TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

TUTANAK DERGİSİ

 

23’üncü Birleşim

22 Kasım 2022 Salı

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

İÇİNDEKİLER

 

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KAĞITLAR

III.-YOKLAMALAR

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde meydana gelen alçak saldırıya ve Pençe-Kılıç Harekâtı’nı başlatan Türk ordusuna şanlı bir zafer dilediğine ilişkin konuşması

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’i Grup Başkan Vekilliği görevinden dolayı tebrik ettiklerine ilişkin konuşması

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sorusuna cevaben Başkanlık Divanına sunulan bilgi notuna ilişkin konuşması

 

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, obezite ve neden olduğu hastalıklara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

 

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’in Karkamış ilçesine yapılan roketli saldırıya ilişkin açıklaması

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Dünya Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, bitme noktasına gelen terör örgütünün sivilleri hedef almasına ilişkin açıklaması

4.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Medical Park Tokat Hastanesine ilişkin açıklaması

5.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’da yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

6.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Reyhanlı ilçesine bağlı Karacanlık, Kumtepe ve Öz Kurtuluş Mahallelerinde yaşanan içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

7.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, atanamayan öğretmenlere, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliklere ilişkin açıklaması

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde terör örgütlerince gerçekleştirilen roketli saldırıya ve Raşit Küçük’ün vefatına ilişkin açıklaması

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, PKK terör örgütü tarafından şehit edilen kadın öğretmenlere ilişkin açıklaması

10.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, ASELSAN ile Kırıkkale Belediyesi arasında yapılan anlaşmaya ilişkin açıklaması

11.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, başta PKK olmak üzere tüm terör örgütlerini lanetlediğine ve Sağlık Bakanlığının 6 Ekim tarihinde yayımlamış olduğu yönetmeliğe ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı tarımsal girdi fiyatlarındaki artış oranlarına ilişkin açıklaması

13.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, gezgin arıcıların kendilerine sağlanan silah taşıma ruhsatlarından alınan harcın kaldırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

14.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Osmaniye’nin 306’ncı şehidi olan Piyade Uzman Çavuş Sinan İnak’a ilişkin açıklaması

15.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, ülkede art arda yaşanan terör saldırılarına ilişkin açıklaması

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, terörle mücadeleye ilişkin açıklaması

17.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Dursun Önkuzu’nun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

18.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Paris ve Strazburg’a yaptığı ziyarete ilişkin açıklaması

19.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, gübrede uygulanan kartele ilişkin açıklaması

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi’ne ilişkin açıklaması

21.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Malatya Akçadağ’a bağlı Kürecik beldesindeki Köymen’in su sorununa ilişkin açıklaması

22.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, terör saldırılarına ve memleketin hâlâ en önemli sorunlarının terör ve yoksulluk olduğuna ilişkin açıklaması

23.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Giresun’un Eğribel Geçidi’nde yapılan tünele ilişkin açıklaması

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in Grup Başkan Vekilliği görevine, Pençe-Kılıç Harekâtı’na, Gaziantep’in Karkamış ilçesine PKK-YPG’li teröristlerce düzenlenen roketli saldırıya, Kazakistan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak göreve başlayan Kasım Cömert Tokayev’e, dış ilişkilerde devletlerin birinci önceliğinin millî menfaatler olması gerektiğine, Çin’in Uygur Türklerine yaşattığı zulme ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine ilişkin açıklaması

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Türk ordusunun düzenlediği Pençe-Kılıç hava harekâtına, terör örgütü PKK-YPG tarafından sınır ötesinden yapılan saldırılara, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, 19 Kasım Dünya Çocuk İstismarını Önleme Günü’ne ve Fahrettin Paşa’nın vefatının seneidevriyesine ilişkin açıklaması

26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde yaşamını yitirmiş olan yurttaşlara Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine; Suriye iç savaşında alınmış olunan yanlış tutuma, Türkiye’nin seçim ortamına girdiğine, ülkede işsizlik maaşına erişimin giderek güçleştiğine ve TÜİK’in açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ne ilişkin açıklaması

27.-Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması

28.-İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’na, Tayyip Erdoğan’ın yeni bir terör örgütü icat ettiğine ve dün söylediklerinin tam tersini yaptığına, terörle mücadeleye, dış politikada iktidarıyla muhalefetiyle yan yana olunması gerektiğine ve İstiklal saldırısında Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanının iki ayrı tavır içinde olduklarına ilişkin açıklaması

29.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, yeniden Grup Başkan Vekilliği görevine gelmesine, teröre, Pençe-Kılıç Harekâtı’na, Yusufeli Barajı’na, İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne, Raşit Küçük’ün vefatına ve parti olarak yaptıkları bütün işlerin bir bütünlük içerisinde olduğuna ilişkin açıklaması

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Göktürk Yeşil Kalsın Girişiminin kendilerini ziyaret ettiğine ilişkin açıklaması

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesine yeni bir roketli saldırı olup olmadığına dair İçişleri Bakanlığı temsilcilerinin Meclisi bilgilendirmelerinin faydalı olacağına ilişkin açıklaması

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı ve yöneticilerinin gözaltına alınmalarına ilişkin açıklaması

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan ile Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

 

 

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretimindeki düşüşün sebeplerinin araştırılması, yüksek teknolojili ürün üretiminin ve bunun ihracattaki payının artırılması için alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi, bugünkü ihracat içerisinde yüksek teknolojili ürün payının azalması sonucunu doğuran eksikliklerin anlaşılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 15/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından, yaz saati uygulamasının ortaya çıkardığı sorunların araştırılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabek’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

 

IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, (2/4354) esas numaralı Özel Tüketim Vergisi Kanununda ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/193)

 

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366)

2.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365)

 

XI.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- Diyarbakır Milletvekili Semra Güzel'in, kadın cinayetlerine ve kadına yönelik şiddet vakalarına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73372)

2.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç'un, Adana'nın Yüreğir ilçesinde gerçekleşen bir kadın cinayetine ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73373)

3.- İzmir Milletvekili Murat Bakan'ın, Bakanlık tarafından Küresel İklim Değişikliği Araştırma Komisyonu raporunda yer alan önerilere yönelik yapılan çalışmalara ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73376)

4.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal'ın, TBMM Personeli ve Emeklileri Biriktirme, Dayanışma ve Yardım Sandığı tarafından yapılan milletvekili rozeti satışına ilişkin sorusu ve Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkan Vekili Süreyya Sadi Bilgiç'in cevabı (7/73476)

5.- Ankara Milletvekili Tekin Bingöl'ün, 2022 yılında yakacak yardımı için Bakanlığa başvuru yapan kişilere ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73517)

6.- Aydın Milletvekili Aydın Adnan Sezgin'in, ABD'nin Kaliforniya Eyaletinde 24 Nisan tarihinin sözde soykırımı anma günü olarak ilan edilmesine ilişkin sorusu ve Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu'nun cevabı (7/73545)

7.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu'nun, eşi KHK ile ihraç edilen bir kişinin sosyal yardımlarının kesildiği iddiasına ilişkin sorusu ve Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Derya Yanık'ın cevabı (7/73848)

 

22 Kasım 2022 Salı

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.01

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI

1.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde meydana gelen alçak saldırıya ve Pençe-Kılıç Harekâtı’nı başlatan Türk ordusuna şanlı bir zafer dilediğine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Kıymetli milletvekilleri, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde meydana gelen alçak saldırı milletimizi bir kez daha derinden yaralamıştır. Eli kanlı katil şebekesi PKK’nın roketli saldırısı bu kez de okullarımızı, öğretmenlerimizi ve çocuklarımızı hedef almıştır. İstiklal Caddesi’ndeki sivil katliamının yaraları hâlen sarılırken faili telaffuz etmeden, PKK’ya lanet okumadan kınama mesajı yayınlayanlar olmuştur. Hatta bunun da ötesine geçip kafa karıştırıcı kara propagandalara alet olanlar görülmüştür. Delilleri ortadayken PKK’yı âdeta aklamak ister gibi lafı ağzında geveleyen bir güruh baş göstermiştir. Bu rezalet tablosu daha ortadayken üzerine bir de Karkamış saldırısı gerçekleşmiştir. Herkes anlamalıdır ki bu mesele, “Katil kim?” sorusuna cevap aradığımız bir polisiye hikâye değildir. Gerçekten failleri araştırma hevesi olan varsa PKK’nın katliamlarla dolu elli yıllık geçmişine bakması yeterlidir. Köy baskınlarında beşikteki çocuklara bile kurşun yağdıran kimse, Karkamış’ta 5 yaşındaki Hasan’a roketle, İstiklal Caddesi’nde küçük Ecrin’e bombayla saldırı yapan odur. Geçmişte Aybükeleri, Necmettin Öğretmenleri kim şehit etmişse bugün 22 yaşındaki Ayşenur Alkan isimli genç öğretmenimizi de onlar şehit etmiştir.

Hakikat ortadadır. Gazi Meclisin çatısı altında görev yapan herkes her şeyden evvel bölücü terör örgütüne karşı durmak zorundadır. “Ama” “fakat” “lakin” demeden terörden hesap sormayan kim olursa olsun ya tetikçi ya da iş birlikçidir. Bu sorumluluğu omuzlarımıza yerleştiren Meclisimizin manevi şahsiyeti ve gelecek nesiller önünde hesap verecek olan vicdanımızdır. Çocuk katillerine sırtını dayayanların, görmezden gelenlerin, göz yumanların bu çatı altında konuşmaya hakkı yoktur. Gazi Meclis, düşmana göz açtırmayanların yanındadır, tarihte olduğu gibi bugün de Mehmetçik’in yanında dimdik durmaya devam edecektir.

Bu vesileyle bütün şehitlerimize Allah’tan rahmet, Pençe-Kılıç Harekâtı’nı başlatan Türk ordusuna şanlı bir zafer diliyoruz. Çocuk katili bu alçak güruhu tarihin gördüğü en derin çukura gömmek Türk milletinin insanlık adına yaptığı en önemli işlerden birisi olacaktır.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (AK PARTİ, MHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, obezite ve neden olduğu hastalıklar hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’a aittir.

Buyurun Sayın Ersoy. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Adana Milletvekili Ayşe Sibel Ersoy’un, obezite ve neden olduğu hastalıklara ilişkin gündem dışı konuşması

AYŞE SİBEL ERSOY (Adana) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri, yüce Meclisimizi ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum. Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına gündem dışı söz almış bulunmaktayım.

Bugün, çağımızın hastalığı olan obeziteyle ilgili konuşacağım. Ülkemizde erişkin nüfusun yüzde 30-35’i, genç nüfusun yüzde 30’u bu salgın hastalıktan etkileniyor ve bu oranlar da gittikçe artıyor. Artan obezite, özellikle diyabet, hipertansiyon, kalp ve solunum sistemi hastalıkları, eklem hastalıkları riskini artırıyor ve tedavileri için sağlık bütçemizden daha fazla pay ayrılmasına neden oluyor. Obeziteyi sadece görüntüsel olarak oluşmuş bir problem olarak görmemek gerekli; sadece fazla kilolu olmakla sahip olduğumuz birçok hastalık da var; bunları sıralarsak, birinci sırada migren hastalığı geliyor. Migrenin en önemli nedenlerinden biri obezite ve eğer fazla kilolarımızdan kurtulabilirsek yüzde 57 oranında migrenimiz düzelebiliyor. Depresyonun önemli nedenlerinden biri de obezite ve eğer normal kilomuza gelebilirsek yüzde 92 oranında depresyondan kurtulabiliriz. Akciğer hastalıklarından astım, obezite kaynaklı en sık görülen hastalıklardan biridir. Alerjik nedenler ve sigara gibi birçok nedenle meydana geldiği gibi, obezite nedeniyle de meydana gelebilmektedir ve sırf fazla kilolarımızı kaybedersek astımımızı yüzde 40-yüzde 79 oranında düzeltebiliriz. Karaciğerimizde aşırı yağlanmaya bağlı, siroza kadar giden hastalıklara da yol açabilen en önemli nedenlerden biri de yine obezite; eğer bu sorunumuzu çözersek yüzde 40-90 oranında bu problemden kurtulabiliriz.

Tip 2 diyabet, dünyada görülme sıklığı giderek artan, ciddi organ bozukluklarına neden olan, yaklaşık 500 milyon kişiyi etkileyen bir hastalık; bu hastalığın nedeni ise fazla kilolarımız ve obezite. Eğer başarabilirsek ve normal kilomuza ulaşırsak bu hastalıktan kurtulma şansımız yüzde 70-90. Obezite için tek çare kilo vermek; eğer tek başımıza başaramıyorsak bir uzmanın yardımına başvurabiliriz ve yine olmuyorsa cerrahiyi bir seçenek olarak düşünebiliriz. Obez olanlara yapılan cerrahi girişimlerle diyabetin iyileşmesi büyük oranda sağlanabilir. Kolon kanseri, prostat kanseri, over kanseri, meme kanseri gibi birçok kanserden korunmak istiyorsanız normal kiloda kalın, obez olmayın. Yüksek tansiyon, reflü hastalığı, idrar kaçırma, kalp damar sistemi hastalıkları gibi obezitenin neden olduğu hastalıklardan yine normal kilomuza gelerek yüzde 80 oranında kurtulabiliriz. Sadece obez olmayarak yaşam kalitenizi yüzde 96 oranında artırabilir, on yıl içerisindeki ölüm riskinizi de yüzde 30-40 oranında azaltabilirsiniz. Bunu başarmak için iki şey yapın: Porsiyonlarınızı küçültün, hareket edin.

Evet, çözüm önerilerimiz şöyle olabilir: Okullarda tüm fast food türü gıdalar, asitli, şekerli içecekler, yağ oranı yüksek gıdalar yerine, ebeveynlerin mümkünse evlerinde hazırladıkları gıdalarla veya okullarda yer alan, bu gıdaların temin edildikleri kantin, kafeterya gibi lokalizasyonlardan, diyetisyenlerin önerileriyle hazırlanmış sağlıklı gıdalarla beslenme düzenine geçilmelidir.

Okullarda beden eğitimi ders sayıları artırılmalı, sağlıklı beslenmeyle ilgili dersler konulmalı ve farkındalık sağlanmalıdır. TV, sosyal medya, yazılı ve görsel basın ve halka açık tüm iletişim kanallarından toplumun farkındalığını artıracak, ailelere problemin büyüklüğünü ve ciddiyetini anlatacak yayınlar yapılmalı ve belediyeler ile sivil toplum örgütleri tarafından sosyal sorumluluk projeleri düzenlenmelidir. Devlet ve özel sektör, tüm hastanelerde “obeziteyle mücadele ve tedavisi” birimleri zorunlu olarak kurulmalı ve bu kurumlarda dâhiliye uzmanı, psikolog veya psikiyatrist, diyetisyen ve obeziteyle uğraşan cerrahların bulunması sağlanmalıdır.

Tüm vatandaşlarımızı obeziteye ve obezitenin neden olduğu hastalıklara karşı duyarlı olmaya davet ediyor, saygılar sunuyorum. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İmam Hüseyin Filiz, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR

1.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Gaziantep’in Karkamış ilçesine yapılan roketli saldırıya ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

PKK-PYD/YPG gibi hain terör örgütlerinin İstanbul’un İstiklal Caddesi’ndeki bombalı saldırısından sonra Kilis’te 20 Kasımda 7 polis ve 1 askerimizin yaralandığı roket saldırısı yapılmıştır. Dün de Gaziantep Karkamış’a yönelik roket saldırısında Ayşenur Alkan Öğretmen ile 5 yaşındaki Hasan Karataş’ı kaybettik, acımız çok büyük; rahmetle anıyorum. Ailelerine, CHP Milletvekili Mahir Polat’a ve Türk milletine başsağlığı; 18 yaralı vatandaşımıza da acil şifalar diliyorum.

Bu saldırılarda Karkamış İYİ Parti ilçe binamız da zarar görmüştür. İlçe yöneticilerimize geçmiş olsun diyorum.

Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener’in deyimiyle, kimden ve nereden gelirse gelsin, kimlerin ve neyin mesajını taşırsa taşısın, hangi güç odağının planı olursa olsun bu saldırılardan asla korkmadık, yılmadık ve teröre karşı hep dimdik durduk ve durmaya da devam edeceğiz diyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

V.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR (Devam)

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları (Devam)

2.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat’ın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

BAŞKAN – Günden dışı ikinci söz Tokat’ın sorunları hakkında söz isteyen Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’a aittir. (CHP sıralarından alkışlar)

KADİM DURMAZ (Tokat) - Sayın Başkanım, değerli milletvekilleri, televizyonları başında bizi izleyen aziz milletimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Hepimizin yüreğini acıtan terör örgütlerinin saldırılarıyla gerek İstanbul Taksim'de gerekse Gaziantep'te yitirdiğimiz canlara Cenab-ı Hak'tan rahmet diliyor, acılarını paylaşıyor ve terör örgütlerini de lanetliyorum.

Tabii, bugün, burada Tokat'ın sorunları dile getirmekle bitmiyor, bu beş dakika da yetmiyor. En son, Tokatlının böyle çok büyük beklenti içerisinde olduğu “Tokat-Niksar-Akkuş-Ünye yolu ihale edildi.” diye kamuoyuna da duyuruldu, mutlu olduk, güzel haber ancak ihalenin özünü incelediğimizde, Ünye'den Akkuş'a kadar bir kesimin olduğu ve bizi Niksar'a bağlayacak bölümünün olmadığını gördük. Diliyorum bu eksiklik, Tokat'ın bu eksiği giderilir. Hatta Karadenizlinin yaşamını kolaylaştıracak bu yol bir an evvel yapılır. Yine Tokat'ta, 12 Ekim 2016’da Sayın Bakanın da katılımıyla yaklaşık olarak dört yılda teslim edileceği söylenen bir toplu konutun temeli atıldı ve zamanın Bakanı da yerel basın da iktidar partisi milletvekilleri de “Müjdeler olsun." diye verdiler ama dört yılın sonunda yaklaşık binlerce yurttaşın mağdur olduğunu görmekteyiz. Bu sorunun acilen TOKİ marifetiyle ve Bakanlık marifetiyle çözülmesini mağdur aileler beklemektedir.

Yine, Erbaa Devlet Hastanesi yolunun yapımı ve yolun da aydınlatılması beklenmektedir. İlçemizin birçok hastanesinde uzman hekim açığı vardır, acilen bunlara da atama beklenmektedir. Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığının bütçesinde dinlediğimizde Çamlıbel Tüneli’nin 2023 yılında hayata geçmeyeceğini görüyoruz. Bu ne kaybettiriyor? Bunu söyleyeyim hemen: Tokat, Amasra, Sivas ve devamına giden Samsun’dan gelen araçlar artık kendine yeni bir güzergâh buluyor. Bu yolun stratejik önemini yitirmemesi için acilen bu tünelin 2023’te ihale edilmesi gerekiyor. Yine, Turhal çevre yolu çalışması henüz gündemde yok. Turhal’da merkeze sadece 2 kilometre olan, belediyeyle birleşik bir köy yolu var, Akçatarla yolunun yapımı bekleniyor. Zile-Alaca yolunun önümüzdeki yıl mutlak olarak bitirilip il hudutlarında tamamlanması gerekiyor, gerekli ödeneğin ayrılması gerekiyor. Tokat’ın yine şehir içi trafiğini rahatlatacak kuzey çevre yolu acilen planlanmalı, etüt ve projesi ihale edilmeli. Yine, Tokat’ta “D100 Kara Yolu” dediğimiz Türkiye-İran transit yolu -Erbaa, Niksar, Reşadiye’den giden- Reşadiye’de bir alt geçit olmadığından birçok insanın canına mal oldu ama bu sorun bir türlü çözülemiyor. Tokat da bu konuda son derece rahatsız.

Tokat, yine, 2023’te de 6 kilometrelik Yağmurlu’dan Niksar Ovası’na, Dönekse’ye inemeyecek; bunun bir an önce masaya yatırılması lazım.

Tokat’ta bir diğer hata da şu kıymetli arkadaşlar: Tokat’ta kara yolu ağında 355 kilometre yolumuz var ancak birçok ilçemizin bağlantı yolu ne acı ki hâlâ köy hizmetlerinin -yeni ismiyle özel idarenin- kaynaklarıyla yapılıyor. Çimento fabrikaları var, taş ocakları var, ağır yük tonajlı araçlar gidiyor ve özel idare kaynakları, standardı düşük yollardan ötürü kısa sürede deforme oluyor. Az önce şu resimde gördüğünüz gibi, yaklaşık olarak 200 bin nüfusa hitap eden bir yerde, Almus Barajı üzerinde bir köprüye ihtiyaç var. Bu köprüyle ilgili, insanlar bir araya gelip, el ele tutuşup, gönül gönüle verip, bir platform oluşturup bu yolun bir an önce hayata geçmesini bu köprüye bağlı olarak isterler. Bu köprü ne oluyor? İnsanların yaşamını… Küçücük bir ilçeye ulaşmakta 32 kilometre kısaltıyor arkadaşlar. Yani bir doğum anında anne sağlığı ve bebek sağlığını düşünün, bir kalp krizi ve benzeri anlarda insan yaşamını kurtarma gibi bunun vereceği vicdanî mesuliyeti düşündüğümüzde bunun hayati önemi kaçınılmaz olmakta.

Yine, tabii, Tokat, Samsun, Amasya -Tokat’ın bir bölümü- ve Sivas’a giden demir yolu yapılmış olmasına rağmen yolcu taşımıyor arkadaşlar. Burada alışılmış bir yaşam standardı var, insanlar mutlak ama mutlak bu yolun bir an önce yolcu taşıyacak hâle getirilmesini istiyor.

Yine servis minibüsçüleri…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KADİM DURMAZ (Devamla) – Toparlıyorum Sayın Başkanım.

Servis taşıma yönetmeliğinde, arkadaşlar, 4 bakanlık yetkili. Minibüsçü esnafı ve odası bunun bir bakanlığa indirilmesini istiyor. Yine, kara kış gelirken Genel Başkanımız uyarmıştı “Bir kara kış fonu kuralım.” diye. Arkadaşlar, esnaf kefalet kredi kooperatiflerinin faizleri düşük; yüzlerce insan, binlerce insan başvurmuş, para alamıyor; buraların finansman kaynaklarının mutlaka beslenmesi gerekiyor.

Yine, köy plakalı minibüslerin 100 kilometre sınırı aştığı zaman zorlukları var; bunun birazcık daha kolaylaştırılması gerekiyor.

Tabii, sivil toplum örgütlerini, meslek odalarını kendinize karşı güç gibi görüyorsunuz, onların birçoğunun elinden yetkilerini aldınız. Mesela, ehliyetleri şoförler odasından nüfusa devrettiniz, bazı bölümlerini ticaret odasına… Yine, satış tescilleri notere geçti, odalar zor durumda; bunun mutlaka düzeltilmesi lazım.

Çok teşekkür ediyorum Sayın Başkanım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Kahramanmaraş Milletvekili rahmetli İmran Kılıç’ın -Allah rahmet etsin- vefat yıl dönümü münasebetiyle Ahmet Özdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Özdemir. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

3.- Kahramanmaraş Milletvekili Ahmet Özdemir’in, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne ilişkin gündem dışı konuşması

AHMET ÖZDEMİR (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, saygıdeğer milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum. Sayın Başkanımıza da bu imkânı verdiği için çok teşekkür ediyorum.

Geçen yıl 18 Kasımda 25 ve 26’ncı Dönem Milletvekilimiz, bizim de büyüğümüz, siyaseten ağabeyimiz İmran Kılıç rahmetli olmuştu. Bugün onunla ilgili birkaç söz söyleme ihtiyacı hissettim çünkü bizim hem siyasi hayatımızda hem düşünce dünyamızda varlığıyla, yaşamıyla örnek olmuş bir ağabeyimizdi. Biz şuna şahidiz: Çocuklarına iyi bir babaydı, eşine iyi bir kocaydı ve davamıza iyi hizmet etmiş, vatan millet sevdalısı bir büyüğümüzdü. O yüzden bugün burada onunla ilgili birkaç şey söylemek ve hayırla hürmetle yâd etmek istedik. Bizim siyasetimizde, AK PARTİ Kahramanmaraş siyasetinde aslında bu yaz biraz yaprak dökümüydü çünkü Refah Partisi döneminde Türkiye'deki Refah Partili efsane 5 belediye başkanından 1’isi Ali Sezal ağabeyimiz de bu yaz rahmetli oldu. Bu vesileyle onu da hayırla, hürmetle, rahmetle yâd ediyoruz. Yine, Cafer Tatlıbal ağabeyimiz, o da bu yaz rahmetli oldu, o da 23’üncü Dönem milletvekilimizdi; hem bir fikir adamıydı hem bir siyaset adamıydı. Cafer Tatlıbal ağabeyimizi de yine, diğer büyüklerimiz gibi rahmetle, hürmetle yâd ediyoruz.

İnsanın hayatında, siyaset hayatında muhakkak peşinden koştuğu, ideali olan isimler var, ideali olan fikirler var. Her 3 büyüğümüz de fikirleri olan, idealleri olan, vatan-millet sevdası olan büyüklerimizdi. O yüzden, onların unutulmaması adına, yaptıkları işe kıymet atfettiğimizi göstermek adına bugün burada söz aldık.

Biz siyaset yaparken, hep bir şeylere yetişmeye çalışırken bazıları bize örnek oldular, bazıları yol gösterdiler. Bizim için yol gösterici büyüklerimizden ve bugün de burada hayırla yâd etmemiz gereken başka siyasi büyükler de var. Bu vesileyle bugün İmran Hocamı da vesile kılarak onlardan da bahsetmek istiyorum. Necmettin Erbakan Hocamızı hayırla yâd ediyoruz, Başbuğ Alparslan Türkeş'i hayırla yâd ediyoruz, yiğit adam Muhsin Yazıcıoğlu'nu hayırla yâd ediyoruz. Çünkü “millî ve yerli duruş” denildiği zaman onlar bize örnek olmuşlar, siyasetimize şekil vermişler ve belki ülkemizin geleceğine katkı sağlamışlardı. O yüzden onlardan da bir nebze, bir kuple bahsetmek gerektiğini düşündüm. Bu vesileyle nihai olarak; muhafazakar, devrimci liderimiz, ustamız, Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'a ve Türkmen Beyi'miz Devlet Bahçeli'ye de sağlıklı, uzun ömürler diliyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren ilk 20 milletvekiline yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Barut…

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

2.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Dünya Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, bu hafta Dünya Diş Hekimleri Günü’nü kutluyoruz ama maalesef bu kutlama coşkuyla değil, buruk bir şekilde gerçekleştiriliyor. Çünkü her 10 ağız ve diş sağlığı çalışanından 8’i gündelik yaşamın devamı için borçlanmak zorunda.

Ağız ve diş sağlığı çalışanlarının yüzde 81,4’ü Bakanlıkça belirlenen hasta bakım sürelerini yetersiz buluyor. Muayene için on dakikalık süre; bırakın tedaviyi, tanı için bile yetersiz.

Türkiye’de ağız ve diş sağlığı alanında üniversite sayısı çok fazla. İstihdam sorunu büyürken eğitim ile saha pratiği uyumsuz hâlde. Ekonomik kriz nedeniyle yurttaşlarımız ağız ve diş sağlığı için gereken adımları atamıyor.

Bu gerçekler ışığında, küçük kızım Püren başta olmak üzere, tüm diş hekimlerimizin, ağız ve diş sağlığı çalışanlarımızın gününü kutluyor, sorunlarına çare bulunmasını istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

3.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, bitme noktasına gelen terör örgütünün sivilleri hedef almasına ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türk Silahlı Kuvvetlerimizin düzenlediği başarılı operasyonlar sonrasında bitme noktasına gelen terör örgütü, yine sivilleri hedef aldı. İstanbul İstiklal Caddesi’nde 13 Kasımda 6 kişinin hayatını kaybettiği, 81 kişinin yaralandığı bombalı saldırıyı düzenleyen eli kanlı terör örgütü, yine kalleşçe Gaziantep ve Kilis’te de sivillere yönelik saldırılar gerçekleştirdi.

Suriye’nin kuzeyinden ateşlenen havanlar, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde 3 okul ve 2 eve isabet etti. 22 yaşındaki Sınıf Öğretmeni Ayşenur Alkan ile 5 yaşındaki Hasan Karataş şehit oldu, 19 kişi yaralandı.

Şehitlerimize Allah’tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum. Eli kanlı terör örgütünü ve destekçilerini şiddetle kınıyor ve lanetliyorum.

Öğretmenler Günü’ne iki gün kala hayatının baharında bir öğretmenimize kıyanlar, 5 yaşındaki Hasan Karataş’ı hayattan koparanlar bunun bedelini en ağır şekilde ödeyecektir diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bulut…

4.- Tokat Milletvekili Yücel Bulut’un, Medical Park Tokat Hastanesine ilişkin açıklaması

YÜCEL BULUT (Tokat) – Teşekkür ederim Başkanım.

22 Temmuz 2022 tarihinde gerçekleşen menfur bir olaya ait görüntülerin aylar sonra sosyal medyada yayınlanması nedeniyle Medical Park Tokat Hastanesinin 20 Kasım 2022 tarihinde geçici olarak kapatılmasına karar verilmiştir. Oysaki menfur olay, bizzat olayın vuku bulduğu tarihte tespit edilmiş, adı geçen personelin iş akdi derhâl feshedilerek bu personel hakkında Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından soruşturma başlatılmıştır. Hâl böyle olmasına rağmen, aylar sonra görüntülerin sosyal medyaya düşmesi üzerine hastanenin faaliyetlerinin geçici olarak durdurulmasına karar verilmiştir. Bu karara karşı, idare mahkemesi tarafından yürütmenin durdurulmasına ve hastanenin tekrar açılmasına karar verilmiştir. İdare mahkemesi kararının derhâl uygulanarak yaklaşık 360 kişinin istihdam edildiği ve onlarca insanımıza şifa dağıtan hastanemizin tekrar faaliyete açılması, hemşehrilerimizin ve sağlık emekçisi çalışanlarımızın beklentisidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Şevkin…

5.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’da yaşanan elektrik kesintilerine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Enerji fiyatlarına neredeyse her gün zam yapılırken kesintilerin önü bir türlü alınmıyor. Adana’nın birçok bölgesinde her gün ama her gün elektrik kesintisi yaşanıyor. İlgililerden, yetkililerden umudu kesen Seyhan ilçesine bağlı Hürriyet, Beşocak, Sucuzade, Gülbahçesi, Dağlıoğlu, Yenibey, Şehitduran, Havuzlubahçe, Camuzcu ve Akkapı mahalleleri muhtarları, artık seslerini basın aracılığıyla duyurmaya çalışıyor. Sık sık yaşanan elektrik kesintileri ve bazı evlerin içerisinden geçen yüksek gerilim hatlarının yer altına alınmaması büyük sorun teşkil ediyor, elektrik çarpmaları sonucu ölümler yaşanıyor. Ayın yarısını karanlıkta geçiren vatandaşlar, nihai çözüm için özellikle gecekondu bölgelerinde, dezavantajlı bölgelerde yaşanan kesintilere son verilmesi ve enerji hatlarının, yüksek gerilim hatlarının vatandaşa yaşattığı eziyetin önüne geçilmesini istiyor.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Sayın Kaşıkçı...

6.- Hatay Milletvekili Lütfi Kaşıkçı’nın, Reyhanlı ilçesine bağlı Karacanlık, Kumtepe ve Öz Kurtuluş Mahallelerinde yaşanan içme suyu sorununa ilişkin açıklaması

LÜTFİ KAŞIKÇI (Hatay) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Reyhanlı ilçemize bağlı Karacanlık, Kumtepe ve Öz Kurtuluş mahallelerimizde yaşayan vatandaşlarımız içme suyu ihtiyacını yer altı kuyularından karşılamaktadırlar. Bu kuyulardan, İl Sağlık Müdürlüğü yetkilileri tarafından alınan numuneler tahlile gönderilmiş ve tahlil sonuçları neticesinde içme suyunun halk sağlığına zararlı olduğu belirlenmiştir. Karacanlık, Kumtepe ve Öz Kurtuluş mahallelerimizde yaşayan vatandaşlarımızın en temel ihtiyacı olan sağlıklı içme suyuna ulaşmaları dahi karşılanamamaktadır. Paslı tankerlerden su içilmesi sonucunda çocuklarda ishal vakaları artış göstermektedir. Bakras tarafından Aktaş ve Gülova mahallelerimize verilen suyun yeni bir hatla bu mahallelerimize ulaştırılması acilen gerekmektedir. Bu mahallelerdeki vatandaşlarımıza reva görülen eziyetin son bulması için yetkilileri bir an önce göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Baha Ünlü…

7.- Osmaniye Milletvekili Baha Ünlü’nün, atanamayan öğretmenlere, sözleşmeli ve ücretli öğretmenliklere ilişkin açıklaması

BAHA ÜNLÜ (Osmaniye) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Ülkemizde yaklaşık 500 bin eğitim fakültesi mezunu atanamayan öğretmenimiz varken iktidarın yılda 15-20 bin atama yapması gençlerimizi mağdur etmektedir. Atanamayan bu gençler hayatlarının baharında maddi ve manevi sıkıntılarla mücadele etmek zorunda bırakılmaktadır. Gençlerimiz artık feryat etmekte, yıllardır yaşadıkları sıkıntılardan kurtulmak istemektedirler. Geleceğimizin inşasını gerçekleştirecek bu genç beyinlerin önü açılmalıdır. Bu sebeple cumhuriyetimizin 100’üncü yılında 100 bin öğretmen ataması yapılmalı ve 24 Kasım Öğretmenler Günü'nü gençlerimizin hayallerinin gerçekleştiği gün yaparak atama bekleyen binlerce gencimize atama müjdesi verilmelidir. Sözleşmeli ve ücretli öğretmenlik gibi her türlü güvencesiz istihdam uygulamalarına son verilmeli ve sözleşmeli öğretmenler kadroya geçirilmelidir. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özkan…

8.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde terör örgütlerince gerçekleştirilen roketli saldırıya ve Raşit Küçük’ün vefatına ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Gaziantep’in Karkamış ilçesinde terör örgütlerince atılan roket ve havanlar sonucu vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyor, mekânlarının cennet olmasını niyaz ediyorum; yakınlarına ve aziz milletimize sabırlar ve başsağlığı diliyor, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Sivili, askeri, polisi, öğretmeni, kadını, çocuğu ayrım gözetmeden hedef alan terör örgütlerini şiddetle lanetliyorum.

İlim ve akademi çalışmalarıyla hadis ve siyer alanında büyük katkıları olan ilim irfan sahibi Profesör Doktor Raşit Küçük Hocamızı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyorum. Merhum Hocamıza Allah’tan rahmet, yakınlarına, talebelerine ve ilim camiasına başsağlığı diliyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Öçal...

9.- Kahramanmaraş Milletvekili Habibe Öçal’ın, PKK terör örgütü tarafından şehit edilen kadın öğretmenlere ilişkin açıklaması

HABİBE ÖÇAL (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; daha 22 yaşındaydı Ayşenur Öğretmen. Hayatının baharında, “Mesleğime ve çocuklarıma kavuştum.” diye sevindiği okulunda en son Taksim saldırısında PKK terör örgütü tarafından şehit edilen Arzu Özsoy, Neşe Alten, Aybüke Yalçın ve Aynur Sarı gibi katledilen kadın öğretmenlerimizdendi.

“Kadın cinayetleri politiktir!” diyenler, bu riyakâr tutumunuz, bu cinayetlerin ortağı olduğunuz gerçeğini değiştirmez. Bu kadın öğretmenler PKK terör örgütü tarafından öldürülünce değersiz bir hayata mı sahipler? Bu cinayetleri hangi politik çıkarımlarınızla açıklayacaksınız? Kadın haklarından bahsedenler, size sesleniyorum: Terör örgütünün kadın, çocuk, yaşlı, genç ayırmaksızın öldürdüğü ve dağa çıkardıklarının acılarını yine kadınlar çekmiyor mu? Sizler, ağababalarınız, efendileriniz, siyasi ikbalinizi bombalara, füzelere bağlamayın; terörle mücadelemiz devam edecek.

BAŞKAN – Sayın Önal...

10.- Kırıkkale Milletvekili Ahmet Önal’ın, ASELSAN ile Kırıkkale Belediyesi arasında yapılan anlaşmaya ilişkin açıklaması

AHMET ÖNAL (Kırıkkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

ASELSAN ile Kırıkkale Belediyesi arasında yapılan anlaşmaya göre şehrimize yapılacak bazı yatırımların EDS gelirlerinden karşılanması öngörülmüş, bu kapsamda şehrimizin giriş ve çıkışları, ana cadde ve bulvarları da dâhil olmak üzere Kırıkkale’mizin tamamına kameralar yerleştirilmiştir. Asıl amacı trafiği düzenlemek olan EDS’ler, Kırıkkale’de trafiği düzenlemek yerine vatandaşa tuzak kurup sadece ceza kesme vazifesi görüyor. Yaklaşık bir ay kadar önce şehrimizin her yerinde faaliyete giren EDS’lerin kestiği cezalar yüzünden vatandaşımız trafiğe çıkmak istemiyor. Kırmızı ışıklarda bulunan geri sayım sayaçlarının kaldırılması, sarı ışık sürelerinin kısaltılmasıyla birlikte EDS’ler Kırıkkale’de vatandaşımızın kâbusu hâline gelmiş durumda. Kırıkkale Belediyesi tarafından karşılanması gereken yerel hizmetlerin EDS’ler üzerinden ceza kesilerek vatandaşlarımıza fatura edilmesi son derece yanlış bir tutumdur. Bu yanlış uygulamadan bir an önce vazgeçilmeli, vatandaşımıza kurulan EDS tuzağına son verilmeli…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Şahin…

11.- Balıkesir Milletvekili Fikret Şahin’in, başta PKK olmak üzere tüm terör örgütlerini lanetlediğine ve Sağlık Bakanlığının 6 Ekim tarihinde yayımlamış olduğu yönetmeliğe ilişkin açıklaması

FİKRET ŞAHİN (Balıkesir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Başta PKK olmak üzere tüm terör örgütlerini lanetliyor, terör saldırılarında yaşamlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum; milletimizin başı sağ olsun.

