruyor: “Kaç göstermemi istersiniz enflasyonu?” “Yüzde 64.” diyor ama gerçek enflasyon, halkın hissettiği enflasyon yüzde 200’lere varmış durumda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bunun üzerinden bu maaş ve zamlar hesaplanıyor ve yine aslında TÜİK eliyle, bir kamu kurumu eliyle bir soygun var bu ülkede, soygun. Garo Vekilimiz de söyledi, TÜİK eliyle bir soygun, bir yolsuzluk söz konusu. Açıklanan bu rakamlar aslında işçiler, emekliler, memurlar için bir sefalet yılını beklediğimizi bize gösteriyor. İnsanlar, yurttaşlar insanca yaşamak istiyor. Şunu net bir şekilde söyleyelim, bu kara kışta bile hâlâ yoksulluktan kombiyi açamayan milyonlar var. Öyle bir ülke yarattınız ki kombiyi kısmaktan yoksullar, yurttaşlar Eskimo’ya döndü. KESK eyleminde TÜİK’in açıkladığı rakamlara ilişkin bir slogan vardı: “AKP zammını al başına çal!” Biz de onu söylüyoruz: AKP zammını al başına çal! (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

MADDE 8 – Bu Kanunun;

a)                2 nci ve 3 üncü maddeleri 2023 yılı Ocak ayı ödeme döneminden itibaren uygulanmak üzere yayımı tarihinde,

b)                 4 üncü ve 7 nci maddeleri 1/1/2023 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere yayımı tarihinde,

c)                 Diğer maddeleri yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.

   Fikret Şahin                                Kani Beko                         Bülent Kuşoğlu

      Balıkesir                                      İzmir                                       Ankara

Süleyman Girgin                             Cavit Arı Baha Ünlü                      

        Muğla                                      Antalya                                  Osmaniye

  Mahmut Tanal                       İlhami Özcan Aygun        Emine Gülizar Emecan

      İstanbul                                    Tekirdağ                                    İstanbul

Ömer Fethi Gürer

        Niğde

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Balıkesir Milletvekili Sayın Fikret Şahin.

Buyurunuz Sayın Şahin. (CHP sıralarından alkışlar)

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Zaman bir hayli geç oldu, ben de o nedenle konuşmamı biraz daha öz ve kısa yapacağım. Tabii, emekli ve memurların ücret zammı konusundaki kanun teklifi üzerine görüşmeler yaptık. Gerçek anlamda bir ücret zammından bahsedebilmek için yapılan maaş artırımının enflasyonun üzerinde olması gerekir, aksi takdirde enflasyon oranının altında yapılmış olan her ücret artırımı maalesef zam olarak nitelendirilemez, aksine bir fakirleşmedir. Şu anki buradaki görüşmeler, hem emeklilerimizin hem de memurlarımızın fakirleşmesi üzerine konuşmuş olduğumuz bir yasal düzenlemedir.

Bakınız, TÜİK’in makyajlı enflasyon oranı dahi yüzde 64 yani gerçekte elbette çok daha yüksek ama yüzde 64 olarak düşünelim. Bir emeklinin geçen yıl cebinde 100 lira varsa zaten 64 lirası enflasyonla gitti, cebinde kaldı 36 lira; siz de bu yılki şu düzenlemeyle cebine 30 lira daha koyuyorsunuz ve emeklinin cebinde 66 lira oluyor. 100 lira varken 66 lira var yani 34 lirası kaybolmuş, fakirleşmiş; yüzde 34 oranında fakirleşmiş hâle geldi emeklilerimiz. Açlık sınırı 8.136 lira, asgari ücret 8.500 lira ama en düşük emekli maaşı 5.500 lira. Dolayısıyla, bu rakam da emekliyi açlığa mahkûm etmekle aynı anlamı taşıyor. Eğer gerçek anlamda siz emekliye bir zam yaptığınızı söyleyecek olursanız buradaki bu zam oranının minimum yüzde 64’ün üzerinde olması gerekirdi çünkü gıda enflasyonu dahi yüzde 78 oranında. Dolayısıyla, emekliler, memurlar geçim sıkıntısındalar ve bu gelen -zam diyemiyoruz buna- artış oranıyla da herhangi bir pozitif yönde geçimle ilgili sıkıntılarını çözmeleri mümkün değil ki doğal gaz, elektrik, diğer temel gıdalardaki artışlar zaten belli. Sonuç olarak da daha da fakirleşmiş emeklilerimiz ve memurlarımızla karşı karşıya kalacağız. Tabii, burada şunu da söylemek istiyorum: Özellikle kamu-özel iş birliği modellerinde yandaş şirketlere döviz bazında yapılan aktarımların keşke bir kısmı emeklilerimize ve memurlarımıza yapılmış olsaydı da hiç olmazsa enflasyon üzerinde bir zam vermiş olsaydık, onların refah oranlarını arttırmış olsaydık. Yine, emeklilerimize hem burada Genel Kurulda hem de Plan ve Bütçe Komisyonunda verdiğimiz önergelerle en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde olması gerektiğini söyledik ki mantık da bunu gerektiriyor zaten; 8.500 lira olması konusunu reddettiniz. Yine, verdiğimiz önergeyle, emeklilerimize 2 dini bayramda birer asgari ücret seviyesinde ikramiye verilmesini teklif ettik, bunu da kabul etmediniz. Keşke bunlar kabul edilmiş olsaydı emeklilerimiz hiç olmazsa biraz daha rahat etmiş olurlardı. Dolayısıyla, bir AKP iktidarıyla karşı karşıyayız ki halktan ve gerçeklerden kopmuş, giderek halkı yoksullaştırmış oysa “Bütçeyle mücadele edeceğini, yoksullukla mücadele edeceğini.” söylemiş ama vatandaş tamamen yoksulluğa batmış durumda, yolsuzluk dediğimiz zaten her yerden yolsuzluklar geliyor, yasaklar desen Türkiye zaten bir yasaklar ülkesi hâline gelmiş. Umut ediyoruz, önümüzdeki süreçte, iktidarımızda emekçilerimiz, emeklilerimiz, memurlarımız haklarının karşılığını alacaklardır.

