22 Aralık 2022 Perşembe

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, Antalya, Kumluca ve Finike’de meydana gelen sel felaketi sonrasında bölgede yapılanlar hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Atay Uslu’ya aittir.

Buyurun Sayın Uslu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

 

 

 

ATAY USLU (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; batı Antalya’da etkili olan sel felaketiyle ilgili söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

11 Aralığı 12 Aralığa bağlayan gece meteorolojik verilere göre bölgeye 250 kilogramın üzerinde yağış düşmüş; Kumluca, Finike ve Demre ilçelerimizde taşkın hasarları meydana gelmiştir. Vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun dileklerinde bulunuyoruz. Yağışlar sonrası Kumluca ilçe merkezinden geçen Gavur Deresi’nde, Baysı Deresi’nde, Üleşik Deresi’nde, Salur Deresi’nde, Boğaz Deresi’nde taşmalar olmuş, etraftaki konutlar, iş yerleri ve seralar sular altında kalmıştır, çok sayıda araç da zarar görmüştür. Yine, Finike’de İskele Mahallemizde, Hasyurt Mahallemizde, Turunçova Mahallemizde, Yeşilyurt ve Sahilkent Mahalleleri’mizde, Demre ilçemizde Köşkerler ve Beymelek Mahalleleri’mizde evler, portakal bahçeleri ve seralar sular altında kalmıştır.

Yaşanan afet sonrası can kaybının olmaması en büyük tesellimizdir. Devletimiz, bakanlarımız, Hükûmetimiz afetin yaşandığı ilk andan itibaren vatandaşlarımızın yardımına koşmuşlardır. Zararlar telafi ediliyor, hasarlar gideriliyor, yaralar hızla sarılıyor. Son yıllarda yaşadığımız afetlerde nasıl vatandaşımıza “Devlet nerede?” sorusunu sordurmamışsak Kumluca, Finike ve Demre ilçelerimizi etkileyen sel afeti sonrasında da tüm imkânlarımızı seferber ettik, bugün hamdolsun insanımız “Allah devletimize zeval vermesin, devletimizden, yöneticilerimizden Allah razı olsun.” dualarını ediyorlar.

İlk andan itibaren AK PARTİ milletvekilleri olarak sahadaydık. İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu da bölgeye hemen intikal ettiler ve süreci koordine ettiler. Sel afetinin ilk anından itibaren Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın talimatıyla âdeta devletimizin bütün kurumları seferber edildi. Afet bölgesine 2.375 personel görevlendirildi, 800 iş makinesi sevk edildi. AFAD Başkanlığımız tarafından oluşturulan Kriz Merkezi’nde yapılan koordinasyonda bir taraftan temizlik çalışmaları, diğer yandan tespit çalışmaları, diğer yandan iyileştirme çalışmaları, bir diğer yandan hasarların telafisi için çalışmalar koordine edildi. Afetin ilk günü Kumluca ilçemizin merkezindeki caddeler selin getirdiği rüsubatla, atık ve çamur ve toprakla kaplıydı. Vatandaşlarımızın “Bu rüsubatın üç-dört haftada temizlenmesi zordur.” şeklinde söylemleri vardı vatandaşlarımızın ama ortaya konan seferberlikle, olağanüstü çalışma ve koordinasyonla Kumluca caddeleri kırk sekiz saat içinde temizlendi, hayat ve ticaret iki gün içinde normale döndü. Askerlerimizin, Jandarma teşkilatımızın, gönüllülerimizin, kamu kurumunda çalışan personelimizin temizlik malzemeleriyle vatandaşımızın yanında olması âdeta güçlü devlet, büyük millet tablosunu bir kez daha ortaya koydu. Vatandaşımız bu hızlı çalışma için devletimize ve Hükûmetimize teşekkür ediyor.

Değerli milletvekilleri, afet bölgesinde 775 iş yeri, 1.250 konut, 1.800 taşıt hasar gördü. Toplam olarak sel afetinden 13.400 dekar tarımsal alan zarar gördü, 3.250 çiftçimizi etkiledi bu süreç. Zarar gören tarım arazilerinin yaklaşık yarısı TARSİM sigortası kapsamında, TARSİM sistemine dâhil olmayan ya da bir şekilde TARSİM sisteminden faydalanamayan çiftçilerimize devlet olarak, Hükûmet olarak mutlaka destek vereceğiz. Çiftçimizin sonuna kadar yanındayız. Antalya'da geçmiş afetlerde çiftçilerimize nasıl yardım ettiysek yine yardım yapacağız, yine o desteği vereceğiz. Ziraat Bankasına, Tarım Kredi Kooperatiflerine olan borçlarını faizsiz şekilde erteledik, inşallah ertelemeye de devam edeceğiz. Çiftçilerimiz bu süreçte üretimlerine devam ediyor, ben çiftçilerimize de teşekkür ediyorum.

1.250 hane, ev zarar gördü, bu evlerin zararları giderildi, şu ana kadar 22 milyon lira hane halkına yardım yapıldı. Yine, 1.800 araç hasar gördü, inşallah onlara da tamirat desteği vereceğiz. 775 esnaf bu süreçten zarar gördü, her esnafa 10 bin lira olmak üzere 7,7 milyon lira can suyu yardımında bulunduk, inşallah yardımlarımız esnafımıza devam edecek. KOSGEB'in otuz altı aya kadar faizsiz kredi imkânı ortaya çıktı. Yine, sel bölgesindeki iş yerlerinin vergi ve SSK borçları ertelendi.

Afetten etkilenen batı Antalya bölgemizde şu ana kadar ticari zararlar için Ticaret Bakanlığımız ve Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği tarafından 80 milyon lira; AFAD tarafından 26 milyon lira –ki bunun 4 milyonu Kumluca Belediyesine, 2 milyonu Finike Belediyesine- Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından 22 milyon lira; okulların tamiratı için 2 milyon lira ödenek gönderildi; toplamda gönderilen ödenek miktarı 130 milyon lirayı aşmış durumdadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sözlerinizi tamamlayın lütfen.

ATAY USLU (Devamla) – Tamamlıyorum efendim.

Teşekkür ederim.

Sayın milletvekilleri, afetin ilk gününden itibaren gece gündüz sahada bulunan İçişleri Bakanımız Süleyman Soylu’ya teşekkür ediyoruz; süreci bizatihi yerinde koordine ettiler. Dışişleri Bakanımız, Antalya’nın evladı Mevlüt Çavuşoğlu hem sahada geldi, çalışmaları takip etti hem de ileriye dönük atılması gereken adımlar konusunu koordine etti; Sayın Bakanımıza, Dışişleri Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Tarım Bakanımız Vahit Kirişci hemen anında geldi, tarımsal alanlarda, dere yataklarında incelemede bulundu, tarımsal destek için çalışmaları başlattı; Sayın Tarım ve Orman Bakanımıza teşekkür ediyoruz. Bu süre içerisinde Cumhurbaşkanımız bölgede bulunan bakanlarla her gün en az üç-dört defa temas hâlindeydi; Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’a, Cumhurbaşkanımıza da talimatları -ortaya koyduğu- devleti seferber etmesinden dolayı şükranlarımızı sunuyoruz.

Batı Antalya’da, Kumluca, Finike, Demre ilçelerimizde ortaya çıkan sel felaketi sonrası vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun diyorum. Allah ülkemizi, milletimizi afetlerden korusun.

Teşekkür ederim. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Aksaray hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Ramazan Kaşlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Kaşlı. (MHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

RAMAZAN KAŞLI (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İç Anadolu’nun göz bebeği Aksaray’ımızın ilçelerinde yeni açılan organize sanayi bölgeleri ve tarıma dayalı organize sanayilerimizdeki gelişmeleri dile getirmek üzere gündem dışı söz almış bulunmaktayım. Heyetinizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Kapadokya bölgesinin en değerli parçası, dünyanın en uzun 2’nci kanyonu olan Ihlara Vadisi’yle, kültürel ve tarihî değerleriyle turizm merkezi hâline gelen Aksaray, yaşanan son gelişmelerle, tarımda ve hayvancılıkta olduğu gibi artık sanayide de söz sahibi olmaya başlamıştır. Aksaray Organize Sanayi Bölgemizde bugün 300’ün üzerinde fabrikada 20 bine yakın işçi kardeşimiz Aksaray’ımızın ve ülkemizin üretimine ve ihracatına katkıda bulunmaktadır. Özellikle otomotiv, çelik silo, tekstil, mobilya ve gıda sektörleri başta olmak üzere, birçok alanda yüksek üretim hacmiyle Aksaray’ımızın ve ülkemizin ekonomik kalkınmasına katkıda bulunan, şu an 4’üncü genişleme alan çalışmaları devam eden Aksaray Organize Sanayi Bölgemizin Mersin liman bağlantısı olan 86 kilometrelik Aksaray-Ulukışla demiryolu hattı projesinin de bir an önce hayata geçirilmesi organize sanayimizin daha da büyümesine önemli katkıda bulunacaktır.

Kuzeyi güneye, batıyı doğuya bağlayan tüm kara yollarının keşişim noktasında bulunan Aksaray’ımızın ilçelerinde 6’ncı teşvik bölgesinde yer alan ve 2022 yılı itibarıyla faaliyete başlayan Ortaköy Yunus Emre Organize Sanayi Bölgesi, ulaşım noktasında oldukça avantajlı bir konumdadır. Ankara-Niğde otobanına 2,5 kilometre mesafede, 780 bin metrekare alanıyla toplam 54 adet sanayi parselinden oluşmuştur. Ortaköy, Ağaçören, Sarıyahşi ilçelerimizin ekonomik büyümesine önemli katkısı olacak olan Ortaköy Organize Sanayi Bölgemizde yaklaşık 4 bin hemşehrimizin istihdamı gerçekleştirilecektir.

Aksaray’ın 2’nci OSB’si olarak bildiğimiz Sultanhanı Organize Sanayi Bölgemiz Aksaray-Konya karayolu üzerinde ve eski tarihî İpek Yolu güzergâhında, ulaşım kolaylığına sahip bir konumda bulunmaktadır. 930 bin metrekare alana kurulu organize sanayimizde şu ana kadar alınan başvuru sayısı planlanan sayının 4 katına ulaşmış, Aksaray dünyaca ünlü yatırımcıların ilgi odağı hâline gelmiştir.

Tarım ve hayvancılık alanında sağlanan üretimin ekseriyetle tedarik edildiği Eskil ilçemizde Aksaray-Konya karayolunun 68’inci kilometresine yakın bir alana 140 hektar olarak kurulan Eskil Tuz Gölü Organize Sanayi Bölgesi önümüzdeki yıllarda Eskil’imizin, Aksaray'ımızın ve ülkemizin ekonomisine çok önemli katkılarda bulunacaktır.

Değerli milletvekilleri, Aksaray'da, faal nüfusun büyük çoğunluğu tarım ve hayvancılıkla geçimini sağlamakta, bölgenin yüzde 52’si tarım alanı olarak kullanılmaktadır. Aksaray Ticaret Borsası öncülüğünde kurulan 60 bin hayvan kapasiteli Aksaray Organize Hayvancılık Bölgesi’nde 150 işletmeci tek çatı altında toplanarak Türkiye'nin kırmızı et ihtiyacının yüzde 10’u inşallah Aksaray'dan sağlanacaktır.

Karkın Tarıma Dayalı İhtisas Sera Organize Sanayi Bölgesi 1.445 dekar alanla Türkiye'nin 2’nci büyük jeotermal kaynaklı sera organize sanayi bölgesidir. Bölgede, özellikle kadın istihdamına öncelik verilerek hem yurt içi hem de yurt dışı pazarda değerlendirilmek üzere, toplamda 50 bin ton meyve ve sebze üretimi gerçekleşecektir. Bu rakamlarla Aksaray'ın sebze ve meyve üretim hasılası yüzde 50 artacak, ülkemizin ekonomisine katkısı her yıl 750 milyon TL civarında olacaktır.

2021 TÜİK verilerine göre, ilimiz ayçiçeği üretiminde 1’incidir; yonca, şeker pancarı, kabak, sarımsak ve çavdar üretiminde ise Türkiye'de ilk 5’te yerini almıştır. Tahıllar ve bitkisel ürünlerin üretim miktarı ton bakımından ülkemiz içinde 2’nci sırayı almıştır yani Aksaray üretmiş, Türkiye kazanmıştır.

Değerli milletvekilleri, Türkmen Beyi’miz, liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin, Türkiye’de siyaset yapan herkesin, sağduyu sahibi bütün vatandaşlarımızın hafızasına kazıdığı “Önce ülkem ve milletim, sonra partim ve ben.” anlayışıyla lider ülke Türkiye hedefimize, ülkümüzün uğruna, ülkemizin hayrına, devletimizin istikrarı, milletimizin istikbali için; durmadan, yorulmadan, yılmadan, il il, ilçe ilçe, köy köy, mahalle mahalle, komşu ziyaretleriyle milletimizle buluşuyor, kucaklaşıyor, hep birlikte Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına koşuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

RAMAZAN KAŞLI (Devamla) – Bu azim ve inançla inşallah Cumhur İttifakı olarak önümüzdeki döneme Türkiye Yüzyılı mührünü vuracağız diyorum.

Genel kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Gaziantep’in düşman işgalinden kurtuluş günü münasebetiyle söz isteyen Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’e aittir.

Buyurun Sayın Filiz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

 

 

 

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Antep savunması, Anteplilerin Fransızlara karşı 1 Nisan 1920’de başlattığı mücadelenin, 25 aralık 1921’de son Fransız askerinin de Gaziantep'i terk etmesiyle son bulan bir destandır. Konuşmam bu destanla ilgilidir.

Genel Kurulu, Gazianteplileri ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Mondros Mütarekesi’nden sonra 15 Ocak 1919’da Antep’i işgal eden İngilizler, Antep’te kaldıkları on aylık sürede silahlarımıza el koyarlar, teslim etmeyenleri de tehdit ederler. Sonra Fransa’yla yaptıkları anlaşma çerçevesinde İngilizler çekilir ve 4 Kasım 1919’da Fransız işgali ve yerli Ermeniler öncülüğünde Türklere zulüm başlar. Fransız işgali, sadece Antep’te değil, Anadolu’nun dört bir tarafında mitinglerle protesto edilir. 12 yaşlarındaki Mehmet Kamil’in annesini korumaya çalışırken Fransız askerleri tarafından süngülenerek şehit edilmesinden sonra Anteplilerin artan tepkileri karşısında Kilis’ten desteğe gelen Fransız birliklerini durdurmakla görevli Şahin Bey’in 29 Mart 1920’de Kilis yolunda Elmalı Köprüsü’nde “Tek başına ben yumruklarımla dövüşeceğim.” dercesine elini kaldırıp Fransız ordusuna “Dur!” diye meydan okuyarak şehit olması Antep savunmasının fitilini ateşlemiştir.

Bir türkü söylenir siperlerde:

“Ben Antepliyim, Şahin’im ağam.

Mavzer omzuma yük.

Ben yumruklarımla dövüşeceğim.

Yumruklarım memleket kadar büyük.

Bu dağlarda biz yaşarız, bu dağlar bizim dağımız.

Namusumuz temiz, bayrağımız hür.

Analarımız, karımız, kızımız, kısrağımız,

Burada erkekçe dövüşür.

Bir bayrak dalgalanır Antep Kalesi üstünde,

Alı kanımdaki al, akı alnımdaki ak.

Bayraklar içinde en güzel bayrak,

Düşüncem senden yanadır.

Hey, hey!

Yine de hey hey!

Bir türkü söylenir siperlerde her sabah,

Vurun Antepliler, namus günüdür!” diyerek başlayan Antep savunması, küçük, dağınık ve hafif silahlı kuvvetlerden oluşan direniş hareketinin insanlarla meskûn olan bir mahalde büyük bir orduya nasıl karşı koyulacağını gösteren ender şehir savaşlarından birisidir. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Düşman hangi taraftan saldırıyorsa kahramanlarımız da o taraftan saldırıyor. Cephe hattımız yok, mühimmat yeterli değil, kurşun az. Çetelere “Düşmanı görün, ondan sonra sıkın.” emri veriliyor, görmeden atmıyorlar. Hastanemiz yok, Şeyh Fethullah Camisi Külliyesi hastaneye çevrilmiş, pamuk yok, kadınların tülbentleri sargı bezi olarak kullanılıyor. Yaralılar uyuşturulmadan elleri ayakları bağlanarak ameliyat ediliyor. Bu şartlarda, Fransızlar karşısında on ay dokuz gün direnen Antep, sonuçta açlığa teslim olur ve bu kutsal mücadele Gazi Meclis tarafından 8 Şubat 1921 tarihinde Antep'e “Gazi”lik unvanı verilerek taçlandırılır.

Değerli milletvekilleri, Fransızlar Antep'te kaldıkları süre içinde eşine az rastlanan bir soykırım yapmıştır. Düzensiz savunma güçlerine karşı iki yılda atılan 70-80 bin top mermisinin 17 bini sivil yerleşim birimlerine atılmıştır. 15,5 toplarla, kerpiç ve topraktan yapılan Antep evleri yerle bir edilmiş, 8 bin hanenin üçte 2’si harabeye dönmüştür. Camilerimiz, minarelerimiz, hanlarımız, bedestenlerimiz, hastanelerimiz, çeşmelerimize kadar bombalandı, öyle ki şarapnel değmemiş mesken kalmadı. Resmî verilerde 6.317 olarak belirtilse de Lohanizade’ye göre 12 binin üzerinde şehidimiz var. Bunların dışında, Fransızlar binlerce sivili katletmiştir. Bir araştırmacı, küçücük bedenlerine rağmen amansız mücadelede yer alan ve hastane kayıtlarında var olan 2.023 çocuk şehitten bahsediyor. Sayılar ne olursa olsun Fransızlar sivilleri ve çocukları öldürerek insanlığa karşı savaş suçu işlediler.

Değerli milletvekilleri, bu destan iyi bilinmelidir çünkü vatanın bize hangi şartlarda emanet edildiğini anlatır. Bunları öğrenmek gençlerimiz için, hepimiz için bir görevdir.

Değerli milletvekilleri, kendisini Gaziantep tarihine adayan yazar ve fotoğraf sanatçısı, bütün bayram kutlamalarını filme alan değerli dostum Halit Ziya Biçer’den naklederek anlatmak istiyorum: “Eskiden imkânlar kıt olsa da kurtuluş bayramı öyle kutlanırdı ki Antep sokaklarında o günün ruhu tekrar canlandırılırdı. Antep Harbi, İstiklal Harbi’nin ilk ateşiydi; İstiklal Harbi’nde hiçbir yerde Antep Harbi’ndeki kadar sivil öldürülmemiştir. Bu yüzden Antep Harbi kutlanırken yer gök inletilmeli.” diyor. Ayrıca “Gazilerimizin kendisine çok büyük bir alanımız olmalı. Öyle yüksek bir anıt yaptırın ki yukarı doğru baktığınızda şapkanız yere düşsün.” dediklerini anlatmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Devamla) – Bu talepten hareketle Kültür ve Turizm Bakanlığımıza; Büyükşehir, Şahinbey ve Şehitkamil Belediye Başkanlarımıza sesleniyorum: Yüksek bir anıt yapın ve eski semtlerimizde büyük meydanlar oluşturup Antep Harbi’ni temsil edecek kompozisyonlar gerçekleştirin; haklarını hiçbir zaman ödeyemeyeceğimiz şehitlerimiz ve ebediyete göç eden gazilerimiz unutulmasın.

Değerli milletvekilleri, o günlerde çekilen ıstırabın ne bir romanı yazıldı ne de filmi çekildi. TRT’ye ve yerel yöneticilere sesleniyorum: Çok geç kalınsa da bu destanı beyaz perdeye taşıyın, diziler çekin ki şimdi rahat nefes almanın ne anlama geldiği iyice anlaşılsın.

Değerli milletvekilleri, kurtuluşun 101’inci yılında şehitlerimizin, gazilerimizin çocukları, torunları ve saygıdeğer hemşehrilerim; kurtuluş günümüz kutlu olsun. Gazi Meclisi, Gazianteplileri ve yüce Türk milletini saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Ersoy, buyurun.

 

 

 

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkürler Başkanım.

2013 yılında PTT, KİT statüsünden çıkarılarak anonim şirket olmuş, bu değişiklikle “idari hizmet sözleşmeli” olarak ifade edilen çalışma şekli ortaya çıkmıştır. PTT’de 399 sayılı Kanun Hükmünde Kararname kapsamında güvence altında çalışan personel ile aynı işi gören idari hizmet sözleşmeli çalışanları iş güvencesi, özlük hakları açısından, kamu hizmeti sağlamalarına rağmen, bu güvenceye sahip değiller. Yine, 399 sayılı KHK’li personel, unvan alabilmeleri için, idari hizmet sözleşmeli olunması şartıyla güvencesiz istihdam biçimine zorlanmakta. İdari hizmet sözleşmeli olarak görev yapan personelin iş güvencesine sahip kadro kapsamına alınması, taşeron bünyesinde çalışanlara kadro verilmesi PTT AŞ’de etkin ve verimli hizmet sunumu noktasında önem taşımaktadır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Gültekin…

 

 

SELİM GÜLTEKİN (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye Yüzyılı’na Niğde’mize kazandırdığımız yeni organize sanayi bölgemizin yapım işi sözleşmesini imzalayarak giriyoruz. 270 milyon TL’ye ihale edilen Niğde İkinci Organize Sanayi Bölgemizin yol, kanalizasyon, yağmur ve içme suyu, elektrik ve TELEKOM altyapısı şebekesi inşaatlarından müteşekkil altyapı yapım işine, inşallah, söz verdiğimiz gibi, yakın zamanda kazmayı vurarak başlıyoruz. Niğde yüzyılında şehrimize yeni fabrikalar açmaya devam edeceğiz.

Yine, Çiftlik ve Ulukışla ilçelerimizin yeni Emniyet müdürlüğü hizmet binalarının yapım işi ihalelerini de Ocak 2023’te gerçekleştireceğiz; Çiftlik’imize, Ulukışla’mıza hayırlı olsun.

Ayrıca, müjde olarak, Niğde’mize yakışır bir yeni tapu ve kadastro hizmet binamızın yapım işini de 18 Ocak 2023’te ihale ediyoruz.

Bu eser ve hizmetlerin Niğde’mize kazandırılmasını sağlayan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a tüm Niğdeliler adına teşekkür ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gözgeç…

 

 

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yarın Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığımız tarafından, Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin katılımıyla “İklim ve Gençlik” temalı Sıfır Atık Zirvesi düzenleniyor. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendinin öncülüğünde beş yıl önce başlatılan Akdeniz Parlamenter Asamblesi  (AKDENİZ-PA) tarafından 1’incilik ödülü de alan Sıfır Atık Hareketi artık ülke sınırlarını aşıp uluslararası bir boyut kazanmış durumda. Birleşmiş Milletler Genel Kurulunda 30 Mart günü “Uluslararası Sıfır Atık Günü” ilan edildi, artık 30 Mart “Sıfır Atık Günü” olarak tüm dünyada kutlanacak. Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi “Haydi Kızlar Okula” “Gönül Elçileri” “Ata Tohum” gibi bugüne kadar öncülük ettiği birçok projeyle kadına, çocuğa, çevreye, insana dair her alana dokunuyor farkındalık oluşturuyor. Özellikle Sıfır Atık Hareketi’yle ülke sınırlarını da aşıp başka ülkelere de âdeta ilham kaynağı oluyor. 7’den 70’e…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

EMİNE YAVUZ GÖZGEÇ (Bursa) – Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Yılmaz…

 

 

ÜMİT YILMAZ (Düzce)  - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Düzce ilimize bağlı Yığılca ilçemizi merkeze bağlayan, uzunluğu 20 kilometre olan ve yapımına 2012 yılında başlanan yol çalışmaları hızlandırılmalı ve eksik olan 80 metrelik viyadüğün yapımına başlanmalıdır. Ayrıca Ereğli, Alaplı, Zonguldak ve Akçakoca ilçemizi Sakarya’ya bağlayan yolun Melenağzı köyü mevkisinde köy içinden geçen ve çok dar olduğu için her yıl 5-6 tane ölümlü kazanın yaşandığı 5 kilometrelik bölümün yapımı planlanan ve Karasu’ya kadar olan bölümü biten Karadeniz Sahil Yolu’na entegrasyonunun sağlanması gerekmektedir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

 

 

İSMAİL KAYA (Osmaniye) -  Teşekkürler Sayın Başkanım.

Bugün, 2023 yılı asgari ücreti Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklandı. Rekor seviyede bir artışla net 8.506 lira olarak açıklanan 2023 yılı asgari ücretinin tüm çalışanlarımıza hayırlı ve uğurlu olmasını diliyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın güçlü liderliğinde AK PARTİ olarak işçimizin, emekçimizin alın terini korumaya devam edecek, çalışanlarımızı enflasyona ezdirmeyeceğiz diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kalsın...

 

 

CANAN KALSIN (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçtiğimiz hafta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından kapasite artırım açılışı yapılan Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi 3,2 milyar metreküpten 4,6 milyar metreküpe ulaşan yeni kapasitesiyle Avrupa’nın en büyük doğal gaz depolama tesisi olmuştur; Türkiye Yüzyılı’na, AK PARTİ eser siyasetine yakışan bu nadide eser ülkemize ve milletimize hayırlı olsun. Türkiye’nin ilk yer altı doğal gaz depolama tesisi olan Silivri Doğal Gaz Depolama Tesisi’nin kapasite artırım çalışmalarında 18 kuyuda genişletme çalışmaları yapılmış, deniz üstüne isimleri Piri Mehmet Paşa ve Ali Paşa olan yüzde 100 yerli 2 platform kurulmuş ve günlük geri üretim kapasitesi 28 milyon metreküpten 75 milyon metreküpe çıkarılmıştır. Tesis, Türkiye’nin en soğuk günlerinde tek başına günlük gaz ihtiyacının yüzde 25’ini karşılayabilecek düzeye çıkarılmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın, bu noktada, Türkmenistan ziyareti, her konuda olduğu gibi, bu konuda da ülkemizi zirveye çıkarma kararlılığının bir örneğidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Etyemez...

 

 

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Coğrafya zorlu, kış çetindi, 1914 yılının 22 Aralık günüydü, Osmanlı ordusu Birinci Dünya Savaşı’nda açılan Kafkas cephesine ulaşmak için Sarıkamış yoluna koyuldu ancak Allahuekber Dağları geçit vermedi, binlerce yiğit donarak ve göğüs göğüse savaşarak şehit düştü. Sarıkamış Harekâtı Mehmetçik’in bu toprakların nasıl vatan olduğunu gösterdiği hüzünlü ve emsalsiz bir kahramanlık destanıdır. Sarıkamış’ta bedenleri buz tutsa da üstün bir cesaret örneğiyle son nefeslerine kadar mücadeleye devam eden kahraman ecdadımız aziz hatıralarıyla yüce milletimizin engin gönlünde hak ettiği yeri almıştır. Sarıkamış Harekâtı’nın 108’inci yıl dönümünde vatan için canlarını feda ederek geri dönmeyi asla düşünmeyen kahraman şehitlerimizi saygıyla ve rahmetle anıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

 

 

 

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

27 Aralık, seçim bölgem Mersin Tarsus ilçemizin düşman işgalinden kurtuluşunun yıl dönümüdür. Kadim şehir Tarsus’umuzun düşman işgalinden kurtuluşunun 101’inci yıl dönümünü kutluyor, bu vesileyle bu toprakları bizlere vatan yapan Kurtuluş Savaşı şehitlerimize ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyorum. 101 yıl önce Anadolu’nun her yerinden ateşlenen kurtuluş mücadelesinin bir kıvılcımı da Tarsus’a düşmüş, kahraman ecdadımız canlarını hiçe sayarak girdikleri kurtuluş mücadelesinden zaferle çıkarak 27 Aralık 1921’de işgal güçlerini, Fransızları Tarsus’tan kovmuşlardır.

Geçmişi unutan geleceğini kuramaz; tarihimizi unutmayacak ve unutturmayacağız. Ecdadımızdan emanet aldığımız aziz vatanımızı Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde eser ve hizmet siyasetimizle daha güçlü bir şekilde bizden sonraki nesillere bırakacağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

 

 

 

 

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığına: 2019 yılında 703 sayılı KHK’ye istinaden TRT’de sözleşmeli olarak çalışan personeller özel hukuk hükümlerine tabi personel statüsüne geçirilmiştir. Sonrasında, taşeron olarak çalıştırılan personelden asıl işlerde çalışan, programlar üzerinden istihdam edilen ve Anadolu Ajansı üzerinden çalıştırılan personel de ÖHT sözleşmesine geçirildi. ÖHT statüsüne geçirilen personel aynı işi yapmasına rağmen farklı maaşlarda çalıştırılmaktadır, kademe ve derece yükselmesi hakları bulunmamaktadır, unvan değişikliği sınavlarına girememektedir, iş güvenceleri yoktur ve her an işini kaybetme korkusu yaşamaktadır, kurumlar arası yer değişikliği hakkı bulunmamaktır; giyim yardımı, yayın ücreti, gıda yardımı ve benzeri haklardan yararlanamamaktadırlar. TRT’de çalışan özel hukuk hükümlerine tabi personelin özlük haklarının iyileştirilmesi için bir çalışma var mıdır? Kadroya geçirilmeleri için bir çalışma var mıdır?

Teşekkürler.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

 

 

 

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adalet Bakanlığı CMK ücretlerinin, müdafi avukat ücretlerinin günün  ekonomik koşullarına uyarlanmasında Barolar Birliğiyle uzlaşamadı, CMK ücretlerini bir angarya olmaktan çıkarmadı. Barolar da 65 baromuz da bir bildiri yayınlayarak eylemsellik sürecine geçtiler ve sadece yirmi dört saat için otomatik avukat atama sistemini durdurdular. Bunun üzerine Sayın Adalet Bakanı baroları tehdit etti “Yeni bir sistem getiririz, adli yardımı elinizden alırız.” dedi. Sayın Bakana ben buradan sesleniyorum: Zaten böyle bir değişiklik yapacak vaktin kalmadı, bari gel bu haksızlığı düzelt, avukat CMK ücretlerinin avukatlık asgari ücret tarifesine endekslenmesini sağla. Bari avukatlar giderayak senin avukatlar için iyi bir şey yaptığını düşünsünler, seni öyle hatırlasınlar diyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

 

 

 

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.

Tokat ili Turhal ilçemize bağlı Camikebir ve Kova Mahalleleri 2013 yılında deprem riskli alanı olarak ilan edilmiş ve kentsel dönüşüm kararı alınmıştır. İlimizin deprem bölgesi olması nedeniyle vatandaşlarımızın oturduğu konutların sağlamlığı elbette ki daha da önem arz etmektedir. On yıldır kentsel dönüşüm projesi bölge sakinleri nezdinde belirsizliğini korumakta, bir an önce sürecin netleştirilmesi ve hayata geçirilmesi beklenmektedir. Projeler tamamlandığında Turhal ilçemizde ekonomik anlamda belirgin bir canlanma, sosyal ve mekânsal yapıda ise önemli dönüşümlerin meydana gelmesi arzulanmaktadır. Bu sebeple, vatandaşlarımızın uzun süredir bekledikleri kentsel dönüşüm sürecinin somutlaştırılması bir an önce sağlanmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

 

 

 

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sporun ve sportif başarının ülkeler, kulüpler ve şehirler için ne denli önemli olduğunu biliyoruz. Kastamonu'nun profesyonel futbol ligindeki tek temsilcisi Gün Medya Grup Kastamonuspor, sezon başından bu yana maruz bırakıldığı hakem hataları nedeniyle TFF 2. Lig Kırmızı Grup'ta ilk devreyi ne yazık ki hak ettiğinin uzağında noktalamak zorunda bırakılmıştır. Unutulmamalıdır ki Kastamonuspor ülkemizin dört bir yanında yaşayan yüzbinlerce Kastamonulunun ve kadim Anadolu şehri Kastamonu’muzun ortak değeridir, gururudur. Kastamonu sahipsiz değildir, Kastamonuspor sahipsiz değildir. Futbol Federasyonu bu sesi duymalıdır; Kastamonuspor ayrıcalık değil, adalet istemektedir.

BAŞKAN – Sayın Demir…

 

 

 

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından açıklanan asgari ücretin hayırlı ve uğurlu olmasını temenni ediyorum.

Tüm dünyada yaşanan ekonomik zorlukların ve sıkıntıların bir yansıması olarak ortaya çıkan enflasyon sorunu karşısında, daima işçilerimizin, emekçilerimizin ve dar gelirlilerimizin yanında olduk. Geçmişte, özellikle 1994-1995 ve 2000’li yıllarda ülkemizin karşılaştığı ekonomik sorunlarda vatandaşlarımıza sahip çıkacak bir siyaset adamı bulmakta zorlandık. Ancak şimdi, Sayın Cumhurbaşkanımız maaş artışları ve aldığı bir dizi önlemlerle dar gelirlilerimizi enflasyona ezdirmemek için tüm tedbirleri almaktadır. AK PARTİ olarak milletimizi yarınlara daha güçlü ve refah içinde taşımak için çalışıyoruz, çalışmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

 

 

 

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sarıkamış Harekâtı tüm vatanın sathı, imkânsızın son hattı, milletimizin o günkü bahtı, 90 bin yiğidin şehadet tahtıdır. Zorluğun doruğunda, çaresizliğin zirvesinde birkaç güne asırları sığdıran, düşmana değil iklime mağlup olan, her kar tanesinde Mehmetçik’imizin şehadete yürüdüğü vatan evlatlarının harekâtının 108’inci yılında rahmetle, minnetle anıyorum.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın açıkladığı, asgari ücrete net yüzde 54 zam yapılarak 8.500 TL olarak açıklanması vatandaşımızda ve çalışanlarımızda mutluluk etkisi yaratmıştır. Milletimiz için her daim gerekeni yaptık, yapmaya da devam edeceğiz.

Yeni Türkiye Yüzyılı’na ilerlerken hizmet ve eserlerle dolu bir yılı daha geride bıraktık. Bu vesileyle tüm vatandaşlarımızın yeni yılını şimdiden kutluyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öcalan…

 

 

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Anayasa’nın ayaklar altına alındığına halkımız bugün şahitlik yapacaktır. Amed Milletvekilimiz Semra Güzel’in vekilliği düşürülerek HDP seçmeninden âdeta intikam alınacaktır. Kürtlerin iradesi tekrar yok sayılıyor. 90’lı yıllardan itibaren sistematik bir şekilde devam eden ret ve inkâr bugün yani 22 Aralık 2022’de de tekrarlanacaktır. Oylama yapılırken büyük bir kin, öfke ve mutlulukla Semra Vekilin milletvekilliği iktidar tarafından düşürülecektir ama halkımız, bu zalim ve Kürt düşmanı iktidara cevabını en yakın zamanda verecektir. Kürtlerin seçme ve seçilme hakkını elinden alanlar, elbette bu ülkede halkın vicdanında mahkûm olacaktır.

Semra Vekili buradan selamlıyorum. Semra Vekil halk nezdinde temsiliyetine devam edecektir.

Saygılar. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ünver…

 

 

 

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Karaman’ımıza bağlı Sarıveliler ilçemizdeki diyaliz hastası hemşehrilerimin yaşadığı soruna yıllardır çözüm bulunamadı. Sarıveliler’de diyaliz ünitesi bulunmadığından, hastalar haftada iki gün, sabahın erken saatlerinden itibaren köylerden ve ikametlerinden servis minibüsüyle toplanarak 60 kilometre uzaklıktaki bir diğer ilçemiz Ermenek’e götürülüyor ve burada diyalize alınıyorlar. Diyalizden çıkan hastalar, birlikte geldikleri diğer hastaların da işlemi bitinceye kadar hastanede bekliyorlar. Sonrasında yine, birlikte ve aynı şekilde evlerine dönüyorlar. Hastaların evlerine ulaşmaları ise gece saatlerini buluyor. 2023 yılına girerken Karaman'ın ikinci büyük ilçesi Sarıveliler’de bir diyaliz ünitesi bulunmaması büyük eksikliktir. Sağlık Bakanlığını bu yaşamsal eksikliği gidermeye çağırıyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN - Sayın Gergerlioğlu…

 

 

 

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Bugün, Mecliste, Semra Güzel Vekilimizin, vekilliğinin düşürülmesine yönelik oylama yapılacaktır. Bilin ki vekil düşürerek, polise vekil darp ettirerek hiçbir yere varamazsınız ancak hakka ve halka karşı olduğunuzu gösterirsiniz. Uyduruk kararlarla vekil dokunulmazlığı düşürdünüz, cezaevine attınız, nereye vardınız? Uyduruk yargı kararlarıyla milletvekilini cezaevine attınız da ne oldu? Döndük ve yine size hakkı haykırıyoruz, zulmünüzü haykırıyoruz ve yine buradayız. Kürt meselesi demokratik anayasal değişikliklerle çözülür. Çatışma, kan, gözyaşı, vekil düşürme yollarıyla mücadele etmek kesinlikle Kürt meselesinin çözümüne hizmet etmez. Biz buradayız, halkın vekilleri olarak mücadeleye devam ediyoruz. Semra Güzel de halkın vekilidir.

BAŞKAN -  Sayın Aycan…

 

 

 

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) - Sayın Başkan, son yıllarda boşanmalar artmaktadır. 2021 yılında boşanma sayısı yüzde 10 daha artmıştır. Boşanma başlı başına sorundur, beraberinde başka sorunlar da ortaya çıkmaktadır. Taraflar kesin olarak boşanmaya karar vermişse, dönüş yoksa boşanma davalarını hızlı sonlandırmak gerekir. On yıl süren boşanma davaları taraflar arasındaki çatışmayı artırmaktadır ve bu toplumsal çatışmaya dönüşmektedir. Boşanma en çok çocuklara zarar vermektedir. Çocuklar anne ve babaları arasında kalmakta, çatışmaya sebep olmaktadır. Bu duruma müdahale etmek gerekir. Çiftler boşanmış olsa bile çocuğun velayeti ortak olmalıdır; bu, çocuğun hakkıdır, anne ve babanın ise hakkı ve görevidir. Boşanma sonrası özellikle kadınların ekonomik olarak mağdur duruma düşmesine önlem almak gerekir. Çalışmayan veya geliri olmayan kadınlar yoksulluk nafakasının düşük olması veya zamanında ödenmemesi nedeniyle mağdur duruma düşmektedir. Bu durumdaki boşanmış kadınlara destek verecek bir düzenleme yapılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Şimşek…

 

 

 

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün açıklanan 8.500 liralık asgari ücret hem işçilerimiz hem işverenlerimiz açısından makul bir rakam olmuştur. Ben emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.

Cumhuriyetin 100’üncü yılına girerken emeklilerimiz, memurlarımız, gazilerimiz, dul ve şehit yakınlarımız için de yaşlılık aylığı alan vatandaşlarımız için de aynı oranda artış yapılmasını ve vatandaşlarımızın yeni yıla mutlu bir şekilde girmesinin sağlanmasını temenni ediyorum.

Herkesin yeni yılını kutluyor, emeği geçenlere teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Keven…

 

 

 

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yozgat’ın tarihî simgelerinden biri de genç cumhuriyetimizin Yozgatlıya hediyesi olan Yozgat Cumhuriyet Mektebidir. 1927’de yapımına başlanan ve 1930 yılında eğitime kazandırılmış olan bu mektep Yozgat’ımız için simge eğitim yapılarından biri olmuştur.

Benim kuşağımda olan herkesin o mektepte çok güzel anıları vardır. Bozok Üniversitesi 2006 yılında kurulunca bu tarihî yapı rektörlük olarak kullanılması amacıyla Millî Eğitim Bakanlığınca Üniversiteye devredilmiştir. Aradan geçen süre zarfında Bozok Üniversitesi Rektörlüğünün bu tarihî binaya ihtiyacı kalmamıştır. Maalesef şu an kapısında bir güvenlik görevlisinin olduğu, amacına hizmet etmeyen bir yer hâline gelmiştir.

Buradan Sayın Bekir Bozdağ’a, Sayın Millî Eğitim Bakanına, Sayın Yozgat Valisine ve Üniversitemizin Rektörüne sesleniyorum: Yozgat’ta binlerce öğrencinin yetiştiği ve anılarının olduğu bu tarihî ilkokulun atıl vaziyette daha fazla kalmasına izin vermeyin. Burası tekrar bir ilkokul hâline getirilmeli ve bahçesindeki çocuk kütüphanesi de acilen faaliyete geçirilmelidir.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

 

 

 

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Türkiye’de kurulu 7 Alevi kurumu, Cumhurbaşkanlığı kararıyla Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulmasına tepki olarak 25 Aralıkta İstanbul’da Büyük Alevi Kurultayı düzenleyecekler. “Laik ve Demokratik Bir Türkiye” sloganıyla Yeni Kapı Gösteri Merkezi’nde bir araya gelecek Alevi kurumlarının düzenleyeceği bu toplantıda, Alevilerin inkâr ve asimilasyonu, cemevlerinin statüsüz bırakılması ve zorunlu din dersleri gibi birçok konuyla birlikte torba yasalarla Aleviliği bir kültüre indirgeyen anlayışa karşı nasıl bir yol izleneceği tartışılacak. Tüm Alevi kurumları, Aleviler, Alevi dostu aydın, yazar ve bilim insanları orada olacak, tabii ki biz de canların yanında olacağız. Halkımızı kurultaya destek vermeye davet ediyor ve Alevi kurumlarımızı Meclisten selamlıyorum, Alevi Kurultayı’na başarılar diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Güzelmansur…

 

 

 

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Hatay’ın Suriyelilerle birlikte nüfusu 2 milyonu aşıyor. Koskoca Hatay’da 1 onkoloji bölümü vardı. Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesindeki bu bölümün de tek uzman hekimi bulunuyordu, onun da tayini çıktı, kanser hastaları ortada kaldı. 3 hekim olması gereken bir yerde doktorların sorunlarını çözemezseniz sağlıkta şiddeti önleyemezsiniz. “Giderlerse gitsinler.” derseniz olacağı budur, ne kamuda ne taşrada ne de bu ülkede hekimleri tutamazsınız. Kanser hastalarının tedavisi sekteye uğrarsa sonucun nereye varacağını Sağlık Bakanlığı çok iyi biliyor.

Bakanlığa sesleniyorum: Kanser hastalarını mağdur etmeyin. Bu sorunu bir an önce çözün, gerekli ve yeterli sayıda uzmanı, hekimi atayın, bölümü yeniden açın.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Olcay Kılavuz…

 

 

 

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Toros Dağları’nın heybetli gölgesinde, mavi ile yeşilin buluştuğu cennetten bir köşe olan Mersin’imiz, çiftçilerimizin emek ve alın terini kattığı üretim gücüyle Türkiye'nin en fazla yaş sebze, meyve üretimini yapan kentlerden biridir. Ülkemizin narenciye başkenti olarak bilinen Mersin’imizde yüzde 65’lik üretim gücüyle coğrafi işaret tescili bulunan, marka değeri yüksek olan ve ülke ekonomisine önemli katkılar sunan Erdemli lamas limonunun hasat döneminin çiftçilerimize hayırlı ve bereketli olmasını diliyorum.

