TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

26’ncı Birleşim

29 Kasım 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KAĞITLAR

III.-YOKLAMALAR

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın, 23 Kasımda yaşanan Düzce depremine ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 1 Aralık 1954 tarihinde il olan Adıyaman’a ilişkin gündem dışı konuşması

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Piroğlu’nun, engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın gündem dışı yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

3.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

4.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşma nedeniyle konuşması

7.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşma nedeniyle konuşması

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşma nedeniyle konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Pençe-Kilit Harekâtı’nda şehit düşen askerlere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra verdiği müjdelere ilişkin açıklaması

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelle ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

3.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, kadınların İran’ı, Türkiye’yi ve dünyayı özgürleştirme mücadelesine ilişkin açıklaması

4.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Özel Güney Adana Hastanesine ilişkin açıklaması

5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Uludağ’ın alan başkanlığı yapılmasıyla ilgili yasa teklifine ilişkin açıklaması

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, sokak köpekleri sorununa ilişkin açıklaması

7.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’da yapımına söz verilen bor karbür fabrikasına ilişkin açıklaması

8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

9.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Balıkesir’in Bandırma ilçesinde verimli tarım arazileri üzerine kurulmaya çalışılan organize sanayi bölgesine ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Sağlık Bakanlığının Resmî Gazete’de yayımlanan personel alım ilanına ilişkin açıklaması

11.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Manisa’ın Turgutlu ilçesi Dağmarmara bölgesinde yaşanan orman katliamına ilişkin açıklaması

12.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelin kadroya alınmasıyla ilgili açıkladığı şartlara ilişkin açıklaması

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelin kadroya alınmasıyla ilgili açıkladığı şartlara ilişkin açıklaması

14.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı’na ilişkin açıklaması

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, obeziteye ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesine ilişkin açıklaması

17.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 23 Kasımda Düzce’de yaşanan depreme ilişkin açıklaması

19.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Cumhurbaşkanının Kabine toplantısı sonrası verdiği müjdelere ilişkin açıklaması

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, “bayrak olayı”nın 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Hayvanları Koruma Kanunu’nun tümüyle uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, uzman öğretmenlik sınavına giremeyen öğretmenlere ilişkin açıklaması

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit düşen Teğmen Duabey Onur Öztürkmen, Piyade Er İsmail Ünal, Piyade Er Eyüp Uğurlu, Uzman Çavuş Mustafa Yıldız, Piyade Er Mehmet Demir, Uzman Çavuş Mustafa Işık, Piyade Er Hakan Köroğlu ile Uzman Çavuş Halil İbrahim Yiğit’e, partili Cumhurbaşkanlığı sistemine, yolcu garantili havalimanlarına ve Konya Büyükşehir Belediyesine ait Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki olaya ilişkin açıklaması

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan askerlerimiz Duabey Onur Öztürkmen, İsmail Ünal, Mustafa Yıldız, Eyüp Uğurlu, Mehmet Demir, Mustafa Işık, Hakan Köroğlu ile Halil İbrahim Yiğit’e, Türkiye’nin terörle mücadelesine, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Londra’da yaptığı açıklamalara ve Yunanistan’ın kuruluşundan bu yana emperyalist devletlerin piyonluğunu yaptığına ilişkin açıklaması

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yaşanan olaylara ve TJA’nın Türkiye’de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yürüten bir platform olduğuna, üniversitelerde gençlere yönelik saldırıların tertip edildiğine, OECD’nin Türkiye’de çocukların yüzde 22’sinin yoksulluk içinde büyüdüğüne dair açıklamasına ve Konya Büyükşehir Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde yaşanan vahşeti kınadıklarına ilişkin açıklaması

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Teğmen Duabey Onur Öztürkmen, Uzman Çavuş Mustafa Yıldız, Piyade Er Eyüp Uğurlu, Piyade Er İsmail Ünal, Piyade Er Mehmet Demir ile Piyade Er Hakan Köroğlu’na, Aladağ Komisyonu Raporu’na, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yıl dönümüne, Sivas İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl’ın vefatının seneidevriyesine, özel sektörde çalışan işçilerin promosyon sorununa, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Mamak Belediyesine ait barınaklara ve bu barınakların denetlenmesine ilişkin açıklaması

27.-Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu’nda hafta sonu ve devamında şehit olan askerlere, terörle mücadeleye, AK PARTİ teşkilatında görev yapan Celal Erdoğan’ın vefatına, AK PARTİ İstanbul il teşkilatlarının düzenlediği toplantıya, Cumhurbaşkanının Kabine sonrası yaptığı açıklamaya, öğrenci kredilerine ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin ziyaretine dair tezkereye ilişkin açıklaması

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, AK PARTİ teşkilatında görev yapan Celal Erdoğan’ın vefatına ilişkin açıklaması

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in Kozaklı ilçesinin ısınma sorununa ilişkin açıklaması

37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 29 Kasım Hatay’ın bağımsızlık statüsünün yürürlüğe girdiği tarihe ilişkin açıklaması

38.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, 2023 yılı yeniden değerleme oranına ilişkin açıklaması

39.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’nin Uzunköprü ilçesinin Çöpköy Mahallesi’ndeki ağaç katliamına ilişkin açıklaması

40.-Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, ziraat mühendislerinin kamuda istihdamına ilişkin açıklaması

41.-Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, muhtarların sorunlarına ve muhtarlık binalarına ilişkin açıklaması

42.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’daki 2. Belediye Şehir Çarşısı’nın yıkım ihalesine ilişkin açıklaması

43.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Kapıkule’den geçişte Bulgaristan tarafındaki analiz laboratuvarlarının kapalı olmasının yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

44.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, sarmalık tütüne ilişkin açıklaması

45.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yılına ilişkin açıklaması

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

 

 

 

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜPA) Türk Grubunda, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun istifasıyla boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca aday gösterilen İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın üyeliğinin Başkanlık Divanı kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2170)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Avusturya Meclis Başkanı Wolfgang Sobotka’nın vaki davetine icabetle 28-29 Kasım 2022 tarihlerinde Avusturya’ya bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2171)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’ın Finlandiya Dışişleri Bakanlığı tarafından 29-30 Kasım 2022 tarihlerinde Finlandiya’nın Turku şehrinde düzenlenecek olan Helsinki Forumu Kadın Parlamenterler Ağı Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/2172)

 

B) Önergeler

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/1915) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/194)

 

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, vaki davetlere iştirak edildikten sonra ilgili tezkerenin Meclisin tasviplerine sunulabildiğine ama bu konuda Başkanlık Divanının daha dikkatli olması gerektiğine ilişkin konuşması

 

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 19 milletvekili tarafından, yabancılara yapılan mülk satışı ve kiralamaların etkilerinin değerlendirilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 29/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, enflasyonun ve zamların vatandaş üzerindeki etkileri ve bu konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 369, 367, 258 ve 313 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek “Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Tunceli Milletvekili Alican Önlü'nün, son on yılda Türkiye genelinde ve Tunceli ilinde yaşanan intihar vakalarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/73803)

2.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Harran Üniversitesi'ne ait tarım arazilerine,

Harran Üniversitesi'nin peyzaj bakım işlerine,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay'ın cevabı (7/73804), (7/73805)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç'un, mesleki eğitim programı kapsamında yer alan metal teknolojisi alanından tarım alet ve makineleri dalının çıkarılması nedeniyle mağduriyet yaşayan işletmelere,

- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, devlet kurumlarından alacaklı olanlara uygulanan kanuni faiz oranının artırılması talebine,

- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, Bakanlığın merkez ve taşra teşkilatında görev yapan öğretmenlerin promosyon anlaşmasına,

- Malatya Milletvekili Veli Ağbaba'nın, mesleki eğitim merkezi programı kapsamında öğrencilerin bir zincir markette çalışmasına,

- Giresun Milletvekili Necati Tığlı'nın, direksiyon usta öğreticilerine sınav ücreti verilmesi talebine,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/73911), (7/73913), (7/73916), (7/73924), (7/73925)

4.- Tunceli Milletvekili Polat Şaroğlu'nun, Tunceli Hozat İlçe Millî Eğitim Müdürlüğünün ücretli öğretmen görevlendirmesi ile ilgili bazı iddialara,

- İzmir Milletvekili Tacettin Bayır'ın, İzmir'in Selçuk ilçesinde meydana gelen deprem nedeniyle yıkılan bazı okulların tekrar inşa edileceği tarihe,

- Muğla Milletvekili Suat Özcan'ın, Van'ın Çaldıran ilçesinde taşımalı eğitimde yaşanan sorunlara,

Taşımalı eğitim ihalelerine ve ulaşım sorununun giderilmesine,

- Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir'in, 2022-2023 eğitim öğretim yılında Hatay'da dağıtılan tablet ve bilgisayar sayısına,

İlişkin soruları ve Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer'in cevabı (7/73912), (7/73917), (7/73918), (7/73919), (7/73923)

5.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy'un, Filyos Limanı Projesi'ne ilişkin sorusu ve Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank'ın cevabı (7/73937)

6.- İstanbul Milletvekili Zeynel Özen'in, Çorum'un Alaca ilçesine bağlı Mazıbaşı köyü ve çevre köylerin ulaşım sorununa,

Kahramanmaraş'ın Dulkadiroğlu ilçesine bağlı bazı mahallelerin ulaşım sorunlarına,

İlişkin soruları ve Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Adil Karaismailoğlu'nun cevabı (7/74171), (7/74175)

 

29 Kasım 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, 23 Kasımda yaşanan Düzce depremi hakkında söz isteyen Düzce Milletvekili Fahri Çakır'a aittir.

Buyurun Sayın Çakır.

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın, 23 Kasımda yaşanan Düzce depremine ilişkin gündem dışı konuşması

FAHRİ ÇAKIR (Düzce) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

23 Kasım sabah 04.08’de vaki olan depremden mütevellit bir kere daha Düzceli hemşehrilerimize geçmiş olsun temennilerimi iletmek istiyorum. Allah'a çok şükür ki can zayiatının olmadığı bir deprem daha geride kaldı ancak tabii ki depremin açtığı yaralar, depremin açtığı tahribat hiç şüphesiz devletimiz tarafından, Hükûmetimiz tarafından sarılmaya anbean devam ediyor. Dolayısıyla şunu özellikle ifade etmem gerekir ki Sayın Cumhurbaşkanımızın özellikle gösterdiği hassasiyete… Ve Sayın Bakanlarımız, başta İçişleri Bakanı, Çevre Bakanı, Gençlik ve Spor Bakanı, Millî Eğitim Bakanı, Adalet Bakanı ve tüm Bakan Yardımcıları, bürokratlar anında Düzce'mize yetişerek, gerekli temaslarda bulunarak tüm yaraları sarma gayretinde bulunmaya devam ettiler ve devam ediyorlar hâlen.

Dolayısıyla AFAD başta olmak üzere, hiç şüphesiz, Yapı İşleri Genel Müdürlüğü bu depremin ağır yükünü taşıyan birimlerden bir tanesi. Bütün çalışanlarıyla birlikte kendilerini bir kere daha tebrik ediyor ve teşekkür ediyorum.

Tabii ki çok şükür -elhamdülillah diyoruz, hamdediyoruz- can kaybımız yok. Tabii ki yaralananlar oldu. Toplam 349 yaralının hepsi tedavi olarak taburcu oldu, sadece 2’si; 1’inin kırık münasebetiyle hastanede tedavisi devam ediyor, diğeri de entübeydi, yoğun bakımdan çıktı ve serviste.

Değerli milletvekilleri, tabii ki bu musibetten nasihatler çıkarmak lazım. Biz, 1999 depremini iliklerine kadar yaşayan bir iliz. 1999 depreminden kazandığımız tecrübelerin bize bugün fayda temin ettiğini, birlikte beraberce müşahede ettik. Dolayısıyla bir deprem bilinci oluştu ama en önemlisi yapı stoklarıyla alakalı kısım; yenilenmesi sebebiyle bizde can zayiatı olmadı, hasar alan binaların neredeyse tamamı eski yapılardan oluşuyor. Düzce ili, 1999’dan bu tarafa binaların yüzde 75’ini yenileyerek, yeni yönetmeliğe uygun binalar imal ederek, dolayısıyla depreme hazırlık konusunda örnek bir yer, örnek bir yerleşim bölgesi olarak bugün, üç dört gün evvel olan, 23 Kasım sabahı olan depreme en az hasarla giren il oldu. Dolayısıyla bu depremin iki tane çıktısını söylemek mümkün: Bir tanesi sistemin getirdiği hızlı karar verme, hızlı organize olma, birimler arasında koordinasyonda çok etkin bir şekilde karar verme mekanizması başkanlık sistemi sebebiyle ve özellikle başkanlık sisteminin hızlı karar alma mekanizmasıyla birlikte çalıştırılarak hızlı karar vatandaşın imdadına yetişti.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Bravo!

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Dolayısıyla, bir diğer çıktısı da mutlaka, yapı stoklarının elden geçirilerek yenilenmesinden, kitabın, defterin yazdığı gibi binaları imal etmekten geçiyor ki jeolojik etütlerle birlikte yerleşim alanlarını iyi seçerek -özellikle yerel yönetimlere seslenmek istiyorum ki- bunlara dikkat ederek yapı stokları bundan sonra mutlaka yönetmeliğe uygun olmalı, jeolojik etütler mutlaka, harfiyen yerine getirilerek tetkik edilmeli ve özellikle yönetmeliğe riayet edilerek yüksek katlı yerine daha düşük katlı, dikey mimari yerine yatay mimari şekli tercih edilerek insanlarımız bu tür felaketlerden korunmalı diyorum.

Tabii ki bu depremin mutlaka maddi hasarı oldu. Bu maddi hasar çok şükür sarılıyor. Ciddi bir şekilde, Hükûmetimizin bu konudaki hassasiyeti fevkalade yüksek; 87 milyon acil yardım ödeneğiyle birlikte başlayan maddi ödemeler devam etmekte. Özellikle, daha evvel 7,2; 7,4’leri gördüğümüz Düzce'mizde, hiç şüphesiz, deprem bilinciyle birlikte, bu konuyla alakalı takvimin nasıl çalışacağına ilişkin tecrübelerimiz var. Bu tecrübeler ışığında çadırlar, konteynerler, hasar tespitleri, hepsi eş zamanlı olarak birbirine ilişkin, ardışık bir şekilde devam etmekte.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yalnız, çadırların altına çakıl konulmuyor; şu anda hâlen ısınma yok, su da yok, tuvalet de yok.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Yapma ya!

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Sayın Mahmut Tanal, kesinlikle…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yok işte! Çadırların sisteminde çakıl yok!

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Sayın Mahmut Tanal, siz, Düzce'ye normal zamanda çok gelip giden birisiydiniz ama depremde sizi Düzce'de hiç görmedik.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Milletvekilleri oradaydı, CHP’li milletvekilleri oradaydı.

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Sizin şahsınızdan bahsediyorum. Düzce’de depremi yaşayan bizleriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

Düzce'de depremi yaşayan biziz, buradan da oraya, Düzce'ye laf yetiştiren sizsiniz Sayın Tanal. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Maalesef, bu, doğru bir yaklaşım değil. Bakınız, bu anlattığım birimler, devletin ve Hükûmetimizin birimlerinin Düzce’de bu kısa sürede yapmış olduğu hizmete bakınız; 83.847 bağımsız bölüm, 30.320 adet bina bizzat tespit edilmiş, hasar az mı çok mu, ne kadar diye ve bu kayda geçmiş.

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Bu, başarı değil ya Vekilim; Vekilim başarı, bu değil ya!

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Dün itibarıyla söylüyorum, bunların içerisinden 450 tane konut ağır hasarlı olarak tespit edilmiş, bunun yanında 3.462 tanesi hafif hasarlı olarak tespit edilmiş. Dolayısıyla 28 tane ahır ve 35 tane dükkân hasarları tespit edilerek devamı sağlanıyor. Dolayısıyla şunu söylüyorum: Bir taraftan hasar tespiti devam ediyor, diğer taraftan ödemeler devam ediyor, bu taraftan bütün yardım hizmetleri koordineli bir şekilde…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Verdim, ilave sürenizi verdim.

Teşekkür ediyorum.

FAHRİ ÇAKIR (Devamla) – Peki, çok çok teşekkür ediyorum.

Allah böyle felaketleri bir daha göstermesin inşallah diyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, hatip konuşması sırasında Sayın Mahmut Tanal’a “Sayın Tanal, sen normal zamanlarda Düzce’ye çok gelip gidersin, deprem günü gelmedin.” Sonra devamında da “İyi günde laf yetiştirmeyi biliyorsun, kötü günde gelmiyorsun.” diyerek tutanak altında… Sayın Vekilimizin -ki Düzce’den sorumlu milletvekilimizdir kendisi- şahsına sataşmada bulunmuştur, İç Tüzük 69’a göre cevap hakkı talep ediyoruz.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Tanal. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, Düzce Milletvekili Fahri Çakır’ın gündem dışı yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Değerli Başkanım, değerli milletvekilleri; Allah bir daha bu depremi ülkemizin hiçbir köşesinde göstermesin. Öncelikle, geçmiş olsun, yaralılara acil şifa, ölenlere Allah’tan rahmet diliyorum ben.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Düzce’de, Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezimizin depremin olduğu ilk gün, ilk saatlerde görevlendirmesi nedeniyle şu anda huzurumuzda bulunan Sayın Tutdere ve 4 milletvekili arkadaşımız alandaydı, Grup Başkan Vekilimiz Engin Özkoç da bir sonraki gün yine oradaydı. Yani Cumhuriyet Halk Partisi Grubu olarak deprem alanında, deprem sahasında ve tüm vatandaşlarımızın sorunlarıyla bire bir ilgilenildi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Mehmet Göker, Meclis İdare Amirimiz, ilk gün…

MAHMUT TANAL (Devamla) – Mehmet Göker Bey -aynı zamanda İdare Amirimiz- o da yine oradaydı. Yani Cumhuriyet Halk Partisi en üst düzeyde, depremdeki yaraları sarmak için bölgedeydi.

Şimdi, tabii ki devlet bunu yapmak zorunda ama yapılması gereken deprem olmadan önce bu tedbirlerin alınması lazım. Tedbirlerin alınmaması bir ihmalkârlıktır. Bir, şu anda çadırlar kuruluyor mu? Kuruluyor. “Çadır kurulmuyor.” diyen kimse yok Değerli Vekilim. Çadır kurulurken onun alt zeminine çakılın dökülmesi lazım. Çakıl dökülmüyor, bunu söylüyoruz. İki, şu anda o çadırların kurulduğu yerde ısınma cihazı yok, tuvalet yok. Örnek mi dersiniz? Çavuşlar’daki TOKİ’ye gidin. Örnek mi istersiniz? Çay Mahallesi’nde Işık İlk okulu var, onun alanındaki yerlere gidin bakın. Tabii ki burada yapılması gerekenin en iyisini, en idealini söylüyoruz değerli kardeşim. Yani bunu söylediğimiz zaman “Yok efendim, neredesiniz, ne yapıyorsunuz?” Vatandaşımız birinci sınıf hizmeti hak ediyor, birinci sınıf hizmeti vereceğiz. Hâlen geçmişteki, 2019 selindeki o Esmahanım köyünün yol bağlantılarındaki köprüler daha yapılmadı ya; yıl 2019, yıl 2022.

Teşekkür ediyor, saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, 1 Aralık 1954 tarihinde il olan Adıyaman’a ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, 1 Aralık 1954 tarihinde il olan Adıyaman hakkında söz isteyen Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’ye aittir.

Buyurun Sayın Tutdere. (CHP sıralarından alkışlar)

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizleri izleyen kıymetli yurttaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, 1 Aralık 1954 tarihinde Adıyaman’ımız, bu yüce Mecliste alınan kararla Malatya’dan ayrılarak il olmuştur. O kararı alan, o sürece katkı veren herkese bir kez daha teşekkür ediyorum, yaşamını yitirenlere de Allah’tan rahmet diliyorum.

Milletin Meclisinden şunu açıkça ifade ediyorum: Adıyaman için bugüne kadar taş üstüne taş koyan herkesten Allah razı olsun, hepsine sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli milletvekilleri, Adıyaman’ımız, Mezopotamya’nın bereketli topraklarında, hilalin tam göbeğinde, uzun süre birçok medeniyete ev sahipliği yapmış, verimli ovaları, maden yüklü dağları, mert, onurlu insanlarıyla Güneydoğu’nun ve Türkiye’nin parlayan bir güneşidir. Biz buradan, milletin Meclisinden selam olsun diyoruz: Fırat’ı selamlayan kanyonlarıyla, doğal güzellikleriyle gerçekten, Adıyaman’ımızın incisi olan Gerger’e; selam olsun, balıyla, mert insanlarıyla, yiğitleriyle Sincik ilçemize; selam olsun, Nemrut Millî Parkı’na ev sahipliği yapmış, Kommagene’nin tarihsel ve sanatsal bütün şaheserlerini bağrında barındıran Kahta’mıza; selam olsun, sahabe şehri Samsat’ımıza, narıyla, bademiyle ünlü Samsat’ımıza; Selam olsun, tütünüyle nam salmış, yüzen adalarıyla tarih incisi Çelikhan’ımıza diyoruz. Selam olsun, yamaç paraşütleriyle, şifa olan kuru dutuyla bütün Türkiye’nin göz bebeği Tut ilçemize diyoruz. Selam olsun, Gölbaşı Millî Parkı’yla, doğal güzellikleriyle, kuru üzümüyle, hurmasıyla bütün Türkiye’nin göz bebeği ve Adıyaman’ımızın da parlayan yıldızı olan Gölbaşı ilçemize diyoruz. (CHP sıralarından alkışlar) Selam olsun, Besni’ye, tarihiyle, çalışkan ve Türkiye’ye katma değer sağlayan çalışkan insanlarıyla, verimli ovalarıyla birçok insana yaşam kaynağı olan Besni’mize, fıstığın ve kuru üzümün başkenti olan Besni’mize diyoruz. Selam olsun, Perre Antik Kenti’ne, Abuzer Gaffari, Mahmut el-Ensari, Abdurrahman Erzincani, Ulu Baba, Aziz Dede gibi er ve evliyaları bağrına basan Adıyaman’ımıza diyoruz. Selam olsun, bütün Türkiye’de kardeşliğin, barışın ve huzurun şehri olan Adıyaman’ımıza diyoruz.

Sayın milletvekilleri, Adıyaman’ımız değişik kültürlerin, inançların, farklılıkların bir arada, kardeşçe yaşadığı demokrasi beşiği bir kent. Adıyaman’da şu an Aleviler, Sünniler, Kürtler, Türkler, gayrimüslimler uzun süreden beri birlik beraberlik içerisinde, kardeşlik içerisinde yaşıyorlar. Hepimize şu görev düşüyor: Bu kardeşliği, bu birlikteliği sonsuza kadar yaşatmak. Biz bu kardeşliğimizin, bu birlikteliğimizin Adıyaman’ımızın gelişmesi için, büyümesi için üzerimize ne düşüyorsa bugüne kadar yaptık bundan sonra da yapmaya devam edeceğiz.

Adıyaman'ımız gerçekten insanıyla, doğasıyla Türkiye'nin en büyük açık hava müzesine sahip. Değerli milletvekilleri, özellikle Kommagene Krallığı'nın Türkiye'deki merkezi olan Adıyaman'da UNESCO'nun, gerçekten, dünya insanlık mirasına kaydettiği Kommagene Krallığı'nın, tanrıların bulunduğu Nemrut Tümülüsü’yle Türkiye'de ve dünyada güneşin en iyi doğduğu, güneşin en güzel battığı bir şehir. Hepinizi bu şehre bekliyoruz. Adıyaman'ımızın lezzetlerinden tatmaya bekliyoruz. Adıyaman, gerçekten, çiğ köftesiyle, yemekleriyle, tatlılarıyla da nam salmış bir şehir; hepinizi orada misafir etmekten büyük bir onur duyarız, hepinizi orada ağırlamaktan büyük bir şeref duyarız. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Devamla) – Buradan, Meclisin kürsüsünden önce Hükûmete çağrı yapıyoruz: Adıyaman'ımızın kamu yatırımlarını bir an evvel bitirin. Özel teşebbüse çağrı yapıyoruz: Gelin Adıyaman'ımıza, barış kentine yatırım yapın diyoruz. Buradan bütün insanlığa, Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün 85 milyon vatandaşına çağrı yapıyorum: Adıyaman'ı, gelin, gezin, görün ve Adıyaman'dan gerçekten çok mutlu bir şekilde ayrılacaksınız diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Adıyaman seninle gurur duyuyor!

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, engellilerin yaşadığı sorunlar hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Musa Piroğlu'na aittir.

Buyurun Sayın Piroğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

3.- İstanbul Milletvekili Mustafa Piroğlu’nun, engellilerin yaşadığı sorunlara ilişkin gündem dışı konuşması

MUSA PİROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, 3 Aralık Dünya Engelliler Günü yaklaşırken dün İzmir İLKSES gazetesinde Çağla Geniş imzalı bir röportaj çıktı. Röportaj otizm aileleriyle yapılmış durumda ve aileler adına konuşan otizmli bir bireyin annesinin lafı “Artık çocuklarımıza bizden sonra ne olacak kaygısıyla yaşamak istemiyoruz.” 3 Aralık geliyor ve aileler, otistik çocukların ailelerinin hepsi temel bir sorunla yaşamaya devam ediyor: Kendileri hayatlarını kaybettikten sonra çocuklarına ne olacak? Çünkü çocuklarının ortada kalacağını gündelik hayatın içinde görüyorlar. Eğitim alamıyorlar. Hükûmetin verdiği eğitim ödeneği sekiz saat, oysa kırk sekiz saat eğitim almaları gerekiyor ve bu çocuklar düzgün ve bilimsel bir eğitim alabilirlerse hayata katılacaklar.

Engellilerin bir sürü sorunu var. Biz bunları Plan ve Bütçe Komisyonunda gündeme getirdik. Çalışma Bakanlığına sorduk örneğin, o da cevaplarını verdi. Biz dedik ki: “Kotanın yüzde 10’a çıkarılması konusunda ne yapıyorsunuz?” O bize uzun bir cevap vermiş: “Yüzde 3 kotamız var, neredeyse dolu. Biz her şeyi yapıyoruz, engellileri istihdama kazandırmak için elimizden geleni yapıyoruz.” Biz demişiz ki: “Engellilerin sakatlık durumunu ölçen cetvelinizde sorun var. Bir sürü insanın emeklilik maaşı kesildi.” O demiş ki: “Biz raporu güncelledik. Bu sayede de kavram kargaşasına son verdik.” Doğru, kavram kargaşasını kaldırmış, binlerce emekli olmuş engellinin emekliliğini elinden almış, ortaya, ölüme terk etmiş. Biz demişiz ki: “Engellilere, bakıma muhtaç engellilere bakan aileler, özellikle annelerin gelecek sorunu var, çalışamıyorlar, okuyamıyorlar; onları sigortalı yapmayı düşünüyor musunuz?” O cevap vermiş: “Kendi paralarını yatırırlarsa emekli olurlar.” Bu iktidarın engelliler konusunda yaptığı tek şey bu.

Bir sıkıntımız daha var, yaptığı her şeyi de lütuf gibi sunuyor. Ben, buradan bu iktidara ya da gelecek iktidarlara sesleniyorum: Engelliler konusunda yapılan hiçbir iş lütuf değil, bu bir görevdir, devletin görevidir ve devlet bu görevinin binde 1’ini henüz yapmıyor. Peki, engelliler ne istiyor? Engelliler önlerindeki engellerin kaldırılmasını talep ediyor. Bugün, engellilerin büyük bir kısmı çok büyük bir yoksullukla boğuşuyor; kur yükseldikçe, alım gücü düştükçe engellilerin hayata tutunma imkânları ortadan kalkıyor. Ben basit şeyler söyleyeyim; gündelik hayatlarını sürdürecek alt bezi almakta zorlanıyorlar, sondayı almakta zorlanıyorlar, medikal araçlara ulaşmakta zorlanıyorlar hatta çoğu alamıyor, hastalıkla boğuşuyorlar ve yoksulluğun içinde debeleniyorlar ve temel bir talep, bütün medikal malzemelerin ve ihtiyaç malzemelerinin kamu tarafından ücretsiz karşılanmasını istiyorlar. Engelliler ne mi istiyorlar? Yapılan EKPSS sınavının sonuçlarının uygulanmasını ve atamaların yürürlüğe girmesini talep ediyorlar, kamudaki kotanın yüzde 10’a çıkarılmasını istiyorlar, engelliler hayata girmek istiyorlar, çalışmak istiyorlar. Engelliler ne mi istiyorlar? Asgari ücretin bile dibinde olan, açlık sınırının en dibinde olan engelli ödeneklerinin asgari ücret seviyesine çıkarılmasını, insanca yaşayacak bir ücret hâline getirilmesini istiyorlar. Engelli anneleri sigortalı olmayı, emeklilik hakkının kendilerine verilmesini istiyorlar. Engelliler, otomobil ÖTV’sinin düzenlenmesini ve alabilecek bir seviyeye getirilmesini istiyorlar. Engelliler, ayrımcılığın sona erdirilmesini, engellilere karşı devletin üstüne düşenleri yapmasını bekliyorlar. Yani sözün özü engelliler, toplumsal hayata eşit yurttaşlar olarak katılmayı, bunun önündeki devletin koyduğu engellerin kalkmasını, devletin bir sosyal devlet hâline gelerek engelliler konusunda adım atmasını istiyorlar. Bu bütçe döneminde herkese gülücük dağıtan bu iktidardan engelliler kendi paylarına düşen payı istiyorlar. Bütçedeki engelli payının yüzde 2 gibi komik rakamlardan doğru düzgün rakamlara çekilmesini ve engellilerin önündeki engellerin en azından buradan kaldırılmasını talep ediyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Burada benim bir başka sözüm, bu iktidardan bunların hepsini talep edebiliriz, ben ettim, Plan ve Bütçe Komisyonunun tamamında ettim; 4 bakanlığın bütçe görüşmelerine girdim, hepsinde ettim ama biz bilmeliyiz ki ricayla, taleple geleceğimiz yer bana verilen bu cevaptan ötesi değil: “Biz her şeyi yaptık, siz bundan memnun olmuyorsunuz.” Bu cevap bu anlama geliyor. Ben diyorum ki engelli örgütlerine, ben diyorum ki otistik çocukların annelerine, ben diyorum ki SMA’lı çocukların annelerine, ben diyorum ki bütün engellilere örgütlenmediğimiz sürece, mücadele etmediğimiz sürece, haklarımızın peşine düşmediğimiz sürece hiçbir şey kazanamayacağız. Rica ve minnetle geleceğimiz yer sefalet, sürünme ve bu devletin engellerine toslamaktan başka bir şey olmayacak. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özkan…

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Pençe-Kilit Harekâtı’nda şehit düşen askerlere ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın Bakanlar Kurulu toplantısından sonra verdiği müjdelere ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Pençe-Kilit Harekâtı’nda şehit düşen kahraman askerlerimize Allah’tan rahmet; ailelerine, kahraman silah arkadaşlarına ve aziz milletimize başsağlığı ve sabırlar diliyorum.

Bakanlar Kurulu sonrası açıklamalarda bulunan Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın verdiği müjdeler gerçekten sahada vatandaşlarımızda mutluluk etkisi yarattı. Bu müjdelerin başında kadroya geçmeyi hak eden 424 bin sözleşmeli personelimizin ve daha önceki kadro düzenlemesinin dışında tutulan 227 bin kişinin doğrudan kadroya geçme hakkı olacak; kamu personelimize ve ailelerine hayırlı olsun.

Yeni Türkiye Yüzyılı’nda emin adımlarla ilerleyen güçlü Türkiye'nin mimarı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkürlerimi sunuyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan…

2.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelle ilgili yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, Anayasa’mıza göre devletin daimî hizmetleri devlet memurları aracılığıyla yürütülür. Esas istihdam şekli devlet memurluğudur. Esas işlerden sayılmayan hizmetler için veya geçici olarak ihtiyaç duyulan kişilerin ise sözleşmeli olarak istihdam edilmesi usuldendir. Bu kapsamda, Sayın Cumhurbaşkanımızın esas hizmetten sayılan hizmetlerde sözleşmeli olarak hizmet veren kişilerin devlet memurluğu kadrosuna geçirileceğiyle ilgili açıklamasını memnuniyetle karşılıyor ve destekliyoruz. Kamu kuruluşlarında devletin daimî hizmetlerini veren sözleşmeli veya devlet memuru statüsünde olmayan kişiler de vardır. Sağlık hizmeti veren vekil ebe, hemşire, sağlık memurları; okullarda ders ücreti karşılığı çalışan öğretmenler; Aile Bakanlığında ders ücreti karşılığı çalışan personeller; vekil imamlar; fahri Kur'an kursu öğreticileri gibi kamu personelleri de vardır. Bu kişilerin durumlarının da ele alınmasında, pozisyonlarına karar verilmesinde fayda vardır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Öcalan…

3.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, kadınların İran’ı, Türkiye’yi ve dünyayı özgürleştirme mücadelesine ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Kadınlar “…”(*) sloganıyla İran’ı, Türkiye’yi ve dünyayı özgürleştirmek için mücadeleyi yükselttikçe İran ve Türkiye ortak bir karar almış gibi bu haklı mücadeleyi şiddet, gözaltı ve tutuklamalarla durdurmaya çalışıyor. Bu sabah 14 kentte 50 kadın hakkında gözaltı kararı verilmesi de bu anlayışın yansımasıdır. Bütün bu çabaların aynı zamanda HDP’nin kapatılmasına yönelik bir operasyon olduğunu da biliyoruz. Ancak bütün bu çabalar beyhudedir çünkü siz 50 kadını gözaltına aldığınızda kadınlar mücadeleyi bırakmıyor, bırakmayacak; aksine, giden 50 kadının yerine 500 kadın, 5 bin kadın yer alıyor çünkü HDP bir tabela değil, bir fikriyattır. Değil 1 defa, 50 defa da kapatsanız kadınların öncülüğünde her defasında mücadelenin çıtasını daha da yükselterek yeni HDP’ler kurmaya devam edeceğiz.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

4.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Özel Güney Adana Hastanesine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sağlık Bakanlığına çağrımızdır: Devlet hastanesi bulunmayan ve 500 bin insanın sağlığa erişemediği bir bölgede yer alan Özel Güney Adana Hastanesi ne yazık ki kapandı. Çalışanların çaresizliğinin yanı sıra pandemi öncesi süreci ve sonrasında özellikle dar gelirli insanların ilk sağlık kapısı artık yok. Hastane sahibi ağır koşullara dayanamamış ve hastaneyi kapatmak zorunda kalmıştır. Bölgedeki tek hastanenin kapanması, çalışanlarla birlikte Seyhan ve Yüreğir’e bağlı 20’den fazla orta ve dar gelirli mahallelinin sağlığa erişimini güçleştirmiştir. Bu tesisin yeniden sağlık kuruluşu olarak hizmetini sürdürmesi kamu yararı ve toplum sağlığı açısından son derece önemlidir. Sağlık Bakanının acilen konuya el atmasını diliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Aydın…

5.- Bursa Milletvekili Erkan Aydın’ın, Uludağ’ın alan başkanlığı yapılmasıyla ilgili yasa teklifine ilişkin açıklaması

ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uludağ’ın alan başkanlığı yapılmasıyla ilgili yasa teklifi Meclise ulaştı. Baktığımızda sadece oteller bölgesi değil, millî parklar, Uludağ ormanları ve çok geniş bir alanın bu teklif kapsamına alındığını görüyoruz. Kapadokya’da Alan Başkanlığı yaptınız ki o zaman desteklemiştik ancak gördük ki yüz binlerce yılda oluşan peri bacalarına “Ne olacak 4 tanesi yıkılsa?” diyerek yol açtınız. Milyonlarca turistin geldiği bölgeyi kendi rant ve çıkarlarınız için âdeta inşaat alanına çevirdiniz. Aynı şeyin biz Uludağ’da da tekrarlanmasını istemiyoruz. Orası milyonlarca yılda oluşmuş Bursa’nın su kaynağı, hava kaynağı, nefes kaynağı ve turizm kaynağı.

Keşmekeşi gerekçe göstererek bir tek kişiye yetki verip buraların talan edilmesine ve birilerine peşkeş çekilmesine karşı duracağımızı bildirir ve bu yanlıştan bir an önce dönün derim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Kılavuz…

6.- Mersin Milletvekili Olcay Kılavuz’un, sokak köpekleri sorununa ilişkin açıklaması

OLCAY KILAVUZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Konya’da insanlıktan ve manevi değerlerden nasibini almamış şahısların Allah’ın emaneti olan masum canlılara yönelik kürek ve sopayla yaptıkları cinayet vicdanlarımızı yaralamıştır. Köpeklere karşı böylesine vahşice gerçekleştirilen saldırılar girişimini nefretle kınıyorum. Can dostlarımız, masum canlılarımızı korumak ne kadar önemliyse başıboş köpeklerin insanlarımızın sağlığına ve hayatına zarar vermesini engelleyecek tedbirler almak da o kadar önemlidir. Nitekim, 2022 yılı boyunca 27 vatandaşımız köpek saldırıları sonucu hayatını kaybetmiş, çocuklarımız, engellilerimiz, yaşlılarımız, insanlarımız bu saldırıdan özellikle etkilenmiştir. Hem insan hem de hayvanların sağlığı ve yaşama hakkı doğrultusunda bakanlıkların ve belediyelerin iş birliğiyle sokak köpekleri sorununun mutlak çözüme kavuşturulması gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kasap…

7.- Kütahya Milletvekili Ali Fazıl Kasap’ın, Kütahya’da yapımına söz verilen bor karbür fabrikasına ilişkin açıklaması

ALİ FAZIL KASAP (Kütahya) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Kütahya’ya 4 seçimdir söz verilen bor karbür fabrikası hâlâ yapılmadı. 5 seçimdir söz verilen hızlı tren yerinde yok. Kütahya’ya 2015-2018 seçimlerinde söz verilen start yok. Bütçe görüşmelerinde, Plan ve Bütçe Komisyonunda bunlarla ilgili 2023 yılında herhangi bir yatırım emaresi yok. Şehir hastanesi yaklaşık 10 seçimdir -3 başbakan değiştirdi- hâlâ yerinde yok ve bitmedi. Sizin Kütahya’ya yaptığınız tek şey her seçim öncesi gelip 4-5 seçimdir değişik vaatlerde bulunup gitmek, oy toparlayıp gitmek ama tek şey yapabildiniz, Kütahya’da bir doğal gaz dağıtım şebekesi vasıtasıyla garip gurebayı, fakirleri soyduruyorsunuz.

Teşekkürler Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Girgin…

8.- Muğla Milletvekili Süleyman Girgin’in, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN GİRGİN (Muğla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığına; kalıcı yaz saati uygulamasında hiçbir bilimsel ve maddi gerekçe olmamasına rağmen inat edilmesi artık tam bir eziyete dönüştü. Akıl ve mantık çoktan iktidarın kararlarını terk etti de bari vicdanlar konuşsun. Yazıktır, sabahın köründe, kör karanlıkta yarı uykulu yollara dökülüyor çocuklar. Çocukların ve anne-babaların bu çilesi bitecek mi? Gün ışığıyla uyanmak vücut sağlığı için gereklidir. Biyolojik ritmimizin bozulması hastalıklara neden oluyor. Genel Başkanımızın dediği gibi: “Saraylıların her şeyden korkmasına alışmıştık da gün ışığından korkmaları neyin nesidir?” 85 milyona gün yüzü göstermemeye yemin mi ettiniz? Az kaldı, zifiri karanlığı bitireceğiz, Türkiye’nin sabahları aydınlık olacak.

BAŞKAN – Sayın Barut…

9.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Balıkesir’in Bandırma ilçesinde verimli tarım arazileri üzerine kurulmaya çalışılan organize sanayi bölgesine ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci, Balıkesir Bandırma’da verimli tarım arazileri üzerine kurulmaya çalışılan organize sanayi bölgesine sahip çıktı. “Türkiye, arazi zengini bir yer değil ama yine de elimizden geleni yapıyoruz. Sanayimizin gelişmesini kim istemez ki?” diyen Bakan Kirişci, gazetecilerin sorusu üzerine “O arazinin yerine Bandırma’da başka bir yerde daha 8 bin dekar alanda sera çiftlikleri kurduk.” dedi. Şaşırdık mı? Hayır. Bakanın sözleri çok vahim. Sanayiye elbette karşı değiliz; alternatif alan gösterilmişken o arazi korunması gereken bir gelecek mirasıdır; burayı korumak anayasal ve yasal zorunluluktur; verimli tarım alanlarını, meraları, ormanları koşulsuz olarak korumak, en başta Tarım ve Orman Bakanının asli görevidir. Anayasa’ya ve kanuna aykırı kararlar alan, asli görevini yerine getirmeyen Bakanı uyarıyoruz: Topraklarımıza sahip çıkarak görevinizi yerine getiriniz.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

10.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, Sağlık Bakanlığının Resmî Gazete’de yayımlanan personel alım ilanına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ olarak Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” anlayışıyla ülke genelinde uygulamaya koyduğumuz sağlık yatırımları ve projelerle tüm vatandaşlarımızı ihtiyaç duydukları anda etkin ve kaliteli sağlık hizmetiyle buluşturduk. Sağlık Bakanlığımız sayısı 1 milyon 360 bine varan sağlık ailesini her geçen gün daha da güçlendiriyor. Resmî Gazete’de yayımlanan ilana göre, Sağlık Bakanlığına toplamda 42.500 personel alımı gerçekleştirilecek; 30 bin sözleşmeli sağlık personeli, 1.183 sözleşmeli personel ve taşra teşkilatında istihdam edilmek üzere 11.317 sürekli işçi alımı yapılacaktır. Seçim bölgem Mersin’de sürekli işçi kadrosunda değişik branşlarda 155 işçi alınacaktır. Alımlar, atamalar, mülakat yapılmaksızın doğrudan noter kurasıyla gerçekleştirilecektir.

Atama ilanının adaylarımıza şimdiden hayırlı olmasını diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

11.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, Manisa’ın Turgutlu ilçesi Dağmarmara bölgesinde yaşanan orman katliamına ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AKP iktidarı döneminde, 500 bin hektardan fazlası tahrip edilen orman alanlarımız, bir de endüstriyel üretim tehdidi altında. Odun endüstrisine ham madde yetiştirmek amacıyla “seyreltme ve bakım çalışmaları” adı altında Manisa Turgutlu’nun Dağmarmara bölgesinde büyük bir orman katliamı yaşanıyor. Ormanlık alanlar “bakım ve seyreltme çalışması” adı altında tamamen tıraşlanıyor. Dağmarmara bölgesinde yaşayanlar yapılan ağaç katliamına isyan ediyor. Manisa Orman İşletme Müdürlüğü yetkilileri ise konuyla ilgili olarak orman varlığını sağlıklı bir yapıya kavuşturmak amacıyla sadece yaşlı ve hastalıklı ağaçların kesildiğini söylüyor. Ancak yaptığımız incelemelerde genç-yaşlı, hasta-sağlıklı demeden bütün ağaçların kesildiğini, köklerinin dahi söküldüğünü gördük. İktidara sesleniyoruz: Dağ köylülerimizin isyanına kulak verin ve bu kıyımı bir an önce durdurun.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Antmen…

12.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelin kadroya alınmasıyla ilgili açıkladığı şartlara ilişkin açıklaması

ALPAY ANTMEN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, üç yıllık sözleşmeli personellerin bir yıllık adaylıktan sonra memur kadrosuna alınacağını söyledi. Buradan Cumhurbaşkanına sesleniyorum: KPSS’yle göreve başlayan, memur sendikasına üye olan idari hizmet sözleşmeli personeller var; İHS’lilerin günahı ne? Başta PTT’de çalışan İHS’li emekçiler olmak üzere, bütün İHS’li personelin başka hiçbir şart aranmadan devlet memuriyetine geçirilmesi gerekiyor. Özellikle bu arkadaşlarımız 2018 yılında KPSS’yle göreve başladılar. Başta PTT emekçileri olmak üzere, İHS’li personel de haklarını istiyorlar, ben de Cumhurbaşkanından İHS’li personellerin haklarını teslim etmesini bir kez daha buradan talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Fendoğlu? Yok.

Sayın Gürer…

13.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelin kadroya alınmasıyla ilgili açıkladığı şartlara ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanının sözleşmeli personelin kadroya alınmasıyla ilgili şartları açıklaması ve sözleşmeli personelin tamamının kadroya girmemesi önemli bir ayrımcılık olmuştur.

AKP iktidarları, her seçim sürecinde oy uğruna yapar gibi yapıp yarım bıraktığı, çok kişiyi mağdur ettiği uygulamalarına devam etmektedir. Yıllardır sözleşmeli çalışanların bir daha, bir yıl daha aday memuru yapılması nedendir? Tüm çalışanların, taşeronda olanların doğrudan kadroya alınması haklarıdır; yıl şartı ve aday memurlukla ilgili beklentileri dört yıl daha ötelenmeden çalışanların hepsi bir an önce kadroya alınmalıdır. Sözleşmeli KİT personeli, sözleşmeli sanatçı, Meclis danışmanı, sağlık yöneticisi, tamamı sözleşmeli kurum çalışanları, sözleşmeli askerî ve akademik personelin de kapsam dışı bırakılması doğru bir uygulama değildir. Çalışanların mağduriyeti ortadan kaldırılacaksa…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Taşdoğan…

14.- Gaziantep Milletvekili Ali Muhittin Taşdoğan’ın, Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı’na ilişkin açıklaması

ALİ MUHİTTİN TAŞDOĞAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, tarımda Gaziantep’in ürün kalitesini ve verimliliğini artıracak önemli bir sulama projesi olan Küçük Ölçekli Sulama İşleri Programı’na 75 milyon TL’lik desteği kapsayan protokol geçtiğimiz günlerde imzalandı. Bu protokolle birlikte, Nizip, Oğuzeli ve Şahinbey ilçelerimizin sulama altyapısının yenilenmesi sağlanarak 122 bin metre sulama şebekesi rehabilitasyonuyla 103 bin dekar alan suyla buluşturulacak ve üretime kazandırılacak. Böylece, tarım sektöründe yaklaşık 12.500 kişinin istihdam edilmesine olanak sağlanmış olacak.

Projenin faaliyete geçmesinde emeği bulunan herkese ayrı ayrı teşekkür eder, hemşehrilerimize hayırlı olmasını temenni ederim.

