4 Ocak 2023 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

 

 

 

BAŞKAN – Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 3 Ocak Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşu münasebetiyle söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeynep Gül Yılmaz'a aittir.

Buyurun Sayın Gül Yılmaz. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; dün, 3 Ocak, Mersin’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümüydü. Bu vesileyle gündem dışı söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu, kıymetli hemşehrilerimizi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Birinci Dünya Savaşı’nın ardından 30 Ekim 1918’de Mondros Mütarekesi’yle sömürge devletleri, yurdumuzun dört bir yanını işgale başlamış, Mersin’imizde kahramanlık hikâyelerinin yazıldığı bir işgal dönemine girilmiştir. Mersinlileri asla yıldırmayan bu işgal, direniş noktasında bölgeyi Kuvayımilliyenin güçlü bir cephesi hâline getirmiştir. Millî Mücadelede Mersin’imizin ilk şehidi olan Başçavuş Azizoğlu Ali Paşa ve nice kahramanlarımız birbiriyle kenetlenmiş ve bütün dünyaya birliğin, beraberliğin müstesna bir örneğini göstermiştir. Cesaret ve fazilet örneği kadınlarımızdan Mersin’imizin Nene Hatun ‘u olarak bilinen Safiye Ünlü nine, Adile Hala, Gülekli Hatice Hanım ve  nice kadınlarımız da tarihte eşine az rastlanır bir kahramanlık örneği göstermiştir.

Torosların zirvesindeki Arslanköy’den Karboğazı’na, Alata Çayı’ndan Kavaklıhan’a kadar Mersin’imizin dört bir yanı Fransız ve Ermeni zulmüne karşı kutlu bir özgürlük direnişinin silinmez iz ve sembolleriyle dolmuş, topyekûn bir direniş tam yüz bir yıl önce 3 Ocak 1922’de zafere dönüşmüştür.

Değerli milletvekilleri, Mersin’imizin 101’inci kurtuluş yılını kutlarken kahraman ecdadımızın bize emaneti olan ve evlatlarımıza bırakacağımız ülkemizi AK PARTİ hükûmetlerimizle her alanda kalkındırmaya, büyütmeye ve geliştirmeye, atalarımıza yakışır bir ülke inşa etmeye devam ediyoruz.

AK PARTİ olarak 2002 yılından bu yana birilerinin ısrarla önemsizleştirmeye çalıştığı dev yatırımlarla ülkemizi kalkındırdık. Doğal güzellikleri, tarihi, kültürü, tarımı, sanayisi ve ticaret hacmiyle eşsiz bir coğrafyada yer alan Akdeniz’in incisi Mersin’imiz de AK PARTİ hükûmetlerimiz tarafından ülkemize kazandırılan eser ve hizmet siyasetlerinden ziyadesiyle payını almıştır. Hükûmetlerimiz döneminde ulaşımdan eğitime, sağlıktan enerjiye, adaletten güvenliğe, toplu konuttan sosyal yardımlara kadar her alanda ilimizde 50 milyar liranın üzerinde yatırım yapılmıştır. Sosyal hizmetlerde huzurevi, çocukevleri sitesi, çocuk destek merkezi, sosyal hizmet merkezi, kadın konukevi, engelli bakım ve rehabilitasyon merkezinin de aralarında bulunduğu 57; çevre ve şehircilikte ise yapımı tamamlanan 103 proje hayata geçirilmiştir. Adalette 250 milyon lira yatırımla Mut, Silifke, Akdeniz ve Erdemli ilçelerimize adalet binaları, Tarsus ve Anamur ilçelerimize de yeni ceza infaz kurumları inşa edilmiştir. 5.300 konut ile sosyal donatılar, cami, kamu binaları, ticaret merkezleri, kreş gibi yatırımları ve 1 millet bahçesini milletimizin hizmetine sunduk. 23 baraj ve gölet inşa ettik, 172.081 dekar araziyi sulamaya açtık. Kesintisiz ve yenilenebilir enerji için 66 projeyi hayata geçirdik. Gençlerimiz ve sporseverlerimiz için stadyum, olimpik yüzme havuzları, çeşitli spor müsabakalarının yapılacağı spor salonları ve gençlik merkezleriyle birlikte 72 proje yaptık. Hizmete aldığımız ve yapımı devam eden yurtlarla öğrencilerimizin barınma ihtiyacını karşıladık. Güvenlik güçlerimiz için yeni Emniyet binaları, Jandarma hizmet binaları ve hükûmet konakları yaptık. Eğitimde 5.617 derslikli 346 okul ile halk eğitim merkezleri, rehberlik araştırma merkezleri, pansiyonlarla birlikte 404 projeyi hizmete sunduk. İkinci devlet üniversitesini de ilimize kazandırdık. Sağlıkta 1.300 yatak kapasitesine sahip Türkiye'nin ilk şehir hastanesi ile 16’sı hastaneden oluşan 47 sağlık tesisi yaptık. Ulaşımda 290 kilometre ilave bölünmüş yol, 50 adet köprü, 20 adet çift tüp tünel kazandırdık, Akdeniz Sahil Yolu’nu tamamlanma aşamasına getirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen. 

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Devamla) – Son yirmi yıldır olduğu gibi, cumhuriyetimizin 100’üncü yılı Türkiye Yüzyılı’nda da bugüne kadar yaptıklarımızın üzerine koyarak hedeflerimizi aşacak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde daha nice hizmet ve projeyle milletimizin huzurunda olacağız.

Bu duygu ve düşüncelerle, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve silah arkadaşları başta olmak üzere vatanımız, milletimiz ve devletimiz uğruna canını ortaya koyan bütün şehitlerimizi ve gazilerimizi şükran, minnet ve rahmetle anıyorum. Mersin’imizin 101’inci kurtuluş yıl dönümünü en içten dileklerimle kutluyor, Genel Kurulu ve kıymetli hemşehrilerimi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Artvin’in sorunları hakkında söz isteyen Artvin Milletvekili Sayın Uğur Bayraktutan’a aittir.

Buyurun Sayın Bayraktutan. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

UĞUR BAYRAKTUTAN (Artvin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün seçim bölgem Artvin sabah acı bir haberle uyandı. Artvin’de, Murgul’da beraber yürüdüğümüz yol arkadaşım, kırk yıllık dostum sevgili Ayhan Güneş’i kaybettik. Kendisine, Güneş ailesine Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun diyorum.

Değerli arkadaşlarım, burada daha önceki konuşmalarımda da ifade ettim, Rize-Artvin Havaalanı’yla ilgili bir problem var. Bilindiği gibi adı Rize-Artvin; hem Rize’yi hem Artvin’i kapsıyor ama ne yazık ki bu Havaalanı’ndan Artvin yararlanmıyor, 08 plakayla alakalı bir antipati var, bir alerji var. Nedir? Bakın, bu havaalanının taksi durağıyla ilgili olarak, biz buradan herhangi bir vatandaş, herhangi bir yurttaş olarak Rize’ye indiğimiz zaman ne yazık ki 08 T plakalı araçla Artvin’e seyahat edemiyoruz. Bu benim 5’inci konuşmam, bu konuda Sayın Erdoğan, Sayın Cumhurbaşkanı talimat vermiş olmasına rağmen, “Gerekeni yapın.” şeklindeki talimatına rağmen ne yazık ki ilin yöneticileri, Rize Valiliği, Artvin Valiliği talimatın gereğini yapmıyor. Ben bir kere daha il yöneticilerini bu konudaki zafiyetlerinden dolayı kamuoyuna şikâyet ediyorum. Eğer, bu havaalanı Artvin-Rize’yse adının gereği yapılmalıdır, Artvinliler, Rizeliler bu havaalanından eşit şartlarda yararlanmalıdır değerli arkadaşlarım.

Rize-Artvin Havaalanı’ndan Artvin’e doğru geldiğiniz zaman hemen orada, Arhavi sınırında bir yılı aşkın bir süredir bir heyelan var. Bu heyelanla ilgili de ne yazık ki herhangi bir iyileştirme yapılmadı, herhangi bir çalışma olmadı, cenaze gibi o heyelan orada duruyor. Bunun da yapılması gerekiyor.

Bununla beraber, Cankurtaran Tüneli açıldı, teşekkür ediyoruz ama Cankurtaran Tüneli’nin yol bağlantılarına ilişkin muamma sürüyor, buna ilişkin sorun da devam ediyor.

Ayrıca, Arhavi’de -biraz önce, gelmeden evvel Arhavi’yle de görüştüm- ne yazık ki devlet hastanesindeki uzman doktorlarla alakalı problemler de sürüyor. Herhangi bir hasta tomografi cihazı olmadığı için nereye sevk ediliyor? Hopa’ya sevk ediliyor, Rize’ye sevk ediliyor. Buna ilişkin de vatandaşlarımızın, yurttaşlarımızın can güvenliği tehlikede.

Değerli arkadaşlarım, bakın, Sarp Sınır Kapısı kanayan bir yara. Şimdi, buraya gelmeden önce de geçtiğimiz hafta içerisinde Sarp Sınır Kapısı’nda çalışmalarda bulunduk. Gittim, yerinde de bizzat gözlemledim. Gidene kadar şöyle bir yara vardı, diyorduk ki: Sarp Sınır Kapısı’nda tır kuyruğu var. Yani, bu ne demekti? Geçen hafta, aralığın ikinci yarısında neredeyse 2.800’e yakın tır küçük bir ilçe merkezinde bir tıkanmayla karşı karşıya kaldı. Şu anda Sarp Sınır Kapısı’ndan Arhavi’ye kadar neredeyse 30 kilometrelik sınır içerisindeki alanda 1.000-1.500 civarında tır kuyruğu devam ediyor. Bu tır kuyruğunun ortadan kalkabilmesi için mutlaka iyileştirme yapılması gerekiyor, Sarp Sınır Kapısı’nda mutlaka bir iyileştirmenin yapılması gerekiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Şöyle ifade edeyim: Tır şoförleri bir hafta boyunca Hopa’da, Arhavi’de gayriinsani koşullarda yaşam mücadelesi veriyor. Onları gördüm, ne büyük sıkıntılar çektiklerini gördüm. Bu sıkıntıların önlenmesi için devletin bir an önce bu kuyrukların kalkması anlamında Sarp Sınır Kapısı’nda yeterli personeli görevlendirmesi ve gereğini yapması gerekiyor. Ne yazık ki bugüne kadar duvara konuştuk, duvardan ses var, ilgililerden ses yok değerli arkadaşlarım.

Bakın, Ordu’ya gelin, görün. 21’inci yüzyılda, 2023’e girdiğimiz Türkiye’de böyle bir kuyruk, böyle bir şey olamaz; bunun mutlaka ortadan kalkması gerekiyor değerli arkadaşlarım. Bunun ortadan kalkmasının bir çaresi de… 2013 yılında Muratlı Sınır Kapısı’yla ilişkili olarak bu Parlamentoda ortak bir önergeyle, ortak bir kanun teklifiyle, milletlerarası anlaşmayı bütün partilerin desteğiyle çıkardık. Bakın, on yıl oldu. Ne yazık ki buna ilişkin herhangi bir girişim yok. Ona ilişkin, Muratlı Sınır Kapısı’nın açılmasına ilişkin herhangi bir olay yok. Geçtiğimiz aylarda Tiflis’i ziyaret ettik Dostluk Grubu olarak, ne yazık ki Gürcistan’ın da bu şekilde bir tavrı yok. Türk Dışişlerinin bu konuda Muratlı Sınır Kapısı’nın açılması yönünde bir an önce gereğini yapması, buna ilişkin tavır koymasını diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, sadece tır kuyruğu yok, başka bir kuyruk daha var, onu da gözlemledim. Bir de -reklam olmasın- Iphone kuyruğu var. Binlerce Türk vatandaşı Sarp Sınır Kapısı’ndan öbür tarafa geçiyor, gidiyor, bir Iphone telefon alıyor. Yani bu şu demek: Türkiye'nin vergi politikası çökmüş değerli arkadaşlarım. Türk yurttaşı, Türk vatandaşı öbür tarafa gider de bir telefonun peşine niye düşer? (CHP sıralarından alkışlar) Bunu niye engellemiyorsunuz? Bakın, binlerce kişi, abartmıyorum, binlerce kişi Gürcistan’a, o beğenmediğiniz Gürcistan’a… Hani güçlü devletiz ya biz, Gürcistan bizim paramızı 7’ye katladı değerli arkadaşlarım. Bakın, önceden 100 lira veriyorduk 140 lari alıyorduk, şimdi 100 lira veriyoruz 14 lari alıyoruz. Türk yurttaşları gidiyorlar, orada, kapıda en büyük sefilliği çekiyorlar. Lütfen bunun önüne geçin ve bunun gereğini yapın, buna ilişkin iyileştirmeleri yapın, bu iyileştirmelerin bir an önce yapılması gerekiyor. Tır kuyruğunun dışında bir de Iphone kuyruğuyla karşı karşıyayız. Değerli arkadaşlar, bunu merak edenler şu saatte gitsinler, görsünler nasıl kuyruklar olduğunu. 31 Aralık günü millet işini gücünü bırakmış telefon kuyruğuna giriyor. Hani büyük devlettik, hani çağdaş ülkeydik; neyin telefon kuyruğunun peşine düşüyoruz değerli arkadaşlarım? Bunun bir an önce giderilmesine ilişkin olarak Hükûmet gereğini yapmalıdır diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

UĞUR BAYRAKTUTAN (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Bir de değerli arkadaşlarım, burada Yusufelililer için birçok konuşma yaptım, Yusufelililere ilişkin yerleşim yerleri taşınıyor, birçok problemlerimiz var dedim ama şimdi bu konuşmayı yapmadan evvel oradan talep geldi, özellikle Yusufeli Sarıgöl’de grup yollarına ilişkin de ciddi problem var. Orada 10 tane köy var, 10 önemli köyümüz var değerli arkadaşlarım; bu köy muhtarları, devletten o grup yollarının bir an önce yapılmasını… Ta Menderes döneminde yapılmış, hiçbirine iyileştirme yapılmamış bugüne kadar. O 10 köy yolu için -ki orası aynı zamanda bir turizm yolu; kayak turizminin, doğa turizminin, raftingin yapıldığı en önemli yollardan bir tanesi- ne yazık ki devlet yetkilileri, Valilik bugüne kadar bir adım atmamış. 10 köy muhtarı adına Türkiye Büyük Millet Meclisinden yetkililere sesleniyorum: Bir an önce Sarıgöl grup yolunu tamamlayın. (CHP sıralarından alkışlar) İlin Milletvekili olarak bu yolun tamamlanmasına ilişkin takipçi olacağımı belirtiyorum. Artvin'in sorunlarını gündeme getirmekten artık ben bıktım.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Gündem dışı üçüncü söz, Erzurum'un sorunları ve beklentileri hakkında söz isteyen Erzurum Milletvekili Sayın Kamil Aydın'a aittir.

Buyurun Sayın Aydın. (MHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

KAMİL AYDIN (Erzurum) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 1914 nüfus sayımında bile Türkiye'nin ilk 6 ili arasında bulunan ve tarihsel süreçte Selçuklu'dan Osmanlı'ya, Osmanlı'dan cumhuriyete doğu-batı, güney-kuzey aksında her zaman jeopolitik ve stratejik bir öneme haiz kadim kentim Erzurum'la ilgili bugün konuşmak üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, malum, geçen hafta kısa bir ara vesilesiyle bütün milletvekillerinin yaptığı gibi ben de seçim bölgem ilime ziyarette bulundum ve yaptığım istişareler, yaptığım görüşmeler ışığında, edindiğim bilgiler ışığında birkaç şeyi paylaşmak istiyorum. Öncelikle, Cumhur İttifakı'nın güçlü bir destek verdiği Erzurum ilimizde bugüne kadar yapılan yatırımlar noktasında halkım adına, Erzurumlu hemşehrilerim adına Cumhurbaşkanımıza ve ilgili bakanlıklara şükranlarımı sunmak istiyorum. Bunları kısaca bir iki kalemde özetlemek gerekirse: Bir; yapılan tünellerin, tamamlanan göletlerin ve köprülerin açılışlarından dolayı bir mutluluk içerisinde olan hemşehrilerimizin bu konudaki memnuniyetini ifade etmek isterim. Yine, ticari bölge kapsamında, birazdan söyleyeceğim, süreklilik arz etmesi gereken 6’ncı bölge kapsamına alınması Erzurum’da bir ticari hareketliliğe neden olmuştur. Fakat bunun kalıcı bir hâle dönüşmesi yani bu haritada görüldüğü gibi arafta değil, yani yıl yıl uzatılan bir süreçte değil, tamamen kendi bölgesinde, diğer illerin olduğu gibi, kalıcı bir şekilde 6’ncı bölge kapsamına alınması elzemdir. Öte yandan, Allah’a şükür, doğal gazın 20 ilçemizden 19’una ulaşması da gerçekten mutluluk verici bir gelişimdir; bu bağlamda da ben tekrar ilgililere şükranlarımı sunuyorum. Yine, ilimizde amaca matuf çok yönlü bir kütüphane ve müze yapımı gerçekleşmiştir; bu vesileyle Kültür ve Turizm Bakanımıza da teşekkürlerimi sunuyorum.

Sayın Cumhurbaşkanımızın geçen günlerde Erzurum’da yaptığı açılışlarda, toplu açılışlarda birtakım vaatleri de oldu, bugün ben de onları kısaca ifade etmek istiyorum, teyit altına almak ve bunun takibini yapma noktasında bütün Erzurum milletvekilleri olarak bir sorumluluk üstlendiğimizi belirtmek istiyorum: Bunların başında, biraz önce söyledik, bölgemiz hayvancılıkta ve tarımda lider bir pozisyonda ama bu sene kurak geçiyor, yarım kalan göletlerin, barajların bir an önce tamamlanması inşallah bölgenin tarımsal beklentilerine cevap verecektir. Yine, hayvancılıkta, özellikle büyükbaşta lider olan kentimize… Özellikle bitki tohumu desteği bağlamında Sayın Tarım ve Orman Bakanımızdan biraz daha bölgeye ağırlık verilmesi noktasında taleplerimiz bulunmaktadır. Yine, süt üretimi ve toplayıcılık fonksiyonunda olan, efendim, tankların çoğaltılması yine bölgeden gelen taleplerimiz arasında.

Ayrıca yüksek hızlı trenin Erzincan sonrası daha hızlı bir şekilde yatırım programlarına alınıp deruhte edilmesi yani Kars’a kadar uzatılması da yine bizim büyük beklentilerimiz arasında.

Evet, şehirde zincir otellerin sayısının artması turizme verilen önemin, ehemmiyetin bir nevi göstergesidir ama yatırımcılarımızın biraz önce ifade etmeye çalıştığım gibi acaba “6’ncı Bölge geçici mi olacak, kalıcı mı olacak?” endişesini gidermek adına bir kez daha vurgulamakta yarar görüyorum çünkü büyük ilçelerimizde de artık OSB’ler kuruldu, hatta şehir merkezimizde 2’nci Organize Sanayi Bölgesi yeni yerine taşındı. Büyük desteklerinden dolayı yine Çevre ve Şehircilik Bakanlığımıza şükranlarımızı sunarken bu bölgedeki ek arazi tahsisi konusundaki hassasiyetimizin de dikkate alınması diğer bir önemli beklentimizdir.

Saygıdeğer milletvekilleri, yapılanların yapılacakların teminatı gerçeğinden hareketle inşallah, bugün Sayın Cumhurbaşkanımızın birinci ağızdan verdiği müjdelere hepimiz tanıklık ettik. Biz diyoruz ki inşallah, bu müjdelerin devamı gelsin mahiyetinde hepimize gelen, özelde belki Erzurum ama genelde bütün Türkiye’yi ilgilendiren bir iki meseleyi de gündeme getirmek istiyorum: Bunlardan bir tanesi elbette ki EYT, kangren hâline gelmiş, çözülmesi gereken bir meseleydi, çok teşekkür ediyoruz, Allah razı olsun çözenlerden. Dolayısıyla, bu EYT’de kırık kırpık kalan birkaç mesele var ki bunlardan bir tanesi staj meselesi, buna da ben inanıyorum ki Sayın Çalışma Bakanımız bir mesai harcayacak, bunu da çözüme ulaştıracak.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KAMİL AYDIN (Devamla) – Diğer önemli bir sorun da bizleri ziyadesiyle madden ve manen rahatsız eden, terörle mücadelede yaralanıp Gazi sayılmayan bir avuç kardeşimizin de bu bağlamda beklenen haklarının verilmesi… Bunlar 20-25 bin civarında. Gerçekten, bunlar -derecesi ne olursa olsun- vatan uğruna, millet uğruna, devletin her türlü ali menfaatleri noktasında cephede teröre karşı mücadele etmişler ve bir şekilde yaralanmışlar. Dolayısıyla bunların da efendim, çok küçük bir bütçeyi kapsayacağına inandığım, iyileştirmelerinin de dikkate alınıp gerçekleştirilmesi en büyük beklentimizdir diyorum.

2023’ün mutluluklara, barışa, güzelliklere vesile olmasını canıgönülden diliyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Yılmazkaya…

 

 

BAYRAM YILMAZKAYA (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Maalesef, pandemi öncesine göre fazladan ölümler yeniden yükselişte. Ölümlerde yüzde 20 artış olduğunu dile getiren TTB’nin uyarıları dikkate alınmıyor. TÜİK pandemiyle birlikte her yıl yayınladığı ölüm istatistiklerini iki yıldır açıklamıyor ve de açıklanmayınca gerçek ölüm sayılarının yanı sıra en fazla ölümün hangi ilde olduğu, ölüm nedenleri ve yaş grupları da bilinmiyor. Önlemlerdeki boşluklar özetle sağlık çalışanları ve yaşlıların ciddi hastalık ve ölüm riski altında olduğu anlamına geliyor. Tedavideki boşluklar insanların gereksiz yere ölmesine sebep oluyor. Sağlık sistemindeki boşluklar ise Covid-19, grip ve diğer hastalıklardaki artışla baş edilmemesine sebep oluyor. Bugün hastanelerin acil servisleri dolmuş durumda; insanlarımıza yazık oluyor, basit nedenlerle kayıplar artmış. 24 belediyenin ölüm verilerine bakıldığında, önceki yıllara göre günlük 232 fazladan ölüm olduğu ortaya çıkmıştır. Sağlık Bakanlığının ölüm oranlarındaki artışla ilgili kamuoyunu bir an önce aydınlatmasını ve çözümü için uğraşmasını bekliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkürler.

8 Eylül 1999 öncesinde staj ve çıraklık yaparken sigorta kaydı yapılmış yurttaşlarımızın bu kayıtları emeklilik kapsamında başlangıç sayılmadığı için EYT kapsamına alınmıyorlar. Staj ve çıraklık kapsamında bilfiil çalışıp sigorta kayıtları da yapılmış olan bu kişilerin mağduriyetinin giderilmesi için daha önce sözler verilmiş olmasına rağmen yapılan açıklamada mağduriyetleri giderilmedi. Bir kez daha staj ve çıraklık SGK başlangıcı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

 

 

 

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, AKP iktidarı gerçekleri çarpıtmayı, algı operasyonlarını çok seviyor. İhracat rekorları kırıldığını söylerken ithalat gerçeğine hiç değinmiyorlar. Türkiye Cumhuriyeti, AKP iktidarında dış ticaret açığında yeni bir rekor daha kırdı. Ticaret Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre 2022 yılında dış ticaret açığı 110 milyar doları geçti. Bu, tam olarak tersinden bir rekor.

Gerçekler acıtıyor ama görevimiz ve sorumluluğumuz büyük, bu nedenle tarımda acı tabloyu anlatmak zorundayız. Türkiye, 2022 Ocak-Kasım döneminde 13,1 milyar dolarlık tarımsal ürün ithalatı yaptı, buna karşın ancak ithalatın yüzde 47’si kadar ihracat yapıldı. Tarımda Rusya, Brezilya, Ukrayna ve Amerika bağımlılığımız yüzde 65 seviyesinde. Tarımda yeniden bağımsızlığımızı sağlayacağız, sanayide çarklar işleyecek, tarımda üretim sürecek. Üreten, kendi kendine yeten, ihraç eden bir…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Karahocagil.

 

 

MUSTAFA LEVENT KARAHOCAGİL (Amasya) – Teşekkür ederim Başkanım.

Ulaştırmada son yirmi yılda saymakla bitiremeyeceğimiz nice eserimiz ülkemizin dört bir yanında milletimize hizmet etmektedir. 6.100 kilometreden devraldığımız bölünmüş yol mesafemizi 29 bin kilometrelere, 1.714 kilometreden devraldığımız otoyol uzunluğumuzu 3.650 kilometrelere, kara yolu tünel sayımızı 83’ten 469’a, kara yolu tünel uzunluğumuzu 50 kilometreden 663 kilometreye, köprü ve viyadük uzunluğumuzu 311 kilometreden 730 kilometreye ulaştırdık; 8.547 kilometre uzunluğunda elektrikli ve sinyalli demir yolu hattı inşa ettik, uzunluğu 11.590 kilometreyi bulan demir yollarımızı tamamen yeniledik. AK PARTİ olduğu müddetçe ulaştırma eserlerini ülkemize kazandırmaya da devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Güneş…

 

 

 

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan önderliğinde kurulan Adalet ve Kalkınma Partisi iktidar olduğu günden beri insanlığa ve tüm vatandaşlarımıza hizmet etmeyi şiar edinmiş, hep milleti ve vatanı için çalışmış ve çalışmaya devam edecektir. Şimdiye kadar pek çok problemi çözen Adalet ve Kalkınma Partisidir. Sayın Cumhurbaşkanımız bugünkü grup toplantımızda yapılmış olan pek çok hizmeti anlattı ve Uşak ili Çevre Yolu’muzun organize sanayi-Sivaslı Kavşağı kısmının kısa sürede açılacağı müjdesini verdi. Uşaklı hemşehrilerimiz adına teşekkürü borç bilirim.

Ayrıca, memurlarımıza ve emeklilerimize yılın ilk yarısı yapılacak zammın yüzde 30’a çıkarılmasının, en düşük emekli maaşının 5.500 TL’ye çıkarılmasının ve asgari ücret desteğinin 400 TL’ye çıkarılmasının hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

 

 

 

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Aydın’ın Karacasu ilçesinde 1.500 tütün üreticisi yılda yaklaşık 2 milyon kilo tütün üretiyor. Geçen yıl 125 TL olan gübre fiyatı bugün 750 lira. Mazot, zirai ilaç gibi girdiler yüzde 300 zamlandı. Geçen yıl 55 lira olan tütün fiyatı en az 100 lira olmalı.

Aydın’ın Çine ilçesinde bulunan bir vatandaşımız üç gündür kuduz aşısı bulamadı, araya iktidar partisi vekili girerek başka ilden aşı getirildi. Burada, başka illerde olduğu gibi Aydın’da da kuduz aşısı bulunamıyor. Her vatandaşımız kuduz aşısı bulmak için milletvekiline mi ulaşacak? Efeler, Nazilli, Kuşadası, Söke ve Didim'de uzman doktor eksikliği hâlen devam etmektedir. Karacasu ilçemizin ambulans sorunu hâlen çözülmemiştir.

Söke ilçemizde Berberler Odası Başkanı, aldıkları malzemelerin 2-3 katına çıktığını, elektrik, doğal gaz, kira faturalarını ödeyemediklerini belirterek “Mecburen zam yapma kararı aldık.” diyor. Aydın'da esnaf “Siftah yapamıyoruz.” diyor. AKP iktidarı demek “yasak, yoksulluk, zam” demek. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

 

 

 

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Edirne olarak dünyanın kendi kendini temizleyebilen ender körfezlerinden birine yani Saros Körfezi'ne sahibiz. Nedense AKP Hükûmeti bu körfezi yakın izlemeye aldı, yandaşlarına bu körfezde mal edindirmeye çalışıyor. Bu yandaşlar bazen TÜGVA, TÜRGEV gibi vakıflar, bazen de MUÇEV, sonra EÇEV gibi kurumlar olabiliyor. En büyük tahribat ise Sazlıdere'ye yapıldı; her zaman AKP yandaşı olan Katar'ın gazını satabilmek için doğayı, bilimi, hukuku katlederek Sazlıdere'ye liman yaptılar. Şimdi ise Danişment köyü sahilinde bulunan denize sıfır 48 dekarlık, özel idareye ait eski dinlenme tesisleri alanını satmak istiyorlar. CHP olarak biz bu alanın halkın olmasını, dar gelirli ve yoksul ailelerin kullanmasını, okul çağındaki çocukların yaz döneminde kullanmasını istiyoruz.

Ey AKP, dört ay ömrünüz kaldı, bu satışı yapamayacaksınız.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

 

 

 

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK PARTİ iktidarı olarak yıllara sari birikmiş sorunları birer birer çözüme kavuşturmaya devam ediyoruz.

Yaklaşık 500 bin sözleşmeli personelin kadro beklentilerine cevap verecek düzenlemenin müjdesini Sayın Cumhurbaşkanı dün açıkladı. Bu düzenlemeyle geniş bir alandaki sözleşmeli personelimizin sorunları kalıcı şekilde çözüme kavuşacak. Kadrolu personel hangi imkânları kullanıyorsa sözleşmeliden gelen personelimiz de aynı haklardan faydalanabilecek.

Geçen hafta da EYT olarak bildiğimiz, emeklilikte yaşa takılanların sorunlarına da çare olacak bir düzenlemeyi Sayın Cumhurbaşkanımız kamuoyuyla paylaştı. EYT'li vatandaşlarımızın yüksek bir memnuniyetle karşıladığı düzenlemenin de hayırlı olmasını diliyorum.

Yine, emeklilerimize, memurlarımıza zam oranı yüzde 30 olmuştur; hayırlı olsun diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çakır…

 

 

 

BURHAN ÇAKIR (Erzincan) – 22 Nisan 2022’de Pençe-Kilit Operasyon’u bölgesinde alçak teröristlerce yerleştirilen EYP patlaması sonucu yaralanan kahraman gazimiz, kıymetli hemşehrimiz Üsteğmen Kadir Erden tedavi gördüğü hastaneden taburcu olarak baba ocağına döndü. Tüm Erzincan tek yürek oldu, kahraman hemşehrimizi coşkuyla karşılayıp bağrına bastı. Bu vesileyle vatan toprağını kendi canlarından aziz bilen bütün şehitlerimize Allah'tan rahmet, gazilerimize hayırlı ömürler diliyorum; vatan size minnettardır. Şehitlerimizin kanı elinde olan hain Kavala'nın, Demirtaş'ın haksız yere hapis yattığını söyleyen Kılıçdaroğlu'nu da milletimize havale ediyorum; en güzel cevabı aziz milletimiz verecektir.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

 

 

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sığla ağaçları ranta kurban gitmesin. Muğla ilimiz Köyceğiz ilçesi Gülpınar Mahallesi’ndeki günlük ormanı vasfındaki taşınmaz ile Yangı Mahallesi günlük ormanı vasfındaki taşınmaz özel mülkiyete konu olup orman tahdit sınırları içerisindedir ancak Köyceğiz ilçesinde özel niteliği korunacak olan kapsamda olan günlük ormanlarımız artan nüfus ve yapılaşmanın etkisiyle yerleşim alanları içerisinde kalmış, bu sebeple rant peşinde koşan müteahhit firmaların hedefi hâline gelmiştir. Yapılaşma riskiyle karşı karşıya olan günlük ormanlarımızın korunması ve gelecek nesillere teslimini sağlamak en temel amacımız olmalıdır. Dünya için de genetik miras olan Köyceğiz ilçesindeki sığla ağaçlarının bulunduğu alanlar millî park ya da tabiat parkı olmalıdır.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Taşcıer…

 

 

GAMZE TAŞCIER (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'de iğneden ipliğe her şeye zam geliyor. Belediyelerimiz iktidarın yol açtığı bu ekonomik krizden vatandaşlarımızın en az şekilde etkilenmesi için de çaba sarf ediyor. Ankara Büyükşehir Belediyemiz bünyesindeki otobüslerin yüzde 84’ü ekonomik, güvenli, konforlu sıkıştırılmış doğal gaz olan CNG kullanıyor ancak 2019’da CNG fiyatı 1,67 lirayken bugün yüzde 1000’in üzerinde zam geldi. Bu hâliyle EGO’nun gideri 382 milyonken, bilet geliri 120 milyon yani aylık 262 milyon lira zarar. Belediyenin uyguladığı sübvansiyon artık sürdürülemez hâle geldi. İktidarın özellikle toplu taşımada kullanılan CNG fiyatlarında ve vergilerinde bir düzenliğe gitmesini tüm Ankaralılar adına talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

 

 

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kütahya, yirmi yıllık AK PARTİ döneminde azot, KÜMAŞ, SLİ, termik santraller, gümüş madenleri de dâhil olmak üzere tüm kamu iktisadi teşekkülleri, ETİ BOR hariç özelleştirildi. Kütahya göç verdi. Yirmi yılda yüz bine yakın nüfus kaybı oldu. Biz bunu defalarca dile getirdik ama bu sesi sedayı iktidar partisi duymadı. Kütahya'ya en son Enerji Bakanı bor karbür  fabrikası sözü verdi bu ay içinde ama yedi sene önce de diğer bakanlar da söz vermişti. Seçim öncesi yapılan tüm bu vaatler gibi şimdiye kadar gerçekleştirilmeyen bor karbür, yüksek hızlı tren, stadyum, hastane, otoyol bol keseden ayak oyunlarına alıştık. Kütahyalının artık AK PARTİ yalanlarına karşı karnı tok. Gediz-Hisarcık yolu, Tavşanlı yolu, özelleştirme mağduru Kütahya var, doğal gazdan mağdur. Bu sesi, bu sedayı artık duymanız lazım diyorum ama artık çok geç.

Geliyor gelmekte olan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu…

 

 

 

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Kırklareli Organize Sanayi Bölgesi’nde yapılması planlanan, bölgemizin ekolojisine çok ciddi, telafisi mümkün olmayan zararlar verebilecek kağıt üretim fabrikası projesi Çevre Bakanlığı İDK toplantısında verdiğimiz mücadele sonucunda kasım ayında durdurulmuştu. İlgili proje, sözde revize edilerek, 13 Ocakta yeniden getirilecek.

Kağıt fabrikasının yerleşim konumu yer altı suyu beslenme kuşağındadır. Bilimsel verilere göre, Trakya bölgesi yer altı su kaynaklarının yüzde 85’inin tükendiğini hepimiz biliyoruz. Fabrikanın günlük 12 bin metreküp, yıllık ise ortalama 4,3 milyon metreküp suyu nereden, nasıl temin edilecektir? Yer altı sularının petrolden bile daha değerli sayıldığı günümüzde, Kırklareli nüfusunun yarısının kullanacağı suyun bir tesise verilmesinin gerekçesi nedir?

BAŞKAN – Sayın Ataş…

 

 

 

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Memur ve emekli zamları bugün açıklandı. TÜİK'in gerçeğin çok altındaki resmî enflasyon verilerine göre bile yıllık enflasyon yüzde 64,2’yken, ENAG’a göre yüzde 137,5’ken memur ve emekli maaşına gelen zam sadece yüzde 30’da kalmıştır. Buna göre, emeklilerin yüzde 90’ının maaşı asgari ücretin altında kalmış, milyonlarca memur ve emekli açlığa mahkûm edilmiştir.

Son bir yılda soğana yüzde 444, şekere yüzde 172, zeytinyağına yüzde 126, kırmızı ete yüzde 108, patatese yüzde 104, peynire yüzde 102, süte yüzde 100 zam geldi; memur ve emekliye ise verilen zam yüzde 30. Bu yüksek enflasyon karşısında buna “zam” denilemez; bunun adı memurun, emeklinin hakkını çalmaktır, bunun adı gasptır, hırsızlıktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

 

BAŞKAN - Sayın Kılavuz…

 

 

 

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Türkistan davamızın ilk şehidi Ruhi Kılıçkıran ağabeyimizin şehadetinin yıl dönümünde “Mustafalar ölür Allah davası ölmez.” diyen Mustafa Pehlivanoğlu’ndan son sözü “Vatan sağ olsun.” olan Fikri Arıkan’a, “Vallahi evliyaydılar.” sözüne mazhar olan Selçuk Duracık ve Halil Esendağ'dan hatmini tamamlayacağı için ertelenen idamına sevinen Ali Bülent Orkan’a, son arzusunda bayrak ve kuran isteyen Cengiz Baktemur ve Cevdet Karakaş’tan Allah yolunun yolcusu İsmet Şahin’e, “Ölsem bile ölmeyeceğim.” diyen Ahmet Kerse’den ülkü uğruna şehit Süleyman Özmen’e, önde giden Dursun Önkuzu'dan “Mücadelemizden asla yılmayacağız.” diyen Fırat Çakıroğlu'na, vatan uğruna şehadete yürüyen, millet yolunda canını feda eden, mukaddesatı çiğnetmeyen, mücadeleleriyle abideleşen, şehadetleriyle devleşen şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum; davaları davamız, emanetleri onurumuzdur.

BAŞKAN - Sayın Gürer…

 

 

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2000 yılı öncesi vergi kaydı olup BAĞ-KUR tescili yaptırmayanlar için geriye dönük tescil hakkı verilmesini BAĞ-KUR’lular talep etmektedir. Vergisini ödediği yılların tescil edilmesi mağduriyetlerin sona ermesini sağlayacaktır. 500 bine yakın vatandaşı doğrudan etkileyecek bu düzenleme yapılmalıdır. EYT düzenlemesinde BAĞ-KUR’lularda aranan dokuz bin gün prim günü şartı Anayasa’nın eşitlik ilkesine aykırıdır, Sosyal Güvenlik Kurumunda olduğu gibi bu konuda da düzenleme sağlanmalıdır.

Ayrıca, Kredi ve Yurtlar Kurumuna borcu olanların faizi silineceği kanunla da düzenlenmesine rağmen bugüne kadar bu yönde bir düzenleme gerçekleşmemiştir. KYK’lilerden bu anlamda çok sayıda şikâyetler almaktayız. Faizler bir an önce silinmeli, mağduriyetler giderilmeli ve bu anlamdaki kanun da bir an önce yürürlüğe girerek uygulamaya geçilmelidir.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN - Sayın Özdemir…

 

 

 

 

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

31 Martta İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına vatandaşların oylarıyla 2 kez seçilen Sayın İmamoğlu’na yönelik haksız, hukuksuz uygulamalar, süreçler devam ediyor. Adalet ve İçişleri bakanları bir araya gelerek hukuksuz, dayanaksız, gerekçesiz iddialarıyla asıl kendi dönemlerinin suçlarını ifşa ediyorlar. İşte, dava süreci devam ederken hâkimin değiştirilmesi yargıya müdahalenin en açık kanıtı olmuştur. Yıllardır israf edilen, betona, ranta İstanbul halkının kaynakları artık İstanbullular için harcanıyor; işte, kreşler, istihdam ofisleri, altyapı yatırımları, metrolar. Bütün İstanbul halkının bu kaynaklarının harcanmasına tahammül edemeyenler millî iradeyi yok sayan, demokrasiye saygı duymayan, yargıyı kendi çıkarları için dizayn eden bu anlayışa tüm İstanbullular ve tüm vatandaşlarımız hak ettiği yanıtı vereceklerdir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünver…

 

 

 

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yirmi yıldır AKP tarafından yönetilen Türkiye'de yurttaşlarımız ekonomik zorluklarla boğuşuyor. Birkaç gündür iktidar tarafından birtakım ekonomik vaatler verilerek seçime giden Türkiye yaratılacak olumlu algıyla manipüle edilmeye çalışılıyor. Halkımız bilmeli ki AKP iktidarı verdiği sözleri tutmayan bir iktidardır. Örneğin, 2011’de AKP Genel Başkanı tarafından açıklanan 2023 hedeflerinin tamamı çökmüştür. Kişi başına millî gelir 25 bin dolar olacaktı ancak 9 bin dolarlar düzeyinde kaldı; ihracat 500 milyar dolar olacaktı, 250 milyarı geçemedi; işsizlik yüzde 5 olacaktı, yüzde 10 oldu; enflasyon yüzde 5 olacaktı, TÜİK’e göre yüzde 65’ler düzeyinde, gerçekte ise yüzde 100’ün çok üzerinde.

Halkımız umudunu yitirmesin, seçimden sonra Millet İttifakı iktidarında tüm sorunlarını çözeceğiz, halkımızı yeniden refaha kavuşturacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Önal…

 

 

 

 

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ülkemizin 1’inci sorunu, enflasyon ve geçim sıkıntısıdır. Enflasyon, emeğin yok edilmesi, alın terinin çalınması, yoksulluğun, sefaletin daha da artmasıdır. Bu sebeple iktidarların görevi başta emeklilerimiz ve çalışanlarımız olmak üzere tüm vatandaşlarımızı enflasyon belasından kurtarmak olmalıdır. Oysaki TÜİK tarafından neye göre belirlendiği belli olmayan, gerçeği de yansıtmayan enflasyon rakamları vatandaşımızın yoksulluğunu daha da artırmıştır. Son bir yılda iğneden ipliğe her şeye 3 kat zam gelmişken TÜİK tarafından açıklanan enflasyon rakamları emeklilerimizi ve çalışanlarımızı hayal kırıklığına uğratmış, vatandaşlarımız bir kez daha açlığa ve sefalete mahkûm edilmiştir. Vatandaşlarımızın kara kışı geçirebilmeleri için emeklilerimize, çalışanlarımıza gerçek enflasyon oranı üzerinden zam yapılmalı, yıllardır millî gelir artışından pay alamayan emeklilerimize refah payı verilmeli, en düşük emekli aylığı asgari ücret düzeyine çıkarılmalıdır. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Arık…

 

 

 

ÇETİN ARIK (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Toplumun her kesimi gibi ziraat mühendisleri de dertli. Her yıl ziraat fakültelerinden 5 binden fazla mühendis mezun oluyor. Bugün ülkemizde 150 bin ziraat mühendisi atama bekliyor ama iktidar bu feryadı duymuyor. Son üç yılda sadece 527 ziraat mühendisi ataması yapıldı. Ziraat mühendisleri atanamadıkları için ya garson ya da vale gibi alan dışı işlerde çalışıyor.

Tarım ülkesiyiz ama gıda krizi yaşıyoruz, ele muhtaç hâldeyiz. Ülkemizin geleceği kıymetli ziraat mühendisleri, biraz daha sabredin, sizin sorunlarınızı da biz çözeceğiz, sizi toprakla buluşturacağız. Az kaldı, geliyor gelmekte olan.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

 

 

 

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Giresun Çanakçı ilçesi Görele Deresi üzerine tesis edilerek işletilmesi planlanan Görele regülatörü ve hidroelektrik enerji üretim tesisi burada 4 tesis yetmezmiş gibi 5’incisi ve en büyüğü olarak hayata geçirilmek istenmektedir. Konuyu defalarca Meclis gündemine getirdim. Neden bu ısrar? Vatandaşlarımız güzelliklerimizin birer birer talan edilmesine karşı çıkıyor; anlayın artık. Yaklaşık 30 kilometrelik dere yatağı boyunca bütün derenin suyunu tünellere hapsetmek nedir? Daha 2020 yılında Çanakçı Kaymakamlığı bu dereye 3 bin adet kırmızı benekli alabalık bırakarak neslini korumak için çaba göstermedi mi? Bir taraftan korumaya çalışanlar, bir taraftan “Enerji üreteceğim.” bahanesiyle bu mirası yok etmek için ısrar edenler… İki yıldır defalarca dile getirdiğimiz bu projeden kesin bir biçimde vazgeçilmesi gerektiğini bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

 

 

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) –  Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TÜİK’in bir ay içinde yüzde 20 oranında düşük gösterdiği enflasyon sonucu memura ve emekliye verilen zam oranı da düşük tutulmuş oldu. Asgari ücrete uygulanan yüzde 55’lik zammın memur ve emeklilere uygulanırken yüzde 30’da bırakılması kabul edilemez. Beşer onar maaş alan saray danışmanları için yeterli görülebilecek bu oranla çocuğuna harçlık veremeyen, evinde doğal gaz yakamayıp battaniye altında ısınan, temel ihtiyaçlarını karşılayamayan vatandaşlarımızın cebine girmeden eridi bile. Tencere kaynamıyor, çocuklarını doyuramıyorlar, okula aç giden çocuklar var, faturalar, kiralar, taksitler, okul masrafları ödenemiyor. Siz düşünmeseniz de biz memurumuzu, emeklimizi, işçimizi, bütün çalışanlarımızı düşünüyoruz.

İYİ Parti iktidarında çalışanlar arasında ücret adaleti sağlanacak, en düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde olacaktır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Adana’nın kurtuluşu münasebetiyle söz talep eden Adana Milletvekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Sümer…

 

 

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana'da Yüreğir ilçemize bağlı Yunusoğlu, Kumurlu, Cine, Ziyaahmet, Sakızlı, Hacıali, Irmakbaşı, Yerdelen köy ve mahallelerimizin ihtiyaçlarını karşılayacak PTT şubesi ne yazık ki uzun süredir kapalı. Bölgede yaşayan özellikle yaşlılarımız emekli maaşlarını çekemiyor ve PTT şubelerinde yapılan birçok hizmetten faydalanamıyor. Hemşehrilerimiz muhtarlıklar aracılığıyla gerekli başvuruları yapmalarına rağmen ne yazık ki çözüm alamamışlardır. Buradan Ulaştırma Bakanlığı ve Adana İl Müdürlüğü yetkililerine sesleniyorum: Yüreğir’in Yunusoğlu Mahallesi ve çevre mahallelerinde, beldelerinde yaşayan vatandaşlarımız için büyük kolaylık sağlayacak PTT şubesinin açılması için gerekli adımlar bir an önce atılmalıdır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bulut…

 

 

BURHANETTİN BULUT (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümü olan 5 Ocak, Adana ve Adanalı hemşehrilerimiz için azmin, kararlılığın, birlik olmanın günüdür. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde işgalden zafere, zaferden cumhuriyete giden bu aydınlık yolda yüz bir yıl sonra onuru, gururu, coşkuyu aynı heyecanla bir kez daha kalbimizde hissediyoruz. Adana’nın millî mücadelede çok özel ve önemli bir yeri vardır. 31 Ekim 1918 tarihinde Adana’ya gelen Atatürk, İskenderun’a çıkarma yapacak İngiliz ve Fransızlara ateş açma emri vermiştir. Tarihî açıdan Adana’dan verilen bu emir Kurtuluş Savaşı’nın ilk emridir. Adana yüz bir yıl önce bağımsızlığına ve Atatürk’ün kurduğu cumhuriyete nasıl sahip çıktıysa bugünden yarına da bu topraklarda bu değerlere sahip çıkacaktır. Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yılını kutluyor, Atatürk başta olmak üzere tüm şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

 

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’nın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yılını coşkuyla, onurla ve gururla kutluyoruz. Cumhuriyetin 2’nci yüzyılına girilen bugünlerde Adanalıların kahramanlık destanında yer alan, kuruluş ve kurtuluş yıllarında yüreği vatan sevgisiyle atan, bu uğurda gözünü kırpmadan canını veren tüm Adanalı kahramanlarımızı sevgi ve saygıyla anıyorum. Türkiye Cumhuriyetinin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün vizyonu ve öngörüsüyle milletimiz ve Adanalılarla birlikte kararlılık ve inançla vatan savunmasını elden bırakmadılar. Atatürk'ün her yanı kuşatılmış bu topraklarda kurtuluşu esas kılmak ve cumhuriyeti kurma fikrinin birçok medeniyete ev sahipliği yapmış Adana topraklarından başladığına buradan dikkat çekmek isterim. Adananın bağımsızlığını sağlayan ve bize bu toprakları vatan eyleyen bütün atalarımızın anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Yaşasın Adana, yaşasın cumhuriyet! (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Peköz, buyurun.

 

 

 

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adananın kurtuluş yıl dönümü nedeniyle bütün Adanalıları canıgönülden öncelikle kutluyorum.