Bununla birlikte atıl vaziyette bulunan arazilerin baraj ve göletler sayesinde sulu tarıma açılarak üretime kazandırılmasını, Mersin limonunun yurt içi ve yurt dışına pazar payının genişletilmesini, depolama ve işlem merkezlerinin çağının gerekliklerine uygun hâle getirilmesini talep ediyorum.

Saygılar sunuyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

 

 

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana’da, 2022 Martında, narenciyede yaşanan don nedeniyle bu yıl portakalda rekolte sıkıntısı oldu. TARSİM’e başvuran narenciye üreticilerine “Bu mevsimde don olmaz.” gibi gerekçelerle destek verilmedi, sert çekirdeklilere verildi ama don oldu. Tarımsal bir ürün, üreticinin hatasından kaynaklanmayan koşullardan dolayı bir hasar görmüşse TARSİM’in koşulsuz bunu ödemesi gerekir. Bu yıl, Adanalı narenciye çiftçisi ağaçlarını söküp yakmaya gönderiyor. İhracat edilen narenciyede ise rekolte düşük, fiyat yüksek olduğundan Mısır, İran, Fas, Tunus, İspanya gibi ülkelerle rekabet edemez duruma geldi ve çiftçinin üretimi elinde kaldı. Devlet, çiftçisini sübvanse etmesi gerekir. Adanalı çiftçiler adına, Tarım Bakanlığını bu konuda önlem almaya ve çiftçinin desteklenmesine davet ediyoruz.

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

 

 

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, ülkemizin can yakan temel sorunlarının başında gelen işsizlik, yoksulluk, hayat pahalılığı ve yüksek enflasyonla mücadelede sınıfta kalan iktidar, bugün açıkladığı asgari ücretle bir kez daha emekçilerini enflasyona ezdirdi. Yıl sonu karnesi kırıklarla dolu iktidara soruyorum: Ne oldu millete verdiğiniz sözlere? Ne oldu EYT'lilere verdiğiniz vaatlere? Hani, yıl bitmeden EYT konusunu karara bağlayacaktınız? Yılın bitimine sekiz gün kaldı, ortada ne EYT kanun teklifi var ne de Bakanların bu kutsal çatı altında verdiği sözler. İktidara açıkça çağrı yapıyorum: EYT'lilerin haklarını “ama”sız, “fakat”sız teslim edin, bu haksızlığı giderin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kabukcuoğlu...

 

 

 

 

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Millî Eğitim Bakanlığın tarafından, 2022 yılı Eskişehir için başarı ve üstün başarı belgesi verilecek öğretmenlerin listesini Eskişehir İl Millî Eğitim Müdürlüğüne ödülü almaya hak eden 24 eğitimcinin ismi listeden çıkarılarak verilmiştir. Yaşanan bu olay, öğretmenlerimizin saygınlığının ve itibarının zedelendiğinin somut bir göstergesidir. 24 eğitimcimiz hangi gerekçeyle listeden çıkarılmıştır? Eskişehir eğitim camiasında liyakat yerine hangi kriter öncelenmektedir? Millî Eğitim Bakanlığının vakit kaybetmeden konuyla ilgilenmesi, haksızlığa ve adaletsizliğe uğrayan eğitimcilerimizin hakkının derhâl teslim edilmesi gereklidir.

Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

BAŞKAN – Sayın İmir...

 

 

 

NURAN İMİR (Şırnak) – Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Bugün, siyasi bir kararla arkadaşımız Semra Güzel’in vekilliği düşürülecek. Kürt halkının iradesine karşı gelişen bu tahammülsüzlüğe asla boyun eğmeyeceğiz. Sakın unutmayın, bizim mücadelemiz sizin kumpaslarınızdan üstündür, onlarca Semra Güzel olarak burada olmaya devam edeceğiz, “…”(*)demeye devam edeceğiz. Semra Güzel hepimizin gururudur ve iradesidir.

Son olarak da şunu söylemek istiyorum: Siz bu kararınızla ancak halkın öfkesini büyütebilirsiniz ve sandıkları bekleyiniz. Buradan Semra Güzel Vekilimize sevgilerimizi ve özlemlerimizi iletiyoruz.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayışoğlu…

 

 

 

 

NURHAYAT ALTACA KAYIŞOĞLU (Bursa) – Teşekkür ederim.

Bizim kuşak avukatlar biriken CMK ücretleriyle ilk arabasını alırdı, fakat yirmi yıllık AKP iktidarı sonunda avukatlar yoksulluğa sürüklendiler, CMK ücretleriyle pazara bile çıkılamaz oldu. Enflasyon karşısında eriyen CMK ücretleri için avukatlara söz veren Adalet Bakanlığı sözünü tutmadı, bu nedenle 65 il Baro Başkanı şiddet ve istismar mağduru çocuk ve kadınların vekilliği dışında görevlendirmeler yapmayacak. Adalet Bakanlığına sesleniyorum: Meslektaşlarımızın bu haklı taleplerini duyun, CMK ücretlerini avukatlık onuruna yakışır bir seviyeye çıkarın diyorum. Bütün meslektaşlarımı selamlıyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Usta, buyurun.

 

 

 

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, dün de gündemden dolayı biz konuşamamıştık, biraz müsamaha gösterirseniz çok mutlu olurum çünkü gündemdeki konular birikti.

Elli dokuz yıl önce dün, Kıbrıs’ta görevli Tabip Binbaşımız Nihat İlhan’ın evine baskın yapılarak küvete saklanan 3 çocuğu ve eşi acımasızca öldürülmüştü. Tarihe “kanlı Noel” olarak geçen bu terör saldırısı gerçekleştiren Rum terör örgütü EOKA’yı dinmeyen bir nefretle bir kez daha lanetliyorum, hayatlarını kaybeden İlhan ailesini de rahmetle yâd ediyorum. KKTC’nin bağımsızlığı ve hürriyeti için canlarını feda eden kahraman şehitlerimizi ve gazilerimizi de bu vesileyle saygıyla selamlıyorum.

20-27 Aralık Mehmet Akif Ersoy’u Anma Haftası vesilesiyle, mısralarını imanı ve düşüncesiyle milletinin hizmetine adayan, Türk milletinin bağımsızlık mücadelesinin simgesi İstiklal Marşı’mızın yazarı merhum Mehmet Akif Ersoy’u saygı ve rahmetle yâd ediyorum.

Vatan uğruna canlarını feda eden şehitlerimizi kahramanlık destanı Sarıkamış Harekâtı’nın 108’inci yıl dönümünde de rahmetle ve minnetle yâd ediyorum; mekânları cennet olsun, ruhları şad olsun.

Bu hafta, hafızamızda acı anılarla yâd ettiğimiz Maraş katliamının yıl dönümünü de idrak ediyoruz. 7 gün süren olaylar neticesinde hayatını kaybeden 120 vatandaşımıza bir kez daha Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum. Milletimizin vicdanını yaralayan böylesi acıların tekrar yaşanmamasını, kavgayı ve nefreti körükleyenlere bir daha fırsat tanınmamasını da bu vesileyle temenni ediyorum.

Türk futbolunun simgesel isimlerinden biri olan merhum Özkan Sümer’in de vefatının 2’nci yıl dönümü, bu vesileyle kendisini de rahmetle anıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bizim İYİ Parti Grubundan bir milletvekili arkadaşımızın Genel Sekreterlikten yılbaşı tebrikiyle ilgili bir şeyi var; bir tebrik bastırılması isteniyor, biliyorsunuz, böyle bir hizmet veriyor Meclisimiz. Orada kısa bir metin var, metinde “2022 yılı yorucu geçti, inşallah, 2023 yorucu olmaz, ülkemize güneş doğsun.” şeklinde bir ifadesi var. Bunu Genel Sekreterlik, siyasi içerikli diye, bir milletvekilinin tebrik kartını siyasi içerikli diye iade etmiş; bu, kabul edilebilir bir şey değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Böyle bir şey olabilir mi? Biz siyasetçiyiz, elbette siyasi içerikli olacak. Yani diyelim ki bir AK PARTİ’li arkadaşımız şöyle bir tebrik kartı yazsaydı bunu iade edecekler miydi: “2022 yılında çok güzel hizmetler oldu, 2023’te de aynı hizmetleri devam ettireceğiz. Bu vesileyle yeni yılınızı kutluyorum.” dese “Siyasi içerik var.” diyebilir misiniz buna? Burada “2022 zor geçti, 2023 inşallah iyi olur.” diyor. Şimdi Genel Sekreteri aradım, telefonuma çıkmadı; niye çıkmadığını bilmiyorum, bunun hesabını soracağız tabii. Divanın böyle bir kararı var mı Sayın Başkan? Bu konuda -lütfen, sizden istirham ediyorum- bize bir bilgi verilsin. Bu karar varsa içeriği nedir? Yani burada kırmızı çizgi nedir? Vatanın bölünmez bütünlüğüdür; elbette, oraya ilişkin bir husus varsa bunu hiçbirimiz kabul etmeyiz ama onun haricinde herkes elbette ki… Siyasetçi, siyasi mesaj verecek; biz ne mesajı vereceğiz başka? Dolayısıyla bunları, siyasetin bu alanını bu şekilde daraltmak son derece yanlıştır. Bu konuda da sizden de Başkanlıktan da bize bir açıklama gelebilirse eğer çok mutlu oluruz.

Şimdi, Türkiye İstatistik Kurumu biliyorsunuz Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni açıkladı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)         

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Oran kaç? Yüzde 135 yani tarımda kullanılan girdiler, maliyetler, çiftçi maliyetleri ortalama yüzde 135 artmış. Gübre çok daha fazla arttı, mazot daha fazla arttı ama ortalamasının böyle olduğu söylüyor Türkiye İstatistik Kurumu. Tarımsal destekler ne kadar arttı? Yüzde 38. Bu çiftçi nasıl geçinecek? Bunu bir görmek lazım. Bu çiftçiyi niye düşünen yok? Dolayısıyla enflasyona paralel olması lazım       -sürekli söylediğimiz şey bu- bunu da bir kez daha bu vesileyle aslında vurgulamak istedim.

Şimdi, Resmî Gazete’de biliyorsunuz bir karar yayımlandı, ilaçlarda kur nedeniyle bir fiyat ayarlaması yapıldı, yüzde 37 civarında ilaç fiyatları artacak. Tabii bulunamayan ilaç sorununu bu çözmeyecek, o ayrı bir konu ama işin bir de diğer boyutu var: Vatandaşın da katkı payları nedeniyle ödeyeceği şeylerin de bu orandan çok daha fazla artacağını biliyoruz çünkü ödemeye tabi olmayan veya en düşük fiyat üzerinden ödenen kısımlar dolayısıyla katkı paylarında aşırı bir artış olacak. Bu konuyu da Hükûmetin tekrar dikkatine sunmak istiyorum. Burada bir şey yapmak lazım, vatandaşın ilaca ayırdığı bütçe, bu zor ve sıkıntılı dönemde çok fazla arttı, buna bakmak lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)         

BAŞKAN – Tamamlayın, devam edin.

ERHAN USTA (Samsun) – Şimdi, asgari ücret 8.500 lira açıklandı. Tabii, asgari ücrete neyle bakmak lazım? Ya, bir defa açlık sınırının üzerinde olması lazım. “Asgari ücret” dediğimiz şey çalışanların yüzde 60’ını ilgilendiriyor. Dolayısıyla şu anda zaten 5.500 liraydı, kasım ayında 7.786 lira açlık sınırı vardı. Sayın Başkan, şimdi son aydaki kadar gıda enflasyonu olsa iki ayda da yani ocak ayında açlık sınırı -benim hesabıma göre- bu varsayımla 8.707 lira olacak. Bakın, bizde, asgari ücreti 8.500 lira olarak ne zaman alacak işçi? Ocağın sonunda alacak. Yani açıklandığı ayda, daha doğrusu ilk alınan ayda bile asgari ücret açlık sınırının altında kalacak, kimse bu asgari ücrete “İyi bir asgari ücret.” filan demesin değerli arkadaşlar.

Bakın, yine, sizin döneminizden örnek vereyim: Yani son iki yıl öncesine baktığımızda, mesela Ocak 2020’de hiç olmazsa açlık sınırının yüzde 105’iymiş asgari ücret; eğer bu oran korunmuş olsaydı bugün 9.125 lira olması lazımdı asgari ücretin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Ocak 2021’de açlık sınırının yüzde 107’si kadarmış yani yüzde 7 fazlasıymış, hiç olmazsa bu oran korunsaydı. Bir yıl önceki oranları dahi koruyamayan bir iktidar var bugün yani geldiğimiz durumu siz hesap edin; eğer o korunmuş olsaydı 9.282 lira olması lazımdı.

8.500 liralık asgari ücret kesinlikle, ciddi ölçüde çalışanları zora sokacaktır. Ha, bizim önerimiz 9.600 liraydı ve orada şunu söylüyorduk: Burada işverenlere de katkı payının artırılması suretiyle bir denkleştirme yapılması lazımdı. Çünkü enflasyonu azdıran, ekonomiyi bozan Hükûmetse devletin kaynaklarını kullanan da Hükûmet olduğuna göre, Hükûmetin, devreye girmesi lazımdı, hem asgari ücreti bir miktar daha yüksek artırması lazımdı hem de işverenlerin üzerindeki yükü hafifletmek anlamında da işverenlere katkı payını bir miktar daha fazla artırması lazımdı.

Şimdi, bir karar daha açıklandı, motorlu taşıtlar vergisi yüzde 61,5 artırıldı; yeniden değerleme oranının yarısı kadar. Şimdi AK PARTİ medyasına bakarsanız bunu bir zafer, çok iyi bir habermiş gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Şimdi, gelecek yıl için Hükûmetin enflasyon hedefi kaç? Yüzde 24,9 yani yüzde 25 enflasyon hedeflediğin bir yılda yüzde 61,5 hemen hemen bütün vatandaşları ilgilendiren bir vergiyi artırıyorsun ve bu, çok iyi bir şey yapılmış gibi millete takdim ediliyor. Ya, bu, akıl tutulmasıdır; bu, başka bir şey değil. Yüzde 25 enflasyonu nasıl tutacaksınız o zaman? Yüzde 61,5 vergi artırırsanız, diğer vergiler de -harçlar falan- bunun çok daha üzerinde, belki yüzde 123 artanlar olacak; dolayısıyla, bunu anlamak mümkün değil. Bir yandan da Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor… Ha, bunu yüzde 61,5 artırıyorsunuz -anlaşılır gibi değil, yandı yani, bir şeyler yandı Türkiye’de- eğlence vergisi sıfırlanıyor. Millet karnını doyuramıyor arkadaşlar. AK PARTİ’li zaten üç beş arkadaş var, takdirlerinize arz ediyorum değerli arkadaşlar. Motorlu taşıtlar vergisi her vatandaşı ilgilendirir; şurada bir Toros’u olanın, Şahin’i olanın, Murat’ı olanın vergisi yüzde 61,5 artacak bu ülkede, eğlence vergisi sıfırlanacak arkadaşlar. Cumhurbaşkanının aldığı kararlar bunlar. Bu kararları AK PARTİ’li arkadaşların ve milletimizin vicdanına havale ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez uzatıyorum.

Tamamlayın buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Birkaç dakika daha Sayın Başkanım, lütfen.

Çok teşekkür ederim.

Bir yanda da Sayın Cumhurbaşkanı ne diyor? Diyor ki: “Enflasyon tepetaklak gidecek.” Nasıl gidecek arkadaşlar? Vergiyi yüzde 61,5 artırdığın bir ortamda… Ya, bana bir şey söyleyin. Şimdi, Para Politikası Kurulu kararını açıkladı, yüzde 9’da sabit tuttu faizi de yani bu enflasyonu nasıl düşüreceksiniz, bu millete bir şey söyleyin. Neye güveniyorlar? Aralık ve ocak ayındaki baz etkisi nedeniyle yüksek enflasyon bazdan çıkacak ama -bakın, fiyatlar düşmeyecek, fiyat artış hızları yine devam edecek- hesaben yüzde 84, yüzde 85 hesap ettiğimiz enflasyon yüzde 70’e, yüzde 65’e düşecek belki. Yani “Düşecek, tepetaklak gidecek.” dediğiniz bu! Ya, böyle bir şey olabilir mi? Böyle bir ciddiyetsizlik, böyle bir açıklama olabilir mi? Hayretler içerisinde kalıyoruz ya. Enflasyon bu milletin başının belasıdır. 8.500 lira asgari ücret ocak ayında açlık sınırının altında kalacak. Enflasyonu düşürmekten başka çare yok fakat Sayın Başkan, Hükûmet enflasyonu düşürme konusunda hiçbir gayret göstermiyor. Bir yandan da şimdi, efendim, bütçe görüşmelerine ilişkin de Sayın Cumhurbaşkanının bir yorumu oldu, diyor ki: “Muhalefet tarafı hiçbir analiz yapmadı.” Allah Allah! Ya, analizle geçti günlerimiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Başkanım, lütfen…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) – Ne kadar analiz yaptık, sürekli analiz yaptık. “Vizyon ortaya koymadılar.” Ya, vizyon ortaya koyan biziz. Suç bastırmaya çalışıyorlar yani açsınlar baksınlar, tamamen analiz yaparak, “Şöyle yapılması lazım.” diyerek çözüm önerisi getirdik ve son günde, kendi konuşmamda da ekonomi programımızın ne olduğunu detaylarıyla izah ettik. Yani şimdi “Muhalefet bunu yapmadı.” Siz ne yaptınız? Yani millete saldırdı, efendim  Cumhurbaşkanı Yardımcısı ve kimi bakanlar -hepsi değil tabii ki- milletvekillerini aşağıladı, milletvekillerini küçümsedi, milletvekilleri küfretti, bu, iyi bir şey, muhalefetin tavrı kötü bir şeymiş gibi bir şeyi ortaya koymayı hiçbir şekilde kabul etme imkânımız yoktur. Dolayısıyla, bu enflasyon meselesi de bu anlamda son derece önemlidir Sayın Başkan, değerli arkadaşlar. Enflasyonla mücadele programını bir an evvel… Zaten vaktiniz kalmadı ama bir beş altı ay daha milletin canını daha fazla acıtmayın. Enflasyon programını nasıl yapacaksınız bunu… Önerilerimiz ortada.

Şimdi bir de diğer taraftan, memurlara zam oranı yüzde 8 biliyor musunuz, toplu sözleşmeye göre yüzde 8. Yani bir de enflasyon farkı alacak ama ona bakmayın, o geçmiş enflasyon enflasyondan kaynaklanan fark.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Samsun) - Yüzde 61,5 motorlu taşıtlar vergisinin artırılma oranı. Kimi harçların, pasaport harcı, bilmem neyin yüzde 123 arttırıldığı bir ortamda memurlara reva görülen ilk altı ay zammı yüzde 8. Bunu kabul etmek mümkün değildir. Bütün bir milleti sefalete, açlığa mahkûm eden bir iktidar anlayışı vardır. Dolayısıyla, bu anlayışı biz hiçbir şekilde kabul etmiyoruz. Sayın Cumhurbaşkanın “Enflasyon tepetaklak gidecek.” açıklaması da son derece ciddiyetsiz bulduğumu da bir kez daha ifade etmek istiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Bülbül, buyurun.

 

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kıbrıs'ta yaşayan soydaşlarımız Türklere karşı Rumların gerçekleştirdiği ve tarihte “Kanlı Noel” olarak bilinen katliam sürecinin başlangıç günü 21 Aralık 1963 tarihidir. 21-22 Aralıkta Rumlar Ayvasıl köyüne saldırarak katliam yapmış, saldırılarda 12 Kıbrıs Türkü şehit olmuştur. 3 Ocak 1964 günü köy dışında yapılan aramalarda 9 kişinin daha cesedi bulunmuş, 13 Ocak 1964 tarihine kadar yapılan kazılarda toplam 21 kişinin cesedi bulunmuştur. Ayvasıl köyünü basan Rum teröristler Türkleri katletmeden önce köylülere çukurlar kazdırarak vahşice katlettikleri soydaşlarımızı, kazdırdıkları çukurlara gömmüşlerdir. 24 Aralık 1963 günü Rumlar Lefkoşa'nın Kumsal kentine saldırı başlatmış, Kıbrıs'ta bulunan Türk Kuvvetleri Alayında görevli Tabip Binbaşı Nihat İlhan'ın evi basılmış ve Tabip Binbaşının eşi ve 3 çocuğu gizlendikleri banyoda acımasızca katledilmişlerdir. Rum EOKA terör örgütünün Kıbrıs Türklerine yönelik olarak başlattığı katliamlarda yaşlı, çocuk, kadın demeden 364 soydaşımız şehit edilmiş, Türklerin yaşadığı yerleşim yerleri hedef alınarak 103 Türk köyü zorla boşaltılmıştır. On bir yıl boyunca Rumlar tarafından sistematik bir şekilde Kıbrıs Türklerine karşı artarak sürdürülen kanlı soykırım faaliyetleri 1974 yılında ülkemizin uluslararası hukuktan kaynaklı garantörlük hakları gereğince Kıbrıs'a Barış Harekâtı’yla tamamen bozguna uğratılmıştır. Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'nde Millî Mücadele ve Şehitler Haftası olarak anılan 21-25 Aralık Haftası vesilesiyle şehitlerimizi bir defa daha rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimize de sağlıklı, hayırlı ömürler diliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Harbiye Nazırı ve Erkânıharbiye Reisi Enver Paşa'nın Rus işgali altındaki vatan topraklarını kurtarmak maksadıyla planlamış olduğu Sarıkamış Harekâtı, 22 Aralık 1914’te başlamış ve yaklaşık üç hafta sürmüştür. Büyük ümitlerle girişilen Harekât, zorlu kış şartları ve lojistik imkânların yetersiz olması nedeniyle büyük kayıplarla neticelenmiştir. Mehmetçik başta dondurucu soğuk olmak üzere, birçok güçlüğe rağmen vatan ve hürriyet yoluna kahramanca savaşmıştır. Sarıkamış Harekâtı'nın 108’inci yıl dönümünde aziz şehitlerimizi ve ebediyete irtihal eden gazilerimizi rahmet ve minnetle yâd ediyoruz.

Sayın Başkan, son olarak, az önce Cumhurbaşkanımız tarafından yapılan açıklamayla 2023 yılı asgari ücret rakamı açıklanmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı) 

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Net 8.506 TL olarak belirlenen asgari ücret açıklamasına gelen ilk tepkilerden işçi ve işveren tarafında bu rakamın makul karşılandığını ve memnuniyet oluştuğunu görmekteyiz. 2022 Ocak ayı rakamlarına göre yüzde 100’e yakın bir artışın gerçekleştiği 2023 asgari ücretinin oluşmasını sağlayan başta Sayın Cumhurbaşkanımız olmak üzere Sayın Bakanımıza, işçi ve işveren taraflarına teşekkürlerimizi sunuyor, asgari ücret rakamının ülkemize hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyoruz.

BAŞKAN – Sayın Oluç…

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, RTÜK sözde anayasal bir kurum; her fırsatta anayasal hakları çiğneyen bir kurum hâline geldi, onun için sözde anayasal bir kurum diyorum. RTÜK aslında siyasal ve toplumsal muhalefete karşı medya alanında sürdürülen operasyonun amiral gemisi olarak çalışıyor; ceza yağdırıyor, ceza yağdırarak televizyonları, radyoları susturmaya çalışıyor, aslında tehdit ediyor onları. Amacı ne? Mümkünse bu televizyon ve radyoların yani özgürce yayın yapan, dolayısıyla, iktidara yönelik muhalefeti de dile getiren televizyonların ve radyoların çalışamaz hâle getirilmesi ve onlar işlemez bir durumda seçim sürecine girilmesi; esas amacı bu.

Şimdi, en son, bu RTÜK Halk TV, Tele 1 ve FOX TV’ye ceza yağdırmış vaziyette. Yani her seferinde olduğu gibi yine haksız ve hukuksuz cezalar, bunların önemli bir kısmı yine yargıdan geri dönecek ama bu cezaların içinde bir tane var ki hakikaten ilginç olmuş; yayında mimikle terörün övüldüğüne dair bir ceza. Artık buraya kadar gelinmiş vaziyette yani RTÜK, yayında konuşanların, söz söyleyenlerin; sadece sunucuların değil elbette, yayınlara katılanların, konuk olanların, milletvekillerinin mimiklerine, suratlarına, ses tonlarına da bakarak ceza yağdırmaya başladı. Hani, onunu için, en başında söyledim, tekrarlamış olayım: Bugün Sözde bir anayasal kurum olarak maalesef işliyor çünkü anayasal hakları, düşünce ve ifade özgürlüğünü, halkın iletişim hakkını çiğniyor ve halkın haber olma imkânlarını sınırlamak için ceza yağdırıyor.

Sağlık Bakanı Fahrettin Koca verdiği bir cevapta çok ilginç bir şey söylemiş, madde bağımlılığının arttığını anlatırken, AMATEM ve ÇEMATEM’in yetersiz kaldığın söylerken madde bağımlılığının artış nedeni olarak; derinleşen yoksulluğu, artan işsizliği ve okulsuzlaşmayı gösteriyor. Yani önemli itiraflar aslında Sağlık Bakanı Koca’nın söyledikleri çünkü baktığımızda iktidarın çeşitli mensuplarına, yoksulluğun kendisini bile kabul etmiyorlar bıraktık derinleşen yoksulluğu, iş beğenmeme nedeniyle işsiz kalındığını ifade ediyorlar, bunun propagandasını yapıyorlar.

Okulsuzlaşmadan bahsediyor Sayın Koca, eğitim ve okulların durumu hakkında bu bütçe döneminde de bütün söylediklerimize itiraz edildi, bütün verilen önergeler iktidar tarafından reddedildi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bakan Nebati de Sağlık Bakanı Koca'dan farklı olarak “Enflasyonun boynunu kırdık.” diyor, hâlbuki boynu kırılan biraz halk, aslında burada enflasyonun boynu kırılmış değil. Yani aslında Fahrettin Koca mı doğruyu söylüyor, Nureddin Nebati mi doğruyu söylüyor diye insan doğrusu düşünüyor çünkü halk birileri tarafından belli ki aldatılıyor. Nureddin Nebati daha “Enflasyonun boynunu aşağı doğru kırmış durumdayız.” derken Türkiye Tekel Bayileri Platformu Başkanı kolaya zam geldiğini açıkladı yani daha hemen, o sırada bunu açıkladı.

TÜİK'e göre tarımsal girdi maliyetlerine bakıyoruz; 2022 Ekim ayı açısından bir önceki aya göre yüzde 2,68’lik artış var, bir önceki yılın aralık ayına göre yüzde 97 artış var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu maliyetlerde bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 134’lük bir artış var, on iki aylık ortalamaya baktığımızda yüzde 105’lik bir artış var. Tarımsal girdi maliyetlerinden özellikle bahsediyorum çünkü doğrudan doğruya gıda fiyatlarını etkileyen bir şey bu. E, bu durum varken ortada hâlâ enflasyonun boynunun kırıldığından söz edebiliyor Hazine ve Maliye Bakanı. Gerçekten çok vahim bir durumla karşı karşıyayız.

Tüketici güven endeksinde düşüş devam ediyor. On iki aylık dönemde genel ekonomik durum beklentisi yüzde 4’lük azalışla yüzde 77 olarak kaydedilmiş vaziyette Tüketici Güven Endeksi’nde. Kara kış yaklaştıkça yurttaşlar geçim derdini daha yakından hissetmeye başlıyor. Isınma ve temel gıda gibi insanın hayatta kalmasının temel şartlarını bile yerine getirmekte zorlandığı bir ekonomik dönemle karşı karşıyayız.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Ama Nureddin Nebati kur korumalı mevduatı savunmaya devam ediyor ve kur korumalı mevduat sayesinde aslında yaklaşık 1 milyon kişinin cebine para giriyor ama 80 milyondan fazla insanın hakkı gasbedilmiş oluyor. Kur korumalı mevduata katılarak cebine para indiren 1 milyon kişi tabii ki seviniyor. Tarihte herhâlde 8 yurttaşın hakkının 1 kişiye aktarıldığı başka bir örnek yoktur, o da kur korumalı mevduat esas itibarıyla.

Bütün bu koşullarda, bugün, Cumhurbaşkanı Erdoğan asgari ücret açıklaması yaptı, adil olmayan bir sefalet ücreti açıkladı esas itibarıyla ve bu asgari ücret açıklaması 8.500 lira olarak gerçekleşti. Biliyorsunuz, 4 kişilik ailenin yoksulluk sınırı ve açlık sınırına baktığımızda; açlık sınırı 7.800 lira, yoksulluk sınırı 27 bin lira.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum.

Şimdi, TÜİK verilerine göre 4 kişilik bir ailelerin yüzde 43’ünde tek kişi çalışıyor, üçte 1’inde ancak 2 kişi çalışıyor. Hâlbuki -TÜİK verilerine göre yine- bu yoksulluk sınırına bir ailede ulaşılabilmesi için o ailede en az 3 kişinin çalışması gerekiyor. Enflasyon bu durumdayken asgari ücreti böyle açıklamak aslında bu ülkedeki düşük gelirlilerin, asgari ücretle çalışanların -ki milyonlarca insandan söz ediyoruz- onların hepsinin enflasyona ezdirildiğinin çok açık bir işaretini görüyoruz. Bu iktidarın son asgari ücret dayatması olacak bu. Bundan sonra asgari ücret dayatmasını bu iktidar gerçekleştiremeyecek.

Bir son cümle de şuna dair söylemek istiyorum: Cumhurbaşkanı Erdoğan bu açıklamayı yaparken belli ki işçi ve emekçilerin örgütlerini ve siyasal muhalefetin taleplerini kastederek bu cümleyi etmiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Tamamlayın, buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İşçi ve emekçilerin yani sendikaların ve siyasal muhalefetin temsilcilerinin söylediklerini kastederek bu cümleleri etmiş. Demiş ki: “Bizim sırtımızda, tabii, yumurta küfesi var. Onun için rahat hareket edemiyoruz.” Asgari ücret belirlenirken sendikalar masadan çekildiler düşük buldukları için. Patronlarla anlaşarak asgari ücret belirlendi. Ama daha önemlisini söyleyeyim: O sırtınızdaki küfenin içinde her gün saraya harcadığınız milyonlar var ve örtülü ödenek için harcadığınız milyonlar var. O sırtınızdaki küfeyi halk indirecek ve içindeki her şeyi aslında halk kendisi, kendi arasında paylaşacak. O sırtınızdaki küfe çok daha uzun zaman sizin tarafınızdan taşınamaz hâle gelecek. Bunu da söylemiş olalım.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özel…

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sözlerime Kıbrıs'ta on yıl boyunca yaşanan mezalim, katliamlar, insanlık suçlarını bir kez daha kınayarak, lanetleyerek ve nihayet 1974’te Kıbrıs'a “Savaşa değil, adaya, adanın bütününe barışı götürüyoruz.” diyerek harekete geçen, partimizin de 3’üncü Genel Başkanı Karaoğlan Ecevit'i ve Kıbrıs'ta kaybettiğimiz tüm şehitlerimizi bir kez daha anarak, orada gazi olup şimdi hayatta olmayanları bir kez daha anarak başlamak isterim.

Sayın Başkan, buraya bir cenazeden geldim. Cenaze Vural Avar'a aitti, kendisi 85 yaşında Sincan'da cezaevinde hayatını kaybetti. Geçmişte hasta, tutuklu ve hükümlüler raporu yayınlamış, Türkiye'de bir dönem 2011-2015 arası cezaevlerindeki tüm hasta, tutuklu ve hükümlülere neyle suçlandığına, neyden hükümlü olduğuna bakmadan ziyaret etmiş bir milletvekili olarak da söylemek isterim ki Türkiye'de de dünyada da devletler hasta, tutuklu ve hükümlüler konusunda dönem dönem çok zalimleşebiliyorlar ama devletler şundan korkar, cezaevinden tabut çıkmasından korkarlar, cezaevinde intihar, kalp krizi gibi durumlar dışında kolay kolay tabut çıkmasın diye korkarlar; inadı çok olanlar son raddeye kadar bekler ama ölüm orucunda olanlara bile zorla tıbbi müdahale yaparlar, bir şekilde hastanede, evinde ölsün isterler. Ama, bu dönem hem 28 Şubat davası hem diğer partilerin zaman zaman dile getirdiği, Halkların Demokratik Partisinin dile getirdiği siyasetçiler üzerinden bir gözü dönmüşlük, bir göze almışlık var ve bir toplulaştırma yapılıyor 28 Şubat ismiyle. 28 Şubat sürecinde yaşanan her şey veya yaşanmayan ama yaşanmış gibi anlatılan her şey birilerinin sırtına konuyor. 85 ila 93 yaş arasında 11’di, 10’a indi; birisini biraz önce toprağa verdiler. 10 kişinin sırtına yükleniyor. Yaşlı, hasta bedenlerden 3 kaburgası kırık birisine, alzaymırı olan birisine, nerede olduğunu bile bilemeyen birisine yirmi iki gün önce cezaevinde yatmasında sakınca yok raporları düzenleniyor. Bu kadar kin nerede biriktirildi bilmem, hangi inançta var bilmem. Ettiğimiz duada yok, okunan Kur’an’da yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu kadar kin birinin yüreğinde, zihninde neresinde bu kadar birikmiş bilmem ama cezaevlerinden tabut çıkma ayıbı Türkiye’ye yaşatılacak bir ayıp değil ve bunun devamı olacak, tekrarı olacak bu zalimlik, bu kalbi kurumuşluk, bu vicdanı kurumuşluk devam ederse…. Buradan bir kez daha Vural Avar’a Allah’tan rahmet diliyorum. Altmış beş yıllık eşi Tuna Hanım elimi tuttu, dedi ki: “Adalet Bakanlığının yapmadığını Allah yaptı, onu beraat ettirdi, şükrediyorum.” Diyecek laf bulamadım. Bu kararın yaşandığı bir dönemde siyasetçi olduğum için ve bunlara mani olamadığımız için kendi adıma utanıyorum, bunu hak görenler de inşallah utanırlar günün birinde. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kronik solunum yolu yetmezliği çeken ve tedavi amaçlı solunum cihazı ve oksijen konsantratörleri kullanmak zorunda olanlar elektrik fiyatları karşısında eziliyorlar. Kronik hastalara elektrik tüketim desteği programı yürütülüyor ancak hem yaygın değil hem 2021 yılında bu destekten sadece 144 hane yararlanmış; 1 oksijen cihazının aylık 230 kilovatsaat düzeyinde elektrik sarfiyatı var. Bu konuda, Sağlık Bakanlığını ve bütün partileri inisiyatif almaya ve adım atmaya davet ediyoruz.

Sayın Başkan, iktidar partisine üç gündür diyorum: Verdiniz grup önerisini, gidiyorsunuz Noel tatiline. Neleri geride bıraktığınıza bakıyor musunuz? Birincisi, Ombudsman raporu. Üç yıl görüşmemiştiniz, bir günde üç yılı görüştük.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Söz verdiniz, her yıl, gününde görüşülecekti, yıl içinde görüşülecekti; Ombudsman raporunu, Kamu Başdenetçiliği raporunu görüşmeden gidiyorsunuz.

Varlık Fonunun raporlarının her yıl ekim ayında Plan ve Bütçede görüşülmesi lazım; kendi çıkardığınız kanuna uymuyorsunuz, Varlık Fonu raporunu Plan ve Bütçeden kaçırıyorsunuz.

Merkez Bankası geliyor; kur korumalı mevduata verilen, harcanan parayı “ticari sır” diye açıklamıyor, oysaki Merkez Bankasının hisselerinin tamamına yakını Hazine Bakanlığına ait ve kendi kanununda diyor ki: “Başka kanunlardaki yasaklar Hazine Bakanlığına bilgi vermeyi engel değildir.” Ama yasağın altına sığınıyorsunuz; kanuni engel yok, kanun bu açıklamayı yapmamaya engel ama birileri Noel tatiline gidiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Emeklilikte yaşa takılanlar beklerken, sözleşmeliler beklerken siz nereye gidiyorsunuz, nasıl gidiyorsunuz; bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Emeklilikte yaşa takılanların sözünü, en son aralık ayının başında Recep Tayyip Erdoğan verdi, “Ocak ayına geçmeden, 2023’e geçmeden bu işi Mecliste halledeceğiz.” diye ama hâlen daha çare olmadı. Yılbaşı gecesi tedirginlikle, yaş sınırı olacak mı, kapsam dar olacak mı endişeleriyle yeni yıla girecekler, bunu kabul etmiyoruz.

Bugün asgari ücret artışı ilan edildi. Burada, bir kez, öncelikle bir şekli soruna dikkat çekmek isterim. Recep Tayyip Erdoğan'ın oturmadığı, zapt etmediği, yetkisini kendi kullanmadığı bir Asgari Ücret Tespit Komisyonu Başkanlığı kalmıştı, bugün oraya da oturdu

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözünüzü.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de çıkmışlar teker teker teşekkür ediyorlar, çok iyi asgari ücretmiş. Şimdi, söyleyeceğim iyi asgari ücreti de bir kere o koltuğa Bakan oturacak, işveren temsilcisi oturacak, TÜRK-İŞ Başkanı oturacak: geliyor, “Seni ben atadım.” diyor, gidiyor kendi oturuyor. Bir kere TÜRK-İŞ Başkanı, TÜRK-İŞ imza atmadı, işçinin çok memnun olduğu asgari ücreti kim, nasıl tarif ediyor? TÜRK-İŞ, geçen sefer imza atan TÜRK-İŞ, bu sene imza atmadı; TÜRK-İŞ atmadı ya, DİSK falan değil. Nasıl işçi memnunmuş?

İkincisi, Katar’a diyor: “Bir özlemimiz var, Dünya Kupası’na katılma özlemi de inşallah gerçekleşecek.” Kardeşim, 2002’de, sen geldiğin de biz dünya 3’üncüsüydük, her yeri kuruttunuz, orayı da kuruttunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, son kez açıyorum artık.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) -  Allah'tan! Millî Takım, Katar’da olsa penaltı kazansa “Çekilin onu da ben atacağım.” diyecek, her yetki kendinde. (CHP sıralarından alkışlar) Asgari ücreti Tespit Komisyonu önerecek, sen karar vereceksin; öneriyi kendi yapıyor, öneri yapılmadan açıklama yapıyor; olacak iş değil.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Kıskananlar çatlasın!

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – Pası verince nasıl bırakacağını herkes biliyor zaten.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, ondan bundan değil, asgari ücretli kur korumalı mevduat bilmez, altın bilmez, döviz bilmez; pirinç bilir, bulgur bilir, makarna bilir, yumurta bilir, beyaz peynir bilir.

Sayın Başkanım, son asgari ücret temmuzda ilan edildiğinde aldığı pirince bakacaksın, bugün aldığı pirince bakacaksın. Bugünkü asgari ücret temmuzda ilan edilenden 33 kilo eksik pirinç, 35 kilo eksik bulgur, 111 adet eksik makarna…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Son kez açıyorum, başka açmayacağım.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Başkanım, son dediniz zaten.

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …604 adet eksik yumurta, 28,9; 29 litre eksik ayçiçeği yağı, 79 kilo eksik kuru soğan, 150 kilo eksik patates alıyor. Asgari ücretli kur korumalı bilmiyor ama bütün asgari ücreti patatese koysa temmuz asgari ücretinden 150 kilo eksik alıyor, pirince koysa 33 kilo eksik alıyor, süte koysa 37 litre eksik süt alıyor. Siz de utanmadan, sıkılmadan asgari ücrete yapılan zam işvereni de memnun etti, işçiyi de. Bu açıklamaları yapanları milletin kendisine şikâyet ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tunç…

 

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Özgür Bey asgari ücretten çok rahatsız olmuş anlaşılan. Onlar…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Niye rahatsız olacağım?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Öyle anlaşılıyor. Yeni asgari…

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Öyle, öyle! Öyle gözüküyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Düşüklüğünden rahatsız oldum, düşüklüğünden rahatsız oldum, düşüklüğünden.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – CHP’li belediyeler kaç para veriyor işçiye?

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buradan öyle gözüküyor. Buradan öyle gözüküyor. Buradan aynen öyle gözüküyor, çok rahatsız olmuş.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – CHP’li belediyeler ne kadar veriyor Özgür Bey, bir laf da onlara söyle.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, müsaade ederlerse devam edeceğim.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Buradan öyle gözüküyor, moralin bozulmuş. Moralin çok bozulmuş, moralin.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – CHP’li belediyeler ne kadar veriyor işçiye?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Veriyoruz, en iyisini biz veriyoruz, bundan yüksek veriyoruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Ne kadar veriyor sor, Mersin’i ara da sor; ne kadar veriyor?

BAŞKAN – Sayın Özel… Sayın Şimşek…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mersin’in canına okudunuz, Mersin’in be, yeni kurtarıyoruz. Canına okudunuz Mersin’in!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Alo de sor, alo de sor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir de Mersin Belediyesi deme bana.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Alo de bir sor.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, müsaade ederlerse devam edeceğim.

BAŞKAN – Sayın Özel, Sayın Şimşek, müsaade edin lütfen.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Alo de bir sor.

BAŞKAN – Baki Bey, bugün Grup Başkan Vekiline söz verdim, müsaade edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mersin’miş, rezillik paçanızdan akmış Mersin’de yıllarca.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Moralin çok bozulmuş, çok.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, hesap ortada.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – 3.500 kişi işten çıkardınız, rezillik sizde, rezilliğin âlâsı sizde.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Seçimden önce sokmuşsun ne kadar yandaş partili varsa, paçanızdan akıyor be!

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hangi açıdan bakarsanız bakın açıklanan asgari ücret alım gücünü koruyan…

BAŞKAN – Özgür Bey…

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Âlâsı sizde, âlâsı!

BAŞKAN – Sayın Özel, bir dakika bekleseniz…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, o sataşıyor Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Tunç, müsaade edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mersin’miş! Al söz, öz konuş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkanım, morali çok bozulmuş.

BAŞKAN – Sayın Özel, bakın, mevkidaşınıza söz verdim, rica ediyorum ya.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Pardon, özür dilerim. Özür dilerim Sayın Başkanım.

MURAT EMİR (Ankara) – Diğer laf atana da bir sözünüz var mı Başkan?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Şimdi, Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yeni asgari ücret Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından bugün açıklandı, hayırlı uğurlu olmasını diliyoruz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

2022 Ocak ayında…

AHMET KAYA (Trabzon) – Bakalım o parayla bir hafta geçinilebiliyor mu?

