TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ

                                                                           TUTANAK DERGİSİ

 

                                                                                           21’inci Birleşim

                                                                                 16 Kasım 2022 Çarşamba

 

(TBMM Tutanak Hizmetleri Başkanlığı tarafından hazırlanan bu Tutanak Dergisi’nde yer alan ve kâtip üyeler tarafından okunmuş bulunan her tür belge ile konuşmacılar tarafından ifade edilmiş ve tırnak içinde belirtilmiş alıntı sözler aslına uygun olarak yazılmıştır.)

 

                                                                                          İÇİNDEKİLER

 

 

I.- GEÇEN TUTANAK ÖZETİ

II.- GELEN KÂĞITLAR

III.- YOKLAMA

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, AK PARTİ hükûmetlerinin Şanlıurfa’ya yaptıkları yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

2.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Antalya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

3.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ağrı’da yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması

 

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, imalatlarında şeker kullanan gıda üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir Buca Cezaevi alanına ilişkin açıklaması

3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 39’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

4.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliği arazisine ilişkin açıklaması

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında temel hak ve hürriyetlerde yapılan değişikliklere ilişkin açıklaması

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Alevi yurttaşların taleplerine ilişkin açıklaması

8.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, İran halkının haklı, meşru direniş ve özgürlük mücadelesine ilişkin açıklaması

9.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Çatalzeytin, Pınarbaşı ve Tosya’da istihdam edilecek orman işçisi alımı sınavına ilişkin açıklaması

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

11.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’da yetmiş iki yıl önce gerçekleşen sel afeti nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan vatandaşların çözüm talebine ilişkin açıklaması

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın bozulan demografik yapısına ilişkin açıklaması

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, TÜİK’in 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin göç ve ölüm istatistiklerini açıklamamasına ilişkin açıklaması

14.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, derinleşen ekonomik krize ilişkin açıklaması

15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, EYT’lilere ve emeklilerin beklentilerine ilişkin açıklaması

16.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, kütlü pamuk fiyatına ve kilo başına prim desteğine ilişkin açıklaması

17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’daki Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğüne ilişkin açıklaması

18.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

19.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ifadelerine ilişkin açıklaması

20.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, Karaman’ın Ayrancı ilçesindeki vatandaşların beklentilerine ilişkin açıklaması

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Ovalıbağ köyünün sorunlarına ilişkin açıklaması

22.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Sarıkamış halkının Karakurt Barajı’nın üstüne yapılmasını talep ettikleri köprüye ilişkin açıklaması

23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılmasının ve Azerbaycan’ın otuz yıldır Ermeni işgali altında bulunan Karabağ’ı hürriyetine kavuşturmuş olmasının Batılı ülkeleri rahatsız ettiğine ve Türk medeniyetinin yükseliş yılı olarak kabul edilen 2023’e ilişkin açıklaması

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne, KESK HABER-SEN Genel Başkanı ve MYK üyelerinin gruplarına yaptığı ziyarete, Diyarbakır’ın Fabrika Mahallesi’ndeki elektrik kesintisine, Siirt’te gösteri ve toplantı hakkının yasaklandığına, Taksim’deki bombalı saldırıya, İçişleri Bakanının yatığı açıklamaya, Avukat Jiyan Tosun’un hedef gösterilmesine ve iktidarın herkesin yaşam hakkından sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması

 

 

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Sezai Karakoç’un vefatının 1’inci yıl dönümüne, İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen terör eylemine, iktidarın göç politikasına, İYİ Partinin iktidara geldiğinde Millî Göç Doktrini çerçevesinde hareket edeceğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak dâhil edilmesine, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin yaptığı açıklamaya, TÜİK tarafından açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ne ve Rüzgârgülü Projesi’ne ilişkin açıklaması

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, öğretmenlere geçmişte yapılan saygısızlıklara, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in öğretmene karşı tavrına, Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı’na, İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya ve İstiklal Caddesi’nde yapılan hain, alçak terör saldırısına ilişkin açıklaması

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Günü’ne, 15 Kasım Filistin devletinin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümüne, Sezai Karakoç’un vefatının yıl dönümüne, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

36.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

37.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, elektrikte “kayıp kaçak” adı altında vatandaştan para tahsil edilmesine ilişkin açıklaması

38.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’nın Merzifon ilçesine bağlı Karacakaya köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması

39.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Ağrı’daki hastanelerdeki personel ve tıbbi cihaz eksikliğine ilişkin açıklaması

40.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, atama bekleyen sağlık personeline ilişkin açıklaması

41.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Manavgat Devlet Hastanesine ilişkin açıklaması

42.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, atama bekleyen ana sınıfı öğretmenlerine ilişkin açıklaması

43.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı’na ilişkin açıklaması

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay’ın Arsuz, Payas ve Erzin ilçelerindeki doğa katliamına ilişkin açıklaması

45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

46.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

47.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

48.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

49.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

53.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Şirvan katliamının 6’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

55.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, İstanbul’da meydana gelen terör eylemine ve Çanakkale’ye yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması

56.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne ve Sezai Karakoç’a ilişkin açıklaması

57.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

58.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

59.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, İYİ Parti İstanbul il teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyesi Ali Kıdık’ın silahlı saldırıya uğramasına ilişkin açıklaması

60.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat’ın Almus ilçesinin Tufantepe mevkisine yapılması beklenen köprüye ilişkin açıklaması

61.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde çıkan yangında hayatın kaybeden işçi Umut Oydaş’a ilişkin açıklaması

62.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Ağrı çiftçisinin sulama sistemlerinin desteklenmesine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine ilişkin açıklaması

63.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Fransız Senatosunun Azerbaycan’a karşı aldığı yaptırım kararına ilişkin açıklaması

64.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Alevilerin cemevlerini ibadet yeri olarak kabul edilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

65.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

66.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, ulaşım esnafının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

 

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekili tarafından, sağlık hizmetlerinin sunulmasında yaşanan sorunların araştırılması, konuyla ilgili çözüm önerilerinin sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan ihmaller ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, sahte bal üretiminin ve tüketiminin önüne geçilmesi, arıcılıkta organize dolandırıcılığın ve bu durumun üzerindeki siyasi etkilerin araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

 

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364)

2.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366)

 

VIII.- OYLAMALAR

1.- (S. Sayısı: 364) Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin oylaması

 

IX.- YAZILI SORULAR VE CEVAPLARI

1.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, 24 Eylül 2022 tarihinde gerçekleştirilen Harran Üniversitesi Görevde Yükselme ve Unvan Değişikliği Sınavıyla ilgili usulsüzlük iddialarına ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73254)

2.- Tunceli Milletvekili Alican Önlü’nün, Munzur Üniversitesi öğrencisi iken kaybolan bir kadın hakkında yürütülen soruşturmanın şüphelisi olan bir kişiye ilişkin sorusu ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73328)

3.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, 2017-2022 yılları arasında Vakıfbankın verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Ziraat Bankasının verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Türkiye Hayat Emeklilikin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Türkiye Sigortanın verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Borsa İstanbulun verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Halk Bankasının verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73480), (7/73481), (7/73487), (7/73489), (7/73493), (7/73497)

4.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, 2017-2022 yılları arasında Türk Hava Yollarının verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında TÜRK TELEKOM’un verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında TÜRKSAT’ın verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında PTT’nin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73484), (7/73486), (7/73490), (7/73492)

5.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, 2017-2022 yılları arasında TPAO’nun verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Türkiye madenin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında BOTAŞ’ın verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında Eti Madenin verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73485), (7/73488), (7/73494), (7/73496)

6.- Mersin Milletvekili Alpay Antmen’in, 2017-2022 yılları arasında TÜRKŞEKER’in verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

2017-2022 yılları arasında ÇAYKUR’un verdiği reklamlara ve bu reklamlara yapılan ödemelere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73491), (7/73495)

7.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç’ın, son on yılda Siirt’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Şırnak’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Van’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Batman’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Yalova’ya gelen göçmenlere,

Son on yılda Ardahan’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Aksaray’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Ağrı’ya gelen göçmenlere,

Son on yılda İzmir’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Türkiye’ye gelen göçmenlere,

Son on yılda Bayburt’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Bolu’ya gelen göçmenlere,

Son on yılda Bingöl’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Bitlis’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Çankırı’ya gelen göçmenlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73647), (7/73648), (7/73649), (7/73650), (7/73651), (7/73652), (7/73653), (7/73654), (7/73655), (7/73656), (7/73658), (7/73659), (7/73660), (7/73661), (7/73662)

8.- İzmir Milletvekili Sevda Erdan Kılıç’ın, son on yılda Diyarbakır’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Düzce’ye gelen göçmenlere,

Son on yılda Erzincan’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Erzurum’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Gümüşhane’ye gelen göçmenlere,

Son on yılda Hakkâri’ye gelen göçmenlere,

Son on yılda Iğdır’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Isparta’ya gelen göçmenlere,

Son on yılda Karabük’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Kars’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Kilis’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Mardin’e gelen göçmenlere,

Son on yılda Muş’a gelen göçmenlere,

Son on yılda Rize’ye gelen göçmenlere,

İlişkin soruları ve Cumhurbaşkanı Yardımcısı Fuat Oktay’ın cevabı (7/73663), (7/73664), (7/73665), (7/73666), (7/73667), (7/73668), (7/73669), (7/73670), (7/73671), (7/73672), (7/73673), (7/73674), (7/73675), (7/73676)

 

 

16 Kasım 2022 Çarşamba

BİRİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 14.00

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşimini açıyorum.

Toplantı yeter sayısı vardır, görüşmelere başlıyoruz.

Gündeme geçmeden önce 3 sayın milletvekiline gündem dışı söz vereceğim.

Gündem dışı ilk söz, AK PARTİ hükûmetlerinin Şanlıurfa’ya yaptığı yatırımlar hakkında söz isteyen Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’ya aittir.

Buyurun Sayın Özşavlı. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

IV.- GÜNDEM DIŞI KONUŞMALAR

A) Milletvekillerinin Gündem Dışı Konuşmaları

1.- Şanlıurfa Milletvekili Halil Özşavlı’nın, AK PARTİ hükûmetlerinin Şanlıurfa’ya yaptıkları yatırımlara ilişkin gündem dışı konuşması

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, üç gün önce hain terör örgütü PKK-YPG/PYD tarafından Taksim’de gerçekleştirilen saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yaralılara şifalar diliyorum. Her türlü terör örgütünü, başta PKK olmak üzere, lanetliyorum.

Sayın milletvekilleri, AK PARTİ hükûmetlerinin 2002’den bu yana Urfa’ya yaptığı yatırımları anlatmak hakikaten saatler sürer, ansiklopediler sürer fakat beş dakikaya, zübdetülkelam, özetin özetini sizlere aktarmaya çalışacağım. Urfa, 2 milyon 200 bin nüfusuyla gerek Balıklıgöl gerek Göbeklitepe gerek Karahantepe gerek Viranşehir hudutlarındaki Sefertepe ve kazılmayı bekleyen 10’a yakın tepeyle tarihi değiştirmeye devam ediyor. Urfa, tarımın başkentidir çünkü Urfa’nın 19 milyon dekar arazisinin 13 milyon dekarında tarım yapılmaktadır yani toplam toprak varlığının yüzde 72’sinde tarım yapılmaktadır. Gerek Cumhurbaşkanımızın gerek AK PARTİ hükûmetlerinin tarıma ve çiftçiye verdiği önemin bir göstergesi olarak son yirmi yılda Urfalı çiftçilere 17 milyar yani 17 katrilyon destekleme ödemesi yapılmıştır. Bunun yanı sıra, TKDK kapsamında, Tarımsal Kalkınmayı Destekleme Programı kapsamında 825 milyon tutarında hibe desteklemesi, ödemesi yapılmıştır.

DSİ, Urfa’da tarih yazıyor. Bugüne kadar 20 milyarın üzerinde yatırımla toplamda 106 tesisi DSİ Urfa’da hizmete açmıştır. Yakın zamanda Viranşehir pompaj-1, pompaj-2 kanalları inşallah hizmet vermeye başlayacak -projenin gerçekleşme oranı toplamda yüzde 99’u aştı- ve 500 bin dekar arazi suya kavuşacak.

Millî Eğitim Bakanlığımızın Urfa'ya yaptığı yatırımları anlatmadan önce şunu vurgulamam gerekiyor: Urfa bugün doğurganlık oranının ve toplam doğurganlık miktarının, oranının en fazla olduğu şehirdir. 15-49 yaş arasında bir kadının doğurduğu çocuk sayısının ortalaması olan toplam doğurganlık oranı Türkiye genelinde 1,70 iken Urfa'da 3,81’dir. Dolayısıyla 2002-2003 yıllarında Urfa'daki toplam öğrenci sayısı 301 bin iken bugün 764 bini aşmış durumdadır. Urfa'da hükûmetlerimiz milyarlarca yatırım gerçekleştirerek toplamda 20 bin yeni derslik açmıştır ve bugün Urfa'daki sınıflarda öğretmen başına düşen öğrenci sayısı 30’un altına inmiştir. Bu da son derece, Avrupa standartlarındaki bir rakamdır.

Süremden ötürü BİLSEM, spor salonları, laboratuvar, kütüphane, pansiyonları es geçmek durumundayım.

Sağlık Bakanlığımız, yine, son yirmi yılda milyarlarca, on milyarlarca yatırım yaparak Urfa'da 127 sağlık tesisinin inşaatını gerçekleştirmiş, vatandaşların hizmetine sunmuştur. Bu 127 tesisin 16 tanesi hastane, 82’si aile sağlığı merkezi ve 112 merkezi, diğerleriyse AMATEM, ÇEMATEM gibi farklı sayılardaki sağlık merkezlerini oluşturmaktadır. Bugün Sağlık Bakanlığımızın Urfa'daki personel sayısı 14 bini geçmiştir. Urfa Şehir Hastanesi en büyük yatırımdır; projenin gerçekleşme oranı yüzde 25’tir. 2 milyar TL'yi bulan bir yatırımdan bahsediyoruz, toplamda 1.700 yataklı bir hastaneden bahsediyoruz. Şanlıurfa Viranşehir ilçesinde Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi 200 yataklı; proje çalışmaları bitti, yer teslimi yapıldı ve şu an etüt çalışmaları da bitti. Yıl sonunda inşallah 475 milyon ödenekli Viranşehir Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesini hizmete sunacağız.

Ulaştırma Bakanlığımız, yine milyarlarca TL harcayarak Urfa'da 576 kilometre bölünmüş yol yaptı yani 2002’de 28 kilometre bölünmüş yol var iken şu an 604 kilometre bölünmüş yol var yani 576 kilometre bölünmüş yol yaptık.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Bir dakika Sayın Başkan...

BAŞKAN – Buyurunuz.

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – 12 kilometre bitümlü sıcak karışım kaplamalı yol var iken 2002de, bugün bu sayı 530 kilometreye ulaştırılmıştır. Tamamlanan projeleri es geçmek durumundayım.

Turizm Bakanlığımız hibe destekleri verdi arkeolojik kazılara, milyonları buldu. Ticaret Bakanlığımız esnafımıza 100 milyonu aşkın bir kira ve gelir desteği sağladı. Bunları özetle geçmek durumundayım.

Netice olarak, sayın milletvekilleri, Urfa insanı hamiyetperverdir. On iki yıldır 400 bine yakın Suriyeliye ev sahipliği yaparak bu hamiyetperverliğini göstermiştir. Urfa insanı cesurdur. Millî Mücadele’de gerek Fransızlara gerek onların iş birlikçisi Ermenilere dik durarak bunu göstermiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HALİL ÖZŞAVLI (Devamla) – Vatanperverdir, PKK’ya geçit vermemiştir. (AK PARTİ sıralarından alkışlar) Urfa insanı davasına sadıktır, yirmi yıldır AK PARTİ’yi açık ara 1’inci parti seçtirmiştir. İnşallah, bundan sonra da davasına sadık olmaya devam edecektir.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı ikinci söz, Antalya'nın sorunları hakkında söz isteyen Antalya Milletvekili Rafet Zeybek'e aittir.

Buyurun Sayın Zeybek. (CHP sıralarından alkışlar)

2.- Antalya Milletvekili Rafet Zeybek’in, Antalya’nın sorunlarına ilişkin gündem dışı konuşması

RAFET ZEYBEK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, gerçi biraz önce Urfa Milletvekilimiz Urfa için “tarımın başkenti” dedi ama tarımın ve turizmin başkenti Antalya'dır ve turizmin, tarımın başkentini kimseye kaptırmayız.

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – O, seracılık ya.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Seracılık, çeşitlilik; her açıdan. Yani o iki başkenti kimseye kaptırmayız biz.

Değerli arkadaşlarım, Antalya; tarım ve turizm. Bunun için de tabii ki tarım çok önemli. Tarım, Türkiye'nin stratejik bir alanıdır. Değerli arkadaşlarım, biz, maalesef, Sanayi Devrimi’ni kaçırdık. Elbette sanayi yapacağız, kendimize yetecek kadar sanayimiz olacak ama maalesef rekabet etme gücümüzü o Sanayi Devrimi döneminde kaybettik ama tarımda dünyanın 1 numarası olabiliriz; çok geniş arazilerimiz var, çok verimli topraklarımız var.

Değerli arkadaşlarım, dünyanın ileride yaşayacağı üç temel sorundan biri enerji, biri iklim, biri de gıdadır. Biz gıda konusunda gerçekten gelecekte yaşanacak o sıkıntıların önüne geçebilmek için bugünden gerekli tedbirleri almak zorundayız. Tarımın ayakta kalmasının tek yolu devlet desteğidir, bütün dünyada böyledir. Değerli arkadaşlarım, devlet desteği olmadan çiftçinin büyümesini sağlamak, ayakta kalmasını sağlamak mümkün değildir. Bunun için diyoruz ki çiftçiye daha çok destek bizim açık vaadimizdir. Mazottan KDV’yi kaldıracağız çiftçiler için. Yine, değerli arkadaşlarım, mazotun yarısını ya da belli bir oranını devlet tarafından karşılayacağız. Yine tarımda taban fiyat uygulaması getireceğiz. Girdiler, daha doğrusu maliyet, artı, makul kâr, eşittir taban fiyat diyeceğiz. Çiftçiler bunun üzerinde fiyatla satabiliyorlarsa satacaklar ama en az fiyat, girdiler -daha doğrusu maliyet- artı, makul kâr, eşittir taban fiyat; devlet bunun garantisi olacak diyoruz.

Değerli arkadaşlarım, bakın, şimdi ekin ekme zamanı. Pazar günü de memleketim Serik’teydim, köyündeydim. Daha önce 40-50 dönüm pamuk eken yeğenim “Amca, 5 dönüm ekeceğim.” dedi. Neden dedim ya, niye boş kalacak bu araziler? “Zarar ediyorum, zarar. Yani kendime yetecek kadar ancak üretebileceğim.” diyor. Yoksa, değerli arkadaşlarım, bakın, geçen yıl mazotun kasımdaki fiyatı 8 liraydı, bugün 25 lira, yüzde 200’ün üzerinde artış. İşte, gübre alacak, geçen yıl çuvalı 350 lira olan gübrenin bugün fiyatı 850 lira, alamıyor. Hem o mazottaki yüksek fiyat hem ürününü ayakta tutabilmesi için atması gereken gübredeki bu artış çiftçiye üretmekten geri bıraktı, üretmiyor, “Kendime yeteni üreteceğim.” diyor. Eğer çiftçilerin her geçen gün tarım arazilerinin üretimi düşüyorsa bu bir devlet sorunudur, bunu ancak devlet desteğiyle aşabiliriz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Bunun için, değerli arkadaşlarım, gelin, Türkiye'de tarımın ne kadar önemli olduğunu bilin, iki yıl içerisinde Trakya büyüklüğünde tarım arazisi ekim dışı kalmasın. Eğer üretemiyorsanız Konya gibi bir ovası olan ülkede buğdayı savaşan Ukrayna'dan ve Rusya’dan almak zorunda kalırsınız ve oradan buğday ithal ettik diye sevinirsiniz. (CHP sıralarından alkışlar) Ayıptır, yazıktır! Konya Ovası olan bir ülkede buğday ithal ediliyorsa bu devletin ayıbıdır.

AYHAN BARUT (Adana) – Üretemiyorlarsa biz üretiriz.

RAFET ZEYBEK (Devamla) – Yazıktır, bu çiftçileri bu kadar ihmal etmeyin. Bu ülkenin geleceğini kurtaracak olan tarımdır. Bu şekilde düşünün ve bugüne göre tedbirlerinizi alın diyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Gündem dışı üçüncü söz, Ağrı’da yaşanan trafik kazaları hakkında söz isteyen Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’e aittir.

Buyurun Sayın Taşdemir.(HDP sıralarından alkışlar)

3.- Ağrı Milletvekili Dirayet Dilan Taşdemir’in, Ağrı’da yaşanan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı konuşması

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Ağrı) – Teşekkür ederim Başkan.

Ben de televizyonları başında bizleri izleyen halklarımızı saygıyla selamlıyorum. Evet, bugün Ağrı’da yaşanan, son dönemlerde özellikle artan trafik kazalarına ilişkin gündem dışı söz aldım.

7 Kasımda Van’dan Ağrı’ya giden bir yolcu otobüsü 2 tırla çarpıştı ve kaza sonucunda 8 yurttaşımız yaşamını yitirdi, 11 yurttaşımız da yaralandı. Bir kez daha buradan onlara, yaşamını yitirenlere Allah’tan rahmet, yaralılara da acil şifalar diliyorum.

Biz, Ağrı il, ilçe örgütlerimizle birlikte üç gün hastanenin önünde yakınlarını kaybeden ailelerimizle birlikteydik. Gerçekten tarifi imkânsız bir acı yaşandığını söyleyebilirim. Şimdi, burada, hani hep “kaza, kader” denilerek bu meselelerin üstü örtülüyor ve geçiştirilmeye çalışılıyor ama orada bir ihmalden söz etmek mümkün. Bunu öyle “kaza, kader” diyerek biz geçiştiremeyiz.

Bakın, sabah saatlerinde Patnos’tan Ağrı’ya giden, şeker pancarı taşıyan bir tır, Tutak ilçemizde kaza geçiriyor, devriliyor, sonra tır sahipleri oradaki ilgililere yolu trafiğe kapatmaları gerektiğini söylüyorlar ama yol trafiğe kapatılmıyor. O kaza yapan tır hâlâ oradan kaldırılmaya çalışılırken otobüs geliyor, tıra çarpıyor ve o esnada tırı kaldırma çalışmasına yardım eden 2 yurttaşımız yaşamını yitiriyor.

Yine, şunu söyleyebilirim: Kaza geçiren otobüs… Biliyorsunuz, bir patlama meydana geldi, yaşamını yitirenlerin çoğu da o patlamada yanarak can verdi maalesef. Yani o kaza geçirilen yer ile Tutak Belediyesi arasında bir dakika var; eğer zamanında yetişilseydi, teçhizatları olsaydı, yangın söndürülseydi bu acı tablo yaşanmazdı ama maalesef orada itfaiye araçlarının yetersizliğinden kaynaklı olarak… Yarım saat ötede olan Patnos Belediyemiz geliyor, yangını söndürüyor. Yaşamını yitirenler bu yüzden ölüyor.

Yine, değerli arkadaşlar, bakın, o yol, Ağrı ile Tutak arası 40 kilometre. Her dönem AKP’li siyasetçiler, milletvekilleri Ağrı’ya geldiklerinde miting meydanlarında, alanlarda hep bu yolu yapacaklarının sözünü veriyorlar ama 2007’de bu yol yapımına başlandı, aradan on beş yıl geçti, 40 kilometrelik bu yol hâlâ bitirilemedi. Bakın, Marmaray’ın inşaatına 2004’te başlandı, 2013 yılında Marmaray bitirildi ama Ağrı ile Tutak arasındaki 40 kilometrelik bu yol neredeyse yılan hikâyesine döndü, bir türlü bitirilemedi. Şimdi, bakın, o yol tek yönlü ve virajlı, özellikle kış koşullarında –hani, kentimizde kış çok ağır geçiyor- sürekli o yolda kaza oluyor. Her yıl onlarca insan yaşamını yitiriyor. Bakın, Ağrılılar ne diyor biliyor musunuz o yola? “Ölüm yolu” diyorlar ve “Biz o yola çıkarken kelimeişehadet getiriyoruz.” diyorlar yani durum bu kadar vahim. Ama maalesef, bu konuda yine, AKP’liler, AKP’li vekiller, siyasetçiler bu meseleye, gerçekten, ciddiyetle üzerinde duran, önerilerimize, eleştirilerimize ciddiyetle yaklaşan bir tutum sergilemiyorlar. Ne yapıyorlar biliyor musunuz? Kente sürekli JetSMS atıyorlar “Yol ha bugün bitti ha yarın bitecek.” diye. İnanın onların attığı JetSMS’leri yan yana koysanız 40 kilometrelik yoldan daha uzun olur.

Yine, Ağrı’da bir çevre yolu var yani çevre yolu dediğime bakmayın, o çevre yolu kentin içinden geçiyor ve özellikle İran’a giden transit araçlar yoğun olarak o yolu kullanıyorlar. Sadece bu ay içerisinde 4 kadın o yolda karşıdan karşıya geçerken yaşamını yitirdi. Peki, biz buna kader mi diyeceğiz, kaza mı diyeceğiz? Bu, yılların ihmalkârlığının sonucudur.

Ağrı, Türkiye’nin en yoksul kentleri arasındadır; eğitimde, sağlıkta, ulaşımda, yine kentsel yaşamda, iş yaşamında, bütün istatistiklerde kentimiz en kötü kentler sıralamasında hep ilk 4’lerde yer alıyor. Ama bu durumu yine AKP’li siyasetçiler öyle bir anlatıyorlar ki sanki hiçbir sorun yokmuş, kentimiz neredeyse Norveç’le yarışıyor gibiymiş. Neden böyle yapıyorlar biliyor musunuz? Çünkü Cumhurbaşkanı onlara “Son yirmi yıldır yaptıklarınızı anlatın.” diye talimat vermiş, kentimize yönelik hiçbir şey yapmadıkları için sadece hayallerini anlatıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DİRAYET DİLAN TAŞDEMİR (Devamla) – Onların hayalleri Ağrılıların yaşamına mal oluyor ama biz artık bu hayalleri kabul etmiyoruz.

Yine, değerli arkadaşlar, şimdi 2023’ün Plan ve Bütçe görüşmeleri var. Bakın, bu Hükûmet faize 566 milyar TL ayırıyor. Yine, yandaşlardan almayacağı verginin miktarı 990 milyar TL. Bu bütçenin, bu faize, bu yandaşa ayrılan bütçenin onda 1’ini kentimizin sorunlarına ayırırsanız Ağrılılar bu sorunu yaşamak zorunda kalmaz. Yolda trafik kazasıyla ölme, inşaatlardan düşerek ölme, göç etmek zorunda kalma; yurt dışına gitmek zorunda kalan gençler; bu bütçede eğer kente bir kalem ayrılırsa bu sorunlar yaşanmaz, bu sorunlar çözülür ama bu yapılmak istenmiyor çünkü bir ayrımcılık söz konusu. Kentimize yönelik bu politika aslında yeni değil, yüz yıldır bu siyasette ısrar ediliyor.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, şimdi, sisteme giren sayın milletvekillerine yerlerinden birer dakika süreyle söz vereceğim.

Sayın Özkan…

V.- AÇIKLAMALAR

1.- Bursa Milletvekili Yüksel Özkan’ın, imalatlarında şeker kullanan gıda üreticilerinin sorunlarına ilişkin açıklaması

YÜKSEL ÖZKAN (Bursa) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; imalatlarında şeker kullanan gıda üreticileri, şeker fabrikalarından ürün tedariki konusunda ciddi sıkıntılar yaşamaktadırlar. Firmalar, kapasite raporuna göre, kullanabilecekleri şeker miktarının ancak yarısını satın almalarına izin verildiğini ve bunu da zamanında alamadıklarından şikâyetçiler. Bizi arayan Bursa bölgesi üreticileri Susurluk fabrikasındaki depolarda yeterli şeker stokları olmasına rağmen yeterli şekerin piyasaya verilmediğini söylemektedirler. İmalatçılar, ücretini önceden yatırdıkları hâlde çuvalı 818 TL olan şekeri iki aydır alamadıklarını, aynı şekeri piyasadan 1.050 TL’ye almak zorunda kaldıklarından yakınmaktadırlar. Şekerde yapılan bu fırsatçılığı kim denetleyecek? Özelleştirmenin faturasını yine vatandaş mı ödeyecek?

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Çepni…

2.- İzmir Milletvekili Murat Çepni’nin, İzmir Buca Cezaevi alanına ilişkin açıklaması

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

2020’de boşaltılan İzmir Buca Cezaevi alanı Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından rezerv yapı alanı olarak ilan edildi. Şehrin merkezindeki 80 bin metrekarelik alan yapılaşmaya açılmış oldu. Alanın yüzde 70’i yapılaşma, yüzde 30’u ise rekreasyon alanı olarak belirlenmiş durumda. Bakanlık halkın taleplerini dinlemek yerine Büyükşehir Belediyesiyle AVM polemiği yapmaktadır. İzmir’in, Buca’nın nefes almaya ihtiyacı var; halkın, emek ve demokrasi güçlerinin talebi ise çok net; plan iptal edilmeli ve alanın yüzde 100’ü yeşil alan olarak düzenlenmelidir.

BAŞKAN – Sayın Karaduman…

3.- Konya Milletvekili Abdulkadir Karaduman’ın, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 39’uncu kuruluş yıl dönümüne ilişkin açıklaması

ABDULKADİR KARADUMAN (Konya) – Teşekkür ederim Başkan.

Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin 39’unu kuruluş yılı vesilesiyle bağımsızlığının yıl dönümünü kutluyorum. Bağımsızlık yolunda üstün gayret gösteren merhum Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş’a, 1974’teki Barış Harekâtı’yla topraklarımızı emperyalistlerin ve siyonistlerin zulmü ve işgalinden kurtaran aziz şehitlerimize Cenab-ı Allah'tan rahmet diliyorum. Bu yolda yürürken tereddüt etmeyen gazilerimize şükranlarımı arz ediyorum. 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’nın mimarı, Kıbrıs fatihi merhum Erbakan Hocamızı da bu vesileyle bir kere daha rahmetle, minnetle ve özlemle yâd ediyorum. Federe devlet saçmalıklarına aldırış etmeden Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni savunan ve bu uğurda bedel ödeyen herkesi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Gündoğdu...

4.- Kırklareli Milletvekili Vecdi Gündoğdu’nun, Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliği arazisine ilişkin açıklaması

VECDİ GÜNDOĞDU (Kırklareli) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Ülkemizin göz bebeği, tarımın, sanayinin kalbi Lüleburgaz’ın, Lüleburgazlının çığlığını duymak lazım. Binlerce Lüleburgazlı imza veriyor, mitingler yapıyor ve sizi uyarıyor; Lüleburgaz Belediyesi hukuki mücadele veriyor; bizler Parlamentoda soru önergeleri veriyoruz, konuşmalar yapıyoruz ama gözler kör, kulaklar sağır olmuş.

Mülkiyeti Şeker Fabrikalarına kayıtlı, özelleştirme kapsamında bulunan Lüleburgaz Pancar Bölge Şefliği arazisi, Özelleştirme İdaresi talebi doğrultusunda rant alanı olmuştur. İmar planında Lüleburgaz Belediyesi hizmet alanı olarak belirlenmiş olan arazi, konut alanına dönüştürülmüştür. Karar şehircilik ilkelerine aykırıdır; halka ve kamuoyuna hiçbir yararı yoktur. Lüleburgaz halkına kulak verin, halkın malını hemen, derhâl halka geri verin.

BAŞKAN – Sayın Taşkın…

5.- Mersin Milletvekili Ali Cumhur Taşkın’ın, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarında temel hak ve hürriyetlerde yapılan değişikliklere ilişkin açıklaması

ALİ CUMHUR TAŞKIN (Mersin) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

AK PARTİ yirmi yıllık iktidarında, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde, Türkiye’de temel hak ve hürriyetler konusunda cumhuriyet tarihinin en ileri değişiklikleri gerçekleştirildi. Devlet güvenlik mahkemeleri kaldırıldı, özel yetkili mahkemelere son verildi. Kadın hakları konusunda pozitif ayrımcılık Anayasa’ya girdi. Kişisel Verilerin Korunması Kanunu çıkarıldı. Seyahat hürriyeti Anayasa’ya girdi, yurt dışı yasağı ancak hâkim kararıyla mümkün hâle getirildi. Çocuk haklarıyla ilgili yasal düzenlemeler yapıldı. Kamu çalışanlarına toplu sözleşme hakkı getirildi. Yargıda birlik sağlandı, askerî-sivil ikiliği ortadan kaldırıldı. Disiplin kararlarının yargı denetimi dışına çıkarılması engellendi. Cumhurbaşkanı kararına yargı denetimi getirildi.

AK PARTİ olarak, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın güçlü liderliğinde ülkemizi her alanda ileriye taşımaya devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Durmuşoğlu…

6.- Osmaniye Milletvekili Mücahit Durmuşoğlu’nun, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıda şehit olan vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabır, yaralılarımıza acil şifalar diliyorum; ülkemizin ve milletimizin başı sağ olsun. Güvenlik güçlerimiz bu kalleş saldırının faillerini ve arkasındakileri ortaya çıkarmak için çalışmalarını bir an önce başlatmış, saldırıyı gerçekleştiren terörist ve birlikte hareket edenleri Emniyet Genel Müdürlüğümüzün kapsamlı çalışması sonucu kıskıvrak yakalamışlardır ama maalesef başarıyı perdelemek amacıyla “bant daraltması” gibi söylemlerle itibarsızlaştırmak isteyenleri de kınıyorum. En çok şehit veren Osmaniye ilimizin milletvekili olarak -terörle doğrudan mücadele ederek- terörle kimlerin bağlantısı varsa bu bağlantısı olanları şiddetle kınıyor ve lanetliyorum. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde milletimizin güvenliği için terör sorununu ülkemizin gündeminden tamamen çıkarana kadar kararlı mücadelemize devam edeceğiz diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Özdemir…

7.- İstanbul Milletvekili Sibel Özdemir’in, Alevi yurttaşların taleplerine ilişkin açıklaması

SİBEL ÖZDEMİR (İstanbul) – Teşekkür ederim Başkanım.

Alevi yurttaşlarımızın Alevi kurumlarının anayasal ve eşit yurttaşlık temelinde inanç ve ibadetleriyle ilgili ortaklaştığı talepleri yirmi yıllık bu iktidar döneminde maalesef bir kez daha dikkate alınmadı. Gerek hazırlık süreci gerek yöntemi, kapsamı bakımından torba yasaya konulan kanun maddeleri Alevi yurttaşlarımızın taleplerini karşılamamıştır. Alevi örgütleri yine bu hafta sonu tüm Türkiye'de yaptıkları açıklamalarıyla teklifin bu hâliyle Meclisten kabul edilmemesi çağrısında bulundular ancak ilettikleri taleplerini, beklentilerini kapsamayan bu torba kanun, değerli milletvekilleri, bugün Genel Kurulda kabul edilecek.

Ben tekrar vurgulamak istiyorum: Alevi yurttaşlarımızın eşit yurttaşlık temelindeki haklı taleplerini şeffaf ve katılımcı bir anlayışla hazırlayacağımız müstakil, özel bir kanunla karşılamamız gerektiğini, bu beklenti ve ihtiyacı Genel Kurulun gündemine ben tekrar sunmak istiyorum.

Teşekkür ederim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Öcalan…

8.- Şanlıurfa Milletvekili Ömer Öcalan’ın, İran halkının haklı, meşru direniş ve özgürlük mücadelesine ilişkin açıklaması

ÖMER ÖCALAN (Şanlıurfa) – Sayın Başkan, Rojhelat halkı başta olmak üzere İran halkının “…”(*) çığlığıyla diktatörlüğe ve zulme karşı başlattığı haklı meşru direniş ve özgürlük mücadelesini bir kez daha buradan selamlıyorum. Dünyanın neresinde olursa olsun, yüreğimiz diktatörlere karşı direnenlerle beraber atacaktır. İran devletinin bu tutumu kadınlar ve Kürt halkı başta olmak üzere, demokrasi talep edenlere yönelik düşmanlığının açık bir ifadesidir. İran devletinin bu haklı ve meşhur talepleri görmezden gelerek şiddet ve saldırıyla karşılık vermesini şiddetle kınıyoruz. Unutmayalım, özgürlüğe uyanan bir halkın haklı mücadelesini hiçbir güç engelleyemez. “…”(*) diyerek bütün kadınların ve halkların haklı ve meşru mücadelesini buradan selamlıyoruz. “…”(*)

BAŞKAN – Sayın Baltacı…

9.- Kastamonu Milletvekili Hasan Baltacı’nın, Çatalzeytin, Pınarbaşı ve Tosya’da istihdam edilecek orman işçisi alımı sınavına ilişkin açıklaması

HASAN BALTACI (Kastamonu) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Nisan ayında ülke genelinde 3.937, Kastamonu'da ise 232 orman işçisi alımı için ilana çıkılmıştır. Kastamonu'da 14 işletme müdürlüğündeki 199 orman işçisi pozisyonuna ait uygulama sınavlarının sonuçları temmuz ayında açıklanıp kazananlar işbaşı yaptırılmıştır, hepsine hayırlı olsun diyorum. Ancak Çatalzeytin, Pınarbaşı ve Tosya'da istihdam edilecek toplam 33 personel için sonuçlar dört ay geçmesine rağmen siyasi baskılar nedeniyle açıklanmamıştır. Kendisinden olmayanın iş, aş sahibi olmasına tahammül edemeyen iktidarın, sınavı iptal ettirme çabası boşunadır. Aylardır umutla bekleyen işçilerimizin hayalleriyle oynanması haksızlıktır. Bu yanlış bir an önce düzeltilmeli, hak edenler işbaşı yaptırılmalıdır.

BAŞKAN – Sayın Özkan…

10.- Mersin Milletvekili Hacı Özkan’ın, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

HACI ÖZKAN (Mersin) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İstiklal Caddesi'nde meydana gelen hain bombalı saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet diliyor, mekânlarının cennet olmasını niyaz ediyorum, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Güzel ülkemizin huzuruna, güvenliğine ve birliğine karşı gerçekleştirilen bu hain saldırıyı şiddetle kınıyorum. Ayrıca, devletimizin hemen güçlü bir reaksiyon göstererek teröristi olaydan sonra çok kısa bir süre içerisinde yakalaması acımıza bir nebze de olsa su serpmiştir. Bundan dolayı tüm Emniyet mensubu arkadaşlarımızı yürekten tebrik ediyorum. Birliğimize, dirliğimize el uzatanlar unutmamalıdırlar ki Türkiye, tarihin, sevdanın, hakikatin adıdır; Türkiye, insanlığın vicdanı ve son adasıdır.

Bu sebeple, asla birliğimizi ve dirliğimizi bozmayı başaramayacaksınız diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şevkin…

11.- Adana Milletvekili Müzeyyen Şevkin’in, Adana’da yetmiş iki yıl önce gerçekleşen sel afeti nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan vatandaşların çözüm talebine ilişkin açıklaması

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Adana Seyhan Nehri sağ ve sol sahilinde yetmiş iki yıl önce gerçekleşen sel afeti nedeniyle evlerini boşaltmak zorunda kalan Dervişler, Mürseloğlu, Salmanbeyli, Karayusuflu, Yalmanlı, Hadırlı, Damlapınar, Gümüşyazı ve Karaahmetli köylülerine Devlet Su İşleri tarafından tahsis edilen arazilerin mülkiyetinin verilme kararı yüce Meclisimizde alınmıştır. Adana’da oluşturulan bir komisyon marifetiyle bir rayiç bedel oluşturulmuş ancak hak sahipleri ekonomik kriz ve yoksulluk nedeniyle bu rayiç bedeli ödeyemez durumdadırlar. Yıllar geçmesine rağmen bu sorun çözülmemiş, âdeta kangrene dönüşmüştür; hak sahipleri tapularına kavuşamamıştır. Konuyu Hükûmetin dikkatine sunuyor, vatandaşın çözüm talebini duyun diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Sümer…

12.- Adana Milletvekili Orhan Sümer’in, Adana’nın bozulan demografik yapısına ilişkin açıklaması

ORHAN SÜMER (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Uygulanan yanlış politikalar sonucunda Adana’da demografik yapının bozulduğunu, iç karışıklık ve çatışmaların arttığını, tüm bunlara rağmen saray iktidarının çözüm üretmediğini daha önce de birkaç defa dile getirmiştik. Okullarda ise Suriyeli öğrencilerin kaynaştırılması amacıyla karma sınıflara başlanmasıyla birlikte şu an Suriyeli öğrencilerin yoğun olduğu okullarda ciddi kaos yaşanmakta, öğretmen ve ailelerden gelen kılık kıyafet ve uyumla ilgili çok ciddi şikâyetler var. Millî Eğitim Bakanlığına verdiğimiz yazılı soru önergesine cevaben şu anda Adana’da bulunan 10 ortaöğretim düzeyindeki okulda Suriyeli öğrencilerin sayısı maalesef Türk öğrencilerinden daha fazla olduğu bilgisi verildi. Eğer önlem alınmazsa bu sayı ne yazık ki her geçen gün artacak. Bir kez daha Millî Eğitim Bakanına sesleniyoruz: Şehirlerde ve özellikle okullarda demografik yapıyı ve düzeni bozan bu sisteme bir an önce son verin, gerekli önlemleri alın diyoruz.

BAŞKAN – Sayın Gaytancıoğlu…

13.- Edirne Milletvekili Okan Gaytancıoğlu’nun, TÜİK’in 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin göç ve ölüm istatistiklerini açıklamamasına ilişkin açıklaması

OKAN GAYTANCIOĞLU (Edirne) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

TÜİK 2020 ve 2021 yıllarına ilişkin göç istatistiklerini ve ölüm istatistiklerini Veri Yayımlama Takvimi’nde bulunmasına rağmen açıklamadı. Anlaşılan TÜİK’te birileri bir şeyleri gizliyor ya da ilgili bakanlıklardan sağlıklı veri gelmiyor, gönderilmiyor. 2019 göç istatistiği verilerini yedi ay sonra yani Temmuz 2020’de paylaşmış. Peki, ne oldu da 2020 ve 2021 verileri hâlâ TÜİK’çe paylaşılamadı? Buradan soruyorum: Bu verilerde hoşunuza gitmeyen bir şeyler mi var? Her iki istatistik de neden aradan geçen süreye rağmen hâlâ yayımlanmamıştır? 2020 ve 2021 yıllarının verileri hâlâ TÜİK’te bulunmuyorsa bundan sonra doğru verilerin gelmesi mümkün müdür? Bu istatistikler 2023 seçimleri öncesinde doğru ve güvenilir olarak yayımlanacak mıdır? İstatistiklerin yayımlanmaması siyasi bir karar mıdır? 2020 ve 2021 yılına ait göç ve ölüm istatistikleri ne zaman TÜİK sayfalarında olacak?

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

14.- Aydın Milletvekili Süleyman Bülbül’ün, derinleşen ekonomik krize ilişkin açıklaması

SÜLEYMAN BÜLBÜL (Aydın) – Vatandaşlar her geçen gün derinleşen ekonomik krizin altında eziliyor. 2020 Kasım ayında kilosu 4 lira olan turp bugün 10 lira, 1 lira olan yumurta bugün 2,5 lira, 4 lira olan patates bugün 15 lira, 8 lira olan domates bugün 22 lira. AKP'li vekillere sesleniyorum: Dakikalarca hatta saatlerce artan pahalılığı sayabiliriz, aslında sokağa çıksanız hepiniz bu tabloyu göreceksiniz ama sokağa çıkamıyorsunuz. Bakın, arkadaşlar, memleketim Aydın'ın Pazarcılar Odası Başkanı Yusuf Demirtaş “Pazarcılar olarak masraflarımız arttı, girdi maliyetlerimiz yükseldi. Esnafımız para kazanamıyor, poşet parasını bile çıkaramıyor. Evet, pazar fiyatlarına baktığımızda pahalı ama bunun sorumlusu biz değil, artan girdi fiyatları.” diye isyan ediyor. Üretim değil, tüketim yanlı politikalar sonucu vatandaş bu durumda ama merak etmeyin, ilk seçimde gideceksiniz, 85 milyon rahat bir nefes alacak.

Teşekkür ederim.(CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Göker...

15.- Burdur Milletvekili Mehmet Göker’in, EYT’lilere ve emeklilerin beklentilerine ilişkin açıklaması

MEHMET GÖKER (Burdur) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Ülkemizde emekli olarak yaşamak zül bir hâldeyken maalesef, AKP iktidarında emekli olabilmek de bir sorun ve zül, eziyet hâline dönüşmüştür. Emeklilikte yaşa takılanların, prim gün sayısını dolduranların gasbedilen haklarının iadesi bu sorunun çözümü için tek yoldur. Yetmez, 2008 yılında AKP iktidarı aylık bağlama oranında önemli bir düşüş yaparak hesabı yüzde 75’ten yüzde 30’un altına düşürmüş ve maaşlarda ciddi bir kayıp yaşatmıştır. Emeklilikte yaşa takılanların hakkı verilirken mutlaka emekli maaş katsayısı da yükseltilmeli ve tekrar yüzde 75 üzerinden katsayı hesaplanmalıdır. İntibak sorunu düzenlemesi de ciddi anlamda vatandaşlar arasında bir beklentidir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Başevirgen…

16.- Manisa Milletvekili Bekir Başevirgen’in, kütlü pamuk fiyatına ve kilo başına prim desteğine ilişkin açıklaması

BEKİR BAŞEVİRGEN (Manisa) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Geçen yıl dünya genelinde pamuk fiyatlarında yükseliş oldu, bu yıl da fiyatların yükseleceğini düşünen çiftçilerimiz fazlasıyla pamuk ekimine yöneldi. Manisa'da geçen sene 105 bin dekar civarında pamuk ekim alanları, bu sene yüzde 50 civarında bir artış göstererek 160 bin dekara kadar genişledi. Fakat geçen yıl 20 liraya satılan kütlü pamuk, bu sene yüzde 150’yi aşan maliyet artışlarına rağmen 14 liraya satılabiliyor. Pamuk fiyatlarının geçen yıla göre daha düşük kalması ve üreticilerin tamamen tüccarın insafına terk edilmesi, üreticiye yapılacak en büyük kötülüktür. Temenni ve iyi dileklerle ya da açıklanan etkisiz müdahale alım fiyatlarıyla tarım desteklenemez. Bakanlık zaman kaybetmeden piyasaya müdahale etmeli, kütlü pamuk fiyatını 20 liranın üzerine çıkarmalı ve kilo başına en az 5 lira prim desteği vermelidir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Barut…

17.- Adana Milletvekili Ayhan Barut’un, Adana’daki Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğüne ilişkin açıklaması

AYHAN BARUT (Adana) – Sayın Başkan, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını kutlamak lazım. Vaktizamanında Türkiye’nin en büyük kentlerinden biri olup ülkemizin tarım ve sanayisine öncülük eden Adana’daki tapu ve kadastro müdürlükleri Hatay’daki Bölge Müdürlüğüne bağlanmıştı. Adana’nın değerlerini komşunun kentlere dağıtanlara, Adana’ya üvey evlat muamelesi yapanlara o zaman çok tepki göstermiştik. Nihayetinde Adana’ya da Tapu ve Kadastro Bölge Müdürlüğü kuruldu ama her şey hâlâ kâğıt üzerinde. Adana’da bir bölge müdürlüğü var ama ortada müdür ve personel yok, Adana’yla eş zamanlı kurulan diğer illerdeki bölge müdürlükleri için gereken adımlar atılırken Adana’da hiç hareketlilik yok, Bakanlığın adı var ama kendi yok. Müdürlük için gerçekten kutluyoruz. Derhâl, hizmet alamayan yurttaşlarımızı ve kentimizi mağdur eden bu sorunun çözümünü istiyoruz. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Güneş…

18.- Uşak Milletvekili İsmail Güneş’in, İstiklal Caddesi’nde meydana gelen bombalı saldırıya ilişkin açıklaması

İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Teşekkür ederim Başkanım.

Geçtiğimiz pazar günü İstanbul İstiklal Caddesi’nde hain PKK terör örgütü tarafından üzücü bir terör eylemi gerçekleştirildiğini hep beraber müşahede ettik. Burada, 6 vatandaşımız hayatını kaybetti, onlara Cenab-ı Allah’tan rahmet diliyorum, ailelerine başsağlığı ve sabırlar diliyorum ve 81 vatandaşımız yaralandı, onlara da acil şifa diliyorum.

Türkiye Cumhuriyeti devleti, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın önderliğinde her gün daha da güçlenmektedir ve terörle etkin bir mücadele etmektedir. Güvenlik güçlerimizin karşısına yurt içinde ve yurt dışında çıkamayan terör örgütleri aciz duruma düştüklerinde sivil vatandaşlara yönelik maalesef bu gibi saldırılara sarılmaktadırlar. Bunu lanetle kınıyorum ama bilsinler ki Türkiye Cumhuriyeti devleti çok güçlüdür, kudretlidir, bunların kökünü kazıyacak yetenektedir. İnşallah, bunun kökünü kazıdığını hep beraber göreceğiz ve yarınlar Türkiye’nin olacaktır diyorum, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Gergerlioğlu…

19.- Kocaeli Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’nun, Adalet Bakanı Bekir Bozdağ’ın ifadelerine ilişkin açıklaması

ÖMER FARUK GERGERLİOĞLU (Kocaeli) – Dün “zulümat bakanı” Bekir Bozdağ’ı dinledik. Kendi ifadesiyle şunları söyledi: “Ben FETÖ’yle hiçbir zaman yan yana olmuş değilim. Sizi toplantılarına davet ediyorlar, bir kongreye gittiğinizde o partinin üyesi mi oluyorsunuz? Sizi davet ediyorlar bir derneğe, o derneğe gittiğinizde o derneğin üyesi mi oluyorsunuz? Böyle bir şey olabilir mi? Biz hukuk içinde mücadelemizi sürdürdük.” Ben de dün bu konuşması üzerine dedim ki: Keşke Bekir Bozdağ Adalet Bakanı olsa, hukuk ile hukukun üstünlüğüyle ilgili ne güzel şeyler söylüyor. Bir dernekten, banka hesabından, katıldığı sohbetten, sendikadan yargılanan yurttaşlara sesleniyorum: Bu ifadeleri yargılama dosyanıza muhakkak ekletin, kabul etmeyen hâkimleri de Bekir Bozdağ ve bize iletin.

Cezaevlerindeki binlerce ihlalle ilgili soru önergelerimize cevap vermeyen, daha doğrusu veremeyen Bakan, dün gecede cezaevi ihlalleriyle ilgili sorularımıza tek bir cevap veremedi. Çünkü zulmün izahını yapamıyorlar çünkü “zulümat bakanı” olmuşlar.

BAŞKAN – Sayın Ünver…

20.- Karaman Milletvekili İsmail Atakan Ünver’in, Karaman’ın Ayrancı ilçesindeki vatandaşların beklentilerine ilişkin açıklaması

İSMAİL ATAKAN ÜNVER (Karaman) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Yaptığımız ziyaretlerle Ayrancı ilçemizde vatandaşlarımızın sıkıntı ve taleplerini tespit ettik. Bu bağlamda Ayrancı ilçemizde en temel sıkıntı tarımsal sulama. Beklenti ise Ayrancı Barajı’nda kapalı basınçlı sulamaya geçilmesi. Dünyanın en değerli 5 peynirinden 1’i olan Divle obruk peynirinin üretildiği Divle (Üçharman) köyümüzde de küçükbaş hayvancılıkta yetiştirme maliyetlerinin artması ve yine tarımsal sulama temel sıkıntı. Beklenti, yetiştirme maliyetlerinin düşürülmesi ve inşa edilecek sulama göletiyle kapalı basınçlı sulamanın sağlanması. Bölgenin en geniş arazilerine sahip Ambar köyümüzdeyse temel sıkıntı, kömür havzasının da bulunması sebebiyle toplulaştırma yapılamayan arazilerde yetersiz su kaynaklarının kapalı basınçlı sisteme alınamıyor olması. Beklenti, belirsizliğin sonlandırılarak arazilerin köylülerimizce randımanlı şekilde kullanımının sağlanması. Tarım Bakanlığını ve tüm ilgilileri göreve davet ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Gürer…

21.- Niğde Milletvekili Ömer Fethi Gürer’in, Niğde’nin Ovalıbağ köyünün sorunlarına ilişkin açıklaması

ÖMER FETHİ GÜRER (Niğde) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Niğde ilinde farklı köylerimizin sorunları vardır. Ovalıbağ köyümüz de bunlardan biridir. Sorunların çözüleceğine dair söz verilmesine rağmen bugüne kadar sözler tutulmamıştır. Ovalıbağ köyüne 2018 seçim öncesi çok amaçlı sosyal tesis yapılacağı söylenmişti, bugüne kadar hiçbir gelişme sağlanmadı. Köyde farklı etkinlikler için bu tesise ihtiyaç vardır, söz verilmiştir, yapılmalıdır. Köyde 465 dekar mera bulunmaktadır. Merada ot verimini artırmak için mera ıslahı gerekiyor. Özellikle sulama sistemiyle ilgili bölgede ot veriminin artırılması hayvancılığa önemli destek sağlayacaktır. Hayvancılığın gelişmesi köyden göçü durduracaktır çünkü Ovalıbağ köyünün yaşayan nüfusunun önemli bölümü köy dışındadır. Köylülerin yeniden köye dönüşü için onların özellikle hayvancılık konusunda desteklenmesi gerekiyor. Meranın bu anlamda ıslahı da önemli ve faydalı olacaktır.

BAŞKAN – Sayın Erel…

22.- Aksaray Milletvekili Ayhan Erel’in, Sarıkamış halkının Karakurt Barajı’nın üstüne yapılmasını talep ettikleri köprüye ilişkin açıklaması

AYHAN EREL (Aksaray) – Teşekkürler Sayın Başkanım.

Sarıkamış’ta Karakurt Barajı’nın yapıldığı tarihlerde barajın diğer yakasında kalan 16 köyün Sarıkamış’a ulaşımının sağlanması için barajın üstünden köprü yapılmasına dair dönemin Ulaştırma Bakanı tarafından söz verilmişti. Bugüne kadar ulaşım, barajın kendine ait olan, Karayollarına ait olmayan sağlıksız bir yoldan sağlanıyor. Bu yol, köylülerin ilçeye olan mesafesini artırdığı gibi kış şartlarında can güvenliğini de tehdit etmektedir. Bütün bunlar göz önünde bulundurulduğunda köylüler ve ilçe esnafı için maddi ve manevi ciddi kayıplara sebep olduğu görülmektedir.

Devletimizin Sarıkamış halkının bu haklı talebine kayıtsız kalmayacağını umuyor, köprünün bir an önce yapılmasını ve Sarıkamışlı köylülerin mağduriyetinin giderilmesini talep ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Şimdi Sayın Grup Başkan Vekillerinin söz taleplerini karşılayacağım.

Milliyetçi Hareket Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Muhammed Levent Bülbül.

Buyurunuz Sayın Bülbül.

23.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılmasının ve Azerbaycan’ın otuz yıldır Ermeni işgali altında bulunan Karabağ’ı hürriyetine kavuşturmuş olmasının Batılı ülkeleri rahatsız ettiğine ve Türk medeniyetinin yükseliş yılı olarak kabul edilen 2023’e ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Türk Devletleri Teşkilatının 11 Kasım 2022 tarihli 9’uncu Zirvesi’nde alınan kararda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması kararı alınmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, bilindiği üzere, daha önce de uluslararası kuruluş niteliğinde olan İslam İşbirliği Teşkilatı ve Ekonomik İşbirliği Teşkilatına gözlemci üye olarak da katılmıştır. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin son olarak Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak katılması kararının ardından Avrupa Birliği dış ilişkiler ofisi tarafından bu kararın üzüntü verici olduğu açıklanmış, ABD Dışişleri Sözcüsü ise alınan bu kararı reddettiklerini ifade etmişlerdir. Kıbrıs Rum kesimini bir oldubittiye getirerek Avrupa Birliğine üye yapanlar, bugün Türk dünyasının ayrılmaz bir parçası olan Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olmasından rahatsızlık duymuşlardır. Gelinen aşamada Kıbrıs’ta iki devletli çözümün tek çare olduğu görülmektedir. Kıbrıs Türklüğü, hak ve menfaatlerini uluslararası her alanda savunmayı gayret ve cesaretle sürdürmektedir. Bu doğrultuda Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin attığı meşru adımlar bazı Rum yanlılarını da doğal olarak telaşlandırmaktadır.

Yine, Azerbaycan’ın otuz yıldır Ermeni işgali altında bulunan Karabağ’ı hürriyetine kavuşturmuş olması bazı Batılı ülkeleri, özellikle de Fransa’yı rahatsız etmiştir. Bu doğrultuda geçtiğimiz gün Fransız Senatosunda Azerbaycan’a yönelik yaptırım kararı içeren bir önerge kabul edilmiştir. Özellikle Türk devletlerine yönelik olarak artan ve peş peşe gelen yanlı ve haksız tutumlar son derece manidardır, dikkatimizi celbetmektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Bu açıklamaları kabul etmediğimizi ve şiddetle reddettiğimizi Gazi Meclisimizden beyan ediyoruz. Türkiye olarak hem Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin hem de Azerbaycan’ın haklı davalarında her zaman yanlarında olduğumuzu ifade ediyor, bağlayıcılığı olmayan, alınmış olan bu haksız ve hukuka aykırı kararlardan da acilen Batı’nın vazgeçmesini temenni ediyoruz.

Türk medeniyetinin yükseliş yılı olarak kabul edilen 2023’ün Turan coğrafyasında yeni bir dirilişe ve birliğe muştu olacağı inancını taşıyor, hiçbir gücün bu hakikati engelleyemeyeceğini belirterek Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş.

24.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne, KESK HABER-SEN Genel Başkanı ve MYK üyelerinin gruplarına yaptığı ziyarete, Diyarbakır’ın Fabrika Mahallesi’ndeki elektrik kesintisine, Siirt’te gösteri ve toplantı hakkının yasaklandığına, Taksim’deki bombalı saldırıya, İçişleri Bakanının yatığı açıklamaya, Avukat Jiyan Tosun’un hedef gösterilmesine ve iktidarın herkesin yaşam hakkından sorumlu olduğuna ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Bugün Ahmet Kaya’nın ölüm yıl dönümü, tam yirmi iki yıl geçti üzerinden. Evet, yaşarken taşlanan, öldükten sonra da taçlandırılmaya çalışılan büyük bir sanat insanı. Ahmet Kaya sadece ana diline özgürlük istediği için, maalesef, sürgünde yaşama veda etti. O, duruşu, ezgisiyle hepimizin içini özgürlük ateşiyle, barış umuduyla doldurdu ve şu anda maalesef aramızda değil; özellikle, sürgünde memleketine, yurduna hasret bir şekilde veda etmesi de ayrıca bir acı kaynağı. Türkiye siyasi tarihinin karanlık yıllarına sanatıyla itiraz eden sevgili Ahmet Kaya’yı sevgi, saygı ve minnetle anıyorum ve onun sözleriyle “Hoşça kal iki gözüm, hoşça kal; iyi ki geçtin bu dünyadan.” demek istiyorum.

Sayın Başkan, bugün KESK HABER-SEN Genel Başkanı ve MYK üyeleri grubumuzu ziyaret etti. Birçok kurumda olduğu gibi PTT’de de çok büyük sorunlar var, sadece bir tanesini bugün paylaşmak istiyorum. PTT’de idari hizmet sözleşmesiyle çalışan 15 bine yakın personel var. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından ivedi bir şekilde kadroya alınmaları lazım aslında çünkü KESK HABER-SEN İHS’nin hem kadro talepleri var hem de İHS esnek ve performansa dayalı, insani olmayan bir çalışma yöntemi olarak sürdürülüyor; bir an önce lağvedilmesi gerekiyor. Bu konunun sonuna kadar takipçisi olacağımızı ve açıkçası hiçbir güvencesi olmadan, sadece sözleşmeyle esnek ve performansa dayalı çalıştırılmanın 21’inci yüzyılda modern bir kölelik olduğunu da ifade etmek istiyorum, taleplerinin yanındayım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Diyarbakır’da 230 ev dört gündür elektriksiz. “Niye?” diyeceksiniz. Evin içindeki elektrik saatlerini yüksek direklere asıyorlar ve diyorlar ki: “Biz size güvenmiyoruz saatler içerideyken ama yüksek direklere asacağız, siz bize güvenin.” Vatandaş niye devlete güvensin onlar bu kadar zulmederken? Bütün mahallenin etrafı -Fabrika Mahallesi'nde 4’üncü gün bugün- kolluk gücüyle çevrilmiş durumda, kuşatılmış durumda; açıkçası öğrenciler mum ışığında çalışıyor, 4 diyaliz hastası var tespit edilen, diyalize giremiyor. Açıkçası -yani bu konuda söylemek istediğim çok şey var- işte bu, Kürt meselesinin başka bir görüntüsüdür.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bugün İzmir'de, Yozgat'ta ya da Kayseri'de elektrik sayaçları direklere asılmıyor ama sorun Kürtler olunca, Kürt bölgesi olunca, kürdistan coğrafyası olunca ayrımcılık hayatın her alanında. Bir an önce elektrikleri verin demek istiyorum.