BAŞKAN – Sayın Arkaz…

15.- İstanbul Milletvekili Hayati Arkaz’ın, obeziteye ilişkin açıklaması

HAYATİ ARKAZ (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Obezite, vücut sağlığını bozacak ölçüde aşırı yağ birikmesidir. Dünyanın, özellikle de Türkiye’nin geleceğini tehdit eden obezite çok ciddi bir halk sağlığı sorunudur. Yaygın bir hastalık olan obezitenin nedenleri hareketsizlik, dengesiz beslenme, genetik faktörler, stres, bol miktarda karbonhidrat ve nişasta tüketimi, şeker ve şekerli yiyecekler, alkol ve alkollü içeceklerdir. Obezite hipertansiyona, diyabete, kalp ve akciğer hastalıklarına, romatizmal hastalıklara, organ yetmezliğine, erken yaşlanmaya ve daha birçok hastalığa neden olur. Obeziteden korunmak için dengeli beslenmeli, hayat boyu spor yapılmalı, Akdeniz mutfağı ve sebze ağırlıklı yiyecekler tercih edilmelidir diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Yılmaz…

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesine ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Yerel seçimlerden sonra 4 bin civarında belediye personelini işten çıkaran CHP’li Mersin Büyükşehir Belediyesinin İçişleri Bakanımız Sayın Süleyman Soylu’nun yaptığı açıklamayla terör örgütü destekçilerine açıldığı bir kez daha görülmüştür. Yapılan incelemede terör örgütleriyle irtibatı tespit edilen 54 belediye personelinden 30’unun PKK ve FETÖ üyesi, 24’ünün ise teröristlerin birinci ve ikinci derece akrabası olduğu anlaşılmıştır. Adli soruşturmalarda PKK terör örgütü ve teröristbaşını öven, propagandasını yapan, sözde bayrağını sosyal medyadan paylaşan ve eleman temin eden toplam 28 belediye personeli gözaltına alınmış, Mersin Büyükşehir Belediyesi Basın Yayın Halkla İlişkiler Daire Başkanıyla birlikte 4 kişi tutuklanmıştır. Ne yazık ki bu tablo CHP’nin hem Mersin’imiz hem de ülkemiz için bir millî güvenlik sorunu olduğu gerçeğini bir kez daha tescil etmiştir.

ORHAN SÜMER (Adana) – Kapatın o zaman komple Cumhuriyet Halk Partisini!

BAŞKAN – Sayın Ceylan…

17.- Çanakkale Milletvekili Özgür Ceylan’ın, yaz saati uygulamasına ilişkin açıklaması

ÖZGÜR CEYLAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, 2016 yılında Bakanlar Kurulu kararıyla geçtiğiniz sabit yaz saati uygulamasına toplumun tüm kesimlerinin tepkisine rağmen devam ediyorsunuz. Biyolojik saat, sadece bir zaman algısından ibaret değil, karanlıkta uyanma ve güne başlama, ruh sağlığından beden sağlığına, iştahtan dikkate kadar birçok alanda insanı olumsuz etkiliyor. Amaçlandığı gibi bir tasarruf sağlamadığı ortadayken, kayda değer hiçbir bilimsel veri sunamadığınız uygulamayla ilgili bu inadın gerekçesi nedir? Gün ışımadan, gecenin kör karanlığında çocuklarımızı bir gözü açık şekilde okula gönderiyoruz; veli mutsuz, çocuk mutsuz. Bu uygulamayla, velilerin de çocukların da psikolojisini bozdunuz. Aydınlıktan korkmayın, son verin şu karanlığa. Millet İttifakı iktidarında bu değişiklik hayata geçecek ve Türkiye'nin sabahları aydınlık olacak.

BAŞKAN – Sayın Şeker…

18.- Kocaeli Milletvekili İlyas Şeker’in, 23 Kasımda Düzce’de yaşanan depreme ilişkin açıklaması

İLYAS ŞEKER (Kocaeli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, bilim insanları diyor ki: “İnsanı öldüren deprem değil, depreme dayanıksız yapılmış yapılardır.” 23 Kasımda Düzce'de yaşadığımız 5,9 büyüklüğündeki depremde ağır hasarlı konut sayımız 369 civarında olurken, Allah'a şükür can kaybımız olmadı. Geçmişte benzer büyüklükteki depremlerde yüzlerce can kaybı, binlerce ağır hasarlı binalar olurken, yaşadığımız Düzce depreminde can kaybının olmaması binaların büyük bir kısmının depreme dayanıklı olarak yenilenmiş olmasındandır yani kentsel dönüşüm.

99 depremi ülkemiz için milat olurken, bu tarihten sonra yapılan yasal düzenlemelerle depreme dayanıklı binalar yapılmaya başlandı. 99 öncesi yapılmış olan binaların riskli olma ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum, mutlaka kontrol edilmeli. Canın yongası olan mal, canın Azrail’i olmasın diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

19.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, Cumhurbaşkanının Kabine toplantısı sonrası verdiği müjdelere ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde iktidarı devraldığımız günden bugüne her zaman milletimizin yanında durduk, tüm hizmetleri vatandaşlarımıza sunmak için gece gündüz çalıştık, çalışmaya da devam ediyoruz. Bunun en son örneğini dün Cumhurbaşkanımızın Kabine toplantısı sonrası milletimize verdiği müjdelerle bir kez daha görmüş olduk. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızca yürütülen kamudaki sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesiyle kamu çalışanlarının önemli bir sorununu daha çözmüş olacağız, en kısa sürede Gazi Meclisimize sunularak hayata geçirilmesini sağlayacağız. Bu düzenlemenin tüm çalışanlarımıza hayırlı olmasını temenni ediyorum.

Türkiye, AK PARTİ hükûmetleriyle son yirmi yılda her alanda olduğu gibi çalışma hayatında da çok önemli mesafe katetmiştir. İnşallah “Türkiye Yüzyılı” vizyonumuzla çalışmalarımıza devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Öçal…

20.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, “bayrak olayı”nın 103’üncü yıl dönümüne ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Maraş halkı yüz üç yıl önce emsali görülmemiş bir direniş destanı yazmıştır. “Kalesinde bayrağı dalgalanmayan ülkede cuma namazı kılınmaz.” düsturuyla, işgalci güçlerin bayrağını kalesinde gören kahraman ecdadımız, kıyama kalkmış ve al bayrağımızı yeniden ait olduğu yere asmıştır. Kahramanmaraş halkımız kutsiyetinin ayaklar altına alınmasına, bayrağının indirilmesine, hürriyetinin kısıtlanmasına asla müsaade etmemiştir. Bayrak olayı tarihte hiçbir millete nasip olmamış büyük bir cesaret örneği, milletin bağımsızlık mücadelesinin ateşlendiği, diriliş ruhunun canlandığı bir destandır. Bu yönüyle Maraş, hürriyetçiliğin, bayrak ve millet sevgisinin, kahramanlığın timsalidir.

Yüz üç yıl önce şanlı bayrağımızı ait olduğu göndere çekerek istiklal ruhunu sonsuza dek yüreklerimizde taşıyacak nesillere aktaran Rıdvan Hoca ve Millî Mücadele kahramanlarını rahmetle anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Filiz…

21.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Hayvanları Koruma Kanunu’nun tümüyle uygulanması gerektiğine ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Üç gün önce Konya Büyükşehir Belediyesi Hayvan Barınağı’ndaki köpeklere yapılanları şiddetle kınıyorum. Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin 3’üncü maddesine göre, hiçbir hayvana kötü davranılamaz, acımasız ve zalimce işlem yapılamaz. Peygamberimiz “Merhamet edene Allah da merhamet eder. Yerdekilere merhamet edin ki göktekiler de size merhamet etsin.” buyuruyor.

Hayvanları öldürmeyi bırakın, onların yaradılış amacına aykırı biçimde zorlanmasını yasaklayan, sırtına binilen ve yük taşımada kullanılan hayvanlara ağır yük yüklenmemesini emreden; hayvanlara hakaret edilmesinin, başlarına vurularak dövülmelerinin, yüzlerine damga basılmasının, hayvanlar arasında güreş ve dövüş tertiplenmesinin yasaklandığı bir inanca ve geleneğe sahip bir toplum idik. Son zamanlarda bu anlayışlardaki erozyonun önlenmesi için Hayvanları Koruma Kanunu tümüyle uygulanmalıdır diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaplan…

22.- Gaziantep Milletvekili İrfan Kaplan’ın, uzman öğretmenlik sınavına giremeyen öğretmenlere ilişkin açıklaması

İRFAN KAPLAN (Gaziantep) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Haftalarca sınava hazırlanıp, eğitim videolarını izleyip, bütün eğitimleri eksiksiz tamamlayıp, tüm başvuru şartlarını taşıyıp uzman öğretmenlik sınavına başvuran ancak Millî Eğitim Bakanlığı sistemindeki hata nedeniyle sınava giremeyen binlerce mağdur öğretmenimiz var. Bu sistem hatası nedeniyle binlerce öğretmenimiz soruları oldukça basit, formaliteden sayılacak bu sınava giremedi. Sınav giriş belgesine ulaşamadığı için aylardır hazırlandığı sınava girememiş öğretmenlerin mağduriyeti acilen giderilmeli ve telafi sınavı bir an önce yapılmalıdır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkanım, o kısma geçmeden önce, biraz önce konuşma yapan Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz konuşmasında Cumhuriyet Halk Partisine mensup Mersin Büyükşehir Belediye Başkanımızın teröristleri işe aldığı gibi yakışıksız bir ifade kullandı, ayrıca cümlenin sonunda da partimize hakaret etti “Cumhuriyet Halk Partisi bir güvenlik sorunu, millî güvenlik sorunudur.” dedi. Bu konu hakkında İç Tüzük’ün 69’uncu maddesine göre grubumuz olarak cevap hakkını kullanmak isteriz.

Grubumuz adına Mersin Milletvekilimiz Cengiz Gökçel söz hakkını kullanacak.

BAŞKAN – Sayın Gökçel, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

2.- Mersin Milletvekili Cengiz Gökçel’in, Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın yaptığı açıklaması sırasında Cumhuriyet Halk Partisine sataşması nedeniyle konuşması

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli arkadaşlar, gerçekten bu konuşmayı yapmaktan bir milletvekili olarak utanıyorum. Büyükşehir belediyeleri, özellikle hizmetleri sağlıklı yapabilmek için elbette ki kadrosuna yeni çalışanları alıyor. Çalışanların belediyeye ya da herhangi bir kuruma işe alınmasıyla ilgili öncelikle bir arşiv araştırması yapılıyor, güvenlik soruşturması yapılıyor, adliyelerden adli sicil kaydı alınıyor; arşiv ve güvenlik soruşturması da valilikler kanalıyla, ilgili valilikler vasıtasıyla yapılıyor. Adliyeden, savcılıklardan da adli sicil kaydı alınıyor. Mersin Büyükşehir Belediyesi ve bütün büyükşehir belediyeleri, bu şekilde, çalıştıracaklarını raporu aldıktan sonra işe başlatıyor.

Size şu örneği vereyim: Otobüs işletmesinde şoför olarak çalıştırılmak üzere A.Ş. isimli bir bayan arkadaşımız işe girmek için müracaat ediyor. Belediyemiz 21 Eylülde arşiv araştırması ve güvenlik soruşturması için Mersin Valiliğine yazı yazıyor. Bu soruşturma neticesinde o tarihten sonra A.Ş.’nin herhangi bir terör örgütüyle bağı, iltisakı, ilgisi olmadığı yönünde rapor geliyor. Dolayısıyla, Mersin Büyükşehir Belediyesi A.Ş.’yi işe alıyor, sonra bir terör soruşturması kapsamında A.Ş.’yi gözaltına alıyorlar. A.Ş.’nin, mahkeme sonucunda A.Ş.’nin hiçbir suç örgütüyle ilişkisi, terör örgütüyle ilişkisi olmadığı anlaşılıyor ve A.Ş. beraat ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Yani burada kumpasçı bir Bakanın ve Bakanlığın baskısı var, bütün CHP’li belediyeleri bu anlamda suçlamak için bunu yapıyorlar.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SÜMER (Adana) – Nerede, söz sahibi nerede?

CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Söz sahibi kaçtı.

ORHAN SÜMER (Adana) – Onu da söyle.

BAŞKAN – Evet, süre tamamlandı Sayın Gökçel.

Sayın Dervişoğlu…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

23.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit düşen Teğmen Duabey Onur Öztürkmen, Piyade Er İsmail Ünal, Piyade Er Eyüp Uğurlu, Uzman Çavuş Mustafa Yıldız, Piyade Er Mehmet Demir, Uzman Çavuş Mustafa Işık, Piyade Er Hakan Köroğlu ile Uzman Çavuş Halil İbrahim Yiğit’e, partili Cumhurbaşkanlığı sistemine, yolcu garantili havalimanlarına ve Konya Büyükşehir Belediyesine ait Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki olaya ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Yüce Meclise başarılı bir çalışma haftası temenni ediyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde son dört gün içinde 8 Mehmetçik’imiz şehit düşmüştür. Teğmen Duabey Onur Öztürkmen, Piyade Er İsmail Ünal, Piyade Er Eyüp Uğurlu, Uzman Çavuş Mustafa Yıldız, Piyade Er Mehmet Demir, Uzman Çavuş Mustafa Işık, Piyade Er Hakan Köroğlu, Uzman Çavuş Halil İbrahim Yiğit; şehit olan 8 kahraman evladımıza Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabır temenni ediyorum, büyük milletimize de başsağlığı diliyorum. Buna sebep olan -adı ne olursa olsun, PKK-YPG/PYD, FETÖ- tüm terör örgütlerini ve destekçilerini nefretle lanetliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, İYİ Parti olarak biz siyaseti saraylarda ve salonlarda değil, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in önderliğinde memleketimizi ilmik ilmik dokuyarak; il, il; ilçe, ilçe vatandaşımızla hemhâl olarak icra ediyoruz. Milletimizle her zaman yan yana ve omuz omuzayız. Bu kapsam içerisinde, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’e Giresun ziyareti esnasında çiçek veren bir öğretmenimiz ilk önce maaş kesintisi, daha sonra da sürgünle cezalandırılmıştır. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminde yalnızca Cumhurbaşkanı partili değil, maalesef bürokrasi partili, adalet müessesesi partili, mevzuat ve uygulamalar da partili duruma düşmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Parti devleti oluşturma hevesiyle tüm bürokratik kurumları âdeta enfekte ettiniz. Kendi siyasi mitingleriniz için memurlara katılımı zorunlu tutuyorsunuz ancak yalnızca çiçek takdimi ve “Hoş geldiniz.” ifadesini siyasi faaliyet olarak değerlendirip cezalandırıyorsunuz. Tüm toplumsal kesimler üzerine tahkim etmeye çalıştığınız korku iklimiyle Türkiye’yi idare edemeyeceğinizi aklınızdan çıkarmayın. “Bizden olanı terfi ettiririz, bizden olmayanı da sürgün ederiz.” anlayışıyla devlet yönetmeye devam edemezsiniz. Liyakat ve gayret yerine sadakat ve itaati ödüllendiren bu ucube sistem, nereden bakarsanız bakınız bir zulüm düzenidir.

İktidar sahiplerini uyarıyor ve hatırlatıyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim.

Kamu kaynaklarını kendi çıkarlarınız için acımasızca kullandığınız, devlet imkânlarını vatandaşın refahı ve adaletin tecellisi için değil, kendi siyasi ajandanız için seferber ettiğiniz bu düzen ilk seçimle birlikte son bulacaktır.

Saygıdeğer milletvekilleri, milyarlarca lira harcanarak ihtiyaca bakılmaksızın saray ve çeperindeki rant odaklarını ihya etmek için yapıldığını defaaten gündeme getirdiğimiz yolcu garantili havalimanlarına yönelik resmî veriler açıklanmıştır. Bu veriler göstermektedir ki adına “yap-işlet-devret” denilen ancak esas itibarıyla “yap-işlet-sömür” olan kamu-özel iş birliği girişimleri memleketimizdeki yolsuzluğun ve israfın metodu hâline gelmiştir. Garantili projelerle Türkiye'de zenginliğin ve rantın dolaylı yollarla iktidar destekçisi sermayeye aktarıldığı bu mekanizma, milletimize ağır bedeller ödetti, ödetmeye de devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Ortada çok yüksek maliyetler var, ihtiyacın çok üzerinde yolcu garantisi var, müteahhitlere yolcu garantisi var ama maalesef yolcu yok. Yıllık 3 milyon yolcu garantisiyle inşa edilen ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Uçaklar boş, doldurun.” talimatıyla gündeme gelen Rize-Artvin Havalimanı’nı altı ayda kullanan yolcu sayısı kapasitenin yalnızca yüzde 12’sinde kaldı. Toplam 2 milyon yolcu garantisi bulunan Tokat Havalimanı ise mart-ekim döneminde yalnızca 61.629 yolcuyu ağırlayabildi. Devlet Hava Meydanları İşletmesi bütçesinden şirketlere yapılan garanti ödemesi sadece 2021 yılında 172,6 milyon dolara ulaştı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi, buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Böylece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “Devletin kasasından bir kuruş çıkmıyor.” ifadesi ile gerçekler arasındaki tezat bir kez daha kanıtlanmış oldu. Bir türlü “önce millet” demeyi beceremiyorsunuz; göreceksiniz, bu yüzden de kaybedeceksiniz.

Sayın milletvekilleri, geçtiğimiz günlerde Konya Büyükşehir Belediyesi Sahipsiz Hayvan Bakımevi ve Rehabilitasyon Merkezi’ndeki görevlinin elindeki kürekle bir köpeği öldürdüğü görüntülerini vicdanımız sızlayarak izledik. Aynı dünyada birlikte yaşadığımız evcil hayvanlara karşı davranışlarımız, insan ve toplum olarak nerede durduğumuzun ve bulunduğumuzun da bir göstergesidir. 21’inci yüzyılda sokaklarda öldürülen hayvanların yanı sıra devlete ait hayvan bakımevlerinde gerçekleşen dehşet verici görüntüleri vicdanı olan her insan gibi elbette ki kabul etmemiz mümkün değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Bitiriyorum.

İYİ Parti olarak, Kabahatler Kanunu’ndan çıkarılıp Türk Ceza Kanunu kapsamına alınan hayvana şiddet yasalarının en ağır şekilde uygulanmasını ve kendinden başka canlılara saygı duymayan bir zihniyetin eseri olan bu eylemlerin cezasız kalmamasını bekliyoruz.

Bu vesileyle hepinize teşekkür ediyor ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Akçay…

24.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde şehit olan askerlerimiz Duabey Onur Öztürkmen, İsmail Ünal, Mustafa Yıldız, Eyüp Uğurlu, Mehmet Demir, Mustafa Işık, Hakan Köroğlu ile Halil İbrahim Yiğit’e, Türkiye’nin terörle mücadelesine, Yunanistan Başbakanı Miçotakis’in Londra’da yaptığı açıklamalara ve Yunanistan’ın kuruluşundan bu yana emperyalist devletlerin piyonluğunu yaptığına ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

25-28 Kasım tarihleri arasında Pençe-Kilit Harekâtı bölgesinde terör örgütü PKK tarafından düzenlenen hain saldırılarda askerlerimiz Duabey Onur Öztürkmen, İsmail Ünal, Mustafa Yıldız, Eyüp Uğurlu, Mehmet Demir, Mustafa Işık, Hakan Köroğlu ve Halil İbrahim Yiğit şehit olmuşlardır. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, ailelerine ve yakınlarına başsağlığı diliyorum. Milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, Türkiye, küresel bir sorun olan terörle mücadelede “ara-bul-yok et” parolasıyla destan yazmaya devam etmektedir. Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı, Barış Pınarı ve Bahar Kalkanı Harekâtlarıyla Suriye’nin kuzeyinde terörle mücadeledeki başarılarımız, Irak’ın kuzeyinde icra edilen Pençe seri operasyonlarıyla perçinlenmiştir. 27 Mayıs 2019’da Pençe-1’le başlatılan operasyonlar Pençe-2, Pençe-3, Pençe-Kartal, Pençe-Kaplan, Pençe-Şimşek, Pençe-Yıldırım ve Pençe-Kilit Kara ve Hava Operasyonlarıyla devam etmiştir. 20 Kasım 2022’de Pençe-Kılıç Hava Operasyonu’yla terör yuvaları imha edilmiştir. Pençe seri operasyonlarına 2019’dan bu yana 1.400’den fazla terörist enterne edilmiş, mühimmatları yok edilerek lojistik bağlantıları kesilmiştir. Türkiye, uluslararası hukuktan doğan meşru hakları doğrultusunda terörle mücadele etmekte ve sorumluluğunu yerine getirmektedir. Türkiye, terörün küresel bir sorun olduğunu her fırsatta dile getirmekte ve terörle mücadeledeki kararlığını her zaman ispat etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Bu kararlı duruşumuz, Türkiye’nin öncülüğünde İsveç ve Finlandiya’nın katılımıyla Madrid Zirvesi’nde imzalanan üçlü muhtırayla da tescillenmiştir. Bazı Batılı ülkelerse başta PKK-YPG/PYD olmak üzere terör örgütlerini açıkça desteklemeye devam etmektedirler. Çeşitli kisveler altında eğit donat faaliyetleriyle teröristleri besleyenlerin farkındayız. Savunma bütçelerinden ayırdıkları milyar dolarlık paylarla terör örgütlerini finanse edenleri iyi biliyoruz. Türkiye, son terörist imha edilene kadar kararlı ve etkin bir şekilde terörle mücadeleye devam edecektir.

Sayın Başkan, Türkiye karşısında saf tutan bazı odakların başka ülkelerin başkentlerinde ülkemiz aleyhinde demeç vermeleri âdeta bir gelenek hâline getirilmiştir. Yunanistan Başbakanı Miçotakis 28 Kasımda İngiltere’nin başkenti Londra’da yaptığı açıklamalarla ülkemizi hedef alarak organize ve senkronize provokasyonlarını sürdürmüştür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin, buyurun.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Miçotakis, Türkiye’yi emperyalist olmakla itham etmiş, göçmen meselesinde ülkemizi suçlamaya tevessül etmiştir. Miçotakis’in emperyalist görmek istiyorsa kulağına sufle veren ABD ve Batılı ülkelere bakması yeterlidir.

Batı’nın şımarık çocuğu Yunanistan, kuruluşundan bu yana emperyalist devletlerin piyonluğunu yapmaktadır. Yunanistan’ın sınırlarımızın yanı başındaki Girit ve Dedeağaç başta olmak üzere muhtelif bölgelerde ABD’ye askerî güçler kurdurması bunun en açık göstergesidir. Yunanistan, Adalar Denizi’nin gayriaskerî statüsünü ihlal etmekte, uluslararası hukuku çiğneyerek Türkiye’nin egemenliğini tehdit etmektedir; sınır kapılarında mültecilere yönelik sistematik saldırı ve kıyımlarını sürdürmektedir. Yunanistan, Doğu Akdeniz’de ve Adalar Denizi’nde gerilimi tırmandıran mütecaviz tutumlardan vazgeçmeli, Türkiye'nin hukuktan kaynaklanan meşru haklarını kabul etmelidir. Yunanistan mülteci ve göçmenlere yönelik insanlık ve hukuk dışı eylemleri nedeniyle yargılanmalı ve cezalandırılmalıdır.

Teşekkür ederim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, buyurun.

25.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde yaşanan olaylara ve TJA’nın Türkiye’de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yürüten bir platform olduğuna, üniversitelerde gençlere yönelik saldırıların tertip edildiğine, OECD’nin Türkiye’de çocukların yüzde 22’sinin yoksulluk içinde büyüdüğüne dair açıklamasına ve Konya Büyükşehir Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde yaşanan vahşeti kınadıklarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Evet, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü'nü geride bıraktık ama 25 Kasım Türkiye'nin her tarafında sokağa çıkan kadınlara korkunç şiddet görüntüleriyle hafızalarımıza kazındı. Devletin, devletin kolluk gücünün kadınlara şiddetini, işkencesini, ters kelepçesini, kol kırmasını, bacak kırmasını canlı canlı hepimiz izledik; hem de Türkiye'nin, bugünün ilanında, altında imzası var. Ak kadınlar ya da Cumhurbaşkanı salon toplantılarında istedikleri etkinlikleri yaparken gerçek anlamda kadın hakları mücadelesi verenlerin sokakta yürümesine, konuşmasına, tepki göstermesine izin verilmedi. 25 Kasımda Amed'de, Van'da, Ağrı'da, Siirt'te, Şırnak'ta, İstanbul'da ve daha birçok ilde, çok ağır bir polis şiddetiyle, barikatlarla kadınların şiddete dair sözleri ve tepkileri engellenmek istendi. Öyle bir hâle geldi ki 200 kadın İstanbul'da gözaltına alındı, Şırnak'ta 23 kadın gözaltına alındı ve burada şiddeti savunan, şiddeti sadece savunmayan, uygulayan iktidarın gerçek yüzünü gördük. Bu iktidar sadece şiddeti savunmuyor, sadece İstanbul Sözleşmesi'nden çekilerek, çekildiğini ilan ederek “Kadınlara şiddet uygulayabilirsiniz.” demiyor, kadınlara uygulanan şiddeti teşvik ediyor, şiddet uygulayanları koruyor, yargılama aşamasına gelenleri de cezasızlıkla ödüllendiriliyor ve failleri koruyor. Biz bu tutumu, 25 Kasımda kadınlara gösterilen bu şiddeti, işkenceyi, gözaltıları en ciddi şekilde kınıyoruz ve kadınları asla teslim alamayacaklarını, bu iktidarın sonunun kadınlar eliyle geleceğini bir kez daha ilan ediyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu kapsamda, bu sabah çok farklı illerde -14 farklı ilde- yine bir operasyon başlatıldı. Yine, tabii ki adına “terör” dediler; TJA’lı Kürt kadınları, Kürt kadın hareketi, Türkiyeli kadınlar sabah saatlerinde gözaltına alındı. Kürt düşmanlığı artık zaten herkes tarafından biliniyor, Kürt kadınlara düşmanlık da katmerli bir şekilde devam ettiriliyor. Kime göre terör, kime göre terörist? İktidar istediğine “terörist” istemediğine “makbul vatandaş” deme hak ve yetkisine sahip değil. “Tevgera Jinen Azad” yani TJA, Türkiye'de kadınların özgürlük ve eşitlik mücadelesini yürüten bir platformdur -her yerde tek çalışma alanı var- kadınların gerek evde gerek sokakta gerek iş yerinde devlet şiddetine dair sözlerini, mücadelesini yükselten bir platformdur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu hedef almayı anlıyoruz çünkü iktidar kadınlardan korkuyor. TJA’lı arkadaşlarımızı bir an önce serbest bırakın demek istiyorum ve bu gözaltılarla hiçbir yere varamazsınız, bugüne kadar da varamadınız.

Sayın Başkan, üniversitelerde gençlere yönelik çok özel saldırılar tertip ediliyor ve bunlar örgütlü güçler tarafından yapılıyor. Son dönemlerde kendilerini milliyetçi ve ülkücü olarak adlandıran birtakım gruplar, kampüslerde sol, sosyalist, demokrat öğrencilere yönelik fiziki saldırıda bulunuyorlar. En son bize yapılan başvuruda, 24 Kasım tarihinde İstanbul Üniversitesinde 20 kişilik bir grup, öğrencilere saldırdı. Bu saldırının birçok özelliği var, eğitim hakkı zaten ihlal ediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Özel güvenlik görevlileri ve polisler de bu saldırganlara destek oluyor, saldıranlara müdahale etmiyor ama saldırıya maruz kalanları olay yerinden uzaklaştırıp hiçbir gözaltı işlemi de yapmıyor. Öğrenciler, saldırgan grupların içinde bulunan birçok kişinin de üniversite öğrencisi olmadığını, dışarıdan getirildiğini tespit etmiş durumda. Biz, bu saldırıların nereden organize edildiğinin ortaya çıkması gerektiğini ve bunun peşini bırakmayacağımızı ifade etmek istiyoruz. Yeni paramiliter güçler mi oluşturuluyor? Bu, açıkça üniversitelerde -1980’li yıllarda olduğu gibi- ateşle oynamaktır. Hiç kimsenin eğitim hakkına müdahale etme yetkisi olmadığı gibi devlet eliyle korunan saldırganların bu şekilde teşvik edilmesi de bir kaosa kapı aralamaktır, buna izin vermeyeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, OECD Türkiye’de çocukların yüzde 22’sinin yoksulluk içinde büyüdüğünü söyledi yani Türkiye OECD 2’ncisi ve en yüksek olduğu ülkelerden biri. 100 çocuktan 22’si yoksulluk içinde büyüyor ve maalesef bu verilerden ziyade yaşadıklarımızı biliyoruz. Su ve ekmekle okula giden, beslenme alamayan çocukların boyları uzamadığı için hastanelere başvuran velilerin varlığını hepimiz çevremizden biliyoruz. Yani buna yürek, vicdan ya da başka bir şey demeyeceğim; bu, sözün bittiği noktadır. Bir ailenin, ebeveynin çocuğuna beslenme veremeyeceği, açlıktan sağlık sorunlarını yaşadığı bir dönemde yaşıyoruz. Bütçede bunu düzenlersek herhâlde kimsenin itibarı zedelenmez; en büyük itibar çocukların aç kalmamasıdır, çocukların karınlarının doymasıdır. İtibar zedelenecekse de bununla varsın zedelensin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz bu çocuklarla ilgili, yoksul çocuklarla ilgili ücretsiz olarak bir öğün verilmesine dair kanun teklifi de sunduk, önergeler de verdik ve bu konudaki mücadelemiz devam edecek.

Son olarak, Konya Büyükşehir Hayvan Rehabilitasyon Merkezi’nde yaşanan vahşeti kınıyoruz. Hayvanlara olan ilginin, yaklaşımın bir insanın, bir toplumun aynı zamanda özellikle kişiliğini, ruhunu ortaya koyduğunu da söylemek isterim; sevgiyi ancak böyle ölçebiliriz ama sadece bunu söylemek için katliam olması gerekmiyor, köpeklerin kafasının ezilmesi gerekmiyor. Bu şekilde yapılanları kınamakla birlikte, her yerde hayvanlara şiddet olduğunu, bunun karşısında hep birlikte durmamız gerektiğini de ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Özel...

26.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde şehit olan Teğmen Duabey Onur Öztürkmen, Uzman Çavuş Mustafa Yıldız, Piyade Er Eyüp Uğurlu, Piyade Er İsmail Ünal, Piyade Er Mehmet Demir ile Piyade Er Hakan Köroğlu’na, Aladağ Komisyonu Raporu’na, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yıl dönümüne, Sivas İmranlı Belediye Başkanı Murat Açıl’ın vefatının seneidevriyesine, özel sektörde çalışan işçilerin promosyon sorununa, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Mamak Belediyesine ait barınaklara ve bu barınakların denetlenmesine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, hafta sonu peş peşe acı haberler aldık, acı haberlerle kahrolduk. Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde teröristlerin açtığı ateşle şehit olan Teğmenimiz Duabey Onur Öztürkmen; Uzman Çavuşlarımız Mustafa Yıldız, Eyyüp Uğurlu; Sözleşmeli Erlerimiz İsmail Ünal, Mehmet Demir, Hakan Köroğlu şehit oldu. Kendilerine Allah’tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyoruz. Pençe-Kilit Operasyonu 18 Nisan günü başladı, yedi ay tamamlandı, terörle mücadele konusunda Mehmetçik’i, Silahlı Kuvvetleri destekliyoruz ancak yedi ayın sonunda arka arkaya gelen şehit haberleri ve operasyon sürecine ilişkin bu Parlamentonun bir bilgilendirmeye ihtiyaç duyduğu da açık. Bu konuda yürütme organının sürece ilişkin bir bilgi vermesinin, gerekirse Parlamentoda bir kapalı oturum yapılmasının son derece önemli olduğunu düşünüyoruz.

Aladağ’da bir tarikat yurdunda çıkan yangında 11’i öğrenci 12 kişi yaşamını yitirmişti, 11 kız öğrencimiz yaşamını yitirmişti; bugün bunun 6’ncı yılındayız. Yargılama nihayet temmuzda bitti, ceza alanlar oldu ama kamu görevlileri ihmalleri yönünden sorgulanmadılar, yargılanmalarına izin verilmedi. Ayrıca, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Aladağ Komisyonu tam 526 sayfalık bir rapor yazdı, o rapor bu Meclisin gündemine getirilmedi. Bu Mecliste neler görüşülüyor, kimlere neler yapılıyor, hangi iltimaslar belli çevrelere geçiliyor, bütün milletin gözü önünde oluyor ama bu Meclisin kurduğu, 5 siyasi partinin mensuplarından oluşan Aladağ Komisyonunun Raporu gündemde bir yer bulamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bu, gerçekten çok önemli bir sorundur. Bunu iktidar partisine, iktidar partisinin gündem önerilerine destek veren Milliyetçi Hareket Partisine hatırlatmak isteriz; Aladağ Raporu bu Meclisin gündemine getirilmiyor.

Dün, insan hakları savunucusu, Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yıl dönümüydü. Soruşturma sürecine yönelik ciddi soru işaretleri var. Cevaplandırılmayan sorulara açıklık getirilmesi, öncesinde ve sonrasında yaşanan sürecin izah edilebilmesi için Parlamento üzerine düşeni yapmalıdır.

Geçen yıl elim bir trafik kazasında kaybettiğimiz Sivas İmranlı Belediye Başkanımız Murat Açıl'ı vefatının seneidevriyesinde bir kez daha sevgiyle saygıyla, rahmetle anıyoruz. Biz kendisini dürüstlüğüyle, samimiyetiyle ve başarılı hizmetleriyle hatırlayacağız. Ruhu şad olsun, mekânı cennet olsun.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir süredir ülkenin gündeminde bir konu var: Mesele önce çağrı merkezi çalışanlarından grubumuza iletildi; kamuoyuna duyurduk. Tahmin ediyorum birçok milletvekilimiz aynı şikâyetleri alıyorlar, sonra da özel sektörün bambaşka alanlarından “Bizde de aynı sorun var.” yakınmaları geliyor. 3 Grup Başkan Vekili olarak özel sektörde çalışan işçilerin promosyonlarının bankalar tarafından doğrudan çalışana ödenmesine yönelik bir kanun teklifi verdik. Bu teklifimiz İş Kanunu'nda bir değişiklik öngörüyor ve bu konuda bütün parti gruplarını bu kanun teklifini desteklemeye ya da kendi tekliflerini sunarak bu soruna bir çözüm getirmeye davet ediyorum.

Sayın Başkan, Konya Büyükşehir Belediyesi ve Mamak Belediyesine ait barınaklardan hafta sonu çok kötü görüntüler yansıdı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

Bu konu, Parlamentomuzun üzerinde titizlikle durduğu bir konu. Bir araştırma komisyonu kurulmuştu, bu konuda kanuni düzenlemeler yapılmıştı ancak bu barınakların her türden denetiminin titizlikle yapılıyor olması lazım. Cumhuriyet Halk Partisi olarak bizim Parlamentoya önerimiz -ki bunu yazılı bir hâle de getiriyoruz- Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonunda bir alt komisyon kurularak bu barınakların Parlamento tarafından tüm Türkiye’de etkin ve hızlı bir şekilde denetlenmesi, hem haberli hem habersiz denetimler yapılması; bu konuda Tarım Orman ve Köyişleri Komisyonunun bir alt komisyonunun olması önemlidir.

Ayrıca, 9 Temmuz 2021’de bu Parlamentoda yapılan düzenlemeye göre eğer Orman Bakanlığı il veya ilçe müdürlüğü cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvuruda bulunmazsa bu kanunun ilgili maddesine göre soruşturma açılamıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, 9 Temmuz 2021’de yapılan düzenlemeye göre bu türden iddiaların soruşturabilmesi için Tarım ve Orman Bakanlığının il ve ilçe müdürlüklerinin cumhuriyet başsavcılığına yazılı başvurusu gerekiyor. Biz bunu Anayasa Mahkemesine götürdük, o gün buradan da söyledik, bu, caydırıcılığı ortadan kaldırır, birtakım kayrılmaları, haberdar edilmeleri gündeme getirir dedik, dinletemedik ama kanunun bu maddesinin Meclis tarafından ele alınması lazım, savcılar sosyal medyadan bu tip görüntülerde resen harekete geçebilmeliler, herhangi bir vatandaşın şikâyeti üzerine harekete geçebilmeliler. Bu konudaki iddiamızı ve uyarımızı tekrar etmek isterim.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

27.-Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Pençe-Kilit Operasyonu’nda hafta sonu ve devamında şehit olan askerlere, terörle mücadeleye, AK PARTİ teşkilatında görev yapan Celal Erdoğan’ın vefatına, AK PARTİ İstanbul il teşkilatlarının düzenlediği toplantıya, Cumhurbaşkanının Kabine sonrası yaptığı açıklamaya, öğrenci kredilerine ve Genel Kurul gündemine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli milletvekilleri, hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hafta sonu ve devamında Pençe-Kilit Operasyonu’nda PKK’lı teröristlerce yapılan saldırı sonucunda hayatını kaybeden bütün şehitlerimizi rahmetle, minnetle yâd ediyorum; Cenab-ı Hak, Peygamber Efendimiz’in şefaatine nail kılsın.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Âmin!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bütün ailelerine geçmiş olsun diyorum, bütün milletimizin başı sağ olsun.

Tabii ki bu konuda terörle mücadelemiz “ama”sız, “fakat”sız, sonuna kadar devam edecek ve bütün teröristlerin başları ezilmeye, milletimizin güvenliğinin sağlanmasına devam edilmeye durmadan, yorulmadan çalışılacaktır. Bu konudaki kararlılığımızı da ifade etmek isterim. Bunu, terörün kökünü kurutmada, inlerini başlarına yıkmada bütün dünya da görmektedir.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bugün bir başka acılı haberimiz daha söz konusu. Özellikle, İstanbul AK PARTİ il teşkilatımızda uzun yıllar Teşkilat Başkanı olarak görev yapan değerli dava arkadaşımız Celal Erdoğan Bey’in de Hakk’ın rahmetine kavuştuğu bilgisi geldi. Kendisine Allah’tan rahmet, ailesine sabrıcemil niyaz ediyorum. Camiamızın, teşkilatlarımızın başı sağ olsun. Bu konu da…

Tabii, pazar günü hep beraber İstanbul teşkilatımızın muhteşem bir toplantısındaydık, aynı zamanda onu da ifade etmek isterim. Burada bütün teşkilat mensuplarımızla bir araya geldik. Coşkulu, heyecanlı bir şekilde 2023 seçimlerinin işaret fişeğinin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Devam edin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – 2023 seçimleriyle ilgili İstanbul il teşkilatlarımızın bir araya geldiği, on binlerin sahaya sığmadığı bu toplantıda 2023 seçimlerinin işaret fişeğinin atıldığını gördük. Türkiye Yüzyılı’nı yüzyılın lideriyle İstanbul'dan taçlandırmak noktasında teşkilatlarımızın da dinamik bir şekilde bu süreçlere dâhil olduğuna şahit olmanın da bahtiyarlığını bir taraftan yaşadık. Bu konuda hakikaten çok güzel bir pankartı bütün kamuoyunun da bilgisine sunmak istiyorum, teşkilatlarımız en güzel şekilde özetlemişler: “Öyle bir kazanacağız ki hiç kimse kaybetmeyecek.” Bu sonucun oluşması noktasında da hep beraber gayret göstereceğimizin bilinmesini isterim.

Dün Kabine sonrasında Sayın Cumhurbaşkanımızın önemli bir açıklaması vardı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

Buyurun, devam edin.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hakikaten, 424 bin sözleşmeli personelimizin isteğe bağlı olarak kadroya geçebilme hakkını inşallah yasal düzenlemeyle Türkiye Büyük Millet Meclisinin gündemine taşıyacağız. Akabinde de hemen EYT’li kardeşlerimizin durumlarının düzeltilmesiyle ilgili yasa teklifimizi de neticelendireceğiz. Bu manada, geçici personelle ve taşerondan kalan diğer toplum kesimleriyle ilgili çalışmalarımızın da devam ettiğini ifade etmek isterim.

Bu bağlamda, geçen hafta yaklaşık 1,5 milyona yakın öğrenci kardeşimizin, genç kardeşimizin öğrenci kredileriyle ilgili -faizlerinin silinmesi, enflasyon farkının ortadan kaldırılmasıyla ilgili- çalışma da neticelenmiş oldu. Her zaman gençlerimizle beraberiz, beraber olmaya devam edeceğiz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tabii, bu haftaki planlamamız tütün mamulleriyle ilgili geçen haftadan kalan çalışmaların devam ettirilmesine dönük.

Aynı zamanda, gerçekten önemli bir kanun teklifimiz daha söz konusu, o da yüce Meclisin iradesine sunuldu. Antalya Diplomasi Forumu Vakfı Kanunu Teklifi’miz inşallah burada görüşülecek. Tabii, bu teklif çok önem arz ediyor. Bundan sonra, insanlığın gözünün kulağının Davos’tan ziyade Antalya’ya yöneleceğinin bir kanuni altyapısını da hep beraber oluşturmuş olacağız.

Ukrayna ve Rusya’nın bir araya getirildiği bu süreçlerle ilgili Türkiye’nin aktif, proaktif dış politika yaklaşımlarının ete kemiğe bürünmesiyle ilgili bir süreklilik arz edecek bu kanun teklifimizin de inşallah hayırlara vesile olmasını diliyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının bir tezkeresi vardır, okutup bilgilerinize sunacağım.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Tezkereler

1.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜPA) Türk Grubunda, İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun istifasıyla boşalan üyelik için Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca aday gösterilen İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın üyeliğinin Başkanlık Divanı kararıyla uygun bulunduğuna ilişkin tezkeresi (3/2170)

25/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İstanbul Milletvekili Aykut Erdoğdu’nun istifasıyla boşalan Güney Doğu Avrupa İş Birliği Süreci Parlamenter Asamblesi (GDAÜPA) Türk Grubu üyeliği için 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 2’nci maddesine göre Cumhuriyet Halk Partisi Grubu Başkanlığınca aday gösterilen İzmir Milletvekili Mahir Polat’ın üyeliği mezkûr Kanun’un 12’nci maddesi uyarınca 3/11/2022 tarihli ve 92 sayılı Başkanlık Divanı Kararı’yla uygun bulunmuştur.

Genel Kurulun bilgilerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Bilgilerinize sunulmuştur.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının 2 tezkeresi vardır, ayrı ayrı okutup oylarınıza sunacağım.

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Avusturya Meclis Başkanı Wolfgang Sobotka’nın vaki davetine icabetle 28-29 Kasım 2022 tarihlerinde Avusturya’ya bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2171)

25/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Sayın Prof. Dr. Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Avusturya Meclis Başkanı Wolfgang Sobotka’nın vaki davetine icabet etmek üzere 28-29 Kasım 2022 tarihlerinde Avusturya’ya resmî bir ziyarette bulunması hususu 28/3/1990 tarihli ve 3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 6’ncı maddesi uyarınca Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama istiyoruz.

BAŞKAN - Öncesinde bir yoklama talebi vardır, öncelikle onu yerine getireceğim.

Sayın Özel, Sayın Sümer, Sayın Gürer, Sayın Aydoğan, Sayın Bülbül, Sayın Köksal, Sayın Karadeniz, Sayın Özer, Sayın Aydın, Sayın Hakverdi, Sayın Kaya, Sayın Gökçel, Sayın Karabat, Sayın Emir, Sayın Zeybek, Sayın Demirtaş, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Barut, Sayın Özkan, Sayın Kılınç.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.21

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 16.42

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Pusula veren sayın milletvekilleri lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula kontrolü yapacağım.

Sayın Emine Zeybek? Burada.

Sayın Mustafa Açıkgöz? Yok.

Sayın Selman Özboyacı? Yok.

Sayın Hüseyin Yayman? Burada.

Mükerrerlik kontrolünü yapalım bu iki şeyle ilgili olarak arkadaşlar, bir bakalım, müsaade edin.

Ayrılmayalım Genel Kuruldan lütfen.

Sayın Mehmet Habip Soluk? Burada.

Evet, Divanla beraber toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

2.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin Avusturya Meclis Başkanı Wolfgang Sobotka’nın vaki davetine icabetle 28-29 Kasım 2022 tarihlerinde Avusturya’ya bir ziyarette bulunmasına ilişkin tezkeresi (3/2171) (Devam)

BAŞKAN - Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığı tezkeresini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Tezkere kabul edilmiştir.

Sadece şunu söyleyeyim arkadaşlar: Divanla beraber sayıyı bulduk, mümkünse arkadaşlarımız Genel Kuruldan ayrılmasınlar lütfen, sık sık yoklama olacak.

Teşekkür ediyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir söz talebim var.

BAŞKAN – Buyurun Sayın Özel.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

28.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı Mustafa Şentop ve beraberindeki Parlamento heyetinin ziyaretine dair tezkereye ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, biraz önce Başkanlığın Genel Kurula sunuşları sırasında bir tezkere okundu ve oylamasını yaptık. Sizin de iştirak ettiğiniz 200 kişi burada olduğu için kabul edildi. Neye oy verdik arkadaşlar? Mustafa Şentop ve beraberindeki heyetin 28 ve 29 Kasım 2022 tarihlerinde Avusturya’da bulunmasına, bunun Genel Kurulun tasviplerine sunulmasına. Tasvip ederseniz, onaylarsanız gidecekler. Şentop gitti arkadaşlar, Şentop Avusturya’da şu anda. Ben, basın özetlerinde hiç de üzerine vazife olmayan değerlendirmelerini falan okuyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, bu tip işlerin Parlamentoya saygılı yapılması lazım. Siz onaylarsanız gidecek; gidiyor, sonra onaya sunuluyor; bu, Parlamentoya saygısızlık. Atanmış bakanlara “Parlamentoya saygılı olun.” diyoruz, söylüyoruz; ya, içimizden seçilen Başkan, Parlamentonun onayını almadan gidiyor “Sonra nasılsa bizimkiler onay verir...” Bu, hepimize yapılmış bir haksızlıktır. Heyette her partiden de milletvekili olur…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizden yok.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – …ama bu işi yapmak Meclis Başkanlığının görevidir ve bu, bize karşı büyük bir saygısızlık; bunun tekrar etmemesini ümit ediyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

VIII.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkanı Vekili Süreyya Sadi Bilgiç’in, vaki davetlere iştirak edildikten sonra ilgili tezkerenin Meclisin tasviplerine sunulabildiğine ama bu konuda Başkanlık Divanının daha dikkatli olması gerektiğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, zaman zaman, çok kısa aralıklarla vaki davetler oluşabiliyor. Bu davetlere iştirak edildikten sonra zaman zaman Meclisin onayına, tasviplerine sunuluyor ama bu konuda Başkanlık Divanı olarak daha dikkatli olalım diyoruz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, mikrofonu açar mısınız, ben de kayda…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Başkanım, nezaketinize teşekkür ederiz.