Sayın Başkan, Sağlık Bakanlığının 6 Ekim tarihinde yayınlamış olduğu yönetmelikle serbest çalışan hekimlerimizin büyük bir kısmının ameliyat yapmaları engellenmiştir. Tıpta uzmanlık derneklerinin geçtiğimiz hafta konuyla ilgili yaptıkları toplantı sonrası Sağlık Bakanlığına yönetmeliğin geri çekilmesi çağrısı yapılmıştır. Hekimlerimiz çalışma haklarını engelleyen bu yönetmelikle ilgili Sağlık Bakanlığının duyarlı olmasını beklemekte, elli günden bu yana sordukları “Hekimler nerede ameliyat yapacaklar?” sorusunun Sağlık Bakanı Sayın Fahrettin Koca tarafından cevaplanmasını bir an önce istemektedirler.

Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Türkiye İstatistik Kurumunun açıkladığı tarımsal girdi fiyatlarındaki artış oranlarına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Türkiye İstatistik Kurumu eylül ayında tarımsal girdi fiyatlarındaki artış oranlarını açıkladı. Son bir yılda gübredeki fiyat artışı yüzde 226 olurken, enerji ve yağlarda fiyat artışı yüzde 193, hayvan yemindeki artış yüzde 145, tarımsal ilaçlardaki fiyat artışı yüzde 110, tohumdaki artış ise yüzde 98,99. Sadece eylül ayında tohum ve dikim malzemelerindeki fiyat artışı yüzde 20. Tam ekim dikim zamanı bir ayda fiyat yüzde 20 artarsa üretici nasıl ekim yapacak, nasıl üretecek? Yıllardır Adana’da çiftçilik yapan aileler bu şartlar altında tarımı bırakmak zorunda kalıyor. Adana’daki çiftçi hemşehrilerim “Ben üretim yapmak istiyorum ama girdiler çok pahalı, artık gücüm yetmiyor.” diyor. Saray iktidarı rantçılara bütçe hazırlayana kadar çiftçiye derman olmalıdır diyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kaya…

13.- Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, gezgin arıcıların kendilerine sağlanan silah taşıma ruhsatlarından alınan harcın kaldırılmasını talep ettiklerine ilişkin açıklaması

AHMET KAYA (Trabzon) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Türkiye’nin birçok bölgesinde arıcılıkla uğraşan on binlerce vatandaşımız, her gün yaylalarda, dağlarda yabani hayvanlarla iç içe hayatlarını sürdürüyor, ülkemizin bal üretimini gerçekleştiriyorlar. Gezgin arıcılarımız faaliyet alanlarının her türlü tehlikeye açık olması nedeniyle can ve mal güvenliklerini sağlamak için birtakım tedbirler almak zorundalar. Bu doğrultuda, gerekli şartları sağlayan arıcılarımız devletimizin kendilerine tanıdığı hak doğrultusunda taşıma ruhsatlı silah sahibi olabilmektedirler. Ancak silah ruhsatı harç ücretlerinin 2023 yılında 20 bin liranın üzerine çıkacak olması, ekonomik anlamda zor günler geçiren arıcılarımızı sıkıntıya sokacaktır. Arıcılarımız keyfî değil, zorunlu ihtiyaçtan dolayı silah taşımaktadırlar, üstelik bu silahlarını arıcılık faaliyetleri dışında kullanmamaktadırlar. Bu nedenle gezgin arıcılarımız kendilerine sağlanan silah taşıma ruhsatlarından alınan harç parasının kaldırılmasını talep etmektedirler. Arıcılarımızın bu haklı talebinin karşılanması…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın İsmail Kaya…

14.- Osmaniye Milletvekili İsmail Kaya’nın, Osmaniye’nin 306’ncı şehidi olan Piyade Uzman Çavuş Sinan İnak’a ilişkin açıklaması

İSMAİL KAYA (Osmaniye) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; geçtiğimiz cumartesi günü şehitler diyarı Osmaniye’mizin 306’ncı şehidi olan Piyade Uzman Çavuş Sinan İnak’ı ebediyete uğurladık. Aziz şehidimizin mekânı cennet olsun. Birileri hainliği seçti, bebekleri kurşuna dizdi; birileri dilsiz şeytanlığı seçti, sessizliğe gömüldü; kim neyi seçerse seçsin, biz Osmaniye’nin yiğit evlatları olarak hainlerin de dilsiz şeytanların da karşısında bir kale gibi dururuz; bu uğurda şehit olur, sıra sıra dizilir, vatan oluruz; milletimizin kalbine gömülür, bayrak oluruz diyerek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Yıldız…

15.- Ankara Milletvekili Zeynep Yıldız’ın, ülkede art arda yaşanan terör saldırılarına ilişkin açıklaması

ZEYNEP YILDIZ (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkemizin art arda yaşadığı terör saldırıları sonucu hepimiz derin bir üzüntü yaşadık ve aynı zamanda bu saldırılar sonucunda kimin ne tutum takındığını yahut takınmadığını bir yere kaydettik. Bu saldırılarda hayatlarını kaybeden şehitlerimizi rahmetle anarken bir kere daha Gazi Meclisimizin çatısı altından belirtmek isterim ki vakit doğrunun yanında yer alma vaktidir, vakit hukukun yanında yer alma vaktidir; vakit 9 yaşındaki Ecrin’in, 15 yaşındaki Yağmur’un, 5 yaşındaki Hasan’ın, 22 yaşındaki Ayşenur Öğretmenin yanında yer alma vaktidir; vakit teröre “terör”, teröriste “terörist” deme vaktidir. Geçen hafta İstiklal Caddesi’nde, bu hafta da Karkamış’ta gerçekleşen hain terör saldırılarını esefle kınıyor, vatandaşlarımızın yaşam hakkını korumak için terörle mücadele eden aslan Mehmetçiklerimize Gazi Meclisimizin çatısı altından selam ediyorum.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gül Yılmaz…

16.- Mersin Milletvekili Zeynep Gül Yılmaz’ın, terörle mücadeleye ilişkin açıklaması

ZEYNEP GÜL YILMAZ (Mersin) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın “Bir gece ansızın gelebiliriz.” diyerek terör örgütü hedeflerine karşı yeni bir operasyonun sinyalini vermesinin ardından kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerimizce Suriye’nin ve Irak’ın kuzeyine eş zamanlı olarak düzenlenen Pençe-Kılıç Harekâtı başarıyla icra edilmiş, alçaklardan hain saldırıların hesabı sorulmuştur. Şehitlerimizin kanının yerde kalmaması, alçakça katlettikleri çocuklarımızın rahat uyumaları için sadece teröristler ve terör yuvaları hedef alınmıştır.

85 milyon vatandaşımızın ve hudutlarımızın güvenliğini sağlama şiarıyla hareket eden Türk Silahlı Kuvvetlerimiz ve güvenlik güçlerimiz ülkemize yönelen her türlü hain saldırının karşılığını bugüne kadar mutlaka vermiştir, bundan sonra da misliyle vermeye devam edecektir.

Bu vesileyle, canları pahasına görev yapan güvenlik güçlerimize muvaffakiyetler temenni ediyor, tüm şehitlerimize ve hain saldırılarda vefat eden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet diliyorum.

BAŞKAN – Sayın Erel…

17.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Dursun Önkuzu’nun ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Başkanım.

Onlar yiğitliklerinin bedelini canlarıyla ödeyip kendi tarihlerini kanlarıyla yazan, birkaç damla gözyaşına okyanusları sığdıran, “Yiğit bir kere ölür, korkak bin kere.” diyerek ölümle dost olmuş gönül erleriydi; onlar çelik bilekli, çatal yürekli, mertlik sembolü, kani gönüllüydü; onlar Yavuz Sultan Selim Han gibi “Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık da ölüme götürür.” diyenlerdendi. Bu yiğitlerden biri, bir neslin bayrak gençlerinden Dursun Önkuzu, işkencelerle hayatına son verilen bir ülkü fidanı, “Sancı” romanıyla ölümsüzleşen şahsiyet, Önkuzu marşıyla yıllardır içimizdeki sızıyı derinleştiren karakter; ölüm yıl dönümü yarın. Ruhun şad, mekânın cennet olsun. Unutmadık, unutmayacağız.

BAŞKAN – Sayın Kenanoğlu…

18.- İstanbul Milletvekili Ali Kenanoğlu’nun, Paris ve Strazburg’a yaptığı ziyarete ilişkin açıklaması

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, hafta sonu Fransa'da Paris ve Strazburg'daydım. İşçi ve Gençlik Dernekleri Federasyonu DİDF’in daveti üzerine gittiğimiz bölgelerde hem emekçilerin sorunlarını hem de güncel siyasi konuları değerlendirdik, ayrıca muhalif medya üzerindeki yoğun baskılar karşısında direnmeye çalışan Evrensel gazetesiyle dayanışma etkinliğine katıldık. Bu vesileyle Paris ve Strazburg’daki emekçileri selamlıyorum, ev sahipliklerinden dolayı teşekkür ediyorum. Halkımızı iktidarın baskısı altında hayatta kalmaya çalışan Evrensel gazetesiyle dayanışmaya ve abone olmaya davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Kayan…

19.- Kırklareli Milletvekili Türabi Kayan’ın, gübrede uygulanan kartele ilişkin açıklaması

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Anlaşılmıştır ki Türkiye'de yıllardan beri gübrede kartel uygulanmakta. Bu kartel sonucu da özellikle yüksek gübre fiyatlarında Türkiye'deki çiftçilerimiz sürekli olarak zarar ettirilmektedir ve Tarım Kredi Kooperatifleri de maalesef bu işin içindedir ve bugünkü Tarım Bakanı ile Bakan Yardımcısı da bu işin tezgâhlayıcılarının içindedir. Bu arada, şirketlerin belli bir kısmı kabul etmiş kartelde olduğunu ve bugüne kadar aldıkları bu paraların bir kısmının gidip cezasını da ödemiştir, yaklaşık 30 milyon gibi. Şimdi bu ceza, bu para çiftçiden alınmıştır, Türk çiftçisinden alınmıştır. Türk çiftçisinden alınan bu paralar, bütün gübre fabrikalarından, hepsinden alınıp tekrar çiftçiye iade edilecek midir, Sayın Bakanın bu konuda tavrı nedir? Bize açıklasın diyorum.

Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Sayın Köksal...

20.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Ankara-Afyonkarahisar-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi’ne ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Ankara-Afyonkarahisar-İzmir Yüksek Hızlı Tren Projesi’nin temeli Eylül 2013’te atılmıştı; 2015’te biteceği söylendi, bitmedi; 2018 yılında açılacağı belirtildi, açılmadı; 2013’ten bu yana dokuz yılı geçti, projenin yarısı bile tamamlanmadı. Şimdi “2025 yılında bitecek.” diye hâlâ vaat veriyor AKP ama görüyoruz ki yıllardır yolun, bu projenin yarısını bile tamamlayamayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Biz biliyoruz ki AKP'nin yarısını bile tamamlayamadığı bu projeyi tamamlayacak olan ve Afyonkarahisarlı hemşehrilerimi yüksek hızlı trene kavuşturacak olan Cumhuriyet Halk Partisi iktidarıdır. Tıpkı cumhuriyetin ilk yıllarında olduğu gibi yurdumuzu demir ağlarla öreceğiz, hizmet edeceğiz; parayı çarçur etmeden yandaşlara değil vatandaşlara kullanacağız. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Peköz...

21.- Adana Milletvekili Kemal Peköz’ün, Malatya Akçadağ’a bağlı Kürecik beldesindeki Köymen’in su sorununa ilişkin açıklaması

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Malatya Akçadağ’a bağlı Kürecik beldesindeki Köymen on beş gündür susuzlukla boğuşuyor. Terfi istasyonundaki bir arıza on beş gündür giderilemediği için insanlar kovalarla su taşımak zorunda kalıyorlar. Malatya Büyükşehir Belediyesi ve Akçadağ Belediyesine buradan sesleniyorum. İnsanlar kendilerinin ayrımcılığa uğradığını düşünüyorlar. Bunun önüne geçmek için bu su arızasının giderilmesi ve insanların suya kavuşturulmasını kendilerinden talep ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aksoy…

22.- Karabük Milletvekili Hüseyin Avni Aksoy’un, terör saldırılarına ve memleketin hâlâ en önemli sorunlarının terör ve yoksulluk olduğuna ilişkin açıklaması

HÜSEYİN AVNİ AKSOY (Karabük) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Terör saldırısı nedeniyle İstiklal Caddesi'nde ve Karkamış'ta hayatını kaybeden masum vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Cumhuriyetimizin 100’üncü yılına girmekte olduğumuz bugünlerde memleketimizin en önemli sorunu hâlâ terör ve yoksulluktur. Emperyalistler Türkiye Cumhuriyeti'nin her yönden eşit olan vatandaşlarını suni olarak etnik kimlik ve mezhep bahaneleriyle ayrıştırmaya çalışmaktadırlar, Misakımillî sınırlarını ve Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluş senedi Lozan'ı hazmedememişlerdir. Hayallerindeki Sevr'i işleme koyabilmek için cumhuriyetimiz kurulduğundan beri çeşitli suni kışkırtmalarla hem içeriden hem dışarıdan memleketimize saldırmaktadırlar. Memleket Partisi millî ordumuzun yanındadır, her türlü teröre ve ayrımcılığa karşıdır. Memleket Partisi kimlik ve mezhep üzerine siyaset yapılmasına da karşıdır. Kahraman ordumuza muzafferiyetler diliyorum.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Tığlı…

23.- Giresun Milletvekili Necati Tığlı’nın, Giresun’un Eğribel Geçidi’nde yapılan tünele ilişkin açıklaması

NECATİ TIĞLI (Giresun) – Teşekkür ediyorum Başkanım.

Giresun'un Eğribel Geçidi'nde yapımına sekiz yıl önce başlanan tünel için “Üç yılda tamamlanır.” denilmişti. Bakanlık “Yüzde 95 oranında tamamlandı.” dedikten bu yana tam dört yıl geçti. 2018 yılında “Üç aya biter.” denildikten sonra inşaat durdu, tam bir yıl hiçbir çalışma yürütülmedi, 2019’da ikmal ihalesi yapıldı, 2021’de tek tüpten hizmet verilmeye başlandı, güvenli bulunmadı, bu tek tüpten açılan ulaşım tekrar kapatıldı. Son olarak Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı tünelin 2022’de tamamlanacağını duyurdu. Şimdi kış ayları; tepkilerden korktukları için, daha önce aç-kapa yaptıkları tek tüpü yeniden hizmete açacaklarını müjdelediler. Meğer Bakanlığın “2022’de tamamlanıp hizmet verecek.” dediği, tek tüp tünelin tekrar açılmasıymış. Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Giresunluyla alay etmeyi bıraksın, eksik kısımlar açıklansın, “Şu tarihte hizmete açılacak.” desin.

BAŞKAN – Şimdi, söz talep eden Grup Başkan Vekillerine söz vereceğim.

Sayın Usta, buyurun.

24.- Samsun Milletvekili Erhan Usta’nın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in Grup Başkan Vekilliği görevine, Pençe-Kılıç Harekâtı’na, Gaziantep’in Karkamış ilçesine PKK-YPG’li teröristlerce düzenlenen roketli saldırıya, Kazakistan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak göreve başlayan Kasım Cömert Tokayev’e, dış ilişkilerde devletlerin birinci önceliğinin millî menfaatler olması gerektiğine, Çin’in Uygur Türklerine yaşattığı zulme ve Türkiye’nin 2023 hedeflerine ilişkin açıklaması

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Öncelikle, Tokat Milletvekili Sayın Özlem Zengin'e Grup Başkan Vekilliği görevinin hayırlı olmasını diliyorum. Bugün ilk kez, daha doğrusu, 2’nci atanmasında ilk kez Genel Kurulda görev alacak.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Silahlı Kuvvetlerimizin Irak ve Suriye'nin kuzeyindeki terör hedeflerine yönelik başlattığı Pençe-Kılıç Harekâtı'nda Mehmetçik’imize başarılar diliyorum. İYİ Parti olarak, kahraman askerlerimizin vatan bütünlüğümüz ve sınır güvenliğimiz için gerçekleştirdiği tüm operasyonları siyasetüstü görüyor, her bir evladımızın sağlıkla ailelerine dönmesini temenni ediyoruz.

Gaziantep'in Karkamış ilçesine Suriye tarafından PKK/YPG'li teröristlerce düzenlenen roketli saldırıda hayatını kaybeden 1’i çocuk, 2 vatandaşımıza; Ayşenur Alkan ve Hasan Karataş'a Allah'tan rahmet diliyorum, kederli ailelerine sabır niyaz ediyorum, milletimizin başı sağ olsun. Yaralanan 2’si ağır, 19 vatandaşımıza ise acil şifalar temenni ediyorum. Seçim öncesi artan terör olaylarını endişeyle takip ediyor, PKK/YPG terör örgütünü nefretle lanetliyorum.

Dost ve kardeş ülke Kazakistan’da yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanarak göreve başlayan Sayın Kasım Cömert Tokayev’i tebrik ediyorum. Kazakistan’da atılacak tüm sivil ve demokratikleşme adımlarını yakından takip ediyor, Kazak halkını muhabbetle selamlıyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Cumhurbaşkanı Erdoğan dış politikadaki tutarsız tavırlarına geçtiğimiz pazar günü bir yenisini daha eklemiştir. Dış ilişkilerde devletlerin birinci önceliği millî menfaatler olması gerekirken Erdoğan anlık ruh hâline göre hariciye politikası belirlemeye devam etmektedir. Cumhurbaşkanlığı hükûmet sisteminin getirdiği tek adam algısıyla alınan bireysel kararlar Türk devletinin itibarını dış dünyada zedelemeyi sürdürmektedir. 15 Temmuz hain darbe girişiminin finansörü olarak lanse edilen Birleşik Arap Emirlikleri’ne yakınlaşmaya başlayan keyfî yönetim, Cemal Kaşıkçı cinayeti sonrası Suudi Arabistan’la el şıkışarak devam etmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

Son olarak pazar günü Katar’da daha önce “katil” “zalim” ve “darbeci” diye şeytanlaştırdığı Sisi’yle bir araya gelen Erdoğan, gülerek poz vermekten çekinmemiş, “rabia”yı Kahire meydanına gömmüştür. İYİ Parti olarak yıllardır “Dış politikada asıl olan ülke çıkarıdır, diplomasidir.” dediğimizde darbeci olarak suçlanmıştık. Oysa biz, içeride ve dışarıda hiçbir zaman kurulan kumar masasının içerisinde yer almadık. Bugün gelinen noktada tespitlerimizin ne kadar yerinde ve eleştirilerimizin ne kadar haklı olduğu bir kez daha anlaşılmıştır. Sayın Erdoğan bizleri on yıl geriden takip etmekte, doğruyu her zamanki gibi geç fark etmektedir. Erdoğan’ın devlet ciddiyetinden uzak, iş bilmez politika anlayışı, on yıl sonra geldiğimiz bu noktada Türkiye’yi Doğu Akdeniz dâhil birçok siyasi alanda zora sokan ve fırsatlar kaybettiren bir ülke konumuna getirmiştir. Sırada muhtemelen Esad vardır; “zalim Esed”in “dostum Esad”a dönüşmesi an meselesidir. 2 bin yıllık kadim bir geleneğe sahip olan Türk devleti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Teşekkür ederim.

…bugün Erdoğan’ın diplomasi bilmez, keyfî ilişkileri yüzünden rüzgârda nereye savrulduğu belli olmayan plansız ve tutarsız politikalarla yönetilmektedir. Aziz milletimiz daha iyi ve kararlı bir yönetimi hak etmektedir. İYİ Parti olarak yaklaşan iktidarımızda Türkiye’yi planlı ve programlı bir şekilde, ehliyetli ve liyakatli kadrolarımız öncülüğünde, millî menfaatler dengelerimizi gözetip devlet geleneklerimizi tahrip etmeden âdeta bir diplomasi nakşı işler gibi dış politika belirleyeceğimizi tüm dünyaya ilan ediyoruz. Cumhuriyetimizin 2’nci yüzyılında Türkiye’yi her alanda olduğu gibi dış politikada da şahlandıracağımız o kutlu güne az kaldı.

Değerli Başkan, sayın milletvekilleri; Çin, Uygur Türklerine yaşattığı zulme devam etmektedir. Çin Hükûmeti, Doğu Türkistan’da Uygur Türklerini Covid-19’u gerekçe göstererek steril olmayan bir ortamda ölüm karantinasına almıştır. Zorla götürüldüğünü ve tecrit altında olduğunu söyleyen bir Uygur Türkünün kayıt altına altığı videoda ortamın âdeta bir toplama kampına benzediği görülmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Bölgeden gelen haberlere göre, karantinada en az 600 kişinin olduğu, götürülmeyi kabul etmeyen Uygurların ise tutuklandığı ifade edilmektedir. Hükûmeti, zulüm gören soydaşlarımızın sesini duymaya çağırıyoruz. Türkiye Cumhuriyeti devleti olarak Uygur Türklerinin can ve mal güvenliğini uluslararası yasalara göre garanti altına almak iktidarın tarihsel bir sorumluluğudur. İYİ Parti olarak, Doğu Türkistan davamızı millî bilincimizin gereği kabul ediyor, Uygur Türklerinin insan hak ve onuruna yakışır bir şekilde yaşamasını savunuyoruz. Çin’in Doğu Türkistan’da gerçekleştirdiği insan hakları ihlallerini ve soykırım fiillerini kınıyor, başta Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti olmak üzere Birleşmiş Milletleri ivedilikle harekete geçmeye davet ediyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; son konu olarak da biliyorsunuz burada daha önceden de hep ifade ettik, Türkiye’nin 2023 hedefleri vardı. Bunlardan, maalesef geldiğimiz noktada bu hedeflerden Türkiye’nin çok uzakta olduğunu rakamlarla defalarca söylememize rağmen Sayın Cumhurbaşkanının bugün yine bir konuşmasında 2023 hedeflerinin tutturulduğunu ima…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ERHAN USTA (Samsun) – Sayın Cumhurbaşkanı sanki 2023 hedefleri tutturulmuş gibi bir beyanda bulunmuştur; tabii, bunu anlamak mümkün değil. Şunu söylüyor: “On bir yıl önce biz bu 2023 hedeflerini koyduğumuzda dudak bükmüşlerdi.” diyor. Kim dudak büktü bilmiyorum ancak ben şunu bir teknisyen olarak biliyorum ki on bir yıl önce konulan o hedefler o günün şartlarında iddialıydı ancak tutturulabilirdi fakat bugün geldiğimiz noktada bu hedeflerin çok uzağında olduğunu Türkiye’nin görüyoruz. Bakın, kendi tahminlerimiz falan değil yani devletin, Hükûmetin orta vadeli programında 2023 yılındaki hedefleri, yeni hedefleri; yeni tahminler belli. Daha önceden 2 trilyon dedikleri millî gelirin bugün 925 milyar dolar olduğunu söylüyor; hedefin 1,5 trilyon dolar gerisinde, yüzde 61’lik bir sapma var. “Millî gelirde dünya sıralamasında ilk 10’da yer alacağız.” denilmişti, şimdi 2023’te, Türkiye, IMF raporlarına göre 23’üncü sırada olacak yani geldiği noktanın bile gerisinde, 13 basamak bir hedeften sapma var. Kişi başına gelir 25 bin dolar denilmişti…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ERHAN USTA (Samsun) – Bitireceğim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ERHAN USTA (Samsun) – Kişi başına gelirde 25 bin dolarlık hedef konulmuştu, bugün gelinen noktada -yine Hükûmetin kendi tahmini, tutup tutmayacağı da belli değil- 10.700 dolarlık yeni bir hedefle karşı karşıyayız, sapma yüzde 63. Yani hedefin 15 bin dolar altında bir durumla karşı karşıyayız.

İşsizlik oranında da aynı şey var. Yüzde 4,6 denilmiş, bugün “Yüzde 11,4 olacak.” deniliyor. Ve ihracatta 500 milyar dolar denilmiş, bugün “242 milyar dolar ancak olur.” deniliyor. Şimdi bu gerçekler ortadayken Sayın Cumhurbaşkanının yani 2023 hedefleri tutturulmuş gibi birtakım algı yaratması, bu tür imalarda bulunması… Tam da söyleyemiyor ama sanki işte “O zaman dudak bükmüşlerdi, bak, bugün Türkiye şöyle uçuyor, böyle kaçıyor.” Türkiye’nin uçmasından, kaçmasından kimse rahatsız olmaz ancak bu gerçekleri görmek lazım. Hakikaten milletimizi yanıltacak beyanlardan da Cumhurbaşkanının kaçınması lazım. Bu, devlet ciddiyetine yakışmaz, devletin itibarı zedelenir bu tür tutumlardan.

Teşekkür ediyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurun.

25.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Türk ordusunun düzenlediği Pençe-Kılıç hava harekâtına, terör örgütü PKK-YPG tarafından sınır ötesinden yapılan saldırılara, 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü’ne, 19 Kasım Dünya Çocuk İstismarını Önleme Günü’ne ve Fahrettin Paşa’nın vefatının seneidevriyesine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Bugün biraz müsamahanızı rica ediyorum Sayın Başkanım, biraz uzun olacak ama…

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kahraman Türk ordusu, 20 Kasımın ilk saatlerinden itibaren Irak ve Suriye’nin kuzeyinde yer alan terör tehdidini bertaraf etmek maksadıyla Birleşmiş Milletlerin 51’inci maddesi ve Türkiye Büyük Millet Meclisinde kabul edilen tezkere kapsamında meşru müdafaa hakları gereğince Pençe-Kılıç hava harekâtını düzenlemiştir. Irak’ta 140 kilometre, Suriye’de ise 20 kilometre derinliğe ulaşan toplam 700 kilometrelik alanda eş zamanlı harekât başarıyla icra edilmiş, ilk belirlemelere göre 89 terör hedefi imha edilmiş ve en az 184 terörist etkisiz hâle getirilmiştir. Devletimizin bekası ve milletimizin huzuru için mücadele eden kahraman ordumuza muvaffakiyetler diliyoruz, Allah yâr ve yardımcıları olsun diyoruz.

Sayın Başkan, terör örgütü PKK/YPG tarafından ülkemize yönelik sınır ötesinden yapılan saldırılarda Kilis’teki Öncüpınar Sınır Kapısı bölgesine roket atılması sonucu 1 asker ve 7 polisimiz yaralanmış, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde ise bir okulun roketlerle hedef alınması neticesinde Ayşenur Alkan Öğretmenimiz ve İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat’ın da yeğeni olduğunu öğrendiğimiz 5 yaşındaki Hasan Karataş yavrumuzla birlikte toplam 3 vatandaşımız şehit olmuş, 2’si ağır olmak üzere de 6 vatandaşımız yaralanmıştır.

Çocuk-yaşlı, öğrenci-öğretmen demeden masum sivillere yönelik saldırılarını sürdüren terör örgütü PKK/YPG’yi lanetliyor, şehitlerimize Allah'tan rahmet, yaralılarımıza acil şifalar, aziz milletimize de başsağlığı diliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, 20 Kasım 1989 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından Çocuk Haklarına Dair Sözleşme imzalanmış ve o tarihten günümüze 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü olarak ilan edilmiştir. Yine 2000 yılında Birleşmiş Milletler Çocuk Hakları Bildirgesi'nde yer alan 19 ve 34’üncü maddelere istinaden 19 Kasım günü Dünya Çocuk İstismarını Önleme Günü olarak ilan edilmiştir.

Çocuk, insan fıtratının en masum hâlidir. Her çocuk eğitim, sağlık, barınma, fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma hakkına sahiptir. Üzüntüyle ifade etmek gerekir ki günümüz dünyasında savaş ve açlıktan ölen çocuklar bulunmakta, parkta oynaması gereken çocuklar zorla dağa kaçırılıp terör örgütleri tarafından istismar edilmekte ve yine uyuşturucu ve organ ticaretinin konusu olmaktadırlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – 15 Kasım 2013 tarihli Birleşmiş Milletler Çocuklar ve Silahlı Çatışma Raporu'nda ve İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından 19 Haziran 2014 tarihinde yayınlanan raporda, terör örgütü PKK/YPG’nin Afrin, Ayn el Arap ve Cezire'deki kontrol noktalarında 18 yaş altı erkek ve kız çocuklarını kullandığı ve bilgi ve askerî teçhizat iletmek ve eğitilmek üzere kullanıldıkları nakledilmiştir. İnsan Hakları İzleme Örgütünün konuya yönelik yaptığı araştırmaya göre, birçok çocuğun ailesinin haberi olmadan PYD'nin sözde gençlik merkezlerinde bulunduktan sonra kendilerinden haber alınamadığı ve ailelerin çocuklarının PYD/YPG’ye katıldığını ve ya da zorla götürüldüğünü daha sonra öğrendikleri kaydedilmiştir. Terör örgütü tarafından kaçırılan 15 yaşındaki Halime Gündüz ve Fırat Aydın Eren’in aileleri çocuklarının 23 Nisandaki bir pikniğe katıldıklarını ve sonra da kendilerinden haber alamadıklarını söylemişler, 19 Mayıs 2014 tarihinde Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanlığı önünde eylem yapmaya başlamışlardır. Yine, terör örgütü tarafından çocukları kaçırılan Diyarbakır Anneleri 3 Eylül 2019’da oturma eylemi başlatmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Diyarbakır Annelerinden Hatun Yüceyurt oğlunun 14 yaşındayken, Necibe Çiftçi ise oğlunun henüz 16 yaşındayken PKK tarafından kaçırıldığını ifade etmişlerdir.

Yine, acımasız narkoterör örgütü PKK/YPG’nin Avrupa'da 8-12 yaşları arasındaki çocukları kurye olarak kullandıkları da hâlen bilinmektedir. Açlıktan ölmek üzereyken başında akbaba bekleyen Afrikalı çocuk, Akdeniz’de boğularak hayatını kaybeden ve cesedi kıyıya vuran Aylan bebek, PKK’lı teröristlerin yola tuzakladığı bombanın patlamasıyla şehit olan Bedirhan bebek, geçtiğimiz günlerde hain teröre kurban verdiğimiz Yağmur ve Ecrin yavrularımız hâlâ hafızalarımızdadır.

Çocuklarımızı tehdit eden unsurlardan biri de LGBT gibi sapkın oluşumlar tarafından çocuklarımızın açık hedef hâline getirilmesi ve küresel ölçekte çocuk istismarının meşrulaştırılmaya çalışılmasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Toparlıyorum.

Los Angeles’taki LGBT yürüyüşünde 7 yaşındaki sözde trans çocuk öncülük etmekte, İngiltere’de bir öğretmenin otizmli çocuklara “Yanlış cinsiyettesin.” telkininde bulunduğu ortaya çıkmakta, pedofili ve çocuk istismarı ABD ve Batı literatüründe “Pizzagate olayı” olarak anılmaya devam etmektedir.

Geçtiğimiz günlerde İsveç’te ailesinden koparılan mülteci kız çocuğu Meryem mahkeme kararıyla eş cinsel bir çifte evlatlık olarak verilmiştir. Çocuk ihmal ve istismarının bariz bir göstergesi olan bu ve benzeri gelişmeler çocuğun duygusal, bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimini engellemekte; kimlik, kültür ve inanç yönünü ipotek altına almaya çalışmaktadır. Özellikle Avrupa'da Türk ve Müslüman çocuklarının bu tür uygulamalara hedef hâline getirildiği bilinmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Almanya'da haklarında koruma kararı verilen Türk çocuklarının dilini ve kültürünü bilmedikleri ailelere verilmesi sonucunda ortaya çıkan mağduriyetlerin önüne geçilmesi için 2015 yılından itibaren Aile Bakanlığımız tarafından ilgili ataşelikler vasıtasıyla takibi yapılan 398 çocuğumuzdan 200’ü ataşeliklerimizin verdiği destekle ailelerine iade edilmiş, ayrıca Türk çocuklarının Türk koruyucu ailelere verilmesi hakkında önemli çalışmalar yapılmıştır. Çocuklarımızın hak ve hukuklarının korunduğu, herhangi bir ihmal ve istismara maruz kalmadığı bir ortam ve daha iyi şartlara kavuşabilmesi temennisiyle Dünya Çocuk Hakları Günü'nü kutluyoruz.

Sayın Başkan, son olarak, vefatının seneidevriyesinde Medine Müdafii ve Çöl Kaplanı Kahraman Fahrettin Paşa'yı ve kahraman ecdadımızı rahmetle ve minnetle anıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN - Sayın Oluç…

26.- İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç’un, Gaziantep’in Karkamış ilçesinde yaşamını yitirmiş olan yurttaşlara Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı dilediğine; Suriye iç savaşında alınmış olunan yanlış tutuma, Türkiye’nin seçim ortamına girdiğine, ülkede işsizlik maaşına erişimin giderek güçleştiğine ve TÜİK’in açıkladığı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ne ilişkin açıklaması

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın vekiller, öncelikli olarak, Antep'in Karkamış ilçesinde yaşamını yitirmiş olan yurttaşlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz; gerçekten büyük üzüntü duyduk, acılarını paylaşıyoruz. Özellikle, Cumhuriyet Halk Partisi Milletvekili Mahir Polat'a başsağlığı dileklerimizi iletmek istiyoruz, üzüntülerimizi iletmek istiyoruz.

Hep söylediğimiz bu; savaş ortamı, 5 yaşındaki çocukların da 80 yaşındaki yaşlıların da ölmesine yol açan bir ortamdır. Savaş, yıkım ve ölüm demektir. Savaş, yokluk, yoksulluk demektir. Savaş, insanlığa kaybettirir. Savaş, acı, adaletsizlik, baskı ve zulüm demektir; insanlığa kaybettirirken silah tüccarlarına, uyuşturucu tacirlerine, kara paracılara, çetelere ve mafyalara kazandırır. O yüzden hep savaşlara karşı çıkmak ve savaşların karşısında durmak gerekiyor.

Türkiye, maalesef, Suriye’nin iç savaşı döneminde sorunlarını ve sonuçlarını yıllardır doğrudan yaşayan bir ülke oldu. Bunun nedeni de sürdürülen yanlış dış politikadır. Göçmen, mülteci sorunlarından her türlü yolsuzluk ve uyuşturucu ticaretine, kara para aklamasına kadar her türlü melanet aslında Suriye iç savaşında alınmış olan yanlış tutumdan kaynaklanmaktadır. Olması gereken, Suriye’de barışın sağlanması ve demokratik bir Suriye rejiminin inşası için çaba gösterilmesidir. Türkiye'nin hem bir bölge gücü olması açısından hem de yüzyıllardır bu topraklarda birlikte yaşadığımız komşularımız açısından baktığımızda yapması gereken, demokratik bir Suriye rejiminin ortaya çıkmasına imkân sağlayacak katkılarda bulunmasıdır.

Bir kez daha hatırlatıyoruz ki Türkiye altı ay içinde bir seçime gidecektir ve aslında seçim ortamına girilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bizler, Türkiye'de savaşsız bir seçim süreci olması gerektiğini düşünüyoruz, cenazesiz bir seçim süreci olması gerektiğini düşünüyoruz. Seçim sürecinin demokratik bir şekilde, kutuplaştırıcı ve çatışmacı bir ortamda değil, gerçekten demokratik bir ortamda yaşanması gerektiğini düşünüyoruz çünkü bu ülkenin ve toplumun beka sorunu yok -hep söyledik ve söylemeye devam ediyoruz- esas itibarıyla bu iktidarın bir beka sorunu vardır ve iktidar bu beka sorunu nedeniyle de mümkün olduğu kadar çatışmacı, kutuplaştırmacı bir seçim sürecinin yaşanması için adım atmaktadır. Bizler bir savaş felaketini önlemek için her türlü çabayı veriyoruz ve vermeye devam edeceğiz çünkü biliyoruz ki yeniden bir savaşın patlak vermesi demek, Suriye’de ve bölgede sadece bölge halkları için değil bu ülkede yaşayan bütün halklar için de aslında acı demektir, olumsuz gelişmeler demektir, ekonomik kriz demektir, sosyal kriz demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bunların yaşanmaması için bütün sorunlarımızı savaşla ve çatışmayla değil, tam tersine diyalog ve barışçıl yollarla çözmemiz gerektiğini bir kez daha özenle vurguluyoruz.

Sayın vekiller, ülkede işsizlik maaşına erişim giderek güçleşiyor. Resmî verilere göre, 2003-2022 döneminde işsizlik maaşı için 17 milyon 61 bin kişi başvurmuş, bu başvuruların 7 milyon 595 bin kişisi işsizlik ödeneği alamamış. 2022’nin on aylık döneminde işsiz kalan toplam 1 milyon 386 bin kişi olmuş ve bunlar da İşsizlik Sigortası Fonu’na işsizlik aylığı almak üzere başvurmuşlar ancak işsizlik sigortasından yararlanma koşullarının zorluğu nedeniyle başvuruda bulunanların sadece yüzde 48,6’sına yani 675 bin kişiye işsizlik ödeneği bağlanmış.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayalım.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Yani aslında TÜİK’in verilerine göre, işsiz kalan vatandaş işsizlik maaşı almaya hak kazanamadığı gibi kaderine terk ediliyor, görünen o. İŞKUR’un verilerine göre de işini kaybeden her 2 kişiden 1’i hem maaşsız hem de işsiz kalıyor. E, tabii bunda İşsizlik Sigortası Fonu’nun aslında amacından saptırılan her türlü başka işe kullanılıyor olmasının da çok büyük önemi var. Fon aslında işsizler hariç her işte kullanılır oldu, bu durumun değişmesi gerekiyor. Türkiye işsizlerin sorunlarını mutlaka çözmek zorunda. Bu iktidar insanları işsiz bıraktığı gibi işsiz kalanları da parasız bırakmaya devam ediyor.