Ben bu duygularla hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ediyorum, sağ olun. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde bulunan “yayımı tarihinde” ibarelerinin “yayımlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Hüseyin Örs                         Ayhan Erel                İbrahim Halil Oral

Trabzon                                Aksaray                                Ankara

Orhan Çakırlar                Arslan Kabukcuoğlu

  Edirne                                Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine İYİ Parti grubum adına söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlarım.

AK PARTİ döneminde özellikle son on yılda Türk ekonomisi bulunduğu seviyeyi koruyamamıştır. 2013 yılında kişi başına gelir 12.500 dolar iken bunu bugüne getirirsek şu andaki kişi başına gayrisafi millî hasıla 16.224 dolar olmalıydı, oysa bu değer 9.500 dolardır. Ülkemiz dünyanın 17’nci büyük ekonomisiyken şu anda 21’inci sıraya düşmüştür. 2013 yılında ülkemizin dünya ekonomisinden aldığı pay yüzde 1,24 iken 2021 yılında bu pay yüzde 0,85’e gerilemiştir. Dünya ekonomisinden aldığımız pay 2016’dan 2022’ye kadar üçte 2’ye düşmüştür.

Bunlarla birlikte, maalesef ki ülke için gelir paylaşımında da sorunlar yaşanmaktadır. 2016 yılında çalışanlarımızın millî gelirden aldığı pay yüzde 35 iken şimdi yüzde 26’ya düşmüştür. Ücretlilerin geliri altı yılda 1 çeyrek kaybolmuştur.

Sayın üyelerden birisi Plan ve Bütçe Komisyonunda “Biz yoksulların cebine 924 milyar lira para koyduk.” diyor. Bu, aşağı yukarı bütçenin beş buçukta 1’i. Ne olacaktı yani, bunu da koymasaydınız da insanlar acından ölseler miydi? Bu, söylenecek bir laf bile değil.

Özetle, dünya ülkeleri arasında ülkemizi yöneten AK PARTİ hükûmetleri ekonomik büyüklüğümüzü koruyamadı. Şehir hastaneleriyle, tüp geçitleriyle, paralı yollarla, paralı köprülerle maalesef ülkemizi sefaletle imtihan ediyor. Ülkemiz yalnız dünya sıralamasındaki ekonomik büyüklüğünü koruyamamış değil, aynı zamanda ülke içi gelir paylaşımı da çalışanlarımızın aleyhine değişmiştir. Son bir yılda artık vatandaşlarımızın şüpheyle yaklaştığı TÜİK verilerine göre enflasyon yüzde 65 seviyesindedir, bu değer ücretlileri tümden yoksulluğa sürüklemiştir. Devletin kendi zammı yüzde 123, işçi zammı yüzde 55, memur ve emekli zammı yüzde 30; bunu şöyle izah edebiliriz: Ülkemizde devlet başka bir evrende, işçiler başka bir evrende, memur ve emekliler bambaşka bir evrende yaşıyorlar. Ayrıca, ülkemizde kazançların yüzde 38’i asgari ücretten ibarettir, oysaki Avrupa ülkelerinde bu, yüzde 5, yüzde 8 civarındadır. Eğer asgari ücretin biraz altını ya da biraz fazlasını alırsanız, ücretlerin yüzde 59’u bu seviyededir; tüm ücretler asgari ücrete yaklaşmıştır. Ülkemiz insanları o kadar yoksullaşmıştır ki “Bir lokma, bir hırka” 2023 yılının mottosu olabilir. Herkesin hayali asgari ücret olmuştur, insanlar ona bile ulaşamıyorlar, asgari ücret ulaşılamaz bir değer olmuştur. Öyle ki 2021’de 4/A en düşük emeklilik maaşı asgari ücretin 1,5 misli idi, 2015’te bu eşitlenmiştir. 2022’nin ikinci döneminde ise 4/A emeklilerinin ücreti asgari ücretin dörtte 3’üne inmiştir yani emekliler burada asgari ücrete göre bir çeyrek kayba uğramışlardır. Emekliye verilen bu maaşla hükûmet -Allah geçinden versin, onlara sağlıklı ömür versin-emekliye “Çek, git.” demektedir.

Genel seçimlere altı aylık süre kalmıştır. İktidarın seçimleri kaybedeceğini hissetmesi, hükûmeti akıl dışı, mantık dışı işlere sevk etmektedir. Memur ve emekliler ülkemizde yoksulluk kuyusunda yaşarken hükûmet maaş artışını önce yüzde 25 olarak açıkladı. Muhtemeldir ki yüzde 25 maaş artışına görülen tepkiden dolayı 5 puan daha buna eklendi. Bu uygulama padişahın ulufe dağıtmasını hatırlatmaktadır. Eğer ülkemizin durumu ve imkânları buna müsaitken gerekli ücret artımı yapılmadıysa, sağlanamadıysa bu, büyük bir zalimliktir. Emekli ve memur maaşları yüzde 30 artarken, ev kiraları 2 misli, pirinç ve yağ 2 misli, şeker 3 misli artmıştır; sizin layık gördüğünüz ise yüzde 30’dur. Bu zam reva mıdır? Vatandaşlarımız yarın hangi temel ihtiyaç zamlanacak? Dolabımızdan, soframızdan ne eksilecek? Düşüncesiyle diken üzerinde duruyor. Emeklimize ve memurumuza lütuf gibi sunulan yüzde 30 oranında maaş artışı ne kadar yeterli olabilecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Vatandaşlarımızın maddi durumunu mezarda mı düzelteceksiniz? Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener'in dediği gibi AK PARTİ Hükûmeti esnafı, çiftçiyi, kamu işçisini, memuru, gencini, emeklisini her yıl enflasyonun altında eziyor. Zaten zar zor geçinen insanlarımızı yoksulluğa itip açlıkla sınıyor. Hükûmetin uyguladığı politikalar neticesinde her kesim refah kaybına uğramıştır. Emeklilerimiz için yapılacak maaş artışının en az yüzde 55, işçiler kadar olması beklenirdi.