Bu durumlarda, böyle bir şey olduğunda hiç değilse -mutlaka önceden olmalı ama- gelen evraka “Başkanlık Divanı şu aciliyetten, şu zorunluluktan şu şekilde karar vermiştir; gidilmiştir. Giderlerinin karşılanmasının uygun görülmesi…” falan diye yazılırsa o zaman Parlamentoya karşı bir saygısızlık olmamış olur.

Çok teşekkür ediyorum, sağ olun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu arada, Sayın Başkan, başka bir…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu’nun söz talebi var, önce ona söz vereyim.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, hepimiz biliyoruz ki uygulamada, bu tür konularda, teamül olarak, bahsettiğiniz bazı acil durumlarda bu şekilde bir uygulamaya dönük yaklaşım sergilenegelmiştir. Bunu kendi bağlamında ve mehabetinde değerlendirmek daha doğru olur kanaatindeyim.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vazgeçtim.

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum Sayın Beştaş.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

A) Tezkereler (Devam)

3.- Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığının, İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’ın Finlandiya Dışişleri Bakanlığı tarafından 29-30 Kasım 2022 tarihlerinde Finlandiya’nın Turku şehrinde düzenlenecek olan Helsinki Forumu Kadın Parlamenterler Ağı Toplantısı’na katılmasına ilişkin tezkeresi (3/2172)

BAŞKAN – Diğer tezkereyi okutuyorum:

28/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kuruluna

İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan, Finlandiya Dışişleri Bakanlığı tarafından 29-30 Kasım 2022 tarihlerinde Finlandiya’nın Turku şehrinde düzenlenecek olan Helsinki Forumu Kadın Parlamenterler Ağı Toplantısı’na davet edilmektedir.

3620 sayılı Türkiye Büyük Millet Meclisinin Dış İlişkilerinin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 9’uncu maddesi uyarınca, İstanbul Milletvekili Ravza Kavakcı Kan’ın anılan toplantıya katılımı hususu Genel Kurulun tasviplerine sunulur.

                                                                                      Mustafa Şentop

                                                                    Türkiye Büyük Millet Meclisi

                                                                                           Başkanı

BAŞKAN – Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Sayın Turan, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, AK PARTİ teşkilatında görev yapan Celal Erdoğan’ın vefatına ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yirmi yıl kadar önce AK PARTİ’nin İstanbul’daki kuruluş çalışmalarında İstanbul Teşkilat Başkanı olarak görev yaptım. O dönemde Ümraniye Teşkilat Başkanımız -en çalışkanlarımızdan birisi, en uyumlularımızdan birisi, en bilinci yükseklerinden birisi, hep mütebessim, hep çalışkan bir arkadaşımız- Celal Erdoğan, ardından Ümraniye İlçe Başkanı oldu, ardından İstanbul İl Başkan Yardımcısı oldu ancak dün genç yaşta -51 yaşında- emanetini Rabb'ine teslim etti. Çok iyi bir insandı, Allah hepimize ardından “iyi insan” deme imkânını nasip etsin. Ben bu vesileyle ailesine sabırlar diliyorum, kendisine rahmet diliyorum, tüm teşkilatımıza da başsağlığı diliyorum Başkanım.

BAŞKAN - Allah rahmet eylesin.

İYİ PARTİ Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine görev verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

IX.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 19 milletvekili tarafından, yabancılara yapılan mülk satışı ve kiralamaların etkilerinin değerlendirilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

29/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasına saygılarımla arz ederim.

                                                                      Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                            İzmir

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Antalya Milletvekili Feridun Bahşi ve 19 milletvekili tarafından, yabancılara yapılan mülk satışı ve kiralamaların etkilerinin değerlendirilerek alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 24/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 29/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Sayın Feridun Bahşi.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak verdiğimiz grup önerisinin gerekçelerini açıklamak üzere söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, son yıllarda giderek artan yabancı nüfus, özellikle Antalya ilinde çok önemli sorunların kaynağı olmaya başlamıştır. Yılda 10 milyondan fazla turist ağırlayan Antalya, Türk vatandaşlar için yaşanılmaz hâle gelmiştir. Şu an, sadece Antalya’da ikamet izni verilen yabancı sayısı 180 bini aşmıştır. TÜİK verilerine göre bile Antalya’da her 3 konuttan 1’i yabancılara satılmıştır. Konut alanlar sırasıyla Rusya, Ukrayna, başta Suriye ve İran olmak üzere Orta Doğu ülkeleri, Afrika ve Asya ülkeleridir. İnsan sabah Konyaaltı sahilinde yürüyüş yaparken âdeta yabancı bir ülkede yaşıyormuş hissini taşımaktadır.

Değerli milletvekilleri, yabancıların konut alımları -vatandaşlık koşullarının değişmesi- Türkiye genelinde düşerken Antalya’da geçen yıla göre yüzde 52,6 oranında artış göstermiştir. Durum öyle bir hâl almıştır ki özellikle Konyaaltı ilçesinde yasal sınırlamalara rağmen yabancıların konut alma oranı yüzde 40’lara ulaşmış, bazı emlakçılar sadece yabancılara mülk satmaya başlamışlardır. Konut fiyatları da iki yılda, özellikle Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte 5, hatta 10 kata ulaşmıştır. Ayrıca, son bir yılda ülke genelinde kiralar yüzde 100 artarken Antalya’da en az yüzde 500 artmıştır; bu da şehirde yaşayanların başka şehirlere göç etmesini hızlandırmıştır. Bırakın asgari ücretliyi, normal memuru; doktorlar, öğretim üyeleri, hatta hâkim ve savcılar bile konut kiralarını karşılayamadıkları için atama isteyip Antalya’dan taşınma telaşına düşmüşlerdir. Gecekondu türü evlerde bile en düşük kira 7 ila 10 bin arasındadır, normal apartman dairelerinin kiraları ise 15 binin üzerinde olup deniz kenarındaki apartman daireleri -villadan söz etmiyorum arkadaşlar, sadece apartman daireleri- 100 ila 150 bin lira arasında değişmektedir.

Yine, kira artışlarından etkilenen ve kalifiye elamanlarını kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalan bir başka grup ise turizm sektörüdür. Turizm sektöründe çalışan elemanların bu durumda kirayla ev tutması imkânsız hâle gelmiştir. Otel sahipleri sezonda ne yapacaklarını kara kara düşünmeye başlamışlardır. Kalifiye eleman bulamayan sektör ise bu açığı kaçak göçmen işçilerle karşılama mecburiyetinde kalacaktır, bu durum da turizm sektörüne büyük bir darbe vuracaktır.

İktidar ise tüm bu yaşananlara rağmen yabancıların konut alımını teşvik etmeye devam etmekte, hatta Afrika ülkelerinin tirajlı gazetelerine tam sayfa ilanlar vermektedir; bunu kabul etmek mümkün değildir. Adına “sessiz istila” denilen bu göç ve gayrimenkul edinme durumu, aslında, içinde demografik yapının bozulmasını da barındıran, bağıra bağıra gelen sesli bir istilaya dönüşmüştür. Biz bu durumu, ülkenin demografik yapısının bozulması, kendini yerli ve millî ilan eden iktidarın ulus devlet düşmanlığı, BOP Eş Başkanının BOP projesini gerçekleştirme girişimi olarak görüyoruz. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Zaman kısıtlılığı sebebiyle bu konuya daha fazla giremiyorum ancak bu sözümüzün de kayıtlarda bulunması talebiyle burada konuşuyorum.

Değerli milletvekilleri, giderek artan Rus, Ukrayna, İran, Irak, Suriye ve bazı Afrika vatandaşlarına karşı halkımızda öfke duyguları oluşmaya başlamakta, kendilerini psikolojik olarak değersiz hissettirmektedir. Bu durum ileride toplumda tehlikeli kamplaşmalara sebep olabilecektir ki zaman zaman küçük çapta örneklerini de şimdiden yaşıyoruz. Bu sebeple, Mecliste grubu bulunan tüm partilerle birlikte önergemiz lehine oy kullanıp konunun araştırılması için komisyon kuralım diyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Dile getirdiğimiz bu konuların çok yönlü ve titizlikle değerlendirilmesini; ilgili izleme, denetleme ve karar alma mekanizmalarınca öncelikli olarak vatandaşlarımızın çıkarları ön planda tutularak ivedilikle tedbir alınmasının sağlanmasını ve alınacak her türlü tedbiri birlikte kararlaştıralım diyoruz. Vatandaşlarımızın bizden yoğun bir şekilde isteği budur.

Araştırma önergemize desteklerinizi bekliyor, bu vesileyle Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Kemal Bülbül. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Sayın Başkan, Değerli Genel Kurul; evet, şimdi, bu mültecilik sorunu mültecilerin kendilerinin bir seçeneği değil. Mültecilik sorunu, bütün dünyanın ve özellikle dünyanın odak noktasında bulunan Türkiye'nin ve Türkiye Hükûmetinin, ilgili kurullarının çok ciddi bir şekilde değerlendirmesi gereken bir konu. Ve zaten mülteci sorunu, bölge barışı, savaş, uluslararası çatışma, Türkiye'nin sınır ötesi operasyonları; Suriye'ye dönük usulsüz, gayrimeşru hareketler… Bütün bunların “Yurtta barış, dünyada barış.” politikası ölçeğinde değerlendirilmesi gerekiyor. “Yurtta barış, dünyada barış.” cumhuriyetin kurucu aklı tarafından herhâlde süslü bir vecize olsun diye söylenmedi. Bu “Yurtta barış, dünyada barış.” politikası kavram olarak okullara, resmî dairelere yazılıyor ama “yurtta barış” ne demek, “dünyada barış” ne demek? Bununla ilgili gidilip örneğin Zelenski’yle görüşülüyor, Putin'le görüşülüyor, Çin'le görüşülüyor -zaten Çin'e benzedi ülke giderek; Çin Devlet Başkanına, Putin'e benzemeye başladı Cumhurbaşkanı, böyle bir özdeşlik oluşuyor- herkesle görüşülüyor, sıra Kürt’e geldiği zaman onunla görüşmek yasak. Neden? “Kürt teröristtir.” de onun için. Böyle bir ülke politikası, böyle bir bölge politikası olursa ülkenin içerisi böyle yangın yerine döner.

Dolayısıyla, burada asıl konuşulması gereken şey şu: Konut sorunu ve kira sorunu AKP’nin yanlış ekonomi politikasından kaynaklıdır. Konut sorunu bir, öğrenciler için; iki, tarım emekçileri için; üç, turizm emekçileri için; dört, yoksullar için had safhaya çıkmış ve yoksullar ve bu saydığım kesimler açıkta kalmıştır. Dolayısıyla biz, Madrid Zirvesi’nden uluslararası operasyonlara kadar mülteci sorununu Avrupa’yla pazarlık yapmaktan Türkiye’deki mültecileri ucuz iş gücü olarak kullanmaya kadar… Sayın Özhaseki bir parti aktivistiniz, parti ileri geleniniz olarak itiraf etmişti, “Mülteciler olmazsa ekonomimiz batar.” demişti.

Şimdi, bu mülteciler hangi koşullarda çalışıyor, ekonomik hakları nedir, sigortaları var mıdır, nerede yaşarlar, nerede barınırlar? İkide bir mültecilere dönük ırkçı saldırılar, mültecilere dönük ev yakmalar, mültecilere dönük linç hareketleri varken bu sorunun sadece kira boyutuyla ele alınması doğru bir yaklaşım değildir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi lütfen.

KEMAL BÜLBÜL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Dolayısıyla bu sorunun bir, mülteci hakları; iki, mültecilerin Türkiye’de karşı karşıya kaldığı sorunlar; üç, beslenme, barınma, ulaşım, iletişim ve benzeri gibi bütün konularda dikkate alınması gerekiyor, bu ölçekte değerlendirilmesi gerekiyor.

Bitirirken bugün Diyarbakır’da ve Ankara’da kadınlara yönelik yapılan saldırının hukuku kullanmak suretiyle oluşturulmuş bir faşizm olduğunu; kadına, kadının temel hak ve özgürlüklerine karşı işlenmiş bir suç olduğunu; bu talimatı veren savcının suç işlediğini ve bu suçtan derhâl geri dönmesi gerektiğini belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Erkan Aydın. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

İYİ Parti grup önerisi üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Bu grup önerisi -benim de daha önce verdiğim grup önerisi- yabancılara satılan mülklerle, tarlalarla, bağlarla, bahçelerle ilgili. Bakın, yirmi yılda, AKP iktidarında toplam 25 milyon metrekare arazi, arsa, dükkân, daire satılmış, 280 bin taşınmaz da yabancılara verilmiş.

Şimdi gelelim, tarihsel gelişmeye bakalım. Atatürk, 1925 yılında yani cumhuriyet ilk kurulur kurulmaz Köy Kanunu’nda değişiklik yaparak sadece şehir merkezlerinde 300 metrekareyi geçmeyecek kadar alanın satışına izin vermiş, belediye olmayan yerlerde yani tarlada, bağda bahçede ise satışa asla izin vermemiş; 1934 yılında çıkardığı Tapu ve Kadastro Kanunu’yla da bunu güçlendirmiş. Peki, neoliberal, emperyalist dedikleri yabancılar, kapitalistler ne yapmışlar? 24 Ocak Kararlarından sonra ilk defa 1984’te Özal’la bunu gevşetmeye çalışmışlar, çok başarılı olamamışlar; ta ki AKP iktidarı tek başına iktidara geldiğinde, hemen 2003 yılında bu kanunda değişiklik yapmış ve yabancılara mal mülk satışını kolaylaştırmış. Biz Anayasa Mahkemesine götürmüşüz, 2005 yılında Anayasa Mahkemesi bunu iptal etmiş, o iki yıllık süreçte -sizin tabirinizle- atı alan Üsküdar’ı geçmiş; 2005 yılı sonunda bir düzenleme daha yaparak iyice önünü açmışsınız.

Arkadaşlar, tarih tekerrürden ibarettir. Osmanlı, kendi bünyesindeki… Ya, İngilizlerden aldığı paralara karşılık, oradan aldığı altınlara karşılık gitti, Osmanlı’nın birçok idaresini, toprağını ipotek ettirdi. Bugün de Dünya Bankası, IMF, Avrupa Birliği Katılım Ortaklığı bu kanunu, aynı koşullarla -daha siz göreve gelir gelmez; kasımda geldiniz, altı ay sonra- çıkarttırdı sizlere. Niye? Ülkenin en acil meselesi o muydu? Hayır. Çünkü yüz yıl önce Lozan’da yapamadıklarını, masabaşında yaptıramadıklarını… Lord Curzon o zaman söyledi: “Şimdi birtakım kazanımlar sağladınız ama bizim paramız var. Bir gün işgal edip de yapamadıklarımızı masabaşında ve parayla, pulla yapacağız.” dedi. Ve siz bu kanunu getirerek ülkede 25 milyon metrekarenin -ki hâlâ devam ediyor- 280 bin taşınmazın satışının önünü açtınız.

Varlık Fonu, Sayıştay denetimine tabi değil. Türkiye'nin en değerli kurumlarını içine koydunuz ve onu ipotek göstererek sadece İstanbul Finans Merkezi’nde o ipoteğe karşılık 2 milyar euro para kullandınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERKAN AYDIN (Devamla) – Toparlıyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ERKAN AYDIN (Devamla) – Ne yaptınız o parayı? Gittiniz, Ağaoğlu’nu kurtardınız, onun borçlarını ödediniz ve Türkiye'nin en güzide kurumlarını da âdeta yabancılara -yarın bu paralar ödenmediğinde el koyacağı bir biçimde- ipotek yaptırdınız. Atatürk… O dönem -Osmanlı’nın yaşadığı- gelen paralarla saraylar yaptırılıp -ki bu dönem de aynı- o borç paralarla zevküsefanın sürüldüğü, daha sonra ödeyemeyince Osmanlı’nın topraklarına el konulduğu süreci yaşamış bir toplum, maalesef bugün aynı süreci yaşıyor. O yüzden diyoruz ki sizin bu yanlıştan dönme şansınız yok, gördük ancak çok değil altı ay sonra yapılacak olan ilk seçimde bu yanlışlığı düzelteceğiz ve tam bağımsız Türkiye'yi tekrar kuracağız.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Atay Uslu konuşacak.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ATAY USLU (Antalya) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri ve Genel Kurulu saygıyla ve sevgiyle selamlıyorum.

Göç ve yabancılar konusunda şunu ifade edeyim: Terimler, kavramlar, sayılar birbirine karışmış durumda. “Yabancı” “göçmen” “sığınmacı” “mülteci” “geçici koruma” “vize” “ikamet” “düzensiz göçmen” bunların hepsi birbirinden farklı terimler olmasına rağmen birbirlerine karıştırılmış durumda. Göç hukukunun bir terminolojisi var, bir dili var. Bu kavramlar bazen bilerek bazen de isteyerek karıştırılıyor ama bu göç yönetimine zarar veren bir davranış, siyasete uygun olmayan bir tavır. İşte, bakıyorum, bir sabah kalkılıyor “Sığınmacıları geri yollayacağız.” deniyor, ertesi gün düzensiz göçmenler ile sığınmacılar karıştırılıyor. Bunların hepsi birbirinden farklı terimler arkadaşlar. Mesela, düzensiz göçmenlerin geri gönderilmesi, sınır dışı edilmesi her egemen devletin bir tavrıdır; doğru bir tavırdır ama sığınmacıların geri gönderiliyor olması yanlıştır çünkü onlar için “gönüllü ve güvenli dönüş” kavramının kullanılması gerekiyor.

Bakın “Yaşam hakkının ihlaliyle göç etmek zorunda kalan her insan sığınma hakkına sahiptir.” “Sığınma hakkı bir insan hakkıdır.” “Siyasi görüşü, milliyeti yüzünden tehlikeye düşecek topraklara hiç kimse sınır dışı edilemez.” Çok güzel cümleler; bunları ben CHP’nin hazırladığı rapordan aldım ama bu ifadeler ile buradaki davranışların farklı olduğunu görüyorum.

Aynı şekilde, sayılar konusunda da çarpıtmalar görüyorum. Bir bakıyorum, Türkiye’de 10 milyon göçmen var, ertesi gün 15 milyon; herkes bir açık artırmaya çıkmış durumda. İstanbul’un Belediye Başkanı diyor ki: “İstanbul’da 3 milyona yakın sığınmacı var, göçmen var, düzensiz göçmen var, kaçak göçmen var.” İçişleri Bakanlığı Göç İdaresi Başkanlığı açıklıyor, diyor ki: “Bakın, 500 bin Suriyeli, 700 bin de ikamet izniyle kalan var; 1 milyon 200 bin.” Bu, bir gecede 2,5 milyona çıkıyor. Nasıl çıkıyor? Bu sayılar üzerinde oynanıyor.

Türkiye’de geçici koruma rejimiyle kalan 3 milyon 650 bin Suriyeli var arkadaşlar, bir de 300 bin farklı statülerde, uluslararası koruma statüsüne sahip sığınmacı bulunuyor. Bunların hepsi ülkelerindeki can güvenliği nedeniyle ülkemize gelmiş durumdalar. Bir de işin düzensiz göç boyutu var. Düzensiz göçle de her türlü mücadeleyi yapıyoruz.

Bakın, Türkiye’de ikamet rejimiyle kalanlar belli bir sağlık güvencesine sahipler; kendi ülkelerinden, kendi ceplerinden ödüyorlar. Yine ikamet rejimiyle kalanların gelir düzeyi var. Bunların içinde yabancı öğrenciler var, aile ikametiyle kalanlar var, sporcular var, misyon şefleri var, iş insanları var. Bunların toplam nüfusu yaklaşık 1 milyon 300 bin.

Şimdi, bazı bölgelerde iskânla ilgili mekânsal yoğunlaşmadan dolayı İçişleri Bakanlığımızın çalışmaları var. İstanbul’da 10 ilçe bu ikamete tamamen kapatılmış durumda, tamamen.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Yer kalmadı.

ATAY USLU (Devamla) – Türkiye’de 52’den fazla il, binden fazla mahalle nüfusun yüzde 20’si yabancı sınırını geçtiği için ikamete kapatılmış durumda.

ÖZGÜR KARABAT (İstanbul) – Yer mi kaldı ki açacaksın?

ATAY USLU (Devamla) – Yine, Antalya’da, Konyaaltı’nda, Alanya’da, Muratpaşa’da, Döşemealtı’nda 10’dan fazla mahalle…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi Sayın Uslu.

ATAY USLU (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Antalya’da 10’dan fazla mahalle yabancıların oturumuna kapalı. Bu bir iskân politikası, bu göç yönetimi arkadaşlar.

Sahada gördüğü her yabancıyı göçmen zanneden, düzensiz göçmen zanneden, kamuoyu oluşturmaya çalışan bir siyasi yapı var Türkiye’de. Bakın, Antalya’ya 13 milyon turist gelmiş bu yıl, İstanbul’a 13 milyon turist gelmiş. Sahada gördüğünüz herkes göçmen, kaçak göçmen değil. Bir turistin on beş gün kaldığını düşünürseniz, geçen ay İstanbul’a 2 milyon turist gelmiş; bu ne demektir biliyor musunuz? Anlık olarak, İstanbul’da her an 1 milyon turist var, bunların hepsini düzensiz göçmen gibi kabul etmek turizme zarar vermektir. Bu sayılarla, bu rakamlarla ilgili açık artırmaya çıkılmış. Bunların hepsiyle ilgili Göç İdaremiz her türlü düzenlemeyi yapıyor, İçişleri Bakanlığımız her türlü düzenlemeyi yapıyor. Sığınmacılar üzerinden, göçmenler üzerinden siyasi pozisyon almak ya da nefret dilini kullanmak yanlıştır arkadaşlar. Irkçı öfkenin kabartılmasından geriye sadece tarihsel utanç sayfaları kalır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Teşekkür ediyorum.

İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 29/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

29/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                 Meral Danış Beştaş

                                                                                             Siirt

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

29 Kasım 2022 tarihinde Siirt Milletvekili, Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili, Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından (22671 grup numaralı) Tahir Elçi cinayetinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 29/11/2011 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önergenin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Hüseyin Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 28 Kasım 2015 tarihinde yani yedi yıl önce Tahir Elçi katledildi. Bu kürsüden kullanacağım hiçbir ifade, kuracağım hiçbir söz Tahir Elçi’nin kızı Nazenin’in babasının cenazesindeki çığlığının ve feryadının insanın beynini, bedenini soktuğu öfkeyi ve duygu hâlini anlatmaya yetmeyecektir. Yine, bu kürsüden kullanacağım hiçbir ifade, Selahattin Başkanın Tahir Elçi’nin cenazesinde kullandığı “Tahir Elçi’yi öldüren devlet değil devletsizliktir.” sözü kadar hakikatin ağırlığını taşımıyor.

Tahir Elçi ismini ta çocukluğumdan beri biliyordum. En karanlık dönemlerde bile işkenceye, gözaltındaki kayıplara, faili meçhul cinayetlere karşı korkusuzca mücadele eden cesur bir insan hakları savunucusu olarak bilirdik Tahir Elçi’yi. Yaşamı boyunca hukuksuzluk karşısında mücadele etmiş, yaşamını barışa adamış değerli bir hukukçu olarak bilirdik Tahir Elçi’yi ve Tahir Elçi, son nefesine kadar, hedef gösterilip, linç edilip katledilene kadar kendine yakıştığı gibi yaşadı; hukuksuzluğa, haksızlığa, adaletsizliğe karşı korkusuzca mücadele etti. Kendisini meslek hayatımın ilk dönemlerinde, Silopi’de 93 yılında gözaltında katledilen 6 hemşehrimin duruşmasında bire bir tanıma imkânım olmuştu ve yine, sonrasında da faili meçhul cinayetlerin dosyalarında, Roboski katliamında ve bölgede sokağa çıkma yasaklarından sonraki hukuksuzluklara karşı hukuk mücadelesinde defalarca gördüm ve bire bir tanıma şansına eriştim. Nerede bir hukuksuzluk ve zulüm varsa oraya gelmeyi ve hukuki destek sunmayı bir görev bilirdi ama Tahir Elçi, yedi yıl önce hedef gösterilerek katledildi ve hâlen katilleri yargı eliyle korunuyor. Tahir Elçi’nin mücadele ettiği faili meçhul cinayet dosyaları gibi, kendi dosyası da faili meçhuller listesine terk edilmek isteniyor.

Tahir Elçi -hatırladığınız üzere- 2015 yılında katıldığı bir televizyon programında kullandığı ifadeler sebebiyle hedef gösterilmiş, linç edilmiş ve yargı eliyle de bir hınçla gözaltına alınıp bu linç ve hedef gösterme durumu devam etmişti. Ama tüm bu hedef göstermelere ve linç durumuna rağmen Tahir Elçi, tam da kendisine yakıştığı gibi, korkusuzca hukuksuzluğun, haksızlığın, çatışmanın ve savaşın karşısında durmaya devam etti ve 28 Kasım 2015 tarihinde -önceki gün- çatışmanın ve savaşın devamı sonrasında, beş yüz on beş yıllık tarihî Dört Ayaklı Minare’nin ayaklarına gelen kurşunlara karşı yaptığı basın açıklaması sonrasında katledildi. Dönemin Başbakanı, dönemin Başbakan Yardımcısı ve birçok yetkili net bir şekilde “Tahir Elçi siyasi bir cinayete kurban gitti.” şeklinde ifadeler kullandı. Ancak o gün bugündür Tahir Elçi cinayeti açığa çıkarılmış değil, katilleri açığa çıkarılmış değil.

Tabii, o dönemde, aslında cinayetin faillerinin ortaya çıkarılmamasının istendiğini gördük çünkü olay yerine hemen su sıkılmıştı ve yine, olaydan üç buçuk ay sonra olay yeri inceleme yapılabilmişti, iddianame ise dört yıl altı ay sonra kabul edilmişti, ilk duruşma ise beş yıl sonra yapılmıştı. İki yılda 6 duruşma yapılmış ama son celse her ne hikmetse sekiz ay sonrasına ertelenmiş. Aslında bu sekiz ay sonrasına ertelenme durumu da adil bir yargılanmanın olmadığını ve dosyanın sürüncemede bırakılarak faili meçhul listesine Tahir Elçi dosyasının da eklenmek istenildiğini bize net bir şekilde göstermekte. Yine, heyet bu dosyayı -dediğimiz gibi- faili meçhul bırakmak istiyor; duruşmaya birkaç gün kala, daha önceki celsede Ahmet Davutoğlu'nun tanık olarak dinlenilmesine karar verilmişken her ne hikmetse bir ara kararla bu kararından vazgeçiyor ve Ahmet Davutoğlu'nu dinlemekten vazgeçiyor. Bu da bize aslında birilerinin bu dosyaya müdahale ettiğini, iktidar eliyle bu dosyanın sürüncemede bırakılmak istendiğini ispat eder niteliktedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Hatırlatırım, olay yerinde onlarca kamera olmasına rağmen, her ne hikmetse olay anını kaydeden bir görüntü olmadığına ilişkin bilgi var dosyada. Yine, bir iş yerinin 4 kamerası var; 3 kamera çalışıyor, tam da cinayet açısını gösteren kamera her ne hikmetse çalışmıyor o dönemde. Yine, olay anını çeken polis memuruna ait kamerada da on iki saniyelik bir kayıp var. O on iki saniye de tam da cinayetin işlendiği ana ve açıya ait olan bir durumdur.

Buradan, tabii, bu dosyaya ilişkin birçok şey söylenmesi gerekebiliyor ama şunu defaatle söyledik ve söylemek istiyoruz: Türkiye'de toplumsal barışın sağlanması için cezasızlık politikalarının son bulması ve yine, onurlu bir barış için Tahir Elçi’yi katledenlerin yargılanması gerekiyor. Demokrasiden, insan haklarından yana olmanın turnusolü budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Bu sebeple önerimize “evet” demenizi bekliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Sezgin Tanrıkulu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; öncelikle sevgili dostum, çalışma arkadaşım Tahir Elçi’yi bir kez daha, buradan rahmetle anıyorum, anısı önünde saygıyla eğiliyorum.

Değerli arkadaşlar, burada çok konuşuldu. Ben cinayetin nasıl gerçekleştiğini falan anlatmayacağım ama sizin siyasal sorumluluğunuza ve bu cinayetteki ortaklığınıza dikkat çekeceğim.

Bu cinayet işlenmeden önce siz iktidardaydınız, işlendiği sırada iktidardaydınız ve şimdi de iktidardasınız. Değerli milletvekilleri, özellikle Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri; bakın, 2015 yılının Ekim ayında Tahir Elçi gözaltına alındı, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili bu talimatı verdi; talimatı verirken şu cümleyi kurmuş: “Tüm aramalara rağmen Elçi’ye ulaşılamadığı ve tebligatın yapılamayacağı anlaşıldığından hakkında yakalama kararı çıkarıldı.” Şimdi, bu savcı Diyarbakır Barosu Başkanı hakkında eğer bu gerekçeyle, bakın, bu yalan gerekçeyle yakalama kararı çıkarıyorsa aynı zamanda bu, bir infaz kararıdır, bir infaz kararıdır. Bakın, bu savcıyı biliyoruz, bu savcı aynı zamanda, aynı tarihlerde benimle ilgili de fezleke hazırladı; kim olduğunu biliyoruz. Onlardan ve sizlerden hesabını soracağız. Bu cinayet o süreçle başladı.

İkinci olarak, soruşturma dört buçuk yıl sürdü, deliller toplanmadı; dört buçuk yıl, deliller karartıldı. Dört buçuk yıl sonra bir dava açıldı, iki yıldır sürüyor. Tümünü izledim, bak, tümünü izledim. Abdullah, sen de avukatsın, sen de dinle. Niye dinleyeceksin biliyor musun? Avukatsın, elini vicdanına koy. Geçen duruşmadaydım, duruşma yapılıyor -öldürülen Diyarbakır Barosu Başkanı- Türkiye Barolar Birliği Başkan Vekili ve 20 baro başkanı var. Gel, o Başkanı SEGBİS’ten izle. Bir avukat olarak, Adalet Komisyonu Başkanı olarak senin vicdanın el veriyorsa ben mesleği bırakacağım, avukatlık mesleğini bırakacağım. Bir baro başkanına “Otur yerine.” deyip salonu terk eden bir mahkeme başkanı olabilir mi, olabilir mi? Bu yargı ortamı içerisinde, Tahir Elçi’nin yargılandığı davanın duruşması 23 Kasımdan 5 Temmuz 2023’e, sekiz ay hangi gerekçeyle ertelenebilir? Bakın, eğer siyasal ortağı değilseniz o Başkandan hesap soracaksınız; “Gel, defterini getir, bir bakalım.” diyeceksiniz, “Hangi duruşmayı sekiz ay ertelemişsin kardeşim, hangi duruşmayı?” diyeceksiniz, “Neden Adli Tıptan bu dosyayı istemedin?” diye soracaksınız, eğer sormuyorsan sorumlusun aynı zamanda.

Sen, Ahmet Davutoğlu’nun duruşmada dinlenmesine karar vermişsin, sonra Başsavcılığın talimatı üzerine celse açmışsın, eylül ayında duruşmasız bu ara kararından oy çokluğuyla vazgeçmişsin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (Devamla) - Soracaksın, sen soracaksın: “Hele gel kardeşim, hangi motivasyonla sen bu kararı geri aldın? Hangi motivasyonla?” Başsavcıya soracaksın, savcıya soracaksın: “Kim seni telkin etti? Nereden geldi bilgi?” diye.

O nedenle, bakın, bir kez daha söylüyorum: Siyasal sorumlusu siz olmasanız, o savcılık makamı, Bakırköy Cumhuriyet Başsavcı Vekili böyle bir şey yazamaz, “Baro Başkanının adresi belli değil.” diyemez, Diyarbakır’dan İstanbul’a götüremez, bu soruşturma dört buçuk yıl sürmez, bu Başkan böyle pervasızlık yapmaz, yapamaz; siz hesap sormadığınız için… Niye hesap sormuyorsunuz? Sorumlusunuz, bu kadar basit.

Ben bir kez daha sevgili dostumun anısı önünde saygıyla eğiliyorum ve söz veriyorum, hem siyasal sorumlularından hem de yargı sorumlularından hesap soracağız. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Mustafa Arslan. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA MUSTAFA ARSLAN (Tokat) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP grup önerisi üzerine söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

28 Kasım 2015 tarihinde Diyarbakır Sur'da teröristlerin saldırısı sonucu 2 polis memurumuz şehit olmuştur. Saldırı sonrası teröristler Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi'nin basın açıklaması yaptığı alana doğru kaçmış ve bu alanın güvenliğini sağlayan polis memurları ile kaçan teröristler arasında çatışma yaşanmıştır. Yaşanan çatışma sırasında Tahir Elçi, maalesef, kaynağı belli olmayan bir kurşunun isabet etmesi sonucu vefat etmiştir. Teröristlerin saldırısı sırasında çıkan çatışmada hayatını kaybeden Tahir Elçi'ye, çatışmada şehit olan kahraman polis memurlarımız Ahmet Çiftaslan ve Cengiz Erdur'a Allah'tan rahmet diliyorum.

Olayın hemen akabinde Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Olay yerinde inceleme yapan cumhuriyet savcılarına ve diğer görevlilere terör örgütü tarafından yapılan saldırılar nedeniyle olay yeri incelemesi ve delillerin toplanması bir hafta devam etmiştir. Zorluklarla tamamlanan olay yeri incelemesi sonucunda elde edilen bulgular Adli Tıp Kurumu tarafından incelenmiş, basın mensuplarına ve iş yerlerine ait kamera kayıtları izlenmiştir. Merhum Tahir Elçi’nin avukatları tarafından Londra Üniversitesine gönderilen deliller üzerine de raporlar hazırlanmıştır. Tüm bu raporlar sonunda, Tahir Elçi’nin ölümüne neden olan kurşunun hangi silahtan çıktığı tespit edilememiştir. Kamuoyunun görebileceği bir açıklıkla tamamlanan soruşturma sonrasında açılan davada 21 Ekim 2020 tarihinde ilk duruşma yapılmıştır. Davanın 23 Kasım 2022 tarihli 7’nci oturumunda da terörist sanık Uğur Yakışır’ın yakalama emrinin yerine getirilmesinin beklenmesine, diğer sanıkların adli kontrol hükümlerinin devamına karar verilmiş, çevrede bulunan bir iş yerine ait -kamerada tespit edilemeyen- 4 no.lu kameranın görüntülerinin TÜBİTAK tarafından incelenmesinin tamamlanması için duruşma ileri bir tarihe ertelenmiştir; yargı süreci devam etmektedir.

Diyarbakır Baro Başkanı olarak barışçı kimliğiyle tanınan, hendek siyasetine ve hendek terörüne karşı olan Tahir Elçi, öldürülmeden kısa süre önce bölgede silah ve çatışmaya karşı olduğunu açıkça ifade etmiştir.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Kirli savaşa da karşıydı.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – “Terör, Türk’üyle, Kürt’üyle bir millete diz çöktürmektir. Daha çok bir olacağız, beraber olacağız, teröre asla boyun eğmeyeceğiz.” ifadesiyle barışçı bir insan olduğunu tekrar ifade etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Biz, Sayın Tahir Elçi’nin vefatından büyük üzüntü duyuyoruz. Devletimiz büyük, milletimiz güçlüdür. Nereden gelirse gelsin, PKK-PYD, DEAŞ, FETÖ hiç fark etmez, terörün kökünü kazıyacağız.

Bu vesileyle, son günlerde Pençe-Kilit Operasyonu’ndaki -Silahlı Kuvvetlerimize ait- kahraman şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyorum; gazilerimize hayırlı şifalar diliyorum.

Yeniden, Tahir Elçi'nin vefatı nedeniyle bölge halkına ve aziz Türk milletimize başsağlığı diliyorum.

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Bölge halkı kim, bölge halkının adı ne? Bölge halkının adını söyle, bir şey olmaz ki. Ayıp ya!

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – İnşallah, bu terörün kökünü hep birlikte kazıyacağız.

Saygılar.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Beştaş, yerinizden bir dakika...

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, iktidar grubu adına konuşan hatibin konuşmasına sözüm -yani ne diyeyim bilmiyorum- timsah gözyaşlarını inandırıcı kılamazsınız. Siz, dört buçuk yıl sonra davayı zorla açtıran, açtırdığımız... Diyor ki: “Olay günü savcılar gitti, teröristler saldırdı.” Yalan, ben olay günü morgun önündeydim. Biz, baro yönetim kurulu üyelerini ve avukatları görevlendirdik, olay yerine gittiler ve oradaki kolluk ile savcılık bir mizansenle olay yerinden uzaklaştılar çünkü olay yerindeki delilleri toplamak istemediler. Bugüne kadar da Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı da şu anda yargılamayı yapan mahkeme de asla hakikati aramıyor, adalet aramıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi son kez açıyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tahir Elçi'nin katiline ceza vermek gibi bir düşüncesi yok, olmadı. Boşuna boşuna başsağlığı dileyerek şu öldürdü, bu öldürdü demeyin. Kim öldürdüyse çıkarın dedik, ilk gün söyledik. Bir de “barışçıl bir insan”mış; doğrudur, barışçıl bir insandı. CNN Türk'te konuştuktan sonra sizin gazetelerinizin onu nasıl linç ettiğini ve ölümle tehdit ettiğini de biliyoruz. O zaman onu da terörist ilan ettiniz. Ya, insan yalan atar da biraz usturuplu atar ya! Bizim arkadaşımızı katlettiniz ve şu anda da davayı cezasızlığa götürüyorsunuz; bunun başka bir izahı yok. Tahir Elçi’nin katilini bilerek ve isteyerek koruyorsunuz. 2 polis memuru neden cezaevinde değil? Polislerden çıkan kurşunla öldürüldü, onların silahından çıkan kurşunla öldürüldü; balistik raporları var, Londra merkezli raporlar var. Neden gerçeği halktan saklıyorsunuz ya! Neden?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu…

32.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

Biraz evvel Grup Başkan Vekilinin ortaya koymuş olduğu suçlamaları, iddiaları tamamen reddettiğimizi ifade etmek isterim.

Biraz evvel grup önerisiyle ilgili grubumuz adına konuşan değerli milletvekilimiz olayın safahatlarını anlatmış ve bu konuyla ilgili kanaatlerini net ve açık bir şekilde paylaşmıştır. Mesele tarafsız ve bağımsız yargının önünde, yargılama devam etmektedir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sorun orada zaten, yargı sizin yargınız.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bu konuyla ilgili suçlamaların hiçbirinin hakikatle uzaktan yakından alakası yoktur.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yargı sizin, sizin!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Maddi gerçekliği, hükmü verecek olan bağımsız ve tarafsız yargı ortaya koyacaktır.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ortada bağımsız, tarafsız bir yargı yok. Hayret bir şey ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, bir dakika, bir cümle bir şey söyleyeceğim müsaade ederseniz.

BAŞKAN – Buyurun.

33.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Şimdi, aslında şöyle: Yani iktidar partisinin sayın hatibi konuştu; hani, bir bağımsız konuşmacı olarak, mesela iktidar partisinden bu yaşananlardan sonra ayrılmış bir siyasetçi olarak konuşsa ben gideceğim, konuşmasını tebrik edeceğim ama şöyle bir şey var ya: Bu ülkede her gün birimiz terörist olabiliyoruz ya, o günlerde Tahir Elçi’yi sizin partiniz terörist ilan etmişti. Yeni Şafak ne manşetler atıyordu, Sabah gazetesi neler yazıyordu, hiç baktınız mı? Bu, içinde bulunduğunuz, işine geldiğinde herkesi terörist ilan edebilen vicdansız rejim ve onun aygıtları Tahir Elçi’yi hedef gösteriyordu. Şimdi siz çıkıp bu konuşmayı yaptınız, şahsınızı partinizden arındırıyorsanız ben size teşekkür edeyim ama o parti Tahir Elçi’yi terörist ilan etmişti; bunu hiçbirimiz unutmadık.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, her çıkan milletvekili, her Grup Başkan Vekilinin ya da diğer milletvekillerinin tasvip edeceği ya da beğeneceği şekilde konuşmak zorunda değil. İçeriğe müdahale etme şansımız yok ama asıl şimdi Sayın Arslan söz talebi isterse ben sataşmadan dolayı kürsüden söz vermek zorundayım çünkü yalan söylemekle itham ettiniz.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Tabii, hak eder, hak eder.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Doğru, doğru; bilerek ve isteyerek sataştım zaten.

BAŞKAN - Sataşmadan söz istiyor musunuz?

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – İstiyorum.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

3.- Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında şahsına sataşması nedeniyle konuşması

MUSTAFA ARSLAN (Tokat) – Şimdi, evvelemirde, Anayasa’nın 138’inci maddesine göre devam eden bir yargılamayla ilgili konunun Meclis gündemine gelmesi doğru değil yani Meclis gündeminde devam eden bir yargılamayla ilgili görüşme yapılamaz, soru sorulamaz, bu şekilde araştırma önergesi verilemez.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Rabia Naz Komisyonunu duydunuz mu, Rabia Naz Komisyonu nasıl kuruldu?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Musa Anter de devam ediyordu, zaman aşımına uğradı.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Dinleyin lütfen, lütfen…

Şimdi, mahkeme büyük bir şeffaflıkla soruşturmayı tamamlamış, soruşturma süresinde de soruşturmanın devamında da müdahil avukatları ve aile soruşturmayı çok yakından takip etmişler, soruşturmadaki şeffaflıktan dolayı memnuniyetlerini de ifade etmişlerdir. (HDP sıralarından gürültüler)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kime ettiler? Kime ettiler? Ya, doğru konuşun ya!

HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Ya, “Adalet istiyoruz.” dediler, yapmayın Mustafa Bey. Yok böyle bir şey!

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Toplanan delillerden, Tahir Elçi’yi öldüren kurşunun hangi silahtan çıktığı gerek Türkiye’de yapılan gerek Londra Üniversitesinde yapılan tetkiklerde ortaya çıkmamıştır.

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Başkasının silahından çıksaydı şimdi yayınlamıştınız, yayınlamıştınız; siz biliyorsunuz kimin silahından çıktığını.

MUSTAFA ARSLAN (Devamla) – Burada Tahir Elçi’nin vefatına üzüldüğünüz kadar sizin de o gün orada şehit olan 2 polis memurunun isimlerini bir defa olsun anmanız gerekirdi.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi bana sataşmadı mı?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Bir şey yapmadı, ne sataştı ya!

BAŞKAN – Sataşma değil canım “Polislerin adını ağzınıza almadınız.” dedi yani.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Aldın mı? Almadın. Yalan mı söylüyor, doğru söylüyor işte.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Almadım, evet.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Almadın. Hani insancıldın sen? Hani temel hak ve hürriyetleri savunuyordun?

BAŞKAN – Tamam, almadıysanız mesele yok yani almadıysanız sataşma da yok demek ki.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Konumuz oradaki çatışma değil. Konumuz oradaki bir baro başkanının…

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Almadığı için özür dileyecekse konuşsun Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, sataşmadan söz istiyorum.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, sataşma yok. Bakın, adlarını ağzınıza almış olsaydınız polislerin, almadığınızı iddia etseydi bu bir sataşmaydı ama siz zaten “Almadım.” diyorsunuz yani.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Haklısınız.

BAŞKAN – Onun için…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, yerimden, bir dakika…

BAŞKAN – Yerinizden bir dakika vereyim lütfen, bu sataşma değil.

Buyurun Sayın Beştaş.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Tokat Milletvekili Mustafa Arslan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, biz her yıl Tahir Elçi’nin davasıyla ilgili önerge getiriyoruz.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Şehitlere gel, oradaki polislere de gel bir ya! Polislere de gel bir!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir kere, burada, Türkiye tarihinde ilk defa, bir baro başkanı canlı yayındayken yüzlerce polisin olduğu bir ortamda öldürüldü. Bunun başka bir açıklaması yok.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Ya, hiçbir şey yok muydu, o nasıl çıktı ya! Teröristlerle çatışma yok muydu o gün orada? Hiçbir şey yok muydu ortada, bir anda mı oldu?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Gıkı çıkmıyor ya! Oradaki polislere şehit diyemiyor, gıkı çıkmıyor!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ve bu grup, iktidar grubu Tahir Elçi’yi haftalarca hedef gösterdi; televizyonlarda, gazetelerde, her yerde linç etti, linç ettirdi ve nedense Tahir Elçi katledildikten sonra timsah gözyaşları dökmeye başladılar çünkü katili tanıyorlar çünkü katili biliyorlar.

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Bir anda mı oldu bu, nasıl oldu olay ya? Teröristler neredeydi o ara?

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Sen biliyorsun herhâlde!

EYÜP ÖZSOY (İstanbul) – Teröristler neredeydi o ara, teröristler?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ve AK PARTİ döneminde, Adalet ve Kalkınma Partisi döneminde -tarihe geçsin- bir baro başkanı katledildi ve katilleri koruyorlar; bu, onlara yeter.

YUSUF BAŞER (Yozgat) – Hadi oradan be!

BAŞKAN – Teşekkür ediyorum.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, “kifayetimüzakere” diyelim, son kez açayım.

35.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Bakın, çok açık bir şekilde bu bir iftiradır. Hiç kimsenin bir katili, teröristi koruması söz konusu olmamalıdır, olmayacaktır. Bu konuda olay net bir şekilde ortaya konulmuştur, polislerimizin teröristlerle olay mahallindeki çatışması sırasında maalesef Tahir Elçi’nin vefatı söz konusudur. Dolayısıyla, Tahir Elçi’nin vefatını bir siyasi istismar vesilesi kılmak doğru değildir.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ya, ne istismarı, siyasi cinayet!

OYA ERSOY (İstanbul) – İstismar değil, cinayet.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Tarafsız ve bağımsız yargı gerekli kararı mutlaka verecektir, bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın diyorum.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, siyasi istismar meselesinde sataşma var.