Diğer bir mesele, Sayın Başkan, vekili olduğum ilde aralıksız bir şekilde toplantı ve gösteri hakkı lağvediliyor, yasaklanıyor. Siirt Valisi tamamen -birçok vali gibi- keyfî bir şekilde yasaklıyor. Ben iki gün önce oradaydım, postanede kart attıktan sonra kolluk gücü açıklama yapmamıza bile izin vermedi “Basın toplantısı yapmak yasaklanmıştır." dedi. Bugün yeni bir yasak kararı geldi -birbirini takip ediyor on beş günde bir- biz bunu kabul etmiyoruz. Bu, açıkça her türlü hukuk kuralının ihlalidir, siyaset yapma hakkının engellenmesidir. AKP'liler, MHP'liler ve iktidara yandaş olanlar her türlü etkinliği yaparken bu sadece muhalefete ve özellikle HDP’ye yasaklanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Herkes de bu yasağın hangi amaçla verildiğinin farkında. Biz vatandaşımıza, yurttaşlarımıza her hâlükârda ulaşırız, bizim aramızdaki teması engelleyemezler.

Sayın Başkan, Taksim'deki bombalı saldırı gündemdeki yerini doğal olarak koruyor. Ben de bu vesileyle hayatını kaybedenlere başsağlığı ve yaralılara geçmiş olsun dileklerimi ifade etmek istiyorum. Ülkemizin yarınlara güven içinde uyanabilmesi için bu meselenin kesinlikle aydınlığa kavuşması gerekiyor. Bu meselenin bütün ayrıntılarıyla aydınlatılması için -Mecliste iktidarıyla, muhalefetiyle- bu Parlamentonun üstüne düşen görevi yapması gerektiği noktasındayız. Olayın oluş şekli ve akabinde sosyal medyada bant daraltılması, yayın yasağının getirilmesi, iktidar mensuplarının farklı farklı ve çelişkili açıklamaları açıkçası meseleyi karman çorman bir hâle getirdi ve içinden çıkılamaz bir hâle geldi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – İlkin şunu söylemek istiyorum; bu ülkenin İçişleri Bakanı -hangi gece- olayın olduğu gece şu açıklamayı yaptı, dedi ki: “Afrin’den geldi bombacı, talimatı da Kobani’den aldı.” Ertesi gün bu yasaklar devam ederken gözaltında tutulan kadının ifadesi servis edildi, o da ifadede “Afrin’den geldim, talimatı da Kobani’den aldım.” dedi. Emniyet kimin emrinde? İçişleri Bakanlığının. Dosya gizli mi? Gizli. Bu bilgiyi aldın mı, yarattın mı; nasıl açıklarsın? Bu açıkça bir suç. Ayrıca, o ifade verilmeden sen açıklama yapıyorsun, açıklamaya uygun ifade verdiriyorsun. Bir kere, bu “servis işleri başkanı” mı; İçişleri Bakanı yasadan muaf mı, cezadan muaf mı; öncelikle bunu soruyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Şimdi, planlayıcı olduğu iddia edilen Ammar Jarkas’ın bugün yeni yeni bilgileri ortaya çıktı. Facebook paylaşımında, iki yıl önce bir araba kiralama şirketinin sahibi, ticaret yapıyor. Yine, kendi Facebook hesabından MÜSİAD’a ilişkin paylaşımları var oysa yandaş medya çarşaf çarşaf bunun planlayıcı olduğunu söylüyor. Süleyman Soylu İdlib’de açılış yapıyor, burada patlama oluyor ve oradan açıklama yapıyor; bunlar nasıl bir tesadüf, soruyoruz. İlk açıklamayı neden İçişleri Bakanı yapmadı da Adalet Bakanı yaptı; bu sorunun yanıtını da istiyoruz.

Soylu ısrarla -dün ABD’ye ilişkin epey tartışma oldu, o konuya girmeyeceğim ama- kaynağı Afrin ve Kobani olarak açıkladı. Bu, sınır ötesi bir operasyona hazırlık yapmanın amacı mı; bunu da ayrıca öğrenmek istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Diğeri: İçişleri Bakanı, Ahlam Albashir’in ülkeye Afrin’den kaçak bir şekilde girdiğini söyledi ama komşuları bunu tanıdıklarını, bir yıldır aynı tekstil atölyesinde çalıştığını söylüyor. “Her şeyimle buradayım, beni yakalayın.” diyen, yakalandığında da şaşkın bakışlarla etrafına bakan bir kadın var, üzerine “New York” yazılı tişört giydirilip bir fotoğraf çektirilmiş. Kim bu yani bunu da kamuoyu öğrenmek istiyor.

Buna ilişkin çokça sorumuz var Sayın Başkan, izninizle, en önemli sorularımızdan biri: Jiyan Tosun, bir avukat meslektaşımız, neden hedef gösterildi? Şimdi, Şırnak Valisi çıkıp MHP Güçlükonak İlçe Başkanının GSM operatörlerini açıkladı ya! Bu, valinin işi mi?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Vali, gizli bir soruşturmada şüpheli sıfatıyla ifadesi alınan bir şahsı korumak için savcı yerine geçip -ki savcının da böyle bir açıklama yapma yetkisi yok, gizli bir soruşturma- çıkıp “GSM operatörlerinden bu iletişim yok...” Bu ne telaştır ya, bu ne aceledir; neyi saklıyorlar, neyi gizliyorlar? Bütün bu soruların yanıtı ortaya çıkacak ve biz bunların peşini bırakmayacağız.

Şırnak Valisi MHP ilçe başkanını korurken İstanbul Valisi “Jiyan Tosun” isimli bir kadın avukatın linç edilmesine göz yumuyor ama. Madem valinin görevleri arasında, niye İstanbul Valisi konuşmadı? Jiyan Tosun’un adres ve kimlik bilgilerini kamuoyuna servis eden zat -herkes biliyor onu- alenen suç işlemiştir ve bu ülkede Hrant Dink, Tahir Elçi bu hedef göstermeler sonucunda, linç sonucunda katledilmiştir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitiriyorum Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Jiyan Tosun’un saçının kılına zarar gelse onu hedef gösteren ve bu hedef göstermeye rağmen bu ülkenin yargısı, kolluğu, idari makamları, bakanlıkları sesini çıkarmadığı için bu meseleden sorumludur. Ve bu hedef gösteren zat sonra “Yanlış yaptım, bilmem, şu aynı, bu aynı ama ben hesabı devletime veririm...” Hesabı verecek, yargı önünde verecek ve bu hedef göstermeyi asla unutmayacağız.

Ve son olarak, muhaliflerin, avukatların, vatandaşın yaşam hakkı bu kadar ucuz değil, olmamalı; iktidar herkesin yaşam hakkından sorumludur demek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – İYİ Parti Grup Başkan Vekili Sayın Müsavat Dervişoğlu.

Buyurunuz.

25.- İzmir Milletvekili Dursun Müsavat Dervişoğlu’nun, Sezai Karakoç’un vefatının 1’inci yıl dönümüne, İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen terör eylemine, iktidarın göç politikasına, İYİ Partinin iktidara geldiğinde Millî Göç Doktrini çerçevesinde hareket edeceğine, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına gözlemci üye olarak dâhil edilmesine, Tarım ve Orman Bakanı Vahit Kirişci’nin yaptığı açıklamaya, TÜİK tarafından açıklanan Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi’ne ve Rüzgârgülü Projesi’ne ilişkin açıklaması

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Çok teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Sözlerimin başında, Türk edebiyat dünyasına şiir ve düşünceleriyle büyük katkı sunan şair ve fikir adamı Sezai Karakoç’u vefatının 1’nci yıl dönümünde rahmetle anıyorum; mekânı cennet, ruhu şad, kabri nur olsun.

Bilindiği gibi, İstiklal Caddesi’nde gerçekleşen bir terör eylemi yaşadık. Bu terör eylemi ve yitirdiğimiz canlar bize bir kez daha göstermiştir ki Türkiye’nin güvenlik mimarisinin altında bulunan dinamit iktidar tarafından teşvik edilen kontrolsüz göç politikasıdır. Suriye başta olmak üzere, Irak, İran, Afganistan, Pakistan ve Afrika ülkeleri mahreçli, ekseriyeti kaçak göç akımları sonucunda ülkemize gelen bu sığınmacılar Türkiye’yi hendek ülke hâline getirmiştir. Adalet ve Kalkınma Partisi iktidarı “hicret ve ensar” adı altında milyonlarca sığınmacı ve kaçak göçmeni elek hâline getirdiği sınırlardan içeri almış, bu da yetmezmiş gibi Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçmelerine müsaade etmemiştir.

İktidarın göç politikası şu şekilde özetlenebilir: Türkiye’ye herkes tarafından giriş serbest, çıkış ise yasaktır. 2015 yılında Türkiye üzerinden Avrupa’ya geçen sığınmacı sayısı 861 binden fazla iken iktidarın yaptığı ve hâlen yürürlükte olan Avrupa Birliğiyle Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girdiği tarihten itibaren sadece bir yıl içerisinde 36 bin gerilemiştir. Yalnızca bu veri bile Avrupa Birliğiyle yapılan Geri Kabul Anlaşması’nın Türkiye’yi nasıl Avrupa’nın hendek ülkesi hâline getirdiğini göstermektedir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – İYİ Partinin Millî Göç Doktrini çerçevesinde iktidarımızın ilk gününden itibaren kaçak göçmenlerin sınır dışı edilmeleri kararlaştırılacak, belirlediğimiz illerde onar bin kişilik 20 geri gönderme merkezi kurulacaktır. Türkiye’de bulunan kaçak göçmenlerin tamamının iade ve sınır dışı işlemleri bir yıl içinde tamamlanacaktır. Türkiye'nin Suriye, Irak ve İran hududu, sınır duvarları, elektro optik kuleler, aydınlatma sistemleri, gece görüşlü kameralar, insansız hava araçları ve entegre güvenlik sistemleriyle tahkim edilecektir. İYİ Parti, Türkiye'nin hendek ülke hâline getirilmesine ve Türk milletinin demografik yapısının bir göç mühendisliğiyle değiştirilmesine asla ve kata müsaade etmeyecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın milletvekilleri, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener 3 Mayıs 2021 tarihinde “Güçlü Türk Dünyası, Güçlü Türkiye” başlığı altında İYİ Partinin 9 hedef ve ilkesini milletimize açıklamıştı. Trans Hazar ve orta koridorun işler hâle getirilmesi ve genişlemesi sürecinde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Türk Devletleri Teşkilatına dâhil edilmesi gerektiğini kamuoyuyla paylaşmıştı. Bu çerçevede Teşkilatın Semerkant Zirvesi’nde Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin gözlemci üye olarak dâhil edilmesi bizim açımızdan olumlu bir gelişmedir ancak İYİ Partiye göre hedef, gerçek bir tanınma sürecinin inşası olmalıdır. O nedenle, buradan bir kez daha ilan ediyoruz: İktidarımızda ihdas edeceğimiz Türk dünyası bakanlığımızla Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin uluslararası toplum tarafından tanınma hedefini mutlak suretle başaracağız. Bu vesileyle, Kuzey Kıbrıs Türk halkının Cumhuriyet Bayramı’nı bir kez daha tebrik ediyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Sayın milletvekilleri, Tarım ve Orman Bakanı Sayın Vahit Kirişci geçtiğimiz hafta sonu Edirne Tarım Sektörü Temsilcileri Toplantısı’nda çiftçilere yönelik “Biraz beklerseniz sıkıntıların üstesinden geleceğiz.” ifadesini kullanmıştır.

Sayın Bakana buradan açıkça soruyorum: Emekleri zayi olan çiftçilerimizin artık bekleyecek hâli kalmamış, sabrı da tükenmiştir. Tarıma hak ettiği payı ayıramayan, yerli üretimi desteklemeyerek çiftçiyi çaresizliğe gark eden siz değil misiniz? Yirmi yıldır iktidarda olan siz değil misiniz, hâlâ neyin mühletini istiyorsunuz? Tarımda kalkınmaya dair en ufak bir umut vermeyen, aksine çiftçiyi daha da borçlandıran, daha da yoksullaştıran yine siz ve sizin iktidarınız değil mi? Tarımsal girdi fiyatları bir yıl içerisinde yüzde 100’den fazla artarak rekor kırmıştır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim efendim.

TÜİK tarafından açıklanan son fiyat endeksinde Tarım Ürünleri Üretici Fiyat Endeksi yıllık yüzde 156 artış göstermiştir, üstelik bunlar devletin resmî fakat gayriciddi veri kurumu olan TÜİK’in açıkladığı rakamlardır. Artan girdi fiyatları nedeniyle beli bükülen ve ürününü ekemez hâle gelen çiftçiye bir darbe de sulama suyuna yapılan yüzde 110 oranındaki zamla gelmiştir. Boş vaatler ve sonu gelmeyen mühletlerden artık vazgeçin, girdi fiyatlarını düşürün, elektrik ve su zamlarındaki fahiş artışları durdurun, çiftçimizin hak ettiği desteği alabilmesi için ivedilikle sübvansiyon adımlarını atın. Ama yapamazsınız çünkü alın terinden, emek verenden yana değilsiniz, üretenden yana değilsiniz, yandaş sermayeden yanasınız. İlk seçimden itibaren hak eden milletimize hak ettiğini geri vereceğimizi bilmenizi istiyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

DURSUN MÜSAVAT DERVİŞOĞLU (İzmir) – Teşekkür ederim efendim, bitiriyorum.

Buradan çiftçilerimize sesleniyorum: Sahipsiz değilsiniz, umutsuz olmayın; değerinizi, derdinizi ve çabanızı bilmeyen bu düzeni inşallah birlikte değiştireceğiz; ürünün değerini ve hak ettiği fiyatı bulmasını sağlayacağız, sonra da destekleri dünya ortalamalarının üzerine çekeceğiz; çiftçilerimizin kullandığı mazot, gübre, elektrik, yem, tohum gibi kalemlerde ortalama yüzde 20 ve 30 oranında net, yerinde, zamanında ve odağında ödemeler yapacağız.

Yaklaşan İYİ Parti iktidarında işin ehli kadrolarımızın hazırladığı Rüzgârgülü Projemizle kırsal kalkınmayı sağlayacak, üretimi destekleyecek ve çiftçilerimizin yüzünü güldüreceğiz diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Zatıalinize teşekkür ediyorum efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

26.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın HDP Grup Başkan Vekilinin yapmış olduğu konuşmasında Milliyetçi Hareket Partisi, Şırnak Güçlükonak İlçe Başkanımızın üzerine kayıtlı bir GSM hattından dolayı birtakım iddiaların ortaya çıkması sonrasında Valilik tarafından kendisinin korunduğunu ve bu açıklamanın Valilik tarafından neden yapıldığını ifade ettiğini öğrendim, ben burada değildim.

Şimdi, valilikler, bazı durumlarda, özellikle toplumsal anlamda infial uyandıran, başka bir tür kampanyalara dönüşen ve yerel anlamda da birtakım sıkıntılara sebep olabilecek hususlarda açıklama yapma gereği duyuyorlarsa takdirlerindedir ve bu açıklamanın mutlaka haklı bir gerekçesi söz konusu olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Gerçekten de -yapılan açıklamada da var, daha öncesinde bizler de bunu biliyoruz ve ifade ettik- ilçe başkanımızın adına sahte kimlik kartı kullanılarak bir hattın kendi bilgisi dışında üretildiğini, çıkarıldığını öğrenmiş bulunuyoruz. Bu telefon trafiğinin bu hat üzerinden -bilinçli olarak- kasten ilişkilendirmek adına yapılmış bir iş veya işlem olup olmadığı da HTS kayıtları çerçevesinde bu soruşturma sürecinde ortaya çıkacaktır. Lakin birtakım spekülatif haberlerin kamuoyunda yer alması durumunda il valilikleri, geçmişten bugüne, açıklamalar yapar; ciddi bir taciz vakası meydana gelir, valilikler bununla ilgili açıklama yapar; hayvanların korunmasıyla ilgili, onlara eziyet edilen birtakım görüntülerle alakalı valilikler açıklamalar yapar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Adli yönden soruşturmanın yürütüldüğü ortadadır, bir soruşturma tabii ki söz konusudur ama yerel olarak bu hadisenin cereyan ettiği ilde, o ilin valiliği tarafından bu hukuksuz ve haksız durumun ortaya konulması ve spekülasyonların sona erdirilmesi hayırlı bir gelişmedir. Bu noktada bundan rahatsızlık duymanın da doğru olmadığı kanaatindeyiz. Bunu ifade etmek istedim.

Teşekkür ederim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, izninizle bir cümle…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

27.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, teşekkür ediyorum.

Ben sözlerimi de tekrar etmeyeceğim, sadece Sayın Bülbül’ün tespitine cevap vereceğim.

Biz, burada, iktidarın kamusal kaynakları ve gücünü kullanmasından söz ediyoruz açıkça; bu, bireyselleşmiş. Bu vatandaş MHP ilçe başkanı değil de HDP, CHP, “a” partisi, “b” partisi, “c” partisinin ilçe başkanı olsaydı Vali aynı duyarlılığı göstermezdi tabii ki; gösterdiğini görmedik. Ayrıca, valilerin soruşturmaya konu, bir ceza soruşturmasına konu bir fiille ilgili, savcının soruşturma yapması gereken bir alanda kamuoyuna açık bilgilendirme, açıklama yapması yargıyı etkileme suçudur. Bu konuda tartışılacak bir mesele yok. Şimdi, diyor ki: “Sahte kimlikle çıkarılmış.” Nereden bilelim? Bunu savcı çıkaracak, savcının çıkarması gerekiyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Valilikleri biz şöyle tanıyoruz: Yasak kararı alan, kolluğa müdahale talimatı veren, tıpkı AK PARTİ il başkanı, ilçe başkanı gibi çalışan yani aynen böyle valiler tanıyoruz. Biz bugüne kadar bir valinin böyle bir açıklama yaptığını duymadık. Ayrıca HTS kayıtları, kimin kullandığı, ne yaptığı zaten ortaya çıkacak. Savcının görevini etkiliyor, yargının görevini etkiliyor, algı oluşturuyor ve bunun tek özelliği de MHP’dir, MHP’nin de iktidarın ortağı olmasıdır.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz efendim.

28.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, Sayın Beştaş da ifade etti ya yani buradaki tek özellik MHP’li olması ya; neden kamuoyunda yer aldığının ve neden aslında bir açıklamaya ihtiyaç duyulduğunun da izahı aslında burada yatıyor. Yani MHP’li bir ilçe başkanı üzerine bu HTS kayıtları çıkmamış olsaydı o zaman kamuoyunda bu kadar büyük bir coşkuyla PKK’ya destek veren, FETÖ’ye destek veren hesapların özellikle sosyal medya, sosyal mecralar üzerinden bir kampanya olarak bunu yürütmesi, Twitter’da “trend topic” dediğimiz en yüksek araştırılan mevzular arasına girmesi zaten söz konusu olmazdı. Bu noktada çok ciddi bir dezenformasyon, çok ciddi bir sıkıntı olunca bu konuda bölgesel anlamda da doğabilecek bazı sonuçları ve sıkıntıları bertaraf etmek manasında da değerlendirilebilecek bir açıklamanın Valilik, mülki idare tarafından yapılması son derece isabetlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) - Bunun yanı sıra, Valilik bu açıklamasında bu hususların araştırılmasının kendisi tarafından yapıldığını ifade etmiyor; bu ortaya çıkan durumları, yapılan tespitleri -ki bunlar mutlaka adli merciler tarafından yapılmıştır- bu durum ortaya çıktıktan sonra diğer patlama olayından bağımsız bir şekilde izah etmişlerdir. Bunun patlamayla ilişkilendirilmesinin, patlama soruşturmasına, terör saldırısı soruşturmasına müdahale şeklinde değerlendirilmesinin doğru olmadığını ifade etmek istiyorum. Bu, zaten MHP ilçe başkanlığı olduğu için köpürtülen bir hadisedir. Ondan dolayı da açıklama ihtiyacı duyulmuştur.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN - Cumhuriyet Halk Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Engin Altay.

Buyurunuz Sayın Altay.

29.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine, öğretmenlere geçmişte yapılan saygısızlıklara, Millî Eğitim Bakanı Mahmut Özer’in öğretmene karşı tavrına, Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı’na, İçişleri Bakanının yaptığı açıklamaya ve İstiklal Caddesi’nde yapılan hain, alçak terör saldırısına ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) - Teşekkür ederim.

Zatıalinizi ve yüce Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum Sayın Başkanım.

Bu biraz önceki polemikle ilgili şu kadar söylemek isterim ki MHP ilçe başkanına kayıtlı telefon, MHP ilçe başkanına değil de mesela İYİ Parti ilçe başkanına, HDP ilçe başkanına ya da CHP ilçe başkanına kayıtlı çıksaydı zaten o ilçe başkanının evine polis sabah beşte koçbaşıyla girerdi, bu ilçe başkanını apar topar Emniyete çekerdi. İşte Türkiye'deki mesele de böyle bir farklılık var; devletin güvenlik kuvvetlerinin ve yargının meselelere bakışında ve mülki amirlerin meseleye bakışında böyle bir yanlış var. Ben MHP ilçe başkanını asla zan altında bırakmak istemiyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Tahmin yürütüyorsunuz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır.

Yani CHP ilçe başkanına kayıtlı bir telefonla görüşme olsaydı koçbaşıyla polis girerdi.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz yaşıyoruz Sayın Bülbül, yaşıyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Ben ilçe başkanını bir zan altında asla bırakmıyorum.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – İlçe başkanı için demiyorum ama sizin yaptığınız da bir tahmin yürütme.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Hayır, hayır; aynen öyle olurdu.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Niye? Yaşıyoruz biz bunu ya.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz yaşıyoruz zaten.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Yaşıyoruz, yaşıyoruz, öyle oluyor.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – HDP’nin yaşaması normal.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Neyse…

Başkanım, zamanımdan çalıyorlar efendim.

Şimdi, bu Meclisteki bütün saygıdeğer milletvekillerinin, hepimizin -ben de bir öğretmenim- öğretmenlerimize gönül, vefa, şükran borcumuz var. Öğretmenlere saygılı olmak, hepimizin ve herkesin görevidir; özellikle de tabii, iktidarın ve yürütme organının.

Öğretmenlerimize geçmişte çok saygısızlıklar yapıldı, bir iki örnek vererek konuyu bir yere bağlamak istiyorum.

2012’de, AK PARTİ sözcüsü Sayın Ömer Çelik ataması yapılmayan öğretmenlerle ilgili şöyle demiş: “Ben öğretmen olmak isteyenleri Eminönü Camisi’nin önünde bekleyen güvercinlere benzetiyorum. Bekliyorlar ki biri önlerine yem atsın. Allah’tan çocuklarım memur olmadılar.” Yakıştıramadım, bu kadar söyleyeyim.

Sayın Cumhurbaşkanı, 2018’de, seçim çalışmaları için Rize’de vatandaşlara hitap ettiği sırada ataması yapılmayan ve atama bekleyen öğretmenlerden biri atama talebinde bulunmuş; Erdoğan, öğretmeni “Onları Kılıçdaroğlu yapar size.” diye müstehzi bir tavırla terslemiş.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Evet, doğru, biz ataması yapılmayan öğretmenlerin atamasını yapacağız; bunu da herkes bilsin.

Dün de Sayın Millî Eğitim Bakanı Özer’e derdini anlatırken atama bekleyen bir öğretmen çiçek uzatmış, Sayın Bakansa o sırada kulağını kaşıyarak oradan uzaklaşmış. Bunu da çok şık bulmadığımı bir öğretmen olarak yüce Genel Kurulun huzurunda, aziz milletimizin önünde belirtmek istedim.

Asıl mesele şu: 19 Kasımda ucube bir sınav yapılacak; Kariyer Basamakları Sınavı. Ama Anayasa Mahkemesi, bu konuyla ilgili yaptığımız başvuru üzerine, sendikaları ve Bakanlığı dinleme kararı aldı. Anayasa Mahkemesinin bu kararından sonra, başvurumuz sonuçlanmak üzereyken bu sınavın iptal edilmesi, en azından, hiç değilse ertelenmesi -iptal edilmesi doğru olan- ve bu saçmalığa bir son verilmesi gerekir ama Sayın Bakanın kulağı hâlâ bu konuya tıkalı. Bunu da söylemek istiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şimdi, Sayın Başkan, Sayın İçişleri Bakanı da bu terörle ilgili “Şu kadar önledik ama bunu önleyemediğimiz için milletimize mahcubuz.” demiş. Mahcup olmamak için polemikle, ipe sapa gelmez iftiralarla değil işin esasıyla daha ciddi meşgul olmak lazım.

Türkiye Büyük Millet Meclisinin en temel görevi -bütçe yapmanın dışında, savaş hâli kararının dışında- orta yerdeki yürütme organını denetlemektir. Şimdi, Meclisin bundan daha mühim bir işi olamaz. Türkiye Büyük Millet Meclisi, İstiklal Caddesi'nde yapılan hain, alçak terör saldırısını, alelade bir saldırı olarak görüyorsa, rutin bir terör saldırısı olarak görüyorsa vah ki vah! Bu saldırının bütün kodları çözülmelidir. Şüphesiz, evet, çalışılıyor, 50 tutuklu var, şu var, bu var ama kafalarda iki şey var. Ne var? Bir: Bu terörist, bu cani terörist hangi terör örgütüne mensup?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bu, kafalarda muamma. Evet, devlet bir açıklama yaptı ama kamuoyu pek tatmin olmamış gibi duruyor, bunun aydınlanması lazım.

İki: “Terörün, bu terör olayının, bu saldırının amacı ne olabilir?” diye hepimize bir anket formu dağıtsalar, çok sayın milletvekilleri şöyle yazar diye düşünüyorum:

1) İç barışı bozmak.

2) Kaos ortamı yaratmak.

3) Toplumda korku, endişe ve panik yaratmak.

4) Toplumun siyasi tercihlerine yönelik bir panik havası oluşturmak.

Hâl böyleyken terör örgütlerinin yapamadığını Hükûmet yapıyor ya. Ne yapıyor? Söyleyeyim, söyleyeyim: Bir süre yayın yasağını ben anlarım, bir süreliğine yayın yasağını anlarım. Bant daraltmak ne? İnterneti kapatmak ne?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Altay.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – İnsanlar evlerinde…Yayın yasağı var zaten, üstüne sosyal medyayı da kapattığınız zaman -ben eğitimciyim, insan psikolojisinden anlarım- asıl bu, insanlarda korkuya, paniğe ve endişeye -bu bant daraltma- sebep olmuştur ya. Çapulcu terör örgütlerinin beceremediğini Hükûmet becerdi ya helal olsun bu Hükûmete(!)

Böyle şey olabilir mi Sayın Başkan? Herkes bir panik havası yaşadı “Eyvah, internet çalışmıyor! Televizyonlarda olayla ilgili haber yok!” Toplumu korku, endişe ve paniğe sevk eden bizatihi Hükûmetin kendisi olmuştur; bunu kabul etmek mümkün değil.

Ayrıca, yürütme organı devletin iş ve işlemlerini yürütmekle görevli, bu kadar ama devletin sahibi millet ve bu işleri de millet adına denetleyecek organ Türkiye Büyük Millet Meclisi.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tekrar söylüyorum, bu olay akıllara, Türkiye’de yaşayan 85 milyonun aklına -kabul edelim- şunu da getirdi: 7 Haziran-1 Kasım 2015 senaryosu yeniden sahnede mi? Bir de böyle bir tablo var. Çelişkili açıklamalar yapılıyor; kamuoyunun mutlaka aydınlanmasını beklediği bir tabloyla karşı karşıyayız, Hükûmet hamaset yapıyor, “Mahcubuz, 120 tanesini engelledik de bunu engelleyemedik.” falan. Sen kapıları, sınırları kevgire çevirmişsin, 72 vilayette IŞİD’in uyuyan hücrelerinin olduğu herkesçe, sağır sultanca bile biliniyor artık. Hani bunların ayakkabı numarasına kadar biliyordun, niye engellemedin? Böyle günlerde -terörün bir amacı da odur, iç barışı bozmak- siyasetin görevi de bu tür saldırılara alet olup tesanütü bozmamak; aksine, tesanütü güçlendirmektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bitiriyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Olayın olduğu gece bütün siyasi partilerin Sayın Genel Başkanları aslında bir ortak paydada buluştu, lafta kaldı ama. Sonra suçlamalar başladı, suçlamalar başladı; olmaz, terör örgütünün istediği zaten bu. Bu terör olayından yola çıkarak muhalefeti, meşru partileri terörle ilişkilendirmek terör örgütünün amacına hizmet etmektir.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grup Başkan Vekili Sayın Bülent Turan.

Buyurunuz Sayın Turan.

30.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Günü’ne, 15 Kasım Filistin devletinin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümüne, Sezai Karakoç’un vefatının yıl dönümüne, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

17 Kasım Azerbaycanlı kardeşlerimizin millî kurtuluş mücadelesinin başlangıcıdır, 17 Kasım Azerbaycan Millî Diriliş Günü’dür. Otuz dört yıl önce millî diriliş ve kurtuluş için haykıran can Azerbaycan, o günkü inançla, otuz yıl işgal altında kalan topraklarını cesur ve onurlu duruşuyla, mücadelesiyle kurtarmıştır. Kardeş can Azerbaycan’ın Millî Diriliş Günü’nü kutluyor; yaşasın Azerbaycan, yaşasın Karabağ diyoruz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 15 Kasım Filistin Devleti’nin kuruluşunun 34’üncü yıl dönümü. Tek istekleri, kendi topraklarında özgürce yaşamak olan Filistin halkı, defalarca uluslararası hukuku çiğneyen İsrail’in zulümlerine karşı, ambargolara karşı dik duruşunu devam ettiriyor. Filistin mücadelesinde şehit olan kardeşlerimizi rahmetle anıyor, bir an önce Filistin topraklarında huzurun, barışın tesis edilmesini gönülden diliyoruz. Türkiye halkı olarak haklı davasında Filistin halkının yanında olmaya devam edeceğiz.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; diriliş şairimiz Sezai Karakoç, sadece fikirleriyle, düşünceleriyle gönül dünyamızı aydınlatmadı; duruşuyla, mücadelesiyle, vefasıyla geride çok büyük bir miras bıraktı. “Sevgili/En sevgili/Ey sevgili/Uzatma dünya sürgünümü benim.” diyen üstat Sezai Karakoç dünya sürgününü bitirip en sevgiliye kavuştu. “Giden gidecek yer buluyor da/Kalan kime sığınsın?” “Seni yok sayacaklar, sen daha çok var olacaksın.” diyen büyük mütefekkir Sezai Karakoç’u vefatının yıl dönümünde rahmetle minnetle yâd ediyoruz.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Yeter ya, şiiri güzel okuyamadın, kabul et.

İSMAİL KONCUK (Adana) – Şiiri mahvettin Başkan.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Şiiri bir daha oku bence.

BAŞKAN – Ruhunu yansıttı efendim.(CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, Sayın Altay isterdik ki diriliş şairi, büyük üstat Sezai Karakoç’u ansın, sonra bize sataşsın.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Rahmetle ve minnetle anıyorum efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Kendisinden bu inceliği bekleriz, anmasını isteriz.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

Rahmetli Karakoç, seksen yıl bu ülkede çok kıymetli hatıralar bıraktı; büyük mütefekkir, büyük yazar, büyük şairdi, diriliş yürüyüşünün öncüsüydü. İsteriz ki tüm siyasi partilerimiz omuz versin.

Tabii, Sayın Altay’ın bu takılmasına sataşmadan ben de takılma hakkımı kullanacağım. Şöyle…

BAŞKAN – Hangi maddeye göre efendim, bana soruyorsunuz ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, bu İç Tüzük hep bize gelince mi aklınıza geliyor?

Şöyle: Dün çok uzun tartıştık İstiklal Caddesi’ndeki menfur saldırıyı. O yüzden, ben tekrar ne HDP’nin söylemine ne CHP’nin söylemine cevap vermek istemiyorum.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fakat Sayın Altay gibi tecrübeli bir siyasinin ısrarla “Açıklama yapıldı ama kafalar çok karıştı.” tarzı yaklaşımını şaşkınlıkla takip ettim. Karışmaya ne meraklı kafanız var diyorum. Ortada bir gerçek var; ilk defa değil, bu terör örgütünün sayısız eylemi olmuş. Terör örgütünün adını anmaya hiç hazır bir hâliniz yok -sizin için demiyorum, genel olarak söylüyorum- sürekli bir “Patlama, patlama…” Dün dediğim, sanki tüp patlamasıymış gibi meseleye yaklaşılıyor, kafalar karışıkmış gibi yaklaşılıyor. Arkadaş, önümüzde dağ gibi duran bir terör meselesi var ama daha büyük bir dağ gibi, bu devletin kararlı duruşu, yürüyüşü var. Biz güvenlik güçlerimizin çok kısa süre içerisinde tüm adımları atıp olayın faillerini, faillerine yol verenleri yakalamasından gurur duyuyoruz.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tabii ki hiç olmasaydı; tabii ki canlarımız, tabii ki masumlarımız bu konuda bedel ödemeseydi fakat yok efendim “Bant niye daraltılmış?” Biz bunları dün tartıştık Sayın Altay.

Ben bu ülkede yaşayan bir vatandaş olarak terör eyleminden sonra teröristleri sevindirecek şekilde parçalanmış cesetler görmek istemiyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onu göstermeyin canım, kim demiş “Gösterilsin.” Ne alakası var?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Eskişehir’de gördünüz “Bombalama olacak, sokağa çıkın.” “tweet”leri atıldı. Atatürk fotoğraflı FETÖ’cü hesapların piyasaya nasıl sayısız yanlış bilgi, dezenformasyon ortaya koyduğunu gördünüz. Devlet, tüm dünyanın yaptığı gibi soğuk akılla davranmış, kısa sürede bu işe el koymuş ama bunun yanında internet devam etmiş, haberler devam etmiş, gazeteler devam etmiş.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Yok ya! Nerede devam etmiş Allah’ını seversen.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Hangi haberi alamadınız Allah aşkına? Soruyorum, Sayın Altay, hangi haberi alamadınız da bu eleştiriyi yapıyorsunuz?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bana soru sormayın.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Alamadık, alamadık.

ALİ ŞEKER (İstanbul) – Alamadık.

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Senin VPN’nin var herhâlde, senin VPN’nin var galiba.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Siz, Altay mısınız ya?

Bakınız değerli arkadaşlar, altını çiziyorum, bant daraltması geçici olarak, tedbir olarak düşünülen bir idare işlemdir, mahkemenin kararıdır aynı zamanda. Diyorum ki hangi haberi alamadınız ya? O yüzden bunun haksız ve yersiz bir itham olduğunu düşünüyorum.

Ayrıca, insafınıza sığınarak sormak istiyorum: 11 Eylül’de Amerika’da binlerce kişi öldü terör saldırısından sonra; yirmi yıl geçti, bir tek ceset fotoğrafı gördük mü?

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ya, bina yıkıldı, çöktü, hepsi içinde kaldı.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Fransa’da, daha birkaç sene önce büyük bir terör eylemi oldu, bir sürü insan öldü. Terör eyleminden sonra bir tek Fransız’ın öldürüldüğünü gördük mü? Lütfen, daha soğuk akılla, daha sakin, tüm Türkiye’ye yakışan bir muhalefet talebimizi yenileyerek söylüyorum…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz “Cesetleri sergileyin.” demiyoruz.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ya, ben, CHP’ye konuşuyorum; siz, avukatı mısınız Allah aşkına?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben, muhalefet olarak…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir susar mısınız?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben de itiraz ediyorum çünkü.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Tüm konuşmalarım CHP’yedir Sayın Başkan.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Başkan.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ne alakası var ya!

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Ne alakası var?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama konuşacağım izin vermiyorsunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Ben de bu konuyu konuştum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, ben, Sayın HDP Grup Başkan Vekilinin söylediği tüm iddiaları reddediyorum ama ağzımı açmadım.

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – O zaman biz seni dikkate almayalım mı?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İçişleri Bakanımıza laf attı, devleti itham etti hatta “Sınır dışı operasyona hazırlık mı yapılıyor gibi?” vahim bir iddia ortaya koydu. Kaldı ki bu ülke, Meclisten aldığı tezkereyle -sınır içi, dışı- terörün olduğu her yere operasyon yapar, size ne Allah aşkına bundan! Niye karışıyorsunuz ya? Bakın, bu ülkede, hep söylüyorum, en uç fikirleri söyleyeceksiniz, alt perdeden sakince, nezaketle cevap verince hemen karışacaksınız; yapmayın bunu, yapmayın ne olur.

Ben, Sayın Altay’ın bir tespitine eleştiri getiriyorum, diyorum ki: Bant daraltılması meselesi dediğiniz gibi değil. Bant daraltılması meselesi tüm dünyanın uyguladığı, kötü örneklerin, kötü fotoğrafların, ülkeyi ayağa kaldıracak ağır ithamların, toplumumuzun bazı sosyal kesimlerini itham eden yaklaşımların, Allah korusun, mahalleyi yakacak iddiası olan sosyal paylaşımların durdurulmasına yönelik bir adımdır. Tüm dünya bunu yapıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - CHP gibi çok köklü bir partiden de buna anlayış bekleriz, saygı bekleriz. Ha, bu, üç gün sürse, beş gün sürse beraber karşı çıkalım ama olayın sıcak olduğu zamanda geçici olarak alınan bir tedbirdir. Kaldı ki internetin yasaklanması değil, sosyal medyanın bazı adreslerinin yasaklanması söz konusudur, yavaşlatılması. Aynı şekilde televizyon, gazete, hepsi vardı zaten. Hangi haberi alamadık terörle ilgili, hangi bilgiyi alamadık?

O yüzden bir daha söylüyorum Sayın Başkanım: Makamlar gelir geçer, siyasi görevler bugün var, yarın yok ama bu ülkenin vatandaşıyız; 85 milyonun kardeşliğine, beraberliğine halel getiren adımlar, tavırlar hiçbirimize yakışmaz Sayın Başkan.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Sayın Altay, buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Sataşma da var ama yerimden mi cevap vereyim?

BAŞKAN – Buyurunuz efendim, yerinizden.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Peki.

BAŞKAN – Buyurunuz.

31.- İstanbul Milletvekili Engin Altay’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Vallahi, Sayın Turan “Türkiye'ye yakışan bir muhalefet bekliyoruz.” dediniz de muhalefet işini yapıyor da Türkiye'ye gerçekten yakışmayan bir iktidar olduğunu da Türkiye biliyor, hiç merak etme.

Şimdi, samimiyetle önce… Bülent Turan'ın da gündemi takip etmesini rica ediyorum. Ben iki gün önce İstanbul'da hastanede yaralılara yaptığım ziyaretten sonra, İstiklal Caddesi'ne karanfil bıraktıktan sonra kahraman polis teşkilatımıza teşekkür ettim, İstanbul Emniyet Müdürümüze teşekkür ettim teröristi çok kısa bir sürede yakaladıkları için. Sayın Turan, bu işlerle gelmeyin bize. Klasik bir işiniz var, klasik bir özelliğiniz var; vatan, bayrak, din, iman… Böyle olaylar üzerinden muhalefeti karalama çabasını artık kimse yemiyor.

Bant daraltma yanlıştır, kardeşim, bant daraltarak ki… “Ne haberi alamadın?” diyorsun. Yayın yasağı var, bant daraltılmış, ben haber alamadım; ne olup bittiğine iki üç saat ben vâkıf olamadım.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Bunun neyini savunuyorsunuz, bu yanlıştır.

Ha, siz bu bant daraltma işlerini seçimlere yönelik bir antrenman gibi yaptıysanız onu da bilelim ama ona müsaade etmeyiz, ona müsaade etmeyiz; onu da peşinen söylemiş olayım.

MUSTAFA DEMİR (İstanbul) – Olmaz öyle şey.

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Tekrar söylüyorum: Terör saldırısının amacı toplumda endişe ve panik yaratmak idi; bu bant daraltma tam da buna imkân sağlamıştır, insanları endişeye sevk etmiştir. O tür görüntüleri yayınlamak insan olmamaktır, ben bunu kabul ediyorum. Kendini bilen hiçbir kimse, ahlaklı, namuslu, edepli kimse de o görüntüleri zaten yayınlamaz. Bu millete de biraz güvenmek lazım. Yayınlanmadı mı? Evet, yayınlandı. Bunlarla ilgili de gereğini yaparsın kardeşim. “Aman, iki görüntü yayınlanacak.” diye sen temel hak ve özgürlükleri gasbedemezsin.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Güvenlik… Güvenlik…

ENGİN ALTAY (İstanbul) – Temel hak ve özgürlüklerini gasbetmek kolay olmamalı, bu kadar kolay olmamalı; bunu söylüyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, ben de bir şey söylemek istiyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Altay’a sataştım ben Sayın Başkanım.

BAŞKAN - Buyurunuz Sayın Beştaş.

32.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Birincisi, ne kimsenin avukatlığına ihtiyacımız var ne de kimseye avukatlık yapmak gibi bir iddiamız var. Bülent Turan’ın söylediği sözleri, bant daraltma meselesini ben de ifade etmiştim ve dün biz buna ilişkin araştırma önergesi verdik, kendi partim ve grubum adına bu yanıtları verdim; bu, bir.

İkincisi, böyle, hani “Sizinle konuşmadım.” demesiyle ilgili de yani ne diyeyim, size bir cevap vermeyeceğim, muhatap almıyorsanız biz de almayız tabii. Ama o arada bir sürü laf da söyledi tabii. Yok sınır ötesi operasyon, yok şu bu ve şöyle bir cümle kurmuş sonra tespit ettim: “Bu ülke içinde de dışarıda da operasyon yaparız, size ne?” Ne demek size ne ya?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – “Hayır” dediğiniz tezkere var, o yüzden size ne...

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Hayır, biz tezkerelere “hayır” diyoruz, evet.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Evet.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – E, tamam, neyi konuşuyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu ülkenin içeride de dışarıda da barışını savunuyoruz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – “Hayır” dediğin şeyi ne konuşuyorsun?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Buradan bağırmaya istedikleri kadar başlasınlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Onlar savaş kararlarıyla, içeride ve dışarıda savaş politikasıyla iktidarlarını devam ettirmeye çalışıyorlar.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ya, bir terörü lanetlesene, terörü lanetlesene sen!

MÜCAHİT DURMUŞOĞLU (Osmaniye) – Savaş yok, terörle mücadele var Türkiye’de.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz her zaman söyledik, söylemeye devam edeceğiz: Halkların Demokratik Partisi ülke içinde de dışında da barışı savunuyor, demokrasiyi savunuyor, konuşmayı savunuyor, diyalogu savunuyor ama siz bu sözler karşısında yani kuyruğunuza basılmış gibi bas bas bağırıyorsunuz. Barışı savunmak niye bu kadar zorlarına gidiyor?

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Ne kadar ayıp ya, bir sürü can gitti, can!

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz bu Parlamentonun üyesiyiz, partisiyiz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Herkesin yüreği yanıyor. Tabii, bağırırım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sizin yüreğiniz bizim kadar yanmıyor. Siz bundan nemalanıyorsunuz, bunu istismar ediyorsunuz.

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Sen terörü lanetlesene! Canımız yanıyor canımız, senin canın yanıyor mu?

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bizim yüreğimiz sizden daha fazla yanıyor.

BAŞKAN – Sayın Turan, buyurunuz efendim.

33.- Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Sayın Başkan, şu mikrofon bağırmamak için var. Meral Hanım’ın niye bu kadar bağırdığını açıkçası garipseyerek takip ettim, niye bağırıyorsunuz anlamadım yani sakin olursanız seviniriz; bu bir.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Siz sakin olun, siz oradan bağırınca ben de size bağırıyorum.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – İkincisi, Sayın Başkan, tekrar ediyorum: Sayın Altay’la seviyeli bir tartışma yaptık, bu tartışma içerisinde kendisi beni dinledi, ben onu dinledim ama 3’üncü kişi olarak Sayın Meral Hanım’a çok fazla bağırdığı için sitem ettim. Yoksa tabii ki her vekil kıymetlidir, hepsini bu konuda dinleriz. Ha, şimdi konuşun dinleyelim ama bırakın da Grup Başkan Vekili konuşurken araya girmeyin, bu asgari nezakettir diye düşünüyorum, bunu talep etme hakkımız var. Konu sizin konuşmamanız değil, sizin başkasının dinleme hakkına engel olmanız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Bir diğer mesele Sayın Başkan, terörle ilgili hiçbir kınama yapmayıp, PKK’yı ağzına almayıp burada çığlık atarcasına Bakana, bizlere, ülkeye, Hükûmete, yönetene üst perdeden bağırmasını, hakaret etmesini ibretle izliyoruz. Söyledim, bir daha söylüyorum: Bu ülkenin tüm muhalefeti, iktidarı tezkerede askerimize sahip çıkarak “Terörü yerinde kurut.” diye yetki verdi, talimat verdi hatta. Biz de askerimizin sınır içi veya dışı terörle olan mücadelesinden gurur duyduk. O yüzden diyorum ki: Tezkereye “evet” demeyen HDP’nin bu konudaki kızgınlığının bir anlamı yok; o yüzden isyan ediyorum. Biz “evet” dedik, hesabını sorarız; size ne! Bir daha söylüyorum: Askerimizin terörle mücadelesinden size ne! Siz düne kadar askerimize “Kimyasal silah kullanıyorsunuz.” demişsiniz, siz düne kadar “Apo’nun heykelini dikeceğiz.” demişsiniz, siz düne kadar bir sürü laf ederek “Sırtımızı PKK’ya dayadık.” demişsiniz. Şimdi diyorum size: Terörle mücadele yaparken askerimizin, güvenlik güçlerimizin ısrarlı takiplerinden size ne!

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Siz FETÖ’yle yollar yürüdünüz ya!

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Ama isteriz ki Amerika’nın, Fransa’nın muhalefetinde olduğu gibi en azından terör konusunda keşke tüm partilerimiz bir araya gelebilse, asgari bir beraberlikte buluşabilse ama maalesef, bunun olmayacağını bir kez daha görmüş olduk Başkanım.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Beştaş…

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Aslında sataşmada bulundu ama ben yerimden…

BAŞKAN – Yerinizden buyurun lütfen.

34.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Çanakkale Milletvekili Bülent Turan’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir; bu Parlamentoya her bir milletvekili tabii ki seviye getirir ama HDP’nin bu seviye, eşitlik ve dil konusunda çok ciddi bir katkı yaptığını söyleyebilirim yani seviyesizlik ithamını -asla kabul edemeyiz böyle bir ithamı- aynen iade ediyorum; birincisi bu.

İkincisi, biz kararlarımızı partimizde veririz, aynı cümleleri de tekrar etmeyiz mümkün olduğunca. Şunu söyledim, evet: İçişleri Bakanı daha gözaltında olan şüpheli konuşmamışken, bant daraltılmışken, internet sınırlandırılmışken çıkıp dedi ki: “Afrin’den gelmiş, Kobani’den talimat almış.” Bir İçişleri Bakanı bunu nereden biliyor ya?

ARZU AYDIN (Bolu) – İçişleri Bakanı olduğu için olabilir mi, Bakan ya!

ÇİĞDEM ERDOĞAN ATABEK (Sakarya) – Devlet bunu bilmeyecek mi ya! Devlet hemen bulmuş işte.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bir de niye soruşturmaya müdahale ediyor ve ertesi gün onun emrindeki kolluk, onun emrindeki kolluk ve Valilik ona hizmet eder açıklamalar da yapıyor?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz bu ülkede ölen her bir canın acısını iliklerimize kadar hissediyoruz. Barış mücadelesi, çözüm mücadelesi verdiğimiz için en büyük bedelleri ödüyoruz ve bunun faili de bedelleri ödetenler de bizzat iktidarda oturanlardır çünkü bunu siyasete malzeme yapıyorlar çünkü siyasi mücadele etmeden emrindeki kollukla, valilikle, devlet aygıtıyla bir partiyi yok etmeye çalışıyorlar. Bu ölümlerin sebebi biz değil, bu siyaseti yürütenlerdir.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 15.33

İKİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 15.53

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin İkinci Oturumunu açıyorum.

Gündeme geçiyoruz.

Başkanlığın Genel Kurula sunuşları vardır.

İYİ Parti Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

VI.- ÖNERİLER

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri

1.- İYİ Parti Grubunun, Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekili tarafından, sağlık hizmetlerinin sunulmasında yaşanan sorunların araştırılması, konuyla ilgili çözüm önerilerinin sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16 Kasım 2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                             Dursun Müsavat Dervişoğlu

                                                                                                                                                                                                                            İzmir

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Kayseri Milletvekili Dursun Ataş ve 20 milletvekili tarafından sağlık hizmetlerinin sunulmasında yaşanan sorunların araştırılması, konuyla ilgili çözüm önerilerinin sunulması amacıyla 11/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerin 16/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere İYİ Parti Grubu adına Kayseri Milletvekili Sayın Dursun Ataş.

Buyurunuz Sayın Ataş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA DURSUN ATAŞ (Kayseri) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Parti olarak vermiş olduğumuz sağlık hizmetlerinde yaşanan sorunların araştırılması konulu önergemiz hakkında söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Sayın milletvekilleri, yirmi yıldır iktidarda olan AKP'nin en çok övündüğü konuların başında sağlık hizmetleri gelmekteydi. Ancak bugün en çok sorun yaşanan konuların başında yine sağlık hizmetleri gelmektedir. Bugün hastaneye giden her vatandaş sağlık hizmetlerinin sunulmasından şikâyetçiyken sağlık çalışanları da çalışma şartlarından, özlük haklarından şikâyetçidir. Yani Sağlık Bakanlığı, hastalardan hekimlere, teknik personelden hasta yakınına, hemşireden 112 personeline, herkesin şikâyetçi olduğu bir kuruma dönüşmüştür. Sağlıkta geldiğimiz nokta, 21’inci yüzyılın Türkiyesi adına utanç vericidir. Sağlıkta yaşanan ve dağ gibi biriken sorunlar çözülmezse durum çok daha kötüye gidecek, can kayıpları ve tedavi maliyetleri artacak, insan hakkı ihlalleri yaşanacaktır.

Sayın milletvekilleri, bugün hastaların yaşadığı en önemli sorunların başında hastane randevuları gelmektedir. Hasta olan vatandaşlar önce randevu alabilmek için gece yarısı uyanıp ya bilgisayarın ya da telefonun başında uzun süre mücadele vermekte, randevu almayı başarsa da günlerce, hatta haftalarca randevu günü beklemek zorunda kalmaktadır. Bu sırada ne kadar acil de olsa hasta tedaviye ulaşamamakta, hastalıkları ilerlemekte, tedavi süreci daha da zorlaşmaktadır. Ayrıca, tanı konulması için elzem olan röntgen, ultrason, MR, PET gibi hususlarda ise randevular aylar, hatta yıllar sonrasına verilmektedir.

“Eskiden kuyruklar vardı; biz geldik, sağlıkta çağ atladık.” diyen iktidar, ülkeyi sağlıkta kırk yıl öncesinin bile gerisine götürmüş, hastanede değil ama evde günlerce, aylarca, yıllarca beklenen sanal kuyruklar yaratmıştır. Türkiye'nin başkentinde Ankara İbni Sina Hastanesinde kanser şüphesi olan bir hastaya ultrason için 26 Ocak 2024 tarihine randevu verilmiştir. “Kanserde erken teşhis hayat kurtarır.” sloganını kullanan Sağlık Bakanlığına sesleniyorum: Erken randevu da hayat kurtarır.

Değerli milletvekilleri, bugün hastalara yaşatılan “Paran varsa özel hastaneye git, yoksa aylarca, yıllarca bekle.” mantığının sorumlusu bugünkü AKP iktidarıdır. Bu durumun sorumlusu doktorlara “Giderlerse gitsinler.” diyen zihniyettir. Bu zihniyet yüzünden son on yılda yurt dışına giden doktor sayısı 10 bini geçmiştir. Sadece 2022 yılının ilk dokuz ayında 2 bin doktor yurt dışına gitmiştir; ülkemizde kalan doktorların önemli bir kısmı da çalışma koşulları, maaşlarının az olması, şiddete uğramaları yüzünden istifa ederek özel hastanelere geçmişlerdir. Sağlık Bakanlığının bu duruma karşı tedbiri ne, biliyor musunuz? Göç eden, istifa eden, nitelikli, tecrübeli doktorlarımızın yerini Türkçe konuşmakta dahi zorluk çeken, tıp fakültelerine sınavsız giren Suriyeli doktorlarla doldurmaya çalışmak, doktorlara beş dakikada 1 hasta randevusu vermek, doktordan beş dakikada hastaya tanı koymasını, tedavi etmesini beklemek. İşte, ülkeye sağlıkta çağ atlattığını söyleyen AKP'nin sağlık politikası budur.

Değerli milletvekilleri, hastayı değil hastadan para kazanmayı düşünen, bunun için tüm hastaneleri kapatıp şehir hastanelerini özel şirketlere kiralayan, yandaşlara hasta garantileri veren zihniyetin sağlıkta ülkemizde yaşattığı diğer bir sorun da ilaç sıkıntısıdır. Çünkü bu iktidar, 1979’da kurulan, yüzde 150 oranında daha ucuz 22 çeşit ilaç üreten SSK Şişli İlaç Fabrikasını 2005 yılında kapatmıştır. Çünkü bu iktidar, 1928’de kurulan, aşı üretiminde dünyaya örnek gösterilen Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsünü 2011 yılında bir KHK’yle kapatmıştır. Çünkü bu iktidar, biyologları, evrim teorisine inanıyorlar diye sağlık sisteminin içinden çıkarmış; sağlık sektörünün en önemli paydaşlarından biri olan eczacılara bilimsel çalışma imkânı sunmadığı gibi…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

DURSUN ATAŞ (Devamla) – …euro kuru 19,42 seviyesinde olduğu hâlde ilaçta euro kurunu 7,86’da tutarak eczacıları ekonomik darboğaza sokmuştur. Bunun sonucu olarak, ülkemizde ilaç tedarikinde ciddi sıkıntılar yaşanmakta, yaklaşık 5 ilaçtan 1’i eczanelerde bulunamamaktadır. Bugün, ilaç depolarında dahi ilaç sıkıntısı yaşanmaktadır. Birçok hasta, ilaca ulaşamamakta, bulunabilirse eczanelerden, bulunamazsa depolardan tane tane ilaç alınmaktadır.

Kısaca, Türkiye'de sağlık sistemi iflas etmek üzeredir. Bunun ağır sonuçları tamamen kendini göstermeden bu sorunların araştırılmasını ve çözümün ortaya konulması zorunludur. Bu yüzden, önergemize destek verin, yaşanan bu sorunları çözelim diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu Adına Batman Milletvekili Sayın Necdet İpekyüz.

Buyurun Sayın İpekyüz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA NECDET İPEKYÜZ (Batman) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Sağlık, haktır; sağlığın erişilebilir olması lazım, eşit ulaşılması lazım, ücretsiz olması lazım, ana dilinde kamu hizmeti olması lazım. Eğer siz sağlığa işletme olarak bakarsanız, kuruma gelene “müşteri” gibi bakarsınız. Müşteri ve işletme mentalitesi varsa para vardır, kâr vardır. Sağlık gibi bir anlayışta bundan vazgeçmek lazım, tümüyle ücretsiz olması lazım.

Peki, olay ne? Sağlıkta dönüşüm. Büyük bir hikâyeyle anlatılan sağlıkta dönüşüm, şu anda bir yıkıma dönüştü. Kimin için yıkıma dönüştü? Yurttaş için yıkıma dönüştü, parası olmayan için yıkıma dönüştü. Dönüşümün iki tane başlığını söyleyelim: Randevu için başvurduğunuzda, ben buraya inmeden az önce Ankara’da göz muayenesi için başvurduğumda aralık ayının ilk haftasına randevu alamıyorsunuz. Türkiye'nin başkentinde aralık ayının ilk haftasına siz randevu alamıyorsunuz. Ameliyat için randevu alamıyorsunuz. Gittiniz, randevu buldunuz; beş dakikada, bilemediniz on dakikada muayene. Şimdi, burada oturan hekim milletvekilleri var. Öğretilen kural, beş dakikada bir hastayı mı dinlemektir, muayene etmek midir, yoksa tetkik istemek midir? İmkânsız. Her şeyi de bu dönüşümle beraber tükettiniz, erittiniz. Kaygılı bir meslek grubu olan hekimler ve sağlık çalışanları tükendi, bitti.

Sonuç ne oldu? Yurttaşlara televizyonlarda hep “Sağlıkta bunu yaptık.” deyip öfkeyi hastaneye yönlendirip şiddete çevirdiniz; şiddet cinayete dönüştü. Bu kürsüye her çıktığımızda hekimlerin, sağlık çalışanlarının, emekçilerin cinayetlerinden ve yaşamlarını kaybedişinden söz ettik. “Beyaz kod” denilen bir uygulama var. Beyaz kod nedir? Sağlıkta herhangi bir olumsuzluk, bir şiddet olayı olduğunda oradaki grubun çağrı yaptığı bir koddur; giderek artıyor, 10 binlere ulaşıyor. Hani, diyorsunuz ya: “Artık bütün hızıyla yükseliyor.” Önemli olan; yüksek binalar, şehir hastaneleri yapmak değil, oradan alınabilecek, erişilebilecek hizmet sunabilmektir. Var mı? Yok. Ne oluyor? Randevu yok, yeterli muayene yok; ameliyat olamıyorsunuz, ameliyat olacaksanız malzeme yok. Malzeme olmadığında ne deniyor? “Git, paranla satın al.” Randevu olmadığında ne oluyor? “Git özele.” Sizin “dönüşüm” dediğiniz şey, özele sevk oldu; sizin “dönüşüm” dediğiniz şey, parası olana sağlık hizmeti oldu. Böyle bir süreçte siz bu hizmeti sürdüremezsiniz. Ya, arkadaşlar, döviz artıyor, sabit tutmuş... Tylol Hot ateş düşürücü, her annenin bildiği, her ebeveynin bildiği ilacın piyasa fiyatı 29,66 lira; 16 lira fark veriyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun.

NECDET İPEKYÜZ (Devamla) – Batman’daki eczanelerle konuştuğumuzda, Eczacılar Odasıyla konuştuğumuzda gelen reçete sahipleri, ilaçların parasını sorup sonra reçeteyi alıp almama konusunu düşünüyor. Batman gibi yerde, Hakkâri’de, Diyarbakır’da yeşil kartlı hastalar zaten özele gidemiyor, zaten yoksul; o insanlar daha da sıkıntılı, hasta olmaları daha da kronik bir sürece dönüşmekte.

Bütün bu süreçlerle beraber ne oldu? Hekimler göç ediyor, hekimler bu ülkeyi terk ediyor ve yaptığınız çözüm ne? “Sayıyı artırabiliriz.” Önemli olan; sayıyı artırmak değil, nitelikli hizmet üretmektir, nitelikli hizmet verebilmektir. Bunun koşulu da bunların kurumlarıyla, yapılarıyla -başta Tabipler Birliği olmak üzere, SES olmak üzere- görüşmektir, demokratik sistemi oturtmaktır.

Saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Ali Şeker.

Buyurunuz Sayın Şeker. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA ALİ ŞEKER (İstanbul) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Geçtiğimiz pazar günü, hem ülkemizin hem de İstanbul’un en önemli noktalarından biri İstiklal Caddesi’nde yaşanan bombalı saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına ve ülkemize başsağlığı, yaralı vatandaşlarımıza da acil şifalar diliyorum. Terörü ve terörden medet umanları, terörü yönlendirenleri lanetliyorum bir kez daha.