Değişik ülkelerde, değişik bölgelerde, değişik illerde son zamanlarda Selahattin Demirtaş hakkında pankartlar asılmakta ve terörist olarak nitelenmektedir. Selahattin Demirtaş şu ana kadar mahkeme kararı olmadan bu şekilde suçlanmaya devam ediliyor. Adana gibi herkesin bir arada, her kesimin bir arada barış içerisinde yaşadığı bir şehirde de geçen hafta yine böyle bir pankart asıldı ve Selahattin Demirtaş terörist olarak nitelendirildi, Selahattin Demirtaş bu halkın bir evladıdır onurlu bir evladıdır. Siyaseten rehin alınmış olmasına rağmen onuruyla yaşamaya devam etmektedir. O lekeleri atmaya çalışanlar önce kendi kirli çamurlarına baksınlar, o çamurların içinde kendilerinin boğulacağını söylemek istiyorum.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Usta, buyurun.

 

 

 

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Konya-Adana kara yolunda askerî kamyonetinin tıra çarpması sonucu meydana gelen kazada 1 astsubay 2 askerimiz şehit olmuştur, 2 askerimiz de yaralamıştır. Ben şehitlerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, yaralı askerlerimize de acil şifalar temenni ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Ondokuz Mayıs Üniversitesi kampüsü içerisinde bulunan KYK yurdunda bir gıda zehirlenmesi olayı gerçekleşti. Yemeklerin içerisinde -daha doğrusu- yabancı maddeler ve böcekler çıktığını iddia etti öğrenciler ve bununla ilgili bir protesto yaptılar. Hijyenik olmadığı çok net bir şekilde ortada. Gençler bizim hem bugünümüz hem geleceğimiz; dolayısıyla, çocuklarımızın özellikle devletin yurtlarına, devlete teslim ettiğimiz çocuklarımızın gıda güvenliğinin de sağlanması gerekir. Bu anlamda ben Bakanlığın daha dikkatli davranmasını, KYK'nin daha dikkatli davranmasını buradan sizin vasıtanızla ifade etmek istiyorum.

Yine, Samsun'da Oğuzhan Uğur'un Ondokuz Mayıs Üniversitesinde öğrencilerle bir söyleşisi, bir programı olacaktı. Bu, maalesef siyasi bulunduğu gerekçesiyle iptal ediliyor, bunu kabul etmek mümkün değil. Yani devletin memurlarının çok net bir şekilde siyaset yaptığı bir ortamda, bürokratların siyaset yaptığı bir ortamda öğrencilerin -isterse siyasi içerikli olsun- bir tane kamuoyuna mal olmuş bir kişiyle beraber olmasını kabullenmemek de kabul edilecek bir şey değil, böyle bir şey olamaz. Bu anlamda da rektörlüğün bu tutumunun da yanlış olduğunu buradan ifade etmek istiyorum.

Şimdi, AK PARTİ hükûmetleri yirmi yılı gördü, artık yolun sonu göründü, söyleyecek bir şeyleri de kalmadı. Benim dikkatimi bir şey çekti, bugünlerde, dikkat edin, Sayın Cumhurbaşkanı hep eski defterleri açarak işte, “Şunları yaptık, bunları yaptık.” diye anlatıyor. Kendi bölgem olduğu için dikkatimi çekti Sayın Başkan. Bizim orada bir Kavak-Asarcık yolu var. Yirmi yıllık iktidar yapmadı bu yolu, son altı yıldır işte, bu yol yapılmaya çalışılıyor ve altı yılın sonunda, nihayetinde bu yol bitti. Tamamı 25 kilometre… Bak, yirmi yılda 25 kilometre yol yapıldı, son bir ayda 4 defa Sayın Cumhurbaşkanı bu yolu zikretti ya, bir icraat olarak, hepsi 25 kilometre bir yol. Anlatabiliyor muyum yani? Yapılan işin artık tuhaflığına bir bakın, hani böyle proje sayılıyor ya bakanlar da geliyor burada, fotoğraf gösteriyor bilmem ne. Ya, 25 kilometrelik yol hepsi altı üstü yaptığın, altı yılda zor bitirmişsin ve şimdi bakın tarih tarih söyleyeyim. 10 Aralıkta Vezirköprü'de de söylemiş, 22 Aralıkta Bitlis Çayı Viyadüğü açılışında söylemiş, 26 Aralıkta kabine toplantısı sonrası söylemiş, ne kadar önemli bir şey, ondan sonra, bugün AK PARTİ grup toplantısında tekrar bunları saydı. Şimdi de diyor ki: “Say say bitmez.” Ya, kardeşim hep aynı şeyleri sayarsan bitmez tabii, saydığın 3 tane, 5 tane şey nihayetinde. Yani bu iktidarın artık hiçbir şey yapamadığını ve geldiği noktayı çok net göstermesi açısından biraz da bölgem olduğu için dikkatimizi çekiyor. Ya, burada dünya kadar insan sıkıntı çekti, yirmi yılda nihayetinde 25 kilometre yol bitirdin, bir ayda 4 defa çok önemli, çok büyük bir icraat olarak bunu söylüyorsun ve çok fazla tekrara düşüyorlar, hep aynı şeyleri söylüyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) –  Daha önceden ifade etmiştim ama tekrar bu vesileyle söylemek istiyorum. Böyle birer iki tane, böyle küçük projeleri konuşmanın etmenin bir şeyi yok.

Değerli arkadaşlar, AK PARTİ hükûmetleri yirmi yılda 2 trilyon 600 milyon dolarlık vergi toplamış bu milletten, 2 trilyon 600 milyon dolar vergi toplamış, bunun karşılığında yaptığı yatırım -buna merkezî bütçe kapsamını söylüyorum- 300 milyar dolar sadece ya, 300 milyar dolar. Bir de ayrıca ne var vergiye ilave olarak? Diğer gelirler var, onları da saymıyorum. Yani yirmi yılda 77 milyar lira varlığı, daha öncesinden yapılmış kazanımı satmış 252 milyar dolar da iç ve dış borçlanma net borç stoğunu arttırmış. Yani hiç vergi toplamasa bile zaten toplam varlık satışı ve borçlanma nedeniyle artış 329 milyar dolar. Yani bunun kadar bile yatırım yapmamış, bunları böyle tek tek milletin başına kakmanın, böyle sürekli sürekli aynı şeyleri söylemenin hakikaten artık ben bir acizlik olduğunu düşünüyorum. Tabii, hükûmet dağıldı, nasıl iş yapıyor anlaşılır gibi değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, bir tane konu gündemimize getirildi. Biliyorsunuz, bu harçlar, her türlü trafik cezaları, harçlar, şunlar bunlar, damga vergiler hepsi yılbaşında yüzde 123 oranında arttırıldı. Şimdi, memura yüzde 30 verilince çok sayılıyor. Ya, arkadaş, sen vergiyi yüzde 123 artırıyorsun.

Şimdi, Sayın Başkan, pasaport harcı… İnsanlar yılbaşından önce müracaat etmiş, mesela elimde dekontlar var, müracaat üzerine “1.478 lira yatır.” demişler. Bir insan kendi kendine para yatıramaz. Müracaatın sonrasında para yatırılması talep ediliyor, 1.478 lira maliyeye yatırıyor. Ondan sonra, 1 ocaktan sonraya randevu veriliyor. Vatandaş pasaportunu almaya gidecek, bu sefer 1.478 lira yatırdığı pasaport için “1.818 lira fark vereceksin.” diyorlar. Ya, böyle bir devlet anlayışı olur mu? Tahsil etme kardeşim o zaman bu parayı. Yani sen şimdi millete tuzak mı kuruyorsun? Millete hile mi yapıyorsun? Yani tahsis ettiğin bir paranın daha sonra, yılbaşından sonra nasıl farkını istersin? Böyle bir şey görülmüş değil, bunları anlamak mümkün değil. Nasıl iş yapılıyor? Devlet daireleri ne hâle geldi? Devleti yönetenler işte her şeyi bu hale getirdi.

Bir örnek daha, bunlar küçük örnekler ama önemli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Başkan.

Kur korumalı mevduatta kurumlar vergisi istisnası… Bakın, biz burada buna itiraz ettik “Yapmayın kardeşim bunu” dedik. “Kurumlar vergisi istisnası niye yapıyorsun?” dedik, yapıldı. Şimdi, ondan sonra bir şeyi çıkartıyorlar, kanunu da düzgün yapmıyorlar, zaten kanun yapmaktan uzaklaştılar. Bu sefer esas kritik maddeleri, kritik işleri tebliğle yapmaya çalışıyorlar. Şimdi oradan -teknik bir konu, uzatmayacağım- FIFO yöntemiyle o değerlendirmeyi yaparken döviz giriş ve çıkışlarında FIFO yöntemini kullanıyor, ondan sonra istisnayı düşük çıkarmaya yönelik bir şey yapıyor. Bunu kanuna da yazmıyorsun, tebliğ çıkartıyor. Şimdi Danıştay geçen hafta bu tebliği iptal etti. Yani düşünebiliyor musunuz “Yapmayın.” diyoruz, yapıyorsun. Yaptıktan sonra niye düzgün yapmıyorsun o zaman? Kanunla yapılması gereken bir şeyi tebliğle düzenlemeye çalışıyorsun, bir şeyi vaat ediyorsun fakat vaat ettiğin şeyi vermiyorsun. İktidar dökülüyor.

Şimdi, bir şey daha özel tüketim vergisi… Bu engelli araçları… Burada, biliyorsunuz, engelli araçlarında özel tüketim vergisi alınmıyor. 1 Ocaktan itibaren bir düzenleme yapılıyor, bundan sonra diyorlar ki:

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ERHAN USTA (Samsun) – “Özel tertibatlı araç kullanan engellilerin aracını kendisinden başkası kullanamaz.” Gerekçe ne? “E, biz bunu kontrol edemiyoruz, bu istismar ediliyor.” Ya, böyle bir devlet anlayışı olur mu? “Ben denetleyemiyorum, ben istismarın önüne geçemiyorum; komple programı iptal ediyorum.” Engellilerin mağduriyeti ne olacak? Şimdi, düşünün bir engelliyi, buradan, aracıyla Ankara’dan İstanbul’a gitmesi gerekiyor. Bu kadar uzun yol kullanamayabilir yani bu kadar uzun yola gidemeyebilir yanına diyelim ki annesini, babasını, kardeşini, çocuğunu bir şeyini alıp birazda aracı onun kullanmasını talep edebilir, bundan daha tabii ne olabilir? Ama o kullandığı zaman hemen ceza yiyorsun, böyle bir şey olmaz, bu geçmişte yoktu. Varsa usulsüzlük; evet usulsüzlüğe, istismara göz yumulsun istemiyoruz ama usulsüzlüğü, istismarı önle “Programı komple kaldırıyorum.” diye bir devlet yönetimi anlayışı maalesef olamaz.

Şimdi, 2022 yılı son Birleşimiydi… Sayın Başkan, bakın, hakikaten iş yapmayı bilmiyorlar, ben hayretler içerisinde kalıyorum. Burada, arkada bizi çağırdılar Sayın AK PARTİ Grup Başkan Vekili “Ya, şu işveren katkı payını, 100 lira olan katkı payını, işveren desteğini 250’ye çıkartalım.” Arkadaş, niye 250 lira?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Başkanım, bitireceğim.

Tamam, diğer konulara girmeyeceğim. Bu konuyu bitireyim, diğerlerini artık başka vesilelerle şey yaparım.

BAŞKAN – Evet, son kez veriyorum…

ERHAN USTA (Samsun) – Niye 250 lira? Hangi hesaba dayanarak 250 lira yaptınız bunu? E, Cumhurbaşkanı 250 lira açıkladı. Dedim ki, bakın, bu 100 lira ilk çıktığı yıldan TÜFE’ye endekslersek 400 lira olması lazım bugün. İlk çıktığı yılda brüt asgari ücrete endekslersek, belli oranlarda onu sabit tutarsak da 600 lira olması lazım. Ya, yıllarca biz bu işi yaptık, devletin iş yapması bir hesaba dayanır. Şimdi, bugün, Sayın Cumhurbaşkanı müjde verdi “400 liraya çıkarttık.” diye. E, bunu zamanında yapsaydınız, biz o zaman geçen hafta mâni olmasaydık yani 250 lira olarak çıkartılacaktı, anlatabiliyor muyum? Bugün tabii bizim etkimizden daha ziyade Sayın Meral Akşener bugün grup toplantısında 10.30’da “400 lira” dedi, Cumhurbaşkanı 13.30’da 400 lira olarak açıkladı. Yani bu iş hesaba, kitaba dayanması lazım. İş ciddiyettir, devlet yönetmek ciddiyet ister. AK PARTİ hükûmetleri artık devleti yönetemiyorlar. İnşallah sandık gelecek, bu işlerin hepsi bitecek.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

 

 

 

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak’ın ölümünün 8’inci yıl dönümündeyiz. Bugün Aktaş köyünde mezarı başında anıldı. Genel Başkanlık yapan, Adana Milletvekilliğimizi yapan Sayın Murat Bozlak’ı sevgiyle, saygıyla ve minnetle anıyorum; ruhu şad olsun demek istiyorum.

Sayın Başkan, yolsuzluklar bitmiyor, kadrolaşma faaliyeti bitmiyor. Bir kadrolaşma faaliyeti ve usulsüzlük haberi Diyarbakır’dan geldi. Diyarbakır kayyumu giderayak kadrolaşıyor yani kendilerine yakın olan bütün işçileri kadrolaştırıyor. Ne olmuş, size söyleyeyim: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi 29/12/2022 tarihinde yaptığı toplantıda alınan bir kararla lisans, ön lisans ve mesleki teknik liseden mezun olup Belediyede çalışan taşeronların önce sözleşmeye, daha sonra kadroya geçirilmesi yönünde bir karar alıyor. Bu arada Belediyede kayyum olduğunu, Belediye Başkanımız Selçuk Mızraklı’nın cezaevinde rehin tutulduğunu ve Belediye Meclisi üyelerinin de görevden alındığını önemle ifade etmek istiyorum. Güvenlik biriminde Ulaşım Daire Başkanlığına bağlı şoförler devre dışı bırakılıyor, bu kararın dışında bırakılıyor. Toplamda 464 kişi bu kararla imzaya çağırılıyor sonrasında. Kriterleri sağlayan 70’in üzerinde personel güvenlik soruşturması bahane edilerek en başta reddediliyor ve daire başkanları, ilgililer bu reddedilenlere şunu söylüyorlarmış: “Ya, üstten, yukarıdan bir tanıdığınız varsa kadroya geçebilirsiniz, aksi hâlde biz kadroya koşulları sağlamadınız diye almıyoruz.” Para karşılığında satıldığı yönünde ciddi iddialar var ve yönetimde bulunan daire başkanlarının, şube müdürlerinin de yakınlarını, akrabalarını işe aldığı yönünde bilgiler var elimizde. Kadroya geçirilenlerin -taleplere rağmen- isimleri kamuoyuyla paylaşılmıyor. On beş yirmi yıldır belediyede taşeron olarak çalışan emekçiler devre dışı bırakılırken iki günlük, bir aylık belediye girişleri yapılan personeller kadroya geçiriliyor ve bunu kayyumlar yaparken büyük bir hukuksuzlukla orada oturuyorlar, bu hukuksuzluğu her gün daha da büyütüyorlar. “İltisak” diyerek İstanbul Büyükşehir Belediyesinde bir gerekçe yaratıp kayyum atama hazırlığı yapıyorlar, Diyarbakır ve diğer benzerlerindeki gibi ama aynı zamanda gideceklerini bildikleri için bu yolsuzluklara, hırsızlıklara da devam ediyorlar. Bir an önce Diyarbakır kayyumunun işe aldığı isimlerin listesini yayınlayın diyorum, iktidar grubuna çağrıda bulunuyorum, bu listeyi açıklayın, kimleri işe aldırdınız, kimleri kayırdınız bilelim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, tutuklu gazeteciler gündemi Türkiye’de bitmiyor. Altı ay önce tutuklanan 16 gazeteci hâlâ iddianamesiz bir şekilde cezaevinde tutulmaya devam ediyor. 8 Haziranda alınmışlardı ve sekiz günlük gözaltı sürecinden sonra 16 Haziranda tutuklanmışlardı. Jinnews Müdürü Safiye Alağaş, Dicle Fırat Gazeteciler Derneği Eş Başkanı Serdar Altan, Mezopotamya Ajansı Editörü Aziz Oruç, Xwebün Yazı İşleri Müdürü Mehmet Ali Ertaş, gazeteciler Zeynel Abidin Bulut, Ömer Çelik, Mazlum Doğan Güler, İbrahim Koyuncu, Neşe Toprak, Elif Üngür, Abdurrahman Öncü, Suat Doğuhan, Remziye Temel, Ramazan Geciken, Lezgin Akdeniz ve Mehmet Şahin hâlâ cezaevindeler ve neyle suçlandıklarını da daha bilmiyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yine Ankara merkezli başka bir operasyon yapıldı, 9 gazeteci burada da tutuklanmıştı, onlar hakkında da bir iddianame yok. Asıl suç, gazetecilik yapmak değil gazetecileri “muhalif” ve “yandaş” diye ayırıp RTÜK eliyle, yargı eliyle gazetecileri susturmaya çalışmaktır, gerçeklerin üzerini kapatmaktır. Bu iktidarın en büyük fiillerinden biri de gazeteciliği bitirmek istiyorlar; buna izin vermeyeceğiz.

Sayın Başkan, Şırnak’ta EĞİTİM SEN üyesi öğretmenlere yönelik bir tutum basına da yansıdı, EĞİTİM SEN Şırnak şubesi bir açıklama yaptı. Şehirdeki bir okulun müdür yardımcısı, sendika üyesi öğretmenleri hedef alıp “Teröristlere ‘günaydın’ yok.” diye açıkça, utanmadan böyle bir cümle kuruyor. Yapılan açıklamada bunu kabul etmeyeceklerini, bu ayrımcılığı reddettiklerini EĞİTİM SEN zaten ifade etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Toparlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu, açıkça, iktidarın herkesi terörist gören, kendilerinden olmayan herkesi terörist gören zihniyetinin, iradesinin yerellere yansımasıdır. Yani bunu, Türkiye’yi kutuplaştırmayı bu kadar yükselten bir iktidar… Kendisi bu kutuplaştırmanın altında kalacak gerçekten. Dünyanın hiçbir yerinde milyonlarca terörist yoktur, olamaz; bunu söyleyeyim.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum: Tecrit gündemiyle, milletvekillerimiz, bugün onuncu gündür, adalet nöbetini tutuyor, Meclis önünde bu nöbeti tutuyorlar. Adalet Bakanlığı hemen yanda, Meclis, önünde ve bütün bakanlıkların olduğu bir yerde bile ses duyulmuyor, soru önergelerine yanıt verilmiyor, araştırma önergeleri versek bile yanıt alamıyoruz, ombudsmana başvurduk, yanıt alamıyoruz, AİHM kararları dinlenmiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Türkiye’de iktidar, açıkça “Ben İmralı Adası’nda Sayın Öcalan’a açıkça, keyfî bir şekilde, canım istediği için, siyaseten böyle uygun gördüğüm için avukatlarıyla görüştürmüyorum.” diyor ve milyonlarca insan bu tecridin bitmesini, bu görüşmenin sağlanmasını ve sağlığıyla ilgili, güvenliğiyle ilgili endişelerinin giderilmesini talep ediyor.

Dün de sormuştum, bugün de soruyorum: Adalet Bakanlığından ve iktidar grubundan bu konuda bir an önce bir yanıt istediğimizi söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Altay…

 

 

 

 

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Şaka gibi denilecek günlerden geçiyoruz Sayın Başkan. Önce şunun altını çizmemiz lazım: Türkiye İstatistik Kurumu diye bir kurum var orta yerde ve gerek asgari ücret belirlenirken gerek memur ve emekli maaşlarına yapılacak zamlar belirlenirken TÜİK’in açıkladığı enflasyon rakamları dikkate alınıyor da şimdi, bu TÜİK öyle bir garabet hâline dönüşmüş ki ben daha önce burada, temmuz ayında dedim ki: Maaş zamları açıklanacak ey TÜİK, sen enflasyonun gerçeğini açıklamazsan memurun, işçinin, emeklinin sofrasından ekmek çalmış olursun, hırsızlık yapmış olursun. TÜİK bunu hakaret saydı, bana tazminat davası açtı. Ne kadar? 30 bin liralık; güzel, güzel. Temmuzda bunu söyledim diye 30 bin lira tazminat davası açtı. Ben aralıkta gene söyledim: TÜİK enflasyonu doğru dürüst açıkla çünkü memur, emekli, asgari ücretli senin açıkladığın enflasyonla bağlantılı zam alacak; milletin sofrasından ekmek çalma dedim. Ve TÜİK bana gene dava açtı, buraya kadar sorun yok, açabilir. Nasıl açtı biliyor musunuz Sayın Başkanım? Bu sefer 50 bin lira açtı. Şimdi TÜİK diyor ki: “Temmuz ile aralık sonu arasında enflasyon 18.” Temmuzda aynı kelime için 30 bin liralık bana tazminat davası açarken aralıkta 50 bin lira açıyor yani TÜİK’in enflasyonu yüzde 18, bana açtığı tazminat davası yüzde 66,6; ayıp ya! Allah’tan korkun ya! (CHP sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Altı aylık.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hakikaten bir kere daha söylüyorum: Ey TÜİK yöneticileri, Türkiye Büyük Millet Meclisinden söylüyorum, ne söylediğimi bilerek söylüyorum, siz milletin sofrasından ekmek çalıyorsunuz, aş çalıyorsunuz, milletin sırtındaki hırkayı çalıyorsunuz; yazıklar olsun size diyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – E, kırk yılda bir de doğru yapsın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani bana dava açarken gerçek enflasyondan açıyor ama kamuoyuna “Enflasyon yüzde 18.” diyor. Yazıklar olsun ki yazıklar olsun. Bana açması gereken dava TÜİK’in enflasyon rakamlarına göre 35.400 lira.

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – O tekerrürü esas alıyor.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi bu bir yana, gülüyoruz ağlanacak hâlimize diye, onun için söyledim, şimdi bir baktım Sayın Başkan, Ocak 2021’de 2.826 lira asgari ücret vardı, keşke hiç artmasaydı ama çarşı pazarda da bu yangın olmayaydı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şunun için söylüyorum: Ocak 2021’de asgari ücretli 2.826 lira ücretle 54 kilo dana eti alıyor idi, şimdi 8.500 lirayla 43 kilo et alıyor, 43 yani TÜİK vatandaşın sofrasından 11 kilo et çalmış, et; bu kadar açık.

Başka ne yapmış TÜİK? Ocak 2021’deki asgari ücret 1.990 tane ekmek alıyordu, şimdiki asgari ücret 1.701 tane ekmek alıyor. Ey TÜİK, vatandaşın sofrasından 199 tane ekmek çalmışsın; ben doğru söylemişim.

Ocak 2021’de 477 litre süt alıyordu asgari ücretli, şimdi -“8.500 lira verdik.” diye caka satıyor ya beyefendi- ne kadar alıyor? 279 litre süt alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yani ey TÜİK, vatandaşın sofrasından yaklaşık 200 litre süt çalmışsın; zehir zıkkım olsun, haram olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Başka… 2.826 liralık asgari ücret 3.139 tane yumurta alır idi, şimdiki asgari ücret 2.760 tane yumurta alıyor yani 400 tane yumurta çalmış TÜİK vatandaşın sofrasından; zehir zıkkım olsun, haram olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

488 paket -ya da kilo- makarna alıyordu asgari ücret 2021’de, şimdi 330 kilo alıyor; 150 paket makarnayı fakirin sofrasından çalan TÜİK’e yazıklar olsun, yazıklar olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

Yeter, başka da konuşmuyorum.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun.

 

 

 

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama şimdi, yine, dava açacaklar bu kadar tahkirden sonra.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen bunu talimat sayın, dava açın diyorsun yani. Açmazlarsa namertler, açmazlarsa, açmazlarsa namertler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Turan, bozuk saat bile günde 2 kez doğruyu gösteriyor biliyorsunuz, TÜİK ara sıra doğru yapıyor kanaatindeyim tazminat konusunda.

Buyurun.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, espriniz baş tacı ama siz tarafsızlıkla Meclisi yönetecek olan, İç Tüzük’le yönetecek olan bir Başkan Vekilisiniz, CHP Kocaeli Milletvekili değilsiniz şu an zaten Engin Bey TÜİK’e demediğini bırakmadı, istedikleri her şeyi de söylediler.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kanuna geçelim, kanuna hadi, yürü kapat.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fakat şöyle Sayın Başkanım: Eğer rakamlar o kadar revize olmuşsa muhtemelen bir daha incelesin Engin Bey ya hakaretlerinde artış vardır ya mükerrerlik vardır ya avukatlık ücreti artmıştır falan falan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Hırsıza, hırsız denir kardeşim, hırsıza hırsız denir; ne artışı olacak, ne artışı olacak.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Yine, dava açacak. Bakın, hırsızlık iddiası ağır bir itham, kim olursa olsun yapmamak lazım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hiçte değil, hiçte değil rakamlar burada. Vatandaşın 200 paket makarnasını çalmışsınız.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Engin Bey, siz tecrübeli bir Grup Başkan Vekilisiniz.

BAŞKAN – Sayın Altay, Turan’ı dinleyelim lütfen.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bana konuşuyor ama Sayın Başkan,  Genel Kurula hitap etmiyor ki.

BAŞKAN – Lütfen siz de Genel Kurula hitap edin Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, ben şu kanaatteyim…

BAŞKAN – Kurumların böyle tazminat açmasını da anlamış değilim ben.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sen TÜİK’in avukatı mısın? AK PARTİ Grup Başkan Vekilisin, TÜİK’in avukatlığı sana mı kaldı. 

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İki dakika izin verirsen dava da açmayacağım söz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vermem. Aç, aç sen de aç.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurun dinliyoruz sizi.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, TÜİK, RTÜK başkası. Bakın, bu kurumlar eleştirilebilir, uygulamaları hatalı olabilir diye düşünülebilir ama bunlar bu memleketin kurumları. Osmanlı’nın 1329’undan beri, TÜİK kurum olarak var bu memlekette, eski zamanlarda tarıma ilişkin, istatistiklere ilişkin vardır.

ERHAN USTA (Samsun) – Hiç bu kadar itibarsızlaşmamıştı.

YÜKSEL MANSUR KILINÇ (İstanbul) – Şimdiye kadar tartışılmamıştı da şimdi tartışılıyorsa.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, yapmayın, bu ayıp bir şey ya.

BAŞKAN – Sayın Turan, siz Genel Kurula hitap edin. Sayın Milletvekilleri, lütfen müdahale etmeyelim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama Altay Bey bağırırken, kızarken ağzımızı açmadık iki dakika tutun grubunuzu Sayın Başkan.

BAŞKAN – Yakın olunca böyle oluyor.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bu kurumlar bu devletin kurumları; bu kadar -fütursuz demek istemiyorum ama- sert, ağır ithamların doğru olmadığı kanaatindeyim.

TÜİK’in tüm araştırmaları, metotları uluslararası standartlarda hayata geçen bir uygulamadır. Tüm kurumların raporları -BM’si, AB’si, bütün OECD raporları- ilgili kurumlara giden raporlardır. Dolayısıyla, eleştirme -yine diyorum- baş tacı ama bu kadar heyecanlanmaya, bu kadar kızmaya gerek olmadığı kanaatindeyim. Valla, ben de TÜİK Başkanı olsam hemen dava açarım bu üsluba, bu tarza; olmayacak laflar söylendi. Bu insanların evlatları var, aileleri var; böyle davranmayın. Ben de burada aynı üslupla “CHP Grup Başkan Vekili şudur, budur.” desem dava açar bana, açması gerekir. O yüzden bence eleştiri ile tahkir, hakaret ince bir çizgidir, tutmak lazım diye düşünüyorum. TÜİK eleştirisi başka bir şey, TÜİK’e “hırsız” demek itham etmek başka bir şey.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siyasi eleştiri yapıyor, anlamıyor musun?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, küfürbaz bey, siz ne… Gel buraya da o zaman.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siyasi eleştiriyi anlamıyor.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ya, gazel okuma dinle!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – En arkaya geçmiş küfürleri çok önde olduğu için Sayın Başkan. Buraya gel, duymuyorum ne dediğini.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri…

Siz onları duymayın Turan, Genel Kurula hitap edin lütfen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Turan’ın mikrofonunu açalım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, en son küfürden ceza alan vekil en arkaya geçmiş, laf yetiştiriyor. Ayıp ya!

Neyse, Engin Bey’in bu Meclisi sabote etme girişiminden sonra kendi konuma dönmek istiyorum. Güzel bir konu Sayın Başkan. Biliyorsunuz, 2023 yılının Âşık Veysel Yılı olarak kutlanmasına ilişkin Cumhurbaşkanlığı genelgesi yayımlandı. Ayrıca, Âşık Veysel’in vefatının 50’nci yılı 2023 yılı idi biliyorsunuz, UNESCO tarafından da anma ve kutlama yıl dönümü olarak eklenmişti. Hem UNESCO’da dünya nezdinde hem Türkiye’mizde bu yıl Âşık Veysel Yılı olarak değerlendirilecek. Âşıklık geleneğinin en önemli temsilcilerinden, yalın bir Türkçe'yle hüznün yanı sıra, yaşama sevinci, doğa ve insan sevgisi, dostluk, birlik ve beraberlik üzerine eserler ortaya koyan halk ozanımız Âşık Veysel’i yâd etmek için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Kaçıncı defa açıyorsunuz Başkanım?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – …bu yıl boyunca yurt içinde ve yurt dışında çok sayıda etkinlik yapılacak. Bu vesileyle gönüllerde taht kuran, bu toprakların diliyle konuşan, asırlar sonra bile hatırlanacak olan büyük halk ozanımız Âşık Veysel'i rahmetle, saygıyla yâd ediyoruz. Engin Bey'le beraber de bu törenlere katılmayı teklif ediyorum Sayın Başkanım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkanım, Sayın Turan bana yönelik açılan tazminat davalarından müşteki rahatsız olduğum şekilde anlaşılacak bir konuşma yaptı.

Yerimden pek kısa bir düzeltme yapmamız gerekir, rahatsız değilim.

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre bir dakikalık bir söz vereyim size.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Neyi düzeltecekmiş bir daha söyler misiniz Başkanım?

BAŞKAN – Buyurun.

 

 

 

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi ben “Bana niye dava açıyor?” demedim, bilakis “Bunlar olabilir.” dedim ama altı ay önce 30 bin liralık açtığı dava için şimdi 50 bin liralık açıyorsa… Enflasyon olarak yüzde 66,5 hesabı yapmış “Aynı hesabı resmî olarak da yapsın da milletin sofrasından süt, ekmek, makarna çalmasın.” dedim ya; bunun için dava açılıyorsa o dava benim şeref madalyamdır. (CHP sıralarından alkışlar) Parayı da hep beraber öderiz. (CHP sıralarından “Öderiz.” sesleri, alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, ben de sataşmadan söz hakkı istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayda!

ATİLA SERTEL (İzmir) – Beni zikrederek “En son küfürden ceza yiyen vekil.” dedi; söz hakkımı kullanmak istiyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Küfürbaz.” dedi, evet.

BAŞKAN – Buyurun…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, böyle bir usul yok.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Küfürbaz.” dedin adama ya.

ATİLA SERTEL (İzmir) – “Küfürbaz.” dedin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır “Beyefendinin küfürbazlığına ilişkin zaptı çıkarırım, size gösteririm.” başka bir şey ama ne demek şimdi bu?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Küfürbaz.” dedin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Olmaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

ATİLA SERTEL (İzmir) – “Küfürbaz.” dedin. Bakın, sizin insanlara iftira atmakta hiçbir şekilde üstünüze çıkacak kimse yok Türkiye'de. İftiracısınız, çok açık ve net söylüyorum. Siz konuları çarpıtan, kelimeleri kırpan, kelimelerin içerisinden -Tayyip Erdoğan'ın çıkıp da Genel Kurulda- insanların izzetinefsiyle, şerefiyle oynayacak görüntüleri sergileyen bir yapısınız. Siz, gerçekten, Türkiye'de hiçbir konuda doğru söylemeyen bir partinin mensuplarısınız. Buradan açık ve net söylüyorum. O gün, orada oturan Adana milletvekilimizle kendi aramızdaki konuşmanız sonucunda, Elitaş buraya gelerek, benim küfrettiğimi söyleyerek buraya beni şikâyet etti. Çok açık ve net söylüyorum, Allah var yukarıda, burada o arkadaşlar var. Ben burada Numan Kurtulmuş'a söz atarken “Siz getirdiniz FETÖ'cü yargıçları, siz getirdiniz FETÖ'cü komutanları” derken “Bütün yapıyı siz değiştirirken, Atatürkçü subayları Silivri'de zindanlarda çürütürken, siz atadınız.” derken, yan taraftan bana “Sen FETÖ'cüsün, FETÖ'cü ağzıyla konuşuyorsun.” dediler, ben de “Ne kadar FETÖ'cü varsa nokta nokta...” dedim, kimseye asla ve asla küfretmedim. Yedi yıldır milletvekili olarak çalışıyorum, görev görüyorum burada, Allah’a çok şükür kimsenin hakkını yemedim, kimsenin kul hakkını yemedim. Bir kez kavgaya karıştım, o da Anayasa görüşmeleri dışında… O arkadaştan da burada özür dilerim, o kavganın esnasında elimde olmayan bir nedenle çıkan bir şiddet olayıydı. Onun dışında asla ve kata kimseye kötü sözüm olmadı.

Bülent Turan mı, Bülent neyse, beyefendiyi buradan kınıyorum. Gerçekten çok ayıp ettiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Turan… İsterseniz kürsüden konuşabilirsiniz.

Buyurun.

 

 

 

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, meselenin böyle şahsileşmesini doğru bulmuyorum. İnsanlar kızar, hata yapar; hepsi baş tacı fakat sizi bu konuda haddim olmayarak uyarmak istiyorum. Bu kürsülük bir iş değil, istirham ediyorum. .

ATİLA SERTEL (İzmir) – Niye konuşuyorsun o zaman “Küfürbaz.” dedin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Şöyle, ben şimdi konuşmamı yaparken asgari bir nezakettir, mesela, Engin Bey konuşurken espri yaptı güldük, hiç araya girmedik. Ben bir partinin Grup Başkan Vekiliyim ve CHP’nin eleştirilerine cevap veriyorum.

BAŞKAN – Evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – En arkadan bir ses geliyor, en arkadan ama döndüm…

BAŞKAN – Doğru.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siyasi eleştiri yapıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir defa benim konuşmamın kesilmesi nezaketsizlik, terbiye problemi.

…en arkadan, bir defa burası boş, insan arkaya niye oturur?

ATİLA SERTEL (İzmir) – E, olabilir.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hadi onu da geçtim, gördüğüm tablo şu: En son küfür tartışmasına konu olan şahıs orada bana laf atıyor. “Yapma.” dedim ya. Bunu demeyecek miyim ben?

ATİLA SERTEL (İzmir) – Siyasi eleştiri yapıyorum Bülent Bey, siyasi eleştiri.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir daha söylüyorum, o gün ne olduğu, ne olmadığı benim işim değil ama bu Meclis oy birliğiyle o ifadenin doğru olmadığına karar verdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHİR POLAT (İzmir) – Ben oy vermedim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Son cümle...

BAŞKAN – Evet, tamamlayalım lütfen.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Oy birliği değil, oy çokluğu!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Oy birliği değil!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kaldı ki konu Atila Bey’in konusu falan değil, biz Meclisi konuşuyoruz, görmediğim  bir yerden laf atıyor.

BAŞKAN – Evet.

MAHİR POLAT (İzmir) – Oy birliği değil!

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir, Beyefendiyi küfür veya kendi ifadesiyle “benzeri” tüm ifadelerden uzak durmaya davet ediyorum. İki, en arkada her ne yapıyorsa olmamaya, daha makul bir ortama davet ediyorum. Üç, bir Grup Başkan Vekili konuşurken, kendi Grup Başkan Vekili varken asgari bir saygı beklemeyi de kamuoyunun takdirine bırakıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Ya, bizim Genel Başkan konuşurken  ona laf attı sizin grup. Bizim Genel Başkana bile laf attılar sizinkiler.

MAHİR POLAT (İzmir) – Oy çokluğu o, oy birliği değil.

BAŞKAN – Evet, söz verdim. Gerekçesini de söyleyeyim niye söz verdim? Ben, Atila Bey’in öyle bir küfürlü ifadeyi başkası için kullandığını düşünmüyorum, çok uzun senelerdir de tanıyorum. Kendini ifade etmesi ve o olayın yanlışlığının da herkes tarafından bilinmesi gerektiğine inandığım için…

ATİLA SERTEL (İzmir) – Kendisi de biliyor, kendisi de çok iyi biliyor.

BAŞKAN – …diğer arkadaşlar da eleştirirken bunu kullanarak eleştirmemeleri daha doğru olur diye düşünüyorum, onun için de söz verdim. Bu kadar da hakkım olduğunu düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Canınız sağ olsun Sayın Başkan.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Oy birliğiyle çıkmadı, oy birliğiyle çıktı.

MAHİR POLAT (İzmir) – Başkanım, kayıtlara geçsin oy birliği değil.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hakaret ediyorsun, ben sana siyasi eleştiri yapıyorum.

BAŞKAN – Evet, biraz ortamı yumuşatalım. Güzel de gidiyorduk, Engin Bey’le güzel de böyle karşılıklı atışıyordunuz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hayır, girmese çok keyifli tartışıyorduk.

ATİLA SERTEL (İzmir) – Hakaret ediyorsun, hakaret ediyorsun.

BAŞKAN – Evet, evet, yumuşatalım ortamı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Atila Bey girmese o kadar tatlı tartışıyorduk ki. Yapmayın yani.

BAŞKAN – Sıkıntı yok, sıkıntı yok Sayın Turan.

ATİLA SERTEL (İzmir) – En büyük küfürbaz sizsiniz. Milletin anasını bellediniz, anasını; perişan ettiniz.

BAŞKAN – Sayın Sertel, lütfen, rica ediyorum…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, zapta geçiyor mu yine? Devam ediyor beyefendi.

BAŞKAN – Ben duyamıyorum, duyulmuyor Sayın Turan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Söylesene bir daha dediklerini.

ATİLA SERTEL (İzmir) – En büyük küfürbaz sizsiniz.

BAŞKAN – Sayın Kaya, buyurun.

 

 

 

YILDIRIM KAYA (Ankara) – Sayın Başkan, çok teşekkür ederim.

Bugün kamu çalışanları ve emeklileri Türkiye genelinde insanca yaşanacak ücret, vergide adalet talebiyle 100 bin imza toplamışlardı. Meclis Başkanlığına bu imzaları getirip teslim ettiler. EĞİTİM-İŞ Başkanı ve GENEL SAĞLIK-İŞ Başkanının 100 bin imzasının takipçisi olacağımızı… Onların Ulus meydanında haykırışına bir yandaş sendikanın toplantısında “Yüzde 25 artış yapıyorum.” diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan bugün de grup toplantısında, onların 100 bin imzasından sonra “Yüzde 5 daha artırdım.” dedi. Sanki mezatta mal satılıyor gibi açıklamalar yapılıyor ama hiç kimse unutmasın, yandaş sendikaların huzurunda yandaşlık yapanlara, alkış alacağım diye açıkladığınız ücret ne emeklileri ne de kamu çalışanlarını tatmin etmemiştir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

 

 

 

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Düzce ilimiz geçtiğimiz dört yıl içinde 2’si sel felaketi, 1’i deprem olmak üzere 3 kez doğal afetlerle karşı karşıya kalmıştır. Bu yaşanan afetlerden sonra devletimiz bütün imkânlarla Düzceli hemşehrilerimizin yanında olmuş ve yaraların sarılması için elinden geleni yapmıştır. Ancak 18 Temmuz 2019 tarihinde yaşanan sel felaketinin sonucunda yıkılan köprülerin yapımına hâlâ başlanamamış olması, Düzceli hemşehrilerimizi ziyadesiyle üzmektedir. Aradan geçen üç buçuk yıllık zamanda yapılan ilk ihale iptal edilmiş, yeni yapılacak ihalenin tarihi belli olmasına rağmen pek bir ilerleme kaydedilememiştir. Yine, aynı tarihte yıkılan ve yapımı DSİ üçüncü bölge tarafından üstlenilen Akçakoca’nın Uğurlu köyünü Kocaali’ye bağlayan Bezirgan Köprüsü’nde de durum farklı değil.

BAŞKAN – Sayın Yalım…

 

 

 

ÖZKAN YALIM (Uşak) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şu an ülkemizde 6 milyonun üzerinde araç maalesef muayenesiz yani araç muayenelerden geçememiştir. TÜİK enflasyon rakamını 64,27 olarak açıkladı. Peki, madem TÜİK 64,27 olarak açıkladı, neden araç muayene ücretlerine yüzde 123 zam yapıldı? Buna göre traktör, motosiklet ve motorlu bisiklet 575,84 TL’ye yükseldi. Otomobil, minibüs, kamyonet, özel amaçlı taşıt, arazi taşıtı, römork ve yarı römork 1.130,44 TL’ye; otobüs, kamyon, çekici ve tanker 1.528,10 TL’ye yükseldi. Bu rakamlarla 6 milyon olan muayenesiz araç trafikte dolaşırken bu 6 milyon araç göreceksiniz, en yakın zamanda 10 milyon, 12 milyonlara ulaşacaktır. Ben buradan tekrar Cumhurbaşkanını uyarıyorum.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

 

 

 

BAŞKAN – Sayın Milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığının İç Tüzük’ün 21’inci maddesi uyarınca Ankara Milletvekili Sayın Murat Emir’in Dışişleri Komisyonu üyeliğinden geri çekildiğine ilişkin yazısı 4 Ocak 2023 tarihinde Başkanlığımıza ulaşmıştır.

Bilgilerinize sunulur.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

                             

 

 

                                                                                           4/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Erhan Usta

Samsun

Grup Başkan Vekili

 

Öneri:

Grup Başkan Vekili İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu ve Adana Milletvekili İsmail Koncuk tarafından, en düşük emekli maaşının asgari ücret seviyesine getirilmesi ile memur, işçi ve emekli maaşlarının hangi yöntemlerle tespit edileceğinin ve alım gücünün artırılması için yapılması gerekenlerin belirlenmesi amacıyla 28/12/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/1/2023 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Adana Milletvekili Sayın İsmail Koncuk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Dün Sayın Cumhurbaşkanı tarafından emekli ve memurlar için yüzde 25 oranında bir zam yapılacağı açıklanmıştı. Aslında zam değil tabii; zam, toplu sözleşmede alınan karar gereği yüzde 8. Bir kısmı yani 7,8’lik kısmı enflasyon farkı, dünkü açıklamada da 8,52 civarında bir refah payını Sayın Cumhurbaşkanı emekli ve memurlara layık gördü ve açıkladı ama akşam sosyal medyada çok ciddi tepkiler oluştu; işte “Al zammını başına çal.” filan gibi çok ciddi tepkiler oluştu, her ne kadar alkışlayan sendikalar olsa da tepkiler de oluştu. Ve bugün Sayın Cumhurbaşkanı yüzde 5’lik bir artışla zammı yüzde 30’a çıkarmış -zam demiyorum tabii, toplam rakamı söylüyorum- 3.500 TL olan en düşük emekli maaşını da 5.500 TL yani yüzde 57’lik bir artış sağlamış.

Değerli milletvekilleri, bakın, böyle torbadan tombala çeker gibi zam olmaz; dayanağınız nedir? Dün Sayın Cumhurbaşkanı o refah payını yani 8,52 oranında tespit ettiği refah payını neye göre tespit etti ya? Hangi ekonomik gerekçelerle yüzde 8,52 bugün 13,52’ye çıktı? Memurlar ve memur emeklileri için, BAĞ-KUR ve SSK emeklileri için 14,52 oranında oldu refah payı, sadece ondan bahsediyorum. Bunun bir bilimsel yöntemi olmalı. Şimdi, Engin Altay Bey TÜİK’le ilgili burada birçok şey söyledi. Tabii, TÜİK inandırıcılığını kaybetti, ben aynı cümleleri kullanarak bir davaya konu olmak da istemiyorum, inandırıcılığını kaybettiğini herkes biliyor; onu tartışmaya gerek yok, TÜİK’i tartışmıyoruz ama hangi bilimsel yöntemle bu refah payı tespit edildi?

Bakın, ben size bazı rakamlar okuyacağım: 8.500 TL asgari ücret tespit edildi, hayırlı uğurlu olsun, çok daha fazla olmasını İYİ Parti olarak arzu ederdik. Ki 9.600 TL teklif edildi, Genel Başkanımız en düşük emekli maaşının da 8.500 TL’ye yani asgari ücret seviyesine çıkarılmasını ısrarla savunuyor ve bugün de grup toplantımızda ifade etti; nasip olursa yapacağız.

Bakın, asgari ücretle oranladığımızda -asgari ücreti bir ölçü olarak alıyorum burada, artış fazladır anlamında söylemiyorum- 2015 yılında        -güzel bir araştırma yapılmış bakın- bir öğretmen asgari ücretin 3 katını alıyordu, ortalama memur maaşı asgari ücretin 2,2 katıydı, bir profesör maaşı asgari ücretin 6,4 katıydı. Şimdi, ortalama memur maaşı -bugün itibarıyla söylüyorum- asgari ücret seviyesindedir; ortalama memur maaşı 8.800 TL.

Şimdi, biz bir zam yaparken ortaya rakamları koyacağız. Genelde, 2018 yılından bu yana çok ciddi kayıplar meydana geldi, pandemi döneminden bu yana ele aldığımızda kayıplar çok daha fazla arttı yani bunları rakam rakam söylemeye gerek yok, bunu herkes biliyor; emeklilerimiz biliyor, memurlarımız biliyor, işçilerimiz biliyor, bunları tek tek saymayacağım. Bu rakamları ortaya koyarız ve deriz ki: “Kardeşim, memurumuzun kaybı bu yıllar içerisinde şu kadar, şu kadar zam yapıyoruz.” Siz asgari ücreti yüzde 54,66 oranında, devletin alacaklarını yüzde 122,93 oranında artırırken memura dönüp de “Ben sana yüzde 30 veriyorum.” “En düşük emekli maaşını da 2 bin TL artırarak 5.500 TL yapıyorum.” diyemezsiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Yüzde 5 artışı olumlu buluyoruz, amenna ama yeterli mi? Hayır. Buradan şunu yapmamız lazım, en azından, bu rakam kurtarmaz, kurtarmayacaktır. Çünkü 4 kişilik bir ailenin yoksulluk sınırı TÜRK-İŞ’in açıklamasına göre 25.365 lira, 25 bin. Siz, memura yüzde 5 verdiğinizde, ortalama memur maaşında 400-450 TL'lik bir artış meydana getiriyorsunuz. Bu yeter mi? Yetmez. Şunu yapalım: Bütün emeklilere ve bütün memurlara artı 2 bin TL seyyanen zam yapalım, bunu bekliyoruz, bunu sendikalar da dile getirsin. 2.000-2.500 TL civarında bütün memur ve emeklilere seyyanen zam yapılması gerekir diyorum, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun Sayın Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan. Değerli milletvekilleri, İYİ Parti Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, sonunda söyleyeceğimi başta söyleyeceğim: Siz emekliyi de emekçiyi de memuru da enflasyonun altında eze eze yere yapıştırıp pestile çevirdiniz. Zenginliği topluma yaymak yerine zenginlere kaynak transferi yaratarak, fakir ve size muhtaç bir halk yaratarak insanları sefalete sürüklediniz. Kötü ve beceriksiz ekonomi politikalarınızın ortaya çıkardığı bu derin yoksulluk, maalesef, emeklinin de emekçinin de memurun da alım gücünü iyice zayıflatmıştır.