BAŞKAN – Var.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

4.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun yaptığı açıklaması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Akbaşoğlu, siyasi istismarı eğer öğrendiysek sizden öğreniyoruz, görüyoruz daha doğrusu.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Hadi be, hadi! Hadi oradan!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – İstismar nasıl yapılır? Ölümler üzerinden, tabutlara el konularak, Kur’an-ı Kerim dağıtılarak, hatta seçimlere özgü Kürtçe Kur’an-ı Kerim basılarak nasıl dağıtıldığı ve bunun nasıl siyasi istismar konusu edildiğiyle ilgili herhâlde siz ders verebilecek konumdasınız. Bize asla Tahir Elçi cinayeti, suikastı üzerinden istismar iddiasında bulunamazsınız. Bunu katiyen kabul edemeyiz zaten, bunu düşünmeniz bile korkunç bir şey. Bunu kınıyorum, sizin bu yaklaşımınızı kınıyorum, iyi niyetli bulmuyorum. Tahir Elçi benim de Sezgin Tanrıkulu’nun da üyesi olduğu baronun başkanıydı ya. Bizim arkadaşımızdı, biz birlikte yıllarca çalıştık, onunla beraber davalara girdik. Nasıl bir insan hakları savunucusu olduğunu ben gayet iyi biliyorum, on yıllarca tarihiyle biliyorum Ve Tahir Elçi'nin şu anda, katledildiği davada -siz “tarafsız ve bağımsız yargı” diyorsunuz ya- nasıl işi sürüncemede bıraktığını, adaletsizliği hüküm kılmaya çalıştığını ve kolluk aşamasında da soruşturma aşamasında da delilleri bulmamak için, karartmak için kılı kırk yardığını iddia etmiyorum, biliyorum; o davaya giren bütün avukatlar bunu biliyor. Siz Tahir Elçi'yi hedef gösterdiniz. Ve bizi niye polislerle, diğer şahıslarla kıyaslatıyorsunuz? Biz arkadaşımızın, bir hukukçunun gün ortasında katledilmesini konuşuyoruz. Devletin koruma görevi yok mu? Orada basın açıklaması yapıyor ya. Basın açıklaması yapanı koruma görevi sizindir. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, açıkça sataşmada bulunduğu aşikârdır. Ben de sataşmadan dolayı söz istiyorum.

BAŞKAN – Ne dedi, sataştı? En son orayı kaçırmışım ben.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – “Siyasi istismarı sizden öğrendik. Sizi kınıyorum.” dedi, evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kınadım, evet.

BAŞKAN – Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

5.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklaması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle selamlıyorum.

Hiçbir hususu siyasi istismar konusu yapmamak lazım, hiçbir hususu istismar konusu yapmamak lazım hiçbir konuda.

OYA ERSOY (İstanbul) – Aynaya bak, aynaya.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Siz, istismarı istismar ediyorsunuz şu anda.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Her meselenin hakikatini araştırmak lazım.

OYA ERSOY (İstanbul) – Akbaşoğlu, ayna, ayna…

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bir hukukçuya, hakikati aramaktan ve bir milletvekiline, hakikati ortaya çıkarmak için söz söylemekten daha doğru bir yaklaşım olamaz. Ancak siz, bizim grubumuzu ilzam ederek, iftira atarak “Katili sizsiniz.” dediniz. Bu, olayın hakikatini araştırmak mıdır, siyasi bir suçlama mıdır? Siyasi bir istismar değil de nedir?

Bakın, bu kadar, dilin kemiği olmadan, iftiraya dayalı siyasi suçlamalarla siyasi olayları değerlendirerek bağımsız ve tarafsız yargının ortaya koyduğu deliller üzerine yargılama süreçlerini etkilemeye çalışmak Anayasa’yı açıkça çiğnemek demek.

OYA ERSOY (İstanbul) – Onu sizin Genel Başkanınız yapıyor, bizim değil.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bunlarla ilgili tam tersine bir durum söz konusu; biz, hakikat ortaya çıksın istiyoruz. Değerli arkadaşımız grubumuz adına geldi, olayın oluş şeklini anlattı ve o esnada, polisler ile teröristler arasındaki çatışma esnasında, maalesef, Tahir Elçi'ye bir kurşunun isabet ettiği ortaya çıkıyor. Bunlar, hepsi hepimizin bildiği hakikatler olmasına rağmen siz bu olayı hukuki bir değerlendirmeden tamamen siyasi bir değerlendirmeye intikal ettirerek birtakım suçlamalarda bulunuyorsunuz; bizim buna itirazımız var. Şunu ifade ediyorum: Biz, her zaman, her olayda hak ve hakikatin yalın bir şekilde ortaya çıkmasından tarafız; bu konuda en ufak bir endişemiz de söz konusu değildir.

Hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IX.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekili Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Grup Başkan Vekili İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Tahir Elçi cinayetinin tüm boyutlarıyla araştırılması amacıyla 29/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, enflasyonun ve zamların vatandaş üzerindeki etkileri ve bu konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 29 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

29/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Özgür Özel

                                                                                           Manisa

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal ve arkadaşları tarafından, enflasyonun ve zamların vatandaş üzerindeki etkileri ve bu konuda alınması gereken önlemlerin belirlenmesi amacıyla 17/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3775 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 29/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Burcu Köksal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çarşıdan, pazardan, manavdan, bakkaldan, marketten, mağazadan bihaber, emeklinin, işçinin, memurun, çiftçinin, esnafın, öğrencinin neler çektiğini bilmeyen, A Haber'de kendi yarattığı “Dünya bizi kıskanıyor.” algısına kendisi inanan Adalet ve Kalkınma Partisi milletvekilleri ve yöneticilerine milletin hâlini, enflasyon karşısında nasıl ezildiğini anlatmak için söz almış bulunmaktayım.

Enflasyon nedir? Paranın satın alma gücünün kaybıyla oluşan sonuç. Enflasyon, özellikle alt gelir gruplarında hissedilen hayat pahalılığıdır. Peki, sebep ne? Yanlış yönetim, dışa bağımlılık, ithalata yönelme. Üretim kalemlerine baktığımızda; tohumda, ilaçta, gübrede, araç gereçte, makinelerde dövize bağımlılık maliyeti artırıyor. Eskiden kendi kendine yetebilen bir ülkeyken tarımda âdeta ithalat yuvasına döndük. Hani, hep diyorsunuz ya “Ce-Ha-Pe dönemi şu oldu.” yok “Ce-Ha-Pe dönemi bu oldu.” diye, iktidarınız boyunca, o Cumhuriyet Halk Partisinin yapmış olduğu fabrikaları sata sata bitiremediniz ama yerli üretimi bitirdiniz.

E, tabii, düşmez enflasyon. Fabrika dumanı tütmeyen ülkede enflasyon da olur, pahalılık da bitmez. 100 milyon nüfusa koşar adım giden ülkemizde vatandaşın maaşı eriyor, işsizlik zirve yapmış durumda, millet temel ihtiyaçlarını bile karşılayamıyor. Artık “Uçuyoruz, kaçıyoruz.” yok “Dünya bizi kıskanıyor.” palavralarınızı da bu millet yemiyor. Onun için, şimdi de yok “Dünyada gıda krizi var.” yok “Amerika'da enflasyon yüksek.” yok “Avrupa'da benzin kuyrukları bitmiyor.” gibi argümanları söylemeye başladınız. Bakın, orta gelir grubundaki vatandaşlarımız bile artık ev, araba alamıyor; halk yoksullaşıyor.

Enflasyon için, aylardır, yıllardır yok “Bu ay inecek.” yok “Gelecek ay inecek.” dediniz durdunuz ama inen tek şey vatandaşın alım gücü oldu. Enflasyonu yüzde 85 açıkladınız fakat her şey yüzde 300 zamlandı. Sahi, bu enflasyonu, fiyat artışına göre değil de neye göre hesaplıyorsunuz? TÜİK'e, ısmarlama rakamlara göre mi servis ettiriyorsunuz? Merak ediyorum çünkü enflasyonun yüzde 85 olduğuna siz bile inanmıyorsunuz. Mesela, geçen yıl 1 koli yumurtanın fiyatı 30 liraydı, bu yıl 60 liranın üstüne çıkmış. Bakın, burada bir salça var; bu salça haziran ayında 9 liraymış, bugün, kasımda 45 liraya yükselmiş yani beş ayda 5 katı artmış. Salça… Artık insanlar yemeklerine de kullanamıyor sizin yüzünüzden. Ve kömür yüzde 595 artmış; eskiden sobasına tonla kömür alan gariban, bugün torbayla kömür alamaz hâle gelmiş. Şeker yüzde 500 artmış; e, tabii, şeker fabrikalarını peşkeş çekmenin kazığıdır bu. Doğal gaz yüzde 310 zamlanmış; vatandaş artık kombiye dokunamaz hâle geldi. Elektrik yüzde 280 artmış; milletin bir ışığı vardı, onu da söndürdünüz. Elektrik demişken bugün gelen bir fatura; seçim bölgem Afyonkarahisar’ın Dinar ilçesinden bir pastane işletmecisi diyor ki: “33 bin liralık fatura gönderdiler; ben poğaça, simit, pasta satarak bu elektrik faturasını nasıl ödeyeceğim? Bunu neye göre hesaplıyorlar, hiç mi vicdanları yok?” (CHP sıralarından alkışlar) Mazot yüzde 240 zamlandı; mazota gelen zam bütün maliyetleri etkiliyor çünkü her şey ulaşımla, taşımayla geliyor. Fakirin ekmeğine katık ettiği peynir yüzde 229 zamlandı; bakın, Türkiye tarihinde ilk defa kaşarlı pide kuşbaşılı pideyi fiyat olarak geçti, artık bu bile vatandaşa lüks oldu. Dedim ya, aslında hesap ortada. Enflasyonun yüzde 85’in çok üzerinde olduğunu pekâlâ siz de biliyorsunuz. Biliyorsunuz ki harçtan trafik cezasına kadar yüzlerce işlem için yüzde 122 oranında artış yaptınız. Trafik sigortası, kasko fiyatları yüzde 300-400 arttı. Şimdi de bu kadar artışa, hayat pahalılığına sebep olarak esnafı gösterdiniz. Küçük esnafı, manavı bitirdiniz; kendi ellerinizle büyüttüğünüz zincir marketleri suçluyorsunuz. Bu işin tek bir sorumlusu var, o da sizsiniz, Adalet ve Kalkınma Partisidir; ülkenin bu hâlde olmasının tek sebebidir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Kırdığınız rekorlara da doymuyorsunuz bu arada. Rekorlar mı? Sefalet Endeksi’nde rekor kırdınız; dolarda, euroda, altında artışta rekor kırdınız; yoksullukta, işsizlikte rekor; benzin, mazot zammında rekor; elektrik, doğal gaz zammında rekor; köprü, otoyol zamlarında rekor; vergi artışında rekor; göçmenlerde rekor. Velhasıl, yoksullaşan güzel ülkemi Avrupalıya yazlık, mülteciye Avrupa’nın giriş bileti hâline getirdiniz. İnsanlar artık harcamak için değil, borç ödemek için çalışıyorlar. Ben bugünlere bakınca rahmetli Demirel’in şu sözünü daha çok anıyorum: “Tencerenin götüremeyeceği iktidar yoktur.” demişti. Çok doğru, mutfağın götüremeyeceği hükûmet yok. Mutfağı yangın yerine dönmüş bu millet sizi sandıkta yakacak.

Genel Kurula saygılarımla. (CHP sıralarından alkışlar)

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Onu CHP'ye söylemişti, CHP'ye; Demirel onu CHP’ye söylemişti.

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; cumhuriyetimizin en önemli kazanımlarından biri olan fırsat eşitliği sayenizde kayboldu. Derin yoksulluğun sıradanlaştığı bir dönemin içinden hep beraber geçiyoruz. Plansızlık, öngörüsüzlük ve istikrarsızlık bu dönemin artık güncel kelimeleri hâline geldi. Mesela, Merkez Bankası yıl sonu enflasyon hedefini güncelleyerek yüzde 65,2’ye çıkardı. Oysaki 2022 tahmini neydi? Yüzde 9,8. Şu anda gerçekleşen ise yüzde 85,5. Tabii, bu da sizin makyajlı TÜİK rakamlarınıza göre. Yani geçen yıl 10 dediniz, sonra 65’e bağladınız, en sonunda 85’te tutturdunuz. Yani ne yılbaşında hedeflediği oranları ne de tutmadığı için güncellemek zorunda kaldığı oranları tutturabilen bir ekonomi yönetimiyle karşı karşıyayız. Sizinkiler ekonomik tahmin değil, sadece ve sadece ekonomik temenni. Buna rağmen, özür dilemek yerine “Biz enflasyonu dünyadaki gibi algılamıyoruz, insan temelli bir yaklaşımımız var.” diyecek kadar da rahatsınız.

Gelin, bu insan temelli yaklaşımın vatandaşlarımızdaki yansımalarına hep beraber bir bakalım. Anadolu’da çok güzel bir dua var: “Allah kimseyi gördüğünden geri koymasın.” derler. Ancak sizin bilim dışı ekonomi politikalarınız neticesinde, istikrarlı bir şekilde, gördüğümüzden geri kalıyor, kaybediyoruz. Yapılan bir araştırma 10 kişiden 8’inin alım gücünün sizin döneminizde, bu dönemde düştüğünü ortaya koyuyor. Artık her 100 haneden 36’sı gelirinden daha fazlasını harcamak zorunda kalıyor yani sadece hayatta kalabilmek için borçlanıyor, borçlanamazsa da aç kalıyor. Mesela, vatandaşlar gıdaya her geçen ay daha fazla para ayırıyor ama yine de aynı miktarı, aynı markayı alamıyor. Sizler “Yoksulluğu bitireceğiz.” vaadiyle gelip halkın yüzde 80’ini yaşadığından, gördüğünden, algıladığından, aldığından geriye düşürdünüz. Yetmedi, bir de derin yoksulluk sarmalının içine ittiniz. Herkes bir kupon peşinde; sizin şanslı seçilmişleriniz kupon arazi peşinde, gariban vatandaş ise indirim kuponu peşinde. Bunun neresi insan temelli yaklaşım? Bunun neresi fırsat eşitliği?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Tamamlayınız.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Bu ayın başında Dünya Sefalet Endeksi açıklandı. 2021 yılında 156 ülke arasında 21’inci sıradaymışız, şimdi ise 93,3 puanla lideriz. Bu öyle bir liderlik ki 3’üncü, 4’üncü ve 5’incinin puanlarını toplasak sizin skorunuza erişemiyor. Görmezden geliyorsunuz ama meşhur insan temelli yaklaşımınızın insanlarımızı içine düşürdüğü hazin tablo bundan ibaret: İnsan temelli sefalet. Gelin, millete ziyan bu yaklaşımları bir kenara bırakın. Market, depo basıp tanzim satış yapmak yerine, bilimin ve istişarenin ışığında hareket edin. Mevcut durumdan da anlaşılıyor ki bunu tek başınıza başaramıyorsunuz. Alınacak önlemlere birlikte karar verelim ki hiç olmazsa vatandaşlarımız iktidarınızda geçirecekleri son kışta rahat etsin.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Serpil Kemalbay. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – İşçileri, emekçileri, EYT’lileri, emeklileri, sevgili kadınları, çiftçileri, dar geliriyle geçinmeye çalışan değerli halklarımızı saygıyla selamlıyorum.

Türkiye’yi büyük bir ekonomik buhranın içine sokan AKP saray iktidarının bilinçli bir şekilde izlediği enflasyonist politikalar nedeniyle halkın ekmek alacak gücü kalmamıştır. Küresel gıda fiyatları altı aydan bu yana aralıksız olarak düşüyor, Türkiye’de ise aralıksız olarak fiyatlar yükseliyor. Sayın vekiller, enflasyon, pahalılık işçiden alır ve şirketlere, sermayeye aktarır; Türkiye’de iktidar eliyle yapılan da budur. Erdoğan, işçi ücretlerini bastırarak sözde ihracatı patlatacaktı ama patlata patlata dış ticaretin açığını patlattı. Her geçen gün emeğin gelirleri düşerken şirketler kâr patlaması yaşıyor, bankalar bayram ediyor. Yarattığınız asgari ücret toplumunda kimse geleceğini göremiyor. Cepler, dolaplar boş; kaygılar, korkular zirve yapmış durumda. Süt içemeyen çocukların vebalini nasıl ödeyeceksiniz? Protein alamayan, okula aç giden çocukların hesabını nasıl vereceksiniz? İşsizlik sigortasını dahi patronlara peşkeş çekiyorsunuz, işsizin hakkını nasıl ödeyeceksiniz?

Yoksulun açlığını unutturmak, kendi bekanızı kurtarmak için hâlâ savaş peşindesiniz, hâlâ yıkım peşindesiniz. Önlem almadınız, durdurmadınız ya da başka şey ama Suruç'u, 10 Ekimi kana buladığınız gibi kendi bekanız için İstiklal Caddesi'ni de kana buladınız, sahte savaş gerekçeleri yarattınız. Oysa halkımızın mermiye değil, ekmeğe ihtiyacı var; bombaya değil, süte ihtiyacı var. Yoksulluk sınırının 30 bin lirayı aştığı bu koşullarda asgari ücretin en az 12.500 lira olmasına ihtiyacı var. Enflasyona karşı asgari ücretliyi ezdirmemek için her üç ayda bir asgari ücretin artırılmasına ihtiyacı var. Ama sizin halka sunacağınız, savaştan, sömürüden başka bir şey kalmadı. İnsanlar ev kirasını nasıl ödeyeceğini düşünürken sizin bakanlarınız hâlâ deniz manzaralı arazi kapatma peşinde.

Gelin bu önergeyi oylayalım, birlikte araştıralım diyeceğiz ama yapmazsınız. Zamları durduracağımız, şirketlerin kârlarını sınırlandıracağımız, okullarda çocuklara ücretsiz nitelikli yemek sunacağımız…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – …halkımıza insana yakışır bir yaşam standardı sağlayacağımız günler için mücadele ediyoruz, etmeye de devam edeceğiz. “Bu böyle gitmez.” diyenler, direnenler, kuru ekmeğe muhtaç ettiğiniz işçiler, emekçiler, EYT’liler, kadınlar, esnaf elbet ayağa kalkacak ve size kapıyı gösterecek; bundan hiç kuşkunuz olmasın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sayın Cemal Öztürk.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA CEMAL ÖZTÜRK (Giresun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunca verilen araştırma önergesi üzerinde AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, özellikle son yıllarda, başta pandemi olmak üzere, Rusya-Ukrayna savaşı, vekâlet savaşları, bölgesel çatışmalar, göç, enerji krizi, yüksek ham madde fiyatları nedeniyle dünyanın dengesi fena hâlde bozulmuş durumda. Dünyayı sömüren Batı ülkeleri bile bu bozulmada, dengelerini yitirmiş, bu bozulan denge karşısında sorunlarını çözmek için gece gündüz çalışıyorlar. Avrupa'da ardı ardına krizler patlıyor, bunu hepimiz yakinen izliyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Avrupa bizi kıskanıyor(!)

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – Tabii, biz de böyle dikensiz gül bahçesinde yaşamıyoruz. Dünyanın bu genel istikrarsızlığından payımıza düşeni aldık maalesef. Yüksek enflasyon dar ve sabit gelirli vatandaşlarımızın belini büküyor. Bu sıkıntılara ek olarak bir de içeride ve dışarıda terörle mücadele ediyoruz. Daha dün 8 askerimizi şehit verdik ki bunlardan birisi de, bu canlardan birisi de benim hemşehrim İsmail Ünal'dı; şu anda, yeni geldim, kendisini defnettik. Başta İsmail olmak üzere, bütün askerlerimize rahmet diliyorum.

Değerli milletvekilleri, tabii, Hükûmet boş durmuyor, birçok tedbir alıyor. Bu tedbirlerden birçoğunu ben burada dile getiremem ama özellikle temel gıda maddelerinde yüzde 8 olan KDV'nin yüzde 1’e indirilmesi; ocak ve temmuz aylarında asgari ücretin yüzde 95, memur ve emekli maaşlarının yüzde 86, Sosyal Sigortalar Kurumu ve BAĞ-KUR emeklilerinin maaşlarının yüzde 78 artırılması; 5,3 milyon memuru ilgilendiren ek gösterge sorununun çözülmesi; 3 milyon 127 bin gencimizin üzerindeki 26 milyarlık Kredi Yurtlar Kurumu kredisi yükünün kaldırılması ve 6 milyon civarındaki vatandaşımızın 30 milyar icra borcunun devlet tarafından karşılanması; mesken abonelerinin yüzde 81’inin elektrik faturalarının düşük tarife dilimine alınması; elektrik ve doğal gaz faturalarına yaklaşık 165 milyar liralık sübvansiyon sağlanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

CEMAL ÖZTÜRK (Devamla) – …çiftçinin gelir vergisinden muaf tutulması; asgari ücretin gelir vergisinden muaf tutulması, 850 bin küçük esnafın ticari kazançlarının vergi istisnasına alınması gibi birçok tedbir, Hükûmetimiz tarafından alınmıştır. Biz tabii ki bu süreçte refah kaybı yaşayan dar ve orta gelir grubuna mensup vatandaşlarımıza yönelik Hükûmetimizin aldığı bu tedbirlerin giderek devam edeceğine inanıyoruz. Özellikle dar gelirli ve sabit gelirlilerin refahının artırılması için önümüzdeki süreçte desteklere devam edileceğini Hükûmet yetkilileri de açıkladı. Bu hususta özellikle Sayın Cumhurbaşkanımıza güveniyoruz ve önerinin aleyhinde olduğumuzu ifade ederek hepinize saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

4.- AK PARTİ Grubunun, gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında bulunan 369, 367, 258 ve 313 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 2’nci, 3’üncü, 4’üncü ve 5’inci sıralarına alınmasına ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesine; Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek “Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesine; Genel Kurulun çalışma saatlerine ve 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak bölümler hâlinde görüşülmesine ilişkin önerisi

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 29/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince grubumuzun aşağıdaki önerisinin Genel Kurulun onayına sunulmasını arz ederim.

                                                                       Muhammet Emin Akbaşoğlu

                                                                                           Çankırı

                                                                                    AK PARTİ Grubu

                                                                                       Başkan Vekili

 

Öneri:

Gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler" kısmında bulunan 369, 367, 258 ve 313 sıra sayılı Kanun Tekliflerinin aynı kısmın sırasıyla 2'nci, 3'üncü, 4'üncü ve 5’inci sıralarına alınması ve bu kısımda bulunan diğer işlerin sırasının buna göre teselsül ettirilmesi,

Genel Kurulun 1 Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde denetim konularının görüşülmeyerek “Gündemin Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmında yer alan işlerin görüşülmesi,

29 Kasım 2022 Salı günkü (bugün) birleşiminde 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

30 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde 369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

1 Aralık 2022 Perşembe günkü birleşiminde 127 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne kadar olan işlerin görüşmelerinin tamamlanmasına kadar,

Çalışmalarını sürdürmesi;

369 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülmesi ve bölümlerinin ekteki cetveldeki şekliyle olması,

Önerilmiştir.

 

369 Sıra Sayılı Antalya Diplomasi Forumu Vakfı

Kanunu Teklifi (2/4708)

Bölümler

Bölüm Maddeleri

Bölümdeki Madde Sayısı

1. Bölüm

1 ila 5’inci Maddeler

5

2. Bölüm

6 ila 10’uncu Maddeler, Geçici Madde 1 dâhil

6

Toplam Madde Sayısı

11

 

BAŞKAN – Evet, öneri üzerinde ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; AK PARTİ grup önerisi üzerinde söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Son dört günde Pençe-Kilit Operasyonu bölgesinde 8 Mehmetçik’imizi şehit vermiş bulunmaktayız. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, milletimize başsağlığı diliyorum. PKK-PYD ve bütün terör örgütlerini bir kez daha yandaşlarıyla beraber buradan lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, bildiğiniz gibi, geçtiğimiz günlerde Konya’mızda maalesef hayvanlara yönelik şiddetin acı bir tablosunu yaşadık. Konya Büyükşehir Belediyemize bağlı Hayvan Bakım Merkezi’nde maalesef çirkin görüntüler, başta Konyalılar olmak üzere bütün halkımızı derinden üzmüştür. Burada yaşananlar, gerçekten sadece o videoda görünen değil maalesef. Bu hayvan barınağının doğru dürüst denetlenmediği, yeterli ilginin gösterilmediği hayvanların hatta doğru dürüst beslenmedikleri ortaya çıkmıştır. Nasıl çıkmıştır? Başka video görüntüleri var ki yürek dayanması mümkün değil. Ölmüş hayvanları başka hayvanlar yiyor ve barınağın içinde yiyor. Bu barınak güya Türkiye’mizin en önemli, en güzel, en mükemmel hayvan barınağı. Şimdi, düşününüz ki Türkiye'nin en muhteşem hayvan barınağında ölmüş hayvanları diğer hayvanlar yiyorsa, insanlıktan çıkmış birkaç adam hayvanları acımasızca öldürüyorsa, yine, o belediyenin hayvan taşıma aracında paketlerin içinde, poşetlerin içinde canlı canlı kedilerimiz, hayvanlarımız varsa, hayvanseverlerin müdahalesiyle kurtarılıyorsa elimizi vicdanımıza koyup düşünmemiz lazım hepimizin. Bu mesele parti marti meselesi değil.

Sonunda, bizim Tarım Bakanlığımız oraya güya görevli gönderiyor, veterinerler gönderiyor. İlginçtir, veterinerler açıklama yapıyorlar, diyorlar ki: “Buradaki denetimlerimizde biz hukuksuz bir şey göremedik.” Bizim veteriner hukukçu olmuş! Kardeşim, bu hayvanların sağlığını, bu hayvanların beslenmesini, bu hayvanların barınma alanlarını yani buradaki şeyleri görmüyor, böyle açıklama yapıyor. Tarım Bakanlığımız da benzer şekilde aklama yapan bir açıklama yapıyor, diyor ki: “Her şey mükemmel.” Ya, kardeşim, her şey mükemmelse neden ölmüş hayvanları diğer hayvanlar yiyor? Açlıktan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Eğer her şey mükemmelse kediler poşetlerin içinde niye taşınıyor? Yani sormak lazım ama sorduğumuz zaman deniliyor ki “Siz siyaset yapıyorsunuz.” Hayır.

İşin daha acısı, Konya Büyükşehir Belediyesinin Sayın Başkanı açıklama yapıyor hiçbir şey olmamış gibi “Gerekli şeyler yapılacak.” diye. Zaten yapılacak tabii, kanun var ortada. Yahu bir özür dile, Konya’nın adına “Hoşgörü şehri Konya’mızdaki bu görüntülerden dolayı ben Büyükşehir Belediye Başkanı olarak mahcubiyet duydum. Konyalılar başta olmak üzere bütün milletimizden özür dileriz.” demek size çok mu zor geliyor? Ama diyemezsiniz çünkü siz hiçbir zaman kusuru, eksiği kendinizde görmezsiniz, her zaman yaptığınız gibi başkalarının üstüne atarsınız. Ben o görüntülerden dolayı bir Konyalı olarak bütün milletimizden özür diliyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Meral Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulda çok sık konuştuğumuz bir konu var: Hapishanelerde yaşanan hak ihlalleri. Size birkaç örnek vereceğim ve özellikle iktidar grubu içindeki vicdanlı vekillere seslenmek istiyorum yani herkes insan, şüphesiz ilgi duyar.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Senden vicdan dersi mi alacağız be! Saygısız!

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Size değil Oya Hanım, vicdanı olanlara sesleniyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Ama özel olarak insan haklarıyla ilgilenen, bu ihlallere karşı en azından kendilerinin de çaba göstermesi için dikkatlerine sunmak istiyorum.

Garibe Gezer; geçen yıl burada bütçe görüşmelerinde Adalet Bakanlığı görüşülürken bize bir haber geldi “Kandıra Cezaevinde bir kadın mahpus intihar etti.” diye, cenazesi çıkarıldı, sonra bir soruşturma başlatıldı. Garibe Gezer’in beyanları kamuoyuna yansıdı; işkence gördüğünü ve birçok istismar, tecavüz, tacize maruz kaldığını anlattığı yönünde beyanları çıktı. Geçenlerde 22 Kasımda -biz 9 Aralıkta ifade etmiştik- takipsizlik kararı verildi; savcılık dedi ki: “Garibe Gezer’in ölümüne dair soruşturmada ben kovuşturmaya yer olmadığına karar verdim.” Aynı dönemde kamuoyuna görüntüler yansıdı; bu görüntülerde Garibe Gezer’in infaz koruma memurları tarafından yerlerde sırtüstü sürüklendiğini, süngerli odaya götürüldüğü ve copların içeri devredildiği görüldü; takdiri size bırakıyorum. Böyle bir dosyada takipsizlik kararı verilebilir mi? Lütfen “Garibe Gezer video” diye girin, hepiniz o videoları göreceksiniz sosyal medyada.

Diğer bir hasta mahpus var: Özge Özbek; Hacettepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Bölümünden mezun; Diyarbakır Valiliğinde memur idi, sosyal hizmetler uzmanı. Üniversite öğrencisi olduğu yıllarda hakkında bir dava açılmıştı; sonra altı yıl üç ay ceza aldı. Buraya kadar bir anormallik yok görünüyor ama Özge açık beyin ameliyatı geçirmişti dışarıdayken, tümör vardı beyninde, genç bir kadın. Gebze Kadın Cezaevinde kalıyor ve şu anda her an ölümle yüz yüze çünkü tedavisi yapılamıyor. Cezaevinde kaldığı her gün tümörlerin arttığına dair doktor raporları var; şu anda yüzde 70 işitme kaybı var Özge’de. Genç bir kadın ve tedavisinin devlet hastanelerinde yapılması mümkün değil, doktorlar öyle diyor, özel ya da üniversite hastanelerinde yapılması gerekiyor; gencecik bir kadın ölümle yüz yüze. Öğrencilikte katıldığı demokratik bir protestodan dolayı altı yıl üç ay ceza almış.

Gıyasettin Sevmiş; bu vatandaş da Van Yüksek Güvenlikli Cezaevinde ve birçok hastalığı var, saymayacağım, Wilson hastalığı diye toparlayayım ama karaciğer sirozu da var, beyin, birçok şeyi var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Tedavisi yapılamadığı için günden güne durumu ağırlaşıyor ve hastalığının tedavisi için Metalcaptase isimli bir ilaca ihtiyacı var ve bunu cezaevi koşullarında bulamıyor, kendisine temin edilemiyor. Şu anda da tek kişilik hücrede tutuluyor. Ailesi her yere başvuruyor; Van Bölge Hastanesine götürüldü en son, orada “Başka bir yere götürülemez.” dendi. Başka bir cezaevine sevk edilmesi ve tedavi edilmesi lazım. Devlet Hastanesinin “Cezaevinde kalamaz.” diye bir raporu da var.

Size sadece 3 örnek verdim, 3’ü de ölümle yüz yüze, ölümle; her an yaşamlarını yitirebilirler. Bu, büyük bir yaşam hakkı ihlali olur; bu, normal bir ölüm olmaz; bunu söylüyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Özgür Özel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisi neyi öncelediklerini, neyi çalışmak istediklerini tarif ediyor, biraz önce anlattılar, konuşuldu ama bu ülkenin çok yakıcı sorunları var, onlara kulak tıkanmış durumda. 3 Grup Başkan Vekili olarak partimiz adına verdiğimiz birkaç kanun teklifini burada bütün partilerin dikkatlerine bir kez daha sunmak isteriz.

Bir tanesi, gelir vergisine yönelik; 2018’e kadar Bakanlar Kurulu, 2018’den beri Cumhurbaşkanı yeniden değerleme oranında artış yapması gerekirken o yetkinin “Yüzde 50 az kullanılabilir.” kısmındaki yetkilerini kullandıkları için ücretliler çok hızlı şekilde yüksek dilime geçiyorlar. Yeniden değerleme uygulansa 81 bin lira olacakken 32 bin lirada kalmış. Asgari ücretlinin bile beş ay sonra vergi dilimine girdiği bir süreç yaşandı. Biz bu ilk dilimin 80 bin, ikinci dilimin 200 bin lira olarak güncellenmesini ve brüt 11 bin lira maaş alan bir çalışanın boşu boşuna 16 bin lira fazla vergi vermemesini öneriyoruz. Önerimiz burada.

Diğer taraftan, özel sektör, özellikle çağrı merkezi çalışanlarının promosyonlarına el konuluyor. Meclis, çalışanının promosyonuna el koymazken özel sektörde bunu yapanlar varsa bir yasal düzenleme öneriyoruz promosyon banka tarafından ücretlinin kendisine ödensin diye.

Diğer taraftan, toplu konut önerisi… Gazeteciler ilk sorduğunda “5 milyon kişi başvurur.” demiştim, burada da söylemiştim; insanların başka bir umudu kalmadı. Aslında, bunlar sosyal konut ama buna başta peşinat almak, sonra “Hem kira hem bunu öde…” Bakan diyor ki: “Bir yerlerden bulsunlar.” Biz diyoruz ki: “Eve geçtikten üç ay sonra, taşınma masrafları da bittikten, kiradan kurtulduktan sonra ödemeler başlasın, sabit ödeme olsun, peşinat olmasın, müteahhide de kişiye de devlet güvencesi olsun.” Kanun teklifimiz burada.

Diğer yandan, bu Meclisin bir Kamu Başdenetçisi var. Başdenetçi, kamu denetçileri raporunu çıkarmış, kanunda yazan zamanda da yollamış. İlgili komisyon yani Dilekçe ve İnsan Hakları Komisyonları üyelerinden oluşan karma komisyon nisan ayında bize yollamış. Kanunun ilgili maddesi diyor ki: “Türkiye Büyük Millet Meclisi Kamu Başdenetçi raporunu ivedilikle görüşür.” Üstünden yedi ay geçmiş, görüşülmedi. Hatırlayın, üç yıllık rapor birikmişti -söyleye söyleye dilimizde tüy bitti- bir günde üç yıllık raporu geçirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Sayın Başkanım, müsaadenizle toparlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖZGÜR ÖZEL (Devamla) – Tutanak altında söz verdiniz, dediniz ki: “Bundan sonraki seneler yıl içinde görüşeceğiz.” Bakın, bütçe geldi, yıl bitiyor, hâlen daha bu kadar kritik ve bu Meclisin içinden seçilen Kamu Başdenetçiliğinin raporunu görüşmüyorsunuz; bu raporda dilleri döndüğünce, sistem elverdiğince -yeterince bağımsız olmadıkları için ama- tespitler var, bu tespitlerin bir an önce burada görüşülmesi lazım.

Bu da biraz önce bahsettiğim Aladağ Raporu. Kız çocuklarımız cayır cayır yandı orada, bir tarikat yurdunda. Bu Meclisin oluşturduğu bu rapor bu Meclis tarafından görüşülemedi; bu konuda da gruplar bir irade koyarlarsa hiç olmazsa bu Aladağ Raporu görüşülür, bir daha böyle kötü olaylar ülkede başımıza gelmez diye bir kez daha hatırlatıyoruz. Sizin gündeminizi değil, milletin gündemini hatırlatmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmiştir.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/1915) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/194)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınması önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/1915) esas numaralı 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu’nda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’min İç Tüzük’ün 37’nci maddesi uyarınca doğrudan Genel Kurul gündemine alınmasını arz ve talep ederim. 09/3/2020

Saygılarımla.

 

                                                                                   Ömer Fethi Gürer

                                                                                            Niğde

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi olarak Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer konuşacaktır.

Buyurun Sayın Gürer.

Süreniz beş dakikadır. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifimiz emeklilerimizin bayram ikramiyeleriyle ilgili. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu'nun önerisi doğrultusunda, iktidar tarafından Kurban ve Ramazan Bayramlarında bayram ikramiyesi verilmeye başlandı. 2018 yılında başlayan bayram ikramiyesi uygulaması 1.000 lira civarındayken şimdi 1.100 liraya getirildi.

Ekonomik krizin varlığı ve yaşanan olumsuzluklar da dikkate alındığında emekliler için bunu kökten çözecek önerimiz var. “Bayram ikramiyeleri asgari ücrete eşitlensin.” diyoruz ve bundan sonra asgari ücret neyse Kurban ve Ramazan Bayramlarında emeklilerimize bu ikramiye verilsin istiyoruz çünkü emeklilerimiz ekonomik krizden en çok etkilenen kesim. Esasında en düşük emekli aylığının asgari ücret olması gerekiyor çünkü 2008 yılında Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde aylık bağlama oranı katsayısı yüzde 70’ten yüzde 35’e indirilmeseydi, bugün en düşük emekli aylığı asgari ücret olacaktı. Onun için de daha önce kanun teklifi vermiştik, bununla ilgili de tekrar hatırlatma yapalım ki bu ülkede en düşük emekli maaşı asgari ücret olmalı.

Ayrıca, 2000 yılından önceki gibi intibak düzenlemesiyle emeklilerin maaşları iyileştirilmeli. Emekliler için ek ödeme yüzde 4’ten yüzde 10’a taşınmalı ve emeklilerin ekonomik anlamda yaşadıkları sıkıntıların, sorunların kısmi olarak bertaraf edilmesi gerçekleştirilmeli.

Ayrıca, biliyorsunuz, emeklilerin çoğu yaşlı; bir ayakları hastanede, bir ayakları eczanede. Bunlardan ilaç katkı payı alınması da kaldırılmalı. Aileleriyle birlikte emeklilerin ilaç katkı payının kaldırılması da zaruri bir ihtiyaç durumunda; bunu da siyasi iktidarın dikkatine bir kez daha sunuyoruz.

Ayrıca, emeklilerin sendikalaşma talepleri var. Herkesin örgütlü olmasının bir hak olduğu anayasal hakkın emeklilere de tanınması lazım ve emeklilerimizin sendikalarında kendi hakları için mücadelelerini gerçekleştirmeleri gerekiyor.

Emeklilerimiz için gerek ben gerek Cumhuriyet Halk Partili milletvekili arkadaşlarımız onların durumunu iyileştirecek kanun tekliflerini farklı dönemlerde Meclise sunduk. Örneğin, bir emekli eğer ekonomik krizin etkisiyle geçim sıkıntısı yaşıyorsa, kira ödemesinde sorunlarla karşılaşıyorsa bu emekliler için kira yardımı, yakacak yardımı yapılmalı. Her gün gelen zamlar emeklinin yaşamını gerçekten zorlaştırdı. Emekli, bugün oduna, kömüre para verdiğinde maaşını diğer yerlerde harcayabilecek olanaklara sahip değil. Giyim, gıda, sağlıklı yaşamın gerekliliği olan ihtiyaçlarını bir emeklinin karşılayabilmesi için en azından açlık sınırının üzerinde bir ücret alması lazım. Bugün emeklilerin aldığı ücretlerle geçinebilmeleri bir mucize. Esasında, bu ülkede emeklinin birini Maliye Bakanı yapmalı ki ülkede bu emekli maaşıyla nasıl geçiniyorsa bu ülkenin sorunlarına da bu bağlamda çözüm üreten olmalı çünkü emekliye reva görülen bu durum gerçekten acı bir tabloyu da beraberinde yansıtıyor çünkü gençliğinin en güzel yıllarını kurumlarında çalışarak geçirmiş, emekli olmuş, ailesiyle iyi bir hayat yaşamayı hak etmiş insanları bizim bu duruma düşürmemizin büyük bir haksızlık olduğunu düşünüyorum. Bu ülkede 14 milyon emekli var, emekliler de kendi haklarına sahip çıkmalı ve kendilerini savunanların yanında yer almalı.

Bu bağlamda, Türkiye’de siyasi iktidarı belirleyecek güce sahip emeklilere sesleniyorum: Biz, sizler için en düşük maaşın asgari ücret olmasını, ayrıca da Ramazan ve Kurban Bayramlarında asgari ücret tutarında Kurban Bayramı ve Ramazan Bayramı ikramiyesi verilmesini bir kez daha Meclis gündemine getirdik. Biraz sonra oylanacak Meclisteki bu teklifimiz doğrultusunda kimin nasıl oy verdiğine de bakın, ona göre durumu değerlendirin diyoruz. Her gün akaryakıtına, elektriğine, doğal gazına, suyuna, ekmeğine, yediğine, içtiğine zam gelen emeklinin maaşlarında esasen seyyanen artış da sağlanmalı, TÜİK gibi emeklinin maaşlarının belirleneceği süreçte belirlediği torbadakilerle emeklinin az ücret almasının yolunu açan kurumların da hakkaniyetle bu süreci doğru yönetmelerini talep ediyor, yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Yoklama talebi…

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunacağım ama öncesinde bir yoklama talebi var, onu yerine getireceğim.

Sayın Özel, Sayın Tüzün, Sayın Sümer, Sayın Gökçel, Sayın Şevkin, Sayın Gaytancıoğlu, Sayın Bülbül, Sayın Emecan, Sayın Kaplan, Sayın Antmen, Sayın Şahin, Sayın Köksal, Sayın Köse, Sayın Kılınç, Sayın Özkan, Sayın Sarıbal, Sayın Ünver, Sayın Zeybek, Sayın Şaroğlu, Sayın Gürer.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklamaya başlandı)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, pusula veren arkadaşlar sisteme girmesinler, sisteme giren arkadaşlar pusula vermesinler ve pusula veren arkadaşlar da lütfen Genel Kuruldan ayrılmasınlar.

(Elektronik cihazla yoklamaya devam edildi)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.25

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.41

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer'in İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre vermiş olduğu doğrudan gündeme alınması önergesinin oylamasından önce, istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI (Devam)

B) Önergeler (Devam)

1.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, (2/1915) esas numaralı 5510 Sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/194) (Devam)

BAŞKAN – Doğrudan gündeme alınması önergesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve Adalet Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam edeceğiz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

24 Kasım 2022 tarihli 25’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin maddelerine geçilmesi kabul edilmişti.

Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 6’ncı maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde ilk söz, İYİ Parti Grubu adına Sayın Hasan Subaşı’nın.

Sayın Subaşı, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA HASAN SUBAŞI (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. 365 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin birinci bölümü hakkında konuşmak için partim adına söz aldım.

Teklifin gerekçesine bakıldığında tütün, tütün mamulleri ve alkollü içkilerin yoğun bir şekilde kaçakçılığa ve kayıt dışı üretime konu edildiğinden, vergi kaybına neden olduğundan, kalitesiz ürünlerin toplum sağlığını tehdit etiğinden söz edilmektedir. Yine, gerekçede, mali ve teknik mevzuata uygun, şeffaf ve eşitlikçi bir piyasa tesisinin hedeflendiği belirtilmiştir. İktidar sözcüsü de teklifin sunumunda benzer ifadeleri tekrar ederek kaçakçılık ve kayıt dışılık nedeniyle devletin 30 milyar TL civarında vergi kaybı olduğundan söz etmiştir. Oysa on yıl önce 24 milyar TL olan tütün ve alkol piyasasından elde edilen vergiler 24 milyar TL’den son yıllarda 100 milyar Türk lirasına ulaşmıştır.

Ülkemizde tütün kullanımının yoğunluğu ve büyük bir pazar oluşturması, buna karşılık kaliteli ve marka değeri yüksek yerli tütün üretimimiz eskiden beri uluslararası piyasaların dikkatini çekmiştir. Osmanlı’nın borçlarını ödemekte zorlandığı Düyun-ı Umumiye döneminde kurulan “Reji” isimli yabancı şirket tütün alımı, satımı ve düzenlemesini 1930 yılına kadar kırk yılı aşkın süre üstlenmiş ve yönetmiştir. Cumhuriyet Dönemi’nin ilk yıllarında, 1930 yılında 1701 sayılı Tütün İnhisarı Kanunu, 30 Mayıs 1969’da 1177 sayılı Kanun çıkarılmış; tütün üretimi, devlet alımları ve desteğiyle yaygın hâle getirilmiş, üretim ve ihracat artmıştır. Yine, Türkiye’nin borçlu döneminde, 2002 yılında IMF önerisiyle 4733 sayılı Kanun çıkarılmış, destekleme alımları kaldırılarak sözleşmeli üretim uygulamasına geçilmiştir.

Osmanlı Dönemi’nden itibaren yüz elli yıla yakın dönem içinde piyasanın düzenlenmesine dönük tüm bu kanunlarda tütünün önemi ve stratejik ürün olması nedeniyle piyasanın düzenlenmesi amacıyla yasa dışı alım satımlarda para cezaları ve ürüne el koyma gibi uygulamalarla piyasa denetimi sağlanmıştır. “Yasakları kaldıracağız.” iddiasıyla iktidara gelen, yerli ve millî olduğunu her fırsatta tekrarlayan AK PARTİ iktidarı nihayet, bu konuyu düzenlemek adına, 2017 yılında konuya el atmıştır. Hukuksuz, ilkesiz ve orantısız cezalarla konunun çözüme kavuşacağını zannederek belgesiz tütün alımı, satımı “kaçakçılık” suçu kapsamına alınmıştır. “Kaçakçılık” suçunun kanunda karşılığı bir yıldan üç yıla hapis olmasına rağmen tütün üreticisi için “kaçakçılık” suçunun cezası ise üç yıldan altı yıla hapis olarak takdir edilmiştir. Züccaciye dükkânına fil girmiş gibi; kanun, hukuk, üretici ve yurttaşın hakları, hepsini kırıp dökerek “Ben yaptım, oldu.” diyorsunuz ama olmuyor. Oysa 21 Mart 2007 tarihli 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda “suç” tanımı açıkça yapılmıştır; esas olarak “Bir eşyanın, gümrük işlemlerine tabi tutulmaksızın ülkeye sokulması.” olarak tanımlanır ve “kaçakçılık” devletler için önemli bir suç kavramıdır. Kendi tarlasında kendi ürettiği ürünün satışına yasak konmuş olsa bile üreticinin bu eylemini “kaçakçılık” suçu saymak üreticiye olduğu kadar yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisine de haksızlıktır. İktidar olmanız size kanunları dilediğiniz şekle sokma yetkisi vermez; istemediğiniz fiillere dilediğiniz gibi suç uyduramazsınız.