Patlamadan birkaç gün önce Taksim İstiklal Caddesi’nde gezdiğimde Türk vatandaşların azınlığa düştüğünü üzülerek gördüm; maalesef, birkaç gün sonra da bu patlama meydana geldi. İçişleri Bakanı, ülkenin sınır güvenliğini koruyacağı yerde partilerin iç işleriyle meşgul. Ben bir yurttaş olarak, İçişleri Bakanının partilerin iç işleriyle değil, ülkenin iç işleriyle ve sınır güvenliğimizle ilgilenmesini talep ediyorum. İç ve dış güvenlik gibi önemli bir kamu hizmetini sunan bir kişi, tek bir güvenlik makalesi dahi okumamakla övünüyor. Hâlbuki, ülkenin sorunları bunları hazmetmeyi, bu güvenlik sorunlarını çözebilecek bilgi ve birikime sahip olmayı gerektiriyor.

Adıyaman Dokumacılar grubunun telefonları Mayıs 2015’te dinleniyordu ve intihar eylemleri yapacakları Mayıs 2015’te mahkeme kayıtlarına geçmişken 20 Temmuz 2015’te Suruç katliamını yaptılar. İzlenmiş hâlde Ankara’ya geldi diğer bir kardeş, o da 10 Ekim Ankara katliamını yaptı yani olaylar olduğu sırada takip ediliyordu, izleniyordu; ona rağmen bunları yaptılar. Taksim’deki bu katliamı yapan kişinin de izlendiğini biz buradan anlamış olduk. Biz umut ediyoruz ki 2015’te yaşananları bir daha bu ülkeye yaşatmaya kimse kalkışmayacak, bu millet buna gerekli cevabı verecektir.

Tıpta yaşanan sağlık hizmetleriyle ilgili sorunlar ve sağlığa erişim konusunda çok ciddi problemler yaşıyor vatandaşlar. “Sağlıkta dönüşüm” dediğiniz programdan geri dönseniz de onun yarattığı tahribatlar hâlâ devam ediyor. Hekim göçü konusunda… 2012’de 59 kişi yurt dışına hekim olarak gitmek için başvurmuşken 2022’de -daha iki ay var geride- 2.153 hekim yurt dışına gitmek için başvurmuş durumda; bu, korkunç bir yıkım. Bu kadar hekim yurt dışına gidince ne oluyor? Kuyruklar telefon başında devam ediyor, insanlar sağlığa erişemiyor. Bir yandan şehrin dışında yaptığınız hastaneler yüzünden, bir yandan da şehrin merkezindeki hastaneleri kapattığınız için insanlar artık randevu alamaz hâle geldi ve telefon başında kuyrukta bekliyorlar.

Ben mezun olduğum Cerrahpaşa Tıp Fakültesine -son hâli- iki gün önce gittim ve bu fotoğrafı çektim.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ ŞEKER (Devamla) – Cerrahpaşa, koskoca bir otoparka ve moloz yığınına dönmüş durumda. 2016 yılından beri Cerrahpaşa bir bir yıkılıyor ama bir çivi dahi çakılmadı bugüne kadar. Cerrahpaşaya bu ülkenin en iyi yetişmiş çocuklarını gönderiyoruz, ilk 10’a giren öğrencilerin 5’i Cerrahpaşada eğitim görüyor ama biz onlara böyle bir üniversiteyi reva görüyoruz. Hâlbuki, en gözde, en nitelikli sağlık hizmetinin verildiği üniversiteleri bir an önce ayağa kaldırmamız gerekiyor. Altı yıldır çivi çakılmayan Cerrahpaşaya bir an önce hak ettiği o binalar verilmeli, yurt sorunu da bir an önce çözülmeli.

Saygılar sunuyor, teşekkür ediyorum. (CHP ve İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Uşak Milletvekili Sayın İsmail Güneş.

Buyurunuz Sayın Güneş. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA İSMAİL GÜNEŞ (Uşak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İYİ Partinin grup önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Gazi Meclisimizi ve ekranları başında bizi izleyen aziz milletimizi saygıyla selamlıyorum.

Tabii ki AK PARTİ’nin en çok övündüğü, gerçekten de övünmekle de haklı olduğu alanlardan bir tanesi de sağlıktır. Sağlıkta çok büyük değişim ve dönüşümler sağlandı. Tabii, bunlar saymakla bitmez ama en önemlisi, tüm vatandaşlarımızın eşit olduğunu göstermek adına tüm vatandaşlarımız sağlık güvencesine alındı. Daha önceki dönemlerde vatandaşlarımızın yüzde 30’unun sağlık güvencesi yoktu ve hastanelere gitme imkânı da yoktu arkadaşlar.

Diğer taraftan, sağlıkta dönüşüm neticesinde insan kaynaklarımızdan; hekim sayısını 91 binden 184 bine, hemşire sayımızı 113 binden 303 bine çıkardık. Aynı zamanda, aile hekimliği sistemini hayata geçirerek insanların hekimlerini tanımasını, hekimlerin de hastalarını tanımasına fırsat verdik. Bunun neticesinde, aşılama oranlarımız yüzde 98’lere ulaştı ve anne ölüm hızlarımız 64’ten 13’lere düştü. Yine, bebek ölüm hızlarımız önemli derecede düştü.

Diğer taraftan, evde bakım hizmeti gibi önemli bir hizmeti hayata geçirdik. Tüm hastaneleri Sağlık Bakanlığı çatısı altında topladık ve aynı zamanda yirmi yılda 715 tane hastane, 393 tane hastane ek binası yaparak yatak kapasitemizi yaklaşık 120 bin civarında artırdık. Bizden önceki nitelikli yatak kapasitesi neydi diye baktığınız zaman sadece yüzde 6,4’tü. Bugün nitelikli yatak kapasitemiz nedir arkadaşlar? Yüzde 77. Yoğun bakım yatak sayımız sadece o dönemde 869’du, bugün 24.349 arkadaşlar. Palyatif bakım hizmeti yatak sayısını 38’den 6 bine çıkardık.

Diğer taraftan, yine, hekim seçme hakkını getirdik. Ameliyathaneleri modernleştirdik. Sağlık hizmetlerine başvuru; bizden önceki dönemde bir kişi yılda 3 kere sağlık hizmetine başvururken sağlıktaki bu yapılan değişim ve dönüşüm neticesinde 9 kez başvurur hâle geldi.

Yine, vatandaşlarımızın sağlıktan memnuniyet oranı yüzde 39’dan yüzde 77’lere çıktı. E-Nabız Sistemi’ni hayata geçirerek insanların bilgi almasını kolaylaştırdık. Acil sağlık hizmetlerinde devrim niteliğinde değişimler yaptık ve tüm vatandaşlarımızın hatta ülkemize turist olarak gelmiş dünya vatandaşlarına bile ücretsiz 112 sağlık hizmetleri verdik ve tüm yurdun her tarafına bunu yaygınlaştırdık. Diğer taraftan, daha önce bizim için hayal olan uçak ve helikopter ambulanslarını, yine milletimizin hizmetine sunduk. Ağız ve diş sağlığı merkezlerini 14’ten 133’e, ağız ve diş sağlığı hastanesini 1’den 34’e çıkardık.

Değerli arkadaşlar, sağlıkta çok büyük devrimler yaptık. Bugün birtakım sorunlarımız var mı? Var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

İSMAİL GÜNEŞ (Devamla) – Bunlardan bir tanesi, randevu sistemiyle ilgili yaşadığımız sorunlar. Bunları da çözecek olan AK PARTİ iktidarıdır arkadaşlar. Bununla ilgili, haziran ayında sağlık çalışanlarımızın mali haklarının düzeltilmesiyle ilgili önemli bir kanuni düzenleme yaptık. Bugün bir uzman hekim, kamuda çalışan uzman hekim en düşük 28 bin TL ile maksimum 57 bin TL arasında maaş almaktadır. Aile hekimi uzman arkadaşlar bugün en düşük maaşı olan 29 bin TL ile 43 bin TL arasında ücret almaktadır. Bunlara ilaveten de 16 bin TL ASM gideri verilmektedir arkadaşlar. Bu yaptığımız mali haklardaki iyileştirmeler neticesinde bugün kamuya dönmek isteyen doktor sayısı 7 bindir ve bunlardan 6 bini yerleştirilmiştir ve önümüzdeki günlerde kamuya dönecektir. İnşallah bu sorunların üstesinden, her sorunun üstesinden geldiği gibi, AK PARTİ iktidarı gelecektir diyorum. Önergenin aleyhinde olduğumu söylüyorum.

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Halkların Demokratik Partisi Grubunun İç Tüzük’ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

Okutuyorum:

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan ihmaller ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

27/10/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                  Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                                                                                                            Siirt

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

16 Kasım 2022 tarihinde Siirt Milletvekili Grup Başkan Vekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Grup Başkan Vekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan ihmaller ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla Türkiye Büyük Millet Meclisine verilmiş olan (22454 grup numaralı) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Züleyha Gülüm.

Buyurunuz Sayın Gülüm. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – Merhabalar, halklarımızı selamlayarak başlıyorum.

Benim konuşacağım konu bir katliam, konuşması da kolay olan bir mesele değil. Zira geçen sene temmuz ayında Konya’nın Meram ilçesinde bir aileden 7 Kürt katledildi, ırkçı bir saldırıyla katledildi; tetikçi Mehmet Altun tarafından evlerinin bahçesine gidilerek 7 kişi öldürüldü ve aileden sadece 1 kişi şu an yaşamını devam ettiriyor.

Aslında bu saldırı “Geleceğim.” diyen bir saldırıydı. Zira bundan önce yine aynı aileye yönelik -Dedeoğulları ailesine yönelik- yine aynı aile tarafından saldırı gerçekleştirilmişti ve bu saldırıda aile fertleri yine hayati tehlike atlatacak derecede yaralanmıştı. Aslında bu saldırı dalgası on yıldır sürüyordu; Dedeoğulları ailesi komşuları olan Keleş ve Çalık ailesi tarafından tam on yıldır sistematik olarak ırkçı bir saldırıya maruz bırakılıyordu.

Peki, bu ön saldırı olduğunda ne oldu? Aslında hep bildiğimiz hikâye oldu; gerçek anlamda bir soruşturma yürütülmedi, olayın üstü kapatılmaya çalışıldı, saldırıya uğrayanlara koruma verilmezken saldıran aileye koruma tahsis edildi. Bu soruşturma dosyasında ailenin katledilmesine kadar hiçbir işlem yapılmadı. Olayın olduğu anda dinlenmesi gereken tanıklar dinlenmedi, ne zaman dinlendi? Dedeoğulları ailesi katledildikten sonra dinlendi. Soruşturmanın önemli bir delili olan HTS ve telefon kayıtları ne zaman incelendi, ne zaman dosyaya girdi? Aile öldürüldükten sonra.

Savcı bütün işlemleri ancak sonraki dosya gündeme girdiğinde yani aile katledildiğinde ve tabii ki bu, kamuoyuna yansıdığında kamuoyu baskısı sonucu dosyayı aldı ve incelemeye başladı. Ve biliyor musunuz ne olmuştu? Dosyada bu savcı daha önce takipsizlik kararı vermişti, üstelik de kendisi delil araştırması istemişken, daha delillerin sonuçları gelmeden alelacele takipsizlik kararı verdi. Bu takipsizlik kararını verirken de olayı çarpıtacak bir cümle kullandı “Olayda Kürt olmalarından kaynaklı bir durum yoktur, ırkçı saldırı yoktur.” Hangi araştırmayı yaptınız da bu sözü söylüyorsunuz diye buradan sormak gerekiyor. Ve yine bu soruşturmada Dedeoğulları ailesinin evinin bahçesinde bulunan fişeklerle ilgili de bir değerlendirme yapmış savcı bey. Fişeklerin Dedeoğulları ailesine ait olduğunu söylemişti, oysaki sonraki soruşturmada bunların saldırgan aileye ait olduğu açıkça ortaya çıktı.

Dedeoğulları ailesinin basına da yansıyan beyanlarında şöyle şeyler geçiyordu: Dedeoğulları ailesine hitaben bu aile “Biz ülkücüyüz, siz Kürtleri buradan kaldıracağız.” diyerek saldırmıştı. Olay tarihinde ağır yaralanan Yaşar Dedeoğulları, ifadesinde şahıslarla aralarında on yıldır husumet olduğunu, husumetin sebebinin Kürt olmalarından, Kürtlük mevzusundan kaynaklandığını dile getiriyor. Yine, katilin 112 çözümleme tutanağında “Biz Türk halkı olarak siz polisleri çok seviyoruz, biliyorsunuz değil mi? O teröristleri vurdum, aslında daha fazlasını da vuracağım.” diyor.

Dedeoğulları ailesi bu saldırıdan sonra bir kez daha saldırıya uğruyor ama yine soruşturma ya da bir güvenlik önlemi alınmıyor. Basına yansıyan sürecin en başından itibaren hem iktidar yetkilileri hem Konya Cumhuriyet Başsavcılığı olayın aydınlatılmasının ve ırkçı saiklerin cezalandırılmasının önünü kesen açıklamalar yapıyorlar. Israrla “Kürtlük meselesiyle ilgisi yoktur.” diyorlar oysaki dosya içeriği tam da bunu gösteriyor ve bütün bu sürecin sonunda 7 kişilik bir aile katledildi.

Dosya içerisindeki belge ve bilgiler, delil karartmaya dahi varan bir soruşturma sürecinin yaşandığını açıkça gösteriyor. Olay bile, isteye aydınlatılmıyor. Mehmet Altun'un dışındaki tüm failler tahliye edildiler, hem de çok kısa bir sürede. Dedeoğulları ailesine mensup müşteki aile üyelerinin duruşma salonunda dile getirdiği adalet taleplerinin cevabı ise aileye yönelik darp, gözaltı ve soruşturma dosyaları oldu. Failler, bu soruşturma dosyalarındaki şikâyetlerinde 12/05 tarihinde gerçekleşen saldırı sonrası soruşturma savcısıyla görüştüklerini söylüyorlar. Bakın, bunlar dosyada var ve diyorlar ki: “Keleş ve Çalık ailelerinden tutuklananları biz tahliye ettirdik.” diyor, sanıklar açıkça bunu söylüyor.

Mehmet Altun'un olay sonrası firari olduğu süreçte 155’le otuz beş dakikalık görüşme kaydı bile dosyadan çıkarılıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Mehmet Altun'un olay sonrası firari olduğu süreçteki bu kayıtlar neden ortadan kaybedildi? Bu katliam, ısrarlı bir şekilde “komşular arası husumet” olarak, “tarla meselesi” olarak geçiştirilmeye çalışılıyor, ısrarla faillere karşı cezasızlık politikası devreye sokulmaya çalışılıyor. 30 Temmuz 2021’de gerçekleşen katliam sonrası dosyaya giren cezaevi görüşme kayıtları, katil Mehmet Altun’un yakalandıktan sonra âdeta kahraman gibi karşılandığını gösteriyor. Kolluk birimlerinin, infaz görevlilerinin kendisine ve ailesine ne kadar iyi davrandığını, teselli ettiklerini kendisi anlatıyor. Öyle ki ilk duruşmada salona polis silahla giriyor, müştekilerden birine doğru yöneliyor ancak diğer polislerin durdurmasıyla engellenebiliyor. Sanıklar tüm aşamalardaki tutarlı beyanlarında -ki en tutarlı beyanları bunlar- kolluğun kendilerine her zaman ısrarla ne kadar iyi davrandıklarını hatta polisin kendileriyle beraber neredeyse tarlaya gidip onlarla çalışmak istedikleri yönünde beyanda bulunuyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Tamamlamak için süre rica edeceğim Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Gülüm, bir kararımız var ama siz istisna olun.

Buyurunuz efendim.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Niye? Sebep?

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Çünkü bir katliam var.

Şimdi, böyle bir katliamın duruşması yarın görülecek ve bir karar verilecek.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sizden iyi katliamcı mı olur? Alçakça yapıyorsunuz.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Bir daha söyle anlayamadık. Bir daha söyle, duyamadık.

ZÜLEYHA GÜLÜM (Devamla) – Ama biz yürütülen süreçten şunu gözlemliyoruz: Her zaman olduğu gibi bir tetikçi cezalandırılacak, dosyanın diğer failleri yargılanmayacak ve daha da önemlisi bu katliamın aslında ırkçılıkla beslendiğini, Kürtlere yönelik bir katliam çizgisinin sonucu olarak gerçekleştiğinin üstü örtülmeye çalışılacak. İşte, biz bu nedenle diyoruz ki: Burada bir araştırma komisyonu kurulmalı ve bu gerçek açığa çıkmalıdır ki bundan sonra benzer katliamlar gerçekleşmesin. Bu nedenle önergemize olumlu yönde oy kullanmanızı bekliyoruz. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın Levent Gök.

Buyurunuz Sayın Gök. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA LEVENT GÖK (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Önemli bir önerge. Bu önergenin konusunu oluşturan dava, geçen yıl Konya’da hepimizi sarsan bir katliam haberiyle gerçekleşti ve 1 aileden 7 kişi 1 kişi tarafından vuruldu, ev yakılmak istendi, deliller karartılmak istendi ve ailenin başından beri kaygı duyduğu -biz de o günlerde Konya’daydık- ve Konya’daki yurttaşlarımızın büyük bir kaygıyla takip ettiği süreçte herkesin düşündüğü, kafasının arkasındaki soru bu katliamın hangi gerekçeyle işlendiği konusu.

Değerli milletvekilleri, bir devlet yurttaşlarının hukuki güvenliğini sağlamak durumunda ve adaleti gerçekleştirmek durumundadır. Eğer bir ülkede yaşayan yurttaşların bir bölümü kendilerinin etnik kökenlerinden dolayı ayrımcılığa uğradığını düşünüyor ve adaletin bu yüzden gerçekleşmediğini ileri sürüyorsa ülkeyi yönetenlerin bir defa değil, bin defa düşünüp bu konuda gereğini yapmaları ve bütün yurttaşlarına güvencelerini vermeleri gerekir ama bir yıldan fazla süren dava süreci sonunda gördük ki geldiğimiz nokta ailenin, mağdurların hâlâ bu kaygıdan ve dava sürecinin bir ırkçı saike bakılmamasından kaynaklanan endişelerinin hâlâ sürdüğünü gösteriyor; devlet bunu gidermek durumunda.

Biz, bu hadisenin bir versiyonunu, benim de içinde bulunduğum bir ortamda, Genel Başkanımızla beraber Çubuk’ta bir şehit cenazesinde yaşadık. Değerli milletvekilleri, oradaki halkın nefret söylemleri, kutuplaştırıcı, ayrıştırıcı dil yüzünden ne hâle geldiğini en yakından görmüş, yaşamış ve karşınızda tesadüfen hayatta olan bir milletvekili olarak söylüyorum ki bu yurttaşları ve bu ortamı sürükleyen siyasetin dilidir, siyasetin getirdiği kutuplaştırmadır, bilinçaltına isteseniz de istemeseniz de yerleştirdiğiniz nefret tohumlarıdır. Ben bunu bizzat hayatım pahasına yaşamış bir kişi olarak çok net gördüm. Siz istediğiniz kadar başka saiklerin olmadığını söyleyin, o saikler insanların kafasına girmiştir, yerleşmiştir ve olayın bir nedeni de bunlardır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LEVENT GÖK (Devamla) – Şimdi, iktidara düşen bir görev var: Bir dava sürerken, bu araştırma önergesinin konusu ortadayken eğer aile, Halkların Demokratik Partisi ve bizler -benim şahsımı da dâhil edebilirsiniz- bu davanın seyrinden hoşnut değilsek, mahkemenin tutumunu beğenmiyorsak, yürütülen soruşmadan tam da beklediğimiz bir sonucun çıkacağı konusunda endişelerimiz varken Meclisin yapması gereken ve iktidarın özellikle yapması gereken, bütün kafalardaki tereddüdü giderecek bir araştırma komisyonu kurmak ve toplum önüne çok berrak gerekçelerle çıkmaktır. Bunu yapmaktan kaçınmayalım. Bunu yaptığımız zaman toplum şeffaflaşır, devlet hesap verebilir bir hâle gelir ve hiçbir olay karanlıkta kalmaz ama bunları yapmazsak, bunlardan kaçınırsak ve katillerin sırtı sıvazlanırsa değerli arkadaşlarım, korkarım ki toplumda ayrışma artar, kutuplaşma artar…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

LEVENT GÖK (Devamla) – Son cümlem efendim.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

LEVENT GÖK (Devamla) – …ve devleti yönetmek her zamankinden çok daha fazla meşakkatli olur ve yönetilemez bir hâle gelir. Bu nedenle bu tarz önergelerden çekinmeyelim, kendine güvenen bir devlet bu önergeden çekinmez. “Ben gereğini yaptım, yurttaşlarımın hukuki güvenliğini sağlıyorum. Topluma nefret tohumları atmıyorum. Benim dilim yurttaşları birleştiren bir dildir.” diyen bir iktidar bu önergeden çekinmez ve gereğini yapar.

Biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak toplumda oluşan bu kaygı ve nefret ortamını bir an önce çözümlemek amacıyla önergenin arkasında olduğumuzu ve destek vermek için burada olduğumuzu ifade ediyor, hepinizi saygıyla sevgiyle selamlıyorum. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, bugün belli bir program dâhilinde süremizi tamamlamak için bir gayretimiz olacak. Bugün sizlerden artı birin dışında bir talebin gelmemesi bizi rahatlatacaktır diyorum ve böyle devam edersek, inşallah, sizin için de iyi olur.

Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Konya Milletvekili Sayın Ahmet Sorgun.

Buyurunuz Sayın Sorgun. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

AK PARTİ GRUBU ADINA AHMET SORGUN (Konya) – Sayın Başkan, çok değerli milletvekilleri; HDP Grubu önerisi üzerine AK PARTİ Grubu adına söz aldım. Bu vesileyle Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Her şeyden önce, sözlerimin başında, İstanbul Beyoğlu’nda İstiklal Caddesi’nde yaşanan terör eylemini, önündekileri, arkasındakileri, yanında kim varsa lanetliyor, vefat edenlere rahmet, yaralılara da şifalar diliyorum.

Maalesef, Konya’nın Meram ilçesinde, geçtiğimiz yıl, 30 Temmuz 2021 tarihinde 7 kişinin ölümüyle sonuçlanan çok elim bir hadise yaşanmıştır. Katil zanlısı Mehmet Altun ve olayda dahli olduğu düşünülenler kısa sürede yakalanıp tutuklanmışlardır. İddia makamı, katil zanlısı ve olaya dahli olduğunu düşündükleri hakkında Türk Ceza Kanunu’nun en ağır maddeleriyle tecziye edilmesini talep etmiştir ve dava açılmıştır. Katil zanlısının aileleri ile maktullerin aileleri çok uzun süredir komşudurlar, ne yazık ki aralarında komşuluk ilişkisinden kaynaklanan eski bir husumet söz konusudur. Araştırma önergesinde, maalesef “ırkçı bir saldırı” diyerek konu mecrasından çıkartılmış ve olay etnisite alanına çekilmek istenmektedir ki bu, toplumsal barışımıza asla hizmet etmediği gibi, aksine toplumsal barışımızı bozacak bir yaklaşımdır.

Konya hem tarihte hem de günümüzde hep mazlumların ve mağdurların yanında olmuştur, hep sığınak olmuştur. Doğu’da Moğol istilalarından, Batı’da Haçlı istilalarından kaçanları bağrına basarken asla kimsenin dinine, diline, rengine, etnisitesine hiç bakmamıştır; dün böyledir, bugün de böyledir.

Olayı haber alır almaz, ben ve birçok arkadaşımız maktul yakınlarını ziyaret ettik ve bir nebze olsun ailelerin acılarını paylaşmaya çalıştık. Elbette hiçbir husumet, hiçbir saik, hiçbir sebep, yaşanan bu menfur olaya asla gerekçe gösterilemez, kabullenilemez, lanetlenmiştir; bunu ifade edebiliriz.

Katil zanlısının ve olayda dahli olanların en ağır cezayla cezalandırılacaklarına inanıyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yerimden kısa bir söz alabilir miyim?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

35.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Konya Milletvekili Ahmet Sorgun’un HDP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, Dedeoğulları ailesine yönelik Konya Meram’da meydana gelen katliam şüphesiz çok büyük bir katliam ve bunun ırkçı saiklerle yapıldığı yönünde iddiamıza dair sayın hatip kesin bir redde bulundu. Keşke ırkçı bir saldırı olmasaydı, keşke biz bunu söylemek durumunda kalmasaydık ama biz, yapanları değil, gerçekleri söyleyenleri bu şekilde eleştirmeyi kabul edilemez buluyoruz. Bir aile -Çetin Dedeoğulları hariç- tamamen yok edildi ve ortaya çıkan -hatibimiz de anlattı- polis kayıtları, telefon konuşmaları, sorgu, katile yönelik yaklaşım bu olayın ayrıntılarının açığa çıkmasını da ortaya koymaktadır. Önemli olan doğru teşhis koymaktır; doğru bir değerlendirme ve teşhis konulmazsa yargılamada da cezasızlık politikası, maalesef, devam ettirilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yarın Konya’da olacağız milletvekili ve MYK heyetimizle birlikte. Karar duruşması olması bekleniyor ama avukat arkadaşlarımızın, dosyadaki avukatların hiçbir tevsi tahkikat talebi kabul edilmiyor ve katliamın arkasındaki güçler özenle korunuyor. Bu davayı sonuna kadar takip edeceğiz ve cezasızlığa izin vermeyeceğiz.

VI.- ÖNERİLER (Devam)

A) Siyasi Parti Grubu Önerileri (Devam)

2.- HDP Grubunun, Grup Başkan Vekilleri Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş ve İstanbul Milletvekili Hakkı Saruhan Oluç tarafından, Dedeoğulları cinayetinde yaşanan ihmaller ve cezasızlık politikalarının araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun İç Tüzük'ün 19’uncu maddesine göre verilmiş bir önerisi vardır, okutup işleme alacağım ve oylarınıza sunacağım.

3.- CHP Grubunun, Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, sahte bal üretiminin ve tüketiminin önüne geçilmesi, arıcılıkta organize dolandırıcılığın ve bu durumun üzerindeki siyasi etkilerin araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan Meclis araştırması önergesinin ön görüşmelerinin, Genel Kurulun 16 Kasım 2022 Çarşamba günkü birleşiminde yapılmasına ilişkin önerisi

16/11/2022

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Danışma Kurulu 16/11/2022 Çarşamba günü (bugün) toplanamadığından grubumuzun aşağıdaki önerisinin İç Tüzük’ün 19’uncu maddesi gereğince Genel Kurulun onayına sunulmasını saygılarımla arz ederim.

                                                                                                                                                                                                                       Engin Özkoç

                                                                                                                                                                                                                          Sakarya

                                                                                                                                                                                                                  Grup Başkan Vekili

Öneri:

Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel ve arkadaşları tarafından, sahte bal üretiminin ve tüketiminin önüne geçilmesi, arıcılıkta organize dolandırıcılığın ve bu durumun üzerindeki siyasi etkilerin araştırılması amacıyla 16/11/2022 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına verilmiş olan (3756 sıra no.lu) Meclis araştırması önergesinin diğer önergelerin önüne alınarak görüşmelerinin 16/11/2022 Çarşamba günkü birleşimde yapılması önerilmiştir.

BAŞKAN – Önerinin gerekçesini açıklamak üzere Ordu Milletvekili Sayın Mustafa Adıgüzel.

Buyurunuz Sayın Adıgüzel. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Değerli arkadaşlarım, bugün burada konu bal olunca tatlı tatlı konuşmak isterdik ama maalesef, balın da tadını kaçırdınız. İki büyük sahtecilik, dünya 2’ncisi olduğumuz bal üretiminde Türkiye arıcılığını tehdit etmektedir. Birincisi balda sahtecilik, ikincisi de TAHAP ismindeki bir dernek aracılığıyla arıcıların dolandırılması.

Türkiye sahte bal cennetidir. 19 Şubat 2020’de bir mevzuat yayınladınız -bu Türk Gıda Kodeksi- ancak sahtecilik azalacağına arttı.

Şimdi, hem size hem kamuoyuna Türkiye’de sahte bal gerçeğini analiz sonuçlarıyla, evraklarla ortaya koyacağım. Türkiye’deki birçok ilden, birçok marketten, her firmanın birçok ürününden örnekler aldık ve bu örnekler uluslararası bir kuruluşta analiz edildi. Toplam numune adedi 124; uygunsuz olan, sağlıksız olan 111; sadece 13 tanesi sağlıklı, yenilebilir durumda. İşte, analiz sonuçları, bütün detaylar burada; yeşil olanlar yenilebilir olanlar; alttaki kırmızı, 2’nci sayfa, 3’üncü sayfa ve 4’üncü sayfa.

Arkadaşlar, şu anda Türkiye’deki balların kalem bazında yüzde 92’si, ağırlık bazında yüzde 70’i sahte baldır. Şimdi, buradan Tarım Bakanına bir çağrı yapmak istiyorum: Eğer bunlara inanmıyorsanız, bunların şahit numuneleri elimizde, istediğiniz laboratuvarda bunları analiz ettirin, ücretini de biz vereceğiz.

Yine, bir canlı örnek: Bunu bildiğiniz 3 harfli marketlerden birinin rafından biraz önce aldım geldim. Bunun etiketi şurada, arkadaşlar, burada yazıyor, kilosu 39 lira. Yaylaya gidin, bunu kovandan, arıcıdan alın, kilosunu 70 TL’den aşağı alamazsınız. Bunun üzerine kavanozlama, nakliye, vergiler, kâr marjı, hepsini koyduğunuz zaman bunun nasıl 40 liraya satılabileceğini bir hayal edin çünkü bu bal değil arkadaşlar, bu arı görmemiş bir glikoz şurubudur; bal üretiminde kullanılan glikoz şurubu kimyasal bir zehirdir. Hakiki bal üreticileri arıcılığı bu yüzden bırakıyor.

Tüm bu işler bu şekildeyken Tarım Bakanı ne diyor, biliyor musunuz? “Bir sektörü sektörün içindekiler kirletir, temizleyecek olanlar da onlar.” diyor. Sayın Bakan, siz bırakmıyorsunuz ki, sizin siyasetçileriniz bırakmıyor ki bir temizleyebilsin.

Bakın, bazı illerden “Sahte bal piyasaya sürülecek.” diye bilgiler geliyor; bazı AK PARTİ’li idareciler ve siyasiler araya girip müdahil oluyorlar, o sahte balın piyasaya sürülmesine aracılık ediyorlar. Değerli arkadaşlar, yine, görevlendirilen müfettişin daha alana gitmeden raporu hazır, biliyor musunuz?

Ya “TAHAP” denilen bir dernek üzerinden, AKP’li siyasilerin desteğiyle arıcıların dolandırılmasına ne demeli? Arkadaşlar, arıcıların Tarım Bakanlığına bağlı 2 kuruluşu var: Türkiye Arı Yetiştiricileri Merkez Birliği çatı kuruluş, 73 bin üyesi var; yine, Bal Üreticileri Birliği var, 6 bin üyesi var; 80 bin arıcının neredeyse tamamı bunlara üye. Peki, bu TAHAP ne? TAHAP, çok az sayıda üreticinin üye olduğu “Mustafa Sarıoğlu” ismindeki kişi tarafından kurulmuş İçişleri Bakanlığına bağlı bir dernek. Bu şahıs, daha önce Arıcılar Birliğinde bir yıl başkanlık yapmış ancak Arıcılar Birliğinde yaptığı yolsuzluktan ve kurumu zarara uğratmaktan dolayı kendi yönetimi tarafından -dikkat edin- oy birliğiyle azledilmiş bir şahıs. Bu, daha sonra, oradan azledilince gelmiş bu TAHAP’ı kurmuş, şimdi onun üzerinden dolandırıcılık yapılıyor. Arıcılar Birliği kovan başına 1 kilo şeker bulamazken bu siyasetten destekli, AKP’den destekli TAHAP kovan başına tam 36 kilo şeker aldı; bu şekerin nereye gittiği belli değil çünkü arıcılara gitmedi. Sayın Genel Başkanımız Kemal Kılıçdaroğlu’nun müdahalesiyle, kamuoyuna bunu anlatmasıyla Arıcılar Birliğine bağlı arıcılarımız şekere ulaşabildiler ancak bu süreçte Arıcılar Birliğine bağlı arıcıların binlerce kovanı telef oldu arkadaşlar. Medyada vardı, bu TAHAP çiftçilere “gübre” diye mermer tozu bile gönderdi.

Peki, bu iş siyasetten destek görmeden olur mu? Tabii ki olmaz. TAHAP, Arıcılar Birliğine karşı paralel bir yapı olarak AKP’li siyasiler tarafından desteklenmektedir. AKP’nin bir Aydın milletvekili her yerde bu Sarıoğlu’yla birlikte, zaten bu TAHAP’ın da onursal başkanlığını yapmaktadır. Enteresan bir bilgi; Mustafa Sarıoğlu AKP’den ihraç edilmiş, siz AKP’den, kendi partinizden bile ihraç ettiğiniz adamı arıcıların başına musallat mı etmek istiyorsunuz? Maalesef, bu süreçte on binlerce arıcı dolandırıldı, işte, burada makbuzları; sahaya gittiğinizde size de bunlar geliyordur. Bu arıcılar dolandırıldı, dosya evrakları da ortada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MUSTAFA ADIGÜZEL (Devamla) – Yazık değil mi arkadaşlar, 80 bin arıcı, çoğu aileleriyle birlikte dağ başlarında arıcılık yapmak istiyorlar, sağlıklı ürünler üretmek ve Türkiye’yi dünyada olduğu yere tekrar ulaştırmak adına. Peki, siz ne yapıyorsunuz? Arıcıları tuzağa düşürüyorsunuz.

Arkadaşlar, bu kişinin, Mustafa Sarıoğlu’nun AKP’li siyasetçilerle çok sayıda çekilmiş fotoğrafları var; işte, yine bir fotoroman size, burada var. Bu arada, merak ettim, dedim ki Süleyman Soylu’nun neredeyse tüm sicili bozuk insanlarla fotoğrafı var, acaba Sarıoğlu’yla da var mı? İşte, orada beni yanıltmadı; işte burada, yine Sarıoğlu’yla da Süleyman Soylu’nun fotoğrafı var. Süleyman Soylu ise İçişleri Bakanı olarak bu dernek hakkında işlem yapıp soruşturma yapacağına, işte böyle fotoğraf çektiriyor, poz veriyor, bunları yayınlıyor. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

Sahte bal bir millî güvenlik sorunudur, sahte bal bir neslin zehirlenmesinin organize işidir. Sahte balla çocuklarımızın, gençlerimizin geleceğini, sağlığını tehdit ediyorsunuz. İşte, sahte balda Hükûmeti ifşa ediyoruz. Gelin, şu araştırma önergesine “evet” deyin, hep beraber bu işi araştıralım.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – İYİ Parti Grubu adına Ankara Milletvekili Sayın İbrahim Halil Oral.

Buyurunuz Sayın Oral. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA İBRAHİM HALİL ORAL (Ankara) – Sayın Başkan, kıymetli milletvekilleri; Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun sahte bal üretimi ve sektördeki sorunlar hakkında vermiş olduğu araştırma önergesi üzerine İYİ Parti Grubu adına söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Kıymetli milletvekilleri, gençliğimde bir dönem bal üretimi ve ticaretiyle uğraştığım için arıcılığın nasıl bir emek ve gayret istediğini çok iyi bilmekteyim. Bal üretiminde en önemli şeylerin başında arılara gıda olarak kullanılan şeker ve sonrasında nakliye gelmektedir. Şeker fiyatları bir yılda 3-4 kat artmıştır, fiyat artışının yanında şeker karaborsaya düşmüş, bulunamaz hâle gelmiştir. Mazot fiyatlarındaki artışlarıysa artık takip edemez hâle gelmiş bulunmaktayız. Buna işçilik ve emek de girdiği zaman bal üreticisinin hâlinin harap olduğunu açıkça söyleyebilir. Üretim azalmakta ama ne hikmetse piyasaya bal arzı hiç azalmamaktadır. Bu durum, açıkça, sahte bal ve glikozla çoğaltılmış ürünün arttığını göstermektedir. Bal gibi bir şifa kaynağı maalesef günümüzde halk salığını tehdit eder hâle getirilmiştir. Bu noktada Tarım ve Orman Bakanlığının denetimleri sıklaştırılmalıdır, gerekiyorsa bazı Avrupa ülkelerinde olduğu gibi kavanozların üstüne “sentetik bal” ya da “bal aromalı şurup” yazılması sağlanmalıdır. Vatandaş ne yediğini ve ne aldığını bilmelidir.

Kıymetli milletvekilleri, bütün bu kara tablonun yanında bal üreticilerinin, arıcıların dolandırıldıklarını da duymaktayız. Piyasadan şeker alamayan arıcılar bağlı oldukları birliklere ve platformlara başvurmaktadırlar ancak son üç dört ayda bu konuda mağduriyet yaşamış, dolandırıcılığa maruz kaldığını ifade etmiş pek çok arıcımız bizi de ziyaret ederek sorunlarını aktarmıştır. Bazı birlik başkanlarının, platform yöneticilerinin şirketlerinin Tarım Bakanlığının tağşiş listesinde çıkması ne kadar acıysa arıcıların dolandırılması da bir o kadar acıdır. Elimde gördüğünüz gibi, pek çok arıcının bankalara yatırılmış paralarının dekontları bizde mevcuttur, isteyen arkadaşımıza verebiliriz. Paralarını gönderip şekerlerini alamadıklarına dair dekontlar, mahkeme evrakları ve beyanlar bulunmaktadır; yargı süreçleri devam ettiği için bunları buradan açıklamayı doğru bulmuyorum. İşin acı yanı ise bazı iktidar partisi mensuplarının ve hatta milletvekillerinin de adları bu işlerin içinde geçmektedir. Kim arıcının emeğini sömürüyorsa, kim vatandaşın sağlığını tehdit ediyorsa iki elimiz onların yakasında olacaktır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM HALİL ORAL (Devamla) – Teşekkür ederim.

Kim vatandaşın sağlığını tehdit ediyorsa iki elimiz onların yakasındadır, bu böyle bilinmelidir.

Sonuç olarak, bir komisyon kurulması ve bütün bu iddiaların araştırılması şarttır, elzemdir.

Önergeyi desteklediğimizi ifade ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, sahte bal meselesini ben de arıların ve arıcılığın temel sorunlarına bakarak ele almak istiyorum. Evet, arılar yaşamın ta kendisi, kaynağı; bitkilerden bitkilere taşınan polenle ekosistem yeniden ve yeniden üretiliyor. Arıların yok olması, kelimenin gerçek anlamıyla doğrudan yaşamın da yok olması anlamına geliyor.

Dünya çapında arı kolonileri yüzde 40 oranında yok olmuş durumda. Bu, çok büyük bir oran ve bu yok olma süreci hızla sürüyor. Bunun sebeplerinin başında küresel iklim krizi geliyor yani ısınma geliyor; bir diğer boyutu, azalan bitki örtüsü; bir diğer boyutu, tarımsal ilaçlar; bir diğer boyutu da betonlaşma. Bütün bunlar arı popülasyonunu hızla yok ediyor.

Dünya çapında üretilen balların yüzde 75’inde zirai ilaçlar bulunmuş. Bu, aynı zamanda sahte baldan çok daha tehlikeli bir durum.

Bal üretiminde Türkiye Çin’den sonra 2’nci durumda. Yine, ballı bitkilerin de yüzde 70’i Türkiye coğrafyasında bulunuyor. Çam balının da yüzde 95’i yine Türkiye’de üretiliyor. Fakat Türkiye’de, bal kolonisinin oranına göre üretilen bal oranı düşük. Bu da yine, az önce bahsettiğim gerekçelerden kaynaklı. Yani aynı zamanda bal üretimi ve arı kolonilerinin mevcudiyeti bahsettiğim gerekçelerden kaynaklı hızla azalırken ortaya çıkan sonuç bir bütün ekolojik yaşamın yok olması demek.

Şimdi, burada bir örnek vermek istiyorum: Bakın, İkizdere İşkencedere’de bir taş ocağı projesi vardı, herkes hatırlar, çok yoğun tartıştık. Orada köylülerin en temel itirazı bölgede üretilen deli balın üretildiği yer olması itibarıylaydı. “Bu taş ocağı olursa burada deli bal üretimi biter.” demişti köylüler. Bir sene sonra bölgede, İkizdere Vadisi’nde daha önce hiç görülmemiş biçimde toplu arı ölümleri gerçekleşti çünkü taş ocağının yarattığı toz, gürültü, oradaki, İkizdere Vadisi’ndeki çalışmalar, tüneller, betonlaşma, basınç, arı popülasyonunu çok temelden etkilemiş durumda.

Şimdi, biz, burada arıyı, bal üretimini tartışırken aynı zamanda ekolojik dengeyi, ekolojiyi, ekosistemin korunmasını tartışmış oluyoruz. Yani sonuçtan değil sebepten yürüyerek bu arıların yaşamlarının korunması, popülasyonunun korunması, ekosistemin korunması için elbette ki yürütülen bu çevre politikalarına karşı da itirazımızı geliştirmek zorundayız diyorum, teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN - Adalet ve Kalkınma Partisi Grubu adına Kars Milletvekili Sayın Yunus Kılıç.

Buyurunuz Sayın Kılıç.(AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Hoca bir çare bulacak, bakalım.

AK PARTİ GRUBU ADINA YUNUS KILIÇ (Kars) – Evet, Sayın Tanal…

Sayın Başkan, çok saygıdeğer milletvekilleri; inanıyorum ki konuşmamızın sonunda bazı şeylerin sadece iddia olduğunu, bazı haklı tespitlerin olduğunu biz de ifade etmiş olacağız.

Saygıdeğer milletvekilleri, öncelikle, 2003 yılında arıcılığı ve bal üretimini desteklemeye alan Hükûmet biziz ve o günden bugüne ana arı, bal üretimi, kovan desteği şeklinde arıcılığa 862 milyon lira destek veren Hükûmet yine biziz ve bunu reele çevirdiğiniz zaman, arıcılığa aşağı yukarı 5 milyar liranın üzerinde desteğimiz var ve bu sayede de Türkiye’de 4 milyon civarında olan kovan sayımız bugün 8,7 milyon civarında, üretimimiz 50 bin tonlardan şu anda 120 bin ton civarına çıkmış durumda. Dolayısıyla arıcılıkta AK PARTİ olarak çok ciddi bir şekilde üreticinin yanında olduğumuz gerçeğini ortaya koymuş olduk.

Peki, bu denetimlerle alakalı, sahte balla alakalı mücadeleye gelince: Saygıdeğer milletvekilleri, hepinizin de bildiğini gibi, arıcılık halk elinde, özellikle küçük işletmeler tarzında yapılan bir üretim yöntemi olduğunu için ve tespiti ve satış alanlarının çok olması hasebiyle hakikaten denetimi zor bir alan. Fakat Türkiye'de 2002 yılında toplam 40 bin civarından olan denetim sayısı, arkadaşlar, bu yıl ne kadar biliyor musunuz? 1 milyon 600 bine çıktı yani 40 katı denetim yapıyoruz. Peki, bu denetim sonucunda ortaya çıkan ne? Alınmış olunan binlerce numunede, yıllara göre, yüzde 11 ile yüzde 14 arasında birtakım sıkıntıların olduğu gerçeği var fakat bunun yüzde 70’lerde, yüzde 90’larda olduğunu söylemek… Şu anda arıcılara bir katkı yapmaya çalışıyoruz ya, CHP milletvekilimizin yapmış olduğu aslında arıcılara bir katkı değil, herkesin arı ürünlerine ve bala çok daha sıkıntılı bir bakış açısı geliştirmesine neden olur ki bu, arıcılara iyilik değildir, ülkemizde arıcılık sektörüne asla katkı yapmaz.

Peki, bu TAHAP’a gelince: Evet, çok net söyleyelim, TAHAP’ın başındaki adamın -şu anda görmüş olduklarımızdan, yapmış olduklarından, izlemiş olduklarımızdan, duyumlarımızdan, mahkemelere sirayet eden dosyalardan, şikâyetlerden- tam bir üçkâğıtçı olduğunu kabul etmemiz lazım. Bu adam tam bir üçkâğıtçı ve Türkiye'de, sadece arıcıları değil, bakın, bundan ürün alana gübre satmaya çalışmış, diğer tarım girdilerini satmaya çalışmış; para almış, malı göndermemiş; “Bugün yapacağım.” demiş, yarın göndermiş; fiyatlar yükselmiş, göndermemiş falan, çok ciddi bir dolandırıcılık ağı kurmuş ve Türkiye'de, Kars’ta benim de çok yakınım olan bir kişiyi 532 bin lira dolandırdı bu adam.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN - Buyurunuz efendim.

YUNUS KILIÇ (Devamla) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Ben bu adamı tanımıyorum, telefon açtım ve bir sürü hakaret ettim bu ahlaksız herife ve suç duyurusunda bulunmaları için de Bal Üreticileri Birliğinden, Türkiye Arıcılar Birliğinden istirham ettim. Bu adamla alakalı şu anda yürümekte olan dosyalar var; İçişleri Bakanlığı Ankara İl Sivil Toplumla İlişkiler Müdürlüğü denetim yaptı, bunları raporladı ve vergi dairesine suç duyurusunda bulundu, Ankara basınla alakalı suçlar bürosu da bununla alakalı soruşturma başlattı, şu anda soruşturmalar yürüyor. Aynı zamanda, bunun zulmüne, gadrine uğramış Türkiye'de birçok insanın da mahkemelerde açtıkları davalar var. Bunların sonucunda da ben de en az sizin kadar, bu üreticimize ve insanımıza vermiş olduğu zararlardan dolayı cezalandırılması için hem takipte olacağım hem de bekliyorum.

Bu manada arıcılarımızın yanında olduğumuzu ifade ediyor, saygılar sunuyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Ben de alkışlıyorum sizi, ben de alkışlıyorum. Ben de alkışlarım Hocam seni, vallahi.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım…

BÜLENT TURAN (Çanakkale) – Başkanım, önce oylayalım, ondan sonra…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Yani destek veriyor, Sayın Hocam “suç” diyor ona.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, kürsüdeki hatip bizim konuşmacımıza birkaç konuda sataşmada bulunmuştur, yerimizden bir dakikalık bir açıklama talep ediyoruz.

HALİL ETYEMEZ (Konya) – Sataşma yok, sataşma. Ne sataşması?

BÜLENT TURAN (Çanakkale) - Başkanım, önce oylayalım.

BAŞKAN – Oylayalım efendim, oylayalım.

Cumhuriyet Halk Partisi grup önerisini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – E, AK PARTİ hatibi “Çok doğru söyledi.” dedi, destekledi ama grup şimdi ters bir oy veriyor.

ERKAN AYDIN (Bursa) – Sayın Başkanım, Mustafa Bey bir dakikalık…

BAŞKAN - Buyurunuz efendim, yerinizden…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

36.- Ordu Milletvekili Mustafa Adıgüzel’in, Kars Milletvekili Yunus Kılıç’ın CHP grup önerisi üzerinde yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUSTAFA ADIGÜZEL (Ordu) – Evet, öncelikle ben AKP'li hatibin TAHAP’la ilgili tespitleri için kendisine teşekkür ediyorum. Aslında bu tespitler, bu ifadeler, kendisinin de yaşadığı şeyler şu önergenin oylamasında “evet” demeyi gerektirirdi fakat bir defa daha gördük, maalesef bu işten kaçtılar.

Yalnız şunu düzeltmek isterim: Ben arıcı bir ailenin çocuğuyum. Benim dedem 17 bin kovanla Türkiye'nin en fazla kovanına sahip en büyük arıcısıydı. Rahmetli dayım da Türkiye Arıcılar Birliğinin Kurucu Genel Başkanıydı; buradan kendisini, Bahri Yılmaz’ı da rahmetle yâd ediyorum. Dolayısıyla bir arıcı ailesinin çocuğu olarak bu sıkıntıları dile getirmek, aslında bu işleri çözmek adınadır, arıcıların faydasınadır; onu özellikle söylemek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Pek kısa bir sözüm vardı, mümkün mü Başkanım acaba?

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Başkanım, ben 60’a göre söz istemiştim, kanuna geçmeden…

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Çok özür dilerim, 60’a göre pek kısa bir sözüm vardı, mümkün mü acaba?

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Tanal.

37.- İstanbul Milletvekili Mahmut Tanal’ın, elektrikte “kayıp kaçak” adı altında vatandaştan para tahsil edilmesine ilişkin açıklaması

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Teşekkür ederim Değerli Başkanım.

Şu anda yani bugün Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının bütçesi Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülmekte. Ancak, Enerji Piyasası Düzenlenme Kurumundan ben, Türkiye’de mevcut olan elektrik dağıtım şirketlerinin -22 tane elektrik dağıtım şirketi var- yıllara göre kayıp kaçak bedelini istedim. Bana verdikleri raporda kayıp kaçak anlamında “kaçak” ibaresi yok “kayıp” ibaresi var. Ben dedim ki: “Peki, niye siz hep ‘kayıp kaçak’ diye vatandaştan para tahsil ediyorsunuz?” “Yok, efendim, kaçak yok, bu, kayıp parasıdır.” diyor. E, kayıp parasıysa kendi kaybettiği eşyasından, ürününden, parasından o işletme mesuldür; kaybedilen bu elektriğin faturası vatandaştan niçin alınıyor? Bu kaybolan elektriğin faturasının vatandaştan alınması haksızlıktır, adaletsizliktir, hukuksuzluktur, keyfîliktir. Bakanlığın bir an önce bu kaybolan elektrik parasını vatandaştan tahsilattan vazgeçmesini talep ediyorum.

Saygılarımı sunarım.

BAŞKAN – Sayın Tuncer...

38.- Amasya Milletvekili Mustafa Tuncer’in, Amasya’nın Merzifon ilçesine bağlı Karacakaya köyünün yol sorununa ilişkin açıklaması

MUSTAFA TUNCER (Amasya) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Amasya’nın Merzifon ilçesi köy yolları 2022 yılı asfalt programı tamamlanmış, bu sene başında Amasya İl Özel İdaresi, asfalt programı yaparken Karacakaya köyü yolunun da asfalt programına alınacağını belirtmiştir. Merzifon'da köy yolları asfaltlanmaya başlanmış, Karacakaya köyünün komşu köylerinin yolları asfaltlanmış, sıra Karacakaya’ya gelince “Para bitti, program sonlandı.” denerek geçmiş yıllarda olduğu gibi bu sene de yapılmamıştır. Köyün yolu, bırakın arabayı, yürümek için bile uygun değildir, çok bozuktur. Karacakaya yolunun söz verildiği gibi derhâl asfalt yapılması gerekmektedir; aksi hâlde, yapılmamasının sebebinin siyaset olduğunu buradan anlatmaya devam edeceğiz.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

BAŞKAN – Sayın Koç...

39.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Ağrı’daki hastanelerdeki personel ve tıbbi cihaz eksikliğine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Seçim bölgem olan Ağrı’da tüm hastanelerde doktor, hemşire, idari personel eksikliği olmakla beraber, ciddi bir tıbbi cihaz eksikliği bulunmaktadır. Eğitim ve araştırma hastanesi tabeladan ibaret hâle gelmiştir. Ağrı’ya gelen doktorlar kadar, giden doktorlar nedeniyle hastaneler hizmet verememektedir. Hastalarımız ne yazık ki Van ve Erzurum yollarında yaşamlarını yitirmektedirler. Bu nedenle, bu eksiklerin derhâl giderilmesini talep ediyor, teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Sayın Aycan...

40.- Kahramanmaraş Milletvekili Sefer Aycan’ın, atama bekleyen sağlık personeline ilişkin açıklaması

SEFER AYCAN (Kahramanmaraş) – Sayın Başkan, sağlık hizmetleri emek yoğun bir hizmettir. 39 farklı meslek, sağlık hizmeti ekibinde yer almaktadır. Özellikle yataklı tedavi kuruluşlarında personel açığı vardır. Kamu sağlık kuruluşlarında hareketlilik ve iş yoğunluğu nedeniyle, özel sağlık kuruluşlarında ise az sayıda personel istihdam ettikleri için personel açığı vardır. Kamu sağlık kuruluşlarına yeni sağlık personeli ataması yapmak da uygun olacaktır. Yeni atamada tüm mesleklerde açığın dikkate alınarak her mesleğe yeteri kadar kadro açılmasında fayda vardır. Yapılacak atamayla sağlık personeli açığı giderildiğinde daha iyi hizmet verilmesi, vatandaşın ihtiyacının da daha çok karşılanması mümkün olacaktır. Her meslekten –fazlalığa- atama bekleyen sağlık personeli vardır. Bu konuda özen gösterilmesi, sağlık-insan gücü planlaması yapılarak, insan kaynaklarımızı doğru yönlendirerek bu gençlerin de önünü açmak gerekir.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN - Sayın Bahşi…

41.- Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’nin, Manavgat Devlet Hastanesine ilişkin açıklaması

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Manavgat Devlet Hastanesinde, iki gündür, sistem çöktüğü gerekçesiyle hasta kabulü yapılmamaktadır ve gelen hastalar özel hastanelere sevk edilmektedir. Sistemin çöktüğü konusunda Manavgat halkında şüpheler vardır, sadece özel hastanelerin desteklenmesi amacıyla yapıldığı dillendirilmektedir; böyle bir şey varsa araştırılıp bir an önce çözülmesi, eğer sistem çöktüyse de arızanın bir an önce giderilerek hastaların hastanede tedavi edilmesine geçilmesi talebimizdir.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Keven…

42.- Yozgat Milletvekili Ali Keven’in, atama bekleyen ana sınıfı öğretmenlerine ilişkin açıklaması

ALİ KEVEN (Yozgat) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Okul öncesi eğitimin atanmayan öğretmenleri Millî Eğitim Bakanına sesleniyorlar ve diyorlar ki: “Bizler okul öncesi eğitim alanında yapılan tüm çalışmaları ve projeleri yürekten destekliyoruz.” Ama açılan bu yeni okullara ücretli öğretmen ataması yapılmasını, alan dışı ücretli öğretmen olarak atanan öğretmen arkadaşlarının, özel ihtisas ve pedagojik bilgi isteyen bu süreçte, çocuklarımızın eğitimi için büyük yaralar açacağını öncelikle belirtiyorlar ve üzülüyorlar. 4 bin anaokulu ve 40 bin ana sınıfı açıldığı söylenen bu süreçte, okul öncesi öğretmenlere ihtiyaç oldukça fazladır. Bu nedenle, açılan bu okullardan eğitim adına, ülkemizin geleceği adına yüksek ve nitelikli verim almak için Talim ve Terbiye Kurulunun 9’uncu maddesinin yeniden güncellenmesi ve bu okullara ücretli öğretmen yerine ülkenin her noktasında görev yapacak 20 bin ana sınıfı öğretmeni atanmasını sabırsızlıkla bekliyorlar, talep ediyorlar.

Saygılarımla.

BAŞKAN – Sayın Filiz...

43.- Gaziantep Milletvekili İmam Hüseyin Filiz’in, Öğretmenlik Kariyer Basamakları Yazılı Sınavı’na ilişkin açıklaması

İMAM HÜSEYİN FİLİZ (Gaziantep) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

14 Şubat 2022 tarihinde yürürlüğe giren Öğretmenlik Meslek Kanunu uyarınca “Öğretmenlik Kariyer Basamakları” adı altında 19 Kasım Cumartesi günü sınav yapılacaktır. Bu sınavlardan öğretmenlerimiz hoşnut değiller. Biz İYİ Parti olarak kanun tartışılırken de söylediğimiz gibi, kariyer unvanlarının kaldırılmasını, sınav yapılmadan beş ve on beş yıl kıdem esas alınarak birer derece verilmesini, maaşlarda iyileştirme yapılmasını ve ayrıca alım gücü düşük olan öğretmenlerin tamamına brüt asgari ücretin net yüzde 50’sinin maaşlara ilave edilmesini, en son 2006 yılında değiştirilen ek ders göstergelerinin öğretmenlerimiz ve akademisyenlerimiz için artırılmasını öneriyoruz.

Öğretmenlerin gönlü rahat olsun, İYİ Parti iktidarında Öğretmenlik Meslek Kanunu öğretmenlerin talepleri doğrultusunda değiştirilecektir diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

BAŞKAN – Sayın Şahin...

44.- Hatay Milletvekili Suzan Şahin’in, Hatay’ın Arsuz, Payas ve Erzin ilçelerindeki doğa katliamına ilişkin açıklaması

SUZAN ŞAHİN (Hatay) – Geçen yıl Hatay en az kamu yatırım ödeneği ayrılan 4’üncü il durumunda, 78’inci sıradayız. Verdiğimiz verginin sadece yüzde 2,7’si Hatay’a hizmet olarak geri dönüyor. Söz verilen yatırımların hiçbiri yapılmadığı gibi, zamanında bitirilmesi gerekenler de her yıl erteleniyor. Yatırım yok, zenginliklerimiz, kaynaklarımız da katlediliyor. Hatay’ın Erzin ilçesindeki bölgenin en güzel plajı olan Burnaz Plajı, lastik kimyasalı işlenecek olan polipropilen tesisi tehdidi altında. Payas karbon siyahı fabrikası ikamet alanına 20 metrede kurulacak. Polipropilen tesisi Burnaz Sahili’nde mera ve dere yatağı doldurularak geniş bir alanda yapılmak isteniyor. Bu tesis Hatay’a zehir saçacak, vazgeçin! Turizm bölgesi olan, ayrıca tarımsal ve kültürel sit alanı vasfı taşıyan doğal yaşamı koruma alanı olan Arsuz’da planlanan maden projesini iptal edin. Doğa katliamına “Dur!” deyin; Arsuz, Payas, Erzin halkı ölmek istemiyor, derhâl vazgeçin.

Teşekkür ediyorum.

BAŞKAN – Alınan karar gereğince denetim konularını görüşmüyor ve gündemin “Kanun Teklifleri ile Komisyonlardan Gelen Diğer İşler” kısmına geçiyoruz.

1’inci sırada yer alan, İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine devam edeceğiz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER

A) Kanun Teklifleri

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Dünkü birleşimde İç Tüzük’ün 91’inci maddesine göre temel kanun olarak görüşülen 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin ikinci bölümünde yer alan 20’nci maddesi kabul edilmişti.

21’inci madde üzerinde hepsi aynı mahiyette olmak üzere 3 önerge vardır, önergeleri okutup birlikte işleme alacağım.

Okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesinde yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Necdet İpekyüz                                                                            Zeynel Özen                                                            Filiz Kerestecioğlu Demir

                                             Batman                                                                                    İstanbul                                                                                     Ankara

                                         Ali Kenanoğlu                                                                             Oya Ersoy                                                              Mahmut Celadet Gaydalı

                                             İstanbul                                                                                    İstanbul                                                                                      Bitlis

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Hayrettin Nuhoğlu                                                                         Dursun Ataş

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    Kayseri

                                         Feridun Bahşi                                                                            Hasan Subaşı                                                                  Aydın Adnan Sezgin

                                             Antalya                                                                                    Antalya                                                                                     Aydın

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                            Cavit Arı                                                                            Ömer Fethi Gürer                                                               Nazır Cihangir İslam

                                             Antalya                                                                                     Niğde                                                                                     İstanbul

                                         Tacettin Bayır                                                                            Fikret Şahin                                                                           Cengiz Gökçel

                                               İzmir                                                                                     Balıkesir                                                                                    Mersin

                                     Kamil Okyay Sındır                                                                                                                                                                     Orhan Sarıbal

                                               İzmir                                                                                                                                                                                      Bursa

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Ankara Milletvekili Sayın Filiz Kerestecioğlu.

Buyurunuz Sayın Kerestecioğlu. (HDP sıralarından alkışlar)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; pazar günü İstiklal Caddesi’nde yapılan bombalı saldırı tüm yurttaşlarda, hepimizde derin üzüntü ve endişe yarattı. Seçimler yaklaşırken yeniden 7 Haziran-1 Kasım arası benzer kanlı bir süreç ihtimali herkesi korkuttu çünkü o günlerin karanlığı henüz aydınlatılmadı ve aydınlatılmayan olaylar üzerine de maalesef aynı şeyleri düşünmeye devam edersiniz. Patlamanın ardından internet erişiminin kısıtlanması, olaya ilişkin haber yasağı getirilmesi, o sırada İçişleri Bakanı Suriye’de ev dağıtırken Cumhurbaşkanının da gayet soğuk bir açıklamayla Endonezya’ya uçması yurttaşları akıllarında onlarca soruyla baş başa bıraktı.