Yüce Meclisi Saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “hükümlerini Cumhurbaşkanı yürütür” ibaresinin “hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ayhan Erel                          Hüseyin Örs Orhan Çakırlar                                                     Aksaray                               Trabzon            Edirne                                      İbrahim Halil Oral                                                  Ayhan Altıntaş                                             Ankara                                                                           Ankara

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

Sibel Özdemir                   Ömer Fethi Gürer Kani Beko                                                      İstanbul                                 Niğde              İzmir

Süleyman Girgin                     Cavit Arı Emine Gülizar Emecan                                                       Muğla                                 Antalya            İstanbul

Mahmut Tanal                        Baha Ünlü İlhami Özcan Aygun                                                      İstanbul                             Osmaniye            Tekirdağ

Bülent Kuşoğlu                             Fikret Şahin                                                       Ankara                                                 Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Hafta sonu Çorum ve Çankırı illerinde vatandaşlarımızla yaptığım görüşmelerden edindiğim izlenimleri paylaşarak konuşmama başlamak istiyorum.

Bir zamanlar “Anadolu Kaplanları” diye adlandırılan illerin önde gelenlerinden olan Çorum, bugün mahzun ve mağdur bir durumda. Tarım zaten ülke genelinde olduğu gibi yanlış politikalar, girdilerde dışa bağımlılık, su yönetimindeki yetersizlikler nedeniyle can çekişiyor. Her geçen yıl tarım nüfusu azalmakta, tarım alanları küçülmekte. Ancak tarım küçülse de ne hikmetse Tarım Bakanlığı büyümekte, sürekli yeni binalar yapılmakta, her gün yanından geçtiğim için görüyorum.

Anadolu'nun merkezinden dünyaya ihracat potansiyeli olan Çorum imalat sanayi de ulaşım maliyetleri ve güçlükleri nedeniyle gittikçe kayboluyor. Pek çok firma üretimlerini Çorum'un dışına aktarıyor. Bu durum da istihdam sorununun daha da ciddi hâle gelmesine yol açıyor. Havaalanı olmayan, demir yolu bağlantısı olmayan, kara yolu bağlantısı kısıtlı olan bir şehrin imalat, istihdam ve ihracat yapması neredeyse imkânsızdır. Bu nedenle Çorum'un ulaşım imkânlarının bir an önce arttırılması önem arz ediyor. Çorum'un ilk aşamada kara yolu bağlantısının, ardından havaalanının, daha sonra da demir yolu bağlantısının yapılması gereklidir. Özellikle İstanbul'a ulaşımı çok kısaltacak olan Çorum İskilip-Tosya yolunun bir an önce kabul edilebilir standarda getirilmesi Çorum'un acil ihtiyacıdır. İskilipliler de İstanbul'a Tosya üzerinden kolayca ulaşmak istiyor. Haritaya bakan birisi bu yolun ne kadar önemli olduğunu derhâl fark eder. Bu yolun yapılması bölgedeki istihdama da önemli katkı yapacaktır. İskilip ve Bayat ilçelerimizdeki istihdamı arttırmak için bu 2 ilçe arasındaki tarıma uygun olmayan arazide kurulacak bir organize sanayi bölgesi de bu yönde atılan ciddi bir adım olacaktır. Bu uygulamalar Türkiye'nin de en çok göç veren illerinden olan Çorum’dan göçleri azaltacaktır.

Çankırı’da konuştuğumuz vatandaşlarımız da ulaşım, sağlık ve eğitim sorunlarından bahsettiler. Özellikle çiftçiler ve esnaf mağdur durumda. Enflasyonun piyasayı tehdit ettiğini, insanların alım gücünün her geçen gün azaldığını söylüyorlar. Ülkemizin birçok bölgesinde olduğu gibi Çankırı’da da yanlış su yönetimi ve tarım politikalarının açtığı sorunların gittikçe ağırlaştığını, tarımla uğraşan vatandaşlarımızın gittikçe fakirleşmesine sebep olduğunu rahatlıkla görebiliyoruz. Okulların yetersizliği, depreme dayanaklı okulların kapatılarak öğrencilerin evlerine çok uzak okullara nakledilmesi de öğrencilerin sabah karanlığında kilometrelerce yol yürümesine neden oluyor. Millî Eğitim Bakanlığının bu konunun aciliyetinin bilincinde olmasını ve okulların derhâl açılmasını talep ediyorlar.

Kanun teklifine bakacak olursak, 14 milyondan fazla emekliyi, 5 milyon civarında kamu çalışanını, işverenleri ilgilendiren bir teklif var yani toplumumuzun önemli bir kısmını doğrudan etkileyen düzenlemeler içeren bir kanun teklifi var. Hepiniz, Sayın Cumhurbaşkanının kamu çalışanlarına enflasyon nedeniyle yüzde 25’lik bir zam açıkladığını, hemen ardından da bu rakam toplumu tatmin etmediği için yüzde 30’a çıkarıldığını biliyorsunuz ama maalesef, yüzde 30 da bu ortamda yeterli olmayacaktır. Yüzde 150-200 civarındaki yıllık enflasyona karşı memur ve emekliye yüzde 85 zam verilmiş oluyor. Gerçek enflasyon muhasebesi ve korunması olmayınca dar gelirli hep mağdur olacaktır. Örneğin “Yüzde 0,69 faizle ev kredisi vereceğiz.” diyorsunuz ama ev yok çünkü enflasyon çok yüksek. Bir müteahhit iki sene önce 2 milyona mal ettiği evi bugün 5 milyona satmak istiyor çünkü aynı evi şimdi 4-4,5 milyona ancak mal ediyor. Devlet ise müteahhide çok kâr etmiş gözüyle bakıyor. “2 milyona mal ettin, 5 milyona sattın, 3 milyon kâr ettin; onun vergisini alırım.” diyor, müteahhit ise bunun kâr olmadığını düşünüyor. Kısacası, enflasyonu düşürmeden ekonomi düzelmiyor.

Konuşmama son vermeden önce vatandaşlarımıza şu soruyu sormak istiyorum: Beş yıl önceyle kıyasladığınızda refah seviyesi olarak daha iyi misiniz? Sandığa gitmeden de kendinize bunu sorun. Seçimden sonraki gelecek beş senede nasıl bir tabloyla karşılaşacağınızı da böylece görebileceksiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

AYHAN ALTINTAŞ (Devamla) – Bu tablonun devam etmesini mi istiyorsunuz, yoksa sizin  yararınıza olacak kalıcı düzenlemeler mi?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.