Sonuç olarak, tepkiler üzerine ceza uygulamasını 1 Ocak 2027’ye kadar ertelediniz. Bu defa görüşmekte olduğumuz 365 sıra sayılı Yasa Teklifi’yle ceza alt ve üst sınırları iki ila beş yıl olarak belirlenmişse de konuya hiçbir çözüm getirilmiş olmuyor. Yine, uydurma bir suç ve ceza yerli yerinde duruyor. Bu kanun teklifi yasalaşırsa yabancı şirketlere bu piyasa terk edilmiş olacak, yerli üretim ve ihracatı sekteye uğratacak, gittikçe sayısı azalan tütün üreticisi dikim yapmaktan vazgeçecektir. Gerekçede yazan, şeffaf ve eşitlikçi bir piyasa tesisinden amaç bu mudur? 2018 yılında yabancı tütün ithalatında fonu sıfırladınız, yabancı sigaraya teşvik verdiniz, bu mudur eşitlikçi piyasa tesisinden amacınız? “Tütün halk sağlığı için zararlıdır, gerekli önlemleri almalıyız, gençleri korumalıyız.” derken neden yabancı tütünün ithalinde fonları sıfırlayıp ithalatı kolaylaştırıyorsunuz? Adıyaman, Muş, Malatya, Batman, Siirt, Bitlis, Samsun, Hatay gibi daha birçok il ve ilçemizde dünya piyasalarında marka değeri olan kaliteli tütün yetiştirilmekteydi. Geçtiğimiz yıllarda 400 bine yakın üreticimiz son yıllarda 50 binler seviyesine düşmüştür; yüzde 40’ın üzerinde yerli tütün kullanım oranı yüzde 12 seviyesine gerilemiş, yine 350-400 bin ton civarındaki yerli tütün üretimimiz son yıllarda 70 bin ton seviyesine düşmüştür. Geçmişte Düyun-ı Umumiye, IMF gibi kurumların baskısıyla yüksek para cezaları uygulanırken bugün yerli ve millî olduğunu iddia eden AK PARTİ iktidarının politikalarıyla yüksek para cezaları, ürüne el koyma ve ağır hapis cezaları getirilmek suretiyle uluslararası yabancı firmaların isteği yerine getirilmiş, yerli üretim ortadan kalkmış olacaktır. Gençleri tütün ve alkolden koruyabilmek adına piyasanın denetlenip düzenlenmesi, belirli oranda vergilerin uygulanması yanlış değildir ancak orantısız cezalar -kanun tekniğinden ve hukuk mantığından uzaklaşarak- her alanda tahribata neden olmaktadır, kurumların tahribatına, insanımızın da mağduriyetine neden olmaktadır. Yüksek vergiler, hayat pahalılığı, yoksulluk nedeniyle alkol ve tütün kullananların önemli bir bölümü merdiven altı ucuz içkiye yönelmiştir, ölüm vakaları artmıştır, tek başına içim özelliğine sahip sarmalık yerli tütün kullanımı da doğal olarak artmıştır. Ege’de bir tütün üreticisi yurttaşın tütün kullanan komşusuna peyderpey ucuz sarmalık tütün vermesi, büyük mağduriyetlere ve hapis cezası almasına neden olabilir. Bunu üreten insanlar vergi ödememek, kayıt dışı kalmak iddiasında değildir. Devletin görevi, hayatın olağan akışında engellenemeyecek olan faaliyetlere büyük cezalar vererek yurttaşının mağduriyetine neden olmak değil, onları kayıt altına almak…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HASAN SUBAŞI (Devamla) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN SUBAŞI (Devamla) – …ticaretine imkân sağlayabilmek, kooperatifçiliği teşvik ederek kurulmasına yardımcı olmaktır. Anayasa’da tarif edildiği gibi, devlet, yurttaşın huzur ve refahını sağlamakla görevlidir. Yurttaşımızı ağır cezalarla terbiye etmek, yola getirmek, onları potansiyel suçlu görmek yaklaşımınız yüzünden en çok yatırım alanınız olan cezaevleri de korkarım yeterli olmayacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Sayın Halil Öztürk. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA HALİL ÖZTÜRK (Kırıkkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyenleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, yasa dışı ticaret, kamu için gelir kaybı olmak dışında hem haksız rekabete yol açmakta hem de kamu sağlığı için de önemli tehlikeler arz etmektedir. Ayrıca, yasa dışı ticaretten elde edilen kirli para yeraltı ekonomisini de büyütmektedir. Tüm bu sebepler yüzünden her ülkede yasa dışı ticaret faaliyetleri yasaklanmıştır. Tarihsel şartlar ve Türkiye'nin coğrafi konumu nedeniyle sınır ötesi ticaret ve kaçakçılık Türkiye'de her zaman önemli gündem başlıklarından biri olagelmiştir.

Saygıdeğer milletvekilleri, Ticaret Bakanlığı verilerine göre bu yılın ocak-ekim döneminde 2 milyon 387 bin 303 paket sigara, 7.515 paket puro, 42 bin paket kaçak tütün yakalanmıştır. Yaklaşık 65 milyon TL'lik maddi bir rakam söz konusudur. Sigara kâğıdı ve filtresini de bu hesaba kattığımızda 100 milyon TL'lik bir kaçaktan bahsedilmektedir. Tütün ve tütün mamulleri kaçakçılığı konusunda Emniyet Genel Müdürlüğünün 2021 yılı istatistikleri incelendiğinde, 2020 yılına göre olay sayısında yüzde 28’lik, şüpheli sayısında da yüzde 30’luk bir artış meydana gelmiştir. Yine son yıllarda başarılı ve gayretli çalışmalara imza atan Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Başkanlığının verilerine göre bu yılın ocak-eylül döneminde 6.115 operasyon yapılmış; 4,7 milyon paket kaçak sigara; 1,3 milyar adet boş ve 425 milyon adet doldurulmuş makaron, 273 ton tütün mamulü ile 329 bin adet puro ele geçirilmiştir. 323 adet yasa dışı doldurulmuş makaron imalathanesi deşifre edilerek yapılan başarılı operasyonlar sayesinde 625 milyon lira vergi kaybının önüne geçilmiştir. Bu vesileyle, KOM Başkanımızı ve ekibini kutluyor, başarılı ve gayretli çalışmalarının da devamını diliyorum. Bu bakımdan kaçakçılığın ülkemize verdiği çok boyutlu zararlara engel olabilmek adına yapacağımız mevzuat düzenlemelerini de oldukça önemli bulduğumuzu ifade etmek isterim.

Saygıdeğer milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz teklifle tütün, tütün mamullerine ürün izleme sistemi getirilmesi, yaprak sigara kâğıdı ve sigara filtresi üretmek isteyenler için yıllık 2 milyar adet üretim kapasitesine sahip tesis kurma zorunluluğu getirilmesi, bir yıl boyunca kesintisiz sinyal alınamayan cep telefonlarının IMEI’lerinin pasife alınması gibi kaçakçılık ve mevzuat dışı uygulamalar hakkında önemli düzenlemeler bulunmaktadır.

Kaçakçılık tedbirleriyle ilgili konuşmuşken Milliyetçi Hareket Partisi olarak da şu önerilerimizi dikkatlerinize arz etmek isterim: Kaçakçılık suçlarının tamamında hapis cezası alt sınırının bir yılın üzerine çıkarılması -ki bu, hapis cezasının adli para cezasına veya diğer yaptırım çeşitlerine dönüştürülmesini önlemeye katkı sunabilecektir- yine, adli para cezasının alt sınırının daha caydırıcı seviyelerde belirlenmesi ve üst sınırının artırılması, ödül miktarlarının artırılması, ihbarcılara yasal güvenlik sunulması, ikramiye sisteminin etkin bir şekilde kullanılması, bulunan kaçak ürünün miktarına ve değerine göre cezaların farklılaştırılması gibi önlemler de kaçakçılıkla mücadelede etkinlik sağlayabilecek önlemler arasında sayılmaktadır.

Saygıdeğer milletvekilleri, malumlarınız olduğu üzere, hepimiz burada bir yandan yasama faaliyetlerimize devam ederken diğer yandan da seçim bölgelerimizin ihtiyaçlarını, yatırımlarını ve taleplerini takip etmekteyiz. Bu anlamda geçmişten bu yana devam edegelen Kırıkkale sevdamızla gerek yeni yatırım gerekse de tevsi yatırımlar konusunda çalışmalarımız hız kesmeden devam etmektedir çünkü bugün, Kırıkkale, eskiye oranla sahip olduğu sanayi birikimi, coğrafi konumu, büyüyen ekonomisi, lojistik merkezi olma potansiyeli, sektörel ve bölgesel teşvikleriyle yatırımcılar için bir cazibe merkezi konumundadır. Çünkü bugün, rekabet gücünü belirleyen önemli unsurlardan biri lojistiktir ve ulaşımdır. Kırıkkale, ulaşım açısından tam bir kavşak konumunda 43 ili kesen bir noktadadır. Bu bakımdan Devlet Demiryolları Genel Müdürlüğünün yürüttüğü çalışmalarda 25 lojistik merkez kurma konusunda Kırıkkale’mizi mutlaka kapsam içine alması gerektiğine inanıyoruz. En azından Kırıkkale'mizin 2019 yılından bu yana değerlendirmeyi beklediği sektör tabanlı lojistik merkezi müracaatı da nihayete erdirilmelidir.

Diğer taraftan, Kırıkkale'de faaliyetlerini sürdüren ve kuruluş mevzuatında değişiklik yaptığımız Makine ve Kimya kurumunda da çalışanlarımızın yüzü gülerken kurumun teknolojik altyapısı ve modernizasyonu tüm hızıyla devam etmektedir.

Yeri gelmişken Makine ve Kimya kurumunda çalışanların taleplerinin birkaç tanesini de ifade etmek isterim: Taşeron çalışanlarımızın kurum bünyesinde çalışması için bir çalışma yapılması, askerî fabrikalarda olduğu gibi “işe devamlılık primi” adı altında ek ödenek sağlanması, eğitim durumlarına göre sicil değerlendirmesi yapılması gibi taleplerin de dikkate alınması gerektiğini dile getirmek isterim. Kırıkkaleliler olarak Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunda işe alımlarda Kırıkkale’de ikamet edenlere öncelik tanınması da yine bizim taleplerimiz arasında varlığını sürdürmektedir. Buradan, güzide kuruluşumuz Makine ve Kimyanın, bazı yan, ara mamullerini Kırıkkale sanayisinde ürettirmesi kentimizin ekonomisine önemli katkılar sunacaktır diye düşünmekteyiz. Tam bu noktada, gerek Makine ve Kimya Endüstrisinin yeni yatırımları gerekse ROKETSAN’ın yaklaşık 10 milyar TL’lik yeni fabrika yatırımı projeleri Kırıkkale ticaretine can suyu olacağı gibi millî savunma sanayimize de önemli bir katkı sunacaktır diyor ve bunu da önemli bulduğumuzu da buradan ifade etmek istiyorum.

Ancak Kırıkkale’mizin bu güzide yatırımlarla sınırlı kalmaması gerektiğine de inanmaktayız çünkü bozkırın incisi olma hedefine ancak bu kamu ve özel yatırımlarla kavuşacaktır. Bu bakımdan, savunma sanayisi ve AR-GE faaliyetleri projelerinde Kırıkkale’nin önceliklendirilmesini, Makine ve Kimya Endüstrisi kurumunun yeni modernizasyon ve yatırımlarının desteklenmesini, ROKETSAN, ASELSAN, HAVELSAN ve diğer savunma kurumlarımızın da Kırıkkale’ye yeni yatırım yapmalarının sağlanmasını Kırıkkalelilerin hassaten beklemekte olduğunu özellikle de ifade etmek istiyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, 2023 yılı içinde bitkisel ve hayvansal üreticilerimizin yeni desteklerle desteklenmesi, tüm çiftçilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan mevcut borçlarının şartsız bir şekilde, faizsiz, masrafsız yapılandırılması veya ötelenmesiyle elektrik ve su borçlarının da affedilmesi büyük önem taşımaktadır. Diğer taraftan, yeni yıl öncesi esnaf ve sanatkârımızın başta prim ve vergi borçları yeniden ele alınarak uzun vade ve düşük faizle yapılandırılmalı, kullandıkları elektrik, doğal gaz, su gibi maliyetleri sübvanse edilerek bu kesime de bir nebze olsun soluk olabilmeliyiz diye düşünüyorum.

Milliyetçi Hareket Partisi olarak görüşmekte olduğumuz kanun teklifini desteklediğimizi, yapıcı ve destekleyici katkılarımızı Genel Kurul aşamasında, bu aşamada sunacağımızı belirtiyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Sayın Mahmut Celadet Gaydalı.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, partim ve grubum adına görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, bugün Tütün Yasa Teklifi’ni görüşüyoruz. Tütünüyle tanınan bir il olan Bitlis’in milletvekili olarak yerli tütün üretiminin ve tütün üreticisinin içinde bulunduğu durumu görmek gerçekten beni en fazla üzen konulardan biridir. Türkiye'de ilk ve tek özel sigara fabrikası Bitlis'te kuruldu; hatta Turgut Özal “Bitlis tütünüyle yapacağımız bu sigaraya hiçbir yabancı sigara rakip olamaz.” demişti fakat yönetim kurulu zaafından faydalanan Rothmans, British American Tobacco Company ortağı olan firma allem etti, kallem etti fabrikayı kapattırdı. Kâr marjı bu kadar yüksek bir malın fabrikasının zarar gerekçesiyle kapatılması akıl almıyor. Bu uzun bir mesele, burada bunu anlatmaya da vaktim yok.

Hepinizin hatırlayacağı üzere, TEKEL fabrikaları özelleştirilerek insanların bir gecede işsiz ve aşsız kalmasına sebep olundu. Maalesef AKP iktidarının çok uluslu şirketlerin çıkarlarını koruyan politikaları, tütünü hem ilimin hem de bu memleketin bağrından sökmüş, tütün üretimiyle uğraşan emekçinin de yaşadığı yerlerden göç etmesine sebep olmuştur. TEKEL fabrikası özelleştirilirken tütün üreticisine de alternatif ürün önerileceği ve alım garantisinin devlet tarafından verileceği sözü verilmişti. Gerçek anlamda bir tarım politikası olmadığından bu sözler de unutuldu. Bakıldığı zaman, AKP'nin iktidara geldiği yıllarda yıllık 350-400 bin ton tütün üretimi gerçekleşirken 2019’a doğru bu üretim 50 bin tona kadar düşmüştür. 2006 yılında 252 bin üreticisi olan tütünün 2019’da üretici sayısı 50 bine kadar gerilemiştir. Sadece Bitlis'te 26 bin aile tütün üretimi gerçekleştiriyordu, Bitlis TEKEL Fabrikasında 600 kişi istihdam ediliyordu. 1925’te başlayan Bitlis'in tütün üretimi, AKP'nin ilk on yılında yerle bir edildi. Tabii, Bitlis özelinde anlattığım husus, Türkiye genelinin makûs talihi hâline geldi.

Değerli milletvekilleri, 28/10/2020 tarihinde yayımlanan 7255 sayılı Kanun ile 4733 sayılı Kanun'un 6’ncı maddesine “Tütün mamulü üreticilerinin, bir takvim yılı içinde yurt içi piyasaya arz amacıyla ürettikleri ve ithal ettikleri; sigara, nargilelik tütün mamulü sarmalık kıyılmış tütün mamulü ve pipoluk tütün mamulü kategorilerinde kullandıkları toplam tütünün, kategori bazında en az yüzde otuzunun Türkiye’de üretilen tütün olması zorunludur. Cumhurbaşkanı, bu oranı yüzde kırkbeşe kadar artırmaya yetkilidir.” hükmü eklenmişti. Ne oldu bu maddeye? Yerli tütün yüzde 40’lardan yüzde 10’lara gerilemiş, kanunla bile şirketlere söz geçiremiyorsunuz. 2022 yılı için yüzde 17, 2023 yılında yüzde 21, 2024 yılı için yüzde 25 yerli tütün kullanması gereken şirketler ne kadarını kullanıyor ve ne kadar kullanacak? “Millî ve yerli” narası atan Hükûmet, Türkiye tütünü, geçmişte bütün dünyada ün yapmış bir üründü; British American Tobacco karteline teslim olundu. Togg araba yapıyorsunuz da yerli sigara mı yapamıyor, üretemiyorsunuz? Sigara üretmek araba üretmekten çok daha kolay bir iştir. Araba üretimi için, dizaynı için İtalyanların, motoru için Almanların, pili için Çinlilerin kapısını çalmaya gerek yok. Bunu yaparak hem döviz transferini önleyebilir, aynı zamanda ihracat yaparak da döviz girdilerini artırabilirdiniz. Öyle yüzde 50’sini dışardan getirmeye de gerek yok; tamamı yerli üretim olur ama işinize gelmiyor. Her vesileyle yakındığınız dış güçlerle ülke zararına ekonomik iş birliği yapıyorsunuz. Şimdi de vergi kaybını bahane ederek bu teklifi hazırlıyorsunuz. Bir yandan vergi kaybından bahsediyorsunuz, diğer yandan sürekli artan bir ÖTV söz konusu. Daha önce devlet tekelindeyken konulan yasaklar vergi kaybı olarak görülüyordu, şimdi ise sigara kartellerinin gelir kaybını önlemek için konulan yasaklar bunlar. İnsanlar ekonomik olarak geçinemiyor, hayat pahalılığı altında ezilmiş durumda; siz, hâlâ vergi kaybından bahsediyorsunuz. Sizin büyük büyük rakamlarla anlattığınız vergi kayıplarının binlerce katı Merkez Bankasında bir gecede yok edildi. Yandaş firmaların yüzlerce milyon hatta milyarlık vergi borçları siliniyor, affediliyor. Uyguladığınız vergi politikalarıyla insanları sigara almaktan değil, bandrollü sigara almaktan vazgeçiriyorsunuz. Sigaraya pahalıya ulaşan insan, gidiyor, tütün almayı tercih ediyor; bu durumun sebebi sizsiniz. Tütünü salt bir şekilde sağlık ya da vergi olarak ele almak kadar yanlış bir yaklaşım da olamaz.

Ekonomik açıdan da önemli bir tarım ürününden bahsediyoruz. 2020 yılında 51.845 ton tütün ihracatı yapılıyor fakat karşılığında 115 bin ton tütün ithalatı gerçekleştiriliyor; sattığınızın 2 katı tütün alıyorsunuz. 279 milyon dolar kazanıyorsunuz, 562 milyon dolar ödüyorsunuz. Bu nasıl bir ticaret anlayışıdır anlamak mümkün değil. Kendimizin üretebileceği tütünü niçin ithal ediyoruz? Tütün ihracatı yapabilecek bir ülkenin yerli tütün üretimi üzerinde uyguladığı despot politikalar maalesef tütün ihracatını da olumsuz etkilemiştir. 2018 yılında 1 milyar doların üzerinde ihracat yapıldı, 2019-2020 yıllarında 900 milyon dolar, 2021 yılında 783 milyon ve son olarak da 2022 yılının ilk dokuz ayında 588 milyon dolarlık ihracat yapıldı. Üretimde yaşanan düşüşün ihracattaki yansımaları görülüyor. Tabii, bu üretimdeki düşüş politik tercihinizin yansımasıdır.

Değerli milletvekilleri, bu işi bir mantığa oturtmak lazım. “Vergiler artsın; gençler, çocuklar ulaşmasın.” mantığı eksik bir mantıktır. Zaten tütün mamullerinin 18 yaş altı insanlara satışı yasak. Emin olun, bugün, gençler sigaraya ulaştığından daha kolay uyuşturucu maddelere ulaşıyor.

Yerli tütün üretimini desteklemek lazım. Bunun ticari bir faaliyet olduğu gerçeği düşünülerek ve bölgesel olarak dünyanın en kaliteli tütününü yetiştirebilecek bir konumdayken bunu yok saymak akıllıca değil, yerli üreticiyi toprağından, tarlasından, işinden koparmak mantıklı değil.

Özellikle, 3’üncü ve 5’inci maddelere de değinmek istiyorum. Bu maddeler aslında tütün sektörüne iktidarın vurduğu ve vurmak istediği darbenin bir yansımasıdır.

3’üncü maddeye göre, tütün mamulleri üretmek isteyenlerden sigara, makaron, yaprak sigara kâğıdı ve sigara filtresi için yıllık 2 milyar adet, diğer tütün mamulleri içinse en az 15 ton üretim yapabilecek tütün hazırlama bölümleri dâhil tam ve yeni teknoloji tesis kurmaları istenmektedir.

Yine, 5’inci maddeyle de tütün mamulleri ve alkollü içecek üreticilerinden 50 milyon TL’ye kadar teminat alınması öngörülmektedir. Bu da bize şunu gösteriyor ki ya AKP tütün üreticisini düşürdüğü durumun farkında değil ya da üretimi baltalamak amacıyla kanunları bir sopa olarak kullanıyor.

Artık Türkiye’de borçlanmadan hiçbir üretim faaliyetinde bulunamazsınız. Hele ki tütün gibi baskılanan bir ürünün üreticisinden böylesine bir teminat beklemek -deyim yerindeyse- bir aymazlıktır. Özellikle, tütün mamulleri üretmek isteyenlerden beklenen, yeni teknoloji tesisi duyarlılığı, açıkça “Üretme.” demenin bir şeklidir. İşsizlikle, yoksullukla, yolsuzlukla savaşacağınıza emekçiyle, üreticiyle savaşıyorsunuz. Küçük aile işletmesi olan tütün üreticileri kendilerine pazar da buluyorsa bunu niye kısıtlıyorsunuz? İşsizlik oranı bu kadar yüksek bir ülkede üreten, emek veren, para kazanan insanları durdurmak değil, teşvik etmeniz gerekir. Bu kanun teklifinin, tütün kartellerine teslimiyetten, onların taleplerini yerine getirmekten başka bir anlam taşımadığı açık ve ortadadır.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Sayın Tufan Köse. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA TUFAN KÖSE (Çorum) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kanun teklifine girmeden evvel birkaç şeyden bahsetmek istiyorum. Değerli arkadaşlar, öncelikle, Pençe-Kilit Operasyonu’nda şehit olan askerlerimize Allah’tan rahmet diliyorum.

Tahir Elçi’nin ölüm yıl dönümü, Diyarbakır Barosu Başkanımız, barış elçimiz. Süreci çok konuşuldu burada, yıllardır da konuşuluyor, Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri konuştu, Halkların Demokratik Partisi milletvekilleri konuştu, o konuya girmeyeceğim ama bir garabeti burada sizlerle paylaşmak istiyorum, Türkiye’de adaletin geldiği noktayı. Kasım ayında olan duruşma temmuz ayına erteleniyor, yaklaşık sekiz ay; gecikmiş adalet, asla adalet değildir. Buradan şunu da söylemeden geçemeyeceğim: Eğer sizin, Adalet ve Kalkınma Partisinin adalete bakışı bu kadar çarpık olursa, beş gün Yargıtay üyeliği yapan, bir tek dosyanın altında, bir tek kararın altında imzası olmayan bir vatandaşı, bir hâkimi siz Anayasa Mahkemesine, en yüksek mahkemeye yargıç yaparsanız Diyarbakır Baro Başkanımızın davasının hâkimi de duruşmayı sekiz ay gönül rahatlığıyla erteleyebilir. Adaletteki çarpıklığı en can alıcı şekilde gösteren bir durum, sekiz ay ertelenmiş.

Bir taraftan da tabii, 28 Şubatın aslında faili olmayan ama mahkûmu olan, yaşları 90 civarında 11 general var. Biri benim hemşehrim, Ahmet Çörekçi; çok saygıdeğer bir isim, onur duyuyorum onunla hemşehri olmaktan. Diğer isimleri saymayacağım, 11 kişi; 4 orgeneral var, korgeneraller var ve ortalama yaşları 80-85 civarında. 2012 yılında FETÖ’cü savcıların oluşturduğu dosyayla önce bir süre tutuklu kalan, devamında da hapis cezası alan 90 yaş civarındaki insanlar bunlar. O FETÖ’cü savcılardan birisi kaçtı gitti, birisi de şu anda mahkûm, cezaevinde yatıyor. Bu insanlar 90 yaş civarındalar, bunları elektronik kelepçe yoluyla yahut da evde hapis yoluyla cezaevlerinden çıkartmak mümkünken iktidarın intikamcı bakış açısı nedeniyle memleket için uzun yıllar hizmet eden, askerlik eden bu insanlar hâlen cezaevindeler.

Kanun dışındaki son sözüm can dostlarımızla ilgili. Konya’da yaşanan vahşeti ben de ağlayarak, gözlerim dolarak izledim maalesef yani kınamak filan yetmez, en ağır şekilde cezalandırılmaları gerekiyor onların. Can dostlarımız açlık, pislik ve hakikaten zulüm altındalar, devletin mutlaka bu olaya el atması lazım. 5 milyon ile 10 milyon arası olduğu da söylenen bir sokak köpeği mevcudu var ama bunların kısırlaştırılmaları, bunların rehabilite edilmeleri çok mümkün; zaten ömürleri üç-üç buçuk yıl civarında.

Mutlaka sizlere de geliyordur, bana da çok geliyor; her yıl 14.200 KPSS mağduru olduğunu söyleyen veteriner hekimimiz var, genç bunların tamamı, her yıl da 3 bin kişi bunlara ilave ediliyor. Bunlardan, hizmet alımı yoluyla olabilir, sözleşmeli kapsamında değerlendirilerek olabilir, kısırlaştırma işleminde ve bu can dostlarımızın rehabilite edilmeleri konusunda mutlaka yararlanılmalıdır. Onlar bizim hakikaten de söylediğimiz gibi sevgi yumaklarımız.

Değerli arkadaşlarım, Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi için grubum adına söz aldım. Adalet Komisyonunda da bu kanun teklifiyle ilgili bir kısım görüşmelerde bulunduk, orada da ben konuşma yapmıştım. Şimdi, yine, tam bir AKP klasiği, Adalet Komisyonuna gelen kanunların tamamı zaten torba kanun şeklinde geliyor. İnşallah, iktidarımızda bu torba kanunları da rehabilite etmek için ayrı bir komisyon kuracağız ve bunları da belli bir düzene koyacağız. Toplam 11 madde, 2 tanesi yürürlük ve yürütme maddesi; 1’i yürürlük tarihi, 1’i yürütme... Bunlardan 4 madde tütün ve alkol piyasasını düzenliyor; 2 madde Vergi Usul Kanunu’nda, 1 madde Özel Tüketim Vergisi Kanunu’nda, 1 madde Elektronik Haberleşme Kanunu’nda, 1 madde de Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’nda düzenleme yapıyor arkadaşlar. Tarımsal bir ürünün Kaçakçılıkla Mücadele Kanunu’yla ne alakası var da konuluyor, bunu da anlamak mümkün değil ama AK PARTİ iktidarının tarıma bakışı da böyle maalesef. Bu kanun teklifi geliyor mesela, Tarım Komisyonuna gelmiyor; örnek olsun. Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumunu kaldıran kanun gelmişti 2017’de, yine Tarım Bakanlığının herhangi bir fonksiyonu olmadı o kanunda da, yine Ticaret Bakanlığının gözetimi altında kanun değişti; çarpık bakışın bir yansıması. Yani köylünün 500 metrekarede, 1.000 metrekarede ektiği sarmalık tütünü sen Kaçakçılık Kanunu’na koyuyorsun, iki yıldan beş yıla kadar… Bir de Komisyondaki arkadaşlar diyorlardı ki: “Ya, iki yıla çektik ki cezayı denetimli serbestlikten yararlansın.” Kardeşim, iki yıla çektin ama adamın 300 kilo tütünü var, 50 kilo bir satıyor, 50 kilo bir satıyor, 100 kilo bir satıyor yani 4-5 seferde satsa neredeyse adam öldürmeye teşebbüsten, adam öldürmek suçundan ceza almış kadar ceza alacak yani. Bu şekilde kurtaramazsınız, bu çarpık vergilendirme anlayışını değiştirmeniz gerekiyor. O küçük çiftçinin Adıyaman’da, Malatya’da, Bitlis’te ektiği ve çoluğunu çocuğunu okuttuğu -sarmalık tütüne diyorum, bakın, başka bir şeye demiyorum- sarmalık tütüne eğer siz 180 lira vergi koyarsanız onlara da yapacak başka bir yol bırakmazsınız. Belki zaman kalırsa biraz sonra bu konuya tekrar değineceğim.

Şimdi, kanun teklifinde hâkim olan bir anlayış var, bir yaklaşım var, AKP’nin çıkardığı bütün kanunlarda benzer anlayışı ben on iki yıldır görüyorum. Emekçileri ve yoksul halkımızı bir kere hep karşısına alıyor, karşıtı. Onlara ancak yardım etmeyi ve sadaka vermeyi istiyorlar; halkımız hep böyle yardıma muhtaç kalsın, çalışarak bileğinin hakkıyla kazansın istemiyorlar. Bakış açısı bu, emekçi ve halk karşıtı. Adaleti yok sayıyor, uluslararası tekellerin ve şirketlerin çıkarlarını odak noktası olarak alıyor, merkezine koyuyor, çiftçinin ve tütün üreticimizin çıkarlarını hor görüyor, onlara yanlış bakıyor; kâr ve rant temelli bir yaklaşım yani bu düzenleme, toplamda, yoksul halkımızın geleceğini karartarak onları mutsuz edecek bir düzenleme değerli arkadaşlarım. Niye böyle diyoruz? Bakın, 2002’den beri, yaklaşık yirmi yıldır zaman zaman tütünle ilgili düzenlemeler yapılıyor -az evvel söyledim- Tarım Bakanlığının yetkilileri filan da hiç burada olmuyor, genelde Adalet Komisyonu üyeleri, Ticaret Bakanlığının yetkilileri… Son yirmi yılda yerli tütünün sigaralarda kullanım oranı -hep söylendi burada, benim de tekrar etmemde bir beis yok- yüzde 40’lardan yüzde 12’lere inmiş yani “Virginia tütünü içsin.” diyorlar, Virginia tütünü içeceğiz. Orhan Pamuk'un da bir kitabında vardı, bir teröriste sorgu yapıyorlar, “Niye Marlboro içiyorsun?” diye soruyorlar, “Ben Virginia tütününden vazgeçemiyorum.” diyor. AKP iktidarı da Virginia tütününden vazgeçemiyor maalesef, maalesef.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Biz hiç sigara içilmesin istiyoruz.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Ya, biz de istemiyoruz sigara içilmesini ama içiliyor maalesef, yapacak bir şey yok. Komisyonda da konuşmuştuk sizinle hatırlarsanız.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Bu kadar kapsamlı kanunu biz getirdik.

TUFAN KÖSE (Devamla) – Şimdi, 2002’de -daha eskiden daha da çok, yani 600 bin tonlara filan ulaşan bir üretim var- 400 bin tonlarda olan tütün üretimi gele gele 70-80 bin tonlara gelmiş, dönem dönem 50 bin tonlara kadar düşmüş. Tütünden geçimini sağlayan üretici sayısı da hakikaten 700-800 binlerden 400 binlere inmiş; 2002’den sonra, bugünlerde de 70 binlere inmiş yani aileleriyle beraber yaklaşık 1 milyon nüfus tütün üretiminden vazgeçmiş. Tütün üretiminden vazgeçince ne yapıyorlar? Yani o tütünün üretildiği yerlerde başka bir şey üretmek de çok mümkün değil, ne yapıyorlar? İşte büyükşehirlere göçüyorlar; büyükşehirlerde güvencesiz çalışan, efendim, sigortasız çalışan, gelecekten kaygılı, mutsuz insanlar topluluğu oluşturuyorlar.

Şimdi, yine 2006’da, sizin döneminizde mesela biz tütünde 497 milyon dolarlık ihracat yaparken, bu, 2020 yılında 258 milyon dolara kadar gerilemiş yani 239 milyon dolar artıdayken 2020 yılında ihracatımız 279 milyon dolara gerilemiş, ithalatımız 562 milyon dolara yükselmiş yani aslında siz cari açığa da zarar vermişsiniz; toplam 283 milyon dolarlık bir eksi var ihracat- ithalat dengesinde. 2006’dan 2020’ye söylüyorum, daha eskisine, o kadar da detaylı girmiyorum.

İktidarın geniş halk kitlelerini ilgilendiren, çiftçiyi, esnafı, işçiyi, işsizi, emekliyi, memuru ilgilendiren konularda her alanda izlediği politikalar gibi çarpık politikasının en büyük yansıması da aslında tütün ve alkol konusunda görülebilmekte. Tütün üretimi ile alkol tüketimini kişi hak ve özgürlüklerini hiçe sayarcasına engeller koyan iktidar -buna da sağlık bahanesini getiriyorlar, bence alakası yok, aslında zaman olsa da ondan da bahsetseydim- iş vergilendirmeye gelince en yüksek vergiyi tütünden ve alkolden alıyor.

Bakın, arkadaşlar, sadece ÖTV olarak, özel tüketim vergisi olarak 100 milyar vergi almışlar. 2021 yılındaki toplam vergi gelirimiz 1 trilyon 100 milyar lira, bunun 100 milyarını özel tüketim vergisi olarak sigara ve alkolden almışlar. Sigaranın oranı 2006’da yüzde 24’ken, 8,6 milyarken özel tüketim vergisindeki payı; 2021’de 67 milyara çıkmış, yüzde 32’ye çıkmış.

Bakın, alkolde bu çok daha çarpıcı; 2006’da yüzde 5,1 özel tüketim vergisi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Sağlık giderlerindeki payı ne peki sigara ile alkolün, sağlık giderlerindeki payı? Kaç 67 milyar?

TUFAN KÖSE (Devamla) – Onu da başka bir şeyde konuşalım. Bu engellemiyor yani sonuçta kaçakçılığı teşvik ediyorsunuz, herkesi kimyager yaptınız, evlerinde herkes alkol üretiyor. Bakın, bu yoksullukta da artık bir yerde… Yani o kadar vergi, yüzde 235 vergi oranı…

Değerli arkadaşlarım, “Alkolde çok daha çarpıcı.” dedim. Özel tüketim vergisi oran 2006’da yüzde 5,1’ken, 2021’de tam 2 katına çıkmış, 11,1; 1,9 milyardan 22 milyara çıkmış. Bunun sonucu ne olmuş peki? Bunun sonucu, kaçak tütün ve sahte alkol satışının ve kullanımının gittikçe yaygınlaşması olmuş.

Şimdi, yılbaşı geliyor, yine, duyacağız, bakın, bir an evvel önlem alsın, İçişleri Bakanı falan bu işlere baksın; bu işler Ticaret Bakanlığının işi değil. İşte, “Falan ilde kaçak alkol yakalandı.” “Filanca ilde kaçak alkolden 3 kişi öldü.” “5 kişinin gözleri kör oldu.” “15 kişi filan oldu…” diye… Bu kadar vergi olursa yılbaşında yine bu haberleri hep beraber alacağız gibi duruyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

TUFAN KÖSE (Devamla) – Bunun önleminin bir an evvel alınması gerekiyor. Yani yasakçı zihniyetle, aşırı vergi koyarak ne insanların, toplumun sağlığını koruyabilirsiniz ne de onların içimine engel olabilirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Teşekkür ederim.

Gruplar adına söz talepleri karşılandı.

Şimdi şahıslar adına ilk söz Sayın Fahrettin Yokuş’un. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Siyasi iktidarın uyguladığı yanlış politikalarla tütün üreticilerimiz can çekişiyor, binlerce TEKEL işçimiz perişan. Yılda yaklaşık 500 milyon dolar ihracat yapılırken şu an tütünde ithalata maalesef bu bedele yakın para ödüyoruz. TAPDK’nin kapatılmasıyla Tarım ve Orman Bakanlığı iç piyasayı çok uluslu şirketlere peşkeş çekmekten başka bir görev yapmamıştır. Tütün, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan beri ihraç ürünlerimiz kapsamındayken AK PARTİ döneminde maalesef ithal ürünlerimizin en başında gelir hâle gelmiştir. 1988 yılında yalnızca 600 ton olan tütün ithalatımız 2020 yılı itibarıyla 115 bin tona çıkmıştır yani 191 kat artmıştır. Diğer yandan, ülkemizde üretilen tütünün yüzde 75’i ihraç ediliyordu, bu ihracattan 500 milyon dolar gelir elde ediliyordu.

Değerli milletvekilleri, TAPDK’nın özerkliğini alarak Tarım ve Orman Bakanlığına bağlanması sonucu piyasayı bir iktidar tekeline dönüştürdüler. Piyasadaki tek kamu kurumu olan TEKEL, sizin hükûmetinizce özelleştirildi. Tütün üreticisi tüccarın yani özel sektörün insafına bırakıldı. Yerli tütünü koruma anlamında en önemli faktörlerden biri olan, ton başına 3 bin dolar ithalat vergisi olan Tütün Fonu kaldırıldı. Bu durumda yurt dışından çok daha ucuz ve daha fazla tütün temin etmenin önü açılarak yerli tütün kullanımının azalmasına sebep olundu. Ton başına alınan vergileri dış piyasa lehine sıfırladınız, iç piyasada üretilen tütüne fahiş vergiler koyarak hem satılmasını zorlaştırdınız hem de tütün üreticilerimizi mağdur ettiniz. İç piyasada üretilen sigaralarda kullanılan yerli tütün oranını önce düşürdünüz, sonra ithal tütün oranını yükselttiniz. Bu durum yıllarca böyle devam etti. Baktınız ki yerli tütün yok oluyor, üretici perişan, tepkiler geliyor, üretici borç batağında inliyor, traktörünü, tarlasını satıyor, üretimi bırakıyor ve şehre taşınıyor; bu vahim tablo karşısında sigaralarda kullanılan yerli tütün oranını birazcık yükselttiniz, üreticinin gönlünü almaya çalıştınız ama art niyetinizi, kötü niyetinizi zaten üreticiler biliyordu, ne yapsanız nafile. Bugün, tütün üreticilerimiz ürettikleri ürünü satabilmek için kooperatifleşmek zorunda; en az 250 üreticinin bir araya gelmesi şartını getirdiniz. Bu, büyük bir garabettir. Üreticilerimizin önüne engeller koyarak tütün sektörünü düzenleyemezsiniz.

AK PARTİ olarak Tütün ve Alkol Dairesi Başkanlığını personel atamalarında tüm kamu kurumlarında yaptığınız gibi siyasi yandaşlarınıza peşkeş çektiniz. Kurum bağımsızken kurul üyesi olan şahsı başkan yardımcısı atadınız, Tarım ve Orman Bakanlığına bağlanınca da aynı şahsı daire başkanı olarak atadınız. Şimdilerde ise psikoloji uzmanı bir yandaşı başkan yaptınız. Allah aşkına kamuda bu işi yapacak liyakatli kişi kalmadı mı? Psikoloji mezunu birini bu kurumun başına neden getiriyorsunuz? Hükûmetiniz döneminde TAPDK’de yolsuzluk, hırsızlık almış başını gitmiştir. Olaylar savcılıklara konu olmuştur ama hiçbir tedbir almadınız, üzerine gitmediniz. TEKEL ortadan kalktıktan sonra piyasadaki tek düzenleyici, denetleyici, bağımsız TAPDK’yi de kapatarak, yalnızca bir daire başkanlığına dönüştürerek işlevsiz hâle getirdiniz. TAPDK’yi Tarım ve Orman Bakanlığına bağlamanızla birlikte memurların maaş ve özlük haklarını da dondurarak onların da hak kaybına sebep oldunuz. Değerli milletvekilleri, memurların maaş ve özlük haklarındaki kayıpları gidermek için tekrar düzenleme yapma gereği bile duymadınız. TAPDK bağımsız kurul olarak tekrar eski hâline getirilmelidir. Ülkemizde üretilen yerli tütün oranının en az yüzde 85’e çıkarılması, her türlü tütün ithalatında Tütün Fonu’nun ton başına 3 bin dolar vergi, 4733 sayılı Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun’a eklenmelidir. Eskiden dünyaca ünlü sigara markalarının üzerinde “Ünlü Türk tütününden üretilmiştir.” diye yazardı, maalesef şimdi Amerikan tütünü sloganları paketlerin üzerinde.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Her zaman yaptığınız gibi “Yerli ve millîyiz.” diyerek yerli ve millî tüm varlıklarımızı yok ediyorsunuz. Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener’in de dediği gibi, Virginia tütününün, Amerikan tütününün bu ülkede inşallah adını yok edeceğiz; onun yerine, Türk tütününü ihya edeceğiz. Bunun yolu; tütün üreticisine, çiftçimize, üreticimize, millî varlıklarımıza sahip çıkmakla olur. İnşallah, o günlerin şafağı sökmek üzeredir.

Biz buradan Adıyaman başta olmak üzere bütün tütün üreticilerimize diyoruz ki: Az kaldı, sabrediniz. İnşallah, iyi günlerde buluşacağız diyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahsı adına ikinci söz Sayın Müşerref Pervin Tuba Durgut’un.

Buyurun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (İstanbul) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’miz üzerinde görüşmelere devam ediyoruz.

Bir tütün kontrolü savunucusu ve halk sağlığı uzmanı olarak sözlerime tütünün hangi formda tüketilirse tüketilsin öldürücü bir ürün olduğunu hatırlatarak başlamak isterim. Önlenebilir ölüm ve hastalıkların en önde gelen nedenlerinden olan tütün kullanımı, en büyük halk sağlığı tehditlerinden biridir. Küresel bir salgın olan tütün kullanımına bağlı hastalıklar sebebiyle dünyada her yıl 8 milyon insan hayatını kaybetmektedir. Ne yazık ki bu ölümler çoğunlukla çok uluslu sigara şirketlerinin pazarlama taktikleri ve müdahalelerine yoğun bir şekilde hedef olan düşük ve orta gelirli ülkelerde gerçekleşmektedir. Sadece kullananlar için değil, sigara kullanmasa bile dumanına maruz kalanlar için de ölümcül olan bir üründen bahsediyoruz. Her yıl 1 milyon 200 bin kişi tütün dumanından pasif etkilenim sonucu hayatını kaybetmektedir. Dünya Sağlık Örgütünün tahminlerine göre dünyadaki çocukların yarısı ne yazık ki tütün dumanına maruz kalmaktadır ve her yıl 65 bin çocuk sigara dumanının yol açtığı hastalıklardan dolayı hayatını kaybetmektedir. Halk sağlığı açısından bu kadar kritik bir ürünün denetimsiz üretimi ve kaçakçılığı elbette ki göz yumulacak bir şey değildir. Ticaret Bakanlığımızın verilerine göre, alınan önlemler sayesinde 2014 yılında yüzde 21 oranında olan kaçak sigara oranı bugün yüzde 2 civarına düşmüş görünüyor. Bu olumlu gelişme bizleri memnun etse de son dönemde ülkemizde kaçakçılıkla mücadele kapsamında yapılan çalışmalar makaron, sarmalık kıyılmış tütün ve nargile tütünü gibi tütün mamullerinin usulsüz bir şekilde piyasaya sürülmesinde ciddi artış olduğunu göstermiştir. Mesela, 2017 yılında 20 milyon kaçak makaron ele geçirilmişken bu sayının 2022 yılında 2 milyar 400 milyon adede kadar arttığını görüyoruz. Sormamız gereken, neden kaçak sigara oranı azalırken makaron, sarmalık kıyılmış tütün ve benzeri ürünlerde kaçakçılık artmaktadır? Sigara için çok etkin bir denetim ve ürün izleme sistemi varken söz konusu ürünler için sistemde bir aksaklık olduğu aşikâr.

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Çözün sistemi.

MÜŞERREF PERVİN TUBA DURGUT (Devamla) – Tütün mamulleri ve yardımcı tütün ürünlerinin kaçakçılığı sonucu oluşan vergi kaybı ve haksız rekabet ortamı ülke ekonomisine zarar verirken piyasaya arz edilen standart dışı ve kalitesiz ürünler, üretildiği koşullar ve içerdiği maddeler sebebiyle çevre ve halk sağlığını tehdit etmektedir. Vergi ödemeden piyasaya kaçak olarak sunulan bu ürünler ucuz oldukları için çocuk ve gençlerin erişimine açık hâle gelmekte ve halk sağlığı açısından önemli bir sorun oluşturmaktadır. Bu ürünlerin takip sistemiyle izlenmesi, denetlenmesi ve vergilendirilmesiyle özellikle çocuk ve gençler arasında çok kolay ulaşılabilir, elde edilebilir ürünler olmaktan çıkarmayı umuyoruz. Kanun teklifimiz görüşülürken de vergilendirme ve fiyat artışının kaçakçılığa sevk ettiğine dair itirazlar dile getirildi. Bu, aslında çok uluslu sigara şirketlerinin bir argümanıdır. Kaçakçılık bu tür sağlığa zararlı ürünlerde vergileri azaltmakla değil, ancak etkin bir denetim sistemiyle engellenebilir. Dünya Sağlık Örgütü tütünle mücadelede vergilendirmeyi en etkili araç olarak tanımlıyor. Dünya Sağlık Örgütü verileriyle tütün ürünlerinde yapılan yüzde 10’luk bir vergi artışı bile çocuk ve gençlerde tütüne başlamada yüzde 15 gibi bir azalmaya yol açıyor. Kaçakçılığın önüne geçilerek tütün ve yan mamullerinin vergilendirilmesinin sağlayacağı ekonomik katkıya ilave olarak tütün salgınıyla mücadelede elimizi güçlendireceğine inanıyor, teklifimizin ülkemiz ve milletimiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, birinci bölüm üzerindeki konuşmalar tamamlanmıştır.

Soru-cevap işlemi yok.

Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi bazı söz talebi olan arkadaşlarımız var, onların söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Faruk Sarıaslan, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Nevşehir Milletvekili Faruk Sarıaslan’ın, Nevşehir’in Kozaklı ilçesinin ısınma sorununa ilişkin açıklaması

FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Teşekkür ederim Başkanım.

Kozaklı ilçemizden üç saat önce geldim. Mecliste yaklaşık on gün önce dile getirmiştim. Gittim gördüm ki Kozaklı ilçemizin ısınma sorunu hâlâ devam ediyor; ilkokulda da ortaokulda da kaloriferler yanmıyor, çocuklar soğuktan sınıfa giremiyor, hocalar sınıfta ders anlatamıyorlar, vatandaş evinde yorgana sarılı oturuyor. Bu işin sorumlusu Bakanlık mı, belediye mi, AKP mi, bunu belirleyin bir an önce çözün. Çözemiyorsanız bize söyleyin CHP'li belediyelerimize rica edelim, bir hafta içerisinde çözsünler. Laf üreteceğinize iş yapın! Kozaklı’yı da kimsesiz, sahipsiz sanmayın! Sandıkta sizden hesap sorulacağını hiçbir zaman unutmayın!

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Şahin…

37.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, 29 Kasım Hatay’ın bağımsızlık statüsünün yürürlüğe girdiği tarihe ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Teşekkür ederim.

Bugün 29 Kasım, Hatay’ın bağımsızlık statüsünün yürürlüğe girdiği tarih. Türkiye Montrö’de kazandığı uluslararası hukuk yoluyla hak arama ve elde etme tecrübesini Hatay konusunda da çok iyi değerlendirmiş, önce Hatay’a bağımsızlık verilip Suriye’den koparılması, daha sonra ana vatana ilhak edilmesi şeklinde cereyan eden iki aşamalı bir strateji izlenmiştir. Milletler Cemiyeti çerçevesinde varılan uzlaşma sonucu imzalanan 1937 Anlaşması’yla 29 Kasım 1937 tarihinde Hatay bağımsızlığını ilan etmiştir. Hatay’ı kendi şahsi davası hâline getirip yürüttüğü aktif politikayla Hatay’ımızı önce bağımsız devlet statüsüne, daha sonra ana vatana katılmasını sağlayan başta Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk ve Hatay’ın ilk Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen’i ve silah arkadaşlarını rahmet, minnet ve şükranla anıyorum. Millet olmayı devlet olmaya tercih eden Hatay’dan… (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Ataş…

38.- Kayseri Milletvekili Dursun Ataş’ın, 2023 yılı yeniden değerleme oranına ilişkin açıklaması

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Teşekkürler Sayın Başkan.