Bir başka önemli olay daha oldu bu arada; 90’larda gözaltında kaybedilen Fehmi Tosun’un kızı, insan hakları savunucusu Avukat Jiyan Tosun, Zafer Partisi yöneticisi Adem Taşkaya tarafından hedef gösterildi. Sonrasında ise patlama esnasında müvekkilleriyle görüşmede olan Tosun’a ve tüm yakınlarına tehdit mesajları yağdı ve hâlâ da tehdit mesajları yağmaya devam ediyor. Jiyan’ın yeğeni dahi “Bombacısınız, öleceksiniz, yaşamayı hak etmiyorsunuz.” diyerek tehdit edildi; yine, yengesi telefonla tehdit edildi. Can güvenliği olmadığı için savcılığa başvuran Jiyan Tosun’a “Polis karakoluna git.” denildi. Karakola gittiğinde ise saatlerce bekletildi ve kimse şikâyetini almak istemedi.

Dün ise bir başka ilginç olay yaşandı. MHP Güçlükonak İlçe Başkanı Mehmet Emin İlhan’ın üzerine kayıtlı hattan patlamanın zanlısıyla görüşmeler yapıldığı belirlendi ve bunun üzerine Şırnak Valiliği üstüne vazife olmadığı hâlde jet hızıyla bir açıklama yaptı; hattın yasa dışı yollarla çıkarıldığını ve kullanıcının İlhan olmadığını duyurdu daha henüz HTS kayıtlarına bakılmamışken, daha hiçbir soruşturmada aşama kaydedilmemişken.

Şimdi, öyle değildir demiyorum ama yurttaş güvenliği ve kayırmacılık açısından bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Şimdi, olayla ilgisi olmayan ve buna rağmen tehdit edilen, herhangi bir soruşturması da olmayan Avukat Jiyan Tosun için güçlükle koruma kararı veriliyor, üstelik kendisinin, ailesinin, avukatının kimlik, adres, telefon bilgilerini kimin sızdırdığı açıklanmıyor ve soruşturulmuyor ama soruşturma süreci MHP ilçe başkanının -o HTS kaydı dediğim gibi daha incelenmeden olan olayda- devam ederken Valilik çıkıp yargıya müdahale ediyor.

Şimdi, siz bir düşünün; eğer onun yerine bir başka, herhangi bir muhalefet partisinden birisi olsaydı valiliğin bırakın iş edinip de açıklama yapmasını, gerçekten, o insanın başına gelmeyen kalmazdı.

Evet, hangi taraftan bakarsak, tutarsızlıkla karşılaştığımız bu saldırıyı iktidarın aydınlatma kapasitesinin olmadığı ortada. Ancak yurttaşların büyük çoğunluğunun aynı karanlık senaryonun tekrar devreye girmesine izin vermeyecek kararlılıkta olduğu da bir gerçek. Ne acı ki kimse yapılan hiçbir resmî açıklamaya inanmıyor ve vatandaşların hepsi âdeta birer dedektif olmuş, kendileri soruşturma yapıyor gibiler. Evet, güven böyle sarsıldı.

Şimdi, Türkiye'de ölmez de hayatta kalırsanız bu sefer de sağlıklı bir yaşam için mücadele vermek zorundasınız. Bu mücadelenin kendisi de çok pahalı. Bir sektöre dönüştürdüğünüz sağlık sisteminde özel hastanelerin sadece muayene ücreti bin lira. Kamu hastanelerinde tedaviye ulaşmak isteyenlerse hastalıkların yanında, sizin şehir hastaneleriniz ve randevu sisteminizle de mücadele etmek zorunda.

Bakın, dün akşam yaşadığımız somut bir olayı anlatmak istiyorum size. Dün gece danışmanım baş ağrısı, mide bulantısı, geçici körlük gibi önemli semptomları yaşayarak hastaneye başvurdu. Orada neyle karşılaştı, biliyor musunuz, bu semptomları, bu ciddi semptomları yaşayarak gittiği şehir hastanesinde?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Devamla) – 791’inci sırayı alabildi. Gece ondan bahsediyorum. Hiç şehir hastanelerine gittiniz mi, orada baktınız mı ne oluyor ne bitiyor, bilmiyorum ama gerçekten durum böyle vahim. Dün gece 791’inci sırayı aldı baş ağrısı, mide bulantısı ve görmeme semptomları yaşayan ve acil tomografinin çekilmesi gereken, tahlillerin hemen yapılması gereken bir kişi ve tomografi randevuları ise bir buçuk iki ay sonraya verilebiliyor yani yurttaşlar sebep olduğunuz bu döngüde ne ilerlemeden hastalığını teşhis edebiliyor ne de tedavi olabiliyor. Hani Erdoğan demişti ya “şehir gibi hastane” diye, evet, bütün şehir o hastaneye akıyor. Kamu baskısıyla diğer hastaneleri kapatamadınız ama içlerini boşalttınız. Bir an önce bu hastaneler halkın hizmetine sunulmalı ve gerçekten ekipmanla doldurulmalı diyorum, saygılar sunuyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Bülbül…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

45.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, şimdi, daha önce konuşulmuş olan bir meselenin tekrarı niteliğinde olacak ama ortada büyük bir patlama, büyük bir acı varken daha patlamanın ilk anlarından itibaren Türkiye'de başlatılan manipülasyonların ve kara propaganda sürecinin neler olduğunu dün konuşmamda ben de ifade ettim, bunlar dile getirildi. Yani itiraf var, açık itiraf var. PKK-YPG bağlantısı olduğu ortaya çıkan hain bir saldırıyla alakalı olarak tek bir kelamın edilmediği bir ortamda ve bunu gerçekleştiren terör örgütünün kınanmasına dahi -efendime söyleyeyim- gayret gösterilmediği bir ortamda efendim…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …o taraflarını atlamakta hiç beis görülmüyor, vicdani açıdan bu noktada en ufak bir sıkıntı hissedilmiyor. Arkasından, MHP Güçlükonak İlçe Başkanının üzerine bir GSM hattı çıkmış, bu hattın -efendime söyleyeyim- Valilik tarafından, savcılığın yaptığı soruşturma çerçevesinde, savcılık tarafından ifadesi alınarak serbest bırakıldığı ifade edilmiş; burada, daha önceden bu suçlara karışmış olan bir GSM bayisi tarafından, Cizre'deki bir GSM bayisi tarafından bu işin yapıldığı ve hattın da üçüncü bir kişiye verilerek bu işin gerçekleştirildiği ifade edilmiş, mesele vuzuha erdirilmiş, spekülasyonlar ortadan kaldırılmış, kara propaganda ortadan kaldırılmış. Bundan, insanların gerçekler ortaya çıktı veyahut da bir yetkili ağızdan bunlar ifade edildi diye memnuniyet duyması gerektiği yerde, bunların açıklığa kavuşmasından rahatsız olan bir HDP'yi görüyoruz burada.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Şimdi, bunu anlamakta güçlük çekiyoruz. Daha anlayamadığımız birçok şey var ama aslında anlıyoruz, “Anlamıyoruz.” dediğimize bakmayın siz.

Şimdi, burada bir saldırı gerçekleşiyor; o saldırıyla alakalı olarak açık itiraflar bir tarafa bırakılarak devamlı devletin, efendime söyleyeyim, kamu idaresinin suçlandığı bir süreci beraber yaşıyoruz. Bunlara Türk milletinin karnı toktur, bizim de karnımız toktur fakat burada ispatı olmayan birtakım iddialar üzerinden birtakım havalar yaratılmaya çalışılmasına da müsaade edilmemesi gerektiği kanaatindeyim.

Saygılar sunuyorum.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Sayın Başkanım, bütün bunlardan rahatsız olmadığımız…

BAŞKAN – Yerinizden 60’a göre söz veriyorum.

Buyurun.

46.- Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Biz, bu ülkede gerçekten olan bu tür saldırılarda, özellikle sivil yurttaşların ölümünde ya da kim olursa olsun asker ölümünde, kim ölürse ölsün büyük bir üzüntü duyduğumuzu ve kınadığımızı her seferinde ifade ediyoruz ama bir günde bir soruşturma yapılmaz. Bizim söylediğimiz bu, benim de konuşmamda söylediğim bu. Özellikle de ifade ettim ki ben “O ilçe başkanı bağlantılıdır ve böyle bir şey yapmıştır demiyorum ama ayrımcılık açısından bir şeyi ortaya koymak istiyorum.” dedim. Bir avukat kadın, üstelik de babasını 90’larda faili meçhul olarak kaybetmiş bir avukat kadın, bir insan hakları savunucusu günlerce tehditler alıyor, almaya da devam ediyor. Bununla ilgili…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – Tamamlıyorum efendim.

BAŞKAN – Buyurun.

FİLİZ KERESTECİOĞLU DEMİR (Ankara) – …aynı cevvallikle yapılmayan açıklamalar maalesef diğer tarafla ilgili yapılıyor. Bu ayrımcılıktır, bu ayrımcılığı ortaya koymak istedik. Yoksa onu mu kınıyorsun, bunu mu kınıyorsun, şunu mu kınıyorsun laflarından bu ülke bıktı, usandı artık. Gerçekten önleyemeyen bakanların istifa etmesini istiyor bu halk. Aslında istenen şey budur, gerçekten istifadır çünkü o ayakkabı numaralarına kadar bilen bakanların saldırıları önlemesi gerekir, öncelikle yapılması gereken budur. İdarenin önleme sorumluluğu vardır, insanlar öldükten sonra mahcubiyet duyma sorumluluğu değil.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Bülbül, buyurunuz.

47.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Ankara Milletvekili Filiz Kerestecioğlu Demir’in yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkanım, şimdi burada devletimizin göstermiş olduğu çabayı yorumlamaya çalışırken bir MHP ilçe başkanının aklanması olarak değerlendirirsek başta işin elifbasında hata yapmış oluruz. Burada, ortada, çok uzun yıllardan beri Türkiye'de ilk defa gerçekleşen kanlı bir saldırının ve sivillerimizin, çocuklarımızın, bebeklerimizin katledildiği bir saldırının araştırıldığı, soruşturulduğu ve bunlar üzerindeki şüpheli sis perdesinin aralandığı bir süreçte manipülatif bir şekilde ortaya atılan bir meselenin vuzuha erdirilmesi ve soruşturmanın, diğer soruşturmanın hiçbir şekilde kara propagandaya, manipülasyona ve dezenformasyona muhatap olmadan kamuoyunda bir şekilde bilgilerin sıhhatli akışının temin edilmesi meselesi vardır. Buradaki gayret, devletimizin göstermiş olduğu çaba budur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MUHAMMED LEVEND BÜLBÜL (Sakarya) – Kalkıp da koskoca bir saldırıyı, o kan revan olan İstiklal Caddesi’nin o görüntüsünü bir tarafa koyup arkasından bir MHP ilçe başkanı üzerinden bir gün, iki gün kalkıp da terör örgütlerinin ve terör örgütüne destek olanların kalkıp da bunu bayraklaştırıp öbür meseleyi tek kelimeyle dahi zikretmediği bir ortamın Türkiye'de oluşmasını engellemek içindir. Devletimiz bu konuda tabii ki tedbir alacaktır. Bu propagandaların önüne geçeceğiz. Ayrıca, “Kınamaktan, kınayın demekten bıktık.” diyorsunuz. Acaba Türk milletinin psikolojisini düşünen var mı? Necmettin Öğretmenin katilinin evine taziyeye git, ondan sonra kalk “En büyük şiddeti, her türlü şiddeti kınadık.” de, ya böyle bir şey mümkün mü? İnsanlarımızın, askerlerimizin katillerinin ailelerine, cenazelerine gidip, katılıp onların mezarlığını şehitlik mertebesine taşıyanlar çıkmışlar bu şiddetten rahatsız olduklarını ve bunu tasvip etmediklerini ifade ediyorlar. Türkiye bu ikiyüzlülükten bıkmıştır asıl.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN - Buyurun Sayın Beştaş.

48.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Burada ikiyüzlülük arıyorlarsa aynaya baksınlar öncelikle. Bu kınama üzerinden bir tartışmaya girmeyeceğiz, Taksim’deki saldırıyı her düzeyde kınadık ve kınamaya da devam edeceğiz. MHP, Bülbül ya da başka birileri istediği için değil, biz bunu siyasal parti olarak bu konudaki sorumluluğumuz ve anlayışımız gereği kınıyoruz.

Diğeri, Bülbül konuşmasında –içerideyken dinledim- dedi ki: “Hiçbir vicdani sorumluluk duymayan…” Bu sözlerden menederim kendisini. Vicdani sorumluluk duyup duymadığımızı hiç kimse değerlendirme hakkına ve haddine sahip değildir. Bu sorumluluğu duyması gereken iktidar koltuğunda oturanlardır, bu sorumluluğu duyması gerekenler her tarafı MOBESE kayıtlarıyla donatıp, katilin gidip elini kolunu sallayarak Taksim Beyoğlu’nda bomba patlatmasını izleyenlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayın efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu manipülasyonu biz yapmıyoruz. Güçlükonak İlçe Başkanını biz mi çıkardık? Çıktı basına, dediler ki: “Telefon trafiği var.” Sonra, Vali çıktı, avukatlığını yaptı. Şimdi, böyle bir şey olabilir mi? Bu ülkede İçişleri Bakanı dururken, iktidar dururken -ve anayasal olarak da siyasal olarak da ahlaken de sorumlu kendileridir- sorumluluğu başkasına yüklemesinler, bizi vicdanımızla da sakın ola ki bir daha tartışmasınlar; bunu asla kabul etmiyoruz.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan…

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Tunç, buyurunuz efendim.

49.- Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’un, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkanım, teşekkür ediyorum.

Şimdi, Sayın Beştaş konuşmasında bize atfen söyledi, “Sorumlu iktidardır.” dedi. Burada terörün asıl hedefi de budur, insanları birbirine düşürmektir. Terör, insanlığın ortak düşmanıdır. Türkiye terörün birçok çeşidiyle uzun yıllardır mücadele etmektedir ve bu uğurda büyük bedeller ödedik, şehitler verdik, kundaktaki bebekler katledildi, siviller katledildi, milyarlarca lira ekonomik kaybımız oldu. Ülkemizin kalkınmasını, gelişmesini istemeyen içte ve dışta çevreler maalesef Türkiye’nin başına terörü kırk yıldır musallat etti ve terör örgütleriyle, terörle de kırk yıldan bu yana çetin bir mücadelemiz var. Bu mücadelede birlik, beraberlik içerisinde olmamız lazım. Burada tüm siyasi partilerimizin sorumluluğu var.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Şu anda Taksim’deki terör hadisesini gerçekleştiren teröristlerle ilgili operasyonlar devam ediyor. Tabii, bu operasyonlar devam ederken olayın sıcaklığıyla bilgi kirliliğini önleme adına Anayasa 22’nci maddenin verdiği yetkiyle, 5651 sayılı İnternet Ortamında İşlenen Suçlarla Mücadele Edilmesi Hakkında Kanun’un verdiği yetkiyle ve 5809 sayılı Haberleşme Kanunu’nun verdiği yetkiyle alınan tedbirleri -bunlar kanunun ve Anayasa’nın yürütmeye, soruşturma makamlarına verdiği yetkiler ve bu yetkiler yargı kararlarıyla oluşturulan yetkiler- bu yetkileri eleştirmek, işte internetin kısıtlandığından söz ederek birtakım eleştirilerde bulunmak doğru değildir. Burada korunması gereken yaşam hakkıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Yaşam hakkı insan hakları skalasında birinci haktır ve dolayısıyla yaşam hakkına tecavüz edenlerin düşünce ve ifade özgürlüğü hiçbir demokratik hukuk devletinde korunamaz.

Şırnak’la ilgili olarak da Şırnak Valiliği cumhuriyet savcılığından aldığı bilgi doğrultusunda gerekli açıklamayı yapmıştır. Burada bu tür konuları sürekli gündeme getirmenin ve burada birbirimize bu anlamda sataşmalarda bulunmanın doğru olmadığını düşünüyorum.

Teşekkür ederim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Bülbül.

50.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, şimdi “vicdani sorumluluk duymamak” ifadesini ben özellikle bilerek kullandım ve arkasından da… Demin ifadelerimde bu geçiyor: Terörist mezarını yani Türkiye’ye kan kusturmuş, kan dökmüş insanların mezarını mabede çevirirseniz, şehitliğe çevirirseniz, burada bir vicdani sorumluluk duymadığınızdan bahsetmek gerekir. Yine, aynı şekilde “Terörist cenazesine katılmazsa asıl ben o milletvekilini disipline veririm.” diyen bir anlayış varsa partinizde, o zaman bir vicdani sorumluluk duymadığınız, bu milletin vicdanen rahatsız olduğu, içini kanatan meselelerle aynı hissiyatta olmadığınız anlaşılır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Yine, aynı şekilde, on binlerce insanımızın katili olduğu yargı kararıyla tescillenmiş olan teröristbaşının, bebek katilinin “Heykelini yapacağım.” derseniz siz, bu milletin çektiği, Türk milletinin yaşadığı bunca acıya, bu kadar sivil katliamına rağmen, aralarında da en fazla Kürt kardeşlerimizin olduğu o katliamlara rağmen bunu bu şekilde ifade ederseniz, sizin bu meseleyle ilgili olarak vicdani sorumluluk duymadığınızdan başka bir yorumun, başka bir anlamın buradan çıkarılması mümkün olmaz, biz bunu ifade ediyoruz.

Bugün, Milliyetçi Hareket Partisini bu meseleleri dile getirmekten menetmeye HDP’nin gücü yetmez. Biz doğru bildiklerimizi ifade ediyoruz, biz doğruların hâkim olmasını ifade ediyoruz; bunu da tek biz söyleyelim derdi içinde değiliz “HDP de çıksın, söylesin.” diyoruz zaten, başka bir şey demiyoruz. Bu vesayetten kurtulunsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, çok kısa…

BAŞKAN – Lütfen Sayın Grup Başkan Vekillerimiz…

Buyurun.

51.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç ve Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptıkları açıklamalarındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bu tartışmayı uzatmak niyetinde değilim ama bu Meclis bu tartışmaya çok tanıklık etti. Tekrara girmeden şunu söyleyeyim, dediğim gibi tekrar: Bu ülkede bu çatışmalardan, bu ölümlerden vicdani olarak ve insani olarak en fazla sorumluluk duyan, mücadele eden ve bunu önlemeye çalışan partiyiz; bunu bir kere daha söyleyeyim.

Çözüm sürecinde başmuhatap olarak alınan Abdullah Öcalan'ı bugün başka sıfatlarla anmak, başka bir yere gider.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Biz her zaman “bebek katili” dedik.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz çözüm süreciyle ilgili dün de savunduk, bugün de savunuyoruz, yarın da savunacağız. Şu anda ağırlaştırılmış bir tecrit uygulanıyor ve bu ülkeye barışı getirebilecek bir kişiye uygulanıyor, silahları devre dışı bırakacak bir şahsiyete uygulanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurun, tamamlayınız.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz işin çözümü derdindeyiz, onlar işten nemalanma derdinde. İşin siyasetinden milliyetçiliği, ırkçılığı kışkırtıp bu ülkenin barışını engelliyorlar.

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – Kendini anlatıyorsun.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Biz bu ülkede yaşayan herkesin bir arada yaşamını savunuyoruz, kardeş olduğunu söylüyoruz, Türkiye'nin batısından doğusuna, güneyinden kuzeyine herkes eşit ve özgür olsun diyoruz; bunu bugün de savunuyoruz ve savunmaktan vazgeçmeyeceğiz; bunu söyleyeyim.

BAŞKAN – Birleşime on dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 17.23

ÜÇÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 17.35

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Üçüncü Oturumunu açıyorum.

364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (Devam)

BAŞKAN – Komisyon yerinde.

364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerindeki aynı mahiyetteki önergeler üzerindeki ikinci söz Antalya Milletvekili Feridun Bahşi’ye aittir.

Buyurunuz Sayın Bahşi. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FERİDUN BAHŞİ (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 21’inci maddesi üzerine söz aldım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, Doğu Türkistanlı soydaşlarımız hâlâ soykırım altında yaşamaktadır. Kaç Türk’ün kanı aktığında, kaç çocuk zehirlendiğinde, kaç kadın tecavüze uğradığında, kaç genç parçalandığında dünyanın dikkatini çekecektir? Türklüğün sancağını güneşin doğduğu en uzak noktada dalgalandıran Doğu Türkistanlı kardeşlerimizi bilgisizliğin girdaplarında Çinli cellatlara teslim eden anlayışı şiddetle kınıyorum.

Değerli milletvekilleri, yine iktidarın kanun yapım sürecinde gösterdiği ciddiyetsiz yaklaşımla karşı karşıyayız; yine bir torba yasa, yine birbiriyle alakasız yasa değişiklikleri. Bu torba yasada da 13 farklı kanunda değişiklik yapılmaktadır. Bütün bunları daha önce de defalarca söylememize rağmen iktidar bildiğini okumaya devam ederek yasaları deneme yanılma yöntemiyle çıkarmaya devam ediyor. Göreceksiniz, bu düzenleme yaptığımız 13 yasanın birçoğu yakında değiştirilmek üzere yeniden Meclis Genel Kuruluna gelecektir.

Değerli milletvekilleri, bir ülkede demokrasinin ve adaletin gelişmesinin ilk şartı adaletli bir vergi sisteminin hâkim kılınmasıdır. Sosyal devlette gelir ve servet eşitsizliklerini azaltmada en önemli rolü vergi politikası oynamaktadır. Anayasa’nın 73’üncü maddesi “Herkes, kamu giderlerini karşılamak üzere, malî gücüne göre, vergi ödemekle yükümlüdür. Vergi yükünün adaletli ve dengeli dağılımı, maliye politikasının sosyal amacıdır.” demektedir. Bu ilke, vergi oranlarının mükellefin mali gücüne göre saptanmasını ifade eder. Vergi hukukunda “artan oranda vergi” denilen ve yönetimi yüksek gelir tabakalarından yüksek oranda, düşük gelir tabakalarından düşük oranlarda vergi alınması suretiyle gelir eşitsizliklerinin azaltılmasını amaçlar. Vergi politikasının bu amaçla kullanılması sosyal adalet ve sosyal devlet ilkelerinin bir gereğidir. Ayrıca, bu şekilde toplanan devlet gelirlerinin bir bölümünün daha çok düşük gelirli grupların yararlanacağı bazı sosyal nitelikli kamu hizmetlerinde kullanılması da “herkese insan haysiyetine yakışır bir hayat seviyesi sağlanması” hedefinin gerçekleşmesine yardım eder. “Vergide adalet” dendiğinde ilk akla gelen az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alınmasıdır ancak dünyanın en adaletsiz vergi sistemlerinden birine sahip olan Türkiye'de yıllardır bütün vergi yükü ücret geliriyle yaşama mücadelesi veren işçilerin, kamu çalışanlarının ve dar gelirlilerin omzuna yıkılmaktadır. Adil bir vergi sisteminin az ya da çok geçerli olduğu ülkelerde toplam vergi gelirlerinin yüzde 75’i kazançtan, yüzde 25’i ise tüketimden alınan vergilerden oluşmaktadır; bu oranlar Türkiye'de ise tam tersine. Toplam vergi gelirlerinin dörtte 3’ü ücret geliriyle yaşam mücadelesi veren kamu çalışanlarına, işçilere, asgari ücretlilere ve tüketicilere yıkılmıştır.

Değerli milletvekilleri, ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik şartlar vatandaşımızın cebini yakmaya devam ediyor; çarşıda, pazarda fiyatlar ortada. Elektrik ve doğal gaz faturalarındaki yüksek artış dar gelirliyi bir borç sarmalına sürüklemektedir. Vatandaşımız bu buhranın içine sürüklenirken iktidarın gayriciddi tavırları ve açıklamaları insanımızı mutsuzluğun girdaplarına iteklemektedir.

Değerli arkadaşlar, doğru teşhis doğru tedavinin ilk adımıdır. Teşhisi doğru yapmazsanız tedaviden de sonuç alamazsınız. Yirmi yıldır süren borçlanma ekonomisinin artık sonuna gelinmiştir. Kış gelmiş, ağustos böceği üşümeye başlamıştır. Sıcak parayla, borçla örtülen perdeler yırtılmıştır. Bu sıkıntılı dönemde öncelikli ihtiyacımız yerli ve yabancı yatırımcıya güven sağlamakken yapılan ciddiyetsiz açıklamalar uluslararası piyasaların takip ettiği ekranlarda komik durumlara düşmemize sebep olmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FERİDUN BAHŞİ (Devamla) – Biz diyoruz ki: İktidar, milletin yaşadığı sıkıntıya ciddiyetle yaklaşsın. Emekliye, sabit ücretliye zam yapılsın; bunlar biraz ferahlatılsın. Adaleti tesis edin; vatandaş devlete, yargıya güvensin.

Bu düşüncelerle Gazi Meclisi ve büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde son konuşmacı İstanbul Milletvekili Sayın Nazır Cihangir İslam.

Buyurunuz Sayın İslam. (CHP sıralarından alkışlar)

NAZIR CİHANGİR İSLAM (İstanbul) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, çok değerli arkadaşlarım; sözlerime Sezai Karakoç üstadı rahmetle anarak başlamak istiyorum.

Yirmi yılın icraat özetine geldiğimizde şöyle bir durum karşımıza çıkıyor: Ne Sünni vatandaşların ne Kürt vatandaşlarımızın ne Alevi vatandaşlarımızın sorunları çözülmedi. Şöyle bir tasnif yaptınız: Size koşulsuz itaat edenlere her türlü nimeti sundunuz ama size muhalefet edenlerin haklarını dahi kısıtladınız. Bu son yasa teklifiniz yani şu önerdiğiniz mevzuat değişikliği Alevi sorununu çözmediği gibi bu soruna ilave sorunlar ekliyor.

Geçen hafta İstanbul’a, seçim bölgemize gittim; Avcılar, Bağcılar, Esenyurt, Çatalca bölgelerinde Alevi vatandaşlarımızla yüz yüze görüştüm, cemevi ziyaretleri yaptım. Şimdi, inanın, şu aklıma geldi, La Fontaine’den hatırlarsınız: Tilki, leyleği yemeğe çağırır -teşbihte hata olmaz- ama ona sunduğu çorba tepsi gibi dümdüz bir tas içindedir. Bütün vatandaşlarımız, Alevi vatandaşlarımız hem bu kadro meselesini hem bu aydınlatma, su giderleri meselesini ve yapım, onarım konularını, bunları bir ihtiyacın karşılanması olarak görmüyor ve onların böyle bir talepleri yok, sizden böyle bir istekleri yok.

Cemevleri inşasının vali ve kaymakam iznine bağlanması meselesi ise ciddi bir tedirginlik yaratıyor ve bu konuyu “engellemeye açık” olarak değerlendiriyorlar. Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlı Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığının kurulmasını ise bir kimlik dayatması; bunun yanında, inancın, bir inanç mevzusunun âdeta folklorik bir düzeyde ele alınmasını, bu şekilde değerlendirilmesini Alevilik inancını küçümseme, aşağılama ve önemsizleştirme girişimi olarak ele almaktalar ve Başkanlığı da Alevilik inancı üzerinde bir kayyum ataması olarak görüyorlar.

Değerli arkadaşlarım, bu Başkanlığın onayladığı cemevlerini meşru olarak kabul ettiğinizde diğerlerinin yani onaylanmayanların bir anlamda meşruiyet alanı dışına itileceğinden endişeliler. Sayın Cumhurbaşkanı bu haberi verirken bakın ne dedi: “Dergâhlarımızda ilim ve ahlak birlikte yol alır.” Evet, bu sözü doğrudur, bu dergâhlar bunun için vardır. Bir şey daha ekledi, dedi ki: “Medeniyetimize hayırlı insan yetiştirirler.” Bu sözü de doğrudur, bu sözü de doğrudur ama bir medeniyetin yeşermesi için mutlaka 5 temel hakkın bir toplum içinde olması ve sağlam, tahkim edilmiş bir şekilde yaşatılması lazımdır değerli arkadaşlarım. Sadece İslam geleneğinin değil, bütün dinlerin, bütün kadim geleneklerin, hatta önemli çağdaş felsefe okullarının önemli bir kısmının ittifak üzerinde olduğu işte bu 5 temel haktan biri öncelikle can ve mal güvenliğidir ki bu, kişinin, toplumun hayata tutunmasını sağlar. Bunun arkasından, din, inanç, vicdan ve akıl fikir üretme hakkı gelir ki bu da insanın ve toplumun insan gibi ve bir insan topluluğu gibi yaşamasını garanti altına alır. Ve beşinci hak da şu kabul edilir: Nesil güvencesi yani sadece benim, şu zaman diliminde yaşayıp, topluluğumla birlikte yaşayıp hayatımı yitirmem değil kendimden sonraki nesillere de yani savunduğum bu geleneğin, bu inancın daha sonraki nesillere de aktarılması meselesi. Çok değerli arkadaşlarım, evet, bunların hepsi tarih boyunca çok farklı kesimlerden insanlar tarafından savunulmuştur ve tarihteki saltanat yönetimlerini, otokratik ve totaliter yönetimleri de frenleyebilmiştir bir nebze de olsa.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

NAZIR CİHANGİR İSLAM (Devamla) – Çok değerli arkadaşlarım, burada yaptığınız mesele şu: Kamusal alanı devletle dolduruyorsunuz ve kamusal alanda sivil topluma herhangi bir yer bırakmıyorsunuz. Şu yaptığınız iş, halka bunu âdeta bir İslam geleneği olarak anlatıyorsunuz ama aslında Bizans'tan, Bizans'ın otoriter yönetiminden tarih içerisinde tevarüs ettiğimiz bir anlayışın, saltanatla devam ettirilen bir anlayışın geleneklerine tutunuyorsunuz. Bakınız, Diyanette, bırakın Alevileri, Alevi vatandaşlarımızı, Hanefilik dışında Şafii geleneğe bile herhangi bir yer açmıyorsunuz.

Çok değerli arkadaşlarım, çözüm basittir. Çözüm, sivil toplumun taleplerini dikkate almak ve sivil toplumun öngördüğü bir anayasayı birlikte hazırlamaktan geçer.

Hepinize saygılarımı sunuyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

21’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 21’inci madde kabul edilmiştir.

22’nci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin kanun teklifi metninden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Necdet İpekyüz                                                                   Mahmut Celadet Gaydalı                                                                     Zeynel Özen

                                             Batman                                                                                     Bitlis                                                                                     İstanbul

                                           Oya Ersoy                                                                          Muazzez Orhan Işık                                                       Tulay Hatimoğulları Oruç

                                             İstanbul                                                                                      Van                                                                                        Adana

                                                                                                                                       Ali Kenanoğlu

                                                                                                                                           İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Adana Milletvekili Sayın Tulay Hatımoğulları Oruç.

Buyurunuz Sayın Hatımoğulları Oruç. (HDP sıralarından alkışlar)

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; ben de sözlerime başlarken Taksim'de yaşanan katliamı kınıyorum. Yaşamını kaybedenlere Allah'tan rahmet diliyoruz, ailelerine başsağlığı dileklerimizi iletiyoruz, yaralılara da acil şifalar diliyoruz.

Bu katliam çok konuşulacak; bu katliamın Türkiye'nin seçimlere gittiği bir dönemde gerçekleşmesini, sınırımızın dibinde yaşanan yeni gelişmeler paralelinde bu yaşanan katliamı daha çok değerlendireceğiz ve ümit ediyoruz ki bunun devamı gelmez. Buradan herkesin huzurunda bu iktidarı bu konuda önlem almaya bir kez daha çağırıyoruz. Bakın, biz bu kürsüden bu katliamların gerçekleşme olasılıklarıyla ilgili çok uyarılar yaptık. Burada bu konu dile geldikçe iktidarın ve ortağının zoruna gidiyor ama dile gelecek, gelmek zorunda; Türkiye böyle bir siyasi atmosferin içine çekiliyor ve bunda iktidarın yüzde 100 bir payı var. Burada iki şey mevcuttur: Ya 7 Haziran-1 Kasım seçimleri gibi bir dönem işletilecek, bu dönem işletilecekse -bir suyla iki kez yıkanılmaz demiştik daha önce- bu suyla ikinci kere yıkanamazsınız, halk buna asla kanmaz. Şayet, bu katliam sizin dengeleyemediğiniz, engelleyemediğiniz HTŞ’yle el tutma ve yeni, 2 Kasımda Antep’te gerçekleşen toplantının ürünüyse bunu da önlemek sizlere düşer.

Evet, değerli halklarımız, dün Seyit Rıza’nın ölümünün 85’inci yıl dönümüydü ve Seyit Rıza’yı saygıyla, minnetle anıyorum. Dersim’de Aleviler katledildi, Seyit Rıza ve arkadaşları onlardan birkaçıydı. Tarih boyunca Koçgiri’de, Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da, Gazi’de, hatta biraz önce konuştuğumuz konuyla doğrudan ilintili olarak Lazkiye’de, İştebrak’ta yine buradan uzanan kollarla gerçekleşen Alevi katliamları yaşandı. Aleviler, bütün bu katliamlara rağmen, bütün baskı politikalarına rağmen hiçbir şekilde inançlarından ödün vermedi; inançlarını özgürce yaşayabilmek için, cemevlerinin ibadethane kabul edilmesi için devletin resmî ideolojisine rağmen mücadelelerini sonuna kadar sürdürmeyi başardılar.

Peki, şimdi, burada, Mecliste, şu an görüşülen kanunda getirilen maddelerle ne yapılmak isteniyor? Aleviler -tırnak içinde- satın alınmaya çalışılıyor. Bunu biz bu iktidarın sadece, basitçe bir seçim politikası olarak görmüyoruz, yaklaşan seçimlerde sadece Alevilerin oylarına talip olmak için -tırnak içinde- rüşvet vermek gibi değerlendirmiyoruz. Tarih boyunca katliamlarla Alevileri biat ettiremeyen, inançlarını asimile edemeyen devlet anlayışının aslında bu iktidarda nasıl zuhur ettiğini ve bu resmî ideolojinin nasıl devam ettirildiğini biz, şimdi bu yasa teklifi görüşülürken burada bir kere daha görüyoruz. Buradaki amaç net olarak Alevileri sisteme entegre etmek, Alevilerin inançlarını asimile etmek ve Alevilerin ibadethane merkezlerini bir kültür merkezine çevirerek Aleviliği ortadan kaldırmak yani tarih boyunca katliamlarla gerçekleştiremediklerini bu şekildeki yasalarla, bu şekilde çıkarılan kararnamelerle hayata geçirmek ama nafile; Aleviler bunlara baştan beri “Hayır.” dedi, Meclis kapısına gelerek “Hayır.” dediler, Türkiye'nin dört bir yanında alanlara, meydanlara çıkarak “Hayır.” dediler. Bunun sizin için bir kıymeti yok mu? Hükûmet yetkilileri burada çıkıyor “Bizler cemevleriyle görüşme yaptık.” diyor; bizler de görüşme yaptık.

Bakın, 5 Mayısta Dersim’de startını verdiğimiz, Halkların Demokratik Partisi olarak başlattığımız bir kampanyamız vardı. Kampanyamızda Alevilere eşit yurttaşlık hakkı talebinde bulunduk ve kampanyamız şu an devam ediyor. Köy köy dolaşıyoruz, mahalle mahalle dolaşıyoruz; Alevi toplumuyla bir araya geliyoruz, onların taleplerini dinliyoruz ve şu oluşturduğumuz kitapçıkta bugüne kadar Alevi kurumlarının gerçekleştirmiş olduğu çalıştaylardan elde edilmiş sonuçların ürünü var. Eğer bu iktidar “Aleviler ne istiyor?” sorusuna bakmak istiyorsa şu kitapçığa dönüp bakabilir, Alevi kurumlarını toplayıp görüşlerini isteyebilir ama bunu yapmak yerine Erdoğan, bir Alevi dedesi edasıyla Aleviliği belirlemeye çalışıyor. Buna hiç kimsenin ne hakkı vardır ne hukuk buna müsaade eder ve bizler sonuna kadar bunun karşısında olacağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Devamla) – Alevi yurttaşlarımızın bütün değerlerinin yanında, bütün taleplerinin yanında olmaya devam edeceğiz. Seyit Rızalara, Hallacı Mansurlara, Pir Sultanlara, Baba İshaklara sözümüz olsun ki Hızır Paşaların bu çarkını kıracağız, güvendikleri padişahla birlikte onları bu iktidardan alaşağı edeceğiz, bir daha ne Alevilere ne bu ülkenin -tırnak içinde- öteki gördükleri hiçbir kesimine ne el ne dil uzatma hakkına sahip olmayacak bir şekilde bu iktidardan onları alaşağı edeceğiz. Bu da bütün tarih boyunca bedel ödeyen Alevilere sözümüz olsun. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Bülbül…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

52.- Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün, Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerinde verilen önerge hakkında yaptığı konuşmasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – Sayın Başkan, konuşmacının sözünü etmiş olduğu Seyit Rıza ve beraberindekilerin çıkarmış olduğu isyan faaliyeti, yine Koçgiri İsyanı, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı olduğu dönemde gerçekleşen olaylardır ve bunlar, Türkiye Cumhuriyeti devletine yönelik, devletin düzenini bozmaya, kamu düzenini bozmaya yönelik önemli faaliyetlerdir ve sonuçta devletin bastırmış olduğu isyanlardır. Bu isyanlar sürecinde devlet, bu isyanları çıkaranların Alevi mi Sünni mi olduğundan; etniğinin, mezhebinin, kökeninin ne olduğu konusundan daha çok, daha emekleme aşamasında olan, körpe durumda olan yeni bir cumhuriyetin…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Tamamlayınız efendim.

MUHAMMED LEVENT BÜLBÜL (Sakarya) – …yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin doğru bir şekilde filiz verebilmesi için mücadele etmiştir. Burada verilen o mücadeleleri… Yurdun bütün sathında çıkarılmaya çalışılan ve yabancı odakların da körüklediği belli olan bu çalışmaların, bu isyan faaliyetlerinin bugün burada kutsanmasını asla ve asla kabul edemeyiz. Alevi toplumunun eğer bundan dolayı kendisinin katledildiğini ve kin duyduğunu düşünecek olursak o zaman neden en fazla Alevi kardeşlerimizin Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü bu kadar sevdiği konusuna da cevap verememiş oluruz. Bu böyle değildir, Türk devleti Alevilere düşmanlık etmez, etmemiştir, katliam yapmaz ve yapmamıştır da. Bunun önemle altını çizmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Buyurunuz Sayın Beştaş.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Yani hatibimizin konuşmasını baştan sona hani refüze etti, aynı zamanda söylemleri. Uygun görürseniz yerinden cevap vermesini istiyoruz.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

53.- Adana Milletvekili Tulay Hatımoğulları Oruç’un, Sakarya Milletvekili Muhammed Levent Bülbül’ün yaptığı açıklamasındaki bazı ifadelerine ilişkin açıklaması

TULAY HATIMOĞULLARI ORUÇ (Adana) – Değerli milletvekilleri “O, bir isyandı.” diyor. Seyit Rıza bir Kürt Alevi ve Seyit Rıza’nın başlatmış olduğu kendi halkının haklarıyla ilgili talepler söz konusu. Bu talepleri devletin düzenini bozmak ve isyana teşvik gibi ele almak o resmî ideolojinin yaklaşımı. Sizden de ben farklı bir yaklaşım zaten beklemem, doğal olarak siz bunu söylersiniz ama biz bu görüşe katılmıyoruz.

Seyit Rıza'nın katledilmesinin en büyük sebebi bir Kürt ve Alevi olarak iki kimliğin hak talepleri üzerinde verilen mücadele karşısında ödetilen bedeldir. Orada Dersim'in kayıp kızlarının hikâyelerini sanırım hepimiz çok iyi biliyoruz. 38 kayalıklarından 40 kadının taciz ve tecavüze uğramamak için el ele vererek nasıl intihar ettiğini, sanırım, tarih kitaplarında sizler de okumuşsunuz ve bizim burada…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz, Sayın Hatımoğulları.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Bitirsin Sayın Başkan.

GARO PAYLAN (İstanbul) – Cümlesini bitirsin Başkanım.

BAŞKAN – Teşekkür ediyoruz.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 22- 14/3/2013 tarihli ve 6446 sayılı Elektrik Piyasası Kanununa aşağıdaki ek madde eklenmiştir.

“EK MADDE 6- (1) Cemevlerinin aydınlanma giderleri Diyanet İşleri Başkanlığının bütçesine konulacak ödenekten karşılanır.

                                            Cavit Arı                                                                              Cengiz Gökçel                                                                     Ömer Fethi Gürer

                                             Antalya                                                                                    Mersin                                                                                      Niğde

                                        Candan Yüceer                                                                       Kamil Okyay Sındır                                                                      Tacettin Bayır

                                             Tekirdağ                                                                                     İzmir                                                                                        İzmir

                                                                                                                                        Fikret Şahin

                                                                                                                                           Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Tekirdağ Milletvekili Sayın Candan Yüceer.

Buyurunuz Sayın Yüceer. (CHP sıralarından alkışlar)

CANDAN YÜCEER (Tekirdağ) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; milyonlarca insanı ilgilendiren, asırlardır inanç ve ibadet özgürlüğünden mahrum bırakılan, yok sayılan, her türlü baskı ve zulme, nefret söylemlerine maruz kalan, katliamlara uğrayan, kökleri tarihin derinliklerinde olan kadim bir halkın sorununun hak ve özgürlükler kapsamında ilgili taraflarla temel bir kanun olarak değerlendirilmesi gerekirken birbirinden alakasız maddelerle bir torbaya tıkılarak getirilmesi hem o inanca hem o inancın mensuplarına, milyonlarca insana yapılmış büyük bir saygısızlıktır, hakarettir. Aslında, tek başına bu bile sizin Aleviliğe, inanç özgürlüğüne bakışınızı göstermesi açısından yeterlidir.

Diğer taraftan, geçmişe dayanan, binlerce yıl öncesine giden, Anadolu’nun, Trakya’nın öz, özgün bir inanışını, Alevi toplumunun taleplerini suya, elektriğe, betona, kültüre indirgeyen, bir inancı hor gören, o inancın mensuplarını ötekileştiren bir zihniyetle, bir anlayışla da karşı karşıyayız burada. Bu topraklarda yüzyıllardır yok sayılan, inkâr edilen bir inancı, inanç toplumunu şimdi yasalar eliyle burada yok saymaya çalışıyorsunuz. “Siz bir inanç değilsiniz, siz bir kültürsünüz; biz, sizi böyle görüyoruz ve size bunu layık görüyoruz.” deniliyor bu teklifte. Bir inancı o inancın mensupları belirler, siyasal iktidar değil. Bir dini o dini var edenler, o dine inanlar var eder. İşte, siyasal iktidar tam olarak burada durmak zorundadır. Her türlü baskıya, zulme karşın milyonlarca insan binlerce yıldır “Bu, benim inancım; bu, benim ibadetim; bu, benim ibadethanem.” diyor; siz “Yok, kültür.” “Yok, folklor.” “Yok, o.” “Yok, bu.” diyorsunuz.

Alevilik, bu topraklarda yaşayan 25 milyon insanın inancı; atalarımın, dedelerimin, annemin, babamın inancı; benim inancım. Siz ne hakla ve ne hadle bir inancı sorguluyorsunuz? Tarif etmeye, kategorize etmeye çalışıyorsunuz? Alevilik Aleviliktir. Alevilik, yaşayan bir inançtır, kalubeladan beri var olan kadim bir inanç. Aleviliğin tarife ihtiyacı yoktur; Alevilerin insan hakları, eşit yurttaşlık ve inanç özgürlüğü temelinde haklarının karşılanmasına, taleplerinin karşılanmasına ihtiyacı vardır. Aleviler “Bizim inancımız bu, benim ibadetim bu, benim ibadethanem bu.” diyorsa cem, ibadet; cemevleri, ibadethanedir; ötesi yok. Göreviniz bir inancı tanımlamak değildir, göreviniz bir inancı tanımaktır; göreviniz, bütün inançlara eşit mesafede durmaktır, diğer inançlarda olduğu gibi cemevlerinin de özgür ve güven içinde varlığını sürdürmesinin önünü açmaktır. İnanç özgürlüğü, demokratik devlet, laiklik böyle bir şeydir.

Hiç kimse “Benim inancım, benim ibadetim, benim mezhebim daha üstündür sizden, daha iyidir.” deme hakkına sahip değildir. Hiçbir devlet, bir inancı baş tacı edip bir inancı hor göremez; bunu yapanlar insan haklarından ve insanlıktan nasibini alamamış demektir.

ARZU AYDIN (Bolu) – Tam da Türkiye’yi anlatıyor, böyle diyen bir sürü insan var, tam da Türkiye.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Lafa gelince çıkılıyor, burada “Hepimiz kardeşiz, hepimiz eşitiz.” deniliyor. Allah aşkına, bu kardeşlerden birini kayırmak, ötekilerini görmezden gelmek olur mu? Yıllardır uygulamadığınız, yok saydığınız AİHM kararları, Yargıtay, Danıştay kararları ayrımcılığa, eşitsizliğe işaret ediyorken -hukuk tanımazlığınızı geçtim- bir inancı yok saymaya, cemevlerine “ibadethane” diyemeyip “cümbüşevi” “zikirevi” “irfanevi” “ucube” “kültürevi” derken, tek bir inancın tek bir yorumuna göre insanlara zorunlu din dersini dayatmaya devam ederken nasıl eşit olacağız, nasıl “Kardeşiz.” diyeceğiz?

Milyonlarca Alevinin de vergisiyle, bugün birçok bakanlığın önüne geçen Diyanet toplumun sadece belli bir kesimine hizmet veriyorsa, başka bir inanış yokmuş gibi davranıyorsa hangi eşitlikten bahsedeceğiz?

Bakın, bugün, kamuda hizmete erişimde, kamu yardımlarında, terfilerde, kamuya atamalarda Aleviler ayrımcılığa uğruyorsa, bugün Alevi tek bir vali yoksa kimse buraya çıkıp da kardeşlikten, eşitlikten bahsetmesin.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Miting meydanlarında “Soy önemli, soy.” diyenler, yavrusunu kaybetmiş gözü yaşlı bir anneyi yuhalatanlar, ölmüş insanları bile mezhebine göre ayrıştıranlar; Sivas’ta, Maraş’ta, Çorum’da olayın gerçek yüzünü aydınlatmak yerine zaman aşımı oyunuyla bu kaçan sanıkları korumaya, kollamaya çalışanlar, “Zaman aşımı hayırlı olsun.” diyenler bu ülkeye kardeşliği, eşitliği getiremezler, memleketin hiçbir sorununu da çözemezler. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar) Tıpkı Alevi çalıştaylarında olduğu gibi, tıpkı getirdiğiniz bu düzenlemede yaptığınız gibi sadece aldatıyorsunuz, Aleviliği yeni baştan icat etmeye çalışıyorsunuz, Alevileri denetim ve kontrol altına almaya çalışıyorsunuz ama boşuna; tuğlu padişahlara, Hızır Paşalara boyun eğmeyenler, Pir Sultan’ın izinde “Dönen dönsün, ben dönmezem.” diyenler size boyun eğmezler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Son cümlem efendim, son cümlemi de söyleyeyim.

BAŞKAN – Tamamlayınız.

CANDAN YÜCEER (Devamla) – Arkadaşlar, bugüne kadar hiç bir inanca yapılmamış bir şey yapıyorsunuz; getirdiğiniz bu maddeyle bir inanca “kültür” diyerek, bir inancı yok sayarak en büyük ayrımcılığa, en büyük zulme imza atıyorsunuz. Bir an önce bu maddeleri bu torbadan çıkarın ve cemevlerine ibadethane statüsü tanıyarak, Alevi yurttaşlarımızın tüm taleplerini, haklarını tanıyarak temel bir kanun olarak getirin diyor, saygılar sunuyorum.

Teşekkür ederim. (CHP ve HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir. (CHP ve HDP sıralarından “Kabul!” sesleri)

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 22’nci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                         Hasan Subaşı                                                                             Dursun Ataş                                                                  Aydın Adnan Sezgin

                                             Antalya                                                                                    Kayseri                                                                                      Aydın

                                      Hayrettin Nuhoğlu                                                                    Arslan Kabukcuoğlu                                                                Yavuz Ağıralioğlu

                                             İstanbul                                                                                   Eskişehir                                                                                   İstanbul

                                                                                                                              Mehmet Metanet Çulhaoğlu

                                                                                                                                             Adana

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Eskişehir Milletvekili Sayın Arslan Kabukcuoğlu.

Buyurunuz Sayın Kabukcuoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Eskişehir) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 22’nci maddesi üzerine söz almış bulunuyorum.

Şurası çok enteresandır ki doğduğum coğrafyada da yaşadığım coğrafyada da değişik mezheplerde olan insanlar var ama hiçbirisi Türkiye Büyük Millet Meclisinin gösterdiği ayrışmayı göstermiyor, farklılığı göstermiyor; burada esefimi bildirmem lazım.

22’nci maddeyle, cemevlerinin aydınlatma giderlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından karşılanması teklif edilmektedir; bence bu yetersizdir, bunun yerine ısıtma, bakım ve diğer giderlerin de devlet tarafından karşılanması gerekir.

Üç gün evvel Taksim İstiklal Caddesi'nde meydana gelen terör saldırısını bir kez daha nefretle kınıyor, burada vefat eden insanları rahmetle anıyorum; ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Bu kanun teklifinde geçen bir de Kaş Kemer köyünde yapılmakta olan Kıbrıs Barajı konusu var. Maddeyle hak sahiplerini borçlandırma işlemlerine izin verilmesi istenmektedir. Kemer köyü civarında aşağı yukarı 750 hane, 2 bin nüfus ve 700 seçmen vardır. Tahminen en az bin dönüm arazi sular altında kalıyor. Baraj civarındaki 60 hane göçürülmek isteniyor ve her bir hanede 2-3 evli çocuk var. Bu insanların hepsinin geçimi mevcut arazidendir; burada yaşıyor, burada geçiniyorlar. Köylüler arazilerinin ne kadarının baraj suları altında kalacağını bilmiyor ve bu konuyla ilgili kendileri maalesef aydınlatılmamış. Bu nedenle talep edecekleri arazi miktarları hakkında da bilgileri yok. Daha önce köyün ortasından geçen Elmalı Yolu’nun -ki köylerin iddiası budur- rant amaçlı olarak köyün dışına çıkartıldığı, yolun 9 kilometre kadar uzatıldığı ve bazı siyasilerin buralarda zamanında yatırım yaparak ranttan yararlandığı konusunda ciddi iddialar bulunmaktadır. Köylüler, arazilerinin 2/B arazisi olarak değerlendirildiğini, 2/B vasfında olduğu için de değersizleştirildiğini söylemektedirler; arazilerini tesviye etmişler ve burada örtü altı tarım yapmaktadırlar. Ancak bu emekleri dikkate alınmamakta ve burası önemsiz bir arazi olarak gösterilmeye çalışılmaktadır. Baraj sahası için seçimin yerinde olmadığını ve yerinde yeterli etüt yapılmadığını iddia ediyorlar. Kemer köylüleri ile devlet arasında bir güvensizlik oluşmuş durumda. İlin mülki amirinin kendileriyle ilgilenmediğini ve gelip kimsenin kendilerine bir şey sormadığını, sorunlarının araştırılmadığını, dillendirilmediğini söylüyorlar. Belli ki köylüler neden baraj yapılacak, ne kadar arazileri gidecek, amaçlanan şeylerin ne olduğu konusunda bilgilendirilmemiş. Çoğunluğun yararına yapılan işler herkesi memnun etmeyebilir; Kemer Kıbrıs Barajı’nda da böyle bir durum vardır. Bir kısım arazinin sulaması amaçlanırken baraj gölü havzasında yaşayan bir kısım köylülerin de arazisi su altında kalacaktır. Baraj havzasında kalan köylüler yerlerini yurtlarını terk etmek zorunda kalacaklar. Bu ve benzeri durumda yerini yurdunu terk eden insanların bu işin ceremesini çektiklerini görüyoruz. Evlerini yurtlarını terk eden insanların bu göçte sorumlulukları yoktur. Orada yaşayan insanların belirli bir yaşam tarzı var, nafakalarını çıkartıp hayatlarını devam ettiriyorlar.

Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü yetkilileri köylülerin arazilerinin 2/B vasfında olduğunu, ayrıca, sulamayla baraj sonrası bölgede kalan arazilerin tahminen birkaç misli fazla değere ulaşacağını bildiriyorlar; baraj inşaatı da henüz başlamamış durumda. Hükûmete düşen, Kıbrıs köyü civarındaki arazinin değerinin baraj altında kalan araziyle denk tutulması ve muadil arazilerin verilmesi, o da olmazsa istimlak bedelinin bunun üzerinde ödemesinin yapılması gerekmektedir. Böylece, arazisi baraj altındaki köylüler abat olurken barajın üzerindeki köylüler berbat olmazlar. Eğer devletin elinde bölgede hazine arazisi varsa bu arazi terk edilecek köylülerin kullanımına bırakılmalıdır. Tesviye edilmeleri gerekiyorsa burada köylülerin sera tarımı yapması sağlanmalı, sulama imkânı olacak hâle getirilmelidir. Orman artığı birtakım arazilerle vatandaşın gözü boyanmamalıdır. Yeni yerleşim alanında daha yüksek refahın sağlanması için devlet, vatandaşına gerekli kolaylığı sağlamalıdır.

Sulanacak arazinin 35 bin dönüm civarında olduğundan bahsediliyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ARSLAN KABUKCUOĞLU (Devamla) – Bu kadar büyük bir arazinin millî ekonomiye katkısı dikkate alınırsa Hükûmet bu işin külfetini tamamen Kemerlilere yüklememeli ve Kemerlileri memnun etmelidir.

Hepinizi saygıyla selamlarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

22’nci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler... 22’nci madde kabul edilmiştir.

23’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin teklif metninden çıkartılmasını arz ve teklif ederiz.

Saygılarımızla.

                                  İbrahim Özden Kaboğlu                                                                 Kamil Okyay Sındır                                                                       Fikret Şahin

                                             İstanbul                                                                                      İzmir                                                                                     Balıkesir

                                         Tacettin Bayır                                                                         Ömer Fethi Gürer                                                                            Cavit Arı

                                               İzmir                                                                                       Niğde                                                                                      Antalya

                                                                                                                                       Cengiz Gökçel

                                                                                                                                            Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli vekiller; madde 23, TMSF işlemlerine ilişkin bulunmaktadır. Bunun özü şudur: TMSF’nin kayyum olarak atandığı şirketlerin ortaklık pay ve haklarına ilişkin olarak şirket ortakları tarafından yapılmış olan devir ve temlik işlemlerinden TMSF’nin değerlendirmesi sonucu muvazaalı addolunanlar geçersiz sayılacak ve Tasarruf Mevduatı Sigorta Fonunun talebi üzerine ticaret sicilinden terkin edilecektir.

Muvazaa üzerine geçersizlik ve terkin yaptırımları mülkiyet hakkına ve sözleşme özgürlüğüne aykırıdır; ilk olarak, yasallık ilkesine aykırıdır çünkü bu işlemlerde kullanılan ölçütler belirlilik ilkesinden uzaktır, bu bakımdan Anayasa’nın birçok maddesine aykırıdır ama bu söz konusu özgürlüklere getirilen sınırlamada özellikle ölçülülük ilkesi bakımından ölçüsüzdür ve bu yönüyle de Anayasa’ya aykırıdır; mülkiyet hakkı ve sözleşme özgürlüğü, Anayasa madde 13, ölçülülük ilkesi.

TMSF’ye tabi olan şirketler, devredilmiş olan şirketler ve diğerleri arasında bu işlem farklılığını haklı kılacak bir neden bulunmadığından eşitlik ilkesine ve ayrımcılık yasağına da aykırı bulunmaktadır.

Ayrıca, yargı yeri tarafından yapılması gereken bir işlemin idari bir birim tarafından yapılacak olması nedeniyle de özellikle hak arama özgürlüğü kuralına, Anayasa madde 36’ya aykırı bulunmaktadır.

Dahası, bu konuda Anayasa Mahkemesi kararı bulunduğundan Anayasa Mahkemesi kararının gerekleri yerine getirilmemektedir, böylece Anayasa 153’e de aykırılık taşımaktadır bu düzenleme.

Anayasa madde 2’ye hukuk devleti açısından aykırıdır. Şöyle ki idari nitelikte karar alan TMSF'nin kararlarına karşı yapılacak yargısal başvurularda idari yargının değil ama adli yargının yetkili kılınması bizdeki adli yargı-idari yargı ayrımı ilkesi geçerli olması nedeniyle Anayasa madde 2’ye -hukuk devletine- aykırıdır.

Sonuç olarak, TMSF'nin muvazaalı işlemlerine, AYM kararına rağmen yine Anayasa’ya açıkça aykırı bir koruma zırhı getirilmektedir aynen OHAL’de hukuksuz işlem yapanlara getirilen sorumsuzluk zırhı gibi. Fakat TMSF, özellikle 15 Temmuz sonrası el konulan şirketler ve bu şirketlerin büyüklükleri de dikkate alındığında bir sermaye transferi merkezi olarak kurgulanmaktadır, yapılan hukuksuz işlemler koruma ve sorumsuzluk zırhına kavuşturulmaktadır. Bunu cemevleriyle birlikte değerlendirdiğimizde şöyle bir görünüm karşımıza çıkmaktadır: Anayasa dünyevi bir metindir; bu, dünyevi metin olarak bütün inançları güvence altına almaktadır. Vergi yükümlüsünün hakları açısından baktığımız zaman Sünni bir yurttaş “Vergim neden bir dernek için harcansın?” diyecektir çünkü Aleviliği bir derneğe indirgiyor bu yasa önerisi; Alevi yurttaş ise “Vergim neden Diyanet İşleri Başkanlığı için harcansın?” diyecektir, iki. Ama Diyanet İşleri Başkanlığı sitesine ve Diyanet Vakfı sitesine bakan Diyanet Vakfı’nın 149 ülkede faaliyet gösterdiğini, 103 ülkede cami yaptırdığını, kuzey Suriye'de ise 491 caminin bakım ve onarımını üstlenmiş olduğunu gören bir yurttaş, bütün Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları “Neden benim vergim Misakımillî sınırları dışında harcanmaktadır?” diye soracaktır. Bu sorular pek meşrudur. TMSF’yle birlikte bu konuyu değerlendirdiğimiz zaman akçasal OHAL sürekliliği yani TMSF inanç OHAL’iyle devam edecektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim.

Burada 2 soruyu sormak gerekir: TMSF yoluyla sürekli kılınan akçasal OHAL, inanç OHAL’iyle mi sürdürülmek isteniyor?

Anayasasında resmî din olan devletlerde bile farklı din ve inançlar hoşgörüden yararlanırlar ve onlar kendi ibadetlerini toplu olarak ibadethanelerinde yaparlar. Ne var ki laiklik ilkesine dayanan Türkiye Cumhuriyeti’nde laiklik ve demokratiklik temel ilke olduğu hâlde Alevi inancını yadsıyarak dinsel hoşgörü ilkesinin bile geçerli olmaması söz konusudur. Acaba bunun nedeni Anayasa madde 24’ün sürekli politikaya, dinin sürekli politikaya alet edilmesinden mi kaynaklanıyor “Hukuk yoksa ahlak da yok.” dedirtircesine?

Peki, o zaman…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Sayın Başkan, cümlemi tamamlayayım.

BAŞKAN – Tamamlayın lütfen.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – O zaman Avrupa Mahkemesi bu konuda kesinleşmiş 6 karar verdiğine göre sayın vekiller ve bu, Avrupa Mahkemesinin kesinleşmiş kararlarına aykırı olduğuna göre, bu yasa eninde sonunda Avrupa Mahkemesine götürüldüğü zaman Avrupa Mahkemesi yüklü bir tazminata hükmettiğinde, bunu Anadolu'nun yoksul insanları karşılayacağından, acaba burada bugün bu yasaya “evet” oyu verenlerin vicdanları sızlamayacak mı?

Teşekkürler. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Sayın Beştaş…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

54.- Siirt Milletvekili Meral Danış Beştaş’ın, Şirvan katliamının 6’ncı yıl dönümüne ilişkin açıklaması

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Teşekkürler Sayın Başkan.

17 Kasım 2016 tarihinde Siirt'in Şirvan ilçesi Madenköy yakınlarındaki bakır madeninde meydana gelen şev kayması sonucu 16 işçinin ölümüyle sonuçlanan işçi katliamının 6’ncı yıl dönümü. İktidara yakınlığıyla bilinen Ciner Holding Park Elektrik Üretim Madencilik Sanayi ve Ticaret Anonim Şirketine ait maden ocağındaki katliam aslında göz göre göre gelen bir katliamdı. Şirvan katliamının 6’ncı yıl dönümü sebebiyle kaybettiğimiz 16 işçi canımızı tekrar anıyorum. Katliamın hesabını sorana ve alın terinin iktidarını var edene kadar mücadelemizi sürdüreceğiz.