En temel ihtiyaçlara ulaşım dahi neredeyse imkânsız bir hâle geldi. Elektrik, su, doğal gaz gibi ihtiyaçlarını karşılamakta zorlanan bir toplum ortaya çıktı, kiraya değinmiyorum bile. Bugün emekliye reva görülen en düşük ücretle Ankara’da bir daire bile kiralamak neredeyse mümkün değil. Bakınız, 2002 yılında en düşük emekli aylığı 257 lira, asgari ücret ise 184 lira idi yani en düşük emekli aylığı asgari ücretten yüzde 40 daha fazlaydı. 2022 yılına gelindiğinde en düşük emekli aylığı 3.500 lira, asgari ücret ise 5.500 lira oldu yani asgari ücretin yüzde 36 altında emekliye maaş verdiniz. Gerçekten biraz utanmak lazım, “Memura bu kadar zam yaptık, emekliye bu kadar zam yaptık.” demek aymazlıktır. İnsanlarda alım gücü bırakmadınız. İki ay içinde bu zamların hiçbir işe yaramayacağını göreceksiniz çünkü yönetemeyen, patinaj yapan bir iktidar var. Diğer yandan, açlıktan, zam oranları halkın cebine girmeden eriyip yok oldu bile.

Yeni yıl yeni zamlarla gelmiştir. İnsanlar her yıl bir önceki yılı özler duruma geldi. İşte, bugün, EYT’liler yıllarca süren haklı ve onurlu mücadelenin sonunda nihayet istediklerini alabilmişlerdir fakat şöyle bir gerçeklikten de bahsetmek lazım: Bugün emeklilerin aldığı ücretle geçinebilmesi neredeyse değil, kesinlikle imkânsızdır. Dolayısıyla, insanlar emekli olunca bile rahata, huzura kavuşamayacaklar, yine çalışmak zorunda kalacaklar. “Bizi kıskanıyorlar.” dediğiniz ülkelerin emeklileri dünya turu atarken bizim emeklilerimiz hayatta kalma mücadelesi veriyor. Gözyaşı döken emeklilerimize bakıp biraz utanmanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Asgari ücret, bütün dünyada, verilebilecek en az ücret olarak tarif edilir yani bu ücretin altında bir ücretin teklif bile edilmemesi gerekir. Emekli maaşlarına kesinlikle iyileştirme yapılması ve en az asgari ücret seviyesine çıkarılması gerekmektedir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Tekirdağ Milletvekili İlhami Özcan Aygun.

Buyurun Sayın Aygun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Teşekkür ederim Başkanım.

Yüce heyetimizi ve ekranları başında bizleri izleyen saygıdeğer yurttaşlarımızı sevgi ve saygıyla selamlıyorum. İYİ Partinin memur, işçi ve emekli maaşları hakkındaki grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak İYİ Partinin grup önerisini desteklediğimizi ifade ederek sözlerime devam ediyorum. 

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bravo!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından açıklanan zam oranları esasında AK PARTİ’nin iktidarda kalmak için yaptığı son çırpınışlardır. Yani, artık bunlar beyhude çırpınışlardır çünkü ne yapılırsa yapılsın enflasyon canavarına yenilen bir düzen oluşmuştur. Fiyatlar günlük, saatlik değişmektedir. Paranın pul olduğu böyle bir dönem hiç yaşanmamıştır.

Asgari ücret, yavru vatan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyetinde dahi 11.800 liradır, bizde ise 8.500 lira. Simit olmuş 7 lira, hangi iyileşmeden bahsediyorsunuz diye merak ediyorum. Yaptığınız tüm hamleler iki gün sonra boşa düşüyor. TÜRK-İŞ’in aralık ayı için açıkladığı açlık sınırı 8.100 lira, yoksulluk sınırı ise 26.485 lira. Şu anda yapılan yüzde 30 zamla birlikte en düşük memur maaşı 10.442 lira olmuş yani düşünebiliyor musunuz, yeni işe başlayan bir karı koca yoksulluk sınırının altına maaş alıyor. Gelelim en düşük emekli maaşına, 5.500 lira emekli maaşını bugün Cumhurbaşkanı açıkladı yani yirmi dört saat geçmeden hem memura yüzde 5 zam hem de emekliye ilave zam verildi. Ya, ne oldu, neden korkuyorsunuz, nedir bu telaşınız diye merak ediyoruz.

Bir bakın, emekli olan iki karı kocamızın maaşıyla... 5 bin lira ev kirası var. Yine, bakınız, sizin yaptığınız iyileştirmeye bakın; az önce Sayın Özkan Yalım Vekilimizin dediği gibi bir emeklimizin aracı varsa, TÜVTÜRK’te 5 tane aracı dahi muayene yaptıramıyor verdiğiniz maaşla. Sizin bu iyileştirmeniz ne kadar doğru, ben merak ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

Bakınız, Genel Başkanımız Sayın Kılıçdaroğlu yıllardır, en düşük emekli aylığı alanların durumunu dile getiriyor. 26 Kasım 2019’da yaptığı açıklamada da 847 bin vatandaşımızın bin lira altında emekli maaşı aldığını ifade etti. Kim inkâr etti? Sarayındaki zat inkâr etmişti ama daha sonra dedi ki: Haklısınız. Bin lira, sonra 1.500, sonra 2.500, bugün 5.500 oldu ancak enflasyondaki büyük patlama sebebiyle emeklinin yaşama standardında yükselme olmadığı gibi geçinmesi de maalesef imkânsız hâle geldi. Şu anda BAĞKUR emekli aylığı 6.151 liraya çıktı. Size soruyorum: Bu fiyatlarla geçinmek mümkün mü? İki karı koca BAĞ-KUR emeklisi neredeyse açlık sınırının içerisinde yaşayacak hâle gelmişler. Ev kirası Ankara’da 5 bin lira  olmuş, vatandaşımız artık zihni sinir projelerle üreterek yaşamını sürdürüyor; limon yerine limon suyu, bayat ekmek alıp çocuklarına bayat ekmek yediriyor. Anne sabah kahvaltısında çocuğuna bir yumurta değil yumurtayı yarıya bölerek çocuklara yedirir hâle gelmiş ve simit o hâle gelmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Simit alamaz oldu vatandaş, simit!

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Geçtiğimiz günlerde Saray ilçemizde esnaf ziyareti yaparken içim cız etti; bir markete girmiştim, bir kadınımız gelmiş kırık peynir soruyor. Vatandaşı artık bütün peynir alamaz hâle getirdiniz, kırık peynir hâle getirdiniz. Bu, AK PARTİ ve Cumhur İttifakı’nın ülkeyi getirmiş olduğu güzel tablosu! (CHP sıralarından alkışlar) Evet, en güzel tablo bu! Vatandaş artık peynir yiyemiyor, lor yiyor ve kırık peynir alıyor.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Onu da bulursa…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Değerli arkadaşlar, sizler her şeyi güzel gösteriyorsunuz ama çıkın sokağa, bir görün; vatandaş artık perişan hâlde, çocuklarımız bayat simit, bayat ekmek kuyruğunda. Ya, ülkenin yirmi yıldan sonra gelmiş olduğu tablo bu mu? Siz, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ndeki asgari ücretli vatandaşlarımıza 11.800 lira verilirken kendi ülkesindeki asgari ücretlilere 8.500 lirayı reva gören bir yönetim oldunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Devamla) – Artık gidiyorsunuz; gelmekte olan geliyor, gitmekte olan gidiyor diyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Markete gidemez oldu vatandaş, markete!

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden İzmir Milletvekili Sayın Yaşar Kırkpınar.

Buyurun Sayın Kırkpınar. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Evet, teşekkür ediyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti grup önerisi üzerinde AK PARTİ Grubumuz adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri takip eden aziz milletimizi saygıyla sevgiyle selamıyorum.

Değerli arkadaşlar, yaklaşık iki yıldan beri dünyayı kasıp kavuran bir pandemi ve yanı başımızda cereyan eden savaşlarla karşı karşıyayız. Dünyada tüm ekonomiler durdu, çarklar işlemez hâle geldi, en büyük ve en güçlü devletlerin ekonomileri âdeta çöktü; buna hep birlikte şahit olduk. Türkiye’nin kazancını, zenginliğini çalışanlarımız başta olmak üzere milletimizin bütün fertleriyle kararlı bir şekilde paylaştığımızı ifade etmek istiyorum.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal olsun diyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Memur ve emekli maaş artışlarını da bu kapsamda değerlendirdik. Çok şükür dünyanın her ülkesine ürün satan, bölgesinin üretimcisi olarak görünen bir ülke konumuna bugün itibarıyla gelmiş bulunmaktayız. İnşallah, 2023 ihracatta da hedef büyüttüğümüz bir yıl olacak.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – İthalatı da söyle, ithalatı.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Aralık ayı tüketici enflasyonu yüzde 1,18; bir önceki aralık ayına göre yıllık bazda yüzde 64,52 olarak açıklandı. İnşallah, önümüzdeki aylarda da enflasyondaki bu düşüş seyrinin devam edeceğini yine hep birlikte göreceğiz. Tabii ki enflasyon oranlarının belli olması memur ve emekli maaşlarının da şekillenmesi anlamına geliyor. Memur maaşlarında yüzde 87 oranında artış gerçekleştirmiştik. Ayrıca, ek gösterge gibi pek çok adımla kamu çalışanlarımıza da yine bu kapsamda ilave destekler sağlamıştık.

EYT problemini -şükürler olsun ki- biz çözdük. Yine, asgari ücret oranında tüm ücretlerden vergiyi bizler kaldırdık. En düşük emekli maaşı 5.500 TL ve asgari ücret de dolar bazında yine tarihi bir seviyeye ulaştı; 455 dolarla en yüksek seviyesine çıkmış oldu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Budur işte, bravo!

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Yine, asgari ücret desteğini bugün itibarıyla 400 TL’ye çıkarmış olduk.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Bir bardak çayı da 9 liraya çıkardınız.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Açıklanan 2022 yılı enflasyon oranına göre kamu görevlilerinin maaş artış oranı yüzde 16,48 olarak uygulanmıştı. SSK ve BAĞ-KUR emeklilerine de bu oran yüzde 15,4 olarak ortaya çıkmıştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Memur emeklileri ve diğer tüm emeklilerimizin maaş artış oranının yüzde 30 olarak uygulanacağı Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandı.

Biliyorsunuz, memur ve emeklilerin maaşları yasayla yılda 2 defa güncellenerek güvence altına alınmıştır. Açıklanan yüzde 30’luk artış altı aylık bir artıştır, 2’nci altı ayda da artışlar güncellenerek devam edecek. Dolayısıyla bizler toplumumuzun bütün kesimlerinin yanındayız. Yoksulumuzu, garibanımızı, asgari ücretlimizi, memurumuzu, emeklimizi; dul ve yetimimizi, yaşlılarımızı, engellilerimizi yani tüm kesimlerimizi Sayın Cumhurbaşkanımızın da ifade ettiği gibi enflasyona bugüne kadar ezdirmedik bundan sonra da ezdirmeyeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Canını okudunuz, canını okudunuz.

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Bizler, AK PARTİ hükûmetleri olarak her zaman aziz milletimizin yanında olduk bundan sonra da olmaya devam edeceğiz. Dolayısıyla bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Seçime kadar yüzde 50’ye çıkarırsınız, beşer beşer artırırsınız.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Haftada 5 puan, haftada 5 puan...

YAŞAR KIRKPINAR (Devamla) – Ben Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Her hafta 5 puan artırırsınız.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kırmızı biberin kilosu 50 lira olmuş.

BAŞKAN – İYİ Parti Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın İlhan…

 

 

 

METİN İLHAN (Kırşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Anadolu, derin bir tarihsel kültüre sahip olması bakımından ülkemiz için çok önemlidir. Unutulmamalıdır ki Anadolu’nun kalbi de Hacı Bektaş’tan Ahi Evran’a, Yunus Emre’den Âşık Paşa’ya bu toprakları mayalayan âlimler sayesinde Kırşehir’de atmaya başlamıştır. Ancak Kırşehir mevcut tarihî birikimine ve coğrafi konumuna rağmen ticaretten turizme, eğitimden yer altı kaynaklarına çok önemli bir merkez olması gerekirken ne yazık ki her anlamda vasat kalmış bir il izlenimi vermektedir. Kırşehir’de jeotermal, tarıma dayalı potansiyelinden güneş enerjisine, biyogazdan rüzgâr enerjisine üretime dayalı her türlü enerji potansiyeli mevcuttur. Ancak tek sorun yıllardır Kırşehir’in bu kaynaklarını görmezden gelen iktidar ve onların yerel kadrolarının başarısızlıklarıdır. İktidarımızda Kırşehir’i makûs kaderini mutlaka değiştirip sahip olduğu çok önemli bu kaynakların işlevsel olarak kullanıldığı, bölgesinde üretim merkezi bir şehir hâline getireceğiz diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Aycan…

 

 

 

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, çevre kirliliği felakettir. Çevre kirliliğinin önlenmesi konusunda yapılan çalışmaları destekliyoruz. Sıfır Atık Projesi ısrarla sürdürülmelidir. Her vatandaşın, her kuruluşun sıfır atık konusunda duyarlı olması zorunluluktur. Geri dönüşüm konusundaki çalışmaları da destekliyoruz, özellikle ülkemizdeki atıkların geri dönüşüme kazandırılması çalışmaları özendirilmeli ve teşvik edilmelidir; aynı duyarlılığı özellikle sanayi kuruluşları olmak üzere tüm kuruluşlardan da bekliyoruz. Sıfır atıklı üretim, yüzde 100 geri dönüşüm esas alınmalıdır; ayrıca, sanayi kuruluşlarının mutlaka arıtma tesisi olmalıdır, yüzde 100 arıtma yapıldıktan sonra atık su doğaya verilmelidir. Sanayi kuruluşlarının filtreleri mutlaka çalıştırılmalıdır. Kahramanmaraş’ta 3 ıslah organize sanayi bölgesi için ortak arıtma tesisi mutlaka bir an önce kurulmalıdır, bunu beklemekteyiz. Çevre sağlığı yaklaşımı yerleşmeli, çevre sağlığı teknisyeni ve çevre mühendisi istihdamı artırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Aydınlık…

 

 

 

AZİZ AYDINLIK (Şanlıurfa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

“Altın çağını yaşayacak.” denilen pamuk yanlış politikalarla çiftçinin kara kâbusu oldu. 17 liraya mal edilen pamuk şu anda 10-12 liraya satılıyor; 5,5 liraya mal edilen mısır şu anda 4-4,5 liraya satılıyor. “Enflasyonun boynunu kırdık.” diyenlere sesleniyorum, kırılan çiftçinin boynu oldu. Taban fiyatı belirsizliği, destek yetersizliği, mazot, gübre ve ilaç maliyetlerinin fahiş şekilde artışı çiftçinin boynunu kırdı. Yanlış politikalarınızla son on beş yılda 3,5 milyon tarım arazimizi kaybettik. Allah'ın izniyle başta çiftçi olmak üzere milletimiz sizi sandıkta gönderecek.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

                                                                                           4/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Meral Danış Beştaş

          Siirt

Grup Başkan Vekili

Öneri:

4 Ocak 2023 tarihinde Batman Milletvekili Mehmet Ruştu Tiryaki ve arkadaşları tarafından verilen 23349 grup numaralı Kobani davasındaki hukuk dışı uygulamaların araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 4/1/2023 Çarşamba günkü birleşiminde yapılması önerilmiştir

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.

Buyurun Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 2014 ve 2015 yılı insanlık tarihine çok önemli iki yıl olarak geçti, tarih boyunca da asla unutulmayacak. Ne oldu? Haziran ayı başında IŞİD üç gün içinde Musul'u kuşattı ve ele geçirdi. Ağustos ayında Şengal'de Ezidilere karşı Birleşmiş Milletlerin de uluslararası bir soykırım olarak kabul ettiği bir katliam yaşandı ve Şengal soykırımından bir ay sonra, eylül ayında Kobani'yi IŞİD kuşattı ve ekimin başında da Kürtlere karşı ciddi anlamda bir soykırıma girişmek üzere saldırılarını artırdı ve tüm dünyadan bu konuda protestolar ve kınamalar peş peşe geldi ve insanlık bir seferberlik içine girdi. IŞİD vahşeti karşısında sadece HDP değil, ülkenin dört bir yanında -Diyarbakır'dan Çanakkale'ye, İstanbul'dan Hakkari'ye, Van'a, Artvin'e, Edirne'ye kadar memleketin dört bir yanında- insanlar sokaklara döküldü. Ne istiyordu? Bir, iktidara sesleniyordu, diyordu ki: “İnsanlık için koridor açın.” İkincisi de “İŞİD'e karşı askerî, ekonomik ve lojistik desteği kesin.” Ne oldu? İktidar bütün bu tepkiler üzerine bir şey yaptı; 29 Ekimde sınırları açtı, Irak Kürt Bölgesel Yönetimi'ne bağlı peşmerge güçleri Türkiye üzerinden Kobani'ye geçti. Bu sırada çözüm süreci devam ediyordu. Üstelik dört ay sonra, 28 Şubatta Dolmabahçe mutabakatı imzalandı ama ne oldu? 7 Haziran 2015 seçimlerinde HDP ilk defa bir parti olarak seçime girme kararı aldı ve yüzde 13 oy alarak da Parlamentoda yerini aldı. AKP çoğunluğu kaybetti, tek başına iktidar olamayınca da HDP yargının hedefi hâline getirildi. Şimdi, bu “Kobane davası” diye geçen dava aslında Kobane davası değildir. Asıl Kobane davası o dönem paramiliter güçleri seferber eden ve IŞİD başta olmak üzere cihatçı çetelerle iş birliği yapanların yargılandığı dava olacaktır; o, daha henüz açılmadı. Kobane davası, şimdi açılan, talimatla açılan bir dava; iktidarın siyaseten baş edemediklerini yargı yoluyla tasfiye etme aracı olarak kullandığı bir dava, birinci amaç bu ama bir amacı daha var; iktidar o dönemde kendi resmî tarihini yazmaya çalışıyor ve arkadaşlarımız, tutuklu olan siyasetçiler şu an mahkeme salonlarının içinde tam da bu resmî tarihe karşı yani faşizme karşı hakikat mücadelesini sürdürüyor. Evet, Kobane davası, o gün “Kobane düştü düşecek.” diyenlerle “Kobane düşerse insanlık düşer.” diyenler arasındaki bir davadır.

Ben, bu davanın özünü uzun uzun anlatmayacağım hukuken, zaten defalarca bu kürsüden anlatıldı ama sadece tek bir belgeden bahsedeceğim: 26 Ekim 2018 tarihli 5 sayfalık TEM’in bir bilgi notu yani bizzat talimatı, bu belgeye bakmanız yeterli davanın nedenini anlamanız için, diyor ki bu belgede, soruşturma ne şekilde yürütülecek; bir, onun reçetesini vermiş; ikincisi, HDP’nin kapatılması için nasıl temel dayanak yapılabileceğini de ayrıntılı bir şekilde anlatmış, “İddianame düzenlenmesi hâlinde -diyor bu bilgi notunda- anayasal mevzuatımıza göre parti kapatma sonucunun ortaya çıkacağı hukuken değerlendirilmektedir.” denilmiş. Kim değerlendiriyor, bu hukuki değerlendirmeyi kim yapıyor? TEM polisleri yapıyor.

Evet, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası süreciyle Ahmet Altun dosyaya soruşturma savcısı olarak atandı ve tamamen dosyanın seyri değiştirildi, gizlilik kararı verildi, mahkeme heyeti değiştirildi hatta bir mahkeme başkanı, Bahtiyar Çolak görevden alındı. Daha sonra ortaya çıktı ki bu, Atadedeler suç örgütünün mensubu olarak gözaltına alınmış, o nedenle görevden alınmış. Ve mahkeme bir an önce dosyayı bitirmek üzere gaza bastı hatta hukuksuzluğun tarihini yazdı, savunma hakkını kısıtladı, önceki dönem eş başkanlarımız dâhil olmak üzere, daha beyanlarını bile almadan mütalaa için dosyayı savcılığa verdi. Şimdi, anlaşılmaktadır ki saray aklınca planlarını yapmış ve seçimi kazanmak için uygulamaya geçmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

OYA ERSOY (Devamla) – Evet, elinizde hiçbir şey kalmadı, bütün yalanlarınızı tükettiniz, elinizde sözde demokrat kırıntılarınız bile kalmadı. Elinizde sadece baskı, yasak ve yok sayma var, tekrar otuz yıl öncesine döndünüz. Aklınızca HDP’yi kapatıp Kürt halkının siyasi temsiliyetini yasaklayacaksınız, böylece Kürt sorunu ortadan kalkacak, siz de dikensiz gül bahçesiyle seçimi kazanacaksınız. Öyle mi? Böyle mi düşünüyorsunuz? Başta Kürt halkı olmak üzere, tüm toplumun nasıl değiştiğini, farklılaştığını ve ilerlediğini görmeyecek kadar akılsız mısınız? HDP’yi kapatınca Kürt halkının kendi kimliğinden, dilinden, siyasi ve toplumsal ilişkilerinden vazgeçeceğini gerçekten düşünüyor musunuz? Size daha fazla öfke duyacaklar.

Peki, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkınca kadınların yıllarca mücadeleyle edindikleri haklarından vazgeçeceklerine gerçekten inanıyor musunuz? AKP’nin makbul kadını olacaklarına gerçekten inanıyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – İran’a bir göz atın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kadınlara pozitif ayrımcılık Başkan ya.

OYA ERSOY (Devamla) – Evet, aklınızı başınıza alın diyorum, kendi koltuklarınız için bu ülkeye, bu ülkenin halklarına ihanet etmekten vazgeçin. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Ankara Milletvekili Sayın Tekin Bingöl.

Buyurun Sayın Bingöl. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TEKİN BİNGÖL (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hiçbir demokrasi ve hukuk devletinde, adil yargılama olduğunda ne mahkeme süreçleri ne de mahkeme kararı asla tartışılmaz çünkü hüküm halk adına verilir ve asla kamu vicdanı yara almaz. Elbette her suçun bir cezası, her cezanın da yaptırımı vardır. Bu bahsettiğim suç, ceza ve yaptırım 3’lüsü ancak ve ancak demokratik ülkeler yani hukuk devletinin olduğu ülkeler için geçerlidir. Peki, bizde durum ne? Maalesef, 12 Eylül askerî darbesinin bıraktığı o demokrasinin kırıntılarını dahi yok eden AK PARTİ iktidarı bu ülkede ceza hukukunu hallaç pamuğu gibi atmıştır ve kesinlikle sarayın doğrultusunda karar veren bir partizanlaştırılmış yargıçlar düzenine dönüşmüştür.

Bugün, Türkiye'de adil yargılamadan söz etmek mümkün değil, Türkiye'de ufacık bir vicdani hesapla ve hukuk normlarına uygun davranan yargıçlar, hâkimler anında görevden alınır. Örnek mi? Gezi davası hâkimi görevinden alındı. Örnek mi? İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanımızın o siyasi davasında hâkim değiştirildi, Balyoz davasının hâkimi değiştirildi, Cemal Kaşıkçı ve Gezi davasının şerh koyan hâkimleri sürüldü. Çok tipik bir örnek vereceğim; bakın, yıllarca -kırk yıl, elli yıl, altmış yıl- bu ülkede hüküm süren arazi davalarından çok daha vahim bir şey yaşandı; bu ülkede faili meçhul cinayetleri araştırmak üzere kurulan o davanın hâkimleri tam 30 kez değiştirildi. Niçin? Herhâlde korunmaya alınan, korunma ihtiyacı hissedilen birileri var ki onlar deşifre olacak diye 30 kez o davanın avukatları değiştirildi. (CHP sıralarından alkışlar) Bugün bu araştırma önergesine konu olan Kobani davasında da aynı şey yapıldı; önce savcı değiştirildi, davanın seyri birden değiştirildi, değişti, başka bir boyuta evrildi; sonra, yetmedi, herhâlde AK PARTİ istediğini elde edemeyecek diye mahkemenin başkanı değiştirildi, bir tek nedenle, bir tek nedenle; gerçek anlamda, Kobani’nin açığa çıkması dertleri yoktu; dertleri… HDP’nin kapatılması için gerekçeler, haksız suçlamalar getirmek için bu davanın şekli değiştirildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – Peki ne oldu? Bu davalar hiçbir şekilde kamu vicdanında yer bulmuyor, halkın vicdanı en büyük mahkemedir. Siz eğer gözyaşlarına sığınarak, işkenceyle, terörize ederek, zindanlara atarak, zincirlere vurarak birilerini susturmaya çalışmak isterseniz asla başarılı olamazsınız. Çünkü halkın vicdanında yargılandığınızda o yargılama sürecinde ölümsüz bir şekilde nefret objesi olursunuz ve kesinlikle ve kesinlikle hiçbir şekilde aklanamazsınız. Biz bu davaları Gezi davasında gördük, Selahattin Demirtaş davasında gördük, Ekrem İmamoğlu davasında gördük, Kavala davasında gördük. Hukuksuzluk almış başını gidiyor ve saray, kesinlikle siyasi rant peşinde koşarken bu mahkemelere müdahale ediyor…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TEKİN BİNGÖL (Devamla) – …mahkemenin hâkimini, savcısını değiştirerek sonuç almaya çalışacağını zannediyor ama asla sonuç alamayacaklar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Manisa Milletvekili Sayın İsmail Bilen.

Buyurun Sayın Bilen. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL BİLEN (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kobani olayları olarak bilinen 6-8 Ekim 2014 tarihinde yaşanan olaylarla ilgili HDP Grubunun verdiği araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce Meclisi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli arkadaşlar -sondan başlayayım- suçu, suçluyu övmek bütün hukuk sistemlerinde, demokratik hukuk devletlerinde suç kabul edilir; bunu meşru göstermek doğru değildir. Yargı kararları eleştirilemez değildir, yargı kararları da eleştirilebilir ancak yargı kararlarını tanımamak bir hukuk devletinde kabul edilebilecek bir şey de değildir.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Helal olsun!

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – AİHM kararını tanımamak da öyle!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Şimdi, gelelim IŞİD mevzusuna. IŞİD mevzusunda da biz Suriye’de gördük, kimlerin kimlerle iş tuttuğunu…

OYA ERSOY (İstanbul) – Bütün dünya gördü, bütün dünya!

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …IŞİD’li teröristleri kimlerin koridorlar kurarak kaçırdığını ve kimlerin onlarla birlikte oradaki halka…

OYA ERSOY (İstanbul) – Sınırları delik deşik ettiğini…

İSMAİL BİLEN (Devamla) – …Laz’ı, Kürt’ü, Türk’ü, Türkmen’i başta olmak üzere kimlerin onlara zulmettiğini de herkes, bu aziz millet gayet net bir şekilde gördü.

OYA ERSOY (İstanbul) – Askerleri kimin yaktığını.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Evet, Gezi olaylarından bahsedildi, diğer olaylardan, 15 Temmuzdan. Meşru, seçilmiş hükûmetlerin yetkilerini gasbedemeyeceklerini ya da demokratik şekilde sistemi veya hükûmeti değiştiremeyeceklerini anlayanlar kimi zaman Gezi olaylarıyla, kimi zaman işte, 6-8 Ekim olayları, kimi zaman da vesayet odaklarıyla, ordunun içerisine sızmış cuntacılarla, kimi zaman da yargının içerisine sızmış vesayet odaklarıyla meşru hükûmete karşı bir takım eylemlere giriştiler. Bu, 6-8 Ekim olayları da meşru hükûmetin egemenlik hakkına, millet tarafından kendisine verilmiş yetkiyi gasbetmeye yönelik bir girişimdi. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Şimdi, savcılar ne yapacak? Delil toplayacak, savcıların görevi bu. Delil topladı diye savcıyı eleştirmek, delil topluyor diye savcıyı eleştirmek hangi hukuka, hangi mantığa, hangi akla sığabilir?

OYA ERSOY (İstanbul) – Araştır araştır bir şey bulamadı, gizli tanık uydurdu.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Savcıların görevi delil toplamaktır.

OYA ERSOY (İstanbul) – Delil yaratmak değil ama.

İSMAİL BİLEN (Devamla) –  Sadece aleyhte değil, savcıların bir görevi daha var: Aleyhte olanlarla birlikte sanığın, zanlının lehinde olan delilleri de toplar ama eğer hukuktan bahsediyorsak asıl önemli olan Anayasa’nın 138’inci maddesi var ki bizi bağlar, hepimizi bağlar. Hani, sürekli savunduğumuz bir şey var ya, güçlerin ayrılığı, erklerin ayrılığı diye…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İSMAİL BİLEN (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

138’inci maddenin amir hükmü görülmekte olan bir davanın Genel Kurula getirilmesini, Parlamentoda görüşülmesini, bu hususta fikir serdedilmesini yasaklıyor.

OYA ERSOY (İstanbul) – Saraya söyle saraya!

İSMAİL BİLEN (Devamla) - Ne zamana kadar? Yargılama tamamlanır, hüküm tesis edilir ondan sonra eğer hüküm kesinleşirse; varsa bir hukuksuzluk, varsa bir yanlışlık belki bu hususta Parlamento devreye sokularak araştırma önergeleri veya araştırma komisyonları kurulabilir ama mevcut Anayasa’ya göre bu şartlar altında bu araştırma önergesi kabul edilemez ve biz de bu sebeple bu araştırma önergesinin aleyhinde olduğumuzu ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo! Helal olsun.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani sataşma kabul ederseniz eğer…

BAŞKAN – Sataşma yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ederseniz eğer…

BAŞKAN – Efendim?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Söyleyeceğim cümleyi sataşma kabul ederseniz…

BAŞKAN – Niçin söz istediğinizi söyleyin, ben dinliyorum, sonra mikrofonunuzu açacağım.

60’a göre yerinizden mi söz istiyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hükûmeti değiştirmeye, meşru Hükûmeti düşürmeye, gasbetmeye yönelik bir girişim gibi sözler kullandı.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Biz öyle görüyoruz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Takdir sizin, yerimden söz alabilirim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Beştaş, yerinizden 60’a göre ben bir söz vereyim. Bu, size bir sataşma değil.

Buyurun.

 

 

 

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Anayasa 138 Adalet ve Kalkınma Partisini bağlamıyor, Erdoğan'ı bağlamıyor, onların milletvekillerini bağlamıyor; garip bir şey gelmişler burada bize Anayasa’dan söz ediyorlar. Biz savcıyı eleştirmiyoruz, “Savcı sizin emrinizde.” diyoruz. Biz yargıyı eleştirmiyoruz, “Yargı sizin emrinizde.” diyoruz. Yargı son ara kararında Selahattin Demirtaş, Sebahat Tuncel, Figen Yüksekdağ'ın sorguları yapılmadan -altını çizerek söylüyorum, daha sorgu yapılmamış- esas hakkındaki mütalaa için dosyayı savcılığa tevdi etti. Bu, hukukta şu anlama geliyor: “Ben talimat aldım, vallahi usul hükümleri de umurumda değil, hiçbir yasada beni bağlamıyor, ben karar vereceğim." diyor. Seçimden önce, tıpkı Gezi davasında olduğu gibi, kendilerine karar siparişi vermişler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İzninizle...

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Adalet ve Kalkınma Partisi nasıl “ahmak” kelimesinden bir ceza verdirdiyse Kobani’de demokratik, meşru Hükûmeti eleştirmeye, protestoya yönelik fiillerden de ceza çıkarmaya çalışıyor. Nasıl Gezi’de yüz binlerce, milyonlarca insanının eleştirisini kriminalize ediyorlarsa Kobani’de de aynısı yapmaya çalışıyorlar. Bunlar seçim yargılamaları. Bütün Türkiye duysun: Adalet ve Kalkınma Partisi siyaset yapmıyor, yargı darbesiyle seçimi kazanmaya çalışıyor. Bu 12’nci önergemiz, varsa yüreğiniz gelin, kabul edin; araştıralım kim suçlu kim suçsuz.

 

 

 

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Engin Altay

İstanbul

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Grup Başkan Vekilleri İstanbul Milletvekili Engin Altay, Manisa Milletvekili Özgür Özel ile Sakarya Milletvekili Engin Özkoç tarafından tek adam rejiminin TÜİK istatistiklerine yaptığı müdahalenin ücret, maaş ve gelirde yarattığı adaletsizliğin etkilerinin araştırılması amacıyla 4/1/2023 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3845 sıra no.lu) Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 4/1/2023 Çarşamba günlü birleşimde yapılması önerilmiştir.

 BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin gerekçesini açıklamak üzere söz talep eden Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal.

Buyurun Sayın Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; enflasyon bir ülkede fiyatların genel seviyesinde meydana gelen değişmeyi ölçmek için kullanılan bir göstergedir. Enflasyon oranı bir önceki yılın aynı dönemine göre fiyatların ne kadar yükseldiğini gösterir ve ülkede memur ve emekli maaşları mevcut olan enflasyona göre yapılır. Şimdi, ülkemizde enflasyon TÜİK’e göre yüzde 64 olarak açıklandı. Peki, biz buna inanabilir miyiz? Zamlara, hayat pahalılığına baktığımızda “TÜİK’in enflasyon rakamı doğrudur.” diyebiliyor musunuz? Ayçiçeği yağına yüzde 125, doğal gaza yüzde 152, elektriğe yüzde 96, süte yüzde 152, ekmeğe yüzde 166, şekere yüzde 285, kuru soğana bile yüzde 304 zam gelen bir ülkede enflasyon nasıl yüzde 64 olabilir? Bu arada “yiğit muhtaç olmuş kuru soğana” türküsünü yaşatıyorsunuz millete çünkü yapılan zamlarla o bile zengin yiyeceği olmaya başladı ve millet, gerçekten, kuru soğana muhtaç oldu sayenizde.

Enflasyonun yüzde 64’ün çok çok üstünde olduğunu aslında siz de biliyorsunuz; öyle ki vergilere, harçlara bile yüzde 122 oranında zam yapıyorsunuz. Bağımsız bir kuruluş olan ENAG yıllık enflasyonu yüzde 137,5 olarak açıkladı. Şimdi, TÜİK’e bakıyorum, yüzde 64, ENAG “Yüzde 137,5.” diyor; aradaki fark 73 puan ve TÜİK’in eski Başkanı diyor ki:  “Verilere artık ben bile inanmıyorum, güvenmiyorum.” Şimdi, kendi kurumunda olan kişilerin bile inanmadığı verilere, sonuçlara biz nasıl inanalım, soruyorum size. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – AKP de inanmıyor zaten.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Daha geçen ay yüzde 85 olan enflasyon nasıl indi? Peynirin fiyatı inmedi; etin, sütün, pirincin fiyatı inmedi; fakirin tek yiyeceği olan yumurtanın bile fiyatı inmedi; pazarlar, marketler ateş pahası ama enflasyon size göre indi, öyle mi? Bak, ben size anlatayım nasıl indirildiğini: TÜİK resmen emeklinin hakkını vermemek için talimatla rakam belirledi ve tek kişilik Hükûmet çıktı “Memura, emekliye yüzde 30 zam veriyorum.” dedi. Buna da başta sarı sendika olmak üzere iktidar vekilleri böyle alkış tuttu. Bu, Türkiye'nin utanç vesikadır, utanç! (CHP sıralarından alkışlar) Ama baktım, memurda, işçide, emeklide ne alkış tutan var, ne halay çeken çünkü TÜİK'in açıkladığı enflasyon rakamına, bu ülkede yaşayan, bu topraklardaki kimse inanmıyor. ENAG ne diyor, TÜİK ne diyor, İstanbul Ticaret Odası ne diyor? Aslında rakamlara filan bakmaya gerek yok; sokağa çıkın, esnafa, emekliye, memura, işçiye sorun, onlar zaten her şeyi anlatacak size.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sabahın köründe et kuyruğuna giriyor millet.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Ama baktım, şimdi sizde öyle bir şey yok, öyle bir derdiniz de yok, sıcak yataklarınızda yatıyorsunuz, koltuklarınızda oturuyorsunuz, ekmek elden su gölden yaşıyorsunuz; emekli ne çekiyor, nasıl yaşıyor umurunuzda bile değil. (CHP sıralarından alkışlar)

Gözleri ışıldayan bir Bakanımız var, Nebati; televizyonlara çıkmış, sallıyor da sallıyor. Yok memura ve emekliye verilen zam iyiymiş de enflasyonun yükselme trendini kırmışmış da ekonomideki bütün veriler iyiye gidiyormuşmuş da, miş miş de mış mış; kendi söylediklerine kendi inanmıyor, biz mi inanalım? Siz aslında “Enflasyonun belini kıracağız.” deyip de emeklinin belini kırdınız bu ülkede. 3 milyon 650 bin memura ve 13 milyon 900 bin emekliye sadece yüzde 30; öyle mi?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Zulmediyorlar zulüm.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Bakın, milletin emeklisi ülke ülke gezip tatil yapıyor, bizim emekliler market market gezip ucuz ürün arıyor, soran olursa da Avrupa bizi kıskanıyor; öyle mi? (CHP sıralarından alkışlar) İş enflasyon, vergiye, harca, zamma gelince ÜFE, iş memura, işçiye ve emekliye gelince TÜFE; iş paylaşıma, bölüşüme gelince küfe. “İtibar, itibar” deyip duruyorsunuz ya, bakın, itibar saraylarda oturmakla değil, halkın insanca yaşamasıyla olur. Emekliye yüzde 30 diye müjde verip de yandaşlarına üçer beşer maaş bağlayanları memurlar ve emekliler yüzde 100’le sandığa gömecek. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Bugün emekliye, memura reva görülen bu zam utanç zammıdır; en düşük emekli maaşı 5.500 lira -oradan İbrahim Bey gülümsüyor- 5.500 lirayla siz geçinebilir misiniz, soruyorum? Kiraların bile 5 bin liradan başladığı bir ülkede bu emekli 5.500 lirayla nasıl geçinecek? Vicdanınıza sesleniyorum. (CHP sıralarından alkışlar) Ama emekli vatandaşlarımız, müsterih olun, en geç beş ay sonra Cumhuriyet Halk Partisi olarak iktidardayız ve iktidarımızda size söz veriyoruz, ant olsun ki en düşük emekli maaşı asgari ücret tutarında olacak, hiç merak etmeyin! (CHP sıralarından alkışlar) İşçiyi, son yüzyılın en kötü durumuna düşüren, memurun satın alma gücünü yok eden, emekliyi açlığa mahkûm eden AKP'yi vatandaş sandıkta silecek ve bu seçimde Cumhur İttifakı olarak alacağınız oy oranı emekliye reva gördüğünüz zam oranını geçmesin inşallah. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bugünkü açıklanan oran ayarınızı bozmuş.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Yo, bizim ayarımız yerinde sizin ayarınız bozuldu, ayarınız bozuldu ki gidiyorsunuz.

BAŞKAN – Sayın Köksal, lütfen.

İYİ Parti Grubu adına söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Erhan Usta. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ERHAN USTA (Samsun) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii, şimdi, Bülent Bey dedi ki: “Bu devletin kurumlarının itibarını gözetmemiz lazım.” Hakikaten öyle, biz devletin kurumlarına normal şartlarda bir şey söylemeyiz ama devletin kurumları da kendi itibarını bir defa önce kendilerinin düşünmesi lazım. Yani Türkiye İstatistik Kurumu gerçekten son dönemde yayımladığı verilerle kendi itibarını sıfırlamıştır değerli arkadaşlar. Şimdi, kamuoyunda çok konuşuldu ama burada bir kez daha söylememiz lazım. Bakın, İstanbul Ticaret Odası yanlış hatırlamıyorsam 1970’li yılların başından itibaren İstanbul için bir enflasyon rakamı açıklıyor, bu enflasyon rakamları TÜİK'in açıkladığı Türkiye genel enflasyon rakamlarıyla çok paralel gidiyor. Ara ara, zaman zaman 1 puan, 2 puan sapma ya olur, ya olmaz. Şimdi, bu yıl baktığımızda arada 28.7 puan sapma var. Yani bu zaten başlı başına açıklanamayacak bir şey. Hani ENAG’la olan sapmanın 73 puan olduğunu artık söylemiyoruz, orası da ayrı bir husus dolayısıyla bu anlamda Türkiye İstatistik Kurumuna güvenme imkânınız yoktur. Bu sadece enflasyon rakamında değil, istihdam verilende de var, millî gelirle ilgili verilerde de aynı problem, maalesef bunların hepsini görüyoruz.

Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanı “Yüzde 25 olan memur ve emekli maaş artışlarını tekrar hesap ettik.” dedi. Dün yapamayıp da -yani dünden bugüne ne hesap yaptılarsa- bugün akıllarına ne geldi? Şu oldu tabii: Hakikaten yaptıklarından herhâlde biraz vicdanları sızladı yani bu, bir defa, Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı enflasyon rakamının yanlış rakam olduğunun, bu rakamın doğru olmadığının kesin olarak itirafıdır. Yoksa 10 puan… Normalde bunun bir formülasyonu var, bu formülasyonun dışına hiç çıkılmamış -formülasyon doğru, yanlış- fark olarak veriyorsunuz. Bugün niye buradan çıkılıyor? Çünkü enflasyon rakamlarında o kadar kantarın topuzunu kaçırdılar ki bu kadar düşük verilmesinin yarattığı tepki ve biraz da belki vicdan azabıyla şimdi, burada, bugün tekrar bir düzeltme yaptılar. Bir defa devlet böyle yönetilmez. Bu işin hesabı kitabı varsa dün niye “25” dediniz, bugün niye “30” diyorsunuz? Dün kaynak yoksa bugün “Bu kaynağı nereden buldunuz?” diye insana sorarlar. Dolayısıyla şimdi bir de dengeler bozuluyor. Tabii, asgari ücretliler ile memurlar arasında öteden beri gelen bir denge var arkadaşlar, bir tarafı yaparken öbür tarafı bozamazsınız; bu denge de bozulmuş durumda.

Şimdi, aslında esas itibarıyla baktığımızda enflasyonu düşürmedikten sonra rakamların artırılmasının da kimseye bir faydası yok. Yani rakamları artırırsınız, her birini 10 bin lira, 15 bin lira da yaparsınız ama alıp götürecekse enflasyon bunu yani reel olarak alım gücünü…

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Düşüyor.

ERHAN USTA (Devamla) – Enflasyon düşmüyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Nasıl düşmüyor?

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Kabak 40 lira olmuş, bu millet nasıl geçinecek?

ERHAN USTA (Devamla) – Ya, enflasyonu yıllık yapıyorsunuz. Hesaben baz etkisiyle düşmesi size enflasyon düşmesi olarak gelmesin arkadaşlar. Fiyat artışları devam ediyor, fiyat artışları bundan sonra devam edecek.

Şimdi gelelim bir de formülasyon meselesine: Dün de söyledim bunu. Bakın “2023 yılında enflasyon sıfır olsa.” varsayımıyla bile 2022 yılındaki o şeyden dolayı yani enflasyon farkının altı ay gecikmeli verilmesinden kaynaklanan bir refah kaybı var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERHAN USTA (Devamla) – Teşekkür ederim.

Bakın, TÜİK enflasyonunu esas alsak bile, geçen yıldan gelen refah kaybının telafi edilebilmesi için -“sıfır enflasyon” varsayımıyla söylüyorum, 2023’te hiç enflasyon olmayacak, sıfır çıkacak- bu durumda bile yüzde 26 zam gerekiyor yani verdiğimiz yüzde 30 ancak 4 enflasyon olacaksa gelecek yıl, böyle bir şey hedefliyorsanız normal refah kaybı telafi edildi diyebiliriz. İTO’nun rakamını dikkate alırsak -ki alınması lazım, asgari İTO rakamı alınması lazım- o zaman yüzde 43 olması lazım, sıfır enflasyon durumunda, 2022’nin refah kaybının telafisi için. Dolayısıyla bu verilen yüzde 25’lik, yüzde 30’luk rakamların hiçbir şekilde refah kaybını telafi etme imkânı yoktur. Bunu bir defa, mutlak suretle görmemiz gerekiyor. Dolayısıyla yapılması gereken şey yüksek enflasyon dönemlerinde altı aylık da değil mutlaka üçer aylık maaş ve ücret ayarlamalarının yapılması lazım ve artışların yani enflasyon farkından sonra refah kaybı giderildikten sonraki artışların da önden yüklemeli yapılması lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Devamla) – Bu durumda yüzde 30’un çok daha üzerinde bir rakam verilmesi gerekirdi bu refah kaybının telafi edilmesi için.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkürler.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhuriyet Halk Partisinin verdiği öneri üzerine partim adına söz aldım. Bu vesileyle, Genel Kurulu, Genel Kurulun sevgili emekçilerini ve halkımızı buradan saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, meşhur bir hikâye var: Bir iş adamı bir muhasebeci alacak ve başvuru yapan adaylara tek soru sorar, “2x2 kaçtır?” der. Girenler “4.” der. Dışarı çıkarır. En son uyanığın biri “Sayın Patron, siz kaç istiyorsunuz?” der. “Hah, aradığım adam budur.” der.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – TÜİK Başkanı.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – İşte, şu anda AKP’nin aradığı TUİK Başkanı aynı sınav biçimiyle alınmış. (HDP sıralarından alkışlar) Yani enflasyon nedir, sokaktaki durum nedir, insanlar nasıl geçiniyor, yoksulluğun boyutu nedir; önemli değil, önemli olan patron ne istiyor ve patron öyle rakamlar istiyor ki bu sınava rağmen alınanlar bile dayanamıyor, olmuyor, yaklaşık rakamlar vermeye çalışıyor, patron kızıyor. Bugüne kadar 5 TÜİK Başkanı değiştirilmiş.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) - Bir yılda 4…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Patrona yaranmak kolay değil ve nihayet mevcut geldiğimiz TÜİK Başkanı… TÜİK Başkanı aslında sokakta, çarşıda, pazarda, markette bir araştırma yapmıyor ve halk da buna inanıyor, AKP de aslında buna inanıyor. Çünkü eğer gerçekten AKP kendi kurumuna inanıyorsa, TÜİK rakamlarına göre, açıkladıkları enflasyon rakamına göre memura, emekliye yüzde 16 civarında bir artış sağlamaları lazımdı. Peki nedir? Bir de patrona PR yaptıracaklar ya: “Bak, ben yüzde 16 vermiyorum. Ne veriyorum? Yüzde 25.” Biraz zaman geçiyor “Olmadı, “Ben yüzde 30 veriyorum.” diyor.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Refah payı…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) - Patron PR’ını yapıyor ve kamuoyunun gözünde patron o kadar halkı düşünüyor ki, bakın, gördünüz mü, enflasyon rakamının çok çok üstünde, neredeyse 2 katı ücret veriyor.

Bakın, değerli arkadaşlar, çok değil bir sene önceye gidin -asgari ücret ile emeklilerin ücretleri arasındaki fark- neredeyse emeklilerin ücreti asgari ücretin yüzde 30, yüzde 40 üzerindeydi. Peki, şimdi, durum nedir? Emeklilerin en düşük emekli maaşı 5.500 TL, asgari ücret 8.500 TL. Yani emekliler, dul, yetimler asgari ücretin yani asgari geçim standardının çok çok altında, neredeyse yüzde 50 altında bir ücretle geçinmeye çalışıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Değerli arkadaşlar, bakın, AKP özerk olması gereken tüm kurumları çürüttü; TÜİK’i çürüttü, Merkez Bankasını çürüttü. Artık “özerklik” diye bir şey kalmadı, “Patron bilir.” hikâyesine geldik ve geldiğimiz noktada vatandaş, gerçekten geçinmek için türlü türlü çarelerle kendi zorluyor; çocuğunu okula gönderemiyor, çocuğunu doyuramıyor, çocuğunu ısıtamıyor. Bugün normal bir aile -60 metrekarelik bir evde yaşayan bir aile- 40 derecede kombisini yaktığında gelen fatura, araştırın, ortalama 1.200 lira; buna elektrik, suyu ilave edin, bu insanlar nasıl geçinecek?