2023 yılı yeniden değerleme oranı yüzde 123 olarak Resmî Gazete’de yayımlanmıştır. Buna göre 2023 yılında ceza, harç ve bazı vergilere yüzde 123 zam gelecektir. Kendi alacağına şahin olan iktidar, iş emekli, memur ve işçi maaş zamlarına gelince TÜİK’in gerçeği yansıtmayan uydurma rakamları üzerinden zam yapmaktadır. Akıl dışı bu uygulama da kabul edilemez. Ya maaşlara da yeniden değerleme oranında zam yapın ya da yeniden değerleme oranını TÜİK’in enflasyon rakamları üzerinden yapın. Vatandaşın cebinden elinizi çekin. AKP vatandaşa kaşıkla verip kepçeyle geri almaktadır ancak bu düzen böyle gitmez, bu devran garibanın sırtına yüklediğiniz vergilerle dönmez diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

39.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, Edirne’nin Uzunköprü ilçesinin Çöpköy Mahallesi’ndeki ağaç katliamına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Tarım ve Orman Bakanına soruyorum: Uzunköprü ilçemizin Çöpköy Mahallesi’nde ağaç dikmek için ağaç katliamına niçin izin verdiniz? Arazi ve ağaçlar kimindi? Çöpköy’de yaşayanların. Peki, ne oldu? AKP gece yarılarını çok sever, bütün sorunlu yasaları gece yarısı çıkartır; bu da buna benzedi. Gece yarısını iki geçe Çöpköy’deki çok az bir kısmı boş, önemli bir kısmı meşe ağacıyla kaplı ormanlık alanı sözde ilan ederek köylüye değil bir firmaya verdiniz. İlanı kimse görmedi yani kimsenin haberi yok. Haber verseydiniz, Çöpköylüler oradaki boş araziye gelir getirici ceviz ve badem dikerlerdi. Siz ne yaptınız? Orada yaşamayan, bir günlük bile ikameti olmayan bir firmaya yanında göl de olan bu araziyi verdiniz. Bu firma da ceviz dikmek için meşe ağaçlarını kesti. Vatandaş haklı olarak soruyor: “Benim arazimi benim haberim olmadan nasıl talan edersiniz?” (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

40.-Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, ziraat mühendislerinin kamuda istihdamına ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ziraat mühendisleri Türkiye'de ikinci sınıf muamelesi görmektedir. Her yıl mezun olan ziraat mühendisleri kendi alanında değil, vale, garson, fabrika işçisi gibi kendi işi dışında çalışmak zorunda bırakılıyor. Verilere baktığımızda, ziraat mühendislerinin son üç yıldaki kamu istihdamı yüzde 1,3’ün altında kalmıştır. Tarım en temel ihtiyaçları karşılayan ve en önemlisi ülkemizin kalkınmasına en büyük destek olan bir sektördür. Ziraat mühendisleri, tarım sektörünün hem insan ve çevre sağlığına uygun olarak hem de sürdürülebilir olarak gerçekleştirilmesi için kilit noktadadır. Bu kadar önemli bir meslek grubunun göz ardı edilmemesi, gereken önemin verilmesi için en az 15 bin ziraat mühendisi ataması yapılmalıdır. AKP iktidarı her alanda olduğu gibi burada da kulaklarını tıkıyor. CHP olarak iktidara geldiğimizde bu atamaların hepsi yapılacak, mağduriyet son bulacaktır.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Sümer…

41.-Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, muhtarların sorunlarına ve muhtarlık binalarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Demokrasinin temelde nasıl işlediğini en güzel şekilde gösteren muhtarlarımız birçok zorlukla karşı karşıyalar. Ekonomik kriz muhtarlarımızı da hayli zorluyor. Kırsal ve dağlık köylerde hizmet veren muhtarlarımız, vatandaşın sorununu çözmek için ayda bir iki defa şehir merkezine gidip geldiğinde ciddi sıkıntı yaşıyor. Muhtarlık binalarının da çoğu eski ve giderlerini muhtarlar ceplerinden karşılamak zorunda kalıyor. Kırsal bölgelerdeki yerlerin muhtarlıklarıyla ilgili Adana Valiliğinin Yatırım İzleme Başkanlığı tarafından en ucuzu 463 bin liraya ihale edilmiş 4 adet muhtarlık binasının yenileme işiyle ilgili belge var. Yıllar boyunca dile getirdiğimiz muhtarlarımızın dertlerini duymayan, elektriğini, suyunu kesen iktidar samimiyse, eğer bu konu da seçim yatırımı değilse Adana’da özellikle dağ köylerimizin atıl durumda bulunan tüm muhtarlık binaları yenilenmeli, ihtiyaçları giderilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Köksal…

42.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’daki 2. Belediye Şehir Çarşısı’nın yıkım ihalesine ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar merkez 2. Belediye Şehir Çarşısı’nın yıkım ihalesi, iptal edildiği söylendiği hâlde yangından mal kaçırır gibi yapıldı. Esnafın dükkânları yıkılacak ama metrekaresine 2.500-3.000 liradan fiyat biçildi. Şimdi, Afyonkarahisar merkezde o fiyata kümes bile alamazsınız, mezarlık fiyatlarının bile metrekaresi daha fazla. Çevresinde bulunan Saraçlar Çarşısı’nda, Bedesten’de dükkân fiyatları 5 milyon liradan başlarken Belediye ve Bakanlık, 2. Belediye Şehir Çarşısı’ndaki dükkânlara büyüklüğüne göre 50 bin lira, 100 bin lira fiyat veriyor. Şimdi, tek kazancı o dükkânlar olan esnaf ekmek kapısı elden gidince bu 50-100 bin liraya orada dükkân alabilecek mi? Ne iş yapacak? Ya, bu kadar büyük bir mağduriyetin ve vebalin altından nasıl kalkacaksınız?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) - Orada iş yeri olan esnafı çağırın, konuşun, anlaşın, helalleşin; bu iş başka türlü çözülmez.

BAŞKAN – Sayın Bahşi…

43.-Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Kapıkule’den geçişte Bulgaristan tarafındaki analiz laboratuvarlarının kapalı olmasının yarattığı mağduriyete ilişkin açıklaması

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye'nin Avrupa’ya açılan en önemli sınır kapısı olan Kapıkule’den geçişte Bulgaristan tarafında gıda ve benzeri bazı ürünlerin analizlerinin yapıldığı laboratuvarların kapatılarak analiz için malların sınıra 350 kilometre uzaklıktaki Sofya’ya gönderilmesi nakliyeci esnafını dört beş gün sınır kapısında beklemek zorunda bırakmaktadır. Bundan dolayı, ihraç edilecek yaş sebze ve meyveler çürüme riskiyle karşı karşıya kalmaktadır. Girdi maliyetlerinin bu kadar yüksek olduğu bu şartlarda bir de ihracatçının böyle sorunlarla karşı karşıya kalması zaten zor durumda olan üreticiyi üretemez hâle getirmektedir. Buna göre, yaşanan sorunun aşılması, mağduriyetlerin giderilmesi için Bulgaristan makamları nezdinde bir girişimde bulunulacak mı?

BAŞKAN – Sayın Tutdere…

44.- Adıyaman Milletvekili Abdurrahman Tutdere’nin, sarmalık tütüne ilişkin açıklaması

ABDURRAHMAN TUTDERE (Adıyaman) – Teşekkürler Başkan.

Ocak 2021’den bu yana tütün ticaretinde kaç kişi hakkında işlem yapılmıştır? Kaç kilogram sarmalık tütün yakalanmıştır? Ne kadar idari para cezası kesilmiştir? Şu an sarmalık tütündeki vergi oranı kaçtır? Mevcut mevzuata göre 1 kilogram sarmalık tütünden kaç lira vergi alınmaktadır? Son bir yılda kaç kilogram tütün ithal edilmiştir? Kaç firma sarmalık tütün ticaret belgesi almıştır?

BAŞKAN – Sayın Özgüneş…

45.- Şırnak Milletvekili Hasan Özgüneş’in, Tahir Elçi’nin katledilişinin 7’nci yılına ilişkin açıklaması

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Teşekkürler Başkan.

Tahir Elçi hemşehrimizin katledilişinin 7’nci yılındayız. Maalesef, biliyoruz ki 90’lı yıllarda 17.500 faili meçhul cinayet yaşandı. Söz konusu muhalifler ya da Kürtler olunca özgürlükçü bir yargının olmadığını, bağımsız bir yargının olmadığını birçok dosyadan biliyoruz ama şunu söylemek istiyoruz: Türkiye mutlaka bağımsız bir yargıya kavuşacak, bunların hesabı sorulacak; biz de Tahir Elçi yoldaşımızı demokrasi mücadelemizde sonsuza kadar yaşatacağız ve bunların hesapları mutlaka sorulacaktır.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365) (Devam)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o maddeler üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

Birleşime yirmi dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.49

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 20.17

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

1’inci madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin son cümlesinde geçen “sekiz” ibaresinin “altı” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Turan Aydoğan                   Ömer Fethi Gürer               Özgür Özel

                    İstanbul                                Niğde                           Manisa

           Abdurrahman Tutdere                   Ahmet Kaya             Hüseyin Yıldız

                   Adıyaman                             Trabzon                          Aydın

                                                         Ayhan Barut

                                                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ömer Fethi Gürer’in.

Buyurun Sayın Gürer. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün, ülkemizde tarıma vurulan darbenin adıdır.

Şeker pancarı, tütün, pamuk, çay stratejik ürünlerdir; ekim alanları, üretici, çiftçi sayıları, üretimleriyle ilgili ülkemizin, tarımın lokomotif ürünleriydi. Yirmi yıllık AKP iktidarları, tarımın stratejik ürünlerine de büyük engeller yarattı; yabancı tekellere boyun eğildi, tarım adım adım ithalatçı bir sürece savruldu, ülke kendi kendine yeter olmaktan çıkarıldı, 21 üründe arz açığı oluşturuldu.

Tütün, cumhuriyet süresince başlı başına tarımdaki dönüşümün simgesidir. Cumhuriyet öncesi “Tütün Rejisi” adıyla bir tür kapitülasyon olarak yabancı sermayenin denetiminde olan tütün sektörü, cumhuriyet sonrası ekonomi ve istihdamda önemli bir yer tutmuştur. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Türkiye’nin toplam dış satım gelirinin yüzde 40’ını tütün oluşturuyordu.

Tütün otsu bir bitkidir. İnce, küçük yapraklı, iyi yanan, aromalı, şark tipi tütün ülkemizde yaygın yetiştiriliyordu. Sulama suyu sorun olan ülkemizde, şark tipi tütünler kurak tip olmaları nedeniyle sulanmadan üretiliyordu. Ürün bazında yapılan desteklemelerle üretici için ciddi bir gelir kapısıydı. 2002 yılında çıkarılan 4733 sayılı Tütün Kanunu’yla tütünde adım adım geriye gidiş başlatıldı. Tütünde destekleme alımlarına son verildi, tütün üretici sayısı düşerken tütün üretim miktarı da düştükçe düştü. Tütün fiyatlarında artan girdi maliyetleri karşısında üretici üretimden vazgeçme noktasına sürüklendi, sözleşmeli üretim tüketici için mağduriyet yarattı.

Tütün üretimi emek yoğun bir faaliyet gerektirdiği için tarımsal alanda geniş bir istihdam olanağı sağlıyordu, binlerce tarım işçisi ve fabrika işçisi işinden oldu. Çiftçinin kendi başına dilediği gibi üretim yapması yasayla engellendi, küçük aile tipi işletmeler bitirilip onların tütünden koparılmasıyla çok uluslu şirketlerin her istediğine kapı aralandı. Son süreçte, tütün üretimi yüzde 200, çiftçi sayısı yüzde 600 kayıplara ererken ithalatta rekorlar kırılır noktaya gelindi. Düşük kapasiteli ve yerli tütünden imal edilecek sigaraların imalatlarının da önü kesilip pazar çok uluslu şirketlere teslim edildi. Süreçte tütün ihracatı yapan ülkemiz artık dış alımcı konuma getirildi. “Tütünde serbest piyasa şartları oluşacak, geliriniz daha çok artacak.” diyen propagandaların içi boş çıktı, olan çiftçiye oldu.

Dünya sektöründe önemli ve etkin olan çok uluslu şirketler ülkemizi yol geçen hanına çevirdi. Tütün bahane, çok uluslu şirketlerin kazancı ise şahane arttı. Yerli, millî sigaralar yok olurken yabancı markalar sigaralarda piyasayı ele geçirdi. Samsun, Birinci, Bafra, Yaka, Tokat, 2005 sigara markaları yok oldu; yabancı markalar Türkiye’nin her tarafında satılır noktaya geldi. Kafayı tek tütüne takan iktidar vergi, ceza, baskı yoluna da gitti. Amaç sağlık olsa yabancı tekeller neden farklı markalarla cirit atıyor? “Sigarayla mücadele” diyerek ülke tütünüyle mücadeleye geçildi. Sigara sağlığa zararlı ancak insan sağlığına zararlı olan her şeyle iktidar neden böyle mücadele etmiyor? “Minareyi çalan kılıfını hazırlar.” atasözünü burada anmak istiyorum. AKP, alkol ve özellikle tütünle mücadele ettiğini söyleyip tütün ürünleri ve alkol vergilerini artırıyor. İnsan için yalnız alkol, sigara öldüren, sağlığı bozan olsa çok haklılar da her zararlı olana niye gerekli tepkiyi göstermiyorlar? Örneğin, bilim insanları nişasta bazlı şurubun, sentetik tatlandırıcının sağlığa zararlı olduğunu söylüyorlar ama bunlar ülkemize AKP döneminde giriş yaptı. GDO'lu yemlerle hayvanlar besleniyor, onların olumsuz etkisinin ne olduğu konusunda hâlâ bir bilimsel açıklama raporu sunulmuyor. Asbestli su boruları değiştirilmiyor, insanların oradan su içmesine göz yumuluyor. Önemli tarım bölgelerinde, derelerde canlı yetişmiyor, onlarla tarım alanları sulanıyor. Bu konularda ise gereği yapılmıyor.

2002 yılında 405.882 olan tütün üreticisi de 60 binlere geriledi. 2008 yılında TEKEL’in özelleştirilmesiyle tütün alımı sona erdirilmişti, o günden bu yana tütün üreticileriyle ilgili düzenlemeler de hep çiftçinin aleyhine gerçekleşiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Teşekkürler Başkan.

Değerli arkadaşlar, bakınız, alkol de sigara da insan sağlığına zararlı ama bundan en çok faydayı kim sağlıyor? Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarları döneminde vergi artırılıyor. Bakana bir soru önergesi verdim; 2019 yılında 14 milyar 7 milyon, 2020 yılında 16 milyar 5 milyon özel tüketim vergisi alınıp kamudakilere maaş olarak dağıtılmış yani sigaradan, alkolden vergi alıyorsunuz ama ondan elde ettiğiniz gelirin de çalışanların maaşları olarak dağıtımını sürdürüyorsunuz, bu ne yaman çelişki dedim. Yani bir yerde bitirme noktasında olduğunuz üründen, mücadele ettiğinizi söylediğiniz konuda sağladığınız vergi de hazineye önemli bir gelir olarak giriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖMER FETHİ GÜRER (Devamla) – Bu bağlamda, çiftçi için, üretici için tütünle ilgili yapılması gereken destekler yerine, onlara köstek olunuyor ve üretim ne yazık ki ülkemizde geriye düşürülüyor diyor, herkesi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 1’nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan “sebebiyet verenler” ibaresinin “neden olanlar” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Hasan Özgüneş                     Züleyha Gülüm Serpil Kemalbay Pekgözegü

                     Şırnak                               İstanbul                           İzmir

         Mahmut Celadet Gaydalı              Nusrettin Maçin             Kemal Bülbül

                     Bitlis                               Şanlıurfa                         Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Züleyha Gülüm'ün.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Evet, 25 Kasım, bildiğiniz gibi, Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü. Ama ne oldu? İktidar olayı yanlış anlamış herhâlde, kadınlarla mücadele etti. Kadınlara yönelik yoğun bir darp, şiddet görüntüsü ve arkasından gözaltı yaşandı. Taksim'de 216, Cizre'de 23, Ağrı'da 5, Ankara'da 7 ve ertesi gün Kadıköy'de yapılan eylemde ise 116 kadın darbedildi ve gözaltına alındı. Şimdi, bu darp ve gözaltı bir öncekilerden çok daha yoğun bir şiddetle yaşandı, o yüzden buna dair örnekleri tek tek anlatmak istiyorum.

Arkadaşımız Fulya Dağlı, amirin talimatıyla hızlıca bir polis grubunun içerisine alındı, yere düşürüldü; yüzüne, kafasına tekme darbeleri aldı, diz darbeleri aldı, burnu kanamaya başladı. Yerde darp edilirken bir polisin diziyle kafasını ve boynunu ezdiğini anlattı. Kendi cümleleri şöyle, diyor ki: “Nefes alamıyordum, ağzım ve burnum kan doluydu; başımı yerde eziyorlardı. Montum ve şalım arasında sıkışmıştım. Kafama ve sırtıma inen darbeler artık önemsizleşmişti, yalnızca ufak bir aralık yaratıp nefes almaya çalışıyordum.” Bir kadın arkadaşımızın Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde sözü bunlar. Arkasından da burnu kanamasına rağmen o hâliyle saatlerce ters kelepçeyle gözaltı aracında tutuldu ve burnunu silmesine dahi izin verilmedi. Yine, muayeneye götürüldüklerinde doktor gelerek araç içerisinde muayene etmek istedi, itiraz üzerine yapamadı. Hani hep söyleyip duruyorsunuz ya “Darp, cebir izi yoktu; raporlarda bir şey yoktu.” diye; işte, söylediğiniz o raporlar polisin yanında böyle üstünkörü alınan raporlar olduğu için darp, cebir izi göremiyorsunuz onlarda. Yine, Taksim Karakoluna götürüldüklerinde 3 kadın arkadaşımız, polis şöyle diyor: “Pantolonunuzu çıkarın ve eğilin.” Kadınlar çıplak aramaya direnince bir kadın polis diğer kadın polise şöyle diyor: “O zaman sen elini istediğin yere kadar götür, o zaman görsünler bakalım ne olacak.” İşte, iktidarın polisinin sözü bu.

Dilbent Türker aynı açıklamaya katılmak istedi, polis arasına alındı, yere düşürüldü, yerde özellikle bacağına ısrarla vuruldu ve iki yerinden kırık şu an arkadaşımızın bacağı. Kırıldıktan sonra gözaltı için hastaneye götürüldüğünde doktor ısrarla diyor ki: “Sevk yapılması lazım. Ayağının üzerine basmaması gerekiyor, düz biçimde tutulması gerekiyor.” Polisin söylediği ne? “Araçta yer yok, düz tutma şansımız da yok.” diye cevap veriyor ve bu arkadaşımız muayeneye götürülürken de iki yerden kırık ayağına rağmen sürüklenerek götürülüyor. Yine aynı açıklamada gözaltına alınan 2 mülteci kadın arkadaşımız ise şu an Selimpaşa’daki Geri Gönderme Merkezinde geri gönderilmek üzere tutuluyor. Niye? “Kadın cinayetlerine hayır.” demek için açıklamaya katılmalarından kaynaklı. Arkasından Kadıköy’de benzer bir saldırı yaşandı ve orada da çok sayıda kadın arkadaşımız gözaltına alındı. Engelleyemediniz, gözaltı ve şiddete karşı her yerden “…”(*) sloganları yükseldi. Ama sadece gözaltı değildi sizin saldırınız, her yeri kuşattınız, binlerce polis, TOMA, Akrep’le sokakları kapattınız, parti binalarının önlerine polis yığınağı yaptınız, zannettiniz ki kadınlar baskılara boyun eğecek, istediğiniz olmadı. Kadınlar her yerden seslendi ve bir kez daha kadınların sesine olan tahamülsüzlüğünüzü göstererek 25 Kasımda size rağmen, erkek şiddetine, erkek devlet şiddetine karşı “Haklarımızdan, hayatlarımızdan vazgeçmiyoruz.” “…”(*) diyen kadınları gece yarısı operasyonuyla gözaltına aldınız; 14 ilden kadın özgürlük mücadelesi yürüten 14 TJA’lı Kürt kadın arkadaşımız gözaltında.

Baskılarınız, sadece dışarıda değil içeride de sürüyor. “Garibe Gezer, cezaevinde intihar etti.” denilmişti. Zorunlu olarak soruşturma açılsa da takipsizlik kararı verilerek cinayetin üstü örtülmüştü. Garibe, haksızlığa itiraz eden bir kadındı, Kayseri Cezaevinden Kandıra Cezaevine sevk edilirken çok ciddi işkenceye, tacize, tecavüze maruz kalmıştı, bunları ailesine anlattığı için de tekli hücrede tutulmuştu.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsun, ben biliyorum, çıkar anlatırım.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Dinle, dinle!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Söylersem utanırsınız, rezil olursunuz, rezil!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Git bir çorba iç, çorba.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – O kadar bir düşmanlık vardı ki cenaze aracı dahi polis tarafından engellenmiş, verilmemişti. Şimdi, hepimizin bilgisine sahip olduğu görüntüler Garibe Gezer'in nasıl öldürüldüğünü, işkenceyi göstermiyor mu? Bu görüntülere rağmen nasıl oluyor da savcılık olayda takipsizlik kararı veriyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Neden hep katiller korunuyor, cezasızlıkla ödüllendiriliyor biliyoruz. Yeni cinayetler, işkenceler ancak bir cezasızlık politikasıyla mümkün, o nedenle oluyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Garibe’nin niye öldüğünü biliyorum; söylerim, utanırsınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dinlerken saygılı ol saygılı, vekil var kürsüde!

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Kadınların can güvenliğini sağlamakla yükümlü siyasi irade ve kolluk kuvvetleri kadınları sokak ortasında, evde, iş yerinde öldüren erkeklerle suç ortaklığı yapıyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Utanırsınız, utanırsınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O elini indir!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Utanırsınız, utanırsınız!

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Biz, kadınlar her türlü zulme, baskıya, hukuk tanımamazlığınıza karşı sesimizi daha da yükselterek mücadeleye devam ediyoruz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Garibe’yi anlatırım, utanırsınız!

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Yığınaklarınız, gözaltılarınız bizi durduramıyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen de biliyorsun ne olduğunu, sen biliyorsun ne olduğunu Garibe’ye!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne olmuş?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – O bir yiğit, o bir şehit anası.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Dünyanın neresinde olursa olsun, gözü özgürlük arayan, dili özgürlük türküsünü söyleyen kadınlarla baş edemeyeceksiniz. Kadınlar, dün olduğu gibi bugün de susmuyor, korkmuyor, itaat etmiyor, vazgeçmiyor. Tüm baskılarınıza rağmen her bir yerden “…”(*) demeye devam ediyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Hikâye ya!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Siz de biliyorsunuz, şimdi çeviriyorsunuz ha? Yok öyle bir şey!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Kayıtlara geçmesi açısından ifade ediyorum Sayın Başkanım: Bütün temelsiz iddiaların hepsini reddettiğimizi ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Kayıtlara geçmiştir.

Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Garibe’yi annesine bir sorun bakalım niye intihar etmiş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Neymiş? Neymiş Oya Eronat? Nedir derdin? Derdin ne?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Anlatırım, anlatırım şimdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Anlat.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Anlatırım, utanırsınız!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sen görüntüleri gördün mü?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söyleyemezsiniz burada, izin vermem.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yerde nasıl sürüklendiğini gördün mü?

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Evet, dinledim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yalan atıyorsun!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ben asla yalan atmam, asla atmam!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aç, videoya bak!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Asla atmam!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aç, videoya bak!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Ya, video başka ama niye intihar ettiğini siz biliyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sana diyorum ki “Garibe Gezer” yaz, gir YouTube’a bak, sadece videosuna bak.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Niye intihar ettiğini biliyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Her konuşmada müdahale ediyorsun ya! Senden korkan yok yani rahat ol!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yok öyle iş! Çıkar, basın açıklaması yaparım, görürsünüz o zaman!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yap ya, istediğini yap, elinin uzandığı yere kadar git.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Helal sana Oya Hanım, bravo!

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Fahrettin Yokuş                  Hayrettin Nuhoğlu           Hasan Subaşı

                     Konya                               İstanbul                         Antalya

                 Hüseyin Örs                    İmam Hüseyin Filiz          Feridun Bahşi

                    Trabzon                             Gaziantep                        Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Hüseyin Örs’ün. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 1’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi en derin saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle tütün, tütün mamulleri ve alkol piyasalarında vergi güvenliğinin sağlanması, kayıt dışı tütün mamulü üretiminin engellenmesi ve vergi kaçakçılığıyla mücadele edilmesi amaçlanmaktadır. Kanun teklifinin, kaçakçılığı ve kayıt dışı üretimi ortadan kaldırma, haksız rekabeti önleme hususlarını olumlu bulduğumuzu ifade etmek isterim ancak artan enflasyon ve peş peşe gelen zamlar nedeniyle ilgili ürünlerin yasal satışlarında büyük düşüş yaşandığını, kaçak ürünlere yönelişin arttığını da buradan söylemek durumundayım.

Değerli arkadaşlar, tütün ürünleri ve alkollü içkiler sektörü Türkiye ekonomisine değişik kanallardan katkı sağlayan bir sektördür, bunu biliyoruz. Bu sektörün en temel ekonomik katkısının tütün ürünleri ve alkollü içkiler üzerinden sağlanan vergi gelirleri olduğunu hepimiz biliyoruz ancak tütün ve alkol ürünleri üzerinden alınan yüksek oranlı dolaylı vergiler nedeniyle tüketicilerin vergilerden kaçınmak -tırnak içinde söyledim- veya vergi kaçırmak maksadıyla bazı yasal olmayan tüketim davranışlarına yöneldiğini de görmekteyiz. Tütün ve ve alkol ürünleri üzerindeki dolaylı vergiler artsa bile toplam vergi gelirlerinin artmadığını da müşahede etmekteyiz. Vergilerin artışıyla, tütün ve alkol ürünleri satışlarına ödenen tutarlar azalmakta, vergiden kaçınma veya vergi kaçırma eylemleri artış göstermektedir. Artan vergilerle birlikte, tüketiciler tüketim alışkanlıklarını değiştirmekte, uluslararası satıştan yani sınır ticaretinden faydalanma, vergisiz ürünler kullanma gibi davranışlar içine girmektedirler. Değerli arkadaşlar, artan vergilerle birlikte, vergisiz yani kaçak içki ve sigara tüketiminin arttığını da görmekteyiz. Bu sebeple, her şeyden önce, tütün ve mamullerinde kayıt dışı üretim ve tüketime engel olacak düzenlemelerin yapılması gerektiğini burada ifade etmek istiyorum.

Değerli arkadaşlar, TEKEL’in tütün piyasalarından çekilmesi ve sigara fabrikalarının satılması neticesinde, maalesef, piyasa tümüyle çok uluslu şirketlerin hâkimiyetine girmiştir. Bu şirketlerin yerli tütünden imal edilen sigaraları piyasaya yeterince sunmamaları sonucu, 2000’li yılların başında 36 il, 155 ilçede tütün üretimi yapılırken şu an üretim birkaç ilimizde ancak sürdürülebilmektedir. Mesela, kendi seçim çevrem Trabzon başta olmak üzere, Giresun, Artvin, Sinop, Kocaeli, Sakarya, Düzce, Edirne, Kırklareli, Tekirdağ, Hakkâri, Malatya, Adana, Mardin ve Burdur illerimizde tütün üretimi kalmamıştır.

Değerli arkadaşlar, 2002 yılından önce 400 bin olan tütün üreticisi sayımız 60-70 bin seviyesine düşmüştür. Tütün üretimimiz, 2002 yılında 400 bin ton seviyesindeyken bugün 70-75 bin ton seviyelerine inmiştir. Bu rakamlar bize şunu söylüyor arkadaşlar: AK PARTİ’nin yirmi yıllık iktidarı döneminde tütün üretimi artan bir ivmeyle azalmış, üretici sayımız hızlı bir şekilde düşmüştür.

Bakın, kendi şehrimden bir örnek vermek isterim: Trabzon’da şehir merkezinde, Atapark’ta bir TEKEL binamız vardı ve TEKEL yüzlerce ailenin binlerce ferdinin ekmek kapısıydı; orada, çoğunluğu kadın, Trabzonlu hemşehrilerim çalışırdı. Şimdi o TEKEL’in yerinde bir AVM var, alışveriş merkezi var. Niye TEKEL binası yerinde AVM var? Çünkü tütün olmayınca TEKEL’e de gerek kalmadı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Aynı şekilde, Trabzon’un Akçaabat ilçesi de Akçaabat ilçemiz de bir tütün merkeziydi. İnsanlarımız, tütünden geçinip çoluğunun çocuğunun okul masrafını buradan karşılar, kızının çeyizini buradan dizer, askerdeki oğluna harçlığını buradan gönderirdi; maalesef, Akçaabat tütünü de bitti.

Değerli arkadaşlar, şimdi ne yapmamız lazım? Şimdi yapılması gereken, tütün üreticilerimize sahip çıkmaktır. Yapılması gereken, özellikle pandemi dönemiyle birlikte stratejik bir sektör hâline gelen tarıma sahip çıkmak; çiftçimizi, üreticimizi koruyup kollamaktır.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

2’nci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde geçen “şeklinde” ibaresinin “biçiminde” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Turan Aydoğan                        Özgür Özel           Ömer Fethi Gürer

                    İstanbul                               Manisa                           Niğde

           Abdurrahman Tutdere                   Ahmet Kaya             Hüseyin Yıldız

                   Adıyaman                             Trabzon                          Aydın

                 Ayhan Barut

                     Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Hasan Özgüneş               Mahmut Celadet Gaydalı    Nusrettin Maçin

                     Şırnak                                 Bitlis                         Şanlıurfa

      Kemal Bülbül            FilizKerestecioğlu Demir  Serpil Kemalbay Pekgözegü

          Antalya                            Ankara                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Turan Aydoğan’ın.

Sayın Aydoğan, buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

“Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım/Ben bu kurşun sesini nerede olsa tanırım.” Meslektaşım Tahir Elçi’yi özlemle anıyorum. Barış mücadelesini, bıraktığı yerden eksiksiz devam ettireceğimizi bu kürsüden herkese bildiriyorum.

Yine, İmranlı Belediye Başkanımız -genç yaşta kaybettik- Murat Açıl kardeşimi ölümünün 1’inci yılında anıyorum, yattığı yer incitmesin.

25 Kasımda bir zulüm yaşadık hep beraber. Hani diyorsunuz ya “Cennet, annelerin ayaklarının altındadır.” 25 Kasımda annelerin ayaklarının altı cennete ulaşmadı; bırakın cenneti, Taksim’e, Harbiye’ye, Şişhane’ye o ayak altları değmedi. Niye biliyor musunuz? Sizin zalimliğiniz yüzünden, sizin mülki idare amirlerinizin keyfî kararları yüzünden. 25 Kasım Kadına Karşı Şiddetle Mücadele Günü’nde kadınlara şiddeti uygun gördünüz. İstanbul’da ve diğer kentlerle yüzlerce kadın dövüldü, yerlerde sürüklendi, kolu kırıldı, vücudunda ezikler, yaralar oluştu ve en utanılası ne biliyor musunuz? Bacağında kırık olan bir hanımefendi hekime muayene ettirilirken -artık hekimler de sizin şiddetinizin bir parçası hâline dönmüş- “Bu bacağı siz kırmış olabilirsiniz.” dedi hekim. Bacağının kırıldığı yerde bir buçuk, iki saat boyunca o hanımefendi tutuldu; güvenlik görevlileri, o bacağın kırılmasında aktif rol alanlar terse dönmüş bacağı elleriyle düzelterek orada yatırdılar bir kadını. Sizin kadınlara uygun gördüğünüz muamele 25 Kasımda bu oldu. Bırakın cenneti, cehennem yarattınız bu ülkede ama ben sizi eleştirmeyeceğim, neden eleştirmeyeceğimi de söyleyeyim: Siz aslında üç maymunu oynuyorsunuz böyle muamelelerin olduğu yerde.

Akit yazarı, Özlem Hanım, Özlem Zengin Hanımefendi Grup Başkan Vekiliniz olduğunda “AK PARTİ’de herkes bitti de bu karıya mı sıra geldi?” dedi, siz izlediniz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kim dedi onu? Kim dedi onu?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Nereden biliyorsunuz izlediğimizi?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz izlediniz; Twitter’da paylaştı, siz izlediniz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Nereden biliyorsunuz?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kim dedi onu ya?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Nereden biliyorsunuz, izlediğimizi nereden biliyorsunuz? Tepkimizi gösterdik.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Yazıklar olsun!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ne kadar ayıp ya! Ne kadar ayıp ya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Üç maymunu oynuyorsunuz!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sizin troller yazmıştır!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Kendi Grup Başkan Vekiliniz atandığında bir kadına psikolojik şiddet uygulayan bir alçaklığı sahaya süreni sustunuz, izlediniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sizin troller yazmıştır! Yakışmıyor size, yazık ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Turancığım onu sizin troller yazmıştır!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sizin arkadaşlar yazmıştır onu ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Onu sizin troller yazmıştır ya!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Biz tepkimizi gösterdik.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Özlem Hanım’a kadın olduğu için bu muamele uygun görüldü; psikolojik şiddete, muameleye tabi tutuldu.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Sizin troller yazmıştır onu.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Şimdi, aynı psikolojik şiddeti İstanbul’da kadınların saçlarını çeken Emniyet görevlileri de yaptı. Ceza Kanunu’nun 94’üncü ve 95’inci maddesi açık; kadına sahip çıkıyorsanız neden işletmiyorsunuz bu maddeleri? Neden işkenceyi cezalandırmıyorsunuz? Saçı çekilen kadınlara yapılan işkence değil mi?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – İnanmadan konuşuyorsun.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – İktidarınızın yarattığı iklime karşı kadınlar sokağa çıkıyor, kamusal hakları için çıkıyor; eşitlik açısından mağdur edildikleri noktada çıkıyorlar, erkek şiddetine karşı çıkıyorlar; her türlü haklarını, bedensel haklarını aramak için çıkıyorlar; sosyolojik haklarını aramak için çıkıyorlar çünkü iktidarınız kadını yoksullaştırdı, kadını istihdam alanından geri kıldı. Ben size söyleyeyim: Bir yıl içerisinde 385 kadın seks işçiliğine zorlandı sizin iktidarınızda; hiç yüzünüz kızarmıyor mu?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Bu kadar ayıp…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ayıp ya!

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Senin yüzün…

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Hiç yüzünüz kızarmıyor mu?

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Ayıp ayıp!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ayıp ya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Kadınlara ve çocuklara zulüm iklimi yarattınız. Yoksul kadınlar, aç çocuklar, haklarından mahrum edilmiş bir halk… Biz, halkımızla beraber sizin zulmünüzün bedelini ödemek zorunda mıyız?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yani tahrik etmek için konuşuyorsun burada ya.

NECİP NASIR (İzmir) – Ya, sen inanıyor musun söylediklerine?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yazıklar olsun!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Yazıklar size olsun, yazıklar sizin yarattığınız iklime olsun…

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ya, şu tavırlara bak. Temiz bir dile davet ediyoruz.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – …kadının üzerinde şiddeti uygulayan iktidarınıza olsun, zulmünüze olsun! (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Temiz bir dile davet ediyorum.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Allah zulmünüzü kahretsin!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Çocuklar seyrediyor bizi ya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – “Yazıklar olsun!” diyeceksek böyle diyelim.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Hadi oradan!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Çocuklar seyrediyor ya!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Her 3 çocuğun 1’i aç.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Bak, bak, şuraya bak, şuraya.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Kadın istihdamı yüzde 18’e düştü iktidarınızda. Her türlü geriliğin, her türlü gericiliğin odak noktası oldunuz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP’de kaç kadın milletvekili var, sen onu söyle!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – O, İstanbul’da zulmettiğiniz yüzlerce kadına neden zulmediyorsunuz biliyor musunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kaç kadın milletvekili var CHP’de, kaç kadın milletvekili var?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Korkuyorsunuz!

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, tamamlayın sözlerinizi.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Korkuyorsunuz!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Sen ne yapıyorsun, onu anlat! Her şehrin bir kadın milletvekili var.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Bacaklarınız titriyor…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Hadi oradan!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – …çünkü Dominik Cumhuriyeti’ndeki faşist diktatörü, Trujillo’yu kimse hatırlamıyor; nefretle anılıyor ama Mirabal kardeşler kadın mücadelesinin bayrağı oldu!

Unutmayın, Türkiye Cumhuriyeti’nde sizin Grup Başkan Vekilinizin de hakkını arayacak kadar yürekli kadınlar vardır.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP’de kadın Grup Başkan Vekili var mı? AK PARTİ’nin var!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – O kadınlar Mirabal kardeşler gibi bayrak olacak, iktidarınızdan bu hesabı alacak!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kendi partine bak! CHP’de kadın Grup Başkan Vekili bile yok, ne konuşuyorsun?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Zulmünüzde yanacaksınız, zulmünüzde boğulacaksınız!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Hadi oradan!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Hukuksuzluğunuzda boğulacaksınız!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Hadi oradan!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Hiçbir hesabı veremeyeceksiniz!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kaç kadın vekilin var CHP’de?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Her kadın sizin karşınızda hak kaynağı, hak arayıcısı, her türlü haksızlığın duruş abidesi olacak; bunu sakın unutmayın!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP’de kadın Grup Başkan Vekili bile yok! CHP’de kadına yer verilmiyor!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Kadınlara hesap vereceksiniz, çocuklara hesap vereceksiniz, yoksullara hesap vereceksiniz!

BAŞKAN – Sayın Aydoğan, süreniz tamamlandı.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Zulmün hesabını vereceksiniz! (CHP sıralarından alkışlar)

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – AK PARTİ’yi örnek alın, 54 kadın milletvekili var; CHP’de kaç kadın milletvekili var?

VELİ AĞBABA (Malatya) – Alkışlayacağına laf atıyorsun ya! Turan Aydoğan bütün kadınların hakkını savunuyor!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Akbaşoğlu, buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüde konuşan hatip bütün grubumuzu hakikaten iftirayla suçlamak suretiyle hepimize sataşmıştır, o nedenle söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun, kürsüden iki dakika söz veriyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR (Devam)

6.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşma nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi hürmetle, muhabbetle selamlıyorum.

Hakikatten uzak birtakım zırvaları…

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – 250 kadını dövdünüz, hakikat bu!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – …bir araya getirmek suretiyle böyle efelenerek konuşmak mümkün olabilir ama gerçeği yansıtmıyor, hepsi iftira. Sözlerinizi herhâlde aynada kendinize bakarak söylediniz, bu sözlerin hepsi size ait, kendinizi görüyorsunuz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Üfürme Akbaşoğlu, üfürme!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Siz zulümle ilgili herhâlde kendi yaptıklarınızın, kendi düşüncelerinizin, kendi yaklaşımlarınızın karşılığı olarak o aynada kendi çirkin yüzünüzü görerek onları kendinize ifade ediyorsunuz. Dolayısıyla, ben, sadece ve yalnızca burada konuşmalarınızın bütün içeriklerini aynen kendinize söylediğiniz gerçeğini ifade etmek istiyorum.

Bununla beraber herkesin temiz bir dil kullanmak suretiyle meseleleri kamuoyunun önünde anlatması esastır. Bu konuda gerçekten bütün meseleleri bağlamından kopararak hakaretamiz bir şekilde konuşmak ancak fikrî yetersizliğin ve bir acziyetin yansıması olarak karşımıza çıkıyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Temiz dile bak, temiz dile!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, kadınların bu ülkede hangi noktadan hangi noktaya geldiği hususunu en fazla kadınlar Allah'ın izniyle iftiharla ortaya koyuyor. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

VELİ AĞBABA (Malatya) – Akbaşoğlu, kim tutar seni Akbaşoğlu?

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Dolayısıyla, bu konuda bizim bir problemimiz yok, sizin probleminiz varsa bu size aittir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde...

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurun.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Hatip “Zırvaladı." dedi bana.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Doğru dedi.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Zırvaladın zaten! Başkanımız çok doğru söyledi.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Niye rahatsız oluyorsun?

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan...

BAŞKAN – Arkadaşlar, müsaade edin, Sayın Grup Başkan Vekilini duyamıyorum.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, sayın mevkidaşımız yaptığı konuşmasında İç Tüzük’te düzenlendiği gibi hani cevap hakkını bırakın, bilmiyorum, tabii, aranır mı, o yol tercih edilir mi ama hakaret davalarına da konu olabilecek ifadeler kullandı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Yok!

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ne dedi ya!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Başkanım, bir şey söylemedi ya!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Buna İç Tüzük 69 kapsamında cevap hakkımızı kullanmak istiyoruz.

BAŞKAN – Yani mahkeme tarafını bilmem ama söylediklerinizi herhâlde kendinize söylüyorsunuz siz de.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, Sayın Başkanım.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Öyle dedim efendim.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Öyle dedi ya!

BAŞKAN – Evet, sataşmadan söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – “Çirkin yüz” denir mi ya?

BAŞKAN – Aynı şey canım yani aynı şey.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Olacak bir şey mi? Biz diyor muyuz öyle bir şey!

BAŞKAN – Efendim, kendilerine hakaret ettiklerini söyledi, aynı şeye gelir.

Sataşmadan söz vereceğim.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayır, “Çirkiniz.” falan denmez yani o yanlış.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Başkanım, “Zırvaladı.” da demedi “Zırvaları bir araya getirdi." dedi.

BAŞKAN – Burada konu “zırva” değil arkadaşlar.

Buyurun Sayın Aydoğan.

7.- İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında şahsına sataşma nedeniyle konuşması

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – En zalim yalanlar sessizlikle söylenir Sayın Grup Başkan Vekili. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben İstanbul Milletvekiliyim, İstanbul sokaklarını kadınlara yasaklarsanız hiç bakmam, bu kürsüde bunu anlatırım. İstanbul’da gece saat ikide Emniyete alınmış, çoluğundan çocuğundan ayrı tutulmuş, Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Yasası’nın basit ihlalini bile bir teröriste muameleye çevirecek bir yapıya çevirseniz bu ülkeyi gece saat ikide o Emniyete giderim; o konuyu da burada gelir, gündeme getiririm.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Vay vay vay!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, 25 Kasım günü kadınları dövmediniz mi?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Dövmedik.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, bu ülkenin çocuklarının üçte 1’ini yoksul yaşatmıyor musunuz?

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yaşatmıyoruz.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Demagoji yapma, demagoji!

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, bu ülkede kadın istihdamını yüzde 18’e düşürmediniz mi?

AHMET TAN (Kütahya) – Hayır, hayır.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz bu ülkenin çocuklarını beşikten mezara kadar rehin hâle getirmediniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Hayır.” sesleri) Her çocuk doğduğunda 5 bin dolar borçla doğmuyor mu? (AK PARTİ sıralarından “Hayır.” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, diyalog yok burada.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, bu ülkenin kadınlarını evinde tencere kaynatamaz hâle getirmediniz mi? (AK PARTİ sıralarından “Hayır.” sesleri) Siz, Anayasa’nın 12’nci maddesine göre, Anayasa’nın 34’üncü maddesine göre bir hakkını sahada aramaya çıkan kadınları sokaklara sokmayarak, engelleyerek bir Anayasa ihlali yapmıyor musunuz? (AK PARTİ sıralarından “Hayır.” sesleri)

BAŞKAN – Arkadaşlar, sorulara cevap vermek gerekmez.

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, Anayasa’nın 81’inci maddesine göre bu Anayasa’daki temel hak ve özgürlükleri kullandırmak üzere yemin etmediniz mi?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Kaç kadın milletvekili var CHP’de?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz bu Parlamentonun parçası değil misiniz?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP’de ne zaman kadın Grup Başkan Vekili olacak?

TURAN AYDOĞAN (Devamla) – Siz, bu ülkenin milletvekili değil misiniz? Hangi hakla çıkıp buraya, daha üç gün önce yaşattığınız zulmü yokmuş gibi konuşuyorsunuz?

Hepinize saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – CHP’de kadın Grup Başkan Vekili olacak mı önümüzdeki dönem? Olacak mı CHP’de?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Başkanım, her zırvayı muhatap almayın, lütfen.

BAŞKAN – Arkadaşlar, Sayın Grup Başkan Vekiliniz ayağa kalktı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım…

(AK PARTİ sıralarından gürültüler)

BAŞKAN – Arkadaşlar, bir müsaade edin. Bakın, Sayın Başkan Vekilini dinleyemiyorum.

Buyurun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkanım, biraz evvel kürsüde konuşan hatip tekrar grubumuza, izam edici ve hakikaten bizle hiç alakası olmayan soruları yöneltmek suretiyle sataşmada bulundu. O nedenle söz istiyorum.

BAŞKAN – Arkadaşlar da yerlerinden cevap verdiler.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Doğru, onlar verdiler ama bu konuyla ilgili “Hayır.” veya sadece…

AHMET TAN (Kütahya) – Kısa verdik Başkanım, kısa.

BAŞKAN – Yahu, lafın uzunu herkese söylenmez arkadaşlar.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Şöyle…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Sayın Başkanım, lütfen muhatap olmayın ya!

BAŞKAN – Buyurun Sayın Akbaşoğlu. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

8.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşması sırasında Adalet ve Kalkınma Partisine sataşma nedeniyle konuşması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; şunu ifade etmek isterim ki: Bir kere, ancak kendi döneminizde ifade edilebilecek rehinelerden söz edilebilir. Hastanelerde senet imzalamak suretiyle ölülerini rehin bırakmak eski Türkiye'de, bizden önceki Türkiye'deydi.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – MHP çıksın, cevap versin.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Size diyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sağlık Bakanlığı MHP’deydi.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hayır, hayır, SSK… Kılıçdaroğlu’na söylüyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Ancak elhamdülillah, biz bütün bunların hepsini ortadan kaldırdık, sessiz devrimleri gerçekleştirdik; demokratikleşme ve özgürlükler ikliminde aynı zamanda kalkınma modeliyle bu ikisini atbaşı olarak hizmet ve eser siyasetiyle ortaya koyduk; rehineleri, hastanelerde rehin kalanları tarihe ilettik.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – MHP’ye söylüyorsunuz onu, MHP iktidardı; MHP’ye, ortağınıza söylüyorsunuz onu.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Sonuç itibarıyla onlar sizin yaklaşımlarınız olabilir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Onu ortağınıza söylüyorsunuz, MHP iktidardaydı.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Akbaşoğlu, üfürme!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu konuda, Türkiye'de kadınlar AK PARTİ iktidarları döneminde kendilerine nasıl pozitif ayrımcılık yapıldığının, Anayasa'da bu konuda anayasal düzenleme yapıldığının ve bu uygulamaların nasıl hayata geçirildiğinin en büyük şahitleridir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Çok, çok!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Ne demezsiniz!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hadi ya, hadi ya! Daha bugün kadın operasyonu yaptınız ya! 50 kadını gözaltına aldınız ya! Kadın düşmanısınız!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Her gün öldürülüyor kadınlar!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – O konuda sizin söz söyleyebilecek en ufak bir hakkınız ve cüretiniz olamaz, bunun şahidi aziz milletimizdir.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Kadına uzanan eller kırılsın!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bu konuda şunu ifade ediyorum: Bizim, hakikaten, grubumuzda kadın milletvekillerimizin sayısından tutun, kadın kollarıyla beraber teşkilatlarımızın dinamosu olan kadınlarımızın…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne “kadınlarımız”ı, kadınlar niye senin oluyor ya!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Kadınlarımızın” değil “kadınlar…”

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) –…Türkiye'de bütün kadın hareketleriyle hemhâl bir şekilde Türkiye'nin muasır medeniyetler seviyesinin üstüne çıkarılmasında en büyük katkı kendilerinindir.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Kadınlarımızın” değil “kadınlar…”

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Devamla) – Bütün kadınlarımızı hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Kadınlar” diyeceksin!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Kadınlar sizin değil!