Buyurunuz Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Evet, ben de yürürlük maddesi üzerine söz aldım. Çok geç bir saat oldu, ben de sabrınıza sığınarak bu önemli kanun teklifindeki görüşlerimi paylaşmak istiyorum.

Evet, tabii ki bugün genel olarak konuştuğumuz… Meclisin yetkisinde olması gerekirken, enflasyon oranına göre maaş artışı yapmamız gerekirken, maalesef, bir siyasi partinin de Genel Başkanı olan Cumhurbaşkanının bir nevi keyfî, kişisel tercihleriyle, belki bazen de, işte, bir lütfu gibi partisinin grup toplantısında bütün kamuoyuyla paylaştığı, müjdelediği bir düzenleme daha sonra Meclise geldi. Aslında, değerli Kaboğlu Hocamın katkısıyla ya da aramızdaki istişareyle beni de uyardı. Şimdi, Anayasa’mızın 65’inci maddesi var, diyor ki: “Devlet, sosyal ve ekonomik alanlarda Anayasa ile belirlenen görevlerini -ki buradaki en önemli görevi sosyal devlet olma ilkesi- bu görevlerin amaçlarına uygun öncelikleri gözeterek malî kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir.” Yani Anayasa burada kişisel tercihleri değil, öncelikleri ortaya koymamız gerektiğini belirtmiş. Kimin önceliği, kimin tercihi? Biz hep bunu tartıştık bugün ve sosyal devlet olmanın gereği de bu, en dezavantajlı grupları eşitleyici ve koruyucu davranması gerektiğini Anayasa zaten emrediyor ama burada hep ileri sürdüğümüz güçler ayrılığı ilkesini bu sistemle sağlayamadığımızı bu kanun teklifindeki süreç de bize tekrar gösterdi değerli milletvekilleri, yürütmenin yasama üzerindeki tahakkümünü bir kez daha ortaya koymuş oldu. Biz, burada, komisyonlarda, gerekli komisyonlarda -işte, çalışma komisyonu belki- çalışanların, emeklilerin sorunlarını en detaylı şekilde tartışmamız gerekirken, sağlıklı bir müzakere ortamında bu konuyu tartışmamız gerekirken gerek Komisyon aşamasında gerekse gecenin bu saatinde sağlıklı bir ortamda bu konuları tartışmıyoruz, Cumhurbaşkanının bir lütfunu burada yerine getirme çabası içerisindeyiz.

Evet, kanun teklifinin en önemli kısmı elbette bugün tartıştığımız kamu çalışanlarına ve emeklilere maaş artışı. Artışa referans olarak verilen veri de TÜİK verileri ancak TÜİK’in gerçek enflasyonu sansürlediğini, gerçekleri ortaya çıkarmadığını hepimiz biliyoruz. İşte, veriler bugün söylendi, bağımsız akademisyenlerin, İstanbul Ticaret Odasının verileri. TÜİK’in ortaya koyduğu enflasyonun gerçeği yansıtmadığına ve en önemlisi asgari ücretlinin, en çok da bugün maaş artışı sağlayacağımız emeklinin, memurun haklarının TÜİK tarafından gasbedildiğine şahitlik ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Halka aktarılması gereken kaynaklar farklı siyasi tercihlerle… Kur korumalı mevduata aktarılan kaynakları bugün grubumuz adına konuşan Sayın Kuşoğlu bütün detaylarıyla ortaya koydu. Bunu, bu kaynakları, gerçekten, ciddi anlamda, Meclis olarak denetlemek ve nereye gittiğini sorgulamak zorundayız.

Evet, en önemli sorunumuz gerçekten yanlış ekonomi politikaları ısrarı sonucunda karşı karşıya kaldığımız yüksek enflasyon. Ve aynı zamanda ciddi bir bütçe açığı sorunu, dış açık, cari açık; bütün bu sorunların yanında en çok tabii ki bunlardan zarar gören kesim sabit gelirliler ve reel ücreti konusundaki… Düşük reel ücret alan kesimlerin bu ekonomik sorunlardan en yakıcı etkilenen kesimler ve gelir eşitsizliği yaşayan kesimler olduğunu görüyoruz. Enflasyon oranı arttıkça gelir eşitsizliği artıyor, gelir dağılımı olumsuz yönde etkileniyor.

Genel olarak şu sorunla karşı karşıyayız sayın milletvekilleri: Belki bugün en az tartıştığımız düşen millî gelirimiz. Ya, biz burada ne kadar çok veriler… Yüzde 30, yüzde 40 artış yapsak da ciddi bir millî gelir düşüşüyle karşı karşıyayız. Bakın, kişi başına düşen millî gelirdeki artış… 2014 yılında biz, üst ve orta gelir grubu kategorisinde bir ülke durumuna geçtik. Ancak -bakın, 2014 yılı bu iktidar döneminde- yüksek gelir grubu ülkeler arasına geçemedik. 97-98’deki zaten üst ve orta gelir düzeyindeydi. Bugün, bakın, ortalama olarak bir ülke on dört yıl sonrasında bir üst gelir grubuna çıkabilmekte ama biz sizin iktidarınızda, yirmi yılı aşkın bir sürede bırakın yüksek gelir grubuna çıkmayı, orta alt gelir grubuna düştük. Bırakın orta gelir tuzağını, biz düşük gelir tuzağına saplanmış durumdayız. Bakın, bugünkü millî gelir seviyemiz, 2018’deki bu sistemle beraber, bu sisteme geçişle beraber 12.582 dolardan bugün 9.485. Peki, sizin koyduğunuz hedef neydi? 25 bin dolardı yani bu yapmış olduğunuz yük…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Bu yapmış olduğunuz maaş artış oranlarının hiçbir anlam ifade etmediği, bu gelir adaletsizliğiyle, düşük gelir seviyesiyle ortaya çıkmaktadır.