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Gerçek…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Gerçekler biliniyor, halk sizi biliyor, halk artık tanıdı, dolayısıyla TÜİK’in rakamının ne olduğunu halka sorun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Halkta TÜİK’e inanların oranı yüzde 20; kimse TÜİK’e inanmıyor, AKP de dâhil, MHP de dâhil, kimse TÜİK’e inanmıyor ama PR yapmaya devam ediyorlar TÜİK üzerinden.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına söz talep eden Manisa Milletvekili Sayın Uğur Aydemir.

Buyurunuz Sayın Aydemir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Çarşı pazara gitmeyen adamı konuşturuyorlar işte.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Uğur Bey, millet kombiyi kısmaktan Eskimo’ya döndü vallahi, Eskimo’ya döndü.

AK PARTİ GRUBU ADINA UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi üzerine AK PARTİ grubum adına söz almış bulunuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Ce-Ha-Pe”… “Ce-Ha-Pe”…

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bu vesileyle yüce heyetinizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

 

Önergeye baktığımızda “tek adam rejimi”yle başlayan cümle ve Türkiye'nin yoksullaştığıyla devam eden bir cümle.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - Yalan mı, yalan mı?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Evet, değerli arkadaşlar, bunlara katılmıyoruz? Niye katılmıyoruz? Bir defa, 16 Nisan 2017 tarihinde bir referandum yapıldı, milletimiz iradesini sandığa yansıttı ve yönetim sistemimiz değişti, parlamenter sistemden Cumhurbaşkanlık sistemine geçildi. Dolayısıyla “tek adam” değil “milletin adamı” desek daha doğru olur, buna da alışalım istiyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Evet, değerli arkadaşlar, dünya liderlerinin takdir ettiği ve “Milletimizin her daim hizmetkârı olurum, oldum.” diyen Sayın Recep Tayyip Erdoğan milletimizin gönlünde de taht kurmuştur ve dolayısıyla bu vesileyledir ki 2002 yılından beri Başbakan ve sonrasında Cumhurbaşkanı olarak liderliğini devam ettirmektedir.

Yoksulluğa gelince, bakın, 2002 yılına göre Türkiye, 2022 yılında reel olarak gayrisafi millî hasılasını 3 kattan fazla arttırdı. Yani 236 milyar dolardan aldığımız gayrisafi millî hasılayı 800-860 milyar dolara kadar yükselttik. Bütçemizi ne yaptık? 119 milyardan aldığımız bütçeyi de 4,5 trilyon seviyesine getirdik. Vergilerimizi ne yaptık? 60 milyardan aldığımız vergilerimizi de vergi gelirlerimizi de 3 trilyon 200 milyara kadar getirdik.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Borcu, borcu nereye getirdiniz? Borç ne oldu, borç?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Dış borç ne kadar?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Evet “Bu vergileri siz yerinde kullandınız mı, kullanmadınız mı?” diyen bazı hatipler oldu. Türkiye’de vergiler 2002 yılından sonra toplanmaya başlanmadı, 2002’den önce de vergiler toplanıyordu ama nereye gidiyordu?

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Borç ne oldu? 2002 borcu ne, şimdi borcun ne? 2002 öncesi borcun ne, şimdi borcun ne?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Hepsi faize gidiyordu. Şimdi, nereye gidiyor?

OYA ERSOY (İstanbul) – Faize, Diyanete, 5’li çeteye!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Sağlığa, ulaşıma, savunma sanayisine gidiyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Dolayısıyla, yüzde 85’i faizde harcamak yerine, sadece yüzde 10,5’u faize gidiyor. Bunları bir yere koyalım.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) - 2002’de asgari ücretli ne alıyordu, şimdi ne alıyor? Alım gücüne bak.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Türkiye’yi büyüttük, organize sanayi bölgelerini çoğalttık değerli arkadaşlar.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) - Ya, siz büyüdünüz doğru, siz büyüdünüz de halk fakirleşti, halk geçinemiyor.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - İstihdamımızı artırdık.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 2002’de dolar ne kadardı, şimdi ne kadar?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) - Türkiye 2021 yılında son elli yılın en büyük büyüme oranını yakalamıştır, yüzde 11; evet, dünyada ilk sırada yerini almıştır.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – 2002’de asgari ücretle kaç tane altın alınıyordu, bugün kaç tane alınıyor?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Evet, son bir dakikamı da TÜİK’e ayırmak istiyorum.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Tayyip’i üzmeyen kurum!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bakınız, değerli arkadaşlar, TÜİK’in Eurostat başta olmak üzere uluslararası kuruluşlara ve hesaplamalarına göre yapmış olduğu bütün değerlendirmeler, incelemeler, anketler hepsi denetime tabidir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Nerenin denetimine tabi?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – AK PARTİ’lilere sorun, inanmıyorlar gerçekten. Taban bile inanmıyor, size oy verenler inanmıyor!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, kendiniz inanmıyorsunuz. Değerleme oranlarını yüzde 122 yaptınız devlet olarak siz kendiniz inanmıyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Eurostat “Her şey uygun.” diyor, uluslararası kuruluşlar “Hepsi uygun.” diyor ama ne var ki biz size kendimizi, TÜİK’i anlatamıyoruz. Kurumlarımız bizim göz bebeğimiz, TÜİK de öyle değerli arkadaşlar ama siz madem ENAG’a…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İTO, İTO…

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – ENAG…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – İstanbul Ticaret Odası Başkanı kimin nesi?

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – …veya inandığınız kuruluşlara şunu telkin edin: Gitsinler, kendilerini Eurostat’ta akredite etsinler arkadaşlar, biz de inanalım, çok zor bir olay değil. Dolayısıyla bakınız “Madem enflasyon düşüyorsa fiyatlar niye düşmüyor?” diye bazı arkadaşlarımız söylediler, enflasyonun hızı düşüyor arkadaşlar.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Nerede? Nerede?

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Hadi ya, hadi ya! Günün fıkrası, günün fıkrası!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Şimdi, Kasım ayındaki fiyatla Aralık ayına gittiğinizde “Fiyat niye düşmedi? Bak, bunlar bizi kandırıyor.” derseniz kendinizi kandırırsınız; fiyat düşmez, enflasyon hızı düştü.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – 200 gram ekmek 5 lira olmuş, 200 gram ekmek! 200 gram ekmek 5 lira, kilosu olmuş 25 lira!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Aralık ayında çıkan enflasyon 1,18 ama siz buna alıp da işte “Ekmek 1 liraydı, et şu kadardı, soğan bu kadardı, fiyat niye gerilemiyor?” diye bakarsanız kendinizi kandırırsınız, yanlış bilginiz var derim.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Aç tavuk kendini nerede görürmüş? Darı ambarında. Siz hâlâ devam edin batırmaya, millet aç kaldı, aç! Simit 7 lira oldu!

 UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla kendimizi kandırmayalım, milletimizi de yanlış yönlendirmeyelim değerli arkadaşlar.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ya, millet yaşıyor zaten! Sen ne dersen de, millet yaşıyor, milletin alım gücü kalmadı ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Öğretiyor, öğretiyor! Bakın, öğretiyor!

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Bakınız, AK PARTİ zenginden yana mı garibandan yana mı? AK PARTİ eğer garibandan yana olmasaydı ücret gelirinden vergiyi kaldırmazdı, başındaki vergiyi kaldırmazdı, başındaki beyannameyi kaldırmazdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ederim Sayın Aydemir.

UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Değerli arkadaşlar, konutlarda hazineden yüzde 75’i kim ödüyor? AK PARTİ iktidarları.

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Ya, bırak hikâye anlatmayı, milletin hikâyeye karnı tok!

 UĞUR AYDEMİR (Devamla) – Dolayısıyla bunlara teşekkür etmek lazım. Ve CHP grup önerisine katılmadığımızı ifade ediyor, saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, karar yeter sayısı istiyoruz.

BAŞKAN – Karar yeter sayısı istiyorsunuz; peki.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini kabul edenler… Kabul etmeyenler… Karar yeter sayısı yoktur.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.23

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.30

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisinin oylamasında karar yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi öneriyi tekrar oylarınıza sunacağım ve karar yeter sayısı arayacağım.

Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler…

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Yok Başkanım, yok.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Var Başkanım, var.

BAŞKAN – Divan Üyeleri arasında bir anlaşmazlık var, onun için elektronik cihazla karar yeter sayısı arayacağım.

Oylama için üç dakika süre veriyorum.

Oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

(AK PARTİ sıralarından “Ret” sesleri)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, sayın milletvekilleri üzerinde büyük bir baskı var, tüm arkadaşlar yüksel sesle birbirlerine “Ret” diyorlar yani Genel Kurulda milletvekilinin baskı altına alınmaması gerekir. Burada sükûneti sağlamak ve baskıları kaldırmak sizin sorumluluğunuzda Sayın Başkanım. AK PARTİ Grubu üzerinde büyük bir baskı var.

 

 (Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, süre bitti, gelenleri almayın. Başkanım, süre bitti gelenler var.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Başkanım süre bitti, hâlâ geliyorlar.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, parmak izi alınamayan milletvekillerinin pusulalarını kabul ediyoruz sadece. Zaten elektronik olarak karar yeter sayısı var.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Efendim, o saat içerisinde orada olmaları gerekirdi, Divana ulaşması lazım.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Tanal, her şeyi biliyorsun ya!

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisi kabul edilmemiştir; karar yeter sayısı vardır.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır; okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

                                                                                           4/1/2023

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 4/1/2023 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından, İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

 

                                                                                         Bülent Turan

                                                                                            Çanakkale

                                                                 AK PARTİ Grubu Başkan Vekili

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlar Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 127, 376, 378, 332 ve 380 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin, bu kısmın sırasıyla 3, 4, 5, 6 ve 7'nci sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun;

10, 11, 12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Ocak 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde denetim konularının görüşülmeyerek gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında yer alan işlerin görüşülmesi;

12, 17, 18, 19, 24, 25, 26 ve 31 Ocak 2023 Salı, Çarşamba ve Perşembe günkü birleşimlerinde saat 24.00'e kadar,

4 Ocak 2023 Çarşamba günkü (bugün) birleşiminde 369 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

5 Ocak 2023 Perşembe günkü birleşiminde saat 24.00'e kadar,

10 Ocak 2023 Salı günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamalarının tamamlanmasına kadar;

11 Ocak 2023 Çarşamba günkü birleşiminde 380 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi;

380 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İçtüzüğün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması önerilmiştir.

 

380 Sıra Sayılı Uludağ Alanı Hakkında Kanun Teklifi

(2/4750)

 

BÖLÜMLER

 

BÖLÜM MADDELERİ

BÖLÜMDEKİ MADDE

1. BÖLÜM

1 ile 8 inci

Maddeler

8

2. BÖLÜM

9 ile 13 üncü Maddeler,

Geçici Madde 1 dâhil

6

TOPLAM MADDE

14

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi üzerinde Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurun Sayın Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hapishanelerde bizleri izleyen arkadaşlar başta olmak üzere, özellikle hasta mahpusları, haksız yere tutulanları sevgiyle saygıyla selamladığımı ifade etmek istiyorum.

Bu Genel Kurulda herhâlde sayısını hiçbirimizin tespit edemeyeceği kadar hasta tutuklu ve hükümlülerin koşullarını, yaşadıkları eziyeti, tahliye edilmemeleri hâlinde ölüme gönderildiklerini, hatta, bunun kasten, olası kastla cinayet suçunu oluşturduğunu, bu yargılamaların kesinlikle -siyasi sebeplerle yapılanlar da dâhil- siyasi tutuklu ve hükümlerle ilgili infaz yasasında yer verilmemesinin hukukun temel ilkelerine, AİHS’e ve Türkiye’nin taraf olduğu uluslararası sözleşmelere aykırılığını, dilimizde tüy bitti, anlattık ama dinleyen var mı? Yok. Bunun gereğini yerine getiren var mı? Yok. Her gün, her gün ama her gün hapishanelerden ihlal başvuruları alıyoruz.

Size sadece İnsan Hakları Derneği genel merkezinin bir raporunu söyleyeceğim: Nisan 2022 verilerine göre, Türkiye hapishanelerinde 651’i ağır 1.517 mahpus -yani diğerleri de hasta, 651’i ağır- var. Ve sadece şu notu düşüyorlar: “Bunlar bizim tespit edebildiklerimiz.” diyorlar, çok daha fazla ağır mahpus olduğunu hepimiz biliyoruz. 2022 yılında cezaevlerinde 76 kişi yaşamını yitirdi, 76 kişi ve bunlardan 35’i hastalıkları nedeniyle öldüler yani milletvekillerinin tamamının bu rakamı beyinlerine işlemesini özellikle rica ediyorum. 35 insan ağır hastalıktan dolayı tahliye edilmediği için, ATK rapor vermediği için, savcılar siyasi kararlarla onların tahliyesini engellediği için yaşamlarını yitirdiler.

Şimdi, buna ne dersek diyelim bunların doğal ölüm olamayacağını,  devletin gözetimi ve denetimi altında olan, en yüksek gözetimin olduğu cezaevlerinde insan ölümlerinin aslında Türk Ceza Kanunu’nda yerini bulan olası kastla insan öldürme, cinayet olduğunu biliyoruz ve bunun faili iktidardır. Evet, cinayet… “Devletler, iktidarlar normalde cinayet işlemezler.” deriz ama göz göre göre ölüme gideceğini biliyor, rapor var ama tahliye etmiyor. Buna ilişkin çokça örnek var elimizde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Geçenlerde Adalet Bakanlığı bir genelge yayınladı, hasta mahpuslara ilişkin iyileştirmeler olacak, işte yeni düzenlemeler yapacağız diye çokça beklenti oluşturdu. Bu genelgeye göre -yani biz de değerlendirmelerimizi yapıyoruz- burada en önemli değişiklik şu: Cumhuriyet Başsavcılıklarının resen işlem yapabileceği düzenleniyor,  talep olmasa bile süreci başlatabilecekleri söyleniyor ve Adli Tıp Kurumunun artık yorumdan ziyade sadece sürekli hastalık, sakatlık ve kocama hâlinin bulunup bulunmadığını tespit etmesi isteniyor, gerçi bu Adli Tıp Kurumu, bunu da yapar mı? Emin değilim yani genelge bu soruna çözüm getirmiyor, çok küçücük bir iyileştirme olabilir ama köklü çözüm... İnfaz Yasası’nda bıraktığınız o katiller ve tecavüzcüler suç işlemeye devam ediyor ama Mehmet Emin Özkan hâlâ cezaevinde. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum:  Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir

Sayın milletvekilleri, gündemin "Seçim" kısmına geçiyoruz.

 

 

BAŞKAN – Dışişleri Komisyonunda boşalan ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubuna düşen 1 üyelik için İstanbul Milletvekili Oğuz Kaan Salıcı aday gösterilmiştir.

Oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.41

 

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin  Üçüncü Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin "Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi ve Dışişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

 

1. Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369)(*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Birinci bölümünde yer alan 1’inci maddesi kabul edilmişti.

Şimdi 2’nci maddeye geçiyoruz.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasının “c)” bendinde geçen “meselelerin” ibaresinden sonra gelmek üzere “, dünya çapında tanınırlığı olan siyasetçilerin, resmi yetkililerin, kanaat önderlerinin, düşünürlerin ve uzmanların katkılarıyla” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederiz.

                Özgür Özel                          Ahmet Ünal Çeviköz          Abdurrahman Tutdere

                   Manisa                                     İstanbul                                  Adıyaman

              Sibel Özdemir                             Serkan Topal                        Utku Çakırözer

                  İstanbul                                      Hatay                                     Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Yunus Emre.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

YUNUS EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nde hem Türkiye’nin dış politikası bakımından hem de bu politikanın kurumsal bir şekilde yürütülmesi bakımından çok ciddi mahzurlar bulunmaktadır. İlk olarak şöyle bir problemi gündeme getirmek istiyorum: Bir defa, dış politikamızda çok ciddi bir kurumsal dağınıklık var, Türkiye’nin dış politika alanındaki kurumlarının ve o kurumlarının birbiriyle ilişkilerinin nasıl olması gerektiğiyle ilgili çok ciddi bir dağınıklık var. Bakın, şimdi, bu yeni vakfın yanında -hatırlatmak istiyorum- çok benzer görevler yapan, örneğin, Dışişleri Bakanlığının kendi bünyesinde yer alan Dış Politika Danışma Kurulu var. Yine, aynı şekilde, Cumhurbaşkanlığındaki politika kurularından biri olan Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu var. Şimdi, burada, kanun teklifinde vakfın faaliyetleri alanında sıralanan neredeyse bütün hususlar aslında bu bahsettiğim kurullar tarafından da bir yandan yürütülüyor. Yani insanın aklına şöyle bir soru geliyor: Bu kurullara ne gerek var o zaman? Bu kurullar vazifesini yapıyorsa eğer o zaman böyle bir vakfın kurulmasına niye ihtiyaç duyuluyor?

Arkadaşlar, ayrıca, bu vakfın yapısına, daha doğrusu mütevelli heyetinin teşkiline baktığımızda çok temel bir sorunla karşı karşıyayız. Bakın, 11 üyeden oluşan vakfın temel karar organı olan mütevelli heyetinin 6 üyesi kanun teklifinde daimi üye olarak belirtilmiş. Şimdi, tekrar ifade etmek istiyorum arkadaşlar, Cumhurbaşkanı geçici olarak seçiliyor yani belli bir dönemle sınırlı olarak Cumhurbaşkanı seçiliyor. Şimdi, siz bu vakfa Dışişleri Bakanlığının kimi faaliyetlerini de aslında yüklemiş oluyorsunuz. Örneğin, diyorsunuz ki: “Türkiye'yi diplomasi ve dış ilişkiler veçhiyle tanıtmak, Türkiye'nin diğer ülkelerle dostluğunu ve iş birliğini geliştirmek amacıyla faaliyetlerde bulunmak.” E, şimdi, bu Türkiye'nin Dışişleri Bakanlığının da faaliyeti ama bir yandan -tekrar ifade ediyorum- geçici olarak seçilmiş olan Cumhurbaşkanına kalıcı olarak görev yapacak üyeler atama yetkisini veriyorsunuz ve çoğunluğu oluşturacak şekilde bu kurul içerisinde veriyorsunuz ve Bakanlığın kimi yetkilerini bu kurula devretmiş oluyorsunuz. Ya, bu uygulama gerçekten -az önce ifade ettiğim, başlangıçta söylediğim- Türkiye'nin dış politikası bakımından karşı karşıya bulunduğumuz dağınıklık manzarasını daha da pekiştirmektedir.

Arkadaşlar, tabii, şunu da belirtmem gerekir: Bir yanıyla da Türkiye'nin dış politika alanında son dönemde özellikle daha çok sert güç unsurları ön plana çıkmışken böyle bir ortamda diplomasi vurgusunun ön planda olduğu bir kurumlaşmayı tabii ki ilk bakışta desteklemek gerekebilir. Ama şunu da eklemek istiyorum: Bakın, az önce ifade ettiğim sorunlar yerli yerinde duruyor.

Ayrıca, böyle bir girişimin dünya çapında itibar kazanabilmesi için, Türkiye’nin dünyayla ilişkilerinin gelişimine katkıda bulunabilmesi için Türkiye’nin karşı karşıya bulunduğu demokrasi sorunlarının da ortadan kaldırılması gerekir. Bakın, Rusya büyük paralar da harcayarak büyük bir propaganda faaliyetinin kapsamı içerisinde adına “Valdai Forumu” denilen, “Valdai Toplantıları” denilen toplantılar yapıyor, yıllardır yapıyor ama hiçbir itibarı yok arkadaşlar bu forumun. Niye yok? Çünkü Rusya, öyle ya da böyle bütün dünyada demokrasinin, hukukun üstünlüğünün, insan haklarının işlemediği bir ülke olarak biliniyor. E, tabii ki böyle bir ülkenin dış politika alanında diplomasiyi, diyaloğu gündeme getirdiği bir kurulunun da, bir oluşumunun da itibarı olmuyor. Özetle, Türkiye’de Antalya Diplomasi Forumu’nun itibar kazanmasını, uluslararası planda dikkat çekici bir kuruluş olmasını istiyorsanız en başta Türkiye’nin -az önce bahsettiğim- demokrasi sorunlarının da üstesinden gelinmesi gerekiyor.

Tekrar hatırlatmak istiyorum, bu hâliyle, özellikle bu “daimî üye” tanımının çoğunlukta bulunuyor olması ve geçici bir süre için seçilmiş Cumhurbaşkanı tarafından daimî üyelerin atanıyor olması ve çoğunlukta bulunan o daimî üyelerin Bakanlığın kimi yetkilerini kullanıyor olması gerçekten hukukun temel ilkeleriyle çelişmektedir, bunu belirtmek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, tamamlayalım lütfen.

YUNUS EMRE (Devamla) – Tamamlıyorum Sayın Başkanım.

Son olarak da Türkiye’nin demokrasiden uzaklaştığı ortamda, kurumsal işleyişin Türkiye’nin birçok politika alanında olduğu gibi dış politikada da büyük zarar gördüğünü eklemek istiyorum değerli arkadaşlarım. Bakın, birçok ülkeyle, işte başlangıçta Mısır'la ilgili, Suriye'yle ilgili oldu. Hangi örneği gördük? Dışişleri Bakanlığının tamamen devre dışı bırakıldığı, Türkiye’nin İstihbarat Örgütünün bir diplomasi faaliyetini neredeyse tamamıyla yüklendiği bir ortamı gördük.

Değerli arkadaşlarım, adlı adınca bunu koymak gerekiyor. Bu, Türkiye'de demokrasi ortadan kalktığı için oluyor, Türkiye'de kurumsal işleyiş, ehliyet, liyakat ilkeleri ayaklar altına alındığı için oluyor. Türkiye'nin kurumları bu türden ciddi faaliyet alanlarından dışlanmış oluyor.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

 Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “Kanunda” ibaresinin “Yasada” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Şevin Coşkun                            Hasan Özgüneş                        Abdullah Koç

                     Muş                                        Şırnak                                        Ağrı

       Mahmut Celadet Gaydalı             Filiz Kerestecioğlu Demir                   Ayşe Sürücü

                    Bitlis                                       Ankara                                    Şanlıurfa

                                                            Mahmut Toğrul

                                                                Gaziantep

 BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurun Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.

Sayın Başkan, hukukun olmadığı bir yerde diplomasi forumundan bahsetmek aslında tuhaf, ancak bizim gibi ülkelerde olur. Bakın, hukukun araçsallaştırıldığı, kolluğun araçsallaştırıldığı bir örnekle ne demek istediğimi ifade etmeye çalışacağım. Şimdi, AKP-MHP ittifakı, Cumhur İttifakı, işin doğrusu seçim 2023’ü hayati görüyor ve dolayısıyla bu konuda her şeyi mübah görüyor. Kolluğu ve hukuku araçsallaştırarak siyasi rakiplerini kendince bertaraf etmeye, zayıf düşürmeye çalışıyor. Bakın, Halkların Demokratik Partisi'ne yönelik, partimize yönelik kapatma davası, Kobani kumpas davası ve daha sonrasında, işte, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanı Ekrem İmamoğlu'na yönelik “ahmak” ifadesinden sonuç almak istemeye çalışması ve bitmedi, sıra şimdi bizim bileşen partilerimize kadar indi değerli arkadaşlar.

Bakın, 23 Aralıkta yani geçen yıl yılbaşına bir hafta kala bir siyasal partiyle ilgili aslında soruşturma ve kovuşturmayı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı yürütmesi gerekirken bir il savcılığının emriyle Ankara genel merkez binası dâhil olmak üzere, Diyarbakır irtibat bürosu ve 10 ildeki il binalarına yönelik bir operasyon gerçekleştirildi ve Yargıtaydan gık çıkmadı, “Benim yetkimi nasıl gasbedersin?” diye bir tek şey duymadık. Ve bakın, o kadar hukuksuzdu ki Demokratik Bölgeler Partisinin bölgedeki neredeyse tüm il eş başkanları ve Eş Genel Başkanı Sayın Keskin Bayındır gözaltına alındı. Bakın, gözaltına alınanlar Diyarbakır İl Eş Başkanları Seval Gülmez, Hayrettin Altun; Batman İl Eş Başkanları Burhan Eğlenti, Rukiye Onat Gönül; Urfa Eş Başkanları Rabia Aslan, Hidayet Enmek; Gaziantep İl Eş Başkanları Ethem Ünal, Zeliha Arslan; Şırnak İl Eş Başkanı Zeki İrmez; Mardin İl Eş Başkanları Şerafettin Aslan, Süreyya Dündar; Ağrı İl Eş Başkanı Melik Özmüş; Van İl Eş Başkanları Şengül Polat, Harun Okay ve daha birçok kişi gözaltına alındı. Şimdi, bu kadar büyük operasyonda sanırsınız ki çok ciddi bulgular var. Gözaltına alınan eş başkan ve il eş başkanları gözaltında ifade vermediler, savcılığa çıkıldığında bakın sorulan sorular: “Neden mitinge katıldınız?” “Niye röportaj verdiniz?” “Niye basın açıklaması yaptınız?” “Niye STK'leri ziyaret ettiniz?” Şimdi, bir il eş başkanına veya bir eş genel başkana ya, bu sorular sorulabilecek sorular mı? Değil ama AKP-MHP bir algı yaratarak sanki çok ciddi bir sorun varmış gibi siyasi rakiplerini kolluğu ve polisi devreye sokarak zora sokmak istiyorlar. Ve bunun neticesinde bakın, Diyarbakır İl Eş Başkanı Hayrettin Altun ve Eş Genel Başkan Keskin Bayındır tutuklandı arkadaşlar. Diğer il eş başkanları bırakıldı çünkü dosya bomboştu. Şimdi, hukukun bu kadar araçsallaştırıldığı, bu kadar ayaklar altına alındığı ve çıkar için kullanıldığı bir hukuk devletinde işte biz Antalya Diplomasi Forumu’nu konuşuyoruz. Geçin bunları. Ama ne yaparsanız yapın Eş Genel Başkan Sayın Keskin Bayındır -buradan selamlarımı yolluyorum- zafer işaretiyle hiçbir Kürt'ün size boyun eğmeyeceğini, karşınızda korkan, boyun eğen, diz çöken birini bulamayacağını, işte, zafer işaretiyle gösterdi size. (HDP sıralarından alkışlar)  Zafer işaretiyle, size boyun eğmeyeceğimizi işaret etti. Bakın, ne yaparsanız yapın, hangi oyunları oynarsanız oynayın, yargıyı ve kolluğu devreye sokarak yapılan hilelerle, seçim hileleriyle iktidarınızı devam ettirmeniz mümkün değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Yıpranıyorsunuz, gideceksiniz, kaybedeceksiniz; bundan emin olun çünkü hukuku ayaklar altına almışsınız; “hak” “adalet” “hukuk” denilen kavramlar, sizin cenahta “çıkar”a dönüşmüş “Çıkarımız varsa biz ‘hak’ ‘hukuk’ ‘adalet’ kelimelerini ayak altına alıyoruz.” diyorsunuz.

UĞUR AYDEMİR (Manisa) – Türkiye'nin çıkarı…

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Şimdi, onun için… Hiç, bırakın onu, Türkiye'nin çıkarı yok bunda. Türkiye'yi ne hâle getirdiğinizi, dünyada hukuksuzluk yapan devletlerin başında geldiğini… Siz bunu yarattınız; Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarına uymayarak hukuku nasıl ayaklar altına aldığınızı… Siz bu hâle getirdiniz. Avrupa Konseyinde inceleme altındasınız, bunu biliyorsunuz. Onun için, bu hukuksuzlukta Türkiye'nin çıkarı yoktur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bu hukuksuzlukta, AKP'nin iktidarını devam ettirme çabası var.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz Sayın Toğrul.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) –  Bitiriyorum Sayın Başkan.

Ama ne yaparsanız yapın, emin olun; biz zafere yürüyoruz, kazanan Kürt halkının mücadeleleri olacak, kazanan Halkların Demokratik Partisi, bileşenleri, Emek ve Özgürlük Bloku olacak. Bunu da kısa zamanda göstereceğiz.

Teşekkür ediyorum.(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “geçen” ibaresinin “yer alan” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

     İbrahim Halil Oral                  Hayrettin Nuhoğlu              Fahrettin Yokuş

            Ankara                                İstanbul                                 Konya

    İmam Hüseyin Filiz                      Behiç Çelik                     Feridun Bahşi

          Gaziantep                               Mersin                                 Antalya

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurun Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bugünlerde Çukurova'nın düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümüdür, 101’inci yıl dönümü kutlu olsun diyorum. Kurtuluşa vesile olan aziz ecdadımızı ve tüm kahramanlarımızı rahmetle anıyorum.

2023 yılına girdiğimiz bugünlerde yeni yılın da milletimize ve tüm insanlığa hayırlara vesile olmasını yürekten diliyorum.

Değerli arkadaşlar, uluslararası ilişkilerin geçmişe oranla çok daha girift, daha sık, daha yoğun cereyan ediyor olması diplomasi dilinin yurt içinde veya dışında oldukça temkinli ve dikkatli götürülmesi gereğine işaret ediyor. O nedenle kendi kendini denetleme ve dersine iyi çalışma diplomasiden umulan hasılanın büyüklüğüne etki edecektir. Söz konusu teklifle bir vakıf üzerinden Türk dış politikasının ele alınması fikir teatisine ve yol haritasının saptanmasına katkı sunacağı muhakkaktır. Ne var ki Türk dış politikası, Atatürk'ün vasiyetinin tersine son yirmi yılda farklı mecralara sürüklenmiş ve her noktada sıkıntılara düşürülmüştür.

Değerli arkadaşlar, dış ilişkilerde gördüğümüz manzara geleneksel değerlerden uzaklaşmadır, diplomasi kültürünün terk edilmesidir, hariciyenin yetkin kadrolarının pasifize edilmesidir. Diplomatik misyona baktığımızda, hariciye mesleğiyle uzaktan yakından ilişkisi olmayan saray uzantısı birçok kişi bugün etkili kadroları işgal etmektedir. Bunların uzun devlet deneyiminden geçmeden bu tür görevlere getirilmiş olması Türkiye Cumhuriyeti için bir handikaptır. Zaten biliyorsunuz, Türkiye Cumhuriyeti şahsım cumhuriyetine, Türk dış politikası da şahsım dış politikasına indirgenmiştir. Bu, kabul edilemez arkadaşlar. İradesini ve ilkelerini kaybetmiş bir dış politika anlayışı, sonuçta dost ve düşman algısını da kaybeder. Bu, kısa sürede cereyan edince Türk devletinin inandırıcılığı uluslararası toplum nezdinde kaybolur.

Değerli arkadaşlarım, yalan söyleyerek, iftira ederek, küfrederek, aşağılayarak, gayrimeşru ilan ederek, iç siyasete indirgeyerek yapılan tüm diplomatik faaliyetler uluslararası camiada yalnızlaşmamızın başlıca temel nedenidir.

Değerli arkadaşlar, kabile kültürüyle yapılan diplomatik faaliyetler tüm kadrolarda öngörü ve muhakeme yeteneğinin de yitirilmesine yol açıyor. Böylece olası riskleri değerlendirerek millet ve devlet yararına bir sonuç elde etmek mümkün olamaz, rasyonalite kaybolur ve yenilgi kaçınılmaz olur. Bununla da kalmaz, jeopolitik zorunluluk göz ardı edileceğinden büyük kayıplarla karşılaşmak mukadderdir.

Değerli arkadaşlar, durduk yere yeni çatışma alanları yaratan bir dış politika milletin hayrına değildir. Böyle hareket edilmesi hâlinde içte ve dışta yeni savaş koşulları ve çatışma alanları ortaya çıkabilir. Nitekim ülkemizin içinde bulunduğu durum böyle bir durum olup bir karanlık koridorun içinde aydınlığa giden güzergâhı adımlamak istiyoruz. Sonuç olarak arkadaşlar, mevzi ve bireysel birtakım faaliyetler dışında Türk dış politikasının kurumsal olarak başarılı olduğunu söylememiz mümkün değildir. Bizim dış politikadan beklentimiz, ekonomimiz, ulusal güvenliğimiz, ve savunmamız milletimizin yüksek moral ve kabiliyeti dikkate alınarak devletimizin adım adım büyük bir güç hâline gelmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) Bunu sağlamanın yegâne yolu da başta da ifade ettiğim üzere fabrika ayarlarına dönmekten geçer yani dış politikayı Atatürk çizgisine oturtmaktan geçer.

Değerli arkadaşlar, Antalya Diplomasi Forumu, iyi ve emin uzmanların elinde Türk diplomasisine büyük katkı yapabilir ancak Cumhurbaşkanının düzeyinin mütevelli heyetine üye atayacak kadar düşürülmesi teklifi hazırlayanların hiç devlet umuru görmediklerine işarettir. Vakıf kaynakları da yeterince açık değildir. Bu eksiklerin ileride düzeltilebileceğini ümit ediyorum.

Bu duygularla anılan teklifin hayırlı olmasını diliyorum. Hepinize tekrar saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 3’üncü maddesinin (d) bendinde yer alan “ilgili kurum ve kuruluşlarla” ibaresinin, “üniversiteler, vakıflar, dernekler ve sivil toplum kuruluşlarıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

   Ahmet Ünal Çeviköz               Abdurrahman Tutdere              Sibel Özdemir

           İstanbul                               Adıyaman                              İstanbul

         Özgür Özel                         Utku Çakırözer                    Serkan Topal

            Manisa                               Eskişehir                                Hatay

                                         Mehmet Bekaroğlu

                                                İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Mehmet Bekaroğlu.

Buyurun Sayın Bekaroğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET BEKAROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Antalya Diplomasi Forumu Kanunu Teklifi’ni konuşuyoruz. Ben bundan başka bir konuya gireceğim ama bununla da bu vakıf meselesiyle de ilgilidir. Onun için hepten de ilgisiz sayılmaz.

Ben İstanbul’dan söz edeceğim değerli arkadaşlar. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanına verilen iki yıl yedi ay on beş gün hapis cezası, siyasi yasak… Ya, nedir bu? İşte, hukuki midir, siyasi midir tartışılıyor falan. Yani ne hukuki ne siyasi yani siyasi de olamaz. Belki şöyle bir şey denilebilir: “Gözünün üstünde niçin kaşın var?” falan denilebilir ama daha da önemlisi, birtakım işte, “Beni yendin.” ya da işte, “Devletin, Büyükşehir Belediyesinin büyük imkânlarından beni, vakıflarımı, derneklerimi -bak, nasıl irtibat kurdum- mahrum ettin.” İntikam şeyi diye düşünülebilir.

Değerli arkadaşlar, dejavu, işte, “Sanki ben bunu daha evvel gördüm.” şeklinde tercüme edilir ama öyle değildir. Psikiyatride hiç geçmişte görmediği şeyi sanki görmüş gibi davranan insanlar için dejavu bir belirtidir. Benim için dejavunun ötesinde… 1999’da on beş günlük milletvekili iken Sayın Cumhurbaşkanını Pınarhisar Cezaevinde ziyaret ettim değerli arkadaşlar. Şiir okuduğu için ceza almıştı, siyaseten yasaklanmıştı, çok gergindi, sinirliydi. İkide bir “Ya, ne zaman çıkacak bu kanun…” İşte, o zaman 312’nci maddeden ceza almıştı. “Ne zaman çıkacak bu kanun? Bir an evvel çıksın.” “Ya, yeni geldik, daha yeni yemin ettik.” filan anlattım. Şimdi, düşündüm. Ne demek lazım Ekrem Başkana filan. Ya, şunu demek gerekir: Bunlar da geçer, neler geçti? Bunlar da geçer. Bakın, bunlar da geçecek. Bunların geçtiğini en iyi bilen insan nasıl böyle bir şey yapar? Bu, değerli arkadaşlar, bana göre bir çaresizliğin belirtisidir. Sayın Recep Tayyip Erdoğan hepimizden çok biliyor, siyaseti çok iyi izler, çok iyi biliyor ki Sayın Recep Tayyip Erdoğan artık geçmişin siyasetidir. Yani bugünkü konuşması, daha evvelki konuşmaları geçmişin siyaseti. Yani artık işlerin kendisinden geçtiğini çok iyi biliyor. İmamoğlu ise geleceğin siyasetçisi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sizden niye geçmiyor da ondan geçiyor ya!

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Yaşla ilgili değil bunlar değerli arkadaşlar, anlayışla ilgili. Eğer rakiplerinizi birtakım siyasi oyunlarla yargıyı kullanarak, yargıyı alet ederek ortadan kaldırmaya, devlet imkânlarını bu şekilde kullanmaya, devam etmeye filan, bunlara gayret ediyorsanız sizden geçmiştir.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Senin kendi liderinden geçmiyor da bizimkinden niye geçiyor?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ya, Zülfü Bey, sussana yahu! Bir dur ya, konuşuyor adam ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Ben de konuşuyorum.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çık kürsüden konuş ya!

İLHAMİ ÖZCAN AYGUN (Tekirdağ) – Git domates sat, domates.

MEHMET BEKAROĞLU (Devamla) – Devam et, devam et.

Değerli arkadaşlarım, bu iş Sayın Erdoğan’ın İstanbul’da elinden alınan imkânlar, büyük imkânlar bunlar. Bunun intikamı. Bunun ötesinde de muhalefette bir fitne, yani fitne derken algı operasyonu. Değerli arkadaşlar, algı operasyonlarıyla seçim kazanmak fitneden başka bir şey değildir. Şeyleri hazırlatmış, buraya geliyor diyor ki: “Ben şeyi artırdım, yüzde 25’ti, yüzde 30’a çıkardım.” demeden tak, sosyal medyaya “Yüzde 30’a çıkardık." diye çıkarıyor. Yani algı operasyonuyla seçim kazanmaya çalışmak gerçekten geleceği görmekle ilgilidir, tükenmeyle ilgilidir.

Bakın, değerli arkadaşlarım, İstanbul Belediyesi seçimlerini hep beraber izledik. “Şöyle olmuştur, böyle olmuştur…” Bir şey bulamadılar. “Olmamıştır ama mutlaka olmuştur.” Bu kadar komiktir. Yani Ekrem Başkana verilen ceza ve şu anda yaşadıklarınız bu kadar komiktir. (CHP sıralarından alkışlar) Terör incelemesi de bundan komiktir değerli arkadaşlarım. Efendim “Varmış terör, yokmuş da gelmiş de gitmiş de.” Ya, sen İçişleri Bakanısın arkadaşlar ya, bu nedir? Bunların hepsi tükenmişliğin belirtisidir. Nasıl Sayın Erdoğan’ın yükselişinin kimse önünü kesemedi. Haklıydı o zaman değerli arkadaşlarım. Şu anda kendisi başka hiçbir yöntem bulamadı, “adalet” diyerek, “hukuk” diyerek gelen bir insan kendisine yapılan haksızlıkları kat kat fazlasını insanlara uygulayarak siyasette tutunmaya çalışıyor. Bu gerçekten trajik bir sondur değerli arkadaşlar. Sayın Erdoğan'ı böyle trajik bir son bekliyor; üzülün, acıyın ona.

Arz ederim efendim. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kendi kendine acı.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi'nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasının f bendinde yer alan “için” ibaresinin “amacıyla” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

               

İbrahim Halil Oral                       Hayrettin Nuhoğlu          İmam Hüseyin Filiz

            Ankara                                İstanbul                             Gaziantep

       Ayhan Altıntaş                                 Fahrettin Yokuş               

            Ankara                                                                            Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) –

 Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurun Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) –  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Malumunuz, önceki gün Sayın Cumhurbaşkanımız müthiş bir müjde verdi. Malum, yirmi yıl büyütüp besledikleri, arka bahçeleri yaptıkları Memur Sendikaları Konfederasyonunun toplantısında yüzde 25 memurlara zam yaptığını, emeklilere de aynı oranda artırdığını ifade etti. Bugün ise 5 puan daha artırdı. Şimdi, diyoruz ki biz meclisten: Ha, gayret, hep beraber yarın da memur maaşlarını konuşalım, emekli maaşlarını konuşalım, işçilerin hakkını hukukunu konuşalım. İnanın, yarın da 5 puan gelebilir, bir hafta sonra da 10 puan daha gelebilir yani seçime kadar bu yüzde 50-60’a kadar varabilir. Çünkü sıkıntı var, çünkü dert aslında memur, emekli filan değil, öyle olsaydı şu olurdu: 2002 yılında ortalama memur maaşı asgari ücretin tam yüzde 170 fazlasıydı. Yine, 2002 yılında en düşük emekli maaşı asgari ücretin üstündeydi. Yine, 2002 yılıyla hani karşılaştırıyorlar ya “eski Türkiye, yeni Türkiye” diye, şimdi “O günden bu yana ne olmuş?” diye baktığımız zaman, aslında emeğin, alın terinin, emeklinin millî bütçeden aldığı pay sürekli düşmüş, sürekli sermayeye aktarmış bizim AK PARTİ iktidarımız. Hele, son iki yılı söyleyeyim size, son iki yılda emekçilerin, üretenlerin millî gelirden aldığı pay yüzde 37’den yüzde 25’e gerilemiş yani tam yüzde 12 oranında geriye gitmiş.

Şimdi, bu gerçekler ortadayken “Yüzde 30 artırdık.” diye müjdeliyorlar. Yahu, bu yüzde 30’un zaten yüzde 8-8,5’u memurun alacağı, yine emeklinin alacağı, siz alacağını bile zamanında vermiyorsunuz, enflasyon farkını verirken de “müjde” diyorsunuz. Ya, biraz insaflı olun ya, bir insanın hakkını verirken sanki artı bir şey veriyormuş gibi “Müjde… Müjde…” Böyle bir anlayış olabilir mi?

Şimdi, sürekli övündünüz, Türkiye şöyle kalkınıyor, şöyle büyüyor… Bugüne kadar emekliye, memura, asgari ücretliye, işçiye büyümeden hiç pay vermediniz; iddia ediyorum, ispatlamaya da hazırım. Şunu da yaptınız: Her sene burada defalarca söyledim “Memuru, emekliyi, asgari ücretliyi enflasyona ezdirmedik.” dediniz, vergi adaletsizliğiniz yüzünden hep ezdirdiniz. Daha iki üç sene önceye kadar asgari ücretli bile vergi dilimlerinden dolayı mağdur oluyordu, maaşları düşüyordu; onu düzelttiniz, doğru yaptınız ama bugün işçi, memur… Şimdi “Yüzde 30 zam yaptık.” diyeceksiniz. Yıl içinde bu artışın -zaten bir kısmı kendi artışı, üçte 1’i kendi hakkı- zaten en az yüzde 5’ini, 6’sını, 7’sini vergi olarak geri alacaksınız. Yahu niye düzeltmiyorsunuz? Bir de diyeceksiniz ki: “Biz resmî enflasyona memuru, emekliyi ezdirmedik.” Yahu, yalan söylüyorsunuz, ezdiriyorsunuz. O zaman şunu yapacaksınız: Asgari ücrette olduğu gibi vergi dilimlerinden gelen yani yüzde 15’ten yüzde 20’ye gelindiği zaman memurun bu vergi diliminden kaybını iade etmeniz lazım, bunu iade edin, biz de diyelim ki: Doğru yaptınız, hakkını verdiniz. Ama bunları yapmıyorsunuz, yapmadığınız gibi şunu diyorsunuz: “Müjde! Yüzde 30 zam yaptık.” İyi, ben de buradan diyeyim: Müjde! Vergilere yüzde 122 zam yaptık. Müjde! Elektriğe yüzde 250 zam yaptık. Müjde! Gıda ürünlerine bir yılda yüzde 200 zam oldu. Niye bu müjdeyi vermiyorsunuz? Bu enflasyonu, azgın enflasyonu durdurmak için hiçbir şey yapmıyorsunuz ama diyorsunuz ki : “Müjde!” Neyin müjdesi, hangi müjde, hangi adalet?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Evet, şimdi, arabanız varsa müjde, verginiz yüzde 64, trafik cezanız yüzde 122, araç muayenesi yüzde 110… Müjde, müjde vatandaş, unlu mamuller yüzde 134, meyve sebze yüzde 228, sebze fiyatları yüzde 300, müjde… Allah’ınızdan korkun ya, Allah’tan korkun ya. Sayın Bülent Turan, ya şu müjdeden vazgeçin ya; memurun, emeklinin, asgari ücretlinin aklıyla alay etmeyin.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sataşma var Başkanım.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) –Bakın, asgari ücretli sizden 1.100 lira alacaklı bugün itibarıyla. Bugün itibarıyla memurlara en az seyyanen 2.000 lira zam yapmanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Bugün itibarıyla, asgari ücrete yaptığınız o zamla beraber, emeklilerin ücretini asgari ücrete çıkarmanız lazım. Buna “Müjde!” deyin, vallahi ben sizi buradan alkışlayacağım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Daha iyisini yapacağız.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – İnşallah.

 

 

III. - YOKLAMA

 

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

BAŞKAN – İYİ Parti önergesini oylara sunmadan önce bir yoklama talebi var.

Yoklama talebini karşılayacağım.

Sayın Altay, Sayın Aygün, Sayın Gürer, Sayın Arık, Sayın Yalım, Sayın Kılınç, Sayın Tanal, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Hancıoğlu, Sayın Özkan, Sayın Kaya, Sayın Bülbül, Sayın Tokdemir, Sayın Gök, Sayın Özdemir, Sayın Emre, Sayın Erbay, Sayın Budak, Sayın Köksal, Sayın Göker.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren arkadaşların Genel Kuruldan ayrılmamasını rica ediyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur. Birleşime beş dakika ara veriyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 17.39

           DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.45

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

 

 

 

III. - Y O K L A M A

 

BAŞKAN – 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde Konya Milletvekilli Fahrettin Yokuş ve arkadaşlarının önergesinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula yollayan milletvekili arkadaşların Genel Kuruldan ayrılmamalarını rica ediyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

1. Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 369) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

3’üncü madde üzerindeki son önergeyi okutuyorum.

             Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin c bendinde geçen “gayesiyle” ibaresinin “amacıyla” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Ruştu Tiryaki                  Hasan Özgüneş Şevin Coşkun                                                      Batman                                 Şırnak               Muş                                        Filiz Kerestecioğlu Demir  Mahmut Celadet Gaydalı                  Ayşe Sürücü                                              Ankara                                  Bitlis                                Şanlıurfa       Erdal Aydemir                                                                                       Bingöl                                                                                                                 BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

        DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

 

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

Sayın milletvekilleri, lütfen yerlerimize oturalım, hatibi kürsüye çağırdım.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta yine… (Uğultular)

BAŞKAN – Bir saniye.

Sayın milletvekilleri, görüşmelere devam edebilmemiz için salondaki uğultunun kesilmesi gerekiyor, rica ediyorum.

Buyurun.

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; geçen hafta yine Türkiye siyasi gündeminde bir AKP klasiği yaşandı; partimiz HDP’nin bileşenlerinden olan Demokratik Bölgeler Partisine yönelik, AKP eliyle yargının kullanılması suretiyle bir siyasi mühendislik operasyonu gerçekleştirildi. Başta Eş Genel Başkanımız Keskin Bayındır olmak üzere birçok il eş başkanımız gözaltına alındı ve bu haksız, hukuka aykırı mühendislik çalışması sonucunda da Keskin Başkanımız tutuklandı.

Albert Einstein’in çok meşhur bir sözü vardır: “Aynı şeyleri tekrar edip farklı sonuçlar beklemek aptallara mahsustur.” DBP siyasetinin tarihine bakıldığında son yapılan operasyonların hiçbir şekilde bu siyasi geleneği geriletmediğini, tam tersine daha da güçlendirdiğini, demokrasi, hak ve hakikat yolculuğunda güçlü bir hâle getirdiğini göreceksiniz, görmekteyiz. Bunun öncülüğünü yapan Değerli Eş Başkanımız Keskin Bayındır’a da buradan selamlarımızı, saygılarımızı sunarken kendisinin bir demokrasi Spartaküs’ü olduğunu da burada bir not olarak belirtiyoruz.