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – “Kadınlar” diyeceksin!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Böyle bir şey yok ya! Kadınlar onun değil.

BAŞKAN – Sayın Beştaş, neye itiraz ediyorsunuz?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Durup durup “kadınlarımız” diyor ya! Daha ilginci kim oluyor “kadınlarımız” diyor?

BAŞKAN – E, siz de “erkeklerimiz” deyin, ne farkı var?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Demiyoruz, demiyoruz.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Onlar kadınları dağa götürüyor.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, kısa bir söz talebim var.

BAŞKAN – Evet, yerinizden vereceğim Sayın Özel. Devam ederse de ara vereceğim.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Onlar kadınları kabre gönderiyor.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz nereye gönderiyorsunuz?

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Biz bürokrat yapıyoruz, vali yapıyoruz, genel müdür yapıyoruz, milletvekili yapıyoruz, Bakan yapıyoruz.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Siz DAİŞ’e gidiyorsunuz DAİŞ, DAİŞ. Senin yoldaşın DAİŞ’tir, DAİŞ, o sakallı DAİŞ’liler.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Nara atma! Nara atma, otur!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Otur yerine, otur ya!

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Nara atma, otur!

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – Başka bir işin yok senin ya!

BAŞKAN – Sayın Özel, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

46.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Akbaşoğlu’nun başlattığı müzakereye benim cevap vermem lazım mı diye düşündüm. Aidiyet ekiyle birlikte, iyelik ekiyle birlikte kullandığı “kadınlarımız” lafına tepkiyi AK PARTİ’li kadın milletvekillerine; “Bizden önceki iktidar döneminde hastanede rehin kalanlar var.” derken rahmetli Osman Durmuş’un, Sağlık Bakanı Osman Durmuş’un hakkını savunmayı da MHP Grup Başkan Vekiline bırakıyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Maddeye geçelim Başkan, maddeye geçelim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Hiç alakası olan bir durum değil.

Sayın Başkan, tamamen bağlamımdan kopartıldığını ifade etmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Müsaadenizle Sayın Akbaşoğlu.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Ya, biz dokuzdan önce konuşamıyoruz, bu ne ya!

BAŞKAN – Sayın Akçay, buyurun.

47.- Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın, Manisa Milletvekili Özgür Özel’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Efendim, Sayın Başkan, teşekkür ederim.

Şimdi, CHP bu polemikte sıkışınca cepheyi genişletmeye çalışıyor. Bizi de dâhil etti.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Alakası yok, Sayın Kılıçdaroğlu’yla ilgili. Sayın Kılıçdaroğlu SSK Genel Müdürü…

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Hâlbuki Sayın Akbaşoğlu’nun bize atıfta bulunduğu falan yok, rahmetli Osman Durmuş’un Sağlık Bakanlığı yaptığı dönemde de o tür hadiseler yaşanmamış.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Hayda!

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Kılıçdaroğlu SSK…

BAŞKAN – Bir dakika…

Sayın Grup Başkan Vekilleri, kusura bakmayın, mevkidaşınız konuşuyor.

ERKAN AKÇAY (Manisa) – Sayın Akbaşoğlu Sayın Kılıçdaroğlu’nun SSK Genel Müdürü olduğu zamanki SSK hastanelerini kastediyor.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Aynen, aynen.

ERKAN AKÇAY (Manisa) - Teşekkür ederim. (MHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri ve alkışlar)

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Özel, tamamladık zannediyorum konuyu.

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Bir cümle, ben de onu söyleyeyim: “Kılıçdaroğlu’nun dönemi.” diyorlar. Genel Başkana şimdi bunu söyleyince…

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – İtham etmedi.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Yanlış bir şey söylemedi ki.

BAŞKAN – Sayın Genel Başkan yapmadı mı SSK Genel Müdürlüğü?

Peki, buyurun.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Sayın Başkan, Akbaşoğlu doğmamıştı daha.

BAŞKAN – O kadar değil, o kadar değil.

48.- Manisa Milletvekili Özgür Özel’in, Manisa Milletvekili Erkan Akçay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan, şimdi, Sayın Genel Başkanın bir iktidar dönemi yok ama Sayın Genel Başkanın Genel Müdürlüğü yaptığı dönemdeki açığı veya birtakım olumsuzlukları ifade ediyorlar ya o zaman “Duble yolları yaptık.” diye övünmeyeceksiniz, Karayolları Genel Müdürünü alkışlayacağız biz duble yollar için. Eğer, bir işin vebali bürokrata yüklenecekse sevabını duble yollar için Karayolları Genel Müdürüne ya da köprüler için, Avrasya Tüneli için “Biz yaptık, biz yaptık.” değil “Bizim bir faydamız yok Karayolları Genel Müdürü yaptırdı.” demek, bunu görmek gerekiyor ama öyle bir iktidarla karşı karşıyayız ki örneğin duble yolları kendisi yapıyor, Oslo görüşmelerini devlete yaptıran bir iktidarla karşı karşıyayız. Gerçekten bu seviyede müzakereye zorlandığım için hicap duyuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Grup Başkan Vekilleri, siz hakikaten bugün on buçukta tamamlamak mı istiyorsunuz yoksa devam etmek mi istiyorsunuz?

İSMET TOKDEMİR (Hatay) – Devam, devam!

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – On buçukta da yoklama isteyeceğiz.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sayın Başkan, son olarak…

BAŞKAN – Devam.

Buyurun Sayın Akbaşoğlu.

49.- Çankırı Milletvekili Muhammet Emin Akbaşoğlu’nun, İstanbul Milletvekili Turan Aydoğan’ın sataşma nedeniyle yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Şimdi, CHP’li sayın konuşmacının, hatibin hastanelerde rehinelerle ilgili bir atfı söz konusu oldu

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – “Hastanelerde” demedim.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Böyle bir durum söz konusu değil yani rehineyle ilgili…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Ya, onu demedi, yanlış anlamışsın.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Anlamadı, anlamadı.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Ancak Savaş Ay’ın, rahmetli Savaş Ay’ın o zaman A Haber’deki vetireleri, programları herkesin hafızasında; oraya bir atıftı, bu kadar.

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – O zaman A Haber yoktu, ATV vardı; yanlış söylüyorsun.

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – Sonuç itibarıyla söylediğimizi bağlamından koparmanın da anlamı yok, ne söylediğimiz ortadadır. Rehine dönemi de artık geride kalmıştır.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ama o zamanlarda A Haber yoktu galiba da ATV vardı. (CHP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) – ATV, evet.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365) (Devam)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Filiz Kerestecioğlu’nun.

Sayın Kerestecioğu, sizden de aynı performansı bekliyoruz.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Gerçekten yani…

BAŞKAN - Siz de mi sıkıldınız?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Biz de sıkıldık. Saat dokuz oldu, televizyon kapanıyor, ne cezaevindekiler ne aileler izleyemiyorlar; öyle bir sorunumuz var. Neyse…

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İstanbul Valisi, İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırı sonrası yayınladığı genel emirle caddede sokak müzisyenliğini, stant, sergi açmayı, kültürel etkinlikleri yasakladı. Yakında “Uygun adım marş!” zorunluluğu getirecekler İstiklal Caddesi’nde ve mesele aslında İstiklal Caddesi’nin ruhunu sömürmekmiş, bunu gördük ama böyle yaşamayacağız; neşemizi, müziğimizi, coşkumuzu söndürtmeyeceğiz; bunu bilesiniz.

Bu yıl 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü’nde Taksim Tünel’deki eyleme katılan, katılmayan, o an oradan geçen herkes polisten şiddet gördü. 216 kadın ve LGBTİ işkence edilerek gözaltına alındı. Kadın meclislerinin 27 Kasımda Kadıköy’de yaptığı eylemde ise 116 kişi gözaltına alındı. Yani şiddete karşı günde, sadece İstanbul’da 332 kadın şiddet görerek gözaltına alındı ve Türkiye'nin hemen her yerinde yasaklar ve polis şiddetiyle karşılaştı kadınlar.

İstanbul’da gözaltına alınan Avukat Fulya Dağlı’nın tanıklığını aktarmak istiyorum. Evet, “avukat” diyorum, size bir şey ifade etmiyor, biliyorum çünkü protesto eden herkes terörist sizin için ama o gün şiddet uygulanmasına karşı çıkan avukatlar da gözaltına alındılar. Şöyle anlatıyor meslektaşım: “Gözaltına alınırken 5-6 polis yerde beni bayağı linç etti. Yani bu dayak değil, bu başka bir şey. Burnuma ve kafama tekme ve diz darbeleri aldım, bedenimin geri kalanını saymıyorum bile. Kafamı ayaklarının altına alıp yerde tuttular, bir yandan döverken bir yandan nefes almaya, nefes dahi bırakmayacak kadar sıkıştırdılar, kanlar içindeydim.” Bir başka tanıklık da şöyle: “Her defasında şiddetin dozu arttı; darp, saçlardan çekerek fırlatmalar, biz müdahale ettikçe tehditler ‘Size de sıra gelecek, bekleyin.’ demeler; kızın sesini bile duyamadık çünkü boğazına bastırmışlar. Bizi de aracın önünde dövdüler. 2 kadın polis defalarca saçımı çekip kafama vurdu. Ettikleri küfürleri ise gerçekten ilk defa duymuş olabilirim bu arada, polislerin ettikleri küfürlerden bahsediyorum. Aracın içinde avukat arkadaşımı gördüm, ağzı, burnu kıyafetleri, kan içindeydi; yüzünü silmelerini istedik, önce mendili aldılar, sonra ‘Silmiyoruz.’ dediler.” Ve yarın tüm kadınlar suç duyurusunda bulunacaklar. Bu olayın peşini asla bırakmayacağız, bunu bilesiniz.

Polis, bir işçi kadını, Dilbent Türker’i de gözaltına alırken bacağını kırdı ve kendisi bir taşeron işçi, yeni işe girmiş “Alçıyla nasıl çalışacağım?” diye düşünüyor. Ama siz, her şeye rağmen, zafer işareti yapan genç kadınların gözlerindeki ışığı söndüremeyeceksiniz; bunu da bilin.

Şimdi, 25 Kasımda kadınlar şiddet görerek gözaltına alınırken bir kısım KEFEK üyeleri, Birleşmiş Milletler Kadın Birimi ev sahipliğinde Sapanca'da toplantıdaydı.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Evet, ne var?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - O toplantıda, 25 Kasımda kadınlara uygulanan şiddetle ilgili hangi sözler kuruldu?

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - Gelseydiniz, HDP olarak Komisyona gelseydiniz de konuşsaydınız. Yani hem gelmiyorsunuz hem konuşuyorsunuz. Allah Allah! Gelseydiniz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Sadece KEFEK üyelerinin değil, Birleşmiş Milletler temsilcilerinin de bu konuda bir çift laf edip etmediğini merak ediyorum gerçekten.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) - CHP’li vekiller geldi. Gelseydiniz, niye gelmediniz Komisyona?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Bugün de TJA’lı kadınlar operasyonuna uyandık.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Niye gelmediniz? Hayır, gelseydiniz. CHP’li vekiller geldi, MHP’li vekiller geldi. Niye gelmediniz?

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Ama bilin, Türkiye'de, gerçekten, Kürt kadınları terörize etme inadından vazgeçin artık çünkü bütün dünya haykırıyor “…”(*) diye.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Hem gelmiyorsunuz hem konuşuyorsunuz.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) - Evet, bu şiddeti uygulayan ve uygulama emrini verenler için benim bir bedduam var, evet, bir bedduam var; aslında onlar için beddua ama bizim içinse mükemmel bir dilek, şudur bedduam: Dilerim ki hepinizin kızları, torunları feminist olur da sizden bir güzel hesap sorarlar.

Evet, şiddet sadece kadınlara değildi geçen hafta, aynı şekilde Endonezya'da Erdoğan'ın örnek gösterdiği Konya'daki hayvan barınağında da katliam yapıldığı ortaya çıktı ve bu, sosyal medya sayesinde duyuldu. Ya duyulmasaydı ne olacaktı ve duymadıklarımız neler? Gerçekten hayvanlara yapılanlar hepimizi dehşete düşürdü.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – Göstermelik tutuklamalar yetmez, oraya STK’leri almayarak delil kararttılar aynı zamanda. Bunlara soruşturma açacaksınız; net bu, o kadar. Çünkü gerçekten hayvanlar da soruyorlar… Bu konuda da bir bedduam daha var size: İnsan insana bir ölçüde karşılık verebilir ama korumasız hayvanlara işkence, kötü muamele edenler asla ama asla gün yüzü görmesinler diyorum. Onların da sesiyiz ve soruyorlar insanlara: “Ne yaptık size biz?” diyorlar hayvanlar, “Ne yaptık size biz?” diyorlar.

Evet, görüşülen Tütün Kanunu’yla ilgili sözüm ise IŞİD’den kurtarılınca sigarasını yakan bu kadın gibidir. (HDP sıralarından alkışlar) Gerçekten, yasaklar kâr etmez, IV. Muratlar. Tütün üreticilerini de tütün kullananlarını da rahat bırakın, en fazla vergiyi biz ödüyoruz bu ülkede.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz Sapanca’ya 25 Kasımda gitmedik Vekilim, siz sordunuz ya.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Biz sokaktaydık, sokakta.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz sokaktaydık.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ha, biriniz gelebilirdi, bir kadın vekil gelebilirdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O gün, mücadele günü, dinlenme günü değil.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – O tercih meselesi, siz tercih etmediniz, gelmemişsiniz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – O gün, mücadele günü.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) – Ama gelen CHP’li vekiller var, MHP’li vekiller var, bizler varız ve kadın da konuşuldu, şiddet de konuşuldu.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz o gün mücadele için alandaydık.

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, dışarıya alayım sizi sohbete.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İletişim kuruyoruz.

BAŞKAN – Sohbete alayım dışarı zaten.

YELDA EROL GÖKCAN (Muğla) –Estağfurullah Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

               Fahrettin Yokuş                  Hayrettin Nuhoğlu           Hasan Subaşı

                     Konya                               İstanbul                         Antalya

            İmam Hüseyin Filiz                Zeki Hakan Sıdalı           Feridun Bahşi

                  Gaziantep                              Mersin                          Antalya

BAŞKAN – Önergeye katılıyor mu Komisyon?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Zeki Hakan Sıdalı’nın.

Sayın Sıdalı, buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; iktidarın yirmi yıllık tarım politikasızlığı neticesinde çiftçiler artık tohum ekip dert ve borç biçiyorlar; bunu, tütünde, çayda, fındıkta, pamukta, tahılda kısacası tarımsal her üründe görüyoruz. Mesela, üretimde Mersin’in 1’inci olduğu narenciyeyi ele alalım. Narenciyede küresel rekabetçilik eksikliğimizi ve dar pazara sıkışıp kalmamızı konuşalım. Sayın Tarım Bakanı, tarihî bir itirafta bulunarak “Tarımda başıboşluk bitecek, planlı üretim başlayacak.” demişti; demek ki şimdiye kadar ne diyorsak o. Narenciye üretimi ve ihracatında ilk sırada yer alan bir kentin milletvekili olarak Sayın Bakana çağrım, bu planlamayı ilk olarak narenciyeden başlatması çünkü hem bu kadar büyük potansiyele sahip hem de plansızlıktan dolayı bu kadar az gelir elde ettiğimiz başka bir ürün yok.

Dünya genelinde 158 milyon ton narenciye üretiliyor; ülkemiz 5,4 milyon tonla üretimde dünyada 8’inci sırada, Avrupa'daysa 2’ci yani aslında iyi bir üretimimiz var. Son otuz yılda ülkemizin narenciye üretimi istikrarlı bir şekilde artmış. Bugün, verimli topraklarımız üzerinde 47 milyon ağaç var fakat aynı ivmeyi gelirlerde göremiyoruz. Geçtiğimiz sezonda 940 milyon dolarlık ihracat yapmışız. Bu, küresel rakiplerimizle kıyaslandığımızda çok çok düşük bir miktar. Mesela, son on yılda narenciye ihracatımızı yüzde 53 artırmışız, bu artışa rağmen ihracat gelirlerimiz düşmüş. On yıl öncesine kıyasla mandalinayı yüzde 34, limonu yüzde 38, portakalı ise yüzde 42 daha ucuza ihraç ediyoruz; hem de gıda krizi varken üretim artıyorken gelir düşüyor. Sizce bu işte bir gariplik yok mu?

Daha da somutlaştıracak olursak… Mandalinanın tonunu Çin 1.500 dolardan, İspanya 1.200 dolardan satarken bizim satışımız neden 458 dolar? Portakalda da durum farklı değil. Mısır 1.120 dolara, İspanya 921 dolara ihraç ederken bizim fiyatımız 400 dolar. Aynı ürünü üretiyoruz ama en yakın rakibimiz bizden en az 2,5 kat daha pahalıya satıyor.

Eğer siz bu alanda etkin bir şekilde çalışıyor olsaydınız narenciye sektörü belirli pazarlara hapsolmayacaktı. İhracatımızın yüzde 75’ini Rusya, Irak, Ukrayna ve Romanya gibi 4 pazara bağımlı şekilde yaşayan bir narenciyenin hakkına alması maalesef mümkün değil.

Çok uzağa gitmeye de gerek yok, burnumuzun dibindeki Avrupa Birliğinin küresel narenciye talebi, tüm küresel narenciye talebinin yüzde 40’ını oluşturuyor. 8 milyar dolar değerinde, 7 milyon ton hacmindeki bu pazardan biz neredeyse hiç pay a-l-a-m-ı-y-o-r-u-z. Bu, üreticinin veya ihracatçının suçu değil; bu, ticari diplomasiyi etkin bir şekilde kullanamayan ve narenciyeyi dar bir pazara mahkûm eden iktidarın suçu.

Kıymetli milletvekilleri, yeni pazarlara açılmanın ve küresel rekabetçiliğimizi güçlendirmenin temel yollarından biri de o ürünün katma değerini artırmak. Hadi, ürüne fiyat alamadınız, bari katma değerli ürün üretin; o da yok. Dünya genelinde 10 milyar dolarlık bir endüstriyel narenciye pazarı var ama bizim payımız yüzde 0,5 bile değil, binde 5 bile değil; yalnızca 44 milyon dolarlık bir pay alıyoruz. Adamlarda üretim yok ama Belçika ve Hollanda bile bizim katbekat fazlamız gelir elde ediyor. Ne kadar vizyon, o kadar ihracat; sizin vizyonunuz binde 5. Üretici, narenciyenin başkenti Mersin’de soğuk hava deposu bulamayıp Ürgüp’e götürüyorsa, dünyada bu kadar büyük bir pazara rağmen ürününü dalda bırakıyorsa, rakiplerinin 2,5 katı az bir fiyata satabiliyorsa Bakanlıklarınız neden var?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

Fakat bu iş böyle gitmez.

1) Küresel narenciye piyasasının talep ettiği, hem sofrada hem de endüstride kullanılacak ürünler yetiştirmeyi teşvik eden, ürün arzını yılın tamamına yayan politikalar uygulayın yoksa biz uygulayacağız.

2) Ticari diplomasiyi aktif bir şekilde yürütüp pazar çeşitliliğini artırın yoksa biz yapacağız.

3) Narenciye sektörü, tarladan paketlemeye, kullanım alanlarından pazarlamaya kadar yeniden planlanmalı ve teşvik edilmeli; edin yoksa biz yapacağız.

Çiftçiler üzerine düşeni yapıp en zor şartlarda bile üretime devam ediyorlar, siz de iktidar olarak üzerinize düşeni yapın yoksa biz iktidar olacağız ve biz yapacağız ve artık onların emeğini zayi etmeyin.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.(İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Madde kabul edilmiştir.

Arkadaşlar, elinizi kaldırmazsanız ben oylamaları yapamıyorum. Rica ediyorum, lütfen.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Hafif bir de çoğunluk da aranıyor Sayın Başkan.

BAŞKAN – Çoğunluk aranır zaten, her zaman bakıyoruz, arıyoruz onu.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Katılıyorum zatıalinize.

BAŞKAN – 3’üncü madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Önergeleri okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

               Turan Aydoğan                        Özgür Özel           Ömer Fethi Gürer

                    İstanbul                               Manisa                           Niğde

           Abdurrahman Tutdere                   Ahmet Kaya               Orhan Sarıbal

                   Adıyaman                             Trabzon                           Bursa

               Hüseyin Yıldız                       Ayhan Barut

                     Aydın                                 Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

         Mahmut Celadet Gaydalı              Nusrettin Maçin           Hasan Özgüneş

                     Bitlis                               Şanlıurfa                         Şırnak

       Serpil Kemalbay Pekgözegü              Kemal Bülbül

                     İzmir                                Antalya

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz Sayın Orhan Sarıbal’ın.

Buyurun.(CHP sıralarından alkışlar)

ORHAN SARIBAL (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; tütün meselesi aslında ülke insanının meselesi, 80 milyon insanın meselesi. Çıkan kanun teklifi, cezalar, denetim, vergi, şirket ve deyim yerindeyse sektörü tehdit etmeye dönük bir kanun teklifi. Konuştuğum maddenin içi… Bir fabrika yapmak istediğinizde 2 milyar sigara üretmek zorundasınız ve yan mamul olarak da 15 ton işlemek zorundasınız; bu birinci kıstas.

İki: Tütün kaçakçılığında “üç yıl” ve “altı yıl” olan hapis cezasını, birini ikiye, birini beşe çekiyorsunuz; bunu da bir kahramanlık, bir lütuf gibi söylüyorsunuz.

Yine, başka bir şey… Bir şirket, bir kurum şu anda tütünle ilgili ticaret yapıyorsa 50 milyon gibi teminat getiriyorsunuz. Başka bir temel mesele, ortaya koyduğunuz bütün bu kanun teklifiyle ilgili yapılanmalarda karşımıza çıkan temel durum, içini iyi incelediğinizde… Bakın, burada Türk Standartları Enstitüsünün yapmış olduğu bir çalışma var. Bu çalışmaya göre, artık, 100 gramlık veya 50 gramlık paketler hâlinde Türkiye’de tütünü pazarlamak zorundasınız. Bu saydığım 5 maddenin 5’i de tamamen uluslararası şirketlerin isteği doğrultusunda iktidar tarafından hazırlanmış. Aynen şu: Tütünün fiyatını bu beyefendiler belirleyecekler, hangi çeşidin ekileceğini bu beyefendiler belirleyecekler; iktidara da âdeta ev ödevi vererek “Böyle böyle kanun çıkaracaksınız.” diyecekler.

İktidar, tamamen büyük tekellerin isteği üzerine bir tütün politikasını hayata geçirmektedir aynen 1900’lü yıllarda Reji idaresinde olduğu gibi, Düyun-ı Umumiye Osmanlı’nın borçlarını ödeyemediği için tütün sektörünün bütününü Fransız ve İtalyan şirketlere verdiği gibi; tam aynısı, bir tane fark var, o fark şu: O gün devlet artık vergi mergi alamıyordu, şimdi iktidar tütünden ve alkollü içeceklerden âdeta inanılmaz bir vergi toplamaktadır. Bunlarla ilgili çok açık bir şekilde bir örnek vermek lazım: Değerli arkadaşlar, şu anda ne yazık ki içtiğiniz sigaranın yüzde 88’i yabancı tütün, yüzde 12’si yerli tütün, bunu çok net görmek lazım. Yine, 1986 yılında “tütünün yaygınlaşması ve üreticinin korunması” adı altında 1 ton ithal tütüne 4 bin dolar gümrük vergisi getirildi, 4 bin dolar. İktidar sürekli değişiklikler yaparak… Şimdi, şu anda, bütün gümrük vergileri sıfır. Peki, o günden bugüne ne oldu? AKP iktidarında 1 milyon 700 bin ton tütün ithal edildi. Eğer o 4 bin dolarlık ithalat vergisi durmuş olsaydı ne kadar vergi alacaktık biliyor musunuz? 5,1 milyar dolar yani iktidarın ithalat vergilerini sıfırlayarak çok uluslu büyük şirketlere kazandırdığı para 5,1 milyar dolar. Belki bizden sonra iktidar milletvekilleri çıkıp diyecekler ki: “Şu kadar ihracatımız var.” Merak etmeyin, o ihracatı yapanlar da yine uluslararası tekeller yani nereye dönseniz akrabalarımız uluslararası tekeller ve onların çıkarının bütünüyle hayata geçmesini sağlayan ne yazık ki AKP ve saray iktidarı.

26 il, 113 ilçe, 2.301 köyde tütün üretimi yapılmaktadır. Söylediğimiz şu: Neden 26 il zorunluluğu var? Neden yaymıyoruz tütün üretimini bütün Türkiye’ye? Bu çok önemlidir, karşımızda durmaktadır. İkinci bir talebimiz: Yerli tütün üretimindeki vergiler kaldırılsın; ithalata vergi koyun, ithal tütüne vergi koyun. Daha önce vardı, diğer iktidarlar yaptı, siz de rahatlıkla yapabilirsiniz.

Bir başka temel meselemiz, çok açık bir şekilde gündeme gelen…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Sayın Başkanım, tamamlamak istiyorum.

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Çok teşekkür ediyorum.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, sözleşmeli tarım diye bir garabet var, sözleşmeli tarım. Kim yapıyor sözleşmeyi? Uluslararası şirketler çiftçiyle yapıyor. Böyle bir sözleşme modeli yok. Çiftçi mali müşavir mi? Değil. Çiftçi avukat mı? Değil. Çiftçinin böyle bir yetkisi var mı? Yok. Arkadaşlar, sözleşmeli tarım yapılacaksa çiftçinin örgütüyle yapılmalı, çiftçinin kurumuyla yapılmalı, kooperatifle yapılmalı, birlikle yapılmalı.

Yine, burada çok konusu olan, bu Ticaret Bakanlığında Bakan Yardımcısı olup daha önce bir uluslararası şirketin CEO'su olan kişinin aslında denetimi altında yapılan başka bir şey var. “Kooperatif kurun.” diyorsunuz, kanun çıkardınız. Arkadaşlar, kooperatif 7 kişiyle kurulur. Şimdi, 250 çiftçi olacak ki kooperatif kuracaksınız.

Bütün bu kararlara baktığımızda, aslında temel mesele, şirketleri koruyan, kartelleri koruyan, onların tütün piyasasında çalışmasını sağlayan temel bir kanun olarak karşımıza gelmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Teşekkür ettim Sayın Sarıbal.

ORHAN SARIBAL (Devamla) - Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN - Ama bitti süreniz, ek süre de bitti.

ORHAN SARIBAL (Devamla) – Yani, bu kanun çok uluslu tekellerin kanunudur; çiftçinin kanunu değildir, tüketicinin kanunu değildir, halkın kanunu değildir; tamamen sarayın, AKP'nin halka ve tütüne zulüm kanunudur.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeler üzerine ikinci söz talebi Sayın Hasan Özgüneş'in.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HASAN ÖZGÜNEŞ (Şırnak) – “…” (*)

Salâhaddin Eyyubî’nin çok güzel bir sözü var: “Dostlarıyla uğraşanlar düşmanlarıyla savaşamazlar.” Ne hazin ki geldiğimiz nokta itibarıyla AKP Hükûmetinin dostları, yandaşları DAİŞ, El Kaide, El Nusra, ÖSO vesaire vesaire olmuş. Oysaki şunu çok iyi biliyoruz: Bin yıldır Türk halkı, Kürt halkı kader birliği yapmıştır. Birinci Dünya Savaşı'nda yine, çoğunlukla kader birliği yaptı. “Serhat bölgesi” dediğimiz Bitlis, Van, Ağrı’da Ruslara karşı savaş yapıldı; Kahramanmaraş’ta, Urfa’da, Antep’te Fransızlara karşı ve -Şeyh Mahmut Berzenci- güney Kürdistan’da ya da Kürt federal bölgesinde İngilizlere karşı savaş yapıldı. Peki, o savaşın öncesinde ne olmuştu? 17 milyon kilometrekare gitmişti. Anadolu da gitmişti ama Kürt’ün ve Türk'ün kader birliği en azından 783 bin kilometrekareyi kurtardı. Peki, ne sözler verilmişti? Kürtlerin ve Türklerin yaşadığı coğrafya Misakımillî olacaktı. Amasya Tamimnamesi’nde bu var, El Cezire Komutanına gönderilen belgede var, gizli belgelerde var, Meclis tutanakları vesaire vesaire…

Peki, ne yapıldı? Lozan öncesinde Rojava Fransızlara peşkeş çekildi, Lozan’da da güney Kürdistan İngilizlere verildi. Şunu söylediler… Birinci Mecliste bile Kürtlere özerklik vardı, her zaman Kürtler ile Türklerin eşitliği savunuluyordu ama 1924 Anayasası’yla Kürt’ün ölüm fermanı çıkarıldı; asimilasyon, sürgün ve isyanlar -işte, Demirel “29 isyan” diyordu- yaşandı. Peki, son kırk yıldır neyi yaşıyoruz? Bakın, Kenan Evren’den bu tarafa 15 Genelkurmay Başkanı değişti, 17 Başbakan değişti, Cumhurbaşkanı 18’incidir Cumhurbaşkanı olarak. Hepsi ne diyorlardı: “Baldırı çıplaklar.” Generaller “3-5 çapulcudur.” “Ha bitirdik, ha bitiriyoruz.” diyordu. Şimdiki Savunma Bakanı ne söylüyor? “Son nefer kalana kadar mücadele edeceğiz.” diyor. Peki, Türkiye’nin geldiği manzara nedir? Çoklu kriz, her taraf içler acısı. Siz bin yıllık kardeşinize, dostunuza ihanet edip ona savaş açarak sonuç alamazsınız. Kürtler bugün ne yapıyorlar? Sizin Rojava’yı sattığınız yerde kendi statülerini, özgürlüklerini diğer halklarla birlikte kurmaya çalışıyorlar; güney Kürdistan’da aynı şekilde, demokratik, özgürlükçü bir yapıyla barış içerisinde yaşıyorlar. Siz daha önce “şaki” dediniz, siz daha önce “anarşist” dediniz; şimdi “terörö” lafıyla her tarafı terörize ederek sonuç alacağınızı söylüyorsunuz. Peki, ilk başta kaç demiştiniz? 2 bin kişi, 3 bin kişi. Şimdi, ne diyorsunuz? İran’da 5 bin kişi, Irak’ta 5 bin kişi, Suriye güney Rojava’sında 100 bin kişi silahlı güçten bahsediyorsunuz. Şimdi “kara harekâtı” diyorsunuz, bilmem, hava harekâtına doyamadınız, beş günde siz güney Kürdistan’ı bitirecektiniz. Ben burada açık söylüyorum -Meclis söylesin- rakamlar gizleniyor, açıkça yalan söyleniliyor; verilen kayıplar o kadar değildir. Yüreğimiz acıyor; Kürt genci de ölünce yüreğimiz yanıyor, Türk genci de ölünce yüreğimiz yanıyor ama burada Meclis neye dönüşmüş? Dervişler gibi dua okuma, bilmem, başsağlığı dileme. Sizin göreviniz, dua okuma, derviş tavrı değildir; bu Meclisin işi savaş ve operasyon olmamalıdır. Yüz yıldır devam eden bir sorunu, gelin, yiğitçe, demokratik bir zeminde, bu Mecliste çözelim. Kürt sorunu çözülürse Türkiye’nin bütün sorunları çözülür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Demokrasi ve Kürt sorunu yapışık ikizler gibidir. Kürt halkıyla dost olursanız Türkiye kurtulur, Türkiye Orta Doğu’nun öncüsü olur. Tecridi kaldırın, biraz Öcalan konuşsun; Meclisi konuşturalım ve bu sorunu çözelim; bu hâliyle yürümez. 10 bin kişiyi de öldürseniz, 50 bin kişiyi de öldürseniz bu iş sonuca gitmez. 1 milyon öldürün, Saddam öldürmedi mi? 182 bin kişi gitmedi mi Enfal’de? Sonuç aldı mı? Alamaz. Kimse öyle burada terane merane, bilmem ne, hamaset yapmasın. Dolayısıyla bu mesele demokratik ulus temelinde çözülmeli. Avrupalılar bunu gerçekleştirdiler, binbir badireden ve bedelden sonra halkları özgürleştirdiler; kadını, demokrasiyi, özgürlükleri, hukuku geliştirdiler, refah ülkesi oldular.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Süreniz tamamlandı Sayın Özgüneş.

HASAN ÖZGÜNEŞ (Devamla) – Selamlıyorum herkesi. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Evet, aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler…

ÖZGÜR ÖZEL (Manisa) – Sayın Başkan… Sayın Başkan…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz fazlayız Başkan, çok açık görülüyor ama.

BAŞKAN – Kâtip Üyeler arasında farklı itiraz var, o yüzden elektronik cihazla yapacağım.

Evet, iki dakika süre veriyorum ve oylamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ramazan Can, koşma!

Başkan, iki dakikada getirecek hepsini, olmaz ki.

BAŞKAN – Otuz saniye veremiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir dakika verebilirsiniz.

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler reddedilmiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Fahrettin Yokuş                  Hayrettin Nuhoğlu           Hasan Subaşı

                     Konya                               İstanbul                         Antalya

            İmam Hüseyin Filiz                   Feridun Bahşi             İsmail Koncuk

                  Gaziantep                             Antalya                           Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İsmail Koncuk’un. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İSMAİL KONCUK (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. İYİ Parti Grubu adına Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi’yle ilgili görüşlerimizi ifade etmek üzere söz almış bulunmaktayım.

Değerli milletvekilleri, dün Sayın Cumhurbaşkanı açıkladı sözleşmelilere kadro konusunu, bugün Çalışma Bakanlığı bir açıklama yaptı. Şimdi, Sayın Cumhurbaşkanının açıklaması ile bugün Çalışma Bakanlığının açıklaması birbiriyle tamamen alakasız. Sayın Cumhurbaşkanı dedi ki: “Üç yıl ve bir yıl da adaylık dönemi olmak üzere dört yılını tamamlamış olanları kadroya alacağız.” Ama bugün Çalışma Bakanlığı yaptığı açıklamada diyor ki: “Herhangi bir süre şartı aranmaksızın kadroya alacağız.” Tamamen farklı bir açıklama; ya Sayın Cumhurbaşkanına eksik bilgi verildi ya da Sayın Cumhurbaşkanının açıklamasından sonra gösterilen tepkiler üzerine Çalışma Bakanlığı ya da iktidar farklı bir düzenleme yapmak zorunda kaldı. Bunu bilmiyoruz ama Çalışma Bakanlığının açıklaması da kafa karıştırıcı. Şöyle kafa karıştırıcı; diyor ki: “Üç artı bir modeline göre istihdam edilen sözleşmeli öğretmenler, sağlık personeli ve din görevlilerinin de süre aranmaksızın kadroya geçirilmesine…” Bu, 227 bin kişi Çalışma Bakanlığının açıklamasına göre. Bir de “Bazı kurumsal sözleşmeli personel ile mahallî idarelerde görev yapan yaklaşık 197 bin sözleşmeli personelin süre aranmaksızın hemen kadroya geçirilmesine…” diye bir açıklama ama burada Bakanlık isimleri ifade edilmemiş. Yani burada aklına şu soru gelebilir bu açıklamayı okuyan kamu çalışanlarının: “Süresiz sözleşmelilerin tamamı süre şartına bağlı olmaksızın kadroya geçiyor mu, geçmiyor mu?” gibi bir soru akla gelebilir.

Değerli milletvekilleri, bu yönüyle düzenleme kabul edilebilir ancak şöyle bir eksiklik var: Hem kadroya geçiriyorsunuz hem de yer değiştirmek için ya da kurumlar arası nakil yapabilmek için dört yıl çalışmış olma şartını getiriyorsunuz. Ya, bu bir tenakuz, bu hukuki bir problem doğurur. Yani siz bir sözleşmeliyi kadrolu yaptığınızda o kadrolu yaptığınız kişi ile diğer kadrolular arasında yine bir fark ihdas etmiş oluyorsunuz. Bu, hukuken ölçülüp biçilmesi gereken bir durum. Böyle arızalı bir durum var. Bu kanun teklifi Türkiye Büyük Millet Meclisine gelmeden bu yönüyle düzeltilmeli yani kadroya geçtiği andan itibaren kurum içi ve kurumlar arası yer değiştirme hakkına sahip kılınmalı.

Tabii, 2011 yılında bir kanun çıkartıldı ve sözleşmeliler kadroya geçirildi. Bu düzenleme, Çalışma Bakanlığının açıkladığı bu metne göre, 2011 yılının çok gerisinde düzenleme. Mesela vekil ebeler, hemşireler, vekil imamlar yok; daha birçok grup yok bunun içerisinde. Yarın İYİ Parti Grubu olarak vereceğimiz Meclis araştırması önergesinde daha detaylı olarak buradan anlatacağız. Bunun 2011 yılının çok gerisinde bir düzenleme olduğunu bilin ve 2011 yılında yapmış olduğunuz düzenlemeyi şöyle bir açın, bir bakın. Öyle mi Sayın Bakanım? Bir açın bakın, eski Çalışma Bakan Yardımcısı olarak bir inceleyin ama eksik bir düzenleme.

Bir yönü de şu, diyorsunuz ki: “Bundan sonra kamuya alınacak olanlar üç artı bir yıl çalıştıktan sonra kadroya geçirilecektir.” Yani aynı zulmü yaşayacak kitle değişiyor burada.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Sayın Başkan…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

İSMAİL KONCUK (Devamla) – Dört yıldır diyelim, 2011 yılından bu yana diyelim, atadığınız sözleşmeli personeli kadroya alıyorsunuz. Ama diyorsunuz ki: “Ben bundan sonraki devlet kademelerine yapacağım sözleşmeli öğretmen, sağlıkçı, hemşire, vesaire atamalarda yine üç artı bir şartını arayacağım.” Bu bir tenakuz değil mi? Yani bir yanlışlığı düzeltiyorsunuz ama akabinde, o yanlışlığı yapmaya devam edeceğinizi ilan ediyorsunuz.

Değerli AK PARTİ’liler, bu böyle olmaz. Bu sözleşmelilik uygulamasının kökten değişmesi lazım. Yarın İYİ Parti Grubu olarak taşeron konusunu, belediyelerde aldatılan, güya kadroya alınanların konusunu ve diğer kadrosuz çalışanların problemlerini burada anlatacağız diyorum.

Saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

4’üncü madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Hasan Özgüneş               Mahmut Celadet Gaydalı    Nusrettin Maçin

                     Şırnak                                 Bitlis                         Şanlıurfa

                Kemal Bülbül                                     Serpil Kemalbay Pekgözegü

                    Antalya                                                                    İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Serpil Kemalbay Pekgözegü’nün.

Sayın Kemalbay, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sayın Başkan, sayın vekiller; Adıyaman, Malatya, Bitlis, Diyarbakır, Muş, Batman, Samsun, Ege Bölgesi’nde birçok ilde geçinemeyen köylüler, üreticiler bir daha tarafınızdan darbelendi. Karteller sizlerle ne kadar gurur duysa yeridir. Yabancı tütün kartellerini ihya edecek, yerli üreticiyi, tütün üreticilerini darbeleyecek olan bu kanun teklifiniz bir kez daha çiftçiye, üreticiye, geçimini sağlamaya çalışan köylüye düşman bir kanun teklifidir. “Bu böyle gitmez.” diyen bütün üreticiler size mutlaka kapıyı gösterecekler.

Sayın vekiller, bu sabah bir AKP klasiği daha yaşandı ve Ankara merkezli olduğu söylenen bir operasyonla 14 ilde kadınların evleri basıldı. TJA’lı kadınlara “terörö” diyerek operasyonlar yapmanız, zor aygıtlarınızla şafak vakti evleri basmanız, şifreleri çoktan çözülmüş eylemlerinizden biridir.

Kadın mücadelesini kriminalize etmekten artık vazgeçin diyoruz. Siz kimden korkuyorsanız, kimi iktidarınıza tehdit olarak görüyorsanız, işte onları hep “terörö” edebiyatıyla suçlu ilan ediyorsunuz, kriminalize etme metoduyla da saldırıyorsunuz. Sayenizde Türkiye’de “terörö” olmayan kimse kalmadı. Bir kadın örgütü olan TJA’ya da bu nedenle saldırdınız. TJA’lı kadınlar emeklerine, bedenlerine, kimliklerine sahip çıktıkları için hedefinizdedirler. Kürt oldukları için; şiddetsiz, iktidarsız, eşit, özgür bir toplumu inşa etmek istedikleri için hedefinizdedirler. Baskılarınız, operasyonlarınız bugüne kadar kadınları yıldıramadı, bundan sonra da yıldıramayacak. TJA’lı yol arkadaşlarımızı derhâl serbest bırakın.

Sayın vekiller, AKP’nin otoriter iktidarı giderek dünyadaki örneklerine daha çok benzemeye başlıyor çünkü AKP’nin halka zorbalıktan başka, şiddetten başka verebileceği hiçbir şey kalmadı. Dikta rejimlerin uygulamalarını siz de feministlere, muhaliflere, demokratik mücadele yürütenlere, devrimcilere uyguluyorsunuz. İran’da Mahsa Amini’nin saçlarının teliyle tutuşturduğu özgürlük mücadelesi “…”(*) sloganlarıyla bütün dünyayı kaplamıştır, bu topraklarda da “…”(*) çokça attığımız sloganlardandır ve 21’inci yüzyıl, kadınların özgürlük ateşinin harlandığı yüzyıldır. Bu uyanışı İran’da molla diktatörleri durduramadığı gibi AKP-MHP faşist bloku da durduramayacak. 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddetle Mücadele Günü’nde Mardin, Diyarbakır, Van, Taksim’de 25 Kasım gösterilerini yasaklarken şundan korktunuz: Rojava’da yaşamlarını kurmuş olan kadınların selamlanmasından korktunuz, Kobani’yle dayanışmasını haykıracak olan kadınların sesinden korktunuz, “Düştü düşecek.” denen Kobani için IŞİD ve uzantılarına direnen kadınları selamlayanlardan korktunuz.

İstanbul’da ve Ankara’da, Van’da sözde “aile mitingi” adı altında nefret mitingleri yapılırken nefret söylemini destekliyorsunuz, onların yanında yer alıyorsunuz. LGBT+’lara yönelik tehdit, linç, nefret söylemi yine sizin tarafınızdan sahipleniliyor ve yapılıyor, tekrar ediliyor. 25 Kasımda işte bu zihniyetle 300’e yakın kadını gözaltına aldınız; 27 Kasımda tekrar yapılan 25 Kasım eyleminde de 40 kadını gözaltına aldınız ve orada arkadaşlarımız söylediler, gerçekten burada tekrarlandı, tekrarlamak istemiyorum ama örneğin, Tülay Korkutan şöyle diyor: “Saçlarımızdan çekilerek, yüzümüze, gözümüze yumruklar atılarak cinsiyetçi küfürler ve tehditlerle gözaltı aracına bindirildik. Bir arkadaşımızın eline tutam tutam saçları geldi. Bir arkadaşımız polis şiddetine dayanamayarak bayıldı.” Daha çok şey anlatabilirim. Kadınların özgür olması sizi korkutuyor ve bunun için saldırıyorsunuz.

Peki, dışarıda, meydanda, alanda birçok avukat varken, birçok kadın varken bunca işkenceyi yapanlar Garibe Gezer’e cezaevinde ne yapmışlardır?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – İşte, bunu da aslında medyaya düşen son görüntülerde görüyoruz. Garibe Gezer’i cezaevinde siz öldürdünüz. Baskılarınıza, işkencelerinize, boyun eğdirmenize Garibe Gezer itiraz etti, boyun eğmedi. İşkenceyi, tecavüzü, cezaevindeki cinsiyetçiliği örtbas etmeniz de –özellikle AKP sıralarındaki kadınlara sesleniyorum- kadın suçudur, insanlık suçudur.

AKP-MHP despot iktidarına baş eğmeyiz, faşizmi kurumsallaştırmak isteyenlere kadınlar asla baş eğmezler. İşte Garibe Gezer direndiği için katledildi; Garibe Gezer’in sesi olmaya devam edeceğiz. Biz kadınlar Dominik’te diktatörlüğe direnen Mirabal kardeşlerin bayrağını taşıyoruz ve sokakları, alanları terk etmeyeceğiz. Azerbaycan vatandaşı ve İtalya vatandaşı olan Saide ve Delila’yı da derhâl serbest bırakın. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle değiştirilen 4733 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinin sekizinci fıkrasının ikinci cümlesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

           Abdurrahman Tutdere                   Ahmet Kaya                 Ayhan Barut

                   Adıyaman                             Trabzon                          Adana

               Hüseyin Yıldız                   Okan Gaytancıoğlu              Özgür Özel

                     Aydın                                 Edirne                           Manisa

               Turan Aydoğan                                                 Ömer Fethi Gürer

                    İstanbul                                                                   Niğde

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Okan Gaytancıoğlu’nun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 4’üncü madde, makaron ve sigara üretim tesislerinde üretimi uygun şekilde yapmayanlara yüksek cezaları öngörüyor. Ya, küçük üretici kooperatif de kursa nasıl yapabilecek? Bu cezaları tabii ki almak zorunda kalacak. 50 milyon TL para yatırması lazım, teminat vermesi lazım; bunu nereden buldu? Hadi bunu buldu, 2 milyar sigara üretmesi lazım; bunu nasıl üretecek arkadaşlar? Büyük firma olması lazım yani tekel olması lazım yani emperyalist sistemin, sizin desteklediğiniz şirketlerin sahibi olması lazım. Küçük çiftçi devre dışı kalsın. Yerli sigara üreticilerini, küçük üreticileri zaten bitirdiniz. İşletmede 15 ton sigara sarması lazım. Ya, bu mümkün mü? Eşyanın tabiatına aykırı.