Şunu söyleyeceğim son olarak: Kanunun gerekçesi “Bu yüzde 30’dan refah artışı sağlayacağız.” diyor. Ya, bunu siz gerçekçi buluyor musunuz? Bu gelir adaletsizliğinde, bu yüksek enflasyon oranında, bu düşen millî gelirde sizin ortaya koyduğunuz bu yüzde 30 hedefi bir refah artışı sağlayacak mı? 5.500 lira en düşük emekli aylığı gerek dul, yetimler açısından -Sayın Özel, Sayın Grup Başkan Vekilimiz ortaya koydu- gerekse emekliler açısından bir refah artışı sağlayacak mı, tekrar söylemek istiyorum.

Bütüncül ekonomik politikaları ortaya koymadıkça, emeklilik sistemimizi ciddi anlamda reforme etmedikçe, gelir adaletsizliğini, enflasyondaki artışı engellemedikçe bugün kabul ettiğimiz kanun teklifleri hiçbir anlam ifade etmeyecek diyorum.

Sabrınız için teşekkür ediyorum tekrar. Kanunun hayırlı olmasını diliyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 9: Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanınca yürütülür.”

 

Mehmet Ruştu Tiryaki            Murat Çepni             Muazzez Orhan Işık

  Batman                                  İzmir                                    Van

 

Kemal Peköz                      Fatma Kurtulan                      Mensur Işık

   Adana                                  Mersin                                   Muş

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ŞİRİN ÜNAL (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Sayın Muazzez Orhan Işık.

Buyurunuz Sayın Orhan Işık.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye'de yaşanan derin ekonomik krizi, enflasyonu ve işsizliğin boyutlarını gösteren bir kanunsuzluk teklifi yine karşımızda. AKP kötülükte rekor kırıyor; sadece hukuksuzlukta ve adaletsizlikte değil, işsizlik ve enflasyon verilerini esas alan Sefalet Endeksi’nde de rekor kırıyor. Türkiye, Sefalet Endeksi’nde dünya sıralamasında Sudan, Afganistan Venezuela ve Zimbabve gibi ülkeler arasında yer alıyor. Kara para aklama ülkesine dönüşen Türkiye sayenizde gri listeye alındı.

Bağımsız olması gereken TÜİK, Sermaye Piyasası Kurulu, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu, Merkez Bankası AKP'nin şube müdürlüklerine dönüşmüş durumdadır. Ne halkımız ne de herhangi bir ciddi araştırma kurumu açıklanan herhangi bir veriye inanmıyor çünkü açıkladığınız hiçbir veri halkın gerçekliğiyle denk düşmüyor, yalancı çobana döndünüz. Bu kapkara tablo uyguladığınız faşist politikalardan, ısrar ettiğiniz tecrit hukuksuzluğundan, Nazilere rahmet okuttuğunuz baskı ve sansür siyasetinizden de bağımsız değildir. 87 gazetecinin tutuklu olduğu, Cemal Kaşıkçı’nın katillerinin ellerini kollarını sallayarak ülkeden çıktığı, bir gece ansızın savaş kararlarının alındığı, İçişleri Bakanlığının baronlaştığı bir ülkede ekonomi düzelmez.

“Faizi indireceğiz.” diye Türkiye tarihinin en büyük faiz ekonomisini kurdunuz. Bu ekonomik enkazın faturasıysa halkın sofrasından, cebinden, maaşından çıkıyor. Bu kanunsuzluk teklifi AKP'nin yaşlılara, emeklilere ve engellilere bakış açısını göstermek açısından tarihî bir metindir. Emekliye, emekçiye, engelliye zam oranı yüzde 30 yapılırken vergi ve kamu alacakları içinse yüzde 123 yapıldı. Emekliler geçen yılın asgari ücretine mahkûm edildi. Yaşlılar herhangi bir metropolde kiracıysa karınlarını doyamayacaklar. İktidar alırken yüzde 123 oranında, verirken yüzde 30 oranında zam veriyor. Hâlen “dul ve yetim maaşı” adı altında aldığı sadece bin TL maaşla yaşamaya çalışanlar var bu ülkede. Ülkeyi 444 milyar dolar borçlandıran, 110 milyar dolarlık ticaret açığı oluşturan, Merkez Bankasının kasasını boşaltan AKP iktidarı işçilerden alıp işverenlere vermek için bu yasa teklifini getirmiştir.

Türkiye'de, resmî verilerle 4 milyona yakın işsiz varken işsizlik maaşı alanların sayısı ise 500 bin bandındadır. Primler işçilerin ücretlerinden kesiliyor ama işçi işsiz kalınca işsizlik maaşı alamıyor. Bu hâliyle, İşsizlik Fonu zaten işçinin ve işsizin değildir. Fonun işçilere ve işsizlere ait olması için yararlanma koşullarının tüm işçiler için uygun şekilde düzenlenmesi gerekir. Prim ödeyen her işçi, işsiz kaldığında, ödediği prim oranında bu fondaki payını almalıdır. Zaten İşsizlik Fonunun yüzde 80’i işverenlere veriliyor. Mademki İşsizlik Fonu işverenlere destek verilmekte kullanılacak, o hâlde, İşsizlik Fonunun adını da işvereni destekleme fonu yapın gitsin.

AKP iktidarı emek sömürüsünde sınır tanımıyor. Seçim dönemlerinde, işsizlik ve yoksulluğu da seçim malzemesine dönüştürüyor. Her seçim döneminde binlerce işsizi İŞKUR üzerinden geçici ve kısa süreli, düşük maaşlarla okullarda görevlendiriyor. İşsizliğin bu kadar yüksek olduğu bu kölelik koşullarında insanlar bu durumu zorunlu kabul etmek zorunda kalıyor. Bu kişilerin büyük çoğunluğu da okullara gitmeden işsizlik maaşı alarak AKP seçim çalışmalarında kullanılıyor. Amaç işsizlik sorununu çözmek değil, AKP’nin seçim propagandasını yapmaktır.