Yine, TÜİK’in açıkladığı eylül ayı verilerine göre Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi yüzde 138 olarak hesaplandı. Ağustos ayında bu oran yüzde 135 idi. Tarımsal girdi maliyetleri her geçen ay rekor kırmaya devam ediyor. Mazotun, elektriğin, gübrenin, suyun maliyetinden çiftçi sorumlu değil; bunu biliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Oluç.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – İktidar ve onun Tarım Bakanı esas itibarıyla sorumlu ama Tarım Bakanı hiçbir suçu yokmuş gibi, hiçbir şey yapmamış gibi çiftçileri suçlamaktan vazgeçmiyor.

Bakın, son bir yılda mazota yüzde 236 zam yapılmış, gübreye yüzde 227 zam yapılmış, ilaca yüzde 111 zam yapılmış, elektriğe yüzde 399 zam yapılmış. Bütün bu zamların sonucunda girdi maliyetleri inanılmaz artmış; gıda enflasyonu ise yüzde 99 olarak hesaplanıyor TÜİK tarafından; hiçbir inandırıcılığı yok elbette.

2022 yılında tarımsal destek olarak bütçeden ayrılan pay 29 milyar Türk lirası, 2023 yılında bütçede -şimdi- tarımsal destek olarak ayrılan pay 54 milyar Türk lirası olacak. Zamlara gelince çiftçiye yüzde 400’ler, 250’ler, 230’lar; desteğe gelince çiftçiye bir yılda artış oranı yüzde 85’lerde kalıyor. Bu da iktidarın çiftçilere nasıl baktığını, köylülere…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bitiriyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

HAKKI SARUHAN OLUÇ (İstanbul) – Bu da iktidarın çiftçiye nasıl baktığını, tarım üretimini nasıl adım adım çökerttiğini gösteren en önemli örneklerden bir tanesidir. Dedim ya, 2023 yılı için 55 milyar Türk lirası çiftçiye verilecek ama kur korumalı mevduata sadece hazineden ödenen miktar bugün itibarıyla 91 milyar Türk lirası olmuş vaziyette yani yoksuldan alınıp zengine verilen paranın durumu budur esas itibarıyla.

Teşekkür ediyorum dinlediğiniz için.

BAŞKAN – Sayın Öztunç…

27.-Kahramanmaraş Milletvekili Ali Öztunç’un, Kahramanmaraş Milletvekili İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ALİ ÖZTUNÇ (Kahramanmaraş) – Sayın Başkanım, çok teşekkür ediyorum.

Efendim, AK PARTİ Kahramanmaraş Milletvekilimiz Sayın İmran Kılıç, geçtiğimiz yıl Hakk’a yürümüştü. Bir kez daha Allah’tan rahmet diliyorum, mekânı cennet olsun; başımız sağ olsun. İmran Hoca, naif kişiliğiyle tanıdığımız, bildiğimiz, sakin bir karaktere sahip milletvekili arkadaşımızdı; yaşça bizden büyüktü. Zaman zaman siyasi tartışmalarımız olurdu; siyasi rekabetimiz olurdu ama tartışmamız olmazdı yani birbirimizi kırmazdık, üzmezdik, birbirimize kırılacak laf etmezdik. Bir kez daha ben Allah’tan rahmet diliyorum; hem AK PARTİ ailesine hem de sevgili İmran Kılıç’ın ailesine başsağlığı diliyorum. Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Allah rahmet etsin.

Sayın Altay, buyurun.

28.-İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Ağız ve Diş Sağlığı Haftası’na, Tayyip Erdoğan’ın yeni bir terör örgütü icat ettiğine ve dün söylediklerinin tam tersini yaptığına, terörle mücadeleye, dış politikada iktidarıyla muhalefetiyle yan yana olunması gerektiğine ve İstiklal saldırısında Cumhurbaşkanı ile İçişleri Bakanının iki ayrı tavır içinde olduklarına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Bu hafta Ağız ve Diş Sağlığı Haftası. Tüm diş hekimlerimizin, bu işe emek veren tüm çalışanlarımızın haftasını kutluyorum. Diş hekiminden hastane personeline kadar sorunları oldukça fazla bir meslek grubuyla karşı karşıyayız. Tabii, çok sorunları olmakla birlikte en temel sorunları, şüphesiz, randevu süreleri ve randevu yetersizliği. On beş dakikada hangi diş tedavisi yapılır? Allah aşkına, bu Mecliste bir sürü tıpçı var, doktor arkadaşımız var, hekim var; biri çıkıp söylesin yani on beş dakikada bir diş tedavisi yapılabiliyorsa ben de iddiamı geri almış olayım ama bu aziz milletimize ve diş hekimlerimize yapılan bir ızdırap, bir işkencedir.

Sayın Erdoğan yeni bir terör örgütü icat etti, bunu 2019’da da yapmıştı; market terörü. Güler misin, ağlar mısın Sayın Başkanım? Şimdi, diyor ki: “Hazine ve Maliye ile Ticaret Bakanlarımız hassasiyetle takip ediyor ama bu para cezasıyla falan olacak gibi değil, daha ağır yaptırımlar kullanacağız, ayrıca üstlerine gideceğiz.” Anlamak mümkün değil. Ben gerçekten 2019’u hatırladım, yerel seçimlerin başında da Erdoğan stokçuları hedef almıştı ve meydanlarda soğan, patates satmıştı tanzim satışlarda. Şimdi, dört sene sonra yeniden “Market terörü var.” diye ortaya çıktı.

Tane tane soruyorum Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’a: Süt mahallede satılan bir şey, fiyatı 4 kat arttı; market teröründen mi oldu, bir cevap vermesi lazım. Ayrıca, gübrenin -GÜBRETAŞ bir de Tarım Kredi Kooperatiflerinin ortak olduğu bir kuruluş- yüzde 400 fiyatı arttı. Sayın Erdoğan, bu da mı market teröristlerinin bir işidir? Bunu açıklaması lazım. Mesela, Sayın Cumhurbaşkanının 60 liralık yağı 120 liraya çıkaran market teröristlerini karşımıza dikmesi lazım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Gene, akaryakıt ve doğal gaz zamlarını düşündüğümüzde teröristin ağababasının akaryakıta ve doğal gaza zam yapanlar, elektriğe zam yapanlar olduğunu Sayın Erdoğan’a da hatırlatmak bizim görevimiz.

Bu durumda, Erdoğan’ın mantığından gidersek en azılı terörist elektrik idaresidir, sonra doğal gaz sağlayıcılarıdır; böyle, bunun sonu alınmaz ama bir şeyin bilinmesi lazım: Orta yerde bir enflasyon var. Orta yerdeki enflasyonun sorumlusu kendisidir, şimdi, bakkala, manava, markete, üreticiye suç atarak kabahat örtmesi de mümkün değildir.

Erdoğan’ın bugünlerde en çok sevdiği şey milletin hâliyle ve aklıyla alay etmektir ve çok sık çelişkiler içine düşmektir, dün söylediklerinin tam tersini yapmaktır. Şimdi yaptıklarını biz aslında doğru görüyoruz ama dün söyledikleri yanlıştı ve biz dün söylediği yanlışları kendisine söylediğimizde bizim ne dış güçlerle ortaklığımız kalıyordu ne terörist olmadığımız ne bölücü olmadığımız ne de vatan haini olmadığımız ama şimdi bakıyoruz, ohh, ne güzel! Mesela, ne yapıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, devam edin.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – “Sisi’yi tanımam, benim muhatabım Mursi’dir.” dedi, “Birleşmiş Milletlerde aynı masaya oturmam.” dedi, rabiayı Türkiye’ye, AK PARTİ’ye sembol yaptı; şimdi, Sisi’nin bir elini değil, Sisi’nin iki elini almış, güzel bir tablo. Erdoğan, Bay Kemal bunu sana kaç sene önce söyledi. Şimdi, Esad’la görüşme şartlarını hazırladı “Görüşürüz.” dedi. Daha önce, biliyoruz, Birleşik Arap Emirlikleri için “15 Temmuzun arkasındaki şerefsizler” dedi; bir swap anlaşmasından sonra koşa koşa Arap Emirliği’ne gitti. Efendim, Suudi Arabistan Prensi için “Biz ahmak mıyız, büyükelçilik cinayetinin üstünü örtmeyeceğiz.” dedi; paşa paşa dosyayı Suudi Arabistan’a verdi. Nereye gidiyoruz onu merak ediyorum Sayın Başkan, zatıalinizin yönettiği yüce Meclis üzerinden soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben milletvekiliyim, bu ülkede olup biteni bilmek benim hakkım. Bu çelişkileri, bu tutarsızlıkları çıkıp bize, Meclise açıklaması lazım. Yani şöyle, Erdoğan bir iki ay öncesine kadar Meclise ve millete diyordu ki: “Sisi şöyledir, şöyledir, şöyledir.” Şimdi, Sisi’yle kanka oluyor. E, sen Meclisi ve milleti Sisi’ye düşman yapıyorsun, sonra sen kanka oluyorsun. Birleşik Arap Emirlikleri’ni “şerefsiz” ilan ediyorsun, 3 kuruş para için koşa koşa oraya gidiyorsun; bu bir yaman çelişkidir. Bu yaman çelişkiler neye sebep oluyor? Karkamış’ta bir öğretmenimiz, Ayşenur Alkan Öğretmenimiz, üstelik ücretli öğretmen… İlk roketten sonra çocuklar öğretmenler tarafından korunaklı yere alınıyor, Ayşenur Öğretmen ne yapıyor? Acaba kıyıda köşede çocuk kaldı mı diye okula gidiyor ve o hain saldırıda şehit oluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yazık değil mi Ayşenur Öğretmene? 5 yaşındaki Hasan Karataş, İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın yeğeni; yazık. E, efendim, terörle mücadelede bedel ödenmez mi? Ödenir ama bu akılsızlığın bedeli, terörle mücadelenin değil. Niye söylüyorum? Şunun için söylüyorum… Bir hava harekâtı yapıyorsun; yap, elini tutan yok, Cumhuriyet Halk Partisi olarak AK PARTİ’ye müteaddit defalar burada dedik ki: Terörle katı, amansız bir şekilde mücadele edin. Sen şimdi sınırın arkasına uçakla bomba atarken sınırın dibindeki okulumuzu niye korumaya ya da en azından okulları kapatmak suretiyle çocuklarımızı güvenli bir şekilde etkilenmeyecekleri bir sahaya almıyorsun? Sınırın dibinde okul var, bomba atıyorsun teröriste; at, daha çok at ama o çocuğu da korumasını bil, bunu düşünebil. Bunu düşünemeyen bir kafa terörle mücadele edemez; keşke etse.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi son olarak şunu söyleyeyim, ben bunları ülkenin iyiliği için söylüyorum: Bugün, Sayın Genel Başkanımız söyledi biz içeride münakaşa ederiz ama Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; dış politika gerçekten Tayyip Bey’in hamaset yerliliği ve millîliği değil, dış politika gerçekten yerli olmalı, millî olmalı. Bu, şu demek: Dış politikada iktidar-muhalefet yan yana demek, iktidar artı muhalefet eşittir büyük Türkiye demek. Hayır, bu yok, “Ben yaparım, dün ‘kara’ dediğime bugün ‘ak’ derim, dün ‘ak’ dediğime bugün ‘kara’ derim.” Böyle olmaz.

Şunu söyleyip bitirmek istiyorum: İstiklal saldırısı… Süleyman Soylu olarak bu saldırıyla ilgili bir ülkeyi hedef alabilirsin, Recep Tayyip Erdoğan olarak da bu saldırıyla ilgili bir ülkeyi masum görebilirsin ama Türkiye Cumhuriyeti’nin İçişleri Bakanı ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı İstiklal saldırısıyla ilgili birbirinden zıt iki ayrı düşünce iklimi içinde, iki ayrı tavır içinde olamaz, olamaz, olamaz! (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Böyle oluyorlarsa birinden birinin o koltuktan kalkması lazımdır diyorum.

Sizi ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

2.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, Başkanlık Divanı olarak, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’i Grup Başkan Vekilliği görevinden dolayı tebrik ettiklerine ilişkin konuşması

BAŞKAN – Özlem Hanım, Danışma Kurulunda sizi tebrik etmiştik; buradan, Divandan da sizi tebrik ediyoruz, başarılar diliyoruz.

Buyurun, söz sizde Özlem Hanım.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

29.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, yeniden Grup Başkan Vekilliği görevine gelmesine, teröre, Pençe-Kılıç Harekâtı’na, Yusufeli Barajı’na, İmran Kılıç’ın vefat yıl dönümüne, Raşit Küçük’ün vefatına ve parti olarak yaptıkları bütün işlerin bir bütünlük içerisinde olduğuna ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekili arkadaşlarım; ben de Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum ve bugün ilk konuşmam olacağı için biraz müsamahanıza sığınmak istiyorum.

Tabii, zaman çok hızlı geçiyor. Bizler milletvekili olduktan sonra, geçen zamanın içerisinde ben Genel Kurulda Grup Başkan Vekili olarak otuz ay görev yaptım. Akabinde görevi Sayın Mahir Ünal Beyefendi’ye, arkadaşıma devrederek Genel Merkezde Genel Başkan Yardımcısı olarak on sekiz ay görev yaptım ve bu on sekiz ayın sonunda tekrar, yeniden Genel Kurulda Grup Başkan Vekili olarak sizlerle birlikteyim. Görevi Mahir Ünal arkadaşımdan devraldım; kendisine de buradan, yaptığı hizmetler, çalışmalar için hassaten teşekkür ediyorum.

Tabii, zaman fevkalade hızlı geçiyor. Genel Kurulda olmak çok onur verici bir görev, partilerimizi temsil etmek. Bu manada tekrar sizlerle birlikte olmaktan hassaten mutluluk duyuyorum. Tüm siyasi parti gruplarından arkadaşlarım aradılar. Onlara da ayrıca buradan teşekkürlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlarım, benim de tabii ifade etmek istediğim birkaç mevzu var. En son konuşmacı olunca cevap verilmesi gereken pek çok konu oluyor, bunların ben zaman içinde, gün içerisinde cevaplarını zaten vereceğim fakat tabii ki terör meselesi çok can alıcı bir mesele. Geçtiğimiz hafta içerisinde İstiklal Caddesi’nde yaşanan saldırı her birimizi fevkalade üzdü; ben de bu manada aileleri ziyarete giden milletvekillerindenim, yakinen gördüm, tekrar bir başsağlığı diliyorum. Bu manada bir an evvel -zaten terörist yakalandı ama- arka planında olanların çözülmesiyle ilgili de bakanlıklarımız, devletimiz elinden geleni yapıyorlar.

Elbette ki buna bir cevap vermek gerekiyordu, bu manada Pençe-Kılıç Harekâtı son derece önemli; Sayın Altay konuşmasında söylediler. Doğrusu bu konuyla alakalı olarak da CHP’den bir destek ifadesi de ben göremedim kamuoyunda Pençe-Kilit’le alakalı.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Pençe-Kılıç. Bir sürü “tweet” attık Başkanım.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Pençe-Kılıç, doğru söyledim galiba.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Şimdi, bu manada tabii, bakın, bu dediğinize ben de aynen katılıyorum yani bu olaylar karşısında bizim birlik olmamız fevkalade önemli ama bu birlikteliğin hakiki bir birliktelik olması gerekiyor, yaptığımız işlerden nereye varmak istediğimizi anlamak gerekiyor. Bu manada elbette ki yaşanan hadisede ben de İzmir Milletvekilimize, CHP Milletvekili arkadaşımıza hassaten başsağlığı diliyorum. 5 yaşındaki evladımız Hasan, Ayşenur Öğretmen; onlara Allah’tan rahmet diliyorum; başsağlığı diliyorum. Yani bunların tabii ki telafisi imkânsız ama nihayetinde Türkiye bu konuda yaptığı mücadeleyi yapmaya devam edecek, bir bütünlük içerisinde yapmaya devam edecek. Tabii, millet iradesi bize bunlarla alakalı, yapmamız gerekenlerle alakalı imkân açtığı için bizler bunlarla uğraşıyoruz, bizler bu konuyla alakalı elimizden geleni hayata geçiriyoruz.

Devamında değerli arkadaşlarım, tabii bugün Türkiye'de çok güzel işler de oluyor. Yani hep olumsuzluklar üzerine, Genel Kurulda daima olumsuzluklar üzerine konuşuluyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Bugün Tokat’la ilgili 2 tane konuşma vardı, bunlarla ilgili olarak da belki daha sonra neler yaptığımızı ifade etme imkânı olur. Bu manada, bugün Türkiye’nin en önemli barajlarından bir tanesi Sayın Cumhurbaşkanımız tarafından hayata geçirilmiş oldu, su tutmaya başladı; biz bununla gurur duyuyoruz. Dünyanın en büyük 5’inci barajı ve Türkiye’nin de 1’inci barajı niteliğinde olacak Yusufeli Barajı açıldı, bugün su tutmaya başlamış oldu. Tamamen yerli bir baraj; üretimi, kullanılan malzemesi… Bunları anlatarak mutluluk duymamız lazım. Sadece bu değil; Yusufeli, bu baraj oluşurken ilçe olarak bir yerden başka bir yere tamamen nakledildi, taşındı, bir şehir yeniden inşa edildi. Kilometrelerce yol yapıldı; sadece 57,5 kilometre tünel yapıldı ve o bölgede yapılan tünel uzunluğu cumhuriyet tarihinde yapılan bütün o tünellerin hepsinden daha fazla. Böyle bakıldığında, 19 tane köprü var, viyadükler var; o kadar güzel bir iş ki yani yapılan bu güzel işlerin de altının çizilmesi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Türkiye’nin onur duyacağı, gurur duyacağı işlerden bir tanesi. Bizler bunları da yapmaya devam ediyoruz. Bir taraftan terörle mücadele… Ama tüm bu zorluklar içerisinde, dünyanın pandemiyle uğraştığı, sıkıntıyla uğraştığı bu zaman diliminde aynı zamanda milletimizin hayallerini de gerçekleştirmeye devam ediyoruz.

Bir yıl evvel, 18 Kasımda İmran Kılıç Hocamız… Genel Kuruldaydım o gün, hatırlıyorum, fevkalade üzüntü verici bir gündü; bir kez daha kendisini rahmetle yâd ediyorum, çok güzel bir insandı. O gün hepimizin yaşadığı derin üzüntüyü bir kez daha hatırlayarak rahmet diliyorum.

Bugün bir başka hocamız hayatını kaybetti; Raşit Küçük Hoca. İlahiyat camiasında çok yakından bilinen, özellikle öğrencilerin, akademik hayattaki pek çok insanın yakından bildiği -ben de Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakültesinde yüksek lisans yapmış bir kişi olarak- Hocamız dekanlık da yapmıştır, İslâm Ansiklopedisi’ne çok büyük bir katkısı da olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) - Ben de kendisine rahmet diliyorum. Pek çok arkadaşımız da bugün cenazedeler. Kendisini bir kez daha buradan saygıyla yâd ediyorum, ailesine başsağlığı diliyorum.

Değerli arkadaşlarım, son olarak şunu ifade ederek bağlayacağım: Bizim parti olarak yaptığımız bütün işler bir bütünlük içerisinde oluyor. Biraz evvel Sayın Grup Başkan Vekili konuşurken gelgitlerden bahsetti. Dünyadaki pek çok şeyin değiştiği, hiçbir şeyin stabil kalmadığı bir ortamdayız. 90’larda değil dünya, dünya 2020’lerde; 2020’lerden itibaren pek çok şey değişti dünyada. Artık tek kutuplu bir dünyada değiliz, farklı görüşler var; öyle anlar oluyor ki gün içerisinde dış politikayla alakalı birden farklı görüş bildirmeniz gerekiyor. Bir taraftan baktığınızda bir konuya dair bir ülkeyle hemfikirsiniz, başka bir konuda farklı düşünüyorsunuz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Son cümlem…

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – İşte önümüzde Ukrayna örneği var yani bir taraftan Ukrayna’ya yapılanlara itiraz ederken diğer taraftan da Rusya’yla bir ilişki götürerek dünyada bir tahıl koridorunun açılmasına vesile oldu Türkiye. Böyle bakıldığı zaman, artık, kireçlenmiş, sadece statik kalan bir dış politikadan bahsedemiyoruz. Bugün dünyanın içinde bulunduğu şartlar farklı şeylere ihtiyaç duyuyor. Türkiye’nin Mısır’la alakalı konuda yaptığı itirazlar doğru itirazlardı yani bir darbeyi mi savunacaktı Türkiye? Sonuçta, demokratik olarak seçilmiş olan iktidara yapılan bir darbe vardı, kaldı ki bu darbeden aslında Türkiye’ye de bir yol uzatılmak isteniyordu; unutmayalım, Türkiye’de de bir darbe girişiminde bulunuldu. Böyle bakıldığı zaman bizim yapmış olduğumuz itirazlar, Sayın Cumhurbaşkanımızın yaptığı itirazlar fevkalade yerindeydi ama üzerinden dokuz yıl geçti; bu dokuz yıl içerisinde dünyada farklı durumlar, farklı şartlar oluştu.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Hatta ben sizlere de tabii ki soruyorum: Yani hiçbir şey değişmediği hâlde sizin siyaseten değiştirdiğiniz fikirleriniz yok mu? Ben görüyorum; bunları da burada konuştuk ve konuşacağız. Çok tabiidir, şartlar değiştiğinde, konu değiştiğinde, mevzu değiştiğinde hiç kimseyle kanka olmuyorsunuz, olmuyorsunuz ama sadece bir selam veriyorsunuz, konuya dair, yeni oluşan şartlar gereği yapmanız gerekeni yapıyorsunuz; bu, dünya siyasetinin, bir ülke yönetmenin, büyük bir ülke yönetmenin tam da gereğidir diye düşünüyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurun.

30.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben partinin Grup Başkan Vekili olarak, diğer arkadaşlarımız, Sayın Genel Başkanımız müteaddit defalar şunu söylüyoruz: Terörle mücadelede Cumhuriyet Halk Partisi kahraman askerimizin yanındadır, dualarımız da onlarladır; onların başarılı olması için bize düşen her görevi yapmaya hazırız, aynı şekilde kahraman polisimiz için de. Lütfen bunun üzerinden politika üretmeye kalkmayın; önce onu söyleyeyim.

Ben “Sayın Erdoğan Sisi’nin elini niye sıktı; bu yanlıştı.” demiyorum, bilakis doğruydu. Ben, CHP olarak biz bu doğruyu yıllar önce de söyledik; keşke o gün bizim dış politikadaki önerilerimize biraz kulak verilseydi diyorum.

Sayın Mevkidaşım, tekrar, yeni görevinize, on sekiz ay sonra hoş geldiniz; hayırlı olsun.

Dış politikada 3 şey lazım Sayın Başkan, 3 şey; tutarlılık lazım, kararlılık lazım, millîlik lazım; bizim söylediğimiz budur.

Teşekkür ederim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VII.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretimindeki düşüşün sebeplerinin araştırılması, yüksek teknolojili ürün üretiminin ve bunun ihracattaki payının artırılması için alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi, bugünkü ihracat içerisinde yüksek teknolojili ürün payının azalması sonucunu doğuran eksikliklerin anlaşılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                         Erhan Usta

                                                                                           Samsun

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Samsun Milletvekili ve Grup Başkan Vekili Erhan Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretimindeki düşüşün sebeplerinin araştırılması, yüksek teknolojili ürün üretiminin ve bunun ihracattaki payının artırılması için alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi, bugünkü ihracat içerisinde yüksek teknolojili ürün payının azalması sonucunu doğuran eksikliklerin anlaşılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurun Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti Grubu olarak verdiğimiz, yüksek teknolojili ve yaratıcı endüstriyel mamul üretimindeki düşüşün ve ihracattaki payının artırılması için gerekli tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi hususunda Meclis araştırması açılması önerisi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, 2022 yılı Eylül ayında imalat sanayisi ürünlerimizin toplam ihracattaki payı yüzde 95,3 iken yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayisi ürünleri ihracatı içindeki payı yüzde 2,6 seviyesinde kalmıştır. 2021 Eylül ayında ise yüksek teknoloji ürünlerinin payı yüzde 2,8 seviyesinde görülmektedir. Bu rakam 2020 yılında yüzde 3 seviyesindedir. Görüldüğü üzere, son üç yılda yüksek teknoloji ürünlerinin ihracat oranı hususunda artış yok, hatta bir düşüş söz konusu. Kaldı ki bu seviyeler ileri teknoloji ihracatçısı ülkelerle karşılaştırıldığı zaman hayli düşük. Nitekim, Dünya Bankasının 2020 yılı verilerine göre Güney Kore'de yüksek teknolojili ürün ihracatının toplam imalat sanayisi ihracatına oranı yüzde 36, Çin'de bu rakam yüzde 31, İsrail'de yüzde 28, Japonya'da yüzde 19, Almanya'da yüzde 15, Yunanistan'da ise yüzde 13 seviyelerinde. Burkina Faso, Jamaika, Myanmar ve Benin’de 2020 yılında bu rakam yüzde 3 yani bizimle aynı seviyedeler.

Değerli arkadaşlar, yüksek teknolojili ürün ihracatı, ihracatın kilogram fiyatını da bir hayli etkilemektedir. Bakın, bizim ihracatımızda daha ziyade düşük ve orta düşük mamullerin baskın olmasının sonuçlarından biri 1,29 Amerikan doları seviyesindeki ihracat kilogram fiyatımızdır. Hatırlayalım ki bu rakam 2015 yılında 1,44 dolar olarak gerçekleşti yani bu rakamda da bir düşüş söz konusu olmuştur. Aynı rakam Japonya'da 3,86 dolar, Almanya'da 3,68 dolar, İtalya'da ise 3,21 dolar seviyelerindedir. Çin, 2001 yılında 0,96 olan bu rakamı 2015’te 1,55’e çıkarmayı başarmıştır. Çin'in kişi başı millî gelirinin bu sürede 10 kat artmasında, ihracatın ve özellikle yüksek teknoloji ürün ihracatının payı inkâr edilemez. Ülkemizin yeterli refah ve kalkınma düzeyine erişmesi için ihracatta kilogram fiyatımızın en azından 3 dolar seviyesine çıkarılması gerekmektedir. İhracatın kilogram fiyatının artması demek daha hafif ürünlerle daha fazla kazanabilmek demektir, bunu teşvik etmeliyiz. Etkili kalkınma adımları için bu tablonun acilen düzeltilmesi gerekmektedir.

Fakat imalat sanayisi üreticileri artan girdi ve enerji fiyatlarından muzdaripler. Dövizin bir süredir sakin seyretmesine karşın girdi maliyetlerindeki artışlar devam etmektedir. Bakın, sanayiye verilen elektriğin kilovatsaati bugün 27 sent civarında, bu rakam Çin’de ise 9 sent. Çin’de aynı işi yapan bir meslektaşından 3 kat pahalı elektrik kullanan bir Türk sanayicisinin Çinli bir sanayiciyle rekabet etmesini bekleyebilir misiniz? Rekabet edemeyen, ihracat bedeli dövizinin yüzde 40’ına el konulan sanayiciyi yatırım yapmak yerine yüksek kâr elde edebileceği inşaat, arsa rantı, restoran gibi sektörlere yöneltmekteyiz. AVM yapmanın fabrika yapmaktan daha kârlı olduğu bu ekonomi politikalarından vazgeçmeliyiz. Aynı zamanda, petrol fiyatlarındaki artış Avrupa ihracatımızdaki lojistik avantajlarımızı da bir ölçüde azaltmaktadır. Dolayısıyla, önümüzdeki fırsat ve tehditleri doğru değerlendirmeliyiz; güçlü ve zayıf yönlerimizi belirlemeli, güçlü yönleri daha da güçlendirmeliyiz.

Toparlayacak olursak, son yıllarda, ülkemizdeki yüksek teknolojili ürünlerin üretimi ve ihracatı konusunda bir duraklama, hatta gerileme olduğu ortadadır. Acilen bu duruma müdahale edip -Hükûmetin de nihayet kabullendiği gibi- yatırım, istihdam, üretim ve ihracata yönelik politikalar oluşturmalıyız; bu durum ekonomimiz için elzemdir. Bu nedenle, ülkemizin kalkınmasında en önemli kalem olan yüksek teknolojili ürün ihracatını artırmak için alınacak önlemlerin ve teşviklerin belirlenmesi amacıyla verdiğimiz araştırma önergemize destek bekliyoruz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu.

Buyurun Sayın Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

İhracat rakamları iktidarın sürekli övündüğü rakamlardan biri yani iktidar, kendisi anlatırken Türkiye’nin ihracatta ne kadar fazlasıyla ürün sattığını ve ihracat rakamlarının ne kadar arttığını ifade ediyor fakat ithalattan bahsetmiyor bir kere onu yaparken, ithalatın onun kat kat fazlası olduğunu biliyoruz.

Tabii, konu ihracat üzerine, dolayısıyla, ihracat kalemlerine baktığınız zaman bizim yüksek teknolojili ürünümüz en düşük seviyede. Örneğin, yüksek teknolojili ürünlerde Burkina Faso, Jamaika, Myanmar gibi ülkelerle aynı seviyede bir yerde duruyoruz. Şimdi, bu, tabii neye yola açıyor? Esasında biz ülke kaynaklarını yurt dışına satıyoruz yani ülkenin madenlerini, ülkenin önemli ham maddelerini, bunları işleyip daha fazla bir gelir elde etme imkânı varken buna yönelik AR-GE çalışmaları ve yatırımlar yapılmayıp, tam tersine, bunlar ham madde olarak satılıyor ve bunlar işlendikten sonra biz yurt dışından bunları daha pahalıya geri alıyoruz. Yani cep telefonları, televizyonlar, işte “teknolojik ürünler” diye ifade ettiğimiz ürünlerin ham maddesini bizler gönderiyoruz, orada işleniyor ve ürün hâline dönüştürülüyor, sonra biz bunları daha yüksek fiyatlarla geri alıyoruz.

Peki, biz neyle övünüyoruz? Bir defa, bizim ihtisaslaşmış bir ürünümüz yok ihracatta ve dolayısıyla bizim övündüğümüz mesele, ucuz iş gücü. Yani sanayimizi tümüyle ucuz iş gücüne yani emekçiyi sömüren, işçiyi sömüren bir yerden… Ucuz iş gücüyle ürettiğimiz ürünleri yurt dışına satma üzerine kurulu bir siyaset oluşturuyoruz. Şimdi, burada, günümüzde -yaşadığımız çeşitli sorunlarda olduğu gibi- sığınmacıları yani Suriyelileri, Afganları, buraya göç etmek zorunda kalmış olan insanları da sanayilerde, ekonomide, fabrikalarda, imalathanelerde kaçak çalıştırarak bunların üzerinden elde edilen ucuz iş gücüyle ihracat yapmaya çalışıyoruz. Bu, tabii, ülkenin başına başka türlü belalar açıyor ve günümüzde de şu anda da bunları yaşıyoruz.

Diğer taraftan, yüksek kurdan medet uman bir ihracat anlayışı var. Yani ihtisaslaşmış ürün, yüksek teknolojili ürün yerine kuru yükseltip bu kur politikaları üzerinden bir ihracat geliri elde etmeye çalışan bir yaklaşım sergiliyoruz. Peki, yüksek teknolojili bir ürün nasıl elde edilir? Yani yüksek teknolojili ürünü elde edebilmek için bilim insanları yetiştirilmesi gerekiyor ki bu teknolojiyi yakalayabilesin. Bilim insanları nasıl yetişecek?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Başkanım…

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Bilim insanları özgür ortamlarda, demokratik ortamlarda, özerk üniversitelerde yetişir yani liyakatsiz bir şekilde… İnsanların kendisine iş bulamayacağı, eğitimli gençlerin mezun olduktan sonra kendilerine iş bulamayacağını bildikleri bir ortamda siz yüksek teknolojili ürün üretecek kadrolar yetiştiremezsiniz, insanlar yetiştiremezsiniz. Dolayısıyla, demokratik olmayan bir ülkede, özgür üniversitesi olmayan bir ülkede; eğitim sistemi tamamen paraya dayalı, parası olanın, gücü olanın torpille okuyabildiği bir ülkede ne siz yüksek teknolojili ürün üretebilirsiniz ne de özgür, demokratik bir toplum oluşturabilirsiniz. Bunların tamamı siyasi kararlardan ibarettir, bunları ifade etmek isteriz.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Cengiz Gökçel.

Buyurun Sayın Gökçel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA CENGİZ GÖKÇEL (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Dünya değişiyor, bilişim teknolojileri öne çıkıyor. Ülkemiz için de bilişim teknolojileri, yüksek teknoloji çok önemli ancak baktığımızda yüksek teknoloji üretimimiz toplam teknoloji grubu içinde sadece yüzde 3’e tekabül ediyor. Yüksek teknoloji üretimi konusunda geriye gidiyoruz.

AR-GE çalışmaları yüksek teknolojide çok önemli. AR-GE çalışmalarına kaynak yaratmamız gerekiyor. Yüksek teknoloji alanında üretim yapan firmalara destek olmak gerekiyor. AR-GE’yi desteklemek, yatırımcıyı desteklemek önemli ancak burada esas önemli olan, beyin gücü. Yetişmiş insanlarımız, yüksek teknoloji üretecek beyinlerimiz birer birer yurt dışına gidiyor, bunu durdurmak zorundayız.

Bakın, Osmanlı İmparatorluğu döneminde Sanayi Devrimi kaçırıldı, bizim teknoloji çağını kaçırmamamız gerekli. Yüksek teknoloji üretimimizi artırıp ürettiğimiz bütün ürünlerin ihracatını yapmamız gerekiyor. Peki, ihracatın artması için ne yapmak lazım? Öncelikle lojistik sektörünü ayağa kaldırmamız lazım. Dünya ticareti limanlar üzerinden ilerliyor. Bu nedenle liman yatırımlarını da gecikmeden yapmamız gerekiyor. Biz liman yatırımlarında geç kalınca bölgemizde Yunanistan, Pire Limanı'na yaptığı yatırımlar sayesinde Akdeniz deniz ticaretine hâkim oldu. Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi’ni hayata geçirirsek bölgemizde deniz ticaretine tekrar hâkim oluruz. Bu anlamda, 2003 yılında gündeme gelen, Dokuz ve Onuncu Kalkınma Planı'nda “Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı” olarak yer alan, master planlarına işlenen, ÇED raporu alınmış, Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi’ni geçen bunca senede hâlâ hayata geçiremediniz. Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı, Japon JICA tarafından Filyos ve Çandarlı Limanlarıyla beraber planlandı. “Bu yatırımın Mersin'e yapılması gerekli.” derken doğru yer Mersin olduğu için söylüyoruz. Kara yolu, demir yolu bağlantılarıyla, lojistik altyapısıyla Mersin kadar geniş hinterlanda sahip başka bir yer yok.

Değerli arkadaşlar, ülkemizi kalkındırmak istiyorsak, mavi vatanda hâkimiyetimizi korumak istiyorsak; Akdeniz ticaretini Pire Limanı’na, Lazkiye Limanı’na kaptırmak istemiyorsak Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Projesi derhâl, fazla geç kalmadan hayata geçirilmelidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun Sayın Gökçel.

CENGİZ GÖKÇEL (Devamla) – Bu mesele siyasi bir mesele değil; bu, ülkemizin istikbaliyle ilgili bir meseledir. Herkes aklını başına alıp bu konuya böyle bakmalıdır.

Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu konuda duruşumuzu net bir şekilde ifade ediyoruz. Bugünün iktidarı adım atmazsa iktidarımızda Mersin Ana Konteyner Aktarma Limanı Mersin’e yapılacaktır. (CHP sıralarından alkışlar) Buradan hem Mersin ekonomisi hem Türkiye Cumhuriyeti ekonomisi hak ettiği payı mutlaka alacaktır.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ziya Altunyaldız. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ZİYA ALTUNYALDIZ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizleri izleyen aziz vatandaşlarımız; saygıyla selamlıyorum.

İYİ Parti Grubu adına verilen öneri üzerine söz almış bulunmaktayım. Aslında, Türkiye’de üretim, teknoloji, inovasyon, verimlilik, katma değer gibi konuların Meclisimizde gündeme geliyor olması ve konuşuluyor olması son derece önemli ve değerli, değerli arkadaşlar. Tabii ki, bütün bunların olabilmesi için bir iklime, bir vizyona, bunun altını dolduracak programlara, yasal altyapıya, insan kaynağına, birlikte yürüyebilmeye, özellikle özel sektörle kamunun iş birliğine, üniversite-sanayi iş birliğine, pek çok alana ihtiyaç var.

Gel gör ki değerli arkadaşlar, bütün bu kavramlar, tasarım, inovasyon, yenilikçilik, markalaşma, AR-GE çalışmaları, katma değer konuları 2000’li yıllardan sonra yoğun olarak konuşulmaya, müzakere edilmeye başlanıyor. Niye? Çünkü öncesinde bu konular çok fazla gündem olmamış.

Karşılaştırılan ülkelere baktığımız zaman, bu ülkelerin bu harcamalarını ya da bu konuşmalarını, bu müzakerelerini, özel sektörle iş birliklerini çok uzun zaman önce başlattıklarını görüyoruz. Ancak özellikle ifade etmek istiyorum değerli arkadaşlar, bu konularda AK PARTİ iktidarlarımız döneminde öylesine bir iklim oluşturduk ki Türkiye’nin her bir tarafında bugün AR-GE ve tasarım merkezleri görüyoruz. Evet, imalat sanayisi, ihracatımızın yüzde 95’ini teşkil ediyor; bu son derece önemli ve doğru bir şey. Özellikle, bundan sonraki dönemde, yapmış olduğumuz çalışmalarla Türkiye’de “unicorn”ları, Türkiye’de “decacorn”ları… Türkiye’de katma değeri yüksek alanlarda ilk defa ünite başına 100 dolarlar, 500 dolarlar, 1.000 dolarlarda satış ihracat değerini bu dönemlerde bulduk.