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Dinleyin arkadaşlar, rahatsız olmayın.

2022 Ocak ayında 4.253 lira olan net asgari ücret bugün 8.506 lira olarak açıklandı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Yıllık artış yüzde 100 olarak gerçekleşti. Böylece çalışanlarımızı küresel enflasyona karşı korumaktaki kararlılığımızı göstermiş olduk. AK PARTİ iktidara geldiğinde yirmi yıl önce 185 lira olan asgari ücret…

(CHP sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Sayın arkadaşlar, bakın, Sayın Özgür Bey konuşurken kimse itiraz etmedi, çok da ağır ifadelerle konuştu.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Yok, çok doğru şeyler söyledi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ne ağırı ya? Başkanım, ne ağırı ya?

BAŞKAN – Söylerim ben size canım.

İSMAİL TAMER (Kayseri) – Beğenirsiniz beğenmezsiniz arkadaşlar, dinleyelim.

BAŞKAN – Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, süremi baştan alabilir misiniz?

BAŞKAN – Ben size ilave süre veririm, önemli değil.

Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – AK PARTİ iktidara geldiğinde 185 lira olan asgari ücret kur bazında, o günkü rakamla 100 dolara tekabül ediyordu. Bugün 8.506 lira 455 dolara tekabül ediyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Böylece biz ülkemizi 3 kat, 4 kat büyüttük diyoruz; asgari ücretlimizin, çalışanımızın ülkemizin büyümesine paralel olarak 4,5 kattan fazla alım gücünü artırmış oluyoruz.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Döviz olarak da yüzde 50 arttı, dolar olarak da. Daha önce 300 dolardı şimdi 450 dolar.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tabii, biz sadece bununla kalmadık, tüm ücretlilerin asgari ücret düzeyine kadar olan gelirlerinin gelir ve damga vergisi dışında bırakılmasını sağlayan yasal düzenlemeyi, tarihî bir adımı atarak asgari ücretteki vergiyi biz kaldırdık. Sadece işçiler değil tüm kamu çalışanlarımızı kapsama alarak ücretlerin asgari ücrete kadar olan kısmını vergi dışı bıraktık. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – O da bizim zorlamamızla.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – İşçilerimizin net ücretlerinde çok önemli bir artış sağlarken istihdam, üretim ve yatırımı da destekledik.

BAŞKAN – Sadece kamu değil tabii yani.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Evet, kamu ve diğer sektörler; onu da söyledim, ikinci kez onu vurguladım.

8.506 liraya yükseltilen net asgari ücretin tüm işçilerimize ve işverenlerimize hayırlı olmasını diliyorum. Bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da sabit gelirlilerimizin alım gücünü artıracak, refahını yükseltecek adımları atmaya devam edeceğiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, bugün 22 Aralık, Sarıkamış Harekâtının 108’inci yıl dönümü. Sarıkamış tüm imkânsızlıklara ve dondurucu soğuğa rağmen bu memleketin kahraman evlatlarının vatan uğruna yazdıkları varoluş destanıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sarıkamış, keskin ayazın bir bıçak gibi yüreklerimizi parçaladığı, gözü yaşlı anaların ocaklarına ateş, yiğitlerin kaderine şehadet düştüğü yerdir. Bugün hepimize düşen görev Sarıkamış şehitlerinin bağımsızlık uğruna, vatan aşkına canlarını feda edişlerinin nesillerimize çok iyi anlatılmasıdır. Bu duygu ve düşüncelerle Sarıkamış Harekâtı’nın 108’inci yıl dönümünde Sarıkamış şehitlerimiz başta olmak üzere vatanımızın korunması, milletimizin bekası ve bayrağımız uğruna canlarını feda ederek bu aziz toprakları bizlere vatan kılan kahraman şehitlerimizi rahmet ve minnetle anıyor, gazilerimizi de yâd ediyoruz, şükranla anıyoruz.

Değerli milletvekilleri, içinde bulunduğumuz hafta, 20-27 Aralık İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u anma haftası. İstiklal ve istikbal mücadelemizin en çetin geçtiği dönemlerde bağımsızlık fikrini seslendiren Mehmet Akif Ersoy millet olarak kalplerimizin bir ve beraber atması için büyük bir mücadele vermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Mehmet Akif Ersoy geride bıraktığı eserleri ve fikirleriyle geleceğimizi aydınlatmaya ve hepimize ilham kaynağı olmaya devam edecektir. Bizlere İstiklal Marşı gibi millî bir hazine bırakan, vatanına, milletine duyduğu derin bağlılık ve sevgiyle kaleme aldığı İstiklal Marşı’mızı milletimize hediye eden büyük şairimiz Mehmet Akif Ersoy’u vefatının 86’ncı yıl dönümünde rahmet ve minnetle anıyorum.

Değerli milletvekilleri, insani yardım götürmek ve vatandaşlarımızı tahliye etmek amacıyla Ukrayna’ya giden ve hava sahasının kapatılması nedeniyle Borispol Havaalanı’nda kalan 2 Koca Yusuf uçağımız Kayseri’deki 12’nci Hava Ulaştırma Üs Komutanlığına iniş yaparak yurda geri döndüler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Tamamlıyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Ukrayna’da uzun bir süre bekleyen nakliye uçaklarımızın ve personelimizin ülkemize sağ salim dönmüş olmaları bizler için büyük bir mutluluğa sebep oldu. Kahraman pilotlarımızı, bakım personelimizi, emeği geçen tüm personeli tebrik ediyor, başarılarının devamını diliyorum.

21 Aralık 1963’te Rum terör örgütü EOKA militanlarının Türk alayında görev yapan Tabip Binbaşı Nihat İlhan’ın evine baskın düzenleyerek küvete saklanan eşi ve oğullarını vahşice katletmişlerdi. Katliamı yapanları buradan tekrar lanetliyorum, bir kez daha Binbaşı Nihat İlhan’ı, eşi ve çocuklarını rahmetle anıyor Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

 

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Biz yapmış olduğumuz konuşmada asgari ücretin makul bir seviyede gerçekleştiğini değerlendirdiğimizi ve memnuniyet uyandırdığını gördüğümüzü ifade ettik. “İşçi-işveren tarafı” deyince burada sadece masada oturanları kastetmediğimizi çok iyi biliyorsunuz. Bu noktada söyleyeceğimiz şudur: Asgari ücretli emekçilerimizin, işçilerimizin en yüksek imkânlara kavuşabilmesi temel arzumuzdur ve bu noktada tartışmaya hacet yok ancak mevcut şartlar içerisinde yapılabilecek, beklentileri de  karşılayacak nitelikte olduğunu ifade edeyim. Beklenti anketleri var, bunlar yapılan beklenti anketlerinde ortaya çıkan rakamlar aşağı yukarı bu seviyedeydi. Bunları hepimiz biliyoruz. Afaki olarak ortaya birtakım rakamlar, birtakım değerlendirmelerin yapıldığını, tekliflerin yapıldığını da görüyoruz, bunlar başka meseleler.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Ancak biz esnafımızla özellikle iş yerinde 1 2 3 işçi çalıştıran insanımızla, işverenimizle de yaptığımız değerlendirmelerde hem işçi tarafı hem bu tarz işveren tarafında da yıkıcı bir sonucun doğmamasının gerektiğini ifade ediyorduk, hakkaniyetli bir çözüm olmasını arzuluyorduk. Bu yaptığımız değerlendirme çerçevesinde biz bu ortaya çıkan aylık ücretin, asgari ücretinin makul olduğu kanaatindeyiz.

Ayrıca, Sayın Cumhurbaşkanı yapmış olduğu açıklamasında ihtiyaç vuku bulduğu takdirde yıl içerisinde “yıl arasında” dedi, yeniden bir düzenleme yapılabileceğini, asgari ücrette yeniden bir iyileştirme yapılacağını ifade etmiştir. Dolayısıyla, temel hedef insanımızın enflasyona ezdirilmemesi ise bunun olmaması için elden gelen yapılmaktadır. Bunu ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bir dakika açıklama yapacağım.

BAŞKAN – Ama şimdi Levent Bey'e cevap vereceksiniz.

ERHAN USTA (Samsun) – Yok, yok; cevap değil, hayır Levent Bey’e değil Yılmaz Bey’e.

BAŞKAN – Ama bunu karşılıklı cevaplarla yaparsak çok uzatırız bu işi.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Başkan, bu önemli bir konu asgari ücretle ilgili.

BAŞKAN – Açayım Sayın Usta, açayım ama çok uzatır gideriz yani bu işi.

Buyurun.

 

 

 

 

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Şimdi, değerli arkadaşlar, asgari ücret ne zaman geçerli? Ocak ayında. İşçiler -biliyorsunuz- çalışıyorlar, maaşını 31 Ocakta ilk 8.500 lirayı alacak yüzde 60’ı çalışanların neredeyse. O günkü, muhtemelen -varsayımını da söyledim, son aydaki geldiği gibi- eğer gıda enflasyonu gelirse ocak ayı açlık sınırı 8.707 lira olacak değerli arkadaşlar, bakın, 8.707 lira. 8.500 lirayı ilk aldığı ayda açlık sınırının altında kalan bir asgari ücrete “İyidir, alkışlanacak bir şeydir.” diyorsa arkadaşlar, diyecek hiçbir şeyim yok size, tamam mı? Yani bak, bir iki yıl önceyi söyledim: Geçen yıl yüzde 107’siymiş, bir önceki yıl hiç olmazsa yüzde 105’iymiş; dolayısıyla, 9 bin liranın üzerinde bir asgari ücrete gitmesi lazım.

Ha, şimdi, Levent Bey'in dediğinden de şunu anlıyorum ben: Ekonomi o kadar kötü ki “Açlık sınırı altındaki bir asgari ücreti ancak verebiliyoruz.” diyor. Yani “Mevcut şartlarda bu kadar verebiliyoruz.” demek, ekonomi o kadar kötü ki açlık sınırının altındaki bir enflasyonu biz millete reva görüyoruz demektir. Bunda başka bir anlam…

BAŞKAN – Vallahi, Sayın Usta bu laftan sonra ben bile buradan topa gireceğim ama girmeyeyim yani.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – 4 kişilik bir ailenin açlık sınırı o tek kişinin maaşı değil, 4 kişilik ailenin açlık sınırı.

BAŞKAN – Levent Bey, ne olur yapmayalım.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Hayır, hayır ben şimdi “ortalama zekâ seviyesi” ve “normal şartlar altında” diye hukukun genel bir kavramı var oradan başlayarak ben bir söz almak istiyorum.

ERHAN USTA (Samsun) – Levent hiç yakışmadı.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sana hiç yakışmadı Sayın Başkan. Ne münasebet benim sözümü niye çarpıtıyorsun.

ERHAN USTA (Samsun) – Çarpıtma değil ki.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Böyle bir hakkın mı var.

ERHAN USTA (Samsun) – Hayır, bak bu o anlama gelir diyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Benim sözüm üzerinden siyaset yapma, yapma böyle şeyler.

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri… Levent Bey…

ERHAN USTA (Samsun) – Ben cevap vermeyeceğim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Buyur cevap ver neye istersen cevap ver fark etmez, buyur.

ERHAN USTA (Samsun) – Yakışanı yaptın, yakışanı yaptın.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yakışanı sen yaptın. Benim kalkıp sözüm üzerinden neyi tevil ediyorsun sen?

ERHAN USTA (Samsun) – Levent Bey, şunu söylüyorum: Bu o anlama gelir diyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bizim üzerimizden siyaset yapma.

ERHAN USTA (Samsun) – Siyaset filan yapmıyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Malzeme çıkmaz sana, ekmek çıkmaz, sen işine bak.

ERHAN USTA (Samsun) – Ekmek peşinde değilim, ekmek çıkacak çok yer var. Her taraf ekmek yeri.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen ekmek peşindesin, işine bak sen. Beni tevil etme, benim sözüm üzerinden yorum yapma, kendi söyleyeceğini söyle sen. Niyetimi mi okuyorsun sen?

ERHAN USTA (Samsun) – Tutanağa bak.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sen bak tutanağa.

ERHAN USTA (Samsun) – Aynen bunu dedim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Gönül daha fazlasını ister, hakkaniyetli olanın çözümünü söylüyoruz

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

 

 

22/12/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/12/2022 Perşembe günü (Bugün) toplanamadığından Grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

Erhan Usta                                                                                                                                                                                           Samsun                                                                                                                                                                                Grup Başkan Vekili

Öneri:

Denizli Milletvekili Yasin Öztürk ve 21 milletvekili tarafından hayvancılık işletmelerinde reforme olmayan dişi hayvan kesimlerinde görülen artışın nedenlerinin araştırılarak alınması gereken tedbirlerin belirlenmesi amacıyla 3/10/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırma önergesinin diğer önergelerini önüne alınarak görüşmelerin 22/12/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Yasin Öztürk. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA YASİN ÖZTÜRK (Denizli) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partimizin besicilik maliyetlerindeki artış nedeniyle reforme olmayan yani damızlık vasfı olmayan dişi hayvanların sahte beyanlarla kesime gönderilmesi ve besicilik sektöründe yaşanan sorunların araştırılmasına yönelik önergesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan evvel iktidar partisi milletvekillerine seslenmek istiyorum: Araştırılmasını, bir komisyon kurulmasını istediğimiz konu, ülkemizin besicilik sektörünün geleceğini ilgilendiren bir konu ve bugün önlem alınmazsa geri dönüşü yok, sektörün en az 8-10 yıl kaybetmesine neden olacak. Bu önergenin alışık olduğu üzere “Kabul edilmemiştir.” şeklinde sonuçlanmasının hesabı ağırdır, altında kalırsınız. Sizlere tavsiyem Grup Başkan Vekilinizin işaretiyle değil, vicdanınızla oy kullanmanız olacaktır.

Bilindiği üzere ülkemiz hayvancılığının arzu edilen seviyeye ulaşmasını ve hayvansal ürün ihtiyacımızın millî kaynaklardan karşılanmasını, hayvan sayısının artırılmasını sağlamak için gebe veya damızlık değerini taşıyan dişi hayvanların kesilmesi yasaktır. Kesime sevk edilecek gebe ve dişi hayvanların kesilmesi sadece veteriner hekim raporuna istinaden yapılması gerekmektedir. Evet, hayvan hastaysa kesim yapılabilir, hayvan damızlık değerini gerçekten kaybettiyse kesim yapılabilir ama dediğimiz gibi veteriner hekim onayıyla. Ancak son dönemlerde hayvancılık işletmelerindeki işletme girdi maliyetlerinin yükselmesi nedeniyle gebe ve damızlık değeri taşıyan dişi hayvanların kesiminde artış görülmeye başlanmıştır. Bu bir iddia değil, bu Bakanlığınızın da kabul ettiği bir gerçek. Bakanlığınızın mart ayı sonunda veteriner hekimleri odalarına gönderdiği bir yazı var, aynen şöyle: “Son dönemlerde yapılan kontrollerde veteriner hekimlerin damızlık değeri taşımadığını gösterir raporunun uygun olmayan şekillerde verildiği tespit edilmiştir.” Hatta bir itiraf daha var; “Hayvansal üretimdeki artış, hayvan varlığındaki artışa kıyasla çok daha fazladır. Bu da hileli, sahte ürünün çoğaldığı anlamını da taşır.” Bunu söyleyen de Sayın Tarım Bakanı, itirazınız varsa Sayın Bakanın 30 Ekim 2022 tarihli Plan ve Bütçe Komisyonundaki toplantı tutanaklarında konuştuklarına bakabilirsiniz.

Bir besici, reforme olmayan dişi hayvanı neden keser? Daha anlaşılır bir şekilde ifade edelim: Bir besici süt alabileceği, doğumla sayısını artırabileceği ineğini neden keser? Bir nedeni olmalı. Siz de biliyorsunuz; mecburen, mecburen, mecburiyetten.

Aynı ayları baz alarak maliyet artışlarına bir bakalım. 2021 Kasım ayı ile 2022 Kasım aylarını dikkate alırsak, 1 litre çiğ süt üretim maliyetinde tam yüzde 155 artış olmuştur. Aynı dönemde yem fiyatları yüzde 191,6 artmış. Enerji maliyetlerindeki artışı zaten biliyorsunuz. Bir besici 1 litre sütü 10,5 liraya mal ediyor. Ulusal Süt Konseyi 14 Ekim 2022’den itibaren çiğ sütün litre başına tavsiye fiyatını 8,5 lira olarak açıkladı, siz de 50 kuruşluk bir destek lütfettiniz; oldu 9 lira. Destekleme rakamınız mayıs ayından 80 kuruş az, eylül ayından 30 kuruş fazla ama reklamlar ne?  “Çiğ süt desteğini 2,5 kat artırdık.” Peki, aynı açıklamayı mayıs ayında “Çiğ süt destekleme fiyatı 1 liraydı, 5 kat düşürüp 20 kuruşa indirdik.” diye niye açıklamıyorsunuz? Şimdi “20 kuruşa 30 kuruş ekledik, 50 kuruş oldu.” diye reklam yapıyorsunuz. Ne açıklanan çiğ süt tavsiye fiyatı ne de 50 kuruşluk destek damızlık niteliği taşıyan hayvanları kesime gitmekten kurtaramayacak.

Değerli milletvekilleri, bu ülkede bir yalan rüzgârı esiyor lakin bir de yaşanan gerçekler var, birileri yalan söylüyor. Ya “Yandım Allah.” diyen, “Hayvanlarımızı mecburen zararına satıyoruz.” diyen besici yalan söylüyor ya 1 litre sütün 20 lirayı, 1 kilo peynir fiyatının et fiyatını geçtiğini gösteren raflar, etiketler yalan söylüyor. Üstüne basarak uyarıyorum, cumhuriyet tarihinde ilk defa peynir fiyatları et fiyatlarını geçti. Ya Tarım Bakanlığı ya da onlara veri hazırlayan TÜİK yalan söylüyor. Kırmızı et üretimimiz 779 bin tondan 2 milyon tona, süt üretimimiz 8,4 milyon tondan yüzde 176 artışla 23,2 milyon tona çıkmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) – Sayın Başkanım tamamlıyorum.

Reklamlarla masa başında oynamak kolay. İsteyen istediği algıyı yapsın, isteyen istediği yalanı söylesin; gerçek ortada, herkes her şeyin farkında. Yalan söyleyen köylü, besici olamaz; yalan söyleyen sizin rakamlarınız, söyleten ise sizlersiniz. Yine de yanılmış olmayalım diye bu sorunu resmî olarak soruyoruz. Hem biz hem vatandaş doğrusunu öğrensin ama soru önergelerine cevap vermeme modasına Tarım Bakanı da uymuş olacak ki eylül ayında bu konuda Bakanlığınızca cevaplanmasını istediğim hiçbir soruya cevap verilmemiş. İktidarın resmî kurumlardan yapılan açıklamalara göre kâğıt üzerinde hayvan varlığının arttığı görülse de boşalan ahırlar ve kesilen hayvan varlığının sağlıklı sayımının yapılmaması hayvancılıkta gerçek politikalar oluşturulmasının önüne geçmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YASİN ÖZTÜRK (Devamla) - Bu politikaya devam ederseniz yakında ne besicimiz kalacak ne besleyecek hayvanımız. Hayvan yemini de kime yedirirsiniz artık bilemiyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Muazzez Orhan Işık konuşacak.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Dünya genelinde kapitalist düzenin neden olduğu kuraklık ve iklim krizi, genel ekonomi ve gıda alanındaki kriz tarım faaliyetlerini stratejik bir hâle getirmiştir. Türkiye’de de devam eden ekonomik krizin en çok etkilediği toplum kesimlerinden biri de çiftçilerdir. Tarım, hayvancılık ve balıkçılık alanında emek veren 2,5 milyon yurttaş ve aileleriyle birlikte milyonlarca kişi açlık ve yoksulluk sınırında yaşamakta, geçim sıkıntısı çekmektedir. Bu kriz ve yoksullukla mücadele etmek için tarım alanında doğayla uyumlu, üretimi artıran, toplum yararına ciddi bir politika üretmek gerekmektedir ancak Türkiye’de böyle bir tarım ve hayvancılık politikası yoktur. Tüm krizlere karşı çiftçilerin korunması ve desteklenmesi, kentleşme ve doğa tahribatına karşı tarım alanlarının korunması ve tarım faaliyetlerinin toplum sağlığına katkı sunması için kapsamlı bir tarım ve hayvancılık politikası oluşturulmalıdır. AKP’nin HES başta olmak üzere ekokırım politikaları çiftçilerin doğal kaynaklarını kurutmuştur. Özellikle bölge illerinde “güvenlik politikaları” adı altında uygulanan yayla ve mera yasaklarıyla hayvancılık bitirilmiştir. Halkı yoksulluğa mahkûm edip göçe zorlayarak bölgeyi insansızlaştırmak için bilinçli bir politika yürütülmektedir. Halkımızı köylerinden, doğal yaşam ve geçim ortamlarından koparmak, sosyal yardım ve kölelik koşullarına mahkûm etmek ve bunu siyasi olarak istismar etmek için yıllardır yürütülen bir politika var.

Değerli milletvekilleri, açlık sınırının 8 bin bandına yükseldiği ülkede hangi çiftçi 8 binin üzerinde bir sabit gelire sahiptir? Yem, tohum, gübre, elektrik ve mazot gibi temel girdi fiyatlarında yüzde 500’ün üzerinde zamlara maruz kalan çiftçiler kendi ürünlerine aynı oranda zam yapabilmiş midir? Geçinmek zorunda kalan milyonlarca çiftçi, borç, kredi ve fatura yükü altında hiperenflasyona ezdirilmektedir. TÜİK’i bile dikkate alırsak üretici enflasyonu yüzde 150’dir; halkın maruz kaldığı gerçek enflasyonun çok daha yüksek olduğunu hepimiz biliyoruz. Devlet kendi alacakları için yeniden değerleme oranını yüzde 123 olarak açıkladı, peki çiftçiye verilen destekler bu kadar arttı mı? Hayır. Tarım alanındaki uzman mesleklerin, veterinerlerin, tarım danışmanlarının, ziraat mühendislerinin işsiz kaldığı, üretimin bitirildiği, dışa bağımlı bir ülke hâline geldik. Tarım Bakanlığı, bir tarım danışmanına geçen yılın asgari ücreti kadar bile ücret vermiyor; bu mesleklerde eğitim almış kişiler geçinmek için bulabilirse ek bir iş yapmak zorunda kalıyor.

AKP, geldiği günden bugüne tarım alanını da ranta ve piyasaya açmak için her türlü politikayı uyguladı. Gıda tekellerinin önünü açtı, küçük ve orta ölçekli çiftçiliği yok etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Devamla) – AKP iktidara geldiğinde tarım istihdamı oranı yüzde 36’ydı şimdiyse yüzde 18’dir. AKP’den bu ülkeye ne hayır gelmiş ki çiftçisine, üreticisine de hayır gelsin. Bu bereketsiz iktidara karşı tüm çiftçilerin de hesap soracağı seçim günü yaklaşıyor. AKP politikaları çözüm adresi değil, krizin adresidir ve AKP’yi gönderdiğimizde, krizler son bulup ülkeye bereket gelecektir.

Bugün yine bir kumpasla milyonların iradesini gasbedeceksiniz. Semra Güzel, kadınların, Amed halkının ve milyonların iradesi ve temsilidir; bunu kafanıza iyi sokun. Semra Güzel, onurumuzdur, gururumuzdur. Verdiğiniz bu hukuksuz karar, halk nezdinde hükümsüzdür. Ne yaparsanız yapın, faşizminize boyun eğmedik, eğmeyeceğiz. Hiçbir şekilde boyun eğdiremediğiniz Semra Güzel’e ve zalim zulme karşı hakikat mücadelesi veren tüm yoldaşlarımıza selam olsun. Tüm halkımızı saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Ömer Fethi Gürer.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde uygulanan yanlış politikalarla ülkemizde tarım büyük bir darbe yedi. Bunun yansıması hayvancılıkta da görülüyor. Hayvan varlığı, bir yılda bir milyona yakın düştü çünkü süt inekleri kesime gitti, yem fiyatlarının artışı karşısında önlemler alınmadı. Şu anda kaliteli bir süt alabilmek için 50 kiloluk yeme 400 lira para ödemek zorunda. Bu durumda, küçük aile tipi işletmeler ve kırsaldaki ahırlar boşaldı çünkü gelir-gider dengesini karşılamadı; 1 litre süt aldığı hayvandan 1,5 kilo yem alabilecek düzenleme sağlanamadı. Bunun yansıması da büyük bir sıkıntıya yol açtı ve artık hayvancılık, ülkemizde gerçekten sorunlu hâle geldi. Bu anlamda bir meclis araştırması ihtiyaç ama başka bir risk daha var: Tosunlardan sonra düveler kesime gidiyor. Düvelerin kesime gitmesi demek, en az 3 yavrunun da o düveyle kesilmesi demek. Önümüzdeki süreçte yaşanacak sorunlar bu nedenle daha da artacak. Yurt dışından, Uruguay’dan, Brezilya’dan, Çekya’dan, Almanya’dan, Avustralya’dan hayvanlar getirildi; Jersey, Şarole, Angus, Limuzin, Simental, Holstein, Montofon ahırlardaki hayvanlarımız oldu ama o hayvanlar beslenme şartlarını sağlamadığı için de süt ve et verimi düşük oldu. Bir de şimdi, bu hayvanlardan elde edilen düvelerin kesime gitmesi demek, Türkiye'de hayvancılığın gelecekte daha sorunlu olması demek.

Arkadaşlar, hayvancılık zor bir iş; yirmi dört saat hayvanlarla ilgilenmek zorundasınız, bayramınız yok, tatiliniz yok, yılbaşınız yok. Hayvancılık yapan insanları takdir edip desteklemek lazım ama nedense Adalet ve Kalkınma Partisinin tarım politikalarına bakışı yok edişe doğru götürüyor ülkeyi; bu anlamda sıkıntılar artıyor.

Bakınız, TÜİK verilerine de yansıdı, süt ve sütten mamul ürünlerin üretiminde düşme var. Bunun rafa yansıması demek, vatandaşın daha pahalıya ürün alması demek. Bir yıl önce kilosu 5 lira olan yoğurt 25 liraya çıkmış, bir yıl önce kilosu 60 lira olan tereyağı 197 liraya çıkmış, bir yıl önce kilosu 20-30 lira aralığında olan peynirin bugün en düşük fiyatı 100 lira. Raftaki sütün fiyatı 30 liraya çıkmış ama çiğ süt üreticisi yılbaşında litresini 4 lira 70 kuruştan verdiği sütü şu anda 8,5 liradan satmaya çalışıyor; onu da sanayici, yem fiyatını artıran sanayici fiyatı baskılayarak daha düşük fiyatla almaya çalışıyor. Böyle olunca, hayvancılık yapanlar, önemli ölçüde gelir daralması nedeniyle hayvancılıktan kopmaya başladılar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Ahır giderleri arttı; veterineri var, bakımı var, elektriği var, akaryakıt, mazot giderleri var ama esas gider, yüzde 70’i oluşturan yem giderleri. Siyasi iktidar, göz göre göre gebe ve süt hayvanlarının kesimini seyretti, müdahale etmedi. Nasıl ki yurt dışından ithal buğday getiriyorsunuz, sanayiciye un ve makarna yapıp yurt dışına satsın diye 2.500 liraya yakın tonda indirim yapıyorsunuz, bir yem ofisi kurun, yem ofisinde hayvancılık yapan, özellikle küçük aile tipi işletmelere destek verin, onların da yem konusunda yaşadığı sıkıntıyı giderin. Destek diye verdikleriniz onların ihtiyaçlarını karşılamıyor. Gittiğimiz köylerde görüyoruz, artık ahırlar boşalmış ve kırsalda son kalanlar da büyük kentlerde çalışmaya gidiyor; bu, sürdürülebilir bir durum değil.

Meclis araştırmasını destekliyoruz. Hayvancılığın sorunlarına sahip çıkılmasını diliyor, teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Yunus Kılıç.

Sayın Kılıç, buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) – Sayın Başkan, saygıdeğer milletvekilleri; bilinmelidir ki Kurtuluş Savaşı’na giden başarıda Çanakkale Zaferi’nin büyük bir payı var ama biz biliyoruz ki ona giden zaferde de Sarıkamış şehitlerinin yiğitliği, kahramanlığı var. Hepsini saygıyla anıyor, anma etkinliklerimize buradan sizi ve bütün vatandaşlarımızı davet ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, son iki yılda, özellikle dünyada girdi maliyetlerinin artması, yem fiyatlarının artması, mazotun, gübrenin artması elbette çiftçilikte girdi maliyetlerinin çok büyük bir oranda yükselmesine sebep oldu, bu gerçek. Tabii ki burada en fazla etkilenen özellikle süt üreticiliği yapan çiftçilerimiz oluyor çünkü piyasa dalgalanmalarından en fazla etkilenen grup da onlardır. Geçen yıl Türkiye’de yem maliyetleri yüzde 140 arttı saygıdeğer milletvekilleri ve geçen yıl ekim ayından bu yılki ekim ayına kadar süt fiyatlarında da yüzde 265’lik bir fiyat artışı oldu yani Ulusal Süt Konseyi’nin belirlediği fiyat 3 lira 20 kuruştan şu anda 8,5 liraya çıktı. Ayrıca, Ömer Bey de gayet iyi biliyor ki üreticinin sanayiciye şu anda satmış olduğu süt 9 lirada da durmuyor, 11,5-12 liradan sanayiciye üreticimiz süt satabiliyor.

Dünyada kabul edilen bir şey vardır saygıdeğer milletvekilleri, rakamları şöyle eğerek, bükerek, takla attırarak bir şeye ulaşamazsınız. Sütte 1,5 paritesi, ette 20 parite vardır yani 1 kilo süt satacaksınız, 1,5 kilo yem alabileceksiniz, yine 1 kilo et satacaksınız 20 kilo yem alabileceksiniz; bu çok önemli. Şu anda, bu iki yılın sonunda, sıkıntılı zamanlardan sonra doğrusunu kabul etmek lazım süt ineklerimizde, süt hayvanlarımızda kesime giden sayısı biraz arttı. Kabul edilebilir sayı yüzde 16-17’dir, 26’lara kadar çıktı ama sevinerek görüyoruz ki süt fiyatlarının dengeye oturmasıyla beraber bu rakam şu anda, kasım ayında yeniden yüzde 18’lere kadar düştü.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Açığı nasıl kapatacağız?

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Geçen yıl süt ineklerinden azalan sayı toplamda sadece 180 bindir yani yüzde 1,4 kadar düşük bir rakamdır. Kasım ayıyla beraber bu rakam tekrar yükselişe geçiyor ve süt miktarımızı da biliyorsunuz 8,5 milyon tondan 23,5 milyon tona biz çıkardık. Son aylarda yüzde 3,3’lük bir düşüş var ama aralık ayındaki doğumlarla beraber…

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Kayıt altına aldınız, siz çıkarmadınız.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - …bu rakamın süt fiyatlarının da dengelenmesiyle beraber yeniden yükseleceğini buradan görmemiz lazım.

Saygıdeğer milletvekilleri, özellikle bir şeyi daha hatırlatmam lazım…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Bakın, süt üretimimiz aslında Türkiye’de 2002’den bugüne kadar yüzde 170’den fazla arttı. Çok önemli bir rakam vereyim ben size: 2010 yılında sadece 160 milyon dolarlık ithalat yaparken arkadaşlar, karşılığında 300 milyon dolarlık ihracat yapıyorduk süt ve süt ürünlerinde. Bugün, bakın, ithalatımız 58 milyon dolara kadar düştü ama süt ve süt ürünlerindeki ihracatımız 550 milyon doları geçti.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Halk aç; siz ithalat, ihracattan bahsediyorsunuz.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Yani 500 milyon dolarlık süt üretimimizde ve ihracatımızda artış var ve cari açığımıza ciddi bir katkı yapıyor.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Halk yiyemiyor, halk, halk.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Halk gıdaya erişemiyor.

YUNUS KILIÇ (Devamla) – Ben süt üretimimizin özellikle aralık ayından sonra eski rakamlarına ulaşacağını, şu anda iki yıldan sonra ilk defa üreticimizin et-süt paritesi, et-yem paritesi noktasında mutlu olduğunu bilmenizi istiyorum ve hayvan varlığımız da her geçen gün yeniden eski sayılarını yakalayarak artacak. Yirmi yıldır olduğu gibi, yine çiftçimizin yanında olmaya AK PARTİ devam edecektir.

Hepinizi saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum… Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, adımı anarak yanlış bilgi verdiğimi söyledi, onu benim düzeltmem lazım, adımı anarak söyledi.

HAKAN ÇAVUŞOĞLU (Bursa) – “Sen de gayet iyi biliyorsun…” dedi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – “Ömer Bey biliyor.” dedi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Rakamları eğip bükerek…” dedi.

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir dinleyeyim ben, bir dakika. Fethi Bey ilk defa bir sataşmadan söz istiyor.

Evet Fethi Bey, buyurun.

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Rakamları eğip bükerek bilgi verdiğimi ima etti.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Hayır, ona özel söylemedi efendim.

BAŞKAN – Söyledi, doğru.

Size kürsüden iki dakika söz vereceğim.

TAMER DAĞLI (Adana) – Başkanım, tekrar sataşmasın ama.

BAŞKAN – Sayın Gürer’e serbest.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Biraz evvel konuşmacı yaptığı açıklamada süt fiyatlarıyla ilgili değerlendirme yaparken kamuoyuna yanlış bir bilgilendirmede bulundu. Çünkü kırsaldaki durumu hemen hemen her hafta oralara gidip konuşan, geçen hafta da Ankara'nın Tulumtaş’ında yine besici arkadaşlarımızla beraber olan bir milletvekili olarak belirtmek isterim ki süt toplayıcıları var, aracılar. Yani aracılar, kırsalda 10-20 aralığında hayvanı olana gidip sütü alır ondan sonra onlar fabrikaya götürür. Şu anda, aracıların da kendi gelirlerini dengelemek için sütün litresini 8,5 liradan alıp sanayiciye götürüyorlar. Böyle olunca, çiftçimiz yani besicimiz, süt inekçiliği yapan kişinin geliri baskılanıyor. Ayrıca, sütün içeriği de dikkate alınarak daha düşük fiyatlar uygulandığı zaman para kazanamıyor. Şimdi, süt inekçiliği yapan diyor ki: “Ne kadar yem verirsem o kadar süt alıyorum.” Özünde verim artsa süt artacak, geliri düzene girecek ama şu an önemli bölümü ineğini satmış, kesime vermiş ya da gebeyken hayvanını kestirmiş durumda. Yaşanan sorunu görmek gerekiyor. Bu bağlamda, TÜİK'in verilerine de bakarsanız sütten ve süt mamullerinden elde edilen verilerin de ciddi anlamda düştüğünü görürsünüz bu da inek varlığının dışında, hayvan varlığında giderek düşüşe de işaret ediyor.

Süre yetmedi, lop et ithaline başladık; geçmişte lop etten dolayı ülkemize hastalıklı etin de geldiği Bakanlık açıklamalarında yer alıyor. Karkas etin içeriğini bilirsiniz ama lop etinkini dört ayda öğrenirsiniz, bu daha riskli. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sağ olun Sayın Gürer.

 

 

 

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

22/12/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/12/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Hakkı Saruhan Oluç

İstanbul

Grup Başkan Vekili

Öneri:

22 Aralık 2022 tarihinde Şırnak Milletvekili Hüseyin Kaçmaz ve arkadaşları tarafından, Roboski katliamının tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (23154 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/12/2022 Perşembe günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Kaçmaz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; (…)(*) diyor Roboskili bir anne yani “Roboski’de zaman akmıyor, her şey ve herkes 28 Aralık 2011’den beri donmuş ve durmuş durumda. Biliyoruz, gidenler geri gelmeyecek ama aileler ve herkes adalet istiyor, yalnızca adalet. Çünkü yalnızca adalet acılarımızı hafifletebilir.” diyor Roboski mağduru anne. Roboski'de 19’u çocuk, 34 yoksul Kürt köylüsü savaş uçaklarınca katledildi. Karker Encü, Seyithan Encü, Nadir Alma, Mehmet Ali Tosun, Şervan Encü, Nevzat Encü, Osman Kaplan, Özcan Uysal, Selim Encü, Vedat Encü, Muhammet Encü, Mahsum Encü, Bilal Encü, Erkan Encü, Hüsnü Encü, Savaş Encü, Cihan Encü, Cemal Encü, Serhat Encü, Hamza Encü, Celal Encü, Şeraffettin Encü, Selam Encü, Bedran Encü, Fadıl Encü, Hüseyin Encü, Aslan Encü, Şıvan Encü, Orhan Encü, Zeydan Encü, Salih Encü, Yüksel Ürek, Adem Ant ve Salih Ürek. (HDP sıralarından alkışlar) Bu saydığım 34 isim, 34 insan, 34 can, 34 çocuk, eş, dost, arkadaş bu ülkenin savaş uçaklarınca bombalanarak katledildi.

Şırnak'taki yoksul Kürt köylülerin ilk katledilmesi olayı değildi bu. 94’te de Kuşkonar ve Koçağılı köylerinde yine savaş uçaklarınca 38 yoksul Kürt köylüsü bombalanarak katledilmişti.

Bilal Encü 16 yaşındaydı, gözleri görmeyen babası Ahmet Encü'ye yardım ediyordu, katliam günü okuldan çıkıp gitmişti. Yine, Özcan Encü 18 yaşındaydı, ailesinin bankadan çektiği krediyi ödeyebilmek için lise 2’den okulu bırakıp bu şekilde çalışmak zorunda kalmıştı. Yine, Erkan Encü 13 yaşındaydı. Hüsnü Encü 20, kardeşi Savaş Encü 14 yaşındaydı. Hepsinin ayrı ayrı hikâyesi var, kimisi telefonuna kontör alabilmek için, kimisi kardeşine ayakkabı alabilmek için, kimisi de gireceği sınavın parasını ödeyebilmek için, 25 lira, 50 lira için o sınırda, o soğukta, karda, boranda, tipide yoksul bırakılan bu Kürt çocukları, sınırı geçmiş ve askerlerin bilgisi dâhilinde yıllardır bu şekilde geçiyorken o akşam bir bilgi dâhilinde, bir grup içerisinde Bahoz Erdal'ın da olduğu söylenerek bir talimat verilmişti. Daha önce “Çocuk da olsa, kadın da olsa gereği yapılacaktır.” diyenler nasıl bu talimatı vermişse, o günde eğer Bahoz Erdal varsa, diğer yoksul Kürt köylüleri, Kürt çocukları da varsa “Gereken yapılsın.” demişti. Daha sonrasında, 34 Kürt köylüsünün katledilmesinden sonra dönemin Başbakanı Erdoğan “Bu katliam Ankara'nın karanlık dehlizlerinde kaybolmayacak.” dedi ama kendi karanlığı içerisinde kendisi bunu unutturdu çünkü beş ay sonra aksi yönde, neredeyse bombalamayı yapanları takdir edecek şekilde bir açıklama yapmıştı. Sorumlular on bir yıl geçmesine rağmen bulunmadı, on bir yıldır bu acılar taze. Bu görseller vicdanı olan herkesin hafızasına kazındı; katledilen 34 yoksul Kürt köylüsü. “On bir yıl geçti ama katliam daha şimdi olmuş gibi. Yaramız kanıyor, yüreğimiz parçalanıyor, dün gece kar yağdı ve yine yüreğimiz parçalandı, yine çocuklarımızın katlini hatırladık çünkü çocuklarımızı, sevdiklerimizi böyle karlı bir günde savaş uçaklarıyla paramparça ettiler.” Bunu diyen bir baba, hâlen bu acıyı taze bir şekilde taşıyor. Yine, birçok ailenin bu konudaki hatıraları var. Puşisini saklayan -paramparça olmuş kan ve barut içerisindeki- annelerin hikâyeleri ve paramparça olmuş cenazelerin katır sırtında taşındığı bir gerçek. Ve bu iktidar bugüne kadar bunların sorumlularını açığa çıkarmadı, aksine kolladı ve neredeyse takdir etti.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Dediğimiz gibi 34 yoksul Kürt köylüsü katledildi; bir özür bile dilenmedi, bir mahcubiyet bile duyulmadı, bir sorumlu dahi yargılanmadı. Bu, vicdansızlık; bu, insafsızlık; bu, düşmanlık değil de nedir? Yakın zamanda Ferhat Encü’ye kaldırılan o el de, Zeynep Anne’nin  elini büken o el de yine bu bombayı atan elle aynı eldi, Kürdü inkâr eden eldi, Kürde düşmanlık besleyen eldi, bu el Kürdü ve onun yanında yer alanları hedef alan eldi.

Roboski’ye adalet gelmeden Türkiye’ye adalet gelmez. Yaşadıklarımızın kaynağı devlet şiddeti, cezasızlık, savaş gerçeği ve adaletin olmayışıdır. Kürt meselesini çözmeyen bir Türkiye bölgede hiçbir sorunu halledemez; Kürt meselesini çözmeyen bir Türkiye, kendisiyle sorunlarını çözmeyen bir Türkiye kazanamaz ve ilerleyemez.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Levent Gök…

Sayın Gök, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 34 çocuk, 34 parçalanmış beden, 34 anne, 34 baba, onlarca kardeş, onlarca abla, dayı, yeğen ve 1 köy; tam on bir yıldır yas tutuyorlar, adalet bekliyorlar. Adaletin gelmesi niye gecikiyor Roboski’de ve niçin gelmiyor? Olay bilinmeyen bir olay mı? Recep Tayyip Erdoğan “Karanlık dehlizlerde kalmayacak.” sözünü vermedi mi ailelere? Verdi ama olay karanlık dehlizlerde miydi acaba?

Değerli milletvekilleri, Uludere Roboski olayı karanlık bir olay değildir, çok berrak bir olaydır, sorumluları bellidir. On bir yıldır televizyonlarda, gazetelerde, Mecliste anlatıyoruz; bugün bir kez daha anlatıyorum, sorumluları ifade ediyorum: Uludere olayında, Roboski’de devletin en üst kademesi sorumludur. O gün hava harekâtının kararı alınırken şimdiki Genelkurmay Başkanı Yaşar Güler sorumludur, şimdiki Millî Savunma Bakanı Hulusi Akar sorumludur, hava harekâtını Genelkurmayda birlikte aldılar ve onaylatmak için de Millî Güvenlik Kurulunda bulunan Genelkurmay Başkanı Necdet Özel’e bildirdiler. Milli Güvenlik Kurulu sorumludur, Necdet Özel sorumludur, MİT sorumludur. MİT’in en tepesindeki isim Millî Güvenlik Kurulunu o anda arayarak Fehman Hüseyin isimli bir PKK’lının kaçakçıların içine girdiğini belirtmiş ve hava harekâtının bütün kararları devletin en üst kademesince birlikte alınmıştır. Dolayısıyla devletin tüm üst kademesinin sorumluluğunda olan, herkesin bildiği bir olayı konuşuyoruz. Olaydan tam üç yıl sonra zamanın İçişleri Bakanı ve Millî Güvenlik Kurulu üyesi İdris Naim Şahin burada Meclise geldi ve bir basın toplantısı yaptı, şunları söyledi: “Devlet neyin ne olduğunu biliyordu. O hadisenin istihbarat kaynağı MİT’ti. Son anda MİT’ten gelen bir üst düzey talep üzerine bu harekât gerçekleştirildi.” derken vicdanının sesi oldu İdris Naim Şahin.