Değerli halkımız, toplu iş sözleşmesinde AKP ve yandaş sendikasının 2023 yılı için varsaydığı zam sadece yüzde 8’di, TÜİK’in açıkladığı resmî enflasyon ise bu oranın 8 katıdır; halkın hissettiği ve yaşadığı enflasyon ise bunun çok daha üstündedir. Açlık sınırının 8 bin, yoksulluk sınırının 26 bin, bekâr bir çalışanın yaşam maliyetinin 10 bin TL olduğu Türkiye'de asgari ücrete yapılan yüzde 54, emekliye yapılacak olan yüzde 30 oranındaki zammı büyük bir lütuf, büyük bir müjdeymiş gibi açıklamanız ekonomik krizle boğuşan, yoksulluk, açlık sınırında yaşayan herkesle dalga geçmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – Emekçinin emeğinden kesilen, halktan toplanan vergileri açlığa mahkûm ettiğiniz halka sadaka dağıtır gibi veriyorsunuz. Sadaka değil, emeğin, emekçinin hakkını istiyoruz. İnsan onuruna yaraşır bir yaşam için asgari ücret net 12.500 TL olmalıdır, en düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesinde olmalıdır. Kamu emekçilerine ve emeklilere yaşanan enflasyon dikkate alınarak 2023 yılının ilk altı ayı için yüzde 100 zam yapılmalıdır.

Siz yapmadınız ama herkes bilsin ki hep birlikte AKP’nin bu sömürü, soygun ve rant rejimine son verdiğimizde emekli de emekçi de hakkını alacaktır.

Sözlerimi bitirirken, yapılan toplu iş görüşmelerinde emekçilere verilen zammın yetersiz olduğunu, bu zammın enflasyonun altında kalacağını daha o günden söyleyen gerçek sendikacıları, açlık ve yoksulluk sınırına mahkûm ettiğiniz, insanca bir yaşam için mücadele edenleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Zengin.

 

 

 

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, tabii, sayın hatip kâğıttan okurken -tam ne anlama geldiğini bilmiyorum, fark ettim ifadesinin ama- şöyle “Nazilere rahmet okutan” diye bir ifade kullandı. Şimdi, bu ifadeyi bir defa iade ediyorum kendisine. Bu söylenemez bu Genel Kurulda. Sizin de Sayın Başkanım, bu tarz ifadeler kullanıldığında konuşmacıyı temiz bir dil kullanmaya davet etmeniz gerekir yani bu ifade hiç kimsenin tahammül edemeyeceği bir ifadedir. O yüzden gecenin bu saatinde tekrar bu düzeltmeyi yapma ihtiyacı duyuyorum. Bu çirkin şeyi de buradan reddediyorum. Konuşulurken bunların bu kadar savruk, ne anlama vardığını, bu kelimelerin nereye gittiğini düşünmeden konuşan hatipleri de kınıyorum buradan.

Teşekkür ederim.

 

 

 

 

 

 

1.- Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4810) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S.Sayısı:392) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 9’uncu madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

Özür dilerim efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Saat ilerlediği için ve sadece 2 gruba imkân verdiği için biz oyunun rengi konuşmalarındaki haklarımızdan vazgeçtik ancak bunu tüm grupların pozisyonlarını tarif edebilmeleri için Grup Başkan Vekillerine verilecek kısa sözler olarak revize etmiştik, oylamadan sonraya kaldığında o gürültüde gruplar kendini ifade edemez. Uygun görürseniz Grup Başkan Vekillerine sırasıyla söz talep ederiz.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Oylamadan sonra konuşsunlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olmaz, olmaz o.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Oylamadan sonra konuşsun Başkanım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Oylamadan sonra olur mu ya? Olur mu canım oylamadan sonra?

(Gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – O zaman çıkıp konuşalım. Oylamadan sonra oyunun rengi konuşulur mu? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Ya, Başkanım, herkes niye desteklediğini söyleyecek ya, niye desteklediğini bir dakika söyleyecek.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Karardan sonra savunma olur mu ya! Abi orada konuşma hakkımda… (AK PARTİ sıralarından gürültüler) Peki, çıkayım konuşayım oradan o zaman.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Sayın Dervişoğlu…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bu tartışma çok anlamsız çünkü ben Grup Başkan Vekili olarak 60’a göre söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

 

 

 

 

DURSUN MÜSAVAT  DERVİŞOĞLU (İzmir) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Yani gecenin bu saatine kadar burada beraberce çalıştık, bir dakikalık konuşmayı bize çok görüyorsanız…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Görmüyoruz, görmüyoruz.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – …bu haksızlık size kapak olsun yani! (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

Şimdi, ben Grup Başkan Vekiliyim, oyumu…

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Sayın Başkan…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ya, hoş geldiniz Genel Kurul salonuna da… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ya, sen yoktun, şimdi geldin, niye karıştırıyorsun? Yoktun, şimdi geldin, niye karıştırıyorsun? Anlaşılmış bu konuda, Grup Başkan Vekiliniz orada.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ya, ben anlamıyorum Sayın Başkanım. Yani ben… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Grubunuz öyle istedi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayır, yoktun, niye geldin de şimdi konuşuyorsun? Allah Allah! Anlaşılmış, Grup Başkan Vekilleri anlaşmış.

ZİVER ÖZDEMİR (Batman) – Yani İç Tüzük’e ayrı bir şey getirdiniz. Grup Başkan Vekilleri on dakika, beş dakika konuşuyorsunuz, bir milletvekiline bir  dakikayı bile çok görüyorsunuz, öyle şey mi olur ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Öyle istendi diye…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Hayır, geri çekilmiş konuşmalar. Allah Allah ya! Ya, bırak hadi ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, ben iktidar grubunu bir kanun teklifi görüşülürken ve oylanırken bu denli kalabalık görmekten ziyadesiyle mutluyum. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Dervişoğlu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ama ne kadar sabırsız insanlarsınız ya! Gerçekten yadırgıyorum. Ya, canım kardeşim, dostum yani… (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Laf atıp durma!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ya, o zaman ayakta konuşayım, ayakta konuşayım da belki şey yaparsınız.