Size birkaç hususu özellikle söylemek istiyorum: AR-GE harcamaları olmazsa katma değerli alana, inovatif alana erişemezsiniz. AR-GE harcamalarının millî gelirimizden aldığı payı 2 katına çıkardık ve aynı dönemde, AR-GE harcamalarımızı 44,5 katına ulaştırarak 82 milyar liraya yükselttik ve daha da önemlisi, bunun yüzde 60’ı özel sektör tarafından yapılıyor.

İnsan kaynağı… Evet, AR-GE insan kaynağını 80 binden 358 bine yükseltmişiz ve daha 2008’de 20’lerde olan AR-GE merkezi ve tasarım sayısını bugün itibarıyla 1.600’e yükseltmişiz ve değerli arkadaşlar, toplamda 59 ilimizde faaliyetlerine devam eden 81 teknoloji geliştirme bölgesinde faaliyet gösteren 8 binden fazla firma bünyesinde 85 bin kişilik nitelikli istihdam tesis edilmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

İşte, değerli arkadaşlar, bütün bunlarla Türkiye’nin markalı ihracatını artırmak suretiyle, inovatif ihracatını artırmak suretiyle dünyanın dört bir tarafında Türkiye'nin markalarının satılmakta olduğunu görüyoruz. Dolayısıyla, bu iklimi, bu gelişmeleri, AR-GE ve inovasyona yatırımını ve bunu imalat sanayisiyle birleştirmeyi bu dönemde gerçekleştirdik ve inşallah, şundan emin olun -yıllardan beri bu işi yapan bir arkadaşınız olarak- önümüzdeki yıllarda ülkemizin yüksek katma değerli ürün ihracatının kesinlikle OECD düzeyine çıkacağını ve bugünden, bu iklimin çok kısa sürede sonuçlar vereceğini çok rahatlıkla söyleyebiliyoruz çünkü bu iklimi oluşturduk, imalat sanayisiyle AR-GE’yi ve inovasyonu, tasarımı birleştirdik, markalı ihracatı gerçekleştirdik.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZİYA ALTUNYALDIZ (Devamla) – Hepinizi saygıyla hürmetle selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza…

III.- YOKLAMA

(CHP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Başkanım, yoklama istiyoruz.

BAŞKAN – Yoklama talebi vardır.

Sayın Tanal, Sayın Aydın, Sayın Akın, Sayın Aygun, Sayın Öztunç, Sayın Hancıoğlu, Sayın Özdemir, Sayın Güzelmansur, Sayın Kayışoğlu, Sayın İlhan, Sayın Zeybek, Sayın Serter, Sayın Budak, Sayın Zeybek, Sayın Durmaz, Sayın Keven, Sayın Sarıaslan, Sayın Gökçel, Sayın Berberoğlu, Sayın Şeker.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum ve yoklamayı başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı yoktur.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 16.43

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 17.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

III.- YOKLAMA

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisinin oylamasından önce istem üzerine yapılan yoklamada toplantı yeter sayısı bulunamamıştı.

Şimdi yoklama işlemini tekrarlayacağım.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Pusula veren milletvekillerimiz Meclisi terk etmesinler.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Osman Ören? Burada.

Metin Yavuz? Burada.

Mehmet Habib Soluk? Burada.

Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

1.- İYİ Parti Grubunun, Grup Başkan Vekili Samsun Milletvekili Erhan Usta tarafından, Türk sanayisinin yüksek teknolojili ürün üretimindeki düşüşün sebeplerinin araştırılması, yüksek teknolojili ürün üretiminin ve bunun ihracattaki payının artırılması için alınacak tedbirlerin ve teşviklerin tespit edilmesi, bugünkü ihracat içerisinde yüksek teknolojili ürün payının azalması sonucunu doğuran eksikliklerin anlaşılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam))

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 15/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından, grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                Hakkı Saruhan Oluç

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

15 Kasım 2022 tarihinde İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından 22423 grup numaralı kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Serpil Kemalbay.

Buyurun. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) - Sayın Başkan, sayın vekiller; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü kadınlar tarafından her sene sokaklarda, meydanlarda polis şiddetine rağmen gündemleştirilmektedir. Bu sene de kadınlar Mirabal kardeşler, Jina Amini, Deniz Poyraz ve tüm şiddete uğrayan kadınlar için sokaklarda olacaklar.

Sayın vekiller, kadınlar fiziksel, cinsel, sözlü, duygusal, psikolojik, ekonomik şiddete uğruyorlar.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Başkan, çok uğultu var.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) - AKP'nin egemenliğine ve cinsiyet eşitsizliğine dayanan politikaları kadınların karşı karşıya kaldığı şiddeti her geçen gün büyütmektedir. 2022 yılının ilk on ayında erkekler en az 280 kadını öldürmüştür. 2022 yılının Ekim ayında basına yansıdığı kadarıyla erkekler en az 70 kadına şiddet uygulamış, en az 18 kız ve oğlan çocuğunu istismar etmiş, en az 13 kadını taciz etmiş, 14 kadını da seks işçiliğine zorlamıştır. Yine, ekim ayında en az 32 kadın ve 4 çocuk şiddete maruz kalmıştır, erkek şiddetine maruz kalmıştır. Görüldüğü gibi ülkemizde kadına yönelik şiddet ve cinayetler dört bir yanda kol gezmektedir. 5’inci Uluslararası Kadın ve Adalet Zirvesi’nde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın siyasi sorumluluğu üstlenmek yerine kadınları suçlaması bir kadın düşmanlığıdır, vicdansızlıktır, utanç vericidir.

Sayın vekiller, tek adamın kararıyla İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilmesi kadın cinayetlerinin, kadının maruz kaldığı her türlü şiddetin ortadan kaldırılması çabasından vazgeçmek demektir. Kadın cinayetleri İstanbul Sözleşmesi’yle önlenebilir, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçilemez. AKP saray iktidarı, kadınları aile kurumu içine sıkıştırmakta, kadınların ne giyeceğine, nasıl yaşayacağına dair sürekli dayatmalarda bulunmaktadır. Toplumun bir kesimine şirin gözükmek adına kadınların üzerindeki erkek egemenliğini ve ayrımcılığı körüklemektedir. Erdoğan kadınlara 3 çocuk, 5 çocuk siparişi verirken Kürtlerin 5-10 çocuk yaptığını söyleyerek ırkçılığı da kadın bedeni üzerinden beslemektedir. Biz kadınlar bu ırkçı, cinsiyetçi, ayrımcı politikaları reddediyoruz.

Yine, AKP iktidarının izlediği savaş ve sermayeyi semirten politikalar toplumu derin bir yoksulluğun içine itmektedir. Artan yoksulluğun maddi ve psikolojik yükü de en çok kadınların sırtına yüklenmek istenmektedir. Yoksulluk, kadınların şiddet sarmalından çıkabilmesinin önündeki en önemli engellerden birini oluşturmaktadır. Kadınlar diyor ki: “Erkek egemen anlayışın hükmünü sürdürdüğü yerde, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanmadığı koşullarda erkek şiddeti de bitmez, aile içi şiddet de bitmez.” İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılmasına tepkisiz kalanlar, toplumsal cinsiyet eşitliğini ilgili bakanlıkların metinlerinden, yönetmeliklerden, müfredattan çıkaranlar, toplumsal cinsiyet eşitliğini ağızlarına almayı zül sayanlar kadına yönelik şiddetle mücadele edemezler, etmezler. Öncelikle, bu gerçeğin hakkını teslim etmek siyasi görüşü ne olursa olsun bütün kadınların sorumluluğudur.

Öte yandan, AKP saray iktidarı, kadınları ucuz emek deposu olarak muhafaza etmeyi temel kadın politikası hâline getirmiştir. Bir taraftan, Erdoğan, kadınlara çocuk siparişi verirken öte taraftan, evdeki görünmeyen emeğin sahibi olarak kadınlar kölelik koşullarına mahkûm edilmektedir. Sosyal devletin görevi olan bakım ekonomisinin bütçeye konulması ve bakım hizmetinin ihtiyacı olan her yurttaşa kamu eliyle sağlanması bir haktır ancak AKP, bakım işlerini kadınların omuzlarına yıkmaktadır. Yoksulluk testlerine maruz kalan kadınlar sigortasız, güvencesiz, emeklilik hakkı olmadan çalıştırılmakta, evde bakım hizmeti kadınların sırtına yıkılmaktadır; bu, kadınlara bir lütuf değil, ekonomik şiddettir. Kadınlar ekonomik özgürlüğünü eline alacağı, erkeğe ve sisteme, sermayeye değil, kadınlara güç veren, insana yakışır işler istiyor, kadınlar iyi işler talep etmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (Devamla) – Derin Yoksulluk Ağı araştırmaları kadınların yoksulluğunun her geçen gün daha da derinleştiğini göstermektedir. Her 25 Kasımda kadınlar kadına yönelik şiddetin ve kadın yoksulluğunun boyutlarının daha da korkunçlaştığını haykırıyorlar. Buradan sokakları ve alanları devlet ve erkek şiddetine karşı terk etmeyen bütün kadınları selamlıyorum. Kadınlar diyor ki: “Her an haklarımızı gasbetmek ve yaşam alanlarımızı daraltmak isteyen iktidar, erkek adaletiyle, cezasızlık politikalarıyla erkekleri güçlendiriyor. Biz kadınlar mücadele etmeye devam edeceğiz.” “…”(*)(HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; ülkemizde gün geçtikçe artan şiddet vakaları neticesinde kadınlar artık maalesef ki kendilerini güvende hissetmiyor çünkü kadınlar yasaların kadını koruduğunu düşünmüyor, aksine kendisine yapılacak bir eylemin cezasız kalacağını düşünüyorlar; seyahat ederken bile şiddete ve tacize uğruyor, hatta öldürülüyorlar; gece vakti sokakta yürürken çeşitli tehlikeler yaşıyorlar; aile yaşantılarında en yakınındakilerden mobbing görüyorlar, kötü muamele görüyorlar, eğitim ve iş hayatında da aynı şekilde mobbing ve adaletsizlikle mücadele ediyorlar ve kendilerini yalnız ve savunmasız hissediyorlar. Bazen yalnızca kadın olmaları dahi ayrımcılığa uğramalarına yeterken kendilerini nasıl güvende hissedecekler? Kadına yönelik her türlü ayrımcılık ve şiddetin önlenmesi adına etkin ve kapsamlı politikalar geliştirmek siyasetin asli görevidir. Ancak siz iktidar olarak ne yapıyorsunuz? Kasımda yine, aziz Meclis çatısı altında, öncülüğünüzde millî uzlaşıyla kabul edilen İstanbul Sözleşmesi'nden bir gece kararnamesiyle çıkıyorsunuz; 2011-2022. Buna gerekçe olarak da mevcut kanunların kadına yönelik şiddetle mücadele etmeye yettiğini gösteriyorsunuz. Yetiyor mu? Bakalım: Mevcut kanunlar yettiği için mi bugün OECD ve G20 ülkeleri arasında kadına şiddetten muzdarip 1’inci ülkeyiz? Her şey yeterli olduğu için mi cinsiyet ayrımcılığının en fazla olduğu 129 ülke arasında 26’ncı sıradayız? Malavi, Burkina Faso, Mozambik bile bizden daha iyi sırada.

Geçtiğimiz günlerde Toplumsal Cinsiyet Eşitliğini İzleme Raporu açıklandı; burada da 36 ülke arasında maalesef 35’inciyiz. Yalnızca bu ürkütücü veriler dahi sözleşmeden çekilme kararının yanlışlığının ve kadına yönelik şiddetin ne derece derinleştiğinin somut bir örneğidir.

Kıymetli milletvekilleri, hayatın neredeyse tüm alanlarında kadınlara yönelik bir eşitsizlik durumu söz konusu. Oysaki toplumsal kalkınmada kadın ve erkek bir kuşun iki kanadı gibidir. Ancak ülkemizde her 10 kadından yalnızca 2’sinin çalışabildiği bir ortamda ne kalkınmadan ne kadın istihdamından ne de kadın yoksulluğunun giderilmesinden bahsedebiliriz. Kadınların yaşadığı bu eşitsizliği dengeleyebilmek için ilk önce toplumun her alanına sirayet etmiş ayrımcılığı bitirmeliyiz ancak bu şekilde sosyal ve ekonomik cinsiyet eşitsizliğini giderecek hamleler yapabilir, kadınların haklarına erişmesini sağlayabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – İYİ Parti olarak biz, kadın hakları ve kadınlarla ilgili tüm konulara siyasetüstü bir mesele olarak bakıyoruz. Ülke genelinde kadın çalıştayları düzenleyerek sorunları yerinde tespit ediyor ve çözümlerimizi hazırlıyoruz. Bu doğrultuda, ocak ayında, İYİ Parti ulusal kadın bildirgemizi de kamuoyuyla paylaşacağımızı bu kürsüden duyurmak isterim.

Kadınlar, kazanılmış haklarına karşı her gün yeni bir saldırıya maruz kalırken bizler ülkemizde her kadın güvende hissedene kadar; güvenle okuyup, çalışıp, gezip, yaşayana kadar kararlı mücadelemize devam edeceğiz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Neslihan Hancıoğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA NESLİHAN HANCIOĞLU (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Haftası’ndayız. Hafta boyu ülkeyi yönetenler ya da yönetiyormuş gibi yapanlardan etkin mücadele masalları dinleyeceğiz. Sayın Cumhurbaşkanı yine çıkıp kürsüye “Ülkemizi, kadına yönelik şiddetin ve cinayetin dört bir yanda kol gezdiği bir yer gibi sunuyorlar.” diyecek, İçişleri Bakanı “İstanbul Sözleşmesi’nden çıktıktan sonra şiddet, cinayet azaldı.” diyecek, Aile Bakanı “Ulusal Eylem Planı’nı güncelledik, şiddeti yok ediyoruz.” diyecek ama sonuç değişmeyecek.

Anlatılanlardan hiçbiri iktidarın yirmi yıldır kadını ikincil gören kadın düşmanı politikalardan beslendiği gerçeğini değiştirmeyecek. Türkiye’de her 10 kadından 4’ünün erkek şiddetine maruz kaldığı gerçeğini değiştirmeyecek. Boşanmış ve ayrı yaşayan kadınların yüzde 75’inin fiziksel şiddete maruz kaldığı gerçeği de değişmeyecek. Yani kürsülerde atılan nutuklardan hiçbiri, Aile Bakanına göre 242, kadın kuruluşlarının tespitlerine göre bu yıl içinde öldürülen 345 kadını geri getirmeyecek. Bu cinayetlerin kadının sırf cinsiyetinden ötürü gerçekleştirildiği gerçeğini de değiştirmeyecek.

Kadın-erkek eşitliği diyoruz ama bugün ülkemiz cinsiyet ayrımcılığının en fazla olduğu ülkeler arasında 26’ncı sırada yer alıyor -tablomuz bu- ve kadınları eşit birey olarak görmeyen ve yaşam haklarına sahip çıkmayan anlayış toplumsal ve siyasal yaşama egemen olduğu müddetçe bu kara tablo değişmeyecek. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli milletvekilleri, kadına yönelik şiddete karşı yürütülecek mücadelenin temeli kadın düşmanı politikaları bertaraf etmektir. İktidar, İstanbul Sözleşmesi konusunda sergilediği tutumla niyetini de gerçek yüzünü de göstermiştir. İstanbul Sözleşmesi, kadına yönelik şiddeti önlemeye yönelik, uluslararası bağlayıcılığı olan en kapsamlı hukuki metindir. Kadınların bu sözleşmeden hukuksuzca çekilme kararı veren bir iradeden özgürlük adına, can güvenliği adına en küçük bir beklentisi kalmamıştır. (CHP sıralarından alkışlar) Bir asır önce, birçok gelişmiş ülkeden bile önce, bütün haklarını elde etmiş olan, cumhuriyetinin değerini bilen Türk kadını, bu gerçeğin farkındadır ve gereğini yapacaktır. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

NESLİHAN HANCIOĞLU (Devamla) – Haklarını ve özgürlüklerini her geçen gün daha da tırpanlayan, kadını yok sayan bir anlayışa karşı sessiz kalmayacaktır.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Sakarya Milletvekili Sayın Çiğdem Erdoğan Atabek.

Buyurun. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; HDP’nin grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubumuz adına söz almış bulunuyor, yüce Meclisi ve aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime, Gaziantep’te terör saldırısında hayatını kaybeden, şehit olan 5 yaşındaki yavru Hasan’ı ve 22 yaşında, daha hayatının baharında şehit olan Öğretmen Ayşenur’u rahmetle anarak başlamak istiyorum.

Söze nereden, nasıl başlayacağımı bilmediğim bir ruh hâli içinde konuşmak durumundayım bugün çünkü yüreğim, altı gün önce İstanbul’daki terör saldırısında hayatını kaybeden Arzu ve evladı Yağmur; Yusuf ve evladı Ecrin; Adem ve eşi Elif için alev alev yanıyor.

Dün, Gaziantep’te, en güvenli yerinde, evinde, oyuncaklarıyla oynarken şehit olan 5 yaşındaki Hasan için yanıyor. Ailesinin, öğretmen olduğu için gurur duyduğu Ayşenur kardeşimin şehadeti için yanıyor. Terör saldırısı sonucu, çocukların okullarında yaralanmaları nedeniyle bir anne olarak alev alev yanarken konuşmak âdeta zül.

Önerge şiddet üzerine. Hadi anlatayım acıyı diyeceğim… Önergeyi verenlerin, terör örgütüne “Dur!” diyemeyenlerin ve hatta bağını kesemeyenlerin ve hatta sırtını dayayanların…

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Acılardan rant toplama, acılardan rant toplama!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – …gözleri kör, kulakları sağır, vicdanları felç olmuş ise ne desek nafile, ne desek yetersiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Dağa kaldırılan kız çocuklarının çocuklukları, gençlikleri, hayalleri ellerinden alınırken de önerge verseydiniz keşke. O kızlara tacizler, tecavüzler, şiddetin en âlâsı yapılırken neredeydiniz?

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Yine oraya bağladın, yine aynı yere bağladın!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – Hangi şiddetten bahsediyorsunuz siz? İnsanın biraz yüzü kızarır.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Sizin yüzünüz biraz kızarsın 25 Kasımla ilgili verilen önergeye cevabınız bu mu? Ülkede kadınlar erkek şiddetiyle, devlet şiddetiyle ölüyor; savaşlarda, çatışmalarda ölüyor. Verdiğin cevap bu mu? Sorumlusunuz, sorumlu!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – İki gün sonra Öğretmenler Günü'nü kutlamak nasip olmayan Ayşenur’un kanı kurumadan kadın şiddetinden nasıl bahsediyorsunuz? Haydi söylesenize “PKK çocuk katilidir, PKK kadın katilidir.” diye; nerede… Zaten biz de bugün size ne sayı ne önlem ne siyaset anlatacak değiliz. Bugün, size aynada kendinize bakıp Hasan’ı, Ayşenur’u görmeyi tavsiye ediyoruz.

SERPİL KEMALBAY PEKGÖZEGÜ (İzmir) – Aynaya bakıp da yazmışsın bunları, belli!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – Bizim kadına yönelik şiddetle mücadelemiz bir sözleşmeyle başlamadı, bir sözleşmeyle de bitmez. Son yirmi yıldır bu alanda yaptığımız çok önemli adımlar, çok önemli reformlar var; bunları değil üç dakikada, burada üç saat dursak yine anlatmakla bitiremeyiz. Bir insan hakkı ihlali olarak gördüğümüz, kabul ettiğimiz ve yürüttüğümüz kadına yönelik şiddetle mücadelemiz, kanuni düzenlemelerimiz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Devamla) – …politika belgelerimiz, koruyucu ve önleyici mekanizmalarımız kapsamında, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde “sıfır tolerans” ilkesiyle, aynı kararlılıkla, etkin şekilde uygulamaya devam edeceğiz; bundan hiç kimsenin endişesi olmasın, biz kararlılığımızı net bir şekilde devam ettiriyoruz.

Sözlerime son verirken Gazi Meclisimizin kürsüsünden en büyük saygıyı, en büyük selamı, en samimi anmayı hak eden aziz şehitlerimizin annelerine, eşlerine ve çocuklarına şükranlarımı iletiyor, aziz Meclisimizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sataşmadan söz istiyorum Sayın Başkan.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Meral Hanım PKK’yı lanetleyecek herhâlde terör saldırısından dolayı.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Nasıl konuşacağıma ben karar veririm.

BAŞKAN – Buyurun.

VIII.- SATAŞMALARA İLİŞKİN KONUŞMALAR

1.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Çiğdem Erdoğan Atabek’in HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşması sırasında Halkların Demokratik Partisine sataşması nedeniyle konuşması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bu Genel Kurula ne zaman kadına yönelik şiddetle, yoksullukla, istismarla, tecavüzle, tacizle, ayrımcılıkla ilgili bir önerge getirsek neredeyse noktası, virgülüne kadar aynı “terörö” cevabıyla karşılaşıyoruz çünkü başka söyleyecekleri bir söz yok. Çünkü bu iktidar döneminde kadına yönelik şiddet, kadına yönelik ayrımcılık, kadına yönelik istismar her anlamda rekor kırıyor. Bu iktidar öyle bir şeye imza attı ki… Nahide Opuz davasından sonra imzalanan İstanbul Sözleşmesi’nden imzasını çeken bir iktidarın üyesi başka bir şey anlatamaz zaten. İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmek “Bu ülkede kadına yönelik ayrımcılığa devam edeceğim.” demektir, “Bu ülkede şiddetle mücadele etmeyeceğim.” demektir.

Ayrıca, bize yönelik söylediğiniz o bütün kötü sözleri ağzıma almadan aynen iade ettiğimi ifade etmek istiyorum. Hiç kimse ama hiç kimse bize ne etik ne vicdan ne şiddetle mücadele dersi veremez. Sizin Genel Başkanınız “Kadın ve çocuk da olsa gereği yapılacaktır.” diye işlenen cinayetlere onay veren bir Genel Başkan; bunu unutmayın.

SEMİHA EKİNCİ (Sivas) – Ama “HDP” demedi…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Üç gün önce söylediğini üç gün sonra geri alan bir partinin liderliğinde mücadeleye devam ediyorsunuz.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Evet.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Biz kadınlar olarak, HDP'deki kadın milletvekilleri olarak ve HDP olarak kadına yönelik şiddetle mücadelemizi size rağmen devam ettireceğiz.

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Diyarbakır Anneleri de kadın, Diyarbakır Anneleri de kadın; onlara da şiddet uyguluyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) - Sizin engellemelerinize rağmen devam edeceğiz ama sizin düzeyinize düşmeyeceğiz, sizin ağzınıza yakışıyor ama bize yakışmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Bırakın, “PKK terör örgütüdür.” diyemeyenlerle muhatap olmayın.

VII.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, İstanbul Milletvekili Oya Ersoy ve arkadaşları tarafından, kadına yönelik şiddet ve kadın yoksulluğunun nedenlerinin araştırılması amacıyla 15/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN - Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır. Okutup işleme alacağım, oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından, yaz saati uygulamasının ortaya çıkardığı sorunların araştırılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 22 Kasım 2022 Salı günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

22/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 22/11/2022 Salı günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisini İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                        Engin Altay

                                                                                          İstanbul

                                                                                 Grup Başkan Vekili

Öneri:

Balıkesir Milletvekili Ahmet Akın ve arkadaşları tarafından yaz saati uygulamasının ortaya çıkardığı sorunların araştırılması amacıyla 22/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3747 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 22/11/2022 Salı günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN - Önerinin gerekçesini açıklamak üzere, Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Balıkesir Milletvekili Sayın Ahmet Akın.

Buyurun Sayın Akın.

CHP GRUBU ADINA AHMET AKIN (Balıkesir) - Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Altı yıldır “kalıcı yaz saati uygulaması” denilen ucube bir sistemle vatandaşlarımızın, çocuklarımızın, kadınlarımızın hayatını eziyete çevirdiniz. Bakın, bugün, 22 Kasım. Karanlığa uyanmaya hep birlikte başladık. Şimdi, çocuklarımız, okula giden öğrenciler, çalışan kadınlar sabah kalkıyor, karanlık; evine dönüyor, karanlık yani gün yüzü görmüyorlar. Onun için bu vatandaşlarımıza şunu söylememiz lazım: Tasarruf var mı? Yok. Diyorsunuz ki: “Bir rapor var, bilimsel bir rapor.” Rapor da ortada yok, bir açıklama da yok, sadece laf; hep “Ben yaptım, oldu.”

Şimdi, bakıyorum, ya, şu sarayın ışıklarını haftada bir gün kapatsanız yeterli tasarruf sağlanacak ama milletin hayatını tehlikeye atıyorsunuz. “103 bin kurulu gücümüz var enerjide.” diyorsunuz. 52 bin megavat kurulu tüketim geldiği anda sistem kilitleniyor, daha bunu beceremiyorsunuz; çıkıp, efendim, yaz-kış saatiyle alakalı tasarruftan bahsediyorsunuz.

Bakın, 2017’de dünya genelinde kalıcı yaz saati analiz ediliyor ve bir tasarruf olup olmadığına bakılıyor; herhangi bir tasarruf yok. Sabaha kadar yaktığınız sarayın ışıklarını, dediğim gibi, bir gün kesseniz, bir gün, inanın, bütün tasarruf sağlanacak. Aynı şekilde, Oxford Enerji Araştırmaları Enstitüsü bir araştırma yapıyor, 2012 ile 2020 yılları arasındaki verileri inceliyor, sonucu sizlere aynen okuyorum: “Kalıcı yaz saati uygulamasıyla alakalı bir tasarruf sağlanmadığı anlaşılmaktadır. Uygulamanın elektrik tüketimi üzerinde gözlemlenir hiçbir etkisi yoktur.” diyor. Yani tasarruf yok, ne var? Büyük bir inat var. İnat neden? İnat, burada damat Bakanın mirasına sahip çıkmanın inadı. Ya, insanlar tehlikede, insanlar karanlıkta, insanlar karanlığa uyanıyorlar; hâlâ, damat Bakanın yaptığına “Yanlış.” demeye korkuyorsunuz. Burada tasarruf nedir bir görelim, açıklayın da bir bilelim, bunların verilerini bilim adamlarımız görsün, incelesin ve bununla ilgili bir açıklama ortada olsun. Her şey lafta. Çocuklarımızın güvenli ulaşımını riske atıyorsunuz. Teyide muhtaç bir iddianız var, ortada bir iddia var diyorsunuz ki: “ Altı yıldır efendim, biz bunu uyguluyoruz ve bir tasarruf sağlıyoruz.” Bakana soruyoruz, Komisyonda soruyoruz, burada soruyoruz, yazılı soruyoruz; cevap yok. “Rapor nerede?” diyoruz; rapor da yok. Teyide muhtaç olan iddianızı burada teyit etmeniz lazım. İşte, bu önerge bunun içindir. Burada verdiğimiz araştırma önergesini Komisyona aktaralım ve burada “Acaba bir tasarruf var mı?” diye araştırılsın.

Bakın, ben buradan söyleyeyim: İktidarımızın ilk doksan gününde bu ucube sisteme son vereceğiz. Vatandaşımız sabahları kalkıyor, bakıyor karanlık; elektrikleri açıyor. Allah aşkına, elinizi bir vicdanınıza koyun daha sonra da kendi çocuklarınızı o evlatlarımızın yerine koyun. Gidiyorlar karanlık, efendim yollar; karanlık olan yerler var, çalışan kadınlarımız, evlatlarımız yola gittiği zaman büyük bir tedirginlik içerisinde. İşte, bunu ortadan kaldırmamız lazım yani “Biz yanlış yaptık.” demeyi öğrenin. Öğrenin çünkü bu iş yanlış, yaptığınız birçok yanlış gibi bu sözde tasarruftan bahsettiğiniz uygulamanın hiç akla yatar bir tarafı yok. Yani hocalarımızla konuşuyoruz, efendim, bu işin uzmanlarıyla bir araya geliyoruz, toplantılar yapıyoruz; diyorlar ki: “Ne tasarrufu, çok daha fazla bir israf var; onun için bu kalıcı yaz saati uygulamasının kaldırılması lazım.” Ve bunu da çıkın söyleyin, deyin ki: “Biz yanlış yaptık.” “Ya, damat bakan zaten enerji sektörünü batırmıştı; efendim, ondan sonra Maliyeye geldi, orayı batırdı, burada da yanlış yaptı ama biz söyleyemiyoruz, saraydan bize böyle bir talimat geldi.” deyin de vatandaşlarımız bilsin.

Buradaki isteğimiz şudur: Buradaki isteğimiz milyonların sesi olarak bir istektir. Bu iddianız yanlış. Onun için bunun yeniden araştırılması ve bu ucube sistemin ortadan kaldırılması gerekiyor. Bunun için hepinizin oylarını bekliyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AHMET AKIN (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Karanlıkta kalan çocuklarımız için, genç kadınların, efendim, çalışan kadınlarımızın tedirginlikle işe gitmelerinin ortadan kaldırılması için, -karanlıktan başka- gün yüzü görmemelerinin ortadan kaldırılması için sizden bu araştırma önergesine milyonlar adına oy istiyoruz.

Şunu da söyleyeyim: Bu oyu verdiğiniz zaman ortaya çıkacak sonucu biliyorsunuz. Eğer oy vermezseniz -özellikle AK PARTİ’li ve Milliyetçi Hareket Partili milletvekillerine sesleniyorum- o zaman bu kardeşlerimizin bu ızdırabını görmemiş oluyorsunuz ve oy vermediğiniz zaman çıkacak olan sonucun aleyhe olduğunu biliyorsunuz. Bakanın, damat bakanın yanlış karar verdiğini de biliyorsunuz ama korkuyorsunuz. Korkmayın, elinizi vicdanınıza koyun ve bu araştırma önergesine oy verin. Hep birlikte araştıralım ve evlatlarımız karanlıkta okula gidip gelmesin.

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Samsun Milletvekili Sayın Bedri Yaşar.

Buyurun Sayın Yaşar. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEDRİ YAŞAR (Samsun) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce Gaziantep'te yapılan hain saldırı sonucu şehit olan vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyorum. Bu arada operasyonlara devam eden askerlerimize başarılar diliyorum, Allah ayaklarına taş değdirmesin.

Değerli milletvekilleri, özellikle bu araştırma önergesiyle ilgili, aslında hepimiz bir problem olduğunun farkındayız. Sabahın köründe evlatlarımız kalkıyor, yarı gözleri açık yarı kapalı elektrik düğmelerini bulmaya çalışıyor. Yani bunu düzeltmek için, bu problemi çözmek için bu kadar mücadele etmeye gerek yok; altı yıldır bunu uyguluyorsunuz ve bir türlü de inadınızdan vazgeçmiyorsunuz. Yani bugün, özellikle Türkiye'nin doğusu ile batısı arasında ciddi saat farkı var; işte, Iğdır'da saat yediye on kala güneş doğarken, Edirne'de sekizi beş geçe, İstanbul'da yine sekiz, Ankara'da da sekize çeyrek kala ancak gün ışıyor. Yani dolayısıyla siz tahmininizden daha fazla enerji tükettiğimizin farkında mısınız bilmiyorum. Tabii, ortada net bir veri de yok. Bundan tasarruf ettiğinizi düşünüyorsunuz ama biz aynı kanaatte değiliz. Geçmiş yıllardaki tüketilen enerji miktarlarında kasım ayı rakamlarına baktığınız zaman bu yılki kasım ayına göre daha yüksek olduğunu hep beraber görmemiz mümkün. Sonuç, bundan vazgeçebilir miyiz? Geçebiliriz. Zaman zaman… Avrupa'da bu işi nasıl çözmüşler? Sormuşlar, parlamentolarına getirmişler, milletin temsilcilerine sormuşlar “Biz bu saat uygulamasından vazgeçelim.” demişler. Bu, meşhur “Faiz sebep, enflasyon sonuç.” gibi, dünyada bize ait olan; markası, patenti her şeyi bize ait bir uygulama gibi, burada da yine, sadece ve sadece Türkiye'de uygulanan bir saat uygulaması var.

Zaten şunu söyleyeyim: Yani siz milletin tasarruf etmesini canı gönülden arzu ediyorsunuz. Sadece konutlara gelen zam miktarı yüzde 370 yani bu zam miktarıyla insanlar zaten otomatikman tasarruf ediyorlar; televizyon ışığında oturanlardan mı bahsedelim, lambaların vatını düşürenlerden mi bahsedelim, bütün ailenin tek odaya birikmesinden mi bahsedelim yani tasarruf için hiç gayret sarf etmenize gerek yok; bu rakamlarla, bu fiyatlarla otomatikman tasarruf ediyorlar.

Yine, hepiniz biliyorsunuz, bizim ihracatımızın önemli bir kısmı Avrupa'ya.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Toparlıyorum Başkanım.

Bu şartlar altında, aynı zaman dilimi içerisinde olmadığımız için, aslında fayda/maliyet analizleri yaparken de buna dikkat etmek lazım. Artık, saniyede milyonların dolaştığı bir uygulamadan bahsediyoruz; iki saniyede, üç saniyede dünyanın her tarafına havaleler göndermek mümkün, havaleler almak mümkün. Aynı zaman dilimi içerisinde çalışmadığımız zaman, o aradaki iş kaybının, sizin enerji konusundaki tasarruflarınızdan çok daha yüksek olduğunu unutmamanız lazım, aynı zaman dilimin içinde olmamız lazım. Yine, New York'ta saat 09.00 iken Türkiye'de saat 17.00 yani bir yerde borsalar, sistem açılırken Türkiye'de borsalar kapanıyor. Artık dünya küçük bir köy vaziyetinde, dünyanın her tarafıyla iş adamlarımızın irtibatı var. Bugün, 184 ülkenin neredeyse 160’ında Türk iş adamlarımız faaliyetlerine devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BEDRİ YAŞAR (Devamla) – Bu yönü itibarıyla da değişen ve gelişen şartlara göre saat uygulaması lazım gelir diyor, öneriyi desteklediğimizi bir kez daha ifade ediyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Muş Milletvekili Sayın Gülüstan Kılıç Koçyiğit. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Şimdi, bir söz vardır “Bir deli bir kuyuya taş atmış, kırk akıllı çıkaramamış.” Bizim bu yaz saati uygulaması tam bunun tipik örneği. Partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin Bakanı olan Berat Albayrak bir uygulama getird;.kime, neye dair getirdi, hangi bilimsel veriyi esas aldı, niye yaptı? Hiçbir şeyi bilmiyoruz. Türkiye'de tartışıldı mı? Onu bilmiyoruz ve sonuçta bugün geldiğimiz nokta şudur: Çocuklarımız sabahın köründe, karanlıkta kalkıyorlar, okula gidiyorlar ve çoğu yine, aynı şekilde, gün batımından sonra gece karanlığında evlerine dönüyorlar. Şimdi, insan sağlığındaki gün ışığının önemini, uzun süre -aslında karanlık ortamlarda florasan lambalar gibi- aslında yapay ışıklara maruz kalmanın insan sağlığı üzerindeki etkilerini, yeterli uyuyamayan çocukların gelişimlerinin önündeki engelleri, gelişim geriliklerini hepimiz biliyoruz; bunu ortaya koyan dünya kadar bilimsel veri var ama gelin görün ki AKP’nin bilimle işi yok, akılla işi yok, mantıkla işi yok; ne var? “Ben yaptım, oldu.” Evet, yaptınız ve oldu. Peki, kim memnun bu uygulamadan? Bütün Türkiye’ye soralım, anketler yaptıralım, kamuoyu araştırmaları yapalım; gerçekten bu yaz saati uygulamasının kışın da devam etmesinden memnun olan bir kesim var mı? Yok. Ha, bir kesim var, o da enerji şirketleri. Niye? Çünkü siz bu uygulamayı “enerjide tasarruf” diye getirdiniz ama aksine, enerji sarfiyatı daha da artıyor. Neden? Çünkü biz, eskiden, Batıda -ben İzmir’de yaşıyorum- kalktığımızda gün ışığına kalkıyorduk ama mevcut durumda lamba yakmak zorundayız, eğer eviniz kaloriferli değilse ısı sistemini ayarlamak zorundasınız. Peki, nerede kaldı o zaman tasarrufun kendisi? Demek ki amaç, tasarruf değil.

Diğer bir mesele, bunun okuldaki başarıya yönelik etkileri. Şimdi, düşünün, küçücük çocukları biz okula gönderiyoruz. Peki, hepsini servisle gönderebiliyor mu ailelerimiz? Hepsinin okulları yaşam yerlerine, mahallelerine yakın yerlerde mi? Hayır. Sabahın kör karanlığında o körpecik kuzuları sokağa salıyoruz, o karanlıkta yol yürümeye, okulun yolunu bulmaya çalışıyorlar. Peki, soruyoruz: Gerçekten vicdanınız bunu kabul ediyor mu?

Bu yaz saati uygulamasının kadınlar, çocuklar, işçiler üzerindeki olumsuzluklarını araştırmak için bir şey yaptınız mı? Şimdi, diyorsunuz ki: “İTÜ’nün bir raporu var.” Raporu gören bir bilim insanı var mı? Rapora alternatif rapor hazırlayacak bir zemin var mı? Yok çünkü ortada bir rapor yok. Rapor olmadığına göre, siz, bunu aslında bütün bir toplumun aleyhine bir uygulama olarak ısrarla ve ısrarla devam ettiriyorsunuz ve kesinlikle de…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Devamla) – Teşekkür ederim.