 

Evet, arkadaşlar, ülke bu ağır ekonomik krize nasıl geldi, nasıl getirildi? Sayın Meclis, hırsızlık nedir? Hırsızlık, bir kişiye ait olan menkul veya mülkiyeti kamuya, 84 milyon halka ait olan gayrimenkul malların halkın ve kişinin rızasının aksine, rızasının hilafına elinden alınması ve el konmasıdır. Bu fiile hırsızlık, bu fiili gerçekleştirenlere de hırsız, aracılık yapanlara da hırsız denir. Evet, arkadaşlar, siyasi parti liderlerinden biri bakın hırsızlığı nasıl tanımlamış: “Bugüne kadar evladından hırsızlık öğrenen baba görmedim. Hırsızlık, babadan evlada geçer, evlattan babaya değil. Dolayısıyla, yönetimlerde hırsızlık yukarıdaki üst yöneticilerden yöneticilere, oradan da en alt yöneticilere dolayısıyla halka yansır.” Bu söylemi Sayın AKP Grubu çok iyi bilir, bilmesi gerekir.

Şimdi, özellikle son zamlarla birlikte yapılan bu hırsızlıklardan, yolsuzluklardan kaynaklı olarak emekliye ve memurlara yeterince zammın verilmemesinin sebeplerini de çok kısa şekilde belirtmek istiyorum. Bakın, AKP, halk, memur, emekli söz konusu olduğunda müthiş bir şekilde cimri davranıyor ama gelin görün ki kendi üst bürokratları söz konusu olduğunda örneğin Fahrettin Altun ve eşi Borsa İstanbuldan, İletişim Başkanlığından, Marmara Üniversitesinden ve Türk Hava Yollarından farklı farklı olmak üzere dört beş adet maaş almakta. Nadir Alpaslan AK PARTİ’li Kültür ve Turizm Bakan Yardımcısı, 2022 Bakan Yardımcısı aylık maaşı 39 bin lira, Kuveyt Türk Yönetim Kurulu 142 bin huzur hakkı, Kuveyt Türk yönetim ilave huzur hakkı 131 bin lira, toplam aylık 313 bin lira. Bunlara bu örnekleri çoğaltıp sıralamak mümkün.

Evet, şimdi, ülkenin gelmiş olduğu ekonomik durumun sebepleri nedir biliyor musunuz Sayın AKP Grubu? Hırsızlık Ceza Kanunu’nda suçtur; hırsızlık yapmayın, hırsızlık yapanları kanun karşısında cezalandırın. Bakın, hırsızlık ahlak dışıdır, ahlaksızlık yapmayın. Bakın, yine tüm siyasi ve yaşam referanslarınızda esas aldığınız nassa gönderme yapalım: Bütün büyük dinlerde, özellikle de İslam dininde hırsızlık büyük günahtır. Bu büyük günahları işlemeyin, işleyenlere engel olun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Buradan soruyorum: Yirmi yıllık iktidarınızda Kamu İhale Yasası’nı tam 191 defa değiştirdiniz, neden böyle bir ihtiyaç hissettiniz? Kamu İhale Yasası’nı 191 defa değiştirmeye sebep neydi? Yine şu soruyu soruyoruz: Cumhuriyet tarihinde kamu bankalarının vermiş olduğu en büyük kredi olan 750 milyon doları ve Demirören Holdinge verilen krediyi neden verdiniz, yapılan bu işlem nedir? Kamunun, halkın malı olan bu 750 milyon doların el değiştirilmesine, yolsuzluğuna, hırsızlığına, hırsızlanmasına, kimler nasıl aracılık yaptı?

Yine, pandemi gerekçe gösterilerek İstanbul Havalimanının bir yıllık kira bedeli olan tam 1 milyar 30 milyon euro neden silindi? (HDP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Evet, süreniz tamamlandı.

Teşekkür ediyoruz.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 3’üncü madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/4708) esas numaralı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifinin 4’üncü maddesinin aşağıda belirtilen şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 MADDE 4- (1) Vakıf aşağıdaki organlardan oluşur:

a)         Mütevelli Heyet: Mütevelli Heyet, Vakfın karar organıdır ve toplam on bir üyeden oluşur. Daimi üye sayısı altı olup, mevcut ve eski Dışişleri Bakanları ile muvazzaf veya emekli Büyükelçiler veya Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyeleri veya Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu üyeleri veya Türkiye Odalar Borsalar Birliği Yönetim Kurulu ve Genel İdare Kurulu üyeleri arasından Dışişleri Bakanının tavsiyesiyle Cumhurbaşkanı tarafından üç yıllığına atanır. Bu altı üye dışında, Yükseköğretim Kurulunun uluslararası ilişkiler ve hukuk alanında çalışan profesör unvanlı öğretim üyeleri arasından seçeceği iki kişi ile uluslararası ilişkiler ve hukuk alanında faaliyet gösteren vakıf, dernek veya düşünce kuruluşlarının görevlileri arasından Mütevelli Heyet Başkanının seçeceği üç kişi üç yıl süre ile Mütevelli Heyet üyeliğini yürütür. Mütevelli Heyet Başkanını Cumhurbaşkanı daimi üyeler arasından seçer. Mütevelli Heyet Başkan Yardımcısı ise daimi üyeler arasından Mütevelli Heyet üyelerinin yarıdan bir fazla oyuyla seçilir. Mütevelli heyet, Vakıf resmi senedine değişiklik yapmaya yetkilidir. Mütevelli Heyet, başkanın daveti üzerine üye tamsayısının yarısından bir fazlasının katılımıyla yılda en az iki defa toplanır.

b)       Yönetim Kurulu: Yönetim Kurulu, Vakfın icra organıdır ve Vakfı temsil yetkisini haizdir. Yönetim Kurulu Mütevelli Heyet tarafından belirlenen bir başkan ve altı üyeden oluşur, görev süreleri üç yıldır. Mütevelli Heyet, Yönetim Kurulu üyelerini Mütevelli Heyeti içerisinden veya dışarıdan seçebilir. Yönetim Kurulu, başkanın daveti üzerine üye tamsayısının yarısından bir fazlasının katılımıyla yılda en az dört defa toplanır.

c)       Denetleme Kurulu: Mütevelli Heyet tarafından üç yıl süreyle görevlendirilecek beş üyeden oluşur. Kurulun oluşumunda Dışişleri Bakanlığı ve Hazine ve Maliye Bakanlığının temsilcilerine yer verilir. Kurulun Başkanı, Mütevelli Heyet tarafından Kurul üyeleri arasından belirlenir.

(2) Birinci fıkra uyarınca belirlenen üyelerin görev süreleri, seçimi yapan merci kararıyla üçer yıllık sürelere uzatılabilir. Daimi üyeler dışında birinci fıkra uyarınca belirlenen asıl üye sayısı kadar yedek üye de seçimi yapan merci tarafından belirlenir, Asıl üyeliğin süresinden önce boşalması durumunda, boşalan üyelik yedek üyelere ikame edilir. Asıl ve yedek üyelerin seçimi ile bu fıkranın uygulanması ile ilgili usul ve esaslar Bakanlıkça belirlenir. Vakıf organlarının karar yeter sayıları vakıf senedinde düzenlenir.

         Özgür Özel                     Ahmet Ünal Çeviköz Sibel Özdemir               

            Manisa                                İstanbul                               İstanbul

      Utku Çakırözer                        Fikret Şahin                      Türabi Kayan

          Eskişehir                              Balıkesir                             Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Zeynel Emre.

Buyurun Sayın Emre. (CHP sıralarından alkışlar)

ZEYNEL EMRE (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, şimdi burada bu kanun teklifini konuşacağız ama siz kanun teklifi getiriyorsunuz, kanunlara uymuyorsunuz ki. Siz niye kanun teklifi getiriyorsunuz? Anayasa’ya uymuyorsunuz, hangi kurala uyuyorsunuz? Demokrasinin, hukuk devletinin hangi esaslarına uyuyorsunuz?

 Bir mesele var, bir türlü bu meseleyi kapatamıyorsunuz. İstanbul seçimlerinin hukuka aykırı şekilde tekrar edilmesiyle birlikte başlayan bugüne kadar geldiğimiz süre içerisinde sabah kalkıyorsunuz İstanbul, akşam yatana kadar İstanbul Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu ve birbirinden ilginç, birbirinden enteresan yeni içtihat yaratacak kadar özel olacak şekilde hukuk uygulamaları görüyoruz. Bu Parlamentoda avukat sayısı çok, bildiğim kadarıyla burada meslekte birinci sırada avukatlar var. Ben buradaki tüm avukatlar başta olmak üzere herkese şunu sormak isterim: Türkiye Cumhuriyeti’nde Türk Ceza Kanunu’nun 125’inci maddesinden yani hakaretten, kamu görevlisine hakaretten iki yıl yedi ay on beş gün ceza alan başka birini tanıyor musunuz? Bildiğiniz böyle bir örnek var mıdır?

Değerli arkadaşlar, şimdi bu tartışma devam ederken bir ima, bir konuşma böyle, bir televizyon programlarında falan konuşulur düzeye geldi. Nedir o? Efendim, İstanbul’a kayyum atanabilirmiş. Tabii, ben şahsen böyle bir ahmaklığın olabileceğine ihtimal vermiyorum (CHP sıralarından alkışlar) Amma velakin şu hususu vurgulamakta fayda var. Millet iradesini siz tanımazsanız, milletin seçtiği iradeyi yok sayarsanız -sizin Anayasa’ya, kanunlara uymamanız, artık bu, bardağı taşıran son hamle olur- Anayasa ve hukuka aykırı davranışlarınız ve tutumunuz sonrasında meşruiyetini kaybetmiş bir Hükûmet olursunuz, kimse sizi de tanımaz; bunu da bu şekilde not düşelim.

Değerli arkadaşlar, içeriğe ilişkin, zaman harcayıp bakıyor musunuz dosyalara, bilmiyoruz. Yani bir zahmet, böyle bir baksanız… Ha, şunu da dile getirelim: Anayasa’nın 137’nci maddesi açıktır. Kanuna aykırı emir ve talimatlar yerine getirilemez. Getirirse o kişi bundan sorumlu olur. “Efendim, en tepedeki istedi, aşağıya doğru öyle yaptık. Biz ne yapalım?” deme şansınız olmaz. Dolayısıyla, burada herkesin sorumluluğu olur.

Değerli arkadaşlar, İstanbul seçiminin hukuka aykırı şekilde iptalinden sonra Sayın Belediye Başkanımız YSK’ye hitaben bir söz söyleseydi o gün söylerdi, bir hafta sonra söylerdi, koltuğa oturduktan sonra söylerdi. Kendisine hakaret eden bir İçişleri Bakanı var, ona cevap veriliyor. Cevap verdikten sonra… Ki burada da Türk Ceza Kanunu’nun 129’uncu maddesini hatırlatırım. Bir kimse size hakaret ettiyse siz de ona karşılık verdiğinizde ya ceza verilmez ya cezanın üçte 1’ine kadar hüküm altına alınır. Konuyla hiç alakası olmayan YSK Başkanı açıklama yaptı “Suç duyurusunda bulunuyoruz.” diye. Tarih ne zaman? 15 Kasım 2019. Şimdi, bundan sonra taktik savaşları başlıyor. Normalde yani iki sözün analiz edilmesi, değil mi? Savcı burada pekâlâ dava açabilir mi? Açabilir, açacağı varsa açar. Ne kadar sürüyor soruşturma, biliyor musunuz? On dokuz ay. Nedeni soruşturma, değil mi? On dokuz ay. Niye? Tarih ilerlesin, bir sürece bakalım; eğer belediyenin, Belediye Başkanının, İmamoğlu’nun ve Cumhuriyet Halk Partisinin algısı kamuoyunda düşüyorsa gerek yok. Eğer iyi işler çıkartıyorsa ona göre dava açarız.” On dokuz ay sonra dava açılıyor, 27 Mayıs 2021 davanın açıldığı tarih. İlk duruşma tarihi 9 Kasım 2021. Hâkim Hüseyin Zengin. 1 Haziran 2022 tarihinde görevden uzaklaştırılıyor, başka bir ile tayin ediliyor, teamüllerin dışında. Kamuoyuna yansıyan haberler var, bu davada istenilen cezayı vermeyeceği gerekçesiyle hâkim gönderiliyor, değil mi? Bunun üzerine Adalet Bakanına bir soru sordum, dedim ki: Basında çıkan bu iddialar, Hâkim Hüseyin Zengin’in görev yerinin değiştirilmesinin nedeni nedir -öyle ya HSK’nin Başkanı aynı zamanda- bu teamüllere uygun mudur, normalde görevine daha ne kadar devam etmesi gerekiyordu? Ben bu soruyu sordum değerli arkadaşlar, cevap verilmedi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ZEYNEL EMRE (Devamla) – Tamamlayacağım Sayın Başkan.

Üzerinden zaman geçti, bütçe görüşmelerinde Sayın Bakana dedim ki: Bu soruya niye cevap vermiyorsunuz? Çünkü değerli arkadaşlar, soru zor. O hâkim istenilen cezayı vermeyince adamı gönderdiler gitti. İkinci, -yani o kadar gülünç iddialar var ki- efendim, belediye gassal almış yani ölü yıkayıcı, aynı zamanda bu gassaller bir derneğin üyesiymiş, o dernek PKK’yla iltisaklıymış, ondan sonra efendim, başka bir iddianame nasıl olurmuş, başka bir dosya nasıl olur. Ya, arkadaşlar o alınan gassallerden biri tutuklanırken -adı da Ayhan- ifadede diyor ki: “Ben 2004’ten beri AKP üyesiyim ya. Ben belediyede nasıl işe girdiğimi de söylüyorum, hiç kimseyle de bir bağlantım yok, hiçbir derneğe de para vermiyorum.” Böyle onlarca örnek var -sürem bitti, devam edemeyeceğim- ama şu, kulağınıza küpe olsun: Demokrasiden ayrılanları millet affetmez. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Zeynel Bey bir soru sordu, ona yanıt vermek istiyorum, dedi ki: “Hakaretten verilen bir ceza var mı?”

BAŞKAN – Ama Sayın Beştaş, böyle bir usulümüz yok.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Örnek vereceğim.

BAŞKAN – Yani Zeynel Bey size soru sormadı ki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – “Var mı böyle bir örnek, soruyorum.” dedi. 60’a göre yerimden…

BAŞKAN – Peki, 60’a göre yerinizden bir dakika söz vereyim.

Buyurun.

 

 

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler.

Böyle bir usul var aslında da, burada Mecliste var en azından yani bu usulü hep işletiyoruz.

Evet, Sayın İmamoğlu’na verilen iki yıl yedi aylık cezanın hiçbir izahı, hiçbir hukuki yanı olmadığını ben de not olarak kayıtlara düşeyim ama maalesef ilk değil, maalesef ilk değil. Daha önce burada Grup Başkan Vekilliği yapan arkadaşım Muş Milletvekilimiz Ahmet Yıldırım hakaretten bir yıl ceza aldı ve bir yıl ceza alsaydı vekilliği düşmeyecekti -bir yılın üstünde olması gerekiyordu- mahkeme hiçbir gerekçe göstermeden 1/2 oranında artırdı, bir yıl iki ay yaptı ve kamu haklarından menetti ve Türkiye tarihinde ilk defa bir milletvekili hakaretten ceza aldığı için vekilliği düşürüldü. Bu, hani Türkiye tarihinde ve AKP tarihinde kayıtlara kara bir leke olarak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – “Padişah bozuntusu.” demişler.

 

 

 

1.- Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi (2/4708) ve Dışişleri Komisyonu Raporu(S. Sayısı: 369) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesinin (1)’inci fıkrasının (a) bendinin ikinci cümlesinde yer alan “Cumhurbaşkanı tarafından” ibaresinin “Cumhurbaşkanınca” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

 

 

Zeki Hakan Sıdalı                  Fahrettin Yokuş                  Hayrettin Nuhoğlu

     Mersin                                     Konya                                İstanbul

İbrahim Halil Oral              İmam Hüseyin Filiz                    Feridun Bahşi  

     Ankara                                      Gaziantep                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 27 Aralık Tarsus’un, 3 Ocak Mersin’in düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümünde Millî Mücadele kahramanlarının torunları tüm Mersinli hemşehrilerimi kutluyorum. “Arkadaşlar! Gidip Toros Dağları’na bakınız, eğer orada bir tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda duman tütüyorsa şunu çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” diyen Başkumandan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü, Kuvayımilliye’den Molla Kerim’i, Gözneli Gök Mehmet’i, Adile Çavuş’u, Kumcu Veli’yi, Gülekli Hatice’yi ve tüm Millî Mücadele kahramanlarımızı da rahmetle anıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Kıymetli milletvekilleri, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 4’üncü maddesinde vakfın organları düzenleniyor. 4’üncü maddeye göre, 11 üyeden oluşan vakıf mütevelli heyetinin 6’sı tabii üye olacak, tabii üyeler Cumhurbaşkanı tarafından atanacak. Kim bu atanabilecek tabii üyeler? Eski ve mevcut Dışişleri Bakanları, Cumhurbaşkanlığı Politika Kurulu Üyeleri, emekli veya görevdeki büyükelçiler. Kalabalık bir tabii üye havuzu var ama ortada bir netlik yok. Kimin atanacağına Cumhurbaşkanı keyfî olarak karar verecek. Teklifte de atıf yapılan Yunus Emre Vakfı Kanunu’na bakıyoruz, onun da 4’üncü maddesi vakıf organlarını içeriyor ama bir farkla; burada tabii üye olarak kişileri saymıyor, kurumsal makamları net bir şekilde belirtiyor; mesela “Kültür ve Turizm Bakanı, Mütevelli Heyetin başkanıdır.” diyor. Yani bu ne demek? Mevcut Bakan Bakanlık görevini devrettiğinde Vakıf Başkanlığını da bırakacak demek. Fakat bu kanun teklifinde tamamen farklı olarak mütevelli heyetin başkanı da tabii üyeler arasından Cumhurbaşkanı tarafından seçiliyor. 2 kanunu da getiren sizsiniz. Şimdi, size göre bu uygulamaların hangisi doğru? Bile isteye neden iki farklı uygulamaya gidiyorsunuz? Diğer iki uygulamayı mütevelli heyetin ve yönetim kurulu üyelerinin görev süresinde de görüyoruz. Benzeri tüm vakıflarda üç yıl olan görev süresi bu kanun teklifinde ne gerekçeyle beş yıla uzatılıyor? Komisyonda da “üç yıl” olarak değiştirilmesi teklif edilmesine rağmen kabul edilmemiş. Anladınız, gidiyorsunuz; “Bari birkaç kişiye görev mirası bırakalım.” diyorsunuz.

Kıymetli milletvekilleri, yeni kanuna göre -mesela, tabii üyeler arasında mevcut Dışişleri Bakanı da muvazzaf büyükelçi de var diyelim- gidip mütevelli heyetin başkanlığına emekli büyükelçiyi atadığınızda Bakan da atanırsa onun altında mı çalışacak? Böyle bir anlayış olur mu? Böyle kalıcılık, böyle kurumsallık olur mu?

“Forumu kurumsallaştırmayı, kurumsal hafızayı oluşturmayı amaçlıyoruz.” diyorsunuz, güzel. Amacınız kurumsallaştırmaksa başkanlık görevini hangi makamın ve ne kadar süreyle yürüteceği de açık açık yazılmalıdır. Kurumsallık, bir kişinin iki dudağının arasından çıkan sözle değil, kuralla, kaideyle, devamlılıkla olur; kurumsal hafıza da ancak bu şekilde oluşur. Diğer duruma çeşitli şeyler diyebiliriz ama “kurumsallık” diyemeyiz.

Bir garip tercih daha var, bu zamana kadar Dışişleri Bakanlığı tarafından yürütülen bir forumun vakfı kuruluyor ama mütevelli heyetinde Bakanlığın hiçbir etkinliği olmayabilir. Tabii üyelerin tamamı Dışişleri Bakanlığı dışından atansa bile kimse itiraz edemez çünkü kanun teklifinde böyle bir yetkiyi veriyorsunuz. Mesela Dışişleri Bakan Yardımcısı Yunus Emre Vakfı Mütevelli Heyetinin tabii üyesiyken, kendi vakfı olan Antalya Diplomasi Forumu'nda görev bile alamayabilir. Şimdi, burada kurumsallık nerede? Olgunlaşma süreci yaşayan ve özellikle kongre diplomasisi için önemli bir potansiyel taşıyan böyle bir forumun özlük haklarının, maaş ve giderlerinin kamu kaynaklarından karşılandığı, eski bakan ve kurul üyeleriniz için bir emekliler kulübü hâline getirmeye çalışıyorsanız hata edersiniz. Hariciye geleneğini yerle bir edip makamını kaybeden siyasetçilere yurt dışı tatili niyetine dağıttığınız büyükelçilikler gibi burada da Antalya tatili hediye edecekseniz yanlış yaparsınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) –  Bu sebeple özellikle tabii üyelerin atama usulüyle getirilmesini yanlış buluyoruz. Tabii üyelerin aday havuzundan “isim seçme” suretiyle değil diğer vakıf kanunlarında olduğu gibi net olarak makam şeklinde yazılması şarttır. Eğer kalıcı bir kanun maddesi yapmak ve vakfa gerçek bir kurumsallık kazandırmak istiyorsanız bu maddeyi geri çekerek tarif ettiğimiz şekilde düzeltmeniz gerektiğini hatırlatıyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinde geçen “aşağıdaki” ibaresinin “aşağıda bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahmut Celadet Gaydalı                Hasan Özgüneş                    Ayşe Sürücü

             Bitlis                                   Şırnak                               Şanlıurfa

               

Filiz Kerestecioğlu Demir                                                      Şevin Coşkun

            Ankara                                                                             Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü.

Buyurun Sayın Sürücü. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu ve tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum.

Yeni yılın bu ilk günlerinde bizler de daha güzel şeylerden söz etmeyi isterdik fakat seçim bölgem Urfa’da yeni yılı karanlıkta karşılayan onlarca aile oldu. Buradan defalarca dile getirmemize rağmen bölgede sözde elektrik hizmeti sunan DEDAŞ’ın zulme varan uygulamaları bitmiyor. Urfa’nın Eyyübiye ilçesine bağlı Bildim’de 45 hane, İkizce’de 100 hane var. Bu iki köyde neredeyse 500’den fazla insan yaşıyor ve iki haftadır elektrikleri kesik. Köylere elektrik veren trafo patlıyor fakat köylülerden birinin birikmiş elektrik borcu var diye DEDAŞ trafoyu tamir etmiyor. 21’inci yüzyılda resmen orman kanunu DEDAŞ tarafından uygulanmak isteniyor, “Ya 10 kişi faturayı öder ya da hepiniz bu kış soğuğunda elektriksiz kalırsınız.” deniliyor. Elektrik olmayınca köylerde su da yok, hayvanlar telef olmak üzere. Isınma, temizlik, sağlık, eğitim hakkı hepsi birden engellenmiş oluyor; köylüler ciddi bir mağduriyet yaşıyor. DEDAŞ, ederinden fazla fatura yazmaktan mahkemede defalarca suçlu bulundu fakat hakkında en ufak bir işlem yapılmadı. Bu köylerden birinde tek başına yaşayan yaşlı bir kadına aylık 2 bin lira elektrik faturası gelmiş. Bir kişinin fatura borcu var diye bütün köyün elektriği kesiliyor çünkü denetleyen bir mekanizma yok. Bir an önce DEDAŞ’ın bu keyfî uygulamalarına bir son verilmeli, Bildim ve İkizce köylerindeki halkımızın elektrik sorunları da çözülmelidir.

Değerli halkımız, Urfa-Suruç arasında halkın “ölüm yolu” dediği yol tek şerit ve her sene bu yolda sayısız kazalar oluyor, bu kazalarda onlarca yurttaşımız yaşamını yitiriyor. Defalarca önergeler verip bu kürsüden dile getirdik; bu yolun bir an önce yapılması gerektiğini, bunun bir an önce hayata geçirilmesinin aciliyetini belirttik fakat Karayolları, altı ay önce bu yolu ihaleye çıkardığını, ihalenin bittiğini... Ama aradan altı ay geçmesine rağmen ne başlayan bir çalışma var ne çakılan bir çivi var ne de bu soruna bir çözüm. Bu süre içerisinde kazalar olmaya, insanlar hayatını kaybetmeye devam ediyor. Yol ve köprü yapmakla övünüp duran bu iktidar 40 kilometrelik bu yolu neden yapmıyor? Urfa-Suruç arasındaki bu yol yapılıp bu sorun çözülünceye kadar gündeme getirip takipçisi olmaya devam edeceğiz.

Değerli halkımız, maalesef ki insan canının artık bu kadar ucuz olduğu ülkede uygulanmayan yasalar ve yerine getirilmeyen sorumluluklardan dolayı biz kadınlar katledilmeye devam ediliyoruz. 2022 yılının ilk 11 ayında, Türkiye’de basına yansıdığı kadarıyla en az 308 kadın katledildi. Maalesef, bu kadınların en az 8’i seçim bölgem Urfa’da yaşıyordu ve kayıtlara “şüpheli kadın ölümü” diye geçen 5 kadının daha yaşamını yitirdiğini belirtebiliriz. Yani bunun manası, Urfa’da 2022 yılı boyunca her ay en az bir kadın katledildi demek. Basına yansıyan yaralama, öldürmeye teşebbüs, çocuk istismarı gibi onlarca vaka var fakat ne yerel yönetimler düzeyinde ne de merkezî düzeyde bu kırmızı alarmlık duruma dair alınan doğru düzgün bir tedbir yok.

Bu ülkede her gün kadınlar katledilirken İstanbul Sözleşmesi feshediliyor, kadın hakları ve kadın özgürlük mücadelesi veren TJA aktivistleri gözaltına alınıp tutuklanıyor, TJA yani “Tevgera Jınen Azad”ın sözcüsü Ayşe Gökkan’a otuz yıl ceza veriliyor. Bir yandan, mücadeleci kadınlar, kadın katliamlarına dur diyenler cezaevleriyle susturulmaya çalışılıyor; öte yandan, kadın katillerine cezasızlık politikalarıyla her geçen gün daha çok kadının katledilmesinin önü açılıyor.

Bakın, Manisa’nın Saruhanlı ilçesinde “Necati A.” adlı bir erkek birlikte yaşadığı dinî nikâhlı eşini öldürüp metruk bir binanın bahçesine gömüyor. Bu seri kadın katili daha önce de bir eşini bıçaklayarak, diğerini de ütüyle yakarak öldürüyor ve yine üç gün önce Mutlu Menekşe’yi katlediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2 kadını katleden bu katili neden serbest bıraktınız? Serbest bırakarak 3’üncü kadının da katledilmesine sebep oldunuz. Siz katilleri korumaya devam edin ancak şunu iyi bilin ki biz kadınlar, 2023 yılında da yaşamın her alanında ve her yerde “…”(*) diyerek kadınların katledilmesine ve katilleri koruyan bu iktidara karşı mücadelemizi büyüteceğiz, kadınların öncülüğüyle değiştirip kazanacağız.

Ve bitirirken, TJA aktivistleri -yani “Tevgera Jinen Azad”ın aktivistleri- başta olmak üzere cezaevlerinde rehin tutulan tüm yoldaşlarımızı buradan sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “Mütevelli Heyet tarafından belirlenir” ibaresinin “vakıf senedinde belirtilmek zorundadır” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Özgür Özel                          Ahmet Ünal Çeviköz Abdurrahman Tutdere                                                                  Manisa                                     İstanbul                 Adıyaman                                        Utku Çakırözer                                                             Sibel Özdemir                                                       Eskişehir                                                                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Kadri Enis Berberoğlu.

Buyurun Sayın Berberoğlu (CHP sıralarından alkışlar)

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (İstanbul) – Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; efendim, bu Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu esas itibarıyla diplomasi üzerine kurulu bir öneri olduğu için oradan başlamak isterim. Diplomasinin en basit tarifi: Anlaşamayan tarafları ulaştırmak üzerine kurulu bir araç ki maalesef Adalet ve Kalkınma Partisi o konuda her türlü sınavdan kalmış durumda. Bir diğeri, mesela “kamu diplomasisi” adıyla tarif edilen bir işlevi var, o da halkı, idarenin icraatları konusunda aydınlatmak ve ikna çabası. Ee, burada da pek öyle bir faaliyet görmüyoruz. Dolayısıyla hayırlı olsun kanun ama ne işe yarayacağını anlayamadım çünkü tanıtacağı şey sonuç olarak bir ülkede yaşananlardan ibaret. Bu ülkede sadece hukuk alanına baktığımızda, 2022 yılında âdeta seri katiller gibi çalışan bir yargı teşkilatı ve eşit derecede acılı sonuçlanan hukuk davaları ve hukuk cinayetleri gördük. Bir tanesi, hemen aklıma gelen, Gezi davasıdır; 3 defa beraat etmiş insanları başka bir bahaneyle tekrar içeri atmaktır. Bir diğeri, Kobani’de yaşanan hukuksuzlukların devamıdır ama asıl üzerinde durmak istediğim, bir de özellikle İstanbul milletvekili olduğum için Ekrem İmamoğlu davasıdır. Bakın, ben hapishaneye de kanunsuzluğa da hukuksuzluğa da alışık bir kardeşinizim, bundan dolayı da bu beş sene içinde bir kere bile şikâyet etmedim. Şikâyet etmememin sebebi: Hakikaten Adalet ve Kalkınma Partisinden farklı olarak demokrasinin üç işlevinin birbirinden ayrı olması gerektiğine, yürütme, yargı ve yasamanın birbirinden ayrı olması gerektiğine samimiyetle inanmamdı ama artık o umudu kaybettim hele Ekrem İmamoğlu davasında yapılanları gördükten sonra şuna emin oldum ki İstanbul’u tekrar kazanmaktan başka çaresi olmayan bir partinin her türlü hukuk dışı işleme başvurabileceği konusunda en ufak tereddüt yaşamamak lazım. Bakın, neden bahsettiğimi söylemek için sadece bir örnek vereyim. Biliyorsunuz, birinci derece mahkemeler 3 kişi, 3 hâkimden oluşur, istinaf yani temyiz, ara temyiz diyelim, yine 3 kişiden oluşur. Yani benim bütün bu dava süreçlerinde 6 hâkimle yargılanmam lazım idi. Tahmin edemeyeceğiniz için soru şeklinde formüle etmiyorum, kaç hâkimle yargılandım biliyor musunuz? 18. Benim lehime parmağını kaldıran hâkim değişti. İstinaf cezamı bozdu, aynı gece özel kararnameyle Kemal Kılıçdaroğlu’na ceza vermeyen hâkimler, benim istinaf hâkimlerim özel kararnameyle yılbaşı gecesi değiştirildi. Tanıdık geliyor mu? Gezi davası gibi. Tanıdık geliyor mu? Ekrem İmamoğlu davası gibi. Bakın, bunları şundan anlattım: Umurumda değil, ben niye yattığımı biliyorum, yattığım her günden de mutluyum, tekrar gerekirse tekrar yatarım, bu kadar basit. (CHP sıralarından alkışlar) Hiç kimsenin bu konuda tek bir tereddüde kapılmasını istemem, ne niyetim ne haddim zaten böyle bir şeyi söylemek amma velakin karşınızda konuşma yapıyorum, saygıdeğer milletvekilleri gibi ben de bu Meclisteyim. Anayasa Mahkemesine uymayan bir birinci derece mahkemeye rağmen ve onun hâkimini Bakan Yardımcısı yapan bir zihniyete rağmen.

O yüzden, ben, burada kendi konuşmamı kesiyorum ve müsaadenizle sözü Ekrem İmamoğlu’na bırakıyorum çünkü bugün eski mesleğimden herhâlde ilham alarak o basın toplantısında söylenen bazı cümleleri şimdi kayyumdan falan bahseden, millet iradesini ayaklar altına almaya çalışan artık hangi siyasi parti üzerine alınırsa onlar için söyleyeceğim: “Ben, vatandaş Ekrem İmamoğlu olarak sokak sokak gezeceğim. Adalet arayışına çıkmış milyonlarca insanla meydanlarda buluşarak gök kubbeyi başınıza yıkacağız. Milletimiz Saraçhane’den yükselen “adalet” “hukuk” ve “demokrasi” sesini duymuş, bu sebeple de bu buluşmalarda bir araya geleceğiz.” Bakın, “hak” “hukuk” “adalet” diye bir şeyi herhâlde siz bile duydunuz. Yani Adalet ve Kalkınma…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) – Son bir cümle efendim, müsaadenizle selamlama…

BAŞKAN – Buyurun.

KADRİ ENİS BERBEROĞLU (Devamla) – O, benim içeri girdiğim gün başlayan adalet yürüyüşünün simgesiydi; iki defa iptal ettiniz, birinde yenildiniz, birinde hezimete uğradınız; tekrar hezimete meraklıysanız buyurun gelin, İstanbul’a el koyun. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 5’inci maddesinin (2)’nci fıkrasında yer alan “belirlenir” ibaresinin “tespit edilir” ibaresi ile değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

     İbrahim Halil Oral                  Hayrettin Nuhoğlu          İmam Hüseyin Filiz

            Ankara                                İstanbul                             Gaziantep

 

      Fahrettin Yokuş                Muhammet Naci Cinisli              Feridun Bahşi

            Konya                                 Erzurum                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Erzurum Milletvekili Sayın Muhammet Naci Cinisli.

Buyurun Sayın Cinisli. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Erzurum) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; aziz milletimizi ve Genel Kurulumuzu saygıyla selamlarım.

Cumhuriyetimizin yüzüncü yılını kutlayacağımız 2023 senesinin devletimiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını dilerim.

Görüştüğümüz kanun teklifiyle kurulması öngörülen Antalya Diplomasi Forumu Vakfının ülkemiz dış politikasına katma değer sağlamasını, ülkemizin saygın markalarından biri olmasını ümit ederim. Benim de faaliyetlerine katılmaya gayret ettiğim bu organizasyonun vakfa dönüştürülmesinin de hayırlı olmasını dilerim. AK PARTİ iktidarlarının yürüttüğü uluslararası ilişkiler bizim anladığımız manadaki diplomasiyle bağdaşmıyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti devletinin biriktirdiği köklü dış politika müktesebatını ve tecrübelerini göz ardı ederek kişisel ilişkilerle hareket etmek, dış politikayı iç politikaya malzeme yapmak diplomasi olmadığı gibi ülkenin de hayrına değildir. Meclis görevim dolayısıyla yaptığım dış temaslardan Dışişleri Bakanlığımızın çabalarını tespit ediyorum. Maalesef bu çabalar Bakanlığımızın kadim gelenekleri ve bilgisi ülkemizin avantajları için yeteri kadar kullanılmıyor. Bunun nedeni sarayda Dışişleri Bakanlığına paralel kurulmuş ayrı bir yapının olması. Görüştüğümüz teklifte de Sayın Bakanın ağırlığını hissediyoruz ama Bakanlığın ağırlığını hissedemiyoruz maalesef.

Sayın milletvekilleri, Antalya Diplomasi Forumu Vakfının 3 organı bulunuyor; bunlar mütevelli heyeti, yönetim ve denetim kurulları. Kanun teklifine göre mütevelli heyetinde ve kurullarda görev yapacak zevat atamayla belirleniyor. Üstelik daimi üyelik gibi darbe zihniyetinin izlerini taşıyan bir usul de benimsenmiş. 6 daimi üye Sayın Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor. Biz, bu usulü darbe dönemlerinden hatırlıyoruz. Demokrasiyle bağdaşmayan yapılarda ne kurumsal gelişmeden söz edilir ne de teklif gerekçesinde belirtilen amaçlar gerçekleşir. Bu anlayışla Türkiye’yi diplomasi ve dış ilişkiler çerçevesinde tanıtma amacı boş 2023 hedefleri gibi palavra olur, ülkemizin yetişmiş insan kaynağı da heba olur. Samimiyetle devlet, devlet menfaati için çalışmak isteniyorsa Vakıfta hak ederek görev yapacak zevatın, özellikle üst düzey görevlerde liyakatle çalışmış, bilgi biriktirmiş olması ve görevi devretme sorumluluğunu da bilmesi gerekir.

Vakfın kadrolarının ülkemizin millî çıkarları temelinde değil de iktidarın partizan tercihlerine göre belirlenmesinden endişe ederim. Kanun teklifinde ifade edildiği üzere mevcut Dışişleri Bakanı da daimî üye olarak atanabiliyor. Bu hâlde Antalya Diplomasi Forumu Vakfının, mevcut Dışişleri Bakanı için kendi seçim çevresinde emekliliğini geçireceği bir mevki, hayat boyu çevresini ağırlayacağı bir makam, bir derebeylik olacağı anlamı akla geliyor.

Türkiye'nin jeopolitik önemi de o kadar büyük ki özgül ağırlığı yüksek, ciddiye alınan ve dış politikayı iç politika için değil de Türkiye'nin yararı için yapan bir hükûmet iktidar olsaydı uluslararası ilişkilerde rolümüz aslında çok daha fazla olurdu ve böylesine bir kriz ortamında dünyanın dikkatini çok daha fazla çekerdik. AK PARTİ öncesinde dış politikada devletimizin önceliği bölgemizde ittifaklar kurmak, uzlaşmalar sağlamaktı. Böylece hem olası riskler bertaraf edilir hem de bölge ülkeleriyle karşılıklı çıkar sağlayacak sonuçlar elde edilirdi. Lüzumsuz didişmelerin içine girmeyen Türkiye'nin itibarı da bugünkü hazin duruma kıyasla oldukça yüksekti. AK PARTİ’nin ön yargıları yüzünden Batı dünyasıyla aramızda ördüğü duvar, “Batı’dan uzaklaş, Doğu’da yüksel.” yanlış stratejisi bizi bölgemizde ve uluslararası platformlarda yalnızlaştırdığı gibi, bizi Doğu’nun da gözünden düşürdü, sıradanlaştırdı.

Sayın milletvekilleri, dünyada en çok bilinen diplomatik konferansların başında Dünya Ekonomik Forumu ya da diğer adıyla Davos Zirvesi geliyor. Davos Zirvesi, dünyanın önde gelen siyasilerini, iş insanlarını, ülke liderlerini bir araya getiriyor. Örneğin, geçtiğimiz yıl 52’ncisi düzenlenen Zirve’ye 50 devlet lideri, 300 hükûmet temsilcisi ve yaklaşık 2.500 küresel iş dünyası yetkilisi katıldılar. Darısının Antalya Diplomasi Forumu’nun başına olmasını samimi olarak temenni ederim. Ancak, sormak zorundayım: Münih Güvenlik Konferansı veya Dünya Ekonomik Forumu gibi prestijli sivil inisiyatifler kanunla mı kuruldu? Dünya Ekonomik Forumu’na üyelik 60 bin dolardan başlıyor, stratejik ortak üyeliği 600 bin dolar; Davos Zirvesi’ne katılmak için ise 27 bin dolar ilave ödeme talep ediliyor. Genel bütçeden belli olmayan tutarların aktarılmasıyla finanse edilmesi öngörülen ve kanunla kurulan bir vakfın düzenleyeceği faaliyetlerin ne kadar bağımsız, inandırıcı, tarafsız olduğuna ve herhangi bir özel çıkara bağlı kalmadığına karşı uluslararası kamuoyu nasıl ikna olacak anlaşılır iş değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MUHAMMET NACİ CİNİSLİ (Devamla) – Bu Forum’un yapısı da bu kanun teklifinde bir sivil inisiyatif olmaktan çıkmaktadır. Güzel doğmuş, gelişmekte olan Antalya Diplomasi Forumu’na bu kanun teklifi zarar verir. Otoriter rejimlerdeki modellere benzeyen böyle bir yapı altında ülkelerin liderleri, hükûmet temsilcileri, iş insanları ülkemizin yumuşak gücü olmaya aday Forum’da yer almak için çaba sarf eder mi, saygı duyar mı bunu sormak isterim. Dış politika hedeflerini gerçekleştirmek için kullanılan yumuşak güç unsurlarının uzun vadede sağlanan güven duygusuyla birleşirse katkı sağlayacağını ifade eder, Genel Kurulumuzu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 5'inci maddesinde bulunan "Kanunda" ibaresinin "Yasada" olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

              Murat Sarısaç                            Hasan Özgüneş          Mahmut Celadet Gaydalı

                     Van                                        Şırnak                                        Bitlis

      Filiz Kerestecioğlu Demir                     Şevin Coşkun                           Ayşe Sürücü

                  Ankara                                        Muş                                      Şanlıurfa

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) - Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Van Milletvekili Sayın Murat Sarısaç.

Buyurun Sayın Sarısaç. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT SARISAÇ (Van) - Teşekkürler Sayın Başkan.

Öncelikle cezaevlerinde olan yoldaşlarımın yeni yılı kutluyorum. “…”(*)

Sayın Başkan, yeni yıla girerken özellikle AKP iktidarının, AKP anlayışının iktidarda olduğu bir dönemde bütün sorunlar 2023 yılına tekrardan devredildi. Daha öncesinde kronik sorunları, yapısal sorunları çözemediği için bu sorunlar 2023’e kadar aktarıldı ve bu anlayışla bugünden sonra da bu sorunların devam edeceği görülüyor. Bizim için en önemli olan yani bütün sorunların, çoklu krizlerin kaynağı olan Kürt sorunu da dolayısıyla 2023’e bırakılmış oldu. Ama bizler umutluyuz, biliyoruz ki bu bizim final yılımız. Kürtlerin özgürlük hakları, Kürtlerin dil hakları eminim ki bu Meclis çatısı altında diyalog ve müzakereyle, hukuk yoluyla çözülecektir; inancımız buna tamdır.

Ve bir diğer konu da yine bu Meclis içerisinde çözülmesi gereken yani müzakere ve diyalog yollarının açılması gereken bir diğer konu da Sayın Abdullah Öcalan’la görüşülmesi ve bir an önce İmralı’daki tecridin sona erdirilmesidir. Çünkü şunu çok defa dile getirdik, dile getirmeye de her zaman devam edeceğiz: İmralı’daki tecrit bütün Türkiye’yi etkiliyor, bütün Türkiye’ye büyük bir maliyet çıkarıyor.

Yine sorunların Meclis çatısı altında demokratik ve barışçıl bir zeminde çözülmesi çağrısı ve çabası biz HDP’liler tarafından çok uzun zamandır veriliyor ama bu çaba ne yazık ki AKP tarafından hiçe sayılıyor yani Kürtlerin, HDP’nin demokratik siyasetteki ısrarı hiçe sayılıyor. Bunun en büyük örneklerinden bir tanesi de yine bu son günlerde DBP Genel Merkezine yapılan baskın ve Eş Genel Başkan Keskin Bayındır’ın tutuklanması. Bunun tek bir açıklaması var: Evet, AKP’nin, AKP Hükûmetinin Kürtlere “Sizler siyaset yapamazsınız. Ne sizin iradenizi tanırız ne de sizin siyasetinizi tanırız ve hiçbir şekilde size siyaset yaptırmayız.” gibi bir anlayışı var. Bu son dönemde, -özellikle bize verilen mesaj da buydu ama- hepimizin de belirttiği gibi, Keskin Başkanının da duruşu, yine diğer birçok milletvekilimizin, belediye eş başkanlarımızın, parti yöneticilerimizin de şu ana kadar ki duruşu zaten size de herhâlde şu mesajı vermiştir ki evet, bizler sizin karşınızda hiçbir şekilde boynumuzu bükmeyeceğiz, hiçbir şekilde de sizin bu hukuksuzluklarınızı kabul etmeyeceğiz. Ve sadece AKP Hükûmeti, AKP iktidarı, Kürtleri kendisi yok etmeye çalışmıyor, iradesini yok saymaya çalışmıyor; bir de AKP iktidarının şöyle bir anlayışı var: AKP iktidarı, bir de halkları, kendi içinde kendine kırdırtma gibi bir politika da izliyor. Bu politikanın da en büyük göstergesi yine koruculuk sistemidir çünkü koruculuk sistemiyle büyük bir suç örgütü yaratılıyor ve bu suç örgütü de tamamen kendi halkına dönük, kendi halkının kazanımlarına dönük mücadele eden ve bunları yok saymaya çalışan bir anlayış. Çünkü son dönemlerde artık neredeyse Kürtleri her yerde durdurmaya çalışan, Kürtler üzerinde suç işlemeye çalışan bir koruculuk sistemi var. Kendisine yabancılaşmış, toplumsal ahlak değerlerine yabancılaşmış bir kişilik yapısı oluşturuldu koruculuk sistemiyle.

Van Vekilimiz Sayın İrfan Bey de burada, kendisi çok iyi bilir, Van’ın Çatak ilçesine bağlı Konalga köyü, 1999’da 12 köyün, 1 köyde toplatılması sonucu oluşturulan bir köy kent projesi. Bu köy kent projesinde, buradaki insanlara danışılmadan, onların rızası alınmadan, o insanlar oraya toplatıldı; gelmeyenler de, bir şekilde, elektrik cezaları ile kamu haklarından faydalanamama gibi durumlarla ya büyük kentlere göç ettirildi ya da zorla oraya getirildiler. En sonunda da yani geçen zaman sürecinde, orada, oranın koruyucu başı, muhtarı, ayrıyeten “A” ailesi, yapılan yatırımlarda yani orada yapılan binalarda eksik malzeme kullandırdığı için, orada halkın emeklerini çaldığı için bu şu an kullanılamaz haldeler. Bir sağlık ocağı ve bir okul vardı orada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MURAT SARISAÇ (Devamla) – Ne okul ne de sağlık ocağı kullanılabiliyor orada. Bu yüzden de oradaki öğrenciler 42 kilometrelik yolu yani Çatak’ı gidip gelmek zorunda kalıyor. Çoğu insan artık orada barınamadığı için, o evlerde olamadığı için de yine Van veya başka kentlere göç etmek zorunda. AKP’liler inanmıyorsa İrfan Bey burada, kendisi bir gidip görüşsün orada ama sadece ağayla, muhtarla görüşmemek kaydıyla yani oradaki halkla, toplumla görüşsün ve gelsin kendisi burada açıklasın oradaki durumun ne olduğunu.

Sadece bu da değil, bir de yine aynı muhtar ve ağa ailesi orada, 486 tapuyla oranın yaylasını da şu an başka ildeki başka aşiret mensuplarına satmış ve bu da çok büyük bir tehlike yaratıyor çünkü o ailelerin birbirine düşman olma durumları var. Bunların bir an önce çözülmesi gerekiyor.

Genel Kurulu selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Maddeyi oylamadan önce Komisyonun bir redaksiyon talebi var.

Buyurun.

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Sayın Başkanım, görüşülmekte olan kanun teklifinin ikinci bölüm başlığına ilişkin bir redaksiyon talebimiz vardır.

5’inci maddenin madde başlığı maddenin içinde yer aldığı ikinci bölümün başlığında yer alması gerekirken sehven unutulmuştur. Bu kapsamda, kanun yapım tekniğine daha uygun olması bakımından teklifin ikinci bölüm başlığına “ile Mali Haklar” ibaresinin redaksiyon kapsamında eklenmesi talebimizi takdirlerinize saygıyla arz ederiz.

BAŞKAN – Maddeyi Komisyonun redaksiyon talebi doğrultusunda oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm geçici madde 1 dâhil 6 ila 10’uncu maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde söz isteyen, İYİ Parti Grubu adına Aydın Milletvekili Sayın Aydın Adnan Sezgin.

Buyurun Sayın Sezgin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYDIN ADNAN SEZGİN (Aydın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerinde İYİ Parti adına söz almış bulunuyorum.