Teşekkür ediyorum Başkanım.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (Devam)

BAŞKAN – Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usulü Kanunu ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinin birinci fıkrasında yer alan “yeniden düzenlenmiştir” ibaresinin “değiştirilmiştir” şeklinde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                  Hasan Subaşı                                                                         Ayhan Altıntaş

                                              Adana                                                                                     Antalya                                                                                     Ankara

                                    Aydın Adnan Sezgin                                                                    Hayrettin Nuhoğlu                                                                         Dursun Ataş

                                              Aydın                                                                                     İstanbul                                                                                    Kayseri

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ayhan Altıntaş.

Buyurunuz Sayın Altıntaş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN ALTINTAŞ (Ankara) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; konuşmama başlarken Taksim terör saldırısında hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum; ailelerin ve Türk milletinin başı sağ olsun.

İYİ Parti Grubu adına 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 23’üncü maddesi üzerine söz almış bulunuyorum. Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Maddeyle daha önce Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilen hüküm yerine düzenleme yapılmaktadır. İptal edilen düzenlemede kayyum atanan şirketlerle ilgili hüküm, kişilere aşırı külfet yüklemesi ve ölçüsüz olması sebebiyle Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmiştir. Teklifle OHAL'in bittiği tarihe kadar yapılan devir ve temlik işlemleri Fon Kurulu tarafından değerlendirilecektir; muvazaalı bulunmasıyla geçersiz sayılması ve ilgilisine dava yoluyla bu kararı yargıya taşıma hakkı tanınması düzenlenmektedir; bu nedenle, bu maddeye olumlu yaklaşıyoruz.

Değerli milletvekilleri, “TMSF” deyince çağrışım yapan bir konu olan ve yirmi bir yıldır haklarını alamayan 70 bine yakın İhlas Finans mağdurunun sorunları hakkında konuşmak istiyorum. 2001 kriziyle birlikte batan birçok özel bankanın yanı sıra özel finans kurumlarından bazıları da bu süreçte derin yara almıştı, özel İhlas Finans Kurumu da bu firmalardan biriydi ve Şubat 2001 tarihinde BDDK tarafından yayımlanan bir kararla faaliyetleri durdurularak tasfiye sürecine girmişti. Ancak, bu dönemde tasfiye edilen bankalara uygulananın aksine bir süreç izlenerek özel İhlas Finans Kurumundan alacağı olan mevduat sahiplerinin paraları kendilerine ödenmemiştir. İhlas Finans Kurumunun TMSF'ye devredilmesi AK PARTİ tarafından bu dönemde engellenmiş, ayrımcılık yapılmıştır. Bakın, Sayın Vekilimiz Abdüllatif Şener dönemin TMSF Başkanı Ahmet Ertürk’ün kendisine “Şu anda yaptığımız hesaplamalara göre İhlas Finansın 800 milyon dolar varlığı var, alacaklıların talebi ise 500 milyon dolar; TMSF’ye devredilirse ben garanti veriyorum, üç ay içinde bütün alacaklıların parasını öderim.” dediğini açıklamıştır ancak bu devir maalesef gerçekleşmemiştir. Bugün gelinen noktada ise İhlas Finans Kurumunun tasfiye süreci yirmi yıldan uzun bir süredir devam ediyor ancak geri ödeme sözü verilen mağdurların paraları hâlâ ödenmiyor. Değerli milletvekilleri, şirket yöneticileri bu süreci uzatmakta ve borçlarını ödememektedir. Bakın, değerli milletvekilleri, bu durum vatandaşlarımızın hukuka ve devletimize olan güvenini sarsacak bir olaydır. Buna acilen çözüm bulunmalı, vatandaşlarımızın yıllardır süregelen bu mağduriyeti giderilmelidir.

 Kaldı ki benzeri şekilde büyük bir mağduriyet tasarruf finansman şirketlerinde de yaşanmaktadır. Tasarruf finansman şirketleri özellikle ekonomik durumu yetersiz olan vatandaşlarımızın bankadan kredi çekememeleri nedeniyle oldukça önemli bir alternatiftir ancak pek tabii buraya olan talep bazı fırsatçıların da dikkatini çekmiş ve yetersiz sermayelerine rağmen halktan üyelik yoluyla para toplamaya başlamışlardır. İktidar partisi bu duruma baştan önlem almamış ve bu firmaları baştan yeterince denetlememiştir. Vatandaşlarımızın mağduriyeti ve gelen şikâyetler artınca yasal düzenleme yapılmasının gerekli olduğuna karar kılınmış ve 7292 sayılı Kanun’la sermayesi yetersiz olan 21 şirketin tasfiyesine karar verilmiştir. Tasfiye edilmesine karar verilen bu şirketlerden 49.419 kişinin 765 milyon TL alacağı olduğu kamuoyuna yansımıştır ancak tasfiye ve ödeme süreçlerinin şeffaf olarak yürütülmediği ve bu sistemden ayrılmak isteyenlerin paralarının hızlıca geri ödenmediği görülmektedir. Toplam bedelin yaklaşık yüzde 10’nuna denk gelen organizasyon ücretinin yüzde 80’i zaten ödenmiyor, kalan yüzde 20’nin ve ödenmiş taksitlerin geri ödenmesi de bir yıldan fazladır bekliyor. Bugünkü enflasyon ortamında ödenmeyen paralar da günbegün erimektedir. Ayrıca, vatandaşlarımız muhatap bulamadıklarını da söylüyorlar.

Değerli milletvekilleri, iktidar partisinin mağdur vatandaşlarımızı gözetmesi, daha sıkı denetim kurması ve mağduriyetlerin önüne geçilmesi için doğru ve gerekli tedbirleri almasını bekliyoruz diyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 23’üncü maddesinde yer alan “halinde” ibaresinin “durumunda” olarak değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                        Necdet İpekyüz                                                                            Zeynel Özen                                                                            Rıdvan Turan

                                             Batman                                                                                    İstanbul                                                                                     Mersin

                                           Oya Ersoy                                                                              Ali Kenanoğlu                                                           Mahmut Celadet Gaydalı

                                             İstanbul                                                                                    İstanbul                                                                                      Bitlis

                                                                                                                                        Murat Çepni

                                                                                                                                             İzmir

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İzmir Milletvekili Sayın Murat Çepni.

Buyurunuz Sayın Çepni. (HDP sıralarından alkışlar)

MURAT ÇEPNİ (İzmir) – Teşekkürler Başkan.

Genel Kurul ve değerli halkımız, bir inanç torbaya konularak devletin karanlık koridorlarında boğulmaya çalışılıyor. Bu politika sadece bitik bir iktidarın seçim yatırımı değildir. Bu politika, bu uygulama tekçi devlet anlayışının “tek millet, tek ses, tek inanç, tek mezhep” anlayışının doğrudan bir sonucudur ve stratejik bir saldırısıdır, politik İslamcı faşizmin stratejik bir saldırısıdır.

Alevilere şu söyleniyor: Ya itaat edersiniz ya da yok olursunuz. Önce Kürt yoktu, sonra Kürt var ama hakları yok oldu; şimdi de Alevilik önce sapkınlıktı, sonra cemevleri cümbüşevi oldu, şimdi de inanç değil kültürevi, ticari bir işletmeye dönüştürülmeye çalışılıyor. Devletin Alevi’si, devletin Kürt’ü, devletin Müslüman’ı, devletin işçisi, devletin sendikacısı hatta devletin solcusunu yaratmak bu anlayışın, bu tekçi anlayışın, evet, stratejik bir politikasıdır.

Şimdi, Alevi halkından, Alevi inancından bu saldırıya biat etmesi bekleniyor ama hiç kimse bu biati beklemesin. Bu düzenleme bırakın bir katkıyı, bırakın bir talebin karşılanmasını, bugüne kadar kazanılmış tüm hakların ve tüm düzeylerin gasbedilmesidir, başka tek bir anlamı yoktur. Aleviler ölümlerden bugünlere geldiler; bir Anka kuşu gibi küllerinden yeniden ve yeniden doğarak bugünlere geldiler ve ne kazandılarsa kendi emekleriyle kazandılar, bedel ödeyerek kazandılar; örgütlendiler, ibadethanelerini fiilen kazandılar ve kendi kültürel geleneklerini de fiilen bedel ödeyerek bugünlere getirmeyi başardılar. Bugün hâlâ “Aleviyim.” demek Anayasal suç olmamakla birlikte sokaklarda katledilme gerekçesidir. Bugün hâlâ Alevilerin kapıları işaretlenmektedir ve “Bunu yapan meczuplar.” diye tarif edilen güçler bırakın cezalandırılmayı itibar sahibi olmaktadırlar. Milyonlarca Alevinin vergileriyle tarikatlar, cihatçı çeteler ve Diyanet hortumlanmaktadır. Bu düzenleme tüccarlıktır, Aleviler satın alınmaya çalışılıyor ama yanılıyorsunuz. Evet, birilerini satın alabilirsiniz, onların kim olduğunu anlamak istiyorsanız aynaya bakabilirsiniz. Bu düzenleme bir darbedir, bu düzenlemeye Alevi halkının rızalığı yoktur. Bu düzenleme bir gasptır, kazanılmış tüm hakların fiilen devlet zoruyla gasbedilmesidir. Bu düzenleme koruculuktur, kendi Alevisini yaratma politikasının bir parçasıdır. Alevilik inancı bir kurula bağlanıyor ve bu kurul üyelerini de Cumhurbaşkanı seçecek yani Tayyip Erdoğan her şeyi belirlediği gibi Alevi inancını da belirleme cesareti ve cüretini gösterebiliyor.

Alevi inancı, Tahtacılar’dan Bedreddinilere, Bektaşilerden benim de mensubu olduğum Çepni Alevilerine kadar dünyanın, bütün insanlığın en kadim değerlerinden bir tanesidir. Bu öyle, Türkiye Büyük Millet Meclisinde, sarayda değiştirilebilecek bir gerçek değildir. Alevilerin talepleri eşit yurttaşlıktır ve bu talep gasbedilen bir hakkın talebidir. Öyle kimseden medet ummakla ilgili değildir, cemevlerinin ibadethane olarak tanınmasıdır Alevilerin talepleri; bu hak da gasbedilmiştir. Alevilik kimseye bağlı değildir; Alevilik demokratiktir, Alevilik özgürlükçüdür. Alevi inancı bu ülkede, tüm coğrafyada demokrasi ve özgürlük mücadelesinin doğrudan bir parçasıdır; demokrasi, özgürlük, sosyalizm mücadelesinin doğrudan bir parçasıdır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MURAT ÇEPNİ (Devamla) – Saraylarda yapılan bu yasalar canlar tarafından sokaklarda yırtılacaktır, çöpe atılacaktır.

Gelin canlar bir olalım, gelin canlar bir olalım, gelin canlar bir olalım! (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

23’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 23’üncü madde kabul edilmiştir.

Birleşime beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 18.33

DÖRDÜNCÜ OTURUM

Açılma Saati: 18.46

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Dördüncü Oturumunu açıyorum.

364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yerinde.

24’üncü madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24 – Bu Kanun yayımı tarihinden otuz gün sonra yürürlüğe girer.”

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                  Hasan Subaşı                                                                     Hayrettin Nuhoğlu

                                              Adana                                                                                     Antalya                                                                                    İstanbul

                                        Fahrettin Yokuş                                                                                                                                                              Aydın Adnan Sezgin

                                              Konya                                                                                                                                                                                     Aydın

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen İstanbul Milletvekili Sayın Hayrettin Nuhoğlu.

Buyurunuz Sayın Nuhoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan torba kanun teklifinin 24’üncü maddesi üzerine söz aldım. Selamlarımı sunarım.

24’üncü madde yürürlükle ilgili olduğu için ben teklifin geneli üzerine kısaca değindikten sonra algı metodu hakkında konuşacağım.

Birbiriyle ilişkisi olmayan 14 farklı kanunda değişikliği kapsayan bu torba teklif, 27’nci Dönemde Türkiye Büyük Millet Meclisinde iktidarın yasama sorumluluğunu teamüllere aykırı biçimde ciddiyetten uzak bir yere sürüklemekte olduğunun göstergesidir. Doğrudan ilgisi olmasına rağmen tali komisyonlarda görüşülmeden sadece esas komisyonda görüşülmesi, teklifin müzakereden kaçırılmış olduğu anlamını taşımaktadır. Teklif sunulurken bazı maddeleri kastedilerek “Tarihî bir adım atılıyor.” ifadesi bir algı oluşturmaya yönelik olsa da Türk milleti ne yapılmak istendiğini çok iyi anlamakta ve iktidara verdiği desteği çekmektedir.

Değerli milletvekilleri, dört buçuk yıldır devam eden partili Cumhurbaşkanlığı sisteminin iktidar dönemi itiraf etmeliyim ki algı yaratma konusunda son derece başarılıdır. Yapılan büyük soygunlar ve yolsuzluklar bile, neredeyse yanlış hesapları ortaya çıkaran iddia sahiplerini suçlamaya dönüştürülmektedir. Algı yaratarak iktidarda kalabilmek için gösterilen üstün çaba, verilen emek ve harcanan paralarla milletin beklentilerine çare aransaydı ülkemiz bugün ekonomik sorunlarla boğuşmak zorunda kalmazdı.

Değerli milletvekilleri, 13 Eylülde Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan İlk Evim, İlk İş Yerim Projesi için ilk temel atma töreni 25 Ekimde Sincan’da gerçekleştirildi ve 17 ilde 5.615 konutun temeli atıldı. Bu törenin algının bir parçası olduğunu ve gösterişten öteye geçmeyeceğini belirtiyor ve diyorum ki: Törenle temeli atılan 5.615 konut inşaatının sürecini ve müjdesi verilen diğer bütün sosyal konut projelerini adım adım takip edip milletimizle paylaşacağız, milletimizin aldatılmasına asla fırsat vermeyeceğiz. Bunun sebebi, 2019’da verilen sosyal konut müjdesinin akıbetidir çünkü bir buçuk yılda bitirileceği vadedilen konutların -TOKİ'nin internet sayfasından aldığımız bilgilere göre- aradan geçen üç seneye rağmen gerçekleşme oranı iç açıcı değildir. Öyle ki, 18.172 konutun ihalesi hiç yapılmamıştır, 11.474 konutun inşaatı da sıfır seviyesindedir. Bazı projelerin yüzde 10’un altında kaldığını, bazılarının ise şimdi açıklanan 250 bin konuta dâhil edildiğini görmekteyiz.

Değerli milletvekilleri, Çevre ve Şehircilik Bakanı geçen hafta İstanbul'da düzenlenen Kentsel Dönüşüm Sempozyumu'nda yaptığı konuşmada “Bugün Esenler'de dünyanın en büyük akıllı şehri kuruluyor, 2 bin konutumuzu tamamladık. Dünyanın en gelişmiş ülkeleri dahi çözüm ortaya koyamıyorlar.” demiş ve Almanya'yı örnek göstermiştir. İstanbul'da acil dönüşüm bekleyen 1 milyon 300 bin konut olduğunu söyleyen kendisi değil midir? 2 bin konutla nasıl övünebilir? Plan ve Bütçe Komisyonundaki eleştirilerime cevap verirken de başarılı işler yaptıklarını söyledi, “İstanbul'da 39 ilçede 93 bin konutu dönüştürmeye devam ediyoruz.” diyerek tepki gösterdi. Bu sayı, kendi ifade ettiği acil dönüştürülmesi gereken konutların sadece yüzde 7’si demektir ve üstelik bitirilmiş değildir. Bugüne kadar 1 milyon 170 bin konut ürettiklerini de övünerek söylemişti; yılda 58.500 konut eder. “Almanya çözüm ortaya koyamıyor.” derken Almanya'da bu yıl kurulan koalisyon hükûmetinin protokolünde her yıl 400 bin yeni konut üretilmesinin yer aldığını bilmediği de ortaya çıkmıştır. Algı uğruna başarı masalları anlatılırken hiç olmazsa örneklerin isabetli seçilmesi gerekir. Alman hükûmetinin protokolünün Almancasını ve Türkçesini ben Büyükelçiliğimizden temin ettim; dileyen herkes inceleyebilir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Son cümlem.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HAYRETTİN NUHOĞLU (Devamla) – Sağ olun.

Değerli milletvekilleri, algı yaratmada son derece başarılı olan bu iktidarın inandırıcılığı artık kalmamıştır çünkü mızrak çuvala sığmıyor. İyi ki az kaldı; iktidar nasip olursa, hiç kimsenin şüphesi olmasın, İYİ Parti olarak devlet adına verilen sözlerin takipçisi olacağız; kimsenin umudunu boşa çıkarmayacağız, kentsel dönüşümü bilimsel metotlarla, çalmadan çırpmadan en kısa zamanda gerçekleştirecek ve evsizlerin imdadına yetişeceğiz.

Gerçekten az kaldığına olan inancımı paylaşır, saygılar sunarım. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

MADDE 24- Bu Kanun yayımı tarihinden itibaren yürürlüğe girer.

                                         Tacettin Bayır                                                                              Cavit Arı                                                                             Cengiz Gökçel

                                               İzmir                                                                                      Antalya                                                                                     Mersin

                                       Ömer Fethi Gürer                                                                          Fikret Şahin                                                                   Kamil Okyay Sındır

                                              Niğde                                                                                    Balıkesir                                                                                     İzmir

                                                                                                                                   Ali Haydar Hakverdi

                                                                                                                                            Ankara

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Ankara Milletvekili Sayın Ali Haydar Hakverdi.

Buyurunuz Sayın Hakverdi. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Ankara) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Kıymetli milletvekili arkadaşlarım, hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Geçen hafta bu kürsüde konuşmak için gelen bazı milletvekili arkadaşlarım ailesinde Ali, Hasan, Hüseyin, Fatma isimlerinin olduğunu, çevresinde komşularından Alevi arkadaşlarının olduğunu, hatta iyi Alevi arkadaşlarının olduğunu beyan ettiler. Üzülerek belirtmek istiyorum ki Alevilerle arkadaşlıktan öteye gidememişsiniz ve maalesef, bugün burada oturmuş Alevilere dair hüküm kurup kanun yapıyorsunuz. Öncelikle şunu belirtmek isterim: İnançlar siyasetin konusu yapılmamalı. Çatı kanunda yani Anayasa’mızda din ve inanç hürriyeti tesis edildikten sonra gerisini zaten inançlar kendileri halleder, bu konuda bir tarife ihtiyaç kalmaz.

Değerli arkadaşlar, maalesef, siz Alevilere hiç sormadınız, “Temel talepleriniz ne, öncelikleriniz ne?” diye hiç sormadınız. Aslında Alevilerin taleplerini sağır sultan bile duydu ama yirmi yıllık AKP iktidarı maalesef duymadı. Bu 364 sıra sayılı Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nde -torba kanunda- Alevilik hakkında hüküm kuruyorsunuz. Para ile imanı aynı torbaya koymuşsunuz maalesef. Aslında bu başlı başına çok incitici ve utanç verici; maalesef, bunun bile farkında değilsiniz. Siz Alevileri hiç tanımamışsınız ve hâlâ da yok saymaya devam ediyorsunuz. “Bende sığar iki cihan, ben bu cihana sığmazam.” diyen Alevileri bir torbaya sığdırmaya çalışıyorsunuz. Aleviler bu torbaya sığmaz değerli arkadaşlar, Alevileri bu torbaya sığdıramazsınız, Aleviler de bu torbayı kendisine gerçekten yakıştırmaz.

Değerli milletvekili arkadaşlarım, Aleviler öncelikle eşit yurttaşlık istiyor, inanç ve vicdan hürriyetini savunuyor; din, dil, ırk, mezhep ayrımı yapılmaksızın yetmiş iki millete bir nazarda bakılmasını istiyor. Anlıyoruz ki sizin Alevi arkadaşlarınız var, anlıyoruz ki sizin Alevi komşularınız var; anlıyoruz ki sizin ailenizde Ali var, Hasan var, Hüseyin var, Fatma var ama maalesef, bir Alevi valiniz yok.

OYA ERONAT (Diyarbakır) – Sen de arkadaşımızsın, sen de arkadaşımızsın.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Evet, biz de arkadaşız ama bir Alevi valiniz yok, ben bunu sorguluyorum; ya, bir Alevi milletvekiliniz yok, ben bunu sorguluyorum.

HALİL ÖZŞAVLI (Şanlıurfa) – Nasıl yok yahu?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Nasıl yok, ben bilmiyorum. Bence yok; olsa bulurdu, olsa şimdiye bulurdu beni.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kalpleri mi okuyorsun? Haydarcığım, kalpleri mi okuyorsun?

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Biz birbirimizi biliyoruz. Elbette bunun üzerinden tarif etmiyorum kimseyi ama yok, yok arkadaşlar.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Kalplerimizi okuyorsun, kalpleri.

Hazreti Ali Efendimiz ne der? “Kalpleri sadece Allah bilir.” Hazreti Ali Efendimiz der ki: “Kalpleri sadece Allah bilir.”

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Neye inandığımızı, nasıl ibadet ettiğimizi, temel taleplerimizi bizden daha iyi kim bilebilir?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Hazreti Ali Efendimiz der ki: “Kalpleri sadece Allah bilir.”

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Biz bildiğimizin âlimi, bilmediğimizin de talibiyiz ama siz bunu bilmiyorsunuz. Bizler parsel istemiyoruz, bizler demir, çimento istemiyoruz. Biz bu ülkeye vergi veriyoruz, biz bu ülkede askerlik yapıyoruz; biz sadece eşit yurttaşlık istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, başka bir inanç üzerinden Alevilerin inancını şekillendirmeye çalışmayın; Alevileri tarif etmeyin, sadece tanıyın; bu yeterli. Cemevleri Alevilerin ibadethanesidir, nokta. Bunu böyle kabul etmek, buna saygı duymak camiye halel getirir mi?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Konumuz bu değil ki.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Aksine, saygı ve hoşgörü bizi bir arada tutan şeydir. Biz yüzyıllardır bir arada yaşıyoruz; barış içinde, huzur içinde bu topraklarda yaşamak istiyoruz. Aleviler vatanseverdir, Aleviler bu ülkenin kurucu unsurlarındandır; bizi ayırmayın, bizim aramıza nifak sokmayın, inkârcı politikalarınızdan da lütfen vazgeçin.

“Zerrece tamahımız yoktur şu dünyanın varına/Rızkımızı veren Hüda’dır, kula minnet eylemeyiz.” diyoruz; siz bizi torbaya parayla beraber koyup rüşvet olarak da demir, çimento veriyorsunuz. Gerçekten siz Alevileri hiç tanımamışsınız.

"Cümlenin rızkını veren ol gani settardır/Yeryüzünün halifesi hünkâra minnet eylemem." diyenleri Kültür Bakanlığına bağlıyorsunuz. Gerçekten, Kültür Bakanlığına bağlamak ne demek arkadaşlar ya? Olacak iş mi? Ya, şöyle söyleyeyim: Cemevleri tiyatro mu, dedeler oyuncu mu sizce, zâkirler şarkıcı mı…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Tekrar ediyorum: Cemevleri tiyatro mu, dedeler oyuncu mu, zâkirler şarkıcı mı, talipler seyirci mi, semahlar halk oyunu mu sizce? Siz Aleviliği gerçekten Kültür Bakanlığına nasıl bağlarsınız arkadaşlar? Varlığı ve yokluğu paylaşan ve musahipliği yaşatanlara, inancını yaşamak isteyenlere siyasilerin, özellikle de bu Parlamentonun saygı duymasını istiyoruz.

Değerli arkadaşlar, Alevilerin hafızası güçlü, iradeleri sağlam, ehlibeyte bağlılıkları da tamdır. “Cemevi, cümbüşevi.” diyenler, Sayın Genel Başkanımızı inancı üzerinden miting meydanlarında yuhalatanlar, cemevindeki Hazreti Ali, Hacı Bektaş Veli ve Atatürk fotoğraflarına tahammül edemeyip kaldırtanlar, eşit yurttaşlık hakkını duymayanlar, daha geçen hafta şu kapının önünde tartaklayanlar; bugün seçim öncesi telaşla bütün tuşlara basıyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – On saniye.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ALİ HAYDAR HAKVERDİ (Devamla) – Bugün seçim öncesi telaşla bütün tuşlara basıyorlar. Ben şunu söylüyorum: Yüzyıllardır eline, beline, diline sahip çıkanlar, yirmi yıllık AK PARTİ iktidarı sonunda seçime beş kala verdiğiniz rüşveti asla ama asla kabul etmezler.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin 24’üncü maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 24: Bu kanun yayımlandığı tarihte yürürlüğe girer.”

                                        Necdet İpekyüz                                                                            Zeynel Özen                                                                           Ali Kenanoğlu

                                             Batman                                                                                    İstanbul                                                                                    İstanbul

                                          Garo Paylan                                                                         Muazzez Orhan Işık                                                                          Oya Ersoy

                                           Diyarbakır                                                                                     Van                                                                                       İstanbul

                                                                                                                                Mahmut Celadet Gaydalı

                                                                                                                                             Bitlis

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Diyarbakır Milletvekili Sayın Garo Paylan.

Buyurunuz Sayın Paylan. (HDP sıralarından alkışlar)

GARO PAYLAN (Diyarbakır) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar; çok kimlikli, çok inançlı, çok dilli, çok kültürlü bir toplumuz ama değerli arkadaşlar, buna karşı yüz yılı aşkın bir süredir tekçilik dayatıldı ve değerli arkadaşlar, maalesef diyorum asimilasyon politikaları belli bir oranda etkili oldu, renklerimiz soldu. Gürcüler, Lazlar, Çerkezler, Boşnaklar, Makedonlar Türkleşti. Pek çok inanç bu topraklardan maalesef sürüldü ve tekçilik politikaları dayatıldı. Asimilasyon kısmen etkili oldu da iyi mi oldu? Maalesef renkler soldu; eksildik, hep beraber eksildik ama bir yandan da bu tekçiliğe karşı bir direnç gelişti değerli arkadaşlar, bir direnç. O direnç de nedir biliyor musunuz? Bakın, hepimizin kimlikleri var ve kimliklerimiz onurumuzdur diyoruz, onurumuz. Bizler, onur mücadelesi veriyoruz, kimliklerimizi yaşatmak için onur mücadelesi veriyoruz ama devlet anlayışı bu onur mücadelesine karşı bir baskı ve zulüm aracı olarak kullanılıyor değerli arkadaşlar.

Bakın, değerli arkadaşlar, yüzlerce yıldır Aleviler de bir eşit yurttaşlık mücadelesi veriyorlar. Ben de bir Hristiyan Ermeni yurttaş olarak Alevilerin bu eşit yurttaşlık mücadelesinin yanındayım. Neden yanındayım? Çünkü aynı dertle biz de hemhâl durumdayız.

Bakın, sizler, dindar nesil yetiştirmek istiyorsunuz değil mi? Sayın Cumhurbaşkanı bunu söylüyor. Ya, Ermeni Patrikhanesi de dindar nesil yetiştirmek istiyor, niye ona izin vermiyorsunuz? Niye ruhban okullarını açmıyorsunuz? Rum Patrikhanesi, Ermeni Patrikhanesi, dindar bir nesil yetiştirsinler, din insanlarını yetiştirsinler; ayrımcılık yapıyorsunuz. Hepimiz vergi veriyoruz ama vergiler tek bir inanç için harcanıyor, bunda hak görüyor musunuz, adalet görüyor musunuz? Kul hakkını en büyük günah sayıyorsunuz, bunda bir kul hakkı görmüyor musunuz değerli arkadaşlar?

Bakın, Ermeni dilini korumak için azınlık okullarımız var. 15 milyon öğrencisi var bu ülkenin. Ya, 3 bin de azınlık çocuğu var. Dedik ki: “Şu bütçeden 3 kuruş da azınlık okullarına harcayın be. Biz de dilimizi korumak istiyoruz, kültürümüzü korumak istiyoruz.” 5 kuruş harcanmıyor.

Bak, Aleviler de eşit yurttaşlık talep ettiler. Ben de bu mücadele için Alevilerin yanında Plan ve Bütçe Komisyonunda konuşmaya başladım; eşit yurttaşlıktan bahsettim. Ne oldu biliyor musunuz? Bir AKP’li milletvekili çıktı, “Ya, Alevilerden sana ne? Aleviler Müslüman, sen Hristiyan’sın.”dedi.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Yazıklar olsun.

GARO PAYLAN (Devamla) – Diyebildi değerli arkadaşlar ya.

Değerli arkadaşlar, siz bana bakarken ne görüyorsunuz?

GARO PAYLAN (Devamla) – Yalnızca bir Ermeni mi görüyorsunuz?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – İnsan görüyoruz.

GARO PAYLAN (Devamla) – Bir Hristiyan mı görüyorsunuz? Değerli arkadaşlar, ben bir insanım her şeyden önce, insan ve ben bir insan hakları savunucusuyum, insan hakları savunucusu. (HDP sıralarından alkışlar)

Başörtülü arkadaşlarımız 90’lı yıllarda başörtüsü mücadelesi veriyordu, değil mi? Okullarının kapısında tutuluyorlardı, onların yanında durdum, birlikte cop yedik onlarla.

MAZLUMDER vardı, değil mi? Hatırlar mısınız, hani bir zamanlar mazlumdunuz ya. MAZLUMDER vardı, MAZLUMDER’le birlikte eylemlere katıldım ben değerli arkadaşlar.

Bakın, bir zamanlar mazlumdunuz, unuttunuz o mazlum günlerinizi. Bugün zalim oldunuz maalesef değerli arkadaşlar.

ZÜLFÜ DEMİRBAĞ (Elâzığ) – Zalimlik sana yakışır.

GARO PAYLAN (Devamla) – Maalesef, bugün zalim oldunuz.

Bakın, ben gadre uğramış bir halkın evladıyım. Burada gadre uğramamış hiçbir kimlik yok neredeyse, hepimiz gadre uğradık. Hepimiz bu devletin çarklarında inancımızdan dolayı, kimliğimizden dolayı, dilimizden dolayı gadre uğradık. Bir zamanlar gadre uğrayan bu sosyoloji, şimdi gelmiş, burada Alevilere diyor ki: “Kardeşim, sizin cemeviniz kültürevi. Sizin cemevinizi kültürevi yapıyoruz; elektriğinizi, suyunuzu verelim, susun.” Ne haddinize be! Hiç mi utanmıyorsunuz değerli arkadaşlar? Ayıp değil mi, hakaret değil mi bu, Alevilere?

Ya, bir inancı tanımlamak bir devlete düşer mi, bir Meclise düşer mi? Bir inanç kendini ”inanç” olarak tanımlıyorsa, “ibadethanem de cemevi” diyorsa bize yalnızca susmak ve saygı duymak düşer değerli arkadaşlar.

Bakın, dinler, adaleti vazeder değerli arkadaşlar, değil mi? Her din, adaleti vazeder. Ben Kur’an-ı da okudum, Tevrat’ı da okudum, İncil’i de okudum; cemevine de gittim, Budist tapınağına da gittim; her din, adaleti vazeder. Dini devletleştirirseniz orada adalet biter.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Devamla) – Orada yalnızca devlet konuşur, devlet adına muktedir kimse, o konuşur; adaletten vazgeçer.

Bak, ne yaptılar? Sünni Müslümanlığı devletleştirdiler. İyi mi oldu arkadaşlar? Bence iyi olmadı. Bugün de eğer bu teklife el kaldırırsanız Aleviliği de devletleştirecekler. Bak, ben Ermeni Patrikhanesinin devletleştirilmesini istemiyorum. Niye? Çünkü papazlar, adaletten bahsetsinler diye bunu istemiyorum, dedeler de adaletten bahsetsinler, imamlar da adaletten bahsetsinler; tüm din insanları adaletten bahsetsinler ama devletleştirmek, tüm inançları bitirir değerli arkadaşlar.

Bakın, Alevilikte -Alevilerden ben rıza aldım konuşabilmek için, onu da söyleyeyim- en önemli şey rızadır, rıza; rızayla iş yapar Aleviler, birbirlerinden rızalık isterler. Siz, Alevilerden bu düzenlemeyi yapmak için rızalık istediniz mi değerli arkadaşlar?

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

GARO PAYLAN (Devamla) - Alevilerden rızalık istediniz mi değerli arkadaşlar?

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Düzeltme yap, Cemal Bey’den özür dile, düzeltme yap.

GARO PAYLAN (Devamla) – İstemediniz. Alevilerden rızalık almadan bu düzenlemeye el kaldırıp el indirmeyin değerli arkadaşlar.

Saygılar sunarım. (HDP sıralarından alkışlar)

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (MUŞ) – Rızalık almadınız, razı değiliz.

ABDULLAH GÜLER (İstanbul) – Cemal Bey’den rızalık aldın mı Garo Bey? Sözünü yarım söyledin, Cemal Bey’den rızalık al.

BAŞKAN – Yoklama talebi mi var efendim?

III.- YOKLAMA

(HDP sıralarından bir grup milletvekili ayağa kalktı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Evet, efendim.

BAŞKAN – Oylamadan önce bir yoklama talebi vardır, onu yerine getireceğim.

Sayın Danış Beştaş, Sayın Toğrul, Sayın Kılıç Koçyiğit, Sayın Paylan, Sayın İpekyüz, Sayın Özen, Sayın Sürücü, Sayın Kerestecioğlu, Sayın Çepni, Sayın Gülüm, Sayın Gaydalı, Sayın Kemalbay, Sayın Peköz, Sayın Koç, Sayın Bülbül, Sayın Taşçıer, Sayın Ersoy, Sayın Hatımoğulları Oruç, Sayın Gergerlioğlu, Sayın Öcalan.

Yoklama için üç dakika süre veriyorum.

Yoklama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla yoklama yapıldı)

BAŞKAN – Toplantı yeter sayısı vardır.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (Devam)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

24’üncü maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 24’üncü madde kabul edilmiştir.

25’inci madde üzerinde 3 önerge vardır. İlk okutacağım 2 önerge aynı mahiyettedir, bu önergeleri birlikte işleme alacağım.

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 25- Bu Kanun hükümleri Cumhurbaşkanı tarafından yürütülür.”

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                               Hayrettin Nuhoğlu                                                                           Ayhan Erel

                                              Adana                                                                                     İstanbul                                                                                    Aksaray

                                          Dursun Ataş                                                                        Aydın Adnan Sezgin                                                                       Hasan Subaşı

                                             Kayseri                                                                                     Aydın                                                                                     Antalya

Aynı mahiyetteki diğer önergenin imza sahipleri:

                                            Cavit Arı                                                                              Cengiz Gökçel                                                                     Ömer Fethi Gürer

                                             Antalya                                                                                    Mersin                                                                                      Niğde

                                     Kamil Okyay Sındır                                                                     Müzeyyen Şevkin                                                                          Fikret Şahin

                                               İzmir                                                                                       Adana                                                                                    Balıkesir

BAŞKAN – Komisyon aynı mahiyetteki önergelere katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ilk konuşmacı Aksaray Milletvekili Sayın Ayhan Erel.

Buyurunuz Sayın Erel. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

AYHAN EREL (Aksaray) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri, yüce Türk milleti; Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 25’inci maddesi üzerine partim İYİ Parti adına söz almış bulunmaktayım. Hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Atanamayan gençlerin, ekonomik sıkıntıdan kıvranan emeklilerin, alın terinin karşılığını alamayan işçilerin, kirasını ödeyemeyen asgari ücretli çalışanlarımızın, emeklilerimizin, borç yükü altında ezilen çiftçilerimizin, tenceresinde et değil dert kaynatan kadınlarımızın feryatlarını hep birlikte duymaktayız.

Değerli milletvekilleri, mala, cana kastetmemiş, geçimini ehliyetle sağlayan, bu şekilde evine ekmek götüren ehliyetine el konulan vatandaşlarımızın aylardır süren feryatlarına artık kulak verilmesini ve onlara bir ehliyet affı çıkarılmasının sabırsızlıkla beklendiğini ifade etmek istiyorum.

Yine, sayıları yüz binleri aşan atama bekleyen öğretmenlerimiz var; onlar da en az 100 bin atama bekliyorlar.

Yine, kıymetli öğretmenlerimizin insanca yaşam şartlarını sağlayacak, yoksulluk sınırının üzerinde maaş artışı talepleri var.

Taşeron işçiler yüzde 30, yüzde 70 kriteriyle aynı yerde çalışan, mutfakta çalışıp mutfağı süpürgeyle temizleme işlemini yerine getiren bir işçi kardeşimiz kadroya alınırken bulaşığı yıkayan bir işçi kardeşimizin kadroya alınmaması işçiler arasında çalışma huzurunu ve barışını bozmaktadır.

Kamuda ihale dosyasında personel alımı olmadığı için 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle düzenlenen taşeron yasasından faydalanamayan kiralık araç şoförleri, kamuda hiçbir kuruma, hiçbir iş koluna iltimas gösterilmeden kadro verilmesini talep ediyorlar.

Engelli maaşları günümüz şartlarında artık onların zorunlu ihtiyaçlarını bile karşılayamaz hâle geldi. Engelli vatandaşlarımızın engelli maaşının en az emekli maaşı tutarında olması yönünde beklentileri var.

Yine, günümüz şartlarında vatandaşımıza gözlük için belirlenen Sosyal Güvenlik Kurumu ödemeleri çok gülünç rakamlarda kalmıştır. Vatandaşımız yılda bir gözlük camı için 10 lira, üç yılda bir çerçeve için 40 lira, eğer vatandaş 40 yaş üstü ise artı 50 lira gözlük parası almaktadır. Bu rakamlar çok komik kalmaktadır.

4/D kamu işçilerimiz daimî kadro talep ediyorlar; geçici işçilerimiz ise daimî işçi kadrolarına geçmek; 696 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle kadroya geçen işçilerimiz ise özlük haklarının düzeltilmesini bekliyorlar; eş durumu ve benzeri zorunlu nedenlerle tayin hakkı istiyorlar.

Ziraat mühendisleri, “geleceğin mesleği” olarak lanse edilen biyomedikal mühendisleri de atama bekliyorlar.

Yine, emekli belediye başkanlarımızın; maaşlarının yetersiz olduğu, yeşil pasaport hakkından faydalanmak istedikleri, ek göstergelerinde düzenleme bekledikleri, makam ve görev tazminatlarının yükseltilmesi talepleri var.

Yine, bütçede de dile gelmişti, staj ve çıraklık eğitimindeki sigortalılık başlangıç tarihinin EYT’de dikkate alınması talepleri var.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Sayın Genel Başkanımız Meral Akşener Hanımefendi “Bu cennetin asil evlatları, şunu asla unutmayın: Biz bu topraklarda çekilen ne kadar acı varsa son bulsun diye varız, filizlenen ne kadar hayal varsa gerçek olsun diye varız, ne kadar yeşeren umut varsa yaşasın diye varız çünkü İYİ Parti, sevginin adıdır; çünkü İYİ Parti, kardeşliğin adıdır; çünkü İYİ Parti, umudun adıdır. Bu yüzden, değerli şairimiz Metin Altıok’un dizelerinde söylediği gibi

‘Yarın farklıdır bugünden,

Adı değişir hiç olmazsa.

Kara bir suyu

Geçiyoruz şimdilerde

Basarak yosunlu taşlara.

Sen bugünden yarına,

Birazcık umut sakla.’

Umudunuzu saklayın çünkü çok az kaldı.” diyor

Hepinizi saygıyla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Aynı mahiyetteki önergeler üzerinde ikinci konuşmacı Adana Milletvekili Sayın Müzeyyen Şevkin.

Buyurunuz Sayın Şevkin. (CHP sıralarından alkışlar)

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Değerli milletvekilleri, herhâlde şu anda bir ilkle karşı karşıyayız. Bir inancın Mecliste yasal hâle getirilmeye çalışıldığı ya da yasal çerçevelerle çizilmeye çalışıldığı bir süreci yaşıyoruz. Toplumu geren, ayrıcalıklı zümre oluşturan, ayrımcılığı tetikleyen, tam anlamıyla, sürekli inançlar üzerinden siyasi bir tavır sergileyen, bunu da her politikasına yansıtan Adalet ve Kalkınma Partisi Türkiye’yi kutuplaştırmaya devam ediyor. Daha buna ilişkin kanun görüşülmeden Resmî Gazete’de yayımlanan Cumhurbaşkanlığı kararnamesiyle Kültür ve Turizm Bakanlığı bünyesinde bir Alevi-Bektaşi Kültür ve Cemevi Başkanlığı kurulması yüce Mecliste siz değerli milletvekillerini rahatsız etmiyor mu arkadaşlar? Gerçekten bu bir soru işareti.

Şunu çok iyi bilin ki Aleviler, Kültür Bakanlığı çatısı altında kültürel bir faaliyet alanı olarak görülmek istemiyorlar, bu alana sıkıştırılmak istemiyorlar. Alevilerin ocaklarını yok etmeye dönük girişimleri kabul etmemiz mümkün değildir.

Bizim sorunumuz bellidir; talebimiz eşit yurttaşlıktır, eşit vatandaşlıktır. Cemevleri tüm Alevi vatandaşlarımızın ibadethanesidir. Daha diliniz cemevlerine ibadethane demeyi içselleştirmemişken bu yaptığınızı nereye sığdırdığınızı doğrusu merak ediyoruz. Daha geçen hafta “Yol Aşkına Birlik Buluşması” adıyla düzenlenen, sevgiyi, barışı, hoşgörüyü, bir araya gelmeyi ortaya koymak adına yürüyen Alevilere ne yazık ki gaz sıktınız, onları tartakladınız.

AKP zihniyeti Alevilerin inancını tarif etmeye kalkışıyor. Buna hakkınız yok arkadaşlar. Alevilerin tüm dünyada eşit, özgür yaşama isteğine kayıtsız kalıp belli kalıplara alınmasına asla müsaade etmeyeceğiz.

Mustafa Kemal Atatürk'ün izinden yürüyen, ilke ve devrimleri ışığında çağdaş ve muasır medeniyetler seviyesine ulaşması için, ülkesi için, birlik için, barış için, kardeşlik için çaba harcayan aydın ve ileri görüşlü bu insanlarının eşit ve özgür yaşaması için Anayasa’nın ilgili maddesinin gerektirdiği şekilde bir anayasal düzenleme yapılması şarttır.

Alevi vatandaşlarımız kimsenin boyunduruğu altına girmez arkadaşlar. Bu yasa teklifi, bırakın Alevilerin inançlarına saygıyı, bırakın Alevilerin haklarının genişletilmesini, yıllardan beri gelen, süregelen taleplerinin yok sayılmasıdır. Hangi Alevi derneğine sordunuz arkadaşlar? 7 tane çalıştay yaptılar, bunlardan hangisini bu yasa taslağı, yasa teklifi içerisine aldınız? Zinhar, Alevi inancını ve kimliğini inkâr etmektir şu anda yaptığınız. Hiç kimse ama hiç kimse kendince bir Alevi tanımı yapmaya kalkmasın, Alevilik inancını sorgulamaya kalkmasın. (CHP sıralarından alkışlar) Aleviliği kültürel bir öğe olarak tanımlamaya kalkanlar, inancımıza ve kimliğimize hakaret edenler tarihin karanlık sayfalarında yerini alacaktır, yerini alacaktır!

25 milyona dayanan Alevileri bir kültür gibi düşünüp ulufe verir gibi Kültür Bakanlığı bünyesinde bir genel müdürlük düzenlemesini kabul etmiyor Aleviler. Alevilerin temel talepleri eşit vatandaşlıktır. Alevilerin temel inancı, temel talepleri cemevlerinin ibadethane olarak kabul edilmesidir. Alevilerin talebi zorunlu din derslerinin kaldırılmasıdır. Su ve elektrik gibi giderlerin karşılanmasının bir lütuf gibi sunulmasıyla, Alevileri bu kategoriye sokabileceğinizi mi düşünüyorsunuz? Anayasal güvence altına alınmış eşit temsiliyet istiyor Aleviler. Diyanet İşleri Başkanlığının haksız, hukuksuz uygulamalarına son verilmesini istiyor. Zorunlu verginin adaletli alınmasını istiyor, hakça paylaşım istiyor. Alevilerin talebi, Vergi Usul Kanunu bünyesinde alelacele torbaya konulan bir kanun değil, kendilerine rağmen bu kanun teklifinin dayatılması değil, geri çekilmesidir. (CHP sıralarından alkışlar)

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MÜZEYYEN ŞEVKİN (Devamla) – Teşekkür ederim.

Alevilerin talebi tanımlanmak değil, tanınmaktır.

Yirmi yıldır getirmeyip seçime altı ay kala getirmeye çalıştığınız bu torba yasa samimi olmadığı gibi, haklı da değildir. Tüm Alevilerin, Alevi temsilcilerinin gerçek taleplerini kapsayan bir yasa yapılmalıdır, bu bir zorunluluktur. Yeter artık, kimsenin sinir uçlarıyla oynamayın! Cumhuriyet Halk Partisi yani bizler geldiğimizde sözümüz olsun, Aleviler dâhil tüm inançların özgürleşeceği, daha adil, daha özgür bir Türkiye’yi kurgulayacağız arkadaşlar, hiç kuşkunuz olmasın.

“Yürü bre Hızır Paşa/Senin de çarkın kırılır/Güvendiğin padişahın/Gün gelir o da devrilir.” diyerek, Pir Sultan Abdal'ın da ruhunu şad ederek buradan konuşmak istiyorum.

Çok teşekkür ediyorum.

Saygılar sunuyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN - Aynı mahiyetteki önergeleri oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 364 sıra sayılı Kanun Teklifi'nin 25’inci maddesinin aşağıdaki şekilde değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

“MADDE 25: Bu kanun hükümleri Cumhurbaşkanınca yürütülür.”

                                        Necdet İpekyüz                                                                            Zeynel Özen                                                                           Ali Kenanoğlu

                                             Batman                                                                                    İstanbul                                                                                    İstanbul

                                         Rıdvan Turan                                                                        Muazzez Orhan Işık                                                                          Oya Ersoy

                                              Mersin                                                                                       Van                                                                                       İstanbul

                                  Mahmut Celadet Gaydalı                                                                                                                                                               Mahmut Toğrul

                                               Bitlis                                                                                                                                                                                   Gaziantep

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

PLAN VE BÜTÇE KOMİSYONU SÖZCÜSÜ BEKİR KUVVET ERİM (Aydın) – Katılamıyoruz Sayın Başkan.

BAŞKAN - Önerge üzerinde söz isteyen Gaziantep Milletvekili Sayın Mahmut Toğrul.

Buyurunuz Sayın Toğrul. (HDP sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Teşekkür ederim.

Sayın Başkan, sayın vekiller, Genel Kurul ve Genel Kurulun sevgili emekçilerini saygıyla selamlıyorum. Yine, ekranları başında bizleri izleyen sevgili yurttaşlarımızı da saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, bin yıllık Alevi inancının, bin yıllara sâri inancımızı bir torba yasaya sıkıştırdığınız bu torba yasanın son maddesinin de son konuşmacısıyım. Uyarıyoruz, aslında bu torba yasa teklifiyle şunu söylüyorsunuz: “Bin yıllardır inkâr ettiğimiz sizlerin inancını, yok saydığımız inancınızı, gelin, anlaşalım, size çimento verelim, size boya, badana verelim, elektriğinizi ödeyelim, suyunuzu ödeyelim ve bize tabi olun, devletin Alevisi olun ki biz, sizin bu ihtiyaçlarınızı karşılayalım.”

Değerli arkadaşlar, Aleviler bin yıldır horlanmış, bin yıldır baskı, zulüm görmüştür. Bakın, bu baskı ve zulümlere Pir Sultan şöyle söylüyor:

“Kadılar, müftüler fetva yazarsa,

İşte kement, işte boynum asarsa,

İşte hançer, işte kellem keserse,

Dönen dönsün, ben dönmezem yolumdan."

Yani bin yıllardır ölümü, yok sayılmayı, horlanmayı, her şeyi göze almış ve inancını yaşamış Anadolu Kızılbaş Aleviliğini siz torba çimentolarla, elektrik, su faturalarıyla devlete mal edemezsiniz.

Değerli arkadaşlar, demokratik gelişmiş ülkelerde insanların inançları tarif edilmez. Aleviler bugüne kadar hiç kimsenin inancına karışmadılar, hiç kimsenin inancından dolayı onlara bir laf etmediler ama Aleviler inançlarından dolayı gözaltı dâhil, işkence dâhil, katliam dâhil bu topraklarda hepsini yaşadılar. Koçgiri’den Dersim’e; Çorum’dan, Maraş’tan, Sivas’tan Gazi’ye kadar Aleviler katliamları deneyimlediler ama kimsenin inancını tarif etmeye kalkmadılar. Şimdi, AKP ve MHP iktidarı bizlerin inancını bir çerçeveye sokmak istiyor, biz sizin bu çerçevenize uymayız. Biz Pir Sultan’ın yoldaşlarıyız; Pir Sultan kelle vermiş, boyun eğmemiş, biz, onun için sizin bu seçim rüşvetinize asla kanmayacağız. Bizim Alevi inancımızı tarif etmeyin, biz inancımızı ocaklarımızdan, mürşitlerimizden, dedelerimizden, analarımızdan öğrendik; sizden öğrenmeyeceğiz, hiç kusura bakmayın.

Bakın, AİHM açıkça karar vermiş. Alevi çocuklarının zorunlu din derslerine karşı Aleviler mücadele ediyor. Alevilerin talepleri son derece açık. Aleviler diyor ki: “Bizim ibadetimiz cemdir. Evet, ibadetgâhımız cemevidir.” Bunu tartışmak hiç kimsenin haddine değil, hiç kimsenin hakkı değil ve Aleviler inançlarından dolayı kamuda önlerine engel çıkarılmasın istiyorlar ama bugüne kadar, maalesef, Alevilerin inançları kamuda işe alımda, toplumda, birçok yerde karşılarına engel olarak çıkarıldı. Bakın, bugün bu toplumda bir Alevi bakan yok, bir Alevi vali yok, bir Alevi general yok, bir Alevi rektör yok ve siz diyorsunuz ki: “Ayrımcılık yok.” Vallahi, var; biz yaşıyoruz. Biz bununla karşılaşıyoruz; siz istediğiniz kadar söyleyin, bunu yaşayan biziz.

O açıdan, değerli vekiller, bakın, yarın utanacağınız bir torba yasanın altında imzanız olmasın. Alevilerin inancı ne bir kültür faaliyetidir ne bir turizm faaliyetidir. Aleviler nasıl inanmak istiyorsa, nasıl ibadet etmek istiyorsa bırakın öyle yapsınlar, tarif etmeye kalkmayın.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

MAHMUT TOĞRUL (Devamla) – Sizin o asimilasyon başkanlık odalarına Alevi inancı sığmaz. Alevi inancının üzerine oturduğu doktrin rızalıktır, bizim bu torbaya rızalığımız yoktur. Bunu sadece ben söylemedim; bunu, tüm Alevi kurum temsilcileri, vakıfları, derneklerinin temsilcileri, Alevileri temsil edenler şu Meclisin önüne gelerek haykırdılar ve sizler onların üzerine polisi saldınız ve tekrar söylüyorum: Bu torbaya rızalığımız yoktur, bu torbayı reddediyoruz, yarın sizler de “Neden altına imza koydum, keşke imzam olmasaydı.” diyecekseniz bu torbanın altına imza koymayın diyorum.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP ve CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... Kabul edilmemiştir.

25’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler... Kabul etmeyenler... 25’inci madde kabul edilmiştir.

MAHMUT TANAL (İstanbul) – Sayın Başkanım, usul açısından bir şey söyleyebilir miyim? İnançlar oylamaya sunulamaz Sayın Başkan.

BAŞKAN – 60’a göre söz taleplerini kısmen karşılayacağım.

Sayın İskenderoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

55.- Çanakkale Milletvekili Jülide İskenderoğlu’nun, İstanbul’da meydana gelen terör eylemine ve Çanakkale’ye yapılan yatırımlara ilişkin açıklaması

JÜLİDE İSKENDEROĞLU (Çanakkale) – Teşekkürler Sayın Başkan.

İstanbul’da meydana gelen terör eylemini, faillerini, içeride ve dışarıdaki destekçilerini lanetliyor, bu ve benzeri girişimlerin ülkemizi ve milletimizi korkutup sindiremeyeceğini belirtmek istiyorum. Biz, ülkemizin her bölgesinde olduğu gibi, Çanakkale’mizde de yatırım ve çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bütün beldelerimizi doğal gazla buluşturma hedefimizi… Ve bir adım daha attık, Karabiga beldemizde doğal gaz ilk ateşini yaktık, diğer beldelerimizde de çalışmalarımızı hızla devam ettiriyoruz.

Yine, Grup Başkan Vekilimiz Bülent Turan’la birlikte tüm körfeze hizmet edecek -üniversitemizde- tüp bebek merkezimizin açılışını yaptık, spor tesisimizin temelini attık. Bizleri sindireceklerini sanan hainlere inat ülkemiz ve milletimiz için çalışmayı sürdüreceğiz.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Tanrıkulu…

56.- İstanbul Milletvekili Mustafa Sezgin Tanrıkulu’nun, 364 sıra sayılı Kanun Teklifi’ne, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne ve Sezai Karakoç’a ilişkin açıklaması

MUSTAFA SEZGİN TANRIKULU (İstanbul) – Değerli milletvekilleri, görüşülmekte olan yasa bir geçmişle hesaplaşma, yüzleşme, özür dileme yasası olabilirdi. Alevi inancını ve cemevlerini getirip vergi usul esasına bağlamamalıydınız. Gelecekten geçmişe baktığınızda bundan utanacaksınız, utanacaksınız gerçekten. 3 maddelik, 5 maddelik, 10 maddelik özel bir yasa çıkarabilirdik ama bunu yapmadınız, yanlış yaptınız. Bu bir özür dileme, geçmişle hesaplaşma ve yüzleşme yasası olmalıydı; açıkça bunu söylüyorum.

İkinci olarak,

“Diyarbakır ortasında vurulmuş uzanırım

Ben bu kurşun sesini nerede olsa tanırım.”

Sevgili Ahmet Kaya’yı buradan sevgiyle saygıyla anıyorum ölümünün 22’nci yılında.

Bir de değerli hemşehrim, Türkiye’nin yetiştirdiği önemli şair ve düşünür Sezai Karakoç bu toprakların, bu coğrafyanın önemli şairidir ve düşünürüdür. Onu da Mona Roza….

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Sürücü…

57.- Şanlıurfa Milletvekili Ayşe Sürücü’nün, Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümüne ilişkin açıklaması

AYŞE SÜRÜCÜ (Şanlıurfa) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Bugün, değerli Kürt sanatçımız Ahmet Kaya’nın 22’nci ölüm yıl dönümü. Sürgünde yaşamını yitiren sevgili Ahmet Kaya’yı saygıyla anıyorum. Ana diliyle yani Kürtçe şarkı söylemek istediği için bu ülkede hedef gösterildi, linç edildi ve sürgünde yaşamını yitirdi. Ahmet Kaya, sanatıyla ve geride bıraktığı onlarca eserle yüreğimizde yaşamaya devam ediyor. Her ne kadar Ahmet Kaya’nın yaşamını yitirmesinin üzerinden yirmi iki yıl geçse de ülkedeki yasakçı zihniyet devam ediyor. Hâlen aydın ve sanatçılar düşünceleri ve sözlerinden dolayı davalar açılıp tutuklanıyor; konserler, tiyatrolar yasaklanıyor. Fakat herkes şunu iyi bilsin ki Ahmet Kaya halkın yüreğinde yaşamaya devam ediyor. Ahmet Kaya’yı saygı ve sevgiyle bir kez daha anıyorum.

BAŞKAN – Sayın Nuhoğlu…

58.- İstanbul Milletvekili Hayrettin Nuhoğlu’nun, Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun yaptığı açıklamaya ilişkin açıklaması

HAYRETTİN NUHOĞLU (İstanbul) – Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Son kullanım tarihleri geçtiği hâlde üzerine yeni tarihli etiket yapıştırılarak kullanıma sunulan ilaçlar olduğu basına yansımıştı. Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun “İlaçların üzerindeki seri numaraları ile ilaçların üzerine sonradan yapıştırılan etiketteki seri numaraları eşleşiyorsa kullanıma uygundur.” şeklinde talihsiz bir açıklaması olmuştu. Olayın açığa çıktığı üniversitenin yönetimi değişince, üstü örtülen korkunç gerçek anlaşılmıştır. İhbar üzerine, ilaç deposunda kayıp ilaçların olduğu, uyuşturucu yapımında kullanıldığı iddia edilmektedir. Benzer sahtekârlıkların nerelerde ve hangi boyutlarda olduğu şimdilik bilinmiyor. Bu gelişmeleri Sağlık Bakanlığı nasıl açıklayacaktır? Bize göre, insan sağlığı her şeyden önce gelir, elbette hesabını soracağız.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

1.- İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4680) ile Plan ve Bütçe Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 364) (Devam)

BAŞKAN – İkinci bölümde yer alan maddelerin oylamaları tamamlanmıştır.

Sayın milletvekilleri, teklifin tümünün oylamasından önce, İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre oyunun rengini belli etmek üzere 2 sayın milletvekiline söz vereceğim.

İlk söz, lehte olmak üzere, Bartın Milletvekili Yılmaz Tunç’a aittir.

Buyurun Sayın Tunç. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

YILMAZ TUNÇ (Bartın) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin görüşmelerinin sonuna geldik. Ben, öncelikle, teklifin görüşmelerinde katkısı olan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Komisyonda katkısı olan, görüş beyan eden tüm milletvekillerimize teşekkür ediyorum. Taslaktan itibaren çalışmalar içerisinde bulunan tüm milletvekillerimize teşekkür ediyor, teklifin hayırlı olmasını diliyorum.

Kanun teklifi 25 madde ama 2 ana konu var bu teklifte. Birincisi, Amasra’da meydana gelen ve milletçe hepimizi derinden sarsan maden kazasıyla ilgili. Kaza sonrasında şehit olan madencilerimizin geride kalanlarına sigorta süresi ve günü dikkate alınmadan, prim günü dikkate alınmadan maaş bağlanabilmesine dair maddeler var. Yine, şehit madencilerimizin eş ve çocuklarından birinin kamuda istihdam edilmesine yönelik önemli düzenleme var, böyle bir hak getiriliyor. Eş ve çocuk yoksa bu hakkın kardeş tarafından kullanılabilmesine imkân sağlayan önemli düzenlemeler var. Katkınız için çok teşekkür ediyoruz.

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yazık, yazık!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şehit madencilerimizi bir kez daha rahmetle anıyorum, geride kalanlarına başsağlığı diliyorum. Yaralı olan madencilerimizin tedavisi Çam ve Sakurada devam ediyor, onlara da Allah'tan acil şifalar diliyorum. Rabb’im bir daha böyle kazalar bizlere göstermesin, yaşatmasın.

Teklifin diğer önemli kısmı, Alevi inancına mensup vatandaşlarımızla alakalı. Burada çok tartışmalar oldu, çok görüşler beyan edildi. Öncelikle şunu ifade edelim: Alevi vatandaşlarımız eşit yurttaşlarımızdır, bunun aksini söylemek hiç doğru değildir.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Nerede yazıyor?

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Nerede eşitler, nerede?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kim diyor eşit diye? İnancını kabul etmiyorsunuz!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – 85 milyon vatandaşımızın her biri devletinin birinci sınıf vatandaşıdır.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – İnancını kriminalize ediyorsunuz!

VELİ AĞBABA (Malatya) – Yalan! Yalan, yalan!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yalan, kâğıt üzerinde böyle diyorsunuz, pratikte yok bunun bir karşılığı!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Hiçbir vatandaşımıza dini, inancı, fikri, düşüncesi nedeniyle ayrım yapılamaz, ayrım yapmak isteyenlere de fırsat vermeyiz. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Yapıyorsunuz, yaptınız! Bunu biz yaşıyoruz!

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Kültür ve Turizm Bakanlığına bağlamaya utanmıyor musunuz?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu topraklarda bin yıllık kardeşliğimizi bozmak isteyenlere fırsat vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Kardeş mardeş değiliz, hamaset konuşma!

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bizim inancımız bir kültür, turizm faaliyeti değil!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Şimdi, tabii, biraz sonra oylama yapacağız, kanun teklifiyle ne getiriyoruz da bu derece tepki gösteriyorsunuz?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Çünkü tanımlamaya kalkıyorsunuz!

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Doğru söylemiyorsun!

KEMAL BÜLBÜL (Antalya) – Bir Alevi olarak sizi kınıyorum! Kardeşlik yok! Eşitlik yok! Adalet yok! Kınıyorum sizi!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Kanun teklifiyle Alevi vatandaşlarımızın ibadethaneleri olan cemevleri ilk kez kanuna giriyor, ilk kez mevzuatımızda yerini alıyor ve bunlar çok önemli bir adım; bu adımlara karşı gelmemek lazım, bu adımları takdir etmek lazım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Adım atmadınız, adım atmadınız! Satın almaya çalışıyorsunuz! Alevileri devletin Alevisi yapmaya çalışıyorsunuz!