…sizin iddia ettiğiniz gibi ne enerji tasarrufunu sağlıyor ne de başka bir şey ama ne yapıyorsunuz, biliyor musunuz? Siz, Orta Avrupa ile bizim aramızdaki saat farkını iki saate çıkarıyorsunuz, İngiltere’yle olan saat farkını üç saate çıkarmış oluyorsunuz ama başka bir şey yapıyorsunuz, Suudi Arabistan’la saat farkımızı ortadan kaldırıyorsunuz ve biz ortak saat dilimini kullanıyoruz.

Şimdi, Iğdır ile Edirne arasındaki zaman farkını biliyorsunuz değil mi? Bir saati aşkın bir zaman, bir saat on altı dakika. Iğdır’daki gün doğumu ile Edirne’deki gün doğumu aynı değil ama siz iki bölgedeki çocukların aynı şekilde uyanmalarını, aynı saat dilimine tabi olmalarını sağlıyorsunuz. Oysaki yıllardır yaz saati ve kış saati uygulaması vardı, bu uygulamaya hiçbir yerde itiraz yoktu, çocuklar da çalışanlar da yurttaş da bundan memnundu, bir tek memnun olmayan AKP ve enerji şirketleri. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Nevzat Şatıroğlu.

Buyurunuz.

AK PARTİ GRUBU ADINA NEVZAT ŞATIROĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; CHP Grubunun vermiş olduğu önerge üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Bu vesileyle yüce heyeti saygıyla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Gaziantep’in Karkamış ilçesine bölücü terör örgütü PKK tarafından gerçekleştirilen hain roket saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza rahmet diliyorum. Yine, Pençe-Kılıç Operasyonu’nu özveriyle, kahramanlıkla yürüten Silahlı Kuvvetlerimize de buradan, yüce Meclisten başarılar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 8 Eylül 2016 tarihli 29825 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Bakanlar Kurulu Kararnamesi’ne göre Türkiye’de yaz saati uygulaması kalıcı hâle getirilmiştir. 2016 yılında yaz, kış saati uygulamasının bilimsel olarak incelenmesi için İstanbul Teknik Üniversitesi tarafından bir rapor hazırlanması istenmiş ve kamuoyuyla paylaşılmıştır. Bu rapora göre ülkemizin batısındaki nüfus, kentleşme, sanayileşme ve enerji yoğunluğu dikkate alındığında ülkemizde uygulanmakta olan saat diliminin -Greenwich esaslı +3 sürekli- bulunmasının ülkemiz nüfusunun büyük bölümünün gün ışığından daha uzun süre faydalanmasına ve enerji verimliliğine kayda değer katkı sağladığı ortaya çıkmıştır.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Hangi veriyle? Hangi veriyle? Verisi yok.

NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla) – Yine, aynı rapora göre saat değişimlerinin getirdiği kaygı, stres, depresyon gibi olumsuzlukların sabit saat uygulamasında daha az yaşanacağı tespit edilmiştir.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Rakamsal karşılığı var mı acaba, rakamsal karşılığı?

NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla) – Uygulamanın başlamasından bu yana… Tasarruftan bahsettiler -bilhassa İYİ Parti Milletvekilimiz Bedri Bey’i tanırım- bakın, bu uygulamanın başladığı andan itibaren şu ana kadar 8,5 milyar kilovatsaat elektrik enerjisi tasarruf edilmiştir. Bunun parasal karşılığı yaklaşık 9,5 milyar Türk lirasıdır yani Türkiye'nin yıllık elektrik tüketiminin yüzde 2,5 kadarını bu uygulama karşılığında tasarruf etmiş bulunmaktayız. Ayrıca, Avrupa Birliği Komisyonu tarafından üye ülkelere 28 Mart 2021 tarihinden itibaren tek saat uygulamasına geçilmesi tavsiye kararı iletilmiş olup Avrupa Birliği de kendi üyelerine bu doğrultuda adım atmaları önerisinde bulunmuştur. Yine, 16 Mart 2022’de ABD Senatosu ülkede yaz saati uygulamasının kalıcı hâle gelmesine ilişkin hazırlanan yasa tasarısını oy birliğiyle kabul etmiştir. ABD’de tasarının yasalaşması durumunda sabit saat uygulamasına 2023 yılında geçilmesi planlanmaktadır.

Buradan bir ifadede bulunmak istiyorum: “Başarısız Enerji Bakanı damat” diye ifade etti CHP konuşmacısı, “Başarısız.” dediğiniz o damat Bakan bu Türkiye'nin en büyük yer altı zenginliği olan 540 milyar metreküp doğal gazın bulunmasının baş mimarıdır, bunu da ifade etmek isterim.

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Nerede şimdi?

NEVZAT ŞATIROĞLU (Devamla) – Yaşanan bu gelişmeyi göz önünde bulundurduğumuzda, yaz saati uygulamasından geri adım atmayacağımızı bilmenizi isteriz.

Oyumuzun “ret” olacağını ifade ediyorum ve yüce heyeti saygıyla selamlıyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın milletvekilleri, İç Tüzük’ün 37’nci maddesine göre verilmiş bir doğrudan gündeme alınma önergesi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Önergeyi okutuyorum:

IX.- BAŞKANLIĞIN GENEL KURULA SUNUŞLARI

A) Önergeler

1.- Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur’un, (2/4354) esas numaralı Özel Tüketim Vergisi Kanununda ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun Teklifi’nin doğrudan gündeme alınmasına ilişkin önergesi (4/193)

21/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

(2/4354) esas numaralı Kanun Teklifi’min TBMM İçtüzüğü’nün 37’nci maddesi gereğince doğrudan gündeme alınması hususunda gereğini saygılarımla arz ederim.

                                                                               Mehmet Güzelmansur

                                                                                            Hatay

BAŞKAN – Önerge üzerinde teklif sahibi Hatay Milletvekili Mehmet Güzelmansur.

Buyurun Sayın Güzelmansur. (CHP sıralarından alkışlar)

MEHMET GÜZELMANSUR (Hatay) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; çiftçinin traktörüne, gıda taşıyan nakliyecinin kamyonuna, tırına motorinin ÖTV’siz, KDV’siz verilmesi amacıyla hazırladığım kanun teklifinin Genel Kurul gündemine alınması için söz aldım. Genel Kurulu ve tüm milletvekili arkadaşlarımı saygıyla selamlıyorum.

Çiftçinin ve tarım ürünlerinin nakliyesini yapan araçların kullandığı mazottaki verginin sıfırlanmasını istiyoruz. Bu şekilde sebze meyve maliyetlerinin düşürülmesini, çiftçinin, nakliyecinin ve tüketicinin bir nebze de olsa rahatlatılmasını öngörüyoruz. Gıda enflasyonunun durdurulamadığı bir ortamda bu düzenlemeye acilen ihtiyaç vardır. Vatandaşın pahalılıktan sebze meyve alamadığı bir noktada, bizim Meclis olarak derhâl çözümler üretmemiz gerekiyor; yoksa, pazar yerlerinde akşam olup da tezgâhlar toplanırken pazarcıların bıraktığı ezik, çürük sebze ve meyveleri toplayan vatandaşlara daha çok rastlarız, meyve sebze fiyatları cep yaktığı için tezgâh arkası ya da “çıkma” diye tabir edilen daha ucuz olan sebze meyve arayışına giren vatandaşları daha çok görürüz, “Lahana pahalı olduğu için yiyemiyorum.” diyen 80 yaşındaki teyzeler içimizi burkmaya devam eder.

Değerli milletvekilleri, dün, TÜİK Eylül ayının Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi’ni açıkladı. Buna göre Eylül Ayı Tarımsal Girdi Fiyat Endeksi bir önceki yılın aynı ayına göre yüzde 138 artarak yıllık bazda tarihî bir rekor kırdı.

Tarımsal girdideki bu rekorun üç önemli nedeni vardır. Bunlar: Bir, gübre; iki, akaryakıt; üç, enerji maliyetlerindeki artıştır. Elektrik fiyatları son bir yılda yüzde 140 arttı. Gübredeki artış yüzde 83 ile yüzde 153 arasında. motorindeki artış ise ne kadar biliyor musunuz? Yüzde 185, yanlış duymadınız yüzde 185. Dolayısıyla girdi maliyetini en fazla artıran kalem motorindir. Motorinin litresi geçen yıl bugün gibi, yani 22 Kasım 2021’de 8 lira 84 kuruş idi, bugün ise 22 Kasım 2022’de 25 lira 18 kuruş. Bir yılda mazotun litresi 16 lira 34 kuruş arttı. Bakın, değerli milletvekilleri, motorindeki artış bir sebzenin ya da meyvenin fiyatını hem ekerken, hasat ederken etkiliyor hem de o sebzeyi meyveyi diğer şehirlere naklederken, pazara, markete götürürken etkiliyor, yani çifte etkisi var. Bu yüzden de çiftçi yok parasına satarken vatandaş sebze meyveyi “Pahalı.” diye alamıyor. Belki takip ediyorsunuzdur, Türkiye Ziraat Odaları Birliği üretici ve merkez fiyatlarını analiz ediyor. Son yayınladıkları verilere göre eylülde üretici ile market arasındaki en fazla fiyat farkı nerede biliyor musunuz? Maydanozda, yüzde 252. Maydanoz nereden geliyor? Tüm Türkiye'ye Hatay’dan geliyor. Şimdi, ben size Hatay’da üreticiden 1 lira 64 kuruşa alınan maydanozun markette neden 5 lira 79 kuruşa satıldığını, maydanozun tarla ile market arasındaki fiyat farkının 3,5 katı neden aştığını anlatacağım. Hatay’ın maydanozunu İstanbul’a götüren bir kamyon, 1.100 kilometre yol yapıyor. Geçen yıl bugün, bu kamyon, İstanbul’a gidip gelmek için 7 bin liralık mazot yakıyor, bu yıl ise 21 bin liralık mazot yakıyor. Bir demet maydanozun maliyeti 25 kuruştu, bugün ise 1 liraya çıktı. Paralı yollara, tünellere, köprülere 2 bin lira ödüyor, etti 23 bin lira… Bir de bunun pazarlara ya da marketlere götürülmesinde eklenen mazot bedeli var. Böylece bir demet maydanozun nakliye maliyeti sadece akaryakıt nedeniyle 25 kuruştan 1 liraya çıkıyor. Tarla ile market fiyatı arasındaki farkın 1 lirası, yani yüzde 25’i mazot artışından kaynaklanıyor.

Peki, kanun teklifimiz yasalaşırsa ne olacak? Bugün, 1 litre mazottan alınan ÖTV ve KDV 5 lira 39 kuruş yani 5 lira 39 kuruş vergi alıyorsunuz. Bu da akaryakıtın hemen hemen yüzde 25, yüzde 30’una tekabül ediyor. Bunu sıfırladığınızda, İstanbul’a maydanoz götüren kamyon 22 bin liralık değil, 16 bin 300 liralık mazot yakacak. Mazot maliyeti yüzde 22 düşecek.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MEHMET GÜZELMANSUR (Devamla) – Çiftçinin mazot maliyeti de yüzde 22 düşecek, halden markete sebze ve meyve taşıyan aracın da maliyeti yüzde 22 düşecek. Bunların toplamı sebze ve meyve fiyatlarını yüzde 40 ucuzlatacak.

Bakın, değerli milletvekilleri, bugün, ülkemizde yolcu gemilerine, feribotlara, ticari yatlara, jetlere ÖTV’siz akaryakıt veriyorsunuz; bu muafiyeti çiftçinin traktöründen, gıda taşıyan kamyonundan neden esirgiyorsunuz? Gelin, bu kanun teklifinin gündeme alınmasına “evet” deyin -gerçi bu konuda hiç umudum yok- böylece çiftçi kazansın, böylece nakliyeci zarar etmesin, böylece vatandaş sebze ve meyve alabilsin, böylece gıda enflasyonu bir nebze de olsa düşsün.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Öneriyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine kaldığımız yerden devam ediyoruz.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

16 Kasım 2022 tarihli 21’inci Birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümünde yer alan 1’inci maddesi kabul edilmişti.

2’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

             Mahmut Toğrul                     Züleyha Gülüm                   Oya Ersoy

                 Gaziantep                             İstanbul                          İstanbul

              Ali Kenanoğlu                       Kemal Bülbül                     Sait Dede

                  İstanbul                              Antalya                           Hakkâri

          Dilşat Canbaz Kaya

                  İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Hakkâri Milletvekili Sayın Sait Dede. (HDP sıralarından alkışlar)

SAİT DEDE (Hakkâri) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; görüşülmekte olan Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım.

Kanun teklifine baktığımızda, maddenin muğlak, yoruma açık ifadelerle dolu olduğunu görüyoruz. Yine, cezalara ilişkin bir esneklik sağlayan, keyfiyeti idareye bırakan bir anlayışın hâkim olduğu göze çarpmaktadır. Maddede “fiilin konusunun önem ve değerine”, “ağırlığına göre”, “durumun ağırlığına ya da zararın derecesine göre” gibi kavramlar sürekli olarak tekrar edilmiştir. Bir fiilin önem ve değeri ne demektir? O fiil ya suçtur ya da değildir. Hangi eylem ve işlemlerin suç olduğu ayrıca kanunlarla açık, net olarak belirtilmiştir. “Geçmiş hizmetleri sırasındaki çalışmaları olumlu olan veya ödül alan güvenlik korucuları hakkında bir derece hafif olan disiplin cezası uygulanabilir.” ifadesi ise hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmamaktadır. Esasında, adına ister güvenlik korucusu deyin ister geçici köy korucusu, bu yapının varlığı dahi hukuk devleti ilkesiyle bağdaşmaz. Yapının etkinleştiği tarihten günümüze koruculuk sistemi, faaliyet gösterdiği alanlarda yarattığı olumsuz sonuçlarla ülke gündemini sürekli işgal etmiştir. İç barışı bozan koruculuk sistemi hem devletin hem de sivil toplum kuruluşlarının hazırladığı birçok raporda lağvedilmesi gereken bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. İnsan öldürmeden işkenceye, kaçırmadan gasba, silah kaçakçılığından dolandırıcılığa, tecavüzden köy yakmaya, köy boşaltmadan uyuşturucu madde kaçakçılığına kadar işledikleri suçlara bakıldığında, 86’dan bugüne kadar korucuların yasa tanımazlığı artarak devam etmektedir.

Bakın, 1996 yılında dönemin İçişleri Bakanlığı tarafından hazırlanan bir belgeye göre her 3 köy korucusundan 1’inin suç işlediği ortaya çıkmıştır, İçişleri Bakanlığının belgesi bu. Sadece 1986 ile 1996 arasında, on yıllık sürede 23.222 geçici köy korucusunun görevine işledikleri çeşitli suçlar nedeniyle son verilmiş hatta dönemin Başbakanı “Güneydoğuda koruculuk sistemi âdeta eroin şebekeleri gibi çalışıyor.” demişti.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin siyasi cinayetleri inceleyen 1995 tarihli Meclis araştırması komisyonu ile yine Türkiye Büyük Millet Meclisinin iç göçü inceleyen 1998 tarihli Meclis araştırması komisyonu köy koruculuğu sisteminin kaldırılması çağrısında bulundu, bu da kayıtlarda mevcuttur. Yine, Türkiye Büyük Millet Meclisinin Susurluk olayını inceleyen 1997 tarihli Meclis araştırması komisyonunun bulgularına göre “Doğu ve güneydoğudaki feodal yapının olumsuzluğuna yönelik ilişkilerin bulunması, geçici köy koruculuğu sistemi içerisinde toplumsal boyutuyla yarattığı mahzurların yanında aşiretlerin uyuşturucu ve silah kaçakçılığı yapmasına zemin hazırlamıştır. Geçici köy koruculuğunun kaldırılması, bu gerçekleşinceye kadar da sınırlandırılması ve bu sağlanıncaya kadar da sıkı bir kontrol altında tutulması gerekmektedir.” ifadeleri tehlikenin boyutunu göstermektedir.

Günümüz Türkiyesinde ise güvenlik görevlilerinin ya da korucular gibi yapıların denetlenmesi söz konusu dahi olamamaktadır.

Sayın milletvekilleri, teklifte bireysel silahlandırmayı desteklemeden tutun da yargı kararıyla memuriyetten ilişiği kesilen kişilerin açıktan atamalarının yapılmasına, iç güvenlik fakültelerinin kurulmasına kadar birçok düzenleme yer almaktadır.

Uluslararası insan hakları hukuku, tüm ayrımcılık biçimlerini kesin suretle yasaklar. Hiç kimse ırksal aidiyeti, toplumsal cinsiyeti, cinsel yönelimi veya cinsiyet kimliği, dini veya inancı, siyasi veya diğer türden düşünceleri, etnik aidiyeti, ulusal veya toplumsal kökeni, engellilik durumu ve diğer türden bir statüsü nedeniyle kolluk güçleri tarafından farklı muameleye uğramamalıdır. Herkes yasalar karşısında eşit muamele görme hakkına sahiptir. Devletin gücünü arkasına alarak “Kimse bize karışamaz.” mantığıyla hareket eden yapılara karşı durmak, öncelikle yasama işlevi gören bu Meclisin görevidir. Yurttaşların anayasal haklarını savunmak elbette bizim görevimizdir. Bugün yurttaşların temel hak ve özgürlüklerini kullanması sürekli olarak engellenmeye çalışılarak bir korku iklimi yaratılmak istenmektedir ancak iktidar, yaratmaya çalıştığı bu duvarın altında kalacak ve tüm bu hukuksuzlukların hesabını yargı önünde verecektir; bundan hiç kimsenin şüphesi olmasın.

Polis, neredeyse her gösteriye müdahale ediyor. Milletvekillerini, avukatları, gazetecileri, emekçileri, çiftçileri, halkın her kesiminden herkesi darbediyor. Okul kantinlerinde, yemekhanelerinde yemeği protesto eden öğrenciler dahi bu şiddetten nasibini alıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SAİT DEDE (Devamla) – 2008-2022 Ocak itibarıyla 1’i motosikletli olmak üzere polis timlerinin neden olduğu, 92’sininse zırhlı araç çarpmaları ve zırhlı araçlardan yapılan ateş sonucu, 94’ü Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı kentler olmak üzere 96 vaka yaşanmıştır. Söz konusu vakalarda en az 24’ü çocuk olmak üzere 56 kişi hayatını kaybetmiş, en az 23’ü çocuk olmak üzere 142 kişi de yaralanmıştır.

Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı kentlerle birlikte Türkiye’nin genelinde hak ihlallerinin artmasının önemli bir nedeni de olağan hâle gelmiş bu cezasızlık politikalarıdır. İşledikleri cinayet ve benzeri olayların yanı sıra taciz, tecavüz olaylarıyla da sık sık gündeme gelen korucular da cezasızlık zırhından yararlanmaktadırlar. Devletin gücünü arkasına alarak çoğu zaman bir çete mantığıyla hareket eden, yurttaşların can ve mal güvenliğini tehdit eden koruculuk sistemi bir an önce lağvedilerek buna harcanan kaynakların daha verimli yerlere aktarılması gerekiyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2'nci maddesi ile 442 sayılı Köy Kanunu'na eklenmesi önerilen çerçeve 74/B maddesinin, birinci, ikinci, üçüncü ve altıncı fıkralarının sonundaki "uygulanabilir” ibarelerinin "verilebilir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Faruk Sarıaslan                      Burcu Köksal                 Orhan Sümer

                 Nevşehir                         Afyonkarahisar                       Adana

            Burhanettin Bulut                   Hüseyin Yıldız           Vecdi Gündoğdu

                   Adana                                 Aydın                          Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Afyonkarahisar Milletvekili Sayın Burcu Köksal. (CHP sıralarından alkışlar)

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sözlerime başlamadan önce Gaziantep Karkamış’taki hain terör saldırısında yaşamını yitiren Ayşenur Öğretmene ve İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın yeğeni minik Hasan’a Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum. Teröre de terörü destekleyenlere de terörden medet umanlara da lanet olsun.

Görüşülmekte olan kanun teklifinin 2’nci maddesiyle 442 sıra sayılı Kanun’a güvenlik korucularına fiil ve davranışları nedeniyle verilecek disiplin cezalarını ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenlerin düzenlendiği 74/B maddesi eklenmektedir. Daha önce disiplin cezaları yönetmelikle belirlenmişti ancak Anayasa Mahkemesi bunu iptal etti çünkü kanunla düzenlenmesi gerekiyordu. Şimdi, bu kanun teklifi bazı sıkıntıları çözüyor gibi gözükse de aslında vatandaşların mağduriyetleri hâlâ devam ediyor.

Mağduriyet demişken, mağduriyet yaratmakta AKP’nin eline kimse su dökemez. Mesela, dünyada 208 ülke var, bir yılda mazota yüzde 290 zam yaparak kendi vatandaşını mağdur eden başka bir iktidar yok. 3 çay fabrikası olan Lipton 3 milyar dolar kâr ederken, iktidarınız tarafından Varlık Fonuna devredilen 46 çay fabrikası olan ÇAYKUR’u zarar ettiren başka bir iktidar yok ya da şöyle diyelim: Günde yaklaşık 300 milyon bardak çay içilen bir ülkede çay kurumunu zarar ettiren başka bir iktidar yok. Bu arada, 2016’da “Yeterince kâr etmiyor, biz daha iyi idare ederiz.” diye Varlık Fonuna devredilmeden önce 82 milyon kâr ediyordu bu kurum. Arjantin’e bile fark atarak dünyanın en sefil ülkeleri arasında Türkiye'yi 1’inci yapan başka bir iktidar yok. Tarım Bakanı diyor ki: “Aç açık kimse yok, herkesin karnı tok.” Bakan Nebati de “Hiç kimse ‘AKP beni enflasyona ezdirdi.’ diyemez.” demişti. Şimdi bakıyorum da her gün gelen zamlara, Türk lirasının değer kaybına, artan kira fiyatlarına, gerçeğin altında göstermeye çalıştığınız enflasyona, daha haftası gelmeden eriyen maaşlara, evinde yemek yapabilmek için pazar artıklarından sebze ve meyve toplayanlara bakınca ne diyelim, enflasyona ezilmemiş mi vatandaş? Aslında Bakan haklı, ne ezilmesinden bahsediyoruz, mahvolduk, bittik; spatulayla yerden kazıyorsunuz vatandaşı. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi kış ayındayız, bir kazak 150 liradan başlıyor, bir bot 500 lira, temel gıdaları söylemiyorum bile, montların 500 lirayla bin lira arasında fiyatları değişiyor. Şimdi, mont demişken, insanlar geçmişte otuz altı ay taksitle ev, araba, beyaz eşya filan alırlardı, şimdi otuz altı ay alışveriş kredisiyle vadeli olarak mont alıyorlar. Bakın, alışveriş sitelerinde krediye uygun otuz altı ay vadeli montlar satılıyor. Bu milleti otuz altı ay taksitle mont alacak hâle getirenler utansın diyorum.

Şimdi, aileler eskiden çocuklarına mont alırken “Seneye de giydiririz.” diyorlardı, şimdi “Seneye de öderiz.” diyorlar. Bir montun otuz altı ay taksitle alınabildiği, okula aç giden öğrencinin karnını doyurmak için su içtiği -Sefalet Endeksi’nde 1’nci sıraya çıkartmış olsaydım- bu ülkede inanın bu iktidarda ben olsaydım utancımdan insan içine çıkamaz, derhâl seçim kararı alırdım ama sizde nerede o feraset, sıcacık makamlarınızda ekmek elden su gölden yaşıyorsunuz.

Ha, sıcaklık demişken şimdi kış ayındayız, millet ısınma giderini kara kara düşünüyor, tabii, sizin öyle bir derdiniz yok. Kömür fiyatları aldı başını gidiyor, zam üstüne zam; doğal gaza ocakta yüzde 25, nisanda yüzde 35, haziranda yüzde 30, eylülde yüzde 20 zam yapmıştınız. Şimdi, faturaların milletin cebini yakacağı aylardayız.

Bakın, bizi kıskanan Almanya aralık ayında tüm evlerin doğal gaz faturalarını devlet bütçesinden ödeyecek. Hollanda, vatandaşlarına 190 euroluk doğal gaz yardımı yapacak. Biz de 85 milyon olarak sarayın bahçesindeki hurma ağaçlarının ısınma parasını ödüyoruz yani bütün faturalar millete kesiliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Toparlayacağım.

BAŞKAN – Buyurun.

BURCU KÖKSAL (Devamla) – Ama merak etmeyin, bu millet de size seçimde faturayı kesecek çünkü millet “Sabah evden çıkarken ‘Akşam sağ salim eve dönebilecek miyiz?’ diye düşünmekten, kirayı, elektriği, doğal gazı nasıl ödeyeceğimize kafa yormaktan, ay sonunu getirememekten, çocuklarımıza harçlık verememekten artık bıktık, usandık; AKP devrini sandıkta kapatacağız.” diyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 2’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                Ayhan Erel                        Ayhan Altıntaş                 Hüseyin Örs

                  Aksaray                               Ankara                           Trabzon

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Ümit Beyaz

                   Adana                               İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Güvenlik korucularının iş ve işlemleri, 1924 yılında çıkarılan 442 sayılı Köy Kanunu'na göre yürütülmektedir. Bu kanunun yerine güvenlik korucularının bütün ihtiyaçlarına cevap verecek, görev tanımının yer alacağı, disiplin hükümlerinin, resmî iş ve işlemlerinin çerçevesinin net bir şekilde belirlendiği güncel bir korucu kanununun çıkarılması önem arz etmektedir. Korucu dernekleriyle yapmış olduğumuz görüşmelerde, korucuların maaşlarının en az en düşük devlet memuru maaşına, emekli olan güvenlik korucularının maaşlarının da en az en düşük emekli devlet memuru maaşına endekslenmesini; 45 yaşını doldurmuş, en az on beş yıl görev yapmış güvenlik korucularımızın emekli edilip yerine çocuklarından birinin, çocuğu yoksa kardeşlerinden birinin korucu olarak istihdam edilmesini… Daha önce yapılan kanuni düzenlemeyle güvenlik korucularımızın uzman çavuş olarak görev yapmalarının önü açılmıştı, alım şartlarında kanuni değişiklik yapılarak 27 yaşın 32 olarak, lise mezunu şartının ortaokul mezunu olarak değiştirilerek yeniden koruculuktan uzman çavuş alımının tekrarlanmasını… Güvenlik korucularımızdan silah harç parası alınmamaktadır, yapılacak düzenlemeyle gönüllü güvenlik korucularımızdan da silah harç ücreti alınmamasını talep etmektedirler.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener partimizin Türkiye Büyük Millet Meclisi grup toplantısında güvenlik korucularının özlük haklarıyla ilgili taleplerini kürsüden dile getirmişti. Korucularımız maaş göstergelerinin 30000 göstergeye ayarlanmasını ve maaşlarının bu gösterge üzerinden hesaplanmasını, “Güvenlik koruculuğu kısa vadeli sigorta kollarından sayılmaz.” ibaresinin yasal düzenlemeyle kısa vadeli sigorta kollarından sayılmasının sağlanmasını, emeklilikte toplu tazminatlarının ödenmesini, geriye dönük yapmış olduğu hizmetlerinin sigorta primlerinin tam olarak ödenmesi ve kıdem tazminatlarının buna göre verilmesini, İş Kanunu’na göre tehlikeli iş kolları çalışanı olması nedeniyle yıpranma payı verilmesini, şehit ve gazi yakını olarak istihdam hakkından faydalananlar ile sağlık sebebiyle koruculuktan ayrılıp daha sonra devlet memuru olanların koruculuk yaparken geçen hizmet sürelerinin memuriyetle birleştirilerek emeklilikte bu haklardan faydalanmayı, koruculuk emeklilik yaşının 45’e düşürülmesini, yirmi yıl hizmet sonucu emekliliğe hak kazanılmasını, görev yolluklarının ve geçici görevlendirme ücretlerinin takip eden maaşla birlikte ödenmesini, gönüllü olarak on beş yıl güvenlik koruculuğu görevi yapan gönüllü korucularımıza şeref aylığı bağlanmasını, on beş yılın altında gönüllü güvenlik koruculuğu yapan gönüllü korucularımıza kadro hakkının verilmesini, PKK terör örgütüyle mücadelede yaralanmış, yüzde 40 ve üzeri organ kaybı olmayan güvenlik korucularımıza tıpkı Kıbrıs, Kore ve 15 Temmuz demokrasi gazilerine yüzde 40 organ kaybı aranmaksızın verilen gazilik haklarının verilmesini, idari ve sağlık nedenlerinden dolayı görevinden ayrılan korucularımızın geriye dönük hizmetlerinin hizmetten sayılmasını, üniversite kazanan çocuklarının Kredi ve Yurtlar Kurumunun hizmetlerinden ücretsiz yararlandırılmasını, kamu personeli sayıldığı hâlde kamu personeli haklarından yararlanamayan korucuların yeni bir kanunla Anayasa gereği olarak kamu personeli haklarından yararlanmalarını, görev tanımları olmayan korucularımıza görev tanımlarının yapılmasını ve 3600 ek göstergeden faydalanmalarını dile getirmiştir.

1.800’e yakın şehitleri, 3 binden fazla gazileri olan; canlarıyla, kanlarıyla vatanımızı savunan güvenlik korucularımızın bu haklı taleplerinin en kısa sürede yerine getirilmesini korucular adına talep ediyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

2’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 2’nci madde kabul edilmiştir.

3’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesiyle 442 sayılı Köy Kanunu’na eklenmesi öngörülen çerçeve 74/C maddesinin birinci fıkrasındaki “Kanununun hükümleri” ibaresinin “Kanununun ilgili hükümleri” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Burhanettin Bulut                          Orhan Sümer                        Faruk Sarıaslan

                   Adana                                       Adana                                     Nevşehir

            Vecdi Gündoğdu                          Hüseyin Yıldız                          Murat Bakan

                 Kırklareli                                     Aydın                                        İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Bakan.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

MURAT BAKAN (İzmir) – Sayın Başkan, değerli arkadaşlar; Gazi Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Karkamış'ta terör saldırısında şehit olan vatandaşlarımızı rahmetle anıyorum, saygıyla anıyorum; Türk milletine başsağlığı diliyorum.

Şimdi, buraya Polis Yüksek Öğretim Kanunu Teklifi getirdik arkadaşlar. Zaten bir Polis Akademisi vardı, kendiniz kapattınız Sayın Kemal Çelik, kendiniz açıyorsunuz yeniden.

Şimdi, o Polis Kolejinden yetişen müdürleri, o Polis Akademisinden yetişen polis müdürleri, o tarihe geçmiş, Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış, İçişleri Bakanlığı yapmış, o tarihi bitirdiniz, ta Osmanlı döneminden başlayan bir sistematiği bitirdiniz, ara verdiniz, şimdi yeniden kuruyorsunuz.

Tabii, siz o sistemin içinden gelmediğiniz için, bu son dönemde vali Emniyet Genel Müdürleri ortaya çıktı, siz de onlardan birisi olduğunuz için polisin sorunlarını da bilmiyorsunuz. Polisle ilgili Polis Yüksek Öğretim Kanunu Teklifi’ni getiriyorsunuz ama içinde polisin sorununa dair hiçbir şey yok. Polisin 2’nci şark problemi var, polis feryat ediyor, burada onunla ilgili hiçbir şey yok. Polis intihar ediyor, polisin amir tahakkümü var, mobbing var, ağır çalışma koşulları var, ağır mesai koşulları var, angarya var, bu kanun teklifinde onunla ilgili bir şey yok. Polisin yıpranma payının, yıpranmasının emeklilik yaşından düşürülmesine ilişkin talebi var, bugün bunda da onunla ilgili bir şey yok. Niye? Siz Emniyet kökenli olmadığınız için, vali kökenli olduğunuz için polisin sorunlarına hiç eğilmemişsiniz, bilmiyorsunuz polisin sorunlarını.

Bakın, ben bir konudan bahsetmek istiyorum değerli arkadaşlar. Bundan bir ay önce bir polis memuru meslektaşları tarafından akşamüzeri saat yedi civarında gözaltına alındı. Bu polis memurunun gözaltına alınmasının sebebi terör değil, hırsızlık değil, uyuşturucu değil, başka bir şey değil. Bu polis memurunun gözaltına alınmasının sebebi attığı bir “tweet”; bir “tweet” atıyor ve o “tweet” de eleştirel bir “tweet”, o “tweet”ten dolayı gözaltına alınıyor. Ama çok ilginç bir şey var o “tweet”te. Ben hiçbir siyasinin yakınıyla ilgili, ailesiyle ilgili bir şey söylemek istemem ama İçişleri Bakanının bir yakınının Baltalimanı Polisevi’nde bir yılı aşkın süredir neden kaldığını; bir şehit çocuğu kalamazken, bir polis çocuğu kalamazken niye Süleyman Soylu’nun yakınının bir buçuk yıla yakın bir süre orada kaldığını soran bir “tweet” atıyor, apar topar alıyorlar gözaltına. İşte, amirler, müdürler geliyor sorgusuna; orada ısrarla sordukları bir şey var -AK PARTİ’li milletvekili arkadaşlarım, siz dinleyin- polis memuruna şunu soruyorlar, diyorlar ki: “Sen daha önce İstanbul’da bir emniyet müdürünün yanında çalıştın, bu işle onun ilgisi var mı?” Kimden bahsediyorum arkadaşlar? Hâlihazırda Emniyet Genel Müdür Yardımcısı olan Mustafa Çalışkan’dan bahsediyorum. Polisi baskı altına alıyorlar, onun aleyhine ifade versin diye; “Nasıl bir irtibatın var? Ne iş yaptın?” Mustafa Çalışkan’ın ismini söylüyorlar. Yani bir Emniyet teşkilatı düşünün, İçişleri Bakanı, Emniyet Genel Müdürü, teşkilatın tamamı bir polis memurunu -şu an hâlihazırda görev alan ve işte, FETÖ hain darbesine karşı Boğaz Köprüsü önünde direnen bir polis memurunu- Emniyet Genel Müdür Yardımcısını töhmet altında bırakmaya çalışıyor. Arkadaşlar, böyle bir şey olabilir mi ya? Bir devletin içinde mevcut Genel Müdür Yardımcısının ismini almak için o Emniyet teşkilatı çaba sarf eder mi? O polis memuru kardeşimiz arkadaşlar, sıradan bir polis değil; lisans yapmış, yüksek lisans yapmış, doktora yapmış. O polis memuruna senelerdir bir kulübede nöbet tutturuyorlar, öyle de bir şey var. Ben ismini vermek istemiyorum ailesi bilmesin diye, benim tanıdığım bir polis kardeşim; temayüz etmiş, akıllı, birikimli bir polis. O polisten isim almaya çalışıyorlar, o da diyor ki: “Mustafa Çalışkan Müdürümün bu konuyla hiçbir alakası yok, ben bu ‘tweet’i kendim attım, inandığım için attım.” Yedi gün tutuklu kalıyor bu mevzudan dolayı, sadece ifadesini alıp bırakılacak mevzudan dolayı. Otuz saat aç susuz bırakıyorlar o polis memurunu, görevde, açığa alıyorlar o polis memurunu. Böyle bir teşkilattan bahsediyoruz.

Siz, bu teşkilatın ne sorunlar yaşadığını bilmiyorsunuz ya da biliyorsunuz da bilmezlikten geliyorsunuz. Bu teşkilatın, Emniyet teşkilatının en büyük sorunu Süleyman Soylu sorunudur arkadaşlar, Süleyman Soylu sorunudur. (CHP sıralarından alkışlar) Bakın, Emniyet teşkilatını ikiye böldü “eski polis”, “yeni polis” diye.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, toparlayın.

MURAT BAKAN (Devamla) – Emniyet teşkilatında atamalar, terfiler, tayinler tamamen hatırla gönülle oluyor yani liyakate göre bir atama, tayin, terfi yok. Sayın Genel Başkanımızın koruma müdürünün birinci sınıf Emniyet müdürü olması lazım, Emniyet müdürü olmadı, önceki de olmamıştı. Tamamen Soylu’nun keyfine göre…

Bu az önce söylediğim Mustafa Çalışkan, geçen yıl Emniyet müdürleri atamasında şerh koymuş bir müdür; onu da söyleyeyim. Yani siyasal olarak benimle aynı düşüncede olmayabilir, bilmiyorum düşüncesini. Ben şuna bakarım: Görevini yaparken -kamu hizmeti- “Ben devletin polisiyim.” diye mi yapıyor, adil, eşit mi davranıyor yoksa keyfî mi davranıyor, birilerinin adamı mı oluyor; ben buna bakarım. Dolayısıyla şu anki Emniyet Genel Müdür Yardımcısının hakkını savunmak da bize düştü. Sadece Emniyetin sorunu değildir Süleyman Soylu; değerli arkadaşlar, Süleyman Soylu Türkiye'nin ulusal güvenlik sorunudur, Türkiye'nin.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

ÖZNUR ÇALIK (Malatya) – Güvenlik sorunu sizsiniz. Açıklamalarınıza bakın.

MURAT BAKAN (İzmir) – Siz benim açıklamalarımı bir açın, okuyun bakayım.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinde yer alan “gelmek üzere” ifadesinin “gelecek şekilde” ifadesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               İmam Taşçıer                        Kemal Peköz                  Ayşe Sürücü

                Diyarbakır                              Adana                          Şanlıurfa

             Remziye Tosun               Mahmut Celadet Gaydalı        Ali Kenanoğlu

                Diyarbakır                              Bitlis                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın İmam Taşçıer. (HDP sıralarından alkışlar)

İMAM TAŞÇIER (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Koruculuğun, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünden oluşan bir sistem olduğunu hepimiz biliyoruz. Kökeni Hamidiye Alaylarına dayanır. 1891 yılında kurulan Hamidiye Alaylarının çoğunluğu Kürt aşiretlerinden oluşturulmakta idi. Osmanlı döneminde güvenlik sorunuyla görevlendirildi Hamidiye Alayları. Disiplinli, sağlıklı bir eğitimden geçemedikleri için de aşiretler arası çatışmaları körüklemekle tarihe geçtiler, böylece istikrarsızlığa götürdü o dönemdeki Hamidiye Alaylarının sonuçları.