Şimdi, efendim, bakın, oyumuzun rengini belli edeceğiz, buna dair de görüşümüzü ifade edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İlk defa bu oluyor.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Başkanım, uyuyup uyuyup geliyorlar, karşıdakinin de ahengini bozuyorlar.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın Başkanım, iktidar grubunun tahammülsüzlüğünü yetkilerinizle lütfen denetleyiniz ya; iki kelime laf edeceğim. Bu nasıl bir şey ya! (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Geldiğimiz için memnuniyetimi ifade ediyorum ama varlığınızla da bizi mutlu edin, niye böyle yapıyorsunuz, ayıp değil mi ya? (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Bakınız, Sayın Grup Başkan Vekili konuşuyor, müsaade edin efendim.

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Başkanım, uykudan geldikleri için…

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Başkanım, kalabalık gelmeye alışık olmadıkları için zorlanıyorlar.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Şimdi, efendim, emeklinin hâli ve durumuyla alakalı olarak gerek Komisyon aşamasında gerek Genel Kurulda yapmış olduğumuz konuşmalarda hangi mağduriyetlerle karşı karşıya bulunduklarını ifade etmiştik ve bu mağduriyetin giderilmesi için en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesinde değerlendirilmeye muhtaç olduğunu da dile getirmiştik. Konuyla ilgili önergelerimiz hem Komisyonda hem de burada reddedildi.

Şimdi, Türkiye’de açlık sınırı 8.130 lira, yoksulluk sınırı da 26.500 lira. Yapılan bu yetersiz düzenlemeyle, emeklilerimizin yüzde 75’ini açlık sınırının altında, neredeyse tamamını da yoksulluk sınırı altında yaşamaya mahkûm ediyoruz; bu Meclisin yaptığı iş bu. Ama bütün bunlara rağmen, her şeye rağmen ortada bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Bir dakikayı geçti…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Zoruna mı gitti?

BAŞKAN – Buyurunuz  efendim, buyurunuz.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Konuş sen de ya kardeşim!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Doğruları dinlemek ağrına gider senin.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Yarım saat boyunca sizi beklemeye şeyimiz yok yani.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Tabii!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Konuşacaksan konuş ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Konuşun, ben devam ederim, bence mahzuru yok.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Konuşuruz ne var yani; sen de vekilsin, biz de vekiliz, ne olmuş ya!

BAŞKAN – Sayın Başkan, buyurunuz, siz devam edin efendim.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Ne afra tafra atıyorsun ya!

BAŞKAN - Genel Kurula hitap edin efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Öyle insanlarsınız ki yani işiniz gücünüz gerginlik yaratmak.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sen kendi kendine bir şeyler yaratmak istiyorsun ama sana buradan ekmek çıkmaz yani!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ama iş güç ettiğiniz şeyin size bir faydası yok.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Konuşacaksan konuş ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Beş dakika da konuşurum ben. Sizin Grup Başkan Vekiliniz hatipten sonra söz alınca ben müdahale ettim mi?

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Teröre karşı konuştu Sayın Başkanımız, kürsüde siz de bu vatanı savunsaydınız!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – 60’a göre söz aldım, Başkanın yetkisinde, sana mı danışacağım!

BAŞKAN – Lütfen Genel Kurula hitap edin.

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Bak ne diyor: Nazilerle birlikte şey…

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Haydi, bedava konuşma!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Sen de o zaman onu konuşsaydın!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Konuşma bedava!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Nedir ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Yani kimsenin seviyesinden ve terbiyesinden mesul değilim!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Terbiyesiz olan sensin!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ayıp be, rezil!

EKREM ÇELEBİ (Ağrı) – Kendi ağzından çıkanı söyle! Akşam akşam insanın asabını bozmayın ya!

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Emekli, bu düzenlemeyle yüzde 75’i itibarıyla açlık sınırının altında, geri kalanının tamamı da yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkûm edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Her şeye rağmen en düşük emekli maaşı 5.500 liraya getirilmiş olması münasebetiyle bir iyileştirme durumu söz konusudur. “Yetmez ama evet” demek mecburiyetinde bizi bırakan da esasen budur.

Bu kanun teklifine bütün yetersizliklerini nazarıitibar alarak “evet” diyeceğimizi ifade ediyoruz. Ancak buradan tüm emeklilerimize sözümüz olsun, Millet İttifakı’nın iktidarında asgari ücretin altında emekli maaşı olmayacaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yüz sene bekleyin, yüz sene.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Seviyesiz herifler!

ALİ ÖZKAYA (Afyonkarahisar) – Yüz sene sonra olur!

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün Genel Kurulda görüşmüş olduğumuz 392 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle kamu çalışanlarımız ve emeklilerimize yönelik olarak altı aylık enflasyon oranının neredeyse 2 katı oranında artış öngören, en düşük emekli aylığını 3.500 TL'den 5.500 TL'ye yükselten, işverenlerin iş gücü maliyetlerini azaltmak amacıyla 400 TL asgari ücret desteğini hüküm altına alan ve sosyoekonomik alanda vatandaşlarımızın yaşam koşullarında son derece önemli değişiklikler getiren kanun teklifi, inşallah birazdan oylanacak ve kabul edilecektir.