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kime sordunuz, kime?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Kime sordunuz? Geldiler hepsi, Meclisin önüne geldiler!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bakın, siz “Herkes karşı geliyor.” diyorsunuz ama bakın, burada onlarca Alevi derneği ve vakfı var, Alevi dedeleri var ve bunun çok önemli bir adım olduğunu söyleyip Cumhurbaşkanımıza ve bu kanun görüşmelerinde katkısı olan milletvekillerimize teşekkür ediyorlar.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Kime sorup düzenleme yaptınız? Alevilerin rızası yok.

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, bunu söylemeyin bari, bunu söylemeyin!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bunun çok önemli bir adım olduğunu söylüyor.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Kim söylüyor? Kim söylüyor?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bakın, bunu söylemeyin, ayıptır!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – E, bunlar da Alevi dedesi, bunlar da Alevi vakfı, Alevi derneği.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Hangi Alevi vakfı?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Bu ayıptır, ayıp!

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Hangisi? İsmini söyle, ismini!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – O nedenle, değerli arkadaşlar, bakın, cemevlerinin ilk kez imar planlarında…

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Doğru söylemiyorsun.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Belediyelere ve il özel idarelerine “İmar planlarında cemevi alanı göstereceksiniz.” diyen bir kanun teklifine nasıl itiraz edebilirsiniz? Buna itiraz edilmez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL PEKÖZ (Adana) – Vasıfsız, vasıfsız!

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – 3.500 tane cemevimiz var; o zaman gidin yıkın, nasıl yıkıyorsanız.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Belediyelere, büyükşehir belediyelere, il özel idarelerine “Cemevi yapabilirsiniz, Alevi vatandaşlarımız da bunlardan istifade etsin.” diyen bir kanun teklifine nasıl itiraz ediyorsunuz, anlaşılır gibi değil.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Sıfatı ne?

MAHMUT TOĞRUL (Gaziantep) – Ya, siz Alevileri tanımlamaktan utanmıyor musunuz? Ayıptır ya!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bunlar önemli adımlar, bu adımları takdir etmek lazım.

GÜLÜSTAN KILIÇ KOÇYİĞİT (Muş) – Siz camileri yaparken valiye mi soruyorsunuz?

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Bu adımları takdir etmek lazım.

Tabii, kanun teklifimizin öncelikle milletimize hayırlı olmasını diliyorum.

Kanun teklifinde bu iki ana konunun dışında birçok madde var. Özellikle, Antalya milletvekillerimiz burada, onlar da bunu tabii ki dile getirmek istiyorlardı.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – Aleviler şimdiye kadar cemevinde sizden izin almadılar, bundan sonra da almayacaklar! Hiçbirinin imarı yok, gidin yıkın, nasıl yıkıyorsanız.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Ama söz hakları olmadığı için…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Antalya Kaş Kasaba Projesi Kıbrıs Barajı’nın yapımı nedeniyle oradaki vatandaşlarımızın iskânla ilgili problemi bu kanun teklifiyle çözülüyor.

ZEYNEL ÖZEN (İstanbul) – İskân miskan istemiyoruz!

YILMAZ TUNÇ (Devamla) – Yine, Anayasa Mahkemesinin iptalleri doğrultusunda bir çok yasal düzenleme var.

Ben tekrar, hayırlı uğurlu olmasını diliyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (AK PARTİ ve MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – İç Tüzük’ün 86’ncı maddesine göre ikinci söz, aleyhte olmak üzere, Sakarya Milletvekili Engin Özkoç’a aittir.

Buyurun Sayın Özkoç. (CHP sıralarından alkışlar)

ENGİN ÖZKOÇ (Sakarya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; bir torba yasayı Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşüyoruz, televizyonunun başında olan binlerce yurttaşımız da bizi izliyor. Türkiye Büyük Millet Meclisinde milletvekillerinin görevi toplumun ihtiyacı olan yasaları çıkarmaktır yani buradaki milletvekilleri aynı zamanda yasa koyucudur. Kimin için yasa çıkarılır? Toplum için. Kimin için çıkarılan yasalar uygulanır? Toplumun menfaati için.

Peki, bu torba yasada 2 tane önemli hususu görüşüyoruz. Birincisi, maden şehitlerimizle ilgili zaman sınırlaması olmadan haklarının onlara verilmesi. Bunu talep edenler kimler? Maden şehitlerinin yakınları, aileleri, sendikalar bunu talep ediyorlar. İstiyorlar mı bunu? İstiyorlar. Peki, Cumhuriyet Halk Partisi olarak biz bunun arkasında mıyız, bunun için mücadele ettik mi? Ettik. Peki, onları destekliyor muyuz? Destekliyoruz. Şimdi, bu yasayı bir torba yasa içerisinde, reddedeceğimiz ve taraf olan insanların kabul etmediği bir başka yasayla bir araya getiriyorsunuz ve bizi yani burada bulunan milletvekillerini 2 yasa arasında tercih yapmak konumunda bırakıyorsunuz. Birincisi, bu doğru değil.

İkincisi, bizi televizyonlarının başında izleyen değerli yurttaşlarımıza sesleniyorum: Biraz sonra, Alevi derneklerinin tamamının “İstemiyoruz.” dediği bir yasa bu Mecliste onaylanacak.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – Nereden biliyorsun tamamı olduğunu?

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Az önce AKP Grup Başkan Vekili bir de resim göstererek dedi ki: “Bakın, burada Alevi dedeleri var, burada Alevi dernekleri var.” Biz AKP’nin derneklerinden bahsetmiyoruz, biz Alevilerin temsilcilerinden bahsediyoruz. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar) Biz AKP’nin arka bahçesinden bahsetmiyoruz, gerçekten Alevi yurttaşlarımızın temsilcilerinden bahsediyoruz.

BAKİ ŞİMŞEK (Mersin) – CHP’nin arka bahçesinden bahsediyorsun!

METİN NURULLAH SAZAK (Eskişehir) – CHP’nin arka bahçesi!

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Alevi yurttaşlarımız içerisinde, gittiğiniz derneklerin tamamında “Cemevleri ibadethane olmasın.” diyen bir tek Alevi varsa burada çıkıp söyleyin, tek bir Alevi varsa çıkın burada söyleyin. (CHP sıralarından alkışlar)

Şimdi, bunları göz göre göre, bile bile, sanki Alevilerin böyle bir talebi varmış, böyle bir isteği varmış da bu isteği AKP iktidarı yerine getiriyormuş gibi yapması bir kere etik açıdan doğru değildir.

İkincisi, Aleviler size “Elektrik paralarını, su paralarını ödeyin.” dediler de ve bunu da kendi cemevleriyle ilgili “İbadethane olmasın, öncelikle bunlar geçsin.” mi dediler? Alevilerin istedikleri haklarıdır, sadaka değildir; Aleviler haklarını istiyorlar, Aleviler sizin bir şeyi bağışlamanızı istemiyorlar. (CHP sıralarından alkışlar) Aleviler diyorlar ki sizin de az önce bu kürsüde söylediğiniz gibi: “Biz Türkiye Cumhuriyeti’nin eşit vatandaşlarıysak ibadetimizi yaptığımız yer cemevidir ve buranın ibadethane sayılmasını istiyoruz.” (CHP sıralarından alkışlar) Siz de onlara diyorsunuz ki: “Sizin ne istediğiniz önemli değil, önemli olan Cumhur İttifakı’nın ne yaptığıdır. Cumhur İttifakı ne derse siz onu kabul etmek zorundasınız.” Onlar da diyorlar ki: “Sizi reddediyoruz.” O yüzden Cumhuriyet Halk Partisi bu yasaya “ret” oyu verecektir, sonuna kadar “ret” oyu verecektir, sonuna kadar “ret” oyu verecektir. (CHP sıralarından alkışlar)

Madenci şehitlerimizle ilgili, onların hakkını, hukukunu korumak için burada bulunan Cumhuriyet Halk Partili milletvekilleri sonuna kadar mücadele edecektir ama bazı milletvekilleri buraya katılmadı, neden? Sizin yasayı getirme biçiminizden dolayı. Onlar, madenci şehitleriyle ilgili bir şeye de “ret” oyu vermek istemiyorlar. Ama biraz sonra… İnsanlar eleştiriyorlardı, diyorlardı ki: “Cumhuriyet Halk Partisi ve Millet İttifakı buradaysa bu yasa geçmez.”

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

ENGİN ÖZKOÇ (Devamla) – Şimdi dönüyorum AKP sıralarına: Aleviler bu yasayı istemiyor, eşit yurttaşlık istiyorlar. Onların istemediği bir yasaya “evet” demeyin, biz “hayır” diyeceğiz. (CHP sıralarından alkışlar, AK PARTİ sıralarından “Hadi oradan!” sesleri)

BAŞKAN – Teklifin tümü açık oylamaya tabidir.

Açık oylamanın elektronik sistemle yapılmasını oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

Oylama için üç dakika süre vereceğim. Bu süre içinde sisteme giremeyen milletvekillerinin teknik personelden yardım istemelerini, bu yardıma rağmen de sisteme giremeyen milletvekillerinin oy pusulalarını oylama için verilen süre içinde Başkanlığa ulaştırmalarını rica ediyorum.

Oylama işlemini başlatıyorum.

(Elektronik cihazla oylamaya başlandı)

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, Sayın Başkan… Alevilik bir inanç değeridir. Alevilerin ibadetleri yasaklanamaz. Alevilerin inanç değerleri yasaklanamaz. (AK PARTİ sıralarından gürültüler)

(Elektronik cihazla oylamaya devam edildi)

BAŞKAN – İstanbul Milletvekili Abdullah Güler ve 73 Milletvekilinin Vergi Usul Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin açık oylama sonucu:

"Kullanılan oy sayısı                           :        415

Kabul                                                  :        242

Ret                                                      :        173   (*)

                Kâtip Üye                                     Kâtip Üye

          Mustafa Açıkgöz                           Şeyhmus Dinçel

                 Nevşehir                                        Mardin”

Teklif kabul edilmiş ve kanunlaşmıştır.

Birleşime on beş dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 19.55

BEŞİNCİ OTURUM

Açılma Saati: 20.20

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Beşinci Oturumunu açıyorum.

2’nci sırada yer alan, Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi ve İçişleri Komisyonu Raporu’nun görüşmelerine başlayacağız.

2.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (*)

BAŞKAN – Komisyon? Yerinde.

Komisyon Raporu 366 sıra sayısıyla bastırılıp dağıtılmıştır.

Sayın milletvekilleri, alınan karar gereğince bu teklif İç Tüzük'ün 91’inci maddesi kapsamında temel kanun olarak görüşülecektir. Bu nedenle teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanıp maddelerine geçilmesi kabul edildikten sonra bölümler hâlinde görüşülecek ve bölümlerde yer alan maddeler ayrı ayrı oylanacaktır.

Teklifin tümü üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Mersin Milletvekili Sayın Behiç Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA BEHİÇ ÇELİK (Mersin) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin geneli üzerinde görüşlerimizi ifade etmek için İYİ Parti Grubu adına söz aldım. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Konuşmama başlamadan önce, zorlu bir yeni yıla gireceğimiz gerçeğini aklımızdan çıkarmamalıyız. Millî birlik ve beraberliğimizin daha da tahkim edilmesi, demokrasi ve özgürlüklerde halkımızın rahatlatılması, geçim zorluklarının ve enflasyonun hafifletilmesi elzemdir. Unutmamalıyız ki savaş koşullarının oluştuğu bu süreçte güvenlik örgütlenmemizin güçlendirilmesi şarttır. Artan terör faaliyetleri karşısında milletçe uyanık olmalıyız. Terörü, terör destekçilerini, terörden medet umanları da bu vesileyle lanetliyorum.

Görüşmekte olduğumuz teklif yürürlük ve yürütme maddeleri dâhil 16 maddeden oluşmaktadır. Teklifin içeriğine baktığımızda ise güvenlik koruculuğundan Polis Akademisine, Jandarma Asayiş Vakfından Sahil Güvenlik Komutanlığına kadar güvenlik birimleriyle ilgili muhtelif düzenlemeler yapılacağı anlaşılmaktadır. Usulde bazı sorunlar olsa da düzenlemelerin esasında bazı ihtiyaçların karşılanmak istendiği de görülmektedir. Bunlara bizim bir itirazımız da olmamıştır ancak sorumlu muhalefet anlayışımız gereği eksik ve hatalı bulduğumuz bazı hususları ifade etmek durumundayız.

Değerli arkadaşlar, görüşmekte olduğumuz teklifin komisyon toplantısında da muhalefet partilerinin değişiklik önergeleri alelacele reddedilmiştir. 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle yönetim usullerindeki ve teamüllerindeki bozulma, devlet geleneklerinden uzaklaşma, denge denetimin ortadan kalkması, devlet ciddiyetinin ve devlete güvenin kaybolması, partizanlığın liyakate tercih edilmesi bugün içinde bulunduğumuz total krizin nihai çıktılarıdır. Bu ucube sistemin millete ve devlete bir yarar sağlamayacağını, ülkemizi uçurumun kenarına sürüklediğini çözülemeyen krizlerden çok net anlıyoruz. Yüzde 186’lara ulaşan enflasyon ortamında derin ekonomik krizler yaşanırken, hayat pahalılığı, geçim zorluğu katlanılamaz seviyelere ulaşmışken, sığınmacılar nedeniyle demografik yapımız bozulma tehdidi altına sokulmuşken, dış politikada etrafımız ateş çemberiyle kuşatılmışken, terörle mücadelede her gün yeni şehitler veriyorken, uyuşturucu bağımlılığı ilkokul yaşlarına kadar düşmüşken, aile mefhumunun içi kasten boşaltılıyorken, toplumsal huzur ve ahenge yönelik tehlikeler fazlasıyla artmışken, doğal afetlerden yakamızı kurtaramıyorken yirmi yıllık AKP iktidarının bildiğini okumaya devam etmesi, sorumluları başka yerlerde araması da doğrusu ibretliktir. Devletin bütün organlarına, kamusal alanın bütün hücrelerine bir virüs misali sirayet ederek temel dokuları tahrip etmesi maalesef bugünkü çaresizliğin, karamsarlığın nedenidir. Dünyanın her yerinde böyle bir iktidarın meşruiyeti tartışmalı hâle gelir. Böyle bir iktidarla yönetilen her ülke, başka ülkelerin rüzgârında savrulmaktan kurtulamaz, nitekim kurtulamıyor da.

Değerli arkadaşlar, iktidarın yeni örgütlenme girişimleri birçok kurumda olduğu gibi İçişleri Bakanlığına bağlı kurumlarda da sıkıntılara yol açmaktadır. Emniyet Genel Müdürlüğü içinde bulunan KOM Başkanlığı yani Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Daire Başkanlığı, İstihbarat Daire Başkanlığı, Personel Daire Başkanlığı gibi başkanlıklar müstakil başkanlıklar hâline getirilmiştir. Bu durumda Emniyet Genel Müdürünün iş yükünün aşırı ölçüde artacağı muhakkaktır çünkü müstakil başkanlıkların doğrudan Genel Müdüre bağlı olması kaçınılmazdır. Hiç olmazsa Göç İdaresi Başkanlığı nasıl örgütlenmişse Emniyet Genel Müdürlüğü de aynı yöntemle örgütlenebilirdi. Emniyet başkanlığı türü bir düzenleme yapılarak bünyesindeki daire başkanlıklarının genel müdürlük olarak tanzimi mümkün olabilirdi. Bu karmaşıklığın ileride yönetimde zorluklara ve çatışmalara neden olabileceği unutulmamalıdır. Bunu önlemeye yönelik hiçbir çabanın, hiçbir girişimin olmaması ne kadar acıdır. Gerek jandarmamız gerekse polisimiz bizim rahatımız, huzurumuz için her zaman devletimizin ve milletimizin yanındadır; bunlar vatan müdafaasında önemli sorumluluklar üstlenen, sürekli olarak şehit veren, gazi veren teşkilatlarımızdır. O nedenle, bu kurumlarımıza ilişkin yapılacak düzenlemelerin daha titizlikle ele alınması, ince ince kurgulanması ve işlenmesi gerekiyor. Bu yapılıyor mu? Evet, arkadaşlar, maalesef yapılmıyor.

Ulusal güvenlik politikasının uygulamada önemli bir teşkilatı olan Emniyet Genel Müdürlüğümüz memur ve amir sınıfının kalitesiyle daha da başarılı olacaktır. Bunu sağlamak için hizmet içi eğitimin, akademik eğitimin, mesai dâhilinde eğitimin önemi asla unutulmamalıdır.

Bölücü ve yıkıcı faaliyetler yani PKK ve açılım politikaları, gerginlik ve kutuplaşma, terörle müzakere ve vekâlet savaşları hep teşkilatımızın yetki alanına giren temel uğraşı konuları olmuştur. Bunun dışında, emniyet ve asayiş hizmetlerinde; halkın canı, malı ve ırzının korunmasında, tasarrufa ilişkin emniyette, genel sağlık ve esenlikte yüzde yüz başarılı olacak bir teşkilat temel arzumuzdur. İşte, arkadaşlar, 85 milyonu huzur ve güven içerisinde, özgürlük içerisinde yaşatacak bir teşkilat arzusu taşıyoruz, bu da doğal olarak eğitimden geçmektedir.

Değerli arkadaşlar, teklifin ilk 3 maddesi 442 sayılı Köy Kanunu’nda değişiklikler yapılmasını öngörmekte olup güvenlik korucularına ilişkindir.

1’inci maddeyle güvenlik korucularına verilecek disiplin cezalarının çeşitleri ile ceza uygulanacak fiil ve hâllerin ilgili kanuna eklenmesi öngörülmektedir; disiplin cezaları “uyarma” “kınama” “ücretten kesme” “görevden çıkarma” başlıkları altında detaylandırılmaktadır.

2’nci maddeyle güvenlik korucularına getirilmek istenen disiplin cezalarının belli durumlarda hafifletilmesi düzenlenmektedir.

3’üncü madde, ilk 2 maddede yer alan cezaların yetersiz kaldığı durumlarda Devlet Memurları Kanunu yani 657 sayılı Kanun hükümlerinin uygulanacağını emretmektedir.

Yani arkadaşlar, teklifin ilk 3 maddesinden anlıyoruz ki iktidar korucular için herhangi bir hak iyileştirmesi yapmak yerine disipline ilişkin hükümlerde düzenlemelere gitmektedir.

Güvenlik korucularının disiplin suç ve cezaları ile bunlara itirazların belirlenmesi elbette önemlidir. Ancak terörle mücadelemizde büyük sorumluluk taşıyan AKP'nin FETÖ'yle, PKK'yla iş tuttuğu dönemlerde büyük acılar yaşamış korucularımıza parmak sallayarak bu işler olmuyor arkadaşlar. Bu işler telefon dağıtmakla, harç muafiyetiyle, giyim standardıyla, harcırahla da olmaz; temel sorunlar bunlar değil.

Şimdi, burada İYİ Parti olarak güvenlik korucularımıza ilişkin düşüncelerimizden kısaca bahsetmek istiyorum:

1) Güvenlik korucularımızın gazi olanlarına Devlet Övünç Madalyası verilmesi.

2) Köy Kanunu dışında mahsus bir kanun çıkarılarak statülerinin belirlenmesi.

3) 4/A sigortalılıktan 4/C sigortalılığa geçirilmesi. Böylece tazminat ve kıdem tazminatına hak kazandırılması.

4) Geriye dönük sigortalarının yatırılması.

5) Daimî kadro verilmesi.

6) Aktif görev ve operasyonlarda ilave ikramiye verilmesi.

7) İstihkaklarının da kesintiye uğramaması ve devamı.

Ayrıca, güvenlik korucularımızın Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener'e ilettiği talepler de söz konusu. Onlara baktığımızda, maaş göstergelerinin 25 bin göstergeye ayarlanması ve maaşların bu gösterge üzerinden hesaplanması, emeklilikte toplu tazminatlarının ödenmesi, emekli yaşının 50’ye düşürülmesi, görev yolluklarının ve geçici görevlendirme ücretlerinin takip eden maaşla birlikte ödenmesi, gönüllü olarak on beş yıl güvenlik koruculuğu yapan korucularımıza şeref aylığının bağlanması, emekli güvenlik korucularımızın emekli maaşlarının iyileştirilmesi, PKK terör örgütüyle mücadelede yaralanmış yüzde 40 ve üzeri uzuv kaybı olmayan güvenlik korucularımıza da gazilik haklarının verilmesi gibi... Yani sorunların farkındayız, takipçisiyiz ve bunu çözmeye biz de hazırız.

Teklifin 4’üncü maddesi 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu'nda bir düzenleme yapmaktadır. Buna göre, sağlık gerekçesiyle memuriyetten ilişiği kesilen personelin gerekli sağlık şartlarını taşımaları hâlinde genel idare hizmetleri sınıfına açıktan atamaların yapılmasını sağlamaktadır. Bu konuda mağduriyet yaşayan personele hayırlı olsun diyoruz, komisyon görüşmeleri sırasında verdiğimiz değişiklik önergesinin reddedilmesini de üzüntüyle karşılıyoruz. Maddeye ilişkin verdiğimiz değişiklik önergesi kıdemli başpolis ve başpolislerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini amaçlamaktaydı. Önergemizin kabulü durumunda, sayıları günümüz itibarıyla 1.800 civarında olan bu personelin sorunları çözüme kavuşmuş olacaktı; böylece, bunların hizmette geçen süresinin rütbeden sayılması yoluyla, Emniyet teşkilatının ilk kademe amir rütbelerindeki ihtiyaç büyük oranda karşılanmış olacaktı. Maalesef, iktidar milletvekilleri bu öneriye “hayır” demiştir.

5’inci madde, 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’da değişiklik yapıyor. Böylece, şehit ailelerine intikal eden silahların ruhsat sürelerinin uzatılmasında süre kaydı aranmayacaktır; şehit yakınlarından istenen cezalı harçların oluşturduğu mağduriyet önlenmiş olacaktır. Buna da hayırlı olsun diyoruz.

6’ncı madde, 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nda değişiklik yapmaktadır. Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin görevde ya da görev dışı zamanlarda uyması gereken kurallar ve sahip olması gereken vasıflarla ilgili konularda düzenlemeler ve mevzuatta uyumlulaştırma yapılmaktadır.

7 ve 8’inci maddeler, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Kanunu’yla ilgili.

7’nci madde, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfına sağlanan muafiyetin Jandarma Asayiş Vakfına da sağlanmasını içeriyor. Böylece, Jandarma Asayiş Vakfına, “kanunla kurulan vakıf” statüsü kazandırılmaktadır.

8’inci maddeyle, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin uyması gereken kurallara ve sahip olması gereken vasıflara ilişkin hazırlanacak mevzuatın yürütülmesinde yasal düzenleme yapılmaktadır.

9,10,11 ve 12’nci maddeler, 4652 Sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu hakkında olup Polis Akademisinin Yapısında ve işleyişinde değişiklikler öngörmektedir. Uzun bir ihmal döneminin ardından Polis Akademisine yeniden odaklanılması isabetlidir.

9’uncu maddeyle Polis Akademisine ön lisans ve lisansüstü eğitim öğretim yapan personelin yanı sıra lisans mezunu personel alınması amaçlanmaktadır. “Güvenlik Bilimleri Fakültesi” olarak tanımlanan kanundaki ibarede ise isim değişikliği yapılmaktadır.

10’uncu maddeyle polis meslek yüksekokullarında başarılı olan öğrencilerin dikey geçişle Polis Akademisine geçişine imkân sağlanmaktadır. Ayrıca, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi öğrencilerine ödenecek harçlıklara ve zorunlu hizmet süresine ilişkin düzenleme yapılmaktadır.

11’inci maddeyle yabancı dil hazırlık, lisans ve öğrencilere verilecek ilave eğitim süreleri düzenlenmektedir.

12’nci maddeyle Polis Amirleri Eğitim Merkezinde İç Güvenlik Fakültesi kurulmaktadır. Böylece, lisans mezunu polis memurlarına ilk derecede amirlik eğitimi verilerek faaliyetlerine devam etmesi ve ihtiyaç duyulan uzmanlık alanlarında görevlendirilecek amir ihtiyacının karşılanabilmesi amaçlanmaktadır. Burada, öğrencilerde aranacak şartlar, giriş sınavı ile eğitim öğretime ilişkin usul ve esaslarda belirsizliklerin olduğu görülmektedir. Bunların giderilmemesi de üzüntü vericidir.

Dinî radikal örgütlerin, suç ve terör şebekelerinin kurumlarımıza, teşkilatlarımıza, okullarımıza bir kez daha sızmasına mahal verecek durumlara karşı tedbirli davranmak gerekirdi. Buradan ben açıkça ikaz ediyorum: Vatan ve millet hassasiyetini; devlete, millete olan bağlılığı bir kenara bırakıp partizanlığı tercih etmenin bedeli ve vebali ağır olur arkadaşlar.

13’üncü maddeye gelince, 5902 sayılı Kanun’da değişiklik yapılmaktadır. Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığının genel müdürlükler düzeyinde teşkilatlanması, Başkanlığın hizmet birimlerinin görev, yetki ve sorumluluklarının genişletilmesi, merkez ve taşra teşkilatında görev yapan personelden denetçi atanması amaçlanmaktadır.

14’üncü madde, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda değişiklik yapmaktadır. Göç İdaresi Başkanlığında görev yapacak Göç İdaresi Başkanlığı denetçisi kadrolarına atamaların yapılması amaçlanmaktadır. “Göç İdaresi” demişken İçişleri Bakanlığı bünyesinde oluşturulan yeni bir idari birim olarak yerini almıştır ancak burada liyakatin gözetildiği de söylenemez. O yüzden, bizim de tanıklık ettiğimiz birçok yasa dışılıklar Göç İdaresine zarar vermektedir. Kayıtların düzgün ve düzenli tutulması, geçici koruma statüsündeki sığınmacıların iyi takip edilmesi güvenlik ve istikrarımız için gereklidir. Sayın İçişleri Bakanı diyor ki: “Göçmenleri pasaportlarını yırttıkları için sınır dışı edemiyoruz.” Sayın İçişleri Bakan Yardımcısı da diyor ki: “122 bin Suriyeli kayıp, aradık bulamadık.” Güvenlik ve istikrar böyle mi sağlanıyor arkadaşlar?

Son 2 madde ise yürürlük ve yürütme maddeleridir.

Evet, yirmi yılı geçen AKP iktidarı döneminde kamu yönetimi tahrip edilmiştir, kamu yönetimi partizanlığa kaymıştır, en büyük memur kıyımı ve kadrolaşma yapılmıştır, memurlar yoksullaşmıştır, devletin anayasal ve idari yapısı bozulmuştur, nepotizm, eş dost kayırmacılığı had safhaya ulaşmıştır, devlet bir ganimet membası olarak görülmüştür, sözde reform paketleriyle yargı çökertilmiştir, böylece yandaş yargı yaratılmıştır. Dış güçlerin yargıya müdahalesine ses çıkartılmamıştır, TCK ve CMK değişiklikleriyle kamu düzeninde olumsuz ve olumlu görev uyuşmazlıkları aşırı ölçüde artmıştır.

Değerli arkadaşlar, sonuç olarak Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik gibi iç güvenlik teşkilatlarımızla birlikte Türk Silahlı Kuvvetlerinin ve MİT’in iç ve dış güvenlikle ilgili bürokratik kademelerinin rahat, bağımsız, tarafsız, yetkin, adil görev yapabilmelerinin en önemli koşulu, gözden ırak tutmamamız gereken millî ekonomimizdir. Yağmalanmış, talan edilmiş, yıllardır üretim ve yatırımdan mahrum bırakılmış, enflasyon ve işsizliğin maksimum düzeye ulaştığı ülkemizde mevcut ekonomik tablo doğrudan ve taammüden iç ve dış güvenliğimizi tehlikeye atmıştır. Binaenaleyh, değerli arkadaşlarım, bu labirentten çıkmak zorundayız. Üreten, büyüyen, kalkınan bir Türkiye, aynı zamanda demokrasisini ve güvenliğini daha kolaylıkla teminat altına alabilir. İYİ Parti olarak biz kurumlarımızı kıskançlıkla koruyacak ve geliştireceğiz. Ekonomimizi yağmadan, talandan ve harami düzenden arındıracağız.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

BEHİÇ ÇELİK (Devamla) – Teklifin hayırlı olmasını diliyor, hepinize saygılar sunuyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Çulhaoğlu…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

59.- Adana Milletvekili Mehmet Metanet Çulhaoğlu’nun, İYİ Parti İstanbul il teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyesi Ali Kıdık’ın silahlı saldırıya uğramasına ilişkin açıklaması

MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

İYİ Parti İstanbul il teşkilatı kurucu yönetim kurulu üyemiz, İstanbul Büyükşehir Belediyesi Grup Sekreteri Ali Kıdık Bey’in trafikte seyir hâlindeyken silahlı saldırıya uğradığını öğrenmiş bulunuyoruz. Tesellimiz Ali Bey’e kurşun isabet etmemesidir. Saldırıyı şiddetle kınıyoruz. Faillerin bir an evvel yakalanması için gerekli hassasiyetin gösterilmesini bekliyor, arkadaşımıza geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz.

BAŞKAN – Sayın Durmaz…

60.- Tokat Milletvekili Kadim Durmaz’ın, Tokat’ın Almus ilçesinin Tufantepe mevkisine yapılması beklenen köprüye ilişkin açıklaması

KADİM DURMAZ (Tokat) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Tokat ili Almus ilçesi doğal güzellikleri, kültürel çeşitliliği, yaylaları ile dünya şampiyonu güreşçilerin, ozanların, sanatçıların, Anadolu erenlerinin yurt tuttukları güzel bir ilçemizdir. Bu ilçemize bağlı 40’a yakın köy, Sivas’ın bazı ilçelerine ulaşmakta zorlanmaktadır. Bu köylerin beklediği, Almus’ta Tufantepe mevkisine bir köprü yapılmasıdır. Önümüzdeki günlerde Ulaştırma Bakanlığı bütçesi yüce Mecliste görüşülecek ve komisyonda da görüşülecektir. Bu konuda insanların sesine kulak verin, Tufantepe köprüsünün 2023 yılında hayata geçirilmesini bekliyor yurttaşlarımız.

Teşekkür ederim.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Gaziantep Milletvekili Sayın Sermet Atay.

Buyurun Sayın Atay. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA SERMET ATAY (Gaziantep) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşmekte olduğumuz 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubum adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini, Anayasa’da yazılı hak ve hürriyetleri, sınır, kıyı ve kara sularımızın muhafazasını ve emniyetini sağlayan, her türlü kaçakçılığı men ve takip eden, suçun işlenmesini önlemek ve suçluyu takip edip yakalamak gibi önemli görevleri ifa eden İçişleri Bakanlığı, bu görevlerini kendisine bağlı olarak görev yapan Jandarma Genel Komutanlığı, Sahil Güvenlik Komutanlığı ve Emniyet Genel Müdürlüğü vasıtasıyla yerine getirmektedir. İçişleri Bakanlığı ve bağlı personel, görevlerini etkin bir şekilde yerine getirebilmek için hızla değişen günümüz koşullarına ayak uydurmak zorundadır. Değişen koşulların zorunlu kıldığı mevzuat değişikliklerinin yürürlüğe konulması amacıyla yasal düzenleme ihtiyacı ortaya çıkmıştır.

Öncelikli olarak, önümüzdeki kanun teklifiyle FETÖ döneminde çok büyük yara alan ve kapatılan Polis Akademisi yerine kolluk birimlerinde görev yapan personelin eğitim kalitesini artırmak amacıyla polis amirliği eğitimi yeniden düzenlenmekte ve İç Güvenlik Fakültesi kurulmakta, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi yeniden yapılandırılmaktadır. Ülke çapında emniyet ve asayiş hizmetlerinin etkin bir şekilde yerine getirilmesi, kolluk birimlerinde görev yapan amir ve memur sınıfı personelin eğitim ve kalitesiyle doğrudan bağlantılıdır. Kolluk personelinin çağdaş polislik mesleğinin gerektirdiği bilgi, donanım ve görgüye sahip olmasının yanında hukuk devleti ve insan hakları gibi çağdaş değerleri benimsemiş olması iç güvenlik hizmetinin niteliğini doğrudan etkileyebilecek bir faktördür.

Güncel mevzuata göre, Emniyet teşkilatının tek amir kaynağı, lisans mezunu polis memurlarıdır. Amir personel ancak polis memurları arasında yapılan sınav ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde verilen amirlik eğitimi sonucu mümkün olmaktadır. 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nda yapılacak değişikliklerle Polis Akademisi bünyesinde lisans eğitimi veren İç Güvenlik Fakültesi kurulması hedeflenmektedir. İç Güvenlik Fakültesine lise ve dengi okullardan öğrenci alımının yanında polis memuru olmak için polis meslek yüksekokullarında ön lisans eğitimi alan öğrencilere de ilk defa dikey geçiş yoluyla lisans eğitiminin, dolayısıyla polis amiri olmasının önü açılmaktadır. Bunun yanında, Polis Amirleri Eğitimi Merkezi yeniden yapılandırılarak meslekteki polis memurlarının polis amiri olarak yetiştirilmesinin yanı sıra, ihtiyaç duyulan uzmanlık alanlarında örgün eğitim veren üniversitelerin ilgili fakülte mezunlarının da polis amiri olabilmelerine imkân tanınmıştır.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; köy koruculuğu, terör örgütü PKK’nın ortaya çıkması sonucu “geçici köy koruculuğu” ismiyle yeniden örgütlenmiş olup yeni sistemde geçici köy koruculuğuna, aylık ödenmesi, sağlık güvencesi, görev esnasında meydana gelen mağduriyetlerin giderilmesi, görev sonrasında aylık bağlanması gibi özlük hakları tanınmıştır. Geçici köy korucuları idare bakımından mülki idare amirliğine, mesleki olarak da Jandarma komutanlığına bağlıdır. 2016 yılında çıkan kanun hükmünde kararname ile “geçici köy korucuları” adı “güvenlik korucusu” olarak değiştirilmiştir. Köy korucularının yapmış oldukları görev, kamu kolluk güçlerinin bir alt dalı olan “yardımcı kolluk” türüne girmektedir. Yardımcı kolluk, genel kolluğun olmadığı zaman kolluk görevini yerine getiren kişidir. Köy korucularının görevi, köy sınırları içerisinde herkesin ırzını, malını, canını korumaktır. 442 sayılı Köy Kanunu’nun ek 18’inci maddesiyle güvenlik korucuları için uygulanacak disiplin cezalarının yönetmelikle belirleneceği hüküm altına alınmıştı ancak Anayasa Mahkemesi bahse konu maddede yer alan “uygulanacak disiplin cezaları” ibaresini suç ve cezaların kanuniliği ilkesine aykırı görerek iptaline karar vermiştir. Bu durum uygulamada kanuni bir boşluk doğurmuştur. Yapılan bu düzenlemeyle, Anayasa Mahkemesinin iptale ilişkin gerekçeli kararına uyularak 442 sayılı Köy Kanunu’nda disiplin suçları ve bunlara uygulanacak disiplin cezaları sayma yoluyla belirlenmiştir. Kahraman köy korucularımız, özellikle güneydoğuda ve doğuda PKK terör örgütüne karşı yapılan mücadelede çok önemli görevler ifa etmiş, şehit vermiş, kolluk güçlerinin şerefli fertlerindendir.

Emniyet teşkilatına bağlı eğitim kurumlarında eğitime başlandıktan sonra gereken sağlık şartlarını taşımadığı anlaşılıp eğitim kurumlarından çıkarılan personelden bu kararları yargıya taşıyanların bir kısmı mahkemeler tarafından verilen karara istinaden eğitim kurumlarına dönerek mezun olmuşlar ve Emniyet teşkilatındaki uygun kadrolara atanmışlardır. Devam eden yargı sürecinde mahkemelerin idare lehine karar vermesi üzerine bu personelin devlet memurluğundan ilişkisi kesilmiş dolayısıyla bu memurların mağduriyetinin önü açılmıştır. Yaşanan bu mağduriyetin giderilmesi için söz konusu kişilerin gerekli sağlık şartlarını taşımaları hâlinde, bir defaya mahsus olmak üzere, Emniyet teşkilatındaki genel idare hizmetleri kadrosuna atanmalarına yönelik bir düzenleme öngörülmektedir.

Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı 2016 yılından sonra Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği kapsamından çıkarılmıştır. Bunun sonucu olarak, personel tarafından yürütülen görevlerin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken kuralların, sahip olunması gereken vasıfların belirlenmesi konusunda mevzuat ihtiyacı hasıl olmuştur. Bu ihtiyacın karşılanması için personelin disiplininin muhafazası, görev anlayışı ve kurum kültürünün devamının sağlanması amacıyla çıkarılması gereken yönetmeliğin Bakan onayıyla çıkarılacak yönetmelik kapsamına alınmasına yasal dayanak oluşturulması için 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu ve 2692 sayılı Sahil Güvenlik Komutanlığı Kanunu'nda değişiklikler yapılmıştır. 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı İçişleri Bakanlığımıza bağlanmış ve kolluk gücü sıfatını almıştır. Bu iki kolluk kuvvetimizin daha önce bağlı bulunduğu Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve ilgili yönetmeliklere göre görev icra etmekteydi. Bu durum kolluk güçlerinin uyumu konusunda sorun teşkil etmektedir. Jandarma ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tıpkı polis teşkilatımız gibi İçişleri Bakanlığına bağlı bir kolluk gücümüzdür. Görev yerleri itibarıyla farklı olsa da netice itibarıyla icra ettikleri görevler aynıdır. Polis teşkilatımız yerleşim merkezlerinde asayiş denetimleri, suç ve suç örgütleriyle mücadele, terörle mücadele, uyuşturucuyla mücadele gibi güvenlik ve asayiş görevi icra etmektedir. Jandarma aynı işi kırsalda, Sahil Güvenlik Komutanlığı bu faaliyetleri kıyılarımızda ve kara sularımızda icra etmektedir. Bu üç kolluk gücümüzün görev sahaları haricinde bir farkları da bulunmamaktadır. Yürürlükte bulunan Polis Vazife ve Salâhiyet Kanunu'nun sosyal hakları ve sorumlulukları da kapsayacak şekilde kolluk gücü görev kanunu olarak güncellenmesi ve bu üç teşkilatı da kapsaması bir zaruret hâline gelmiştir. Jandarma, Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin görev icrasındaki mevzuat ihtiyacıyla birlikte polis teşkilatındaki benzer görevi icra eden personelin sosyal hakları ve ücret konusunda farklılıkları da giderilmelidir. Her iki farklı kolluk gücünde aşağı yukarı aynı işi yapan polis memuru ve astsubayın ücret bakımından ciddi farkları ortaya çıkmaktadır. Bu kıyaslama üst rütbelere uygulandığında aynı farklılıkların görüleceği bir gerçektir. Bu hususun göz önüne alınarak gerekli yasal düzenlemenin yapılarak aynı görevi yapan personele eşit ücret ve eşit sosyal haklar tanınmalıdır.

Ülkemizde, yine, bir problem hâline gelen bir sorunumuz da bu kanunumuzla giderilmiştir. Ülkemizde ateşli silahların satın alınması ve bulundurulması ve taşınmasına ilişkin temel hususlar 6136 sayılı Ateşli Silahlar ve Bıçaklar ile Diğer Aletler Hakkında Kanun’la düzenlenmektedir. Bu kapsamda özellikle şehitlerimizin yakınlarına intikal eden silah ruhsatları da beş yıllığına düzenlendiğinden ruhsat sahipleri bu süre sonunda yenilemeyi unutabilmekte, bazen de maddi imkânları buna elvermemektedir. Bunun sonucu olarak şehit yakınları cezalı duruma düşmekte, idari para cezası ödemeden yeniden ruhsat alamamakta, silahlar müsadere edilebilmektedir. Kanunda yapılan düzenlemeyle, şehit aileleri mağduriyetlerinin engellenmesi amacıyla şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edinecekleri silahların ruhsatlarında süre kaydı aranmayacağı hükmü getirilmiştir.

İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı, Göç İdaresi Başkanlığı günün ihtiyaçları doğrultusunda yeniden yapılandırılmıştır. Her iki kurumun yeni yapılanması çerçevesinde teftiş, denetim ve idari soruşturmalara olan ihtiyaç ve bu hizmetleri yürütecek olan nitelikli personel ihtiyacı da artmıştır. Ancak Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığında denetçiler görev yapmaktayken Göç İdaresi Başkanlığında denetçi bulunmamaktadır. Denetçi kadrolarına yeni atamaların yapılması ve söz konusu personelin yetiştirilmesi süreci uzun bir zaman alacaktır. Bu sorunun kısa dönemde aşılması amacıyla Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ile İlgili Bazı Düzenlemeler Hakkında Kanun ve 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu'nda yapılacak düzenlemeyle bu kurumların denetçi kadrolarına naklen atama yoluyla personel istihdamı yoluna gidilerek yetişmiş insan kaynağından faydalanılması ve kurumsal kapasitenin artırılması amaçlanmıştır. Önümüzdeki yasal düzenleme, İçişleri Bakanlığına, Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu ile Sahil Güvenlik Kanunu'nda yönetmeliklere, ayrıntılı yapılması için, yasal dayanak teşkil edilmektedir.

Benzer statü ve işlevleri olan vakıflar arasında uygulanacak olan hüküm farklarını gidermek amacıyla, Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı gibi Jandarma Asayiş Vakfı da dernek ve vakıfların kamu kurum kuruluşlarına ve ilişkilerine dair kanuni kısıtlamalardan muaf tutulmaktadır. İçişleri Bakanlığının bağlı kuruluşu olan Emniyet Genel Müdürlüğünün teşkilat kanunu olan 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun geçici 15’inci maddesi Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfının kuruluşuna ilişkin olup bu maddeyle Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfı 5072 sayılı Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun’un kısıtlamalarından muaf tutulmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğüyle aynı statüde olan İçişleri Bakanlığının diğer bağlı kuruluşu Jandarma Genel Komutanlığıyla ilişkili Jandarma Asayiş Vakfının 5072 sayılı Kanun’un kısıtlamalarından muaf tutulması amacıyla 2803 sayılı Jandarma Teşkilat Görev ve Yetkileri Kanunu’nda değişikliğe gidilmiştir. Yapılan bu kanuni düzenlemelerle İçişleri Bakanlığının ihtiyacı olan rütbeli polis amiri yetiştiren polis akademisinin yerine güvenlik fakültesi kurulmakta, güvenlik korucularına ve korucularla ilgili Anayasa Mahkemesi kararına ilişkin yasal düzenleme yapılmakta, şehitlerimizin ailelerine intikal eden silah ruhsatları sorunu çözülmekte ve bize göre en önemlisi kolluk gücü olan Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı personelinin hak, ödev ve sorumlulukları ile uyması gereken kurallar konusunda gerekli yasal düzenlemenin yapılması amacıyla İçişleri Bakanlığımıza yetki verilerek bu komutanlıkların Cumhurbaşkanlığı sistemine uyumlu kolluk gücü sıfatı taşımasının yasal dayanağı oluşturulmaktadır.

Çıkarılan bu kanunun devletimize, milletimize, İçişleri Bakanlığı personelimize hayırlı olmasını diler, kanunun hazırlanmasında emeği geçenlere teşekkür eder, Milliyetçi Hareket Partisi olarak kanunu destekleyeceğimizi bildirir, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (MHP ve AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına Şırnak Milletvekili Sayın Hüseyin Kaçmaz.

Buyurunuz Sayın Kaçmaz. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA HÜSEYİN KAÇMAZ (Şırnak) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

(2/4674) esas numaralı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin tümü üzerine partim Halkların Demokratik Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım.

Sözlerime başlamadan önce, İstiklal Caddesi’nde yapılan saldırıyı kınıyor, hayatını kaybeden yurttaşlarımıza Allah’tan rahmet, ailelerine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyorum. Ümit ediyorum ki bu son saldırı, bu son acı olur.

Değerli milletvekilleri, öncelikle usule ilişkin değerlendirmeyle konuşmama başlamak istiyorum. İktidar yasama etiğini ve muhalefete saygı ilkesini yok sayarak yasama sürecini torba yasalarla götürmeyi kural hâline getirmiştir. Evrensel hukuk ilkelerinin ağır bir biçimde ihlal edilmesi anlamına gelen torba yasalar, milletvekillerini birbiriyle ilgisiz pek çok farklı düzenlemeye ilişkin tek bir görüş bildirmeye zorlayarak, yasama kurnazlığını ifade eden bir tekniğe sahiptir. Farklı konuların aynı yasal düzenleme metninde bir araya getirilerek daha önemli ve kritik hususların kamufle edilmesi yasama etiğini ihlal etmektir. Yasama sürecinin oldubittiye getirilerek hızlandırılması aynı zamanda yasama kalitesini de düşürmektedir.

Torba kanunla toplamda 8 kanun üzerinde değişiklik öngörüldüğünü görmekteyiz. Tabii, dediğimiz gibi birçok konuya ilişkin, 8 kanuna ilişkin düzenleme var. Baktığımızda, yasada aslında polis teşkilatına ilişkin de birçok düzenleme olduğunu görüyoruz. Demokrasinin, eşitliğin, adaletin, barışın ve insan haklarının yok olduğu bir ortamda insanca yaşamanın temel nitelikleri olan bu kavramlar için mücadele eden her yurttaş kolluğun şiddetiyle karşı karşıya bırakılmaktadır. Güvenlik teşkilatlarında örgütlenen sınırsız yetki kullanımı, kolluk güçlerinin daha kontrolsüz hareket etmesinin önünü açmaktadır. İktidarın, en tepesinden en altına kadar kendinden olmayan herkesi ötekileştirmesi güvenlik güçlerinin yönelimlerinde de etkili olmakta ve kurumların, halkın yararına değil iktidarın önceliklerine göre çalışmasına sebep olmaktadır. Bunda iktidarın güvenlik güçleri veya kolluk arasında kadrolaşmasının da etken olduğu açıkça bilinmektedir.

Tabii, kanun teklifine konu olan polis okullarında öğrencilere verilen eğitim süreci detaylı incelenmelidir. Polislerin en az güvenlik eğitimleri kadar psikoloji, insan hakları, yurttaşlık ve demokrasi eğitimleri de almaları elzemdir. Batı demokrasilerinde polislere ilk öğretilen ve uymalarını bekledikleri hususlar, bu temel insan hakları kavramları ve demokrasinin önemidir. Geçmişte polis okullarının yemin törenlerinde çekilen videoların sosyal medyaya yansıması üzerine bu törenlerde ülkücü yemini, intikam yemini gibi yeminlerin mezun olan öğrencilere okutulduğu görülmüştür. 2017’deki görüntülerin ardından ilgili yöneticilerin görevden alındığı söylense de polis okullarındaki eğitimin ırkçı, ayrımcı bir çerçevede verildiği bazen görülmektedir. Yakın zamanda, tabii, polis mezuniyet töreninde yine AKP’nin Türkiye Yüzyılı şarkısının okunması da aslında bu durumu gözler önüne sermektedir. Tarikat ve cemaatlerin kamu kadrolarına kendi cemaatlerinden olan kişileri yerleştirmek için sınavları araç olarak kullandığı da bilinen birer gerçektir. Polis okullarında sürdürülen eğitimin ve polis teşkilatındaki siyasi grup ve tarikatların gücünün araştırılması ve önlenmesi de gerekmektedir. Tabii, bu eleştirileri yaparken kolluk güçlerinin uğradığı bir haksızlığı da bizim de farkında olduğumuzu da belirtmek isterim. Aynı görevi yapanlara eşit ücret ve eşit statü konusunda bir haksızlığın olduğunu kabul ediyor, bu konuda ivedilikle düzenleme yapılması konusunda biz de fikrimizi beyan etmek istiyoruz.

Tabii, teklifin ilk 3 maddesine baktığımızda, güvenlik korucularına yönelik uyarma, kınama, ücretten kesme ve görevden çıkarma cezaları, ağırlaştırıcı ve hafifletici nedenler, devlet memurluğundan ilişiği kesilenlere yönelik düzenlemeler yapılmaktadır. İktidar daha önce de güvenlik korucuları ve korucubaşları hakkında uygulanacak disiplin cezalarının düzenlenmesine ilişkin bir kanun teklifi getirmişti ancak söz konusu kanun Anayasa Mahkemesi tarafından 24/2/2022 tarihinde iptal edilmişti. Anayasa Mahkemesi, önceki değişikliği Anayasa’nın 2’nci ve 7’nci maddelerine aykırı bulduğu için iptal etmişti ancak buna rağmen getirilmek istenen yeni düzenlemeyle de Anayasa Mahkemesinin iptal gerekçeleri karşılanmamakta ve disiplin suçu gerektiren fiil ve davranışlar muğlak ve belirsiz bırakılmaktadır. Yapılmak istenen değişiklikte muğlak ifadelere yer verilmekle birlikte idareye takdir yetkisi de verilmektedir. Bu durum, cezasızlık politikası olarak uygulamada karşımıza çıkmaktadır. Ayrıca, bu değişiklik talebiyle yönetmelikler kanun yerine konulmaktadır. Tüm anlattıklarımızdan da anlaşılacağı üzere, belirlilik ilkesiyle de bağdaşmayan bir değişiklikle karşı karşıyayız.

Yapılmak istenen değişikliklerin teknik kısmına girmeden iktidarın güvenlikçi politikalarından koruculuk sistemine ve bu sistemin pratiklerine ilişkin eleştirilerimizi değerli milletvekilleriyle paylaşmak isterim. Türkiye’de Kürt sorununun çözümü için demokratik siyasi yöntemler yerine silahlı çözüm politikalarının uygulanması sonucu olarak koruculuk sistemi karşımıza çıkmaktadır. Koruculuk, işlevselleştiği 1985 yılından günümüze ekseriyetle yarattığı olumsuz sonuçlarla ülke gündemini sürekli bir şekilde meşgul etmiş ve etmeye de devam etmektedir. Koruculuk sistemi, iç barışı bozan bir mekanizmadır. “Koruculuk” deyince Kürt halkının aklına acı, şiddet ve baskı gelmektedir. Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümünde uğraş ve ısrar eden tüm kişiler ve kuruluşlar koruculuk sisteminin lağvedilmesini her dönemde dile getirmişlerdir. Koruculuk, her daim iktidarların güvenlikçi ve şiddete dayalı yüzünün birer aparatı olmuştur.

Değerli milletvekilleri, tarihsel süreçlerde Türkiye’yle birlikte toplumsal çatışmaların yaygın olduğu birçok ülkede benzer politikaların uygulandığı görülmektedir. Örneğin, Peru’da köylü devriyeleri, Kolombiya’da birleşik müdafaa kuvvetleri, Çeçenistan’da Kadirov’un takipçileri gibi, köy koruculuk sistemine benzer paramiliter birlikler oluşturulmuştur. Bu coğrafyadaki koruculuk sistemi, ortak ve benzer yönler açısından Osmanlı zamanında Kürt illerinde oluşturulan Hamidiye Alaylarına kadar götürülebilir. Türkiye Cumhuriyeti’nde ise 1924 tarihli, 442 sayılı Köy Kanunu’nun 68’inci maddesindeki tanımıyla bu, uygulamaya konulmuş ve burada karşımıza çıkmakta.

Bugün anıldığı şekliyle faaliyetlerini, işlevlerini ve asıl anlamını ise Turgut Özal’ın Başbakanlığı sırasında Bakanlar Kurulunun 27 Haziran 1985 tarih ve 9632 sayılı Kararı sonucu “geçici köy koruculuğu” adı altında kazanmıştır. Geçici köy korucuları, köy korucularından farklı olarak idari bakımdan mülki idare amirine, mesleki olarak da Jandarma komutanına bağlıdır.

2016 yılında çıkarılan kanun hükmünde kararnameyle geçici köy korucularının adı “güvenlik korucusu” olarak değiştirilmiş ve koruculuk kalıcı hâle getirilmiştir. İçişleri Bakanlığının Kasım 2020’deki açıklamalarına göre, İçişleri bütçesinde güvenlik korucularına ilişkin belirtilen verilere göre, 2021 yılında toplam 1.427 yeni korucu görevlendirilmiştir. 2022 yılı içerisinde 500 korucu daha görevlendirilecekken hedefin bine çıkarıldığı bildirilmiştir yani sayı her geçen gün artıyor. Sayıları giderek artan koruculuk sorunuyla karşı karşıya olduğumuzu söylemek isterim. Her ne kadar koruculuk sisteminin yarattığı sorunların üstü örtülmeye, sorun yokmuş gibi davranılmaya çalışılsa da sistemin devam etmesi, sayının artırılması problemi çözmek yerine sorunları kalıcı hâle getirmeye ve uzun yıllara yayılacak bir çözümsüzlüğe sebep olacaktır.

Değerli milletvekilleri, bakınız, koruculuk sistemi, Kürt meselesinin çözümsüzlüğünde, çatışma ve şiddet ortamının derinleşmesinde bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır. 90’lı yıllardan itibaren koruculuk sistemi, iktidarların antidemokratik uygulamalarında her daim karşımıza çıkmıştır. Birçok korucu, devletin kendilerine sağlamış olduğu silahları ve devlet desteğini bulundukları bölgelerdeki yurttaşlara karşı kullanmaktan çekinmemiştir. Korucular, ellerindeki silah gücünü hem bağlı bulundukları aşiretlerin güçlenmesinde hem de kişisel çıkarları için de etkin bir şekilde kullanmaktan geri durmamışlardır. Husumetli oldukları köylüler üzerinde bu avantajlarını kullanmış ve kendilerine -tırnak içerisinde- üstünlük yaratmışlardır. Birazdan sunacağım örneklerde bu durum daha iyi anlaşılacaktır. Düşünün ki elinde silahı, arkasında devleti, yargılanma korkusu olmadan istediğini yapacağını düşünen ve suç işlemekten çekinmeyen bir koruculuk gerçeği var karşımızda.

Köy korucuları, 1990 ve 2000’li yıllar arasında Kürtlerin yoğunlukta yaşadığı özellikle ilçe ve köylerde yaşanan köy yakma, köy boşaltma, zorla göç ettirme uygulamalarının başat aktörlerinden olmuşlardır. Sivil toplum kuruluşlarının raporlarına göre, söz konusu dönemde en az 3.688 yerleşim yeri boşaltılmış, 2,3 milyon yurttaş yerinden göç ettirilmiştir. Köy koruculuğunu kabul etmeyen yurttaşlar ya göçe zorlanmış ya da “faili meçhul” olarak adlandırılan fakat faili belli, apaçık ortada olan cinayetlere kurban gitmişlerdir. Binlerce yerleşim yeri boşaltıldı, milyonlarca yurttaş yerinden göç ettirildi. Kürt meselesindeki çözümsüzlük dayatması ve ısrarıyla, birçok hukuksuzluk, talan, yerinden yurdundan olmayla, ölümlerle karşı karşıya kaldılar. Bu sebeple acilen bir yüzleşmenin ve hesaplaşmanın yerine getirilmesi gerekir. Bu ülkenin ihtiyacı olan, onurlu bir barış ve hak temelli eşit yurttaşlığın tesis edilmesidir.

Tabii, korucuların bu hukuka aykırı suç verilerine ilişkin gerek İHD’nin gerekse de Genelkurmay Başkanlığının raporları karşımıza çıkıyor. İnsan Hakları Derneğinin yayınladığı bir rapor var öncelikle, Ocak 1990-Mart 2009 döneminde köy korucuları tarafından gerçekleştirilen insan hakları ihlallerine ilişkin bir rapor. Raporda, tabii, çarpıcı veriler karşımıza çıkmakta. Köy korucuları, 1990 ve 2009 yılları arasında 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve cinsel saldırı, 22 kaçırma, 294 silahlı saldırı, 183 öldürme, 259 yaralama, 2 kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 562 işkence ve kötü muamele, 59 gözaltı, 9 intihara sebebiyet verme ve 19 ormanlık alan yakma suçlarına karışmıştır ve bunlar sadece, dediğimiz gibi, elde edilen ve ulaşılan sonuçlardan ortaya çıkan rakamlar. İHD raporunun haricinde yine Genelkurmay Başkanlığının 2004 tarihli basına yansıyan bir raporunda ise korucuların karıştığı suçlar şöyle sıralanmaktadır: Gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot yangını, ev, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık, yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek, senet imzalatma ve tahsil etme, ormanlarda yangın çıkarma, dolandırıcılık, suç eşyası satmak, saklamak ve satın almak, mala zarar vermek, darp ve saldırı, rüşvet, zimmet, kadın, erkek ve çocuk kaçırma, rehin alma, tehdit, aile fertlerine kötü muamele, hakaret, tecavüz, fuhşa teşvik, kumar oynamak ve oynatmak, mesken masuniyetini ihlal, uyuşturucu madde kaçakçılığı, silah ve mühimmat kaçakçılığı, gümrük ve tekel kaçakçılığı, canlı hayvan kaçakçılığı, insan kaçakçılığı ve çevre suçları. Bunlar da dediğimiz gibi, Genelkurmay Başkanlığının 2004 tarihli, basına yansıyan raporundan okuduğum, korucuların karıştığı suçlara ilişkin verilerdi yine.

Bunları saymamın temel sebebi şuydu değerli milletvekilleri: Bu durum, bize söz konusu bu suça karışmanın münferit olmadığını, aslında bir sistemin ürünü olduğunu göstermekte. Net bir şekilde şunu söyleyebiliriz: Bunlar, münferit suçlar değil iktidarın kalıcılaştırdığı ve sürmesini istediği, sistemin yarattığı suçlar. Yıllarca konusu her açıldığında korucuların işlediği cinayetlerde, karıştıkları suçlarda hem geçmiş hükûmetler hem de mevcut iktidar bu suçları, hak ihlallerini münferit olaylarmış gibi sunuyor ancak bizler, münferit değil sistematik olduğunu çok iyi biliyoruz ve sürekli cezasızlık politikasıyla başka suçların işlenmesine bilerek alan açtığınızı da görüyoruz. Eğitimsiz, donanımsız kişilerin korucu olmaları birçok suçun ve olumsuz sonucun doğmasına sebep oluyor. Hoş, eğitimli olanlar da kolluk gücü de maalesef ki aynı durumda ama bu başka bir konu.

Kamuoyuna yansıyan, yine korucuların karıştığı infial yaratan bazı suçları sizinle paylaşmak istiyorum. İktidar çabuk unutuyor olabilir, bizim de görevimiz hatırlatmak, günü geldiğinde yargı önünde hesabını sormaktır. Korucuların fail olduğu en yakıcı, en can alıcı olaylardan biri 2009’daki Bilge köyü katliamıdır. Bildiğiniz üzere, 4 Mayıs 2009’da Mardin'in Mazıdağı ilçesine bağlı Bilge köyünde, bir düğün esnasında korucular tarafından gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu tamı tamına 47 kişi katledildi. Dedik ya çok örnek var, yaşanan çok fazla hak ihlali var; kadınlara karşı cinsel saldırılar, öldürme, kaçırma, intihara sebebiyet verme olayları var. Devam edelim: Van’ın Gürpınar ilçesinde Korucu T.G. 15 Aralık 2016 tarihinde zihinsel engelli 2’si çocuk 3 kardeşe nitelikli cinsel istismarda bulundu. 23 Eylül 2017 tarihinde Mardin ili Ömerli ilçesinde Korucu Kazım Özkan, imam nikâhlı olduğu 24 yaşındaki Bedia Çakar’ı katletti. 9 Mayıs 2019 tarihinde Bingöl’ün Karlıova ilçesinde Korucu Ömer D. kendisiyle evli olan Songül D. ile çocuklarından 1’ini öldürdü, 2 çocuğunu ağır yaraladı. 27 Ocak 2020 tarihinde Bingöl’ün Genç ilçesinde Köy Korucusu A.T. boşanma aşamasında olduğu F.T.’yi korucu silahıyla katletti. Ağustos 2019 tarihinde Mardin’in Midyat ilçesine bağlı Toptepe köyünde eski korucu olan M.A. evli olduğu S.A. adlı kadını sistematik işkenceye maruz bıraktı. 2021 Şubat ayında Mardin’in Savur ilçesine bağlı bir mahallede korucular H.B. ile R.Ç. bir kadını taciz etti. 5 Şubat 2021 tarihinde Diyarbakır’da eski JİTEM itirafçısı ve Korucubaşı Murat İpek, A.A. adlı kadını ateşli silahla öldürme girişiminde bulundu. Tabii, daha geçmiş tarihlerde de yine birçok örnek var. 18 Kasım 2008 tarihinde Midyat’ın Gelinkaya köyünde 9 yaşındaki Mehmet ve 13 yaşındaki İzzettin Ersoy isimli çocuklar korucular tarafından kaçırıldı ve cesetleri bir kuyuda bulundu. Yine, 28 Kasım 2008’de Rahip Daniel Savcı fidye amaçlı kaçırıldı ve rahibi kaçıranların korucu olduğu ortaya çıktı. Mardin’in Midyat ilçesinde 21 Kasım 2021’de Musa Çelik isimli yurttaş alacağını istediği için Korucubaşı Ş.A. tarafından katledildi ve devlet adına bu suçu, bu cinayeti işlediğini mahkemede beyan etti ve hiçbir pişmanlık belirtisi dahi göstermedi. Mahkeme heyeti de takdir yetkisiyle, takdir yetkisini kullanarak haksız tahrik altında bu cinayetin işlendiği, kasten öldürmenin gerçekleştiği hakkında hüküm kurarak sanık hakkında on iki yıl altı ay ceza vermiştir. Kararın ardından Korucubaşı Şükrü Akçay mahkeme heyetine bozkurt işareti yaparak teşekkürlerini iletmiş, mağdur yakınlarını ise tehdit etmiştir. Suç ve suçluyu doğuran yapı tam da bu cinayette kendini göstermektedir. Bu cezasızlık politikaları ve suçluyu aklama, sırtını sıvazlamalar daha başka cinayetlerin ve suçların işlenmesine de önayak olmaktadır.