Bir de Saddam döneminde koruculuk sistemini görürüz, buna da Kürtler “…”(*) derdi ve onlar da -Kürt aşiretleri- bir şekliyle Saddam taraftarıydı, o da başarılı olamadı. İlk devrimden sonra Kürdistan bölge yönetimi oluştuğunda, ilk iş, oradaki koruculuk sistemini lağvetmek oldu. Kürtler bugünkü koruculuk sistemiyle Turgut Özal döneminde 1985 yılında tanıştılar. 12 Eylül 1980 darbesinin üzerinden henüz beş yıl geçmişti ki koruculuk sistemi oluşturuldu Türkiye’de. Burada da Kürt aşiretlerinin bir kısmı aynen Irak’ta olduğu gibi silahlandırıldı, diğer Kürt aşiretleri ise silahsız bırakıldı ve toplumsal bir yara oluşturulmaya çalışıldı. Kürt aşiretleri arasında savaşa varacak kadar eylemler geliştirildi bu dönemde. Ta ki 1991 yılında Diyarbakır İl Başkanı Vedat Aydın’ın kaçırılmasıyla birlikte gelişen olaylar 2000’li yıllara kadar sürdü. 17.500 faili meçhul ve 4 bin tane köy boşaltıldı. Bu köy boşaltmalarında, bu köy yakıp yıkmalarında korucular kullanıldı. Bu korucular, aynı zamanda o köylünün mallarına çöktü, o köylünün arazisine çöktü, o köyün hayvanlarına çöktü ve devamında, faili meçhullerde kullanıldı; asit kuyularına atılan faili meçhullerde yine bu korucular kullanıldı.

Genelkurmay Başkanlığının 2004 yılında yayınladığı bir raporda gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma ve benzeri tam 60 tane suç unsuru sayılıyor ve deniliyor ki: “O dönemde köy korucularının büyük bir kısmı bunları yapmış ve büyük bir kısmı da mahkemelerin karşısına çıkıp cezalandırılmıştır.”

Yani şunu demek istiyorum: Toplumda büyük bir tahribat açtı, toplumun sosyolojisini bozdu ve hâlen devam etmektedir. Köy korucularını, mutlaka ve mutlaka bu koruculuk sistemini lağvetmek lazım; değil yasa değişikliği, hemen ortadan kaldırmak lazım çünkü köy koruculuğu sistemiyle Kürt meselesini bastırmaya çalıştılar, tarih boyunca bastıramadılar, bastıramıyorlar. O, köy koruculuğu sistemi yetmedi, sadece Suriye sınırında 911 kilometre duvar örüldü; o yetmedi, Irak sınırında 387 kilometre duvar örüldü, elektrikler veriliyor. Amacı, Kürt meselesini bir şekilde güvenlikçi politikalarla bastırmak olduğu için yine başarılı olamadı. Kürt meselesi şu anda uluslararası boyuta taşındı. Şu an İran’da büyük bir güçle geliyorlar, orada çok yakın zamanda umarım ki Kürtler kendi taleplerini yerine getireceklerdir. Rojava dediğimiz Kürdistan’ın Rojavasında yine Kürtler belli bir seviyeye gelmişlerdir, kendi kendilerini yönetiyorlardır; yine kuzey kürdistanı da yönetiyorlardır. Türkiye'de ise Kürt meselesi bu şekilde güvenlikçi politikalarla bastırılmak isteniyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

İMAM TAŞÇIER (Devamla) – Bu güvenlikçi politikalarla bastırılacağına Kürt meselesinin Meclise getirilmesi gerekiyor. İktidar partisi, muhalefet partisi, hepimiz Mecliste bunu tartışabiliriz. 2013 yılında buna benzer girişimler oldu, toplum aslında buna çok uygundur, toplum zemini buna çok uygundur. Kısa sürede Meclise getirilip bu konu üzerinde tartışmalar yoğunlaştığı zaman Kürt meselesi mutlaka ve mutlaka çözülebilir. Bunun çözüm yollarından bir tanesi de Meclis, bununla ilgili adımlar atabilir ve muhataplarıyla oturulup bu mesele çözülür. Nasıl ki diğer üç parça Kürdistan’da bu mesele çözülmeye doğru giderken burada da çözülür. Bu anlamda Meclise büyük görev düşmektedir. Bu Meclisi bu işi çözmeye çağırıyorum.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu İle Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu                Ayhan Erel                   Hüseyin Örs

                   Adana                               Aksaray                           Trabzon

                Ümit Beyaz                       Ayhan Altıntaş         İbrahim Halil Oral

                  İstanbul                               Ankara                            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Polis Yüksek Öğretim Kanunuyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, sözlerimin başında, dün Gaziantep’te hain terör örgütü tarafından yapılan saldırıda şehit olan vatandaşlarımıza rahmet diliyorum; ruhları şad, mekânları cennet olsun. 5 yaşındaki bir evladımızı, 22 yaşındaki bir öğretmenimizi katleden hain terör örgütüne ise lanet okuyorum. Yıllardır bebekleri, çocukları, öğretmenleri, mühendisleri ve nice vatandaşlarımızı katleden PKK ve türevlerine kim zerre kadar dahi destek verdiyse aynı lanet onların da üzerine olsun diyorum. Bu vesileyle, yeğeni Hasan Karataş’ı kaybeden Cumhuriyet Halk Partisi İzmir Milletvekili Sayın Mahir Polat ve ailesine de başsağlığı diliyorum. PKK ve türevlerine karşı yürütülen bütün operasyonlarda mücadele eden asker, polis, jandarma ve güvenlik korucularımıza da muzafferiyetler diliyorum.

Saygıdeğer milletvekilleri, terörün kanlı yüzünün ve terörle mücadelenin öneminin yeniden sıcak bir şekilde gündeme geldiği günlerdeyiz. Terörle mücadelenin kılcal damarlarında yani sahada yer alan güvenlik korucularımız yıllardır özlük haklarında iyileştirme beklemektedirler. İktidar yirmi yılda korucuların sorunlarını çözmek konusunda son derece yavaş ve etkisiz kalmıştır. Görüştüğümüz ilk 3 maddeyle korucularımıza iyileştirici haklar verilmek yerine tek tek disiplin suçları tanımlanmaktadır. Güvenlik korucuları için Köy Kanunu ve diğer kanunlardaki hak ve sorumluluklar birleştirilerek bağımsız bir kanun yapılması elzemdir. Korucuların maaşlarında iyileştirme yapılmalı, ek göstergeleri artırılmalıdır; gazilik hakları hiçbir şüpheye yer verilmeksizin teslim edilmelidir; emeklilik hakları ve topluluk tazminatları sağlanmalıdır; yıpranma payları temin edilmeli ve emeklilik yaşlarının düşürülmesi gerçekleştirilmelidir.

Bütün dünyada güvenlik bir bilim olarak görülmektedir, ülkemizde de hem Milli Savunma Üniversitesi hem Polis Akademisi bu alanda çalışmalar yapmaktadır. Bu bağlamda, güvenlik koruculuğunun geleceği ve bugünüyle alakalı uluslararası çalıştay ve sempozyumlar da düzenlenmelidir, güvenlik korucularımızın da fikir ve görüşleri bu noktada dinlenmelidir.

Kıymetli milletvekilleri, Plan ve Bütçe Komisyonunda İçişleri Bakanlığı bütçesi görüşmeleri sırasında Sayın Bakan Soylu’ya, memleketim Ahlat’ın da güzergâhı içinde olduğu düzensiz göçle alakalı verdiğim bilgileri vurgulamıştım, bölgede askerlik yapan birkaç kardeşimizin aktardığı olaylardan da bahsetmiştim, son olarak da Uygur Türklerimizin yaşadığı bazı sorunları değerlendirmiştim. Ne kadar acı ki ülkemizde birliği ve bütünlüğü sağlaması gereken, güvenliğimizin teminindeki en önemli kişilerden birisi olan İçişleri Bakanı kolaycılığa kaçarak bizi suçlamayı tercih etmişti; Amerika’ya hizmet etmekten tutun devlete bağlı olmamaya kadar pek çok asılsız ve saçma ithamla karşı karşıya kalmıştım maalesef.

Bugün, içinde bir kadın, çocuk ve yaşlı olmayan Afgan sığınmacı akımları hâlâ devam etmektedir. Van çevresinden ülkemize giren Afganlar hâlâ yürüyerek Adilcevaz, Ahlat ve Tatvan'dan geçmektedirler. Bu insanlar kilometrelerce yolu gidip nasıl büyük şehirlere ulaşabilmektedir? Bunu söyleyince bizi askerimize, polisimize bühtan etmekle suçlayan İçişleri Bakanı kendisinde neden suçu aramamaktadır? Asker ve polisimiz kendisine verilen talimatı uygulamaktadır. O talimatların verilmesini sağlayan ve siyasi irade ise İçişleri Bakanı ve AK PARTİ'dir. Türkiye'nin nüfus yapısını bozacak hatalı politikaları sürdürmekte ısrar eden AK PARTİ iktidarıdır. Bizi suçlamak yerine aynaya bakınız. O zaman kimin Amerika'ya, kimin Çin'e, kimin Rusya'ya hizmet edeceğini çok iyi görürsünüz.

Bu düşüncelerle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

3’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 3’üncü madde kabul edilmiştir.

Sayın Çulhaoğlu, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

31.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, 22 Kasım Diş Hekimleri Günü’ne ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bugün 22 Kasım Diş Hekimleri Günü. Bütün olumsuzluklara rağmen görevlerini üstün gayret ve özveriyle yerine getiren meslektaşlarımın 22 Kasım Diş Hekimleri Günü'nü kutluyor, sağlık ve esenlik dileklerimle selam ve saygılarımı sunuyorum. Aracılığınızla AK PARTİ iktidarına seslenmek istiyorum: Özel sektörde çalışan ve meslek birliklerine kayıtlı olan tabipler, diş tabipleri, eczacılar, veteriner hekimler, avukatlar gibi en az on beş yıl kesintisiz SGK primi yatırmak şartıyla hususi pasaport verilmesi teklifime hâlen olumlu bir cevap verilmesini bekliyorum. Ayrıca, büyük işletmeler kurmaksızın mesleğini muayenehanelerinde icra eden diş tabiplerinin bir başka meslektaşını istihdam etmesiyle ilgili düzenlemeyi ne zaman yapacaksınız? Meslektaşlarım bir an evvel düzenlemenin yapılmasını beklemekteler.

Teşekkür eder, Genel Kurulu saygıyla selamlarım.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – 4’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesiyle 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’na eklenmesi önerilen geçici 31’inci maddenin üçüncü fıkrasının madde metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

            Burhanettin Bulut                     Orhan Sümer              Faruk Sarıaslan

                   Adana                                 Adana                           Nevşehir

             Vecdi Gündoğdu                     Cengiz Gökçel             Hüseyin Yıldız

                 Kırklareli                              Mersin                             Aydın

               Serkan Topal

                   Hatay

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Hatay Milletvekili Sayın Serkan Topal.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

SERKAN TOPAL (Hatay) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, hepinize saygılarımı sunuyorum. Bizleri izleyen vatandaşlarımıza da buradan hayırlı akşamlar diliyorum.

Polis Yükseköğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi adına söz aldım.

Buradan yakın zamanda özellikle Gaziantep’te ve daha önceki hain terör örgütlerinin katliamları sonucunda hayatını kaybeden şehitlerimize bir kez daha Allah’tan rahmet diliyoruz, buradan bir kez daha terörü lanetliyoruz, teröre destek verenlere de lanet okuyoruz. Ayrıca, devletin kurumlarını terör örgütlerine peşkeş çekenlere de bin kez lanet okuyoruz. Buradan vatandaşlarımıza da şunu ifade ediyoruz: Millet İttifakı iktidarında terörü biz bitireceğiz arkadaşlar, biz bitireceğiz Allah’ın izniyle.

Değerli arkadaşlar, bakın, bu 4’üncü madde bir kere kendisiyle çelişkili; Anayasa’ya da aykırı olduğunu söylüyoruz. Burada polis olmayı hak etmeyenlere memurluk yolu açılıyor. Bakın, diyor ki: Sağlık sebeplerine dayanan yargı kararıyla devlet memurluğundan ilişiği kesilenler, Emniyet teşkilatına başvurmaları hâlinde altı ay içinde genel idari hizmetler alt sınıfında uygun kadroya atanırlar. Arkadaşlar, burada ne yapılmak isteniyor? Peki, orada emek harcayanların, sınava çalışanların hakkı gasbedilmiyor mu arkadaşlar? Bakın, şimdi, tam teşekküllü sağlık raporu isteyen farklı meslek grupları da olacak mı burada? Peki, burada, bu arkadaşlara -okullara girerken özellikle yargı kararları sonucunda iptal edilenler- bu sağlık raporlarını kim verdi? Hangi hastaneler verdi? Bu raporlar neden yargıya konu oldu? Bunlar özellikle hangi siyaset ile cemaat ilişkileri sonucunda verildi? Açıklama bekliyoruz; bakın, sizlerden açıklama bekliyoruz. FETÖ gerekçesiyle Polis Kolejini, güvenlik fakültesini ve askerî liseleri kapattınız. Peki, Polis Akademisi öğrencileri için neden bir düzenleme yapmıyorsunuz arkadaşlar? Şimdi, AK PARTİ hep diyor ki “Biz temel kanun maddelerinde hep eşitlikten yanayız.” Biz “liyakat” diyoruz, onlar “mülakat” diyor; biz “eşitlik” diyoruz, onlar “sarı liste” diyor. Arkadaşlar, siz gerçekten polisimizi seviyorsanız… Kaç defa burada araştırma önergesi verdik “Polis arkadaşlarımızın özlük haklarını iyileştirelim.” diyoruz, siz hep reddediyorsunuz. Allah aşkına, şurada, içeri girdiğinizde polis arkadaşlarımıza sordunuz mu, trafik polisi arkadaşlara sordunuz mu, sendikalara sordunuz mu? Siz bunu yaparken kime sordunuz arkadaşlar? Siz gerçekten polis arkadaşlarımızı sevmiyorsunuz. Siz devletin polisini değil, AK PARTİ'nin polisini yaratmaya çalışıyorsunuz. Yani burada SADAT'ı sormak istemiyorum, zaten Genel Başkanımızla beraber, 100 milletvekiliyle beraber gittik, sorduk, netice alamadık; günü geldiğinde biz bunu soracağız.

Bakın “Gelin, polis arkadaşlarımızın çalışma saatlerini düzenleyelim.” diyoruz, burada hiçbir maddede yok. Özlük haklarını iyileştirelim… Zar zor 3600’ü verdiniz siz. Her Allah'ın günü sizi koruyan bu polis arkadaşlarımıza bir defa olsun sordunuz mu?

Bakın, polisler de bizim, askerler de bizim; bu ülkede kimin tırnağı giderse biz de onun için canımızı vermeye hazırız ama kimse kusura bakmasın, polis sizin polisiniz değil, sizin partinizin polisi değil. Eğer sizin emrinizde olursa milliyetçi, millî bir polis olur ama sizin emrinizin dışında olursa “FETÖ'cü” yaftasıyla yaftalıyorsunuz. Bunu kabul etmiyoruz arkadaşlar, kendinize gelin. Günü geldiğinde bunun hesabını hepimiz soracağız. Ne yapmaya çalışıyorsunuz siz? Yani polis arkadaşlarımızla ilgili madde getiriyorsunuz…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

SERKAN TOPAL (Devamla) – Ben bitirebilir miyim?

BAŞKAN – Buyurun.

SERKAN TOPAL (Devamla) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

Ya, bu kadar araştırma önergesi getirdik, bu kadar kanun teklifi getirdik ama bir defa olsun polis arkadaşlarımızın özlük haklarının iyileştirilmesi konusunda bir defa bile istişare etmediniz; bir muhalefet partisiyle bile istişare etmediniz, bir sendikayla istişare etmediniz. Yazıktır, günahtır ya, yazıktır, günahtır. Bakın, hâlâ geçmedi; gelin, daha birkaç madde var, önerge verelim, kabul edin, dışarıdaki polis arkadaşlarımızı da seviyorsanız onların da gönlünü alalım. (CHP sıralarından alkışlar)

Ben buradan polis arkadaşlarımıza sesleniyorum: Bizler sizi seviyoruz. Anlaşılan AK PARTİ iktidarı sizin özlük haklarınızı iyileştirmeyecek. Sabırlı olun, metanetli olun, size sözümüz söz; Millet İttifakı iktidarında biz çözeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar)

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 4’üncü maddesinde yer alan “usul ve esaslar” ifadesinin “usul veya esaslar” ifadesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Remziye Tosun                       Ayşe Sürücü                  Kemal Peköz

                Diyarbakır                            Şanlıurfa                           Adana

       Mahmut Celadet Gaydalı               Ali Kenanoğlu             Züleyha Gülüm

                    Bitlis                                İstanbul                          İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Sayın Ayşe Sürücü. (HDP sıralarından alkışlar)

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Mücadele Günü ve haftasındayız.

Öncelikle diktatörlere karşı baş eğmeyen Mirabal Kardeşleri, Leyla Kasımları, Seve Demir’i, hakikatin izinden ayrılmayan Nagihan Akarsel’i, Deniz Poyraz’ı, saç teli isyan bayrağına dönüşen Rojhılatlı İranlı kadınları, “…”(*) ‘yi yaşamsallaştıran Masha Jina Amini’yi, yüzlerce ve binlerce direnişçi kadını buradan bir kez daha saygıyla anıyoruz.

Değerli halkımız, bugün Kürt bir sanatçıdan söz etmek istiyorum: Nudem Durak, Kürtçe şarkı söylediği için tutuklanıyor. 2015 yılından bu yana tutuklu ve on dokuz yıl hapis cezası veriliyor.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Yalan söylüyorsun! “Kürtçe şarkı söylüyor.” diye kimse tutuklanmıyor.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Nudem’e bu cezayı veren mahkeme heyeti, daha sonra cemaat üyesi oldukları gerekçesiyle ihraç edilip yargılanmışlardır.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Oradan sallamayla olmuyor bu işler! Dürüst olacaksın biraz!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hatibi dinleyelim, hatibi!

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Cemaat mensubu olan bu heyet, hangi kanuna göre Nudem Durak’a bu ağır cezayı vermiştir?

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Hatibi dinle, hatibi!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Oya Hanım, dinleyin, öğrenirsiniz!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Söylüyorum; dinliyorum, dinliyorum; dinlediğim için yalan olduğunu söylüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dinleyin, dinleyin!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Dinle, dinle!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dinlemesem söylemem zaten!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Dinle; öğrenirsin, öğrenirsin!

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Bir şeyler öğrenirsin!

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Üstelik zehirli guatr teşhisi konan ses sanatçısı Nudem Durak, hasta bir mahpustur.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Dinlediğim için “yalandır” diyorum.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Dinleyin, dinleyin!

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Kürtçe şarkı söylediği için kimse tutuklanmaz bu vilayette.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Hasta genç bir kadını şu anda cemaat üyelerinin kararıyla sırf Kürtçe şarkılarından dolayı içeride tutuyorsunuz.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sallamakla olmuyor!

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Bu karar neden bozulmuyor? Cemaat üyelerinin kestiği cezalar hâlen olduğu gibi duruyor. Artık, notalara da ceza kesiyorsunuz. Nudem Durak hasta bir mahpustur, bu kararı hangi vicdana sığdırıyorsunuz? Nudem’in cezaevinden bir an önce tahliye edilmesi gerekmektedir. Nudem’in cezaevinden kamuoyuna bir mesajı var ve diyor ki: “Özgür bir gökyüzü ve uçan kuşlar eşliğinde şarkı söylemek varken insanın dört duvar arasında tutulmasına anlam veremiyorum. İçinde insanlığa dair zerre duygu barındıranlara sevgilerimi iletiyorum. Çok güzel yarınlarda buluşmak dileğiyle.” Evet, biz de buradan Nudem Durak’a sevgilerimizi ve selamlarımızı gönderiyor ve bu adaletsizliğin bir an önce son bulması gerektiğini ve Nudem Durak’ın tahliye edilmesi gerektiğini bir kez daha belirtip vurguluyoruz.

Değerli halkımız, iktidarın kadınlar ve çocuklar için doğru bir politika ve yaşam alanı üretmemesinden dolayı, çocuk işçiliği ve iş kazalarında yaşamını yitiren çocukların sayısı her geçen gün artmakta. İş Sağlığı ve İş Güvenliği (İSİG) Meclisi ekim ayı verileri, 2022 yılının ilk on ayında, 22’si 14 yaş altı olmak üzere toplam 54 çocuk ve gencin iş cinayetlerinde yaşamını yitirdiğini belirtiyor.

9 ve 10 Kasımda Hatay Erzin’de narenciye ve paketleme işinde çalışan 14 yaşlarındaki 2 kız çocuğu şüpheli bir şekilde yaşamını yitirmiştir. Bu çocuklardan birisi Fidan Tunç’tu, ailesiyle birlikte Urfa Suruç’tan tarım işçisi olarak Hatay’a gitmişti. Okul sıralarında olması gereken Fidan’ın narenciye bahçesinde kaybolduğu söylenir. Ailesi, savcılık ve diğer mercilere başvurup evlatlarının bulunmasını talep eder ve üç gün sonra Fidan'ın cansız bedeni başka bir narenciye bahçesinde, bir portakal ağacına asılı bir şekilde bulunur. İntihar mı yoksa cinayet mi? Bilmiyoruz. Suruç'ta taziye ziyaretine gittiğimizde annesi: “Benim kızım yaşam doluydu, hayalleri vardı. Benim kızım intihar edecek biri değildi.” dedi. Biz de bu şüpheli ölümün sonuna kadar takipçisi olacağız.

Yine, Dicle Nur Selçuk da 14 yaşındaydı. Diyarbakır Dicle ilçesinden ailesiyle birlikte Erzin'e tarım işçisi olarak çalışmaya gitmişti. Çalıştığı narenciye fabrikasında gece saat 22.00 civarında meyve paketleme işi yaparken kıyafeti makinenin makarasına takılıyor ve yaşamını yitiriyor.

Çocuk işçiliğinin nedeni yoksulluktur ve bu iktidarla birlikte halk daha çok yoksullaştı, çocuk işçiliği daha çok arttı. Mevsimlik tarım işçisi çocuklara insanca ve yaşanılabilir bir yaşam ve gelecek sunamayan iktidar bu ölümlerden sorumludur. Dicle'nin, Fidan'ın, hayallerini, umutlarını ve yarınlarını çaldınız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

AYŞE SÜRÜCÜ (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kadınlara ve çocuklara dayatılan yoksulluğu kabul etmiyoruz. Bu nedenle savaşa ve ranta değil, kadınlara ve çocuklara bütçe ayırın diyoruz.

Bitirirken tekrardan ekranları başında bizi izlemekte olan tüm halkımızı saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 4’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirmesini arz ve teklif ederiz.

              Feridun Bahşi                      Ayhan Altıntaş Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                  Antalya                               Ankara                             Adana

               Hüseyin Örs                         Ümit Beyaz

                  Trabzon                              İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Sayın Feridun Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra sayılı Yasa Teklifi’nin 4’üncü maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye'de sayısı 320 bini bulan polis memuru meslekten kaynaklanan pek çok sorunla karşılaşmaktadır. Günde on iki saati, ayda iki yüz kırk saati geçen uzun çalışma süreleri, “ek görev” adı altında ucuz, belirsiz ve ek ücret ödenmeyen mesai sistemi, amir tahakkümü ve her an soruşturma ya da sürgün yeme korkusu polislerin en büyük sorunları arasında yer almaktadır. Mesleki sorunlar karşısında kendilerine destek sunacak bir polis sendikası olmayan polis memurları toplumda yalnızlaşan bir meslek grubu oldukları için idarecilerin keyfî tutumlarıyla karşı karşıya kalmaktadırlar. Ekonomik kriz nedeniyle artan toplumsal sorunlar ise ayrı bir travma.

Siyasilerin, ailelerinin ve yandaşlarının isteklerinin günden güne polisler üzerinde baskı unsuru olarak vahim bir şekilde artması, ahlaksızca ve cahillikle ego tatmini için verilen emirlerin, akla hayale uymayan isteklerin uygulanmaması durumunda görev ve yer değişimi gibi tehditler, mobbing, sürekli değişen çalışma düzeni ve vardiya sistemindeki adaletsizlikler, sığınmacı krizi yönetiminin doğrudan polisler üzerinde ayrı bir yüke dönüşmesi… Ayrıca, bu olumsuzluklar sonucunda öfke kontrolünü yapamadıkları için ailelerine ve sevdiklerine zarar vermekte, hatta bazıları intihar etmektedir. Nitekim, İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklamaya göre; 2016 yılında 61, 2017’de 52, 2018’de 41, 2019’da 48, 2020’de 36, 2021’de 109 polis memuru ve bu yılın ilk dokuz ayında ise 44 polis memuru intihar etmiştir. Tüm bunları değerlendirdiğimizde, toplumun huzurunu sağlamakla görevli polislerin stresini önlemeye ve azaltmaya yönelik bireysel ve kurumsal yöntemler belirlenmelidir.

Değerli milletvekilleri, polis memurlarının milletin kürsüsünde dile getirmemizi istedikleri bir mağduriyeti ayrıca arz etmek istiyorum: 2015 yılında Emniyet Teşkilat Kanunu’nun 55’inci maddesinde yapılan değişiklikle, lisans mezunu olan polis memurlarından gerekli aşamaları geçip amir olmaya hak kazananlar dört yılda 1 terfi almışlardır. Ancak 2015 yılından önce lisans mezunu olan polis memurlarından gerekli aşamaları geçirip amir olanlar geçici ek  26’ncı maddeyle kapsam dışı bırakılmışlar ve altı yılda 1 rütbe terfisine tabi tutulmuşlardır.

Yine, aynı kanunda, 2019 yılında yapılan başka bir değişiklikle 2015 öncesinde polis memurluğundan amirliğe geçen ve aynı zamanda lisans mezunu olan amirler, 2019 yılından itibaren dört yılda terfi ettirilmeye başlanmıştır. Ancak dört yılda bir terfi hakkı, eşit statüden geldikleri ve aynı eğitim düzeyine sahip oldukları emsalleriyle aynı tarih olan 2015 yılından geçerli sayılmaması kıdem kaybına yol açmıştır. Bu kıdem kaybından dolayı hiyerarşinin son derece önemli olduğu Emniyet teşkilatında, emir verdikleri astlarından bir müddet sonra emir alacak duruma gelmişlerdir. Polis memurlarına TBMM’nin verdiği, değerli üyelerinden istediği 2019 yılında dört yılda bir terfi almaya başlayan emsalleri gibi 2015 yılından itibaren iki yıllık kıdem haklarının da verilmesidir.

Değerli milletvekilleri, yasa teklifinin 4’üncü maddesi sağlık sebeplerinden dolayı yargı, emniyet hizmetlerinde bir süre görev yapan kişilerin, memuriyetten ilişiğinin kesilmesi yönünde karar verildikten sonra bu kişilerin gerekli sağlık şartlarını taşımaları hâlinde yine Emniyet teşkilatına hizmet veren genel idari hizmetler sınıfına açıktan atamalarının yapılmasını düzenlemektedir. Bugüne kadar yaşanan bu mağduriyete seyirci kalınması hukuk devleti ilkeleriyle bağdaşmamakla birlikte böyle bir düzenleme yoluyla boşluk giderilmesi memnuniyet vericidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Burada dile getirilmeyen başka bir mağduriyet ise başka bir topluluk için vardır. Bunlar, polis meslek yüksekokulundan mezun olup sağlık sebeplerinden dolayı atamaları yapılmayan ve eğitim sonu sınavına giremeyen polislerin de bu 4’üncü madde kapsamına alınarak mağduriyetlerinin giderilmesidir.

Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve yüce Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

4’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 4’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.55

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 19.21

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

5’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. Önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Kemal Peköz                       Ali Kenanoğlu                 Ayşe Sürücü

                   Adana                               İstanbul                         Şanlıurfa

             Remziye Tosun               Mahmut Celadet Gaydalı

                Diyarbakır                              Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Kemal Peköz. (HDP sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Sayın Başkan, sayın milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

İlgili kanunun ilgili maddesi üzerine söz aldım ama son zamanlarda, özellikle 2016 itibarıyla çok şiddetlenen polis şiddeti üzerinde durmak istiyorum, günübirlik olarak bu olayları yaşıyoruz çünkü. Avrupa Birliği üyelik sürecinde yerine getirilmesi gereken siyasi çerçeve nedeniyle kolluk kuvvetleriyle ilgili bazı düzenlemeler kâğıt üzerinde yapıldı ama 2016 yılı itibarıyla bu, kağıt üzerinde olan düzenlemelerden vazgeçildi ve her gün artarak süren bir polis şiddetiyle karşı karşıya kalmış durumdayız. Öyle bir hâle geldi ki bir miting yapılmak istendiği zaman şiddet uygulanıyor, öğrenciler sorunlarını dile getirmek istedikleri zaman şiddet uygulanıyor, çocuklar sorunlarını dile getirdiği zaman şiddet uygulanıyor; onur yürüyüşüne katılanlara, adalet arayan ailelere -beş yıldır Şenyaşar ailesi adalet arıyor, onlara- avukatlara, çiftçilere, hatta duruşma salonlarının önünde bile, Sincan'da bile avukat arkadaşlarımıza saldırı gerçekleştirildi ve avukat arkadaşların üstleri başları ve cübbeleri yırtıldı maalesef. Her şey güvenlik tehdidi olarak algılanıp devam ediliyor. Dün, Adana'da, il örgütümüz, Çukurova ilçe binasının önünde bir basın açıklaması yapmak istedi, basın açıklamasının saati ikiydi; ikiye on kala kolluk kuvvetleri tarafından çevrelendiler arkadaşlarımız, ilçe binasının önünde 30 metrekare kadar bir bahçe var, orada oturuyorlardı. “İçeri girin.” diye baskı yapıldı; arkadaşlarımız içeri girmeyeceklerini, kendilerine ait olan bahçede oturduklarını ifade ettiler. “Hayır, oturamazsınız. Burada siz açıklama yapacaksınız." dediler, arkadaşlarımız da “On dakika sonra açıklama yapacağız, o zaman konuşuruz.” dediler ama polis şiddetine maruz kaldılar. 7 arkadaşımız darbedildiği için rapor almak durumunda kaldı, İl Eş Başkanımızın boğazı sıkıldı ve arkadaşlarımız ilçe binasının içine zorla sokulduktan sonra, daha sonra da çıkışlarına izin verilmedi ve tek tek ya da en fazla iki iki çıkabilecekleri ifade edildi.

Şimdi, bunlar yapıldığı zaman, sanki bugüne kadar yapıldığı zaman arkadaşlarımızın hangisi geri adım attı? Hiçbiri geri adım atmadı, tam tersi her gün suçlar, güvenlik kuvvetlerinin suçları biraz daha birikerek devam ediyor yani güvenlik kuvvetleri bir şeyin önlemini almaktan ziyade suç biriktirmeye devam ediyor. Gazeteciler, yine aynı şekilde polis şiddetine maruz kalıyor. Mezopotamya Ajansı’nın muhabirleri, çalışanları gözaltına alındığı zaman senaryolar düzenlendi. İçeride arkadaşlar çıkarıldıktan sonra tekrar alındı, kamera düzeni kurulduktan sonra özellikle boyunlarına bastırılarak, sanki kendi egolarını tatmin etmek için insanlara şiddet uygulayarak o şekilde gözaltına aldılar ve araçlara bindirilirken de tekrar tekrar aynı şiddet uygulandı. Öğretmenler, Anayasa Mahkemesinin önünde açıklama yapmak istedi. Yine, onlara da aynı şekilde şiddet uygulandı ve önemli bir kısmı da gözaltına alındı, daha sonra bırakılmış olmakla birlikte gözaltına alınmaktan kurtulamadılar. Yine, Aleviler 8 Kasım’da Meclisin önünde, Mecliste geçmeye hazırlanan tasarıyla ilgili görüşlerini dile getirmek, bunun doğru olmadığını ve Alevilerin isteklerinin bu olmadığını ifade etmek için Meclisin önünde bir açıklama yapmak istediler, orada da yine polis şiddetine maruz kaldılar. Bazılarının kaburgaları zedelendi, bazıları şiddete maruz kaldı ve hastaneye kaldırılmak durumunda kaldılar. Yine, Amasra'daki maden faciasını protesto etmek isteyen insanlar da şiddete maruz kaldı ve orada da aynı durum söz konusu oldu.

Bununla yetinilmedi tabii, seçilmişlere de aynı şekilde şiddet uygulanıyor. 2019’da Diyarbakır'da yaptığımız bir açıklama sırasında benim sağ küçük parmağım kırıldı ve kolumdaki saat yere atılıp, çiğnenip parçalandı. Daha sonra, Remziye Tosun arkadaşımızın omurga kemiklerinde kırık oluştu şiddet sonucu. Musa Farisoğulları'nın gözünde görme kaybı oluştu. Yine, Hüseyin Kaçmaz'ın polis tarafından parmağı kırıldı. Habip Eksik’in ise üç yılda 3 yerden bacağı maalesef kırıldı, vekillerimizin bacakları kırıldı. Yine, vekilimiz Musa Piroğlu da engelli arabasından yere düşürülerek zor durumda bırakıldı. Bunların hiçbir tanesi söylendiği zaman kabul görmedi, tam tersi, önce Emniyet müdürleri, olmadı valiler ve olmadı Genel Müdürlük, o da olmadı İçişleri Bakanı çıkıp bunların arkasında durdu ve zaman zaman da “Sizi konuşturmadık, sizi yürütmedik, size açıklama yaptırmadık, oh olsun.” diye İçişleri Bakanı açıklama yaptı.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

KEMAL PEKÖZ (Devamla) – Yani sonuçta bir cezasızlık politikasıyla karşı karşıyayız. Bu cezasızlık politikası olduğu sürece, polis şiddeti teşvik gördüğü sürece kamuoyuna yapılan bu baskıların önü alınamayacak ve her gün biraz daha polis suç işlemeye devam edecek. Bu da toplumun demokratik bir ortama kavuşmasından ziyade her gün beraber yaşama umudunu ve iradesini kırmaya yönelik bir sonuç doğuracaktır. O nedenle bir an önce bu polis şiddetini teşvik etmekten vazgeçin. Bunun sizden bağımsız olduğunu düşünmüyoruz, sizin desteğiniz olmasa bunların hiçbir tanesi olmaz diyorum.

Saygıyla selamlıyorum sizleri. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesindeki “şeklinde” ibaresinin “olarak” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

             Faruk Sarıaslan                      Ayhan Barut               Hüseyin Yıldız

                 Nevşehir                               Adana                             Aydın

               Orhan Sümer                     Burhanettin Bulut         Vecdi Gündoğdu

                   Adana                                 Adana                          Kırklareli

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Ayhan Barut. (CHP sıralarından alkışlar)

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, ekranları başında bizi izleyen değerli yurttaşlarımız; hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum.

Karkamış’taki hain terör saldırısında şehit düşen İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın yeğeni ve tüm şehitlerimize Allah’tan rahmet diliyor, yakınlarına başsağlığı diliyoruz ve buradan her türlü terör saldırısını da lanetlediğimi belirtmek istiyorum.

Görüşülmekte olan yasa teklifinin 5’inci maddesi üzerine Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Sözlerime başlarken onca yokluk, yoksulluk ve birçok imkânsızlığa rağmen canıyla, kanıyla bu vatan için bedel ödeyen Ulu Önderimiz Atatürk başta olmak üzere aziz şehitlerimizi ve kahraman gazilerimizi de minnetle anıyoruz.

Biliyorsunuz değerli arkadaşlar, şehitlik, inancımıza göre en büyük mertebedir. Şehit şehittir, gazi gazidir. Aralarında hiçbir ayrımcılık olmaz. Ancak AKP iktidarı, şehitlerimiz ve gazilerimiz arasında bile ayrımcılık yapıyor. AKP iktidarı, bir grubun sorununu çözerken diğerini de mağdur ediyor. Şehit ailelerimiz yakınıyor, “Ona sağlanan imkân ile bana sağlanan imkân arasında dağlar kadar fark var.” diye sitem ediyor. Şehit yakınları ve gazilerin devletle bütün işlerini görmek üzere şehit yakınları ve gazileri yüksek kurulunun kurulmasını istiyoruz. Şehitlerin anne ve babalarına bağlanan aylıkların en düşük memur aylığına eşitlenmesini talep ediyoruz. Şehitlerimizin ve gazilerimizin hepimize emanet ettiği çocuklarının bütün eğitim masraflarının devlet tarafından karşılanmasını talep ediyoruz, işsiz çocuklarının da sayı sınırlaması olmadan devlette istihdam edilmesini bekliyoruz. Gaziye protez veriyorlar, bozuluyor ama yenisi için bin dereden su getiriyorlar; bu ve buna benzer sorunların da çözümünü bekliyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; bir de kayıp silahlar konusu var. 2014 yılında 14 bin silahın kayıp olarak açıklandığı Türkiye'de, 15 Temmuz hain darbe girişiminin ardından bu sayının 100 bini aştığı raporlarda yer alıyor; bu çok vahim bir durumdur, vahimin de ötesinde bir durumdur. Türkiye, geçmişte büyük acılar yaşadı ancak bunlardan hâlâ gerekli derslerin çıkartılamadığı görülüyor. Geçmişinde faili meçhul cinayetlerin, suikastların ve katliamların yaşandığı güzel ülkemizde bu vahşetler tam olarak aydınlatılamaz iken kayıp silahlarla ilgili tüyler ürpertici iddialar karşısında sessiz kalınıyor. Biliyoruz ki devletin ilgili birimleri tarafından hazırlanan raporlar korkunç gerçeği tüm çıplaklığıyla göstermektedir. Geçmişte yaşanan acıların tekrarlanmaması, ülkemizde kaosun da egemen olmaması için bu iddiaları araştırıp, soruşturup gereğini yapmayan iktidar artık başını kuma gömmesin. Milletimizin bu yüce Meclisinde bir kez daha İçişleri Bakanlığını ve Cumhurbaşkanlığını göreve davet ediyoruz.