Değerli milletvekilleri, devletin tüm tepe noktasının sorumluluğu olan bu olayla yüzleşmedikçe 34 çocuğumuzun vücutları ilk günkü gibi o soğukla buluşmaya devam edecekler. Bu olay, devletin yüzleşmesi gereken bir hadisedir ve bu olayda bütün sorumlular çok açık ve nettir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

LEVENT GÖK (Devamla) – Bu konuda yıllardır söylediklerimizi tekrarlıyoruz: Bu olayı elbette ortaya çıkaracağız ve sorumluların -neden böyle davrandıklarının- adalet önünde hesap vermesini sağlayacağız. Kimdir o Millî Güvenlik Kuruluna son anda istihbarat veren en üst düzeydeki MİT yetkilisi, kim verebilir bu yetkiyi? Benim bildiğim en üst düzey MİT yetkilisi Hakan Fidan’dır. Hakan Fidan mı vermiştir, kim vermiştir? Bunların hepsi ortada. Bilinmeyen olayı konuşmuyoruz, bilinen bir olayı konuşuyoruz; bilinen bir olayın karartıldığı, soğutulduğu ve unutturulmaya çalışıldığı bir süreci konuşuyoruz ama o 34 kardeşimiz bilsin ki bu olayı asla unutmadık, unutturmayacağız ve mutlaka hesabını soracağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Abdullah Güler.

AK PARTİ GRUBU ADINA ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; AK PARTİ grubumuz adına HDP grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Bugün 108’inci yıl dönümü, Sarıkamış’ta şehit olan kahraman askerlerimizi de, Mehmetçik’imizi de buradan rahmetle ve minnetle yâd ediyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, biraz önce değerli hatipleri dinledik. 28 Aralık 2011 günü Şırnak ili Uludere ilçesi Gülyazı köyü Irak sınırında gerçekleşen ve 34 vatandaşımızın ölümüyle sonuçlanan bir olay meydana geldiğini biliyoruz.

NURAN İMİR (Şırnak) – Katliam, katliam, olay değil.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Katliam yapıldı.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Çok acı, derinden bizi üzen bir olaydır. Orada vefat eden kardeşlerimizi, vatandaşlarımızı rahmetle yâd ediyorum. Tabii burada biraz önceki değerli hatip özellikle Kürt vurgusu adı üzerinde ifadeler etmeye çalıştı. Eğer bir Kürt vurgusu üzerinden bazı şeyleri ifade edeceksek ben 1996-97 yılında Siirt’in Şirvan ilçesinde bir asteğmen olarak görev yaptım.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Roboski’den bahset, Roboski’den.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hesap ver, hesap.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Oranın belli köylerindeki çoluk çocuk, kadın demeden katledilen kardeşlerimizi de buradan yâd ediyorum.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Roboski’den bahset. Onlar bu ülkeyi yönetmiyor, siz yönetiyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Roboski, Roboski…

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Eli kanlı cinayet şebekesinin katlettiği insanlarımızı da vatandaşlarımızı da buradan yâd ediyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Her zaman aynı şey, dolandır, dolandır.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞRU (Kocaeli) – Diyeceğin bir şey yok.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Yine, Erzurum’da ziyaretimizde Çat ilçesi Yavi köyündeki 33 vatandaşımızı katleden cinayet şebekesini de buradan lanetliyorum.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hikâye anlatma, hikâye anlatma, hesap ver.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Bazı olayları anlatırken Kürt kardeşlerimiz üzerinden siyaset yapmayı da buradan yadırgadığımı ifade etmek istiyorum.

NURAN İMİR (Şırnak) – Katırların ayaklarına saplandı adaletiniz.

BAŞKAN – Arkadaşlar, neye itiraz ediyorsunuz, lütfen.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Değerli milletvekilleri, 28 Aralık 2011 günü meydana gelen bu acı gün, acı olay üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi derhâl harekete geçmiştir

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Roboski’den haber ver.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hikâye anlatma. Hesap ver, hesap.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Niye bağırıyorsunuz?

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – …ve İnsan Hakları Komisyonumuz kendi alt…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Devam et ya.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Koro hâlinde bağırmayın, dinleyin ya.

NURAN İMİR (İzmir) – Sizin adaletiniz katırların ayaklarına saplandı.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Hesap verin, hesap.

NURAN İMİR (İzmir) – Roboski’nin hesabını vereceksiniz.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Ya, arkadaşlar…

BAŞKAN – Sayın Güler, siz devam edin.

NURAN İMİR (İzmir) – Adaletiniz katırların ayağındadır.

BAŞKAN – Sayın Oluç, gruba biraz şey yapın, lütfen…

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Arkadaşlar, Türkiye Büyük Millet Meclisi olayın üzerinden çok bir zaman geçmeden, iki hafta sonra…

NURAN İMİR (İzmir) – Roboski’nin hesabını vereceksiniz.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – …9 Ocak 2012’de İnsan Hakları Komisyonunun bünyesinde alt komisyon kurarak bütün grubu bulunan muhalefet milletvekilleri dâhil derhâl olayın meydana geldiği yere gitmişlerdir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ee, sonuç?

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Orada görev yapan askerî görevliler, o gün, olay günü orada olmayan muhtar dâhil…

NURAN İMİR (İzmir) – Sonucu söyle, sonucu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (İzmir) – Kim hesap verdi? Hakan Fidan nerede?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kimi yargıladınız, kimi? Sonra hepsine takipsizlik verdiniz, sonra takipsizlik çıktı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – …herkesi dinlemişlerdir ve 84 sayfadan ibaret raporunu Türkiye Büyük Millet Meclisine arz etmişlerdir. Bakın, değerli arkadaşlar, bu olay üzerine hem idare hem cezai yönden hem de Türkiye Büyük Millet Meclisi açısından araştırma komisyonu olarak gerekli tahkikat yapılmıştır.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Kim verdi bu kararı, kim verdi? Kim talimat verdi; onu söyle.

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Bakın, bu süreçle, yargı süreçleriyle beraber şu anda hem Uludere Cumhuriyet Başsavcılığına hem de Anayasa Mahkememize yeniden delil ve bulgu açısından başvuru vardır.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Ya, ne yargısı? Talimatlı yargı… On yıl geçti, on yıl. Hesap ver, hesap.

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Kime ceza verildi?

ABDULLAH GÜLER (Devamla) – Lütfen bu süreçlerin beklenilmesini ben sizlerden rica ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Böyle kaçarsın işte, hesap veremeyince böyle kaçarsın.

MUAZZEZ ORHAN IŞIK (Van) – Vicdanınız bu kadar.

BAŞKAN - Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

 

 

 

Sayın Oluç, buyurun.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Sataşmadım Başkanım ben.

BAŞKAN – Efendim?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kimseye sataşmadım ben.

BAŞKAN – Kürsüden söz vermedim Sayın Güler, farkındaysanız 60’a göre yerinden söz verdim Sayın Grup Başkan Vekiline.

OSMAN AŞKIN BAK (Rize) – 60’a göre yerinden verdi. Uygulamanız doğrudur Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Bak, sağ olun desteğiniz için.

Sayın Oluç, buyurun.

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller; bu Roboski’de yaşanmış olan ağır katliamı biz burada her yıl konuşuyoruz, sadece yıl dönümünde değil, başka zamanlarda da konuşuyoruz, konuşmaya da devam edeceğiz çünkü gerçekten çok ağır bir katliam yaşandı. Bu katliamın emrini verenlerden, uygulayanlardan, bunu planlayanlardan hiçbiri herhangi bir ceza almadı bugüne kadar; on bir yıl geçti, on bir yıl. Evet, Mecliste bir araştırma komisyonu kuruldu, doğru; bir rapor ortaya çıktı, doğru.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – O Komisyonun içinde bizim arkadaşlarımız da çalıştı, şerhlerini de düştüler, doğru ama en ufak bir ceza almadı hiç kimse ve şu anda aslında Roboski’de o emri vermiş ve uygulamış olanlar hâlâ görev başında ve yetkili pozisyondalar; bunu konuşmak istiyoruz. Neden hâlâ cezasızlık politikası devam ediyor; bu araştırılsın istiyoruz, siz buna yanaşmıyorsunuz. Sayın hatip ölümleri yarıştırıyor ya. Ölüm yarıştırılır mı? Yani acılarımızı bile ortak bir şekilde konuşamayacak bir durumdaysak böyle bir şey olabilir mi? En ufak bir üzgünlük olmayacaksa, en ufak bir özür dilenmeyecekse nasıl olur da acımızı, sevincimizi birlikte yaşıyor olabileceğiz?

Sayın Hatip, gerçekten vahim bir durum bu sizin yaptığınız. Dolayısıyla, on bir yıl sonra hâlâ bu konuşmaların yapılıyor olması aslında çok acı veren bir şeydir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Son cümleniz, lütfen.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bir kez daha Roboski'de yaşayan herkesin ama sadece Roboski'de değil Kürt coğrafyasında yaşayan herkesin kalbini kanatıyorsunuz, vicdanını kanatıyorsunuz bu yaklaşımınızla.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kürt coğrafyası diye bir yer yok, Türkiye Cumhuriyeti var.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Başkanım, benden özür dilesinler.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Aslında iyi oluyor belki de sizin bu konuşmayı yapmış olmanız ve ölümleri yarıştırıyor olmanız.

İyi oluyor. (HDP sıralarından alkışlar)

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Benden özür dileyeceksiniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Çık orada konuş, konuşma!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Benden özür dileyeceksiniz!

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Çıkıp orada konuş!

 

 

 

 

BAŞKAN – Evet, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

 

 

 

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/12/2022 Perşembe günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

Özgür Özel

Manisa

Grup Başkan Vekili

Öneri:

Tokat Milletvekili Kadim Durmaz ve arkadaşları tarafından Tokat ilindeki işsizliğin nedenlerinin araştırılarak işsizlik sebebiyle ortaya çıkan sorunların tespiti, işsizlik sorununun çözüme kavuşması ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla 18/5/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan 3352 sıra no.lu Meclis Araştırması Önergesi’nin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/12/2022 tarihinde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Kadim Durmaz.

Buyurun Sayın Durmaz. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA KADİM DURMAZ (Tokat) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri ve bizleri televizyonları başında izleyen aziz milletimiz; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Tabii, bugün, tarihte hepimizin yüreğini acıtan, acısı da devam eden, sayıları yüz binleri bulan Sarıkamış şehitlerinin 108’inci yıl dönümü; Cenab-ı Hak böyle acılı günleri bu millete bir kez daha yaşatmasın. Yine, ülkemizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün Erzurum ve Sivas Kongresi’nden sonra, Ankara'ya gelmeden Hacı Bektaş'a yaptığı ziyaretin de 103’üncü yılı.

Tabii, Tokat, birçoğunuz bilirsiniz ama kısaca söylemekte de bir beis görmüyorum, Karadeniz ile İç Anadolu'nun geçiş noktasında, 1.100 rakımdan 700’e inen, 600 rakımdan 500’e inen, 330’dan 185 rakıma kadar inen üç kıymetli büyük ovanın da bulunduğu bir kent. Şimdi, bu kent, son on-on beş yılın göç şampiyonu oluyor ise, bu kentte yaşayan nüfusun 1,5 katı doymak için kendini gurbete atıyorsa bu konunun incelenmesi lazım; belki buradan ülkemiz adına da önemli bir çıkış kaynağı yakalayabiliriz. Çalışma hakkı için Anayasa'nın 49’uncu maddesinde “Devlet, çalışanların hayat seviyesini yükseltmek, çalışma hayatını geliştirmek için çalışanları ve işsizleri korumak, çalışmayı desteklemek, işsizliği önlemeye elverişli ekonomik bir ortamı yaratmak ve çalışma barışını sağlamak için gerekli tedbirleri alır.” diyor. Gerçi ortada Anayasa'yı tanımayan, kale almayan, güç zehirlenmesindeki bir iktidar var ama biz bunu söylemekte de bir beis görmüyoruz. Anayasa'mızın güvence altına aldığı çalışma hakkı, ne yazık ki AK PARTİ iktidarıyla birlikte, ülkenin her köşesinde gençlerin, kadınların toplumun en önemli sorunu hâline gelmeye devam ediyor. Özellikle genç işsizlikteki artış gençlerimizi gelecekten umut edemez hâle getirdi. İşsizliği bitireceğiz vaadiyle yola çıkan AK PARTİ’nin ortaya çıkardığı tabloya şöyle bir bakalım.

Türkiye’de işsiz sayısı 8 milyona dayandı; atanamayan öğretmenler, hemşireler, ziraat mühendisleri, engelliler, veterinerler ve birçok meslek erbapları. Üniversitelerin sayısını artırmakla işsizlerin tahsilini sadece bir dört yıl daha artırarak, bu ülkede planlama yapmadığınız için sağlıklı bir sonuca varamıyoruz. Yirmi yıllık AK PARTİ iktidarıyla gelinen noktada ülkenin gençleri geleceğini yurt dışında arıyor. Yetişmiş insan gücü, akademisyenler bir bir ülkeyi terk etmek zorunda kalıyor yani her 4 gençten biri, bırakınız yurt içinde göçü, yurt dışında yaşamak istiyor. Gençlerin yüzde 96’sı mutsuz, yüzde 82,4’ü hayat standartlarından memnun değil, yüzde 66’sı gelecekten umutsuz, yüzde 27’si ülkesini değiştirmek istiyor. Yıl başından bu yana -sadece bir meslek erbaplarından örnek vereceğim- 700 bilgisayar mühendisi ve yazılımcısı ne acı ki ihtiyacımız olduğu hâlde yurt dışına göçtü. Sadece 2021’den bugüne kadar 2.417 doktorumuz yurt dışına gitmek zorunda kaldı.

Ey AKP ve MHP, gençlerimizi kaybediyoruz, haberiniz var mı?

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Var var; kaybetmiyoruz, kazanıyoruz.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Ülkedeki atmosfer Tokat’ta da aynı. Tarımsal üretim ve hayvancılık politika olarak görülüp millî bir ortak anlayışla görüşülmediği için bu kıymetli ovalarda üretemeyen insanlar kendilerini gurbete attı ve tıpkı Ali Kızıltuğ’un dediği gibi “Bir ev orada, bir ev karşıda kalmış; hele sorun bizim komşular ne olmuş? Kırk senelik ağaç kurumuş kalmış, bizim köye benzemiyor gel hele.” İşte, yaklaşık olarak 614 köyü, 315 de mahalle muhtarlığı olan Tokat’ı memleket evlatları bir bir -hani, o Kınalı Ali’nin toprağında yetişen onbeşliler- terk etmek zorunda kalıyor. 

Bir grup önerisiyle bugün buradayız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –

KADİM DURMAZ (Devamla) – Şu anda Tokat’ı Parlamentoda temsil eden Grup Başkan Vekili, diğer 2 milletvekilimiz ve 5 milletvekili olarak buradayız. İnanıyorum, arkadaşlar da buna destek verecektir. Biz bu araştırma önerisinin her birinizin kıymetli oylarıyla oluşturacağımız heyetle araştırılacağına, belki, Hükûmete az kalan ömründe de yol haritası vereceğimize inanıyorum ve desteklerinizi bekliyor; yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın İbrahim Halil Oral.

Sayın Oral, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun Tokat ilindeki işsizliğin sebeplerinin araştırılması hakkındaki grup önerisi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, asgari ücretin 8.500 Türk lirası olarak açıklanmasının hemen akabinde işsizlikle alakalı bir önergeyi görüşüyor olmamız son derece önemlidir çünkü Türk milleti asgari ücret ve işsizlik arasında sıkıştırılmış, bir ekonomik zulüm düzenine mahkûm edilmiştir. Memurlarımızı dışarıda bıraktığımızda işçilerimizin yüzde 60’dan fazlası asgari ücretli çalışmaktadır. Asgari ücret adının anlamını çoktan kaybetmiştir. Şirketlere maaş dikte etmekten öteye gitmemektedir. Bu enflasyonla 8.500 liranın bile bir kıymeti olamayacağını birkaç ay içinde göreceğiz. Bu ekonomik şartlarda gözlerin içi ışıldayan tek kişi ise Sayın Nebati’dir. Türk milletinin ise gözlerinin feri sönmüştür.

VEDAT DEMİRÖZ (İstanbul) – Açılış yapıldı, açılış, Bitlis’te. 1,5 milyar liralık viyadük yaptık, 1,5 milyar.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Saygıdeğer milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu bu önergede Tokat’ı vurgulamıştır ancak Tokat örneği gibi pek çok örnek İç Anadolu Bölgemizde ve kıyı bölgelerimizin iç kesimlerinde yer alan illerimizde de mevcuttur. Bunun sebebi ise Anadolu'nun yeterli yatırım almamasıdır. Bütçe görüşmelerinde bu örneği doğrudan Ankara üzerinden vermiştim. Başkent bile artık göç almayan, ülkemizin gayrisafi yurt içi hasılasına katkı yapamayan bir hâle gelmişse Tokat, Yozgat, Çorum, Çankırı’yı düşünemiyoruz çünkü bu bölgeye yatırım gelmemektedir. Selçuklu coğrafyası âdeta kaderine terk edilmiştir. Grup Başkan Vekilimiz Sayın Erhan Usta bütçe görüşmelerinde çok güzel bir tespitte bulunmuştu, dedi ki: “Bütçe kapsamında yirmi yılda 2 trilyon 600 milyar dolar vergi toplanmış, bunun sadece 300 milyar doları yatırımlarda kullanılmıştır yani sadece yüzde 11, özelleştirmelerden sattığımızın bile altındadır bu rakam, işte asıl sebep budur. Memlekette söylediğinin aksine yatırım yoktur; devlet Tokat’a, İç Anadolu’ya yeterince yatırım yapmamakta, yeterince teşvik verememektedir. Bu ekonomik cehennemde kim iş bulacaktır, kim dükkân açacaktır ve kim işçi istihdam edecektir?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Beştepe’de oturanlar, Tokat’ı, Yozgat’ı, Aksaray’ı ve hatta Ankara’yı unutmuşlardır. İnsanımız artık refahın ne olduğunu, rahat yaşamanın ne olduğunu bile unutmuştur. Ama az kaldı, üretimle, istihdamla…

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Beştepe, Tokat’a havaalanı yaptı, açılışa geldi, açılışa.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – …yatırımla Türkiye’yi büyütecek düzeni sağlamak için var gücümüzle çalışacağız.

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Ankara’da oturmadı, havaalanının açılışına Tokat’a geldi.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bu nedenle grup önerisini desteklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Yozgat’a gel, bir gidelim Başkanım.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Gidelim.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hizmeti gör. Havalimanı, hızlı tren, hastaneler… Harika.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Oral.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – TÜİK verilerine göre geri kalan 3 ilimizden 1’inin Bitlis olduğunu da Bitlisli kardeşimiz…

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Yozgat’a hiç gelmediğiniz için…

BAŞKAN – Sayın Oral, teşekkür ediyorum.

Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Tokat’ın sorunları ve Tokat'taki işsizlik oranları üzerine, araştırma önergesi üzerine söz aldım.

Memleketim Tokat, çok sık da ziyaret ettiğim, gittiğim, sevdiğim, doğduğumuz topraklar. Tabii, doğduğumuz topraklarda doyamadık ve biz de oraları terk edip göç etmek zorunda kaldık, bu kişilerden birisiyim ben de.

2019-2020 yılları arası verilere göre, TÜİK rakamlarına göre Tokat sayısal anlamda en çok göç veren il, 41.746 kişi başka illere benim gibi göç etmek zorunda kalmış ama nüfus bazında değerlendirdiğiniz zaman Gümüşhane ve Bayburt'tan sonra 3’üncü sırada yer alıyor Tokat'ın göç nüfusu.

Peki, insanlar niye doğdukları yerlerden göç ederler? Yani Tokat özelinde bunu konuşuyoruz, bütün iller açısından bu geçerli. Tabii ki doyamadıkları için yani geçinme imkânları, orada yaşama imkânları, barınma imkânları kalmadıkları için göç etmek zorunda kalıyorlar.

Şimdi, Tokat'ın önemli geçim kaynaklarına geçmişten günümüze kadar baktığınız zaman bir sigara fabrikası vardı, şeker fabrikası, meyve suyu fabrikaları ve hayvancılık, kırsaldaki hayvancılık esasında Tokatlıları Tokat’ta tutan, Tokatlıların Tokat'ta yaşamasını sağlayan sektörel alanlar bunlardı. Sigara fabrikası kapatıldı, kalmadı artık, öyle bir fabrika yok, şeker fabrikası özelleştirildi. Şimdi, hayvancılığa, kırsaldaki hayvancılığa baktığınız zaman bizim köyümüz, Tokat'taki köyümüz 90’larda boşaldı. Niye boşaldı? Denildi ki: “Buralarda güvenlik gerekçesiyle yayla yasağı koyacağız.” ve 90’larda yayla yasağından kaynaklı olarak köylerde yaylacılık yasaklandığı için insanlar hayvancılık yapamadılar, o dağ köylerinin hepsini terk etmek zorunda kaldılar ve bu sebepten dolayı da bizim köylerimizin hepsi boşaldı. Şimdi köylere gidin, bakın ve görün; şunu görürsünüz: Sadece yaşlı insanlar var; emekli olmuş, emekli olduktan sonra emekli maaşıyla büyükşehirde geçinemediği için köylerine göç etmek zorunda kalmış -o da işte, yazın belli bir süreyi orada geçirmek durumunda kalan, o da çoğunlukla büyükşehirlerde geçinemediği için- insanlardan oluşuyor ve artık köylerde genç nüfus bulmak mümkün değil. Tokat’taki işsizlik verilerine baktığınız zaman yüzde 41 de genç nüfusa tekabül ediyor zaten.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkanım.

Dolayısıyla değerli arkadaşlar, Tokat’la ilgili çeşitli sorunlar yaşadığımız zaman burada Tokat vekillerimize -CHP’li olsun, AK PARTİ’li olsun- iletiyoruz sorunların çözülmesi konusunda; bize gelen doğrudan sorunlar oluyor çünkü o bölgede yaşamaya devam ediyoruz. Fakat şunu söyleyeyim: Bu konuda, özellikle yol konusunda çözülmemiş sorunlar var. Ben sayın vekillerimize ilettim, buradan bir kez daha iletiyorum: Zile’nin Karacaören dâhil olmak üzere 7 tane köyünün yolları hâlen daha yapılmamış durumda. Bunları ısrarla, defalarca ifade etmemize rağmen bir türlü o engel aşılamadı. Bu vesileyle bu sorunu da tekraren dile getirmiş olayım.

Değerli arkadaşlar, biz tabii, insanların doğdukları yerlerde doymalarını ve memleketlerini boşaltmadan oralarda yaşamalarını önemseriz ve buradan kaynaklı olarak da Tokat’taki bu sorunun araştırılması gerekiyor. Bu anlamıyla önergeyi destekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Arslan.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP grup önerisi hakkında AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle Genel Kurulumuzu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sarıkamış Harekâtı’nın 108’inci yıl dönümünde Sarıkamış şehitlerini rahmetle minnetle yâd ediyorum.

Değerli milletvekilleri, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan bugün yeni asgari ücreti açıkladı. Asgari ücretin aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum. Çalışana ve emeğe her zaman destek veren hükûmetlerimiz son dönemde de yaşanan fiyat geçişlerine karşı yine çalışanların yanında olmuş, dolar bazında cumhuriyet tarihinin en yüksek asgari ücretini belirlemiştir; hayırlı olsun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kaç dolar yapıyor? 450 dolar bile değil.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Tokat’taki göçe gel.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye genelinde ve ilimizde büyük yatırımlar yapılmış, hayal edilmeyen hizmetler vatandaşla buluşturulmuştur. Tokat da bu yapılan hizmetlerden, yatırımlardan nasibini almıştır. Son yirmi yılda Tokat’ta yapılan kamu yatırımlarının değeri 50 milyar liranın üzerindedir. Hâlen devam eden kamu yatırımlarımız yaklaşık 40 milyar liranın üzerindedir. Bu yatırımları biz şiddetle takip ediyoruz, inşallah…

KADİM DURMAZ (Tokat) – İnsanlar niye göçüyor Mustafa Bey? Niye göçüyor insanlar?

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – İlimizde bulunan 5 tane organize sanayi bölgesinde yaklaşık 17 bin çalışanımız var, 167 tane sanayi tesisimiz var. İnşallah, şu anda projelendirilmiş, inşaatına başlanmış 54 tesisi daha hayata geçirdiğimizde kısa zamanda, önümüzdeki yıl içerisinde çalışan sayımız 20 bini geçecek. Organize sanayi bölgelerimizdeki parsel sayıları yeterli olmadığı için 5 tane organize sanayi bölgemizi de genişletiyoruz; ilçelerimizdeki organize sanayi bölgelerimizi, merkezdeki organize sanayi bölgemizi. Yapacağımız yeni sanayi parselleriyle birlikte çalışan sayımız 30 binin üzerine çıkacak.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – 3 bin dekar yeni organize sanayi bölgesini ilimize kazandırmış olacağız.

Açıklanan son verilere göre, ülkemizdeki işsizlik oranlara yüzde 9,9’a gerilemiş durumda. İlimizin de bulunduğu TR83 Bölgesi’nde işsizlik yüzde 7 civarında. Geçen yıl ülkemizde işsizlik yüzde 12’yken ilimizdeki işsizlik oranı da yine yüzde 7’ler civarında gerçekleşmiştir. İŞKUR verilerine baktığımız zaman, özel sektörde açık bulunan boş pozisyonlar bu yıl itibarıyla 10.200 civarında, bunun yaklaşık 8.200 tanesine yerleştirme yapılmış. Şu anda İŞKUR verilerine göre, özel sektörde 2 bin tane boş pozisyon mevcuttur.

KADİM DURMAZ (Tokat) – Yarın listeyi vereyim. Yarın iş başvurularını yönlendiriyorum Mustafa Bey.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Gelmeden önce Erbaa Ticaret Odası Başkanımızı aradım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – 2023 için Erbaa’da yeni planlanan istihdam organize sanayi bölgesinde sadece  1.800 yani 2023 Erbaa’da gelecek yıl için 1.800 yeni işçiye ihtiyaç var. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

YUSUF BEYAZIT (Tokat) – Helal olsun, helal!

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Tamam, bütün işsizler senin yanında yarın.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Şimdi, Türkiye Tokat genelinde sigortalı sayısı nedir diye baktım. Biz iktidara geldiğimizde 69.828 sigortalı vardı, şu anda bu rakam 140 bine ulaşmış durumda. Tokat, her alanda; ulaşım, eğitim, turizm, sanayi ve kültür alanındaki yatırımlarla büyümeye devam ediyor. 7 bereketli ovamızda, 1 milyon dekar arazide toplulaştırma çalışmalarımız devam ediyor. Yine, 500 bin dekar arazide kapalı sulama çalışmalarımız devam ediyor.

Yine, 500 bin dekar arazide kapalı sulama çalışmalarımız devam ediyor. İnşallah, bu yatırımlarla birlikte, hep beraber Tokat’ı daha da büyütmeye çalışacağız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Bunlar yeterli mi? Daha iyisini, daha güzelini, daha fazlasını Sayın Cumhurbaşkanımızın liderliğinde yapmaya devam edeceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Gündemin "Oylaması Yapılacak İşler" kısmına geçiyoruz.

 

 

 

1. (S. Sayısı: 368) Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in 2022 Yılında Beşi Haziran Ayında Olmak Üzere Genel Kurulun Altı Birleşimine Özürsüz veya İzinsiz Katılmaması Sebebiyle Anayasanın 84’üncü ve İçtüzüğün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 13 Ekim 2022 Tarihli ve 86 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi (3/2082) ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporunun Açık Oylaması (Görüşmeler 21.12.2022 günü saat 16.09’da tamamlanmıştır.)

BAŞKAN – Bu kısımda yer alan, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in 2022 Yılında Beşi Haziran Ayında Olmak Üzere Genel Kurulun Altı Birleşimine Özürsüz veya İzinsiz Katılmaması Sebebiyle Anayasanın 84’üncü ve İçtüzüğün 138’inci Maddeleri Uyarınca Gerekli Değerlendirmenin Yapılması İçin Başkanlık Divanının 13 Ekim 2022 Tarihli ve 86 Numaralı Kararı ile Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı Tezkeresi ile Anayasa ve Adalet Komisyonları Üyelerinden Kurulu Karma Komisyon Raporu’nun görüşmeleri 21 Aralık 2022 günlü 42’nci Birleşimde saat 16.09’da tamamlanmıştı.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Utanın, utanın! Bütçeyi oylamak için niye bu kadar gelmediniz? Bütçeyi oylamak için 5 kişi geldi.

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 138’inci maddesinin dördüncü fıkrasında, oylamanın yapılabilmesi için geçmesi gereken yirmi dört saatlik süre dolmuştur.

(HDP sıralarından pankart açılması)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, açık oylamada Karma Komisyon Raporu’nun kabul edilebilmesi için Anayasa’nın 84’üncü ve İç Tüzük’ün 138’inci maddeleri gereğince üye tam sayısının salt çoğunluğu yani 301 kabul oyu aranacaktır. Raporun kabul edilmesi hâlinde, Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in milletvekilliği düşecektir.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Bu utanç da size nasip olacak.

BAŞKAN – Bu sayıya ulaşılmaması durumunda ise Karma Komisyon Raporu kabul edilmemiş olacaktır.

Açık oylamanın şekli hakkında Genel Kurulun kararını alacağım.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Kaydedin kendinizi, tarihe not düşün.

BAŞKAN – Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar. Pusulayı verdikten sonra elektronik sisteme girebilen milletvekillerimiz olursa da lütfen pusulalarını geri çeksinler. Pusula ve elektronik sistem karşılaştırması yapacağım ve aynı zamanda da milletvekillerini de burada arayacağım, Genel Kurulda pusula verenleri.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Semra Güzel halkın iradesidir!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Karanlık sayfalara yazıldınız, kendinizle gurur duyun.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Semra Güzel halkın iradesidir! Meclise hiç gelmeyenler bugün burayı doldurmuş.

NURAN İMİR (Şırnak) – Şunu unutmayın, onlarca Semra Güzel olarak burada olmaya devam edeceğiz. Sizin karşınızda olmaya devam edeceğiz. Onlarca Semra Güzel olarak geleceğiz, onlarca Semra Güzel olarak burada olacağız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Meclise hiç gelmeyenler, Meclisin önemli çalışmasına katılmayanlar şimdi milletvekilliği düşürülsün diye oy kullanıyorlar. Meclisin hiçbir çalışmasına katılmayanlar devamsızlık nedeniyle vekilliği düşürülsün diye oy kullanıyorlar. Tarih sizi böyle yazacak! Tarih sizi böyle yazacak!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siyasi ahlaksızlık ve kumpas!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Halk düşmanlığına koşarsınız, bir de ballı ihalelere! Başka yaptığınız bir iş yok!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Halkın oylarının hırsızlarısınız.

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Bunun ismi darbedir, darbe! Bunun ismi Parlamentoya darbedir, sivil siyasete darbedir, demokratik mücadeleye tahammül edememektir.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Halkın kaynaklarını çaldığınız gibi oylarını da çaldınız.

NURAN İMİR (Şırnak) – Ahdımız olsun, onlarca Semra Güzel olarak burada olmaya devam edeceğiz!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Semra Güzel’in tırnağı olamazsınız!

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Kayyum darbesiyle illerimizin      iradesini alanlar şimdi halkın iradesini alıyorlar! Suçlusunuz! Yargılanacaksınız!

RADİYE SEZER KATIRCIOĞLU (Kocaeli) – Terör! Terör! Terör! Teröre de bağırın!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Tabii, hırsızları da aklamıştınız siz! Hırsızları da gülerek aklamıştınız, oy kullanmıştınız!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Utanın, utanın! Yazıldınız her yere, tarihin kara sayfalarına!

NURAN İMİR (Şırnak) – Biz Semra Vekille gurur duyuyoruz! Halkımızın onurudur, gururudur! Yüzümüz, alnımız aktır ve açıktır!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Hırsız olsa sahip çıkarsınız!

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – İşi gücü darbe olanlar demokrasiden söz ediyor! Darbecisiniz! Belediyede darbecisiniz! Siyasette darbecisiniz! Halk iradesinde darbecisiniz!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Nerede yolsuzluk orada AKP! Nerede yolsuzluk orada AKP!

MEHMET RUŞTU TİRYAKİ (Batman) – Hesabını vereceksiniz, siz hiç merak etmeyin! Çok eğleniyorsunuz ya eğlenin, eğlenin! Eğlenin, eğlenin!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kahrolsun PKK! Lanet olsun teröristlere!

(HDP sıralarından “Darbecile halka hesap verecek!” şeklinde slogan atmalar)

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Darbecisiniz, darbeci!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sarayın noterisiniz, noteri! Sarayın noterleri!

(HDP sıralarından “Darbeci AKP hesap verecek!” şeklinde slogan atmalar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Zehra’yı niye yargılamadınız? 10 bin dolar alan vekil hanginizdi? Onu da yargılayın! 10 bin doları hanginiz aldı?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Taşkesenlioğlu da geldi mi oy vermeye?

(HDP sıralarından “Semra Güzel onurumuzdur!” şeklinde slogan atmalar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – AKP darbeci, darbeci! Rüşvetçiler! 10 bin dolar alana ne oldu? Kim aldı 10 bin doları? Onu niye söylemiyorsunuz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Onu da yargılayın!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – 10 bin doları alanı niye yargılamıyorsunuz?

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Nerede 10 bin dolar alan, hanginizsiniz, elinizi kaldırın.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Borsa spekülasyonu yapanlara ne oldu? Borsadan para çalanlara ne oldu? Bankaları hortumlayanlara ne oldu? Utanmazlar!

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Onlar sıralarda oturuyor, AKP sıralarında oturuyor!

(HDP sıralarından “Darbeciler halka hesap verecek!” şeklinde slogan atmalar)

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Zehra’yı yargılayın, Zehra’yı!

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – 368 sıra sayılı Karma Komisyon Raporu açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı

:

372

 

Kabul

:

330

 

 

Ret

:

  42 (*)

 

 

 

 

Kâtip Üye

Enez Kaplan

Tekirdağ

 

Kâtip Üye

Bayram Özçelik

Burdur ”

(AK PARTİ ve MHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar; HDP sıralarından “Kahrolsun darbeci, kahrolsun darbeci!” şeklinde slogan atmalar, sıra kapaklarına vurmalar)

BAŞKAN – Bu sonuca göre Karma Komisyon Raporu kabul edilmiştir.

NURAN İMİR (Şırnak) – Ahdımız olsun, ahdımız olsun, onlarca Semra Vekil olarak buraya geleceğiz.

BAŞKAN - Böylece Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel’in milletvekilliği düşmüştür.

NURAN İMİR (Şırnak) – Kahrolsun faşizminiz!

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Kahrolsun faşizm!

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Kahrolsun PKK!

NURAN İMİR (Şırnak) – Onlarca Semra Güzel olarak burada olmaya devam edeceğiz.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Darbecisiniz, darbeci! 10 bin doları hanginiz aldınız?

BAŞKAN - Sayın Oluç, buyurun.

 

 

 

 

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, maalesef, Semra Güzel Vekilimizin milletvekilliğini düşürdünüz verdiğiniz oylarla. Dün burada iki saat savunma yapıldı, en çok 10-15 kişiydi Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunda savunmayı dinleyen ama bugün gelip savunmayı dinlemeden toptan elinizi kaldırdınız çünkü siz darbe seversiniz, çünkü siz dokunulmazlığı kaldırmayı seversiniz, çünkü siz milletvekilliği düşürmeyi seversiniz. Siyasi karar aldınız, kesinlikle size söylenen doğrultuda siyasi karar verdiniz, asla vicdanınızla karar vermediniz, siyasi bir karar aldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Dört yılı aşkın bir süredir burada -Mecliste- neredeyse yoklamasız idare edilen bir süreç yaşadık. Verilere göre baktığımızda 448 birleşim ve 1.985 oturum gerçekleştirilmiş, sadece 11 kez yoklama yapılmış; bu 11 kez yoklamanın 6 tanesi Semra Güzel Vekilimiz için yapılmış. Kumpas kurdunuz bir vekile, kumpas; ayıptır, utanmanız gerekiyor!

Parti kapatma davası, siyasi yasaklı yapma davaları, Kobani kumpas davası, hazine yardımını engelleme talepleri, bunların hepsiyle, yargı eliyle bize karşı mücadele ediyorsunuz, siyasi değil.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bize karşı yargı eliyle mücadele ediyorsunuz, siyasi rakibinize karşı siyasi mücadele etmiyorsunuz. Bağımlı ve taraflı bir yargı eliyle milyonlarca insanın siyasi iradesini ve tercihini yok etmeye çalışıyorsunuz; millet iradesi değil sizin için. Yargı iradesi sizin tahakkümünüz ve baskınız altındaki yargı iradesiyle bu mücadeleyi sürdürüyorsunuz. Bütün oyun planınızı, Halkların Demokratik Partisini, Kürt halkının ve Türkiye demokrasi güçlerinin siyasi temsilcilerini demokratik siyaset alanından tasfiye etmek üzere kurdunuz; parti kapatmak, siyasi yasaklı yapmak, kumpas davası oluşturmak, Hazine yardımını engellemek, bunların hepsi bunun parçalarıdır esas itibarıyla. Siyasi rakiple siyasi mücadele etmiyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Toparlıyorum efendim.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bütün baskılarınıza, kumpaslarınıza rağmen demokratik siyaset alanındaki kararlı duruşumuzu sürdüreceğiz. Bizleri asla demokratik siyaset alanından tasfiye edemeyeceksiniz! Kararlı duruşumuz sürecek ve bu mücadele bayrağı asla ama asla yere düşmeyecek!

Bize büyük kaybettirmek için çabalayanlara son bir sözüm olsun: Biz büyük kaybedersek bize büyük kaybettirenlere büyük kaybettireceğiz, bundan emin olun! (HDP sıralarından alkışlar)

Bu kararınızı protesto ediyoruz; o nedenle, bugünkü Genel Kurul çalışmalarına katılmayacağız, çekiliyoruz ve bu kararınızı kınıyoruz! (HDP sıralarından alkışlar)

(HDP milletvekillerinin Genel Kurulu Salonu’nu terk etmesi)

BAŞKAN – Birleşime on beş dakika ara veriyorum.                    

 Kapanma Saati:     16.41

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Emine Sare AYDIN (İstanbul), Necati TIĞLI (Giresun)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 43’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

 1’inci sırada yer alan, Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

 

 

 

 

1. Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 381) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştı.

Şimdi ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, geçici madde 1 dâhil 8 ila 14’üncü maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde ilk söz İYİ Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş'un.

Sayın Yokuş, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Kanun Teklifi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu “Toplu sözleşmenin tarafları ve imza yetkisi” başlığıyla şunu ifade ediyor: “Toplu sözleşmeyi imzalamaya kamu idaresi adına Kamu İşveren Heyeti Başkanı, kamu görevlileri adına sözleşmenin geneline yönelik bölümü için yetkili konfederasyon ve her hizmet kolunda en çok üyeye sahip sendika temsilcisi yetkilidir.”

Şimdi, burada gördüğünüz gibi, şu anda Türkiye’de 2 milyon 747 bin kamu görevlisi var. Bunların 1 milyon 995 bini sendika üyesi. Toplu sözleşme masasında ise “A sendikası” diye adlandırdığım 1 milyon 54 bin üyeye sahip sendika mutabakat yapıyor, imza atıyor yani bu imza karşılığı da 2 milyon 747 bin memur bundan faydalanıyor. Bunu şunun için ifade ettim: Burada Değerli Grup Başkan Vekilimiz Sayın Mustafa Elitaş Bey yerinde yoklar, keşke olsaydı, ona hitaben söyleyecektim. O burada söylemişti ki: “Efendim, işçi sendikalarında da memur sendikaları gibi toplu sözleşme yapıldığı zaman sadece onların mensupları faydalanır.” Bu yanlış bilgiyi burada düzelteyim, böyle bir şey yok çünkü işçi sendikaları mevzuatı farklı, memur sendikaları mevzuatı farklıdır. Daha önemlisi, 4688 sayılı Yasa’nın yani memurlarla ilgili yasanın 28’inci maddesi “Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.” diyor. Bunun anlamı ne? “Sendika teşvik primi -üç ayda bir verilen prim- bütün sendika üyelerine verilir.” diyor. Neden? Çünkü bütün sendika üyeleri aidat öder, bedel öder. Onun için, getirilen düzenleme bu kanunun 28’inci maddesine maalesef aykırı.

Bu düzenlemeyle ilgili gerekçede maalesef şöyle yazılmış: “Bu düzenlemeyle -iktidara geldiğimiz günden beri- sendikal algının güçlendirilmesi ve sendika üyeliğinin desteklenmesi için bu teklifi getirdik.” diyorlar. Bu gerekçeye baktığımız zaman tam tersi yapılıyor yani bu teklif sendikacılığı güçlendirmiyor, hatta sendikaları azaltıyor; iktidarın yıllarca besleyip büyüttüğü, semiz hâle getirdiği, hormonlu hâle de getirdiği yetkili konfederasyona diğer sendika üyelerinin devşirilmesini, yönlendirilmesini sağlıyor. Keşke bu kanun teklifinin gerekçesinde “Bu düzenlemeyle iktidara geldiğimiz günden beri besleyip büyüttüğümüz, arka bahçemiz olan malum sendikayı daha da semiz bir hâle getirmek için bu düzenlemeyi getirdik.” deseydiniz vallahi doğru bir ifade kullanmış olurdunuz.

İki gün önceki tutanaklardan okuyorum -Sayın Mustafa Elitaş burada yok- diyor ki Sayın Elitaş: “İşçi sendikalarında sözleşmeyi imzalayan sendika üyesi işçiler bundan faydalanır.” Vallahi bunu doğru söylemiş. Devamında Veli Ağbaba diyor ki Sayın Elitaş'a: “Sayın Elitaş, o farklı bir şey.” Mustafa Elitaş Bey diyor ki: “Neresi farklı? O da sendika, bu da sendika.” Evet, adı sendika. Şimdi, işçi sendikaları toplu sözleşme yapar, grev hakkı vardır, bağımsız hakem kuruluna gider; memur sendikaları ise toplu sözleşme yapar, grev hakkı yoktur, Kamu Görevlileri Hakem Kuruluna gider, Kamu Görevlileri Hakem Kurulu da taraflıdır yani 6’ya 5 devlet ağırlıklıdır. Sendika uzlaşmadığı zaman, memur sendikası Hakem Kuruluna gittiği zaman sonuç değişmez çünkü bu ucube düzenlemeyi AK PARTİ iktidarı getirdi, Kamu Görevlileri Hakem Kurulunu maalesef ne yaptı? 6’ya 5 devlet ağırlıklı hâle getirdi.