Tekrar ediyoruz, zaman kaybetmeden bu sistem ortadan kaldırılmalıdır, suç ve suçlu üreten koruculuk sistemi lağvedilmelidir. Tabii, bu görüş, sadece partimiz tarafından değil bir zamanlar iktidar partisinin yetkilileri tarafından da bizzat dile getirilmiş ve devlet kurumlarının raporlarına da yansımıştı. Bilge köyü katliamının ardından, dönemin Terörle Mücadele Yüksek Kuruluna başkanlık eden Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek'e İçişleri ve Dışişleri Bakanlıkları tarafından sunulan raporda koruculuğun kademeli olarak kaldırılması gerektiği, koruculuğun giderek bir sosyal sorun hâline geldiği, devletin silahının ve gücünün kişisel ve ailesel husumetlerin çözümünde kullanıldığı, Avrupa Birliğinin de koruculuğun kaldırılması görüşünde olduğu ve korucuların tarım ve hayvancılık alanlarında istihdam edilmesi gerektiği net bir şekilde dile getirilmiştir.

Yine 2009 yılında dönemin AKP Diyarbakır Milletvekili İhsan Arslan şu ifadeleri kullanmıştır: “Koruculuk sistemi tamamen kaldırılmalı. Şu anki güvenlik konseptimizin çerçevesini aşan miktarda korucu var. 60 bin kadroya karşı fiilî olarak görev yapan 50 bin korucu var. Bunlar cahil kitle, sınırsız yetki içeren gücü verdiğinizde bunun yasalar içinde ve ölçülü olarak kullanılacağından emin olamazsınız. Zaten kuruluşundan bu yana 12 bin adli olaya karıştıkları ortada, Mardin de son örneği oldu.” Yine, bir AKP Milletvekili daha, Sabahattin Cevheri de bu şekilde eleştiriyor ve “Allah’a şükür, bizim aşirette koruculuk yok.” diyor yani siz düşünün. 2013 yılında ise AKP Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu Kürt meselesini kastederek “Bugün itibarıyla bu sorun çözülmese dahi koruculuk sisteminin kaldırılması gerekir. Daha eğitimli, kadrolu devletin güvenlik birimleri bu işi üstlenmeli.” şeklinde ifadeler kullanmıştı ancak şu aşamada, 2016 yılındaki değişiklikle koruculuğu kalıcı hâle getiren AKP iktidarı gerçekliğiyle karşı karşıya kalıyoruz.

Koruculuk yapılanması toplum açısından birçok sosyal ve psikolojik tahribata neden olmuştur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Bölge halkı ve demokratik kamuoyunun beklentisi, toplumsal yaşamı ve başta yaşam hakkı olmak üzere temel insan haklarını açıkça tehdit eden bu sistemin bir daha geri dönülmemek üzere lağvedilmesi gerektiği yönündedir. Eğer bu sistem ortadan kaldırılmaz, tam tersine güçlendirilmeye çalışılırsa oluşacak tehdidin ve bunun yol açacağı faciaların nereye varacağını kestirmek zor değildir.

Türkiye’de bir konunun gündeme gelebilmesi için maalesef ki bir felaketin gerçekleşmesi gerekiyor. Öncelikli olarak, koruculuk sisteminin yol açtığı sorunların ve korucuların karıştığı suçların tespiti noktasında kapsamlı bir Meclis araştırması açılması, bu sistemin doğurduğu toplumsal travmaların tüm yönleriyle araştırılması, mağduriyetleri giderecek politikaların belirlenmesi gerekmektedir. Suça karışmamış, koruculuğu isteği dışında kabul etmiş olanlar -tabii, birçok önerimiz de var bu konuda- sosyal güvenceleri sağlanarak emekli edilebilirler.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Sayın Başkanım size zahmet, teşekkür etmek için son bir söz alayım.

BAŞKAN – Buyurunuz.

HÜSEYİN KAÇMAZ (Devamla) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Korucuların sosyal toplumsal yaşama entegre edilebilmesi için sosyal projeler devreye konulmalıdır. Korucuların işgal ettiği, zorla el koyduğu arazilerin, taşınmazların derhâl eski sahiplerine iadesi sağlanmalıdır. Böylelikle, sistemin yol açtığı toplumsal sorunlar bir nebze olsun giderilebilir ve demokratik bir Türkiye'nin yolu açılabilir diyerek kanun teklifi üzerindeki görüşlerimizi paylaştıktan sonra buradan sadece Şırnak Valiliğine bir soru sormak istiyorum: Şırnak Valiliğinin dün yaptığı açıklama… Biliyorsunuz, İstiklal Caddesi'ndeki saldırgan, şüpheli ile MHP Güçlükonak İlçe Başkanı adına kayıtlı telefon hattıyla görüşme sağlandığı iddiası basına yansıdı. Her ne hikmetse Şırnak Valiliği MHP ilçe başkanının açıklamasını paylaşma gereği duydu. Buradan soruyorum: Şırnak Valiliğinin görevi mi bu? Şırnak Valiliği burada ne yapmak istiyor? Kamuoyu bunu merak ediyor.

Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Nevşehir Milletvekili Sayın Faruk Sarıaslan.

Buyurun Sayın Sarıaslan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA FARUK SARIASLAN (Nevşehir) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; sizleri saygıyla selamlıyorum.

İstanbul'da meydana gelen terör saldırısında kaybettiğimiz canlarımıza Allah'tan rahmet, ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.

Terör olaylarının arkasında duran, onlara destek veren emperyal güçler ile onların maşaları bilsin ki Türk milletine de Türk devletine de dün de diz çöktüremediniz, bugün de diz çöktüremeyeceksiniz.

Bu yasa teklifine genel olarak baktığımızda Cumhurbaşkanlığı sisteminin İçişleri Bakanlığında uygulanmasının bir örneğini görüyoruz. Cumhurbaşkanı nasıl ki Türkiye Cumhuriyeti devletini sanki Meclis yokmuş gibi kanun hükmünde kararnamelerle yönetiyorsa getirmiş olduğunuz bu teklifle de sizler yönetmelikle İçişleri Bakanlığını yönetmek istiyorsunuz.

Ek madde 15: “Personelin ödevleri ile görevin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir.”

Diğer bir madde, madde 8: “Personelin ödevleri ile görevlerin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda personel tarafından uyulması gereken kurallar, sahip olunması gereken vasıflar ve diğer hususlar İçişleri Bakanlığı tarafından yürürlüğe konulacak yönetmelik ile belirlenir.”

Madde 10: “Akademiye alınacak öğrencilerin nitelikleri, giriş esas ve şartları ile polis meslek yüksek okullarından dikey geçiş yapılmasına ilişkin usul ve şartlar yönetmelikle belirlenir.”

Anayasa Mahkemesi, 24/2/2022 tarihinde 2021/2 numaralı dosyada 442 sayılı Türk Köy Kanunu'na 5673 sayılı Kanun’un 2’nci maddesiyle eklenen ek madde 18’e ilişkin iptal kararında bakın ne diyor: “Temel hak ve özgürlükleri sınırlamaya yönelik bir kanuni düzenlemenin şeklen var olması yeterli olmayıp yasal kuralların keyfîliğine izin vermeyecek şekilde belirli, ulaşılabilir ve öngörülebilir düzenlemeler niteliğinde olması gerekir. Esasen temel hak ve özgürlükleri sınırlayan kanunun bu niteliklere sahip olması Anayasa’nın 2’nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesinin de bir gereğidir. Dolayısıyla Anayasa’nın 13’üncü maddesinde sınırlama ölçütü olarak belirlenen kanunilik, Anayasa’nın 2’nci maddesinde güvence altına alınan hukuk devleti ilkesi ışığında yorumlanmalıdır.” Yani ben bunu burada söylüyorum ama Anayasa Mahkemesinin vermiş olduğu bir karardan alıntı yapıyorum. Yani siz getirmiş olduğunuz bu teklifte, bu kadar yönetmelikle yönetmeyi eğer içinize sindiriyorsanız, Anayasa Mahkemesi bunun içimize sindirilmemesi lazım geldiğini söylüyor, vermiş olduğu kararda bunların kanunla düzenlenmesi gerektiğini belirtiyor. Hem Anayasa’nın 2’nci maddesine göre hem de 13’üncü maddesine göre, bu getirdiğiniz kanun teklifi eğer Türkiye Büyük Millet Meclisinden bu şekilde geçecek olursa Anayasa Mahkemesi bu kararı iptal eder, onun için de burada boşa zaman harcamış oluruz. Oysa Türkiye Cumhuriyeti devleti bir hukuk devletiyse -ki hukuk devleti olduğuna inanıyoruz- bu hukuk devletinde yazılan anayasal kurallar hepimizi bağlar. Anayasal kurallar gereği, bizim burada bunun çerçevesini yönetmeliklerle değil kanunlarla çizmemiz gerekir.

Sayın milletvekilleri, bu yasa teklifinin Komisyonda sunumunu yapan Sayın Başkan 2015 tarihinde FETÖ terör örgütünün okulu ele geçirmesinden dolayı kapatıldığını çok açık, sarih bir şekilde ifade etti. Bilindiği gibi, Emniyet teşkilatının amir ihtiyacını karşılamak amacıyla 2001 yılında 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu çıkarılmıştı, bu kanunla Polis Akademisi bünyesinde dört yıllık lisans eğitimi vermek üzere Güvenlik Bilimleri Fakültesi kurulmuştur. AK PARTİ hükûmetleri tüm Emniyet teşkilatlarıyla birlikte Polis Akademisi, Polis Koleji ve polis okullarının tüm hâkimiyetini Fetullahçı terör örgütünün eline bırakmıştı. Böylece, AK PARTİ ve yandaşlarının o dönemde hizmet cemaati olarak gösterdikleri FETÖ, bu okullara örgüt mensupları dışında kimsenin öğrenci olarak kabul edilmesine olanak tanımamış, bu yolla da Emniyet teşkilatında hâkimiyetini pekiştirmiştir. Bunun sonucunda kapatılan Polis Koleji ve Güvenlik Bilimleri Fakültesinden atılan 2.146 öğrenciden 2.120’sinin FETÖ'ye tam bağlı olduğu ortaya çıkmıştır. FETÖ'nün Polis Akademisi ve Polis Koleji gibi eğitim kurumlarını tam hâkimiyeti altına alması, iktidarın bu eğitim kurumlarına girecek öğrencilerin seçiminin subjektif kurallarla ve şeffaf olmayacak süreçlerle belirlemesine olanak tanımasıyla oluşmuştur. Bu konuyla ilgili Türkiye Büyük Millet Meclisinde 2016 yılından önce Cumhuriyet Halk Partisi milletvekilleri defalarca eleştiri getirmiş ama bunlar hiç dikkate alınmamıştır. Eğer o eleştiriler göz önüne alınsaydı 2016 yılında yaşanan olaylar Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına gelmezdi.

Şimdi, siz, aynı hatayı tekrar ediyorsunuz, nasıl tekrar ediyorsunuz? Bakın “Öğrencilerin, fakülteye devam-devamsızlık durumları ile fakültede verilecek olan dersler ve süreleri yönetmelikle düzenlenir.”

Madde 12 “EK MADDE 1- …Genel Müdürlükçe belirlenecek en az dört yıl süreli fakülte mezunlarından yapılacak sınavda başarılı olanlara ilk derece amirlik eğitimi verilir. Bu merkezin kuruluş, görev, yetki ve sorumlulukları, merkeze alınacak öğrencilerde aranacak şartlar, giriş sınavı ile eğitim-öğretime ilişkin usul ve esaslar Bakanlıkça çıkarılan yönetmelikle belirlenir.”

Geçici Ek Madde 2’yi okuyorum, burayı hepimizin dikkatle takip etmesi gerekir. Eğer arkadaşlar, 2016 yılı öncesi gibi olmasını istemiyorsak 2016 yılı öncesi nasıl ki torpille girenler, farklı tarikat mensupları İçişleri Bakanlığına değişik şekillerde gelmiş, girmiş, daha sonra Türkiye Cumhuriyeti devletinin başına bela olmuşsa yine aynı şey olabilir demiyorum, olma ihtimali çok güçlüdür diyorum, şimdiden uyarıyorum. Geçici Ek Madde 2/(1)’de diyorsunuz ki: “Genel ve özel bütçe kapsamındaki kamu idarelerinde mesleğe özel yarışma sınavına tabi tutulmak suretiyle girilen ve belirli bir yetişme programı sonrası yeterlik sınavına tabi tutularak müfettiş, denetçi, denetmen ve kontrolör kadrolarında yardımcılık veya stajyerlikte geçen süreler dahil en az beş yıl görev yapmış olanlar arasından -dikkatinizi çekiyorum arkadaşlar- yapılacak yazılı ve/veya sözlü sınav sonucunda başarılı olanlar, bu maddenin yürürlüğe girdiği tarihten itibaren bir yıl içerisinde durumlarına uygun Göç İdaresi Başkanlığında denetçi kadrolarına naklen atanabilirler.” Şimdi, biz, bu maddeye torpili önlemek için şöyle bir şey getirsek, desek ki: “Buraya alınacaklara yazılı sınav yapılır, bu yazılı sınav sonucuna göre…” Bizim kaç kişi ihtiyacımız var? Örneğin bin kişiye ihtiyacımız mı var? Bin personel ihtiyacımız var. Kaç kişi sınava girmiş? 20 bin kişi sınava girmiş. Biz aldıkları puan durumuna göre, 100, 95, 94, 93 buna göre bir sıralama yapsak, ilk bine girenleri polis olarak atasak ya da amir olarak atasak burada hiçbir hak kaybı olmaz, toplumun da vicdanı rahatlar; hukuka, adalete de uygun bir karar vermiş oluruz. Şimdi mülakatta ısrar etmek demek, “İlla da mülakat yapacağım.” demek; torpile, adam kayırmacılığa “evet” demek anlamına gelir. Şimdi bu da yetenekli çocuklar yerine farklı tarikat mensuplarının buralara yeniden yuvalanması demektir.

Sayın milletvekilleri, mülakatta ne soruyorsunuz? Mülakatta sorduğunuz sorular tamamen o kişinin torpiline göre değişiyor. Gerçekleri konuşalım, Türkiye Cumhuriyeti devletinde yaşıyoruz. Peki, mülakata ne gerek var? Millî İstihbarat Teşkilatı araştırma yapıyor, Emniyet istihbarat araştırması yapıyor, savcılık bu göreve gelecek arkadaşlar hakkında araştırma yapıyor. Zaten onlarla ilgili gelecek güvenlik araştırmalarında olumsuz bir şey var ise isterse 100 üzerinden 100 alsın bunu almıyorsunuz, almamanız da normal, son derece de doğal. Mülakatta ısrar ediyorsanız, gerekçenizde de “İçişleri Bakanlığının belirli kıstasları var; bakışını anlayacağız, duruşunu tespit edeceğiz.” diyorsanız, mülakatı zorunlu kılıyorsanız o zaman şöyle bir madde ekleyelim buraya: Mülakat yapılan odanın her bir köşesine kamera yerleştirelim. Bu kamera sisteminde kim, kime hangi soruyu sormuş, kim hangi cevabı vermiş ve verilen cevaba göre hangi puan verilmiş bunların da kıstasını koyalım. Burada kendisinin hak ettiğine inanan, örneğin yazılıda 95 almış bir arkadaşımıza “Sen torpilli değilsin.” diye mülakatta 5 puan verip, toplam 100 puana tamamlayıp 2’ye bölerek bu arkadaşımızı “50 puan aldınız.” diye kazandırmama aşamasından artık vazgeçelim. Şimdi, eğer siz bu kamera sistemini getirirseniz ya da mülakatı ortadan kaldırırsanız gelir, biz de Cumhuriyet Halk Partisi olarak sizlerle destek veririz. Böyle değişiklik yapamazsanız Türkiye Cumhuriyeti devletinde, yine sinsi sinsi, bir kısmı da açık, sadece oy kaygılarıyla göz yumularak tarikat mensuplarının devlet içinde, Emniyet içinde örgütlenmesine yol açarsınız. Hükûmet gelir geçer, bakanlık bizim de bakanlığımız, Türkiye Cumhuriyeti devleti hepimizin devleti. Bu devletin varlığını sürdürebilmesi, gelişimini sürdürebilmesi, dünya standartları ölçüsünde ilk 10’a, ilk 5’e girebilmesinin koşulu, layık olan insanların, layık olduğu bir şekilde, layık olduğu bir yere gelmesinden geçer. Bir tarikat mensubu geçmiş dönemde olduğu gibi eğer İçişleri Bakanlığında etkin bir yere geliyorsa o tarikat mensubu devletin değil tarikatının söylediklerini yerine getirir. Cemaatlerin önderliğinde sizler de sadece “Secdeye alnı değenlerden zarar gelmez.” diye onlara sınav kazandırırsanız yeniden geçmişi tekrar etmiş olursunuz.

Sayın milletvekilleri, İçişleri Bakanlığına bağlı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerinde konuştuğumuza göre İçişleri Bakanlığı hakkında da birkaç söz söylemek gerekir. İçişleri Bakanı Soylu ne zaman Türkiye’deki terörist sayısı konusunda konuşma yapsa sivillere karşı bir terör eylemi gerçekleşiyor. Hatırlar mısınız “Türkiye’deki teröristlerin ayakkabı numarasına kadar biliyorum.” dedi; hemen arkasından Mersin’de polislerimize saldırı oldu, şehit verdik. Bırakın ayakkabı numarasını bir isim açıkladı, onu da CHP’ye yapıştırdı, o da yalan çıktı, yanlış çıktı. İki gün önce İstanbul’da yine bir terör saldırısı oldu. Bu milletin evlatları, Emniyet mensupları teröristi yakaladı -buradan Emniyet mensuplarımıza teşekkür ediyorum- teröristin isimlerini vermesi üzerine 50 kişi gözaltına alındı.

Peki, Sayın Bakana soruyorum: Rakam olarak “Türkiye’de 110 terörist kaldı.” demiştiniz; bu gözaltına aldığınız kişiler, bu 50 kişi, bu teröristler 110 kişinin içinde mi, dışında mı? Sizin hangi sözünüze güvenecek bu millet? Kırk gündür İstanbul sokaklarında dolaşan, bir iş yerine girip çalışan, Suriye’den sınırı geçerek 1.150 kilometre yol geçip İstanbul’a kadar gelen bir teröristin bırakınız ayakkabı numarasını bilmeyi, isminden de haberiniz yok, cisminden de haberiniz yok.

Değerli milletvekilleri, bizler buralara nasıl geldik? Önce BOP başkanlığıyla başlayıp Amerika’nın Orta Doğu’da yıkım politikasına alet oldunuz, sonra da ideolojik saplantılarınızla yaptığınız dış politikalar sonucu 4 milyondan fazla Suriyeliyi ülkemize taşıyarak Türkiye’nin etnik yapısıyla oynadınız. Sizin kendi söyleminizle 40 milyar dolar parayı, gerçekte ise bu milletin 60 milyar dolarını bunlara harcadınız, üstelik bir de her türlü terörü ülkemize taşıdınız. Önce size Suriye sınırındaki mayınları temizlettiler, neden temizlendiğinin farkında bile olmadınız; sonra da bu sınırlarımızı kevgire çevirdiniz, yolgeçen hanına döndü. Önce açılıp kapanamadığınız gibi şimdi de sınırlarımızı kapatamıyorsunuz. “Biz Suriye’de Emevi Camisi’nde namaz kılacağız.” derken Suriye’yi Türkiye’ye getirdiniz. Bu yaptıklarınızın hesabını halka nasıl vereceksiniz?

Sayın Bakan, İstanbul’daki terör saldırısının arkasında Amerika Birleşik Devletleri olduğunu ve gereken mesajı aldığınızı söylüyorsunuz. Bu mesaj size mi, Türk milletine mi verilmiştir? Mesajdan ne anladınız, nasıl cevap vereceksiniz? Türk milleti adına soruyor ve bunun cevabını bekliyoruz. Türk askerinin kafasına Amerikan askeri tarafından çuval geçirilirken neredeydiniz? O günlerde nota vermeyi müzik notası olarak algılayan lideriniz, Biden’ın başsağlığı mesajını kabullendi, siz yine boşluğa düştünüz. Grup Başkan Vekiliniz sizin ruh hâlinizi tahlil edip bu sözleri ruh hâlinize göre söylediğinizi söyledi; buna cevabınız nedir, cevabınızı bekliyoruz.

Sayın Bakan, büyük laf söyleyerek büyük adam olunacağını düşünüyorsanız yanılıyorsunuz; ayinesi iştir kişinin, lafa bakılmaz. Sayın Bakan, bu yaptıklarınızdan sonra istifa etmeyi düşünüyor musunuz?

Değerli milletvekilleri, yasalar Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan, hangi mevki ve makamda olursa olsun hiç kimseye suç işleme hakkı vermez. Bir kişi bir suç işlemiş ise yargı önünde hesap vermek zorundadır. Yine, mevki ve makamı ne olursa olsun hiçbir amir memurlarına yasalara aykırı emir ve talimat veremez.

Sayın İçişleri Bakanı, size “suç işleri bakanı” demiyorum ama konuşmalarınızla, verdiğiniz emirlerle suç işliyorsunuz diyorum. Kamuoyu önünde bir mafya liderinin bir milletvekiline her ay 10 bin dolar verdiğini söylüyorsunuz. Bu konuyu bildiğiniz hâlde neden savcılığa gidip suç duyurusunda bulunmuyorsunuz? Bu rüşvet olayını söyleyip savcılığa suç duyurusunda bulunmayarak birilerine mesaj mı vermek istiyorsunuz? Türk Ceza Kanunu’nun 279’uncu maddesinin (2)’nci fıkrasını açık bir şekilde ihlal ediyorsunuz; bunun zaman aşımı süresi sekiz yıl, inşallah -şurada altı ay kaldı- altı ay sonra bunun hesabını sizden soracağız.

Emrinizde çalışan memurlarınıza “Suçluları yakaladığınızda ayaklarını kırın.” diye kamuoyu önünde talimat veriyorsunuz, Ali kıran baş kesen misiniz Sayın Bakan? Unuttuysanız hatırlatayım: Siz, Türkiye Cumhuriyeti'nin İçişleri Bakanısınız. Bu verdiğiniz emirlerle Türk Ceza Kanunu'nun 24’üncü maddesi ile Anayasa'nın 137’nci maddesini ihlal ediyorsunuz.

Şimdi, Sayın Bakan, her konuştuğunuzda Türkiye'deki terörist sayısını bildiğinizi söylüyorsunuz. Şimdi, ben buradan, Meclisin kürsüsünden soruyorum, bürokratlar da burada: Şu an Türkiye'de kaç terörist var? Türkiye'de kaç tane uyuyan hücre var? Türk milletine bunları açıklamak zorundasınız. Siz eğer bunları açıklayamıyorsanız ya da bilmiyorsanız bunları da Türk milletinin bilmesi gerekir. Kuru laflarla bir yere varmanız mümkün değil.

Son sözüm şu olsun: Türkiye Cumhuriyeti devleti bütün bakanlardan da büyüktür, başbakandan da büyüktür, Cumhurbaşkanından da büyüktür. Biz, Türkiye Cumhuriyeti devletinin iktidarına en kısa zamanda geleceğiz, hukuk devletini kuracağız, demokratik kurallar içerisinde devleti yöneteceğiz diyor, hepinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkan…

BAŞKAN – Sayın Can…

RAMAZAN CAN (Kırıkkale) – Sayın Başkanım, teşekkür ederim.

6’ncı ve 8’inci maddedeki düzenlemelerin yasayla yapılması lazımdır. Yönetmeliğe atıf yapmışız, bununla ilgili bir önerge gelecektir.

Arz ederim.

YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Komisyonda söyledik 30 defa, yeni mi fark ettiniz?

MEHMET DOĞAN KUBAT (İstanbul) – İşte, bizde incelemeler yeni bitti.

BAŞKAN – Şahısları adına İstanbul Milletvekili Sayın İbrahim Özden Kaboğlu.

Buyurunuz Sayın Kaboğlu. (CHP sıralarından alkışlar)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (İstanbul) – Sayın Başkan, Divan, değerli milletvekilleri; bu yasa önerisinin görüşülmesine ilişkin ilk saptamam ve eleştirim bu saatte görüşülüyor olması. Bu kadar önemli bir yasanın saat 21.00’den sonra görüşülmesini gerektirecek hiçbir acil neden yoktur, pekâlâ gündüz gözüyle görüşülebilirdi.

ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Önceden maddeleri beğendiremiyorduk, şimdi saati beğendiremiyoruz.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bunu belirterek doğrudan doğruya genel gözlemlerime geçmek suretiyle önce maddelere yönelik konuşacağım, sonra bazı genel saptamalar yapacağım.

Maddelere ilişkin konuşmalar ayrıntılı olarak yapıldı, özellikle Sarıaslan biraz önce çok ayrıntılı açıklama yaptı; o nedenle ben yalnızca değineceğim bunlara.

1’inci maddenin düzenleniş biçiminde esasen Anayasa Mahkemesi kararı dikkate alındığı hâlde, yine de burada yer alan belirsiz ifadeler belirsizliği koruduğu için, yönetmelikle düzenlenmesi gereken hususların yasaya aktarılmış olması Anayasa Mahkemesinin yaptığı saptamaları ortadan kaldırmıyor; 1’inci maddede böyle. Tabii ki burada, 1’inci maddede, ayrıca -kolluk güçlerinin- örgütlenme özgürlüğüne, düşünce özgürlüğüne aykırı olan, hak arama özgürlüğünü zedeleyici ögelerin de bulunduğunu belirtmek isterim. Biraz önce 6’ncı ve 8’inci maddelerin geri çekileceği veyahut da düzeltileceği... Bunların yönetmeliğe bırakılmaması gereken hususlar olduğunu, Anayasa’nın 128’inci ve 7’nci maddelerine aykırı olduğunu belirtiyorum ve bu yaptığınız geri çekme işleminin olumlu olduğunu beyan etmekle yetiniyorum ama tabii ki bunlarla sınırlı değil. Bu, âdeta bir yönetmelikler yasası. Bu şekilde bir yönetmelikler yasası olabilir mi?

Yine, 10’uncu maddede devam ediyor: Polis Yüksekokulundan dikey geçişle de fakülteye öğrenci alınabilmesi yönetmelikle belirlenecektir. Peki, bu yönetmelikle belirlemek kamu hizmetinde liyakat ilkesine aykırılık oluşturmuyor mu?

Yine, teklifin 4’üncü maddesi ile 12’nci maddesi Anayasa’ya aykırılık bakımından benzer bir sorun içermektedir. 4’üncü maddede devlet memurluğuna açıktan atama işlemiyle ilgili diğer usul ve esaslar ile teklifin 12’nci maddesinde, Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde, lisans mezunu polis memurları ve ihtiyaç duyulan uzmanlık alanlarında görevlendirilecek amir ihtiyacının karşılanabilmesinin Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenmesi önerilmiştir ancak bu hususların Emniyet Genel Müdürlüğünce değil kanunla belirtilmesi gerekir. Bu bakımdan da bu madde yani 12’nci madde -4’üncü maddeyle bağlantılı olarak- Anayasa madde 70’e, liyakat ilkesine aykırıdır.

Sayın vekiller, bunlara değindikten sonra, bu vesileyle, kolluk güçleriyle ilgili birkaç önemli soruna değinmek istiyorum. Hangi sıfatla değinmek istiyorum? Yirmi yıl kadar önce, Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Eğitimi On Yılı Ulusal Komitesi üyesi olarak polisler dâhil kamu görevlilerinin Avrupa Konseyiyle bağlantılı olarak insan hakları formasyonunu organize eden ve ders veren bir kişi sıfatıyla bu saptamaları yapmak istiyorum ve mesleki hayatının en uzun alkışını da kolluk güçlerinden alan bir kişi olarak bunları belirteceğim, teker teker sıralayacağım.

Şimdi, buradaki en büyük sorun, gördüğünüz üzere bu yasa önerisindeki zaaf -bir kısmını ayıklıyorsunuz ama dilerim ve öneririm ki diğerlerini de ayıklarsınız- liyakat sorunu, hukuk ve liyakat sorunu. Şöyle bir saptama: “Polis Akademisindeki öğrencilerin yüzde 98’i FETÖ’cüydü.” Kürsünün sol tarafına sesleniyorum: Bu FETÖ’cü polisleri kim devşirdi? Hangi koşullarda devşirdi? İşte, aynı hataya düşmememiz için hukuk ve liyakati mutlaka tesis etmemiz gerekir. Zira, benim az önce bahsettiğim eğitim programı yirmi yıl önce yapılan eğitim programıydı ama yirmi yıldır tanık olduğumuz husus, kolluk güçlerinin çok ileri derecede politize edilmiş olmasıdır, özellikle Cumhur İttifakı kanatları altında politize edilmiş olması ve sanki devlet polisi değil, insan haklarını koruyan polis değil parti polisi, siyasal polis konumuna yönelmiş olması. Bunun tipik örneği iptal edilen genelgedir. Emniyet Genel Müdürlüğünün başka bir işi yokmuş gibi kolluk gücü uygulamalarının kameraya alınmasını engelleyen bir genelge çıkardı, bu da tabii ki kanun dışı işlemin yapılabilmesi ve delillerin yok edilmesi amacına yönelikti -neyse ki Türkiye’de yine bir yargı var sınırlı da olsa- iptal edildi, dilerim ve umarım bu bir kez daha yenilenmez.

Peki, başkaca ne gibi önemli bir sorun var? 137’nci madde. 137’nci madde şöyle: “Konusu suç teşkil eden emir, hiçbir suretle yerine getirilmez; yerine getiren kimse sorumluluktan kurtulamaz.” Sayın Bakan yok ama Sayın Bakan Yardımcısı… “Yıkın, hukuk arkadan gelsin.” bunun tipik örneğidir ve suçtur. “Yıkın, hukuk arkadan gelsin.” derse eğer bir İçişleri Bakanı, kolluk güçlerinin en üst amiri, o zaman o devlette bırakın hukuk devletini, Anayasa, yasa değil, yalnızca talimatlar ve partinin tercihleri yerini alır. (CHP sıralarından alkışlar) Bu çok tehlikelidir, tehlikeli olduğunu her geçen gün görmekteyiz, her geçen gün kolluk gücü uygulamasında görmekteyiz. Nitekim, mahkeme kararlarını incelediğimiz zaman, uygulamalara baktığımız zaman insan haklarının sert çekirdeğinin yani insan haysiyetiyle bağdaşmayan muamelelerin, Anayasa tarafından açıkça yasaklanmış muamelelerin polis tarafından, kolluk güçlerimiz tarafından ortaya konulduğunu görmekteyiz. Bu çerçevede, barışçıl toplantı özgürlüğü demokratik toplumun temeli olduğu hâlde, şiddet kullanmıyor olmakla birlikte barışçıl toplantı özgürlüğü karşısında en çok şiddet kullanan kolluk gücü ne yazık ki bizim kolluğumuzdur.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin 1959-2020 arasında verdiği kararlara göre Türkiye, 31 ihlal kararıyla sözleşmenin işkence yasağına ilişkin 3’üncü maddesini en çok ihlal eden ülke, 108 ihlal kararıyla da sözleşmenin toplantı ve dernek özgürlüğünü en çok ihlal eden devlet konumunda. Hiçbirimiz, Türkiye Cumhuriyeti böyle bir muameleyi, böyle bir sıralamayı hiçbir biçimde hak etmemektedir. İşte, eğer Bakan derse ki “Yıkın, hukuk arkadan gelsin.” o zaman hâliyle bunlar olur. Tabii ki burada şiddet, kullanılan şiddet, darp, sürükleme, ters kelepçe uygulamaları aslında olağanlaşmış uygulamalardır, hiçbir biçimde bunlar yasal değildir, anayasal değildir, bunlar suç niteliğini taşımaktadır, mutlaka önlenmelidir.

Peki, ne oluyor o zaman? Sonuç nedir? Sonuç şu oluyor: En barışçıl toplantılara kolluk güçleri müdahale etmekte. İşte bizim, geçen hafta burada, Ayrancı’daki parkta polisin gaz sıkması; polisin yalnızca Alevi yurttaşlarımıza değil, en meşru toplantılarda bizlere de gaz sıkması. Peki, neye göre o gazı sıkıyor? Çok güçlü bir bütçeye sahip olduğumuz için mi? Hangi nedenle bu gazı sıkıyor? Nitekim, çevresel kamu düzenini korumak amacıyla anayasal haklarını, anayasal düzenini korumaya çalışan yurttaşlara da polis gönderiliyor. Kime gönderiliyor? En küçük anma toplantılarının bastırılması için, en barışçıl hareketler için. Peki, o zaman, polisimiz demek ki siyasal iktidarın kendisine muhalif gördüğü kesimlere yönelik bir politika izliyor. Öyle olunca tabii ki İstanbul’daki katliam meydana gelebiliyor. Öyle olunca Ankara Garı’ndaki katliam meydana geliyor. Demek ki kolluk gücümüzü, Sayın Bakan Yardımcısı, doğru hedefe, Anayasa’nın ve yasanın öngördüğü hedef doğrultusunda kullanmak durumundayız; tersi, suç işleniyor demektir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Bu açıdan, polis yükseköğretiminde insan hakları eğitiminin anayasal çerçevede verilmesi, nesnel bir biçimde verilmesi çok önem taşımaktadır.

Son olarak, Ankara Emniyetinin ve Emniyet Genel Müdürlüğünün ilgilendiği şeye bakın. Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığı uydurma bir belge düzenliyor, Ankara 25. İdare Mahkemesine gönderiyor onu ve Ankara 25. İdare Mahkemesi Anayasa Mahkemesi kararına, ağır ceza mahkemelerinin kesinleşmiş kararlarına rağmen Emniyet Genel Müdürlüğü Terörle Mücadele Daire Başkanlığının düzenlediği düzmece belgeyi dikkate alarak karar veriyor ve insanların yaşamını karartmaya devam ediyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Bitiriyorum Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

İBRAHİM ÖZDEN KABOĞLU (Devamla) – Dünya hukuk tarihinin en büyük toplu hukuk katliamı, bilim kıyımı karşısında bu şekilde verilmiş olan mahkeme kararlarına karşın, verilmiş olan mahkeme kararlarını geçersiz kılmak için öğretim üyeleri beş yıl bekletildiği hâlde yeniden, sırf Emniyet teşkilatının düzmece bir belgesi üzerine bekletiliyor. Emniyet Genel Müdürlüğünün böyle bir belge düzenlemeye hakkı ve yetkisi yoktur, idare mahkemesinin de bu belgeyi dikkate alma hak ve yetkisi yoktur; bunlar anayasal suçtur. Burada, bu anayasal suçların hesabının bir gün sorulacağını beyan eder, hepinize saygılar sunarım. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına Antalya Milletvekili Sayın Kemal Çelik.

Buyurunuz Sayın Çelik. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

KEMAL ÇELİK (Antalya) – Sayın Başkan, değerli milletvekili arkadaşlarım; 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz almış bulunuyorum. Bu vesileyle yüce Meclisi saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan önce, İstiklal Caddesi'ndeki hain saldırıda hayatını kaybeden vatandaşlarımıza bir kez daha Allah’tan rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum.

Değerli milletvekilleri, Türkiye, özellikle savunma sanayisinde elde ettiği yerli ve millî teknolojimiz sayesinde emniyet ve asayiş konularında da bugün ileri bir düzeye taşınmış, ülkemizde huzur ve güven ortamı sağlanmıştır. Teknolojide elde ettiğimiz bu dengeleri değiştiren gelişmeleri insan kaynağında da aynı şekilde sürdürme kararlılığındayız. Askerimizin, polisimizin, tüm güvenlik güçlerimizin en iyi altyapıya ve devamında da tabii ki en iyi ve en modern eğitime sahip olması en doğal hakkıdır.

AK PARTİ, akıp giden zamanı sürece çevirebilen, ülkemiz adına önemli kazanımlara dönüştürebilen bir siyasi partidir. Bugün görüştüğümüz kanun teklifiyle, inşallah, kurulacak olan fakültenin, bilimsel bir eğitim yönteminin gereği, ihtiyaçlara cevap verecek nitelikte kurumsal yapısı olacaktır. Çok önemli bir düzenleme yapılmaktadır. Böylece Polis Akademisi bünyesinde İç Güvenlik Fakültesinin kuruluşu sağlanmaktadır, bunun için de kanunun ilgili maddelerine “fakülte” ibaresi eklenmiştir.

Ayrıca Emniyet Genel Müdürlüğümüz, Jandarma Genel Komutanlığımız ve Sahil Güvenliğimizde bazı birbirinden farklı durumlar vardı, onlarla ilgili düzenleme de getirilmiştir. Yine korucularımızla ilgili de bazı düzenlemeler vardır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye bir aktör ülke olarak, her alandaki gücünü en yukarı taşıma aşamasındayken terör belasını canlı tutmak isteyenler, maalesef İstiklal Caddesi'nde yine rol aldılar. İstiklal Caddesi'nde özellikle sivillerin, savunma şansı olmayan masumların hedef alınması, bu işi planlayanların ne denli köşeye sıkıştıklarının ve ne denli çaresiz olduklarının açık bir resmidir. İstiklal Caddesi'ndeki patlama, o masum canların yanı sıra istiklal ve istikbalimize yöneliktir, bunu unutmamalıyız ancak bu istiklali bize onlar vermedi. Bu ülke istiklalini, bağımsızlığını kan dökerek, can vererek yedi düvele karşı elde etti ve bugün bağımsızlığını geliştirerek, güçlendirerek sürdürdüğü bir dönemi yaşamaktadır. Şimdi, terörü bir araç olarak kullananların -şu “tek dişi kalmış” medeniyet kalıntılarının- verdikleri acı zerre umurlarında değildir. Bunlar çok açık, çok belirgin bir şekilde sadece ve sadece sağladığımız huzur, güven ve istikrarı bozma peşindedirler. Değerli milletvekilleri, ancak bunlar huzurumuzu bozamıyorlar, istikrarımıza da zarar veremeyeceklerdir.

Bugün milletimiz, önceki dönemlerde görmediğimiz düzeyde bir birlik, beraberlik ve dayanışma ruhu içerisindedir ki bu son derece memnuniyet verici bir durumdur. İnsanımızda hiçbir olumsuz refleks göremiyoruz, insanımız bu hainliğin bilincinde olup hayatını bir önceki gün olduğu gibi sürdürüyor; milletimiz kenetleniyor, kıydıkları canların günahı ve verdikleri üzüntü dışında hiçbir şey elde edemediklerini aslında bu hainler de biliyor ve arkalarındaki güçler de biliyor. Milletimizin devletine en yüksek güvenle yaklaştığı bir dönem yaşıyoruz bugün ve bu güven, günlük yaşamın hiç ama hiç etkilenmemesiyle kendini göstermektedir. Bugün her kesimden insanımız “İstiklal’deyim” diye mesaj paylaşmaktadır. Bu gibi toplumsal refleksler kendiliğinden olmaz değerli milletvekilleri, kurgulayarak da olmaz. Bugün teröre karşı milletimizin gösterdiği birlik olma refleksi, rasyonel aklın var olan gerçeklerinin, istikrarın, sağlanan huzur ve güvenin somut bir karşılığıdır.

Değerli milletvekilleri, Türkiye tüm uluslararası toplantılara -Birleşmiş Milletler olsun, G-20 olsun, diğer uluslararası toplantılar olsun- her dönem en saygın şekilde katılmış bir ülkedir ama değerli milletvekilleri, Türkiye bu uluslararası toplantılara katılması beklenen ülke ve lider konumuna yükselmiş durumdadır; bu, gerçekten sevindirecek bir durumdur. Türkiye, Karabağ’ın geri alınmasında can Azerbaycan’a omuz verebilecek konuma bu dönemde yükselmiştir. Türkiye dünyaya adalet çağrısı yapar konuma, liderimiz Recep Tayyip Erdoğan’ın Birleşmiş Milletler üyelerinin hepsinin gözlerinin içine baka baka “Dünya 5’ten büyüktür.” diye seslenebilecek konuma bu dönemde yükselmiştir. İşte, bu nedenle aktör ülke Türkiye'yi terör saldırılarıyla kimse durduramaz, asla da durduramayacaktır. Temel konuların üstüne kararlılıkla giden, millet iradesinin devlet iradesiyle örtüştüğü bu irade ve Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan bu ülkenin başında olduğu sürece, lider ve aktör ülke konumunu tüm dünyaya izletmeye devam edeceğiz. Enerji konusundaki bağımsızlığımızı ve kazanımlarımızı, mavi vatandaki haklarımıza sahip çıkışımızı tüm dünya izlemeye devam edecek.

Değerli milletvekilleri, teröristin en kısa sürede yakalandığını ve bağlantılarının kısa sürede tespit edildiğini, hiçbir şeyin gizli ve saklı kalmadığını milletimiz görüyor ve devletine olan güven duygusuyla birlikte teröre ve teröriste lanet duygusu içinde yaşantısına kesintisiz devam ediyor. Paradigma değişti değerli milletvekilleri; oyun aynı oyun ama biz aynı Türkiye değiliz, oyun aynı oyun ama aynı siyasi iktidar değiliz, oyun aynı oyun ama yerli ve millî silahlara sahip güvenlik güçlerimiz aynı değil. İstedikleri psikolojik etkiyi hiç ama hiç elde edemiyorlar, edemeyecekler çünkü Türkiye güçlü çünkü milletimiz bilinçli bir millet bugün çünkü Cumhur İttifakı’na oy veren veya vermeyen tüm vatandaşlarımız elde edilen gelişmelerin farkında ve gerçeği görüyorlar. Bu rasyonel gerçek karşısında kimilerinin hezeyanları ancak güneş ışığı altında eriyen küçük bir buz parçasıdır.

Değerli milletvekilleri, terörü planlayanlar ve organize edenler kadar terörü ideolojik bir arka planı varmış gibi göstermeye çalışanlar, hak ve özgürlük kavramlarıyla açıklamaya çalışanlar, sempatik göstermeye çalışanlar, işte onlar, onlar da teröristler kadar haindir ve aşağılıktır. Türkiye’nin gücüne güç katmak, Türkiye’yi her daim potansiyelinin gereğini yapar konumunda tutmak için bugün görüştüğümüz bu teklif çok önemli bir katkıdır.

Hayırlara vesile olmasını diler, yüce Meclisi saygıyla selamlarım. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Soru-cevap işlemi bulunmamaktadır.

Teklifin tümü üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Maddelerine geçilmesini oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmiştir.

60’a göre söz taleplerini karşılayacağım.

Sayın Gülüm…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

61.- İstanbul Milletvekili Züleyha Gülüm’ün, İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde çıkan yangında hayatın kaybeden işçi Umut Oydaş’a ilişkin açıklaması

ZÜLEYHA GÜLÜM (İstanbul) – İstanbul Finans Merkezi şantiyesinde Güryapı ve RK Mühendislik şirketlerine ait işçi koğuşlarında çıkan yangında işçi Umut Oydaş hayatını kaybetti. Bu bir iş kazası değil, iş cinayeti; kölece çalışma koşullarının sonucu gerçekleşti, iş yerlerinin ve işçilerin kaldıkları yerin denetlenmemesinin, gerekli caydırıcı yaptırımların uygulanmamasının bir sonucu olarak ortaya çıktı. İşverenin daha fazla kâr elde etmek için işçinin yaşamını yok saydığı bir ortamda yaşıyoruz. İş cinayetleri davalarında cezasızlık hüküm sürüyor. İşçinin haklarını yok sayan, sermayeden yana siyaset üreten iktidarınız işçilerin hayatlarına mal oluyor. Bir an önce, işçinin yasal haklarını gözeten, örgütlenme hakkını gözeten yeni bir düzenlemeye gidilmesi gerekiyor. İşçiler hakları için örgütlenmeye çalıştıklarında engelleniyor, örgütlenme faaliyetlerinin önüne geçiliyor; yetmiyor, sendikaların basın açıklamaları kaymakamlık tarafından yasaklanıyor.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Sayın Koç…

62.- Ağrı Milletvekili Abdullah Koç’un, Ağrı çiftçisinin sulama sistemlerinin desteklenmesine ve tutuklanan Mezopotamya Ajansı ve JINNEWS muhabirlerine ilişkin açıklaması

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Sayın Başkan, Ağrı çiftçisinin sulama sistemlerinin desteklenmesine ilişkin olarak Kırsal Kalkınma Destekleri Kapsamında Bireysel Sulama Sistemlerinin Desteklemesi Hibe Programı’na başvurular 10 Ocak-28 Şubat 2022 tarihleri arasında yapılmıştı. Ağrı'da toplamda 339 kişi başvurmuştu fakat sadece 120 dosya kabul edilmiş ve bu kabule göre 8 bin TL dahi ödenmemiştir. Toplamda maliyetin her çiftçi için 16 bin TL olduğunu öne süren Ağrı çiftçileri onay bekleyen dosyaların bir an önce işleme alınmasını ve başvuruda bulunan tüm çiftçilerin ödemelerinin derhâl yapılmasını talep etmektedirler.

Sayın Başkan, bir başka mesele ise ev baskınlarıyla 25 Ekimde gözaltına alınan Mezopotamya ve JINNEWS çalışanı 9 gazeteci tutuklandı. Gazeteciler, 29 Ekimde, mesleki faaliyetleri nedeniyle tutuklandılar. Gazeteciler Deniz Nazlım, Hakan Yalçın, Emrullah Acar, Selman Güzelyüz Ankara Yüksek Güvenlikli Cezaevinde tek kişilik hücrede tutuluyorlar.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ABDULLAH KOÇ (Ağrı) – Bu gazeteciler neden hâlâ hücrede tutuluyor? Gazetecilik suç değildir, derhâl serbest bırakın.

BAŞKAN – Sayın Erdem…

63.- Konya Milletvekili Orhan Erdem’in, Fransız Senatosunun Azerbaycan’a karşı aldığı yaptırım kararına ilişkin açıklaması

ORHAN ERDEM (Konya) – Teşekkür ederim.

Bugün Fransız Senatosunun Azerbaycan'a dönük aldığı yaptırım kararı kabul edilemez. Fransa bu konuda söz söyleyecek son ülkedir. Otuz yıl Azerbaycan topraklarındaki işgale söz söylemeyen, göz yuman, sınırları bırakın, Azerbaycan'ın yüzde 20’sini işgal eden Ermenistan'a hiçbir söz söylemeyen riyakâr Fransa önce sömürgelerine yaptığı soykırımın hesabını vermelidir. 1 milyon Cezayirliyi katletmiştir. Bu, Ermenistan ile Azerbaycan’ın normalleşme adımlarını, barışı engellemeye dönük bir adımdır. Azerbaycan Millî Meclisinin Fransa'ya karşı aldığı yaptırım kararlarını destekliyoruz.

BAŞKAN – Sayın Zeybek…

64.- Samsun Milletvekili Kemal Zeybek’in, Alevilerin cemevlerini ibadet yeri olarak kabul edilmesini talep ettiklerine ilişkin açıklaması

KEMAL ZEYBEK (Samsun) – Sayın Başkan, Cumhurbaşkanlığı 112 no.lu Kararnamesi’yle, bugün Türkiye Büyük Millet Meclisinde, Alevilerin inanç yeri cemevlerinin Kültür ve Turizm Bakanlığına daire başkanlığı kurularak bağlanması kabul edildi. Bu durum Bektaşi-Alevi toplumunda derin üzüntü yaratmıştır. Bektaşi-Alevi inancında cem olma ibadettir, cemevleri ibadethanedir. Alevilerin ibadet yeri cemevleridir. Alevi inancında, Alevi ocak sahibi olmayanların Aleviler adına karar almaları kabul görmemektedir. Alevilerin tek bir talebi vardır, cemevlerinin ibadet yeri olarak kabul edilmesidir.

Teşekkür ederim.

BAŞKAN – Sayın Köksal…

65.- Afyonkarahisar Milletvekili Burcu Köksal’ın, Afyonkarahisar’ın doğal gaz sorununa ilişkin açıklaması

BURCU KÖKSAL (Afyonkarahisar) – Teşekkürler Sayın Başkan.

Sayın Başkan, seçim bölgem Afyonkarahisar ilinde kışlar soğuk, sert ve uzun geçiyor. Kömüre yapılan zamlardan sonra vatandaş ısınma giderine para yetiştiremiyor. Doğal gaz fiyatları da oldukça yüksek ancak kömüre göre, ısınmak için insanlar katlanmak zorunda kalıyorlar. Bolvadin ilçemizde Ağılönü’nde Şıhlar Mahallesi’nde yaşayan hemşehrilerimiz doğal gaz beklerken buralara doğal gaz verilmedi. Yine, merkeze bağlı Nuribey kasabasındaki vatandaşlarımız da doğal gaz istiyor ancak hâlâ daha, söz verildiği hâlde doğal gaz verilmedi. Buralarda yaşayan orta gelirli ve dar gelirli hemşehrilerim kömür almakta zorlanıyor. Hastası olan var, yaşlısı olan var, çocuğu, bebeği olan var. İnsanlar mağdur, lütfen, zamlardan dolayı zaten ısınma giderini kara kara düşünüyorlar. Artık yeter, ya bu doğal gazı verin, ya bu iktidardan gidin!

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Şimdi birinci bölümün görüşmelerine başlıyoruz.

Birinci bölüm 1 ila 8’inci maddeleri kapsamaktadır.

Birinci bölüm üzerinde söz isteyen İYİ Parti Grubu adına Adana Milletvekili Sayın Mehmet Metanet Çulhaoğlu.

Buyurunuz Sayın Çulhaoğlu. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

İYİ PARTİ GRUBU ADINA MEHMET METANET ÇULHAOĞLU (Adana) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin birinci bölümü üzerinde İYİ Parti Grubumuzun görüşlerini ifade etmek üzere söz aldım. Heyetinizi saygıyla selamlarım.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; terör bir insanlık suçudur, hepimiz teröre karşı ortak tavır takınmak zorundayız ve ben ülkemizi yöneten AK PARTİ iktidarına buradan seslenmek istiyorum: İçişleri Bakanı Sayın Soylu “29 Ekim 2023 tarihine kadar ülkemiz sınırlarında 1 terörist bile kalmayacak, ayakkabı numaralarına kadar biliyoruz.” dediğinden beri, son yedi ayda ülkemizde gerçekleşen 3 bombalı saldırı oldu. Türkiye'nin en kalabalık şehrinin en gözde caddelerinden olan İstiklal Caddesi'ne 1.150 kilometre uzaktan, elindeki bomba paketiyle bir terörist geliyor, bombalı terör eylemi gerçekleştiriyor, 6 masum sivil insanımızı katlediyor ve birçok masum vatandaşımızın da kanına girerek ağır yaralanmalarına sebep oluyor, sonra da iktidar cenahınca “Terörist yakalandı.” açıklamaları yapılıyor.

Saldırıda hayatlarını kaybeden bütün vatandaşlarımıza Allah'tan rahmet, kederli ailelerine başsağlığı, yaralılarımıza da acil şifa dileklerimi iletiyor, terör örgütlerini şiddetle lanetliyorum.

Değerli arkadaşlarım, basına yayın yasağı konulmasına rağmen, yıllarını bu işlere vermiş, yandaş olmayan basın emekçileri bu olayın peşine düşüyor ve ortaya şu bilgiler çıkıyor: Bu terörist yaklaşık bir sene önce PKK-YPG terör örgütü içerisinde istihbarat üyesi olarak eğitim almaya başlamış, dört ay önce de yanında bir teröristle birlikte kaçak yollarla Afrin üzerinden Türkiye'ye girmiş, Esenler'de yaşayan Suriye uyruklu başka bir teröristin yanına gelmiş, kim oldukları belli olmasın diye karı koca rolü yapmaya başlamışlar, hatta bir tekstil atölyesinde de işe başlamış. Burada şu soruyu sormamız gerekiyor: Dört aydır ülkemizde faaliyet gösteren, masum insanlarımızın hayatlarını kaybetmelerine sebep olanlar neden olay olmadan önce yakalanamıyor? İş işten geçtikten sonra yapılan açıklamalar ne işe yarıyor? Hep söyledik, yine söylüyoruz, yanlış biliyorsak düzeltin lütfen, hudut namus değil miydi? Elini kolunu sallaya sallaya ülkemize gelenlerin içlerinde terörist olabileceği, bunlara dikkat edilmesi ve gelen hepsinin kayda geçmesi, varsa terör örgütü mensubu olanların anında derdest edilmesi gerekmiyor muydu? Bunun da hamasi söylemler dışında açıklanması gerekmez mi?

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; gelelim kanun teklifinin üzerindeki görüşlerimize. 16 maddelik torba kanun teklifinin Komisyonda görüşüldüğü, 26 Ekim 2022 tarihli toplantıda, Emniyet, Jandarma, Sahil Güvenlik personeli ve korucularla ilgili -çok önemli- disiplin cezaları uygulanacak fiil ve hâller görüşüldü fakat her zamanki gibi muhalefetin görüş ve önerileri Cumhur İttifakı'nca dikkate alınmadı.

Değerli arkadaşlarım, İçişleri Bakanlığı 85 milyonun yani hepimizin emniyet ve asayişinin güvencesidir fakat 24 Haziran 2018 tarihinde Cumhurbaşkanlığı hükûmet sistemine geçilmesiyle birlikte birçok kamu kurumunda olduğu gibi bu güzide kurumumuzda da ciddi ölçüde aşınmalar yaşanmış, güvensizlik ortamı oluşmuştur. Üst yönetim elitlerinin aldığı keyfî kararlar, kurum kültürünü yıpratarak zayıflatmış, ast üst hiyerarşisi bozulmuş, devlet geleneği bozularak ciddiyet ve denetim yok edilmiştir. Âdeta partizanlık liyakat hâline getirilip tercih edilir bir hâl aldığından güç ve prestij kaybına yol açmıştır. Bu kadar şehit veren göz bebeğimiz bir kurumun bu hâle gelmesi bizleri derinden üzmektedir. Haftası, ayı geçmiyor ki polis intiharı olmasın. Her intihar sonrası bir açıklama yapılıyor ve “ailevi sebepler” deniliyor. Allah’tan kalemini satmamış, doğruları yazan araştırmacı gazetecilerimiz var da olayın aslını, intihar mektuplarını, ailelerin açıklamalarını gün yüzüne çıkarıyorlar, biz de gerçeği öğrenebiliyoruz. Emniyet Genel Müdürlüğü yapmış olduğu resmî açıklamada 2022 yılının ilk dokuz ayında 44 polis memurunun intihar ettiğini açıkladı. İçişleri Bakanlığı intiharların sebeplerini araştırmak yerine “kişisel sorunlar” diyerek geçiştirmekte. Ortada kişisel ya da psikolojik bir sorun varsa sorulması gereken soru da şu değil midir değerli arkadaşlar: Bu evlatlarımız Emniyet teşkilatına girerken psikolojik sorunları yokken sonradan bu duruma nasıl geldiler?

Değerli milletvekilleri, Enes Seyhan intihar etmeden önce yazdığı notta “Mobbinglerle, sürgünlerle, suçsuz olmama rağmen haksız soruşturmalarla beni intihara sürüklediler. Adalete inancım kalmadı, başka çıkış yolu bırakmadılar. Mesleğimi sevmekten ve çok çalışmaktan başka bir suçum yok. Delilsiz, suç isnatsız bir dosya uydurarak beni Koruma Büroya gönderdiler. ‘Suçsuzum.’ dedim, ‘İnceleyin, soruşturma yapın.’ dedim, dinlemediler. Dosyanın kapağını bile açmadan yıllarca zulmettiler.” diyor. Sonrasında ise, iki yıl boyunca süren soruşturmanın bitiminde dosyasında delil olmadığı için beraat ettiğini ama kaybettiği hiçbir şeyi yerine koyamadığını ifade ediyor.

Şimdi empati yapın lütfen, bu kardeşimizin yerine kendinizi koyun. Hakkınızda soruşturma açılıyor, sekiz ay açığa alınıyorsunuz, sonra mesleğinize geri dönüyorsunuz, hiçbir şey eskisi gibi olur mu değerli arkadaşlar? Olmaz tabii. Maddi yönü bir yana, ailenize, akrabanıza, iş arkadaşlarınıza nasıl anlatacaksınız suçsuz olduğunuzu? İşte Enes Seyhan’a uygulanan mobbing sonucu gelen intihar vakası.

Değerli arkadaşlarım, devletimiz milletiyle güçlüdür. Milletimizi temsil eden bu Gazi Meclisin çatısı altındaki tüm milletvekilleri bu sorumluluğu taşıyarak hareket etmeli. Komisyon görüşmeleri sırasında İYİ Parti Grubu olarak verdiğimiz değişiklik önergesi de istişareye imkân tanınmadan, hiçbir gerekçe gösterilmeden reddedildi. Önergemiz kıdemli başpolis ve başpolislerin yaşadığı mağduriyetlerin giderilmesini amaçlamaktaydı. Önergemizin kabulü durumunda 4/6/1937 tarihli ve 3201 sayılı Emniyet Teşkilatı Kanunu’nun 55’inci maddesinin ikinci fıkrasına “bekleme süreleri” ibarelerinden sonra gelmek üzere “ile rütbeden sayılacak başpolislikte geçen süre” ibareleri eklenecek ve sayıları günümüz itibarıyla 1.800 civarında olan kıdemli başpolis ve başpolisimizin sorunları çözüme bağlanmış olacaktı. 2020 yılı Mayıs ayı itibarıyla Emniyet teşkilatında 12.565 komiser olması gerekirken 1.932 komiser, 9.423 başkomiser olması gerekirken 402 başkomiser, 3.011 Emniyet amiri olması gerekirken 596 Emniyet amiri bulunması söz konusu önergenin dolduracağı boşluğun önemini de ortaya koymaktaydı. “Bu konunun olmaması piramidin bozulması nedeniyle.” deniliyor ama şu kadar açık varken piramidin de bozulmayacağı hepimiz tarafından aşikârdır. Evet, dolayısıyla eğer önergemiz kabul edilmiş olsaydı, Emniyet teşkilatının ilk kademe amirleri olan komiser yardımcısı, komiser, başkomiser ve Emniyet amiri rütbelerindeki ihtiyaç da büyük oranda karşılanmış olacaktı. Görev yapan bütün vatan evlatları, mekteplisi ve alaylısı da bizimdir. Bunu bir kez daha dikkatinize sunuyor, Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına Düzce Milletvekili Sayın Ümit Yılmaz.

Buyurunuz Sayın Yılmaz. (MHP sıralarından alkışlar)

MHP GRUBU ADINA ÜMİT YILMAZ (Düzce) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin birinci bölümü üzerine Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına söz almış bulunmaktayım. Sizleri ve ekranları başında bizi takip eden büyük Türk milletini saygıyla selamlıyorum.