Türkiye'de 2014 yılında 14 bin silah kayıpken bu sayı 15 Temmuz darbe girişiminin ardından 100 bini aşmış durumda. Bu korkunç ve vahim konuyla ilgili derhâl adım atın. Bu namluların da yarın kime döneceği meçhuldür. Yaşanacak her olumsuzlukta sorumluluk sizindir.

Değerli arkadaşlar, polisler derinleşen sorunlarına çözüm için feryat ediyor, sizlere seslerini duyurmak için, haklarını almak için feryadı figan içerisinde bulunuyorlar. Ağır çalışma koşulları, baskı ve mobbinge dayanamıyorlar. Haftada kırk saat çalışması gereken polisler, altmış saatten fazla çalışmaktadır. Ağır çalışma şartları nedeniyle polislerin psikolojisi bozuluyor. Yetersiz özlük hakları, ekonomik haklarının kötülüğü de polisleri derin kaygıya itiyor. Gelin, polislerimizin haklarını verin, özlük haklarını, çalışma koşullarını iyileştirip onları yaşama bağlayalım.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesinde yer alan “değiştirilmiştir” ibaresinin “yeniden düzenlenmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederim.

      Mehmet Metanet Çulhaoğlu               Hüseyin Örs                Feridun Bahşi

                   Adana                               Trabzon                           Antalya

                Ümit Beyaz                       Ayhan Altıntaş

                  İstanbul                               Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurun Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Kanun Teklifi’nin 5’inci maddesi üzerinde İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu ve ekranları başında bizleri izleyen aziz milletimizi saygılarımla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, bu maddeyle 10 Temmuz 1953 tarihli ve 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da değişiklik yapılmaktadır. Bu, söz konusu değişikliğe göre şehitlerimizin anne, baba, eş ve çocuklarına intikal eden silahların ruhsat sürelerinin uzatılmasında süre kaydı aranmayacaktır. Böylece, şehit yakınlarının ruhsat sürelerinin dolması nedeniyle cezalı harç yatırmalarının oluşturduğu mağduriyet de önlenmiş olacaktır. Dolayısıyla bu düzenlemeyi olumlu bulduğumuzu da burada ifade etmek isterim.

Değerli milletvekilleri, Türk milleti tarihi boyunca şehitlerine, şehit yakınlarına, gazilerine, vazife malulü olan vatandaşlarına, dul ve yetimlerine sonuna kadar sahip çıkmış bir millettir. Nitekim Anayasa’mızın 61’inci maddesinde “Sosyal Güvenlik Bakımından Özel Olarak Korunması Gerekenler” başlığı altında aynen şu ibareler yer almaktadır: “Madde 61-Devlet, harp ve vazife şehitlerinin dul ve yetimleriyle, malul ve gazileri korur ve toplumda kendilerine yaraşır bir hayat seviyesi sağlar.” Anayasa’mızdaki bu hükme dayanarak yapılan düzenlemelere rağmen, maalesef bugün şehit yakınları ve gazilerimizin çözüm bekleyen birçok sorunu vardır arkadaşlar. Şehitler hepimizin şehididir ve bütün Türk milletinin öz evladıdır. Kore gazisi, Kıbrıs gazisi, Güneydoğu gazisi, 15 Temmuz gazisi, vazife şehidi veya vazife malulü; hiç fark etmez, hepsi de Türk milletinin öz evladıdır. Devlet, evlatları arasında ayrımcılık yapmaz, yapmamalıdır.

Değerli arkadaşlar, bütün bunların yanında, bir de terörle mücadele sırasında yaralanıp gazi kabul edilmeyenler var. Haklı olarak feryat ediyorlar ve şunları söylüyorlar: “15 Temmuz gazileri için KHK çıkarıldı. 15 Temmuzda yaralananları yaralanma oranına bakılmaksızın gazi saydılar, biz Güneydoğu’da yaralanan asker ve polisleri kapsam dışı bıraktılar. Bizler bu ülkenin üvey evlatları mıyız? 15 Temmuzda tokat yiyen kamu görevlisi gazi sayılıyor da Beşiktaş Arena Stadyumu’nda bombalı eylemde yaralanan polisler neden gazi sayılmıyor?” Ben bu feryatları burada size naklettim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konunun önemine binaen, gazilerimiz arasındaki ayrımcılığa somut bir örnek vererek konuşmamı birazdan tamamlayacağım. Bu örnek, İYİ Parti Toplumsal Politikalar Başkan Yardımcımız Hüseyin Özlük Bey’e ait. Hüseyin Özlük kardeşimiz, ağabeyimiz aynı zamanda 1993 yılında Şırnak Beytüşşebap’taki çatışmada yaralanan ve gazi olan bir kardeşimiz. Şöyle diyor Gazimiz Hüseyin Özlük: “Bizlere kimlik kartı verildi; kimisinde ‘gazi’ kimisinde ‘terör mağduru’ kimisinde de ‘vazife malulü’ yazıyor. Maalesef, Güneydoğu’da benim durumumda olan, gözünü, kolunu, bacağını kaybetmiş gazi arkadaşlarımıza verilen kimlikte ‘vazife malulü’ yazmasına rağmen, 15 Temmuzda yaralanan arkadaşlarımızın kimlik kartlarında direkt ‘gazi’ yazıyor. Çok tuhaf bir durum, olmaması gereken şeyler bunlar.”

Değerli arkadaşlar, gazi bir tanedir; bunun 15 Temmuzu, Kıbrıs’ı ya da Güneydoğusu olmaz. Gazi, bu ülkenin bekası için canını ortaya koyan, gerekirse canını verecek olan insandır.

Değerli arkadaşlar, çözüm aslında bellidir; bu alandaki mevzuat dağınıklığına bir son verilmeli, şehit yakınları ve gazilere yönelik çıkarılan ve uygulanmakta olan kanun, yönetmelik ve genelgeler tek çatı altında toplanarak şehitler ve gaziler kanunu çıkarılmalıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok özür dilerim Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Değerli arkadaşlar, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı bünyesindeki Şehit Yakınları ve Gaziler Genel Müdürlüğü, müsteşarlık düzeyine eş değer başkanlık şeklinde müstakil bir kurum hâline getirilmelidir. Şehit ve gazi yakınlarımızın, vazife malulü kardeşlerimizin, terörle mücadelede yaralanıp gazi sayılmayan evlatlarımızın sesine kulak vermek Türk milletinin vekilleri olarak hepimizin boynunun borcudur diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, bir dakikalık bir söz istiyorum.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Göktürk Yeşil Kalsın Girişiminin kendilerini ziyaret ettiğine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, Göktürk Yeşil Kalsın Girişiminden sevgili Gülseren Onanç ve diğer kadın arkadaşlar bizi ziyarete geldi. Açıkçası konuları doğa talanıydı; Kemerköylülerin kazandığı birçok davaya rağmen kararlar, mahkeme kararları uygulanmıyor. İstanbul Kemerköy'de bir alan inşaata açılıyor, ranta açılıyor, İstanbul Büyükşehir Belediyesinin ruhsatı olmadığı hâlde, hukuka aykırı bir şekilde bu alan şu anda inşaat hâlinde. Demirören’in, Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemesi için Göktürk Kemerköy’deki arazinin imara açıldığını ve doğanın talan edildiğini gayet ayrıntılı bir şekilde aktardılar. Bu doğa katliamının, hukuk katliamının ve ruhsatsız inşaatın yeşil alanları katletmesine izin vermeyelim demek istiyorum ve çağrımız, bu inşaatın bir an önce durdurulması, o cennet gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Peki, teşekkür ederim.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

5’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 5’inci madde kabul edilmiştir.

6’ncı madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

              Türabi Kayan                        Orhan Sümer           Burhanettin Bulut

                 Kırklareli                              Adana                             Adana

              Cengiz Gökçel                     Vecdi Gündoğdu            Hüseyin Yıldız

                   Mersin                              Kırklareli                           Aydın

                                                      Faruk Sarıaslan

                                                          Nevşehir

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Kemal Peköz                        Ayşe Sürücü Mahmut Celadet Gaydalı

                   Adana                               Şanlıurfa                            Bitlis

              Ali Kenanoğlu                                                      Remziye Tosun

                  İstanbul                                                                Diyarbakır

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ilk konuşmacı Kırklareli Milletvekili Sayın Türabi Kayan. (CHP sıralarından alkışlar)

TÜRABİ KAYAN (Kırklareli) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

366 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 6’ncı maddesi üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Teklifte yer alan, Sahil Güvenlik personelinin davranış kurallarının yönetmelikle düzenlenmesi. 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle Jandarma Genel Komutanlığı ile Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığına bağlanmıştır. Görevliler, görevleriyle ilgili hizmet esaslarını düzenleyen 211 sayılı İç Hizmet Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği kapsamı dışına çıkarılmıştır. Teklifin 6’ncı maddesi Anayasa’nın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasına aykırıdır. Kamu görevlilerinin özlük hakları ile disipline ilişkin düzenlemeler de Anayasa Mahkemesinin güvenlik korucularına ilişkin iptal gerekçesiyle aynı yöndedir. Yönetmelikle belirlenmesi hem Anayasa'ya aykırıdır hem de idareye gereksiz bir yetki devretmektedir.

Değerli arkadaşlar, özellikle, bugün, Genel Başkanımızın da grup konuşmasında söylediği gibi Türkiye'de son iki yıldır gübre fabrikalarında muazzam bir kartelleşme vardır. Kartelleşme ve tröstleşme bizim yasalarımıza göre yasaktır. Bu yasağa rağmen gizli bir şekilde yaptıkları kartelleşme, sonuçta diğer şirketler tarafından ihbar edilerek bunların kartelleştiği ortaya çıkmıştır ve mahkeme de bunları tespit edip hepsini cezalandırmıştır. Bunlardan GÜBRETAŞ devlet kurumudur yani Tarım Kredi Kooperatiflerinin kurumudur. Tarım Kredi Kooperatiflerinin Genel Müdürü ve bugünkü Tarım Bakanımıza ben özellikle soruyorum: Bu gübre fiyatları bu kadar yüksek olduğu zaman siz ne yaptınız, neredeydiniz ve nasıl böyle bir şeye fırsat verdiniz? İkincisi de bir özel fabrika bu karteli, bu kartelleşmeyi, mahkemenin verdiği kararları kabul ederek kartelde bulunduğunu beyan etmiş ve 30 milyon küsur cezayı kabullenerek bu parayı ödeyip kartelden ayrıldığını söylemiştir.

Şimdi, değerli arkadaşlar, bunun gibi bir sürü fabrika aynı şekilde gübre üretmiş, gübre fiyatlarını 2 lira 70 kuruştan 18 liraya kadar çıkarmışlardır. Bu, şu demektir: 6,5 kat çiftçimiz kazıklanmıştır.

Sayın Komisyon, 6 kat çiftçinin…

Komisyon Başkan Vekili başka şeylerle meşgul değerli arkadaşlar.

Değerli arkadaşlar, 6,5 kat çiftçiyi dolandırıyorsunuz, ondan sonra yetmiyor, bunların şeyleri ortaya çıkıyor, özel sektör kabul ediyor ve bunun cezasını ödüyor. Şimdi, bu ödenen ceza, alınan bu yüksek, fahiş fiyat çiftçinin cebinden çıkmıştır. Peki, bu ödenen cezalar çiftçinin cebine tekrar dönecek midir? Bu konuyu, Tarım Kredi Kooperatiflerinin, devletin kontrolünde olan bir kooperatifin fabrikasının yaptığı bu eylemi Türkiye Hükûmeti, özellikle bugünkü Tarım Bakanı nasıl değerlendiriyor? Bu konuda çiftçiden bir özür dileyerek bu parayı iade etmeyi kabul ediyorlar mı? Bunu kendilerinden hassaten bekliyoruz değerli arkadaşlar.

Yaptıkları sadece bunlarla da kalmış değil. Değerli arkadaşlar, Türkiye’de devlete ait ne kadar yeşil alan varsa hepsini satıp veyahut da inşaata döndürüp, ranta çevirip bunların belli bir kısmını ceplerine indirmenin peşindeler. Bunun çok özel bir bölgesini söyleyeyim size: Lüleburgaz’da Şeker Fabrikaları şirketinin 6.600 metrekarelik bir arsası var, Lüleburgaz’ın en kıymetli bölgesinde; hızlı bir şekilde nüfusu geliştiği için orta yerde kalmıştır, ticari bölgede kalmıştır ve en kıymetli arsalarından biri olmuştur. Bugün, Hükûmet bu arsayı satılığa çıkarmıştır, paraya ihtiyacı var herhâlde; paraya hem kendilerinin ihtiyacı var hem de -bizim bildiğimiz kadarıyla- yandaşlarının yani 5’li çetenin ihtiyacı var.

Değerli arkadaşlar, çiftçinin binbir güçlükle oluşturduğu bütün bu kurumlar devlet tarafından satılmıştır, peşkeş çekilmiştir daha Türkçesi ve bir kısmı da yandaşlara, özellikle 5’li çeteye verilerek AVM’ler ve ve bunun gibi rezidanslar yapılarak hem kendilerinin hem de 5’li çetenin cebini doldurmakla meşgul olmakla kalınmamıştır değerli arkadaşlar, bu zatlar yurt dışına çıkmıştır, yurt dışında da çeşitli gayrimenkuller edinerek, aynı zamanda kendi çocuklarına vakıflar kurdurarak, bu vakıfların yönetimine bunları tayin ederek oradaki vakıfların bütün yaptıkları işlere bunlar yetkili kılınmıştır. Bu konuda sizleri uyarıyorum. Sayın Komisyon, inşallah, bize doğru dürüst cevap verirsiniz, inşallah, Türk milleti de bu verdiğiniz cevaplardan yeterli memnuniyeti sağlar diyorum.

Yüce Meclise saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ikinci konuşmacı Bitlis Milletvekili Sayın Mahmut Celadet Gaydalı. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT CELADET GAYDALI (Bitlis) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; partim ve grubum adına, görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesi üzerine söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve kamuoyunu saygıyla selamlarım.

Değerli milletvekilleri, 9/7/1982 tarihli ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu’na personelin ödevleri, hak ve sorumluluklarının belirlenmesi amacı için ek bir madde getirilmiştir. Bu madde, personelin ödevleri ile -hak ve sorumluluklarıyla- görevin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususların İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelikle belirleneceği şeklindedir. Kurum kültürünün devamının sağlanması, personel disiplininin hayata geçirilmesi hedefi, personelin hak ve ödevleri, yönetmelikle değil, kanunla düzenlenmelidir. Kanunların uygulanması amacıyla, ilgili birimler, kendi sorumluluklarına giren konular hakkında yönetmelik çıkararak faaliyetlerin Anayasa’ya uygun olarak devamlılığını sağlarlar. Burada, kanun dışında, İçişleri Bakanı tarafından çıkarılacak yönetmelikte, personelin görev başında ve görev dışında, insan hakları ve demokrasiye uygun hareket edeceği düzenlemelerin hayata geçirilmesi öncelikli olmalıdır.

Özellikle “görev dışı zaman” olarak tanımlanan durumda hangi ilkeler ve kriterlerin yer alacağı açıklanmamıştır. İçişleri Bakanlığına personel haklarının düzenlenmesinde sınırsız bir hak vererek kanunilik ilkesine aykırı hareket imkânı verilebilir. Şu çok açık ki: Anayasa’nın 128’inci maddesinin ikinci fıkrasında açık bir şekilde, kamu görevlilerinin hak ve sorumlulukları ile özlük hakları ve disipline ilişkin düzenleme, kanunla yerine getirilir. Getirilen 6’ncı maddede, daha önce iptal hükmü verilen kanunda olduğu gibi “Personelin hak, ödev ve davranışlarının İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak yönetmelikle düzenlenmesi belirlilik ilkesine de aykırıdır.” kuralı geçerlidir. Yasal düzenlemelerin hem kişiler hem de idare yönünden herhangi bir duraksamaya ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde; açık, net, anlaşılır, uygulanabilir ve nesnel olması, ayrıca kamu otoritelerinin keyfî uygulamalarına imkân tanımaması gerekir. Belirlilik ilkesi, hukuksal güvenlikle bağlantılı olup bireyin kanundan belirli bir kesinlik içinde hangi somut eylem ve olguya hangi hukuksal yaptırımın veya sonucun bağlandığını, bunların idareye hangi müdahale yetkisini verdiğini bilmesini zorunlu kılmaktadır. Kişinin beyanı veya özel hayatla bağlantılı eylemleri nedeniyle disiplin cezası uygulanması durumunda, ifade özgürlüğüne veya özel hayatın ve aile hayatının gizliliğine saygı gösterilmesi hakkına; aylıktan kesilme cezasının uygulanması durumunda ise mülkiyet hakkına müdahale edilmiş olacaktır. Bu itibarla, disiplin suçu ve cezaları sebebi veya sonucu itibarıyla çeşitli temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması sonucunu doğurabilir. Anayasa’nın 13’üncü maddesi uyarınca temel hak ve özgürlüklerin sınırlanması ise ancak kanuni düzenlemelerle mümkündür.

Değerli milletvekilleri, AKP iktidarının kendisini sürüklediği bu derin çıkmazın temel sebeplerinden biri de hukuk tanımazlığıdır. İçişleri Bakanı ne diyor? “Siz yıkın, hukuk arkadan gelir.” diyor. Şimdi, bu mantalitede olan bir kişinin temel hak ve özgürlükler hususunda olumlu bir şey katması mümkün değildir. İçişleri Bakanlığının bu ülkede hiçbir güvenilirliği kalmamıştır. Özellikle hukuka saygı boyutunda böylesi sorunlu bir Bakanın oturduğu mevcut Bakanlık koltuğunda…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MAHMUT CELADET GAYDALI (Devamla) – Personelin ödevleri, hak ve sorumluluklarını belirleme noktasında sorunlar yaratacağına inanıyoruz. Burada hepimizin ilk ve en önemli görevi, hukuka sahip çıkmak ve korumaktır. Bu nedenle söz konusu maddenin yeniden değerlendirilmesini öneriyoruz.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

            Zeki Hakan Sıdalı                      Ayhan Erel Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                   Mersin                               Aksaray                            Adana

               Hüseyin Örs                         Ümit Beyaz               Ayhan Altıntaş

                  Trabzon                              İstanbul                           Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Zeki Hakan Sıdalı.

Buyurun Sayın Sıdalı. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Mersin) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; hain teröristlerin Karkamış’a yaptığı saldırıda hayatını kaybeden -Çevre Komisyonundan çalışma arkadaşım Sayın Mahir Polat Vekilimizin yeğeni- henüz 5 yaşındaki Hasan yavrumuza ve Ayşenur kardeşimize Allah’tan rahmet, kederli ailelerine de başsağlığı diliyorum.

Kıymetli milletvekilleri, görüşmekte olduğumuz maddeyle, İçişleri Bakanlığına çok geniş alanlarda yönetmelikle düzenleme yapabilme yetkisi veriliyor. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı bünyesindeki personellerin uyması gereken kuralları yönetmelikle düzenlemek istiyorsunuz. Yapmaya çalıştığınız bu düzenleme Anayasa’nın 128’inci maddesine açıkça aykırı çünkü 128’inci madde kamu görevlilerinin hak ve sorumluluklarına ilişkin esasların kanunla düzenlenmesini öngörüyor. Çerçevesi kanunla çizilmeden, sadece yönetmeliklerle böyle bir uygulamaya gitmek, böyle bir yetkisi olmadığı hâlde idareye yetki devridir. Milletimizin başına sardığınız Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemiyle kanunun yapması gereken işi kanun hükmünde kararnamelerle çözmeye alıştınız. Bu yetki devri de size normal gelebilir ancak Anayasa’ya aykırıdır ve hukuksuzdur. Yasal düzenlemelerin açık, net, anlaşılabilir ve nesnel olması gerekiyor fakat burada yine bir “ben yaptım, oldu” anlayışını görüyoruz ama maalesef ki siz yapıyorsunuz ama olmuyor. Hızlı karar alma ve uygulama gerekçesiyle getirdiğiniz bu teklifin Anayasa’ya aykırılığı resmiyet kazandığında bu sefer burada yönetmelik çıkarma yetkinizi değil, kanuni düzenlemeyi konuşuyor olacağız yani hız diye getirdiğiniz şey, bize zaman, enerji ve kaynak kaybı olarak geri dönecek. Bu sebeple, ilgili maddelerin teklif metninden çıkarılıp Jandarma ve Sahil Güvenlik personellerimizin hak ve sorumluluklarına ilişkin esasları kanuna dayandırmanız en hızlı ve hukuki çözüm olacaktır.

Kıymetli milletvekilleri, ülkemizin her köşesinde gece gündüz demeden, çoğu zaman ailesinden uzakta fedakârca görev yapan huzur ve güvenin teminatı Türk polis teşkilatımızla ilgili bir kanun teklifi hakkında konuşurken biz isterdik ki bu teklife eklenecek maddelerle polislerimizin yaşadığı ve artık kronik hâle gelen sorunların çözümüne yönelik adımlar da atılsın; görüyoruz ki maalesef yine bu konuda herhangi bir ilerleme yok. İşin belki de en kötü tarafı ilerleme olmaması değil, artık polisler için her şeyin daha da kötüye gidiyor olması.

Polislerimiz, mesleklerinin getirdiği zorlukların yanında mali ve özlük hakları, mesai şartları, çalışma ortamı, tayin, terfi, mobbing gibi birçok zorlukla da mücadele etmek zorunda kalıyor. “Mali haklar” dedik; diğer kamu görevlileri ile polisin haftalık çalışma saatlerine bir bakın, arada resmen bir uçurum olduğunu göreceksiniz ve polisler çalıştıkları fazla saatlerin karşılığını da hiçbir şekilde alamıyorlar. Bu da yetmiyormuş gibi bir de belirsiz çalışma saatleri, izinsiz ve yorgun mesailer birbirini takip ediyor. Emniyet Genel Müdürlüğü personelin 8/24 veya 12/36 esasına göre çalışması gerektiğine dair bir genelge yayınlamıştı; yapılan açıklamada 12/24 çalışma sisteminin kısa sürede sonlandırılmasının hedeflendiği söylenmişti. “Kısa süre”den kasıt nedir bilmiyoruz ama aradan iki yıl geçmesine rağmen hâlen bu sisteme devam eden merkezler olduğuna göre sizin “kısa süre”niz iki seneden de fazla. “Görülen lüzum üzerine” denilerek polislerin çalışma saatleri sürekli değiştiriliyor. Hep söylüyoruz: Yalnızca kanun, yönetmelik, genelge çıkartmakla olmuyor; onu uygulamak da büyük önem taşıyor. Bunlar yetmiyor; görevle alakası olmayan emirler, siyasi baskılar, sebepsiz tayinler, yer değiştirmeler, sürgünler, amirlerin hakkaniyetsiz tavırları birbirini takip ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – Tamamlıyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurun.

ZEKİ HAKAN SIDALI (Devamla) – İşte tüm bu yaşananlar polisimizin moral ve motivasyonunu zedeliyor. Toplumumuzun vicdanı olan polislerimizin artık yaşadıkları vicdansızlıklara tahammülü kalmamışken Emniyet personelimizin karşı karşıya kaldığı sorunlar da daha fazla görmezden gelinemez; bunu siyasetüstü bir mesele olarak görüp harekete geçmek zorundayız. Hayatının en güzel çağlarında memlekete hizmet etmek için vazifeden vazifeye koşan bir kardeşimizi daha eksiklikleriniz yüzünden kaybetmenin acısını yaşamak istemiyoruz.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 6’ncı maddesiyle 2692 sayılı Kanun’a eklenen ek 15’inci maddenin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“EK MADDE 15- Personel tarafından görevin icrasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken kurallar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir.”

              Özlem Zengin                       Ramazan Can              Abdullah Güler

                    Tokat                               Kırıkkale                          İstanbul

            Nevzat Şatıroğlu                      Orhan Yegin               Mustafa Demir

                  İstanbul                               Ankara                           İstanbul

           Ali Cumhur Taşkın

                   Mersin

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) - Takdire bırakıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında söz isteyen yok.

Gerekçeyi okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 2692 sayılı Kanun eklenmesi öngörülen maddenin diğer mevzuatla uyumlaştırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN - Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 6’ncı maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 6’ncı madde kabul edilmiştir.

7’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Orhan Sümer                     Burhanettin Bulut           Faruk Sarıaslan

                   Adana                                 Adana                           Nevşehir

             Hüseyin Yıldız                      Cengiz Gökçel                  Suat Özcan

                   Aydın                                Mersin                             Muğla

             Vecdi Gündoğdu

                 Kırıkkale

BAŞKAN - Komisyon, önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) - Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Önerge hakkında konuşmak isteyen Muğla Milletvekili Sayın Suat Özcan. (CHP sıralarından alkışlar)

SUAT ÖZCAN (Muğla) - Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi için Cumhuriyet Halk Partisi adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Teklifin 7’nci maddesiyle Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’na yeni bir ek madde eklenmesi önerilmektedir. Maddeyle Jandarma Genel Komutanlığının emniyet ve asayiş hizmetleri açısından güçlendirilmesi amacıyla kurulan Jandarma Asayiş Vakfı, 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun’un hükümlerinden muaf tutulmaktadır. Jandarma Asayiş Vakfının muaf tutulduğu söz konusu kanun, kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personeli desteklemek üzere kurulan dernekler ve vakıfların kamu kurum ve kuruluşlarının hizmet binaları ile müştemilatı içerisinde faaliyet göstermeyeceğini, bu kuruluşlara ait araç ve gereç kullanamayacağını, kamu hizmetleriyle ilgili olarak gerçek ve tüzel kişilerden ücret, bağış, katkı payı ve benzeri isimlerle herhangi bir karşılık alamayacağını, kamu görevlilerinin görev ve unvanlarını kullanarak bu vakıflarda görev alamayacağını, yardım toplama ve bağış hizmetlerinde kamu görevlilerini kullanamayacaklarını; bütçeden bu vakıflara ödenek, yardım veya herhangi bir kaynak aktarılamayacağını; kamu personelinin maaş ve ücretlerinden bu vakıflar için kesinti yapılamayacağını düzenlemektedir. Dolayısıyla Jandarma Asayiş Vakfı bu kanundan muaf tutulduğunda kanunda yer alan bu kısıtlamalara tabi olmayacaktır.

Aslında, 5072 sayılı Kanun’la kamu kaynaklarının kamu görevlilerinin kurduğu vakıflara aktarılmasını önlemek ve kamu hizmetlerinden yararlanan vatandaşlardan “bağış” adı altında zorla yardım alınmasının önüne geçilmesi amaçlanmıştır. Kamu görevlilerinin kurduğu kimi vakıfların söz konusu kanun hükümlerinden muaf tutulmasının, kamuda kaynak israfının ve kamu hizmetlerinden yararlanan vatandaşlardan zorla yardım toplanılmasının önünü açması beklenmektedir.

Sayın milletvekilleri, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bu düzenlemenin yapılmak istendiği kanunun yanlış seçilmiş olduğunu düşünüyoruz. Bizim görüşümüzce, bu maddenin 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun’a eklenmesi gerekmektedir çünkü benzeri bir muafiyet, örnek olarak Türkiye Teknoloji Geliştirme Vakfıyla ilgili düzenleme 5072 sayılı Kanun’a eklenen bir maddeyle de yapılmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Öğretmenler Günü’ne birkaç gün kala Gaziantep Karkamış ilçesinde bir okula yapılan roketli saldırıda 1 öğretmenimiz, 1 vatandaşımız ve Milletvekilimiz Mahir Polat’ın yeğeni 5 yaşındaki öğrencimiz hayatını kaybetmiştir. Öğretmenimize ve vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı diliyor ve terörü bir kez daha lanetliyorum.

Biliyorsunuz ki perşembe günü Öğretmenler Günü’nü kutlayacağız. Ülkemizde yolu eğitimden geçen herkes öğretmenlerin itibarından, hayatlarına olan olumlu katkılarından bahseder ancak ne yazık ki günümüz gerçekliğinde öğretmenlerin durumu hiç iç açıcı değil. Öğretmenlerin ciddi sorunları var; öğretmenler geçinemiyor, öğretmenler kiralarını ödeyemiyorlar, öğretmenler atanamıyor, hatta bu sebeplerle yaşamını sonlandıran öğretmenlerimiz var. Genel Başkanımızın da dediği gibi, öğretmenin “Ay başını nasıl getiririm?” diye düşünmesini sağlamak 21’inci yüzyıl Türkiyesine yakışıyor mu?

Öğretmenler çok uzun zamandır öğretmenler odasında ücretli, sözleşmeli ve kadrolu olarak ayrıştırılıyor. Bizim iktidarımızda tüm öğretmenlerimizi kadrolu öğretmen yapacağız; hiçbir öğretmen yoksulluk sınırının altında aylık almayacak, hepsi yoksulluk sınırının üstünde aylık alacak. Öğretmenler odasındaki ayrım, bir kez daha, Hükûmetin yeni yasasıyla daha da derinleştirilmek isteniyor. Artık bu ayrıma bir de uzman ve başöğretmen gibi statüler eklenmek isteniyor. Bu kanunun iptal edilmesi talebimizi Anayasa Mahkemesine sunduk, oradan da öğretmenlerin lehine bir karar çıkmasını umut ediyoruz.

9 Kasım günü Öğretmenlik Meslek Kanunu için Anayasa Mahkemesinin önünde meslek nöbeti tutmak isteyen eğitim sendikaları temsilcileri Çevik Kuvvet polisi tarafından kalkanlarla zor kullanılarak bölgeden uzaklaştırılmaya çalışılmış, polis müdahalesinde EĞİTİM-İŞ Genel Başkanı Kadem Özbay, EĞİTİM-İŞ ve EĞİTİM-SEN'li yöneticiler ters kelepçelenip yerde sürüklenerek gözaltına alınmışlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

SUAT ÖZCAN (Devamla) – Şimdi buradan soruyorum: Öğretmenlerimize yapılan bu sert müdahale sizce uygun mudur? İçişleri Bakanı herhangi bir soruşturma açmış mıdır? Millî Eğitim Bakanı ise buna karşın sessizdir.

Öğretmenlerimiz şunu çok iyi bilsinler ki Genel Başkanımız Sayın Kemal Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmasında dediği gibi, bizler Millet İttifakı iktidarında tüm öğretmenlerimizin itibarlarını yeniden kazandıracağız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Önerge kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “aşağıdaki” ifadesinin “aşağıda bulunan” ifadesiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Murat Çepni                       Remziye Tosun                Ayşe Sürücü

                    İzmir                              Diyarbakır                       Şanlıurfa

               Kemal Peköz                Mahmut Celadet Gaydalı        Ali Kenanoğlu

                   Adana                                 Bitlis                            İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, bugün günlerden Uğur Kaymaz; 2014 yılında Mardin Kızıltepe'de evinin önünde babasıyla birlikte polis kurşunlarına maruz kalarak katledilen Uğur Kaymaz, 12 yaşında 13 kurşunla katledilen Uğur Kaymaz. Ve aradan bunca sene geçmesine rağmen katiller hâlâ serbest, beraat ettiler, AİHM'nin verdiği ihlal kararına rağmen dava kapanmış durumda.

Buradan Uğur Kaymaz, Kemal Kurkut gibi nicelerinin anıları önünde saygıyla eğiliyorum. Onların hesabını sorma mücadelesini mutlaka yükselteceğiz.

Evet, bu coğrafyada iktidarın kendisinin ayakta kalabilmesi için başvurduğu temel yöntemlerden bir tanesi kolluk şiddeti. Açık, çıplak bir şiddet dışında iktidar politikasından bahsedilemez. İktidar politikası şunu söylüyor: “Ya bendensiniz; eğer değilseniz ve de itiraz ediyorsanız her türlü şiddete maruz kalabilirsiniz.”

Geçtiğimiz günlerde Konya'da bir aileden 7 kişi katledilmişti; Dedeoğulları ailesi. Dedeoğulları ailesi mahkemesinin karar duruşması vardı ve katile 7 kez müebbet hapis verildi. 7 kez değil 700 kez bile verseniz burada hukuk tecelli etmiş olmuyor. Katil ırkçı saiklerle Kürt aileyi bilinçli bir biçimde katletti. Öncesinde de buna benzer girişimler olmuştu fakat mahkeme aşamasında bu katliamın bir kişi tarafından öylesine işlenmiş bir katliam, cinayet olduğunu anlatmaya çalıştı mahkeme süreci. Arkasında ne var, kim var, ırkçı katliam mıdır değil midir; buna benzer onlarca delil olmasına rağmen hiçbir araştırmada bulunmadılar ve 7 kez müebbet verip davayı kapattılar. Burada katilin bazı tipik özelikleri var, tıpkı Deniz Poyraz katliamındaki katilin özelliklerinde olduğu gibi. Bu katil de öncesinde ırkçı, faşist bir kimliğe sahip, biliniyor. Kürt düşmanı kimliği biliniyor, bunu kendisi ifade ediyor. Ve katil, cinayet öncesinde lüks otellerde kalıyor, fazlasıyla para yiyor bir geliri olmamasına rağmen. Ve polis aşamasında da Emniyette tek bir soru sorulmuyor, tıpkı İzmir’de olduğu gibi, “Adın ne ağabeyciğim?” mealinde karşılanıyor.

Aynı şey, bakın, aynı şey İzmir’de de yaşandı. İzmir’deki katil de aynı şekilde, yine cinayet öncesinde lüks otellerde kalıyor, fazlasıyla para harcıyor, nereden geldiği belli olmayan paralar bunlar. Aynı zamanda, defalarca kez parti binamızın önünde keşiflerde bulunuyor, sosyal medyasında katliam yapacağına dair, HDP’ye dair çok sayıda paylaşımda bulunuyor fakat her ne hikmetse uçan kuştan haberi olan Emniyet, istihbarat vesaire bu katili takip etmiyorlar. Ve cinayet sonrasında, parti binamızın önünde polis tarafından “Adın ne ağabeyciğim?” diye karşılanıyor. Ve bu katile de Emniyette tek bir soru sorulmuyor. “Bu cinayeti nasıl işledin?” “Kim vardı, yanında yörende kim vardı?” Buna benzer tek bir soru sorulmuyor. Ortaya çıkan bütün veriler, HTS kayıtları vesaire hepsi avukat arkadaşlarımızın çok titiz çalışmaları sonucunda ortaya çıkıyor.

2 katliamda da bir organizasyon olduğu çok net. Örneğin, Deniz Poyraz’ın katili Suriye’ye götürülmüş, oraya sağlık memuru olarak götürülmüş, muhtemelen SADAT eliyle götürülmüş ama orada askerî kamuflajlarla fotoğrafları yayınlanıyor, kendisi yayınlıyor yani orada cihatçı çetelerle birlikte çalışma yürütüyor, belki katliamlar örgütlüyor. Aynı katil Türkiye’ye dönüyor ve burada kendisine verilen görev gereği Deniz Poyraz yoldaşımızı katlediyor.

Şimdi, burada ne hukuk var ne bir devlet işleyişi var ne de adalet var ve polis ve kolluk güçleri aldıkları emirlere bağlı olarak bir katliam politikasının doğrudan parçası hâline geliyorlar ve daha da kötüsü, mahkemeler ise ortadaki onlarca veriye rağmen yani bir hukuk dersi biçiminde okunabilecek verilere rağmen hiçbirini görmüyor, duymuyor; tam tersine, bizlere saldırıyor, izleyicileri mahkeme salonundan çıkarmaya çalışıyor, avukat arkadaşlarımızın savunma yapmasını engelliyor ve buna benzer daha neler neler.

Evet, burada bu katliam siyasetinin karşısında elbette demokrasi ve özgürlük mücadelesini yükselteceğiz; buna da hiçbir şüphemiz yok ama şunun bilinmesi lazım: Bakın, 3 tane davadan bahsettim, 3’ü de Kürt, 3’ü de Kürt.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Evet, 3’ü de Kürt; bu bir tesadüf değil ama aynı kolluk güçleri Karadeniz’deki köylüye de saldırıyor, Ege’deki köylüye de saldırıyor, kadına da saldırıyor, gence de saldırıyor; nerede bir muhalif varsa orada devletin ve iktidarın sopası olarak devreye giriyor. Bunun karşısında biz HDP olarak hem bu şiddet davalarının devamında adaleti arama mücadelesini devam ettireceğiz hem de tüm halkımızla birlikte bunun mücadelesini yükseltmeye devam edeceğiz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

               Dursun Ataş               Mehmet Metanet Çulhaoğlu         Hüseyin Örs

                  Kayseri                                Adana                            Trabzon

                Ümit Beyaz                       Ayhan Altıntaş

                  İstanbul                               Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkanım.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülen 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 7’nci maddesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, kanun teklifinin görüşülen maddesi, Jandarma Asayiş Vakfının kanuni kısıtlamalardan muaf tutulması amacıyla Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nda değişiklik yapılmasını düzenlemektedir. Maddeyle, söz konusu muafiyetin, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfında olduğu gibi Jandarma Asayiş Vakfında da sağlanması amaçlanmaktadır. Benzer işlevleri olan vakıflar arasındaki farkları gidermek amacını taşıyan bu düzenlemeyi olumlu buluyoruz ancak 2016 yılında başlayıp bugün hâlâ devam eden Jandarma teşkilatının yapısının değiştirilmesine, Türk Silahlı Kuvvetleri bünyesinden sökülüp alınarak İçişleri Bakanlığına verilmesine, Jandarma teşkilatının siyasallaşmasına, temel dinamikleriyle oynanmasına, alım mülakatlarına, atama ve terfilere siyaset karıştırılmasına karşıyız. Jandarma, iç güvenlik ve terörle mücadelede Türk devletinin en kıymetli kurumlarından olmasının yanı sıra, askerî görevleri olan, savaşta da önemli vazifeler üstlenen, her iki alanda eğitimli ve donanımlı millî bir güçtür.