Şimdi, daha sonra Sayın Elitaş diyor ki: “Arkadaşlar, bakın ‘İşçi sendikası farklı, memur sendikası farklı.’ diyemezsiniz.” Sayın Elitaş, diyemezsek bu mevzuat niye ayrı? O zaman niye ayrı ayrı sendika yasası var. Şimdi bunları bir izah et bakalım bize. Ve burada bile bile yalan söylendi, bile bile olay çarpıtıldı.

Yine, Sayın Elitaş diyor ki: “Eğer kanunda, tanımlamada farklılık varsa gerçek manada sendikacılıkla ilgili, evrensel manada sendikacılıkla ilgili düzenlemeler yapalım. Ama işçi sendikası farklı, memur sendikası farklı.” Aynı şeyi tekrar ediyor, Allah Allah. “Eğer evrensel düzenlemede bir ayrıcalık varsa düzeltelim.” diyor. Evet, bu da bir başka çelişki. Bir yandan diyor ki: “Her 2 sendika da sendikadır, sistemleri aynıdır.” ama burada da diyor ki: “Efendim, evrensel manada sendikacılıkla ilgili bir farklılık varsa bunu da düzeltelim.” diyor. Şimdi, Sayın Elitaş        -burada yok- ya, bu sözlerinin hangisini düzelteyim ben? Uğraşıyorum uğraşıyorum bir yerini düzeltemiyorum. Sayın Elitaş devamında diyor ki: “Sendikalar arasında fark yok. İşçi sendikaları, sözleşmeyi imzalayan sendika üyesi işçiler bundan faydalanır.” İyi de doğru da o zaman yetkili konfederasyon 1 milyon 54 bin üye adına toplu sözleşme mutabakatı yapıyor ama 2 milyon 747 bin memur faydalanıyor. O zaman burada bir çelişki yok mu? Madem eşit… İşte bütün bunları anlayasınız diye anlatmaya çalışıyorum. Şu anda, hepimiz biliyoruz ki üç ayda verilen sendika teşvik primi ya da ikramiyesi, toplu sözleşme ikramiyesi aynı aidatı ödeyen memurlar arasında ayrı ayrı değerlendiriliyor. Şimdi, bu adaletsizliği getirirken maalesef kanunları, hukuku, Anayasa'yı, ILO sözleşmelerini, hepsini çiğniyorsunuz. Çiğniyorsunuz da çiğniyorsunuz da… Bunları anladık, burada niye kamuoyunu yanıltan, vatandaşı yanıltan ifadeler kullanıyorsunuz? Bu ucube düzenlemenin savunulacak hiçbir yönü yoktur, buradan tekrar ediyorum, vallahi size de hiçbir faydası yoktur. Hangi sendikaya üye olursa olsun, hatta hiçbir sendikaya üye olmayan memurlar bu düzenlemenizden dolayı size öfkelidir çünkü bir memur böyle bir adaletsizliği içine sindiremez. Yani a, b, c, d sendikasına herkes aidat ödüyor, bedel ödüyor ama siz diyorsunuz ki: “Bizim yandaş konfederasyonumuza aidat ödeyenler kıymetli, öbürleri kıymetsiz; onların bir kıymetiharbiyesi yok.”

Ve ayrım yapıyorsunuz, yan yana çalışan iki memur arasında ayrım yapıyorsunuz, yan yana çalışan memurlar arasına fitne sokuyorsunuz. Ya, bunu niye yapıyorsunuz? Ve bunu şunun için yaptınız. Bunun memurlara hiçbir faydası yok. Ama aldatıldınız, kandırıldınız, samimi söylüyorum aldatıldınız; çünkü bir avuç sendika ağası, besleme sendika yöneticiniz, MEMUR-SEN’in yöneticileri, daha fazla para kazansın, palazlansın diye sizi kandırdı ve siz de maalesef buna düştünüz. Hayırlı olsun! Çünkü seçimlerde memurlar bunun hesabını sizden vallahi de billahi de soracak, hiç merak etmeyin. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, şimdi, memurlar ek zam bekliyor, ocak ayında sadece yüzde 8 zam alacak, enflasyon farkını alacak. Yahu, memurlara enflasyon kadar zam veriyorsunuz, o da resmî enflasyon, refah payı yok ama memurun, işçinin vergilerindeki yükselme nedeniyle kayıplarını telafi eden bir düzenlemeyi buraya getirmiyorsunuz, o besleme sendikanız da getirmiyor. Ya, memurlar bunu bekliyor.

Şimdi, her seferinde burada söyledik: “Memuru enflasyona ezdirmiyoruz.” diyen bütün siyasetçiler yalan söylüyor, vergi dilimleriyle enflasyonun altında kalıyor ama bu yalanı söylemeye devam ediyorsunuz. Gelin, şu vergi dilimlerini düzeltelim, yüzde 15’te sabitleyelim. İşçi sendikaları haykırıyor, memur sendikaları, doğru sendikacılık yapanlar söylüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yandaş, yalama sendikaların böyle bir derdi yok, vergi dilimlerini düzeltelim derdi yok. 3600 ek göstergeyi yanlış yaptınız, birçok eksiklikler var. Birinci derecede devlet memurları özellikle birçoğu alamıyor. E, gelin, bunu düzeltelim, şefler alamıyor. Bunun için bir gayretiniz var mı? E, bu da yok. Aceleniz neyde bunu getirdiniz o zaman? Yine, sözleşmeli 550 bin memur bekliyor, 4/B'li çakılı sözleşmeli, 32 sözleşme çeşidi kadroya geçmek için, onu da sürüncemede bıraktınız. Onun içine de birçok şeyi almadınız. Örnek olarak, birçok kurumu, PTT'de görev yapan idari hizmetli sözleşmelileri, TRT çalışanlarını, sağlıkta ebe, hemşire almadınız, vekil imamı almadınız, fahri Kur'an kursu öğreticilerini almadınız, en önemlisi yardımcı hizmetler sınıfını çözmediniz ve bunları getirmeyerek maalesef büyük bir haksızlığa sebep oldunuz.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Yokuş.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Müzeyyen Şevkin.

Sayın Şevkin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Evet, değerli milletvekilleri; emeklilere intibak yasası, emeklilikte yaşa takılanlar, kamuya atanamayan meslek grupları, yine, kamuda aynı işi yapan taşeronların kangrene dönmüş onlarca sorunu dururken Adalet ve Kalkınma Partisinin getirdiği, Anayasa’ya, Danıştay kararlarına, uluslararası sözleşmelere, ILO Sözleşmesi’ne aykırı bu torba yasayı alelacele, yılbaşına on gün kala görüşüyoruz. Bir sabaha karşı korsan bir önergeyle, 200 milyar borçlanma talebiyle geldi Adalet ve Kalkınma Partisi. Zeytin ağaçlarıyla ilgili 1’inci maddeyi neyse ki geri çektiler.

Değerli milletvekilleri, tabii ki zeytin sadece bir ağaç değildir; her şeyden önce evrensel barışın simgesidir, yetiştiren köylünün geçim kaynağı, meyvesi ve yağına bandığı ekmeğiyle aç kalmadığı, kızlarının, oğullarının geleceği ve üzerinde barınan börtü böceğin, kurdun kuşun yuvası, toprağın koruyucusudur zeytin. Öyle “17.500 ağacı kesip yerine 35 bin ağaç dikeceğiz.” diyerek sadece maddi verilerle hafife alınmayacak bir konudur. Yapılan bütün bilimsel çalışmalar, başka bir yere taşındığında zeytinin yüzde 10’unun dahi yaşamadığını göstermektedir. Ayrıca, yüzyılladır burada yaşam süren köylülerin, geçimini bu ortamda sağlayan köylülerin bu ortamlarını yok edip 35 bin ağaç dikince yeniden aynı hâle getirmeniz mümkün değil. Kimse kimseyi kandırmasın. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, tabii, köylü büyüklerimizin kilometrelerce yol katedip -hani “Biz kaldırdık zeytinle ilgili maddeyi.” diyorsunuz ama- burada gözyaşlarıyla “Evladımızı alsanız ancak bu kadar üzülürüz.” dediği bu fotoğraf da lütfen dikkatlerden kaçmasın. O gözyaşları sizi bir gün boğacak. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, burada yapılacak madencilikle nebati toprağı ortadan kaldırıyorsunuz; doğal ortamı yok edip faunayı, florayı tamamen yok ediyorsunuz; su kaynaklarını ve ovaları besleyen yer altı sularını yok ediyorsunuz. Oluşturduğunuz hafriyatla ortamı bir pasa ve toz yığınına dönüştürüyorsunuz.

 Değerli arkadaşlar, Muğla'da bugüne kadar 8 köy kömür madenleri nedeniyle yok edildi, halkı göç ettirildi, yaklaşık 55 bin dönüm alan maden alanı oldu; bunun yaklaşık 30 bin dönümü orman arazisiydi, kalanı ise nitelikli tarım arazisi ve zeytinlikti. Hadi, sizin ağzınızla konuşayım: 2013’te Türkiye Kömür İşletmelerinin Hacettepe Üniversitesine hazırlattığı rapora göre Akbelen Ormanları'nın yok edilmesi durumunda Bodrum'a su kaynağı taşıyan, yer altı sularını besleyen havzaların yok edileceği ve dolayısıyla 5 milyar dolarlık turizm geliri olan Bodrum turizminin yok olacağı ifade ediliyor. Peki, Yeniköy Kemerköy'deki termik santralin geliri kadar? 200 milyon lira. Arkadaşlar, insanlar beton yığınını ya da pasa atıklarını görmek için değil, yeşili ve doğasını görmek için geliyor o bölgeye, bunun için geliyorlar. Dolayısıyla maddi olarak bakıldığında bile rantabl olmayan bu konudan tamamen vazgeçilmesi gereklidir, buzdolabına konulması değil arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Evet, maddeyi şimdilik geri çektiniz ama öyle maddeler var ki bu torba yasa içinde “kamuoyunun daha fazla tepkisi olmadan, aman, en azından kalanları çıkaralım” anlayışı içerisinde çektiğiniz kuşkusu hepimiz de uyanmıyor değil çünkü öyle maddelerle geldiniz ki.

 Ne yazık ki Adalet ve Kalkınma Partisi yirmi yıllık sürecinde tüm değerleri, cumhuriyetin bütün değerlerini hedef alıyor arkadaşlar. 2002 yılından bugüne kadar tam 275 özelleştirme yapmış Adalet ve Kalkınma Partisi. AKP, iktidara gelir gelmez, icraatlarına halkın zenginliklerini satarak başlarken kurulan ilk Hükûmetin Maliye Bakanının “Ne ülkeymiş ya? Sat sat bitmedi.” sözü hâlâ kulaklardan silinmedi. Aradan geçen yıllara rağmen, gerçekten, arkadaşlar, sata sata cumhuriyetin değerlerini bitiremediniz. (CHP sıralarından alkışlar) Her seferinde yerlilik ve millîlik edebiyatı yapanların Anayasa Mahkemesinin iptal kararına rağmen rekabet kurallarını yok sayan ve ihaleye çıkılmadan çocuklarımızın, torunlarımızın geleceğini ipotek altına alan yaklaşımının hesabını yüce milletimiz elbette sandıkta sizden soracaktır arkadaşlar.

Evet, yine 7, 8 ve 9’uncu maddelere baktığımızda, enerji piyasasında “toplayıcı ve toplayıcılık” kavramlarını ve bir nevi aracı kurumu tanımlıyorsunuz. Bu aracı kurumun, zaten kangrene dönmüş olan ve neredeyse mikro ölçekte parçalanmış olan enerji piyasasının sorunlarını daha da arttıracağı açıktır.

Değerli arkadaşlar, milyonlarca insan KHK'ler nedeniyle mağduriyetler yaşadı ve hâlâ yaşıyorlar. Hayatlarını kaybeden, aileleri dağılan ve görevlerinden uzaklaştırılan binlerce kamu görevlisi var; pasaportları iptal edildi veya tahdit konuldu. Yetmedi, suçun şahsilik ilkesi yok sayılarak kendilerinin dışında, ailelerinin, yurt dışında eğitim gören çocuklarının da yurt dışına çıkışı engellendi, eğitim hakları gasbedildi. Bu insanların mağduriyetlerini giderebilmeleri için başvurabilecekleri yargı yolu kapatıldığı gibi, açlığa mahkûm edilip “Ağaç kökü yesinler.” denildi. Ocak 2017’de OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu kuruldu. Sözüm ona iki yıllığına kurulmuştu ama her yıl uzatıla uzatıla tam altı yıl oldu ve şimdi diyorsunuz ki: “Kamu kurumlarına yetki verdik, onlar bu işlerle ilgilensinler.” Adalete ve mahkemeye erişim hakları kısıtlanmış OHAL insanları hiçbir hukuki temele dayanmayacak şekilde yargılanmış, Anayasa dışı bir kurum olan OHAL kararlarına karşı kumpas yargılamalarından hatırladığımız üzere, özel yetkili Ankara idare mahkemeleri kurulmuştur. Dolayısıyla, ihtilaflı teklif maddesiyle çeşitli hak mağduriyetlerini yıllardır sürdüren, Anayasa’nın 30’uncu maddesinde öngörülen adil yargılanma hakları ihlal edilmektedir ve bu maddenin çekilmesi gerekmektedir.

Evet, teklifin 11’inci ve 12’nci maddeleriyle arkadaşlar, âdeta askerî darbe rejimlerinde dahi görmediğimiz ve o döneme rahmet okutacak bir yasaklama getiriyorsunuz, bir sınırlama getiriyorsunuz. Hizmet iş kolunda sendikalı olabilecek memur sayısının yüzde 2’sinden az üyeye sahip sendikaların üyelerinin toplu sözleşme ikramiye hakkı ellerinden alınıyor arkadaşlar. Önerilen değişiklikle, hâlen sendika üyelerinin tümüne üç ayda bir 707 lira olarak ödenen toplu sözleşme ikramiyesinin sadece ilgili hizmet iş kolunda sendikalı olabilecek memur sayısının yüzde 2’sini üye kaydeden sendikaların üyelerine verilmesine ilişkin bir düzenleme yapıyorsunuz. Yaklaşık 400 bin kamu çalışanını ilgilendiren ve toplu sözleşme ikramiye hakkını elinden alan bir düzenleme bu arkadaşlar. Yüzde 2’den daha düşük bir üye oranına sahip sendikaların üyelerine ise üç ayda bir 250 lira veriyorsunuz. Tabii, hâkim, savcı, polis, infaz memuru gibi 500 bin civarındaki memur arkadaşımız bu konudan yararlanamıyor yani sıfır lira toplu sözleşme ikramiyesi alınıyor.

Evet, arkadaşlar, ben de yıllarca sendikacılık yapmış, KESK’in kurucu üyelerinden olan bir sendikacıyım. KESK’in bu ülkedeki emekleri unutulmamalı. Memur sendikalarının kurulmasında çok büyük emeği olan Kamu Emekçileri Sendikası, 2001 yılında Adalet ve Kalkınma Partisinin gelmesiyle, o dönem yüzde 5 olan baraja itiraz etmişlerdi, MEMUR-SEN’i ön plana çıkarmak adına. Bu, doğru bir yöntem miydi? Evet, yüzde 5 barajı kalkmalıydı ama o zaman AKP’nin MEMUR-SEN’ine demokrat olanlar, bugün nedense yüzde 2 barajını getiriyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Bu, Allah’tan reva mıdır arkadaşlar, soruyorum size. Üstelik, 2002-2003 sözleşmelerinde yüzde 1’e Danıştay kararı var, “Eşit koşullarda çalışma ilkelerine aykırı.” deniliyor, “Anayasa'nın 51’inci maddesine aykırı.” deniliyor,  ILO sözleşmelerinin 87’nci ve 96’ncı maddelerine aykırı denilmesine rağmen, ısrarla ve ısrarla 5 milyon memuru ilgilendiren bu yasa teklifini getirmeye çalışıyoruz; lütfen, çekin diyoruz. Lütfen, yılbaşı öncesi sendikacılara gelin buradan hep beraber bir müjde verelim arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Sizin yapmanız gereken, konfederasyonu olan, güçlü konfederasyonu olan sendikaların -bir kere, en küçük sendikanın bile- hakkının korunması gerekiyor arkadaşlar. MEMUR-SEN ve KAMU-SEN’den 15 kişi, toplam 15 kamu konfederasyonu Komisyonumuza geldiler, 2 konfederasyon üyesi ayrı yerde oturdu, arkadaşlar. Normalde, diğer arkadaşlarıyla bir arada aynı hakları savunması gereken konfederasyon üyeleri, ne yazık ki ayrı bir yerde durup bu yasa teklifini destekliyorlar. Kendilerine gelince demokrat olan ve ne yazık ki en küçük birimde, isterse 1 kişi sendikalı olsun, diğer sendikaları... Yani 188 sendikadan bahsediyoruz arkadaşlar, milyonlarca kamu görevlisini ilgilendiren sendikadan bahsediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Hemen tamamlıyorum.

Bu insanlar, burada hak aramak adına Meclisin önüne üç gün önce geldiklerinde âdeta terörist muamelesi gösterildi. Hepi topu 18 sendika temsilcisi vardı arkadaşlar, binlerce polis boydan boya bu Kızılay Meydanı’nda ne yazık ki onları engellemeye çalıştı. Ya, Allah’tan korkun, onlar da devlet memuru arkadaşlar. Lütfen, gelin, birlik olalım; yılbaşı öncesi, Danıştay’ın da iptal etmiş olduğu -o yüzde 1 kararına- karara uyalım ve bu yüzde 2 barajını kaldıralım.

Limanları sattığınız ortada zaten, onları peşkeş çektiğiniz ortada ama son söz olarak gerçekten şunu söylemek istiyorum: Halkımız hiç umutsuzluğa kapılmasın, bu devran bitecek, bu zulüm bitecek ve zalimler bir gün elbette hesap verecekler diyorum.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Esin Kara.

Sayın Kara, şahsı adına da söz talebiniz var.

Süreniz on beş dakikadır.

Buyurun. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ESİN KARA (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubumuz adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Nüfus artışı, teknolojik gelişmeler ve benzeri birçok faktör dünyadaki enerji ihtiyacını ve tüketimini hızla artırmaktadır. Son dönemlerde kişi başına düşen enerji tüketiminin artması ciddi boyutlara ulaşmış, enerji üretiminde dışa bağımlılığı azaltma ve küresel ekonomik rekabette belirleyici bir aktör olma hususları enerji üretiminin önemini artırmıştır. Bu sebeple, enerji kaynaklarına sahip olan ülkeler ekonomik olarak diğer ülkelerden farklı bir konuma geçmiştir. Bununla birlikte, günümüzdeki çevre sorunları, fosil kaynakların tükenebilir olması veya fosil kaynaklara sahip olunmaması ve benzeri sebepler yenilenebilir enerji kaynaklarına ilgiyi artırmıştır. Orta ve uzun vadede ülkemizde elektriksel kurulu güç ve enerji tüketimi artmakta olup kurulu güç seviyesi her altı yılda bir 2 katına çıkmaktadır. Bu konuda, yenilenebilir enerji kaynaklarına dayalı elektrik enerjisi üretimini artırmamız önem arz etmektedir. Günümüzde özellikle solar fotovoltaik sistemler alanında yatırımlar artarak sürmektedir. Yenilenebilir enerji yatırımları, karar sürecinde yatırım maliyeti, işletme maliyeti ve kaynaktan elde edilebilecek enerji unsurları bir arada değerlendirilmektedir. Bu noktada, kara rüzgâr tribünleri ve fotovoltaik sistemler her üç yönden de avantajlı konumdadır.

Seçim bölgem olan Konya’da bulunan Karapınar Enerji İhtisas Endüstri Bölgesi’nin enerji yatırımlarına en uygun yer olmasını sağlayan husus ise şüphesiz, yatırıma hazır arazi imkânı ve yatırımlar için uygun altyapısıdır. Konya’da, özellikle Karapınar bölgesinde geniş ve tarıma elverişsiz araziler bulunmaktadır. Aynı zamanda, Konya Valiliği tarafından, bölgede enerji ihtisas endüstri bölgesi kurulması için gerekli çalışmalar yapılmış ve Bakanlar Kurulu tarafından onaylanarak Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Karapınar’da oluşan enerji ihtisas endüstri bölgesi 59 milyon 586 bin 876 metrekare alana sahiptir. Bölgenin, güneş santrali için potansiyel kurul gücü 4 bin megavat olup lisanslı üreticilerin bağlantı yapacakları trafo merkezi sahanın sınırındadır. Bölgede yapılacak yatırımlar, senelik olarak 1 metrekarelik alanda 60 ile 90 kilovat/yıl arasında enerji üretebileceklerdir. Türkiye'de rüzgâr santrallerinin karada kurulmasına yönelik teşvikler çoğunluktayken, Danimarka, özellikle deniz üzerinde inşa edilen rüzgâr santrallerine verdiği destekler, tasarruf önlemlerinin ağırlıklı olduğu projeler ve teşviklerle yenilenebilir enerji üretiminde dünyaya örnek model olmaktadır. Türkiye de deniz üzerinde inşa edilecek rüzgâr santrallerine ve dalga elektrik santrallerinin yapılmasına destek olmalı ve coğrafi üstünlüğünü enerjiye dönüştürme konusunda adımlar atmalıdır. Mevcut santrallerimizin tamamının karada bulunmasını dikkate alarak Karadeniz bu konuda önemli bir deniz enerji alanı olabilecektir. Elektriğe olan ihtiyacın sürekli artması ve teknolojinin ilerlemesiyle birlikte, ülkeler elektrik şebekesinde bilgi ve iletişim teknolojisini kullanan, aynı zamanda verimli ve güvenilebilir bir altyapı sunan akıllı şebekelere yönelmektedir. Ülkeler, klasik şebekelerden akıllı şebekelere geçiş sürecinde hedeflerini belirlemek ve hedeflerini geliştirme sürecini yönetebilmek için stratejilere ve yol haritalarına ihtiyaç duymaktadır. Bu kapsamda, bu ihtiyacı karşılamak, süreçlerin yönetimini kolaylaştırmak ve süreçleri iyileştirmek için alana özgü yöntemler geliştirilmelidir. Ülkemizde dağıtım bölgelerinin özelleşmesiyle birlikte şirketler kayıp kaçak oranını azaltmak ve şebekede iyileştirmeler yaparak kazançlarını artırmak için akıl şebekelere yönelmiştir. Türkiye'de akıllı şebeke çalışmalarının yapılması için Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının koordinatörlüğünde, kamu, özel sektör ve sivil toplum kuruluşlarının katılımlarıyla Enerji Verimliliği Strateji Belgesi 2012-2023 hazırlanarak eylem planı hazırlanmıştır. 2017-2023 Ulusal Enerji Verimliliği Eylem Planı’nda akıllı sayaçların yaygınlaştırılması eylemi kapsamındaki nihai tüketicilerin akıllı ölçüm sistemleriyle donatılması ve talep tarafı katılımı uygulaması için piyasa altyapısının oluşturulması eylemi kapsamındaki akıllı sayaç ve pilot uygulamalarının desteklenerek akıllı şebeke demo uygulamalarının oluşturulması planlanmıştır.

Değerli milletvekilleri, kanun teklifinin 7, 8 ve 9’uncu maddeleri Elektrik Piyasası Kanunu’ndaki düzenlemelerle ilgilidir. Teklifin 7’nci maddesiyle 6446 sayılı Yasa’nın 3’üncü maddesinde düzenlenen serbest erişim platformunda sadece ticari faaliyet gösteren halka açık şarj istasyonlarının gerçek zamanlı olarak görüntülenebilmesi düzenlenip ticari faaliyet konusu olmayan şarj istasyonlarının kapsam dışı bırakılması sağlanmıştır. Teklifte toplayıcı ve toplayıcılığın tanımları yapılmakta; teklife Elektrik Piyasası Kanunu kapsamında, lisans almak koşuluyla yürütülebilecek elektrik piyasası faaliyetlerine yönelik toplayıcılık faaliyeti de dâhil edilmektedir.

Kanun teklifinin 10’uncu maddesiyle Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin sona ermesinden sonra Komisyonun görevlerine ilişkin iş ve işlemlerinin yürütülmesi konusunda görevli kurum ve kuruluşlarla uygulamaya dâhil usul ve esasların belirlenmesine yönelik düzenlemeler yapılmaktadır.

Değerli milletvekilleri, FETÖ’yle mücadele her alanda hız kesmeden devam etmelidir. Burada liderimiz Sayın Devlet Bahçeli Beyefendi’nin 15 Temmuz ihanet kalkışmasıyla ilgili şu sözlerini hatırlatmak isterim: “İhanet imanı geçemedi. İşgal emelleri milli iffeti yenemedi. 1 dolarlık ederi olan namussuzlar Türk milletinin haşmet ve haysiyeti karşısında kaçacak ve saklanacak delik aradılar. Gene de yakayı kurtaramadılar, ezilmekten, cezalandırılmaktan kurtulamadılar. Şunu bir defa kararlılıkla söylemek isterim ki FETÖ'yle mücadele sonuna kadar sürdürülmelidir. Bu konuda tavsama olamaz, ihmal olamaz, hoşgörü olamaz. Hatırlı ve arkası olan FETÖ'cülerin korunması veya kollanması diye bir şey söz konusu edilemez. Elbette mücadele hukuk ve adalet kümesinde yapılmalıdır. Objektif kriterler, sağlam veriler, sağlıklı dayanaklar ve hukuki sınırlar çerçevesinde FETÖ'cülüğü tespit edilen kim varsa haklarında gereken adli işlemler yapılmalıdır. 15 Temmuz’da bize acımadılar, biz de onlara adalet içinde acımamalıyız. FETÖ'nün kripto damarı, geride kalan kalıntıları nereye kadar uzanıyorsa uzansın kesilip atılmalıdır. Türkiye FETÖ musibetinden kurtulmalıdır. Bu karanlık dönem kesin olarak bitirilmelidir. 15 Temmuz, Türk milletini Anadolu’da boğma ve dağıtma girişimidir. 15 Temmuz, millî bekayı imha teşebbüsüdür. Biliniz ki 15 Temmuz, yeni bir istila denemesi, yeni bir kıyım ve yıkım hamlesiydi. Biliniz ki, 15 Temmuz yeni bir istila denemesi, yeni bir kıyım ve yıkım hamlesiydi. Mondros'ta çerçevesi çizilip Sevr'de dayatılan imha planları 15 Temmuz'da yeniden gün yüzüne çıkarıldı.” Değerli milletvekilleri, bizler, FETÖ, PKK dâhil her türlü terör örgütüyle mücadelede AK PARTİ hükûmetine destek olmaya devam edeceğiz.

Teklifin 11’inci maddesiyle daha güçlü bir kamu görevlileri sendikacılığı oluşturulmasına katkı sağlamak amacıyla 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin ek 4’üncü maddesinde değişiklik yapılmaktadır.

Teklifin geçici 1’inci maddesi elektrik tüketiminden kaynaklanan ve özelleştirme devir işlemleri esnasında Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine devredilen tahsil edilemeyen alacaklara ilişkindir. Düzenlemeyle, birinci fıkra kapsamı dışında kalan abonelerin TEDAŞ'a olan geçmiş dönem elektrik tüketimlerinden kaynaklanan borçlarına ilişkin yapılandırma imkânı sağlanarak sınai, ticari ve tarımsal faaliyetlerin canlandırılması hedeflenmektedir.

13 ve 14’üncü maddeler yürürlük maddeleridir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime son verirken kanun teklifinin milletimize hayırlı olmasını diler, büyük Türk milletini ve onun büyük Meclisini saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Şahsı adına ikinci söz, Sayın İbrahim Halil Oral'ın,

Sayın Oral, buyurun.

Sayın Oral yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) - O zaman biz alalım o konuşmayı.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Önceden bildirmeniz lazım.

BAŞKAN – Efendim?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şahıs çekiliyorsa konuşmadan alabiliriz o konuşmayı.

BAŞKAN – Buyurun, kim konuşacak?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Sarıbal.

BAŞKAN - Sayın Sarıbal, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Zebil, zayi olmasın muhalefetin hakkı.

ORHAN SARIBAL (Bursa) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Evet, tam kırk dört yıl önce bu topraklarda büyük bir katliam yaşandı. Katliam, Amerika Birleşik Devletleri, CIA, NATO, MİT, MHP odaklı bir katliamdı. Tam yedi gün sürdü. Yedi gün boyunca koca devlet seyirci kaldı, en az 150 insanımız katledildi, hamile kadının karnından çocuğu çıkarılıp öldürüldü, bir gözü kör olan bir annenin, öbür gözü tornavidayla çıkarılıp atıldı, eşinin yanında kocasının başı baltayla kesildi, organize bir katliamdı Maraş katliamı.

Tam kırk dört yıl sonra Maraş Katliamı acısı dinmedi, devam ediyor çünkü aynı açık, bütün o katliamlarda olduğu gibi hesap soramama, ne yazık ki hiçbir şekilde cezasızlığın önlenememesi, hukuksuzluğun getirmiş olduğu bir nokta. Bugün kırk dört yıl sonra insanlar çok açık bir şekilde, rahat bir şekilde anmalarını bile yapamıyorlar. Ecevit'in anılarından çıkan yazılarından, Abdi İpekçi'nin yaptığı bütün açıklamalarda ve gizli tanıkların özellikle bir işkenceci polisin yaptığı açıklamalarda tek tek, tek tek, bu faili açık, faili net katliam, ülke tarihine geçti ve yazılı. 800 insanın yargılanmasına rağmen ceza alan doğru dürüst kimse olmadı. Her defasında cezasızlık, her defasında affetme, her defasında onun arkasından gelen yeni katliamlar. Organizeydi bunlar, biliniyordu, herkes her şeyi bildiği hâlde hiçbir şey yapmıyorlardı maalesef ve ne yazık ki arkası arkasına katliamlar gerçekleşti. Bir yol, “Cehenneme giden yollar iyilik taşlarıyla döşenir.” denilerek 12  Eylül faşist darbesi yapıldı. O gün bugündür bu kapitalist, liberal, yağmacı, talancı düzen eğer bugünlere geldiyse bunun temel sorunu 12 Eylül faşist darbesidir ve o darbe bugün bu ülkeyi ekonomide, bugün bu ülkeyi sosyal yaşamda, demokraside, adalette, gelir dağılımında, bütünüyle baktığımızda, yaşamın her alanında ne yazık ki zayıf bırakan, yetersiz bırakan, sömürü düzenine teslim eden, emeğin en yüksek oranda sömürüldüğü tarihsel bir dönemin tam da adıdır. O yüzden, kırk dört yıl önce Maraş’ta yaşanan o acı katliam, onun devamında elbette Çorum katliamı, daha sonra Sivas, bütünüyle baktığımızda 2022 yılında bu ülkenin geldiği noktayı, demokrasi ayıbını çok net şekilde ortaya koymaktadır. Peki, ne diyor aileler? Maraş’ı bıraktılar, Maraş’tan çıktılar, bir kısmı diğer kentlere, bir kısmı yurt dışına gittiler; onlarca yıl sonra ancak küçük anmalarla acılarını ne yazık ki anma noktasına geldiler. Bugün geldiğimiz noktada bu aileler ne istiyor? Bir, toplu mezarlardan yerleri gösterilsin, bize ait olan kemikler, diğer kalıntılardan tespitler yapılsın ve biz cenazelerimize sahip çıkalım. İki, sır diye saklanan, devlet arşivlerinde olan bütün yazılar çıksın, bunlar net bir şekilde topluma anlatılsın ve toplum bununla ilgili gerekli yargılamalarını ve gerekli düşüncelerini ortaya koysun. Üç, devlet ve sistem bu olaylarla yüzleşsin; saklayarak, kapatarak, üzerine kül atarak demokrasi olmuyor, acılar dinmiyor; hiç olmazsa geldiğimiz bu çağda temel insan hakları, bireysel hak ve özgürlükler, demokrasi, adalet adına insanlığa dair bir şey olsun. (CHP sıralarından alkışlar) İnsanlık, bunu çok net bir şekilde ortaya çıkarsın, çok net. Aileler bu konuda ısrarcı ve o taleplerine devam ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Teşekkür ederim Başkan.

Bakın, kırk dört yıl sonra bile bu topraklarda sistem, kendine dair “gizli” “saklı” meselesiyle hâlâ yeni katliamlara yol açıyorsa bunu, herkesin ama herkesin, 85 milyon insanın elini vicdanına koyarak düşünmesi lazım. “Bana olmayan başkasına olsun.” anlayışıyla “Bana değmeyen yılan kırk yıl yaşasın.” anlayışıyla bir yere varamayız. Önce demokrasi, önce insanlık, önce acılarımızla yüzleşmek; o zaman insan olacağız, o zaman vicdanlı olacağız, o zaman gerçekten bu ülkenin onurlu, saygın, barışçı, dostluk içerisinde yaşayan insanları olacağız.

Bir kez daha Maraş katliamında hayatını yitiren insanları saygıyla, minnetle anıyorum ve bütün toplumu bir kez daha barışa, dostluğa, dayanışmaya ve demokrasiye davet ediyorum.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İkinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

İkinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi ikinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

8’inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Ali Kenanoğlu                  Serpil Kemalbay Pekgözegü       Dilşat Canbaz Kaya

      İstanbul                                      İzmir                                       İstanbul

     Sait Dede                                        Erdal Aydemir                      

       Hakkâri                                                                                     Bingöl

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

Tahsin Tarhan                   Müzeyyen Şevkin Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu               

  Kocaeli                                 Adana                                  Manisa

Kadim Durmaz                      Erkan Aydın        İbrahim Özden Kaboğlu

   Tokat                                   Bursa                                 İstanbul

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu Arslan Kabukcuoğlu                   Ayhan Erel

   Adana                                Eskişehir                              Aksaray

                                 Aylin Cesur                                                                Behiç Çelik

                                     Isparta                                                                        Mersin

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubunun önergesinin gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’nun.

Buyurun Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; üç gündür gerçekten sıra dışı bir yasa önerisini görüşmekteyiz. Hangi tarafından bakarsanız bakın, bu sıra dışı yasa önerisinin maddelerini düzeltmek mümkün değil, zaten teklif sahipleri herhangi bir biçimde bunu düzeltme inisiyatifi ve iradesine sahip değiller.

Bu bakımdan, birkaç hatırlatma yaparak maddeye girmek istiyorum. Birincisi şu: Bu öneri yasa yapım sürecinin asgari gereklerini yansıtmamaktadır, asgari ciddiyetten uzaktır çünkü İç Tüzük’ün bağlayıcı hükümlerine saygı gösterilmemiştir; bunun tipik örneği, temel yasa olmayan bir torba yasa temel yasa olarak görüşülmektedir; uzmanlığa saygı gösterilmemiştir, uzman komisyonlarına gönderilmemiştir ama bu yasada önemli 3 ana tezat veya çelişki bulunmaktadır. Bunlardan biri, Anayasa Mahkemesi kararına rağmen, Anayasa Mahkemesince iptal edilen bir konuda esasa ilişkin kararına rağmen bir düzenleme yapılıyor olmasıdır. Anayasa Mahkemesi kararlarının gerekleri doğrultusunda düzenleme yapmayan Meclisimiz “Yapmayın, yapamazsınız.” dediği bir alanda düzenleme yapmakta. Öyle ki yasa önerisinin başlığı ile Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği kanun arasında tam bir tezat bulunmaktadır. “Elektrik piyasası” deniliyor ama 7350 sayılı Yasa’yla piyasa ekonomisini silmiş bulunuyoruz. Piyasa, Anayasa Mahkemesi “İhalesiz uzatamazsınız” diyor. Şimdi biz yeniden “elektrik piyasası” başlığını taşıyan yasayla ihalesiz liman işletmelerini uzatabileceğiz. Bu önemli bir çelişkidir piyasa ekonomisi bakımından. Bunun anlamı şudur: “Madde 48’de öngörülen piyasa ekonomisini, sözleşme özgürlüğünü, serbest rekabete dayalı iktisadi yarışma sistemini kabul etmiyoruz.” anlamına geliyor, “Bizim irademiz Anayasa’nın üstündedir.” anlamına geliyor. Bu ciddi bir çelişkidir.

Diğer bir çelişki ise Adalet ve Kalkınma Partisi özellikle Anayasa madde 10’da gerçekleştirdiği 2004 ve 2010 değişiklikleriyle övünür. Nasıl övünür? “Biz eşitlik ilkesini pekiştirdik.” söylemiyle övünür. Ama Danıştay bu ilkenin ihlal edildiği gerekçesiyle iptal etmiştir kamu sendikaları arasındaki ayrımcılığı. Şöyle: Danıştay 12. Daire toplu sözleşme ikramiyesiyle ilgili getirilen sınırlamanın yürürlüğünün durdurulmasını “Sendikalar arasında ayrıma yol açılması açıkça sendikal özgürlüğe bir müdahale oluşturarak sendikaların kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesini önleyici şekilde üye kaybına sebebiyet verecek nitelik taşıdığı gibi, aynı hizmet kolunda çalışıp aynı işi yapan sendika üyesi kamu görevlileri arasında sadece farklı sendikalara üye olmaları nedeniyle toplu sözleşme ikramiyesi ödenmesinde eşitsizlik yaratması suretiyle çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyeceğinden dava konusu düzenlemede mevzuata ve hukuka uygunluk bulunmamaktadır.” gerekçesine dayandırmıştır. Görüldüğü gibi, bu kararı verirken, bu iptal kararını verirken Danıştay yüzde 1’lik barajı bile çok görmüştür ve ayrımcılık getirdiği gerekçesiyle iptal etmiştir.

Bir başka çelişki ise şudur: Olağanüstü hâl düzenlemesi. Buradaki ana çelişki şöyle ifade edilebilir: Adalet ve Kalkınma Partisi on yıl süreyle ülke yönetimine ortak ettiği kişileri suçlu ilan etti 16 Temmuz gecesinden itibaren fakat onları, kendi ortaklarını yargısız infaza tabi tutarken suç ortaklığını kamufle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

…etmek için esasen demokratik muhalefet yürüten, hiçbir biçimde cemaatlerle, yasa dışı örgütlerle ilişkisi bulunmayan kişileri de aynı torbaya doldurmak suretiyle adeta o on yıllık kapalı dönemi aklar bir politikaya yöneldi; işte bugün yaşadığımız çelişki budur ve burada yaşanan ihlaller özgürlük ihlalidir. Evet, özgürlük ihlal edilmemeli ama özgürlüğün yanında eşitlik ihlal edilirse kitleler buna ciddi tepki gösterirler, hele hele 3’üncü bir öge eklenirse, adalet de eklenirse o zaman aslında özgürlükten yoksun kılınan, ayrımcı işleme tabi tutulan ve adalete erişim hakkından yoksun kılınan kişilerin isyan etmemesi mümkün değil. İşte, buradaki 3’üncü ana çelişki budur.

Saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde 2’nci söz talebi Sayın Behiç Çelik'in.

Sayın Çelik, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bugün sizlere yirmi senedir AKP eliyle cezalandırılan güzel ilimiz Mersin’in sorunlarından bahsetmek istiyorum. Mersin, 2 milyona yaklaşan nüfusuyla, çalışkan ve dürüst halkıyla, bereketli topraklarıyla gerek Akdeniz’in gerekse ülkemizin incisidir. Ülkemizde meyve üretiminin yüzde 12’sini, sebze üretiminin yüzde 8’ini sadece Mersin karşılamaktadır. Tarımsal üretimin en yoğun yapıldığı 4’üncü, Türkiye’nin en çok vergi veren 6’ncı ilidir. Ürün yelpazesinde 83 farklı çeşidin olduğu Mersin; muz, çilek, limon, erik, badem, keçi boynuzu yeni dünya, sakız kabak ve taze bakla üretiminde Türkiye birincisidir. Muz üretiminin yüzde 61’ini, limon üretiminin yüzde 53’ünü tek başına karşılamaktadır. Buna rağmen, ilimizin hak ettiği yatırımlardan, hizmetlerden mahrum bırakıldığını üzülerek görüyoruz. Nereden bakarsak bakalım sonuç aynıdır. 21’inci yüzyılın neredeyse ilk çeyreğinde kendi klasmanındaki illere oranla bir gerileme var. Sanayi Bakanlığının SEGE endeksine göre Mersin; hava kirliliğinde 5, sosyoekonomik gelişmişlikte 25, kişi başına düşen millî gelirde 27, eğitimde 33, sağlıkta 39, istihdamda 52, yaşam memnuniyetinde ise 71’inci sıradadır. Mersin'de yaşayan Suriyeli sayısı 240 binin üzerindedir arkadaşlar, gayri resmî sayı ise 400 bin civarındadır.

Diğer taraftan, iş dünyasıyla yaptığımız görüşmelerde de sermaye ve mal piyasalarındaki istikrarsızlıktan yoğun şikâyetler dile getirilmiştir. TESK'e bağlı odaların değindiği sorunlara bir çözüm getirilememiştir; sağlık sigortası primi, çıraklık sorunu, esnafın elektrik ve doğal gaz indirimi, şoför ve nakliyeci esnafının mazot indirimi ve bir defalık ÖTV ve KDV indirimi konuları hep şikâyet edilerek dile getirilmiştir. Gerçek üretim yapan sanayiciler zor durumdadır; tarım sektöründe de girdi maliyetleri ve pazarlama sorunu üretimi çökertmektedir arkadaşlar.