Sözlerime başlamadan evvel, pazar günü İstanbul’da eli kanlı bebek katili terör örgütü PKK-PYD/YPG tarafından gerçekleştirilen bombalı saldırıyı lanetliyorum. Hain saldırıyı gerçekleştiren bebek katili teröristi çok kısa sürede ele geçiren Emniyet teşkilatımızın değerli personelini tebrik ediyorum. PKK-PYD/YPG’ye binlerce tır silah ve siyasi destek veren sözde müttefiklerimizin ve terör örgütünün içerideki siyasi uzantılarının bebek katili terör örgütünün adını zikredemeden yaptıkları taziye ve kınama açıklamalarını da reddediyorum. Saldırıda şehit olan 2’si çocuk olmak üzere 6 vatandaşımıza Allah’tan rahmet, yaralılara acil şifalar diliyorum.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; İçişleri Bakanlığımıza bağlı tüm birimlerin görev ve sorumluluklarını yerine getirirken kullandığı yol ve yöntemler her geçen gün hızla değişen sosyoekonomik ve teknolojik şartlara ayak uydurmak için yenilenmektedir. Bir yandan teknik iyileştirmeler ve değişiklikler yapılırken diğer taraftan günümüz şartlarına uygun mevzuat değişikliklerinin yapılması ihtiyacı ortaya çıkmaktadır. Bu ihtiyaç doğrultusunda getirilen kanun teklifinin 9, 10, 11 ve 12’nci maddeleriyle 4652 sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu’nda değişikliğe gidilmektedir.

Teklifle, Emniyet teşkilatımızın amir kaynağının temini, Polis Akademisi bünyesinde kurulacak İç Güvenlik Fakültesince sağlanacaktır. Ayrıca 4652 sayılı Kanun’da yapılacak değişikliklerle, kurulacak fakülteye lise ve dengi okullardan öğrenci alımının yanında, polis memuru olmak için polis meslek yüksekokullarında ön lisans eğitimi alan öğrencilerden başarılı olanlara ilk defa dikey geçiş hakkı sağlanmaktadır. Zira, günümüz mevzuatına göre Emniyet teşkilatımızın tek amir kaynağı; lisans mezunu polis memurları arasında yapılan sınav ve Polis Amirleri Eğitimi Merkezinde verilen amirlik eğitiminin sonucu mümkün olmaktadır. Ülke çapında emniyet ve asayiş hizmetlerinin etkin şekilde yerine getirilmesi, kolluk birimlerinde görev yapan amir ve memur sınıfı personelinin eğitim kalitesiyle doğrudan alakalıdır. Emniyet personelinin çağdaş polislik mesleğinin getirdiği bilgi, donanım ve görgüye sahip olmasının yanında, hukuk devleti ve insan hakları gibi çağdaş değerleri benimsemeleri Emniyet personelinin niteliğini doğrudan etkileyecek bir faktördür.

Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; kanun teklifinin 1, 2 ve 3’üncü maddeleriyle 442 sayılı Köy Kanunu’nda değişiklik yapılarak güvenlik korucularına uygulanacak disiplin cezalarının kanunla belirlenmesi sağlanmaktadır. Güvenlik korucularına uygulanan disiplin cezaları 2007 yılında kanunda yapılan değişiklikle ek 18’inci madde uyarınca yönetmelikle uygulanmaktayken Anayasa Mahkemesine açılan iptal davası neticesinde disiplin cezalarının yönetmelikle uygulanamayacağı tespit edilmiş ve AYM tarafından 24/2/2022 tarihinde iptal edilmiştir. AYM’nin aldığı karar doğrultusunda hazırlanan teklifle Köy Kanunu’nda düzenlemeye gidilmekte ve güvenlik korucularına uygulanacak disiplin kuralları kanunla belirlenmektedir.

Getirilen teklifin 13 ve 14’üncü maddeleriyle İçişleri Bakanlığına bağlı Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı ve Göç İdaresi Başkanlığı yeniden yapılandırılmaktadır. Her geçen gün görev ve sorumlulukları artan, iş ve işlemleri yoğunlaşan bu iki kurumumuzun yeniden yapılandırılması doğrultusunda denetim, teftiş ve idari soruşturmalara ve bu işlemleri yürütecek nitelikli personele ihtiyacı artmaktadır. Denetçi personelin yetiştirilmesi süreci uzun bir zaman alacağından Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı Kanunu’nda ve Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda değişikliğe gidilerek bu kurumların denetçi kadrolarına diğer denetçi kadrolardan yetişmiş personel ataması sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, şehitlerimizin birinci derece yakınlarının yaşadığı sıkıntılı konulardan biri de şehitlerimizden kendilerine intikal eden silahların ruhsat sürelerinin bitiminden sonra yenilenmesinin unutulması sonucunda karşılaşılan cezalardır. Kanun teklifinin 5’inci maddesiyle bu durum ortadan kaldırılmakta, şehitlerimizin anne, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edinecekleri silahların ruhsatlarında süre kaydı ortadan kaldırılmaktadır.

Yine, geçmişte yaşanan ve Emniyet teşkilatına bağlı eğitim kurumlarında eğitime başladıktan sonra Emniyet Teşkilatı Sağlık Şartları Yönetmeliği’nde öğrenci olmak için öngörülen sağlık şartlarını taşımadığı anlaşılanların yaşadığı sıkıntı, bu teklifin 4’üncü maddesiyle giderilmeye çalışılmıştır. Teklif, bu durumla karşı karşıya kalanlardan, mahkeme tarafından eğitim kurumlarına dönmesine karar verilenlerden, yapılan atama neticesinde göreve başlayan polis memuru ve amirlerden devlet memurluğuyla ilişiği kesilenlerin bir defaya mahsus olmak üzere Emniyet teşkilatındaki genel idari hizmetler kadrosuna atamalarının yapılmasına imkân sağlamıştır. Yapılan bu değişiklikle, ataması yapılanların mağduriyetleri giderilmiş ancak eğitimi devam ederken adı geçen yönetmelik nedeniyle eğitimlerine son verilen veya eğitimi bitip ataması yapılmayanların mağduriyetleri giderilmemiştir. Bu durum, önümüzdeki günlerde muhakkak konu olacaktır.

Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı, 2016 yılında İçişleri Bakanlığı bünyesine katıldıktan sonra Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Kanunu ve Yönetmeliği kapsamından çıkarılmıştır. Bu fiilî durum, personelin görev dışı zamanlarında uyması gereken kurallara dair mevzuat ihtiyacını da beraberinde getirmiştir. Ancak Ramazan Bey'in söylediğine göre bu 6’ncı ve 8’inci maddelerde yapılacak düzenleme zannederim kanunla yapılacak ve yönetmelikle düzenlenmeyecektir; bu, doğru bir yaklaşım ve tavırdır. Kanun teklifinin 7’nci maddesiyle Jandarma Asayiş Vakfının tıpkı Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfının sahip olduğu muafiyetlere sahip olması sağlanmaktadır.

Değerli milletvekilleri, görüldüğü üzere, getirilen kanun teklifiyle İçişleri Bakanlığımıza bağlı birçok konuda mevzuat düzenlemesi yapılarak günümüz koşullarına uygun değişiklikler yapılmaktadır. Getirilen kanun teklifini bu yönüyle olumlu bulduğumuzu ve desteklediğimizi bilmenizi isterim. Ancak özellikle geçtiğimiz yıllarda grubumuz tarafından mağduriyetleri görülerek giderilmesi için kanun teklifi verdiğimiz il nüfus müdürlerinin 2011 yılı 666 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'yle yaşadıkları statü kaybı bu teklifle de giderilmemiştir. Ekli (II) sayılı cetvelde 9’uncu sırada tüm Bakanlıkların il müdürlüklerine yer verilmişken il nüfus müdürleri bu düzenlemenin (I)’inci sayılı cetvelinde şube müdürleriyle beraber yer bulabilmiştir. Oysa il nüfus müdürleri ve müdürlükleri, her geçen gün iş yükü yanında görev ve sorumlulukları da artmakla beraber rotasyon, yükselme sınavı, yer değiştirme gibi diğer il müdürlüğü sınıfında olanların tabi olduğu düzenlemelerle de karşı karşıya kalmaktadırlar. Bu durumun göz önünde bulundurularak sayıları 81 olan il nüfus müdürlerimizin yaşadığı statü kaybının giderilmesi geç kalınan bir uygulama olarak görülmektedir.

Mağduriyet yaşandığını gördüğümüz bir diğer konu da B grubundan A grubuna geçen polis amirlerinin durumudur. Burada da 2015 yılında yapılan düzenlemeyle B grubu-A grubu ayrımı kaldırılarak düzenleme yapılmasına rağmen 2015 yılından önce B grubunda olan polis amirlerinin görevde yükselme sürelerinde yaşadıkları hak kayıpları giderilememiştir. Gördüğümüz bu eksiklik üzerine vermiş olduğumuz teklifin gündeme alınarak sayıları yaklaşık bin kişiyi bulan B grubundan A grubuna geçen polis amirlerinin mağduriyetlerinin giderilmesi olumlu bir çalışma olacaktır diyorum ve Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (MHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Sayın Taşlıçay…

V.- AÇIKLAMALAR (Devam)

66.- Ankara Milletvekili Nevin Taşlıçay’ın, ulaşım esnafının yaşadığı mağduriyete ilişkin açıklaması

NEVİN TAŞLIÇAY (Ankara) – Teşekkür ediyorum Sayın Başkan.

Otomotiv sektöründe üretim bantlarının durmasının ardından başlayan çip krizi fiyat artışlarını beraberinde getirmiştir. Yüksek oranlara varan fiyat artışları hayatlarının merkezinde ulaşım araçları olan minibüs, otobüs ve taksici esnafımızın mağduriyet yaratmaktadır. Araçlarının amortisman giderleri artan, hizmet kalitesini ve sürüş güvenliğini artırmak isteyen taşıyıcı esnafımız araçlarını yenilemek isterken mevcut fiyatlar karşısında zorlanmaktadır. Bu sebeple ulaşım esnafımıza araç yenileme ve yedek parça temininde -önceden uygulandığı gibi- vergi avantajı sağlanmasını temenni ediyoruz. Bu sayede yenilecek araçların vatandaşlarımıza sunulan hizmetin kalitesini artıracağı ve “Söz konusu insan ise trafikte bir can kaybı bile fazladır.” anlayışıyla oluşturulan Karayolu Trafik Güvenliği Stratejisi’ne olumlu katkılar sağlayacağı düşüncesiyle konuya hassasiyet gösterilmesini arz ediyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

VII.- KANUN TEKLİFLERİ İLE KOMİSYONLARDAN GELEN DİĞER İŞLER (Devam)

A) Kanun Teklifleri (Devam)

2.- Antalya Milletvekili Kemal Çelik ve 69 Milletvekilinin Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi (2/4674) ile İçişleri Komisyonu Raporu (S. Sayısı: 366) (Devam)

BAŞKAN – Halkların Demokratik Partisi Grubu adına İstanbul Milletvekili Sayın Oya Ersoy.

Buyurunuz Sayın Ersoy. (HDP sıralarından alkışlar)

HDP GRUBU ADINA OYA ERSOY (İstanbul) – Sayın Başkan, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, 8 ayrı kanunda değişiklik yapan yeni bir torba yasayla karşı karşıyayız ve ilk bölümü üzerinde söz almış bulunmaktayım.

Bu bölümün ilk 3 maddesinde korucuların disiplin cezalarına yönelik düzenlemeler yapılıyor. Ne bu koruculuk sistemi? Evet, 1985 yılında Özal tarafından “geçici” sıfatıyla getirilen bir sistem ve otuz yedi yıldır devletin güvenlikçi politikalarının bir sonucu olarak da uygulanmaya devam ediliyor. Şimdi, korucuların özellikle 1990-2000 yılları arasında köy yakma, köy boşaltma, zorla köyden göç ettirme uygulamalarının başat aktörleri olduğuna dair ciddi anlamda suç dosyası var ve bu dönemde en az 3.688 yerleşim yeri boşaltıldı, yaklaşık 2,5 milyon yurttaş da yerinden göç ettirildi.

İnsan Hakları Derneğinin raporu var, özellikle Ocak 1990 ve Mart 2009 döneminde köy korucuları tarafından gerçekleştirilen suçları tespit eden. Buna göre, 38 köy yakma, 14 köy boşaltma, 12 taciz ve tecavüz, 22 kaçırma, 294 silahlı saldırı, 183 öldürme, 259 yaralama, 2 kayıp olayı, 50 infaz, 70 gasp, 562 işkence ve kötü muamele, 59 gözaltı, 9 intihara sebebiyet verme ve 19 ormanlık alan yakma suçlarına bu korucuların karıştığı tespit edilmiş.

Sadece İnsan Hakları Derneği ve sivil toplum kuruluşları değil, aynı zamanda, 2004 yılında Genelkurmayın da bu konuda bir raporu var ve orada da suçlar tespit ediliyor. Tabii, bu dönemi özellikle sonra konuşacağız. Gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanma, kasten ev ve ot yangını, ev, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık, yankesicilik, boru hattına saldırı, zorla çek senet tahsilatı, ormanlarda yangın çıkarma, dolandırıcılık; aklınıza adli olarak gelen ne suç varsa hepsi var burada; fuhuş dâhil, kadın ticareti dâhil, kumar oynamak, oynatmak, mesken masuniyetini ihlal dâhil. Sadece bu raporda bile bu korucuların bizzat şahsi çıkarları doğrultusunda bütün bu imkânları, devletin kendilerine verdiği, sunduğu imkânları kullandığı tespit edilmiş.

Yine, AKP iktidarının “Kürt sorununda açılım, çözüm.” dediği süreçlerde koruculuğun kademeli olarak kaldırılması gerektiği, koruculuğun giderek bir sosyal sorun hâline geldiği, devletin silahının ve gücünün kişisel ve ailesel husumetlerin çözümünde kullanıldığı, Avrupa Birliğinin de koruculuğun kaldırılması görüşünde olduğu ve korucuların tarım ve hayvancılık alanlarında istihdam edilmesi gerektiği cümleleri AKP iktidarının bütün kademelerinin dilinden düşmüyordu ama tabii, o dönem AKP Genel Başkanının “Kürt sorunu, bu milletin sadece bir parçasının değil herkesin sorunudur, benim de sorunumdur.” dediği dönemdi. Demokrasi, AKP için zamanı geldiğinde inilecek bir tramvaydı ve indiniz. 2016 yılında bir kanun hükmünde kararnameyle de koruculuğu kalıcı hâle getirdiniz, adını da “güvenlik korucusu” olarak değiştirdiniz. Evet, yapılması gereken tek bir düzenleme var bu ülkede, korucuların karıştığı suçların ve neden oldukları hak ihlallerini ortaya çıkarılması ve etkin bir yüzleşme ve yargılamadan sonra da sistemin lağvedilmesidir.

Çözüm, açılım süreçlerinde korucuların suçları bol bol dile getirildi, şimdi sizler unutmuş olabilirsiniz ama ben, özellikle, size bir aileden bahsedeceğim. Korucuların baskısı nedeniyle köyleri yakılan, köyünden göç etmek zorunda kalan; evet, Tosun ailesi. Tosun ailesi, Lice Çavundur köyünde yaşıyordu ve 91 yılında Fehmi Tosun gözaltına alınıp köyde tutuklandı, üç sene cezaevinde yattı. Bu arada, Hanım Tosun çocuklarıyla beraber göç etmek zorunda kaldı ve Diyarbakır’a göçtü. Diyarbakır’a göçerken tek bir niyeti vardı: Köyüne yeniden geri dönebilmek ama ne oldu? Köyü yakıldı, korucu baskısı nedeniyle köydekilerin hepsi göç etti yani köy boşaltıldı ve aile de Fehmi Tosun cezaevinden çıktıktan sonra İstanbul’a göç etti.

İstanbul’da ne oldu biliyor musunuz? Aileye yapılan zulüm bitmedi. 93 yılında İstanbul’a göçen aile 95 yılında babalarını kaybetti. Evet, Fehmi Tosun evinin önünden kaçırıldı; kaçırıldı ve bugüne kadar kayıptan haber yok, hâlâ baba kayıp, kayıplar arasında.

Ailenin kızı, kızlarından biri Jiyan -avukat arkadaşımız, meslektaşımız- geçtiğimiz günlerde İstiklal Caddesi’nde yaşanan o bombalı saldırı, terör eyleminden sonra hedef gösterildi. Sadece Jiyan değil, ailenin tamamı, aile de değil, sülalenin tamamının nüfus bilgileri, nerede oturdukları, ikametgâh adresleri Telegram kanallarından yayıldı.

Öncelikle bunu sormak istiyorum: Bunu yayan el kimdir? Bu koruculuk sistemiyle sonrasında ailenin başına gelenlerin hepsi bir sistemin parçasıdır. Bu ülkede Kürt sorunu vardır ve Kürt sorununun demokratik çözümü şarttır. Evet, o nedenle, koruculuk da bu çözüm için başta lağvedilmesi gereken kurumlardan bir tanesidir.

Teklifin 6’ncı maddesine geleyim; Sahil Güvenlik Komutanlığı… 8’inci maddede, Jandarma Genel Komutanlığı bünyesinde görev yapan personelin hak ve sorumluluklarıyla davranış kurallarının yönetmelikle belirlenmesi… Şimdi, bir hukukçu olarak bunu demekten bile zül duyuyorum ama kamu görevi yürüten kişilerin hak, ödev ve sorumlulukları yönetmelikle belirlenmez. Bu, kanunilik ilkesine ve Anayasa’ya aykırıdır. Normal şartlar altında bir hukuk devletinde İçişleri Bakanlığının önceliği personelin görevi başında ve görevi dışında insan hakları ve demokrasiye uygun hareket etmesini sağlayacak yönetmelikler çıkarmaktır ve kendi personelini de bu konuda eğitime zorlamaktır ama bu beklenti ne sizin iktidarınız ne de kameralar önünde personeline işkence talimatı veren, gazetecisinden sanatçısına hakaret etmediği kimse kalmayan, birlikte fotoğraf çektirmediği de mafya lideri ya da uyuşturucu kaçakçısı olmayan bir bakan için geçerli değil.

Evet, 5’inci maddeye gelelim, 5’inci maddeye gelelim; 5’inci madde, burada ve Komisyonda da herkes tarafından övülerek dile getirilen bir madde ama bizim için bu -hele bir kadın olarak- bireysel silahlandırmayı artıran bir düzenleme getiren madde. Şehit yakınlarına verilen silah ruhsatlarında beş yıllık süre sınırını kaldırıyor bu madde. Şunu hatırlatmak istiyorum bu Meclise: Ülkemizde her yıl ortalama 4.500 kişi bireysel silahlarla ölüyor ve Dünya Sağlık Örgütü Şiddeti Önlemi Programı’nda özellikle bir öneride bulunuyor, diyor ki: “Öncelikli olarak ateşli silahlara erişimin önlenmesi gerekir.” Silahlanmaya sınırlama getirecek yasalar yapılması gerekirken bu Mecliste, önerilen yasa teklifinde şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edinecekleri ruhsatlarında süre kaybının aranmayacağı düzenleniyor. Oysa ruhsatlı silahların ortalama suça karışma süresi altı yıl ve unutmayın, kendini ve yakınlarını korumak için alınan o silahlar var ya, o silahların yüzde 57’si sevdiklerinizi öldürmek için kullanılıyor ve maalesef, Türkiye, silahlanma konusunda 178 ülke arasında 14’üncü sırada ve 90 yılından bu yana silahlanma kolaylaştırılarak artırılıyor ve silahlı şiddet olayları da yüzde 20’den bugün itibarıyla yüzde 85’e çıkmış durumda.

Evet, çok fazla veri veremeyeceğim, çok zamanım kalmadı ama, silahın, özellikle sosyal olaylarda, boşanma aşamasında kadınlara karşı, borç-alacak ilişkilerinde karşılıklı ve trafik olaylarında yoğunlukla kullanıldığını sizlere hatırlatmak istiyorum; bu, istatistiklerde net. Silahlı yaralama ve öldürmelerin de yüzde 90’ı tanıdıkları arasında ve ailede yaşanıyor. Kadına yönelik şiddette yüzde 20 civarında bizzat ateşli silah kullanılıyor ve bu teklif Komisyonda görüşülürken bile 34 yaşında bir kadın İstanbul Fatih ilçesinde boşanma aşamasında bulunduğu bir erkek tarafından sokak ortasında katledildi.

Yine, Urfa Viranşehir’de öğrencilerin okul çıkış saatinde lise önünde iki grup arasında silahlı kavga çıktı. Bu silahlı kavga sırasında yanlarından geçmekte olan öğrenci servisindeki 16 yaşında 2 öğrenci yaşamını yitirdi, 13 öğrenci de yaralandı. Yapılması gereken, bireysel silahlanmayı artırıcı değil, azaltıcı önlemlerin hayata geçirilmesidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OYA ERSOY (Devamla) – Son cümlem Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

OYA ERSOY (Devamla) – Ruhsatlı silah almanın yasal tedbirlerle daha fazla zorlaştırılması gerekirken miras yoluyla devri asla kabul edilemez.

Teşekkür ediyorum. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına Bilecik Milletvekili Sayın Yaşar Tüzün.

Buyurunuz Sayın Tüzün. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA YAŞAR TÜZÜN (Bilecik) – Biraz gülelim Sayın Başkanım. 1, 2, 3, 4, 5; AKP’nin acınacak hâline gülelim, 5 kişi. (CHP sıralarından alkışlar) Kanun teklifini veren 70 milletvekili var, 70 imza var; hadi Genel Kurula saygınız yok, hadi yüce Meclise saygınız yok, imzanıza saygınız olsun arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) 70 arkadaşımız teklife imza veriyor ama burada 5 kişi teklifi takip ediyor.

Sayın Başkan, Başkanlık Divanımızın değerli üyeleri, sevgili milletvekili arkadaşlarım; görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin birinci bölümü üzerinde Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına söz almış bulunuyorum. Yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, özellikle 27’nci Dönem Parlamentosunda bir âdet, bir gelenek hâline gelen temel kanun şeklinde kanun teklifleri geliyor. İç Tüzük'ümüzün 91’inci maddesi gereğince, temel kanun, toplumun temelini ilgilendiren yani bu ülke nüfusunun, 85 milyon nüfusun tamamını ilgilendiren kanundur. Ancak sadece 8-10 bin kişiyi ilgilendiren bir kanun teklifi ve 16 maddeden oluşan bir kanun teklifi İç Tüzük 91’i de yok sayarak temel kanun olarak getiriliyor.

Değerli arkadaşlar, bu yüce Meclis, bu Genel Kurul geçmiş dönemlerde hatta 22’nci Dönemde 1.200 maddelik Türk Ticaret Kanunu'nu kanun olarak görüştü; kanun olarak Genel Kurula getirdi, maddelerin görüşmesi yapıldı ve oylaması yapıldı, 1.200 maddelik. Peki, niçin bu madde temel kanun olarak konmuş? Parlamentoda grubu bulunan partiler, milletvekilleri kendi aralarında bir uzlaşma sağlasın, toplumun menfaatine kanun çıkarsın anlayışıyla bu kanun maddeleri gündeme getiriliyor ama bugünkü siyasi iktidar bunu her zaman olduğu gibi bugün de yok sayıyor.

Bizlerin, Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun milletvekilleri olarak geçtiğimiz haftalarda yapmış olduğumuz İçişleri Komisyonundaki söylemlerimizin, verdiğimiz önergelerin ne kadar önemli olduğu şimdi daha iyi anlaşılıyor çünkü az önce AKP sözcüsü kanunun 6’ncı ve 8’inci maddesini yönetmelikle değiştireceğini söyledi, “Kanuni düzenleme yapacağız.” dedi, bir önerge verdi ve Cumhuriyet Halk Partisi Grubunun ne kadar haklı olduğunu, burada kendi sözleriyle ifade etti.

Değerli arkadaşlar, Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Bakanlığı Türkiye'nin en önemli Bakanlığı; Türkiye'nin huzurundan, asayişinden, bu milletin can ve mal güvenliğinden sorumlu. Böylesine önemli bir Bakanlığın Komisyonu beş yılda 5 defa toplandı, beş yılda 5 defa. Yani zaten Bakanlık kararnamelerle ve yönetmeliklerle yönetilir hâlde. Kararname çıkıyor, uygulanıyor; yönetmelik çıkıyor, uygulanıyor. İçişleri Bakanlığı gibi, böylesine önemli bir Bakanlıkta tüm yetkiyi yönetmeliğe bırakırsanız, Bakan gelir, yönetmelik değişir, Bakana göre yönetmelik değişir; Bakan Yardımcısına göre yönetmelik değişir; daire başkanına göre yönetmelik değişir; genel müdüre göre yönetmelik değişir. O zaman, bu yüce Meclis niçin vardır, neden vardır? Kanun koyucu hakkımızı bizler belirleyemeyeceksek o zaman Bakanlık yönetmeliklerle ve kararnamelerle bu ülkeyi yönetsin. Yönetmeye kalktıkları için de maalesef, Türkiye bu noktada. (CHP sıralarından alkışlar)

Değerli arkadaşlarım, tabii, bu kanunun içeriğine baktığımızda, 8 farklı kanunda değişiklik yapıyor. Bu 8 farklı kanunun torba kanun hâline gelmesi yetmedi, temel kanun olarak gündeme gelmesi yetmedi, gerek Komisyonda gerekse Genel Kurulda vereceğimiz önergelerle ilgili, yine, AKP Grubunun “ret” vereceğini şimdiden algılayabiliyoruz.

Değerli arkadaşlar, İçişleri Bakanlığı gerçekten Türkiye'nin en önemli Bakanlığı. Görev ve yetkilerine baktığımızda da bugün Bakanlığın ve Bakanın ne hâlde olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Bu gerekçelerin içerisine baktığımızda, özellikle Bakanlığın görevlerinden bir tanesi: “Bakanlığa bağlı iç güvenlik kuruluşlarını idare etmek suretiyle ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü, yurdun iç güvenliğini ve asayişini, kamu düzenini ve genel ahlakı, Anayasa’da yazılı hak ve hürriyetleri korumak.” diyor. Koruyabiliyor mu? Hayır, koruyamıyor.

TURAN AYDOĞAN (İstanbul) – Ona bırakmamak lazım zaten.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Yine, önemli görevlerinden bir tanesi: Sınır, kıyı ve kara sularımızın muhafaza ve emniyetini sağlamak. Sağlayabiliyor mu? Hayır, sağlayamıyor. Bir önemli görevi kara yollarında trafik düzenini sağlamak ve denetlemek. Denetleyebiliyor mu? Hayır, denetleyemiyor. Suç işlenmesini önlemek, suçluları takip etmek ve yakalamak. Yakalayabiliyor mu? Hayır, yakalayamıyorlar. Her türlü kaçakçılığı men etmesi ve takip etmesi gerekiyor. Takip edebiliyor mu? Hayır, edemiyor. “Yurdun iç politikasına, il ve ilçelerin genel ve özel durumlarıyla ilgili değerlendirmeler yapmak ve Bakanlar Kuruluna teklifte bulunmak.” diyor. Bakanlığın, Bakanlar Kuruluna bugüne kadar bir teklifte bulunmadığını tespit etmiş bulunuyoruz. Dolayısıyla, bunu da yapamadıklarının en somut örneğidir. Şimdi, bunları yapamayan bir siyasi iktidarın uzantısı Sayan Bakanın, Süleyman Soylu’nun o makamda oturmasının hiçbir anlamı yok arkadaşlar. (CHP sıralarından alkışlar) Varsa “Var.” deyin.

2016 Anayasa değişikliği referandum döneminde, iktidar partisi mensupları ve o dönemin Başbakanı, Cumhurbaşkanı “Biz, artık, bakanların siyasi olmasını, siyasi partilerin grup toplantılarına, mitinglerine, örgüt toplantılarına katılmaması gerektiğine inandığımız için bu değişikliği yapıyoruz.” demişti. “Artık bakanlar tarafsız olacak, her siyasi partiye, her vatandaşımıza, her belediye başkanına aynı yakınlıkta, aynı uzaklıkta olacak.” demişti. Referandumda bunun üzerine bir kurgu yaratıp söylemlerinize ve eylemlerinize devam ettiniz. Şimdi, geldiğimiz noktada, başta İçişleri Bakanı olmak üzere hangi bakan partisinin etkinliklerine katılmıyor? Hangi bakan siyasi söylemde bulunmuyor? Hangi bakan siyasi eylemde bulunmuyor arkadaşlar? O zaman, siz bu milleti kandırdınız ama artık kandıramayacaksınız. Seçim yaklaştı, önümüzdeki ilk altı ay içerisinde bu iktidarın değişeceği kamuoyu tarafından çok iyi bilinmekte ve önümüzdeki süreçte, Millet İttifakı iktidarında, Cumhuriyet Halk Partisi iktidarında bunların hiçbirinin yaşanmayacağını, Türkiye'nin barışın, huzurun ve özgürlüklerin yaşanabileceği bir ülke olacağını…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

YAŞAR TÜZÜN (Devamla) – Güçlendirilmiş parlamenter sistemde buluşmak umuduyla yüce heyetinizi saygıyla selamlıyorum. (CHP sıralarından “Bravo” sesleri, alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına Trabzon Milletvekili Sayın Hüseyin Örs.

Buyurunuz Sayın Örs. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

HÜSEYİN ÖRS (Trabzon) – Teşekkür ederim Sayın Başkanım.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlarım, görüşmekte olduğumuz Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi üzerine şahsım adına söz aldım.

Değerli milletvekilleri, dün 15 Kasım, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’mizin 39’uncu kuruluş yıl dönümüydü. Konuşmamın başında, yavru vatanımız Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluş yıl dönümünü kutluyorum. Kıbrıs’ın bağımsızlık mücadelesinde toprağa düşen şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Bu vesileyle, aziz şehitlerimize, gazilerimize, kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine, başta kurucu Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş ve rahmetli Doktor Fazıl Küçük olmak üzere, Kıbrıs Türk halkının haklarına sahip çıkan herkese şükran ve minnetlerimi sunuyorum.

Değerli arkadaşlar, İstanbul Taksim’de meydana gelen patlamada hayatını kaybeden vatandaşlarımıza Cenab-ı Hak’tan rahmet, yaralı vatandaşlarımıza acil şifalar diliyorum. Bu alçakça saldırıyı şiddetle kınıyorum. Her türlü teröre ve terör destekçilerine lanet olsun diyorum. Türk milleti olarak, tarihin her döneminde bu tür kirli ve hain saldırılara karşı el ele, omuz omuza vererek mücadele ettik. Unutulmamalıdır ki kimden gelirse gelsin, nereden gelirse gelsin, hangi güç odağının planı olursa olsun bu tür saldırılar bizi asla korkutamaz, bize boyun eğdiremez ve bizi sindiremez. Türkiye Cumhuriyeti, teröre karşı duruşu her zaman son derece net olan güçlü bir devlettir, şiddet sarmalına hiçbir zaman teslim olmadı ve olmayacaktır. Bizlere bu acıları yaşatanlar bunun bedelini en ağır biçimde ödeyecektir. Bu vesileyle, birlik ve beraberliğimizi hedef alan terör örgütlerine karşı yürütülen mücadelede şehit olan kahramanlarımızı rahmet, minnet ve saygıyla anıyorum.

Değerli arkadaşlar, bu kanun teklifini görüşürken polislerimizin yaşadığı sıkıntılara da değinmek, onları sizin dikkatinize sunmak istiyorum. Biliyorsunuz, İYİ Parti olarak grup toplantılarımızda, biz toplumun mağdur olan kesimlerine söz veriyoruz. Bu çerçevede, Genel Başkanımız Sayın Meral Akşener, 14 Nisan 2021 tarihindeki grup toplantımızda emekli bir polis memurumuzu kürsüye davet etmişti, ona söz vermişti. Emekli polis memuru büyüğümüz, cumhuriyetimizin kurucusu Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün “Herkesin polisi kendi vicdanıdır fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır.” sözüyle başladığı konuşmasına “Biz polisler ve emekli polisler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün cumhuriyetin kalkanı olarak tanımladığı günün yirmi dört saati, gece gündüz vatandaşın hizmetinde olan, hani bazılarının ‘Sen benim kim olduğumu biliyor musun?’ dediği polisleriz.” diyerek devam etmişti ve meslek mensuplarının sorunlarını birinci ağızdan dile getirmişti.

Değerli arkadaşlar, bugün baktığımızda, polisimizin ücret ve diğer maddi haklarla ilgili ekonomik sıkıntıları vardır. Mesai durumu, çalışma ortamı, tayin, terfi, sağlık, sosyal yardım hizmetleriyle ilgili sorunları vardır. Bu sıraladığım maddi sorunların yanında motivasyon eksikliği sorunu, amir-memur ilişkileriyle ilgili sorunlar, ailevi ve psikolojik sorunlar -ki son yıllarda yaşanan intihar vakalarındaki artış da bunun göstergesidir- bu gibi sosyal yönden yaşadıkları sorunlar da polislerimiz için mevcuttur.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Çok özür dilerim Sayın Başkan.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HÜSEYİN ÖRS (Devamla) – Teşekkür ederim Başkanım.

Değerli arkadaşlar, 2022 Türkiyesinde çığ gibi büyüyen sorunlarla boğuşurken polislik mesleğinin zorluklarını, polislerimizin yaşadığı gerek maddi gerekse maddi olmayan sorunları göz ardı edemeyiz.

Son olarak şunu da söyleyeyim: Siyasilerin ailelerinin ve yakınlarının istekleri üzerinden polislerimiz üzerinde baskı unsuru oluşturulmasına da asla ve asla müsaade etmemeliyiz.

Genel Kurulu saygılarımla selamlıyorum. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Şahısları adına diğer konuşmacı Amasya Milletvekili Sayın Hasan Çilez.

Buyurunuz Sayın Çilez. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

HASAN ÇİLEZ (Amasya) – Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Pazar günü, İstanbul İstiklal Caddesi’nde hepimizin yüreğini yakan, milletimizi derinden sarsan, doğrudan sivil vatandaşlarımızı hedef alan adi ve menfur bir terör saldırısı olmuştur; ben bu saldırıyı kınıyorum. Saldırıda 6 vatandaşımız şehit olmuş, 81 vatandaşımız yaralanmıştır. Vefat eden şehitlerimize Rabb’imden rahmet, yaralılarımıza da acil şifalar diliyorum; milletimizin ve ailelerinin başı sağ olsun.

Evet, polisimizin on saatlik çalışması sonucunda suçlular yakalanmış ve birilerinin hevesi de kursağında kalmıştır. Şunu herkes bilsin ki teröre asla boyun eğmeyeceğiz. Onların gücü ancak masumlara kalleşçe saldırmaktır. Teröristleri ve destekçilerini biliyoruz, onlarla mücadelemiz her alanda amansızca devam edecektir, köklerini kazıyacağız. Ülkemizin terörle ve destekçileriyle mücadelesini “güvenlikçi politikalar” diyerek bayağılaştırmaya çalışanlar terörün değirmenine su taşıyanlardır. Terörle mücadelemiz, askerimizle, polisimizle, jandarmamızla, korucularımızla ve topyekûn bir milletin dualarıyla sürmektedir. Bu mücadeleyi veren kahramanları alınlarından öpüyor ve tebrik ediyorum.

İnsanoğlunun yeryüzündeki varlığıyla birlikte sosyal yaşamı başlamıştır. Bu bir arada yaşama güvenlik ihtiyacını ortaya koymuştur, yine bu birlikte yaşam bir düzene ihtiyaç duymuştur. İşte, kamu düzeni insanlığın en önemli temel ihtiyaçlarının başında gelir, hatta özgürlükler ile güvenlik ve kamu düzeni alanında bir çelişki olduğu iddiaları da tartışmalara sebep olmuştur. Bulunduğunuz coğrafya, sosyal, siyasal, ekonomik yapı gibi hususlar bu ilişkiyi etkileyen unsurlardır. Ülkemizde kamu düzeni ve güvenliğimiz, dış güçlerin ve içerideki iş birlikçilerin desteklediği terör tehdidine maruz kalmaktadır. Milletimizi bu beladan kurtarmak için her türlü mücadele büyük bir gayretle ortaya koyulmaktadır.

Sayın Başkanım, kıymetli milletvekillerimiz; 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi'nin 1 ila 8’inci maddelerinden oluşan birinci bölümün görüşmelerine başladık. Burada, bu ilk 8 madde içerisinde, güvenlik korucularına uygulanacak disiplin cezalarının çeşitleri ile fiil ve hâlleri düzenlenmektedir.

Yine, 4’üncü maddesinde, emniyet hizmetleri sınıfında belli bir süre görev yaptıktan sonra sağlık sebeplerine dayanan yargı kararıyla memuriyetten ilişiği kesilen kişilerin yine emniyet teşkilatına hizmet veren genel idare hizmetleri sınıfına, gerekli sağlık şartları taşımaları hâllerinde açıktan ataması yapılarak hem kurum aidiyetini kazanan kişilerin mağdur olmasının önüne geçilmesi hem de kamu kaynaklarının daha verimli kullanılması amaçlanmaktadır.

5’inci maddemizde, şehitlerimizden intikal eden silah ruhsatları beş yıllığına düzenlendiğinden, ruhsat sahipleri süre sonunda yenilemeyi takip edemediklerinden cezalı duruma düşmektedirler. İdari para cezasını ödemeden yeniden ruhsat düzenlenmediğinden, mağduriyetlerinin engellenmesi amacıyla, bu maddeyle, 5’inci maddeyle, şehitlerin ana, baba, eş ve çocuklarına intikal eden veya intikal eden yoksa edineceklerin ruhsatlarında süre kaydı aranmayacağı hükmü getirilmektedir.

6’ncı maddemizde ise, 668 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’yle, Jandarma Genel Komutanlığı ve Sahil Güvenlik Komutanlığı tüm yönleriyle İçişleri Bakanlığına bağlanmış olup yürütülen görevleriyle ilgili hizmet esaslarını düzenleyen 211 sayılı İç Hizmet Kanunu ve Türk Silahlı Kuvvetleri İç Hizmet Yönetmeliği’nin kapsamı dışına çıkmıştır. Personel tarafından yürütülen görevlerin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken kuralların ve sahip olunması gereken vasıfların belirlenmesiyle ilgili konularda mevzuat ihtiyacı da ortaya çıkmıştır.

7’nci maddede de ise Dernek ve Vakıfların Kamu Kurum Ve Kuruluşları ile İlişkilerine Dair Kanun’un 1’inci maddesinde, kamu kurum ve kuruluşlarını, kamu hizmetlerini veya personelini desteklemek üzere kurulan dernek ve vakıfların söz konusu kanuna tabi olacağı ancak kanunla kurulan vakıfların kapsam dışında tutulacağı belirtilmiştir. Bu maddeyle, söz konusu muafiyetin Türk Polis Teşkilatını Güçlendirme Vakfında olduğu gibi Jandarma Asayiş Vakfına da sağlanması maksadıyla, 2803 sayılı Jandarma Teşkilat, Görev ve Yetkileri Kanunu’nda da değişiklik yapılmaktadır.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

HASAN ÇİLEZ (Devamla) – 8’inci maddede de ise personel tarafından yürütülen görevlerin icrası esnasında ve görev dışı zamanlarda uyulması gereken kuralların ve sahip olunması gereken vasıfların belirlenmesiyle ilgili konularda mevzuat ihtiyacı hasıl olmuştur. Bütün bunların düzenlenmesiyle çok daha etkin ve verimli bir çalışma ortamının sağlanacağını düşünüyoruz.

Kanun teklifimiz, inşallah, Genel Kurulumuzda görüşülür, Genel Kurulda görüşüldükten sonra da polis teşkilatımızın ve Jandarma teşkilatımızın daha iyi çalışmasına vesile olur diyor, Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum. (AK PARTİ sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Birinci bölüm üzerindeki görüşmeler tamamlanmıştır.

Şimdi birinci bölümde yer alan maddeleri, varsa o madde üzerindeki önerge işlemlerini yaptıktan sonra ayrı ayrı oylarınıza sunacağım.

1’inci madde üzerinde 3 önerge vardır, önergeleri aykırılık sırasına göre işleme alacağım.

İlk önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin kanun teklifinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                         Ali Kenanoğlu                                                                          Mahmut Toğrul                                                                         Kemal Bülbül

                                             İstanbul                                                                                   Gaziantep                                                                                   Antalya

                                           Oya Ersoy                                                                             Züleyha Gülüm                                                                  Dilşat Canbaz Kaya

                                             İstanbul                                                                                    İstanbul                                                                                    İstanbul

                                                                                                                                    Meral Danış Beştaş

                                                                                                                                              Siirt

BAŞKAN - Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılmıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Siirt Milletvekili Sayın Meral Danış Beştaş.

Buyurunuz Sayın Danış Beştaş. (HDP sıralarından alkışlar)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Siirt) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; evet, ben, koruculuk sistemiyle ilgili genel olarak toplumda var olan yargıları, yaşananları çok genel hatlarıyla ifade etmeye çalışacağım. Maalesef, köy koruculuğu sistemi Turgut Özel döneminde, 1985 yılında, Kürt meselesinin çözülmemesi sebebiyle, çatışmalı ortamın devam ettirilmesi sebebiyle, aslında, farklı bir irade, siyasi bir irade olarak ortaya konuldu.

Peki, koruculuk nasıl yaygınlaştı? Açıkçası 90’lı yıllarda bunu birebir yaşadık; köy koruculuğu sisteminin nasıl geliştiğini, köylerin o dönem boşaltılmasını, zorunlu göçü, o dönem de yaşanan ağır hak ihlallerini bizzat yerinde tespit edenlerden biriyim. O dönemde avukat olarak da insan hakları derneği yöneticisi olarak da köy korucularının işlediği suçlarla birebir muhataplığımız ve temasımız çok fazla oldu.

Birinci söylemek istediğim, bir kere, koruculuk sistemine ihtiyaç olmadığı yönünde esas itibarıyla. Bu, aynı zamanda, toplumu birbirine kırdırmak, Kürtleri kendi içinde bölüştürmek ve koruculuğun vermiş olduğu ayrıcalığı tarafların birbirlerine karşı kullanması sonucunu da doğurdu. İlk söylemem gerekenlerden başka bir bulgu ise, daha doğrusu tespit ise şu: Çoğu insan köyünü terk etmemek için, ailesinden kopmamak için korucu olmayı kabul etti 90’lı yıllarda çünkü ziyaret ettiğimiz köylerde “Ya, silahı kabul edeceğim ya da ülkemi, vatanımı, toprağımı terk etmek zorundayım çünkü başka bir seçeneğim yok.” denildi. Ve o dönemde binlerce, on binlerce insanın zorla yerinden ettirildiği de zaten raporlarda mevcut. Özcesi, koruculuğu kabul etmeyenler ya göçe zorlanıyordu ya da “faili meçhul” diye bilinen, aslında faili belli olan birçok cinayete kurban gidiyordu. 90’lı yıllardaki faili meçhul cinayetlerin hâlâ bugün de konuşulduğunu ve bunların faillerinin bulunmadığını, bulunanların da cezasızlıkla ödüllendirildiğini hepimiz gayet yakından biliyoruz. Genelkurmay Başkanlığı da bu meselede -mesela, 2004 tarihli ünlü bir raporu var- köy korucularının karıştığı suçları sıralamıştı. Mesela gasp, soygun, öldürme, mesken ve araçlara saldırı, patlayıcı madde kullanmak, kasten ev ve ot yangını, iş yeri, banka ve otodan hırsızlık, yankesicilik gibi birçok suç tipinde maalesef, korucular fail olarak, sanık olarak, şüpheli olarak karşımıza çıkıyor. Yine, kadına yönelik suçlarda, kadına yönelik istismarlarda, tecavüzlerde ve kaçırılmalarda birçok dava dosyasında bire bir tanıklık ettiğim meseleleri de tabii ki saymak isterim. Koruculuk şöyle kullanıldı zaman zaman: Devletin kendilerinin arkasında olduğunu, devletin vermiş olduğu silahı -diyelim ki husumetli olduğu bir aileye karşı- rahatlıkla kullanan ve bu konuda korunan bir ayrıcalığa sahip oldular ve köy korucuları bu yöntemle hâlâ bölgede çokça kadın kaçırmalarında, cinayetlerde -tırnak içinde- birçok tecavüz, istismar fiillerinde sanık olarak yargılanmışlardır ve maalesef cezasızlık politikası kendilerini de kapsamaktadır, hâlâ bu gerçek devam etmektedir. Bu bir çözüm değil; koruculuğun lağvedilmesi gerektiğini, kaldırılması gerektiğini, kolluk gücü olarak çalışan, çalıştırılan insanların bu konuda hiçbir eğitimlerinin, deneyimlerinin, herhangi bir ihtisas alanlarının, liyakatlerinin olmadığını ayrıca söylemek isterim. Bu sistem, maalesef, suç ve suçlu yaratıyor çünkü alıyor eline silahı, o silahın vermiş olduğu güçle -yani bana göre silah bir güç vermez ama onlar böyle algılıyor- bunu kullanarak o yetkisini en kötü şekilde kullanıyor ve açıkçası 12 bin adli olaya karıştıkları tespit edilmiş vaziyette resmî verilere göre.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bitiriyorum Başkanım.

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

MERAL DANIŞ BEŞTAŞ (Devamla) – Bu nedenle, bu kanun vasıtasıyla şunu bir kez daha söylemiş olalım, gelecek hafta diğer maddeler üzerinde de konuşmalarımız, değerlendirmelerimiz olacak: Kürt meselesinin silahla, şiddetle, çatışmalarla, koruculuk sistemiyle, gönüllü ya da gönülsüz, hiç önemli değil, bu yöntemlerle çözülemediğini on yıllardır deneyimledik. Tek bir çözüm var, dünyanın bu konuda yürüdüğü yolda yürümektir, diyalogdur, tartışmaktır, konuşmaktır, hak temelli, özgürlük temelli, anayasal çerçevede ve uluslararası hukuk çerçevesinde bu meseleye yaklaşmaktır. Korucular da Kürtçe konuşur, aslında korucular da ana dilinde eğitimi savunur ama elindeki silahla başka bir psikolojide bu suçlara karışmaktadırlar. Onlar da bu toplumun insanları, onları da kazanmanın yolu korucu yapmak değil, silahlarını almaktır.

Teşekkür ederim. (HDP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan 366 sıra sayılı Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesiyle 442 sayılı Köy Kanunu’na eklenmesi önerilen çerçeve 74/A maddesinin (a) fıkrasının (5) ve (6) numaralı bentlerinin, (b) fıkrasının (5), (7), (10) ve (13) numaralı bentlerinin, (c) fıkrasının (9), (ç) fıkrasının (14)’üncü bendinin metinden çıkarılmasını arz ve teklif ederiz.

                                        Hüseyin Yıldız                                                                         Vecdi Gündoğdu                                                                           Yaşar Tüzün

                                              Aydın                                                                                    Kırklareli                                                                                    Bilecik

                                            Ali Keven                                                                              Kemal Zeybek                                                                     Ali Mahir Başarır

                                              Yozgat                                                                                    Samsun                                                                                     Mersin

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Mersin Milletvekili Sayın Ali Mahir Başarır.

Buyurunuz Sayın Başarır. (CHP sıralarından alkışlar)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Mersin) – Genel Kurulu saygıyla selamlıyorum.

Evet, bir düzenleme geliyor, sürekli yaptığınız gibi, içinde doğru olanlar var, yanlış olanlar var. Kamu görevlileriyle ilgili, polislerimizle ilgili bir düzenleme ama bu sorunları ne kadar çözecek, polislerin sorunlarına, toplumun sorunlarına ne kadar çözüm olacak, bana göre muamma.

Şimdi, bakın, son dönemlerde kaç polis intihar etti, kaçı istifa etti; buna bir bakmamız lazım. Hepsi uzun süren bir sınav maratonu sonucunda umutlarla o üniformayı giyiyor; hepsinin umutları var ama görüyoruz ki on yılda 3.109 polis istifa etmiş, ne kadar acı bir durum. Neden istifa ediyor?

Bakın, 2022 yılının ilk dokuz ayında 44 polisimiz intihar etmiş, ne kadar acı bir durum. Bunu Bakanlığa sorduğumuz zaman “Psikolojik destek veriyoruz.” diyor, dört yıldır bunu söylüyor ama dört yıldır istifalar ve intiharlar artıyor. Bu kadar büyük umutlarla üniforma giyen bu çocuklar, gencecik çocuklar niye istifa ediyor, niye intihar ediyor?

Ha, şu var: Birçok konuda Anayasa, kanunlar, yönetmelik, tüzük ile siyasal iktidarın arasında kalıyorlar; ya kanunu uygulamaları gerekiyor ya da siyasal iktidarı dinlemek durumunda oluyorlar. Yani İçişleri Bakanı “Yıkın, yasa arkanızdan gelir.” diyor, gelmiyor. “Ayakları kırın.” diyor; kanuna aykırı bir emir. Ya ayak kıracak, suç işleyecek ya da yasaya uyacak, sürgün yiyecek, disiplin soruşturması yiyecek; bu, büyük bir sıkıntı.

Yani biz kamu görevlilerimize anayasal ortamda, kanunlar ortamında görev yapma şartlarını oluşturmadığımız sürece çıkardığımız hiçbir kanunun önemi yok, yok. İntihar ediyor diyorum bakın.

Peki, niye bu şartlarda çalışıyorlar? İçişleri Bakanı diyor ki: “Polisler eğer ücret için çalışıyorsa istifa etsin.” O zaman sen de maaş alma Sayın Bakan. Bu polislerin çocukları var, ailesi var, birçoğu icrada, kira parasını ödeyemeyen polislerimiz var, çocuğuna yurt çıkmıyor, ev tutamayan polislerimiz var ama ayda iki yüz altmış saat mesai yapıyorlar. Bakın, iki yüz altmış saat ve ücret almadan yapıyorlar. Demek ki bu sistem, bu baskı, bu mesai şartları bunalıma sokuyor; intihar çok zor verilecek bir karar.

Bakın, baskının en tipik örneği Silivri. Gencecik bir emniyet müdürü, bir suçluyu yakalıyor; bir yandan İçişleri Bakanı, Koruma Daire Başkanı, İçişleri Bakanının oğlu baskı yapıyor “Bırak.” diyor ama yasa ve kalbi “Bırakma.” diyor. Üç saat içerisinde hayatının en talihsiz ve en zor kararını veriyor, intihar ediyor. Niye? İçişleri Bakanının baskısı yüzünden. Olmaz!

Herkese fezleke geliyor; İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı kamu görevlisine hakaretten yargılanıyor, belki siyasi yasaklı olacak.

Yirmi yıldır, yirmi iki yıldır 2 polis görev yapıyor Mersin'de; bir milletvekilini durdurduğu için, kimlik sorduğu için -ve o milletvekili tarafından hakarete uğrayıp “şerefsiz” kelimesine maruz kalıyor- iki yıldır açıkta. Şimdi, peki, 3 çocuğu var, okuyan çocukları var, bir ailesi var, maaşının üçte 2’sini alıyor; o polis intihar etse o milletvekili rahat mı edecek? Niye o milletvekiline soruşturma yok, neden yok? Ha, bu videoyu ben yayınladığım için. Ya, suçlu benim o zaman, o polisleri görevine iade edin ya. Bir fezleke de bana ondan gelsin ama yazık o polislere, yazık. Hem hakarete uğrayacaksın hem açığa alınacaksın, iki yıldır eksik maaş alacaksın, o milletvekili orada oturacak, o evinde oturacak; olmaz. Bunların hepsi hukuksuz ve kanunsuz işlerdir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Tamamlıyorum.

BAŞKAN – Buyurunuz.

ALİ MAHİR BAŞARIR (Devamla) – Yasayı yapalım. Her doğru yasayı da destekleyelim ama eğer ki o polis, kanunsuz emirler alıyorsa, çocuğuna ders veren öğretmene İçişleri Bakanı “Şiddet uygula.” diyorsa, annesini tedavi eden doktora “Coplayacaksın.” diyorsa, arada kalıyorsa bu yasanın hiçbir anlamı yok. Anayasa'ya, kanunlara, yönetmeliğe, tüzüğe biz siyasal iktidar uymadığımız sürece, milletvekilleri uymadığı sürece hiçbir anlamı yok. Bizi de trafikte durduruyorlar, kimliğimizi gösteriyoruz, iniyoruz, “Nasılsınız?” diyoruz, çay içiyoruz, sohbet ediyoruz ama maalesef ki bugün bir baskı var, bugün bir mobbing var; yasa ve vicdanları ile iktidarın arasında kalıyorlar, maalesef intihar edenler oluyor.

Buna dikkat edelim. (CHP sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

Diğer önergeyi okutuyorum:

Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanlığına

Görüşülmekte olan Polis Yüksek Öğretim Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Teklifi’nin 1’inci maddesinin birinci fıkrasında yer alan “eklenmiştir” ibaresinin “ilave edilmiştir” ibaresiyle değiştirilmesini arz ve teklif ederiz.

                                Mehmet Metanet Çulhaoğlu                                                                   Hüseyin Örs                                                                         Fahrettin Yokuş

                                              Adana                                                                                     Trabzon                                                                                     Konya

                                        Ayhan Altıntaş                                                                                                                                                                           Ümit Beyaz

                                              Ankara                                                                                                                                                                                   İstanbul

BAŞKAN – Komisyon önergeye katılıyor mu?

İÇİŞLERİ KOMİSYONU BAŞKANI CELALETTİN GÜVENÇ (Kahramanmaraş) – Katılamıyoruz Başkanım.

BAŞKAN – Önerge üzerinde söz isteyen Konya Milletvekili Sayın Fahrettin Yokuş.

Buyurunuz Sayın Yokuş. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

FAHRETTİN YOKUŞ (Konya) – Sayın Başkan, değerli milletvekilleri; hepinizi saygıyla selamlıyorum.

Görüşmekte olduğumuz kanun teklifinin 1’inci maddesinde, siyasi iktidar, korucular için herhangi bir hak iyileştirmesi yapmak yerine disipline ilişkin hükümlerde düzenleme getirmektedir. Güvenlik korucularının disiplin suç ve cezaları ile bunlara itirazların belirlenmesi elbette önemlidir ancak terörle mücadelemizde büyük sorumluluk taşıyan, AK PARTİ’nin FETÖ’yle, PKK’yla iş tuttuğu dönemlerde büyük acılar yaşamış korucularımız cezalandırılmak değil, onore edilmek istiyor. Koruculara telefon dağıtmakla, harç muafiyeti sağlamakla, giyim standardı getirmekle, harcırahları düzeltmekle sorunlarını çözemeyiz çünkü temel sorunları bunlar değil.

Şimdi, burada, İYİ Parti olarak güvenlik korucularımıza ilişkin düşüncelerimizden bahsetmek istiyorum: Güvenlik korucularımızın gazi olanlarına Devlet Övünç Madalyası verilmesi, Köy Kanunu dışında mahsus bir kanun çıkarılarak statülerinin belirlenmesi, 4/A sigortalılıktan 4/C sigortalılığa geçirilmesi, böylece tazminat ve kıdem tazminatına hak kazandırılması, geriye dönük sigortalarının yatırılması, daimî kadro verilmesi, aktif görev ve operasyonlarda ilave ikramiye verilmesi, istihkaklarının da kesintiye uğramaması gerekiyor. Görev tanımları da yapılmalı artık bunların. Güvenlik korucuları kamu personeli sayılmasına rağmen kamu personeli haklarından maalesef yararlanamıyor. Maaş göstergelerinin 25000 göstergeye ayarlanması ve maaşlarının bu gösterge üzerinden hesaplanması, emeklilikte toplu tazminatlarının ödenmesi, emekli yaşının 50’ye düşürülmesi, görev yolluklarının ve geçici görevlendirme ücretlerinin takip eden maaşla birlikte ödenmesi, gönüllü olarak on beş yıl güvenlik koruculuğu yapan korucularımıza şeref aylığı bağlanması, emekli güvenlik korucularımızın emekli maaşlarının iyileştirilmesi, PKK terör örgütüyle mücadelede yaralanmış, yüzde 40 ve üzeri uzuv kaybı olmayan güvenlik korucularımıza gazilik hakları verilmesi gerekiyor. Yani bu sorunlar mutlaka çözülmeli, biz bu sorunların farkındayız.

Değerli milletvekilleri, millet iradesi bu dünyadaki en büyük mahkemedir. Nitekim, terörle mücadele siyasi iradenin yani iktidarın milletimize verdiği sözün hakkını vermesi, üzerine düşen büyük görevin farkındalığıyla hareket etmesi gereken son derece hayati bir alandır. İktidarın büyük bir ciddiyetle devleti idare etmesi, tehditleri titizlikle ortadan kaldırması gerekir çünkü terörle mücadele ciddiyetsizliği kaldırmaz, çünkü terörle mücadele siyasi ihtirasları da kaldırmaz, çünkü terörle mücadele iktidardakilerin birbirleriyle çelişen tutum ve açıklamalarını da kaldırmaz, çünkü terörle mücadele kusursuz işleyen bir devlet aklı olmadan yapılamaz. Terörle mücadelede hiçbir şey gözden kaçamaz, hiçbir şey atlanamaz, hiçbir aşamada hata yapılamaz çünkü terörle mücadelede yapılan ilk hata son hatadır. Bu yüzden de terörle mücadelenin bazı altın kuralları vardır. Örneğin, devletin görevlerinden biri, hiç zaman kaybetmeden faili ortaya çıkarıp yakalamak ve olayın arkasındaki güçleri aydınlatarak bir daha tekrarlanmaması için gereken önlemleri almaktır. Evet, devlet, failleri ivedilikle yakalamakla görevlidir ama iktidarın esas önceliği de terör eylemine, daha yapılmadan engel olabilmektir. Şayet bir terörist ülkemizde bomba yapmaya karar vermişse iktidarın görevi, devlet kurumlarımızı daha o bombanın fünyesini takmadan onu etkisiz hâle getirmek için harekete geçirmektir. Doğrudur, devlet teröristlerin ayakkabı numaralarına kadar bilir, bilmeli de ama iktidarın görevi, ayakkabı numaralarına kadar bildiği o teröristleri tek bir vatandaşımızın burnu dahi kanamadan etkisiz hâle getirmesini çok daha iyi bilmektir.

Terörle mücadelede de sınır güvenliği de çok önemlidir. Devlet, hudutlarımızı namus bilerek sahip çıkmakla görevlidir.

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

BAŞKAN – Buyurunuz efendim.

FAHRETTİN YOKUŞ (Devamla) - Bir teröristin mülteci kılığına girerek dört koca ay kaçak bir şekilde ülkemizde yaşamasına göz yumamayız. İktidar ise kontrolsüz bir göç politikası uygulayarak sınırlarımızın kevgire çevrilmesine sessiz kalmaz, milletimizin öz yurdunda garip, öz vatanında parya olmasına seyirci kalmaz. Tüm bunların yanında, devlet, terör korkusunu defederken milletini asla karanlıkta bırakmaz çünkü böyle zorlu zamanlarda millet devletiyle bütünleşir, millet ve devlet teröre karşı kenetlenir, alçak teröristlerin korku ve baskıyla yıldırma politikalarının karşısında dimdik durur. Dolayısıyla geçtiğimiz pazar yaşadığımız gibi bir belirsizlik ortamı, bir bant genişliği kısıtlaması ya da bir karartma asla yaşanmaz çünkü devleti yönetenler “dezenformasyonla mücadele” adı altında milletin haber alma hakkını kısıtlayıp bir korku ve vesvese ortamı oluşturmaktansa tam tersine vatandaşlarının doğru bilgiye süratle ulaşmasını sağlar.

Bu vesileyle iyi akşamlar diliyorum, teşekkür ederim. (İYİ Parti sıralarından alkışlar)

BAŞKAN – Önergeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… Kabul edilmemiştir.

1’inci maddeyi oylarınıza sunuyorum: Kabul edenler… Kabul etmeyenler… 1’inci madde kabul edilmiştir.

Birleşime iki dakika ara veriyorum.

Kapanma Saati: 23.21

ALTINCI OTURUM

Açılma Saati: 23.22

BAŞKAN: Başkan Vekili Nimetullah ERDOĞMUŞ

KÂTİP ÜYELER: Mustafa AÇIKGÖZ (Nevşehir), Şeyhmus DİNÇEL (Mardin)

-----0-----

BAŞKAN – Sayın milletvekilleri, Türkiye Büyük Millet Meclisinin 21’inci Birleşiminin Altıncı Oturumunu açıyorum.

366 sıra sayılı Kanun Teklifi’nin görüşmelerine devam ediyoruz.

Komisyon yok.

Ertelenmiştir.

Gündemimizde başka bir iş bulunmadığından, alınan karar gereğince kanun teklifleri ile komisyonlardan gelen diğer işleri sırasıyla görüşmek için 17 Kasım 2022 Perşembe günü saat 14.00’te toplanmak üzere birleşimi kapatıyorum.

Kapanma Saati: 23.23



(*) )Bu bölümde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

(*) )Bu bölümlerde hatip tarafından Türkçe olmayan kelimeler ifade edildi.

 

(*) 364 S. Sayılı Basmayazı 8/11/2022 tarihli 17’nci Birleşim Tutanağı’na eklidir.

(x) Açık oylama kesin sonuçlarını gösteren tablo tutanağa eklidir.

(*) 366 S. Sayılı Basmayazı tutanağa eklidir