Ülkemizin uluslararası ilişkilerde sürekli savrulduğu, tüm önemli aktörlerle kritik sorunların yaşandığı bir dönemdeyiz. Maalesef, uluslararası imajımız, daha doğrusu, iktidarın uluslararası itibarı berbat. Tarafsız uzmanların, düşünce kuruluşlarının objektif kıstaslara göre yaptıkları yıllık dış politika değerlendirmelerinde ülkemizin bilançosu çok kötü; tıpkı 110 milyar dolar yani gayrisafi millî hasılanın sekizde 1’i kadar açık veren dış ticaret bilançomuz gibi ve nedense, Sayın Cumhurbaşkanı Türkiye ekonomisinin hayalî şahlanışını anlattığı hafta başındaki konuşmasında ihracat performansına değindi ama ithalattaki muazzam artıştan hiç söz etmedi. Dış politikadaki savrulmalardan tutun ekonomimizin çökmesine, otoriter, sultanvari rejimden tutun insan hakları ve temel özgürlüklerin ağır ihlaline kadar, yabancı basın her gün onlarca incitici haber ve yorum yayınlıyor ülkemiz hakkında. Böylesine bir ortamda Antalya Diplomasi Forumu ülkemizin uluslararası ilişkileri açısından olumlu ve sürdürülebilir bir girişim olabilirdi ama maalesef görüştüğümüz bu düzenlemeyle âdeta Sayın Cumhurbaşkanının vakfına dönüşmektedir. Biz forumun Türkiye'nin bütününü temsil eden bir yapıya kavuşmasını isterdik ancak iktidar eksiklerine rağmen takdir ettiğimiz var olan yapıyı bozarak mevcut değerin ve kapasitenin aşındırılmasını tercih etmiştir. Uluslararası aleme hitap eden bu kurum, Türkiye'nin bütünü için ilave bir vitrin teşkil etmeliydi, kurumun yönetim yapısı buna göre belirlenmeliydi, bazı üyeleri Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından seçilmeliydi yani daha millî olmalıydı. İktidarın sıklıkla gündeme getirdiği parlamenter diplomasi çabalarını güçlendirmek için de Antalya Diplomasi Forumu Vakfı yönetimine Meclisten, muhalefet partilerinden üyelerin seçilmesi doğru olurdu. İktidar bu değerli girişime millî bir boyut kazandırmak yerine forumu, yönetimi âdeta münhasıran tek kişi tarafından seçilen bir vakıf hâline getirmeyi tercih etmiştir. Şahsi mülk gibi bir şey yaratılmak istenmektedir. Bu elbette istismara da açık bir yapılanmadır. Yalnızca işinize geldiğinde millî iradenin tecelligâhı olarak zikrettiğiniz Türkiye Büyük Millet Meclisi, Vakıfla ilgili süreç ve yetkilerden uzak tutulmuştur. Devletin bütçesinden kaynak sağlanacağı anlaşılan Vakıftan Meclisin dışlanması millî iradenin bu oluşuma yansıtılmaması demektir ve hatalıdır. İktidar Türkiye'nin uluslararası ilişkilerine bakış, tasarlama ve uygulama safhalarına da bu tek adam anlayışıyla yaklaşmaktadır. Türkiye Büyük Millet Meclisi esasen Türkiye'nin uluslararası ilişkiler ağının ve kararlarının da kasten dışına itilmiştir. Demokratik ülkelerde parlamentolar dış politikada karar alma sürecinin ayrılmaz parçasıdırlar. Parlamentoların bu konumu iktidarların dış âlemle ilişkilerindeki elini kuvvetlendirir. Ne var ki Türkiye’deki tek adam rejimi Türkiye Büyük Millet Meclisinin bu gücünden istifade etmekten acizdir. Bu durum Meclisimizi sadece Sayın Cumhurbaşkanının iradesinin tecelligâhı olarak görmek hastalığından kaynaklanmaktadır. Vakıf da Meclisi tamamen yok sayan bu anlayışla tasarlanmıştır. Dışişleri Bakanlığının, Vakfın Mütevelli Heyetinin belirlenmesindeki rolü göstermelik bir düzeyde tutulmuştur. Komisyondaki görüşmeler esnasında, Vakfın tabii üyelerine “daimî üye” sıfatı verilmiştir ancak bu kişilerin kimler olacağı teklifte belirtilmemiştir. Mütevelli heyeti üyeliğinin süresi beş yıl olarak tespit edilmiş ancak daimî üyelerin görev süreleri belirsiz bırakılmıştır. Pek çok benzer kurumda mütevelli heyeti üyeliğinin süresi üç yıl olarak tespit edilmişken Antalya Diplomasi Forumu Vakfında üyelik süresinin beş yıl olarak belirlenmesi soru işaretlerine neden olmaktadır. Üyelerin seçimindeki tüm yetki doğrudan ya da dolaylı olarak Sayın Cumhurbaşkanına verilmiştir. Cumhurbaşkanı kararıyla genel bütçeden ve ilgili kamu kurum ve kuruluşlarından aktarılacak olan vakıf gelirlerinin hangi kurumlardan aktarılacağı da belirtilmemiştir. Forumun tek bir kişinin uhdesine bırakılması otoriter rejimlerde sıklıkla rastlanan bir yaklaşımın yansımasıdır. Bütün yetkilerin tek adamda toplanmasının bir ülkeyi çökerteceği geniş kabul görmüş bir gerçektir. Bu Forum, uluslararası ilişkilerimizde son yıllarda yapılan nadir olumlu işlerden biriydi; bu düzenlemelerin hayata geçirilmesiyle bu değere yazık edilecektir. Mevcut hâliyle Vakıf, Putin’in Valday Tartışma Kulübü kategorisine girmiştir. Türkiye’nin diplomatik yaklaşımlarını ön plana çıkartan bir tartışma forumundan ziyade tek adamı ve tercihlerini öne çıkartacak bir format hâlini almaktadır. Bu adımların ne gibi sakıncalara neden olabileceğini öngörmekte zor değildir çünkü Yunus Emre Enstitüsü ve TİKA gibi önemli, değerli kurumsal yapıların da iktidar tarafından nasıl yozlaştırıldığına şahit olduk. Zaman içinde bu kurumlar maalesef aleni şekilde ideolojik aygıta dönüşmüştür; demokratik ülkelerin benzer müesseseleriyle kıyaslandığında bu, sözde kamu diplomasisi kurumlarının yönetim, kural ve usullerinin eşi ve benzeri yoktur. Bu kurumlar ısrarla geleneksel dış politika karar alma sürecimizin dışında tutulmaya çalışılmakta ve şeffaflıktan uzak bir şekilde yönetilmektedir. Mevcut yönetim anlayışı elde edilmesi amaçlanan hedeflerin tesirini zayıflatmakta, bazı durumlarda ülkemizin imajına ve kurumlarına zarar bile verebilmektedir. Kamu kaynaklarının birtakım kişi ve kurumlara aktarılması için bu kurumların suistimal edildiği izlenimi de mevcuttur, bunu daha önce de vurgulamıştım. Şimdi aynı riskler Antalya Diplomasi Forumu için de geçerlidir.

Tabii, ülkemizde iktidarın darmadağın savrulan yönetim tarzı geçerliyken belirttiğim bu sıkıntıların ıslahı mümkün olamayacaktır. Forum için yaptığımız uyarıların da dikkate alınmayacağını görüyoruz. İktidar, Parlamentonun işlevini noterlik görevine indirgeme politikasıyla siyasi gelenek ve kültürümüze büyük zarar vermiştir. İktidar, işlevi muvazaa kurumu olmaktan ibaret bir parlamento istediği izlenimi vermektedir. Biz size birkaç ay daha bu uyarıları yapacağız ve seçimlerin ardından aktif bir şekilde gereken düzenlemeleri hayata geçirerek Parlamentoya itibarını iade edeceğiz.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Kemal Bülbül.

Buyurun Sayın Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Teşekkür ediyorum.

Sekiz yıl önce bugün Hakk'a yürüyen, birlikte büyük çalışmalar yürüttüğümüz sevgili HADEP Genel Başkanı Murat Bozlak’ı buradan sevgi ve saygıyla anıyor, anısı önünde saygıyla eğiliyor ve mücadelede özlemi olan şeyleri gerçekleştireceğimizi ifade etmek istiyorum.

Antalya Diplomasi Forumu… “Antalya Diplomasi Forumu” denince, uluslararası ölçekte bir bakış açısı, bir barış politikası, dingin, mutedil bir politika yürütülüyormuş ve bu Antalya Diplomasi Forumu aracılığıyla yürütülecekmiş gibi bir görüntü ortaya çıksa da, Rusya’nın Ukrayna’yı işgali konusunda henüz net, anlaşılır politik bir tutum sergilemeyen, bu işgalden bir şekilde tıpkı 15 Temmuz darbesini Allah’ın bir lütfu gibi gördüğü politikayı buraya da devşirmeye çalışan bir yaklaşım söz konusu. Yani Rusya’nın Ukrayna’yı işgali de bir anlamda AKP tarafından hem yerel hem uluslararası politikada bir fırsat olarak görülüyor ve diplomasi forumunun başlangıcı da, Antalya Diplomasi Forumu’nun başlangıcı da aslında Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarını Antalya'da buluşturmakla başladı.

Şimdi, buna benzeyen çeşitli konferanslar var. Mesela Münih Konferansı 1963 yılında gerçekleşmiş ve elli yıl sonra vakfa dönüşmüş.

Yine Davos, Dünya Ekonomik Forumu 1971 yılında yapılmaya başlanmış ve 2015 yılında vakıflaşmaya gitmiş. Yani hemencecik öyle 2 Dışişleri Bakanını bir araya getirmek ya da çeşitli uluslararası ölçekte bir toplantı yapmakla bir forumu vakfa dönüştürmek gibi bir politika tutarsızlık oluyor, bir altyapısızlık oluyor, bir öngörüsüzlük oluyor ve dünyaya ve Türkiye'ye sanki uluslararası ilişkilere hâkimmiş, sanki uluslararası ölçekte söyledikleri dikkate alınıyormuş gibi bir imaj yaratmaktan başka bir işe yaramıyor. Bu ne için yapılıyor peki? Bu, şu anda 2023 seçimlerine dair bir yatırım. Peki, bundan önce neydi politika? Politika şuydu: “Ey Avrupa!”, “Ah Amerika!”, “Vah İsrail!”, “One minute!”, “Katil Esed!”,  Libya ve Mısır'da Neoosmanlıcı yaklaşım, hatta stratejik derinlik, Ahmet Davutoğlu Hoca’nızın “Stratejik Derinlik” kitabı söz konusuydu biliyorsunuz, bu “stratejik derinlik” gereği Emevi Camisinde namaz kılma ya da Atina'da kahvaltı etmek, şimdi, böyle bir dış politika olabilir mi? Bu dış politika bakış açısıyla Antalya Diplomasi Forumu oluşturulabilir mi? Hâlâ bu dış politika bakış açısından vazgeçilmiş değil, hâlâ bir gece ansızın gidiliyor Yunanistan'a hemen orada sabah kahvaltısı yapılıyor, bir gece ansızın Rojava’ya gidiliyor, Suriye'ye gidiliyor ama arka planda Esad’a yalvarılıyor Esad’a “Gel, görüşelim, ne olur.” diye araya ara bulucu konuluyor, araya Putin aracı olarak konuluyor. Şimdi, kılavuzu Putin olanın eli işgalden çıkmaz; kılavuzu Putin olanın işi bombayla, silahla, işgalle olur; kılavuzu Putin olanın barış, demokrasi, özgürlükler, adalet gibi bir bakış açısı olamaz. İşte, bir gece ansızın Rojava’ya, Suriye’ye, bir gece ansızın Yunanistan’a, bir gece ansızın başka bir şey. Ayrıca, bakınız, biraz önce söylediğim bu forumlar, efendim, Davos Forumu, Münih Güvenlik Konferansı’nın akabinde oluşan vakıf vesaire, bunlar bir iç politik dengenin dışa yansıması sonucu oluşmuş kurum ve kuruluşlar. Öncelikle Almanya’da bir iç barış oluşmuş, bakın, 1963’te Münih Güvenlik Konferansı başlamış. Nasıl bir süreçte? Hitler faşizminin intihar ettiği bir süreçte. Peki, ne olacaktı orada? Willy Brandt gibi bir dünya politikacısı çıkacak, gidip Yahudi anıtında diz çökecek, Yahudilerden özür dileyecek ve bu, dünya insanlığına mal olan bir politikaya dönüşecekti. Şimdi, siz bunu yapmıyorsunuz, devlet bunu yapmıyor; hâlâ Kürt’e zulüm, hâlâ Alevi’yi inkâr, hâlâ uydur kaydır şeylerle güya sorun çözüyormuş gibi davranma, hâlâ Ermeni’ye hakaret, hâlâ Çerkez’in varlığını bile kabul etmeme, hâlâ bin yıldır bu ülkede kendi halkıyla savaş ve çatışma hâlinde olan bir egemen zihniyet var. Bu egemen zihniyetten ne forum çıkar ne barış çıkar ne adalet çıkar ne özgürlük çıkar ne eşitlik çıkar. Selçuklu ve Osmanlı Türk ve Türkmenlerin kökünü kazıdı, kökünü kazıdı; ta ki İttihat Terakkiye kadar; İttihat Terakki de Türk halkının da haklarının olduğunu, Türk halkının etrakıbiidrak olmadığını söyledi. Türk halkına Osmanlı “Türk ne bilir bayramı, hor hor içer ayranı.” “Türk’e fırsat verme Ya Rab, dehre sultan olmasın; ayağını çarık sıksın, asla iflah olmasın.” diyordu, bunu çevirip şimdi Kürt’e söylüyorlar. “Kürt’e fırsat verme Ya Rab, dehre sultan olmasın.” “Kürt’ten olsa evliya, koyma onu avluya.” Şimdi, bu akılla, kendi halkıyla çatışan, Kürt halkıyla çatışan, Alevi toplumunu aşağılayan, Romanları aşağılayan, yok sayan, kadınları aşağılayan, İstanbul Sözleşmesi’nden çıkan bir zihniyet uluslararası ölçekte siyaseti, diplomasiyi ve barışı kurgulayan Antalya Forumu gibi bir mantığı, bir kurumu oluşturabilir mi? Hayır, oluşturamaz. Peki, burada amaç ne? Burada amaç, sadece böyle bir şey oluşuyormuş, dünya liderliği… Ne demekse bu dünya liderliği? Yahu, kendi ülkenize lider olun. Kendi muhalefetinizle görüşmüyorsunuz, utanmıyor musunuz ya! Kendi muhalefetini dikkate almayan, kendi muhalefetinin kazandığı belediyeye kayyum atayan, kendi muhalefetinin 800 bin farkla kazandığı İstanbul Belediyesini kayyumla tehdit eden bir zihniyetin yapacağı forumdan ne çıkar Allah aşkına? Biraz kendinizle yüzleşin, biraz tarihle yüzleşin lütfen. Demokrasi nedir, insan hakları nedir, özgürlükler nedir; İslami açıdan nedir, siyasi açıdan nedir, insan hak ve özgürlükleri açısından nedir; biraz bununla yüzleşin. “Yok, efendim, biz iktidarı alacağız; biz gene alacağız, 2023’e, 2053’e, 2071’e…” falan. Vallahi alamayacaksınız, billahi alamayacaksınız. Düşeceksiniz iktidardan, lambur lumbur düşeceksiniz ama iktidar olanların şöyle bir körlüğü vardır: Zirvedeyken aşağıyı görmezler, zirvedeyken aşağıya bakmazlar. Yukarı çıkarken gördüklerinizi aklınızda iyi tutun, zira aşağı inerken hepsiyle tek tek karşılaşacaksınız. Yaptığınız zulümlerle, inkârlarla, yerde sürüklediğiniz kadınlarla, yok saydığınız Kürtlerle, yoksulluğa mahkûm ettiğiniz emekçilerle, taciz edilen çocuklarla, o uyduruk, kendine “tarikat” diyen münafıklarla yüzleşeceksiniz. Onlar tarikat değildir, münafıktır. İslam dinini kirleten, hakir gören tâgutilerdir onlar. Tâgutilik İslam’da faşizmin adıdır. Böyle bir şey olamaz. Şimdi, bu zihniyet kalkmış Antalya’da Diplomasi Forumu oluşturuyor. Bu Diplomasi Forumu aracılığıyla efendim, Kıbrıs’ta barışa, Kıbrıs’ta halkların ortak yaşamına karşı duruş var. Türkiye’de barış suç sayılıyor efendim, bunlar kalkacak Antalya’da Diplomasi Forumu aracılığıyla ne yapacaklar? Dünyaya önderlik, öncülük yapacaklar. Bu külliyen yalan, bir kandırmaca, kendini aldatmadır. Tıpkı Osmanlı’nın son dönemindeki hasta adam gibisiniz, Avrupa hasta adam diyordu ya. Osmanlı dönüşüme, değişime, demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, teknolojiye, sanayiye, bilime karşı durdukça çırpındı, çırpındıkça battı. Siz Togg’u oradan buradan kopyalamakla teknolojik olarak geliştiğinizi kimseye yutturamazsınız. Siz de hasta siyaset yürütüyorsunuz, siz de hasta iktidarsınız, bu hasta siyaset ve hasta iktidar bir an önce kendisiyle yüzleşip hiç değilse kendisinin ahiretini kurtarmak için bir şey yapmalı; bırakın dünyasını, ahiretini kurtarmak için bir şey yapmalı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Aksi takdirde, karşılaşacağınız durum oldukça net ve açık.

Ayrıca, bu Antalya Diplomasi Forumu’ndaki (ADF) yapılaşma da çok tuhaf; 11 kişilik mütevelli heyeti atanıyor, bu mütevelli heyetinin 6’sı Cumhurbaşkanı tarafından atanıyor, bu mütevelli heyeti beş yıllığına atanıyor, niye üç yıl, niye iki yıl değil, beş yıllığına atanıyor? Niye demokratik bir seçimle olmuyor? Bu da ayrıca oligarşik bir yapıyı teşkil ediyor. Dolayısıyla, “diplomasi” demek diyalog demek, “diyalog” demek uzlaşma istemi ve talebi demek, “diplomasi” demek barış istemi ve girişimi demek. Burada ne barış istemi ne diyalog istemi; tahakküm, egemenlik ve oligarşik bir bakış açısı var, o nedenle kabul etmiyoruz.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz talep eden Eskişehir Milletvekili Sayın Utku Çakırözer.

Buyurun Sayın Çakırözer. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA UTKU ÇAKIRÖZER (Eskişehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum.

Antalya, ülkemizin en güzel kentlerinden biri; doğasıyla, tarihiyle aynı bizim Eskişehir’imiz gibi, gittiğinizde nefes aldığınız, kendinizi iyi hissettiğiniz inci kentlerimizden biri.

Şimdi, Antalya’yla anılacak kalıcı bir dış politika düşünce kuruluşu oluşumu önemli bir fikir, olumlu bir fikir ama önümüze getirdiğiniz kanundaki bu hâliyle değil değerli arkadaşlarım. Bizim muhalefetimiz Antalya'ya değil, tam tersine, biz bu güzel kentimizin isminin bu kanundaki birçok olumsuzlukla bir arada anılacak olmasından rahatsızız. Öncelikle bu teklifle Antalya Diplomasi Forumu üçüncü yılında Dışişleri Bakanlığının elinden alınıyor; çok açık, çok net. Bakanlık kadrolarımızın emeğinin ürünü olan bu tartışma ve düşünce ortamı bir anda AKP'li Cumhurbaşkanının vakfı hâline dönüşmekte. Dışişleri Bakanlığının, adı dışında hiçbir etkisi, yetkisi yok burada. Sadece neresinde var, biliyor musunuz? Bütçesinde var çünkü ilk bütçesi yani 5 milyon lira Dışişleri Bakanlığı bütçesinden aktarılacak, başka hiçbir yerinde Bakanlığın ismi dahi yok. Sadece Dışişleri Bakanlığı da değil, çoğulculuğun korunması için mütevelli heyetin Meclisteki partilerin görüşüyle oluşturulması önerilerimize dahi sıcak bakılmadı kanun hazırlanırken. Çünkü bu kanun bizim hep söylediğimiz bir şeyin, tek adam rejimiyle yönetildiğimizin en son, en somut kanıtı.

Vakfın mütevelli heyetinde toplam 11 üye olacak, 6’sı daimi üye. Ne demek daimi? Hiç değişmeyecek demek ve bunları Erdoğan atayacak. Erdoğan'ın seçtiği 6 üye daimi olarak tüm kararları alacak, çoğunluğu kullanacak. Aslında kalanlardan 3 üyeyi de o atayacak çünkü onun atadığı mütevelli heyet başkanı tarafından belirlenecek. Etti mi size 9 üye. Şimdi biz buna “Erdoğan'ın vakfı” “sarayın Antalya diplomasi ofisi” demeyelim de ne diyelim değerli arkadaşlarım? Ülkede işçi, çiftçi, esnaf geçim derdindeyken; faturasını ödeyemeyen fakir fukara askıda fatura kampanyasıyla, öğrenciler belediyelerimizin verdiği akşam yemekleriyle derdine derman ararken, öğretmenler atama beklerken, emekliler açlık sınırı altında maaşla kara kışı atlatmaya çalışırken siz “İlle de koltuk olsun, ille de bizim koltuğumuz olsun.” diyorsunuz. Yirmi yıldır doldurduğunuz koltuklar yetmedi, iktidar sonrasında dahi hâlâ koltuk, hâlâ makam doldurma peşindesiniz; yazıklar olsun diyoruz.

Peki, yangından mal kaçırır gibi kurduğunuz bu vakfa hangi yetkileri veriyorsunuz; ona da bakalım. Bu vakıf ayni ve nakdî yardım alabilecekmiş. Peki, kimden alacak, soruyorum, Antalya Diplomasi Forumu Vakfı kimlerden bağış alacak? Bu vakfa bağış yapmak için kimler koşacak? Bir tahmin yürütelim; hesap verebilir demokratik yönetimler mi bağış yağdıracak sarayın vakfına? Hayır. Peki, ya kim yağdıracak? Ülkesindeki yolsuzlukları, halkına yaptığı işkenceleri örtmek isteyen, başka hiçbir yerde insan içine çıkamayan diktatörler yağdıracak bu paraları. Başka kim yağdıracak? Tabii ki yıllarca vatandaşın vergileriyle beslediğiniz 5’li çeteleriniz yağdıracak. Anlaşılıyor ki siz biraz da yağacak bu bağışlar için bu Forumu Dışişleri bünyesinden koparıp 6 yandaşın kontrolüne verme telaşındasınız. Elinizi vicdanınıza koyun; bu tek adam düzeninde ne kadar devre dışı kalmış, örselenmiş olsa da tecrübesi, bilgisi yok sayılsa da yine de kurumsal yapısı, kurumsal hafızası olan bir Türkiye Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığımız var, şimdi onun düzenleyeceği bir uluslararası toplantı formatı ile bu kanunla tarif ettiğiniz, parayı basanın düdüğü çalacağı bir diktatörler kumpanyası aynı şey midir? Sizi uyarıyoruz; böyle bir görüntü özellikle de ismini kullanacağınız güzel Antalya'mıza en büyük haksızlık olacaktır. Başka ne geliri olacakmış bu vakfın? Yurt içi, yurt dışı her türlü ürün, hizmet, menkul, gayrimenkul, irat ve vasiyet bağışları ile ayni ve nakdî yardımları kabul edecek. Vakfın taşınır-taşınmaz varlıkları ile diğer haklarının değerlendirilmesiyle sağlanan gelirleri de olacakmış. Soruyorum: Siz Mehmetçik Vakfı mısınız? Şehit ailelerine bağış mı yapacaksınız? Ya da Darüşşafaka mısınız? Annesiz babasız çocukları mı okutacaksınız da vasiyet peşindesiniz, arsa, bina bağışı peşindesiniz?

Değerli arkadaşlarım, dış politika dediğimiz mesele önemli. Bir yanı ülkemizin, vatandaşımızın güvenliği, huzuru, refahı, bir yanı ise ülkemizin dünya milletler topluluğu içindeki itibarı, saygınlığı. Şimdi, böylesine önemli bir meseleyi bu kadar akçeli bir iş hâline dönüştürmek… Pes diyorum. Böyle bir yapı sarayda birilerinin işine yarayabilir; kimi koltuk, kimi mal mülk, kimi para pul derdinde olabilir ama değerli arkadaşlarım, dış politikayı konuşurken böyle bir kanun çıkarmak milletin Meclisi olarak bizlere, yüce Meclisimize, Gazi Meclisimize yakışmaz.

Değerli milletvekilleri, bu tür toplantılar nasıl düzenlenir, davet nasıl yapılır, program nasıl oluşturulur, gelenler nasıl ağırlanır hepsi belli. Dile kolay, beş yüz yıllık hariciye birikimi var ortada. Mekân deseniz o en kolayı. Antalya'mızda hepimizin gurur duyduğu, dünyanın en iyi, en konforlu otelleri var. Zaten iki yıldır orada yapılıyor toplantılar. Dışişleri Bakanlığımız bunu düzenliyor. Beğendiğimiz yönleri var, eksik bulduğumuz, eleştirdiğimiz yönleri var tabii ki ama şimdi böylesine formatı belli bir yapıyı alıp devasa bir akçeli vakıf işine dönüştürmekten maksadınız nedir? Evet, soruyorum nedir sizin bu akçeli işlere merakınız değerli arkadaşlarım?

Değerli milletvekilleri, kanunu yazan saraydakiler ile önümüze getiren milletvekilleri gerekçe yazmışlar. Bakın, neymiş bu vakfın kurulma gerekçesi? “Türkiye'nin dış ilişkilerini tanıtma, Türkiye'nin diğer ülkelerle dostluğunu, iş birliğini geliştirme, uluslararası ilişkiler ve diplomasi alanlarındaki kamu, özel kurum ve kuruluşlarla iş birliği…” vesaire, vesaire. Şimdi, değerli milletvekilleri, bunlar, zaten Dışişleri Bakanlığının ana sorumluluğu değil mi? Tüm bu saydıklarınızı Antalya'daki saray vakfı yapacaksa Dışişleri Bakanlığına ne gerek var? Kapatın gitsin.

Peki, başka ne amacı varmış bu vakfın? “Üniversiteyle, sivil toplumla ortak projeler yapmak; yazılı, görsel, işitsel ve dijital medyada yayınlar yapmak, yaptırmak.” Ortada, bağımsız düşünen üniversite mi bıraktınız Allah aşkına? Öğrencileri hapse atarken, akademisyenleri işinden atarken kiminle hangi iş birliğini yapacaksınız? Hangi sivil toplumdan bahsediyorsunuz, sivil toplum mu bıraktınız? Canlarını okudunuz. İşte, Gezi direnişine katılan sivil toplumun temsilcileri aylardır, yıllardır zindanlarda çürütülüyor. Kamu yararı güden, vatandaşın hakkını koruyan baroları, odaları kapatmak peşindesiniz. Medyada haber yaptıracaklarmış. Ortada haber yapacak gerçek gazeteci mi bıraktınız? Gazeteleri, televizyonları sansürlerinizle, karartmalarınızla susturmuşken kimle, neyin haberini yapacaksınız; kime inandıracaksınız?

Değerli milletvekilleri, dış politikada yaptığınız vahim hataları bu Antalya Diplomasi Forumu Vakfıyla ortadan kaldıramazsınız çünkü ana sorun ortada duruyor. Ana sorun; demokrasi eksiği, hukuk devletinden uzaklaşma, denge ve denetimin yok edilmesi. İşte, bu vakfın kuruluşunda dahi tek adam rejiminin gölgesi üzerimizde. Tek bir kişinin iki dudağı arasından çıkan sözlerle yönetilen dış politikanın ülkemize ödettiği bedellerin farkında değil misiniz? İdeolojik, saplantılı dış politika tercihlerinizdeki hatalarınızdan yaptığınız her biri ilkesiz U dönüşleriyle yurttaşımızın yüzünü nasıl yere eğdirdiğinizin farkında değil misiniz? Şimdi, emeklilik projesi bu vakıflarla dış politikayı düze çıkaramazsınız.

Değerli milletvekilleri, bu ucube tek adam yönetimi sürerken ülkede güçler ayrılığı, denge denetleme yokken, temel hak ve özgürlüklerimiz askıdayken, yargı bağımsızlığını yitirmişken siz 1 değil bin vakıf kursanız, 100 değil binlerce haber yaptırsanız da yok ettiğiniz itibarımızı toparlayamazsınız. İşte, en yakın örnek bir başka güzel kentimiz İstanbul. Şu İstanbul'da Büyükşehir Belediye Başkanımız Sayın Ekrem İmamoğlu'na yaptıklarınız ortadayken, bu kurduğunuz Antalya Vakfı kırıp döktüklerinizi toparlayamaz. İstanbul'da 16 milyon İstanbullunun iradesini çalmak istiyorsunuz, İstanbul'u kaybettiniz diye İmamoğlu'na kumpas üzerine kumpas kuruyorsunuz. Seçimleri hukuksuz biçimde yenilettiniz, başaramadınız, uydurma gerekçelerle davalar açtınız, olmadı, tamamen uydurma bir ahmak davası açtınız “Ben buna ceza veremem.” diyen hâkimi sürdünüz, yerine getirdiğiniz hâkime zorla mahkûmiyet cezası verdirttiniz. Şimdi de AKP'den milletvekili adayı olan bir müfettişi “terör soruşturması” diye İstanbul'a gönderdiniz, amaç İmamoğlu'ndan kurtulmak, amaç İstanbul'un zenginliğini İstanbullular değil eskiden yaptığınız gibi bir avuç yandaşınız yesin. Bir taraftan, 16 milyon İstanbullunun iradesini kurduğunuz kumpaslarla yok sayacak, gasp edeceksiniz, öte taraftan ise Türkiye'yi tanıtalım diye böyle vakıflar kuracaksınız, milyonlar harcayacaksınız. Ne kadar para dökseniz de ne kadar haber yaptırsanız da olmaz, tutmaz değerli arkadaşlarım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

UTKU ÇAKIRÖZER (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Çünkü mesele İmamoğlu meselesi değil, 16 milyon İstanbullunun meselesi, millet iradesi meselesi. Ne yaparsanız yapın, İstanbullu da kendi iradesine sahip çıkacak. İşte, Saraçhane Meydanı'nda toplanan yüz binler bir kez daha gösterdi o kararlılığı, o iradeyi. Sadece İstanbul mu? Hayır, Türkiye'nin geri kalanı da o iradeye sahip çıkıyor. Şehirlerimizde, köylerimizde on milyonlarca insan bu adaletsizliklere, bu kumpaslara, bu zulümlere isyan ediyor, direniyor ama az kaldı, millet size öyle bir ders verecek ki sandıkta, öyle bir ders verecek ki bugün yangından mal kaçırır gibi çıkardığınız bu vakıflarınız, adrese teslim, kişiye özel bu emeklilik koltuklarınızın hiçbiri ama hiçbiri sizleri kurtaramayacak.

Bu düşüncelerle yüce Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın İsmail Özdemir konuşacak.

Sayın Özdemir, süreniz on beş dakika. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA İSMAİL ÖZDEMİR (Kayseri) - Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine şahsım adına ve Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına da söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında Meclis çalışmalarımızı takip eden aziz milletimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum.

Muhterem milletvekilleri, 2022 yılı içerisinde dünya çok yönlü sınamalardan geçmiş ve yaşanan olaylar tüm ülkeleri etkileyen krizler ve sonuçları da beraberinde getirmiştir. Özellikle 24 Şubat 2022 tarihinde başlayan Ukrayna-Rusya arasındaki savaş kendi coğrafyasında sınırlı kalmayarak tüm ülkeleri doğrudan ya da dolaylı olarak tesiri altına alan gelişmelerin vasat bulmasına sebep olmuştur. Enerji, gıda ve tahıl krizleri savaşla beraber farklı bir boyut kazanmıştır. Yine, savaş sebebiyle uygulanan yaptırımların etkisi sadece 2 ülkeyle yahut savaşa taraf olan kesimlerce sınırlı kalmayıp tüm dünyaya da yayılma eğilimi göstermiştir. Yaşanan gelişmeler, barış, istikrar ve insanlığın huzurunu önceleyen tarafsız politikalara olan ihtiyacı bir kez daha göstermiştir.

Türkiye, savaşın başladığı günden itibaren adil, tutarlı ve dengeli bir politika izleyerek barış ve istikrardan yana olan tavrını net bir şekilde ortaya koymuş, tüm taraflarla aynı anda görüşebilen ve hepsini yeri geldiğinde aynı masada buluşturabilen tek ülke olarak ön plana çıkmıştır. Yine, tarafları bir araya getirebilmek ve diyalog zemini oluşturabilmek adına çok sayıda ülke girişimlerde bulunmuşsa da somut bir sonuç aynı dönemde alınamamış ve uzlaşı gayretleri boşa çıkmıştır. Nihai olarak Rusya ve Ukrayna’nın makul bir zeminde bir araya gelmesi Türkiye’nin ev sahipliği ve öncülüğünde gerçekleşmiştir. 10 Mart 2022 tarihinde Antalya Diplomasi Forumu’nda Rusya, Ukrayna, Türkiye arasında gerçekleşen görüşmede taraflar ilk kez böylesine yüksek seviyede bir buluşmayla bir araya gelmişler ve barış yolunda da böylelikle önemli bir adım atmışlardır. Müteakip bir zamanlamayla yani 29 Mart 2022 tarihine gelindiğindeyse İstanbul Dolmabahçe Sarayı’nda Rusya ve Ukrayna müzakere heyetlerinin bir araya gelmesine ve yine ilk defa somut meselelerin ele alınarak çözüm yolunda yapıcı adımlar atılmasına da Antalya Diplomasi Forumu’ndaki bu buluşma öncü olmuştur.

Öte yandan, savaşın beraberinde getirdiği tahıl krizinin Türkiye’nin öncülüğünde ve yine Birleşmiş Milletlerin de gözetiminde çözüme kavuşturulması meselesi de kuşku yoktur ki Antalya’da başlayan diyalog zemininin bir eseri olarak ortaya çıkmıştır.

Değerli milletvekilleri, günümüz dünyasında yaşanan gelişmeler ve ülkelerin tutumları, diplomasinin etkin kullanılması gerekliliğini zorunlu kılmaktadır. Değişen şartlar ve koşullar, yaşanan krizlere çözüm getirilmesi konusunda bilinen ve alışılageldik aktörlere karşı güvensizlik yaratmıştır. Aynı aktörlerin yaşanan sorun ve krizlerin müsebbibi yahut tarafı olmaları sebebi ile güven verici, samimi ve güçlü potansiyele sahip ülkelerin varlığı küresel barış ve istikrar için son derece önemli hâle gelmiştir. İşte ülkemizin böylesi bir dönemde üstlendiği sorumluluğu da aynı çerçevede ele almamız lazımdır.

Türk diplomasisi, 21’inci yüzyılla beraber ulaştığı tecrübe ile yüksek kurumsal birikim, saygınlık, güven vericilik, etkinlik ve kendisine has yaklaşımıyla küresel düzeyde üstün bir konuma gelmiştir. Bu süreçte Antalya Diplomasi Forumu’nun çok önemli bir marka değerimiz olduğu gerçeği göz ardı edilmemelidir. Bugün geldiğimiz aşamada, Antalya Diplomasi Forumu’nun muadili olan diğer oluşumların, tarafları kendi gündemlerinde yahut ilgili gündemlerle bir araya getirme konusunda etkisini giderek yitirdiği ve gerçekleştirilen zirvelerin mutabakattan ziyade yeri geldiğinde yeni krizlerin doğmasına sebep olduğu ortadadır.

Mevcut benzer kuruluşların etki ve sonuçlarının kısıtlı olduğunun anlaşıldığı bir atmosferde, ülkeleri tarafsız düzlemde, diyalog zemininde bir araya getirebilecek kurumların sayısının artırılmasının zorunlu olduğu yine tartışılan meselelerin başında gelmektedir. Aynı dönemde Antalya Diplomasi Forumu kurulduğu günden itibaren etkinliğini ve tanınırlığını da giderek artırmaktadır. Bu, özellikle aynı yapının Türkiye’nin diplomasi alanındaki faaliyetlerine zemin hazırlarken bölgesel ve küresel sorunlar karşısında somut ve yapıcı sonuçlar doğurmasıyla küresel barış ve istikrarın tesisi noktasında merkez ülke olmamıza hizmet eden bir kuruluş olduğunu da göstermektedir. Öyle ki, Forum kapsamında son iki yılda gerçekleşen organizasyonlarda 50’ye yakın devlet ve hükümet başkanı, 120’den fazlası bakan düzeyinde olmak üzere toplam 5 binden fazla katılımcı Antalya ilimizde misafir edilmiştir. Ayrıca, 45 farklı etkinliğin düzenlendiği 2’nci Forumda dünya devletlerinin üçte 1inden fazlası en üst düzeyde temsil olmuştur. Düzenlenen forumlarda gerçekleştirilen ikili görüşmelerin bir kısmı da tüm dünyanın yakından takip ettiği konuların tarafları arasında yer almıştır. Antalya, âdeta kıtaların buluştuğu ve 21’inci yüzyıla dair yeni koşulların vasat bulduğu bir dönemde dünyanın da diplomasi merkezi hâline gelmiştir. Bu kapsamda, bir örnek verecek olursak 2021 yılındaki forumda Avrupa Birliği ve İran temsilcileri yine bir araya gelmiş ve pek çok konuyu burada değerlendirme fırsatı bulmuşlardır. Yine, 2022 yılında gerçekleşen görüşmeler arasında en dikkat çekici olanı bahsettiğimiz üzere Rusya ve Ukrayna Dışişleri Bakanlarının görüşmeleri olmuştur. Antalya Diplomasi Forumu’na katılım sağlayan siyasilerle beraber uluslararası kuruluşların üst düzey yetkililerinin, kanaat önderlerinin, akademisyenlerin, medya ve özel sektör temsilcilerinin ayrıca öğrenciler, sanat, spor ve kültür camiasından da isimlerin bulunması Forumun çok boyutlu ve çok sesli bir etkileşim temeli oluşturması konusunda da emsal teşkil ettiğini göstermektedir. Forum kapsamında şimdiye kadar Doha Forumu, Dakar Uluslararası Forumu ve Rome-Med Diyalog olmak üzere 3 kurumsal ortaklık da kurulmuştur. Türk diplomasisinde önemli ve etkin bir rol oynayan Antalya Diplomasi Forumu’nun vakıf olarak yeniden yapılandırılması kurumsal bir anlayışı beraberinde getirirken diplomasimiz açısından da yeni bir dönemin kapısını aralayabilecektir. Kuşku yok ki böylesi bir yapının vakıflaşmasıyla birlikte saygınlığı daha da artarken diplomasimizde ilave güç ve özellikle de ihtiyaç duyulan esnekliği de sağlayabilecek, yine Türkiye’nin tanınmasına katkı sağlayabilecek bir aracı kurum niteliği de taşıyabilecektir.

Öte yandan, Türkiye’nin diğer ülkelerle dostluk ve iş birliğinin geliştirilmesi yönünde önemli bir etkiye sahip olurken Antalya Diplomasi Forumu vakıf çerçevesinde gerçekleştirilecek organizasyonlarla bölgesel ve küresel politikalara yapıcı katkılar sağlamamız yolunda etkin bir rol üstelenebilecektir. Kurulacak vakfın yurt içinde ve yurt dışındaki üniversite ve sivil toplum örgütleri, benzer kuruluşlar ve uluslararası yapılarla gerçekleştireceği ortak projeler, iş birliği ve bilgi paylaşımları dünya diplomasisi açısından barış, istikrar ve insanlığın huzuru temeline dayanan yeni bir rota oluşturulmasına da imkân tanıyabilecektir.

Sayın milletvekilleri, Antalya Diplomasi Forumunun vakıf olarak yapılandırılması gerek süreklilik gerek kendi kendine yetebilme gerekse de kurumsal bir altyapı zeminine kavuşması adına ehemmiyet arz etmektedir. Ayrıca, bugüne kadar kamu kaynakları ve özel sektör desteğiyle yürütülen forumların mali yapısı da güçlendirilmiş ve bize göre daha şeffaf hâle gelmiş olacaktır.

Diplomasimizde önemli bir yere sahip olacak ve sağlam temeller üzerine kurulacak böylesine güzide bir vakfın üyelerinin Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından atanacak olması konusuysa müspet bir gelişme olmakla beraber vakfın kurumsal kimliği açısından da fayda sağlayacağı kanaatini taşıyoruz. Komisyon aşamasında ifade edilen bazı eleştirilerde ve sonrasında kanun teklifinde yayınlanan muhalefet şerhlerinde gördüğümüz kadarıyla yapının bir denetleme vasfındaki kuruluştan ziyade düzenleyici amacı taşıdığı gerçeğinin doğru anlaşılması gerekir. Bu sebeple, kanun teklifinin bir vakıf kapsamında olduğu gerçeğinden hareket edilmesi ve bu hassasiyetle durumun değerlendirilmeye çalışılması daha faydalı olacaktır. Ayrıca, kendilerini ispatlamış diplomatlarımızın vakıf bünyesinde birikimlerini ülkemizin saygınlığı açısından önemli olan bir faaliyette yoğunlaştıracak olmaları memnuniyet vericidir.

Cumhuriyetimizin kurucu iradesiyle aynı kaynaktan beslenen Cumhur İttifakı ruhuyla önümüzdeki yüzyılın “2023 lider ülke Türkiye” ülküsü çerçevesinde Türk yüzyılı olacağına inancımız ve güvenimiz tamdır. Antalya Diplomasi Forumu Vakfının da bu yönde atılacak önemli adımlardan biri olduğu şüphesiz bir gerçektir. Yaşanan her anlaşmazlık kriz ve savaşın sonunda mutlaka diplomasiye ihtiyaç duyulduğu göz önüne alındığında yine diplomasiden daha üstün bir silahın bulunmadığı gerçeği akıllardan çıkarılmamalıdır. Türkiye'nin diplomasi sahasında eli ne kadar güçlü olursa olası krizlerin önlenmesi ve var olanların da barış yoluyla çözüme ulaştırılması konusundaki gücü aynı oranda artacaktır. Dolayısıyla, ülkemiz için diplomasi alanında bir ihtiyaç olan açığın Antalya Diplomasi Forumu gibi artık küresel prestij kazanmış bir yapıyla kapatılması ve daha fazla kazanımın da beraberinde gelecek olması bize göre pozitif bir gelişmedir. Temennimiz benzer forumların ve muadillerin sayısının da arttırılmasıdır. Tıpkı bir dönem stratejik düşünce kuruluşlarının yaygınlaşmasında olduğu gibi, ülkemizi diplomasi alanında daha ileriye taşıyacak küresel meselelerin konuşulduğu ve tartışıldığı merkez sayısında artış gösterecek ve anlamda da ülkemizi merkez bir ülke hâline getirebilecek faaliyetlerin artırılması da yine, ülkemizin dış politikada elini güçlendirecek alanlardan ve araçlardan olarak değerlendirilmelidir diyor, bu vesileyle ilgili kanun teklifine Milliyetçi Hareket Partisi olarak olumlu yönde oy vereceğimizi belirtiyor, Gazi Meclisimizi sevgi ve saygılarımla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına söz talebi olan Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz.

Sayın Kemal Peköz?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sarfınazar etmiş efendim.

BAŞKAN – Evet, saat 20.00’ye kadar birleşime ara veriyorum.

                                                                            Kapanma Saati: 19.27

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Haydar AKAR

KÂTİP ÜYELER: Rümeysa KADAK (İstanbul), Bayram ÖZÇELİK (Burdur)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 45’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

İkinci bölüm üzerinde şahsı adına son olarak Adana Milletvekili Kemal Peköz konuşacaktır.

Buyurun Sayın Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri ve ekranları başında bizi izleyen özellikle de cezaevlerinde siyasi rehin olarak tutulan arkadaşlarımızı saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz burada her gün aşağı yukarı bir kanun teklifini görüşüyor, çeşitli maddeleri üzerinde görüş alışverişinde bulunuyoruz ama nedense hukuku tesis edemiyoruz ve hukukun uygulanması konusunda bir adım, bir arpa boyu bile yol alamıyoruz. 27 Haziranda Adana’da Binevş Kültür Merkezi’ne terör örgütü adına faaliyet yürütmek iddiasıyla bir operasyon düzenlendi ve burada, ev baskınlarında ve konutlarda yapılan aramalarda aynı zamanda insanlar gözaltına alındı ve kültür merkezine hukuksuz bir şekilde kamera yerleştirilmişti ve kadın arkadaşların da müzik programları yaptıkları zaman giydikleri kıyafetlere, değiştirdikleri odaya bile kamera yerleştirilmiş ve arkadaşlar izlenmişti. Bunu protesto etmek için de arkadaşlarımızdan birisi “Savcı madem bu kadar çok meraklı insanların üstünü çıplak olarak izlemeye, o zaman beni de izlesin.” demiş ve mahkeme salonunda belden yukarısını çıkarmış, soyunmuş ve yarım saat orada protesto amacıyla öyle gezmişti.

Değerli arkadaşlar, aynı operasyonda Seyhan Belediye Başkan Yardımcısı avukat Funda Buyruk da gözaltına alındı, 37 kişiden 33’ü adli kontrol şartıyla daha sonra serbest bırakıldı, 4 arkadaş ise tutuklandı. Burada, savcılığın yaptığı araştırmada diyor ki savcı: “Her ne kadar kolluk tespiti yapılmışsa da yapılan araştırmalar sonunda iddiaları doğrulayacak herhangi bir şey bulunamamıştır.” Ama aynı zamanda arkadaşların bir kısmının tutuklanmasına ve Belediye Başkan Yardımcısı olan avukat Funda Buyruk arkadaşımızın da görevden alınmasına maalesef sebep olmuş oluyor.

Eğer somut tespit yapılamamışsa, bir suç unsuru bulunamamışsa… Çünkü deniyor ki: “Funda Buyruk o derneğe gidiyordu. Derneğin adı ‘Binevş’ yani menekşe. ‘Binevş’ de Kürtçe bir kelimedir. Olsa olsa bunun terör örgütüyle bir bağı vardır.” Ondan hareketle de böyle bir operasyon düzenleniyor ve Funda Buyruk’la ilgili, buraya gidip talimat aldığını söylüyor ama daha sonra savcı “Her ne kadar kolluk böyle bir bildirimde bulunmuşsa da böyle bir tespit yapılamamıştır.” diyor ama söylediğim gibi görevden alınıyor. Madem böyle bir tespit yapılamamış, madem böyle somut bir şey ortada yok, madem öyle bir durum yaratılmış o zaman neden insanlar tutuklanıyor, bunu anlayabilen birisi varsa bana da anlatsa iyi olur.