Değerli arkadaşlarım, Mersin'e verilen sözler tutulmuyor; Mersin diğer illere kıyasla kamu kaynaklarından daha az yararlandırılıyor. Ben buradan soruyorum: Çukurova Havalimanı projesi neden hâlâ tamamlanmıyor? Gerçi, Ulaştırma Bakanı “Nisan 2023” diyor ama bekleyip göreceğiz. Akkuyu Nükleer Güç Santralinin Türk-Rus işbirliğiyle yapımına devam ediliyor. Rusya’yla kurulan asimetrik ilişki biçimi sürdürülemez arkadaşlar. Müzakere yoluyla, santralin millileştirilmesi zorunludur. Bu santralin teknoloji transferini kapsadığı söylenebilir mi? Mersin'e katkısı nedir? Bunu sizin takdirlerinize bırakıyorum. Görünen sadece yörede aşırı artan konut fiyatları ve kiralardır. Mersin Limanı’nı niye özelleştirdiniz? Özelleştirme sonucunun Mersin'e ne gibi faydası oldu? Bir de süreyi şimdi bu yasa teklifiyle  birlikte kırk dokuz yıla çıkarıyorsunuz. Taşucu Limanı’nın akıbeti nedir? Akdeniz'de hak ve menfaatlerimiz için bir büyük tersane ihtiyacı varken niçin büyük bir tersane projesi gerçekleştirilmiyor? Nitekim, Amiral Cem Gürdeniz buna işaret ediyor, mavi vatanın savunmasını acaba ıskalıyor muyuz? Üreticilerimizin ürünlerinin karteller tarafından yağmalanmasının önüne niçin geçmiyorsunuz? Çeşmeli-Taşucu Otoyolu Projesi hâlâ bekliyor; D750 yani Antalya yolunun hâlâ ödenek yetersizliğinden tünelleri tamamlanamıyor. D715 Silifke-Konya-Karaman yolu aynı durumda.

Sulama projeleri, lojistik merkezi, altyapı yenilemeleri hepsinde akıbet aynı. Turizme gelince, total turizm potansiyeline sahip olan Mersin’in konumuna yaraşır bir yatırım hamlesi bugüne kadar maalesef yapılmamıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) - Mersin'de genel bir imar karmaşası olup orman alanlarının tarıma açılmasında ve hazine arazilerinin satışlarında birkaç şebekenin müdahil olduğu ve halkın mağdur edildiği bilinmektedir.

Evet, ben sözümü şöyle bitiriyorum: Mersin’i unutanları biz de unutacağız diyorum, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir. 

9’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır.

Şimdi ilk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinde yer alan “yoluyla” ibaresinin “aracılığıyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

    Ali Kenanoğlu        Serpil Kemalbay Pekgözegü Şevin Coşkun                                                     İstanbul                                  İzmir              Muş                                        Sait Dede       Erdal Aydemir                    Dilşat Canbaz Kaya                                        Hakkâri                                 Bingöl                                 İstanbul               

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklik ile madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. 

Şimdi okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

   Mehmet Metanet Çulhaoğlu   Ayhan Erel Arslan Kabukcuoğlu                                                       Adana                                Aksaray          Eskişehir                                    Dursun Ataş         Aylin Cesur                         Ayhan Altıntaş                                            Kayseri                                 Isparta                                 Ankara               

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

   Tahsin Tarhan           Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu Erkan Aydın                                                      Kocaeli                                 Manisa             Bursa                                      Alpay Antmen       Kadim Durmaz                       Tacettin Bayır                                             Mersin                                  Tokat                                   İzmir                                               Müzeyyen Şevkin                                                                                                                                Adana

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Ayhan Altıntaş’ın.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu adına Elektrik Piyasası Kanun Teklifi’nin 9’uncu maddesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu kanun teklifinin Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonunun ihtisas alanına giren yalnızca 3 maddesi var, 7, 8 ve 9’uncu maddeler. Bu maddelerle toplayıcı ve toplayıcılık kavramları Elektrik Piyasası Kanunu’na eklenmek isteniyor. Biliyoruz ki elektrik sisteminin güvenilir ve kaliteli bir şekilde işletilmesi için üretimin tüketime eşit olması bir zaruriyettir, bunu düzenlemek için tüketimin dengeli hâle getirilmesi gerekli. Mesela yoğun talep saatlerinde tüketimi azaltmak gibi yöntemler kullanılabilir ancak bu verimliliği tüm kullanıcılar bazında düzenlemek oldukça meşakkatli bir iş olacaktır. Bu kanun teklifiyle toplayıcılık müessesesi yoluyla tüketicilerin bu sürece katılım sağlaması amaçlanıyor. Başka bir deyişle toplayıcıların farklı tüketim profillerine ve tüketim esnekliklerine sahip farklı ölçeklerdeki ve tarife gruplarındaki tüketicilerin tüketimlerini birleştirerek gün içerisinde dengeli bir yük elde edebilecek şekilde tek elden bunun düzenlemesi öngörülüyor. Enerji verimliliği açısından bu maddeyi olumlu buluyoruz.

Değerli milletvekilleri, toplayıcılık faaliyetleri gündeme gelmişken enerji arzının güvenliği için en önemli unsurlardan olan özelleştirme kavramıyla büyük bir hata yapılacağı belli olan, stratejik olarak oldukça önemli olan TEİAŞ aklıma geldi. Biliyorsunuz TEİAŞ’ta enerji kaynaklarının şebekeye entegrasyonunu, enerjide arz güvenliğini ve tüketimini düzenleyecek bir rol oynuyor. TEİAŞ, Türkiye’de elektrik sisteminin operatörüdür. Ülkemizdeki her noktaya elektriğin sürekli, kesintisiz, güvenilir, sabit frekans ve gerilime sahip olacak şekilde tedarikini sağlamaktadır. Türkiye’nin enterkonnekte sistemini işleten doğal bir tekeldir. TEİAŞ’ta meydana gelebilecek anlık hataların dahi büyük problemlere sebep olacağı, öyle ki ülkenin karanlıkta kalmasına neden olabileceği ortadadır. Bu manada ülkenin güvenliği açısından da önemli bir işlevi vardır. Kaldı ki TEİAŞ'ın iletim hatlarının toplam uzunluğu 70 bin kilometre civarındadır. Bu, Avrupa’nın en uzun iletim hattı demektir, Türkiye kara yollarının tamamından daha fazla bir uzunluktur. Buradan bir hesapla eğer hat boyunca 100 metre genişliğinde bir alanın TEİAŞ’a tahsisli olduğunu düşünürsek TEİAŞ tarafından kontrol edilen alanın Lüksemburg'un 2 katı olduğunu görürüz. Bu alan Bilecik, Rize, Zonguldak ve Osmaniye gibi birçok ilimizden büyük bir arazi demektir. Bunun yanı sıra TEİAŞ'ın tarifesi, yatırım ve işletme giderlerini karşılayacak şekilde EPDK tarafından düzenlenmektedir. Yani TEİAŞ kâr amacı gütmeyen bir kuruluştur. Ancak, kâr amacı gütmeyen bir kurumun yatırımcı çekmesini beklemek pek mantıklı görünmüyor. TEİAŞ’a yatırım yapacaklara kâr payı dağıtmak, elektrik fiyatlarını statüsü gereği artırarak 84 milyon vatandaşımızın cebinden yatırımcıya para aktarmak anlamına gelecektir. Bu da elektriğin daha pahalı hâle gelmesine neden olacaktır. Geçmiş tecrübeye bakalım: Ülkemizde elektrik üretim ve dağıtım tesislerinin çok büyük bir kısmı özelleştirildi. Dağıtım firmaları yatırım ve teknoloji getirmek yerine fatura kesme şirketi gibi çalıştılar. Kısacası, özelleştirmeler devlet eliyle özel şirketlere garantili rant aktarımına dönüştü. Elektrik fiyatları da ucuzlamak yerine gittikçe daha yüksek seviyelere ulaştı. Son enerji kriziyle de fiyatlar halkın ödeyebileceği seviyenin çok üzerine çıktı. Konutlardaki fiyatları ödenebilir seviyede tutmak için ciddi sübvansiyonlara ihtiyaç duyuldu. Sanayideki elektrik fiyatları da kilovatsaat başına 27 sent gibi yüksek rakamlara çıktı. Bunun sonucu olarak sanayimizin uluslararası piyasalarda rekabet gücü çok zayıfladı. Hâlbuki, özelleştirmeleri yaparken elde edilen bedelleri bir fona koyup kara günlerde kullanmayı akıl etmeliydik. Geçmişinde elektrik özelleştirmelerinde başarısız örnekleri olan iktidarın TEİAŞ’ın halka arz yoluyla özelleştirilme kararından da hemen vazgeçmesini bekliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, bir söz rica ediyorum.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Bülbül.

 

 

 

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, az önce konuşma yapan Cumhuriyet Halk Partili hatip Orhan Sarıbal Maraş olaylarından bahsederken “Katliam Amerika Birleşik Devletleri, CIA, NATO, MİT, MHP odaklı bir katliamdı.” şeklinde bir ifade kullanmıştır. Biz onun öyle olmadığını yani dememiştir diye düşündük, ben duymadım ama sonradan tutanakları alınca böyle bir şey ortaya çıktı. Bu çok iddialı bir ifadedir. Maraş olayları Türkiye’nin geçmişinde bir daha yaşanmasını arzu etmediği, çok kirli ellerin, dış odakların içerisine dâhil olmuş olduğu, günlerce, aylarca öncesinden Amerika elçilik müşavirlerinin, CIA ajanlarının Türkiye’nin belli bazı illerinde kol gezip “Türkiye’de bir iç çatışma nasıl çıkar?” diye bunların araştırmalarının yapıldığı ve belli bazı faaliyetlerinin de bugün itibarıyla tespit edildiği süreçlerdi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu süreçte rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş’in aylar öncesinden o dönemin Cumhurbaşkanına, Başbakanına ve ayrıca Genelkurmay Başkanına yazmış olduğu mektuplar da bugün bilinmektedir, malumdur.

Şimdi, Maraş olaylarının çıkmadan öncesinden biz bundan endişe duyduğumuzu, burada vahim birtakım gelişmeler, bir provokasyon beklentisi olduğunu ifade ederken dönemin hükûmetinin de Cumhuriyet Halk Partisi olduğunu unutmadan kalkıp burada bu meseleyi Milliyetçi Hareket Partisine tahmil etmeye çalışmak kabul edilebilir bir durum değildir, bu bir iftiradır. Bu iftirayı ortaya koyan sayın milletvekilini de burada kınadığımızı ifade etmek istiyorum.

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Sarıbal, sizin ağır bir ithamınız oldu. Bir hakarete varmadan, şey yapmadan da size bir cevap verdi yani bunda bir şey yok.

 

 

1. Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 381)(Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Antmen’in.

Sayın Antmen, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Teklifin 9’uncu maddesiyle yeni bir kurum olarak toplayıcılık ihdas ediliyor. Uygulamanın yararı olup olmayacağını göreceğiz. Umarım yandaşlara bu da bir rant kapısı hâline gelmez.

Değerli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonundan gelen torba hatta çuval kanun tekliflerini görüyorduk ama Sanayi ve Ticaret Komisyonu gibi uzmanlık komisyonundan böyle bir çorba kanun teklifi geleceğini beş yıldır hiç beklemezdik. Olmuyor sayın milletvekilleri, bu şekilde gerçek bir yasama faaliyeti olmuyor.

Kanun teklifinizde öyle maddeler var ki yazık çok yazık. Hepimiz burada Anayasa’ya bağlılık yemini ettik ama Anayasa Mahkemesi'nin iptal kararına rağmen buraya bile bile Anayasa’ya aykırı bir kanun teklifini getiriyorsunuz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)  Hukuken bu yapılamaz fakat siz yaparsınız çünkü sizin Anayasa'ya, hakka, hukuka hiçbir saygınız yok, bunu da burada gördük. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, 6 Ocak 2022 tarihinde limanlarımızın özelleştirme sürelerini ihale yapmadan kırk dokuz yıla tamamlayacak kanun teklifini getirdiniz. “Anayasa'ya aykırıdır.” dedik, ne oldu? Anayasa Mahkemesi oy birliğiyle iptal etti ve bu maddenin, bu hükmün Anayasa'nın 10, 13 ve 48’inci maddelerine aykırı olduğunu açıkça hükme bağladı. İptal gerekçesi öyle böyle değil, işin esasına ilişkin ve “Böyle bir kanun getirilemez.” diyor.

Şimdi, siz ne yaptınız? Aynı kanun maddesini evirdiniz çevirdiniz tekrar önümüze getirdiniz. Peki, ne oldu? Bu hüküm yine Anayasa'nın 10, 13 ve 48’inci maddesine aykırı. Anayasa'ya aykırılığı gidermediniz ama en önemlisi, Anayasa Mahkemesinin bir esasa iptal kararı vermesi nedeniyle bu hüküm Anayasa'nın 153’üncü maddesine de açıkça aykırı oldu. Ha, bu hüküm Anayasa Mahkemesine gidecek ve Anayasa Mahkemesi bu hükmü iptal edecek ama siz burada ne yaptınız? Liman işletmecilerine bir on beş gün süre verdiniz. Anayasa Mahkemesi iptal kararları geriye yürüyemeyeceği için iki arada bir derede limanların özelleştirilmesinin ihalesiz kırk dokuz yıllığına kiralarının artırılmasını planlıyorsunuz, arada derede bu işin bitmesini istiyorsunuz. Yapmayın, yapmayın, değerli milletvekilleri, halkın limanlarını ihale yapmadan yabancı sermayeye          -deyim yerindeyse- peşkeş çekmeyin. Soruyorum size: Neden serbest şartlarda ihale yapmıyorsunuz? Neden ihale süresini bu şekilde uzatıyorsunuz? Neden daha çok gelir elde etmek varken mevcut işleticilere ekstra olanaklar sağlıyorsunuz? (CHP sıralarından “Yandaşa, yandaşa!” sesleri)

Peki, soruyorum: Değerli milletvekilleri, sizin kendi dükkanınız olsa, eviniz olsa, içindeki kiracının daha yıllarca süresi olsa onunla yeni bir kira akdi yapar, süreyi uzatır mısınız, yoksa kira süresini mi beklersiniz?

Bakın, diğer milletvekilleri, benim seçim bölgemde 2 tane liman var. Biz limanların değerini biliyoruz, siz bu kanunla Mersin Limanı'nın ve Taşucu Limanı’nın özelleşme sürelerinin kırk dokuz yıla tamamlayacaksınız. Yapmayın, yapmayın sayın milletvekilleri, limanlar babanızın malı değil, limanlar halkın malı, limanlar tüyü bitmemiş yetimin hakkıdır, bu hakkı ona buna yedirmeyin. Limanlara bu kadar meraklıysanız, Mersin Ana Konteyner Aktarma Projesi var, gelin, samimiyseniz bu projeyi yapın. (CHP sıralarından alkışlar) Mersin konteyner ana aktarma limanı yapıldığı takdirde sadece Akdeniz'in değil tüm Türkiye'nin dışa açılan bir kapısı olacak ve Türkiye'ye önemli oranda döviz katacak. Ha, gerçi süreniz kalmadı, halk iktidarınıza son verecek ama bizim Mersin’e sözümüz olsun, Mersin konteyner ana aktarma limanını iktidarımızda inşallah biz yapacağız.

Değerli milletvekilleri, teklifteki sendikalar arasında açık ayrımcılığınıza dair bir madde var, buna ne demeli? Bakın, iktidarınıza biat etmiş sarı memur sendikalarının üye sayısını arttırmak için diğer tüm memurlara haksızlık ediyorsunuz. Allah aşkına yetmedi mi sarı sendikalarınızı kayırmanız, yetmedi mi sarı sendika üyelerini her yerde şef, müdür gibi yönetici yaptığınız yetmedi mi? KESK ve diğer size muhalif görülen sendikaları üyelerini ezdiğiniz, mobbing yaptığınız; günahtır, kul hakkıdır, yapmayın, etmeyin. (CHP sıralarından alkışlar)

 Bir de OHAL dosyaları var, altı yıldır OHAL Komisyonu devam ediyor, altı yıldır bu insanlara eziyet ediyorsunuz. Vallahi de billahi de yapılan bütün haksızlıklarda sizin burada etkiniz de var ve siz de buna bir nevi ortaksınız. Bakın 80-90 dosya kaldı,  nedir Allah aşkın şikâyetçiye bu dosyaları teslim etmek. Bırakın 80-90 dosyada insanlar yargının…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALPAY ANTMEN (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Özetle bir çorba kanun teklifi getirdiniz, her yerinden Anayasa’ya aykırı, her yerinden Anayasa’ya sadakatten ayrılmayacağımıza dair ettiğimiz yemine aykırı.

Ben size buradan Nazım Hikmet’in bir dörtlüğüyle son kez bir şey söylemek istiyorum: Bakın “Günü gelir çarh düzüne çevrilir/Günü gelir hesabınız görülür/Günü gelir sualiniz sorulur/Beyler bu vatana nasıl kıydınız?” derler size.

Her birinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edeneler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

9’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

10’uncu madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 4 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

 

Mehmet Metanet Çulhaoğlu  Arslan Kabukcuoğlu                Dursun Ataş

               Adana                                                             Eskişehir            Kayseri

 

Aylin Cesur                                  İsmail Koncuk          Ayhan Erel

    Isparta                                                                          Adana            Aksaray

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

 

Tahsin Tarhan                              Müzeyyen Şevkin Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

    Kocaeli                                                                         Adana             Manisa

Tacettin Bayır                              Kadim Durmaz        Erkan Aydın

     İzmir                                                                            Tokat              Bursa

Sibel Özdemir

    İstanbul

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz sahibi Sayın İsmail Koncuk’un.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’yle ilgili İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Hain darbe girişimi üzerinden altı buçuk yıl geçti ama iktidar partisinin bu darbeyle ilgili yaklaşımları, o ilk dönemde olan OHAL düzenlemesinin ötesine geçemedi. Şimdi, bu düzenlemeyle OHAL Komisyonunun yetkisi bitiyor. O yetkiyi kurumlara dağıtıyorsunuz. Bu yanlış olmayabilir ama OHAL Komisyonu yanlış. Türkiye bir hukuk devletiyse Anayasa’sında bunun altı kalın harflerle çizilmişse işi yargıya teslim etme zamanı geldi.

Değerli milletvekilleri, bu konuda çok uzun şeyler anlatmayacağım ama bu anlamsız kriterlerle suçlu avına çıkarak hiçbir şey elde etmek mümkün değildir. Efendim, yok bir sendikaya üye olmuş, devletin gözetimindeki bir okulda öğretmenlik yapmış, devletin kontrolü altındaki bir bankada hesap açmış… Bunlar suçlu olmak için yeterli kriterler değildir, hatta anlamsızdır. Artık Türkiye hukuk devleti ayarlarına dönmek zorundadır. Bizim yüce dinimizde bile var suçun şahsiliği; babanın suçu evlattan sorulamaz yüce dinimizde. Hukukta da var ama sizin hukukunuzda yok değerli AK PARTİ milletvekilleri. Sizin hukukunuzda suçun şahsiliği ilkesi yok. Babasının suçu varsa oğlundan, kızından soruyorsunuz. Dayısının oğlunun suçunu bile dayısının oğluna, teyzesinin oğluna soruyorsunuz; böyle bir devlet yönetimi anlayışı kabul edilemez. Onun için artık Türkiye hukuk devleti ayarlarına dönmek zorundadır. Yani FETÖ’yle Amerika’da Pensilvanya’da fotoğraf karesine giren kişiler burada milletvekilliği yapacak, siz Bank Asyanın önünden geçen adamı hapse atacaksınız, işten atacaksınız. Bu, kabul edilebilir mi ya? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Elinizi vicdanınıza koyun.

Değerli milletvekilleri, bugün asgari ücret açıklandı, yüzde 54 zam geldi. Yeterli değil, İYİ Parti olarak bizim teklifimiz 9.600 liraydı, 9.600 liranın 1.100 lira gerisinde kalan bir rakam. Aslında, yapılan araştırmalara göre mesela, BİRLEŞİK METAL-İŞ’in yaptığı açıklamaya göre 4 kişilik bir ailenin asgari geçim sınırı 27 bin TL civarında. Yani 4 kişilik bir ailenin geçiminin 27 bin TL -yani yoksulluk sınırı- olduğu bir dönemde elbette 8.500 TL’lik asgari ücret bir anlam ifade etmez ama hayırlı uğurlu olsun diyelim.

Burada memurlarımız bekliyor, işçilerimiz bekliyor, emeklilerimiz bekliyor. Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in bir sözü var: Şu 3.500 TL var ya en düşük emekli maaşı, bunun asgari ücret seviyesine çıkarılması lazım. 3.500 TL’yle bu emeklilerimizi âdeta ölüme mahkûm ettiğinizi, yokluğa mahkûm ettiğinizi görmek zorundasınız. En düşük emekli maaşı asgari ücret seviyesine çıkarılmalı. Memurlarımıza zam yapılacak, memur emeklilerine zam yapılacak, işçilere zam yapılacak. Bunu nasıl yapacağız? Asgari ücret yüzde 54 arttı mı kardeşim? Arttı. O hâlde, tüm bu kesimlerin maaşlarında zam, enflasyon farkı ve refah payı toplamının en az yüzde 54 olması lazım. Yani yüzde 100 de verseniz, emin olun, kurtarmıyor. Düşünün, bir öğretmen 9 bin TL maaş alıyor. Yüzde 100 zam yapsanız 18 bin TL’ye çıkacak. Yüzde 100 zam yapsanız bile öğretmen maaşı, memur maaşı, işçi maaşı sendikaların AR-GE’lerinin yapmış olduğu o 27 bin TL’lik yoksulluk sınırının altında kalacak. Emekli maaşını hiç söylemeye gerek yok.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Dolayısıyla, Ocak ayında Sayın Cumhurbaşkanının verdiği bir söz var: Refah payı uygulaması. “Yapacağız.” dedi Sayın Cumhurbaşkanı. Bu sözler Temmuz zammı öncesinde de verildi ama yerine getirilmedi. Şimdi takip ediyoruz İYİ Parti olarak, Sayın Cumhurbaşkanı refah payını ne kadar verecek ya da verecek mi. Ne olmalı? En az yüzde 30 seviyesinde bir refah payı verilmeli. Kime? Memura, emekliye, işçiye bu refah payını vermek zorundasınız ki bu vereceğiniz yüzde 54’lük zam bile -söylediğim gibi- bu çalışan kesimi, emeklileri rahatlatmayacak ama bir nebze de olsa bunların rahatlamalarını sağlamamız lazım diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde 2’nci söz talebi Sayın Sibel Özdemir’in.

Sayın Özdemir, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, ben de 10’uncu madde üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bu Sanayi Komisyonunda zeytinlik alanların madenciliğe açılmasıyla başladık. En son sabahın dördünde Maliye Bakanına ek borçlanma yetkisi veren bir torba kanunu komisyonda tamamladık ama benim üzerinde söz aldığım 10’uncu madde bu kanundaki en kritik 4 maddeden bir tanesiydi. Adalet ve Anayasa Komisyonlarında detaylı görüşülmesi ve bu Komisyonun, bu OHAL Komisyonunun bütün hukuksuzluklarıyla beraber lağvedilmesi gereken bir maddeydi bu ancak şimdi benim üzerinde konuştuğum maddeyle, iki yıl için kurulan ancak görev süresi uzatılarak altı yıl çalışan OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin önümüzdeki ay bitmesiyle beraber işte, geriye kalan bütün dosyalar, devam eden bütün işlemler için ilgili kurum ve kuruluşlara yetki veren bir düzenleme. Şimdi, bu çok ciddi ve tartışmalı kararlara yol açan bu Komisyon, 15 Temmuz darbe girişiminin ardından üç ay süreliğine ilan edilen ancak iki yıl süren 20 Temmuz OHAL süreci ve bir KHK’yle OHAL Komisyonunun kurulmasıyla hak arama yollarının kapatılması, çok ciddi hak ihlalleri ve hukukun askıya alınma süreçleriyle karşı karşıya kalındı.

Değerli milletvekilleri OHAL KHK’lilerinin ekli listelerinde isimlerinin eklenmesiyle binlerce kamu görevlisi, akademisyen mesleklerinden ihraç edildi, kurumlarından uzaklaştırıldı, görevlerinden uzaklaştırıldı, pasaportları iptal edildi ve birçok hukuksuzlukla karşı karşıya kaldılar. İşte, bugün aramızda yer alan, bizimle birlikte kanun koyucu görevlerini üstlenen Sayın Kaboğlu Hocamız, Sayın İslam, Sayın Gergerlioğlu’yla bir aradayız ve mahkeme kararlarına rağmen üniversitedeki görevlerine dönemediler. Bu ekli listelerde yer alan kişiler, haklarında herhangi bir yargı kararı olmaksızın, tamamen kurumların keyfî karar ve inisiyatifiyle, hukuki denetim yolu bulunmayan ve bir daha geri döndürülmemek üzere kamu görevlerinden çıkarıldılar, özgürlüklerinden yoksun bırakıldılar, ayrımcılığa tabi oldular, adalete erişimleri engellendi ve -Sayın Kaboğlu’nun belirttiği- gibi sivil ölümler sürecine hep birlikte şahitlik ettik. Bu insanların mağduriyetlerini giderebilmeleri için başvurulabilecekleri bütün yargı yolları kapatıldı, uzunca bir süre hiçbir merciye de başvuru yapamadılar ve büyük zaman kayıpları yaşandı.

OHAL dönemi KHK mağdurlarına -işte, bir çözüm önerisi olarak- Ocak 2017’de yani OHAL ilanından altı ay sonrasında bir OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu kuruldu; işte bugün tartıştığımız Komisyon. Hakkında hiçbir soruşturma, kovuşturma olmayan, hakkında takipsizlik veya beraat kararı dahi verilen birçok kişiye bu komisyon ret kararları verdi. (CHP sıralarından alkışlar) Değerli milletvekilleri, işte YSK’nin milletvekili olmasına engel görmediği kararlarına rağmen Sayın Kaboğlu, Sayın İslam, Sayın Gergerlioğlu hakkında OHAL Komisyonu ret kararı verdi. Yine, barış akademisyenlerinin aralarında olduğu, Anayasa Mahkemesinin ifade özgürlüğünü ihlal kararı verdiği üst yargı kararı, ağır ceza mahkemelerinin beraat kararları verdiği kişilere bu Komisyon ret kararı verdi. Şimdi, bu yüksek mahkeme kararlarına rağmen, beraat kararlarına rağmen OHAL Komisyonunun bu kararları tanımaması zaten bu Komisyonu tartışmalı bir noktaya getirdi. Ayrıca, hukuksal varlığı tartışmalı olan, çok uzun süren inceleme süreçleri, sürekli görev süresinin uzatılması Cumhurbaşkanının kararıyla… Hangi objektif gerekçeyle görev süresi uzatıldı bu Komisyonun? Yine, kurumlardan gelen keyfî bilgilerle kararlar vermesi bu Komisyonu daha da tartışmaya açmıştır. Biz şimdi ne yapıyoruz bugün? Biz bugün bu maddeyle görev süresi dolacak olan bu OHAL Komisyonunun… İşte “görevlerine”ydi, bir önergeyle “kararlarına” oldu; ne değişti bilmiyorum ben; görevleri kapsamındaki kararları elbette. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Şimdi ne yapıyoruz? Şimdi -biraz evvel söylediğim- uzaklaştırma veren kurumlara kanun maddesinde sınırları hiç belli olmayan, ucu açık bir yetki veriyoruz. Bugün yapılan bu düzenleme OHAL hukuksuzluklarının, adaletsizliklerinin, mağduriyetlerinin devam etmesi anlamına geliyor. Hak arama yollarını engellemek, adil yargılama hakkını bir kez daha ihlal etmekten başka ne işlevi olacak bu kurumların? Şimdi, bu kurumlar zaten dosyaları gönderen kurumlardı ve o kurumlardaki kişilere biz tekrar bir sorumluluk veriyoruz; bu bir çelişki. Şeffaf ve adil bir süreç yürütülecek mi burada? Zaten taraf olan kurumların inisiyatifine bırakmak ne kadar tutarlı olacak, ne kadar hukuksuzlukları ortadan kaldıracak; bu noktada ciddi kaygılar var.

Teklif sahibi Sayın Çakır 89 tane dosyanın kaldığından bahsetti; madem öyle, bu Komisyon bunları tamamlasın bir ay içerisinde ve görevini tamamlayıp lağvedelim artık bu Komisyonu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Sayın Başkanım, izninizle.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SİBEL ÖZDEMİR (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Biz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak bu hukuksuzluklara bir çözüm önerisi sunduk ve görevinden ihraç edilen, OHAL ilanına sebep olarak gösterilen fiillerden suçluluğu kesinleşmiş bir yargı kararıyla tespit edilmemiş olanların görevlerine iade edilmesiyle ilgili bir kanun teklifi verdik. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Ben de akademisyenlerin, özellikle yargı kararıyla suçsuz olan akademisyenlerin görevlerine iadesi konusunda bir kanun teklifi verdim.

Değerli milletvekilleri, bizler eğer OHAL dönemi hukuksuzluklarını, mağduriyetlerini ortadan kaldırmak istiyorsak öncelikle adil yargılanma, bağımsız, tarafsız, şeffaf yargılanma sürecini ve yargıya güveni tesis etmeliyiz. İşte, bugün olduğu gibi, tüm bu hukuksuzlukları bir torba kanuna iliştirerek bir çözüm bulamayız diyorum.

Saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, küçük bir izahat yapacağım.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tunç.

 

 

 

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; Sayın Özdemir konuşmasında OHAL süresinin uzatıldığı şeklinde, o şekilde yorumlanabilecek ifadeler kullandı. Burada Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresi 23 Ocakta sona eriyor. Tabii, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun vermiş olduğu kararlara karşı yargı yoluna başvuranlar var ve mahkemeleri devam edenler var; bu süreçler içerisinde mahkemelerin bu işlemlerle ilgili yazışma ihtiyacı olabilecek. Dolayısıyla OHAL Komisyonu da kapatıldığı için, görevi sona erdiği için bu yazışmalara cevap verebilecek, bu iş ve işlemlere cevap verebilecek bir mekanizmaya ihtiyaç var; bu da, bu problem de kanun teklifimizle çözülüyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) –  Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Olağanüstü Hâl Komisyonunun kurulma amacı şuydu: Olağanüstü hâl kanun hükmünde kararnamelerine karşı yargı yolu kapalıydı. Vatandaşlarımızın hak arama hürriyeti açısından yargı yolunu açabilmek için böyle bir idari komisyon kuruldu ve başvurularda da Komisyonun kabul edip olumlu karar vererek kamuya döndürdüğü kişiler var. Dolayısıyla eğer mahkeme süreçleri devam ediyorsa, burada yazışmalar söz konusuysa bu yazışmaların yapılabilmesi için bir mekanizmaya ihtiyaç vardı, o nedenle bu kanun teklifine önerildi.

Teşekkür ediyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel.

 

 

 

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, gerçekten, hani, eğri oturup doğru konuşmak lazım. Kaliteli bir yasa çıkaracaksak sahada yaratabileceği sorunları ya da yaratabileceği yeni mağduriyetleri düşünelim. Şimdi, eğer böyle bir ihtiyaç varsa bu, Adalet Bakanlığı bünyesinde olabilir, HSK bünyesinde olabilir, hatta Meclis bünyesine, arşivine alınır, Dilekçe Komisyonu üzerinden olabilir. Ama gerçekten, 81 ilde, birçok ilçede, birçok kurumda zaten iç barışı ortadan kaldıran birtakım ihbarlar, birtakım asılsız ihbarlar, birtakım çekişmeler, FETÖ borsası dediğimiz meselenin yarattığı şüpheler falan varken, şimdi yürümekte olan davayla ilgili bir yazışmanın… OHAL Komisyonu tabii ki kapansın istiyoruz ama örneğin, Adalet Bakanlığındaki veya HSK’deki filanca dairedeki bir kaleme bir görev verirsiniz, alır belgeyi, yollar, yazışır çizişir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ama varıp da bunu kendi kurumuna yapınca orada birçok mahrem bilgi gelecek, birçok şey sorulacak, yapılmış olan ihbarlar, bilmem neler kendi kurumuna gidecek; suçsuza suçlu muamelesi, suçluya suçsuz muamelesi yapılmış. Damat Albayrak’ın deyimiyle “at izi it izine karışmış” bir süreçte şimdi yeniden bambaşka bir türbülans yaratacaksınız; biz buna itiraz ediyoruz, bunu iyi düşünün diyoruz.

Teşekkür ederim.

 

1. Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (Dağıtma tarihi: 20.12.2022) (S. Sayısı: 381) (Devam)

 

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 10 - 1.2.2018 tarihli, 7075 Sayılı Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu Kurulması Hakkında Kanun Hükmünde Kararnamenin Değiştirilerek Kabul Edilmesine Dair Kanuna aşağıdaki geçici madde eklenmiştir.

“GEÇİCİ MADDE 5 – Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonu lağvedilmiştir. Komisyonun aldığı tüm kararlar iptal edilerek, ihraç edilenlerin tüm mağduriyetlerini giderecek şekilde görevlerine iadesi yapılacaktır. İhraç edilen kamu emekçileri arasında ihraç edilmeye yol açan bir fiil, suç durumu varsa 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu gereği olan yargı sürecinin işletilmesine imkân verilecek şekilde görevlerine iadesi sağlanacaktır.”

 

Abdullah Koç               Ömer Faruk Gergerlioğlu                 Nuran İmir

    Ağrı Kocaeli                         Şırnak

 

Serpil Kemalbay Pekgözegü   Ömer Öcalan            Muazzez Orhan Işık

   İzmir                                 Şanlıurfa                                  Van

 

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yasa teklifinin 10’uncu maddesiyle, Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin sona ermesinden sonra Komisyonun görevlerine ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi konusunda görevli kurum ve kuruluş ile uygulamaya dair usul ve esasların belirlenmesine yönelik düzenleme yapılmaktadır.

Bilindiği üzere, 15 Temmuz darbe girişimi sonrası, Resmî Gazete’de isimlerinin yayımlanmasıyla 152 bin kamu emekçisi OHAL KHK’leriyle ihraç edilmiştir. İktidarın ihraçlara ilişkin tüm itiraz yollarını kapatması sonucu içeride ve dışarıda itirazlar yükselince ve AİHM’e on binlerce başvuru yapılınca OHAL İşlemlerini İnceleme Komisyonu 23 Ocak 2017 tarihinde kuruldu. Komisyon tarafından, başvuruların yüzde 86’sına ret verilmiştir.

OHAL Komisyonu bir yargı mercisi değildir; kamuoyuna ve sendikaların denetimine açık bir kurul da değildir; ihraç edilen kişiler hakkındaki iddiaların gerekçelerinin kişiye sunulduğu, savunmalarının hukuki bir şekilde alınabildiği bir komisyon da değildir. Tüm bu hukuk dışılığa rağmen, aradan geçen yedi yıl içinde “terörist” diye ihraç edilen yaklaşık 18 bin kişi kamuya iade edilmiştir. Olağan bir hukuk işleyişi içinde ihraçların yüzde 99’undan fazlasının işlerine iade olacağının bilinmesi gerekir. İhraç edilenler içeresinde 2 binden fazla engelli ve süreğen hastalığı olan kişi vardır. İfade edilen 20 kişinin yaşamını yitirdikten sonra iade edildiğini biliyoruz.

Bütün bunlara göre, OHAL Komisyonunun görevlerini kurumlara devreden bu değişiklik önergesi geri çekilerek OHAL döneminde yapılan düzenlemeleri sonuçlarıyla birlikte tümüyle ortadan kaldıracak demokratik ölçüleri esas alan önergemiz kabul edilmelidir.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 10’uncu maddesiyle 7075 sayılı Kanun’a eklenen geçici 5’inci maddenin (1)’inci fıkrasında yer alan “Kanunun 2 nci maddesinde belirtilen Komisyonun görevlerine” ibaresinin “Komisyonun kararlarına” şeklinde ve maddenin (2)’nci fıkrasının aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“(2) Görev süresinin sona ermesinden sonra Komisyonun görevleri kapsamındaki hususlarda mahkemelerce verilecek kararlar üzerine yapılması gerekli iş ve işlemler birinci fıkrada belirtilen kurum ve kuruluşlar tarafından bu Kanun ve ilgili mevzuatta belirtilen hükümler uyarınca yürütülür.”

   Yılmaz Tunç                        Mücahit Durmuşoğlu Ramazan Can                                                                  Bartın                                   Osmaniye                 Kırıkkale                                         İsmail Tamer                                                              Sabri Öztürk                                                         Kayseri                                                                                    Giresun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Genel Kurulun takdirine bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Söz talebi? Yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle, Olağanüstü Hâl İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin sona ermesinden sonra, maddenin (1)’inci fıkrasında yer alan ilgili kurumlar tarafından hangi iş ve işlemlerin yürütüleceğine dair tereddütlerin giderilmesi amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 10’uncu maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

11’inci madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. Önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 11’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

Serpil Kemalbay Pekgözegü   Ali Kenanoğlu            Dilşat Canbaz Kaya

   İzmir                                  İstanbul                               İstanbul

Sait Dede                             Nuran İmir                     Erdal Aydemir

  Hakkâri                                 Şırnak                                  Bingöl

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

Tahsin Tarhan                   Müzeyyen Şevkin    Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

  Kocaeli                                 Adana                                  Manisa

Tacettin Bayır                      Erkan Aydın                    Kadim Durmaz

   İzmir                                   Bursa                                   Tokat

İbrahim Özden Kaboğlu

İstanbul

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

Mehmet Metanet Çulhaoğlu      Ayhan Erel              Arslan Kabukcuoğlu

   Adana                                 Aksaray                              Eskişehir

Aylin Cesur                        İsmail Koncuk                      Dursun Ataş

  Isparta                                  Adana                                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki ilk önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

AKP iktidarı TBMM'ye sunulan bir torba yasaya eklediği düzenlemeyle yirmi yıllık iktidarında alabildiğine sınırladığı sendikal hak ve özgürlüklere bir darbe daha indirmeyi hedeflemektedir.

Bu maddeyle kamu görevlileri sendikalarıyla yapılan 6. Dönem Toplu Sözleşme’yle getirilen ve Danıştay tarafından yürürlükten kaldırılan yüzde 1 barajının mevcut yasaların arkasından dolanmak suretiyle "toplu sözleşme ikramiyesi” ve "toplu sözleşme desteği” ayrımı üzerinden yüzde 2'ye çıkarılması hedeflenmektedir.

Danıştay tarafından yürürlükten kaldırılan yüzde 1 barajı gibi sendikal hak ve özgürlüklerle taban tabana zıt, yandaş yapıları korumaya, diğer sendikaların üyelerini bir çeşit parasal şantaj üzerinden bu yapılara üye olmaya zorlamaya dönük bu hukuksuzluğun kabul edilmesi mümkün değildir.

Bilindiği üzere, Kamu İşveren Heyeti ve yandaş konfederasyon arasında bağıtlanan, 2022-2023 yıllarını kapsayan 6’ncı dönem toplu sözleşme süreci 6 milyon kamu emekçisinin ve emeklinin sadece mali değil, sosyal ve özlük haklar bakımdan da kayıplar yaşadığı bir mutabakat olarak tarihe geçmiştir. Bu toplu sözleşme sürecinde gittikçe artan mali, sosyal ve özlük hak kayıplarının yanında, hayat pahalılığının doruğa ulaştığı koşullarda söz konusu toplu sözleşmenin TÜİK'in sanal rakamlarına dayalı enflasyon hedeflerine göre yapılan maaş artışları başta kamu emekçileri olmak üzere emeklilerin kayıplarını gittikçe artırmıştır.

Öte yandan, yetkili konfederasyon 6’ncı dönem mutabakatla sadece ekonomik kayıpların altına değil, temel sendikal hak ve özgürlüklerden olan sendikal ayrımcılığın altına da imza atmıştır. Mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası’nın 28’inci maddesinin “Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.” fıkrasına aykırılık içeren bu maddenin sendikal örgütlenme özgürlüğüne aykırı olduğu aşikârdır. Söz konusu baraj düzenlemesi sadece mevcut 4688 sayılı Yasa’nın 28’inci maddesine değil; Anayasa’ya, ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelere, sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin çok sayıda AİHM kararına aykırıdır. Konuya ilişkin Danıştay 12. Dairesi sendikaların yaptığı iptal başvurusunu 8/12/2021 tarihinde sendikalar lehine oy birliğiyle karara bağlamış, yüzde 1 barajına ilişkin düzenlemenin yürütülmesinin durdurulması kararı vermiştir. Şimdi ise yüzde 1 yetmemiş, yüzde 2 barajı getirilmeye çalışılmaktadır.

Danıştayın yürütmeyi durdurma kararına rağmen AKP iktidarı bu teklifle yargı kararlarını bile hiçe sayarak kanuni düzenleme yapmaya çalışmaktadır.

Uluslararası, Anayasal ve yasal düzenlemeler çerçevesinde temel hak ve özgürlükler kapsamında güvence altına alınmış örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının temin edilmesini sağlamak için yapılması gereken ilk iş sendikal hak ve özgürlüklerin önünü daha da tıkayan değil, açan düzenlemeleri, grev hakkı ile tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemini derhâl hayata geçirmektir.

Dolayısıyla sorun sadece yüzde 2 barajını aşmış olmak ya da aşmamış olma meselesi değil, yıllardır alabildiğine tahrip edilmiş sendikal hak ve özgürlükleri tamamen ortadan kaldırma, siyasi iktidarın güdümündeki tek tip sendikacılığı daha da büyütme, bunun dışında kalan tüm sendikaları hedefe koyma sorunudur.

Bütün bunlara göre, sendika ikramiyesi alabilmek için yüzde 2 üyeye sahip olma şartını getiren bu önerge geri çekilmelidir.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın İbrahim Özden Kaboğlu’nun.

Sayın Kaboğlu, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; az önce dile getirilen sorunla başlayıp sendikalara geçeceğim.

Sayın Tunç, eğer gerçekten partiniz içten ise Cumhuriyet Halk Partisinin vermiş olduğu şu yasa önerisini kabul ederse sorun çözülür. OHAL Kanun Hükmünde Kararnameleriyle Kamu Görevinden İhraç Edilmiş Olup 19 Temmuz 2018 Tarihine Kadar veya Bu Tarihten Sonra Haklarında Soruşturma veya Kovuşturma Başlatılmamış Olanlar ile Haklarında Başlatılan Soruşturma ve Kovuşturma İşlemleri Lehlerine Sonuçlanan Kamu Görevlileri, Yargı Organı Çalışanı ve Diğer Kurum ve Teşkilat Görevlilerinin İadesine, Haklarında Uygulanan Tedbirlerin Kaldırılmasına ve Bazı Düzenlemelerin Yürürlükten Kaldırılmasına İlişkin Kanun Teklifi. (CHP sıralarından alkışlar) 17 Haziran 2021, İçişleri Komisyonu önünde duruyor.

Şimdi, bu konuda oldukça atıfta bulunuldu, konuşuldu ve elimde bir kararname var, elimde bu kıyım kararnamelerinden biri var. Birinci ad Sayın Erdoğan, sonuncu ad Sayın Arslan; 23 ad var, bunların bir kısmı milletvekili ama sıralarda yoklar, belki beş yıldır 5 kez gelmediler; bir kısmı bakanlık koltuğunda oturuyorlar; bir kısmı yoklar, Albayrak gibi, nerede olduğunu bilmiyoruz, biraz önce sevgili Özgür Özel değindi, dolayısıyla bir kısmı kayıplar. (CHP sıralarından alkışlar) Şimdi, peki, neden önemli bu, neden önemli arkadaşlar? Çünkü lekelenmeme hakkını ihlal etti onlar, lekelenmeme hakkını ihlal etti, kendilerini korumak için 5 tane sorumsuzluk zırhı yaratan yasa çıkardılar. (CHP sıralarından alkışlar) Hukuka işlem yapan, kendisini koruyan yasa çıkarmaz.

Veli Ağbaba’dan Sibel Özdemir’e kadar “sivil ölüler” dediler, sivil ölüme razı bu kişiler ama ağaç kabuğu asla yemezler çünkü onlar çevrecidir. (CHP sıralarından alkışlar) Onlar hukuksuzluğa isyan ediyorlar; özgürlüksüz, eşitliksiz, ayrımcılık yapılan işlem ve adaletsizlik, buna karşılar ve onlar direniyorlar, direnecekler, hak aramaya devam edecekler, bu hukuksuzluğu giderinceye kadar bunlar direnecekler. (CHP sıralarından alkışlar)

Dolayısıyla, buradaki yasa önerisinde söz konusu olan diğer 4 madde, hepsi, Anayasa Mahkemesi kararına karşın, Danıştay kararına karşın burada bu yasalara “evet” diyebilen vekil çıkacak mı? Çıkacak. Niçin çıkacağını biraz sonra söyleyeceğim. Evet, biraz önce okudum, Danıştay kararı, yüzde 1’lik ayrımın bile ayrımcılık yarattığını söylüyor, madde 148 son. Anayasa Mahkemesi kararı esastan iptal ediyor, madde 153 son, Anayasa’nın üstünlüğü madde 11 ve bizim içtiğimiz ant, madde 81. Evet, yine de acaba bunlara karşı “evet” diyebilir miyiz?

Şimdi, burada söz konusu olan nedir? Bizim “Çıkarılsın.” dediğimiz ya da “Açık aykırılıklar giderilsin.” dediğimiz bu 11’inci madde; Anayasa’nın, madde 51 sendika kurma hakkına, özgürlüğüne; madde 53 toplu sözleşme hakkına; madde 55 ücrette adalet ilkesine, 10’uncu maddeye, -ayrımcılık yasağına- tabii ki 138’inci maddeye ve uluslararası sözleşmeler nedeniyle 90’ıncı maddeye aykırı. Ve burada bunların ilerletilmesi konusunda kamu görevlilerinin vermiş olduğu uzun soluklu mücadelenin sonunda Adalet ve Kalkınma Partisinin de iyileştirici anayasal düzenlemeleri var, -şimdi onunla çelişiyor- şimdi onunla çelişecek, buna “evet” demek suretiyle. Bu nedenle burada kimin “evet” dediği, kimin “hayır” diyeceği; bu, önemlidir. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü geçen gün belirttiğim gibi “evet” diyenler, Anayasa Mahkemesi ve Danıştay kararlarına karşın açıkça tescil edilmiş esasa ilişkin toplu Anayasa suçu işleyeceklerdir; Anayasa hukukunda bunun başka bir adı bulunmamaktadır. Peki, acaba “hayır” diyebilirler mi? Tabii ki yine de umudumuz var. 81’inci madde üzerine ant içen vekiller “hayır” demeliler. (CHP sıralarından alkışlar) Ama eğer, kuşkusuz Anayasa’nın üstünlüğü ilkesi geçerli olsaydı, parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütme yerine yani monokrasi yerine yani talimatlar yönetimi yerine Anayasa’nın üstünlüğü geçerli olsaydı o zaman herkesin buna hayır demesi gerekirdi. Demek ki burada yapacağımız oylamada esasen 2017 kurgusunu oylayacağız aynı zamanda.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

2017 kurgusunun parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütmenin sürdürülebilirliğini oylayacağız. Evet, eğer talimatla değil, Anayasa’nın üstünlüğüne oy vereceksek buna hayır dememiz gerekir. Hayır, buna karşın eğer “hayır”lar karşısında “evet”ler üstün gelirse bunun anlamı şudur: Bu, anayasal rejim değil, talimatlar rejimidir. (CHP sıralarından alkışlar) O nedenle yapmamız gereken şey, bu testin sonucunda demokratik hukuk devletinin asgari gerekleri doğrultusunda yaptığımız çalışmalara ivme kazandırmaktır.

Ben umuyorum, inanıyorum ki bu sıralarda da… Gerçi şu anda sol tarafım büyük ölçüde boş olmakla birlikte…

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Boş değil Hocam, dolu her taraf.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – …oraya biraz sonra oy kullanmak için gelecek olanlar da parti başkanlığı yoluyla devlet başkanlığı ve yürütmenin sürdürülemezliğinin farkındadırlar, onlar da demokratik hukuk devletinde bir gün olumlu oy vereceklerdir. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bravo Hocam, bravo!

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın İsmail Koncuk’un.

Sayın Koncuk, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Burada iktidar partisi taammüden, bilerek, isteyerek yasaya, yargı kararına aykırı bir düzenleme yapıyor. Bunu Komisyonda beş saat tartıştık, AK PARTİ’li bazı Komisyon üyeleri bile “Ya, bu saçma teklif nereden çıktı?” diye bize ifade ettiler ama o saçma teklife yani hukuka, kanuna ve yargı kararına tamamen aykırı olan o saçma sapan teklife şu seçim öncesinde “evet” diyeceksiniz.

Bakın, ne yapıyorsunuz sayın milletvekilleri, lütfen iyi dinleyin; Yılmaz Bey, lütfen iyi dinleyin, ben başka bir değerlendirme yapacağım. Şimdi, bu madde kabul edilirse 2022 yılının Ocak ayından bu yana 2119 gösterge rakamıyla, memur aylık katsayısının çarpımı ile elde ettiği rakamı alan, üç ayda bir alan memur bu düzenlemeyle 750 göstergeye düşecek, o da 250 TL yapıyor. Şimdi, siz ne yapıyorsunuz biliyor musunuz değerli milletvekilleri: Bu memurlara yani 2119 gösterge rakamından toplu sözleşme ikramiyesi alan memurlara “Seninle benim kan davam var. Senin bir yıldır aldığın bu ücreti, bu rakamı ben işte 600 liradan 250 liraya düşürüyorum. Var mı diyeceğin?” diyorsunuz; bir, bu. Alenen kan davalı olduğunuzu kabul ediyorsunuz, resmen ilan ediyorsunuz, bu bir. İki: Bu teklif kanun tekniği açısından yanlış Yılmaz Bey. Elitaş yok, bu iş Elitaş’ın başının altından çıktı, bunu biliyoruz, bunu bütün memurlar duysun; Sayın Cumhurbaşkanı da destekledi, onu da bütün memurlar duysun ama Elitaş şu anda burada yok. Kanun tekniği açısından yanlış; niye? 12’nci maddeyi okuyun; 12’nci madde bunun kapsamının 2022 ve 2023 yılları olduğunu net olarak ifade ediyor; 6’ncı dönem toplu sözleşme dönemi, 2022-2023. Peki, 11’inci maddenin birinci fıkrasıyla 2119 gösterge rakamında toplu sözleşme ikramiyesi alan bu memurların gösterge rakamını 750’ye düşürüyorsunuz. Bakın, bu ne demek biliyor musunuz? Bu, şöyle bir problem çıkaracak ortaya: Maliye ya da Sayıştay denetlemelerinde bu memurlara “Gel bakayım kardeşim, sen fazla ödeme almışsın, bu ödemeyi bize geri ödeyeceksin.” deme ihtimali var. Bu kanun teklifini yapan hiçbir şey bilmeyen bir adammış, bunu çok net söyleyeyim. Bunun bu anlama geldiğini göremeyecek kadar kanun yapma tekniğinden uzak bir adam, bunu yapan adam; bunu söyleyeyim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Gelin, bakın, burada şunu yapalım: Bu neden oluyor biliyor musunuz? Dereyi geçerken ya da bir işi yaparken tam ortasında kural değiştirdiğiniz zaman bu düzenleme yeni problemler yaratır. Şunu yapın, tek çözümü de bu: 11’inci maddenin birinci fıkrasının 1/1/2024 tarihinden itibaren geçerli olacağını buraya yazalım. Bu kanun teklifini iptal etmeyeceğiniz anlaşılıyor ama bu kanun teklifinin eksikliklerini düzeltmek adına en azından bunu yapın.

Bir de şunu sağlamış olacaksınız: Eğer “Kardeşim, bizim yaptığımız bu uygulama yasalara, yargı kararlarına aykırı değildir.” diye bir iddianız varsa, hiç olmazsa bu süreçte yargı da bir karar verir, haklıysanız bu uygulama devam eder. Ama 11’inci maddenin (1)’inci fıkrasının geçerliliğinin 1/1/2024 tarihinden itibaren olduğunu buraya yazmazsanız bu problemleri yaşayacağız değerli milletvekilleri. Bu problem sizin; dolayısıyla, istirham ediyorum… Burada bir kör inatlaşmayla bu iş çözülmez.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Ülkeyi yirmi yıldır yöneten bir siyasal partiyi, AK PARTİ’yi, bir iktidarı bu kadar basit bir yargı kararını, bu kadar basit… 4688’in 28’inci -açın, okuyun ya- maddesinden “Bu, toplu sözleşme; filan sendikanın üyesine 10 lira, feşmekan sendikanın üyesine 15 lira ödenebilir.” manasını çıkarıyorsanız ben bir şey bilmiyorum, bir şey bilmiyorum ama yirmi yıldır bu ülkeyi yöneten bir siyasi partiyi siz kanunun ne anlama geleceğini bilmez bir siyasi parti hâline dönüştürüyorsunuz; yakışıyor mu? Kendinize yakıştırıyorsanız bir sözüm yok.

Saygılar sunuyorum, teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

11’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

12’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır, ilk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işlem alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

  Ali Kenanoğlu                  Serpil Kemalbay  Pekgözegü                    Sait Dede

      İstanbul                                      İzmir                                       Hakkâri

  Erdal Aydemir                        Dilşat Canbaz Kaya

        Bingöl                                     İstanbul

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

  Tahsin Tarhan                         Müzeyyen Şevkin Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                                                                 Kocaeli                                      Adana                  Manisa

  Tacettin Bayır                           Kadim Durmaz                          Erkan Aydın

        İzmir                                        Tokat                                        Bursa                      

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk önergenin gerekçesini okutuyorum.

Gerekçe:

11’inci maddenin gerekçesinde de ifade ettiğimiz gibi AKP iktidarı TBMM'ye sunulan bir torba yasaya eklediği düzenlemeyle yirmi yıllık iktidarında alabildiğine sınırladığı sendikal hak ve özgürlüklere bir darbe daha indirmeyi hedeflemektedir.

Mevcut 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Yasası’nın 28’inci maddesinin "Toplu sözleşme ikramiyesi hariç olmak üzere toplu sözleşme hükümlerinin uygulanmasında sendika üyesi olan ve sendika üyesi olmayan kamu görevlileri arasında ayrım yapılamaz.” fıkrasına aykırılık içeren bu maddenin sendikal örgütlenme özgürlüğüne aykırı olduğu aşikârdır.

Söz konusu baraj düzenlemesi sadece mevcut 4688 sayılı Yasa’nın 28 maddesine değil, Anayasa’ya, ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelere, sendikal hak ve özgürlüklere ilişkin çok sayıda AİHM kararına aykırıdır. Konuya ilişkin Danıştay 12’nci Dairesi sendikaların yaptığı iptal başvurusunu 8/12/2021 tarihinde oy birliğiyle karara bağlamış ve yüzde 1 barajına ilişkin düzenlemesinin yürütülmesinin durdurulmasına karar vermiştir.

Danıştayın yürütmeyi durdurma kararma rağmen AKP iktidarı 11’inci ve 12’nci maddeyle birlikte yargı kararlarını bile hiçe sayarak kanuni düzenleme yapmaya çalışmaktadır.

Bu 12’nci madde teklifiyle yüzde 2 barajını aşan sendikaların üyeleri mevcutta 2119 gösterge rakamına göre aldıkları mevcutta 707 TL toplu sözleşme ikramiyesinden yaralanmaya devam edecektir. Ancak yüzde 2 barajının altında kalan sendikaların üyelerine ise bunun üçte 1’ine denk gelen (750 gösterge rakamına göre 250 TL) toplu sözleşme desteği ödenmesi hedeflenmektedir.

2022-2023 yıllarını kapsayan olan 6’ncı Dönem Toplu Sözleşme metninde “yüzde 1” baraj şartı olarak yer alan düzenleme hakkında açılan davalar sonucunda Danıştay tarafından yürütmenin durdurulması kararı verilmiştir. Buna rağmen iktidar yüzde 2 baraj şartını öngören bu yeni düzenlemeyle açıkça Danıştay kararını çiğnemektedir. Mevcutta toplu sözleşme ikramiyesinin üçte 1’ine denk gelen, yasalaşması hâlinde önümüzdeki yıllarda bu farkın daha da açılacağı "toplu sözleşme desteği” yutturmacasıyla yasaların arkasından dolaşmayı hedeflemektedir.

Bu ülkenin kamu emekçilerinin, emekliklerinin bitip tükenmeyen bu aldatmacalara karnı toktur. Ne kadar cilalanırsa cilalansın düzenlemeyle anayasal ve başta ILO sözleşmeleri olmak üzere uluslararası sözleşmelerle güvence altına alınmış örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının tamamen ortadan kaldırılmasının hedeflendiği açıktır.

Anayasa’nın 51’inci maddesinde yer alan sendika kurma hakkı açıkça ihlal edilmekte, sendika seçme ve örgütlenme özgürlüğünü en temel hak sayan ILO’nun 87 ve 98 sayılı sözleşmeleri yok sayılmaktadır.

Uluslararası, anayasal ve yasal düzenlemeler çerçevesinde, temel hak ve özgürlükler kapsamında güvence altına alınmış örgütlenme ve toplu pazarlık hakkının temin edilmesini sağlamak için yapılması gereken ilk iş sendikal hak ve özgürlüklerin önünü daha da tıkayan değil, açan düzenlemeleri grev hakkıyla tamamlanmış gerçek bir toplu pazarlık sistemini derhâl hayata geçirmektir.

Bütün bunlara göre, kamu emekçileri arasında ayrımcılığa sebep olacak bu madde teklif metninden çıkarılmalıdır.

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Süleyman Girgin’in.

Sayın Girgin, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu toprakların büyük değeri Mevlâna der ki: “Adalet nedir? Ağaçları sulamak. Zulüm nedir? Dikene su vermek.” Kamu emekçilerinin sendikal özgürlüklerine ket vuranlar dikene su verenlerdir. (CHP sıralarından alkışlar)

Kamu emekçileri bu düzenlemeyi getirenleri çok iyi tanıyor; kamu emekçilerini enflasyona ezdiren, açlığa, sefalete, yokluğa iten onlardır, yandaş sendikaları kamu gücüyle büyütenler onlardır ama bunları yapan sömürü düzeninin bekçileri de kamu emekçilerini çok iyi tanıyor. Nereden mi? “Devlet memuru sendika kuramaz, sendikalı olma hakkınız yok.” denildiğinde, sokakta direnerek sendikalarını kabul ettiren onlardır; darbelerin kıskacında zincirlerini kırarak mücadeleyle bugünlere gelen onlardır; ne pahasına olursa olsun, farklılıklarımızı bir arada, eşitlik ve özgürlük içinde savunun onlardır. İşte, bu yüzden, bu düzenlemeyi getirenler, barajlar kurarak kamu çalışanlarını rehin alacaklarını sananlar hafızasını şöyle bir yoklasın. O zaman görecekler ki koymaya çalıştıkları baraj kamu emekçilerinin ancak paçasını ıslatır arkadaşlar.

Değerli milletvekilleri, hedef sadece yüzde 2 barajının altındaki sendikaları tasfiye değildir; aynı zamanda, sendikal hak ve özgürlükleri tamamen ortadan kaldırmak, iktidar güdümlü sendikacılığı daha da büyütmek, diğer sendikaları hedefe koymaktır. O yüzden, sorun sadece yüzde 2 barajı altında bırakılmak istenen sendikaların ve üyelerinin değil; sendikal hak ve özgürlükleri savunan, iktidarların kapı kulu olmayı reddeden tüm emekçilerin sorunudur.

Değerli milletvekilleri, Danıştay 12. Dairesi 11 Ocak 2022 tarihinde bir karar aldı. Neydi bu karar? Toplu sözleşme ikramiyesinin o iş kolunda yüzde 1’den fazla üyesi olan sendikaların üyelerine ödenmesi şeklindeki 6’ncı Dönem Toplu Sözleşme Kararı. İşte, Danıştay bunu iptal etti. Gerekçesi neydi? Bu madde sendikalar arasında ayrıma yol açacak, sendikaların kuruluş amaçlarının gerçekleştirilmesini önleyici şekilde üye kaybına sebebiyet verecek, kamu emekçileri arasında eşitsizlik yaratması suretiyle çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyecek; çok açık ve net. Şimdi, hem bu kanunla üye barajı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkarılarak Danıştayın yürürlüğünü durdurduğu maddeden bile daha fazla haksızlığa yol açacak bir sistem getirilmek isteniyor hem de sendikalar tamamen yandaş olsun isteniyor.

Kanun teklifi ne getiriyor? Yüzde 2 barajını aşan sendika üyeleri 2119 gösterge rakamına göre 707 TL toplu sözleşme ikramiyesi almaya devam edecek ancak yüzde 2 barajının altında kalan sendika üyeleri ise 250 TL alacaklar. Sendika kurma hakkı olmayan hâkimler, savcılar, askerler, polisler ve infaz koruma memurları, yaklaşık 500 bin kamu çalışanı ise bu haktan hiç yararlanamayacak. Bu devlet polisine, infaz koruma memuruna 707 TL ödemekten aciz mi arkadaşlar? (CHP sıralarından alkışlar) Eğer bu kanun bu hâliyle kabul edilirse yani sendikaların kurulmasının önünü kapatacak, mevcut sendikalardan yüzde 2 barajını aşamayanlar üye kaybedecek, üye kaybeden sendikalar uzun vadede kapanacak, kamu emekçileri ekonomik nedenlerle istemedikleri sendikalara üye olmak zorunda kalacak. İşte, iktidarın kamu emekçilerine vaat ettiği budur; bu ayrımcılıktır, bu haksızlıktır, bu, dikene su vermektir arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, kamu emekçilerine yüzde 2 barajı getiren teklif Anayasa'ya aykırıdır, Danıştay kararlarına aykırıdır, uluslararası sözleşmelere aykırıdır, AİHM kararlarına aykırıdır. Bu iktidar Anayasa'ya uymuyor, Danıştay kararlarına uymuyor, uluslararası sözleşmeleri tanımıyor, AİHM kararlarına uymuyor, her şeyden önemlisi yüz binlerce kamu emekçisinin itirazına kulak asmıyor. İktidara sesleniyorum: Var mısınız kamu sendikalarında da sendika aidatlarının üyeler tarafından ödenmesine? Var mısınız sendikaların özgürce örgütleneceği bir çalışma hayatı yaratmaya? (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SÜLEYMAN GİRGİN (Devamla) – Yüzde 2’lik baraj teklifi sarı sendikacılığını savunmaktadır. Sendikal örgütlenme barajlara sığmaz, bu kanun geri çekilmelidir.

Son sözüm de Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanına: “Sendikaları güçlendirelim.” diyorsunuz. Eğer samimiyseniz, yeni engel getirmek yerine mevcut engelleri kaldırırsınız; eğer samimiyseniz toplu iş sözleşmelerindeki yetki sürecini kısaltırsınız. Örgütlenen işçileri mahkemelerde süründürerek cezalandırmanın önüne geçersiniz. Sendikaları böyle mi güçlendireceksiniz? Kamu emekçileri hangi sendikaya üye olacaklarını size mi soracaklar? (CHP sıralarından alkışlar) Bilemiyorlar mı onlar hangi sendikayı seçeceklerini? Yandaş sendikaların en çok kamu emekçilerine zarar verdiğini görmüyor musunuz? Emekçiler bugüne kadar önlerine kurulan her barajı aştı, bu da onlara vız gelir; sendika hakkı oylanmaz, buna cüret etmeyin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

    Aylin Cesur                               Dursun Ataş                              Ayhan Erel

       Isparta                                     Kayseri                                     Aksaray

Mehmet Metanet Çulhaoğlu       Arslan Kabukcuoğlu                       Bedri Yaşar

        Adana                                     Eskişehir                                    Samsun

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Bedri Yaşar’ın.

Sayın Yaşar, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

381 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanun Teklifi ile 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılması Dair Kanun Teklifi’nin 12’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Değerli milletvekilleri, mevcut iktidar sendikal örgütlenmeye yüzde 2 barajı getirerek üye kaybı yaşayan yandaş sendikalarını kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de diğer sendika üyelerine âdeta ikinci sınıf üye muamelesi yapmaktadır. Bu düzenleme daha önce yüzde 1 olarak uygulanmak istenmiş ama sendikalar arasında eşitsizlik doğuracağı gerekçesiyle Danıştay tarafından iptal edilmiştir. İktidar ise her zamanki hukuk tanımazlığıyla bu defa oranı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkararak yeniden getiriyor. Düzenlemeden yaklaşık 250 bin memurumuz etkilenecek, 188 sendika ve 9 konfederasyonun da faaliyetlerinin devam etmesi mümkün olmayacak, bundan sonra da yeni sendikaların kurulmasının önüne geçilmiş olacak. Ayrıca sendika üyesi olması yasaklanan yaklaşık 1,5 milyon kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahrum olacak yani yeni bir ucube düzenlemeyle karşı karşıyayız. Ülkemizde 1 milyon 994 bin 849 sendika üyesi memur bulunmaktadır. Bu rakam memurların yüzde 73’lük kısmına denk gelmektedir. Türkiye'de toplam 231 sendikanın sadece 43’ü yüzde 2 barajının üzerinde, geri kalan 188’i ise yüzde 2 barajının altında kalmaktadır. Başka bir deyişle ülkemizde faaliyet gösteren kamu görevlileri sendikalarının yüzde 81’i iktidarın belirlediği yüzde 2 barajının altında kalmaktadır. Bu anlamsız düzenlemeye gerek Komisyon üyelerimiz gerekse milletvekillerimiz Komisyonda gerekli tepkiyi göstermiş, bununla ilgili tekliflerinde bulunmuş, maalesef, herhangi bir düzeltici sonuca ulaşamamıştır, bu da daha önce Danıştay’a gitmişti. Bu kanun teklifinin en önemli maddelerinden biri, bu sendikal düzenlemeydi. İkinci önemli düzenleme de limanların uzatılmasıydı, bu da Anayasa Mahkemesine gitmişti, Anayasa Mahkemesinden geri döndü.

Yine, burada kanun teklifimi konuşulurken bunun üzerinde de ciddi oranda mücadele ettik ve özellikle limanların uzatılmamasına yönelik teklif ve önerilerimizi sunmuştuk, maalesef o zaman bunu yine çoğunluğunuz vasıtasıyla geçirdiniz ama Anayasa Mahkemesinden dönmüştü, bugün de aynı teklifi yeniden getiriyorsunuz. Bakın, değerli arkadaşlar, ticaretin hiçbir kuralı yok ki süresi dolmayan bir sözleşmeyi daha günü gelmeden, altı, yedi yıl varken “Gelin, biz bunu kırk dokuz yıla uzatalım.” Bakın, bu çok tehlikeli bir şey. Aynı şeyi bugün yapıyorsunuz zaten. Bakın, bunu BOTAŞ’ta yaptınız, bunun bedelini bu millet çok ağır ödedi. Özellikle pandemi öncesi sözleşmeleri uzatma imkânı, fırsatı varken uzatmadınız, biz burada yetki verdik BOTAŞ’a “İsterseniz sözleşmeler marifetiyle veya serbest piyasadan da müdahale etmek istiyorsanız, gaz alabilirsiniz.” dedik ama maalesef o sözleşmelerin önemli bir kısmı uzatılmadı, bilinen, bizim sözleşme değerlerimizin çok üzerinde serbest piyasadan doğal gaz alımı yaptık, o da doğal olarak hem tüketicilerimize hem de sanayicilerimize yansıdı; burada da aynı. Bir defa, burada sizin teklifiniz sadece şu an mevcut limanları işletenlere yönelik. “Efendim, uzatalım da yüzde 10 daha yatırım yapın.” veyahut “Beş yıl içerisinde bu teklifi yenileme faaliyetinde bulunabilirsiniz.” diyorsunuz. Biz diyoruz ki: Bu sözleşme bittiği anda… Aynı şekilde bu tür sözleşmeler TEDAŞ’la da var. Orada da işletme haklarının devirleri var, yirmi beş yıl süreyle olanlar var; bunlar da bitmeden “Gelin, bunları uzatırız.” dediğiniz zaman, bunun bu ülke için çok ciddi kayıplara sebep olacağını bilmek için kahin olmaya gerek yok. Yani netice itibarıyla bizim bu limanları öncelikle bir devralmamız lazım, daha önce taahhüt ettikleri yatırımların yapılıp yapılmadığını kontrol etmemiz lazım, belki onların önerilerinden çok daha yüksek şekilde bu limanlara yatırım yapılması lazım geldiğiyle beraber bizim yeni bir ihaleye çıkmamızın yanı sıra yeni bir şartname de hazırlamamız lazım ve bu herkese açık olmalı, kamuya açık olmalı. Bu şeffaflık içerisinde bu rakamlar oluşursa bu rakamların çok daha üzerine gideceğimizden hiçbirinizin şüphesi olmasın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bunun örneğini Antalya Havalimanı’nın özelleştirilmesinde de gördük, bunun bir sürü örneği var. Dolayısıyla, bunu zaten Anayasa Mahkemesi bozmuştu, yol yakınken… Gelip durup dururken, süresinin dolmasına daha altı, yedi yıl varken bunları kırk dokuz yıla uzatmanın hiçbir mantığı yok, hiçbir karşılığı yok. Bunun sizin de vicdanlarınızda yer bulduğunu ben düşünmüyorum. Ne olduğunu, nereye gittiğini, ucunun nereye dayanacağını bilmediğimiz bir yasayı burada uzatıyorsunuz. Ben inanıyorum, bu, yine Anayasa Mahkemesinden geri dönecektir. Bunun kamu yararı olmadığını hepimiz biliyoruz.

Yani netice itibarıyla göreceğiz, hep beraber göreceğiz. Bunun kimseye bir faydası yok. Az kaldı, inşallah iktidara geldiğimiz gün bunlarla ilgili yeni bir düzenleme yapacağız; her şeyi şeffaf, açık, kamunun gözü önünde yapacağız. Bundan hiçbirinizin şüphesi olmasın diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

12’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, Danışma Kurulunun bir önerisi vardır, okutup oylarınıza sunacağım.

 

 

22/12/2022

Danışma Kurulu Önerisi

Danışma Kurulunun 22/12/2022 günü (bugün) yaptığı toplantıda aşağıdaki önerilerin Genel Kurulun onayına sunulması uygun görülmüştür.

 

Mustafa Şentop   

                                                          Türkiye Büyük Millet Meclisi

    Başkanı

Yılmaz Tunç                         Özgür Özel             Hakkı Saruhan Oluç

Adalet ve Kalkınma Partisi Cumhuriyet Halk Partisi Halkların Demokratik Partisi

 Grubu Başkan Vekili       Grubu Başkan Vekili       Grubu Başkan Vekili

                                Muhammed Levent Bülbül                                                Erhan Usta

                                  Milliyetçi Hareket Partisi                                                     İYİ Parti

                                     Grubu Başkan Vekili                                            Grubu Başkan Vekili

 

Öneriler:

Genel Kurulun;

22 Aralık 2022 Perşembe günkü (bugün) birleşiminde 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar çalışmalarını sürdürmesi,

20 Aralık 2022 tarihli 41’inci Birleşiminde kabul edilen grup önerisinde yer alan 370 ibarelerinin 381 olarak uygulanması,

3 Ocak 2023 Salı günkü birleşiminde (10/6818), (6819), (6821), (6822), (6823), (6824) ve (6825) esas numaralı Meclis araştırması önergelerinin görüşmelerinin birleştirilerek yapılması, bu görüşmede siyasi parti grupları adına yapılacak konuşmaların birden fazla konuşmacı tarafından kullanılabilmesi ve bu birleşiminde saat 24.00’e kadar çalışmalarını sürdürmesi,

önerilmiştir.

BAŞKAN – Evet, oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Danışma Kurulu önerisi kabul edilmiştir.

 

 

 

1.Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S. Sayısı:381) (Devam)

BAŞKAN –Evet, Geçici Madde 1 üzerinde 3 adet önerge vardır.  Önergeleri aykırılık sırasına göre  okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin Geçici Madde 1’de yer alan “şartıyla” ibarelerinin “koşuluyla” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Ali Kenanoğlu            Serpil Kemalbay Pekgözegü Filiz Kerestecioğlu Demir

İstanbul                                  İzmir                                  Ankara

                          Dilşat Canbaz Kaya                                                           Sait Dede

                                    İstanbul                                                                      Hakkâri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANVEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin geçici 1'inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan "tarih itibarıyla” ibaresinin "tarihte” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

  Tahsin Tarhan                     Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu                    Erkan Aydın

       Kocaeli                                     Manisa                                       Bursa

      Ali Şeker                               Kadim Durmaz                   Müzeyyen Şevkin

      İstanbul                                      Tokat                                       Adana

  Tacettin Bayır                                    

        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ali Şeker’in

Sayın Şeker, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

2022 yılının son yasama gününde, bugün, toplanmış bulunuyoruz. 2022 yılında AKP’nin çevre talanlarına maalesef şahitlik ettik; birçok orman katledildi, en sonunda zeytinlikler yok edilerek oradaki termik santrallere kömür ocağı olarak verilmek istendi, köylülerin de mücadelesiyle bu geri çekildi. İliç’te maden faciasında siyanür sızıntısı o bölgeyi olduğu gibi tehdit etti, bütün Doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu tehdit edecek bir unsur orada hâlâ daha da büyük tehlike olarak duruyor. Bartın Amasra’da maalesef maden faciasında 41 yurttaşımızı, çalışanı kaybettik. Beyoğlu’nda patlamada 6 yurttaşımızı kaybettik ve olay hâlâ aydınlatılmadı. Çocuklar tecavüze uğradı. Hakkını aramak isteyen işçiler Meclis önünde, memurlar yine Meclis önünde, kadınlar İstiklal Caddesi’nde ve Türkiye’nin dört bir yanında öğrenciler üniversitelerin önünde dövülmeye devam etti. Yani bilindik bir AKP yılı daha yaşadık maalesef. Bizlerin bu başkanlık rejimi altında daha da büyük sıkıntılar çekmemizin son yılı artık. 2023’te başkanlık rejiminden de AKP'nin yarattığı sıkıntılardan da bir bir kurtulacağız.

Son anda, gece yarısı, sabaha karşı 200 milyar lira borçlanma yetkisini Sanayi Komisyonuna getirdiniz. Plan ve Bütçe Komisyonuna getirilmesi gereken bir konuyu gece yarısı önergesiyle bir çırpıda getirdiniz ve burada bütçe Mecliste görüşülürken arkada, Komisyonda bambaşka bir konu, yeni bir borçlanma… Yani daha bütçe çıkmadan orada, Komisyonda yok sayıldı ve delinmiş oldu.

Buraya getirdiğiniz, bu, 200 milyarlık önergeyle 27 tane Fatih Sultan Mehmet Köprüsü yapabiliyoruz. Siz bu parayı ne yapacaksınız? (CHP sıralarından alkışlar) EYT'li için mi kullanacaksınız? Aç kalıp bayılan çocuklar için mi kullanacaksınız? İşsizler için mi kullanacaksınız? Hayır. Yine, kamu-özel iş birliklerinde dövizden dolayı oluşan farkları o müteahhitlere ödemek için kullanacaksınız. Diyorsunuz ki: “Biz 8.500 lira yaptık, herkes seviniyor.” Herkes niye seviniyor? O gün aldığı yumurtadan 604 tane daha az yumurta alan işçi mi sevinecek? O gün aldığı peynirden 7,5 kilo daha az alan, altı ay öncesindeki aldığı maaştan 7,5 kilo daha az peynir aldığı bu maaşa mı sevinecek? 35 kilo daha az bulgur aldığı için mi sevinecek çalışanlar? Maalesef siz çalışanları aşağıda birleştirdiniz yani asgari ücretle birleştirdiniz. Daha önceden asgari ücret oranları Batı’da üçte 1 bile değilken, yüzde 10 bile değilken bizde yurttaşların üçte 2’sini asgari ücrette birleştirdiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Sadece işçileri mi? Hayır. Siz memurları da… Daha önce en düşük memur aylığı asgari ücretin 2,35 katıydı, şu anda -biraz önce baktım- bekar bir memur 8.457 lira yani asgari ücretin de altına düşürdünüz memur maaşını. (CHP sıralarından alkışlar) Önümüzdeki ayda yapacağınız yüzde 10, 20 olsa bile 2,35’ten 1,25’e getirmiş oldunuz yani memurları da asgari ücrete mahkûm ettiniz, açlığa, yoksulluğa mahkûm ettiniz. Bugün verdiğiniz 8.500 lira şubat ayında harcanmaya başlanacak. Şubatın 1’inde harcanacak olan para ve o gün 10 bin liraya yaklaşacak olan bir açlık sınırı ve siz insanları açlığa mahkûm etmeye devam ediyorsunuz.

2002 yılında yüzde 73’ü kendi evinde otururken Türkiye'de bugün 2021 yılında -daha 2022 açıklanmadı- yüzde 55’e düşmüş, yüzde 73’ü kendi evinde otururken yüzde 55’e düşmüş arkadaşlar 2021’de yani siz; kendi evinde kiracı, kendi yurdunda yabancı hâline getirdiniz bu milleti. (CHP sıralarından alkışlar) Siz kendi evi olanları da kiracı hâline getirdiniz, getirdiğiniz o fahiş doğal gaz ücretleriyle, getirdiğiniz o fahiş elektrik ücretleriyle, o Cengiz'e ihale ettiğiniz, yandaşa ihale ettiğiniz o elektrik şirketleri aracılığıyla, kendi evinde oturan insanlar elektrik paraları yüzünden kiracı pozisyonuna düştü, kendi dükkanında olan esnaf artık orada kiracı olsa kiradan daha fazla, ondan daha fazla elektrik faturası ödemek zorunda kalıyor yani esnafı, vatandaşı, işçiyi, çalışanı düşürdüğünüz durum maalesef bu. (Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Yani kendi evinde oturuyor dediklerimiz de Avrupa'nın en kötü standardındaki, çatısı akan, rutubetli, boyası olmayan en kötü standarttaki evlerde oturmak zorunda kalıyorlar. Bizlerin bu süreçten çıkış için çok az bir zamanı kaldı ve bu ülkeyi bu durumdan hep birlikte çıkaracağız. Bunun için 4 ya da 5 ayımız kaldı. Biz, Türkiye'yi bu başkanlık rejiminin etkisinden de AKP iktidarının zulmünden de 6’lı masa olarak hep beraber kurtaracağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasa Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin geçici 1’inci maddesinde yer alan “devir işlemleri esnasında” ibaresinin “devir işlemleri sırasında” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Mehmet Metanet Çulhaoğlu        Ayhan Erel      Hayrettin Nuhoğlu

           Adana                                 Aksaray                     İstanbul

Aylin Cesur               Arslan Kabukcuoğlu              Dursun Ataş

  Isparta                            Eskişehir                 Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hayrettin Nuhoğlu’nun.

Sayın Nuhoğlu, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) 

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan kanun teklifinin geçici 1’inci maddesi üzerine İYİ Parti adına söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Özelleştirme devir işlemleri sırasında, TEDAŞ’a devredilen elektrik tüketiminden kaynaklı borçların terkin edilmesi bu maddeyle düzenlenmektedir. Elektrik tüketimi dışındaki borçlar da bu madde hükümlerine göre yapılandırılmaktadır. Biz, İYİ Parti olarak vatandaşlarımızın lehine düzenlendiğini gördüğümüz teklifleri desteklemekteyiz. Ne var ki daha önce pek çok örneğini gördüğümüz gibi bu kanun teklifinin içinde asla evet diyemeyeceğimiz maddeler yer almaktadır. Anayasa Mahkemesinin iptal ettiği limanların işletme sürelerini kırk dokuz yıla çıkaran maddeyi araya sokuşturmak şaibeli bir durumdur; daha açıkçası, millî menfaatlerimiz yerli veya yabancı yandaşlara peşkeş çekilerek yolsuzluk yapılmaktadır. Her defasında tekrarladığımız gibi, bu torba kanun yönteminin de Türkiye Büyük Millet Meclisine itibar kaybettirttiği kanaatindeyiz. Böyle davranılmasının tek bir izahı vardır, o da alınan talimat gereğince bu teklifin içine yerleştirilen menfaate dönük maddelerin değiştirilmeden mutlaka kanunlaşmasıdır.

Bu teklif; tali komisyonlara havale edilmemiştir, Anayasa’ya aykırılığı tartışılmaktadır, bazı kanunlarla çelişmesi söz konusudur. Bu sebeplerle teklife “kabul” oyu vermemiz mümkün değildir.

Değerli milletvekilleri, öyle anlaşılıyor ki iktidar, yaklaşan seçime kadar kalan süreyi, yandaşlarına menfaat sağlamak için kullanmak istemektedir; hâlâ çok iyi icraatlar yapacaklarına dair vaatler, umut verilmeye çalışılan pembe tablolar, ustaca hazırlanmış algılarla milletimiz ikna edilmeye çalışılmaktadır. Cumhurbaşkanı Yardımcısı bütçenin son günü yaptığı konuşmada 2023 bütçesini tarif ederken “2053 ve 2071 vizyonlarını da kapsayan Türkiye Yüzyılı için, yeni ufuklara ilerleyen inovasyon yüzyılı, kapasitesiyle enerji yüzyılı, gıda arzıyla tarım yüzyılı, turizm yüzyılı, sağlığın yüzyılı, ulaştırma ve altyapının yüzyılı, eğitimin yüzyılı, akıllı yerleşim alanlarıyla şehirciliğin yüz yılı olacak.” dedi. Sayın Oktay'a, onu konuşturanlara ve sözlerine alkış tutanlara sormak isterim: Bütün bunlar, hangi bütçe kaynağıyla ve hangi yatırım planlarıyla yapılacaktır. Ayrıca, bilime inanmadan, bilim insanları dışlanarak mı inovasyon yüzyılı olacak? (CHP sıralarından alkışlar) Nükleer enerjiyi Rusya'nın insafına teslim ederek mi enerji yüzyılı olacak? Çiftçilere düşman olarak hayvancılığı ve ziraati yok ederek mi tarım yüzyılı olacak? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ucuz ülke tuzağına düşerek mi turizm yüzyılı olacak? Aşı merkezlerini kapatarak, ilaç için eczane eczane dolaşarak, doktorları kovarak mı sağlığın yüzyılı olacak? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Garantili ödemelerle gelecek yılların bütçesini bile şimdiden faiz batağına sokarak mı ulaştırma ve altyapı yüzyılı olacak? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Akıllı şehir diyerek kanal manzaralı arazi pazarlanarak mı şehircilik yüzyılı olacak? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) Ülke soyuluyor, yolsuzluk iddialarını araştırmaya yanaşmadan, hak, hukuk, adalet isteyenlere aldırış etmeden, basını satın alarak, sosyal medyayı susturarak mı Türkiye Yüzyılı olacak? (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar) KPSS sorularını çalarak devlet kadrolarını doldurmakla mı Türkiye Yüzyılı olacak? Geçin artık bu masalları, artık biat eden yandaşların ve menfaat şebekelerinin dışında inanan kalmadı bunlara.

Değerli milletvekilleri, yirmi yıl kaybedildi ama 21’inci yüzyıl Türk milleti için kayıp yüzyılı olmayacak Allah’ın izniyle. Ama bu iktidarın anlayışıyla değil, sadece birkaç ay sonra yapılacak seçimlerle, partili Cumhurbaşkanlığı sistemi yerine güçlendirilmiş parlamenter sistemle Türkiye Cumhuriyeti devleti kuruluş felsefesine uygun olarak yeniden kurucu temelleri üzerine oturtulacak, yok edilmek istenen devlet hafızası ve kurumları tesis edilerek Türk yüzyılı başlayacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Gönülden kucaklaşarak kardeşçe paylaşarak bilimsel metotlarla çağı yakalayarak Türk yüzyılı olacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Öncüsü Genel Başkanımız Sayın Akşener, kadroları da kalkınmacı, demokrat Türk milliyetçileri olacaktır. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Biz İYİ Parti olarak varız ve hazırız, Türk milletinin de hazır olmasını istiyoruz.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılında yapılacak seçimlerin ülkemiz ve milletimiz için hayırlı olması temennisiyle yeni yılda herkese, sizlere de esenlikler diler, saygılar sunarım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir. 

Geçici madde 1’i oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Geçici madde 1 kabul edilmiştir. 

13’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

“MADDE 13- Bu Kanun yayımı tarihinde otuz gün sonra yürürlüğe girer.”

      Aylin Cesur          Mehmet Metanet Çulhaoğlu Ayhan Erel                                                      Isparta                                  Adana           Aksaray                                     Dursun Ataş   Arslan Kabukcuoğlu                                                                                  Kayseri                               Eskişehir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun.