Hâlbuki, tütün bu toprakların ürünüydü, siz 26 ille sınırlıyorsunuz ya, bütün coğrafyamızda Trakya’dan Marmara’ya, Karadeniz'de, Ege’de, Doğu’da, Güneydoğu’da, İç Anadolu’da, her yerde tütün dikilirdi; tütün türküleri söylenirdi; tütün kolonyası vardı. Hatta Osmanlı kapitülasyonlara teslim olduğu zaman bile Fransızlar bunu bırakmamıştı; Lozan’daki görüşmelerde tütün konusu, sigara tekeli, sigara fabrikaları çok önemli hâle gelmişti. Ancak 1925’te yerli ve millî olabildik, Atatürk ve onun kurduğu cumhuriyet Reji idaresinden aldığı kapitülasyonları yırttı attı Lozan’la birlikte. Kurtuluş Savaşı’nı kazandık ama Atatürk ne dedi: “Kılıç önemli ama saban daha fazla önemli; üretmemiz lazım.” Tütün dikildi, sigara fabrikaları kuruldu. Kaç tane? 8 tane. Siz ne yaptınız? Babalar gibi sattınız, 1 tane bıraktınız ama onu da çalıştırmadınız, sattınız.

IMF’yle çok sıkı fıkıydınız, sonra dediniz ki: “Biz IMF’den borç almıyoruz.” Borç almıyorsunuz ama sürekli emir aldınız. “O fabrikaları Virginia tipi tütünle çalıştıracağız.” dediniz ve başarılı da oldunuz. Sadece Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde Adıyaman’da yüzde 6, yüzde 7 tütüne kota verildi; siz de bunu onayladınız. Neden? Çünkü sigara fabrikalarını 1,7 milyar dolara stoklarında 200 milyon dolarlık tütünle satmıştınız.

2002’de siz iktidara geldiğinizde tam 406 bin tütün üreticisi vardı, süratle sayıyı indirdiniz, şimdi 40 bin civarında üretici var. Her 10 üreticiden 9’u artık tütün dikmiyor. Nereye geldi bu arkadaşlar? İstanbul, Ankara, İzmir, Adana, Mersin gibi varoşlara yani sizin oy aldığınız yerlere bunları gönderdiniz. 153 bin ton tütün üretiliyordu, o da yarı yarıya geldi. 2 milyon dekar ekiliş vardı, o da yarı yarıya geldi.

Şimdi, o yıllarda 500 milyon dolarlık ihracat yapıyorduk, yerli ürünü yani yerli tütünü satarak bu işlemi gerçekleştiriyorduk, şimdi içine Virginia tipi tütün de koydunuz, yine ihracat yapıyoruz bunun yarısına kadar ama her yıl 500 milyon dolarlık ithalat yapıyoruz. Yirmi senedir iktidardasınız, 11 milyar dolarlık ithalat yaptık.

Yerli tütün üreticisini cezalandırıyorsunuz, özellikle bu yasayla tamamen bitiriyorsunuz. Hâlbuki sigara içenlerden vergiyi topluyorsunuz; bu da bir tezat. Yani sigaranın yüzde 81’i vergi, siz bunlardan parayı alıyorsunuz, bütçe açıklarını kapatmaya çalışıyorsunuz ama onlara yerli tütün içireceğinize yabancı tütün yani içinde sözde Virginia tipi tütün bulunan sigarayı içiriyorsunuz. Eskiden Maltepe, Samsun, Bafra, Birinci, İkinci gibi sigara çeşitlerimiz varken, TEKEL…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

OKAN GAYTANCIOĞLU (Devamla) – O Tokat sigara fabrikasını -ki teknolojisi çok yüksektir- kapattınız. Geçen, Genel Başkanımızla Tokat’a gittik, o fabrikanın yerinde moloz yığınları var, yerinde yeller esiyor. Böyle görüntüleri biz görmek istemiyoruz ama az kaldı, artık gidiyorsunuz. Bir sigara içimi zamanınız kaldı diyeceğim ama tabii, bir sigara içmek o kadar değil.

Kaçak sigarayı da siz hortlattınız yani bu kadar çok vergi aldığınız için -yüksek vergi, vergiyi öldürür- her yerde kaçak sigaralar var. Türkiye, kaçakçıların, uyuşturucuların cenneti hâline geldi.

Yaptığınızı beğenmeyin arkadaşlar, bu yasayı geri çekin yani bir tütün üreticisi var, kendi tütününü satmak istiyor, başka da bir şey istemiyor; bırakın kazansın, bırakın yerli tütünümüz yaşasın, Ege Ekici Tütün Piyasası, Akdeniz, Karadeniz, Doğu Anadolu, Güneydoğu Ekici Tütün Piyasaları çalışsın.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                  Ayhan Erel                       Fahrettin Yokuş      Hayrettin Nuhoğlu

                    Aksaray                               Konya                          İstanbul

                Hasan Subaşı              Dursun Müsavat Dervişoğlu İmam Hüseyin Filiz

                    Antalya                                İzmir                        Gaziantep

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Ayhan Erel’in.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi için verdiğimiz değişiklik önergesi üzerine söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bugün 5 farklı kanunda değişiklik öngören yeni bir torba yasa teklifiyle karşı karşıyayız. Gerekçeye baktığımızda haksız rekabetin önlenmesi, şeffaf ve eşitlikçi bir piyasayı tesis etmek, güncel, etkin bir denetim mekanizması kurmak, kaçakçılık meselesine caydırıcılık sağlamak gibi gerekçeler görmekteyiz; keşke bu idealist tavır gerçekten benimseniyor olsaydı. Oysa 2018 yılında hayata geçirilen, “Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemi” adı verilen, formatı bu topraklara uymadığı apaçık belli olan sistem, iktidarın bu ülkeye dair bütün ülkülerini, ideallerini yok etmiştir; kaldı ki teklifin içeriği de bu gerçeği gözler önüne sermektedir.

“Tütün” diyorsunuz, bu teklifte tütün üreticilerinin dertlerine derman bulmuyorsunuz. “Haksız rekabet” diyorsunuz, bu teklifte yerli üreticinin korunmasına dair bir hüküm getirmiyorsunuz. “Piyasa” diyorsunuz, art niyetli müdahaleleriniz sonucunda piyasada “güven”in adı dahi kalmadı. Peki, bu teklifte ne var diyorsanız büyük sermayeye şirin gözükme telaşı ve heyecanı var; baskıyla, zorlamayla caydırma isteği var. Gelişigüzel düzenlemelerle sorunları çözmek bir yana, kronikleştirme girişimi var. İşte, arkadaşlar, bir kez daha milletimizin aciliyetleri, hassasiyetleri, ihtiyaçları göz ardı edilmektedir.

Değerli milletvekilleri, evet, kaçakçılıkla mücadele etmek, devletin asli görevlerindendir; evet, kamu sağlığını korumak, vatandaşa belli standartları temin etmek devletin asli görevlerindendir. Bunlar yapılmasın demiyoruz, diyemeyiz; bizim eleştirdiğimiz, karşı çıktığımız noktalar şunlardır: Yanlış vergi politikanızla, kayırmacı tutumunuzla, sorunlara duyarsız rant odaklı yaklaşımınızla, art niyetli özelleştirmelerinizle hem kaliteyi hem denetimi hem vergilendirmeyi hem de kamu sağlığını yerlere düşürdünüz. Alkole, sigaraya zam üstüne zam yüklerken merdiven altı imalathanelerin önünü açtınız. TEKEL’i elden çıkarıp, sektörü bütünüyle yabancı sermayeye teslim ederken çiftçimizi, üreticimizi, işçimizi perişan ettiniz. İnsanlar kaçak alkolden hayatını kaybederken bütün uyarı ve ikazlarımıza rağmen sessiz ve seyirci kaldınız.

Son on iki yılda alkol üzerinden alınan ÖTV'de artış oranı 1.070 oranında. 2020 yılı itibarıyla sigaradaki vergi yükü yüzde 63’ü ÖTV olmak üzere yüzde 81 civarında. Bu, ne demek? Bu, şu demek: Siz vatandaşı göz göre göre kaçakçılığa itiyorsunuz; vatandaşı göz göre göre ölüme itiyorsunuz; insanların emeğini, alın terini büyük kartellere peşkeş çekiyorsunuz. Şimdi sözde bir kanunla, güya, piyasada nizam tesis edeceksiniz. Oysa bu gömleğin düğmeleri daha baştan yanlış iliklidir.

Değerli arkadaşlar, teklifin 4’üncü maddesi, 4733 sayılı Kanun’un 8’inci maddesinde değişikliler öngörmektedir. Böylece, ürün izleme sistemi kurmaksızın makine ve ekipman çalışma testleri, ürün denemeleri veya denetim üretimi yapanlara idari para cezası vereceksiniz. Bu yasaklamalarla vatandaşın alım gücünü, vatandaşın refah düzeyini artırmadan yaptığımız kanunların amacına ulaşması mümkün değil. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

5’inci madde üzerinde 2’si aynı mahiyette 3 adet önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyette olup birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Turan Aydoğan                       Mahir Polat                   Özgür Özel

                    İstanbul                                İzmir                            Manisa

              Ömer Fethi Gürer               Abdurrahman Tutdere           Ahmet Kaya

                     Niğde                               Adıyaman                        Trabzon

               Hüseyin Yıldız                       Ayhan Barut                                                Aydın                                 Adana

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Hasan Özgüneş               Mahmut Celadet Gaydalı       Kemal Bülbül

                     Şırnak                                 Bitlis                           Antalya

       Serpil Kemalbay Pekgözegü                                           Nusrettin Maçin

                     İzmir                                                                  Şanlıurfa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk söz talebi Sayın Mahir Polat’ın.

Sayın Polat… (CHP sıralarından alkışlar)

MAHİR POLAT (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 365 sıra sayılı Yasa’nın 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Anadolu topraklarında yetişen herhangi bir ürün ya da üretilen herhangi bir emtiaya “kaçak” demek bir kere teknik olarak baştan yanlış. Dolayısıyla eğer bir niteleme yapmak istiyorsanız “yasa dışı, yasalara uygun olmayan ticaret” yaklaşımında bulunabilirsiniz. Bu yasa dışı ticaretin temel kaynağı uygulamaya koyduğunuz vergi kanunları. Bir paket sigaranın 16 dalı vergiye giderse yoksul Anadolu halkı bunun ticaretini de yapar, bunu içmekten başka da çaresi olmaz değerli milletvekilleri.

Bakın, kaçakçılık nasıl olur, bunu size bir iki örnekle anlatmak isterim. Mesela 2012 yılında 2924 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı’yla Türkiye Cumhuriyeti’nden transit edilmek zorunda olan sigaranın üzerinde gideceği ülkenin dilinde basılı olma zorunluluğu var idi. Bu, sizin devriiktidarınızda oldu. Kaçakçılığı önlemek için çıkarılan bu Bakanlar Kurulu kararı tam dokuz yıl sonra 4919 numaralı Cumhurbaşkanı Kararı’yla ortadan kaldırıldı. Bu yetmez, ithal edilen tütünlerin kıyım tavına gelebilmesi için orada mutlaka ve mutlaka bir nemlendirme işlemi yapılır. Dâhilde işleme rejimi kapsamında bu nemin içerideki oranı hesaplanmadan dâhilde işlemedeki vergi kaybı ortaya çıkar, kaçakçılık oradan yapılır. Yine, tütün kartellerinden bir tanesi, en büyüğü “fibeks” denilen bir yöntem uygular. O yöntemle sigaranın, tütünün külüne kadar, en ince tozuna kadar kullanılır fakat dâhilde işleme rejimi kapsamında buna yüzde 5,5 fireyi verirsiniz, kaçakçılığı buradan yaparsınız. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlar, bu kanun maddesiyle yine, yeni kurulacak tütün işletmeleri için bir izin söz konusu; bu izni alabilmek için 50 milyon lira bir teminat öngörülüyor. Yeni kurulacak ya da 5 tonluk bir ticaret yapacak şirketin bunu vermesi mümkün değil. Yine, tütün kartellerinin bu yasa marifetiyle önünü açmış oluyorsunuz.

Türkiye'nin tütün üretimi ve ticaretinin gelişmesiyle ilgili Bakanlıkla teşkil edilen, TEKEL’le yönetilen bir tütün yönetimi varken bugün sadece Bakanlığın bir koridorunda bir daire başkanlığına sıkıştırılmış olan bir tütün yönetiminiz var.

Yine, bu coğrafyada -dünyada hiçbir yerde yoktur- tütün eksperliği fakültesi var. Ha, 1997’den beri bunlar da kamuda görevlendirilmiyor değerli arkadaşlar.

4733 sayılı Tütün Yasası, devriiktidarınızda yirmi yıl önce çıkarıldı, yirmi yıldır da siz iktidardasınız. Ne getirdi? Temel amacı alkol, alkollü içki, tütün, tütün mamulleri piyasalarının liberalize edilerek küresel güçlerin istediği biçimde yeniden yapılması, TEKEL’in özelleştirilmesidir. TEKEL özelleştirildi nitekim 2001 yılında. Bu kapsamdaki TEKEL’in sigara birimi, 2008 yılında piyasa değerinin çok çok altında özelleştirildi; yaprak tütün birimiyse 2010 yılında kaldırıldı.

TEKEL’i sadece iktisadi bir teşekkül olarak düşünmemek gerekiyor. TEKEL, fabrikalarının ya da ekim alanlarının bulunduğu yerde aynı zamanda sosyal bir denge belirleyici ve Anadolu insanının o bölgelerde kalmasını, o bölgelerde doymasını sağlayan bir konuma sahipti. TEKEL sigara biriminin özelleştirilmesi sonrasında tütün mamulleri sanayisinin yüzde 84,7’si yabancıların kontrolüne geçmiş; bir başka ifadeyle, Türkiye'de artık tütün işini, sigara işini uluslararası karteller yapmıştır. Anadolu insanının kırsaldaki kalkınmasının önemli ürünlerinden bir tanesi olan bu Anadolu tütüncülüğü, devriiktidarınızda, maalesef, bitirilmiş değerli arkadaşlar.

Önümüzdeki süreçte ne yapmamız gerektiğini şöyle özetlememiz gerekiyor: Siyasi popülizmden uzak, her türlü çıkar etkisine kapalı, ilke ve esasları net olarak belirlenmiş bir millî tütün politikasına bu toprakların acilen ihtiyacı var. Bunu yapacak durumda olmadığınızı tütün kartellerinin işini kolaylaştırarak gösteriyorsunuz sayın milletvekilleri.

Yine, Türk tütününün hak edilmiş evrensel itibarının korunması, tütün üreticilerimizin alın terinin hak ettiği değere ulaşması ve tütün üretiminin kırsal kalkınmanın önemli bir aracı olarak ülke ekonomisine katkısının devam etmesi için tütün ve tütün mamulleri piyasalarının yeniden ve kökten yapılandırılması gerektiğini söylüyorum.

Bunu yapacak durumda değilsiniz, bizim iktidarımızda olacak diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci söz talebi Sayın Nusrettin Maçin’in.

Sayın Maçin, buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de Tahir Elçi'nin şahsında tüm demokrasi, barış, özgürlükler mücadelesini veren; bu coğrafyada bu mücadelenin bedelini canlarıyla ödeyen bütün şehitleri saygıyla anıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

Bu ülkenin temel bir meselesi var ve bu mesele yüz yıllık bir meseledir. Bu meselenin temelinde yüz yıldır izlenen strateji, Kürt’e düşmanlık üzerine yapılan bir strateji. Bu stratejinin ayakları nelerdir? Öncelikle inkâr siyaseti, asimilasyoncu siyaset, güvenlikçi siyaset. Şimdi, bu 3 ayağa, bu stratejilere dayanan bu politikayla, gerçekten yüz yıldır hep gergin, hep kaos, hep belirsizlik, hep gelecek kaygısıyla yaşayan 84 milyonluk bir insan gerçekliğiyle karşı karşıyayız. Şimdi, Türkiye'de sadece Kürtler değil, gerçeği ifade eden, Türkiye'nin belirli bir azınlık kesiminin çıkarlarına ters düşen veya aynı mahiyette uluslararası sermaye çıkarlarına veya küresel sermaye güçlerine karşı farklı politika, farklı ideoloji, farklı alternatif sunan herkes aslında bu yüz yıldır bu rejimin hedefi hâlindedir. Dün de bu böyleydi, bugün de.

Şimdi, değerli arkadaşlar, Tahir Elçi ve onun gibi yüzlerce Kürt aydını, Kürt siyasetçisi, Kürt gazetecisi bu ülkede katledildi. Bunların hepsi bir siyasi cinayettir. Bu cinayetler neden işleniyor? Bu ülkede Kürt sorununun barışçıl, demokratik çözümünü isteyen ve bunun için mücadele eden kesimlere yönelik bir imha politikasıdır. Biz bunu 90 sonrası 17 bin faili aslında meçhul değil -tırnak içinde- faili belli olan cinayetlerden biliyoruz.

Şimdi, bugün yine Rojava’ya yönelik, Rusya’yla dirsek temasa girerek Rojava’daki Kürtlerin kazanımları yok edilmeye çalışılıyor. Şimdi, size söylüyorum, değerli milletvekilleri, Rusya, Çeçenistan’da, Afganistan’da, Ukrayna’da kaybetti; akıllı bir siyaseti olmuş olsaydı bugün Ukrayna’da bataklığa saplanmazdı. Bunun için, bir kez daha bu Meclisi sağduyuya çağırıyorum.

Bu ülkede 25-30 milyona yakın Kürt var. Bu Kürtler kendi temel kolektif haklarını istiyorlar. Ne istiyorlar? Eğer biz bu cumhuriyeti birlikte kurmuşsak Anayasa’yla varlığımızın güvence altına alınmasını istiyorlar. Ne istiyorlar? Çocuklarımız ilkokuldan üniversiteye kadar kendi ana dillerinde eğitim görmek istiyorlar. Ne istiyorlar? Radyo, televizyon, gazeteyi kendi dilinde çıkarmak istiyorlar. Yani bunları istemek ülkeyi bölmek mi oluyor? Hayır, bunu aslında küresel güçler de çok iyi biliyor, yerli sermaye grupları da çok iyi biliyor.

Ben size tarihten bir örnek vereyim, hem de İttihat Terakkici Yakup İsmail’den bahsedeyim. Birinci Dünya Savaşı’nda Almanlar yenilgiyle karşı karşıya gelince Yakup İsmail bir şeyler öneriyor Talat Paşa’ya, diyor ki: “Almanya yeniliyor, biz İngilizlerle ayrıyeten bir barış görüşmesi yapalım.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Yakup İsmail bunu söylediği için, bakın, sadece bunu söylediği için, farklı bir görüş beyan ettiği için Yakup İsmail’e ne yapıldı? Kurşuna dizildi, hem de hiç ifadesi alınmadan. Demek ki bu ülkede sadece Kürtler değil; küresel güçlere, yerli sermayeye ve askerî bürokratik kesime karşı toplumun çıkarını savunanlar her zaman hedef hâline gelmiştir.

Sevgili kardeşim, gerçekten ben Yakup İsmail’in hikâyesini okuduğum zaman, onun hikâyesi ile bizim Gergerlioğlu’nun gözaltına alınma hikâyesinin aynı olduğunu gördüm ve beş on dakika gülmekten kendimi tutamadım; ya, yüz yıldır aynı hikâye devam ediyor.

Kimdir Yakup İsmail? Gerçekten birçok sahada savaşmış, birçok cephede savaşmış…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Bir dakika…

BAŞKAN – Nusrettin Bey, süre tamamlandı.

Teşekkür ediyorum.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) – Tamam.

…ve amacı bu ülkenin geleceği için İngilizlerle ilişkiye geçip bir barış barış yapmaktı ama Yakup İsmail zorla gözaltına alınıyor ve…

BAŞKAN – Sayın Maçin, süreniz tamamlandı.

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - …hiçbir ifadesi, savunması yapılmadan kurşuna dizilerek katlediliyor. Onun için, biz diyoruz ki: Bu cinayetlere son verelim.

BAŞKAN – Sayın Maçin… Sayın Maçin…

NUSRETTİN MAÇİN (Devamla) - Bu toplumun Kürt’üne de Türk’üne de Alevi’sine de Laz’ına da Çerkez’ine de yetecek kadar kaynaklarımız vardır, zengin bir ülkeyiz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMET EMİN AKBAŞOĞLU (Çankırı) - Sayın Başkanım, temelsiz ve mesnetsiz iddiaların tümünü reddediyoruz.

NUSRETTİN MAÇİN (Şanlıurfa) – Yakup İsmail’in hikâyesini oku.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesiyle, 4733 sayılı Kanun’a eklenen 8/A maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “kooperatifleri” ibaresinden sonra gelmek üzere “ile yaprak tütün işletmeleri” ibaresinin eklenmesini arz ve teklif ederim.

               Fahrettin Yokuş                  Hayrettin Nuhoğlu           Hasan Subaşı

                     Konya                               İstanbul                         Antalya

            İmam Hüseyin Filiz                İbrahim Halil Oral           Feridun Bahşi

                  Gaziantep                              Ankara                          Antalya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın İbrahim Halil Oral’ın.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, geçtiğimiz sene Mamak’ta bir esnafımızla yaşadığımız konuşmayı sizlerle paylaşmak istiyorum. Caddede tütün ve alkol mamulleri satan bir dükkâna girdik, dertlerini sorduk, taleplerini dinledik. Dükkândan ayrılırken bize dükkân sahibi şunları söyledi: “Sayın Vekilim, sattığımız ürünler en yüksek vergiyi içeren ürünlerdir. Dolayısıyla, caddedeki dükkânlar arasında en çok vergiyi ben ödüyorum. Ben ve benim gibilerin vergileriyle de bu ülkeye hizmet yapılıyor ancak buraya kadar milletvekilleri, bakanlar geldiğinde hep benim dükkânımı teğet geçiyorlar. Bizim suçumuz vergi vermek mi? Neden bizi dinlemiyorlar?” İşte, iktidarın tütün ve alkol piyasasıyla alakalı en temel sorunu budur. Bu ürünleri kullananları ve satanları ötekileştirip onlara âdeta cizye alınması gereken insanlarmış muamelesi yapılmaktadır. 1989’da, 1994’te, o günlerde belediye başkan adayı olan Sayın Erdoğan meyhanelere, birahanelere girip oy istememiş miydi? Ağır vergiler, cezalar ve kısıtlamalarla alkol ve tütün kullanımını engelleyemediğiniz ortadadır; aksine, bu ağır mali yük insanımızı sahte ve kaçak ürünleri kullanmaya itmiştir; halk sağlığını daha çok tehdit eden bu hâlle karşı karşıya kalınmıştır, sahte içkiden hayatını kaybeden insanlarımızın sayısı yüzleri aşmıştır. Eğer İslam’ın toplumsal mesajlarını yaymak ve insanlara kabul ettirmek gibi bir hassasiyetiniz varsa bunun yolu iknadır, irşattır ve tebliğdir, ağır vergiler koymak değildir. İslam’ın metodu da “Müjdeleyiniz, nefret ettirmeyiniz; kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız.” hadisinde olduğu gibidir.

Saygıdeğer milletvekilleri, vergi teminatı hususu Hükûmetin vergi toplama ve vergi koyma politikalarının ne kadar çürümüş olduğunu göstermektedir. Doğru vergilendirme yapmayan, yapamayan, vergi yükü altında toplumu ezen iktidar, aynı zamanda vergi toplamaktan da acizdir. Seçim öncesi motorlu taşıt sektöründen sonra tütün sektörüne getirilen bu teminat hususu, bir seçim ekonomisi planlamasını da işaret etmektedir. AK PARTİ iktidarı, tütün sisteminde ülkemizin üstünden bir silindir gibi geçmiştir; kapatılan sigara fabrikaları, özelleştirilip yok olan sigara markaları bunun örneklerinden biridir.

Adıyaman’da, Bitlis’te, Muş’ta ve Ege’de yetişen tütün bu toprakların, Anadolu’nun tütünüdür. Bu tütün, sizin deyiminizle yerli ve millî bir üründür. Bugün bu ürünü güçlendirmek yerine, teminatlarla, hapis cezalarıyla, hatalı özelleştirmelerle yok etme noktasına getiriyorsunuz. Bitlis’te “BEST” sigara markası, maalesef, yok olmuştur, TEKEL fabrikası kapatılmıştır, yıllarca çok önemli bir yeri olan Bitlis tütününün üretimi yerle bir olmuştur; bugün, doksan yedi yıllık fabrika arazisi 26,7 milyon bedelle, maalesef, satılığa çıkarılmıştır. Tütündeki yıkım Bitlis’ten göçü de getirmiştir. Adıyamanlıların, Bitlislilerin, Muşluların suçu nedir? Yıllarca size en yüksek oyları veren bu şehirleri neden cezalandırıyorsunuz? TÜİK verilerine göre bile en geri kalmış, halkın en düşük gelire sahip olduğu illerimiz arasında Bitlis ve Muş vardır; bu, sizi hiç utandırmıyor mu?

Kıymetli milletvekilleri, görüştüğümüz maddeyle, teminat noktasında üretici ile ihracatçı aynı muameleyi görecektir. Ülkemize döviz kazandıran ihracatçıdan vergi teminatı almak kolaydır ancak üretici neden bu cendereye sokulmaktadır? Bu hususta, kanun teklifinin Komisyondaki görüşmelerinde muhalefet tarafından verilen önergeler, yapılan uyarılar neden kulak arkası edilmiştir? Ayrıca, teminat bedellerindeki değişikliklerle alakalı Tarım ve Orman Bakanlığına yetki verilmesi de konunun ruhuna aykırıdır.

Kanun teklifiyle bedeller ve artışlar belirlenmeli, Bakanlık da bunun icrasını gerçekleştirmelidir.

Sonuç olarak, dünya markası olabilecek tütünlerimiz, tütün markalarımız için çalışmak yerine ceza vermeyi, vergi almayı ve seçim ekonomisi oluşturmayı hedeflemektesiniz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Sayın Başkanım…

BAŞKAN - Tamamlayın sözlerinizi.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Bunun hesabını da inşallah milletimiz size sandıkta soracaktır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 3 adet önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre okutup işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Hasan Özgüneş               Mahmut Celadet Gaydalı    Nusrettin Maçin

                     Şırnak                                 Bitlis                         Şanlıurfa

                Kemal Bülbül              Serpil Kemalbay Pekgözegü      Musa Piroğlu

                    Antalya                                İzmir                           İstanbul

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz talebi Sayın Musa Piroğlu'nun.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

MUSA PİROĞLU (İstanbul) - Sayın Başkan, Şanlıurfa'da, İstanbul'daki bir özel üniversitenin rektörünün resmî plakalı arabasının içinden 74 kilo uyuşturucu çıktı. Buna benzer olaylar daha önce de yaşandı. Çakarlı bir araba Ankara'da yakalandı, içinden uyuşturucu çıktı. Diplomatik pasaportla komşu bir devlete geçen bir vatandaşın çantası arandı, içinden uyuşturucu çıktı. İçişleri Bakanı geçen gün açıklama yaptı, “3,5 ton uyuşturucu yakaladık.” dedi. Şu soruya cevap vermedi ama: 3,5 ton uyuşturucu bu ülkeye nasıl girdi, kim getirdi? Sınırlarında kuş uçurtmadığınız bu ülkenin içinde uyuşturucu tacirleri nasıl bu kadar rahat cirit atıyor? Sırp uyuşturucu baronları, İtalyan uyuşturucu baronları buralarda nasıl geziyor? Şu sorulara cevap vermiyorsunuz: Söylüyorlar, gemiciklerle Venezuela’dan, Kolombiya’dan gelen uyuşturucular İzmir’in, Mersin’in, İstanbul’un kenar limanlarına taşınıyor, ülke bir uyussşturucu şirketine, neredeyse bir uyuşturucu tarlasına döndü, sokağa yayıldı; cevap yok.

Bu sahneler yeni değil ama 1993’te de benzeri olmuştu. Kürt halkına karşı amansız bir mücadelenin, savaşın yürütüldüğü, azgın bir şovenizmin, azgın bir inkârcılığın yürütüldüğü, binlerce köyün yakıldığı, yıkıldığı, sokaklarda insanların öldürüldüğü o 93 sürecinde panzerlerin içinden uyuşturucu çıkıyordu, devlet görevlilerinin elinden uyuşturucu çıkıyordu ve biz o zaman dedik ki o uyuşturucu parası, o savaşı koordine etmek için kullanılıyor. Ben soruyorum: Bugün gelen uyuşturucunun parası nereye gidiyor, hangi savaşı koordine ediyor?

Savaş budur. Savaş, ülke topraklarının uyuşturucu baronlarına, suç çetelerine açılmasıdır. Savaş, insanların ölmesi, ülke ekonomisinin yağmalanması, yoksulluğun doruk yapmasıdır. Savaş, bu iktidarı, bu iktidar blokunu birleştiren temel unsurdur. Bu iktidar bloku Kürt halkına karşı düşmanlık siyaseti ve savaş politikaları üzerinden yan yana geldi ve şimdi Amerika’nın kapısında, şimdi Putin’in kapısında Rojava topraklarına yeni bir saldırı için kulis yapıyor, dolanıyor.

Herkes şunu bilmek zorunda: Bu savaş, bu iktidarın ayakta kalma savaşıdır. Eğer bu iktidardan rahatsızsak, bu sömürü düzeninden, yolsuzluktan, bu çamura batmışlıktan, bu suça bulaşmışlıktan rahatsızsak, devlet raporlarıyla, Sayıştay raporlarıyla ortaya çıkarılan suçun hesabını sormak istiyorsak yani bu saltanatı yıkmak istiyorsak bunu var eden savaşa karşı çıkmak zorundayız. Savaş, bütün toplumun Kürt halkına karşı düşman olması; savaş, aslında muhalefetin bilerek ya da bilmeyerek iktidarların arkasına dizilmesi demektir çünkü savaş şovenizmdir, savaş halka karşı düşmanlıktır. Bu iktidar bu savaştan besleniyor.

Şimdi, Taksim’de bomba patlıyor, kimse üstüne gitmiyor; roketler atılıyor, kimse üstüne gitmiyor. Mesela, kimse şunu hatırlamıyor: Bu ülkenin Millî İstihbarat Başkanı -“tape”lerde açığa çıkıyor ki- “Bir yerlerden atarız 3-4 roket, savaş çıkarırız.” diyor; roketler atılıyor, kimse bu soruyu sormuyor, bunu hatırlamıyor, hatırlamak istemiyor; savaş budur. Savaş gözün kapanması, kulağın tıkanmasıdır ve ne yazık ki savaş bu iktidarın var olduğu tek şeydir. Bu iktidar batıyor, halka verecek hiçbir şeyi kalmadı; yolsuzluk, yoksulluk ve zulüm dışında hiçbir şey vermiyor. Daha da ötesine gidiyor; Kürt halkına karşı savaş İstanbul’da kadının bacağının kırılması olarak geri dönüyor, Kürt halkına karşı savaş işçinin hakkının alınması, işçinin kafasında copun kırılması, işçinin biber gazına boğulması olarak geri dönüyor, Kürt halkına karşı savaş batıda zulüm ve zorbalık olarak geri dönüyor ve elbette, hiç kimse bunu böyle tartışmak istemiyor çünkü ilkel bir şovenizmin arkasına takılıyor herkes ve bu düşmanlığın bilerek ya da bilmeyerek arkasında durmaya devam ediyor. Savaşa karşı çıkmadan bu iktidara kimse karşı çıkamaz; bu savaş politikalarının karşısında durmadan, adil bir barışı savunmadan bu iktidarın karşısında hiç kimse duramaz, durmayacak, sadece onu besleyecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

MUSA PİROĞLU (Devamla) – Bu iktidar kaybediyor, bu iktidar bitiyor, yolsuzluğuyla bitiyor, çürümüşlüğüyle bitiyor, bu ülkeyi batırdığı çamuruyla bitiyor, o çamurda boğulmaya gidiyor. Ne savaş siyaseti ne zorbalık ne baskı ne de yukarıdan aşağı bu ülkeyi boğduğunuz nefes alamama durumu sizi kurtaramayacak. Yirmi yılın sonuna geldiniz, ampul ısındı; o ampul patlayacak, siz kaybedecek, siz biteceksiniz. (HDP sıralarından alkışlar)

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Hadi oradan!

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 365 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin çerçeve 6’ncı maddesinde geçen “Sosyal Güvenlik Kurumundan temin edilir” ibaresinin “Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından düzenlenerek verilir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Turan Aydoğan                        Özgür Özel           Ömer Fethi Gürer

                    İstanbul                               Manisa                           Niğde

                 Ahmet Kaya                   Abdurrahman Tutdere          Ayhan Barut

                    Trabzon                             Adıyaman                         Adana

               Hüseyin Yıldız                       Özcan Purçu

                     Aydın                                 İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Özcan Purçu’nun.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZCAN PURÇU (İzmir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinize saygılar sunuyorum.

Ben de biraz önceki hatibimizin konuşmasından devam edeyim. Sayın Süleyman Soylu'nun gazete kupürü var burada, diyor ki: “2021 yılında rekor kırdık.” Sizce bu ne rekoru arkadaşlar? Esrar ve eroin rekoru. “Cumhuriyet tarihinin rekorunu kırdık; 22 ton 234 kilogram eroin, 2 ton 841 kilogram kokain ele geçirdik.” diyor. Dünyaya rezil olduğumuzun kanıtıdır bu arkadaşlar. Dünya rekoru bu çünkü dünyada bu kadar eroin ve kokain yakalanmadı. Esrarda, kokainde, kenevirde dünyada ya 1’inciyiz ya 2’nci ya 3’üncü. Dünyada esrar ve kokainde ölümlerde de 1’inciyiz arkadaşlar. Bu Hükûmetin yaptığı en iyi şey bu galiba. Yani, ülkeyi esrar tüccarlarının, eroin tüccarlarının yatakhanesine çevirdi.

350 kişi ölüyor arkadaşlar, yılda 350 gencimiz ölüyor. Bakın, Hükûmet, bu Hükûmet sanki esrar kullananı, satanı, eroin kullananı, uyuşturucu kullananı destekliyormuş gibi. Hemen size rakam söyleyeyim: Arkadaşlar, yılda 250 bin kişi “Ben tedavi olmak istiyorum, uyuşturucu bağımlısıyım.” diyor; sadece 32 tane ilde 1.350 yatak kapasiteli tedavi merkezi var. 250 bin nerede, 1.350 nerede? Sağlık Bakanlığı, neredesin sen? Neredesin Sağlık Bakanlığı? (CHP sıralarından alkışlar) Niye görevini yapmıyorsun? Niye görevini yapmıyorsun arkadaş, 250 bin uyuşturucu bağımlısıyla bizi yaşatıyorsun?

Bir şey daha söyleyeyim: Türkiye'de kadın cinayetlerini işleyenlerin yüzde 90’ı kim sizce arkadaşlar? Eroin ve esrar kullananlar, kokain kullananlar. Buraya bakın, çoğunluğu bu arkadaşlar. Şimdi, bir diğerini söyleyeyim size: Peki, bu eroin ve esrarı -dedim ya- Hükûmet destekler gibi… Neden? 300 bin kişiye yakın insan yakalanıyor, yılda; bu 300 bin kişinin yüzde 90’ı salınıyor arkadaşlar. “Ben içiciyim.” diyor, salınıyor, hâlbuki satıcı. Kanunlar yetersiz. Cumhuriyet Halk Partisi olarak, muhalefet partileri olarak o kadar önerge verdik “Kanunları değiştirin.” dedik. Niye değiştirmiyorsunuz? Niye değiştirmiyorsunuz?

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Baronlara ceza, çoluk çocuğa değil.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Resmen, hakikaten destekliyorsunuz uyuşturucu içenleri.

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Uyuşturucu kaçakçılarına ceza!

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Bakın, içiciler de ceza almak zorunda. Eğer siz içicileri de yasak hâle getirmezseniz bu uyuşturucu, esrar, eroin kullanan ve satanların miktarı artar. Bunu defalarca söyledik. Kanunlar yetersiz. Yakalananların yüzde 90’ı salınıyor dedik kaç defa.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Baronları kovalım, baronları!

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Dolayısıyla şimdi, gençlerimizin çoğunluğu bu batağın içerisinde. Ha, bir şey daha söyleyeyim size: Sizin iktidarınız bu milleti yoksullaştırdı, fakirleştirdi, elinden eğitimi aldı. Niye bunu söylüyorum? Uyuşturucu kullananların yüzde 90’ı ilköğretim ve ortaöğretim mezunu ve yüzde 62’si işsiz. Yani sizin iktidarınızda işsiz kalan gençlerimizin yüzde 62’si uyuşturucuya, madde bağımlılığına, batağına saplanıyor. Bu rakamları Emniyetten alıyorum ben, öyle kafamdan sallamıyorum. Siz Hükûmet olarak bunu bilmiyor musunuz? Neden önlem almıyorsunuz? Ülkedeki gençleri madde bağımlısı hâline siz getirdiniz, önlemini de siz almıyorsunuz. Roman mahallelerine bir gidin bakalım, İstanbul'a gidin, Tepecik’e bir uğrayın bakalım. Gençlerimizin yüzde 99’u işsiz -kimsenin uğradığı yok- artı, yüzde 90’ı da bağımlı oldu. Sizin yüzünüzden, sizin yüzünüzden!

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Eskiden nasıldı, eskiden?

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Eskiden bizim mahallelerimizde uyuşturucu yoktu; sizin iktidarınız geldi, uyuşturucu da bulaştı. (CHP sıralarından alkışlar) Çünkü yoksul bıraktınız, aç bıraktınız, bile bile işsiz bıraktınız, bize “Oduna, kömüre muhtaç olun.” dediniz.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ayıp ediyorsun, ayıp!

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Ama Roman mahallelerine giremeyeceksiniz, oy alamayacaksınız.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Cemal var, Cemal.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Yüzünüz yok çünkü, yüzünüz!

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) - Cemal Bekle burada.

BAŞKAN – Arkadaşlar, Cemal Bey’i devreye katıp da işi uzatmayın.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Gelemezsiniz! Gelemezsiniz!

Cumhuriyet Halk Partisinin, Millet İttifakı’nın iktidarı gelsin de insana değer nasıl veriliyormuş, bir görün bakalım. Madde bağımlıları nasıl tedavi ediliyormuş, bir bakın.

32 ilin dışında yatak tedavisi olan bir iliniz yok ya, yok! Neden yok? Destekliyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Purçu, tamamlayın sözlerinizi.

ÖZCAN PURÇU (Devamla) - Kullansın uyuşturucuyu, sokakta gezsin. Vallahi, gençler zombi gibi geziyor. Gelin götüreyim sizi.

Sağlık Bakanlığı yok, AMATEM yok arkadaşlar. Neden? Bu devletin, bu Hükûmetin AMATEM kurmaya gücü yok mu? Var. Niye kurmuyorsunuz? Paranız mı yok? Her yere para buluyorsunuz.

Bakın, burada sallamışsınız rakamları; uyuşturucu bağımlılığıyla mücadelede 2019’da 1,5 katrilyon, 2020’de 1,8 katrilyon, 2021’de 2,3 katrilyon lira para harcamışsınız; hepsi yalan. Bizim mahallemizde uyuşturucu madde bağımlısı dolu. Gelin bakalım, onları tedavi edin. Sağlık il müdürünü arıyorum; gelen yok, giden yok.

Sayın Başkanım, izin verirseniz bir duyuru daha yapmak istiyorum.

BAŞKAN – Son on beş saniye…

ÖZCAN PURÇU (Devamla) – Doğu Anadolu’da milletvekilliği yapan arkadaşlar, Doğu Anadolu’da binlerce, yüz binlerce Roman var; onları dışlamayın, onları ziyaret edin, birçok sorunları var; yoksul, aç ve işsizler. Doğu Anadolu’da milletvekilliği yapan arkadaşlara sesleniyorum.

Çok teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Ayıp ediyorsun ama ya… Özcan, bu kadarı da olmaz.

İBRAHİM AYDEMİR (Erzurum) – Kim dışlıyor ya? Özcan, başımızın üstünde Romanlar.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Hayrettin Nuhoğlu                          Hasan Subaşı                  İmam Hüseyin Filiz

                  İstanbul                                     Antalya                                   Gaziantep

             Orhan Çakırlar                          Fahrettin Yokuş

                   Edrine                                      Konya

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

ADALET KOMİSYONU SÖZCÜSÜ ORHAN KIRCALI (Samsun) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz talebi Sayın Fahrettin Yokuş’un.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

YAŞAR KIRKPINAR (İzmir) – Hoş geldiniz; sataşmayın bu saatten sonra.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Hoş bulduk efendim.

Sayın Başkanım, sataşıyorlar.

BAŞKAN – Efendim, çok kibar sataştılar ama.

Buyurun.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Evet, kibar sataştılar.

Bugün son konuşma herhâlde bende. O zaman güzel güzel konuşalım. Evet, biraz önce Adana Milletvekilimiz İsmail Koncuk’un bahsettiği sözleşmeli personel mevzuatına ben de kaldığı yerden devam edeyim.

Değerli milletvekilleri, dün Sayın Cumhurbaşkanımızın açıklamasıyla aslında sözleşmeli çalışanlar büyük bir hayal kırıklığı yaşadı. Osmaniye Milletvekilimiz de bu konuyu bilir. Neden yaşadı? Hatırlarsınız, 2011 yılında 300 bin civarında sözleşmeli personel kadroya geçirilmişti, yine bir seçim vardı; doğru yapıldı, dedik ki: İyi oldu. İnşallah, bundan sonra AK PARTİ iktidarı sözleşmeli statülü çalışmaya son verir dedik o dönem ama devam etti. Şu anda sayıları herhâlde 550 bine kadar vurdu. Şimdi, efendim, bu niye böyle sıkıntılı? Siz iktidara gelmeden önce kamuda sadece 20 bin civarında sözleşmeli istihdam vardı. Öyle mi? 20 bin civarında. Dediniz ki: “Biz bol bol sözleşmeli personel istihdam edelim, güvence olmasın, bunları istediğimiz yerde çalıştıralım ve beğenmediklerimizi de işten atalım.” Fakat 2011 yılında bu yanlıştan döndünüz. Arzu ettik ki bir daha devam etmezsiniz; ettiniz. Şimdi ise yeni düzenlemeyle diyorsunuz ki: “Bu personele üç artı bir…” Ne demek? Üç yıl çalışacak, sonra bir yıl da stajyer memur yapacağız yani aday memur olacak. Ya, Allah Allah! Ya, zaten bunlar memur, memur gibi çalışıyor, 4/A’lı kadrolularla yan yana beraber çalışıyorlar, üç yıldır çalışıyorlar. E, şimdi, diyorsunuz ki: “Efendim, bir yıl daha aday memur olsun.” Kardeşim, bu yeni yaptığınız doğruysa 2011’de yaptığınız ne? Ya o yanlış, ya bu yanlış. Ya, siz nasıl devlet yönetiyorsunuz? Acemiler mangası gibisiniz. Hani yirmi yıldır yönetiyorsunuz ya… Yani dedik ki hadi bunu iyi yapıyorsunuz, seçim öncesi kadroya geçirin, eksiksiz geçirin bari. Bakıyoruz, Sayın Cumhurbaşkanı diyor ki: “520 bin sözleşmeli personel var.” Yani memur statüsüne yakın, 4/B’li diyebileceğimiz. E, ne olacak? Diyor ki: “Bunun 424 binini alacağız.” Diğerleri ne olacak? Diğerleri yok. Niye ayırıyorsunuz 100 binini? Ya, kardeşim, bir işi yapıyorsanız, Allah aşkına, bir kere de şuradan düzgün bir düzenleme çıkaralım. Yani “Kamuda devlet memuru statüsüne uygun çalışanların yani devletin sürekli ve devamlı işlerini yapanların tamamını kadroya geçirdik, bu işi kapattık, kamuda farklı farklı statüleri ortadan kaldırdık.” deseniz kıyamet mi kopar? Sayın Çalışma Bakanımız dedi ki: “32 çeşit sözleşmeli istihdam var memura benzer 4/B’li kadrolu, kadrosuz çalıştırılan.” 32 çeşit sözleşme; ya, bu nasıl bir iş? Sadece sağlıkta 7 çeşit sözleşmeli statü var. Nasıl çıkacağız biz bunun içinden?

Şimdi, “sözleşmeli” denilince çok basit bir ifadeyle şöyle anlaşılıyor… Ya, kim bu sözleşmeliler? Bu sözleşmeli personel ne demek? Bir, iş güvencesi yok demek. İki, bölünmüş aile demek, bakın, bölünmüş aile demek. Yahu, aile mefhumu en kıymetli şey değil mi bizim için? Üç, kurum içi nakil hakkı yok demek. Dahası kurum değiştirme hakkı yok demek. Başka? Eş durumundan bir yere gitme şansı yok demek. Başka? Kamuda çalışan diğer memurlar gibi bunlar, KPSS’ye girer, sözlü sınava girer ve istihdam edilirler. Allah Allah, iyi de o zaman niye ayrımcılık yani niye ayrımcılık? Şimdi, öğretmen, 4/A’lı, 4/B’li; ikisi de öğretmen. Adliye çalışanı, 4/A’lı, 4/B’li sözleşmeli; ikisi de adliye çalışanı. İmam, 4/A’lı, 4/B’li imam, sözleşmeli imam; hepsi imam. Bunlar hep devletin asli ve sürekli işlerini yapıyor; yahu, niye ayırıyorsunuz? Niye statülerini ayırıyorsunuz? (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Niye ücretlerini ayırıyorsunuz?

Sözleşmeli çalışan terfi edemez yani asla girdiği kadronun dışına çıkamaz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın sözlerinizi.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) – Yani şef olamaz, uzman olamaz, daire başkanı olamaz, genel müdür olamaz, girdiği kadroda kalır ama beraber girdiği, aynı okulu bitirdiği, aynı tahsili yaptığı, aynı iş yerinde yan yana çalıştığı arkadaşı -eskiden müsteşarlık vardı, onu da kaldırdınız, inşallah biz getireceğiz- genel müdürlüğe kadar gider ama o yerinde sayar. Yahu, bu nasıl adalet? Şimdi, bunu düzeltirken bari doğru dürüst getirin de biz de burada destek verelim. Vallahi, eksiksiz yapın bunu, ben sizi burada ayakta alkışlayacağım hem de burada döne döne alkışlayacağım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar) Ama siz bize, bu fırsatı bile vermezsiniz, vermiyorsunuz. Onun için, buradan uyarıyorum, yasa geldiğinde bir daha, bir daha, bir daha uyaracağım.

İnşallah bir kere olsun doğru bir iş yaparsınız diyor, hepinize iyi akşamlar diliyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Birleşime bir dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 22.34

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 22.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Süreyya Sadi BİLGİÇ

KÂTİP ÜYELER: Necati TIĞLI (Giresun), Rümeysa KADAK (İstanbul)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 26’ncı Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir konu bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 30 Kasım 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 22.35



(*)Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) 365 S. Sayılı Basmayazı 24/11/2022 tarihli 25’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.