Bizler Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak bugüne kadar olduğu gibi bugünden sonra da vatandaşımızın talep ve ihtiyaçlarını gidermek için ülkemizin bütün imkânlarını seferber etmek noktasında samimiyetle mücadele vermeye kararlıyız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Kuşkusuz, vefakâr milletimizin her şeyin en iyisine layık olduğunu bilmekteyiz Müteaddit defalar söylediğimiz gibi milletimizin satın alma gücünü ayakta tutmak temel vazifemizdir. Bu çerçevede Hükûmetimizin almış olduğu karar, Cumhurbaşkanımızın ifade ettiği hususlar son derece önemlidir. Bu çerçevede yıl içerisinde ihtiyaç duyulduğu takdirde vatandaşımızın olumsuz koşullardan etkilenmesini önlemek noktasında gereken düzeltmelerin yapılacağı açık bir şekilde Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından ifade edilmiştir ve bu açıklamalar milletimiz nezdinde makes bulmuş, olumlu karşılanmış ve takdir edilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu çerçevede, yapılan bu değişikliklerin son derece olumlu ve hayırlı gelişmeler, değişiklikler olduğu kanaatinde olduğumuzu ifade ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi olarak bu kanun teklifini bütün yüreğimizle desteklediğimizi ifade ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, kamu emekçilerinin ve emeklilerin alım gücü yarı yarıya erimişken, temel gıda ürünlerine, kiralara fahiş zamlar gelmişken emekliye ve memura yüzde 30 zam vermek büyük bir adaletsizliktir; bunu defalarca dile getirdik. Emekçiyi, emekliyi hayat pahalılığına ezdirmektir, enflasyona ezdirmektir; bunu ifade ettik. Açlık sınırı 8.500 Türk lirası iken en düşük emekli maaşının 5.500 lira olması büyük bir adaletsizliktir; bunu defalarca ifade ettik. En düşük emekli maaşının 8.500 Türk lirası olması ve tüm emeklilere ve kamu emekçilerine enflasyon kayıplarını karşılamak için yüzde 100 zam verilmesi gerektiğini defalarca ifade ettik. Ancak bu söylediklerimiz iktidar partileri tarafından dikkate alınmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) - Bütün bu eleştirilerimize rağmen alım gücünü kısmen iyileştiren bu yasa teklifine “evet” oyu vereceğiz ancak seçimlerden sonra oluşacak yeni Meclisin ve yeni iktidarın enflasyondan ezilmiş olan kamu emekçilerinin ve emeklilerinin ihtiyaçlarını karşılayacak düzenlemeleri mutlaka, acilen yapmasının çok gerekli olduğunu düşünüyoruz, bunu bir kez daha vurguluyoruz.

Özellikle İşsizlik Sigortası Fonu’nun işverene teşvik olarak verilmesinin asla kabul edilmemesi gerektiğini de bir kez daha vurguluyoruz.

Herkesi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kanun teklifinin geneline yönelik olarak eleştirilerimi kürsüde yapmıştım, tekrar etmeyeceğim. Kamu işçilerinin refah payını ve fazla mesai hakkını görmüyor, ağır engellisi olanların bakım aylığına sadece yüzde 30’luk iyileştirmeyi yapıp 4.300 lirada bırakıyor, dul ve yetim aylıklarındaki bölünme sorununu görmüyor, güvencesizleri ve kent yoksullarını kayırmayan, eksikliklerini eleştirdiğimiz bu teklifin -biraz önce sayın mekidaşlarımın ifade ettiği- bütün yaptıklarının bir etki analizi var. Burada, gruplar arasında mutabakat var, bürokrasiden aldığımız rakamlarla bu kanun teklifi 298 milyar liraya karşılık geliyor. Bir etki analizi de biz sunalım: Örneğin, hepimizin ortaklaştığı en düşük emekli maaşını 8.500 liraya, asgari ücrete getirmek gibi, emeklilere yüzde 30 değil…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) –  …tamamen bunu telafi edecek zamların verildiği, bütün önergelerin kabul edildiği durumda bize bir 400 milyar lira daha para lazımdı. O 400 milyar parayı bulamadığınız için Komisyon katılamıyor, önergeler reddediliyor. Peki, o 400 milyar lira para nereye bulunuyor? O 400 milyar lira para “Kredi Garanti Fonu” olarak ifade edilen bu yüksek enflasyonist ortamda, çok düşük faizlere 250 milyar lirayla varsıllara servet transferine bunu sene bulundu. Hepimizin cebinden, yoksullardan alıp kur korumalı mevduatla “Sen döviz alma, TL’de tut, farkı bu garibanlar öder.” diyenlere de 200 milyar lira bulundu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O 200 milyar ve 250 milyar KKM ve KGF'deki paralar buradaki bütün önergelerin kabul edilmesine ve yüzü asıkların, boynu büküklerin yüzünün gülmesine, hiç olmazsa alım güçlerinin korunmasına yetebilirdi.

Siyaset, en basit tanımıyla tercih belirlemedir. Tercihler varsıllar için belirlendi. Tercihlerin yoksullar için belirleneceği, ellerin yoksullar için kalkacağı bir iktidar için milletimizden yetki bekliyoruz, halkımıza güveniyoruz. Oyumuzun rengi “evet”tir.

Teşekkür ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Sayın Zengin…

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; bugün uzun bir çalışma mesaisiyle 9 maddelik bir kanun düzenlemesi yaptık. Bu düzenleme de Türkiye'de milyonlarca insanın beklediği bir konuya dair düzenlemeydi. Memur ve memur emeklilerini de kapsayan bir düzenlemeyle onlara yüzde 30’luk bir zam verilmiş oldu, hep beraber bunu yapmış olduk. En düşük emekli maaşı 3.500 liradan 5.500 liraya ulaştı ve yüzde 60 oranında bir artış gerçekleşti ve işveren sigorta primi de 400 TL olarak yeniden düzenlenmiş oldu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben bu konuyla ilgili olarak emeği geçen Hazine ve Maliye Bakanlığının tüm çalışanlarına, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı çalışanlarına, Plan ve Bütçe Komisyonunda görev yapan bütün milletvekili arkadaşlarımıza, AK PARTİ grubuna ve elbette ki bugün buradaki tüm milletvekili arkadaşlarımıza, Sayın Cumhurbaşkanımıza ve tüm teşkilatlarımıza, bize bunları ulaştıran tüm arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum.

Ve günü kapatırken de yeni günde bir müjdeyle kapatmak istiyorum. Biliyorsunuz, 500 bin çalışan, Türkiye’de “sözleşmeli personel” olarak adlandırdığımız insanlarımız kadroya geçmeyi bekliyorlardı. Bugün de teklifimizi Meclise vereceğiz. Böyle bir müjdeyle kapatıyorum ve tüm arkadaşlarımıza, size teşekkür ediyorum.

Sağ olunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içerisinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemi başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkanvekili Kayseri Milletvekili Mustafa Elitaş ve 62 Milletvekilinin Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı  : 349

 Kabul                      : 349(*)

 Kâtip Üye                         Kâtip Üye

 İshak Gazel                      Sevda Erdan Kılıç

   Kütahya                            İzmir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 12 Ocak 2023 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                            Kapanma Saati:02.13

 

 

 

 

 

 

 

                             

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 



(*) 392 S.Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.