Değerli milletvekilleri, 180 bini aşkın personeliyle, Türkiye’nin yüzde 93’ünde bulunan teşkilatıyla Jandarma, Türk milletinin bekasının, millî güvenliğinin en önemli teminatlarından biridir. Ancak 2016 yılında gerçekleşen hain darbe girişimi bahane edilerek Jandarma teşkilatının yapısıyla oynanmış, Türk Silahlı Kuvvetlerinin önemli bir gücü İçişleri Bakanlığının emrine verilmiştir, Türk Silahlı Kuvvetleriyle bağları kopartılmıştır. “Darbe girişimi bahane edilmiştir.” diyorum çünkü 15 Temmuz darbe girişiminin bastırılmasında en önemli görevi Türk Silahlı Kuvvetlerine bağlı olarak Jandarma teşkilatı yerine getirmiştir. Jandarma Özel Asayiş Komutanlığı timleri 15 Temmuz darbe girişiminde Jandarma Genel Komutanlığının ve Genelkurmay karargâhının darbeci askerlerden kurtarılmasında önemli rol oynamıştır. Bu yüzden, Jandarmanın yapısıyla oynanmasının darbe girişimiyle alakası yoktur. AKP bunu daha önce planlamış, darbeyi de maalesef ki bahane etmiştir.

Değerli milletvekilleri, Jandarmayı siyasileştirmek, liyakati hiçe sayıp siyaseti üstün tutmak, emir komuta zincirini bozmak, hiyerarşik bağı koparmak, Jandarmayı bir kır polisine çevirmek darbecilerin, terör örgütlerinin, içerideki ve dışarıdaki düşmanlarının işine gelmektedir. Bunu nereden mi biliyoruz? Bunu Oslo’da PKK’ya verilen sözlerden biliyoruz, bunu Dolmabahçe görüşmelerinde HDP ile AKP’nin 10 maddelik ortak müzakere metninden biliyoruz, bunu Jandarma terörle mücadelede, sınır ötesi harekâtlarda önemli rol oynarken Jandarmayı yıpratmaya çalışanlardan biliyoruz, bunu Kıbrıs Barış Harekâtı’nda Jandarmanın Rum konvoyunu imha etmesiyle dünyayı ayağa kaldıranlardan biliyoruz, bunu terörle mücadelede en ağır yükü üstlenen, en fazla şehit veren kurum olan Jandarmanın yapısıyla oynanmasına en çok sevinenin PKK olmasından biliyoruz.

Değerli milletvekilleri, AKP'den önce Jandarmayı Türk Silahlı Kuvvetlerinden koparmak isteyen Hükûmet hangisiydi biliyor musunuz? 1919 yılında İtilaf Devletleri’nin en çok sevdiği, Osmanlı topraklarını işgal eden devletlerin kucakladığı Damat Ferit Paşa Hükûmetiydi. Damat Ferit 15 Mart 1919’da böyle bir teşebbüste bulunmuş ancak o günkü Osmanlı bürokrasisi Jandarmanın siyasallaşacağından bahisle karşı çıkmıştı yani Damat Ferit'in yapamadığını bugün AKP yapmıştır.

Değerli milletvekilleri, ebedî Başkomutanımız Mustafa Kemal Atatürk'ün söylediği gibi “Jandarma, her zaman yurt, ulus ve cumhuriyete aşk ve sadakatle bağlı; tevazu, fedakârlık ve feragat örneği bir kanun ordusudur.” Ne yazık ki bugün millî güvenliğimizin teminatı bu kanun ordusu hayatında tek bir güvenlik makalesi dahi okumadığını söyleyen İçişleri Bakanına direkt bağlıdır. Ne yazık ki bugün Jandarmanın Türk Silahlı Kuvvetleriyle arasındaki hiyerarşik, disipliner ve duygusal bağlar kopartılmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

DURSUN ATAŞ (Devamla) – Tamamlayacağım Başkanım.

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – İYİ Parti olarak Jandarmadaki hiyerarşik düzenin bozulmasına karşıyız, Jandarmadaki disiplinin bozulmasına karşıyız, Jandarmadaki görev yapma aşkının baltalanmasına karşıyız, Jandarmanın siyasallaşmasına karşıyız çünkü Jandarma millî güvenliktir ve son olarak tekrar ediyorum, Jandarma bir kır polisi değildir, Türk Silahlı Kuvvetlerinin bir parçasıdır diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

7’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Etmeyenler... 7’nci madde kabul edilmiştir.

BAŞKAN – 8’inci madde üzerinde 4 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

Okutacağım ilk 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Buyurun okuyun:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin teklif metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

               Orhan Sümer                     Burhanettin Bulut                Atila Sertel

                   Adana                                 Adana                              İzmir

             Faruk Sarıaslan                     Hüseyin Yıldız              Cengiz Gökçel

                 Nevşehir                               Aydın                             Mersin

             Vecdi Gündoğdu

                 Kırklareli

 

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

               Kemal Peköz                        Ayşe Sürücü                Ali Kenanoğlu

                   Adana                               Şanlıurfa                          İstanbul

        Gülüstan Kılıç Koçyiğit         Mahmut Celadet Gaydalı

                     Muş                                  Bitlis

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ilk konuşmacı İzmir Milletvekili Sayın Atila Sertel.

Buyurun Sayın Sertel. (CHP sıralarından alkışlar)

ATİLA SERTEL (İzmir) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekili arkadaşlarım; yasalar sorunları çözmek için çıkarılmalıdır. Bu Polis Yüksek Öğretim Kanun Teklifi’ne baktığımda polislerimizin yaşadığı hiçbir sorununun çözülmediği ve birtakım düzenlemelerle polislerin asıl sorunlarının gözardı edildiği bir kanun teklifini burada tartışıyoruz.

Polisler çok ağır koşullar altında çalışıyorlar. Günde on iki saat ve amirlerin baskısı altında, hiç talep etmeseler, istemeseler de halkla karşı karşıya getirilerek çok zor koşullar altında insafsızca davranmaya sevk ediliyorlar. Adalet ve Kalkınma Partisinin iktidarında polislerin sorunlarının katlanarak arttığını gördüğümüz gibi, Cumhurbaşkanının imzaladığı Resmî Gazete’de yayımlanan yönetmelik değişikliğine göre… Geçmişte garp ve şark -batı ve doğu- tayinlerinin 4’e çıkarıldığını ve iller arasında görev yapan polislerin tam 4 kez tayin edilmesi gereken noktadan 6 kez tayine çıkarıldığını biliyoruz. İktidara geldiğimizde bunu tabii ki uygulamayacağız, tabii ki yeniden gündeme alacağız ve polislerimizin hakkını, hukukunu savunacağız çünkü polislerin çocukları var çünkü evlatları var; ilkokula İzmir’de başlayacak, ortaokulu Antep’te bitirecek, liseyi Trabzon’da okuyacak, üniversiteye İstanbul’a gelecek; o çocuklar Türkiye’nin her yerinde babalarıyla, anneleriyle beraber, eşleriyle beraber dolaştırılmak zorunda bırakılacak. Bu, büyük bir haksızlıktır ve memuriyet kanununun hiçbirinde bu uygulama yapılmamaktadır.

Memurlarımız için bu yönetmeliğin ne kadar acı olduğunu hepimiz biliyoruz. Bakın “Polislerde Tükenmişlik ve Görülen Psikolojik Belirtiler” diye 3 bilim insanımız araştırma yapmış. Yardımcı Doçent Doktor Bülent Gündüz, Yardımcı Doçent Doktor Zülal Erkan ve Yardımcı Doçent Doktor Nurcan Gökçakan. Bu rapora göre polislerimiz çok büyük bir psikolojik sıkıntı içerisinde ve gerginlik içerisinde ve intihar eğilimleri içerisinde ve ne yazık ki intihar ediyorlar. İçişleri Bakanlığının yaptığı açıklamadan okuyorum: 2016 yılında 61 polisimiz; 2017’de 52; 2018’de 41; 2019’da 48; 2020’de 36 Emniyet görevlimiz, polisimiz intihar etti ve ne yazık ki 2021’de bu rakam 108’e çıktı; son beş yılda 450 polisimiz canına kıydı. AKP iktidarında, son yirmi yılda binin üzerinde intihar vakası var. Polislerimize insan gibi davranmak zorundasınız, onları birey olarak kabul etmek zorundasınız, onları emir eri olarak göremezsiniz, acımasızca bir uygulama içerisinde çalıştıramazsınız. Bu incelemeleri aslında İçişleri Bakanlığının, Cumhurbaşkanlığının yaptırması lazım ama yaptırmadığı gibi raporlara da önem vermiyorlar. Diyor ki o raporda: “Toplumla iç içe ve sürekli temas hâlinde olmaları ve bu süreçte birtakım sorunlar yaşamalarına karşın en az çalışma yapılan polislerle bilimsel nitelikteki araştırmaların nicelik ve niteliğinin artırılması gerekmektedir.” diyor. Polislere inanılmaz derecede kötü davrananlara buradan sesleniyorum: Onlar da bu ülkenin evlatları.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ATİLA SERTEL (Devamla) – Bazen kaba şiddeti uygulamak zorunda ve iktidarın -arkadaşlarımızın söylediği gibi- sopası, copu, kalkanı, silahı olarak kullanılabiliyorlar ama bunu onların istediğini zannetmiyorum; iktidar bunu istiyor ve onları birer şiddet aracı hâline getirmek istiyor. O da polislerimizde bir tükenmişlik ve psikolojik belirtilerin ortaya çıkmasına yol açıyor. Bilimsel araştırmada diyor ki: “Sonuçlar dikkate alındığında polislerin profesyonel düzeyde destek almaları konusunda düzenlemeler yapılmalıdır.” Şimdi soruyorum: Siz polislerimiz için ne yapıyorsunuz Allah aşkına? Onların ne sosyal hakları var? Ne çalışma güvenceleri var? Ne kadar ücret alıyorlar ve ne kadar kötü ve tehlikeli bir iş yapıyorlar?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler hakkında ikinci konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Ali Kenanoğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

ALİ KENANOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Burada sayın vekiller tabii ki polislerin yaşamış olduğu sıkıntılar, sorunlar ve yaşamış oldukları mağduriyetlerden bahsettiler, ben de polislerin yaşatmış olduğu mağduriyetler üzerinden birtakım şeyler anlatmak istiyorum.

İstanbul Milletvekiliyim. İstanbul’da hasta tutuklu yakınları basın açıklamaları yapıyorlar her hafta Çağlayan Adliyesi önünde, yapmak istiyorlar daha doğrusu. Çocukları hapiste, hasta, hasta tutuklular var ve bunların gerekli sağlık koşullarına kavuşturulması gerekiyor, birçoğunun serbest bırakılıp dışarıda tedavi edilmesi gerekiyor. Ağır hastalar var, işte, Adli Tıp Kurumunun raporları, bu hasta tutsakların, tutukluların durumlarını çokça tartıştık burada, onun detayına girmek istemiyorum ama polisin buradaki tutumu, her hafta bu basın açıklaması İstanbul’un neresinde yapılırsa yapılsın, yapılmak istenirse istensin mutlaka engelleniyor ve sadece engelle bırakılmıyor. Bu anneler, yaşları çok da ileri olan bu anneler ters kelepçeyle gözaltına alınıyorlar ve -kendi beyanları- orada darp da ediliyorlar yani gözaltı aracında hastaneye götürülürken birçok yönüyle de darp da ediliyorlar.

Şimdi, İstanbul’da farklı bir uygulama var. İstanbul’daki polisin uygulamalarına karşı yapılan şikâyetler sonucunda herhangi bir soruşturma, kovuşturma da yok. Özellikle bir isim var, hani niye bu terfi ettirilmiyor diye şaşırıyorum. Emniyet Müdürlüğünde görevli Hanifi Zengin; ismi çok tartışılıyor İstanbul kamuoyunda, bütün basın biliyor, bütün demokratik kitle örgütleri bunu biliyor ve bu şahsı tanıyorlar çünkü kendisi bütünüyle gazetecileri, demokratik kitle örgütlerini, halkı tehdit eden bir yapıya sahip, hakaret eden bir yapıya sahip ve kendisiyle ilgili çok sayıda şikâyet olmasına rağmen hakkında herhangi bir soruşturma açılmıyor. Burada devlet ile çeteleri birbirinden ayıran şey hukuktur değil mi yani? Sonuçta siz eğer hukuki birtakım zeminler üzerinden bu işleri yapmıyorsanız yaptığınız işe “çetecilik” denir. Zaten hani uluslararası literatürde de her tarafta bu anlatılır ve bilinir. Şimdi, burada hukuk yok İstanbul'daki Emniyetin uygulamalarında. Hani sadece İstanbul'dan mı ibaret? Tabii, o da değil yani ama tümüyle hukukun ortadan kaldırıldığı bir polis devleti uygulamasıyla karşı karşıyayız.

Geçen hafta çok tartışıldı burada, cemevleri yasası ve “Aleviler için şöyle iyi şeyler yapıyoruz, böyle iyi şeyler yapıyoruz.” diye övünüldü ama ben size bir isimden bahsedeceğim şimdi. Bu isim Uğur Kurt'un Okmeydanı Cemevi avlusunda katledilmesinden sorumlu olan kişi. Bununla ilgili disiplin soruşturması yapılmasına ilişkin rapor hazırlanıyor ama raporu hazırlayan emekli ediliyor. Kim bu kişi? Şu anda Ankara Emniyet Müdürü olan Servet Yılmaz. Yani Ankara Emniyet Müdürü Servet Yılmaz Okmeydanı Cemevi avlusunda Uğur Kurt'un katledilmesinden sorumlu bir kişidir. Rapor var hakkında ama buna rağmen terfi ettiriliyor, raporu işleme konmuyor.

Şimdi, korunup kollanan emniyet mensupları kolluk güçleri var. Bütün bu korumaların tabii ki bir hukuk devleti, bir anayasa, bir yasa devleti olmaktan çıkartıp bir çete uygulamasına sebebiyet verdiğini ifade etmek istiyorum. Şimdi, Iğdır Vekilimiz Habip Eksik’e yönelik yapılan darp işlemine, bacağının kırılma işlemine İçişleri Bakanı diyor ki: “Siz yaptınız.” Yani bu kadar da utanmaz, bu kadar da hakikatleri gizleyebilecek şekilde pervasızca bizi de suçlayabiliyorlar. Yani kendi vekillerimizi, kendi partililerimizi, kendi vekilimizin ayağını, bacağını kırmakla bizi suçlayabiliyorlar. Yani bu kadar pervasız da olabiliyorlar.

Değerli arkadaşlar, sonuçta uluslararası birçok alanda getirilen ve Uluslararası Af Örgütü’nün yapmış olduğu önermeler de var polislerin çalışma şekilleriyle ilgili. Bütün bunlara baktığınız zaman esasında bir hukuk devleti çerçevesinde, hukuk devleti normları içerisinde kalmaları gerektiğini ifade eden önermeler, maddeler de var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

ALİ KENANOĞLU (Devamla) – Başkanım, bitiriyorum.

Bir internet arama motoruna girdiğiniz zaman bunların hepsi karşınıza çıkar ama bizdeki uygulamalar bütün bunlara yönelik değil, tam bir cezasızlık politikası içerisinde, bir polis devleti uygulaması içerisinde yürütülüyor. Gazeteciler, iktidara karşı hak arayan, bunun için sokaklara çıkan, basın açıklaması yapan herkese karşı aynı şekilde bir darp uygulaması söz konusu Türkiye'nin her tarafında. Öncelikle, polislerin hukuk çerçevesinde kalmasını sağlayacak adımların atılması gerekir. Bu konuda da tabii ki Hükûmetin sorumluluğundadır bu alan. Hükûmeti bu sorumluluğa davet ediyorum.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Aynı mahiyetteki önergeler kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesinin (1)’inci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

           Hayrettin Nuhoğlu           Mehmet Metanet Çulhaoğlu         Hüseyin Örs

                  İstanbul                               Adana                            Trabzon

                Ümit Beyaz                                                        Ayhan Altıntaş

                  İstanbul                                                                    Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurun. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 8’inci maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

Bu maddeyle 2803 sayılı Kanun’a bir ek madde ilave edilmekte, personelin uyması gereken kurallar, sahip olması gereken vasıflar ve diğer hususların İçişleri Bakanlığı tarafından çıkarılacak bir yönetmelikle belirlenmesi düzenlenmektedir. İçişleri Bakanlığı, kolluk kuvvetlerini oluşturan Emniyet Genel Müdürlüğü, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığıyla milletimizin huzur ve güvenliğini, asayişi sağlayan ve adaletin tecellisi için çalışan bir Bakanlıktır. Aynı zamanda, Millî Savunma Bakanlığı ve Milli İstihbarat Teşkilatıyla birlikte uyum içerisinde çalışması gereken bir Bakanlıktır. Partili Cumhurbaşkanlığı sistemine geçilmesiyle birlikte Bakanlık anlayışı hızla değişmiş, kurumsal yapı bozulmuş, liyakatin yerini talimatla iş yaptırma esasına dayanan partizanlık almış, ast-üst arasına güvensizlik girmiş, Bakanlığın güç ve etkisi azalmıştır. Devlet adamlığı ciddiyetinin kaybolmasıyla keyfî kararlar alınmaya başlanmış, mahkeme kararlarına bile uyulmaz olmuş ve İçişleri Bakanlığı sadece terörle mücadele eden bir Bakanlığa dönüşmüştür. Teröre karşı verilen mücadeleyi yakından takip ediyor ve destekliyoruz ancak çok konuşulmasını doğru bulmamakta, terörle mücadelenin siyasete alet edilmesinin yanlış olduğunu belirtmek istiyoruz. Bilhassa Türk toplumunu kutuplaşmaya götüren kötü sözleri ve hakaretleri yakışıksız ve tehlikeli buluyoruz.

Bu vesileyle İstiklal Caddesi’ndeki ve Gaziantep’teki terör olaylarını şiddetle kınıyor, teröre destek veren veya sessiz kalan iç ve dış bütün mihrakları lanetliyorum.

Değerli milletvekilleri, yakın veya uzak 100’den fazla ülke vatandaşı normal veya kaçak yollarla kolayca ülkemize girmiştir. Kötü niyetli olmalarına rağmen âdeta ellerini kollarını sallayarak gelen bu kişiler, son zamanlarda suç örgütü kuracak kadar cesur davranmaktadırlar. Başta İstanbul gibi büyükşehirler olmak üzere ülkemizin pek çok yerinde her türlü mafyatik işlere bulaşmış ve aralarında hâkimiyet mücadelesi yapmaktadır. Oysa bir ülkenin sınırları namusu gibidir, çok iyi korunmalıdır, sızma bile olmamalıdır. Halk arasındaki genel kanaate göre bu kural çiğnenmiştir. Sınırlarımız âdeta kalbura dönmüştür, isteyen herkes ülkemize girebilmektedir. Kimse abartıldığını düşünmesin, gerçekten durum çok vahimdir. Bilhassa İstanbul’un arka sokakları sadece Suriyelilerle değil, Güney Asyalı ve Afrikalılarla doludur.

Burada anlaşılması zor bir konu vardır. 8 Mayıs 2022’de güney sınırlarımızda denetim yapan Millî Savunma Bakanı “Sınırda kaçak geçişler ve düzensiz göç konusunda çok ciddi mücadele verilmektedir. Cumhuriyet tarihimizde hiç olmadığı kadar hudutlarımız kontrol altındadır. Sınır güvenliği noktasında da dünya standartlarının üzerindeyiz.” demiş, Cumhurbaşkanı da aynı gün Millî Savunma Bakanının denetimini överek “Şu ana kadar hudut boylarında en ufak bir yanlışa fırsat verilmemiştir.” diye konuşmuştu. İstiklal Caddesi’ndeki terör olayının failinin Suriye sınırından girdiği açıklandığına göre daha önce söylenenlerin ciddiyeti ve inandırıcılığı azalmaktadır. Yabancıların karıştığı tehdit, tecavüz, işkence ve cinayet olayları o kadar çoktur ki sadece basına yansıyanlar duyulmaktadır. Pek çok uyuşturucu baronu, silah kaçakçısı, suç örgütü liderinin ülkemizi kaçakçılık organizasyonlarında gizlenme ve hesaplaşma alanı olarak kullandığı anlaşılmaktadır. Son yıllarda vuku bulan bazı olayların failleri yakalanıp ülkelerine iade edilse de yeni gelenlerin daha çok olduğu da ortaya çıkmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bu yükü taşıyamaz, taşımak zorunda da değildir. Sınırlarımızın ve giriş kapılarımızın güvenliği İçişleri Bakanlığımızın sorumluluğundadır. Gereklerinin yerine getirilmesi için teknolojinin bütün imkânlarının kullanılması ama her şeyden önce devlet ciddiyetinin yeniden tesis edilmesi şarttır. Devlet düzenindeki bu dağınıklığın giderilmesi için sorunlu gördüğümüz partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin değiştirilerek parlamenter sisteme geçmeye az kaldığına olan inancımı paylaşıyor, saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Başkanım…

BAŞKAN – Engin Bey, söz talebiniz mi var?

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

33.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Gaziantep’in Karkamış ilçesine yeni bir roketli saldırı olup olmadığına dair İçişleri Bakanlığı temsilcilerinin Meclisi bilgilendirmelerinin faydalı olacağına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Karkamış ilçemize gene roket saldırısı yapılmasıyla ilgili haberler alıyoruz. Tabii, gelen haberlere, resmî kaynaklardan almadığımız için itibar etmemek istiyoruz ama aracılığınızla, hazır İçişleri Bakanlık bürokrasisi yetkilileri buradayken ciddi bir durum var ise ya da durum nedir; Meclisin bilgilendirilmesinde fayda var diye düşünüyorum.

Arz edeyim dedim efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Başkanım…

BAŞKAN – Önergeyi oylayıp söz vereyim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Tabii ki.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Önerge kabul edilmemiştir.

Evet, Sayın Beştaş, buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, HDP Diyarbakır İl Eş Başkanı ve yöneticilerinin gözaltına alınmalarına ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Doğrusu böyle günlerde her şeyi söylemek mümkün değil ama şu anda Diyarbakır’da İl Eş Başkanımızın da aralarında olduğu 47 arkadaşımız gözaltında. Dün basın açıklaması yapılmasına izin verilmedi ve normalde aynı gün hemen serbest bırakılma olurdu. Yeni uygulamalarla karşı karşıyayız, işlenmemiş bir suç, engellenen bir basın açıklaması vesilesiyle -Biraz önce avukat arkadaşlarla görüştük- güvenlik şubeden TEM’e nakledilmişler ve efendim, “propaganda 2911 değil, üyelikten işlem yapılacağı” şeklinde vahim bir iddiada bulunuyorlar. Yani Türkiye’de hukuk işletilmiyorsa bunu bilelim hakikaten. Yani 2911 sayılı Yasa’ya muhalefetten hem de hiçbir açıklama yapılmadan İl Eş Başkanımız ve yöneticilerimizin iki gün gözaltında tutulması kabul edilemezdir, derhâl serbest bırakılmaları gerekiyor.

Teşekkür ediyorum.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 8’inci maddesi ile 2803 sayılı Kanun’a eklenen ek 20’nci maddenin başlığıyla birlikte aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“EK MADDE 20- Personel tarafından görevin icrasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken kurallar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir.”

              Özlem Zengin                       Ramazan Can             Abdullah Güler

                    Tokat                               Kırıkkale                          İstanbul

               Orhan Yegin                       Mustafa Demir        Yusuf Ziya Yılmaz

                   Ankara                               İstanbul                           Samsun

              Yusuf Beyazıt

                    Tokat

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKAN VEKİLİ SERMET ATAY (Gaziantep) – Takdire bırakıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge hakkında söz isteyen yok.

Gerekçesini okutuyorum:

Gerekçe:

Önergeyle 2803 sayılı Kanun’a eklenmesi öngörülen maddenin diğer mevzuatla uyumlaştırılması amaçlanmaktadır.

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… Önerge kabul edilmiştir.

Kabul edilen önerge doğrultusunda 8’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Etmeyenler… 8’inci madde kabul edilmiştir.

Birinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkan…

Özlem Hanım söz talebiniz mi var?

Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖZLEM ZENGİN (Tokat) – Sayın Başkanım, çok değerli milletvekilleri; Sayın Altay’ın sorusu üzerine Sayın Valimizle görüştük, herhangi bir saldırı olmadığının tekrar altını çizmek istiyorum. Daha evvel olanlar tabii ki hepimizi çok üzdü ama şu an itibarıyla böyle bir şeyin olmadığını tekrar belirtmek isterim.

Teşekkür ediyorum Sayın Valimize ve arkadaşlarımıza.

Bu arada da Sayın Başkanım, Genel Kurulu kapatmadan, benim olmadığım süre içerisinde bir soruyla alakalı Sayın Ramazan Can’ın bir açıklaması olacak. Söz verirseniz bir bilgi vermek istiyoruz Genel Kurula.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Ramazan Bey, buyurun.

36.- Kırıkkale Milletvekili Ramazan Can’ın, İzmir Milletvekili Murat Bakan’ın 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 3’üncü maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, değerli arkadaşlar; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

İçişleri Bakanlığından bir bilgi notu var. Bir polis memuruyla ilgili, İçişleri Bakanının akrabasının polisevinde uzun süre kaldığından bahisle “tweet” atması üzerine soruşturma açıldığı ve açığa alındığı söylenmişse de olayın aslı: Adı geçen polis memurunun sosyal medya hesabından gizliliği ihlal ettiği ve bunu sosyal medya hesabında kullanmasından dolayı hakkında soruşturma açıldığıdır.

Bilgilerinize arz ederim.

IV.- OTURUM BAŞKANLARININ KONUŞMALARI (Devam)

3.- Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan’ın, İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın sorusuna cevaben Başkanlık Divanına sunulan bilgi notuna ilişkin konuşması

BAŞKAN – Sayın Altay’ın demin bilgi edinilmesi konusundaki duyarlılığıyla ilgili bir bilgi notu var.

22/11/2022 saat 19.30 sıralarında PKK-PYD/YPG terör örgütü kontrolündeki bölgelerden Azez merkezinde bulunan şehit gazi parkının yakınında bir ikamete bir adet ÇNRA roket atıldığı, alınan ilk bilgilere göre 3 sivilin vefat ettiği bilgisi edinilmiş. Gelişmelerden ayrıca bilgi verilecektir.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan, söz talep ediyorum bu noktada.

BAŞKAN – Buyurun.

VI.- AÇIKLAMALAR (Devam)

37.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Oturum Başkanı TBMM Başkan Vekili Celal Adan ile Tokat Milletvekili Özlem Zengin’in yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, devlet, parti devleti olduğu için AK PARTİ’li mevkidaşım Vali Bey’e çok rahat ulaştı; keşke ben de rahat ulaşabilsem, belki de ulaşırım ama şimdi Vali, Özlem Hanım’a yalan söylüyor. Neden?

BAŞKAN – Bu Azez farklı bir bölge olduğu için…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, Karkamış’a düşmüş. (MHP sıralarından “Azez, Azez!” sesleri)

BAŞKAN – Azez’e düşmüş.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, şimdi, az önce ben de Gaziantep Milletvekilimizle görüştüm. Karkamış’a da iki roket düşmüş.

İBRAHİM ÖZYAVUZ (Şanlıurfa) – Hayır.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, bu son bir saat içinde.

BAŞKAN – O bilgi yok bizde.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sizde yok Başkanım. Başkanım, bil diye söylüyorum, herkes bilsin: Roket düşmüş. Valinin haberi yoksa ben onu bilmem.

BAŞKAN – Peki.

X.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi, ikinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

İkinci bölüm, 9 ila 16’ncı maddeleri kapsamaktadır.

İkinci bölüm üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bursa Milletvekili Sayın Erkan Aydın konuşacaktır.

Buyurun. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ERKAN AYDIN (Bursa) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkanım.

366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümü üzerine söz almış bulunmaktayım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Öncelikle, geçen hafta İstiklal Caddesi’nde hayatını kaybeden 6 yurttaşımıza, dün de Karkamış’ta hayatını kaybeden -biri ufacık- 5 yaşındaki yavrumuza ve diğer 3 kişiye de Allah’tan rahmet, ulusumuza da sabırlar diliyorum. Ayrıca, İzmir Milletvekilimiz Mahir Polat’ın da yeğeni olduğu için onun şahsında da başsağlığı diliyorum. Umarım, terör olayları bu şekilde devam etmez. Askerimizin de Mehmetçik’imizin de sonuna kadar yanındayız, Allah ayaklarına taş değdirmesin diyorum.

Evet, değerli milletvekilleri, bu görüştüğümüz kanun teklifi 2015’in 4 Nisanında kapatılan Polis Akademisine bağlı Güvenlik Bilimleri Fakültesinin yerine İç Güvenlik Fakültesinin açılmasıyla ilgili. Ta, Atatürk zamanında polis teşkilatına amir yetiştirmek için kurulmuş dört yıllık lisans eğitimi veren bu kurumlar 17-25 Aralıktan sonra 4 Nisan 2015 yılında kapatıldı. Komisyon görüşmelerinde Sayın Kemal Çelik -şimdi meşgul ama- dedi ki: “Buraları kapatmak zorundaydık, yüzde 98 FETÖ’nün, Fetullah Gülen cemaatinin kontrolüne girmişti.” Peki, komisyonda bunu söyledi, 2015 tarihine kadar 2002 ile 2015 arasında bu Fetullah Gülen cemaati ne yapıyordu? 2010 referandumunda “Ölüler bile kalksın, oy kullansın.” derken, hep birlikte aynı menzile farklı yollardan giderken acaba iktidar sahipleri ne yapıyorlardı? Bugün geldiler dediler ki: “Buranın her tarafı FETÖ’cü oldu, kapatıyoruz; yerine de İç Güvenlik Fakültesi kuruyoruz.”

Bakın, bundan ta on küsur yıl önce rahmetli Kamer Genç bu kürsüden “Bu FETÖ’ye yüz vermeyin, birlikte hareket etmeyin. Gün gelecek, silahlı darbe yapacak.” dediğinde AKP sıralarından hep birlikte üzerine yürüdüler, linç etmeye kalktılar. Peki, ne oldu? Rahmetli Kamer Genç haklı çıktı, onlar da dönüp “Bu FETÖ, terör örgütü.” dediler. Peki, o terör örgütünün üyelerine, iltisaklı olanına, iş adamına, siyasetçilere hiçbir işlem yaptılar mı? Yapmadılar. Sadece askerî okullarda emirle dışarı çıkan çocukları tutukladılar ve hâlâ içerideler. Askerî okulları kapattılar, askerî hastaneleri kapattılar, devletin birçok kurumunu dağıttılar.

Bugün, tekrar, yüz yıl önce Atatürk’ün yaptığı doğruyu görüp başa dönüyorlar. O askerî okulların kapatılması nerede yazıyordu? Yüz yıl önce Sevr’de yazıyordu; ilk şartlardan biriydi. Niye? Çünkü ordunun dağıtılması gerekiyordu, bilfiil işgal edilirken elinde silah, ordu, asker bulunmaması gerekiyordu. İlk yaptıkları iş o. Sonra askerî hastaneleri kapattılar, akılları tekrar başlarına geldi, Millî Savunma Bakanı açıkladı: “Askerî hastaneleri açacağız.” Günaydın!

Hep sonuç üzerinden yapılan hareketler; bu sonucu ne getirdi, hangi yanlışlar bu sonuca sebep oldu, nedenleri ne; araştırmak yok. Biz o gün uyardığımızda ve o günden sonra bugün tekrar uyardığımızda hep “Nereden biliyorsunuz; ispatlayın.” FETÖ gitti, Menzilciler geldi. Bakın, Süleyman Soylu imzasıyla 1’inci sınıf polis atamaları yeni yapıldı; daha yeni, birkaç gün içerisinde. Birçoğu isimleriyle kayıtlı; Menzilci… Yani değişen bir şey olmadı, Fetullah Gülen cemaatinin yerine Menzil cemaati. Ancak onların içerisinde, Sayın Kılıçdaroğlu’nun, Genel Başkanımızın Koruma Müdürü, bütün devreleri, kendi sınıf arkadaşları 1’inci sınıf amir yapılırken o yapılmadı. Bir önceki Koruma Müdürü de bu Bakanın hışmına uğramıştı, o da yapılmamıştı, şimdi aynı şey gene yapılıyor ama emin olun, siz, günübirlik politikalarla sadece “A cemaati gitsin, B cemaatiyle biz iş tutarız.” dediğinizde sonuç değişmeyecek ve önümüze gelen, devlette yaşanan bir sürü sıkıntı olacak.

Şimdi, burada kurulan kurumlar var, -biraz karışık olduğu için buradan bakayım- isimlerini burada sayalım; PAEM (Polis Amirleri Eğitimi Merkezi), PMYO (Polis Meslek Yüksekokulları) ve POMEM (Polis Meslek Eğitim Merkezleri) Şimdi, şöyle düşünün: Aynı yüksekokuldan mezun, PAEM’de dört yıl lisans eğitim almış, dört ay hızlandırılmış eğitim görmüş, amir yapılmış. Yine, dört yıl lisans eğitimi almış, POMEM mezunu, altı ay jet hızıyla eğitim verilmiş, o da memur yapılmış. Şimdi, aynı üniversitelerden mezun olmuş 2 insan; birisini amir yapıyorsunuz, birisini onun yanına memur yapıyorsunuz ve o insanlar da birbirlerine başlıyor mobbing yapmaya. Defalarca söylüyorlar, Emniyet Genel Müdürlüğüne söylüyorlar -anket yaptırılıyor- sendika anket yaptırıyor, anketler yayınlanmıyor. Sonuç: Sadece 2022 yılında 44 intihar, hatta sendikaya göre 50 intihar. İnsanları baskıyla, birbirlerine eşit seviyedeki insanları, hiyerarşik düzeni gözetmeden, amir-çalışan ilişkisi içine soktuğunuzda insanlar artık genç yaşlarında, hayatlarının baharında yaşamlarına son vermeyi tercih ediyorlar. Ama biz bunları dile getirdiğimiz zaman çeşitli başka iddialarla gündemi saptırıp “Yok öyle şey.” diyerek bunları sümen altı yapıyorsunuz. Bakın, bu yoldan dönmeniz lazım, böyle giderse çok değil on-on beş yıl içerisinde geçmişte yaşadığımız acı tecrübeleri tekrar yaşarız. Devletin ayarlarını bozuyorsunuz; o ayarını bozduğunuz kantar gün gelir sizi tartar. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Şimdi, sadece süreçleri konuşmak, süreçlerin üzerinden sonuçları değerlendirmemek; sonucunda dağılan birçok kurum, liyakatsiz, işin ehli olmayan, sadece parti teşkilatlarından gelen, gençlik kollarından, kadın kollarından ”Hamilikart yakınımdır.” imzasıyla göreve başlayanların ülkeyi getirdiği yer çöküştür. Her konuda, sadece İçişleri Bakanlığında, Emniyette değil; eğitimde de böyle, adalette de böyle, sağlıkta da böyle. Herkes bir bakanlığı paylaşmış, her bir cemaatin o bakanlıkta söz hakkı; söz hakkını bırakın, tam yetkisi var. O cemaatten geçmeyen hiçbir şey buradan onay da alamıyor ve sonuca da gidemiyor.

Değerli milletvekilleri, bu kürsüden defalarca uyardık. Bu kanuna da “hayır” demiyoruz ancak yaptığınız iş, gittiğiniz yol, yol değil. Liyakate göre atama yapın, sadakate göre değil. Bakın, o gün, 17-25’e kadar ya da 15 Temmuza kadar beraber iş tuttuklarınız bir günde döndü ve siz terörist ilan ettiniz, “terör örgütü” dediniz. Ama çok değil, birkaç sene öncesine kadar bu kürsülerden olimpiyatlarda gözyaşı döküyordunuz, ağlıyordunuz, methiyeler düzüyordunuz. O yüzden bu kurulacak İç Güvenlik Fakültesinde de eğitim verecekleri, orada eğitim görecekleri liyakatle, sınavlardaki hakkaniyetle ve sözlü sınavla değil, yazılıdan sonra yapacaksanız da kamera kaydı altında sözlüden geçirerek buralara alın ki gençliğimiz, ülkemizin geleceği bir daha bu sıkıntıları yaşamasın. Yoksa, tarih tekerrürden ibarettir; hepimize bu acıları yaşatırsınız diyor, yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birleşime üç dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 20.57

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 21.02

BAŞKAN: Başkan Vekili Celal ADAN

KÂTİP ÜYELER: Sevda ERDAN KILIÇ (İzmir), Abdurrahman TUTDERE (Adıyaman)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 23’üncü Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

365 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine başlıyoruz.

2.- Bursa Milletvekili Osman Mesten ve 66 Milletvekilinin Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkol Piyasasının Düzenlenmesine Dair Kanun ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4672) ve Adalet Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 365)

BAŞKAN – Komisyon? Yok.

Ertelenmiştir.

Bundan sonra da komisyonların bulunamayacağı anlaşıldığından alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 23 Kasım 2022 Çarşamba günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 21.03



(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) 366 S. Sayılı Basmayazı 16/11/2022 tarihli 21’inci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan bir kelime ifade edildi.

(*) Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.