Buyurun Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesi üzerinde İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın alelacele getirdiği bu kanun teklifinin 15’i 15 Anayasa maddesine aykırılıklar bulunmakta, sadece Anayasa değil Danıştay kararları da ihlal edilmektedir. Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçelerini karşılamadan tekrar bir kanun getirilmesi çok aleni bir şekilde Anayasa’nın 153’üncü maddesine aykırı iken neden ısrar ediliyor? Anayasa  Mahkemesinin serbest rekabet şartlarını taşımıyor dediği bir konuda ihaleyi almış yandaşlara tekrar ihale uzatımı vermenin, dolayısıyla serbest rekabet ilkelerine aykırı, anayasal açıdan eşitlik ilkesine aykırı, hukuki belirlilik ilkesine aykırı, teşebbüs hürriyetine aykırı bir düzenlemeyi neden getiriyorsunuz? İYİ Parti olarak buradan işletmeleri peşinen uyarıyoruz, eski sözleşmeleriniz elbette geçerli, devlette devamlılık esas ama apaçık şekilde kamu zararı olan işleri iktidara geldiğimizde mutlaka elden geçireceğimizi de bilmenizi isteriz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Anayasa’mızın 47’nci maddesi devletimizin kamu iktisadi teşebbüslerinin ve diğer kamu tüzel kişiliklerinin mülkiyetinde bulunan işletme ve varlıklarının özelleştirilmesine ilişkin esas ve usuller kanunla düzenlenir denmektedir. Bu hükümle millete ait devlet malının keyfî ve kanun dışı yöntemlerle el değiştirmesinin önüne geçilmesi hedeflenmiştir. Yani teklif metninde olduğu üzere limanlarımızın işletim hakkını ihalesiz olarak, kendi belirlediğin şartlarda keyfî olarak uzatamazsın.” denilmiştir. Kanun teklifiyle Özelleştirme Kanunu kapsamında otuz, kırk yıl süreyle işletme hakkı verilen bazı limanların sözleşme süreleri kırk dokuz yıla uzatılacak. En erken olanı daha yedi yıl önünde zaman varken bu yapılmakta. Limanlarımızın kıymetlendiği bir dönemde acele edilmese, sözleşme bitim süreleri beklense, yeniden ihaleler açılsa devletimizin bu limanlardan elde edeceği gelir katbekat artacak. Milyarlarca dolar fazla para kazanılacakken acele edilmesi belki yandaşların yararına ama devletimizin asla yararına değil zararına olmaktadır. Değerli arkadaşlarım, AK PARTİ iktidarı sendikal örgütlenmeye yüzde 2 barajı getirerek üye kaybı yaşayan yandaş sendikalarını kurtarmaya çalışıyor. Bunu yaparken de diğer sendika üyelerine âdeta ikinci sınıf üye muamelesi yapmak istiyor. Bu düzenleme daha önce yüzde 1 olarak uygulanmak istenmiş ama sendikalar arasında eşitsizlik doğuracağı gerekçesiyle Danıştay tarafından iptal edilmiştir. İktidar ise her zamanki hukuk tanımazlığıyla bu defa oranı yüzde 1’den yüzde 2’ye çıkararak yeniden getiriyor. Düzenlemeden yaklaşık 250 bin memurumuz etkilenecek, 188 sendika ve 9 konfederasyonun da faaliyetlerine devam etmesi mümkün olmayacak, bundan sonra da yeni sendikaların kurulmasının önüne geçilmiş olacak. Ayrıca, sendika üyesi olması yasaklanan yaklaşık 250 bin kamu görevlimiz de 706 liralık ödemeden mahrum kalacak. Kamu görevi yapan görevlilerin zararına olan bu düzenlemeyi yapacağınıza kamu görevlilerinin geçinebileceği maaşı, yaşanabilir emekli maaşını, liyakate dayalı unvan yükselmesini, şeffaf yapılacak kariyer sınavlarını, sıralı amirlerin uyguladığı mobbinglere kanuni düzenlemeleri yapın; bu daha doğru olur.

Bir diğer önemli konu ise BOTAŞ'ın Ticaret Bakanlığına bağlı tahsil dairelerinde vadesi geldiği hâlde ödenmemiş her türlü vergi, fon ve paylar ile idari para cezaları ve gecikme zamları silinecek. 2022 yılındaki zararı 200 milyar Türk lirası hesap edilen BOTAŞ için geçen yıl aralık ayında da aynı mahiyette bir düzenleme yapıldığını düşündüğümüzde BOTAŞ'ın göz göre göre zarar sürecine sürüklendiğini, sonrasında da hiçbir önlem alınmadığını görüyoruz çünkü o zaman AK PARTİ “Bu işlemi tüketiciye yansıtmamak için yapıyoruz.” demişti ama tabi olarak vatandaşlarımıza fazlasıyla yansıtıldığı hepimizin malumu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN –  Tamamlayın sözlerinizi.

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Son olarak, idari mahkeme kararına rağmen AK PARTİ bir başka yanlış daha yapıyordu. Zeytinlik alanlarını madencilik faaliyetlerine açacaktınız, kamuoyu baskısı ve muhalefetin güçlü karşı duruşu sonucu geri çekmek zorunda kaldınız hem de Genel Başkan Yardımcımız, Muğla Milletvekilimiz Sayın Metin Ergun’un Danıştay 8. Dairesinde açtığı iptal davasını kazanmasına rağmen.

Tüm bunları göz önünde bulundurarak İYİ Parti olarak kanun teklifinin tümüne karşı olduğumuzu belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 13’üncü maddesinde yer alan “yayımı tarihinde” ibaresinin “yayımlandığı tarihte” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Dirayet Dilan Taşdemir Serpil Kemalbay Pekgözegü               Sait Dede

    Ağrı                                    İzmir                                  Hakkâri 

   Ali Kenanoğlu                  Erdal Aydemir            Dilşat Canbaz Kaya

İstanbul                                 Bingöl                                 İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) –Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum.

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin çerçeve 13’üncü maddesinde yer alan “tarihinde” ibaresinin “tarihi itibarıyla” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

Tahsin Tarhan              Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu               Erkan Aydın

  Kocaeli                                 Manisa                                  Bursa

Murat Bakan                       Kadim Durmaz               Müzeyyen Şevkin

   İzmir                                   Tokat                                   Adana

Tacettin Bayır              Nazır Cihangir İslam

İzmir                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) –Katılamıyoruz.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Nazır Cihangir İslam’ın.

Sayın İslam, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlarım; önce kısaca şu, sendika yasasına değinmek istiyorum. Burada gayet açık bir gerekçe var. Bakın, “Toplu sözleşme ikramiyesi ödemesinde eşitsizlik yaratması suretiyle çalışma barışını da olumsuz yönde etkileyeceğinden…” böyle bir gerekçe vermişti Danıştay 12. Dairesi ama sizin umurunuzda değil. Ufak tefek birtakım değişikliklerle bakıyoruz aynı yasayı tekrar önümüze getiriyorsunuz. Neden? Neden umurunuzda değil? Çünkü bütün işler böyle. Şu bütçeyi görüşürken Adalet Bakanı Sayın Bekir Bozdağ ne dedi? Anayasa Mahkemesi bireysel başvurularına -sayın hukukçuların dikkatini çekmek isterim, sayın vekillerin- Adalet Bakanlığı bir komisyon kuracak ve bu başvurunun uygun olup olmadığını inceleyecek, değil mi, hatırlıyoruz bunu. Peki, nedir bu? Bu, şudur: Ben zaten yürütmeyi dava ediyorum yani diyorum ki bu benim hakkımı çiğnedi, Adalet Bakanlığı da bunun bir parçası, hatta, bazı olgulardaki, belki birçok olguda Adalet Bakanlığını dava ediyorum ama benim neticede bütün hukuki basamakları tüketip Anayasa Mahkemesine bireysel başvurumu inceleyecek olan yine Adalet Bakanlığı. Yani davalıyı kadı postuna oturtuyorsunuz.

Şimdi, buraya neden değinme ihtiyacı hissettim? Bunun nedenlerini bir düşünün. Bunun nedenlerinden en azından bir tanesi -ben size söylüyorum ki- OHAL Komisyonu, OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu görevinin sona ermesi hadisesidir. Yani bu mahkemelerin bütün basamakları tüketmesi ve Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kazanması aşamasına geldiğinde ne yapacak? Evet, Adalet Bakanlığının kurduğu bu komisyon âdeta bir bayrak yarışıyla bayrağı OHAL Komisyonundan devralacak. İşte, bütün tezgah budur arkadaşlar. Bunun yine ne yazık ki sizin hukuka bakışınızla, sizin adalet ilkesine bakışınızla doğrudan alakası var.

Değerli arkadaşlarım, OHAL Komisyonu ne yaptı, bunu kısaca bir hatırlayalım. OHAL Komisyonunun bir tane amacı vardı; biz KHK’lilerin yargıya gitmesini, yargıya erişmesini engellemek. Peki, bundan sonra bu yasayla ne olacak? Bundan sonra bu yasayla diyor ki: “Sen bütün yazışmanı OHAL Komisyonuyla değil -çünkü o 23 Ocakta ortadan kalkıyor- kendi kurumunla yapacaksın.” Yani bu sefer buradaki mağduru bakınız davalıya da değil cellada teslim ediyor. (CHP sıralarından alkışlar) Yani onu o konumdan atan adama, ona bu haksız işlemleri yapan insanlardan ona belge sağlamasını ve işleyen dava sürecinde belgeleri tamamlamasını âdeta isteyecek.

Değerli arkadaşlarım, bakın, “İki yılda biter dediniz.” Hatırlıyorsunuz değil mi? Buraya geldik “İki yılda biter.” dediniz, “Bitmez.” dedik, altı yıl oldu, değil mi? Altı yıl oldu. Şu Grubun, AK PARTİ Grubunun 5 Grup Başkan Vekilinden 4’ü hukukçudur, genelde böyle oldu ve bu yasayı ısrarla savundular. Ha, şimdi ne oluyor? İşini âdeta yarım bırakıp bizi yani biz KHK'lileri kendi kurumlarının adaletine teslim edip gidiyor. Beş yıl, üç ay, dokuz gün geçmiş müracaatın üzerinden bakın hâlâ cevap verememişsiniz, neden? Çünkü ortaya koyacağınız bir şey yok, bugünkü olaylar gibi bütün olaylarınız düzmece. Yani buraya bir kurum koymuşsunuz, bunu da tembihlemişsiniz, demişsiniz ki “Bunların yargıya erişimine engel olmak için siz buradasınız.” Bir de çift maaşı ceplerine koymuşsunuz, ondan sonra tabii ki bu kurum işini altı senede de bitiremez.

Değerli arkadaşlarım, bütün işleriniz böyle. İşe hainler mezarlığıyla başladınız, değil mi? İnkâr edebiliyor musunuz? Utanıyor musunuz? (CHP sıralarından alkışlar) 

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bugün hainler mezarlığı meselesinden ve daha sonra bizlerin baskısıyla bu kararınızı geri almaktan utanıyor musunuz? Utanıyorsanız dert, utanmıyorsanız daha büyük dert.

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Utanacak bir şeyimiz yok.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Bakın KHK listeleri… Gittik, 13 merkezde toplantılar yaptık. Adamlara diyorlar ki: “Şunu şunu koyun, pürüz çıkartanları da koyun.” Ne dedi Sayın Arınç, Bülent Arınç ne dedi? “Rektöre sorduk, adamı niye attın?” dedik “Rektörlük seçiminde beni desteklemedi” dedi. İşte bu torbalar, işte bu KHK torbaları böyle meydana getirdiğiniz torbalar. Netice 100 tane intihar, Meriç’te, Ege Denizi’nde boğulmalar, yoksulluk, açlık ve cezaevinde onlara âdeta bir alt mahkûm grubu gibi davranmanız; hastaları dahi, ölümün eşiğindekileri dahi sağlığa erişimden uzak tutmanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın İslam.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – sözcüleriniz demiş ki: “Devletin güveni zayıfladı, devletin şüphesi var.” Bu milletin bizim hakkımızda hiç şüphesi yok, en kısa zamanda Allah’ın izniyle gideceksiniz.

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

13’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

14’üncü madde üzerinde aynı mahiyette 3 adet önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 381 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 14’üncü maddesinde yer alan “yürütür” ibaresinin, “tarafından yürütülür” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

 

Ali Kenanoğlu                               Serpil Kemalbay Pekgözegü           Sait Dede

     İstanbul                                                                        İzmir            Hakkâri

Dilşat Canbaz Kaya                                                   Erdal Aydemir

       İstanbul                                                                      Bingöl

Aynı mahiyetteki 2’nci önergenin imza sahipleri:

 

Tahsin Tarhan                              Müzeyyen Şevkin        Tacettin Bayır

    Kocaeli                                                                         Adana              İzmir

Kadim Durmaz                              Murat Bakan         Erkan Aydın

      Tokat                                                                           İzmir              Bursa

Ahmet Vehbi Bakırlıoğlu

           Manisa

Aynı mahiyetteki 3’üncü önergenin imza sahipleri:

 

Mehmet Metanet Çulhaoğlu     Aylin Cesur                        Ayhan Erel

               Adana                                                                Isparta            Aksaray

Erhan Usta                                  Dursun Ataş    Arslan Kabukcuoğlu

  Samsun                                                                         Kayseri           Eskişehir 

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

SANAYİ, TİCARET, ENERJİ, TABİİ KAYNAKLAR, BİLGİ VE TEKNOLOJİ KOMİSYONU BAŞKANI ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Evet, ilk önerge üzerinde söz talebi yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Yapılan değişiklikle madde metnine açıklık getirilmesi amaçlanmıştır.

BAŞKAN – Evet, ikinci önerge üzerinde söz talebi Sayın Ahmet Haluk Koç’un.

Sayın Koç, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

AHMET HALUK KOÇ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; heyetinizi saygıyla selamlıyorum. Bizi izleyen milletimizi de saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, parti sözcüsüyken 5 Şubat 2015’te, daha darbe kalkışması olmamış, parti sözcüsü olarak açıklama yapıyorum. O zaman tek adamlık arayışı var ve şöyle eleştiriyorum: Her şey olmak istiyorsunuz, işte, Anayasa Mahkemesi Başkanı, sendika başkanı, Meclis Başkanı, Yargıtay, Danıştay; her şey olmak istiyorsunuz ama aklınızdan sizin ne geçiyor biliyor musunuz? Öyle bir dönem yaşasam ki, yaşatsam ki bir olağanüstü hal dönemi ya da bir sıkıyönetim ve ondan sonra “Hak.” diyen, “Hukuk.” diyen, “Özgürlük.” diyen, “Adalet.” diyen kim varsa derdest edebilsem; senin içinden, aklından bu geçiyor. (CHP sıralarından alkışlar) Oldu mu? Oldu. “Allah’ın lütfu.” diye takdim ettiğiniz 15 Temmuz oldu.

Değerli arkadaşlarım, unutmayın ama siyasi tarih çok ilginçtir. Bugün sizi amansız savunanlar, yarın acımasız savcılarınız olabilir. (CHP ve İYİ Parti  sıralarından alkışlar) Bakın, Allah rahmet eylesin, kaçak bir savcı tarafından -biliyorsunuz- hemen ertesinde hazır 4 bin kişilik bir listeyle görevden aldığınız yargı mensupları var ve emekli bir Korgeneralimiz Vural Avar Paşa 85 yaşında, demansı da var, daha önce kaburga kırıkları var, başka birinin bakımıyla koğuşta kalabiliyor, adli kontrol altında tahliye talebi reddediliyor ve yatağında ölüyor.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Tuvalette.

AHMET HALUK KOÇ (Devamla) – Bu bir cinayettir. (CHP sıralarından alkışlar) Kim, kim, kim, buna vesile olduysa, aracı olduysa aynı derecede suçludur. Allah nur içinde yatırsın, ailesine ve silah arkadaşlarına başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, daha yeni bir dava bitti.  Emekli amirallerimiz Montrö Anlaşması’nın -Türkiye Cumhuriyet devletinin tapusu olan Lozan ve Montrö Anlaşmaları- gerekliliği konusunda bir açıklama yaptılar. Devletin güvenliği ve anayasal düzene karşı anlaşmak, TCK 316’dan içeri atıldılar, beraat ettiler, daha tahliye olmadılar.

Değerli arkadaşlarım, ne yapıyorsunuz siz ya? Bakın, ben bir hekimim, siyasetçi kimliğimi de boş verin, odamda hapishanelerden tutuklu ve hükümlülerin yakınları tarafından gönderilen bir sürü epikriz var, bir sürü MR var. Değerli arkadaşlarım, bir sürü akciğer ve diğer organ kanserli olan tutuklu ve hükümlüler var, bir sürü nörolojik hastalığı olan insanlar var, bunlar günlük etkinliklerini başkasının yardımı olmadan yapamıyorlar. Adli Tıp Kurumu kelepçe altında. Ben, Hipokrat Yemini etmiş bazı meslektaşlarım adına da utanıyorum. (CHP sıralarından alkışlar) “Hapiste kalabilir.” raporu veriyorlar.

Sayın Bekir Bozdağ’la burada uzun konuştum, telefonla da konuştum. Eskiden beri arkadaşımız. Bir düzenleme yapılacağını söyledi. Değerli arkadaşlarım, ne olur empati yapın; birinci derece bir yakınınız kanser, kendi ihtiyaçlarını göremiyor, tutuklu; siz evde ne yapacaksınız, nasıl yatıyorsunuz? O insanların yerine bir koyun kendinizi. Türkiye bu sorunu halletmek zorundadır. Tutukluluk ya da hükümlülük bu tip durumlarda işkence olmaktadır. “Efendim, onun suçu bu, bunun suçu bu.” Suç önemli değildir burada. Adli kontrol mekanizmaları var, devletin güvenliği var. Adli kontrol mekanizması altında bu insanlara insanca muamele etmek zorundayız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, KHK zulmü ayrı. KHK zulmünü arkadaşlarım, yaşayanlar bizzat yaşadılar, anlattılar, anlatıyorlar. İçinizde çok iyi niyetli arkadaşlarım var; bir kısmını, çoğunuzu tanıyorum. Belki de bu benim son konuşmam, bir daha kürsüde konuşmayacağım. Daha önce Parti Sözcüsü ve Grup Başkan Vekili olarak çok söz aldım ama bu ihtiyacı sizlerle paylaşmak istedim. Ne olur, Sayın Bakanlara ya da Hükûmetinize telkinde bulunun, bu sorunları halledin. Bu sorunlar vicdani sorundur. Ben bir hekimim ve babayım. Bana hiç “ocu, bucu” diye suçlama getirmeyin. Benim kimliğim belli, benim çizgim belli.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

AHMET HALUK KOÇ (Devamla) – Benim siyasi duruşum belli. Ben Türkiye Cumhuriyeti devletinden yanayım, ülkemin bütünlüğündün yanayım ama bir hekimim ve babayım. Bu duyguları paylaşan arkadaşım mutlaka vardır. Türkiye bu sorunu halletmek zorunda. Tutuklu ve hükümlüler hasta, kendine bakamaz hâlde, kendine yetmeyen insanların Adli Tıp Kurumu ve intikam davalarından arındırılmaları lazım.

Saygılar sunuyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son söz Sayın Erhan Usta’nın.

Sayın Usta, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şimdi, üç gündür Genel Kurulda, daha önce Plan ve Bütçe Komisyonunda bu kanun teklifi tartışıldı, son maddeye gelmiş olduk, yürütme maddesi. Tabii bütün itirazlarımıza rağmen maalesef zeytinliklerin dışındaki diğer maddelerde özellikle liman ve sendikayla ilgili maddede, bir de OHAL’le ilgili maddede küçük bir düzeltme olmasına rağmen bir mesafe katedemedik, bu üzücü bir şey tabii. Bugün gün boyu konuşuldu aslında aynı şeyler, ben de daha önceden defalarca gündeme getirdim ama önemine binaen bu son konuşmada hem de oyumuzun rengini belli etme açısından tekrar gündeme getireceğim.

Şimdi, tabii, öncelikle sendika maddesi yani bu eşitliğe aykırı, bu Anayasa’ya aykırı, bu çok antidemokratik bir şey, bunu kabul etmek mümkün değil. Arkadaşlarımız gerek Fahrettin Yokuş Bey gerek İsmail Koncuk Bey bütün detaylarıyla bunun mahzurlarını ifade ettiler. Keşke bundan dönseydiniz, bu yanlış bir şey, inşallah bu Anayasa Mahkemesinden dönecektir diye düşünüyorum.

Şimdi, diğer bir husus bu OHAL Komisyonu meselesi değerli arkadaşlar. Yani tabii bu 15 Temmuz darbe girişimini hepimiz lanetliyoruz, onda hiçbir sorun yok, bunları zaten çok net biliyoruz ancak maalesef FETÖ terörüyle mücadele Türkiye'de sağlıklı yapılamamıştır. Özellikle, bu bürokrasi ayağıyla yapılan mücadelede çok ciddi aksaklıklar olmuştur, ben bunları buradan, kürsüden defalarca konuşmuş bir milletvekiliyim. Şimdi, OHAL Komisyonu meselesinde tabii Komisyonun görev süresi bitiyor. Maddenin ilk geldiği hâli zaten çok berbattı, tamamen hâkim ile savcı aynı şey; kuruma gönderiyorsunuz yani o zaten kabul edilebilir bir şey değildi ama bugünkü düzeltilmiş hâlinin de yine sorunları çözmeyeceğini düşünüyorum, Yılmaz Bey’e de ben önerimi yazdım gönderdim. Tabii, şöyle bir geriye doğru baktığımızda, hakikaten bu OHAL Komisyonu -madem bitiyor- altı yılda sorun çözmedi. Aslında  bu, özel bir hak arama yolu olarak öngörülmüştü; daha doğrusu en azından lafzi olarak öyleydi fakat öyle çalışmadı. Biliyorsunuz, kurumların üç aşağı beş yukarı kararları buradan aynen geçti ancak insanların mahkemeye gitmesini geciktirmenin ötesinde bir işe yaramadı. Dolayısıyla buradan olumlu dönenler büyük ölçüde referansla döndü. Bununla ilgili basına yansıyan iddialar var, “Ben bunu yaptım.” diyen gazeteciler var; zaten onları biliyorsunuz. Dolayısıyla bundan sonra da bu 3 sorun çözülebilmiş değil. Dolayısıyla bu kurumlardan bilgi belge istenmesi… Bilgiyi, belgeyi, somut belgeyi kim veriyorsa kanaati de o bildirecek yine. Dolayısıyla buradan kalan dosyalar için de çok fazla bir sonuç alınabileceğini düşünmek pek mümkün değil.

Şimdi gelelim bu liman meselesine: Yani defalarca söyledik bunların Anayasa’ya aykırı olduğunu; bakın, serbest rekabet ilkesine aykırı, eşitlik ilkesiyle bağdaşmıyor, kamu yararı yok, devlet zarara uğratılıyor, hukuki belirlilik ilkesine aykırı, teşebbüs hürriyetine aykırı, sözleşme hürriyetine aykırı. Yani Anayasa’ya bu kadar net aykırılıkları olan bir madde ve daha önceden de Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiş bir madde, iptal gerekçelerinin hiçbiri karşılanmaksızın tekrar buradan birazdan değerli arkadaşlarımızın oylarıyla muhtemelen geçecek -inşallah geçmez- tekrar Anayasa Mahkemesi iptal edecek. Akla şu geliyor: Anayasa Mahkemesinin iptal edeceğini bile bile bu niye yapılıyor? Çünkü bu arada, kanunlaşması ile iptali arasında yine birileri buradan müracaatlarını yapacaklar ve onaylarını alacaklar çünkü Anayasa Mahkemesinin kararları geriye doğru uygulanmıyor; geçen sefer bu oldu. “Orada iptal edilmeden önce, kanun ile iptal arasında kaç tane uzatma oldu?” diye ben Enerji Bakanına sordum, soru önergeme cevap verilmedi; diğer birkaç şeye cevap vermişler, orayı sanki görmezden gelmişler. Bizim tespitimize göre 2 tane gibi gözüküyor ama burada da herhâlde kalanları bu şekilde çözecekler. Yani şunu söylemeye çalışıyorum: Aslında çok ciddi bir hukuki suç, Anayasa’ya aykırı bir düzenleme yapılıyor. Anayasa Mahkemesi hemen bir gün sonra iptal edemediğine göre bu arada bu işlemler yapılacak, Anayasa’ya aykırı bir şekilde yapılacak ve ondan sonra da denilecek ki: “Ne yapalım, Anayasa Mahkemesi iptal etti.” Ama bu arada yapılan yapılmış olacak.

Sayın Elitaş 1’inci maddede, eleştirilerimize ilişkin -güya- “Cevap vereceğim.” dedi, hiçbir eleştiriye cevap veremedi. Sizin o söylediğiniz şeylere bizim bir itirazımız yok. Burada temel itiraz noktası: Bunları niye -makul bir sürede- otuz-otuz altı yıllık bir özelleştirme süresi olmasına rağmen tekrar ihalesiz bir şekilde uzatıyoruz, kamu yararı bunun neresinde? “Yatırım” filan diyemezsiniz zaten yatırımı yapmak durumunda, yatırım taahhüdü var ve Enerji Bakanının bana verdiği cevapta da yatırımların yapıldığı ifade ediliyor -doğru, yanlış bilemiyoruz- o da sağlanıyorsa o zaman niye bunları ihalesiz bir şekilde uzatıyoruz? Başka birilerine daha yüksek fiyatlardan versek… “Türkiye gelişecek.” diyoruz hep beraber -biz “Geliştireceğiz.” diyoruz, siz de “Gelişecek.” diyorsunuz- Türkiye gelişecekse bunları çok daha kıymetli bir şekilde, zamanı geldiğinde yapsak ne olur arkadaşlar?

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERHAN USTA (Devamla) – Sağ olun Başkanım.

Yani bunların hiçbirine cevap verilemedi maalesef. Dolayısıyla, ben tekrar -yani üzerimizden bir sorumluluk gitsin- vicdanınıza havale ediyorum bunu. Bu, doğru bir madde değil. Bu maddenin geçmemesi gerekirdi. Madde geçti ama hiç olmazsa tümünde yine reyinizi “olumsuz” olarak kullanabilirsiniz. Biz reyimizi “olumsuz” olarak kullanacağız ve şunu arkadaşlarımız da buradan az önce ifade etti, ben de ifade ediyorum: Devlette devamlılık esas, ona diyeceğimiz bir şey yok; eski sözleşmeler geçerli ancak bu kadar ikaza rağmen, Anayasa Mahkemesinin iptallerine rağmen, bu sözleşmeleri yenileyip bu işi yapanlar düşünsünler değerli arkadaşlar. Çünkü inşallah seçimlerden sonra bu Meclis iradesi değişecek, bu konuya ilişkin irade değişecek, ben onu çok net bir şekilde görüyorum, o zaman bunların hepsiyle ilgili gerekli işlem yapılacaktır. “Mağdur olduk.” diye yarın kimse şikâyet etmesin diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve tabii ki bu kanun teklifine ilişkin de az önce bahsettiğim gerekçelerle oyumuzun da ret olacağı yönünde ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki…

 

 

 

Y O K L A M A

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebimiz vardır.

BAŞKAN – Önergeleri oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Özel, Sayın Tarhan, Sayın Şevkin, Sayın Bakan, Sayın Altaca Kayışoğlu, Sayın Antmen, Sayın Emecan, Sayın Yeşil, Sayın Keven, Sayın İlhan, Sayın Ünsal, Sayın Sarıbal, Sayın Kayan, Sayın Yavuzyılmaz, Sayın Ünver, Sayın Ceylan, Sayın Ünlü, Sayın Kaya, Sayın Girgin, Sayın Köse.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

 

 

 

1. Düzce Milletvekili Fahri Çakır ve 28 Milletvekilinin Elektrik Piyasası Kanunu ile Bazı Kanunlarda ve 375 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamede Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4780) ve Sanayi, Ticaret, Enerji, Tabii Kaynaklar, Bilgi ve Teknoloji Komisyonu Raporu (S.Sayısı: 381)(Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

14’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Sayın milletvekilleri, ikinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Şimdi İç Tüzük 86’ya göre lehte ve aleyhte olmak üzere iki milletvekilimizin söz talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Öncelikle lehte Sayın Ahmet Çolakoğlu, buyurun. (AK PARTİ sırlarından alkışlar)

AHMET ÇOLAKOĞLU (Zonguldak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Elektrik Piyasası Kanunu üzerine lehte söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikli olarak bugün Cumhurbaşkanımızın asgari ücreti 8.500 lira olarak açıklamasıyla beraber çalışanlarımız rahat bir nefes aldı. Bu rakamın ülkemize, milletimize ve çalışanlarımıza hayırlı olmasını diliyorum.

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Ahmet, şeyi anlat ya, 200 milyara imza attın, onu da anlat.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Evet, sayın milletvekilleri, bu kanun teklifi hem Komisyonda hem Meclisimizde çok uzun uzun konuşuldu, burada birçok sataşmalar oldu. Özellikle limanlar konusunda “Satıyorsunuz, peşkeş çekiyorsunuz.” gibi açıklamaları kesinlikle ve kesinlikle kabul etmiyoruz; bunlar tamamen yanlış ifadelerdir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

TAHSİN TARHAN (Kocaeli) – Tarih yazdın Ahmet, 200 milyara imza attın.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, Covid-19 pandemisinin küresel tedarik zincirinde yarattığı etkiyle kara yolu, hava yolu ve demir yolu taşımacılığında yaşanan kesintiler ve aksaklıklar sonucu en güvenli, en temiz ve en ucuz taşıma şekli olan deniz yolu taşımacılığının önemi artmıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 200 milyara nasıl imza attın, 200 milyara, 11 milyar dolara?

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Bu konulara hazırlıklı olan ülkeler diğer ülkelere kıyasla daha avantajlı bir duruma geçmiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 200 milyar dolara imza attı tek başına!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Küresel ticaretin sürdürülebilirliği için mevcut limanların kapasitesinin artırılması ve bu bağlamda da ülkelerin buna hazırlıklı olması gerekmektedir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Dünyanın en zengin cümlesi, 200 milyar!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Ülke olarak da bu fırsatları şimdiden değerlendirmemiz gerektiği de ortadadır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ahmet Bey, bu 200 milyarı imzalarken vicdanın sızlamadı mı?

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, limanların Türkiye ekonomisine ve dış ticarete katkısı dikkate alındığında herhangi bir zaman kaybı yaşanmadan küresel rekabet güçlerini korumaları için bugünden yatırımlar yaparak büyümeleri de gerekmektedir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ahmet Bey, bu 200 milyarı nasıl imzaladın? Ahmet Bey, Sayın Çolakoğlu, 200 milyarı nasıl imzaladın?

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, diğer bir düzenlemeyle, BOTAŞ şirketinin...

VELİ AĞBABA (Malatya) – Gece 02.28’de tek önergeyle...

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, lütfen... Sayın Ağbaba...

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – ...nakit yönetiminin sağlıklı bir şekilde yürütülebilmesini teminin şirketin ödenmemiş olan...

VELİ AĞBABA (Malatya) – 200 milyar gece 02.28’de bir önergeyle geldi.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – ...her türlü vergi, fon ve payları ile idari para cezaları, bunlara bağlı gecikme zammı ve gecikme faizlerinden oluşan borçları hazineden görevlendirme bedeli alacaklarına karşılık mahsup edilerek terkin edilmesi düzenlenmektedir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Çolakoğlu Türkiye’nin en pahalı cümlesini kurdun. Herhâlde o imzaladığın kalemi saklıyorsundur.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Bir diğer maddemiz 4’üncü madde ise...

VELİ AĞBABA (Malatya) – Elitaş’a ver kalemi.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – ...petrol sektöründeki çalışan personellerimizin çalışma düzeninin kesintisiz sürdürülmesine ilişkin düzenlemedir. Bu alanlarda faaliyet gösteren, çoğunlukla illerin yerleşim yerlerine uzak mücavir alanlarında veya güvenlik riski bulunan dağlık ve kırsal bölgelerde bulunan ve geçici süreyle kurulan kamp alanlarında icra edilerek iş güvenliği bakımından faaliyet bitimine kadar kesintisiz sürdürülmesi gerekliliği sebepleriyle bahse konu faaliyetlerin devamlılığının sağlanması da hedeflenmiştir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ya, Sayın Çolakoğlu, bu 200 milyarı nasıl imzaladın gece 02.28’de, bir onu anlat.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bu kanun maddesi hem Komisyonda hem Meclisimizde tartışıldı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Bari Zonguldak’a bir şey düşüyor mu? Yok. Elitaş sana bir şey bırakır mı.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Olağanüstü Hal İşlemleri İnceleme Komisyonunun görev süresinin sona ermesinden sonra Komisyonun görevlerine ilişkin iş ve işlemlerin yürütülmesi konusunda görevli kurum ve kuruluşlar tarafından bu kanun ve ilgili mevzuatta belirtilen hükümler uyarınca yerine getirilecektir düzenlemesidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – 11 milyar dolar... Komisyon Başkanı bile imzalamadı, Komisyon Başkanı!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Sayın milletvekilleri, bir diğer düzenlememiz ise TEDAŞ alacaklarıyla ilgilidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ziya Bey bile imzalamadı, Ziya Bey!

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Elektrik tüketiminden kaynaklanan ve özelleştirme devir işlemleri esnasında...

VELİ AĞBABA (Malatya) – 200 milyarı sana imzalattılar, yaktılar seni.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – ...Türkiye Elektrik Dağıtım Anonim Şirketine devredilen alacaklara ilişkin faturalar özelleştirme öncesi döneme ilişkin olup oldukça eski tarihlidir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Gelince parayı senden alacağız, haberin olsun. Bak, biz Elitaş’ı falan tanımayız, seni tanırız, seni biliriz.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihe kadar yapılan tüm çalışmalara rağmen bu fıkra kapsamında yer alan maddelere ilişkin alacakların tahsis edilmediği anlaşılmıştır.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Çolakoğlu, Ziya Bey’i, Elitaş’ı, Doğan Kubat’ı bilmeyiz, seni biliriz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İmza kiminse ondan isteriz parayı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Komşu milletvekili Yılmaz Tunç’a da güvenme, imzayı atan sensin.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Bu nedenle, asıl alacak tutarı 2 bin TL’nin altında kalan abonelere ait alacaklar ile…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – İmza kiminse ondan isteriz parayı.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) …maddede sayılan nedenlerle tahsil edilemeyeceği anlaşılan alacakların kayıtlardan terkin edilmesi de düzenlenmiştir. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Türkiye’nin geleceğine imza atan adam.

VELİ AĞBABA (Malatya) –  Elitaş bir fukarayı bulmuş, imzalatmış. O, cin gibi, cin gibi.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Değerli milletvekilleri, diğer maddeler hem Komisyonumuzda hem Meclisimizde tartışıldı; bunlara çok çok, uzun uzun girmek istemiyorum ama bizim bu teklifimizin gerçekten ülkemize ve milletimize faydalı olduğuna inanıyorum.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Komisyon Başkanı var, o imza atmamış.

AHMET ÇOLAKOĞLU (Devamla) – Bu bağlamda, Genel Kurulu ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, bu 200 milyara imzayı nasıl attığını söylemedi.

BAŞKAN – Evet, aleyhte Sayın Murat Bakan…

VELİ AĞBABA (Malatya) – Ziya Bey atmıyor, Elitaş atmıyor; bir fakire, bir fukaraya attırdılar imzayı ama alacağız ondan 200 milyarı.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, yerinden sürekli bana laf atıyor.

BAŞKAN – Sayın Ağbaba, arkadaşınız kürsüde.

Sayın Bakan, buyurun.

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; sözlerimi, kumpas davasıyla cezaevinde yatarken hayata veda eden, bugün son yolculuğuna uğurladığımız şerefli bir Türk subayını, Korgeneral Vural Avar’ı anarak başlamak istiyorum; milletimizin başı sağ olsun, komutanımızın ruhu şad olsun. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, millî meselelerde millî duruş göstermek gerekir. Sayın Elitaş, liman meselesi millî meseledir, sadece bizim için millî mesele değil tüm dünya için liman meselesi millî meseledir. Liman huduttur, liman en önemli stratejik altyapıdır, liman dış egemenliğin en önemli unsurudur.

Şimdi, dünyada küresel egemenlik savaşlarında en çok limanlar yer tutuyor değerli arkadaşlar; sadece ticari değil, askerî alanda da limanlar çok önemli. İngiltere’de Daily Mail gazetesinin en son bir görüş yazısı, eski İngiliz Savunma Bakanı ve Uluslararası Ticaret Bakanı, aynı zamanda, ABD’nin de Ulusal Güvenlik Danışmanı Robert McFarlane’nin de bir beyanı var, diyor ki: “Çin’in şu anda dünya çapında 96 tane limanı var ve bu limanlarda tek bir asker, tek bir gemi ve hiçbir silah olmadan dünyadaki hâkimiyetini limanlar üzerinden sağlıyor Çin.” diyor

Peki, ABD’de durum nasıl? Orada da limanların satışı değerli arkadaşlar, ABD Kongresinde onaylanıyor. Amerika Birleşik Devletleri’nde 6 tane limana sahip olan bir İngiliz şirketini Dubai Ports World şirketi satın alıyor, Amerika Kongresinde ciddi tartışmalardan sonra o sözleşmeyi iptal ettiler değerli arkadaşlar.

Yine, Yunanistan 2016 yılında Pire Limanı’nı Çin’e sattı, Çinli Cosco şirketine sattı. Yunanistan'da inanılmaz tartışmalar oldu, grevler oldu. Olaylı bir oylamayla zoraki Meclisten geçirdiler, Çin’e sattılar. Arkasından Amerika Birleşik Devletleri, Pire Limanı Çin’e satılınca Dedeağaç ve Kavala limanlarına yatırım yapma kararı aldı değerli arkadaşlar. Parlamento onaylıyor, bakın, Amerika'da Kongre onaylıyor, Yunanistan'da Parlamento onaylıyor, bizdeki gibi ihaleyi yapıyorsun, bitmiyor çünkü bunu millî mesele, ulusal güvenlik meselesi olarak görüyor dünya.

Çok yakın zamanda Birleşik Arap Emirlikleri’nde Çin, Abu Dabi’ye 80 kilometre mesafede yine bir liman yatırımı yaptı. “Liman yatırımına askerî tesis yapıyor.” diye Amerika Birleşik Devletleri, Birleşik Arap Emirlikleri’ne baskı yaptı, liman yatırımını durdurdu arkadaşlar yani “liman” dediğimiz şey dünya ekonomisi için dünyadaki egemen güçlerin savaşı noktasında en önemli unsurlardan bir tanesi.

Çin bir kuşak, bir yol konsepti çerçevesinde dünyada liman satın alıyor arkadaşlar. Bakın, şu haritada kırmızıyla gördüğünüz yerler Çin’in liman yatırımı yaptığı yerler, dünyanın her yerinde liman yatırımı yapıyor. Sri Lanka Çin’e borçlarından dolayı, borcunu ödeyemediği için 2017 yılında Hambantota Limanı’nı doksan dokuz yıllığına Çinli bir firmaya vermek zorunda kaldı. Afrika Kıtası’nda 2 tane ülke; bir tanesi Kenya’da Mombasa Limanı, diğeri Zambiya’da Kenneth Kaunda Uluslararası Havalimanı; bunlar da borçları dolayısıyla Çin’e verileceği söylenen limanlar ve havaalanları değerli arkadaşlar. Yine, Çin, İsrail’in Aşdod, Mısır’ın Ebu Kir Limanı’ndaki yatırımlarından sonra Beyrut Limanı’na talip oldu; Hayfa Limanı’nı aldı, Amerika Birleşik Devletleri ile İsrail arasındaki en önemli problemlerden biridir çünkü 6’ncı Filo Hayfa Limanı’na yanaşıyor değerli arkadaşlar.

Yani siz uluslararası güç olmaktan, bölgesel güç olmaktan, küresel güç olmaktan bahsediyorsanız önce kendi limanınızı kendiniz işleteceksiniz ya da ulusal sermayeli bir şirketinize işlettireceksiniz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Eğer uluslararası bir yatırımcı geliyorsa da o limanın sözleşmesi sizin Parlamentonuzda onaylanacak değerli arkadaşlar. Eğer siz bunu yapamıyorsanız kendi limanınızı kontrol edemiyorsunuz.

Amerika’yı yeniden keşfetmeye gerek yok; bakın, Rotterdam modeli var dünyada, iskele iskele satıyor, limanın tamamını bir kişiye satmıyor ve orada fiyatları da belirliyor; alt rakam, üstü rakam, en yüksek kâr marjını sağlıyor ve onun üzerinden cirodan pay alıyor. Aynı yöntem bizim Türkiye’de limanlarda da uygulanabilir. Mersin Limanı gibi yapamazsınız. Mersin Limanı’nı sattınız 800 milyon dolara -ilk yatırım bedeli dâhil- on sene sonra yüzde 39’unu 800 milyon dolara sattılar Mersin Limanı’nı alanlar değerli arkadaşlar, Avustralyalı şirkete. Yani İzmir’deki limanların 4 katı, 5 katı, monopol şeklinde para kestiler, o parayı yığınla yığdılar, on sene işlettiler, on sene sonra 800 milyon doları ceplerine koydular, gittiler.

Sayın Elitaş, Mersin Limanı’ndan bahsediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MURAT BAKAN (Devamla) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MURAT BAKAN (Devamla) – Türkiye’nin yapması gereken, bırakın imtiyaz sözleşmelerinin süresini uzatmayı değerli arkadaşlar, eğer zerre vatan sevginiz varsa, zerre milliyetçiyseniz, zerre vatanseverseniz önce bu imtiyaz sözleşmelerinin dolmasını bekleyeceksiniz, arkasından kamu işletecek, devlet işletecek; olmuyorsa millî sermayeli şirketlerinize işleteceksiniz kendi limanlarınızı; ona buna peşkeş çekmeyeceksiniz, uluslararası sermayeye peşkeş çekmeyeceksiniz değerli arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar)

Oyumuzun rengi için söz aldık, oyumuzun rengini söyleyelim: OHAL Komisyonunun devamına “hayır”, sendikalarla ilgili düzenlemeye “hayır”, korsan bütçeye de “hayır” ve liman vatandır arkadaşlar, vatanların satılmasına “hayır” (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – OHAL Komisyonu devam etmiyor.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Değerli milletvekilleri, oylama tamamlanana kadar ve sonuç açıklanana kadar bütün milletvekillerimizden yerlerinden ayrılmamalarını rica ediyorum ve hiçbir milletvekilimizin de kürsünün önüne gelmesini istemiyorum, rica ediyorum lütfen.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Önemli bir açıklama mı yapacaksınız?

BAŞKAN – Efendim, önemli bir açıklama yapmayacağım ama görüntü hoş olmadığı için Sayın Elitaş.

MUSTAFA ELİTAŞ (Kayseri) – Yeni yılımızı kutlayacaksınız belki; önemli açıklama o.

BAŞKAN – Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylama yapıldı)

BAŞKAN – 381 sıra sayılı Kanun Teklifi açık oylama sonucu:

“Kullanılan oy sayısı : 330

Kabul                      : 250

Ret                         : 80(*)

Kâtip Üye                                                          Kâtip Üye

       Necati Tığlı                                         Mustafa Açıkgöz

         Giresun                                                    Nevşehir”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa)  – Bülent Turan, ihtiyacın var mıydı o yalana? “Tutanak başka, 3 kişi geldiler.” demişsin. Bülent Turan yalan atmış gitmiş “CHP 3 kişiydi.” demiş. Otuz sene sonra bu tutanakları öğrenciler okusun. AK PARTİ’nin siyaset anlayışı. (CHP sıralarından alkışlar)

 

 

 

BAŞKAN – Değerli milletvekilleri, Musevi vatandaşlarımızın Hanuka bayramlarını, Hıristiyan vatandaşlarımızın Noellerini ve tüm vatandaşlarımızın da miladi yılbaşını ve yeni yıllarını kutluyorum.

 

BAŞKAN – Gündemimizdeki konular tamamlanmıştır.

Alınan karar gereğince denetim konuları ve kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 3 ocak 2023 Salı günü saat 15.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

                                                                       Kapanma Saati: 20.08

                                                                                                                

 

 



(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(*) 381 S. Sayılı Basmayazı 20/12/2022 tarihli 41’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.