Bu soruşturma kapsamında bir başka iddia da 21 Şubat Anadili Günü nedeniyle dengbej gecesi düzenlenmiş. Dengbejler zaten Kürtçe türkü söylerler, “kilam” söylerler, “stran” söylerler, onun için de doğal olarak Kürtçe söylemişler. Bunların Kürtçe söylemiş olmaları, seri hâlde söylemiş olmaları da yine suç unsuru olarak görülmüş ve terör bağlantısı olarak değerlendirilmiştir. Bunların hepsi belli ki bir minareyi çalmak niyetindedirler. Minareyi çalmak için de onlara bir kılıf bulmaları gerekiyordu, asıl amaç partiyi ve kurumları çalışamaz duruma getirmektir. Daha sonra yine, il başkanlarımızın içinde bulunduğu bir grup Doğu ve Kuzey Suriye’ye yapılan operasyonu protesto etmek amacıyla bir etkinlik düzenlediler. Orada güvenlik kuvvetleri bir şiddet kullandı, 6 arkadaşımız rapor alacak düzeyde yaralandı ve bu arkadaşlarımızın daha sonra yaptıkları şikâyetse savcılık tarafından incelemeye değer bulunmadı, şu ana kadar herhangi bir sonuç da alınamadı ama aynı şeyde yine, Vali, Emniyet Müdürü ve orada bulunan kolluk kuvvetleri de dâhil olmak üzere onların yaptıkları şikâyet dikkate alındı, arkadaşlarımız hakkında soruşturma başlatıldı kolluk kuvvetlerinin görevlerini yapmasına engel oldukları gerekçesiyle. 6 insan darbediliyor, rapor alacak düzeyde orada şiddet görüyor; bununla ilgili yapılan şikâyete herhangi bir işlem yapılmıyor ama onun karşısında, Valinin, Emniyet Müdürünün ve oradaki kolluk kuvvetlerinin “Bize görevlerimizi yaptırmadı.” diye yaptıkları şikâyetse dikkate alınıyor ve arkadaşlarımız hakkında soruşturma başlatılıyor. Bu soruşturmalarda kriter nedir acaba yani nasıl, neye göre değerlendiriliyor? Savcılar neye göre karar veriyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – “‘Bunu dikkate almalıyım.’ ya da ‘Almamalıyım.’ ‘Soruşturma açmalıyım.’ ya da ‘Açmamalıyım.’” diye bunun da bir kriterinin olması gerekir diye düşünüyorum ama şu ana kadar bize yapılan uygulamalarda bunların, bu kriterlerin hiçbir tanesi yok. Biz burada ne kadar çalışırsak çalışalım, ne kadar yasal düzenlemeleri yaparsak yapalım hukukun üzerindeki gölge kalkmadığı sürece, hukuk siyasetin bir aracı olarak kullanılmaya devam edildiği sürece ve siyasetin bir aparatı olarak kaldığı sürece hangi düzenlemeyi yaparsak yapalım adaletin tesis edilmesinin ve hukukun uygulanmasının söz konusu olmayacağını hep beraber mutlaka ve mutlaka görmemiz gerekir. Umarım bu çok uzamaz, yakın bir zamanda bunları görürüz ve önümüzdeki dönemde en azından hukukun olması gerektiği gibi -eksikleriyle de olsa- işlemesini temin etme şansını elde ederiz. Bütün çabamız bu açıdan olmalı ve bütün çabamız buna yönelik olmalı diye düşünüyor, sizleri saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

6’ncı madde üzerinde 3 tane önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (2) numaralı fıkrasının (d) bendinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“d) Genel bütçeden aktarılacak tutarlar”

         Özgür Özel                     Ahmet Ünal Çeviköz     Abdurrahman Tutdere

            Manisa                                İstanbul                             Adıyaman

       Sibel Özdemir                       Utku Çakırözer           Çetin Osman Budak

           İstanbul                               Eskişehir                               Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ  KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN –Önerge üzerinde söz talep eden Antalya Milletvekili Sayın Çetin Osman Budak.

Buyurun Sayın Budak. (CHP sıralarından alkışlar)

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine grubumuz adına söz aldım, burada görüşlerimizi aktaracağım.

Şimdi “Antalya” deyince insanın kulağına da hoş geliyor yani Antalya bugün burada çok fazla konuşuldu, dün konuşuldu ama “Hak ettiği değeri buluyor mu?” ayrı bir tartışma konusu. 2016 yılında Antalya’da dünyanın en büyük organizasyonlarından biri olan EXPO 2016… EXPO 2016 yapıldı, fuar değil çünkü, orada takıldım. Şimdi, EXPO 2016 büyük bir ümitle getirildi Antalya’ya. 2010’lu yıllarda sivil toplum örgütlerinin -odalar, borsalar- büyük gayretleriyle uzun çalışmalar sonucunda Antalya’ya getirildi fakat iktidarınızda onu da yüzünüze gözünüze bulaştırdınız. Antalya’ya kaliteli turistin gelmesi, turizmin on iki aya yayılması, dünyaya açılmış bir uluslararası organizasyonun Antalya’da olması gibi birçok beklentiniz vardı fakat oraya 3 milyar dolar harcadınız, 3 milyar dolar; bunun içine, tabii, oraya raylı sistem de dâhil. Raylı sistemi de harcadınız, 3 milyar doların ne olduğu belli değil, şu anda çürüyor orada. Bir kongre merkezi yapıldı, arkadaşlar, 5 bin kişilik kongre merkezi; bir kongre yapıldı belki, ikinci kongre yapılmadı ve çürüyor, orası çürüyor; 1.100 dekarlık bir alandan bahsediyorum Antalya gibi bir yerde.

Şimdi, buradan şuraya gelmek istiyorum: Antalya, tabii ki kırk yıl boyunca turizmde geldiği, katettiği yolla dünyanın en büyük 6’ncı destinasyonu hâline geldi, 6’ncı büyük destinasyon fakat bu, birdenbire olmadı; devletin, kamunun büyük fedakârlıklarıyla oldu ve kurumsallaşmaya adım adım geçti. Burada, şimdi, bakıyorsunuz, 2 defa Antalya’da bu Diplomasi Forumu yapılmış, birini Dışişleri Bakanlığı yapmış. Beklentimiz şu: Antalya tanıtılsın bari böyle bir şey olduğunda, diplomasiye de tabii ki, dünya barışına da tabii ki katkıları olsun ama 2021’de yapılan bizim Diplomasi Forumu’ndaki katılanları sayıyorum: Somali, Haiti, Karadağ, Bosna Hersek, Ukrayna, Afganistan, Kuzey Makedonya, Kosova, Kenya ve Kıbrıs; bunların devlet başkanları katılmış. 2021’de de farklı bir şey yok, 2021’de de aynı; Kosova, Slovenya, Kuzey Kıbrıs diye gidiyor, aynı yer. Şimdi, bunların içinde G20 ülkesi yok, Türkiye G20 ülkesi; bunların içinde OECD ülkesi yok, Türkiye OECD üyesi ülke. Bunlar niye gelmiyor acaba? Bunlar neden gelmiyor? Burada saydıklarımızın birçoğu tek adam rejimiyle, başkanlık sistemiyle yönetilen ülkeler. Şimdi, eğer buradan -ki burada iktidar milletvekilleri çıktı, söylediler- Davos gibi bir sonuç elde etmek istiyorsanız yöntem bu değil, yöntem bu değil. Bu kurumsallaşma adımları atılır, daimi üyeler -6 üye var- Cumhurbaşkanı tarafından seçilmez, bunun demokratik yollarla seçilmesi sağlanır, diplomatların bunun içinde olması sağlanır, sadece “mevcut dışişleri bakanı ve eski dışişleri bakanları” diye tanımlanmaz, bir kişinin iki dudağı arasına bu sıkıştırılmaz ve demokratik yollarla bu yapılabilir; Davos böyle oldu, Davos'u Davos yapan oydu. Ama burada diyoruz ki: “Artık insanlar Davos'u takip etmeyecek, dinlemeyecek; dünyanın gözü kulağı Antalya'da olacak.” Her zamanki gibi boş hayal satıyorsunuz ve milleti de bunlarla kandırıyorsunuz. Şimdi, Antalya'ya 2’nci uluslararası… Aslında büyük bir organizasyonun vakfından konuşuyoruz.

Şimdi, burada, muğlak bir yığın şey var: Bunun bütçesi nasıl olacak? Hiç haberimiz yok, nasıl olacağı belli değil. “Cumhurbaşkanı kararnamesiyle kamudan bütçe aktarılır.” deniyor. Ne kadar, nereden, hangi bakanlıktan, hangi kaynaktan; tanımı yok. Ha, bir de bağışlar meselesi var arkadaşlar. Bağışlar ve hibeler meselesi var; burada da en ufak bir tanım yok. Ha, şöyle diyebilirsiniz, burası büyük bir çiftlik hâline gelebilir; böyle bir tehdidi de ben buradan ifade etmek zorundayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Devamla) –  Sağ olun Başkanım.

Yani dersiniz, talimat verirsiniz: “Arkadaş bak orada bir ihale verdik, getir buraya bir 100 milyon doları yatır.” Ya, o kaynağın nasıl kullanılacağıyla da ilgili en ufak bir tanımlama yok. Madem dünya barışına katkıda bulunacaksınız, madem Davos gibi bir kurum kuracaksınız tanımlayın bunları. Önümüze böyle kanunlar getirip bu kanunları da  buradan geçirdikten sonra istediğiniz gibi ülkeyi ya da böyle bir forumu yönetmeniz mantıklı değil, kendimize güldürürüz. İşte, saydım biraz önce, biraz önce saydım ülkeleri; buraya kim katılacak? Ha, bir de nisan sonundan niye mart ayına aldınız? Bunu bir erken seçim hazırlığı olarak bir şov meydanı, öyle bir arena hâline getirmek istiyorsanız buralardan size ekmek çıkmaz arkadaşlar, buralardan size ekmek çıkmaz, buralardan medet ummayın. Yani önemli olan demokratikleşmedir, halka inin, halktan oy isteyin.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ederim Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 6’ncı maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “yılıdır” ibaresinin “yılını ifade etmektedir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

 

   Aydın Adnan Sezgin                   Ayhan Altıntaş                      Behiç Çelik

             Aydın                                  Ankara                                 Mersin

 

 

 

    Hayrettin Nuhoğlu                     Feridun Bahşi                       Ümit Beyaz

           İstanbul                                Antalya                                İstanbul

 

                                                   Dursun Ataş

                                                      Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen Antalya Diplomasisi Forumuna Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, görüşülen kanun teklifi, Antalya Diplomasi Forumu Vakfının kurulmasını ve bu vakfın çatısı altında diplomasi faaliyetlerinin yürütülmesini düzenlemektedir. Ne yazık ki AKP iktidarında Türk diplomasisinin başarısız bir karnesi vardır. AKP iktidarı her konuda olduğu gibi hariciye teamüllerini de yok sayarak derin tarihî geçmişe sahip Türk diplomasisini bozmuştur. Türk diplomasisi, AKP’nin yirmi yıllık iktidarında, Türk askerinin başına çuval geçirilmesinden tüm komşularımızla sorun yaşamamıza, milyonlarca sığınmacı ve kaçağın ülkemize yerleşmesinden Amerika ve Rusya arasında sürekli çark ederek F-35 ve S-400’ler gibi üst üste krizler yaşamamıza kadar pek çok konuda masada hep kaybeden konuma düşürülmüştür. AKP, Türk diplomasisini tutarsız ve günlük politikalarla dün söylediğini bugün inkâr etme sahnesine dönüştürmüştür.

Değerli milletvekilleri, bu kanun teklifi Türk diplomasisinin bugün geldiği acı durumu düzeltebilecek yeterlilikte ve kabiliyette değildir. Nitekim, her şeyden önce AKP iktidarının dış politikada yeterliliği ve kabiliyeti bulunmamaktadır. Bugün büyükelçilik makamı AKP’nin yandaşları için paye makamına çevrilmiş, yeterli liyakat ve ehliyet aranmaksızın atanan bürokratlarla Dışişleri AKP’nin arka bahçesi hâline gelmiştir. Dış politikamız ve diplomasimiz bugün bir şehirde vakıf kurulmasıyla düzelebilecek durumda değildir. Bu yüzden bize lazım olan göstermelik ve yandaşlara paye verilmesi amacını taşıyan kanunlar değildir. Bize lazım olan “Bu fakir görevde olduğu sürece o teröristi kimse alamaz.” deyip ardından özel uçakla ülkesine yolcu edenler değildir. Bize lazım olan dün Birleşik Arap Emirliklerine “terör finansörü” deyip sonra para için çark edenler değildir. Bize lazım olan dün  “darbeci”, “katil”, “firavun” dediği Sisi’nin elini sıkmak için maç izlemeye gidip mavi vatandan vazgeçenler değildir. Bize lazım olan “Kardeşim Esad” diyerek birlikte tatil yapan sonra “Kardeşim Esad”ı “Katil Esed”e çevirip şimdi, “katil” dediği kişiyle tekrar barışma yolunu arayanlar değildir. Kısaca, bize lazım olan, dış politikada sürekli U dönüşü yapanlar değildir. Bize lazım olan, ülkeyi düşmana teslim eden Sevr Anlaşması’nı imzalayanlara “kahraman” Lozan’a ise “hezimet” diyenler değildir. Bize lazım olan “Keşke Yunan kazansaydı.” diyenlerin cenazesinde saf tutanlar hiç değildir. Bize esas lazım olanlar şunlardır: Bandırma Vapuru’na binip Misakımillî sınırlarını kurtarmaya çalışan anlayıştır. Bize lazım olan “bitti” denilen bir milleti önce sahada, sonra da masada ayağa kaldıran Atatürk’ün anlayışıdır. Bize lazım olan, ülkemizi işgalcilere teslim eden Sevr Anlaşması’nı kabul etmeyip yırtıp atanların anlayışıdır. Bize lazım olan, tutarlı, gerçekçi ve millî bir dış politika anlayışıdır. Bize lazım olan, bu teklifi getiren zihniyetin ve iktidarın değişmesidir. Bize lazım olan partisinin ve kendisinin menfaatini değil milletin ikbalini gözetenlerdir. Bize lazım olan, kahraman Mehmetçik’in sahadaki başarısını masada da devam ettirip hiçbir şehidin kanını masada bırakmayacak olanlardır.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının dış politikadaki hatalarının ve üst üste gerçekleşen manevralarının bedeli ağır olmuştur. Bugün gelinen noktada ekonomimizin derin bir kriz içerisinde olması... Üstelik bundan etkilenen sadece ekonomi olmamış, milyonlarca sığınmacı ve kaçak yüzünden demografik yapımız bozulmuş, suç oranları zirveye tırmanmıştır. Aynı zamanda, dış politikadaki hatalar güvenlik risklerini de beraberinde getirmiş, AKP ülkemizi pek çok güvenlik riskiyle karşı karşıya bırakmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Bu yüzden, Antalya’ya vakıf kurarak, Amerika’ya 300 milyon dolarlık bina yaparak dış politika ve diplomasideki sorunlar çözülemez; diplomasideki sorunlar ancak ve ancak Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dış politikası ve dış politikaya ilişkin öğütleri ışığında güçlü, gerçekten millî, tutarlı ve istikrarlı bir politikayla çözülebilir.

Sonuç olarak, ne yazık ki cumhuriyetimizin yeni yüzyılına AKP’nin dış politikada olduğu gibi ekonomiden eğitime, tarımdan hayvancılığa, hak ve özgürlüklerden adalete, sağlıktan sanayiye her konudaki hatalarının bedelini milletçe ödeyerek giriyoruz ancak cumhuriyetin 100’üncü yılı AKP’nin veda yılı olacak, hatalarla dolu siyasi hayatı sona erecektir.

O sene bu sene, az kaldı diyor; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinde geçen “şunlardır” ibaresinin “bunlardır” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Hüda Kaya                       Mahmut Celadet Gaydalı Hasan Özgüneş                                                                 İstanbul                                      Bitlis                   Şırnak                                           Filiz Kerestecioğlu Demir              Şevin Coşkun                             Ayşe Sürücü                                                         Ankara                                        Muş                                      Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hüda Kaya.

Buyurun Sayın Kaya. (HDP sıralarından alkışlar)

 

HÜDA KAYA (İstanbul) – Sayın Genel Kurul, Sayın Başkan ve sevgili halkımız; yeni yılın, 2023’ün halkımıza, ülkemize ve tüm insanlığa uyanış, diriliş, barış, özgürlük ve huzurla geldiğine hepimizin şahit olmamızı dileyerek konuşmama başlamak istiyorum.

Antalya Diplomasi Forumu’nun vakıflaşmasını şu anda görüşüyoruz. Türkiye'nin tezat bir diplomasi örneğini yine görüyoruz. Dış politikada çöken bir savaş politikası, dün “kardeşim” dediğiyle kanlı bıçaklı olan bir iktidar, kanlı bıçaklı olduklarıyla da tokalaşan, sarılan bir iktidar. Kendi içimizdeyse doğu ile batıya nasıl farklı yaklaşıyorlarsa uluslararası alanda da bölgede de kuzey ve güneye de ayrı bir yaklaşım içinde olduğunu görüyoruz. Uluslararası diplomaside tezatlar ve çöken savaş politikaları ortadayken üstüne üstlük bir de Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterilmesi de Türkiye'miz adına ayrı bir ironi oldu.

Ve dönelim kendi içimize. Dış diplomasindeki tezatlardan bahsederken bir AKP ütopyasına yine vurgu yapmak istiyorum. Dün “kardeşim” dedikleriyle… Buradaki bazı konuşmacılar konuyla ilgili tek tek vurguları yaptığı için ben tekrar etmek istemiyorum fakat dünya coğrafyasının özellikle kendi Orta Doğu bölgemiz başta olmak üzere gerçekleştirilen uluslararası ilişkilerde, gerçekleştirilen diplomasi çalışmalarında birinci hedef olan bölgeyi kaosa sürüklemenin, milyonlarca insanın yerinden yurdundan edilip savaş politikalarına kurban edilerek evlerinden yurtlarından göçmek zorunda bırakılmalarının ve Türkiye’nin toplumunun şu anda böyle ciddi bir sorunla karşı karşıya kalmasının hem ekonomik hem sosyolojik, geleneksel, siyasi, her açıdan ciddi anlamda ele alınması gerekirken hâlâ üstünü örtüp uluslararası insan kaçakçılığını teşvik edercesine bir çalışma gerçekleştiren iktidar gerçekliği var iken önümüzde, böyle bir Forum’un vakıflaşması ve sadece Rusya ve Ukrayna’nın ve bazı ülkelerin barış içinde olmalarını hedefleyen çalışmalarla dünyanın gözünü boyamak, boyamaya çalışmak maalesef bölgedeki kaos, binlerce değil milyonlarca insanın göçmen olmak zorunda kalması, evini, yerini yurdunu terk etmek zorunda kalması gerçekliğini örtemeyecektir.

Diğer taraftan ise kendi içimize, kendi yakıcı sorunlarımıza dönmemiz gerekirse ekonomiden bahsetmeyeceğim, siyasetin yozlaşmasından, toplumun yozlaşmasından bahsetmeyeceğim, inançların yozlaşmasından bahsetmeyeceğim zaten artık AKP iktidarıyla dibe vurmayan, yozlaşmayan zaten hiçbir şey kalmadı ama çocuk evlilikleri, çocuk tacizleri, kadınların istismarları ve cinayetleri bizim kadınlar olarak en önemli yakıcı sorunlarımızdan biri olmaya devam ediyor. Daha konuya girmedim ama bunu yarın tamamlarım dilerim.

Bakın, sadece şunu ifade etmek istiyorum: Türkiye’de son yirmi yılda -sizler de okumuşsunuzdur bunu- 15 yaşın altında 23.735 çocuk doğum yapmış, bu, hastane kayıtları ve nüfus dairelerinin kayıtlarındaki verilere göre. 23.735 çocuk, çocuk, çocuk doğum yapmış durumda ve bu, hastane kayıtlarına girmeyen; değişik sebeplerle kayda geçmeyen, hastanelerde doğum yapmayanlar bu rakamın dışında. Kalkıp da bize kutsal aileden bahsetmesin kimse. Kalkıp da dinimizde “Ailenin önemidir, toplumumuzda gelenek…”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HÜDA KAYA (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Gelenekten, töreden, değerden, aileden kimse bahsetmesin.

Çocuklarımız kan ağlıyor. Konuya girmiyorum, devamını getireceğim ama… Çocukların mutsuz olduğu, gençlerin umutsuz olduğu, kadınların şiddete uğradığı, geleceğimizi göremediğimiz bir ülke, bir iktidar, bir yönetim, bir toplum ne vadedebilir? Neyle övüneceksiniz? Neyi vadedeceksiniz? Binlerce çocuk şu anda cinsel istismar köleleri hâlinde yaşamlarını sürdürmeye devam ediyorlar, işte bu zihniyet yüzünden devam ediyorlar.

Bunun devamını getireceğiz.

        Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diploması Forum Vakfı Kanunu Teklifi’nin 7’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirmesini arz ve teklif ederiz.

                Özgür Özel                             Utku Çakırözer               Ahmet Ünal Çeviköz

                   Manisa                                    Eskişehir                                    İstanbul

         Abdurrahman Tutdere                       Sibel Özdemir Faruk Sarıaslan                                                                Adıyaman                                   İstanbul                 Nevşehir                                        

                      

“MADDE 7 – (1) Bu Kanunda hüküm bulunmayan durumlarda 22/11/2001 tarihli ve 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu ile 22/2/2008 tarihli ve 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ile 4/1/2002 tarih ve 4734 sayılı Kamu İhale Kanunu hükümlüleri uygulanır. “

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAŞ KILIÇ (İstanbul) - Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talep eden Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.

Buyurun Sayın Sarıaslan.

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Olağan dışı ve hukuka aykırı araştırma ve yargılamalarda görev alan mutemet hâkim ve savcılar tarafından verilen kararlar hiçbir ülkede adalet duygusunu geliştiremez ve geliştirmemiştir çünkü toplum vicdanı bunu reddeder. Bilir ki halk, adalet, kudretini ve haysiyetini kaybederse devlete olan güven sarsılır. İnsanların insanlar tarafından değil, insanları adalet cezalandırıyorsa devleti yönetenlerde güven artar, toplumda barış sağlanır, adalet duygusu gelişir. Adaletin gerçekleştiği devletler, milletler, toplumlar gelişir; adaletin gerçekleşmediği toplumlar zengin doğal kaynaklara sahip olsalar da fakir olarak yaşamaya mahkûm olurlar. Size bu kürsüden onlarca örnek verebilirim ama hiçbir devleti, milleti rencide etmek istemem. Bazı komşularımıza bakarsanız bunun en iyi örneklerini görürsünüz.

Tek adam rejimine geçtiğiniz tarihten beri hukuk tanımaz oldunuz, “adalet” kavramından uzaklaştınız. Muhalefette olduğunuz dönemde “Fırat Nehri’nin kenarında bir kuzu kaybolsa sorumluluk yönetenlerde.” diyen dilleriniz lal oldu.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; adaletsizliğin ve hukuksuzluğun en büyüğünü de 2019 yılında, sandıktan çıkan oylarla -anasının ak sütü gibi helal olan- Belediye Başkanlığını hak eden İmamoğlu’nun elinden hukuksuz bir şekilde alarak yaptınız. Bu hukuksuzluğu da ehliyetsiz ve liyakatten uzak olan, başkasının desteğiyle atanan ve terfi ettirilen hâkimlerin marifetiyle yaptınız. Halkın vicdanı da meşru ve haklı olarak seçilmiş Belediye Başkanının elinden alınmasına gereken cevabı verdi ve de hadsizliğinize isyan ederek haddinizi bildirdi. (CHP sıralarından alkışlar) Ama görüyorum ki bunların hiçbirinden ders almamış görünüyorsunuz. Yine mahkemeleri kullanarak ehliyet ve liyakatten mahrum, adaletin değil sarayın emirleriyle hareket eden hâkimler vasıtasıyla Sayın İmamoğlu üzerinde oyunlar oynuyorsunuz. İçişleri Bakanlığını kullanarak yeniden suç isnatları yaratıyorsunuz. O kadar ileri gidiyorsunuz ki “şehit yakını” diye işe aldığı şehit kardeşini utanmadan, sıkılmadan terörist ilan ediyorsunuz. Ürettiğiniz bu suçu da İmamoğlu’nun üzerine yıkarak yeniden İmamoğlu’nun yargılanmasının ve görevden alınmasının önünü açmak istiyorsunuz. Yine, İçişleri Bakanlığı marifetiyle, İstanbul Belediyesinde 1.668 terörist olduğunu iddia ediyorsunuz. Nedense bunlar hakkında hiçbir işlem yapmıyor ya da yapamıyorsunuz. Kendi aklınızca kendinizi kurt, İmamoğlu’nu da kuzu görüp “Suyu bulandırdı.” deyip yemek istiyorsunuz. Her kuşun etinin yenmeyeceğini unutuyorsunuz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Kuzu mu, kuş mu?

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Kuş, kuş.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Önce “kuzu” dedin, sonra kuş.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ne fark eder ağabey? Kafaya koymuşsan hepsini yersin.

ÇETİN OSMAN BUDAK (Antalya) – Devam, devam, dikkate alma.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Einstein der ki: “Herkes hata yapabilir, aynı hatayı yapanlara ‘aptal’ denir.” Sizi aynı hatayı yapmama konusunda uyarıyorum. Bir “ahmak” kelimesi üzerinden İmamoğlu’na ceza vererek onu siyaset dışına itmek istiyorsunuz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir hukukçu olarak Yargıtayın kararlarına baktım, “ahmak” lafından ceza verilmiş hiçbir içtihada rastlamadım ama şunları gördüm: “Allah senin belanı versin.” “Yarını göremezsin inşallah.” “Şizofren hastasısın.” “İki ruhlusun.” “Sen insan mısın?” “Âciz, zavallı insan.” “Delikanlı değilsin.” gibi çok söz var. Yargıtay, bu sözlere, karşı tarafın onur, şeref ve saygınlığını rencide edici boyutta olmadığı gerekçesiyle hakaret suçundan ceza verilemeyeceğini, bu cümlelerin nezaket dışı olduğunu kabul ediyor. Yine, Yargıtay duruşmada hâkime karşı “Siz açıkça taraf tutuyorsunuz.” sözünü hakaret olarak kabul etmemişken, ehliyetsiz, liyakatsiz hâkimlerin “ahmak” sözünü suç olarak kabul etmelerini bir hukukçu Milletvekili olarak içime sindiremiyorum. Her şeye rağmen Yargıtayda liyakat sahibi hukukçuların olduğuna inanıyorum, inanmak istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayalım lütfen.

FARUK SARIASLAN (Devamla) – Az kaldı, İstanbul'da hâkimleri kullanarak yaptığınız 2’nci seçimin beterini ilk seçimde sandıkta tadacak, yiyeceğiniz tokatla sarsılacak “Dersini Almış da Ediyor Ezber” türküsünü söyleye söyleye tıpış tıpış iktidardan gideceksiniz. Biz ise iktidara geldiğimizde, hukukun üstün olduğu, adaletin yerini bulduğu, fikrin korkusuz olduğu, başın dik tutulduğu, bilginin serbest olduğu, berrak aklın nehrinin gürül gürül aktığı bir ülkenin, fikre saygısızlık etmeyecek ve küstah kudretin önünde diz çökmeyecek onurlu bir halkın, kim yaparsa yapsın, kime yapılırsa yapılsın her türlü adaletsizliğe karşı olacak hâkimlerin ve bütün bunlara saygılı bir devletin olacağından kimsenin şüphesi olmasın diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi'nin 7'nci maddesinde yer alan "durumlarda" ibaresinin "hallerde" ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Behiç Çelik                             Ayhan Altıntaş                        Feridun Bahşi

                   Mersin                                      Ankara                                      Antalya

           Hayrettin Nuhoğlu                     Aydın Adnan Sezgin                   Orhan Çakırlar

                  İstanbul                                      Aydın                                       Edirne

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Edirne Milletvekili Sayın Orhan Çakırlar.

Buyurun Sayın Çakırlar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ORHAN ÇAKIRLAR (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yaşanan ekonomik krizin sonunda ülkemizde alım gücünün eksikliği her alanda büyük ölçüde hissedilmekte. Özellikle vatandaşlarımızın temel ihtiyacı olan gıda sektöründe yaşanan fiyat artışlarının her geçen gün yükselmesi milleti canından bezdirmiştir. İktidar da bu yaşanan fiyat artışlarına bir türlü çözüm bulamadığı gibi ortada fiyat artışları için bir neden olmadığını, bu artışların zincir marketler tarafından yapıldığını belirterek sorumluluğu zincir marketler üzerine yıkmıştır. Hükûmet, marketlerle uğraşmaya devam ederken Türkiye’de gıda enflasyonu Türk İstatistik Kurumuna göre 3 haneli rakamlara ulaşmış, yıllık 102,55’e çıkmıştır. Tarımsal üretim yılın ilk yarısında yüzde 3 azalırken tarımsal girdi fiyatları artış oranı yüzde 112, aynı dönemde tarımsal destekler sadece yüzde 63 olmuştur. Tarımsal amaçlı transferlerin bütçe içindeki payı 2006 yılında yüzde 3,15 iken 2022 yılında 1,44’e düşmüştür.

Değerli milletvekilleri, özellikle bir düşünelim; gıda fiyatları neden artıyor? Gerçekten marketlerin fiyat artışlarına etkisi var mı? Bu soruları sorunca aklımıza Tarım Kredi Kooperatifleri geliyor. Madem zincir marketler olağanüstü fiyat artışları gerçekleştiriyor, o zaman vatandaşımız alışverişlerini Tarım Kredi Kooperatiflerinden yapsın ama Tarım Kredi Kooperatiflerindeki fiyatlara da baktığımız zaman, aradaki mesafe gözle görecek kadar büyük değil.

Yine, bir seçim öncesi bu duruma benzer tanzim satış mağazaları ve çadırları kurulmuştu. Üreticiden alınan ürünler, doğrudan tüketiciye sunulacak, fiyatlar düşecekti. Fakat ne oldu? Maalesef bu da sorunu çözmedi, olmadı ve çadırlar kurulduğu yerlerden sökülerek rafa kaldırıldı. Demek ki sorunun ana kaynağı, zincir marketler, marketlerin fiyat artışları değil; sorunun ana kaynağı Türkiye’nin tarımsal girdilerde dışa bağımlı olması ve yıllardır uygulanan yanlış tarım politikalarıdır. Hükûmet, sorunu etiketlerde arayacağına, sorunun başı olan tarlada araması gerekmektedir. Zincir marketlere yapılacak olan baskılarla, suçlamalarla veya faydasız önlemlerle ne fiyatların artışını durdurabilirsiniz ne de vatandaşın alım gücünü yükseltebilirsiniz. Fiyat artışlarında zincir marketlerin hiçbir suçu yok demiyoruz ama bunların önünü açan, mahalle bakkalının, pazarcının, yerel üreticinin önünü kesen de bu iktidardı; şimdi, kimse sorumluluğu başkasına yıkmaya, kendini aklamaya çalışmasın.

Değerli milletvekilleri, gıdanın ham maddesi olan tarım ürünlerindeki girdi maliyetlerini düşürecek adımlar atmazsak etiket fiyatlarının artışına bir çare olamazsınız. Öncelikle, tarımsal faaliyet için kullanılan mazot, ilaç, gübre, elektrik ve su gibi girdi maliyetlerine önemli ölçüde deva olunarak üreticinin sübvanse edilmesi gerekmektedir. Bu sebeple alınması gereken önlemler hâlen daha görmezden gelindiği takdirde, tarımsal üretim düşüşe geçer, fiyatlar yükselir. Yani kısacası tarla sebep, etiketler sonuçtur çünkü “girdi” diye tabir edilen bu ürünlerin çoğunluğunda dışa bağımlıyız.

Değerli milletvekilleri, tarımın yanında hayvancılık yapan besicilerimiz için de temel girdi maddeleri yemdir. Ülkemizde yem maddeleri yüksek oranda dışa bağımlıdır. İzlediğimiz tarım politikaları ile artan döviz kuru neticesinde fiyatları kontrol etmek, yatay bir çizgiye çekmek oldukça zor görünmektedir. Sadece son bir yılda gübredeki fiyat artışı yüzde 192,52 olurken yapılan indirim yüzde 13. Hayvan yemindeki fiyat artışı ise yüzde 140,86 olarak gerçekleşirken indirim sadece yüzde 5. Sonuç belli, çözüm belli; az kaldı, o sene bu sene.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinde bulunan “Kanunda” ibaresinin “Yasada” olarak değiştirilmesi arz ve teklif ederiz.

            Nusrettin Maçin                          Hasan Özgüneş          Mahmut Celadet Gaydalı

                 Şanlıurfa                                     Şırnak                                        Bitlis

      Filiz Kerestecioğlu Demir                     Ayşe Sürücü                          Şevin Coşkun

                  Ankara                                    Şanlıurfa                                       Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Şanlıurfa Milletvekili Sayın Nusrettin Maçin.

Buyurun Sayın Maçin. (HDP sıralarından alkışlar)

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, sevgili halklarım; yeni yılınızı candan kutlarım, yeni yıl dilediğiniz gibi olsun.

Diplomasi, diyalog ve istişare yoluyla sorunların çözümünde en etkin bir yöntemdir. Ancak Türkiye'nin iç ve dış siyasetinde temel açmazı olan Kürt ve Kürdistan meselesinde izlenen inkâr ve güvenlikçi politikalardan dolayı içeride demokratiksizliğe, hukukun ve yargının tamamen siyasallaşmasına, rejimin otoriterleşmesine, darbelerin oluşmasına rahatlıkla zeminler oluştu, oluşmaktadır ve Türkiye darbelerle anılan bir ülke konumundadır. Türkiye bu politikaların sonucu olarak başta Avrupa Birliği ve Orta Doğu’da çok yanlış bir yere savrulmaktadır. Bunu Avrupa Birliğiyle olan ilişkilerde gelinen noktaya baktığımızda rahatlıkla görebiliriz. 3 Ekim 2005’te Lüksemburg’da yapılan hükûmetler arası konferansla Türkiye resmen Avrupa Birliğine katılım müzakerelerine başlamıştı ancak hiçbir mesafe alınamadı. Yine, yetmiş iki yıl önce üyesi olduğu Avrupa Konseyinde Türkiye’ye yaptırımlar uygulanmakta, neredeyse Türkiye’yi bu konseyden atma aşamasına gelinmektedir. Türkiye, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinde 2018’de insan haklarından, düşünce ve ifade özgürlüğünden en fazla mahkûm olan ülkeler arasında ilk sırada yer almaktadır. Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi parlamenterleri Türkiye’de yaptığı çalışmaları Ankara'nın onayını almadan yayılamamaktadırlar yani Türkiye, Avrupa Birliğini, Avrupa Konseyini, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni unutmuş durumdadır. Türkiye imzaladığı uluslararası anlaşmalara ve sözleşmelere uymamaktadır. Eski Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ve Osman Kavala bu duruma en iyi örnektir. Bu iktidarın Orta Doğu'da Irak Kürt Bölgesel Yönetimi’ne ve Rojava'ya yönelik, kazanımlarına yönelik tahammülsüzlüğü, saldırganlığı politikası başta olmak üzere ilkesizliği ve prensipsizliği  had safhaya ulaşmaktadır. Dün başta Esat olmak üzere birçok Arap liderlerine ağza alınmayacak sözler sarf eden Cumhurbaşkanı U dönüşü yaparak hepsiyle tek tek el sıkışmaktadır. Bugün Türkiye'nin Rusya ve Suriye’yle yürüttüğü diplomasinin temel amacı Kürtlerin kazanımını Rojava’da ortadan kaldırmak olduğunu dünya âlem bilmektedir ancak Rusya ve Suriye, Türkiye’nin desteklediği cihadist grupların Suriye topraklarına çıkarılmasını istemektedir. Dün  Suriye'nin açmazı olan Kürtlerdi, bugün cihadist gruplar da buna eklenmiş oldu. En vahim olanı, dün Suriye'de rejime ve Kürtlere karşı desteklediği cihadist gruplarla bugün ülke karşı karşıyadır. Eğer, Suriye'den bu gruplar çıkarılırsa çok açık ve nettir ki Türkiye’ye dayanacaklar. Zaten içeride yüzlerce hücresi bulunan bu cihadist grupların neler yapabileceklerini hepimiz tahmin ediyoruz. Daha beş gün önce HTŞ’nin sorumlusu, basına yaptığı açıklamayla Türkiye Cumhuriyeti’nin, Suriye politikasında U dönüşünü yaptığını söyleyerek Şam’a gitmeyene kadar bu savaşı bırakmayacaklarını ilan etti. Suriye halkından 1 milyon insanı kaybetti bu savaşta, milyonlarca insan ülkesini terk etmek zorunda kaldı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Teşekkür ediyorum Başkan.

Bu mesajla neyi anlıyoruz? Eğer siz, Rusya ve Suriye’yle Kürt kazanımlarına ve bu cihadist gruplara yönelik bir ittifaka girdiğiniz zaman, Türkiye’de yüzlerce hücresi bulunan bu cihadist grupların Türkiye’yi neye döndüreceğini hepimiz az çok tahmin ediyoruz. Pakistanlaşma işaretleri veriliyor.

Ben buradaki bütün milletvekillerinin bu konuda hassas olmasını ve AKP iktidarının bu Kürt düşmanlığı politikasından bir an önce vazgeçmesini diliyorum. Orta Doğu’da barış istiyorsanız Orta Doğu’da Kürtlerin gerçekliğini kabul edeceksiniz. “Orta Doğu’da demokrasi” diyorsanız Ankara’nın demokratikleşebilmesi için önce Diyarbakır’ın özgürleşmesini savunacaksınız, Diyarbakır özgürleşmeden Ankara demokratikleşemez.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

7’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 7’nci madde kabul edilmiştir.

8’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

“Değiştirilen hükümler

MADDE 8-(1) 31/5/2006 tarihli ve 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun ek 20 nci maddesinin birinci fıkrası aşağıdaki şekilde değiştirilmiştir.

“Herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlardan Türkiye Maarif Vakfı, Yunus Emre Vakfı, Türkiye Kızılay Derneği, Yeşilay Cemiyeti ve Yeşilay Vakfında görev alanların aylık veya huzur hakkı almak istemeleri halinde bu aylıkları Yönetim Kurulu üyeliğinden dolayı aylık veya huzur hakkı almaya başladıkları tarih itibariyla kesilir.”

   Ahmet Ünal Çeviköz                     Özgür Özel           Abdurrahman Tutdere

           İstanbul                                Manisa                              Adıyaman

       Sibel Özdemir                       Utku Çakırözer         Mehmet Güzelmansur

           İstanbul                               Eskişehir                                Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Hatay Milletvekili Sayın Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, halkın gündemi ekonomi; mutfaklar yangın yeri, piyasalar yangın yeri ama iktidar, makyajlı TÜİK rakamlarıyla memura, emekliye verdiği yüzde 30 zammı “müjde” diye duyuruyor. Memur, emekli, Cumhur İttifakına ne diyor biliyor musunuz? “Memura, emekliye verdiğin zam oranından daha az oy oranı alacaksınız.” diyor; öyle de olacak ilk seçimde.

Değerli milletvekilleri, iki gün önce 2022 yılı dış ticaret verileri açıklandı. 2022’de ihracatımız 2021’e göre yüzde 12,9 artışla 254,2 milyar dolar olmuş. “Cumhuriyet tarihinin ihracat rekoru kırıldı.” diye başlıklar atılıyor, iktidar mensupları övüne övüne her yerde bu rekordan bahsediyoruz ama ithalattan bahseden yok; onu da ben söyleyeyim: 2022’de ithalatımız yüzde 34,3 oranında artarak 364,4 milyar dolar oldu. Bu da cumhuriyet tarihinin rekoru. İktidar bu rakamlardan neden bahsetmiyor? TL'yi tarihinin en değersiz seviyesine getirdiniz, Türk lirası sizin dönemimizdeki kadar değersiz olmamıştı. Bunu bilinçli yaptığınızı söylediniz, güya TL değersizleştirildiğinde ihracat ucuz hâle geleceği için ihracat patlayacak, ithalat ise pahalı hâle geleceği için azalacaktı. Ama ne oldu? İthalat ihracattan neredeyse yüzde 300 daha fazla büyüdü, bu teoriniz de geçersiz oldu. TL'nin değersizleşmesiyle halk yoksullaştı, yetmezmiş gibi dış ticaret açığı da arşa vardı. Dış ticaret açığımız 110 milyon doları aştı, bu da cumhuriyet tarihimizin rekoru. Bunu niye söylemiyorsunuz?

Değerli milletvekilleri, seçim bölgem Hatay da 3,5 milyar dolarlık ihracatıyla en çok ihracat yapan 9’uncu il konumunda, bununla da gurur duyuyoruz. Ancak, Hatay'ın ihracat yolları iktidarın yanlış dış politikalarıyla kısıtlanmasaydı Hatay’ın ihracatı katbekat fazla olurdu. (CHP sıralarından alkışlar) Hatay iktidarın çelmelerine rağmen bu başarıyı yakalıyor.

Yirmi bir yıldır iktidardasınız, Hatay’a yıllardır üvey evlat gibi davrandınız, sınır kapılarımızı kapattınız, bavul ticaretimizi öldürdünüz, Orta Doğu’ya ihracat yollarımızı tıkadınız, nakliye sektörümüzü küçülttünüz, savaşın gölgesinde yaşamaya mahkûm ederek Hatay turizmini baltaladınız, Hatay'a yatırımcı gelmez oldu, kamu yatırımı da yapmadınız.

Bakın, değerli milletvekili arkadaşlarım, 2022 yılının ilk 11 ayında Hatay 43,7 milyar lira vergi ödedi. Bu rakamla Hatay merkezî yönetim tarafından en çok gelir elde edilen 7’nci il. Yani Hatay 81 il arasında en çok vergi ödeyen 7’nci il. Bu, Hatay için bir övünç tablosu. (CHP sıralarından alkışlar) Buna karşı iktidar ne yaptı? İktidarın 2022 yılında Hatay’a ayırdığı kamu yatırımı ödeneği ne kadar biliyor musunuz? 670 milyon lira. Yanlış duymadınız, toplanan vergi 43,7 milyar lira ama iktidarın Hatay’a layık gördüğü kamu yatırımı 670 milyon lira. Hatay’a, ödediği verginin yüzde 1,5’ini kamu yatırımı olarak, ödenek olarak ayırttınız yani 100 lira verginin 1,5 lirası Hatay’a, 98,5 lirası başka illere; Hatay bunu hak etmiyor. İllerin ödediği vergiyle o ilin aldığı kamu yatırımı ödeneği oranı açısından Hatay kaçıncı sırada biliyor musunuz? 80’inci sırada yani sondan 2’nci sıradayız yani Hatay en az kamu yatırımı ödeneği alan 2’nci il. Şimdi, bu verilerden sonra iktidar milletvekillerine soruyorum: Bu nasıl bir ayrımcılık, bu nasıl bir adaletsizlik, bu nasıl bir vicdansızlık? (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

 Değerli milletvekilleri, bu ayrımcılık, bu adaletsizlik, bu vicdansızlık çok sürmeyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Bu ülkeye, Hatay’a çelme takarak potansiyelini örseleyen değil, koluna girerek güç veren bir iktidar geldiğinde Hatay daha çok kazanacak, ülkemize de daha çok kazandıracak. İşte, o iktidar da Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun başkanlığında Millet İttifakı olacak; az kaldı, geliyor gelmekte olan.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde bulunan “yer alan” ibaresinin “bulunan” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

       Mahmut Celadet Gaydalı             Filiz Kerestecioğlu Demir                   Ayşe Sürücü

                    Bitlis                                       Ankara                                    Şanlıurfa

               Şevin Coşkun                            Erdal Aydemir                       Hasan Özgüneş

                     Muş                                        Bingöl                                       Şırnak

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerine söz isteyen Bingöl Milletvekili Sayın Erdal Aydemir.

Buyurun Sayın Aydemir. (HDP sıralarından alkışlar)

ERDAL AYDEMİR (Bingöl) –  Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir ülkenin ne şekilde yönetildiğinin aynalarından birisi de o ülkede bulunan cezaevlerinde yaşanan vakalar, yaşanan olaylardır. Özellikle AKP Hükûmeti ve onun Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan her ağzı açıldığında 12 Eylül 1980 darbesi ve Kenan Evren şahsındaki bütün cuntacıları eleştirerek mahkûm eder. Hatta son gelişmelerde, tüm kamuoyunun malumu olmak üzere, Kenan Evren’in dünya işkence tarihine geçirdiği ve 1980 yılında dünyada denenmemiş işkence yöntemlerinin denendiği Diyarbakır Cezaevi mevcut AKP iktidarı tarafından tasfiye edilip bir müze hâline getirilme kararı alındı. Bakın, aynı iktidar bunları yaparken, diğer tarafta, gerçekten Kenan Evren cuntasını aratmayacak, onun ötesinde cezaevlerinde uygulamalar yapmaktadır. Şu anda Bolu Cezaevinde hükümlü bulunan Mehmet Zahar Oluk yargılanmış ve sekiz yıl altı ay olmak üzere hüküm giymiştir. Cezaevinde geçirmiş olduğu süre şartlı tahliye edilmesini ve koşullarını gerçekleştirmiş, şartlı tahliye edilmesi gerekirken cezaevi idaresinin vermiş olduğu bir raporla bu hakkı elinden alınmıştır. Buna yönelik ceza infaz hâkimliğine yapmış olduğu itiraz da yine ceza infaz hâkimliği tarafından reddedilmiştir. Şimdi, Mehmet Zahar Oluk şahsında buradan soruyoruz: Bolu Cezaevi Türkiye Cumhuriyeti yasalarının uygulanmadığı bir yer mi, farklı bir cumhuriyet mi? Bu cezaevinde bulunan, Mehmet Zahar Oluk’la aynı durumda olan yaklaşık 15 siyasi tutsak yine şartlı tahliye koşulları gerçekleşmesine rağmen tahliye edilmemiştir. Hatta Bolu Cezaevi yönetimi sadece siyasi tutsaklara değil, orada hükümlü bulunan adli hükümlülere yönelik de şartlı tahliye hükümlerine uymamaktadır. Yapılan itirazların tümü ama tümü de ceza infaz hâkimliği tarafından reddedilmektedir. Bunların içerisinde haklı olan hiç mi bir talep yoktur? Yine, Mehmet Zahar Oluk’un şartlı tahliye talebinin reddedilmesinin gerekçeleri olarak idare tarafından şöyle deniliyor: Suyu fazla kullanma, elektriği fazla tüketme, verilmiş olan kitapları okumama. Oysa verilen kitapları her gün… İki günde bir, bir kitap okuyor, elektrik ve su aşımının da olmadığı aşikâr, ortada. İşte, cezaevleri gerçekliği bu. Yine, bir toplumu oluşturan insanların tek tek vicdanları o toplumdaki adaleti oluşturur.

Özellikle AKP Grubu, bakın, Mehmet Emin Özkan, tam 84 yaşında; hâlen cezaevinde hükümlü olarak tutulmakta. Hepinizin babaları var, dedeleri var; vicdanlarınız mı kurudu? Mehmet Emin Özkan ağır kalp hastası, 5 defa kalp krizi geçirdi, şeker hastası, görme ve işitme kaybı var, kemik erimesi var, hastanelerin “Cezaevinde kalamaz.” raporu olmasına rağmen bir türlü tahliye edilmiyor. Mehmet Emin Özkan'ın cezaevinde yaşamını yitirmesi hâlinde bütün sorumluluk özelde şu andaki Adalet Bakanlığı olmak üzere AKP iktidarınındır. Bu ölüme ve benzer ölümlere son vermek için cezaevlerinde yaşayan bütün hasta tutsakların tedavileri yapılmalı, öncelikle de cezaevlerinde tedavileri mümkün değilse tahliye edilip dışarıda tedavi imkânları sağlanmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Yine cezaevlerinden Afyon F Tipi Cezaevinde de sistemli, sürekli bir şekilde burada bulunan mahpuslara, hükümlülere yönelik darp, cebir, zamansız bir şekilde koğuş baskınları, koğuş aramaları, ayakta sayım almalar; bunlar bir gün değil, iki gün değil, üç gün değil, sürekli bir şekilde, aylarca uygulanmış bir hâlde. İşte, bu uygulamalara karşı yasaların uygulanması, hukukun uygulanması için burada hükümlü bulunan 5 siyasi hükümlü bedenlerini açlık grevine yatırdılar. Şimdi, yasaların uygulanması için insanların bedenlerini açlık grevine yatırmaları mı gerekir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

 ERDAL AYDEMİR (Devamla) – Vicdanlarınız kurumasın, cezaevlerine çözüm olun.

 Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

 BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Behiç Çelik                             Ayhan Altıntaş                        Feridun Bahşi

                   Mersin                                      Ankara                                      Antalya

           Hayrettin Nuhoğlu                     Aydın Adnan Sezgin                        Bedri Yaşar

                  İstanbul                                      Aydın                                      Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı’na dair kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerinde grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Teklifin bu maddesiyle Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nun ek 20’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Yunus Emre Vakfı,” ibaresinden sonra gelmek üzere “Antalya Diplomasi Forumu Vakfı,” ibaresi eklenmiştir. Bu şekilde yapılacak olan değişiklik aynı zamanda vakıf organlarında görevli kişilerin de herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanların da bu aylıklarının kesilmemesine yönelik bir düzenlemedir. Vakıfların genel yapısına baktığımız zaman, denetim mekanizmalarının yetersiz olduğunu görmekteyiz. Özellikle, bir defa vakıf kültürüne sahip bir geleneğimiz var, hatta hep şunu söylerler: “Eğer bir yeri batırmak istiyorsanız vakfın bir çakıl taşını malınıza karıştırdığınız takdirde sizin malınız helak olur.” diyen bir vakıf geleneğinden geliyoruz ama maalesef son dönemde, özellikle devriiktidarınızda vakıflarda yapılan usulsüzlükler, yolsuzluklar veya farklı muameleler vakıflara karşı olan güveni azaltmıştır, hatta vakıflara olan yardımlardaki iyimserlik ve hamiyet duygularını da maalesef zedelemiştir. Özellikle son dönemdeki haberler de yine bu minvalde olup tacizler, tecavüzler, yolsuzluklar maalesef bizde vakıflara olan güveni sonsuz düşürmüştür, ahlaki değerler de maalesef yıpranmıştır. Ümit ediyoruz ki bu vakıflar denetlenebilir ve eski günlerdeki görüntülerine kavuşurlar.

Değerli milletvekilleri, hafta sonundaki Samsun ziyaretimizde önemli bir iki konuyu gündeme getirmek üzere kürsüde söz vermiştim. Bunlardan bir tanesi: Ondokuzmayıs Minibüsçüler Dernek Başkanı Muammer Akyüz özellikle kendisini ziyaret etmek üzere davet etmişti. Biz de Grup Başkanımız Ayhan Ayvaz ve İlçe Başkanımız Uğur Yaman Bey'le beraber Minibüsçüler Odasını ziyarete gittik. Samsun'da yeni bir terminal açıldı. Ondokuzmayıs’tan şehir merkezine kadar sadece 2 tane durak var. Bu 2 durağın arasındaki mesafe 6 kilometre. Yani sadece 2 yerde durabiliyor, durduğu andan itibaren de tekrar, başka bir minibüsle insanlar gitmeye çalıştığı yere gidiyor. Eğer ara duraklarda durduğu takdirde inanılmaz cezalar yazılıyor. Biliyorsunuz, sizin emekliye yaptığınız zam yüzde 30, trafik cezalarına yaptığınız zamlar yüzde 100’ün üzerinde. Yani bugün indi-bindi 15 lira olduğunu varsayarsak günde sadece Ondokuzmayıs’tan Samsun'a giden bir kardeşimizin… 15 lira on günde 150, ayda 450 lira eder. Bugün yüzde 5 daha artırarak verdiğiniz maaş 5.500 lira. Bunun 450  lirası, yüzde 10’u sadece bu şartlarda minibüs ücretlerine gidiyor. İnip tekrar bir başka minibüse bindiğiniz zaman bu da 900 lira. Biz diyoruz “Tamam, iyi oldu.” Merkezde, özellikle otogarın yapılmasına diyeceğimiz bir şey yok ama siyasetin görevi, belediyelerimizin görevi aynı zamanda insanların hayatını da kolaylaştırmak. İnşallah, bu konuştuklarımızı dikkate alırlar, ya aralara durak ilave ederler ya da bu cezaları orta yerden kaldırırlar. O gün ben oradayken, ziyaret ederken bir minibüs bağlanmıştı, perişan oldu oda başkanı o minibüsü polislerin elinden almak için. Bugünkü şartların zorluğunu siz yaşıyor musunuz, yaşamıyor musunuz bilmiyorum ama biraz sokağa inerek vatandaşın hiç olmazsa bu problemlerini dinleme nezaketinde bulunursanız iyi olur diye düşünüyorum.

Yine, Samsun'un Canik ilçesinde Soğuksu Mahallesi'nin muhtarı Adem Çetir diyor ki: “‘Yirmi senedir bizim burada kentsel dönüşüm yapılacak.’ deniliyor, biz de bekliyoruz.” Tabii, Samsun'un sadece Soğuksu Mahallesi değil, Zeytinlik Mahallesi, Hastanebaşı Mahallesi, yine, kentsel dönüşüm yapılması zaruri olan Türkiye'deki kent merkezlerinden birkaç tanesi. Burada da yapılan uygulamalar, işte, kamulaştırmalar başlanmış, fiyatlarından kimse memnun değil veya “Başka alanlarda yapılacak konutlara sizi yönlendirelim.” gibi düşünceler var ama Hükûmetin yani sizlerin, bugün icranın başında, bu insanları muhatap alıp Türkiye'nin de önemli bir sorunu olan kentsel dönüşüm problemi konusunda net adımlar atmanız lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bugün bazı adımlar atmaya çalışıyorsunuz ama bunların yeterli olmadığını, bugün 6 milyona yakın binanın kentsel dönüşümü beklediğini de hepimiz biliyoruz; bununla ilgili çok ciddi adımlar atmanız lazım. Yoksa bir şehirde yaptığınız 500-600 konutun bu işlerin çözümüne derman olmadığını hepimiz biliyoruz. Tabii, yirmi yılın sonunda geldiğiniz nokta bundan ibaret. Bundan sonrası için de bu sorunların çözümüne yönelik artık attığınız adımlar veya koyduğunuz hedefler konusunda da milletin inancı kalmadı. Ben, az kaldı diyorum, o sene bu sene, inşallah bizim iktidar yılımız, sizin de bu sene muhalefet yılınız olacağını ümit ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Geçici 1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin 1’inci fıkrasında yer alan “bir ay içerisinde” ibaresinin “üç ay içerisinde” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ahmet Ünal Çeviköz        Özgür Özel Utku Çakırözer

       İstanbul                          Manisa                       Eskişehir

Abdurrahman Tutdere     Sibel Özdemir                    Turan Aydoğan

       Adıyaman                        İstanbul                      İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) –Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden İstanbul Milletvekili Sayın Turan Aydoğan.

Buyurun Sayın Aydoğan. (CHP sıralarından alkışlar) 

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Arkadaşlar bir metaforla anlatacağımı anlatayım arzu ederseniz. Sayın Cumhurbaşkanı şimdi sarayda oturuyor ya, Külliyede oturuyor. Bu anlattıklarımı daha iyi empati yapıp anlayabilmeniz için şöyle düşünün: Onun yerine, yüzde 5 oy almış birisi geldi, orada oturuyor, Sayın Cumhurbaşkanı bertaraf edilmiş, hiçbir yetkisi yok, bu ülkeyi yüzde 5 oy alan insan yönetiyor. Nasıl, normal geliyor mu size? Gelmiyor, gelmez zaten normal değil, anormal bir şey; normal hukuk düzeni içerisinde kabul edilebilecek bir şey değil ama siz yüzde 5, yüzde 10 oy aldığınız yerleri aşağı yukarı dört yıldır, üç yıldır yönetiyorsunuz, farkındasınız değil mi? Güneydoğu'da birçok yeri yüzde 70 oy almış belediye başkanları değil, sizin yüzde 10, yüzde 15 oy aldığınız yerlerde parmak hesabı atadığınız kayyumlar yönetiyor. İçinize nasıl sindiriyorsunuz bilmiyorum ama bu söylediğim örnekle empati kurun; sarayda yüzde 10 oy almış birisi oturuyor, yüzde 50 oy almış Sayın Cumhurbaşkanı bertaraf edilmiş, bu ülkeyi başka birileri yönetiyor. Aklınıza yattı mı? Yatmaz. O zaman tezgâh kurarken biraz akıllı tezgâhlar kurun.

İstanbul'a da sulanmayın. Siz İstanbul'da yenildiniz, İstanbul'dan kovuldunuz, İstanbul'da rezil oldunuz. (CHP sıralarından alkışlar) İstanbul'da hukuku aparat yaparak oyunlar oynadınız. Bu halk size bir ders verdi.

ARZU AYDIN (Bolu) – Eğer öyleyse yirmi senedir…

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – 13 bin oy farkıyla kaybettiğiniz yeri 800 bin oy farkıyla kaybettiniz. Bugün sarayda oturan Cumhurbaşkanının neredeyse İstanbul'da aldığı toplam oy kadar fark yediniz ya. Biraz aklınızı başınıza toplayın.

ARZU AYDIN (Bolu) – Yirmi senedir farkla…

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Sonra kalkıp şunu söylemeyin: “Birisi bizi aldattı.” Siz aldatılmaya alışkınsınız ama “Birisi bizi aldattı.”yla durumunuzu tarif etmeye kalkmayın. Sayın Cumhurbaşkanının etrafında hangi akıl bunları yaptırıyor bilmiyorum ama bu ülkenin iki tane ayıbı var; birincisi, tek bir adamın 2 dudağının arasına sıkışmış bir yönetimi var, ilk seçimde o yönetimi sonlandıracağız, bu ülke bu ayıptan kurtulacak. İkincisi, böyle esrik akıllara hatta aynı yolu birden fazla yürümeye çok çabuk aldanan bir Cumhurbaşkanı var, o ayıptan da bu ülkeyi kurtaracağız, emin olun demokrasi güçleri 13’üncü Cumhurbaşkanını oraya oturtacaklar.

Şimdi, hukuksuzluğu size ayıp saymıyorsunuz, ben de sizinle bu saatten sonra hukuk falan konuşmuyorum, sadece size uyarılarımı yapıyorum. Ben, size 7 Mayıs 2019 tarihinde yine bu kürsüden bir konuşma yaptım, o tarihte de işte dersinizi almıştınız, sonra seçimleri tekrarlatmıştınız, dünya tarihinde görülmeyecek bir ayıbın figüranları olarak burada oturuyordunuz, siz onun içinde değildiniz ama seyredeniydiniz, vicdanınız eğer size emretseydi karşı olurdunuz, Genel Başkanınızı uyarırdınız, o küçücük lobilere esir olmazdı, İstanbul seçimini tekrar ettirmezdi. Size orada o gün dedim ki “Ekrem İmamoğlu'ndan korkun.” Başınıza dert aldınız, bu seçimi tekrar ettirerek aslında sizin o büyük ağabeyiniz, partinizin dışında bıraktığınız bir muhterem kişinin “Uğraşmayın bu adamla, siz uğraştıkça adam büyüdükçe büyüyor.” laflarını dinlemediniz, “Ders alacaksınız.” dedim, dersin büyüğünü aldınız.

Şimdi, aynı şeyi tekrar söylüyorum buradan, aklınızın ucundan bile İstanbul'u haram olarak geçirmeyin, İstanbul sizi boşadı, İstanbul sizi gönderdi, silkeledi, size dünyanın dersini verdi. Sakın ola aklınızın ucundan İstanbul’a elinizi uzatmayı geçirmeyin, İstanbul’a o 1-2 bakanınızın çok itibar edilmeyecek aklıyla beraber biçmeye kalktığınız kaftanı uygulamaya kalkmayın. O zaman Türkiye’den çok büyük bir ders alacaksınız. Mümkün değil, yapamazsınız diye düşünüyorum ama sizin yürüdüğünüz yol çoğu zaman akılla eşleşmediği için aklınızdan geçiriyorsunuz.

SALİH CORA (Trabzon) – Canan Hanım’ın durumu ne olacak?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Ama şunu unutmayın: İstanbul’a hukuksuzluk yaptığınız gün Türkiye’yi zaten kaybettiğiniz gün olacak.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Zaten kaybettiler.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Size tavsiyem: Genel Başkanınızı uyarın, etrafındaki zavallı akıllara aldanmasın, etrafındaki zavallı akılların dolduruşuyla beraber İstanbul üzerinden demokrasi güçlerine güç gösterisi yapmaya kalkmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Şunu söylemeye sakın kalkmayın: “Siz ne yaparsanız yapın, bu ülkenin haksız hukuksuz da olsa despotik egemen gücü biziz, sizi telef ederiz.” diye İstanbul’da güç gösterisi yapmaya sakın kalkmayın.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Korkuyorsun.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Genel Başkanımız altını çok somut çizdi dün grup toplantısında, dedi ki: “Bunu bir despotik iktidarın, bir tiranlığın faşizan bir saldırganlığı ve terörizmi kabul ederiz.” Böyle kabul ederiz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Korkma.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) - Gücünüz yetiyorsa İstanbul ve Yalova’da size seçim çağrısı yaptık, el çektirmeye çalıştığınız 13 milyonun sevgilisi Ekrem İmamoğlu’nun karşısına arzu ederseniz İstanbul’da sarayda oturan zatı getirin, dersinizi verelim!

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İmamoğlu’nun kilosu hafif gelir! İmamoğlu’nun sıkleti uygun değil!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Korkuyorsun! Gidiyorsunuz İstanbul’dan! İstanbul’dan gidiyorsunuz!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

           Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “Bakanlıkça” ibaresinin “Bakanlık tarafından” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

Behiç Çelik                   Ayhan Altıntaş                 Hayrettin Nuhoğlu

  Mersin                            Ankara         İstanbul

Feridun Bahşi                Aydın Adnan Sezgin                Ayhan Erel

   Antalya                         Aydın                               Aksaray

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurun Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; görüşmekte olduğumuz Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin geçici 1’inci maddesi üzerinde partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım, hepinizi saygıyla selamlarım.

Vakıf, Türkiye’yi diplomatik dış ilişkiler yönlendirmesiyle tanıtma, Türkiye’nin diğer ülkelerle dostluğunu ve iş birliğine yönelik çalışmalar yapmak, yurt içi ve yurt dışı üniversiteler ile tüzel kişilerle ortak projeler yürütme ve benzeri faaliyetlerde bulunarak Türkiye’nin bölgesel ve küresel değerine katkıda bulunmayı hedeflemektedir. Anladığımız kadarıyla Antalya, Davos Zirvesi gibi organizasyona alternatif olmayı hedeflemektedir. Vakfın kuruluş amacı ve hedefleri, kanun metniyle takdire şayan olmakla birlikte umarız bu hedeflerini gerçekleştirir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepimizin bildiği üzere geçtiğimiz günlerde asgari ücret 8.506 lira olarak açıklandı. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener Hanımefendi’nin de belirttiği gibi eğer “asgari ücret” adı, adı üstünde asgari ücretse o zaman nasıl oluyor da asgari ücretin altında emekli maaşı verilebiliyor? Aslında bu soruyu biz sormuyoruz; bu soruyu Aksaray’da, Kayseri’de, Konya’da, Edirne’de, ülkemizin dört bir yanında emekliler soruyor, hem de yıllardır soruyor, biz de yıllardır dinliyoruz. Hem Genel Başkanımız grup toplantılarında hem milletvekili arkadaşlarımızla birlikte kürsüden yıllardır tekrar ediyoruz, emeklilerimizi daha fazla yokluğa mahkûm etmeyin diyoruz. Emekli maaşlarını bir an önce asgari ücret düzeyine çıkarın, artık bu sesi duyun.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; EYT’nin bir hak olduğu ortamda muhalefetin baskısıyla ve seçimi kaybetme endişesiyle çıkarıldığını tüm kamuoyu bilmektedir ancak staj ve çıraklık sigortası yapılanlar burada EYT kapsamına dâhil edilmek istiyorlar. Staj ve çıraklık sigortası bir mağduriyettir; bu mağduriyetin giderilmesi, çocuk yaşta dökülen alın terinin karşılığının verilmesi ve verilen sözlerin tutulması bu vatandaşlarımız tarafından beklenmektedir.

Yine, toplumsal bir ayrışmaya sebep olan, 2000 öncesi emekli olanlara tanınan intibak yasasıyla ilgili bir sıkıntı var. Vatandaşlarımız, 2000’den önce emekli olanlar aynı hizmet süresi içinde farklı maaş alırken ondan sonra emekli olanlar az maaş almaktadır. Bu nasıl adalettir, bu nasıl düzenlemedir, bir türlü bilinmemektedir.

Yine, 2000 yılı öncesi maliye kaydı, oda kaydı olup BAĞ-KUR tescili olmayanlar 1 kerelik olsun bir af talep etmektedirler.

Yine, son zamanlarda -sağlık memurlarına, öğretmenlere, hâkim ve savcılara- birçok kamu personeli maaşında, sözleşme ücretlerinde, diğer özlük haklarında düzenlemeler yapılırken kamuda çalışan mühendislere böyle bir hakkın tanınmaması mühendisler tarafından mağduriyetlerine sebep olduklarını ve bu mağduriyetin giderilmesi gerektiğini söylemektedirler.

Değerli Başkan, kıymetli milletvekilleri; geçen hafta gittiğimiz Konya'da gençlerle muhabbet ederken, Konya dışındaki illerde oturan gençler maalesef “Okul açıldığından bu yana memleketlerine gidemediklerini.” söylüyorlar. Ne derece doğrudur bilmiyorum, Sayın Cumhurbaşkanı Büyükşehir Belediye Başkanıyken cenaze arabalarını hep Mercedes yapmış. Biri kendisine sorduğunda, iddia edilen “Vatandaş sağlığında Mercedes'e binemiyor bari mezarlığa Mercedes'le gitsin şeklinde.” deniliyor. Ne derece doğru bilmiyorum, günahını almayayım. Ben de buradan Sayın Cumhurbaşkanımıza diyorum ki: Bu gençler analarına, babalarına, memleketlerine hasret yaklaşık üç aydır, dört aydır memleketlerine gidemiyorlar. Böyle devam ederse sömestir tatilinde de gitme imkânları kalmayacak. Gerçekten zor durumda olan gençlerimizin ana, baba hasretine, memleket hasretine, varsa yavuklu hasretine son vermek adına kendilerine yol ve uçak yardımı yapılarak en kısa yoldan memleketlerine, analarına, babalarına kavuşmaları yönünde bir formül bulunsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

AYHAN EREL (Devamla) – Her şeye çare bulan, her şeye müjde veren siyasi irade bu gençlerimizin feryadına da kulak versin.

Yine, doğal gaz yardımı alan aileler için teşekkür ediyoruz ama doğal gaz kullanılmayan kırsal kesimde tüpün 350 lira civarında olduğu bir ortamda onlar da tüp yardımı istiyorlar. Bunu da bilgilerinize sunayım.

Sosyal medyada artık dillerinde tüy biten bu ehliyet affıyla bir müjde beklentisi var. Biz, AK PARTİ’li arkadaşlarımıza “Yaklaşık sayıları 1 milyonu bulan ve ölümlü kazaya karışmamış, ekmeğini alın teriyle, ehliyetiyle kazanan bu vatandaşlarımızın mağduriyetine son verilerek ehliyet affı çıkarılıp ehliyetlerine kavuşması sağlanmalıdır.” diyoruz.

Bir de bu muayene ücreti var. Motorlu taşıtlar vergisini yüzde 122’den 62’ye düşüren Sayın Cumhurbaşkanın muayene ücretini de bir güzellik ve iyilik yaparak yüzde 50 oranında indirip makul ve mantıklı bir seviyeye getirmesi Türk vatandaşının beklentisidir diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geçici madde 1’de geçen “Kanunun” ibarelerinin “Yasanın” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

      Hasan Özgüneş                Mahmut Celadet Gaydalı Filiz Kerestecioğlu Demir

            Şırnak                                   Bitlis                                  Ankara

        Ayşe Sürücü                         Şevin Coşkun

          Şanlıurfa                                  Muş

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ATİLLA ÖDÜNÇ (Bursa) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden Şırnak Milletvekili Sayın Hasan Özgüneş.

Buyurun Sayın Özgüneş. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Herkesi saygıyla selamlıyorum.

Yeni yılın insanlığa barış, demokrasi, özgürlük ve bereket getirmesini diliyorum.

“İmralı’da hukuk uygulansın.” diyoruz, İmralı'da hukuk uygulansın.

Değerli arkadaşlar, vekiller olarak on gündür adalet nöbeti tutuyoruz. Niye adalet nöbetini tutuyoruz? Çünkü bu ülkede AKP sayesinde adalet diye bir şey kalmamıştır. “Adalet mülkün temelidir.” denilir, veciz bir söz, çok güzel. “Devletin dini adalettir.” denilir. Toplumu ayakta tutan harç adalettir, vicdanın terazisi de adalettir. Hukuk, ahlak, din vesilesiyle toplumu ayakta tutmaya çalışırken hukuk ve ahlakın kurallarını devlet hem ahlak hem dinî kuralları toplum için hukuk kurallarına bağlamış ama siz AKP Hükûmeti olarak ne hukuku tanıyorsunuz -ne iç hukuk ne dış hukuk- ne ahlak bıraktınız ne dinin kurallarını bıraktınız; hiçbirisine bir uyum yok. Dolayısıyla, bu toplumda yaşanan problemi anlatmamıza gerek yok, muazzam bir kaos yarattınız, kaos, bir kaos aralığındayız. Oysaki demokrasi çözüm sistemidir, uzlaşma sistemidir. Beş yıla yakındır sizlere anlatmaya çalışıyoruz ama duvara konuşuyoruz ama bu sıralara konuşuyoruz; karşımızda duyabilecek ne bir kulak var ne bir vicdan var. Şimdi, hukuk bireye göre uygulanmaz, evrenseldir. On bin yıllık insanlığın ölçüp biçtiği, insanlığın önüne koyduğu bir değerdir. Şimdi, iki yıla yakındır Sayın Öcalan kendi avukatlarıyla görüşemiyor, ailesiyle görüşemiyor, dış dünyayla ilişkisi kesilmiş. Peki, hangi vicdan, hangi hukuk, hangi kanun bunu emrediyor, kabul ediyor? Sizde hiçbir şey olmadığı için gelip burada oturuyorsunuz ama söylenen hiçbir şey sizi etkilemiyor. Bir ülkenin başına bundan daha vahim gelebilecek bir bela olamaz.

Bu tecrit meselesi, yirmi üç yılı geçti. Bu tecrit sadece Öcalan'a ve arkadaşlarına uygulanmıyor. Siz bu tecridi bütün Türkiye'ye uygulamaya başladınız. Bakın, zindanlarda son iki yılda 142 kişi hastalıktan dolayı yaşamını yitirdi. 1.605 kişi hasta, her an yeni cenazeler çıkabilir. Peki, sizin vicdanınız harekete geçebiliyor mu? Siz duyabiliyor musunuz? Duymuyorsunuz. Yani, insanları sürgün ediyorsunuz, sadece onu cezalandırmıyorsunuz; ailesini, akrabasını, köyünü, aşiretini de cezalandırıyorsunuz. Kitap verilmiyor, Kürtçe gazete verilmiyor, hijyen durumu yok, ayakta sayım devam ediyor, yemekler yenilmez durumda. Yani Kenan Evren düzeninde 50 kişi idam edildi ama siz fiilî idamlar uygulayarak rekor kırarak 142’ye çıkardınız iki yılda, iki yılda. Bu, bir ülkenin hem ayıbı hem utancı hem onu yönetenlerinin ne kadar vicdansız ve hukuk dışı diktatörler olduğunu gösterir. Onun için diyoruz ki gelin, hep birlikte bu saatten sonra sizi ikna etme şansımız yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Ama uzun vadede iktidarınız gidecek, yakın zamanda yeni bir iktidar gelecek. Bu ülkeye demokrasi zihniyetini yerleştirelim, insanların vicdanını harekete geçirelim, evrensel hukuku, iç hukuku, ahlakı, dinin güzel ölçülerini hep birlikte bu topluma yedirmeye çalışalım, kabul ettirelim. Gelinen aşama itibarıyla Türkiye’yi bu kaostan AKP Hükûmeti ve zihniyeti asla kurtaramaz. Siz bu gemiyi batırdınız, batırmaya devam ediyorsunuz çünkü hiçbir uyarı sizin için bir uyaran, bir değiştiren olmuyor. Siz statükocunuz, değişime kapalısınız.

Herkesi selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Geçici 1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Geçici 1’inci madde kabul edilmiştir.

9’uncu madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri okutup aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Antalya Diploması Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

“MADDE 9- Bu Kanun yayımı tarihinden otuz gün sonra yürürlüğe girer.”

         Behiç Çelik                     Aydın Adnan Sezgin               Ayhan Altıntaş

            Mersin                                  Aydın                                  Ankara

    Hayrettin Nuhoğlu                     Feridun Bahşi

           İstanbul                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talep eden, İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antalya Diploması Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

9’uncu madde yürürlükle ilgili olduğu için ben geneli üzerine çok kısa bir değerlendirme yaptıktan sonra başka bir konuya geçeceğim. Teklifin geneline baktığımızda gördüğümüz en önemli husus, diplomasiyle ilgili olmasına rağmen Dışişleri Bakanlığının âdeta devre dışı bırakılarak bütün yetkilerin Cumhurbaşkanına verilmesidir. Bu durum vakfın uluslararası görünümünü olumsuz etkileyecek, bağımsızlığına da gölge düşürecektir.

Değerli milletvekilleri, 2022’nin son gününde İstanbul’un Pendik ilçesinde vatandaşlarımızla beraberdik. Ertuğrulgazi, Yayalar, Sülüntepe ve Velibaba mahallelerindeki rezerv yapı alanı mağdurlarının kurduğu Ertuğrulgazi Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Derneğinin toplantısına katıldım. Yüzlerce kişinin katıldığı toplantıda onlar konuştu, biz not aldık. Nasıl haksızlığa uğradıklarını anlatarak seslerini duyurmamızı talep ettiler. Haziran ayında İYİ Parti Grubu olarak aynı konuda verdiğimiz araştırma önergesi üzerine yaptığım konuşmada o mahallelerde haksızlığa uğradıklarına inanan vatandaşlarımızın isteklerini dile getirmiştik. Ne var ki önergemiz reddedilmişti ama emsal de 1,5’a çıkarılmıştı. Bölgede ikamet etmekte olan hak sahipleri kırk beş seneye yakın süredir hem ecrimisil hem de emlak vergisi ödediler. Millî Emlaktan Pendik Belediyesine devredilirken hak sahiplerine imzalattırılan taahhütnamelere bile şu anda uyulmadığı ifade edilmektedir. 350 metrekare tapu verileceği, yüzde 20 DOP kesintisi yapılacağı koşuluna uyulmadığı ve yerlerinin gasbedildiği belirtilmektedir.

Değerli milletvekilleri, sorunun esasını haksızlıklar oluşturmaktadır. O bölgede ikamet etmekte olan hak sahipleri uzun yıllardır çektikleri zorluklardan kurtulup modern ve güvenli konutlarda yaşamak istemez mi? Elbette istiyorlar ama yapılan haksızlığa ve yağma zihniyetine karşı çıkıyorlar. Bölgenin rezerv yapı alanı ilan edilmesiyle 1,25 olarak belirlenen emsalin en az 2 olması talebine karşılık sadece 1,5 olarak yenilenmesi yeterli görülmemektedir. Zira Pendik Belediyesi sınırları dahilinde 3,5’a kadar çıkan emsal değerin ortalama 2,25 olduğuna inanılmaktadır. Onun için emsalin en az 2 olması talep edilmektedir. Hak sahipleri vergi beyannamelerinde beyan ettikleri ve ecrimisil ödedikleri metrekarelerin üzerinden işlem yapılmasını istemektedirler. 16’ncı ve 21’inci parsellerle ilgili devam eden ihtilafın sona erdirilerek hak sahiplerinin mağduriyetlerinin giderilmesi için bedeli mukabilinde satışların gerçekleştirilmesi talep edilmektedir. Haklı olan bütün bu talepler yerine getirilmelidir.

Değerli milletvekilleri, İstanbul’un birçok ilçesinde olduğu gibi, Pendik’in diğer mahallelerinde de sıkıntılar vardır. Pendik’te geçirdiğimiz yılın son gününde Harmandere Mahallesi Muhtarını da ziyaret ederek sorunları öğrendik. Onların birinci sorunu da tapu ve imarla ilgilidir. Her seçim öncesi belediye başkan adayları Hazineye ait yerlerle ilgili tapu ve imar sorunlarını çözeceklerine dair söz vermelerine rağmen her defasında unutulduklarını ifade etmektedirler. Mahalledeki gençlerin uyuşturucu bataklığında olduğunu ve çocuk yaşlarına kadar inen bu beladan kurtulmak için güçlerinin yetmediğini ifade ederek bu soruna devletin el atmasını istemektedirler. Ayrıca mahallede ilköğretim okulu yoktur. Çocukların taşımalı sistemle sabahçı-öğlenci olarak başka mahalleye gitmeleri büyük sıkıntı yaratmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

 “Okul yerimiz var, niçin yapılmıyor?” diyerek sitem etmekte ve acil çözüm beklemektedirler. Ben buradan iktidar yetkililerine talepleri ilettim. Haklı taleplerin yerine getirilmesi iktidar olmanın gereğidir, ne var ki sorun çözme kabiliyetini kaybetmiş, her şeyini yandaş menfaatlerine adamış bu iktidarın başarılı işler yapması ve bundan sonra çözüm getirmesi artık mümkün değildir.

Biz İYİ Parti olarak her konuda olduğu gibi bu sorunu da İstanbul’un birikmiş bütün sorunlarını da çözecek hazırlıkları yapmaya devam ediyoruz. İyi günlerin sadece birkaç ay sonra seçim sandığıyla başlayacağına olan inancımı paylaşır, saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’nin 9’uncu maddesindeki “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayınlandığı tarihte” biçiminde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

         Özgür Özel                     Ahmet Ünal Çeviköz     Abdurrahman Tutdere

            Manisa                                İstanbul                             Adıyaman

       Sibel Özdemir                                 Utku Çakırözer                                                     İstanbul                                               Eskişehir                                   

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ AHMET BERAT ÇONKAR (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Sibel Özdemir.

Buyurun Sayın Özdemir. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, ben de kanun teklifinin 9’uncu maddesi, yürürlük maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Özellikle 2018 yılından itibaren uygulanmaya başlanan yeni yönetim sisteminin tüm sorunlarının, işlevsizliğinin, keyfîliğinin, denge ve denetleme mekanizmalarının eksikliğinin, kurumsuzlaşma ve kuralsızlığının ekonomik ve toplumsal maliyetlerini çok ciddi şekilde yaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, bu sistemin keyfî ve antidemokratik uygulamaları tüm kurumlara ve süreçlere sirayet etmiş durumdadır. Böylesine bir süreçte, bu görüştüğümüz kanun teklifiyle, Dışişleri Bakanlığının kadroları tarafından iki yıldır gerçekleştirilen Antalya Diplomasi Forumu’nun vakıflaşması gündeme getirilmiştir. Bu sistemin en belirgin özelliği olan tüm atamaların ve kararların tek bir kişi tarafından alınmasının kanun teklifine, bu Vakfa da sirayet ettiğini görüyoruz. Vakfın karar organı olan ve birçok hatibin de dile getirdiği Mütevelli Heyeti 11 kişiden oluşmakta ve bu 11 üyenin 6’sı Cumhurbaşkanı tarafından daimî üye olarak atanmakta. Şimdi, bu 6 üye Dışişleri Bakanlarından, büyükelçilerden, Cumhurbaşkanlığı Güvenlik ve Dış Politikalar Kurulu üyelerinden, Dış Ekonomik İlişkiler Kurulu üyelerinden -zaten bütün bu kurumların üyelerini Cumhurbaşkanı atıyor- ve 5 dolaylı üye Cumhurbaşkanı tarafından atanacak, başkanını yine Cumhurbaşkanı atayacak. Dolayısıyla, bu Vakfın asıl başkanı aslında işte yine bu tek kişi olmayacak mı? Bu kanun teklifiyle, ülkemizde düzenlenen Diplomasi Forumu’yla, uluslararası diplomatik alanlarda başarı ve dış politikada itibar sağlamak amaçlanmaktadır. Ancak, değerli milletvekilleri, bu sistemle birlikte, demokratik değerlerden uzaklaşan uygulamalarla uluslararası alanda çok ciddi itibar kaybı ve tartışmalara konu olmuştur ülkemiz. Ülkemizin itibarını ve diplomatik başarısını artıracak olan bir vakıf kurmak değil; demokratik değerleri içselleştirme, yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve evrensel mahkeme kararlarının uygulanmasıdır aslolan.

İşte, ben de bir İstanbul Milletvekili olarak benden önce birçok milletvekilimizin de vurgu yaptığı gibi tüm bu yaşanan hukuksuzlukların en son örneği olarak şuna vurgu yapmak istiyorum: Gerçekleştirilen seçim sonuçlarının kabul edilmemesi, seçimle göreve gelenlerin yetkilerinin alınması, bütçelerinin engellenmesi, gerekçesiz ve hukuksuz açılan davalarla -hepimizin izlediği, şahit olduğu- İBB Başkanımıza siyasi yasak getirilmesi kararı tartışmaları da asıl uluslararası alanda itibar kaybettiğimiz süreçler olmuştur. 31 Martta, 23 Haziranda İstanbul Büyükşehir Belediyesi Başkanlığına, İstanbulluların oylarıyla 2 kez seçilen Sayın Başkanına yönelik haksız hukuksuz uygulamalar ve süreçler hızla devam etmektedir. İçişleri, Adalet Bakanları bir araya gelerek hukuksuz, dayanaksız, gerekçesiz iddialarla mevcut İBB yönetiminin değil hepimizin gördüğü gibi asıl kendi dönemlerinin suçlarını ifşa etmişlerdir. Hepimizin şahit olduğu bir dava süreci sonunda siyasi yasak kararı verildi. Davanın açılma gerekçesi, konusu tartışmalıyken, mahkeme süreçleri devam ederken değiştirilen hâkimler yargıya müdahale eden en açık kanıtı değil midir?

İçişleri Bakanının görev alanında objektif, şeffaf olması gereken -tüm belediyeler için olması gereken- soruşturmalar elbette olur. Ancak bu soruşturmaların sadece İBB'ye yönelik olması, heyetlerin oluşturulması, atanan müfettişler, soruşturmalar devam ederken müfettişlerin değiştirilmesine hepimiz şahitlik ediyoruz. Mecliste, burada, İçişleri Bakanının neler söylediğine hepimiz şahitlik ettik; İBB'de terörle iltisaklı kişilerin çalıştığını iddia etti. İBB bu kişilerin bilgilerini İçişleri Bakanlığından istedi ama maalesef bir bilgi verilmedi. İBB yönetimi İstanbul Valiliğinden bu iltisaklı kişilerin bilgisini istedi yine bir bilgi verilmedi. Aslında bu yetki KHK'yle İçişleri Bakanına verilmişti, yetkisi vardı, bu iltisaklı kişileri görevden alırdı ama almadı. Neden bir görev suçu işledi İçişleri Bakanı? Neden eski yönetimlere karşı bu tür uygulamalar ya da bu iltisaklı kişiler için işlem yapılmadı? Bu soruları sormak durumundayız.

Yine, şunu söylemek istiyorum: İBB Başkanı, yönetimi tüm belgeleriyle bütün bu detayları ortaya koydular, çağrılar yaptılar, açıklamada bulundular ama değerli milletvekilleri, bunların hepsi karşılıksız kaldı. Zaten bu da İBB’ye yönelik yürütülen sürecin asıl amacının başka bir niyet taşıdığını ortaya koyuyor. Ben de burada, tekrar, bir İstanbul Milletvekili olarak bu sürecin, bu asıl amacın ne olduğunu, sizin ve elbette 16 milyon…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Yaşamış olduğumuz bu süreci, seçimler sonrası, seçimlerin yenilenme sürecini, daha sonraki o hukuksuz süreci sizlerin vicdanına ama elbette 16 milyon İstanbullunun vicdanlarına bırakıyoruz.

Evet, değerli milletvekilleri, halkın iradesiyle seçilmiş belediye başkanlarına karşı, özellikle İstanbul gibi, gerçekten dünyanın en önemli metropollerden birinin Belediye Başkanına karşı yapılan bu hukuksuz, haksız süreç varken, ortadayken şimdi biz istediğimiz kadar burada, Mecliste ya da ülkemizde forumlar yapalım, diplomatik toplantılar yapalım, vakıflar kuralım, maalesef, üzülerek söylüyorum, ülkemizin demokratik kurumlar ve evrensel değerler anlamında uluslararası alanda itibar kaybına engel olamayacağız.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde geçen “bu Kanun” ibaresinin “bu Yasa” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Mahmut Celadet Gaydalı                Hasan Özgüneş                   İmam Taşçıer

             Bitlis                                   Şırnak                             Diyarbakır

 

Filiz Kerestecioğlu Demir                Şevin Coşkun                     Ayşe Sürücü

            Ankara                                   Muş                                Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili İmam Taşçıer.

Buyurun Sayın Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Demokrasinin, insan haklarının rafa kaldırıldığı, hukukun ise kişilere, zümrelere göre ve özellikle de Kürtlere karşı kullanıldığı, uygulandığı bir süreci yaşıyoruz. Yirmi yıllık AKP iktidarı her gün diğer günü aratır duruma geldi. 2002 yılı ve öncesindeki uygulamalara baktığımızda 2023’ün ne kadar zor geçeceğini hayal bile edemiyorum.

Benim seçim bölgem olan Diyarbakır başta olmak üzere Kürtlerin yaşadığı tüm il, ilçe ve yerleşim birimlerinde alabildiğine fazla güvenlik güçlerinin baskısı, hukuksuzluğu, zulmü ve hukuk tanımazlığı vardır. Kendilerini devletin tüm organlarının yerine koyan, her şeyi kendisine hak gören ve “Ben devletim.” söylemleriyle keyfî uygulamalar yapan güvenlik güçleri Kürt halkına sokak ortasında şiddet uygulamaktadır. HDP ve diğer partilere ise etkinlikleri yapamamaları için her türlü yolu denemektedirler. Milletvekillerini çembere almakta, hareket alanlarını engellemektedirler; bu şiddet uygulamalarını günden güne de fazlalaştırmaktadırlar.

Yine keyfî bir uygulamayı size anlatmak istiyorum: Demokratik Bölgeler Partisi Eş Genel Başkanı Sayın Keskin Bayındır ve 10 il başkanı keyfî bir şekilde gözaltına alınıp gözaltında iken suç üretilip Sayın Keskin Bayındır’ı ve Diyarbakır İl Başkanını tutuklayan bir zihniyetle karşı karşıyayız. Öyle sorular sormuşlar ki, artık propagandaya kadar getirmişler. Bütün propagandaları da terör örgütü propagandasına bağlayarak insanları gözaltına ve hapishaneye tıkmaktadırlar. Güvenlik güçlerinin bu hukuksuz uygulamaları her alana sirayet etmekte ama AKP iktidarı yalnız bununla da kalmamakta; aynı zamanda, ekonomik alanda da bölgeyi iyileştirmeyle, Kürt illerini iyileştirmeyle ilgili herhangi bir çalışması bulunmamakta. Kürt illerinin, bölgenin ortalama işsizlik oranı Türkiye’deki ortalamanın 2, hatta 3 katının üstünde olduğunu görüyoruz; işsizlik alabildiğine fazlalaşmış. Sadece mevsimlik işçilerin olduğunu biliyoruz ve mevsimlik işçiler de bir şekliyle inşaat mevsimlerinde veya fındık toplama gibi mevsimlerde gider, sonra gelir; üç ay, beş ay, altı ay evde işsiz bir şekilde kalır.

AKP iktidarı döneminde Kürt illerine, kürdistan coğrafyasına hiçbir yatırımın olmadığını görüyoruz. Atanan kayyum valiler ise AKP il başkanlığını yapar gibi bir siyaset gütmekte, ilin gelişmesi, yatırımın yapılması için yardımcı olmakta hiçbir şekilde önayak olmadığını görüyoruz, hatta hatta hayvancılığı dahi -tırnak içinde- güvenlik nedenleriyle yok etmeyle karşı karşıya olduğunu yine görüyoruz. Yine Diyarbakır 2 milyonun üzerinde bir nüfusa sahip, ulaşımı içler acısı, raylı sistem yok. Her seçim öncesi billboardlarda “Raylı sistem var.” denilir, sonrasında her şey gibi unutulur. Ulaşım dahi yapılamaz bir durumdadır, minibüsler ya da eski belediye otobüsleri tıklım tıklım dolu bir şekilde gidiyor.

Güvenlik sorunu olsun, ekonomik sorunlar olsun, ulaşım sorunu olsun, sağlık sorunu olsun ve bu sorunların tümünü çözebilmenin bir tek yolu vardır, o da Kürt meselesinin bir an önce çözülmesi konusunda bu Meclisin görev üstlenmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Son kırk yıla baktığımız zaman, çatışmalı dönemlerde milyarlarca dolar paranın sadece mermiler için harcandığını hepimiz biliyoruz. Bu harcanan para, mermilere harcanan para eğer bölgenin kalkınmasında kullanılsaydı şimdi refah seviyesi kat kat üstün bir duruma gelmişti. Onun için hem işsizliği hem fakirliği hem Kürt meselesini çözmeye bu Meclis aday olmalıdır, çözüm konusunda adımlar atmalıdır, çözümün yolunu açmalıdır; bu, bir fırsattır. 

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

10’uncu maddede 1 önerge bulunuyor, okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinde geçen “Kanun” ibaresinin “Yasa” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mahmut Celadet Gaydalı                    Filiz Kerestecioğlu Demir                   Ayşe Sürücü

    Bitlis                                                      Ankara                                    Şanlıurfa

Hasan Özgüneş Şevin Coşkun                      Abdullah Koç

   Şırnak                                                        Muş                                          Ağrı

BAŞKAN – Komisyon  önergeye katılıyor mu?

DIŞİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI AKİF ÇAĞATAY KILIÇ (İstanbul) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ağrı Milletvekili Sayın Abdullah Koç.

Buyurun Sayın Koç. (HDP sıralarından alkışlar)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Şimdi, yirmi yıllık bir AKP hükûmetlerinin iktidarları Türkiye’ye getirmiş olduğu tablo hukuk alanında büyük bir çıkmaz, hukuk sisteminde âdeta bir yığılma ve yok etme ve aynı zamanda çalışma hayatını ve sosyal güvenlik sistemi ile ücret politikalarını yok eden ve kaosa dönüştüren bir Hükûmetten bahsediyoruz. Şimdi, bu kanunun hazırlanmasında da yine kanun yapma sürecinde de birçok eksiklik ve toplumun büyük katmanlarının görüşü alınmadan kanun yapma sürecine girişilmiş ve burada da yine bir kaos süreci yaratılmıştır. Biz, bakın… Bu Hükûmet özellikle bu ücret politikalarında sınıfta kaldı. Neden sınıfta kaldı? Çünkü bu asgari ücreti 8.506 lira belirledikten sonra ertesi gün cebimizdeki mevcut olan para erimeye başladı. Biz o nedenle Halkların Demokratik Partisi olarak dedik ki baştan en az 12.500 lira bir ücretin belirlenmesi gerekiyor çünkü insanca yaşayabilmenin koşuludur.

Yine şunu belirtmek isteriz ki emeklilerin şu anda almış oldukları ücret şu anda belirlenen ve bir insanın standart olarak yaşaması için getirilen sınırın altında yani 8.506 liranın altında. Memurlarla ilgili olan meselede ise memurlar ve emekliler için önce yüzde 25, sonra da yüzde 30 gibi bir rakamın belirlenmesi, artışın belirlenmesi ise gerçekten bu iktidarın, bu AKP Hükûmetinin halka olan bakışını da çok net bir şekilde ortaya koyuyor. Yoksulluğun ve sefaletin çok ağır olduğu ve çok ciddi bir oranda olduğu bir toplumda biz yaşıyoruz. Artık bu Hükûmetin insanlara ve topluma dayattığı mevcut olan yaşam tarzı yoksulluk ve sefalettir. Bakın, bir tane ekmek, kuru ekmek 5 liradır. Mevcut olan bu emeklilere reva görülen ve asgari ücretlilere reva görülen miktarla siz ne kadar yaşayabilirsiniz ve ne kadar yaşamınızı sürdürebilirsiniz? ENAG’ın belirlemiş olduğu enflasyon oranı yüzde 137, devletin şu anda kendisinin belirlemiş olduğu zam oranları yüzde 122 ve buna rağmen siz ne yapıyorsunuz? Memurlara ve mevcut olan emeklilere reva gördüğünüz mevcut olan zam oranı ise yüzde 30. Peki, adalet bunun neresinde değerli arkadaşlar?

Burada, ben EYT meselesine geleceğim. EYT’de uzun soluklu ve kararlı bir mücadele sonucunda bu iktidar geri adım atmak durumunda kaldı, önce kabul etmedi, sonra da geri adım attı. Toplumsal mücadele sonucunda şu andaki iktidar EYT’yle ilgili bir kabule gitti ve yeni bir kanun ortaya çıkarılacak. Bu mücadele sonucunda şu anda kadınlarda yirmi, erkeklerde ise yirmi beş yıl çalışma ve prim ödeme sonucunda yaş şartı aranmaksızın bir EYT sistemiyle biz karşı karşıya kalacağız. Bu olumludur, bu mücadele sonucunda verilen bu karar olumlu fakat çok ciddi bir eksiklik ve aynı zamanda Anayasa’nın eşitlik ilkesine de çok aykırı olduğunu burada belirtmek isterim.

Bakın, esas olan yani burada milat olarak kabul edilen 8/9/1999 yılından önceki çalışma hayatını düzenleyen bir yasayı şu anda siz getirmek istiyorsunuz. Fakat şurada şöyle bir gerçek var değerli arkadaşlar: Bakın, bu yasa yani daha önceki mevcut olan 4447 sayılı Yasa yani 1999 yılında getirilen bu yasa, o hükümler Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Daha sonra bu Meclis ne zaman kanuni düzenleme yaptı? 23/5/2002 tarihinde yeni bir kanuni düzenleme yaptı ve bu kanuni düzenleme de 1 Haziran 2002 tarihinde yürürlüğe girdi. Buradaki, mevcut olan sistemdeki aksaklık ne olacak biliyor musunuz? Şu anda o kanunun yürürlüğe giriş tarihi 1 Haziran 2002. Bu büyük bir adaletsizliği dile getirecek. İnsanlar, emekçiler yirmi, yirmi beş sene çalışacak ve prim ödeyecek. Bu prime rağmen eğer emekli olamıyorsa ve yeni bir adaletsizlik sistemi getiriliyorsa bu, Anayasa Mahkemesinin önünden dönecek çünkü Anayasa’nın 10’uncu maddesine çok net bir şekilde aykırıdır ve eşitlik ilkesine de net bir şekilde aykırıdır. O nedenle biz diyoruz ki ne olursa olsun bu olumlu yaklaşımınıza rağmen Hükûmetin EYT'yle ilgili yeniden adaletsizliği yaratmamak adına yapılacak tek şey şudur: Bakın, kademeli olarak bu emeklilik sistemine geçilmesi gerektiğini biz belirtmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayalım lütfen.

ABDULLAH KOÇ (Devamla) - Öte taraftan, bir insan yirmi, yirmi beş yıl çalıştıktan sonra, bunun primini ödedikten sonra emekli olma hakkını elde etsin ve diğer bir meseleyse bakın, siz, eğer 1999’u esas alırsanız buradaki eşitlik ilkesine aykırı davranırsınız ve Anayasa Mahkemesinin bu iptal kararını da görmezlikten gelirsiniz ve ciddi bir mağduriyet yaratacaksınız. O nedenle eğer bu kanun gelecekse yirmi yıl kadınlar için, yirmi beş yıl da erkekler için prim gün sayısı ve çalışmayı esas alın ve buna göre yeni bir kanuni düzenleme yapın çünkü adaletsizlik sistemi, mevcut olan bu yoksulluğu gerçek anlamda derinleştirirsiniz ve eşitsizlik yaratırsınız. Bunun önüne geçmek için de bu önerilerimizi kabul edin diyor, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 10’uncu madde kabul edilmiştir.

İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik oylama cihazıyla yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen üyelerin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen üyelerin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – Antalya Milletvekili Tuba Vural Çokal ve 62 Milletvekilinin Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 317

 Kabul      : 232

 Ret                             : 85(*)

 Kâtip Üye                                                                 Kâtip Üye

Rümeysa Kadak                                                    Bayram Özçelik

 İstanbul                                                                    Burdur”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince, kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri görüşmek üzere 5 Ocak 2023 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.03

 



(*) 369 S. Sayılı Basmayazı 1/12/2022 tarihli 28’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*)  Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir